24.08.2015 Views

AZINLIKÇA

59 Fiyatı: 3 - Azınlıkça | Yunanistan Batı Trakya Haber Sitesi - Aylık ...

59 Fiyatı: 3 - Azınlıkça | Yunanistan Batı Trakya Haber Sitesi - Aylık ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BU AY <strong>AZINLIKÇA</strong><strong>AZINLIKÇA</strong>BATI TRAKYAAYLIK HABERYORUM DERGİSİAĞUSTOS 2010YIL:5 SAYI:59www.azinlikca.netwww.azinlikca.orgΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑΜΗΝΙΑΙΟΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣΑΥΓΟΥΣΤΟΣ 2010ΕΤΟΣ:Ε NO:59SAHİBİ-SORUMLUSUΙΔΙΟΚΤΗΤΗΣ-ΕΚΔΟΤΗΣ-ΔΙΕΥΘΥΝΤΗΣEVREN DEDEGENEL KOORDİNATÖRΓΕΝΙΚΟΣ ΣΥΝΤΟΝΙΣΤΗΣAYDIN BOSTANCIYAYIN YÖNETMENİΣΥΜΒΟΥΛΟΣ ΕΚΔΟΣΗΣİBRAM ONSUNOĞLUBU SAYIDA YAZARLARAydın BostancıDimostenis YağcıoğluEvren DedeFatih NazifoğluΓιώργος ΔούδοςHerkül Millasİbram OnsunoğluSamim AkgönülADRESAnemonis 1269100 Komotinie-mail: azinlikca@yahoo.comTel: +30 6947866196+30 6944749374Fax: +30 25310 63345ΕΤΗΣΙΕΣ ΣΥΝΔΡΟΜΕΣΙδιώτες. : 36 €Τραπεζες, Οργανισμοί: 98 €Ν.Π.Δ.Δ, Α.Ε: 98 €Δήμοι: 98 €Euro Κοινότητες: 72 €Aydın BostancıMüslüman Çocukların EğitimiProgramı, yeni döneminde negibi çalışmaları içeriyor?Şimdiye kadar on yıllık program çalışmalarısüresince birçok panel vekonferans düzenlendi ve programınartıları eksileri, azınlığın programayönelik olumlu veya olumsuzgörüş ve önerileri yazıldı çizildive dile getirildi. Şimdi dördüncüdönemiyle uygulamaya konulacakolan Müslüman Çocukların EğitimiProgramı, acaba yeni dönemindeneler içeriyor, ne gibi çalışmalarıöngörüyor, bir göz atalım.3468121416182228303133343738İçindekilerDimostenis YağcıoğluFutbol Takımlarındaki Etnik-Kültürel Çeşitlilik ToplumaModel Olabilir mi? Alman MilliTakımı ÖrneğiÇoğumuz, geçtiğimiz Haziran veTemmuz aylarında Dünya Kupasımaçlarını büyük bir heyecanlaizledik. Bu Dünya Kupası’nın enilginç özelliklerinden biri, birçokAvrupa takımında gördüğümüzetnik-kültürel çeşitlilikti.Özellikle turnuvanın en başarılıtakımlarından Almanya’nın,çeşit çeşit ırksal, etnik ve kültürelkökenden futbolculardanoluşturulmuş takımı dikkat çekti.Azınlıkça59Fatih NazifoğluBinde beşlik kontenjana artıkihtiyaç yok mu?Yaptığım incelemeler sonucundaortaya çıkan tabloya göre,Rodop ilinde üniversiteyikazanan 87 öğrenciden sadece10’u, sınavlarda 20 üzerinden10 ortalamayla fakülteleregirebilmiş. Bu 10 öğrencidenise sadece 3 öğrenci, 20üzerinden 15’in üzerindeortalama not elde etmebaşarısını göstermiş. Bu 3öğrenciden ise tek bir örğenci,giriş puanı 18,2 olan bir fakültedeöğrenim görmeye hak kazanmış.Söz azınlık eğitimden açılmışken EditörPoşpoş mezarlığına yapılan saldırıya dair Evren DedeFrangoudaki Programı, yeni döneminde ne gibi çalışmaları içeriyor? Aydın BostancıÖlen diktatör İoannidis ve Azınlık İbram OnsunoğluBinde beşlik kontenjana artık ihtiyaç yok mu? Fatih NazifoğluVatandaşı görmeyen vatansever Herkül MillasÜç Ayin Samim AkgönülFutbol takımlarındaki etnik çeşitlilik topluma model olabilir mi? Dimostenis YağcıoğluΗ ΨΥΧΗ ΤΗΣ ΜΕΙΟΝΟΤΗΤΑΣ ΕΧΕΙ ΠΛΗΓΩΘΕΙ ΤΗ ΜΝΗΜΗΣΚΙΑΖΟΥΝ ΦΑΝΤΑΣΜΑΤΑ ΑΠΟ ΤΟ ΠΑΡΕΛΘΟΝ Γιώργος ΔούδοςHan Tarlaları hakkında karar açıklandıSÖPA’ya bu yıl öğrenci alınmayacakEğitim Bakanlığı endişeleri yersiz bulduDanışma Kurulu İskeçe’de toplandı. Arbede yaşandı.Dimitris Droutsas, Ahmet Davutoğlu ile Rodos’ta bir araya geldiAzınlık milletvekilleri T.C. Cumhurbaşkanı ile görüştüPoşpoş mezarlığına çirkin saldırı2 Azınlıkça<strong>AZINLIKÇA</strong> - BATI TRAKYA AYLIK HABER YORUM DERGİSİΑΖΙΝΛΙΚΤΣΑ - ΜΗΝΙΑΙΟ ΤΟΥΡΚΟΕΛΛΗΝΟΦΩΝΟ ΠΟΛΙΤΙΚΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΗΣ Δ. ΘΡΑΚΗΣwww.azinlikca.net


ayin için manastıra gelenlere ne milliyetçi gruplarkarşı eylem yaptı, ne de sloganlar atıldı.Yunanistan’da da, Türkiye gibi, ulusalcı, milliyetçigeçinen, başka dinden, başka kimlikten olanlarakarşı aşırılık yanlıları ve dahi şiddet eylemleriyleadlarını duyuran örgütler de var son tahlilde. Fakatgeleceğe umutla bakmamızı sağlayan sağduyu davar. Bir tek eksiğimiz, mezarlıklara saldıran faillerinhiçbir zaman yakalanamıyor olmaları. Umalım, birgün bu eksik telafi edilir…Azınlık okullarına öğretmenyetiştiren fakülte projesiLozan Antlaşması çerçevesinde Yunanistan’da, BatıTrakya’da bırakılan Müslüman Azınlığın kendi azınlıkokulları var. Müfredatın Türkçe ve Yunanca yapıldığıbu okullarda görevlendirilen azınlık öğretmenleri sonkırk yıldır Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA)mezunlarından oluşuyor.Askeri cunta döneminde açılan SÖPA’ya karşıazınlığın tepkisi her zaman vardı. SÖPA mezunu öğretmenlerinTürkçe’yi öğretebilecek seviyede eğitim almamışolmaları, SÖPA’nın yetersiz bir eğitim kurumuolması gibi etkenler yüzünden Batı Trakya’da en sorunlualan arasında sayıldı “azınlık eğitimi.” SÖPA sorunuile ilgili bugüne kadar akademisyenler dâhil birçokdefa açıklama yapılmasına ve devletin SÖPA’nın iyi birmodel olmadığı söylemesine rağmen maalesef azınlığıntaleplerini göz önüne alan bir adım atılmamıştı.Tâ ki, SÖPA’nın kuruluşundan 40 yıl sonra BaşbakanPapandreu önderliğindeki PASOK hükümeti gerekliadımları atmaya karar verinceye kadar.Eğitim Bakanlığı, Gümülcine’de, 26 Haziran Cumartesigünü, Selanik Özel Pedagoji Akademisi’nin geleceğinintartışıldığı bir panel düzenledi. Rodop valiliğitoplantı salonunda yapılan panelde ilk defa azınlık yetkilileride konuştu, fikirlerini, önerilerini dile getirdi.PASOK hükümetinin azınlık eğitimiyle ilgili yetkilisi,Eğitim ve Dinişleri Bakanlığı’nın KültürlerarasıEğitimden Sorumlu Özel Sekreteri Thalia Dragona’dır.Profesör Dragona’nın organize ettiği, “Selanik Özel PedagojiAkademisi: Dünü, Bugünü ve Yarını” konulupanele Hükümet Sözcüsü Rodop milletvekili YorgosPetalotis de katıldı. Panelde öne çıkan görüş, SÖPA’nınüniversite fakültesi seviyesine yükseltilmesi ve dört yıllıkeğitim vermesi önerisi oluşturdu.Eğitim Bakanlığı Kültürlerarası Eğitim Özel SekreteriThalia Dragona, bir önceki dönem PASOK milletvekilliğiyapmış, “Müslüman Çocukların EğitiminiDestekleme Programı”nı yürütmüş aydın bir akademisyen.Dragona panelde yaptığı konuşmada, “Bugünbir tartışma başlatmak istiyoruz. Bir diyalog başlatmakistiyoruz. Konuyu ilk olarak Şubat ayında ele aldık.Temelleri o zaman attık. Sivil toplumun ve diyalogsürecinin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bugünküpanelden illâ ki bir sonuç çıkacak değil. Önemli olanburada yapılacak tartışmadan veriler elde etmek veçözüme giden yolda ilerlemektir.” derken, önümüzdeuzun bir yol olduğunu hatırlatıyordu.Batı Trakya’da azınlığın toplumsal yaşamda eşit vehakça yer alabilmesi için bugünkü hükümetin söz verdiğinide hatırlatan Dragona, “Ancak demokrasi hergeçen gün gelişiyor ve derinleşiyor. Kaldırıp rafa koyduğumuzbir şey değil; her geçen gün gelişiyor ve değişiyor.Azınlık eğitimindeki öğretmen seviyesini yükseltmekve eğitimci kalitesini iyileştirmek istiyoruz.”diye sözlerini sürdürdü.SÖPA’nın eğitim fakültelerine oranla geri kaldığıartık herkes tarafından kabul gören bir gerçek.Yunanistan’da azınlık okulları için Türkçe müfredatöğretmenlerini yetiştiren kurumun seviyesi mutlakayükseltilmeli. Bu sayede azınlık öğrencilerine verileneğitimin kalitesi de artacak. Bütün bu gelişmelerdesevindirici husus, SÖPA kaldırılsın mı, seviyesi yükseltilsinmi, başka bir kurum mu açılsın, nasıl bir kurumolsun, içeriği nasıl olsun, dersler nasıl olsun, öğrencilerinsosyal yaşamı nasıl olsun gibi konuların azınlıklabirlikte tartışılmış olmasıdır.Azınlık temsilcilerinin SÖPA konusundaki taleplerinintamamını PASOK hükümeti karşılayacak mı,derseniz, bu pek mümkün değil. Mesela yeni kurulacakfakültede, sadece azınlık okullarında öğretmenolacak azınlık öğrencilerine eğitim verilmesi talebinehükümet sıcak bakmıyor. Çoğunluk-azınlık bir aradaolacak bir modelin daha uygun olduğunu düşünüyor.Azınlık temsilcileri ise kurulacak yeni fakültenin sadeceazınlık öğrencilerine eğitim vermesini talep ediyor.Şimdilik sorun bu noktada düğümleniyor.Azınlıkça 5


Genç bakışAydın Bostancıbostanciaydin@yahoo.comMüslüman Çocukların Eğitimi Programı, yenidöneminde ne gibi çalışmaları içeriyor?Hepimizin çok iyi bildiği ve 1997 ile 2007 yıllarıarasında üç dönem faaliyet gösteren Müslüman ÇocuklarınEğitimini Destekleme Programı, yine AtinaÜniversitesi profesörlerinden Anna Frangoudaki veçalışma ekibi öncülüğünde önümüzdeki Eylül ayındanitibaren çalışmalarına başlayacak.Hatırlanacağı üzere, Müslüman Çocukların EğitiminiDestekleme Programı 2007 yılında üçüncüdönemini kapatmış ve tekrar çalışmalarını devamettirip ettirmeyeceği kesinlik kazanmamıştı.Evripidis Stilyanidis’in Eğitim Bakanlığı dönemindeprogramı Trakya Dimokritios Üniversitesi’ninüstlendiği yönünde açıklamalar yapılmıştı.Fakat bu yıl Müslüman Çocukların EğitiminiDestekleme Programı küçük bir isim değişikliğiyleMüslüman Çocukların Eğitimi Programı ile oldu veprogramla ilgili nihai karar açıklanarak, tekrar AtinaÜniversitesi öncülüğünde Profesör Anna Frangoudakive ekibine verildiği kesinlik kazandı.Bayan Frangoudaki ve ekibinin programı tekrarüstlenmesini her ne kadar bazı çevreler eleştirselerde, bunun şimdiye kadar gerek sürdürülen çalışmalaraçısından, gerekse de Frangoudaki ekibinin yıllardırelde ettiği tecrübe ve deneyimler açısından düşünüldüğünde,en iyi seçim olduğu rahatlıkla söylenebilir.Şimdiye kadar on yıllık program çalışmaları süresincebirçok panel ve konferans düzenlendi ve programınartıları eksileri, azınlığın programa yönelikolumlu veya olumsuz görüş ve önerileri yazıldı çizildive dile getirildi.Şimdi dördüncü dönemiyle uygulamaya konulacakolan Müslüman Çocukların Eğitimi Programı,acaba yeni döneminde neler içeriyor, ne gibi çalışmalarıöngörüyor, bir göz atalım:• İlkokul öğrencilerinin desteklenmesi amacıylaokullara yapılacak destek çalışmaları ve Yunanca öğreniminindesteklenmesi,.• Ortaokul öğrencilerine yönelik Yunanca öğreniminindesteklenmesi ve bu çerçevede erken okulterk oranının olabildiğince azaltılarak lise öğreniminedevam edebilmeleri amacıyla okullara destek çalışmalarınınyapılması.• Lise öğrencilerinin yüksek öğretime hazırlanabilmeleriamacıyla destek çalışmalarının yapılması.• Okul çağında eğitimlerine devam etmeyenyüksek oranlardaki azınlık öğrencilerinin bulunduğu,Kalkanca, Alankuyu, Drosero, Avandos, Şapçı veSinirlidere gibi yerleşim bölgelerine destek çalışmalarınınyapılması.• Gümülcine ve İskeçe’de Müslüman ÇocuklarınEğitimi Destekleme Merkezlerinin tekrar faaliyetegeçirilmesi ve şehir merkezlerinden uzak bölgelerde6 ile 8 merkezin tekrar örgütlenerek faaliyete geçirilmesive bunun yanı sıra önceki dönemden kalangezici Müslüman Çocukların Eğitimi Destekleme6 Azınlıkça


merkezlerinin sayısının 6’ya yükseltilmesi.• Azınlık öğrencilerinin yaş taşları mesabesindekiçoğunluk öğrencileriyle daha iyi tanışabilmeleri amacıylaoluşturulacak kültürel gruplar halinde GençÇalışma Enstitüleri’nin kurulması ve bu bağlamdaöğrencilerin yapıcı ortak faaliyetler üzerinden sosyalilişkilerinin geliştirilmesi ve bunların özellikle yazdönemlerinde günlük kamp halinde faaliyet göstermesi.• Özellikle öğrenci velileri gibi azınlık yetişkinlerineyönelik yunanca öğrenenimi çalışmalarınınyapılması.• İlk ve ortaöğrenimde görev yapan ve okullarındaazınlık öğrencileri bulunan eğitimcilere yönelikTürkçe dersleri seminerlerinin verilmesi ve eğitimcilerinTürkçe ile yakınlaşmalarının sağlanması.• İlköğretimde görev yapan tüm anaokulu ve ilkokulöğretmenlerinin ve ortaokul ve liselerde programçalışmalarını uygulayacak orta öğretimdeki tümeğitimcilere pedagojik destek, Yunancanın ikinci biryabancı dil olarak öğretimi, öğrencilerin kültürelkimliği ve diline saygı duyan ve çok kültürlü eğitimkonularında tüm öğretmenlerin eğitilmesi ve bu konulardabilgilendirilmeleri.• Yunancanın daha iyi öğretilebilmesi amacıylaazınlık öğrencilerine bilgisayar ve modern araç ve gereçlerleeğitim verilmesi.• 2002 yılından günümüze dek 9 yıllık zorunlueğitim kapsamında azınlık öğrencileri arasındakiokul terk oranlarının kayıt altına alınması ve 2002yılına kadar olan ve azınlık öğrencilerinin ortaokulve liselerdeki başarı oranları ve performansını konualan okul terk oranlarıyla karşılaştırılması.• Yüksek öğretimde okuyan azınlık öğrencilerinineğitim özellikleriyle ilgili verilere dayanan biraraştırmanın yapılması ve bu bağlamda (üniversitedezorlanan öğrencilerin sayısı, ne kadar bir sürelik gecikmeylemezuniyet diplomasının alındığı, üniversiteeğitimini terk oranı ve mezunlardan kaçta kaçınınbaşarılı bir sosyal entegrasyonla mesleki hayata atılabildikleri),başarılı bir üniversite eğitiminin tamamlanmasınayol açan katkı ve engellerin belirlenmesi,eğitimin tamamlanmasındaki zorluklar ve bunlarınaşılabilmesi için öneriler ve mezuniyet sonrası meslekisüreç,.• Müslüman Çocukların Eğitimi Programı çalışmalarınıninternet ortamından tanıtımı (www.museduc.gr) ve bu bağlamda İngilizce ve Türkçeolmak üzere yürütülen çalışmalar hakkında detaylıbilgi sunulması, branşlarına göre program çalışanlarıhakkında bilgiler ve çalışmaların yapıldığı okullarınsıralanması.• Program kapsamında kullanılan eğitim kitapları,araç ve gereçleri hakkında katalog bilgileri.• Elektronik kitap ve broşür çalışmalarının CD –Rom ortamına aktarılarak isteyenlere verilmesi.• Eğitimciler arasında teknoloji aracılıyla diyalogusağlayan www.kleidiakaiantikleidia.net adlı websayfası ortamındaki eğitim çalışmalarının devam ettirilmesive eğitimcilerin bu ortamda örgütlenmesiniöngörüyor.Yukarıdakilerden de anlaşılacağı üzere, MüslümanÇocukların Eğitimi Programı yeni dönemindedaha kapsamlı çalışmalar içeriyor.Azınlık öğrencileri ve öğrenci velilerine yönelikgüçlendirici çalışmaların yanı sıra, azınlık öğrencilerinineğitim gördüğü okullarda görev yapan çoğunlukeğitimcilerine de başta Türkçe dersleri olmaküzere azınlığın çokkültürlü yapısına saygı merkezliçalışmaların yapılması çok önemli bir husus.Ayrıca program ilk defa olarak üniversite öğreniminedevam eden azınlık öğrencilerinin sorunları,mezuniyet süreci ve mesleki hayatta karşılaşılan zorluklargibi konulara el atıyor.Müslüman Çocukların Eğitimi Programı’nın ilkve orta öğretimden sonra azınlık öğrencilerinin yükseköğretimdeki karşılaştıkları zorluklar ve problemlereel atması fevkalade önemli bir gelişme.Program çalışmalarının yeni döneminde başarıyladevam etmesini temenni ediyor, Bayan Frangoudakive çalışma ekibine başarılar diliyoruz.Azınlıkça 7


Dengeİbram Onsunoğluibram@tellas.grÖlen diktatör İoannidis ve Azınlık1975 yılından beri ömür boyu hapis cezasınıçekmekte olduğu cezaevinde rahatsızlanan“görünmez diktatör” Dimitrios İoannidis, kaldırıldığıhastanede 16 Ağustos günü öldü. 87yaşındaydı, yaşlılık yüzünden birçok sağlık sorunlarıvardı, ölüm nedeni sıcak çarpması olarakaçıklandı.1974’te cuntanın yıkılışı ve demokratik yönetiminyeniden kuruluşundan sonra yargılanıphüküm giyen ve 35 yıldır hapiste yatmakta olaniki cuntacı subay kalmıştı. Diğerleri ya hapisteykenöldüler, cuntanın başı Georgios Papadopulosgibi, ya da birçoğu yaşlılık ve hastalıknedeniyle özel aftan yararlanıp salıverildi, hâlâyaşamakta olan Stilyanos Pattakos gibi. Şimdicezasını çeken bir tek Nikolaos Dertilis var. İoannidis,kendisi için özel af talebinde bulunmayıreddetmişti. İki yıl önce sağlık nedenleri ilerisürerek salıverilmesini istedi, ama yetkili kurulbu talebini geri çevirdi.Albay Dimitrios İoannidis, daha sonra tümgeneralliğeterfi etti, 21 Nisan 1967 askerîdarbesini yapan cuntanın önde gelen isimlerindendi.Ama hep arka planda kalmayı tercihetti, cunta hükümetlerinde görev almadı, ordudanayrılmayarak EAT-ΕΣΑ’nın (Yunan Ordusuİnzibatı-Özel Soruşturma Birliği’nin) başınageçti.daşının dul karısıyla evlenmesi, herkesi şaşırtmıştı.)Keşiş yaşamı sürdüren, öne çıkmaktanve gösterişten hoşlanmayan İoannidis, 25 Kasım1973 karşı darbesiyle Papadopulos’u devirdiktensonra artık ülkeyi tek başına yönetmeyebaşladığında bile hiçbir zaman halk önüne çıkmadı,ortalıkta görünmedi, konuşmadı. Onuniçin adı “görünmez diktatöre” çıktı. GeneralGizikis’i cumhurbaşkanı, Andruçopulos’u başbakantayin etti, kendisi perde arkasında kaldı,ülkeyi oradan yönetti. Veya öyle yönetebileceğineinanacak kadar safdildi, ama tehlikeli birsafdil.CIA ile öteden beri yakın ilişkileri olduğusöylenir. Ender demeçlerinin birinde, 15 Temmuz1974 tarihinde Kıbrıs’ta oradaki Yunanordusunu ve aşırı sağcı ve enosisçi yerel güçlerikullanarak Makarios’a karşı düzenlediği darbeyleilgili olarak, “Türkiye’nin adaya müdahaleetmeyeceğini söyleyen Amerikalılar tarafındanaldatıldığını” iddia etmişti. Adaya Türkçıkarması başladığında, genel seferberlik ilanedip, Türkiye’ye karşı savaş emri vermiş, ancakbu kez kendi tayin ettiği kuvvet komutanları,“bu savaşın kazanılamayacağını söyleyip, ihanetetmişlerdi”. Oysa o, “Türklerden çok dahakaliteli silahlara sahip Yunan ordusunun bu savaştanmuzaffer çıkacağına inanıyordu”. Böylesinesafdil ve tehlikeli.Megali-ideacıydı ve tam bir faşist. Kendiniorduya adamış, siyasetçilere güvenmeyen, ülkeninordu vesayetinde yönetilmesi gerektiğineinanan biriydi. Amansız bir antikomünist,gaddar ve işkenceci. Sinsi, komplocu ve darbeci.Hiçbir zaman izin kullanmadığı söylenirve bekâr kalmıştır. (Bundan birkaç yıl önce, 80yaşını aşmışken ve hapisteyken, bir subay arka-EAT-ΕΣΑ’nın komutanı olarak ΕΣΑ’yı yenidenörgütledi, güçlendirdi, misyonu cuntarejimini korumak olan kendi kişisel ordusuhaline dönüştürdü, bir çeşit ordu içinde ordu.İoannidis’in, ayrıca, ordudaki ateşli genç subaylarüzerinde büyük etkisi olduğu söylenirdi.Papadopulos’a karşı darbeyi bu subaylar veΕΣΑ birlikleri ile gerçekleştirdi. ΕΣΑ, yalnız8 Azınlıkça


cunta aleyhtarı sivillerin değil, ordu içindekidemokratik veya kralcı subayların da kâbusuoldu. Cunta aleyhinde faaliyet gösteren vatandaşlarıve subayları, her çeşit işkenceyi deuygulayarak sorgulamayı ΕΣΑ yürütüyordu.Cunta devrildikten sonra düzenlenen mitinglerdesöylenen sloganlar arasında şu ikisi uzunsüre yankılandı: «ΕΣΑ, SS, βασανιστές!», «Φόλαστον σκύλο της ΕΣΑ!». Burada “ΕΣΑ’nın iti”benzetmesi yapılan, İoannidis idi. Daha sonrahükümet, ΕΣΑ’yı kaldırıp, inzibat birliklerininadını “Στρατονομία” olarak değiştirmek zorundakaldı.İoannidis, 1963-64 yılları arasında iki yılayakın bir süre Kıbrıs’taki Yunan ordusunda görevlidir.On yıl sonra, İoannidis’in düzenlediğidarbede yaşamını şans eseri kurtarıp Kıbrıs’tankaçan cumhurbaşkanı Makarios, şu öyküyü anlatıyordu,1964’lerde bir gün onu makamındaİoannidis ziyaret eder, beraberinde Nikos Sampsonvardır: “Kıbrıs sorununu kökten halledecekbir plan hazırlamışlar, bana bunu anlatmayagelmiş. ‘Tüm adadaki Kıbrıslı Türklere anidensaldırıp, onların işini kökten bitireceğiz. Vekurtulmuş olacağız.’ Şaşırıp kaldım. Kendisiylehemfikir olamayacağımı, bu kadar masum insanınöldürülmesi olayını tahayyül edemediğimisöyledim... Caninin tekidir diyorum size.”İoannidis, Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklere karşısaldırılar düzenleyen Polikarpos Yorgacis ve NikosSampson liderliğindeki paramiliter gruplarınörgütlenmesine ve faaliyetlerine katkıdabulundu. İki toplum arasındaki çatışmaların şiddetlenmesindeonun parmağı vardır. Daha sonra,Yorgacis’le araları bozuldu, ve Makarios’uniçişleri bakanı Yorgacis bir faili meçhule kurbangitti, bu suikastın perde arkasında İannidis’inolduğu söylenir. Ama öte yandan keşiş yaşamlıİoannidis, Yorgacis’in Fransız kökenli karısınaolan hayranlığını gizlemiyordu. Yorgacis’in dulkarısıyla daha sonra cumhurbaşkanlığı koltuğunaoturacak Tassos Papadopulos evlenecekti.İoannidis, Makarios’u devirdikten sonra, yerineeski dostu “Türk kasapı” Sampson’u tayin etti.Yalnızca bu olay, Türkiye’yi çileden çıkarmayayeterdi.Makarios’un deyimiyle “caninin teki” olanİoannidis’in nefret ettiği ve bu yüzden hedefseçtiği bazı kişiler vardı, en başta Makarios,Yorgacis, ve cuntanın lideri Georgios Papadopulosgibi.Azınlığı hedef olarak seçtiği belliydi,ama kısa süren diktatörlüğü dönemindeve daha önemli işlerle uğraşırken besbelliAzınlığa yeterli zaman ayıramamıştı.Kararlılığı ve gaddarlığı göz önüne alınırsa,Azınlığın nasıl bir beladan kurtulduğukonusunda tahmin yürütebiliriz.Makarios, ona göre, Enosis söylemlerinerağmen adanın Yunanistan’la birleşmesini engelliyorduve komünistlerin etkisi altındaydı.İoannidis, 15 Temmuz 1974 tarihinde Makariosaleyhinde darbe düzenledi, amacı onu öldürmekve Enosis’i ilan etmekti. Darbe başarılıoldu, ama Makarios kurtuldu. Türkiye’nin Kıbrısharekâtıyla Enosis planı da altüst oldu.Her çeşit karanlık işin içinde olan, başınabuyruk ve denetlenmeyen Polikarpos Yorgacis,İoannidis’e göre adadaki en tehlikeli kişiydi.Cuntanın lideri Papadopulos’a karşı suikastgirişiminde Yorgacis’in parmağı olduğuna inanıyordu.Ve bir faili meçhule kurban gitti. İoannidis,Yorgacis cinayetiyle ilgili çok şeyler bildiğinidolaylı olarak doğrulamıştır, bu suikasttadoğrudan ilişkisi olduğu izlenimini vererek.İoannidis, 21 Nisan darbesini birliktegerçekleştirdikleri silah arkadaşı GeorgiosPapadopulos’un kısa süre içinde yıldızınınparlamasından ve cuntanın tartışılmaz liderikonumuna girmesinden rahatsızdı ve onu devirmekiçin tetikte bekliyordu. Papadopulos’ailgili istihbarat ulaştığında inanmadı, “Dimitrihanım evlâdıdır, darbe yapamaz” diye geçiştirdi.Onu her ihtimale karşı Atina’dan uzaklaştırmakistedi, ama başaramadı, zira İoannidis’in20 bin kişilik sadık bir ΕΣΑ ordusu vardı. Papadopulos,kendini cumhurbaşkanı tayin ettiktensonra cunta rejimini özgürleştirmeyi ve sivilleştirmeyidüşünmeye başladı. Askerî cunta yönetimindensivil yönetime yumuşak ve denetimlibir geçiş yapmak üzere eski siyasetçi SpirosMarkezinis’in başbakanlığı altında bir “sivil”hükümet kurdurdu. Birkaç ay sonra 17 KasımTeknik Üniversite öğrenci ayaklanması patlakverdi ve bu ayaklanma hemen yaygın bir halaldı. Papadopulos, ayaklanmanın bastırılmasınıemretti ve sıkıyönetim ilan etti. Atina’da kaosortamı oluşmasında İoannidis emrindeki kuv-Azınlıkça 9


vetlerin katkısı olduğu söylenir. Bu kargaşadanyararlanan İoannidis, bir hafta sonra tereyağdankıl çeker gibi darbe yapıp, Papadopulos’udevirdi ve onu villasına hapsetti. Papadopulos,“21 Nisan İhtilali ilkelerine ihanet etmişti.”,darbeyi böyle gerekçeliyordu.İoannidis, 8 ay sonra bu kez Kıbrıs’taMakarios’a karşı yeni bir darbe düzenledi. Buhareket, İoannidis’in de, Yunanistan’daki cuntanında sonu oldu.Görünmez diktatör İoannidis’in hedef seçtiğikişilere neler yaptığını birkaç örnekle anlatmayaçalıştım. Hedef seçtikleri arasında KıbrıslıTürkler de vardı. On yıl öncesinden onlarıani bir saldırıyla toptan kıyımdan geçirip yoketmek konusunda bir plan hazırlamıştı. Makariosonay vermediği için bu planı uygulamayakoyamamıştı. Şimdi uygulayabilirdi, ama hemenardından devrildi.Kurban olmaya çok daha elverişli BatıtrakyalıTürklerle ilgili İoannidis’in acaba nasıl planlarıvardı? Olmaması mümkün değil. Ama bukonuda elimizde hiçbir belge yok. Veya küçükbir belge, bir işaret var. Zira İoannidis, komplokurallarına tam uyan profesyonel bir komplocuolarak peşinden hiçbir iz bırakmamaya özengösteriyordu.İoannidis’in 8 ay süren diktatörlüğü döneminde,zaten daha önce en ağır baskı ve ayrımlaraltında ezilen Azınlık, bunların daha birşiddetlenmeye başladığını pek hissetmedi, dahadoğrusu bunu yeni diktatörlükle pek ilişkilendirmedi.Ama merciler arasında Batı Trakya’daAzınlık aleyhtarı daha sert bir İoannidisçi örgütlenmeve daha sert uygulamalar başlamıştı,ne var ki azınlık yaşamında bu yeni olumsuzluklarıanlayıp dinleyinceye dek İoannidis devrildi.İoannidis ve cunta devrildikten ve demokratikyönetim yeniden tesis edildikten sonra,Kıbrıs yüzünden Türkiye ile savaş tehlikesinerağmen, aylar boyunca ülke çapında özgürlüğekavuşmanın verdiği bir coşku ve rahatlık, hoşbir düzensizlik, bir “anarşi” yaşandı, devlet sankiortalıkta yoktu. Trakya hariç. Batı Trakya’daAzınlık bir yıl boyunca ırkçı saldırılar ve terörkoşulları altında yaşadı. Bu hal, kısmen “malum”etkenlerin bir sonucuydu, Türkiye’ninKıbrıs’a çıkışının faturasını azınlık Türklerineödetmeden olmazdı. Ama büyük ölçüdeTrakya’da Azınlık aleyhinde oluşmaya başlayanİoannidisçi yapılanmanın bir ürünüydü bunlar.Cunta Trakya’da daha dimdik ayaktaydı.İoannidis diktatörlüğü bereket ki çok uzunsürmedi, eğer sürseydi, göreceğimiz çok şeylervardı. Tabiî tarih “eğerler” ile yazılmaz. Ama“eğerler” olmayınca da tam anlaşılamaz ve yorumlanamaz.Şimdi yukarıda sözünü ettiğim “küçük belge”şu:İoannidis, diğer cuntacılarla birlikte iki kezyargı önüne çıkarıldı, 21 Nisan darbesine katıldığıiçin ve Teknik Üniversite ayaklanmasınınkanlı bastırılışı için. Kıbrıs’taki darbe içinyargılanmadı. Bu olayla ilgili Meclis araştırmasıyapıldı, ancak İoannidis Meclisin ilgilikomisyonu önünde ifade vermeyi reddetti.“Kıbrıs’taki askerî harekâtın tüm sorumluluğunuüstleniyorum.” demekle yetindi. Kıbrıs’takidarbe olayının yargıya taşınmamasının ve Meclisaraştırması sonucunda oluşturulan KıbrısDosyasının hâlâ yayımlanmamış olmasının nedeni,ifşa edilecek millî sırların Türk tezlerineyarayacağı korkusudur.İoannidis, 21 Nisan darbesi için çıkarıldığımahkemede de ifade vermedi ve kendini savunmadı.Teknik Üniversite davasında ise, her nedensesessizliğini bozdu ve uzun bir ifade verdi.Mahkeme önünde bir ara konuyu değiştirdi ve,ne yapsa beğenirsiniz, hiç alakası olmadığı haldebizim Azınlığa değindi. İoannidis, 2. DünyaSavaşında Batı Trakya’daki Alman ve Bulgarişgali sırasında ve onu izleyen andart savaşında40 bin Batıtrakyalı Türkün Türkiye’ye göç ettiğinisöylüyordu. “Büyük bir hata işleyerek o40 bin kişinin daha sonra Trakya’ya geri dönmesinemüsaade ettik. Onların geri dönüşünüengellemiş olsaydık, şimdi azınlık sorunu diyebir sorun kalmayacaktı.” dedi.Görünmeyen diktatör, Azınlıkla ilgili düşüncelerinive dolayısıyla kafasındaki planı daifşa etmişti. Azınlığı hedef olarak seçtiği belliydi,ama kısa süren diktatörlüğü döneminde vedaha önemli işlerle uğraşırken besbelli Azınlığayeterli zaman ayıramamıştı. Kararlılığı ve gaddarlığıgöz önüne alınırsa, Azınlığın nasıl birbeladan kurtulduğu konusunda tahmin yürütebiliriz.*10 Azınlıkça


Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu(ABTTF) yetkilileri, 2 Ağustos Pazartesi akşamıazınlık basınıyla Gümülcine’de bir araya geldi.Yaz tatili dolayısıyla Batı Trakya’da bulunanABTTF Başkanı Halit Habipoğlu, Güney AvrupaTeşkilat Başkanı Cengiz İsmail, Orta AvrupaTeşkilat Başkanı Ramadan Ramadan ve KuzeyAvrupa Teşkilat Başkanı Nazmi Sali, Eşekçilerköyündeki Asba lokantasında verdikleri yemekteazınlık basını ile bir araya geldiler.Azınlıkça dergisinin de katıldığı ABTTF’nindavetine, Birlik gazetesinden İlhan Tahsin,Cumhuriyet gazetesinden Sezer Rıza, Olay gazetesindenAhmet Davut, Trakya’nın Sesi’ndenMustafa Çolak, Radio City’den Halit Halil İbramve Tele Radio’dan Ramadan Ömer Recepoğlukatıldılar.Gerçekleşen yemekte ABTTF Başkanı HalitHabipoğlu, Federasyon yönetiminin çalışmalarıhakkında bilgilendirmede bulundu. Habipoğlukonuşmasında, “Batı Trakya Türk Azınlığı’nınsorunlarının Avrupa Birliği düzeyine taşınmasıamacı ile Brüksel’de açılacak temsilcilik içinuygun vasıflara haiz eleman aradıklarını ve büronunen kısa sürede açılacağını” dile getirdi.ABTTF Başkanı yemekte ayrıca, azınlığı ilgilendirendiğer konular ile ilgili görüşlerini debasın temsilcileriyle paylaştı.Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), 22 ve23 Temmuz tarihlerinde, Viyana’da, “milli azınlıkların eğitimve sorunları” konulu bir toplantı gerçekleştirdi.İki gün süren toplantının ilk gününde Azınlık eğitimiyleilgili söz alan Prof. Thalia Dranona, Müslüman azınlıkeğitiminde eski yıllarda çok ciddi sorunlar bulunduğunu,okuldan ayrılma oranlarının çok yüksek olduğunu, fakatözellikle 1990’ların ortasından itibaren uygulamaya konulanbazı eğitim politikaları sayesinde azınlık çocuklarınıneğitimlerine devam etmeleri konusunda büyük başarılarelde edildiğini belirtti. Ayrıca azınlık okullarındaki öğretmenlerinseminerlere tabi tutulduğunu, müfredatın Yunancaderslerine giren öğretmenlerin Türkçe kurslar gördüklerini,yeni Yunanca ders kitapları hazırlandığını ve busayede azınlık eğitimi kalitisesinin belli derecede yükseldiğinibelirtti. Bu ilerlemelere rağmen daha hala çözülmesigereken sorunlar bulunduğunu söyledi. Konuşmasınındevamında Prof. Dragona ailelerin son yıllarda bölünmüş(segregated) azınlık okullarını tercih etmediklerini ve Yunanokullarına yönelik bir kaymanın olduğunu ifade etti.Prof. Dragona toplantıların ikinci gününde de söz alarak,azınlık çocukları için uygulanan üniversiteye giriş sınavlarındakiayrıcalıktan bahsetti ve yakın zamanda üniversitelerdeazınlık çocuklarına yönelik eğitimlerini destekleyiciuygulamalara gideceklerini, ayrıca SÖPA’ya yönelik bazıçalışmaların olduğunu da belirtti.İki gün süren toplantıya ayrıca Batı Trakya AzınlığıYüksek Tahsilliler Derneği adına Sebahattin Abdurrahmankatıldı ve azınlık eğitimi ile ilgili sorunları dile getirdi.Azınlıkça 11


gelmesine sebep oldu. Nasıl gelmesin ki, sınavlarda20 üzerinden 0,9 puan ortalaması elde eden bir öğrencide, 19,9 ortalama elde eden bir öğrenci de buyıl, değişik fakültelerde de olsa, üniversitede öğrenimgörecek. Ancak diğer taraftan, 2006 yılından 2009yılına kadar, 73.967 öğrencinin 10 taban puanınatakıldığı görülüyor. Böylece geçen yıl üniversitelerde20.390 kontenjan boş kalırken, bu yıl sadece 4.108kontenjan boş kaldı.Gelelim Rodop ilinde azınlık öğrencilerinin eldeettiği sonuçların analizine. Ne demiştik, Rodop ilinde87 öğrenci azınlık öğrencilerine öngörülen kontenjanıkullanmadan üniversiteyi kazandı. Ancakburada önemli olan, öğrencilerin kazanmış olduklarıfakülteleri ve fakültelere giriş puanlarını iyi analiz etmek,ki azınlık öğrencileri, binde beşlik kontenjanıkullanmadan gerçekten yüksek puanlarla ve iyi fakültelerikazanabildi mi konusunda daha net bir fikirsahibi olabilelim.Yaptığım incelemeler sonucunda ortaya çıkantabloya göre, Rodop ilinde üniversiteyi kazanan 87öğrenciden sadece 10’u, sınavlarda 20 üzerinden 10ortalamayla fakültelere girebilmiş. Bu 10 öğrencidenise sadece 3 öğrenci, 20 üzerinden 15’in üzerindeortalama not elde etme başarısını göstermiş. Bu 3öğrenciden ise tek bir örğenci, giriş puanı 18,2 olanbir fakültede (Dimokrityos Üniversitesi bünyesindeçalışan İskeçe İnşaat Mühendisliği Fakültesine) öğrenimgörmeye hak kazanmış, yani en kötü ihtimalle20 üzerinden 18,2 ortalama tutturmuş. Bu 87 öğrencidışında sınava katılan diğer azınlık mensubuöğrencilerin elde ettikleri notları, varın siz düşünün.Rodop ilinde binde beşlik kontenjansız çıkantablodan, hiç bir azınlık öğrencisinin Tıp, Diş Hekimliği,Mimarlık, Elektrik Elektronik ve BilgisayarMühendisliği, Bilişim, Hukuk, Eczacılık ve Veterinerlikfakülteleri gibi giriş puanları yüksek fakülteleregiremediğini görüyoruz.Şu satırlar kaleme alındığında, henüz azınlık öğrencilerineyönelik binde beşlik kontenjan ile hesaplanansonuçlar açıklanmadı. Sonuçlar açıklandığında,yukarıda belirtilen 87 öğrenciden çok azı belki dehiç biri binden beşlik kontenjandan faydalanmadankazandığı fakülteyi tercih edecek. Ancak yine bu yıl,kontenjan sayesinde bir çok doktor, avukat ve mühendisadayımız olacak.Eğitim Bakanı Anna Diamandopoulou, 2013-2014 eğitim yılında eğitim sisteminde ve üniversiteyegiriş sisteminde ciddi değişiklikler yapılacağınıve bu konuda çalışmaların daha şimdiden başladığınıduyurdu. Bu yıl, Rodop ili geçerli olan tablo, bindebeşlik kontenjan olmaksızın, azınlık öğrencilerininYunan üniversitelerine girmekte hâlâ ciddi sıkıntılaryaşayacağını ortaya koyuyor. Bu bağlamda, üniversiteyegiriş sisteminde yapılacak her ne olursa olsun,ister hâlâ azınlık içinde bazı kesimler bu kontenjanınazınlığı asimile etmek için uygulandığını iddia etsin,umulur ki, bu binde beşlik kontenjan geçerli olmayadevam eder.Ancak, azınlık öğrencilerinin üniversiteye girişsınavlarında hâlâ bu kadar düşük performans sergiliyorolmalarının sebebi de muhakkak irdelenmeli.Bu düşük performansın sebebi, azınlık öğrencilerininaltyapılarının sağlam olmayışından mıdır, ilkokuldakisıkıntılardan mıdır yoksa başka sebepleri mivardır bilinmez ama, bu konuyla ilgili iyi bir bilimselaraştırma, belki de azınlık eğitimindeki sorunlarınnerden kaynaklandığını bulmamıza daha da yardımcıolacaktır.Sonuç itibariyle, yazının başlığındaki sorununcevabına gelince, “Görünen köy, kılavuz istemez”...Kaynakça:http://www.tovima.gr/default.asp?pid=2&ct=1&artId=350411&dt=26/08/2010http://www.enet.gr/?i=news.el.article&id=152693http://www.xronos.gr/detail.php?ID=58894http://www.xronos.gr/detail.php?ID=48368http://www.xronos.gr/detail.php?ID=48368http://www.ypepth.gr/http://www.ypepth.gr/efarmoges/baseis.phpKısa kısa cümlelerle: Poşpoşmezarlığına yapılan saldırıProvokasyon kokan...Kafalarda soru işaretleri bırakan...Herkesçe ve hatta hükümet nezdinde bile kınanan...Ancak failleri bulunamayan...Bir saldırıya maruz kaldı 13 Ağustos 2010 tarihindePoşpoş mezarlığı.Azınlıkça 13


Algı(lamak)Herkül Millasmillas@otenet.grVatandaşı görmeyen vatanseverYüzyıllarca seksen sekiz yıl öncesine kadarinançlı insanlar Sümela Manastırı’na giderumudu ararlardı. Sonra, mutsuz yıllarda, insanlaruyuz köpeklermişçesine doğdukları vebüyüdükleri evlerinden kovuldu, elden çıkarılmakistenen mal fiyatına, yani çok ucuza değiştokuş edildiler.Şanslılar yaşayabildi. Bizden olmayanlaruzağa sürüldü, bizden olanlar bu yana sürüldü.Yani herkes sürüldü. Vatan uğruna dedi vatanperverler;vatandaşa metelik vermeden. SümelaManastırı olayını inançsız kimseler bile – yanidinsiz, tanrısız olanlar ama insafsız olmayanlar- bugün böyle görüyor: ibadet yasağınınkalkması. Varsın inanan gitsin içine su serpsin!20’nci yüzyılın dördüncü çeyreğinde milliyetçiliğinsorgulanmaya başlanmasıyla galiba birilerien doğal haklarını gittikçe daha yükseksesle dile getirmekte, bu sese direnç ise gittikçezayıflamakta – veya insaf, vatan saplantısınagalebe gelmekte.Sümela Manastırı ayini öncesinde bir kaygıseziliyordu: acaba “vatanperverler” olay yaratacakmı? Özellikle Yunan gazetelerinde Türkiyeve Yunanistan’daki “milliyetçiler” konusuişlendi. Türk milliyetçiler manastıra gelenlerekarşı eylem yapabilir, Yunanlı karşıtları da dinibir olayı vatan/millet eylemine dönüştürebilirdiye yazılar yazıldı.Gazetelere sızan haberlere göre Patrik BartholomeosSelanik valisine terbiyeli bir biçimdehaber salıp ayine katılmaması için ricada bulunmuş.Kısacası “gelme” demiş çünkü Manastırailk gelişinde milliyetçi marşlar söylemiş,bu gelişinde de vatan uğruna ölenler için Mevlit/Fatihaokumaya niyetliymiş. İşte (tırnakiçinde yazılan) “vatanperverler” vatan adınavatandaşların huzurunu böyle bir anlayışla bozarlar.Sonunda Sümela Manastırı ayini insanhaklarının, inanç özgürlüğünün, aklıselimin vehuzurun galibiyeti ile bitti.Gerekli dersleri çıkarmak gerek. AtinaÜniversitesinden eski öğrencim H.B. SümelaManastırı ayininden sonra bana heyecan amaöfke de içeren bir elektronik mektup gönderdi.Şunları yazıyordu: “Patrik Bartholemeos’unTrabzon konuşması nasıl güzel bir sürprizdi!Manastırı ve Meryem Ana’yı destekleyenleranılırken Bizanslılarla birlikte birçok OsmanlıSultan da anıldı! Kuran’a ve Meryem’e göndermelerleiki dinin ortak yanları hatırlatıldı. PatrikRamazan’ı kutladı, saygıdeğer, hakkaniyetlidiye nitelediği Türkiye hükümetine yaratılanbu olanak için teşekkür etti. Ama (diye devametti öğrencim) aynı anda Yunan televizyonundannaklen verilen başka bir ayini de izledim.Veria ve Nausa Metropoliti (Veria ve NausaKuzey Yunanistan kentleridir) Yunanistan’dakiSümela Manastırı’ndaki ayinde ‘inançsızlar tarafındankovulan, katledilen, tecavüze uğrayanPontuslu kardeşlerimiz etnomartir papazlar14 Azınlıkça


Toplumbilimde kuraldır : Azınlıkgrupları her zaman daha az sekülerolurlar. Diğer bir deyişle azınlıklardinsel aidiyete ve dolayısıyla ibadete(inanca değil) daha fazla önem verirler.rı vardı ve bu bu kadar büyütülecek birşey değildi. Buâyinler ne Türkiye’nin şanının yürümesi için yapılıyordu,ne de Türkiye’ye ihanetti. Normal birer ibadettiler.Gerçekten de bu 3 âyinin anlamı, diğer bütün toplumsalolaylar gibi, nereden baktığınıza ve neyi görmekistediğinize bağlı olarak değişmekte.Teknik açıdan bakıldığında ortada tartışılacak birkonu yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi,dillerden düşmeyen Lozan Antlaşması’nın 38. Maddesininikinci fıkrası şüpheye yer vermeyecek kadar açıktır:‘Türkiye’de oturan herkes, her inancın, dinin ya damezhebin, kamu düzeni ve ahlak kurallarıyla çatışmayangereklerini, ister açıkta isterse özel olarak, serbestçe yerinegetirme hakkına sahiptir.’ Maddede ne azınlıklardan,ne gayrimüslimlerden ne de Türkiye Vatandaşlarındansöz edilmektedir. Söz konusu olan, temel insan haklarındanbiridir ve bugün bu hakkın ‘lütfen’ tanınmışolması, Türkiye’nin ‘hoşgörüsü’nü değil, dün temel birinsan hakkını ve kurucu belgesini ihlâl etmiş olduğunugösterir.Sosyolojik açıdan durum biraz daha çetrefilli. Toplumbilimdekuraldır : Azınlık grupları her zaman dahaaz seküler olurlar. Diğer bir deyişle azınlıklar dinsel aidiyeteve dolayısıyla ibadete (inanca değil) daha fazla önemverirler. Aidiyetin gösterilmesi ve ibadet, azınlığın yokolmasınakarşı en önemli engelleri oluşturur. Bu yüzdensöz konusu 3 âyin dinsel birer etkinliğin yanında aslındabirer ‘biz varız’ çığlığıdır.Diğer taraftan toplumun dinle bu kadar yoğruluyorolmasını tehlikeli görenler de olabilir. Toplumsal faaliyetlerinhemen hemen tümünün dinle bağlantılı olmasıve çoğunluğun azınlığa bahşettiği hakların daha çok dinalanında olması sebebiyle dinsel varoluşun diğer sosyalvaroluş şekillerinin önüne geçtiği düşünülebilir. Belki debu 3 âyinin tahlili çoğunluk/azınlık ilişkileri çerçevesindedeğil, sekülerlik/dinsellik çerçevesinde yapılmalıdır.BAKEŞ’in organize ettiğiAmatör Fotoğrafçılık SeminerleriGümülcine ve İskeçe’de13 Eylül - 17 Eylül tarihlerinde,hergün 11:00 – 14:00 saatleriarasında yapılacak.Katılımın serbest olduğuseminerler ücretsiz olacakBatı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi’nin(BAKEŞ) ile İstanbul Fotoğraf ve Sinema AmatörleriDerneği (İFSAK) ile birlikte “Amatör FotoğrafçılıkSemineri” vereceği açıklandı.Değerli eğitmenler tarafından Gümülcine (Komotini)ve İskeçe’de (Xanthi) gerçekleştireleceğibildirilen seminerlerin, 13 Eylül 2010 – 17 Eylül2010 tarihlerinde, hergün 11:00 – 14:00 saatleriarasında yapılacağı ifade ediliyor.BAKEŞ’in amatör fotoğrafçılık seminerlerinekayıt olmak isteyenler, İskeçe’de Panagi Tsaldari57 adresine veya 25410-83674 telefon numarasına,Gümülcine’de ise Konstantinou Paleologou 3/3adresine veya 25310-73784 numaralı telefonla başvurabilecekler.Azınlıkça 17


şekilde sınırlayamaz. Sınırlarsa, hem taraftarlardanhem de medyadan tepki alır. Kulüpler artık takımakatacakları futbolcunun doğduğu ve büyüdüğüyere değil, onun yeteneğine, şöhretine ve takımdakidiğer futbolcularla ve teknik direktörle uyum içindeçalışıp çalışamayacağına bakıyorlar.Kulüpler düzeyinde etnik-kültürel çeşitlilik artıkkanıksandıktan sonra, milli takımlar düzeyindede yetenek, ihtiyaç, uyumlu çalışabilirlik gibi kriterlerleaynı çeşitliliğe doğru tedricen gidildiğinigörüyoruz. Bu, büyük bir göçmen nüfusuna sahipBatı Avrupa ülkelerinde daha önce ve daha hızlı gerçekleşmiştir.“Bizden” olmayanı dışlayan milliyetçizihniyetin hâlâ baskın olduğu Doğu ve GüneydoğuAvrupa ülkelerinde (ve birçok Asya ülkesinde) isemilli takımlarda bu çeşitliliğe çok yavaş adımlarlave belli bir tereddütle yaklaşılmaktadır. Meselâ,Türkiye’nin milli takımında yabancı kökenli futbolcularınyer alması son beş yılın meselesidir. Fakat oyabancı futbolcuların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıolmaları yeterli olmamış, isimlerini de Türkleştirmeleri/İslamlaştırmalarıgerekmiştir. MarcoAurelio Mehmet Aurelio, babası İngiliz olan ColinKâzım Richards ise Kâzım Kâzım ismini aldıktansonra milli takıma çağrılmışlardır. Yunanistan’da iseHellen kökenli olmayan hiç kimse futbol milli takımındahenüz oynamamaktadır.Her takım oyununda olduğu gibi futbolda dabaşarı için takım oyuncuları arasında uyum ve dayanışmaçok önemlidir. Ayrıca saha içinde ve dışındafutbolun yazılı ve yazılı olmayan kurallarınauymak, teknik direktörün talimatları doğrultusundahareket etmek de şarttır. O nedenle bir futboltakımında çokkültürlülükten söz etmek -- o takımfarklı kültürlerden gelen oyunculardan oluşsa bile-- pek doğru değildir. Futbolda baskın olan, birincilolan kültür, futbolun kültürüdür. Oyuncularınkültürleri ancak ikincil değerdedir.Bir milli takımda herkes aynı renkte formayıgiyer. Herkes teknik direktörün verdiği görevi yapar.Takım birlikte antrenman yapar. Herkes takımarkadaşlarıyla, özellikle de maç sırasında, futbolunkuralları çerçevesinde yardımlaşmak ve dayanışmakzorundadır. Temel amaç, takımın başarısıdır.Bireyci davranışlar, genellikle uyumsuzluk ve diğerfutbolcularda hoşnutsuzluk yaratır. Teknik direktöründirektiflerine itiraz etmeler veya mızmızlanmalarda hoş karşılanmaz. Bir oyuncunun kendikültürünü gerekçe göstererek “bugün veya şu saattemaça çıkamam, o gün antrenman yapamam”demesi bütün takım için sorun yaratabilir. Teknikdirektör ve federasyon, oyuncuların kendi kültürlerindenkaynaklanan taleplerine yanıt verirken herzaman takımın genel durumunu düşünmek durumundadır.Bu tür kültürel taleplere ancak ve sadecetakımda genel olarak bir sıkıntı veya bir sorun yaratmayacaksaolumlu yanıt verilir. Bazı durumlardafutbolcular takıma uyum pahasına dînî vecibelerinibile tam olarak yerine getirememe durumundakalabilirler. Örneğin Müslüman futbolcular, antrenmanave maçlara çıkmaları gerektiği için oruçtutamayabilirler. 7Eğer bir oyuncu, ister kişisel, ister kültürel sebeplerdenötürü, milli takımdaki diğer oyunculara,teknik direktöre veya genel olarak takım için oluşturulmuşdüzene uyum sağlayamazsa takımdan çıkar;tekrar milli takıma çağrılmaz.Zaten Alman milli takımı gibi bir takıma çağrılanfutbolcular, yetenekli ve başarılı oldukları içinçağrılmışlardır. Şu veya bu kültürden veya etnikgruptan oldukları için değil, belki de şu veya bukültür veya etnik gruptan olmalarına rağmen takımdayer bulmuşlardır. Kendilerinden beklenenperformansı göstermezlerse, başarısız olurlarsa, millitakımdaki yerlerini de kaybedeceklerdir.Şimdi, şunu düşünelim:Böyle bir milli takım modeli çokkültürlü birtopluma örnek olabilir mi?Eğer çokkültürlü bir toplum bir milli takım gibiyapılanır ve yönetilirse, o toplumun her mensubundan,ama özellikle yabancı kökenlilerden veazınlıklardan, bütünün iyiliği için bireyciliktenkaçınması, toplumun diğer bireyleriyle dayanışmaiçinde olması, topluma uyum sağlamak amacıylagerektiğinde kendi kültürünün ve dininin vecibelerindentaviz vermesi istenecektir. Yabancılar veazınlıklar da dâhil herkes, lider kadrosunun belirlediğistrateji ve politikalar çerçevesinde ülkenin vemilletin başarısı için çalışacaktır. Bireyler, liderlerinkendilerine verdiği görevleri itiraz etmeden yerinegetirmekle yükümlü olacaklardır. O toplumda sadeceyetenekli ve başarılı yabancılar yer bulacaktır.Belli bir yeteneği ve bilgi birikimi olmayan, kendilerindenbeklenen başarıyı gösteremeyen veya toplumauyum sağlayamayan yabancılar ise o toplumdandışlanacaklar, hatta ülkeyi terk etmek zorundakalacaklardır.Aslında Batı Avrupa ülkelerindeki milliyetçile-Azınlıkça 19


in düşlediği toplum modeli ve yabancıların o toplumdakiyeri bundan çok farklı değil. O nedenle,başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerindemilliyetçi kesimlerin, etnik-kültürel çeşitliliği olanmilli takımların başarısına sevinmeleri ve hattabununla övünmeleri, bu takımlarda geçerli olandüzenin toplumlara örnek olmasını normalde onlarınistemeleri gerekirdi. Oysa bu kesimlerde bu“çokkültürlü” takımlara karşı genelde bir soğuklukgözlemliyoruz.Demokratik, özgürlükçü ve çokkültürlü toplumlardabireylerin özgürlükleri ve bu toplumlarınbirer parçasını oluşturan grupların kültürel haklarıçok önemlidir. Gruplar arası dayanışma ve uyum,istenen ve arzulanan bir özelliktir, ama zorunlu halegetirilemez. Bir futbol takımı için çok doğal olan“ya uyum sağlarsın, ya da gidersin” anlayışı, çokkültürlü,özgürlükçü bir toplumun kabul edeceği biranlayış değildir. Böyle toplumlarda bireyler, kökenlerine olursa olsun, mutlaka liderlerin tespit ettiğiulusal amaçlar doğrultusunda hareket etmek zorundada değildirler. Liderlere itiraz etmek, onlaramuhalefet etmek, hem serbesttir hem de toplumunsağlıklı işleyişi açısından gereklidir de. “Toplumunve ülkenin kapıları sadece yetenekli yabancılara açıkolsun, başarısız olanlar veya belli bir yeteneği ve eğitimiolmayanlar gitsin” düşüncesini de günümüzdesadece sağcı, hatta aşırı sağcı olarak nitelenen siyasigüçler savunmaktadır. Böyle öneriler göçmenlerinçok büyük bir bölümünü korkutan, endişeye sevkeden önerilerdir.Yani, kısacası, bir milli takım modeli, demokratikve özgürlükçü bir çokkültürlülüğü savunanlarıntoplum için benimseyeceği bir model değildir.Hâlbuki etnik-kültürel çeşitliliğe sahip milli takımlar,en çok “çokkültürcü” diyebileceğimiz kesimleriheyecanlandırmakta, onların destek ve övgüsünüalmaktadır. Bu kesimlerden bazıları bir adım dahaileri giderek ve galiba üzerinde pek de fazla düşünmeden“bu takımlar toplumlar için ne de güzel birörnek teşkil ediyorlar” diyebilmektedir. 8Hiç kuşkusuz, futbol milli takımlarında göçmenlerin,yabancı kökenlilerin, azınlık mensuplarınında yer alması çok olumlu bir gelişmedir. Onlarınmilli takımlardan dışlanması hem ırkçılıktırhem de futbolun mantığına aykırıdır. Ama futbolmilli takımı başka şeydir, toplum başka. Milli takımınyapısı, işleyiş biçimi çokkültürlü bir toplumaörnek olmamalıdır. Olursa, demokratik, özgürlükçübir toplumdan söz edemeyiz. Öyle bir toplumunçokkültürlü karakteri de kısa sürede bir sorun gibigörülmeye başlar ve tehlikeye girer.Dipnotlar:1. Örneğin, Halil Altıntop: “Alman Milli takımı,toplumsal uyum için iyi bir örnek”, HaberPan,12/07/2010, http://www.haberpan.com/alman-millitakımi-toplumsal-uyum-için-iyi-bir-ornek/2. Vanessa Fuhrmans & Laura Stevens.”For GermanSoccer, a Lyric Debate”, The Wall Street Journal,3/6/2010http://online.wsj.com/article/SB10001424052748703340904575284720357621884.html3. Siobhán Dowling. “Neo-Nazis Spurn Germany’sDiverse New National Team”, Spiegel Online International,07/02/2010, http://www.spiegel.de/international/zeitgeist/0,1518,704362,00.html4. Germany 2010 FIFA World Cup Roster. http://www.fifa.sportsportal.org/germany-2010-fifa-worldcup-roster/5. Paul Hockenos, “Germany’s World Cup teambuilds bridges”, Tucson Sentinel, Jul 7, 2010, http://www.tucsonsentinel.com/sports/report/070710_worldcup_germany6. Chris Hunt, “Local Heroes: The Lisbon Lions”,June 2007. http://www.chrishunt.biz/features40.html7. “Alman futbol milli takımında oynayan MesutÖzil, Ramazan’da oruç tutmuyor. Genç takımda denemişama maç ve antrenmanlarda başının döndüğünüfark etmiş. “Kendimi bitkin hissediyordum, başıma birağrı saplanıyordu,” diyor Özil. Müslümanlığı seçen BayernMünihli Fransız futbolcu Frank Ribery aralıklarlaoruç tutuyor. “Maç ya da antrenman olmayan günlerdeoruç tutuyorum. Ama maça çıkıyorsam olmaz.” Almanmilli takımı oyuncusu Serdar Taşçı da, Ramazan ayınıtıpkı Frank Ribery gibi geçiriyor. “Kendimi tehlikeyeatmamak için, antrenman olmayan günler oruç tutuyorum,”diyor Stuttgart’lı futbolcu. Tunuslu Alman takımarkadaşı Sami Khedira da aynı yöntemi benimsemiş.”(André Tuciç. “Bundesliga’da Ramazan: “Oruç tuttummu nefesim kesiliyor”, Qantara.de, http://tr.qantara.de/webcom/show_article.php/_c-674/_nr-377/i.html)8. Başak Özay & Hülya Köylü, “Uyumun sembolüAlman milliler oldu”, Deutsche Welle, 12/07/2010,http://www.dw-world.de/dw/article/0,,5783031,00.html20 Azınlıkça


Kasım ayında yapılacak yerel seçimlerle birlikte Rodopilinde yeni oluşturulacak Sirkeli merkezli Kozlukebirbelediyesin için “Toplumsal Hareket” adlı yeni biroluşumun kurulduğu açıklandı.“Toplumsal Hareket” adlı oluşum 8 Ağustos Pazargünü Gümülcine’de gerçekleştirdiği toplantıda başlatılanhareketin partilerden ve siyasilerden bağımsız bir oluşumolduğunu vurgularken, gerçekleştirilen toplantıda hareketinseçim öncesi çalışmalarını hızlandırmasına kararverildi.Kozlukebir belediyesi için “Toplumsal Hareket” adlıoluşum, 10 Ağustos Salı günü bir basın duyurusu yayınlayarak,hareketin hiçbir siyasi parti, liste, belediyeve nahiye başkanıyla herhangi bir bağlantısı olmadığınıaçıkladı.Bahsekonu basın bülteni şu şekildeYeni Yerel Yönetimler Yasası’yla Sirkelli Köyü merkezliolarak kurulan Kozlukebir Belediyesi “TOPLUM-SAL HAREKET” oluşumu düzenlenen bir dizi toplantısonucunda kurulmuştur.Gümülcine Türk Gençler Birliği’ndeki sohbetler ve9 Ağustos akşamı Gümülcine’de bir otelde düzenlenentoplantı sonucunda halkımızın yoğun ilgisiyle karşılaşan“TOPLUMSAL HAREKET”in artık bir ihtiyaç halinegeldiği anlaşılmıştır.“TOPLUMSAL HAREKET”; hiçbir siyasi parti, liste,belediye ve nahiye başkanıyla herhangi bir bağlantısıolmayan, gücünü halktan alan bağımsız bir harekettir.Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda oluşturulan“TOPLUMSAL HAREKET”i halkımızın bağrına basacağınave gereken yüksek ilgiyi göstereceğine yürekteninanmaktayız.“TOPLUMSAL HAREKET” hepimize hayırlı olsun.PASOK partisinde ve yerel yönetimdeaktif siyaset sürdüren Sibel Mustafaoğlu,son dört senedir Rodop Vali Yardımcılığıgörevini sürdürüyor.2009 yılında Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekiliseçimlerinde aday olan Rodop Vali Yardımcısı SibelMustafaoğlu, 7 Kasım tarihinde gerçekleştirilecek yerelseçimlerde Yassıköy belediye başkanlığına aday olduğunuaçıkladı.Sekiz yıldır PASOK partisinde ve yerel yönetimdeaktif siyaset sürdüren Sibel Mustafaoğlu, son dört senedirRodop Vali Yardımcılığı görevini sürdürüyor.Kallikratis planının öngördüğü yapılanmayı içerenyerel seçimlerde Yassıköy belediye başkanlığına adayolduğunu açıklayan Sibel Mustafaoğlu, bölgeyi çok iyibildiğini belirtti.Rodop Vali Yardımcısı olarak Yassıköy bölgesiylebugüne kadar yakından ilgilendiğini ve bölge insanlarıtarafından destek gördüğünü ifade eden Mustafaoğlu,adaylık kararını Yassıköy, Susurköy ve Arabacıköy’deyıllardır birlikte çalıştığı bir çalışma grubu ile birliktealdığını aktardı.Kallikratis planıyla birlikte belediye başkanlarınınyetki alanı genişlerken, %70 oranında azınlık seçmenininbulunduğu Yassıköy belediyesi önemini daha daarttırmış oluyor.Azınlıkça 21


ΜΕ ΓΝΩΣΗ και ΜΕ ΤΟΛΜΗΓιώργος ΔούδοςΣυγγραφέας και δικηγόροςαπό τη Θεσσαλονίκηg_doudos@yahoo.comΗ ΨΥΧΗ ΤΗΣ ΜΕΙΟΝΟΤΗΤΑΣ ΕΧΕΙΠΛΗΓΩΘΕΙ ΤΗ ΜΝΗΜΗ ΣΚΙΑΖΟΥΝΦΑΝΤΑΣΜΑΤΑ ΑΠΟ ΤΟ ΠΑΡΕΛΘΟΝΣτη συνεδρίαση της 22 Ιουνίου 2010 συζητήθηκε στοΣυμβούλιο Ιδιοκτησίας Δασών Θεσσαλονίκης η αίτησηπου είχε υποβάλλει η Περιφέρεια Ανατολικής Μακεδονίαςκαι Θράκης επί Γενικού Γραμματέα Δημ. Σταμάτηγια να ερευνηθεί και να υπάρξει σχετική γνωμοδότησηαν τα βακούφια του τζαμιού της Νυμφαίας που υπάρχουνστην τοποθεσία «Χαν Ταρλαλάρ», όπως είναι γνωστήστους Μουσουλμάνους κατοίκους της Νυμφαίας του ΔήμουΚομοτηνής, αλλά και σε όλους τους κατοίκους τουΝομού Ροδόπης είναι πράγματι βακούφια ιδιοκτησίαςτου τζαμιού του Οικισμού Νυμφαίας ή είναι δημόσιεςδασικές εκτάσεις, όπως θεωρούνται σύμφωνα με τεκμήριοτου νόμου 998/1979. Η ίδια τοποθεσία σε έγγραφαδημοσίων υπηρεσιών αναφέρεται ως «Βορείως ΟικισμούΝυμφαίας ή Γέφυρα Βοσκού» ή «Βορείως του ΟχυρούΝυμφαίας».Η απόφαση του Συμβουλίου Ιδιοκτησίας ΔασώνΘεσσαλονίκης, όσον αφορά την παραπάνω υπόθεσηεκδόθηκε και δεν είναι θετική για το τέμενος της Νυμφαίας.Το Συμβούλιο γνωμοδότησε ότι τα βακούφια στηντοποθεσία «Χαν Ταρλαλάρ» δεν είναι καν βακούφια καιδεν ανήκουν στο τζαμί της Νυμφαίας αλλά είναι δασικέςεκτάσεις ιδιοκτησίας του ελληνικού κράτους.Η συμπεριφορά των οργάνων του κράτους σχετικά μετην υπόθεση των βακουφιών του τεμένους της Νυμφαίαςέχει πληγώσει βαθειά την καρδιά των Μουσουλμάνωντης περιοχής Κομοτηνής, αλλά και όλης της Θράκης. Ησυμπεριφορά των οργάνων του ελληνικού κράτους αντιμετώπισεένα ευαίσθητο θέμα για τη ΜουσουλμανικήΚοινότητα της περιοχής Κομοτηνής, που σχετίζεται μετο θεσμό των βακουφίων και με την προάσπιση της βακουφικήςμουσουλμανικής περιουσίας με τρόπο που προδίδειαδιαφορία για την περιφρούρηση της νομιμότηταςχωρίς διακρίσεις λόγω θρησκεύματος ή εθνοφυλεκτικήςκαταγωγής των πολιτών αυτής της χώρας.Αξίζει να κεντρίσουμε τη μνήμη όλων και να θυμηθούμεπώς ανέκυψε το ζήτημα με τα βακούφια της Νυμφαίαςστην τοποθεσία «Χαν Ταρλαλάρ» και την εντέλειαμφισβήτησή τους, κατ’ αρχάς από πολίτες της Ροδόπηςποντιακής καταγωγής και στη συνέχεια από το ίδιο τοΔημόσιο.Κατά το έτος 2005 κάτοικοι του Νομού Ροδόπηςποντιακής καταγωγής με πρωτοβουλία του σωματείου«Σύλλογος Ποντίων Ν. Ροδόπης ‘Η Τραπεζούντα’»,αποφάσισαν μόνοι τους και χωρίς να ζητήσουν την άδειατου Μουτεβελή της βακουφικής περιουσίας του ΙερούΤεμένους του Οικισμού Νυμφαίας, να επιλέξουν ένα απότα βακούφια εμβαδού 10.214,54 τ.μ. ως χώρο διεξαγωγήςπολιτιστικής εκδήλωσης με το όνομα «Παρχάρια». Στονίδιο χώρο το 2007 η Δασική Υπηρεσία, προφανώς για ναδιευκολύνει όσους συμμετέχουν κάθε χρόνο στην ποντιακήεκδήλωση κατασκεύασε έργα υπαίθριας αναψυχήςκαι συγκεκριμένα έξι κιόσκια και δύο βρύσες.Σε απροσδιόριστο χρόνο και στον ίδιο παραπάνωχώρο άρχισε να κτίζεται μικρό λιθόκτιστο κτίσμα χριστιανικούναού μετά την περάτωση και την εν συνεχείακαθιέρωσή του. Το κτίσμα ανεγείρεται χωρίς άδεια απότη Ναοδομία της Εκκλησίας της Ελλάδος ή την πολεοδομικήαρχή ή την αρμόδια τοπικά δασική αρχή. Ο χαρακτήραςτου ανεγειρόμενου ναού ως αυθαίρετης κατασκευήςείναι γνωστός στη Διεύθυνση Δασών του ΝομούΡοδόπης και σημειώνεται στην από 29.07.2009 έκθεσηαυτοψίας δασολόγων της υπηρεσίας αυτής.Ο Μουφτής Κομοτηνής και ο Μουτεβελής του ΤεμένουςΝυμφαίας θεώρησαν όλες τις παραπάνω ενέργειεςως πράξεις καταπάτησης του συγκεκριμένου ακινήτουκαι βίαιου αποχαρακτηρισμού του ως βακουφίου εκ μέρουςμερίδας συμπολιτών μας. Οι Μουσουλμάνοι χαίρονταιόταν χτίζονται χριστιανικές εκκλησίες, γιατί είναιτόποι λατρείας του Ενός και Μοναδικού Θεού προς τον22 Azınlıkça


Οποίον απευθυνόμαστε όλοι οι πιστοί που έχουν πνευματικόπρόγονό τους τον δίκαιο Αβραάμ (Ισραηλίτες,Χριστιανοί και Μουσουλμάνοι), αντίθετα με όσα ίσωςνομίζουν φανατικοί κάθε πίστης. Στην περίπτωση όμωςτης ανέγερσης του μικρού ναού σε βακούφι του «ΧανΤαρλαλάρ» τα πράγματα είχαν μια άλλη διάσταση. Η κατάληψητου συγκεκριμένου βακουφιού από το σωματείοτων Ποντίων και η επιλογή του ως χώρου για τα «Παρχάρια»ήταν μια αυθαίρετη πράξη που έδειχνε ολοφάνεραπεριφρόνηση για την Μουσουλμανική Κοινότητα. Η κατασκευήτου κτίσματος ήταν αυθαίρετη, δηλαδή παράνομη.Ο σκοπός ήταν φανερός για κάθε αντικειμενικό παρατηρητήτων πρωτοβουλιών: Να αφαιρεθεί ένα βακουφικόαγροτικό ακίνητο από το Ιερό Μουσουλμανικό Τέμενοςτου Οικισμού Νυμφαίας Κομοτηνής και παραπέρα νααμφισβητηθεί, κατά την εντύπωση που αποκομίσαμε,έμπρακτα το δικαίωμα της Μουσουλμανικής Κοινότηταςστα βακούφια της.Ο Μουφτής Κομοτηνής κατάγγειλε την κατασκευήαυθαίρετου κτίσματος στο παραπάνω βακούφι σε όλεςτις αρμόδιες Αρχές του Νομού Ροδόπης, χωρίς να εξαιρείταιο Εισαγγελέας Ροδόπης. Οι καταγγελίες του ΣοφολογιότατουΜουφτή Κομοτηνής αγνοήθηκαν προκλητικάκαι απαράδεκτα. Στο Νομό Ροδόπης δεν υπήρξεαρμόδιος για να ενεργήσει το αυτονόητο οφειλόμενοστην περίπτωση της αυθαίρετης ανέγερσης μικρής εκκλησίας,δηλαδή να εφαρμοσθεί ο νόμος! Οι αρμόδιεςαρχές σε άλλες περιπτώσεις αυθαίρετων κατασκευών σεδασική έκταση επέβαλλαν εξοντωτικά πρόστιμα στουςπαραβάτες και επί πλέον διέταξαν την κατεδάφιση τωνκτισμάτων (βλ. χαρακτηριστική για το θέμα απόφασηΕυρΔΑΔ επί προσφυγής υπ’ αριθ. 59259/00 Γεωργιάδηκατά Ελλάδος www.nsk.gr/edad/ee31.pdf). Πριν χρόνιαο άλλοτε υπουργός Βορείου Ελλάδος Βασίλης Ιντζέςέχτισε στο δάσος Σέιχ Σου της Θεσσαλονίκης αυθαίρεταμια μικρή εκκλησία του Αγίου Βασιλείου. Είναι αλήθειαπως όσο ο Ιντζές ήταν υπουργός κανένας δεν ασχολήθηκεμε την αυθαίρετη κατασκευή στο δάσος. Όταν όμως οΙντζές απομακρύνθηκε από το δημόσιο βίο σύρθηκε κατηγορούμενοςστα ποινικά δικαστήρια για την αυθαίρετηεκκλησία ένας παπάς που η Μητρόπολη Θεσσαλονίκηςείχε καταστήσει υπεύθυνο για εκείνο το εκκλησάκι! Μέχρικαι σήμερα οι αρμόδιες διωκτικές αρχές για την προστασίατων δασών και για την τήρηση των πολεοδομικώνκανόνων είναι βυθισμένες σε σκοτάδι πλήρους άγνοιαςως προς τους υπεύθυνους ανέγερσης του αυθαίρετου κτίσματοςμέσα σε δασική έκταση κατά την άποψη της ΔασικήςΥπηρεσίας, ενώ κατά την άποψή μας μέσα σε ξένοβακούφι στην τοποθεσία «Χαν Ταρλαλάρ»!!!Μετά τις καταγγελίες του Μουφτή και τις φωνέςδιαμαρτυρίας που ξεσηκώθηκαν για τις προηγούμενεςαυθαιρεσίες ο Δημήτρης Σταμάτης Περιφερειάρχης ΑνατολικήςΜακεδονίας-Θράκης ανέλαβε δύο πρωτοβουλίες,που τις εμφάνισε ως ενέργειες υπέρ της νομιμότητας.Πρώτα πρώτα με αίτησή του παρέπεμψε την υπόθεσηστο Συμβούλιο Ιδιοκτησίας Δασών Θεσσαλονίκης προκειμένουνα αποφασίσει γνωμοδοτικά αν τα ακίνητα στηντοποθεσία «Χαν Ταρλαλάρ», ανάμεσά τους κι αυτό όπουοργανώνονται «τα Παρχάρια» και χτίζεται αυθαίρετα εκκλησίαείναι ιδιοκτησίας του Ιερού Τεμένους Νυμφαίαςως βακούφια του ή είναι δασικές εκτάσεις του Δημοσίουσύμφωνα με τεκμήριο κυριότητας του κράτους πουπροβλέπει ο νόμος 998/1979. Δεύτερη ενέργεια του Περιφερειάρχηήταν να δώσει εντολή να παύσουν οι οικοδομικέςεργασίες στο εκκλησάκι. Η πρώτη ενέργεια τουΔημήτρη Σταμάτη υλοποιήθηκε, η δεύτερη εντολή τουαγνοήθηκε απροκάλυπτα. Οι «άγνωστοι» παραβάτες τουνόμου μετά την υποτιθέμενη εντολή παύσης των οικοδομικώνεργασιών συνέχισαν την κατασκευή του τρούλουστο κτίσμα!Και μετά την πρώτη παραπάνω ενέργεια του Δημ.Σταμάτη ως Περιφερειάρχη αρχίζουν οι παρανομίες τωνοργάνων του κράτους που πληγώνουν την καρδιά τηςΜειονότητας….Ακούγεται βαρύς και σκληρός ίσως ο λόγος. Είμαστεβέβαιοι, πως κάθε άνθρωπος καλής θέλησης, με κοινόνου και κατά το δυνατό αντικειμενική κρίση, χωρίς αγκυλώσειςπροκαταλήψεων κατά του Άλλου «εθνικής» ή«θρησκευτικής»χροιάς, όταν παρακολουθήσει την εξέλιξητων γεγονότων δεν θα μας αδικήσει….Ο Δημήτριος Σταμάτης, Γενικός Γραμματέας τηςΠεριφέρειας Ανατολικής Μακεδονίας και Θράκης, ωςόργανο της δημόσιας διοίκησης όφειλε κατ’ αρχήν τοαυτονόητο. Δηλαδή να εφαρμόζει την κείμενη νομοθεσίατου κράτους. Η κατόπιν αιτήσεως του Περιφερειάρχηπαραπομπή της υπόθεσης αμφισβήτησης της ιδιοκτησίαςστα βακούφια της τοποθεσίας «Χαν Ταρλαλάρ» στο ΣυμβούλιοΙδιοκτησίας Δασών Θεσσαλονίκης ήταν παράνομηενέργεια. Γιατί σύμφωνα με το άρθρο 21 παράγρ. 1του νόμου 3647/2008, που ρυθμίζει θέματα μουσουλμανικώνβακουφίων στη Θράκη, προβλέπεται ότι η επίλυσηιδιοκτησιακής διαφοράς ή εκκρεμότητας σχετικάμε βακουφικό ακίνητο γίνεται από ειδική επιτροπή πουσυγκροτείται με πρωτοβουλία του Γενικού Γραμματέατης Περιφέρειας και όχι από το Συμβούλιο ΙδιοκτησίαςΔασών.Η διαφορά μεταξύ του Συμβουλίου Ιδιοκτησίας Δασώνκαι της Επιτροπής του άρθρου 21 παράγρ. του νόμου3647/2008 είναι σημαντική. Πρώτα πρώτα το ΣυμβούλιοΙδιοκτησίας Δασών για υποθέσεις που αφορούντην Θράκη εδρεύει στη Θεσσαλονίκη. Πρόκειται για ένασυλλογικό όργανο διοίκησης και όχι δικαστήριο, ανεξάρτητααν συμμετέχουν στη σύνθεσή του τρεις δικαστές,που εξετάζει την υπόθεση από «μακριά». Ιδίως στηνυπόθεση των βακουφίων «Χαν Ταρλαλάρ», αυτοί πουαποφάσισαν για το θέμα μπορεί να αγνοούσαν απόλυταAzınlıkça 23


τις ευαισθησίες της Μειονότητας για τα βακούφια της καιτούτο όχι για να κάνουν «χάρη» στους Μουσουλμάνους,αλλά για να εξαντλήσουν όλα τα περιθώρια και τις ευχέρειεςεξακρίβωσης της αλήθειας και όχι να εκδώσουν τηναπόφαση-γνωμοδότησή του με σπουδή, όπως έγινε στησυγκεκριμένη περίπτωση, ώστε τα μέλη του Συμβουλίουνα «βγουν» από την υποχρέωση που τους ανατέθηκε!Οφείλουμε να τονίσουμε ότι το Συμβούλιο ΙδιοκτησίαςΔασών δεν είναι δικαστήριο, αλλά μια επιτροπή, έναόργανο της δημόσιας διοίκησης που καλείται να γνωμοδοτείγια θέματα της αρμοδιότητάς του. Το ότι στο Συμβούλιοσυμμετέχουν τρεις δικαστές στη σύνθεσή του, απ’τους οποίους ο ένας είναι πρόεδρος εφετών και προεδρεύειστις συνεδριάσεις του, δεν αναβαθμίζει τον χαρακτήρατου Συμβουλίου από συλλογικό όργανο της διοίκησης σεκάτι διαφορετικό. Οι αποφάσεις του Συμβουλίου ΙδιοκτησίαςΔασών μπορεί να ελέγχονται δημόσια από κάθεδιοικούμενο πολίτη, όπως κάθε ενέργεια ή παράλειψη οργάνουτου κράτους. Κάτι τέτοιο συνήθως δεν θεωρείταιανεκτό όσον αφορά τις αποφάσεις των δικαστηρίων, μολονότιαυτή η άποψη μπορεί να αμφισβητηθεί με σοβαράεπιχειρήματα. Ο δικαστής που συμμετέχει σε συλλογικόόργανο της δημόσιας διοίκησης δεν αποβάλλει βέβαιατην ιδιότητα που του έχει προσδώσει η πολιτεία. Αλλ’όμως ο κανόνας πως «ο δικαστής γνωρίζει το δίκαιο» πουπροέρχεται από το λόγιο των Λατίνων «iura novit curia»στην περίπτωση που σχολιάζομε κατά τη γνώμη μουκάμπτεται γιατί αλλιώς θα είχαμε κατά αναμφισβήτητομάλιστα τεκμήριο «αλάθητους» δικαστές «περί παντόςεπιστητού» ωσάν τις περί πίστεως εξαγγελίες του ΠάπαΡώμης «ex cathedra»!Στην Επιτροπή επίλυσης ιδιοκτησιακών διαφορών ήεκκρεμοτήτων που αφορούν βακουφικά ακίνητα ο νόμοςπροβλέπει τη συμμετοχή δύο εκπροσώπων της Διαχειριστικήςή Βακουφικής Επιτροπής, που έχει σχέση με τοαμφισβητούμενο βακούφι ή βακούφια προκειμένου ναπροτείνουν τρόπους αντιμετώπισης των εκκρεμοτήτων.Επίσης κάτι άλλο σημαντικό όσον αφορά την Επιτροπήτου άρθρου 21 του νόμου 3647/2008 είναι ότι, συνεδριάζεικοντά στον τόπο που βρίσκεται το αμφισβητούμενοβακούφι και υπάρχουν μέλη της που δεν αγνοούν ταπράγματα «από κοντά», ούτε παραβλέπουν παραμέτρουςπου απαιτούν χειρισμούς ιδιαίτερης ευαισθησίας. Το πιοσημαντικό όμως είναι ότι στην παραπάνω Επιτροπή δεναγνοείται η άποψη της Μειονότητας, όπως συμβαίνει στοΣυμβούλιο Ιδιοκτησίας Δασών Θεσσαλονίκης, που ορισμένααπό τα μέλη του μπορεί για πρώτη φορά να άκουγανγια βακούφια, για Μουφτήδες κ.ά..Στη συνεδρίαση του Συμβουλίου Ιδιοκτησίας ΔασώνΘεσσαλονίκης της 22.06.2010 προέδρευε ο κ. Δημήτριος-ΣτέφανοςΒόσκας, πρόεδρος εφετών Θεσσαλονίκης. Οπρόεδρος είχε δώσει εντολή στη γραμματέα του Συμβουλίουνα σταλούν κλήσεις για τη συνεδρίαση του οργάνουστη Μουφτεία Κομοτηνής και στο τζαμί της Νυμφαίας!Μάλλον υπήρχε άγνοια ότι η Μουφτεία Κομοτηνής είναιδημόσια υπηρεσία και δεν έχει αυτοτελή νομική προσωπικότητα,ενώ όσον αφορά την βακουφική περιουσία τουτεμένους της Νυμφαίας ο νόμος 3647/2008 προβλέπει μεσαφήνεια από ποιους εκπροσωπείται. Έτσι κατά τη συνεδρίασητόσον ο Σοφολογιότατος Μουφτής Κομοτηνής,όσο και τα μέλη της διαχειριστικής επιτροπής της περιουσίαςτου ιερού τεμένους της Νυμφαίας βρίσκονταν στηΘεσσαλονίκη.Το Συμβούλιο συνεδρίασε στο μικρό γραφείο τουπροέδρου εφετών κ. Βόσκα, γιατί αυτόν το χώρο επέλεξεο ίδιος και δεν υπήρχε η άνεση να παρακολουθήσουνόλοι οι ενδιαφερόμενοι τη διαδικασία. Ο ΜουφτήςΚομοτηνής και η διαχειριστική επιτροπή του τεμένουςΝυμφαίας διόρισαν Δικηγόρο της Θεσσαλονίκης για ναχειριστεί την όλη υπόθεση.Το Συμβούλιο είχε στη διάθεσή του κατ’ αρχάς σχετικόφάκελο της υπόθεσης που είχε σχηματίσει με ευθύνητης η δασική υπηρεσία της Κομοτηνής και της Περιφέρειας.Ο φάκελος όπως διαπιστώθηκε από τον Δικηγόροτης Μουφτείας και κατά την εκτίμησή του δεν ήτανπλήρης. Λ.χ. δεν υπήρχαν αεροφωτογραφίες της περιοχήςμε σχετικές φωτοερμηνείες, από τις οποίες πιθανότατα θαεπιβεβαιώνονταν οι ισχυρισμοί της Μουφτείας και τωνμουτεβελήδων της Νυμφαίας, ότι τα βακούφια στο ΧανΤαρλαλάρ, πριν λίγα χρόνια, όταν η Νυμφαία ανθούσεπληθυσμιακά ήταν χωράφια και όχι δασικές χορτολιβαδικέςεκτάσεις, μορφή που εμφανίζουν σήμερα. Επίσηςοι Δασολόγοι που συνέταξαν εκθέσεις σχετικές με τηνυπόθεση, δεν ήταν σε θέση να διακρίνουν το είδος τωνοθωμανικών τίτλων ιδιοκτησίας που αφορούσαν τα χωράφιαπου στη συνέχεια αφιερώθηκαν και έγιναν βακούφια.Τέλος και ιδιαίτερα σημαντικό, η δασική υπηρεσίααρκέσθηκε σε μια επισκόπηση των μεταφρασμένωνοθωμανικών τίτλων ιδιοκτησίας και των αφιερωτηρίωνσε συνδυασμό με τοπογραφικό διάγραμμα που συνέταξεκατόπιν παραγγελίας της επιτροπής διαχείρισης τηςβακουφικής περιουσίας του τεμένους Νυμφαίας ιδιώτηςτοπογράφος μηχανικός λαμβάνοντας υπόψη τα σημερινάδεδομένα. Το ορθό θα ήταν να γίνει ερμηνεία όλωντων προηγουμένων στοιχείων ώστε να διαπιστωθεί αν τοτοπογραφικό διάγραμμα των βακουφιών ταυτοποιούνταιμε τα χωράφια που αναφέρονται στους παλιούς οθωμανικούςτίτλους και στα έγγραφα αφιέρωσής τους αργότερα.Τίποτα δεν έγινε από τα παραπάνω, με αποτέλεσμα,δίχως πειστική αιτιολογία να καταλήξουν οι Δασολόγοιπου είχαν συντάξει τις εκθέσεις του φακέλου, πως δενυπάρχει ταυτοποίηση ανάμεσα στους αγρούς των παλιώντίτλων και των εγγράφων αφιέρωσής τους με τα ακίνηταπου είχαν αποτυπωθεί στο τοπογραφικό διάγραμμα.Η δασική υπηρεσία ήταν υπεύθυνη για το σχηματισμότου υπηρεσιακού φακέλου της υπόθεσης, αυτό είναιανάγκη να τονισθεί και πάλι! Ό,τι στοιχεία ζήτησε απότη Μουφτεία και τους διαχειριστές των βακουφιών της24 Azınlıkça


Νυμφαίας δόθηκαν. Επομένως οι παραλείψεις βαρύνουναποκλειστικά την αρμόδια κρατική υπηρεσία και όχι τηνεπιτροπή διαχείρισης των βακουφιών!Η συνεδρίαση του Συμβουλίου Ιδιοκτησίας Δασώνρυθμίζεται από σχετικό προεδρικό διάταγμα, χωρίς ναπροβλέπονται όλες οι περιπτώσεις που θα μπορούσαννα προκύψουν στη διαδικασία. Παρόλα αυτά, ενόψει τουγεγονότος ότι προεδρεύει του Συμβουλίου αυτού δικαστής,καθιστά ευχερή τη διεξαγωγή της διαδικασίας μεκανόνες αντικειμενικής τάξης χωρίς μεροληψία υπέρ ήκατά κάποιου από τα εμπλεκόμενα μέρη, κατ’ αναλογικήεφαρμογή διατάξεων της πολιτικής ή της διοικητικήςδικονομίας.Κατά τη συνεδρίαση του Συμβουλίου της 22.06.2010συνέβησαν τα εξής παράτυπα. Μολονότι από το προεδρικόδιάταγμα που ρυθμίζει τη διαδικασία στο παραπάνωΣυμβούλιο δεν προβλέπεται η δυνατότητα παρέμβασηςτρίτων στη συζήτηση της εκκρεμούς υπόθεσης, ορισμένασωματεία της Κομοτηνής που εκπροσωπούνταν απόΔικηγόρους, όπως κι ένας Δικηγόρος της πόλης ατομικάδήλωσαν την πρόθεσή τους να παρέμβουν στη διαδικασίαυπέρ των δικαιωμάτων του Δημοσίου. Μεταξύ τωνσωματείων ήταν και ο «Σύλλογος Ποντίων Ν. Ροδόπης‘Η Τραπεζούντα’» που διοργανώνει ‘τα Παρχάρια’.Ο προεδρεύων δικαστής του Συμβουλίου, κατ’ αρχάςεντελώς απαράδεκτα απαγόρευσε να είναι παρών στησυνεδρίαση ο Σοφολογιότατος Μουφτής Κομοτηνής,μολονότι είχε κλητευθεί όπως αναφέρθηκε ήδη και επίσηςμε απόλυτα αμετροεπή τρόπο απαγόρευσε να παρακολουθήσειτη διαδικασία ο βουλευτής Ροδόπης κ. Χατζηοσμάνπου είχε έρθει επί τούτου από την Αθήνα στηΘεσσαλονίκη.Ο προεδρεύων δικαστής του Συμβουλίου, αντί νααποφασίσει εκ των προτέρων για το αν θα επιτραπεί ησυμμετοχή στη διαδικασία εκείνων που δήλωσαν τηνπρόθεσή τους να παρέμβουν υπέρ του Δημοσίου, μετάτην ανάγνωση της εισήγησης που είχε συντάξει η εφέτηςεισηγήτριαέδωσε πρώτα το λόγο σε δικηγόρους που εκπροσωπούσανπαρεμβαίνοντες και στο τέλος στον Δικηγόροπου εκπροσωπούσε τον Μουφτή Κομοτηνής και τηδιαχειριστική επιτροπή των βακουφίων της Νυμφαίας.Ο Δικηγόρος του Μουφτή Κομοτηνής και του Μουτεβελήτων βακουφίων της Νυμφαίας, προφορικά, αλλάκαι με το υπόμνημα που κατέθεσε στο Συμβούλιο, πρότεινετην αναρμοδιότητα του Συμβουλίου ΙδιοκτησίαςΔασών Θεσσαλονίκης, μιας και όπως αναφέρθηκε παραπάνωο νόμος για τα βακούφια προβλέπει ως αρμόδιαγια τη συγκεκριμένη ειδική επιτροπή επίλυσης ιδιοκτησιακώνδιαφορών ή εκκρεμοτήτων για βακουφικά ακίνητα.Η εφέτης που έκανε την εισήγηση στο Συμβούλιο είχεεπισημάνει την πρόβλεψη από τον ειδικό νόμο 3647/2008της επιτροπής που προανέφερα, αλλά δικαιολόγησε τηνδικαιοδοσία του Συμβουλίου από το γεγονός ότι δεν έχειεκδοθεί ακόμα η κοινή υπουργική απόφαση που προβλέπεταιαπό το άρθρο 21 του νόμου αυτού, με την οποίαθα καθορίζονται οι λεπτομέρειες εφαρμογής ως προς τηνλειτουργία της επιτροπής επίλυσης ιδιοκτησιακών διαφορώνή εκκρεμοτήτων για βακουφικά ακίνητα. Κατά τηνταπεινή μας γνώμη η άποψη της εισηγήτριας είναι ιδιαίτερηπρωτότυπη, όταν εξαρτά την εφαρμογή διάταξηςνόμου που ισχύει από το 2008 από την έκδοση υπουργικήαπόφασης! Μας θυμίζει την πρακτική οικονομικών εφοριώνπου αρνούνται να εφαρμόσουν νόμους του κράτουςμε την πρόφαση ότι δεν εκδόθηκε ακόμα σχετική εγκύκλιοςσε σχέση με τον ισχύοντα νόμο! Πρόκειται για τηνεκδήλωση μιας ιδιότυπης αναρχίας και αμφισβήτησηςτων νόμων που ισχύουν που προέρχεται από όργανα τουκράτους και στην συγκεκριμένη περίπτωση από τακτικόδικαστή!Ο Δικηγόρος του Μουφτή Κομοτηνής και του Μουτεβελήτων βακουφίων της Νυμφαίας, προφορικά, αλλάκαι με το υπόμνημα που κατέθεσε στο Συμβούλιο πρότεινετην αντισυνταγματικότητα της πρόβλεψης του νόμου998/1979 (άρθρο 62 §1 περ. α΄ και β΄ ),που εφαρμόζειτο τεκμήριο της ιδιοκτησίας του Δημοσίου για όλες τιςεκτάσεις στην ελληνική επικράτεια που εμφανίζουν μορφήδασικής έκτασης, σύμφωνα με την έννοια του νόμουκαι όχι σύμφωνα με την εικόνα που έχει ο μέσος άνθρωποςπου διαθέτει κοινό νου, λόγω εγκατάλειψής τους γιαένα σωρό λόγους, με εξαίρεση εφαρμογής αυτού του τεκμηρίουτις περιφέρειες των Πρωτοδικείων των ΙονίωνΝήσων, της Κρήτης και των Νομών Λέσβου, Σάμου καιΧίου και των νήσων Κυθήρων, Αντικυθήρων και Κυκλάδων.Η προηγούμενη ρύθμιση είναι αντίθετη στο άρθρο4 παράγραφοι 1 και 2 του Συντάγματος, αφού καθιερώνειδιακρίσεις μεταξύ Ελλήνων πολιτών και νομικών προσώπωνδιαφόρων γεωγραφικών περιοχών της χώρας αλλάείναι αντίθετη και προς τις διατάξεις του άρθρου 17 παφράγραφοι1, 2 περ. α΄ του Συντάγματος και του άρθρου1 του Πρώτου Προσθέτου Πρωτοκόλλου της ΕυρωπαϊκήςΣύμβασης Δικαιωμάτων του Ανθρώπου.Τέλος, ο Δικηγόρος του Μουφτή Κομοτηνής και τουΜουτεβελή των βακουφίων της Νυμφαίας, προφορικά,αλλά και με το υπόμνημα που κατέθεσε στο Συμβούλιοπρότεινε, για την περίπτωση που ούτε η ένσταση τηςαναρμοδιότητας του Συμβουλίου γίνει δεκτή, ούτε ηένσταση της αντισυνταγματικότητας του τεκμηρίου ιδιοκτησίαςτου Δημοσίου γίνει δεκτή, μολονότι και οι δύοενστάσεις ήταν αναμφίβολα νόμιμες, ενόψει των κενώνπου διαπιστώθηκαν, κατά την άποψη του Μουφτή Κομοτηνήςκαι του Μουτεβελή της Νυμφαίας στον υπηρεσιακόφάκελο της υπόθεσης που σχημάτισε με δική τηςαποκλειστικά ευθύνη η δασική υπηρεσία, να διαταχθεί ηδιεξαγωγή πραγματογνωμοσύνης, κάτι που προβλέπεταιρητά από το νόμο, προκειμένου να ερευνηθεί αν τα βακούφιατου Χαν Ταρλαλάρ ταυτοποιούνται με τα χωράφιαπου αναφέρονται στους οθωμανικούς τίτλους και σταέγγραφα της κατοπινής αφιέρωσής τους ως βακουφίων.Azınlıkça 25


Komisyon, kamuya ait olduğuna hükmettiHan Tarlaları hakkında karar açıklandıYanıkköy’deki “Han Tarlaları” vakıf arazisi konusunu görüşmek üzere toplananSelanik Orman Mülkiyeti Komisyonu kararını açıkladı. Komisyon, Müslümanvakfı olarak bilinen arazinin, ormanlık olması gerekçesiyle, kamuyaait olduğuna hükmetti.22 Haziran 2010 tarihinde Yanıkköy’deki “HanTarlaları” vakıf arazisi konusunu görüşmek üzeretoplanan Selanik Orman Mülkiyeti Komisyonu’nunkararını açıkladığı ve Müslüman vakfı olarak bilinenarazinin, ormanlık olması gerekçesiyle, kamuya aitolduğuna hükmettiği bildirildi.Rodop ilinde Gümülcine’ye (Komotini) bağlıYanıkköy’de (Nimfaia) Pontus Rumlarının Parhariaetkinliğini düzenledikleri ve Müslümanlar tarafından‘Han Tarlaları’ olarak bilinen Müslüman vakıfarazisiyle ilgili olarak Komisyon’un verdiği kararınadlî yönden bağlayıcılığının bulunmadığı ve henüzbelirsiz olan bazı ön koşullar çerçevesinde, konunun,Gümülcine Müftülüğü ve Yanıkköy Camisi MütevelliHeyeti’nin kendi avukatlarından talep etmeleridurumunda, merkezi Atina’da bulunan Orman MülkiyetleriTemyiz Komisyonu’na taşınabileceği belirtiliyor.Uzmanlar ayrıca, Selanik Orman MülkiyetiKomisyonu’nun vermiş olduğu bilirkişi kararının,28 Azınlıkça


Selanik Orman Mülkiyeti Komisyonu’nun vermiş olduğu bilirkişikararı, Yanıkköy Cami Mütevellisi’nin “Han Tarlaları” olarakbilinen vakıf arazisinin yetkili merciler tarafından Müslüman vakfıolarak tanınması için yargıya başvurmasına bir engel teşkil etmiyorYanıkköy Cami Mütevellisi’nin “Han Tarlaları” olarakbilinen vakıf arazisinin yetkili merciler tarafındanMüslüman vakfı olarak tanınması için yargıyabaşvurmasına bir engel teşkil etmediğini de ifadeediyorlar.Rodop milletvekiliAhmet Hacıosmansoru önergesi sunmadıHatırlanacağı üzere Rodop PASOK milletvekiliAhmet Hacıosman, Yanıkköy’deki vakıf arazisi üzerindekiBölge Genel Sekreterliği’nin yetkili komisyonunkararı açıklanıncaya kadar durdurulduğunu açıkladığı,fakat Pontus Rumları tarafından devam ettirilen kiliseinşaatından dolayı bir yıl boyunca savcılığa suç duyurusundabulunmamıştı.Hacıosman ayrıca, Yanıkköy Cami Vakfı’na aitolduğu iddia edilen arazi ile ilgili yine bir senedirParlamento’da konunun aydınlatılması için soru önergesivermemişti.Oysa Hacıosman’ın aksine, İskeçe’nin Topiros belediyesinebağlı Çelepli köyündeki azınlık ilkokulununbulunduğu vakıf arazisine yapılan inşaat hakkında İskeçe(Xanthi) PASOK milletvekili Çetin Mandacı’nınsavcılığa şikayette bulunmasının hemen ardından bahsekonuinşaatın Çelepli’de durdurulduğu bildirilmişti.Türkiye Radyo Televizyon (TRT) Kurumu veBatı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği(BTAYTD) ile işbirliği içerisinde ünlü şarkıcı FerhatGöçer, 17 Ağustos Salı günü, İskeçe (Xanthi)AOX Stadı’nda halka açık konser verdi.TRT’nin 27 Temmuz’da Bosna Hersek-Saraybosna’da Manga grubuyla başlayan BalkanKonserleri’nin Yunanistan ayağı İskeçe’de gerçekleştirilenkonser saat 22:00’de başladı.BTAYTD Başkanı Mustafa Katrancı’nın karşıladığıresepsiyon arasında PASOK İskeçe milletvekiliÇetin Mandacı ve PASOK Rodop milletvekili AhmetHacıosman da yer aldı. TRT’nin canlı verdiğikonsere gençler yoğun katılım gösterdi.Azınlıkça 29


geçirilmesini talep ettiler.Basına da iletilen söz konusu talep metni şu şekildedir:BAŞLIK:“S.Ö.P.A.’ya giriş sınavlarının iptaline yönelik kararıngözden geçirilmesi”“30-07-2010 tarih ve 95403/Ζ2 protokol numaralıYabancı ve Azınlık Okulları Müdürlüğü Özel Sekreterisayın Thaliya Dragona’nın bildirisi”Saygıdeğer Bakan,Eğitim Bakanlığı 30 Temmuz 2010 tarihinde yayınladığıbir talimatnameyle Selanik Özel PedagojiAkademisi’ne (SÖPA) bu yıl yeni öğrenci kaydınınyapılmayacağını bildirdi.Eğitim ve Dinişleri Bakanlığı’nın KültürlerarasıEğitimden Sorumlu Özel Sekreteri ThaliaDragona’nın imzasını taşıyan genelge, 95403/Z2protokol numarasıyla 30 Temmuz Cuma günüSÖPA ve Azınlık Okulları Koordinatörlüğü’ne bildirildi.Selanik Özel Pedagoji Akademisi ve AzınlıkOkulları Koordinatörlüğü’ne gönderilen talimatnamede,var olan koşullar gereği, 2010-2011 eğitimyılında SÖPA’ya giriş sınavlarının yapılmayacağı bildiriliyor.SÖPA’ya giriş sınavlarınıniptaline yönelik kararıngözden geçirilmesini istediler.Rodop - Meriç (Evros) İlleri Selanik Özel PedagojiAkademisi (SÖPA) Mezunu Öğretmenler Derneğive İskeçe (Xanthi) İli Azınlık Okulları SÖPA MezunuÖğretmenler Derneği ise, 19 Ağustos Perşembe günü,ortak bir açıklama yayınlayarak, Eğitim ve Din İşleriBakanlığı’ndan, 2010-2011 eğitim yılında SÖPA’ya girişsınavlarının yapılmayacağına yönelik kararın gözdenYabancı ve Azınlık Okulları Müdürlüğü Özel SekreteriSayın Thalia Dragona’nın gi-rişimiyle 26 Haziran2010 tarihinde Gümülcine’de gerçekleştirdiği «SelânikÖzel Peda-goji Akademisi’nin Dünü, Bugünü ve Yarını»konulu, Azınlık temsilcilerinin de hazır bulunduğugeniş katılımlı «Eğitim Paneli» gerçekleştirilmişbuna paralel olarak gerek zat-ı alîlerinizin gerekse sayınDragona’nın Azınlık Eğitimine ilişkin sorunların çözümündeAzınlıkla dialog içinde olacağı yönündeki açıklamalarıAzınlık kamuoyunda bü-yük bir memnuniyetlekarşılanmıştır. Bu vesileyle saygılarımızı sunuyoruz.Ancak, sayın Thalia Dragona tarafından imzalananSÖPA Okul Müdürü ile Birinci ve İkinci DereceliAzınlık Okulları Koordinatörlüğüne gönderilen 30-07-2010 tarih ve 95403/Z2 protokol no.lu yazısıyla 2010-2011 eğitim yılında SÖPA’ya yeni öğrenci alınmayacağınıöğrenmiş bulunuyoruz.26-Haziran-2010 tarihinde gerçekleştirilen paneldeSÖPA’nın geleceğine ilişkin çok sayıda düşünce ortayaatıldığı malumunuzdur. Sayın Thalia Dragona’nınAzınlık Eğitimine ilişkin bütün kararların Azınlık ilediyalog halinde alınacağının açıklamasına karşılık, bizimlehiçbir paylaşımda bulunmadan ve SÖPA’nıngeleceği hakkında kararın ne olacağı konusunda hiçbiraçıklama yapmadan, yalnız 2010-2011 eğitim yılındayeni öğrenci alınmayacağının açıklanması bizleri büyükendişeye sevk etmiş bulunmaktadır. Zira söz konusukararın, bu yıla özgü bir uygulama mı olduğu, yoksaSÖPA’nın geleceği ile ilgili daha kapsamlı bir kararınbir parçası olarak uygulamaya mı konulduğu hakkındahiçbir bilgiye sahip değiliz.30 Azınlıkça


Alternatifi sunulmadan yani yerine ikame edilecekyapının detayları belirlenmeden ve Azınlığınonayı alınmadan SÖPA’ya bundan böyle öğrencialınmaması durumunda Azınlık Okullarında öğretmenaçığının ortaya çıkabileceğine yönelik kaygılarımızahak vereceğinizi düşünüyoruz. Bu nedenle,SÖPA’nın geleceği ile ilgili Azınlık temsilcilerinin26-Haziran-2010 tarihinde sayın Dragona’ya tevdiettiği notta kayıtlı hususlar dikkate alınarak AzınlıkEğitiminin Türkçe müfredatına katkıda bulunanTürkiye ile işbirliği içersinde oluşturulacak kapsamlıbir yol haritası konuncaya dek, SÖPA’ya yeni öğrencialımının durdurulması kararının yeniden gözdengeçirilmesi yönünde gereğinin yapılmasını ve öğrencilerinalınmasına devam edilmesini talep ediyoruz.Aksi takdirde Azınlık Eğitimine ve öğretmen yetiştirlimesinedair sorunları uluslararası platformlarda dilegetirmekten başka bir seçeneğimizin kalmayacağınıbilginize sunarız.SÖPA Mezunu Öğretmenler Dernekleri olarakAzınlığın talepleri doğrultusunda SÖPA’nın yerineoluşturulacak eğitim kurumuna geçilirken 1980’liyıllarda diğer Pedagoji Akademileri’nin Eğitim Fakültesinedönüştürülmesi sürecinde benimsenen kademelibir geçişin uygulamaya konulmasının dahayerinde olacağını düşünüyoruz.Saygılarımızla,DERNEKLERİN YÖNETİM KURULLARIADINA,RODOP-MERİÇ İLLERİSÖPA MEZUNUÖĞRETMENLER DERNEĞİADINAMehmet DERDİMANDernek BAŞKANIİMZAİSKEÇE İLİSÖPA MEZUNUÖĞRETMENLER DERNEĞİADINANurettin KIYICIDernek BAŞKANIİMZARodop - Meriç (Evros) İlleri Selanik Özel PedagojiAkademisi (SÖPA) Mezunu Öğretmenler Derneği ve İskeçe(Xanthi) İli Azınlık Okulları SÖPA Mezunu ÖğretmenlerDerneği’nin, 2010-2011 eğitim yılında SÖPA’yagiriş sınavlarının yapılmayacağına yönelik kararının gözdengeçirilmesi talebini Eğitim Bakanlığı yersiz buldu.Bakanlık 27 Ağustos Cuma günü resmi bir duyuru yayınlayarak,halihazırda tayin bekleyen SÖPA mezunu 224öğretmen olduğunu ve bu sene SÖPA’dan 38 öğrencinindaha mezun olacağını hatırlattı.Eğitim ve Dinişleri Bakanlığı’nın Kültürlerarası EğitimdenSorumlu Özel Sekreteri Thalia Dragona da, SÖPAkonusunda en iyi çözümü belirlemek için tüm ilgililerle diyaloğundevam ettiğini vurguladı.Bakanlıktan yapılan resmî duyurunun azınlıkça onlineekibi tarafından gerçekleştirilen Türkçe çevirisi şu şekildedir:Eğitim, Ömür Boyu Öğrenim ve Dinişleri BakanlığıAçıklama27/08/2010Selanik Özel Pedagoji Akademisi (S.Ö.P.A.) hakkındaaşağıdakileri kamuoyuna duyurulur:Eğitim, Ömür Boyu Öğrenim ve Dinişleri Bakanlığı,Müslüman azınlığını devletin yıllardır, Selanik Özel Peda-Azınlıkça 31


goji Akademisi (S.Ö.P.A.) aracılığıyla Trakya’daki azınlıkokullarının Türkçe programında görev yapan Müslümanöğretmenleri eğitmek için sürdürdüğü çabaları takdir etmesinimemnuniyetle karşılamaktadır.Ancak hükümetin, azınlığın sosyal yaşamda eşit vegerçek anlamda yer alması yönündeki açık taahhüdüçerçevesinde, Eğitim Bakanlığı 2010 Şubat ayından beri,azınlık okullarının Türkçe programında görev yapan Müslümanöğretmenlerin eğitimini iyileştirmek için ve aslındaTrakya’daki Müslüman azınlık mensubu öğrencilere verileneğitimin kalitesini arttırmak amacıyla açık bir diyalogbaşlatmıştır.Bakanlığın arzusu, sonunda varılacak çözümün gerekçağdaş koşullara karşılık verecek olması ve azınlık eğitimcilerineülke çapında ilköğretimde görev yapan diğer öğretmenlerinsahip olduğu donanımın aynısını sağlamasıgerekse de, S.Ö.P.A. mezunlarının iş açısından tercih özgürlüğünükısıtlayan, S.Ö.P.A. diplomasının akademikaçıdan değeri konusundaki boşluğun giderilmesi yönündedir.Aynı zamanda, Eğitim Bakanlığı, S.Ö.P.A. mezunlarınıüniversite mezunları ile aynı dereceye getirecek işlemlerinbenimsenmesini hedeflemektedir.Eğitim Bakanlığı bugüne kadar yapılan, tamamlanmamışve devam etmekte olan diyalog sürecinde meydana çıkanen büyük ortak görüşün, S.Ö.P.A.’nın mevcut haliyleişlemesinin devam edemeyeceğidir. Çünkü S.Ö.P.A. ülkeçapındaki diğer öğretmenlere verilen eğitimi sağlayamamaktave azınlık eğitiminin iyileştirilmesi talebini karşılayamamaktadır.Eğitim Bakanlığı, üniversite eğitim sisteminde yapılmasıplanlanan büyük değişiklikler öncesinde, yukarıdabelirtilen tüm gelişmeleri de göz önünde bulundurarak veyetkili merci olarak, 2010-2011 eğitim yılında S.Ö.P.A.’yagiriş sınavlarının yapılmamasına karar verirken, en iyi çözümübelirlemek için tüm ilgililerle süregelen diyaloğunudevam ettirmektedir.Eğitim Bakanlığı, bu yıl S.Ö.P.A.’ya öğrenci alınmamasıylagelecekte azınlık okullarında boşlukların oluşabileceğiyönünde belirtilen kaygılarla ilgili olarak ise, 2011-2012eğitim yılında S.Ö.P.A.’dan 38 öğrencinin daha mezunolacağını, ayrıca şu anda azınlık okullarına henüz tayinedilmemiş durumda bulunan S.Ö.P.A. mezunu öğretmensayısının da 224 olduğunu hatırlatarak ilgililerin bu kaygısınıgidermek istemektedir.Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü RodopPASOK milletvekili Yorgos Petalotis, 26 AğustosPerşembe günü basın açıklaması yayınlayaraküniversite imtihanlarında başarı gösteren Rodop iliöğrencilerini tebrik etti.Bir kez daha Rodop gençliğinin başarılarıylagurur duyduğunu belirten Hükümet Sözcüsü, üniversitedeokumaya hak kazanan gençlerin akademiksüreçlerinde başarılar diledi. Petalotis, üniversite hayatınaatılacak gençlerin, deneyim, bilgi ve hayatıöğrenecekleri yeni dönemlerinin kariyerlerinde birsıçrama tahtası olması temennisinde bulundu.Hedeflerinde başarılı olamadıklarını düşünen öğrencilerede seslenen Başbakan Yardımcısı, önlerindeyeni şanslarla dolu uzun bir geleceğin onları beklediğinihatırlatarak bütün yolların asla kapalı olmadığını,seçeneklerin asla bitmediğini hatırlattı.Trakya’dan.com’un haberine göre ise Rodop ilindenüniversiteye giriş sınavlarına katılan 702 öğrenciden504’ünün üniversiteye girmeyi başardığı belirtildi.Sonuçların açıklanmasından sonra konuşanRodop ili Orta eğitim Müdürlüğü Başkanı TheodorosMouhtsis, “Bu yıl Rodop ili öğrencileri için başarılıbir yıl oldu. Geçen yıllara kıyasla, üniversiteyikazanların sayısında önemli bir artış var” dedi.Üniversiteyi kazanan 504 öğrencinin 84’ününazınlık mensubu öğrenciler olduğu kaydedilirken, bu84 öğrencinin, azınlık öğrencilerine tanınan %0,5’likkontenjandan faydalanmadan üniversiteye girmeyibaşardıkları ifade edildi. 84 azınlık öğrencisinden isteyen,%0,05’lik kontenjandan da yararlanabilecek.32 Azınlıkça


Danışma Kurulu’nun toplantısındabağımsız liste konusu görüşüldüToplantıda eski PASOK milletvekili Galip Galip veRodop Vali Yardımcısı Mehmet Devecioğlu’nun bağımsızliste oluşumuna veya DEB partisinin desteklediğibir bağımsız oluşuma karşıçıktıkları aktarılırken, BA-KEŞ Başkanı Galip Galip’inDEB partisi Başkanı MustafaAli Çavuş hakkındaki sert ifadelerisonrasında aralarındaarbede yaşandığı bildirildi.Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (DK)26 Ağustos Perşembe akşamı İskeçe’de (Xanthi) bir arayageldi. Danışma Kurulu üyelerine yönelik iftara, T.C.Gümülcine Başkonsolosu Mustafa Sarnıç’ın da katıldığıbelirtilirken, iftar sonrası yapılan toplantıda ana gündemmaddesinin yapılacak yerel seçimlerde oluşturulmasıdüşünülen bağımsız listeler olduğu ifade edildi.Gecede, Danışma Kurulu Başkanı ve İskeçe SeçilmişMüftüsü Ahmet Mete’nin katılımcılara iftara iştirakettikleri için teşekkür ettiği belirtilirken, yemek sonrasıyapılan toplantıda İskeçe ve Gümülcine (Komotini) belediyeleriiçin bağımsız liste yapılanmasının tartışıldığıifade edildi.İftarın akabinde aynı mekanıniç bölümünde gerçekleştirilenolağan toplantıda,seçimlerde Gümülcine Belediyesiiçin bağımsız liste hazırladığıdile getirilen BTTÖBBaşkanı Sami Toraman’ınbahsekonu listeye sabık milletvekiliİlhan Ahmet ve RodopVali Yardımcısı MehmetDevecioğlu’nun da katılmasınıistediği belirtildi. Kendisininliste başı olmasınınşart olmadığını dile getirenSami Toraman’ın listeye katılımteklifine İlhan Ahmet’inolumlu baktığı, fakat MehmetDevecioğlu’nun bağımsızlisteyi istemediğini söylediği açıklandı.Toplantıya katılanlar arasında milletvekili seçimlerindePASOK partisi adayı olan Rıdvan Kocamümin’inbağımsız listeye destek vereceğini ifade ettiği belirtilirken,yapılan görüşmede, Gümülcine ve İskeçe’de kurulmasıdüşünülen bağımsız listelere karşı olduklarını ifadeedenlerin BAKEŞ Başkanı sabık PASOK milletvekiliGalip Galip ve Rodop Vali Yardımcısı Mehmet Devecioğluoldukları bildirildi.Toplantıya katılan diğer DK üyelerinin bağımsızlistelerin kurulmasını istedikleri veya sessiz kaldıklarıvurgulanırken, toplantıya davet edilen İskeçe PASOKmilletvekili Çetin Mandacı ve Rodop milletvekili AhmetHacıosman’ın katılmadıkları ifade edildi.Azınlıkça 33


Droutsas: “İlişkilerimizdetahriklerin yeri yok”Dışişleri Bakan Vekili DimitrisDroutsas, Türk DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu’nunRodos’a yaptığı gayri resmiziyaretinin ardından yaptığıaçıklamada, “Yunan-Türk ilişkilerindeköylü kurnazlıklarıve tahriklerin yeri olmadığını”belirtti.Meis adasında bulunanDroutsas, yakındaki Ro adasınıda ziyaret etti ve iki ülkeilişkileri konusunda değerlendirmelerdebulundu. Droutsas,Yunanistan’ın Türkiye ileyakınlaşma politikasının birseçenek olduğunu, ancak tekyol olmadığını” kaydetti.Dışişleri Bakan Vekili DimitrisDroutsas, 6 Ağustos Cuma günü,Türkiye Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu ile Rodos’ta bir arayageldiler.Türk Bakan adaya varışından sonra ilk olarak ünlü OsmanlıAmirallerinden Murat Reis’e ait külliyeyi ziyaret etti.Ziyaretinde Davutoğlu’na “Rodos Müftüsü” İsmail Çakıroğluve Rodos T.C. Başkonsolosu İhsan Yücel eşlik etti.Davutoğlu ve ailesi daha sonra, Dışişleri Bakan VekiliDimitris Droutsas’ın Türk Bakanın onuruna verdiğigayri resmi özel yemeğe katılmak üzere adanın Palea Polibölgesine geldiler. Droutsas Türk Dışişleri BakanınınBodrum’daki tatili vesilesiyle Yunanistan’ı da ziyaretindenduyduğu memnuniyeti dile getirdi. İki ülke dışişleri bakanlarıyemeğe geçmeden önce birbirlerine hediyeler takdimettiler.Türkiye’nin Ege’de son dönemdekifaaliyetlerine değinenDroutsas, ‘’Bu tür uygulamaların,Yunanistan’ın tam güvence altında olan egemenlikhaklarına kesinlikle zarar veremediğini’’ ifade etti.Dışişleri Bakan Vekili, “Daha geçen gün Türkiye DışişleriBakanı kendisini ülkemize, komşu ve dost olarak kabuletmemizi istedi. Biz de tam olarak bunu yaptık, çünkü nesöylüyorsak onu kast ediyoruz. Söz ve uygulamalarda aynıtutarlılığı diğer tarafın da göstermesini istiyoruz, köylü kurnazlıklarıve tahriklerin yeri olmamalı” şeklinde konuştu.Droutsas, ‘’Muhataplarımızın dile getirdikleri amaçlarındanfarklı amaçlar ortaya koyan tahrik edici uygulamalar,izlenen politikanın olumlu sonuçlar vermesi için gerekliolan güvenilirlik konusunda şüphelere neden oluyor’’dedi.Dimitris Droutsas açıklamalarında ayrıca, “iki ülke arasındayakınlaşma ile işbirliğinin geleceği olması ve olumlusonuç elde edilmesi için, karşılıklı fayda, uluslararası hukukve Yunanistan’ın egemenlik haklarına saygının temel alınmasınınönşart olduğunu” söyledi.34 Azınlıkça


Dimitris Droutsas yaptığı açıklamada, “İki ülke arasındayakınlaşma ile işbirliğinin geleceği olması ve olumlusonuç elde edilmesi için, karşılıklı fayda, uluslararası hukuk veYunanistan’ın egemenlik haklarına saygının temel alınmasınınönşart olduğunu” söyledi.Azınlıkça 35


Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (DK) 1 EylülÇarşamba günü bir basın bülteni yayınlayarak, kurulun 26Ağustos Perşembe günü İskeçe (Xanthi) Altın Yuva lokantasındagerçekleştirdiği iftar yemeğiyle ilgili bilgilendirmedebulundu.DK’dan yapılan açıklamada, İskeçe’deki iftar yemeğineDanışma Kurulu üyelerinin yanısıra, T.C. Gümülcine BaşkonsolosuMustafa Sarnıç’ın da katıldığı belirtilirken, DKBaşkanı Ahmet Mete’nin iftarda yaptığı konuşmada, “DanışmaKurulu’nun Batı Trakya Türk azınlığının sorunlarıylailgilenen ve bu sorunları değerlendirerek haklı talepleri dilegetirmeye çalışan bir temsil ve karar organı olduğunu” söylediğivurgulandı.DK, Gümülcine Türk GençlerBirliği lokalinde büro açıyorBasın bülteninde ayrıca, Danışma Kurulu’nun çok yakındaGümülcine Türk Gençler Birliği’nde (GTGB) birbüroya kavuşacağı ifade edilirken, Türkiye CumhuriyetiGümülcine Başkonsolosu Mustafa Sarnıç’ın yaptığı konuşmada,“Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu’nunazınlığın tüm kurumlarıyla temsil edildiği son derece önemlibir yapılanma olduğunu” söylediği belirtildi.Basın bülteninde, “Danışma Kurulu içindeki görüşfarklılıklarının demokrasinin bir gereği olduğunu” dilegetiren Sarnıç’ın, “farklı görüşlerin kendini zamanla uzlaşmayabırakacağına inandığını” ve “son dönemde DanışmaKurulu’nun altyapı anlamında güçlenmeye başladığına” dikkatçektiği belirtildi.Basın bülteni, Danışma Kurulu’nun Pakistan’daki selfelaketinden zarar gören Pakistan halkı için yardım kampanyasıbaşlatılmasına karar verdiği ifadeleriyle son buldu.Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği (BTTDD)Genel Başkanı Ferruh Özkan ve Avrupa Batı Trakya TürkFederasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habipoğlu’nun,Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu (DK) BaşkanıAhmet Mete başkanlığında dördüncü BaşkanlarZirvesi’ni gerçekleştirdikleri açıklandı.BTTDD’den 27 Ağustos Cuma günü yapılan açıklamada,DK Başkanı ve İskeçe Seçilmiş Müftüsü AhmetMete başkanlığında gerçekleştirilen 4’üncü BaşkanlarZirvesi’nde son güncel gelişmelerin değerlendirildiği ifadeedildi.Yunanistan,Türkiye ve Almanya’da yaşayan azınlıkmensubu vatandaşların sorunları ve çözüm yollarınınkonuşulduğu zirve sonunda, başkanların, eşgüdüm veişbirliği temelinde ortak bir strateji yürütülmesi ve bunabağlı olarak gerekli adımların birlikte atılmasına devametme kararı aldıkları belirtildi.SİGARAYA SONKamusal alanlarda sigara içilmesini yasaklayanyasa 1 Eylül Çarşamba günü itibariyle yürürlüğegirdi. Sağlık Bakanı Mariliza Ksenoyannakopoulou30 Ağustos Pazartesi günü yaptığı açıklamada, tekistisnanın yasaya uymak için Haziran ayına kadarsüre verilen kumarhaneler ve müzikholler olacağınısöyledi.Yasağı delen sigara içicileri 50 ile 500 euro paracezasına çarptırılırken, işletme sahipleri 500 ile 10bin euo arası para cezasıyla karşı karşıya kalacaklar.36 Azınlıkça


Çetin Mandacı ve Ahmet HacıosmanT.C. Cumhurbaşkanı ile görüştülerT.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 13 Ağustos Cuma günü, PASOK İskeçemilletvekili Çetin Mandacı ile PASOK Rodop milletvekili Ahmet Hacıosman’ıİstanbul’da bulunan Tarabya Köşkü’nde kabul etti.Trakya Türklerinin iki ülkearasında dostluk köprüsüolarak önemli bir rol oynayabileceğini”vurguladığıbelirtildi. Türk Cumhurbaşkanınınayrıca “tüm soydaşlarınRamazan ayını da tebrikettiği” ifade edildi.PASOK milletvekillerininise kabulde, BatıTrakya’daki azınlığın durumuve sorunları hakkındabilgi verdikleri belirtildi.PASOK milletvekillerininAbdullah Gül’e, “Batı TrakyaTürk toplumunun selamve sevgilerini ilettikleri” söylenirken,ayrıca Türkiyeli işadamlarının Batı Trakya’yayatırım yapmalarını beklediklerinisözlerine ekledikleriaktarıldı.T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 13 AğustosCuma günü, PASOK İskeçe (Xanthi) milletvekiliÇetin Mandacı ile PASOK Rodop milletvekili AhmetHacıosman’ı İstanbul’da bulunan Tarabya Köşkü’ndekabul ettiği bildirildi.Kabulde, Yunan-Türk ilişkilerinin çok iyi bir dönemdengeçtiğini ifade eden Türk Cumhurbaşkanı,ilişkilerin iyi olmasının aradaki sınırların azalması anlamınageldiğini belirtti. Bunun da iki ülke halkınınrefahını artıracağını söyleyen Abdullah Gül’ün, “BatıTürkiye Cumhurbaşkanlığı’ndanyapılan yazılı basınbildirisinde, “CumhurbaşkanıGül İki PASOK’lu Milletvekilini Kabul Etti”başlığı kullanılarak yapılan görüşme hakkında kamuoyubilgilendirildi.PASOK partisi milletvekilleri Çetin Mandacıve Ahmet Hacıosman 12 Ağustos Perşembegünü, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)Başkanı Mehmet Ali Şahin ve Türkiye DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu ile Ankara’da bir arayageldiler.Azınlıkça 37


Ramazan ayında bu tür saldırının gerçekleşmesindenbüyük üzüntü duyanmahalle sakinleri, bu çirkin saldırıyı gerçekleştirenlerinderhal yakalanıp adaleteteslim edilmelerini talep ediyorlar.13 Ağustos Cuma akşamı Gümülcine’de (Komotini)bulunan Poşpoş mahallesi Müslüman mezarlığına girenkimliği belirsiz kişiler mezar taşlarını kırdılar. Ayrıca mezarlığınduvarlarına “Konsolosluk Defol” “Altın Şafak Örgütü”yazılarının yazıldığı görüldü.Azınlık basınından mezarlığa giden Birlik, Olay veAzınlıkça ekipleri saldırganların yaklaşık yirmi ve üzerimezar taşını kırdıklarını tespit ettiler. Mezarlığa gelenmahalle sakinleri, 13 Ağustos Cuma günü akşam saatlerindemezarlık girişinde farkettikleri kırık mezar taşlarınıgördüklerini aktardılar. Bunun üzerine azınlık basını olayıgörüntülemek üzere Poşpoş mezarlığına gittiğinde yapılankontrollerde yaklaşık yirmi ve üzeri mezar taşının kırık veyerlerinden sökük olduğu tespit edildi. Olay yerine gelenEmniyet birimleri de saldırı hakkında inceleme başlattılar.Ramazan ayında bu tür saldırının gerçekleşmesindenbüyük üzüntü duyan mahalle sakinleri, bu çirkin saldırıyıgerçekleştirenlerin derhal yakalanıp adalete teslim edilmelerinitalep ediyorlar.Trabzon’da Sürmene Manastırı’nda Hristiyan aleminin15 Ağustos bayramı nedeniyle Patrik Bartholomeos’unayin yapacağı bir dönemde, Batı Trakya’da Müslümanmezarlığına yapılan saldırı, aşırı uç kesimler tarafından yapılmışbir provokasyon niteliği taşıdığı izlenimini veriyor.38 Azınlıkça


azınlıkçaonline haber sitesiwww.azinlikca.netBaşbakan Yardımcısı ve Hükümet SözcüsüRodop PASOK milletvekili Yorgos Petalotis,Gümülcine’de (Komotini) bulunan Poşpoş Müslümanmezarlığına yapılan vandalizmi kınadı. Petalotiskonuyla ilgili açıklamalarda bulundu.Petalotis, “başka bir dini gruba ait mezarları tahripedip ölülerin ruhlarını rahatsız edenler, her zamantoplumumuzun dışında olanlardır ve toplumher defasında bunlara daha fazla birlik olup karşıçıkacaktır” açıklamasında bulundu.Gümülcine’de 13 Ağustos Cuma akşamı kimliğibelirsiz şahıslar tarafından Poşpoş mezarlığınagerçekleşen saldırı sonrası yaklaşık yirmi ve üzerimezar taşının kırıldığı görülmüştü.14 Ağustos Cumartesi günü Müzlüman mezarlığınasaldırı hakkında basın açıklaması yapanHükümet Sözcüsü Yorgos Petalotis, “Toplumlardanefret ve saldırganlığa yatırım yapan marjinal gruplarbulunmaktadır. Bunların eylem ve hareketleritamamen kınanması gereken ve ulusal çıkarlarımızaleyhine olan hareketlerdir. Bunlar Yunanistan’ıngeride bıraktığı geçmişten kalan kalıntılardır. Başkabir dini gruba ait mezarları tahrip edip ölülerinruhlarını rahatsız edenler, her zaman toplumuzundışında olanlardır ve toplum her defasında bunlaradaha fazla birlik olup karşı çıkacaktır” açıklamasındabulundu.Hatırlanacağı üzere Hükümet Sözcüsü Petalotisayrıca 12 Ağustos Perşembe günü yaptığı bir basınaçıklamasıyla, T.C. Selanik Başkonsolosluğu’na yapılanmolotof kokteylli saldırıyı şiddetle kınadığınıbelirtmiş ve sorumluların tutuklanarak yargıya sevkedileceğini söylemişti.PASOK partisi 5 Eylül Pazar günü, Kasım ayında gerçekleşecekyerel seçimlerde destek vereceği on üç bölgegenel sekreterini açıkladı. PASOK’un Doğu Makedonya- Trakya Bölge Genel Sekreter adayı Aris Yannakidis.PASOK partisinin basın bürosundan yapılan açıklamada,Yunanistan geneli on üç bölge genel sekreterliğiiçin desteklenen adaylar arasında, Rodop Valisi ArisYannakidis, Doğu Makedonya -Trakya Bölge GenelSekreterliği’ne aday gösterildi.Hatırlanacağı üzere, Nea Dimokratia Partisi dahaönce yaptığı açıklamada, Doğu Makedonya- TrakyaBölge Genel Sekreteri için İskeçe (Xanthi) Valisi YorgosPavlidis’i aday göstermişti.Batı Trakya Kadın Platformu’nunkermesi İskeçe Yüzme Havuzu ParkındaBatı Trakya Kadın Platformu’nun (BTKP),18-19 Eylül tarihlerinde İskeçe (Xanthi) YüzmeHavuzu Parkı’nda bir kermes düzenleyeceği açıklandı.BTKP’den yapılan duyurududa kermese, eşya,oyuncak, el yapımı yöresel yiyecekler ve bunungibi el becerileriyle katkıda bulunmak isteyenlerinplatform yetkilileriyle irtibata geçmeleri istendi.Hatırlanacağı üzere Batı Trakya Kadın Platformugeçen sene benzer bir kermesi Gümülcine(Komotini) parkında yapmış ve büyük bir katılımıngerçekleştiği kermesten elde edilen gelir GümülcineŞişmanoğlu Devlet Hastanesi’ne ambülansalımı için bağışlanmıştı.Azınlıkça 39


Batı Trakya’da gündem o kadar sıkve çabuk değişiyor ki!Azınlıkça OnlineBatı Trakya’nınen canlı haber sitesiwww.azinlikca.net40 Azınlıkça

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!