31.08.2015 Views

SAYI 17

SAYI 17 - ASPEG

SAYI 17 - ASPEG

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>SAYI</strong> <strong>17</strong><br />

MART-NİSAN<br />

2011


Bülten Ekibi<br />

Cumhur ERŞAHİN<br />

Gülşen KÜÇÜKALİ<br />

Zeynep ÖZER<br />

Ender USULOĞLU<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Ali AYTAN<br />

Fatih BÜYÜKTOPÇU<br />

Emrah DİMRİT<br />

Cumhur ERŞAHİN<br />

Gülşen KÜÇÜKALİ<br />

Leyla TUTAR<br />

Ender USULOĞLU<br />

Kapak Fotoğrafı:<br />

Ender USULOĞLU<br />

Arka Kapak Fotoğrafı:<br />

İlker GÜRBÜZ<br />

Bucakalan Obruğu, Bucakalan,<br />

Akseki, Antalya


Bülten Ekibinden...<br />

Mart ve Nisan ayları mağaracılık için hızlı geçti<br />

diyebiliriz. 5. Mağaracılık Sempozyumu ardından<br />

Doğa’da arama kurtarma sempozyumu ile mağaracılar<br />

devamlı hareket halindelerdi. Bir de buna, Türkiye’nin<br />

en uzun inişine sahip Bucakalan Obruğu’na HÜMAK’lı<br />

arkadaşlarımızla ilk Türk ekibi olarak girmemiz ve bir<br />

yan kolu tamamen incelememiz ve birçok tecrübeleri<br />

tatmamız bizim için değerli anlardı. İşte bu anların<br />

yazılarını bulacaksınız. Ayrıca, Fatih, bizde de mağara<br />

araştırmaları çok eskilere dayansaydı acaba nasıl bir<br />

araştırma raporu okurduk diye düşünmüş ve oturmuş<br />

bize yazmış, eline kalemine sağlık. Daha birçok güzel<br />

yazılar bizi bekliyor !.<br />

Haziran sonunda yine yeni bir sayıda buluşmak<br />

üzere, iyi okumalar!<br />

BU <strong>SAYI</strong>DA<br />

Gezi ve Etkinliklerden Kısa Kısa 2<br />

Speleokültür 4<br />

Giyi Dağı ve Yakın Mıntıkasına Dair Tetkikler,<br />

Umumi Maaruzatlar-Nazariyeler 8<br />

Bugün 23 Nisan! 10<br />

Fotoğraf: Ardeleanu Augustin, Salvaspeo Romania.<br />

Damlataş (Astımlılar) Mağarası 14<br />

Bucakalan Obruğu’nun Düşündürdükleri 16<br />

Asetilen Kafası 20<br />

Speleosanat 22<br />

Biliyor muydunuz? 23<br />

Yaşadıklarımız 24<br />

Abstracts 25<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 1


GEZİ VE ETKİNLİKLERDEN KISA KISA<br />

Fotoğraflar: Ender USULOĞLU<br />

Antalya Akseki ilçesi Bucakalan Köyü<br />

yakınlarındaki -345 metre derinliğe sahip<br />

Bucakalan Mağarası’nın dibi ve yan kollarının<br />

araştırmasını 21- 24 Nisan tarihleri arasında<br />

ASPEG ve HÜMAK’lı üyelerle beraber<br />

gerçekleştirdik.<br />

21-23 Nisan arasında BÜMAK ve<br />

BUMAD üyeleri Cık deliğine bir eğitim gezisi<br />

düzenlediler.<br />

23 Nisan’da O’mag, Yalova bölgesine keşif<br />

gezisi düzenlemişlerdir.<br />

16-<strong>17</strong> Nisan tarihlerinde yabancı<br />

eğitmenlerin eşliğinde Mağaracılık<br />

Federasyonu, Mağara Kurtarma İdaresi adlı<br />

eğitimi organize etti.<br />

Aspeg olarak, 14 Nisan’da Antalya’daki<br />

üyelerin önderliğinde -110m derinliğindeki<br />

Kilise Düdeni’ne günü birlik eğitim gezisi<br />

düzenledik. Bu gezide üyelerimiz Emre ve M.<br />

Sait tit tecrübelerini arttırırken üye adaylarımız<br />

Özge ve Ayşegül ise ilk dikey mağara<br />

heyecanını yaşadılar<br />

ASPEG olarak, 10 Nisan tarihlerinde,<br />

yaklaşık 20 kişinin katılımıyla Dupnisa<br />

Mağarasına, yeni üye adaylarımızı<br />

mağaracılıkla tanıştırmak için gezi düzenledik.<br />

Havanın da katkısıyla çok güzel bir haftasonu<br />

geçirdik.<br />

9-10 Nisan tarihleri arasında HÜMAK,<br />

Dağlı Kuylucu’na bir gezi düzenlemişlerdir.<br />

9 Nisan’da BÜMAK Balıkesir’deki<br />

Kocakuyu mağarasına bir gezi düzenlemiştir.<br />

7-9 Nisan tarihlerinde O’mag, K.Maraş<br />

bölgesinde yeni mağaraları araştırmak için<br />

gezi düzenlemiştir.<br />

Doğada Arama Kurtarma Sempozyumu 1-3<br />

Nisan 2011 tarihinde Mağaracılık Federasyonu,<br />

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı,<br />

Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve<br />

Teknolojisi Yüksek Okulu ve AKUT Arama<br />

Kurtarma Derneği organizasyonuyla Ankara’da<br />

gerçekleştirildi.<br />

26-27 Mart tarihlerine BÜMAK,<br />

Cinlikuyu’ya bir eğitim gezisi düzenlemişlerdir.<br />

18-20 Mart’ta İTÜ Maslak kampüsünde,<br />

İTÜMAK, BUMAD ve MF organizasyonu ile<br />

gerçekleşmiştir. Yaklaşık 200 katılımcı ile<br />

gerçekleşen sempozyumun ilk 2 günü, çeşitli<br />

sunumlardan sonra son gün mağaracılık<br />

kulüp, dernek ve grupların sunumları yapıldı.<br />

Üyelerimizden Hakan Eğilmez, Gülşen<br />

Küçükali, Cem Yürek, Sinan Poyraz, Sami<br />

Ayhan, Metin Albukrek, M Sait Taylan, Ahmet<br />

Somuncu, Durmuş Yarımpabuç, Ayşe Borovalı<br />

ve Ender Usuloğlu sempozyuma katılmıştır.<br />

ASPEG adına, Gülşen Küçükali bir sunum<br />

ve Ender Usuloğlu ise bir poster sunumu<br />

yapmışlardır. Üyelerimizden ayrıca M.Sait<br />

Taylan ve Metin Albukrek kendi sunumları ile<br />

sempozyuma katkıda bulunmuşlardır.<br />

ASPEG üyeleri günübirlik Ayvaini<br />

Mağarasına bir gezi düzenledi. Amaç, mağara<br />

da fotoğraf çekmek ve kamp yapmak olmasına<br />

rağmen suyun yüksekliği sebebiyle Doğanalan<br />

tarafından geri çıkılmıştır.<br />

ASPEG olarak 7 Mart tarihinde TİT<br />

pratik eğitimini yapmak üzere yeni üyemiz<br />

Gülhun’u ve döşeme toplama konusunda<br />

tecrübelendirmek üzere İlker Gürbüz<br />

arkadaşlarımızla günübirlik Cinlikuyu gezisi<br />

gerçekleştirdik.<br />

2 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 3


SPELEOKÜLTÜR<br />

ASPEG KIŞ<br />

EKSPEDİSYONLARI<br />

VE DÜDENYAYLA<br />

Ali AYTAN / ASPEG<br />

Aspeg kış gezilerine üç yıl önce Uluyayla<br />

ile başladı. İkinci yıl Karlık ve son olarak<br />

2011 Şubat ayında Düdenyayla ile devam etti.<br />

Amaç aslında bizim için çok basit ve anlamlı.<br />

Bu gezilerde şartlar, mağara ağzına<br />

ulaşma ve kamp süreci açısından gayet<br />

zorlayıcıdır. Zaten hedeflerden birisi de böyle<br />

olmasıdır. Verdiğimiz mücadele ve harcanan<br />

efor ne kadar zor olursa bizim ufkumuz da<br />

o kadar genişliyor. Belki acıya alışıyoruz<br />

belki de kolayın gerçek anlamını buluyoruz<br />

bu şekilde. Zor ve kolayın görece ayarlarıyla<br />

oynuyoruz ki bizleri aldatmasınlar.<br />

Yazın girdiğimiz yatay bir mağarada dört<br />

saat sonra yorulduk demesin ayaklarımız,<br />

on derecede mağarada üşüdük demesin<br />

dillerimiz, iki saat çimenler üzerinde<br />

yürürken beş kere mola vermesin<br />

beyinlerimiz diye bu gezileri organize<br />

ediyoruz. Kendi açımdan değerlendirdiğimde,<br />

beklediğimden daha fazla faydasını<br />

gördüğümü düşünüyorum.<br />

Ayrıca kışın kar kaplı arazide mağaracılık<br />

ayrı bir zevktir. Denemeyen mağaracılara<br />

tavsiye ederim. Heryer bembeyazdır, sessizlik<br />

nihayet sizinledir. Mağaraların içi dışarıdan<br />

daha sıcaktır. Dolayısıyla biran önce içeri<br />

girmek istersiniz. Bazen sürprizle karşılar<br />

sizi mağaralar ve ilk cadı kazanını buz tutan<br />

suyun üstünden yürüyerek geçersiniz fakat<br />

4 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


şansınızı daha fazla zorlatmaz ve rutin<br />

formuna az ileride geri döner karanlıkların<br />

dünyası. Bu şartlarda dostluk ve ekip ruhu<br />

daha baskındır içimizde. Bazen son kalan<br />

kuru çorabınızı paylaşırsınız bazen de fazla<br />

gelen çantalarınızdan birini.<br />

Düdenyayla gezisi de böyle bir atmosfer<br />

içinde organize edildi. Tek farkı artık<br />

herkes neyle karşılaşacağını biliyordu.<br />

Ben bile daha istanbul’da giydim içime yün<br />

elbiselerimi. Gezi öncesi çantalama ve eşya<br />

düzeni Hakan’ın yoğun ve titiz çalışmasının<br />

ürünüydü. Hayatımda bu kadar ayrıntılı<br />

düzenlenmiş mağara çantaları görmemiştim.<br />

Her çantanın içeriği pvc kaplı bir şekilde<br />

çantaların ceplerine konulmuş. Hedefinizdeki<br />

inişlere göre teknik malzeme tanzimi<br />

yapılmıştı.<br />

Herkes için bu listelerin ve diğer<br />

gerekli acil durum bilgilerinin kopyaları<br />

hazırlanmıştı. Ahmet ve Atakan ise ekibe<br />

bu yıl katılmalarına rağmen mesleklerinin<br />

verdiği organizasyon alışkanlıklarını fazlasıyla<br />

sergilemişlerdi. Kampı kurduğumuzda<br />

karanlık olmasına rağmen sayelerinde<br />

heryer film seti gibiydi.<br />

Kar seviyesi beklediğimiz gibiydi, tam<br />

ayarında, ne arabalar batacak kadar derin<br />

ne de hemen eriyecek kadar azdı. İlk defa<br />

hedeflenen kamp yerine kadar arabayla<br />

ulaşmıştık. Arabalardan birinin yolda kalması<br />

bile moralimizi bozamadı. Zaten yürümeye<br />

hazırlıklıydı beyinler.<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 5


Düdenyaylaya 2 yıl önce ağustos ayında<br />

geldiğimizde -260 metreye kadar olan<br />

döşemesini su yolundan uzak bir şekilde<br />

tekrar döşemiştik. Dolayısıyla bu seviyeye<br />

kadar hızlı bir iniş sağlayacağımız kesindi.<br />

Fakat mağaracılıkta herşey yattığınız yerden<br />

sallamaya benzemiyor. Mağara ağzına<br />

geldiğimizde Ender’in bakışlarını görmenizi<br />

isterdim. Ciğeri kaçırılmış kedi gibiydi. Bir<br />

oraya bakıyor, bir buraya bakıyor tek kelime<br />

etmiyordu. Gereğinden çok fazla su içeriye<br />

giriyor diye düşünmek derenin akışını<br />

elbette azaltmadı. Bence de çok su girişi<br />

vardı. Bu kadar karlı ve soğuk bir ortamda<br />

dere artık donsa da olurdu bizim için. Fakat<br />

döşemelerimize güveniyorduk, hepsi, heryer<br />

sudan yeterince uzaktı.<br />

İlk girişi ben yaptım. Daha önce döşeme<br />

yapmaya gerek duymadan yürüyerek<br />

geçtiğimiz 15,20 metre mesafeyi sorun<br />

olarak bile algılamadık ta ki ilk dübeli<br />

görene kadar keyfim gıcırdı. İlk dübeli<br />

gördüğümde şaşırdım kaldım. Evet çoğu<br />

zaman biraz aramayla bulabildiğimiz bazen<br />

dakikalarca aradığımız eski döşemenin<br />

dübellerini hemen bulmuştum ama en az<br />

10 cm buz kalıbının altında kalacağını hiç<br />

düşünmemiştim. Buzun kalınlığına rağmen<br />

dübel yerinde sırıtıyordu. Tamam dedim<br />

içimden, nasıl olsa çekicim var kırarım ben<br />

bu buzu! Fakat buza vurduğum ilk çekiç<br />

darbesinin çok yanlış fikir olduğunu çekiç<br />

buza çarpmadan anladım. Buz yüzlerce<br />

damara bölündü ve görüşüm sıfıra düştü.<br />

Heryer damarlandı ve çatladı. Artık dübelin<br />

tam yerini de göremiyordum. Tahmini olarak<br />

etrafınındaki buzları temizlemeye başladım.<br />

Bir karış genişliğindeki alanı on cm buzdan<br />

kurtarmıştım ki dübeli tekrar bulabildim.<br />

Fakat bu sefer de içi ağzına kadar buz<br />

kaplıydı. Dolayısıyla takacağım kulağın vidası<br />

dübelde ilerlemiyordu.<br />

Başladım dübelle öpüşüp içini eritmeye.<br />

Nihayet ilk kulağı takabildim. Hemen<br />

paralelindeki dübeli de benzer metodlarla<br />

taktım. Başladım beş metre kadar aşağıdaki<br />

dübelin yanına inmeye fakat duvarı komple<br />

kaplayan buz kalıbının ben aşağıya indikçe<br />

kalınlaştığını farkettim. Orada olduğunu<br />

bildiğim dübel uzun uğraşlarıma rağmen<br />

bulamadım. O zaman anladım ki mağaranın<br />

bu kısmına ne döşeme yapılabilir ne de eski<br />

6 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


döşeme kullanılabilir. Zaman kaybetmeden<br />

daha önce uygun görmediğimiz direk 100<br />

metre inişi olan ve girişi çok müsait görünen<br />

kola yöneldim.<br />

Bu kolda 3, 4 dübel çakarak -100 metre<br />

civarlarına inebildik. Fakat Düdenyayla da<br />

girişten -100 metreye gün kadar ışığını<br />

görebilirsiniz. Yani soğuk hava ve su<br />

rahatlıkla bu derinliğe kadar etki eder. Bu<br />

durum mağaranın ışık gören her duvarının<br />

buzlar altında kalmasını sağlamış. Şartlar<br />

tamamen değişmiş. Ayağınızı koyduğunuz<br />

heryerin -100 metreye kadar kaygan olduğu<br />

bir mağarayı hayal bile etmemiştim. Herşey<br />

değişmişti, buz hesaplarımızı bozdu.<br />

İlk günkü performansımız gayet iyiydi.<br />

En azından bir şekilde buz parkuru aşmış<br />

sayılırdık. Yarın yolculuk -200 metreye<br />

doğru inmekti. Bunun için erkenden<br />

yemeğimi yedim ve yattım. Ayaklarım bir<br />

türlü ısınmıyordu, bir kat daha yün çorap<br />

giydim, uykutulumumun üstüne polar<br />

sardım fakat hala ayaklarım soğuktu.<br />

Sinirlerim iyice bozuldu çünkü bir türlü<br />

ayaklarımı ısıtamıyordum. Sabaha kadar<br />

hiç uyuyamadım. Sabah Hakan ve benim<br />

saçlarımızın dışarıda kalan kısımları<br />

kar kaplıydı. Hakan gece sıcaklığın -18<br />

derecelere kadar düştüğünü söyleyince<br />

ayaklarım dahil heryerime sıcak bastı.<br />

Hemen hemen kimse rahat bir uyku<br />

çekememişti. Uyku, bu tarz gezilerde çok<br />

önemlidir. Bunu da göz önünde bulundurarak<br />

mağaranın yolunu tuttuk.<br />

Emrah ve ben kaldığımız yere kadar indik<br />

arkamızdan da Hakan geldi, bu arada Atakan<br />

ve Ahmet çekimleri organize ediyordu.<br />

Derenin yoğun akışını da göz önünde<br />

bulundurarak mağaradaki faaliyetlerimizi<br />

sonlandırma kararı aldık. Nerede durmak<br />

gerektiğini bilmek şart. Döşemeyi toplayıp<br />

çıktık. Elimizde kalan en güzel şey Ahmet’in<br />

çekimleri ve o muhteşem manzaraydı.<br />

Bunlar bile herkese fazlasıyla yetmişti. Sait<br />

mağaraya bile girme fırsatı bulamamıştı ama<br />

Ender ile yaptığı yürüyüşün keyfi yüzünden<br />

okunuyordu.<br />

Daha hesabımız bitmedi Düdenyayla ile.<br />

Elbet, bu yaz şartlar daha kolay olacak ve<br />

bizler kışın geçirdiğimiz soğuk günlerin<br />

acısını çıkaracağız. O zaman bileceğiz<br />

kıymetini sıcağın, kayanın, suyun sıcaklığının.<br />

Fotoğraflar: Ender USULOĞLU<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 7


Giyi Dağı ve Yakın<br />

Mıntıkasına Dair Tetkikler,<br />

Umumi Maaruzatlar-<br />

Nazariyeler<br />

Giyi Dağı memleketimizin<br />

cenubunda bulunan Toros<br />

Dağları’nın orta kısmında yer<br />

almaktadır. Pek bir azametli<br />

olan Giyi Dağının altitudu 2800<br />

metre dolaylarındadır. Bilkülliye<br />

kalkerlerden mütevellid yapısı<br />

nedeni ile karstik menşeili<br />

şekillerin cümlesini görmek<br />

mümkündür. Bu dağın şeklinin<br />

vuku buluşunda en son tektonik<br />

zamandaki şakuli ve ufki<br />

hareketlerin kuvvetli tesirlerinin<br />

olması ile mümkün olmuştur.<br />

Bu son tektonik hareketlerin<br />

cereyan ettiği zamanın orta<br />

miyosen olduğu çeşitli jeoloji<br />

alimlerinin ittifak halinde kabul<br />

ettikleri bir nazariyedir. Giyi Dağı<br />

dolaylarındaki karst menşeili<br />

morfolojinin şekillenmesine sebeb<br />

olan diğer tesir ise glâsiyelerdir.<br />

Bu glâsiye tesirleri daha ziyade<br />

şimali mıntıkalardadır. Cenuba<br />

seyehat ettikçe glâsiye tesirleri<br />

tedricen kaybolmaktadır.<br />

Fatih BÜYÜKTOPÇU / DAUM-KAG<br />

Tetkiklerin yapıldığı mıntıkada goncası pörtlek lale<br />

emsali bir ponor entransının mazide kalmış soluk hayali<br />

8 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


Ülkemizin İzmir şehrinin speleologları<br />

defeatle ve senelere sariyen bu<br />

mıntıkada mağaraların tetkiki ile iştigal<br />

etmişlerdir. Bidâyeten İzmir şehrinin<br />

tecrübeli speleologları bu bölgede birçok<br />

mağarayı tetkik ederek hartalarını tamam<br />

etmişlerdir. İkibin ila ikibindört senelerinde<br />

ard arda ve ikibinon senelerinde cereyan<br />

eden bu tetkikler dahilinde mağaralarla<br />

ve eski zelzelelerin tesir izleri ile iştigal<br />

edilmiştir.<br />

Hûlasa şudur ki ; Bu mıntıkadaki kalker<br />

cinslerine nüfuz eden su , iklim ve kalkerin<br />

strukturunun kimyası ve zelzeleden<br />

mütevellit sebebler ile sahrenin tekmili<br />

vuslatın alâsını adeta bir zifâf gecesi<br />

telezüzzü gibi yaşamıştır.<br />

Arazi tetkiklerine İzmir’li speleologlar<br />

ikibindört senesi ile ikibinon seneleri<br />

arasında mola vermişlerdir. Bunu fırsad<br />

eden diğer şehirlerin sergüzeştleri<br />

bu bölgede çalışmaya başlamışlardır.<br />

İkibinyedi senesi olarak tahmin ettiğimiz<br />

dönemde başşehrimizin sergüzeştleri<br />

bölgeye insılal ederek tetkiklere<br />

başlamışlardır. Bu tetkikler cereyan<br />

ederken ,Barçın Dağ dolaylarında,<br />

Çadırçukur mevkiinde dehliz keşfederek<br />

arza duhul etmişlerdir. İkibinsekiz<br />

senesinde Barçın Dağı cenub-i şarkında<br />

yöre ahalisi tarafından Yaylacık olarak<br />

bilinen bir mevkiide suların gark olduğu<br />

bir ponor bulmuşlardır. Bu ponorun umk-u<br />

ebadı için bu heyet tarafından her ne<br />

kadar dörtyüzelli metrelik bir miktar bahis<br />

olunsada, kalker sehanetinin struktural<br />

menşeinin buna pek izin vermesi imkan<br />

dahilinde değildir. Bu mevkiide kalkerlerin<br />

tabakalarında afaki olarak otuzbeş<br />

ila kırkiki derecelik bir zaviye tespit<br />

edilmiştir. Bu tabakaların araları kumun<br />

kalkere gark olmasından mütevellid<br />

tabakalar vasıtası ile kat olmuştur.<br />

Çeşitli jeoloji alimleri buna Çaşıryayla<br />

şekli adını vermişlerdir. Çaşıryayla şekli<br />

flişoidler ve ofiyolitlerdenden teşekkül<br />

etmişlerdir. Filhakika, bize göre bu<br />

karstik ponorun şakuli mesafesi üçyüz<br />

ila üçyüzyirmibeş metre olacaktır. Ponor<br />

entransının önündeki fayın tesir-i hattı<br />

kat etmesi sebebi ile bu araştırmacılar<br />

, ponor entransındaki büyük şakuli<br />

mesafeye aldanarak sükut-u hayale maruz<br />

kalmışlardır. Ofiyolitler kalkerlere burada<br />

kontak etmektedirler Ancak bu ponor<br />

şakuli mesafesinden ziyade bize göre ufki<br />

yönde ilerleyecektir. Hûlasa, tetkiklerini<br />

bu yönde yaparlarsa kati suretle<br />

muvaffakiyetleri ebedi olacaktır.<br />

Ma’mafih bir ihtimal daha vardır. Şudur<br />

ki;<br />

Lakin faylanmadan mütevellid fissürler<br />

içinde bir struktural boşluk bulabilirlerse<br />

bir miktar daha şakuli yönde ilerlemeleri<br />

mümkün görülebilir.<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 9


• Eğrigöl ve Mecek şimali<br />

• Kumboğazı Mıntıkası<br />

• Kürd Osman yaylasınının cenubi ve<br />

garbi cihetleri<br />

• Eğrigöl’ün şarki ciheti<br />

• Akdağ mıntıkası ve Seyricek yaylağı<br />

Arz alimi Arslani Turan Efendi’nin bindokuyüzdoksan<br />

senesinde yapmış olduğu,Giyi Dağı’nın cenubi cihetinin<br />

geologia hartas›<br />

İkbinon senesinde bölgeye bazpâse<br />

ziyaret eden İzmir Dokuz Eylûl Darûl<br />

Fûnuniyesi Zelzele Tahkika heyetinin<br />

karst tetkikçileri bölgede müsebbiten<br />

ehemniyyetli bilgilere vakıf olmuştur. Bu<br />

tetkikler dahilinde şakuli yöne mutatavil<br />

olan bir ponor tesbid etmişlerdir. Aynı<br />

heyet bu mıntıkada pek bir eski zir-i<br />

zemin mecrasını rasat etmeye muvaffak<br />

olmuşlardır. Müteşebbik emsali bu<br />

mecra Toros kalkerinin muazzam zir-i<br />

zemininin naturası hakkında ehemniyetli<br />

bilgiler vermektedir. Maalesef bir çok<br />

sergüzeşt tetkik heyeti bazı bilgilere vakıf<br />

olmadıklarından dolayı Toros kalkerini<br />

tahlil edememekle birlikte maalesef<br />

beyanatlarda da bulunmaktadırlar.<br />

Halbuki bilkûlliyesi toplansa karşılıklı fikir<br />

münasebetleri sonucunda ilm-i dehadan<br />

mütevvellid keşiflerin vucuda gelmesi işten<br />

bile değildir.<br />

İzmir Dokuz Eylûl Darûl Fûnuniyesi talebe<br />

cemiyeti zamanında yapılan tetkikleri ve<br />

fihristi olarak mağaralardan bahsetmek<br />

gerekirse şöyle bir sıra izlemek icab<br />

edecektir.<br />

Eğrigöl ve Mecek Mıntıkası Şimali Ciheti<br />

Bu mıntıkada tesbit edilen üç mağara<br />

şulardır;<br />

a- Mecek düdeni<br />

b- Kazanpınarı<br />

c- Topbaş<br />

Kumboğazı Mıntıkası<br />

a- Kumboğazı 1<br />

b- Kumboğazı 2<br />

c- Çakallar<br />

d- İlvat<br />

Kürd Osman yaylasınının cenubi ve garbi<br />

cihetleri<br />

a- Yeldeliği<br />

b- Deveboynu<br />

c- Deveboynu 1<br />

d- Giyi<br />

e- Ayı Menbaası<br />

10 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


Eğrigöl’ün şarki ciheti<br />

a- Tosmur<br />

b- Avsallar<br />

Akdağ mıntıkası ve Seyricek yaylağı<br />

a- Kurucagöl 1<br />

b- Kurucagöl 2<br />

c- Tuztaş<br />

d- Kokarot<br />

e- Akdağ<br />

f- Seyricek 1<br />

Dokuz Eylûl Darûl Fûnuniyesi talebe<br />

cemiyeti daha sonraki zamanlarda<br />

Toros’un bu mıntıkasına gelmelerine<br />

rağmen, bu seyahatlar hakkında herhangi<br />

bir malumata vakıf olmak mümkün<br />

olmamakla birlikte tetkikçilerin elde<br />

ettikleri neticelerin şahıslarına munhasır<br />

olduğu zihinde zuhur etmektedir.<br />

Istanbul Boğaziçi Darûl Fûnuniyesi talebe<br />

cemiyetinin azaları ise Dokuz Eylûl Darûl<br />

Fûnuniyesi’nin Toros’un bu mıntıkasını<br />

ikibindört senesinden sonra ziyaret<br />

etmemeleri üzerine, zannımızca iki ila<br />

üç sene arasında zıyâfeten bu mıntıkaya<br />

geldikleri ve bu mıntıka tetkiklerine<br />

kendilerini deruhte ettikleri malumatı<br />

vardır. Filhakika bu talebe cemiyetinin<br />

tesbitleride pek bilinmemektedir.<br />

Umumi Nazariyemiz<br />

Lakin istibâk halinde olmalarından dolayı,<br />

müşterek umumi tetkiklerde bulunmayı<br />

telâffuz etmeyi arzu etselerde buna nail<br />

olamamaktadırlar. Zannımızca ekabirlerin<br />

buna tesiri vardır. Halbuki daha evvelde<br />

bahis edildiği üzere karşılıklı fikir<br />

münasebetleri sonucunda ilm-i dehaya<br />

sahip zatlarla müştereken umumi iş edilse,<br />

endamları açelyalar kadar güzel neticelere<br />

ulaşılacaktır.<br />

Akıl baliğ civanlarımızın mağara<br />

tetkiklerini fenni bir bakış istikametinde<br />

yapmaları elzemdir. Ve-illa abesiyat ile<br />

iştigal etmeleri halinde gençlik zamanlarını<br />

heba etmeleri mümkün görünmektedir.<br />

Maalesef bu meyanda çaba sarfeden nice<br />

müteşebbis civana boynuz kulağı geçerse<br />

manâsında tavrı-şer alınmaktadır. Bu<br />

civanlar şayet ilm-i speleologikayı tahsil<br />

etmek isterlerse ve safi-haliyet-i bir ruh ile<br />

kelam ederlerse , biz kendilerine her türlü<br />

yardıma hazırız.<br />

Umid ederiz ki tez vakitte -acizane<br />

dileğimiz- tekmil cemiyetlerin riyâdan ve<br />

istibâkdan vazgeçip siyaset tavırlarını terk<br />

etmeleridir. Atide zuhur edecek hayırlı işler<br />

için ancak bu durumda gonca gül emsali<br />

olan mevcut durum alâsından bir gulizara<br />

dönecektir.<br />

Hakikat-perest<br />

Fatih BÜYÜKTOPÇU<br />

Bil cümle bu cemiyetlerin beste-dehâni<br />

azaları birbirleri ile istibâk halindedirler.<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 11


Bugün<br />

23<br />

Nisan!<br />

Leyla TUTAR / ASPEG<br />

Bu arada uyuyamayan başka biri ise Metin<br />

abiydi(!) “Arkadaşlar artık uyusak mı yarın<br />

mağaraya girecek olanlar var!”<br />

Metin abi de cümle kurmaktan<br />

uyuyamadıJ Tabii ki böyle bir gecenin<br />

ardından bizler yani yeniler dinç bir<br />

şekilde dikeye inmek için can atıyorduk.<br />

Böyle bir can atış fazla sürmedi. Sabahın<br />

onunda mağaranın tepesindeydik.<br />

Aslında daha erken de gidebilirdik,<br />

gitmek istedik fakat gece gitmekten<br />

korktuk. Malum KÖPEKLER saldırır diyeJ<br />

Tırmanabileceğimiz bir ÇATIMIZ (çatı<br />

dediğime bakmayın yarım metre bişeyJ)<br />

bile yoktu çünkü.<br />

Mağarayı gördüğümüzde hepimiz<br />

ürperdik(!) çünkü mağara 20<br />

metreydiJTabii Ender Abi mağarayı<br />

bir önceki gece anlatırken 33 metre<br />

kollara ayrılıyor diye tanımlasa da bizim<br />

gördüğümüz sanırım 20 metreydi. Nerede<br />

bu mağaranın kolu ve geriye kalan 13<br />

metresi? J<br />

Mükemmel uyuduğumuz bir gecenin<br />

sabahıydı (!). Gece boyunca senfoni<br />

eşliğinde uyumak,kampta herkesin<br />

bulabileceği bir nimet değil.Özellikle<br />

bu senfoniye Ali Aytan’ın ‘’KIRDINNN<br />

KIRDINNNN!’’ (aslında gerçeği yav İlker<br />

kırdın yav J ) diye eşlik etmesiyle daha da<br />

güzel bir hal aldı.Tabii, bizim mükemmel<br />

uykumuzun arasında uyuyamayan bir<br />

tek Ender abi vardı o da ritmi kaçırdığı<br />

için uyuyamıyordu J (senkronizasyonu<br />

bozmamak için kendi sırasını bekliyoduJ).<br />

Hepimiz bayram çocuğu gibi SRT<br />

ekipmanlarımızı giyinip kuşandık ve ipten<br />

inmeye başladık. Mağara ilk inişlerimiz için<br />

güzeldi. Hatta içerde keçi iskeleti bile vardı.<br />

Küçük ama etkiliydiJ İlk iniş<br />

birçoğumuz için ilk öpücük gibiydiJ<br />

ilginç, heyecan verici, tutkulu ve farklıydı.<br />

Tabii biz aşağı inerken kendimizi mi yoksa<br />

Ender abiyi mi kontrol etmemiz gerektiğine<br />

bir türlü karar veremedik (mağara<br />

ağzından sarkıp duruyorduJ) Fear of the<br />

12 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


MATJ yanlış yazdım sanki fear of the dark<br />

eşliğinde brifing veriyordu bizlereJ Zaten<br />

ipe girmek bu kadar ilginç ve heyecanlıyken<br />

Ender abi yönetimiyle daha da heyecanlı<br />

oldu. Hatta müzik bazılarımızı gaza getirdi<br />

fotoğraf makinasını yukarıda unuttum<br />

bahanesiyle iki kez inip çıktı(ben LeylaJ)<br />

İlk dikey mağaramız için çok güzeldi<br />

açıkçası. Hepimiz zevk almıştık. 20<br />

metrelik mağaracığımız aslında bizim için<br />

bucaklandıJ<br />

Her ne kadar yukardayken karşı tepedeki<br />

YEŞİL(!) ağacın önünde hareket edip duran<br />

metin abiyi görücem çabasıyla dikkatler<br />

karşı tepeye kaysa da inerken temkinliydik.<br />

İlk dikeyimiz için ASPEG ANTALYA<br />

grubu olarak ender abiye ve cem’e ayrıca<br />

teşekkür ederiz…<br />

Sizi seviyoruz gençlerJ<br />

23 nisanı bizlere böyle armağan ettiğiniz<br />

için sağolun.<br />

Bizlere peygamber sabrıyla eğitim<br />

veren bu etkinlikte bulunmamızı sağlayan<br />

eğitmenimiz sevgili A.S.K.V J SENİ ÇOK<br />

SEVİYORUZZZZZ.<br />

BU GÜN 23 NİSAN DİKEYE İNMEK<br />

İSTİYOR İNSANJ<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 13


DAMLATAŞ<br />

(ASTIMLILAR)<br />

MAĞARASI<br />

Emrah DİMRİT / HÜMAK<br />

Damlataş mağarası Antalya ilinin<br />

Alanya ilçesinde bulunup, deniz<br />

kıyısından merkeze 1 km uzaklıktadır.<br />

Alanyalı turist rehberi Galip Dere,<br />

içinde damlayan ve sarkıtlar ile dikitleri<br />

oluşturan su damlalarından dolayı<br />

Damlataş ismini vermiştir.<br />

Damlataş mağarası, çok ilginç bir<br />

tesadüf sonucu keşfedilmiştir. 1948<br />

yılında vapur iskelesi yapılırken taş<br />

ocağı olarak işletilen bu yerde dinamit<br />

patlatılması sonucu bulunmuştur.<br />

Damlataş mağarasının bulunuşunun<br />

ardından Alanyalılar tarafından hiç<br />

vakit kaybetmeden değerlendirilmeye<br />

başlanılmıştır. Öncelikle mağara ağzına<br />

bir kapı inşa edilmiştir. O zamanlarda<br />

Alanya’nın turist rehberi olan Galip<br />

Dere’ye mağaranın kapısının anahtarı<br />

verilmiş ve böylece Damlataş mağarası<br />

ilk kez turizme açılmıştır. Türkiye’nin<br />

ilk turizm’e açılan mağarasıdır. Galip<br />

Dere’nin çalışmaları ve araştırmaları<br />

sonucu mağaranın astımlılara iyi geldiği<br />

anlaşılmış ve 1 Eylül 1954’te astımlı<br />

hastalarda mağaraya tedavi amaçlı<br />

girmeye başlamıştır. Bu sebebten dolayı<br />

mağaranın diğer bir isimi de Astımlılar<br />

mağarasıdır. 1954’ten günümüze kadar,<br />

yerli ve yabancı turistler tarafından<br />

Damlataş(Astımlılar) mağarası cazip bir<br />

tedavi merkezi haline gelmiştir.<br />

Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık<br />

30m olup yatay ve kuru bir mağaradır.<br />

Mağara girişinden içeri doğru 20-30<br />

metrelik bir yol, 13-14 m çapında ve 15<br />

m yüksekliğinde bir bölüme bağlanır.<br />

Keşfedildiği yıllarda mağaranın bu<br />

bölümüne iniş için doğal malzemelerle<br />

ahşap merdivenler yapılmış fakat yıllar<br />

içerisinde yerini beton merdivenlere<br />

bırakmıştır. Bu yapı, gelen yerli ve<br />

yabancı turistleri mağaranın tedavi<br />

bölümüne ulaştırır. Ziyaretçiler<br />

buradaki banklara oturarak damlataş<br />

mağarasının havasını derin derin<br />

ciğerlerine soluyorlar.<br />

Bilindiği üzere mağaralar karanlık<br />

ortamlardır. Mağarayı aydınlatarak,<br />

içerisinde bin bir renkteki sarkıt,<br />

dikit ve sütunları gelen yerli ve<br />

yabancı turistlere teşhir ortamı<br />

sunar. Aydınlatmadaki önemli nokta,<br />

mağaranın doğal yapısına zarar<br />

vermeden nasıl yapılacağı olmalı.<br />

Damlataş mağarasında bu önemli<br />

nokta düşünülmemiş ve gelişi güzel bir<br />

aydınlatma sistemi kurulmuş eğer buna<br />

bir sistem denilirse. Bunun neticesinde<br />

mağara oluşumları üzerinde ışığın etkisi<br />

ile yosunlaşmalar meydana gelmiştir.<br />

Bu yosunlar, her biri bir doğa harikası<br />

olan sarı, beyaz renkte sarkıtlar,<br />

dikitler ve sütunlar üzerini kaplamış<br />

ve hakim renk yeşil olmuştur. Bu<br />

etkiyi fotoğraflarda da açık bir şekilde<br />

görebiliriz.<br />

14 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


Yukarıda da bahsegildiği gibi mağara<br />

içerisine yerli ve yabancı turistlerin<br />

tedavi amaçlı girmektedir. Bu ziyaretler<br />

esnasında aynı anda çok fazla kişinin<br />

mağaraya girmesi mağaraya zarar<br />

vermektedir. Doğal yapıyı tahrip etmek,<br />

içerdeki havayı kirletmek gibi. Bu<br />

girişlerin kontrollü bir şekilde gruplar<br />

halinde yapılması daha iyi olacaktır.<br />

Damlataş mağarası 15000-<br />

20000 yılda oluşmuş ve oluşumunu<br />

sürdürmektedir yani diğer mağaralar<br />

gibi damlataş mağarası da bir tarihi<br />

eser konumundadır. Doğanın bin<br />

bir zahmetle oluşturmuş olduğu<br />

mağaraların değerleri bilinmeli<br />

ve teşhir edilecek bir eşya olarak<br />

görülmemelidir. Mağaraları<br />

sadece sarkıt, dikit ve sütunlardan<br />

ibaret olmadığını, içerisinde bizim<br />

bilmediğimiz bambaşka hayatların<br />

mevcut olduğunu aklımızdan<br />

çıkarmamalıyız. Mağarayı bilinçli bir<br />

şekilde korumalı eğer faydalarından<br />

yararlanılacaksa da bunu mağaraya<br />

zarar vermeden yapmalıyız. Bu çok zor<br />

olmasa gerek.<br />

Hacettepe Üniversitesi Mağara<br />

Araştırma Topluluğu (HÜMAK)<br />

Emrah DİRMİT<br />

Fotoğraflar: Emrah DİMRİT<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 15


BUCAKALAN OBRUĞU’NUN<br />

DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ<br />

Ender USULOĞLU/ ASPEG<br />

İlk 40 m’yi indik ve 192 m ile 305 m’lik iki<br />

kolun tam ortasındaki ufak koridordan 305<br />

m’lik inişteki karanlık boşluğa bakıyorum.<br />

Şibumi’deki gibi tasvir edilen ilker<br />

korkularım nedense yok. hazırlanırken<br />

cep telefonumdan dinlediğimiz müziğin<br />

rahatlatıcı etkisi var sanırım. Yine de<br />

bitmek bilmeyecek olan bir iniş yapacağım<br />

için heyecanlıyım. İnmeye başladık, aşağıya<br />

bakıyorum sanki karanlık beni çağırıyor<br />

gel, gel diye...İp aşağılarda karanlıklar<br />

içinde kayboluyor, değişik tuhaf duygular<br />

kaplıyor içimi. İnmeye devam ediyorum. Bir<br />

şey dikkatimi çekiyor. Bu kadar dikey bir<br />

mağarada ilk defa hemen hemen heryerin<br />

oluşumla kaplı olduğunu görüyorum,<br />

ilginç geliyor. Bir istasyon geçtim ve<br />

duvardan uzak boşlukta iniyorum...Ah o<br />

his gene geldi, ipin esnemesi ve bir yerlere<br />

dayanamamak, hafif bir mide bulantısı<br />

ama idare ediyorum. İstasyon’da, yaklaşık<br />

100 m yukarıdaki ipe girecek arkadaşları<br />

arıyorum ve “heyyt !” telsizler çalışıyor. Bu<br />

kadar uzun inişlerde telsiz olmasının büyük<br />

faydası var. Bağırıp çağırmadan iletişim<br />

kurmak gerçekten ayrı bir şey.<br />

İnmeye devam ediyorum. İn, in<br />

bitmiyor. Derinliklere doğru gidiyorum.<br />

Bir anda tarifsiz duygular kaplıyor içimi,<br />

Hakan’ın sözü aklıma geliyor “inerken<br />

adamın psikolojisini bozuyor”. Hakkaten,<br />

psikolojimi bozmaya başladı; “nasıl<br />

çıkacağım ben bu inişi? yaş 45, kilo 95,<br />

yandım anam yandım diye düşünüyorum”,<br />

“bakalım gitmeden evvel İstanbul’da<br />

yaptığımız 100 m tırmanış pratikleri işe<br />

yarayacak mı?”. Mağara’da ip, inişi dar<br />

bir alanda travertenlerle kaplı bir yerden<br />

geçiyor. Aşağıya bakıyorum, Hakan’ın ışığı<br />

bayağı aşağıda sanırım salon’a indi galiba<br />

o. Yavaş yavaş damlalar halinde sular<br />

tepemize inmeye başladı. Aşırı dikkatli<br />

hareket ediyorum çünkü oluşumlardan<br />

ip zedelenebilir. Gene iniyorum; “dün ne<br />

yapıyorduk? İniyorduk, bugün ne yapıyoruz?<br />

İniyoruz” gibi Bir şey oldu bu iniş. Nihayet<br />

salon’a geldim. İpi kaçırmamak için<br />

damlaların altında ipe karabin bağlayıp,<br />

ufak bir salınım hareketi ile salon’a ayak<br />

bastım yoksa daha bir 60-70 m daha var<br />

aşağıya.<br />

Ekibin geri kalanı da geldi; Sait hoca,<br />

Emre ve Cem. Salon çok güzel bir yer. Sol<br />

tarafta (inişe göre) şahane travertenlerin<br />

geldiği bir yer var. Kol olma olasılığı<br />

yüksek. İnsanın bir kere daha “kendisinden<br />

16 CADIKAZANI MART-NİSAN MAYIS-HAZİRAN 20112010


daha yüce bir varlığın olduğuna” inanası<br />

geliyor (eğer inanmayanlardansanız).<br />

Cem’le beraber dip’e gidecek ve<br />

ölçüm alacağız. 200 m uzaklığı ölçebilen<br />

lazermetremiz var. İstasyondan istasyona<br />

(askıdan askıya ) ölçeceğimizi ve karanlıkta<br />

odaklamamız gereken düz bir satıh olması<br />

gerektiğini öngördüğümüz için 30*30 cm<br />

2 adet karton levha getirdik yanımızda<br />

ama aklımıza, tepemize bu kadar suyun<br />

damlayacağını hiç düşünmemiştik. Eğer<br />

kartonları kullanırsak, tamamen hamur<br />

haline gelecek, salon’dan yukarı ölçümde<br />

zorlanacaktık. Zor bir karardı ve kartonları<br />

kullanmama kararı aldım. Önden Cem,<br />

arkadan ben inmeye devam ettik. Ekip<br />

bizi bekleyecek salon’da. Burada mağara<br />

neredeyse boru gibi ve hemen hemen<br />

her taraf traverten kaplı bir şekilde<br />

iniyor. Bir istasyon, bir istasyon daha, bir<br />

istasyon daha..Cem’e en dibe inmesini<br />

rica ettim çünkü inişin tam nerede bittiğini<br />

görmüyordum. 3-4 defa lazermetreyi<br />

denedim ama ölçüm alamadı. Neyse<br />

Cem indi en dibe, nihayet dibin nerede<br />

olduğunu gördüm. Bir işaret ve lazermetre<br />

“36.7 m” okudu. Çok sevindim acayip<br />

detaylıölçtüğüne.<br />

Hemen bir sonraki istasyona çıkışa<br />

geçtim, Cem benim yerime geldi. İstasyona<br />

vardığımda, tulumum içinden lazermetreyi<br />

çıkardım ve Cem’e doğru yönelttim,<br />

yönelttim ama nefes nefese olduğum için,<br />

elim sallanıyor lazermetre elimde 1 cm<br />

salınım yapıyor, lazerin son hedefteki ışığı<br />

5-10 cm oynuyor (mesela)...Rahatlayıp,<br />

Fotoğraflar: Cem EMİROĞLU<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI <strong>17</strong>


nefesimi düzenledim ama bana mısın<br />

demiyor lazermetre? Cem’in kaskı, omzu<br />

artık nereye geliyorsa hedeflemeye<br />

çalışıyorum; bir iki üç dört denemedeyim<br />

ve artık kuyruk sokumuma doğru ilk<br />

soğuk suyun akışını hissettim. Sırılsıklam<br />

kaldım ama lazermetre ölçemiyor. Haksız<br />

da değil tabii, en son ucu yaklaşık 15<br />

m aşağıda ölçecek kadar sabit düz bir<br />

yere odaklanmıyor. “Hay ben böyle işin”<br />

deyip vazgeçiyorum. Son sürat salon’a<br />

çıkıyoruz. Islanmış kediden farkımız<br />

kalmadı. Moralim bozuk, bundan sonra<br />

yukarı doğru hassas ölçüm alabiliriz çünkü<br />

kartonlarımız var ama neye yarar arada<br />

yaklaşık 30-40 m’lik bir bölüm ölçülemedi.<br />

Dolayısıyla anlamsız bir efor olacağı<br />

için, ölçümden vazgeçtik ve toplamayı<br />

konuşmaya başladık. “Arkadaşlar maalesef<br />

ben ancak kendimi çıkartabilirim”<br />

diyorum. Plana göre Cem toplamayı<br />

yapacak, istasyona vardığında ipleri<br />

balyalayıp, çantayı gücü olursa çıkartacak<br />

ya da Hakan’a paslayacak. Bizlerde birer<br />

istasyon yukarıda olacağız. Kendimi üzüm<br />

salkımındaki üzüm tanesi gibi hissettim bir<br />

an. Yorulan istasyonda çantayı paslayacak<br />

tabii çantayı düşürmeden.<br />

En önden Emre bir çanta alarak çıkmaya<br />

başladı arkasından Sait hoca serbest çıkışa<br />

geçti. Araya iki istasyon mesafe koyduktan<br />

sonra ben çıkışa başladım. Habire herkesi<br />

uyarıyorum; “duvardan uzak çıkın ve ipi<br />

kontrol edin” diye. İçimden “bakalım nasıl<br />

çıkacağım” diye geçiriyorum. Yaklaşık 50<br />

m çıktıktan sonra Sait hoca’yı bekliyorum.<br />

Biraz nefes nefeseyim ama o kadar da<br />

kötü değilmişim. Hemen sırtımdaki su<br />

çantasının hortumundan su içiyorum.<br />

Sırtımdaki su çantası “camelbag” kesinlikle<br />

çok faydalı oldu. Susuzluktan kramp<br />

girmesini engelledi. Çıkmaya devam; çık,<br />

çık, çık, çık.....<br />

Arada Sait hoca ile Hakan’ın telsiz<br />

konuşmalarını duyuyorum. Aşağıya<br />

bakıyorum, inanılmaz cılız bir ışık<br />

görüyorum, yukarı bakıyorum aynı durum,<br />

etrafıma bakıyorum boşluk, kendimi arada<br />

yalnız hissediyorum. Arada tek çıkışlık bir<br />

60 m var. “Hey mübarek, ip ne esniyor”<br />

diye geçiriyorum aklımdan. Olduğum yerde<br />

rahatlıkla 4-5 m çıktım, istasyonun üstüne<br />

çıkamadım daha. Sözde %3 esnermiş<br />

statik ipler, “pöh” deyip düşünceyi<br />

savsaklıyorum ve çıkışa devam ediyorum.<br />

İnanılmaz ip esniyor, abartmadan olduğum<br />

yerde her çıkışımda rahat 50-60 cm<br />

yoyo gibi salınım yapıyorum. “Ya bu ip<br />

koparsa, yok ya olmaz”, bu düşünceyi de<br />

savsaklıyorum. Hakan ıslak 100 m’lik ipin<br />

balyalandığı çantayı takmış çıkartıyor.<br />

Arada Sait hoca’ya “istersen çantayı<br />

bırak” diyorum çünkü her istasyonda<br />

benim bekleme sürem artmaya başladı.<br />

Bu arada Emre’nin taşıdığı çantayı arada<br />

Sait hoca’nın aldığını söylememe gerek<br />

yok herhalde. Kendimi iyi hissediyorum.<br />

“Tamam Ender, bırakıyorum”. Çantanın<br />

olduğu istasyona geldim ama yorulduğumu<br />

hissettim. Bir ara çantayı bırakmakla<br />

bırakmamak arasında bocaladım hatta<br />

arada Emre “olmadı aşağıya iner alırsın”<br />

diye yukarı bağırdım. Son 25 m’deyiz ve<br />

Emre, Sait hoca ve Metin’le rahat iletişim<br />

kurabiliyorum. “Emre tamam abi” deyip<br />

beni beklemeye başladı. Yediremedim<br />

kendime taktım çantayı başladım taşımaya<br />

18 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


ve nihayet yukardayım. “Emrecim bu da<br />

sana sürprizim olsun” dedim ve çantayı<br />

uzattım. Tekrar inmemenin yüzünde<br />

yansıttığı sevinci görebiliyordum. Tahminen<br />

20-25 dakika sonra, Hakan’da geldi. Çantayı<br />

aldım, bayağı ağırdı. “İçimden helal olsun”<br />

dedim. Artık Cem’in sesini duyabiliyordum.<br />

Yavaş yavaş üşümeye başladığımız için son<br />

40 m’yi teker teker çıkmaya başlamıştık.<br />

Önce Metin ardından Emre sonra Sait hoca<br />

(çanta alarak) çıktılar. Bende dinlenmiştim,<br />

100 m ıslak ipli çantayı da ben aldım ve<br />

bende çıkmaya başladım. Cem, son 100<br />

m’nin ucunu kendisine takmış çantasıyla<br />

beraber getirmiş yukarı. Hakan’la beraber<br />

son 100 m’yi de koridora çektikten sonra<br />

işimiz bitmişti. 4 çantayla beraber sabah’ın<br />

dördünde temiz havayı ciğerimize çekerek<br />

inmeye başladık. Köye vardığımızda<br />

“köpekler” bizi karşıladı. Birkaç “hoşt ve<br />

kışt” ve taş atmadan sonra nihayet okul<br />

gözüktü.<br />

Girdiğimizde Nezihi’nin hazırladığı şahane<br />

saç kavurma bizi bekliyordu. “Evet, işte<br />

yaşıyordum ve yaşadığımı hissediyordum”.<br />

Benim yaşımdaki bazı tanıdıklarımızın<br />

birçok hastalıktan veya kalp krizinden<br />

öldüğünü ve kendimin ise Türkiye’nin en<br />

uzun inişinden çıkmayı başarmış olmanın<br />

farkındalığını hissettim.<br />

“Böyle yaşamak güzel ”.<br />

Bir kere daha gelsek mi Bucakalan’a?<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 19


ASETİLEN<br />

KAFASI<br />

Gülşen KÜÇÜKALİ / ASPEG<br />

-Herkes asetileni iki karbon iki hidrojen<br />

dört atomluk ekibe sahip bir hidrokarbon<br />

zanneder . Ama yanılıyorsunuz. Mağaracıların<br />

düştüğümüz meczup durumların sorumlusu<br />

o. Bence asetilenin beynin doğru karar verme<br />

ve çevreyi algılama merkezlerine verdiği<br />

zararla mağaracılık iflah olmaz bir hastalığa<br />

dönüşüyor. Aksini iddia edenle sabaha kadar<br />

tartışabilirim. Yoksa kim güneşli güzel bir<br />

havada karanlık pis çamurlu mağaraya girmek<br />

ister hadi girdi gördü yetmez çıkıp başka bir<br />

zaman niye bir daha girer?<br />

-“Şehirden indim mağaraya” Aspeg<br />

mağaracılarını konu alan belgesel yapım.<br />

Oyuncular orijinal Aspeg’li olursa “Altın Ayı”<br />

ödülü garanti diyorum.<br />

-Mağaracı adam dediğin oğlunun adını Jumar<br />

kızının adını desandör koyar! Vede arabasının<br />

tamponuna “Karanlığa küfür edeceğine karpit<br />

lambası kullan” yazar<br />

- Bıktık kampta aynı yemekleri yemekten! bi<br />

gün altın portakallı ördek pişirsek ya!<br />

20 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


-Öyle boş laflar vardır ya içine kaskımla kafam<br />

bile sığar... Mağaraya gidip ne yapıyorsun?<br />

gibi abuk sorular sormayın ! Ne cevap vereyim<br />

“ Sizi temin ederim soluk soluğa macera,<br />

İdame-i hayat bir nevi survivel ”mı desem mutlu<br />

olursunuz yoksa “ bi numara yok mağaraya<br />

girip mal gibi duruyorum “ mu desem?<br />

-Mağaracının çocukluğuna inmek isteyen<br />

psikanalisti ne gibi tehlikeler beklemektedir?<br />

Doktorun yerinde olsam bi mağaracı hasta<br />

bana gelse “ git bi mağaraya girmeden gözüm<br />

görmesin seni” derim kurtulurum ondan.<br />

mertebesine yükseltiyor ne kadar kötü kokarsak<br />

o kadar iyi hesabı.<br />

Bizim Mağaracı Bi Arkadaş….<br />

Bi arkadaş vardı srt aletleri olmadan ipe<br />

girmiş parmaklarıyla istasyona kadar inmiş.<br />

İstasyonu geçememiş düştü ilk denemesinde<br />

“iyi bilirdik” dedik<br />

Bizim bi arkadaş ayı görmüş ormanda göz<br />

göze gelmişler sonra ilk görüşte aşk başlamış<br />

evlendiler sonra da gerdek gecesi arkadaş<br />

sizlere ömür.<br />

Bizim bi arkadaş mağara tişörtün üstüne<br />

tulum çekip giriyodu. İki ay böyle takıldı verem<br />

oldu sonra görüşmüyoruz onla hastalığı bulaşır<br />

diye.<br />

Bi parçam sende kalmış beni ara…<br />

-Troblobitleri koruma ve yaşatma derneği<br />

olmaz mı bu memlekette? arkadaşlarla<br />

buluşur samimi samimi sever kucaklarız troblobiti<br />

trobleksanı ayrımcıklık da yapmayız.<br />

Buda olur; “Yarasaları herkesten çok sevenler”<br />

örgütlensek birleşip yarasaların yararları<br />

hakkında methiyeler düzsek efendi efendi<br />

yarasalara olan sevgimizden bahsetsek.<br />

-Kampta sevdiklerini sevindirme taktikleri,<br />

Onun için bir bardak sarkıt suyu topla, karpit<br />

kokusu hediye et, desandörünü yağla, kaskını<br />

giydir, yüzündeki çamuru sil. Bambaşka olur;<br />

tişörtlerini dereye sok, güneşte kurut, çamura<br />

sokup yoğur ,sonra da sakla. Kışın ortasında<br />

çıkar o kokuyu tekrar duyunca ümitlenmemizi<br />

sağlar.<br />

-Mağaracılıkta romantik ambiyanslar yaşanır<br />

mı? Ben hiç yaşamadım niye böyle oldu ki?<br />

Mesela sevdicekle sutunlar arası kovalamaca<br />

oynarken balkonlarda öpüşsek, aynı alüminyum<br />

battaniyenin altında bekleşsek fena olmazdı,<br />

olmadı… sağlık olsun.<br />

-Aşırı çiş ve deltanın sıkışması kardeştir. Bu<br />

iki hadise adeta birbirini tetikleri.<br />

-Mağaralarda yaşadığımız rezil anları neşe<br />

içinde anlatmak sanki biz daha deneyimli<br />

Mağarada çılgın çılgın tavirlar takınıp 50 metre<br />

inişin başında mal gibi kalıyorsan iki tane<br />

un çuvalını yüklen bağdaş kurup beni arayın.<br />

Hala “ yarasa yararlı bir hayvan olmasa adı<br />

yarasa olmazdı” diye espri yapabiliyorsanız<br />

amuda kalkıp kafayı kuma gömün beni bekleyin.<br />

Dikey mağaralardan korkuyorsanız<br />

bacaklarınız titriyor çok tehlikeli bu<br />

ayaklarındaysanız iyice bir ter atın kurulanın<br />

kayak olimpiyatlarına katılın cepten beni arayın.<br />

Ayvaininde ayva, cinli kuyuda cin var mı? diye<br />

düşünen varsa önce kendini çamura bulasın<br />

sonra reçel döküp yalasın derede gusul abdesti<br />

aldıktan sonra beni arasın.<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 21<br />

Fotoğraflar: Gülşen KÜÇÜKALİ


SPELEOSANAT<br />

Gülşen KÜÇÜKALİ / ASPEG<br />

MAĞARACI’NIN DUASI<br />

ışığınız bol,<br />

yolunuz derin olsun karpitiniz<br />

sıcak olsun...<br />

Allah döşemelerinize<br />

zeval vermesin,<br />

tüm doğal bağlantılar<br />

yolunuza dizilsin<br />

cadı kazanlarından sekmeyi,<br />

darallardan fırt diye geçmeyi<br />

nasip eylesin...<br />

yediğiniz tüm sucuklar<br />

helal olsun.<br />

amin..<br />

Fotoğraf: Cem EMİROĞLU<br />

22 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011


BİLİYOR MUYDUNUZ?<br />

Dünyanın<br />

en derin mağarası :<br />

Krubera<br />

Gürcistan’da bulunan dünyanın en<br />

derin mağarası olan Krubera 2191 metre<br />

derinliğe sahiptir. Adını Rus Coğrafyacı<br />

Alexander Kruber’den alan mağara “Voronya<br />

Mağarası” olarak da bilinir. Krubera<br />

mağarasının bulunduğu Arabika masifi,<br />

Kuzey Kafkasya’da yüksek dağlarda<br />

bulunan karst bölgelerinden biridir. Krubera<br />

mağarasının girişi Ortobalagan vadisinde<br />

2256 metre yükseklikte bulunmaktadır. Bu<br />

vadide Kuybushevskya(-1110 mt.), Genrikhova<br />

Bezdna(-965 mt.), Berchilskaya(-500<br />

mt.) mağaraları bulunmaktadır. Krubera<br />

mağarasının bu mağaralar ile muhtemel bir<br />

bağlantısının olabileceği düşünülmektedir.<br />

Mağaranın keşif tarihine bakacak olursak,<br />

ilk olarak ünlü Fransız mağarabilimci<br />

Edouard Alfred Martel tarafından ziyaret<br />

edilen Arabika karst bölgesi, daha sonra<br />

Alexander Kruber’in saha araştırmalarına ev<br />

sahipliği yaptı. 1960lı yıllarda L. Maruashvili<br />

önderliğindeki Gürcü mağaracılar tarafından<br />

Arabika’nın yüksek kesimlerinde mağara<br />

keşifleri yapıldı. Mağaraya ismini veren bu<br />

ekip açık ağızlı 60 metrelik bir baca buldu<br />

ve -95 metreye ulaştılar. 1980li yıllarda Kiev<br />

Mağarabilimi Klubü, Alexander Klimchouk<br />

liderliğinde -340 metreye kadar indi ve iki kol<br />

buldular. 1990lı yıllarda Abazya bölgesindeki<br />

politik sorunlar yüzünden sekteye uğrayan<br />

mağara araştırmaları, 1999 yılında Yury<br />

Kasjan liderliğindeki Ukranya ekibinin<br />

iki koldan ilerlemesi ile, ana kolun -740<br />

metresine ve “Nekujbyshevskaja” kolunun<br />

da -500 metresine inildi. 2000 senesinde aynı<br />

ekip -1410 metreye ulaştı. 2001 yılının Şubat<br />

ayında -<strong>17</strong>10 metreye ulaşan ekip, Krubera<br />

mağarasını dünyanın en derin mağarası<br />

yaptılar. Bu seneden sonra Krubera mağarası<br />

üzerinde yoğunlaşan keşifler ile 2010 yılının<br />

Ağustos ayında 2140 metre derinliğe ulaşıldı.<br />

Kaynakça<br />

http://en.wikipedia.org/wiki/Krubera_<br />

Cave#Hydrogeology<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 23


YAŞADIKLARIMIZ<br />

The Clan of Cave Bear<br />

Gezi Başkanımız 20 kişiyi<br />

organize etmekten yorgun düştü !<br />

Şimdi Leylacım, mağaradan korkmayacaksın<br />

bak ben korkuyor muyum?<br />

Böyle destek herkesin başına ! Bıcır Bıcır !<br />

Dikkat edin<br />

aşağıya düşmeyin gençler !<br />

Büyük İniş öncesi fiziksel esneme<br />

Aha ilk defa<br />

yemek ISMARLADIĞIMIZIN<br />

resmidir!<br />

24 CADIKAZANI MART-NİSAN 2011<br />

Bucakalan Obruğu haritası:<br />

hassaslık: 3C<br />

Bu mağara buradan da<br />

devam ediyor ! bak kamerayı<br />

sokacam suya görecen !


ABSTRACTS<br />

Speleoculture page 4<br />

ASPEG Winter expeditions and<br />

Düdenyayla<br />

Ali Aytan describes why as ASPEG<br />

we are organizing winter expedeitions<br />

to go caving. He explains that the main<br />

reason is to adjust our body physically<br />

and mentally to hard conditions. And<br />

he also shares his experience with last<br />

winter expedition that we organised t<br />

Düdenyayla Sinkhole.<br />

Giyi mountains, observations and<br />

research page 8<br />

The author wrote this article in<br />

old Turkish style. This caving article<br />

would be a typical writing if caving and<br />

researches about caves had started in<br />

the 19th century.<br />

Today is 23rd of April page 12<br />

This short article is about our new<br />

cavers that had first time vertical<br />

caving experience during Bucakalan<br />

Expedition. Since 23rd of April is<br />

celebrated as children’s bayram<br />

(holiday) in Turkey, our new cavers<br />

extend their thanks to their tutors.<br />

Damlataş Cave page 14<br />

Our caver friend from HUMAK<br />

explains in details about the famous<br />

touristic cave in the south of Turkey,<br />

Damlatas. He explains the history of the<br />

cave and how it became touristic and<br />

also history of the beautiful formations<br />

in it.<br />

Bucakalan and afterthoughts<br />

page 16<br />

The caver shares the first time<br />

experiences that they faced during<br />

the deepest pit in Turkey expedition,<br />

Bucakalan. We used walkie-talkies,<br />

camel bags for drinking and also the<br />

psychological factors that we face<br />

during the long descend and ascend.<br />

Acetilen Effected Heads page 20<br />

Here Gulsen describes the effects<br />

of acetilen gas that effects our heads,<br />

judgements and decisions in life.<br />

Otherwise how can you explain to go<br />

into a dark, muddy and cold caves<br />

during a summer time.<br />

Speleoart page 22<br />

Here is a short prayer for cavers<br />

written by Gülsen Kucukali. It is very<br />

nice and hilarious and religious in<br />

caving sense.<br />

Did you know? page 23<br />

This bulletin we have given a short<br />

history about the discovery of the<br />

deepest cave in the World to hope that<br />

it inspires Turkish cavers.<br />

Our Caving Life page 24<br />

Pictures from march and april<br />

expeditions. Enjoy !<br />

Fotoğraf: Cem EMİROĞLU<br />

MART-NİSAN 2011 CADIKAZANI 25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!