Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
YIL/JAHRGANG: 14 • SAYI/NR.: 167 • KASIM / NOVEMBER 2008<br />
PERSPEKTIVE<br />
Monatliche Zeitschrift der<br />
Islamischen Gemeinschaft Milli Görüfl<br />
‹slam Toplumu Millî Görüfl aylık yay›n organ›<br />
<strong>Aliya’y›</strong><br />
<strong>rahmetle</strong> <strong>an›yoruz</strong><br />
Amerika, baflkan›n› seçiyor
Yeni dizayn ve içeri¤iyle:
IGMG<br />
Perspektive<br />
IGMG AYLIK YAYIN ORGANI<br />
ED‹TÖR<br />
KASIM / NOVEMBER 2008<br />
Y›l/Jg.: 14, Say›/Nr.: 167<br />
ADRES · ANSCHRIFT<br />
IGMG Perspektive<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />
YAYINCI · HERAUSGEBER<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
IGMG e.V.<br />
Amtsgericht Bonn, VR 6621<br />
Vertreten durch den Vorstand:<br />
Osman Döring, Vorsitzender<br />
Oguz Ücüncü, Generalsekretär<br />
Ali Bozkurt, stellv. Vorsitzender<br />
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ · CHEFREDAKTEUR<br />
O¤uz Üçüncü<br />
(V.i.S.d.P)<br />
D‹ZG‹-LAYOUT<br />
‹lhan B‹LGÜ<br />
BASKI · DRUCK<br />
Yavuzsöhne-Duisburg<br />
Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />
sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />
•<br />
Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />
Meinungen binden die Autoren, nicht die IGMG.<br />
‹LAN SERV‹S‹ · ANZEIGENSERVICE<br />
Tel.: 02237/ 656-201 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: tanitma@igmg.de<br />
ABONE SERV‹S‹ · ABONNEMENT<br />
Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />
Lastschriftabteilung<br />
Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />
Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />
E-Mail: mitglied@igmg.de<br />
Y›ll›k abone ücreti: 59,-EURO<br />
Jahresabonnement: 59,-EURO<br />
IGMG Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir<br />
Für Vereinsmitglieder der IGMG kostenlos<br />
Der Bezugspreis ist im Mitgliedsbeitrag enthalten<br />
HESAP NO · BANKVERBINDUNG<br />
SEB-AG Köln.<br />
Kontonr.: 162 888 56 00<br />
BLZ 370 101 11<br />
‹slam din dersleri<br />
Üçaylar, rahmet ve bereket ayı Ramazan derken, flimdi<br />
de Hac ve Kurban Bayramı yaklaflıyor. Ramazan’da yafladı¤ımız<br />
heyecanımız, Kurban ve Hac ile devam edecek.<br />
Allah’a flükürler olsun ki, teflkilatımızın düzenledi¤i Hac organizasyonu<br />
için tüm hazırlıklarımız tamamlandı. Zaten kafilelerimiz<br />
daha önceden dolmufltu. fiimdi neredeyse gelecek<br />
sene için kayıtlarımız dolmak üzere. Bu arada, mazlum<br />
ve ma¤durlar için düzenledi¤imiz Kurban Kampanyası ile<br />
ilgili haz›rl›klarımız da tamamlandı ve kampanyamız baflladı.<br />
Hepinizi, geçen yıllarda oldu¤u gibi bu yıl da, bu kampanyaya<br />
destek vermeye ça¤ırıyoruz.<br />
Öteyandan, Almanya’da bir tartıflmadır gidiyor: Münster<br />
Üniversitesi’nde ‹slam din dersi ö¤retmenlerini yetifltirecek<br />
bir programdan, ‹slamî kuruluflların deste¤ini çekmesi<br />
üzerine bafllayan bu tartıflmaları ne yazık ki üzülerek izliyoruz.<br />
Zira tartıflma, ana ekseninden çıkıp, bilimsel özgürlü¤e<br />
vurulan darbe suçlamalarına kadar gitmeye baflladı.<br />
Konunun bir bölümünü, kendi yazımızda ele alırken, Ali<br />
Mete de, ‹slamî kuruluflların bu programdan neden desteklerini<br />
çekti¤ini aç›klayan yorumu ile geliflmeleri de¤erlendiriyor.<br />
Bu sayımızda kapak konusu yaptı¤ımız merhum Aliya<br />
‹zzetbegoviç’i <strong>rahmetle</strong> anıyoruz. O’nu sadece, cumhurbaflkanlı¤ı<br />
yapmıfl olmasından dolayı bir devlet adamı olarak<br />
de¤il, ‹slam ve Batı de¤erlendirmelerindeki çarpıcı yorumlarıyla<br />
hatırlıyoruz. Bununla birlike, cumhurbaflkanlı¤ı döneminde,<br />
gerek iç siyasette ve gerekse uluslararası diplomasideki<br />
bilgece tavırları ile de örnek bir insan olarak<br />
karflımızda duran ‹zzetbegoviç’in özellikle Do¤u ve Batı<br />
arasında ‹slam isimli kitabını okumayı tavsiye ediyoruz.<br />
Dünyanın içinde bulundu¤u malî krizin yanı sıra Amerikan<br />
baflkanlık seçimlerini ele aldı¤ımız bu sayımızda, Dr.<br />
Özcan Hıdır’ın Vakit disiplini ve Namaz isimli yazısını da<br />
dikkatlerinize sunumak isteriz. Bu vesile ile, gelecek<br />
sayımızda buluflmak üzere, Allah’a emanet olun.<br />
• O¤uz ÜÇÜNCÜ
BU<br />
SAYIDA...<br />
yorum<br />
Ruhsuz olimpiyatlar!!! 5<br />
5<br />
yorum<br />
gündem<br />
8<br />
gündem<br />
Peygambersiz ‹slam din dersi olamaz 6<br />
“Kumarhane Kapitalizmi” 8<br />
Amerikan seçimlerini d›fl politika eksenli yorumlamak 10<br />
Amerikan seçimleri nakadar Amerikan? 12<br />
Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤u<br />
<strong>Aliya’y›</strong> <strong>rahmetle</strong> <strong>an›yoruz</strong><br />
dosya<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’i anarken 8<br />
Aliya’n›n flahidli¤ine flahidli¤imiz 10<br />
12<br />
gündem<br />
teşkilat<br />
18<br />
teşkilat<br />
Kurban Kampanyas› bafllad› 18<br />
Mukaddes yolculu¤a haz›r›z 19<br />
irşad<br />
Vakit disiplini ve Namaz 20<br />
Tevekkül: Tereddütü terk 22<br />
Sabr›n sembolü: Eyyûb a.s. 24<br />
20<br />
“Kumarhane Kapitalizmi”<br />
irşad<br />
Kurban Kampanyas› bafllad›<br />
islam coğrafyası<br />
26<br />
islam coğrafyası<br />
Burkina Faso 26<br />
kültür<br />
‹bn Batuta 28<br />
Kimya<br />
Müslümanlar›n günlük yaflama katk›lar› 30<br />
Kimlik nas›l öldürür? 32<br />
irschad<br />
Die Zeit und das Gebet 34<br />
Die menschliche Natur und das Opfern 36<br />
Vakit disiplini ve Namaz<br />
Burkina Faso<br />
30 kültür k o m mentar 38<br />
kommentar<br />
Die schweigende Mehrheit der Muslime 38<br />
Kimya<br />
Die schweigende Mehrheit der<br />
Muslime
yorum<br />
Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤u<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
Daha önce bunu Lale Akgün yapm›flt›,<br />
Wolfgang Schäuble de.<br />
fiimdi ise ayn› fleyi Münster’deki ‹slam<br />
din dersi profesörü olan Muhammed<br />
Sven Kalisch yap›yor. Federal<br />
Almanya’da kamu hayat›n›n<br />
önde gelen aktörleri, teflkilatlanm›fl<br />
‹slamî dinî cemaat temsilcilerinin istek<br />
ve gerekçelerine art›k daha fazla<br />
bir mazeret üretemeyeceklerini anlay›nca,<br />
sürekli olarak Müslümanlar›n<br />
sessiz ço¤unlu¤u efsanesinin arkas›-<br />
na s›¤›n›yorlar. Peki, görüfllerini<br />
paylaflt›klar›n› ima ederek kendilerine<br />
emin bir flekilde at›fta bulunduklar›<br />
bu sessiz ço¤unluk kim? Herfleyden<br />
önce bu sessiz ço¤unluk ne yapar?<br />
Prof. Kalisch örne¤ini ele alal›m.<br />
‹slam din dersleri ö¤retmenlerini<br />
e¤itim görevinden al›nd›ktan sonra,<br />
Die Zeit gazetesi ile yapt›¤› bir<br />
söyleflide flu unutulmayan sözleri<br />
söylemiflti: “Masa örtüsünü ben parçalamad›m.<br />
Ancak, tam da ‹slamî derneklerin<br />
bu sert tepkisi sonras›nda, bu<br />
kurulufllarla çal›fl›p çal›flmaman›n bir<br />
anlam› olup olamayaca¤› sorusu gündeme<br />
geliyor. Çünkü bu kurulufllar hiç<br />
bir flekilde Almanya’da Müslümanlar›n<br />
ço¤unlu¤unu temsil etmiyorlar. Müslümanlar›n<br />
sessiz ço¤unlu¤unun, aksini<br />
düflündü¤üne eminim.”<br />
Buna göre, Müslümanlar›n sessiz<br />
ço¤unlu¤u sanki kendisi gibi düflünüyormufl.<br />
Yani, ‹brahim, Musa, ‹sa<br />
ve Muhammed (aleyhimusselam) gibi<br />
peygamberlerin varl›¤› belgelenemezmifl,<br />
Kur’an asl›nda bir Hristiyanî<br />
metin imifl. Di¤er dinlerin oldu¤u<br />
gibi ‹slam da, karmakar›fl›k bir hayat›n<br />
üstesinden gelmek için sadece bir<br />
koltukde¤neyi imifl. ‹lginçtir ki, kendi<br />
bilimselli¤ini öne ç›karan Profesör,<br />
önemli bir konuda kamuoyunu ayd›nlatmadan<br />
ortal›kta b›rak›yor: Anlafl›lmas›<br />
zor düflüncelerini destekleyen<br />
hangi deneysel araflt›rma bu<br />
düflüncelerinin, sessiz ço¤unluk taraf›ndan<br />
desteklendi¤ini ortaya koyuyor?<br />
Ama ne var ki, Bertelsmann<br />
Vakf›’n›n daha yeni aç›klad›¤› ve 18<br />
yafl›ndan büyük temsilî özelli¤i olan<br />
2000 Müslüman aras›nda yapt›¤›<br />
"Religionsmonitor 2008 - Muslimische<br />
Religiosität in Deutschland"<br />
isimli özel araflt›rmas› baflka bir dili<br />
konufluyor. ‹flte bir kaç ilginç rakam:<br />
Araflt›rmaya göre Almanya’da<br />
yaflayan Müslümanlar›n yüzde<br />
90’› dindar. Hatta bunun yüzde<br />
41’i oldukça iyi dindar. Yüzde 5’i<br />
dindar de¤il. Bu dindarl›k seviyesine<br />
göre de, dinî kurallara riayet<br />
ederken farkl› uygulamalar ortaya<br />
ç›k›yor. Domuz eti yeme yasa¤›na<br />
uyanlar›n oran› yüzde 86. Yüzde<br />
58’i de hiç bir zaman alkol almad›klar›n›<br />
belirtirlerken, Müslümanlar›n<br />
üçte ikisi Ramazan orucu, Hac, Zekat<br />
ve g›dalar›n haram ve helalli¤i<br />
ve güsül gibi dinî emir ve yasaklar›<br />
çok, hatta çok çok önemsiyor. Müslümanlar›n<br />
yüzde 34’ü, ayda en az<br />
bir kez cemaatle namaza veya Cuma<br />
namaz›na gidiyor. Yüzde 60’›<br />
günlük namaz k›larlarken yüzde<br />
28’i de sürekli olarak 5 vakit namaz<br />
k›l›yor.<br />
Bununla birlikte, Bertelsmann<br />
Vakf›’n›n araflt›rmas›na göre, Almanya’da<br />
Müsülümanlar›n dindarl›¤› iki<br />
önemli vasf› daha ortaya koyuyor:<br />
Ço¤ulculu¤a sayg› ve farkl› fikirlere<br />
müsamaha. Sürekli olarak Almanya’daki<br />
Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤una<br />
at›fta bulunanlar›n alg›lama<br />
çarp›tmas› tam olarak burada yat›yor.<br />
Müslümanlar›n ço¤ulculu¤a sayg›s›<br />
ve farkl› fikirlere müsamahas›n›<br />
kendi ilginç fikir ve inanç anlay›fllar›-<br />
na destek ile kar›flt›r›yorlar.<br />
Bay Schäuble, Bayan Akgün ve<br />
hatta Profesör Kalisch’in tart›flma<br />
örne¤inden hareketle, flu “örgütlü<br />
Müslümanlar” denilen Müslümanlar,<br />
yani “söz alan az›nl›k”, aç›klanan<br />
bu rakamlara göre, Almanya’da<br />
Müslümanlar›n ezici bir ço-<br />
¤unlu¤unun kendileri gibi düflündü¤ünü<br />
tam olarak öne sürebilirler.<br />
Ama, ‹slamî kurulufllar ve temsilcileri<br />
bunu söylemeyi tercih etmiyorlar.<br />
Bu temsilciler daha çok, kendi<br />
üyeleri ad›na ve bu üyelerin vekaletiyle<br />
söze sar›l›yorlar. Ancak bu görevle,<br />
arkalar›nda, formel olarak<br />
herhangi bir cemaate ba¤l› olmayan<br />
Müslümanlar›n da deste¤inden<br />
emin olarak, ‹slam’›n hem hukukî<br />
hem de toplumsal entgrasyonunu<br />
temin etmek için çal›fl›yorlar!!! <br />
IGMG PERSPEKTIVE 5
gündem<br />
Peygambersiz<br />
‹slam din dersi olamaz<br />
Muhammed Sven Kalisch meselesi<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
Sarfedilen bir ifadenin, sürekli<br />
kliflelerin tekrarland›¤› tart›flmalara<br />
yol açt›¤›n› gözlemlemek<br />
asl›nda flafl›rt›c›. Almanya Müslümanlar›<br />
Koordinasyon Konseyi’nin<br />
(KRM) Münster Dinî Araflt›rmalar<br />
Merkezi’nin (CRS) dan›flma<br />
kurulundan ayr›lma karar›ndan<br />
sonra ortaya ç›kan tepkilerde<br />
de ayn› durumu yafl›yoruz. Tekrarlanan<br />
bir flekilde sürekli olarak<br />
Müslümanlar›n ço¤unlu¤unu<br />
temsil yetkisine hakk› olmamakla<br />
itham edilen KRM, ayr›ca bilim<br />
düflmanl›¤›, otoriterlik, gericilik<br />
ve ak›l d›fl›l›k ile suçlan›yor ve<br />
kendini ‹slam ad›na hakl› ç›karmak<br />
durumunda b›rak›l›yor.<br />
CRS k›saca “Münster<br />
Westfälische Wilhelm Üniversitesi<br />
Din bilimleri Araflt›rmalar› ve Ö¤retimi<br />
görevini üstlenmifl”, ayr›ca<br />
“Dinleraras› ve Kültürler aras› sorunlar›<br />
ve Araflt›rma Perspektiflerini<br />
oluflturma” 1 konusunda derinleflmekle<br />
yükümlü ve 2003 Aral›k<br />
ay›nda aç›ld›. CRS’e ayr›ca “dinî<br />
cemaatler taraf›ndan flikayet konusu<br />
olan, ço¤unlukla niyet yoklu¤undan<br />
de¤il, aksine gerekli kurumlar›n<br />
mevcut ve yeterli bilgi sahibi<br />
Muhammed Sven Kalisch<br />
olunmamas› nedeniyle “dikkate<br />
al›nmama” ile mücadele etmek<br />
için” bir kurul eklenmifltir. 2<br />
Hamburg’tan pek de bilinmeyen<br />
ancak gündemde olan konular nedeniyle<br />
tan›nmaya bafllanan bir ‹slam<br />
bilimcisi ve ‹slam dinini seçmesinden<br />
sonra Muhammed ad›n›<br />
alan Sven Kalisch ve Münster Üniversitesi’nde<br />
görevlendirilmiflti.<br />
fiiî mezhebinin Zeydîye koluna<br />
Photo: hr<br />
mensup olan Kalisch, böylece Almanya’da<br />
ilk “‹slam Dini” bölümünün<br />
bafl›na getirilmifl oldu.<br />
Zaman›n Bilim Bakan› Hannelore<br />
Kraft bölümün aç›l›fl›nda “Münster<br />
böylece federal çapta bir ilke imza<br />
atarak ‹slam dersi konusunda ö¤retmen<br />
yetifltiren ilk yüksek okul olmaktad›r”<br />
demiflti.<br />
‹slam Konseyi Baflkan› ve ayn›<br />
zamanda KRM dönem Sözcüsü<br />
6<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
gündem<br />
olan Ali K›z›lkaya, KRM’in kuruldan<br />
ayr›lma sebebi olarak “‹slam<br />
ö¤retisinin temel esaslar› ile CRS müdürünün<br />
kamuoyuna aç›klad›¤› düflünceleri<br />
aras›nda var olan önemli<br />
ayr›l›klar›” göstermiflti. K›z›lkaya<br />
ayr›ca, Mart 2007 tarihinden bu yana<br />
KRM’e üye birliklerin etkisinin<br />
donduruldu¤u, bu nedenle KRM’e<br />
üye birliklerin Müslüman ö¤rencilere<br />
Münster üniversitesindeki bölümde<br />
okumay› tavsiye edemeyeceklerini<br />
aç›klam›flt›. 3<br />
Kalisch ile ortak çal›flman›n sona<br />
ermesine neden olan sözlerinin<br />
baz›lar› flunlard›: “‹slam kaynaklar›-<br />
n›n haber verdi¤i gibi, erken ‹slam<br />
tarihinin k›smen veya tamamen kurmaca<br />
oldu¤unu düflündürecek iyi sebepler<br />
var. Böylece, Muhammed’in<br />
tarihî bir kiflilik oldu¤unun kabullenilmesi<br />
noktas›nda kesinlik ortadan<br />
kalkm›fl oluyor. Muhammed’in tarihte<br />
yaflam›fl olmas› halinde de, bana<br />
göre Muhammed, belki de Muhammed’in<br />
kiflili¤inin inflas›n›n oluflturulmas›nda<br />
bir örnek olan Tevrat’›n tamam›yla<br />
tarihî olmayan Musa’s›ndan<br />
daha az mistik de¤ildir.? 4<br />
“Yeni bir<br />
din, daha eski bir dinden ayr›larak<br />
tezahür edebilir ve böyle bir süreçte<br />
kurucu bir figürün olmas› da flart de-<br />
¤ildir. Siyasî unsurlar da rol oynam›fl<br />
olabilir.” 5<br />
Kalisch bu arada dinleri “koltuk<br />
de¤ne¤i” olarak alg›lamakta ve onlar›<br />
“kifliye çok fley verebilen ancak<br />
yeni bilgiler ›fl›¤›nda sürekli elefltirel<br />
yaklafl›lmas› gereken ruhçu gelenekler”<br />
olarak görmekte ve faydal› ve<br />
iyi olduklar›n› belirtmekte, ancak,<br />
onlardan uzaklaflabilmenin de ö¤renilmesi<br />
gerekti¤ini ifade etmektedir.<br />
6 Bu tart›flma, ‹slam konusunda<br />
tart›flmaya uymayan birçok ça¤r›fl›-<br />
m› uyand›rmas› nedeniyle yapay<br />
bir mahiyet arz etmektedir. Aksi<br />
takdirde KRM veya tek tek Müslümanlar›n<br />
hiçbir flekilde bilimsel çal›flmalar›<br />
yasaklamak gibi bir derdinin<br />
olmad›¤›n›n anlafl›lmas› gerekirdi.<br />
Böyle bir durum, zaten, ‹slam<br />
anlay›fl› ve ‹slam’›n bilim anlay›fl›na<br />
ayk›r› olacakt›r. Bu anlamda ne<br />
Çocuklarını okula<br />
gönderen ailelerin ve<br />
tüm Müslümanların<br />
benimsediği<br />
Kelime-i Şehadet<br />
“Ben şehadet ederim ki<br />
Allah’tan (cc) başka ilah<br />
yoktur ve yine şehadet<br />
ederim ki Hz. Muhammed<br />
(sav) onun kulu ve<br />
elçisidir” şeklindedir.<br />
KRM, ne de, Müslüman organizasyonlar<br />
veya kifliler, tezleri Kalisch’inkilerle<br />
büyük ölçüde benzeflen<br />
Teolog Karl-Heinz Ohlig ile ilgili<br />
aç›klama yapma ihtiyaç hissetmediler.<br />
Kalisch, Focus Dergisi’ne<br />
yapt›¤› aç›klamada “Saarbrücken<br />
okulunun Kuran’›n temelinde Hristiyan<br />
metinlerin yer ald›¤› yönündeki<br />
fikirlerini do¤rudan benimsemiyorum,<br />
ancak yöntemsel yaklafl›mlar›,<br />
arkeolojik delilleri, paralar› ve ‹slam<br />
d›fl›ndaki rivayetleri araflt›rmaya dâhil<br />
etmeyi desteklerim” ifadelerinde bulunmufltu.<br />
7<br />
Yaflanan tart›flmalar ba¤lam›nda<br />
hiç kimse KRM’i, ‹slam’›n temel<br />
ö¤retilerini ilgilendiren konularda<br />
kamuoyuna yap›lan aç›klamalara<br />
karfl› tutum almas› nedeniyle suçlayamaz.<br />
Tepkilerin anlafl›labilir oldu¤unu<br />
kavrayabilmek için, bilimsel<br />
araflt›rma yöntemleri ve din dersi<br />
aras›nda ayr›ma gidilmelidir. Zira<br />
“din dersinin amac›, dini, hem<br />
inanç olarak ve de hayata pratik olarak<br />
uygulanmas›n› ö¤retmektir. Din<br />
dersi, inanc› aktarmal›, kimli¤in oluflmas›<br />
ve de¤erler e¤itimine hizmet etmelidir.<br />
Din dersi, tarafs›z olamaz,<br />
“Kimli¤in belirlenmesi”ni arar, hakikat<br />
talebi vard›r ve neye inan›lmas›<br />
gerekti¤ini ö¤retir. Bundan dolay›<br />
anayasa hukuku taraf›ndan talep edilen<br />
din dersi, o dinin de¤erlerinden<br />
ba¤›ms›z olamaz, aksine bu dinin de-<br />
¤erleri merkezlidir” denilmektedir. 8<br />
Bir dinî cemaat ve Müslümanlar›n<br />
temsilcisi olarak KRM’in, ‹slam<br />
din dersinin “de¤er merkezli” flekillenmesini<br />
istemesi ve ‹slam din dersini<br />
verecek ö¤retmenlerin e¤itimine<br />
müdahil olmas› do¤al bir durumdur.<br />
Çocuklar›n› okula gönderen<br />
ailelerin ve tüm Müslümanlar›n<br />
benimsedi¤i Kelime-i fiehadet “Ben<br />
flehadet ederim ki Allah’tan (cc) baflka<br />
ilah yoktur ve yine flehadet ederim ki<br />
Hz. Muhammed (sav) onun kulu ve<br />
elçisidir” fleklindedir.<br />
Siyasîler, Müslümanlar› görmezden<br />
gelerek karar alma ve yerine<br />
getirmenin mümkün olmad›¤›n›<br />
anlam›fl gözükmektedir. Bu anlamda,<br />
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti,<br />
CRS’de ikinci bir kürsü açmaya karar<br />
verdi. Bilim Bakan› Prof. Andreas<br />
Pinkwart (FDP) ise ‹slam dersini<br />
verecek ve ö¤retmenleri yetifltirecek<br />
kürsünün doldurulmas› yönünde<br />
“kurulufllar›n oybirli¤ine” 9<br />
baflvurulmas› gerekti¤ini kaydetti.<br />
Prof. Kalisch’in ise Münster’de görevine<br />
devam edece¤i, ancak ö¤retmenlik<br />
alan›nda ders vermeyece¤i<br />
belirtiliyor. Bunun nas›l gerçekleflece¤i<br />
sorusu ise halen net de¤il. <br />
Kaynaklar:<br />
1<br />
http://www.uni-muenster.de/ReligioeseStudien/Organisation/Ziele.html<br />
2<br />
http://www.uni-muenster.de/ReligioeseStudien/Organisation/Beirat.html<br />
3<br />
KRM Bas›n Aç›klamas›, 4 Eylül 2008<br />
4<br />
?Zukunft der Religion in Europa“ makalesi,<br />
LIT Verlag Berlin-Hamburg-Münster,<br />
2007<br />
5<br />
ZEIT ONLINE; 41/2008 s. 41;<br />
http://www.zeit.de/2008/41/P-Kalisch<br />
6<br />
Ayn› yer<br />
7<br />
Focus, 22 Eylül 2008. No. 39, s. 70 ve 72<br />
8<br />
http://www.igmg.de/muslime-recht/islamischer-religionsunterricht.html<br />
ve<br />
http://www.igmg.de/tr/hukuk/islamdin-dersi.html<br />
9<br />
http://www.faz.net/s/RubCF3AEB154CE<br />
64960822FA5429A182360/Doc~EE48A9<br />
3DEE1104B999178ED969DAA9959<br />
~ATpl~Ecommon~Scontent.html<br />
IGMG PERSPEKTIVE 7
gündem<br />
“Kumarhane Kapitalizmi”<br />
‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />
Kriz, önce borsalarda ç›k›yor<br />
Yaz›n›n bafll›¤›, asl›nda, London<br />
School of Economics’de uluslararas›<br />
iliflkiler profesörlü¤ü yapan<br />
Susan Strange’in bir kitab›n›n ad›yd›.<br />
Orijinali "Casino Capitalism" olan<br />
bu kitab› okumadan önce, bu bafll›k,<br />
kafamdaki kapitalizm elefltirisine yeni<br />
anlamlar kazand›rd›ysa da, kitab<br />
hakk›ndaki ilk izlenimim, herhalde,<br />
klasik bir kapitalizm düflmanl›¤›n›n<br />
kitaplaflt›r›lm›fl hâlidir fleklinden de<br />
öteye gitmemiflti. Bu girifl bir yana,<br />
kitab asl›nda, Keynes’ci kapitalizmi<br />
savunan biri taraf›ndan kaleme al›nm›flt›<br />
ve bugün bütün bir dünya ekonomisini<br />
sarmallayarak buka¤›s› alt›-<br />
na alm›fl olan küresel malî krizin nas›l<br />
gelmekte oldu¤u konusunda uyar›<br />
iflaretleri vermeye çal›fl›yordu. Susan<br />
Strange, kitab›n›n kurgusunu, bugünkü<br />
malî sistemin genifl bir kumarhaneyi<br />
and›rd›¤› üzerine oturtuyor ve<br />
bunun da örneklerini sergiliyordu.<br />
"Bat› maliye sistemi, h›zl› bir flekilde genifl<br />
bir kumarhaneye dönüflüyor" diye<br />
bafllayan Strange, gerçek bir kumarhane<br />
ile küresel maliye kumarhanesini<br />
birbirine benzetiyordu: "Bugünün<br />
yüksek maliyesi, oyuncular›na pek çok<br />
oyun seçene¤i sunuyor. Rulet, blackjack<br />
ya da poker yerine, yap›lmas› gereken<br />
pazarl›k oyunlar› var: Tüm çeflitli flekilleri<br />
ile döviz piyasas›, bonolar, devlet tahvilleri<br />
veya hisse senetleri gibi. Tüm bu<br />
piyasalarda opsiyonlar› al›p satarak bahis<br />
yapabilirsiniz... Bu küresel maliye<br />
kumarhanesinin kumar oynat›c›lar› ise,<br />
büyük bankerler ve brokerlerdir."<br />
Strange, üstelik bu kumarhane<br />
düzeninin de çeflitli hükümet kararlar›<br />
ile beslendi¤ine vurgu yap›yordu:<br />
"Dünya’daki ekonomik kargaflan›n kökleri<br />
parasal ve malîdir ve bu kargafla tesadüfen<br />
ortaya ç›km›yor, aksine, bir seri<br />
hükümet kararlar› ile besleniyor ve<br />
teflvik ediliyor."<br />
Kapitalizme yeni s›fatlar bulmak<br />
sadece Strange’in elefltirisi ile olmad›.<br />
Son olarak da küreselleflme karfl›t› yazar<br />
Naomi Klein “Felaket Kapitalizmi”<br />
tan›mlamas› yaparken, John Lloyd<br />
“Haydut Kapitalizm’inin Zaferi” (The<br />
Triumph of Bandit Capitalism) isimli<br />
makalesi ile, bugünkü uygulamaya<br />
yeni tan›mlamalar getiriyordu.<br />
Kapitalizm, öz tan›mlamas› ile,<br />
üretim araçlar›n›n özel kifli/iflletmeler<br />
sahipli¤inde, mal ve hizmetlerin piyasa<br />
flartlar›na göre bedel bulmas› ve<br />
yüksek bir otoritenin düzenleyici müdahelesini<br />
kabul etmeyen bir sistemdir.<br />
‹fllemeyen, hantal ve geliflmeye<br />
kapal› Sovyet sisteminin çökmesi üzerine,<br />
elefltiri kabul etmeyen bir sistem<br />
olarak, üç kuruflluk kapitali bile olmayan<br />
ülkelere dahi dayat›lan kapitalizmin<br />
en büyük ç›kmaz› ise, toplumsal<br />
gerçeklerden giderek uzaklaflmas›yd›.<br />
Bu uzaklaflma, neredeyse sorumsuz<br />
ama bir sürekli kazanc› temel ilke haline<br />
getiriyor ve ahlakî kurallar› ifllemez<br />
k›l›yordu. En temel kural, sadece kâr<br />
edebilme kural›yd›. Spekülatif, vesveseli,<br />
kuruntulu, kurgusal, kuramsal,<br />
flüpheli ne kadar ifllem varsa, hepsi,<br />
kapitalist sistemin özünü<br />
oluflturmaya bafllad›. ‹slâm<br />
iflte temelde bu aldatmaya<br />
direniyor "aldatmama"<br />
kural›n› bir temel kural<br />
haline getirmiflti.<br />
‹slâm, hayat›n di¤er<br />
alanlar›nda oldu¤u gibi ticarette<br />
de belirli temel ahlakî<br />
kurallar›n geçerli olmas›<br />
gerekti¤ini emrediyordu.<br />
Bu anlamda ticarette,<br />
hilekârlar›n varacaklar› hazin<br />
son ile ilgili olarak uyar›larda bulunan<br />
flu Kur’an ayetleri, her zaman ne kadar<br />
canl› bir flekilde önümüzde duruyor:<br />
"Ölçüde ve tart›da hile yapanlar›n vay<br />
hâline! O hilekârlar ki, insanlardan (bir<br />
fley) ölçüp ald›klar› zaman, tam ölçerler.<br />
Fakat, kendileri onlara bir fley ölçüp, yahut<br />
tart›p verdikleri zaman eksik ölçüp<br />
tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanlar›n,<br />
âlemlerin Rabbinin huzurunda duracaklar›<br />
gün için diriltileceklerini sanm›-<br />
yorlar m›?" (Mutaffifîn Sûresi [83:1-6])<br />
Bütün bir insanl›¤› y›k›ma götüren<br />
bugünkü sistem, ayetlerde ifade<br />
edilen emin kifli, emanet, haks›z yere<br />
mal yemek, ölçe¤i tam tutmak gibi<br />
kavramlar› ilkel kurallar olarak görmeye<br />
bafllad›. ‹slâm’›n çok sade olan<br />
bu kurallar›ndan birisi olan borcun<br />
ödenmesi emri bile, kapitalizmin<br />
çarklar›n› döndürmekle görevli iyi<br />
ekonomi okumufl bankac›, borsac› ve<br />
flirket yöneticisini elbette ki rahats›z<br />
edebilir: "E¤er birbirinize güvenirseniz<br />
kendisine güvenilen kimse, emanetini<br />
(borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sak›ns›n."<br />
(Bakara Sûresi [2:283]) "Emaneti,<br />
(onu) sana güvenip (b›rakan) kimseye<br />
ulaflt›r ve sana hainlik yapana sen<br />
hainlik yapma!" (Tirmizî, Ebû Dâvûd)<br />
8<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
gündem<br />
Dedi kodular ç›kartarak rakip flirketlerin<br />
hisselerinin bir kaç saat içerisinde<br />
dibe vurmas›n› sa¤layan, sonra<br />
da, kelepir fiyat›na o flirketleri sat›n<br />
alan veya baflkalar›na satt›ranlar,<br />
"Aran›zda birbirinizin mallar›n› haks›z<br />
yere yemeyin." (Bakara Sûresi [2:188])<br />
ayetini duymak istemez. Ya, üretim<br />
nedir, flirket nedir, iflçi nedir, mal ve<br />
pazarlama nedir bilmeyen ancak, milyarlarca<br />
dolarlara hükmeden ve bunlar›n<br />
ticaretini yapan, söyledikleri her<br />
sözü paraya çevirecek satan dan›flmanlara<br />
ne demeli?<br />
Ayetler, piyasalardaki haks›zl›klar›n<br />
gerçekten de yer yüzünde bir bozgunculuk<br />
oldu¤una iflaret ederek dürüstlü¤e<br />
ça¤r› yaparken, bugün bankalar,<br />
bankac›lar, borsaya, yat›r›m ve<br />
risk fonlar›na yat›r›m yapan küçük ve<br />
büyük yat›r›mc›lar endifle içinde, bir<br />
k›sm› haks›z bir flekilde kazançlar›n›<br />
kaybederlerken, asl›nda flu gerçe¤i<br />
unutuyorlard›: "Ölçe¤i tam ölçün de,<br />
eksik ölçen ve hak yiyenlerden olmay›n.<br />
Do¤ru terazi ile tart›n. ‹nsanlara eflyalar›n›<br />
(haklar›n›) eksik vermeyin. Yeryüzünde<br />
bozgunculuk yaparak kar›fl›kl›k<br />
ç›kartmay›n. Sizi ve önceki nesilleri yaratan<br />
Allah'›n azab›ndan sak›n›p emirlerine<br />
uyun." (fiuarâ Sûresi [26:181-183])<br />
Pek çok kiflinin dedi¤i gibi, bugün<br />
kapitalizm temelinden sars›l›yor. Fakat<br />
asl›nda sars›lan, zaman zaman birbiriyle<br />
kar›flt›r›lan serbest piyasa ekonomisi<br />
de¤il, serbest piyasa ekonomisini<br />
kumarhaneye, haydutlar arenas›na<br />
döndürenlerin sistemidir. Neredeyse<br />
ülkesinin iflas›n› ilan eden ‹zlanda Baflbakan›<br />
Geir Haarde’nin sistemin bafl›ndakilerinin<br />
ne flekilde olursa olsun<br />
yaln›zca kâr etmek istediklerini hem de<br />
"vurarak, çalarak veya doland›rarak...<br />
Fark etmiyor" diyen feryad›, flu ayetlerin<br />
yol göstericili¤ine ne kadar da<br />
muhtac oldu¤umuzu gösteriyor.<br />
“Ey iman edenler! Mallar›n›z› aran›zda<br />
bat›l/haram yollarla yemeyin.<br />
Ancak karfl›l›kl› r›za ile yap›lan ticaretle<br />
olursa baflka. Kendinizi helâk etmeyin.<br />
fiüphesiz Allah, size karfl› çok merhametlidir.<br />
Kim haddi aflarak ve zulmederek<br />
bunu yaparsa, onu cehennem<br />
atefline ataca¤›z. Bu, Allah’a pek kolayd›r.<br />
E¤er size yasaklanan (günah)lar›n<br />
büyüklerinden kaç›n›rsan›z, sizin küçük<br />
günahlar›n›z› örteriz ve sizi güzel bir<br />
yere koyar›z." (Nisâ Sûresi [4:29-31])<br />
Mevcut felâketin sorumlulu¤unun<br />
temelinde ahlakîlikten uzaklaflman›n,<br />
helâl ve hâram kavramlar›n› d›fllayan<br />
bir hayat sürmenin yatt›¤›n› hat›rlamak<br />
zorunday›z. Alemlere rahmet<br />
olarak gönderilen Peygamber efendimiz<br />
(s.a.v.) bir hadislerinde, bu zamanlar›n<br />
gelece¤ini ve helâl kazanc›n<br />
önemini "‹nsanlar üzerine öyle bir zaman<br />
gelecek ki, o devirde kifli ele geçirdi¤i<br />
mal› helâldan m›, yoksa haramdan<br />
m› kazand›¤›na hiç ald›rmaz." (Buharî)<br />
fleklinde anlat›rken, temel ilkenin, kazanç<br />
de¤il, helâl ticaret/kazanç oldu-<br />
¤una vurgu yapar.<br />
Bugün, yüzlerce milyarl›k zararla<br />
bat›p, dünyay› sarsan büyük flirketlerin<br />
gerek kazand›klar› ve gerekse<br />
kaybettikleri, borçlu veya alacakl›<br />
göründükleri paralar›n önemli bir<br />
k›sm›n›n bir mal veya üretim olarak<br />
karfl›l›¤›n› bulmak mümkün de¤ildir.<br />
fiirketlerin üretimden kaynaklanan<br />
gelir/kâr oranlar› giderek düflmekte,<br />
ifli üretim olan büyük küresel<br />
dev flirketler dahi, kârlar›n›, üretim<br />
‹zlanda Baflbakan› Haarde<br />
d›fl› kazançlardan elde etmek zorundad›r.<br />
Bugünün malî piyasalar›n›<br />
elinde tutanlar, ne yaz›k ki, çok de-<br />
¤erli ve ünlü üniversitelerde e¤itim<br />
görse de gerçek ekonomiye, üretime<br />
ve tüketime ait bilgileri ve yak›nl›klar›<br />
bulunmuyor. Bu tür, ama, küresel<br />
ekonomiye egemen olan ekonomistlerin<br />
tek hedefleri, k›sa sürede<br />
çok kazanç sa¤lamak/sa¤latt›rmak<br />
oluyor. Ayn› ekonomistlerin,<br />
gerçek ekonominin temeli olan üretim<br />
ve üretimi güvence alt›na al›c›<br />
her hangi bir görüfl ve dertleri de olmuyor.<br />
Bu ekonomistler, tüketicinin<br />
al›m gücü gibi meseleri de de olmad›¤›<br />
gibi, iflçinin ücretlerinin piyasa<br />
flartlar›nda oluflmas›na karfl› ç›kar,<br />
devletten milyarlarca teflvik al›rken,<br />
ayn› devletin sosyal güvenlik yat›-<br />
r›mlar›n› ekonomiye ayak ba¤› görür.<br />
Çünkü bu tür insanlar, "Kendisine<br />
kötülük dokundu¤u zaman s›zlan›r.<br />
Ona bir hay›r dokundu¤unda da eli s›-<br />
k›d›r. Ancak, namaz k›lanlar baflka.<br />
Onlar, namazlar›na devam eden kimselerdir.<br />
Onlar, mallar›nda; isteyenler<br />
ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için<br />
belli bir hak bulunan kimselerdir."<br />
(Meâric Sûresi [70:20-25])<br />
Bugünün kapitalizminin unuttu¤u<br />
bir baflka nokta da, kendi kazand›klar›<br />
mallarda ihtiyaç sahiplerinin de<br />
haklar› oldu¤unu unutmalar›d›r. Hâlbuki,<br />
"Mallar›nda (yard›m) isteyen ve<br />
(iffetinden dolay› isteyemeyip) mahrum<br />
olanlar için bir hak vard›r." (Zâriyât Sûresi<br />
([51: 19])<br />
Müslümanlar olarak, Efendimizin<br />
(s.a.v.) “Kim bizi aldat›rsa, bizden de¤ildir.”<br />
(Suyûtî) fleklindeki aldatanlar› ümmetinin<br />
s›n›rlar› d›fl›na ç›karmakla<br />
uyaran emrinin yan› s›ra “Kiflinin yedi-<br />
¤i en güzel ve en helâl kazanç kendi kazand›¤›d›r”<br />
(‹bn Mâce, Tirmizî) önerisini<br />
düflünmek, bizim hem ona, hem di-<br />
¤er insanlara karfl› bir borcumuzdur.<br />
Fakat, ne olursa olsun, yer yüzündeki<br />
hilekârlar ne kadar ço¤al›p fesad ç›-<br />
karsalar da, "Art›k o namaz k›l›n›nca<br />
yeryüzüne da¤›l›n, Allah’›n lütfundan<br />
(nasîb) aray›n..," (Cum’â Sûresi [62:10])<br />
emrine uyarak bu ticaret kervan›na<br />
kat›laca¤›z. Hem de global çapta. Bu<br />
da ‹slâm ahlâk›na sahip olmakla gerçekleflecektir.<br />
Bu ticaretin, ‹slam ahlâk›na<br />
uygun yap›lmas› ise dünyaya derin<br />
bir nefes ald›racakt›r. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 9
gündem<br />
Amerikan baflkanl›k seçimlerini<br />
d›flpolitika eksenli yorumlamak<br />
Necati ANAZ • necatianaz@hotmail.com<br />
2008’in Kas›m ay›nda yap›lacak<br />
olan Amerikan baskanl›k seçimleri<br />
gerek Amerikan halk› gerekse tüm<br />
dünya devletleri aç›s›ndan önem arzetmektedir.<br />
Bu önem seçilecek baflkan›n<br />
Amerika’n›n iç iflleriyle ilgili konularda<br />
ataca¤› ad›mlardan ve d›sar›-<br />
da aciliyetini gün be gün art›ran Irak,<br />
Afganistan, Kafkasya, Do¤u Avrupa,<br />
Afrika, dünya finans sisteminin gidiflat›,<br />
küresel güvenlik ve global ›s›nma<br />
gibi meselerin ehemmiyetinin artmas›ndan<br />
almaktad›r.<br />
Amerikan mortgage sisteminin<br />
raydan ç›kmas›, sa¤l›k sisteminin ç›kmaza<br />
girmesi, finansal sektörün iflas<br />
etmesi ve Amerika’ya kaçak yollarla<br />
giren Güney Amerikal› göçmenlerin<br />
durumunun belirsizli¤i Amerika içerisinde<br />
yeni siyasî tart›flmalar› alevlendirirken,<br />
Irak’›n ve Afganistan’›n<br />
yan›nda Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n›<br />
ilan etmesi ve Rus-Gürcistan savafl›-<br />
n›n patlak vermesi Amerika’y› uluslararas›<br />
iliflkilerde de yeni ve zor bir dönemece<br />
çekeçektir. Amerika’n›n Gürcistan’›<br />
da içine alacak flekilde NATO<br />
yu geniflletme plan›na Rusya’n›n Gürcistan<br />
topraklar›na girerek verdi¤i<br />
askerî karfl›l›k dünyay› yeniden ikinci<br />
so¤uk savafl›n efli¤ine getirecektir.<br />
Amerika, Irak petrollerini kontrol için<br />
gitti¤i Ortado¤u’dan daha fazla a¤›r<br />
kay›p vermeden Irak’tan s›yr›l›p ç›kmay›<br />
planlarken, Hazar petrollerinin<br />
de Rusya’n›n Gürcistan’› ablukaya almas›yla<br />
tehlikeye girmifl olmas› ve<br />
Amerika’y› yeni milenyumda d›fl siyaset<br />
anlam›nda içinden ç›k›lmas› zor<br />
bir girdabin efli¤ine getirmifltir. Bu<br />
çerçeveden bak›ld›¤›nda Kas›m ay›nda<br />
yap›lacak olan Amerikan baflkanl›k<br />
seçimi gerek Amerikan iç politikas›<br />
gerekse yeni oluflan dünya siyaseti<br />
ba¤lam›nda bir dönüm noktas› olma<br />
özelli¤ini koruyacakt›r.<br />
Bu ba¤lamda Amerikan baflkanl›k<br />
seçimlerini yorumlarken bak›lmas›<br />
gereken iki önemli husus flöyle olacakt›r;<br />
birincisi, Amerika gelecek dört<br />
y›l için izleyece¤i siyaset içedönük (introvert)<br />
bir siyaset mi yoksa difladonük<br />
(extrovert) bir siyaset mi olacakt›r?<br />
‹kincisi, yeni baskan›n d›fl siyaset<br />
rotas›ndaki de¤ifliklilikler taktiksel mi<br />
yoksa tamamen bir strateji de¤ifliklili-<br />
¤i midir?<br />
Bu sorular›n cevab›n› verebilmek<br />
için Amrika’n›n siyasî tarihini irdelemek,<br />
Kas›m ay›nda yap›lacak seçimlerin<br />
yorumlanmas›nda bize önemli bir<br />
›fl›k tutacakt›r. Ayn› zamanda Amerikan<br />
d›fl politikas›n› yönlendirecek<br />
olan görünmeyen devlet dedi¤imiz<br />
bürokratlar›n sahip olduklar› ajandalar›<br />
bilmek bize bu seçimleri nas›l yorumlamam›z<br />
gerekti¤i noktas›nda da<br />
ayr›nt›l› bilgi verecektir. Mesela, Baflkan<br />
Gerald Ford’un baflkanl›¤› dönemindeki<br />
(1974-77) bürokratlara bakt›-<br />
¤›m›zda (Savunma Bakan› Donald<br />
Rumsfeld ve Beyaz Saray Baflkanl›k<br />
Müflaviri Dick Cheney) aç›kca görülecektir<br />
ki “baflkan›n adamlar› veya görünmeyen<br />
devlet’ dedi¤imiz kiflilerin<br />
Amerika’nin d›fl politikas›nda ve dünya<br />
siyasetinin belirlenmesinde ne kadar<br />
etkili olmufllard›r. Yani bir anlamda<br />
Amerikan d›fl politikas›n› anlamak<br />
için “baflkan›n adamlar›n›n” kim oldu¤unu<br />
bilmek bize önümüzdeki donemde<br />
Amerika’n›n ne tür bir d›fl siyaset<br />
izleyece¤inin iflaretlerini verecektir.<br />
Yine eski Baflkan George W.<br />
Bush’un Savunma Bakan› Dick Cheney<br />
o¤ul George Bush’un yard›mc›l›-<br />
¤›n› yaparak baba Bush’un bitiremedi¤i<br />
Saddam Hüseyin meselesine kal›nd›¤›<br />
yerden devam etmesi sürpriz<br />
olmayacakt›r. Dahas› Baflkan Jimmy<br />
Carter’in Rus as›ll› Ulusal Güvenlik<br />
Dan›flmani Zbigniew Brzezinski, ve<br />
Baskan Richard Nixon ve Gerald<br />
Ford’un D›flisleri bakanl›¤›n› yapm›fl<br />
olan Alman göçmeni Henry Kissinger<br />
ve onun izledi¤i Arab-‹srail politikas›<br />
gösterecektir ki, Amerikan d›fl<br />
politikas› sadece baflkana göre flekillenmemektedir.<br />
Bugünkü tabloya bakt›¤›m›zda<br />
her ne kadar baflkanlar›n kabineleri<br />
belli olmasa da baflkan aday›<br />
McCain’nin aileden gelen askerlik<br />
mesle¤ini devam ettirmifl bir aday olmas›<br />
ve kendisine baflkan yard›mc›s›<br />
olarak seçti¤i kiflinin (Sarah Palin)<br />
kim oldu¤unu bilmek bize McCainin<br />
izleyece¤i iç ve d›fl politikay› tahmin<br />
etmemizde yard›mc› olacakt›r. Peki,<br />
Barak Obama’n›n geçmiflinde Müslüman<br />
geni bulunmas› ve orta isminin<br />
Hüseyin olmas› Müslüman dünyas›<br />
için bir anlam ifade edecek midir sorusuna<br />
verilecek cevap koskoca bir<br />
10<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
gündem<br />
McCain ve Obama bir tart›flma öncesinde<br />
HAYIR olacakt›r. Bunun nedenini,<br />
Amerikan d›fl politikas›n›n kodlanmas›<br />
bafll›¤› alt›nda görebiliriz.<br />
Amerikan d›fl politikas›n›n<br />
Jeopolitiksel kodlanmas›<br />
(taktik mi – strateji mi)<br />
Post-yap›salc› siyaset kuramc›lar›-<br />
n›n önemle üzerinde durdu¤u bir<br />
söylem vard›r. Bu söyleme göre; “bilgi<br />
üretimi o bilgiyi üretenden ba¤›ms›z<br />
de¤ildir.” Yani, bilgiyi üretenin bulundu¤u<br />
konum, cinsiyeti, s›n›f›, ald›¤›<br />
e¤itim, yetiflti¤i, yaflad›¤› ortam,<br />
birlikte oldu¤u insanlar ve sahip oldu¤u<br />
de¤erlerin üretilen o bilgi üzerinde<br />
tesiri vard›r. Bu ba¤lamda<br />
2008’de seçime girecek olan baflkan<br />
adaylar›n›n ve baflkanlara dan›flmanl›k<br />
yapacak kiflilerin nas›l bir flahsî yap›ya<br />
sahip olduklar›n› bilmek bize bir<br />
nevi Amerikan d›fl politikas›n›n politik<br />
kodlar›n› ve koordinatlar›n› tahmin<br />
etme imkan› verecektir.<br />
Politik co¤rafyac› John O’loughlin<br />
“Parçalanm›fl bölgenin hizaya getirilmesi”<br />
(Ordering the Crush Zone) isimli<br />
makalesinde Amerikan d›fl politikas›n›n<br />
yedi paradigmatik jeopolitiksel<br />
kodlamas›n› yapar; yard›mseverlik<br />
(noblesse oblige), önce ABD (U.S.<br />
first), reddetmecilik (declinist), durumsall›k<br />
(contingency), kartal muvaffakiyeti<br />
(eage triumphant), dünya<br />
bölgeleri (world of regions), ve emperyalizm<br />
karfl›tl›¤› (anti-imperialism)<br />
gibi. O’loughlin jeopolitiksel kodlamay›<br />
flöyle aç›klar: hükümetlerin di-<br />
¤er devletler hakk›nda oluflturduklar›<br />
bir dizi stratejik varsay›mlar›n d›fl politikaya<br />
uyarlanmas›d›r.<br />
Peki bu paradigmatik jeopolitiksel<br />
kodland›rma bizim Amerikan<br />
seçimlerini okumam›zda nas›l bir<br />
kolayl›k sa¤layacakt›r? Amerikan<br />
d›fl politikas› k›sa vadeli taktikler ve<br />
uzun vadeli stratejilerden oluflur.<br />
E¤er Amerikan ç›karlar› bir ya da<br />
iki seçim dönemi “Kartal muvaffakiyeti”<br />
paradigmas›n› uygulamay›<br />
gerekli k›lm›flsa, bundan siyaset yorumcular›<br />
flöyle bir sonuç ç›karabilir,<br />
gelecek y›llarda Amerikan d›fl<br />
politikas› çok daha sald›rgan olacakt›r.<br />
Mesela, George W. Bush’un<br />
“kovboy diplomasisi”nde görüldü-<br />
¤ü gibi. Bu ba¤lamda, Kas›m 2008<br />
seçimlerde bu kovboy diplomasisinin<br />
yerini Amerika’n›n di¤er ülke<br />
insalar› nezdindeki imaj›n› düzeltecek<br />
reddetmecilik (declinist) paradigmas›n›<br />
öne ç›karmas› ihtimaller<br />
dahilindedir. Bu durumda demokratlar›n<br />
baflkan aday› Obama’n›n<br />
yonetime getirilmesi veya seçimlerde<br />
desteklenmesi büyük bir ihtimal<br />
dahilindedir. E¤er Amerikan siyasetini<br />
yönlendirenler (Medya, lobiciler,<br />
akademisyenler, kilise mensuplar›<br />
ve think-tankciler bu gruba<br />
dahil edilebilir) hala Amerika’n›n<br />
bir global tehdit alt›nda oldu¤unu<br />
düflünürler ve Amerika’n›n dünyaya<br />
karfl› bask›c›, h›rç›n, ve sald›rgan<br />
tavr›n› sürdürmesi gerekti¤ini<br />
Amerikan halk›na kabul ettirebilirlerse,<br />
2008- 2012 dönemlerinde yine<br />
Bush tarz› bir difl ve iç politikalar›<br />
görmek mümkün olacakt›r. (Ki<br />
cumhuriyetçilerin Kas›m ay›ndaki<br />
seçimleri yeniden alabilmeleri için<br />
yeni bir ‘korku atmosferi’ üretmek<br />
istemelerinin nedeni de budur.)<br />
Ancak unutulmamas› gereken bir<br />
fley daha varsa o da fludur ki, yukar›da<br />
aktarmaya çal›flt›¤›m›z faktörlerin<br />
hiç birisinin bir di¤erinden ba-<br />
¤›ms›z olmad›¤›d›r. Yani Amerikan<br />
d›fl politikas›n› analiz ederken Amerika’n›n<br />
iç dinamiklerini de hesaba katmak<br />
daha do¤ru bir yaklafl›m olacakt›r.<br />
Elbette Amerkan iç ve d›fl siyaseti<br />
dünyada Amerika’ya ra¤men Amerika’dan<br />
ba¤›ms›z olarak geliflen küresel<br />
olay ve olgulardan bihaber flekillenmeyecektir.<br />
Amerikan d›fl politikas›<br />
baflkanlar›n kiflisel ajandas›na<br />
göre hemen de¤iflebilecek kadar kolay<br />
olmad›¤› gibi, Amerikan ç›karlar›-<br />
n› tehlikeye düflürme ihtimali olan kiflilerin<br />
hiçbir zaman için baflkan, hatta<br />
aday aday› bile olamayacaklar› gerçe¤ini<br />
de unutmamak gerekmektedir.<br />
Baflkanlar d›fl ve iç meselerin çozümünde<br />
ancak k›sa vadeli taktik de¤iflikli¤ine<br />
gidebilirler. Bu seçimlerden<br />
sonra da Amerika’n›n uzun vadeli<br />
stratejisinde bir de¤ifliklilik olaca¤›n›<br />
beklemek biraz iyimser bir yorumlama<br />
olacakt›r. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 11
gündem<br />
Amerikan seçimleri<br />
ne kadar Amerikan?<br />
Mehmet ÖZKAN • metkan82@hotmail.com<br />
Amerika'da Kas›m ay›nda yap›lacak<br />
olan baflkanl›k seçimleri,<br />
belki de Kennedy’den beri Amerika<br />
seçimlerinin dünya çap›nda ve yak›ndan<br />
tak›p edilmesinin ilk örne¤i. Asl›nda<br />
küresel anlamda lider konumda<br />
bulunan Amerika seçimlerinin dünyaca<br />
yak›ndan takibinden daha net<br />
hiçbir fley Amerika’n›n çarp›c› liderlik<br />
rolünü vurgulayamazd›. Küresel anlamda<br />
lider olman›n bir di¤er ö¤esi<br />
olarak da Amerika ve Amerika seçimleri,<br />
dünyadaki geliflmelerden do¤rudan<br />
etkilenmektedir. Yani Amerika<br />
seçimlerinde her ne kadar sadece<br />
Amerikal›lar oy kullanacak olsa da,<br />
binlerce kilometre uzakta meydana<br />
gelen her hangi bir olay da Amerika<br />
seçmenlerinin tercihlerini belirleme<br />
de önemli rol oynayabilmektedir. Bu<br />
yaz›da genel anlamda Amerika seçimlerinin<br />
küresel boyutu olarak,<br />
Amerika d›fl›nda yaflanan geliflmelerin<br />
Amerika seçimlerine etkisi üzerinde<br />
durulacakt›r.<br />
Bir kaç y›l öncesine kadar her ne<br />
kadar Amerika devlet baflkan› bir<br />
aday›n Almanya’n›n baflkenti Berlin’de<br />
200 binden fazla kifliye hitap<br />
edece¤ini pek mümkün görmezken,<br />
ayn› flekilde Rusya ve Gürcistan aras›nda<br />
yaflanan üç-dört günlük bir savafl›nda<br />
Amerikal› seçmenlerin tercihinde<br />
belirleyici olaca¤›na da olas›l›k<br />
verilmiyordu. Peki, ne oldu da beklenilmeyen/öngörülmeyen<br />
fleyler bir<br />
bir gerçeklefliyor?<br />
Küreselleflmenin ticari anlamda<br />
Seçimlerin favorisi Obama<br />
hayat›m›zda yer etmesi 1990’lara ait<br />
bir fenomen idiyse, siyasî anlamda<br />
küreselleflme, yani insanlar›n küresel<br />
olaylara ilgisinin artmas›, 11 Eylül sald›r›lar›yla<br />
h›zlanm›fl ve Bush yönetiminin<br />
politikalar› sonucu ise varl›¤›n›<br />
iyice hissettirmifltir. Irak savafl›na yönelik<br />
tepkiler, küresel alanda varl›¤›n›<br />
hissettiren G–8 karfl›t› protestolar ve<br />
nihayetinde oluflmaya bafllayan küresel<br />
sosyal hareketler asl›nda siyasal<br />
anlamda tüm insanl›¤›n küreselleflti-<br />
¤inin temel göstergeleri olarak okunabilir.<br />
Bu durum dönüflümsel etkileri<br />
dolay›s›yla varl›¤›n› uzun vadede<br />
fazlas›yla hissettirecek tarihi bir geliflmedir.<br />
Kas›m ay›ndaki Amerika seçimleri<br />
iflte tam bu tarihi dönüflüm noktas›nda<br />
gerçeklefliyor. Art›k küresel bir<br />
gücün o kürede yaflayan insanlar›<br />
dikkate almadan onlara istedi¤ini<br />
yapt›rabilmesinin zorluklar› her geçen<br />
gün kendini gösteriyor. Karfl›l›kl›<br />
ba¤›ml›l›k iliflkisinin ba¤lay›c›l›¤› ve<br />
s›n›rlay›c›l›¤› önümüzdeki y›llarda<br />
hem Amerika'n›n hem de insanl›¤›n<br />
opsiyonlar›n› belirleyecek. Bu aç›dan<br />
Amerika seçimleri Amerika için dünya<br />
gücü ünvan›n› koruyabilmesi aç›-<br />
s›nda son derece önemli olsa da, asl›nda<br />
bu seçimin önemi Amerika'n›n<br />
iç siyaseti ve ona etki eden d›fl geliflmeler<br />
ac›s›ndan daha kal›c›.<br />
Bugün Amerika seçimlerine d›fl<br />
etkinin boyutlar› öyle bir noktaya geldi<br />
ki k›sac›k bir zaman diliminde kimin<br />
baflkan olaca¤› sorusuna verilecek<br />
cevaplar de¤iflebiliyor. Gürcistan-Rusya<br />
savafl›n›n hemen ertesinde<br />
güvenlik merkezli yaklafl›mlar›n tart›-<br />
fl›ld›¤› bir ortamda Cumhuriyetçi<br />
aday John McCain’in seçilme flans›<br />
yükselmiflken, küresel ekonomik krizin<br />
derinleflti¤i ekim ay›nda halk faturay›<br />
Cumhuriyetçilere kesmifl durumda.<br />
“Ümit” vaadiyle yola ç›kan Demokrat<br />
aday Barack Obama’n›n en<br />
büyük flans› tam da seçim öncesi krizin<br />
derin bir flekilde hissedilmesi.<br />
T›pk› Amerika d›fl politikalar› gibi<br />
Amerika seçimleri de güvenlik ve özgürlük<br />
da¤›tma üzerine kuruludur.<br />
Yerine göre güvenlik merkezli söylemlerin,<br />
yerine göre ise özgürlük<br />
merkezli söylemlerin artt›¤› Ameri-<br />
12<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
gündem<br />
Barack Obama<br />
John McCain<br />
ka’n›n so¤uk savafl’tan beri ve özellikle<br />
de 11 Eylül sonras› yaflanan en büyük<br />
gerilim birinin di¤erine afl›r› bask›n<br />
ç›kmas›d›r. Güvenlik merkezli<br />
yaklafl›mlar tek bas›na çözüm olmaktan<br />
c›km›fl bugün Amerika d›fl siyasetinin<br />
en temel açmaz› olmufltur.<br />
Kas›m seçimlerinde Amerika’da<br />
her kim baflkan seçilirse seçilsin çözüme<br />
kavuflturulmas› gereken en temel<br />
mesele güvenlik-özgürlük dengesi<br />
olacakt›r. D›fl politikada<br />
hangisinin<br />
a¤›rl›k kazanaca¤›<br />
meselesi basit bir d›fl<br />
politika seçiminden<br />
ibaret de¤il, Amerika'n›n<br />
küresel dünyadaki<br />
etkisini ve ayn›<br />
flekilde d›fl dünyan›n<br />
Amerika’n›n iç siyaseti<br />
üzerindeki etkisinin<br />
de en temel belirleyicisi<br />
olabilir.<br />
Adaylar›n seçim<br />
kampanyalar›nda<br />
yapt›klar› konuflmalardan<br />
muhtemel d›fl<br />
politika yönelimlerine<br />
yönelik baz› ç›kar›mlarda<br />
bulunmak mümkündür.<br />
Temel olarak<br />
McCain, Bush rejiminin<br />
biraz daha yumuflak<br />
formatta devam›ndan yana<br />
iken, Obama sanki flu anki var olan<br />
realiteleri yok sayarcas›na iyimser<br />
ve ümitli bir d›fl politika vizyonu<br />
sunmaktad›r. McCain’in Bush siyasetinin<br />
nas›l yumuflak bir versiyonunu<br />
oluflturaca¤› konusunda kafam›zda<br />
soru iflaretleri varsa, ayn› flekilde<br />
Obama’n›n yer yer afl›r› optimist<br />
politikalar›n›n nas›l uygulanaca¤›<br />
konusunda da<br />
düflünmek gerekir.<br />
Seçim sonras› atmosferle<br />
ilgili olarak,<br />
özellikle de ekonomik<br />
krizin etkilerinden dolay›<br />
Amerika'n›n bir<br />
süre içe kapan›p kendi<br />
güç temerküzünü yapaca¤›n›<br />
söylemek<br />
mümkündür. Özellikle<br />
her d›fl siyasetin bir<br />
mali ç›kt›s› oldu¤u dikkate<br />
al›nd›¤›nda bu durum<br />
daha da önemlidir.<br />
Ayr›ca Amerika<br />
üzerine çal›flanlar›n<br />
vurgulad›¤› en temel<br />
nokta ekonominin<br />
Amerika’n›n “yumuflak<br />
karn›” oldu¤u ve<br />
ekonominin kötüye<br />
gitti¤i bir ortamda<br />
Amerika halk›n› d›fl iliflkiler konusunda<br />
ikna etmenin zorlu¤udur. Zaten<br />
geleneksel olarak pek d›fl politikay›<br />
sevmeyen ve de ilgilenmeyen<br />
Amerika toplumu 11 Eylül sonras›<br />
tüm dünyaya paralel olarak siyasal<br />
anlamda bir küreselleflme sürecine<br />
girmifl olsa da, bunun ne kadar kal›c›<br />
olaca¤›n› ancak zaman gösterecektir.<br />
Adaylardan Obama ya da McCain’den<br />
hangisi baflkan seçilirse seçilsin<br />
Amerika’n›n Irak politikas›nda ilk<br />
y›llar›nda çekilme gibi radikal bir de-<br />
¤ifliklik beklememek ama bir d›fl politikay›<br />
yeniden yap›land›rma surecine<br />
flahit olmak mümkün olacakt›r. Afganistan<br />
hatt›nda radikal bir stratejik<br />
de¤ifliklikten ziyade, taktiksel bir de-<br />
¤ifliklik beklenebilir. Iran konusunda<br />
Obama daha liberal gibi görünse de<br />
Amerika’n›n Ortado¤u'da Yahudi ve<br />
Sünni Arap dostlar›n› nas›l ikna edece¤i<br />
onu bekleyen en büyük sorundur.<br />
Rusya ve Çin konular› ise do¤rudan<br />
Avrupa Birli¤i ile birlikte yeniden<br />
bir küresel strateji belirleyip belirleyemeyece¤i<br />
ile do¤rudan alakal› olup,<br />
Afrika’n›n, e¤er Çin ile rekabet süreci<br />
artmazsa yine Amerika gündeminin<br />
alt s›ralar›nda kalaca¤› tahmin edilebilir.<br />
Seçim sonras› Amerika’n›n ‹slam<br />
dünyas› ile iliflkileri kimin baflkan seçildi¤inden<br />
daha çok asl›nda kimlerin<br />
‹slam dünyas› konusunda baksana<br />
dan›flmanl›k yapaca¤›yla ilgili olup,<br />
stratejik vizyonunu güvenlik merkezli<br />
tan›mlayan dan›flmanlar›n etkinli¤inin<br />
artmas› Amerika’n›n, ‹slam dünyas›<br />
ile iliflkilerinde çok büyük bir de-<br />
¤ifliklik yapmayabilir.<br />
Amerika seçimleri sonras›nda<br />
oluflacak Amerika d›fl politikas›n›<br />
belirleyici olacak en önemli nokta<br />
psikolojik ortam olacakt›r. McCain’in<br />
seçilmesi durumunda secim<br />
öncesi var olan psikolojik atmosferin<br />
çok de¤iflmemifl olaca¤›n› öngörmek<br />
gerçekçi de¤ilken, Obama’n›n<br />
baflkan seçilmesi durumunda<br />
bir sihir gibi atmosferin de¤iflmesini<br />
öngörmek de hayali olabilir.<br />
fiimdilik beklemek ve seçim sonras›ndaki<br />
oluflan yönetici ekiplere bakarak<br />
gelecek de¤erlendirmesi yapmak<br />
daha mant›kl› görünüyor. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 13
dosya<br />
Aliya ‹zzetbegoviç’i anarken<br />
Merhum Aliya ‹zzetbegoviç ‹stanbul’da<br />
Ba¤c›lar Belediyesi’nin<br />
düzenledi¤i iki günlük bir sempozyumla<br />
an›ld›.<br />
‹stanbul Ba¤c›lar Belediyesi<br />
Bosna-Hersek’in kurucu Cumhurbaflkan›<br />
Merhum Aliya ‹zzetbegoviç’i<br />
iki süren süren bir sempozyumla<br />
and›. Bir “yabanc›” devlet<br />
adam›n›n bir baflka ülkenin belediyesi<br />
taraf›ndan an›lmas› için gerçekten<br />
de ola¤anüstü bir fleylerin<br />
olmas› gerekirdi. Fakat, söz konusu<br />
kiflinin Aliya ‹zzetbegoviç olmas›<br />
onu yabanc›l›k”tan ç›kar›p “bizden”<br />
birisi haline getirmesi, yani o ola-<br />
¤anüstü fleylerin hepsinin de var oldu¤unu<br />
gösteriyordu. Asl›na bak›-<br />
l›rsa, burada ola¤anüstülük de yok.<br />
‹zzetbegoviç’in hayat› boyunca verdi¤i<br />
özgürlük ve hakikati anlama/anlatma<br />
mücadelesi bu ola¤anüstülü¤ü<br />
kapsad›¤› gibi, ola¤anlaflt›r›yordu<br />
da.<br />
Merhum 19 Ekim 2003 tarihinde<br />
bu dünyaya gözlerini kapatt›. Giderken<br />
sadece, özgürlü¤ü u¤runa<br />
büyük müdacedeleler vererek kurtlar<br />
sofras›ndan kurtarmak için didindi¤i<br />
Bosna’y› de¤il, tüm Müslümanlar›<br />
yetim b›rakarak gitti. Bosnal›<br />
çocuklar›n “dedo”su ve bütün<br />
“Bizim ordumuz, hukuka ba¤l› olmak zorunda!”<br />
bir ülkenin “babo”su bu ça¤da hikmet<br />
p›narlar›n›n yolunu, “do¤u”dan<br />
da, “bat›”dan da beslenerek, lâkin<br />
mensubu bulundu¤u ‹slâmî kültür<br />
süzgecinden geçirerek açmak için<br />
çabalad›.<br />
Yazd›klar›, söyledikleri ve en<br />
önemlisi de davran›fllar› hep “hikmet”ten<br />
bir fleylerle doluydu. “Do-<br />
¤u”yu da, “Bat›”y› da elefltirmeyi bir<br />
görev bilmiflti.<br />
Vefat›n›n 5. y›l›nda Bosna ve<br />
Türkiye'den toplam 27 tebli¤cinin<br />
anlat›m› ile Aliya ‹zzetbegoviç bir<br />
düflünür, bir devlet adam›, bir özgürlük<br />
afl›¤› olarak ve “Do¤u ve Bat›<br />
Aras›nda ‹slam” kitab›n›n yazar›<br />
olarak ele al›nd›.<br />
O¤lu Bakir ‹zzetbegoviç, yak›n<br />
mücadele arkadafllar››, Prof. ‹smet<br />
Kasimagiç onu anlat›rlarken, yine yol<br />
arkadafl› Prof. Cemaleddin Latiç onu<br />
“Bat›’daki ‹kbal” olarak fikirlerini tahlil<br />
etti. Merhumu, yak›ndan tan›ma f›rsat›<br />
bulan ve iflgal ve sald›r› döneminde<br />
Bosna’ya hizmetleri geçen Prof.<br />
Dr. Hüseyin Hatemi, IHH Baflkan›<br />
Bülent Y›ld›r›m, Sakarya eski Millet-<br />
14<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
dosya<br />
vekili Dr. Süleyman Gündüz, gazetci<br />
Mehmet Koçak ve ‹stanbul eski<br />
Milletvekili Hüseyin Kansu ile<br />
Mazlumder Eski Baflkan› Cevat<br />
Özkaya da ‹zzetbegoviç’in hayat›ndan<br />
etkileyici kesitler sundular.<br />
Onun özellikle, büyük ac›lar›n<br />
çekildi¤i, çocuklar›n bile öldürüldü¤ü,<br />
kad›nlar›n tecavüze u¤rad›¤›<br />
menfur savafl ve iflgal dönemindeki,<br />
hikmetli sisayet ve idaresi<br />
ile bir bilgelik örnekli¤ine<br />
vurgu yap›ld›. Bu anlamda, ça¤dafl<br />
diplomaside, vermifl oldu¤u<br />
büyük mücadele ile bilgeli¤i haketti¤ine<br />
vurgu yap›ld›.<br />
Merhum ‹zzetbegoviç Türkiye’de<br />
“Bilge Kral” olarak tan›mlanmak<br />
istendi. Fakat bilgeli¤i ve<br />
krall›¤› bilenler bu iki tan›mlaman›n,<br />
söz konusu olan kifli ‹zzetbegoviç<br />
olunca birbiriyle tamamen z›tlafl›yor.<br />
O bilgeydi, amma kral asla<br />
de¤ildi. Partisinin ve hükümetinin<br />
toplant›lar›nda herkes onu övme<br />
yar›fl›na girerken o, kendisini elefltirmeyi<br />
de biliyordu. “Düflmanlar›n›-<br />
za kin tutmay›n. Ama, yapt›klar›n› da<br />
unutmay›n,” öz deyifli onun kendi<br />
mücadele arkadafllar›na yapt›¤›<br />
elefltiri oldu¤u kadar bir yol haritas›<br />
idi de.<br />
Meselâ, Mostar köprüsünün y›-<br />
k›lmas›n›n arkas›ndan flehrin Birleflmifl<br />
Milletler idaresine verilmesi<br />
s›ras›nda yapt›¤› konuflmada önce,<br />
befl yüzy›ll›k hofl görünün bu köprülü<br />
flehir anlam›ndaki flehirde<br />
neden y›k›ld›¤›n›n da bilinmesini<br />
istedikten sonra, sald›rgan kendileri<br />
olmad›¤› halde flunlar› söyleyebiliyordu:<br />
“Nehirlerin üzerindeki<br />
köprüleri yenibafltan infla etmek<br />
için, önce insanlar›n kalbinde<br />
onlar› yeniden yeflertmeliyiz. Biz<br />
buna haz›r›z.”<br />
Tam da savafl›n çirkinli¤inin<br />
ve mel’unlu¤unun sürdü¤ü s›rada<br />
kurmaya çal›flt›¤› ordusuna,<br />
her bir askerin kin ve öfke ile dolu<br />
anda verdi¤i ilk emir “Onlar›n<br />
ordular›, her fleyi yapabilir ve hiç<br />
bir fleyle mukayyet de¤ildir. Fakat,<br />
sizler, hukuka ba¤l› olmak zorundas›n›z”<br />
olabiliyordu.<br />
Rahmetle <strong>an›yoruz</strong><br />
“Savafl istemiyoruz! Lâkin sald›rgana<br />
da teslim olmayaca¤›z.” “Tüm<br />
savafllar kirlidr,” diyerek de savaflmaktan<br />
kaç›nmad›klar›n›, gerekirse<br />
özgürlük u¤runa savaflacaklar›n›<br />
ancak, düflmanlar›n›n kirlerine bulaflmayacaklar›n›<br />
vurguluyordu. Yine<br />
intikam intikam sesleri ile ç›nlayan<br />
Bosna’da bir bilgelik örne¤i<br />
sergiliyordu: “Bana yapt›klar›ndan<br />
dolay› düflmanlar›m› affedebilirim.<br />
Ama kad›nlar›m›za ve çocuklar›m›za<br />
yapt›klar›n› asla.”<br />
‹flte ‹zzzetbegoviç’in bu bilgeli-<br />
¤inin krall›k vasf›na büründürülmesine<br />
de karfl› ç›k›ld› bu sempozyumda.<br />
Önce T.C. Milli E¤itim Bakan›<br />
Hüseyin Çelik karfl› ç›kt› buna.<br />
Mealen, “Krall›k ve bilgelik yan yana<br />
O’na tan›kl›k edenler<br />
bulunmaz. Kendisinde bilgelik bulunan<br />
‹zzetbegoviç’e ise krall›k hiç yak›flmaz,”<br />
diyen Çelik’in bu yorumu<br />
hem büyük takdir ald› hem de sempozyumun<br />
ilerleyen bölümlerinde<br />
konunun daha da iyi tart›fl›lmas›na<br />
öncülük etti.<br />
Yo¤un bir programla hat›ras›<br />
yad edilen Merhum Aliya ‹zzetbegoviç<br />
kenidisini ise flöyle tan›ml›-<br />
yordu:<br />
“Dinî aç›dan Do¤u’lu, e¤itim bak›-<br />
m›ndan Bat›l›’y›z. Kalben bir dünyaya,<br />
aklen di¤erine ait bulunuyoruz...<br />
Bana gelince. Ben kendime Avrupa’l›<br />
Müslüman oldu¤um cevab›m› verdim<br />
ve bu tan›mlamada kendimi rahat<br />
ayakkab›lar içindeki biri gibi hissediyorum.”<br />
IGMG PERSPEKTIVE 15
dosya<br />
Aliya’n›n flahidli¤inine flahidli¤imiz<br />
Ahmet ARSLAN • ahmetasl@yahoo.de<br />
Bosnal› çocuklar›n “Dedo”su<br />
Bir hakk›, bir iddiay› ispatta bilgi ve<br />
görgüsüne müracaat edilen kifliye<br />
flâhid denildi¤i gibi inanç, söz ve davran›fllar›yla<br />
insanlara güzel örnek olan<br />
müminlere de flâhid denilmifltir. Peygamberimiz<br />
de bütün insanl›k üzerine<br />
hakk›n flâhidi k›l›nm›flt›r. Kur’ân-› Kerim’de<br />
müminlerden; iman, ibadet, güzel<br />
ahlâk, adalet, do¤ruluk, ilim, irfan ve<br />
çal›flmalar› ile di¤er insanlara güzel örnek<br />
(flühedâ) olmalar› istenmifltir (Bakara,<br />
2/143; Hac, 22/78). Ayr›ca bir kimsenin<br />
ancak iyi bildi¤i, tam gördü¤ü konularda,<br />
flâhidlik yapmas› gerekir. fiehâdette,<br />
bilgi, görgü, adalet ve do¤ruluk<br />
flartt›r. ‹flte merhum Aliya ‹zzetbegoviç’in<br />
(1925-2003) “Tarihe Tan›kl›-<br />
¤›m” eserini elinize ald›¤›n›zda flâhidlik<br />
kavram›n›n bir mü’minin hayat›nda<br />
böyle önemli bir yere sahip oldu¤unu<br />
bir kez daha hat›rl›yorsunuz. O eserine<br />
hayat›n›n ( flahidli¤inin ) bir yans›mas›<br />
olarak bu ismi uygun görmüfltür.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, takipçilerinin<br />
adland›rmas›yla “Bilge Kral” s›radan<br />
Boflnaklar›n adland›rmas›yla “Babo”<br />
(yani baba), yaklafl›k alt› yüz sayfal›k<br />
bu eseriyle arkas›ndan gelen nesillere<br />
yaln›zca otobiyografisini b›rakmam›fl<br />
ayn› zamanda Bosnal› müslümanlar›n<br />
varolufl mücadesini özellikle 20. yüzy›l›n<br />
sonundaki seyriyle birinci a¤›zdan<br />
aktarm›flt›r.<br />
Eser; Bosna Hersek’in K›sa Tarihi,<br />
Çocukluk ve ‹lk Mahkumiyet, Saraybosna<br />
Davas›, Parti’nin (Demokratik<br />
Eylem Partisi, SDA) Kurulmas› ve Yugoslavya’n›n<br />
Yeniden Yap›land›r›lmas›<br />
Giriflimi, Savafl Günlü¤ü, Srebrenika,<br />
Savafl ve Lafazanl›k, Dayton Günleri<br />
ve Dayton’dan Sonra adl› 9 bölümden<br />
oluflmaktad›r. Neredeyse kitab›n<br />
dörtte birini mektup, konuflma,<br />
konferans ve mülakat metinlerinden<br />
oluflan “Ekler” k›sm› kaplamaktad›r.<br />
1990 sonras›nda Boflnak halk›n›n<br />
vermifl oldu¤u bu ba¤›ms›zl›k mücadesi<br />
Bilge Kral’›n karizmatik ve çok<br />
yönlü liderli¤i ile flekillendi. O bütün<br />
bu bahsi geçen konular› anlatt›¤› eserine<br />
tarih yazma iddias›nda olmad›¤›-<br />
n› vurgulayan bir tevazuyla bafllamaktad›r.<br />
Ona göre; zaten tarih, onu<br />
yapanlar ya da parças› olanlar taraf›ndan<br />
yaz›lmamal›d›r. Kitapta anlat›-<br />
lanlar ‹zzetbegoviç’in Boflnak tarihinin<br />
belki de en zor dönemine iliflkin<br />
gerçekleridir. (sh. XI)<br />
Bir milletin kaderine iliflkin görece<br />
hacimli bu eser yeni nesiller için temel<br />
kaynak olma özelli¤i tafl›maktad›r.<br />
Belki de bu amac›n gerçeklefltirlmesi<br />
için esere okuyucuya tarih bilinci kazand›r›cak<br />
bir bölümle bafllanm›flt›r:<br />
Bosna Hersek’in K›sa Tarihi. Bu bölümde<br />
‹slamiyet’ten önce Boflnak yurdu,<br />
Osmanl› döneminde Bosna’n›n maddi<br />
ve manevi imar›, Avustuya iflgali ve<br />
sonuçlar›, modern dönemde Bosnal›<br />
Müslümanlar›n uyan›fl ve dirilifl çal›flmalar›,<br />
birinci dünya savafl› sonras›<br />
Bosna Hersek üzerinde oynanan<br />
oyunlar, ikinci dünya savafl› ve komünist<br />
rejim dönemlerinde yaflan›lan<br />
katliam, zulm ve badireler konu edinilmektedir.<br />
Bu bölüm Yugoslavya<br />
Devleti’nin parçalanmas› ve bu süreçte<br />
müslümanlar›n kendi kaderlerine<br />
sahip ç›kma mücadelelerinin anlat›lmas›yla<br />
son bulmaktad›r. (sh.1-8)<br />
Müslüman Boflnaklar biri 19. yüzy›l,<br />
di¤eri 20. yüzy›l sonunda olmak<br />
üzere iki önemli olay yaflad›. 1463’te<br />
Osmanl› yönetimine dahil olan Bosna<br />
Hersek’te Boflnaklar 60 y›l gibi k›sa<br />
bir süre içerisinde ulus olarak bütünüyle<br />
‹slam’a girdiler. 400 y›ldan fazla<br />
bir süre Osmanl› hakimiyetinde bar›fl<br />
ve güven içerisinde yaflayan Boflnak<br />
Müslümanlar›n topraklar›, Osmanl›<br />
Devleti’nin zay›flamas›yla Avusturya<br />
‹mparatorlu¤u’nun iflgaline maruz<br />
kald› (1878). Bir asr› aflk›n bir süre<br />
sonra ise dünyan›n flahid oldu¤u en<br />
büyük katliamlardan birine maruz<br />
kalmas›na ra¤men Bosnal›lar imrendirici<br />
bir özgürlük savafl› verdi.<br />
K›sa tarihi sürecin aktar›lmas›nda<br />
sonra Bilge Kral, okuyucuya kendi kiflili¤ini<br />
hakk›nda ipuçlar› verircesine<br />
“gençlik ve ilk mahkumiyet y›llar›”n› anlatmaktad›r.<br />
Ailesinin fertlerini, babaannesinin<br />
Üsküdarl› bir Tür k›z› oluflunu,<br />
dine olan ba¤l›l›¤›n› annesine<br />
16<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
dosya<br />
borçlu oluflunu anlatt›¤› bu bölümde<br />
‹zzetbgoviç, çocukken sabah namaz›-<br />
na gidiflinin, annesinin bu konudaki<br />
duyarl›l›¤›n›n kendisinde kal›c›, olumlu<br />
etkiler oluflturdu¤unu dile getirmektedir.<br />
(sh.12) Lise y›llar›nda yaflad›¤›<br />
entellektüel buhranla inançlar›n›<br />
sorgulayan ‹zzetbegoviç, adeta yeni<br />
bafltan bafllayarak inançlar›n› tazelemifl,<br />
okumalar›n› art›rarak entellektüel<br />
derinlik kazanm›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl›<br />
y›llar›n›n ac›lar›n› yaflam›fl olan<br />
Bilge Kral, Yugoslavya’n›n çok kültürlü<br />
yap›s›n›n en az›ndan halk aras›nda<br />
o zamanki sorunsuz iflleyiflini müflahede<br />
etmifltir. 16 yafl›ndan itibaren<br />
ideolojik ve örgütsel çal›flmalara ifltirak<br />
etmifl olan Aliya, 21 yafl›nda hapse<br />
girerek inanç ve fikirleri<br />
u¤runa s›k›nt›lara katlanma<br />
evresini yaflamaya bafllam›flt›r.<br />
Ancak bu s›k›nt›lar onu<br />
daha zor flartlara ve nihayetinde<br />
de baflar›lara haz›rlam›flt›r.<br />
O hapisteyken yoldafllar›ndan<br />
ileri gelenler<br />
idam edilmifl ve kendisinin<br />
de sonradan fark edece¤i gibi;<br />
o, kader taraf›ndan daha<br />
farkl› ac› ve aflamalara saklanm›flt›r.<br />
Di¤er taraftan da komünist<br />
rejimin bütün çirkefliklerine ve sefaletine<br />
yak›ndan flâhid olmufltur.<br />
‹zzetbegoviç sat›r aralar›nda duygulu<br />
bir insan olman›n en bariz özeliklerinden<br />
olarak sonradan efli olacak<br />
kad›na duydu¤u aflk›, hapisteyken<br />
efliyle mektuplaflmalar›n›, çocuklar›na<br />
ve özellikle de torunlar›na olan<br />
düflkünlü¤ünü dillendirmekte ve karfl›m›za<br />
bir anlamda ince ruhlu bir lider<br />
olarak ç›kmaktad›r.<br />
Birinci hapis döneminden sonra<br />
Hukuk Fakültesi’ni bitirmifl olan Aliya,<br />
bir taraftan de¤iflik sektörlerde çal›fl›p<br />
maifletini kazan›rken di¤er taraftan da<br />
ilmi-fikri çal›flmalara devam etmifltir.<br />
Nihayet Yugoslav komünist rejimine<br />
göre düflünce suçlusu olarak yarg›lanmas›na<br />
sebep olacak olan “‹slam Deklarasyonu”<br />
adl› 40 sayfal›k metni<br />
1970’de yay›nlad›. Asl›nda bu metin ilk<br />
planda dikkatini Yugoslavya’ya de¤il<br />
‹slam dünyas›na yöneltmiflti. Metinde<br />
Yugoslavya’n›n ad› bile geçmiyordu.<br />
Yani direkt anlamda politik bir eser<br />
de¤ildi. Ancak bu Yugoslav rejimini<br />
korkutmaya yetmiflti ve 13 y›l sonra<br />
(1983) kendisi 58 yafl›ndayken bafllayacak<br />
olan bilinen ad›yla Saraybosna<br />
Davas›’nda aylarca sürecek soruflturmalarda<br />
ve duruflmalarda bu eseri suç<br />
unsuru olarak karfl›s›na ç›kar›lacakt›.<br />
Ve “deklarasyonun ana fikri Müslüman<br />
kitlelerin imgelemini (bilinçlerini)<br />
ancak ‹slam’›n yeniden canland›rabilece¤i<br />
ve onlar› bir kez daha kendi tarihlerinin<br />
aktif kat›l›mc›lar› olmaya muktedir<br />
k›labilece¤i idi.” ‹zzetbegoviç’e<br />
göre hiç bir bat›l› ya da do¤ulu sistem<br />
bunu gerçeklefltirmeye kadir de¤ildir.<br />
Yani Müslüman toplumlar›n kurtuluflu<br />
‹slam’dan baflkas›yla mümkün de-<br />
¤ildir. (sh.30)<br />
Biz de onun için dua ediyoruz<br />
Saraybosna Davas› sürecinde günümüzde<br />
bile bir çok rejimin uygulamalar›nda<br />
görülen tarzda hukuk ad›-<br />
na zulüm kararlar›na imzalar at›ld›.<br />
Zaten marksist rejimde hukuk adamlar›<br />
stajlar›na “Adalet yönetici s›n›flar›n<br />
yasaya dönüflmüfl iradesidir.„ (sh.<br />
48) prensibiyle bafll›yorlard›. Böyle<br />
bir hukuk anlay›fl›n›n sonucu olarak<br />
da Müslüman ayd›n ve kanaat önderleri<br />
her türlü vicdani ça¤r›lara ra¤men<br />
toplam 90 y›l hapis cezas›na<br />
çarpt›r›ld›lar. Bilge Kral 14 y›la mahkum<br />
edilmiflti. Ancak dava sürecindeki<br />
son sözleri bir Müslüman için temel<br />
bir manifesto niteli¤indeydi: “ Ben bir<br />
Müslüman›m ve öyle kalaca¤›m. Kendimi<br />
dünyadaki ‹slam davas›n›n bir neferi<br />
olarak telakki ediyorum ve son günüme<br />
kadar da böyle hissedece¤im. Çünkü<br />
‹slam, benim için güzel ve asil olan<br />
her fleyin di¤er ad›; dünyadaki Müslüman<br />
halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin<br />
ya da umudunun, onlar için<br />
onurlu ve özgür hayat›n, k›sacas› benim<br />
inanc›ma göre u¤runda yaflamaya de-<br />
¤er olan herfleyin ad›d›r.” (sh.50) Hapishane<br />
y›llar› onun için farkl› tecrübe<br />
ve de¤erlendirmelere vesile oldu.<br />
Evet kendi itiraf›yla o bir kahraman<br />
de¤ildi ve o yaflta bu kadar y›la mahkum<br />
olmufl olmak kolay katlan›labilcek<br />
bir durum de¤ildi.(sh. 58) Komünist<br />
rejim cezay› biraz indirmifl olsa da<br />
hatas›ndan dönmedi. Hatta Aliya’ya<br />
davas›ndan vazgeçme karfl›l›¤›nda özgürlü¤ünü<br />
teklif etti. O ise beklenece-<br />
¤i gibi reddetti ve af dilekçesini imzalamad›.<br />
Ama rejim bu haks›zl›¤› d›flar›dan<br />
gelen bask›lar› da göz önünde<br />
tutarak daha fazla sürdüremedi. 6 y›l<br />
hapisten sonra 1988’de özgürlü¤üne<br />
kavufltu. Yugoslavya’n›n da¤›lma sürecine<br />
girdi¤i dönemde Demokratik<br />
Eylem Partisi (SDA)’y› kurdu ve<br />
genel baflkan seçildi (1990).<br />
Komünist yönetimin çökmesiyle<br />
birlikte yap›lan ilk serbest<br />
seçimlerde Bosna Hersek Federal<br />
Cumhuriyeti Devlet Baflkan›<br />
seçildi. S›rp ve H›rvat güçlere<br />
karfl› yürütülen ba¤›ms›zl›k savafl›na<br />
liderlik yapt›. 1995’te savafla<br />
son veren Dayton Anlaflmas›’n›<br />
imzalad›. 1996 y›l›nda yap›lan<br />
seçimlerde üçlü baflkanl›k<br />
konseyine seçildi.Uluslararas› güçün<br />
bask›lar›na karfl› ç›kan ‹zzetbegoviç<br />
2000 y›l›nda sa¤l›k nedenlerini gerekçe<br />
göstererek baflkanl›k görevinden<br />
ayr›ld›.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, entellektüel,<br />
eylem adam›, siyasetçi, özgürlük savaflç›s›<br />
ve düflünür kimli¤i ile halk›na<br />
öncülük etmifl bir isimdir. Bu özellikleriyle<br />
‹slam dünyas›nda yeni bir lider<br />
tipinin öncüsü say›lmaktad›r.<br />
Tarihe Tan›kl›¤›m, her ne kadar<br />
hacmiyle okuyucuyu ürkütse de bir<br />
çok aç›dan okunmaya de¤er bir eser.<br />
Bu gere¤i, eseri sol bafltan de¤il de<br />
sa¤ bafltan açt›¤›n›zda karfl›n›za ç›kan<br />
78 y›ll›k ömrün fotograflar›na dikkatlice<br />
bakt›¤›n›zda hissediyorsunuz.<br />
Aliya ‹zzetbegoviç, kaderinin paralelinde<br />
inanc›n›n gere¤ine göre bir hayat<br />
sürme gayretinin flahidi idi. Biz,<br />
en az›ndan eserlerinden yola ç›karak<br />
buna flâhidiz. Ancak Müslüman birey<br />
ve cemaatler olarak ne kadar yaflad›-<br />
¤›m›z dünya ve hayat›n “flahidleri”<br />
oldu¤umuzu sorgulamal›y›z. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 17
teşkilat<br />
Bölge Kurban sorumlular› toplant›s›<br />
Kurban Kampanyası baflladı<br />
Afrika’n›n güney do¤usunda Mozambik’te<br />
Her Kurban döneminde tatlı bir<br />
telafl bafllıyor. IGMG Sosyal Hizmetler<br />
Baflkanlı¤ı, Avrupa’daki<br />
Müslümanların, dünyadaki mazlum<br />
ve ma¤durlarla dayanıflmalarına ve<br />
‹slam ümmetinin birlikteli¤ine<br />
katkıda bulunmak amacıyla düzenledi¤i<br />
Kurban Kampanyası’n›n ön<br />
hazırlıklarını tamamladı.<br />
IGMG Genel Merkezi’nde yapılan<br />
Bölge Kurban Sorumluları toplantısı<br />
ile bafllayan kampanyayla, bu sene<br />
yeni ülkelerde de kurban kesim ve<br />
da¤ıtımı yapılacak.<br />
Sosyal Hizmetler<br />
Baflkan› Ali Bozkurt,<br />
bu hayırlı ve bereketli<br />
hizmet için gönüllü<br />
olarak katılan görevlilere<br />
teflekkür etti ve<br />
kampanyanın baflladı¤ını<br />
bildirdi. Bozkurt,<br />
bu y›l, 77 ülke ve<br />
bölgede kurban kesim<br />
ve da¤ıtımı yapılmas›-<br />
n›n planland›¤ını, daha<br />
önceki ülke ve bölgelere<br />
ilaveten Çin’de Do¤u Turkistan’›n<br />
yan› s›ra di¤er bölgelerle<br />
Moritanya’nın da dahil edildi¤ini<br />
bildirdi. Kurban kesim görevlisi<br />
olarak 200 gönüllünün Avrupa’daki<br />
Müslümanların elçileri olarak, baflta<br />
Türkiye olmak üzere, dünyan›n<br />
her yerine hizmet için gidece¤ini<br />
bildiren Bozkurt, Kurban Kampanyası’ndaki<br />
as›l hedefin, kiflilere 3-5<br />
kilo et da¤ıtımı olmadı¤ını, aksine,<br />
bu projenin bir ümmet buluflması<br />
ve dayanıflması projesi oldu¤unu<br />
bildirdi. Bozkurt, “Yoksul ve ihtiyaç<br />
sahibi insanlara Kurban yard›m›n›<br />
ulaflt›rarak, bir nebze de olsa onlar›n<br />
yüzlerinin gülmesini ve yaln›z olmad›klar›n›<br />
bilmelerini istiyoruz” dedi.<br />
Toplantıda, Kampanyanın düzenli<br />
bir flekilde organizesinin gerçekleflmesi<br />
ve görevli olarak gidecek<br />
kiflilerin tesbit edilmesi konusunda<br />
da bölge ve cemiyetlerden<br />
gelen tavsiyelere göre istiflarelerde<br />
bulunuldu. Geçen sene yapılan<br />
kampanyanın tanıtımı için yapılan<br />
ve 5 dilde hazırlanan tanıtım filminin<br />
da izlendi¤i programda,<br />
hazırlanan bu tanıtım cd’lerinin de<br />
da¤ıtımı yapıldı.<br />
Kampanya çerçevesinde kesim<br />
ve da¤ıtım görevlisi olarak hizmet<br />
yapmak isteyen gönüllülerle de bir<br />
toplantı yapılacak. Bu görevlilere,<br />
daha önce bu bölge ve ülkelere giden<br />
görevlilerin hazırladı¤ı ön bilgiler<br />
de aktarıld›. Her yıl binlerce<br />
insanın gönüllerini flenlendiren ve<br />
dualarına vesile olan bu kampanya<br />
hepinizi tekrar davet ediyoruz.<br />
18<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
teşkilat<br />
Kafile baflkanlar› toplant›s›<br />
Mukaddes yoculu¤a hazırız<br />
Bu yıl, Avrupa çapında 39.su<br />
düzenlenen IGMG Hac Organizsayonu’nun<br />
hazırlıkları tamamlandı.<br />
IGMG Genel Merkezi’nde yapılan<br />
son de¤erlendirme toplantılarında,<br />
organizasyonda görev alacak kafile<br />
baflkanları ve hizmet görevlileri belirlendi.<br />
IGMG Genel Baflkanı Yavuz<br />
Çelik Karahan, her sene oldu¤u<br />
gibi bu sene de IGMG Hac Organizasyonu’nun<br />
takdire flayan hizmetleri<br />
verece¤inden emin oldu-<br />
¤unu ve her bir görevlinin, Allah’ın<br />
misafirleri olan Hacılara<br />
hizmeti bir ibadet olarak yerine<br />
getirmesini istedi.<br />
Toplantıda, IGMG ‹rflad Baflkanı<br />
Ahmet Özden IGMG görevlilerinin<br />
bir Müslümana yakıflır<br />
flekilde hâl ve davranıflları ile hizmet<br />
verdi¤i hacılara örneklik teflkil<br />
etmesi gerekti¤ini bildirirken,<br />
Hac ve Umre Birim Baflakanı<br />
Hakkı Çiftçi de yapılan çalıflmalar<br />
hakkında bilgi verdi. Mekke ve<br />
Medine sorumluluları Cengiz<br />
Da¤deviren ve Mehmet<br />
O¤uz da ikamet<br />
edilecek olan oteller<br />
ve burada verilecek<br />
olan hizmetlerle ilgils<br />
bilgilendirmede bulunurken,<br />
Hac ve Umre<br />
Birim Baflkan Yardımcısı<br />
Tahir Köksoy da,<br />
kafilelerin gidifl ve<br />
dönüfl tarihlerindeki<br />
düzenlemeler hakkında<br />
açıklamalarda bulundu.<br />
24 saat hacılara hizmet verecek<br />
flekilde organize edilen IGMG Hac<br />
görevlileri, hacıların her türlü ihtiyacına<br />
yardımcı olacak.<br />
Avrupa’nın de¤iflik noktalarından<br />
uçuflların gerçekleflece¤i<br />
IGMG Hac Organizesi ile Medine’ye<br />
‹stanbul üzerinden direkt<br />
uçufllar da planlandı. Hac için ilk<br />
kafilenin 10 Kasım’da Frankfurt’tan<br />
hareket edecek olan Hessen bölgesine<br />
ait kafile oldu¤u belirtilen toplantıda,<br />
dönüfllerin de, yeni yılın ilk<br />
Arafat’ta<br />
gününden itibaren gerçeklefltirilece¤i<br />
açıklandı.<br />
Yaklaflık 30 kiflilik bir sa¤lık ekibinin<br />
de hizmet verece¤i IGMG<br />
Hac Organizesi ile hac ibadetini yerine<br />
getirecek olanların, mutlaka<br />
gerekli aflıları yaptırmaları, halen<br />
kullanılmak zorunda olan ilaçlar<br />
varsa, ilgilerin bu ilaçları da yanlarında<br />
getirmesi istendi.<br />
IGMG’nin Arafat ve Mina’daki<br />
çadırlarının düzenlenmesi ile ilgili<br />
hazırlıklar ise devam ediyor.<br />
IGMG PERSPEKTIVE 19
irşad<br />
Vakit disiplini ve Namaz<br />
Assoc. Prof. Dr. Özcan HIDIR • ohidir@hotmail.de<br />
Vakit adâletli bir flekilde paylafl›-<br />
lan bir kaynakt›r; herkesin haftada<br />
yedi günü, günde yirmidört<br />
saati vard›r. Ne var ki kifliler aras›ndaki<br />
tek fark, sahip olduklar› vakit<br />
de¤il, bunu nas›l kulland›klar›d›r.<br />
Vakit, soyut bir kavram olmas›na<br />
ra¤men, hayat›m›za s›¤d›rd›¤›m›z<br />
ifller aç›s›ndan ölçülebilir ve k›t bulunan<br />
somut bir kaynakt›r. Vakit<br />
tanzim ve idaresi, k›t bir kaynak<br />
olan zaman›n en verimli flekilde<br />
kullan›lmas› demektir. Ancak birçok<br />
kifli bu k›t kayna¤›, nas›l de¤erlendirece¤ini<br />
bilemeden bofla harcar.<br />
Vaktin sevk ve idaresi, k›t olan<br />
bu kayna¤›n en faydal› flekilde kullan›lmas›d›r.<br />
Zaman› faydal› kullanmak,<br />
meflgul görünmek de¤il, zaman›<br />
gâyelerimizin tahakkukuna<br />
yönelik faaliyetler yaparak de¤erlendirmektir.<br />
Bununla birlikte günümüzde<br />
Müslümanlar›n en çok<br />
geri kald›klar› hususlar›n bafl›nda,<br />
vakit disiplinsizli¤i gelir. Genel olarak<br />
‹slâm dünyas›nda inan›lmaz derecede<br />
vakit israf› bulunmakta, yap›lacak<br />
ifllerde vakte riayetsizlik<br />
had safhalara ulaflmaktad›r. Farkl›<br />
sebeplerin rol oynad›¤› bu durumun<br />
en önemli sebeplerinden biri<br />
de, Kur’an ve Sünnet’iyle ‹slâm'da<br />
vaktin ehemmiyetini ortaya koyan<br />
emir ve tavsiyelerin yeterince bilinmeyiflidir.<br />
Allah Teâlâ’n›n kullar›na<br />
olan nîmetleri say›lamayacak kadar<br />
çoktur. Bu nimetlerin en önemlilerinden<br />
biri de, vakit nimetidir. Zira<br />
Kur’an’da bildirildi¤i üzere vakit nimeti,<br />
geçici olan 1 , ertelenmesi ve<br />
bir daha geri döndürülmesi mümkün<br />
olmayan 2 ve bofla geçirildi¤inde<br />
uhrevî sorumlulu¤u büyük olan<br />
bir nimettir. Bu itibarlad›r ki, sahâbenin<br />
ileri gelenlerinden olan Abdullah<br />
b. Mes’ûd, ilâhî hesâba konu<br />
olacak en mühim nimetlerden birinin<br />
“bofl vakit” oldu¤unu söylemifl<br />
ve sözlerine flöyle devam etmifltir:<br />
“Güneflin batt›¤› ve ömrümden bir<br />
gün daha eksildi¤i halde amelimin<br />
artmad›¤› günüme piflman oldu¤um<br />
kadar hiç bir güne piflman olmad›m”<br />
dedi¤i nakledilmektedir.”<br />
Vaktin k›ymetini bildirmek için<br />
s›kça söylenen “Vakit nakittir” sözü<br />
de, esasen anlams›zd›r. Zira vakit<br />
nakitten (para, alt›n, elmas vb.) daha<br />
de¤erlidir. Son devir ‹slâm mütefekkirlerinden<br />
Hasan el-Benna’n›n<br />
“Vakit hayat›n kendisidir”<br />
demesi de bu sebepledir. Yine bir<br />
Arap atasözünde “Yakût vakitle sat›n<br />
al›nabilir, ancak (bofla geçen)<br />
vakitler yakûtla sat›n al›namaz”<br />
denmifl ve böylece k›ymet bak›m›nda<br />
vaktin, yakuttan dahi de¤erli oldu¤u<br />
vurgulanm›flt›r.<br />
Hayat, Allah Teâla’n›n her canl›-<br />
ya bir kere kullanmak üzere ihsan<br />
etti¤i son derece k›ymetli bir nimettir.<br />
Gaflet perdelerini aralayabilenler<br />
için zaman, hiç bir fleyle k›yaslanamayacak<br />
derecede de¤erli bir nimettir.<br />
Bu anlamda Hasan el-Benna'n›n<br />
da dedi¤i gibi, vakit asl›nda<br />
hayatt›r. O halde vakti, onun de¤erine<br />
en uygun amellerle de¤erlendirmek<br />
flartt›r. Zira hayatta her an<br />
herkesin birden fazla yapaca¤› ifli<br />
vard›r. Vaktin ehemmiyetini idrak<br />
eden, k›ymetini hakk›yla takdir<br />
eden insan hakikî mânada yafl›yor<br />
demektir. Dünya ve âhiretin anahtar›<br />
olan ilim, vakti iyi de¤erlendirmekle<br />
elde edilir. Âlimlerin ve zenaatkârlar›n<br />
ortaya koyduklar›<br />
eserler, vakti faydal› de¤erlendirmenin<br />
billûrudur.<br />
Namaz, oruç, hac, zekat gibi ‹slâm’›n<br />
temel ibadetlerinin mü’mine<br />
vakit disiplini kazand›rmadaki önemi<br />
büyüktür. Bu ibadetlerin belli vakitlerde<br />
yap›l›yor olmas›, bir yönüyle<br />
müslümana vakit disiplini kazand›rmaya<br />
matuftur. Ne var ki ‹slâm’›n en<br />
temel ibadeti olan befl vakit namaz›n<br />
vakit disiplinindeki yeri çok daha<br />
20<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
irşad<br />
önem arzeder. Bu itibarla biz, afla¤›da<br />
namaz›n mü’mine kazand›rd›¤› vakit<br />
disiplini üzerinde duraca¤›z.<br />
‹slâm’da ibadetler, gün ve senenin<br />
bölümlerine göre ayarlam›flt›r.<br />
Bu ayarlaman›n en bariz ortaya ç›kt›¤›<br />
ibadet olan befl vakit namaz,<br />
günün tüm zaman›n› kuflatm›fl ve<br />
ak›fl›na göre ayarlanm›flt›r:<br />
“Haydi akflama ulaflt›¤›n›zda, sabaha<br />
kavufltu¤unuzda Allah'› tenzih<br />
edin (namaz k›l›n). Göklerde ve yerde<br />
hamd O'nundur. Gündüzün nihayetinde<br />
ö¤le vaktine eriflti¤inizde de tesbih<br />
edin (namaz k›l›n).” 3<br />
Abdullah b. Abbas (ra)’dan gelen<br />
rivayete göre bu âyet befl vakit<br />
namaz› ihtiva etmektedir. Bu itibarla<br />
alimlerin ço¤u befl vakit namaz›n<br />
Mekke’de farz oldu¤u kanaatindedir.<br />
Dikkat edilirse bu ayette Allah<br />
Teâla’y› tesbih etme vakitleri olarak<br />
befl vakit namaz vakitleri tayin edilmifltir.<br />
Bu ise, befl vakit namaz›n en<br />
önemli gayelerinden birinin, müslümana<br />
günlük zaman›n› planlama<br />
al›flkanl›¤› kazand›rmak oldu¤u anlam›na<br />
gelir.<br />
Her namaz bir vakit planlamas›<br />
olunca, Kur’ân-› Kerîm’de namazdan<br />
bahseden bütün âyetler, ayn›<br />
zamanda vakit fluur ve disiplini vermeyi<br />
gâye edinen âyetler olarak görülebilir.<br />
Nitekim, “Muhakkak namaz,<br />
mü’minler üzerine vakitleri belli<br />
bir farzd›r” 4<br />
âyeti, namaz›n günlük,<br />
vakitli ve planl› bir ibâdet oldu¤una<br />
iflâret eder. Bu âyetin tefsirinde<br />
âlimler, namaz›n birbirini takip<br />
eden vakitlerde farz k›l›nm›fl bir<br />
ibadet oldu¤unu ve böylece Allah<br />
Teâla’ya olan tesbihat›n periyodik<br />
olarak günün her vaktinde devam<br />
etmesinin temin edilmifl oldu¤unu<br />
beyan etmifllerdir. 5<br />
Efendimiz (sav)’in hayat›nda namaz<br />
vakitleri, yatma, kalkma, eve<br />
çekilme, istirahat, çal›flma, sosyal<br />
aktiviteler, ziyaret, sohbet gibi günlük<br />
olarak yapmak mecbûriyetinde<br />
oldu¤umuz birtak›m ifllerin vakitlerini<br />
planlamaktad›r.<br />
Müslüman›n vakit disiplininde namaz›n<br />
önemi, ifllerini sabah ile ö¤le,<br />
ö¤leyle ikindi, ikindi ile akflam, akflam<br />
ile yats› zaman dilimlerine ba¤layarak<br />
planlamas›nda yatar. “fiayet ifllerimi<br />
günün flu parçalar› içinde yapmazsam<br />
hayat›mda bütün bu vakitler ölü<br />
geçmifl demektir” diye düflünen kifli,<br />
bu vakitleri hebâ etmeyecektir. Çünkü<br />
vakit, görece/itibârî bir fleydir; onun<br />
hakikî vücûdu yoktur. Vakite de¤er,<br />
bereket, hayâtiyet ve canl›l›k kazand›-<br />
ran fley, yukar›da da ifade edildi¤i<br />
üzere o zaman zarf› içinde yap›lan ifllerdir;<br />
yani onun mazrûfudur. Dolu<br />
dolu yaflanan zaman›n her ân›, baflkalar›n›n<br />
yüzlerce senesine bedel olur.<br />
Binâenaleyh vakte hakikî vücut ve<br />
k›ymet kazand›rma, onu de¤erlendirme<br />
ve insanlar›n o vakit içinde yapacaklar›<br />
ifllerle do¤ru orant›l›d›r.<br />
Mü’minler namazda<br />
Di¤er taraftan bizim yirmi dört<br />
saatlik bir sermayemiz var. Bu yirmi<br />
dört saati, bizim son günümüz<br />
olabilir düflüncesi ile ele al›p, onu<br />
namaza göre programlayarak her<br />
parças› içine bir fleyler aktarmaya<br />
çal›fl›rsak, o gerçek de¤erine ulafl›r.<br />
Buna göre günlük vaktimizi,<br />
- ö¤le namaz› öncesi vaktimiz,<br />
- ö¤le namaz› sonras› vaktimiz,<br />
- ikindi namaz› sonras› vaktimiz,<br />
- akflam namaz› sonras› vaktimiz,<br />
- yats› namaz› sonras› vaktimiz,<br />
- sabah namaz› öncesi ve sonras›<br />
vaktimiz diye ay›r›rsak, namazla<br />
bölünen, namazla nûrâniyet, rûhâniyet<br />
ve k›ymet kazanan vakit planlamas›<br />
yapm›fl oluruz. Böylece bu<br />
zaman parçalar› aras›nda ‹slâm’a<br />
hizmet ad›na yeni yeni ifller planlay›p<br />
ona göre yap›lacak her fleyi yapar›z.<br />
Hatta yapt›klar›m›zla iktifâ<br />
etmeyerek, vaktin bereketiyle “Daha<br />
yok mu?” diyerek baflka ifllere<br />
koflman›n hesab›n› bile yapabiliriz.<br />
Befl vakit namaz bu yönüyle, her<br />
daim Allah Teâla ile birlikte olmay› temin<br />
edecektir. Böylece kul için adeta<br />
günlük muhâsebe zaman› (terâzisi)<br />
olacakt›r.<br />
T›pk› cuma namaz›n›n haftal›k terazi,<br />
ramazan orucunun senelik terazi,<br />
zekât›n zengin olanlar için yine senelik<br />
tezkiye ve muhâsebe vakti, hacc›n<br />
da ömürde bir kez belirli zamanlarda<br />
yap›lan genel bir muhâsebe zaman›<br />
olmas› gibi. fiu halde vakitle kay›tl›<br />
bütün bu ibâdetlerde mü’min,<br />
vaktin ehemmiyetini en güzel surette<br />
idrâk edecektir.<br />
Bir çok de¤erimizin altüst oldu¤u<br />
günümüz dünyas›nda, maalesef vakit<br />
anlay›fl›m›z›n da altüst oldu¤u bir gerçektir.<br />
Bunun neticesi olarak vakitlerimiz<br />
tekdüze hale gelip homojenleflmifl,<br />
günün hatta senenin bütün zamanlar›n›<br />
eflde¤er duruma getirmifltir.<br />
Oysa dinimiz ve kültürümüzde namaz<br />
ve ibâdetlerle bölünen sabah›n,<br />
ö¤lenin, ikindinin, akflam›n ve gecenin<br />
ayr› bir kokusu, rengi, ahengi ve<br />
s›rr› vard›r. Bu zaman dilimlerinin<br />
kendine has bir ibadet, tefekkür, zikir,<br />
ifl, uyku gibi bölümleri vard›r. fiu halde<br />
zaman›m›z› namaz ve di¤er ibadetlere<br />
göre tanzim edebilmek bizleri,<br />
dolu dolu, verimli, bereketli ve huzurlu<br />
yaflaman›n hazz›na erdirecektir. <br />
1<br />
Nâziât Suresi, [79:46]<br />
2<br />
Münâfikûn Suresi, [63:11]<br />
3<br />
Rum Suresi, [30:17-18]<br />
4<br />
Nisâ Suresi, [4:103]<br />
5<br />
bk. ‹bn Kesir, Tefsir, I, 563<br />
IGMG PERSPEKTIVE 21
irşad<br />
Tevekkül: Tereddütü terk<br />
Osman PAKÖZ • osmanpakoz@yahoo.com<br />
Arapça`dan dilimize geçmifl olan<br />
tevekkül kelimesi sözlükte: "Vekil<br />
k›lmak, baflkas›na havâle etmek,"<br />
anlamlar›na gelir. Bu kelimeye<br />
akraba di¤er kelimelerden olan<br />
"vekîl" kelimesi; kiflinin kendi iflini<br />
gördürmek üzere yetki verdi¤i insan<br />
anlam›na gelir. Dolay›s›yla,<br />
Avukat da bir vekildir. Avukatlar ,<br />
müflterilerinden "Müvekkilim" diye<br />
bahsederler. "Tevkîl" ise vekil k›lma,<br />
vekil edinme demektir.<br />
Tevekkülün ›st›lâhî anlam› ise:<br />
"Kiflinin, flartlar›n› yerine getirerek,<br />
ifllerini Allah-ü Teâlâ`ya b›rakmas›<br />
bir ifle bafllarken sebeplere yap›flt›ktan<br />
sonra O`na güvenmesi; kalbin,<br />
her iflte Allah`a îtimat etmesi,<br />
güvenmesidir." "Tevekkül, dine veya<br />
dünyaya ait herhangi bir hususta,<br />
insan olarak bizim alabilece¤imiz<br />
bütün tedbirler al›nd›ktan, konu<br />
ile ilgili tüm giriflimler yap›ld›ktan<br />
sonra, o iflin neticesinin Allah`a<br />
b›rak›lmas›d›r." "Tevekkül, insan›n<br />
kendine yüklenen bütün görevleri<br />
yapt›ktan sonra iflin sonucunu Allah`a<br />
b›rakmas›, O`nun yarataca¤›<br />
neticeyi güven ve r›zâ ile karfl›lay›p,<br />
insanlardan bir beklenti içerisinde<br />
olmamas›; k›saca Allah`a güvenip,<br />
âkibetinden endifle etmemesidir."<br />
Tevekkül edilecek makam iyi tan›nmal›d›r.<br />
Tevekkül etti¤imiz Allah,<br />
ölümsüzdür. Atalar›m›z "insana<br />
dayanma ölür duvara yaslanma<br />
göçer" demifllerdir. Kiflinin arkas›n›<br />
dayad›¤›, mal›na, makam›na güvendi¤i<br />
tüm tan›d›klar (day›lar›)<br />
ölümlüdür.<br />
Her türlü sıkıntımızı<br />
gidereceğine inandığımız<br />
Allah dışındaki<br />
varlıklar, bu durumda<br />
kendilerine dahi faydası<br />
dokunmayan zavallılar<br />
oluvermişlerdir.<br />
Ölüm, o kadar güçlüdür ki, sa¤l›¤›nda<br />
önünde da¤lar›n duramad›-<br />
¤› insanlar, ölüm gelip çat›nca, f›rt›-<br />
nan›n önündeki yaprak gibi aciz kal›rlar.<br />
Her türlü s›k›nt›m›z› giderece¤ine<br />
inand›¤›m›z Allah d›fl›ndaki<br />
varl›klar, bu durumda kendilerine<br />
dahi faydas› dokunmayan zavall›lar<br />
oluvermifllerdir. Yalvaran bak›fllarla<br />
etraf› seyretmekten baflka bir çareleri<br />
kalmam›flt›r. Allah hakk›nda<br />
ise böyle bir acizlik söz konusu de-<br />
¤ildir. "Ölümsüz ve daima diri olan<br />
Allah'a tevekkül et ve s›¤›n" (Furkan<br />
Suresi, [25:58])<br />
Müminlerin Allah'a tevekkül etmeleri<br />
emredilmifltir. Allah'a tevekkül<br />
edip etmemek aras›nda muhayyer<br />
b›rak›lmam›fllard›r. Allah'tan<br />
emir vard›r. "bana tevekkül et" diye.<br />
Zira Allah'a tevekkül etmeyen<br />
O'nun yerine baflkalar›n› koyacak<br />
ve onlara tevekkül edeceklerdir.<br />
Dolay›s›ylada flirke düflecektir. Zaten<br />
flirk te böyle bafllamaktad›r. Allah'a<br />
tevekkül, bizi flirk gibi büyük<br />
ve gizli bir günahtan korumaktad›r.<br />
"Müminler Allah'a tevekkül edip dayans›nlar."<br />
emrinde bir nokta daha<br />
dikkat çekicidir. O da fludur: Herkes<br />
bir fleylere tevekkül eder. Her<br />
dinli veya dinsiz kendince bir makama<br />
tevekkül içerisindedir. Ancak<br />
mü'minler sadece Allah'a tevekkül<br />
edebilirler. "Müminler Allah'a tevekkül<br />
edip dayans›nlar." (‹brahim Suresi,<br />
[14:11])<br />
Tevekkül bir ifli yapmaya niyet<br />
ettikten hemen sonra, ancak yapmaya<br />
bafllamadan hemen önce olmal›d›r.<br />
"Bir ifle azmetti¤inde hemen<br />
Allah'a tevekkül et." (Al-i ‹mran Su-<br />
22<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
irşad<br />
resi, [3:159]) Her ifl daha niyet safhas›ndayken<br />
bafllar. Ancak niyetle<br />
karar verilmifl ifllere koyulmadan<br />
önce, tam olararak niyet ve fiil araras›ndaki<br />
k›sac›k zaman diliminde<br />
kifli mutlaka tevekkülünü kontrol etmeli<br />
yard›m kayna¤›n› tesbit etmelidir.<br />
Ticarete bafllamadan önce sermayesini<br />
yoklayan esnaf gibi olmal›d›r.<br />
"Sermayem yeter mi yetmez<br />
mi?" sorusu sorulmal›d›r. Hatta<br />
"sermayem sa¤lam m› yoksa de¤il<br />
mi?" demelidir.<br />
Allah'a tevekkül edip güvenen<br />
için baflka bir güven kayna¤›na ihtiyaç<br />
yoktur. "Allah'a tevekkül edip dayanana,<br />
Allah yeter." (Talak Suresi,<br />
[65:3])<br />
Tedbir ve vesilelere tutunmak<br />
tevekkülün haricinde de¤ildir. Tevekkül,<br />
bize tedbiri emretti¤i için<br />
tedbir al›r, “vesileleri araflt›r” dedi-<br />
¤i için de vesileleri araflt›r›r›z. Bir<br />
iflin tamam olmas›nda gerekli flartlar›<br />
oluflturulmal› yard›m›na bilgisine<br />
ihtiyaç duyulan kiflilere müracaat<br />
etmelidir. Bunu yapt›ktan sonra<br />
da ifllerin tamam›n› Allah'a havale<br />
etmelidir. ‹fl havale aflamas›nda<br />
hem Allah'a hemde bir baflkas›na<br />
havale ediliyorsa tevekkülde çatallanma<br />
vard›r. Çatal kaz›k ta yere<br />
girmez. "Allah'›n yetece¤ini bilmek",<br />
bilgilerin en yücesidir.<br />
Tevekkülün devaml› olmas› için<br />
Kur’an ile irtibat›n daimi olmas› gerekmektedir.<br />
"Gerçek mü'minler o<br />
kimselerdir ki, Allah an›ld›¤›nda yürekleri<br />
titrer. Allah'›n ayetleri okundu-<br />
¤unda, imanlar› artar da sadece Rablerine<br />
güvenir, tevekkül ederlerler."<br />
(Enfal Suresi, [8:2]) Kur’an, sürekli<br />
okunmas› gereken kitapt›r. Sürekli<br />
okunmas›n›n luzumu dünya hayat›-<br />
n›n eskiticili¤inin karfl›s›nda taze<br />
kalmam›z› sa¤lamas› içindir. Günlük<br />
olarak karfl›laflt›¤›m›z problemlere<br />
çözümler, sürekli okunan<br />
Kur’an'da mevcuttur.<br />
Kur’an'da Peygamberlerin çekti¤i<br />
çileler anlat›l›r. Dava ve davet<br />
sürecinde s›k›nt›larla karfl›laflan<br />
müslümanlar sürekli okuduklar› bu<br />
kitapta Peygamberlerin sab›rlar›n›<br />
sebatlar›n› gördükçe teselli bulurlar.<br />
Onlar›n mücadele hayatlar›ndan<br />
ibretler ç›kar›rlar. Peygamberler<br />
aras›nda bir tek ümmete dahi<br />
sahip olmadan ölenleri ö¤rendikçe<br />
davetine sessiz kalanlar›n durumu<br />
müslüman› ye’se düflürmez. Peygamberlere<br />
yap›lan hakaraetler<br />
kendisine yap›ld›¤›nda asla y›lmaz<br />
ve bunlar› küçük birer imtihan olarak<br />
de¤erlendirir.<br />
Rızık konusunda tevekküle<br />
gelince<br />
mü'min kuldan istenen,<br />
kuşların tevekkülüdür.<br />
Onlar sabah<br />
boş kursaklarla yuvalarından<br />
çıkarlar.<br />
Akşama tok olarak<br />
dönerler.<br />
Nihayet Peygamberleri Kur'an'-<br />
dan okuyan, tevekkülünü çelik gibi<br />
sa¤lam tutar. Bu süreçte sa¤dan soldan,<br />
do¤udan bat›dan tehdit savuranlar<br />
tevekkül sahibini sarsamaz.<br />
Tevekkül sahibinin akl›nda flu ayet<br />
m›h gibi durur. "Onlar, kendilerine<br />
insanlar: "Size karfl› insanlar topla(n)d›lar,<br />
art›k onlardan korkun" dedikleri<br />
halde imanlar› artanlar ve: "Allah<br />
bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir.<br />
(Al-i ‹mran Suresi,<br />
[3:173])<br />
Tevekkül bofl vericilik de¤ildir.<br />
Gerçek tevekkül, doktorun verdi¤i<br />
perhizlere dikkat etmeyen ve bunuda<br />
"Nede olsa ölmeyecekmiyiz.<br />
Ecel say›l› nefesle de¤il mi?" diyen<br />
kifliye, " O halde arabana binip trafi¤e<br />
ç›k›nca hiç bir kurala dikkat etmeden<br />
yoluna devam et. Zaten ecel<br />
say›l› nefeslerledir." fleklinde verilen<br />
cevaptad›r. Nefsine uyupta perhizi<br />
terkeden kiflinin tevekkülü sahte<br />
bir tevekküldür.<br />
Evlenmek için efl seçimi yapan<br />
bir genç için tevekkül kimsenin çözemedi¤i<br />
vesvese problemini çözen<br />
son derece etkili bir ilaçt›r. Bu ilac›<br />
tan›mayan genç için en büyük bela<br />
tevekkülsüzlüktür. Gelece¤e yönelik<br />
hesaplar ve planlarda sürekli olumsuz<br />
senaryolarla zihnin meflgul olmas›<br />
her an›n cehennem azab› içerisinde<br />
geçmesine sebep olacakt›r.<br />
Peygamber (sav) bir defas›nda<br />
cennete hesaps›z azaps›z girecekleri<br />
haber vemifltir. Onlar›n bafl›nda<br />
Allah'a tevekkül edenler gelmektedir.<br />
(Buharî, T›p, 1) Tevekkül edenlerin<br />
duas› "Hasbünallahü ve ni'mel<br />
vekil" dir. Atefle at›ld›¤›nda ‹brahim<br />
(a.s.), müflriklerin ölümle tehdid ettiklerinde<br />
Hz. Muhammed'in (s.a.v.)<br />
duas› bu duad›r. Manas› fludur:<br />
"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir."<br />
R›z›k konusunda tevekküle gelince<br />
mü'min kuldan istenen, kufllar›n<br />
tevekkülüdür. Onlar sabah bofl<br />
kursaklarla yuvalar›ndan ç›karlar.<br />
Akflama tok olarak dönerler. (Müslim,<br />
Cennet, 27) R›z›k endiflesi ile<br />
her önünene gelene e¤ilen ve yar›n<br />
ne yiyece¤i korkusunu tafl›yanlar<br />
tevekkülün semtine dahi u¤ramad›¤›<br />
kiflilerdir.<br />
Bir örnekle toparlamak gerekirse;<br />
Çok önemli bir davan›z var.<br />
Kaybetmek istemiyorsunuz. Yerden<br />
gö¤e hakl› oldu¤unuzu da ad›n›z gibi<br />
biliyorsunz. Ancak muhakeme<br />
olmak, mahkemeye gitmek sizi korkutuyor.<br />
Kendinizi güvende hissetmek<br />
için paraya ac›m›yorusunuz.<br />
En kuvvetli avukat› (vekil) tutuyorsunuz.<br />
Onun mahkemede sizden<br />
"benim müvekkilim" diye konuflmas›n›<br />
istiyorsunuz. Dünya ifllerimiz<br />
her an devam eden bir mahkemedir.<br />
Herbirinde mahkemeyi kazanmak<br />
istiyoruz. ‹fl hayat›m›zda baflar›l›<br />
olmak, iyi evlatlar yetifltirmek,<br />
belli bir sayg›nl›k elde etmek vs.<br />
Bunlar›n hepsi ifllerimizi havale<br />
edece¤imiz güçlü bir vekile (avukat)<br />
bak›yor.<br />
Bu vekil, bizim için Allah't›r.<br />
O ne güzel vekildir. O ne güçlü<br />
vekildir. O ne bilgili vekildir, "avukat"t›r.<br />
Tevekkülünüzün Allah’a olmas›<br />
dile¤iyle. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 23
irşad<br />
Sabr›n sembolü:<br />
Eyyûb (as)<br />
M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com<br />
Hz. Eyyûb (as), Hz. ‹brahim<br />
(as)’›n soyundan gelen peygamberlerdendir.<br />
Kur’an-› Kerim’de<br />
dört ayet-i kerimede Onun<br />
isimi geçmekte ve sab›r örne¤i olarak<br />
takdim edilmektedir: “Muhakkak<br />
biz, Nuh’a ve ondan sonra gelen<br />
peygamberlere vahyetti¤imiz gibi,<br />
sana da vahyettik. ‹brahim’e, ‹smail’e,<br />
‹shak’a, Yakub’a, torunlar›na, ‹sa’ya,<br />
Eyyûb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a<br />
da vahyettik. Davud’a da Zebur’u<br />
verdik.” (en-Nisâ, 4/163) ; “Biz<br />
ona ‹shak’› ve Yakub’u da hediye ettik:<br />
Hepsine de do¤ru yolu gösterdik.<br />
Nitekim daha önce Nuh’a ve onun soyundan<br />
Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a,<br />
Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a<br />
da yol göstermifltik. Biz güzel davrananlara<br />
böyle karfl›l›k veririz.” (En’âm<br />
Suresi, [6:84]); “Eyyûb da: “Bafl›ma bir<br />
bela geldi, (sana s›¤›nd›m), sen merhametlilerin<br />
en merhametlisisin” diye<br />
Rabbine nida etti. Biz de onun duas›-<br />
n› kabul ettik de bafl›na gelenleri kald›rd›k.<br />
Kat›m›zdan bir rahmet ve kulluk<br />
edenlere bir hat›ra olmak üzere,<br />
ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle<br />
bir mislini daha verdik.” (Enbiyâ Suresi,<br />
[21:83-84]); “Kulumuz Eyyub’u<br />
da an. Bir zaman o, Rabbine flöyle nida<br />
etmiflti: “Meflakkat ve ac› ile bana<br />
fleytan dokundu.” (Biz ona): “Aya¤›n›<br />
yere vur! ‹flte sana y›kan›lacak ve içilecek<br />
so¤uk bir su” dedik. Ve ona, bütün<br />
ailesini ve beraberlerinde bir mislini<br />
daha taraf›m›zdan bir rahmet olarak<br />
bahflettik ki, ak›l sahipleri için bir<br />
ibret olsun. (Bir de dedik ki): “Eline<br />
bir demet al da onunla (efline) vur;<br />
yemininde durmamazl›k etme.” Do¤rusu<br />
biz onu sab›rl› bulduk. O ne güzel<br />
kul! O hakikaten daima Allah’a yönelmektedir.”<br />
(Sâd Suresi, [38:41-44]).<br />
Kocasına hizmete sebât<br />
eden eşi “Rahmet” hariç<br />
hiç kimse onun yanına<br />
yanaşmadığından cemiyetten<br />
çekilmek mecburiyetinde<br />
kalmış, fakat<br />
hiçbir zaman sabrını ve<br />
Cenâb-ı Hakk’a bağlılığını<br />
kaybetmemiştir.<br />
Dinler ve Peygamberler Tarihi<br />
ile ilgili olarak yaz›lm›fl olan eserlerde<br />
Eyyûb (as) ve efli hakk›nda flu<br />
bilgilere rastlamaktay›z:<br />
“Eyyûb (as) Hz. ‹brahim (as)’›n<br />
torunlar›ndand›r ve Havran civar›nda<br />
yaflam›flt›r. Babas›n›n Ad›<br />
Mus b. Rugayl, anas› Lut (as)’›n k›-<br />
z›d›r. Yukarda geçen Nisa Suresinin<br />
4. Ayetinde de beyan edildi¤i<br />
gibi soyu Hz. ‹brahim (as)’a dayan›r.<br />
Kendisi vahye mazhar olmufl<br />
peygamberlerden birisidir. Efli ise,<br />
Leyya (veya Rahmet) binti Minfla<br />
binti Yakup’tur.<br />
Hz. Eyyûb (as) önceleri çok zengin<br />
idi. Say›s›z mal›-mülkü, birçok<br />
o¤lu k›z› vard›. Kendi toplumuna<br />
peygamber olarak gönderilmiflti.<br />
Sabah-akflam ümmeti ve Allah’a<br />
ibâdetle meflgul olurdu. Derken Allah<br />
onu bir imtihana tabi tutmufl,<br />
bütün servetini, çocuklar›n› kaybetti¤i<br />
gibi fleytan›n kendisine musallat<br />
olmas› neticesinde kalbi ve dili<br />
hâriç bütün vücudunda ç›banlar<br />
ç›km›fl, iltihapl› yaralar aç›lm›fl, yaralar›na<br />
kurtlar dolmufl ve vücudu<br />
bozulup kokmaya bafllam›flt›. Bu<br />
durumda kocas›na hizmete sebât<br />
eden efli “Rahmet” hariç hiç kimse<br />
onun yan›na yanaflmad›¤›ndan cemiyetten<br />
çekilmek mecburiyetinde<br />
kalm›fl, fakat hiçbir zaman sabr›n›<br />
ve Cenâb-› Hakk’a ba¤l›l›¤›n› kaybetmemifltir.<br />
Farkl› rivâyetlere göre<br />
3, 7, 13 veya 18 sene gibi epey uzun<br />
süren bu s›k›nt›l› dönemden sonra<br />
24<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
irşad<br />
sabr›yla imtihân› kazanan Eyyûb<br />
(as), Cenâb-› Hakk’›n lütfu ve emriyle<br />
aya¤›n› yere vurmufl, f›flk›ran<br />
su kayna¤›ndan y›kan›p içerek eski<br />
s›hhati ve yak›fl›kl›l›¤›na kavuflmufltur.<br />
Ayr›ca kendisine yeniden birçok<br />
servet ve çoluk çocuk da ihsân<br />
edilmifltir. 1<br />
Ancak sözün buras›nda hemen<br />
kaydetmek gerekir ki, Hz. Eyyûb<br />
(as)’›n karfl›laflm›fl oldu¤u hastal›k<br />
musibeti, insanlar›n kendisinden<br />
nefret edece¤i ve ondan uzaklaflacaklar›<br />
boyuta varm›fl olamaz. Çünkü<br />
Eyyûb (as), tebligle görevli bir<br />
peygamberdi. Bir peygamberin<br />
nefret uyand›racak bir halde olmas›,<br />
bu teblig görevini yerine getirmesine<br />
engel olur; bu da peygamberlik<br />
görevi kendisine verilmifl bir<br />
insan için caiz olmaz. Elbette peygamber<br />
de olsa insand›r ve insanlar<br />
da hasta olabilir, bazan sadece eflinin<br />
ancak yard›mc› olabilece¤i haller<br />
de zuhur edebilir, bu normaldir. 2<br />
Enbiya Suresindeki ayetlerde<br />
Hz. Eyyûb (as)’›n “Bafl›ma bir bela<br />
geldi, (sana s›¤›nd›m), sen merhametlilerin<br />
en merhametlisisin” diye hitabetti¤ini<br />
görüyoruz. Sad Suresindeki<br />
ayetlerde ise bu defa: “Meflakkat<br />
ve ac› ile bana fleytan dokundu.”<br />
ifadesine flahid oluyoruz. Bu iki<br />
ayetten anlafl›lan ve biribirini tamamlayan<br />
husus ise, Hz. Eyyûb (as)<br />
önce rahats›zlanm›fl, arkas›ndan<br />
ona yaklaflmaya çal›flan fleytan, gelen<br />
hastal›¤›n büyüklü¤ünü, umutsuz<br />
bir hastal›k oldu¤unu, Allah’›n<br />
rahmetinden ümit kesmesi ve zaaf<br />
göstererek sab›rs›zca davranmas›<br />
için ona vesvese vermesidir. Ancak<br />
Eyyûb (as), ferasetle davranm›fl,<br />
fleytan›n vesveselerine kulak asmam›fl<br />
ve tamamen Allah’a iltica etmifl,<br />
flifay› Allah’tan beklemifltir.<br />
Hadis Kaynaklar›m›zda Eyyûb<br />
(as) ve efli ile ilgili olarak bir çok ibretli<br />
olaylar bize ulaflm›flt›r ki gerçekten<br />
manidard›r.<br />
Eyyûb (as)’›n hastal›¤› uzunca sürdü.<br />
Hastal›k dayan›lmaz boyutlara<br />
ulaflt›. Bütün insanlar ondan uzaklaflt›.<br />
Yan›nda ona yard›mc› olarak bir<br />
tek efli kald›. Elindeki mal›, mülkü serveti<br />
ve çocuklar› yok oldu. Bir gün han›m›<br />
“Ey Eyyûb Rabine dua etsen de bu<br />
hastal›ktan seni kurtarsa” dedi. Eyyûb<br />
(as), “Yetmifl sene sa¤l›kl› bir ömür geçirdim.<br />
Yedi sene bu belaya sabredemeyecek<br />
miyim?” cevab›n› verdi. Efli hizmetlerine<br />
devam etti. Hizmeti sürdürmesi<br />
için maddi imkanlar gerekiyordu.<br />
‹nsanlar kad›nca¤›z› “Eyyub’un kar›s›d›r,<br />
onun yan›nda kal›r, onun hastal›-<br />
¤›n› bize de bulaflt›r›r” diyerek ona ifl<br />
vermezlerdi. Çaresiz kalan kad›nca¤›z<br />
zengin ailelerin k›zlar›na örgülü saçlar›n›<br />
keserek satm›fl, onunla efli Eyyûb<br />
(as)’a yiyecek ve içecek alm›flt›. Durumdan<br />
haberdar olan Eyyûb (as),<br />
“Bafl›ma büyük bir bela geldi, Rabbim<br />
sen bana ac›” diye dua etmiflti. 3<br />
Enbiya Suresindeki<br />
ayetlerde<br />
Hz. Eyyûb (as)’ın<br />
“Başıma bir bela<br />
geldi, (sana sığındım),<br />
sen merhametlilerin en<br />
merhametlisisin”<br />
diye hitabettiğini<br />
görüyoruz.<br />
Eyyûb (as)’a her iflinde efli yard›mc›<br />
olurdu. Birgün biraz geç kald›.<br />
O s›rada Cenab-› Hak Eyyûb<br />
(as)’a yukardaki ayetlerde de zikri<br />
geçti¤i gibi vahyederek aya¤›n› yere<br />
vurmas›n› emreyledi. Ne zaman<br />
ki aya¤›n› yere vurdu. Oradan flifal›<br />
bir su f›flk›rd›. O sudan hem içti<br />
hem de gusletti. Hem dahili hem de<br />
harici hastal›klar›ndan kurtuldu.<br />
Bugün mevcut termal su kaynaklar›n›n<br />
flifa vermesi gibi. Denilir ki ilk<br />
karfl›laflt›klar› anda efli kendisini tan›yamad›.<br />
Cenab-› Hak bundan<br />
sonra tekrar ona hem mal mülk<br />
hem de çoluk çocuk ihsan etti. Hatta<br />
çekirge sürüsü gibi alt›nlar›n Eyyûb<br />
(as)’›n ününe ya¤d›¤›n› hadis-i<br />
flerifler bize haber vermektedir. 4<br />
Yukarda zikri geçen Sad Suresindeki<br />
?Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde<br />
bir mislini daha taraf›m›zdan<br />
bir rahmet olarak bahflettik ki, ak›l sahipleri<br />
için bir ibret olsun” ayet-i kerimesi<br />
de buna iflaret etmektedir.<br />
Rivayet edilir ki Eyyûb (as), yukarda<br />
zikir geçen ve eflinin saç›n›<br />
kesmesi ile alakal› olarak öfkelenmifl<br />
ve ona yüz de¤nek vuraca¤›na<br />
dair yemin etmifl. Han›m›n›n kendisine<br />
olan müflfik, fedakar ve vefakar<br />
bir flekilde hizmet etmesi sebebiyle<br />
bu yemininden dolay› piflmanl›k<br />
duymufl. Bunun üzerine ona merhamet<br />
ederek Cenab-› Hak, bir çözüm<br />
yolu olarak ekin sap›na benzeyen<br />
ve yüz tane kökten oluflan bir<br />
demetle efline bir defa vurmas›n› bu<br />
flekilde yeminini yerine getirmesini<br />
tavsiye etmifltir. “(Bir de dedik ki):<br />
“Eline bir demet al da onunla (efline)<br />
vur; yemininde durmamazl›k etme.”<br />
mealindeki Sad Suresinin bu 43.<br />
ayet-i celilesi bu meseleyi izah buyurmaktad›r.<br />
Tarihçilerin belirtti¤ine göre Hz.<br />
Eyyûb (as) doksanüç yafl›nda vefat<br />
etti. Kendisinden sonra hak davan›n<br />
savunuculu¤unu o¤lu Beflir b.<br />
Eyyûb devrald› ki, bu Beflir’in Zülkifl<br />
(as) oldu¤u ifade edilmifltir. 5<br />
‹slam alimleri derler ki: “Allah k›-<br />
yamet günü, zenginlere karfl› Süleyman<br />
(as)’›, kölelere karfl› Yusuf (as)’›,<br />
hastalara karfl› da Eyyûb (as)’› huccet<br />
olarak gösterecektir.” 6<br />
Cenab-› Hak, flefaatlerini cümlemize<br />
nasip eylesin. <br />
Kaynaklar:<br />
1<br />
El- Bidaye ve’n-Nihaye, ‹bn Kesir, c. 1;<br />
Taberi Tarihi, 1/322; Muhtasar Tarihi<br />
D›maflk, 5/105<br />
2<br />
Bknz. Tefsiru’l Meragi, Ahmet Mustafa<br />
El-Meragi<br />
3<br />
Tefsiru ‹bn Kesir, 2/188<br />
4<br />
Müsned-ü Ahmet b. Hanbel, 2/304, 343,<br />
347, 490; El-‹hsan fi-Takribi Sahihi ‹bn<br />
Hibban, H. No: 6230<br />
5<br />
Tarih-i Taberi, 1/324-325<br />
6<br />
‹bn Asakir; Tarih-i Dimeflk, 5/114<br />
IGMG PERSPEKTIVE 25
islam coğrafyası<br />
Burkina Faso<br />
Fakir ama dürüst insanlar›n ülkesi<br />
Yusuf Z‹YA • yza301@hotmail.com<br />
Dil ve Halk<br />
Bobo Dioulasso’da bölgeye özgü mimarî özellikli bir cami<br />
1960 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›na kavuflan<br />
ve bugün cumhuriyetle yönetilip<br />
1975 y›l›ndan bu yana ‹slam<br />
Konferans› Teflkilat›na üye olan ülkenin<br />
ismi, “dürüst insanlar›n ülkesi”<br />
anlam›na gelir. Afrika’n›n bat›-<br />
s›nda Sahra çölünün kuzeyinde bulunan<br />
Burkina Faso, yaklafl›k 13<br />
milyon nüfus ve 274.000 km2 yüzölçümüne<br />
sahiptir; bat›da Mali, do-<br />
¤uda Benin ve Nijer, güneyde ise<br />
Fildifli Sahili, Togo ve Gana ile<br />
komfludur. 1984 y›l›na kadar Yukar›<br />
Volta ad›n› tafl›yan ve bir Frans›z<br />
Bir köy<br />
sömürgesi olan Burkina Faso, bugün<br />
di¤er birçok Afrika ülkesi gibi<br />
açl›k, kurakl›k ve salg›n hastal›k gibi<br />
problemlerle karfl› karfl›yad›r.<br />
Dünyan›n en fakir ülkelerinden<br />
biri olan Burkina Faso’da günde sadece<br />
1 ö¤ün yemek yiyerek yaflamlar›n›<br />
sürdürmeye çal›flan insanlar bulunuyor.<br />
13 milyon nüfuslu ülkede sefalet<br />
ve fakirlikten en çok etkilenenler<br />
ise do¤al olarak çocuklar ve yafll›lar.<br />
Ortalama yaflam süresinin 46 y›la<br />
düfltü¤ü bu flartlar alt›nda hayatlar›n›<br />
sürdürmeye çal›flan Burkina Faso<br />
halk›n›n, IGMG’nin de içinde bulundu¤u<br />
farkl› yard›m kurulufllar›n›n bölgeye<br />
götürdükleri yard›mlar sayesinde<br />
bir nebze olsun yüzleri gülüyor.<br />
Dünya Müslümanlar› g›da yard›m›<br />
gibi yard›mlar›n yan› s›ra hastane,<br />
okul, cami, su kuyusu gibi kal›c› hay›rlara<br />
da vesile oluyor Burkina Faso’da.<br />
Ülkenin anadili Frans›zca olmakla<br />
beraber ülkede birçok etnik dil de konuflulmakta.<br />
Burkina Faso’da etnik bak›mdan<br />
ve dil, kültür aç›lar›ndan birbirinden<br />
farkl› çok say›da kabile yafl›yor.<br />
Ülkenin orta ve do¤u bölgelerinde yaflayan<br />
Mosiler nüfusun yar›ya yak›n›n›<br />
oluflturur. Güney bat›da Bobolar, do¤u<br />
ve kuzeyde Gurmalar, kuzeyde s›n›ra<br />
yak›n bölgelerde Fülaniler, bat›da Senufolar,<br />
Lobiler, Kassenalar, Diulalar,<br />
Tegnesiler, Dogariler,Busanseller, orta<br />
ve güneydo¤uda Gumudiler, Bisalar,<br />
Gurmançeler, Mubalar, Konkombalar,<br />
Berbalar ve di¤er kabilerler yaflamaktad›r.<br />
Afrikal› siyah insan tipinin en iyi<br />
örne¤ini temsil eden Gurmalar’›n da<br />
yaflad›¤› Burkina Faso adeta halklar›n<br />
oluflturdu¤u bir mozaik görünümündedir.<br />
Halk›n büyük ço¤unlu¤unun<br />
k›rsal alanlarda yaflamas› e¤itim hizmetlerinin<br />
halka getirilmesine olumsuz<br />
etki yapmakta, bu sebeple okuma yazma<br />
oran› çok alt seviyededir.<br />
Din - Müslüman ve Hristiyanlar<br />
‹slamiyet bu ülkeye 14. yüzy›llarda<br />
Müslüman tüccarlar vas›tas›yla nüfuz<br />
etmifl, ilerleyen zamanlarda ise mahalli<br />
yöneticilerin de ‹slam’› seçmeleriyle<br />
daha da güçlenmifltir. ‹slam ülkede daha<br />
çok ticaret yollar› üzerinde etkili<br />
olurken Hristiyanl›k ve di¤er mahalli<br />
dinlerde varl›¤›n› devam ettirmifltir.<br />
Sömürge döneminde ve özellikle ba-<br />
¤›ms›zl›¤›na kavufltuktan sonra ülkede<br />
‹slam’› seçenlerin say›s›nda art›fl gözlenmifltir.<br />
Burkina Faso’nun ‹slamiyeti seçen<br />
ilk halk› kuzeyde yaflayan ve daha<br />
26<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
islam coğrafyası<br />
Nijer nehri<br />
Nijer nehri<br />
Banfora<br />
FİL DİŞİ<br />
SAHİLİ<br />
çok çobanl›kla meflgul olan Fülanilerdir.<br />
Fülanilerden baflka Mandeler,<br />
Sarakoleler, Soninkeler ve Mosiler’in<br />
de büyük bir k›sm› Müslümand›r. Ülkedeki<br />
Müslüman nüfusun ‹slam dininin<br />
yan› s›ra büyük ölçüde di¤er geleneksel<br />
kültürlerin etkisinde oldu¤u<br />
görülmektedir.<br />
Ülkede Müslümanlar sömürge döneminin<br />
beraberinde getirdi¤i çeflitli<br />
zorluklara ra¤men, özellikle ba¤›ms›zl›ktan<br />
sonra iyi organize olmufl ve birlik<br />
beraberlik içindedirler. Bat› Afrika’daki<br />
di¤er ülkelerle karfl›laflt›r›ld›-<br />
¤›nda buradaki Müslümanlar›n birlik<br />
içerisinde olmalar› bak›m›ndan daha<br />
iyi durumda olduklar› söylenebilir. Buradaki<br />
Müslümanlar›n neredeyse hepsi<br />
komflu ülkelerde oldu¤u gibi Maliki<br />
mezhebine mensuptur.<br />
Burkina Faso’da günümüzde<br />
Baflkentte bir cami<br />
MALİ<br />
Dédougou<br />
Kara Volta nehri<br />
Ouahigouya<br />
OUAGADOUGOU<br />
Tenkodogo<br />
GANA<br />
Volta gölü<br />
Nijer nehri<br />
NİJER<br />
Fada-Ngouma<br />
TOGO<br />
BENİN<br />
Müslüman ve Hristiyan<br />
ailelerin iç içe<br />
ayn› mahallelerde<br />
yaflamalar›, s›cak<br />
iliflkilere sahip olmalar›<br />
örnek bir<br />
olayd›r. Öyle ki<br />
Hristiyan ve Müslümanlar›n<br />
birbirleriyle<br />
evlenmesi<br />
gayet normal karfl›lan›rken,<br />
bir H›-<br />
ristiyan vatandafl›n<br />
Ramazan ay›nda<br />
oruç tutmas›na da<br />
flafl›rmamak gerekir<br />
bu ülkede.<br />
Burkina Faso’da<br />
yaflamdan kesitler<br />
B. Fasolu kad›nlar<br />
Özellikle de sabah ve akflamlar› insanlar›n<br />
birbirlerine “‹yi sabahlar!”,<br />
“‹yi akflamlar!” deme al›flkanl›klar› dikkat<br />
çekici. Caddelerde çok nadir olarak<br />
araba görülür. fiehirlerde ulafl›m daha<br />
çok bisiklet ve motosikletler ile sa¤lan›rken,<br />
yafll› genç herkes bunlar›, özellikle<br />
de bisikletleri kullan›r. fiehirleraras›<br />
ulafl›mda ise eski model otobüsler<br />
kullan›l›r.<br />
Ö¤lene kadar sessiz ve sakin olan<br />
flehir merkezlerinde, ikindi civar› biraz<br />
hareketlenme olurken akflam iyiden<br />
iyiye canlanmaya bafllar. Havan›n serinlemesi<br />
ve güneflin yak›c› etkisini<br />
kaybetmesiyle insanlar kendilerini soka¤a<br />
atarlar. Ülkenin pazarlar›nda tane<br />
ile mevsim portakal›, dilimle karpuz ya<br />
da naylon pofletlerde su sat›n almak<br />
mümkündür. Benzin istasyonlar› ancak<br />
flehir merkezlerinde bulunur. fiehirden<br />
uzak bir yerlerde benzin ihtiyac›<br />
ise yol kenarlar›nda sat›lan flifleler<br />
içinde temin edilebilir. Ülkeye girifl ve<br />
ç›k›fllarda henüz bilgisayarl› sisteme<br />
geçilmedi¤i için ülkeye girifller halen<br />
deftere kaydedilir.<br />
Kurak topraklarda acelesiz sa¤a sola<br />
gidip gelen insanlar görülür. Bu insanlar<br />
belki onlarca kilometredir yürüyorlard›r.<br />
Kimi akrabalar›n› ziyaret için<br />
kimi belki de bir ifl bulma ümidiyle.<br />
Efleklerle yolculuk eden baz› “zenginler”<br />
de bulunur tabi. Onlar su almaya,<br />
çamafl›r y›kamaya, akraba ziyaretlerine<br />
efleklerle giderler. Çünkü onlar zengindir.<br />
Eflekleri vard›r.<br />
Hayat›n sakin, sessiz ve s›cak geçti-<br />
¤i Burkina Faso’da insanlarda sinir,<br />
stres, telafl, panik gibi durumlardan<br />
eser bile bulmak mümkün de¤ildir. Ne<br />
olursa olsun her fleye tebessümle karfl›-<br />
l›k veren, son derece s›cakkanl› ve sempatik<br />
olan Burkina Fasolular›n bu özelli¤i<br />
hayret verici oldu¤u kadar Avrupa<br />
veya Türkiye’nin büyükflehirlerinde<br />
stres içinde yaflayan insanlara da örnek<br />
oluflturmaktad›r. <br />
Kaynaklar:<br />
• “Burkina Faso”, TDV ‹slam Ansiklopedisi,<br />
S. 439-443<br />
• “Merhametliler ülkesinden dürüstler ülkesi<br />
Burkina Faso’ya”, Osman Atalay, ihh.org<br />
• “Ninisilerin memleketi: Burkina Faso”,<br />
Murat Y›lmaz, ihh.org<br />
Pazara yolculuk<br />
IGMG PERSPEKTIVE 27
mu, beyliklerin iç ihtilaflar›, Umur<br />
beye düzenlenen Haçl› sald›r›s›,<br />
Alanya’n›n milletleraras› bir liman<br />
oluflu, Germiyano¤ullar›’na karfl›<br />
duyulan güvensizlik, Sinop’un stratejik<br />
de¤eri, Erzurum ve Erzincan’da<br />
birbirleriyle çarp›flan Türkmen<br />
kabileleri, Anadolu genelinde<br />
Hanefi mezhebinin yayg›n oluflu,<br />
Ahili¤in yükselifli gibi konularda birinci<br />
el kaynak niteli¤i tafl›maktad›r.<br />
‹bn Battûta, Makro Polo ile birlikte<br />
Ortaça¤’›n en büyük iki seyyah›ndan<br />
biri olarak kabul edilmekle<br />
birlikte, çok daha genifl bir alan›<br />
gezmesi, üç k›tada en önemli kültür<br />
merkezlerine ulaflmas› sebebiyle<br />
onu geride b›rakm›flt›r. Ayr›ca ‹bn<br />
Battûta gezdi¤i birçok ülkede sosyal<br />
hayata kar›flm›fl, evlilikler yapm›fl<br />
ve hat›ralar›n› hiçbir flüpheye<br />
yer b›rakmadan güvenilir birine<br />
yazd›rm›flt›r. Ayr›nt›lar› asla ihmal<br />
etmeyen ‹bn Battûta, eserinde insan<br />
unsuruna en fazla yer veren<br />
seyyaht›r. Çeflitli milletlerin giyim<br />
kuflam›, adetleri ve inançlar› hususunda<br />
ayr›nt›lara inmesi baz› araflt›rmac›lar<br />
taraf›ndan ilk antropologlardan<br />
baz›lar›nca da ilk etnologlardan<br />
say›lmas›na yol açm›flt›r.<br />
‹bn Battûta’y› ilk antropologlardan<br />
sayan Abdullah Abdulgani Ganim’in<br />
belirtti¤i gibi seyahatnâmede<br />
yer alan veriler, adetler, ekonokültür<br />
‹bn Batuta<br />
Derleyen: Ömer Faruk ALTINTAfi • ofaltintas@igmg.de<br />
‹<br />
bn Battûta (1304-1369) Ortaça¤<br />
olarak adland›r›lan dönemin en<br />
büyük Müslüman seyyah›d›r. Literatürde<br />
Rihletü ‹bn Battûta ad›yla<br />
bilinen seyahatnâmesi, seyyah›n k›-<br />
sa aral›klarla yirmi sekiz y›l süren<br />
gezilerinin aktar›lmas›ndan oluflan<br />
bir eserdir. ‹bn Battûta’n›n hayat›<br />
ve flahsiyeti hakk›ndaki bilgilerin<br />
ana kayna¤› da söz konusu eserdir.<br />
Seyahatnâmesi’nden ö¤renildi¤ine<br />
göre kendisi dervifl gibi giyinmesi<br />
ve derviflçe davranmas› sebebiyle<br />
de halk ve ulema taraf›ndan seviliyordu.<br />
‹bn Battûta, sufilere ve zahidlere<br />
duydu¤u yak›nl›k dolay›s›y-<br />
Bat› dünyas›nda da meflhur<br />
la onlar›n sözlerini ezberlemiflti. Seyahatnâme<br />
bu yönüyle o dönemin<br />
tasavvuf hayat› hakk›nda da de¤erli<br />
bilgiler vermektedir. S›radan biri<br />
görünmesine ra¤men üslubunda<br />
ola¤an üstü renklilik hâkimdir.<br />
Avrupa hariç neredeyse eski<br />
dünyan›n tamam›n› gezen ‹bn Battûta’n›n<br />
dönemi, dolaflt›¤› ülkelerin<br />
ço¤unda Türklerin ve Mo¤ollar›n<br />
hâkim olmas› sebebiyle bir Türk-<br />
Mo¤ol asr› say›labilir. Türkler’in,<br />
Mo¤ollar’›n hükümdarlar›yla tan›-<br />
flan ‹bn Battûta birçok ülkede kad›-<br />
l›k makam›na getirilmifl, Farsça ve<br />
Türkçe bilmesi ve yolculuklar›nda<br />
çeflitli siyasi<br />
tecrübeler kazanmas›<br />
dolay›s›yla<br />
kendisine<br />
baz› diplomatik<br />
görevlerde<br />
verilmifltir.<br />
Dolay›s›yla<br />
seyahatnâmesinde<br />
verdi¤i<br />
bilgiler bu milletlerin<br />
tarihi<br />
aç›s›ndan çok<br />
önemlidir. Seyahatnâme,<br />
ihtiva<br />
etti¤i bilgiler<br />
aç›s›ndan<br />
Anadolu’nun o<br />
günkü duru-<br />
28<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
kültür<br />
Gitti¤i yerler<br />
mi ve hukuki uygulamalar bak›m›ndan<br />
ele al›nd›¤›nda ortaya ayr›nt›l›<br />
ve çok renkli bir dünya tablosu ç›kmaktad›r.<br />
Mesela Hindistan’la ilgili<br />
k›s›mda ölü yakma merasimine yer<br />
verilmifl, ‹ran’›n Firuzan flehrinde<br />
cenaze törenlerinin dü¤ün havas›nda<br />
cereyan etti¤i belirtilmifl, ‹zec’de<br />
cenaze münasebetiyle cemaatin<br />
perçemlerini keserek 盤l›k att›¤›<br />
anlat›lm›fl, Sinop’ta cenaze kald›-<br />
ranlar›n bafllar›n› açt›klar› ve giysilerini<br />
ters çevirdikleri kaydedilmifl,<br />
Mo¤ol kökenli Çin ka¤anlar›n›n cenazesinde<br />
hizmetçi ve cariye tayfas›ndan<br />
bir grup insan›n diri diri gömülmekte<br />
oldu¤u, Maldiv adalar›nda<br />
katil bulunup öldürülmeden<br />
maktülün cenazesinin kald›r›lmad›-<br />
¤› anlat›lm›flt›r.<br />
‹bn Battûta, sosyal statüyle ilgili<br />
sembollere de temas etmifltir.<br />
Çin’de tacirler kazand›klar› alt›n›<br />
özel boyutlarda eriterek evlerinin<br />
kap›s›na asmakta, befl kal›p alt›n›<br />
olan tacir parma¤›na tek yüzük, on<br />
kal›p alt›n› olan ise iki yüzük takmaktad›r.<br />
Maldiv kad›nlar›n›n giyim<br />
kuflam›, evlilik adetleri ayr›nt›l›<br />
biçimde anlat›l›r. Onu en çok flafl›rtan<br />
hususlardan biri de Türk kad›nlar›n›n<br />
statüsüdür. Anadolu’da kad›nlar<br />
t›pk› bir ak›nc› gibi at koflturmakta,<br />
pazar ticaretinde ön s›ralar›<br />
tutmaktad›r. Özbek Han’›n ülkesinde<br />
asilzade han›mlar› sosyal etkinliklerde<br />
kocalar›ndan afla¤› kalmamaktad›r.<br />
Onun antropolojik mülahazalar›n›n<br />
en önemlisi anaerkil<br />
düzene iflaret etti¤i yerlerdir. ‹ç Bat›<br />
Afrika’daki Müslüman zencilerin<br />
baz› bölgelerde kurduklar› düzen<br />
tamamen anaerkil esaslara dayanmaktad›r.<br />
Nesep ve miras ifllerinde<br />
anne ve annenin ailesi belirleyici<br />
konumdad›r ve orada erkekler babalar›na<br />
de¤il anneleriyle day›lar›-<br />
na nispet edilmektedir.<br />
Seyahatnâme’de ticaret kültürüyle<br />
ilgili olarak ahi birliklerine temas<br />
edilmifl, bunlar›n K›r›m’dan<br />
Konya’ya, Alanya’dan Sivas’a uzanan<br />
siyasi ve ticari etkinli¤ine dair<br />
ayr›nt›l› bilgiler verilmifltir. Çin’deki<br />
ticari etkinlikle ilgili olara oradaki<br />
iktisadî faaliyetlerin ka¤›da ba¤land›¤›n›,<br />
para hükmündeki ka¤›t<br />
parçalar›n›n y›pranmas› veya y›rt›lmas›<br />
durumunda büyük darphaneye<br />
getirilerek de¤ifltirildi¤ini anlat›r.<br />
Maldivliler’in ve Koko’daki Afrikal›lar’›n<br />
mübadele arac› “veda” denilen<br />
deniz kabuklar›d›r. Bu adalarda<br />
büyük memurlara maafl olarak<br />
pirinç ödenmektedir. Seyahatnâme’yi<br />
ilginç k›lan hususlardan biri<br />
de seyyah›n gezdi¤i ülkelerdeki dinar<br />
ve dirhemleri Ma¤rip ve M›s›r<br />
dinar ve dirhemleriyle mukayese<br />
etmesidir. Böylece çeflitli ülkelerin<br />
para birimlerinin gerçek al›m gücünü<br />
karfl›laflt›rmal› olarak verir.<br />
‹bn Battûta’n›n yurduna döndükten<br />
sonra gezdi¤i uzak ülkeler<br />
ve gördü¤ü garip olaylar hakk›ndaki<br />
sözlerinin alayla karfl›land›¤›<br />
ve pek ço¤unu uydurdu¤u san›ld›¤›<br />
da rivayet edilmifltir. Seyyah›n yola<br />
ç›karken derin bir kültüre sahip olmad›¤›<br />
ileri sürülse de gerek seyahât<br />
esnas›nda ald›¤› icazetler ve her<br />
sahada ö¤rendi¤i yeni bilgiler, gerekse<br />
önceki müelliflerin verdi¤i<br />
bilgileri güncellefltirme çabas› onu<br />
tecrübeli bir âlim haline getirmifl<br />
yurduna döndü¤ünde seçkin bir<br />
dan›flman olarak sultan›n meclisinde<br />
yer almas›n› sa¤lam›flt›r. ‹bn<br />
Battûta seyahatnâmesi ile ilgili baz›<br />
nedenlerden dolay› kuflkular dillendirilmifltir.<br />
Seyahatnâme’nin baz›<br />
bölümlerinde tarihi kopukluklar oldu¤u<br />
herkesçe kabul edilen bir husustur.<br />
Ancak bunlar ‹bn Battûta<br />
flarihleri ve mütercimlerinin ço¤u<br />
taraf›ndan tabiî karfl›lanm›fl, hatta<br />
son araflt›rmalarda ‹bn Battûta’n›n<br />
baflka seyyahlara göre daha gerçekçi<br />
oldu¤u ve sa¤lam bir haf›zaya<br />
sahip oldu¤u vurgulanm›flt›r.<br />
Fas Devleti 1996-1997 y›l›n› ‹bn<br />
Battûta y›l› olarak ilan etmifl, bu münasebetle<br />
gerçeklefltirilen etkinlikler<br />
çerçevesinde ‹slam E¤itim Bilim ve<br />
Kültür Teflkilat› Tanca’da ‹bn Battûta<br />
ad›na bir müze kurmufltur. <br />
Kaynak:<br />
• TDV ‹slam Ansiklopedisi, “‹bn Battûta”<br />
Anma pulu, Fas<br />
29
kültür<br />
Kimya<br />
Müslümanlar›n günlük yaflama katk›lar›<br />
‹lknur MELEKO⁄LU • imelekoglu@yahoo.de<br />
Plastik, suni ipek, yapay kauçuk, petrol<br />
gibi maddeler, insülin ve penisilin<br />
gibi ilaçlar gerçek birer “kimya devrimcileri”<br />
olan Müslüman ilim adamlar›n›n<br />
çal›flmalar› sonucu keflfedilmifltir.<br />
“Kimya” ad›, Müslüman bilim<br />
adamlar› taraf›ndan incelenmifl ve gelifltirilmifl<br />
olan, Arapça “el-Kimya” kelimesinden<br />
türetilmifltir. Kimya Ortaça¤<br />
Müslüman ilim adamlar› için herhangi<br />
bir esrarl› meflguliyet de¤il bugünkü<br />
anlam›yla kullan›lan kimya anlam›na<br />
gelmekteydi ve 17. yy’a kadar onlar bu<br />
ilim dal›n›n otoriteleri olarak kabul<br />
edilmifllerdir. Müslümanlar›n kimya<br />
alan›ndaki öncülü¤ü 200 y›ldan fazla<br />
sürmüfltür ve bu sahada çal›flmalar<br />
yapm›fl bir çok Müslüman ilim adam›<br />
vard›r. Ancak biz burada bu sahadaki<br />
baflar›lar› ile öne ç›km›fl olan üç büyük<br />
flahsiyetin çal›flmalar›na de¤inece¤iz.<br />
Cabir ‹bn Hayyan (720-813): Cabir<br />
‹bn Hayyan, kimyan›n babas› olarak bilinir.<br />
Ebu Musa Cabir ‹bn Hayyan’›n kesin<br />
do¤um tarihi tart›flma konusu olmufltur.<br />
Ortaça¤ Latin literatüründe<br />
”Geber” ad›yla an›lan Cabir hekimlik<br />
yapm›flsa da elimize ulaflacak flekilde<br />
herhangi bir t›bbi yaz›s› kaydedilmemifltir.<br />
Baz› zehirlerin elde edilmesi ona<br />
atfedilmektedir. Cabir, Arap simyas›n›n<br />
babas› olarak da ünlenmifltir.<br />
Hayat›n›n ço¤u Kufe’de geçen Cabir'in<br />
bafll›ca katk›s› kimya alan›ndad›r.<br />
Simya karakterini modern kimyaya<br />
h›zla de¤ifltiren deneysel araflt›rmay› tan›tm›flt›r.<br />
Onun ünlü laboratuar›n›n kal›nt›lar›nda,<br />
ününü 22’si kimya ve simya<br />
ile ilgili olan 100 muazzam eserle devam<br />
ettiren kitaplar› yüzy›llar sonraya<br />
kalm›flt›r.<br />
Kimyaya olan bafll›ca önemli katk›-<br />
s› kristallefltirme, dam›tma, kireçlenme,<br />
süblimasyon, buharlaflt›rma, filtreleme,<br />
alafl›m(civayla kar›flt›rma) ve oksitleme<br />
gibi bilimsel tekniklerin mükemmellefltirilmesi<br />
ve ayn› amaçla birkaç<br />
enstrüman›n gelifltirilmesini içermektedir.<br />
fiap›n dam›t›lmas› ile sülfirik<br />
asidi üretmifltir.<br />
Özelliklerine göre, maddelerin üç<br />
farkl› türünü tan›mlam›flt›r. Birincisi;<br />
ruhlar, arsenik ve amonyum klorür gibi<br />
›s›n›nca buharlaflan maddeler, ikincisi;<br />
metaller, örne¤in alt›n, gümüfl,<br />
kurflun, bak›r, demir üçüncüsü; tozlara<br />
dönüfltürülebilen bileflimler kategorisi.<br />
Razi, hasta tedavi ederken<br />
Böylece daha sonradan yap›lacak metaller,<br />
metal olmayanlar ve uçucu maddeler<br />
gibi bir s›n›fland›rman›n yolunu<br />
açm›flt›r. Cabir “Kimyasal maddelerin<br />
kendi özelliklerini kaybetmeden nas›l birlefltikleri<br />
ve gözle görülmeyecek kadar<br />
küçük yeni bileflik elementler oluflturduklar›”<br />
konusunda da yazm›flt›r. Tüm<br />
bunlar günümüzde ola¤an ve s›radan<br />
fleyler gibi görülse bile yaklafl›k 1250 y›l<br />
önce yap›lm›fl bu çal›flmalar Cabir’in<br />
zaman›n›n çok ilerisinde bir bilim adam›<br />
oldu¤unu göstermektedir.<br />
Cabir’in en önemli araflt›rmalar›<br />
flüphesiz asitler alan›nda yapt›¤› araflt›rmalard›r.<br />
Cabir döneminde bilinen<br />
tek asit asetik asit yani sirke asiti idi.<br />
Cabir laboratuar›ndaki kimyasal deneyleri<br />
sonuncunda sülfirik asidi, nitrik<br />
asit ve nitrik asit ve hidroklori¤in kar›flt›-<br />
r›lmas›yla elde edilen nitromuriatik asidi<br />
keflfederek bir anda asit çeflitleri yalpazesini<br />
geniflletmifltir. Onun buldu¤u bu<br />
asitler günümüz kimya endüstrisinde<br />
hayatî önem tafl›maktad›r.<br />
Cabir çok say›da uygulamal› kimya<br />
yöntemini de gelifltirdi. Böylece uygulamal›<br />
bilimler alan›nda bir öncü oldu.<br />
Bu alandaki baflar›lar›; çeflitli metallerin<br />
haz›rlanmas›, çeli¤in geliflimi, kumafl›n<br />
boyanmas› ve derinin tabaklanmas›, sugeçirmez<br />
kumafl›n verniklenmesi, cam<br />
yap›m›nda magnezyum dioksidin kullan›-<br />
m›n›, paslanman›n önlenmesini, alt›nla<br />
süsleme, boyalar›n ve ya¤lar›n tan›mlanmas›,<br />
saç boyas›n›n yap›m›, seramik ve<br />
kiremitlerin s›rlanmas›nda kullan›lan tuzlar›n<br />
keflfi, sirkenin dam›t›larak astik aside<br />
dönüfltürülmesi gibi bulufllar› içermektedir.<br />
Cabir atefle dayan›kl› bir tür ka¤›d›<br />
ve karanl›kta okunabilen bir tür mürekkebi<br />
de keflfetmifltir. Bu pratik çabalar›n<br />
yap›lmas› sürecinde, alt›n› çözerek<br />
alt›n suyunu bulmufltur. Dam›tma ifllemini<br />
sistematik ve kolay bir hale getiren<br />
“imbik” onun bulufludur. Çeli¤in<br />
haz›rlanmas› ve metallerin ar›t›lmas›<br />
üzerindeki çal›flmalar› bir çok temel<br />
tekni¤in geliflmesine yol açm›flt›r.<br />
Eserlerinde deneyselli¤e ve do¤rulu¤a<br />
büyük bir önem veren Cabir,<br />
“Kimyasal özelliklerin büyük kitab›”,<br />
“A¤›rl›klar ve ölçüler”, “Kimyasal bileflimler”<br />
ve “Boyalar” adl› kitaplar›nda<br />
kimyada su banyosunun ve kimyasal<br />
f›r›n›n kullan›m›n› anlatm›fl, sülfür ve<br />
civa oksit gibi önemli kimyasal maddelerden<br />
bahsetmifltir.<br />
30<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
kültür<br />
Cabir’in kulland›¤› imbik<br />
Razi<br />
Cabir’in eserleri ölümünden 200 y›l<br />
sonra Kufe’deki evinin y›k›lmas› s›ras›nda<br />
ortaya ç›kan labaratuar›nda bulunmufltur.<br />
Y›k›nt›lar aras›nda eczac›<br />
havan› ve alt›n da bulunmufltur. Onun<br />
çeflitli büyük bulufllar›, bir çok asidi ilk<br />
defa haz›rlanmas› ve sistematik deneyselli¤in<br />
önemini vurgulamas› ve onun<br />
adilce kimyan›n babas› olarak kabul<br />
edilebilmesi, bu gibi eserlerin esas›<br />
üzerinedir.<br />
Razi (865-925): Ebu Bekr Muhammed<br />
‹bn Zakariya al-Razi, t›p, kimya,<br />
simya, eczac›l›k gibi bir çok alanda, bulufllar›n›n<br />
ço¤u hala geçerlili¤ini koruyan<br />
‹ranl› bir ilim insan›d›r. Razi büyük<br />
bir hekim ve kimyac› olup ilk kez çiçek<br />
ve k›zam›k hastal›klar›n›n tedavisini sa¤lay›p<br />
kimyay› t›bba uygulam›flt›r.<br />
Bilimsel kimyan›n kurucusu say›l›r.<br />
Deneylerde kulland›¤› tüpleri, imbikleri<br />
ve Mîzân-üt-Tabiî ad›n› verdi¤i hususi<br />
teraziyi kendi tasarlar, farkl› organik<br />
maddeleri dam›tmak suretiyle çeflitli<br />
ya¤lar, tuzlar ve boyalar yakalar,<br />
demir gibi zor eriyen metaller üzerinde<br />
çal›flmalar yapar. Bu arada vücut s›v›-<br />
lar›n› inceler mesela s›rf üre üzerine bir<br />
kitap yazar.<br />
Razi, kimya sahas›nda Cabir’in açm›fl<br />
oldu¤u yolda ilerler, maddenin<br />
oluflumunu dört unsurdan (hava, su,<br />
toprak ve atefl) de¤il, atomlar›n birleflmesiyle<br />
oldu¤unu aç›klar. Gazlar için<br />
ayr› bir bafll›k açar. Kimya’y› gelifltirip<br />
sistematize eder ve iflin içine mutlaka<br />
deney katar. Bu yüzden Razi’yi “tecrübî<br />
kimyan›n babas›” sayarlar.<br />
Razi sodyum karbonat ile potasyum<br />
karbonat aras›ndaki fark› ortaya koymufl,<br />
klorür asiti ile nitrat asitinin elde edilmesi<br />
için reçeteler vermifl, “dam›t›lm›fl flap suyu”<br />
ad›n› verdi¤i sülfat asitini bulmufl,<br />
kar›ncalar› dam›tarak formik asiti (kar›nca<br />
asiti) ilk kez elde etmifltir. Bunlar›n yan›s›-<br />
ra kostik soday› (NaOH) ve gliserini de<br />
bulmufltur.<br />
Razi, yapay yollardan elde etti¤i<br />
ilaçlar› insanlara vermeden önce, hayvanlar<br />
üzerinde dikkatle denerdi. Böylece<br />
civa bilefliklerinden baz›lar›n›n ilaç<br />
olarak kullan›lmas› mümkün oldu. Afyon<br />
ve esrardan, hayvanlar üzerindeki<br />
denemelerinde anestezi için yararlan›rd›.<br />
Onun bulmufl oldu¤u ilaçlardan<br />
birinin Fransa’daki ad› “Blanc-Rhasis”dir<br />
(Razi Beyaz›).<br />
230 tane kitab› bulunan Muhammed<br />
Ibn Zekeriya al-Razi’nin “S›rlar›n<br />
s›r kitab›” kimya üzerinedir. O bu kitabta<br />
kimyasal maddelerden ve bu<br />
maddelerin kullan›ld›klar› yerlerden<br />
bahseder. Razi bu kitab›nda do¤al<br />
maddelerin s›n›fland›r›lmas› konusunda<br />
Cabir de dahil olmak üzere kendinden<br />
önceki kimyac›lardan daha büyük<br />
bir uzman oldu¤unu ispatlar. Do¤al<br />
maddeleri topraksal, bitkisel ve hayvansal<br />
maddeler olarak s›n›fland›r›r.<br />
“S›rlar›n s›r kitab›”nda yapt›¤› deneyleri,<br />
aflamalar›yla ve kulland›¤› aletlerle<br />
birlikte anlatm›flt›r. Deneylerinde dam›tma,<br />
maddelerin toz haline getirilmesi<br />
ve kristallefltirme gibi ifllemleri<br />
1100 y›ldan fazla bir süre önce yapt›¤›-<br />
n› bu kitab›ndan da biliyoruz.<br />
O modern anlamdaki laboratuar›<br />
ilk kuran kiflidir ve modern kimyan›n<br />
temellerini atm›flt›r. Maden eritme potas›,<br />
cucirbit denen kabak fleklinde bir<br />
dam›tma kab› yada imbik, ocak ve f›-<br />
r›nlar gibi ço¤u günümüzde de kullan›lan<br />
20 den fazla deney aleti gelifltirmifltir.<br />
Kindî (801-873): Kindî’nin bir çok<br />
kitab› Latince’ye çevrilmifltir, hatta bugün<br />
eserlerinin ço¤unu Arapça’dan ziyade<br />
Latince olarak buluruz. Bileflimli<br />
ilaçlar›n pozolojisi üzerindeki çal›flmas›<br />
olan bir kitab›nda ilaçlar›n tesir fliddetlerine<br />
ve kalitelerine göre s›n›fland›rmaya<br />
çal›flm›flt›r. El-Kindî, bir ilac›n etkisi<br />
o ilac› oluflturan basit bileflenlerinin<br />
kalitesi ve miktar›n›n tesbiti ile saptanabilir<br />
diyerek, artan miktar ve etki<br />
aras›nda ba¤lant› kurmufltur. Daha<br />
sonra temel maddelerin toplam miktar›n›<br />
hesaplad›. Kimyada, baz metallerin<br />
de¤erli metallere dönüfltürülebilece¤i<br />
fikrine karfl› gelmifltir. Hüküm süren<br />
simya ile ilgili görüfllerin aksine, kimyasal<br />
reaksiyonlar›n elementlerin<br />
transformasyonunu meydana getiremeyece¤inde<br />
›srarl› olmufltu. Onun<br />
kimya sahas›ndaki “Parfümler ve dam›tma<br />
kimyas›n›n kitab›” adl› eseri<br />
önem tafl›r.<br />
Müslümanlar›n pek çok alanda oldu¤u<br />
gibi bu alanda yapt›¤› bulufllar ve<br />
araflt›rmalar da oldu¤u yerde kalmad›<br />
bilakis tüm dünyaya yay›ld›. Razi’nin<br />
eserleri Latince’nin yan›s›ra bir çok yerel<br />
dile de çevrilmifltir. Örne¤in ‹talyan<br />
Gerard of Cremona Razi’nin “Tuzlar ve<br />
sulfat çal›flmas› ve s›n›fland›r›lmas›”<br />
adl› çok de¤erli bir eserini tercüme etmifltir.<br />
13.yy’da Albertus Magnus ve Roger<br />
Bacon gibi Avrupa’n›n önemli bilim<br />
adamlar› Razi’nin bu eserlerinden<br />
faydalanm›flt›r. Özellikle Bacon Arapça<br />
eserlerin Latince çevirisinden tan›d›¤›<br />
“Kimya” n›n büyük önem tafl›d›¤›na<br />
inanm›flt›r.<br />
Müslümanlar›n eserlerinin özellikle<br />
Arapça’dan Latinceye tercüme yap›lmas›<br />
ifllemi 12.yy ortalar›nda bafllam›flt›r.<br />
Cabir’in kitaplar›ndan “Liber Claritatis”<br />
13.yy’›n sonlar›na do¤ru tercüme<br />
edilmifltir. 1300 y›l› civar›nda da onun<br />
baflka bir eseri olan “Mükemmeliyetin<br />
toplam›” Latince’ye çevrilmifltir. Bu kitaba<br />
Cabir’in di¤er dört farkl› araflt›rma<br />
kitab› efllik eder. Bu araflt›rma yaz›-<br />
lar› 15. ve 17. yy’da tek ciltlik bir kitap<br />
halinde beraber bas›lm›flt›r. Bu tek ciltlik<br />
eser ise “Özetler”(The Summa)<br />
ad›yla bilinir. Bu eser Ortaça¤ Avrupas›’n›n<br />
temel kimya ders kitab› olmufl ve<br />
bu kimya kitaplar›n›n yeri bir keç as›r<br />
boyunda doldurulamam›flt›r. <br />
Kaynaklar:<br />
• 1001 Inventions-Muslim Heritage In Our<br />
World, Chief Editor-Prof. Salim T S Al-Hassani<br />
• www.1001inventions.com<br />
• http://www.atominsan.com<br />
• http://www.rehberkimyaci.com<br />
IGMG PERSPEKTIVE 31
kültür<br />
Kimlik nas›l öldürür?<br />
‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />
Al›p da okumaya öncelik vermeyi<br />
planland›¤›m, ancak bir türlü<br />
okuma s›ras›na yerlefltiremedi¤im kitaplar<br />
aras›ndayd› Emin Maluf’un<br />
(Amin Maalouf) “Ölümcül Kimlikler”i.<br />
Bak›yarum da, aradan y›llar geçmifl<br />
ve Maluf’un pek çok kitab›n› okuyup<br />
bitirmiflim de, bir türlü bu kitab› bitirememiflim.<br />
Maluf’un “Araplar›n Gözüyle<br />
Haçl› Seferleri” isimli kitab›n› ald›¤›mdan<br />
beri ise neredeyse 10 sene<br />
geçmifl. Geçen bu zaman içerisinde,<br />
kitab›n ne demek istedi¤ine dair bende<br />
oluflan izlenimlerde farkl›l›klar oldu¤unu<br />
da hissetmiyor de¤ilim. O zamanlar,<br />
flöyle bir göz at›p bakt›¤›m<br />
yerlerden, yazar ne kasdediyor, ya<br />
da, ben yazar›n ne demek istedi¤ini<br />
san›yorum sorular›na farkl› cevaplarlar<br />
yükledi¤imi hissediyorum.<br />
Kitab›n Frans›zca ismi “Les<br />
Identités Meurtrières”, yani “Öldürücü<br />
Kimlikler” iken, —ki kitab›n baz›<br />
bölümlerinde bunun ne anlama geldi¤ini<br />
bulabiliyorsunuz— Türkçe<br />
yay›nc›n›n “Ölümcül Kimlikler” ismini<br />
tercih etmesini de, kitab› okuduktan<br />
sonra sormaya bafllad›m.<br />
Daha çok romanlar› ile tan›nan<br />
Emin Maluf bu kitab› ile, özellikle<br />
Bat› dünyas›nda göçmen ve göçmen<br />
as›ll› kiflilerin kimlik bunal›m›<br />
ile, kendisini farkl›l›klara kap›lar›n›<br />
açan özgürlükler yurdu olarak tan›tmakta<br />
olan Bat› dünyas›n›n, bu<br />
iddias›nda asl›nda hakl› olmad›¤›n›<br />
vurguluyor. Bu kitab› de¤erlendirmek<br />
için, baz› bölümlerinden uzun<br />
uzun al›nt›lar yapman›n daha do¤ru<br />
olaca¤›n› san›yorum. Zira, öz<br />
kimlikle, bu kimli¤in ortaya ç›kar›lmas›na<br />
önem veren ve bunun<br />
Maluf’un kitab›<br />
önündeki engelleri yo¤un olarak,<br />
ama, edebî bir dille elefltiren Maluf’un<br />
kimi görüfllerine kat›lmasan›z<br />
da, bu konuda konuflturmak daha<br />
do¤ru olacakt›r.<br />
Kendisi ile ilgili kimlik de¤erlendirmeyeriyle<br />
kitab›na bafllayan Maluf,<br />
tek bir kimlik tan›mlamas›n›n mümkün<br />
olmayaca¤›n›, aksine, bir kiflinin<br />
çok farkl› kimlikleri de kuflanabilece-<br />
¤ini öneriyor: “Kimli¤im beni baflka hiç<br />
kimseye benzemez yapan fleydir... Her<br />
kiflinin kimli¤i, resmi kay›tlarda görünenlerden<br />
kesinlikle s›n›rl› olmayan bir<br />
y›¤›n ö¤eden oluflur... Bütün bu aidiyetler,<br />
her halükârda ayn› anda, elbette ayn›<br />
derecede önem tafl›mazlar. Ama hiçbiri<br />
de tam olarak anlams›z de¤ildir.<br />
Bunlar kiflili¤in yap› tafllar›d›r, ço¤unun<br />
do¤ufltan gelmedi¤ini vurgulamak kofluluyla,<br />
neredeyse “ruhun genleri” denebilir<br />
onlara.” (s. 16)<br />
Fakat, hem d›fl toplumsal bask›n›n<br />
hem de kimlik birli¤i olan insanlar›n<br />
bask›lar› sebebiyle, farkl› kimlikleri<br />
öne ç›karman›n pek de mümkün olamayabildi¤ini<br />
anlat›yor: “Cezayirli ana<br />
babadan Fransa’da do¤an bir genç,<br />
içinde apaç›k iki aidiyet tafl›maktad›r ve<br />
her ikisini de üstlenecek durumda olmas›<br />
gerekir. Laf› buland›rmamak için<br />
iki dedim ama onun kiflili¤inin bileflenleri<br />
çok daha fazla say›dad›r.. Bu delikanl›...<br />
Ne zaman Frans›zl›¤›n› vurgulasa,<br />
baz›lar› ona bir hainmifl, hatta sat›lm›fl<br />
gözüyle bakt›¤›ndan, ne zaman Cezayir’le<br />
olan ba¤lar›n›, tarihini, kültürünü ,<br />
dinini ortaya koysa anlafl›lmamak, küçümsenmek<br />
tehlikesiyle ya da düflmanl›kla<br />
karfl›laflaca¤›ndan, yolu y›prat›c›<br />
olabilir.” Daha sonra Almanya’dan bir<br />
örnekleme sunuyor: “Durum Ren’in<br />
öte yakas›nda daha da naziktir. Otuz y›l<br />
önce Frankfurt yak›nlar›nda do¤an,<br />
hep, dilini ailesininkinden daha iyi konuflup<br />
yazd›¤› Almanya’da yaflam›fl<br />
olan bir Türk’ün durumunu düflünüyorum.<br />
Benimsedi¤i toplumun gözünde o<br />
bir Alman de¤ildir; türklerinin eldi¤i<br />
toplumda ise art›k tam olarak Türk say›lmaz.<br />
Sa¤duyu isterdi ki, o bu çifte aidiyeti<br />
tam anlam›yla talep edebilsin.<br />
Ama ne yasalarda ne de zihniyetlerde<br />
hiçbirfley bugün onun bileflik kimli¤ini<br />
uyumlu bir flekilde ustlenmesine izin<br />
vermemektedir.” (s. 10-11)<br />
Bu anlamda Bat›’n›n, kimlik konusundaki<br />
toplumsal bask›s›na karfl›<br />
da sesini yükseltiyor: “Bu insanlar<br />
çok yönlü aidiyetlerini üstlenemiyorlarsa,<br />
sürekli olarak saflar›n› seçmek<br />
durumunda b›rak›l›yorsa, kabileleri-<br />
32<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
kültür<br />
Emin Maluf, çok kimliklili¤i savunuyor<br />
nin saflar› aras›na dönmeye<br />
zorlan›yorlarsa, o halde dünyan›n<br />
gidiflat› hakk›nda endiflelenmeye<br />
hakl›y›z demektir...<br />
‹çimden iflte katiller böyle<br />
‘imal ediliyor’ diye hayk›rmak<br />
geliyor!” (s. 11-12)<br />
Maluf, kendi kimli¤inin<br />
iki önemli farkl›l›¤›na gururla<br />
iflaret ediyor: “Kimilerinin<br />
vicdan muhasebesi yapt›¤› gibi,<br />
ben de zaman zaman ‘kimlik<br />
muhasebem’ dedi¤im fleyi<br />
yapar›m... Kimli¤imde ne kadar<br />
ö¤e varsa ortaya ç›karmak<br />
için belle¤imi didik didik<br />
eder, bunlar› toplar, s›ralar›m,<br />
hiçbirini reddetmem... Hristiyan<br />
olmak ve anadilimin ‹slam’›n<br />
kutsal dili olan Arapça<br />
olmas› benim kimli¤imi oluflturan<br />
temel çeliflkilerden biridir...<br />
Böylece, kimli¤imin bu iki ö¤esini ayr›<br />
ayr› göz önüne ald›¤›mda kendimi<br />
gerek din, gerese dil bak›m›ndan insanl›¤›n<br />
neredeyse yaras›na yak›n<br />
hissediyorum.” (s. 20-21)<br />
Bununla birlikte, asl›nda, her kimlik<br />
grubunda bile hiç bir kimseninin<br />
birbirinin ayn› olmayaca¤›n› örneklendiriyor:<br />
“Kuflkusuz bir S›rp bir H›rvattan<br />
farkl›d›r, ama her S›rp da bütün<br />
etik S›rplardan farkl›d›r... Lübnanl› bir<br />
Hristiyan Lübnanl› bir Müslümandan<br />
farkl›ysa, ben birbirinin ayn›s› iki Lübnanl›<br />
Hristiyan tan›m›yorum, ne de iki<br />
Müslüman, ayr›ca, dünyada birbirinin<br />
efli iki Frans›z.” (s. 23-24)<br />
AB Çok Dillilik Komiserli¤i taraf›nan<br />
oluflturulan “Çok Dillilik” heyetinin<br />
de baflkanl›¤›n› yapm›fl olan<br />
Maluf göçmen kimli¤i ile yaflaman›n<br />
zorluklar›n›n anlafl›lmas›n› da<br />
istiyor ve göçmen kabul eden ülkeleri<br />
elefltiriyor: “Ça¤›m›z›n en a¤›r<br />
basan özelli¤i tüm insanlar› bir bak›-<br />
ma göçmen ya da az›nl›k haline getirmek<br />
de¤il mi? Hepimiz, köklerimizin<br />
dayand›¤› topraklara hiç benzemeyen<br />
bir evrende yaflamaya zorl<strong>an›yoruz</strong>;<br />
hepimiz baflka diller, baflka a¤›zlar,<br />
baflka iflaretler ö¤renmek zorunday›z...<br />
E¤er geçerli tek bir kimlik söz<br />
konusuysa, mutlaka bir seçim yapmas›<br />
gerekiyorsa, göçmen kendini parçalanm›fl,<br />
bölünmüfl, ya do¤du¤u ülkeye<br />
ya da onu kabul eden ülkeye<br />
ihanete mahkûm edilir halde bulur,<br />
kaç›n›lmaz olarak bir buruklukla, öfkeyle<br />
yaflayaca¤› bir ihanet” (s. 35)<br />
Tabu anlamda göçmenlere de tavsiyeleri<br />
var: “Dilinizin, küçümsendi¤ini,<br />
dininizle alay edildi¤ini, kültrünüzün<br />
afla¤›and›¤›n› hissederseniz, farkl›l›¤›n›-<br />
z›n iflaretlerini abart›l› bir gösteriflle sergileyerek<br />
tepki verirseniz; tersine, size<br />
sayg› duyuldu¤unu hissetti¤inizde, yaflamay›<br />
seçti¤iniz ülkede bir yeriniz oldu¤unu<br />
hissetti¤inizde daha farkl› davran›rs›n›z...<br />
Kararl› olarak ötekine gitmek<br />
için bafl›n›z dik ve kollar›n›z aç›k olmal›d›r..<br />
Att›¤›n›z her ad›mda kendi insanlar›n›za<br />
ianet ve kendinizi inkar etti-<br />
¤iniz hissine kap›l›rsan›z, ötekine do¤ru<br />
ilerleyifliniz aksar; dilini inceledi¤im benimkine<br />
sayg› göstermezse, onun dilini<br />
konuflmak bir aç›lma jesti olmaktan ç›-<br />
kar, bir ba¤l›l›k ve boyun e¤me eylemine<br />
dönüflür.” (s. 39)<br />
Bat› dünyas›nda kimlik tart›flmalar›<br />
çerçevesinde daha çok Müslümanlar›n<br />
kimliklerinin gündeme<br />
geldi¤inin bilincinde olan Maluf<br />
burada hem Müslümanlara, hem<br />
de, Bat› dünyas›na karfl› elefltirilerini<br />
sürdürüyor: “Ben, pek çoklar› gibi,<br />
Müslüman dünyas›nda gördüklerim<br />
ve iflittiklerim karfl›s›nda ürküntüye<br />
kap›l›yorum... Hiç bir din hoflgörüsüzlükten<br />
soyutlanm›fl de¤ildir ama<br />
bu iki “rakip” dinin bir bilançosu yap›lacak<br />
olsa, ‹slam hiç te<br />
fena görülmez.” (s. 50)<br />
“Bat›’da çok yayg›n<br />
olan ve Müslümanl›¤a<br />
ba¤l› insanlar›n çekti¤i<br />
tüm ac›lar›n kayna¤›n› kolayca<br />
Müslüman dininde<br />
bulan genel düflenceye<br />
kat›lmad›¤›m anlafl›lacakt›r...<br />
Dinlerin halklar üzerindeki<br />
etkisi fazlaca abart›l›rken,<br />
tersine halklar›n<br />
dinler üzerine olan etkisi<br />
dikkate al›nm›yor... Müslüman<br />
dünyas›nda da<br />
toplum sürekli olarak kendine<br />
benzeyen bir din ortaya<br />
ç›karm›flt›r. Üstelik<br />
ne bir ça¤dan bir ça¤a, ne<br />
de bir ülkeden di¤erine<br />
asla ayn› kalmam›fl olan<br />
bir din.” (s.53-54)<br />
‹slam dünyas›ndaki pek çok geliflmeye<br />
de elefltiriler yönelten Emin<br />
Maluf bununla birlikte, ‹slam dünyas›ndaki<br />
çeflitli uç hareketlerin de anlafl›lmas›n›<br />
öneriyor: “Müslüman toplumu<br />
kendini güvende hissetti¤i her defas›nda<br />
aç›k olmay› baflarm›flt›r. Böyle zamanlarda<br />
ortaya ç›kan ‹slam görüntüsünün<br />
bugünün karikatürleriyle hiç bir<br />
benzerli¤i yok... Üçüncü Dünya Müslümanlar›n›n<br />
Bat›’ya fliddetle h›nç duymalar›n›n,<br />
sadece kendilerinin Müslüman,<br />
Bat›’n›n Hristiyan olmas›ndan de¤il, ayn›<br />
zamanda onlar›n yoksul, bask› alt›nda,<br />
küçümsenmiflken, Bat›’n›n zengin ve<br />
güçlü olmas›ndan ileri geldi¤ini düflünüyorum...<br />
Bu arada, ‹slam tarihini<br />
araflt›rsam da (militan ‹slamc› hareketlerin)<br />
aç›kça atas› olabilecek bir fley bulam›yorum.<br />
Bu hareketler Müslümanl›k<br />
tarihinin saf bir ürünü de¤il, bizim ça¤›-<br />
m›z›n, ça¤›m›z›n gerginliklerinin, çarp›kl›klar›n›n,<br />
uygulamalar›n›n, umutsuzluklar›n›n<br />
ürünüdür... Bafllang›c›ndan<br />
bu yana ‹slam tarihi üzerine on koca cilt<br />
okuyabilirsin, Cezayir’de olanlardan hiç<br />
bir fley anlayamazs›n›z. Sömürgecilik ve<br />
sömürgeli¤in sona ermesi hakk›nda<br />
otuz sayfa okuyun, çok daha fazlas›n›<br />
anlars›n›z.” (s. 56-57)<br />
K›sacas›, Roman tad›nda okunabilecek<br />
bir kitap olsa da, kimlik tart›rmalar›<br />
çerçevesinide okunmas› daha<br />
anlaml› olacakt›r. <br />
IGMG PERSPEKTIVE 33
irschad<br />
Die Zeit und das Gebet<br />
Assoc. Prof. Dr. Özcan HIDIR • ohidir@hotmail.de<br />
Zeit ist eine Ressource, die jedem<br />
in gleichem Maße gegeben<br />
wurde. Jeder hat sieben Tage in der<br />
Woche und 24 Stunden am Tag zur<br />
Verfügung. Der einzige Unterschied<br />
zwischen den Menschen ist nicht<br />
Zeit, die sie zur Verfügung haben,<br />
sondern die Art und Weise wie sie<br />
diese ausnutzen. Obwohl Zeit ein<br />
abstrakter Begriff ist, kann sie anhand<br />
der Tätigkeiten, die wir in einer<br />
gewissen Zeitspanne erledigen, gemessen<br />
werden. Aus diesem Blickwinkel<br />
betrachtet, ist sie eine messbare<br />
und begrenzte Ressource. Mit<br />
der Verwaltung von Zeit wird die<br />
effektive und produktive Nutzung<br />
der begrenzten Zeit angestrebt.<br />
Trotzdem lassen viele Menschen die<br />
Zeit sinnlos verstreichen, da sie<br />
nicht wissen, wie sie diese begrenzte<br />
Ressource am sinnvollsten nutzen<br />
können.<br />
Unter Zeitmanagement versteht<br />
man die effektive Verwendung dieser<br />
nur begrenzt zur Verfügung stehenden<br />
Ressource. Optimale Zeitnutzung<br />
heißt nicht beschäftigt auszusehen,<br />
sondern die Zeit mit Tätigkeiten<br />
zu füllen, die uns unseren<br />
Zielen näherbringen. Hierbei ist<br />
anzumerken, dass die heutigen<br />
Muslime insbesondere im Bereich<br />
Zeitmanagement viel nachzuholen<br />
haben. Generell betrachtet,<br />
herrscht in der islamischen Welt eine<br />
unglaubliche Zeitverschwendung<br />
und Unpünktlichkeit ist Gang<br />
und Gäbe. Dies hat verschiedene<br />
Gründe, wobei der wichtigste Grund<br />
die unzureichende Kenntnis über die<br />
diesbezüglichen Gebote und Empfehlungen<br />
im Koran und in der Sunna<br />
ist. Allahs Gaben an die Menschen<br />
sind unendlich. Einer der<br />
wichtigsten dieser Gaben ist die<br />
Zeit. Denn im Koran wird diese Gabe<br />
als eine vorübergehende 1 , nicht<br />
verschiebbare und nicht wiederkehrende<br />
2 Gabe beschrieben. Es<br />
wird erwähnt, dass die Verschwendung<br />
derselben mit Folgen im Jenseits<br />
verbunden ist. Abdullâh bin<br />
Mas’ûd, ein bedeutender Gefährte,<br />
definierte die frei zur Verfügung<br />
stehende Zeit als eine der wichtigsten<br />
Gaben, für die wir im Jenseits von<br />
Allah zur Verantwortung gezogen<br />
werden. Er sagte diesbezüglich:<br />
Optimale Zeitnutzung<br />
heißt nicht beschäftigt<br />
auszusehen, sondern die<br />
Zeit mit Tätigkeiten zu<br />
füllen, die uns unseren<br />
Zielen näherbringen.<br />
„Ich habe keinen Tag mehr bereut<br />
als den, der vorbeigestrichen ist, ohne<br />
dass sich meine gute Taten vermehrt<br />
hätten.“<br />
Der häufig verwendete Spruch<br />
„Zeit ist Geld“, der den Wert der<br />
Zeit betonen soll, ist im Grunde<br />
sinnlos. Denn die Zeit ist wertvoller<br />
als Geld. Deshalb sagte der muslimische<br />
Denker Hasan al-Banna<br />
auch „Die Zeit ist das Leben selbst.“<br />
Weiter heißt es in einem arabischen<br />
Sprichwort „Edelsteine kann man<br />
mit der Zeit erwerben, aber die<br />
vertane Zeit, lässt sich nicht mit<br />
Edelsteinen kaufen“ und verdeutlicht<br />
damit, dass die Zeit wertvoller<br />
ist als Edelsteine.<br />
Das Leben ist eine äußerst wertvolle<br />
Gabe Allahs, die jedem Lebewesen<br />
nur einmal gegeben wird.<br />
Wer den Schleier der Unwissenheit<br />
einmal gelüftet hat, für den ist Zeit<br />
eine unvergleichlich wertvolle Gabe.<br />
In diesem Sinne ist Zeit, wie Hasan<br />
al-Banna feststellte, im Grunde das<br />
Leben selbst. Daher ist es eine<br />
Pflicht, die Zeit für gute Taten zu<br />
nutzen. Jeder Mensch hat in jedem<br />
Augenblick mehr als eine Aufgabe<br />
zu erledigen. Doch nur ein Mensch,<br />
der der Zeit die nötige Bedeutung<br />
beimisst, lebt im wirklichen Sinne.<br />
Das Wissen, das den Schlüssel zum<br />
Diesseits und Jenseits darstellt,<br />
kann nur durch die optimale Nutzung<br />
der Zeit erworben werden.<br />
Die Werke der Gelehrten und der<br />
Handwerker sind die Früchte einer<br />
optimalen Zeitnutzung.<br />
Gottesdienste (pl. Ibâdât) wie das<br />
Gebet (Salâh), das Fasten (Sawm),<br />
die Hadsch und die Zakât, tragen<br />
entscheidend dazu bei, dem Muslim<br />
die optimale Nutzung der Zeit<br />
näherzubringen. Da diese Gottesdienste<br />
zu bestimmten Zeit verrichtet<br />
werden, vermitteln sie den Muslimen<br />
ein Gefühl dafür wie sie ihre<br />
Zeit am besten einteilen können.<br />
Insbesondere das fünfmalige Gebet<br />
34<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
irschad<br />
spielt in Bezug auf das Zeitmanagement<br />
eine enorm wichtige Rolle.<br />
Aus diesem Grund werden wir im<br />
Folgenden auf die Methoden des<br />
Zeitmanagements eingehen, die<br />
dem Muslim durch das Gebet vermittelt<br />
werden.<br />
Im Islam sind die Gottesdienste<br />
in Tages- und Jahresabschnitte unterteilt.<br />
Am deutlichsten tritt das<br />
bei dem fünfmaligen Gebet, das<br />
den ganzen Tag umspannt, hervor:<br />
„So preist Allah an euerem Abend<br />
und an euerem Morgen. Ihm sei das<br />
Lob in den Himmeln und auf Erden<br />
auch am späten Nachmittag und zu<br />
euerer Mittagszeit.“ 3<br />
Einer Überlieferung von Abdullâh<br />
bin Abbâs zufolge enthält<br />
dieser Vers das Gebot für das fünfmalige<br />
Gebet. Hiervon ausgehend<br />
teilen die meisten Gelehrten die<br />
Auffassung, dass das Gebet in<br />
Mekka zur Pflicht wurde. Auffällig<br />
an diesem Vers ist die Vorgabe der<br />
Gebetszeiten. Was wiederum auf eine<br />
der wichtigsten Ziele des Gebets<br />
hinweist, nämlich, dass die Muslime<br />
die Gewohnheit entwickeln, den Tag<br />
zu planen.<br />
Wenn jedes Gebet eine Zeitplanung<br />
voraussetzt, kann jeder Vers<br />
mit Bezug zu den Gebeten als ein<br />
Vers verstanden werden, der darauf<br />
abzielt, ein Bewusstsein für Zeitmanagement<br />
zu entwickeln. So weist<br />
der Vers: „Siehe das Gebet ist für die<br />
Gläubigen für bestimmte Zeiten vorgeschrieben.“<br />
4<br />
darauf hin, dass das<br />
Gebet ein täglicher Gottesdienst<br />
mit festen Zeiten ist, dessen Verrichtung<br />
eine Planung erfordert.<br />
Diesen Vers deuteten die Korankommentatoren<br />
folgendermaßen:<br />
Das Gebet ist eine Pflicht, die an<br />
aufeinanderfolgenden Tageszeiten<br />
erfüllt wird, so dass die Andacht<br />
Allahs zu allen Tageszeiten gewährleistet<br />
ist. 5<br />
Im Leben unseres Propheten<br />
(saw) regelten die Gebetszeiten alltägliche<br />
Aktivitäten wie schlafen,<br />
aufstehen, gesellschaftliche Aktivitäten,<br />
Besuche und Unterhaltungen.<br />
Die Wichtigkeit des Gebets für<br />
das Zeitmanagement des Muslims<br />
liegt in der Verteilung seiner Aufgaben<br />
zwischen Morgen und Mittag,<br />
Mittag und Nachmittag, Nachmittag<br />
und Abend sowie Abend und<br />
Nacht. Denn ein Mensch, der mit der<br />
Überlegung „Wenn ich diese Aufgaben<br />
zu dieser Tageszeit nicht verrichte,<br />
wird dieser Zeitabschnitt sinnlos<br />
verstrichen sein“ den Tag beginnt,<br />
wird diese Tageszeiten nicht mit<br />
Nichtstun vergehen lassen. Denn<br />
Zeit ist relativ und hat keine Gestalt.<br />
Nur durch die Aufgaben, die<br />
wir in ihr erledigen oder dem Inhalt,<br />
mit dem wir sie füllen, gewinnt<br />
die Zeit an Bedeutung, Segen<br />
und Lebendigkeit. Jeder einzelne<br />
Augenblick eines ausgefüllten Lebens<br />
kann hunderten von Lebensjahren<br />
entsprechen. Demzufolge<br />
gewinnt die Zeit nur durch sinnvolle<br />
Nutzung und Verwertung an Bedeutung<br />
und wird zu etwas Konkretem.<br />
In einer Zeit des<br />
Wertewandels ist es Fakt,<br />
dass sich auch unser<br />
Zeitverständnis<br />
geändert hat.<br />
Sofern wir die 24 Stunden, in<br />
dessen Besitz wir sind, als unseren<br />
letzten Lebenstag betrachten, diese<br />
nach den Gebetszeiten planen und<br />
die Tagesabschnitte mit sinnvollen<br />
Tätigkeiten füllen, wird der Tag infolgedessen<br />
seinen vollen Wert erhalten.<br />
Folglich sollten wir unsere<br />
Zeit in die Abschnitte<br />
- vor dem Mittagsgebet,<br />
- nach dem Mittagsgebet,<br />
- nach dem Nachmittagsgebet,<br />
- nach dem Abendgebet,<br />
- nach dem Nachtgebet,<br />
- vor und nach dem Morgengebet<br />
einteilen. Denn somit werden<br />
wir eine Zeitplanung haben, die<br />
sich nach den Gebetszeiten richtet<br />
und mit dem Gebet an Spiritualität<br />
und Bedeutung gewinnt. Auf diese<br />
Weise werden wir uns in diesen<br />
Zeitabschnitten neuen Aufgaben im<br />
Dienste des Islams widmen und sie<br />
ausführen. Wir werden uns mit diesen<br />
Aufgaben nicht begnügen und<br />
werden gar aufgrund der segensreicheren<br />
Zeit neue Aufgaben suchen.<br />
Mit dieser Besonderheit des<br />
täglichen Gebets wird die ständige<br />
Andacht an Allah gewährleistet.<br />
Ferner wird der Mensch täglich<br />
Zeit haben den Tag Revue passieren<br />
zu lassen. Des Weiteren gibt<br />
uns der Freitag die Möglichkeit unsere<br />
Woche und der Ramadan sowie<br />
die Zakât das Jahr zu bilanzieren.<br />
Ferner dient die einmal im Leben<br />
zu einer bestimmten Zeit ausgeführte<br />
Hadsch, als Gelegenheit<br />
unser gesamtes Leben auf die Waagschale<br />
zu legen. In Folge dieser<br />
Gottesdienste wird der Muslim die<br />
Bedeutung der Zeit auf die beste<br />
Weise kennen lernen und zu schätzen<br />
wissen.<br />
In einer Zeit des Wertewandels ist<br />
es Fakt, dass sich auch unser Zeitverständnis<br />
geändert hat. Unsere<br />
Zeitabschnitte sind homogen, denn<br />
es wird nicht mehr zwischen den<br />
einzelnen Tageszeiten unterschieden.<br />
Dabei haben die verschiedenen Tageszeiten,<br />
die im Islam durch die<br />
Gebetszeiten geteilt werden, sprich<br />
der Morgen, Mittag, Nachmittag,<br />
Abend und die Nacht eine andere<br />
Atmosphäre. Es gibt zu jeder dieser<br />
Tageszeiten einen spezifischen Gottesdienst,<br />
eine Andacht, Arbeitsphase<br />
und Ruhezeit. Sofern wir unsere<br />
Zeit nach dem Gebet und anderen<br />
Gottesdiensten arrangieren, werden<br />
wir in den Genuss eines ausgefüllten,<br />
produktiven, segensreichen und harmonischen<br />
Lebens kommen. <br />
Quellen:<br />
1<br />
Sure Nâziât, [79:46]<br />
2<br />
Sure Munâfikûn, [63:11]<br />
3<br />
Sure Rûm, [30:17-18]<br />
4<br />
Sure Nisâ, [4:103]<br />
5<br />
vgl. Ibni Kathîr, Tafsîr, I, 563<br />
6<br />
Nâziât Suresi, [79:46]<br />
7<br />
Münâfikûn Suresi, [63:11]<br />
8<br />
Sure Rûm, [30:17-18]<br />
9<br />
Sure Nisâ, [4:103]<br />
IGMG PERSPEKTIVE 35
irschad<br />
Die menschliche Natur und<br />
das Opfern<br />
Ali METE • amete@igmg.de<br />
Im Koran heißt es, dass der Mensch<br />
erschaffen wurde, um Allah zu dienen.<br />
1<br />
Diese der menschlichen Natur<br />
innewohnende Hinwendung ist Teil<br />
seiner Kreatürlichkeit. 2<br />
Jedoch wird<br />
dieses Bedürfnis nach Religion im<br />
weitesten Sinne nicht nur im Koran<br />
zur Sprache gebracht; vor allem die<br />
Religionswissenschaft und die Anthropologie<br />
3<br />
haben aufgezeigt, dass<br />
es, angefangen von den primitivsten<br />
Völkern bis hin zu den modernen Gesellschaften<br />
unsrer Zeit, keine Menschen<br />
gibt, die nicht glauben bzw. in<br />
irgendeiner Form religiös denken<br />
und handeln. Aus diesem Blickwinkel<br />
betrachtet, kann man sagen, dass der<br />
Glauben eine Existenzbedingung des<br />
Menschen ist.<br />
In allen Religionen der Welt spielen<br />
Gottesdienste eine essenzielle<br />
Rolle; sie bilden einen unentbehrlichen<br />
Teil des Glaubens. Unter diesen<br />
gottesdienstlichen Handlungen ist<br />
das Opfern – im Islam mit dem Begriff<br />
Kurbân, „sich nähern“, widergegeben<br />
– in nahezu allen Religionen<br />
anzutreffen. Deshalb heißt es im<br />
Koran: „Allen Völkern gaben Wir<br />
Opferriten, damit sie Allahs Namen<br />
über dem Vieh aussprächen, mit dem<br />
Wir sie versorgten. Und euer Gott ist<br />
ein einziger Gott. Darum seid Ihm ergeben!<br />
Und verkünde denen frohe Botschaft,<br />
die sich (vor Allah) demütigen.“ 4<br />
Der Gedanke und die Praxis des<br />
Opferns ist jedoch nicht nur auf Religionen<br />
beschränkt, die einen göttlichen<br />
Ursprung haben. Schon im alten<br />
Mesopotamien ist vom Opfern<br />
die Rede. Dies und ähnliche Erkenntnisse<br />
lassen die Schlussfolgerung zu,<br />
dass die Praxis der Darbietung eines<br />
Opfers an ein höheres Wesen oder<br />
den Schöpfer, mit dem Ziel sich ihm<br />
zu nähern, einem religiösen Bedürfnis<br />
der menschlichen Natur entspringt.<br />
5<br />
„Allen Völkern gaben Wir Opferriten, damit sie Allahs Namen über dem Vieh aussprächen, mit dem Wir sie versorgten. Und euer Gott ist<br />
ein einziger Gott. Darum seid Ihm ergeben! Und verkünde denen frohe Botschaft, die sich (vor Allah) demütigen.“ Sure Hadsch, [22:34]<br />
36<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
irschad<br />
„Weder ihr Fleisch noch ihr Blut erreicht Allah, jedoch erreicht Ihn euere Frömmigkeit...“ Sure Hadsch, [22:37]<br />
In den monotheistischen Religionen<br />
wird das erste Opfer Kain und<br />
Abel (Kâbîl und Hâbîl) zugeschrieben.<br />
Im Alten Testament wird berichtet,<br />
dass Gott das Opfer Abels, welches<br />
Abel aus den Erstgeborenen seiner<br />
Herde aussuchte, annahm, während<br />
er Kains Opfergabe, die aus<br />
„Früchten des Ackerbodens“ bestand,<br />
nicht beachtete. Aus Neid tötete<br />
später Kain seinen Bruder Abel. 6 Im<br />
Koran wird die Erzählung folgendermaßen<br />
wiedergegeben: „Und verkünde<br />
ihnen der Wahrheit gemäß die<br />
Geschichte der beiden Söhne Adams,<br />
als sie ein Opfer darbrachten. Angenommen<br />
wurde es von dem einen von<br />
ihnen, aber nicht von dem anderen. Er<br />
sprach: „Wahrlich, ich schlage dich tot!“<br />
(Der andere) sprach: „Siehe, Allah<br />
nimmt nur von den Gottesfürchtigen<br />
an.“ Sowohl in der Bibel als auch im<br />
Koran wird das Opfer Abels angenommen,<br />
da er aus reinen Glauben<br />
und mit Gottesfürchtigkeit opfert.<br />
Am deutlichsten kommt dies in folgendem<br />
Vers zum Ausdruck: „Weder<br />
ihr Fleisch noch ihr Blut erreicht Allah,<br />
jedoch erreicht Ihn euere Frömmigkeit...“<br />
7<br />
In den Religionen, die auf einer<br />
göttlichen Offenbarung basieren, ist<br />
das Opfern eine wichtige Form des<br />
Dienstes an Gott. Um die Vielgötterei<br />
(Schirk) zu unterbinden, ist es in diesen<br />
Religionen ausschließlich erlaubt,<br />
im Namen des einzigen Gottes zu opfern.<br />
Auch wenn es Veränderungen<br />
und Unterschiede in der Praxis gab<br />
und gibt, ist all diesen Religionen gemein,<br />
dass sie durch das Opfern dasselbe<br />
Ziel verfolgen: die Bezeugung<br />
der Einheit Gottes, also den Tawhîd,<br />
die Frömmigkeit, also Takwâ und die<br />
Ergebenheit, welches die Bedeutung<br />
des Wortes Islam ist.<br />
Das Opfern lässt dem Menschen<br />
erneut bewusst werden, dass es nur<br />
Allah ist, der ihn versorgt und Herr<br />
über Leben und Tod ist. Alles, was<br />
gelebt hat, lebt und leben wird, wird<br />
zu ihm zurückkehren, wie es im Koran<br />
heißt: „Sprich: „Siehe, mein Gebet,<br />
mein Gottesdienst, mein Leben und<br />
mein Tod gehören Allah, dem Herrn<br />
der Welten.“ 8<br />
Zu Opfern bedeutet im islamischen<br />
Sinne auch das Erbe des Propheten<br />
Abraham (Ibrâhîm) (as) anzutreten.<br />
Er war es, der, nachdem es<br />
ihm im Traum befohlen wurde, bereit<br />
war, seinen einzigen Sohn Ismael (Ismâîl)<br />
(as) als Zeichen der Ergebenheit<br />
zu opfern. Im Koran wird dies folgendermaßen<br />
erzählt. Abraham (as) sagte<br />
zu seinem Herrn: „O mein Herr! Gib<br />
mir einen rechtschaffenen (Sohn).“<br />
Daraufhin kündigten Wir ihm einen<br />
gutmütigen Sohn an. Als dieser nun alt<br />
genug war, um mit ihm zu arbeiten,<br />
sprach er: „O mein Sohn! Siehe, ich sah<br />
im Traum, dass ich dich opfern müsste.<br />
Schau, was meinst du dazu?“ Er sprach:<br />
„O mein Vater! Tu, was dir befohlen<br />
wird. Du wirst mich, so Allah will,<br />
standhaft finden.“ Sobald beide sich<br />
(Allah) ergeben hatten und er ihn mit<br />
dem Gesicht nach unten auf den Boden<br />
gelegt hatte, riefen Wir ihm zu: „O Abraham!<br />
Du hast das Traumgesicht bereits<br />
erfüllt!“ Wahrlich, so belohnen Wir<br />
die Rechtschaffenen. Fürwahr, dies war<br />
eine offensichtliche Prüfung! So lösten<br />
Wir ihn durch ein großes Schlachtopfer<br />
aus und bewahrten sein Ansehen unter<br />
den nachfolgenden (Generationen).<br />
„Friede sei mit Abraham!“ So belohnen<br />
Wir die Rechtschaffenen.“ 9<br />
<br />
1<br />
„Und die Dschinn und die Menschen habe<br />
Ich nur dazu erschaffen, dass sie Mir dienen.“<br />
(Sure Zârijât, [51:56])<br />
2<br />
Kreatürlichkeit im Sinne der „Fitra“,<br />
„menschliche Natur“, „natürliche Veranlagung“:<br />
„So richte dein ganzes Wesen aufrichtig<br />
auf den wahren Glauben, gemäß<br />
der natürlichen Veranlagung, mit der<br />
Allah die Menschen erschaffen hat. Es<br />
gibt keine Veränderung in der Schöpfung<br />
Allahs…“ (Sure Rûm, [30:30])<br />
3<br />
Anthropologie ist die „Lehr vom Menschen“<br />
(aus dem Griechischen ánthropos<br />
„Mensch“ und lógos „Lehre“)<br />
4<br />
Sure Hadsch, [22:34]<br />
5<br />
S. G. F. Brandon, A Dictionary of Comparative<br />
Religion, London, 1970, S. 545<br />
6<br />
Elberfelder Bibelübersetzung, Altes Testament,<br />
Genesis, 4,3-8<br />
7<br />
Sure Hadsch, [22:37]<br />
8<br />
Sure An’âm, [6:162]<br />
9<br />
Sure Saffât, [37:100-110]<br />
IGMG PERSPEKTIVE 37
kommentar<br />
Die schweigende Mehrheit<br />
der Muslime...<br />
O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />
Lage Akgün tut es, Wolfgang<br />
Schäuble tut es auch und auch<br />
Muhammad Sven Kalisch, seines<br />
Zeichens Professor für Islamkunde<br />
in Münster, tut es jetzt auch. Immer<br />
wieder verstecken sich Akteure des<br />
öffentlichen Lebens in der BRD hinter<br />
einer mysteriösen schweigenden<br />
Mehrheit der Muslime, wenn sie den<br />
Argumenten und Forderungen der<br />
Vertreter der s.g. organisierten muslimischen<br />
Religionsgemeinschaften<br />
nichts mehr entgegen zu setzen haben.<br />
Wer aber ist denn bloß diese<br />
schweigende Mehrheit und vor allen<br />
was macht die, die sich auf diese berufen<br />
so sicher, dass sie deren Vorstellungen<br />
teilen würde. Nehmen wir<br />
nur mal das Beispiel von Professor<br />
Kalisch. Der sagte nach seiner Abberufung<br />
als Ausbilder für künftige<br />
Lehrer für islamischen Religionsunterricht<br />
in Zeit Interview mit der folgende<br />
denkwürdigen Sätze: „Ich habe<br />
das Tisch-tuch nicht zerschnitten. Aber<br />
gerade nach der harschen Reaktion der<br />
muslimi-schen Verbände stellt sich die<br />
Frage, ob es wirklich sinnvoll ist, mit ihnen<br />
zusammenzuarbeiten. Diese Verbände<br />
repräsentieren ja bei Weitem<br />
nicht die Mehrheit der Muslime in<br />
Deutschland. Ich glaube, die schweigende<br />
Mehrheit der Muslime denkt anders.“<br />
Demnach scheint die schweigende<br />
Mehrheit der Muslime wohl auch<br />
wie er zu glauben, dass die Existenz<br />
der Propheten Abraham, Moses, Jesus<br />
und auch Muhammad nicht zu<br />
beweisen ist, dass der Koran ursprünglich<br />
ein christlicher Text ist<br />
und das der Islam, wie übrigens jede<br />
andere Religion auch, sowieso nur<br />
als Lebenskrücke für die Bewältigung<br />
eines komplexen Lebens zu verstehen<br />
ist. Interessant nur, dass der auf seine<br />
Wissenschaftlichkeit so bedachte<br />
Professor die Öffentlichkeit im Unklaren<br />
darüber lässt, welche empirischen<br />
Studien seine Wahrnehmung<br />
von einer seine abstrusen Ideen unterstützenden<br />
aber eben schweigenden<br />
Mehrheit stützen.<br />
Nun, die jüngst veröffentlichte<br />
Sonderstudie "Religionsmonitor<br />
2008 - Muslimische Religiosität in<br />
Deutschland" der Bertelsmann Stiftung,<br />
bei der 2.000 Muslime ab 18<br />
Jahren repräsentativ befragt wurden,<br />
spricht eine andere Sprache. Hier einmal<br />
ein paar beeindruckende Zahlen:<br />
Laut Studie sind 90% der in Deutschland<br />
lebenden Muslime religiös, davon<br />
41% sogar hochreligiös. 5% sind<br />
nichtreligiös. Mit Blick auf die Konsequenzen<br />
dieser Religiosität fällt die<br />
unterschiedliche Akzentsetzung bei<br />
der Beachtung religiöser Vorschriften<br />
auf. Das Verbot des Verzehrs von<br />
Schweinefleisch wird von 86% nach<br />
eigenen Angaben eingehalten. 58%<br />
geben an, niemals Alkohol zu trinken.<br />
Das Fasten im Ramadan, die Pilgerfahrt,<br />
die Pflichtabgabe, die Speisevorschriften<br />
oder die rituellen<br />
Reinheitsgebote werden von zwei<br />
Drittel aller Muslime als ziemlich<br />
oder sehr wichtig angesehen. 34%<br />
der Muslime nehmen mindestens<br />
einmal im Monat am Gemeinschafts-<br />
bzw. Freitagsgebet teil.<br />
Das persönliche Gebet praktizieren<br />
60% der Muslime täglich; dem<br />
fünfmaligen Pflichtgebet in vollem<br />
Umfang kommen 28% nach.<br />
Insgesamt, so die Erkenntnis der<br />
Studie der Bertelsmann Stiftung, ist<br />
die hohe Religiosität der Muslime in<br />
Deutschland gepaart mit einer sehr<br />
pluralistischen und toleranten Einstellung.<br />
Hier genau liegt wohl die<br />
Wahrnehmungsverzerrung derjenigen,<br />
die sich immer wieder auf die<br />
s.g. schweigende Mehrheit der Muslime<br />
in Deutschland berufen. Sie verwechseln<br />
bewusst oder vielleicht sogar<br />
unbewusst die Toleranz und den<br />
Respekt dieser Menschen für einen<br />
pluralistischen Diskurs mit einer Zustimmung<br />
zu ihren merkwürdigen<br />
Ideen und Glaubensvorstellungen.<br />
Ausgehend von den Argumentationsmustern<br />
von Herrn Schäuble,<br />
Frau Akgün und auch Professor Kalisch<br />
könnten die s.g. „organisierten<br />
Muslime“, also wenn man so will, die<br />
„wortergreifende Minderheit“, auf<br />
Basis der veröffentlichten Zahlen genauso<br />
behaupten, dass sie die mit den<br />
von Ihnen öffentlich vertretenen<br />
Glaubensvorstellungen für die überwältigende<br />
Mehrheit der Muslime in<br />
Deutschland spricht. Darauf verzichten<br />
die islamischen Religionsgemeinschaften<br />
und ihre Vertreter. Vielmehr<br />
ergreifen sie das Wort Namens<br />
und im Auftrag ihrer Mitglieder und<br />
versuchen mit diesem Mandat, die<br />
rechtliche und gesellschaftliche Integration<br />
des Islam in Deutschland<br />
voranzubringen. Allerdings mit der<br />
Überzeugung, dass ihnen auch die<br />
Unterstützung der Muslime gewiss<br />
ist, die sich nicht formell irgendeiner<br />
Gemeinschaft angeschlossen haben!!!<br />
<br />
38<br />
IGMG<br />
PERSPEKTIVE
KİTAP KULÜBÜ • Merheimer Str. 229, 50733 Köln<br />
• Tel: 0221- 73 90 441 • Fax: 0221- 72 30 61 • E-Mail: info@kitap-kulubu.de • www.kitapkulubu.de
“Rabb'in için Namaz kıl, Kurban kes!” Kevser Sûresi 2<br />
Kurban sevabınıza yoksulların, gariplerin, sahipsizlerin,<br />
yetimlerin, aç ve hasta olanların, seslerini duyuramayan daha nice<br />
Mağdur ve Mazlumların duasını da ekleyin!<br />
IGMG KURBAN KAMPANYASI<br />
“Mazlum ve mağdurlara uzanan dost el”<br />
Hesap Numarası: IGMG • SEB Bank AG Köln Kontonr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11<br />
Verwendungszweck: Kurban IBAN DE61 3701 0111 1628 8856 04 • BIC (SWIFT) ESSEDE5F370<br />
Kurban Bedellerini elden bölge ve şube kurban sorumlularına verebileceğiniz gibi banka hesabına da havale edebilirsiniz.<br />
SON HAVALE TARİHİ: 3 Aralık 2008<br />
İslam Toplumu Millî Görüş • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 291 •<br />
Fax: +49 (0)2237-656 222 • kurban@igmg.de · www.igmg.de