19.09.2015 Views

Aliya’y› rahmetle an›yoruz

Amerika, baflkan›n› seçiyor - IGMG

Amerika, baflkan›n› seçiyor - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

YIL/JAHRGANG: 14 • SAYI/NR.: 167 • KASIM / NOVEMBER 2008<br />

PERSPEKTIVE<br />

Monatliche Zeitschrift der<br />

Islamischen Gemeinschaft Milli Görüfl<br />

‹slam Toplumu Millî Görüfl aylık yay›n organ›<br />

<strong>Aliya’y›</strong><br />

<strong>rahmetle</strong> <strong>an›yoruz</strong><br />

Amerika, baflkan›n› seçiyor


Yeni dizayn ve içeri¤iyle:


IGMG<br />

Perspektive<br />

IGMG AYLIK YAYIN ORGANI<br />

ED‹TÖR<br />

KASIM / NOVEMBER 2008<br />

Y›l/Jg.: 14, Say›/Nr.: 167<br />

ADRES · ANSCHRIFT<br />

IGMG Perspektive<br />

Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />

Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />

www.igmg.de E-Mail: dergi@igmg.de<br />

YAYINCI · HERAUSGEBER<br />

Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />

IGMG e.V.<br />

Amtsgericht Bonn, VR 6621<br />

Vertreten durch den Vorstand:<br />

Osman Döring, Vorsitzender<br />

Oguz Ücüncü, Generalsekretär<br />

Ali Bozkurt, stellv. Vorsitzender<br />

GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ · CHEFREDAKTEUR<br />

O¤uz Üçüncü<br />

(V.i.S.d.P)<br />

D‹ZG‹-LAYOUT<br />

‹lhan B‹LGÜ<br />

BASKI · DRUCK<br />

Yavuzsöhne-Duisburg<br />

Yay›nlanan makale ve fikir yaz›lar›n›n<br />

sorumluluklar› yazarlar›na aittir.<br />

•<br />

Die in der Zeitschrift veröffentlichten<br />

Meinungen binden die Autoren, nicht die IGMG.<br />

‹LAN SERV‹S‹ · ANZEIGENSERVICE<br />

Tel.: 02237/ 656-201 • Fax: 02237/ 656 555<br />

E-Mail: tanitma@igmg.de<br />

ABONE SERV‹S‹ · ABONNEMENT<br />

Islamische Gemeinschaft Millî Görüfl<br />

Lastschriftabteilung<br />

Boschstr. 61-65, D- 50171 Kerpen<br />

Tel.: 02237/ 656-0 • Fax: 02237/ 656 555<br />

E-Mail: mitglied@igmg.de<br />

Y›ll›k abone ücreti: 59,-EURO<br />

Jahresabonnement: 59,-EURO<br />

IGMG Genel Merkez Üyelerine Ücretsizdir<br />

Für Vereinsmitglieder der IGMG kostenlos<br />

Der Bezugspreis ist im Mitgliedsbeitrag enthalten<br />

HESAP NO · BANKVERBINDUNG<br />

SEB-AG Köln.<br />

Kontonr.: 162 888 56 00<br />

BLZ 370 101 11<br />

‹slam din dersleri<br />

Üçaylar, rahmet ve bereket ayı Ramazan derken, flimdi<br />

de Hac ve Kurban Bayramı yaklaflıyor. Ramazan’da yafladı¤ımız<br />

heyecanımız, Kurban ve Hac ile devam edecek.<br />

Allah’a flükürler olsun ki, teflkilatımızın düzenledi¤i Hac organizasyonu<br />

için tüm hazırlıklarımız tamamlandı. Zaten kafilelerimiz<br />

daha önceden dolmufltu. fiimdi neredeyse gelecek<br />

sene için kayıtlarımız dolmak üzere. Bu arada, mazlum<br />

ve ma¤durlar için düzenledi¤imiz Kurban Kampanyası ile<br />

ilgili haz›rl›klarımız da tamamlandı ve kampanyamız baflladı.<br />

Hepinizi, geçen yıllarda oldu¤u gibi bu yıl da, bu kampanyaya<br />

destek vermeye ça¤ırıyoruz.<br />

Öteyandan, Almanya’da bir tartıflmadır gidiyor: Münster<br />

Üniversitesi’nde ‹slam din dersi ö¤retmenlerini yetifltirecek<br />

bir programdan, ‹slamî kuruluflların deste¤ini çekmesi<br />

üzerine bafllayan bu tartıflmaları ne yazık ki üzülerek izliyoruz.<br />

Zira tartıflma, ana ekseninden çıkıp, bilimsel özgürlü¤e<br />

vurulan darbe suçlamalarına kadar gitmeye baflladı.<br />

Konunun bir bölümünü, kendi yazımızda ele alırken, Ali<br />

Mete de, ‹slamî kuruluflların bu programdan neden desteklerini<br />

çekti¤ini aç›klayan yorumu ile geliflmeleri de¤erlendiriyor.<br />

Bu sayımızda kapak konusu yaptı¤ımız merhum Aliya<br />

‹zzetbegoviç’i <strong>rahmetle</strong> anıyoruz. O’nu sadece, cumhurbaflkanlı¤ı<br />

yapmıfl olmasından dolayı bir devlet adamı olarak<br />

de¤il, ‹slam ve Batı de¤erlendirmelerindeki çarpıcı yorumlarıyla<br />

hatırlıyoruz. Bununla birlike, cumhurbaflkanlı¤ı döneminde,<br />

gerek iç siyasette ve gerekse uluslararası diplomasideki<br />

bilgece tavırları ile de örnek bir insan olarak<br />

karflımızda duran ‹zzetbegoviç’in özellikle Do¤u ve Batı<br />

arasında ‹slam isimli kitabını okumayı tavsiye ediyoruz.<br />

Dünyanın içinde bulundu¤u malî krizin yanı sıra Amerikan<br />

baflkanlık seçimlerini ele aldı¤ımız bu sayımızda, Dr.<br />

Özcan Hıdır’ın Vakit disiplini ve Namaz isimli yazısını da<br />

dikkatlerinize sunumak isteriz. Bu vesile ile, gelecek<br />

sayımızda buluflmak üzere, Allah’a emanet olun.<br />

• O¤uz ÜÇÜNCÜ


BU<br />

SAYIDA...<br />

yorum<br />

Ruhsuz olimpiyatlar!!! 5<br />

5<br />

yorum<br />

gündem<br />

8<br />

gündem<br />

Peygambersiz ‹slam din dersi olamaz 6<br />

“Kumarhane Kapitalizmi” 8<br />

Amerikan seçimlerini d›fl politika eksenli yorumlamak 10<br />

Amerikan seçimleri nakadar Amerikan? 12<br />

Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤u<br />

<strong>Aliya’y›</strong> <strong>rahmetle</strong> <strong>an›yoruz</strong><br />

dosya<br />

Aliya ‹zzetbegoviç’i anarken 8<br />

Aliya’n›n flahidli¤ine flahidli¤imiz 10<br />

12<br />

gündem<br />

teşkilat<br />

18<br />

teşkilat<br />

Kurban Kampanyas› bafllad› 18<br />

Mukaddes yolculu¤a haz›r›z 19<br />

irşad<br />

Vakit disiplini ve Namaz 20<br />

Tevekkül: Tereddütü terk 22<br />

Sabr›n sembolü: Eyyûb a.s. 24<br />

20<br />

“Kumarhane Kapitalizmi”<br />

irşad<br />

Kurban Kampanyas› bafllad›<br />

islam coğrafyası<br />

26<br />

islam coğrafyası<br />

Burkina Faso 26<br />

kültür<br />

‹bn Batuta 28<br />

Kimya<br />

Müslümanlar›n günlük yaflama katk›lar› 30<br />

Kimlik nas›l öldürür? 32<br />

irschad<br />

Die Zeit und das Gebet 34<br />

Die menschliche Natur und das Opfern 36<br />

Vakit disiplini ve Namaz<br />

Burkina Faso<br />

30 kültür k o m mentar 38<br />

kommentar<br />

Die schweigende Mehrheit der Muslime 38<br />

Kimya<br />

Die schweigende Mehrheit der<br />

Muslime


yorum<br />

Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤u<br />

O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />

Daha önce bunu Lale Akgün yapm›flt›,<br />

Wolfgang Schäuble de.<br />

fiimdi ise ayn› fleyi Münster’deki ‹slam<br />

din dersi profesörü olan Muhammed<br />

Sven Kalisch yap›yor. Federal<br />

Almanya’da kamu hayat›n›n<br />

önde gelen aktörleri, teflkilatlanm›fl<br />

‹slamî dinî cemaat temsilcilerinin istek<br />

ve gerekçelerine art›k daha fazla<br />

bir mazeret üretemeyeceklerini anlay›nca,<br />

sürekli olarak Müslümanlar›n<br />

sessiz ço¤unlu¤u efsanesinin arkas›-<br />

na s›¤›n›yorlar. Peki, görüfllerini<br />

paylaflt›klar›n› ima ederek kendilerine<br />

emin bir flekilde at›fta bulunduklar›<br />

bu sessiz ço¤unluk kim? Herfleyden<br />

önce bu sessiz ço¤unluk ne yapar?<br />

Prof. Kalisch örne¤ini ele alal›m.<br />

‹slam din dersleri ö¤retmenlerini<br />

e¤itim görevinden al›nd›ktan sonra,<br />

Die Zeit gazetesi ile yapt›¤› bir<br />

söyleflide flu unutulmayan sözleri<br />

söylemiflti: “Masa örtüsünü ben parçalamad›m.<br />

Ancak, tam da ‹slamî derneklerin<br />

bu sert tepkisi sonras›nda, bu<br />

kurulufllarla çal›fl›p çal›flmaman›n bir<br />

anlam› olup olamayaca¤› sorusu gündeme<br />

geliyor. Çünkü bu kurulufllar hiç<br />

bir flekilde Almanya’da Müslümanlar›n<br />

ço¤unlu¤unu temsil etmiyorlar. Müslümanlar›n<br />

sessiz ço¤unlu¤unun, aksini<br />

düflündü¤üne eminim.”<br />

Buna göre, Müslümanlar›n sessiz<br />

ço¤unlu¤u sanki kendisi gibi düflünüyormufl.<br />

Yani, ‹brahim, Musa, ‹sa<br />

ve Muhammed (aleyhimusselam) gibi<br />

peygamberlerin varl›¤› belgelenemezmifl,<br />

Kur’an asl›nda bir Hristiyanî<br />

metin imifl. Di¤er dinlerin oldu¤u<br />

gibi ‹slam da, karmakar›fl›k bir hayat›n<br />

üstesinden gelmek için sadece bir<br />

koltukde¤neyi imifl. ‹lginçtir ki, kendi<br />

bilimselli¤ini öne ç›karan Profesör,<br />

önemli bir konuda kamuoyunu ayd›nlatmadan<br />

ortal›kta b›rak›yor: Anlafl›lmas›<br />

zor düflüncelerini destekleyen<br />

hangi deneysel araflt›rma bu<br />

düflüncelerinin, sessiz ço¤unluk taraf›ndan<br />

desteklendi¤ini ortaya koyuyor?<br />

Ama ne var ki, Bertelsmann<br />

Vakf›’n›n daha yeni aç›klad›¤› ve 18<br />

yafl›ndan büyük temsilî özelli¤i olan<br />

2000 Müslüman aras›nda yapt›¤›<br />

"Religionsmonitor 2008 - Muslimische<br />

Religiosität in Deutschland"<br />

isimli özel araflt›rmas› baflka bir dili<br />

konufluyor. ‹flte bir kaç ilginç rakam:<br />

Araflt›rmaya göre Almanya’da<br />

yaflayan Müslümanlar›n yüzde<br />

90’› dindar. Hatta bunun yüzde<br />

41’i oldukça iyi dindar. Yüzde 5’i<br />

dindar de¤il. Bu dindarl›k seviyesine<br />

göre de, dinî kurallara riayet<br />

ederken farkl› uygulamalar ortaya<br />

ç›k›yor. Domuz eti yeme yasa¤›na<br />

uyanlar›n oran› yüzde 86. Yüzde<br />

58’i de hiç bir zaman alkol almad›klar›n›<br />

belirtirlerken, Müslümanlar›n<br />

üçte ikisi Ramazan orucu, Hac, Zekat<br />

ve g›dalar›n haram ve helalli¤i<br />

ve güsül gibi dinî emir ve yasaklar›<br />

çok, hatta çok çok önemsiyor. Müslümanlar›n<br />

yüzde 34’ü, ayda en az<br />

bir kez cemaatle namaza veya Cuma<br />

namaz›na gidiyor. Yüzde 60’›<br />

günlük namaz k›larlarken yüzde<br />

28’i de sürekli olarak 5 vakit namaz<br />

k›l›yor.<br />

Bununla birlikte, Bertelsmann<br />

Vakf›’n›n araflt›rmas›na göre, Almanya’da<br />

Müsülümanlar›n dindarl›¤› iki<br />

önemli vasf› daha ortaya koyuyor:<br />

Ço¤ulculu¤a sayg› ve farkl› fikirlere<br />

müsamaha. Sürekli olarak Almanya’daki<br />

Müslümanlar›n sessiz ço¤unlu¤una<br />

at›fta bulunanlar›n alg›lama<br />

çarp›tmas› tam olarak burada yat›yor.<br />

Müslümanlar›n ço¤ulculu¤a sayg›s›<br />

ve farkl› fikirlere müsamahas›n›<br />

kendi ilginç fikir ve inanç anlay›fllar›-<br />

na destek ile kar›flt›r›yorlar.<br />

Bay Schäuble, Bayan Akgün ve<br />

hatta Profesör Kalisch’in tart›flma<br />

örne¤inden hareketle, flu “örgütlü<br />

Müslümanlar” denilen Müslümanlar,<br />

yani “söz alan az›nl›k”, aç›klanan<br />

bu rakamlara göre, Almanya’da<br />

Müslümanlar›n ezici bir ço-<br />

¤unlu¤unun kendileri gibi düflündü¤ünü<br />

tam olarak öne sürebilirler.<br />

Ama, ‹slamî kurulufllar ve temsilcileri<br />

bunu söylemeyi tercih etmiyorlar.<br />

Bu temsilciler daha çok, kendi<br />

üyeleri ad›na ve bu üyelerin vekaletiyle<br />

söze sar›l›yorlar. Ancak bu görevle,<br />

arkalar›nda, formel olarak<br />

herhangi bir cemaate ba¤l› olmayan<br />

Müslümanlar›n da deste¤inden<br />

emin olarak, ‹slam’›n hem hukukî<br />

hem de toplumsal entgrasyonunu<br />

temin etmek için çal›fl›yorlar!!! <br />

IGMG PERSPEKTIVE 5


gündem<br />

Peygambersiz<br />

‹slam din dersi olamaz<br />

Muhammed Sven Kalisch meselesi<br />

Ali METE • amete@igmg.de<br />

Sarfedilen bir ifadenin, sürekli<br />

kliflelerin tekrarland›¤› tart›flmalara<br />

yol açt›¤›n› gözlemlemek<br />

asl›nda flafl›rt›c›. Almanya Müslümanlar›<br />

Koordinasyon Konseyi’nin<br />

(KRM) Münster Dinî Araflt›rmalar<br />

Merkezi’nin (CRS) dan›flma<br />

kurulundan ayr›lma karar›ndan<br />

sonra ortaya ç›kan tepkilerde<br />

de ayn› durumu yafl›yoruz. Tekrarlanan<br />

bir flekilde sürekli olarak<br />

Müslümanlar›n ço¤unlu¤unu<br />

temsil yetkisine hakk› olmamakla<br />

itham edilen KRM, ayr›ca bilim<br />

düflmanl›¤›, otoriterlik, gericilik<br />

ve ak›l d›fl›l›k ile suçlan›yor ve<br />

kendini ‹slam ad›na hakl› ç›karmak<br />

durumunda b›rak›l›yor.<br />

CRS k›saca “Münster<br />

Westfälische Wilhelm Üniversitesi<br />

Din bilimleri Araflt›rmalar› ve Ö¤retimi<br />

görevini üstlenmifl”, ayr›ca<br />

“Dinleraras› ve Kültürler aras› sorunlar›<br />

ve Araflt›rma Perspektiflerini<br />

oluflturma” 1 konusunda derinleflmekle<br />

yükümlü ve 2003 Aral›k<br />

ay›nda aç›ld›. CRS’e ayr›ca “dinî<br />

cemaatler taraf›ndan flikayet konusu<br />

olan, ço¤unlukla niyet yoklu¤undan<br />

de¤il, aksine gerekli kurumlar›n<br />

mevcut ve yeterli bilgi sahibi<br />

Muhammed Sven Kalisch<br />

olunmamas› nedeniyle “dikkate<br />

al›nmama” ile mücadele etmek<br />

için” bir kurul eklenmifltir. 2<br />

Hamburg’tan pek de bilinmeyen<br />

ancak gündemde olan konular nedeniyle<br />

tan›nmaya bafllanan bir ‹slam<br />

bilimcisi ve ‹slam dinini seçmesinden<br />

sonra Muhammed ad›n›<br />

alan Sven Kalisch ve Münster Üniversitesi’nde<br />

görevlendirilmiflti.<br />

fiiî mezhebinin Zeydîye koluna<br />

Photo: hr<br />

mensup olan Kalisch, böylece Almanya’da<br />

ilk “‹slam Dini” bölümünün<br />

bafl›na getirilmifl oldu.<br />

Zaman›n Bilim Bakan› Hannelore<br />

Kraft bölümün aç›l›fl›nda “Münster<br />

böylece federal çapta bir ilke imza<br />

atarak ‹slam dersi konusunda ö¤retmen<br />

yetifltiren ilk yüksek okul olmaktad›r”<br />

demiflti.<br />

‹slam Konseyi Baflkan› ve ayn›<br />

zamanda KRM dönem Sözcüsü<br />

6<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


gündem<br />

olan Ali K›z›lkaya, KRM’in kuruldan<br />

ayr›lma sebebi olarak “‹slam<br />

ö¤retisinin temel esaslar› ile CRS müdürünün<br />

kamuoyuna aç›klad›¤› düflünceleri<br />

aras›nda var olan önemli<br />

ayr›l›klar›” göstermiflti. K›z›lkaya<br />

ayr›ca, Mart 2007 tarihinden bu yana<br />

KRM’e üye birliklerin etkisinin<br />

donduruldu¤u, bu nedenle KRM’e<br />

üye birliklerin Müslüman ö¤rencilere<br />

Münster üniversitesindeki bölümde<br />

okumay› tavsiye edemeyeceklerini<br />

aç›klam›flt›. 3<br />

Kalisch ile ortak çal›flman›n sona<br />

ermesine neden olan sözlerinin<br />

baz›lar› flunlard›: “‹slam kaynaklar›-<br />

n›n haber verdi¤i gibi, erken ‹slam<br />

tarihinin k›smen veya tamamen kurmaca<br />

oldu¤unu düflündürecek iyi sebepler<br />

var. Böylece, Muhammed’in<br />

tarihî bir kiflilik oldu¤unun kabullenilmesi<br />

noktas›nda kesinlik ortadan<br />

kalkm›fl oluyor. Muhammed’in tarihte<br />

yaflam›fl olmas› halinde de, bana<br />

göre Muhammed, belki de Muhammed’in<br />

kiflili¤inin inflas›n›n oluflturulmas›nda<br />

bir örnek olan Tevrat’›n tamam›yla<br />

tarihî olmayan Musa’s›ndan<br />

daha az mistik de¤ildir.? 4<br />

“Yeni bir<br />

din, daha eski bir dinden ayr›larak<br />

tezahür edebilir ve böyle bir süreçte<br />

kurucu bir figürün olmas› da flart de-<br />

¤ildir. Siyasî unsurlar da rol oynam›fl<br />

olabilir.” 5<br />

Kalisch bu arada dinleri “koltuk<br />

de¤ne¤i” olarak alg›lamakta ve onlar›<br />

“kifliye çok fley verebilen ancak<br />

yeni bilgiler ›fl›¤›nda sürekli elefltirel<br />

yaklafl›lmas› gereken ruhçu gelenekler”<br />

olarak görmekte ve faydal› ve<br />

iyi olduklar›n› belirtmekte, ancak,<br />

onlardan uzaklaflabilmenin de ö¤renilmesi<br />

gerekti¤ini ifade etmektedir.<br />

6 Bu tart›flma, ‹slam konusunda<br />

tart›flmaya uymayan birçok ça¤r›fl›-<br />

m› uyand›rmas› nedeniyle yapay<br />

bir mahiyet arz etmektedir. Aksi<br />

takdirde KRM veya tek tek Müslümanlar›n<br />

hiçbir flekilde bilimsel çal›flmalar›<br />

yasaklamak gibi bir derdinin<br />

olmad›¤›n›n anlafl›lmas› gerekirdi.<br />

Böyle bir durum, zaten, ‹slam<br />

anlay›fl› ve ‹slam’›n bilim anlay›fl›na<br />

ayk›r› olacakt›r. Bu anlamda ne<br />

Çocuklarını okula<br />

gönderen ailelerin ve<br />

tüm Müslümanların<br />

benimsediği<br />

Kelime-i Şehadet<br />

“Ben şehadet ederim ki<br />

Allah’tan (cc) başka ilah<br />

yoktur ve yine şehadet<br />

ederim ki Hz. Muhammed<br />

(sav) onun kulu ve<br />

elçisidir” şeklindedir.<br />

KRM, ne de, Müslüman organizasyonlar<br />

veya kifliler, tezleri Kalisch’inkilerle<br />

büyük ölçüde benzeflen<br />

Teolog Karl-Heinz Ohlig ile ilgili<br />

aç›klama yapma ihtiyaç hissetmediler.<br />

Kalisch, Focus Dergisi’ne<br />

yapt›¤› aç›klamada “Saarbrücken<br />

okulunun Kuran’›n temelinde Hristiyan<br />

metinlerin yer ald›¤› yönündeki<br />

fikirlerini do¤rudan benimsemiyorum,<br />

ancak yöntemsel yaklafl›mlar›,<br />

arkeolojik delilleri, paralar› ve ‹slam<br />

d›fl›ndaki rivayetleri araflt›rmaya dâhil<br />

etmeyi desteklerim” ifadelerinde bulunmufltu.<br />

7<br />

Yaflanan tart›flmalar ba¤lam›nda<br />

hiç kimse KRM’i, ‹slam’›n temel<br />

ö¤retilerini ilgilendiren konularda<br />

kamuoyuna yap›lan aç›klamalara<br />

karfl› tutum almas› nedeniyle suçlayamaz.<br />

Tepkilerin anlafl›labilir oldu¤unu<br />

kavrayabilmek için, bilimsel<br />

araflt›rma yöntemleri ve din dersi<br />

aras›nda ayr›ma gidilmelidir. Zira<br />

“din dersinin amac›, dini, hem<br />

inanç olarak ve de hayata pratik olarak<br />

uygulanmas›n› ö¤retmektir. Din<br />

dersi, inanc› aktarmal›, kimli¤in oluflmas›<br />

ve de¤erler e¤itimine hizmet etmelidir.<br />

Din dersi, tarafs›z olamaz,<br />

“Kimli¤in belirlenmesi”ni arar, hakikat<br />

talebi vard›r ve neye inan›lmas›<br />

gerekti¤ini ö¤retir. Bundan dolay›<br />

anayasa hukuku taraf›ndan talep edilen<br />

din dersi, o dinin de¤erlerinden<br />

ba¤›ms›z olamaz, aksine bu dinin de-<br />

¤erleri merkezlidir” denilmektedir. 8<br />

Bir dinî cemaat ve Müslümanlar›n<br />

temsilcisi olarak KRM’in, ‹slam<br />

din dersinin “de¤er merkezli” flekillenmesini<br />

istemesi ve ‹slam din dersini<br />

verecek ö¤retmenlerin e¤itimine<br />

müdahil olmas› do¤al bir durumdur.<br />

Çocuklar›n› okula gönderen<br />

ailelerin ve tüm Müslümanlar›n<br />

benimsedi¤i Kelime-i fiehadet “Ben<br />

flehadet ederim ki Allah’tan (cc) baflka<br />

ilah yoktur ve yine flehadet ederim ki<br />

Hz. Muhammed (sav) onun kulu ve<br />

elçisidir” fleklindedir.<br />

Siyasîler, Müslümanlar› görmezden<br />

gelerek karar alma ve yerine<br />

getirmenin mümkün olmad›¤›n›<br />

anlam›fl gözükmektedir. Bu anlamda,<br />

Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti,<br />

CRS’de ikinci bir kürsü açmaya karar<br />

verdi. Bilim Bakan› Prof. Andreas<br />

Pinkwart (FDP) ise ‹slam dersini<br />

verecek ve ö¤retmenleri yetifltirecek<br />

kürsünün doldurulmas› yönünde<br />

“kurulufllar›n oybirli¤ine” 9<br />

baflvurulmas› gerekti¤ini kaydetti.<br />

Prof. Kalisch’in ise Münster’de görevine<br />

devam edece¤i, ancak ö¤retmenlik<br />

alan›nda ders vermeyece¤i<br />

belirtiliyor. Bunun nas›l gerçekleflece¤i<br />

sorusu ise halen net de¤il. <br />

Kaynaklar:<br />

1<br />

http://www.uni-muenster.de/ReligioeseStudien/Organisation/Ziele.html<br />

2<br />

http://www.uni-muenster.de/ReligioeseStudien/Organisation/Beirat.html<br />

3<br />

KRM Bas›n Aç›klamas›, 4 Eylül 2008<br />

4<br />

?Zukunft der Religion in Europa“ makalesi,<br />

LIT Verlag Berlin-Hamburg-Münster,<br />

2007<br />

5<br />

ZEIT ONLINE; 41/2008 s. 41;<br />

http://www.zeit.de/2008/41/P-Kalisch<br />

6<br />

Ayn› yer<br />

7<br />

Focus, 22 Eylül 2008. No. 39, s. 70 ve 72<br />

8<br />

http://www.igmg.de/muslime-recht/islamischer-religionsunterricht.html<br />

ve<br />

http://www.igmg.de/tr/hukuk/islamdin-dersi.html<br />

9<br />

http://www.faz.net/s/RubCF3AEB154CE<br />

64960822FA5429A182360/Doc~EE48A9<br />

3DEE1104B999178ED969DAA9959<br />

~ATpl~Ecommon~Scontent.html<br />

IGMG PERSPEKTIVE 7


gündem<br />

“Kumarhane Kapitalizmi”<br />

‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />

Kriz, önce borsalarda ç›k›yor<br />

Yaz›n›n bafll›¤›, asl›nda, London<br />

School of Economics’de uluslararas›<br />

iliflkiler profesörlü¤ü yapan<br />

Susan Strange’in bir kitab›n›n ad›yd›.<br />

Orijinali "Casino Capitalism" olan<br />

bu kitab› okumadan önce, bu bafll›k,<br />

kafamdaki kapitalizm elefltirisine yeni<br />

anlamlar kazand›rd›ysa da, kitab<br />

hakk›ndaki ilk izlenimim, herhalde,<br />

klasik bir kapitalizm düflmanl›¤›n›n<br />

kitaplaflt›r›lm›fl hâlidir fleklinden de<br />

öteye gitmemiflti. Bu girifl bir yana,<br />

kitab asl›nda, Keynes’ci kapitalizmi<br />

savunan biri taraf›ndan kaleme al›nm›flt›<br />

ve bugün bütün bir dünya ekonomisini<br />

sarmallayarak buka¤›s› alt›-<br />

na alm›fl olan küresel malî krizin nas›l<br />

gelmekte oldu¤u konusunda uyar›<br />

iflaretleri vermeye çal›fl›yordu. Susan<br />

Strange, kitab›n›n kurgusunu, bugünkü<br />

malî sistemin genifl bir kumarhaneyi<br />

and›rd›¤› üzerine oturtuyor ve<br />

bunun da örneklerini sergiliyordu.<br />

"Bat› maliye sistemi, h›zl› bir flekilde genifl<br />

bir kumarhaneye dönüflüyor" diye<br />

bafllayan Strange, gerçek bir kumarhane<br />

ile küresel maliye kumarhanesini<br />

birbirine benzetiyordu: "Bugünün<br />

yüksek maliyesi, oyuncular›na pek çok<br />

oyun seçene¤i sunuyor. Rulet, blackjack<br />

ya da poker yerine, yap›lmas› gereken<br />

pazarl›k oyunlar› var: Tüm çeflitli flekilleri<br />

ile döviz piyasas›, bonolar, devlet tahvilleri<br />

veya hisse senetleri gibi. Tüm bu<br />

piyasalarda opsiyonlar› al›p satarak bahis<br />

yapabilirsiniz... Bu küresel maliye<br />

kumarhanesinin kumar oynat›c›lar› ise,<br />

büyük bankerler ve brokerlerdir."<br />

Strange, üstelik bu kumarhane<br />

düzeninin de çeflitli hükümet kararlar›<br />

ile beslendi¤ine vurgu yap›yordu:<br />

"Dünya’daki ekonomik kargaflan›n kökleri<br />

parasal ve malîdir ve bu kargafla tesadüfen<br />

ortaya ç›km›yor, aksine, bir seri<br />

hükümet kararlar› ile besleniyor ve<br />

teflvik ediliyor."<br />

Kapitalizme yeni s›fatlar bulmak<br />

sadece Strange’in elefltirisi ile olmad›.<br />

Son olarak da küreselleflme karfl›t› yazar<br />

Naomi Klein “Felaket Kapitalizmi”<br />

tan›mlamas› yaparken, John Lloyd<br />

“Haydut Kapitalizm’inin Zaferi” (The<br />

Triumph of Bandit Capitalism) isimli<br />

makalesi ile, bugünkü uygulamaya<br />

yeni tan›mlamalar getiriyordu.<br />

Kapitalizm, öz tan›mlamas› ile,<br />

üretim araçlar›n›n özel kifli/iflletmeler<br />

sahipli¤inde, mal ve hizmetlerin piyasa<br />

flartlar›na göre bedel bulmas› ve<br />

yüksek bir otoritenin düzenleyici müdahelesini<br />

kabul etmeyen bir sistemdir.<br />

‹fllemeyen, hantal ve geliflmeye<br />

kapal› Sovyet sisteminin çökmesi üzerine,<br />

elefltiri kabul etmeyen bir sistem<br />

olarak, üç kuruflluk kapitali bile olmayan<br />

ülkelere dahi dayat›lan kapitalizmin<br />

en büyük ç›kmaz› ise, toplumsal<br />

gerçeklerden giderek uzaklaflmas›yd›.<br />

Bu uzaklaflma, neredeyse sorumsuz<br />

ama bir sürekli kazanc› temel ilke haline<br />

getiriyor ve ahlakî kurallar› ifllemez<br />

k›l›yordu. En temel kural, sadece kâr<br />

edebilme kural›yd›. Spekülatif, vesveseli,<br />

kuruntulu, kurgusal, kuramsal,<br />

flüpheli ne kadar ifllem varsa, hepsi,<br />

kapitalist sistemin özünü<br />

oluflturmaya bafllad›. ‹slâm<br />

iflte temelde bu aldatmaya<br />

direniyor "aldatmama"<br />

kural›n› bir temel kural<br />

haline getirmiflti.<br />

‹slâm, hayat›n di¤er<br />

alanlar›nda oldu¤u gibi ticarette<br />

de belirli temel ahlakî<br />

kurallar›n geçerli olmas›<br />

gerekti¤ini emrediyordu.<br />

Bu anlamda ticarette,<br />

hilekârlar›n varacaklar› hazin<br />

son ile ilgili olarak uyar›larda bulunan<br />

flu Kur’an ayetleri, her zaman ne kadar<br />

canl› bir flekilde önümüzde duruyor:<br />

"Ölçüde ve tart›da hile yapanlar›n vay<br />

hâline! O hilekârlar ki, insanlardan (bir<br />

fley) ölçüp ald›klar› zaman, tam ölçerler.<br />

Fakat, kendileri onlara bir fley ölçüp, yahut<br />

tart›p verdikleri zaman eksik ölçüp<br />

tartarlar. Onlar, büyük bir gün; insanlar›n,<br />

âlemlerin Rabbinin huzurunda duracaklar›<br />

gün için diriltileceklerini sanm›-<br />

yorlar m›?" (Mutaffifîn Sûresi [83:1-6])<br />

Bütün bir insanl›¤› y›k›ma götüren<br />

bugünkü sistem, ayetlerde ifade<br />

edilen emin kifli, emanet, haks›z yere<br />

mal yemek, ölçe¤i tam tutmak gibi<br />

kavramlar› ilkel kurallar olarak görmeye<br />

bafllad›. ‹slâm’›n çok sade olan<br />

bu kurallar›ndan birisi olan borcun<br />

ödenmesi emri bile, kapitalizmin<br />

çarklar›n› döndürmekle görevli iyi<br />

ekonomi okumufl bankac›, borsac› ve<br />

flirket yöneticisini elbette ki rahats›z<br />

edebilir: "E¤er birbirinize güvenirseniz<br />

kendisine güvenilen kimse, emanetini<br />

(borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sak›ns›n."<br />

(Bakara Sûresi [2:283]) "Emaneti,<br />

(onu) sana güvenip (b›rakan) kimseye<br />

ulaflt›r ve sana hainlik yapana sen<br />

hainlik yapma!" (Tirmizî, Ebû Dâvûd)<br />

8<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


gündem<br />

Dedi kodular ç›kartarak rakip flirketlerin<br />

hisselerinin bir kaç saat içerisinde<br />

dibe vurmas›n› sa¤layan, sonra<br />

da, kelepir fiyat›na o flirketleri sat›n<br />

alan veya baflkalar›na satt›ranlar,<br />

"Aran›zda birbirinizin mallar›n› haks›z<br />

yere yemeyin." (Bakara Sûresi [2:188])<br />

ayetini duymak istemez. Ya, üretim<br />

nedir, flirket nedir, iflçi nedir, mal ve<br />

pazarlama nedir bilmeyen ancak, milyarlarca<br />

dolarlara hükmeden ve bunlar›n<br />

ticaretini yapan, söyledikleri her<br />

sözü paraya çevirecek satan dan›flmanlara<br />

ne demeli?<br />

Ayetler, piyasalardaki haks›zl›klar›n<br />

gerçekten de yer yüzünde bir bozgunculuk<br />

oldu¤una iflaret ederek dürüstlü¤e<br />

ça¤r› yaparken, bugün bankalar,<br />

bankac›lar, borsaya, yat›r›m ve<br />

risk fonlar›na yat›r›m yapan küçük ve<br />

büyük yat›r›mc›lar endifle içinde, bir<br />

k›sm› haks›z bir flekilde kazançlar›n›<br />

kaybederlerken, asl›nda flu gerçe¤i<br />

unutuyorlard›: "Ölçe¤i tam ölçün de,<br />

eksik ölçen ve hak yiyenlerden olmay›n.<br />

Do¤ru terazi ile tart›n. ‹nsanlara eflyalar›n›<br />

(haklar›n›) eksik vermeyin. Yeryüzünde<br />

bozgunculuk yaparak kar›fl›kl›k<br />

ç›kartmay›n. Sizi ve önceki nesilleri yaratan<br />

Allah'›n azab›ndan sak›n›p emirlerine<br />

uyun." (fiuarâ Sûresi [26:181-183])<br />

Pek çok kiflinin dedi¤i gibi, bugün<br />

kapitalizm temelinden sars›l›yor. Fakat<br />

asl›nda sars›lan, zaman zaman birbiriyle<br />

kar›flt›r›lan serbest piyasa ekonomisi<br />

de¤il, serbest piyasa ekonomisini<br />

kumarhaneye, haydutlar arenas›na<br />

döndürenlerin sistemidir. Neredeyse<br />

ülkesinin iflas›n› ilan eden ‹zlanda Baflbakan›<br />

Geir Haarde’nin sistemin bafl›ndakilerinin<br />

ne flekilde olursa olsun<br />

yaln›zca kâr etmek istediklerini hem de<br />

"vurarak, çalarak veya doland›rarak...<br />

Fark etmiyor" diyen feryad›, flu ayetlerin<br />

yol göstericili¤ine ne kadar da<br />

muhtac oldu¤umuzu gösteriyor.<br />

“Ey iman edenler! Mallar›n›z› aran›zda<br />

bat›l/haram yollarla yemeyin.<br />

Ancak karfl›l›kl› r›za ile yap›lan ticaretle<br />

olursa baflka. Kendinizi helâk etmeyin.<br />

fiüphesiz Allah, size karfl› çok merhametlidir.<br />

Kim haddi aflarak ve zulmederek<br />

bunu yaparsa, onu cehennem<br />

atefline ataca¤›z. Bu, Allah’a pek kolayd›r.<br />

E¤er size yasaklanan (günah)lar›n<br />

büyüklerinden kaç›n›rsan›z, sizin küçük<br />

günahlar›n›z› örteriz ve sizi güzel bir<br />

yere koyar›z." (Nisâ Sûresi [4:29-31])<br />

Mevcut felâketin sorumlulu¤unun<br />

temelinde ahlakîlikten uzaklaflman›n,<br />

helâl ve hâram kavramlar›n› d›fllayan<br />

bir hayat sürmenin yatt›¤›n› hat›rlamak<br />

zorunday›z. Alemlere rahmet<br />

olarak gönderilen Peygamber efendimiz<br />

(s.a.v.) bir hadislerinde, bu zamanlar›n<br />

gelece¤ini ve helâl kazanc›n<br />

önemini "‹nsanlar üzerine öyle bir zaman<br />

gelecek ki, o devirde kifli ele geçirdi¤i<br />

mal› helâldan m›, yoksa haramdan<br />

m› kazand›¤›na hiç ald›rmaz." (Buharî)<br />

fleklinde anlat›rken, temel ilkenin, kazanç<br />

de¤il, helâl ticaret/kazanç oldu-<br />

¤una vurgu yapar.<br />

Bugün, yüzlerce milyarl›k zararla<br />

bat›p, dünyay› sarsan büyük flirketlerin<br />

gerek kazand›klar› ve gerekse<br />

kaybettikleri, borçlu veya alacakl›<br />

göründükleri paralar›n önemli bir<br />

k›sm›n›n bir mal veya üretim olarak<br />

karfl›l›¤›n› bulmak mümkün de¤ildir.<br />

fiirketlerin üretimden kaynaklanan<br />

gelir/kâr oranlar› giderek düflmekte,<br />

ifli üretim olan büyük küresel<br />

dev flirketler dahi, kârlar›n›, üretim<br />

‹zlanda Baflbakan› Haarde<br />

d›fl› kazançlardan elde etmek zorundad›r.<br />

Bugünün malî piyasalar›n›<br />

elinde tutanlar, ne yaz›k ki, çok de-<br />

¤erli ve ünlü üniversitelerde e¤itim<br />

görse de gerçek ekonomiye, üretime<br />

ve tüketime ait bilgileri ve yak›nl›klar›<br />

bulunmuyor. Bu tür, ama, küresel<br />

ekonomiye egemen olan ekonomistlerin<br />

tek hedefleri, k›sa sürede<br />

çok kazanç sa¤lamak/sa¤latt›rmak<br />

oluyor. Ayn› ekonomistlerin,<br />

gerçek ekonominin temeli olan üretim<br />

ve üretimi güvence alt›na al›c›<br />

her hangi bir görüfl ve dertleri de olmuyor.<br />

Bu ekonomistler, tüketicinin<br />

al›m gücü gibi meseleri de de olmad›¤›<br />

gibi, iflçinin ücretlerinin piyasa<br />

flartlar›nda oluflmas›na karfl› ç›kar,<br />

devletten milyarlarca teflvik al›rken,<br />

ayn› devletin sosyal güvenlik yat›-<br />

r›mlar›n› ekonomiye ayak ba¤› görür.<br />

Çünkü bu tür insanlar, "Kendisine<br />

kötülük dokundu¤u zaman s›zlan›r.<br />

Ona bir hay›r dokundu¤unda da eli s›-<br />

k›d›r. Ancak, namaz k›lanlar baflka.<br />

Onlar, namazlar›na devam eden kimselerdir.<br />

Onlar, mallar›nda; isteyenler<br />

ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için<br />

belli bir hak bulunan kimselerdir."<br />

(Meâric Sûresi [70:20-25])<br />

Bugünün kapitalizminin unuttu¤u<br />

bir baflka nokta da, kendi kazand›klar›<br />

mallarda ihtiyaç sahiplerinin de<br />

haklar› oldu¤unu unutmalar›d›r. Hâlbuki,<br />

"Mallar›nda (yard›m) isteyen ve<br />

(iffetinden dolay› isteyemeyip) mahrum<br />

olanlar için bir hak vard›r." (Zâriyât Sûresi<br />

([51: 19])<br />

Müslümanlar olarak, Efendimizin<br />

(s.a.v.) “Kim bizi aldat›rsa, bizden de¤ildir.”<br />

(Suyûtî) fleklindeki aldatanlar› ümmetinin<br />

s›n›rlar› d›fl›na ç›karmakla<br />

uyaran emrinin yan› s›ra “Kiflinin yedi-<br />

¤i en güzel ve en helâl kazanç kendi kazand›¤›d›r”<br />

(‹bn Mâce, Tirmizî) önerisini<br />

düflünmek, bizim hem ona, hem di-<br />

¤er insanlara karfl› bir borcumuzdur.<br />

Fakat, ne olursa olsun, yer yüzündeki<br />

hilekârlar ne kadar ço¤al›p fesad ç›-<br />

karsalar da, "Art›k o namaz k›l›n›nca<br />

yeryüzüne da¤›l›n, Allah’›n lütfundan<br />

(nasîb) aray›n..," (Cum’â Sûresi [62:10])<br />

emrine uyarak bu ticaret kervan›na<br />

kat›laca¤›z. Hem de global çapta. Bu<br />

da ‹slâm ahlâk›na sahip olmakla gerçekleflecektir.<br />

Bu ticaretin, ‹slam ahlâk›na<br />

uygun yap›lmas› ise dünyaya derin<br />

bir nefes ald›racakt›r. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 9


gündem<br />

Amerikan baflkanl›k seçimlerini<br />

d›flpolitika eksenli yorumlamak<br />

Necati ANAZ • necatianaz@hotmail.com<br />

2008’in Kas›m ay›nda yap›lacak<br />

olan Amerikan baskanl›k seçimleri<br />

gerek Amerikan halk› gerekse tüm<br />

dünya devletleri aç›s›ndan önem arzetmektedir.<br />

Bu önem seçilecek baflkan›n<br />

Amerika’n›n iç iflleriyle ilgili konularda<br />

ataca¤› ad›mlardan ve d›sar›-<br />

da aciliyetini gün be gün art›ran Irak,<br />

Afganistan, Kafkasya, Do¤u Avrupa,<br />

Afrika, dünya finans sisteminin gidiflat›,<br />

küresel güvenlik ve global ›s›nma<br />

gibi meselerin ehemmiyetinin artmas›ndan<br />

almaktad›r.<br />

Amerikan mortgage sisteminin<br />

raydan ç›kmas›, sa¤l›k sisteminin ç›kmaza<br />

girmesi, finansal sektörün iflas<br />

etmesi ve Amerika’ya kaçak yollarla<br />

giren Güney Amerikal› göçmenlerin<br />

durumunun belirsizli¤i Amerika içerisinde<br />

yeni siyasî tart›flmalar› alevlendirirken,<br />

Irak’›n ve Afganistan’›n<br />

yan›nda Kosova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n›<br />

ilan etmesi ve Rus-Gürcistan savafl›-<br />

n›n patlak vermesi Amerika’y› uluslararas›<br />

iliflkilerde de yeni ve zor bir dönemece<br />

çekeçektir. Amerika’n›n Gürcistan’›<br />

da içine alacak flekilde NATO<br />

yu geniflletme plan›na Rusya’n›n Gürcistan<br />

topraklar›na girerek verdi¤i<br />

askerî karfl›l›k dünyay› yeniden ikinci<br />

so¤uk savafl›n efli¤ine getirecektir.<br />

Amerika, Irak petrollerini kontrol için<br />

gitti¤i Ortado¤u’dan daha fazla a¤›r<br />

kay›p vermeden Irak’tan s›yr›l›p ç›kmay›<br />

planlarken, Hazar petrollerinin<br />

de Rusya’n›n Gürcistan’› ablukaya almas›yla<br />

tehlikeye girmifl olmas› ve<br />

Amerika’y› yeni milenyumda d›fl siyaset<br />

anlam›nda içinden ç›k›lmas› zor<br />

bir girdabin efli¤ine getirmifltir. Bu<br />

çerçeveden bak›ld›¤›nda Kas›m ay›nda<br />

yap›lacak olan Amerikan baflkanl›k<br />

seçimi gerek Amerikan iç politikas›<br />

gerekse yeni oluflan dünya siyaseti<br />

ba¤lam›nda bir dönüm noktas› olma<br />

özelli¤ini koruyacakt›r.<br />

Bu ba¤lamda Amerikan baflkanl›k<br />

seçimlerini yorumlarken bak›lmas›<br />

gereken iki önemli husus flöyle olacakt›r;<br />

birincisi, Amerika gelecek dört<br />

y›l için izleyece¤i siyaset içedönük (introvert)<br />

bir siyaset mi yoksa difladonük<br />

(extrovert) bir siyaset mi olacakt›r?<br />

‹kincisi, yeni baskan›n d›fl siyaset<br />

rotas›ndaki de¤ifliklilikler taktiksel mi<br />

yoksa tamamen bir strateji de¤ifliklili-<br />

¤i midir?<br />

Bu sorular›n cevab›n› verebilmek<br />

için Amrika’n›n siyasî tarihini irdelemek,<br />

Kas›m ay›nda yap›lacak seçimlerin<br />

yorumlanmas›nda bize önemli bir<br />

›fl›k tutacakt›r. Ayn› zamanda Amerikan<br />

d›fl politikas›n› yönlendirecek<br />

olan görünmeyen devlet dedi¤imiz<br />

bürokratlar›n sahip olduklar› ajandalar›<br />

bilmek bize bu seçimleri nas›l yorumlamam›z<br />

gerekti¤i noktas›nda da<br />

ayr›nt›l› bilgi verecektir. Mesela, Baflkan<br />

Gerald Ford’un baflkanl›¤› dönemindeki<br />

(1974-77) bürokratlara bakt›-<br />

¤›m›zda (Savunma Bakan› Donald<br />

Rumsfeld ve Beyaz Saray Baflkanl›k<br />

Müflaviri Dick Cheney) aç›kca görülecektir<br />

ki “baflkan›n adamlar› veya görünmeyen<br />

devlet’ dedi¤imiz kiflilerin<br />

Amerika’nin d›fl politikas›nda ve dünya<br />

siyasetinin belirlenmesinde ne kadar<br />

etkili olmufllard›r. Yani bir anlamda<br />

Amerikan d›fl politikas›n› anlamak<br />

için “baflkan›n adamlar›n›n” kim oldu¤unu<br />

bilmek bize önümüzdeki donemde<br />

Amerika’n›n ne tür bir d›fl siyaset<br />

izleyece¤inin iflaretlerini verecektir.<br />

Yine eski Baflkan George W.<br />

Bush’un Savunma Bakan› Dick Cheney<br />

o¤ul George Bush’un yard›mc›l›-<br />

¤›n› yaparak baba Bush’un bitiremedi¤i<br />

Saddam Hüseyin meselesine kal›nd›¤›<br />

yerden devam etmesi sürpriz<br />

olmayacakt›r. Dahas› Baflkan Jimmy<br />

Carter’in Rus as›ll› Ulusal Güvenlik<br />

Dan›flmani Zbigniew Brzezinski, ve<br />

Baskan Richard Nixon ve Gerald<br />

Ford’un D›flisleri bakanl›¤›n› yapm›fl<br />

olan Alman göçmeni Henry Kissinger<br />

ve onun izledi¤i Arab-‹srail politikas›<br />

gösterecektir ki, Amerikan d›fl<br />

politikas› sadece baflkana göre flekillenmemektedir.<br />

Bugünkü tabloya bakt›¤›m›zda<br />

her ne kadar baflkanlar›n kabineleri<br />

belli olmasa da baflkan aday›<br />

McCain’nin aileden gelen askerlik<br />

mesle¤ini devam ettirmifl bir aday olmas›<br />

ve kendisine baflkan yard›mc›s›<br />

olarak seçti¤i kiflinin (Sarah Palin)<br />

kim oldu¤unu bilmek bize McCainin<br />

izleyece¤i iç ve d›fl politikay› tahmin<br />

etmemizde yard›mc› olacakt›r. Peki,<br />

Barak Obama’n›n geçmiflinde Müslüman<br />

geni bulunmas› ve orta isminin<br />

Hüseyin olmas› Müslüman dünyas›<br />

için bir anlam ifade edecek midir sorusuna<br />

verilecek cevap koskoca bir<br />

10<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


gündem<br />

McCain ve Obama bir tart›flma öncesinde<br />

HAYIR olacakt›r. Bunun nedenini,<br />

Amerikan d›fl politikas›n›n kodlanmas›<br />

bafll›¤› alt›nda görebiliriz.<br />

Amerikan d›fl politikas›n›n<br />

Jeopolitiksel kodlanmas›<br />

(taktik mi – strateji mi)<br />

Post-yap›salc› siyaset kuramc›lar›-<br />

n›n önemle üzerinde durdu¤u bir<br />

söylem vard›r. Bu söyleme göre; “bilgi<br />

üretimi o bilgiyi üretenden ba¤›ms›z<br />

de¤ildir.” Yani, bilgiyi üretenin bulundu¤u<br />

konum, cinsiyeti, s›n›f›, ald›¤›<br />

e¤itim, yetiflti¤i, yaflad›¤› ortam,<br />

birlikte oldu¤u insanlar ve sahip oldu¤u<br />

de¤erlerin üretilen o bilgi üzerinde<br />

tesiri vard›r. Bu ba¤lamda<br />

2008’de seçime girecek olan baflkan<br />

adaylar›n›n ve baflkanlara dan›flmanl›k<br />

yapacak kiflilerin nas›l bir flahsî yap›ya<br />

sahip olduklar›n› bilmek bize bir<br />

nevi Amerikan d›fl politikas›n›n politik<br />

kodlar›n› ve koordinatlar›n› tahmin<br />

etme imkan› verecektir.<br />

Politik co¤rafyac› John O’loughlin<br />

“Parçalanm›fl bölgenin hizaya getirilmesi”<br />

(Ordering the Crush Zone) isimli<br />

makalesinde Amerikan d›fl politikas›n›n<br />

yedi paradigmatik jeopolitiksel<br />

kodlamas›n› yapar; yard›mseverlik<br />

(noblesse oblige), önce ABD (U.S.<br />

first), reddetmecilik (declinist), durumsall›k<br />

(contingency), kartal muvaffakiyeti<br />

(eage triumphant), dünya<br />

bölgeleri (world of regions), ve emperyalizm<br />

karfl›tl›¤› (anti-imperialism)<br />

gibi. O’loughlin jeopolitiksel kodlamay›<br />

flöyle aç›klar: hükümetlerin di-<br />

¤er devletler hakk›nda oluflturduklar›<br />

bir dizi stratejik varsay›mlar›n d›fl politikaya<br />

uyarlanmas›d›r.<br />

Peki bu paradigmatik jeopolitiksel<br />

kodland›rma bizim Amerikan<br />

seçimlerini okumam›zda nas›l bir<br />

kolayl›k sa¤layacakt›r? Amerikan<br />

d›fl politikas› k›sa vadeli taktikler ve<br />

uzun vadeli stratejilerden oluflur.<br />

E¤er Amerikan ç›karlar› bir ya da<br />

iki seçim dönemi “Kartal muvaffakiyeti”<br />

paradigmas›n› uygulamay›<br />

gerekli k›lm›flsa, bundan siyaset yorumcular›<br />

flöyle bir sonuç ç›karabilir,<br />

gelecek y›llarda Amerikan d›fl<br />

politikas› çok daha sald›rgan olacakt›r.<br />

Mesela, George W. Bush’un<br />

“kovboy diplomasisi”nde görüldü-<br />

¤ü gibi. Bu ba¤lamda, Kas›m 2008<br />

seçimlerde bu kovboy diplomasisinin<br />

yerini Amerika’n›n di¤er ülke<br />

insalar› nezdindeki imaj›n› düzeltecek<br />

reddetmecilik (declinist) paradigmas›n›<br />

öne ç›karmas› ihtimaller<br />

dahilindedir. Bu durumda demokratlar›n<br />

baflkan aday› Obama’n›n<br />

yonetime getirilmesi veya seçimlerde<br />

desteklenmesi büyük bir ihtimal<br />

dahilindedir. E¤er Amerikan siyasetini<br />

yönlendirenler (Medya, lobiciler,<br />

akademisyenler, kilise mensuplar›<br />

ve think-tankciler bu gruba<br />

dahil edilebilir) hala Amerika’n›n<br />

bir global tehdit alt›nda oldu¤unu<br />

düflünürler ve Amerika’n›n dünyaya<br />

karfl› bask›c›, h›rç›n, ve sald›rgan<br />

tavr›n› sürdürmesi gerekti¤ini<br />

Amerikan halk›na kabul ettirebilirlerse,<br />

2008- 2012 dönemlerinde yine<br />

Bush tarz› bir difl ve iç politikalar›<br />

görmek mümkün olacakt›r. (Ki<br />

cumhuriyetçilerin Kas›m ay›ndaki<br />

seçimleri yeniden alabilmeleri için<br />

yeni bir ‘korku atmosferi’ üretmek<br />

istemelerinin nedeni de budur.)<br />

Ancak unutulmamas› gereken bir<br />

fley daha varsa o da fludur ki, yukar›da<br />

aktarmaya çal›flt›¤›m›z faktörlerin<br />

hiç birisinin bir di¤erinden ba-<br />

¤›ms›z olmad›¤›d›r. Yani Amerikan<br />

d›fl politikas›n› analiz ederken Amerika’n›n<br />

iç dinamiklerini de hesaba katmak<br />

daha do¤ru bir yaklafl›m olacakt›r.<br />

Elbette Amerkan iç ve d›fl siyaseti<br />

dünyada Amerika’ya ra¤men Amerika’dan<br />

ba¤›ms›z olarak geliflen küresel<br />

olay ve olgulardan bihaber flekillenmeyecektir.<br />

Amerikan d›fl politikas›<br />

baflkanlar›n kiflisel ajandas›na<br />

göre hemen de¤iflebilecek kadar kolay<br />

olmad›¤› gibi, Amerikan ç›karlar›-<br />

n› tehlikeye düflürme ihtimali olan kiflilerin<br />

hiçbir zaman için baflkan, hatta<br />

aday aday› bile olamayacaklar› gerçe¤ini<br />

de unutmamak gerekmektedir.<br />

Baflkanlar d›fl ve iç meselerin çozümünde<br />

ancak k›sa vadeli taktik de¤iflikli¤ine<br />

gidebilirler. Bu seçimlerden<br />

sonra da Amerika’n›n uzun vadeli<br />

stratejisinde bir de¤ifliklilik olaca¤›n›<br />

beklemek biraz iyimser bir yorumlama<br />

olacakt›r. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 11


gündem<br />

Amerikan seçimleri<br />

ne kadar Amerikan?<br />

Mehmet ÖZKAN • metkan82@hotmail.com<br />

Amerika'da Kas›m ay›nda yap›lacak<br />

olan baflkanl›k seçimleri,<br />

belki de Kennedy’den beri Amerika<br />

seçimlerinin dünya çap›nda ve yak›ndan<br />

tak›p edilmesinin ilk örne¤i. Asl›nda<br />

küresel anlamda lider konumda<br />

bulunan Amerika seçimlerinin dünyaca<br />

yak›ndan takibinden daha net<br />

hiçbir fley Amerika’n›n çarp›c› liderlik<br />

rolünü vurgulayamazd›. Küresel anlamda<br />

lider olman›n bir di¤er ö¤esi<br />

olarak da Amerika ve Amerika seçimleri,<br />

dünyadaki geliflmelerden do¤rudan<br />

etkilenmektedir. Yani Amerika<br />

seçimlerinde her ne kadar sadece<br />

Amerikal›lar oy kullanacak olsa da,<br />

binlerce kilometre uzakta meydana<br />

gelen her hangi bir olay da Amerika<br />

seçmenlerinin tercihlerini belirleme<br />

de önemli rol oynayabilmektedir. Bu<br />

yaz›da genel anlamda Amerika seçimlerinin<br />

küresel boyutu olarak,<br />

Amerika d›fl›nda yaflanan geliflmelerin<br />

Amerika seçimlerine etkisi üzerinde<br />

durulacakt›r.<br />

Bir kaç y›l öncesine kadar her ne<br />

kadar Amerika devlet baflkan› bir<br />

aday›n Almanya’n›n baflkenti Berlin’de<br />

200 binden fazla kifliye hitap<br />

edece¤ini pek mümkün görmezken,<br />

ayn› flekilde Rusya ve Gürcistan aras›nda<br />

yaflanan üç-dört günlük bir savafl›nda<br />

Amerikal› seçmenlerin tercihinde<br />

belirleyici olaca¤›na da olas›l›k<br />

verilmiyordu. Peki, ne oldu da beklenilmeyen/öngörülmeyen<br />

fleyler bir<br />

bir gerçeklefliyor?<br />

Küreselleflmenin ticari anlamda<br />

Seçimlerin favorisi Obama<br />

hayat›m›zda yer etmesi 1990’lara ait<br />

bir fenomen idiyse, siyasî anlamda<br />

küreselleflme, yani insanlar›n küresel<br />

olaylara ilgisinin artmas›, 11 Eylül sald›r›lar›yla<br />

h›zlanm›fl ve Bush yönetiminin<br />

politikalar› sonucu ise varl›¤›n›<br />

iyice hissettirmifltir. Irak savafl›na yönelik<br />

tepkiler, küresel alanda varl›¤›n›<br />

hissettiren G–8 karfl›t› protestolar ve<br />

nihayetinde oluflmaya bafllayan küresel<br />

sosyal hareketler asl›nda siyasal<br />

anlamda tüm insanl›¤›n küreselleflti-<br />

¤inin temel göstergeleri olarak okunabilir.<br />

Bu durum dönüflümsel etkileri<br />

dolay›s›yla varl›¤›n› uzun vadede<br />

fazlas›yla hissettirecek tarihi bir geliflmedir.<br />

Kas›m ay›ndaki Amerika seçimleri<br />

iflte tam bu tarihi dönüflüm noktas›nda<br />

gerçeklefliyor. Art›k küresel bir<br />

gücün o kürede yaflayan insanlar›<br />

dikkate almadan onlara istedi¤ini<br />

yapt›rabilmesinin zorluklar› her geçen<br />

gün kendini gösteriyor. Karfl›l›kl›<br />

ba¤›ml›l›k iliflkisinin ba¤lay›c›l›¤› ve<br />

s›n›rlay›c›l›¤› önümüzdeki y›llarda<br />

hem Amerika'n›n hem de insanl›¤›n<br />

opsiyonlar›n› belirleyecek. Bu aç›dan<br />

Amerika seçimleri Amerika için dünya<br />

gücü ünvan›n› koruyabilmesi aç›-<br />

s›nda son derece önemli olsa da, asl›nda<br />

bu seçimin önemi Amerika'n›n<br />

iç siyaseti ve ona etki eden d›fl geliflmeler<br />

ac›s›ndan daha kal›c›.<br />

Bugün Amerika seçimlerine d›fl<br />

etkinin boyutlar› öyle bir noktaya geldi<br />

ki k›sac›k bir zaman diliminde kimin<br />

baflkan olaca¤› sorusuna verilecek<br />

cevaplar de¤iflebiliyor. Gürcistan-Rusya<br />

savafl›n›n hemen ertesinde<br />

güvenlik merkezli yaklafl›mlar›n tart›-<br />

fl›ld›¤› bir ortamda Cumhuriyetçi<br />

aday John McCain’in seçilme flans›<br />

yükselmiflken, küresel ekonomik krizin<br />

derinleflti¤i ekim ay›nda halk faturay›<br />

Cumhuriyetçilere kesmifl durumda.<br />

“Ümit” vaadiyle yola ç›kan Demokrat<br />

aday Barack Obama’n›n en<br />

büyük flans› tam da seçim öncesi krizin<br />

derin bir flekilde hissedilmesi.<br />

T›pk› Amerika d›fl politikalar› gibi<br />

Amerika seçimleri de güvenlik ve özgürlük<br />

da¤›tma üzerine kuruludur.<br />

Yerine göre güvenlik merkezli söylemlerin,<br />

yerine göre ise özgürlük<br />

merkezli söylemlerin artt›¤› Ameri-<br />

12<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


gündem<br />

Barack Obama<br />

John McCain<br />

ka’n›n so¤uk savafl’tan beri ve özellikle<br />

de 11 Eylül sonras› yaflanan en büyük<br />

gerilim birinin di¤erine afl›r› bask›n<br />

ç›kmas›d›r. Güvenlik merkezli<br />

yaklafl›mlar tek bas›na çözüm olmaktan<br />

c›km›fl bugün Amerika d›fl siyasetinin<br />

en temel açmaz› olmufltur.<br />

Kas›m seçimlerinde Amerika’da<br />

her kim baflkan seçilirse seçilsin çözüme<br />

kavuflturulmas› gereken en temel<br />

mesele güvenlik-özgürlük dengesi<br />

olacakt›r. D›fl politikada<br />

hangisinin<br />

a¤›rl›k kazanaca¤›<br />

meselesi basit bir d›fl<br />

politika seçiminden<br />

ibaret de¤il, Amerika'n›n<br />

küresel dünyadaki<br />

etkisini ve ayn›<br />

flekilde d›fl dünyan›n<br />

Amerika’n›n iç siyaseti<br />

üzerindeki etkisinin<br />

de en temel belirleyicisi<br />

olabilir.<br />

Adaylar›n seçim<br />

kampanyalar›nda<br />

yapt›klar› konuflmalardan<br />

muhtemel d›fl<br />

politika yönelimlerine<br />

yönelik baz› ç›kar›mlarda<br />

bulunmak mümkündür.<br />

Temel olarak<br />

McCain, Bush rejiminin<br />

biraz daha yumuflak<br />

formatta devam›ndan yana<br />

iken, Obama sanki flu anki var olan<br />

realiteleri yok sayarcas›na iyimser<br />

ve ümitli bir d›fl politika vizyonu<br />

sunmaktad›r. McCain’in Bush siyasetinin<br />

nas›l yumuflak bir versiyonunu<br />

oluflturaca¤› konusunda kafam›zda<br />

soru iflaretleri varsa, ayn› flekilde<br />

Obama’n›n yer yer afl›r› optimist<br />

politikalar›n›n nas›l uygulanaca¤›<br />

konusunda da<br />

düflünmek gerekir.<br />

Seçim sonras› atmosferle<br />

ilgili olarak,<br />

özellikle de ekonomik<br />

krizin etkilerinden dolay›<br />

Amerika'n›n bir<br />

süre içe kapan›p kendi<br />

güç temerküzünü yapaca¤›n›<br />

söylemek<br />

mümkündür. Özellikle<br />

her d›fl siyasetin bir<br />

mali ç›kt›s› oldu¤u dikkate<br />

al›nd›¤›nda bu durum<br />

daha da önemlidir.<br />

Ayr›ca Amerika<br />

üzerine çal›flanlar›n<br />

vurgulad›¤› en temel<br />

nokta ekonominin<br />

Amerika’n›n “yumuflak<br />

karn›” oldu¤u ve<br />

ekonominin kötüye<br />

gitti¤i bir ortamda<br />

Amerika halk›n› d›fl iliflkiler konusunda<br />

ikna etmenin zorlu¤udur. Zaten<br />

geleneksel olarak pek d›fl politikay›<br />

sevmeyen ve de ilgilenmeyen<br />

Amerika toplumu 11 Eylül sonras›<br />

tüm dünyaya paralel olarak siyasal<br />

anlamda bir küreselleflme sürecine<br />

girmifl olsa da, bunun ne kadar kal›c›<br />

olaca¤›n› ancak zaman gösterecektir.<br />

Adaylardan Obama ya da McCain’den<br />

hangisi baflkan seçilirse seçilsin<br />

Amerika’n›n Irak politikas›nda ilk<br />

y›llar›nda çekilme gibi radikal bir de-<br />

¤ifliklik beklememek ama bir d›fl politikay›<br />

yeniden yap›land›rma surecine<br />

flahit olmak mümkün olacakt›r. Afganistan<br />

hatt›nda radikal bir stratejik<br />

de¤ifliklikten ziyade, taktiksel bir de-<br />

¤ifliklik beklenebilir. Iran konusunda<br />

Obama daha liberal gibi görünse de<br />

Amerika’n›n Ortado¤u'da Yahudi ve<br />

Sünni Arap dostlar›n› nas›l ikna edece¤i<br />

onu bekleyen en büyük sorundur.<br />

Rusya ve Çin konular› ise do¤rudan<br />

Avrupa Birli¤i ile birlikte yeniden<br />

bir küresel strateji belirleyip belirleyemeyece¤i<br />

ile do¤rudan alakal› olup,<br />

Afrika’n›n, e¤er Çin ile rekabet süreci<br />

artmazsa yine Amerika gündeminin<br />

alt s›ralar›nda kalaca¤› tahmin edilebilir.<br />

Seçim sonras› Amerika’n›n ‹slam<br />

dünyas› ile iliflkileri kimin baflkan seçildi¤inden<br />

daha çok asl›nda kimlerin<br />

‹slam dünyas› konusunda baksana<br />

dan›flmanl›k yapaca¤›yla ilgili olup,<br />

stratejik vizyonunu güvenlik merkezli<br />

tan›mlayan dan›flmanlar›n etkinli¤inin<br />

artmas› Amerika’n›n, ‹slam dünyas›<br />

ile iliflkilerinde çok büyük bir de-<br />

¤ifliklik yapmayabilir.<br />

Amerika seçimleri sonras›nda<br />

oluflacak Amerika d›fl politikas›n›<br />

belirleyici olacak en önemli nokta<br />

psikolojik ortam olacakt›r. McCain’in<br />

seçilmesi durumunda secim<br />

öncesi var olan psikolojik atmosferin<br />

çok de¤iflmemifl olaca¤›n› öngörmek<br />

gerçekçi de¤ilken, Obama’n›n<br />

baflkan seçilmesi durumunda<br />

bir sihir gibi atmosferin de¤iflmesini<br />

öngörmek de hayali olabilir.<br />

fiimdilik beklemek ve seçim sonras›ndaki<br />

oluflan yönetici ekiplere bakarak<br />

gelecek de¤erlendirmesi yapmak<br />

daha mant›kl› görünüyor. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 13


dosya<br />

Aliya ‹zzetbegoviç’i anarken<br />

Merhum Aliya ‹zzetbegoviç ‹stanbul’da<br />

Ba¤c›lar Belediyesi’nin<br />

düzenledi¤i iki günlük bir sempozyumla<br />

an›ld›.<br />

‹stanbul Ba¤c›lar Belediyesi<br />

Bosna-Hersek’in kurucu Cumhurbaflkan›<br />

Merhum Aliya ‹zzetbegoviç’i<br />

iki süren süren bir sempozyumla<br />

and›. Bir “yabanc›” devlet<br />

adam›n›n bir baflka ülkenin belediyesi<br />

taraf›ndan an›lmas› için gerçekten<br />

de ola¤anüstü bir fleylerin<br />

olmas› gerekirdi. Fakat, söz konusu<br />

kiflinin Aliya ‹zzetbegoviç olmas›<br />

onu yabanc›l›k”tan ç›kar›p “bizden”<br />

birisi haline getirmesi, yani o ola-<br />

¤anüstü fleylerin hepsinin de var oldu¤unu<br />

gösteriyordu. Asl›na bak›-<br />

l›rsa, burada ola¤anüstülük de yok.<br />

‹zzetbegoviç’in hayat› boyunca verdi¤i<br />

özgürlük ve hakikati anlama/anlatma<br />

mücadelesi bu ola¤anüstülü¤ü<br />

kapsad›¤› gibi, ola¤anlaflt›r›yordu<br />

da.<br />

Merhum 19 Ekim 2003 tarihinde<br />

bu dünyaya gözlerini kapatt›. Giderken<br />

sadece, özgürlü¤ü u¤runa<br />

büyük müdacedeleler vererek kurtlar<br />

sofras›ndan kurtarmak için didindi¤i<br />

Bosna’y› de¤il, tüm Müslümanlar›<br />

yetim b›rakarak gitti. Bosnal›<br />

çocuklar›n “dedo”su ve bütün<br />

“Bizim ordumuz, hukuka ba¤l› olmak zorunda!”<br />

bir ülkenin “babo”su bu ça¤da hikmet<br />

p›narlar›n›n yolunu, “do¤u”dan<br />

da, “bat›”dan da beslenerek, lâkin<br />

mensubu bulundu¤u ‹slâmî kültür<br />

süzgecinden geçirerek açmak için<br />

çabalad›.<br />

Yazd›klar›, söyledikleri ve en<br />

önemlisi de davran›fllar› hep “hikmet”ten<br />

bir fleylerle doluydu. “Do-<br />

¤u”yu da, “Bat›”y› da elefltirmeyi bir<br />

görev bilmiflti.<br />

Vefat›n›n 5. y›l›nda Bosna ve<br />

Türkiye'den toplam 27 tebli¤cinin<br />

anlat›m› ile Aliya ‹zzetbegoviç bir<br />

düflünür, bir devlet adam›, bir özgürlük<br />

afl›¤› olarak ve “Do¤u ve Bat›<br />

Aras›nda ‹slam” kitab›n›n yazar›<br />

olarak ele al›nd›.<br />

O¤lu Bakir ‹zzetbegoviç, yak›n<br />

mücadele arkadafllar››, Prof. ‹smet<br />

Kasimagiç onu anlat›rlarken, yine yol<br />

arkadafl› Prof. Cemaleddin Latiç onu<br />

“Bat›’daki ‹kbal” olarak fikirlerini tahlil<br />

etti. Merhumu, yak›ndan tan›ma f›rsat›<br />

bulan ve iflgal ve sald›r› döneminde<br />

Bosna’ya hizmetleri geçen Prof.<br />

Dr. Hüseyin Hatemi, IHH Baflkan›<br />

Bülent Y›ld›r›m, Sakarya eski Millet-<br />

14<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


dosya<br />

vekili Dr. Süleyman Gündüz, gazetci<br />

Mehmet Koçak ve ‹stanbul eski<br />

Milletvekili Hüseyin Kansu ile<br />

Mazlumder Eski Baflkan› Cevat<br />

Özkaya da ‹zzetbegoviç’in hayat›ndan<br />

etkileyici kesitler sundular.<br />

Onun özellikle, büyük ac›lar›n<br />

çekildi¤i, çocuklar›n bile öldürüldü¤ü,<br />

kad›nlar›n tecavüze u¤rad›¤›<br />

menfur savafl ve iflgal dönemindeki,<br />

hikmetli sisayet ve idaresi<br />

ile bir bilgelik örnekli¤ine<br />

vurgu yap›ld›. Bu anlamda, ça¤dafl<br />

diplomaside, vermifl oldu¤u<br />

büyük mücadele ile bilgeli¤i haketti¤ine<br />

vurgu yap›ld›.<br />

Merhum ‹zzetbegoviç Türkiye’de<br />

“Bilge Kral” olarak tan›mlanmak<br />

istendi. Fakat bilgeli¤i ve<br />

krall›¤› bilenler bu iki tan›mlaman›n,<br />

söz konusu olan kifli ‹zzetbegoviç<br />

olunca birbiriyle tamamen z›tlafl›yor.<br />

O bilgeydi, amma kral asla<br />

de¤ildi. Partisinin ve hükümetinin<br />

toplant›lar›nda herkes onu övme<br />

yar›fl›na girerken o, kendisini elefltirmeyi<br />

de biliyordu. “Düflmanlar›n›-<br />

za kin tutmay›n. Ama, yapt›klar›n› da<br />

unutmay›n,” öz deyifli onun kendi<br />

mücadele arkadafllar›na yapt›¤›<br />

elefltiri oldu¤u kadar bir yol haritas›<br />

idi de.<br />

Meselâ, Mostar köprüsünün y›-<br />

k›lmas›n›n arkas›ndan flehrin Birleflmifl<br />

Milletler idaresine verilmesi<br />

s›ras›nda yapt›¤› konuflmada önce,<br />

befl yüzy›ll›k hofl görünün bu köprülü<br />

flehir anlam›ndaki flehirde<br />

neden y›k›ld›¤›n›n da bilinmesini<br />

istedikten sonra, sald›rgan kendileri<br />

olmad›¤› halde flunlar› söyleyebiliyordu:<br />

“Nehirlerin üzerindeki<br />

köprüleri yenibafltan infla etmek<br />

için, önce insanlar›n kalbinde<br />

onlar› yeniden yeflertmeliyiz. Biz<br />

buna haz›r›z.”<br />

Tam da savafl›n çirkinli¤inin<br />

ve mel’unlu¤unun sürdü¤ü s›rada<br />

kurmaya çal›flt›¤› ordusuna,<br />

her bir askerin kin ve öfke ile dolu<br />

anda verdi¤i ilk emir “Onlar›n<br />

ordular›, her fleyi yapabilir ve hiç<br />

bir fleyle mukayyet de¤ildir. Fakat,<br />

sizler, hukuka ba¤l› olmak zorundas›n›z”<br />

olabiliyordu.<br />

Rahmetle <strong>an›yoruz</strong><br />

“Savafl istemiyoruz! Lâkin sald›rgana<br />

da teslim olmayaca¤›z.” “Tüm<br />

savafllar kirlidr,” diyerek de savaflmaktan<br />

kaç›nmad›klar›n›, gerekirse<br />

özgürlük u¤runa savaflacaklar›n›<br />

ancak, düflmanlar›n›n kirlerine bulaflmayacaklar›n›<br />

vurguluyordu. Yine<br />

intikam intikam sesleri ile ç›nlayan<br />

Bosna’da bir bilgelik örne¤i<br />

sergiliyordu: “Bana yapt›klar›ndan<br />

dolay› düflmanlar›m› affedebilirim.<br />

Ama kad›nlar›m›za ve çocuklar›m›za<br />

yapt›klar›n› asla.”<br />

‹flte ‹zzzetbegoviç’in bu bilgeli-<br />

¤inin krall›k vasf›na büründürülmesine<br />

de karfl› ç›k›ld› bu sempozyumda.<br />

Önce T.C. Milli E¤itim Bakan›<br />

Hüseyin Çelik karfl› ç›kt› buna.<br />

Mealen, “Krall›k ve bilgelik yan yana<br />

O’na tan›kl›k edenler<br />

bulunmaz. Kendisinde bilgelik bulunan<br />

‹zzetbegoviç’e ise krall›k hiç yak›flmaz,”<br />

diyen Çelik’in bu yorumu<br />

hem büyük takdir ald› hem de sempozyumun<br />

ilerleyen bölümlerinde<br />

konunun daha da iyi tart›fl›lmas›na<br />

öncülük etti.<br />

Yo¤un bir programla hat›ras›<br />

yad edilen Merhum Aliya ‹zzetbegoviç<br />

kenidisini ise flöyle tan›ml›-<br />

yordu:<br />

“Dinî aç›dan Do¤u’lu, e¤itim bak›-<br />

m›ndan Bat›l›’y›z. Kalben bir dünyaya,<br />

aklen di¤erine ait bulunuyoruz...<br />

Bana gelince. Ben kendime Avrupa’l›<br />

Müslüman oldu¤um cevab›m› verdim<br />

ve bu tan›mlamada kendimi rahat<br />

ayakkab›lar içindeki biri gibi hissediyorum.”<br />

IGMG PERSPEKTIVE 15


dosya<br />

Aliya’n›n flahidli¤inine flahidli¤imiz<br />

Ahmet ARSLAN • ahmetasl@yahoo.de<br />

Bosnal› çocuklar›n “Dedo”su<br />

Bir hakk›, bir iddiay› ispatta bilgi ve<br />

görgüsüne müracaat edilen kifliye<br />

flâhid denildi¤i gibi inanç, söz ve davran›fllar›yla<br />

insanlara güzel örnek olan<br />

müminlere de flâhid denilmifltir. Peygamberimiz<br />

de bütün insanl›k üzerine<br />

hakk›n flâhidi k›l›nm›flt›r. Kur’ân-› Kerim’de<br />

müminlerden; iman, ibadet, güzel<br />

ahlâk, adalet, do¤ruluk, ilim, irfan ve<br />

çal›flmalar› ile di¤er insanlara güzel örnek<br />

(flühedâ) olmalar› istenmifltir (Bakara,<br />

2/143; Hac, 22/78). Ayr›ca bir kimsenin<br />

ancak iyi bildi¤i, tam gördü¤ü konularda,<br />

flâhidlik yapmas› gerekir. fiehâdette,<br />

bilgi, görgü, adalet ve do¤ruluk<br />

flartt›r. ‹flte merhum Aliya ‹zzetbegoviç’in<br />

(1925-2003) “Tarihe Tan›kl›-<br />

¤›m” eserini elinize ald›¤›n›zda flâhidlik<br />

kavram›n›n bir mü’minin hayat›nda<br />

böyle önemli bir yere sahip oldu¤unu<br />

bir kez daha hat›rl›yorsunuz. O eserine<br />

hayat›n›n ( flahidli¤inin ) bir yans›mas›<br />

olarak bu ismi uygun görmüfltür.<br />

Aliya ‹zzetbegoviç, takipçilerinin<br />

adland›rmas›yla “Bilge Kral” s›radan<br />

Boflnaklar›n adland›rmas›yla “Babo”<br />

(yani baba), yaklafl›k alt› yüz sayfal›k<br />

bu eseriyle arkas›ndan gelen nesillere<br />

yaln›zca otobiyografisini b›rakmam›fl<br />

ayn› zamanda Bosnal› müslümanlar›n<br />

varolufl mücadesini özellikle 20. yüzy›l›n<br />

sonundaki seyriyle birinci a¤›zdan<br />

aktarm›flt›r.<br />

Eser; Bosna Hersek’in K›sa Tarihi,<br />

Çocukluk ve ‹lk Mahkumiyet, Saraybosna<br />

Davas›, Parti’nin (Demokratik<br />

Eylem Partisi, SDA) Kurulmas› ve Yugoslavya’n›n<br />

Yeniden Yap›land›r›lmas›<br />

Giriflimi, Savafl Günlü¤ü, Srebrenika,<br />

Savafl ve Lafazanl›k, Dayton Günleri<br />

ve Dayton’dan Sonra adl› 9 bölümden<br />

oluflmaktad›r. Neredeyse kitab›n<br />

dörtte birini mektup, konuflma,<br />

konferans ve mülakat metinlerinden<br />

oluflan “Ekler” k›sm› kaplamaktad›r.<br />

1990 sonras›nda Boflnak halk›n›n<br />

vermifl oldu¤u bu ba¤›ms›zl›k mücadesi<br />

Bilge Kral’›n karizmatik ve çok<br />

yönlü liderli¤i ile flekillendi. O bütün<br />

bu bahsi geçen konular› anlatt›¤› eserine<br />

tarih yazma iddias›nda olmad›¤›-<br />

n› vurgulayan bir tevazuyla bafllamaktad›r.<br />

Ona göre; zaten tarih, onu<br />

yapanlar ya da parças› olanlar taraf›ndan<br />

yaz›lmamal›d›r. Kitapta anlat›-<br />

lanlar ‹zzetbegoviç’in Boflnak tarihinin<br />

belki de en zor dönemine iliflkin<br />

gerçekleridir. (sh. XI)<br />

Bir milletin kaderine iliflkin görece<br />

hacimli bu eser yeni nesiller için temel<br />

kaynak olma özelli¤i tafl›maktad›r.<br />

Belki de bu amac›n gerçeklefltirlmesi<br />

için esere okuyucuya tarih bilinci kazand›r›cak<br />

bir bölümle bafllanm›flt›r:<br />

Bosna Hersek’in K›sa Tarihi. Bu bölümde<br />

‹slamiyet’ten önce Boflnak yurdu,<br />

Osmanl› döneminde Bosna’n›n maddi<br />

ve manevi imar›, Avustuya iflgali ve<br />

sonuçlar›, modern dönemde Bosnal›<br />

Müslümanlar›n uyan›fl ve dirilifl çal›flmalar›,<br />

birinci dünya savafl› sonras›<br />

Bosna Hersek üzerinde oynanan<br />

oyunlar, ikinci dünya savafl› ve komünist<br />

rejim dönemlerinde yaflan›lan<br />

katliam, zulm ve badireler konu edinilmektedir.<br />

Bu bölüm Yugoslavya<br />

Devleti’nin parçalanmas› ve bu süreçte<br />

müslümanlar›n kendi kaderlerine<br />

sahip ç›kma mücadelelerinin anlat›lmas›yla<br />

son bulmaktad›r. (sh.1-8)<br />

Müslüman Boflnaklar biri 19. yüzy›l,<br />

di¤eri 20. yüzy›l sonunda olmak<br />

üzere iki önemli olay yaflad›. 1463’te<br />

Osmanl› yönetimine dahil olan Bosna<br />

Hersek’te Boflnaklar 60 y›l gibi k›sa<br />

bir süre içerisinde ulus olarak bütünüyle<br />

‹slam’a girdiler. 400 y›ldan fazla<br />

bir süre Osmanl› hakimiyetinde bar›fl<br />

ve güven içerisinde yaflayan Boflnak<br />

Müslümanlar›n topraklar›, Osmanl›<br />

Devleti’nin zay›flamas›yla Avusturya<br />

‹mparatorlu¤u’nun iflgaline maruz<br />

kald› (1878). Bir asr› aflk›n bir süre<br />

sonra ise dünyan›n flahid oldu¤u en<br />

büyük katliamlardan birine maruz<br />

kalmas›na ra¤men Bosnal›lar imrendirici<br />

bir özgürlük savafl› verdi.<br />

K›sa tarihi sürecin aktar›lmas›nda<br />

sonra Bilge Kral, okuyucuya kendi kiflili¤ini<br />

hakk›nda ipuçlar› verircesine<br />

“gençlik ve ilk mahkumiyet y›llar›”n› anlatmaktad›r.<br />

Ailesinin fertlerini, babaannesinin<br />

Üsküdarl› bir Tür k›z› oluflunu,<br />

dine olan ba¤l›l›¤›n› annesine<br />

16<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


dosya<br />

borçlu oluflunu anlatt›¤› bu bölümde<br />

‹zzetbgoviç, çocukken sabah namaz›-<br />

na gidiflinin, annesinin bu konudaki<br />

duyarl›l›¤›n›n kendisinde kal›c›, olumlu<br />

etkiler oluflturdu¤unu dile getirmektedir.<br />

(sh.12) Lise y›llar›nda yaflad›¤›<br />

entellektüel buhranla inançlar›n›<br />

sorgulayan ‹zzetbegoviç, adeta yeni<br />

bafltan bafllayarak inançlar›n› tazelemifl,<br />

okumalar›n› art›rarak entellektüel<br />

derinlik kazanm›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl›<br />

y›llar›n›n ac›lar›n› yaflam›fl olan<br />

Bilge Kral, Yugoslavya’n›n çok kültürlü<br />

yap›s›n›n en az›ndan halk aras›nda<br />

o zamanki sorunsuz iflleyiflini müflahede<br />

etmifltir. 16 yafl›ndan itibaren<br />

ideolojik ve örgütsel çal›flmalara ifltirak<br />

etmifl olan Aliya, 21 yafl›nda hapse<br />

girerek inanç ve fikirleri<br />

u¤runa s›k›nt›lara katlanma<br />

evresini yaflamaya bafllam›flt›r.<br />

Ancak bu s›k›nt›lar onu<br />

daha zor flartlara ve nihayetinde<br />

de baflar›lara haz›rlam›flt›r.<br />

O hapisteyken yoldafllar›ndan<br />

ileri gelenler<br />

idam edilmifl ve kendisinin<br />

de sonradan fark edece¤i gibi;<br />

o, kader taraf›ndan daha<br />

farkl› ac› ve aflamalara saklanm›flt›r.<br />

Di¤er taraftan da komünist<br />

rejimin bütün çirkefliklerine ve sefaletine<br />

yak›ndan flâhid olmufltur.<br />

‹zzetbegoviç sat›r aralar›nda duygulu<br />

bir insan olman›n en bariz özeliklerinden<br />

olarak sonradan efli olacak<br />

kad›na duydu¤u aflk›, hapisteyken<br />

efliyle mektuplaflmalar›n›, çocuklar›na<br />

ve özellikle de torunlar›na olan<br />

düflkünlü¤ünü dillendirmekte ve karfl›m›za<br />

bir anlamda ince ruhlu bir lider<br />

olarak ç›kmaktad›r.<br />

Birinci hapis döneminden sonra<br />

Hukuk Fakültesi’ni bitirmifl olan Aliya,<br />

bir taraftan de¤iflik sektörlerde çal›fl›p<br />

maifletini kazan›rken di¤er taraftan da<br />

ilmi-fikri çal›flmalara devam etmifltir.<br />

Nihayet Yugoslav komünist rejimine<br />

göre düflünce suçlusu olarak yarg›lanmas›na<br />

sebep olacak olan “‹slam Deklarasyonu”<br />

adl› 40 sayfal›k metni<br />

1970’de yay›nlad›. Asl›nda bu metin ilk<br />

planda dikkatini Yugoslavya’ya de¤il<br />

‹slam dünyas›na yöneltmiflti. Metinde<br />

Yugoslavya’n›n ad› bile geçmiyordu.<br />

Yani direkt anlamda politik bir eser<br />

de¤ildi. Ancak bu Yugoslav rejimini<br />

korkutmaya yetmiflti ve 13 y›l sonra<br />

(1983) kendisi 58 yafl›ndayken bafllayacak<br />

olan bilinen ad›yla Saraybosna<br />

Davas›’nda aylarca sürecek soruflturmalarda<br />

ve duruflmalarda bu eseri suç<br />

unsuru olarak karfl›s›na ç›kar›lacakt›.<br />

Ve “deklarasyonun ana fikri Müslüman<br />

kitlelerin imgelemini (bilinçlerini)<br />

ancak ‹slam’›n yeniden canland›rabilece¤i<br />

ve onlar› bir kez daha kendi tarihlerinin<br />

aktif kat›l›mc›lar› olmaya muktedir<br />

k›labilece¤i idi.” ‹zzetbegoviç’e<br />

göre hiç bir bat›l› ya da do¤ulu sistem<br />

bunu gerçeklefltirmeye kadir de¤ildir.<br />

Yani Müslüman toplumlar›n kurtuluflu<br />

‹slam’dan baflkas›yla mümkün de-<br />

¤ildir. (sh.30)<br />

Biz de onun için dua ediyoruz<br />

Saraybosna Davas› sürecinde günümüzde<br />

bile bir çok rejimin uygulamalar›nda<br />

görülen tarzda hukuk ad›-<br />

na zulüm kararlar›na imzalar at›ld›.<br />

Zaten marksist rejimde hukuk adamlar›<br />

stajlar›na “Adalet yönetici s›n›flar›n<br />

yasaya dönüflmüfl iradesidir.„ (sh.<br />

48) prensibiyle bafll›yorlard›. Böyle<br />

bir hukuk anlay›fl›n›n sonucu olarak<br />

da Müslüman ayd›n ve kanaat önderleri<br />

her türlü vicdani ça¤r›lara ra¤men<br />

toplam 90 y›l hapis cezas›na<br />

çarpt›r›ld›lar. Bilge Kral 14 y›la mahkum<br />

edilmiflti. Ancak dava sürecindeki<br />

son sözleri bir Müslüman için temel<br />

bir manifesto niteli¤indeydi: “ Ben bir<br />

Müslüman›m ve öyle kalaca¤›m. Kendimi<br />

dünyadaki ‹slam davas›n›n bir neferi<br />

olarak telakki ediyorum ve son günüme<br />

kadar da böyle hissedece¤im. Çünkü<br />

‹slam, benim için güzel ve asil olan<br />

her fleyin di¤er ad›; dünyadaki Müslüman<br />

halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin<br />

ya da umudunun, onlar için<br />

onurlu ve özgür hayat›n, k›sacas› benim<br />

inanc›ma göre u¤runda yaflamaya de-<br />

¤er olan herfleyin ad›d›r.” (sh.50) Hapishane<br />

y›llar› onun için farkl› tecrübe<br />

ve de¤erlendirmelere vesile oldu.<br />

Evet kendi itiraf›yla o bir kahraman<br />

de¤ildi ve o yaflta bu kadar y›la mahkum<br />

olmufl olmak kolay katlan›labilcek<br />

bir durum de¤ildi.(sh. 58) Komünist<br />

rejim cezay› biraz indirmifl olsa da<br />

hatas›ndan dönmedi. Hatta Aliya’ya<br />

davas›ndan vazgeçme karfl›l›¤›nda özgürlü¤ünü<br />

teklif etti. O ise beklenece-<br />

¤i gibi reddetti ve af dilekçesini imzalamad›.<br />

Ama rejim bu haks›zl›¤› d›flar›dan<br />

gelen bask›lar› da göz önünde<br />

tutarak daha fazla sürdüremedi. 6 y›l<br />

hapisten sonra 1988’de özgürlü¤üne<br />

kavufltu. Yugoslavya’n›n da¤›lma sürecine<br />

girdi¤i dönemde Demokratik<br />

Eylem Partisi (SDA)’y› kurdu ve<br />

genel baflkan seçildi (1990).<br />

Komünist yönetimin çökmesiyle<br />

birlikte yap›lan ilk serbest<br />

seçimlerde Bosna Hersek Federal<br />

Cumhuriyeti Devlet Baflkan›<br />

seçildi. S›rp ve H›rvat güçlere<br />

karfl› yürütülen ba¤›ms›zl›k savafl›na<br />

liderlik yapt›. 1995’te savafla<br />

son veren Dayton Anlaflmas›’n›<br />

imzalad›. 1996 y›l›nda yap›lan<br />

seçimlerde üçlü baflkanl›k<br />

konseyine seçildi.Uluslararas› güçün<br />

bask›lar›na karfl› ç›kan ‹zzetbegoviç<br />

2000 y›l›nda sa¤l›k nedenlerini gerekçe<br />

göstererek baflkanl›k görevinden<br />

ayr›ld›.<br />

Aliya ‹zzetbegoviç, entellektüel,<br />

eylem adam›, siyasetçi, özgürlük savaflç›s›<br />

ve düflünür kimli¤i ile halk›na<br />

öncülük etmifl bir isimdir. Bu özellikleriyle<br />

‹slam dünyas›nda yeni bir lider<br />

tipinin öncüsü say›lmaktad›r.<br />

Tarihe Tan›kl›¤›m, her ne kadar<br />

hacmiyle okuyucuyu ürkütse de bir<br />

çok aç›dan okunmaya de¤er bir eser.<br />

Bu gere¤i, eseri sol bafltan de¤il de<br />

sa¤ bafltan açt›¤›n›zda karfl›n›za ç›kan<br />

78 y›ll›k ömrün fotograflar›na dikkatlice<br />

bakt›¤›n›zda hissediyorsunuz.<br />

Aliya ‹zzetbegoviç, kaderinin paralelinde<br />

inanc›n›n gere¤ine göre bir hayat<br />

sürme gayretinin flahidi idi. Biz,<br />

en az›ndan eserlerinden yola ç›karak<br />

buna flâhidiz. Ancak Müslüman birey<br />

ve cemaatler olarak ne kadar yaflad›-<br />

¤›m›z dünya ve hayat›n “flahidleri”<br />

oldu¤umuzu sorgulamal›y›z. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 17


teşkilat<br />

Bölge Kurban sorumlular› toplant›s›<br />

Kurban Kampanyası baflladı<br />

Afrika’n›n güney do¤usunda Mozambik’te<br />

Her Kurban döneminde tatlı bir<br />

telafl bafllıyor. IGMG Sosyal Hizmetler<br />

Baflkanlı¤ı, Avrupa’daki<br />

Müslümanların, dünyadaki mazlum<br />

ve ma¤durlarla dayanıflmalarına ve<br />

‹slam ümmetinin birlikteli¤ine<br />

katkıda bulunmak amacıyla düzenledi¤i<br />

Kurban Kampanyası’n›n ön<br />

hazırlıklarını tamamladı.<br />

IGMG Genel Merkezi’nde yapılan<br />

Bölge Kurban Sorumluları toplantısı<br />

ile bafllayan kampanyayla, bu sene<br />

yeni ülkelerde de kurban kesim ve<br />

da¤ıtımı yapılacak.<br />

Sosyal Hizmetler<br />

Baflkan› Ali Bozkurt,<br />

bu hayırlı ve bereketli<br />

hizmet için gönüllü<br />

olarak katılan görevlilere<br />

teflekkür etti ve<br />

kampanyanın baflladı¤ını<br />

bildirdi. Bozkurt,<br />

bu y›l, 77 ülke ve<br />

bölgede kurban kesim<br />

ve da¤ıtımı yapılmas›-<br />

n›n planland›¤ını, daha<br />

önceki ülke ve bölgelere<br />

ilaveten Çin’de Do¤u Turkistan’›n<br />

yan› s›ra di¤er bölgelerle<br />

Moritanya’nın da dahil edildi¤ini<br />

bildirdi. Kurban kesim görevlisi<br />

olarak 200 gönüllünün Avrupa’daki<br />

Müslümanların elçileri olarak, baflta<br />

Türkiye olmak üzere, dünyan›n<br />

her yerine hizmet için gidece¤ini<br />

bildiren Bozkurt, Kurban Kampanyası’ndaki<br />

as›l hedefin, kiflilere 3-5<br />

kilo et da¤ıtımı olmadı¤ını, aksine,<br />

bu projenin bir ümmet buluflması<br />

ve dayanıflması projesi oldu¤unu<br />

bildirdi. Bozkurt, “Yoksul ve ihtiyaç<br />

sahibi insanlara Kurban yard›m›n›<br />

ulaflt›rarak, bir nebze de olsa onlar›n<br />

yüzlerinin gülmesini ve yaln›z olmad›klar›n›<br />

bilmelerini istiyoruz” dedi.<br />

Toplantıda, Kampanyanın düzenli<br />

bir flekilde organizesinin gerçekleflmesi<br />

ve görevli olarak gidecek<br />

kiflilerin tesbit edilmesi konusunda<br />

da bölge ve cemiyetlerden<br />

gelen tavsiyelere göre istiflarelerde<br />

bulunuldu. Geçen sene yapılan<br />

kampanyanın tanıtımı için yapılan<br />

ve 5 dilde hazırlanan tanıtım filminin<br />

da izlendi¤i programda,<br />

hazırlanan bu tanıtım cd’lerinin de<br />

da¤ıtımı yapıldı.<br />

Kampanya çerçevesinde kesim<br />

ve da¤ıtım görevlisi olarak hizmet<br />

yapmak isteyen gönüllülerle de bir<br />

toplantı yapılacak. Bu görevlilere,<br />

daha önce bu bölge ve ülkelere giden<br />

görevlilerin hazırladı¤ı ön bilgiler<br />

de aktarıld›. Her yıl binlerce<br />

insanın gönüllerini flenlendiren ve<br />

dualarına vesile olan bu kampanya<br />

hepinizi tekrar davet ediyoruz.<br />

18<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


teşkilat<br />

Kafile baflkanlar› toplant›s›<br />

Mukaddes yoculu¤a hazırız<br />

Bu yıl, Avrupa çapında 39.su<br />

düzenlenen IGMG Hac Organizsayonu’nun<br />

hazırlıkları tamamlandı.<br />

IGMG Genel Merkezi’nde yapılan<br />

son de¤erlendirme toplantılarında,<br />

organizasyonda görev alacak kafile<br />

baflkanları ve hizmet görevlileri belirlendi.<br />

IGMG Genel Baflkanı Yavuz<br />

Çelik Karahan, her sene oldu¤u<br />

gibi bu sene de IGMG Hac Organizasyonu’nun<br />

takdire flayan hizmetleri<br />

verece¤inden emin oldu-<br />

¤unu ve her bir görevlinin, Allah’ın<br />

misafirleri olan Hacılara<br />

hizmeti bir ibadet olarak yerine<br />

getirmesini istedi.<br />

Toplantıda, IGMG ‹rflad Baflkanı<br />

Ahmet Özden IGMG görevlilerinin<br />

bir Müslümana yakıflır<br />

flekilde hâl ve davranıflları ile hizmet<br />

verdi¤i hacılara örneklik teflkil<br />

etmesi gerekti¤ini bildirirken,<br />

Hac ve Umre Birim Baflakanı<br />

Hakkı Çiftçi de yapılan çalıflmalar<br />

hakkında bilgi verdi. Mekke ve<br />

Medine sorumluluları Cengiz<br />

Da¤deviren ve Mehmet<br />

O¤uz da ikamet<br />

edilecek olan oteller<br />

ve burada verilecek<br />

olan hizmetlerle ilgils<br />

bilgilendirmede bulunurken,<br />

Hac ve Umre<br />

Birim Baflkan Yardımcısı<br />

Tahir Köksoy da,<br />

kafilelerin gidifl ve<br />

dönüfl tarihlerindeki<br />

düzenlemeler hakkında<br />

açıklamalarda bulundu.<br />

24 saat hacılara hizmet verecek<br />

flekilde organize edilen IGMG Hac<br />

görevlileri, hacıların her türlü ihtiyacına<br />

yardımcı olacak.<br />

Avrupa’nın de¤iflik noktalarından<br />

uçuflların gerçekleflece¤i<br />

IGMG Hac Organizesi ile Medine’ye<br />

‹stanbul üzerinden direkt<br />

uçufllar da planlandı. Hac için ilk<br />

kafilenin 10 Kasım’da Frankfurt’tan<br />

hareket edecek olan Hessen bölgesine<br />

ait kafile oldu¤u belirtilen toplantıda,<br />

dönüfllerin de, yeni yılın ilk<br />

Arafat’ta<br />

gününden itibaren gerçeklefltirilece¤i<br />

açıklandı.<br />

Yaklaflık 30 kiflilik bir sa¤lık ekibinin<br />

de hizmet verece¤i IGMG<br />

Hac Organizesi ile hac ibadetini yerine<br />

getirecek olanların, mutlaka<br />

gerekli aflıları yaptırmaları, halen<br />

kullanılmak zorunda olan ilaçlar<br />

varsa, ilgilerin bu ilaçları da yanlarında<br />

getirmesi istendi.<br />

IGMG’nin Arafat ve Mina’daki<br />

çadırlarının düzenlenmesi ile ilgili<br />

hazırlıklar ise devam ediyor.<br />

IGMG PERSPEKTIVE 19


irşad<br />

Vakit disiplini ve Namaz<br />

Assoc. Prof. Dr. Özcan HIDIR • ohidir@hotmail.de<br />

Vakit adâletli bir flekilde paylafl›-<br />

lan bir kaynakt›r; herkesin haftada<br />

yedi günü, günde yirmidört<br />

saati vard›r. Ne var ki kifliler aras›ndaki<br />

tek fark, sahip olduklar› vakit<br />

de¤il, bunu nas›l kulland›klar›d›r.<br />

Vakit, soyut bir kavram olmas›na<br />

ra¤men, hayat›m›za s›¤d›rd›¤›m›z<br />

ifller aç›s›ndan ölçülebilir ve k›t bulunan<br />

somut bir kaynakt›r. Vakit<br />

tanzim ve idaresi, k›t bir kaynak<br />

olan zaman›n en verimli flekilde<br />

kullan›lmas› demektir. Ancak birçok<br />

kifli bu k›t kayna¤›, nas›l de¤erlendirece¤ini<br />

bilemeden bofla harcar.<br />

Vaktin sevk ve idaresi, k›t olan<br />

bu kayna¤›n en faydal› flekilde kullan›lmas›d›r.<br />

Zaman› faydal› kullanmak,<br />

meflgul görünmek de¤il, zaman›<br />

gâyelerimizin tahakkukuna<br />

yönelik faaliyetler yaparak de¤erlendirmektir.<br />

Bununla birlikte günümüzde<br />

Müslümanlar›n en çok<br />

geri kald›klar› hususlar›n bafl›nda,<br />

vakit disiplinsizli¤i gelir. Genel olarak<br />

‹slâm dünyas›nda inan›lmaz derecede<br />

vakit israf› bulunmakta, yap›lacak<br />

ifllerde vakte riayetsizlik<br />

had safhalara ulaflmaktad›r. Farkl›<br />

sebeplerin rol oynad›¤› bu durumun<br />

en önemli sebeplerinden biri<br />

de, Kur’an ve Sünnet’iyle ‹slâm'da<br />

vaktin ehemmiyetini ortaya koyan<br />

emir ve tavsiyelerin yeterince bilinmeyiflidir.<br />

Allah Teâlâ’n›n kullar›na<br />

olan nîmetleri say›lamayacak kadar<br />

çoktur. Bu nimetlerin en önemlilerinden<br />

biri de, vakit nimetidir. Zira<br />

Kur’an’da bildirildi¤i üzere vakit nimeti,<br />

geçici olan 1 , ertelenmesi ve<br />

bir daha geri döndürülmesi mümkün<br />

olmayan 2 ve bofla geçirildi¤inde<br />

uhrevî sorumlulu¤u büyük olan<br />

bir nimettir. Bu itibarlad›r ki, sahâbenin<br />

ileri gelenlerinden olan Abdullah<br />

b. Mes’ûd, ilâhî hesâba konu<br />

olacak en mühim nimetlerden birinin<br />

“bofl vakit” oldu¤unu söylemifl<br />

ve sözlerine flöyle devam etmifltir:<br />

“Güneflin batt›¤› ve ömrümden bir<br />

gün daha eksildi¤i halde amelimin<br />

artmad›¤› günüme piflman oldu¤um<br />

kadar hiç bir güne piflman olmad›m”<br />

dedi¤i nakledilmektedir.”<br />

Vaktin k›ymetini bildirmek için<br />

s›kça söylenen “Vakit nakittir” sözü<br />

de, esasen anlams›zd›r. Zira vakit<br />

nakitten (para, alt›n, elmas vb.) daha<br />

de¤erlidir. Son devir ‹slâm mütefekkirlerinden<br />

Hasan el-Benna’n›n<br />

“Vakit hayat›n kendisidir”<br />

demesi de bu sebepledir. Yine bir<br />

Arap atasözünde “Yakût vakitle sat›n<br />

al›nabilir, ancak (bofla geçen)<br />

vakitler yakûtla sat›n al›namaz”<br />

denmifl ve böylece k›ymet bak›m›nda<br />

vaktin, yakuttan dahi de¤erli oldu¤u<br />

vurgulanm›flt›r.<br />

Hayat, Allah Teâla’n›n her canl›-<br />

ya bir kere kullanmak üzere ihsan<br />

etti¤i son derece k›ymetli bir nimettir.<br />

Gaflet perdelerini aralayabilenler<br />

için zaman, hiç bir fleyle k›yaslanamayacak<br />

derecede de¤erli bir nimettir.<br />

Bu anlamda Hasan el-Benna'n›n<br />

da dedi¤i gibi, vakit asl›nda<br />

hayatt›r. O halde vakti, onun de¤erine<br />

en uygun amellerle de¤erlendirmek<br />

flartt›r. Zira hayatta her an<br />

herkesin birden fazla yapaca¤› ifli<br />

vard›r. Vaktin ehemmiyetini idrak<br />

eden, k›ymetini hakk›yla takdir<br />

eden insan hakikî mânada yafl›yor<br />

demektir. Dünya ve âhiretin anahtar›<br />

olan ilim, vakti iyi de¤erlendirmekle<br />

elde edilir. Âlimlerin ve zenaatkârlar›n<br />

ortaya koyduklar›<br />

eserler, vakti faydal› de¤erlendirmenin<br />

billûrudur.<br />

Namaz, oruç, hac, zekat gibi ‹slâm’›n<br />

temel ibadetlerinin mü’mine<br />

vakit disiplini kazand›rmadaki önemi<br />

büyüktür. Bu ibadetlerin belli vakitlerde<br />

yap›l›yor olmas›, bir yönüyle<br />

müslümana vakit disiplini kazand›rmaya<br />

matuftur. Ne var ki ‹slâm’›n en<br />

temel ibadeti olan befl vakit namaz›n<br />

vakit disiplinindeki yeri çok daha<br />

20<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


irşad<br />

önem arzeder. Bu itibarla biz, afla¤›da<br />

namaz›n mü’mine kazand›rd›¤› vakit<br />

disiplini üzerinde duraca¤›z.<br />

‹slâm’da ibadetler, gün ve senenin<br />

bölümlerine göre ayarlam›flt›r.<br />

Bu ayarlaman›n en bariz ortaya ç›kt›¤›<br />

ibadet olan befl vakit namaz,<br />

günün tüm zaman›n› kuflatm›fl ve<br />

ak›fl›na göre ayarlanm›flt›r:<br />

“Haydi akflama ulaflt›¤›n›zda, sabaha<br />

kavufltu¤unuzda Allah'› tenzih<br />

edin (namaz k›l›n). Göklerde ve yerde<br />

hamd O'nundur. Gündüzün nihayetinde<br />

ö¤le vaktine eriflti¤inizde de tesbih<br />

edin (namaz k›l›n).” 3<br />

Abdullah b. Abbas (ra)’dan gelen<br />

rivayete göre bu âyet befl vakit<br />

namaz› ihtiva etmektedir. Bu itibarla<br />

alimlerin ço¤u befl vakit namaz›n<br />

Mekke’de farz oldu¤u kanaatindedir.<br />

Dikkat edilirse bu ayette Allah<br />

Teâla’y› tesbih etme vakitleri olarak<br />

befl vakit namaz vakitleri tayin edilmifltir.<br />

Bu ise, befl vakit namaz›n en<br />

önemli gayelerinden birinin, müslümana<br />

günlük zaman›n› planlama<br />

al›flkanl›¤› kazand›rmak oldu¤u anlam›na<br />

gelir.<br />

Her namaz bir vakit planlamas›<br />

olunca, Kur’ân-› Kerîm’de namazdan<br />

bahseden bütün âyetler, ayn›<br />

zamanda vakit fluur ve disiplini vermeyi<br />

gâye edinen âyetler olarak görülebilir.<br />

Nitekim, “Muhakkak namaz,<br />

mü’minler üzerine vakitleri belli<br />

bir farzd›r” 4<br />

âyeti, namaz›n günlük,<br />

vakitli ve planl› bir ibâdet oldu¤una<br />

iflâret eder. Bu âyetin tefsirinde<br />

âlimler, namaz›n birbirini takip<br />

eden vakitlerde farz k›l›nm›fl bir<br />

ibadet oldu¤unu ve böylece Allah<br />

Teâla’ya olan tesbihat›n periyodik<br />

olarak günün her vaktinde devam<br />

etmesinin temin edilmifl oldu¤unu<br />

beyan etmifllerdir. 5<br />

Efendimiz (sav)’in hayat›nda namaz<br />

vakitleri, yatma, kalkma, eve<br />

çekilme, istirahat, çal›flma, sosyal<br />

aktiviteler, ziyaret, sohbet gibi günlük<br />

olarak yapmak mecbûriyetinde<br />

oldu¤umuz birtak›m ifllerin vakitlerini<br />

planlamaktad›r.<br />

Müslüman›n vakit disiplininde namaz›n<br />

önemi, ifllerini sabah ile ö¤le,<br />

ö¤leyle ikindi, ikindi ile akflam, akflam<br />

ile yats› zaman dilimlerine ba¤layarak<br />

planlamas›nda yatar. “fiayet ifllerimi<br />

günün flu parçalar› içinde yapmazsam<br />

hayat›mda bütün bu vakitler ölü<br />

geçmifl demektir” diye düflünen kifli,<br />

bu vakitleri hebâ etmeyecektir. Çünkü<br />

vakit, görece/itibârî bir fleydir; onun<br />

hakikî vücûdu yoktur. Vakite de¤er,<br />

bereket, hayâtiyet ve canl›l›k kazand›-<br />

ran fley, yukar›da da ifade edildi¤i<br />

üzere o zaman zarf› içinde yap›lan ifllerdir;<br />

yani onun mazrûfudur. Dolu<br />

dolu yaflanan zaman›n her ân›, baflkalar›n›n<br />

yüzlerce senesine bedel olur.<br />

Binâenaleyh vakte hakikî vücut ve<br />

k›ymet kazand›rma, onu de¤erlendirme<br />

ve insanlar›n o vakit içinde yapacaklar›<br />

ifllerle do¤ru orant›l›d›r.<br />

Mü’minler namazda<br />

Di¤er taraftan bizim yirmi dört<br />

saatlik bir sermayemiz var. Bu yirmi<br />

dört saati, bizim son günümüz<br />

olabilir düflüncesi ile ele al›p, onu<br />

namaza göre programlayarak her<br />

parças› içine bir fleyler aktarmaya<br />

çal›fl›rsak, o gerçek de¤erine ulafl›r.<br />

Buna göre günlük vaktimizi,<br />

- ö¤le namaz› öncesi vaktimiz,<br />

- ö¤le namaz› sonras› vaktimiz,<br />

- ikindi namaz› sonras› vaktimiz,<br />

- akflam namaz› sonras› vaktimiz,<br />

- yats› namaz› sonras› vaktimiz,<br />

- sabah namaz› öncesi ve sonras›<br />

vaktimiz diye ay›r›rsak, namazla<br />

bölünen, namazla nûrâniyet, rûhâniyet<br />

ve k›ymet kazanan vakit planlamas›<br />

yapm›fl oluruz. Böylece bu<br />

zaman parçalar› aras›nda ‹slâm’a<br />

hizmet ad›na yeni yeni ifller planlay›p<br />

ona göre yap›lacak her fleyi yapar›z.<br />

Hatta yapt›klar›m›zla iktifâ<br />

etmeyerek, vaktin bereketiyle “Daha<br />

yok mu?” diyerek baflka ifllere<br />

koflman›n hesab›n› bile yapabiliriz.<br />

Befl vakit namaz bu yönüyle, her<br />

daim Allah Teâla ile birlikte olmay› temin<br />

edecektir. Böylece kul için adeta<br />

günlük muhâsebe zaman› (terâzisi)<br />

olacakt›r.<br />

T›pk› cuma namaz›n›n haftal›k terazi,<br />

ramazan orucunun senelik terazi,<br />

zekât›n zengin olanlar için yine senelik<br />

tezkiye ve muhâsebe vakti, hacc›n<br />

da ömürde bir kez belirli zamanlarda<br />

yap›lan genel bir muhâsebe zaman›<br />

olmas› gibi. fiu halde vakitle kay›tl›<br />

bütün bu ibâdetlerde mü’min,<br />

vaktin ehemmiyetini en güzel surette<br />

idrâk edecektir.<br />

Bir çok de¤erimizin altüst oldu¤u<br />

günümüz dünyas›nda, maalesef vakit<br />

anlay›fl›m›z›n da altüst oldu¤u bir gerçektir.<br />

Bunun neticesi olarak vakitlerimiz<br />

tekdüze hale gelip homojenleflmifl,<br />

günün hatta senenin bütün zamanlar›n›<br />

eflde¤er duruma getirmifltir.<br />

Oysa dinimiz ve kültürümüzde namaz<br />

ve ibâdetlerle bölünen sabah›n,<br />

ö¤lenin, ikindinin, akflam›n ve gecenin<br />

ayr› bir kokusu, rengi, ahengi ve<br />

s›rr› vard›r. Bu zaman dilimlerinin<br />

kendine has bir ibadet, tefekkür, zikir,<br />

ifl, uyku gibi bölümleri vard›r. fiu halde<br />

zaman›m›z› namaz ve di¤er ibadetlere<br />

göre tanzim edebilmek bizleri,<br />

dolu dolu, verimli, bereketli ve huzurlu<br />

yaflaman›n hazz›na erdirecektir. <br />

1<br />

Nâziât Suresi, [79:46]<br />

2<br />

Münâfikûn Suresi, [63:11]<br />

3<br />

Rum Suresi, [30:17-18]<br />

4<br />

Nisâ Suresi, [4:103]<br />

5<br />

bk. ‹bn Kesir, Tefsir, I, 563<br />

IGMG PERSPEKTIVE 21


irşad<br />

Tevekkül: Tereddütü terk<br />

Osman PAKÖZ • osmanpakoz@yahoo.com<br />

Arapça`dan dilimize geçmifl olan<br />

tevekkül kelimesi sözlükte: "Vekil<br />

k›lmak, baflkas›na havâle etmek,"<br />

anlamlar›na gelir. Bu kelimeye<br />

akraba di¤er kelimelerden olan<br />

"vekîl" kelimesi; kiflinin kendi iflini<br />

gördürmek üzere yetki verdi¤i insan<br />

anlam›na gelir. Dolay›s›yla,<br />

Avukat da bir vekildir. Avukatlar ,<br />

müflterilerinden "Müvekkilim" diye<br />

bahsederler. "Tevkîl" ise vekil k›lma,<br />

vekil edinme demektir.<br />

Tevekkülün ›st›lâhî anlam› ise:<br />

"Kiflinin, flartlar›n› yerine getirerek,<br />

ifllerini Allah-ü Teâlâ`ya b›rakmas›<br />

bir ifle bafllarken sebeplere yap›flt›ktan<br />

sonra O`na güvenmesi; kalbin,<br />

her iflte Allah`a îtimat etmesi,<br />

güvenmesidir." "Tevekkül, dine veya<br />

dünyaya ait herhangi bir hususta,<br />

insan olarak bizim alabilece¤imiz<br />

bütün tedbirler al›nd›ktan, konu<br />

ile ilgili tüm giriflimler yap›ld›ktan<br />

sonra, o iflin neticesinin Allah`a<br />

b›rak›lmas›d›r." "Tevekkül, insan›n<br />

kendine yüklenen bütün görevleri<br />

yapt›ktan sonra iflin sonucunu Allah`a<br />

b›rakmas›, O`nun yarataca¤›<br />

neticeyi güven ve r›zâ ile karfl›lay›p,<br />

insanlardan bir beklenti içerisinde<br />

olmamas›; k›saca Allah`a güvenip,<br />

âkibetinden endifle etmemesidir."<br />

Tevekkül edilecek makam iyi tan›nmal›d›r.<br />

Tevekkül etti¤imiz Allah,<br />

ölümsüzdür. Atalar›m›z "insana<br />

dayanma ölür duvara yaslanma<br />

göçer" demifllerdir. Kiflinin arkas›n›<br />

dayad›¤›, mal›na, makam›na güvendi¤i<br />

tüm tan›d›klar (day›lar›)<br />

ölümlüdür.<br />

Her türlü sıkıntımızı<br />

gidereceğine inandığımız<br />

Allah dışındaki<br />

varlıklar, bu durumda<br />

kendilerine dahi faydası<br />

dokunmayan zavallılar<br />

oluvermişlerdir.<br />

Ölüm, o kadar güçlüdür ki, sa¤l›¤›nda<br />

önünde da¤lar›n duramad›-<br />

¤› insanlar, ölüm gelip çat›nca, f›rt›-<br />

nan›n önündeki yaprak gibi aciz kal›rlar.<br />

Her türlü s›k›nt›m›z› giderece¤ine<br />

inand›¤›m›z Allah d›fl›ndaki<br />

varl›klar, bu durumda kendilerine<br />

dahi faydas› dokunmayan zavall›lar<br />

oluvermifllerdir. Yalvaran bak›fllarla<br />

etraf› seyretmekten baflka bir çareleri<br />

kalmam›flt›r. Allah hakk›nda<br />

ise böyle bir acizlik söz konusu de-<br />

¤ildir. "Ölümsüz ve daima diri olan<br />

Allah'a tevekkül et ve s›¤›n" (Furkan<br />

Suresi, [25:58])<br />

Müminlerin Allah'a tevekkül etmeleri<br />

emredilmifltir. Allah'a tevekkül<br />

edip etmemek aras›nda muhayyer<br />

b›rak›lmam›fllard›r. Allah'tan<br />

emir vard›r. "bana tevekkül et" diye.<br />

Zira Allah'a tevekkül etmeyen<br />

O'nun yerine baflkalar›n› koyacak<br />

ve onlara tevekkül edeceklerdir.<br />

Dolay›s›ylada flirke düflecektir. Zaten<br />

flirk te böyle bafllamaktad›r. Allah'a<br />

tevekkül, bizi flirk gibi büyük<br />

ve gizli bir günahtan korumaktad›r.<br />

"Müminler Allah'a tevekkül edip dayans›nlar."<br />

emrinde bir nokta daha<br />

dikkat çekicidir. O da fludur: Herkes<br />

bir fleylere tevekkül eder. Her<br />

dinli veya dinsiz kendince bir makama<br />

tevekkül içerisindedir. Ancak<br />

mü'minler sadece Allah'a tevekkül<br />

edebilirler. "Müminler Allah'a tevekkül<br />

edip dayans›nlar." (‹brahim Suresi,<br />

[14:11])<br />

Tevekkül bir ifli yapmaya niyet<br />

ettikten hemen sonra, ancak yapmaya<br />

bafllamadan hemen önce olmal›d›r.<br />

"Bir ifle azmetti¤inde hemen<br />

Allah'a tevekkül et." (Al-i ‹mran Su-<br />

22<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


irşad<br />

resi, [3:159]) Her ifl daha niyet safhas›ndayken<br />

bafllar. Ancak niyetle<br />

karar verilmifl ifllere koyulmadan<br />

önce, tam olararak niyet ve fiil araras›ndaki<br />

k›sac›k zaman diliminde<br />

kifli mutlaka tevekkülünü kontrol etmeli<br />

yard›m kayna¤›n› tesbit etmelidir.<br />

Ticarete bafllamadan önce sermayesini<br />

yoklayan esnaf gibi olmal›d›r.<br />

"Sermayem yeter mi yetmez<br />

mi?" sorusu sorulmal›d›r. Hatta<br />

"sermayem sa¤lam m› yoksa de¤il<br />

mi?" demelidir.<br />

Allah'a tevekkül edip güvenen<br />

için baflka bir güven kayna¤›na ihtiyaç<br />

yoktur. "Allah'a tevekkül edip dayanana,<br />

Allah yeter." (Talak Suresi,<br />

[65:3])<br />

Tedbir ve vesilelere tutunmak<br />

tevekkülün haricinde de¤ildir. Tevekkül,<br />

bize tedbiri emretti¤i için<br />

tedbir al›r, “vesileleri araflt›r” dedi-<br />

¤i için de vesileleri araflt›r›r›z. Bir<br />

iflin tamam olmas›nda gerekli flartlar›<br />

oluflturulmal› yard›m›na bilgisine<br />

ihtiyaç duyulan kiflilere müracaat<br />

etmelidir. Bunu yapt›ktan sonra<br />

da ifllerin tamam›n› Allah'a havale<br />

etmelidir. ‹fl havale aflamas›nda<br />

hem Allah'a hemde bir baflkas›na<br />

havale ediliyorsa tevekkülde çatallanma<br />

vard›r. Çatal kaz›k ta yere<br />

girmez. "Allah'›n yetece¤ini bilmek",<br />

bilgilerin en yücesidir.<br />

Tevekkülün devaml› olmas› için<br />

Kur’an ile irtibat›n daimi olmas› gerekmektedir.<br />

"Gerçek mü'minler o<br />

kimselerdir ki, Allah an›ld›¤›nda yürekleri<br />

titrer. Allah'›n ayetleri okundu-<br />

¤unda, imanlar› artar da sadece Rablerine<br />

güvenir, tevekkül ederlerler."<br />

(Enfal Suresi, [8:2]) Kur’an, sürekli<br />

okunmas› gereken kitapt›r. Sürekli<br />

okunmas›n›n luzumu dünya hayat›-<br />

n›n eskiticili¤inin karfl›s›nda taze<br />

kalmam›z› sa¤lamas› içindir. Günlük<br />

olarak karfl›laflt›¤›m›z problemlere<br />

çözümler, sürekli okunan<br />

Kur’an'da mevcuttur.<br />

Kur’an'da Peygamberlerin çekti¤i<br />

çileler anlat›l›r. Dava ve davet<br />

sürecinde s›k›nt›larla karfl›laflan<br />

müslümanlar sürekli okuduklar› bu<br />

kitapta Peygamberlerin sab›rlar›n›<br />

sebatlar›n› gördükçe teselli bulurlar.<br />

Onlar›n mücadele hayatlar›ndan<br />

ibretler ç›kar›rlar. Peygamberler<br />

aras›nda bir tek ümmete dahi<br />

sahip olmadan ölenleri ö¤rendikçe<br />

davetine sessiz kalanlar›n durumu<br />

müslüman› ye’se düflürmez. Peygamberlere<br />

yap›lan hakaraetler<br />

kendisine yap›ld›¤›nda asla y›lmaz<br />

ve bunlar› küçük birer imtihan olarak<br />

de¤erlendirir.<br />

Rızık konusunda tevekküle<br />

gelince<br />

mü'min kuldan istenen,<br />

kuşların tevekkülüdür.<br />

Onlar sabah<br />

boş kursaklarla yuvalarından<br />

çıkarlar.<br />

Akşama tok olarak<br />

dönerler.<br />

Nihayet Peygamberleri Kur'an'-<br />

dan okuyan, tevekkülünü çelik gibi<br />

sa¤lam tutar. Bu süreçte sa¤dan soldan,<br />

do¤udan bat›dan tehdit savuranlar<br />

tevekkül sahibini sarsamaz.<br />

Tevekkül sahibinin akl›nda flu ayet<br />

m›h gibi durur. "Onlar, kendilerine<br />

insanlar: "Size karfl› insanlar topla(n)d›lar,<br />

art›k onlardan korkun" dedikleri<br />

halde imanlar› artanlar ve: "Allah<br />

bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir.<br />

(Al-i ‹mran Suresi,<br />

[3:173])<br />

Tevekkül bofl vericilik de¤ildir.<br />

Gerçek tevekkül, doktorun verdi¤i<br />

perhizlere dikkat etmeyen ve bunuda<br />

"Nede olsa ölmeyecekmiyiz.<br />

Ecel say›l› nefesle de¤il mi?" diyen<br />

kifliye, " O halde arabana binip trafi¤e<br />

ç›k›nca hiç bir kurala dikkat etmeden<br />

yoluna devam et. Zaten ecel<br />

say›l› nefeslerledir." fleklinde verilen<br />

cevaptad›r. Nefsine uyupta perhizi<br />

terkeden kiflinin tevekkülü sahte<br />

bir tevekküldür.<br />

Evlenmek için efl seçimi yapan<br />

bir genç için tevekkül kimsenin çözemedi¤i<br />

vesvese problemini çözen<br />

son derece etkili bir ilaçt›r. Bu ilac›<br />

tan›mayan genç için en büyük bela<br />

tevekkülsüzlüktür. Gelece¤e yönelik<br />

hesaplar ve planlarda sürekli olumsuz<br />

senaryolarla zihnin meflgul olmas›<br />

her an›n cehennem azab› içerisinde<br />

geçmesine sebep olacakt›r.<br />

Peygamber (sav) bir defas›nda<br />

cennete hesaps›z azaps›z girecekleri<br />

haber vemifltir. Onlar›n bafl›nda<br />

Allah'a tevekkül edenler gelmektedir.<br />

(Buharî, T›p, 1) Tevekkül edenlerin<br />

duas› "Hasbünallahü ve ni'mel<br />

vekil" dir. Atefle at›ld›¤›nda ‹brahim<br />

(a.s.), müflriklerin ölümle tehdid ettiklerinde<br />

Hz. Muhammed'in (s.a.v.)<br />

duas› bu duad›r. Manas› fludur:<br />

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir."<br />

R›z›k konusunda tevekküle gelince<br />

mü'min kuldan istenen, kufllar›n<br />

tevekkülüdür. Onlar sabah bofl<br />

kursaklarla yuvalar›ndan ç›karlar.<br />

Akflama tok olarak dönerler. (Müslim,<br />

Cennet, 27) R›z›k endiflesi ile<br />

her önünene gelene e¤ilen ve yar›n<br />

ne yiyece¤i korkusunu tafl›yanlar<br />

tevekkülün semtine dahi u¤ramad›¤›<br />

kiflilerdir.<br />

Bir örnekle toparlamak gerekirse;<br />

Çok önemli bir davan›z var.<br />

Kaybetmek istemiyorsunuz. Yerden<br />

gö¤e hakl› oldu¤unuzu da ad›n›z gibi<br />

biliyorsunz. Ancak muhakeme<br />

olmak, mahkemeye gitmek sizi korkutuyor.<br />

Kendinizi güvende hissetmek<br />

için paraya ac›m›yorusunuz.<br />

En kuvvetli avukat› (vekil) tutuyorsunuz.<br />

Onun mahkemede sizden<br />

"benim müvekkilim" diye konuflmas›n›<br />

istiyorsunuz. Dünya ifllerimiz<br />

her an devam eden bir mahkemedir.<br />

Herbirinde mahkemeyi kazanmak<br />

istiyoruz. ‹fl hayat›m›zda baflar›l›<br />

olmak, iyi evlatlar yetifltirmek,<br />

belli bir sayg›nl›k elde etmek vs.<br />

Bunlar›n hepsi ifllerimizi havale<br />

edece¤imiz güçlü bir vekile (avukat)<br />

bak›yor.<br />

Bu vekil, bizim için Allah't›r.<br />

O ne güzel vekildir. O ne güçlü<br />

vekildir. O ne bilgili vekildir, "avukat"t›r.<br />

Tevekkülünüzün Allah’a olmas›<br />

dile¤iyle. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 23


irşad<br />

Sabr›n sembolü:<br />

Eyyûb (as)<br />

M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com<br />

Hz. Eyyûb (as), Hz. ‹brahim<br />

(as)’›n soyundan gelen peygamberlerdendir.<br />

Kur’an-› Kerim’de<br />

dört ayet-i kerimede Onun<br />

isimi geçmekte ve sab›r örne¤i olarak<br />

takdim edilmektedir: “Muhakkak<br />

biz, Nuh’a ve ondan sonra gelen<br />

peygamberlere vahyetti¤imiz gibi,<br />

sana da vahyettik. ‹brahim’e, ‹smail’e,<br />

‹shak’a, Yakub’a, torunlar›na, ‹sa’ya,<br />

Eyyûb’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a<br />

da vahyettik. Davud’a da Zebur’u<br />

verdik.” (en-Nisâ, 4/163) ; “Biz<br />

ona ‹shak’› ve Yakub’u da hediye ettik:<br />

Hepsine de do¤ru yolu gösterdik.<br />

Nitekim daha önce Nuh’a ve onun soyundan<br />

Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a,<br />

Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a<br />

da yol göstermifltik. Biz güzel davrananlara<br />

böyle karfl›l›k veririz.” (En’âm<br />

Suresi, [6:84]); “Eyyûb da: “Bafl›ma bir<br />

bela geldi, (sana s›¤›nd›m), sen merhametlilerin<br />

en merhametlisisin” diye<br />

Rabbine nida etti. Biz de onun duas›-<br />

n› kabul ettik de bafl›na gelenleri kald›rd›k.<br />

Kat›m›zdan bir rahmet ve kulluk<br />

edenlere bir hat›ra olmak üzere,<br />

ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle<br />

bir mislini daha verdik.” (Enbiyâ Suresi,<br />

[21:83-84]); “Kulumuz Eyyub’u<br />

da an. Bir zaman o, Rabbine flöyle nida<br />

etmiflti: “Meflakkat ve ac› ile bana<br />

fleytan dokundu.” (Biz ona): “Aya¤›n›<br />

yere vur! ‹flte sana y›kan›lacak ve içilecek<br />

so¤uk bir su” dedik. Ve ona, bütün<br />

ailesini ve beraberlerinde bir mislini<br />

daha taraf›m›zdan bir rahmet olarak<br />

bahflettik ki, ak›l sahipleri için bir<br />

ibret olsun. (Bir de dedik ki): “Eline<br />

bir demet al da onunla (efline) vur;<br />

yemininde durmamazl›k etme.” Do¤rusu<br />

biz onu sab›rl› bulduk. O ne güzel<br />

kul! O hakikaten daima Allah’a yönelmektedir.”<br />

(Sâd Suresi, [38:41-44]).<br />

Kocasına hizmete sebât<br />

eden eşi “Rahmet” hariç<br />

hiç kimse onun yanına<br />

yanaşmadığından cemiyetten<br />

çekilmek mecburiyetinde<br />

kalmış, fakat<br />

hiçbir zaman sabrını ve<br />

Cenâb-ı Hakk’a bağlılığını<br />

kaybetmemiştir.<br />

Dinler ve Peygamberler Tarihi<br />

ile ilgili olarak yaz›lm›fl olan eserlerde<br />

Eyyûb (as) ve efli hakk›nda flu<br />

bilgilere rastlamaktay›z:<br />

“Eyyûb (as) Hz. ‹brahim (as)’›n<br />

torunlar›ndand›r ve Havran civar›nda<br />

yaflam›flt›r. Babas›n›n Ad›<br />

Mus b. Rugayl, anas› Lut (as)’›n k›-<br />

z›d›r. Yukarda geçen Nisa Suresinin<br />

4. Ayetinde de beyan edildi¤i<br />

gibi soyu Hz. ‹brahim (as)’a dayan›r.<br />

Kendisi vahye mazhar olmufl<br />

peygamberlerden birisidir. Efli ise,<br />

Leyya (veya Rahmet) binti Minfla<br />

binti Yakup’tur.<br />

Hz. Eyyûb (as) önceleri çok zengin<br />

idi. Say›s›z mal›-mülkü, birçok<br />

o¤lu k›z› vard›. Kendi toplumuna<br />

peygamber olarak gönderilmiflti.<br />

Sabah-akflam ümmeti ve Allah’a<br />

ibâdetle meflgul olurdu. Derken Allah<br />

onu bir imtihana tabi tutmufl,<br />

bütün servetini, çocuklar›n› kaybetti¤i<br />

gibi fleytan›n kendisine musallat<br />

olmas› neticesinde kalbi ve dili<br />

hâriç bütün vücudunda ç›banlar<br />

ç›km›fl, iltihapl› yaralar aç›lm›fl, yaralar›na<br />

kurtlar dolmufl ve vücudu<br />

bozulup kokmaya bafllam›flt›. Bu<br />

durumda kocas›na hizmete sebât<br />

eden efli “Rahmet” hariç hiç kimse<br />

onun yan›na yanaflmad›¤›ndan cemiyetten<br />

çekilmek mecburiyetinde<br />

kalm›fl, fakat hiçbir zaman sabr›n›<br />

ve Cenâb-› Hakk’a ba¤l›l›¤›n› kaybetmemifltir.<br />

Farkl› rivâyetlere göre<br />

3, 7, 13 veya 18 sene gibi epey uzun<br />

süren bu s›k›nt›l› dönemden sonra<br />

24<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


irşad<br />

sabr›yla imtihân› kazanan Eyyûb<br />

(as), Cenâb-› Hakk’›n lütfu ve emriyle<br />

aya¤›n› yere vurmufl, f›flk›ran<br />

su kayna¤›ndan y›kan›p içerek eski<br />

s›hhati ve yak›fl›kl›l›¤›na kavuflmufltur.<br />

Ayr›ca kendisine yeniden birçok<br />

servet ve çoluk çocuk da ihsân<br />

edilmifltir. 1<br />

Ancak sözün buras›nda hemen<br />

kaydetmek gerekir ki, Hz. Eyyûb<br />

(as)’›n karfl›laflm›fl oldu¤u hastal›k<br />

musibeti, insanlar›n kendisinden<br />

nefret edece¤i ve ondan uzaklaflacaklar›<br />

boyuta varm›fl olamaz. Çünkü<br />

Eyyûb (as), tebligle görevli bir<br />

peygamberdi. Bir peygamberin<br />

nefret uyand›racak bir halde olmas›,<br />

bu teblig görevini yerine getirmesine<br />

engel olur; bu da peygamberlik<br />

görevi kendisine verilmifl bir<br />

insan için caiz olmaz. Elbette peygamber<br />

de olsa insand›r ve insanlar<br />

da hasta olabilir, bazan sadece eflinin<br />

ancak yard›mc› olabilece¤i haller<br />

de zuhur edebilir, bu normaldir. 2<br />

Enbiya Suresindeki ayetlerde<br />

Hz. Eyyûb (as)’›n “Bafl›ma bir bela<br />

geldi, (sana s›¤›nd›m), sen merhametlilerin<br />

en merhametlisisin” diye hitabetti¤ini<br />

görüyoruz. Sad Suresindeki<br />

ayetlerde ise bu defa: “Meflakkat<br />

ve ac› ile bana fleytan dokundu.”<br />

ifadesine flahid oluyoruz. Bu iki<br />

ayetten anlafl›lan ve biribirini tamamlayan<br />

husus ise, Hz. Eyyûb (as)<br />

önce rahats›zlanm›fl, arkas›ndan<br />

ona yaklaflmaya çal›flan fleytan, gelen<br />

hastal›¤›n büyüklü¤ünü, umutsuz<br />

bir hastal›k oldu¤unu, Allah’›n<br />

rahmetinden ümit kesmesi ve zaaf<br />

göstererek sab›rs›zca davranmas›<br />

için ona vesvese vermesidir. Ancak<br />

Eyyûb (as), ferasetle davranm›fl,<br />

fleytan›n vesveselerine kulak asmam›fl<br />

ve tamamen Allah’a iltica etmifl,<br />

flifay› Allah’tan beklemifltir.<br />

Hadis Kaynaklar›m›zda Eyyûb<br />

(as) ve efli ile ilgili olarak bir çok ibretli<br />

olaylar bize ulaflm›flt›r ki gerçekten<br />

manidard›r.<br />

Eyyûb (as)’›n hastal›¤› uzunca sürdü.<br />

Hastal›k dayan›lmaz boyutlara<br />

ulaflt›. Bütün insanlar ondan uzaklaflt›.<br />

Yan›nda ona yard›mc› olarak bir<br />

tek efli kald›. Elindeki mal›, mülkü serveti<br />

ve çocuklar› yok oldu. Bir gün han›m›<br />

“Ey Eyyûb Rabine dua etsen de bu<br />

hastal›ktan seni kurtarsa” dedi. Eyyûb<br />

(as), “Yetmifl sene sa¤l›kl› bir ömür geçirdim.<br />

Yedi sene bu belaya sabredemeyecek<br />

miyim?” cevab›n› verdi. Efli hizmetlerine<br />

devam etti. Hizmeti sürdürmesi<br />

için maddi imkanlar gerekiyordu.<br />

‹nsanlar kad›nca¤›z› “Eyyub’un kar›s›d›r,<br />

onun yan›nda kal›r, onun hastal›-<br />

¤›n› bize de bulaflt›r›r” diyerek ona ifl<br />

vermezlerdi. Çaresiz kalan kad›nca¤›z<br />

zengin ailelerin k›zlar›na örgülü saçlar›n›<br />

keserek satm›fl, onunla efli Eyyûb<br />

(as)’a yiyecek ve içecek alm›flt›. Durumdan<br />

haberdar olan Eyyûb (as),<br />

“Bafl›ma büyük bir bela geldi, Rabbim<br />

sen bana ac›” diye dua etmiflti. 3<br />

Enbiya Suresindeki<br />

ayetlerde<br />

Hz. Eyyûb (as)’ın<br />

“Başıma bir bela<br />

geldi, (sana sığındım),<br />

sen merhametlilerin en<br />

merhametlisisin”<br />

diye hitabettiğini<br />

görüyoruz.<br />

Eyyûb (as)’a her iflinde efli yard›mc›<br />

olurdu. Birgün biraz geç kald›.<br />

O s›rada Cenab-› Hak Eyyûb<br />

(as)’a yukardaki ayetlerde de zikri<br />

geçti¤i gibi vahyederek aya¤›n› yere<br />

vurmas›n› emreyledi. Ne zaman<br />

ki aya¤›n› yere vurdu. Oradan flifal›<br />

bir su f›flk›rd›. O sudan hem içti<br />

hem de gusletti. Hem dahili hem de<br />

harici hastal›klar›ndan kurtuldu.<br />

Bugün mevcut termal su kaynaklar›n›n<br />

flifa vermesi gibi. Denilir ki ilk<br />

karfl›laflt›klar› anda efli kendisini tan›yamad›.<br />

Cenab-› Hak bundan<br />

sonra tekrar ona hem mal mülk<br />

hem de çoluk çocuk ihsan etti. Hatta<br />

çekirge sürüsü gibi alt›nlar›n Eyyûb<br />

(as)’›n ününe ya¤d›¤›n› hadis-i<br />

flerifler bize haber vermektedir. 4<br />

Yukarda zikri geçen Sad Suresindeki<br />

?Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde<br />

bir mislini daha taraf›m›zdan<br />

bir rahmet olarak bahflettik ki, ak›l sahipleri<br />

için bir ibret olsun” ayet-i kerimesi<br />

de buna iflaret etmektedir.<br />

Rivayet edilir ki Eyyûb (as), yukarda<br />

zikir geçen ve eflinin saç›n›<br />

kesmesi ile alakal› olarak öfkelenmifl<br />

ve ona yüz de¤nek vuraca¤›na<br />

dair yemin etmifl. Han›m›n›n kendisine<br />

olan müflfik, fedakar ve vefakar<br />

bir flekilde hizmet etmesi sebebiyle<br />

bu yemininden dolay› piflmanl›k<br />

duymufl. Bunun üzerine ona merhamet<br />

ederek Cenab-› Hak, bir çözüm<br />

yolu olarak ekin sap›na benzeyen<br />

ve yüz tane kökten oluflan bir<br />

demetle efline bir defa vurmas›n› bu<br />

flekilde yeminini yerine getirmesini<br />

tavsiye etmifltir. “(Bir de dedik ki):<br />

“Eline bir demet al da onunla (efline)<br />

vur; yemininde durmamazl›k etme.”<br />

mealindeki Sad Suresinin bu 43.<br />

ayet-i celilesi bu meseleyi izah buyurmaktad›r.<br />

Tarihçilerin belirtti¤ine göre Hz.<br />

Eyyûb (as) doksanüç yafl›nda vefat<br />

etti. Kendisinden sonra hak davan›n<br />

savunuculu¤unu o¤lu Beflir b.<br />

Eyyûb devrald› ki, bu Beflir’in Zülkifl<br />

(as) oldu¤u ifade edilmifltir. 5<br />

‹slam alimleri derler ki: “Allah k›-<br />

yamet günü, zenginlere karfl› Süleyman<br />

(as)’›, kölelere karfl› Yusuf (as)’›,<br />

hastalara karfl› da Eyyûb (as)’› huccet<br />

olarak gösterecektir.” 6<br />

Cenab-› Hak, flefaatlerini cümlemize<br />

nasip eylesin. <br />

Kaynaklar:<br />

1<br />

El- Bidaye ve’n-Nihaye, ‹bn Kesir, c. 1;<br />

Taberi Tarihi, 1/322; Muhtasar Tarihi<br />

D›maflk, 5/105<br />

2<br />

Bknz. Tefsiru’l Meragi, Ahmet Mustafa<br />

El-Meragi<br />

3<br />

Tefsiru ‹bn Kesir, 2/188<br />

4<br />

Müsned-ü Ahmet b. Hanbel, 2/304, 343,<br />

347, 490; El-‹hsan fi-Takribi Sahihi ‹bn<br />

Hibban, H. No: 6230<br />

5<br />

Tarih-i Taberi, 1/324-325<br />

6<br />

‹bn Asakir; Tarih-i Dimeflk, 5/114<br />

IGMG PERSPEKTIVE 25


islam coğrafyası<br />

Burkina Faso<br />

Fakir ama dürüst insanlar›n ülkesi<br />

Yusuf Z‹YA • yza301@hotmail.com<br />

Dil ve Halk<br />

Bobo Dioulasso’da bölgeye özgü mimarî özellikli bir cami<br />

1960 y›l›nda ba¤›ms›zl›¤›na kavuflan<br />

ve bugün cumhuriyetle yönetilip<br />

1975 y›l›ndan bu yana ‹slam<br />

Konferans› Teflkilat›na üye olan ülkenin<br />

ismi, “dürüst insanlar›n ülkesi”<br />

anlam›na gelir. Afrika’n›n bat›-<br />

s›nda Sahra çölünün kuzeyinde bulunan<br />

Burkina Faso, yaklafl›k 13<br />

milyon nüfus ve 274.000 km2 yüzölçümüne<br />

sahiptir; bat›da Mali, do-<br />

¤uda Benin ve Nijer, güneyde ise<br />

Fildifli Sahili, Togo ve Gana ile<br />

komfludur. 1984 y›l›na kadar Yukar›<br />

Volta ad›n› tafl›yan ve bir Frans›z<br />

Bir köy<br />

sömürgesi olan Burkina Faso, bugün<br />

di¤er birçok Afrika ülkesi gibi<br />

açl›k, kurakl›k ve salg›n hastal›k gibi<br />

problemlerle karfl› karfl›yad›r.<br />

Dünyan›n en fakir ülkelerinden<br />

biri olan Burkina Faso’da günde sadece<br />

1 ö¤ün yemek yiyerek yaflamlar›n›<br />

sürdürmeye çal›flan insanlar bulunuyor.<br />

13 milyon nüfuslu ülkede sefalet<br />

ve fakirlikten en çok etkilenenler<br />

ise do¤al olarak çocuklar ve yafll›lar.<br />

Ortalama yaflam süresinin 46 y›la<br />

düfltü¤ü bu flartlar alt›nda hayatlar›n›<br />

sürdürmeye çal›flan Burkina Faso<br />

halk›n›n, IGMG’nin de içinde bulundu¤u<br />

farkl› yard›m kurulufllar›n›n bölgeye<br />

götürdükleri yard›mlar sayesinde<br />

bir nebze olsun yüzleri gülüyor.<br />

Dünya Müslümanlar› g›da yard›m›<br />

gibi yard›mlar›n yan› s›ra hastane,<br />

okul, cami, su kuyusu gibi kal›c› hay›rlara<br />

da vesile oluyor Burkina Faso’da.<br />

Ülkenin anadili Frans›zca olmakla<br />

beraber ülkede birçok etnik dil de konuflulmakta.<br />

Burkina Faso’da etnik bak›mdan<br />

ve dil, kültür aç›lar›ndan birbirinden<br />

farkl› çok say›da kabile yafl›yor.<br />

Ülkenin orta ve do¤u bölgelerinde yaflayan<br />

Mosiler nüfusun yar›ya yak›n›n›<br />

oluflturur. Güney bat›da Bobolar, do¤u<br />

ve kuzeyde Gurmalar, kuzeyde s›n›ra<br />

yak›n bölgelerde Fülaniler, bat›da Senufolar,<br />

Lobiler, Kassenalar, Diulalar,<br />

Tegnesiler, Dogariler,Busanseller, orta<br />

ve güneydo¤uda Gumudiler, Bisalar,<br />

Gurmançeler, Mubalar, Konkombalar,<br />

Berbalar ve di¤er kabilerler yaflamaktad›r.<br />

Afrikal› siyah insan tipinin en iyi<br />

örne¤ini temsil eden Gurmalar’›n da<br />

yaflad›¤› Burkina Faso adeta halklar›n<br />

oluflturdu¤u bir mozaik görünümündedir.<br />

Halk›n büyük ço¤unlu¤unun<br />

k›rsal alanlarda yaflamas› e¤itim hizmetlerinin<br />

halka getirilmesine olumsuz<br />

etki yapmakta, bu sebeple okuma yazma<br />

oran› çok alt seviyededir.<br />

Din - Müslüman ve Hristiyanlar<br />

‹slamiyet bu ülkeye 14. yüzy›llarda<br />

Müslüman tüccarlar vas›tas›yla nüfuz<br />

etmifl, ilerleyen zamanlarda ise mahalli<br />

yöneticilerin de ‹slam’› seçmeleriyle<br />

daha da güçlenmifltir. ‹slam ülkede daha<br />

çok ticaret yollar› üzerinde etkili<br />

olurken Hristiyanl›k ve di¤er mahalli<br />

dinlerde varl›¤›n› devam ettirmifltir.<br />

Sömürge döneminde ve özellikle ba-<br />

¤›ms›zl›¤›na kavufltuktan sonra ülkede<br />

‹slam’› seçenlerin say›s›nda art›fl gözlenmifltir.<br />

Burkina Faso’nun ‹slamiyeti seçen<br />

ilk halk› kuzeyde yaflayan ve daha<br />

26<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


islam coğrafyası<br />

Nijer nehri<br />

Nijer nehri<br />

Banfora<br />

FİL DİŞİ<br />

SAHİLİ<br />

çok çobanl›kla meflgul olan Fülanilerdir.<br />

Fülanilerden baflka Mandeler,<br />

Sarakoleler, Soninkeler ve Mosiler’in<br />

de büyük bir k›sm› Müslümand›r. Ülkedeki<br />

Müslüman nüfusun ‹slam dininin<br />

yan› s›ra büyük ölçüde di¤er geleneksel<br />

kültürlerin etkisinde oldu¤u<br />

görülmektedir.<br />

Ülkede Müslümanlar sömürge döneminin<br />

beraberinde getirdi¤i çeflitli<br />

zorluklara ra¤men, özellikle ba¤›ms›zl›ktan<br />

sonra iyi organize olmufl ve birlik<br />

beraberlik içindedirler. Bat› Afrika’daki<br />

di¤er ülkelerle karfl›laflt›r›ld›-<br />

¤›nda buradaki Müslümanlar›n birlik<br />

içerisinde olmalar› bak›m›ndan daha<br />

iyi durumda olduklar› söylenebilir. Buradaki<br />

Müslümanlar›n neredeyse hepsi<br />

komflu ülkelerde oldu¤u gibi Maliki<br />

mezhebine mensuptur.<br />

Burkina Faso’da günümüzde<br />

Baflkentte bir cami<br />

MALİ<br />

Dédougou<br />

Kara Volta nehri<br />

Ouahigouya<br />

OUAGADOUGOU<br />

Tenkodogo<br />

GANA<br />

Volta gölü<br />

Nijer nehri<br />

NİJER<br />

Fada-Ngouma<br />

TOGO<br />

BENİN<br />

Müslüman ve Hristiyan<br />

ailelerin iç içe<br />

ayn› mahallelerde<br />

yaflamalar›, s›cak<br />

iliflkilere sahip olmalar›<br />

örnek bir<br />

olayd›r. Öyle ki<br />

Hristiyan ve Müslümanlar›n<br />

birbirleriyle<br />

evlenmesi<br />

gayet normal karfl›lan›rken,<br />

bir H›-<br />

ristiyan vatandafl›n<br />

Ramazan ay›nda<br />

oruç tutmas›na da<br />

flafl›rmamak gerekir<br />

bu ülkede.<br />

Burkina Faso’da<br />

yaflamdan kesitler<br />

B. Fasolu kad›nlar<br />

Özellikle de sabah ve akflamlar› insanlar›n<br />

birbirlerine “‹yi sabahlar!”,<br />

“‹yi akflamlar!” deme al›flkanl›klar› dikkat<br />

çekici. Caddelerde çok nadir olarak<br />

araba görülür. fiehirlerde ulafl›m daha<br />

çok bisiklet ve motosikletler ile sa¤lan›rken,<br />

yafll› genç herkes bunlar›, özellikle<br />

de bisikletleri kullan›r. fiehirleraras›<br />

ulafl›mda ise eski model otobüsler<br />

kullan›l›r.<br />

Ö¤lene kadar sessiz ve sakin olan<br />

flehir merkezlerinde, ikindi civar› biraz<br />

hareketlenme olurken akflam iyiden<br />

iyiye canlanmaya bafllar. Havan›n serinlemesi<br />

ve güneflin yak›c› etkisini<br />

kaybetmesiyle insanlar kendilerini soka¤a<br />

atarlar. Ülkenin pazarlar›nda tane<br />

ile mevsim portakal›, dilimle karpuz ya<br />

da naylon pofletlerde su sat›n almak<br />

mümkündür. Benzin istasyonlar› ancak<br />

flehir merkezlerinde bulunur. fiehirden<br />

uzak bir yerlerde benzin ihtiyac›<br />

ise yol kenarlar›nda sat›lan flifleler<br />

içinde temin edilebilir. Ülkeye girifl ve<br />

ç›k›fllarda henüz bilgisayarl› sisteme<br />

geçilmedi¤i için ülkeye girifller halen<br />

deftere kaydedilir.<br />

Kurak topraklarda acelesiz sa¤a sola<br />

gidip gelen insanlar görülür. Bu insanlar<br />

belki onlarca kilometredir yürüyorlard›r.<br />

Kimi akrabalar›n› ziyaret için<br />

kimi belki de bir ifl bulma ümidiyle.<br />

Efleklerle yolculuk eden baz› “zenginler”<br />

de bulunur tabi. Onlar su almaya,<br />

çamafl›r y›kamaya, akraba ziyaretlerine<br />

efleklerle giderler. Çünkü onlar zengindir.<br />

Eflekleri vard›r.<br />

Hayat›n sakin, sessiz ve s›cak geçti-<br />

¤i Burkina Faso’da insanlarda sinir,<br />

stres, telafl, panik gibi durumlardan<br />

eser bile bulmak mümkün de¤ildir. Ne<br />

olursa olsun her fleye tebessümle karfl›-<br />

l›k veren, son derece s›cakkanl› ve sempatik<br />

olan Burkina Fasolular›n bu özelli¤i<br />

hayret verici oldu¤u kadar Avrupa<br />

veya Türkiye’nin büyükflehirlerinde<br />

stres içinde yaflayan insanlara da örnek<br />

oluflturmaktad›r. <br />

Kaynaklar:<br />

• “Burkina Faso”, TDV ‹slam Ansiklopedisi,<br />

S. 439-443<br />

• “Merhametliler ülkesinden dürüstler ülkesi<br />

Burkina Faso’ya”, Osman Atalay, ihh.org<br />

• “Ninisilerin memleketi: Burkina Faso”,<br />

Murat Y›lmaz, ihh.org<br />

Pazara yolculuk<br />

IGMG PERSPEKTIVE 27


mu, beyliklerin iç ihtilaflar›, Umur<br />

beye düzenlenen Haçl› sald›r›s›,<br />

Alanya’n›n milletleraras› bir liman<br />

oluflu, Germiyano¤ullar›’na karfl›<br />

duyulan güvensizlik, Sinop’un stratejik<br />

de¤eri, Erzurum ve Erzincan’da<br />

birbirleriyle çarp›flan Türkmen<br />

kabileleri, Anadolu genelinde<br />

Hanefi mezhebinin yayg›n oluflu,<br />

Ahili¤in yükselifli gibi konularda birinci<br />

el kaynak niteli¤i tafl›maktad›r.<br />

‹bn Battûta, Makro Polo ile birlikte<br />

Ortaça¤’›n en büyük iki seyyah›ndan<br />

biri olarak kabul edilmekle<br />

birlikte, çok daha genifl bir alan›<br />

gezmesi, üç k›tada en önemli kültür<br />

merkezlerine ulaflmas› sebebiyle<br />

onu geride b›rakm›flt›r. Ayr›ca ‹bn<br />

Battûta gezdi¤i birçok ülkede sosyal<br />

hayata kar›flm›fl, evlilikler yapm›fl<br />

ve hat›ralar›n› hiçbir flüpheye<br />

yer b›rakmadan güvenilir birine<br />

yazd›rm›flt›r. Ayr›nt›lar› asla ihmal<br />

etmeyen ‹bn Battûta, eserinde insan<br />

unsuruna en fazla yer veren<br />

seyyaht›r. Çeflitli milletlerin giyim<br />

kuflam›, adetleri ve inançlar› hususunda<br />

ayr›nt›lara inmesi baz› araflt›rmac›lar<br />

taraf›ndan ilk antropologlardan<br />

baz›lar›nca da ilk etnologlardan<br />

say›lmas›na yol açm›flt›r.<br />

‹bn Battûta’y› ilk antropologlardan<br />

sayan Abdullah Abdulgani Ganim’in<br />

belirtti¤i gibi seyahatnâmede<br />

yer alan veriler, adetler, ekonokültür<br />

‹bn Batuta<br />

Derleyen: Ömer Faruk ALTINTAfi • ofaltintas@igmg.de<br />

‹<br />

bn Battûta (1304-1369) Ortaça¤<br />

olarak adland›r›lan dönemin en<br />

büyük Müslüman seyyah›d›r. Literatürde<br />

Rihletü ‹bn Battûta ad›yla<br />

bilinen seyahatnâmesi, seyyah›n k›-<br />

sa aral›klarla yirmi sekiz y›l süren<br />

gezilerinin aktar›lmas›ndan oluflan<br />

bir eserdir. ‹bn Battûta’n›n hayat›<br />

ve flahsiyeti hakk›ndaki bilgilerin<br />

ana kayna¤› da söz konusu eserdir.<br />

Seyahatnâmesi’nden ö¤renildi¤ine<br />

göre kendisi dervifl gibi giyinmesi<br />

ve derviflçe davranmas› sebebiyle<br />

de halk ve ulema taraf›ndan seviliyordu.<br />

‹bn Battûta, sufilere ve zahidlere<br />

duydu¤u yak›nl›k dolay›s›y-<br />

Bat› dünyas›nda da meflhur<br />

la onlar›n sözlerini ezberlemiflti. Seyahatnâme<br />

bu yönüyle o dönemin<br />

tasavvuf hayat› hakk›nda da de¤erli<br />

bilgiler vermektedir. S›radan biri<br />

görünmesine ra¤men üslubunda<br />

ola¤an üstü renklilik hâkimdir.<br />

Avrupa hariç neredeyse eski<br />

dünyan›n tamam›n› gezen ‹bn Battûta’n›n<br />

dönemi, dolaflt›¤› ülkelerin<br />

ço¤unda Türklerin ve Mo¤ollar›n<br />

hâkim olmas› sebebiyle bir Türk-<br />

Mo¤ol asr› say›labilir. Türkler’in,<br />

Mo¤ollar’›n hükümdarlar›yla tan›-<br />

flan ‹bn Battûta birçok ülkede kad›-<br />

l›k makam›na getirilmifl, Farsça ve<br />

Türkçe bilmesi ve yolculuklar›nda<br />

çeflitli siyasi<br />

tecrübeler kazanmas›<br />

dolay›s›yla<br />

kendisine<br />

baz› diplomatik<br />

görevlerde<br />

verilmifltir.<br />

Dolay›s›yla<br />

seyahatnâmesinde<br />

verdi¤i<br />

bilgiler bu milletlerin<br />

tarihi<br />

aç›s›ndan çok<br />

önemlidir. Seyahatnâme,<br />

ihtiva<br />

etti¤i bilgiler<br />

aç›s›ndan<br />

Anadolu’nun o<br />

günkü duru-<br />

28<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


kültür<br />

Gitti¤i yerler<br />

mi ve hukuki uygulamalar bak›m›ndan<br />

ele al›nd›¤›nda ortaya ayr›nt›l›<br />

ve çok renkli bir dünya tablosu ç›kmaktad›r.<br />

Mesela Hindistan’la ilgili<br />

k›s›mda ölü yakma merasimine yer<br />

verilmifl, ‹ran’›n Firuzan flehrinde<br />

cenaze törenlerinin dü¤ün havas›nda<br />

cereyan etti¤i belirtilmifl, ‹zec’de<br />

cenaze münasebetiyle cemaatin<br />

perçemlerini keserek 盤l›k att›¤›<br />

anlat›lm›fl, Sinop’ta cenaze kald›-<br />

ranlar›n bafllar›n› açt›klar› ve giysilerini<br />

ters çevirdikleri kaydedilmifl,<br />

Mo¤ol kökenli Çin ka¤anlar›n›n cenazesinde<br />

hizmetçi ve cariye tayfas›ndan<br />

bir grup insan›n diri diri gömülmekte<br />

oldu¤u, Maldiv adalar›nda<br />

katil bulunup öldürülmeden<br />

maktülün cenazesinin kald›r›lmad›-<br />

¤› anlat›lm›flt›r.<br />

‹bn Battûta, sosyal statüyle ilgili<br />

sembollere de temas etmifltir.<br />

Çin’de tacirler kazand›klar› alt›n›<br />

özel boyutlarda eriterek evlerinin<br />

kap›s›na asmakta, befl kal›p alt›n›<br />

olan tacir parma¤›na tek yüzük, on<br />

kal›p alt›n› olan ise iki yüzük takmaktad›r.<br />

Maldiv kad›nlar›n›n giyim<br />

kuflam›, evlilik adetleri ayr›nt›l›<br />

biçimde anlat›l›r. Onu en çok flafl›rtan<br />

hususlardan biri de Türk kad›nlar›n›n<br />

statüsüdür. Anadolu’da kad›nlar<br />

t›pk› bir ak›nc› gibi at koflturmakta,<br />

pazar ticaretinde ön s›ralar›<br />

tutmaktad›r. Özbek Han’›n ülkesinde<br />

asilzade han›mlar› sosyal etkinliklerde<br />

kocalar›ndan afla¤› kalmamaktad›r.<br />

Onun antropolojik mülahazalar›n›n<br />

en önemlisi anaerkil<br />

düzene iflaret etti¤i yerlerdir. ‹ç Bat›<br />

Afrika’daki Müslüman zencilerin<br />

baz› bölgelerde kurduklar› düzen<br />

tamamen anaerkil esaslara dayanmaktad›r.<br />

Nesep ve miras ifllerinde<br />

anne ve annenin ailesi belirleyici<br />

konumdad›r ve orada erkekler babalar›na<br />

de¤il anneleriyle day›lar›-<br />

na nispet edilmektedir.<br />

Seyahatnâme’de ticaret kültürüyle<br />

ilgili olarak ahi birliklerine temas<br />

edilmifl, bunlar›n K›r›m’dan<br />

Konya’ya, Alanya’dan Sivas’a uzanan<br />

siyasi ve ticari etkinli¤ine dair<br />

ayr›nt›l› bilgiler verilmifltir. Çin’deki<br />

ticari etkinlikle ilgili olara oradaki<br />

iktisadî faaliyetlerin ka¤›da ba¤land›¤›n›,<br />

para hükmündeki ka¤›t<br />

parçalar›n›n y›pranmas› veya y›rt›lmas›<br />

durumunda büyük darphaneye<br />

getirilerek de¤ifltirildi¤ini anlat›r.<br />

Maldivliler’in ve Koko’daki Afrikal›lar’›n<br />

mübadele arac› “veda” denilen<br />

deniz kabuklar›d›r. Bu adalarda<br />

büyük memurlara maafl olarak<br />

pirinç ödenmektedir. Seyahatnâme’yi<br />

ilginç k›lan hususlardan biri<br />

de seyyah›n gezdi¤i ülkelerdeki dinar<br />

ve dirhemleri Ma¤rip ve M›s›r<br />

dinar ve dirhemleriyle mukayese<br />

etmesidir. Böylece çeflitli ülkelerin<br />

para birimlerinin gerçek al›m gücünü<br />

karfl›laflt›rmal› olarak verir.<br />

‹bn Battûta’n›n yurduna döndükten<br />

sonra gezdi¤i uzak ülkeler<br />

ve gördü¤ü garip olaylar hakk›ndaki<br />

sözlerinin alayla karfl›land›¤›<br />

ve pek ço¤unu uydurdu¤u san›ld›¤›<br />

da rivayet edilmifltir. Seyyah›n yola<br />

ç›karken derin bir kültüre sahip olmad›¤›<br />

ileri sürülse de gerek seyahât<br />

esnas›nda ald›¤› icazetler ve her<br />

sahada ö¤rendi¤i yeni bilgiler, gerekse<br />

önceki müelliflerin verdi¤i<br />

bilgileri güncellefltirme çabas› onu<br />

tecrübeli bir âlim haline getirmifl<br />

yurduna döndü¤ünde seçkin bir<br />

dan›flman olarak sultan›n meclisinde<br />

yer almas›n› sa¤lam›flt›r. ‹bn<br />

Battûta seyahatnâmesi ile ilgili baz›<br />

nedenlerden dolay› kuflkular dillendirilmifltir.<br />

Seyahatnâme’nin baz›<br />

bölümlerinde tarihi kopukluklar oldu¤u<br />

herkesçe kabul edilen bir husustur.<br />

Ancak bunlar ‹bn Battûta<br />

flarihleri ve mütercimlerinin ço¤u<br />

taraf›ndan tabiî karfl›lanm›fl, hatta<br />

son araflt›rmalarda ‹bn Battûta’n›n<br />

baflka seyyahlara göre daha gerçekçi<br />

oldu¤u ve sa¤lam bir haf›zaya<br />

sahip oldu¤u vurgulanm›flt›r.<br />

Fas Devleti 1996-1997 y›l›n› ‹bn<br />

Battûta y›l› olarak ilan etmifl, bu münasebetle<br />

gerçeklefltirilen etkinlikler<br />

çerçevesinde ‹slam E¤itim Bilim ve<br />

Kültür Teflkilat› Tanca’da ‹bn Battûta<br />

ad›na bir müze kurmufltur. <br />

Kaynak:<br />

• TDV ‹slam Ansiklopedisi, “‹bn Battûta”<br />

Anma pulu, Fas<br />

29


kültür<br />

Kimya<br />

Müslümanlar›n günlük yaflama katk›lar›<br />

‹lknur MELEKO⁄LU • imelekoglu@yahoo.de<br />

Plastik, suni ipek, yapay kauçuk, petrol<br />

gibi maddeler, insülin ve penisilin<br />

gibi ilaçlar gerçek birer “kimya devrimcileri”<br />

olan Müslüman ilim adamlar›n›n<br />

çal›flmalar› sonucu keflfedilmifltir.<br />

“Kimya” ad›, Müslüman bilim<br />

adamlar› taraf›ndan incelenmifl ve gelifltirilmifl<br />

olan, Arapça “el-Kimya” kelimesinden<br />

türetilmifltir. Kimya Ortaça¤<br />

Müslüman ilim adamlar› için herhangi<br />

bir esrarl› meflguliyet de¤il bugünkü<br />

anlam›yla kullan›lan kimya anlam›na<br />

gelmekteydi ve 17. yy’a kadar onlar bu<br />

ilim dal›n›n otoriteleri olarak kabul<br />

edilmifllerdir. Müslümanlar›n kimya<br />

alan›ndaki öncülü¤ü 200 y›ldan fazla<br />

sürmüfltür ve bu sahada çal›flmalar<br />

yapm›fl bir çok Müslüman ilim adam›<br />

vard›r. Ancak biz burada bu sahadaki<br />

baflar›lar› ile öne ç›km›fl olan üç büyük<br />

flahsiyetin çal›flmalar›na de¤inece¤iz.<br />

Cabir ‹bn Hayyan (720-813): Cabir<br />

‹bn Hayyan, kimyan›n babas› olarak bilinir.<br />

Ebu Musa Cabir ‹bn Hayyan’›n kesin<br />

do¤um tarihi tart›flma konusu olmufltur.<br />

Ortaça¤ Latin literatüründe<br />

”Geber” ad›yla an›lan Cabir hekimlik<br />

yapm›flsa da elimize ulaflacak flekilde<br />

herhangi bir t›bbi yaz›s› kaydedilmemifltir.<br />

Baz› zehirlerin elde edilmesi ona<br />

atfedilmektedir. Cabir, Arap simyas›n›n<br />

babas› olarak da ünlenmifltir.<br />

Hayat›n›n ço¤u Kufe’de geçen Cabir'in<br />

bafll›ca katk›s› kimya alan›ndad›r.<br />

Simya karakterini modern kimyaya<br />

h›zla de¤ifltiren deneysel araflt›rmay› tan›tm›flt›r.<br />

Onun ünlü laboratuar›n›n kal›nt›lar›nda,<br />

ününü 22’si kimya ve simya<br />

ile ilgili olan 100 muazzam eserle devam<br />

ettiren kitaplar› yüzy›llar sonraya<br />

kalm›flt›r.<br />

Kimyaya olan bafll›ca önemli katk›-<br />

s› kristallefltirme, dam›tma, kireçlenme,<br />

süblimasyon, buharlaflt›rma, filtreleme,<br />

alafl›m(civayla kar›flt›rma) ve oksitleme<br />

gibi bilimsel tekniklerin mükemmellefltirilmesi<br />

ve ayn› amaçla birkaç<br />

enstrüman›n gelifltirilmesini içermektedir.<br />

fiap›n dam›t›lmas› ile sülfirik<br />

asidi üretmifltir.<br />

Özelliklerine göre, maddelerin üç<br />

farkl› türünü tan›mlam›flt›r. Birincisi;<br />

ruhlar, arsenik ve amonyum klorür gibi<br />

›s›n›nca buharlaflan maddeler, ikincisi;<br />

metaller, örne¤in alt›n, gümüfl,<br />

kurflun, bak›r, demir üçüncüsü; tozlara<br />

dönüfltürülebilen bileflimler kategorisi.<br />

Razi, hasta tedavi ederken<br />

Böylece daha sonradan yap›lacak metaller,<br />

metal olmayanlar ve uçucu maddeler<br />

gibi bir s›n›fland›rman›n yolunu<br />

açm›flt›r. Cabir “Kimyasal maddelerin<br />

kendi özelliklerini kaybetmeden nas›l birlefltikleri<br />

ve gözle görülmeyecek kadar<br />

küçük yeni bileflik elementler oluflturduklar›”<br />

konusunda da yazm›flt›r. Tüm<br />

bunlar günümüzde ola¤an ve s›radan<br />

fleyler gibi görülse bile yaklafl›k 1250 y›l<br />

önce yap›lm›fl bu çal›flmalar Cabir’in<br />

zaman›n›n çok ilerisinde bir bilim adam›<br />

oldu¤unu göstermektedir.<br />

Cabir’in en önemli araflt›rmalar›<br />

flüphesiz asitler alan›nda yapt›¤› araflt›rmalard›r.<br />

Cabir döneminde bilinen<br />

tek asit asetik asit yani sirke asiti idi.<br />

Cabir laboratuar›ndaki kimyasal deneyleri<br />

sonuncunda sülfirik asidi, nitrik<br />

asit ve nitrik asit ve hidroklori¤in kar›flt›-<br />

r›lmas›yla elde edilen nitromuriatik asidi<br />

keflfederek bir anda asit çeflitleri yalpazesini<br />

geniflletmifltir. Onun buldu¤u bu<br />

asitler günümüz kimya endüstrisinde<br />

hayatî önem tafl›maktad›r.<br />

Cabir çok say›da uygulamal› kimya<br />

yöntemini de gelifltirdi. Böylece uygulamal›<br />

bilimler alan›nda bir öncü oldu.<br />

Bu alandaki baflar›lar›; çeflitli metallerin<br />

haz›rlanmas›, çeli¤in geliflimi, kumafl›n<br />

boyanmas› ve derinin tabaklanmas›, sugeçirmez<br />

kumafl›n verniklenmesi, cam<br />

yap›m›nda magnezyum dioksidin kullan›-<br />

m›n›, paslanman›n önlenmesini, alt›nla<br />

süsleme, boyalar›n ve ya¤lar›n tan›mlanmas›,<br />

saç boyas›n›n yap›m›, seramik ve<br />

kiremitlerin s›rlanmas›nda kullan›lan tuzlar›n<br />

keflfi, sirkenin dam›t›larak astik aside<br />

dönüfltürülmesi gibi bulufllar› içermektedir.<br />

Cabir atefle dayan›kl› bir tür ka¤›d›<br />

ve karanl›kta okunabilen bir tür mürekkebi<br />

de keflfetmifltir. Bu pratik çabalar›n<br />

yap›lmas› sürecinde, alt›n› çözerek<br />

alt›n suyunu bulmufltur. Dam›tma ifllemini<br />

sistematik ve kolay bir hale getiren<br />

“imbik” onun bulufludur. Çeli¤in<br />

haz›rlanmas› ve metallerin ar›t›lmas›<br />

üzerindeki çal›flmalar› bir çok temel<br />

tekni¤in geliflmesine yol açm›flt›r.<br />

Eserlerinde deneyselli¤e ve do¤rulu¤a<br />

büyük bir önem veren Cabir,<br />

“Kimyasal özelliklerin büyük kitab›”,<br />

“A¤›rl›klar ve ölçüler”, “Kimyasal bileflimler”<br />

ve “Boyalar” adl› kitaplar›nda<br />

kimyada su banyosunun ve kimyasal<br />

f›r›n›n kullan›m›n› anlatm›fl, sülfür ve<br />

civa oksit gibi önemli kimyasal maddelerden<br />

bahsetmifltir.<br />

30<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


kültür<br />

Cabir’in kulland›¤› imbik<br />

Razi<br />

Cabir’in eserleri ölümünden 200 y›l<br />

sonra Kufe’deki evinin y›k›lmas› s›ras›nda<br />

ortaya ç›kan labaratuar›nda bulunmufltur.<br />

Y›k›nt›lar aras›nda eczac›<br />

havan› ve alt›n da bulunmufltur. Onun<br />

çeflitli büyük bulufllar›, bir çok asidi ilk<br />

defa haz›rlanmas› ve sistematik deneyselli¤in<br />

önemini vurgulamas› ve onun<br />

adilce kimyan›n babas› olarak kabul<br />

edilebilmesi, bu gibi eserlerin esas›<br />

üzerinedir.<br />

Razi (865-925): Ebu Bekr Muhammed<br />

‹bn Zakariya al-Razi, t›p, kimya,<br />

simya, eczac›l›k gibi bir çok alanda, bulufllar›n›n<br />

ço¤u hala geçerlili¤ini koruyan<br />

‹ranl› bir ilim insan›d›r. Razi büyük<br />

bir hekim ve kimyac› olup ilk kez çiçek<br />

ve k›zam›k hastal›klar›n›n tedavisini sa¤lay›p<br />

kimyay› t›bba uygulam›flt›r.<br />

Bilimsel kimyan›n kurucusu say›l›r.<br />

Deneylerde kulland›¤› tüpleri, imbikleri<br />

ve Mîzân-üt-Tabiî ad›n› verdi¤i hususi<br />

teraziyi kendi tasarlar, farkl› organik<br />

maddeleri dam›tmak suretiyle çeflitli<br />

ya¤lar, tuzlar ve boyalar yakalar,<br />

demir gibi zor eriyen metaller üzerinde<br />

çal›flmalar yapar. Bu arada vücut s›v›-<br />

lar›n› inceler mesela s›rf üre üzerine bir<br />

kitap yazar.<br />

Razi, kimya sahas›nda Cabir’in açm›fl<br />

oldu¤u yolda ilerler, maddenin<br />

oluflumunu dört unsurdan (hava, su,<br />

toprak ve atefl) de¤il, atomlar›n birleflmesiyle<br />

oldu¤unu aç›klar. Gazlar için<br />

ayr› bir bafll›k açar. Kimya’y› gelifltirip<br />

sistematize eder ve iflin içine mutlaka<br />

deney katar. Bu yüzden Razi’yi “tecrübî<br />

kimyan›n babas›” sayarlar.<br />

Razi sodyum karbonat ile potasyum<br />

karbonat aras›ndaki fark› ortaya koymufl,<br />

klorür asiti ile nitrat asitinin elde edilmesi<br />

için reçeteler vermifl, “dam›t›lm›fl flap suyu”<br />

ad›n› verdi¤i sülfat asitini bulmufl,<br />

kar›ncalar› dam›tarak formik asiti (kar›nca<br />

asiti) ilk kez elde etmifltir. Bunlar›n yan›s›-<br />

ra kostik soday› (NaOH) ve gliserini de<br />

bulmufltur.<br />

Razi, yapay yollardan elde etti¤i<br />

ilaçlar› insanlara vermeden önce, hayvanlar<br />

üzerinde dikkatle denerdi. Böylece<br />

civa bilefliklerinden baz›lar›n›n ilaç<br />

olarak kullan›lmas› mümkün oldu. Afyon<br />

ve esrardan, hayvanlar üzerindeki<br />

denemelerinde anestezi için yararlan›rd›.<br />

Onun bulmufl oldu¤u ilaçlardan<br />

birinin Fransa’daki ad› “Blanc-Rhasis”dir<br />

(Razi Beyaz›).<br />

230 tane kitab› bulunan Muhammed<br />

Ibn Zekeriya al-Razi’nin “S›rlar›n<br />

s›r kitab›” kimya üzerinedir. O bu kitabta<br />

kimyasal maddelerden ve bu<br />

maddelerin kullan›ld›klar› yerlerden<br />

bahseder. Razi bu kitab›nda do¤al<br />

maddelerin s›n›fland›r›lmas› konusunda<br />

Cabir de dahil olmak üzere kendinden<br />

önceki kimyac›lardan daha büyük<br />

bir uzman oldu¤unu ispatlar. Do¤al<br />

maddeleri topraksal, bitkisel ve hayvansal<br />

maddeler olarak s›n›fland›r›r.<br />

“S›rlar›n s›r kitab›”nda yapt›¤› deneyleri,<br />

aflamalar›yla ve kulland›¤› aletlerle<br />

birlikte anlatm›flt›r. Deneylerinde dam›tma,<br />

maddelerin toz haline getirilmesi<br />

ve kristallefltirme gibi ifllemleri<br />

1100 y›ldan fazla bir süre önce yapt›¤›-<br />

n› bu kitab›ndan da biliyoruz.<br />

O modern anlamdaki laboratuar›<br />

ilk kuran kiflidir ve modern kimyan›n<br />

temellerini atm›flt›r. Maden eritme potas›,<br />

cucirbit denen kabak fleklinde bir<br />

dam›tma kab› yada imbik, ocak ve f›-<br />

r›nlar gibi ço¤u günümüzde de kullan›lan<br />

20 den fazla deney aleti gelifltirmifltir.<br />

Kindî (801-873): Kindî’nin bir çok<br />

kitab› Latince’ye çevrilmifltir, hatta bugün<br />

eserlerinin ço¤unu Arapça’dan ziyade<br />

Latince olarak buluruz. Bileflimli<br />

ilaçlar›n pozolojisi üzerindeki çal›flmas›<br />

olan bir kitab›nda ilaçlar›n tesir fliddetlerine<br />

ve kalitelerine göre s›n›fland›rmaya<br />

çal›flm›flt›r. El-Kindî, bir ilac›n etkisi<br />

o ilac› oluflturan basit bileflenlerinin<br />

kalitesi ve miktar›n›n tesbiti ile saptanabilir<br />

diyerek, artan miktar ve etki<br />

aras›nda ba¤lant› kurmufltur. Daha<br />

sonra temel maddelerin toplam miktar›n›<br />

hesaplad›. Kimyada, baz metallerin<br />

de¤erli metallere dönüfltürülebilece¤i<br />

fikrine karfl› gelmifltir. Hüküm süren<br />

simya ile ilgili görüfllerin aksine, kimyasal<br />

reaksiyonlar›n elementlerin<br />

transformasyonunu meydana getiremeyece¤inde<br />

›srarl› olmufltu. Onun<br />

kimya sahas›ndaki “Parfümler ve dam›tma<br />

kimyas›n›n kitab›” adl› eseri<br />

önem tafl›r.<br />

Müslümanlar›n pek çok alanda oldu¤u<br />

gibi bu alanda yapt›¤› bulufllar ve<br />

araflt›rmalar da oldu¤u yerde kalmad›<br />

bilakis tüm dünyaya yay›ld›. Razi’nin<br />

eserleri Latince’nin yan›s›ra bir çok yerel<br />

dile de çevrilmifltir. Örne¤in ‹talyan<br />

Gerard of Cremona Razi’nin “Tuzlar ve<br />

sulfat çal›flmas› ve s›n›fland›r›lmas›”<br />

adl› çok de¤erli bir eserini tercüme etmifltir.<br />

13.yy’da Albertus Magnus ve Roger<br />

Bacon gibi Avrupa’n›n önemli bilim<br />

adamlar› Razi’nin bu eserlerinden<br />

faydalanm›flt›r. Özellikle Bacon Arapça<br />

eserlerin Latince çevirisinden tan›d›¤›<br />

“Kimya” n›n büyük önem tafl›d›¤›na<br />

inanm›flt›r.<br />

Müslümanlar›n eserlerinin özellikle<br />

Arapça’dan Latinceye tercüme yap›lmas›<br />

ifllemi 12.yy ortalar›nda bafllam›flt›r.<br />

Cabir’in kitaplar›ndan “Liber Claritatis”<br />

13.yy’›n sonlar›na do¤ru tercüme<br />

edilmifltir. 1300 y›l› civar›nda da onun<br />

baflka bir eseri olan “Mükemmeliyetin<br />

toplam›” Latince’ye çevrilmifltir. Bu kitaba<br />

Cabir’in di¤er dört farkl› araflt›rma<br />

kitab› efllik eder. Bu araflt›rma yaz›-<br />

lar› 15. ve 17. yy’da tek ciltlik bir kitap<br />

halinde beraber bas›lm›flt›r. Bu tek ciltlik<br />

eser ise “Özetler”(The Summa)<br />

ad›yla bilinir. Bu eser Ortaça¤ Avrupas›’n›n<br />

temel kimya ders kitab› olmufl ve<br />

bu kimya kitaplar›n›n yeri bir keç as›r<br />

boyunda doldurulamam›flt›r. <br />

Kaynaklar:<br />

• 1001 Inventions-Muslim Heritage In Our<br />

World, Chief Editor-Prof. Salim T S Al-Hassani<br />

• www.1001inventions.com<br />

• http://www.atominsan.com<br />

• http://www.rehberkimyaci.com<br />

IGMG PERSPEKTIVE 31


kültür<br />

Kimlik nas›l öldürür?<br />

‹lhan B‹LGÜ • ibilgu@igmg.de<br />

Al›p da okumaya öncelik vermeyi<br />

planland›¤›m, ancak bir türlü<br />

okuma s›ras›na yerlefltiremedi¤im kitaplar<br />

aras›ndayd› Emin Maluf’un<br />

(Amin Maalouf) “Ölümcül Kimlikler”i.<br />

Bak›yarum da, aradan y›llar geçmifl<br />

ve Maluf’un pek çok kitab›n› okuyup<br />

bitirmiflim de, bir türlü bu kitab› bitirememiflim.<br />

Maluf’un “Araplar›n Gözüyle<br />

Haçl› Seferleri” isimli kitab›n› ald›¤›mdan<br />

beri ise neredeyse 10 sene<br />

geçmifl. Geçen bu zaman içerisinde,<br />

kitab›n ne demek istedi¤ine dair bende<br />

oluflan izlenimlerde farkl›l›klar oldu¤unu<br />

da hissetmiyor de¤ilim. O zamanlar,<br />

flöyle bir göz at›p bakt›¤›m<br />

yerlerden, yazar ne kasdediyor, ya<br />

da, ben yazar›n ne demek istedi¤ini<br />

san›yorum sorular›na farkl› cevaplarlar<br />

yükledi¤imi hissediyorum.<br />

Kitab›n Frans›zca ismi “Les<br />

Identités Meurtrières”, yani “Öldürücü<br />

Kimlikler” iken, —ki kitab›n baz›<br />

bölümlerinde bunun ne anlama geldi¤ini<br />

bulabiliyorsunuz— Türkçe<br />

yay›nc›n›n “Ölümcül Kimlikler” ismini<br />

tercih etmesini de, kitab› okuduktan<br />

sonra sormaya bafllad›m.<br />

Daha çok romanlar› ile tan›nan<br />

Emin Maluf bu kitab› ile, özellikle<br />

Bat› dünyas›nda göçmen ve göçmen<br />

as›ll› kiflilerin kimlik bunal›m›<br />

ile, kendisini farkl›l›klara kap›lar›n›<br />

açan özgürlükler yurdu olarak tan›tmakta<br />

olan Bat› dünyas›n›n, bu<br />

iddias›nda asl›nda hakl› olmad›¤›n›<br />

vurguluyor. Bu kitab› de¤erlendirmek<br />

için, baz› bölümlerinden uzun<br />

uzun al›nt›lar yapman›n daha do¤ru<br />

olaca¤›n› san›yorum. Zira, öz<br />

kimlikle, bu kimli¤in ortaya ç›kar›lmas›na<br />

önem veren ve bunun<br />

Maluf’un kitab›<br />

önündeki engelleri yo¤un olarak,<br />

ama, edebî bir dille elefltiren Maluf’un<br />

kimi görüfllerine kat›lmasan›z<br />

da, bu konuda konuflturmak daha<br />

do¤ru olacakt›r.<br />

Kendisi ile ilgili kimlik de¤erlendirmeyeriyle<br />

kitab›na bafllayan Maluf,<br />

tek bir kimlik tan›mlamas›n›n mümkün<br />

olmayaca¤›n›, aksine, bir kiflinin<br />

çok farkl› kimlikleri de kuflanabilece-<br />

¤ini öneriyor: “Kimli¤im beni baflka hiç<br />

kimseye benzemez yapan fleydir... Her<br />

kiflinin kimli¤i, resmi kay›tlarda görünenlerden<br />

kesinlikle s›n›rl› olmayan bir<br />

y›¤›n ö¤eden oluflur... Bütün bu aidiyetler,<br />

her halükârda ayn› anda, elbette ayn›<br />

derecede önem tafl›mazlar. Ama hiçbiri<br />

de tam olarak anlams›z de¤ildir.<br />

Bunlar kiflili¤in yap› tafllar›d›r, ço¤unun<br />

do¤ufltan gelmedi¤ini vurgulamak kofluluyla,<br />

neredeyse “ruhun genleri” denebilir<br />

onlara.” (s. 16)<br />

Fakat, hem d›fl toplumsal bask›n›n<br />

hem de kimlik birli¤i olan insanlar›n<br />

bask›lar› sebebiyle, farkl› kimlikleri<br />

öne ç›karman›n pek de mümkün olamayabildi¤ini<br />

anlat›yor: “Cezayirli ana<br />

babadan Fransa’da do¤an bir genç,<br />

içinde apaç›k iki aidiyet tafl›maktad›r ve<br />

her ikisini de üstlenecek durumda olmas›<br />

gerekir. Laf› buland›rmamak için<br />

iki dedim ama onun kiflili¤inin bileflenleri<br />

çok daha fazla say›dad›r.. Bu delikanl›...<br />

Ne zaman Frans›zl›¤›n› vurgulasa,<br />

baz›lar› ona bir hainmifl, hatta sat›lm›fl<br />

gözüyle bakt›¤›ndan, ne zaman Cezayir’le<br />

olan ba¤lar›n›, tarihini, kültürünü ,<br />

dinini ortaya koysa anlafl›lmamak, küçümsenmek<br />

tehlikesiyle ya da düflmanl›kla<br />

karfl›laflaca¤›ndan, yolu y›prat›c›<br />

olabilir.” Daha sonra Almanya’dan bir<br />

örnekleme sunuyor: “Durum Ren’in<br />

öte yakas›nda daha da naziktir. Otuz y›l<br />

önce Frankfurt yak›nlar›nda do¤an,<br />

hep, dilini ailesininkinden daha iyi konuflup<br />

yazd›¤› Almanya’da yaflam›fl<br />

olan bir Türk’ün durumunu düflünüyorum.<br />

Benimsedi¤i toplumun gözünde o<br />

bir Alman de¤ildir; türklerinin eldi¤i<br />

toplumda ise art›k tam olarak Türk say›lmaz.<br />

Sa¤duyu isterdi ki, o bu çifte aidiyeti<br />

tam anlam›yla talep edebilsin.<br />

Ama ne yasalarda ne de zihniyetlerde<br />

hiçbirfley bugün onun bileflik kimli¤ini<br />

uyumlu bir flekilde ustlenmesine izin<br />

vermemektedir.” (s. 10-11)<br />

Bu anlamda Bat›’n›n, kimlik konusundaki<br />

toplumsal bask›s›na karfl›<br />

da sesini yükseltiyor: “Bu insanlar<br />

çok yönlü aidiyetlerini üstlenemiyorlarsa,<br />

sürekli olarak saflar›n› seçmek<br />

durumunda b›rak›l›yorsa, kabileleri-<br />

32<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


kültür<br />

Emin Maluf, çok kimliklili¤i savunuyor<br />

nin saflar› aras›na dönmeye<br />

zorlan›yorlarsa, o halde dünyan›n<br />

gidiflat› hakk›nda endiflelenmeye<br />

hakl›y›z demektir...<br />

‹çimden iflte katiller böyle<br />

‘imal ediliyor’ diye hayk›rmak<br />

geliyor!” (s. 11-12)<br />

Maluf, kendi kimli¤inin<br />

iki önemli farkl›l›¤›na gururla<br />

iflaret ediyor: “Kimilerinin<br />

vicdan muhasebesi yapt›¤› gibi,<br />

ben de zaman zaman ‘kimlik<br />

muhasebem’ dedi¤im fleyi<br />

yapar›m... Kimli¤imde ne kadar<br />

ö¤e varsa ortaya ç›karmak<br />

için belle¤imi didik didik<br />

eder, bunlar› toplar, s›ralar›m,<br />

hiçbirini reddetmem... Hristiyan<br />

olmak ve anadilimin ‹slam’›n<br />

kutsal dili olan Arapça<br />

olmas› benim kimli¤imi oluflturan<br />

temel çeliflkilerden biridir...<br />

Böylece, kimli¤imin bu iki ö¤esini ayr›<br />

ayr› göz önüne ald›¤›mda kendimi<br />

gerek din, gerese dil bak›m›ndan insanl›¤›n<br />

neredeyse yaras›na yak›n<br />

hissediyorum.” (s. 20-21)<br />

Bununla birlikte, asl›nda, her kimlik<br />

grubunda bile hiç bir kimseninin<br />

birbirinin ayn› olmayaca¤›n› örneklendiriyor:<br />

“Kuflkusuz bir S›rp bir H›rvattan<br />

farkl›d›r, ama her S›rp da bütün<br />

etik S›rplardan farkl›d›r... Lübnanl› bir<br />

Hristiyan Lübnanl› bir Müslümandan<br />

farkl›ysa, ben birbirinin ayn›s› iki Lübnanl›<br />

Hristiyan tan›m›yorum, ne de iki<br />

Müslüman, ayr›ca, dünyada birbirinin<br />

efli iki Frans›z.” (s. 23-24)<br />

AB Çok Dillilik Komiserli¤i taraf›nan<br />

oluflturulan “Çok Dillilik” heyetinin<br />

de baflkanl›¤›n› yapm›fl olan<br />

Maluf göçmen kimli¤i ile yaflaman›n<br />

zorluklar›n›n anlafl›lmas›n› da<br />

istiyor ve göçmen kabul eden ülkeleri<br />

elefltiriyor: “Ça¤›m›z›n en a¤›r<br />

basan özelli¤i tüm insanlar› bir bak›-<br />

ma göçmen ya da az›nl›k haline getirmek<br />

de¤il mi? Hepimiz, köklerimizin<br />

dayand›¤› topraklara hiç benzemeyen<br />

bir evrende yaflamaya zorl<strong>an›yoruz</strong>;<br />

hepimiz baflka diller, baflka a¤›zlar,<br />

baflka iflaretler ö¤renmek zorunday›z...<br />

E¤er geçerli tek bir kimlik söz<br />

konusuysa, mutlaka bir seçim yapmas›<br />

gerekiyorsa, göçmen kendini parçalanm›fl,<br />

bölünmüfl, ya do¤du¤u ülkeye<br />

ya da onu kabul eden ülkeye<br />

ihanete mahkûm edilir halde bulur,<br />

kaç›n›lmaz olarak bir buruklukla, öfkeyle<br />

yaflayaca¤› bir ihanet” (s. 35)<br />

Tabu anlamda göçmenlere de tavsiyeleri<br />

var: “Dilinizin, küçümsendi¤ini,<br />

dininizle alay edildi¤ini, kültrünüzün<br />

afla¤›and›¤›n› hissederseniz, farkl›l›¤›n›-<br />

z›n iflaretlerini abart›l› bir gösteriflle sergileyerek<br />

tepki verirseniz; tersine, size<br />

sayg› duyuldu¤unu hissetti¤inizde, yaflamay›<br />

seçti¤iniz ülkede bir yeriniz oldu¤unu<br />

hissetti¤inizde daha farkl› davran›rs›n›z...<br />

Kararl› olarak ötekine gitmek<br />

için bafl›n›z dik ve kollar›n›z aç›k olmal›d›r..<br />

Att›¤›n›z her ad›mda kendi insanlar›n›za<br />

ianet ve kendinizi inkar etti-<br />

¤iniz hissine kap›l›rsan›z, ötekine do¤ru<br />

ilerleyifliniz aksar; dilini inceledi¤im benimkine<br />

sayg› göstermezse, onun dilini<br />

konuflmak bir aç›lma jesti olmaktan ç›-<br />

kar, bir ba¤l›l›k ve boyun e¤me eylemine<br />

dönüflür.” (s. 39)<br />

Bat› dünyas›nda kimlik tart›flmalar›<br />

çerçevesinde daha çok Müslümanlar›n<br />

kimliklerinin gündeme<br />

geldi¤inin bilincinde olan Maluf<br />

burada hem Müslümanlara, hem<br />

de, Bat› dünyas›na karfl› elefltirilerini<br />

sürdürüyor: “Ben, pek çoklar› gibi,<br />

Müslüman dünyas›nda gördüklerim<br />

ve iflittiklerim karfl›s›nda ürküntüye<br />

kap›l›yorum... Hiç bir din hoflgörüsüzlükten<br />

soyutlanm›fl de¤ildir ama<br />

bu iki “rakip” dinin bir bilançosu yap›lacak<br />

olsa, ‹slam hiç te<br />

fena görülmez.” (s. 50)<br />

“Bat›’da çok yayg›n<br />

olan ve Müslümanl›¤a<br />

ba¤l› insanlar›n çekti¤i<br />

tüm ac›lar›n kayna¤›n› kolayca<br />

Müslüman dininde<br />

bulan genel düflenceye<br />

kat›lmad›¤›m anlafl›lacakt›r...<br />

Dinlerin halklar üzerindeki<br />

etkisi fazlaca abart›l›rken,<br />

tersine halklar›n<br />

dinler üzerine olan etkisi<br />

dikkate al›nm›yor... Müslüman<br />

dünyas›nda da<br />

toplum sürekli olarak kendine<br />

benzeyen bir din ortaya<br />

ç›karm›flt›r. Üstelik<br />

ne bir ça¤dan bir ça¤a, ne<br />

de bir ülkeden di¤erine<br />

asla ayn› kalmam›fl olan<br />

bir din.” (s.53-54)<br />

‹slam dünyas›ndaki pek çok geliflmeye<br />

de elefltiriler yönelten Emin<br />

Maluf bununla birlikte, ‹slam dünyas›ndaki<br />

çeflitli uç hareketlerin de anlafl›lmas›n›<br />

öneriyor: “Müslüman toplumu<br />

kendini güvende hissetti¤i her defas›nda<br />

aç›k olmay› baflarm›flt›r. Böyle zamanlarda<br />

ortaya ç›kan ‹slam görüntüsünün<br />

bugünün karikatürleriyle hiç bir<br />

benzerli¤i yok... Üçüncü Dünya Müslümanlar›n›n<br />

Bat›’ya fliddetle h›nç duymalar›n›n,<br />

sadece kendilerinin Müslüman,<br />

Bat›’n›n Hristiyan olmas›ndan de¤il, ayn›<br />

zamanda onlar›n yoksul, bask› alt›nda,<br />

küçümsenmiflken, Bat›’n›n zengin ve<br />

güçlü olmas›ndan ileri geldi¤ini düflünüyorum...<br />

Bu arada, ‹slam tarihini<br />

araflt›rsam da (militan ‹slamc› hareketlerin)<br />

aç›kça atas› olabilecek bir fley bulam›yorum.<br />

Bu hareketler Müslümanl›k<br />

tarihinin saf bir ürünü de¤il, bizim ça¤›-<br />

m›z›n, ça¤›m›z›n gerginliklerinin, çarp›kl›klar›n›n,<br />

uygulamalar›n›n, umutsuzluklar›n›n<br />

ürünüdür... Bafllang›c›ndan<br />

bu yana ‹slam tarihi üzerine on koca cilt<br />

okuyabilirsin, Cezayir’de olanlardan hiç<br />

bir fley anlayamazs›n›z. Sömürgecilik ve<br />

sömürgeli¤in sona ermesi hakk›nda<br />

otuz sayfa okuyun, çok daha fazlas›n›<br />

anlars›n›z.” (s. 56-57)<br />

K›sacas›, Roman tad›nda okunabilecek<br />

bir kitap olsa da, kimlik tart›rmalar›<br />

çerçevesinide okunmas› daha<br />

anlaml› olacakt›r. <br />

IGMG PERSPEKTIVE 33


irschad<br />

Die Zeit und das Gebet<br />

Assoc. Prof. Dr. Özcan HIDIR • ohidir@hotmail.de<br />

Zeit ist eine Ressource, die jedem<br />

in gleichem Maße gegeben<br />

wurde. Jeder hat sieben Tage in der<br />

Woche und 24 Stunden am Tag zur<br />

Verfügung. Der einzige Unterschied<br />

zwischen den Menschen ist nicht<br />

Zeit, die sie zur Verfügung haben,<br />

sondern die Art und Weise wie sie<br />

diese ausnutzen. Obwohl Zeit ein<br />

abstrakter Begriff ist, kann sie anhand<br />

der Tätigkeiten, die wir in einer<br />

gewissen Zeitspanne erledigen, gemessen<br />

werden. Aus diesem Blickwinkel<br />

betrachtet, ist sie eine messbare<br />

und begrenzte Ressource. Mit<br />

der Verwaltung von Zeit wird die<br />

effektive und produktive Nutzung<br />

der begrenzten Zeit angestrebt.<br />

Trotzdem lassen viele Menschen die<br />

Zeit sinnlos verstreichen, da sie<br />

nicht wissen, wie sie diese begrenzte<br />

Ressource am sinnvollsten nutzen<br />

können.<br />

Unter Zeitmanagement versteht<br />

man die effektive Verwendung dieser<br />

nur begrenzt zur Verfügung stehenden<br />

Ressource. Optimale Zeitnutzung<br />

heißt nicht beschäftigt auszusehen,<br />

sondern die Zeit mit Tätigkeiten<br />

zu füllen, die uns unseren<br />

Zielen näherbringen. Hierbei ist<br />

anzumerken, dass die heutigen<br />

Muslime insbesondere im Bereich<br />

Zeitmanagement viel nachzuholen<br />

haben. Generell betrachtet,<br />

herrscht in der islamischen Welt eine<br />

unglaubliche Zeitverschwendung<br />

und Unpünktlichkeit ist Gang<br />

und Gäbe. Dies hat verschiedene<br />

Gründe, wobei der wichtigste Grund<br />

die unzureichende Kenntnis über die<br />

diesbezüglichen Gebote und Empfehlungen<br />

im Koran und in der Sunna<br />

ist. Allahs Gaben an die Menschen<br />

sind unendlich. Einer der<br />

wichtigsten dieser Gaben ist die<br />

Zeit. Denn im Koran wird diese Gabe<br />

als eine vorübergehende 1 , nicht<br />

verschiebbare und nicht wiederkehrende<br />

2 Gabe beschrieben. Es<br />

wird erwähnt, dass die Verschwendung<br />

derselben mit Folgen im Jenseits<br />

verbunden ist. Abdullâh bin<br />

Mas’ûd, ein bedeutender Gefährte,<br />

definierte die frei zur Verfügung<br />

stehende Zeit als eine der wichtigsten<br />

Gaben, für die wir im Jenseits von<br />

Allah zur Verantwortung gezogen<br />

werden. Er sagte diesbezüglich:<br />

Optimale Zeitnutzung<br />

heißt nicht beschäftigt<br />

auszusehen, sondern die<br />

Zeit mit Tätigkeiten zu<br />

füllen, die uns unseren<br />

Zielen näherbringen.<br />

„Ich habe keinen Tag mehr bereut<br />

als den, der vorbeigestrichen ist, ohne<br />

dass sich meine gute Taten vermehrt<br />

hätten.“<br />

Der häufig verwendete Spruch<br />

„Zeit ist Geld“, der den Wert der<br />

Zeit betonen soll, ist im Grunde<br />

sinnlos. Denn die Zeit ist wertvoller<br />

als Geld. Deshalb sagte der muslimische<br />

Denker Hasan al-Banna<br />

auch „Die Zeit ist das Leben selbst.“<br />

Weiter heißt es in einem arabischen<br />

Sprichwort „Edelsteine kann man<br />

mit der Zeit erwerben, aber die<br />

vertane Zeit, lässt sich nicht mit<br />

Edelsteinen kaufen“ und verdeutlicht<br />

damit, dass die Zeit wertvoller<br />

ist als Edelsteine.<br />

Das Leben ist eine äußerst wertvolle<br />

Gabe Allahs, die jedem Lebewesen<br />

nur einmal gegeben wird.<br />

Wer den Schleier der Unwissenheit<br />

einmal gelüftet hat, für den ist Zeit<br />

eine unvergleichlich wertvolle Gabe.<br />

In diesem Sinne ist Zeit, wie Hasan<br />

al-Banna feststellte, im Grunde das<br />

Leben selbst. Daher ist es eine<br />

Pflicht, die Zeit für gute Taten zu<br />

nutzen. Jeder Mensch hat in jedem<br />

Augenblick mehr als eine Aufgabe<br />

zu erledigen. Doch nur ein Mensch,<br />

der der Zeit die nötige Bedeutung<br />

beimisst, lebt im wirklichen Sinne.<br />

Das Wissen, das den Schlüssel zum<br />

Diesseits und Jenseits darstellt,<br />

kann nur durch die optimale Nutzung<br />

der Zeit erworben werden.<br />

Die Werke der Gelehrten und der<br />

Handwerker sind die Früchte einer<br />

optimalen Zeitnutzung.<br />

Gottesdienste (pl. Ibâdât) wie das<br />

Gebet (Salâh), das Fasten (Sawm),<br />

die Hadsch und die Zakât, tragen<br />

entscheidend dazu bei, dem Muslim<br />

die optimale Nutzung der Zeit<br />

näherzubringen. Da diese Gottesdienste<br />

zu bestimmten Zeit verrichtet<br />

werden, vermitteln sie den Muslimen<br />

ein Gefühl dafür wie sie ihre<br />

Zeit am besten einteilen können.<br />

Insbesondere das fünfmalige Gebet<br />

34<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


irschad<br />

spielt in Bezug auf das Zeitmanagement<br />

eine enorm wichtige Rolle.<br />

Aus diesem Grund werden wir im<br />

Folgenden auf die Methoden des<br />

Zeitmanagements eingehen, die<br />

dem Muslim durch das Gebet vermittelt<br />

werden.<br />

Im Islam sind die Gottesdienste<br />

in Tages- und Jahresabschnitte unterteilt.<br />

Am deutlichsten tritt das<br />

bei dem fünfmaligen Gebet, das<br />

den ganzen Tag umspannt, hervor:<br />

„So preist Allah an euerem Abend<br />

und an euerem Morgen. Ihm sei das<br />

Lob in den Himmeln und auf Erden<br />

auch am späten Nachmittag und zu<br />

euerer Mittagszeit.“ 3<br />

Einer Überlieferung von Abdullâh<br />

bin Abbâs zufolge enthält<br />

dieser Vers das Gebot für das fünfmalige<br />

Gebet. Hiervon ausgehend<br />

teilen die meisten Gelehrten die<br />

Auffassung, dass das Gebet in<br />

Mekka zur Pflicht wurde. Auffällig<br />

an diesem Vers ist die Vorgabe der<br />

Gebetszeiten. Was wiederum auf eine<br />

der wichtigsten Ziele des Gebets<br />

hinweist, nämlich, dass die Muslime<br />

die Gewohnheit entwickeln, den Tag<br />

zu planen.<br />

Wenn jedes Gebet eine Zeitplanung<br />

voraussetzt, kann jeder Vers<br />

mit Bezug zu den Gebeten als ein<br />

Vers verstanden werden, der darauf<br />

abzielt, ein Bewusstsein für Zeitmanagement<br />

zu entwickeln. So weist<br />

der Vers: „Siehe das Gebet ist für die<br />

Gläubigen für bestimmte Zeiten vorgeschrieben.“<br />

4<br />

darauf hin, dass das<br />

Gebet ein täglicher Gottesdienst<br />

mit festen Zeiten ist, dessen Verrichtung<br />

eine Planung erfordert.<br />

Diesen Vers deuteten die Korankommentatoren<br />

folgendermaßen:<br />

Das Gebet ist eine Pflicht, die an<br />

aufeinanderfolgenden Tageszeiten<br />

erfüllt wird, so dass die Andacht<br />

Allahs zu allen Tageszeiten gewährleistet<br />

ist. 5<br />

Im Leben unseres Propheten<br />

(saw) regelten die Gebetszeiten alltägliche<br />

Aktivitäten wie schlafen,<br />

aufstehen, gesellschaftliche Aktivitäten,<br />

Besuche und Unterhaltungen.<br />

Die Wichtigkeit des Gebets für<br />

das Zeitmanagement des Muslims<br />

liegt in der Verteilung seiner Aufgaben<br />

zwischen Morgen und Mittag,<br />

Mittag und Nachmittag, Nachmittag<br />

und Abend sowie Abend und<br />

Nacht. Denn ein Mensch, der mit der<br />

Überlegung „Wenn ich diese Aufgaben<br />

zu dieser Tageszeit nicht verrichte,<br />

wird dieser Zeitabschnitt sinnlos<br />

verstrichen sein“ den Tag beginnt,<br />

wird diese Tageszeiten nicht mit<br />

Nichtstun vergehen lassen. Denn<br />

Zeit ist relativ und hat keine Gestalt.<br />

Nur durch die Aufgaben, die<br />

wir in ihr erledigen oder dem Inhalt,<br />

mit dem wir sie füllen, gewinnt<br />

die Zeit an Bedeutung, Segen<br />

und Lebendigkeit. Jeder einzelne<br />

Augenblick eines ausgefüllten Lebens<br />

kann hunderten von Lebensjahren<br />

entsprechen. Demzufolge<br />

gewinnt die Zeit nur durch sinnvolle<br />

Nutzung und Verwertung an Bedeutung<br />

und wird zu etwas Konkretem.<br />

In einer Zeit des<br />

Wertewandels ist es Fakt,<br />

dass sich auch unser<br />

Zeitverständnis<br />

geändert hat.<br />

Sofern wir die 24 Stunden, in<br />

dessen Besitz wir sind, als unseren<br />

letzten Lebenstag betrachten, diese<br />

nach den Gebetszeiten planen und<br />

die Tagesabschnitte mit sinnvollen<br />

Tätigkeiten füllen, wird der Tag infolgedessen<br />

seinen vollen Wert erhalten.<br />

Folglich sollten wir unsere<br />

Zeit in die Abschnitte<br />

- vor dem Mittagsgebet,<br />

- nach dem Mittagsgebet,<br />

- nach dem Nachmittagsgebet,<br />

- nach dem Abendgebet,<br />

- nach dem Nachtgebet,<br />

- vor und nach dem Morgengebet<br />

einteilen. Denn somit werden<br />

wir eine Zeitplanung haben, die<br />

sich nach den Gebetszeiten richtet<br />

und mit dem Gebet an Spiritualität<br />

und Bedeutung gewinnt. Auf diese<br />

Weise werden wir uns in diesen<br />

Zeitabschnitten neuen Aufgaben im<br />

Dienste des Islams widmen und sie<br />

ausführen. Wir werden uns mit diesen<br />

Aufgaben nicht begnügen und<br />

werden gar aufgrund der segensreicheren<br />

Zeit neue Aufgaben suchen.<br />

Mit dieser Besonderheit des<br />

täglichen Gebets wird die ständige<br />

Andacht an Allah gewährleistet.<br />

Ferner wird der Mensch täglich<br />

Zeit haben den Tag Revue passieren<br />

zu lassen. Des Weiteren gibt<br />

uns der Freitag die Möglichkeit unsere<br />

Woche und der Ramadan sowie<br />

die Zakât das Jahr zu bilanzieren.<br />

Ferner dient die einmal im Leben<br />

zu einer bestimmten Zeit ausgeführte<br />

Hadsch, als Gelegenheit<br />

unser gesamtes Leben auf die Waagschale<br />

zu legen. In Folge dieser<br />

Gottesdienste wird der Muslim die<br />

Bedeutung der Zeit auf die beste<br />

Weise kennen lernen und zu schätzen<br />

wissen.<br />

In einer Zeit des Wertewandels ist<br />

es Fakt, dass sich auch unser Zeitverständnis<br />

geändert hat. Unsere<br />

Zeitabschnitte sind homogen, denn<br />

es wird nicht mehr zwischen den<br />

einzelnen Tageszeiten unterschieden.<br />

Dabei haben die verschiedenen Tageszeiten,<br />

die im Islam durch die<br />

Gebetszeiten geteilt werden, sprich<br />

der Morgen, Mittag, Nachmittag,<br />

Abend und die Nacht eine andere<br />

Atmosphäre. Es gibt zu jeder dieser<br />

Tageszeiten einen spezifischen Gottesdienst,<br />

eine Andacht, Arbeitsphase<br />

und Ruhezeit. Sofern wir unsere<br />

Zeit nach dem Gebet und anderen<br />

Gottesdiensten arrangieren, werden<br />

wir in den Genuss eines ausgefüllten,<br />

produktiven, segensreichen und harmonischen<br />

Lebens kommen. <br />

Quellen:<br />

1<br />

Sure Nâziât, [79:46]<br />

2<br />

Sure Munâfikûn, [63:11]<br />

3<br />

Sure Rûm, [30:17-18]<br />

4<br />

Sure Nisâ, [4:103]<br />

5<br />

vgl. Ibni Kathîr, Tafsîr, I, 563<br />

6<br />

Nâziât Suresi, [79:46]<br />

7<br />

Münâfikûn Suresi, [63:11]<br />

8<br />

Sure Rûm, [30:17-18]<br />

9<br />

Sure Nisâ, [4:103]<br />

IGMG PERSPEKTIVE 35


irschad<br />

Die menschliche Natur und<br />

das Opfern<br />

Ali METE • amete@igmg.de<br />

Im Koran heißt es, dass der Mensch<br />

erschaffen wurde, um Allah zu dienen.<br />

1<br />

Diese der menschlichen Natur<br />

innewohnende Hinwendung ist Teil<br />

seiner Kreatürlichkeit. 2<br />

Jedoch wird<br />

dieses Bedürfnis nach Religion im<br />

weitesten Sinne nicht nur im Koran<br />

zur Sprache gebracht; vor allem die<br />

Religionswissenschaft und die Anthropologie<br />

3<br />

haben aufgezeigt, dass<br />

es, angefangen von den primitivsten<br />

Völkern bis hin zu den modernen Gesellschaften<br />

unsrer Zeit, keine Menschen<br />

gibt, die nicht glauben bzw. in<br />

irgendeiner Form religiös denken<br />

und handeln. Aus diesem Blickwinkel<br />

betrachtet, kann man sagen, dass der<br />

Glauben eine Existenzbedingung des<br />

Menschen ist.<br />

In allen Religionen der Welt spielen<br />

Gottesdienste eine essenzielle<br />

Rolle; sie bilden einen unentbehrlichen<br />

Teil des Glaubens. Unter diesen<br />

gottesdienstlichen Handlungen ist<br />

das Opfern – im Islam mit dem Begriff<br />

Kurbân, „sich nähern“, widergegeben<br />

– in nahezu allen Religionen<br />

anzutreffen. Deshalb heißt es im<br />

Koran: „Allen Völkern gaben Wir<br />

Opferriten, damit sie Allahs Namen<br />

über dem Vieh aussprächen, mit dem<br />

Wir sie versorgten. Und euer Gott ist<br />

ein einziger Gott. Darum seid Ihm ergeben!<br />

Und verkünde denen frohe Botschaft,<br />

die sich (vor Allah) demütigen.“ 4<br />

Der Gedanke und die Praxis des<br />

Opferns ist jedoch nicht nur auf Religionen<br />

beschränkt, die einen göttlichen<br />

Ursprung haben. Schon im alten<br />

Mesopotamien ist vom Opfern<br />

die Rede. Dies und ähnliche Erkenntnisse<br />

lassen die Schlussfolgerung zu,<br />

dass die Praxis der Darbietung eines<br />

Opfers an ein höheres Wesen oder<br />

den Schöpfer, mit dem Ziel sich ihm<br />

zu nähern, einem religiösen Bedürfnis<br />

der menschlichen Natur entspringt.<br />

5<br />

„Allen Völkern gaben Wir Opferriten, damit sie Allahs Namen über dem Vieh aussprächen, mit dem Wir sie versorgten. Und euer Gott ist<br />

ein einziger Gott. Darum seid Ihm ergeben! Und verkünde denen frohe Botschaft, die sich (vor Allah) demütigen.“ Sure Hadsch, [22:34]<br />

36<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


irschad<br />

„Weder ihr Fleisch noch ihr Blut erreicht Allah, jedoch erreicht Ihn euere Frömmigkeit...“ Sure Hadsch, [22:37]<br />

In den monotheistischen Religionen<br />

wird das erste Opfer Kain und<br />

Abel (Kâbîl und Hâbîl) zugeschrieben.<br />

Im Alten Testament wird berichtet,<br />

dass Gott das Opfer Abels, welches<br />

Abel aus den Erstgeborenen seiner<br />

Herde aussuchte, annahm, während<br />

er Kains Opfergabe, die aus<br />

„Früchten des Ackerbodens“ bestand,<br />

nicht beachtete. Aus Neid tötete<br />

später Kain seinen Bruder Abel. 6 Im<br />

Koran wird die Erzählung folgendermaßen<br />

wiedergegeben: „Und verkünde<br />

ihnen der Wahrheit gemäß die<br />

Geschichte der beiden Söhne Adams,<br />

als sie ein Opfer darbrachten. Angenommen<br />

wurde es von dem einen von<br />

ihnen, aber nicht von dem anderen. Er<br />

sprach: „Wahrlich, ich schlage dich tot!“<br />

(Der andere) sprach: „Siehe, Allah<br />

nimmt nur von den Gottesfürchtigen<br />

an.“ Sowohl in der Bibel als auch im<br />

Koran wird das Opfer Abels angenommen,<br />

da er aus reinen Glauben<br />

und mit Gottesfürchtigkeit opfert.<br />

Am deutlichsten kommt dies in folgendem<br />

Vers zum Ausdruck: „Weder<br />

ihr Fleisch noch ihr Blut erreicht Allah,<br />

jedoch erreicht Ihn euere Frömmigkeit...“<br />

7<br />

In den Religionen, die auf einer<br />

göttlichen Offenbarung basieren, ist<br />

das Opfern eine wichtige Form des<br />

Dienstes an Gott. Um die Vielgötterei<br />

(Schirk) zu unterbinden, ist es in diesen<br />

Religionen ausschließlich erlaubt,<br />

im Namen des einzigen Gottes zu opfern.<br />

Auch wenn es Veränderungen<br />

und Unterschiede in der Praxis gab<br />

und gibt, ist all diesen Religionen gemein,<br />

dass sie durch das Opfern dasselbe<br />

Ziel verfolgen: die Bezeugung<br />

der Einheit Gottes, also den Tawhîd,<br />

die Frömmigkeit, also Takwâ und die<br />

Ergebenheit, welches die Bedeutung<br />

des Wortes Islam ist.<br />

Das Opfern lässt dem Menschen<br />

erneut bewusst werden, dass es nur<br />

Allah ist, der ihn versorgt und Herr<br />

über Leben und Tod ist. Alles, was<br />

gelebt hat, lebt und leben wird, wird<br />

zu ihm zurückkehren, wie es im Koran<br />

heißt: „Sprich: „Siehe, mein Gebet,<br />

mein Gottesdienst, mein Leben und<br />

mein Tod gehören Allah, dem Herrn<br />

der Welten.“ 8<br />

Zu Opfern bedeutet im islamischen<br />

Sinne auch das Erbe des Propheten<br />

Abraham (Ibrâhîm) (as) anzutreten.<br />

Er war es, der, nachdem es<br />

ihm im Traum befohlen wurde, bereit<br />

war, seinen einzigen Sohn Ismael (Ismâîl)<br />

(as) als Zeichen der Ergebenheit<br />

zu opfern. Im Koran wird dies folgendermaßen<br />

erzählt. Abraham (as) sagte<br />

zu seinem Herrn: „O mein Herr! Gib<br />

mir einen rechtschaffenen (Sohn).“<br />

Daraufhin kündigten Wir ihm einen<br />

gutmütigen Sohn an. Als dieser nun alt<br />

genug war, um mit ihm zu arbeiten,<br />

sprach er: „O mein Sohn! Siehe, ich sah<br />

im Traum, dass ich dich opfern müsste.<br />

Schau, was meinst du dazu?“ Er sprach:<br />

„O mein Vater! Tu, was dir befohlen<br />

wird. Du wirst mich, so Allah will,<br />

standhaft finden.“ Sobald beide sich<br />

(Allah) ergeben hatten und er ihn mit<br />

dem Gesicht nach unten auf den Boden<br />

gelegt hatte, riefen Wir ihm zu: „O Abraham!<br />

Du hast das Traumgesicht bereits<br />

erfüllt!“ Wahrlich, so belohnen Wir<br />

die Rechtschaffenen. Fürwahr, dies war<br />

eine offensichtliche Prüfung! So lösten<br />

Wir ihn durch ein großes Schlachtopfer<br />

aus und bewahrten sein Ansehen unter<br />

den nachfolgenden (Generationen).<br />

„Friede sei mit Abraham!“ So belohnen<br />

Wir die Rechtschaffenen.“ 9<br />

<br />

1<br />

„Und die Dschinn und die Menschen habe<br />

Ich nur dazu erschaffen, dass sie Mir dienen.“<br />

(Sure Zârijât, [51:56])<br />

2<br />

Kreatürlichkeit im Sinne der „Fitra“,<br />

„menschliche Natur“, „natürliche Veranlagung“:<br />

„So richte dein ganzes Wesen aufrichtig<br />

auf den wahren Glauben, gemäß<br />

der natürlichen Veranlagung, mit der<br />

Allah die Menschen erschaffen hat. Es<br />

gibt keine Veränderung in der Schöpfung<br />

Allahs…“ (Sure Rûm, [30:30])<br />

3<br />

Anthropologie ist die „Lehr vom Menschen“<br />

(aus dem Griechischen ánthropos<br />

„Mensch“ und lógos „Lehre“)<br />

4<br />

Sure Hadsch, [22:34]<br />

5<br />

S. G. F. Brandon, A Dictionary of Comparative<br />

Religion, London, 1970, S. 545<br />

6<br />

Elberfelder Bibelübersetzung, Altes Testament,<br />

Genesis, 4,3-8<br />

7<br />

Sure Hadsch, [22:37]<br />

8<br />

Sure An’âm, [6:162]<br />

9<br />

Sure Saffât, [37:100-110]<br />

IGMG PERSPEKTIVE 37


kommentar<br />

Die schweigende Mehrheit<br />

der Muslime...<br />

O¤uz ÜÇÜNCÜ • oucuncu@igmg.de<br />

Lage Akgün tut es, Wolfgang<br />

Schäuble tut es auch und auch<br />

Muhammad Sven Kalisch, seines<br />

Zeichens Professor für Islamkunde<br />

in Münster, tut es jetzt auch. Immer<br />

wieder verstecken sich Akteure des<br />

öffentlichen Lebens in der BRD hinter<br />

einer mysteriösen schweigenden<br />

Mehrheit der Muslime, wenn sie den<br />

Argumenten und Forderungen der<br />

Vertreter der s.g. organisierten muslimischen<br />

Religionsgemeinschaften<br />

nichts mehr entgegen zu setzen haben.<br />

Wer aber ist denn bloß diese<br />

schweigende Mehrheit und vor allen<br />

was macht die, die sich auf diese berufen<br />

so sicher, dass sie deren Vorstellungen<br />

teilen würde. Nehmen wir<br />

nur mal das Beispiel von Professor<br />

Kalisch. Der sagte nach seiner Abberufung<br />

als Ausbilder für künftige<br />

Lehrer für islamischen Religionsunterricht<br />

in Zeit Interview mit der folgende<br />

denkwürdigen Sätze: „Ich habe<br />

das Tisch-tuch nicht zerschnitten. Aber<br />

gerade nach der harschen Reaktion der<br />

muslimi-schen Verbände stellt sich die<br />

Frage, ob es wirklich sinnvoll ist, mit ihnen<br />

zusammenzuarbeiten. Diese Verbände<br />

repräsentieren ja bei Weitem<br />

nicht die Mehrheit der Muslime in<br />

Deutschland. Ich glaube, die schweigende<br />

Mehrheit der Muslime denkt anders.“<br />

Demnach scheint die schweigende<br />

Mehrheit der Muslime wohl auch<br />

wie er zu glauben, dass die Existenz<br />

der Propheten Abraham, Moses, Jesus<br />

und auch Muhammad nicht zu<br />

beweisen ist, dass der Koran ursprünglich<br />

ein christlicher Text ist<br />

und das der Islam, wie übrigens jede<br />

andere Religion auch, sowieso nur<br />

als Lebenskrücke für die Bewältigung<br />

eines komplexen Lebens zu verstehen<br />

ist. Interessant nur, dass der auf seine<br />

Wissenschaftlichkeit so bedachte<br />

Professor die Öffentlichkeit im Unklaren<br />

darüber lässt, welche empirischen<br />

Studien seine Wahrnehmung<br />

von einer seine abstrusen Ideen unterstützenden<br />

aber eben schweigenden<br />

Mehrheit stützen.<br />

Nun, die jüngst veröffentlichte<br />

Sonderstudie "Religionsmonitor<br />

2008 - Muslimische Religiosität in<br />

Deutschland" der Bertelsmann Stiftung,<br />

bei der 2.000 Muslime ab 18<br />

Jahren repräsentativ befragt wurden,<br />

spricht eine andere Sprache. Hier einmal<br />

ein paar beeindruckende Zahlen:<br />

Laut Studie sind 90% der in Deutschland<br />

lebenden Muslime religiös, davon<br />

41% sogar hochreligiös. 5% sind<br />

nichtreligiös. Mit Blick auf die Konsequenzen<br />

dieser Religiosität fällt die<br />

unterschiedliche Akzentsetzung bei<br />

der Beachtung religiöser Vorschriften<br />

auf. Das Verbot des Verzehrs von<br />

Schweinefleisch wird von 86% nach<br />

eigenen Angaben eingehalten. 58%<br />

geben an, niemals Alkohol zu trinken.<br />

Das Fasten im Ramadan, die Pilgerfahrt,<br />

die Pflichtabgabe, die Speisevorschriften<br />

oder die rituellen<br />

Reinheitsgebote werden von zwei<br />

Drittel aller Muslime als ziemlich<br />

oder sehr wichtig angesehen. 34%<br />

der Muslime nehmen mindestens<br />

einmal im Monat am Gemeinschafts-<br />

bzw. Freitagsgebet teil.<br />

Das persönliche Gebet praktizieren<br />

60% der Muslime täglich; dem<br />

fünfmaligen Pflichtgebet in vollem<br />

Umfang kommen 28% nach.<br />

Insgesamt, so die Erkenntnis der<br />

Studie der Bertelsmann Stiftung, ist<br />

die hohe Religiosität der Muslime in<br />

Deutschland gepaart mit einer sehr<br />

pluralistischen und toleranten Einstellung.<br />

Hier genau liegt wohl die<br />

Wahrnehmungsverzerrung derjenigen,<br />

die sich immer wieder auf die<br />

s.g. schweigende Mehrheit der Muslime<br />

in Deutschland berufen. Sie verwechseln<br />

bewusst oder vielleicht sogar<br />

unbewusst die Toleranz und den<br />

Respekt dieser Menschen für einen<br />

pluralistischen Diskurs mit einer Zustimmung<br />

zu ihren merkwürdigen<br />

Ideen und Glaubensvorstellungen.<br />

Ausgehend von den Argumentationsmustern<br />

von Herrn Schäuble,<br />

Frau Akgün und auch Professor Kalisch<br />

könnten die s.g. „organisierten<br />

Muslime“, also wenn man so will, die<br />

„wortergreifende Minderheit“, auf<br />

Basis der veröffentlichten Zahlen genauso<br />

behaupten, dass sie die mit den<br />

von Ihnen öffentlich vertretenen<br />

Glaubensvorstellungen für die überwältigende<br />

Mehrheit der Muslime in<br />

Deutschland spricht. Darauf verzichten<br />

die islamischen Religionsgemeinschaften<br />

und ihre Vertreter. Vielmehr<br />

ergreifen sie das Wort Namens<br />

und im Auftrag ihrer Mitglieder und<br />

versuchen mit diesem Mandat, die<br />

rechtliche und gesellschaftliche Integration<br />

des Islam in Deutschland<br />

voranzubringen. Allerdings mit der<br />

Überzeugung, dass ihnen auch die<br />

Unterstützung der Muslime gewiss<br />

ist, die sich nicht formell irgendeiner<br />

Gemeinschaft angeschlossen haben!!!<br />

<br />

38<br />

IGMG<br />

PERSPEKTIVE


KİTAP KULÜBÜ • Merheimer Str. 229, 50733 Köln<br />

• Tel: 0221- 73 90 441 • Fax: 0221- 72 30 61 • E-Mail: info@kitap-kulubu.de • www.kitapkulubu.de


“Rabb'in için Namaz kıl, Kurban kes!” Kevser Sûresi 2<br />

Kurban sevabınıza yoksulların, gariplerin, sahipsizlerin,<br />

yetimlerin, aç ve hasta olanların, seslerini duyuramayan daha nice<br />

Mağdur ve Mazlumların duasını da ekleyin!<br />

IGMG KURBAN KAMPANYASI<br />

“Mazlum ve mağdurlara uzanan dost el”<br />

Hesap Numarası: IGMG • SEB Bank AG Köln Kontonr.: 162 888 56 04 • BLZ: 370 101 11<br />

Verwendungszweck: Kurban IBAN DE61 3701 0111 1628 8856 04 • BIC (SWIFT) ESSEDE5F370<br />

Kurban Bedellerini elden bölge ve şube kurban sorumlularına verebileceğiniz gibi banka hesabına da havale edebilirsiniz.<br />

SON HAVALE TARİHİ: 3 Aralık 2008<br />

İslam Toplumu Millî Görüş • Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen • Tel: +49 (0)2237-656 291 •<br />

Fax: +49 (0)2237-656 222 • kurban@igmg.de · www.igmg.de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!