You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
DECEMBER 2019 - INTERNATIONAL MEDICAL MAGAZINE - www.medikalteknik.com.tr
Strategic Balkans
Partnership from Berko
Pharmaceuticals
Abdi İbrahim Published
Its Sustainability Report
AMBULANCES
driving to life, sirens to survive…
The Agreement “Domestic
Product” Was Signed in
Dental Technology
Turkish Medical Sector Dazzled “MEDICA”
The Largest Medical Trade Fair In The World
Publisher
H. Ferruh IŞIK
on behalf of
İstmag Magazin Gazetecilik
İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.
Managing Editor
(Responsible)
Mehmet SÖZTUTAN
mehmet.soztutan@img.com.tr
Editors
Duygu SAZAN
duygu.sazan@img.com.tr
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
Advertising Coordinator
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
+90 537 441 97 68
Foreign Relations Manager
Ayça SARIOGLU
ayca.sarioglu@img.com.tr
Graphic & Design
Sami Aktaş
sami.aktas@img.com.tr
Finance Manager
Cuma KARAMAN
cuma.karaman@img.com.tr
Accounting Manager
Yusuf DEMİRKAZIK
yusuf.demirkazik@img.com.tr
Subscription
Nurten Demir
nurten.demir@img.com.tr
Bursa Represantation
Ömer Faruk GÖRÜN
omer.gorun@img.com.tr
Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA
Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481
Printing
CTP • BASKI
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cad.
İhlas Plaza No: 11 A/41
Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL
+90.212 454 30 00
Head Office
İstanbul Magazin Grubu
İHLAS MEDIA CENTER
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi
No:11 Medya Blok Kat:1
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey
Tel: 0212 454 22 22
Faks: 0212 454 22 93
www.medikalteknik.com.tr
e-mail: info@medikalteknik.com.tr
İMG - Medikal Teknik dergisinde
yer alan makalelerdeki fikirler
yazarlarına aittir.
Yayınlanan ilanların sorumluluğu
reklam verene aittir.
İMG - Medikal Teknik dergisinin
bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik İç
Ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir.
Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Letter From the Editor
Sağlık Endüstrisinde Renk Uyumu
Color Harmony in the Health Industry
Days are passing, months are running out of counting and we
are about to leave a whole year behind. We salute 2020 with the
excitement of introducing new technologies in medicine, while
seeing the many innovations and innumerable developments of
our sector in 2019.
Health industry is a sector that we can see and recognize
even more closely every year. From the manufacturer to the
exporter, from the public supplier to the university hospitals,
technology and science structured in a way that has no end in
this industry, new information welcomes us at every step. There
are also different branches that seem to be crossroads, but the
intersection points on the main lines are so accurate that it is
not surprising that it increases the speed of development so
much…
In the last issue of this year, we have continued to follow the
main lines of medicine and medical as well as a little by-pass.
We observed the ambulances which are the mobile emergency
rooms of the hospitals closely in our file news.
We listened with appreciation to the strategic moves of the
pharmaceutical companies where medicine found its vital water.
For example, Berko Pharmaceuticals has taken the first steps
for the production facility planned to be realized in partnership
with Sagen, an initiative of its business partner Fufarma in
Albania and Northern Macedonia. With this strategic decision,
perhaps a very short time within the European Union countries
within the Turkish pharmaceutical company will be able to
provide production. I think we’re already proud.
A first happened in the field of dental biomaterials in Turkey.
Yıldız Technical University made cooperations with Yıldız
Technology Transfer Office and UMG Uysal Medical / Avrupa
Implant company which owns local capital for 100% domestic
production of antibacterial nano composite tooth filling
materials. We look forward to watching the successful progress
of this project, which targets $ 50 million in domestic dental
technology.
There is success in every field of health industry, there is
determination, there is a strong progress. There is integrity,
there are intersecting roads, there is a common goal. In short,
there is color harmony. That is why this sector is not afraid of
the passing of time.
Wishing you a fabulous new year with full of great
achievements… Welcome to 2020 already!
Günler geçiyor, aylar bitiyor diye sayarken koca bir yılı daha
geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Sektörümüzün birçok
yeniliğini, sayısız gelişimini sığdırdığımız 2019’u uğurlarken,
tıptaki yeni teknolojilerle tanışmanın heyecanı ile 2020’yi
selamlıyoruz.
Her gelen yıl ile daha da yakından görebildiğimiz,
tanıyabildiğimiz bir sektör “Sağlık endüstrisi”. Üreticisinden
ihracatçısına, kamu tedarikçisinden üniversite hastanelerine
uzanan, teknoloji ve bilimle yapılandırılmış ucu bucağı
olmayan bir yol edasındaki bu sektörde, her adımımızda yeni
bilgiler karşılıyor bizi. Farklı dalları da var yol ayrımı gibi
görünen ama ana hatlarda kesişme noktaları o kadar doğru
ki gelişimin hızını bu denli arttırıyor olmasına şaşırmamak
gerek…
Bu yılın son sayısında, tıbbın ve haliyle medikalin ana
hatlarına bağlı kalmanın yanı sıra biraz da yan yollarında
ilerledik. Hastanelerin seyyar acil odası olan ambulansları,
dosya haberimizde yakından gözlemledik.
Tıbbın can suyunu bulduğu ilaç firmalarının stratejik
hamlelerini takdirle dinledik. Örneğin Berko İlaç, Arnavutluk
ve Kuzey Makedonya’daki iş ortağı Fufarma’nın girişimi
olan Sagen ortaklığı ile hayata geçirilmesi planlanan üretim
tesisi için ilk adımlarını attı. Bu stratejik kararla, belki de çok
kısa bir süre sonra Avrupa Birliği ülkeleri dahilinde Türk bir
ilaç firması üretim sağlayabilecek. Şimdiden gururlanmaya
başladık galiba.
Ve Türkiye’de gerçekleştirilen bir ilke de şahitlik ettik. Dental
Biyomalzeme alanında, antibakteriyel nano kompozit diş
dolgu malzemelerinde yüzde 100 yerli üretim için Yıldız
Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknoloji Transfer Ofisi ve yerli
sermayeli UMG Uysal Medikal/Avrupa İmplant firması
iş birliği yaptı. Yerli diş teknolojisinde 50 milyon doları
hedefleyen bu projenin başarılı ilerleyişini izlemek için
sabırsızlanıyoruz.
Sağlık endüstrisinde her alanda başarı var, azim var, güçlü
bir ilerleyiş var. Bütünlük var, kesişen yollar var, ortak bir
amaç var. Kısacası, renk uyumu var. İşte bu yüzden bu
sektör zamanın geçmesinden korkmaz aksine gelecek
zamana heyecanla sarılır, hevesle tutunur.
Yeni yılda, yeni başarılara… Şimdiden Hoş geldin 2020!
DUYGU SAZAN
Editor
6
Let’s Go to Who Can’t Come to Us
Bize Gelemeyene, Biz Gidelim
The world’s largest medical fair MEDICA was marked
by the Turkish medical sector. Istanbul Chemicals
and Chemical Products Exporters Association (IKMIB)
organized its 11th national participation event of Tukey
for the fair and introduced products, technologies and
services in many different categories. A total of 161
companies from Turkey presented the new products to
the tastes of the recipient. Under the leadership of IKMIB
Chairman Adil PELİSTER, a team including IKMIB team
and the authorities for abroad visited our companies
one by one and listened to their problems and tried to
find solutions for these problems. I cannot pass without
sharing the proposal of a company I witnessed during the
visit. The exporter said: “We have seen very few visitors
from some countries and no visitors from
others. If they can’t come to us, let’s go to
them.” I have paid great attention to the
idea of organizing various organizations
by bringing Turkish companies to their
countries.
Arab Health Exhibition, which is
considered as the hub of the world
health sector with 4,250 exhibitors
from 159 countries, only
Medikal Teknik magazine is
media partner from Turkey,
will be held from 27 to 30
January, 2020 in Dubai
this year. IKMIB, Platinum
Partner of the fair, will
also organize the national
participation in this fair.
See you in our February 2020
issue, good bye.
Recep ARSLANTAŞ
Coordinator
Dünyanın en büyük tıp fuarı MEDICA’ya Türk medikal
sektörü damgasını vurdu. İstanbul Kimyevi Maddeler ve
Mamulleri İhracatçıları Birliği İKMİB’in 11’inci defa milli
katılım organizasyonunun gerçekleştirildiği fuarda, birçok
farklı kategorilerde ürün, teknoloji ve hizmet tanıtıldı.
Türkiye’den toplam 161 firma en yeni ürünlerini alıcılarının
beğenisine sundu. İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil
PELİSTER önderliğinde, İKMİB ekibi ve yurtdışındaki
yetkili mercilerin de bulunduğu bir heyet, firmalarımızı
tek tek ziyaret edip sorunlarını dinledi ve bu sorunlara
yönelik çözümler üretmeye çalıştılar. Ziyaret sırasında
şahit olduğum bir firmanın önerisini paylaşmadan
geçemeyeceğim. Söz konusu ihracatçı firma şöyle diyordu:
“Bazı ülkelerden çok az ziyaretçinin geldiğini, bazılarından
da hiç ziyaretçinin gelmediğini gördük. Eğer onlar bize
gelemiyorlarsa, biz onlara gidelim,”. Ziyaretçilerin
gelemediği veya az geldiği ülkelere, çeşitli
organizasyonlar düzenleyerek bizim
gitmemizin önerilmesi fikrini çok önemsedim.
Dünya sağlık sektörünün buluşma noktası
olarak öngörülen, 159 ülkeden yaklaşık 4.250
firmanın katılım gösterdiği, Türkiye’den
sadece Medikal Teknik Dergisi’nin medya
partneri olduğu Arab Health Fuarı,
bu sene 27-30 Ocak 2020
tarihleri arasında Dubai’de
gerçekleştirilecek. Platinum
Partner olan İKMİB de bu
fuara ilişkin milli katılım
organizasyonunu
gerçekleştirecek.
Şubat 2020 sayımızda
görüşünceye kadar
esen kalın.
Recep ARSLANTAŞ
Koordinatör
Recep Aslantas
Coordinator
Aralık 2019
8
Turkish Medical Sector Dazzled “MEDICA”
The Largest Medical Trade Fair In The World
Dünyanın En Büyük Tıp Fuarı “MEDICA”ya
Türk Medikal Sektörü Damga Vurdu
Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters’
Association (IKMIB) this year by the 11th time in Turkey
organized national participation organization in the world’s
largest medical industry trade fair MEDICA 2019, 18-21
November 2019, Düsseldorf, Germany. About 6 thousand
400 participants from around the world took part at the
fair, a total of 161 companies from Turkey presented their
new products to the tastes of the recipient.
“MEDICA”, one of the largest and most important fairs in
the world in the field of medical products, equipment and
technologies, was held in Düsseldorf between 18 and 21
November this year. This year, with national participation
of İKMİB, 3 organization located in different halls with a
total of 776 square meters and a total of 161 companies
with 42 companies participating as an individual 119
companies were represented Turkey. In the 112-squaremeter
booth of Turkey, Turkish coffee made refreshments,
various introductory activities were carried out. At the
same time, Turkey section has great interest with the
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği
(İKMİB) tarafından bu yıl 11’inci defa Türkiye milli katılım
organizasyonu düzenlenen, dünyanın en büyük medikal
sektörü fuarı MEDICA 2019, 18-21 Kasım 2019 tarihleri
arasında Almanya’nın Düsseldorf kentinde gerçekleştirildi.
Dünyadan yaklaşık 6 bin 400 katılımcının yer aldığı fuarda,
Türkiye’den toplam 161 firma en yeni ürünlerini alıcıların
beğenisine sundu. Medikal ürün, ekipman ve teknolojiler
alanında dünyanın en büyük ve en önemli fuarlarından biri
olan “MEDICA” fuarı, bu yıl 18-21 Kasım tarihleri arasında
Düsseldorf’ta gerçekleştirildi. Bu yıl, İKMİB’in milli katılım
organizasyonu ile 3 farklı holde toplam 776 metrekare
ile yer alan 42 firma ve bireysel olarak katılan 119 firma
ile birlikte toplam 161 firma Türkiye’yi temsil etti. 112
metrekarelik Türkiye standında ise, Türk kahvesi ikramı
yapılarak, çeşitli tanıtıcı aktiviteler gerçekleştirildi. Aynı
zamanda sektörel filmlerin ve www.turkishhealthcare.org
sitesinin yayınlandığı dokunmatik ekran ile dikkat çeken
Türkiye standına yoğun ilgi gösterildi.
Yaklaşık 121 bin ziyaretçiyi ağırlayan ve yaklaşık 6 bin 400
katılımcıya ev sahipliği yapan MEDICA 2019 fuarında,
T.C. Almanya Düsseldorf Başkonsolosu Ayşegül Gökçen
Karaarslan ve T.C. Düsseldorf Ticaret Ataşesi Anıl Gürtuna
Kaya ile birlikte İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil
Pelister, İKMİB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Tayfun
Demir, İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Erman Atasoy, TİM
Delegeleri Adil Boz ve Dr. O. Mutlu Topal ile İKMİB Genel
Sekreter Yardımcısı Coşkun Kırlıoğlu Türk katılımcıları
ziyaret ederek, firmalara başarılar diledi.
“Medikal sektöründe ihracatımızı artırmayı
hedefliyoruz”
Fuar hakkında bilgi veren İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı
Adil Pelister, “Dünyanın en büyük tıp fuarı MEDICA’da bu yıl
medikal sektörde faaliyet gösteren ihracatçı firmalarımızla
birlikteyiz. 40 yıldan fazla bir süredir devam eden fuarın
bu yıl Türkiye milli katılım organizasyonunu 11’inci defa
İKMİB olarak gerçekleştirdik. Milli katılım ile 42 firmamız
ve bireysel olarak 119 firmamızla toplam 161 Türk medikal
firmamız fuarda yer aldı. Sektörlerde en yeni, en son
teknolojileri, ürün ve hizmetleri görmek açısından fuarların
önemi çok büyük. Özellikle de sağlık sektöründe teknolojik
dönüşüm daha hızlı ilerliyor. Yapay zeka robotları ile yapılan
ameliyatların tıpta yeni bir çağı başlattığını söylemek
mümkün. Medikal sektörü, bizim kimya ihracatımızda da
eczacılık ürünleri kategorisi altında yer alan ve en yüksek
Aralık 2019
9
touchscreen which played industry films and the site of
www.turkishhealthcare.org. Ayşegül Gökçen Karaarslan,
T.C. Consul General of Germany in Düsseldorf, Anıl Gürtuna
Kaya , Turkish Consulate General Office of the Commercial
Attaché, Düsseldorf, Adil Pelister, Chairman of Istanbul
Chemicals and Chemical Products Exporters’ Association
(IKMIB), Tayfun Demir, Member of the Board of Directors of
İKMİB, IKMIB Board Member Erman Atasoy, TIM Delegates
Adil Boz and Dr. O. Mutlu Topal and İKMİB Deputy Secretary
General Coşkun Kırlıoğlu visited and wished success to
the Turkish companies in MEDICA 2019, which hosted
approximately 121 thousand visitors and hosted about
6,400 exhibitors.
“We aim to increase medical sector exports”
Informing about the fair, Adil Pelister, Chairman of
İKMİB, said: “We are with our exporters operating in the
medical sector this year at MEDICA, the biggest medical
fair in the world. For more than 40 years of ongoing
national participation organization of the fair was held
this year in Turkey as IKMIB the 11th time. A total of 161
Turkish medical companies took part in the fair with 42
companies and 119 individual companies with national
participation. Fairs are very important in terms of seeing
the latest, latest technologies, products and services in
the sectors. Especially in the health sector, technological
transformation is progressing faster. It is possible to say
that the operations performed with artificial intelligence
robots have started a new era in medicine. The medical
sector stands out as one of the sub-sectors that provide the
highest added value under the category of pharmaceutical
products in our chemical exports. Our aim is to increase
the added value and export figures even higher. For this
reason, we care about the cooperation agreements that
our companies will make here. I wish success to all our
companies participating in the fair.”
Product, technology and service in many different
categories introduced
This year, the latest products, technologies and services of
the medical sector such as technical medical equipment,
electro medicine, laboratory technology, diagnostics,
orthopedics, medical instruments, surgical equipment,
hospital equipment, physiotherapy, communication
environments, services, professional literature, laboratory
apparatus, medical instruments, laboratory equipment,
laboratory instruments, hospital supplies, hospital furniture
hospital management, supplier industry, medicine, surgical
articles, hygiene, pharmacy, surgical equipment, reagents,
medical x-ray equipment, medical service equipment,
therapeutics, veterinary medicines were introduced in
the fair which brought together the companies and their
representatives operating in the medical sector from all
over the world.
katma değeri sağlayan alt sektörlerimizden biri olarak öne
çıkıyor. Amacımız yıllar itibariyle artan katma değeri ve
ihracat rakamlarını daha da yukarılara taşımak. Bu nedenle
firmalarımızın burada yapacağı iş birliği anlaşmalarını
önemsiyoruz. Fuara katılan tüm firmalarımıza başarılar
diliyorum” değerlendirmesini yaptı.
Birçok farklı kategoride ürün, teknoloji ve hizmet
tanıtıldı
Dünyanın her yerinden medikal sektöründe faaliyet
gösteren firma ve temsilcilerini buluşturan fuarda bu yıl,
teknik tıbbi cihazlar, elektro tıp, laboratuvar teknolojisi,
diagnostik, ortopedi, tıbbi aletler, cerrahi malzemeler,
hastane donanımları, fizyoterapi, iletişim ortamları,
hizmetler, profesyonel edebiyat, laboratuar aparatı, tıbbi
aletler, laboratuar ekipmanları, laboratuvar aletleri,
hastane malzemeleri, hastane mobilyaları hastane
yönetimi, tedarikçi endüstrisi, tıp, cerrahi makaleler, hijyen,
eczacılık, cerrahi ekipmanları, reaktifler, tıbbi amaçlı x-ray
cihazları, tıbbi servis ekipmanları, terapötikler, veteriner
ilaçları gibi medikal sektörünün altında yer alan en yeni
ürün, teknoloji ve hizmetler tanıtıldı.
Aralık 2019
10
Siemens Healthineers Introduces
Future Technologies In Health
Siemens Healthineers Sağlıkta Geleceğin Teknolojilerini Tanıttı
Siemens Healthineers Türkiye, sağlıkta
dijitalleşmeye dair yeni teknolojilerini ve
görüntüleme çözümlerini uluslararası katılımlı
40. Ulusal Radyoloji Kongresi TÜRKRAD
2019’da tanıttı. Etkinliğe “Sağlıkta Geleceği
Şekillendiriyoruz” sloganıyla katılan Siemens
Healthineers dijital ikiz teknolojisinin ve çeşitli
ürünlerin demolarıyla büyük ilgi çekti. Kongrede
geleneksel Siemens Healthineers Radyoloji Ödülü
de 13. kez sahibini buldu.
Siemens Healthineers Turkey exhibited its new
technologies and imaging solutions to digitalize
health at the 40th International Turkish Radiology
Congress (TURKRAD 2019). Participated in the
event with the motto of “We Shape the Future in
Health”, Siemens Healthineers attracted great
attention with the digital twin technology and
demos of various products. At the congress,
the traditional Siemens Healthineers Radiology
Award was presented for the 13th time.
In addition to being Turkey’s most comprehensive national
congress in radiology, TURKRAD 2019 International Turkish
Radiology Congress was held in 2019 as well as that of the
international participation for the 40th times. In addition
to scientific programs, the session also featured new
technologies. Siemens Healthineers reflected its 170 years
of experience in health technologies and its expertise in
digitalization to its stand at TURKRAD 2019. The new issue
of the İnovasyon magazine, Turkey’s long-term health
publications also shared with the participants.
Stressing the importance of TURKRAD for all
representatives in the radiology world, Enis Sonemel,
General Manager, Siemens Healthineers Turkey, said, “Our
focus as Siemens Healthineers digitalization, especially
of great importance to the development of sensitive and
personalized medicine. We improve diagnostic accuracy
by processing and appropriately linking health data in the
digital environment; We are working hard for consistency
in diagnosis, personalized care, interventional treatment
Radyolojide Türkiye’nin en kapsamlı ulusal kongresi
olmasının yanı sıra uluslararası katılımın da olduğu
Ulusal Radyoloji Kongresi TÜRKRAD 2019 adıyla 40. kez
düzenlendi. Etkinlikte bilimsel programların yanı sıra yeni
teknolojilerin tanıtıldığı oturumlar da yer aldı. Siemens
Healthineers da sağlık teknolojilerinde 170 yılı aşan
deneyimini ve dijitalizasyon konusundaki uzmanlığını
TÜRKRAD 2019’daki standına yansıttı. Türkiye’nin en uzun
soluklu sağlık yayınlarından İnovasyon dergisinin yeni
sayısını da katılımcılarla paylaştı.
TÜRKRAD’ın radyoloji dünyasının tüm paydaşları açısından
önemini vurgulayan Siemens Healthineers Türkiye
Genel Müdürü Enis Sonemel şunları ifade etti: “Siemens
Healthineers olarak odaklandığımız dijitalizasyon, özellikle
hassas ve kişiselleştirilmiş tıbbın geliştirilmesi açısından
büyük önem taşıyor. Dijital ortamdaki sağlık verilerini
işleyerek ve birbiri ile uygun biçimde ilişkilendirerek tanı
doğruluğunu artırıyoruz; tanıda tutarlılık, kişiselleştirilmiş
bakım, girişimsel tedavi ve tabii ki etkili bir hasta deneyimi
için yoğun şekilde çalışıyoruz. Yapay zeka, makine
öğrenmesi ve derin öğrenme alanlarına da odaklanıyoruz.
Bu çözümlerimizi, ülkemizin en büyük radyoloji
etkinliklerinden olan TÜRKRAD 2019’da sağlık dünyasına
daha yakından tanıtabilmekten dolayı çok memnunuz.”
TÜRKRAD 2019’a damgasını vuran Siemens
Healthineers çözümleri
Farklı endüstrilerde kullanılan dijital ikiz teknolojisini sağlık
sektörünün de hizmetine sunmak üzere çalışmalarına
devam eden Siemens Healthineers, bu konudaki ilk
çalışması olan kalp modellemesinin ardından, beyin de
dahil olmak üzere diğer organların da dijital ikizlerini
geliştirme yönünde ilerliyor. Kardiyologlar tarafından
rutin olarak kullanılan dijital ikizler, operasyon öncesi
görselleştirme ve 3D görüntüleme sayesinde daha başarılı
sonuçlar alınmasını sağlıyor. Özellikle bebeklerdeki
doğumsal kalp kusurlarını düzeltmekte kardiyologlar
Aralık 2019
11
and, of course, an effective patient experience. We also
focus on artificial intelligence, machine learning and deep
learning. We are very pleased to introduce these solutions
to the health world more closely in TURKRAD 2019, which
is one of the biggest radiology events of our country.”
Siemens Healthineers solutions that marked
TURKRAD 2019
Siemens Healthineers continues to work on providing the
digital twin technology used in different industries to the
health sector, and after its first work on heart modeling,
it is developing digital twins of other organs including the
brain. Digital twins, routinely used by cardiologists, provide
more successful results with preoperative visualization
and 3D imaging. This technology, which provides great
convenience to cardiologists and cardiovascular surgeons
in correcting congenital heart defects especially in
infants, was introduced with a demo in TURKRAD 2019.
Siemens Turkey Founded Healthineers stand wall screen,
has enabled them to view digital twin of the participants
wanting. The application, which attracted great attention,
shared the course of sensitive and personalized medicine
with the health sector and made a visual demonstration
of the digital future. On the other hand, the latest
developments on issues such as the use of artificial
intelligence in the clinical routine, solutions that lift the
boundaries between health professionals and patients, and
security of health data were shared with the participants.
Siemens Healthineers Turkey exhibited products of its new
members in ultrasound portfolio, ACUSON Sequoia and
ACUSON Juniper in the event. The doctors attending the
congress experienced the latest ultrasound technologies
using these devices one-to-one. The bioacoustic imaging
technology used in the ACUSON Sequoia adapts the signal
in real time to each patient’s anatomy and bioacoustic
properties (tissue density, stiffness and absorption),
thus compensating for energy loss, ensuring the highest
image quality. The new deep abdominal probe also allows
penetration up to 40 cm.
The ACUSON Juniper was developed as the smallest,
lightest and quietest ultrasound system in its class to
meet all different clinical needs. In addition to its high
image quality, its versatility and adaptability can be used
in different patient anatomies and physiology. While
all routine applications can be performed quickly with
improved clinical workflow, there are advanced application
areas such as Shearwave elastography imaging.
13th Radiology Award found their owners
On the last day of TURKRAD 2019, which was held at the
Antalya Titanic Congress Center on 6-9 November 2019,
the Siemens Healthineers Radiology Award Ceremony was
held to contribute to the development of Turkish radiology
and to increase the effectiveness of young radiologists in
international platforms. The 13th time this year’s Radiology
Award was given to Dr. Elif Peker from the Department
of Radiology, the Department of Radiology at Ankara
University School of Medicine.
ve kalp-damar cerrahlarına büyük kolaylık sağlayan bu
teknoloji, TÜRKRAD 2019’da bir demoyla tanıtıldı. Siemens
Healthineers Türkiye standına kurulan duvar ekranı, isteyen
katılımcıların dijital ikizlerini görebilmelerini sağladı. Büyük
ilgi gören uygulama, hassas ve kişiselleştirilmiş tıbbın
rotasını sağlık sektörüyle paylaşarak dijital geleceğin görsel
bir demosunu yaptı. Öte yandan klinik rutinde yapay zeka
kullanımı, sağlık profesyonelleri ile hastalar arasındaki
sınırları kaldıran çözümler, sağlık verilerinin güvenliği gibi
konularda da son gelişmeler katılımcılarla paylaşıldı.
Siemens Healthineers Türkiye etkinlikte ayrıca ultrason
portföyünün yeni üyeleri ACUSON Sequoia ve ACUSON
Juniper ürünlerini de sergiledi. Kongreye katılan
doktorlar, bu cihazları bire bir kullanarak en yeni ultrason
teknolojilerini deneyimledi. ACUSON Sequoia’da kullanılan
biyoakustik görüntüleme teknolojisi sinyali gerçek zamanlı
olarak her hastanın anatomisine ve biyoakustik özelliklerine
(doku yoğunluğu, sertliği ve emilimine) göre uyarlıyor ve
böylece enerji kaybını telafi ederek en yüksek görüntü
kalitesini sağlıyor. Cihazdaki yeni derin abdominal prob da
40 cm’ye kadar penetrasyon imkanı veriyor.
ACUSON Juniper ise tüm farklı klinik ihtiyaçları karşılamak
için sınıfının en küçük, en hafif ve en sessiz ultrason sistemi
olarak tasarlandı. Yüksek görüntü kalitesine ek olarak çok
yönlülüğü ve uyarlanabilirliğiyle de farklı hasta anatomileri
ve fizyolojilerinde kullanılabiliyor. Tüm rutin uygulamalar
geliştirilmiş klinik iş akışı ile hızlıca yapılabilirken,
Shearwave elastografi görüntüleme gibi gelişmiş uygulama
alanları da bulunuyor.
13. Radyoloji Ödülü sahibini buldu
6-9 Kasım 2019 tarihlerinde Antalya Titanic Kongre
Merkezi’nde gerçekleştirilen ve büyük ilgi gören
TÜRKRAD 2019’un son gününde, Türk radyolojisinin
gelişimine katkı sağlamak ve genç radyologların
uluslararası platformlardaki etkinliğini artırmak
amacıyla Siemens Healthineers Radyoloji Ödülü Töreni
gerçekleştirildi. Bu yıl 13. kez verilen Radyoloji Ödülü’nü
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim
Dalı’ndan Dr. Elif Peker kazandı.
Aralık 2019
12
Hospital Supply Managers Met With 3M At Neuss
Hastane Tedarik Yöneticileri 3M’le Neuss’ta Bir Araya Geldi
Supply chain managers from hospitals and leading
procurement organizations are looking for new
ways to achieve medical goals and maximize
financial resources. These experts met at the
headquarters of 3M in Neuss, Düsseldorf to
conduct international studies on value-based
supply management, a new and promising
approach.
25 experts from nine countries from Finland to Turkey,
the leading group purchasing organizations, met in
Düsseldorf, Neuss, to learn about value-based procurement
management and assess implementation.
Dominique Gilsoul, host of the 3M event at the 3M
headquarters in Neuss, launched a panel on Value-Based
Hastanelerden ve önde gelen satın alma
kuruluşlarından tedarik zinciri yöneticileri,
tıbbi hedeflere ulaşmak ve finansal kaynakları
en üst düzeye çıkarmak için yeni yollar arıyor.
Konusunda uzman bu yöneticiler, yeni ve ümit
verici bir yaklaşım olan değer bazlı tedarik
yönetimi üzerine uluslararası çalışmalar yapmak
amacıyla 3M’in Düsseldorf’a bağlı Neuss
kentindeki merkezinde bir araya geldiler.
Finlandiya’dan Türkiye’ye kadar dokuz ülkedeki
hastanelerden ve önde gelen grup satın alma
kuruluşlarından 25 uzman, değer bazlı tedarik yönetimi
hakkında bilgi edinmek ve uygulamalar konusunda
yapılabilecekleri değerlendirmek üzere Düsseldorf’a bağlı
Neuss kentinde buluştu.
Aralık 2019
13
Procurement (Medical Supply Chain) and highlighted
the importance of the supply chain for healthcare in the
first place. Stating that procurement plays an important
role in ensuring the right balance between costs and
quality of hospitals, health care varies from country to
country but the challenges faced by hospitals are similar,
Gilsoul underlined that it is useful to go beyond national
boundaries when developing solutions.
Examples came from France and Finland:
hypothermia and hemodialysis
Examples of best practices for understanding the
importance of value-based procurement came from
France and Finland. Bruno Carrière, CEO of the French
procurement organization UniHA, which has about 900
hospitals, shared a project from the Hospices Civils de Lyon
hospital network. The hospital was rewarded by 3M with
an innovative and holistic solution to provide a general
solution to perioperative normothermia, a condition
frequently encountered by patients. Suvi Seppälä, the
supply manager of Helsinki University Hospital, said that as
an example of a complete service for hemodialysis, extra
outpatient units have been generated to make it easier for
patients to come to the hospital for their treatment.
In the workshop that hosted the supply managers, the
participants discussed the important issues that should
be considered, such as evaluating medical devices in
accordance with legal requirements for value-based
purchases.
3M’in Neuss’taki merkezinde düzenlenen 3M etkinliğinin
ev sahibi Dominique Gilsoul, Değer Bazlı Satınalma (Tıbbi
Tedarik Zinciri) konulu panelin açılışını yaptı ve tedarik
zincirinin sağlık kurumları açısından ilk etaptaki önemine
değindi. Hastanelerin maliyetler ve kalite arasında doğru
dengeyi sağlamasında tedarikin önemli bir rol oynadığını,
sağlık hizmetlerinin ülkeden ülkeye değişmekle birlikte
hastanelerin karşılaştığı zorlukların birbirine benzediğini
belirten Gilsoul, çözüm geliştirirken de ulusal sınırların
ötesine çıkmakta fayda olduğunun altını çizdi.
Örnekler Fransa ve Finlandiya’dan geldi:
hipotermi ve hemodiyaliz
Değer bazlı tedarikin öneminin tam olarak anlaşılması
için en iyi uygulama örnekleri Fransa ve Finlandiya’dan
geldi. Yaklaşık 900 hastanesi olan Fransız satın alma
kuruluşu UniHA’nın CEO’su Bruno Carrière, Hospices
Civils de Lyon hastane ağından bir projeyi paylaştı. Hastane
hastaların sıklıkla karşılaştığı bir durum olan perioperatif
normotermiye genel bir çözüm getirmek amacıyla
geliştirdiği yenilikçi ve bütünsel bir çözümle 3M tarafından
ödüllendirildi. Helsinki Üniversite Hastanesi’nin tedarik
müdürü Suvi Seppälä ise hemodiyaliz için eksiksiz bir
hizmet örneği olarak hastaların tedavileri için hastaneye
gelmelerini kolaylaştıracak ekstra ayakta tedavi birimleri
oluşturulduğundan bahsetti.
Tedarik yöneticilerini ağırlayan çalıştayda katılımcılar
tıbbi cihazların değer bazlı satın alımlarında yasal
gerekliliklere uygun olarak değerlendirme gibi göz önünde
bulundurulması gereken önemli hususları tartıştılar.
Aralık 2019
16
Philips, Azurion Platformunun
en yeni üyesi FlexArm’ı tanıttı
Philips, Azurion platformunun gantri
tasarımıyla çığır açan yeni üyesi
FlexArm, sundugu yeni görüntüleme
ve hasta pozisyonlama imkânı ile
kullanıcılarına daha iyi hizmet ve daha
iyi hasta bakımı sunuyor.
Philips, sektöre kazandırdığı yeni
nesil Azurion platformunun en yeni
üyesi FlexArm’ı tanıttı. Giderek
artan kompleks girişimsel işlemler
sırasında, hekimler, kritik anatomiyi
hızlıca ve kolayca görüntülemeye
ve farklılıkları tanımlamaya ihtiyaç
duyuyorlar. Azurion FlexArm
sahip olduğu yenilikçi teknolojik
özellikleri sayesinde, hem 2D hem
3D görüntülemede hekimlerin
görüntüleme ihtiyaçlarına kolaylık
sağlıyor. Sistem hareket ettirildiğinde,
hasta-odaklı hareket kabiliyeti
sayesinde görüntüleme ışını da
otomatik olarak senkron oluyor ve
bu sayede görüntülemede tutarlılığı
kaybetmeden hekim ve sağlık
personelinin tedaviye odaklanmasını
sağlıyor.
Miami Cardiac & Vascular Institute
Kurucusu ve Başkanı Barry T. Katzen
Azurion FlexArm ile ilgili olarak şunları
söylüyor: “FlexArm ile birlikte, Philips
mühendisleri neredeyse imkânsız
bir geometrik tasarım geliştirirken
mekanik bariyerlerin de üstesinden
gelerek hekimlerin görüntü kılavuzlu
tedavide üstün klinik başarı elde
etmesine imkân sunuyor. FlexArm’ın
işlem sırasında hasta etrafında
çalışan hekim ve sağlık personellerini
engellemeden herhangi bir
projeksiyon açısında optimum şekilde
konumlandırılabilmesi ciddi oranda
verimlilik optimizasyonu sağlıyor.
Klinik olarak sunduğu avantajların
yanında, kullanımı kolay ve anlaşılabilir
olması sayesinde kompleks vakaların
getirdiği kritik ve hararetli anlar için
büyük bir inovasyon.”
Minimal invaziv yöntemlerle
gerçekleştirilen tedavilerin sayısı ve
çeşitliliği giderek artıyor. Buna bağlı
olarak, tedavilerin kendileri de giderek
kompleks bir hal alıyor, bu sebeple
farklı disiplinlerden birden çok
hekimin hasta başında hazır olmasına
ve koordine şekilde çalışmasına ihtiyaç
duyuluyor. Sonuç olarak, klinik ekibin
oldukça sınırlı bir alanda zorlayıcı ve
kompleks işlemleri yerine getirmesi
gerekiyor.
Azurion FlexArm’ın yenilikçi tasarımı
olağanüstü bir hareket kabiliyeti
ile birlikte ciddi oranda kullanım
kolaylığı sağlıyor. Benzersiz ve akıllı
bir kinematik motor ile çalışan sistem,
tek bir ‘Axsys’ kontrol sayesinde 8
farklı eksende hareket edebiliyor.
Hekimlerle yapılan simülasyon testleri
sonucunda sistemin, radial girişim
de dahil olmak üzere minimal invaziv
işlemlerde erişimi kolaylaştırdığı,
kateter ve telin istemsiz hareket riskini
azalttığı ve ciddi oranda zamandan
tasarruf sağladığı kanıtlanmış
bulunuyor[1]. Azurion FlexArm,
cerrahi ve endovasküler işlemlerin bir
kombinasyonu gibi aynı odada birden
çok uzmanlık alanının ihtiyacının
karşılandığı Hibrid Ameliyathane’lere
ideal uyum sağlıyor.
Philips Türkiye Sağlık Sistemleri
Pazarlama Direktörü Gamze
Arbak: “İki yıl önce global lansmanı
yapılan Azurion, kolay ve benzersiz
kullanımı sayesinde daha fazla
hasta odaklı olmayı sağlayarak
hekimlerin, verimlilik ve etkinlik
üzerine sağladığı pozitif faydalarla
da hastane yönetiminin tercihi olan
lider girişimsel platformumuz” diyor
ve ekliyor: “FlexArm ise, Azurion’un
inovasyon yolcuğunda yeni görüntü
kılavuzlu tedaviler için fırsatlar
sağlarken, hasta bakımını iyileştirmek
ve maliyetleri düşürmek için klinik ve
operasyonel faydaları birleştiren yeni
bir adım.”
Azurion FlexArm, Philips’in görüntü
kılavuzlu tedavi alanında sağlık
hizmeti sağlayıcılarına çok yönlü ve
tedavi odaklı çözüm sunmak için
bütünleştirdiği; sistem, akıllı cihazlar,
yazılım ve servisi de içinde bulunduran
benzersiz portföyündeki en yeni
inovasyon. Minimal invaziv girişimlerle
tedavi edilebilen hastalıkların sayısı
arttıkça ve tedaviler kendi içlerinde
daha verimli hale geldikçe, hastaların
tedavi deneyimi de iyileşmeye
devam edecek. Daha az travma
deneyimleyecek hastaların hastanede
kalış süresi de aynı gün taburcu veya
bir gece sonra taburcu olma şansı ile
önemli ölçüde azalabilecek.
Şubat 2017’de yapılan global
lansmandan bu yana, 80’den fazla
ülkede 450.000’den fazla hasta Philips
Azurion sistemi ile tedavi edildi.
Philips Azurion 7 C20 with FlexArm,
U.S. Food and Drug Administration
(FDA) tarafından 510(k) belgeli ve CE
tarafından onaylıdır.
[1] 17 hekim ile birlikte laboratuar
simülasyon testi
Aralık 2019
18
The Agreement “Domestic Product”
Was Signed in Dental Technology
Yerli Diş Teknolojisinde Hedef 50 Milyon Dolar
Dental biyomalzeme alanında Türkiye’de bir ilk
gerçekleşti. Antibakteriyel nano kompozit diş
dolgu malzemelerinin yüzde 100 yerli üretimi
için Yıldız Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknoloji
Transfer Ofisi ve yerli sermayeli UMG Uysal
Medikal/Avrupa İmplant firması iş birliği yaptı.
Türkiye ekonomisinin kalkınmasına hizmet eden
bu önemli buluşun, patent lisans sözleşmesi 20
Kasım Çarşamba günü Yıldız Teknik Üniversitesi
Davutpaşa Kampüsü’nde düzenlenen törenle
imzalandı. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma Planı’nda
yer alan yerli üretim ve girişimci üniversite
hedeflerine hizmet eden bu proje ile beş yılın
sonunda dünya dental kompozit pazarından 50
milyon dolar gelir elde edilmesi hedefleniyor.
A first happened in the field of dental
biomaterials in Turkey. Yıldız Technical University
made cooperations with Yıldız Technology
Transfer Office and UMG Uysal Medical / Avrupa
Implant company which owns local capital for
100% domestic production of antibacterial nano
composite tooth filling materials. The patent
license agreement of this important invention
that serving the development of Turkey’s
economy was signed at the ceremony which
held at Yıldız Technical University in Davutpaşa
Campus on Wednesday November 20th. It is
aimed to achieve revenues of $ 50 million in
dental composites market in the world with this
project placing at 11th Development Plan of
Turkey and serving the domestic production and
entrepreneurial university goals at the end of five
years.
A first happened in the field of dental biomaterials in
Turkey. Yıldız Technical University collaborated with Yıldız
Technology Transfer Office and Avrupa Implant company
under the authorization of UMG Uysal Medical with local
capital for 100% domestic production of antibacterial
nano-composite tooth filling materials. The patent
license agreement of this important invention serving
the development of Turkey’s economy was signed at the
ceremony on Wednesday November 20th. The signing
Dental biyomalzeme alanında Türkiye’de bir ilk gerçekleşti.
Antibakteriyel nano kompozit diş dolgu malzemelerinin
yüzde 100 yerli üretimi için Yıldız Teknik Üniversitesi, Yıldız
Teknoloji Transfer Ofisi ve yerli sermayeli UMG Uysal
Medikal çatısı altındaki Avrupa İmplant firması iş birliği
yaptı. Türkiye ekonomisinin kalkınmasına hizmet eden
bu önemli buluşun patent lisans sözleşmesi 20 Kasım
Çarşamba günü düzenlenen törenle imzalandı. Türkiye’nin
üniversite-sanayi ekosistemi için dönüm noktası sayılan bu
teknoloji transferinin imza töreni Yıldız Teknik Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin ve Yıldız Teknopark
Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner’in ev sahipliğinde
gerçekleşti. Etkinliğe, Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji
ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Afife Binnaz Yoruç Hazar ve Dr. Aysu Aydınoğlu, Türkpatent
Başkan Danışmanı Mehmet Tarakçıoğlu, TÜBİTAK Temeg
Grup Koordinatörü Dr. Alp Eren Yurtseven katıldı.
11’inci Kalkınma Planı’na hizmet
Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Afife Binnaz Yoruç Hazar
ve Dr. Aysu Aydınoğlu’nun çalışmaları sonucu ortaya çıkan
bu önemli buluşun yerli ve milli bir ürüne dönüşmesiyle;
Türkiye’nin stratejik bir teknik alanda dışa bağımlılığının
azalması ve uluslararası bir marka oluşturulması mümkün
olacak. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma Planı’nda yer alan yerli
üretim ve girişimci üniversite hedeflerine hizmet eden bu
buluş, üniversite patentinin sanayiye lisanslanması adına
çok önemli bir örnek teşkil ediyor.
İç pazarın yüzde 60’ı hedefleniyor
Uluslararası araştırmalar global restoratif kompozit dolgu
Aralık 2019
19
ceremony of this university which is considered a turning
point for Turkey’s university-industry ecosystem was
hosted by Prof. Berat Sahin who is a rector at Yildiz
Technical University and Prof.Mesur Guner who is a General
Manager at Yildiz Teknopark. Prof. Afife Binnaz Yoruc
Hazar, who is faculty staff at Metallurgical and Materials
Engineering Department at Yildiz Technical University.
Dr. Aysu Aydinoglu, and Mehmet Tarakcioglu, Türkpatent
Director Consultant, and Dr. Alp Eren Yurtseven, TUBITAK
Temeg Group Coordinator attended the event.
Service to the 11th Development Plan
It will be reduction in Turkey’s strategic dependence
on foreign technical field and possible to to create an
international brand by the transformation of this important
invention, which was found out as the result of Prof.
Afife Binnaz Yoruç Hazar at Metallurgical and Materials
Engineering Department at Yildiz Technical University and
Dr.Aysu Aydınoglu’s studies, This invention, which is placed
in Turkey’s 11th Development Plan and services to targets
of domestic production and entrepreneur universityies, is a
very important example to license the university patent to
the industry.
The target is 60 percent of the domestic market
International research predicts that the global restorative
composite filler materials will reach a trade volume of
$ 509.1 million by 2022. Turkey imported in amount of
USD 24.504.839 in 2017 in this area. 58 percent of the
transactions made for he Ministry of Health data consists
of filling materials. This rate is expected to be triple next
year. The restorative dentistry market develops in Turkey
and in the world. The composite filler market also occupies
an important place in it. It is aimed to respond to the needs
of the domestic market with this product. Today, local
implants are 60 percent in the domestic market. Such a
ratio is also purposed for composite fillers in the medium
term, Composite filling materials in the medical term
malzemeleri pazar hacminin 2022 yılında 509.1 milyon
dolar ticaret hacmine ulaşacağını öngörüyor. Türkiye’de
2017 yılında bu alanda 24.504.839 dolar ithalat gerçekleşti.
Sağlık Bakanlığı verilerine yapılan işlemlerin yüzde 58’ini
dolgu malzemeleri oluşturuyor. Bu oranın önümüzdeki
yıl üç katına çıkması öngörülüyor. Türkiye’de ve dünyada
restoratif diş hekimliği pazarı gelişim gösteriyor. Kompozit
dolgu pazarının da bunun içerisinde önemli bir yer tuttuğu
görülüyor. Bu ürün ile öncelikle yerli pazarın ihtiyacına
cevap verilmesi hedefleniyor. Bugün yerli implantlar iç
pazarın yüzde 60’ını karşılıyor. Orta vadede kompozit dolgu
malzemeleri için de böyle bir oran hedefleniyor. Kompozit
dolgu malzemeleri hem estetik hem de sağlık kaygısından
dolayı her geçen gün diğer dolgu malzemelerinin yerini
alıyor. Bu veriler de gösteriyor ki bu buluş, iç pazarda
önemli bir açığı dolduracak.
“Girişimci olmak zorundayız”
Törene katılan Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Bahri Şahin konuşmasında bu iş birliğinin önemine vurgu
yaptı. Şahin, “Yıldız Teknik Üniversitesi, akademisyenleriyle,
Teknopark’ıyla bir bütün olarak çalışıyor. Burada bir
ekosistem var. Üniversite-sanayi iş birliğinin güzel bir
örneğini sergiliyoruz. Patent lisans sözleşmesine konu olan
proje üzerinde çok uzun zamandır çalışılıyor. Emeği olan
herkesi kutluyorum. Onlardaki bu heyecanı görebiliyorum.
Hepimizde bu heyecan devam ediyor. Bu heyecana bütün
paydaşların katkı sağlamasını istiyoruz. Bu tür projeler
üniversitemize aidiyet duygusunu da artırıyor. Günümüzde
en önemli konu yenilikçilik ve girişimcilik. Sanayinin
gelişmesi için girişimcilik şart. Biz kendi girişimcilerimizi
yetiştirmeliyiz ve buna destek vermeliyiz. Bu başarımızın
ardında devletimizin desteği var. Arkamızda bir güç var ve
biz bunu hissediyoruz. Türkiye’nin milli üretim hedefleri
doğrultusunda ilerliyoruz. Dünya üniversiteleri kendi Ar-
Ge’lerini yapıyor. Bugünkü lisans sözleşmesi de bunun bir
örneği. Bunun artması gerekiyor.” diye konuştu.
Aralık 2019
20
are replaced with other filling materials due their both
aesthetic and health concerns every day. These data show
that this invention will also fill an important gap in the
domestic market.
“We need to be entrepreneurs”
Prof. Bahri Şahin, Rector of Yıldız Technical University
attended the ceremony and highlighted the importance
of this cooperation in his speech, Şahin “Yıldız Technical
University works with its academicians and Technopark as
a whole. There’s an ecosystem here. We exhibite a good
example of university-industry cooperation. The project,
which is subject to the patent license agreement, has
been studied for a long time. I congratulate everyone who
made efforts. I can see how excited they are. We all are
still excited. We would like all stakeholders to contribute
to this excitement. Such projects improve our ties with our
university. Today, the most important issues are innovation
and entrepreneurship. Entrepreneurship is necessary for
the development of industry. We hav to raise our own
entrepreneurs and support them. The support of our state
is behind this success. We feel that there is a supportive
force behind us. We are going forward in line with national
production targets of Turkey. Universities are conducting
their own R & D in the world. An example of it is today’s
license agreement. This needs to be increased.” completed
her speech.
“We produce our own resources”
Prof. Mesut Güner, General Manager of Yildiz Teknopark
said: “Evolution is the only thing that does not change.
We believe that we have to keep up by the era. If we don’t
follow it, we will be behind of it. Our university has to keep
up, too. If you are not an entrepreneurial university, you
will not have the opportunity to rival and create income
sources. Today, we can say that we are an entrepreneurial
university. We commercialize an idea found out by our
academicians’ effort. In the future we will create our own
“Kendi kaynaklarımızı üretiyoruz”
Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Mesut Güner
de şunları söyledi: “Değişmeyen tek şey değişim. Çağa
ayak uydurmamız gerektiğine inanıyoruz. Uyduramazsak
geri kalırız. Üniversitemiz de ayak uydurmak zorunda.
Girişimci bir üniversite olmadığınız takdirde rekabet
etme, gelir kaynakları oluşturma imkânınız kalmaz. Biz
bugün girişimci bir üniversite olduğumuzu söylüyoruz.
Akademisyenlerimizin alın teriyle geliştirdiği bir fikri
ticarileştiriyoruz. İlerleyen zamanda devletin bütçesine
gerek kalmadan kendi imkânlarımızı oluşturacağız. Yüksek
katma değerli ürünler üreteceğiz. Türkiye’nin ihraç ettiği
teknoloji gelirlerimizin sadece yüzde 3,5’ini oluşturuyor,
dünya ortalaması ise yüzde 16,7. Bizim bilgiyi daha fazla
ticarileştirmemiz gerekiyor. Burada karşılıklı kazan-kazan
var. Bütün paydaşlar kazanıyor. Türkiye’nin 11’inci Kalkınma
Planı’na hizmet ediyor. Bu iş birlikleri sayesinde yurt
dışından ithal ettiğimiz ürünü kendimiz üretecek ve bunu
ihraç edeceğiz. Bu projenin tüm paydaşlarına ekonomiye ve
teknolojiye verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyorum.”
“Teknoloji atılımı yaptık”
Buluş sahiplerinden Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji
ve Malzeme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Afife Binnaz Yoruç Hazar buluşun ortaya çıkış hikâyesini şu
şekilde anlattı: “Sağlık sektöründe bir ilki gerçekleştirdik.
Ülkenin teknoloji atılımı yaptığı bugünlerde böyle bir buluşa
imza atmak çok gurur verici. Buluşun hikâyesi 1990’lı
yıllara dayanıyor. Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nde hepimizin başkanı olan Prof. Dr. Hasan
Alkumru ve ekibiyle birlikte restoratif dental malzemeler
konusunda araştırma yaparken sorular sormaya
başladım. Çalışmalarımızı gerçekleştirdiğimiz sırada
gördük ki neredeyse malzemelerin çoğunu yurt dışından
ithal ediyoruz; yüzde 99 civarı şu anda 95’ler civarında.
Zaman içerisinden “Neden biz bu malzemeleri kendi yerel
kaynaklarımızla üretmiyoruz?” sorusu gelişti. Bu soruya
hep cevap aradım. Bugün yanıtlamış olmaktan dolayı çok
Aralık 2019
21
facilities and will not need of the government budget.
We will produce high value-added products. Exported
technology of Turkey is only 3.5 percent of our income,
but the global average is 16.7 percent. We need to
commercialize the information more. There’s a mutual
win-win situation here. All stakeholders win. It serves
to Turkey’s 11th Development Plan. Thanks to these
collaborations, we will produce and export the products
what we import. I would like to thank all stakeholders
of this project for their support to the economy and
technology.”
“We made the technological breakthrough”
One of the inventors is Prof. Afife Binnaz Yoruç Hazar
at Metallurgical and Materials Engineering Department
at Yıldız Technical University narrated the story of the
invention as follows: “We were a first in the health sector.
It is very proud to sign such an invention in these days
when the country has made technology breakthrough.
The story of the invention dates back to the 1990s. I
started asking questions when I researched with Prof.
Hasan Alkumru, who was the head of us, and his team at
Dentistry Faculty, Marmara University. When we realized
our work, we found that we imported almost all of the
materials from abroad; Now, around 99 percent of them
is around the 95 percent. The question “Why do not we
produce these materials by ourselves with our own local
sources?” has disturbed me over time. I’ve always looked
for an answer to this question. Today, I’m very happy
that I could answer this question. I thank everyone who
believes and supports us. Technological wars have already
begun in the world. We need to be ready for this. I believe
we will win this war together.”
mutluyum. Bize inanan, destek veren herkese teşekkür
ediyorum. Artık dünyada teknoloji savaşları başladı. Buna
hazır olmak gerekiyor. Hep birlikte bu savaştan galip
çıkacağımıza inanıyorum.”
50 milyon dolar gelir hedefi
UMG Uysal Medikal/Avrupa İmplant Satış ve Sistem
Müdürü Fatih Uysal da önemli rakamlar paylaştı. Uysal
şunları söyledi: “Türkiye dental pazarı 500 milyon dolar
büyüklüğe sahip. Pazardaki ürünlerin yüzde 80’i ithal
yüzde 20’si yerli ürünlerden karşılanıyor. Son yıllarda
hükümetin yerlileşme hamlesiyle birlikte pazarın
büyüklüğünün 2023 yılında 1 milyar dolara ulaşması
tahmin ediliyor. İhtiyaçların yüzde 40’ının da yerli
ürünlerden karşılanması hedefleniyor. Son beş yılda
yerli dental implantın payı yüzde 50’yi aştı ve bu oran
gittikçe artacak. Bugün burada bir ilk gerçekleşiyor.
Yüzde 100 yerli bir işbirliği ile üniversite patenti sanayiye
lisanslanıyor. Ürünü iki yıl içerisinde piyasaya sunmayı
planlıyoruz. Bu sayede dış ticaret açığını azaltmak hem
de milli geliri artırmayı hedefliyoruz. Paramızın ülkemizde
kalmasını sağlayacağız. Dünya dental kompozit pazarının
büyüklüğü 500 milyon dolar. Beş yıl içinde bu pastadan
50 milyon dolar almayı planlıyoruz. Yıldız Teknopark ile
yürüttüğümüz süreç boyunca inovasyon konusunda çok
şey öğrendik. Bu çalışmanın başka kurumlara da ilham
olmasını diliyorum.”
$ 50 million income target
UMG Uysal Medical / Avrupa Implant Sales and System
Manager Fatih Uysal also shared important figures about
it. Uysal said: “The dental market has size of $ 500 million
in Turkey. While 80 percent of the products in the market
are imported, 20 percent of them are domestic products.
In recent years, the size of the market is expected
to reach $ 1 billion by 2023 with the government’s
localization movement. It is targeted to meet 40% of
the needs from domestic products. The share of local
dental implants has exceeded 50 percent, over the past
five years and this proportion will increase more. A first is
happening today The university patent with 100 percent
domestic cooperation is licensed to the industry. We
plan to present the product during two years. In this way,
we aim to reduce the foreign trade deficit and increase
the national revenue. We will keep our money in our
country. The size of the world dental composite market
is $ 500 million. We also plan to get $ 50 million from
that during five years. We learned a lot of things about
innovation during the process we implemented with
Yıldız Teknopark. I wish this work will be inspiration to
other institutions. ”
Aralık 2019
22
Myopic Disease Will Be Stopped By Optic Technology
Optik Teknolojisi İle Miyop Hastalığı Durdurulacak
It is predicted that, within next five years, at least 2 billion
of 7 billion world population, will experience problem of
‘shortsightedness’ which is name myopic. Using computer
for long periods, eye movements between tablet, smart
phone and computer in different distances, accelerate
increasing myopic. Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey Sales
and Marketing Director, mentions that to prevent myopic
beginning, simple eye exercises during day, have big
benefits to ease our eyes. Kayra, gives good news that, in
2020, they will bring a new optic technology to the sector
that can stop progressing early period myopic diseases
especially for children.
Global giant Hoya holding 17% of world optic lens market,
focused on developing new technologies in global market
where it operates as optic lens producer. Hoya, preparing to
release the product that will prevent increasing myopic eye,
dominates the market with smart products that it develops
Önümüzdeki beş sene içerisinde 7 milyarlık dünya
nüfusunun en az 2 milyarının miyop olarak adlandırılan
‘uzağı net görememe’ sorunu yaşayacağı öngörülüyor.
Uzun süreli bilgisayar kullanımı, farklı mesafelerdeki
tablet, akıllı telefon ve bilgisayarlar arası göz hareketleri
ise miyop artışını hızlandırıyor. Hoya Optik Türkiye Satış
ve Pazarlama Direktörü Hakan Kayra, miyop başlangıcını
engellemek için basit göz egzersizleri ile gün içinde
gözlerimizi rahatlatmanın büyük faydası olduğuna değiniyor.
Kayra, 2020’de özellikle çocuklarda erken dönem miyop
rahatsızlıklarının ilerlemesini durdurabilecek yeni optik
teknolojisini de sektöre kazandıracaklarının müjdesini
veriyor. Dünya optik cam pazarının %17’sini elinde
bulunduran global dev Hoya, optik cam üreticisi olduğu
global pazarda yeni teknolojilerle sektörü geliştirmeye
odaklandı. 2020’de miyop bir gözün sürekli artmasını
engelleyecek ürünü piyasaya sürmeye hazırlanan Hoya,
Aralık 2019
23
for eye problems of developing world being digitalized.
Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey Sales and Marketing
Director, mentioning that different requirements occur
in optic market together with increasing digitalization
especially in vision technologies field, indicates that digital
screens those can be used up 15 hours in a day in average,
can cause eyestrain. Kayra says that ‘we both develop new
technologies consistently in optic sector and research
ways for better vision. Especially together with widespread
of using digital devices, we slowly recognize that our
vision quality is decreased. For this reason, the number of
prescriptions started to demonstrate increasing. When we
also consider intensity of young population, 70% of society
use more than one digital device and depending on that,
‘Digital Eyestrain’ is experienced. Increasing digital device
use, started to reduce age of using optic lens. Hence,
age of using optic lens reduced up to ages of 5-6. Old
technologies cannot meet demands of today. We minimize
symptoms of eyestrain occurring based on digitalization,
with the technology we developed. It is an area where we
expect a serious increase especially for Turkish market. In
Turkey, the rate of people spending big part of the day in
front of digital screens, is very high. Eye health is a matter
that should be considered as occupational safety for
these people, we will generate awareness to this matter.
Additionally, we have a technology in agenda preventing
increase the value of a myopic eye. This will meet with
customers in 2020. With this technology, we will be able to
stop increase myopic eye problems those are diagnosed in
early period for children’.
Hakan Kayra, Hoya Optics Turkey
Sales and Marketing Director
dijitalleşen dünyada gelişen göz sorunlarına yönelik
geliştirdiği smart ürünlerle de pazarı domine ediyor.
Görüş teknolojileri alanında özellikle dijitalleşmenin
artması ile birlikte optik pazarında farklı gereksinimler
ortaya çıktığına değinen Hoya Türkiye Satış ve Pazarlama
Direktörü Hakan Kayra, günlük ortalama 15 saati
bulabilen dijital ekran kullanımının göz yorgunluklarına
neden olabileceğini belirtiyor. Kayra, ‘optik sektöründe
sürekli yeni teknolojiler geliştiriyor ve daha iyi görmenin
yollarını araştırıyoruz. Özellikle dijital cihaz kullanımının
yaygınlaşmasıyla görüş kalitemizin azaldığını yavaş yavaş
fark ediyoruz. Reçete sayıları bu sebeple artış göstermeye
başladı. Genç nüfusun yoğunluğunu da dikkate aldığımızda
toplumunun %70’i birden fazla dijital cihaz kullanıyor
ve buna bağlı olarak ‘Dijital Göz Yorgunluğu’ yaşanıyor.
Dijital cihaz kullanımının artması gözlük kullanım yaşını
da düşürmeye başladı. Artık gözlük kullanım yaşı 5-6
yaşlara kadar düştü. Eski teknolojiler bu anlamda günümüz
ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Dijitalleşmeye bağlı olarak
ortaya çıkan göz yorgunluğu semptomlarını geliştirdiğimiz
teknoloji ile en aza indiriyoruz. Özellikle Türkiye pazarı
için ciddi büyüme beklediğimiz bir alan burası. Türkiye’de
gününün büyük bir bölümünü dijital ekranlar karşısında
geçiren insanların oranı çok yüksek. Göz sağlığı bu tür
kişilerde iş güvenliği olarak görülmesi gereken bir konu,
bu konuda bilinçlendirme çalışmalarına imza atacağız ve
sektörü geliştireceğiz. Ek olarak gündemde miyop bir gözün
sürekli numarasının artmasını engelleyen teknolojimiz var.
Bu da 2020 yılında tüketici ile buluşacak. Bu teknolojiyle
özellikle çocuklarda erken dönemde teşhisi konulan miyop
göz problemlerinin ilerlemesini durdurabileceğiz‘ diyor.
Aralık 2019
24
New Hope In The Fight Against Pancreatic Cancer
Pankreas Kanserinde Umut Işığı Artıyor
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan
Acıbadem Maslak Hospital General Surgery Specialist
Pancreatic cancer is an insidious disease that usually
presents in the late stages of the disease. It is also the 4th
most deadly cancer type today. Moreover, it is thought that
pancreatic cancer will affect more people in the future and
it will rise to the 2nd place in the most deadly cancers after
20 years. Although the reasons for the predicted serious
increase in pancreatic cancer are not fully known, it is
stated that prolongation of life and factors such as obesity
and smoking habits, which are important problems of
today, may be effective. Nowadays, the life span of patients
is prolonged thanks to the giant steps taken in the field of
surgical techniques, chemotherapy drugs and radiology.
Pointing out that there is a 20 percent decrease in the
mortality rate from pancreatic cancer today in line with the
developments in treatment, Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan,
Acıbadem Maslak Hospital General Surgery Specialist, said,
“Early diagnosis and multidisciplinary approach are the
most important factors for the success of treatment. With
the multidisciplinary approach planned by the general
surgeon, medical oncology, gastroenterology and radiation
oncology specialists, the chance of treatment in pancreatic
cancer is increased and patients can live longer.”
Beware of 3 early signs!
Because it is an insidious type of cancer, pancreatic cancer
symptoms usually appear in the advanced stage. General
Surgery Specialist Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan lists the
earliest 3 symptoms of pancreatic cancer:
• Jaundice: Bilirubin formed in the liver, the pancreas cancer
Pankreas kanseri genellikle hastalığın son evrelerinde
belirti veren sinsi bir hastalık. Aynı zamanda günümüzde
en ölümcül 4. kanser türü. Üstelik gelecekte pankreas
kanserinin daha çok sayıda insanı etkileyeceği ve 20
yıl sonra en ölümcül kanserlerde 2. sıraya yükseleceği
düşünülüyor. Pankreas kanserindeki öngörülen ciddi
artışın nedenleri tam olarak bilinmese de, yaşam süresinin
uzamasının ve günümüzün önemli sorunlarından olan
obezite ile sigara alışkanlığı gibi faktörlerin etkili olabileceği
belirtiliyor. Yüreklere su serpen haber, günümüzde cerrahi
teknikler, kemoterapi ilaçları ve radyoloji alanında atılan dev
adımlar sayesinde hastaların yaşam sürelerinin uzaması.
Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr.
Güralp Onur Ceyhan tedavideki gelişmeler doğrultusunda
günümüzde pankreas kanserinden ölüm oranında yüzde
20’lik bir düşüş olduğuna dikkat çekerek, “Erken teşhis ve
multidisipliner yaklaşım tedavinin başarısı için en önemli
faktörler. Genel cerrah, tıbbi onkoloji, gastroenteroloji ile
radyasyon onkolojisi uzmanlarının birlikte planlayacakları
multidisipliner yaklaşımla pankreas kanserinde tedavi şansı
yükseliyor ve hastaların daha uzun süre yaşayabilmeleri
sağlanabiliyor” diyor.
3 erken belirtisine dikkat!
Sinsi bir kanser türü olduğu için pankreas kanserinde
belirtiler genellikle ileri evrede ortaya çıkıyor. Genel Cerrahi
Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan pankreas kanserinin
en erken görülen 3 belirtisini şöyle sıralıyor:
• Sarılık geçirmek: Karaciğerde oluşturulan bilirubin adlı
maddenin, pankreas kanserinin safra yolunu tıkaması
nedeniyle on iki parmak bağırsağına atılamaması sonucu
oluşuyor.
• Aniden gelişen diyabet: Kan şekeriyle ilgili bir problem
olmadığı halde aniden gelişen diyabet öyküsü de pankreas
kanserinin öncül belirtilerinden.
• Mide bölgesinde ağrı: Ağrı önce hafif bir rahatsızlık hissi
şeklinde gelişirken, ilerleyen süreçte tümörün karındaki
sinirlere baskı yapması nedeniyle sırta vuran ve şiddetli hale
gelebilen karın ağrısına dönüşüyor. Bu ağrıya genellikle
hazımsızlık ile şişkinlik de eşlik ediyor.
En önemli sorun hızla yayılmaları
Günümüzde pankreas kanserinin erken tanısı için tarama
testinin olmadığını belirterek, “Pankreas kanseri genellikle
şüpheli olan durumlarda veya başka bir nedenle yapılan
tetkiklerle tesadüfen tespit ediliyor. Ultrasonografi (USG) ile
bilgisayarlı tomografi (BT) ilk başvurulan tanı yöntemlerini
Aralık 2019
25
because of obstruction of the biliary tract can not be
thrown into the duodenum.
• Suddenly developing diabetes: Although there is
no problem with blood sugar, the history of sudden
developing diabetes is also one of the primary symptoms
of pancreatic cancer.
• Pain in the stomach area: The pain develops as a slight
discomfort first, but then it turns into abdominal pain that
can become severe and may become severe due to the
pressure of the tumor on the abdominal nerves. This pain is
usually accompanied by indigestion and bloating.
The most important problem is the rapid spread
Recording that nowadays, there is no screening test for the
early diagnosis of pancreatic cancer, he said, “Pancreatic
cancer is usually detected in suspicious cases or for some
other reason by chance tests. Ultrasonography (USG)
and computed tomography (CT) are the first diagnostic
methods.” The most important problem in the treatment
of pancreatic cancer is that cancer cells usually progress
rapidly and metastasize, in other words, they spread to
distant organs. For this reason, the first diagnosis in 50
percent of patients with metastases are detected. These
tumors are very serious or spread to other organs because
they are difficult to treat. When first diagnosed, only 10-20
percent of the patients can be surgically removed, that is,
radical surgery and chemotherapy after surgery can have
the chance to get rid of the disease.
5-year survival can rise to 40 percent
Remarking that 5-year survival can be achieved in 30-40%
of patients thanks to the techniques developed in surgery
and new chemotherapy drugs, General Surgery Specialist
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, said, “Surgical method
is the most effective treatment for pancreatic cancer.
Postoperative chemotherapy and radiotherapy methods
also reduce the risk of recurrence of the disease provides
more successful results from the treatment.”
Advances in surgical treatment make you happy
In the past, cancer cells are spread to the vessels around
the pancreas because of the possibility of surgery and
chemotherapy is thought to be out of the majority of
patients who can not be treated today, surgical methods
can be applied. Expressing that pancreatic cancer surgery
is very difficult and complicated, General Surgery Specialist
Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan said, “The most serious
problem that forces pancreatic surgery is that the main
vessels that are important for our body circulate around
the pancreas and spread to the nerves there. Local
advanced enlarged pancreatic cancer is diagnosed in
patients whose surgery is not possible in the first stage
due to the spread of the vessels around the tumor. In
these locally advanced pancreatic cancers, chemotherapy
or radio-chemotherapy (MR Linac) can be used to destroy
the cancer cells there, and at least shrink them again to
perform a curative, ie salvage surgery.”
oluşturuyor” diyor. Pankreas kanseri tedavisinde yaşanan
en önemli problem ise kanserli hücrelerin genellikle
hızla ilerleyerek metastaz yapmaları, bir başka deyişle
uzak organlara yayılmaları. Bu nedenle hastaların yüzde
50’sinde ilk tanı metastazlarla beraber saptanıyor. Bu
tümörler çok ciddi boyutlara ulaştıkları veya diğer organlara
yayıldıkları için tedavileri de zor oluyor. İlk teşhis edildiğinde
hastaların ancak yüzde 10-20’sinde tümör cerrahi olarak
çıkartılabiliyor, yani radikal ameliyat ve ameliyattan sonra
yapılan kemoterapi ile hastalıktan kurtulma şansına sahip
olabiliyor.
5 yıllık sağ kalım yüzde 40’lara yükselebiliyor
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan
günümüzde cerrahide geliştirilen teknikler ve yeni
kemoterapi ilaçları sayesinde hastaların yüzde 30-40’ında 5
yıllık sağ kalım sağlanabildiğine dikkat çekerek şu bilgileri
veriyor: “Cerrahi yöntem ise pankreas kanserinin en etkin
tedavisi. Ameliyatın ardından uygulanan kemoterapi ve
radyoterapi gibi yöntemler de hastalığın tekrarlama riskini
azaltarak tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını
sağlıyor”
Cerrahi tedavideki gelişmeler yüz güldürüyor
Eskiden, kanserli hücrelerin pankreas çevresindeki
damarlara yayılmaları nedeniyle ameliyat şansı olmadığı
düşünülen ve kemoterapi dışında tedavi alamayan
hastaların büyük bir bölümüne günümüzde cerrahi yöntem
uygulanabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Güralp
Onur Ceyhan, pankreas kanseri cerrahisinin oldukça zor
ve komplike olduğunu vurgulayarak, “Pankreas cerrahisini
zorlayan en ciddi problem ise vücudumuz için önemli olan
ana damarların pankreas çevresinde dolaşmaları ve oradaki
sinirlere yayılmaları. Tümörün etrafındaki damarlara
yayılımı nedeniyle ameliyatın ilk aşamada mümkün olmadığı
hastalarda lokal ileri büyümüş pankreas kanser teşhisi
konuluyor. Bu lokal ileri büyümüş pankreas kanserlerinde
kemoterapi veya radyo-kemoterapi (MR Linac) uygulayarak
oradaki kanser hücrelerini yok etmek ve en azından
küçülterek hastaya tekrar bir kurativ, yani kurtarıcı ameliyat
yapılabiliyor.”
Aralık 2019
26
Preventing is Easier Than Treating!
Önlemek Tedavi Etmekten Daha Kolay!
“Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık
yüzde 10’u, prematüre olarak doğmaktadır. Bu
bebeklerin büyük bir kısmı ise, bir kilonun altında
yani; ‘Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı’ olarak dünyaya
gelmektedir” diyen İstanbul Okan Üniversitesi
Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Doç.
Dr. Şenol Bozdağ, anlattı.
Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler,
prematüre olarak değerlendiriliyor. Dünyada her yıl,
milyonlarca bebek prematüre olarak doğuyor ve bunlardan
bir milyonu birinci yaş gününü göremeden, prematüreliğin
neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor.
Hayatta kalan bebekler ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür
boyu süren sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda
kalabiliyor.
Specialist Assoc. Dr. Senol Bozdag, Neonatal Intensive Care,
Istanbul Okan University Hospital
Specialist Assoc. Dr. Senol Bozdag, Neonatal
Intensive Care, Istanbul Okan University Hospital,
declared that “In our country, approximately 10
percent of babies born are born prematurely
in a year. Most of these babies are under one
kilogram; ‘Very Low Birth Weight’”
All babies born before 37 weeks of gestation are
considered premature. Every year, millions of babies are
born prematurely every year in the world, and one million
of them die before the birth of their first birthday, due to
problems caused by premature birth. The surviving babies;
sometimes they may have to face serious and many lifelong
health problems.
Çok özel bakım gerektiriyor
Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u,
prematüre olarak doğmaktadır. Bu bebeklerin büyük bir
kısmı ise, bir kilonun altında yani; “Aşırı Düşük Doğum
Ağırlıklı” olarak dünyaya gelmektedir. Bilindiği üzere
erken doğan bir bebeğin, zamanında doğmuş bir bebeğe
göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf
ve dış dünyaya adaptasyonu daha zor. Bu bebeklerin,
akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel
solunum cihazlarıyla soluk borularına yerleştirilen küçük
Requires very special care
In our country, about 10 percent of babies born in a year
are born prematurely. Most of these babies are under
one kilogram; “Very Low Birth Weight”. As it is known, the
development and function of all organs of a premature
baby is weaker and more difficult to adapt to the outside
world than a baby born in time. Since the lungs of these
babies are not fully developed yet, they try to hold on to
life with small hoses placed in the trachea with very special
breathing apparatus. Circulatory systems are so weak that
drug supplements may be required. Since their immune
Aralık 2019
27
systems have not yet developed, they are easily affected
by even simple microbes. Brain vessels are susceptible
to bleeding. Since the digestive systems have not yet
completed their development, they are fed dropwise with
probes placed in their stomachs. In short; we, doctors and
nurses, are trying to provide all kinds of vital support from
outside to keep them alive. We are trying to generate the
artificial needs of the babies in the mother’s womb. But we
are well aware that this support can never be a support for
thousands of functions provided in the womb. Therefore,
preventing prematurity is easier, more efficient, cheaper
and more humane than treating prematurity.
Long-term follow-up
The problems of these babies continue after discharge.
Families can also be encountered neurodevelopmental
problems such as vision, hearing, chronic lung disease,
perception, movement disorder, distraction, learning
difficulties in the long term. The smaller the birth weight
and gestational age of the premature baby, the more these
problems are experienced. The aim is not only to keep
these babies alive, but also to bring these babies to society
as a healthy person with the least harm in the future.
Therefore, one of the most important issues that science
has dealt with is; it is now possible to live these babies
in the healthiest way with the least harm, rather than
keeping them alive during the smallest gestational week.
For this reason, health and developmental follow-up and
diagnosis and treatment of the premature babies should
be performed by a team that knows the family-centered
approach and takes into consideration the biological and
psychosocial risks of prematurity.
hortumlar ile yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım
sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir.
Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit
mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları
kanamaya hassastır. Sindirim sistemleri gelişimini
henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen
sondalarla damla damla beslenirler. Kısacası; biz doktor ve
hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü
yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bebeklerin
anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni
olarak sağlamaya çalışıyoruz. Ancak bu desteğin, asla anne
rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak
bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz. Bu nedenle
prematüreliği önlemek; prematüreliği tedavi etmekten daha
kolay, daha verimli, daha ucuz ve insanidir.
Uzun dönem takip edilmeliler
Bu bebeklerin sorunları, taburculuk sonrası da devam
ediyor. Aileler uzun dönemde; görme, işitme, kronik akciğer
hastalığı, algılama, hareket bozukluğu, dikkat dağınıklığı,
öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel sorunlarla da
karşılaşılabiliyor. Prematüre bebeğin doğum ağırlığı ve
gebelik haftası ne kadar küçük ise, bu sorunlar da o kadar
fazla yaşanıyor. Amaç sadece bu bebekleri yaşatabilmek
değil, bu bebekleri en az zararla, ileride bir birey olarak
topluma en sağlıklı bir şekilde kazandırabilmektir.
Bu nedenle bilimin üzerinde uğraştığı en önemli
konulardan biri; artık bu bebekleri en küçük gebelik
haftasında yaşatmaktan öte en az zararla, en sağlıklı
şekilde yaşatabilmek olmaktadır. Bu sebeple prematüre
bebeklerin; sağlık ve gelişimsel izlemleri ile tanı ve
tedavilerinin, aile merkezli yaklaşımı bilen, prematüreliğin
getirdiği biyolojik ve psikososyal risklerini göz önünde
bulunduran bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.
Aralık 2019
28
The Need For Chemotherapy Decreases In Lung Cancer
Akciğer Kanserinde Kemoterapi İhtiyacı Azalıyor
Lung cancer is the most common type of cancer
in the world. Pointing out that cancer cases are
increasing every year, Prof. Dr. Necdet Üskent,
Anadolu Medical Center Oncological Sciences
Coordinator and Medical Oncology Specialist,
noting that immunotherapy treatment is
successful in lung cancer, he said, “Immunotherapy
also reduces the need for chemotherapy. In the
near future, 50 to 60 percent of lung cancer
treatments will be one of the treatments aimed
at healthy living with immunotherapy.”
Cancer is becoming widespread all over the world
and treatment methods are continuously developing
accordingly. Declaring that among the most important
advances in lung cancer, immunotherapy applications took
part, Prof. Dr. Necdet Üskent, Anadolu Medical Center
Oncological Sciences Coordinator and Medical Oncology
Specialist, said, “In this treatment, immune system cells
are activated to fight against cancer cells. Within the body,
almost a war against cancer is started.”
Akciğer kanseri dünyada en sık görülen kanser
türü. Kanser vakalarının her geçen yıl arttığına
dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik
Bilimler Koordinatörü ve Medikal Onkoloji Uzmanı
Prof. Dr. Necdet Üskent akciğer kanserinde
immünoterapi tedavisinin başarılı sonuç verdiğine
dikkat çekerek, “İmmünoterapi sayesinde
kemoterapi ihtiyacı da giderek azalıyor. Yakın bir
gelecekte akciğer kanseri tedavilerinin yüzde 50
ile 60’ı immünoterapi ile sağlıklı yaşama yönelik
tedavilerden biri olacak” açıklamasında bulundu.
Kanser tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor ve tedavi
yöntemleri de buna paralel olarak sürekli gelişme
gösteriyor. Akciğer kanserinde en önemli gelişmeler
arasında immünoterapi uygulamalarının yer aldığını ve
başarılı sonuçlar elde edildiğini söyleyen Anadolu Sağlık
Merkezi Onkolojik Bilimler Koordinatörü ve Medikal
Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Bu tedavide
bağışıklık sistemi hücreleri harekete geçirilerek kanser
hücresine karşı savaşması sağlanıyor. Vücudun içerisinde
kansere karşı adeta bir savaş başlatılıyor” dedi.
Aralık 2019
29
Smokers are 20 times more likely to get lung
cancer
Remarking that a healthy lifestyle and coping with stress is
very important to reduce the risk of cancer, Prof. Dr. Necdet
Üskent, said, “We know that cigarettes and other tobacco
products are responsible for 30 percent of lung cancerrelated
deaths. In fact, the rate of lung cancer in smokers is
20 times higher than in non-smokers. About 90 percent of
deaths from lung cancer are related to smoking.”
Ways to reduce cancer risk
Medical Oncology Specialist Dr. Necdet Üskent gave
important clues about ways to prevent lung cancer...
• No smoking: More than 4000 harmful chemicals in
cigarettes and scientifically proven that these chemicals
damage DNA and cause changes in important genes. In this
case, the cancer cells develop rapidly in the body and can
cause cancer by proliferating out of control.
• Stress should be avoided with meditation, yoga and music
therapy: Stress is one of the most important factors that
increase the risk of cancer, such as many diseases.
• Nutrition should be considered: All cells in the body,
including cancer cells, need sugar. Sugar is not taken from
natural food has no benefit to the body. Fried foods, fatty
meats and other high-fat foods should be consumed less.
At least 5 fruit and vegetables a day should be eaten,
especially green leafy and high vitamin C foods, citrus fruits
should be consumed fish twice a week.
• Active lifestyle should be adopted: Regular exercise
changes the body’s metabolism. People with more physical
activity primarily develop muscle tissues, reducing the risk
of lung cancer.
• Quality sleep should be obtained: Irregular and poor
sleep has a negative effect on hormones and metabolism.
During sleep, many hormones are secreted that benefit our
body. Sleep disorders can trigger many physical and mental
illnesses and increase the risk of cancer.
Prof. Dr. Necdet Üskent, Anadolu Medical Center Oncological
Sciences Coordinator and Medical Oncology Specialist
Sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanma
riski 20 kat daha fazla
Sağlıklı bir yaşam tarzının ve stresle başa çıkabilmenin
kanser riskini azaltmada çok önemli olduğuna dikkat çeken
Prof. Dr. Necdet Üskent, “Sigara ve diğer tütün ürünlerinin,
akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 30’undan sorumlu
olduğunu biliyoruz. Öyle ki sigara kullananlarda akciğer
kanseri gelişme oranı, kullanmayanlara göre 20 kat daha
fazla. Akciğer kanserlerinden ölümlerin yaklaşık yüzde 90’ı
sigarayla ilişkili” dedi.
Kanser riskini azaltmanın yolları
Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, akciğer
kanserinden korunma yollarına ilişkin önemli ipuçları verdi...
•Sigara tüketilmemeli: Sigarada 4000’in üzerinde zararlı
kimyasal bulunuyor ve bu kimyasalların DNA’ya zarar
vererek önemli genlerde değişikliğe neden olduğu ise
bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Bu durumda kanser
hücreleri vücutta gelişerek hızla ve kontrol dışı çoğalarak
kansere neden olabiliyor.
•Meditasyon, yoga ve müzik terapisiyle stresten uzak
durulmalı: Stres, birçok hastalık gibi kanser riskini artıran
en önemli faktörlerden biri.
•Beslenmeye dikkat edilmeli: Vücutta kanser hücreleri
dahil, tüm hücrelerin şekere ihtiyacı var. Doğal gıdalardan
alınmayan şekerin vücuda hiçbir faydası bulunmuyor.
Kızarmış yiyecekler, yağlı etler ve diğer yüksek yağ oranlı
yiyecekler daha az tüketilmeli. Günde en az 5 tane meyve
ve sebze yenmeli, özellikle yeşil yapraklı ve yüksek C
vitaminli besinler, turunçgiller tüketilerek haftada 2 kez
balık tüketilmeli.
•Hareketli yaşam tarzı benimsenmeli: Düzenli egzersiz
vücudun metabolizmasını değiştiriyor. Fiziksel aktivitesi
fazla olan kişilerin öncelikle kas dokuları gelişerek akciğer
kanseri riskleri azalıyor.
•Kaliteli uyku uyunmalı: Düzensiz ve kalitesiz uykunun
hormonlar ve metabolizma üzerinde olumsuz etkisi var.
Uyku sırasında vücudumuz için fayda sağlayan pek çok
hormon salgılanıyor. Uyku bozuklukları hem fiziksel
hem de ruhsal pek çok hastalığı tetiklediği gibi kanser
riskini de artırabiliyor.
Aralık 2019
30
Family Doctors: Breastfeed Your Baby As Soon As It Is Born!
Aile Hekimleri: Bebeğinizi Doğar Doğmaz Emzirin!
Fe deration of Family Physicians Associations
AHEF recommends breastfeeding your baby as
soon as it is born. Dr. Özlem Sezen, President of
AHEF, said, “Milk is a unique and very valuable
food for the baby.” In addition to being the most
important nutrient for the baby to hold onto life,
breastmilk, which contains protective factors such
as a vaccine, has no equivalent.
Dr. Sezen emphasizes that mothers’ proper nutrition and
stress avoidance during the delicate period of puerperium
also increases the breast milk and also has a great relaxing
effect on the mother and the baby.
Postpartum follow-up as well as during pregnancy are
especially emphasized in Family Medicine. The first 40-
42 days after birth is called the postpartum period. This
period, when both the mother and the baby are most
sensitive, requires special care. The first 6 months after
birth is an important process for the baby especially in
terms of breastfeeding. It is recommended that the baby
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu AHEF,
bebeğinizi doğar doğmaz emzirmenizi öneriyor.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu ( AHEF )
Başkanı Dr. Özlem Sezen, “anne sütü bebek için
eşsiz ve çok kıymetli bir besindir” diyor. Bebeğin
hayata tutunması için en önemli besin olmanın
yanı sıra bir aşı gibi koruyucu faktörler içeren
anne sütünün eş değeri yoktur.
Dr. Sezen, hassas bir dönem olan lohusalık döneminde
annelerin doğru beslenmesi ve stresten uzak durmasının
aynı zamanda iyi bir uykunun anne sütünü arttırmakla
birlikte anne ve bebek üzerinde de büyük bir rahatlatıcı
etkisi olduğunun altını çiziyor.
Gebelik döneminde olduğu gibi doğum sonrası takipleri de
Aile Hekimliğinde özellikle üzerinde durulan dönemlerden.
Doğumdan sonraki ilk 40-42 gün lohusalık dönemi olarak
adlandırılıyor. Hem annenin hem de bebeğin en hassas
olduğu bu dönem özel bir bakım gerektiriyor. Doğum
sonrası ilk 6 ay özellikle anne sütü ile beslenme açısından
Aralık 2019
31
should only be breastfed for healthy body and intelligence
development.
AHEF Chairman of the Board Özlem Sezen, tells the
important points of moms during the puerperium. She
said, “The mother should be followed carefully in terms
of some diseases after birth as well as at birth. In terms
of iron deficiency, evaluation and, if necessary, drug
supplementation and regular use of the given drug are
very important. Breastfeeding is very important, it should
be breastfed as soon as the baby is born. Nipple sores may
occur due to problems due to incomplete emptying of the
milk or breastfeeding errors. You can get the most accurate
information about these problems and those who are
curious about breastfeeding from your Family Doctors or
Family Health Staff.”
Dr. Sezen points out that one of the important points
to be considered while breastfeeding is to switch to the
other breast after one breast is completely emptied.
It is important to constantly drain the milk channels
to avoid the occasional occurrence of milk fever, or a
medical condition known as mastitis. However, there is
a need for serious rest due to the fact that the mother’s
energy should also be sufficient for the baby. Postpartum
depression may be experienced due to excessive fatigue
and depletion or parallel to the hormonal change.
Therefore, mothers should rest at every opportunity.”
Dr. Sezen said, “Generally, the burden of women is heavy
due to its role in the family. However, new mothers should
not forget… No matter how energetic and good they are
in spirit and morale, the baby becomes a peaceful and
sleepy baby. Therefore, it is very important that they do
not neglect themselves in the hustle and bustle between
routine housework and the care of the baby. Every time the
baby sleeps, the mother should sleep and store the energy
she needs.”
Dr. Sezen also draws attention to healthy nutrition, she said
that healthy products should be preferred and high-calorie
foods should be avoided. She says that taking plenty of
protein should turn to healthy snacks, but it is important
for the mother’s energy and milk to be fed with balanced
meals without haste to get rid of excess weight.
bebek için önemli bir süreç… Bu dönem içerisinde annenin
toparlanmasının yanı sıra bebeğin de kilo alıp almadığı takip
ediliyor. Bebeğin de sağlıklı beden ve zeka gelişimi için
sadece anne sütü ile beslenmesi altı çizilerek öneriliyor.
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özlem Sezen, lohusalık
döneminde annenin hassasiyetle üzerinde durması
gereken noktaları gündeme getiriyor. “Doğumda olduğu
gibi doğum sonrasında da anne bazı hastalıklar açısından
özenle takip edilmelidir. Demir eksikliği açısından
değerlendirme ve gerekirse ilaç takviyesi ve verilen ilacın
düzenli kullanımı çok önemlidir. Emzirme çok önemlidir,
bebek doğar doğmaz emzirilmelidir. Sütün tam olarak
boşaltılamamasına bağlı sorunlar ya da emzirme hatalarına
bağlı, meme ucunda yaralar ortaya çıkabilir. Bu tür sorunlar
ve emzirme ile ilgili merak edilenler hakkında en doğru
bilgiyi Aile Hekimleriniz ya da Aile Sağlığı Elemanlarınızdan
alabilirsiniz.”
Dr. Sezen emzirirken dikkat edilmesi gereken önemli
noktalardan birinin de bir meme tamamen boşaldıktan
sonra diğer memeye geçilmesi olduğuna dikkat çekiyor.
“Kimi zaman rastlanan süt ateşi veya tıp dilinde mastit
olarak da bilinen rahatsızlığı yaşamamak için süt
kanallarının sürekli boşaltılması büyük önem taşıyor.
Bununla birlikte annenin enerjisinin bebek için de yeterli
olması gerektiği gerçeği nedeniyle ciddi bir istirahat ihtiyacı
ortaya çıkıyor. Aşırı yorgunluk ve tükenmeye bağlı ya da
yaşanan hormonal değişime paralel olarak doğum sonrası
depresyon yaşanabiliyor. Bu nedenle anneler her fırsatta
istirahat etmelidir.”
Sezen, “Genellikle kadının aile içerisinde rolü gereği yükü
de ağır oluyor. Ancak yeni anneler şunu unutmamalı…
Kendileri ruhen ve moral olarak ne kadar enerjik ve iyiyse
bebek de aynı oranda huzurlu ve uykusu yerinde bir bebek
oluyor. Bu nedenle rutin yapılması gereken ev işleri ve
bebeğin bakımı arasındaki koşuşturmacada kendilerini
ihmal etmemeleri çok önemli… Bebeği her uyuduğunda
anne de uyuyarak ihtiyacı olan enerjiyi depolamalıdır” diyor.
Sağlıklı beslenmeye de dikkat çeken Sezen, sağlıklı
ürünlerin tercih edilmesi ve yüksek kalorili besinlerden
uzak durulması gerektiğini belirtiyor. Bol protein alarak
sağlıklı atıştırmalıklara yönelinmesi gerektiğini, fazla
kilolardan kurtulmak için acele etmeden ancak dengeli
öğünlerle beslenilmesinin annenin enerjisi ve sütü için
önem taşıdığına değiniyor.
Aralık 2019
32
5 Things You Should Know About Goitre Disease
Guatr Hastalığı İle İlgili Bilmeniz Gereken 5 Gerçek
Guatr; vücudun metabolizma hormonlarını salgılayan tiroit
bezinin, kanser olmayan büyümeleri ile ortaya çıkıyor.
Sıklıkla iyot azlığına bağlı olarak gelişen guatr hastalığı,
Türkiye’de yaygın olarak Karadeniz ve Akdeniz Bölgesi’nin
iç kesimlerinde karşımıza çıkıyor. Genetik olmayan bu
rahatsızlıkta, aile bireylerinin aynı bölgede ve aynı şartlarda
yaşaması görülme sıklığını artırıyor. Memorial Antalya
Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan
Gürkan, guatr hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Prof. Dr. Alihan Gürkan Head of General Surgery
Department, Memorial Antalya Hospital
The thyroid gland, or simply the thyroid, is an endocrine
gland in the neck, consisting of two lobes connected by
an isthmus. Often developing iodine deficiency goitre,
depending on disease, commonly used in Turkey and the
Black Sea emerges in the inner parts of the Mediterranean
region. In this non-genetic condition, the incidence of
family members living in the same region and under the
same conditions increases. Prof. Dr. Alihan Gürkan Head of
General Surgery Department, Memorial Antalya Hospital
informed on goiter disease and treatment.
1.Guatr hastalarında belirgin bir görüntü olur
Farklı şekillerde ve türlerde ortaya çıkabilen guatr
hastalığın temelinde, tiroit bezinin büyüyerek aşırı
hormon salgılaması yer almaktadır. Hastalığın başlıca
belirtilerinden biri, oluşturduğu görüntüdür. Sağlıklı
bireylerde dışarıdan fark edilmediği gibi; el ile de
hissedilemeyen tiroit bezi, guatr hastalarında gözle
görülen ciddi bir belirginlik gösterir. Boynun ön kısmında,
erkeklerde adem elması olarak bilinen çıkıntının 1-2 cm
altında bulunan tiroit bezi, guatr hastalarında yutkunma
hareketi sırasında yukarı ve aşağı oynamaktadır.
2.Kanser riskine karşı iğne biyopsisi yapılıyor
Guatr hastalığının kanser riski taşıyıp taşımadığı düzenli
yapılan biyopsilerle öngörülebilir. İğne biyopsisi olarak
bilinen yöntemle, hastanın tiroit bezinde bulunan
1. A prominent image in goiter patients
The basis of the goiter disease that can occur in different
forms and species is the growth of the thyroid gland and
excessive hormone secretion. One of the main symptoms
of the disease is its appearance. As it is not noticed from
outside in healthy individuals; Thyroid gland, which cannot
be felt by hand, has a significant visual appearance in
patients with goiter. The thyroid gland, located 1-2 cm
below the protrusion in the anterior part of the neck,
known as the Adam’s apple in men, plays up and down
during swallowing movement in goiter patients.
2. Needle biopsy against cancer risk
Whether or not goiter disease carries cancer risk can be
predicted by regular biopsies. With the method known
as needle biopsy, it is possible to determine whether
the disease is benign or poses a risk for later stages by
Aralık 2019
33
removing fragments from the nodules in the thyroid
gland. According to the biopsy results, the part of the
thyroid gland that may be considered to be risky should be
removed by surgery.
3. The type of disease determines the type of
treatment
Treatment of goiter varies according to the type of disease.
For example, non-surgical treatment of the so-called toxic
goiter, commonly known as toxic goiter, is possible. Thyroid
functions are reduced to normal levels by administering
medications that suppress and decrease the increased
thyroid functions. Other methods used in the treatment of
goiter are surgical removal of the thyroid gland completely,
or complete destruction of the organ by radioactive iodine
treatment. Both treatments involve the complete removal
of the thyroid gland. In thyroid surgery, which is generally
preferred with open method, the patient can be discharged
within 1 day and return to normal life in a short time.
4. Necessary surgery to prevent cancer
The aim of most goiter operations is to take precautions
against cancer risk. The person may be a form of goiter
disease, and may have one or more nodules. However, with
the exception of drug therapy, a surgical procedure where
part or all of the thyroid gland is removed is preferred only
if there are certain pathologies that indicate that there
may be a risk of cancer. On the other hand, there is a risk of
recurrence in the thyroid tissue remaining after surgery.
5. Postoperative follow-up is important
Patients with goiter surgery should be checked more
frequently. Because the hormonal treatment is sufficient to
meet the hormonal deficiency caused by the tissue taken at
least once every 6 months. On the other hand, in cases of
goiter who do not carry cancer risk and thyroid is not taken,
the patient should either receive treatment until the end of
his life or should only be followed up under the direction of
his doctor.
nodüllerden parça alınarak, hastalığın iyi huylu olup
olmadığı veya ileri dönemler için risk teşkil edip etmediği
anlaşılabilir. Biyopsi sonuçları doğrultusunda, tiroit bezinin
riskli olabileceği düşünülen kısmı cerrahi ile alınmalıdır.
3. Hastalığın türü tedavi şeklini belirliyor
Guatr tedavisi hastalığın türüne göre değişiklik gösterir.
Örneğin toksik guatr olarak adlandırılan, halk arasında
zehirli guatr olarak bilinen türde ameliyatsız tedavi
mümkündür. Bu kişilerde, artan tiroit fonksiyonlarını
baskılayıcı, azaltıcı ilaç tedavileri uygulanarak, tiroit
fonksiyonları normal seviyelere indirilir. Guatr tedavisinde
uygulanan diğer yöntemler ise cerrahi müdahale ile tiroit
bezinin tamamen alınması veya radyoaktikf iyot tedavisiyle
organın tamamen tahrip edilmesi şeklindedir. Her iki
tedavide de tiroit bezinin tamamen ortadan kaldırılması
söz konusudur. Genellikle açık yöntemle yapılması tercih
edilen tiroit cerrahisinde, hasta 1 gün içinde taburcu olarak
normal yaşantısına kısa sürede dönebilmektedir.
4. Kanseri önlemek için ameliyat gerekli
Guatr ameliyatlarının çoğunda amaç kanser riskine karşı
tedbir almaktır. Kişide guatr hastalığının bir türü olabilir, bir
veya birden fazla nodül de bulunabilir. Ancak ilaç tedavisi
dışında, tiroit bezinin bir bölümünün veya tamamının
alındığı bir cerrahi girişim, sadece kanser riski olabileceğini
belirten bir takım patolojiler varsa tercih edilmektedir.
Diğer yandan, ameliyat sonrasında geriye kalan tiroit
dokusunda hastalığın tekrarlama riski de bulunmaktadır.
5. Ameliyat sonrası takip önemli
Guatr ameliyatı olan hastalar daha sık kontrol edilmelidir.
Çünkü alınan dokunun neden olduğu hormonal eksikliğin
karşılanması için uygulanan hormon tedavisinin yeterli olup
olmadığına en az 6 ayda bir bakılmalıdır. Öte yandan, kanser
riski taşımayan ve tiroidin alınmadığı guatr vakalarında,
hasta hayatının sonuna kadar ya tedavi almalı ya da
doktorunun yönlendirmesi doğrultusunda sadece takip
edilmelidir.
Aralık 2019
34
Innovative Treatments For Metastatic
Breast Cancer Prolong Survival
Metastatik Meme Kanserinde
Yenilikçi Tedaviler Sağkalım Süresini Uzatıyor
Specialist Assoc. Özlem Sönmez
Internal Diseases and Medical Oncology
Thanks to innovative therapies, survival rates are prolonged
in advanced (metastatic) breast cancer, while advances in
diagnosis and treatment are continuing rapidly.
2.1 million in the world every year, 20 thousand women in
our country affected by early diagnosis of breast cancer
mortality rates decreased, while the disease recovery
rate increased to about 95 percent. While the incidence
of breast cancer is increasing in the world, especially in
developed countries due to the increase in screening
programs and early diagnosis in the last 30 years the rate of
death from breast cancer has decreased by 40 percent and
the rate of disease recovery has risen to almost 95 percent.
In breast cancer, if the tumor spreads to other parts of the
body, it is described as metastatic, that is, advanced stage
breast cancer, and about 30 percent of women diagnosed
with early stage breast cancer can progress to the
metastatic stage. Specialist Assoc. Özlem Sönmez, Internal
Diseases and Medical Oncology said that this progress may
Yenilikçi tedaviler sayesinde ileri evre (metastatik) meme
kanserinde de sağkalım süreleri uzarken, tanı ve tedavi
alanındaki gelişmeler hızla devam ediyor.
Dünyada her yıl 2,1 milyon, ülkemizde ise 20 bin kadının
etkilendiği meme kanserinde erken tanı sayesinde ölüm
oranları azalırken, hastalıktan kurtulma oranı ise yaklaşık
yüzde 95’e yükseldi. Dünyada meme kanseri görülme
sıklığı artarken, özellikle gelişmiş ülkelerde tarama
programlarının artması ve erken tanı sayesinde son 30
yılda meme kanserinden ölüm oranı yüzde 40 azaldı ve
hastalıktan kurtulma oranı nerdeyse yüzde 95’e yükseldi.
Meme kanserinde, tümörün vücudun diğer taraflarına
yayılması durumunda metastatik, yani ileri evre meme
kanseri olarak nitelendirildiğini ve erken evre meme
kanseri teşhisi koyulan kadınların yaklaşık yüzde 30’unda
hastalığın metastatik evreye ilerleyebileceğini belirten
İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç Dr. Özlem
Aralık 2019
35
be within 5-15 years.
Asserting that the molecular
structure of the tumor and
the extent of metastasis are
very important in evaluating
life expectancy in metastatic
breast cancer, Assoc. Dr.
Sönmez, said, “Compared to
early-stage breast cancer,
life expectancy of metastatic
breast cancer is low,
although current treatments
used, size and pathological
type of tumor, and the
response rate of the tumor
to treatment may change this rate. Overall, the survival
time, which is around 11-12 months, has been prolonged
today.”
Asserting that all types of cancer should be decided with
multidisciplinary treatment approaches Assoc. Dr. Sönmez
emphasized that determining the location of metastasis
and the prevalence of cancer with imaging methods is an
important factor in treatment options. Asserting that each
treatment option was determined after evaluating the
characteristics of the patient and applying personalized
treatment, Assoc. Dr. Sönmez said, “The use of targeted
therapies in metastatic breast cancer is promising because
it affects survival significantly, affects quality of life to
a minimum, and has high response rates. The use of
the targeted therapies in metastatic breast cancer are
promising due to significantly affect survival, quality of life
to a minimum and treatment response rates are very high.”
Sönmez, bu ilerlemenin
5-15 yıl içinde olabileceğini
belirtti.
Metastatik meme kanserinde
yaşam beklentisini
değerlendirmede,
tümörün moleküler yapısı
ve metastazın yaygınlık
derecesinin çok önemli
olduğunu vurgulayan Doç.
Dr. Sönmez, “Erken evre
meme kanserine göre,
metastatik meme kanserinin
yaşam süresi beklentisi
düşük olmakla birlikte
kullanılan güncel tedaviler, tümörün boyutu ve patolojik
tipi, tümörün tedaviye verdiği yanıt oranı ile birlikte bu
oran değişebiliyor. Genel olarak değerlendirirsek 11-12 ay
civarında olan sağkalım süresi günümüzde oldukça uzadı.”
şeklinde konuştu.
Tüm kanser tiplerinde multidisipliner tedavi yaklaşımları
ile karar verilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Sönmez,
görüntüleme yöntemleri ile birlikte metastazın yeri
ve kanserin yaygınlığının belirlenmesinin tedavi
seçeneklerinde oldukça önemli bir faktör olduğunu
vurguladı. Her tedavi seçeneğinin, hastanın özellikleri
değerlendirildikten sonra belirlendiğini ve kişiye özel tedavi
uygulandığını aktaran Doç. Dr. Sönmez, “Metastatik meme
kanserinde hedefe yönelik tedavilerinin kullanımı sağ
kalımı çok önemli oranda etkilemesi, yaşam kalitesini en
az oranda etkilemesi ve tedavi yanıt oranlarının oldukça
yüksek olması sebebi ile umut verici.” dedi.
Aralık 2019
36
driving to life,
sirens to survive…
The Turkish medical devices and supplies industry is a fast
developing sector with recent investments in most fields.
In fact, during the past decade the industry has undergone
significant changes. The number of items produced has
increased and along with it, their quality has improved. The
number of manufacturers in the industry has increased as
well.
With the quality of its medical products, the Turkish medical
devices and supplies industry has progressed as such that it
can compete with many countries.
Today, the industry is composed of about 6000 companies,
including 450 medium and large- scaled companies, 100
manufacturers/exporters, and 2500 suppliers. A broad
range of products is offered by certain manufacturers
specialized in their fields of production. Most of the
companies in the medical devices and supplies industry
are located in Istanbul, Ankara, Izmir and Samsun since
a high number of health institutions, transportation and
telecommunication facilities, ease of supply and easy access
to research and technical support exist in these cities.
There are some leading ambulance manufacturers among
the medical devices and investments such as EMS.
An ambulance is a motor vehicle specially equipped to carry
a human to a hospital or between hospitals.
The ambulance manufacturers buy the vehicles from car
manufacturers and furnish the insides. It is a complicated
work and has to be perfect in order not to cause any halt
during the first aid and transportation. In fact, it is so risky
that many insurance companies don’t want to deal with
them.
“How Products Are Made” is a portal (http://madehow.
com) which provides accurate and practical information for
readers. It describes the manufacturing processes of a big
number of products of interest. Ambulances are among
them. The following information comes from the website of
“How Products Are Made.
The site provides step by step descriptions of the assembly
and the manufacturing process. Each product also has
related information such as the background, how the item
works, who invented the product, raw materials that were
used, product applications, by-products that are generated,
possible future developments, quality control procedures,
etc.
An ambulance is a self-propelled vehicle specifically
designed to transport critically sick or injured people to
a medical facility. Most ambulances are motor vehicles,
although helicopters, airplanes, and boats are also used. The
interior of an ambulance has room for one or more patients
plus several emergency medical personnel. It also contains a
variety of supplies and equipment that are used to stabilize
the patient’s condition while en route.
Aralık 2019
37
Background
The earliest ambulances were simple two-wheeled carts
used to carry sick or wounded soldiers who were unable
to walk by themselves. The word ambulance comes from
the Latin word ambulare, meaning to walk or move about.
The first ambulances specifically used to transport patients
to a medical facility were developed in the late 1700s
in France by Dominique-Jean Larrey, surgeon-in-chief in
Napoleon’s army. Larrey noted that it took almost a full
day for wounded soldiers to be carried to field hospitals,
and that most of them died in that time “from want of
assistance.” To render more immediate aid and provide
faster transportation, he designed a horse-drawn carriage
staffed by a medical officer and assistant with room for
several patients on stretchers.
The first military ambulance corps in the United States was
organized in 1862 during the Civil War as part of the Union
army. The first civilian ambulance service in the United States
was organized three years later by the Cincinnati Commercial
Hospital. By the turn of the century, most major hospitals
had their own private ambulances. The first motorized
ambulance went into operation in Chicago in 1899.
In areas where there were no major hospitals, the local
undertaker’s hearse was often the only vehicle capable of
carrying a patient on a stretcher, and many funeral homes
also provided an ambulance service. As a result, the design
and construction of ambulances and hearses remained
closely related for many years.
Most early ambulances were simply intended to transport
patients. After the doctor or fire department rescue squad
applied first aid, the patient was loaded into the back of
the ambulance for a quick ride to the hospital. In some
cases, the doctor rode along, but most of the time the
patient rode alone and unattended. In the United States
that changed dramatically when the federal government
passed the Highway Safety Act in 1966. Among its many
standards, the new act set requirements for ambulance
design and emergency medical care. Ambulances with
low-slung, hearse-like bodies were replaced by high-bodied
vans to accommodate additional personnel and equipment.
Radios were installed. Many ambulances carried advanced
equipment like cardiac defibrillators, along with an arsenal
of life-saving medicines and drugs.
Today, ambulances come in a wide variety of shapes and
sizes. The simplest designs are equipped to provide basic
life support, or BLS, while larger, more sophisticated
designs are equipped to provide advanced life support, or
ALS. Ambulances may be operated by private companies,
hospitals, the local fire or police department, or a separate
city-run organization.
Raw Materials
Ambulance manufacturers purchase many components
from other suppliers rather than fabricate them themselves.
These include the vehicle cab and chassis, warning lights
and sirens, radios, most electrical system components,
Aralık 2019
38
the heating and air conditioning components, the oxygen
system components, and various body trim pieces like
windows, latches, handles, and hinges.
If the ambulance has a separate body, the body framework
is usually made of formed or extruded aluminum. The outer
walls are painted aluminum sheet, and the interior walls
are usually aluminum sheet covered with a vinyl coating or
a laminated plastic. The subfloor may be made of plywood
or may use an open-cored plastic honeycomb laminated
to aluminum sheet. The interior floor covering is usually a
seamless, industrial-grade vinyl that extends partially up
each side for easy cleaning.
Design
Interior cabinets in the patient compartment are usually
made of aluminum with transparent, shatter-resistant
plastic panels in the doors. The counter and wall surfaces
in the “action area,” the area immediately opposite the
patient’s head and torso in the left-hand forward portion of
the ambulance body, are usually covered with a seamless
sheet of stainless steel to resist the effects of blood and
other body fluids. Interior seating and other upholstered
areas have a flame-retardant foam padding with a vinyl
covering. Interior grab handles and grab rails are made of
stainless steel. Other interior trim pieces may be made of
various rubber or plastic materials.
Ambulance designs fall into three categories. Type I
ambulances have a modular, or detachable, body built on
a truck chassis. The truck cab is connected to the body
through a small window, but the occupants of the cab must
go outside the vehicle to enter the ambulance body. Type II
ambulances use a van with a raised roof. Because of the van
construction, the occupants of the cab can easily enter the
body from the inside, although the interior space is limited.
Type III ambulances have a modular body built on a cut-away
van chassis. This design combines the capacity of the larger
modular body with the walk-through accessibility of a van.
The federal requirements for ambulances are defined by
General Services Administration Standard KKK-A-1822:
Federal Specifications for Ambulances. It covers overall
construction, electrical systems, emergency warning lights,
and many other aspects of ambulance design. Some states
have adopted this federal standard, while others have their
own design requirements. Because an ambulance is a motor
vehicle, the Federal Motor Vehicle Safety Standards (FMVSS)
apply to the vehicle portion. Certain Occupational Safety
and Health Administration
(OSHA) standards regarding blood-borne and airborne
pathogens also apply. Within the framework of these
standards, manufacturers may specify specific features and
materials to provide their products with unique advantages
in the marketplace.
Manufacturing Process
Ambulances are usually manufactured in a modified
assembly line process, where the vehicle or body moves
from one fixed area of a plant to another, rather than
being pulled along an assembly line. Specific parts are
brought to each area for installation or assembly. Different
manufacturers may use slightly different processes. The
following is a typical sequence of operations for the
manufacture of a Type I ambulance with a modular body.
Building the body shell
•1 The structural components of the ambulance body—the
supporting struts, braces, and brackets for the floor, sides,
and roof—are either bent to shape using standard machine
shop tools, or are cut from specially shaped aluminum
extrusions that have been purchased from suppliers. The
components are held in the proper position with a device
called a jig and are welded together to form the body
frame-work.
Aralık 2019
39
•2 The exterior skin pieces are fabricated using
standard sheet metal shop tools and are fastened
to the outside of the framework using either
mechanical fasteners or adhesive bonding. The
external compartments are fabricated and welded
in place. Finally, the external body doors are
fabricated and are fastened in place on hinges.
•3 The outside of the body shell is then cleaned,
sanded, and spray painted with a primer. Next, a
sealer is applied. This is followed by a base coat of
paint, usually white, and then a clear coat of paint
to protect the base color and give the surface a
shiny appearance. Between each coat, the body is
placed in an oven to dry.
Aralık 2019
40
Preparing the cab and chassis
•4 Additional wiring is added to the cab, chassis, and engine
electrical system to accommodate the warning lights and
sirens and to bring power to the body. Additional switches
and controls are added to the dash as required. The heating
and air conditioning system may also be modified.
•5 Holes are drilled in the vehicle frame rails and mounting
brackets are installed to support the ambulance body. The
frame rails may be cut to the proper length for the body.
Mounting the body
• 6 The painted body shell is lowered onto the chassis
mounting brackets and is bolted in place.
• 7 The cab is usually ordered with the same background
color as the body, and does not require priming or base/clear
painting. Most ambulances are specified with one or more
colored stripes that extend along the sides and rear of the
cab and body. The areas around the stripes are masked off
with paper and tape so that the position of the stripes on
Aralık 2019
41
the cab and the body match. The stripes are then painted and
dried, and the masking removed.
• 8 The front and rear bumpers, which are not painted, are then
installed. If the mirrors have been removed to paint the stripes,
they are reinstalled.
Finishing the body
• 9 The electrical wiring in the body walls and ceiling is installed
from the inside, and foam panels are bonded in place to provide
thermal and noise insulation. With the wiring in place, the exterior
lights are mounted and connected, and the exterior latches, grab
handles, windows, and other trim pieces are installed.
• 10 The oxygen piping and outlets, which are part of the patient
life-support system, are installed in the body walls. The vacuum
system, which removes blood, saliva, and other body fluids is also
installed. If the ambulance body requires an auxiliary heating and
air-conditioning system, it is installed at this time.
•11 With all the systems in place, the interior cabinets are installed
and the walls, floors, and ceilings are covered. The electrical
power distribution board is installed in a forward compartment
of the body and the panel is connected to the cab and chassis
electrical wiring. If the ambulance is specified with an inverter,
which converts 12 volts direct current from the vehicle batteries
into 120 volts altemating current for use with certain medical
equipment, it is also installed at this time.
• 12 The seats and upholstery pieces, which are either purchased
or assembled in a separate area, are fastened in place. The
interior grab handles, containers, and trim pieces are installed as
the final step.
Quality Control
The design of ambulances is regulated by several standards,
and the manufacturer must take appropriate steps to ensure
compliance with those standards. Each system is inspected
and tested for proper installation and operation as part of the
manufacturing process. In addition, every material, from the
aluminum in the body to the foam in the head rests, is certified by
the manufacturer to meet the required specifications.
The Future
Many fire departments are finding that approximately 80-90%
of their calls are for medical emergencies, while only 10-20%
are for fires. In the case of medical emergencies, an ambulance
has to be called in addition to the fire engine. Instead of
responding to all calls with large pumpers or ladder trucks, some
fire departments are starting to use smaller, lower-cost firstresponse
vehicles that combine the equipment and patient
transport capabilities of a rescue truck and ambulance
with the fire suppression capabilities of a small pumper.
These combination vehicles are able to handle a variety of
emergency situations, including those involving small fires
such as might occur in vehicle accidents. This saves wear on
the larger firefighting vehicles, and eliminates the need to
dispatch two vehicles to the same incident. In the future, an
increase in traffic congestion and an increase in the average
age of the population in the United States are expected to
increase the number of medical emergency calls. When this
happens, it is expected that the single-function ambulance
may be replaced by a multi-function combination vehicle in
many areas.
Aralık 2019
44
Siemens Healthineers Solutions Shaping The Future
of Health Sector At 8th Health Summit
Sağlık Sektörünün Geleceğini Şekillendiren Siemens
Healthineers Çözümleri 8. Sağlık Zirvesi’nde
Siemens Healthineers Turkey to overcome the
problems of the health sector with futureoriented
solutions and to contribute to the
sustainability of took part in 8. Health Summit
organized by the Private Hospitals Platform.
Health Minister Fahrettin Koca participated in
the event and covered many issues ranging from
social security to digitalization of the health
system.
The Private Hospitals Platform Association, which was
established to protect the rights and interests of private
health institutions and organizations, organized the
eighth Health Summit event at the Grand Ankara Hotel &
Convention Center on November 6-8, 2019. Health Minister
Fahrettin Koca participated in the event in which some
topics such as cooperation between the Ministry of Health
and private health institutions, problems in insurance
systems, sustainability and stability in health services were
discussed. Bringing together the different representatives
of the health sector, Siemens Healthineers Turkey, which
sponsors the 8th Summit Health, with motto of “Shaping
the Future of Health” hosted visitors at the booth attracts
attention. Siemens Healthineers’ digital solutions and
technologies were exhibited at the booth, where Health
Minister Fahrettin Koca also visited.
Siemens Healthineers Türkiye, sağlık sektörünün
sorunlarını gelecek odaklı çözümlerle aşmak ve
sektörün sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak
üzere Özel Hastaneler Platformu tarafından
düzenlenen 8. Sağlık Zirvesi’nde yer aldı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da katıldığı
etkinlikte sosyal güvenlikten sağlık sisteminin
dijitalizasyonuna kadar pek çok konu ele alındı.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarının hak ve menfaatlerini
gözetmek üzere kurulan Özel Hastaneler Platformu
Derneği, yıllık Sağlık Zirvesi etkinliğinin sekizincisini 6-8
Kasım 2019 tarihlerinde Grand Ankara Hotel & Convention
Center’da gerçekleştirdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın
da katıldığı etkinlikte; Sağlık Bakanlığı ile özel sağlık
kuruluşları arasındaki iş birliği, sigorta sistemlerindeki
sorunlar, sağlık hizmetlerinde sürdürülebilirlik ve istikrar
gibi konular ele alındı.
Sağlık sektörünün farklı paydaşlarını buluşturan 8. Sağlık
Zirvesi’ne sponsor olan Siemens Healthineers Türkiye,
“Sağlıkta Geleceği Şekillendiriyoruz” sloganıyla dikkat
çeken standında ziyaretçileri ağırladı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da ziyaret ederek büyük
ilgi gösterdiği standda, Siemens Healthineers’ın dijital
çözümleri ve teknolojileri sergilendi.
Aralık 2019
46
Players Cannot Recover From Anterior Cruciate Ligament
Injury If They Do Not Have The Courage Of Their Convictions
Sporcu Ön Çapraz Bağ Sakatlığına İnanmazsa Atlatamaz
Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin
Anterior cruciate ligament injury is one of the most
common injuries experienced by players today. Orthopedic
Specialist Op. Dr. Osman Lapcin, who emphasizes that a
time full of intensive exercises and rehabilitation awaits
players in postoperative period as well as a successful
surgical operation, has issued dire warnings about this
period. Lapcin has laid stress on the extension of recovery
time and the possibility of recurrence of their injury in case
that they do not participate in recovery period with such
conviction.
Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman Lapcin made
evaluations from a different perspective regarding the
anterior cruciate ligament injury frequently experienced by
players. Dr. Lapcin highlighted the fact that healing period
of anterior cruciate ligament injuries requires a remarkable
effort that will be made by the player as much as the
surgical operation.
“The anterior cruciate ligament is one of the ligaments that
provides the connection with the calf under the thigh bone,
prevents the calf bone from shifting forward in the knee
joint and provides firmness in the knee,” said Osman Lapcın,
stating that this injury could occur while maneuvering
the foot into an inward twisting from its fixed position.
Emphasizing that a rapid movement may result in anterior
cruciate ligament injury, Lapcin said, “Strengthening the
leg muscles can be to some extent helpful to prevent
this. Muscle strengthening exercises and training for the
flexibility of the joints will help players suffer less from this
injury”.
Rehabilitation process is crucial
Günümüzde sporcuların yaşadığı en büyük sakatlıklardan
bir tanesi ön çapraz bağ yaralanması. Başarılı bir cerrahi
işlem kadar sonrasındaki süreçte sporcuları yoğun bir
egzersiz ve rehabilitasyon dönemi beklediğine vurgu yapan
Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın, bu dönem hakkında
ise ciddi bir uyarıda bulundu. Lapçın, sporcuların iyileşme
sürecine inançlı bir şekilde iştirak etmezlerse iyileşme
sürecinin uzayacağını ve yaşadıkları sakatlığın tekrarlama
ihtimali olduğunun altını çizdi.
Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın, sporcuların
sıklıkla yaşadığı ön çapraz bağ sakatlığı üzerine farklı bir
açıdan değerlendirmelerde bulundu. Lapçın, ön çapraz bağ
yaralanmasında iyileşme sürecinin cerrahi işlem kadar
sporcunun iyileşmek için verdiği çabanın da bu süreçte
önemine vurgu yaptı.
“Ön çapraz bağ; uyluk kemiğinin altında baldırla bağlantıyı
sağlayan diz ekleminde baldır kemiğinin öne doğru
kaymasını önleyen dizin sıkılığını sağlayan bağlardan bir
tanesi” şeklinde tanımlayan Osman Lapçın sabit ayak
üzerinde ayağı içeri doğru döndürme manevrası yaparken
bu yaralanmanın yaşanabileceğini belirtti. Hızlı bir hareket
sonucunda çapraz bağ yaralanması yaşanabileceğinin
altını çizen Lapçın, “Bunu önlemek için bacak adalelerinin
güçlendirilmiş olması buna bir miktar engel olabiliyor.
Kasları güçlendirici antrenmanlar ve eklemlerin esnekliğine
yönelik antrenman yapan sporcularda ise bu sakatlık daha
az görülecektir.” dedi.
Rehabilitasyon süreci çok önemli
“Bir futbolcu için ön çapraz bağı yaralanması içinde
bulunduğu sezonu kapattığı anlamına geliyor” şeklinde
çok net bir açıklamada bulunan Osman Lapçın bu
durumun sporcunun en erken 9 ay ila 1 yıldan önce takıma
dönemeyeceğini işaret ediyor. Çapraz bağ sakatlığının
talihsiz bir durum ve ağır bir yaralanma olduğunun
altını çizen Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Osman Lapçın,
“Rehabilitasyon dönemi açısından da dikkate aldığımızda
tedavisi uzun süren bir yaralanmadır. Tabi bu süre
içerisinde bir takım aktiviteleri yapamadığımız için kas
gücünde kayıplar olabiliyor. Bu sakatlığı yaşayan bir sporcu
iyi bir rehabilitasyon sonucunda kariyerine kaldığı yerden
devam edebilir. Böyle örnekler de spor tarihinde mevcut.”
İfadelerini kullandı.
“Travma vücudun sınırlarını zorladığı zaman da böyle bir
sakatlık gelişebilir” diyen Osman Lapçın, “Son yıllarda
futbolcular ameliyattan 6 ay sonra takımla birlikte
antrenmanlara başlayabiliyordu ama günümüzde artık bu
sürenin daha uzun tutulması gerektiği anlaşılmaktadır
Aralık 2019
47
“For a football player to have an anterior cruciate ligament
injury means ending the season” explained Osman Lapcın,
pointing out that the player could not return to the team
at the earliest before 9 months to 1 year. Underlining that
anterior cruciate ligament injury is an unfortunate situation
and a serious injury, Orthopedic Specialist Op. Dr. Osman
Lapcin made these statements: “Considering in terms of
the rehabilitation period, it is an injury the treatment of
which requires a long term. Of course, during this time,
they can suffer from loss of muscle strength due to failure
in a number of activities. A player who has sustained this
injury can resume his career after a good rehabilitation
process. Such examples are available in the history of
sports.”
“When trauma forces the limits of the body, such an
injury may develop,” said Osman Lapcin, “In recent years,
footballers could start training with the team 6 months
after the surgery, but now it is understood that this
period should be kept longer.” Osman Lapcin continued
as follows: “We can expect players to stay away from the
sport for a longer period of time and strengthen their knee
circumference by performing some more exercises without
pushing the limits of the joint elasticity. That is because,
when returning to sports arena in an early period, injuries
can occur again in the anterior cruciate ligament. If we are
mentioning about the comeback of the player, this period
will be around 9 months to 1 year.”
Stating that there is not a very clear data about the recent
injuries in football players, Osman Lapcın explained, “We
have witnessed that only the football players in our country
have become more injured and spent most of their football
life as injured. Also, we have observed that footballers
in Turkey were not coached adequately in the clubs they
started their football career.”
Emphasizing that there is a problem in the discipline of
training even if the training is not wrong, Lapcin added:
“Soccer players think that they have a gifted talent. They
just think they can do this with a little morale and hearing
some motivational words such as ‘Come on, man, you can
do it! You can run!’ Football is a branch of sports, and sports
is an activity that requires self-discipline. It is a discipline
that must cover the whole of life. The performance of a
football player on the field is related to nutrition, training
discipline, sleep order, social life, in short, everything.
Looking at sports from the perspective of a player takes
generating a social environment and eating healthy like
a player. Injuries are unavoidable in the absence of these
factors. They need to work out vigorously. We see that
players who do this regularly have not been injured for
years. Emphasizing the intense exercise and rehabilitation
period of the football players in the post-operative
period, Lapcin made these final statements: “A successful
comeback to sports is possible after disciplining and
successfully performing these exercises. After a successful
surgical procedure, a good rehabilitation and exercises
should be done, and the player should be participating in
this in a faithful way.”
diye konuştu. Osman Lapçın sözlerine şöyle devam etti:
“Sporcuların daha uzun bir süre spordan uzak kalmaları,
eklemin sınırlarını zorlamadan bir miktar daha egzersiz
yaparak diz çevresini güçlendirmelerini bekleyebiliyoruz.
Çünkü erken dönemde spora dönüldüğünde ön çapraz
bağlarda tekrar yaralanmalar gerçekleşebiliyor. Sporcunun
eski formuna kavuşmasından bahsediyorsak eğer günümüz
şartlarında bu zaman 9 ay ila 1 yıla yakın sürecektir.
Futbolcularda son dönemde yaşanan sakatlanmalarla ilgili
elde çok net bir veri olmadığını belirten Osman Lapçın,
“Yalnız ülkemizde oynayan futbolcuların çok daha fazla
sakatlandığını ve futbol hayatının büyük bir bölümünü
sakat olarak geçirdiğine şimdiye kadar şahit olduk.
Türkiye’de futbolcuların yaygın olarak spora ilk başladıkları
kulüpte çok da iyi antrene edilmediklerini görüyoruz.”
açıklamasında bulundu.
Antrenmanların yanlış olmasa bile antrenman disiplininde
bir sıkıntı olduğuna özellikle vurgu yapan Lapçın şöyle
devam etti: “Futbolcular kendilerinde Allah vergisi bir
yetenek olduğunu düşünüyorlar. Sadece bu yeteneği
konuşturarak biraz da moralle ve bir takım ‘Haydi aslanım
yaparsın, koşarsın’ teşvikiyle yapabileceğini düşünüyor.
Futbol bir spor branşıdır ve spor disiplin isteyen bir iştir.
Yaşamın bütününü kapsaması gereken bir disiplindir. Bir
futbolcunun sahadaki performansı; beslenmesi, antrenman
disiplini, uyku düzeni, sosyal hayatı yani kısaca her şeyiyle
ilgilidir. Spora bir sporcu gözüyle bakmak, bir sporcu gibi
sosyal çevre oluşturmak, bir sporcu gibi beslenmekten
geçer. Bunlar olmadığı zaman futbolcunun sakatlanması
kaçınılmaz oluyor. Gayet zinde bir şekilde antrenman
yapmaları gerekiyor. Bunu aksatmadan yapan sporcuların
yıllardır sakatlanmadığına da görüyoruz.
Ameliyat sonrası dönemde futbolcuları yoğun bir egzersiz
ve rehabilitasyon dönemi beklediğine vurgu yapan Lapçın,
“Bu egzersizleri disiplinli ve başarılı bir şekilde atlattıktan
sonra spora başarılı bir dönüş mümkün olabilmekte.
Başarılı bir cerrahi işlem kadar sonrasında da iyi bir
rehabilitasyon ve egzersiz yapılması ve sporcunun da buna
inançlı bir şekilde iştirak ediyor olması lazım.” diye konuştu.
Aralık 2019
48
Trpharm A.S. Initiates Compassionate Use Programme For Fennec
Pharmaceuticals’ Sodium Thiosulfate For Infusion In Turkey
Ülkemizdeki Çocuklar, Kanser Tedavisi Kaynaklı
İşitme Kaybına Karşı Korunabilecek
Mehmet Göker, CEO of TRPHARM
TRPHARM A.S. today announced that the Turkish Drug and
Medical Devices Agency have approved a Compassionate
Use Program (CUP) in Turkey for PEDMARK (a unique
formulation of sodium thiosulfate (STS) developed by
Fennec Pharmaceuticals) for the protection from Cisplatin-
Induced Hearing Loss in children who have standard risk
hepatoblastoma.
Fennec Pharmaceuticals has initiated a rolling New Drug
Application (NDA) in the United States for PEDMARK and
expect to complete the regulatory filings in early 2020 in
the US and Europe. PEDMARK has been granted Orphan
Drug, Breakthrough Therapy and Fast Track designations
from the FDA.
Mehmet Göker, CEO of TRPHARM, commented that
“At TRPHARM, our priority is to address the needs of
the patients that are most at risk and provide them
better health services. This milestone, is among the first
achievements of our new Medical Services business that
shows our commitment to accelerate access to innovation.
In addition, the collaboration we have with Fennec
Pharmaceuticals Inc. showcases our unique business model
of building a robust relationship with our partners.”
Kemoterapi tedavisi gören çocuklardaki işitme kayıplarının
önlenmesi için yapılan çalışmalar olumlu sonuçlar veriyor.
TRPHARM İlaç San. Tic. A.Ş., Fennec Pharmaceuticals Inc.
(ABD) tarafından üretilen Sodyum Tiyosülfat (STS) İnfüzyonu
için Türkiye’de İlaca Erken Erişim Programı başlattı. 1 ay –
18 yaş arası kemoterapi tedavisi gören kanserli çocuklar bu
programa katılabilecek.
TRPHARM; Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun,
standart-risk hepatoblastoması olan çocukların sisplatin
kaynaklı sağırlığa karşı korunması amacıyla STS (Fennec
Pharmaceuticals Inc. tarafından geliştirilen benzersiz bir
formülasyon) kullanımına olanak tanıyan bir ilaca Erken
Erişim Programını onayladığını duyurdu.
TRPHARM CEO’su Mehmet Göker, “TRPHARM’da
önceliğimiz, en fazla risk altında olan hastaların
ihtiyaçlarını ele almak ve onlara daha iyi sağlık hizmeti
sunmaktır.” dedi. Göker, “Bu dönüm noktası, yeniliğe
erişimi hızlandırma konusundaki kararlılığımızı gösteren
yeni Medikal Hizmetler işimizin ilk başarıları arasındadır.
Ayrıca, Fennec Pharmaceuticals Inc. (ABD) ile yaptığımız
işbirliği, ortaklarımızla sağlam bir ilişki kurma konusundaki
iş modelimizin bir örneğini teşkil etmektedir. Fennec
Pharmaceuticals Inc., Amerika Birleşik Devletleri’nde STS
Aralık 2019
49
Rosty Raykov, President and Chief Executive Officer of
Fennec, pointed out that “As part of our commitment to
patients, and where regulations allow, we hope to provide
PEDMARK via compassionate use programs as we continue
to work with the FDA and EMA to gain a product approval
in this area of unmet medical need.”
isimli bu ilaç için Yeni İlaç Başvurusu (NDA) yapmıştır.
ABD ve Avrupa’da 2020 yılının başında ruhsatlamaya ilişkin
dosyaları tamamlamayı hedeflemektedir. STS’ye Amerikan
İlaç ve Gıda Dairesi Başkanlığı (FDA) tarafından Yetim İlaç,
Çığır Açan Tedavi ve Hızlı Ruhsatlama statüsü verilmiştir.”
diye konuştu.
Fennec’in Başkanı ve İcra Kurulu Yöneticisi olan Rosty
Raykov ise, “Hastalara olan taahhütümüzün bir parçası
olarak ve mevzuatların izin verdiği ölçüde, tıbbi ihtiyacın
karşılanmadığı bu alanda, bir ürün onayı almak için
FDA ve Avrupa İlaç Otoritesi (EMA) ile birlikte çalışmaya
devam ederken, STS için ilaca erken erişim programları
düzenlemeyi umuyoruz.” diye konuştu.
Trpharm Bu Program İle İşitme Kaybını Önlemeye
Yardımcı Olabilecek
TRPHARM CEO’su Mehmet Göker, ayrıca, ABD ve
Avrupa’da, 10.000’den fazla kanser tedavisi gören
çocuğun platin bazlı kemoterapi aldığının tahmin
edildiğine dikkat çekerek, “Bu çocuklardaki işitme kaybı
sıklığı, kemoterapinin dozu ve süresine bağlıdır ve bu
çocukların çoğu yaşamları boyunca işitme cihazına ihtiyaç
duymaktadır. Bu işitme kaybı için halen geliştirilen önleyici
bir tedavi bulunmamaktadır. İşitme kaybı, bebek ve küçük
çocukları gelişimlerinin kritik evrelerinde etkileyerek, dil
gelişimi ve okuma yazma eksikliğine yol açarken, daha
büyük çocuklar ile ergenlerde sosyal-duygusal gelişim
geriliği ve düşük eğitim başarısına neden olur. STS, hayatta
kalma ve ototoksisitenin azaltılması üzerindeki etkiyi iki
evreden oluşan 3 klinik çalışmada gözlemleyen, Klinik
Onkoloji Grubu Protokolü ACCL0431 ve SIOPEL 6 çalışma
grupları tarafından ele alınmıştır. Her iki çalışma da
başarıyla tamamlanmıştır.” dedi.
Aralık 2019
52
What Is “Smart Intraocular Lens?”
Have I Missed My Chance?
“Akıllı Lens” Ne Demek? Fırsatı Kaçırdım Mı?
Prof. Levent Alimgil, M.D., head of Ophthalmology and
Ophthalmologic Surgery at Istanbul Cerrahi Hospital
Prof. Levent Alimgil, M.D., head of Ophthalmology and
Ophthalmologic Surgery at Istanbul Cerrahi Hospital, gave
statements on smart intraocular lens applications, which
will spare patients from near vision prescription glasses as
well as distant prescription glasses after cataract surgery.
We have been successfully performing cataract surgeries
for long years. It drastically increases visual quality and
quality of life. The eye is incised approximately 2 mm in
size within scope of the surgical method; the opacified
lens is cleaned and a new lens is placed. It is an extremely
comfortable and reliable surgery performed under local
anesthesia, lasting 10 to 12 minutes.
The main problem is about the patient’s visual quality
because the entire process is related to the lens placed
in the eye. The lens should be selected accordingly if the
patient has astigmatic refraction problem and toric lens
with appropriate features should be placed. It is important
to provide a healthy distant visual capacity without
correction using such applications. But the patients still
have to use near prescription glasses.
“Smart intraocular lenses” are developed to eliminate
this problem. We are handed an opportunity for near
perfect vision for the first time with trifocal intraocular
lens technology. The patients, who are applied the
intraocular lenses, gain distant-middle and near vision
without prescription glasses. Patients with history of
single focus lens who use near vision prescription glasses
pose a serious problem at this stage. I would like to stress
that those patients haven’t missed the opportunity in light
to new developments in the intraocular lens technology.
Obtaining advantages of trifocal (smart) intraocular lens is
possible by placing the new lens in front of the previously
placed intraocular lens. This procedure is performed under
local anesthesia and lasts maximum of 7 to 10 minutes.
İstanbul Cerrahi Hastanesi Göz Hastalıkları ve Cerrahisi
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Alimgil, katarakt ameliyatı
olduktan sonra yakın gözlüğü kullanmaya başlayanların,
yakın gözlüklerinden de kurtulmalarını sağlayacak akıllı
lens uygulaması hakkında açıklamalarda bulundu.
Katarakt cerrahisi uzun yıllardır çok büyük başarı ile
gerçekleştirdiğimiz bir cerrahi. Hastanın görme kalitesini ve
yaşam konforunu hızla arttırıyor. Cerrahi teknik olarak göze
2 mm den ufak bir giriş yapıp kataraktlı merceği temizliyor
ve yerine yeni bir mercek yerleştiriyoruz. Bu lokal anestezi
altında 10-12 dakika süren son derece konforlu ve güvenli
bir ameliyat.
Esas sorun ameliyattan sonra hastanın görme kalitesi,
çünkü bu durum tamamı ile göze yerleştirdiğimiz mercekle
ilişkili. Hastanın eğer astigmat kırma kusuru var ise mercek
seçimini ona göre yapmalı ve uygun özelliklerde torik göz
içi lensi yerleştirmeliyiz. Bu tür uygulamalar ile gözü uzakta
gözlüksüz sağlıklı bir görme kapasitesine kavuşturmak
önemli. Ancak bu hastalar yakını iyi görebilmek için gözlük
kullanmak zorundalar.
İşte “Akıllı Lens” diye bilinen mercekler bu sorunu ortadan
kaldırmak için üretildiler. Trifokal göz içi lens teknolojisi
ilk kez bize ideale çok yakın bir imkan sağladı. Bu göz
içi lenslerini kullandığımız hastalar gözlüksüz uzak-orta
mesafe ve yakın görmeye kavuşuyorlar.
Bu aşamada daha önce tek odaklı mercek takılmış ve yakın
için gözlük kullanmak zorunda kalan hastalar önemli bir
sorun olarak karşımıza çıkıyor. Göz içi lens teknolojisindeki
yeni gelişmeler ile bu hastalar için de fırsatın kaçmadığını
belirtmek isterim. Daha önce yerleştirilmiş merceğin
hemen önüne uyguladığımız bir göz içi lensi ile trifokal
(Akıllı) lens konforuna ulaşmak mümkün. Bu işlem de lokal
anestezi altında en fazla 7-10 dakika süren bir işlem.
Aralık 2019
54
Adolescence and Old Age is Risky Period
Ergenlik Ve Yaşlılık Riskli Dönem
Son günlerde yaşanan olaylarla gündeme gelen intiharda,
en önemli risk faktörleri arasında psikiyatrik hastalıklar,
yalnızlık ve zayıf sosyal destek geliyor. İntiharda en riskli
dönemin ergenlik ve ileri yaş olduğunu kaydeden uzmanlar,
özellikle güçlü aile ilişkileri ve toplumsal bağın intiharda
koruyucu etki oluşturduğunu vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman
Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, intihar olgusunun
büyük bölümüne yani yaklaşık % 50-60’lık bir bölümüne
psikiyatrik rahatsızlıkların eşlik ettiğini söyledi.
Selvinaz Çınar Parlak, Uskudar University NP Feneryolu Medical
Center Specialist Clinical Psychologist
Psychiatric diseases, loneliness and poor social support are
among the most important risk factors in suicide, which has
come up with recent events. Noting that adolescents and
adolescents are the most risky period in suicide, experts
said that especially strong family relationships and social
bonding generates a protective effect on suicide.
Selvinaz Çınar Parlak, Uskudar University NP Feneryolu
Medical Center Specialist Clinical Psychologist, said that
the psychiatric disorders accompanied a large part of the
suicide phenomenon that is approximately 50-60%.
Attention to depression associated with bipolar
disorder
Pointing out that the most common psychiatric disorders
are mood disorders, Selvinaz Çınar Parlak said, “Depression
episodes, especially in depression and bipolar disorder, are
the most common psychometric conditions. This is followed
by psychoses, psychotic disorders and personality disorders.
But we think that especially bipolar disorder is the most
important risk factor to be accompanied by depression in
mood disorder.”
Social support decreases suicide rate
Recalling that there are various risk factors in suicide cases,
Selvinaz Çınar Parlak said, “The presence of a psychiatric
illness, loneliness, lack of communication with the family
and family are among the important risk factors. Suicide
rates are decreasing especially in societies with high
social support. Research shows that psychiatric diseases,
loneliness, unemployment, some medical diseases, bad
Bipolar bozukluğa eşlik eden depresyona dikkat
En sık rastlanan psikiyatrik rahatsızlıkların duygu durum
bozuklukları olduğunu kaydeden Selvinaz Çınar Parlak,
“Özellikle depresyon ve bipolar bozukluktaki depresyon
epizotları en sık rastlanan psikometrik durumlardır.
Bunun arkasından psikozlar, psikotik hastalıklar ve kişilik
bozuklukları gelir. Ama biz özellikle bipolar bozukluk duygu
durum bozukluğunda depresyon eşlik etmesini en önemli
risk faktörü olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Sosyal destek, intihar oranını düşürüyor
İntihar olgusunda çok çeşitli risk faktörü olduğunu
kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Kişide psikiyatrik bir
hastalığın bulunması, yalnızlık, toplum ve aileyle iletişimin
olmaması önemli risk faktörleri arasında yer alıyor.
Özellikle sosyal desteğin çok olduğu toplumlarda intihar
oranları düşüyor. Yapılan araştırmalar da psikiyatrik
hastalıkların, yalnızlığın, işsizliğin, tıbbi bazı hastalıkların,
kötü yaşam koşullarının, yaşamda, toplumda ve ailede
meydana gelen ani yaşam değişikliklerinin, kargaşaların,
yoğun stres faktörlerinin, iş kaybı ya da mali kayıpların etkili
olduğunu gösteriyor. Bunlar önemli risk faktörleri” diye
konuştu.
15-24 yaş arası ve 65 yaş üzeri risk grubunda
İntihar için riskli yaş gruplarına dikkat çeken Parlak,
“Toplumların pek çoğunda intiharların ergenlik döneminde
15-24 yaş arasında rastlanıor. Bunun dışında 65 yaş üzeri
de risk faktörü oluşturuyor. Ama yetişkinlik çağında yani 25-
65 yaş arasındaki dönemde genelde sabit bir oran var. Bu
anlamda ileri yaş ve ergenliğin risk olduğunu söyleyebiliriz”
dedi. Yapılan çalışmaların ülkemizdeki intiharların dünya
ortalamasının altında olduğunu gösterdiğini belirten
Selvinaz Çınar Parlak, “Ülkemizde ve dünyada intihar
olaylarında bir artış söz konusu. Bu yüzden Türkiye’de
intiharı önleme merkezleri var. Sağlık Bakanlığı’na bağlı
Aralık 2019
56
living conditions, sudden life changes in life, society and
family, confusion, intense stress factors, job loss or financial
losses are effective. These are important risk factors.”
In the risk group between 15-24 years and over 65
years
Pointing out the risky age groups for suicide, Parlak said, “In
many societies, suicides are seen between the ages of 15-
24 during adolescence. In addition, the risk factor is over 65
years. But in adulthood, that is, between the ages of 25-65,
there is usually a fixed rate. In this sense, we can say that
advanced age and adolescence are risk. ”
Expressing that the studies show that the suicides in
our country are below the world average, Selvinaz Çınar
Parlak said, “There is an increase in suicide events in our
country and in the world. So they have suicide prevention
centers in Turkey. There are units in various university
hospitals affiliated to the Ministry of Health. units on the
prevention of suicide depend on Turkey Statistical Institute
and Ministry of Health are doing a variety of research
and regulations related to this issue. A telephone line for
preventing suicide had been set up, but it is not active at
the moment. However, the Ministry of Health has some
priority units and application centers in suicide-related
emergencies. ”
Mass suicides are seen in small sects
Stating that collective suicides are called “altruistic
suicides”, Selvinaz Çınar Parlak said,“ Altruistic suicides are
suicides which are mostly self-sacrificing for a purpose.
çeşitli üniversite hastanelerde bu konuyla ilgili birimler
var. Türkiye İstatistik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı
intiharı önlemeye dair birimler bu konuyla ilgili çeşitli
araştırma ve düzenlemeler yapıyorlar. İntiharı önlemeyle
ilgili bir telefon hattı kurulmuştu ama şu an faaliyette değil.
Fakat yine Sağlık Bakanlığı’nın intiharla ilgili acillerde
öncelikli bazı birimleri ve başvuru merkezleri var” diye
konuştu.
Toplu intiharlar küçük tarikatlarda görülüyor
Toplu intiharların “özgecil intihar” olarak adlandırıldığını
belirten Selvinaz Çınar Parlak, “Özgecil intiharlar, daha
çok bir amaç uğruna kendini feda etme şeklinde olan
intiharlar. Bu da bir grup davranışı içerisinde sonrasının
iyi olacağını düşünerek ya da belli bir şeye hizmet ettiğini
düşünerek kendi bedenlerini ideolojik, dini görüş ya da
bir amaç için feda ediyorlar. Daha çok küçük tarikat ve
topluluklarda bir önderin etrafında toplanan ve o önder ne
derse yapan, robotlaşmış, düşünce süreçleri bloke olmuş
deyim yerindeyse beyni yıkanmış gruplarda geçmişte toplu
intiharlar görülmüştür” dedi.
Aile içi intiharda lider figür var
Kimi zaman çok nadir olsa da aile içinde toplu yaşanan
intiharlarda lider bir kişinin öncü figür olarak hareket
ettiğini kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, “Birbirine bağlı
ailelerde yine lider özellikli bir kişi vardır. Bu kişi aileyi
kontrol eder, daha çok anne gibi bakım veren bir figürdür.
Bu kişiler narsistik bir yapıya sahiptirler ve çok kendilerine
bağlı çocuklar yetiştirirler. Bütün ailenin bir arada
Aralık 2019
58
This means that they sacrifice their bodies for ideological,
religious views, or purpose, in a group of behaviors,
thinking that the latter will be good or that they serve
something. Collective suicides have been seen in the small
sects and communities that gather around a leader and do
what he says, robotized, thought processes blocked, so to
speak, brainwashed groups in the past.”
Leader figure in domestic suicide
Recording that although sometimes rare, a leading person
acts as a leading figure in collective suicides in the family,
Selvinaz Çınar Parlak said that a leader was a leading figure
in collective suicides in the family, although sometimes
very rare. There is a leader in interconnected families. This
person controls the family, more like a mother who is a
caring figure. They have a narcissistic structure and raise
very loyal children. They behave in a way that the whole
family moves together, gathered around the leader person,
in a way he directs. As a result of unhealthy and dependent
relationships, suicidal cases can be seen in closed family
structures that are generally closed to the outside, social
isolation, siblings do not meet with the environment. Such
family structures are symbiotic dependent and closed to
the outside. ”
Our family dynamics and culture protect
Remarking that the society in which we live is usually
a strong communication, family and relatives, Selvinaz
Çınar Parlak said, “This is a protective factor for suicide.
As individuals become lonely, closed systems, loneliness
in the group, or very interdependent, non-initiative group
structures, suicides are more common. Therefore, our
family dynamics and culture are also very protective factors,
but with urbanization, loneliness and individual loneliness
increase and social support increases. Unemployment,
economic problems and current stress factors put
significant pressure on young people. Especially the more
frequent suicides in adolescence may be due to this test
pressure. Economic problems, the deterioration of the
financial structures with city life, lead to the loss of our
social protective factors. In this sense, young people and
adolescents are at risk. Preventive work in particular should
be taken into account by government agencies and health
personnel.”
hareket ettiği, o lider özellikli kişinin etrafında toplandığı,
onun yönlendirdiği bir şekilde davranışlar sergiliyorlar.
Sağlıksız ve bağımlı ilişkilerin sonucu olarak genellikle
dışa kapalı, sosyal izolasyonu olan, kardeşlerin çevreyle
görüşmediği, kapalı aile yapılarında bu şekilde intihar
olguları görülebiliyor. Bu tip aile yapıları simbiyotik bağımlı
ve dışarıya kapalı” dedi.
Aile dinamiklerimiz ve kültürümüz koruyor
İçerisinde yaşadığımız toplumun genellikle iletişimi kuvvetli,
aile ve akraba bağları olan bir toplum olduğunu kaydeden
Selvinaz Çınar Parlak, “Bu intihar açısından koruyucu bir
faktör. Kişiler yalnızlaştıkça, kapalı sistemler oldukça, grup
içinde yalnızlık hissedildikçe ya da çok birbirine bağımlı,
inisiyatif alamayan grup yapıları olunca intiharlar daha çok
görülür. O yüzden bizim aile dinamiklerimiz ve kültürümüz
de çok koruyucu faktör var fakat şehirleşmeyle beraber
yaklnızlaşma ve bireysel yalnızlık artıyor, sosyal destek
artıyor. İşsizlik, ekonomik sorunlar, güncel stres faktörleri
gençler üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Özellikle
ergenlik çağındaki intiharların daha fazla görülmesi bu
sınav baskısından kaynaklı olabiliyor. Ekonomik sorunlar,
mali yapıların şehir hayatlarıyla bozulması, bize ait
sosyal koruyucu faktörlerin de kaybolmasına yol açıyor.
Bu anlamda gençler ve ergenler risk altında. Özellikle
önleyici çalışmalar, devlet kurumlarında ve sağlık personeli
tarafından da dikkate alınmalıdır” dedi.
Aralık 2019
62
Living Mourning To The Fullest Protects From Trauma!
Yası Dolu Dolu Yaşamak Travmadan Koruyor!
Specialist Clinical Psychologist, Serkan Elçi, Uskudar University
NP Etiler Medical Center
Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD), which occurs after
a sudden event such as the loss of relatives, accidents,
earthquakes and war, affects a person’s life negatively.
Noting that the process that makes the traumatic process
healthier is the mourning process, experts stresses that
this period should be experienced in the most healthy
way. Experts said, “Living mourning to the fullest, this will
help the experience to occur before returning to PTSD.
Remarking the importance of sharing the event when there
is a high level of fear and anxiety, experts draws attention
to the fact that men show more PTSD symptoms in our
society.
Pointing out the importance of early intervention, Specialist
Clinical Psychologist, Serkan Elçi, Uskudar University NP
Etiler Medical Center, said that Post-Traumatic Stress
Disorder after earthquake, war, close loss significantly
affects a person’s life.
Clinical Psychologist Serkan Elçi said, “After a sudden event,
we cannot survive in the same way. In a so-called traumatic
life, the person has experienced, witnessed or faced such a
real death or death threat, a serious injury or a threat to the
physical integrity of himself or others. One’s reactions may
include excessive fear, helplessness, or horror.”
++Caution if these are experienced for more than 1 month
Specialist Clinical Psychologist Serkan Elçi noted that the
following conditions should be experienced for more than
1 month in order to call this traumatic experience as Post
Yakınların kaybı, kaza, deprem ve savaş gibi aniden
gelişen bir olaydan sonra ortaya çıkan Travma Sonrası
Stres Bozukluğu (TSSB) kişinin hayatını olumsuz etkiliyor.
Travmatik süreci en sağlıklı hale getiren sürecin yas süreci
olduğunu kaydeden uzmanlar, bu dönemin en sağlıklı
şekilde yaşanması gerektiğini vurguluyor. Uzmanlar,
“Yası dolu dolu yaşamak, bu olayın TSSB’ye dönmeden
yaşantılanmasına yardımcı olacaktır” dedi. Uzmanlar
korku ve kaygının yüksek düzeyde olduğu durumlarda
olayı paylaşmanın önemine işaret ederek toplumumuzda
erkeklerin daha fazla TSSB belirtisi gösterdiğine dikkat
çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman
Klinik Psikolog Serkan Elçi, deprem, savaş, yakın kaybı
gibi durumlardan sonra yaşanan Travma Sonrası Stres
Bozukluğunun kişinin yaşamını önemli derecede etkilediğini
belirterek erken müdahalenin önemine işaret etti.
Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Aniden gelişen
bir olaydan sonra hayatı aynı şekilde sürdüremiyoruz.
Travmatik denilen yaşantıda, kişi gerçek bir ölüm ya da
ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin veya
başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit yaşamış, böyle
bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya
gelmiştir. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya
da dehşete düşme görülebilir” dedi.
Aralık 2019
63
Traumatic Stress Disorder (PTSD):
- The fear, anxiety and nightmares of the incident continue
with similar violence,
- Experiencing flashbacks,
- As in the case of depressive symptoms, excessive
unhappiness, malaise, disturbance in sleep and appetite,
- Presence of PTSD can be mentioned with decreased
concentration and distractions.
5 important steps in post-traumatic process
Serkan Elçi noted that many people showed classical
reactions to loss, mourning was evaluated as a normal
response to traumatic loss and that this process was dealt
with in five main steps:
Denial: After traumatic experience, people deny what
happened. This can’t be real.
Anger: How does it do that? How does this happen to me?
Such questions can come alive in people’s minds.
Bargaining: With faith, life, detailed in ‘then I will do so as
long as you go’ ‘You’re my child was born, my grandfather
get’ is likely to be seen as the flow of thoughts after him.
Depression / Collapse: Understanding the source of our
senses is the period in which we begin to realize. During
this period, depressive symptoms such as loss of appetite,
sleep disorders, confusion, being tearful, self-neglect, and
so on are common.
Acceptance: Mentally: First of all, mental acceptance
takes place and it is the period in which comprehension,
meaning, comprehension takes place.
1 aydan fazla süre ile bunlar yaşanıyorsa dikkat
Bu travmatik yaşantının Travma Sonrası Stres Bozukluğu
(TSSB) olarak adlandırılması için 1 aydan fazla süre ile
aşağıdaki durumların yaşanması gerektiğini kaydeden
Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, bunları şöyle sıraladı:
- Olaya dair olan korkunun, kaygının, kabusların benzer
şiddetle devam etmesi,
- Olay anına geri dönüşlerin (flashback) yaşanması,
- Depresif belirtilerde olduğu gibi, aşırı mutsuzluk,
keyifsizlik, uyku ve iştah düzeninde bozulmaların meydana
gelmesi,
- Azalmış konsantrasyon ve dikkat dağınıklıklarının
yaşanmasıyla TSSB’nin varlığından söz edilebilir.
Travma sonrası süreçte 5 önemli adım yaşanıyor
Pekçok insanın kayba karşı klasik tepkileri gösterdiğini,
yasın travmatik kayba verilen normal bir tepki olarak
değerlendirildiğini ve 5 ana adımda bu sürecin ele alındığını
kaydeden Serkan Elçi, bu adımları şöyle sıraladı:
İnkar: Travmatik yaşantıdan sonra insanlar yaşanılanı inkar
etmektir. Bu gerçek olamaz.
Öfke: Bunu nasıl yapar? Bu benim başıma nasıl gelir? Gibi
sorular insanların zihninde canlanabilmektedir.
Pazarlık: İnancıyla, hayatla, etrafla ‘Bundan sonra böyle
yapmayacağım yeter ki gitmesin’ ‘Çocuğum doğsun,
dede olsun’ ondan sonra gibi düşünce akışının görülmesi
muhtemeldir.
Depresyon/Çöküş: Hissetiklerimizin kaynağını anlama,
fark etmeye başladığımız dönemdir. Bu dönemde iştah
Aralık 2019
64
Emotionally: It is manifested by understanding,
understanding and accepting what you feel after mental
acceptance.
Stating that the experience of this process indicated the
course of a normal traumatic life, Serkan Elçi, said, “Hanging
out in one of these experiences and not being able to move
forward, making radical changes in life (divorce, marrying
with sudden decision, changing jobs unexpectedly, starting
substance use) also indicate that we are at risk.”
The process of mourning should be experienced
Noting that it is the mourning process that makes the
traumatic process healthier, Serkan Elçi said, pointing out
the importance of experiencing this period in the healthiest
way, “Living mourning to the fullest will help to bring
this event back to PTSD. Because every traumatic event
does not always cause trauma. Therefore, we expect the
mourning process to be healthy. The mourning process
includes cultural as well as individual processes. The belief
systems of the current culture will change the traumatic
experience of the people.”
Showing cultural differences in age
Stating that the mourning process is culturally different,
Serkan Elçi said, “When we evaluate it culturally, the
mourning of the countries in the Mediterranean region
and our country is very similar; Greeks, Turks and Italians
kesilmesi, uyku düzensizlikleri, zihin bulanıklığı, ağlamaklı
olma, kendini ihmal etme vb. depresif belirtilerin yaşanması
yaygındır.
Kabul: Zihinsel olarak: Öncelikle zihinsel kabul gerçekleşir
ve ne olduğunu anlama, anlamlandırma, kavramanın
yaşandığı dönemdir.
Duygusal olarak: Zihinsel kabulun ardından ne hissettiğini
anlama, anlamlandırma ve bu duyguları kabullenme ile
kendini gösterir.
Belirtilen bu sürecin yaşanmasının normal bir travmatik
yaşantının gidişatını gösterdiğini kaydeden Serkan Elçi, “Bu
yaşantıların birinde takılmak ve ilerleyememek, hayatın
içerisinde radikal diyebileceğimiz değişimler yapmak
(boşanmak, ani kararla evlenmek, beklenmedik şekilde iş
değiştirmek, madde kullanımların başlamış olması) risk
faktörü altında olduğumuzu da göstermektedir” dedi.
Yas süreci yaşanmalıdırTravmatik süreci en sağlıklı hale
getiren sürecin yas süreci olduğunu kaydeden Serkan Elçi,
bu dönemin en sağlıklı şekilde yaşanmasının önemine
işaret ederek “Yası dolu dolu yaşamak, bu olayın TSSB’ye
dönmeden yaşantılanmasına yardımcı olacaktır. Çünkü her
travmatik olay her zaman travmaya neden olmaz. Bu yüzden
de yas sürecinin sağlıklı yaşanmasını bekleriz. Yas süreci
bireysel olduğu kadar kültürel süreçleri de içinde barındırır.
Bulunulan kültürün inanç sistemleri, kişilerin de travmatik
yaşantıyı yaşantılamalarını da değiştirecektir” dedi.
Aralık 2019
65
want to turn black and become untouchable. I have also
observed that even in the geographical regions within
our country, there are different experiences. When I went
to Van as a support team after the earthquake in Van, I
learned that refusing the tea offered to you during the tent
visits would be considered not to respect them and I had to
drink tea in every tent.”
Men are more traumatized!
Clinical Psychologist Serkan Elçi, said, “A healthy mourning
process will help post-traumatic stress disorder. If there
is no loss, there is no situation for mourning, but fear is a
high level of anxiety. In cases, it is very important to share
the event, talk and express emotions. The main reason
why men show more PTSD symptoms in our society is that
their emotion expressions are limited or incorrect. One of
our basic social myths, ‘men do not cry, men do not fear’
patterns prevent them from revealing their sadness and
fear.”
EMDR Therapy
Recalling that preventive and regulatory treatment for
post-traumatic stress disorder should be addressed, Serkan
Elçi said, “EMDR Therapy is the most commonly used
therapy technique for trauma. EMDR Therapy, which is the
Turkish equivalent of ‘Desensitization and Reprocessing
with Eye Movements, is a technique that helps us to change
the negative patterns of thoughts that exist in the person
who is called as traumatic and to reprocess that thought. It
has also been recognized by the World Health Organization
as the most effective trauma treatment. In addition to
EMDR, Cognitive Behavioral Therapy and Schema Therapy
are other therapy techniques used in post-traumatic stress
disorder. For the therapy to be sufficient, the process must
continue for a certain period of time. But while this process
is going on, it is known not to continue. Taking medication
together with psychotherapy to get a faster result will
help speed up recovery. Finally, I would like to give the
point of view of the twin brothers as a clear example of
psychological resilience after the earthquake of 99 after the
earthquake. One of the twins called the air coming from
the light from the rescue team as ‘I felt the cold breath of
death’, while the other said ‘I felt the fresh air in my lungs’.
The strangest part is that while there are small scratches in
the breath of death, there are very serious problems in the
leg of the twin who sees it as fresh air.”
Yasta kültürel farklılıklar gösteriliyor
Yas sürecinin kültürel olarak farklı şekillerde geçirildiğini
belirten Serkan Elçi, “Kültürel olarak değerlendirdiğimizde
Akdeniz bölgesindeki ülkeler ile bizim ülkemizin yas
tutma şekli birbirine çok benzerdir; Yunan, Türk, İtalyanlar
siyahlara bürünüp dokunulmaz hale gelmek isterler. Kendi
ülkemiz içindeki coğrafik bölgelerde bile farklı yaşandığını
bireysel olarak da gözlemledim. Van depremi ardından
Van’a destek ekibi olarak gittiğimde, çadır ziyaretleri
esnasında size ikram edilen çayları reddediyor olmanın
onlara saygı duymadığım olarak düşünüleceğini öğrendim
ve her çadırda çay içmek durumunda kaldım” dedi.
Erkekler daha çok travmatize oluyor!
Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Sağlıklı bir yas süreci,
travma sonrası stres bozukluğunun olmasına yardımcı
olacaktır. Bir kayıp yoksa yani yas yaşanacak bir durum yok
fakat korku, kaygının yüksek düzeyde olduğu durumlarda
ise yaşanılan olayı paylaşmak, konuşmak, duyguları ifade
etmek çok önemlidir. Bizim toplumda erkeklerin daha fazla
TSSB belirtilerini göstermesinin temel nedeni de duygu
ifadelerinin kısıtlı veya yanlış çıkıyor olmasıdır. Temel
toplumsal mitlerimizden biri olan ‘erkekler ağlamaz, erkek
adam korkmaz’ kalıpları, hissettikleri üzüntüyü, korkuyu
açığa çıkarmaya engel olmaktadır” uyarısında bulundu.
EMDR Terapisi uygulanıyor
Travma Sonrası Stres Bozukluğuna yönelik önleyici ve
düzenleyici tedavinin ele alınması gerektiğini kaydeden
Serkan Elçi, “Travmaya dair en yaygın kullanılan
terapi tekniği EMDR Terapisidir. Türkçe karşılığı ‘Göz
Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme’
olan EMDR Terapisi travmatik olarak adlandırılan anıya
dair kişide varolan olumsuz kalıp düşüncelerin değişimine
ve var olan o düşünceyi yeniden işlemlememize yardımcı
olan bir tekniktir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da en
etkin travma tedavisi olarak da kabul edilmiştir. EMDR’nin
yanı sıra Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi de
Travma sonrası stress bozukluğunda kullanılan diğer
terapi teknikleridir. Terapinin yeterli gelmesi için belirli
bir süre boyunca sürecin devam etmesi gerekir. Fakat bu
süreç devam ederken hayatta malum devam etmektedir.
Daha hızlı bir sonuç almak için ilaç tedavisi ile birlikte
psikoterapi alıyor olmak toparlamanın daha hızlanmasına
yardımcı olacaktır. Son olarak 99 depreminin ardından
göçük altından saatler sonar çıkarılan ikiz kardeşlerin bakış
açısı psikolojik sağlamlılığın net bir örneği olarak vermek
isterim. İkizlerden birisi kurtarma ekibinin açtığı ışıkla gelen
havayı ‘ölümün soğuk nefesini hissettim’ derken diğeri,
‘temiz havayı ciğerimde hissettim’ diyerek adlandırmıştır.
Işin daha garip tarafı ölümün nefesi diyende ufak çizikler
varken, temiz hava olarak gören ikizin bacağında çok ciddi
sorunlar meydana gelmiştir” diye konuştu.
Aralık 2019
66
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, Md Says:
“A Person Dies Every 14 Minutes Due To Stroke”
Prof. Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu Açıklamalarda Bulundu:
“Her 14 Dakikada Bir Kişi İnme Nedeniyle Hayatını Kaybediyor”
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Başkanı
ve Hacettepe Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akif Topçuoğlu, inmenin
önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık
olduğunu belirtiyor.
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, MD, President of the
Turkish Cerebrovascular Diseases Society and Head of the
Neurology Department at Hacettepe University
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu, MD, President
of the Turkish Cerebrovascular Diseases Society
and Head of the Neurology Department at
Hacettepe University, noted that a person
dies every 14 minutes due to stroke, which is a
preventable and curable disease.
Professor Mehmet Akif Topçuoğlu said, “Recently, we have
determined that around 40 thousand people in Turkey lose
their lives due to stroke every year. These figures show that
a person dies every 14 minutes due to a stroke. Meanwhile,
approximately ten times as many patients that suffer a
stroke are left in need of care because they lose their
mobility and speech due to cerebral vascular diseases.”
“Stroke is a preventable disease”
Professor Topçuoğlu explained that stroke is a preventable
disease, and emphasized that having regular health
checks can prevent against not only stroke but also other
cardiovascular diseases. Professor Dr. Topçuoğlu continued,
“We must regularly monitor our blood pressure, cholesterol
and blood sugar levels to prevent ourselves from stroke.
Especially from middle age, we should have our vascular
health checked at regular intervals. For prevention from
stroke, we should follow a healthy diet, reduce the amount
Ülkemizde inme sıklığı artıyor
İnme, yaşlı nüfusun giderek arttığı ülkemizde oldukça sık
görülen bir hastalık ve maalesef sıklığı da giderek artıyor.
İnme, beyin damarlarının tıkanması veya kanaması sonucu
gelişiyor. Ancak hastaların çoğunda “ani tıkanma”dan
kaynaklanıyor. Son birkaç yılda ülkemizde, yılda yaklaşık
40 bin kişi inmeden hayatını kaybetti; 100 binden fazla
tıkanma ve 40 binden fazla beyin kanaması tedavi edildi.
Bu sayılara göre, her 14 dakika bir kişi inme nedeniyle
yaşamını kaybetmiş oluyor. Bunun on katı da beyin damar
hastalıklarına bağlı olarak yürüme ve konuşma yetisini
kaybettiği için yiyemiyor, içemiyor, mesleğini ve işini
yapamıyor, bakıma muhtaç kalıyor.
İnme “önlenebilir bir hastalık”, bunun için
öncelikle sayılarımızı bilmeliyiz
Sadece boy ve kilo değil kan basıncımızı, kolesterol ve kan
şekerimizi de öğrenmeli ve takip etmeliyiz. Orta yaştan
başlayarak düzenli aralıklarla sağlık kuruluşlarına damar
sağlığı kontrolü için gitmeliyiz. Bu sadece inmeye karşı
değil, kalp hastalıkları başta olmak üzere her türlü damar
hastalığına karşı koruyacaktır. Ek olarak, damar sağlığının
iyi olması Alzheimer dahil birçok kronik nörolojik hastalığın
da yavaşlamasına yardım edecektir. İnme geçirmemek
için sağlıklı beslenmeli, kullandığımız yağ ve tuz miktarını
azaltmalı, meyve ve sebze miktarını ise artırmalıyız. Kilo
almamalı, düzenli egzersiz yapmalı ve kendimizi stresten
korumalıyız. Sigara içmemeli ve içirmemeliyiz. Alkolü ise
hiç kullanmamalıyız.
İnme tedavi edilebilir bir hastalıktır
İnmeden şüphe edersek hemen 112’yi aramamız gerekir.
Ambulans, sizi inmenin tedavi edilebileceği bölgedeki
en yakın ve en uygun hastaneye götürecektir. Damar
tıkanmasını yapan pıhtının hem damardan verilen ilaçla
eritilmesi, hem de anjiyo ile doğrudan girilerek dışarı
çıkarılması mümkün olabilir. Fakat damardan verilen tedavi
ilk 4,5 saat içinde; anjiyo tedavisi ise ilk 6 saatte başlanırsa
“en yüksek fayda” sağlanacaktır.
Aralık 2019
67
of fat and salt, and increase the consumption of fruits
and vegetables. We should also manage our weight and
keep it under control, exercise regularly and protect
ourselves from stress. And on top of all of these, we should
particularly stay away from tobacco and tobacco products.”
Watch out for stroke symptoms
Professor Topçuoğlu pointed out that people should be
informed about the symptoms for effective treatment
of stroke and what needs to be done, “Facial paralysis,
weakness in the arms and legs, impaired speech, double
vision and/or sudden loss of consciousness are some of
the stroke symptoms. Seeking immediate support from a
healthcare provider in the event that one or more of these
symptoms are present is of critical importance.”
“We strive to raise awareness about stroke”
Professor Topçuoğlu pointed out that the Turkish
Cerebrovascular Diseases Society carries out important
activities on stroke prevention, emergency intervention
and treatment, “We are working toward reducing the
incidence frequency of stroke in Turkey and making stroke
treatable across the country. For this purpose, we strive to
help both the academic community and the patients, and
aim to raise awareness about stroke as our priority. Our
activities to increase the number of hospitals and centers
that treat stroke, improve them and ensure that they are
connected to an effective system continue in collaboration
with the Ministry of Health.”
İnme belirtilerini bilmeliyiz
İnmede etkin tedavi alabilmek için belirtilerin ne olduğunun
ve ne yapılması gerektiğinin öğrenilmesi gerekir. Yüzde
çarpılma, kol ve bacakta güçsüzlük, konuşmada bozulma,
çift görme ve/veya ani bilinç bozukluğu belirtilerinin
herhangi biri, birkaçı ya da hepsi gelişirse hemen 112
aranmalıdır.
İnme her hastanede tedavi edilmez. Vakit
kaybetmemek şarttır. “Zaman beyindir.”
Sayılan inme belirtileri gelişirse ya da inme şüphesi
varsa asla ve asla düzelme beklenmemeli ve hemen
harekete geçilmelidir. Yapılacak iş daima 112 Acil Sağlık
Hizmetleri’nin aranmasıdır.
İnmeden korunma, acil dönem ve sonrasında
tedavi ve destek bir haktır
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği ülkemizde inme
sıklığını düşürmek ve inmeyi ülkenin her köşesinde tedavi
edilebilir hale getirmek için çalışıyor. Bu konuda hem
akademik otorite, hem de hastaların en büyük yardımcısı
olmaya gayret ediyor. Halkımızın farkındalığının artırılması,
inme tedavi eden hastane ve merkezlerinin artırılıp
geliştirilmesi ve etkin bir sisteme bağlanması noktasında
Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışmaya devam ediyor ve
edecektir. Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği’nin
hedefleri bunlardır.
Aralık 2019
68
CTEPH Recognizes The Disease With The Activities In The Mind
KTEPH Aklımda Etkinlikleri İle Hastalığa Dikkat Çektiler
Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği (UVCD)
tarafından kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon
(KTEPH) hastalığının farkındalığının artması için 23
Kasım’da Ankara’da etkinlikler düzenlendi. Herkesin davetli
olduğu etkinlikler Ankara Cer Modern’de gerçekleştirildi.
Ney dinletisi ile başlayan etkinlikler KTEPH Aklımda tiyatro
oyunu ve fotoğraf sergisiyle devam ederken KTEPH hastalığı
hakkında da önemli bilgiler paylaşıldı.
KTEPH Aklımda tiyatro oyunu ile KTEPH hastalığından
muzdarip 3 hastanın hayatından dramatik kesitler sahneye
taşındı. Antik Tiyatro oyuncuları tarafından sahnelenen oyun
Mehmet Yılmazsoy tarafından yönetildi. Fotoğraf sergisi de
Fotokolektif fotoğraf atölyesi tarafından düzenlendi.
Prof. Dr. Tankut Akay, President of the National
Society of Vascular & Endovascular Surgery
The National Association of Vascular and Endovascular
Surgery (UVCD) organized activities in Ankara on November
23rd to raise awareness of chronic thromboembolic
pulmonary hypertension (CTEPH). The events that
everyone was invited to took place in Ankara Cer Modern.
The activities started with the ney concert and continued
with CTEPH theatro play in my mind and photography
exhibition and important information about CTEPH disease
was shared.
CTEPH In my mind, dramatic sections of the lives of 3
patients suffering from CTEPH disease were brought to the
Ulusal Vasküler & Endovasküler Cerrahi Derneği
Başkanı Prof. Dr. Tankut Akay, KTEPH hakkında şu
açıklamalarda bulundu:
Kronik Tromboembolik Pulmoner Hipertansiyon (KTEPH)
nedir?
Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon ( KTEPH);
Pulmoner Tromboemboli (PTE)’nin uzun dönemde
yaşam kalitesinde çok ciddi düşüşe hatta yaşam kaybına
neden olan ciddi bir komplikasyonudur. Pulmoner
hipertansiyonun alt sınıflarından biri olan KTEPH masif,
tekrarlayan ve /veya organize olan pıhtının ya da akciğer
damar duvarının yeniden biçimlenmesinin sonucunda
akciğer damarlarının tıkanması ve kan akımını yavaşlatması
sonucunda oluşan gidişatı kötü bir hastalık olarak
tanımlanabilir. KTEPH toplum genelindeki görülme sıklığı
çok az olmakla birlikte (%0,57), akciğer damarında pıhtı
atan kişilerde yani pulmoner tromboembolizm geçiren
hastalarda bu oran daha fazladır (%1,5). Hastalığın
görülme yaşı 60 yaş ve üzerinde artarken, çocukluk çağında
görülmesi nadirdir.
Her emboli yaşayan risk altında mıdır?
Akciğer damarına pıhtı atan kişilerin dörtte üçü, bacak
toplardamarlarında pıhtı oluşan kişilerin yarısı risk
altındadır. Dolayısı ile bu hasta grubuna özellikle dikkat
etmek gerekir. Daha önce pulmoner tromboemboli
geçirmiş olan ve nefes darlığı şikayeti ile başvuran her
hasta KTEPH için potansiyel bir adaydır.
Belirtileri nelerdir? Tanı koymak ne kadar süre
alır? Tanı koymakta yaşanılan zorluklar var mıdır?
Bu önemli hastalıkta tanı koymak ile hastalığın farkındalığı
arasında çok belirgin bir ilişki mevcuttur. Daha önce
Aralık 2019
69
stage with theatrical play. The play, staged by the ancient
theater actors, was directed by Mehmet Yılmazsoy. The
photo exhibition was also organized by the Photocollective
photography workshop.
Prof. Dr. Tankut Akay, President of the National Society
of Vascular & Endovascular Surgery, made the following
statements about CTEPH:
What is Chronic Thromboembolic Pulmonary
Hypertension (CTEPH)?
Chronic thromboembolic pulmonary hypertension
(CTEPH); Pulmonary thromboembolism (PTE) is a serious
complication of long-term quality of life, which can lead to
a significant decrease or even loss of life. CTEPH, one of
the subclasses of pulmonary hypertension, can be defined
as a bad disease that occurs as a result of blockage and
slowing of blood flow as a result of massive, recurrent and
/ or reorganization of the clot or lung vessel wall. Although
the overall incidence of CTEPH is very low (0.57%),
this rate is higher in patients who undergo pulmonary
thromboembolism (1.5%). While the age of the disease
increases in the age of 60 and over, it is rare in childhood.
Is every embolism at risk?
Three-quarters of those who throw a clot into the
pulmonary vein and half of those who form a clot in the
leg veins are at risk. Therefore, particular attention should
be paid to this patient group. Any patient with previous
history of pulmonary thromboembolism who presents with
dyspnea is a potential candidate for CTEPH.
What are the symptoms? How long does it
take to diagnose? Are there any difficulties in
diagnosing?
There is a clear relationship between diagnosis and
awareness of this important disease. Any patient who
has had previous pulmonary thromboembolism and
presented with respiratory distress is a potential candidate
for CTEPH. There are many patients suffering from this
disease who have been mistaken for other lung diseases
and have even been diagnosed with psychiatric illnesses
and cannot receive appropriate treatment. In a patient
presenting with respiratory distress, we should always
start a multidisciplinary process, in which more than one
branch is involved in the diagnosis and treatment stages. In
these patients, there is a condition in which the lungs are
normally ventilated but have less blood than normal.
In these patients, chest diseases, cardiology, radiology and
nuclear medicine branches should be put into practice
and a 6-minute walk test, scintigraphy, echocardiography,
computerized tomography and angiography should be
performed for imaging of lung vessels. As a result of these
diagnoses, a special angiography method called right
heart catheterization is applied to determine how high the
pressure in the pulmonary vessels increases and how much
it will benefit from surgical treatment. In other words, the
patient’s and physicians’ awareness can be increased and
pulmoner tromboemboli geçirmiş olan ve solunum sıkıntısı
şikayeti ile başvuran her hasta KTEPH için potansiyel bir
adaydır. Bu hastalıktan muzdarip olan ve diğer akciğer
hastalıkları ile karıştırılıp yanlış tedavi alan, hatta psikiyatrik
hastalık teşhisi konulan ve uygun tedavi alamayan birçok
hasta mevcut. Solunum sıkıntısı ile başvuran bir hastada
yine her zaman söylediğimiz multidisipliner, yani birden
fazla branşın teşhis ve tedavi aşamalarına dahil olduğu
bir sürecin başlaması gerekiyor. Bu hastalarda, akciğerin
normal havalandığı ancak normalden az kanlandığı bir
durum söz konusudur.
Bu hastalara göğüs hastalıkları, kardiyoloji, radyoloji ve
nükleer tıp branşlarının devreye girmesi ve ortak çalışması
ile 6 dakika yürüme testi, sintigrafi, ekokardiyografi,
akciğer damarlarının görüntülenmesi amacı ile bilgisayarlı
tomografi ve anjiyografi uygulanması gerekir. Bu tanıların
sonucunda akciğer damarlarındaki basıncın ne kadar
yükseldiği ve cerrahi tedaviden ne kadar fayda göreceğini
belirlemek için sağ kalp kateterizasyonu dediğimiz özel
bir anjiyografi yöntemi uygulanmaktadır. Yani şikayetler
ile hastanın ve hekimlerin farkındalığı artarak tanı süreci
Aralık 2019
70
the diagnosis process can be reduced with complaints, but
it should be remembered that all these tests will take time.
What is the treatment?
The definitive and effective treatment of CTEPH is surgery.
The main point is that the treatment decision in CTEPH
is made with a multidisciplinary approach consisting of
specialists in Chest Diseases, Cardiology, Cardiovascular
Surgery, Radiology, Nuclear Medicine, Anesthesia and
Intensive Care. Pulmonary endarterectomy is the curative
treatment in patients diagnosed with CTEPH. With the
increasing awareness in the world and in our country,
this surgery, imaging and diagnostic methods, advances
in cardiovascular surgery, advances in heart protection
techniques and advances in assistive support systems in
postoperative care can be performed with low mortality
rates. The basic logic is the surgical removal of the clot
material, which is contained in the pulmonary vessels and
adhered to the vessel and is no longer chronic. For this
purpose, the heart, as in other cardiac surgery operations,
cardiopulmonary bypass using the method we call the
cardiovascular surgeons under control during the surgery
should be provided with a special equipment. We also call
“total circulatory arrest” which is used in some other special
cardiac surgeries by stopping the circulation and removing
the clot in the pulmonary vessels by means of special
devices developed by cardiac surgeons for this purpose.
Pulmonary hypertension is the most important factor
when deciding on surgery, it is the presence of a clot
material that can be removed, along with the condition
of it and the part of the heart we call the right ventricle.
Drug therapy has an important place in the treatment of
this disease. Drug treatment should be considered mainly
in 3 groups of patients. These are the patients in the
clot’s very small and unreachable vessels of the lung, the
patients who underwent surgery but the lung pressure
remained high, and the surgery was very risky as a result of
patient-related reasons. Drug treatment in these patients
provides important benefits in terms of quality of life.
There are medicines specific to this disease in the world
and in our country and they are reimbursed by our health
system. Balloon pulmonary angioplasty is also used as an
adjunct to drug therapy for patients with clots in the very
small and inaccessible vessels of the lung, patients who
have undergone surgery but whose lung pressure remains
elevated.
What is the treatment of CTEPH in Turkey?
Although there are good intentions in the treatment of
CTEPH disease, we do not think that it is still at the desired
level. We think that there should be new centers that
are interested in this subject and have Cardiovascular,
Cardiology, Radiology, Nuclear Medicine, Intensive Care
Unit and of course Cardiovascular Surgery teams that
can perform surgery and use auxiliary circulatory support
devices like ECMO.
de azaltılabilir ancak tüm bu tetkiklerin de zaman alacağı
gerçeğini unutmamak gerekir.
Tedavisi nedir?
KTEPH hastalığının kesin ve etkin tedavisi cerrahidir. Asıl
olan nokta KTEPH’te tedavi kararının Göğüs Hastalıkları,
Kardiyoloji, Kalp ve Damar Cerrahisi, Radyoloji, Nükleer
Tıp, Anestezi ve Yoğun Bakım uzmanlarından oluşan
multidisipliner bir yaklaşımla verilmesidir. KTEPH tanısı
konulan hastalarda küratif tedavi pulmoner endarterektomi
ameliyatıdır. Dünyada ve ülkemizde farkındalığın artması ile
giderek yaygınlaşmaya başlayan bu ameliyat, görüntüleme
ve tanı yöntemlerindeki gelişmeler, kalp damar cerrahisinde
kalp koruma tekniklerindeki ilerlemeler, ameliyat sonrası
bakımda yardımcı destek sistemlerindeki ilerlemeler
sayesinde düşük ölüm oranları ile uygulanabilmektedir.
Temel mantık, akciğer damarlarının içerisinde bulunan
ve damar içine yapışmış ve artık kronikleşmiş pıhtı
materyalinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bu amaçla
kalbin, diğer kalp cerrahisi ameliyatlarında olduğu gibi,
kardiyopulmoner bypass dediğimiz yöntem kullanılarak
dolaşımın kalp-damar cerrahlarının kontrolünde ameliyat
süresince özel bir donanım ile sağlanması gerekmektedir.
Yine diğer bazı özel kalp ameliyatlarında kullanılan “total
sirkülatuar arrest” dediğimiz dolaşımın durdurularak
akciğer damarları içersisindeki pıhtının bu amaç için yine
kalp cerrahları tarafından geliştirilmiş özel cihazlarla
çıkarılmasıdır. Ameliyat kararı verirken en önemli unsur
pulmoner hipertansiyonun ve kalbin sağ karıncık dediğimiz
bölümünün durumu ile birlikte, çıkarılabilecek bir pıhtı
materyalinin bulunmasıdır. Bu hastalığın tedavisinde
ilaç tedavisi de önemli yer tutmaktadır. İlaç tedavisi esas
olarak 3 grup hastada düşünülmelidir. Bunlar da, pıhtının
akciğerin çok küçük ve ulaşılamayacak damarlarında
bulunan hastalar, cerrahi uygulanmış ama akciğer
tansiyonu yüksek kalmaya devam etmiş olan hastalar,
ameliyatın hasta ile ilgili sebepler neticesinde çok riskli
olduğu hastalar. Bu hastalarda ilaç tedavisi yaşam kalitesi
açısından önemli faydalar sağlamaktadır. Dünyada
ve ülkemizde bu hastalığa özel ilaç mevcut ve sağlık
sistemimiz tarafından da geri ödemesi sağlanmaktadır.
Pıhtının akciğerin çok küçük ve ulaşılamayacak
damarlarında bulunan hastalar, cerrahi uygulanmış ama
akciğer tansiyonu yüksek kalmaya devam etmiş olan
hastalar için ilaç tedavisine yardımcı olarak balon pulmoner
anjioplasti tedavisi de uygulanmaktadır.
KTEPH tedavisinde Türkiye ne durumda?
KTEPH hastalığının tedavisinde iyi niyetli çabalar
olmasına rağmen halen istenilen düzeyde olunduğunu
düşünmüyoruz. Bu konu ile ilgilenen ve bünyesinde Göğüs
Hastalıkları, Kardiyoloji, Radyoloji, Nükleer tıp, Yoğun
bakım ünitesi ve elbette ameliyatı yapabilecek ve ECMO gibi
yardımcı dolaşım destek cihazlarını kullanabilecek Kalp
ve Damar cerrahisi ekiplerini barındıran yeni merkezlerin
olması gerektiğini düşünüyoruz.
Aralık 2019
72
Anti-Vaccine Discourse Threat Community Health!
Aşı Karşıtı Söylemler Toplum Sağlığını Tehdit Ediyor!
İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu
Üyesi Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper: “Her geçen yıl
aşılanan çocuk ve yetişkinlerin sayısı, görsel medyada,
sosyal medyada çıkan aşı karşıtı haberler, köşe yazıları ve
kitaplar nedeniyle gittikçe azalmaktadır. Bu durum toplum
sağlığını ciddi biçimde tehlikeye atmaktadır.”
Exp. Dr. S. Handan Karahan Saper, Member of Science
Commission, Istanbul Family Medicine Association
(ISTAHED), said, “The number of children and adults
who are vaccinated every year is decreasing due to
anti-vaccination news, column articles and books on
visual media and social media. This situation seriously
endangers public health.”
One To 10th Patients Knows COPD
Remarking that, November 20 was declared as Chronic
Obstructive Pulmonary Disease (COPD) day in order to
ensure consciousness and to raise awareness in Turkey and
all over the world, Saper said, “World COPD Day is held
to increase the application of people with risk factors to
health care providers and to make the disease recognized
by the society and to make the correct diagnosis. COPD
(Chronic Obstructive Pulmonary Disease) is a progressive
lung disease caused by an inflammation that is not caused
by microbes in the airways and is the third cause of death
worldwide. Although one out of every five people over
40 years of age has COPD, only one out of 10 patients can
be diagnosed with COPD. This only 500,000 of the 3-5
million COPD patients in Turkey, according to statistics are
monitored with COPD.”
“Vaccination Is Very Important For COPD
Patients”
Expressing that “Air pollution, the use of wood and dung,
smoking, being overweight, decreasing physical activity are
major risk factors for COPD.” Saper said,
“COPD presents with shortness of breath, sputum
cough, and the definitive diagnosis is made by ‘breath
measurement test’. After the diagnosis of COPD, if
the patient smokes first, he / she should stop smoking,
“Her 10 Hastadan Biri KOAH Olduğunu Biliyor”
Tüm dünyada ve Türkiye’de Kronik Obstrüktif Akciğer
Hastalığı (KOAH) bilincini arttırmak ve farkındalığı sağlamak
amacıyla 20 Kasım tarihi Dünya KOAH günü olarak ilan
edildiğini belirten Saper, “Dünya KOAH Günü, risk faktörü
olan insanların sağlık hizmeti sunucularına başvurusunu
arttırmak ve bu hastalığın toplum tarafından fark edilmesini
sağlamak ve doğru şekilde tanı konabilmesi amacıyla
düzenlenmektedir. Toplum tarafından bilinmediği için
tanısının doğru konması mümkün olamayan KOAH (Kronik
tıkayıcı akciğer hastalığı) nefes yollarında mikroplar
sebebiyle olmayan bir iltihaplanmaya bağlı oluşan ilerleyici
bir akciğer hastalığıdır ve tüm dünyadaki ölümlerin
3. nedenidir. 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH
görülmesine rağmen her 10 hastanın sadece birine KOAH
tanısı konabilmektedir. Bu istatistiklere göre Türkiye’deki
3-5 milyon KOAH hastasının sadece 500.000’i KOAH
tanısıyla izlenmektedir.” dedi.
“KOAH Hastaları İçin De Aşı Çok Önemli”
“Hava kirliliği, odun ve tezek kullanımı, sigara içimi, aşırı
kilolu olmak, fiziksel aktivitede azalma KOAH hastalığı için
büyük risk faktörleridir.” diyen Saper, şöyle devam etti:
“KOAH nefes darlığı, balgamlı öksürük, gibi bulgular
vermektedir ve kesin tanısı ‘nefes ölçüm testi’yle
konmaktadır. KOAH tanısı konduktan sonra hasta öncelikle
sigara içiyorsa sigarayı bırakmalı, sağlıklı beslenmeli, bol
hareket etmeli ve aşılarını yaptırmalıdır. KOAH hastaları
grip ve zatürre aşılarını mutlaka yaptırmalıdır çünkü
grip hastalığı özellikle KOAH hastalarında solunum
yetersizliğine ve zatürreye neden olmaktadır. Gribe bağlı
gelişen zatürrenin de 2 türü bulunmaktadır. Primer gribe
bağlı gelişen zatürre akciğerlere kadar virüsün ulaşıp
akciğerlerde iltihaba yol açmasıyla oluşur. Bu zatürre türü
grip hastalığının bir türlü düzelmemesi ve kötüleşmesiyle
ve ateşin yüksek kalmaya devam etmesiyle görülür. KOAH
hastalarında gribe bağlı gelişen zatürreden ölme riski
akciğerlerin hastalık nedeniyle düzgün çalışamaması
nedeniyle diğer insanlardan çok daha yüksektir bu sebeple
KOAH hastaları her yıl mutlaka grip aşısı olmalıdır. KOAH
tanısı olan hastalar hekim tarafından reçete edildiği
takdirde grip aşısını ücretsiz olarak eczaneden temin
Aralık 2019
74
eat healthy, act abundantly and get vaccinations. COPD
patients should receive flu and pneumonia vaccines because
influenza causes respiratory failure and pneumonia,
especially in COPD patients. There are two types of
pneumonia developing due to influenza. Pneumonia due
to primary flu occurs when the virus reaches the lungs and
causes inflammation in the lungs. This type of pneumonia
occurs when the flu disease does not improve and worsen,
and fever remains high. The risk of pneumonia death in
COPD patients is much higher than in other people because
of the inability of the lungs to function properly, so COPD
patients should be immunized with flu every year. Patients
with a diagnosis of COPD can receive the flu vaccine free of
charge from the pharmacy if prescribed by the physician.
Secondary influenza pneumonia may occur 1-2 weeks after
the flu disease has improved. Complaints such as fever,
cough, shortness of breath and chest pain may occur. The
cause of this pneumonia, which occurs after the flu has
recovered, is bacteria, especially staphylococci, which can be
treated with antibiotics, but the risk of death is much higher
than in healthy individuals in those with COPD.”
The Ministry Of Health Especially Recommends
Vaccination For Risk Groups
Recalling that Ministry of Health issued a circular in 2016,
especially in the risk group, such as COPD pneumonia
vaccine for patients in the family health centers recommend
free of charge, Saper said, “Thus, four-fold increased risk of
death due to pneumonia than normal individuals is aimed to
protect patients with COPD.”
Pointing out that 2-3 million people die every year because
of diseases that can be protected with vaccines, Saper said,
“Vaccines can prevent both permanent disabilities and
deaths especially in risk groups. As the number of vaccinated
individuals increases, the probability of contact of the
unvaccinated individuals with the disease agent decreases
and the incidence of that disease decreases to a great
extent.”
“Vaccination Against News And Books Reduces
Vaccination Rates”
ISTAHED Science Commission Member Exp. Dr. S. Handan
Karahan Saper, underlined that the number of children
and adults vaccinated with each passing year, visual media,
social media, anti-vaccination news, columnists and books
due to the increasingly decreasing, this situation seriously
undermines the public health.
Saper also indicated, “The World Health Organization
established the Vaccination Hesitation Group in 2012 on the
spread of vaccine instability and started to work intensively
in this field. In Turkey, the Ministry of Health has set up a site
on the increasing instability of the vaccine and is aimed to
share this site with accurate and reliable information. The
Istanbul Family Medicine Association has also established
the website ‘asinedir.com’ with a satisfying content in order
to inform the public who is interested in this subject and
started to work in this field. Proper use of social media and
mass media to raise awareness and awareness of COPD
disease, vaccines and their effects will certainly increase
awareness and consciousness.”
edebilmektedir. Sekonder grip zatürresi ise grip hastalığı
düzeldikten 1-2 hafta sonra ortaya çıkabilir. Ateş yüksekliği,
öksürük, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikayetler
görülebilir. Grip düzeldikten sonra oluşan bu zatürrenin
sebebi başta stafilokok adı verilen mikroplar olmak üzere
bakterilerdir, antibiyotikle tedavi edilebilir ama KOAH
hastalığı olanlarda antibiyotikle tedavi edilebilse de ölüm
riski sağlıklı bireylere göre çok daha yüksektir.”
“Sağlık Bakanlığı Özellikle Riskli Gruplara Aşıyı
Öneriyor”
Sağlık Bakanlığı’nın 2016 yılında yayınlamış olduğu
genelgeyle özellikle KOAH gibi risk grubunda olan hastalara
zatürre aşısının ücretsiz olarak aile sağlığı merkezlerinde
yapılmasını önerdiğini belirten Saper, “Böylece normal
bireylere göre zatürre nedeniyle 4 kat artmış ölüm riski olan
KOAH hastalarını korumak hedeflenmiştir.” dedi.
Dünyada her yıl 2-3 milyon insan aşıyla korunabilen
hastalıklar nedeniyle hayata veda ettiğine dikkat
çeken Saper, “Aşılar özellikle risk gruplarında hem
kalıcı sakatlıkları hem de ölümleri önleyebilmektedir.
Toplumlarda aşılı birey sayısı arttıkça aşılanmamış
bireylerin hastalık etkeniyle temas olasılığı azalır ve o
hastalığın görülme sıklığı da büyük oranda azalır.” diye
konuştu.
“Haber Ve Kitaplardaki
Aşı Karşıtlığı, Aşılanma
Oranlarını Düşürüyor”
İSTAHED Bilim Komisyonu
Üyesi Uzm. Dr. S. Handan
Karahan Saper, her geçen yıl
aşılanan çocuk ve yetişkinlerin
sayısının görsel medyada,
sosyal medyada çıkan aşı
karşıtı haberler, köşe yazıları
ve kitaplar nedeniyle gittikçe
azalmakta olduğunu, bu
durumun toplum sağlığını ciddi
biçimde tehlikeye attığının
altını çizdi.
Saper ayrıca, “Dünya Sağlık
Exp. Dr. S. Handan Karahan Saper,
Örgütü aşı kararsızlığının
Member of Science Commission,
yayılması üzerine 2012 yılında
Istanbul Family Medicine
Aşı Tereddütleri Grubu kurmuş
Association (ISTAHED)
ve bu alanda yoğun şekilde
çalışmalar yapmaya başlamıştır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı
aşı kararsızlığının artması üzerine bir site kurmuş ve bu
siteyle doğru ve güvenilir bilgileri paylaşmayı amaçlamıştır.
İstanbul Aile Hekimliği Derneği de bu konuyla yakından
ilgilenmiş halkı bilgilendirmek amacıyla doyurucu içeriğiyle
‘asinedir.com’ isimli web sitesini kurmuş ve bu alanda
çalışmaya başlamıştır. KOAH hastalığı, aşılar ve etkileri
konusunda doğru bilgilendirmenin ve bilinçlendirmenin
sağlanması amacıyla sosyal medyanın ve kitle iletişim
araçlarının doğru kullanılması farkındalığı ve bilinci
kesinlikle arttıracaktır.” dedi.
Aralık 2019
76
Stryker Opens New Office in Istanbul
Stryker İstanbul’da Yeni Ofisini Açtı
A leading global medical technology company, Stryker
announced the opening of a new office in Istanbul, Turkey
in order to offer Stryker innovations with the latest
technology in the highest standards of service quality by
making direct investments. In the new facility of Stryker,
which was opened in Sancaktepe, there are also areas
where theoretical and practical trainings for the products
produced with the latest technology developed for the
use of office and healthcare professionals can be provided
simultaneously, besides the area to be used as an operation
and technical service.
Investing in Turkey 2015 for the first time by buying Muka
Metal hospital bed manufactures in Kayseri, with this new
office Stryker will continue to add value health services as
well as Turkey’s economy by increasing their investments in
Turkey.
Arda Ermut, Republic of Turkey Presidential Investment
Office Director, Daria Darnell, U.S. Consulate General in
Istanbul attended the opening ceremony of Stryker’s new
facility and head office in Sancaktepe.
Ali Aksoy: “We are taking concrete steps for the
future of Turkey”
Speaking at the opening, Ali Aksoy, Stryker Turkey Country
Manager, said, “Stryker is one of the leading medical
technology companies with its 80-year history. Stryker
continues to produce and develop solutions that add value
to health in many areas of medical technology. We are
Küresel çapta önde gelen bir tıbbi teknoloji şirketi olan
Stryker, en yüksek standartlarda hizmet kalitesiyle
birlikte son teknoloji Stryker inovasyonlarını sunmak için
Türkiye’ye doğrudan yatırım yaparak İstanbul’da yeni bir
ofis açtığını duyurdu. Sancaktepe’de açılışı gerçekleştirilen
Stryker’ın yeni tesisinde, operasyon ve teknik servis olarak
kullanılacak alan haricinde, ofis ve sağlık profesyonellerinin
kullanımı için geliştirilen en son teknoloji ile üretilen
ürünlere yönelik teorik ve pratik eğitimlerin eş zamanlı
verilebileceği alanlar da mevcut.
İlk kez 2015 yılında Kayseri’de hastane yatakları üreten
Muka Metal’i satın alarak Türkiye’ye yatırım yapan Stryker,
bu yeni merkez ofisi ile Türkiye’deki yatırımlarını artırarak
sağlık hizmetlerine kattığı değerin yanı sıra Türkiye
ekonomisine de değer katmaya devam edecek.
Stryker’ın Sancaktepe’de hizmete soktuğu yeni tesis ve
merkez ofisin açılış törenine T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım
Ofisi Başkanı Arda Ermut ve Amerika Birleşik Devletleri
İstanbul Başkonsolosu Daria Darnell katıldı.
Ali Aksoy: “Türkiye’deki geleceğimiz için sağlam
adımlar atıyoruz”
Açılışta konuşan Stryker Türkiye Ülke Müdürü Ali Aksoy,
“80 yıllık geçmişi ile Stryker, öncü medikal teknoloji
firmalarından bir tanesi. Stryker, medikal teknolojinin
pek çok alanında sağlığa değer katan çözümler üretmeye
ve geliştirmeye devam ediyor. Dünya’da 7 binden fazla
Aralık 2019
77
happy with where we made direct investments of more
than 7 thousand 862 million dollars to the owner of the
patent and R & D budget with Turkey as a company that
produces value-added solutions for health care in the
world. Turkey, is progressing day by day growing economic
power and especially the Ministry of Health, which is a
breakthrough in the field of health city hospitals move
confidently towards a major health base with the success
of the project. Together with these hospital structures, our
country has the capacity to be the center of health tourism.
As Stryker, with high quality and latest technology, we are
sure to contribute to the development of our health care
professionals, as well as in Turkey’s health sector with the
support of our medical training we prepare for.”
Turkey rose to top positions in investment grade
countries league
Speaking at the opening ceremony, Arda Ermut, Republic
of Turkey Presidential Investment Office Director, said,
“The expansion-type investments of our current investors
come to the forefront as much as the investments from
zero to our country. Because our current investors are
companies that know our country, trust and believe in their
long-term potential. Thus, in 2011, Turkey entered the
market and the opening of new offices Stryker performs
exports to more than 70 countries as of today carry great
meaning for us. I would like to express my gratitude to the
entire Stryker team. In an environment where the global
market is shrinking in terms of direct investments and
competition is gradually increasing, efforts to increase the
attractiveness of the investment environment become
more important. Turkey rose more than 10 places and got
33rd rank in the 2020 World Bank Doing Business Index
by achieving more success in this sense. This is a very
significant development in terms of being a result of the
improvement in the investment environment in Turkey.”
An important investment for the health
ecosystem
Daria Darnell, U.S. Consulate General in Istanbul, remarked
that USA and Turkey are aiming to increase the volume of
trade partners and collaborations made in the health sector
for the benefit of both health professionals and patients.
He added that the investments made by companies like
Stryker are of great importance for these efforts.
patent sahibi ve 862 milyon dolarlık Ar-Ge bütçesi ile
katma değerli sağlık hizmeti için çözümler üreten bir
şirket olarak Türkiye’ye yaptığımız doğrudan yatırım
ile burada olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye, gün
geçtikçe gelişen ekonomik gücü ve özellikle Sağlık
Bakanlığı’nın sağlık alanında bir atılım hamlesi olan Şehir
Hastaneleri projelerinin başarısıyla birlikte önemli bir
sağlık üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu
hastane yapıları ile birlikte ülkemiz sağlık turizminin de
merkezi olacak kapasitede. Stryker olarak, yüksek kaliteli,
en son teknolojilerimizin yanı sıra sağlık profesyonelleri
için hazırladığımız medikal eğitimlerimizin de desteğiyle
Türkiye’nin sağlık alanındaki gelişimine katkıda
bulunacağımızdan eminiz.”
Türkiye yatırım yapılabilir ülkeler liginde üst
sıralara yükseldi
Açılışa katılarak konuşma yapan T.C. Cumhurbaşkanlığı
Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut, “Mevcut
yatırımcılarımızın genişleme türü yatırımları en az ülkemize
gelen sıfırdan yatırımlar kadar ön plana çıkıyor. Çünkü
mevcut yatırımcılarımız ülkemizi tanıyan, güvenen ve uzun
vadeli potansiyeline inanan şirketler. Dolayısıyla, 2011
yılında Türkiye pazarına giren ve bugün itibarıyla 70’ten
fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Stryker’ın yeni ofis
açılışı bizim için büyük anlam taşıyor. Tüm Stryker ekibine
şükranlarımı sunuyorum. Doğrudan yatırımlar anlamında
küresel pazarın daraldığı ve rekabetin giderek arttığı bir
ortamda yatırım ortamının çekiciliğini artırmaya yönelik
çalışmalar daha da önem kazanıyor. Türkiye bu anlamda bir
başarı daha elde ederek Dünya Bankası 2020 Yılı İş Yapma
Kolaylığı Endeksi’nde 10 basamak birden yükselerek 33.
sıraya yerleşmiştir. Bu da Türkiye’nin yatırım ortamındaki
iyileşmelerin bir sonucu olması bakımından çok önemli bir
gelişmedir”
Sağlık ekosistemi için önemli bir yatırım
A.B.D. Başkonsolosu Daria Darnell, A.B.D. ve Türkiye’nin
ortak ticaret hacimlerini arttırmayı hedeflediklerini ve
hem sağlık profesyonellerinin hem de hastaların faydasına
olacak çalışmalar için sağlık sektöründe iş birlikleri
yapıldığını belirtti. Stryker gibi şirketlerin yaptığı yatırımların
bu çalışmalar için büyük önem taşıdığını ekledi.
Aralık 2019
80
Strategic Balkans Partnership from Berko Pharmaceuticals
Berko İlaç’tan Stratejik Balkanlar Ortaklığı
Eylem Beran - Member of the
Board, Berko Pharmaceuticals
Pharmacist Berat Beran - Chairman of
the Board, Berko Pharmaceuticals
Isuf Berberi - Chairman
of the Board, Fufarma
Berko Pharmaceuticals, a strong brand in
the pharmaceutical sector, which continues
to produce and work for human health with
its vision “for Healthy Tomorrows” for over
thirty-five years, has taken the first steps
for a new partnership in the Balkans. Berko
Pharmaceuticals, which aims to increase its
export figures and its global competitive power,
has signed a contract with Fufarma of Albania.
Berko Pharmaceuticals, which is a 100% domestic capital,
serves Turkish medicine and world health with its 127
products, more than 700 employees and 21 thousand
square meters of world-class production facilities. With this
new partnership in the Balkans, Berko Pharmaceuticals aims
to further strengthen its export activities and to establish
a common structure in order to bring-in to Turkey. The
first steps were taken and the contract was signed for the
investment in the production facility planned to be realized
with the partnership of Sagen, an initiative of its business
partner Fufarma in Albania and Northern Macedonia.
Otuz beş yılı aşkın süredir “Sağlıklı Yarınlara”
vizyonuyla insan sağlığı için üretmeye ve
çalışmaya devam eden, ilaç sektöründe güçlü
bir marka olan Berko İlaç, Balkanlar’da yeni bir
ortaklık için ilk adımları attı. İhracat rakamlarını
ve global rekabetçi gücünü arttırmayı hedefleyen
Berko İlaç, Arnavutluk kökenli Fufarma ile
sözleşme imzaladı.
Yüzde yüz yerli sermaye olan Berko İlaç, 127 ürünü, 700’ü
aşan çalışanı ve 21 bin metrekarelik dünya standartlarındaki
üretim tesisleriyle Türk tıbbına ve dünya sağlığına
hizmet veriyor. Balkanlar’da hayata geçirilecek olan bu
yeni ortaklıkla Berko İlaç, ihracat çalışmalarını daha da
güçlendirmeyi ve Türkiye’ye gelir sağlayacak ortak bir yapı
kurmayı hedefliyor. Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’daki iş
ortağı Fufarma’nın girişimi olan Sagen ortaklığı ile hayata
geçirilmesi planlanan üretim tesisi yatırımı için ilk adımlar
atıldı ve sözleşme imzalandı.
Yapılan basın toplantısı ile halka duyurulan Balkanlar
Aralık 2019
81
Thanks to the Balkans partnership announced to the public
at a press conference, Berko Pharmaceuticals aims in the
first stage, to establish an effective business model in
the field of registration, sales, marketing, packaging and
storage with Sagen, a strong organization in the Balkans
and Saber, a joint venture; and in the near future, with its
full production process, to deliver its products first to the
Balkans and Europe and then to all countries of the world.
Regarding the Balkans partnership, Berko Pharmaceuticals
Chairman Pharmacist Berat Beran stated “As Berko
Pharmaceuticals, we continue to invest and improve our
export operations. Through our partnership with Sagen,
we will bring Berko Pharmaceutical products to the world
faster. This development will be a common structure,
which will bring-in to Turkey, I wish this to be beneficial for
Turkey.”
Beran also mentioned the factors that make them prefer
Macedonia; “The reason why we prefer Macedonia;
Macedonia will enter the European Union in two years.
Making this investment now will enable us to open
up to Europe. We believe that we will be successful in
Europe. Thanks to the geographical location of Turkey, it
is possible to reach anywhere in the world. We, as Berko
Pharmaceuticals, want to be all over the world.”
Isuf Berberi, Chairman of the Board of Directors of
Fufarma, states that they wish to exist in the region as
Berko İlaç ve Fufarma and with this investment, they want
to contribute to human health in the region.
Berko Pharmaceuticals is a strong brand in Turkey’s
pharmaceutical market and since 2016, it has made a
great breakthrough in the field of exports. Within the
scope of foreign trade activities, it signed contracts with
41 countries; in 16 of which it is actively engaged in trade
and in the remaining 25 countries the registration process
is ongoing. Berko Pharmaceuticals exports its products to
Georgia, Iraq, Kosovo, Macedonia, Moldova, Vietnam, South
Korea, Lebanon, Sudan, Dagestan, Bosnia-Herzegovina,
Saudi Arabia, notably USA, Canada and Azerbaijan.
ortaklığıyla Berko İlaç, Balkanlar’da güçlü bir yapılanması
olan Sagen’le ve ortak girişim olan Saber’le ilk etapta
ruhsatlama, satış, pazarlama, ambalajlama ve depolama
alanında etkin bir iş modeli kurmayı; yakın gelecekte ise
tam üretim prosesiyle önce Balkanlar ve Avrupa daha sonra
da tüm dünya ülkelerine ürünlerini ulaştırmayı hedefliyor.
Balkanlar ortaklığı ile ilgili Berko İlaç Yönetim Kurulu
Başkanı Ecz. Berat Beran, “Berko İlaç olarak yatırım
yapmaya ve ihracat çalışmalarımızı geliştirmeye devam
ediyoruz. Sagen ortaklığımız ile Berko İlaç ürünlerini tüm
dünyayla daha hızlı bir şekilde buluşturacağız. Bu atılımımız
Türkiye’ye gelir sağlayacak ortak bir yapı olacak, Türkiye
için hayırlı uğurlu olmasını dilerim.” şeklinde açıklama
yaptı. Makedonya’yı tercih etmelerindeki faktörlerden de
bahseden Beran, “Makedonya’yı tercih etmemizin sebebi;
Makedonya 2 yıl içinde Avrupa Birliği’ne girmiş olacak. Şu
an bu yatırımı yapmamız Avrupa’ya açılmamızı sağlayacak.
Avrupa’da da başarılı olacağımıza inanıyoruz. Türkiye’nin
coğrafi konumundan dolayı dünyanın her yerine ulaşmak
mümkün. Biz de Berko İlaç olarak dünyanın her yerinde
olmak istiyoruz.” dedi.
Berko İlaç ve Fufarma olarak bölgede var olmak
istediklerini belirten Fufarma Yönetim Kurulu Başkanı Isuf
Berberi ise bu yatırım ile bölgedeki insan sağlığına katkıda
bulunmak istediklerini ifade etti.
Türkiye ilaç pazarında güçlü bir marka olan Berko İlaç,
2016 yılından bu yana ihracat alanında büyük bir atılım
gerçekleştirmiştir. Dış ticaret çalışmaları dâhilinde 41
ülke ile sözleşme imzalamış; bunların 16’sı ile aktif ticaret
yapılmaya başlanmış, kalan 25 ülke ile de ruhsatlama
çalışmaları devam etmektedir. Berko İlaç başta ABD,
Kanada ve Azerbaycan olmak üzere; Gürcistan, Irak,
Kosova, Makedonya, Moldova, Vietnam, Güney Kore,
Lübnan, Sudan, Dağıstan, Bosna-Hersek, Suudi Arabistan
gibi ülkelere ihracat yapmaktadır.
Aralık 2019
82
Good News From Abdi İbrahim, Additional Investment
Of 30 Million Dollars in Kazakhstan
Abdi İbrahim’den, Kazakistan’da 30 Milyon Dolarlık Ek Yatırım Müjdesi
Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov,
Türkiye temasları kapsamında, Abdi İbrahim’in
Esenyurt’taki üretim kompleksine ziyarette
bulundu. Abdi İbrahim CEO’su Dr. Süha
Taşpolatoğlu’nun ev sahipliğinde yapılan ziyaret
sırasında, Abdi İbrahim’in Kazakistan pazarındaki
devam eden faaliyetlerinin yanı sıra önümüzdeki
dönemde yapmayı planladığı 30 milyon dolarlık ek
yatırım hedefi de gündeme getirildi.
Minister of Health of Kazakhstan Yelzhan
Birtanov visited the production complex of Abdi
Ibrahim in Esenyurt within the scope of Turkey
contacts. During the visit hosted by Dr. Süha
Taşpolatoğlu, CEO of Abdi İbrahim, Abdi İbrahim’s
ongoing activities in the Kazakhstan market as
well as the additional investment target of $
30 million, which was planned to be made in the
coming period, was brought to the agenda.
Abdi İbrahim, Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov
ve beraberindeki heyeti, Esenyurt’taki üretim kompleksinde
ağırladı. Abdi İbrahim CEO’su Dr. Süha Taşpolatoğlu’nun ev
sahipliği yaptığı ziyarette Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan
Birtanov, tesisleri gezerek faaliyetler hakkında bilgi aldı.
Esenyurt kompleksindeki biyoteknolojik ilaç üretim tesisi
AbdiBio, Steril Oftalmoloji ve Steril İnhalasyon Üretim
Tesisi, Steril Enjektabl ve Steril Onkoloji Üretim Tesisi ile
Hormon Üretim Tesisini ziyaret eden Bakan Birtanov’a
tesislerdeki teknolojik altyapı ve Ar-Ge çalışmaları
konularında bilgiler sunuldu. Abdi İbrahim’in Kazakistan’da
devam eden faaliyetleri ve planlanan yeni yatırımları
hakkında görüş alışverişinin yapıldığı ziyarette, şirketin bu
pazardaki büyüme planları ve hedefleri de konuşuldu.
Kazakistan Sağlık Bakanı Birtanov’u ağırlamaktan
duydukları memnuniyeti dile getiren Süha Taşpolatoğlu,
Abdi İbrahim hosted the Minister of Health of Kazakhstan
Yelzhan Birtanov and his accompanying delegation at the
production complex in Esenyurt. During the visit hosted
by Dr. Süha Taşpolatoğlu, CEO Abdi İbrahim, Kazakhstan
Minister of Health Yelzhan Birtanov visited the facilities
and received information from about the activities.
Minister Birtanov was informed about the information on
technological infrastructure and R & D activities in facilities
of AbdiBio, biotechnological drug production facility in
Esenyurt complex, Sterile Ophthalmology and Sterile
Inhalation Production Facility, Sterile Injectable and Sterile
Oncology Production Facility and Hormone Production
Facility. During the visit, views on the ongoing activities and
planned new investments in Kazakhstan of Abdi İbrahim
exchanged and discussed the company’s growth plans and
targets in this market.
Süha Taşpolatoğlu expressed his pleasure for hosting
Kazakhstan Minister of Health Birtanov and thanked
Aralık 2019
83
them for their support to the commercial relations with
the government of Kazakhstan. Taşpolatoğlu said, “Our
production facility in Kazakhstan is the most important link
of our investments abroad. It has the distinction of being
the first country we started production in our overseas
operations. Established in 2012, Abdi İbrahim Global
Pharm started its operations at the end of 2015 with an
annual production capacity of 24 million boxes. We are
currently manufacturing pharmaceuticals in international
standards in many fields such as diabetes, hepatitis B and
tuberculosis. We are the most modern, comprehensive
facility in Kazakhstan. In line with our growth strategy, we
aim to increase our market share in the markets in which
we operate and to further strengthen the position of
our products through our investments. At this point, the
Kazakhstan market is of great importance for us. We see
Kazakhstan as our second home.”
Stating that they are preparing an additional investment
of 30 million dollars in Kazakhstan in the coming period,
Taşpolatoğlu said, “With the realization of this investment,
we aim to double our employment in the country within 5
years. As Abdi İbrahim, we reinforce our claim in the sector
with our investments abroad. The growth of sales volume
in the Kazakhstan market is also very important for us. In
order to realize the marketing investment necessary for
this purpose, we are continuing our efforts continuously.
However, we also evaluate the export potentials we will
realize in the close geographies.”
Minister of Health of Kazakhstan Yelzhan Birtanov made
the following evaluations after his visit to Abdi İbrahim,
“We were pleased to visit Abdi İbrahim production facilities
with the latest technology. During our facility visit, we
had the opportunity to see the AbdiBio biotechnological
pharmaceutical production facility. I would like to
congratulate Abdi İbrahim on behalf of myself for analyzing
the current and potential needs in the pharmaceutical
sector and signing such important investments. It is
gratifying that the important trade relations between the
two countries since 2012 will continue to develop with
additional investments. I wish all future cooperation will be
beneficial to all parties.”
Kazakistan hükümetiyle karşılıklı güven çerçevesinde
yürüyen ticari ilişkilere sağladıkları destekler için teşekkür
etti. Taşpolatoğlu, “Kazakistan’daki üretim tesisimiz,
yurtdışındaki yatırımlarımızın en önemli halkası. Yurtdışı
operasyonlarımız içinde, üretime geçtiğimiz ilk ülke olma
özelliği taşıyor. 2012 yılında kurduğunuz Abdi İbrahim
Global Pharm, 2015 yılı sonunda yılda 24 milyon kutu
üretim kapasitesiyle faaliyetlerine başladı. Fabrikamızda
şu anda diyabet, Hepatit B, tüberküloz gibi birçok alanda
uluslararası standartlarda ilaç üretimi gerçekleştiriyoruz.
Kazakistan’ın en modern, en kapsamlı tesisi konumundayız.
Büyüme stratejimiz doğrultusunda, faaliyet gösterdiğimiz
pazarlarda pazar payımızı artırmayı ve yatırımlarımızla
ürünlerimizin konumunu daha da güçlendirmeyi
hedefliyoruz. Bu noktada Kazakistan pazarı bizim için
büyük önem taşıyor. Kazakistan’ı ikinci evimiz olarak
görüyoruz” dedi. Önümüzdeki dönemde Kazakistan’da
30 milyon dolarlık ek bir yatırıma hazırlandıklarını
açıklayan Taşpolatoğlu, “Bu yatırımın hayata geçmesiyle
birlikte 5 yıl içinde ülkedeki istihdamımızı iki katına
çıkarmayı hedefliyoruz. Abdi İbrahim olarak yurtdışında
yürüttüğümüz yatırımlarla sektördeki iddiamızı her
geçen gün pekiştiriyoruz. Kazakistan pazarında da
satış hacminin büyümesi bizim için son derece önemli.
Bunun için gerekli olan pazarlama yatırımının yapılması
adına çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Bununla
birlikte, yakın coğrafyalara gerçekleştireceğimiz ihracat
potansiyellerini de değerlendiriyoruz” şeklinde konuştu.
Kazakistan Sağlık Bakanı Yelzhan Birtanov ise Abdi
İbrahim’e yaptığı ziyaret sonrasında şu değerlendirmelerde
bulundu: “Son teknolojiye sahip Abdi İbrahim üretim
tesislerini ziyaret etmekten dolayı mutluluk duyduk. Tesis
ziyaretimiz sırasında AbdiBio biyoteknolojik ilaç üretim
tesisini de görme fırsatı elde ettik. İlaç sektöründe, mevcut
ve potansiyel ihtiyaçları analiz ederek böylesi önemli
yatırımlara imza atan Abdi İbrahim’i şahsım adına tebrik
ediyorum. 2012 yılından bu yana iki ülke arasında devam
eden önemli ticari ilişkilerin yeni ek yatırımlarla gelişmeye
devam edecek olması sevindirici. Gelecekte yapılacak yeni
işbirliklerinin tüm taraflara hayırlı olmasını diliyorum.
Aralık 2019
84
What Should Be The
Correct Antibiotic Use?
Doğru Antibiyotik Kullanımı
Nasıl Olmalı?
Doktorun önermesi halinde antibiyotik tedavisinin
uygulanması gerektiğini belirten uzmanlar, bu tedavinin
de yarım bırakılmaması gerektiği hatırlatmasını yapıyor.
Antibiyotik kullanımında kimi zaman kanlı ishalin
görülebileceğini belirten uzmanlar, mutlaka hekime
danışılması gerektiğini vurguluyor.
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Genel Cerrahi ve Acil Servis
Uzmanı Dr. Talha Atalay, antibiyotik kullanımına ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
NPİSTANBUL Brain Hospital General Surgery and Emergency
Department Specialist Dr. Talha Atalay
If the doctor recommends that antibiotic treatment should
be applied, the experts remind that this treatment should
not be left half. Stating that bloody diarrhea can sometimes
be seen in the use of antibiotics, experts emphasize the
need to consult a physician.
NPİSTANBUL Brain Hospital General Surgery and
Emergency Department Specialist Dr. Talha Atalay
evaluates the use of antibiotics.
Antibiotics should not be used unless
recommended by a doctor
Recalling that many of the antibiotics are used
unnecessarily whereas many diseases may be cured without
antibiotic treatment, Dr. Talha Atalay said, “For example,
Antibiyotik doktor önermedikçe kullanılmamalıdır
Antibiyotiklerin birçoğunun gereksiz olarak kullanıldığını
oysa birçok hastalığın antibiyotik tedavisi görmeden de
düzeldiğini belirten Dr. Talha Atalay, “Mesela en çok
görülen üst solunum yolu enfeksiyonları viral kaynaklıdır
ve antibiyotik kullanımını gerektirmez. Bu nedenle
antibiyotik gerekmediği takdirde ve doktor onayı olmadıkça
başlanmaması gereken bir tedavi yöntemidir” dedi.
Antibiyotik tedavisi mutlaka tamamlanmalıdır
Antibiyotik tedavisinin yarım bırakılmaması gerektiğini
de vurgulayan Dr. Talha Atalay, “Antibiyotik tedavisi
tamamlanmalıdır. Yarım bırakılan tedavi, hastanın iyileşme
sürecini uzatır. Belli zaman aralığında kullanılması gereken
ilaç tedavileri, belirtilen süre zarfında bitirilmelidir. Yarım
bırakılan tedaviler zarar verir” uyarısında bulundu.
Antibiyotik hangi durumlarda kullanılmalıdır?
Antibiyotiğin doktor önerisiyle ve gerektiği takdirde
başlanması gereken bir tedavi olduğunu kaydeden Dr. Talha
Atalay, “Fizik tedavi bulguları, kan tahlillerini desteklemesi
durumunda doktor eğer bu yönde bir öneride bulunursa
antibiyotik alınmalıdır. Zaten son dönemlerde de antibiyotik
Aralık 2019
85
the most common upper respiratory infections are viral and
do not require antibiotic use. Therefore, it is a treatment
that should not be started unless antibiotics are required
and without doctor’s approval.”
Antibiotic treatment must be completed
Recording that antibiotic treatment should not be left half,
Dr. Talha Atalay emphasized, “Antibiotic treatment should be
completed. Discontinued treatment prolongs the patient’s
healing process. Antibiotics are therefore a treatment that
should not be started unless required and without doctor’s
consent. Drug treatments that should be used within a
certain period of time should be completed within the
specified period. Discontinued treatments will harm.”
In which situations should antibiotics be used?
Noting that the antibiotic is a treatment that should be
started with the advice of a doctor and if necessary, Dr.
Talha Atalay said, “If the physical therapy findings support
the blood tests, antibiotics should be taken if the doctor
makes a recommendation in this direction. Already in
recent years, there is an important effort to reduce the
use of antibiotics and to prevent unnecessary use. We
also remind you that antibiotics should be used under the
supervision of a doctor.”
Too much use causes harm
Stating that the use of many antibiotics also harm the
body, Dr. Talha Atalay said, “Because antibiotic treatment
is a treatment method that affects microorganisms within
the body itself. In the intestinal flora, in the mouth, on the
surface of the skin itself, considering the many effects of
the drug itself unnecessary antibiotic certainly should not
be used.”
Antibiotic use can lead to diarrhea
Referring to cases of diarrhea in the use of antibiotics.
Talha Atalay, said that antibiotics used after routine
infectionsmay cause diarrhea by reducing benign
microorganisms in the intestine and increasing malignant
pathogen microorganisms.
kullanımının azaltılması, gereksiz kullanımının önüne
geçilebilmesi için önemli bir çaba var. Biz de aynı şekilde
antibiyotiğin doktor kontrolünde kullanılması gerektiğini
hatırlatıyoruz” dedi.
Çok kullanımı zarar veriyor
Dr. Talha Atalay, çok antibiyotik kullanımının da vücuda
zarar verdiğini belirterek “Çünkü antibiyotik tedavisi
vücudun kendi içerisindeki mikroorganizmaları da etkileyen
bir tedavi yöntemidir. Bağırsak florasında, ağız içerisinde,
deri yüzeyinde ilacın kendisinin oluşturacağı birçok tesiri
de düşünecek olursak gereksiz antibiyotik kesinlikle
kullanılmamalıdır” dedi.
Antibiyotik kullanımı ishale yol açabilir
Antibiyotik kullanımında ortaya çıkan ishal vakalarına
değinen Dr. Talha Atalay, rutin enfeksiyonlar sonrası
kullanılan antibiyotiklerin bağırsakta bulunan iyi
huylu mikroorganizmaları azaltıp kötü huylu patojen
mikroorganizmaları artırarak ishale neden olabileceğini
söyledi.
Kanlı ishal görülebilir
Bu tür durumlarda genellikle kanlı ishalin gözlemlendiğini
belirten Dr. Talha Atalay, “Bu tür durumlarda bir
hekime müracaat edip kanlı ishalin sebebinin neden
kaynaklandığının anlaşılması ve sorunun çözülmesi
gerekir. Hem kullanılan antibiyotiği hem de hekimin yaptığı
tetkiklerin değerlendirilmesi gerekir” uyarısında bulundu.
Mide koruyucu ilaçlar kullanılmalı
Dr. Talha Atalay, “Antibiyotik ishalini önlemek çok
mümkün değildir ancak o antibiyotiği kullandıktan sonra
bu enfeksiyon ortaya çıkacağı için benzer antibiyotiklerin
ve muadil ilaçların kullanılmaması gerekir. Olası bir
antibiyotik ishali durumunda da mide koruyucu ilaçlar,
bağırsakları düzenleyici ilaçlar ve antibiyotiğin öne çıkardığı
mikroorganizmanın azalması için başka ilaçlar kullanmak
faydalı olacaktır” dedi.
Bloody diarrhea can be seen
Stating that bloody diarrhea is usually observed in such
cases, Dr. Talha Atalay said, “In such cases, a physician to
consult the cause of bloody diarrhea and the cause of
the cause of the problem must be understood. Both the
antibiotic used and the tests performed by the physician
should be evaluated.”
Stomach protection should be used
Dr. Talha Atalay said, “It is not possible to prevent antibiotic
diarrhea, but after using that antibiotic, this infection will
occur and similar antibiotics and equivalent drugs should
not be used. In case of a possible antibiotic diarrhea, it
would be beneficial to use stomach protection drugs,
intestinal regulating drugs and other drugs to reduce the
microorganism that the antibiotic put forward.”
Aralık 2019
86
Novo Nordisk And Noom Will Collaborate For Digital
Healthcare Solutions For Obese People
Novo Nordisk Ve Noom, Obeziteli Kişilere Yönelik
Dijital Sağlık Çözümleri İçin İşbirliği Yapacak
The global healthcare company Novo Nordisk
has collaborated with Noom, a digital healthcare
consultancy to make life easier for obese people. This
collaboration on digital health solutions focusing on
weight management and training to improve the lives
of obese people will benefit initially from obese people
in the United States.
Global healthcare company Novo Nordisk and leading
digital healthcare consulting company Noom will
collaborate on digital health solutions focusing on weight
management and training to improve the lives of obese
individuals. This cooperation will be the continuation of
an 8-month pilot program that combines over 95 years of
experience in helping people living with chronic diseases
with Noom’s proven, science-based habit change programs.
This partnership, which is one of the many collaborations
of Novo Nordisk to develop treatments, will initially offer
habituation and training solutions to people living with
obesity in the United States.
Global sağlık şirketi Novo Nordisk, obeziteli
bireylerin yaşamını kolaylaştırmak üzere
dijital sağlık danışmanlığı şirketi Noom ile iş
birliğine gitti. Obeziteli bireylerin yaşamlarını
iyileştirmek amacıyla kilo yönetimi ve eğitime
odaklanan dijital sağlık çözümleri konusundaki
bu iş birliğinden başlangıçta ABD’deki obeziteli
bireyler yararlanabilecek.
Global sağlık şirketi Novo Nordisk ile önde gelen dijital
sağlık danışmanlığı şirketi Noom, obeziteli bireylerin
yaşamlarını iyileştirmek amacıyla kilo yönetimi ve eğitime
odaklanan dijital sağlık çözümleri konusunda iş birliği
yapacak. Bu iş birliği; Noom’un etkisi kanıtlanmış, bilime
dayalı alışkanlık değişikliği programlarıyla, Novo Nordisk’in
kronik hastalıklarla yaşayan insanlara yardım etme
konusundaki 95 yılı aşkın deneyimini bir araya getiren 8
aylık bir pilot programın devamı olacak.
Novo Nordisk’in tedavileri geliştirme amaçlı pek çok iş
birliğinden biri olan bu ortaklık, alışkanlık değişikliği ve
Aralık 2019
87
We Are Working To Change The Life Of People
Camilla Sylvest, Executive vice president, Commercial
Strategy & Corporate Affairs at Novo Nordisk A/S, said,
“We work passionately to improve the lives of people with
obesity and find new solutions to support respectful and
full-range care, including lifestyle change and medical
management. We believe that the collaboration between
Noom and Novo Nordisk will train and empower obese
people to lose weight and maintain weight and ensure a
healthy life.”
We Worked More Than 4 Thousand Obesity
Indıvıduals For More Than A Year
Saeju Jeong, the Chief Executive Officer at Noom, said,
“Sustainable change does not come from nothing. Those
who live with obesity and want to manage their weight
need personalized coaching to change their habits and lose
weight permanently. For over a year, we have worked with
more than 4,000 obese individuals with the Novo Nordisk
team. We are excited about the exciting feedback and
know that we can test the solutions that work together
and support them with the much needed sustainable
solutions within the framework of a scientific and insightful
treatment plan.”
Noom’s solutions are designed to understand the
barriers and individual motivations, and to guide people
to sustainable change by using advanced technology,
including artificial intelligence, behavioral coaching from
more than 1,000 personal coaches, data and insights into
well-being.
eğitime yönelik çözümlerini başlangıç olarak ABD’de
obezite ile yaşayan kişilere sunacak.
Kişilerin Yaşamını Değiştirmek İçin Çalışıyoruz
Novo Nordisk Başkan Yardımcısı Camilla Sylvest,
“Obeziteli kişilerin yaşamını iyileştirmek için tutkuyla
çalışıyor ve yaşam tarzı değişikliği ile medikal yönetim de
dahil, saygılı ve tam kapsamlı bakımı destekleyecek yeni
çözümler buluyoruz. Noom ve Novo Nordisk iş birliğinin
obeziteli kişileri kilo vermeleri ve verilen kiloyu korumaları
yönünde eğitip güçlendireceğine ve sağlıklı yaşamalarını
sağlayacağına inanıyoruz” dedi.
4 Binden Fazla Obeziteli Bireyle Bir Yıldan Çok
Çalıştık
Noom kurucularından CEO Saeju Jeong ise “Sürdürülebilir
değişim hiç yoktan meydana gelmez. Obeziteyle
yaşayıp kilolarını yönetmek isteyenler alışkanlıklarını
değiştirmek ve kalıcı olarak kilo vermek için kişiye özel
koçluğa ihtiyaç duyarlar. Bir yılı aşkın bir süredir Novo
Nordisk ekibiyle beraber 4 binden fazla obeziteli bireyle
çalıştık. Heyecan verici geri bildirimlerden coşku duyuyor
ve işe yarayan çözümleri birlikte test ederek, bilimsel ve
iç görüye dayalı bir tedavi planı çerçevesinde çok ihtiyaç
duyulan sürdürülebilir çözümlerle destekleyeceğimizi
biliyoruz” diye konuştu. Noom’un çözümleri, bireysel
motivasyonlarla engelleri anlayıp, yapay zekâ dahil
ileri teknolojiyi, 1,000’den fazla kişisel koçun sağladığı
davranış koçluğunu, verileri ve esenlikle ilgili iç
görüleri kullanarak insanları sürdürülebilir değişime
yönlendirmeyi amaçlıyor.
Aralık 2019
88
Gilead Sciences And Elton John AIDS Foundation Started Radian
Program Againist HIV In Eastern Europe And Central Asia (EECA)
Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Doğu Avrupa ve Orta
Asya’da (EECA) HIV’e Karşı Radian Programını Başlattı
Gilead Sciences and the Elton John AIDS Foundation
announced that they have launched the groundbreaking
RADIAN program at the Fast-Track Cities 2019 conference
in London. RADIAN will focus on finding meaningful
solutions to new HIV infections and deaths from AIDSrelated
diseases in the Eastern Europe and Central Asia
(EECA) region. With the strength of cooperation between
the foundation and Gilead within the framework of the
Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP)
Fund, RADIAN will benefit from the extensive knowledge of
both organizations in the region’s needs and support bold
and meaningful actions to address problems.
Sir Elton John, founder of Elton John AIDS Foundation,
said, “Every day in the EECA region, more than 400 people
get HIV and 100 people die from AIDS.’ He continued: “A
few years ago, my foundation’s efforts to establish the
Eastern European and Central Asian Key Groups (EECAKP)
Fund together with Gilead drew our attention to the
need to increase our efforts in the region. For this reason,
I am pleased that my foundation is working with Gilead
once again in order to reverse the trends within RADIAN
and to provide the support and funding needed to reach
vulnerable people. Together we can make a difference, save
lives, and ensure that no one is left behind in the struggle
Gilead Sciences ve Elton John AIDS Vakfı Londra’da
düzenlenen Fast-Track Cities 2019 konferansında çığır
açacak RADIAN programını başlattıklarını açıkladılar.
RADIAN, Doğu Avrupa ve Orta Asya (EECA) bölgesinde
yeni HIV enfeksiyonlarına ve AIDS kaynaklı hastalıklardan
ölümlere anlamlı çözümler bulmaya odaklanacak. RADIAN,
vakıfla Gilead arasında Doğu Avrupa ve Orta Asya Kilit
Gruplar (EECAKP) Fonu çerçevesindeki iş birliğinden aldığı
güçle, her iki kuruluşun bölgenin ihtiyaçları konusundaki
geniş bilgisinden de yararlanarak, sorunların çözümüne
yönelik cesur ve anlamlı aksiyonları destekleyecek.
Elton John AIDS Vakfı kurucusu Sir Elton John, “Her gün
EECA bölgesinde 400’den fazla insan HIV enfeksiyonuna
yakalanıyor ve 100 kişi AIDS’den ölüyor.” dedi. Sir Elton
John sözlerine şu şekilde devam etti: “Vakfımın birkaç
yıl önce Gilead ile birlikte Doğu Avrupa ve Orta Asya
Kilit Gruplar (EECAKP) Fonu’nu kurma doğrultusundaki
çalışmaları bölgedeki çabalarımızı arttırmamızın
gerekliliğine dikkatimizi çekti. Bu nedenle, RADIAN
çerçevesinde eğilimleri tersine çevirmek ve korunmasız
insanlara ulaşmak amacıyla ihtiyaç duyulan desteği ve
finansmanı sağlamak için vakfımın bir kez daha Gilead
ile birlikte çalışıyor olmasından memnuniyet duyuyorum.
Birlikte fark oluşturabilir, hayatları kurtarabilir ve bu
salgına son verme mücadelesinde hiç kimsenin geride
kalmamasını sağlayabiliriz.”
Aralık 2019
89
to end this epidemic.” To end HIV / AIDS worldwide, it is
imperative to take action against the epidemic in the EECA
region. Although rates of new HIV infections and AIDSrelated
deaths tend to decline worldwide; EECA is one of
the few regions where HIV is on the rise and AIDS-related
deaths have increased by about 300 percent over the past
20 years. Daniel O’Day, Chairman and Chief Executive
Officer of Gilead Sciences, Inc., said, “Gilead and the Elton
John AIDS Foundation share a vision to put an end to
the AIDS epidemic.” Daniel O“Day continued: “Through
RADIAN, we aim to reach out to marginalized groups in the
EECA region and work with local organizations to overcome
the challenges they face. RADIAN will help provide funding
and support for the fight against HIV that has not been
given in the region before. The EECA region has more
than a million people living with HIV who need access to
the right treatment. This needs to be resolved urgently
through education, community empowerment and new
collaborations such as RADIAN.”
The RADIAN program consists of two basic elements:
the RADIAN ‘Sample Cities’ program and the RADIAN
‘Unmet Need’ fund. Thanks to the two-channel program
it has developed, RADIAN will direct resources to the
communities in need, while at the same time enabling
capacity building in other communities. The prevalence
of HIV is generally high in populations with limited access
to treatment, which are counter-stigmatized. RADIAN will
collaborate with local organizations to use the insights
gained in the field and share good practice examples that
will contribute to progress.
The first RADIAN ‘Sample City’ will be Almaty city of
Kazakhstan. Almaty has a very high HIV burden. There are
about 7,400 people living with HIV, and the prevalence of
HIV in the city is about twice the national average. RADIAN
will support the fight against stigmatization in Almaty,
improve healthcare infrastructure and treatment methods
and increase access to innovation. Other ‘Sample Cities’ will
be announced in 2020.
RADIAN will implement the ‘Unfulfilled Need’ fund to
support the rest of the EECA region beyond the selected
‘Sample Cities’ and to support effective programs in other
parts of the EECA. The fund will allow donations to local
and regional organizations that share RADIAN’s vision of
combating new HIV infections and AIDS-related deaths. Call
for Proposals will be held in mid-October 2019.
RADIAN aims to provide measurable changes in the
frequency of HIV exposure, access to care, treatment
coverage and prevention in both ways, and to make a
significant difference in the EECA region against new HIV
infections and AIDS-related deaths. For the next five years,
the best practices and information from RADIAN’s local
work will be used as a plan to help change the course of
HIV in the EECA region.
Dünya genelinde HIV/AIDS’e son verebilmek için EECA
bölgesindeki salgına yönelik harekete geçmek bir
zorunluluk. Yeni HIV enfeksiyonları ve AIDS kaynaklı
ölümlerin oranları dünya genelinde düşüş eğiliminde
olsa da; EECA, HIV’in yükselişte olduğu ve AIDS kaynaklı
ölümlerin son 20 yılda yaklaşık yüzde 300 arttığı az sayıda
bölgeden birisi.
Gilead Sciences Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Daniel
O’Day, “Gilead ile Elton John AIDS Vakfı, AIDS salgınına
son vermek için bir vizyonu paylaşıyorlar.” dedi. Daniel
O’Day sözlerini şöyle sürdürdü: “RADIAN aracılığıyla EECA
bölgesindeki ötekileştirilmiş gruplara ulaşmayı ve yerel
organizasyonlarla çalışarak, karşılaştıkları güçlüklerin
üstesinden gelmeyi amaçlıyoruz. RADIAN, HIV’e karşı
bölgede daha önce verilmemiş mücadele için finansman
ve destek sağlamaya yardımcı olacak. EECA bölgesinde
HIV ile yaşayan ve doğru tedaviye erişim ihtiyacı olan bir
milyondan fazla insan var. Bu durumun eğitim, toplumun
güçlendirilmesi ve RADIAN gibi yeni iş birlikleri aracığıyla
ivedi olarak çözümlenmesi gerekiyor.”
RADIAN programı iki temel unsurdan oluşuyor: RADIAN
‘Örnek Kentler’ programı ve RADIAN ‘Karşılanmamış
İhtiyaç’ fonu. RADIAN geliştirdiği iki kanallı program
sayesinde ihtiyaç içindeki toplumlara kaynak
yönlendirirken, aynı zamanda başka toplumlarda da
kapasite oluşmasına imkan sağlayacak. Damgalanmayla
karşı kaşıya kalan ve tedaviye sınırlı erişimi olan
toplumlarda HIV prevalansı genellikle yüksek. RADIAN
yerel organizasyonlarla iş birliği yaparak sahada elde
edilen içgörüleri kullanacak ve ilerlemeye katkı sağlayacak
iyi uygulama örneklerini paylaşacak.
İlk RADIAN ‘Örnek Kenti’ Kazakistan’ın Almatı kenti
olacak. Almatı’da oldukça yüksek bir HIV yükü bulunuyor.
HIV ile yaşayan yaklaşık 7,400 kişi var ve şehirdeki
HIV prevalansı ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı.
RADIAN Almatı’da damgalanmaya karşı çalışarak, sağlık
hizmetleri altyapısını ve tedavi yöntemlerini iyileştirerek ve
yenilikçiliğe erişimi arttırarak mücadeleye destek verecek.
Diğer ‘Örnek Kentler’ 2020’de açıklanacak.
RADIAN seçilen ‘Örnek Kentlerin’ ötesinde EECA
bölgesinin geri kalanına da destek sağlamak ve
EECA’nın başka kısımlarında da etkili programları
desteklemek üzere ‘Karşılanmamış İhtiyaç’ fonunu
uygulamaya koyacak. Fon sayesinde RADIAN’ın yeni HIV
enfeksiyonlarıyla ve AIDS kaynaklı hastalıkların yol açtığı
ölümlerle mücadele vizyonunu paylaşan yerel ve bölgesel
kuruluşlara bağış desteği verilebilecek. Teklif Çağrısı
Ekim 2019 ortalarında yapılacak.
RADIAN her iki yolla HIV görülme sıklığı, bakıma ulaşma,
tedavi kapsamı ve korunmada ölçülebilir değişimler
sağlamayı; EECA bölgesinde yeni HIV enfeksiyonlarına
ve AIDS kaynaklı ölümlere karşı kayda değer bir fark
oluşturmayı amaçlıyor.
Önümüzdeki beş yıl boyunca RADIAN’ın yerel
çalışmalarından elde edilen en iyi uygulamalar ve bilgiler
EECA bölgesinde HIV’in gidişatını değiştirmeye yardımcı
bir plan olarak kullanılacak.
Aralık 2019
90
Abdi İbrahim Published Its Sustainability Report:
Our Priority Is To Leave A “Good” Trace
On Our Community And Our World
Abdi İbrahim, Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı:
Önceliğimiz Topluma Ve Yaşadığımız Dünyaya
“İyi” Bir İz Bırakmak
Continuing its journey of
healing with courage, passion
and responsibility for 107
years, Abdi İbrahim published
its 4th Sustainability Report
approved by Global Reporting
Initiative (GRI) covering its
activities and operations in
economic, corporate, social and
environmental fields.
Striving to heal of lives touched by
it since the year 1912 and acting in
contemplation of the fact that the
world is a property borrowed by us
from the future generations, Abdi
İbrahim is focused continuously on
“healing” in its all business activities.
With its past of 107 years and ongoing
sector leadership of 17 years, Abdi
İbrahim is laying bare in its Sustainability
Report its past development and progress process and its
steps taken resolutely both in Turkey and all over the world.
Abdi İbrahim’s Sustainability Report covering 2017-2018
period may be retrieved from the address of https://www.
abdiibrahim.com.tr/en/responsibility/corporate-reports/
sustainability-report
Focused on sustainable success since the very
first day
Focused on sustainable success since the very first day of
its foundation, Abdi İbrahim is conducting its works and
activities in corporate, social, environmental and economic
fields in a systematic manner together with its internal and
external stakeholders. Trying to generate a difference by
focusing on correct points in the day by day complicated
world of needs and requirements, the Company is
presenting its ongoing development processes and the
conclusions derived out of them by its sustainability reports
to the attention of both its stakeholders and the public in
general. After becoming a participant of United Nations
Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Abdi İbrahim Public Affairs
and Corporate Communications Director
107 yıldır cesaret, tutku ve
sorumlulukla iyileştirme
yolculuğunu sürdüren Abdi
İbrahim, ekonomik, kurumsal,
sosyal ve çevresel alanlarda
gerçekleştirdiği faaliyetlerini
kapsayan Küresel Raporlama
Girişimi (Global Reporting
Initiative-GRI) onaylı
4.Sürdürülebilirlik Raporu’nu
yayınladı.
1912 yılından bu yana dokunduğu
hayatları iyileştirmek için çalışan
Abdi İbrahim, dünyanın gelecek
nesillerden ödünç alındığı
düşüncesiyle hareket ederek tüm
faaliyetlerinde sürekli iyileştirmeye
odaklanıyor. 107 yıllık geçmişi ve 17
yıldır devam eden sektör liderliği ile
sürdürülebilirlik konusunda Türkiye
için önemli bir başarı öyküsü olan Abdi İbrahim, yayınladığı
Sürdürülebilirlik Raporu’nda hem Türkiye’deki hem de
dünya genelindeki gelişimini ve kararlılıkla attığı adımları
gözler önüne seriyor.
Abdi İbrahim’in 2017-2018 dönemini kapsayan
Sürdürülebilirlik Raporu’na https://www.abdiibrahim.com.
tr/en/responsibility/corporate-reports/sustainability-report
adresinden ulaşılabilir.
İlk günden bu yana sürdürülebilir başarıya odaklanıyor
Kuruluşundan bu yana sürdürülebilir başarıya odaklanan
Abdi İbrahim, kurumsal, sosyal, çevresel ve ekonomik
alanlardaki çalışmalarını iç ve dış paydaşlarıyla
birlikte sistemli bir şekilde yürütüyor. Her geçen gün
karmaşıklaşan ihtiyaçlar dünyasında doğru konulara
odaklanarak fark oluşturmaya çalışan şirket, bu doğrultuda
gelişim süreçlerini ve elde ettiği sonuçları sürdürülebilirlik
raporlarıyla paydaşlarının ve kamuoyunun dikkatine
sunuyor.
2010 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler
Sözleşmesi (UNGC-United Nations Global Compact)
Aralık 2019
91
Global Compact (UNGC) as of 2010, Abdi İbrahim is focused
on performing its sustainability works and initiatives within
the frame of 10 global principles and is publishing its
Progress Statement every year.
Continuously taking forward steps for self-development
in the sustainability field, Abdi İbrahim is presenting
its sustainability reports to the attention of the public
in general since 2013. This report issued with an
approach integrated with the requirements of Global
Reporting Initiative (GRI) Standards: Basic Principles and
United Nations Global Compact (UNGC) and Women’s
Empowerment Principles (WEPs) is comprised of qualitative
and quantitative data and information collected from
head offices, facilities and field organization units of
Abdi İbrahim. In its 4th Sustainability Report covering
2017 – 2018 period, Abdi İbrahim is reporting the projects
performed in a systematic and comprehensive manner
together with internal and external stakeholders in the
light of the significance, materiality and stakeholder
participation principles of GRI, UNGC and WEPs reporting
requirements, as well as the data in corporate, economic,
human resources and environmental fields.
“Sustainability is an integral part of our business
strategy”
“We see the sustainability strategy of Abdi İbrahim as one
katılımcısı olan Abdi İbrahim, sürdürülebilirlik çalışmalarını
10 küresel ilke çerçevesinde yürütmeye odaklanarak her yıl
İlerleme Bildirimi’ni yayınlıyor.
Sürdürülebilirlik alanında kendini sürekli geliştiren adımlar
atan Abdi İbrahim, 2013’ten bu yana sürdürülebilirlik
raporunu kamuoyunun dikkatine sunuyor. Küresel
Raporlama Girişimi (GRI-Global Reporting Initiative)
GRI Standartları: Temel İlkeleri ile Birleşmiş Milletler
Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC) ve Kadının Güçlenmesi
Prensipleri (WEPs-Women’s Empowerment Principles)
gereklilikleri ile entegre bir yaklaşımla hazırlanan rapor,
Abdi İbrahim’in genel merkezi, üretim tesisleri ve saha
birimlerinden derlenen kalitatif ve kantitatif verilerden
oluşuyor.
Abdi İbrahim, 2017 – 2018 dönemini kapsayan 4.
Sürdürülebilirlik Raporu’nda kurumsal, ekonomik, insan
kaynakları, çevre alanındaki veriler ile GRI, UNGC ve WEPs
raporlama gerekliliklerinin önemlilik ve paydaş katılımı
ilkeleri ışığında, iç ve dış paydaşlarla sistematik ve kapsamlı
şekilde yürütülen projelere yer veriyor.
“Sürdürülebilirlik, iş stratejimizin ayrılmaz bir
parçası”
Abdi İbrahim’in sürdürülebilirlik stratejisini iş
stratejilerinden ayrı düşünmeden, birbirini tamamlayan
ve besleyen bir bütünün parçaları olarak gördüklerini
Aralık 2019
92
of the parts of a whole together with, completed by and
feeding its business strategies,” says Dr. M. Oğuzcan Bülbül,
Abdi İbrahim Public Affairs and Corporate Communications
Director, and adds: “We are well aware of the responsibility
assumed by us for a healthier society and a more habitable
and liveable world. We are uninterruptedly continuing our
investments believing in the strength and future of our
country and in the potential of the Turkish pharmaceuticals
industry to the foundation of which we have had made
a great contribution. Why? Because we are a corporation
wishing to honour and pay its debts to its home country
through investment, production, exports and employment,
and a family full of passion and running after big goals and
ideals. And now our journey of healing initiated in the year
1912 is being continued by us to be carried towards the
future as an asset rapidly rising also in the international
markets.”
After emphasizing that both in Turkey and in all of its
other markets, Abdi İbrahim is working in cooperation
with private sector and non-governmental organizations
within the frame of its basic principle and motto of “healing
life” and is attaching importance not only to economic
factors but also to social and environmental factors, Dr. M.
Oğuzcan Bülbül continued to say: “We, as Abdi İbrahim, are
striving resolutely in line with our corporate citizen vision.
One of the initiatives guiding us in our sustainability efforts
is the United Nations Global Compact signed by us in
2010. Another initiative, Global Reporting Initiative, is also
shedding light on our sustainability efforts. As a company
placing emphasis on support and employment of women,
we have also signed Women’s Empowerment Principles
(WEPs) of the United Nations aiming to make sure that
women take their part and play their role in economic
life in all market sectors and at all levels in 2017. In the
experience of more than a century of Abdi İbrahim, women
employees have always constituted an important centre
of force. We are proud of laying stress on the fact that our
women employees have had a significant contribution in
each attempt and step taken in the history of Abdi İbrahim
starting from our founder generation. Abdi İbrahim is
one of the pioneers in business world in terms of gender
mainstreaming (social gender equality). At present, in our
corporation, rate of women employees is 32 percent, and
rate of women managers is 36 percent. It is our goal to
further increase these rates.”
“In the course of its economic activities, Abdi İbrahim
has always seen as a priority to leave a “good” trace on
our community and our world,” says Dr. M. Oğuzcan
Bülbül, and adds: “We are planning all of our actions by
taking these priorities into consideration. While building
production facilities befitting our market leadership and
adding even more strength to our country and industry,
we, as Abdi İbrahim, are always keeping in our focal point
the environmental and social responsibility issues as
well. Protection of environment, efficient use of natural
resources, reduction and decomposition of our wastes
firstly at their sources, recycling of wastes and disposal
söyleyen Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim
Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül, “Daha sağlıklı bir toplum
ve daha yaşanır bir dünya için üstlendiğimiz sorumluluğun
farkındayız. Temellerinde harcımızın olduğu Türk ilaç
sektörünün potansiyeline, ülkemizin gücüne ve geleceğine
inanarak yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Çünkü
biz, doğduğu topraklara olan borcunu yatırımla, üretimle,
ihracatla ve istihdamla ödeme arzusunu ortaya koyan
bir şirketiz. Büyük hedefler ve büyük idealler peşinde
koşan tutku dolu bir aileyiz. 1912’de başlayan iyileştirme
yolculuğumuzu, uluslararası pazarlarda da hızla yükselen
bir değer olarak geleceğe taşımaya devam ediyoruz” dedi.
Abdi İbrahim’in Türkiye’de ve faaliyet gösterdiği pazarlarda,
“hayatı iyileştirmek” temel prensibi çerçevesinde özel
sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde
çalıştığını, faaliyetlerinde sadece ekonomik değil, toplumsal
ve çevresel etkilere de önem verdiklerini vurgulayan Dr. M.
Oğuzcan Bülbül, şunları söyledi:
“Abdi İbrahim olarak kurumsal vatandaş vizyonumuz
doğrultusunda kararlılıkla çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik
çalışmalarımızda bize rehber olan girişimlerden biri, 2010
yılında imzaladığımız Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler
Sözleşmesi. Bir diğer girişim olan Küresel Raporlama
İnisiyatifi de sürdürülebilirlik çalışmalarımıza ışık tutmaya
devam ediyor. Kadınların desteklenmesine ve istihdamına
büyük önem veren bir şirket olarak kadınların tüm
sektörlerde ve her seviyede, ekonomik yaşamın içinde yer
alabilmesini sağlamayı hedefleyen Birleşmiş Milletler’in
özel sektör girişimi Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni
de 2017’de imzaladık. Abdi İbrahim’in bir asrı aşan
tecrübesinde kadın çalışanlar daima önemli bir kuvvet
noktası oluşturdu. Kurucu kuşağımızdan itibaren Abdi
İbrahim tarihindeki her atılımda kadın çalışanlarımızın
önemli bir katkısı olduğunu söylemekten gurur duyuyoruz.
Abdi İbrahim iş dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasında öncü kuruluşlardan biridir. Halen
şirketimizde kadın çalışan oranı yüzde 32, kadın yönetici
oranı ise yüzde 36 seviyesinde. Bu oranları daha da ileri
taşımayı hedefliyoruz.”
Abdi İbrahim’in ekonomik faaliyetlerini sürdürürken,
topluma ve içinde yaşadığımız dünyaya “iyi” iz bırakmayı
daima öncelik olarak gördüğünün altını çizen Dr. M.
Oğuzcan Bülbül, “Tüm aksiyonlarımızı bu öncelikleri
dikkate alarak planlıyoruz. Abdi İbrahim olarak ülkemize,
sektörümüze güç katacak, liderliğimize yakışan tesisleri
hayata geçirirken çevre ve sosyal sorumluluk konularını
daima odağımızda tutuyoruz. Çevrenin korunması, doğal
kaynakların etkin kullanılması, atıklarımızın öncelikli
olarak kaynağında azaltılıp ayrıştırılması, geri dönüşüme
kazandırılması ve en uygun yöntemlerle bertaraf
edilmesi, bunun yanı sıra topluma değer katan sosyal
projelere zaman ve kaynak ayrılması iş stratejimizin
vazgeçilmez parçaları. Bu kapsamda çevre koruma
yatırımlarımıza devam ettiğimiz 2017 ve 2018 yıllarında,
tüm iş süreçlerimizde uyguladığımız iyileştirme projeleri
sonucunda önemli tasarruflar elde ettiğimiz için de
mutluyuz” dedi.
Aralık 2019
93
of them with the most appropriate methods, as well as
spending time and resources for social projects adding
value to the community are indispensable parts of our
business strategy. Accordingly, we are also glad to note
that we have achieved significant and material saving as
a result of improvement and recovery projects applied by
us in all of our business processes in the years 2017 and
2018 while our environmental protection investments are
continued.”
Number Of Our Export Destinations Exceeded 60
Being the leader of the Turkish pharmaceuticals industry
since the year 2002, Abdi İbrahim also gradually increased
its efficiency in the international markets. Abdi İbrahim has
not only increased the number of its export destinations
above 60, but also regularly enriched its product portfolio
to make its achievements sustainable for ever, and
uninterruptedly continued its R&D investments in that
direction. In tandem with its 2025 strategy works, Abdi
İbrahim is planning to continue its growth both in the
Turkish market and in its focal marketplaces through many
different strategies and aims to further strength its global
existence also in the international markets through its
partnership-based subsidiaries and via strategies focused
on both existing and targeted markets.
At the same time, Abdi İbrahim, aiming to grow by making
investments in biotechnology and consumer healthcare
fields with high added value, will focus on the Turkish
market leadership and on globalization of its brands and
trademarks also in these fields. As one of the largest areas
of success of its 2020 strategy, production services will
constitute an important part of Abdi İbrahim’s targets and
objectives in the Turkish and international markets.
Maintained Its Domestic Market Leadership
Abdi İbrahim, taking firm steps forward its goals of
increasing its international sales volume and continuing its
growth in domestic market by adding new competences to
both its facilities and its organizational capacity, maintained
its domestic market leadership. It not only increased
the number of its products and brands, but also made
a great contribution to overall employment. And Abdi
İbrahim increased its income from targeted countries in
international markets in 2018 by 19 percent over 2016.
After laying the foundation of Sterile Ophthalmology
and Sterile Inhalation Production Facility and Hormone
Production Facility in 2017, the Company opened AbdiBio,
the largest biotechnological production facility of Turkey,
in 2018. At the same date, Abdi İbrahim laid the foundation
of Sterile Injectable and Oncology Products Production
Facility as well. Completing the development works of
71 products up to the marketing authorization stage
in 2017-2018 period, Abdi İbrahim received marketing
authorization for the first biosimilar product of Turkey in
2018. Furthermore, the Company was also awarded ISO
13485:2016 certificate for wound dressing developed for
chronic wounds together with the Aegean University.
İhracat Yapılan Ülke Sayısı 60’ın Üzerine Çıktı
2002 yılından bu yana Türk ilaç sektörünün sektör lideri
olan Abdi İbrahim, uluslararası pazarlardaki etkinliğini de
giderek artırdı. İhracat gerçekleştirdiği ülke sayısını 60’ın
üzerine çıkaran Abdi İbrahim, bu başarısını sürdürülebilir
kılmak için ürün portföyünü düzenli olarak zenginleştirdi.
Bu doğrultuda Ar-Ge yatırımlarına aralıksız devam etti.
2025 stratejisi çalışmaları doğrultusunda Türkiye pazarında
kurulu ve odak pazarlarında farklı stratejilerle büyümesini
sürdürmeyi planlayan Abdi İbrahim, uluslararası pazarlarda
da ortaklı yapıya sahip iştirakleriyle, mevcut ve hedef
pazarlar bazında stratejilerle global varlığını güçlendirmeyi
amaçlıyor.
Aynı zamanda yüksek oranlı katma değer sağlayan
biyoteknoloji ve tüketici sağlığı alanlarında yatırım yaparak
büyümeyi hedefleyen Abdi İbrahim, bu alanda Türkiye pazarı
liderliğine ve markalarının globalizasyonuna odaklanacak.
2020 stratejisinin en büyük başarı alanlarından olan
üretim hizmetleri, Abdi İbrahim’in Türkiye ve uluslararası
pazarlardaki hedeflerinin önemli bir parçası olacak.
Yurt İçi Pazar Liderliğini Korudu
Uluslararası satış hacminin artırılması ve yurt içi pazardaki
büyüme hedeflerine gerek tesis gerekse organizasyonel
kapasitesine yeni yetkinlikler ekleyerek emin adımlarla
yürüyen Abdi İbrahim, yurt içi pazar liderliğini korudu.
Ürün ve marka sayısını artırırken istihdama da önemli
katkı sundu. Abdi İbrahim, uluslararası pazarlardaki hedef
ülkelerden elde ettiği geliri ise 2018 yılında 2016’ya göre
yüzde 19 oranında artırdı.
2017 yılında Steril Oftalmoloji ve Steril İnhalasyon Üretim
Tesisi ile Hormon Üretim Tesisi’nin temellerini atan şirket,
2018’de Türkiye’nin en büyük biyoteknolojik üretim tesisi
olan AbdiBio’nun açılışı yaptı. Abdi İbrahim, aynı tarihte
Steril Enjektabl ve Onkoloji Üretim Tesisi’nin temellerini
attı. 2017-2018 yıllarında 71 ürünün geliştirilmesini
Aralık 2019
94
Selected “Global 100 Pharmaceuticals Sector
Number-One”
Putting its signature on a lot of successful projects in 2017,
Abdi İbrahim was also awarded “Global 100 Pharmaceuticals
Sector Number-One” prize. Furthermore, in the Ideal
Employer Survey, it is ranked first among the “Best
Companies for Working in Pharmaceuticals Sector”. In the
Corporate Social Responsibility Survey of Capital Magazine,
in top 20 list of Corporate Social Responsibility of the year
2017, Abdi İbrahim was ranked the 10th under “in the
Eyes of People” category and the 5th in the “Healthcare”
category. Giving support to the “Grandmother Project”
initiated by T.R. Ministry of Labour and Social Security with
a view to supporting woman employment, the Company
assumed the social aids to be given to 500 families.
As a part of its Rational Drug Use Campaign initiated in the
year 2012 to fight against unconscious use of drugs, Abdi
İbrahim performed its second survey in 2017 and shared
the results of its survey with public and continued its public
awareness works.
Awarded “Leadership In Value To Human” Prize
In 2018, in the 10th Value to Human Prizes, Abdi İbrahim
was awarded the greatest prize: “Leadership in Value to
Human”. With AbdiBio, the Company was awarded the
“Biotechnology Investment” prize in the 9th Gold Mortar
Prizes. In addition, with its Rational Drug Use Campaign, the
Company was awarded a prize in “Drug Industry of the Year
Prizes – Social Responsibility Project of the Year” category
in Doktorclub Awards.
The First And Single Pharmaceuticals Company
Winning The Green Point Industry Award
Being the first and single pharmaceuticals company winning
the Green Point Industry Award of ÇEVKO, Abdi İbrahim
is regularly completing its environmental protection
investments and putting its signature on exemplary
environmental practices. Having generated a “Forest of
Hope” by planting 5 thousand saplings in the name of
doctors in a forest zone chosen in Lapseki / Çanakkale
as a part of a project conducted for a product of it, Abdi
İbrahim is relying upon the principles of protection and
continuous recovery of environment and efficient use of
natural resources in all of its business operations acting
in contemplation of the fact that the world is a property
borrowed by us from the future generations. In 2017, Abdi
İbrahim saved 43,225 m³ natural gas and 3,481,200 kWh
electricity, and in 2018, it saved 917,903 kWh electricity. In
addition, again in 2017, it saved 47m³ water by increasing
number of campaigns in certain products and reducing
microbiological tests at 7 water points. In 2018, its water
saving was 1,050 m³. In 2017 and 2018, 12,283 kg paper
was saved by changing design of parcels of certain
products, thereby preventing the cutting down of 204 trees
in total.
tamamlayarak ruhsat aşamasına getiren Abdi İbrahim,
2018’de Türkiye’nin ilk biyobenzer ürününün ruhsatını
aldı. Ayrıca Ege Üniversitesi ile birlikte kronik yaralar için
geliştirdiği yara örtüsü için ISO 13485:2016 sertifikasını aldı.
“Global 100 İlaç Sektörü Birincisi” Seçildi
2017 yılında birçok başarılı çalışmaya imza atan Abdi
İbrahim, “Global 100 İlaç Sektörü Birincisi” ödülüne
layık görüldü. Ayrıca İdeal İşveren Araştırması’nda “İlaç
Sektöründe Çalışılmak İstenen Firmalar” arasında birinci
seçildi. Capital Dergisi’nin Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Araştırması’nda 2017 yılının KSS’de en başarılı ilk 20 şirket
listesinde, “Halkın Gözünde” başlığı altında 10. sırada,
“Sağlık” kategorisinde ise 5. sırada yer aldı.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kadın
istihdamına destek olmak amacıyla başlattığı “Büyükanne
Projesi”ne destek veren şirket, 500 aileye yapılacak yardımı
üstlendi.
Bilinçsiz ilaç kullanımı konusunda 2012’de başlattığı
Akılcı İlaç Kullanımı Kampanyası kapsamında, 2017
yılında ikinci araştırmayı gerçekleştiren Abdi İbrahim,
çalışmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı ve farkındalık
çalışmalarına devam etti.
“İnsana Değerde Liderlik” Ödülünü Kazandı
Abdi İbrahim 2018 yılında 10. İnsana Değer Ödülleri’nde
yarışmanın en büyük ödülü olan “İnsana Değerde
Liderlik” ödülüne layık görüldü. AbdiBio ile 9. Altın Havan
Ödülleri’nde “Biyoteknoloji Yatırımı” ödülünü kazandı.
Ayrıca Akılcı İlaç Kampanyası ile Doktorclub Awards’ta “Yılın
İlaç Endüstrisi Ödülleri - Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi”
kategorisinde ödül aldı.
Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’nü Kazanan İlk Ve Tek
İlaç Firması
ÇEVKO’nun Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’nü kazanan ilk
ve tek ilaç firması olan Abdi İbrahim, çevre koruma
yatırımlarını düzenli olarak gerçekleştiriyor ve örnek çevre
uygulamalarına imza atıyor.
Bir ürünü için gerçekleştirdiği projeyle Çanakkale-
Lapseki’de belirlenen orman sahasında hekimlerin adına
5 bin adet fidan dikerek “Umut Ormanı” oluşturan Abdi
İbrahim, yaşadığımız dünyanın gelecek nesillerden ödünç
alındığı düşüncesinden hareketle tüm faaliyetlerinde
çevrenin korunmasını, sürekli iyileştirmeyi, doğal
kaynakların etkin kullanılmasını esas alıyor. Abdi İbrahim
2017’de 43.225 m³ doğalgaz ve 3.481.200 kWh elektrik
tasarrufu sağlarken, 2018’de 917.903 kWh elektrik tasarrufu
elde etti. 2017’de belirli ürünlerde kampanya sayılarının
artırılması ve mikrobiyolojik testlerin 7 su noktasında
azaltılmasıyla 47m³ su tasarrufu sağlandı. 2018 yılında ise
su tasarrufu 1.050 m³ oldu. 2017 ve 2018 yıllarında belirli
ürünlerin kolilerinin tasarımı değiştirilerek 12.283 kg kâğıt
tasarrufu sağladı ve böylelikle 204 adet ağacın kesilmesi
önlenmiş oldu.
Aralık 2019