You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Publisher
H. Ferruh IŞIK
on behalf of
İstmag Magazin Gazetecilik
İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.
Managing Editor
(Responsible)
Mehmet SÖZTUTAN
mehmet.soztutan@img.com.tr
Advertising Coordinator
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
+90 537 441 97 68
Editors
Dilara CİCA
dilara.cica@img.com.tr
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
Didem IŞIK
didem.isik@img.com.tr
Correspondent
Serhan IŞIK
serhan.isik@img.com.tr
Foreign Relations Manager
Ayça SARIOGLU
ayca.sarioglu@img.com.tr
Accounting Manager
Cuma KARAMAN
cuma.karaman@img.com.tr
Finance Manager
Yusuf DEMİRKAZIK
yusuf.demirkazik@img.com.tr
Digital Assets Manager
Emre YENER
emre.yener@img.com.tr
Graphic & Design Advisor
Sami AKTAŞ
sami.aktas@img.com.tr
Subscription
İsmail ÖZÇELIK
ismail.ozcelik@img.com.tr
Bursa Represantation
Ömer Faruk GÖRÜN
omer.gorun@img.com.tr
Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA
Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481
Head Office
İstanbul Magazin Grubu
İHLAS MEDIA CENTER
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi
No:11 Medya Blok Kat:1
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey
Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93
www.medikalteknik.com.tr
e-mail: info@medikalteknik.com.tr
PRINTED BY:
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL
Tel: 0212 454 30 00
www.ihlasmatbaacilik.com
İMG - Medikal Teknik dergisinde
yer alan makalelerdeki fikirler
yazarlarına aittir.
Yayınlanan ilanların sorumluluğu
reklam verene aittir.
İMG - Medikal Teknik dergisinin
bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik
İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir.
Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
8
1
4
2
6
4
0
4
8
Arab Health to address MEA’s US$3.29
billion wearable medical device market
Arab Health, MEA’nın 3,29 Milyar ABD
Doları Değerindeki Giyilebilir Tıbbi Cihaz
Pazarını Ele Alacak
Sanipak: The new name for clean and
healthy living
Sanipak: Temiz ve sağlıklı yaşamın yeni adı
Photobiomodulation Therapy:
A new treatment method in eye health
Fotobiomodülasyon Terapisi:
Göz sağlığında yeni bir tedavi yöntemi
Polifarma has been honored with the
“Company Providing the Most Female
Employment” award
Polifarma, “En Çok Kadın İstihdamı
Sağlayan Firma” ödülüyle takdir topladı
Two senior-level appointments at
Roche Diagnostics Türkiye
Roche Diagnostik Türkiye’de iki üst
düzey atama
medikalteknik
Recep Arslantaş
4
A first in Türkiye: The Chemical Technology Centre inaugurated
Türkiye’de bir ilk: Kimya Teknoloji Merkezi hizmete açıldı
Kimya sektörüne yeni bir ekosistem
sunan Kimya Teknoloji Merkezi, akredite
laboratuvarlardan kuluçka merkezine kadar
yenilikçi bir yapıyla geleceğe yön veriyor.
Türk Kimya Sektörü için stratejik adım
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği (İKMİB), Vizyon 2030 stratejisi çerçevesinde
sektörün geleceğini şekillendirecek Kimya Teknoloji
Merkezi’ni hizmete sundu. Akredite laboratuvarları,
kuluçka merkezini ve Ar-Ge faaliyetlerini bir araya
getiren merkez, yurt dışında yapılan kritik test ve
analizleri şimdi Türkiye’de gerçekleştirecek.
Offering a new ecosystem to the chemical
industry, the Chemical Technology Center
guides the future with an innovative structure
from accredited laboratories to an incubation
center.
A strategic step for the Turkish chemical
industry
Istanbul Chemicals and Chemical Products Exporters’
Association (IKMIB) put into service the Chemical
Technology Center that will shape the future of
the sector within the framework of the Vision 2030
strategy. The center, which brings together accredited
laboratories, an incubation center and R&D activities, will
now carry out critical tests and analyses in Türkiye.
Great support and 5 years of preparation
The center, which was realized with the support of the
Ministry of Trade and with the contributions of the
Ministry of Industry and Technology, draws attention
with its 7 thousand square meter closed area. The
Chemical Technology Center, which was completed after
a detailed five-year planning process, will be a meeting
point where innovative projects will be developed.
Büyük destek ve 5 yıllık hazırlık
Ticaret Bakanlığı’nın destekleri ve Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın katkılarıyla hayata geçirilen merkez, 7 bin
metrekare kapalı alanıyla dikkat çekiyor. Beş yıllık detaylı
bir planlama sürecinin ardından tamamlanan Kimya
Teknoloji Merkezi, yenilikçi projelerin geliştirileceği bir
buluşma noktası olacak.
Bakan Bolat: “İhracatımıza hız katacak”
Açılış töreninde konuşan Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer
Bolat, merkezin ihracatçılara sunacağı katkıya vurgu
yaparak, “Kimya sektörü, dünya ekonomisinde devasa
bir paya sahip. Bu merkez, ihracatçılarımıza zaman ve
maliyet avantajı sağlayarak sektörün büyük hedeflerine
destek olacak” dedi. Bolat, yurt dışında yapılan 39 testin
ilk kez Türkiye’de gerçekleştirileceğine dikkat çekti.
Bakan Kacır: “Yeni bir soluk getirecek”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ise
merkezin ülke ekonomisine ve inovasyon ekosistemine
Minister Bolat: “It will add speed to our
exports”
Delivering his speeches at the opening ceremony,
Minister of Trade Prof. Dr. Ömer Bolat emphasized
the contribution of the center to exporters and said,
“The chemical industry has a huge share in the world
Ocak - January 2025
5
economy. This center will provide time and cost
advantages to our exporters and support the great goals
of the sector.” Bolat pointed out that 39 tests conducted
abroad will be carried out in Türkiye for the first time.
Minister Kacir: “It will bring a new breath”
Minister of Industry and Technology Mehmet Fatih
Kacır expressed the contribution of the center to the
country’s economy and innovation ecosystem in the
following words: “This investment of 165 million liras will
play a critical role in R&D and technology development
infrastructure. Providing 16 billion liras of support, the
chemical industry will achieve even greater success with
this center.”
Pelister: “We are building the future of the
industry”
IKMIB President Adil Pelister stated that the center is
the result of a 5-year vision study and used the following
expressions: “The Chemical Technology Center will save
time and cost by performing the tests that have been
carried out abroad until today in Türkiye. We will make
an annual contribution of 12.5 million dollars to the
current account deficit.”
Innovations that the Chemical Technology
Center will bring:
-An important infrastructure in the field of chemistry
with 209 different test capacities.
-Accredited laboratories that will reduce dependence on
foreign countries.
-Support for start-up projects with the incubation center.
-Contribution to the current account deficit and cost
advantage.
Thanks to the Chemical Technology Center, the
Turkish chemical industry is moving forward with more
confidence. This innovative ecosystem will increase the
country’s export potential and offer solutions that will
set an example for the world in technology.
katkısını şu sözlerle dile getirdi: “165 milyon liralık bu
yatırım, Ar-Ge ve teknoloji geliştirme altyapısında kritik
bir rol oynayacak. 16 milyar lira destek sağladığımız
kimya sektörü, bu merkezle daha da büyük başarılara
ulaşacak.”
Pelister: “Sektörün geleceğini kurguluyoruz”
İKMİB Başkanı Adil Pelister, merkezin 5 yıllık bir vizyon
çalışmasının sonucu olduğunu belirterek, şu ifadeleri
kullandı: “Kimya Teknoloji Merkezi, bugüne kadar yurt
dışında yapılan testleri Türkiye’de gerçekleştirerek
zaman ve maliyet tasarrufu sağlayacak. Cari açığa yıllık
12,5 milyon dolarlık katkı sunacağız.”
Kimya Teknoloji Merkezi’nin getireceği
yenilikler:
-209 farklı test kapasitesiyle kimya alanında önemli bir
altyapı.
-Yurt dışına bağımlılığı azaltacak akredite laboratuvarlar.
-Kuluçka merkeziyle start-up projelerine destek.
-Cari açığa katkı ve maliyet avantajı.
Türk kimya sektörü, Kimya Teknoloji Merkezi sayesinde
geleceğe daha güvenle yürüyor. Bu yenilikçi ekosistem,
ülkenin ihracat potansiyelini yükseltirken, teknolojide
dünyaya örnek olacak çözümler sunacak.
Ocak - January 2025
The guarantee of a strong life
Dilara Cica
From
Health is the most precious treasure of life. Unfortunately, small
discomforts are often ignored, and these oversights can lead to larger
issues. Medical treatments are powerful tools provided by modern
medicine, and timely interventions are key to protecting and improving
your health. With early diagnosis, proper treatment, and the guidance of
expert physicians, health issues can be easily managed, and your quality
of life can be enhanced. Remember, a healthy body is the guarantee of a
strong life.
Medical treatments not only treat diseases but also play a major role in
their prevention. Regular health check-ups and personalized treatment
plans help detect high-risk diseases in their early stages. With advancing
medical technology, diseases that were once untreatable are now
manageable. Health should not just be a treatment process; it should be
a priority that shapes your lifestyle. Invest in yourself because a healthy
life is your most valuable legacy.
the
editor
Güçlü yaşamın teminatı
Sağlık, hayatın en kıymetli hazinesidir. Ne yazık ki çoğu zaman küçük
rahatsızlıklar göz ardı edilir ve bu ihmaller, daha büyük sorunlara
yol açabilir. Medikal tedaviler, tıbbın sunduğu güçlü araçlardır ve
doğru zamanlamayla yapılan müdahaleler, sağlığınızı korumanın ve
iyileştirmenin anahtarıdır. Erken teşhis, doğru tedavi ve uzman hekimlerin
rehberliğiyle, sağlık sorunları kolayca yönetilebilir ve yaşam kaliteniz
arttırılabilir. Unutmayın, sağlıklı bir beden, güçlü bir yaşamın teminatıdır.
Medikal tedaviler sadece hastalıkları tedavi etmekle kalmaz, aynı zamanda
hastalıkları önlemede de büyük rol oynar. Düzenli sağlık kontrolleri ve
kişiye özel tedavi planları, risk taşıyan hastalıkların erken evrede tespit
edilmesini sağlar. Gelişen tıp teknolojileriyle, geçmişte tedavi edilemeyen
hastalıklar bugün yönetilebilir hale geldi. Sağlık, bir tedavi sürecinin
ötesinde, yaşam tarzınızı şekillendiren bir öncelik olmalıdır. Kendinize
yatırım yapın, çünkü sağlıklı bir yaşam, en değerli mirasınızdır.
8
Arab Health to address MEA’s US$3.29 billion
wearable medical device market
Arab Health, MEA’nın 3,29 Milyar ABD Doları Değerindeki
Giyilebilir Tıbbi Cihaz Pazarını Ele Alacak
•Research has revealed the MEA wearable medical
device market will reach US$3.29 billion by 2033, a CAGR
of 18.1% between 2024 and 2033
•Arab Health will introduce the new Eco-Sphere Zone
and World of Wellness Conference to explore cuttingedge
technologies in personalized wellness and holistic
health
•The 50th edition of Arab Health will run from 27 – 30
January 2025 at the Dubai World Trade Centre
Dubai, United Arab Emirates, 25 November 2024: Arab
Health, the Middle East’s largest and most important
healthcare event and congress, will explore the growth
of the region’s wellness wearables market, as figures
have unveiled the market in the Middle East and Africa
(MEA) is expected to top US$3.29 billion by 2033.
The data by SPER Market Research has highlighted
a Compound Annual Growth Rate (CAGR) of 18.1%
between 2024 and 2033 and includes technologies
such as smartwatches, fitness trackers, wearable
ECG monitors, insulin pumps and continuous glucose
- Araştırmalar, MEA giyilebilir tıbbi cihaz pazarının 2033
yılına kadar 3,29 milyar ABD dolarına ulaşacağını, 2024-
2033 yılları arasında %18,1’lik bir yıllık bileşik büyüme
oranı (CAGR) göstereceğini ortaya koydu.
- Arab Health, kişiselleştirilmiş sağlık ve bütünsel sağlık
alanındaki en son teknolojileri keşfetmek için yeni Eco-
Sphere Zone ve Dünya Sağlık Konferansı’nı tanıtacak.
- Arab Health’in 50. edisyonu, 27-30 Ocak 2025
tarihleri arasında Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde
gerçekleştirilecek.
Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri, 25 Kasım 2024: Orta
Doğu’nun en büyük ve en önemli sağlık etkinliği olan
Arab Health, bölgedeki sağlık teknolojileri pazarındaki
büyümeyi inceleyecek. Yapılan araştırmalar, Orta Doğu ve
Afrika (MEA) bölgesindeki giyilebilir tıbbi cihaz pazarının
2033 yılına kadar 3,29 milyar ABD dolarını aşacağını
ortaya koydu.
SPER Market Research tarafından açıklanan verilere
göre, bu pazarda 2024-2033 yılları arasında yıllık bileşik
büyüme oranı (CAGR) %18,1 olarak öngörülüyor.
Ocak - January 2025
9
monitoring devices, all designed to collect information
about vital signs, physical activity, sleep patterns and
blood glucose levels, among others. Globally, the market
is expected to reach upwards of US$151 billion by 2029,
according to BCC Research.
A range of factors are contributing to the growth,
including the increasing prevalence of chronic lifestyle
diseases and the ageing global population. Increased
investment in cost-effective solutions for preventive
care, early detection, and disease management are being
supported by wearable devices, reducing the need for
hospitalization and promoting better health outcomes.
In addition, the vast technological advancements
in wearable devices, from sensor technology to
connectivity, have resulted in better real-time alerts
and seamless smartphone integration, increasing the
popularity amongst potential users.
Ross Williams, Senior Exhibition Director, Informa
Markets, said: “The wearable medical device market
became prominent during the COVID-19 pandemic
where gadgets could monitor vital signs and symptoms
remotely, reducing, and in some instances, negating the
need for in-person consultations. Since then, we have
seen the technology become more innovative and more
reliable to the extent that healthcare professionals will
soon be able to develop an accurate treatment plan
exactly when required, based on the data collected from
patient wearables.
“Arab Health 2025 will deep dive into the next-gen
wellness wearables and the latest innovations and new
technologies in the market, and the impact these are
having on patient care and the improvement of daily
lifestyles.”
The wearables market will be discussed as part of Arab
Health’s new Eco-Sphere zone, where the two-day World
of Wellness conference will spotlight revolutionary
developments in longevity, mental health solutions,
nutrition and wellness, biohacking, and sustainable
wellness practices, led by Alyaa Al Mulla, the Founder of
Longevity, a newly established public policy think tank in
the UAE. A series of presentations from forward-thinking
innovators will address the power of wearable devices,
telemedicine and other wellness tools.
A range of speakers have already been confirmed,
including Sergey Young, longevity investor and
bestselling book author, who will provide the opening
keynote: Wellness in 2050 – A vision for the future,
said: “We are on the brink of a transformation in
human health and longevity. With groundbreaking
advancements in science and technology, we’re building
a future where living longer and healthier lives is within
everyone’s reach – a vision that redefines what it means
to be human by 2050.”
Other speakers include Dr. Federico von Son, Longevity
Medicine and Genome entrepreneur, Joanne Sadier,
Bu teknolojiye akıllı saatler, fitness takip cihazları,
giyilebilir EKG monitörleri, insülin pompaları ve sürekli
glikoz izleme cihazları gibi ürünler dahil. Bu cihazlar,
hayati belirtiler, fiziksel aktivite, uyku düzenleri
ve kan şekeri seviyeleri gibi bilgileri toplamak için
tasarlanmıştır. Küresel ölçekte ise bu pazarın 2029 yılına
kadar 151 milyar ABD dolarını aşması bekleniyor (BCC
Research).
Kronik yaşam tarzı hastalıklarının artması ve yaşlanan
dünya nüfusu gibi faktörler bu büyümeyi tetikliyor. Ayrıca,
önleyici bakım, erken teşhis ve hastalık yönetimi için
maliyet etkin çözümlere yapılan yatırımlar, giyilebilir
cihazlar sayesinde destekleniyor. Bu cihazlar, hastaneye
yatış ihtiyacını azaltırken daha iyi sağlık sonuçları
sağlıyor.
Giyilebilir cihazlardaki sensör teknolojisi ve bağlantı gibi
büyük teknolojik ilerlemeler, gerçek zamanlı uyarıları
ve akıllı telefon entegrasyonunu iyileştirerek kullanıcılar
arasında popülerliği artırdı.
Informa Markets Kıdemli Fuar Direktörü Ross Williams,
şunları söyledi:
“Giyilebilir tıbbi cihaz pazarı, COVID-19 pandemisi
sırasında hayati belirtileri ve semptomları uzaktan
izlemek için kullanılan cihazların önem kazanmasıyla öne
çıktı. Bu cihazlar, yüz yüze konsültasyonlara olan ihtiyacı
azalttı ve bazı durumlarda tamamen ortadan kaldırdı. O
zamandan beri teknoloji daha yenilikçi ve güvenilir hale
geldi. Sağlık profesyonelleri, bu cihazlardan toplanan
verilerle tam olarak ihtiyaç duyulan anda doğru tedavi
planı oluşturabilir hale geliyor.
Arab Health 2025, yeni nesil sağlık teknolojilerini,
pazardaki en son yenilikleri ve bu teknolojilerin hasta
bakımına ve günlük yaşamların iyileştirilmesine olan
etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alacak.”
Giyilebilir teknolojiler, Arab Health’in yeni Eco-Sphere
Zone bölümü kapsamında ele alınacak. Bu alanda
düzenlenecek iki günlük Dünya Sağlık Konferansı, uzun
ömür, zihinsel sağlık çözümleri, beslenme ve sağlık,
biyohacking ve sürdürülebilir sağlık uygulamalarındaki
devrim niteliğindeki gelişmelere odaklanacak.
Ocak - January 2025
10
Bu etkinlik, BAE’de yeni kurulan bir kamu politikası
düşünce kuruluşu olan Longevity’nin kurucusu Alyaa Al
Mulla tarafından yönetilecek.
Konferansta ileri görüşlü yenilikçiler, giyilebilir
cihazların, tele-tıbbın ve diğer sağlık araçlarının gücünü
tartışacak. Açılış konuşmasını, uzun ömür yatırımcısı ve
çok satan yazar Sergey Young yapacak. Young, “2050’de
Sağlık – Geleceğin Vizyonu” başlıklı konuşmasında
şunları söyleyecek:
“Bilim ve teknolojideki çığır açan ilerlemelerle, daha
uzun ve sağlıklı bir yaşam herkes için erişilebilir hale
geliyor. Bu vizyon, 2050’ye kadar insan olmanın ne
anlama geldiğini yeniden tanımlayacak.”
Senior Health Specialist, Dubai Health Authority,
Glen Hagemann, Director Wellness and Personalized
Medicine, Mediclinic Middle East, and Cedric Betis,
Member, Dubai Future Council on Health & Wellbeing,
Wellness advisor, Dubai Future Foundation, Founder
and CEO, Becan Wellness Consultancies.
The Zone will also feature the Healthcare ESG
Forum, designed to provide healthcare executives
with the knowledge to develop strategies around
the challenges and opportunities of environmental,
social, and governance (ESG) in healthcare. Several
experts will share their insights on how they are
shaping the future of sustainable healthcare.
Celebrating its 50th edition when it returns to the
Dubai World Trade Centre (DWTC) from 27 - 30
January 2025, Arab Health will take place under
the theme ‘Where the world of healthcare meets’
attracting an international audience with several
new show features showcasing the groundbreaking
innovations shaping the future of healthcare. The
2025 edition is expected to draw more than 3,800
exhibitors and more than 60,000 visitors due to
increased floor space.
Arab Health 2025 will be supported by various
government entities, including the UAE Ministry of
Health and Prevention, the Government of Dubai, the
Dubai Health Authority, the Department of Health,
and the Dubai Healthcare City Authority.
For more information or to register for the event,
please visit www.arabhealthonline.com.
Diğer konuşmacılar arasında şunlar yer alacak:
- Dr. Federico von Son, Uzun Ömür Tıbbı ve Genom
girişimcisi
- Joanne Sadier, Dubai Sağlık Otoritesi Kıdemli Sağlık
Uzmanı
- Glen Hagemann, Mediclinic Orta Doğu,
Kişiselleştirilmiş Tıp ve Sağlık Direktörü
- Cedric Betis, Dubai Gelecek Konseyi üyesi, Becan
Wellness Danışmanlık CEO’su
Etkinlikte ayrıca, sağlık yöneticilerine çevresel, sosyal
ve yönetişim (ESG) alanlarındaki zorluklar ve fırsatlar
hakkında bilgi sağlayacak olan Sağlık ESG Forumu yer
alacak. 50. yılını kutlayan Arab Health, 27-30 Ocak 2025
tarihleri arasında Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde
gerçekleştirilecek. “Sağlığın Dünyasıyla Buluştuğu Yer”
teması altında düzenlenecek fuar, sağlık sektöründeki
çığır açan yenilikleri sergileyerek uluslararası bir kitleyi
ağırlayacak.
2025 etkinliği, 3.800’den fazla katılımcıyı ve 60.000’den
fazla ziyaretçiyi ağırlayacak şekilde büyütüldü. Etkinlik,
BAE Sağlık ve Önleme Bakanlığı, Dubai Hükümeti,
Dubai Sağlık Otoritesi, Sağlık Bakanlığı ve Dubai Sağlık
Şehri Otoritesi gibi birçok resmi kuruluş tarafından
destekleniyor. Daha fazla bilgi almak veya kayıt
olmak için [www.arabhealthonline.com](http://www.
arabhealthonline.com) adresini ziyaret edebilirsiniz.
Ocak - January 2025
Recep ARSLANTAŞ Koordinatör
I made a wish
The difficulty of obtaining visas in recent years has deeply affected many sectors, especially in 2023 and 2024. That’s
why I made a wish going into 2025: that events in the healthcare and other sectors be held in countries where visas
are more easily accessible. I believe that the owners of the empty booths at the fairs will not experience the same
situation in 2025 and the events will be more productive.
Another development that strengthens this belief is that we will come together with Turkish medical exporters
at the Arab Health fair to be held in Dubai on January 27-30, 2025. Dubai is an ideal address for such events with
its easy visa policy and peaceful environment. We are also happy to support these processes with Medikal Teknik
magazine, which always stands by the Turkish medical sector.
I wish 2025 to be a year full of easy visas, qualified visitors and successful organizations. We hope to meet again in
the February 2025 issue of Medikal Teknik magazine, be well!
Bir dilek tuttum
Son yıllarda vize almanın zorluğu, özellikle 2023 ve 2024’te birçok sektörü derinden etkiledi. Bu yüzden 2025’e
girerken bir dilek tuttum: Sağlık ve diğer sektörlerin etkinlikleri, vizeye daha kolay ulaşılabilen ülkelerde yapılsın.
Fuarlarda boş kalan stantların sahiplerinin, 2025’te aynı durumu yaşamayacağına ve etkinliklerin daha verimli
geçeceğine inanıyorum.
Bu inancımı güçlendiren bir diğer gelişme, 27-30 Ocak 2025 tarihlerinde Dubai’de düzenlenecek Arab Health fuarında
Türk medikal ihracatçılarıyla bir araya gelecek olmamız. Dubai, hem kolay vize politikası hem de huzurlu ortamıyla bu
tür etkinlikler için ideal bir adres. Ayrıca, Türk Medikal sektörünün her zaman yanında olan Medikal Teknik dergisiyle
bu süreçleri desteklemekten mutluluk duyuyoruz.
2025’in, kolay vize, vasıflı ziyaretçiler ve başarılı organizasyonlarla dolu bir yıl olmasını dilerim. Medikal Teknik
dergisinin Şubat 2025 sayısında yeniden buluşmak dileğiyle, sağlıcakla kalın!
12
Low energy laser therapy
Düşük Enerjili Lazer Tedavisi
A New Light: Low Energy Laser Therapy Through
the Vessel for the Continuation of Life on Earth
Yeni Bir ışık: Yeryüzünde Yaşamın Devamı İçin
Damar İçinden Düşük Enerjili Lazer Tedavisi
As in the rest of the world, cardiovascular diseases
and related deaths are among the leading causes
of mortality in our country. The treatment of these
diseases is successfully carried out in Turkey as well.
In cardiovascular diseases, treatment is carried out
medically, with stents, or surgically. However, there is a
group of patients for whom neither surgery nor stents
are an option. Low energy laser therapy comes into play
at this point. This treatment method, which has been
used for many years in Eastern Europe and Asia, is now
used in Turkey exclusively by Op. Dr. Cafer Abbasoğlu.
Application of the treatment: It is a painless treatment
method that can be applied entirely in an outpatient
or clinic setting. Laser light is administered through an
intravenous line opened to the patient. The sessions
last about 30-45 minutes, and the patient can resume
normal activities on the same day.
The treatment is applied in 10 sessions. Sessions are
conducted every day or on alternate days. Based on the
follow-up, if necessary, the treatment may be repeated.
This study has proven that laser increases the fluidity of
blood and affects certain substances that increase the
tendency of clotting. (K.G.Fiz K ult.1995 nov-dec(6):14-6)
A study conducted in 1993 also explored the effects of
laser on heart failure. After treatment, it was shown that
the contraction strength of the heart muscle and the
pumping function of the heart increased. (Kardiologiia
1993;33(2):22-3)
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp ve damar
hastalıkları ve ona bağlı ölümler ilk sırada yer
almaktadır. Bu hastalık grubunun tedavisi ülkemizde de
başarıyla yapılmaktadır.
Kalp ve damar hastalıklarında tedavi: medikal, stent
veya cerrahi şeklinde gerçekleşmektedir. Ancak bir grup
hasta vardır ki ne cerrahi ne de stent şansları yoktur.
Düşük enerjili lazer tedavisi işte bu noktada devreye
girer. Doğu Avrupa ve Asya da uzun yıllardır kullanılan bu
tedavi yöntemi ülkemizde ilk ve tek olarak Op. Dr. Cafer
Abbasoğlu tarafından kullanılmaktadır.
Tedavinin Uygulanışı: Tamamen poliklinik veya
muayenehane ortamında uygulanabilen, ağrısız bir tedavi
yöntemidir. Hastaya açılan bir damar yolundan lazer ışığı
verilir. Seanslar 30-45 dakika kadar sürer ve hasta aynı
gün normal yaşantısına devam eder.
Tedavi 10 seans olarak yapılır. Seanslar her gün veya
gün aşırı uygulanır. Yapılan kontroller neticesinde eğer
gerek görülürse tedavi tekrar uygulanır.
Bu çalışmada lazerin kanın akışkanlığını arttırdığı ve
pıhtılaşmaya eğilimi arttıran bir takım maddeler üzerine
etkisi olduğu kanıtlanmıştır. (K.G.Fiz K ult.1995 novdec(6):14-6
1993 yılında yapılan bir çalışmada da lazerin kalp
yetmezliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Tedavi
sonrasında kalp kasının kasılma gücünün ve kalbin
pompa fonksiyonunun arttığı gösterilmiştir.(kardiologiia
1993;33(2):22-3)
Ocak - January 2025
13
Mechanism of action:
The most important effect of low energy
laser therapy is on the arterioles, that is,
the small capillaries in the vessels. The laser
beams expand the arterioles by 3-5 times, thus
showing their effect.
In heart patients who have no chance of
surgery or stent, new blood vessels are formed
around the blocked or narrowed vessels. By
affecting the fine capillary arterioles around
blocked heart arteries and expanding them,
blood is supplied to the previously bloodless
area. Additionally, the amount of oxygen in the
blood is increased, which also improves blood
circulation in that area.
As a result, symptoms such as chest pain, chest
burning sensation, shortness of breath, rapid fatigue,
blockage, difficulty breathing, swelling in the legs,
and body edema significantly decrease, while walking
distances and exertion capacities increase.
In a 2003 study conducted in Russia with 90 patients,
it was determined through echocardiography that the
heart performance of the patients improved after the
treatment. (Klin Med (Mosk). 2003;81(1):24-7)
A study conducted in Belgium in 2001 showed
that after the treatment, the strength of heart
contractions increased as shown by angiography
and echocardiography. (J Cling Laser Med Surg 2001
Oct:19(5):261-5)
A study conducted in Russia in 1995 showed that after
a heart attack, patients with a large area of damage to
the heart who had no surgical or stent options were
treated with laser therapy. In a short time, the heart’s
contraction strength significantly increased.
This study also demonstrated that laser therapy affects
the fluidity of the blood and increases the tendency of
clotting. (K.G.Fiz K ult. 1995 nov-dec(6):14-6)
In a 1993 study, the effects of laser therapy on heart
failure were also investigated. After the treatment, it
was shown that the contraction strength of the heart
muscle and the pumping function of the heart increased.
(Kardiologiia 1993;33(2):22-3)
Etki mekanizması:
Düşük enerjili laser tedavisinin en önemli
etkisi damarlarda arterioller yani ince kılcal
damarlar üzerinedir. Işınlar arteriolleri 3-5 kat
genişleterek etkisini gösterir.
Ameliyat veya stent şansı olmayan kalp
hastalarında tıkanan veya daralan damarların
çevresinde yeni damar oluşumunu sağlar.
Tıkalı kalp damarları çevresinde ince kılcal
arteriol seviyede damarlara etki ederek
dolayısıyla genişleterek kansız bölgeye kan
verilir. Ayrıca kandaki oksijen miktarını
arttırarak o bölgedeki kan dolaşımını da
arttırmış olur.
Buna bağlı olarak da hastanın kansızlığa
bağlı göğüs ağrısı, göğüste yanma hissi, nefes darlığı,
çabuk yorulma, tıkanma, nefes nefese kalma, bacaklarda
şişlik, vücuttaki ödemler gibi şikayetler önemli ölçüde
azalırken, yürüyüş mesafeleri ve efor kapasitelerinde de
artış olmaktadır.
2003 te Rusya’da 90 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada
tedavi sonrası hastaların kalp performanslarının
arttığı ekokardiyografi ile belirlenmiştir.(klin med
(mosk).2003;81(1):24-7
2001 yılında Belçika’da yapılan bir çalışmada ise tedavi
sonrası yapılan angiografi ve ekokardiyografide kalp
kasılma gücünün arttığı gösterilmiştir.(j cling laser med
surg 2001 oct:19(5):261-5
1995 yılında Rusya’da yapılan bir çalışmada kalp krizi
sonrası kalpte büyük bir bölgede hasar meydana gelen,
cerrahi ve stent şansı olmayan hastalar lazer ile tedavi
edilmiş kısa sürede kalbin kasılma gücünün belirgin bir
şekilde arttığı görülmüştür.
Bu çalışmada lazerin kanın akışkanlığını arttırdığı ve
pıhtılaşmaya eğilimi arttıran bir takım maddeler üzerinde
etkisi olduğu kanıtlanmıştır. (K.G.Fiz K ult.1995 novdec(6):14-6
1993 yılında yapılan bir çalışmada da lazerin kalp
yetmezliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Tedavi
sonrasında kalp kasının kasılma gücünün ve kalbin
pompa fonksiyonunun arttığı gösterilmiştir.(kardiologiia
1993;33(2):22-3)
Ocak - January 2025
14
Sanipak: The new name for clean and healthy living
Sanipak: Temiz ve sağlıklı yaşamın yeni adı
For 55 years, Eczacıbaşı Consumer Products
has been accompanying every moment of
life with the mission of promoting clean and
healthy living through its pioneering and
innovative brands that create categories. In
line with its globalization and sustainability
strategies, the company has made a significant
move by deciding to change its name. As of
January 6, 2025, the company will continue its
journey under the name “Sanipak.” The name
“Sanipak” is a combination of the English word
“sanitary,” meaning hygiene and health, and
the Turkish word “pak,” meaning clean. This
new name reflects the company’s commitment
to internationalization and environmental
responsibility.
”Sanipak’s story began 55 years ago”
Bülent Eczacıbaşı, Chairman of Eczacıbaşı Holding,
recalled the company’s journey of 55 years to promote
clean and healthy living, saying: “With Selpak, we
pioneered the first branded tissue paper production
Kategori oluşturan öncü ve yenilikçi
markalarıyla 55 yıldır temiz ve sağlıklı bir
yaşam için hayatın her anına eşlik etme
amacıyla çalışan Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri,
globalleşme ve sürdürülebilirlik stratejileri
doğrultusunda büyük bir adım atarak isim
değişikliğine gitme kararı aldı. Şirket, 6 Ocak
2025 tarihi itibarıyla yoluna “Sanipak” adıyla
devam edecek. Sanipak, hijyen ve sağlık
anlamına gelen İngilizce “sanitary” kelimesi ile
Türkçe “temiz” anlamındaki “pak” kelimesinin
birleşiminden oluşuyor. Bu yeni isim, şirketin
uluslararasılaşma yolculuğuna ve çevresel
sorumluluğa verdiği önemin bir yansıması
olarak dikkat çekiyor.
“Sanipak’ın hikayesi 55 yıl önce başladı”
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent
Eczacıbaşı, isim değişikliğiyle ilgili yaptığı açıklamada,
Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri’nin 55 yıl önce temiz
ve sağlıklı bir yaşam için yola çıktığını hatırlatarak
şunları söyledi: “Selpak ile Türkiye’nin ilk markalı
temizlik kâğıdı üretimini yaptık. Zaman içinde kişisel
Ocak - January 2025
15
in Turkey. Over time, we developed a rich portfolio of
brands and products by either creating new categories
or enhancing existing ones in the personal hygiene
sector. Today, with a strong and innovative portfolio,
we have changed our company name to ‘Sanipak’ to
strengthen our internationalization process and establish
a global identity. Additionally, we are reflecting our
holistic approach to the changing sustainability agenda
with this decision. Removing the word ‘consumer’ from
our company name is also part of this transformation.”
Regional leader in tissue paper
Sanipak CEO, Bülent Kozlu, emphasized the company’s
leadership in the Turkish market, stating: “Our wellknown
brands in personal hygiene, such as Selpak, Solo,
Uni Baby, Selin, and Okey, accompany the lives of 8 out
of 10 households. While continuing our sustainable
growth in the Turkish market, we are also making
brand investments in different regions in line with our
internationalization strategy. Starting from January
6, 2025, we will continue our journey under our new
name, Sanipak. By combining product innovation with
sustainability, we will continue to produce in our modern
factories in Turkey and Morocco and create employment.
We will continue to prioritize adding value to our
customers’ lives by anticipating their needs.”
From Türkiye’s first tissue paper company to a
pioneer in personal hygiene
Sanipak’s journey began in 1969 with the establishment
of İpek Kagıt. With the launch of Turkey’s first branded
tissue paper factory, the first tissue paper production
was made in 1970, and in 1971, the Selpak brand created
the tissue paper category in Turkey. In 1978, the Solo
brand further expanded this category. Today, Sanipak
holds the leadership position in the branded tissue
paper category and has strengthened its leadership
by increasing its market share from 22% to 27% in the
Turkish tissue paper market over the past two years.
Additionally, with Selin lemon cologne and Okey sexual
health products, Sanipak holds the market leader
position; and with brands like Uni Baby, Detan, and
Defans, it has become one of the top two companies in
the categories where it operates.
A strong rise in ınternational markets: from
morocco to europe
Sanipak exports to over 60 countries and holds the
leading position in Turkey’s tissue paper export market
with a 40% market share. It is also among the top three
players in regions like Iraq, Georgia, and Azerbaijan.
Starting with exports, the company has grown with
industrial investments, reaching market leadership
in Morocco. The company continues to expand its
hijyen alanında gerek kategori sağlayarak gerekse
mevcut kategorileri geliştirerek zengin bir marka ve
ürün portföyü oluşturduk. Bugün güçlü ve yenilikçi bir
portföye sahip olan şirketimizin adını, uluslararasılaşma
sürecini daha da güçlendirecek ve küresel bir kimlik
kazandıracak ‘Sanipak’ olarak değiştirdik. Ayrıca, değişen
sürdürülebilirlik gündemine bütüncül bir bakış açımızı
da bu kararla birlikte yansıtıyoruz. Kuruluşumuzun
adından ‘tüketim’ kelimesini çıkarmak da bu değişimin
bir parçasıdır.”
Bölgenin lider temizlik kağıtları
Sanipak CEO’su Bülent Kozlu, şirketin Türkiye
pazarındaki liderliğini vurgulayarak, şunları söyledi:
“Kişisel hijyen denince akla ilk gelen markalarımız
olan Selpak, Solo, Uni Baby, Selin ve Okey ile her 10
evden 8’inde hayatın her anına eşlik ediyoruz. Türkiye
pazarındaki sürdürülebilir büyümemizi sürdürürken,
uluslararasılaşma stratejimiz doğrultusunda farklı
coğrafyalarda da marka yatırımları yapıyoruz. 6
Ocak 2025’ten itibaren yolumuza yeni ismimiz
Sanipak ile devam edeceğiz. Ürün yenilikçiliğimizi
sürdürülebilirlikle harmanlayarak, Türkiye ve Fas’taki
modern fabrikalarımızda üretim yapmaya ve istihdam
sağlamaya devam edeceğiz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını
öngörerek, yaşamlarına değer katmayı önceliğimiz olarak
sürdüreceğiz.”
Türkiye’nin ilk temizlik kağıtları şirketinden
kişisel hijyen alanında öncülüğe uzanan
yolculuk
Sanipak’ın yolculuğu, 1969 yılında İpek Kağıt’ın
kurulmasıyla başladı. Türkiye’nin ilk markalı temizlik
kağıtları fabrikasının faaliyete geçmesiyle birlikte, 1970
yılında ilk temizlik kağıtları üretimi yapılmış ve 1971
yılında Selpak markası ile Türkiye’de temizlik kağıtları
kategorisi sağlanmıştır. 1978’de ise Solo markasıyla bu
kategori daha da büyütülmüştür. Günümüzde markalı
temizlik kağıtları kategorisinde lider konumda olan
Sanipak, Türkiye temizlik kağıtları pazar payını son
iki yılda yüzde 22’den yüzde 27’ye çıkararak liderliğini
pekiştirmiştir. Ayrıca, Selin limon kolonyası ve Okey
cinsel sağlık ürünleri ile pazar lideri konumunda olan
Sanipak; Uni Baby, Detan, Defans gibi markalarıyla da
bulunduğu kategorilerde ilk iki şirketten biri olmayı
başarmıştır.
Uluslararası pazarlarda güçlü bir yükseliş:
Fas’tan Avrupa’ya
Sanipak, 60’tan fazla ülkeye ihracat yapıyor ve Türkiye
temizlik kağıtları ihracat pazarında yüzde 40’lık pay
ile lider konumda. Irak, Gürcistan ve Azerbaycan gibi
bölgelerde de ilk üç oyuncu arasında yer alıyor. İhracatla
başlayan yolculuk, sanayi yatırımlarıyla büyüyerek
Fas’ta pazar liderliğine ulaşmıştır. Fas’taki yatırımlarını
büyütmeye devam eden şirket, Avrupa’ya da ihracat
Ocak - January 2025
16
investments in Morocco and exports to Europe, earning
one-third of its revenue from international sales. With
the strength of its investments in Morocco, it aims to
increase this share to 50%.
Sanipak promises a clean and healthy future
Sanipak has set concrete sustainability goals in the
environmental, social, and economic fields and carries
out its activities under the umbrella of “Our Promise
to Tomorrow.” The company supports the responsible
use of natural resources by using cellulose sourced
from industrial forests in all tissue paper products. All
packaging of tissue paper products is recyclable, and
Sanipak has managed to recycle 96% of all its waste.
The company has implemented processes such as
wastewater recovery to use water efficiently and aims
to reduce water intensity by 47% by 2028. Through
energy efficiency projects, Sanipak reduced its energy
consumption by 5% in the past year. It also sources
100% of the electricity used in its factories in Turkey
from renewable sources. Moreover, the company has
launched various projects to raise awareness about
personal hygiene, support women’s empowerment, and
promote environmental consciousness. Most recently,
it initiated the Zero Waste Blue education project for
tourism sector workers in collaboration with the Ministry
of Environment, Urbanization, and Climate Change.
With this new name, Sanipak is taking steps not only to
carry a brand forward but also to ensure that clean and
healthy living is carried into the future. This significant
move aligns with both the company’s environmental
responsibility and its globalization goals, serving as
a tangible demonstration of its commitment to a
sustainable future.
yaparak cirosunun üçte birini yurt dışı satışlardan elde
etmektedir. Fas yatırımlarının gücüyle bu oranı %50’ye
çıkarmayı hedeflemektedir.
Sanipak temiz ve sağlıklı bir yaşam için yarına
söz veriyor
Sanipak, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik
alanında somut hedefler belirleyerek çalışmalarını
“Yarınlara Sözümüz” çatısı altında yürütmektedir.
Şirket, tüm temizlik kağıtları ürünlerinde endüstriyel
ormanlardan elde edilen selüloz kullanarak doğal
kaynakların sorumlu kullanımını desteklemektedir.
Temizlik kağıtları ürün grubundaki tüm ambalajları
geri dönüştürülebilir olan Sanipak, aynı zamanda tüm
atıklarının yüzde 96’sını geri kazanmayı başarmaktadır.
Suyu etkin kullanmak için atık su geri kazanımı gibi
süreçleri devreye alan şirket, 2028 yılına kadar su
yoğunluğunu %47 oranında düşürmeyi hedefliyor.
Enerji verimliliği projeleri ile son bir yılda enerji
kullanımını %5 oranında azaltan Sanipak, Türkiye’deki
tüm fabrikalarında elektriğin tamamını yenilenebilir
kaynaklardan sağlıyor. Ayrıca, kişisel hijyen farkındalığını
artırmak, kadının güçlenmesini desteklemek ve çevre
bilincini yaymak amacıyla çeşitli projeler hayata
geçirmektedir. Son olarak, T.C. Çevre, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte turizm sektörü
çalışanlarına yönelik Sıfır Atık Mavi eğitim projesini
başlatmıştır.
Sanipak, bu yeni isimle yalnızca bir markanın değil,
aynı zamanda temiz ve sağlıklı bir yaşamın da
geleceğe taşınmasını sağlayacak adımlar atmaktadır.
Hem çevresel sorumluluk hem de globalleşme
hedefleri doğrultusunda attığı bu büyük adım, şirketin
sürdürülebilir bir gelecek için verdiği sözün somut bir
göstergesidir.
Ocak - January 2025
18
What is Digital Eye Strain?
Dijital göz yorgunluğu nedir?
In today’s world, computers and digital devices
have become an indispensable part of our lives.
However, prolonged exposure to these screens
can lead to eye fatigue, blurred vision, and
dryness. Batıgöz Health Group Balçova Surgical
Medical Center Ophthalmology Specialist, Op.
Dr. Ahmet Taşar, shares simple yet effective
tips to prevent these issues.
Op. Dr. Taşar explains that spending extended hours in
front of screens triggers a condition known as “digital
eye strain.” Symptoms of this condition include eye
fatigue, dryness, blurred vision, and headaches, which
can negatively impact your quality of life over time.
However, adopting proper habits and maintaining
regular eye care can largely prevent these problems.
Follow the 20-20-20 Rule to Rest Your Eyes
One of the most effective ways to prevent digital eye
strain is by following the 20-20-20 rule. According
to this rule, every 20 minutes, you should look at an
object approximately 20 feet (about 6 meters) away for
Günümüz dünyasında bilgisayar ve dijital
cihazlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası
haline geldi. Ancak bu cihazlara uzun süre
maruz kalmak, göz yorgunluğu, bulanık
görme ve göz kuruluğu gibi rahatsızlıklara yol
açabiliyor. Batıgöz Sağlık Grubu Balçova Cerrahi
Tıp Merkezi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Op. Dr. Ahmet Taşar, bu tür sorunları önlemek
için alınabilecek basit ama etkili önlemleri
paylaşıyor.
Op. Dr. Ahmet Taşar, uzun süre ekran başında zaman
geçirmenin “dijital göz yorgunluğu” adı verilen bir
durumu tetiklediğini belirtiyor. Gözlerde yorgunluk,
kuruluk, bulanık görme ve baş ağrısı gibi belirtilerle
kendini gösteren bu durum, zamanla yaşam kalitesini
olumsuz etkileyebilir. Ancak, doğru alışkanlıklar
ve düzenli bakım ile bu problemler büyük ölçüde
önlenebilir.
Gözlerinizi Dinlendirmek için 20-20-20 Kuralı
Dijital göz yorgunluğunu önlemenin en etkili yollarından
biri, 20-20-20 kuralını uygulamaktır. Bu kurala göre,
Ocak - January 2025
19
20 seconds. This simple exercise helps relax your eye
muscles and protects your eyes from the harmful effects
of screens.
Adjust Screen Brightness and Contrast Settings
Optimizing your computer screen’s brightness and
contrast according to ambient lighting can reduce
eye strain. Screens that are too bright or too dim
unnecessarily strain your eyes. Therefore, ensure that
the text on the screen is easily readable and try to
maintain balanced lighting in your surroundings.
Mind the Distance and Position of Your Screen
Positioning your computer screen slightly below eye
level and at a distance of 50-70 cm from your eyes
provides more comfortable viewing. This distance
reduces the workload on your eye muscles, offering
more comfort during prolonged use.
Blink More Often
While working in front of screens, your blinking rate
decreases, which can lead to eye dryness. Make a
conscious effort to blink more frequently to keep your
eyes moist and prevent dryness. Additionally, you can
use artificial tears if necessary.
Use Blue Light Filters and Protective Glasses
The blue light emitted by digital screens can negatively
impact your eye health. You can benefit from blue light
filters or specially designed glasses that block this light.
Also, enabling features like night mode on your devices
can help reduce blue light exposure.
Schedule Regular Eye Exams
Individuals who spend long hours in front of screens
should undergo an eye examination once a year. Regular
check-ups are crucial for the early detection of potential
issues and for maintaining long-term eye health.
Relieve Your Eyes with Simple Exercises
Simple exercises like moving your eyes in clockwise and
counterclockwise directions can relax your eye muscles
and enhance visual quality. Incorporating these exercises
into your routine can protect your eyes from the adverse
effects of daily screen usage.
Healthy Eyes for a More Comfortable Life
Op. Dr. Ahmet Taşar emphasizes the growing role
of digital devices in our lives and the importance of
paying extra attention to eye health. He advises those
experiencing eye fatigue, dryness, or other discomforts
to consult a specialist without delay.
Regular check-ups and preventive measures are key to a
healthier and more comfortable life. Protect your eyes
and improve your quality of life!
her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca yaklaşık 6 metre
(20 feet) uzaklıktaki bir nesneye bakarak göz kaslarınızı
dinlendirebilirsiniz. Bu basit egzersiz, gözlerinizi ekranın
zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olur.
Ekran Parlaklığı ve Kontrast Ayarları
Bilgisayar ekranınızın parlaklığını ve kontrast ayarlarını
çevre ışığına göre optimize etmek, göz yorgunluğunu
azaltır. Çok parlak ya da karanlık bir ekran, gözlerinizi
gereksiz yere zorlar. Bu nedenle, ekrandaki yazıların net
bir şekilde görülebildiğinden emin olun ve çevrenizdeki
ışık koşullarını dengede tutmaya çalışın.
Ekran Mesafesi ve Konumu
Bilgisayar ekranınızın göz hizasının biraz altında ve 50-70
cm mesafede konumlandırılması, daha rahat bir görüş
sağlar. Bu mesafe, göz kaslarınızın daha az çalışmasını
sağlayarak uzun süreli kullanımda rahatlık sunar.
Daha Sık Göz Kırpın
Ekran başında çalışırken göz kırpma refleksi azalır, bu
da göz kuruluğuna yol açabilir. Bilinçli bir şekilde daha
sık göz kırpmaya çalışarak, gözlerinizi nemli tutabilir ve
kuruluğun önüne geçebilirsiniz. Ayrıca, gerektiğinde suni
gözyaşı damlaları kullanabilirsiniz.
Mavi Işık Filtresi ve Koruyucu Gözlükler
Dijital ekranlardan yayılan mavi ışık, göz sağlığını
olumsuz etkileyebilir. Bu ışığı engelleyen mavi ışık filtresi
veya özel tasarlanmış gözlüklerden faydalanabilirsiniz.
Ayrıca, cihazlarınızın gece modu gibi özelliklerini
etkinleştirerek mavi ışık maruziyetini azaltabilirsiniz.
Düzenli Göz Muayenesi Yapın
Özellikle uzun saatler ekran başında çalışan bireylerin
yılda bir kez göz muayenesi yaptırması büyük önem
taşır. Düzenli kontroller, olası sorunların erken teşhis
edilmesine ve uzun vadede göz sağlığının korunmasına
yardımcı olur.
Göz Egzersizleriyle Rahatlama
Gözlerinizi saat yönünde ve ters yönde hareket ettirmek
gibi basit egzersizler, göz kaslarınızı rahatlatır ve
görme kalitenizi artırır. Bu egzersizleri düzenli olarak
yaparak, gözlerinizi günlük ekran kullanımının olumsuz
etkilerinden koruyabilirsiniz.
Sağlıklı Gözler, Daha Konforlu Bir Hayat
Op. Dr. Ahmet Taşar, dijital cihazların hayatımızdaki
yerinin giderek arttığını ve göz sağlığına daha fazla özen
göstermemiz gerektiğini vurguluyor. Göz yorgunluğu,
kuruluk ve diğer rahatsızlıklar yaşandığında vakit
kaybetmeden bir uzmana başvurmak, uzun vadede
daha sağlıklı bir yaşamın anahtarı olacaktır. Gözlerinizi
koruyun, yaşamınızı güzelleştirin!
Ocak - January 2025
20
Preserving jawbone volume and shortening
treatment time
Prof. Dr. Tosun points out that immediate implantation
preserves jawbone volume and accelerates the
treatment process: “The most important advantage
of immediate implantation is preserving the existing
jawbone volume. If an implant is not placed after
tooth extraction, the jawbone gradually narrows. In
this case, future implant treatments become more
difficult. Additionally, by starting the implant treatment
immediately, the period of edentulism is shortened,
and the patient achieves an aesthetic appearance in a
shorter time.”
Conditions suitable for immediate implantation
Immediate implantation can be applied in healthy
individuals who undergo tooth extraction due to traffic
accidents or infections. This method is ideal for cases
where an implant can be placed immediately after tooth
extraction. However, it is not suitable for all patients.
Therefore, the general health status of individuals must
be carefully evaluated. Furthermore, the presence of
laser technology in the clinic is crucial for the success of
this method.
Key considerations during the procedure
Prof. Dr. Tosun listed the key points for the successful
application of immediate implantation: “The extraction
site must be carefully disinfected with laser to remove
microbes. Additionally, the area where the implant will
be placed must be analyzed with a 3D tomography scan
to calculate the bone volume. These procedures are
critical factors that directly affect the success of the
treatment.”
Delayed implantation
Prof. Dr. Tosun noted that immediate implantation may
not be suitable in some cases and emphasized that
delayed implantation is also an important option: “In
some cases, it is necessary to wait for the
healing of the area after tooth extraction.
Particularly in cases with significant damage,
implant treatment is not applied until the
bone has regenerated. During this period,
bone voids are filled, and implant treatment
is initiated afterward.”
hemen yerleştirilebileceği durumlar için idealdir.
Ancak, tüm hastalar için uygun değildir. Bu nedenle,
yöntemin uygulanacağı kişilerin genel sağlık durumları
dikkatle değerlendirilmelidir. Ayrıca, lazer teknolojisinin
bulunduğu kliniklerde bu yöntemin uygulanması büyük
önem taşır.
Uygulama sırasında dikkat edilmesi gerekenler
Prof. Dr. Tosun, hemen implantasyon tedavisinin başarılı
olabilmesi için dikkat edilmesi gereken noktaları
şöyle sıraladı: “Çekim bölgesinin lazerle dikkatlice
mikroplardan arındırılması gerekmektedir. Ayrıca,
implant yerleştirilecek bölgenin üç boyutlu tomografi
ile analiz edilerek kemik hacmi hesaplanmalıdır. Bu
işlemler, tedavinin başarısını direkt olarak etkileyen
unsurlardır.”
Geciktirilmiş İmplantasyon
Prof. Dr. Tosun, bazı durumlarda hemen implantasyonun
uygun olmadığını belirterek geciktirilmiş implantasyonun
da önemli bir seçenek olduğunu vurguladı: “Bazı
vakalarda, diş çekiminden sonra bölgenin iyileşmesi
için beklenmesi gerekir. Özellikle büyük hasarların
olduğu vakalarda, kemik yeniden oluşana kadar
implant uygulanmaz. Bu süreçte, kemik boşluklarının
doldurulması beklenir ve ardından implant tedavisi
başlatılır.”
İmplant tedavisinin önemi
İmplant tedavisi, günümüzde diş eksikliklerini gidermede
en etkili yöntem olarak kabul ediliyor. Prof. Dr. Tosun,
tedaviye erken başlanmasının önemine dikkat çekerek,
“Diş eksikliklerini tedavi etmek için en iyi yöntem
implanttır. Ancak, diş çekiminden sonra uzun süre dişsiz
kalmak, çene kemiğinde daralmaya yol açar.
Bu nedenle, implant tedavisi mümkün olan en kısa
sürede başlanmalıdır” dedi.
The importance of implant treatment
Implant treatment is currently considered
the most effective method for addressing
tooth loss. Prof. Dr. Tosun draws attention
to the importance of starting treatment
early, stating, “The best method for treating
missing teeth is implants. However, leaving
the area edentulous for a long time after
tooth extraction leads to bone shrinkage.
Therefore, implant treatment should be
started as soon as possible.”
Ocak - January 2025
22
Medical treatments provide weight loss
close to surgical interventions
Medikal Tedaviler obezite için cerrahi
müdahalelere yakın kilo kaybı sağlıyor
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
hızla artan obezite, ülkemizde de yüzde 30
seviyelerine ulaşmış durumda. Obezite tedavisi
denildiğinde akla ilk gelen cerrahi müdahaleler
olsa da son dönemde tıp dünyasında geliştirilen
medikal tedaviler de önemli bir başarıya imza
atıyor. Özelikle bazı medikal tedavilerin kilo
kaybını yüzde 24’e kadar artırdığı ve bariyatrik
cerrahinin sağladığı kilo kaybına yakın
sonuçlar verebildiği vurgulanıyor. Liv Hospital
Vadistanbul Endokrinoloji ve Metabolizma
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berçem Ayçiçek,
medikal tedavilerin etkileri kadar yan etkilerine
de dikkat çekerek, hastaların bu konuda detaylı
bilgilendirilmeleri gerektiğini belirtiyor.
Obesity, which is rapidly increasing in both
developed and developing countries, has
reached nearly 30% in Turkey. While surgical
interventions are often the first treatment
that comes to mind for obesity, medical
treatments developed in recent years are
also yielding significant results. Some of
these medical treatments can increase weight
loss by up to 24%, approaching the levels of
bariatric surgery. Liv Hospital Vadistanbul
Endocrinology and Metabolism Diseases
Specialist, Prof. Dr. Berçem Ayçiçek, emphasizes
the importance of informing patients about the
potential side effects of these treatments, in
addition to their benefits.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre obezite, kalp damar
hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açan küresel
bir sağlık problemi. 1975’ten bu yana obezite oranları
dünya çapında üç kat arttı ve Türkiye’de de yüzde 30’lara
kadar yükseldi. Obezitenin artışındaki başlıca nedenler
arasında yüksek kalorili ve işlenmiş gıdaların tüketimi,
porsiyon boyutlarının büyümesi, fiziksel hareketsizlik ve
psikolojik stres faktörleri öne çıkıyor. Obezite, sadece
bireylerin sağlığını tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı
zamanda sağlık harcamalarının da artmasına neden
oluyor. ABD’deki verilere göre, hekim ziyaretleri ve
According to the World Health Organization, obesity
is a global health issue that leads to serious health
problems, such as cardiovascular diseases. Since
1975, obesity rates have tripled worldwide, and in
Turkey, the rate has reached nearly 30%. The main
contributing factors to the rise in obesity include the
consumption of high-calorie processed foods, larger
portion sizes, physical inactivity, and psychological
stress. Obesity not only jeopardizes individual health
but also increases healthcare costs. According to data
from the U.S., obesity accounts for 27% of physician
Ocak - January 2025
23
visits and outpatient treatment expenses, 46% of
inpatient treatment costs, and 80% of prescription drug
expenditures. As medical treatment options for obesity
rapidly increase, Prof. Dr. Ayçiçek notes that these
medical treatments represent an effective approach
that enhances the success rate of obesity treatments.
She highlights that, for these treatments to achieve
ideal results, the drugs must facilitate effective and
sustainable weight loss, while remaining reliable in
the long term. Additionally, the importance of these
treatments not developing tolerance or posing a risk of
addiction is emphasized.
Treatment options that can increase weight
loss by up to 24%
The success of obesity treatment can be significantly
improved through medical methods that continuously
support weight loss. Prof. Dr. Ayçiçek points out
that even small weight losses can make a significant
difference in metabolic health. “For example, GLP-1
receptor agonists such as semaglutide and liraglutide
can result in weight loss ranging from 7% to 17%, while
also positively affecting cardiovascular health and blood
sugar control. These GLP-1 receptor agonists bind
to GLP-1 receptors in the gastrointestinal system to
suppress appetite, delay gastric emptying, and increase
insulin secretion. In addition, dual agonist drugs target
not only the GLP-1 receptor but also another receptor,
such as GIP (gastric inhibitory polypeptide). Tirzepatide
is in this category, and clinical trials have shown it can
increase weight loss by up to 20%. It also provides
benefits for cardiovascular health. Triple agonists, which
target three receptors—GLP-1, GIP, and glucagon—
are expected to be added to our treatment options
soon. Retatrutide, a new drug in this group, has shown
promising results in clinical trials (Phase 1-2). This drug
has been observed to increase weight loss by up to 24%,
while improving glucose control by increasing insulin
secretion and enhancing fat metabolism,” she says.
Not every treatment option is suitable for
every patient
The use of GLP-1 receptor agonists may not always
be safe. Conditions such as pregnancy, a history of
pancreatitis, medullary thyroid cancer, gallstones
(cholelithiasis), and severe kidney failure are among the
circumstances where these drugs should not be used.
Prof. Dr. Ayçiçek emphasizes that these clinical scenarios
increase the risk of treatment, and alternative options
should be considered. Furthermore, when treating
patients with diabetes and eye problems, the use of GLP-
1 drugs should be approached with caution, weighing
both the benefits and risks. For example, some studies
suggest that semaglutide may increase the risk of Non-
Arteritic Anterior Ischemic Optic Neuropathy (NAION),
a condition that can cause nerve damage in the eye.
ayakta tedavi masraflarının yüzde 27’sini, yatarak tedavi
masraflarının ise yüzde 46’sını obezite oluşturuyor.
Bu noktada, obezite tedavisinde medikal tedavi
seçenekleri hızla artarken, Liv Hospital Vadistanbul
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof.
Dr. Berçem Ayçiçek, medikal tedavi yöntemlerinin
obezite tedavisindeki başarı oranını artıran önemli bir
yaklaşım sunduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Ayçiçek, medikal
tedavilerin ideal sonuçlar vermesi için ilaçların, kilo
kaybını etkili ve sürdürülebilir şekilde sağlaması, uzun
vadede güvenilir olması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca,
bu tedavilerin tolerans geliştirmemesi ve bağımlılık riski
taşımaması gibi özelliklerinin de büyük önem taşıdığını
ekliyor.
Kilo kaybını yüzde 24’e kadar arttıran tedavi
seçenekleri
Obezite tedavisindeki başarı, hastaların kilo kaybını
süreklilikle destekleyen medikal yöntemler sayesinde
önemli ölçüde artabiliyor. Küçük kilo kayıplarının bile
metabolik sağlık üzerinde önemli farklar oluşturabildiğini
belirten Prof. Dr. Ayçiçek, “Örneğin, semaglutid ve
liraglutid gibi GLP-1 reseptör agonistleri, kilo kaybını
yüzde 7 ile 17 arasında sağlarken, kardiyovasküler
sağlık ve kan şekeri kontrolü üzerinde de olumlu etkiler
gösteriyor. GLP-1 reseptör agonistleri, gastrointestinal
sistemdeki GLP-1 reseptörlerine bağlanarak iştahı
baskılar, mide boşalmasını geciktirir ve insülin salgısını
artırır. Ayrıca, dual agonist ilaçlar dediğimiz ilaçlar,
GLP-1 reseptör agonistlerinin yanı sıra başka bir hedefe
de etki eder. Tirzepatid bu sınıfta yer alır ve klinik
araştırmalarda kilo kaybı oranlarını yüzde 20’ye kadar
yükseltebildiği gözlemlenmiştir. Ayrıca, kardiyovasküler
sağlık üzerinde de fayda sağladığı görülmüştür. Yakın
zamanda tedavi seçeneklerimiz arasında yer almasını
beklediğimiz Triple agonistler, GLP-1, GIP ve glucagon
gibi üç reseptör üzerinde etkili olup, kilo kaybını artırıcı
etkisiyle öne çıkmaktadır. Retatrutid, bu gruptaki yeni
bir ilaç olup klinik denemelerde oldukça umut verici
sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu ilaç, kilo kaybını yüzde
24’e kadar artırabiliyor ve insülin salgısını artırarak
glikoz kontrolünü desteklerken, yağ metabolizmasını da
iyileştiriyor.” dedi.
Ocak - January 2025
24
However, since the incidence of such side effects is very
rare, the reliability of the data remains controversial.
Medical treatments provide weight loss
comparable to surgical interventions
Recent developments in medical treatments for obesity
show that they can yield weight loss results close to
those achieved with bariatric surgery. However, the
long-term use of these treatments requires regular
monitoring of patients. Prolonged use of medical
treatments or surgical interventions may result in
serious side effects, such as micronutrient deficiencies,
muscle loss, psychological problems, and an increased
risk of fractures. Common side effects of GLP-1 receptor
agonists include nausea, vomiting, and abdominal pain,
with rare but serious complications like ischemic optic
neuropathy.
Prof. Dr. Ayçiçek stresses the importance of
endocrinologist supervision during obesity treatment.
“During the use of GLP-1 receptor agonists, the doctor
can enhance treatment adherence, monitor side
effects, and identify potential complications early on.
Long-term follow-up allows for quick intervention in
any health issues that may arise during the treatment
process. While the effects of this drug group on obesity
treatment are highly promising, patients must be
carefully informed about any potential side effects, and
treatment should be conducted under the supervision of
a specialist.”
Preventing obesity is more effective than
treating it
Although treatment options for obesity are increasing,
preventing obesity remains far more effective than
treating it. Prof. Dr. Ayçiçek emphasizes the importance
of promoting healthy eating habits at an early age,
encouraging physical activity, and raising awareness
about obesity in society to reduce the burden of
the disease. “Facilitating access to healthy foods,
organizing school nutrition programs, and supporting
urban planning that encourages physical activity are
fundamental measures in the fight against obesity,” she
concludes.
Her tedavi seçeneği her hastaya uygun değil
GLP-1 reseptör agonistlerinin kullanımı bazı durumlarda
güvenli olmayabiliyor. Gebelik, pankreatit öyküsü,
medüller tiroid kanseri öyküsü, safra taşı (kolelitiazis)
ve ağır böbrek yetmezliği gibi durumlar, bu ilaçların
kullanılmaması gerektiği durumlar arasında yer
alıyor. Prof. Dr. Ayçiçek, bu tür klinik tabloların tedavi
riskini artırabileceğinden, hastaların durumu dikkatle
değerlendirilerek alternatif tedavi seçeneklerinin
tercih edilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, diyabeti
olan ve göz problemi yaşamış hastalar için de GLP-1
ilaçlarının kullanımı dikkatle yapılmalı, tedaviye karar
verirken yararları ve riskleri dikkatle tartılmalıdır.
Örneğin, semaglutid’in gözde sinir hasarına yol açabilen
Non-Arteritik Anterior Ischemic Optic Neuropathy
(NAION) riskini artırabileceği konusunda bazı yayınlar
bulunmaktadır. Ancak, bu tür yan etkilerin sıklığı çok
nadir olduğu için verilerin güvenilirliği hala tartışmalıdır.
Medikal tedavilerle kilo kaybı, cerrahi
müdahalelere yakın sonuçlar veriyor
Son yıllarda geliştirilen yeni medikal tedaviler, bariyatrik
cerrahinin sağladığı kilo kaybına yakın sonuçlar veriyor.
Ancak bu tedavilerin uzun vadede kullanılması, hastaların
düzenli takip edilmesini gerektiriyor. Çünkü uzun süreli
tedavi ve cerrahi müdahale sonrasında mikronütrient
eksiklikleri, kas kaybı, psikolojik sorunlar ve kırık riski
gibi ciddi yan etkilerle karşılaşılabiliyor. GLP-1 reseptör
agonistlerinin yaygın yan etkileri arasında bulantı, kusma
ve karın ağrısı bulunurken, nadiren iskemiye bağlı optik
nöropati gibi ciddi komplikasyonlar da görülebiliyor.
Prof. Dr. Ayçiçek, obezite tedavisinde başarılı bir sonuç
almak ve yan etkileri en aza indirmek için endokrinolog
takibinin gerekliliğini vurguluyor. “GLP-1 reseptör
agonistlerinin kullanımı sırasında doktor, tedaviye uyumu
artırabilir, yan etkileri takip edebilir ve komplikasyonları
önceden belirleyebilir. Uzun dönemde izlem, tedavi
sürecinde oluşabilecek sağlık sorunlarına hızlı
müdahale edilmesini sağlar. Bu ilaç grubunun obezite
tedavisindeki etkileri oldukça umut verici olsa da, bu
tedavi seçenekleriyle ilgili herhangi bir yan etki riski söz
konusu olduğunda, hastaların dikkatlice bilgilendirilmesi
ve tedavi sürecinin uzman bir hekim gözetiminde
sürdürülmesi gerekmektedir.”
Obeziteyi önlemek, tedavi etmekten daha etkili
Obeziteye yönelik tedavi seçenekleri arttıkça, obezitenin
önlenmesi hala tedaviye kıyasla çok daha etkili bir
seçenek olmaya devam ediyor. Erken yaşlarda sağlıklı
beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, fiziksel
aktivitenin teşvik edilmesi ve toplumsal farkındalığın
arttırılması, obezitenin yükünü azaltmada büyük
önem taşıyor. Prof. Dr. Ayçiçek, obeziteyi önlemek için
sağlıklı gıdalara erişimi kolaylaştırmak, okul beslenme
programlarını düzenlemek ve fiziksel aktiviteyi artırmaya
yönelik şehir planlamalarını desteklemek gerektiğini
belirtiyor. Bu tür önlemler, obeziteyi engellemeye yönelik
çabaların temel taşları olarak öne çıkmaktadır.
Ocak - January 2025
26
Photobiomodulation Therapy:
A new treatment method in eye health
Fotobiomodülasyon Terapisi:
Göz sağlığında yeni bir tedavi yöntemi
Eye Health and Diseases Specialist
Prof. Dr. Ümit İnan, Balçova Surgical
Medical Center of Batıgöz Health Group
Advanced technologies and innovative treatment
methods in the field of eye health are of great
importance in protecting visual functions.
Photobiomodulation Therapy, which is applied especially
in the dry type of yellow spot disease known as agerelated
macular degeneration, stands out as an effective
treatment option. Eye Health and Diseases Specialist
Prof. Dr. Ümit İnan from Balçova Surgical Medical Center
of Batıgöz Health Group details about this modern
treatment method.
Why is early intervention important in yellow
spot disease?
Dry type yellow spot disease is a process in which vision
loss usually progresses slowly. However, since there
is a risk of the disease turning into a wet type, which
is a more advanced stage, regular follow-ups are of
great importance. Prof. Dr. Ümit İnan states that early
diagnosis is a critical step in the management of the
disease. “Even in the dry type, there may be a decrease
in visual functions and this can seriously affect the
quality of life of patients. Therefore, regular eye checks
should not be neglected,” he adds.
What is photobiomodulation therapy and how
is it applied?
Photobiomodulation Therapy is a treatment method
that aims to improve eye tissues by alternating red
and yellow light stimuli. This method is approved by
health authorities in Europe and the United States and
Göz sağlığı alanında gelişen ileri teknolojiler ve yenilikçi
tedavi yöntemleri, görme fonksiyonlarının korunmasında
büyük önem taşıyor. Özellikle yaşa bağlı makula
dejenerasyonu olarak bilinen sarı nokta hastalığının kuru
tipinde uygulanan Fotobiomodülasyon Terapisi, etkili
bir tedavi seçeneği olarak öne çıkıyor. Batıgöz Sağlık
Grubu Balçova Cerrahi Tıp Merkezi’nden Göz Sağlığı ve
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ümit İnan, bu modern tedavi
yöntemi hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Sarı nokta hastalığında erken müdahale neden
önemli?
Kuru tip sarı nokta hastalığı, görme kaybının genellikle
yavaş ilerlediği bir süreçtir. Ancak hastalığın daha ileri
bir evre olan yaş tipe dönüşmesi riski bulunduğundan,
düzenli takipler büyük bir önem taşır. Prof. Dr. Ümit
İnan, erken teşhisin hastalığın yönetiminde kritik
bir adım olduğunu belirtiyor. “Kuru tipte bile görme
fonksiyonlarında azalma olabilir ve bu durum hastaların
yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenle
düzenli göz kontrolleri ihmal edilmemelidir” diye ekliyor.
Fotobiomodülasyon terapisi nedir ve nasıl
uygulanır?
Fotobiomodülasyon Terapisi, kırmızı ve sarı ışık
uyaranlarının dönüşümlü olarak uygulanmasıyla göz
dokularında iyileşme sağlamayı amaçlayan bir tedavi
yöntemidir. Bu yöntem, Avrupa ve Amerika’daki sağlık
otoriteleri tarafından onaylanmıştır ve göz dokularına
Ocak - January 2025
27
is applied without damaging the eye tissues. It is stated
that the treatment has positive effects especially on
contrast sensitivity, dark adaptation and visual acuity.
Photobiomodulation Therapy can be applied
with two different protocols:
First Protocol: The treatment is administered 3 times
a week for 3 weeks for a total of 9 sessions. It can be
repeated after 4-6 months if necessary.
Second Protocol: The treatment is applied 2 times a
week for a total of 8 sessions over 4 weeks. This protocol
continues after 6 months with a total of 6 sessions for 3
weeks.
Prof. Dr. Ümit İnan states that Photobiomodulation
Therapy is a treatment without side effects and makes
the following explanation: “This method provides
an increase in visual acuity and improvement in
general visual functions. We observe that people with
intermediate stage dry type yellow spot disease gain the
ability to read more lines on the visual threshold.”
Micronutrition therapy to support treatment
In addition to photobiomodulation therapy,
micronutrition therapies, including vitamin and mineral
supplementation, are of great importance in dry yellow
spot disease. These supportive treatments can slow the
progression of the disease and improve vision quality.
New solutions in eye health with Batıgöz
Health Group
Photobiomodulation Therapy applied at Balçova Surgical
Medical Center of Batıgöz Health Group aims to improve
the quality of life of patients and slow down vision loss.
Prof. Dr. Ümit İnan emphasizes that people who apply
for treatment should not neglect regular control and
follow-up processes and states that this process directly
affects the success of the treatment.
zarar vermeden uygulanır. Tedavinin özellikle kontrast
duyarlılığı, karanlık adaptasyonu ve görme keskinliği
üzerinde olumlu etkileri olduğu ifade edilmektedir.
Fotobiomodülasyon Terapisi iki farklı protokol
ile uygulanabilir:
Birinci Protokol: Tedavi, haftada 3 kez olmak üzere
3 hafta boyunca toplam 9 seans olarak uygulanır.
Gerektiğinde 4-6 ay sonra tekrarlanabilir.
İkinci Protokol: Tedavi, haftada 2 kez uygulanarak 4 hafta
boyunca toplam 8 seans yapılır. Bu protokol, 6 ay sonra 3
hafta boyunca toplam 6 seanslık bir kürle devam eder.
Prof. Dr. Ümit İnan, Fotobiomodülasyon Terapisi’nin yan
etkisiz bir tedavi olduğunu belirtiyor ve şu açıklamayı
yapıyor: “Bu yöntemle görme keskinliğinde artış ve genel
görsel fonksiyonlarda iyileşme sağlanıyor. Orta evre kuru
tip sarı nokta hastalığı olan kişilerde, görme eşelinde
daha fazla satır okuyabilme yeteneği kazandırıldığını
gözlemliyoruz.”
Tedaviye destek olarak Mikronütrisyon tedavisi
Fotobiomodülasyon Terapisi’nin yanı sıra kuru tip sarı
nokta hastalığında vitamin ve mineral desteğini içeren
mikronütrisyon tedavileri de büyük bir öneme sahiptir.
Bu destekleyici tedaviler, hastalığın ilerlemesini
yavaşlatabilir ve görme kalitesini artırabilir.
Batıgöz Sağlık Grubu ile göz sağlığında yeni
çözümler
Batıgöz Sağlık Grubu Balçova Cerrahi Tıp Merkezi’nde
uygulanan Fotobiomodülasyon Terapisi, hastaların
yaşam kalitesini artırmayı ve görme kaybını yavaşlatmayı
hedefliyor. Prof. Dr. Ümit İnan, tedaviye başvuran
kişilerin düzenli kontrol ve takip süreçlerini aksatmaması
gerektiğini vurgulayarak, bu sürecin tedavinin başarısını
doğrudan etkilediğini ifade ediyor.
Ocak - January 2025
28
Next generation AI assistant for healthcare system
Sağlık sistemi için yeni nesil yapay zekâ asistanı
Gelişen teknolojiyle sağlık hizmetlerinde
devrim niteliğinde bir adım: Yapay zekâ
asistanı Noa, hekimlerin iş yükünü hafifletiyor
ve hastalarına daha fazla vakit ayırmalarını
sağlıyor.
A revolutionary step in healthcare services
with advanced technology: AI assistant Noa
lightens the workload of doctors and enables
them to spend more time with their patients.
Turkey’s most popular online healthcare platform,
DoktorTakvimi, is transforming the healthcare system
with the introduction of its new AI assistant, Noa.
Designed to improve the efficiency of healthcare
professionals, Noa streamlines doctors’ daily workflows
and allows them to dedicate more time to their patients.
One of Noa’s key features, Noa Notes, enables doctors
to record and summarize the information gathered
during consultations 10 times faster than manual
note-taking. The era of manual note-taking is now over;
with Noa Notes, every consultation is automatically
documented.
A more efficient workflow for doctors
DoktorTakvimi continues to add solutions that make the
healthcare system more human-centered. The platform,
which simplifies appointments between patients
and healthcare professionals, now offers a powerful
AI assistant that lightens doctors’ workloads and
facilitates their daily routines. Noa provides healthcare
professionals with the opportunity to work more
efficiently and focus more on their patients.
In healthcare, preparing accurate medical documents
and focusing on patient needs can often be challenging
due to busy work schedules and time constraints.
Noa overcomes this challenge by helping doctors
concentrate on their patients. By reducing the time-
Türkiye’nin en çok tercih edilen online sağlık platformu
DoktorTakvimi, sağlık profesyonellerinin işlerini daha
verimli hale getirmek amacıyla geliştirdiği yeni yapay
zekâ asistanı Noa ile sağlık sistemini dönüştürüyor.
Noa, hekimlerin günlük iş akışlarını kolaylaştırarak,
hastalarına daha fazla zaman ayırmalarını mümkün
kılıyor. Özellikle Noa’nın sunduğu Noa Notes çözümü,
doktorların gözlem ve muayene sırasında elde ettikleri
bilgileri 10 kat daha hızlı şekilde kaydediyor ve özetliyor.
Artık manuel not tutmak geçmişte kaldı; Noa Notes ile
her konsültasyon otomatik olarak belgeleniyor.
Hekimler için daha verimli bir iş akışı
DoktorTakvimi, sağlık sistemini daha insana odaklı
hale getirmeyi amaçlayan çözümlerine bir yenisini
daha ekledi. Hastalar ve sağlık profesyonelleri
arasındaki randevuları kolaylaştıran platform, artık
hekimlerin iş yükünü hafifleten ve günlük iş akışlarını
kolaylaştıran bir yapay zekâ asistanına sahip. Noa, sağlık
profesyonellerinin daha verimli bir şekilde çalışmasını
sağlayarak, hastalarına daha fazla ilgi ve odaklanma
fırsatı sunuyor.
Sağlık hizmetlerinde, tıbbi belgelerin doğru bir
şekilde hazırlanması ve hastaların ihtiyaçlarına
odaklanılabilmesi, çoğu zaman yoğun iş temposu ve
zaman kısıtlamaları nedeniyle zorlayıcı olabiliyor. Noa,
bu zorluğu ortadan kaldırarak doktorların hastalarına
odaklanmalarını sağlıyor. Yıllık klinik notlar ve
düzenlemeler gibi idari görevlerin zaman alıcı yükünü
azaltan Noa, hekimlerin ve uzmanların sadece tedaviye
ve hasta bakımına odaklanmalarına olanak tanıyor. Artık
Noa sayesinde, doktorlar günlük işlerinin yüzde 30’unu
alan not tutma ve düzenleme gibi idari görevler için çok
daha az zaman harcayacak.
Noa Notes: Hekim ve hastalar için akıllı çözüm
Noa’nın sunduğu ilk ve en önemli çözüm olan Noa
Notes, hekim ile hasta arasındaki görüşmeleri düzenli ve
kişiselleştirilmiş bir şekilde özetliyor. Yapay zekâ tabanlı
bu ürün, tıbbi ses tanıma teknolojisi ile muayeneleri
kolayca belgeleyerek, doktorların hastalarına daha fazla
Ocak - January 2025
29
consuming burden of administrative tasks like clinical
notes and adjustments, Noa allows doctors and
specialists to focus solely on treatment and patient care.
Thanks to Noa, doctors now spend significantly less time
on administrative tasks like note-taking and organizing,
which previously accounted for 30% of their daily work.
Noa Notes: The smart solution for doctors and
patients
The first and most important solution offered by Noa
is Noa Notes, which organizes and personalizes the
conversations between doctors and patients, providing
a summary. This AI-based product uses medical voice
recognition technology to document examinations,
enabling doctors to focus more on their patients. Noa
Notes records all the details of medical conversations
quickly and accurately, leaving behind the traditional
process of manual note-taking. This allows doctors and
specialists to efficiently complete their accumulated
medical documents at the end of the day.
This fast and accurate documentation process provided
by Noa Notes is not just a technological innovation; it
is a powerful assistant that simplifies the daily tasks
of healthcare professionals. Noa Notes collects all the
details of medical information and completes them
much faster than the time spent on manual writing.
Now, doctors can focus more on the treatment process
and leave the documentation task to Noa Notes.
In addition to the solutions Noa offers, it aims to
introduce new tools and features in the future to further
ease the daily workflows of healthcare professionals.
Noa stands out with its user-friendly interface and strong
data security measures while improving the efficiency of
healthcare professionals’ work.
”Noa, a powerful virtual assistant for the
healthcare system”
Hakan Türkoğlu, Country Manager of DoktorTakvimi
Turkey, stated, “At DoktorTakvimi, it is very important for
us to see the healthcare system becoming more humancentered
and providing real positive contributions to
the doctor-patient relationship. In this regard, we are
delighted to introduce the AI assistant Noa, which
eases the daily workflows of doctors and specialists and
allows them to spend more time with their patients.
Noa is not just a product; it is a powerful virtual assistant
that makes the healthcare system more efficient,
more humane, and more accessible. Furthermore, Noa
ensures the highest standards of data security, with all
the necessary technical and administrative measures
taken to process healthcare data securely. Patient data is
meticulously protected and encrypted.”
With the introduction of Noa, the next-generation AI
assistant, DoktorTakvimi is helping make healthcare
services more efficient, saving time for healthcare
professionals, and enabling them to provide more
quality care to their patients.
odaklanmalarını sağlıyor. Noa Notes, tıbbi görüşmelerin
tüm detaylarını hızlı ve doğru bir şekilde kaydederek,
geleneksel manuel not tutma sürecini geride bırakıyor.
Bu sayede, hekimler ve uzmanlar, her gün sonunda
biriken tıbbi belgeleri hızlıca tamamlayabiliyor.
Noa’nın sunduğu bu hızlı ve doğru belgeleme süreci,
sadece teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda
sağlık profesyonellerinin işlerini kolaylaştıran güçlü
bir yardımcıdır. Noa Notes, tıbbi bilgilere dair tüm
detayları toplar ve bunları manuel yazma sürecinde
harcanan zamandan çok daha kısa bir sürede tamamlar.
Hekimler artık, tedavi sürecine daha fazla odaklanırken,
belgelendirme işlerini Noa Notes’a bırakabiliyor.
Noa, sunduğu bu çözümlerle sağlık sistemine büyük
katkılar sağlarken, gelecekte hekimlerin günlük
iş akışlarını daha da kolaylaştıracak yeni özellikler
ve araçlar sunmayı hedefliyor. Noa’nın sağlık
profesyonellerinin işlerini daha verimli hale getirme
amacını taşırken, aynı zamanda kullanıcı dostu arayüzü
ve gelişmiş veri güvenliği önlemleriyle de dikkat çekiyor.
“Noa, sağlık sistemi için güçlü bir sanal asistan”
DoktorTakvimi Türkiye Ülke Müdürü Hakan Türkoğlu,
konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “DoktorTakvimi olarak
sağlık sisteminin daha insan odaklı hale geldiğini görmek
ve doktor-hasta-danışan ilişkilerine gerçek anlamda
pozitif katkılar sağlamak bizim için çok önemli. Bu
doğrultuda hekim ve uzmanların günlük iş akışlarını
kolaylaştırmak ve hastalarına/danışanlarına daha fazla
zaman ayırmalarını sağlamak üzere yapay zekâ asistanı
Noa’yı sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Noa,
sadece bir ürün değil; sağlık sistemini daha verimli, daha
insancıl ve daha erişilebilir hale getiren güçlü bir sanal
asistandır. Ayrıca, Noa, veri güvenliği konusunda en
yüksek standartları sağlıyor ve sağlık verilerini güvenli bir
şekilde işlemek için gerekli tüm teknik ve idari tedbirler
alınmaktadır. Hasta verileri titizlikle korunmakta ve
şifrelenmektedir.” dedi.
DoktorTakvimi, yeni nesil yapay zekâ asistanı Noa
ile sağlık hizmetlerinin daha verimli hale gelmesini
sağlarken, sağlık profesyonellerine zaman kazandırarak,
hastalarına daha fazla kaliteli bakım sunmalarına
yardımcı oluyor.
Ocak - January 2025
32
Detect forgetfulness and depression at an early stage
Unutkanlık ve depresyonu erken aşamada tespit edin
Early diagnosis of cognitive diseases can
make a significant difference in the treatment
process. Brain check-ups can detect diseases
such as Alzheimer’s at an early stage, as well as
allowing biological diseases such as depression
to be monitored.
Prof. Dr. Barış Metin, Neurology Specialist at
NPISTANBUL Hospital of Üsküdar University states that
brain functions are evaluated in detail with a brain checkup.
“The brain’s mental activities, bioelectrical mapping
and attention, memory and intelligence tests are used
to check whether the brain is functioning properly,”
says Prof. Dr. Metin, emphasizing that these check-ups
are an important tool for monitoring brain health and
detecting potential disorders at an early stage.
Early Diagnosis and a New Era in Mental Health
Pointing out that early diagnosis is vital in cognitive
disorders, Prof. Dr. Metin states that diseases such as
Alzheimer’s are mostly diagnosed in advanced stages.
“Unconscious approaches can cause us to miss early
Bilişsel hastalıkların erken tanısı, tedavi
sürecinde önemli farklar oluşturabiliyor.
Beyin check-up’ı, Alzheimer gibi hastalıkları
erken aşamada tespit edebilmenin yanı sıra
depresyon gibi biyolojik boyutlu hastalıkların
da izlenmesine olanak tanıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji
Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, beyin check-up’ı ile beyin
fonksiyonlarının detaylı bir şekilde değerlendirildiğini
belirtiyor. “Beynin zihinsel faaliyetleri, biyoelektrik
haritası çıkarılarak dikkat, hafıza ve zekâ testleri ile
sağlıklı çalışıp çalışmadığı kontrol ediliyor,” diyen Prof.
Dr. Metin, bu check-up’ların beyin sağlığını izlemek,
erken dönemde potansiyel bozuklukları tespit etmek için
önemli bir araç olduğunu vurguluyor.
Erken Tanı ve Zihinsel Sağlıkta Yeni Bir Dönem
Erken tanının bilişsel bozukluklarda hayati önem
taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Metin, Alzheimer gibi
hastalıkların çoğunlukla ileri evrelerde teşhis edildiğini
belirtiyor.
Aralık - December 2024
34
treatment opportunities. Thanks to early diagnosis,
treatment options can be much more effective.
For example, treatment methods that slow down
forgetfulness by supporting the Acetylcholine cycle in
the brain can be more effective in the early stages.”
Check-up Process Evaluating Brain Health
A brain check-up involves the electrical mapping of
the brain using computerized EEG devices. With these
devices, the functions of each region of the brain are
checked, the brain is mapped and possible functional
disorders are detected. In addition, cognitive tests
measure memory and attention levels. Once mental
activities are monitored, individualized treatment and
rehabilitation programs can be initiated.
Early Intervention for Forgetfulness and
Depression
Although forgetfulness is a condition that everyone
experiences from time to time, it can sometimes lead to
permanent problems. With brain check-ups, personalized
treatment methods can be applied with early detection.
People with complaints such as forgetfulness and
attention deficits can be offered exercises and, if
necessary, medication for mental development.
It can also be observed that depression is a biological
disease and that brain chemicals are linked to this disease.
Brain check-ups allow the biological functions of the
brain to be monitored in cases of treatment-resistant
depression. It is also possible to determine the level
of stress hormones in the brain, so that individualized
methods of coping with stress can be recommended.
Prof. Dr. Metin underlines that a brain check-up is an
effective monitoring tool not only for cognitive disorders
but also for emotional diseases such as stress and
depression. The importance of brain health is increasingly
recognized and brain check-ups are making a significant
difference by facilitating early interventions in this area.
Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.57243
“Bilinçsiz yaklaşımlar erken tedavi fırsatlarını
kaçırmamıza neden olabiliyor. Erken tanı sayesinde
tedavi seçenekleri çok daha etkili olabiliyor. Örneğin,
beyindeki Asetilkolin çevrimini destekleyerek unutkanlığı
yavaşlatan tedavi yöntemleri, erken dönemde daha
verimli olabiliyor.”
Beyin Sağlığını Değerlendiren Check-up Süreci
Beyin check-up’ı, bilgisayarlı EEG cihazlarıyla beynin
elektriksel haritasının çıkarılmasını sağlar. Bu cihazlarla
beynin her bir bölgesinin fonksiyonları kontrol edilir,
beyin haritası çıkarılır ve olası fonksiyonel bozukluklar
tespit edilir. Ayrıca, bilişsel testlerle hafıza ve dikkat
seviyeleri ölçülür. Zihinsel faaliyetler izlendikten
sonra, kişiye özel tedavi ve rehabilitasyon programları
başlatılabilir.
Unutkanlık ve Depresyon İçin Erken Müdahale
Unutkanlık, zaman zaman herkesin yaşadığı bir durum
olsa da bazen kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Beyin checkup’ı
ile erken dönemde yapılan tespitlerle, kişiye özel
tedavi yöntemleri uygulanabiliyor. Unutkanlık ve dikkat
eksiklikleri gibi şikayetleri olan kişilere, zihinsel gelişim
için egzersizler ve gerekirse ilaç tedavisi önerilebiliyor.
Depresyonun biyolojik bir hastalık olduğu ve beyin
kimyasallarının bu hastalıkla bağlantılı olduğu da
gözlemlenebiliyor. Beyin check-up’ı, tedaviye dirençli
depresyon vakalarında, beynin biyolojik fonksiyonlarının
izlenmesine imkân tanıyor. Beynin stres hormonları
düzeyini belirlemek de mümkün oluyor, böylece kişiye
özgü stresle baş etme yöntemleri öneriliyor.
Prof. Dr. Metin, beyin check-up’ının yalnızca bilişsel
bozukluklar değil, aynı zamanda stres ve depresyon
gibi duygusal hastalıklar için de etkili bir izleme aracı
olduğunun altını çiziyor.
Beyin sağlığının önemi giderek daha fazla anlaşılmakta
ve beyin check-up’ları, bu alandaki erken müdahaleleri
kolaylaştırarak önemli bir fark oluşturuyor.
Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.57243
Prof. Dr. Barış Metin, Neurology
Specialist at NPISTANBUL Hospital
Ocak - January 2025
36
Tele Health: Digital revolution in healthcare
Tele Tıp: Sağlık hizmetlerinde dijital devrim
Telehealth Director Assoc. Prof. Dr. Mehmet
Baran Balcan at Koç Healthcare emphasizes
that Tele Health contributes to the quality of
life of individuals by increasing accessibility
in healthcare and plays a critical role for the
sustainability of healthcare systems.
Digitalization is blowing the winds of transformation
in the healthcare sector, and Tele Health stands out as
an important turning point in this process. Telehealth
Director Assoc. Prof. Dr. Mehmet Baran Balcan at Koç
Healthcare shared comprehensive information about
the role of Tele Health in modern healthcare services.
This innovative approach, which offers a wide range of
services from remote diagnosis and treatment methods
to patient follow-up, training and counseling, eliminates
geographical barriers and enables individuals to access
healthcare services faster and more effectively.
Stating that Tele Health offers great convenience
especially for individuals living in rural areas or with
mobility limitations, Assoc. Prof. Dr. Balcan said, “Thanks
to this system, patients have access to specialist doctors,
Koç Healthcare Tele Sağlık Direktörü
Doç. Dr. Mehmet Baran Balcan, Tele Tıp’ın
sağlıkta erişilebilirliği artırarak bireylerin
yaşam kalitesine katkı sağladığını ve sağlık
sistemlerinin sürdürülebilirliği için kritik bir rol
oynadığını vurguluyor.
Dijitalleşme, sağlık sektöründe dönüşüm rüzgarları
estiriyor ve bu süreçte Tele Tıp, önemli bir dönüm
noktası olarak dikkat çekiyor. Koç Healthcare Tele Sağlık
Direktörü Doç. Dr. Mehmet Baran Balcan, Tele Tıp’ın
modern sağlık hizmetlerindeki rolüne dair kapsamlı
bilgiler paylaştı. Uzaktan teşhis ve tedavi yöntemlerinden
hasta takibine, eğitimden danışmanlığa kadar geniş
bir yelpazede hizmet sunan bu yenilikçi yaklaşım,
coğrafi engelleri ortadan kaldırarak bireylerin sağlık
hizmetlerine daha hızlı ve etkin bir şekilde erişmesini
sağlıyor.
Doç. Dr. Balcan, Tele Tıp’ın özellikle kırsal bölgelerde
yaşayan ya da hareket kısıtlılığı olan bireyler için büyük
kolaylık sunduğunu belirterek, “Bu sistem sayesinde
hastalar, uzman doktorlara erişim imkânı bulurken,
Ocak - January 2025
37
while healthcare professionals
can handle cases in a wider
geography. At the same
time, the ability of patients
to continue their treatment
processes at home is an
important factor that increases
patient satisfaction.”
Remote monitoring in
chronic diseases
Stating that Tele Health
plays an important role in
the management of chronic
diseases, Balcan said that
remote monitoring systems
facilitate the treatment
processes of patients and make them feel safer. “Thanks
to wearable devices, patients’ health data can be
monitored instantly. This data guides doctors in their
treatment decisions and encourages individuals to
develop healthy living habits,” he said.
Digital support for healthcare professionals
Referring to the opportunities offered by Tele Health to
healthcare professionals, Balcan emphasized that thanks
to digital platforms, doctors from different specialties
can come together to discuss cases. The ability to deliver
training programs and seminars to a wider audience is
one of the advantages of this technology.
The power of technological integration
Stating that Tele Health works in integration with
technologies such as artificial intelligence-supported
diagnostic tools, big data analytics and the Internet
of Things, Balcan said that a comprehensive health
ecosystem has been created in this way. In particular, he
added that the efficient use of resources has reduced
congestion in hospitals and reduced operational costs.
New horizons for sustainability in health
Stating that telemedicine not only improves the
quality of life of individuals, but also makes significant
contributions to the sustainability of healthcare
services, Balcan said, “These technologies support the
sustainability of healthcare systems in countries with
large populations, while increasing trust in the systems.
Thus, the foundations of a healthier society are laid.”
In this digital transformation process where
healthcare services are being redesigned, Tele Health
is an indispensable element of the future healthcare
ecosystems. Assoc. Prof. Dr. Balcan said, “Tele Health
is not only a technology, but also the key to building
healthy societies. These systems will open new horizons
for a healthier world by increasing the accessibility of
healthcare services in the future.”
sağlık profesyonelleri de daha geniş bir
coğrafyada vakaları ele alabiliyor. Aynı
zamanda, hastaların tedavi süreçlerini
evlerinde sürdürebilmeleri, hasta
memnuniyetini artıran önemli bir etken”
dedi.
Kronik hastalıklarda uzaktan
takip
Tele Tıp’ın, kronik hastalıkların
yönetiminde önemli bir rol oynadığını
ifade eden Balcan, uzaktan takip
sistemlerinin hastaların tedavi
süreçlerini kolaylaştırdığını ve
kendilerini daha güvende hissetmelerini
sağladığını belirtti. “Giyilebilir cihazlar
sayesinde hastaların sağlık verileri
anlık olarak izlenebiliyor. Bu veriler, doktorlara tedavi
kararlarında rehberlik ediyor ve bireylerin sağlıklı yaşam
alışkanlıkları geliştirmesini teşvik ediyor,” dedi.
Sağlık profesyonellerine dijital destek
Tele Tıp’ın, sağlık profesyonellerine sunduğu fırsatlara
da değinen Balcan, dijital platformlar sayesinde farklı
uzmanlık alanlarından doktorların bir araya gelerek vaka
tartışmaları yapabildiğini vurguladı. Eğitim programları
ve seminerlerin daha geniş kitlelere ulaştırılmasının da
bu teknolojinin sağladığı avantajlardan biri olduğunu
ifade etti.
Teknolojik entegrasyonun gücü
Tele Tıp’ın yapay zekâ destekli tanı araçları, büyük veri
analitiği ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerle entegre
bir şekilde çalıştığını belirten Balcan, bu sayede kapsamlı
bir sağlık ekosistemi oluşturulduğunu söyledi. Özellikle
kaynakların etkin kullanımı sayesinde hastanelerdeki
yoğunluğun azaldığını ve operasyonel maliyetlerin
düştüğünü ekledi.
Sağlıkta sürdürülebilirlik için yeni ufuklar
Tele Tıp’ın yalnızca bireylerin yaşam kalitesini artırmakla
kalmayıp, sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğine de
önemli katkılar sağladığını ifade eden Balcan, “Bu
teknolojiler, büyük nüfuslu ülkelerde sağlık sistemlerinin
sürdürülebilirliğini desteklerken, sistemlere olan güveni
de artırıyor. Böylece daha sağlıklı bir toplumun temelleri
atılıyor” diye konuştu.
Sağlık hizmetlerinin yeniden tasarlandığı bu dijital
dönüşüm sürecinde Tele Tıp, geleceğin sağlık
ekosistemlerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak
karşımıza çıkıyor. Doç. Dr. Balcan, “Tele Tıp, sadece
bir teknoloji değil, aynı zamanda sağlıklı toplumlar
oluşturmanın anahtarıdır. Bu sistemler, gelecekte sağlık
hizmetlerinin ulaşılabilirliğini artırarak daha sağlıklı bir
dünya için yeni ufuklar açacaktır” ifadeleriyle sözlerini
tamamladı.
Ocak - January 2025
38
New Appointment at Boehringer Ingelheim Türkiye
Boehringer Ingelheim Türkiye strengthens
its leadership in the field of specific and rare
diseases.
Boehringer Ingelheim Türkiye has made a significant
appointment to enhance its organizational structure. The
company has appointed Ayışığı Seda Atıcı Kırcan as the
Director of the Specific & Rare Diseases Business Unit.
Who is Ayışığı Seda Atıcı Kırcan?
Ayışığı Seda Atıcı Kırcan graduated from Istanbul
University’s Biotechnology Department and completed
the MBA program in Business Administration at
Galatasaray University. She has been serving in the
pharmaceutical sector since 2003, holding various
leadership positions in sales, marketing, and commercial
excellence both in Türkiye and internationally.
She joined Boehringer Ingelheim Türkiye in 2009 as a
Senior Product Manager and became the Marketing
Manager in 2012. Between 2015 and 2020, she served
as the Therapeutic Area Director for the META region
(Middle East, Türkiye, Africa), while also taking on the
responsibilities of Market Access and Key Account
Management Leadership between 2018 and 2020.
In August 2020, she was appointed as the GTM &
Commercial Operations Director within the Türkiye
organization, leading the establishment of the
department.
Atıcı played a crucial role in the company’s digital
transformation process, achieving notable success on
both national and international levels.
This appointment reaffirms Boehringer Ingelheim
Türkiye’s commitment to human health and its dedication
to employee development.
Boehringer Ingelheim Türkiye’de yeni atama
Boehringer Ingelheim Türkiye, spesifik ve nadir
hastalıklar alanındaki liderliğini pekiştiriyor.
Boehringer Ingelheim Türkiye, organizasyonel yapısını
güçlendirmek amacıyla önemli bir atama gerçekleştirdi.
Şirket, Spesifik & Nadir Hastalıklar İş Birim Direktörlüğü
görevine Ayışığı Seda Atıcı Kırcan’ı getirdi.
Ayışığı Seda Atıcı Kırcan Kimdir?
Ayışığı Seda Atıcı Kırcan, İstanbul Üniversitesi Biyoteknoloji
Bölümü ve Galatasaray Üniversitesi MBA İşletme
programını tamamladıktan sonra ilaç sektöründe 2003
yılından bu yana Türkiye ve yurtdışında satış, pazarlama
ve ticari mükemmellik alanlarında çeşitli liderlik
pozisyonlarında görev aldı. 2009 yılında Boehringer
Ingelheim Türkiye’ye Kıdemli Ürün Müdürü olarak katılan
Atıcı, 2012’de Pazarlama Müdürü oldu. 2015-2020 yılları
arasında META (Orta Doğu, Türkiye, Afrika) Bölgesi
Terapötik Alan Direktörü olarak görev yaparken, 2018-2020
yıllarında Pazar Erişim ve Kilit Müşteri Yönetimi Liderliği
sorumluluklarını üstlendi.
Ağustos 2020’de Türkiye organizasyonunda GTM & Ticari
Operasyonlar Direktörü olarak atanarak departmanın
kuruluşuna liderlik eden Atıcı, şirketin dijital dönüşüm
sürecinde ulusal ve uluslararası düzeyde önemli projelere
imza attı. Bu atamayla birlikte Boehringer Ingelheim
Türkiye, insan sağlığı alanındaki öncülüğünü ve çalışan
gelişimine verdiği önemi bir kez daha ortaya koydu.
Ocak - January 2025
40
Polifarma has been honored with the
“Company Providing the Most Female Employment” award
Polifarma, “En Çok Kadın İstihdamı
Sağlayan Firma” ödülüyle takdir topladı
OSB Stars Survey 2024 concluded. Polifarma
won an award for its leadership in women’s
employment...
The results of the OIZ Stars Survey 2024, in which
companies operating in Organized Industrial Zones
are evaluated in many areas such as exports, R&D,
employment and investment, and the most successful
ones of the year are selected, were announced. On
December 5, International Women’s Rights Day,
Polifarma was deemed worthy of the award in the
“Company Providing the Most Women Employment”
category. This prestigious award was an indicator
of Polifarma’s achievements in the field of human
resources as well as its determined stance towards
gender equality.
Ranked among Türkiye’s Top 500 Industrial Enterprises
and contributing to the healthcare sector for 38 years,
Polifarma draws attention with its modern production
facilities in Tekirdağ Ergene-1 Organized Industrial
Zone. The company has made a name for itself in
both local and international markets and exports its
products to more than 50 countries around the world.
Setting an example with the importance it attaches
to gender equality in the workforce, Polifarma once
OSB Yıldızları Araştırması 2024 sonuçlandı.
Polifarma, kadın istihdamındaki liderliğiyle
ödül kazandı…
Organize Sanayi Bölgeleri’nde faaliyet gösteren
firmaların ihracat, Ar-Ge, istihdam, yatırım gibi birçok
alanda değerlendirildiği ve yılın en başarılılarının
seçildiği OSB Yıldızları Araştırması 2024’ün sonuçları
açıklandı. 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde
düzenlenen törende Polifarma, “En Çok Kadın İstihdamı
Sağlayan Firma” kategorisinde ödüle layık görüldü. Bu
prestijli ödül, Polifarma’nın insan kaynakları alanındaki
başarılarının yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitliğine
yönelik kararlı duruşunun da bir göstergesi oldu.
Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu
arasında yer alan ve 38 yıldır sağlık sektörüne katkı
sağlayan Polifarma, Tekirdağ Ergene-1 Organize
Sanayi Bölgesi’ndeki modern üretim tesislerinde
gerçekleştirdiği üretimle dikkat çekiyor. Şirket hem
yerel hem de uluslararası pazarda adından söz ettirirken
ürünlerini dünyanın 50’den fazla ülkesine ihraç ediyor.
İş gücünde cinsiyet eşitliğine verdiği önemle örnek
teşkil eden Polifarma, bu ödülle, Birleşmiş Milletler
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında yer alan
Ocak - January 2025
41
again emphasized its determination to support gender
equality, which is among the United Nations Sustainable
Development Goals, with this award.
On December 5, 2024, the award ceremony was held at
Gebze Informatics Valley with the participation of Mehmet
Fatih Kacır, Minister of Industry and Technology. Vildan
Kumrulu, Vice Chairman of the Board of Directors of
Polifarma Pharmaceuticals, received the award on behalf of
Polifarma. In her speech at the award ceremony, Kumrulu
expressed Polifarma’s efforts for women’s employment
and its determined stance in this field in the following
words:
“We are very happy and proud to receive this award on
such a meaningful day as International Women’s Rights
Day. As Polifarma, we contribute to the employment of
both our country and our region with more than 1,500
employees in our company included in the ISO Top 500
list. The importance we attach to women’s employment is
not only limited to creating a fair working environment; it
is also a reflection of our aim to build a more sustainable
and stronger future. Approximately 54 percent of our
employees are women. In our Board of Directors, we are
even above the European average with 40 percent female
representation. We believe that more women in business
life is an important step not only for the business world but
also for social development. In the future, we will continue
our efforts with determination to increase women’s
participation in the workforce and to ensure an equal
working environment.”
The fact that Polifarma was deemed worthy of this award
once again brought to the agenda the importance of
efforts to support women’s greater participation in the
workforce. With its exemplary projects, the company
continues to be a leader not only in the healthcare sector
but also in its efforts to ensure gender equality.
toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleme konusundaki
kararlılığını bir kez daha vurguladı.
5 Aralık 2024 tarihinde Gebze Bilişim Vadisi’nde
düzenlenen ödül töreni, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleşti. Törende
ödülü Polifarma adına Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Vildan Kumrulu aldı. Kumrulu, ödül töreninde
yaptığı konuşmada, Polifarma’nın kadın istihdamına
yönelik çalışmalarını ve bu alandaki kararlı duruşunu şu
sözlerle ifade etti:
“Dünya Kadın Hakları Günü gibi anlamlı bir günde bu
ödüle layık görülmekten dolayı büyük bir mutluluk ve
gurur yaşıyoruz. Polifarma olarak, İSO İlk 500 listesinde
yer alan şirketimizde bin 500’ü aşkın çalışanımızla
hem ülkemizin hem de bölgemizin istihdamına katkıda
bulunuyoruz. Kadın istihdamına verdiğimiz önem,
sadece adil bir çalışma ortamı oluşturmakla sınırlı
değil; aynı zamanda daha sürdürülebilir ve güçlü bir
gelecek inşa etme amacımızın da bir yansımasıdır.
Çalışanlarımızın yaklaşık yüzde 54’ü kadınlardan
oluşuyor. Yönetim Kurulumuzda ise yüzde 40 oranında
kadın temsil oranıyla Avrupa ortalamasının dahi
üzerindeyiz. Kadınların iş hayatında daha fazla yer
almasının sadece iş dünyası için değil, toplumsal
kalkınma için de önemli bir adım olduğuna inanıyoruz.
Gelecekte de kadınların iş gücüne katılımını artırmak ve
eşit bir çalışma ortamı sağlamak için çalışmalarımıza
kararlılıkla devam edeceğiz.”
Polifarma’nın bu ödüle layık görülmesi, kadınların iş
gücüne daha fazla katılımını destekleyen çalışmaların
önemini bir kez daha gündeme taşıdı. Firma, örnek
projeleriyle sadece sağlık sektöründe değil, toplumsal
cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalarında
da lider olmayı sürdürüyor.
Ocak - January 2025
42
AbbVie Leadership change in Türkiye
AbbVie Türkiye’de Genel Müdür değişimi
AbbVie, a global biopharmaceutical company
dedicated to discovering and developing
innovative medicines, has announced
a leadership change in Türkiye. Mete
Hüsemoğlu, who has led AbbVie Türkiye since
its establishment, is handing over the role
of General Manager to Barlas Döner. Mete
Hüsemoğlu has been appointed as the General
Manager of AbbVie Czech Republic and
Slovakia.
Barlas Döner is the new General Manager of AbbVie
Türkiye. Mete Hüsemoğlu, who has led AbbVie Türkiye
for over 12 years, will continue his role as General
Manager for AbbVie Czech Republic and Slovakia, based
in Prague.
Barlas Döner started his career in the healthcare sector
in 2006 and joined AbbVie in 2017. He played a key
role in the company’s sustainable commercial success,
having worked as the Director of Specific Pharma,
Hepatology, and Hematology-Oncology Business
Units. In October 2020, Barlas Döner was appointed as
the General Manager of Allergan Aesthetics Türkiye,
Yenilikçi ilaçları keşfetmeye ve geliştirmeye
kendini adamış araştırma odaklı global
biyofarma şirketi AbbVie Türkiye’ye
kuruluşundan itibaren liderlik eden Mete
Hüsemoğlu Genel Müdürlük görevini Barlas
Döner’e devretti. Mete Hüsemoğlu, AbbVie
Çekya ve Slovakya’nın Genel Müdürlüğü
görevine atandı.
AbbVie Türkiye’nin yeni Genel Müdürü Barlas Döner oldu.
AbbVie Türkiye’nin 12 yılı aşkın süredir liderliğini yürüten
Mete Hüsemoğlu ise AbbVie’nin Çekya ve Slovakya Genel
Müdürü olarak görevini Prag’da sürdürecek.
Sağlık sektöründeki kariyerine 2006 yılında başlayan
Barlas Döner, AbbVie bünyesine 2017’de katıldı. Barlas
Döner, Spesifik Farma, Hepatoloji ve Hematoloji-Onkoloji
İş Birimi Direktörlüğü görevlerini üstlenerek şirketin
sürdürülebilir ticari başarısında kilit rol oynadı. Ekim
2020’de Allergan Aesthetics Türkiye Genel Müdürü
olarak atanan Barlas Döner görevi boyunca şirketin
medikal estetik alanındaki lider konumunu güçlendirdi.
Son olarak Şubat 2023’ten bugüne kadar İngiltere’de
yerleşik olarak Allergan Aesthetics Uluslararası
Ocak - January 2025
43
where he strengthened the company’s leadership
position in medical aesthetics. Most recently, from
February 2023, Barlas Döner served as Vice President of
Brand Excellence and Sales Force Effectiveness in the
International Marketing and Commercial Operations
leadership team at Allergan Aesthetics, based in the
UK. Since joining AbbVie, Barlas Döner has successfully
held various leadership roles in both domestic and
international organizations and was appointed as the
General Manager of AbbVie Türkiye as of January 1,
2025.
Barlas Döner holds a bachelor’s degree in Business
Informatics from Marmara University and a master’s
degree in Software Engineering from Boğaziçi University.
Mete Hüsemoğlu Becomes General Manager of
AbbVie Czech Republic and Slovakia
Mete Hüsemoğlu, who led AbbVie Türkiye’s
establishment in 2012, has been appointed as the
General Manager of AbbVie for the Czech Republic and
Slovakia as of January 1, 2025. Mete Hüsemoğlu will
continue his role in Prague, overseeing the company’s
operations in the region.
Mete Hüsemoğlu, a graduate of Trakya University’s
Faculty of Medicine, started his career in the
pharmaceutical industry in 1995 as a Product Manager
at Bilim İlaç. From 2001, he took on various leadership
responsibilities at MSD’s Turkish and regional
organizations, including General Manager and Regional
Innovation and Strategy Leadership positions from 2005.
Before joining AbbVie, Mete Hüsemoğlu served as Vice
President at Santa Farma from 2010 to 2012. He joined
AbbVie Türkiye as its founding General Manager in May
2012. Since 2016, he has also served as the Chairman
of the Board of the Association of Research-Based
Pharmaceutical Companies (AİFD), making significant
contributions to the development of the pharmaceutical
industry in Türkiye.
Pazarlama ve Ticari Operasyonlar liderlik ekibinde Marka
Mükemmelliği ve Satış Gücü Etkinliği Başkan Yardımcılığı
görevini yerine getirdi. AbbVie’ye katıldığı günden bu
yana şirketin yurtiçi ve yurt dışı organizasyonlarında
çeşitli liderlik görevlerini başarıyla yürüten Barlas Döner,
1 Ocak 2025’te AbbVie Türkiye Genel Müdürü olarak
atanmıştır.
Barlas Döner, Marmara Üniversitesi İşletme Enformatiği
lisans ve Boğaziçi Üniversitesi Yazılım Mühendisliği
yüksek lisans derecelerine sahiptir.
2012 yılında AbbVie’nin kuruluşuna liderlik
eden Mete Hüsemoğlu şirketin Çekya ve
Slovakya’dan sorumlu Genel Müdürü oldu
1 Ocak 2025 tarihinde AbbVie’nin Orta ve Doğu Avrupa
bölgesindeki Çekya ve Slovakya’ya Genel Müdür olarak
atanan Mete Hüsemoğlu, görevini Prag’da yerleşik olarak
sürdürecek. AbbVie’nin ülkemizdeki kuruluşuna liderlik
eden Mete Hüsemoğlu, 12 yılı aşkın süredir şirketin
ticari büyümesine önemli katkılarda bulunurken AbbVie
Türkiye’nin kurumsal kültürüne de ilham veren bir
liderlik sergiledi.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan
Mete Hüsemoğlu, ilaç sektöründeki kariyerine 1995
yılında Bilim İlaç’ta Ürün Müdürü olarak başladı.
2001 yılı itibarıyla MSD’nin Türkiye ve bölgesel
organizasyonlarında çeşitli liderlik sorumlulukları
üstlenerek 2005 yılından itibaren şirketin Genel
Müdürlüğü ve Bölge İnovasyon ve Strateji Liderliği
görevlerini başarıyla yürüttü. AbbVie’ye katılmadan önce
2010-2012 yılları arası Santa Farma’da Başkan Yardımcısı
olarak görev yapan Mete Hüsemoğlu, Mayıs 2012
tarihinde şirketin kurucu Genel Müdürü olarak AbbVie
Türkiye’ye katıldı. 2016 yılından bu yana Araştırmacı
İlaç Firmaları Derneği (AİFD)’nin de Yönetim Kurulu
Başkanlığını yürüten Mete Hüsemoğlu, Türkiye’de ilaç
sektörünün gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Ocak - January 2025
44
Abdi İbrahim strengthens its management team with three new leaders
Abdi İbrahim, yönetim kadrosunu üç yeni liderle güçlendiriyor
As a pioneer in Türkiye’s pharmaceutical
sector, Abdi İbrahim continues to strengthen
its management team to achieve its strategic
growth goals. In the last month of 2024, the
company added three experienced leaders
from the industry to its team, aiming to
reinforce its leadership in the sector with these
appointments.
With these changes, Demet Körezlioğlu has been
appointed as the Endocrinology and Diabetes Division
Director, Özgür Carlı as the Director of the Basic
Therapies I Division, and Cem Tozar as the Director of
the Basic Therapies II Division. The Basic Therapies I and
II Divisions are key units at Abdi İbrahim, responsible for
managing its extensive product portfolio and taking on
strategic responsibilities in critical therapeutic areas.
The newly appointed senior leaders will contribute to
Abdi İbrahim’s 112-year legacy and mission of improving
lives, further strengthening its global position, and
solidifying its leadership in the sector. By developing
innovation-focused strategies, they will also contribute
to the company’s sustainability goals.
Türkiye’nin ilaç sektöründeki öncüsü Abdi
İbrahim, stratejik büyüme hedeflerine ulaşmak
amacıyla yönetici kadrosunu güçlendirmeye
devam ediyor. 2024 yılının son ayında, sektörün
önemli isimlerinden üç deneyimli lideri
kadrosuna dahil eden şirket, bu atamalarla
sektördeki liderliğini pekiştirmeyi hedefliyor.
Bu atamalarla Demet Körezlioğlu, Endokrinoloji ve
Diyabet Bölüm Direktörü olarak göreve başlarken, Özgür
Carlı Temel Tedaviler I Bölüm Direktörlüğü görevine,
Cem Tozar ise Temel Tedaviler II Bölüm Direktörlüğü
görevine getirildi. Temel Tedaviler I ve II Bölümleri,
Abdi İbrahim’in geniş ürün portföyünü yöneten ve kritik
terapötik alanlarda stratejik sorumluluk taşıyan önemli
birimler olarak dikkat çekiyor.
Yeni atanan üst düzey yöneticiler, Abdi İbrahim’in 112
yıllık köklü geçmişine ve hayatı iyileştirme misyonuna
katkı sağlamayı, küresel çapta güçlenen konumunu daha
da ileriye taşımayı ve sektördeki liderliğini pekiştirmeyi
hedefliyorlar. İnovasyon odaklı stratejiler geliştirerek,
şirketin sürdürülebilirlik hedeflerine de katkı sunacaklar.
Who is Demet Körezlioğlu?
Demet Körezlioğlu, appointed as the Marketing and Sales Director
for Endocrinology and Diabetes at Abdi İbrahim, graduated from
the Faculty of Pharmacy at Marmara University and completed
her master’s in Marketing and Marketing Communications
Management at Galatasaray University. With over 17 years of
experience in the pharmaceutical and dermocosmetic sectors,
Körezlioğlu has taken on important strategic roles in areas such as
marketing management, digital marketing, team leadership, and
financial management. In her new role at Abdi İbrahim, she will
focus on strengthening the company’s leadership in endocrinology
and diabetes through innovative projects.
Demet Körezlioğlu Kimdir?
Abdi İbrahim Endokrinoloji ve Diyabet Pazarlama ve Satış Direktörlüğü görevine atanan Demet Körezlioğlu, Marmara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunu olup, Galatasaray Üniversitesi’nde Pazarlama ve Pazarlama İletişimi Yönetimi
alanında yüksek lisans yapmıştır. 17 yılın üzerinde deneyime sahip olan Körezlioğlu, ilaç ve dermokozmetik sektörlerinde
önemli stratejik alanlarda görev almış ve kariyerinde pazarlama yönetimi, dijital pazarlama, takım liderliği gibi alanlarda
başarılı projelere imza atmıştır. Abdi İbrahim’deki yeni görevinde, şirketin endokrinoloji ve diyabet alanındaki liderliğini
güçlendirmek için inovatif projelere odaklanacak.
Ocak - January 2025
45
Who is Özgür Carlı?
Özgür Carlı has over 16 years of experience in various positions within the
pharmaceutical sector. He graduated from the Faculty of Pharmacy at Istanbul
University, completed his master’s in Clinical Pharmacy at Marmara University, and
enhanced his strategic leadership skills through the Executive Development Program
at Koç University. Starting his career in the healthcare sector in 2004, Carlı has gained
experience in areas such as marketing, sales, pharmacy, and hospital pharmacy. He
began his career at Deva Holding as a Product Manager, where he led various roles in
general therapies, gastroenterology, hospital products, tenders, OTC, and pharmacy
teams. He has also served as Senior Product Manager, Marketing Manager, Business
Unit Leader, and most recently, Marketing & Sales Director. Now, he will continue to
contribute to Abdi İbrahim’s strategic objectives by leading the Basic Therapies I Division.
Özgür Carlı Kimdir?
Özgür Carlı, 16 yılı aşkın süredir ilaç sektöründe çeşitli pozisyonlarda görev almış bir deneyime sahiptir. İstanbul Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi’nden mezun olan Carlı, Marmara Üniversitesi Klinik Eczacılık alanında yüksek lisans yapmış ve Koç
Üniversitesi’nde katıldığı Yönetici Geliştirme Programı ile stratejik liderlik becerilerini geliştirmiştir. 2004 yılında sağlık
sektöründe kariyerine başlayan Carlı, pazarlama, satış, eczane eczacılığı ve hastane eczacılığı gibi birçok alanda deneyim
kazanmıştır. Deva Holding’deki Ürün Müdürü görevinde liderlik rollerini üstlenmiş ve son olarak Pazarlama & Satış Direktörü
olarak görev yapmıştır. Şimdi ise Abdi İbrahim’in Temel Tedaviler I Bölümü’nde liderlik ederek şirketin stratejik hedeflerine
katkı sağlamayı sürdürecek.
Who is Cem Tozar?
Cem Tozar graduated from the Department of Economics at Gazi University
and began his career in the healthcare sector in 2005 at Bilim İlaç. He has
held various responsibilities in medical promotion, product management,
promotion management, and business unit management in areas such as
diabetes, cardiology, pediatrics, dermatology, and ENT. Before his new role
at Abdi İbrahim, Tozar served as Sales and Marketing Director at Bilim İlaç.
He will now lead the Basic Therapies II Division at Abdi İbrahim, contributing
to the company’s strategic growth in this area.
Cem Tozar Kimdir?
Cem Tozar, Gazi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra 2005 yılında Bilim İlaç’ta sağlık sektöründeki
kariyerine başlamıştır. Diyabet, kardiyoloji, pediatri, dermatoloji gibi birçok farklı alanda görev alarak tıbbi tanıtım
temsilciliğinden, ürün müdürlüğüne kadar çeşitli sorumluluklar üstlenmiştir. Abdi İbrahim’deki yeni görevinden önce Bilim
İlaç’ta Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev yapan Cem Tozar, şimdi Temel Tedaviler II Bölümü’ne liderlik edecek ve
şirketin bu alandaki stratejik büyümesine katkı sağlayacak.
Ocak - January 2025
48
Cem Öztürk appointed as Chairman of the AIFD Board of Directors
Cem Öztürk, AIFD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD),
Türkiye sağlık ekosistemine katkı sağlamak
amacıyla faaliyet gösteren önemli bir dernek
olarak, sektördeki yenilikçi ilaç ve tedavilere
erişimi kolaylaştırmayı hedefliyor.
Dernek, sağlık ve ilaç alanındaki küresel rekabet gücünü
artırmayı amaçlayan çalışmalarını sürdürüyor. Bu
kapsamda, AIFD’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine
Cem Öztürk seçildi. Sanofi Avrasya Bölgesi Başkanı
olarak tanınan Öztürk, bu görevi daha önce başarılı bir
şekilde yürüten Dr. Mete Hüsemoğlu’ndan devraldı.
The Association of Research-Based
Pharmaceutical Companies (AIFD), a prominent
organization contributing to Türkiye’s
healthcare ecosystem, aims to facilitate access
to innovative drugs and treatments within the
sector.
The association continues its efforts to enhance global
competitiveness in the healthcare and pharmaceutical
fields. In this context, Cem Öztürk has been appointed
as the Chairman of the AIFD Board of Directors.
Recognized as the President of Sanofi Eurasia Region,
Öztürk succeeds Dr. Mete Hüsemoğlu, who previously
held the position with great success.
The new Chairman of AIFD: Cem Öztürk
AIFD is committed to driving dynamic growth in Türkiye’s
pharmaceutical sector through significant projects.
As a platform bringing together research-based
pharmaceutical companies, the association also focuses
on enhancing Türkiye’s global competitiveness in
medical and pharmaceutical R&D. At the ordinary board
meeting held on January 3, Cem Öztürk was elected
as the new Chairman of the AIFD Board of Directors.
Having gained valuable experience during his tenure as
Vice Chairman of the AIFD Board, Öztürk stands out as a
leader ready to take on this role successfully.
Öztürk is set to play a pivotal role in shaping the future
AIFD’nin Yeni Başkanı: Cem Öztürk
AIFD, Türkiye’deki ilaç sektörünün dinamik bir şekilde
büyümesi için önemli projelere imza atıyor. Araştırmacı
ilaç firmalarının bir araya geldiği bu dernek, aynı
zamanda Türkiye’nin tıbbi ve ilaç araştırma-geliştirme
alanındaki küresel rekabet gücünü artırmak için de
çalışmalarını sürdürüyor. Bu misyonla hareket eden
AIFD’nin 3 Ocak’ta düzenlenen olağan yönetim kurulu
toplantısında yeni Yönetim Kurulu Başkanı olarak Cem
Öztürk seçildi. Öztürk, AIFD Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcılığı görevini yürüttüğü dönemde edindiği
deneyimle, bu görevi başarıyla devralacak bir lider olarak
dikkat çekiyor.
Öztürk, AIFD’nin geleceğinde önemli bir rol üstlenecek
ve Türkiye’nin sağlık sektöründe liderliğini daha da
pekiştirecek stratejik adımlar atmayı hedefliyor. Cem
Öztürk’ün yeni görevine başlaması, AIFD için önemli bir
dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevini devraldığı Dr. Mete Hüsemoğlu, 2016-
2018 ve 2019-2025 yılları arasında bu görevde büyük bir
başarıya imza atmıştı. Öztürk, Hüsemoğlu’nun mirasını
devralarak, sektördeki inovasyon ve sürdürülebilir
büyüme hedeflerine katkıda bulunmaya devam edecek.
Cem Öztürk kimdir?
Cem Öztürk, uzun yıllar boyunca sanayi ve sağlık
sektöründe önemli liderlik rollerinde bulunmuş
deneyimli bir profesyoneldir. Galatasaray Lisesi’nin
ardından Galatasaray Üniversitesi’nde eğitimini
tamamlamış ve Sorbonne Üniversitesi’nden MBA yüksek
Ocak - January 2025
49
of AIFD and aims to implement strategic initiatives to
further solidify Türkiye’s leadership in the healthcare
sector. His appointment marks a significant milestone
for AIFD. Dr. Mete Hüsemoğlu, who held the position
of Chairman from 2016-2018 and 2019-2025, achieved
remarkable success during his tenure. Öztürk will build
on Hüsemoğlu’s legacy, contributing to innovation and
sustainable growth within the sector.
Who is Cem Öztürk?
Cem Öztürk is an experienced professional who has
held significant leadership roles in the industrial and
healthcare sectors for many years. After graduating
from Galatasaray High School, he completed his
undergraduate studies at Galatasaray University and
earned an MBA degree from Sorbonne University.
During his more than 20 years with Sanofi, Öztürk has
held various leadership positions, achieving significant
success both domestically and internationally.
Currently serving as the President of Sanofi Eurasia
Region, Öztürk oversees operations in Türkiye as well
as in Russia, Belarus, Azerbaijan, Armenia, Kazakhstan,
Kyrgyzstan, Moldova, Tajikistan, Turkmenistan, and
Uzbekistan. Additionally, he is responsible for the Levant
Region, which includes Jordan, Lebanon, Iraq, Syria, and
Palestine.
Cem Öztürk’s appointment as Chairman of the AIFD
Board of Directors represents a significant step toward
strengthening Türkiye’s position in the pharmaceutical
and healthcare sectors. With his global experience
and leadership qualities, Öztürk will play a key role in
achieving AIFD’s objectives.
lisans derecesi almıştır. Sanofi ailesine katıldığı 20 yılı
aşkın sürede şirketin farklı liderlik pozisyonlarında
görev alarak hem yurt içi hem de yurt dışında önemli
başarılar elde etmiştir. Halen Sanofi Avrasya Bölgesi
Başkanı olarak görev yapan Öztürk, Türkiye’nin yanı sıra,
Rusya, Belarus, Azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan,
Kırgızistan, Moldova, Tacikistan, Türkmenistan ve
Özbekistan gibi Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinin
yanı sıra Ürdün, Lübnan, Irak, Suriye ve Filistin’i
kapsayan Levant Bölgesi’nden de sorumludur.
Cem Öztürk’ün AIFD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na
seçilmesi, Türkiye’nin ilaç ve sağlık sektöründe daha
güçlü bir konum elde etmesi adına önemli bir adımdır.
Öztürk, global deneyimi ve liderlik vasıflarıyla AIFD’nin
hedeflerine ulaşmasında kilit rol oynayacak.
Ocak - January 2025
50
Two senior-level appointments at Roche Diagnostics Türkiye
Roche Diagnostics Türkiye continues to shape
and strengthen its organizational structure
in line with its goals and vision. As part of this
effort, the company announced two new
appointments effective January 1, 2025. Müge
İrfanoğlu has been appointed as the Head
of Customer Support and Service of Roche
Diagnostics Türkiye, while Nikolaus Harder
has been appointed as the Head of Finance of
Roche Diagnostics Türkiye & Central Asia and
Caucasian Countries Management Center.
About Müge İrfanoğlu
Müge İrfanoğlu completed her undergraduate and
graduate education at Boğaziçi University in the fields
of Business Administration and Financial Engineering.
She began her professional career in 2001 at
PricewaterhouseCoopers (PwC). Over her 23-year career,
she has held various roles in companies such as Yapı Kredi
Bank, Yapı Kredi Insurance, Oracle Corporation, Allianz
Insurance, and Roche Diagnostics, ranging from Monitoring,
Financial Planning, Administration and Control Department
Management, Senior Consulting, Marketing and Business
Development Management, Health Strategy and Business
Development Group Management, Agile Coaching, and
Business and Agility Leadership.
Since 2022, İrfanoğlu has been serving as
Head of Business Agility of Roche Diagnostics
Türkiye. Starting January 1, 2025, she will take
on the role of Head of Customer Support and
Service of Roche Diagnostics Türkiye. In her
new role, İrfanoğlu will serve as a member
of the Roche Diagnostics Türkiye Leadership
Team.
About Nikolaus Harder
Nikolaus Harder began his career in 2004 as a
trainee at Roche Diagnostics Germany. During his 20-year
career at Roche, he has taken on numerous roles ranging
from Finance and Commercial Operations Management
to Head of Finance, working in Germany, Russia, and the
Netherlands.
In his new role, Nikolaus Harder will lead the Finance and
Operations functions, work to ensure the delivery of
outstanding business results, and to drive the affiliate’s
transformation. He will also serve as a member of the
Roche Diagnostics Türkiye Leadership Team. Harder, who
has been working as Head of Finance at Roche Diagnostics
Russia since 2022, will assume the role of Head of Finance
of Roche Diagnostics Türkiye & Central Asia and Caucasian
Countries Management Center, as of January 1, 2025,
based in Türkiye. MC-TR-02079
Roche Diagnostik Türkiye’de iki üst düzey atama
Roche Diagnostik Türkiye, organizasyonel
yapılanmasını hedefleri ve vizyonu
doğrultusunda şekillendirmeye ve
güçlendirmeye devam ediyor. Bu kapsamda,
1 Ocak 2025 itibarıyla geçerli olmak üzere
iki yeni önemli atama gerçekleştirdi. Roche
Diagnostik Türkiye Müşteri Destek ve Servis
Direktörü Müge İrfanoğlu, Roche Diagnostik
Türkiye & Orta Asya ve Kafkas Ülkeleri
Yönetim Merkezi Finans Direktörü ise
Nikolaus Harder oldu.
Müge İrfanoğlu Hakkında
Lisans ve yüksek lisans eğitimlerini Boğaziçi
Üniversitesi’nde İşletme Yönetimi ve Finans Mühendisliği
alanlarında tamamlayan Müge İrfanoğlu, profesyonel
kariyerine 2001’de PricewaterhouseCoopers (PwC)
şirketinde başladı. 23 yıllık kariyeri boyunca Yapı Kredi
Bankası, Yapı Kredi Sigorta, Oracle Corporation, Allianz
Sigorta ve Roche Diagnostik şirketlerinde Denetim, Mali
Planlama, İdare ve Kontrol Departmanı Müdürlüğü, Kıdemli
Danışmanlık, Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürlüğü, Sağlık
Stratejisi ve İş Geliştirme Grup Müdürlüğü, Çevik Koçluk, İş
ve Çeviklik Liderliği gibi birçok farklı görev üstlendi.
2022’den bu yana Roche Diagnostik Türkiye bünyesinde İş
ve Çeviklik Lideri olarak çalışan İrfanoğlu,
1 Ocak 2025 tarihinden itibaren Roche
Diagnostik Türkiye Müşteri Destek ve Servis
Direktörü olarak görev alacak. İrfanoğlu,
yeni rolünde Roche Diagnostik Türkiye
Liderlik Ekibinin bir üyesi olarak görev
yapacak.
Nikolaus Harder Hakkında
Nikolaus Harder, kariyerine 2004 yılında
Roche Diagnostik Almanya’da stajyer olarak
başladı. Roche’taki 20 yıllık kariyeri boyunca
Almanya, Rusya ve Hollanda’da yerleşik olarak Finans ve
Ticari Operasyon Müdürlüğünden Finans Direktörlüğüne
birçok farklı görev üstlendi.
Nikolaus Harder, yeni görevinde Finans ve Operasyon
fonksiyonlarına liderlik etmekle beraber, mükemmel iş
sonuçlarına ulaşılmasını sağlamak ve organizasyonun
dönüşümünü desteklemek için çalışacak ve Roche
Diagnostik Türkiye Liderlik Ekibinin bir üyesi olacak.
2022’den bu yana Roche Diagnostik Rusya’da Finans
Direktörü olarak çalışan Harder, 1 Ocak 2025 tarihinden
itibaren Roche Diagnostik Türkiye & Orta Asya ve Kafkas
Ülkeleri Yönetim Merkezi Finans Direktörü olarak Türkiye’de
görev alacak. MC-TR-02079
Ocak - January 2025
52
Innovative launch model reducing environmental impact
Çevresel etkileri azaltan yenilikçi lansman modeli
AstraZeneca Türkiye, yeni ürün lansman
sürecini çevresel sürdürülebilirlik
prensipleriyle yeniden tasarlayarak karbon
ayak izini önemli ölçüde azalttı. Bu yenilikçi
yaklaşım, ilaç sektöründe bir ilk olarak dikkat
çekiyor.
AstraZeneca Türkiye redesigned its new
product launch process with environmental
sustainability principles, significantly reducing
its carbon footprint. This innovative approach
stands out as a first in the pharmaceutical
industry.
Taking a significant step toward sustainability in the
pharmaceutical sector, AstraZeneca Türkiye adopted
a “Zero Carbon” approach during the 100-day launch
period for its new product, aiming to minimize
environmental impacts. By replacing traditional methods
with sustainable practices, the company successfully
reduced its carbon footprint by 40.3%. The steps
taken and the results achieved were detailed in the
report titled “Zero Carbon, Maximum Impact: A First in
Sustainable Launch Events.”
Sustainability-focused launch practices
During the launch process, AstraZeneca Türkiye
implemented strategies to reduce the carbon emissions
of key components such as travel, accommodation,
food and beverages, and decorations. Collaborating
with Decarbonia, a firm specializing in carbon footprint
measurement and offsetting, the company conducted
comprehensive analyses. The resulting data clearly
demonstrated the impact of these innovative practices
on reducing environmental effects.
İlaç sektöründe sürdürülebilirlik adına önemli bir
adım atan AstraZeneca Türkiye, yeni ürününü tanıttığı
100 günlük lansman sürecinde çevresel etkileri en
aza indirme hedefiyle “Sıfır Karbon” yaklaşımını
benimsedi. Geleneksel yöntemlerin yerine sürdürülebilir
uygulamalar tercih ederek karbon ayak izini %40,3
oranında azaltmayı başaran şirket, bu süreçteki
adımlarını ve sonuçlarını “Sıfır Karbon, Maksimum Etki:
Sürdürülebilir Lansman Etkinliklerinde Bir İlk” adlı
raporunda detaylı bir şekilde ortaya koydu.
Sürdürülebilirlik odaklı lansman uygulamaları
AstraZeneca Türkiye, lansman sürecinde seyahat,
konaklama, yiyecek-içecek ve dekorasyon gibi temel
bileşenlerin karbon salınımını azaltacak stratejiler
uyguladı. Bu süreçte karbon ayak izi hesaplama ve
dengeleme konusunda uzmanlaşmış Decarbonia
firmasıyla iş birliği yaparak kapsamlı analizler
gerçekleştirdi. Ortaya çıkan veriler, bu yenilikçi
uygulamaların çevresel etkileri üzerindeki etkisini net bir
şekilde ortaya koydu.
Kategorilere göre dikkat çeken sonuçlar
Lansman sürecinde alınan önlemler, karbon
emisyonlarının birçok farklı alanda azaltılmasını sağladı:
Seyahat ve Lojistik: Emisyonlarda %29,1 azalma
sağlanarak toplam kaçınmanın %18,9’u gerçekleştirildi.
Konaklama: Optimizasyonlar sayesinde %49,1 oranında
emisyon azaltıldı ve bu, toplam kaçınmanın %23,9’una
denk geldi.
İkramlar: Geleneksel yöntemlere kıyasla %61,1 daha az
emisyon salındı.
Mekân Kullanımı: Sınırlı alan kullanımıyla bu kategoride
%67 oranında azalma sağlandı.
Dekorasyon ve Materyaller: Geri dönüştürülmüş
malzeme kullanımıyla emisyonlar %18,9 oranında
Ocak - January 2025
53
Notable results by category
The measures taken during the launch process
significantly reduced carbon emissions across various
areas:
Travel and Logistics: Emissions were reduced by 29.1%,
accounting for 18.9% of total avoided emissions.
Accommodation: Optimizations led to a 49.1% reduction
in emissions, representing 23.9% of total avoided
emissions.
Catering: Emissions were 61.1% lower compared to
traditional launch events.
Venue Usage: Limited venue usage contributed to a 67%
reduction in this category.
Decorations and Materials: The use of recycled materials
reduced emissions by 18.9%, accounting for 8.5% of
total avoided emissions.
Waste Management: Measures such as reducing
single-use plastics, using reusable infrastructure, and
minimizing excessive consumption resulted in a 63.3%
reduction in emissions, contributing 2.8% to total
avoided emissions.
Digital Solutions: Online meetings and digital materials
helped achieve a total reduction of 20,793 kgCO2e and
were a key factor in the overall success.
Carbon credits for unavoidable emissions
To offset unavoidable carbon emissions, AstraZeneca
Türkiye purchased carbon credits equivalent to 76
tons of CO2 from United Nations-approved projects,
contributing to initiatives that reduce environmental
impacts.
“We embraced sustainability with
scientific data”
Erdal Kiraz, Corporate Affairs Director at AstraZeneca
Türkiye, shared insights into their sustainability vision:
“We prioritize innovative solutions to manage our
environmental impact and reduce carbon emissions. This
first zero-carbon launch event is not only a milestone
for our company but also a significant step for the
pharmaceutical sector. This success serves as a guiding
example for all our future endeavors.”
azaltıldı. Atık Yönetimi: Tek kullanımlık plastiklerin
azaltılması ve yeniden kullanılabilir altyapılarla %63,3
oranında emisyon kaçınıldı.
Dijital Çözümler: Çevrimiçi toplantılar ve dijital
materyaller sayesinde toplamda 20.793 kgCO2e’lik
azalma sağlandı.
Kaçınılamayan emisyonlar için karbon kredisi
AstraZeneca Türkiye, kaçınılamayan karbon
emisyonlarını dengelemek amacıyla Birleşmiş Milletler
onaylı projelerden 76 ton CO2’ye eş değer karbon kredisi
satın alarak, çevresel etkileri azaltan projelere katkıda
bulundu.
“Bilimsel verilerle sürdürülebilirliği
sahiplendik”
AstraZeneca Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Erdal
Kiraz, sürdürülebilirlik vizyonlarına ilişkin şunları söyledi:
“Çevresel etkilerimizi yönetmek ve karbon
emisyonlarımızı azaltmak için yenilikçi çözümler üretmek
önceliklerimiz arasında. Sıfır karbon yaklaşımıyla
gerçekleştirdiğimiz bu ilk lansman etkinliği, sadece
şirketimiz için değil, ilaç sektörü için de önemli bir
adım. Bu başarı, gelecekteki tüm çalışmalarımız için yol
gösterici olacak.”
İlaç sektöründe yeni bir dönemin kapıları
aralanıyor
AstraZeneca Türkiye’nin sıfır karbon lansman süreci, ilaç
sektöründe sürdürülebilirlik adına örnek teşkil ediyor.
Şirket, geleneksel yöntemlerden uzaklaşarak, çevre
dostu uygulamaları benimseyen bu yenilikçi yaklaşımıyla
sektörde fark oluşturmaya devam ediyor.
Opening new doors in the
pharmaceutical sector
AstraZeneca Türkiye’s zero-carbon launch process sets
an example for sustainability in the pharmaceutical
industry. By moving away from traditional methods
and embracing environmentally friendly practices,
the company continues to make a difference with its
innovative approach.
Ocak - January 2025
54
Turkish signature in non-surgical heart valve repair!
Ameliyatsız kalp kapak tamirinde Türk imzası!
Specializing in the field of non-surgical heart
valve treatments in Türkiye and around the
world, Assoc. Prof. Dr. İsmail Ateş has been
working with the Mitraclip method for more than
12 years.
Over 500 Cases in the World
One of the physicians who performed the highest number
of Mitraclip cases in the world, Assoc. Prof. Dr. Ateş also
conducts operations in leading centers such as Christian
Leading the centers both in Türkiye and in the Middle East,
Africa and Europe in Mitraclip procedure and training,
Ateş said, “We take an active role in both operations and
training processes until the team becomes competent in
centers that are new to this treatment. We usually support
between 10 and 20 cases so that a center can perform
cases independently.”
Exemplary Cooperation in Iran
Ateş and his team, who also participated in many cases in
Iran, performed a total of nearly 50 Mitraclip procedures
at the Rajei Heart Center in Tehran. Stating that they
worked on 13 cases during their last visit, Ateş said that
the positive feedback of their Iranian colleagues is a
source of pride for the Turkish medical world.
Ocak - January 2025
56
Bernard Hospital in South Africa. Stating that they will
soon focus on studies on the Triclip method used in
tricuspid valve repair, Ateş said, “Türkiye is among the
world leaders in this field with the number of cases and
success rates.”
Praise from Iranian Colleagues
Experts from Rajei Heart Center and other hospitals in
Iran expressed their satisfaction with the experience
of Dr. Ateş and his team. Prof. Dr. Ata Firouzi said, “I
am very lucky to have had the opportunity to work
with Dr. İsmail Ateş,” while Prof. Dr. Seyfollah Abdi said,
“We successfully performed 6 difficult cases with our
colleagues from Türkiye.”
Global Power of Turkish Medicine
Achieving worldwide success with the Mitraclip method,
Assoc. Prof. Dr. İsmail Ateş and his team continue to
increase the reputation of both Türkiye and Turkish
medicine in the international arena. These achievements
once again demonstrate Türkiye’s innovative approaches
in the field of healthcare.
Türkiye’de ve dünyada ameliyatsız kalp kapak
tedavileri alanında uzmanlaşan Doç. Dr. İsmail
Ateş, Mitraclip yöntemiyle 12 yılı aşkın süredir
çalışmalarını sürdürüyor.
Mitraclip uygulaması ve eğitimi konusunda hem
Türkiye’de hem de Orta Doğu, Afrika ve Avrupa’daki
merkezlere öncülük eden Ateş, “Bu tedaviye yeni
başlayan merkezlerde ekip yetkin hale gelene kadar
hem operasyonlarda hem de eğitim süreçlerinde aktif
görev alıyoruz. Bir merkezin bağımsız şekilde vaka
gerçekleştirebilmesi için genellikle 10 ila 20 vaka arasında
destek veriyoruz” dedi.
İran’da Örnek İş Birliği
İran’da da birçok vakaya katılan Ateş ve ekibi, Tahran’daki
Rajei Kalp Merkezi’nde toplamda 50’ye yakın Mitraclip
uygulaması gerçekleştirdi. Son ziyaretlerinde 13 vaka
üzerinde çalıştıklarını belirten Ateş, İranlı meslektaşlarının
olumlu geri bildirimlerinin Türk tıp dünyası adına gurur
verici olduğunu söyledi.
İranlı Meslektaşlardan Övgü
İran’daki Rajei Kalp Merkezi ve diğer hastanelerde görevli
uzmanlar, Dr. Ateş ve ekibinin tecrübesinden duydukları
memnuniyeti dile getirdi. Prof. Dr. Ata Firouzi, “Dr. İsmail
Ateş’le çalışma fırsatı bulduğum için çok şanslıyım”
derken, Prof. Dr. Seyfollah Abdi ise “Türkiye’den gelen
meslektaşlarımızla 6 zor vakayı başarıyla gerçekleştirdik”
ifadelerini kullandı.
Türk Tıbbının Küresel Gücü
Mitraclip yöntemiyle dünya çapında başarı sağlayan Doç.
Dr. İsmail Ateş ve ekibi hem Türkiye’nin hem de Türk
tıbbının uluslararası alandaki itibarını artırmaya devam
ediyor. Bu başarılar, Türkiye’nin sağlık alanındaki yenilikçi
yaklaşımlarını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Dünyada 500’ün Üzerinde Vaka
Dünyada en fazla Mitraclip vakası gerçekleştiren
hekimlerden biri olan Doç. Dr. Ateş, Güney Afrika’nın
Christian Bernard Hastanesi gibi önde gelen merkezlerde
de operasyonlar yürütüyor. Yakında triküspit kapak
tamirinde kullanılan Triclip yöntemiyle ilgili çalışmalara
ağırlık vereceklerini belirten Ateş, “Türkiye, vaka sayısı ve
başarı oranlarıyla bu alanda dünya liderleri arasında yer
alıyor” dedi.
Ocak - January 2025
58
The Foundation of Jaw Development: Milk Teeth
Çene Gelişiminin Temel Taşı: Süt Dişleri
Milk teeth play a critical role in children’s oral
and jaw health. Premature loss or untreated
milk teeth can lead to serious jaw structure
disorders.
Why Are Milk Teeth Important?
Milk teeth support children’s feeding, speech, and
chewing functions during their early years. They also
guide permanent teeth to emerge in the correct
positions. However, milk teeth that are prematurely lost
due to decay cannot fulfill these functions, leading to
structural issues in the jaw.
Süt dişleri, çocukların ağız ve çene sağlığında
kritik bir role sahip. Erken kaybedilen veya
tedavi edilmeyen süt dişleri, çene yapısında
ciddi bozukluklara yol açabilir.
Süt Dişleri Neden Önemlidir?
Süt dişleri, çocukların ilk yıllarında beslenme, konuşma
ve çiğneme işlevlerini destekler. Ayrıca, daimi dişlerin
doğru pozisyonlarda çıkabilmesi için rehberlik eder.
Ancak çürükler nedeniyle erken kaybedilen süt dişleri bu
görevleri yerine getiremez ve çene yapısında bozulmalara
neden olabilir
Ocak - January 2025
59
Cavities and Early Tooth Loss
Dr. Merve Nur Aydın, Assistant Professor, states that
untreated cavities can cause infections in the teeth,
potentially leading to early tooth extraction. She
explains:
“Early tooth loss can cause shifts and misalignments
in the teeth. Neighboring teeth may drift into the
empty space, which can later result in permanent
teeth emerging in incorrect positions. Additionally,
asymmetrical jaw development, bite disorders, and even
gum problems can occur.”
Role in Jaw Development
Healthy milk teeth support the development of jaw
bones and muscles. When cavities are left untreated,
reduced chewing and speaking activities fail to
stimulate the jaw structure adequately. This can lead
to deformities in the jawbones, speech problems, and
nutritional difficulties.
Preventing and Treating Cavities
Early intervention and regular dental check-ups are
crucial for protecting milk teeth. A balanced diet
and proper oral hygiene habits help reduce the risk
of cavities. When cavities are detected early, timely
treatment not only preserves the teeth but also
prevents potential jaw structure disorders.
Although milk teeth are temporary, their impact on a
child’s oral and jaw health is lasting. Therefore, regular
dental check-ups and a consistent oral care routine are
the most effective ways to protect children’s oral health.
Çürükler ve Erken Diş Kaybı
Dr. Öğr. Üyesi Merve Nur Aydın, çürüklerin tedavi
edilmemesi halinde dişte enfeksiyona yol açabileceğini ve
erken diş çekimine sebep olabileceğini belirtiyor. Şöyle
devam ediyor:
“Erken diş kayıpları dişlerde kayma ve çapraşıklık
oluşturabilir. Diş boşluğuna diğer dişlerin kayması,
ileride dişlerin yanlış konumda çıkmasına neden olur.
Çenede asimetrik gelişim, kapanış bozuklukları ve diş eti
problemleri de görülebilir.”
Çene Gelişimindeki Rolü
Sağlıklı süt dişleri, çene kemiklerinin ve kaslarının
gelişimini destekler. Çürükler tedavi edilmediğinde,
çiğneme ve konuşma aktiviteleri azalır ve çene yapısı
yeterince uyarılamaz. Bu durum, çene kemiklerinde şekil
bozukluklarına, konuşma problemlerine ve beslenme
zorluklarına yol açabilir.
Çürükleri Önlemenin ve Tedavi Etmenin Önemi
Erken müdahale ve düzenli diş hekimi kontrolleri, süt
dişlerinin korunmasında büyük önem taşır. Dengeli
beslenme ve doğru ağız hijyeni alışkanlıkları, çürük
riskini azaltır. Çürükler başladığında, erken tedavi
ile dişler korunabilir ve çene yapısında oluşabilecek
bozukluklar önlenebilir.
Süt dişleri geçici olsa da, çocuğun ağız ve çene sağlığı
üzerindeki etkileri kalıcıdır. Bu nedenle, düzenli diş
kontrolleri ve özenli ağız bakımı alışkanlıkları, çocukların
ağız sağlığını korumanın en etkili yoludur.
Ocak - January 2025
60
Visual perception test should be applied before aesthetic surgeries!
Estetik ameliyatlar öncesinde görsel algı testi uygulanmalı!
Artan sosyal medya kullanımıyla birlikte
estetik cerrahi taleplerinde gözle görülür bir
artış yaşanıyor. Geçmişte belirli yaş, cinsiyet
ve sosyal statü gruplarında sınırlı kalan bu
talepler, artık herkes için erişilebilir bir tercih
haline geldi. Ancak, yeni bir araştırma estetik
ameliyatların sadece fiziksel değil, aynı
zamanda psikolojik bir süreç olduğunu ortaya
koyuyor.
With the increasing use of social media, there
is a noticeable increase in plastic surgery
requests. These requests, which were limited to
certain age, gender and social status groups in
the past, have now become an accessible choice
for everyone. However, a new study reveals
that plastic surgery is not only a physical but
also a psychological process.
Aesthetic surgery patients and individuals who have
never undergone aesthetic surgery before were
compared in the research conducted by Psychiatry
Specialist Dr. Merve Setenay Gürbüz and Plastic
Reconstructive and Aesthetic Surgery Specialist
Dr. Lecturer Aslı Datlı from Moodist Psychiatry and
Neurology Hospital. The study revealed that visual
perception disorders are more common in plastic
surgery patients.
Beauty perception and psychological factors
Within the scope of the research, the participants were
assessed using the motor skill-independent Visual
Perception Test (MVPT-3), the Body Appreciation Scale
(BAS) and the Satisfaction with Life Scale (SWLS). The
results show that individuals who turn to plastic surgery
may have impaired visual perception.
Recording that the demand for aesthetic operations
can sometimes be a reflection of individuals’ life
dissatisfaction, Dr. Gürbüz raised the following question:
“How much of these demands are real needs and how
much are shaped by psychological effects?”
Dr. Datlı stated that these findings emphasize that
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden
Psikiyatri Uzmanı Dr. Merve Setenay Gürbüz ve Plastik
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi
Aslı Datlı’nın yürüttüğü araştırmada, estetik cerrahi
hastaları ile daha önce hiç estetik operasyon geçirmemiş
bireyler karşılaştırıldı. Çalışma, estetik cerrahi
hastalarında görsel algı bozukluklarının daha yaygın
olduğunu ortaya koydu.
Güzellik algısı ve psikolojik faktörler
Araştırma kapsamında, katılımcılara motor beceriden
bağımsız Görsel Algı Testi (MVPT-3), Beden Beğenme
Ölçeği (BAS) ve Yaşam Doyumu Ölçeği (SWLS) gibi
değerlendirmeler yapıldı. Sonuçlar, estetik cerrahiye
yönelen bireylerin görsel algılarında bozulma
olabileceğini gösteriyor.
Dr. Gürbüz, estetik operasyonlara olan talebin bazen
bireylerin yaşam memnuniyetsizliğinin bir yansıması
olabileceğini belirterek, şu soruyu gündeme getirdi: “Bu
taleplerin ne kadarı gerçek ihtiyaç, ne kadarı psikolojik
etkilerle şekilleniyor?”
Dr. Datlı ise bu bulguların estetik cerrahinin yalnızca
Ocak - January 2025
62
plastic surgery is not only a physical intervention, but
also a psychological and perceptual process.
Why should a visual perception test be
performed?
The results of the research point to the importance
of a psychological and perceptual evaluation before
plastic surgery. According to Dr. Datlı, visual perception
assessment is a critical step both to understand the
expectations of patients and to prevent unnecessary
operations.
Dr. Gürbüz, on the other hand, stated that the
underlying causes of recurrent operation requests
should be examined in more depth. “Problems in visual
perception affect patients’ post-operative satisfaction
and can lead to disappointments. Therefore, a
preoperative evaluation process both increases patient
satisfaction and reduces surgical risks.”
Aesthetic surgeries should be performed for
personal satisfaction
Dr. Datlı stated that plastic surgery should be performed
in accordance with the individual’s own needs, not to
look like others or to meet the standards of society.
“Choosing the right patient and realistically determining
expectations ensures that the surgery has more positive
results both physically and psychologically.”
These findings reveal once again that plastic surgery is a
process of mind and body harmony and the importance
of psychological evaluations before surgery.
fiziksel bir müdahale olmadığını, psikolojik ve algısal bir
süreç olduğunu vurguladığını belirtti.
Neden görsel algı testi yapılmalı?
Araştırmanın sonuçları, estetik cerrahiden önce
psikolojik ve algısal bir değerlendirme yapılmasının
önemine işaret ediyor. Dr. Datlı’ya göre, görsel algı
değerlendirmesi hem hastaların beklentilerini anlamak
hem de gereksiz operasyonların önüne geçmek için
kritik bir adım. Dr. Gürbüz ise, tekrarlayan operasyon
taleplerinin altında yatan nedenlerin daha derinlemesine
incelenmesi gerektiğini ifade etti. “Görsel algıda yaşanan
sorunlar, hastaların operasyon sonrası memnuniyetini
etkiliyor ve hayal kırıklıklarına yol açabiliyor. Bu nedenle,
ameliyat öncesi bir değerlendirme süreci hem hasta
memnuniyetini artırır hem de cerrahi riskleri azaltır.”
dedi.
Estetik ameliyatlar kişisel memnuniyet için
yapılmalı
Dr. Datlı, estetik cerrahinin başkalarına benzemek ya da
toplum standartlarını karşılamak için değil, bireyin kendi
ihtiyaçlarına uygun şekilde yapılması gerektiğini belirtti.
“Doğru hasta seçimi ve beklentilerin gerçekçi bir şekilde
belirlenmesi, ameliyatın hem fiziksel hem de psikolojik
açıdan daha olumlu sonuçlar doğurmasını sağlar.” dedi.
Bu bulgular, estetik cerrahinin bir zihin ve beden uyumu
süreci olduğunu ve ameliyat öncesinde psikolojik
değerlendirmelerin önemini bir kez daha gözler önüne
seriyor.
Ocak - January 2025