Transform your PDFs into Flipbooks and boost your revenue!
Leverage SEO-optimized Flipbooks, powerful backlinks, and multimedia content to professionally showcase your products and significantly increase your reach.
Yurdumuzun
her yerindeyiz
Şimdi daha güvenli
Sektörde 23 yıldır varlığını sürdüren Benay tıbbi gaz
sistemleri, medikal gaz sistemlerinin kurulum, danışmanlık
ve bakım-onarım işlerini yaparken yenilikçi, etkili ve hızlı
çözümler sunmaktadır.
Gaz sistemlerinin hayati öneminin farkında olan firmamız
7/ 24 hizmet sonrası Periyodik bakım ve onarım konusunda
sektörde lider konumdadır.
FALİYET KONUSU: Merkezi medikal gaz sistemleri,
hastanelerde , laboratuvarlar ’da sağlık kuruluşlarında
kullanılan medikal gazların ; Oksijen (O2) , Azotprotoksit
(N2O) , Vakum ( Vac ) , Medikal ve Cerrahi Hava (MA4 –
MA7) , Atık gaz tahliye (AGSS) merkezden elde edilerek
, bakır boru hattı ile gerekli ünitelere dağılımını sağlayan
emniyetli ve uzun ömürlü sistemlerdir.
• Merkezi medikal gaz sistemi hastanelere ve sağlık
kuruluşlarında pratik kullanımlı, emniyetli ve kalıcı bir
çözüm sunar.
• Tüplerin hastane içerisinde dağıtılmasını ve tekrar
toplanmasını engeller.
• Tüplerin hastane içerisine transferi sırasında hijyen
kurallarının ihlal edilmesini önler.
• Gaz kullanım sarfiyatını azaltır.
• Cihazların tek bir noktadan kontrol ve müdahale edilmesine
olanak sağlar.
• Bakım ve onarım maliyetlerinin düşük olmasını sağlar.
HİZMETLER:
Medikal Gaz Santralleri
Bakır Boru Tesisatı
Gaz Prizleri
Flowmetre ve Aksesuarları
Hastabaşı ve Yoğunbakım Üniteleri
Pendant Üniteleri
Medikal Gaz Sistemleri Periyodik Bakım Onarım Hizmetleri
BENAY TIBBI GAZ SİSTEMLERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
ADRES: BEŞİKKAYA MAH. 1916 CAD 37/G
ALTINDAĞ / ANKARA
YÖNETİCİ BÜŞRA GÜMÜŞ :0533 472 99 10
TEKNİK MÜDÜR SERVET ÇAĞLAYAN :
0551 830 40 74
WEB: www.benaymedikal.com
E-MAİL:info@benaymedikal.com
We are everywhere
in our country
Now safer
Benay Medical Gas Systems, which has been in the
sector for 23 years, offers innovative, effective and fast
solutions while performing installation, consultancy and
maintenance-repair works of medical gas systems.
Our company, which is aware of the vital importance of gas
systems, is the leader in the sector in periodic maintenance
and repair after 7/24 service.
SUBJECT OF ACTIVITY: Central medical gas systems are
safe and long-lasting systems that provide the distribution
of medical gases used in hospitals, laboratories and health
institutions; Oxygen (O2), Nitrogenprotoxide (N2O),
Vacuum (Vac), Medical and Surgical Air (MA4 - MA7),
Waste gas discharge (AGSS) from the center and distribute
them to the necessary units with copper pipeline.
- Central medical gas system offers a practical, safe and
permanent solution for hospitals and health institutions.
- It prevents the distribution and re-collection of cylinders
within the hospital.
- Prevents violation of hygiene rules during the transfer of
cylinders into the hospital.
- Reduces gas consumption.
- Allows control and intervention of devices from a single
point.
- Ensures low maintenance and repair costs.
SERVICES:
Medical Gas Plants
Copper Pipe Installation
Gas Sockets
Flowmeters and Accessories
Bedside and Intensive Care Units
Pendant Units
Medical Gas Systems Periodic Maintenance and Repair
Services
BENAY MEDICAL GAS SYSTEMS
ADDRESS: BEŞİKKAYA MAH. 1916 CAD 37/G
ALTINDAĞ / ANKARA
DIRECTOR: BÜŞRA GÜMÜŞ :0533 472 99 10
TECHNICAL MANAGER: SERVET ÇAĞLAYAN :
0551 830 40 74
WEB: www.benaymedikal.com
E-MAIL: info@benaymedikal.com
Publisher
H. Ferruh IŞIK
on behalf of
İstmag Magazin Gazetecilik
İç ve Diş Tic. Ltd. Şti.
Managing Editor
(Responsible)
Mehmet SÖZTUTAN
mehmet.soztutan@img.com.tr
Editor–in–Chief
Dilara CİCA
dilara.cica@img.com.tr
Editors
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
Didem IŞIK
didem.isik@img.com.tr
Advertising Coordinator
Recep ARSLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr
+90 537 441 97 68
Correspondent
Serhan IŞIK
serhan.isik@img.com.tr
Foreign Relations Manager
Ayça SARIOGLU
ayca.sarioglu@img.com.tr
Accounting Manager
Cuma KARAMAN
cuma.karaman@img.com.tr
Finance Manager
Yusuf DEMİiRKAZIK
yusuf.demirkazik@img.com.tr
Digital Assets Manager
Emre YENER
emre.yener@img.com.tr
Graphic & Design Advisor
Sami AKTAŞ
sami.aktas@img.com.tr
Subscription
İsmail ÖZÇELIK
ismail.ozcelik@img.com.tr
Bursa Represantation
Ömer Faruk GÖRÜN
omer.gorun@img.com.tr
Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA
Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481
Head Office
İstanbul Magazin Grubu
İHLAS MEDIA CENTER
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi
No:11 Medya Blok Kat:1
34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey
Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93
www.medikalteknik.com.tr
e-mail: info@medikalteknik.com.tr
PRINTED BY:
İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza
No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL
Tel: 0212 454 30 00
www.ihlasmatbaacilik.com
İMG - Medikal Teknik dergisinde
yer alan makalelerdeki fikirler
yazarlarına aittir.
Yayınlanan ilanların sorumluluğu
reklam verene aittir.
İMG - Medikal Teknik dergisinin
bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik
İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir.
Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
1
2
2
4
3
0
3
6
4
0
A kindness project with
global impact: “İyilik Evi” wins
international gold award
İyilik projesi dünyayı etkiledi:
“İyilik Evi”ne Uluslararası Altın Ödül
The heart of science
beats in Türkiye
Bilimin kalbi Türkiye’de atıyor
Common misconceptions in
dental treatment!
Diş tedavisinde doğru
bilinen yanlışlar!
New York sokaklarında Türk imzası
New York sokaklarında Türk imzası
“Clinical trials are a right for
patients and a gain for society”
“Klinik araştırmalar hastalar için bir
hak, toplum için bir kazanımdır”
medikalteknik
Recep Arslantaş
The pulse of a new era
Dilara Cica
From
the
editor
A quiet yet profound transformation is taking place in healthcare
technologies. AI-driven solutions, personalized treatment approaches,
and digital health applications have become essential elements of the
industry. This transformation presents major opportunities not only on a
global scale but also for local manufacturers.
With its dynamic production capabilities and growing R&D investments,
Türkiye is well-positioned to take an active role in this transformation. Yet
sustainable success depends not only on production, but also on a sector
culture that embraces innovation and acts with collective intelligence.
At Medikal Teknik Magazine, we remain committed to keeping pace
with this transformation, serving as a bridge to knowledge, and bringing
together industry professionals through accurate and timely content.
Let’s not forget: the healthcare sector is evolving rapidly. Every step taken
today will help define the standards of tomorrow…
Yeni çağın nabzı
Sağlık teknolojilerinde büyük bir sessiz dönüşüm yaşanıyor. Yapay zekâ
destekli çözümler, kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları ve dijital sağlık
uygulamaları artık sektörün vazgeçilmez unsurları haline geldi. Bu
değişim, küresel ölçekte olduğu kadar yerel üreticilerimiz için de önemli
fırsatlar sunuyor.
Türkiye, dinamik üretim yapısı ve artan Ar-Ge yatırımlarıyla bu dönüşümde
söz sahibi olmaya aday. Ancak sürdürülebilir başarı; yalnızca üretimle
değil, yenilikleri takip eden, ortak akılla hareket eden bir sektör kültürüyle
mümkün.
Medikal Teknik Dergisi olarak biz de bu dönüşümün nabzını tutmayı,
bilgiye köprü olmayı ve sektör aktörlerini doğru içeriklerle bir araya
getirmeyi sürdürüyoruz.
Unutmayın, sağlık sektörü hızla değişiyor. Bugün attığınız her adım,
yarının standartlarını belirleyecek…
8
A new era in genetic diagnostics
Genetik tanıda yeni dönem
MGI Tech, a global provider of advanced sequencing
technologies, and Genoks, one of Türkiye’s
leading clinical laboratories, have launched a
comprehensive partnership to deliver greater
accuracy, speed, and accessibility in the diagnosis
of hereditary diseases. This strategic collaboration
aims to strengthen domestic capacity in genomic
medicine and add long-term value to Türkiye’s
healthcare system.
A significant step has been taken to advance Türkiye’s
genetic diagnostic capabilities. Global biotechnology
company MGI Tech Co. (MGI) and Genoks, a pioneering
name in clinical genetic diagnostics since 2008, have
joined forces to expand the scope and efficiency
of advanced genetic testing services such as Whole
Genome Sequencing (WGS), Whole Exome Sequencing
(WES), Hereditary Cancer Screening, and Carrier
Screening.
Dünya çapında gelişmiş dizileme teknolojileri sunan
MGI Tech ile Türkiye’nin lider klinik laboratuvarlarından
Genoks, kalıtsal hastalıkların teşhisinde yüksek
doğruluk, hız ve erişilebilirlik sağlamak için kapsamlı
bir iş birliğine imza attı. Bu stratejik ortaklık, genomik
tıpta yerli kapasiteyi artırarak sağlık sistemine
değer katmayı hedefliyor.
Türkiye’nin genetik tanı kapasitesini ileri taşıyacak önemli
bir adım atıldı. Küresel biyoteknoloji şirketi MGI Tech Co.
(MGI) ve 2008 yılından bu yana klinik genetik tanıda öncü
rol üstlenen Genoks, Tüm Genom Dizileme (WGS), Tüm
Ekzom Dizileme (WES), Kalıtsal Kanser Tarama ve Taşıyıcı
Tarama gibi ileri düzey genetik test uygulamalarını güçlendirmek
üzere stratejik bir iş birliğine gitti.
Bu kapsamlı ortaklık sayesinde Genoks, gelişmiş DNB-
SEQ dizileme teknolojisini kullanarak tanı hizmetlerinde
doğruluk, hız ve maliyet etkinliğini daha üst seviyelere
Haziran - June 2025
9
Through this strategic alliance,
Genoks will integrate MGI’s
advanced DNBSEQ sequencing
technology to improve
diagnostic precision, reduce
turnaround times, and enhance
cost efficiency. This move
not only shortens the time to
diagnosis but also increases
public access to genetic
testing—offering great potential
for the early detection of genetic
diseases in Türkiye.
A new standard in genetic
diagnosis: DNBSEQ
Technology
Diagnosing genetically based
diseases requires high sensitivity
and data reliability. MGI’s
patented DNBSEQ technology—renowned for its low
error rates, robust data quality, and high-throughput
capacity—will enable Genoks to enhance both the
quality and scalability of its testing services.
With the expansion of Genoks’s test portfolio, Türkiye
will gain broader and more accessible solutions in critical
areas such as hereditary cancer risk screening, carrier
analysis, and the diagnosis of rare diseases.
“We strive for accurate, fast, and accessible
diagnostics”
Commenting on the initiative, Özden Bostan, Chairman
of the Board at Genoks, emphasized that the new phase
of their technical and strategic collaboration with MGI,
taşıyacak. Hem tanıya ulaşma
süresini kısaltacak hem de daha
geniş kitlelerin genetik testlere
erişimini kolaylaştıracak bu
adım, Türkiye’de genetik hastalıkların
erken teşhisine yönelik
büyük bir potansiyel vadediyor.
Genetik hastalıkların teşhisinde
yeni bir standart:
DNBSEQ Teknolojisi
Genetik temelli hastalıkların
tanısında yüksek hassasiyet
ve veri güvenilirliği gereklidir.
MGI’nın patentli DNBSEQ teknolojisi,
düşük hata oranı, güçlü
veri kalitesi ve büyük örnek
hacimlerine yanıt verebilme
kapasitesi ile Genoks’un test
hizmetlerini hem kalite hem
ölçek açısından güçlendirecek.
Genoks’un sunduğu test portföyünün genişletilmesiyle
birlikte, Türkiye’de kalıtsal kanser risk taramaları, taşıyıcılık
analizleri ve nadir hastalıkların teşhisi gibi hayati öneme
sahip alanlarda daha kapsamlı ve erişilebilir çözümler
sunulabilecek.
“Doğru, hızlı ve erişilebilir tanı için çalışıyoruz”
İki kurum arasında 2019 yılında başlayan teknik ve
stratejik iş birliğinin yeni bir aşamaya taşındığını belirten
Genoks Yönetim Kurulu Başkanı Özden Bostan, şu ifadeleri
kullandı:
“Genetik testlerin doğruluğu ve hızının artırılması bizim
için yalnızca teknik bir hedef değil, aynı zamanda etik bir
Haziran - June 2025
10
which began in in 2019, reflects both a professional and
ethical ethical commitment:
“Improving
“Improving
the
the
accuracy
accuracy
and
and
speed
speed
of
of
genetic
genetic
testing
testing
is
is
not just a technical goal—it is an ethical responsibility.
not just a technical goal—it is an ethical responsibility.
Strengthened by our partnership with MGI, we will
Strengthened by our partnership with MGI, we will
enable more people to access reliable, clinically validated
enable more people to access reliable, clinically
information on hereditary conditions. This is a significant
gain
validated
for both
information
individual
on
and
hereditary
public health.”
conditions. This is
With a significant a national gain service for both network individual and an and expert public team, health.”
Genoks With a national plays a pioneering service network role in and clinical an expert genetics, team, while
its Genoks investment plays a in pioneering advanced technologies role in clinical prioritizes genetics, while
making its investment tests more in advanced accessible technologies across Türkiye. prioritizes
making tests more accessible across Türkiye.
MGI: “Proud to help strengthen genomic
medicine MGI: “Proud in Türkiye” to help strengthen genomic
Dr. medicine Christian in Zimmermann, Türkiye” Vice President of Sales for
Europe
Dr. Christian
and Africa
Zimmermann,
at MGI, expressed
Vice President
his enthusiasm
of Sales for
for
expanding the reach of DNBSEQ technology in Türkiye:
Europe and Africa at MGI, expressed his enthusiasm
“We are pleased to deepen our strategic partnership
for expanding the reach of DNBSEQ technology in
with Genoks and extend the accessibility of DNBSEQ in
Türkiye:
Türkiye. This collaboration is a testament to our shared
vision
“We are
of improving
pleased to
healthcare
deepen our
outcomes
strategic
and
partnership
promoting
genomic with Genoks innovation. and extend With the its scientific accessibility capacity of DNBSEQ and
infrastructure, Türkiye. This Türkiye collaboration has the is potential a testament to become to our a
regional shared vision leader of in improving this field.” healthcare outcomes and
promoting genomic innovation. With its scientific
Value-added capacity and infrastructure, investment Türkiye’s has health the potential to
ecosystem
become a regional leader in this field.”
This partnership is more than a technological match
between Value-added two companies—it investment in represents Türkiye’s a health long-term
investment
ecosystem
in Türkiye’s healthcare infrastructure. The
widespread adoption of preventative medicine based
This partnership is more than a technological match
on genetic diagnostics will not only improve individual
between two companies—it represents a long-term
quality of life but also support the sustainability of the
investment in Türkiye’s healthcare infrastructure. The
health system.
The
widespread
increasing
adoption
availability
of preventative
of genetic tests—particularly
medicine based
in on high-impact genetic diagnostics areas such will as not carrier only screening improve individual and cancer
risk quality analysis—will of life but raise also support early diagnosis the sustainability rates and usher of the in
a health paradigm system. shift in healthcare services.
The increasing availability of genetic tests—particularly
A in healthier high-impact future areas for such society as carrier screening and
With cancer the risk synergy analysis—will between raise MGI early and Genoks, diagnosis the rates quality and
and
usher
scope
in a
of
paradigm
genetic
shift
testing
in healthcare
in Türkiye will
services.
expand
significantly, empowering individuals to make more
informed
A healthier
health
future
decisions.
for society
Genetic diagnostics are not just personal—they serve
With the synergy between MGI and Genoks, the quality
as a blueprint for the health of entire populations and
and scope of genetic testing in Türkiye will expand
help shape the future. This collaboration marks a new
significantly, empowering individuals to make more
milestone in the advancement of genomic medicine in
Türkiye.
informed health decisions.
Genetic diagnostics are not just personal—they serve
as a blueprint for the health of entire populations and
help shape the future. This collaboration marks a new
milestone in the advancement of genomic medicine in
Türkiye.
sorumluluktur. MGI ile güçlenen bu ortaklık, daha
fazla bireyin kalıtsal hastalıklar konusunda güvenilir,
klinik düzeyde bilgiye ulaşmasını sağlayacak. Bu da
yalnızca bireysel sağlık değil, toplum sağlığı açısından
da büyük bir kazanım.”
Genoks, Türkiye’nin dört bir yanına hizmet sunan
altyapısı ve uzman kadrosu ile klinik genetik alanında
öncü bir rol üstlenirken, teknoloji yatırımlarıyla
testlerin daha erişilebilir hale gelmesini de önceliklendiriyor.
MGI: “Türkiye’de genomik tıbbın güçlenmesinden
gurur duyuyoruz”
MGI Avrupa ve Afrika Satış Başkan Yardımcısı Dr.
Christian Zimmermann, iş birliğine dair değerlendirmesinde
Türkiye’nin bölgesel bir genomik merkez
olma potansiyeline dikkat çekti:
“Genoks ile olan stratejik iş birliğimizi derinleştirerek,
Türkiye’de DNBSEQ teknolojisinin erişimini artırmaktan
büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu ortaklık,
sağlık hizmeti sonuçlarını iyileştirme ve genomik
inovasyonu yaygınlaştırma yönündeki vizyonumuzu
paylaştığımızın en somut göstergesidir. Türkiye,
bilimsel yetkinliği ve altyapısı ile bu alanda bölgesel
bir lider olabilecek kapasiteye sahiptir.”
Türkiye’nin sağlık ekosistemine katma değer
Bu stratejik ortaklık, yalnızca iki şirketin teknik uyumunu
değil; aynı zamanda Türkiye’nin sağlık altyapısına
yapılan uzun vadeli bir yatırımı temsil ediyor.
Genetik tanıya dayalı önleyici tıp uygulamalarının
yaygınlaşması, sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini
artırırken bireylerin yaşam kalitesini de önemli ölçüde
yükseltecek.
Genetik testlerin yaygınlaşması, özellikle taşıyıcılık
taramaları ve kanser riski analizleri gibi yüksek etkili
alanlarda erken teşhis oranlarını artırarak, sağlık
hizmetlerinde paradigma değişimini beraberinde
getirecek.
Toplum için daha sağlıklı bir gelecek
MGI ve Genoks’un bu güç birliğiyle Türkiye’de genetik
testlerin kalitesi ve kapsayıcılığı artarken, bireylerin
sağlık kararlarında daha bilinçli adımlar atması da
mümkün hale geliyor.
Genetik tanı yalnızca bireye özgü bir veri değil; aynı
zamanda toplumun sağlık haritasını çıkaran, geleceği
şekillendiren bir rehberdir. Bu iş birliğiyle atılan
adım, Türkiye’de genomik tıbbın yaygınlaşmasında
yeni bir kilometre taşı olarak konumlanıyor.
Haziran - June 2025
Recep ARSLANTAŞ Koordinatör
Who will fill the gaps?
Winning a market is important—but maintaining that victory is even more critical. Never assume your dealers, distributors,
or other representatives will remain by your side forever. New players enter your market every day—some with solid strategies,
others with nothing more than hope. Even if they don’t affect you initially, over time they can fill the gaps that emerge
between you and your representatives—and eventually threaten your position.
Remember: when you leave your representatives to manage on their own, your presence gradually fades, while any negative
outcomes are directed squarely at you.
Choosing not to attend fairs, congresses, or events in regions where your products are sold reduces your visibility in the
sector and weakens your bond with representatives. Yet such events are among the most powerful tools for staying close to
market dynamics and sending a strong message to your business partners.
Organizing at least one dealer meeting each year isn’t difficult—and it’s one of the most effective ways to strengthen cooperation
and reinforce your presence. In addition, regular advertising and promotional efforts will help keep your brand visibility
alive. We wish great success to the Turkish medical sector at the Whxfime Miami fair.
Until we meet again in the July 2025 issue of Medikal Teknik Magazine dedicated to the MEDICALEXPO Abidjan / Ivory Coast
fair, stay well.
Boşlukları kim dolduracak?
Bir pazarı kazanmak önemli, ancak o kazanımı koruyabilmek daha da kritik. Bayileriniz, distribütörleriniz ya da diğer temsilcileriniz,
sonsuza dek yanınızda kalacak diye düşünmeyin. Pazarınızda her gün yeni oyuncular, kimi zaman sağlam planlarla, kimi
zaman sadece umutla sahneye çıkıyor. Başlangıçta sizi etkilemeseler bile, zamanla temsilcilerinizle aranızda oluşan boşlukları
doldurarak, yerinizi tehdit edebilirler. Unutmayın; temsilcilerinizi kendi haline bıraktığınızda, varlığınız zamanla silikleşir, olumsuzluklar
ise doğrudan size yönelir.
Ürünlerinizin satıldığı bölgelerde düzenlenen fuar, kongre ve etkinliklere katılmamak, sektörel görünürlüğünüzü azaltır ve
temsilcilerinizle olan bağınızı zayıflatır. Oysa bu etkinlikler, hem pazar dinamiklerini yakından takip etmek hem de iş ortaklarınıza
güçlü bir mesaj vermek için en etkili yollardan biridir. Yılda en az bir kez bayi toplantısı düzenleyerek, iş birliğinizi güçlendirmek
ve varlığınızı hissettirmek hiç de zor değil. Ayrıca reklam ve tanıtım çalışmaları ile markanızın görünürlüğünü sürekli
canlı tutabilirsiniz. Whxfime Miami fuarında Türk Medikal sektörüne başarılar dileriz…
Medikal Teknik dergisinin Temmuz 2025 MEDICALEXPO Abidajan/Fildişi Sahili fuar sayımızda görüşünceye kadar esen kalın.
12
A kindness project with global impact:
“İyilik Evi” wins international gold award
İyilik projesi dünyayı etkiledi: “İyilik Evi”ne Uluslararası Altın Ödül
Kanserle mücadele eden çocuklar ve ailelerine
umut olan Abdi İbrahim Vakfı’nın “İyilik Evi” projesi,
Hermes Creative Awards’da “Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Programı” kategorisinde Altın Ödül
kazandı. İstanbul Vefa’da bir iyiliğin kapıları artık tüm
dünyaya açılıyor.
Nesrin Barut Esirtgen, Chair of the Board of Trustees at the Abdi İbrahim Foundation
The “İyilik Evi” (House of Kindness) project by the
Abdi İbrahim Foundation, offering hope to children
battling cancer and their families, has won the
Gold Award in the “Corporate Social Responsibility
Program” category at the Hermes Creative Awards.
A door of compassion opened in Istanbul’s Vefa
district is now reaching out to the world.
“İyilik Evi,” one of the most meaningful social responsibility
initiatives of Türkiye’s leading pharmaceutical
company Abdi İbrahim, has achieved global recognition.
Türkiye’nin lider ilaç şirketi Abdi İbrahim’in toplumsal
fayda alanındaki en anlamlı girişimlerinden biri olan “İyilik
Evi”, global bir başarıya imza attı. Abdi İbrahim Vakfı
çatısı altında hayata geçirilen proje, dünyanın en prestijli
ödül platformlarından Hermes Creative Awards’da Altın
Ödül’e layık görüldü.
1995 yılından bu yana mükemmelliği ödüllendiren, her
yıl binlerce projenin yarıştığı bu uluslararası programda
“İyilik Evi” binlerce proje arasından sıyrılarak Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Programı kategorisinde ödüle değer
bulundu.
Vefa’da bir umut durağı: “İyilik Evi”
2022 yılının aralık ayında İstanbul’un tarihi semtlerinden
Vefa’da kapılarını açan “İyilik Evi”, kanser tedavisi için
Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a gelen, maddi
imkânları sınırlı çocuklar ve ailelerine ücretsiz konaklama
ve çok yönlü destek sağlıyor.
Toplam 18 odada 45 kişiye kadar konaklama imkânı
sunan misafirhane, yalnızca fiziksel ihtiyaçları değil,
psikolojik ve sosyal desteği de odağına alıyor. Çocuklara
özel atölye ve eğitim programlarının yanı sıra, gönüllü
psikologlar eşliğinde hem çocuklara hem ailelerine
psiko-sosyal destek veriliyor. Proje bugüne kadar yaklaşık
150 aileye umut oldu.
“İyilik bulaşıcıdır, bu ödül yalnızca bir başlangıç”
Abdi İbrahim Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Nesrin Barut
Esirtgen, aldıkları ödülün anlamını şu sözlerle vurguladı:
“Abdi İbrahim olarak 113 yıllık ‘hayatı iyileştirme’ misyonumuzu
yalnızca ilaç üretimiyle sınırlandırmıyoruz. Topluma
dokunan projelerimizle daha kapsayıcı bir iyileştirme
anlayışını da benimsiyoruz.
Ne yazık ki hastalık şehir seçmiyor. Anadolu’nun dört bir
yanından İstanbul’a tedavi için gelen çocuklarımız, aileleriyle
birlikte hem fiziksel hem de duygusal olarak zorlu
bir süreçten geçiyor. Biz de bu süreçte onların yanında
olmak, yalnızca sağlıklarını değil; umutlarını, psikolojilerini
ve dayanma güçlerini de desteklemek istedik.
Haziran - June 2025
13
Launched under the umbrella of the Abdi İbrahim Foundation,
the project was honored with a Gold Award at
the internationally prestigious Hermes Creative Awards.
Since 1995, this program has been rewarding excellence
and receives thousands of submissions every year. “İyilik
Evi” stood out among numerous entries in the Corporate
Social Responsibility Program category.
A beacon of hope in Vefa: İyilik Evi
Opened in December 2022 in Istanbul’s historic Vefa
district, “İyilik Evi” provides free accommodation and
comprehensive support to children undergoing cancer
treatment and their families who travel to Istanbul from
across Türkiye with limited financial means.
The guesthouse has 18 rooms and can host up to 45
people. It goes beyond meeting physical needs by also
offering psychological and social support. In addition
to special workshops and educational programs for
children, volunteer psychologists provide psychosocial
support for both the children and their families. So far,
the project has brought hope to nearly 150 families.
‘İyilik Evi’ projesinin uluslararası çapta takdir görmesi, bizim
için yalnızca bir ödül değil; yürüdüğümüz bu yolun ne
kadar doğru olduğunu gösteren güçlü bir işarettir.
İyiliğin ve iyileştirmenin bulaşıcı olduğuna yürekten inanıyoruz.
Umuyorum ki bu örnek, sektörümüzde daha çok
sosyal sorumluluk adımının atılmasına ilham verir.”
Dünyanın dikkatini çeken bir sosyal sorumluluk
modeli
Association of Marketing and Communication Professionals
(AMCP) tarafından düzenlenen Hermes Creative
Awards, her yıl pazarlama, iletişim ve dijital medya alanlarında
farklı projeleri ödüllendirmenin yanı sıra, toplumsal
fayda üreten sosyal sorumluluk projelerine de özel bir yer
ayırıyor.
Binlerce başvuru arasından seçilen “İyilik Evi” projesi, Türkiye’den
çıkan güçlü bir sosyal sorumluluk modelinin dünya
çapında örnek gösterilen bir yapı haline geldiğini ortaya
koyuyor.
“Kindness is contagious—this award is just the
beginning”
Nesrin Barut Esirtgen, Chair of the Board of Trustees
at Abdi İbrahim Foundation, shared the meaning of the
award with the following words:
“At Abdi İbrahim, we don’t limit our 113-year mission of
‘healing life’ to the production of pharmaceuticals alone.
We embrace a more inclusive approach to healing through
projects that touch society.
Unfortunately, illness knows no boundaries. Children
who come to Istanbul from all corners of Anatolia for
treatment face a difficult journey—physically and emotionally—with
their families. We wanted to stand by them
in this journey, supporting not just their health, but their
hope, emotional well-being, and resilience.
The international recognition of the İyilik Evi project is
not just an award for us; it is a powerful indication that
we are on the right path.
We truly believe that kindness and healing are contagious.
I hope this example inspires more social responsibility
initiatives in our industry.”
A social responsibility model attracting global
attention
Organized by the Association of Marketing and Communication
Professionals (AMCP), the Hermes Creative
Awards recognize outstanding work in marketing, communication,
and digital media. The program also dedicates
special recognition to social responsibility projects
that serve the greater good.
Selected from among thousands of entries, the “İyilik
Evi” project is a powerful example of a social responsibility
model developed in Türkiye that is now being
highlighted on a global stage.
Haziran - June 2025
14
Record-breaking milestone in clinical research!
Klinik araştırmalarda tarihi rekor!
Türkiye Continues Its Ascent in the Global R&D Arena:
A 69% Surge in Clinical Research Investments
Drives Scientific Capacity and Patient Access.
The Association of Research-Based Pharmaceutical
Companies (AIFD) has announced the results of its 2024
Clinical Research Investment Survey. Clinical research
investments by AIFD member companies in Türkiye have
surged by 69% in Turkish Lira, surpassing 17 billion TL. In
US dollars, this represents approximately 22% growth,
bringing the total investment volume to $520 million.
Over the past five years, the average annual growth
rate has reached a striking 89.7%, marking a significant
milestone in Türkiye’s bid to boost its competitiveness in
global pharmaceutical R&D.
Integrated contributions to health, science, and the
economy
Speaking at the launch event, AIFD Secretary General Dr.
Ümit Dereli emphasized that clinical research contribu-
Türkiye, küresel Ar-Ge liginde yükselişini
sürdürüyor: Klinik araştırma yatırımlarında %69’luk
artış, bilimsel kapasite ve hasta erişiminde çarpan
etkisi sağlıyor.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD), 2024 Klinik
Araştırmalar Yatırım Anketi’nin sonuçlarını kamuoyuyla
paylaştı. AIFD üyelerinin Türkiye’de gerçekleştirdiği
klinik araştırma yatırımları TL bazında yüzde 69 artarak
17 milyar TL’yi aştı. Dolar bazında da yaklaşık %22’lik bir
büyüme kaydedildi ve yatırım hacmi 520 milyon dolara
ulaştı. Son beş yıllık dönemde ise ortalama yıllık büyüme
oranı %89,7 gibi dikkat çekici bir seviyeye ulaştı. Bu artış,
Türkiye’nin ilaç Ar-Ge’sindeki küresel rekabet gücünü
yükseltme hedefinde önemli bir eşiği temsil ediyor.
Sağlığa, bilime ve ekonomiye entegre katkı
Toplantıda konuşan AIFD Genel Sekreteri Dr. Ümit Dereli,
klinik araştırmaların yalnızca tedavi süreçlerine değil,
aynı zamanda bilimsel ilerlemeye, ekonomik kalkınmaya
Haziran - June 2025
15
tes not only to treatment processes but also to scientific
advancement, economic development, and societal
well-being.
“Clinical research is an investment in the science of
tomorrow as well as in the health of today’s patients.
We must treat this field as a strategic national priority
and support it with sustainable policies. Türkiye has
made remarkable strides in recent years. There is global
competition to become a hub for multinational clinical
trials. While the U.S. maintains its leadership, countries
like China and Canada are ramping up their investments
to gain a larger share. Türkiye has strong potential to be
a key player in this race. At AIFD, we are fully committed
to turning this potential into reality with our member
companies,” Dereli stated.
645 active studies, 3,437 volunteers
According to the survey, there are currently 645 active
clinical trials underway across Türkiye, with 3,437 volunteers
participating. These figures underscore a growing
confidence in and access to clinical research, as well as
the adoption of a patient-centered approach.
AIFD’s Director of Health Policy, Dr. Nihan Burul Bozkurt,
emphasized that clinical research is a strategic area not
just for healthcare, but also for scientific capacity building
and economic growth.
“The five-year trend clearly shows that Türkiye is
progressing steadily. However, for this growth to be
sustainable, the clinical research ecosystem must be
supported by a multi-stakeholder, holistic, and long-term
strategy. In previous reports, we shared 12 core policy
recommendations with the public. These range from
standardizing ethics committee processes to strengthening
data infrastructure, incentivizing physicians, and
including pre-approval Phase 3 trials in R&D support schemes.
Today, we are pleased to see that many of these
proposals have been reflected in national development
plans and policy documents,” she said.
“Clinical trials sparked a revolution in oncology”
Prof. Dr. Mehmet Ali Nahit Şendur of Ankara City
Hospital highlighted the transformative role of clinical
research in oncology.
“Each year, over 240,000 people are diagnosed with
cancer in Türkiye. But thanks to clinical trials over the
past 30 years, survival rates have tripled. Personalized
treatment approaches have significantly improved both
lifespan and quality of life. This is nothing short of a
revolution. Today, many patients can access treatments
not yet available on the market through clinical trials.
This represents not only a great hope for patients but
also a profound responsibility for us as physicians. Clinical
research is a clear and tangible contribution to the
healthcare system. We are proud of Türkiye’s progress in
this field,” he said.
ve toplumsal refaha katkı sağladığını vurguladı. Dereli,
“Klinik araştırmalar sadece bugünün hastalarına değil,
yarının bilimine yatırım yapma biçimidir. Bu alanı, ülke
olarak bir stratejik değer olarak ele almalı ve sürdürülebilir
politikalarla desteklemeliyiz. Türkiye, özellikle son
yıllarda bu alanda önemli bir ivme kazandı. Çok uluslu klinik
araştırmaların merkezi olabilmek için küresel bir yarış
söz konusu. ABD liderliğini sürdürürken; Çin, Kanada gibi
ülkeler de bu pastadan daha fazla pay almak için yatırımlarını
artırıyor. Türkiye de bu rekabette güçlü bir oyuncu
olma potansiyeline sahip. Biz AIFD olarak, üyelerimizle
birlikte Türkiye’nin bu potansiyelini gerçeğe dönüştürmek
için kararlılıkla çalışıyoruz” dedi.
645 aktif araştırma, 3.437 gönüllü
Anket sonuçlarına göre Türkiye genelinde aktif olarak
yürütülen klinik araştırma sayısı 645’e ulaşırken, araştırmalara
katılan gönüllü sayısı da 3.437’ye yükseldi. Bu veriler,
klinik araştırmalara olan güvenin ve erişimin arttığını
ortaya koyarken; hasta merkezli yaklaşımın giderek daha
da benimsendiğini gösteriyor.
AIFD Sağlık Politikaları Direktörü Dr. Ecz. Nihan Burul
Bozkurt ise yaptığı değerlendirmede, klinik araştırmaların
sağlık sisteminin ötesinde, bilimsel kapasitenin gelişimi
ve ekonomik büyüme için stratejik bir alan olduğunun
altını çizdi. Bozkurt, “Beş yıllık trend bize gösteriyor ki;
Türkiye bu alanda istikrarlı bir gelişim içerisinde. Ancak bu
gelişimin sürdürülebilir olması için klinik araştırma ekosisteminin
çok paydaşlı, bütüncül ve uzun vadeli bir strateji
ile desteklenmesi gerekiyor. Bu kapsamda geçmiş yıllarda
kamuoyu ile paylaştığımız raporlarda, 12 temel politika
önerisi sunduk. Etik kurul süreçlerinin standardizasyonundan,
veri altyapısının güçlendirilmesine; hekimlerin teşvik
edilmesinden, ruhsat öncesi Faz 3 çalışmaların Ar-Ge kapsamına
alınmasına kadar birçok alanda sistematik adımlar
atılması gerektiğini vurguladık. Bugün bu önerilerin kalkınma
planları ve politika belgelerinde karşılık bulduğunu
görmek bizleri memnun ediyor” dedi.
“Klinik araştırmalar, onkolojide bir devrimi
mümkün kıldı”
Basın toplantısında söz alan Ankara Şehir Hastanesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Nahit Şendur ise özellikle
kanser alanındaki gelişmelere dikkat çekti. “Ülkemizde
her yıl 240 bini aşkın kişiye kanser teşhisi konuyor. Ancak
son 30 yılda bu alandaki klinik araştırmalar sayesinde
sağkalım oranları üç katına çıktı. Kişiselleştirilmiş tedavi
yaklaşımları, hastaların yaşam süresini ve kalitesini ciddi
biçimde artırdı. Bu başlı başına bir devrimdir. Bugün
birçok hasta, henüz piyasaya sunulmamış tedavilere klinik
araştırmalar yoluyla erişebiliyor. Bu sadece hastalar için
değil, biz hekimler için de büyük bir sorumluluk ve aynı
zamanda umut. Klinik araştırmalar, sağlık sistemine bilimsel
katkının en somut örneğidir. Türkiye’nin bu alanda
geldiği noktayı gururla izliyoruz” dedi.
Haziran - June 2025
16
“From dream to treatment:
a challenging but vital journey”
Prof. Dr. Ateş Kara, President of the TÜSEB Türkiye
Vaccine Institute and a faculty member at Hacettepe
University, detailed the structure of clinical research and
the volunteer-based safety mechanisms it entails.
“Getting a molecule approved involves thousands of
steps. The transition rate from Phase 1 to Phase 3 is just
0.014%. This alone illustrates the rigorous, selective, and
scientific nature of the process. Volunteers are the most
valuable cornerstone of this system. Thanks to them,
treatments that touch the lives of millions become a
reality. One point I’d like to stress: the perceived risk of
serious side effects in clinical research is much lower
than commonly thought. The scientific evidence we gathered
through workshops was shared with the insurance
sector, leading to a significant reduction in insurance
premiums. This is not only a financial gain but also a
strategic development that enables access to a wider
patient population,” he noted.
Prof. Kara also emphasized Türkiye’s strong position
thanks to its robust health data infrastructure, diverse
patient population, and experienced clinical centers.
“According to the World Health Organization, Türkiye
ranked 10th globally in the number of active clinical
trials in 2024. This achievement clearly reflects the
country’s progress toward establishing a firm foothold in
the global research landscape,” he said.
The AIFD 2024 Clinical Research Investment Survey stands
not only as a record of growing investments but also
as a testament to Türkiye’s ambition in pharmaceutical
R&D. Sustained success in this field requires multi-stakeholder
collaboration, visionary policymaking, and a
steadfast commitment to patient-centered approaches.
“Hayalden tedaviye uzanan zorlu
ama hayati bir süreç”
TÜSEB Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Hacettepe
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara ise klinik
araştırmaların yapısını ve gönüllülük esasına dayalı
güvenlik mekanizmalarını detaylı bir şekilde anlattı. Kara,
“Bir molekülün ruhsat alması, binlerce adımlık bir sürecin
sonucudur. Faz 1’den Faz 3’e geçme oranı yalnızca
binde 14’tür. Bu oran bile sürecin ne denli seçici, titiz ve
bilimsel olduğunu ortaya koyar. Üstelik bu sürecin en
kıymetli yapı taşı gönüllülerdir. Onların katkısı sayesinde,
milyonlarca insanın hayatına dokunan tedaviler gerçeğe
dönüşüyor. Ancak önemli bir noktanın da altını çizmek isterim:
Klinik araştırmalarda ciddi yan etki riski sanıldığından
çok daha düşüktür. Yürüttüğümüz çalıştaylarda elde
ettiğimiz bilimsel kanıtları sigorta sektörüne aktardık ve
bu sayede sigorta primlerinde anlamlı bir düşüş sağladık.
Bu sadece finansal bir kazanım değil, aynı zamanda daha
fazla hastaya erişebilmemiz için stratejik bir gelişmedir”
ifadelerini kullandı.
Kara ayrıca, Türkiye’nin sahip olduğu sağlık kayıt altyapısı,
hasta çeşitliliği ve deneyimli klinik merkezler sayesinde
çok güçlü bir konumda olduğunu belirterek, “Dünya
Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Türkiye, 2024 yılında
toplam aktif klinik araştırma sayısında dünya sıralamasında
10. sırada yer alıyor. Bu başarı, Türkiye’nin küresel
araştırma liginde sağlam bir yer edinme yolunda ilerlediğini
açıkça gösteriyor” dedi.
AIFD’nin 2024 Klinik Araştırmalar Yatırım Anketi, sadece
yatırım miktarlarının değil, Türkiye’nin ilaç Ar-Ge alanındaki
iddiasının da bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Sürdürülebilir başarı için çok paydaşlı iş birlikleri, vizyoner
politikalar ve hasta merkezli yaklaşımlar hayati önem
taşıyor.
Haziran - June 2025
18
The home care champion turns 15!
Evde bakımın şampiyonu 15 yaşında!
Philips Lumea IPL has transformed the personal
care routines of millions over the past 15 years.
Bringing professional results into the comfort of
home, the technology is now more than just a product
— it’s a way of life.
Celebrating its 15th anniversary, Philips Lumea IPL has
redefined the concept of at-home personal care. In 2010,
the brand introduced the first IPL (Intense Pulsed Light)
device designed for home use. Since then, it has not only
launched a product but sparked a long-lasting change
in the beauty routines of millions. Today, Lumea stands
as Europe’s number one IPL brand, recognized for its
effortless, long-term, and safe hair reduction technology
— and has become a symbol of modern personal care.
A revolution sparked by an idea
The journey of Philips Lumea began with an intensive
R&D process that dates back to 1997. Developed
with contributions from over a hundred engineers and
Philips Lumea IPL, 15 yılda milyonların evde kişisel
bakım alışkanlığını değiştirdi. Profesyonel
sonuçları ev konforuna taşıyan teknoloji, artık
sadece bir ürün değil; bir yaşam biçimi.
Evde kişisel bakım anlayışını kökünden değiştiren Philips
Lumea IPL, 15. yılını kutluyor. 2010 yılında ilk ev tipi IPL
(yoğunlaştırılmış ışık) cihazını kullanıcıyla buluşturan
marka, aradan geçen sürede yalnızca bir cihaz üretmekle
kalmadı; milyonlarca kişinin güzellik rutinine kalıcı bir
dönüşüm kazandırdı. Bugün, Avrupa’nın bir numaralı IPL
markası olan Lumea, zahmetsiz, uzun süreli ve güvenli
tüy görünümünü azaltma teknolojisiyle kişisel bakımın
simgelerinden biri haline geldi.
Bir fikirle başlayan devrim
Philips Lumea’nın yolculuğu, aslında 1997 yılında başlayan
titiz bir AR-GE sürecine dayanıyor. Yüzün üzerinde
mühendis ve dermatoloğun katkısıyla geliştirilen
teknoloji, 2010 yılında ilk kez ev tipi bir IPL cihazı olarak
Haziran - June 2025
19
dermatologists, the technology was first introduced to
consumers in 2010 as a home-use IPL device. This innovation
brought the salon experience into people’s homes,
transforming the lives of millions who didn’t want to
compromise on time or comfort.
Now trusted by millions of users worldwide, Lumea IPL is
not only praised for its advanced technology, but also for
how it has reshaped women’s approach to beauty. With
its philosophy of “Your beauty, your way,” the brand
empowers individuals to personalize their routines according
to their own rhythm and needs. In this sense, Lumea
stands for more than just a product — it represents
freedom and self-expression in personal care.
A market leader in Türkiye, a pioneer worldwide
Sibel Yıldız, General Manager of Personal Health for Philips
Middle East, Türkiye, and Africa, explains this success
story:
“With Lumea IPL, which we began developing 15 years
ago, we didn’t just create a technological innovation. We
initiated a movement that changed how women view
beauty, time, and self-care. We are incredibly proud to
have touched the lives of millions of women around the
world. In Türkiye, we continue to lead the women’s grooming
category with a market share exceeding 53%.”
According to Yıldız, the secret behind Lumea’s success
lies not only in the technology but also in the experience
it offers — prioritizing privacy, comfort, and personalized
care. Designed to help women reflect their own
light, Lumea provides a space where users can define
beauty on their own terms.
15 years of light, 15 years of trust
Philips Lumea IPL offers long-term hair reduction solutions
with a strong focus on skin health and safety. Its
ease of use, personalized attachments, and scientifically
supported effectiveness have positioned Lumea as one
of the most trusted companions in personal care.
Viewing beauty not only as aesthetics but also as time,
freedom, privacy, and self-expression, Philips Lumea is
set to continue guiding millions in redefining their personal
beauty standards in the years to come.
kullanıcıyla buluştu. Bu buluşma, profesyonel salon
deneyimini ev ortamına taşıyarak hem zamandan hem
konfordan ödün vermek istemeyen milyonlarca kişinin
hayatını değiştirdi.
Bugün dünya genelinde milyonların tercihi olan Lumea
IPL, sadece teknolojisiyle değil, aynı zamanda kadınların
güzelliğe bakışını dönüştürmesiyle de öne çıkıyor.
“Senin Güzelliğin, Senin Yolun” yaklaşımıyla şekillenen
marka felsefesi, her bireyin kendi ritminde, kendi
ihtiyaçlarına göre bakım yapabilmesini destekliyor. Bu
yönüyle Lumea, sadece bir ürün değil; kişisel bakımda
özgürlük ve güç ifadesi.
Türkiye’de lider, dünyada öncü
Philips Kişisel Sağlık Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Genel
Müdürü Sibel Yıldız, bu başarıyı şöyle anlatıyor:
“15 yıl önce geliştirmeye başladığımız Lumea IPL ile sadece
teknolojik bir yenilik yapmakla kalmadık; kadınların
güzelliğe, zamana ve kendilerine bakışını değiştiren bir
hareket başlattık. Bugün dünya çapında milyonlarca
kadının hayatına dokunmuş olmaktan büyük bir gurur
duyuyoruz. Türkiye’de kadın bakım kategorisindeki
liderliğimizi yüzde 53’ü aşan pazar payımızla sürdürüyoruz.”
Yıldız’a göre, Lumea’nın başarısının sırrı sadece cihazın
teknolojisinde değil; sunduğu deneyimde, mahremiyette
ve kişiye özel bakımı mümkün kılan tasarım anlayışında
saklı. Kadınların kendi ışığını yansıtabilmesi için
tasarlanan Lumea, kullanıcılarının güzelliklerini kendi
koşullarında tanımlayabildiği bir alan oluşturuyor.
15 yıllık ışık, 15 yıllık güven
Philips Lumea IPL’in sunduğu çözüm, tüy görünümünü
uzun süreli olarak azaltmaya yardımcı olurken, kullanıcıların
cilt sağlığı ve güvenliği ön planda tutuluyor. Uygulama
kolaylığı, kişiselleştirilebilir başlık seçenekleri ve
bilimsel verilere dayalı etkisiyle Lumea, kişisel bakımda
en güvenilir dostlardan biri olarak konumlanıyor.
Güzelliği sadece estetik değil; zaman, özgürlük, mahremiyet
ve kişisel ifade alanı olarak gören Philips Lumea,
önümüzdeki yıllarda da milyonlarca kişinin güzellik
anlayışına rehberlik etmeye devam edecek.
Haziran - June 2025
20
AstraZeneca and TOÇEV share the findings of the
Youth Health Report with the public
AstraZeneca ve TOÇEV, Genç Sağlığı Raporu’nun
bulgularını kamuoyuyla paylaştı
As part of AstraZeneca Türkiye’s global Young
Health Programme, the Youth Health Report—
developed in collaboration with TOÇEV and with
contributions from Prof. Dr. Selcen Öztürk and Prof.
Dr. Dilek Başar—was presented to the public at a
large-scale stakeholder meeting.
The report analyzes the physical and mental health of
young people in Türkiye aged 15 to 24. It reveals that
only 8% of young people engage in regular physical
activity, and 65% do not consume enough fruits and
vegetables. Alarmingly, one in four young people is at
risk of diabetes, hypertension, or obesity.
Gaining healthy lifestyle habits at an early age has
significant benefits both individually and collectively.
As one of the most comprehensive studies in this field,
the Youth Health Report not only offers striking data
about the current health profile of Türkiye’s youth, but
also puts forward policy recommendations to encourage
physical activity, support healthy eating, balance digital
life, promote mental well-being, and combat harmful
habits.
AstraZeneca Türkiye’nin küresel ölçekte yürüttüğü
Genç Sağlığı Programı kapsamında, TOÇEV iş birliği
ve Prof. Dr. Selcen Öztürk ile Prof. Dr. Dilek Başar’ın
katkılarıyla hazırlanan Genç Sağlığı Raporu, düzenlenen
geniş katılımlı bir paydaş toplantısında kamuoyuna
sunuldu.
Raporda Türkiye’deki 15-24 yaş arası gençlerin fiziksel ve
ruhsal sağlık durumları analiz edilirken, gençlerin yalnızca
yüzde 8’inin düzenli fiziksel aktivite yaptığı ve yüzde
65’inin yeterli düzeyde meyve-sebze tüketmediği ortaya
kondu. Her dört gençten biri diyabet, hipertansiyon veya
obezite riskiyle karşı karşıya.
Gençlerin sağlıklı yaşam alışkanlıklarını kazanmaları hem
bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli kazanımlar
sağlıyor. AstraZeneca Türkiye ve TOÇEV’in, bu alandaki
en kapsamlı çalışmalardan biri olan Genç Sağlığı Raporu,
gençlerin mevcut sağlık profiline dair çarpıcı veriler sunmakla
kalmıyor, aynı zamanda fiziksel aktivitenin teşviki,
sağlıklı beslenmenin desteklenmesi, dijital yaşam dengesi,
psikolojik sağlık ve zararlı alışkanlıklarla mücadele gibi
alanlarda politika önerileri de geliştiriyor.
Haziran - June 2025
21
“Investing in youth health is investing in the future”
At the launch event, Erdal Kiraz, Corporate Affairs
Director at AstraZeneca Türkiye, emphasized that
youth health should be seen as a matter of national
development:
“Health is not just a personal matter—it is the
cornerstone of social progress and economic
development. For young people to reach their potential,
a healthy life is essential. Through our Young Health
Programme, we raise awareness and empower young
people to advocate for their own health rights. To date,
we have reached more than 100,000 children and young
people across Türkiye. With this comprehensive report,
we now call on all stakeholders to take action.”
“Healthy habits formed in youth reduce future
system burden”
AstraZeneca Türkiye Medical Director Dr. Deniz Ertürk
Erem stressed the importance of establishing healthy
habits early in life:
“When tobacco use, physical inactivity, and unhealthy
eating begin at a young age, they can become major
burdens later on for both the individual and the
healthcare system. The Young Health Programme is built
on a vision of preventing these burdens before they
even start.”
“Youth health directly impacts societal well-being”
TOÇEV Chairperson Ebru Uygun highlighted that youth
health is not just an individual responsibility, but a
societal one:
“The Youth Health Report we are launching today is the
most tangible result of our years-long collaboration. The
research shows that a significant portion of our youth
face physical and psychological risks due to unhealthy
lifestyle habits. At TOÇEV, we believe that a healthy
youth means a more productive, more conscious, and
stronger society in the future.”
Youth health in numbers
According to the report, among young people in Türkiye
aged 15–24:
•24% face at least one chronic disease risk such as
diabetes, hypertension, or obesity.
•92% do not engage in regular physical activity.
•65% do not consume sufficient fruits and vegetables.
These figures are based on an analysis of the Turkish
Statistical Institute’s 2019 and 2022 Health Research
microdata sets.
“Gençliğe yapılan sağlık yatırımı, geleceğe yapılan
yatırımdır”
AstraZeneca Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Erdal
Kiraz, raporun lansman toplantısında yaptığı konuşmada
genç sağlığını bir kalkınma meselesi olarak gördüklerini
vurguladı:
“Sağlık, yalnızca bireysel iyilik hali değil; toplumsal gelişimin
ve ekonomik kalkınmanın temel taşıdır. Gençlerin
potansiyelini gerçekleştirebilmesi için sağlıklı bir yaşam
şart. Biz AstraZeneca olarak Genç Sağlığı Programı ile
hem sağlık bilincini artırıyor hem de gençlerin kendi
sağlık haklarını savunabilecek donanıma erişmelerini
destekliyoruz. Türkiye’de bugüne kadar 100 binden fazla
çocuğa ve gence ulaştık. Şimdi bu kapsamlı raporla, tüm
paydaşları harekete geçmeye çağırıyoruz.”
“Sağlıklı alışkanlıklar genç yaşta kazanılır, sistem
yükü azalır”
AstraZeneca Türkiye Medikal Direktörü Dr. Deniz Ertürk
Erem ise genç yaşta kazanılan sağlıklı alışkanlıkların, ileri
yaşlardaki kronik hastalık riskini azalttığını belirterek
şunları söyledi:
“Tütün kullanımı, fiziksel hareketsizlik ve sağlıksız beslenme,
erken yaşlarda başlaması durumunda ilerleyen
dönemlerde hem birey hem de sağlık sistemi için önemli
yükler oluşturuyor. Genç Sağlığı Programı, bu yükü daha
başlamadan önlemeyi hedefleyen bir vizyonla hareket
ediyor.”
“Gençlerin sağlık durumu, toplumsal refahı doğrudan
etkiliyor”
TOÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Uygun da genç sağlığının
yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk
olduğuna dikkat çekti:
“Bugün lansmanını yaptığımız Genç Sağlığı Raporu, yıllardır
süren iş birliğimizin en somut çıktısı. Araştırma gösteriyor
ki gençlerimizin önemli bir kısmı sağlıksız yaşam
alışkanlıkları nedeniyle fiziksel ve psikolojik risklerle karşı
karşıya. TOÇEV olarak inanıyoruz ki; sağlıklı bir gençlik,
gelecekte daha üretken, daha bilinçli ve daha güçlü bir
toplum anlamına geliyor.”
Rakamlarla gençlerin sağlık profili
Rapora göre, Türkiye’de 15-24 yaş aralığındaki gençlerin:
Yüzde 24’ü diyabet, hipertansiyon veya obezite gibi kronik
hastalık risklerinden en az biriyle karşı karşıya.
Yüzde 92’si düzenli fiziksel aktivite yapmıyor.
Yüzde 65’i yeterli düzeyde meyve ve sebze tüketmiyor.
Bu veriler, Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 ve 2022
tarihli Türkiye Sağlık Araştırması mikro veri setleri analiz
edilerek ortaya kondu.
Haziran - June 2025
22
“Physical inactivity imposes a burden of up to
50 billion TL”
Prof. Dr. Dilek Başar drew attention to the economic
impact of physical inactivity:
“The costs go beyond treatment—lost productivity,
reduced workforce capacity, and other indirect effects
place a significant burden on the economy. Drawing
from examples in Europe and the U.S., we estimate that
physical inactivity could cost Türkiye up to 50 billion
TL annually. This clearly demonstrates why preventive
approaches must be a priority in healthcare policy.”
A solution-focused approach through policy
proposals
The Youth Health Report goes beyond identifying
problems—it also offers tangible policy solutions across
five main areas:
•Promotion of physical activity
•Raising awareness about healthy eating
•Strengthening mental health
•Combating harmful habits
•Promoting digital life balance and conscious
technology use
These proposals point toward a multi-stakeholder
strategy involving public institutions, the private sector,
civil society, and academia.
Other key insights from the Youth Health Report:
•The rate of youth adopting a completely sedentary
lifestyle rose from 9.96% in 2019 to 16.34% in 2022.
•Sedentary lifestyle is more common among young
women, posing a serious health equity issue.
•Higher levels of education are correlated with increased
rates of physical activity.
•Among very low-income groups, regular physical
activity is significantly lower, but this increases notably
as income levels rise.
•Only 35% of young people report regularly consuming
fruits and vegetables.
•About 25% of youth use tobacco regularly.
Key findings from the TOÇEV-supported online survey
included in the report:
•The most cited barrier to physical activity was economic
reasons, identified by 38.07% of respondents.
•40.17% said healthy eating and physical activity
positively affect their academic or work life.
•71% said they do not know their daily calorie needs.
•35.21% regularly follow healthy lifestyle content
on social media, while 42.25% said they follow it
occasionally.
“Fiziksel hareketsizlik ekonomiye 50 milyar TL’ye
varan yük bindiriyor”
Prof. Dr. Dilek Başar, fiziksel hareketsizlik kaynaklı ekonomik
kayıplara da dikkat çekti:
“Yalnızca tedavi harcamaları değil; üretkenlik kaybı, iş
gücü eksikliği gibi dolaylı etkiler de ekonomide büyük bir
yük oluşturuyor. Avrupa ve ABD örneklerinden yola çıkarsak,
Türkiye’de fiziksel inaktivitenin yıllık ekonomik yükü
yaklaşık 50 milyar TL’yi bulabilir. Bu, sağlık politikalarında
önleyici yaklaşımların neden öncelikli olması gerektiğini
net biçimde gösteriyor.”
Politika önerileriyle çözüm odaklı yaklaşım
Genç Sağlığı Raporu, yalnızca sorunları tespit etmekle
kalmıyor; çözüm yolları da öneriyor. Politika önerileri beş
ana başlıkta toplanıyor:
Fiziksel aktivitenin teşviki
Sağlıklı beslenme bilincinin yaygınlaştırılması
Ruhsal sağlığın güçlendirilmesi
Zararlı alışkanlıklarla mücadele
Dijital yaşam dengesi ve bilinçli teknoloji kullanımı
Bu öneriler, kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademik
çevrelerin iş birliğiyle hayata geçirilmesi hedeflenen çok
paydaşlı bir stratejiye işaret ediyor.
Genç Sağlığı Raporu’nda öne çıkan diğer çarpıcı
bulgular şu şekilde:
-2019-2022 yıllarında tamamen durağan bir yaşam
tarzı benimseyen gençlerin oranı yüzde 9,96’dan yüzde
16,34’e yükseldi.
-Genç kadınlar arasında hareketsiz yaşam tarzının daha
yaygın olması, sağlık eşitliği açısından da ciddi bir mesele
oluşturuyor.
-Eğitim seviyesi yükseldikçe spor yapma oranı da artma
eğiliminde.
-Çok yoksul grupta düzenli spor yapma oranı oldukça
düşükken bu oran gelir düzeyi arttıkça belirgin şekilde
yükseliyor.
-Gençlerin sadece yüzde 35’i düzenli olarak meyve ve
sebze tükettiğini belirtiyor.
-Gençlerin yaklaşık yüzde 25’i düzenli tütün kullanıyor.
TOÇEV’in desteği ile yapılan ve raporda da yer alan
çevrimiçi anketin sonuçlarından bazıları:
-Fiziksel aktiviteye katılımda karşılaşılan engeller arasında
en yaygın sebep ekonomik nedenler. Katılımcıların yüzde
38,07’si ekonomik nedenleri bir engel olarak belirtti.
-Katılımcıların yüzde 40,17’si sağlıklı beslenme ve fiziksel
aktivitenin akademik veya çalışma hayatlarına olumlu bir
etkisi olduğunu düşünüyor.
-Katılımcıların yüzde 71’i günlük kalori ihtiyacı konusunda
bilgi sahibi olmadığını söyledi.
-Katılımcıların yüzde 35,21’i sosyal medyada sağlıklı
yaşam içeriklerini düzenli takip ettiğini, yüzde 42,25’i ise
“kısmen” takip ettiğini ifade etti.
Haziran - June 2025
24
The heart of science beats in Türkiye
Bilimin kalbi Türkiye’de atıyor
Novo Nordisk, klinik araştırma yatırımlarını ikiye
katlayarak Türkiye’yi bölgesel Ar-Ge üssü haline
getiriyor. Sağlıkta dönüşümün yolu bilimden geçiyor.
Ve bu yolun merkezlerinden biri artık Türkiye…
Dr. Ömer Buğra Bahadır, Senior Director of Clinical,
Medical, and Regulatory Affairs, Novo Nordisk Türkiye
Novo Nordisk is doubling its investment in clinical
research, turning Türkiye into a regional R&D
hub. The path to transformation in healthcare runs
through science — and Türkiye is now one of its key
centers…
Known for developing some of the world’s most innovative
treatments for diabetes, obesity, and chronic
diseases, Novo Nordisk is taking bold steps in Türkiye
with its ambitious R&D vision. As of 2024, the company
has doubled its clinical research investments compared
to the previous year and established Türkiye not just as
a research site, but as a regional coordination and decision-making
center for seven countries.
This extensive clinical research network, managed from
Türkiye, spans Algeria, Morocco, Lebanon, Egypt, Oman,
and Saudi Arabia — forming a dynamic regional scientific
ecosystem. Türkiye has now become a country that not
only conducts research, but also leads it.
Diyabet, obezite ve kronik hastalıklarla mücadelede
dünyanın en yenilikçi tedavilerini geliştiren Novo Nordisk,
Ar-Ge vizyonuyla Türkiye’de sağlıkta oyunu değiştiren
adımlar atıyor. 2024 itibarıyla klinik araştırma yatırımlarını
geçtiğimiz yıla kıyasla ikiye katlayan Novo Nordisk,
Türkiye’yi yalnızca bir araştırma ülkesi değil, yedi ülkeyi
kapsayan bölgesel bir karar ve koordinasyon merkezi
haline getirdi.
Türkiye’den yönetilen bu dev klinik araştırma ağı; Cezayir,
Fas, Lübnan, Mısır, Umman ve Suudi Arabistan’ı da içine
alarak bölgesel bir bilimsel ekosistem oluşturuyor.
Türkiye, artık sadece araştırma yapan değil, araştırmayı
yöneten ülke konumunda.
Sayılarla güçlü bir gelecek
2024 yılında yalnızca Türkiye’de 570 hekim ve 462 hasta
ile 23 uluslararası klinik araştırma yürütüldü. Son beş
yılda bu sayı toplamda 822 hekim ve 1838 hastaya ulaştı.
Bu veriler yalnızca istatistik değil; erken tedavi erişimi
sağlayan hastaların umut hikâyeleri, doktorların bilimle
kurduğu güçlü bağ ve geleceğe atılan sağlam adımlar.
Her yıl global gelirinin yaklaşık %16’sını Ar-Ge’ye ayıran
Novo Nordisk, bu yatırımı sadece moleküllere değil,
insan hayatına, sağlık çalışanlarının yetkinliğine ve bilimin
ilerlemesine adıyor.
A strong future by the numbers
In 2024 alone, 23 international clinical trials were conducted
in Türkiye with the participation of 570 physicians
and 462 patients. Over the past five years, this number
has reached a total of 822 physicians and 1,838 patients.
These figures are more than just statistics — they represent
stories of patients gaining early access to treatment,
physicians deeply engaged in science, and steady
progress toward a healthier future.
Globally, Novo Nordisk allocates around 16% of its annual
revenue to R&D — investing not just in molecules, but
in human lives, the capabilities of healthcare professionals,
and the advancement of science.
Haziran - June 2025
25
New horizons in chronic diseases
The work of Novo Nordisk Türkiye extends beyond diabetes
and obesity. Clinical research is ongoing in many
areas that still lack effective treatment options — including
rare diseases, cardiovascular conditions, Alzheimer’s
disease, and MASH (metabolic dysfunction-associated
steatohepatitis). These studies provide meaningful contributions
to the broader healthcare ecosystem.
As Dr. Ömer Buğra Bahadır, Senior Director of Clinical,
Medical, and Regulatory Affairs at Novo Nordisk Türkiye,
puts it:
“Clinical research is not only about discovering new medicines
— it means more life, and more hope.”
Pushing boundaries through strategic collaborations
Another way to advance science is through powerful
partnerships. One such example is Novo Nordisk’s strategic
alliance with Septerna. This collaboration focuses on
developing oral small molecules through GPCR technologies
— particularly targeting GLP-1, GIP, and glucagon
receptors to pave the way for next-generation therapies
in obesity and type 2 diabetes.
With a commitment of $2.2 billion in investment, Novo
Nordisk is not just shaping the present but also building
the future of healthcare.
Coding the future through science
Currently conducting 195 clinical trials across 60 countries,
Novo Nordisk is reaching more than 39,000 patients
and 10,600 researchers worldwide. Türkiye stands at
the heart of this global network — not only as a hub,
but as a guiding force. With its clinical research efforts,
Novo Nordisk is not only developing new drugs, but also
creating new hope — sending a powerful message from
Türkiye to the world for a future shaped by science.
Kronik hastalıklarda yeni ufuklar
Novo Nordisk Türkiye’nin çalışmaları, diyabet ve obezitenin
ötesine geçiyor. Nadir hastalıklar, kardiyovasküler
sorunlar, Alzheimer ve MASH (alkole bağlı olmayan karaciğer
yağlanması) gibi hâlâ çözüm bekleyen birçok alanda
yürütülen klinik araştırmalar, sağlık ekosistemine derin
katkılar sağlıyor.
Novo Nordisk Türkiye Kıdemli Klinik, Medikal ve Ruhsatlandırma
Direktörü Dr. Ömer Buğra Bahadır’ın da ifade
ettiği gibi:
“Klinik araştırmalar sadece yeni ilaçlar değil, daha fazla
yaşam, daha fazla umut demektir.”
Stratejik iş birlikleriyle sınırları zorluyor
Bilimi büyütmenin bir diğer yolu da güçlü iş birliklerinden
geçiyor. Novo Nordisk’in Septerna ile gerçekleştirdiği
stratejik ortaklık bu vizyonun önemli örneklerinden biri.
GPCR teknolojileriyle oral küçük moleküller geliştirmek
üzere kurulan bu ortaklık; GLP-1, GIP ve glukagon
reseptörleri üzerinde çalışarak, özellikle obezite ve tip 2
diyabette yeni nesil tedavilerin kapısını aralıyor.
Bu çerçevede Novo Nordisk, 2,2 milyar dolarlık yatırım taahhüdüyle
yalnızca bugünü değil, yarının sağlık dünyasını
da şekillendiriyor.
Geleceği bilimle kodlayanlar
Bugün 60 ülkede 195 klinik araştırma yürüten Novo
Nordisk, 39.000’den fazla hastaya, 10.600 araştırmacıya
ulaşıyor. Türkiye ise bu küresel haritanın kalbinde yer
alıyor. Sadece bir merkez değil, bir yön verici. Klinik araştırmalarla
sadece ilaçlar değil, umut da geliştiren Novo
Nordisk, bilimle büyüyen bir gelecek için Türkiye’den
dünyaya sesleniyor.
Haziran - June 2025
28
Lighten your load!
Yükünüzü hafifletin!
Ayağınızın altındaki küçük bir sorun, tüm hayat
kalitenizi altüst edebilir. Topuk dikeni ve nasır gibi
yaygın ancak ihmal edilen problemler, doğru tedavi
ve önlemlerle kontrol altına alınabiliyor. Batıgöz
Sağlık Grubu Balçova Cerrahi Tıp Merkezi Ortopedi
ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Mehmet Akaçin, ayak
sağlığıyla ilgili önemli uyarılar ve tedavi yöntemlerini
paylaştı.
Topukta batma, ayakta yanma… Sebebi yanlış ayakkabılar
olabilir!
Gün içinde en çok yorulan uzuvlarımızdan olan ayaklar,
genellikle gereken özeni görmüyor. Ancak bu ihmalkârlık,
nasır ve topuk dikeni gibi ciddi problemlere yol açabiliyor.
Uzmanlar, bu tür sorunların büyük ölçüde önlenebilir olduğuna
dikkat çekiyor.
Op. Dr. Mehmet Akaçin
A small problem under your foot can severely affect
your overall quality of life. Common but often neglected
issues such as heel spurs and calluses can
be controlled with proper treatment and preventive
measures. Orthopedics and Traumatology Specialist
Op. Dr. Mehmet Akaçin from Balçova Surgical Medical
Center of Batıgöz Health Group shared important
warnings and treatment methods regarding foot
health.
Stinging in the heel, burning in the foot…
The cause may be the wrong shoes!
Our feet, which are among the most strained parts of
the body during the day, often do not receive the necessary
care. However, this neglect can lead to serious problems
such as calluses and heel spurs. Experts emphasize
that these problems are largely preventable.
Nasır neden oluşur, nasıl önlenir?
Dr. Akaçin’e göre nasır, çoğunlukla ayağa uygun olmayan
ayakkabı seçimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Özellikle yüksek topuklu ve dar ayakkabılar, ayakların belli
noktalarına sürekli baskı uygulayarak ciltte kalınlaşmalara
neden oluyor.
Nasırı tetikleyen diğer faktörler:
-Uzun süre ayakkabı içinde kalan ve terleyen ayaklar
-Çıplak ayakla yürümek
-Sürtünme ve cilt kuruluğu
-Ayağın belli noktalarına baskı yapan aksesuarlar
-Yürüyüş bozuklukları
-Yetersiz ayak bakımı
What causes calluses and how can they be
prevented?
According to Dr. Akaçin, calluses are mostly the result
of wearing shoes that are not suitable for the feet. In
particular, high-heeled and tight shoes apply constant
pressure to certain areas of the foot, causing thickening
of the skin.
Haziran - June 2025
29
Other factors that trigger calluses:
• Feet that remain in shoes for long periods and sweat
• Walking barefoot
• Friction and dry skin
• Accessories that apply pressure to specific areas of the
foot
• Gait disorders
• Inadequate foot care
What is a heel spur and how is it treated?
A heel spur occurs due to calcium build-up under the
heel bone. It is usually associated with conditions such
as plantar fasciitis or Achilles tendinitis and can cause
severe pain in the underside of the foot.
Treatment methods recommended by Dr. Akaçin:
•Rest and cold application
•Using shock-absorbing insoles to reduce pressure
•Increasing the flexibility of the plantar fascia through
physical therapy and stretching exercises
•Advanced treatments: ESWT (shock wave therapy) and
PRP applications
3 basic rules to protect your foot health:
• Wear proper shoes
• Perform regular foot care
• Rest your feet at the end of the day
Dr. Akaçin warns: “Problems such as heel spurs and
calluses can seriously affect quality of life. Therefore, it is
very important to consult an orthopedic specialist at an
early stage.”
Topuk dikeni nedir, nasıl tedavi edilir?
Topuk dikeni, topuk kemiği altındaki kalsiyum birikimleriyle
ortaya çıkıyor. Genellikle plantar fasiit ya da aşil tendiniti
gibi durumlara eşlik ediyor ve ayağın alt kısmında ciddi
ağrıya yol açabiliyor.
Dr. Akaçin’in önerdiği tedavi yöntemleri:
-İstirahat ve buz uygulaması
-Darbe emici tabanlıklar ile yükü azaltmak
-Fizik tedavi ve germe egzersizleri ile plantar fasyanın
esnekliğini artırmak
-Gelişmiş tedaviler: ESWT (şok dalga tedavisi) ve PRP
uygulamaları
Ayak sağlığınızı korumak için 3 temel kural:
-Doğru ayakkabı giyin
-Düzenli ayak bakımı yapın
-Ayaklarınızı gün sonunda dinlendirin
Dr. Akaçin uyarıyor: “Topuk dikeni ve nasır gibi sorunlar,
yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu yüzden erken
dönemde bir ortopedi uzmanına başvurmak çok önemlidir.”
Haziran - June 2025
30
Common misconceptions in dental treatment!
Diş tedavisinde doğru bilinen yanlışlar!
İmplant tedavisi hakkında 9 yanlış bilgi ve
doğruları…
Diş hekimi koltuğuna oturmadan önce bir kez daha
düşünün: Şeker hastası olduğunuz için implant yaptıramayacağınızı
mı sanıyorsunuz? Ya da ağrısından korkup
bu tedaviden vazgeçtiniz mi? Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi
Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, dental implant tedavisiyle
ilgili en yaygın yanlış inanışları açıklayarak hastaların
gereksiz korkular yaşadığını vurguluyor.
Dr. Seda Altop, DDS, PhD
9 false beliefs and facts about implant treatment...
Think again before sitting in the dentist’s chair: Do you
think you can’t get an implant because you have diabetes?
Or did you give up on the treatment out of fear of
pain? Dr. Seda Altop, DDS, PhD, Specialist in Oral, Dental
and Maxillofacial Surgery, highlights the most common
misconceptions about dental implant treatment, stressing
that many patients experience unnecessary fear.
İmplant tedavisine engel zannedilen birçok durum,
aslında tedaviye engel değil!
Diyabet, osteoporoz ya da sigara kullanımı gibi durumlar,
sanılanın aksine dental implant tedavisinde mutlak engel
oluşturmuyor. Üsküdar Üniversitesi Üsküdar Diş Hastanesi
Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seda
Altop, implant tedavisinin günümüzde oldukça güvenli
ve yaygın bir yöntem olduğunu belirterek, konuya dair
doğru sanılan yanlışlara açıklık getirdi.
İmplant tedavisi hakkında doğru bilinen 9 yanlış:
1. “Diyabet hastasıyım, implant yaptıramam.”
YANLIŞ. Diyabet hastaları da implant tedavisi alabilir.
Ancak süreç boyunca kan şekeri düzenli takip edilmelidir.
Bu nedenle hastanın dahiliye veya endokrinoloji uzmanı
ile konsülte edilmesi gerekir.
Haziran - June 2025
31
Many conditions thought to prevent implant treatment are
actually not obstacles!
Conditions such as diabetes, osteoporosis, or smoking are
not absolute contraindications for dental implant treatment,
contrary to popular belief. Dr. Seda Altop from Üsküdar Dental
Hospital of Üsküdar University emphasized that implant treatment
is a very safe and common procedure today, and clarified
some of the widely accepted misconceptions.
9 common misconceptions about implant treatment:
1.“I have diabetes, so I can’t get implants.”
FALSE. Diabetic patients can also receive implant treatment.
However, blood sugar must be regularly monitored during the
process. Therefore, consultation with an internal medicine or
endocrinology specialist is necessary.
2.“I smoke, so I can’t undergo this treatment.”
FALSE. Implants can be applied to smokers as well. However,
due to the potential negative impact of heavy smoking on treatment
success, regular follow-up with the doctor is even more
important.
3.“My body will reject the implant.”
FALSE. Implants are made of biocompatible titanium. This material
is accepted by the human body. Rejection does not occur.
4.“People with osteoporosis cannot get implants.”
FALSE. Osteoporosis does not directly affect the jawbone and is
not an absolute barrier to implant treatment.
5.“Not everyone can get implants.”
FALSE. Anyone who has completed jaw development and is in
suitable general health can receive implants.
6.“My jawbone has receded, so implants are impossible.”
FALSE. When necessary, augmentation surgeries can increase
jawbone volume. In advanced cases, zygomatic or subperiosteal
implants can also be considered.
7.“I will be left without teeth after the implant procedure.”
FALSE. With temporary teeth prepared in advance based on the
patient’s request, there is no need to remain toothless after
the procedure.
8.“Implants are very painful and difficult procedures.”
FALSE. Implant procedures are performed under local or general
anesthesia, so no pain is felt during the procedure. Postoperative
discomfort is usually no more than what is experienced
after a simple tooth extraction.
2. “Sigara içiyorum, bu tedaviyi yaptıramam.”
YANLIŞ. Sigara içen bireylerde de implant uygulanabilir.
Ancak yoğun sigara kullanımı tedavi başarısını
düşürebileceği için hekim takibi daha da önemlidir.
3. “Vücudum implantı reddeder.”
YANLIŞ. İmplantlar, biyouyumlu titanyumdan üretilir.
Bu malzeme insan vücudu tarafından kabul edilir.
Reddetme durumu yaşanmaz.
4. “Kemik erimesi olanlara implant olmaz.”
YANLIŞ. Osteoporoz, çene kemiğini doğrudan etkilemediği
için implant tedavisi için mutlak bir engel
değildir.
5. “Herkese implant yapılamaz.”
YANLIŞ. Çene gelişimini tamamlamış, genel sağlık
durumu uygun olan herkes implant yaptırabilir.
6. “Çene kemiğim eridi, implant imkânsız.”
YANLIŞ. Gerekli durumlarda ogmentasyon ameliyatlarıyla
çene kemiği hacmi artırılabilir. Gelişmiş vakalarda
zigomatik veya subperiostal implant alternatifleri de
mevcuttur.
7. “İmplant sonrası dişsiz kalırım.”
YANLIŞ. Hastanın talebine göre önceden hazırlanan
geçici dişler sayesinde tedavi sonrası dişsiz kalma
durumu yaşanmaz.
8. “İmplant çok ağrılı ve zahmetli bir işlem.”
YANLIŞ. Lokal ya da genel anestezi altında yapılan implant
işlemi sırasında ağrı hissedilmez. Sonrası ise genellikle
basit bir diş çekimi sonrası kadar konforludur.
9. “İmplant çok pahalı ve ömür boyu garantili
değil.”
YANLIŞ. Tedaviye harcanan maliyet, sağladığı uzun
vadeli konfor ve yaşam kalitesiyle kıyaslandığında
uygun düzeydedir. Ortalama 20 yıl sağkalım süresiyle
implantlar oldukça dayanıklıdır, ancak “ömür boyu
garanti” gibi bir ifade tıbben doğru değildir.
Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.59447
9.“Implants are too expensive and not guaranteed for life.”
FALSE. When compared to the long-term comfort and quality
of life they provide, the cost of implants is quite reasonable.
With an average survival of 20 years, implants are highly durable.
However, the phrase “lifetime guarantee” is not medically
accurate.
Haziran - June 2025
32
A shared step toward a gluten-free future
Glütensiz geleceğe ortak adım
Eksun Gıda’nın ana sponsorluğunda düzenlenen
zirvede çölyak hastalığı, glütensiz beslenmenin güncel
gelişmeleri ve toplumsal farkındalık konuları çok yönlü
olarak ele alındı.
At a summit sponsored by Eksun Gıda, key discussions
took place around celiac disease, the latest
developments in gluten-free nutrition, and increasing
public awareness.
With the main sponsorship of Eksun Gıda, one of Türkiye’s
leading flour producers, and in collaboration with
the Celiac Foundation, the 3rd Celiac and Gluten-Free
Living Summit was held in Istanbul with strong attendance.
Aimed at raising awareness about gluten-free living,
the summit brought together a wide range of sessions—
from personal experiences of individuals living with
celiac disease, to public-private sector collaborations and
gluten-free product development processes.
Among the participants were Hasan Abdullah Özkan,
Chairman and CEO of Eksun Gıda Group, Assoc. Prof.
Dr. Elif Bal Beşikçi, President of the Celiac Foundation,
and celiac patients and healthcare professionals from
across Türkiye. The event explored key issues such as the
challenges celiac patients face in daily life, difficulties
in accessing gluten-free foods, and the need to expand
public support mechanisms.
“Gluten-free living is a requirement for a healthy
society”
In his opening speech, Hasan Abdullah Özkan, Chairman
and CEO of Eksun Gıda Group, emphasized that access
Türkiye’nin lider un üreticilerinden Eksun Gıda’nın ana
sponsorluğu ve Çölyak Vakfı’nın iş birliğiyle düzenlenen
3. Çölyak ve Glütensiz Yaşam Zirvesi, İstanbul’da yoğun
katılımla gerçekleşti. Glütensiz yaşam alanında farkındalığı
artırmayı amaçlayan zirve; çölyak hastalığıyla yaşayan bireylerin
deneyimlerini, kamu-özel sektör iş birliklerini ve ürün
geliştirme süreçlerini bir araya getiren kapsamlı oturumlara
ev sahipliği yaptı.
Zirveye, Eksun Gıda Grubu Başkanı ve CEO’su Hasan Abdullah
Özkan, Çölyak Vakfı Başkanı Doç. Dr. Elif Bal Beşikçi
ve Türkiye’nin dört bir yanından çölyaklı bireyler ile sağlık
profesyonelleri katıldı. Etkinlik boyunca çölyak hastalarının
gündelik hayatta karşılaştığı zorluklar, glütensiz gıdalara
erişimde yaşanan sıkıntılar ve kamusal desteklerin yaygınlaştırılması
gibi başlıklar tartışıldı.
“Glütensiz yaşam, sağlıklı bir toplumun gereğidir”
Açılış konuşmasında glütensiz ürünlere erişimin, yalnızca
çölyak hastaları için değil, toplumun geneli için bir sağlık
hakkı olduğuna vurgu yapan Eksun Gıda Grubu Başkanı ve
CEO’su Hasan Abdullah Özkan, şunları söyledi:
“Araştırmalara göre Türkiye’de her 100 kişiden biri çölyak
hastası. Ancak henüz tanı konmamış bireyleri de dikkate aldığımızda
glütene karşı hassasiyet taşıyan kişi sayısı yaklaşık
1 milyonu buluyor. Bu oldukça büyük bir rakam. Eksun Gıda
olarak bu ihtiyaca sessiz kalmadık. Glütensiz ürün gruplarımızla
sadece bir üretici değil, aynı zamanda çölyak farkındalığının
sesi olmaya da kararlıyız.”
Eksun Gıda’nın toplum sağlığını merkeze alan yaklaşımıyla
2006 yılında Türkiye’nin ilk paketli glütensiz ununu piyasaya
sunduğunu hatırlatan Özkan, bugün Sinangil Gluten YOK
markası altında glütensiz un, ekmek, atıştırmalık, kurabiye
ve daha birçok ürünü çölyaklı bireylerin hizmetine sunduklarını
aktardı.
“Glütensiz ürünlere erişim, çölyaklılar için hayati bir
konudur”
Zirvede konuşan Çölyak Vakfı Başkanı Doç. Dr. Elif Bal Beşikçi
ise, glütensiz beslenmenin bir tercih değil zorunluluk
olduğuna dikkat çekerek, özellikle kamusal alanda glütensiz
ürün sunumunun yaygınlaştırılmasının önemine değindi:
“Çölyak hastalarının sosyal hayata katılımı, glütensiz ürün-
Haziran - June 2025
34
to gluten-free products is not just a necessity for celiac
patients—it is a public health right for all:
“According to research, one in every 100 people in
Türkiye has celiac disease. When including undiagnosed
individuals with gluten sensitivity, this number may reach
one million. This is a substantial figure. At Eksun Gıda, we
could not ignore this need. With our gluten-free product
range, we are committed not only to production but also
to being a voice for celiac awareness.”
Özkan also recalled that Eksun Gıda introduced Türkiye’s
first packaged gluten-free flour in 2006, and now, under
the Sinangil Gluten YOK brand, offers a wide variety
of products including flour, bread, snacks, and cookies
tailored to individuals with celiac disease.
“Access to gluten-free products is vital for celiac
patients”
Assoc. Prof. Dr. Elif Bal Beşikçi, President of the Celiac
Foundation, emphasized in her speech that gluten-free
nutrition is not a choice, but a necessity. She highlighted
the importance of increasing access to gluten-free options
in public spaces:
“The social participation of celiac patients is directly linked
to their ability to access gluten-free foods. Through
pilot projects with Istanbul Metropolitan Municipality,
we ensured these products were made available in
public settings. But to scale this nationwide, we need the
support of the private sector. Eksun Gıda’s contribution
is truly valuable.”
Beşikçi stated that the summit’s panels were impactful
both scientifically and socially, underlining the need to
spread awareness of gluten-free living across the entire
population.
lere erişimle doğrudan bağlantılı. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ile yürüttüğümüz örnek projelerle bu ürünlerin
kamu alanında da erişilebilir olmasını sağladık. Ancak
bunu daha geniş bir coğrafyaya yaymak için özel sektörün
gücüne ihtiyacımız var. Eksun Gıda’nın bu alandaki katkısı
çok kıymetli.”
Beşikçi, etkinlikte düzenlenen panellerin hem bilimsel
hem de sosyal açıdan büyük bir etki sağladığını belirterek
glütensiz yaşam bilincinin tüm toplumda yaygınlaştırılması
gerektiğinin altını çizdi.
Deneyimler, bilgi ve çözüm önerileri aynı platformda
buluştu
Zirve kapsamında düzenlenen panellerde glütensiz ürün
geliştirme süreçlerinden, çölyak hastalarının yaşadığı
sosyal ve ekonomik zorluklara kadar pek çok konu ele
alındı. Çölyaklı bireylerin sahneye çıkarak yaşam deneyimlerini
paylaştığı oturumlar, özellikle farkındalık sağlamak
açısından büyük beğeni topladı. Ayrıca glütensiz gıda
alanında üretim yapan markaların katılımıyla gerçekleşen
tadım alanlarında, katılımcılara hem bilgi verildi hem de
ürün deneyimleme fırsatı sunuldu.
Glütensiz yaşamda liderlik hedefi
Eksun Gıda, Sinangil ve Sinangil Gluten YOK markalarıyla
glütensiz gıda pazarında yalnızca ürün sunmakla
kalmayıp, çölyaklı bireylerin sosyal hayata aktif katılımını
da desteklemeye devam edeceğini duyurdu. Glütensiz
un, kurabiye, atıştırmalık ve ekmek gibi ürünlerle hem
sağlık profesyonellerinin hem de kullanıcıların beğenisini
kazanan firma, önümüzdeki süreçte AR-GE yatırımları ve
farkındalık projeleriyle liderliğini pekiştirmeyi hedefliyor.
Experiences, insights, and solutions shared on one
platform
Panel discussions at the summit covered a wide range of
topics—from the development of gluten-free products
to the social and economic challenges faced by individuals
with celiac disease. Sessions in which celiac patients
shared their personal stories on stage received significant
praise for increasing empathy and awareness.
Additionally, gluten-free food brands set up tasting areas
where participants had the chance to both learn and
sample products firsthand.
Aiming for leadership in the gluten-free lifestyle
Through its Sinangil and Sinangil Gluten YOK brands,
Eksun Gıda announced its commitment to supporting
not only the gluten-free food market, but also the active
social participation of individuals with celiac disease.
With products such as gluten-free flour, cookies, snacks,
and bread that are favored by both health professionals
and consumers, the company aims to further solidify
its leadership through upcoming R&D investments and
awareness initiatives.
Haziran - June 2025
36
New York sokaklarında Türk imzası
New York sokaklarında Türk imzası
Valizi bir elde, hayat diğerinde… Doç. Dr. Erol Gürsoy,
New York’un kalbine attığı ilk adımda, kelimenin
tam anlamıyla bir başka kalbi yeniden çalıştırdı.
Mount Sinai Hastanesi’ndeki görevi daha başlamadan
önce, Wall Street’in önde gelen isimlerinden
birini hayata döndürdü.
New York’a gözlemci hekim olarak davet edilen Doç. Dr.
Erol Gürsoy’un ilk günü, tıp kariyerinin en unutulmaz
anlarından biriyle başladı. İstanbul’dan gelen uçağın
ardından elinde valizleriyle otelini arayan genç kardiyolog,
kaldırımda yere yığılan bir adamı fark etti. Hiç
tereddüt etmeden müdahale eden Gürsoy, kalbi durmuş
adamı dakikalar süren kalp masajıyla hayata döndürdü. O
kişi, şehrin finans çevrelerinde tanınan isimlerinden Lee
Shulman’dı.
Koç Üniversitesi Hastanesi’nde görev yapan ve girişimsel
kardiyoloji alanında uzmanlaşan Doç. Dr. Erol Gürsoy,
Mount Sinai Hastanesi’ne dünya çapında saygı gören
Kardiyolog Prof. Dr. Valentín Fuster’in davetiyle gitmişti.
Ancak programına başlamadan sadece dakikalar önce,
beklenmedik bir anda karşısına çıkan hayat kurtarma çağrısı,
onun ne kadar doğru bir adreste olduğunu kanıtladı.
Associate Professor Dr. Erol Gürsoy
A suitcase in one hand, life in the other… Associate
Professor Dr. Erol Gürsoy took his first step into the
heart of New York—and quite literally restarted another
heart. Even before officially beginning his role at
Mount Sinai Hospital, he brought one of Wall Street’s
prominent figures back to life.
Invited to New York as a visiting physician, Dr. Gürsoy’s
first day turned into one of the most unforgettable moments
of his medical career. After landing from Istanbul
and searching for his hotel with luggage in hand, the
young cardiologist saw a man collapse on the sidewalk.
Without hesitation, Gürsoy intervened and performed
CPR for several minutes, reviving the man whose heart
had stopped. That man turned out to be Lee Shulman—a
well-known figure in the city’s financial circles.
Tıbbın eyleme dönüştüğü an
Gürsoy’un anlatımıyla, her şey bir anda oldu:
“Valizlerim elimde, oteli ararken önümde bir adam
aniden yere yığıldı. Yanına koştum, nabız yok, nefes yok.
Kalp kriziydi. Hemen temel yaşam desteğine başladım.
Dakikalarca kalp masajı yaptım. Tam ambulans gelmek
üzereyken kalp ritmini geri kazandık, nefes almaya başladı.
Sonra gözlerini açtı. Hayattaydı.”
Bir doktor için belki de binlerce simülasyonla hazırlık
yapılan o an, gerçek bir caddede, gerçek bir kalp için
yaşanmıştı. Gürsoy’un yalnızca hekimlik bilgisi değil,
soğukkanlılığı ve refleksi de bir hayat kurtarmıştı.
Ertesi gün karşılaştığı sürpriz: “Bu müdahaleyi yapan
kimdi?”
Ertesi sabah Mount Sinai Hastanesi’nde oryantasyon
programına katılan Doç. Dr. Gürsoy, hasta dosyalarını
incelerken bir vakada gözüne bir not çarptı:
“Hastaya bir doktorun 5 dakika boyunca kesintisiz kalp
masajı yaptığı ve bu müdahaleyle hayata döndüğü gözlemlendi.”
Bahsi geçen kişinin kendisi olduğunu fark ettiğinde, olayı
Haziran - June 2025
37
Dr. Erol Gürsoy, an interventional cardiologist at Koç
University Hospital, had traveled to Mount Sinai upon
the invitation of world-renowned cardiologist Prof. Dr.
Valentín Fuster. But just moments before starting his
official program, an unexpected call to action confirmed
he was exactly where he was meant to be.
The moment medicine meets action
As Dr. Gürsoy recalls, everything happened in an instant:
“I was holding my luggage, looking for the hotel, when
a man suddenly collapsed in front of me. No pulse. No
breath. It was a heart attack. I immediately started basic
life support. I performed chest compressions for several
minutes. Just as the ambulance was arriving, we regained
his pulse. He started breathing. Then he opened his
eyes. He was alive.”
That moment—so often practiced through countless
simulations—became a real-life emergency on a real-life
street. It wasn’t just medical knowledge but also calm
reflexes that saved a life.
The next morning’s surprise: “Who performed this
intervention?”
The following morning, Dr. Gürsoy attended his orientation
program at Mount Sinai. While reviewing patient
files, one note caught his attention:
“It was observed that the patient was revived after
continuous CPR performed for 5 minutes by a doctor on
the scene.”
Realizing that the case referred to him, Gürsoy later
shared an emotional moment with the patient’s family—
who had not yet known the identity of the person who
saved Shulman’s life. An angiogram later revealed that
Shulman had one artery 100% blocked, and another 99%
blocked. Experts said the chance of survival under these
conditions was less than 1%.
An inspiring beginning
Saving not just a heartbeat but an entire life, Dr. Gürsoy
began his journey at Mount Sinai with an unforgettable
start. He will always remember his first day in the U.S. as
a true testament to the oath of a physician. For him, New
York is no longer just a place for medical training—it is a
symbol that life can be saved, anywhere and at any moment.
A Turkish doctor, a global city, a life restored…
Dr. Gürsoy’s story is more than a heroic moment—it’s a
powerful example of the professionalism, skill, and deep
commitment of Turkish physicians on the international
stage. And yes… some heroes don’t wear capes—they
carry stethoscopes. And sometimes, they revive a life
while simply walking through a city with their suitcase in
hand.
yaşayan hastanın ailesiyle arasında duygusal anlar yaşandı.
Shulman’ın ailesi, hayatını geri kazandıran kişinin kim
olduğunu henüz bilmiyordu.
Yapılan anjiyografide, Shulman’ın bir damarının yüzde
100, diğerinin yüzde 99 tıkalı olduğu ortaya çıktı. Uzmanlara
göre bu koşullarda hayatta kalma ihtimali yüzde 1’in
altındaydı.
İlham veren bir başlangıç
Sadece bir kalbi değil, bir yaşamı geri kazandıran Doç. Dr.
Gürsoy, bu unutulmaz girişle Mount Sinai’deki görevine
başladı. ABD’deki ilk gününü “bir hekimin yeminine sadakatle”
hatırlayacak. Onun için artık New York, yalnızca
tıbbi deneyim kazanacağı bir şehir değil; insan hayatının
her yerde ve her an kurtarılabileceğine dair bir sembol.
Bir Türk doktor, bir dünya başkenti, bir hayat...
Doç. Dr. Gürsoy’un hikâyesi, yalnızca bir kurtarma hikâyesi
değil. Aynı zamanda Türk hekimlerinin uluslararası
tıp sahnesindeki yerini, profesyonel yetkinliğini ve insan
hayatına adanmışlığını da simgeliyor.
Ve evet... Bazı kahramanlar pelerinle değil, stetoskopla
gelir. Valizleriyle bir şehirden geçerken, yolda hayatı geri
döndürür.
Haziran - June 2025
40
“Clinical trials are a right for patients and a gain for society”
“Klinik araştırmalar hastalar için bir hak, toplum için bir kazanımdır”
At a special event held in Ankara on May 20, International
Clinical Trials Day, the Association of Research-Based
Pharmaceutical Companies (AIFD) and
Memorial Healthcare Group brought together key
stakeholders to discuss access, ethics, quality, and
sustainability in clinical research in Türkiye.
Türkiye stands at a pivotal moment in its journey to
enhance early access to innovative treatments, boost
scientific production capacity, and strengthen its role in
global health research. Highlighting the central role of
clinical trials in achieving these goals, AIFD and Memorial
Healthcare Group hosted a dedicated event titled
“Improving Access and Quality in Clinical Trials.” The
gathering united public sector leaders, academia, private
institutions, and patient representatives under one roof.
The event opened with keynote speeches by Prof.
Dr. Ümit Kervan, President of the Health Institutes of
Türkiye (TÜSEB); Dr. Nihan Burul Bozkurt, Director of
Health Policy at AIFD; and Bora Uludüz, CEO of Memorial
Healthcare Group. Discussions centered on unlocking
Türkiye’s full potential in the clinical research field.
TÜSEB’s structural support for clinical trials
Prof. Dr. Ümit Kervan emphasized that clinical trials are
not only scientific endeavors but also strategic tools for
protecting public health. He shared insights into a new
policy under which the Social Security Institution (SGK)
will cover all non-drug and non-device-related diagnostic
and treatment costs for TÜSEB-supported clinical trials.
The new system is expected to launch within the year.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) ve Memorial
Sağlık Grubu iş birliğiyle 20 Mayıs Klinik Araştırmalar
Günü’nde Ankara’da düzenlenen etkinlikte,
Türkiye’nin klinik araştırmalar alanında erişim, etik,
kalite ve sürdürülebilirlik konuları tüm paydaşların
katılımıyla masaya yatırıldı.
Türkiye, yenilikçi tedavilere erken erişim, bilimsel üretim
kapasitesinin artırılması ve küresel sağlık araştırmalarındaki
rolünü güçlendirme hedefiyle kritik bir eşiğin eşiğinde.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) ve Memorial
Sağlık Grubu, bu hedeflere ulaşmada klinik araştırmaların
merkezi rolüne dikkat çekmek amacıyla 20 Mayıs Klinik
Araştırmalar Günü’nde özel bir etkinlik düzenledi. “Klinik
Çalışmalarda Erişimi ve Kaliteyi Artırmak” başlığını taşıyan
buluşma, kamu, akademi, özel sektör ve hasta temsilcilerini
aynı platformda bir araya getirdi.
TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Ümit Kervan, AIFD Sağlık Politikaları
Direktörü Dr. Ecz. Nihan Burul Bozkurt ve Memorial
Sağlık Grubu CEO’su Bora Uludüz’ün açılış konuşmalarıyla
başlayan etkinlikte, Türkiye’nin klinik araştırmalar alanındaki
potansiyelini tam kapasiteyle hayata geçirebilmesi
için yapılması gerekenler tartışıldı.
TÜSEB’ten klinik araştırmalara yapısal destek
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkanı Prof.
Dr. Ümit Kervan, klinik araştırmaların yalnızca bilimsel bir
faaliyet değil, aynı zamanda toplum sağlığının korunmasında
stratejik bir unsur olduğunu vurguladı. TÜSEB
tarafından desteklenen klinik araştırmalarda, ilaç ve cihaz
harici tüm tetkik ve tedavi maliyetlerinin Sosyal Güvenlik
Haziran - June 2025
41
“This regulation will provide a major incentive for local
pharmaceutical and medical device manufacturers. With our
newly established Clinical Trials Department within TÜSEB,
we will take more effective institutional and operational
steps in this field,” he stated.
Prof. Kervan also announced preparations for a national Clinical
Trials Guide in collaboration with the Turkish Medicines
and Medical Devices Agency (TİTCK):
“If we aim to be a ‘producing healthcare system’, clinical
trials must be one of its fundamental pillars. Our goal is to
ensure early access to accurate treatments for all patients.”
AIFD: “Clinical trials are a right; increasing participation
is a shared responsibility”
Dr. Nihan Burul Bozkurt, AIFD Health Policy Director, stressed
that clinical trials are not just scientific endeavors—they
also carry deep social responsibility:
“Access to innovative treatments is not a privilege—it is a right.
Expanding the number of people who benefit from this
right is a shared duty. Today, we bring together patients,
physicians, regulators, contract research organizations, and
patient advocacy groups at the same table. The success of
clinical research depends on collaboration among all these
actors.”
Bozkurt also emphasized the economic and scientific contributions
of clinical trials:
“Clinical trials benefit not only patients but also contribute
significantly to the R&D ecosystem, academic output, and
economic development. At AIFD, together with our member
companies, we are fully committed to expanding this field.”
Memorial: “Türkiye has tremendous potential
in this field”
Bora Uludüz, CEO of Memorial Healthcare Group, underlined
Türkiye’s capacity to make meaningful contributions to
clinical research—especially in critical areas such as oncology:
“We established the Memorial Clinical Research Center in
2019 and have since conducted numerous groundbreaking
cancer studies. But we are still at the beginning of this
journey. For Türkiye to become more visible on the global
clinical research map, stronger public–private cooperation is
essential.”
Four-panel discussion highlights
The event featured four panel sessions focused on key
areas:
•Regulatory and ethical aspects of clinical research
•Volunteer participation, cultural barriers, and communication
challenges
•Quality control and reporting standards
•Strategic planning and future action steps
Each panel brought together speakers from government
bodies, academia, industry, and patient organizations, who
shared their experiences and proposed actionable solutions.
The common message was clear: clinical trials are a cornerstone
of Türkiye’s scientific, economic, and societal advancement.
Kurumu (SGK) tarafından karşılanmasını öngören yeni
düzenlemeye ilişkin bilgi veren Prof. Kervan, bu sistemin
yıl içinde devreye alınmasının hedeflendiğini açıkladı.
“Bu düzenleme, özellikle yerli ilaç ve tıbbi cihaz üreticileri
için ciddi bir motivasyon kaynağı olacak. Kurum bünyesinde
kurduğumuz Klinik Araştırmalar Daire Başkanlığı ile bu
alanda hem kurumsal hem de operasyonel düzeyde daha
etkin adımlar atacağız,” dedi.
Prof. Kervan ayrıca, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
(TİTCK) ile birlikte ulusal bir “Klinik Araştırmalar Rehberi”
hazırlığı içinde olduklarını da belirtti:
“Eğer biz ‘üreten sağlık sistemi’ diyorsak, bunun en temel
ayaklarından biri klinik araştırmalardır. Amacımız hastaların
doğru tedaviye erken erişimini sağlamak.”
AIFD: “Klinik araştırmalar bir haktır, katılımı artırmak
hepimizin sorumluluğu”
AIFD Sağlık Politikaları Direktörü Dr. Ecz. Nihan Burul
Bozkurt, etkinlikte yaptığı konuşmada, klinik araştırmaların
sadece bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal
sorumluluk içeren bir alan olduğuna dikkat çekti.
“Yenilikçi tedavilere erişim bir ayrıcalık değil, bir haktır.
Bu haktan faydalanan kişi sayısını artırmak bizim ortak
görevimiz. Bugün burada hastaları, hekimleri, düzenleyici
kurumları, sözleşmeli araştırma kuruluşlarını ve hasta
derneklerini aynı masada buluşturuyoruz. Klinik araştırmaların
başarısı, bu iş birliklerine bağlı,” diye konuştu.
Bozkurt, ayrıca klinik araştırmaların ülke ekonomisine ve
bilimsel üretime katkısının da altını çizdi:
“Klinik araştırmalar sadece hastalar için değil; Ar-Ge
ekosistemi, akademik üretim ve ekonomik kalkınma
açısından da çok değerli. AIFD olarak biz de üyelerimizle
birlikte bu alanı büyütmek için tüm sorumluluğu almaya
hazırız.”
Memorial: “Türkiye’nin bu alandaki
potansiyeli çok büyük”
Etkinliğin bir diğer konuşmacısı Memorial Sağlık Grubu
CEO’su Bora Uludüz ise Türkiye’nin özellikle onkoloji gibi
kritik alanlarda klinik araştırmalara katkı sağlayabilecek
önemli bir altyapıya sahip olduğunu belirtti.
“Memorial Klinik Araştırmalar Merkezimizi 2019 yılında
kurduk. O tarihten bu yana özellikle kanser tedavilerinde
çok sayıda önemli çalışmaya imza attık. Ancak hala yolun
başındayız. Türkiye’nin küresel klinik araştırma haritasında
daha görünür olabilmesi için kamu-özel iş birliğinin
artması şart,” dedi.
Etkinlik boyunca dört ana başlıkta paneller düzenlendi:
-Klinik Çalışmalarda Regülasyon ve Etik Konular
-Gönüllü Katılımı, Kültürel Bariyerler ve İletişim Zorlukları
-Kalite Kontrol ve Raporlama Standartları
-Gelecek Planlaması ve Stratejik Aksiyonlar
Her panelde kamu kurumlarından, akademiden, sektör
temsilcilerinden ve hasta derneklerinden konuşmacılar
söz alarak deneyimlerini paylaştı, çözüm önerilerini
tartıştı. Ortak mesaj netti: Klinik araştırmalar, Türkiye’nin
bilimsel, ekonomik ve insani kalkınmasında anahtar rol
üstleniyor.
Haziran - June 2025
42
A cross-border journey in healthcare with Inpharmus
Inpharmus ile sağlıkta sınırları aşan yolculuk
TRPharm, kurumsal dönüşüm süreciyle Inpharmus
adını alarak uluslararası sağlık arenasında iddiasını
büyütüyor. 2030 yılına kadar 300 milyon Euro’luk
ciro hedefleyen şirket, Ar-Ge yatırımları ve kişiselleştirilmiş
tedavi vizyonuyla dikkat çekiyor.
TRPharm enters a new chapter as Inpharmus,
marking a bold step in its global ambitions. With a
revenue target of €300 million by 2030, the company
is drawing attention with its focus on R&D and personalized
medicine.
For over a decade, TRPharm has launched innovative
projects in the healthcare sector. Now rebranded as
Inpharmus, the company presents its transformation not
just as a change in name, but as a strategic pivot toward
global growth. Anchored in innovation and accessibility
in healthcare, Inpharmus sets out to become a more
powerful international player.
Operating across multiple therapeutic areas—particularly
oncology and rare diseases—Inpharmus is expanding
its influence not only in Türkiye, but also across the
MERAT region (Middle East, Russia, Africa, Türkiye) and
other international markets. The company is targeting
€300 million in global revenue by 2030.
A new chapter in corporate identity:
From TRPharm to Inpharmus
Inpharmus CEO İsmet İnce shared insights on the transformation
process:
“Since 2013, under the name TRPharm, we have built
a structure that adds value to the healthcare industry.
Now, with a stronger vision, we continue our journey as
Inpharmus. We haven’t just changed our name—we’ve
globalized our outlook. We’ve evolved into a structure
On yılı aşkın süredir sağlık sektöründe yenilikçi projelere
imza atan TRPharm, artık yoluna Inpharmus adıyla devam
ediyor. Marka dönüşümünü sadece bir isim değişikliği
olarak değil, küresel büyüme stratejisinin temel yapı taşı
olarak değerlendiren şirket, sağlıkta inovasyon ve erişilebilirlik
odağında daha güçlü bir uluslararası oyuncu olma
hedefini net şekilde ortaya koyuyor.
Onkoloji ve nadir hastalıklar başta olmak üzere birçok
terapötik alanda faaliyetlerini sürdüren Inpharmus, yeni
kurumsal kimliğiyle birlikte sadece Türkiye’de değil, ME-
RAT (Middle East, Russia, Africa, Türkiye) bölgesi başta
olmak üzere tüm uluslararası pazarlarda etkisini artırmaya
hazırlanıyor. Şirket, 2030 yılına kadar global pazarda
300 milyon Euro ciroya ulaşmayı hedefliyor.
Kurumsal kimlikte yeni bir sayfa: TRPharm’dan Inpharmus’a
dönüşüm
Inpharmus CEO’su İsmet İnce, kurumsal dönüşüm sürecine
ilişkin yaptığı açıklamada, “2013 yılında TRPharm
adıyla çıktığımız bu yolculukta, sağlık sektöründe katma
değer oluşturan bir yapı kurduk. Şimdi bu birikimi daha
ileriye taşıyacak güçlü bir vizyonla, Inpharmus adı altında
yolumuza devam ediyoruz. Sadece adımızı değil, bakış
açımızı da küreselleştirdik. Artık ne istediğini bilen, stratejik
büyüme alanlarını netleştirmiş, uluslararası ekiplerle
çalışan bir yapıya dönüştük” dedi.
2024 yılının hem büyüme sonuçları hem de dönüşüm
hamleleriyle öne çıkan bir yıl olduğuna dikkat çeken İnce,
“Euro bazında %30’luk bir ciro artışı yakaladık. Bu başarı,
yalnızca finansal gücümüzü değil; içinde bulunduğumuz
sağlık ekosisteminin de ne denli potansiyel taşıdığını
gösteriyor” diye konuştu.
Global pazarda iddialı hedef
Bugün itibarıyla cirosunun %40’ını yurtdışı operasyonlardan
elde eden Inpharmus, uluslararası alanda istikrarlı bir
büyüme sergiliyor. Körfez ülkelerinde beş katlık büyüme
yakalayan şirket, CIS (Bağımsız Devletler Topluluğu) bölgesinde
de güçlü iş birlikleriyle konumunu sağlamlaştırıyor.
İstanbul ve Dubai ofislerinin ardından kısa süre önce
Haziran - June 2025
43
that knows its goals, has identified its strategic growth
areas, and works with international teams.”
Noting that 2024 has been a standout year for both
growth and transformation, İnce added:
“We achieved a 30% increase in revenue in euro terms.
This success not only reflects our financial strength but
also highlights the tremendous potential within the
healthcare ecosystem we operate in.”
Ambitious targets in the global market
Currently generating 40% of its revenue from international
operations, Inpharmus is steadily expanding its
global footprint. The company has grown fivefold in the
Gulf countries and has established a strong position in
the CIS (Commonwealth of Independent States) region
through strategic collaborations. Following the launch of
offices in Istanbul and Dubai, Inpharmus recently opened
a branch in Moscow, further strengthening its multi-hub
structure and presence in the global healthcare market.
Leadership in R&D and personalized treatments
Beyond commercial expansion, Inpharmus is also pioneering
scientific advancement. Focusing on areas with
limited treatment options—especially oncology and rare
diseases—the company aims to close critical therapeutic
gaps. One example is its R&D project targeting Familial
Mediterranean Fever (FMF).
Speaking about the FMF initiative, İnce shared:
“Gene-based and personalized treatments will define the
near future of healthcare—and we aim to be at the forefront
of this transformation. Our FMF research marks
a milestone, with Türkiye’s first Phase I clinical trial of a
biological product successfully completed. The safety
profile has been validated. We’ve since moved into Phase
II, where we’ve seen promising efficacy results. We are
now progressing into the extended phase and have simultaneously
launched the regulatory approval process.”
Ince noted that Inpharmus has invested $10 million into
the FMF project, underscoring the company’s commitment
to a science-driven, sustainable growth strategy
that creates value not just for the market, but for society
as a whole.
Moskova’daki ofisini de faaliyete geçiren Inpharmus, çok
merkezli bir yapı ile global sağlık pazarında etkinliğini
artırmayı sürdürüyor.
Ar-Ge ve kişiselleştirilmiş tedavilerde liderlik vizyonu
Inpharmus, sadece ticari büyüme değil; bilimsel gelişme
açısından da öncü adımlar atıyor. Şirket, özellikle tedaviye
erişimin sınırlı olduğu alanlara odaklanarak, onkoloji ve
nadir hastalıklar konusunda kritik boşlukları doldurmayı
hedefliyor. Bu hedefin bir parçası olarak, Ailevi Akdeniz
Ateşi (FMF) hastalığına yönelik başlatılan Ar-Ge çalışmaları
şirketin vizyonunu somutlaştırıyor.
İsmet İnce, FMF üzerine yürütülen projeye ilişkin şunları
aktardı:
“Yakın gelecekte sağlık dünyasında gen ve kişiselleştirilmiş
tedaviler konuşulacak. Biz de bu dönüşümün ön
saflarında yer almayı istiyoruz. FMF’ye yönelik yürüttüğümüz
Ar-Ge sürecimiz, Türkiye’de ilk kez bir biyolojik
ürünün Faz I klinik çalışmasının başarıyla tamamlanmasıyla
önemli bir eşiği aştı. İlacın güvenli profili onaylandı. Ardından
başlayan Faz II çalışmasında da umut verici etkinlik
sonuçları elde edildi. Şimdi uzatılmış faza geçtik ve eş
zamanlı olarak ruhsatlandırma sürecini de yürütüyoruz.”
Söz konusu proje için 10 milyon dolarlık bir Ar-Ge yatırımı
gerçekleştirdiklerini belirten İnce, Inpharmus’un bilim
temelli ve sürdürülebilir büyüme stratejisinin yalnızca
pazara değil, topluma da değer katmayı amaçladığını
vurguladı.
Inpharmus ile sağlıkta sınırlar aşılıyor
Yolculuğuna bir startup olarak başlayan ve kısa sürede
küresel oyuncularla rekabet edecek noktaya gelen
Inpharmus, sağlıkta dönüşümün yerelden başladığını,
ancak etkisinin sınır tanımadığını gösteriyor. Yeni marka
kimliğiyle birlikte yalnızca ilaç geliştirmiyor; aynı zamanda
yeni tedavi paradigmaları, daha erişilebilir sağlık çözümleri
ve daha bilinçli bir küresel sağlık anlayışının da taşıyıcısı
oluyor.
Inpharmus’un bu yeni döneminde attığı adımlar, sağlık
alanında hem bugünün hem de yarının ihtiyaçlarına yanıt
verme iddiasının güçlü bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Inpharmus is redefining boundaries in healthcare
Having started its journey as a startup, Inpharmus has
rapidly grown into a company that competes on the
global stage. It demonstrates that true transformation
in healthcare begins locally—but knows no borders in its
impact.
With its new brand identity, Inpharmus is not only
developing medicines but also shaping new treatment
paradigms, making healthcare more accessible, and promoting
a more conscious and inclusive global healthcare
vision. The steps it takes in this new era reflect a firm
commitment to addressing both today’s and tomorrow’s
healthcare needs.
Haziran - June 2025
46
Diastema is more than just a gap
Diastema sadece bir boşluk değil!
İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hastanesi’nden Dr.
Öğr. Üyesi Işıl Doğruer, toplumda sık görülen diastema
(ön dişler arası boşluk) probleminin altında yatan
nedenleri ve doğru tedavi yaklaşımlarını anlattı.
Dr. Işıl Doğruer, Dental Hospital of Istanbul Okan University
Dr. Işıl Doğruer from Dental Hospital of Istanbul
Okan University sheds light on the causes behind
the commonly seen condition of diastema (the space
between the front teeth) and outlines the correct
treatment approaches.
While it may seem like a purely aesthetic issue, diastema—the
gap between the front teeth—can actually
point to deeper underlying oral health concerns. Though
often perceived as harmless, the reasons behind its
development and its effects on individuals deserve close
attention.
Dr. Doğruer, a faculty member at Dental Hospital of Istanbul
Okan University, emphasizes that diastema—particularly
between the upper central incisors—can lead
not only to aesthetic concerns but also functional issues.
“While genetics can be a contributing factor, jawbone
structure, mismatched tooth sizes, harmful oral habits,
abnormal positioning of the labial frenum, or prolonged
thumb-sucking in childhood may also play a role,”
explains Dr. Doğruer. She also notes that in some cases,
diastema may stem from underlying orthodontic problems
or periodontal disease.
A gap may be more than a visual detail
Dr. Doğruer stresses that diastema is not merely an
aesthetic concern:
“When the gap is wide, individuals may experience speech
impairments, difficulty in chewing, or temporomandi-
Gülümsemeyi etkileyen estetik bir durum gibi görünse
de diastema yani ön dişler arasında oluşan boşluk, aslında
ağız sağlığının derinliklerine işaret edebilen önemli bir
belirti olabilir. Bu boşluklar çoğu zaman masum görünse
de arkasında yatan nedenler ve birey üzerindeki etkileri
açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken durumlar
arasında yer alıyor.
İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hastanesi’nden Dr. Öğr.
Üyesi Işıl Doğruer, toplumda özellikle üst çene ön iki diş
arasında sık rastlanan diastema oluşumunun yalnızca estetik
değil, aynı zamanda fonksiyonel sorunlara da neden
olabileceğini belirtiyor. “Bu boşluğun nedeni kimi zaman
genetik olabilirken; çene kemiği yapısı, diş boyutlarındaki
uyumsuzluk, zararlı alışkanlıklar, anormal dudak bağı yerleşimi
ya da çocuklukta uzun süre devam eden parmak
emme davranışı gibi çevresel faktörler de etkili olabiliyor,”
diyen Doğruer, bazı vakalarda ise bu durumun altta
yatan bir ortodontik bozukluk ya da periodontal hastalık
sonucu geliştiğine dikkat çekiyor.
Boşluk görsel bir detaydan ibaret olmayabilir
Diastemanın yalnızca estetik bir kaygıdan ibaret olmadığını
vurgulayan Dr. Doğruer, “Özellikle boşluğun geniş
olduğu durumlarda bireyin konuşma fonksiyonlarında
bozulmalar, çiğneme sırasında zorlanmalar ve dişlerin
yanlış konumlanmasına bağlı olarak çene ekleminde çeşitli
rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor,” ifadelerini kullanıyor.
Bu nedenle, diastema problemi olan bireylerin mutlaka
bir diş hekimi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini
belirten Doğruer, başarılı bir tedavi için öncelikle bu boşluğun
yalnızca kozmetik bir sorun mu yoksa daha derin
bir fonksiyonel problem mi olduğunun netleştirilmesi
gerektiğini söylüyor. Bu ayrım yapıldıktan sonra bireye
özgü bir tedavi planı hazırlanabiliyor.
Kişiye özel tedavi yaklaşımı şart
Diastema tedavisinde kişiselleştirilmiş bir yaklaşım esas
alınıyor. Tedaviye karar verilirken hastanın yaşı, çene yapısı,
diş boyutları, ağız alışkanlıkları ve estetik beklentileri
dikkate alınıyor. Dr. Doğruer, mevcut tedavi seçeneklerini
şöyle sıralıyor:
Haziran - June 2025
48
bular joint (TMJ) disorders due to misaligned teeth.”
Therefore, individuals with diastema should always be
assessed by a dentist to determine whether the gap is
simply a cosmetic issue or a sign of a deeper functional
problem. This distinction is critical for determining the
most appropriate treatment plan.
A personalized approach is essential
Treatment for diastema requires a tailored approach.
Factors such as the patient’s age, jaw structure, tooth
proportions, oral habits, and aesthetic expectations all
influence the treatment decision. Dr. Doğruer outlines
several current treatment options:
Orthodontic treatments: Braces or clear aligners are
used to reposition the teeth and are especially effective
in younger patients.
Aesthetic procedures: Composite resin bonding or
porcelain veneers can be applied to close the gap in an
aesthetically pleasing way.
Surgical interventions: In cases where the gap is caused
by an abnormal labial frenum, minor surgical procedures
can deliver lasting results.
When treating children during developmental years,
correct timing and the choice of intervention are crucial.
Early diagnosis enables less invasive methods and typically
leads to better outcomes.
Regular check-ups can prevent major issues
While diastema is usually easy to detect, Dr. Doğruer
emphasizes that the underlying causes should not be
overlooked: “Regular dental check-ups are essential—
not only to identify obvious conditions like diastema but
also to detect many subtle oral health issues early on.”
She also underscores the importance of preventive dentistry
in maintaining long-term oral health.
Diastema is more than a smile concern—it’s an important
aspect of overall oral health, jaw function, and
quality of life. Experts at Dental Hospital of Istanbul
Okan University continue to raise awareness and offer
individualized treatment solutions. That small space
between the teeth could very well be the opening line of
a much bigger oral health story.
Ortodontik tedaviler:
Dişlerin konumunu
düzeltmek
amacıyla kullanılan
braketler veya şeffaf
plaklar (aligner)
özellikle genç yaş
gruplarında etkili
sonuçlar veriyor.
Estetik uygulamalar:
Bonding olarak bilinen
kompozit rezin
uygulamaları ya da
porselen laminalar, dişler arasındaki boşlukların estetik
olarak kapatılmasında tercih ediliyor.
Cerrahi yaklaşımlar: Eğer diastemanın nedeni anormal
dudak bağı (frenulum) ise, bu durumda küçük cerrahi
müdahalelerle kalıcı sonuçlar elde edilebiliyor.
Özellikle gelişim çağındaki çocuklar söz konusu olduğunda,
doğru zamanlama ve müdahale şekli hayati önem
taşıyor. Erken teşhis, daha az invaziv yöntemlerle daha
başarılı sonuçlar alınmasına olanak tanıyor.
Düzenli kontrollerle büyük sorunları önlemek
mümkün
Dr. Öğr. Üyesi Işıl Doğruer, diastemanın genellikle fark
edilmesi kolay bir durum olmasına rağmen, altında yatan
nedenlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor.
“Düzenli diş hekimi kontrolleri yalnızca diastema gibi
görünen problemleri değil, sinsi ilerleyen birçok ağız ve
diş sağlığı sorununu erken aşamada tespit edebilmemiz
için kritik bir rol oynuyor,” diyen Doğruer, önleyici diş
hekimliğinin önemine de dikkat çekiyor.
Diastema, yalnızca bir gülümseme meselesi değil; genel
ağız sağlığının, çene fonksiyonlarının ve bireyin yaşam
kalitesinin ayrılmaz bir parçası. İstanbul Okan Üniversitesi
Diş Hastanesi uzmanları, bu konuda farkındalık oluşturmaya
ve her bireyin ihtiyacına özel çözümler sunmaya
devam ediyor. Dişler arasındaki küçük bir boşluk, ağız
sağlığında büyük bir hikâyenin ilk cümlesi olabilir.
Haziran - June 2025
50
Lilly Türkiye makes it to Türkiye’s Best Workplaces
list for the third consecutive year
Lilly Türkiye, üçüncü kez üst üste Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesinde!
İnsana saygı, inovasyon ve mükemmeliyet
değerleriyle hareket eden Lilly Türkiye, Great Place
to Work ® Enstitüsü tarafından açıklanan 2025 yılı
Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesinde bir kez
daha yer aldı.
Defne Orhun, Senior Director-Human Resources at Lilly Türkiye
Guided by values of respect for people, innovation,
and excellence, Lilly Türkiye has once again been
recognized on the 2025 Türkiye’s Best Workplaces
list announced by the Great Place to Work® Institute.
Lilly Türkiye, known for its people-centered approach
and vision of improving lives, has once again earned
recognition for its excellence in employee experience.
In the 2025 research conducted by the Great Place to
Work® Institute, which evaluates certified employers
across Türkiye, Lilly Türkiye secured 4th place in the category
of companies with 100–299 employees—marking
its third consecutive year on the Türkiye’s Best Workplaces
list.
Lilly, which aims to improve quality of life for people
around the globe, continues to uphold this vision in
Türkiye with a foundation of respect for individuals. This
success of Lilly Türkiye reflects the values embedded in
its corporate culture and the secure, inclusive, and innovative
work environment it provides to its employees.
İnsana değer veren yaklaşımı ve yaşamı iyileştirme
vizyonuyla öne çıkan Lilly Türkiye, çalışan deneyimi
alanındaki başarılarıyla bir kez daha takdir topladı. Great
Place to Work® Enstitüsü tarafından yürütülen ve
Türkiye genelinde sertifikalı işverenlerin değerlendirildiği
araştırmada Lilly Türkiye, 100-299 çalışan sayısı
kategorisinde 4. sırada yer alarak, üst üste üçüncü kez
Türkiye’nin En İyi İşverenleri 2025 listesinde yer alma
başarısını gösterdi.
Dünyanın dört bir yanında insanların yaşam kalitesini
artırmayı amaçlayan Lilly, Türkiye’de de bu vizyonu insana
saygı temelinde sürdürüyor. Lilly Türkiye’nin bu başarısı,
kurum kültürüne yansıyan değerleri ve çalışanlarına
sunduğu güvenli, kapsayıcı ve yenilikçi çalışma ortamının
bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.
”Çalışanlarımızın kendilerini değerli hissetmesi en
büyük başarımız”
Lilly Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Defne Orhun,
konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Lilly İlaç olarak, ‘her şeyden önce sağlık’ ilkemizle,
insanların yaşamlarını iyileştirmek için tutkuyla
“Our biggest achievement is that our employees feel
valued”
Defne Orhun, Senior Director-Human Resources at Lilly
Türkiye, shared the following remarks on this achievement:
“At Lilly, we work with passion to improve people’s lives,
in line with our principle of ‘health above all.’ Integrity,
excellence, and respect for people are the core values
Haziran - June 2025
52
that shape our corporate culture. Ensuring that our employees
feel safe, appreciated, and happy is the cornerstone
of our sustainable success.
We place innovation at the heart not only of our products
but also in our work models and human resources
practices. Being included in this prestigious list for three
consecutive years is a clear reflection of the strength of
our corporate culture and employee engagement. In the
future, we will continue to offer an inspiring workplace
by prioritizing diversity, equity, and inclusion.”
A leader in diversity and inclusion efforts
Lilly Türkiye views the diverse perspectives and experiences
of its employees as a valuable asset. In line with this
philosophy, the company implements comprehensive
programs to promote diversity and ensure an environment
where everyone can express themselves freely.
With equitable policies, flexible working models, and
volunteerism efforts, Lilly Türkiye continually strives to
enhance the employee experience.
2024 was also a year of consecutive achievements
Lilly Türkiye’s outstanding corporate culture was recognized
not only in 2025 but also in 2024, with multiple
awards across various categories.
The company was listed among the Best Workplaces
for Social Responsibility and Volunteering, Best Workplaces
in Healthcare & Pharma, and in the Innovation
By All category—highlighting its impact both in terms
of community contribution and fostering a culture of
innovation.
By focusing on the happiness and development of its
employees, Lilly Türkiye continues to set an inspiring
example in the business world and makes a difference
with its innovative and human-centered initiatives.
çalışıyoruz. Dürüstlük, mükemmellik ve insana saygı
değerlerimiz; kurum kültürümüzün temelini oluşturuyor.
Çalışanlarımızın kendilerini güvende, değerli ve
mutlu hissetmesi, sürdürülebilir başarımızın temel
taşıdır. İnovasyonu yalnızca ürünlerimizde değil, aynı
zamanda çalışma modellerimizde ve insan kaynakları
uygulamalarımızda da odağa alıyoruz. Üç yıl üst üste
bu prestijli listede yer almak, çalışan bağlılığımızın ve
kurum kültürümüzdeki güçlülüğün açık bir göstergesidir.
Gelecekte de çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı ön planda
tutarak, çalışanlarımıza ilham veren bir çalışma ortamı
sunmaya devam edeceğiz.”
Çeşitlilik ve kapsayıcılık çalışmalarında da lider
Lilly Türkiye, çalışanlarının farklı bakış açılarını ve
deneyimlerini zenginlik olarak görüyor. Bu yaklaşım
doğrultusunda, çeşitliliği teşvik eden, herkesin kendini
özgürce ifade edebildiği bir çalışma ortamı sunmak
için kapsamlı programlar uyguluyor. Eşitlikçi politikalar,
esnek çalışma modelleri ve gönüllülük çalışmaları ile Lilly
Türkiye, çalışan deneyimini sürekli geliştirmeyi hedefliyor.
2024’te de başarılar peş peşe geldi
Lilly Türkiye, sadece 2025 yılında değil, 2024’te de kurum
kültüründeki mükemmeliyetini farklı kategorilerde aldığı
ödüllerle tescillemişti.
Şirket; Sosyal Sorumluluk ve Gönüllülük En İyi
İşverenler, En İyi İşverenler Sağlık Hizmetleri ve Farma
ve Innovation By All kategorilerinde listeye girerek hem
topluma katkı hem de inovasyon kültürü konularındaki
başarısını ortaya koydu.
Çalışanlarının mutluluğunu ve gelişimini odağına alan
Lilly Türkiye, iş dünyasında ilham veren bir örnek olmaya,
yenilikçi ve insan odaklı çalışmalarıyla fark katmaya
devam ediyor.
Haziran - June 2025
54
A human-centered new step from Merck Türkiye
Merck Türkiye’den insan odaklı yeni adım
Bilim ve teknoloji şirketi Merck, çalışanlarının hayatındaki
en hassas dönemlere destek olmak için yeni
bir ücretli izin uygulamasını hayata geçirdi.
Şehram Zayer, General Manager of Merck Türkiye
Science and technology company Merck has launched
a new paid leave policy designed to support
employees during some of life’s most delicate
moments.
As a global pioneer in science and technology, Merck
continues to uphold its vision of enriching lives not only
by fighting disease but also by enhancing the well-being
of its employees. Through its latest initiative in Türkiye,
the company reaffirms its commitment to supporting
employees through critical life events. With the newly
introduced “Important Moments Leave”, Merck Türkiye
employees will now be able to take up to 10 days of
paid leave separate from their annual leave to care for a
first-degree relative facing a serious health issue.
Merck Türkiye is among the first countries globally to
implement this initiative as part of the company’s wider
people-focused policies.
“We share the responsibility”
One of Merck’s key messages to its employees is that
they are not alone when life gets difficult. The company
had already laid the foundation for this with its Fertility
Bilim ve teknoloji alanında küresel ölçekte öncü şirketlerden
biri olan Merck, insan hayatına değer katma vizyonunu
yalnızca hastalıklarla mücadeleyle değil, çalışanlarının
yaşam kalitesini artıran uygulamalarla da sürdürüyor.
Merck Türkiye, çalışan deneyimini iyileştirmeye yönelik
attığı yeni adımla, kritik yaşam dönemlerinde çalışanlarının
yanında olma kararlılığını bir kez daha gösterdi.
“Önemli Anlar İzni” adlı yeni uygulama sayesinde Merck
çalışanları, birinci derece yakınlarının ciddi sağlık sorunlarıyla
ilgilenmek üzere yıllık izinlerinden bağımsız olarak
10 güne kadar ücretli izin kullanabilecek.
Bu uygulamayla Merck Türkiye, global ölçekte başlatılan
bu inisiyatifi hayata geçiren ilk ülkeler arasında yer aldı.
“Sorumluluğu paylaşıyoruz”
Hayatın getirdiği zorluklarda yalnız olmadıklarını hissettirmek,
Merck’in çalışanlarına verdiği en önemli mesajlardan
biri. Şirketin önceki yıllarda hayata geçirdiği ve halen
devam eden “Fertilite Tedavi Yardımı” programı, iş-yaşam
dengesini destekleyen politikalarının sadece başlangıcı
olmuştu. Bu program sayesinde çocuk sahibi olmak
isteyen çalışanlara maddi ve manevi destek sağlanıyor.
Bugün gelinen noktada Merck Türkiye, bakım verenlerin
görünmeyen yükünü görünür kılmak adına bir adım daha
atarak çalışan yan haklarını güncelledi.
Uygulamalar sadece çalışanı değil, ailesini de kapsıyor
Yeni başlatılan “Önemli Anlar İzni”, Merck çalışanlarına
ailelerinin kritik dönemlerinde daha fazla zaman ayırma
imkânı sağlarken, şirketin insana verdiği değeri de gözler
önüne seriyor. Çalışanlar artık, örneğin bir ebeveynin
yoğun bakım süreci, eşin ağır bir ameliyatı ya da çocuğun
ciddi bir hastalık süreci gibi durumlarda yasal izinlerine
ek olarak, işveren desteğiyle 10 güne kadar ücretli izin
kullanabilecek.
Merck Türkiye, bu yeni izin uygulamasını evlat edinme
sürecinde olan çalışanlar için de genişletti. Yasal olarak
Haziran - June 2025
56
Treatment Assistance program launched in previous years
and still ongoing which supports employees wishing
to start a family both financially and emotionally.
Now, Merck Türkiye takes it a step further by updating
its employee benefits to make the invisible burden of
caregivers more visible and more supported.
Support that extends beyond the employee
The newly launched Important Moments Leave policy
allows employees to devote more time to their families
during critical life events, further highlighting the
company’s people-first values. Employees now have
the option to take an additional 10 days of paid leave
beyond their legal entitlements for situations such as
a parent’s time in intensive care, a spouse undergoing
major surgery, or a child experiencing a serious illness.
The policy has also been extended to include employees
undergoing the adoption process. The legally mandated
three-day adoption leave has been expanded to 10 paid
days, giving parents more time to adjust during the crucial
early stages of parenthood.
“We want to give caregivers a voice”
This new policy is an extension of Merck’s award-winning
“Embracing Carers” program, which was launched
globally in 2017. With this initiative, Merck aims not only
to support its own employees but also to raise global
awareness and provide solutions for all caregivers worldwide.
It reflects the company’s deep commitment to
inclusivity and social responsibility.
Şehram Zayer, General Manager of Merck Türkiye:
“This isn’t just a leave policy it’s a matter of empathy”
Commenting on the new initiative, Şehram Zayer, General
Manager of Merck Türkiye said:
“At certain times in life, caregiving is an inevitable reality.
It often requires great sacrifice and too often goes unseen.
At Merck Türkiye, we want our employees who carry
this responsibility to know they are not alone. We aim
to make their lives easier by offering time, space, and
meaningful support.”
Zayer emphasized that the employee experience is one
of Merck’s core priorities:
“Creating structures that support work-life balance,
ensuring access to domestic and international career opportunities,
and personalizing learning and development
are not just goals for us they are corporate responsibilities.
Guided by the principles of diversity, inclusion,
equity, and belonging, we want every employee to feel
valued not just as a professional, but as a person.”
tanınan üç günlük izin süresi, şirket politikasıyla 10 güne
kadar çıkarıldı. Bu sayede ebeveynlik sürecinin ilk adımları
daha sağlıklı atılabilecek.
“Bakım verenlerin sesi olmak istiyoruz”
Yeni uygulama, Merck’in 2017 yılında küresel düzeyde
başlattığı ve ödül kazanan “Bakım Verenleri Dahil Etme”
programının bir uzantısı olarak konumlanıyor. Bu programla
Merck, sadece çalışanlarına değil, dünyadaki tüm
bakım verenlere yönelik farkındalık sağlamayı ve çözümler
sunmayı amaçlıyor. Bu yaklaşım, şirketin kapsayıcılık
ve toplumsal duyarlılık vizyonunun güçlü bir yansıması.
Genel Müdür Şehram Zayer: “Bu, yalnızca bir izin
politikası değil; bir anlayış meselesi”
Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer, uygulamaya
ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Hayatımızın belirli dönemlerinde bakım verme sorumluluğu
kaçınılmaz bir gerçek. Bu sorumluluk çoğu zaman
büyük bir özveri gerektiriyor ve yeterince görünür değil.
Biz Merck Türkiye olarak, bu sorumluluğu taşıyan çalışanlarımızın
yalnız olmadığını bilmelerini istiyoruz. Onlara
zaman, alan ve destek sunarak hayatlarını kolaylaştırmayı
amaçlıyoruz.”
Zayer ayrıca, çalışan deneyiminin Merck’in kurumsal
öncelikleri arasında yer aldığını belirterek sözlerini şöyle
sürdürdü:
“İş-yaşam dengesini destekleyen yapılar kurmak, yurt
içi ve yurt dışındaki kariyer fırsatlarını erişilebilir kılmak,
eğitim ve gelişim olanaklarını kişiselleştirmek bizim için
birer hedef değil, kurumsal sorumluluktur. Çeşitlilik,
kapsayıcılık, eşitlik ve aidiyet ilkeleri doğrultusunda, her
çalışanımıza sadece profesyonel değil, insani olarak da
değer verdiğimizi hissettirmek istiyoruz.”
Haziran - June 2025
60
Protect your
skin consciously!
Cildinizi bilinçle koruyun!
Dermatology and Venereal Diseases at Üsküdar University
Faculty of Medicine, highlights the most common
mistakes made in sunscreen use and shares expert
recommendations. She underscores the necessity of
applying sunscreen year-round:
“Even in winter, UV rays can pass through windows and
reach our skin. Sunscreen isn’t just for summer vacations—it’s
a vital part of year-round skin health.”
Prof. Dr. Fatma Pelin Özgen
The effects of sun exposure on the skin aren’t limited
to the summer season. Prof. Dr. Fatma Pelin Özgen
emphasizes the importance of choosing the right
sunscreen based on your skin type and warns against
the dangers of counterfeit products: “In trying to
protect your skin, don’t end up harming it.”
Sunscreen: Not just for summer, but a daily essential
Prof. Dr. Fatma Pelin Özgen, Head of the Department of
Different skin types require different protection
Prof. Dr. Özgen stresses that sunscreen should be chosen
according to individual skin types. For oily and acne-prone
skin, she recommends non-comedogenic, water-based
sunscreens that won’t clog pores. For sensitive skin, her
advice is clear:
“Sunscreens with mineral filters offer effective protection
without irritating the skin barrier.”
For babies, shade is the best protection
Sunscreen is not recommended for babies under six
months old, Prof. Dr. Özgen states. Instead, she advises
physical protection:
“For this age group, the safest method is to avoid direct
sun exposure using shade, hats, and appropriate clothing.”
Haziran - June 2025
62
Beware of counterfeit products!
With the growing number of fake products on the
market, Prof. Dr. Özgen urges consumers to purchase
sunscreens only from trusted pharmacies. She advises
avoiding products that contain harmful ingredients such
as oxybenzone, octocrylene, parabens, and phthalates.
“Sun exposure is a major factor in skin aging and skin
cancer. Sunscreen is our most powerful defense—but it
must be used wisely.”
The 3 golden rules of sunscreen use
Season Doesn’t Matter – UV rays are active year-round.
Know Your Skin – Not every product suits every skin type.
Check the Source – Counterfeit products can damage your
skin. Skin health is not something to leave to chance. Before
stepping out into the sun, choose the right sunscreen for
your skin type, apply it properly, and buy only from reliable
sources. Give your skin the protection it truly deserves.
Güneş ışınlarının cilt üzerindeki etkileri sadece yaz
mevsimiyle sınırlı değil. Prof. Dr. Fatma Pelin Özgen,
cilt tipine göre doğru güneş kremi seçmenin önemini
vurgularken, sahte ürün tehlikesine de dikkat çekiyor:
“Korunmak isterken zarar görmeyin.”
Güneş kremleri mevsimlik değil, günlük ihtiyaçtır
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Pelin Özgen,
güneş koruyucular hakkında en sık yapılan hatalara ve
doğru kullanım önerilerine dikkat çekti. Her mevsim
güneş kremi kullanılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr.
Özgen, “Kışın bile UV ışınları camlardan geçerek cildimize
ulaşıyor. Sadece yaz tatillerinde değil, yıl boyunca koruyucu
kullanmak cilt sağlığı için hayati önemde” diyor.
Farklı cilt tiplerine farklı koruma
Güneş kremi seçiminin cilt tipine özel yapılması gerektiğini
belirten Prof. Dr. Özgen, özellikle yağlı ve akneye
meyilli ciltlerde gözenekleri tıkamayan, su bazlı ve nonkomedojenik
ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini söylüyor.
Hassas ciltler içinse önerisi daha farklı: “Mineral filtre
içeren ürünler cilt bariyerini yormadan koruma sağlar.”
Bebeklerde güneşten korunma yolu gölgeden geçer
6 aydan küçük bebeklerde güneş kremi kullanımının
önerilmediğini belirten Prof. Dr. Özgen, “Bu yaş grubunda
en güvenli yöntem fiziksel korunmadır; yani gölge, şapka
ve uygun kıyafetlerle güneşten uzak durmak,” ifadelerini
kullandı.
Sahte ürün uyarısı!
Piyasada hızla artan sahte ürünlere karşı da uyarıda bulunan
Prof. Dr. Özgen, güneş koruyucuların güvenilir eczanelerden
temin edilmesi gerektiğini vurguladı. Oksibenzon,
oktokrilen, paraben, fitalat gibi zararlı maddeler içeren
ürünlerden kaçınılmasını önerdi.
“Güneş ışınları cilt yaşlanmasında ve deri kanseri oluşumunda
önemli bir etkendir. Elimizdeki en güçlü savunma güneş
koruyuculardır. Ancak bu savunmanın da bilinçli yapılması
gerekir.”
Güneş kreminde 3 altın kural
Mevsim fark etmez – UV ışınları dört mevsim aktif.
Cildini tanı – Her cilde her ürün uygun değil.
Kaynağını sorgula – Sahte ürün, cilde zarar verir.
Cilt sağlığı tesadüfe bırakılmaz. Güneşe çıkmadan önce
doğru ürünü, doğru şekilde ve güvenilir yerden edinerek
cildinize hak ettiği korumayı verin.
Haziran - June 2025