Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
18 * Sosyalizm Yolunda <strong>Kızıl</strong> <strong>Bayrak</strong> Kadın sorunu<br />
Sayı: 2012/22 * 1 Haziran 2012<br />
Dinci-gerici AKP’nin saldırıları bitmiyor...<br />
Her türden gericiliğe karşı kadın-erkek<br />
Tayyip’in nasıl bir demagog olduğunu gösteren<br />
yeterince örnek yaşandı bu ülkede. Ancak geçtiğimiz<br />
günlerde “Kürtaj Uludere’dir” demesi kendi sınırlarını<br />
zorladığını göstermiş oldu. Dinci-gerici AKP<br />
hükümetinin başı Tayyip Erdoğan’ın gerici fikirlerini<br />
kusarken, aynı zamanda kullandığı küstah üslupta ne<br />
kadar ileriye gidebileceğini de bir kez daha görmüş<br />
olduk.<br />
Gündeme gelen bu açıklamaların bir yanı, Roboski<br />
katliamını, “parasını da verdik artık unutun” diyerek<br />
aklamaya çalışacak denli soysuzlaşabilen Tayyip<br />
Erdoğan’ın gündem değiştirmek, hedef saptırmak <strong>için</strong><br />
başvurduğu çirkin bir demagojidir. Bir diğer yanıysa,<br />
Erdoğan’ın kürtaj açıklamaları vesilesiyle devletin<br />
kadın bedeni üzerinde kurmak istediği egemenlik<br />
heveslerinin dışavurumudur. <strong>Bu</strong> açıklamalarla zaten<br />
yetersiz olan kadın haklarının tamamen ortadan<br />
kaldırılmasının ön hazırlıkları yapılmaktadır.<br />
Erdoğan’ın kadın sorununa bakışı ve kürtaj<br />
vesilesiyle yürütülen gerici tartışmalar sömürü üzerine<br />
kurulu bu kapitalist düzenin bakışını özetlemektedir.<br />
Erdoğan dinci-gerici zihniyetini her fırsatta, özellikle<br />
kadın sorunu üzerinden, kustuğu <strong>için</strong> esasında bu<br />
açıklamalar şaşırtıcı değildir. “3 çocuk yapın”<br />
söyleminden sonra sıranın kürtaj hakkının gaspına da<br />
geleceği kimse <strong>için</strong> şaşırtıcı olmamalıdır.<br />
Erdoğan önce Hilton Otel’de düzenlenen<br />
Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem<br />
Programı’nın uygulanmasına ilişkin 2012 Uluslararası<br />
Parlamenterler Konferansı kapanışında yaptığı<br />
konuşmada “üç çocuk” talebini yineledikten sonra<br />
kürtaj hakkını hedef alarak şöyle demişti:<br />
“Türkiye olarak, çocuklar konusunda da büyük bir<br />
hassasiyet <strong>için</strong>deyiz. Çocukları çok seviyorum. Ben<br />
ülkemde en az 3 çocuk istiyorum. Çünkü genç dinamik<br />
bir nüfusa ihtiyacımız olduğunu biliyorum ve bu<br />
çalışmayı sürdürüyoruz. …Şunu da açıkça söylüyorum,<br />
sezaryenle ilgili doğumlara karşı olan bir başbakanım<br />
ve bunu bir cinayet olarak görüyorum. Kürtajı bir<br />
cinayet olarak görüyorum. <strong>Bu</strong>na kimsenin müsaade<br />
etme hakkı olmamalı. Ha anne karnında bir çocuğu<br />
öldürürsünüz ha doğduktan sonra öldürürsünüz.<br />
Hiçbir farkı yok. <strong>Bu</strong>na karşı çok daha duyarlı olmaya<br />
mecburuz. <strong>Bu</strong>na karşı el birliği <strong>için</strong>de olmak<br />
zorundayız.”<br />
Sonrasında Tayyip Erdoğan, AKP Kadın Kolları 3.<br />
Olağan Kongresi’nde şöyle konuştu:<br />
“<strong>Bu</strong> ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya<br />
mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz<br />
kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir<br />
Uludere’dir. Anne karnında bir yavruyu öldürmenin<br />
doğumdan sonra öldürmeden ne farkı var soruyorum<br />
sizlere. <strong>Bu</strong>nun mücadelesini hep birlikte vermeye<br />
mecburuz. <strong>Bu</strong> milleti dünya sahnesinden silmek <strong>için</strong><br />
sinsice bir plan olduğunu bilmek durumundayız, asla<br />
bu oyunlara prim vermemeliyiz’’.<br />
Kürtaj hakkını gasp <strong>etmek</strong> <strong>için</strong> zemin döşeyen<br />
Erdoğan, buna bir de ırkçı sos eklemektedir. Kürtajı<br />
“milleti dünya sahnesinden silmek <strong>için</strong> sinsice bir<br />
plan” olarak değerlendirmektedir. Erdoğan’ın<br />
başlattığı gerici koroya “kürtaj yasaklanmalı” diyerek<br />
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı<br />
Ayhan Sefer Üstün de katılmıştır. Kürtajın insan hakkı<br />
ihlali olduğunu belirterek insan hakları komisyonu<br />
örgütlenmeye!<br />
başkanı sıfatıyla konuşan bu zat, önümüzdeki günlerde<br />
bu konuyu gündemlerine alacaklarını ifade <strong>etmek</strong>tedir.<br />
Sağlık Bakanlığı ise, meclis kapanmadan önce<br />
yasalaştırılacak bir tasarı hazırlıklarını hızlandırdığını<br />
ifade etti.<br />
Kürtajı insanlık suçu ilan edenlerin, cinayetle<br />
eşdeğer tutanların açıklamalarında hiçbir bilimsel<br />
değer olmadığı gibi insan hakları konusunda samimi<br />
de değillerdir. Kürtajın insanlık suçu sayılmasını<br />
söyleyenler, önce kendi işledikleri insanlık suçlarına<br />
bakmalıdır. Onlar söz konusu tartışmayı Uludere gibi<br />
açık bir katliamla benzerlik kuracak denli küstahtırlar.<br />
Ayrıca vurgulamak gerekir ki, kürtajı cinayet sayan ve<br />
yaşam hakkından bahseden Erdoğan “kadın da olsa<br />
çocuk da olsa gereğini yapın” derken olası cinayetleri<br />
teşvik etmiyor muydu? Ya da bu ülkede hamile olduğu<br />
halde işkence tezgahlarına alınan kadınlardan haberi<br />
yok mu? Daha yakından bir örnek verirsek bir eylemde<br />
genç kadının hamile olduğunu söylemesine rağmen<br />
tekmeleyerek yerlerde sürükleyen polisine sahip çıkan<br />
Erdoğan değil miydi?<br />
İnsan hakları konusunda açıklama yapma ihtiyacı<br />
duyan TBMM İnsan Hakları Komisyonu bu yaşananlar<br />
karşısında bir tek laf etmiş miydi? Bebeğin yaşam<br />
hakkından bahsedenler geçtiğimiz yıl açlıktan ölen<br />
Kübra bebeğin yaşam hakkına ne derece sahip çıktılar?<br />
Dahası uyguladıkları sömürü politikalarıyla bu<br />
ölümden onlar sorumlu değil midir? Kuşkusuz bu<br />
ülkede insan hakları ihlallerinden, faili meçhullerden,<br />
yargılı-yargısız infazlarla yaşamları ellerinden<br />
alınanlardan, kayıplardan, toplu mezarlardan<br />
bahsetmeden bu konuyu işlemek mümkün mü? Böyle<br />
bir ülkede gerici politikalarını yaşama geçirmek <strong>için</strong><br />
“insan hakları” söylemine başvuran bu katillerin<br />
inandırıcılığı olabilir mi?<br />
Gericiliğin hedefinde kadın hakları var!<br />
Tüm sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalist<br />
toplumda da ataerkil değer yargıları nedeniyle kadın<br />
emeği ve bedeniyle sömürü konusudur. Toplumsal<br />
yaşamda cinsiyetçi iş bölümü kadını toplum<br />
yaşamından uzaklaştırmakta, ev içi köleliğe itmektedir.<br />
Kadın emeğinin sömürüsü yanında kadın bedeni de<br />
egemen sınıfın çıkarına göre kullanılan bir metaya<br />
dönüşmüştür. <strong>Bu</strong>ndan ayrı düşünülmeyecek bir diğer<br />
olgu da kadın doğurganlığının, egemen sınıfın çıkarına<br />
göre, nüfus politikalarına göre belirlenmesidir. Tarihte<br />
pek çok örneği olduğu üzere Erdoğan’ın Hitlervari bir<br />
şekilde karşımıza geçerek “3 çocuk yetmez 5 yapın”<br />
demesi bir tesadüf değildir.<br />
Kürtaj tartışmalarının bir yanı, egemen sınıfın<br />
çıkarları gereği belirlenen nüfus politikaları<br />
kapsamında değerlendirilebilir. Bir diğer yanı da kadın<br />
hak ve özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır.<br />
Özellikle genel olarak tüm dinsel öğretilerde<br />
ortaklaşan, kadını baskılayan uygulamalardan biri de,<br />
kürtaj hakkının yasaklanmasıdır. Kürtaj hakkı ilerici<br />
kadın hareketinin uzun yıllara dayalı mücadeleleri<br />
sonucu elde ettiği kazanılmış bir haktır. Sosyalist Ekim<br />
Devrimi’nden sonra kadın lehine atılan ilk adımların<br />
biri de kürtaj hakkıdır.<br />
Kürtaj hakkı; kadınların kendi bedenleri ve<br />
doğurganlıkları üzerinde söz sahibi olmasının ayrılmaz<br />
bir parçasıdır. İstenmeyen hamileliğe son verilmesi<br />
konusunda kadınların kendi kaderlerini belirlemeleri<br />
temel hak ve özgürlükler kapsamında ele alınmadan bu<br />
konuya sağlıklı bir yaklaşım getirilemez.<br />
Belirtmek gerekir ki bir çocuğun doğması dışında<br />
hayatta kalabilmesi <strong>için</strong> gereken maddi yaşam<br />
şartlarını hazırlamadan bu bebeğin yaşam hakkından<br />
bahs<strong>etmek</strong> yetersizdir. <strong>Bu</strong> konuda hiçbir önlem<br />
almayanların, kürtajın yasaklanmasını insan hakkı<br />
üzerinden açıklamaları ise ayrıca abestir.<br />
<strong>Bu</strong> tartışmaları yapanlar kürtaja neden olan<br />
toplumsal koşulları es geçmektedirler. Kapitalizmin<br />
yarattığı toplumsal koşullardan bahsetmeden bu sorun<br />
tartışılamaz. Analık toplumsal bir sorumluluktur ve tek<br />
başına kadının üzerine yüklenmemelidir. Oysa<br />
kapitalizmde tüm yük kadına aittir. Sermaye devletinin<br />
bir çocuğun bakımı ve insanca yaşayabileceği koşulları<br />
sağlamak gibi bir derdi yoktur. <strong>Bu</strong> tamamen ailenin<br />
daha özelde kadının sorumluluğundadır. <strong>Bu</strong>ndandır ki<br />
kapitalizmin hüküm sürdüğü her yerde olduğu gibi<br />
Türkiye’nin de çocuk ölümleri konusundaki sicili hayli<br />
kabarıktır.<br />
Çoğu durumda görüldüğü gibi artan yoksulluk<br />
çoğu çocuk basit önlenebilir hastalıklardan ve yetersiz<br />
beslenme koşullarından dolayı ölmektedir. Yanı sıra<br />
toplum genelinde artan işsizlik ve yoksullukla insanca