Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ANNELER GÜNÜ
Bütün dünyadan her yıl mayıs ayında ikinci Pazar günü anneler günü olarak kutlanır. O gün nineleriyle
uyuduğumuz sevgisi ile büyüdüğümüz annelerin günüdür. Anne sevgilerin en güzeli ve en yücesidir
anne demek iyilik , doğruluk , düzelik ,şefkat ve sevgi demektir anne, yavruları için her sıkıntıya
katlanan .çekilmez acılara dayanan yavruları için her türlü fedakarlığı yapabilen yüce bir varlıktır.
Bu kutsal varlıklarımızın günü olan bu gün ilk kez Amerika’da 1907 yılında kutlanmaya başlanmıştır.Daha
sonraları da dünyanın hemen her yerinde Mayıs ayının ikinci Pazar günü annelerimize sevginin
ve saygının açıkça sunulduğu onların bir kez daha kucaklarına atıldığımız bir gün olarak değerlendirilmeye
başlanmıştır.
Amerikalı Jarvis isimli bir kız ,1906 yılında her şeyden daha çok sevdiği ve saydığı annesini kaybetmiş. Yüreğine büyük bir
acı çöken kız ,annesi için günlerce ağlamış, annesiz yaşamak genç kızı perişan etmiş günlerce yememiş,içmemiş hatta kendisini
öldürmek istemiş… Fakat sonunda bu kadar çok sevdiği annesi için bir şeyler yapması gerektiğini anlayarak annesinin öldüğünün
yıl dönümünde arkadaşlarına şunları söylemiş; Bu kadar çektiğim acıdan sonra şunu anladım ki dünyada bir annenin yerini
dolduracak hiçbir şey yoktur.Bunun için yılın bir günü annemize ayıralım o gün annelerimizin değerini anlatan övgü dolu sözler
söyleyelim. Oların bizim için yaptıklarının karşılığı olarak onlara azda olsa minnet ve şükran duygularımızı anlatalım .
O günden sonra Jarvis ve arkadaşları Anneler Gününü yaymak tanıtmak için sıkı bir çalışma yaptılar.İlk kez 1908 yılında mayıs
ayının ikinci pazar günü Amerika’nın bir çok eyaletlerinde anneler günü olarak kutlanıldı. Amerika da anneler gününü ilk
kabul eden ülke İngilleredir .1930 yılında ise AVRUPADA’Kİ diğer ülkeler bugünü kutlamaya başlamıştır yurdumuzda yani
TÜRKİYE’DE ise resmi olarak ilk defa 1956 yılında ANNELER GÜNÜ kutlandı . Bundan sonra da her yıl kutlanmaya devam
edildi . Annelerimiz bütün dertlerimizin devası kanayan yaralarımızın merhemidir . Anne bütün iyiliklerin, güzelliklerini , doğrularını
odalı noktasıdır .Çocuklarını özenle geleceğe hazırlayan bir sanatçıdır . Dünyaya gelmemizde tutan da yaşamamıza büyümemizi
ve her şeyimizi borçluyuz annemize . Bizi özenle büyüten , yetiştiren , hasta olduğumuzda baş ucumuz da sabaha kadar
bekleyen sevgi dolu yüreği bizler için çarpan kutsal bir varlıktır o yavrusunu tertemiz sevgi ile sarar , hiçbir karşılık beklemeden
, yedirir, içirir , tertemiz giydirir toplum içine sokar büyüsek bile üzüntülerimize onların üzüntüleri sevinçlerimiz şefkat
ve fedakarlığa karşı içimize gelen sıcak ifade olarak anneler gününü kutlamaktayız bu mutlu gündede güzel sözler ve maddi değerleri
küçük manevi değerleri büyük bir armağanla , onlara duyduğumuz sevgiyi saygıyı anlatılır onlara annelik hazını tattırırım.
parçasına benzer.
ÇALIŞIP ÇABALAMAK
İnsan hayatını bir amaç için yaşar. Güzel bir meslek sahibi olmak,güzel ve rahat bir evde yaşamak
gibi ama tabi bunlar sadece isteyerek olmaz, o iş için çalışıp bir emek vermekte gerekir.Yoğunlaştığın
şeyin dışına çıkarsan yani meyve derdinde olmazsan sonucun sadece bir odun
Bu konuyu biraz daha açalım,İnsan sizce neden çalışmayınca başaramıyor dersiniz?
Evet bu sorunun cevabı şöyle açıklanır.İnsan emek vermeden asla ama asla bir şeyi başaramaz.İnsan bir hedef belirleyip
o hedefe doğru sırayla merdiveni çıkarsa sonucunda istediği şeye ulaşır, eğer merdivenleri ikişer, üçer çıkmaya
başlarsa ya aşağı düşer yada sakatlanır istediğine ulaşamaz.Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi meyve derdinde olmayan
ağaç odundur sözünü işleyen demir ışıldara benzetebiliriz.Şimdi birazda başka örnekler verelim.
Mesela bir kuş yavruları için solucan arıyor ki karınlarını doyursun yavruları ölmesin yani eğer oturup yavrularının
uçup yemek aramasını beklerse yavruları ölür doğanın dengesi bozulur ve o kuşun soyu yavaş yavaş tükenir ve artık
hiçbir yararı olmaz.İşte insanda böyledir.
Bu konuyu başka bir açıdan daha bakalım.Mesela çok hırslı olan bir insan bir şeyi yapmak için işe koyulur,ama bir
türlü başaramaz.O kişilerin daha çok deneme yaparak başarana kadar çalışmaları,ter dökmeleri ve asla pes etmemesi
lazım, etmezse başarabilir.Fakat eğer pes ederse ben bunu yapamıyorum zorlamanın ne manası var deyip ağlarsa
zaten o kişi hevesini kaybedip işi bırakır ve o işi başaramaz. Onun için yılmadan pes etmeden o işi başarmaya çalışmak
gerekir.
Bazı insanlar vardır boş işlerle uğraşır,topluma hiç yararları yoktur.Bu kişiler asla bir işin elinden tutup onu başarmaya
çalışmazlar.İşte bu kişiler meyve derdinde olmayan bir ağaca benzer,kesilip yakılmaktan başka bir işe yaramazlar.
Sonuç olarak bu sözden şunu çıkarırız,insan yapmayın planladığı işleri yaparak çalışarak iyi bir yere ulaşır ve başarmış
olur.
İnsanlık Adına Çalışmak
Çalışmak hayatta önemli bir yer kaplar.Her işin başı çalışmaktır.Çalışmak küçüklükten
gelir. Ağaç yaş iken eğilir demişler.
Mesela bir insan okul okunuş ama çalışmıyor,o adamın hiçbir yararı kalmaz ama
başka bir adam okumamış çalışıyor ise bu insan ülkemize daha yararlıdır.
Bizim ülkemizde işsizlik oranı yüksektir,ama çoğu insana bu şans verildiği halde
çalışmazlar.Bu da ülkemizde düşüşe bu düşüş ise ülkemizin gelişmemesine sebep olur.
Bazı öğrenciler ben çalışkanın diyor ve sınava çalışmadığı için sınavdan düşük
not alır.Fakat bazı öğrenciler ise çalışkan olmadıkları halde çalıştıkları zaman yüksek
not alabilir.
Hayvanlar bile bu dünyada çalışır.İnsanlar insanları örnek almıyorlar da hayvanlarında mı örnek almıyorlar!Bir
insan ne kadar çalışırsa o kadar karı olur.
Asla ‘öğretmen çok ödev verdi’ diye bir şey yoktur.O insanın içinde olan diye bir şey değildir.İnsan ne
kadar çalışırsa o insan o kadar iyi not alır.
Sonuç olarak akıl para ile satılmaz.İnsan yedisinde neyse yetmişinde de aynıdır.İnsanlar çalışmalarına göre
mükafatını alır.
KULLANIRKEN ABARTMA
Telefon son zamanlarda kullanılan arama yapılan mesajlaşılabilen vb şeylerde kullanılır.
Telefonun yararları vardır.Bunlar;kolay haberleşme,fotoğraf çekmek bunlardan bazılarıdır.
Telefonun yararları olduğu gibi zararları da vardır.Bunların en önemlisi radyasyon yaymasıdır.
İnsanların hemen hemen hepsi telefon kullanıyor ve her an yanlarında taşıyorlar.Çoğu da radyasyon yaydığını
biliyorlar.Ama yinede çok fazla kullanıyorlar.
Kısacası;Telefonu kullanırsak hayatımızı kolaylaştırırlar.Ama abartmadan kullanmamız gerekir .
AKLI DOĞRU YERDE KULLAN
Bence akılları olanlar kendilerini çok akıllı sanmasınlar. Çünkü eğer aklını kullanmayan insan akıllı olamazlar.
Aklını kullanamayanlar bir de vücutların da kullanamazlar. Hareket bile edemezler hareket etmek için
beynimize ihtiyacımız vardır. Bir iş yapmak için aklımızı kullanmalıyız. Bir atasözü duymuştum AKIL YAŞTA
DEYİL BAŞTADIR diye bence atalarımız doğru demişler. Aklını eğer kullanabiliyorsan yaşla ilgisi yoktur. Eğer
aklını kullanmazsan cezanı çok kötü çekersin.
UYGARLAŞMA YOLUNDA İLK ADIM
Öncelikle şunu söyleyeyim;okumak çok önemlidir.Okumayan insan ise cahildir.Sizi şimdi okuma ile uygarlaşma arasında ki ilişkiyi
açıklayacağım.
Ulu önderimiz ATATÜRK uygarlaşma önem vermiş ve uygarlaşmanın önem vermiş ve uygarlaşmanın ancak okumakla olduğunu
belirtmiş.O bir kitap okurken gözlerinden yaşlar gelse bile kestiği küçük bez parçalarıyla silmiştir. Okumaya önem verdiği gibi öğretmene
önem vermiş biridir “Öğretmenler yeni nesil sizlerin elinde olacak” derken bunu kastetmiştir.Ve Atatürk okumaya önem
verdiği için baş öğretmen seçilmiştir.Uygulaşmaya önem verdiğinin bir diğer kanıtı inkılaplardır şöyle düşünürsek şu an bilim bakımından
çok daha ileride değiliz. Duymuşsunuzdur,Japonyalı öğrenciler şu an Amerika’nın Uzay mekiklerini yapıyor. Onlar bunları yaparken bizim
gençlerimiz dışarıda geziyor , eğleniyor .Niye bizde bunları yapmıyoruz. Atatürk diyor ki “ hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir”Bize gençliğe
hitabe’ de bunları derken biz onun izinden gideceğimize tersine gidiyoruz.
Diyeceğim şu ki milletimizi uygarlık seviyesine çıkarmak bizim elimizde.Korumakta bizim elimizde.Atatürk’ün gençliğe hitabesin de hiç unutmayalım
ki uygarlaşalım.
Beyza Gül ÖNAL
7/F 637
MUTLULUK IŞIĞI SEVGİ
Sakın kollarınızı sevgiye kapamayın çünkü sevgiye kapanan kollar her zaman
mutsuz olur.
O yüzden daima kollarınızı açık tutun sevgiye.Eğer kollarınızı kapatırsanız sevgiye, sevgi
size uğra-
maz sevgi tüm engelleri aşan bir güçtür. İnsanlara her zaman sevgi ve hoşgörü ile yaklaşılmalıdır.
Sevgi insanı ayakta tutan tek ilaçtır.Nasıl ki çiçekler sevgi ile büyürse insanlar da sevgi ile
yeşerirler.
İnsanlar sevgisiz kalınca yalnız kalırlar.Sevgisiz hiçbir canlı hayattan zevk alamaz. Sevgi
insana hayata
bağlayan tek kaynaktır. Sevgi sadece insanları sevmekle olmaz. Hayvanları, bitkileri tüm canlıları
sevmektir. Sevgi öyle bir şeydir ki kelimelerle anlatılmaz. Sevgi tüm dünyayı kaplayan bir buluttur.
Sevgi her zaman asırlardır mutluluk kaynağı olmuştur. Sevgisiz bir toplum tüm değerlerini
Kaybetmiştir.Sevgi ve hoşgörünün bittiği toplumda kötülük ve pislik baş göstermiştir.Demek ki
Sevgi her derdin dermanıdır.
İnsanlar farklı ırktan olsa da, konuşmalarımız faklı olsa da, tabi birbirimizi anlayamasak bile bir tebessüm,
bir gülücük kocaman bir sevgi Dünyası ortaya çıkarır.
Sevgiyle kalmanız dileğiyle
AKLINI DOĞRU YERE KULLAN
ELANUR
Yüce ALLAH herkese akıl vermiş ve yanında bir de fikir vermiş.
Fakat bazı kişiler aklını doğru haliyle kullanamıyor.
Kurnazlık yapıp saçma sapan işlerle kullanıyorlar akıllarını, Fakat öğretmenlerimiz
derdi ki:
Bazılarının aklını kullanmadığını düşünüyorum.
Bir üniversite den öğrenci bile şüphe eder bunun nedeni ise, öğrencinin aklını bu gibi
şeylere kullanmamasıdır. Yani öğrenci sanır ki;
Üniversiteyi okuyan doktor bile hastasını iyileştiremiyor. Ama hemen hem en bu bir gerçek bazı
doktorlar aklını doğru yere kullanmıyorlar ama o üniversiteyi okuyup aklını çalıştıran insanlar doktor
değil bilim adamı bile olur, fakat o işi aklını kullanarak yapanlar bunu yapabilir.
Ama bir üniversiteyi okumayan ayakkabıcı bile aklını kullanır. Ürettiği ayakkabıları güzel ve kullanışlı
yapar bu yüzden insan aklını kullanmasını biliyorsa yaptığı işi kolayca yapar ve amacına ulaşır.
Büşra nur CİMİLLİ
6/E
Bizlerin İki Türlü Yaşantı’sı Vardır. Birincisi şu andaki halimiz,
yaşantımız. Şimdiki
Zamanımız, ikinci ise gelecekteki ideal’imizdir. İnsanların hayalleri, dilekleri
vardır. İnsanlar hayal kurmadan yaşamını sürdüler. Bugünü yapan
dündür sizce bir insan neden okur? Geleceğini, yarınını şekillendirmek
için
Doğum günü pastamızın mumlarını söndürmeden önce dilekler tutarız .Ve
o gerçekleşmesini isteriz. Belki bu dilekleriniz gerçekleşecek belki de hiç bir zaman gerçekleşmeyecek.Gerçekleşmese
bile biz bu ikinci yaşamamızı sürdürmeye devam ederiz .
Çevremizdeki bir çok yetişkin insan rahat yaşamayı kendine ait evi olmasını
arabasının olması
Zengin olmayı ve daha bir çok şey diler o dilekleri gerçekleşirse o evle o araba ile bir sürü
para ile
neler yapacağını hayal eder.
Güzel bir gün için, uykuyu seçin
Uyumak benim için çok önemlidir. Bizler düzenli olarak
uyursak, daha dinç olarak, sabahlara gözlerimizi açarız. Ben uykumu
sağlam alamazsam gün içerisinde yaptıklarımdan hiç bir şey anlamam.
Birçok insan uykusunu alamadan, kötü bir şekilde kalkarsa çok hırçın
olabilir. Bu hırçınlığı çevresine yansıtabilir. Bu yansıtma sonucunda çevremizdekilere
karşı olumsuz sonuçlara varırız.
Bir sınavımız var ve iyi bir not almaya çalışıyoruz. Uyumadan önce sınava gireceğimiz
dersin konularını tekrarlarsak o konular uykuda pekişir ve aklımızda kalır.
Uykumuzda tam bir şekilde dinç bir şekilde sınava girer, iyi notlar almaya çalışırız.
Buradan şunu anlıyoruz ki iyi, güzel bir güne başlamak için uykumuzu iyi almalıyız…
Ferda ÇAKMAK
6=E
ZAHMETLİ BİR İŞ
Bir işe özen göstermezsek, o işi zahmetli yapmazsak, işimiz hiç iyi olmaz.
Ortaya başarılı bir sonuç ta çıkmaz.
Taş ocağında çalışan bir madenci karanlıkta saatlerce çalışır. Alın teriyle parasını alır. Belki
de işini zahmetli bir şekilde yaptığı, yaptığı için zam bile alabilir. Böylelikle madencinin
daha fazla parası olur ve oda helal bir paradır.
Sonuçta madenci işini iyi bir şekilde yaptığı için parayı fazlasıyla almıştır. O parayı bolluk ve bereketli
bir şekilde harcar…
Ferda ÇAKMAK
İLETİŞİMİN ÖNEMİ
İletişim günümüzün en önemli gereksimler inden biridir.
İletişimsiz hayat olmaz. İletişim hayatımızda her zaman kullanırız.
Mesela:
Öğretmeni dinlerken, arkadaşlarımızı dinlerken,ailemizi dinlerken sürekli iletişim kurarız ve
sürekli konuşuruz onlarla.
Etkili bir iletişim kurabilmemiz için karşımızdaki kişinin ne söylediğini anlamamız gerekmektedir.
Aslında etkili bir iletişim kurmak zor değil karşınızdakinin ne söylediğini(konuştuğunu)anlayın yeter size,iletişim
sorunlarını böylece çözeriz.
Mesela yine bir örnek verecek olursak:
Biz “öğrenciler” öğretmenlere etkili bir iletişim kurmak için birbirimizi dinlemeli ve cevapları vermeliyiz.
Asıl doğru iletişim birbirini iyi anlayan hem başarılı hem de çok mutlu bireyler olmaktan ortaya çıkar.
Jest ve mimikler etkili bir iletişim aracıdır. Bu şeylerle iletişim kurmak çok önemlidir.
Bence iletişim kurmak insanı kendine doğru güven kazandırır insan’ın mutlu olmasını sağlar.
İNSAN OLMAK İÇİN ADAM OLMALIYIZ
HİLAL SELİMOĞLU
7/E
İlk önce insan olmak çalışmayla başlar. Ödevlerimizi yapmalıyız ki adam olmalıyız.
Eyer ödevlerimizi yapmazsak öğretmenin gözünden düşeriz. Kötü not alırız.
Eyer ödevlerimizi yaparsak öğretmenin gözüne gireriz. Öyle bir atasözü vardır
Işıldayan demir parlar. Eyer çok çalışırsak amacımıza ulaşır ve güneş gibi parlarız.
Eğer hiç çalışmazsak o demir paslanır. Ve karanlık odaya düşeriz.
Şöyle bir şey vardır. Bazı köylerde çocuklar çırpınır öğrenmeye.
Biliyor musunuz biz onlara göre çok şalsıyız.
Bizse yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda. Onlar ise çırpınır öğrenmeye.
Bazı köydekilerler ise babaları izin vermediği içim okuyamıyorlar.
Dağda çobanlık yapıyor. Bizim ailemiz ise çırpınıyor bizi okutmaya.
Biz onlara göre çok şalsıyız. Bizde bunun karşılığını vermeliyiz.
Ödevlerimizi yapmalıyız ki öğretmenlerimizi dinlemeliyiz ki okumalıyız ki babamızı kendimizi gururlandıralım.
Başkasının gözünde küçük düşmeyelim. Böyle olalım ki adam olalım.
Bilgisayar oyunlarında oyun oynamak değil ödevlerimi çalışmalıyız.
“ŞİMDİ EĞİTİM ZORUNLU OLDUĞU İÇİN HER KIZ ÇOÇUĞU VE HER ERKEK ÇOÇUĞU OKUMAK ZO-
RUNDA”b
MUTLU VE SAĞLIKLI ÇEVRE
Ülkemiz çevre bakımından çok güzel denizleri, ormanları ve şehirleri olan bir ülke.
Fakat bu güzel ülkemizi kendimiz yaşamaz bir hale getiriyoruz.
Örneğin:
Fabrikalarımızdan çıkan dumanlar yaşam alanlarımızı kısıtlıyor. Denizlerimiz atıklarla dolu. Biz bunları
kendi ellerimizle mahvediyoruz.
Biz çevremizi düzenli kullanarak çevre kirliliğine önem vererek, fabrika bacalarına filtre takarak denizlerimize
atık atmayarak çevremizi temiz tutabiliriz. “Evlerimizde içtiğimiz sular” bulanık, bunun nedeni
ise barajlarımızı kirletiyoruz. Devletimize bizim için piknik alanlarımız parklar, bahçeler yapıyor
ama biz bunları kirletiyoruz. Aslında biz bunları yapmamalıyız.
Bu çok zor bir iş fakat herkes gördüğü yeri temizlese bu sorun çözülür.
Nasıl yemek yemeği unutmuyorsak, uyumayı unutmuyorsak çevreyi temizlemeyi de unutmamalıyız.
Eğer temiz bir çevrede yaşamak istiyorsak her şeyden önce çevreyi temiz tutmalıyız.
HİLAL SELİMOĞLU
7/E
NASIL BİR ÇEVRE İSTİYORUZ
Kim yemyeşil bir dünyada yaşamak istemez. Kırlarda gezip tertemiz sulardan içmek
istemez. Bunlar günümüzde pek fazla yok. Çevremizi temiz tutmuyoruz. Çöpleri çöp kovasına
atmamız gerekirken yere atıyoruz. Aslında herkes çöplerini çöpe atsa çevremiz tertemiz,
yemyeşil olama mı? Ama biz bunların hiç birini yapmıyoruz. Yem yeşil ağacın gölgesinde
oturmayı, rengarenk çiçekleri koklamayı kim istemez.Hayatımız boyunca kötü ve kirli çevrede
mi yaşamak isteriz? Ben yemyeşil bir çevrede yaşamak isterim. Aslında herkes yaşamak ister. Bunu
istemeyen olmaz. Aslında yaşamamız içi bu önemli, çevremiz temiz olmazsa nasıl nefes alabiliriz. Deniz
kenarında hava almak artık çok zor. Çünkü denizlerde artık kimyasal atık var. Bunları atmazsak deniz
kenarında hava alabilirdik. Ama bunu maalesef kimse yapmıyor. Artık içtiğimiz sular bile bulanık.
Çünkü:
Barajlarımızı kirletiyoruz, o yüzden sularımız bulanık oluyor fabrikalardan çıkan duman bile havayı
kirletiyor. Ve bu yüzden yine çevre kirleniyor. Fabrika bacalarına filtre taksak daha iyi olmaz mı? Ne
denizlerimiz ne de çevremiz kirlenir. Ama biz parkları bahçeleri piknik alanlarını kirletiyoruz. Aslında
bunları yapmazsak par karlımız, bahçelerimiz temiz olur. Çok zor bir şey değil nasıl yemek yemeyi
unutmuyorsak çevremizi de unutmamalıyız.
HİLAL SELİMOĞLU
7/E
ŞÜPHE ETMENİN OLUMSUZLUKLARI
Yaşadığınız çağda birçok sorun var bu sorunlardan biriside ön yargı ve şüphedir şüpheli
olan insanlara bakıldığında hayatta hep kaybeden taraf olduğunu görürüz.
Bazen hayatımızı değiştirecek kararlar almamız gerektiğinden şüphe ile yaklaşıyoruz.
Bu neden’le genelde yanlış kararlar veririz.
Mesela bir iş adamı bir işe atılırken şüphe ile yaklaşır ve kazanacağı parayı kaybeder üzünç olur bu
yüzden hayatımızda bazen kararlar alırken bazen riskleri göze almamız gerekir aksi takdirde yukarıdaki
iş adamı gibi hayal kırıklığına uğrar üzülürüz ve hayatımızdan çok fazla ilerleyemeyiz
Gizem Yarçın
6/E-1370
YALNIZLIK İNSANIN
HUYUNU DEĞİŞTİRİR
Yalnızlık insanın içine çeker. Onu içine kapatır. Yalnızlık kapatır. Yalnızlığın
iyi yönleri de vardır.
Mesela bir ergenlik dönemindeki çocuk çok sinirlenmiştir ve ruhsal açılardan
iyi değildir. Yalnızlık onu sakinleştirebilir. Faydası da budur. Ama yalnızlığın zararları da
ruhumuzu değiştirir. Mesela birçok Ruhsal sıkıntı değiştiriyor. Ve yalnız kalır ifade etmediği içindir. Yalnızlık
bizim ruhumuzu yaralar. Duygularımızı, sinirlerimizi biraz hafifletir. Ama bana göre yalnızlık kötüdür
çünkü insanları değiştirir ruhlarını yaralar. Bir zararı da yalnız kalan kendini koruyamaz. Çünkü
psikolojik olarak bozulmuş ve yanında bir dost konusunda bir atasözü vardır: “yalnız kalanı kut yer “
Yani yalnızlık hem zararı hem de yararı vardır. Elbette zararı daha çoktur o yüzden yalnızlık insanın
huyunu da değiştirir.
SERHAT BOZKURT
6/E
BİR KAPI AÇILIR BİR KAPANIR
Siz daha önce hiç şöyle bir söz duydunuz mu? Bulutlar ağlamazsa yeşillikler nasıl güler?
Bende yeni duydum .
Gelin şu sözü açalım yani bu sözde bize söylemek istenen söz “Şu Yüce ALLAH bezen Bir Kapıyı Kapatır
Bir Kapıyı Açar” daha iyi bekliyorduk sonra sınavdan da iyi puan aldık bu bizim için iyi olur.Başka
bir örnek ile araba ile seyahat yapıyorum .Ve o arada araba’nın lastiği patladı.Ama tek kişiyle yapılacak
bir iş değildi.O sırada yanımızdan geçen araba durdu ve bize yardım etti böylelikle başardım ve
son örnek ile güneş hiç batmazsa doğar mı? Doğmaz mı?yani bir üzüntü bir güzellik sonuçlanabiliyor.
Yani eğer bir kapı kapanır bir kapı açılır o yüzden her şeye bozulmamalıyız.
“Her zorluktan sonra güzellik gelir.”
Oğuz Han Fatih Özyılmaz
Yalnız Kalmak
İnsan yalnız kalınca çok sıkılır duvarlar üstüne üstüne gelir
Kendine arkadaş bulmayan çalışır çok çabalar bunun sebebi tek kalmaktır.
İnsan ı psikolojisi bozulur “Yalnız Kalmamak” için ona bir dost lazım
mesela bir yerde dışlanırsan çok yanız kalır ve çok üzülür ve başka arkadaş-
’ım olsa diye çabalar.
Bir insan kendine yardımcı olacak onla dost olacak birisi arar her insan
tek kalır ve yalnızken çok sıkılır.
Kendini çok üzer örneğin bir insan bir arkadaşına bir şey olur bir daha gelmezse artık
o çok sıkılır.
Ahmet LAZOĞLU
MUTLULUK IŞIĞI SEVGİ
Sakın kollarınızı sevgiye kapamayın çünkü sevgiye kapanan kollar her zaman mutsuz olur.
O yüzden daima kollarınızı açık tutun sevgiye.Eğer kollarınızı kapatırsanız sevgiye, sevgi size uğra-
maz sevgi tüm engelleri aşan bir güçtür. İnsanlara her zaman sevgi ve hoşgörü ile yaklaşılmalıdır.
Sevgi insanı ayakta tutan tek ilaçtır.Nasıl ki çiçekler sevgi ile büyürse insanlar da sevgi ile yeşerirler.
İnsanlar sevgisiz kalınca yalnız kalırlar.Sevgisiz hiçbir canlı hayattan zevk alamaz. Sevgi insana hayata
bağlayan tek kaynaktır. Sevgi sadece insanları sevmekle olmaz. Hayvanları, bitkileri tüm canlıları
sevmektir. Sevgi öyle bir şeydir ki kelimelerle anlatılmaz. Sevgi tüm dünyayı kaplayan bir buluttur.
Sevgi her zaman asırlardır mutluluk kaynağı olmuştur. Sevgisiz bir toplum tüm değerlerini
Kaybetmiştir.Sevgi ve hoşgörünün bittiği toplumda kötülük ve pislik baş göstermiştir.Demek ki
Sevgi her derdin dermanıdır.
İnsanlar farklı ırktan olsa da, konuşmalarımız faklı olsa da, tabi birbirimizi anlayamasak bile bir tebessüm, bir
gülücük kocaman bir sevgi Dünyası ortaya çıkarır.
Sevgiyle kalmanız dileğiyle
ELANUR DİLEKÇİ
7-C
YALNIZLIK
Yalnızlık insanlar için büyük bir çöküntüdür. İnsanlar yalnız kaldığı zaman
psikolojik sorunlar yaşayabilir.
Ailemizle kavga ettiğimizde keşke yalnız kalsak dediğimiz kısa sürer.
Daha çok yaşlılar yalnız kalmaya dayanamazlar. Evlilik programlarına baktığımız
zaman genellikle yaşlıların başvuru yaptığını görüyoruz. Gençlerin bir arkadaş
çevresi olduğu için yalnızlığa dayanabilirler.
Bir bitkiyi bir gülü yetiştiği yerden alıp bir saksıya veya bir vazoya koymak
Çok yanlıştır. O gül belki o suyun içerisinde olduğu için değil yalnız kaldığı için solup
Ölmüştür. Angut kuşları her zaman eş halinde yaşarlar. Asla yalnız yaşayamazlar.
Angut kuşlarından biri öldüğü zaman diğeri onun yokluğuna dayanamaz. Bu yüzden
onun ölüsünün başında birkaç gün bekledikten sonra oda ölür
Umalım ve dua edelim “ Allah hiç kimseye “ yalnızlık vermesin……
Ferda Çakmak
SEVGİ
Sevgi nedir ki sen bilir misin? sevgi demek canından çok sevmektir . Aynı kalbe benzer .
çünkü kalbin tekrar para eğer bu sevgi gerçekse bu kalp parlamayı söndürmez ç. sevgi zaten kalbin
yarısıdır ,sevgi olmasa hiç bir şey olmaz. çünkü gerçekten onu seviyordur. Bazı günler düşünürüm ki
sevmek nedir ama artık öğrendim .sevmek demek ilk görüşü anımsar sevgi parmakları gösterir hangi
parmağın kesilmesini istersin . Hiç biri. sevgi zaten kalbin yarısıdır .Sevgi olmasa hiç bir şey olmaz .
sevgiyi ilk ne zaman anlarsın tabi ki anne karnında
annenizin ölmesini ister misiniz yoksa sen mi tabi ki her çocuk kendisinin ölmesini ister .
Ama en çok sevgiyi büyüklerimiz bilir .
sevgi güzel bir şey olsa gerek , çünkü sevgi olmasa ölüm olsa gerek
İNSAN VE ÇALIŞMAK
İnsan hayatı boyunca geçine bilmek için çalışmak zorundadır . Eskiden insanlar hep
birbirleriyle çalışıp çocuklarına yiyecek ve içecek getirmiştirler .
Şimdiki insanlar her şeyi makinelerle yapıyorlar ve hiç bir şeyin kıymetini bilmiyorlar.
eskide insanlar birbirleri ile yaptıkları şeylerin değerini biliyorlardı ve insanlar daha sağlıklıydı
şimdi her şeyin makinesi çıktığı için insanlar yerinden kımıldamıyorlardı.ve hep
hasta oluyorlar gelecek nesillere kötü örnek oluyorlardı .
Atalarımızda söylediği gibi" işleyen demir ışıldar " Yani çalışan insan hep sağlıklı olur demiştir .
maz.
ÜMRAN DEMİR
6/E
Hayata Gülümse
İnsanların benciliği yüzlerine yansıyorsa neşeleri de yüzlerine yansır. insan biraz hayatta gülümsemeli
yada iyi yönlerden bakmalıdır.mesela Einstein engeli olmasına rağmen alınmasına rağmen moralini bozmadı
ve hep güldü .
bir diğer meselede Atatürk bir çok savaşı kaybetmesine rağmen moralini bozmadı ve oda hep güldü.
sonu hep zaferlerle biti. Aynştayn bilim adamı oldu, atom buldu . Atatürk savaşı kazandı ülkemizi topraklarımızı
kurtardı , cumhurbaşkanı oldu .
bunların aslı bir tebessümle doğdu.çiçekler suya ihtiyaçları olduğu kadar sevgiye ve tebessüme ihtiyacı
vardır. yeni doğan bir bebek gülümsemeye ihtiyacı vardır çünkü gülümsemek sevgiden geçer ,o sevgiye ve gülümsemeye ihtiyaç
duyar çünkü sevgiyi ve gülümsemeyi öğrenir. yani şunu anladık ki gülümsemek her şeye dairdir. önemli olan hayata gülümsemektir.
Hayrunnisa solak
Sonuçta olarak arkadaşlar çalışıp kimseye muhtaç olmamalıyız . Muhtaç olursak ne olacağımıza belli ol-
DOĞALIK
Bu hayatın en önemli etkileri ve dikkat edilmesi gereken şey tabi ki mümkün olan sağlıklı beslenmektir. Yediğimiz
ve içtiğimiz şeyler bizim enerji kaynağımızdır .İnsan vücudu,hata bütün canlıların enerji için ihtiyacı
vardır, besinler guruplara ayrılır , en önemli gurup sebze gurubudur.Sebzeler sağlıklı yaşam için en önemli
sebzedir. Ayrıca meyvelerden tüketmeliyiz.
Ancak bu besinlerin bizim için yeterli ve yararlı olabilmesi için her şeyin doğal olması gerekir. Yani GDO
olmaması gerekir. GDO " Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" anlamına gelir. Bunu gereksiz ilaçlamalar
yaparak destekleyen çiftçiler , bu ilaçları üreten firmalar ve buna göz yuman devlet büyükleri sebep olur. Bir yıl içerisinde daha
çok mahsul için,mahsullerin daha büyük olması ve bu dış görünüm etkilemesi için yapılan ilaçlamalar için ise üretim dolayısıyla
devlete tahsis edilen paralar kötülük için kullanılır.
Böylece insan vücudu için gerekli olan doğal meyve ve sebzeler bu şekilde ilaç taarruzuyla gerçeğinden uzaklaşır ve bizi kötü
etkiler kansere kadar yolu var olan ve hemen durdurulmasa daha kötü olacak şekilde ilerleyecektir.
Yani organik tarım çok önemli olmakla birlikte doğal yaşamımızı çok iyi yöneltir. Organik beslenelim
6/F
EMİN ÜNAL
377
YALNIZ KALMAK
Yalnız kalarak yaşana bilir mi? Yalnızlık nasıl bir şeydir? Yalnızlık nedir? Bazen yalnız kalmak
ister miyiz? Hepsinin cevabını şimdi öğrenelim.
ilk olarak yalnız kalarak yasana bilir mi? ; bence yaşanılmaz çünkü her insanın bir tane bile
olsa dostu vardır ama bu dostu edinilmeyenler vardır .İşte bunlar hiç dostluğu tadına varmamış , dostluk
nasıl bir şeydir bilmezler böyle insanlar hep başkalarının derdiyle ilgilenir ve kötü işler yapar insanlar.
Bu insanlar topluma ve millete yararı yok zararı çoktur .Böyle insanlar cahildirler ve hep bunalımdadırlar
onun için yalnız yaşamak tansa dost edilmesidir ama dost seçerken doğru insanlarla beraber olmalıyız. Diğer bir sorununda
yalnızlık nasıl bir şeydir ? ; Yalnızlık kendi kendine kalarak yaptığı her şeyi gözden geçirmesidir bazen insan yalnız kalarak
yaptığı iyi ve kötü işlerin farkına varmaya çalışırken kendini düzeltmeye çalışarak daha iyi biri olmayı hedeflenen insan yalnızken
verdiği kararlar , daha doğru seçer
Diğer soruya geçersek bazen yalnız kalmak ister miyiz ?; Bazen insan sıkılıp , bunlara yalnız kalma isteyen kimseyi
yanında görmek istemez zamanın hızlı akışını karşı belki biraz durmak kendini gözden geçirmek hayata olmaya ve buna
göre hareket etmek kararlarını verir bunun için arada bir yalnız kalmak ister .
ne demişler " yalnızlık fena arkadaşlar hayırlıdır " öyleyse yalnızlığında bize faydası olduğunu söyleye bilirsiniz.
Konu = YANLIZLIK
DİLAN
ÇİBLAK
YANLIZLIK
Hayata en kötü şey yalnız kalmaktır . İnsan yalnız kalmaktır. Sırdaş insan bulamıyorlar ve her derdini
içine atar sonra da hasta oluyor hele bazılarını görünce
kendini çok anormal hissediyor .Ben yalnızlığa çok karşıyım ama ben yalnız kalsam da
içimi günlüğüme dökerim .Ama cahil insanlar ne yapsın onlar nasıl içlerini bir şeye döküp
kendi kendilerinle konuşurlar bile bir duvara anlatmakla bir dosta anlatmanın epey bir fark var. Yalnızlık insanı ölüme
bile itebilir yalnızlık hiçbir şeye benzemez. Yalnız kalan insan kendine bir çıkmaz çukurda hisseder. Nasıl güneş
olmasa bir şey olmaz ya işte yalnızlık gündüzlük ona benzer bence akılı olalım ailemize iyi davranalım bir anlık sinirle
her şeyi elimizden kayar gider ve bizde yalnız kalırız.
sudenur balgay
İNSAN ÇALIŞIR
İnsan çalıştıkça insan olur ama çalışmayan insan olamaz .Her insan çalışarak insan olmuştur.Çalışmayan
kişi ise insan olamazdır. Bir gün her insan çalışarak insan olur.
Bir büyüğün dediği gibidir = Bir insan çalıştıkça Türkiye çoğalır o yüzden her kez her zaman her yerde
çalışacak mesela bir doktor çalıştığı için doktor olmuştur ve her doktor çalışır eyer çalışmasa doktor olamaz
ve bir öğretmen eyer çalışmayacaksa öğretmen olamaz.
Her insan çalıştıkça bir yere gelir bir polis eyer çalışmasaydı polis olamazdı ama çalıştığı için polis olmuş biz öğrenciler
çalışmasak bir polis, bir öğretmen, yada bir doktor yada bir hemşire olamayız o yüzden çalışmamız lazım .
O yüzden her yerde her zaman her gün ve yaşadığımız süreç boyu çalışıp doktor olacağız her insan çalışıp bir hedefi vardır
o yüzden insan olması lazım ,çalışması lazım hedefler herkes için büyük ve güvenilirdir şüphe duymamalıyız ,çalıştığımız
için.
MERYEM AKTÜRK
6/E
1480
6 /G
AĞAÇLAR
O güzelim hayvanları,
Öldürüyoruz acımasızca.
Siz evsiz kalsaydınız,
Ne yapardınız acaba.
Bilmiyoruz ki:
Ormandan yok olunca,
Çöle döner bu dünya.
Para hırsıyla,
Kıyıyorlar ağaca.
Kırılıyor her gün,
Soluduğumuz hava.
ANNEM
ZELİHA İPEK
Benim canım annem,
Sen beni seversin.
Okşayıp öpersin,
Benim canım annem.
Hastalanınca sen bakarsın,
Benim derdimi sen çekersin.
Beni seversin,
Benim canım annem.
Yemesin yedirirsin,
İçmesin içirirsin.
Saçını süpürge edersin,
Benim canım annem.
SUDENUR BALGAY
6/9
ÇİÇEKLER
Hayatta birçok çiçek var
Ben gülleri severim
Hele ki kırmızı renkleri
Kırmızı benim favori rengim
Ben çiçeklerin hep sini’de severim
Ama güller başkadır benim için
Ben sadece gülleri sevmem
Hepsinin yeri başkadır benim içimde
Çiçeklerin rengi huzur verir bana
Rengârenk çiçekleri görünce
Kalbim bir başka atar
Ben çiçekleri severim
necim
Benimle dertleşirsin
Sanki bir meleksi
Seni çok severim
Benim canım anneciğim.
Beni kendinden çok seversin
Sana değil bana olsun desin
Yüreğini çıkartır verirsin
Beni canım anneciğim
Ben hasta olurum hep sen bakarsın
Ben ağladım mı sende ağlarsın
Ben gülerim sende gülersin
Beni çok seversin benim canım anneciğim.
ZELİHA İPEK
Benim canım babam,
Çalışırsın kazanırsın.
Yedirirsin içirirsin,
Benim canım babam.
Benim canım babam,
Bizi düşünürsün.
Çalışırsın yorulursun,
Benim canım babam.
Benim canım babam,
Çalışırsın yorulursun.
Belli etmezsin bize yorulmadım dersin,
Benim canım babam.
BABAM
SUDENUR BALGAY
BENİM VATANIM
Mavisi var moru var,
Dağı var ovası var.
Türlü, türlü çiçeği var,
Benim vatanım benim vatanım.
Dağı var ovası var,
Goncası var gülü var.
Türlü, türlü çiçeği var,
Benim vatanım benim vatanım.
Camileri köprüleri yapan,
Her yaptığı tarihi eser olan.
Türklüğüyle gurur duyan,
Benim Sinan’ım benim, Sinan’ım
An-
MURAT HAKTAN İLGAZ
Annem değil babam değil,
Hep sana söylerim.
Seni çok severim,
Benim canım kardeşim.
KARDEŞİM
Kardeşim seni çok severim,
İstesen canımı veririm.
Sana şakalar yaparım,
Hep onunla gülerim.
Bir şey odlu mu sana söylerim,
Bir hatam odlumu seninle telafi ederim.
Seni çok severim,
Benim canım kardeşim…
SUDENUR BALGAY
Okulda başlar bilgi,
Öğrenciler gösterir ilgi,
Sağ elde kalem sol elde silgi,
Hanemiz, yöremiz, yerimiz.
Şimdi okullu olduk hepimiz,
Hepimiz birimi, birimiz hepimiz,
Çok çalışmaktır görevimiz,
Okul şimdi bizim hanemiz.
Okulu güzel gören göz,
Kulaklar işitir güzel söz,
Orada herşey öz oğlu öz,
Okul artık bizim hanemiz.
OKUL
Okul bizim neyimiz?
Neyimiz? Her şeyimiz,
Sevgimiz sevenimiz,
Sevgiyi saygıyı öğreten evimiz.
İREMNUR DEMİRAY
6/F 1092
YALNIZIM
Eşim dostum hepsi yanımda,
Param var derdim var.
Param bitti eşim dostum gitti,
Yalnızım ben yalnızım.
Arkadaşlarımın hepsi beni sever sayarlar,
Ben hiç yalnız kalmam.
Bir hırçınlıkta,
Yalnızım ben yalnızım.
Herkesin bir dostu var,
Ama bir gün bu sevgi biter.
Lütfen bitirmeyelim,
Yalnızım ben Yalnızım…
MURAT İLGAZ
Bin köşeye büzülmüş,
Hiçbir şey yapmıyor,
Zavallı dünyaya küsmüş,
Konuşmak istemiyor.
Eski topraktır onlar,
Her şeyi bilir yapar,
Ona imkan sunmazsan,
Ne yapsın zavallılar?
Yaşı geçmiş iş bitmiş dersen,
Onlarla ilgilenmezsen,
Hepsi hayata küser,
Sen olursun buna neden.
YAŞLILAR
Ne yapsın yemeğini yiyemiyorsa
Giysisini giyemiyorsa,
Bunlar onun suçu değil,
O da çalışmış bunca yıl sana.
Şimdi gelin affetmelerini isteyelim,
Kucaklaşalım ellerini öpelim,
Her şeyin en güzelini onlara verelim,
Onları her zaman koruyalım seviyorum
TUNA HAN ÖZ BAYRAKTAR
1= Adınız nedir?
Ömer= Ömer Aktürk.
2= Bu mesleği seçmeseydiniz ne olmak isterdiniz?
Ömer= Pilot.
3= Küçüklerin en çok istediği meslek?
Ömer=Bilmem her tür şey itsiye bilirler.
3=Bu mesleğin en zor yönü nedir kısaca özetleyiniz.
Ömer= Kişilerle uğraşmak müşterilere laf anlatmak.
4= Şu anda memnun musunuz pişman oldunuz mu?
Ömer= Memnunum,hayır değilim.
5= Şu anda meslek seçimi yapacak kişilere ne dersiniz?
Ömer= En hayırlısı ve yapa bileceğiniz işi seçin.
6= Bu meslek özel hayatınıza zarar veriyor mu veriyorsa hangi konuda ?
Ömer= Sosyal aktivitelere katılamıyorum ama özel hayatıma zarar vermiyor.
7= Kendi mesleğiniz mi veya baba mesleğiniz mi?
Ömer= Baba mesleği.
8= Her konuda rahat iş yapa biliyor musunuz?
Ömer=Hemen hemen yapa biliyorum
9= Kullandığınız meslek eşyaları nelerdir nasıl kullanılır?
Ömer=Kuruyemiş gıda üzerine kullanma şekli yoktur.
10= Genellikle masa başında mı yoksa ayak tamı çalışıyorsunuz?
Ömer=Ayakta çalışıyorum.
11=Şu anda yanınızda işçi veya yardımcı çalışıyor mu?
Ömer=Evet çalışıyor işçi ve yardımcı
12= Şu anda yaptınız mesleği anneniz kardeşiniz veya ağabeyiniz yapıyor mu?
Ömer= Annem veya kardeşim yapmıyor ama ağabeyimin yanında bu mesleği yapıyorum.
13=Bana biyografinizi anlatır mısınız?
Ömer= Ömer Aktürk 23 yaşındayım Erzurumluyum açık öğretim üniversite terk.
14= Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ömer= Herkese mutluluklar geleceğe olumlu bakın esnaflar eczacıları ve doktorları sizlersiniz.
Adınız Nedir?
Nuran AKTAŞ 47 yaşındayım. Resmi bir kursta memur olarak çalışıyorum.Evliyim
2 oğlum var yaşamayı çok seviyorum.
2= Bu mesleği neden seçtiniz?
Nuran=Çalışmayı çok seviyorum ve çalışmaktan memnun olup kazancımı alıyorum.
3=Küçükten en çok istediğiniz meslek nedir?
Nuran= Siyasetçi olmak.
4=Küçüklerin en çok istediği meslekler sizce nedir?
Nuran=Öğretmen,Doktor,Mühendis,vb.
5=Bu mesleğin en zor yönü nedir?
Nuran=Zihni ve bedeni güçsüz hissediyorum.
6=Şu anda mesleğinizden memnun musunuz? Pişman oldunuz mu?
Nuran=Şu anda çok uzun yıllar çalıştım ama pişman değilim.
7=Şu anda meslek seçimi yapanlara ne dersiniz?
Nuran=Sevdiğiniz ve uğraşabileceğiniz en hayırlı ve mutu meslek olsun.
8=Şu anda çalıştığınız meslek özel hayatınıza zarar veriyor mu ? Veriyorsa hangi konuda?
Nuran=Evet. Zarar veriyor çünkü sürekli bilgisayarlarda ve telefonla uğraşıyoruz bu yüzden radyasyon alıyoruz.
9=Kendi mesleğiniz mi? Yoksa baba mesleği mi?
Nuran=Kendim okuyarak kazandığım bir meslek.
10=Genellikle masa başında mı? Yoksa ayakta mı? İş yapıyorsunuz?
Nuran=Masa başında iş yapıyorum.
11=Her konuda rahat iş yapabiliyor musunuz?
Nuran=Evet yapabiliyorum.
12=Yalnızca işçi veya yardımcı çalışıyor mu?
Nuran=Hayır.Devlet memuruyum arkadaşlar hep aynı seviyede.
13=Şu anda yaptığınız mesleği öneriniz kardeşiniz veya ağabeyiniz bu mesleği yapıyor mu?
Nuran=Hayır bir tek ben yapıyorum.
14=Kullandığınız meslek hakkında kullanılan eşyalar nasıl kullanılır ?
Nuran=Bilgisayar ve telefon kullanıyoruz…
RÖPORTAJ
1=) Kendinizden bahseder
misiniz?
10/10/1978 yılında Erzurum
ilinin YAVİ belediyesinde
dünya geldim.
İlkokulu Erzurum 50.
YIL İlk Öğretim Okulu’nda
okudum .1990 yılında
Erzurum imam hatip lisesinde
orta ve lise eğitimine
başladım. 1996 yılında bu okuldan
mezun oldum. 1999 yılında Atatürk Lisesi’nde
turizm otelcilik bölümünde öğrenime
devam ettim.2002 yılında bu okuldan mezun
oldum aynı yıl Atatürk Üniversite’sini
kazandım. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesinde
beden eğitimi ve spor öğretmenliği
bölümünü kazandım. 2006 yılında bu fakülteden
mezun oldum. 2008 yılında Aşkale
Gülü Dere İlk Öğretim yılında öğretmenlik
mesleğine başladım evli ve bir çocuk babasıyım.
2=) Neden bu meleği seçtiniz?
İnsanları eğitmekten ve vatanıma hayırlı
gelecek nesilleştirmek için seçtim.
3=) Meslek hayatınızda en çok yoran ve en
çok üzen durum nedir?
Çalıştığım okullarda spor salonlarının olmaması
beni çok üzüyor .
4=) Hayal kırıklıklarınız odlumu? Bizimle
paylaşır mısınız?
Hayal kırıklığım oldu .2009_2010 eğitim
öğretim yılında çalıştırdığım voleybol takımını
finalde basit hatalarla yenilmesi bende
hayal kırıklığı yarattı.
5=) Hayata kesinlikle vazgeçemediğiniz
şeyler nelerdir?
Hayata vazgeçemediğim üç tanedir bunlar
dinim, vatanım ve biricik kızım.
6=) Bize biraz keşkelerinizden bahseder
misiniz?
Benim keşkelerim pek olmadı ama sipor
yaptığımız dönemde daha başarılı sporcu
olmadığıma keşke dediğim olmuştur.
7=) Ulaşamadığınız biri ile sohbet etme
olanağı olsaydı bu kim olurdu neden neler
söylemek istersiniz?
Bu kişi dünya ve olimpiyat şampiyonu Hamza
Yerikiyo olurdu. Kendisinden bu inanılmaz
başarıları nasıl elde etiğini örenirdim.
8=) Her konuda rahat iş yapabilyor musunuz?
Çok nadir. Mutlaka bir yerden ve birilerinden
engeller önümüze çıkıyor.
9=) Kendi mesleğiniz yada baba mesleğimi
geleneksel bir meslek mi?
Hayır geleneksel bir meslek değil . Babam
isçi emeklisi idi ama bizim evde üç tane beden
eğitimi ve spor öğretmeni var.
10=) Bu mesleğin en zor yönü nedir? Kısaca
özetler misiniz?
Bu mesleğin en zor yönü okullarda yeteri
kadar eğitim araç ve gereçleri olmaması.
11 =) Bu meslek özel hayatınıza zarar veriyor
mu? Veriyorsa ne konuda?
Meslek hayatımda mesleğimle alakalı bu
güne kadar bir zarar görmedim
12=) Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bu röportajın düzenlemesinde emeği geçenlere
teşekkür ederim.
İLHAMİ YAVİLİOĞLU
BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENİ
RÖPÖRTAJ
1=Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Cevap=1985 Erzurum ‘da Karaçoban ilçesinde doğdum.
İlk ve orta okulu Karaçoban’da tamamladım. İnönü
üniversitesi psikolojik danışmanlık alanında 2007
yılında mezun oldum. 5 yıl Erzincan lisesi çalıştıktan
sonra,2011’den itibaren İMKB orta okulunda çalışıyorum.
Evliyim ve 1 çocuk babasıyım.
2=Neden bu mesleği seçtiniz?
Cevap=Dünyadaki en zor işin insanları anlamak olduğunu
düşündüğüm için bunu başarma idealini gerçekleştirmeye
çalışıyorum.
3=Öğretmenlik dışında uğraştığınız bir alan var mı?
Cevap=Birçok sosyal projesinde yer aldım. Anadolu
eğitimciler derneğine üyeyim bu doğrultuda Ülkemize
Erzurum’a faydalı olacak her çalışmada önde gitmeye
gayret göstereceğim.
4=En büyük hayalinizi ve gerçekleştirmek istediğiniz
projeleriniz nelerdir?
Cevap=En büyük hayalim şuan gelişen neslin daha millete
hayırlı manevi değerlerimize bağlı,edepli yetişmesidir.
5=Her hangi bir kişinin en favori insanı mısınız?
Neden?
Cevap=En favori kişiyi eşim olarak görüyorum.Her
alanda yanında olduğum için ve galiba ortak yönlerimizin
çok olduğu için ve iyi bir eşim olduğum için diye
düşünüyorum.
6=Yalan söylemenin sence
uygun olduğu durumlar nelerdir?Beyaz
yalan söyler
misiniz?Ne söylersiniz?
Cevap=Bizim inancımız
yalana kesinlikle karşıdır.Kesinlikle
yalan söylemem
yalan söyleyeni de asla
affetmem.Benim için yalan
ile iman eş değerdir.
7=Yaşayamadığınız için
pişmanlık duyduğunuz ne
var?
Cevap=ÖSS sınavına girdiğim zaman Marmara hukuk
ile psikolojik danışmanlık bölümünü tercih etmede or-
tada kalmıştım.Bazen keşke Marmara Hukuk olsaydı
diyorum.
8=Ulaşamadığınız biri ile tanışıp sohbet etme olanağın
olsaydı bu kim olurdu ondan neler öğrenmek isterseniz?
Cevap=Yılar önce bana çok emekleri dokunan Muhammet
Nurullah Atay adında bir dostumdan doğruluk,dürüstlük
ve en önemlisi insanlık adına çok şey
örendim.Şuan bile numarasını arıyorum .Yurtdışına olduğu
için numarasına ulaşamadım.
9=Sizi en çok ne kızdırıyor?Bu kızgınlıkla baş edebiliyor
musunuz?Edemiyorsanız neden?
Cevap=Beni en çok sevdiğim bir arkadaşım ,dostum
tarafından aldatılmak,yanlış yapmak kızdırır.Meslek
icabı baş edebiliyoruz.
10=Hangi markalar sizi en çok sinirlendiriyor?
Cevap= Genellikle sömürgeci ülkenin ürettiği markalardan
uzak durmaya çalışırım.Özellikle son zamanlarda
aldığım birçok markanın bize bomba olarak döndüğünü
biliyoruz.
11=Hangi markalara tutkunsunuz?
Cevap=Genelde ulusal mağazaları tercih ederim
12=Yakın bir arkadaşınız kanunsuz bir iş yaparsa polisi
arar mısınız?
Cevap=Hiç affetmem boşuna gözyaşı dökmesin.Demek
isterdim ama o anı yaşamadan net bir şey söylemek imkansız.
BİZE BU FIRSATI VERDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR
EDERİZ…
HAZIRLYAN=BÜŞRANUR CİMİLLİ
VE GİZEM YARÇIN
6 E
Anasıfı öğretmeniyle röportaj yapmamın amacı=
Anasınıfı öğretmenliği güzel ve eğlenceli bir meslektir.Ben de bu mesleği sevdiğim için ablamla
röportaj yapıyorum.Anasınıfı ile merak ettiğim bilgileri soruyorum ve cevabını da kendimce
tahmin ediyorum.
1=Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Cevap=Adım Aslı;soyadım Bingül.test çözmeyi ve çalışmayı çok seviyorum.Anasınıfı öğretmenliği
hoşuma gidiyor.Çünkü çocukları çok seviyorum.
2=Bu mesleği nasıl başardınız?
Cevap=Her gün planlı ve düzenli ders çalışarak başardım.
3=Hiç birinci oldunuz mu?
Cevap=Evet bir çok yerde birinciliğim vardır.
4=Anasınıfı öğretmenliği zor mu?
Cevap=Bana göre değil.Çünkü ben hem çocukları çok severim hem de sabırlıyım.
5=Anasınıfı öğretmenliğinin zorlukları ve kolaylıkları neler?
Cevap=Zorlukları bazı çocukların azgınlığı ve şımarıklığıdır,kolaylıkları ise çocuklarla aktivite
yapıp eğlenmektir.
6=Size ilk birinin “öğretmenim” dediğinde ne hissettiniz?
Cevap=Bu çok güzel bir duygudur.Anlatılacak bir şey değil.
7=Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Cevap=Öğrencilerim için faydalı ve en iyi öğretmen konumuna gelmek.
Değerlendirmem=Bu röportaj benim için çok güzel oldu.Anasınıfı öğretmenliğinin zorluğunu
ve kolaylıklarını öğrendim ve anasınıfı öğretmenliğinin çok güzel bir meslek olduğunu anladım
. Mesrure Bingül
6/D 348
MERHABA!
EMRE BULUT’LA RÖPORTAJ
Merhaba!
SİZİ KISACA TANIYABİLİRMİYİM?
Adım Emre BULUT.1981 Olur doğumluyum ve 7 yıldır sınıf
öğretmenliği yapıyorum.Aynı zamanda bütün Zeka
ve Zihin Sporları başkanıyım.
NERELERDE ÖĞRETMENLİK YAPTINIZ?
Oltu Derebaşı, Oltu Nügürcük, Çat ilköğretim Okullarında
öğretmenlik yaptım ve halen Erzurum merkezde sınıf
öğretmenliği yapmaya devam ediyorum.
NİÇİN BU MESLEĞİ SEÇTİNİZ?
Öğretmenlik hem baba mesleği hem de kutsal bir meslek
olduğu için seçtim.Japonlar öğretmenlik mesleği için
sensey kavramını kullanırlar.Sensey yeniden yaratma anlamındadır.İnsanı
yeniden yaratma anlamında bir düşüncemiz
olamaz.Hem dini inançlarımızdan ,hem de kültürümüzden
dolayı.Bu mesleğin içinde yer almak istedim
ve bu mesleği seçtim.
ALOHA MENTAL ARİTMETİK İLE NASIL TANIŞTINIZ?
Günümüz eğitim sisteminin çağımız dünyasında yeterli olmadığını
düşündük ve bu eğitim sisteminin çağa ayak
uyduracağını kanaat etmedik.Yurtdışındaki programları
incelemeye karar verdik.Sırasıyla Çin,Malezya,İngiltere
gibi ülkelerde eğitim sisteminin nasıl ilerlediği ve bu ülkelerde
yetişen insanların nasıl bu kadar zeki olduklarını,üreten
insan olduklarını açıkçası merak ediyordum.Neden
bizden bir bilim adamı çıkmıyordu veya neden
ülkemizde yeni icatlar üreten adını duyuran bireyler
yetişmiyor diye merak ediyordum.Bu ülkelerdeki programları
inceledikten sonra ülkelerin kendilerine has
programlar olduğunu gördük ve bu programlardan birisinin
de ‘MENTAL ARİTMETİK’ eğitimi olduğunu öğrendik.Mental
aritmetik programı tüm dünyada uygulanan
bir programdır.Fakat ülkemiz bu programdan bir haber.Daha
çok yurtdışında yaygın bir şekilde uygulanıyor.Bizdeki
programlar ise zihni zekayı geliştiren programlar
değil!Biz de bu programı ülkemize getirerek kendi
çocuklarımıza,kendi gençlerimize uygulamaya karar
verdik.Böylelikle bu yola başladık.
ALOHA MENTAL ARİTMETİK KAÇ YAŞ ARASI ÇOCUK-
LARDA UYGULANABİLİR?
Aloha Mental Aritmetik dünyadaki uygulama şekli 4-13 yaş
arası çocuklarda uygulanır.Özellikle çocuğun 4 yaşında
başlaması çok önemli,çünkü 4 yaşında bir çocuğun zihinsel
algıları zeka kapasitesi çok yüksek ve bu yaştaki
öğrencilerin zihninde hücreler arası geçişin çok fazla olması
ve zihnin normal yetişkin bir insana göre 10 kat 20
kat daha hızlı işlemler yapabilmesi 4 yaşta uygun görülmüştür.Ülkemizde
de ortalama 4 yaşta bu eğitim başlıyor
ve 13 yaşa kadar devam ediyor.
NEDEN 13 YAŞA KADAR BU EĞİTİM SÜRER ?
Çünkü normal bir birey işlem yapma hızı ortalama 13 yaşından
sonra yarı yarıya azalmakta.İnsanlardaki beynin hücre
yapma kısmı 4-13 yaş arası doruk noktasıdır.Bu programda
daha çok hayale dayalı fotoğrafik hafıza ya dayalı
bir eğitim olduğu için bu yaş gurubuna uygulanabilmesi
çok daha mantıklı olduğuna kanaat edilmiş ve böyle uygulanmakta.Bu
program yerli bir program değildir.Çinlilerin
5 bin yıl öncesine dayanan bir programdır.Bu
programa sadık kalındığı zaman olumlu olduğu
kanıtlanmıştır.
ALOHA MENTAL ARİTMETİĞİN HEDEFLERİ NELER-
DİR?
Bu programın yararlarını kanıtlamak,yetenekli çocuklar yetiştirmek
istiyoruz,çocuklarımıza ve gençlerimize aydınlık
bir gelecek hazırlamak istiyoruz.
Emre hocam bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim J J
Hayatı
Mahmud oğlu Bahtiyar Vahabzade, 16 Ağustos 1925 tarihinde
Şeki'de doğdu. 9 yaşında ailesiyle beraber Bakü'ye taşındı. İlk ve
orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. 1942 yılında girdiği Bakü
Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü'nden 1947 yılında mezun
oldu ve aynı bölümde öğretim üyesi olarak ders vermeye başladı.
1964 yılında tamamladığı S.Vurğunun hayat ve yaradıcılığı isimli
monografisi ile filoloji doktoru ünvanını aldı.
1980 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi üyeliğine seçilen Vahabzade, 2001 yılında emekli olana
kadar üniversite de ders vermiştir.
Vahabzade, 1960'larda başlayan özgürlük hareketlerinin öncülerindendir. Bu konuda kaleme aldığı 1959 tarihli Gülistan isimli
şiirinde, ikiye bölünen (İran ve Rusya) Azerbaycan halkının yaşadığı felaketleri anlatmıştır. Adı geçen eserinde dolayı 1962 yılında
milliyetçi damgası vurulan şair 2 yıllığına üniversitede ki görevinden de uzaklaştırılmıştır. Bu olumsuzluklara ve Sovyet
rejiminin baskılarına rağmen özgürlük mücadelesinden hiç yılmamıştır. Azerbaycan halkının sıkıntılarını konu ettiği pek çok
eserini yurt dışına kaçırarak yayınlanmasını sağlamıştır.
Eserlerinde Azerbaycan Türkçesi'ni en temiz şekilde kullanmaya özen gösteren ve halkının duygularına tercüman olan
Vahabzade Azerbaycan'da Halk Şairi adıyla anılır. 1995 yılında Azerbaycan özgürlük mücadelesindeki hizmetlerinden dolayı
İstiklal nişanı ile ödüllendirilmiştir. Ülkesinin özgürlük simgelerinden biridir. Vahabzade 1980
-2000 yılları arasında 5 defa milletvekili seçilmiştir. 13 Şubat 2009 tarihinde Azerbaycan'ın
başkenti Bakü'deki evinde vefat etti. [1] Bahtiyar Vahapzade'nin cenazesi, uzun yıllar ders verdiği
Bakü Devlet Üniversitesinin salonunda düzenlenen törenden sonra tanınmış şair, edebiyatçı,
bilim ve siyaset adamlarının mezarlarının bulunduğu Fahri Hıyaban'da toprağa verildi.
[2]
Benden Habersiz
Ömrün fasılları tez geldi geçti.
Yazı verimlidir, kışı verimsiz
Bir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm.
Yıllar öz atını sürdü eğersiz.
Ülkü olan yere baş koyan yıllar
Gamlı gözlerime yaş koyan yıllar
Ey yaşım üstüne yaş koyan yıllar,
Nere kaçarsınız benden habersiz?
Ey ömür! Görünür artık sahilin,
Elin kısıldıkça uzanır dilin.
Ömürden verdiğim yetmiş üç yılın
Zehiri yeterli, balı yetersiz.
Öz omuz yüküdür herkesin yaşı
Derdi - sırdaşıdır, fikri – yoldaşı,
Dönüp mizacıma kahır gözyaşı.
Sevinç de, keder de, geçmez kahırsız.
Fikirler selinde akandan beri
Ayıramadım ben hayırdan şerri
Dökülmüş ömrümün yaprak yılları
Bahçesi virane, bağı çepersiz
Gönül o gönüldür, koca yaşımda,
Fikirler kaynaşır yine başımda
Yine hücumdayım söz savaşımda,
Sözüm teperlidir(1) , özüm tepersiz.
Ana Dili
Dil açanda ilk defa 'ana' söylerik biz
'Ana dili' adlanır bizim ilk dersliyimiz
İlk mahnımız laylanı anamız öz südüyle
İçirir ruhumuza bu dilde gile-gile.
Bu dil - bizim ruhumuz, eşgimiz, canımızdır,
Bu dil - birbirimizle ehdi-peymanımızdır.
Bu dil - tanıtmış bize bu dünyada her şeyi
Bu dil - ecdadımızın bize goyup getdiyi
En gıymetli mirasdır, onu gözlerimiz tek
Goruyub, nesillere biz de hediyye verek.
Bizim uca dağların sonsuz ezemetinden,
Yatağına sığmayan çayların hiddetinden,
Bu torpağdan, bu yerden,
Elin bağrından gopan yanığlı neğmelerden,
Güllerin renglerinden, çiçeklerin iyinden,
Mil düzünün, Muğanın sonsuz
genişliyinden,
Ağ saçlı babaların aglından, kâmalından,
Düşmen üstüne cuman o gıratın nalından
Gopan sesden yarandın.
Sen halgımın aldığı ilk nefesden yarandın.
Ana dilim, sendedir halgın aglı, hikmeti,
Ereb oğlu Mecnunun derdi sende dil açmış.
Üreklere yol açan Füzulinin sen'eti,
Ey dilim, gudretinle dünyalara yol açmış.
Sende menim halgımın gahramanlığla dolu
Tarihi verağlanır.
Sende neçe min illik menim medeniyyetim
Şan-şöhretim sahlanır.
Menim adım, sanımsan,
Namusum, vicdanımsan!
Milletlere halglara halgımızın adından
Mehebbet destanları yaradıldı bu dilde.
Bu dil - tanıtmış bize bu dünyada her şeyi
Bu dil - ecdadımızın bize goyup getdiyi
En gıymetli mirasdır, onu gözlerimiz tek
Goruyub, nesillere biz de hediyye verek.
1940'ta Ankara'da doğdum. Rahmetli babam hakimdi. Bu vesile ile çocukluğum Güneydoğu'da geçti. İlkokula Siverek'te
başladım. Maraş ve Ankara'da bitirdim. Ortaokula ise Kızılcahamam'da başladım, liseyi Maraş'ta tamamladım.
Aslen Maraşlıyım.
Ceddimiz 300 yıl kadar önce Kafkasya'dan Maraş'a gelip yerleşmişler.
Bunlar üç kardeşmiş ve içlerinden birinin adı Zarif'miş. İşte bizim aile bu Kafkasyalı Zarif'ten geliyor. Daha çok bu
sebeple olacak Kafkasya'yı çok seviyorum.
Edebiyata lise yıllarında şiir ve kompozisyonlar yazarak başladım.
Usta hikayeci Rasim Özdenören, şair Erdem Beyazıt, şair Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okuduk.
Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdim.
Öğrenciliğim sırasında çalışmak zorundaydım. Muhtelif gazetelerde sayfa sekreteri olarak çalıştım. Bu yüzden tahsilim biraz ağır aksak ilerledi. Bütün
bunlar zarfında vazgeçmediğim,değişmeyen, istikrarlı bir yönüm vardı,o da şairliğim ve yazarlığımdı.
Bir yerde çok titiz bir insanım,bir bakıma da hiç titiz değilim. Görünüşte bir düzensizlik içindiyim,ama her şey zihnimde benim de şaştığm bir disiplin
ve düzen içindedir. Şu masanın halini görüyorsun.Çekmecelerde öyle. Ama söyleyin bir şey onu gözüm kapalı çıkarayım. Hayatımda öyle. Bir
telaş içinde parçalanmış gibiyim. Ama saati saatine proğramlanmışımdır.
Şiiri de ne zaman yazacağımı bilmiyorum.Memur gibi. Durum öyle gerektiriyor.
Sezai Karakoç Ağabeyin yayınladığı Diriliş dergisinde şiirlerim yayınlandı.
Ağabeyin sohbetlerinden ve yazdıklarından çok şeyler öğrendik.Her anlamda bizim hocamızdı. Yetişmemizde çok büyük faydası oldu. Sonra Nuri
Pakdil ve arkadaşlarının yayınladığı Edebiyat dergisinde yazdım. 1976'dan itibaren ise ben, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan ve Nazif
Gürdoğan'nın kurucuları olduğu Mavera dergisinde şiirlerim, bir-iki hikayem, senaryo çalışmalarım, günlüklerim ve
"Okuyucularla" ismini verdiğimiz sohbetlerim yayınlandı. Bir kaç yıldan beri ise roman çalışıyorum. Bunlardan ilki
Savaş Ritimleri 1985'te yayınlandı. Ayrıca çocuk edebiyatı dalında kitaplar yazdım."*
Değişik dönemlerde ilkokul öğretmen vekilliği ve Almanca öğretmenliği yapan Cahit Zarifoğlu, 1976'dan itibaren
TRT Genel Müdürlüğü'nde mütercim sekreter olarak görev aldı. Farklı gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı.Mavera
Dergisi'ni arkadaşlarıyla birlikte yayımladı. Zaman Gazetesi ve Mavera dergisi'nde 'Okuyucularla' başlığıyla
hayli ilgi toplayan ve bir 'mektep' özelliği taşıyan sohbet köşelerini düzenledi. 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nda
görev aldı. Radyo oyunları yazdı. 1984'te Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü alan Zarifoğlu, 07 Haziran
1987'de Yâr'ine kavuştu. 'Yâr ile bayram iderler şimdi."
? Soru İşaretlerinden Biri
Zulumdur dinlenen başlarsa eğilmiş
Gömleğin üzerine kadar çıkmış kalbteki kara
leke
Dikilsen dağların ötesini tutar elin
Bir iki tank çer çöp olmuş gözüne perde
Petrol ya da banker sellerinde boğuluyorsun
Külçe külçe dolar ya da sefalet secden olacak
yerde
O eski kadim iklim kimbilir nerde sürer
Perişan birkaç evde kimbilir veliler dilinde
Oturup konuşalım şunu. Bulsun kelimem
kelimeni
Eğer uyku daha aziz esirlik daha ehven değilse
Bir deli akıl çırpınıyor aramızda
Rızık korkusu can korkusu baş mesele
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden
O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
Başını eğmiş zalimleri dinlersin
Dersin 'lokmam ellerinde'
Filistin bir sınav kağıdı
Her mü'min kulun önünde
De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır
De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine
Anılar Defteri
Anılar defterin de gül yaprağı gibi
unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kim bilir
Rüzgarlı eteklerinle
Kimbilir hangi iklimdesin
Ben sensiz bu sessizlikle
deliler gibiyim
sensiz bu sessizlikte
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevirme gözlerimden
Yoksa sensiz bu sessizlikte
Kahrolacağım
sensiz bu sessizlikle
Ayna
Ve gözüm eşyamda değil
Yoruldum maddemden
Ta ki dünya bitti
Köşk kurdum sakin oldum
Dehlizsiz ve tabakasız
Kör bir hayvan gibi
Rızkına etiyle yanaşan
Karanlık birevDir gövdem
Güneşte asla karanlık yoktur dediler
Ve onlar yoluna cihet ettim vatan tuttum
Büyük yeni bir hayat bildim
Yeni yeni bildim yoksa ölüyordu bir şey
Bir insan binası yıkılıyordu durmadan
Harezmi ( 770 - 840 )
Tam adı Muhammed Bin Musa el - Harezmi
olan büyük bilim adamı, Horasan’da
(Özbekistan’ın Karizmi kentinde) doğmuştur.
Hayatının büyük bir bölümü Bağdat’da
(Beytü’l Hikme’de) matematik, astronomi ve
coğrafya konularında çalışarak geçmiştir.Cebirin
kurucusu olan Harezmi’nin iki
önemli matematik kitabı vardır; "Cebir" ve
"Hint Hesabı".Harezm'de temel eğitimimini
alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki
ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir.
İlmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma
idealini gerçekleştirmek için Bağdat'a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan
abbasi halifesi Mem'un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır,
Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin
id****inde görevlendirilir. Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin
tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt'ül Hikme 'de görevlendirilir.
Böylece Harezmi Bağdat'ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara
kavuşur. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili
araştırmalarına başlar.
Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam'da bulunan Kasiyun
Rasathanesin'de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek
için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan
üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir.
Harezmi 'nin latinceye çevrilen eserlerinden olan El-Kitab 'ul Muhtasar fi 'l Hesab 'il cebri ve 'l Mukabele
adlı eserinde ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini
inceler.
El Harizmi matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Astronomik cetvellerle
ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12. y.y. da Latince' ye çevrilmiştir. Bunu yanısıra Ptolemy'nin
coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir
dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş
saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.
Cebire Yaptığı Katkılar Lütfi Göker’in 'Matematik Tarihi ve Türk İslam Matematikçilerinin Yeri' adlı eserinde
de denildiği gibi Harezmi cebiri müstakil bir bilim dalı haline getiren bilgindir. Yalnız cebiri müstakil
bir bilim dalı haline getirmekle kalmamış, zamanın en kapsamlı ve en sistemli cebir kitabını yazarak
da kendinden sonraki nesillere cebiri öğreten referans kaynağı olma vasfı kazanmıştır. Harezmi’nin cebirle
ilgili konuları kapsayan kitabı onun aynı zamanda latinceye çevrilen 3 önemli eserinden biri,belkide
en önemlisi olan 'El-Kitabü’l Muhtasar fi Hesabi’l Cebr ve’l
Mukabele' dir. Bu eserde Harezmi yeni teoremler ve problemlere sunduğu
yeni çözüm yöntemleri ile Avrupa matematiğine de ışık tutmuştur.
Kolayı Var
İmparatorluk dönemi şairlerinin en esprililerinden biri olan şair Haşmet'in (18. yy.) kendine
göre aptalca işler yapanların adını kaydettiği gizli bir defteri varmış. Kim ahmakça,
akılsızca bir iş yapsa adını oraya işlermiş. Haşmet'in böyle bir defter tuttuğundan haberdar
olan padişah (3. Mustafa) bir yolunu bulup bu defteri elde etmiş. Padişah zevk ve merakla
bu defteri karıştırırken, aptalca işler yapanların listesi demek olan bu defterde kendi
adına da rastlamış. Hemen şair Haşmet'in huzuruna çıkarılmasını emretmiş. Şair karşısına
çıkınca vakit kaybetmeden paylamaya başlamış:
-Bu ne küstahlık! Sen nasıl oluyor da benim adımı böyle aptallar listesine kaydediyorsun?
-Efendimiz sakin olunuz, izah edeyim. Siz geçenlerde baş seyise yüklü bir para vererek
cins bir Arap atı almaya gönderdiniz. O kadar parayla Arabistan'a gönderilen kimse artık
geri döner mi? Bunun için sizin adınız da orada bulunuyor.
-Peki, ya baş seyis geri dönerse?
-Kolayı var efendimiz, sizin adınızı siler onunkini yazarız...
Gazi
Gâzi...
Hasırcızade'den bir gün yeni Müslüman olmuş
yoksul bir gayrimüslim için yardım istemişler.
Mehmet Ağa da o zamanın en değerli
parası olan iki tane "El-Gâzi" altını yardımda bulunmuş. Fakat arkasından
bir nükte savurmadan edememiş:
"Müslüman oldu bir Kâfir, şehid oldu iki Gâzi."
Biz de Çok Şaştık
Mabeynci Ragıp Ağa, Paşa olarak valiliğe atanmış. Göreve başlamadan
önce büyük adamlara uğrayıp, onlarla vedalaşmak istemiş. Uğradıkları
arasında emekli olduktan sonra yalısında istirahata çekilen Sadrazam
Koca Hüsrev Paşa da varmış. Hüsrev Paşa, ziyaretine gelen Ragıp Paşayı:
"Buyurunuz Ragıp Ağa," diye karşılamış. Sohbet boyunca Ragıp Paşaya,
Koca Hüsrev Paşa,
devamlı Ragıp Ağa diye hitap ettiği için Ragıp Paşa, içinden herhalde Paşaya, Paşa olduğumu
anlatamadım demiş ve Paşa olarak atandığını bir kez de şöyle anlatmayı denemiş:
"Paşam, Efendimiz, bendenizi huzura çağırıp; 'Sana vezirlik verdim, artık paşa oldun,"
deyince öyle sevindim ve öyle şaştım ki anlatamam." Sadrazam bu kez de şöyle demiş:
"Evet, Ragıp Ağa oğlum. Size vezirliğin verilmesini işittiğimizde biz de çok şaştık."
Yüzük Taşı
19. yy. âlim ve şairlerinden
Gaziantepli Hasırcızade Mehmet
Ağa, devrinin en nüktedan
kişilerinden biriymiş. Dönemin
devlet adamlarından Fuat
Paşa ile de tanışıklığı olan
Hasırcızade Mehmet, Paşayla
görüştüğü bir gün, gözü onun
parmağındaki yüzüğe takılmış.
Fuat paşa sormuş:
-Taşına mı bakıyorsunuz?
-Evet Paşam.
-Elmastır.
-Ne faydası var, yani ne getirir?
-Yüzük taşı ne getirecek Mehmet Ağa?
-Benim de babadan kalma iki taşım var, senede yüz altın
getirirler.
-Yaa, ne taşı bunlar?
-Değirmen taşı paşam.
Kâmil Eşek
Eşref, İzmir'in kazalarından birinde
kaymakamken, İzmir valisi olan Kâmil
Paşa, o kazaya teftişe gelmiş.
Vali kazaya geldiğinde Eşref bir
eşeğin sırtında tur atıyormuş. Eşref'i
o halde gören Kâmil Paşa Eşref'in
dikkatini çekmiş:
- Aman dikkat et Eşref, eşek seni düşürmesin!
- Meraklanmayın paşa, eşek kâmildir. ( olgun, eğitimli anlamında)
Neyle Yapıldı ?
Keçecizade Fuad Paşa; ileri görüşlü
ve yenilikçi birisiydi. Onun yaptığı
bazı işler kimilerince
beğenilmezdi. Bu yüzden hasımları
onu sık sık eleştiri yağmuruna tutarlar,
hakkında ileri geri
konuşurlardı. İstanbul sokaklarını bir ara yer yer kaldırımlarla
süslemesi de ayrıca hakkında
dedikoduların çıkmasına neden oldu. Bir gün devletin ileri
gelenlerinden biri ona:
"Bu kaldırımlar neyle yapıldı?" diye sordu.
Fuat Paşa'nın cevabı şöyle oldu:
"Bize atılan taşlardan yapıldı."