08.06.2013 Views

Matematik te kavram boyutu

Matematik te kavram boyutu

Matematik te kavram boyutu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Ma<strong>te</strong>matik</strong>sel Kavramların Gelişimi<br />

(Limit, Türev ve İn<strong>te</strong>gral)<br />

Si<strong>te</strong>mizi ilgiyle takip eden bir arkadaşımızın “Tarihe baktığımızda her şeyin bir<br />

ihtiyaçtan doğduğunu görüyoruz elbet<strong>te</strong> ma<strong>te</strong>matik<strong>te</strong> öyle fakat bu ma<strong>te</strong>matik<strong>te</strong>ki<br />

türev, in<strong>te</strong>gral, tan, cot, sin, cos vb. şeyler nasıl bir ihtiyaçtan doğmuş, bunlar nedir<br />

neyle alakalıdır?” şeklindeki sorusu bizi ma<strong>te</strong>matiksel <strong>kavram</strong>ların gelişim sürecine dair bir<br />

çalışmayı si<strong>te</strong>mizde yayınlamaya yönlendirdi. Bu çalışma, muhakkak ki çok daha kapsamlı<br />

bir araştırma ve düzenleme süreci gerektiriyor. Ancak, uzun bir süre bu konu ile ilgili sessiz<br />

kalmaktansa elimizdeki bazı bilgileri vaktimiz oldukça yayınlamayı uygun gördük. Belki de<br />

bir yazı dizisi şeklinde adım adım yayınlayabiliriz. İlk konumuz olarak da limit, türev ve<br />

in<strong>te</strong>gral <strong>kavram</strong>larını tanıtarak başlayalım.<br />

Genel anlamda bilimin gelişim sürecine baktığımızda hemen hemen her <strong>kavram</strong>ın<br />

insanoğlunun bir ihtiyacını karşılamak amacı ile keşfedildiğini ya da icat edildiğini<br />

görmek<strong>te</strong>yiz. Hemen hemen diyorum. Çünkü her <strong>kavram</strong>ın çıkış noktası mutlak anlamda bir<br />

ihtiyaç değildir.<br />

Özel olarak ma<strong>te</strong>matik<strong>te</strong>n devam edelim! <strong>Ma<strong>te</strong>matik</strong><strong>te</strong> de birçok <strong>kavram</strong> insanoğlunun<br />

bir ihtiyacını karşılama kaygısı ile doğmuştur. Örneğin, ma<strong>te</strong>matiğin doğum yerinin eski<br />

Mısır uygarlığı olduğu kabul edilir. Buna gerekçe olarak da Nil nehrinin kıyılarında yer alan<br />

arazilerin sınırlarının her yıl Nil nehrinin taşması ile bozulması ve bu sınırların, Nil nehrinin<br />

çekilmesinden sonra <strong>te</strong>krar düzenlenmesi amacı ile çeşitli geometrik yön<strong>te</strong>mlere ihtiyaç<br />

duyulması gös<strong>te</strong>rilmek<strong>te</strong>dir. Ma<strong>te</strong>matiğin bugün kullandığımız kendine has diline<br />

kavuşmasını yani cebirselleşmesini ise cebirin kurucusu olan Harezmi’ye borçluyuz.<br />

Tabii ki bir ihtiyacın yanında bazen diğer bilim dallarında olduğu gibi sırf bilim ile<br />

uğraşmanın, doğanın kurallarını bazı ma<strong>te</strong>matik formülleri ve ma<strong>te</strong>matiğin kendine has dili ile<br />

ifade edebilmenin verdiği hazdan dolayı da çeşitli keşifler yapılmıştır.<br />

Örneğin, Anadolu’da yaşamış bir ma<strong>te</strong>matikçi olan Apollonyus (okunuşunu yazdım☺)<br />

kum saatinin çeşitli pozisyonlarında içindeki kumun aldığı şekilleri incelemiş ve bu sayede<br />

elips, hiperbol ve parabol gibi <strong>kavram</strong>ları keşfetmiştir. Bugünkü modern ma<strong>te</strong>matik<br />

kitaplarımızda bu <strong>kavram</strong>lar ile ilgili bilgilerin çoğu Apollonyus’tan geliyor. Apollonyus’un<br />

bu <strong>kavram</strong>lara neden ihtiyaç duyduğunu bilmiyoruz ☺. Büyük ihtimal doğanın içinde olan<br />

bazı ilişkileri ma<strong>te</strong>matiksel olarak ifade etmenin verdiği zevk O’nu bu çalışmaya itti. Ama<br />

yüzyıllar sonra Keppller, Apollonyus’un bu keşfini yıldızların ve çeşitli gök cisimlerinin<br />

1


yörüngelerinde kullandı. Fakat Apollonyus kendisinden yüzyıllar sonra uzay çalışmalarında<br />

kullanılsın diye çember elips gibi şekillerin denklemleri ile ilgilenmemişti.<br />

Yukarıda anlatılanlar neticesinde öncelikle kendimizi şu konuda ikna etmeliyiz. Her<br />

şey bir ihtiyaçtan doğmak zorunda değil. Ama muhakkak mantıklı ilişkiler yumağı içinde<br />

oluşturulan her <strong>kavram</strong> ileride kimsenin tahmin edemeyeceği bir yerde işe yarayabilir. Hatta<br />

yeni bir çağ bile açabilir.<br />

Şimdi lafı fazla uzatmadan asıl konumuza gelelim;<br />

Düzensis geometrik şekillerin alanlarını veya hacimlerini hesaplamak istiyorsunuz. Ya<br />

da kıvrılarak akan bir nehrin boyunu hesaplamanız gerekiyor. Ne yapabiliriz?<br />

Arşimed bir çemberin çevresini ve alanını hesaplama çalışmaları sırasında çemberin<br />

içine köşeleri çemberin sınırı üzerinde olacak şekilde çokgenler çizmiş ve çokgenlerin kenar<br />

sayısı arttıkça bu çokgenin alanı ve çevresinin yavaş yavaş azalarak arttığını fark etmiş;<br />

Bu duruma biraz daha cebirsel bir yaklaşım getirelim;<br />

Bu çokgenlerin kenar sayısına bağlı olarak alanını ve çevresini veren birer fonksiyon<br />

yazarsak (burada kenar sayısı fonksiyonlardaki meşhur x değişkeni, alan ya da çevre de y<br />

değeri olacak ☺) x değişkenine giderek artan değerler verdiğimizde y’nin davranışını<br />

inceleme işi, x sonsuza giderken y = f(x)’in limitini aramak anlamına gelmek<strong>te</strong>dir. Burada işin<br />

ma<strong>te</strong>matiksel incelemesine fazla girmeden belir<strong>te</strong>yim ki bu limit değeri de seçilen fonksiyona<br />

bağlı olarak çemberin alanını ve çevresini vermek<strong>te</strong>dir. (hatta yarıçapı özel olarak 1 alırsanız<br />

alanı veren fonksiyonun limiti size meşhur π sayısını verir.)<br />

Bu hikâye bize limit <strong>kavram</strong>ının nasıl çıkmış olabileceğine dair fikir vermek<strong>te</strong>dir.<br />

Fakat bu kadar da kısıtlı değil. Bir de şöyle bir duruma göz atalım;<br />

Aracınızla bir A şehrinden B şehrine yol alıyorsunuz. Yol boyunca her an için o ana<br />

kadar kaç km yol kat ettiğinizi not alıyorsunuz ve bu değerleri zaman değişkeni x, mesafe<br />

değişkeni de y olmak üzere koordinat sis<strong>te</strong>mi üzerinde işaretleyip grafiğini çiziyorsunuz.<br />

Tabii ki eğer bir otobanda seyrediyor ve hızınızı yolculuk boyunca sabit tuttuysanız bu grafik<br />

doğrusal olarak artan bir şekilde olacaktır. Grafiğin son değeri de A ve B arasındaki mesafeyi<br />

2


gös<strong>te</strong>recektir. Tabii ki böyle bir durum ülkemizin yollarında pek de mümkün değil. Bu yüzden<br />

yolculuğunuz değişken hızlarda olacaktır. Peki, yolculuğunuz tamamlandıktan sonra sadece<br />

elinizde bu grafik varken yolculuk esnasında özel bir x0 anındaki aracınızın hız gös<strong>te</strong>rgesinin<br />

ne gös<strong>te</strong>rdiğini merak ediyorsunuz. (niye böyle bir şeyi merak edeyim ki diye sormayın.<br />

Merak edenler bilim adamı oluyor za<strong>te</strong>n ☺) Ne yapabiliriz bir bakalım;<br />

x0’a dilediğiniz kadar yakın bir x anı ile x0 arasındaki ortalama hızı nasıl bulduğumuzu<br />

herkes bilir. Toplam yol bölü toplam zaman ortalama hızı vermek<strong>te</strong>dir. x0 anına kadar kat<br />

edilen mesafe y0, x anına kadar kat edilen mesafe y olmak üzere ortalama hız;<br />

V<br />

ort<br />

3<br />

y − y<br />

=<br />

x − x<br />

Fonksiyonu ile bulunabilir. (burada x0 ve y0 sabit değerler, y de x’e bağlı bir değer<br />

olduğundan bu fonksiyonun bağımsız değişkeni x dir.)<br />

Şimdi keşfe sebep olabilecek fikir geliyor; “eğer x ile x0 arasındaki mesafe ne kadar az<br />

olursa x0 anındaki anlık hıza (aracımızın hız gös<strong>te</strong>rgesinin gös<strong>te</strong>rdiği hız) o kadar yakın bir<br />

değer elde edilir.”<br />

Burada da x değişkeni x0’a yaklaşırken Vort fonksiyonunun davranışı incelenmek<strong>te</strong>dir<br />

ki bu da bağımsız değişkenin sonsuz yerine belirli bir değere yaklaşırken fonksiyonun<br />

limitidir.<br />

Burada x değişkeninin x0’a ne kadar yaklaşacağı merak konusudur. Bu yakınlık sonsuz<br />

derecede küçük olmalıdır. bu sonsuz küçük tabirinin İngilizce karşılığı “infini<strong>te</strong>simal”<br />

kelimesidir. Limit <strong>kavram</strong>ının <strong>te</strong>melini oluşturduğu sonsuz küçükler hesabı “Calculus of<br />

infini<strong>te</strong>simals” bugün ma<strong>te</strong>matiğin önemli bir ana bilim dalıdır.<br />

şey değildir.<br />

Türev ve in<strong>te</strong>gral aslında limit <strong>kavram</strong>ının biraz daha özelleşmiş hallerinden başka bir<br />

Türev bir fonksiyonun anlık değişim hızı olarak tanımlanır ve yukarıda limit ile ilgili<br />

olarak anlatılan ikinci hikâye tam olarak türevdir.<br />

Tabii burada şunu belirtmeden geçemeyeceğim; yukarıda anlatılan hikâye türevin çıkış<br />

noktası olmayabilir. Sadece ne işe yarayabileceğini dair bir örnek olsun diye verdim.<br />

İn<strong>te</strong>gral ise bazı düzensiz geometrik şekillerin çevresi, alanı ve hacmi gibi özelliklerini<br />

bu şekilleri daha düzenli şekillere parçalayıp bu düzenli şekillerin çevre, alan ve hacimlerinin<br />

toplamından yararlanarak hesaplamak için kullanılır. Bu işlemde de limitin katkısı<br />

tartışılamaz.<br />

görülebilir.<br />

Yukarıda anlatılan çemberin alanını bulma işi de bir in<strong>te</strong>grasyon işlemi olarak<br />

0<br />

0


Bu anlatılanlar sayfalar dolusu sürecek şekilde açılabilir, örneklendirilebilir. Umarım<br />

Limit, türev ve in<strong>te</strong>gral’in de faydalı ve bir ihtiyacımızı gidermiş olduğuna ikna olmak için<br />

ye<strong>te</strong>rli olmuştur.<br />

Bu yazıda bu <strong>kavram</strong>ların <strong>te</strong>knik yönlerine değinilmemiştir. Bir fonksiyonun limitini<br />

alma, türevini hesaplama ve in<strong>te</strong>gralini bulma gibi işlemler ise ma<strong>te</strong>matiğin bir başka harika<br />

<strong>boyutu</strong>dur.<br />

Bunu da şöyle açıklayayım;<br />

Bir <strong>kavram</strong> bir probleme çare olarak keşfedilmiş olabilir. Ancak o <strong>kavram</strong>ı daha sonra<br />

ilgili problemden soyutlayarak <strong>kavram</strong> üzerindeki cebirsel özellikleri incelemek ma<strong>te</strong>matiğin<br />

soyutluk özelliğinin bir gücüdür.<br />

Artık siz yukarıda anlatılan olaylar ile ilgilenmezsiniz. Sadece elinize fonksiyonu alır,<br />

bu fonksiyonun limiti, türevi ve in<strong>te</strong>grali ile ilgili önemli keşiflere ve yeniliklere imza<br />

atabilirsiniz. Bu sayede artık bu <strong>kavram</strong>lar daha farklı alanlarda ve daha karmaşık<br />

problemlerin çözümünde kullanılabilecek bir hale gelir. Yani olgunlaşır.<br />

Tabii burada bence dikkat edilmesi gerek bir husus var; Kavramları öğretirken cebirsel<br />

özelliklerin arasında kaybolmamalıyız. Öğrencilerimizi bilim adamlarının bu <strong>kavram</strong>ları<br />

keşfederken yaşamış oldukları süreçlerin benzerlerine yönlendirmeliyiz. Belki bu süreçlerin<br />

bazıları bizim uydurmamız olan sah<strong>te</strong> süreçler olacaktır, ama en azından öğrencilerimiz bu<br />

şekilde öğrendikleri <strong>kavram</strong>lara “öğretmenimizin bize aktardığı bilgi” gözüyle değil “bana ait<br />

bilgi” gözüyle bakabileceklerdir.<br />

MATEMATIK ÖGRETMENI : OSMAN AYDOGDU<br />

4

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!