İnternet üzerinden yapılan alışverişlerin vergisel boyutu
İnternet üzerinden yapılan alışverişlerin vergisel boyutu
İnternet üzerinden yapılan alışverişlerin vergisel boyutu
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>İnternet</strong> <strong>üzerinden</strong> <strong>yapılan</strong><br />
<strong>alışverişlerin</strong><br />
<strong>vergisel</strong> <strong>boyutu</strong><br />
I. GİRİŞ<br />
2000’li yıllardan itibaren bilgi çağına girdiğimiz konusu dünyada artık tartışmasız kabul edilmiş bir gerçektir. Bilişim teknolojilerindeki baş<br />
döndürücü gelişim sürecine paralel olarak, ekonomik faaliyetlerin biçiminde de köklü değişiklikler meydana gelmektedir. 1990’lı yılların<br />
ikinci yarısından itibaren internetin yaygınlaşması ile birlikte, sanal dünya aynı zamanda bir iş yapma yeri haline gelmiştir. Bununla birlikte<br />
dünyada yeni bir kavram ortaya çıkmıştır: “elektronik ticaret” veya kısacası “e-ticaret”.<br />
E-ticaret, doğası gereği internet ağı üzerinde açılan bir mağaza aracılığıyla yapıldığından, faaliyet alanı bütün dünyayı kapsamakta ve<br />
internet olan her yerden alışveriş yapılmasına imkan sağlamaktadır. E-ticaretin tanımı DTÖ, BM, OECD gibi birçok uluslararası kuruluş<br />
tarafından yapılmış olmasına rağmen, açık ve seçik bir tanım bulunmamaktadır. Ancak, gittikçe kabul gören dar anlamdaki tanıma göre<br />
“işlemleri internet veya hiç kimsenin özel malı olmayan web tabanlı sistemlere kaydıran ticari faaliyetlere” elektronik ticaret adı<br />
verilmektedir.<br />
E-ticarette en çok tartışılan konulardan birisi de e-ticaret işlemlerinin nasıl vergilendirileceğidir. Sınır ve engel tanımayan e-ticaret<br />
işlemlerinden elde edilecek kazançların nasıl ölçüleceği, e-ticaret yoluyla mal ve hizmet teslimlerinde KDV’nin kim tarafından ve nasıl<br />
ödeneceği, e-ticaretin Gümrük Vergisi, Damga Vergisi ve BSMV’ni nasıl etkilediği konuları ciddi sorun oluşturmaktadır.<br />
Bu yazımızda e-ticaretin vergilendirilmesinde genel yaklaşımlar açıklandıktan sonra, e-ticaretin Gelir ve Kurumlar Vergisi, KDV, Gümrük<br />
Vergisi, Damga Vergisi ve BSMV açısından <strong>vergisel</strong> boyutları incelenecektir.<br />
II. E-TİCARETİN VERGİLENDİRİLMESİNE<br />
GENEL YAKLAŞIM<br />
E-ticaretin vergilendirilmesi konusunda dört temel görüş bulunmaktadır. Birincisi elektronik ortamın bir serbest ticaret bölgesi gibi<br />
değerlendirilmesi ve vergilendirilmemesi; ikincisi, elektronik işlemlerin ticari mahiyet ve önemlerinin dikkate alınmadan bir “bit vergisi” ile<br />
vergilendirilmesi; üçüncüsü, e-ticaretin mevcut mevzuata göre vergilendirilmesi; dördüncüsü ise, vergi kanunları ve uluslararası vergi<br />
anlaşmalarına e-ticaret için yeni hükümler konularak vergilendirilmesidir.<br />
Elektronik ortamın bir serbest bölge kabul edilerek vergi dışı bırakılması, aynı ticari işlemleri geleneksel yollarla yapan taraflar aleyhine<br />
rekabet eşitsizliği doğuracağı ve vergilemede adaleti zedeleyeceği gerekçeleriyle karşı çıkılmaktadır.<br />
E-ticaretin vergilendirilmesi konusunda, bir dolaylı vergi olarak önerilen “bit vergisi” ile mal veya hizmetlerin vergilendirilmesinden ziyade,<br />
satış esnasında kullanılan bilgilerin vergilendirilmesi öngörülmektedir. Bit vergisinde matrahı, gönderilen veriler oluşturacaktır. Böyle bir<br />
uygulama sadece ticari işlemlerin değil aynı zamanda haberleşme amaçlı elektronik işlemlerin de vergilendirilmesine yol açacaktır. Ayrıca,<br />
transfer edilen bilgiler vergilendirilirken sadece kapladıkları hacmin vergi matrahı olarak kabul edilmesi, değeri milyon dolarlarla ifade<br />
edilebilen düzyazı içerikli bir mesajın, eğlence amaçlı aktarılan herhangi bir karikatüre kıyasla çok daha düşük bir oranda<br />
vergilendirilmesine sebep olacaktır. Bu ise vergilemede adaletin sağlanmasını zedeleyecektir.<br />
E-ticaretin mevcut mevzuata göre vergilendirilmesi durumunda, vergiden kaçınma ve vergi kaçırma amacında olan vergi mükelleflerine<br />
yasal boşlukların bırakılması söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla gerekli kurallar oluşturulmadan ve tedbirler alınmadan e-ticaret<br />
ortamının mevcut kanunlarla takibi ve denetimi mümkün değildir.<br />
Diğer bir öneri vergi kanunlarında ve vergi anlaşmalarında e-ticarete uygun revizyona gidilmesidir. Henüz gelişme aşamasında olan eticaretin<br />
hangi alanlarda ilerleme kaydedeceğini ve elektronik teknolojisinin nasıl bir gelişme göstereceğini bugünden tahmin edebilmek<br />
zordur. Bu nedenle, e-ticaretin vergilendirilmesine yönelik olarak vergi kanunlarında değişiklikler yapılması veya gerekirse yeni vergi ihdas<br />
edilmesi ciddi zaman kayıplarına neden olacaktır. Ayrıca, zaten yeterince karmaşık olan vergi mevzuatının daha da karmaşık hale<br />
getirilmemesi için yeni vergi ihdası en son çare olarak düşünülmelidir.<br />
Öne sürülen bu dört görüşten elektronik ticaretin öncelikle mevcut vergileme ilke ve düzenlemelerinin uygulanması suretiyle çözümlenmesi<br />
yaklaşımı özellikle gelişmiş ülkeler tarafından kabul görmektedir. Mevcut ilke ve düzenlemelerin e-ticarete uygulanması halinde ise, gerek<br />
gelir <strong>üzerinden</strong> alınan vergiler açısından, gerekse harcama vergileri açısından bazı güçlüklerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.<br />
III. E-TİCARET VE GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER<br />
E-ticarette gerek Gelir Vergisi, gerekse Kurumlar Vergisi açısından gelirin vergilendirilmesi ile ilgili olarak şu dört sorunla karşılaşılmaktadır:<br />
- Tam mükellefiyetin belirlenmesi,
- Gelirin elde edildiği yerin belirlenmesi,<br />
- Gelirin niteliğinin belirlenmesi,<br />
- Vergi matrahının belirlenmesi.<br />
A. Tam Mükellefiyetin<br />
Belirlenmesi<br />
Gelirin vergilendirilmesinde ülkemiz de dahil olmak üzere çağdaş vergi sistemlerinde “ikamet” ve “kaynak” olmak üzere iki temel ilke<br />
benimsenmiştir. Türk vergi sistemi esas itibariyle ikametgah ilkesini kabul etmiştir. Bu ilke doğrultusunda da tam ve dar mükellefiyet olmak<br />
üzere iki tür mükellefiyet kabul edilmiştir.<br />
Tam mükellefiyet, mükelleflerin hem yerleşik oldukları ülkede hem de diğer ülkelerde elde ettikleri tüm gelirler, bir başka deyişle dünya<br />
çapında elde ettikleri gelirler <strong>üzerinden</strong> vergilendirilmelerini ifade etmektedir. Dar mükellefiyet kavramı ise kişilerin yerleşik oldukları ülke<br />
dışında elde ettikleri gelirler dolayısıyla sadece bu gelirler ile sınırlı olarak anılan gelirleri elde ettikleri ülke tarafından vergilendirilmesini<br />
ifade etmektedir.<br />
E-ticarette bazı hallerde kişilerin ikamet ettikleri yerin belirlenmesi güçleşmektedir. Özellikle kurumları ikamet ettikleri ülkeyi belirleme<br />
konusunda inisiyatif kullanma konumuna getirmiştir. Artık internet yoluyla değişik alanlarda danışmanlık, muhasebe, tıp, mimarlık,<br />
mühendislik gibi hizmetlerin sunulması uygulamaları başlamış olup bu tür hizmetler hem kullanım hem de çeşit olarak gittikçe artmaktadır.<br />
Teknolojinin sağladığı imkanlar dolayısıyla başka bir ülkede belli bir süre kalmadan da o ülkede hizmet yapma veya başka ticari<br />
faaliyetlerde bulunma mümkün olmaktadır.<br />
Bu itibarla gerçek kişilerde; ikamet kriterine bağlı tam mükellefiyet uygulamaları önemini kaybetmektedir. Burada uygulanan kriter genellikle<br />
“etkin yönetim merkezi”dir. Ancak internet ve benzeri teknolojik gelişmelerin üzerinde henüz bir fikir birliği sağlanamamış olması bu<br />
kavramı daha da karmaşık hale getirmektedir.<br />
Konuya kurumlar açısından bakıldığında ise, gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin kurumlara tam mükellef olacakları ülkeyi belirlemede ve<br />
hatta kanuni ve fiili is merkezlerini farklılaştırma konusunda önemli inisiyatif ve imkanlar verdiği görülmektedir. E-ticaret sayesinde<br />
uluslararası faaliyette bulunan firmaların, satış işlemini gerçekleştirdikleri ülkede vergi mükellefi olabilmeleri için ihtiyaç duyulan, o ülkede<br />
fiziksel varlığa sahip sabit konumlu bir işyerinin bulunması koşulu artık geçerliliğini kaybetmektedir. Tüm bu gelişmeler gerçek kişiler ve<br />
kurumlar açısından mükellefiyetin belirlenmesini zorlaştırmaktadır.<br />
B. Gelirin Elde Edildiği Yerin Belirlenmesi<br />
Elektronik ortamda gerçekleştirilen faaliyetlerin niteliği dolayısıyla gelirin elde edildiği işyeri ile ilgili açıklamalar ticari kazanç ve serbest<br />
meslek kazancı ile ilgilidir.<br />
Ticari kazançlarda; kazanç sahibinin Türkiye’de işyerinin olması veya daimi temsilci bulundurması ve kazancın bu yerlerde veya bu<br />
temsilciler vasıtasıyla sağlanması gerekmektedir. Serbest meslek kazançlarında; serbest meslek faaliyetlerinin Türkiye’de icra edilmesi<br />
veya Türkiye’de değerlendirilmesi gereklidir.<br />
İşyeri kavramı VUK’un 156. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma bakıldığında görülmektedir ki iç hukukumuzda işyeri kavramı coğrafi<br />
anlamda sabit olmayı gerektirmektedir. Bu durumda, dar mükelleflerin kazançlarının vergilendirilmesinde işyeri şartı arandığından,<br />
kanunda işyerinin tanımlanmasında e-ticaret açısından eksiklik görülmektedir. İşyeri veya daimi temsilci olmadan diğer ülke<br />
vatandaşlarının elde ettiği ticari kazançların Türkiye tarafından vergilendirilmesi söz konusu değildir. Serbest meslek faaliyetlerinde ise,<br />
işyerinin varlığı önemli olmamakla beraber, Türkiye’nin vergileme hakkının dogması için, dar mükelleflerin faaliyetinin Türkiye’de icra<br />
etmesi veya faaliyetin Türkiye’de değerlendirilmesi yeterli olmaktadır.<br />
Serbest meslek faaliyetlerinin Türkiye’de vergilendirilebilmesi için kazancın işyeri aracılığı ile elde edilmesinin şart olmadığından, elektronik<br />
ortamlar vasıtasıyla yurt dışı bağlantılı olarak Türkiye’de icra edilen serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla Türkiye’de vergilendirme<br />
yapılabilecektir.<br />
Bilindiği üzere web sitesi yazılım ve verilerden oluşmakta olup bir makine olan sunucu üzerinde yüklü bulunmaktadır. Bu durumda, eticarette<br />
işyerine konu olan gözle görülebilen web sitesi ve elle tutulabilen sunucu olmak üzere iki unsur bulunmaktadır. Eğer satış yapan<br />
bir firmanın web sitesine satışı gerçekleştirdiği ülkede kendisinin sahip olmadığı ya da kiralamadığı bir sunucu tarafından hosting işlemi<br />
yapılırsa, sabit işyeri kuralı gerçekleşmemiş sayılacağından, firmanın o ülkede yapmış olduğu satışlardan elde edeceği kârlar<br />
vergilendirilmeyecektir.<br />
C. Gelirin Niteliğinin Belirlenmesi<br />
Elektronik ortamdan fiziksel mal satın alındığı durumlarda, ürün bedeli olarak <strong>yapılan</strong> ödemeler ticari kazançtır, çünkü burada işlem<br />
herhangi bir telif hakkının kullanımını içermemektedir. Buradaki sorun e-ticarete özgü olan dijital ürünlerin satışlarıyla ilgilidir.<br />
<strong>İnternet</strong> <strong>üzerinden</strong> gerçekleştirilen işlemlerde elde edilen gelirin sınıflandırılması, mevcut <strong>vergisel</strong> kuralların dijital işlemlerin kendine has<br />
özelliklerini tanımamasından dolayı zordur. Örneğin, bir kitapçıdan on adet kitap satın alınması halinde işlem normal bir alım-satım<br />
işlemidir ve elde edilen gelir ticari kazançtır. Buna karşılık, aynı işlemin bir web sitesi <strong>üzerinden</strong> yapıldığı hallerde, müşteri kitabın sadece<br />
bir kopyasını indirebilmekte ve diğer dokuz kopyayı çoğaltabilmektedir. Bu durumda, tek bir kopya ve çoğaltma hakları için ödenen bedelin<br />
ticari kazanç mı yoksa gayri maddi hak bedeli olarak mı nitelendirileceği önem kazanır.<br />
Elde edilen kazancın ticari kazanç ya da gayri maddi hak bedeli olması farklı sonuçlara sahiptir. Ticari kazanç işyeri aracılığı ile elde<br />
edilirse kaynak ülke tarafından vergilendirilir. Gayri maddi hak bedelleri ise, OECD Model Vergi Anlaşmasında vergilendirme hakkı ikamet<br />
ülkesine bırakılmakla birlikte, Türkiye’nin taraf olduğu ikili ülke anlaşmalarında vergilendirme hakkı kaynak ve ikamet ülkesi arasında<br />
paylaşılmaktadır.
D. Vergi Matrahının Belirlenmesi<br />
E-ticaretin farklı safhalarının birçok farklı ülkede çıkabilmesinin ve elde edilen kazancın vergilendirilmesinin işyerine atfedilmesinin ortaya<br />
çıkardığı sorunların asılabilmesi için, elektronik ortamlarda uluslararası ticari faaliyet gösteren firmaların merkezleri ile şubeleri ya da<br />
şubelerin kendi işlemlerinden doğan kazancın bölüşümünün emsal bedel esasına göre yapılması öngörülmüştür. Ancak bilişim<br />
teknolojisinde gelinen nokta, faaliyetlerin yapay olarak vergi cennetleri veya benzeri yerlere kanalize edilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu<br />
nedenle vergi matrahının doğru olarak belirlenmesi ve vergilendirilmesi büyük sorun olmaktadır.<br />
IV. E-TİCARET VE KATMA DEĞER VERGİSİ<br />
Günümüzde KDV, e-ticaret açısından çözüme ulaşılması gereken öncelikli bir konu haline gelmiştir. Uluslararası ticarette çifte<br />
vergilendirmenin önlenmesi açısından KDV’de “varış ülkesi” prensibi uygulanmakta, yani mal ve hizmetler tüketildikleri yerde KDV’ye tabi<br />
tutulmaktadır. Bu prensibe göre, ülkeler ihraç ettikleri mal ve hizmetlere KDV istisnası uygularken, ithal ettikleri ürünlerden KDV tahsil<br />
etmektedirler. Konuyu e-ticaret açısından değerlendirdiğimizde; KDV yönünden e-ticaret işlemleri iki gruba girmektedir:<br />
1- <strong>İnternet</strong> Üzerinden Sipariş Edilerek Teslim Edilen Fiziki Mallar<br />
Elektronik ticaret yoluyla <strong>yapılan</strong> işlemlerin birçoğu fiziki malların teslimi ile sonuçlanmaktadır. KDV malların teslim edildiği yerde tarh ve<br />
tahakkuk ettirildiği için fiziki malların tesliminde KDV açısından herhangi bir sorunla karşılaşılmamaktadır.<br />
2- Dijital Ürünlerin On-Line Teslimi Şeklinde Sunulan Hizmetler<br />
Dijital ürünlerde yabancı bir ülkeden ekonomik bir değeri olan herhangi bir dijital ürünün Türkiye’ye gönderilmesi durumunda, bir ürünün<br />
vergi otoritesince belirlenmesi ve vergilendirilmesi oldukça zordur. Nihai tüketicilere yönelik olan işlemlerde, yani nihai tüketicinin hizmet<br />
(dijital ürün) ithalatçısı konumunda olduğunda, vergi idaresinin dijital ürünlere konu olan işlemlerin varlığından haberdar olması neredeyse<br />
imkansızdır. Dijital ürünün alımının bir kurum tarafından gerçekleştirilmesi durumunda, yani bir KDV mükellefinin hizmetin (dijital ürün)<br />
ithalatçısı konumunda olduğunda ise vergi sorumlusu durumunda olan bu kurum tarafından KDV’nin beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.<br />
V. E-TİCARET VE GÜMRÜK VERGİSİ<br />
Gümrük Vergisi Kanunu açısından e-ticaret işlemlerinin vergilendirilmesinde ortaya çıkan sorun, herhangi bir fiziksel varlığa sahip olmayan<br />
ve doğrudan doğruya alıcının bilgisayarına aktarılabilen dijital ürünlerdir. Bu tür ürünlerin, geleneksel mal ve hizmet sınıflandırılmasında yer<br />
almaması, yürürlükteki gümrük mevzuatımız açısından tanımlanamamasına neden olmakta ve bu belirsizlik beraberinde yasal bir boşluk<br />
meydana getirmektedir.<br />
Gümrük Vergisi Kanunu’na göre gümrük vergisinin konusuna eşya girmektedir ve eşya tabirinin ise, her türlü madde ve kıymetleri<br />
kapsadığı hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda, geleneksel ticaret yoluyla bir kitabın yurt dışından Türkiye’ye ithal edilmesi gümrük<br />
vergilerine tabi olacak iken, aynı kitabın dijital ürün olarak ülkeye sokulup tüketiciye ulaştırılması, gümrük vergilerinden muaf tutacaktır.<br />
VI. E-TİCARET VE<br />
DAMGA VERGİSİ<br />
Damga vergisinin konusunu, Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda yazılı kâğıtlar oluşturmaktadır. E-ticaret yapısı gereği işlemler<br />
kâğıt üzerinde olmayıp sanal ortamda yapılmaktadır. Bundan dolayı, elektronik ödeme sistemlerinin damga vergisinin ödenmesinde<br />
kullanılamayacağı görülmektedir. Örneğin, mevcut sistemlerle internet ortamında verilen vergi beyannameleri dolayısıyla mükelleflere<br />
tahakkuk eden damga vergileri elektronik ödeme sistemleri ile ödenememekte olup mükellef tarafından fiziksel yöntemlerle ödenmektedir.<br />
Mevcut mevzuatımızda <strong>yapılan</strong> değişikliklerle damga vergisinin elektronik ortama kısmen uyarlanmış olmasına rağmen, konu ile ilgili<br />
eksiklik ve belirsizliklerin mevcut olduğu da görülmektedir.<br />
VII. E-TİCARET VE BSMV<br />
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’nde, vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi için bir muamele yapılması, bu muamele sonucu lehe<br />
para kalması şartlarının birlikte gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bir muamele olduğu halde lehe para kalmaması durumunda verginin<br />
doğmayacağı açıktır. <strong>İnternet</strong> bankacılığı işlemelerinin en önemli özelliği, <strong>yapılan</strong> işlemlerden ücret alınmamasıdır. Dolayısıyla bu işlemler<br />
BSMV kapsamı dışında kalmaktadır.<br />
Fakat bazı bankacılık işlemleri bulunmaktadır ki; internet bankacılığı tercih edilsin veya edilmesin BSMV kapsamındadır. Örneğin kredi<br />
kartı ödemesini internet bankacılığı yoluyla gerçekleştiren bir banka müşterisi, eğer kredi kartı <strong>üzerinden</strong> kredilendirme faizi veya gecikme<br />
faizini de ödemekteyse bu gelir unsurları banka lehine kalan miktarlar olduğundan, BSMV uygulanması gerekmekte dolayısıyla ödeme<br />
tutarının içerisinde bu vergi de yer almaktadır.<br />
VIII. SONUÇ<br />
Günümüzde, bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmelerle giderek yaygınlaşan e-ticaret; uluslararası mal ve hizmet<br />
ticaretinin gelişmesine zemin hazırlamaktadır. E-ticaretin; rekabet üstünlüğü sağlaması, uluslararası ticaretten daha çok pay alınması,<br />
üretici ve tüketicilere çok çeşitli ve ucuz alışveriş olanaklarının sağlanabilmesi gibi birçok yararları bulunmakla birlikte vergilendirme gibi<br />
önemli bir sorunu da beraberinde getirmektedir.
Ülkemizde vergi idaresi bugünkü geleneksel denetim teknikleriyle, sanal ürünlerin satışlarına ilişkin kontrolleri uygulayacak durumda<br />
değillerdir. Özellikle e-ticaretten kazanç sağlandığı zaman, bu kazancın nereden elde edildiği ve vergi mükellefinin sanal ortamda kimliği ve<br />
adresine ilişkin bilgilerin doğruluğunu belirlemek oldukça zordur.<br />
E-ticaretin vergilendirilmesi konusunda devletlerin tek başlarına <strong>vergisel</strong> bir çözüm üretmeleri mümkün görünmemektedir. Konu ülkemiz<br />
mevzuatı açısından değerlendirildiğinde, e-ticaret ortamının mevcut kanunlarla izlenmesi ve vergilendirilmesi oldukça güç görünmektedir.<br />
Dolayısıyla, e-ticaretin etkin vergilendirilebilmesi için ülkemiz vergi kanunlarında ve uluslararası vergi anlaşmalarında e-ticareti de<br />
kapsayacak yeni hükümlerin konulması ve vergilendirme ilkelerine büyük önem verilmesi beklenmektedir.