Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
16 -> 72<br />
Tanrı, kader, alınyazısı; bunların hepsi aynı kategoridedir. Sorumluluğunu var olmayan bir şeyin üzerine<br />
atıyorsun.<br />
Şayet Tanrı var olsaydı sessiz kalmazdı. Ben sürekli onun var olmadığını söylüyorum. Şayet var olsaydı<br />
zamanı gelmiştir; "Ortaya çıkardı ve ben buradayım! Niçin benim olmadığımı söyleyip duruyorsun?" diye<br />
ilan ederdi. Ancak o asla gelmeyecek.<br />
Her zaman için Tanrı'nın varoluşunu reddeden insanlar olmuştur fakat o asla kendini kanıtlamak için bir<br />
çaba göstermemiştir. Örneğin, Batının tanınmış filozoflarından Edmund Burke, kiliseye gidip rahibin<br />
önünde durmuş, "Bu benim saatim. Eğer Tanrı varsa —büyük bir kanıt istemiyorum sadece basit bir<br />
kanıt— saatim dursun. Siz dua edin, cemaatiniz dua edebilir, ne istiyorsanız yapabilirsiniz. Tanrı'yı saatimi<br />
durdurması için ikna edin ve bu benim inanmam için yeterli olacak" dedi.<br />
Dua ettiler; bu tüm Hıristiyanlığın prestiji meselesiydi, tek bir adam Tanrıya meydan okuyor. Ve o büyük<br />
bir mucize istemiyor, küçücük bir mucize: "Saatimi durdursun." Ve Tanrı bunu yapamadı. Edmund Burke<br />
Tanrı'nın olmadığını kanıtlamıştır. Ne büyük bir argüman! Ancak basit, net, konuyla alakalı.<br />
Dünyanın her yanında kurtulmak istediğin herhangi bir şeyi Tanrı'nın üstüne, kaderin üstüne, alınyazısının<br />
üstüne atıyorsun. Onlar sadece var olmayan şeyler için farklı isimlerdir. Şu kesindir ki sen gerçekten orada<br />
olan birisinin üzerine çöp dökemezsin. Sabrın bir sınırı vardır. Komşunun arazisine çöp dökmeyi bir dene.<br />
Belki bir gün için herhangi bir şey söylemeyebilir; belki iki gün bekleyebilir ama nereye kadar? Er ya da<br />
geç seni ensenden yakalayacak ve sana şunu kanıtlayacaktır: "Ben varım! Benim avluma çöp dökmeye<br />
devam edemezsin." Ancak evde hiç kimse yoksa avluya istediğin sürece çöp dökmeye devam edebilirsin.<br />
Kimse karşı çıkmayacak, kimse gelip, "Neler oluyor? Sende hiç terbiye yok mu?" demeyecek.<br />
Tanrı, kader, alınyazısı; bunlar sahte sözcüklerdir, zırvalıktır, bundan daha çok bir şey değildir. Onları<br />
tamamen bırak, çünkü onları bırakmak eylemlerin için seni tamamıyla sorumlu kılacak, seni bir birey<br />
yapacaktır. Ve sen sorumluluğu kendin almadığın sürece asla güçlü olmayacaksın, asla bağımsız<br />
olmayacaksın, özgürlüğü hiç tatmayacaksın.<br />
Özgürlüğe sahip olabilirsin. Ancak bunun bedeli, sorumluluğu bütünüyle kabul etmektir.<br />
Ben öylesine engin bir özgürlük hissettim ki, sana baktığımda üzülüyorum. Sen de aynı fırsata, özgür birey<br />
olmanın içinde çiçek açma potansiyeline sahipsin ama sen köle kalmaya devam ediyorsun. Ve senin bunu<br />
başarabilme yöntemin asla sorumlu olmamaktır.<br />
Sorumlu olmamanın seni özgürleştirdiğini mi düşünüyorsun? Eylemlerinden, düşüncelerinden, varlığından<br />
sorumlu hissetmemenin seni bunların sonuçlarından özgürleştirdiğini mi düşünüyorsun? Hayır, kesinlikle<br />
hayır. O seni köleleştirir; o seni insandan daha düşük bir şey yapar. O senden tüm ihtişamını alır. Dik<br />
duramazsın; kamburlaşırsın. Zekân gelişemez çünkü sen meydan okumayı kabul etmedin. Sen kaderi,<br />
Tanrı'yı, alınyazısını bekliyorsun. "Doğru zaman —Tanrı'nın istediği doğru zaman— geldiğinde ben de son<br />
derece mutlu olacağım" diye düşünüyorsun.<br />
Senin mutluluğuna karar verecek bir Tanrı yok. Varoluşta yalnızsın. Yalnız gelirsin, yalnız ölürsün.<br />
Doğumla ölüm arasındayken, elbette kendini sanki birisi —karın, baban, annen, kocan, arkadaşın—<br />
seninleymiş gibi kandırabilirsin ancak bu sadece "mış" gibi yapmaktır. Tek başına gelirsin, tek başına<br />
gidersin; doğumla ölüm arasında tek başınasın.<br />
Ve ben senin bir erkeği ya da bir kadını sevemeyeceğini söylemiyorum. Aslında sorumluluğunu omuzlarına<br />
almış iki bağımsız, özgür insan buluştuğunda, bunda muazzam bir güzellik vardır. Hiç kimse diğerine yük<br />
olmaz. Hiç kimse diğerine bir şeyleri yığmaz. Sen bir şeyleri yığma fikrini tamamen bırakmış haldesin. Bir<br />
arada olabilirsiniz ama tek başınalığınız dokunulmaz, saf, bakire, kristal gibi temiz kalır. Asla birbirinizin<br />
alanlarına girmezsiniz. Sırf ayrı olduğunuz için birbirinizden keyif alabilirsiniz.<br />
Ayrı kaldıkça —tek başına olduğun daha net bir biçimde anlaşılır, o da tek başınadır— iki tek başınalığın,<br />
iki kutbun, iki bireyin muhteşem buluşmasının olasılığı daha da büyük olur.