18.07.2013 Views

Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği

Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği

Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

indeks<br />

2<br />

N D E S<br />

I<br />

8<br />

K6Portre<br />

Konuk Yazar<br />

Filiz Akın’61<br />

Yasemin Oğuz’81<br />

14-16<br />

Aktüalite<br />

32<br />

Sağlık<br />

Prof. Dr. Gülsan<br />

Türköz Sucak’81<br />

40<br />

Çocuk<br />

Doç. Dr. Figen<br />

Şahin<br />

17-28<br />

Bizim Dünyamız<br />

36<br />

Panoramik Bakış<br />

Dr. Gülseren<br />

Budayıcıoğlu’65<br />

12<br />

Ka<strong>ri</strong>yer<br />

İpek Bilgin’73<br />

38<br />

Gurme<br />

Uludağ Kebapçısı<br />

42<br />

Sosyal Sorumluluk<br />

Akın Öngör’63<br />

30<br />

Anılarımız<br />

Orhan Oruç<br />

i n d e k s


Yayýn Kurulu<br />

Þenol Sarýsoy (‘82)<br />

(Baþkan)<br />

Ayda Uçul (‘81)<br />

(Sekreter)<br />

Zer<strong>ri</strong>n Dağcı Sakarya (‘71)<br />

Füsun Okutan (‘80)<br />

Ayfer Niðdelioðlu (‘81)<br />

Demet Aydýn (‘83)<br />

Ceran Arslan Olcay (‘95)<br />

Ecehan Sakarya (‘04)<br />

Ya zý Ýþ <strong>le</strong> <strong>ri</strong> Mü dü rü<br />

M. Kutluhan Olcay (‘93)<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong><br />

Dergi Sorumlusu<br />

İlhan Koçak (‘73)<br />

Nazan Önal<br />

Ya pým-Baský<br />

Ajans-Türk Basým A.Þ.<br />

Arzu Akgün (Koordinatör)<br />

Ýstanbul Yolu 7. km.<br />

Necdet Evliyagil Caddesi<br />

No:24 06370, <strong>Ankara</strong><br />

Tel : +90312 278 08 24<br />

Fax : +90312 278 18 95<br />

Renk Ay rý mý<br />

Filmsan<br />

Okur öne <strong>ri</strong> <strong>le</strong> <strong>ri</strong> ve<br />

yo rum la rý için<br />

e-mail: info@ko<strong>le</strong>j.org<br />

Yönetim Ye<strong>ri</strong><br />

<strong>TED</strong> ANKARA KOLEJÝ<br />

MEZUNLARI DERNEÐÝ<br />

Kýzýlýrmak Cad. No: 8<br />

06640 Akay / <strong>Ankara</strong><br />

Tel : 444 0 958<br />

Fax :+90.312 418 74 41<br />

www.ko<strong>le</strong>j.org<br />

Ým ti yaz Sa hi bi<br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

LTD. ÞTÝ. adýna<br />

Bü<strong>le</strong>nt Baðdatlý (‘81)<br />

5000 adet bastýrýlmýþtýr.<br />

Dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

ücretsiz daðýtýlmaktadýr.<br />

Yazýlarýn hukuki mesuliyeti<br />

röportaj sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

ve yazarlarýna aittir.<br />

Basým Ta<strong>ri</strong>hi: 5 Nisan 2010<br />

Yayýn Türü: Yerel süreli - 2 aylýk<br />

ISSN: 1305-5283<br />

46<br />

Moda-tasarım<br />

Pro-fit Neşet Güne<br />

56<br />

Uzman Maka<strong>le</strong>si<br />

Ümit Akdur’71<br />

70<br />

Yaşam Kalitesi<br />

Mehmet Tümer’81<br />

82-84<br />

Türk Eði tim Der ne ði<br />

KAPAK<br />

23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />

ve Çocuk Bayramı<br />

50 Çevre<br />

Arca Atay<br />

58<br />

Kültür-Sanat<br />

Mustafa Ayaz<br />

72<br />

Mesaj Kutusu<br />

Naci Sarıbaş’66<br />

62<br />

Kültür-Sanat<br />

İnci Demirkol’72<br />

Can Özgün’73<br />

76<br />

Hobi<br />

Ayda Uluç’69<br />

91-93<br />

Spor<br />

54 Gezi<br />

Thuya<br />

68<br />

Kitap<br />

78<br />

<strong>Ankara</strong>’da Zaman<br />

86-90<br />

Kampüs<br />

94-95<br />

<strong>Kay</strong><strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

indeks<br />

3


Bü <strong>le</strong>nt BAÐ DAT LI’81<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

Mezunlarý Derneði<br />

Genel Baþkaný<br />

Bahara Merhaba Derken...<br />

Sevgili Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r,<br />

baþ kan dan me saj<br />

İlkbaharın bu güzel gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, yine dopdolu bir sayıda beraber olmanın<br />

kıvancını ve mutluluğunu yaşıyorum. Özellik<strong>le</strong> 100. sayının gururunu siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

paylaştıktan sonra, 101. sayı i<strong>le</strong> yeni bir dönemin başlangıcını yaparken, daha<br />

nice 100 sayılar çıkarmak heyecanını duymaktayız.<br />

Öncelik<strong>le</strong>, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına<br />

armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor,<br />

Ata’mızı saygıyla anıyoruz.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> olarak, önümüzdeki üç aylık<br />

dönemde yoğun bir tempoya gi<strong>ri</strong>yoruz. Sosyal ve kültürel faaliyet<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dolu<br />

etkinlik programımız net<strong>le</strong>ş<strong>tik</strong>çe siz<strong>le</strong>re detaylı bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ulaştırmaya devam<br />

edeceğiz.<br />

Geçtiği<strong>miz</strong> dönemde düzen<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong> etkinlik<strong>le</strong>rden siz<strong>le</strong><strong>ri</strong> haberdar etmek<br />

istiyorum. Bu etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yalnızca mezunlarımız için değil, mezun adayı liseli<br />

kardeş<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> için de gerçek<strong>le</strong>ştirmekteyiz.<br />

8 Ocak Cuma günü Okulumuz lise kısmı öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne Serdar Bi<strong>le</strong>cen’in<br />

katılımıyla mes<strong>le</strong>k seçimi söy<strong>le</strong>şisi düzen<strong>le</strong>dik. 5 Mart Cuma günü ise<br />

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı Halkla İlişki<strong>le</strong>r<br />

Koordinatörlüğü Uzmanlarından Neslihan Sağlam’ı öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong> buluşturduk.<br />

11 Ocak 2010 Pazartesi günü derneği<strong>miz</strong>in kuruluşunun 42. Yılını kutlamak<br />

vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> yönetim kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> ve mezunlarımızla beraber<br />

Ata'mızın huzuruna çıktık. Mozo<strong>le</strong>ye çe<strong>le</strong>nk bırakarak Anıtkabir hatıra defte<strong>ri</strong>ne<br />

Ata’mıza şükran ve minneti<strong>miz</strong>i sunduk. Aynı günün akşamı tamamı<br />

mezunlarımızdan oluşan Mezunlar Orkestrası, derneği<strong>miz</strong>in kuruluşunun<br />

42. Yılını kutlamak amacıyla tüm mezunlarımıza unutulmaz bir konser verdi.<br />

14 Şubat 2010 Pazar günü düzen<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong> Kartalkaya Turu’nda üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />

beraber keyifli bir Pazar Günü geçirdik. Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> Kartal Otel pistinde<br />

kayarak karın tadını çıkardı. 2010 yılı içinde gezi aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in devamı ge<strong>le</strong>cektir.<br />

20 Şubat Cumartesi günü Rollhouse’da Bowling Turnuvası düzen<strong>le</strong>dik.<br />

Turnuvanın sonunda kazanan 1., 2. ve 3. takımlara kupa, en yüksek skorlu<br />

bay ve bayan oyunculara madalyaları ve<strong>ri</strong>ldi. Spor aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> nisanın son<br />

haftasında <strong>Ankara</strong> Tenis Kulübü’nde başlayacak olan Ge<strong>le</strong>neksel Tenis Turnuvamız<br />

i<strong>le</strong> devam edecektir.<br />

21 Şubat 2010 Pazar günü Eski Lise Binası Konferans Salonu’nda<br />

Olağan Mali Genel Kurul gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiştir. Disiplin Kurulu asıl ve yedek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

seçildiği kurulda tüzük değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve personel yönetmeliği kabul edilmiştir.<br />

25 Şubat Perşembe günü, Optimum Sinemaları’nda “Veda” Filmi’ni vizyona<br />

girmeden bir gün önce, 18 Mart Perşembe günü ise Akün Sahnesi’nde<br />

“Fosforlu Cev<strong>ri</strong>ye Müzikali”ni mezunlarımız i<strong>le</strong> beraber iz<strong>le</strong>dik. Film göste<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>,<br />

mayıs ayında da devam edecektir.<br />

10 Mart Çarşamba günü <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı’nın düzen<strong>le</strong>diği<br />

öğrenci-mezun buluşmasına katıldık.<br />

Son olarak hepinizi, 30 Nisan Cuma günü okulumuz eski lise bahçesinde<br />

düzen<strong>le</strong>yeceği<strong>miz</strong> “Okulumuza Veda” etkinliğine bekliyoruz. Binamız,<br />

<strong>TED</strong> Üniversitesi olmadan son kez birlikte anılarımızı yaşayalım.<br />

Tüm KOLEJ ai<strong>le</strong><strong>miz</strong>e sevgi ve saygılarımla…<br />

5<br />

Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı<br />

Genel Başkan<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


konuk yazar<br />

6<br />

Bir Yıldız Masalı<br />

ko <strong>le</strong>j li <strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Bir varmış bir yokmuş, çok sene<strong>le</strong>r önce Akın Ai<strong>le</strong>si’ne, uçsuz buçaksız diye bilinen evrenden, ai<strong>le</strong>nin atalarından,<br />

bütün insanlığın tortusundan bir bebek tasarlanıp gönde<strong>ri</strong>lmiş. Baba Sami Bey hâkim, anne Leman Hanım enstitü<br />

mezunu, azıcık konservatuar görmüş modern bir ev hanımı imiş. Bebeğin kulağına “sen bizim Filiz’i<strong>miz</strong>sin” demiş<strong>le</strong>r.<br />

Çocuk da “Allah Allah bunlar benim adımı nereden biliyorlar” diye şaşırmışsa da kendini öy<strong>le</strong> bilmiş. Aslında ne ai<strong>le</strong>,<br />

ne de o kendini tanıyormuş. Zamanla içindeki bilgisayar yardımı i<strong>le</strong> gözünün kaşının, boyunun posunun ne olduğu<br />

kadar, huyunun, davranışlarının, zaaflarının ve yetenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ne olduğunu görmüş. Yani aslında kendini seçmemiş,<br />

evren onu tasarlamış. Akıl denen sınırlı bir pusula i<strong>le</strong> ai<strong>le</strong>, okul, arkadaşlar, kitaplar, deneyim<strong>le</strong>r<strong>le</strong> edini<strong>le</strong>n bilgi i<strong>le</strong> şansın<br />

denetiminde bir yol çizmeyi denemiş. Hayat ne geti<strong>ri</strong>rse dememiş. En azından sınırlarını görmüş. Sonunda, Arap<br />

dünyasının “mektup” dediği alınyazısının tümünü değil ama bir kısmını değiştirmenin mümkün olduğunu saptamış.<br />

Yaptığı konuşmalarda öğrenci<strong>le</strong>re “bir an önce kendinizi tanıyın, hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>nize odaklanın, gerçek<strong>le</strong>şmesi bazen<br />

zaman alır, vazgeçmeyin, hızlandırın ve yılmayın”. “İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>de en azından “denedim<br />

ama olmadı” dersiniz.” “Hayattaki en kötü şey elli yaşlarında “tüh şunu niye denemedim?”<br />

“Niye üstüne gitmedim? Niye kül<strong>le</strong><strong>ri</strong>mden tekrar doğmayı denemedim<br />

de kabul<strong>le</strong>ndim” demektir. Galiba en mühimi kapasite<strong>miz</strong><strong>le</strong> yapabilirliği<strong>miz</strong>i doğru<br />

değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>p eli<strong>miz</strong>de olanlarla bize bir kereye mahsus olmak üzere ve<strong>ri</strong>lmiş<br />

hayatta; olabi<strong>le</strong>cek en iyisini yapmak. (Şans ve şanssızlık faktörünü de unutmamak<br />

lazım.)<br />

Ge<strong>le</strong>lim masalımıza. Filiz küçücük bir çocukken kendini erkek zanneden, zıplayan,<br />

hoplayan, ağaçlara tırmanan diğer çocuklara yaramazlıkta liderlik yapan bir<br />

çocukmuş. “Büyüyünce ne olacaksın” diye sorulduğunda “ya bakkal, ya<br />

cumhurbaşkanı” dermiş. Bakkal, <strong>le</strong>b<strong>le</strong>bi, cik<strong>le</strong>t, çikolata sahibi olduğu için,<br />

cumhurbaşkanı da bütün bunların ve oyuncakların sahibi olacağını zannettiğinden.<br />

O böy<strong>le</strong> hayal<strong>le</strong>r<strong>le</strong> meşgulken, annesi fala baktırmış ve onun özel bir çocuk olacağından<br />

ve en çok da yıldız olacağından emin olmuş. Bu yüzden beş yaşlarına<br />

ge<strong>le</strong>n bu yaramaz çocuğa biraz da endişe i<strong>le</strong> bakıyormuş. Beş yaşlarında annesi<br />

Afyon’da bir öğretmen hastalanınca ona vekâ<strong>le</strong>t ederken, komşu aske<strong>ri</strong> doktorun<br />

emir e<strong>ri</strong> eşliğinde okul müdürünün huzuruna çıkıp “ben okuma yazma biliyorum,<br />

beni okula alın” demiş. “Olmaz” deyip ge<strong>ri</strong> yollamışlar. Şansa bakın ki, dönüş<br />

yolunda eğitim müfettişi görmüş bu ağlayan çocuğu ve kucağında götürüp okula<br />

yazdırmış.<br />

Turgutlu’ya geç<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde de “Küçük Mine” diye bir piyes yazdığı için üstün<br />

zekâlı çocuk gibi görüldüğünde, anne içinden “Ben biliyordum o özel ve yıldız olacak”<br />

diyormuş.<br />

Filiz AKIN’60 Ammaa… <strong>Ankara</strong>’ya geldik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde ilkokul üçte olan Filiz, artık büyük şehir<br />

şokundan mı, annesi babası ayrılmaya karar verdiğinden mi matema<strong>tik</strong>ten ikma<strong>le</strong><br />

kalmış. Zar zor pek iyiy<strong>le</strong> mezun olduğunda on, on buçuk yaşındaymış.<br />

Baba yete<strong>ri</strong>nce destek<strong>le</strong>meyince geçim derdine düşmüş<strong>le</strong>r; ama anne ne yapıp yapmış (ai<strong>le</strong> mücevher<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni satmış)<br />

bütün bi<strong>ri</strong>kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni toplayıp Filiz’i <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ne yazdırmış. Çok güzel bir kadın olan Leman Hanım çektiği<br />

maddi sıkıntıdan dolayı dikiş dikmenin zorluğunu bildiğinden, umutlarının çürümesini gördüğünden, sevgili kızının<br />

iyi bir eğitim alıp – o zaman çok geçerli olan - bir yabancı dil bilmenin öneminin bilincinde olarak, aynı kade<strong>ri</strong> yaşamasını<br />

istemiyormuş. İyi ki öy<strong>le</strong> yapmış. Yapmış da küçük Filiz ne<strong>le</strong>r yaşamış…<br />

Orta ve lise kısmının hem yaşça hem fizik olarak en küçük çocuğu olmasının yanı sıra; saçı önü kâkül, arkası erkek<br />

gibi kesilmiş bu sarışın çocuğa hemen “civciv” adını takmışlar. Ko<strong>le</strong>j’in “Alo” denen bir bahçıvanı varmış. Teneffüste<br />

bahçede oynarken ilkokul zili çaldığında Alo onu çalıdan sopasıyla kovalayıp bitişikteki <strong>TED</strong> ilkokuluna göndermeye<br />

çalışırmış. Ortaokul birde iki zayıfı olmuş karnesinde, çünkü zaten oyuncu olan <strong>miz</strong>acı yakantopa takılmış. Annesine<br />

götüremiyormuş karneyi. Ağlamış… ağlamış… Annesi onu öy<strong>le</strong> kıpkırmızı şişmiş göz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> görünce “Ben her sıkıntıya<br />

sen üzülme diye katlanıyorum. Deli misin? Ben sana güveniyorum. Sen bu zayıfları şişmanlatırsın” diyerek öpmüş.<br />

Keşke tokat atsaymış veya dövseymiş belki tekrar yakantopa dönermiş. Ama annesine karşı kendisini o kadar mahçup<br />

hissetmiş ki Füsun diye bir arkadaşına; “Biz aptal mıyız? İstersek yaparız. İkinci karne iftihara geçeceğiz. Ölmek


var dönmek yok” demiş. Her neyse çok zor da olsa öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin şaşkınlıklarına rağmen ikinci karne iftihara geçmiş.<br />

Bir daha da hiç inmemiş o listeden. Ama daha o sene, anne artık okul taksidini ödeyemediği için okuldan almak<br />

durumunda olduğunu söy<strong>le</strong>miş yönetime. İdare Filiz için çok hayati bir karar almış. “Üzülmeyin siz okutamıyorsanız<br />

biz okutacağız bu çocuğu” demiş<strong>le</strong>r. Böy<strong>le</strong>ce Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ona sahip çıkmış ve parasız yatılı olarak okumuş<br />

mezun olana kadar.<br />

Okulum bana ne verdi diye düşündüğümde şöy<strong>le</strong> sıralıyorum: Ömür boyu öğrenme merakı aşıladı. Her zaman<br />

iyi bir iş bulma imkânımın olması kendime güven duymamı sağladı. (Bu çok büyük bir özgürlük) Bir ko<strong>le</strong>j olarak ülkemin<br />

değer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden kopartmadığı gibi folklör, ülkemin müziği, şii<strong>ri</strong>, yazarıyla daha çok bağlanmamı sağladı. O sene<strong>le</strong>rde<br />

daha az kişinin bildiği, iyi bir yabancı dil eğitimiy<strong>le</strong>, herkesten önce dünyayı takip etmemi sağladı ve olayları dünya<br />

vatandaşı gibi algıladığım için ayrıcalıklı hissettirdi. Bir de mezuniyetten sonra Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>’nin sıcaklığını<br />

ve ai<strong>le</strong> oluşunu diğer mezunlarla karşılaştıkça daha iyi farkettim. Şöy<strong>le</strong> bir <strong>TED</strong> mezunu kişi<strong>le</strong>re baktığınızda çok<br />

önemli mevki<strong>le</strong>rde “Yıldız” olmuş arkadaşımız o kadar çok ki; demek ki başarı odaklı, çocukları yıldıran değil, motive<br />

eden bir eğitim almışız.<br />

<strong>Ankara</strong>’dan İstanbul’a ışınlandığımda film film üstüne derken sinemada “Yıldız” yaptılar. Annem haklı çıktı. Sinemayı<br />

sene<strong>le</strong>rce önce bıraktığım halde halk tarafından sevildim, en önemlisi saygı duydular. Bana inanan Türk Eğitim<br />

<strong>Derneği</strong>’ne ve anneme teşekkür borçluyum.<br />

Bitirmeden önce şunu söy<strong>le</strong>mek istiyorum: Ülke<strong>miz</strong>in şartlarında herkes iyi bir eğitim alma şansı elde edemiyor.<br />

Her ne kadar yetenekli olsalar da <strong>TED</strong>’in meşa<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak seçi<strong>le</strong>n çocuklarımız bunun bir ayrıcalık olduğunu biliyorlar.<br />

Ama en önemlisi ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n burs onlara göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>n güvenin de işareti. Bu güveni boşa çıkarmayın çocuklar! Siz<strong>le</strong>r de<br />

birer “Yıldız” olun herhangi bir konuda.<br />

“Çoook uzaktalar” demeyin. Eğer <strong>TED</strong> elinize sihirli değneğe yakın bir imkân verdiyse, yıldız da hemen onun<br />

ucunda. Hedef<strong>le</strong>yin o siz olun! Biz de yeni meşa<strong>le</strong><strong>le</strong>r yakmak için e<strong>le</strong><strong>le</strong> verdiği<strong>miz</strong>de yeni ve daha güzel “Yıldız<br />

Masalları” din<strong>le</strong>yelim.<br />

ko nuk ya zar<br />

7<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


portre<br />

8<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasemin Oğuz’81<br />

Hayalini Kurabildiğiniz Mes<strong>le</strong>ği Seçin<br />

Hayat macerası içe<strong>ri</strong>sinde karşılaştığımız bazı insanlar<br />

vardır ki; söy<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ya da yaptıklarıyla size<br />

yaşam enerjisi ve<strong>ri</strong>r, hayalini kurduğunuz ama gerçek<strong>le</strong>ştirmeye<br />

cesaret edemediğiniz planlarınız<br />

konusunda sizi yürek<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>r. Ne şanslıyız ki; ülke<strong>miz</strong>in<br />

ge<strong>le</strong>ceğine yön verecek genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in büyük bir bölümü,<br />

böy<strong>le</strong> bir kişinin ida<strong>ri</strong> görevde olduğu bir üniversitede eğitim<br />

hayatlarını sürdürüyorlar. Sözünü etiği<strong>miz</strong> kişi <strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasemin Oğuz. Genç<strong>le</strong>re “hakkında<br />

hayal<strong>le</strong>r kuramayacağınız bir mes<strong>le</strong>ği seçmeyin” diyen<br />

Oğuz’la ka<strong>ri</strong>yer, başarı, hayal<strong>le</strong>r ve daha pek çok şey hakkında<br />

keyifli bir söy<strong>le</strong>şi gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />

Nasıl bir okul hayatı geçirdiniz? Ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>nizi şekil<strong>le</strong>ndirmenizde<br />

ne<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ya da kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n etkisi oldu?<br />

İlkokuldan başlayarak genelde oldukça çalışkan bir öğrenciydim;<br />

hatta bana “inek” bi<strong>le</strong> denebilirdi. <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>ji’ne, sınavla hazırlık sınıfından girdim. Sanırım okul yaşamımda<br />

hatırladığım ve beni etki<strong>le</strong>yen tüm öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi de<br />

<strong>TED</strong>’de tanıdım. Hazırlık sınıfı çok önemliydi diye düşünüyorum.<br />

Birçok farklı ilkokuldan ve farklı sosyo-kültürel geçmişten<br />

ge<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji ruhunu aşılayarak, aynı düzeye<br />

getirmek ve disipline etmek açısından o bir yıl son derece etkili<br />

olmuştu. O sınıftaki öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>m Sayın Gülden Soysalan ve<br />

Nur Sakızlıoğlu kişiliğimi yapılandırmada çok belir<strong>le</strong>yici olmuşlardır.<br />

Her ikisi de fevkalade düzenli, titiz, za<strong>ri</strong>f ve ilke sahibi<br />

insanlardı. İnsanların dış görünüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> karşılanıp, düşünce<strong>le</strong>-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Her gün karşıma adil karar almamı gerektiren,<br />

dürüstlüğümü sınayan, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi sorgulatan<br />

ve beni tutarlılık kaygısına düşüren<br />

çok sayıda olay ve karar çıkıyor. Bunların bir<br />

kısmında adil olmanın, dürüst davranmanın,<br />

ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong> korumanın ve tutarlılığın ağır<br />

bedel<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluyor. Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>me e<strong>tik</strong> konularını<br />

anlatırken hep şunu söy<strong>le</strong>rdim: “Ahlaklı<br />

olmak zordur; bedel ödetir. Ama zaten<br />

kolay olsaydı, herkes ahlaklı olurdu.” Şimdi<br />

bunu yaşayarak deniyorum. Hiç kolay<br />

değilmiş.<br />

<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> uğurlandıklarını içsel<strong>le</strong>ştirmemde önemli katkıları olduğunu<br />

düşünüyorum. Kültürün ve ente<strong>le</strong>ktüel gelişmenin önemini<br />

yaşamıma kazıyan iki öğretmenimi de hiç unutmadım. Sayın<br />

Rüksan Günaysu ve Peter Schoo<strong>le</strong>y. Her ikisi de insanları ve<br />

metin<strong>le</strong><strong>ri</strong> okumanın önemini ve yöntemini bana öğreterek yaşamımda<br />

geniş bir ufuk açtılar. Son olarak yalnız beni değil; yaşamına<br />

dokunduğu herkesi dönüştüren efsane öğretmenim Kıvılcım<br />

Kamgözen’i anmak iste<strong>ri</strong>m. Onu tanıdığım günden bugüne<br />

öğrenci olarak, hekim olarak, öğretim üyesi ve üniversite<br />

yöneticisi olarak her ey<strong>le</strong>mimde kendimi ona karşı sorumlu hissettim<br />

ve yaptığım her şeye “Kıvılcım Hocam buna ne derdi?<br />

Burada nasıl davranırdı?” diyerek baktım. Sanırım bir öğretmenin<br />

öğrencisine aktarabi<strong>le</strong>ceği en temel duygu budur. Bugün<br />

de bana “Nasıl bir öğretmen olmak istersin” diye sorulsa,<br />

“Kıvılcım Hocam gibi” de<strong>ri</strong>m.<br />

Bu genel yanıta bakınca ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>mi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nin<br />

belir<strong>le</strong>miş olduğu kolayca görülüyor. Ben <strong>TED</strong>’i her zaman bir<br />

kalite garantisi gibi algıladım; sanırım toplumda da öy<strong>le</strong> algılanıyor.<br />

Kime <strong>TED</strong> mezunu olduğumu söy<strong>le</strong>sem beni özel bir<br />

yere koydu; artı bir değer atfetti. Doğrusunu söy<strong>le</strong>mek gerekirse<br />

ben de bir <strong>TED</strong>’li karşısında aynı duyguya kapılıyorum. Her<br />

ortamda uyum gösterebilme, kendini ifade edebilme, öz<br />

güvenli davranabilme ve inisiyatif alabilme gibi sosyal bece<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<br />

konusunda Ko<strong>le</strong>j’in verdiği eğitimin üst düzeyde yetkin<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ci<br />

olduğunu söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m.<br />

Uzmanlığınız olan tıp etiği hakkında bilgi verebilir misiniz?


Bu alanda yaptığınız çalışmalar ne<strong>le</strong>rdir?<br />

Tıp etiği, tıp teknolojisinin son yıllardaki gelişmesinden kaynaklananlar<br />

başta olmak üzere, tıp uğraşının değişik yön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

yürütülmesi sırasında ortaya çıkan değer sorunlarının ve çatışmalarının<br />

tartışıldığı, açıklığa kavuşturulduğu ve çözüm yollarının<br />

bulunmaya çalışıldığı alandır. Tıp uğraşının her alanında<br />

uğraş kişisinin söy<strong>le</strong>m ve ey<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin “iyi-kötü” ve “doğru-yanlış”<br />

kavramları çerçevesinde ince<strong>le</strong>nmesi; tıp uğraşının değer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

saptanması ve bu konuda mes<strong>le</strong>k kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne duyarlılık<br />

kazandırılması da tıp etiğinin tanımı içindedir. Ben bu alanda<br />

genellik<strong>le</strong> e<strong>tik</strong> metodolojisi, özerklik sorunu ve tıp uygulamasına<br />

yansımaları, yaşamın son dönemine ilişkin e<strong>tik</strong> sorunlar,<br />

araştırma ve yayın etiği (bilim etiği), e<strong>tik</strong> danışmanlık ve e<strong>tik</strong><br />

konsültasyon, genel olarak tıp etiğinin ve özellik<strong>le</strong> de klinik etiğin<br />

eğitimi, psikiyat<strong>ri</strong> etiği ve hasta güvenliği-tıbbi hataların e<strong>tik</strong><br />

boyutları üze<strong>ri</strong>nde çalışıyorum. Bu arada hekim adaylarına i<strong>le</strong>tişim<br />

ders<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>yorum. Ülke<strong>miz</strong>de tıp etiği yeni sayılabi<strong>le</strong>cek<br />

bir alan; bu neden<strong>le</strong> sağlıklı bir biçimde kurulması için çaba<br />

göstermek gerekiyor. Çalışmalarımı genellik<strong>le</strong> bu amaç doğrultusunda<br />

sürdürüyorum. 2008 Ağustos ayından bu yana<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde Rektör Yardımcısı olarak görev yaptığım<br />

için akademik çalışmalarıma yete<strong>ri</strong>nce zaman ayıramıyorum;<br />

ama alanımdaki gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakından iz<strong>le</strong>meye çalışıyorum.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>min eğitiminin aksamaması için çok çaba harcamam<br />

gerekiyor; alanımda en önem verdiğim konu bu.<br />

İlgi<strong>le</strong>ndiğiniz diğer tıp alanları hangi<strong>le</strong><strong>ri</strong>?<br />

Öğrenim yaşamımın bir döneminde psikiyat<strong>ri</strong> alanında<br />

çalıştım; bu neden<strong>le</strong> bu alana ilişkin daha kapsamlı bir bilgim<br />

portre<br />

ve özel bir ilgim var. Psikiyat<strong>ri</strong> etiği üze<strong>ri</strong>ne uzun yıllar araştırma<br />

ve bu konuda çok sayıda yayın yaptım. Yaşamının son dönemindeki<br />

hastalarla ilgili çalışmalarımda ve hekim<strong>le</strong>r<strong>le</strong> yaptığım<br />

i<strong>le</strong>tişim programlarında da bu eğitimimin çok yararını gördüm.<br />

Şu anda bu konudaki çalışmalarıma da bir ölçüde ara vermiş<br />

durumdayım.<br />

Ülke<strong>miz</strong>de birçok üniversite bulunuyor. Sizce bunlar arasında<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nin önemi ve farklı yanları ne<strong>le</strong>rdir?<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Cumhu<strong>ri</strong>yet’in kurduğu ilk üniversitedir.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi yalnızca Cumhu<strong>ri</strong>yet’in değer ve kazanımlarını<br />

korumak ve geliştirmek amacıyla değil; aynı zamanda<br />

ülke<strong>miz</strong>de çağdaş anlamda bir üniversite modelini örnek<strong>le</strong>mek<br />

üzere düşünülmüş ve yapılandırılmıştır. Birçok fakültesinin<br />

kuruluş ta<strong>ri</strong>hi Üniversitenin kuruluş ta<strong>ri</strong>hinden eskidir. Bu<br />

neden<strong>le</strong> biz <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne “oğulları babasından yaşlı<br />

üniversite” diyoruz. Örneğin Dil ve Ta<strong>ri</strong>h-Coğrafya Fakülte<strong>miz</strong>in<br />

adını Atatürk koymuş; binasının projesiy<strong>le</strong> yakından ilgi<strong>le</strong>nmiştir.<br />

Şu anda 14 fakülte<strong>miz</strong>; 40.000’e yakın öğrenci<strong>miz</strong> var.<br />

Tıp’tan Ziraat’e, Hukuk’a pek çok alanda öğrenci yetişti<strong>ri</strong>yor;<br />

ülke<strong>miz</strong>in ge<strong>le</strong>ceğini kuruyoruz. Bunun ne kadar büyük bir<br />

sorumluluk olduğunu takdir edersiniz. Hani Atamızın “... Din<strong>le</strong>nmemek<br />

üzere yola çıkanlar asla yorulmazlar.” diyen çok<br />

anlamlı bir sözü vardır ya; işte Üniversite<strong>miz</strong> onun yaşama geçmiş,<br />

el<strong>le</strong> tutulur hali gibidir. Çoğu bi<strong>ri</strong>mi<strong>miz</strong>in ışıkları hiç sönmez.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi, ülke<strong>miz</strong>in bilimsel gelişmesine de<br />

önemli katkılarda bulunan bir yükseköğretim kurumudur. Gerek<br />

9<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


portre<br />

10<br />

yayın, gerekse araştırma sayıları bakımından Türkiye’de her<br />

zaman ilk sıralarda yer alıyoruz; ama daha da önemlisi bu araştırmaların<br />

sonuçlarını teknolojiye dönüştürme konusunda yaptığımız<br />

etkin çalışmalar.<br />

Bir kent üniversitesi olan <strong>Ankara</strong> Üniversitesi; bu anlamda<br />

önemli bir toplumsal sorumluluğa da sahip. Gerek akademik<br />

personeli<strong>miz</strong>in, gerekse ve özellik<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in çok sayıda<br />

ve özgün topluma hizmet proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> yürütmesini hem bekliyoruz<br />

hem de onları yürek<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>p destekliyoruz. Bu alanda ulaştığımız<br />

nokta konusunda doğrusu pek de mütevazı olamayacağım;<br />

özellik<strong>le</strong> son birkaç yıldır öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in toplumsal duyarlılığında<br />

ciddi bir artış gözlüyorum; bundan gurur duyuyorum.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ndeki rektör yardımcılığı görevinizden<br />

bahsedebilir misiniz? Bir üniversitede ida<strong>ri</strong> görevde olmak<br />

kişiye ne tür sorumluluklar yüklüyor?<br />

Rektör yardımcılığı kuşkusuz kişiye ağır sorumluluklar yük<strong>le</strong>yen,<br />

ancak o ölçüde de onurlu bir görev. <strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />

çok büyük bir üniversite olduğu için bu, tek kişinin üstesinden<br />

ge<strong>le</strong>bi<strong>le</strong>ceği bir iş de değil. Şu anda <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde üç<br />

rektör yardımcısı bulunuyor. Laf aramızda öteki rektör yardımcımız<br />

Prof. Dr. Argun Karacabey de Ko<strong>le</strong>j mezunu. Rektörümüz<br />

Prof. Dr. Cemal Taluğ ise uzun yıllar Ko<strong>le</strong>j’in Bilim Kurulu’nda<br />

görev yapmış değerli bir bilim insanı ve bir fah<strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli.<br />

Kısacası <strong>Ankara</strong> Üniversitesi şu aralar Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>re emanet.<br />

Benim sorumlu olduğum üç temel görev alanı; akademik<br />

personel, öğrenci iş<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve basın-halkla ilişki<strong>le</strong>r. Biraz önce<br />

sözünü ettiğim sayıları dikkate alırsanız ne çapta bir işten söz<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

ettiğim açık olsa gerek. Ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bin bir zorlukla, özene bezene<br />

yetiştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> evlatlarını bize emanet et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni düşününce,<br />

ne kadar çalışsam yetmez demeden edemiyorum. Bir üniversitede<br />

akademisyen<strong>le</strong>r, ida<strong>ri</strong> personel mutlu olmalı ve huzurlu bir<br />

çalışma ortamında bulunmalı ki, tüm dikkatini bilime ve eğitime<br />

yoğunlaştırabilsin. Bunu sağlamak da en başta yönetici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

ödevi. Kanımca yönetim görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde en önemli iki erdem;<br />

ada<strong>le</strong>t ve dürüstlük. Bir de tabii bu erdem<strong>le</strong><strong>ri</strong> sürdürebilmek için<br />

ilkeli ve tutarlı olmak gerekiyor. Bu saydıklarımın tümü de yapması,<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirmesi, söy<strong>le</strong>mesinden zor olan şey<strong>le</strong>r. Yönetim<br />

görev<strong>le</strong><strong>ri</strong> hızlı bir tempo içinde ve çok aktörlü bir ortamda<br />

gerçek<strong>le</strong>şiyor. Çoğu zaman tüm ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>re sahip olamadan, çok<br />

kısa zamanda, çok önemli ve pek çok kişiyi etki<strong>le</strong>yecek kararlar<br />

vermek zorunda kalıyorsunuz. Kuşkusuz ne kadar donanımlı<br />

ve hazırlıklıysanız, ekibiniz ne kadar yetkinse o oranda doğru<br />

kararlar ve<strong>ri</strong>yorsunuz. Ama hatalar da oluyor. Hataları saptamak,<br />

kabul etmek, düzeltmek ya da tazmin etmek de çok<br />

önemli. Belki de bir yönetimin güçlü olup olmadığı hatalara<br />

nasıl tepki verdiğine ve k<strong>ri</strong>z<strong>le</strong><strong>ri</strong> nasıl yönettiğine bakılarak ölçü<strong>le</strong>bilir.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde bizim en önemli şanslarımızdan<br />

bi<strong>ri</strong>, son derece deneyimli ve öz ve<strong>ri</strong>li bir ida<strong>ri</strong> kadroya sahip<br />

olmamız; onlar kurumun yönetsel yapısının bel<strong>le</strong>ğini oluşturuyorlar.<br />

Şahsen ben akademik yaşamdan üniversitede yöneticilik<br />

görevine geçtiğimde onların desteğinden çok yararlandım<br />

ve çok şey öğrendim. Rektör yardımcılığı görevini yıllardır ders<br />

olarak verdiğim e<strong>tik</strong> düşünmenin laboratuvarı olarak yaşadığımı<br />

söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m. Her gün karşıma adil karar almamı gerektiren,<br />

dürüstlüğümü sınayan, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi sorgulatan ve beni tutarlılık<br />

kaygısına düşüren çok sayıda olay ve karar çıkıyor. Bunların<br />

bir kısmında adil olmanın, dürüst davranmanın, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong> korumanın<br />

ve tutarlılığın ağır bedel<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluyor. Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>me e<strong>tik</strong><br />

konularını anlatırken hep şunu söy<strong>le</strong>rdim: “Ahlaklı olmak zordur;<br />

bedel ödetir. Ama zaten kolay olsaydı, herkes ahlaklı olurdu.”<br />

Şimdi bunu yaşayarak deniyorum. Hiç kolay değilmiş.<br />

İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>ki gün<strong>le</strong>rde üniversitede hayata geçirmeyi planladığınız<br />

proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz var mı?<br />

Öncelik<strong>le</strong> yukarıda sözünü ettiğim ahlâklı olma konusunun<br />

bir uzantısı olarak erdemli olmak için kahraman olmayı gerektirmeyen<br />

bir çalışma ortamı, bir sistem yaratmayı amaçlıyoruz.<br />

Daha somut proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e gelince; öncelik<strong>le</strong> <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ni<br />

toplumla daha çok buluşan bir yapıya kavuşturmak ve<br />

Üniversite bünyesinde üreti<strong>le</strong>n bilgiyi ülke sorunlarının çözümünde<br />

iş<strong>le</strong>vsel kılmak amacıyla geliştirdiği<strong>miz</strong> proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> var.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong> sırasında topluma hizmet proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

çalışmalarını özendirecek bir sistem üze<strong>ri</strong>nde çalışıyoruz.<br />

Bu çalışmaların kredili ders olması için düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r yapıyoruz.<br />

Üniversitenin amacı yalnızca mes<strong>le</strong>k edindirme olamaz;<br />

olmamalıdır. Bu bilinç<strong>le</strong>, Üniversite<strong>miz</strong>de sanat, spor ve kültür<br />

etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne de çok önem ve<strong>ri</strong>yoruz. Birçok öğrenci topluluğumuz<br />

ve çok etkin bir Öğrenci Konseyi<strong>miz</strong> var. Onların yaptıkları<br />

çalışmaları size kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin anlatmasını çok isterdim.<br />

Çağdaş üniversite<strong>le</strong>rde çalışmaların daha etkili ve ve<strong>ri</strong>mli<br />

olabilmesi için mükemmeliyet merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kurulduğunu biliyor<br />

ve bu yönde güçlü merkez<strong>le</strong>r kurmak üzere çalışmalarımızı<br />

hızla sürdürüyoruz.


<strong>Ankara</strong> Üniversitesi iki alanda önemli adımlar atmakta.<br />

Bunlardan bi<strong>ri</strong> Çocuk Üniversitesi. Çocuk Üniversitesi, çocukların<br />

üniversite i<strong>le</strong> etki<strong>le</strong>şim içinde, yaparak, yaşayarak ve eğ<strong>le</strong>nerek;<br />

bilimsel ve e<strong>le</strong>ştirel düşünme, yaratıcı olma, yargılama,<br />

sorgulama, soru sorma, merak duyma, sorun çözme gibi<br />

temel yaşam bece<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kazandıkları yerdir. Üniversite<strong>miz</strong> Türkiye’deki<br />

ilk Çocuk Üniversitesi’ni kurarak bu alanda öncülük<br />

yapmıştır. Bu projeyi daha da geliştirmeyi hedefliyoruz.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi aynı zamanda engelsiz bir üniversite<br />

olmayı amaçlıyor. Bu proje kapsamında, tüm bi<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />

engelli öğrenci, akademik ve ida<strong>ri</strong> personelin rahatça kullanabi<strong>le</strong>ceği<br />

bir yapıya ve donanıma kavuşturmayı hedefliyoruz.<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne stadyum, yayınevi ve kültür-kongre<br />

merkezi kazandırmak, kenti<strong>miz</strong>e <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne bağlı<br />

bir tiyatro armağan etmek, Çocuk Hastanesi’ni yaşama geçirmek,<br />

yurt dışında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nin bir yer<strong>le</strong>şkesini<br />

açmak, dünyanın önde ge<strong>le</strong>n üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> ortak diploma<br />

programları düzen<strong>le</strong>mek de sürmekte olan proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> arasında.<br />

Yani nasıl ki <strong>Ankara</strong>’nın gurur duyabi<strong>le</strong>ceği bir <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>ji var; gurur duyabi<strong>le</strong>ceği bir <strong>Ankara</strong> Üniversitesi de var.<br />

Örnek göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ka<strong>ri</strong>yere sahip bi<strong>ri</strong> olarak genç<strong>le</strong>re<br />

mes<strong>le</strong>ki yaşamlarında ne<strong>le</strong>r tavsiye edersiniz?<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde gördüğüm eğitim bana çok önemli<br />

bir şey öğretti ve yaşam bu öğretinin doğruluğunu bana pek<br />

çok kez kanıtladı. Sanırım genç<strong>le</strong>r<strong>le</strong> en çok paylaşmak isteyeceğim<br />

ve bilmekten en çok yarar gördüğüm şey de bu. Hangi<br />

mes<strong>le</strong>ği seçer<strong>le</strong>rse seçsin<strong>le</strong>r; o mes<strong>le</strong>ğe ilişkin hayal<strong>le</strong>r kurmalarını<br />

ve ancak hakkında hayal kurabildik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir mes<strong>le</strong>ği seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

öne<strong>ri</strong><strong>ri</strong>m. Bu seçimin başkaları tarafından değerli, önemli,<br />

anlamlı ya da saçma ve yanlış bulunmasının hiç önemi yok.<br />

Hatta şunu da söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m. Bir mes<strong>le</strong>ğe ilişkin artık hayal<br />

kuramadıklarını fark et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde hemen yeni bir mes<strong>le</strong>ğe ya da<br />

alana yönelsin<strong>le</strong>r. Çağımızda insanların alan değiştirme<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

artık son derece olağan karşılanıyor; hatta bu konuda yapılan<br />

çalışmalar, birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemli bir bölümünün etkin çalışma<br />

yaşamlarında en az iki kez mes<strong>le</strong>ki alanlarını değiştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

göste<strong>ri</strong>yor.<br />

Sorunuzun içinde örnek göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek bir ka<strong>ri</strong>yere sahip<br />

olduğum vurgusunu yaptınız. Hoş bir iltifat ve öy<strong>le</strong> düşündüğünüze<br />

sevindim; ama aslına bakarsanız benim için bu nite<strong>le</strong>me,<br />

seçim<strong>le</strong><strong>ri</strong>mde pek düşünmediğim bir durumdur. Tıp Fakültesinde,<br />

en azından benim dönemimde, tıp etiği örnek bir ka<strong>ri</strong>yer<br />

olarak algılanmazdı. Benim kadar çalışkan bir öğrencinin<br />

nasıl olup da bu alanı seçtiğini ai<strong>le</strong>m dâhil pek çok yakınım,<br />

hocalarım anlayamadılar; sorguladılar. Oysa bilir misiniz;<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp etiği öğretmeye başladığım<br />

1995 yılından bu yana bütün bordrolarımı saklıyorum.<br />

Üniversite yönetimi bir gün üste para ve<strong>ri</strong>p yapacağım bir iş<br />

için bana aylık ödedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni fark edip de verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> maaşı ge<strong>ri</strong><br />

ister<strong>le</strong>rse; verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden fazlasını ge<strong>ri</strong> ödemek zorunda kalmayayım<br />

diye. Ben genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hepsinin böy<strong>le</strong> bir işe sahip<br />

olmalarını iste<strong>ri</strong>m. Bunun yaşamdaki en büyük ödül olduğunu<br />

düşünüyorum. Eğer genç<strong>le</strong>r, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni böy<strong>le</strong> hissettirecek<br />

mes<strong>le</strong>ği bulabilir<strong>le</strong>rse ki sanıyorum bir eğitim kurumunun en<br />

önemli ödevi bu konuda yol göste<strong>ri</strong>ci olmaktır; artık onlara<br />

portre<br />

11<br />

“çok çalışın”, “yenilik<strong>le</strong><strong>ri</strong> iz<strong>le</strong>yin”, “yaratıcı olun”, “kendinize<br />

güvenin” gibi öğüt<strong>le</strong>r verme<strong>miz</strong>e gerek kalmayacaktır.<br />

Özel ilgi alanlarınız ne<strong>le</strong>rdir? Ne<strong>le</strong>r yapmaktan keyif alırsınız?<br />

Kitap okumak, müzik din<strong>le</strong>mek, film ve oyun iz<strong>le</strong>mek gibi<br />

herkesin yapmaktan hoşlandığı şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanında; b<strong>ri</strong>ç oynamaktan,<br />

yüzmekten, değişik tatlar denemekten keyif alırım.<br />

Öyküsü olan insanları din<strong>le</strong>meyi seve<strong>ri</strong>m; bunu zaman zaman<br />

otobiyografi<strong>le</strong><strong>ri</strong> okuyarak da yapabiliyorum, ama asıl sevdiğim<br />

yüz yüze din<strong>le</strong>yebildiğim insanların öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki yıllarınızla ilgili biz<strong>le</strong>re ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>mek<br />

istersiniz?<br />

Aslında pek bir şey söy<strong>le</strong>mek istemem; çünkü bence Ko<strong>le</strong>j<br />

anlatılmaz, yaşanır. Belki şunları söy<strong>le</strong>sem Ko<strong>le</strong>j yıllarım hakkında<br />

okuyucu bir fikir edinebilir. Hâlâ Ko<strong>le</strong>j Marşı’nı söy<strong>le</strong>rken içim<br />

titrer; gerçi Ko<strong>le</strong>j maçına gitmeyeli çok oldu, ama yine de hem<br />

Ko<strong>le</strong>j temposunu çok uzun sürdürebili<strong>ri</strong>m, hem de hâlâ etkili<br />

ıslık çalabiliyorum; kızımın Ko<strong>le</strong>j dışında bir okulda okumasını<br />

düşünmedim bi<strong>le</strong> ve bugün O, liseyi biti<strong>ri</strong>rken ne kadar doğru<br />

yaptığımı görmekten mutluyum. Ko<strong>le</strong>j’deki sınıf, dönem ve okul<br />

arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum; Türkiye’nin her ye<strong>ri</strong>nde<strong>le</strong>r<br />

ve çok başarılılar; onlarla gurur duyuyorum. İş yaşamımda<br />

Ko<strong>le</strong>j yıllarında ilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>me iş<strong>le</strong>miş olan iç disiplin, hem başarımın<br />

en temel kaynaklarından bi<strong>ri</strong> oldu, hem de buna tanıklık<br />

eden kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n takdi<strong>ri</strong>ni kazandı. Bugün Ko<strong>le</strong>j’in kalabalık, Ko<strong>le</strong>j<br />

disiplininin katı olduğu yönündeki e<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>re ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek tek yanıtım<br />

olabilir; Fred Ebb’<strong>le</strong> John Kander’in söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yazdığı New<br />

York New York şarkısında Frank Sinatra’nın söy<strong>le</strong>diği gibi “If I<br />

can make it there / I’ll make it anywhere”.<br />

Prof. Dr. Yasemin OĞUZ’81<br />

27 Temmuz 1963 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>'da doğdu. 1974 yılında<br />

Çankaya İlkokulu'ndan, 1981 yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji'nden,<br />

1987 yılında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.<br />

1990 yılında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Enstitüsü'nün Tıp<br />

Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı'nda Deontoloji ve Tıp Ta<strong>ri</strong>hi alanında<br />

açtığı doktora programına başladı. 29 Eylül 1994 ta<strong>ri</strong>hinde<br />

"Psikiyat<strong>ri</strong>de Onam ve Aydınlatılmış Onam: E<strong>tik</strong>, hukuk ve bilim<br />

açısından" başlıklı tezini savunarak "Bilim Doktoru" unvanını aldı.<br />

17 Ocak 1995 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Deontoloji Anabilim Dalı'na Öğretim Görevlisi olarak atandı. Haziran<br />

1998 döneminde yaptığı başvuru sonucunda 03.11.1998<br />

ta<strong>ri</strong>hinde doçentlik sınavına girerek doçent sanını aldı. 2004 yılında<br />

profesörlüğe yükseltildi. 2001-2002 öğretim yılında Minnesota<br />

Üniversitesi Biyoe<strong>tik</strong> Merkezi’nde biyoe<strong>tik</strong> alanında bir yıl süreli<br />

doktora sonrası uzmanlık eğitimini tamamladı. Ha<strong>le</strong>n <strong>Ankara</strong><br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı'nda görevli<br />

olup öğretim ve araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.<br />

15 Ağustos 2008 ta<strong>ri</strong>hinde aynı üniversitede Rektör Yardımcılığı<br />

görevine atanmış olup, bu görevini de sürdürmektedir. İyi<br />

derecede İngilizce, orta derecede Latince, Fransızca ve Rusça,<br />

başlangıç düzeyinde Almanca bilmektedir. Evli ve bir kız çocuk<br />

annesidir.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


ka<strong>ri</strong>yer<br />

12<br />

İpek Bilgin’73:<br />

Tiyatro Bilgim Te<strong>le</strong>vizyon<br />

Dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde Geçerli Olmuyor<br />

Oyunculukta neredeyse hiçbir konuya kapalı kalmamanız gerekiyor. Dolayısıyla her şey<strong>le</strong><br />

ilgi<strong>le</strong>nmeye çalışıyorum. Oyuncu; duygularını ve hal<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kamusal yaşadığından, elimden<br />

geldiği kadar da özel hayat diye bir şey bırakmamaya çalışıyorum.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010


Kendisini tiyatro sahnesinde, film<strong>le</strong>rde ya da dizi<strong>le</strong>rde<br />

seyreden herkesin oyunculuğuna hayran kaldığı<br />

usta bir sanatçı İpek Bilgin. Üst<strong>le</strong>ndiği her rolün<br />

altından başarıyla kalkan Bilgin, şu sıralar “Ezel”<br />

dizisindeki rolüy<strong>le</strong> büyük beğeni topluyor. DOT<br />

Tiyatrosu’nun “Pornografi” adlı tiyatro oyununda da rol alan<br />

Bilgin, yoğun çalışma temposu içinde biz<strong>le</strong>re vakit ayırdı ve<br />

sorularımızı yanıtladı.<br />

Sanat hayatınıza nasıl ve ne zaman başladınız? Kendinize<br />

örnek aldığınız ya da etki<strong>le</strong>ndiğiniz sanatçılar oldu mu?<br />

Tiyatroya 1983 yılında <strong>Ankara</strong> Dev<strong>le</strong>t Tiyatrosu’nda başladım.<br />

Sanat hayatım boyunca aşağı yukarı tüm dünya oyuncularından<br />

etki<strong>le</strong>ni<strong>ri</strong>m, hepsini onlarla konuşmadan anlamaya<br />

çalışırım.<br />

Tiyatro sahne<strong>le</strong><strong>ri</strong> dışında te<strong>le</strong>vizyondaki proje<strong>le</strong>rde yer<br />

almanız nasıl gerçek<strong>le</strong>şti?<br />

Tanıdıklar sayesinde.<br />

Size teklif edi<strong>le</strong>n rol<strong>le</strong><strong>ri</strong> seçerken ne<strong>le</strong><strong>ri</strong> göz önünde bulundurursunuz?<br />

Bugüne kadar “kendime göre iyi bir senaryo ya da tiyatro<br />

metni nasıldır?” sorusuna bir cevap geliştirdim. Bi<strong>ri</strong>ncisi buna<br />

göre, ikincisi de birlikte çalışacağım kişi<strong>le</strong>re göre seçe<strong>ri</strong>m.<br />

Rolün daha evvelce oynamadığım türden olması da tabii ilgimi<br />

çeker.<br />

ka<strong>ri</strong>yer<br />

Aldığınız ödül<strong>le</strong>rden bahsedebilir misiniz? Ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bir<br />

sanatçının hayatındaki ye<strong>ri</strong> sizce nedir?<br />

2000 yılında Sanat Kurumu’nun verdiği En İyi Kadın Oyuncu<br />

Ödülü’nü aldım. Bu ödül beni şaşırtmıştı. Çünkü siz normal<br />

olarak bir şey<strong>le</strong>r yapıyorsunuz, bunun ödül gibi bir sonucu<br />

olduğunu hiç kafamda bir<strong>le</strong>ştirmemişim. Yine de benim için tatlıydı.<br />

Bir sanatçı olarak sizi bes<strong>le</strong>yen şey<strong>le</strong>r ne<strong>le</strong>rdir ve özel<br />

hayatınızda ne<strong>le</strong>r yapmaktan keyif alırsınız?<br />

Okumak, seyretmek ve bilgili kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> soh<strong>bet</strong> etmek beni<br />

bes<strong>le</strong>r. Özel hayatımda da bunları yapıyorum zaten. Oyunculukta<br />

neredeyse hiçbir konuya kapalı kalmamanız gereklidir.<br />

Dolayısıyla her şey<strong>le</strong> ilgi<strong>le</strong>nmeye çalışıyorum. Oyuncu, duygularını<br />

ve hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kamusal alanda yaşadığından, ben de elimden<br />

geldiği kadar özel hayat diye bir şey bırakmamaya çalışıyorum.<br />

Şu anda devam eden diziniz Ezel çok ilgi gören bir dizi<br />

oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Siz projeye nasıl dâhil<br />

oldunuz ve sette nasıl bir çalışma ortamınız var?<br />

Ezel sanıyorum, senaryonun heyecanlı olmasından ve<br />

arkadaşlarımın iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni iyi yapmalarından başarılı oldu. Yine de<br />

ben te<strong>le</strong>vizyon iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden pek anlamadığımı söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m.<br />

Tiyatro bilgim dizi<strong>le</strong>rde geçerli olmuyor. Seyircinin niye bi<strong>ri</strong>ni<br />

değil de diğe<strong>ri</strong>ni seçtiğini tam olarak anlamıyorum. Ben çalışacağım<br />

projeyi, prodüksiyon şirketine, sonra da çalışacağım<br />

oyuncu arkadaşlarıma göre seçiyorum. Öy<strong>le</strong> seçtiğim için de<br />

şimdiki set hayatı anlaşabi<strong>le</strong>ceğim kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> eğ<strong>le</strong>nceli geçiyor.<br />

Gündeminizde olan ya da i<strong>le</strong><strong>ri</strong>de gerçek<strong>le</strong>ştirmeyi istediğiniz<br />

başka proje<strong>le</strong>r var mı?<br />

İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>de çok inandığım bir sinema yönetmeni i<strong>le</strong> bir film yapmak<br />

istiyorum. Bir de te<strong>le</strong>vizyon dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ziyade, genç<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

İstanbul DOT Tiyatrosu’nda oyun yapmak.<br />

Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yıllarınızla ilgili olarak sizden<br />

birkaç cüm<strong>le</strong> alabilir miyiz?<br />

Okul yılları eğ<strong>le</strong>nceliydi. Arkadaşlıklar güzeldi. Tiyatro<br />

kolunda çalışmak başka türlü yaşamlar olduğunu bana göstermişti.<br />

Sıkıcı ders<strong>le</strong>rden muaf oluyordun ve bir şeye muazzam<br />

yoğunlaşıyordun. Bana sevdiğin bir şeye yoğunlaşmanın ve<br />

yaşamını öy<strong>le</strong> geçirmenin mümkün olacağını gösterdi.<br />

İpek BİLGİN’73<br />

İlk, orta ve liseyi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde okuyan Bilgin,<br />

1973’te mezun oldu. <strong>Ankara</strong> Dev<strong>le</strong>t Konservatuarı Tiyatro Bölümü<br />

ve Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. 1983’ten<br />

be<strong>ri</strong> Dev<strong>le</strong>t Tiyatrosu’nda oyunculuk ve yönetmenlik yapıyor.<br />

1990’da <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde ders vermeye<br />

başladı ve on yıl kadar sürdürdü. Mersin ve Anadolu Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

ders<strong>le</strong>r verdi. Son yıllarda da İstanbul’da özel ders<strong>le</strong>r ve<strong>ri</strong>yor.<br />

Oyunculuk kitapları çevi<strong>ri</strong>yor ve ha<strong>le</strong>n İstanbul’da DOT Tiyatrosu’nda<br />

çalışıyor. Şu anda oynadığı oyunun adı ise “Pornografi”.<br />

Hırsız-Polis, Bıçak Sırtı dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde rol alan İpek Bilgin’in “Çinli<strong>le</strong>r<br />

Geliyor” ve “İki Genç Kız” adlı iki sinema filmi bulunuyor.<br />

13<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


aktüalite<br />

14<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Tüm Dünya Çocuklarının Ortak Bayramı<br />

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı<br />

Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki ulusal kurtuluş<br />

mücade<strong>le</strong><strong>miz</strong>in kurmaylarının elde ettiği ilk başarılardan<br />

bi<strong>ri</strong>dir Türkiye Büyük Mil<strong>le</strong>t Meclisi’nin açılması. Bundan<br />

tam 90 yıl önce açılan bu büyük Meclis’te, Kurtuluş<br />

Savaşı mücade<strong>le</strong><strong>miz</strong>in gidişatını belir<strong>le</strong>yecek çok önemli<br />

kararlar alınmıştır. TBMM’nin açıldığı bu özel gün Ulu<br />

Önder Atatürk tarafından tüm dünya çocuklarına bayram<br />

olarak armağan edilmiştir.<br />

“Bugünün küçük<strong>le</strong><strong>ri</strong> yarının büyük<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir.” diyen<br />

Ata’mız, bu neden<strong>le</strong> ülke<strong>miz</strong>i çocuklara ve genç<strong>le</strong>re<br />

emanet etmiştir. Ulu önder, çocukları modern Türkiye’nin<br />

ge<strong>le</strong>ceği olarak görmüş ve çocuklarını iyi yetiştiren<br />

toplumların ge<strong>le</strong>ceği olabi<strong>le</strong>ceğini ve çağdaş yaşam<br />

düzeyine ulaşabi<strong>le</strong>ceğini her fırsatta vurgulamıştır.<br />

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm<br />

dünya çocuklarına armağan edi<strong>le</strong>n tek bayramdır.<br />

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />

ve Çocuk Bayramı, çeşitli etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> okullarda,<br />

sokaklarda ve stadyumlarda kutlanarak, ülke<strong>miz</strong> ve<br />

dünya çocuklarını bir araya getirecektir.<br />

Sağlıklı Gün<strong>le</strong>r Di<strong>le</strong>ğiy<strong>le</strong>…<br />

23 Nisan günü, siz de yaşınız ne olursa olsun içinizdeki<br />

çocuk için sokaklara çıkın ve bayramlarını kutlayan<br />

çocuklara katılın.<br />

Tüm çocukların, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve<br />

Çocuk Bayramı kutlu olsun.<br />

<strong>Kay</strong>bedince değe<strong>ri</strong>ni anladığımız şey nedir? diye bir<br />

bilmece sorsalar cevabı herhalde “sağlığımız” olurdu.<br />

Ne yazık ki biz insanlar sağlığımızın kıymetini, bedeni<strong>miz</strong>den<br />

iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kötüye gittiğini anlatmaya çalışan işaret<strong>le</strong>r<br />

gelmeye başlayınca, daha da kötüsü o işaret<strong>le</strong>re aldırış<br />

etmeyip yataklara düşünce anlıyoruz.<br />

Hâlbuki yaşamdan zevk alabilmenin ilk kuralı sağlıklı<br />

olmaktan geçiyor. Yaşamak, öğrenmek, çalışmak, sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />

mutlu ve uzun bir hayat sürmek, hayalini kurduğumuz<br />

şey<strong>le</strong><strong>ri</strong> yapabilmek için sağlıklı olmak gerekiyor.<br />

Bir de madalyonun öbür yüzü var; yani ihmalkârlıklarından<br />

değil de, istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve hakları olduğu halde,<br />

içinde bulundukları kötü yaşam koşulları ve imkânsızlıklar<br />

nedeniy<strong>le</strong> sağlıklarını kaybeden insanların olduğu<br />

gerçeği.<br />

Bütün bunları düşününce Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r Örgütü<br />

tarafından insanların sağlık kurallarını öğrenmesi ve sağlıklı<br />

yaşama bilincine kavuşması için 7-13 Nisan ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

arasında kutlanan Sağlık Haftası’nın önemi daha da artıyor.<br />

Sağlık ve onunla ilgili konuların geniş halk kit<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

ulaşması için etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldiği bu haftanın<br />

önemi umarız yılın her gününe yayılır. Önce kendiniz<br />

sonra da sizi seven herkes için kendinize iyi bakın!


aktüalite<br />

<strong>Ankara</strong> Baharı Müzik<strong>le</strong> Daha Güzel<br />

Sevda Cenap And Müzik Vakfı tarafından yıllardır<br />

“<strong>Ankara</strong> Baharı Müzik<strong>le</strong> Daha Güzel” sloganıyla baharı<br />

müjde<strong>le</strong>yen Uluslararası <strong>Ankara</strong> Müzik Festivali, bu yıl 5-<br />

30 Nisan 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında 27. kez gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek.<br />

Festival, Türk sanatçıların yanı sıra Fransa, Rusya,<br />

İsrail, Bulga<strong>ri</strong>stan, Litvanya, Almanya, Japonya, Avusturya,<br />

Kore, İspanya ve Finlandiya’dan yaklaşık 350<br />

sanatçının katılımı i<strong>le</strong> 2010’da da uluslararası çizgisini<br />

koruyacak. Avrupa Festival<strong>le</strong>r Birliği üyesi festival, genç<strong>le</strong>re<br />

yönelik yedi etkinliğini Vakfın Türkiye temsilcisi olduğu<br />

Uluslararası Dünya Gençlik Müzik Örgütü çatısı altında,<br />

bir etkinliğini de Avrupa Yayın Festivali kapsamında<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirecek.<br />

Başladığı günden bugüne aynı kalite ve çizgiyi<br />

devam ettirerek ve yepyeni içe<strong>ri</strong>k<strong>le</strong>r<strong>le</strong> zengin<strong>le</strong>şen festivalin<br />

iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu sene de müzik dolu gün<strong>le</strong>r geçirecek<br />

ve birbi<strong>ri</strong>nden değerli sanatçıları iz<strong>le</strong>me ve din<strong>le</strong>me fırsatı<br />

bulacak.<br />

Başkentin yedi konser mekânında <strong>Ankara</strong>lı sanatsever<strong>le</strong>re<br />

müzikal bir bahar yaşatacak festival hakkında<br />

detaylı bilgi için www.ankarafestival.com adresini ziyaret<br />

edebilirsiniz.<br />

Trafikte Can <strong>Kay</strong>ıplarına Son!<br />

Trafik; insanların, hayvanların ve araçların karayolları<br />

üze<strong>ri</strong>ndeki hal ve hareket<strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak tanımlanıyor. Peki,<br />

adını sıkça duyduğumuz trafik canavarı kim? Bu soru-<br />

15<br />

nun cevabını; biz insanların kendi hatalarımızı üst<strong>le</strong>nmeyip,<br />

sebep olduğumuz kazaların, insanların hayatlarını<br />

kay<strong>bet</strong>me<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ve bunların sonucunda yaşanan olumsuzlukların<br />

suçunu üze<strong>ri</strong>ne atmak için uydurduğu karayollarının<br />

korkulu rüyası.<br />

Ne yazık ki trafik kurallarını hiçe sayıp, araçlarımızı<br />

aklımızın estiği gibi kullanan, alkollü bir şekilde direksiyon<br />

başına geçen hem de arka koltukta en yakınlarımız<br />

otururken ve nasıl olsa polis görmez diyerek kırmızı ışıkta<br />

geçip kötü sonuçlara yol açanlar biz insanlarız.<br />

Belki kötümser bir tablo çizdik ama kendi<strong>miz</strong><strong>le</strong> yüz<strong>le</strong>şme<strong>miz</strong><br />

ve hatalarımızı kabul etme<strong>miz</strong> gerekiyor. Trafik<br />

kuralları denenerek oluşturulmuş kurallardır, insanların<br />

acı tecrübe<strong>le</strong>r sonucunda oluşturduğu kuralları yeniden<br />

test etmenin bir anlamı olmayacağı kesin.<br />

Her yıl 1-7 Mayıs ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında kutlanan, gerek<br />

sürücü<strong>le</strong>re gerekse yayalara trafik<strong>le</strong> ilgili bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve<strong>ri</strong>ldiği<br />

Trafik Haftası vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> bütün bunları yeniden hatırlatmak<br />

ihtiyacını duyduk. Hepinize kazalardan uzak, sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<strong>le</strong><br />

beraber mutlu bir hayat diliyoruz.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


aktüalite<br />

16<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Hep Birlikte Nice 19 Mayıs’lara<br />

İyi Ki Varsın Anne…<br />

Anne… Sımsıcak, içi<strong>miz</strong>i ısıtan ve kendi<strong>miz</strong>i güvende<br />

hissettiren bir sözcük. Bu mütevazı, dört harften oluşan<br />

küçücük sözcüğün aslında ne de<strong>ri</strong>n anlamları var hayatımızın<br />

her köşesinde.<br />

Anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>; yanında rol yapmadan kendi<strong>miz</strong> gibi<br />

olabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> belki de tek insan. İçi<strong>miz</strong>i dışımızı bi<strong>le</strong>n,<br />

yürüyüşümüzden, duruşumuzdan daha konuşmadan<br />

günümüzün nasıl geçtiğini anlayan, nazımızı çeken,<br />

sevincini paylaşıp, üzüntüsünü içinde yaşayan, karşılık<br />

Ta<strong>ri</strong>hi<strong>miz</strong>de coşkuyla kutladığımız ve nesilden nesi<strong>le</strong><br />

gururla anlatacağımız pek çok özel gün vardır. Bu gün<strong>le</strong>rden<br />

bi<strong>ri</strong> de, belki de en önemlisi Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti’nin<br />

temel<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin atıldığı 19 Mayıs 1919'dur. Bu ta<strong>ri</strong>h,<br />

bağımsız Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti ta<strong>ri</strong>hinin başlangıcıdır.<br />

Bundan tam 91 yıl önce Samsun’da 19 Mayıs günü<br />

Ata’mızın ve ona inanan silah arkadaşlarının başlattığı<br />

ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, erkek, kadın, yaşlı,<br />

genç, çoluk-çocuk hep birlikte kazanılan Kurtuluş Savaşı<br />

sonunda; çağdaş, egemenliğin kayıtsız şartsız mil<strong>le</strong>tin<br />

olduğu Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti kuruldu.<br />

Fedakârlıklarla kurulan bu Cumhu<strong>ri</strong>yeti Ulu Önder<br />

Mustafa Kemal Atatürk, onu en iyi şekilde savunacağına<br />

ve koruyacağına inandığı Türk Gençliği’ne emanet etti<br />

ve gençliğe olan güvenini de her fırsatta di<strong>le</strong> getirdi.<br />

19 Mayıs, 1938 yılından bu yana her yıl “Gençlik ve<br />

Spor Bayramı” olarak yurdun her yanında spor göste<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ve tören<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kutlanmaktadır. Atatürk’ün bir söy<strong>le</strong>şisi<br />

sırasında: "Ben 19 Mayıs'ta doğdum" demesi sebebiy<strong>le</strong><br />

de 1981 yılında "Atatürk'ü Anma Günü" de ek<strong>le</strong>nmiştir.<br />

Her yıl coşkuyla kutladığımız bu ulusal bayramımız<br />

vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> Ata’mıza, silah arkadaşlarına, hayatlarını hiçe<br />

sayarak bu vatan uğruna savaşan asker<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e ve<br />

vatan savunmasına katkıda bulunan fedakâr Türk ulusuna<br />

şükranlarımızı bir kez daha sunuyoruz.<br />

bek<strong>le</strong>meden bizi biz olduğumuz için seven sığınılacak<br />

limanlarımız onlar.<br />

Fakat biz<strong>le</strong>r büyüyüp, kendi ayaklarımız üstünde<br />

durmaya başlayınca, bir de ev<strong>le</strong>nip, çoluk çocuğa karışınca<br />

onları biraz ihmal ediyoruz ne yazık ki. Onların biz<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ne çok sevdiğini bildiği<strong>miz</strong>den ve her hatamızı<br />

mazur göreceğinden emin olduğumuzdan mıdır? nedir<br />

onlara yeterli vakit ayırmıyoruz.<br />

Oysaki doğduğumuz andan itibaren her başımız<br />

sıkıştığında yardıma çağırdığımız anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>, yaşları<br />

i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>dikçe bizim sevgi<strong>miz</strong>e ve ilgi<strong>miz</strong>e daha çok ihtiyaç<br />

duyuyor. Mayıs ayının ikinci pazarı kutlanacak Anne<strong>le</strong>r<br />

Günü vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> onları ne kadar çok sevdiği<strong>miz</strong>i bir kez<br />

daha gösterelim. Te<strong>le</strong>fonla arayarak değil, ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne giderek,<br />

onlara sarılarak ve göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin içine bakarak onları ne<br />

kadar çok sevdiği<strong>miz</strong> söy<strong>le</strong>yelim.<br />

Artık aramızda olmayan ya da bizden çok uzakta<br />

yaşayan anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> içinse bir arkadaşımızın annesini<br />

ya da huzur ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çocuklarının ziyaretini dört göz<strong>le</strong><br />

bek<strong>le</strong>yen büyük<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ziyaret edebili<strong>ri</strong>z.<br />

Fedakâr anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> iyi ki varsınız, Anne<strong>le</strong>r Gününüz<br />

kutlu olsun!


Radyo <strong>TED</strong>’den Ses<strong>le</strong>niyoruz<br />

bizim dünyamız<br />

En büyük hedefi<strong>miz</strong> bir frekans alabilmek. Şu anki koşullarda bunun<br />

olamayacağını biliyoruz. Bu bir ilk adım, biz devam edeceğinden eminiz.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> Tunç<br />

Siper ve Batuhan Çağatay başta<br />

olmak üzere, 20 öğrencinin katkıda<br />

bulunduğu bir oluşum Radyo <strong>TED</strong>.<br />

Şu an için kampüste Ko<strong>le</strong>j Sokağı’na<br />

ses<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni duyuran genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en büyük<br />

amacı i<strong>le</strong><strong>ri</strong>de bir frekans alıp, oradan<br />

din<strong>le</strong>yici<strong>le</strong>re ulaşmak. Tunç ve<br />

Batuhan Radyo <strong>TED</strong>’in devam etmesi<br />

için herkesten destek bek<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

belirtiyorlar.<br />

Radyo <strong>TED</strong> nasıl kuruldu?<br />

B.C.: Aslında gerçekten çok basit<br />

bir soru üze<strong>ri</strong>ne kuruldu; “Neden<br />

olmasın?” ODTÜ’nün radyo ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

katılmıştım. Ardından okulumuzda<br />

da bir radyonun olabi<strong>le</strong>ceği fik<strong>ri</strong>ni<br />

arkadaşlarımla paylaştım, daha sonra<br />

da okul yönetimiy<strong>le</strong> konuştuk. Radyonun<br />

oluşumu bu şekilde i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>di.<br />

Radyoda kim<strong>le</strong>r görev alıyor? Hangi<br />

saat<strong>le</strong>rde yayın yapılıyor?<br />

B.C.: İlk başta 5-6 kişilik çekirdek bir grup oluşturduk. Daha<br />

sonra kadrolaşmak için radyoya Dj alımı yapmaya karar verdik.<br />

Bunu için Ko<strong>le</strong>j Sokağı’nda stant kurduk, anket yaptık ve<br />

Dj’<strong>le</strong><strong>ri</strong>n müzik bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ölçmek için bir müzik quiz’i yaptık. Şu<br />

an radyoda 20 arkadaş görev yapıyoruz. Okulda olduğumuz<br />

için sürekli yayın yapabi<strong>le</strong>cek bir durumda değiliz. Ne zaman<br />

yayın yapabilirdik? Teneffüs<strong>le</strong>rde. Böy<strong>le</strong>ce günü ikiye böldük;<br />

öğ<strong>le</strong>den önceki teneffüs<strong>le</strong>rde bir Dj, öğ<strong>le</strong>den sonraki<strong>le</strong>rde bir<br />

Dj yayın yapıyor.<br />

T.S.: Yayın saat<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni çoğaltmak için bir arkadaşımız yayın<br />

yaparken diğe<strong>ri</strong>nin de başka bir günün yayını kaydetmesini<br />

sağlayacak bir sistem üze<strong>ri</strong>nde çalışıyoruz. Yakında o sistemi<br />

devreye sokacağız, fakat ondan önce yayın kaydetmek için<br />

gerekli olan ekipmanlara ihtiyacımız var.<br />

Radyonuzun yayın programında ne<strong>le</strong>r var? Bugüne kadar<br />

yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?<br />

B.C.: Müzik yayınında herkesi mutlu etmek zor çünkü herkesin<br />

farklı müzik zevki var. Bunun için bir anket düzen<strong>le</strong>dik ve<br />

oradan çıkan sonuçlara göre herkesi memnun edecek bir<br />

yayın akışı oluşturduk ve isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n din<strong>le</strong>mesi için de Ko<strong>le</strong>j<br />

Sokağı’ndan yayın yapmaya devam et<strong>tik</strong>. <strong>TED</strong> Radyo olarak<br />

kısa sürede güzel organizasyonlar yaptığımıza inanıyoruz.<br />

Okulumuza ge<strong>le</strong>n ünlü<strong>le</strong>r<strong>le</strong> söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r yapılıyor. Karaoke günü<br />

yaptık, çok keyifli geçti. Sevgili<strong>le</strong>r Günü’nde aşk şarkıları çaldık.<br />

Spor Kulübü’nün A takımları geldi, onlarla söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r yaptık.<br />

17<br />

Öğrenci arkadaşlarımızın doğum gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

kutlamaya çalışıyoruz. Kendi<strong>miz</strong>e yük<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong><br />

bir misyon var. Okulun diğer<br />

kulüp<strong>le</strong><strong>ri</strong>, gazetesi, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve spor<br />

kulübü arasında köprü olmaya çalışıyoruz.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve okul yönetiminin ilgisi<br />

nasıl?<br />

B.C.: Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi her geçen<br />

gün artıyor. Facebook’ta grup açtık, şu<br />

an 600’den fazla takipçi<strong>miz</strong> var. Radyomuzda<br />

ne<strong>le</strong>r din<strong>le</strong>mek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni soruyoruz.<br />

Onlar da yazıyorlar. Yayın çizgisi<br />

doğrultusunda onların istek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de<br />

programa alıyoruz. Okul yönetimi çok<br />

destek oldu. Radyonun başlangıcında<br />

0’dık diyebili<strong>ri</strong>z, şu an bilgisayardan yayın<br />

yapıyoruz.<br />

T.S.: Biz bu işe başlarken zaten okul<br />

yönetiminin desteğini arkamıza almıştık.<br />

Radyo grubunda okul öğrenci divanından<br />

bir arkadaşımız da yer almakta.<br />

Kısacası radyomuz, her aşamasında<br />

okul yönetimini bilgi<strong>le</strong>ndirerek ve onların desteğini arkasında<br />

hissederek i<strong>le</strong>rliyor.<br />

Bundan sonra ne<strong>le</strong>r yapmak istiyorsunuz?<br />

B.C.: En büyük hedefi<strong>miz</strong> bir frekans alabilmek. Şu anki<br />

koşullarda bunun olamayacağını biliyoruz. Bu bir ilk adım, biz<br />

devam edeceğinden eminiz. Üniversite olduktan sonra radyo<br />

açılır ama Radyo <strong>TED</strong>’in tepeden düşmesini istemiyoruz. Bizim<br />

şu an için asıl yapmak istediği<strong>miz</strong> şey radyonun din<strong>le</strong>yici alt<br />

yapısını oluşturmak.<br />

Şöy<strong>le</strong> düşündük; Ko<strong>le</strong>j’de 12.000 öğrenci arkadaşımız var.<br />

Bu 12.000 kişi radyo literatüründe A-B din<strong>le</strong>yici olarak geçiyor.<br />

Böy<strong>le</strong> bir potansiyeli kullanmamak yazık olur. Radyomuzu önce<br />

internete sonra da frekanslı yayına taşımak istiyoruz.<br />

Radyonun size kattıkları ne<strong>le</strong>rdir? Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>ji’nde öğrenci olmak nasıl bir duygu?<br />

B.C.: Radyonun okul yönetimiy<strong>le</strong> ilişki<strong>le</strong>r de bilgi<strong>le</strong>nme de,<br />

sosyal<strong>le</strong>şme açısından çok fazla şey kattığını düşünüyorum.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde öğrenci olmak ise kesinlik<strong>le</strong> paha biçi<strong>le</strong>mez<br />

bir şey. Başka bir okulda olsaydık belki radyo kurabi<strong>le</strong>cek<br />

imkânlarda olamayacaktık. Okulumuz her şeyiy<strong>le</strong> bir ai<strong>le</strong>.<br />

T.S.: <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli olmak bir ayrıcalıktır. Radyomuzun<br />

kurucularından bi<strong>ri</strong> de <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yönetimidir diyebili<strong>ri</strong>z<br />

bir anlamda. Kendimi bu ai<strong>le</strong>nin bir ferdi olduğum için çok şanslı<br />

hissediyorum.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


izim dünyamız<br />

18<br />

Nice 100. Sayılara…<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Her yeni sayısı titizlik ve büyük bir keyif<strong>le</strong> hazırlanan<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji mezunları ve seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

buluşma noktalarından bi<strong>ri</strong> olan Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin<br />

100. Sayısı özel bir gecey<strong>le</strong> kutlandı. 10 Aralık<br />

günü Torch’ta düzen<strong>le</strong>nen kokteyl, yıllar boyunca<br />

dergiye emek veren herkesi bir araya getirdi.<br />

Başkan Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı ve Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi<br />

Yayın Kurulu Başkanı Şenol Sarısoy’un birer<br />

konuşma yaptığı geceyi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal ve Kültürel Etkinlik<strong>le</strong>r<br />

Çalışma Grubu Başkanı Levent Özel sundu.<br />

Gecede ayrıca derginin önceki sayılarından itibaren<br />

emeği geçen<strong>le</strong>re ve Dernek eski yönetim kurulu<br />

başkanlarına plaket<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>ldi. Kokteyl keyifli<br />

anlara sahne olurken, tüm Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, bu özel gece<br />

vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> bir arada olmanın mutluluğunu yaşadı.


izim dünyamız<br />

19<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


izim dünyamız<br />

20<br />

Olağan Genel Kurulumuzu Gerçek<strong>le</strong>ştirdik<br />

Mezunlar Orkestrası Yine Muhteşemdi<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Şef Ahmet Ünlü yönetiminde çalışmalarını sürdüren<br />

Mezunlar Orkestrası kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni din<strong>le</strong>yen<strong>le</strong><strong>ri</strong> büyü<strong>le</strong>meye<br />

devam ediyor. Son olarak 11 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde MEB<br />

Şura Salonu’nda konser veren orkestra yine muhteşem<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> 2009 yılı Olağan Genel<br />

Kurulu, 21 Şubat 2010 Pazar günü <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Lise<br />

Kısmı Konferans Salonu’nda (Kurtuluş Kampusu) gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldi.<br />

İs<strong>tik</strong>lal Marşı’nın okunması ve saygı duruşunun ardından<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Genel Başkanı Bü<strong>le</strong>nt<br />

Bağdatlı açılış konuşmasını yaptı. Genel Sekreter Kutluhan<br />

Olcay’ın faaliyet raporunu okumasının ardından tüzük değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ve personel yönetmeliği kabul edildi. Gün sonunda ise<br />

Disiplin Kurulu asıl ve yedek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> seçimi yapıldı.<br />

Disiplin Kurulu Asıl Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

1- Ergun ALKAN<br />

2- Celal GÖLE<br />

3- Uğur TOLA<br />

4- Zehra ODYAKMAZ<br />

5- M. HAKAN ÇINAR<br />

Disiplin Kurulu Yedek Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

1- Refia PALABIYIKOĞLU<br />

2- Mustafa ÜNSAY<br />

3- Atilla BAYINDIR<br />

bir repartuvar i<strong>le</strong> müziksever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n karşısına çıktı. Her<br />

geçen gün daha da profesyonel<strong>le</strong>şen ve bir sonraki konser<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

dört göz<strong>le</strong> bek<strong>le</strong>nen orkestra din<strong>le</strong>yici<strong>le</strong>rden yine<br />

tam not aldı.


izim dünyamız<br />

Ata’yı Ziyaret<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin kuruluşunun 42.<br />

yılı vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> Anıtkabir’e bir ziyarette bulunuldu. Atatürk’ün<br />

temel<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni attığı bir okulun mezunları olarak, her sene olduğu<br />

gibi bu yıl da Dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>, minnet ve şükranlarını sunmak<br />

üzere Anıtkabir’deydi.<br />

Dernek Başkanı Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı, Anıtkabir Hatıra Defte<strong>ri</strong>’ne<br />

tüm mezunlar adına bir yazı yazdı. 11 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

ziyarette katılımcılar hep birlikte mozo<strong>le</strong>ye çe<strong>le</strong>nk<br />

bırakarak, Ata’nın huzurundan ayrıldı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu Kuruluyor<br />

Kuruluş amacı, <strong>TED</strong> bilinci ve<br />

aidiyet duygusunu güç<strong>le</strong>ndirmek,<br />

mezun dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında<br />

dayanışma, paylaşım ve ulusal<br />

çapta <strong>TED</strong>’in bilinirliğini artırmak<br />

olan, <strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu’nun<br />

hedef kit<strong>le</strong>si mevcut dernek<strong>le</strong>r<br />

ve kurulacak olan mezun<br />

dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir.<br />

Yurt içinde bulunan 22 <strong>TED</strong> okulu arasında 7 adet,<br />

toplamda ise 10 adet mezun derneği bulunmaktadır.<br />

Dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n mezun sayıları 40.000’in üze<strong>ri</strong>ndedir ancak,<br />

yeni üye ve daha iyi finansal yapı ihtiyacı bulunmaktadır.<br />

Bu dernek<strong>le</strong>r; <strong>TED</strong> Karabük, <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong>, <strong>TED</strong> Batman,<br />

<strong>TED</strong> Aliağa, <strong>TED</strong> İstanbul, <strong>TED</strong> Zonguldak, İstanbul<br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, İzmir <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, Antalya <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r ve <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’dir.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu’nun<br />

hedefi;<br />

Dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n irtibata geçebilmesi,<br />

bilgi paylaşımında bulunabilinmesi,<br />

mezun derneği bulunmayan okullarda<br />

mezun dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kurulmasının sağlanması,<br />

mevcut dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

desteğini alarak dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n finansal<br />

gelir<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin artırılması ve bu doğrultuda etkili tanıtım kampanyalarının<br />

yapılması, tüm mezunların irtibat bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />

<strong>TED</strong> Mezun Ve<strong>ri</strong> Tabanı’nın (TEVET) oluşturulmasını sağlayarak,<br />

<strong>TED</strong>’in tanınırlığının artırılmasıdır.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Genel Kurulu’nda<br />

federasyon kurulmasına dair madde onaylanarak<br />

tüzüğe ek<strong>le</strong>nmiş ve Yönetim Kurulu yetki almıştır. Diğer<br />

dernek<strong>le</strong>rde TMF i<strong>le</strong> ilgili çalışmalar hızla devam etmektedir.<br />

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Tanıtıldı<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin katkıları i<strong>le</strong> 5 Mart<br />

2010 ta<strong>ri</strong>hinde Lise Kısmı Konferans Salonu’nda Ulusal<br />

Ajans’tan Halkla İlişki<strong>le</strong>r Uzmanı Neslihan Sağlam, Avrupa Birliği<br />

Eğitim ve Gençlik Programlarını tanıttı.<br />

Avrupa Komisyonu tarafından genç<strong>le</strong>r için uygulamaya<br />

konmuş bir program olan ve ülke<strong>miz</strong>de DPT AB Eğitim ve<br />

Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’na bağlı Ulusal Ajans<br />

tarafından idare edi<strong>le</strong>n “Gençlik Programı”na yapılan başvurular<br />

arasından kabul edi<strong>le</strong>n proje<strong>le</strong>re hibe sağlandığını belirten<br />

Neslihan Sağlam, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e proje başvurularının nasıl<br />

yapılacağını anlattı.<br />

Ulusal Ajans ve proje başvuruları için detaylı bilgiye<br />

www.ua.gov.tr adresinden ulaşılabilir.<br />

21<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


izim dünyamız<br />

22<br />

Heyecanlı Bir Bowling Turnuvasının Ardından<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>, bu yılki Öğretmen<strong>le</strong>r<br />

Günü’nü <strong>Ankara</strong> Tandoğan Rotary Kulübü i<strong>le</strong><br />

beraber 24 Kasım 2009 ta<strong>ri</strong>hinde gerçek<strong>le</strong>ştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir<br />

toplantı i<strong>le</strong> kutladı. Tandoğan Rotary Kulübü Yönetim<br />

Kurulu bu yıl eğitim alanında ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü’nü<br />

okulumuz emekli öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’na<br />

vermeyi kararlaştırdı.<br />

Kulüp Başkanı Can Çığırgan açılış konuşmasında<br />

Rotaryen<strong>le</strong>r olarak eğitime verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> önemi vurguladı<br />

aynı zamanda bir sivil toplum kuruluşu olan her iki derneğin<br />

bir araya gelmesinden onur ve mutluluk duyduğunu<br />

belirtti. Ortaklaşa yapılabi<strong>le</strong>cek pek çok projede <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> i<strong>le</strong> hareket etmek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

de söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ek<strong>le</strong>di. Çığırgan ayrıca Atatürk’ün<br />

iz<strong>le</strong>diği yolda, ona yakışan mezunlar yetiştiren öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den<br />

bi<strong>ri</strong>sinin Tandoğan Rotary Kulübü’nden ödül<br />

almasının da kendisini çok onurlandırdığını ifade etti.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanı, yönetim<br />

kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin katıldığı gecede Başkan<br />

Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı yaptığı konuşmada eğitimin ve eğitimde<br />

kalitenin önemine değindi ve okulumuz emekli öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’nun bu ödül<strong>le</strong> onurlandırılmasının<br />

tüm <strong>TED</strong> camiası için hayırlı olmasını di<strong>le</strong>yerek,<br />

eğitim<strong>le</strong> ilgili proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n üze<strong>ri</strong>nde önem<strong>le</strong> durulmasından<br />

duyduğu memnuniyeti ifade etti.<br />

Mes<strong>le</strong>k hizmeti ödülünü her iki başkan ve eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

ortaklaşa olarak takdim ettiği emekli öğretmeni<strong>miz</strong> Gü<strong>le</strong>r<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin 20 Şubat 2010<br />

Cumartesi günü düzen<strong>le</strong>diği Bowling Turnuvası geniş katılımla<br />

eğ<strong>le</strong>nceli dakikalara sahne oldu. Turnuva sonunda kazanan ilk<br />

üç takıma kupaları, en yüksek skorlu bay ve bayan oyunculara<br />

ise madalyaları ve<strong>ri</strong>ldi. Pınar Turunçoğlu’nun En Yüksek Skorlu<br />

Bayan Oyuncu, Serhat İpek’in En Yüksek Skorlu Bay Oyuncu<br />

seçildiği turnuvada ilk üçe giren takımların oyuncuları:<br />

1. Takım<br />

Serhat İpek<br />

Kutluhan Olcay<br />

Mehmet Başaran<br />

Güven Gündüz<br />

2. Takım<br />

Ahmet Tanyeloğlu<br />

Toğkan Edik<br />

Pınar Turunçoğlu<br />

Ceyda Edik<br />

3. Takım<br />

Arda Özer<br />

Öykü Yalçın<br />

Mert Sevin<br />

Nurçin Sevin<br />

Emekli Öğretmen Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’na Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

İnceoğlu ise yaptığı duygusal teşekkür konuşmasıyla<br />

tüm din<strong>le</strong>yen<strong>le</strong><strong>ri</strong> tekrar öğrencilik yıllarına götürdü. İnceoğlu<br />

konuşmasında mes<strong>le</strong>k hayatı i<strong>le</strong> ilgili deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

aktarırken duygu dolu mesajlar da verdi. Toplantının hoş<br />

sürp<strong>ri</strong>z<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong>si de Gü<strong>le</strong>r Hoca’nın mezun ettiği ilk<br />

ve son öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ikisinin konuk olarak kendisini<br />

din<strong>le</strong>mesiydi.<br />

Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü Nedir?<br />

Rotary Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü; mes<strong>le</strong>ğinde başarılı<br />

olmuş, bunu yaparken de mes<strong>le</strong>k etiğini ve mes<strong>le</strong>k onurunu<br />

her zaman ön planda tutmuş olan iş ve mes<strong>le</strong>k<br />

sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir ödüldür.<br />

Tandoğan Rotary Kulübü’nün 2009-2010 Yılı Hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

Bazıları:<br />

• Sağlığa yönelik Toplum Hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>: Ge<strong>le</strong>neksel<br />

Çocuk Festivali düzen<strong>le</strong>yerek geli<strong>ri</strong> i<strong>le</strong> Kars Dev<strong>le</strong>t Hastanesi’ne<br />

kuvöz hibe edilmesi,<br />

Mamak’taki proje okulunda diş sağlığı taraması,<br />

erken tanı konusunda seminer<strong>le</strong>r, sağlıklı su temini proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>.<br />

• Genç<strong>le</strong>re Yönelik Hizmet<strong>le</strong>r: Liderlik seminer<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

düzen<strong>le</strong>mek, eğitim bursları vermek, uluslararası yaz<br />

kampları düzen<strong>le</strong>yerek ülke tanıtımına katkıda bulunmak.<br />

• Eğitime Yönelik Hizmet<strong>le</strong>r: Kolay okuma yazma<br />

kursları (KOYE) açarak, okur-yazar sayısının artmasına<br />

katkıda bulunmak, mes<strong>le</strong>k edindirme kursları açmak.


izim dünyamız<br />

En İyi Öykü Ödülü Suzan Bilgen Özgün’ün<br />

Jü<strong>ri</strong>sini Ayla Kutlu, Feyza Hepçilingir<strong>le</strong>r ve Cemil<br />

Kavukçu gibi usta ka<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>n oluşturduğu “2009 Özgür<br />

Pencere Kadın Öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong> Yarışması”nda, jü<strong>ri</strong> üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

yaptığı değer<strong>le</strong>ndirme sonucunda “Kırmızı Balık” adlı<br />

ese<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> Suzan Bilgen Özgün bi<strong>ri</strong>ncilik ödülüne layık<br />

görüldü. Ödülü i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>yen ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong>rde yapılacak büyük bir<br />

organizasyonla kendisine takdim edi<strong>le</strong>cek olan Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

Dergisi’nin eski yayın kurulu başkanı ve 81 mezunumuz<br />

Özgün’ü kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz.<br />

Serdar Bi<strong>le</strong>cen Kampüsteydi<br />

23<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Etkinlik Çalışma<br />

Grubu tarafından İncek Kampüsü’nde düzenli olarak gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

“Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>”ne 8 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde Serdar<br />

Bi<strong>le</strong>cen’83 konuk oldu. Sahibi olduğu danışmanlık ve eğitim<br />

şirketinde satış, i<strong>le</strong>tişim, yaratıcılık, beden dili ve teknik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

konularında eğitim<strong>le</strong>r veren Serdar Bi<strong>le</strong>cen hayata dair öğüt<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

“Bi<strong>ri</strong>nin Hikayesi” adlı kendi hayatından kesit<strong>le</strong>r<strong>le</strong> süs<strong>le</strong>diği<br />

etkili ve keyifli bir sunumla öğrenci<strong>le</strong>re aktardı.<br />

Sadece öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> değil, salonda bulunan herkesi etki<strong>le</strong>meyi<br />

başaran Bi<strong>le</strong>cen, Ko<strong>le</strong>j’deki öğrencilik yıllarıyla ilgili anılara<br />

da yer ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n sunumu ve konuşması bittiğinde ayakta<br />

alkışlandı.<br />

Kartalkaya’da Kar Keyfi<br />

14 Şubat 2010 Pazar günü günübirlik olarak gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n Kartalkaya<br />

Turu’na Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi büyük oldu. Yoğun katılımla ve keyifli geçen turda<br />

katılımcılar gün boyu kayak yapmanın tadını çıkardı…<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


izim dünyamız<br />

24<br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

Veda’yı İz<strong>le</strong>di<br />

Optimum Sinemaları’nın Ge<strong>le</strong>neksel Kırmızı<br />

Halı Özel Göste<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nde, 25 Şubat<br />

2010 Perşembe günü Zülfü Livaneli’nin<br />

yönetmenliğini yaptığı Veda filmini vizyona<br />

girmeden bir gün önce mezunlarımız ve<br />

dostlarıyla beraber iz<strong>le</strong>dik. Ata’mızın hayat<br />

hikâyesinin, çocukluk arkadaşı ve yave<strong>ri</strong><br />

Salih Bozok'un gözünden anlatıldığı "Veda"<br />

adlı film Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>rden tam not aldı.<br />

Ko<strong>le</strong>j’in uslanmaz mezun gruplarından bi<strong>ri</strong> olan<br />

80 <strong>Mezunları</strong>, 2009‘u yine çok keyifli bir şekilde<br />

uğurladı. 19 Aralık 2009 gecesi, Neva Palas’ın ev<br />

sahipliği yaptığı partiye yine aynı dönemden<br />

mezun olan DJ’<strong>le</strong>r Murat Gül ve Berkand Deva,<br />

çaldıkları birbi<strong>ri</strong>nden keyifli parçalar i<strong>le</strong> renk kattılar.<br />

Gece boyunca, <strong>Ankara</strong> ve İstanbul’dan ge<strong>le</strong>n<br />

katılımcılar neredeyse hiç oturmamacasına dans<br />

edip hem kurtlarını döktü<strong>le</strong>r hem de birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />

hasret giderdi<strong>le</strong>r.<br />

Gecenin i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>yen saat<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde başka bir davetten<br />

çıkan ve Sunullah Başkan eşliğinde partiye<br />

katılan 80-81 mezunlarından oluşan neşeli grup,<br />

eğ<strong>le</strong>ncenin tavana vurmasına yol açtı...<br />

Tiyatro sanatçısı, 80 mezunu Murat Atak’ın yaptığı anonslar<br />

ve spontane olarak sergi<strong>le</strong>diği “sıra gecesi” gecenin unutulmaz<br />

anılarından bi<strong>ri</strong> olarak zihin<strong>le</strong>rde yer etti...<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

79’lular Yeni Yıla Birlikte Girdi<br />

79 mezunları Niki Restoran’da yaptıkları yeni yıl kutlamasıyla<br />

2010'da da birlik ve beraberlik içinde olacaklarının<br />

mesajını verdi<strong>le</strong>r. Diğer şehir<strong>le</strong>rden ve yurt dışından katılımlarla<br />

birlikte 50'nin üze<strong>ri</strong>nde 79'lu, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji 80<br />

mezunu Mehmet Köse'nin sahibi olduğu Niki Restoran’ı<br />

doldurdu. 2003 yılında, 24 sene gecikmeli olarak yapılan<br />

diploma töreninden bu yana dönem arkadaşlarının çoğuna<br />

ulaşan ve her ayın üçüncü perşembesi Torch'ta buluşan<br />

79'lular, 26 Aralık günü unutulmayacak bir gece geçirdi<strong>le</strong>r.<br />

80 Grads Year Party Neva Palas’ı Salladı<br />

Ayşen Yılmazer’79<br />

Gecenin sonunda mezunlarımız en kısa zamanda tekrar<br />

kavuşmak sözü i<strong>le</strong> yorgun ama mutlu bir şekilde ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne döndü<strong>le</strong>r.<br />

Murat Gül’80


izim dünyamız<br />

81’li<strong>le</strong>r Gecesi ve Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>e Öz<strong>le</strong>m...<br />

Ko<strong>le</strong>j’in İncek Kampüsü’nde 2003 yılında gecikmiş bir kep<br />

giyme töreninde biraraya ge<strong>le</strong>n 81’li<strong>le</strong>r olarak birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ne<br />

kadar öz<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong>i fark et<strong>tik</strong> ve törenin ardından arkadaşımız<br />

Canan Demirdamar’ın düzen<strong>le</strong>diği “81’li<strong>le</strong>r Buluşuyor” organizasyonu<br />

i<strong>le</strong> başlayan ufak ufak toplanmalar ge<strong>le</strong>neksel yıllık<br />

toplantılarımızın önünü açtı.<br />

Her yıl, yılbaşı öncesi, ön yılbaşı balosu gibi 81’li<strong>le</strong>r gece<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />

kutlamaya başladık. Bu yılki “ 7.Ge<strong>le</strong>neksel 81’li<strong>le</strong>r Gecesi”<br />

buluşmamız da çok renkli geçti. 12 Aralık 2009 Cumartesi<br />

akşamı RV Restaurant’ta <strong>Ankara</strong> ve <strong>Ankara</strong> dışından sadece<br />

bu gece için ge<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<strong>le</strong> birlikte tam 120 kişi bir araya geldik.<br />

Herkes, her daim olan gençlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve şıklıkları i<strong>le</strong> göz kamaştırıyordu.<br />

Göz<strong>le</strong>re baktığımızda ise hâlâ o ışıltı duruyor, sanki hiç<br />

ara vermemişiz gibi! Sahi hâlâ o yıllarda mıydık?<br />

Değilsek bi<strong>le</strong> biz bunun o anda pek farkına varamıyorduk.<br />

Hepi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>j yıllarına dönmüştük bi<strong>le</strong>. Ge<strong>le</strong>neksel gece<strong>le</strong>-<br />

82’li<strong>le</strong>r Torch’ta Buluştu<br />

<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e ilk defa katılanlar i<strong>le</strong> bu yıl en fazla katılıma ulaştık. Bu da<br />

göste<strong>ri</strong>yor ki yıllar geç<strong>tik</strong>çe Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>e duyduğumuz öz<strong>le</strong>m, o<br />

gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n nostaljisi artıyor içi<strong>miz</strong>de<br />

Ne o? Işıklar sönüyor! Ve Ge<strong>le</strong>neksel 81’li<strong>le</strong>r gece<strong>miz</strong>in<br />

pastası geliyor! Herkes mutlu, herkes gülüyor, ”Her ay toplanalım<br />

birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e doyamadık” diyen<strong>le</strong>r, kucaklaşmalar…<br />

<strong>Ankara</strong> dışından ge<strong>le</strong>n sevgili dostlarımızı sevgi i<strong>le</strong> uğurluyoruz,<br />

ama söz ve<strong>ri</strong>yorlar <strong>Ankara</strong>’da ki yıl içi yapacağımız<br />

buluşmalarımıza toplantılarımıza katılacaklar, biz<strong>le</strong>r de İstanbul’da<br />

onların ayarlayacağı sürp<strong>ri</strong>z tura katılacağız.<br />

Pastamızı, “81’li<strong>le</strong>r” pastamızı yiyerek tatlı tatlı geceyi noktalıyoruz.<br />

Keşke gece<strong>miz</strong> bu kadar çabuk bitmeseydi, soh<strong>bet</strong>e,<br />

eğ<strong>le</strong>nceye en önemlisi beraber olmaya hiç doyamıyoruz.<br />

Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>, Ko<strong>le</strong>jlilik ruhumuz sönmeden her daim içi<strong>miz</strong>de…<br />

Dr. Meltem Özen’81<br />

Ge<strong>le</strong>neksel 82 <strong>Mezunları</strong> gecesi Torch'ta 21 Kasım 2009 ta<strong>ri</strong>hinde<br />

gerçek<strong>le</strong>şti. 82 mezunları bir kez daha bir araya gelmenin<br />

mutluluğuyla doyasıya eğ<strong>le</strong>ndi<strong>le</strong>r. 100’e yakın mezunun<br />

katıldığı gece keyifli anlara sahne oldu.<br />

Erdoğan Dedeoğlu’82<br />

25<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong> 2010 yılı aidatı 100 TL’dir<br />

bizim dünyamız<br />

26<br />

<strong>TED</strong> ANKARA KOLEJİ MEZUNLARI DERNEĞİ ÜYELİK ÖDENTİ TALİMATI<br />

Aşağıda işaret<strong>le</strong>miş olduğum ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, aksine talimat vermediğim sürece belirtmiş olduğum kredi kartı hesabımdan<br />

<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong> hesabına alacak kaydedilmesini <strong>ri</strong>ca ede<strong>ri</strong>m.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Üye No : ……………………………………………………………………<br />

Adı Soyadı : ……………………………………………………………………<br />

Yazışma Adresi : ……………………………………………………………………<br />

Tel: …………………………………………… Faks:……………………………<br />

GSM:……………………..................E-posta: …………………………………………<br />

Aşağıda belirti<strong>le</strong>n bankaların kredi kartlarına taksit yapılmaktadır.<br />

Maximum T. İş Bankası – T.C.Ziraat Bankası- ING Bank<br />

Bonus Garanti Bankası – ING Bank – Şekerbank – TEB – Denizbank<br />

World Yapı Kredi Bankası – Vakıfbank – Fortis – Anadolu Bank<br />

Wings-Axess Akbank<br />

Cardfinans Finansbank<br />

Banka Adı:<br />

……………………………………………………………………<br />

Kredi Kartı Bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>:<br />

Son Kullanma Ta<strong>ri</strong>hi ve Güvenlik Kodu:<br />

(Güvenlik kodu kredi kartınızın arkasında yer alan rakamın son 3 hanesi)<br />

Geçmiş Yıllara ait bi<strong>ri</strong>kmiş ödenti borcumu (………………….TL)<br />

Bir defada tahsil edilmesini istiyorum.<br />

10 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />

2010 yılı ödentimi (………………….TL)<br />

Bir defada tahsil edilmesini istiyorum.<br />

5 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />

Ödenti<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi;<br />

Her yılın Mart ayında Peşin olarak ödemek istiyorum<br />

Her yıl 5 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />

Ta<strong>ri</strong>h: İmza:<br />

Ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi aşağıdaki banka hesap numaralarımıza yatırmanız veya hava<strong>le</strong> etmeniz de mümkündür.<br />

T. İş Bankası <strong>Ankara</strong> Akay Şb. 4201 - 360 953 IBAN: TR05 0006 4000 0014 2010 3609 53<br />

Finansbank <strong>Ankara</strong> G.O.P. Şb. 1915888 IBAN: TR96 0011 1000 0000 0001 9158 88<br />

Garanti Bankası <strong>Ankara</strong> Kızılay Şb. 82 – 6296404 IBAN: TR26 0006 2000 0820 0006 2964 04<br />

Yapı Kredi Bankası<strong>Ankara</strong> Akay Şb. 69948367 IBAN: TR26 0006 7010 0000 0069 9483 67<br />

Akbank <strong>Ankara</strong> Bakanlıklar Şb. 0083032-3 IBAN: TR57 0004 6001 5388 8000 0830 32<br />

Nakit ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi Dernek Merkezine yapabilirsiniz.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong><br />

Kızılırmak Cad. No:8 Kat:2 Kavaklıdere 06640 <strong>Ankara</strong> Tel: 444 0 958 Fax: 0(312) 4187441<br />

www.ko<strong>le</strong>j.org - uyelik@ko<strong>le</strong>j.org<br />

ve


Bildiğiniz gibi, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> olarak<br />

ana misyonlarımızdan bi<strong>ri</strong> okulumuz mezunlarını ve üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni farklı<br />

platformlarda buluşturmak... İşte bu misyon üze<strong>ri</strong>nden mezunlarımız<br />

arasında i<strong>le</strong>tişimi artırmak, mevcut ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong> güç<strong>le</strong>ndirmek<br />

ve mezunlarımızın i<strong>le</strong>tişimini sürekli kılmak üzere kurumsal “<strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Ağı”nı hayata geçiyoruz.<br />

Sürdürü<strong>le</strong>bilir i<strong>le</strong>tişim ağı oluşturarak üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in kaynaşma<br />

ve birlikteliğini sağlamak, günümüz trend ve teknoloji<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne uygun<br />

bir i<strong>le</strong>tişim platformu oluşturmak adına çözüm ortağı olarak XING<br />

gibi dünyanın önde ge<strong>le</strong>n ve Avrupa’nın 1 numaralı iş ağı i<strong>le</strong> bir<br />

araya ge<strong>le</strong>rek sizin için kurumsal <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong><br />

<strong>Derneği</strong> sosyal ağını oluşturduk. <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong><br />

<strong>Derneği</strong>&XING iş birliği i<strong>le</strong> sadece mezunlarımıza özel kurduğumuz<br />

bu i<strong>le</strong>tişim platformu i<strong>le</strong> siz mezunlarımız hem Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r i<strong>le</strong> i<strong>le</strong>tişiminizi<br />

güç<strong>le</strong>ndirecek, sürekli ha<strong>le</strong> getirebi<strong>le</strong>cek, derneği<strong>miz</strong>den<br />

haber<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok daha düzenli alabi<strong>le</strong>cek hem de XING’te yer<br />

alan 8 milyondan fazla iş profesyoneli i<strong>le</strong> tanışma, yeni iş ve proje<br />

geliştirme fırsatı yakalayabi<strong>le</strong>ceksiniz.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Ağı İ<strong>le</strong> İlgili<br />

Tüm Merak Et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<br />

• Bu ağa neden katılmalıyım?<br />

o Hedefi<strong>miz</strong> ka<strong>ri</strong>yer gelişimi odaklı bir i<strong>le</strong>tişim platformu oluştururken,<br />

üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in arasındaki sosyal i<strong>le</strong>tişim ve paylaşımları da<br />

artırabilmek.<br />

o <strong>Mezunları</strong>mız gerek yönetici gerekse gi<strong>ri</strong>şimci olarak iş dünyasında<br />

önemli yer<strong>le</strong>rde bulunmakta. Yeni mezunlarımız i<strong>le</strong> tecrübeli<br />

mezunlarımızı profesyonel hayatta bir araya getirecek bir<br />

buluşma noktası olacak, konusunda uzman olan kişi<strong>le</strong>re hızlı e<strong>ri</strong>şim<br />

imkânı sunacak ve genç üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in iş ve ka<strong>ri</strong>yer gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

sağlayacak.<br />

o Uluslararası platformda, dünyanın farklı yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yaşayan<br />

ve çalışan mezunlarımız birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kolayca i<strong>le</strong>tişime geçebi<strong>le</strong>cek,<br />

bu da hem sosyal paylaşım hem de iş geliştirme anlamında<br />

ortam oluşmasını sağlayacak.<br />

• Peki, bu ağda olmak bana ne<strong>le</strong>r kazandırır?<br />

Uzman olduğunuz konularda etkin şekilde görüş bildirebilir,<br />

bir ihtiyaç olması durumunda referans kişi<strong>le</strong>rce hiç ummadığınız<br />

yer<strong>le</strong>rden iş görüşme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çağrılabilir, işiniz için yeni proje ve iş<br />

olanakları yaratabilirsiniz. Sektörünüz<strong>le</strong> ilgili sorularınıza, profesyonel<strong>le</strong>r<br />

tarafından kısa zamanda yanıt alabilirsiniz. Grubumuzun<br />

moderatör<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin zaman zaman sorduğu sorulara yanıt vererek,<br />

çeşitli etkinlik<strong>le</strong>re davetiye veya indi<strong>ri</strong>m kazanabilirsiniz.<br />

•Bu ağın ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>me de bir katkısı olabilir mi?<br />

Günümüz dünyasında insan kaynakları uzmanları işe alım<br />

süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde sosyal ağları da dikkate almaya başladılar. Bin<strong>le</strong>rce<br />

insan kaynakları uzmanı, danışmanlık şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki danışmanlar,<br />

Goog<strong>le</strong> üze<strong>ri</strong>nden araştırma yapıp, adayların ka<strong>ri</strong>yer profil<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

ulaşabiliyor. Bir CV’den çok ötesini paylaşabi<strong>le</strong>ceğiniz bu ağlarda<br />

yer almak ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>niz için oldukça önemli. Goog<strong>le</strong>'da isminizi<br />

yazıp arattığınızda, eğer sadece Facebook profilinize ulaşılıyorsa,<br />

ka<strong>ri</strong>yer odaklı bir profiliniz, “dijital kartvizitiniz” yok demektir. Siz<br />

de, bu ağ sayesinde, profilinizi güncel tuttuğunuz, yaptığınız projeyi,<br />

değiştirdiğiniz işi, gittiğiniz eğitimi güncel<strong>le</strong>diğiniz takdirde,<br />

ka<strong>ri</strong>yer dünyasında daha görünür olacaksınız.<br />

bizim dünyamız<br />

Dünyanın Her Ye<strong>ri</strong>nden Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

İ<strong>le</strong> Buluşuyoruz!<br />

• Bu ağ sayesinde iş bulabilir miyim?<br />

Xing, bir sosyal ağ. Bu yüzden Ka<strong>ri</strong>yer.net, Yenibi<strong>ri</strong>s.com,<br />

Monster.com.tr tarzı iş bulma site<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi hizmet vermiyor! Profilinizdeki<br />

e<strong>tik</strong>et<strong>le</strong>r sayesinde iş sizi buluyor, eş<strong>le</strong>ştirme yapıyor,<br />

insan kaynakları uzmanlarının iş profilinizdeki ''Sunduklarınız'' ve<br />

''Aradıklarınız'' sayesinde, sizi daha iyi tanımasına yardımcı oluyor.<br />

Yaratacağınız bu doğru profil IK uzmanlarının size ulaşmasını<br />

sağlayabilir, ya da doğrudan iş ilanlarına başvurarabilirsiniz.<br />

• Nasıl Üye Olurum?<br />

Üyelik çok kolay ve ücretsiz!<br />

İlk adım; www.xing.com sitesinde oluşturacağınız bir profil...<br />

Bu profili yaratırken eğitim, iş deneyimi gibi alanları dikkatlice doldurarak<br />

öz geçmişinizin kısa bir özetini, İngilizce ve/veya Türkçe<br />

olarak kısa zamanda oluşturabilir, sizi kurumsal hayatta temsil<br />

edecek nitelikte profesyonel görümlü bir fotoğrafınızı ek<strong>le</strong>yebilirsiniz.<br />

Fotoğraf, iş odaklı sosyal platformlarda yüzünüzü tanıtmak<br />

için çok önemli, mutlaka ek<strong>le</strong>menizi öne<strong>ri</strong><strong>ri</strong>z.<br />

İkinci adım; “Gruplar” bölümünden "<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>" diye aratarak veya grubun adresini yazarak<br />

http://www.xing.com/net/tedankarako<strong>le</strong>jimezunla<strong>ri</strong>dern gruba<br />

üye olabilirsiniz. Tabii gruba üye olmanın en önemli koşulu dernek<br />

üyesi olmak…<br />

XING nedir?<br />

Bir ka<strong>ri</strong>yer profili üze<strong>ri</strong>nden üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yeni iş<strong>le</strong>r, bağlantılar,<br />

proje fırsatları bulmalarına imkân tanıyan, 8 milyondan fazla üyesiy<strong>le</strong><br />

gerçek bir i<strong>le</strong>tişim ve networking ortamı yaratan XING, dünyanın<br />

önde ge<strong>le</strong>n networking platformlarından bi<strong>ri</strong>... Bugün 8<br />

milyonu aşkın üyesi bulunan ve 200’den fazla ülkede, Türkçenin<br />

de aralarında yer aldığı 16 dilde yayın yapan XING, Avrupa’nın<br />

lider sosyal iş ağı... XING okulumuzdan, üniversitenizden, sektörünüzden<br />

ve Türkiye’den yüz bin<strong>le</strong>rce bağlantı i<strong>le</strong> tanışma, yeni iş<br />

ve proje geliştirme fırsatları yaratmasının yanı sıra tüm dünyadan<br />

milyonlarca insan i<strong>le</strong> iş geliştirmek, yurtdışında iş bulmak için<br />

ortam yaratıyor. Sadece iş odaklı bir sosyal paylaşım sitesi olan<br />

XING, iş arayan profesyone<strong>le</strong>, kişisel markasını güç<strong>le</strong>ndirmek<br />

isteyen<strong>le</strong>re, işini geliştirmek isteyen patrona, kendi alanındaki<br />

önemli profesyonel<strong>le</strong>r<strong>le</strong> i<strong>le</strong>tişime geçmek isteyen<strong>le</strong>re ve e<strong>le</strong>man<br />

arayan insan kaynakları uzmanlarına önemli bir platform hizmeti<br />

sunuyor. Dünyada borsaya giren ilk ve tek Web 2.0 kuruluşu olan<br />

XING, merkezi Avrupa Birliği içinde faaliyet gösteren bir ülkede<br />

olduğundan üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ve<strong>ri</strong> gizliliğine de çok önem ve<strong>ri</strong>yor. Ayrıca<br />

XING , “XING Marka Elçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>” programı i<strong>le</strong> resmi XING etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

XING moderatör<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından düzen<strong>le</strong>nen yerel etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yüzyüze tanışma olanağı da yaratarak “online networking”<br />

kavramı bir adım öte taşıyor.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> bu<br />

yeni oluşumla yine üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bir araya getirerek<br />

Ko<strong>le</strong>j ruhunu devam etti<strong>ri</strong>yor. Size networking<br />

imkânlarını sınırsız bir şekilde<br />

kullanma olanağı yaratacak Xing Premium<br />

Üyeliği’ni de size sunmaktan gurur<br />

duyuyor ve bu platformdan birçok<br />

başarı hikâyesinin çıkacağına inanıyoruz.<br />

27


izim dünyamız<br />

28<br />

Dergi<strong>miz</strong>in Fikir Babası Arpat’ı Anıyoruz...<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> eski başkanı ve<br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin fikir babası Erdal Arpat’ı ölümünün 3. yılında<br />

saygı ve öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong> anıyoruz. <strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>de 1964-66 yılları<br />

arasında Genel Sekreterlik ve 1981–1989 yılları arasında<br />

Genel Başkanlık yapan Arpat, kişiliği ve çalışmalarıyla i<strong>le</strong> her<br />

zaman birlikte çalıştığı kişi<strong>le</strong>re örnek olmuştur.<br />

Dergi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r’in bugünkü duruma gelmesinde fikir<br />

babası olarak Arpat’ın büyük katkıları mevcuttur. Arpat, Dernek<br />

bünyesinde böy<strong>le</strong> bir derginin çıkarılması düşüncesini ilk defa<br />

paylaşmış, hatta ilk sayının oluşmasını bizzat kendi üst<strong>le</strong>nmiştir.<br />

Bu ilk sayı Arpat’ın kendi evinde gazete kupür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden el<strong>le</strong><br />

dizi<strong>le</strong>rek oluşturulmuş ve basıma hazırlanmıştır. Şu an 101.<br />

sayısını çıkarmakta olduğumuz dergi<strong>miz</strong>in yaratıcısı Arpat’ı, bir<br />

kez daha saygıyla anıyoruz.<br />

Erdal Arpat, 03.07.1944 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1962<br />

yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini<br />

<strong>Ankara</strong>’da tamamladıktan sonra 1969 yılında ev<strong>le</strong>ndi ve<br />

yüksek lisans yapmak üzere Ame<strong>ri</strong>ka’ya gitti. 1971 yılında<br />

Pepperdine Üniversitesi’nden MBA derecesini aldı.<br />

Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli dev<strong>le</strong>t kurumlarında<br />

çalıştı ve son olarak Kalkınma Bankası’nda İştirak<strong>le</strong>r Müdürü<br />

olarak görev aldı. 1984 yılında özel sektöre adım attı. Sanayi<br />

ve tu<strong>ri</strong>zm sektöründe yer alan önemli firmalarda genel müdür<br />

yardımcılığı ve genel müdürlük yaptı. Bu dönemde, Bilkent ve<br />

Hacettepe Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yarı zamanlı olarak Tu<strong>ri</strong>zm Bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

öğretim görevlisi olarak da çalıştı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>


izim dünyamız<br />

28<br />

Dergi<strong>miz</strong>in Fikir Babası Arpat’ı Anıyoruz...<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> eski başkanı ve<br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin fikir babası Erdal Arpat’ı ölümünün 3. yılında<br />

saygı ve öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong> anıyoruz. <strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>de 1964-66 yılları<br />

arasında Genel Sekreterlik ve 1981–1989 yılları arasında<br />

Genel Başkanlık yapan Arpat, kişiliği ve çalışmalarıyla i<strong>le</strong> her<br />

zaman birlikte çalıştığı kişi<strong>le</strong>re örnek olmuştur.<br />

Dergi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r’in bugünkü duruma gelmesinde fikir<br />

babası olarak Arpat’ın büyük katkıları mevcuttur. Arpat, Dernek<br />

bünyesinde böy<strong>le</strong> bir derginin çıkarılması düşüncesini ilk defa<br />

paylaşmış, hatta ilk sayının oluşmasını bizzat kendi üst<strong>le</strong>nmiştir.<br />

Bu ilk sayı Arpat’ın kendi evinde gazete kupür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden el<strong>le</strong><br />

dizi<strong>le</strong>rek oluşturulmuş ve basıma hazırlanmıştır. Şu an 101.<br />

sayısını çıkarmakta olduğumuz dergi<strong>miz</strong>in yaratıcısı Arpat’ı, bir<br />

kez daha saygıyla anıyoruz.<br />

Erdal Arpat, 03.07.1944 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1962<br />

yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini<br />

<strong>Ankara</strong>’da tamamladıktan sonra 1969 yılında ev<strong>le</strong>ndi ve<br />

yüksek lisans yapmak üzere Ame<strong>ri</strong>ka’ya gitti. 1971 yılında<br />

Pepperdine Üniversitesi’nden MBA derecesini aldı.<br />

Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli dev<strong>le</strong>t kurumlarında<br />

çalıştı ve son olarak Kalkınma Bankası’nda İştirak<strong>le</strong>r Müdürü<br />

olarak görev aldı. 1984 yılında özel sektöre adım attı. Sanayi<br />

ve tu<strong>ri</strong>zm sektöründe yer alan önemli firmalarda genel müdür<br />

yardımcılığı ve genel müdürlük yaptı. Bu dönemde, Bilkent ve<br />

Hacettepe Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yarı zamanlı olarak Tu<strong>ri</strong>zm Bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

öğretim görevlisi olarak da çalıştı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>


anılarımız<br />

30<br />

Ko<strong>le</strong>j Çatısı Altında Geçen 40 Yıl<br />

Ko<strong>le</strong>j’in basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol maçları şimdi de çok keyifli geçer, ama genç<strong>le</strong>r için çok az<br />

seçeneğin bulunduğu, tek eğ<strong>le</strong>ncenin maçlar olduğu gün<strong>le</strong>rde şüphesiz daha heyecanlı<br />

müsabakalar yapılıyordu. Çekişme dolu maçlar, bu maçlardan sonra yaşanan tatlı tatsız olaylar,<br />

o gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en canlı tanıklarından bi<strong>ri</strong> olan Orhan Oruç’un hafızasında bugün gibi taze.<br />

S<br />

ımsıkı taş gibi…” diye başlayıp, “Ko<strong>le</strong>j geliyor şimdik”<br />

diye biten Ko<strong>le</strong>j maçlarının vazgeçilmez marşı<br />

hepi<strong>miz</strong>in kulaklarında çınlar her zaman. Ko<strong>le</strong>j’i<br />

Ko<strong>le</strong>j yapan birlik ve beraberlik ruhunu ateş<strong>le</strong>yen<br />

bu marş, ne büyük maçlarda söy<strong>le</strong>nip, nesilden<br />

nesi<strong>le</strong> aktarıla gelmiştir. Bu marşı en çok din<strong>le</strong>yen ve hatta söy<strong>le</strong>yen<br />

bir büyüğümüz, bu sayımızda dergi<strong>miz</strong>in sayfalarına<br />

konuk oldu. Ko<strong>le</strong>j’de okuyup da onu tanımayanız yoktur el<strong>bet</strong>.<br />

Kolay değil, tam 40 yılı aşkın bir süre Ko<strong>le</strong>j’e hizmet vermiş,<br />

yüz<strong>le</strong>rce öğrenci ve büyük takımlara oyuncu yetiştirmiş bi<strong>ri</strong> o.<br />

Tahmin ettiğiniz gibi efsane hocalarımızdan bi<strong>ri</strong> olan<br />

Orhan Oruç’tan bahsediyoruz.<br />

1940 yılında Kastamonu doğumlu olan Orhan Oruç’un<br />

spora ilgisi lise yıllarında başlar. Okulun basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol<br />

takımlarında oynuyor ve bütün boş zamanlarını antrenman<br />

yaparak geçi<strong>ri</strong>yordur. Aynı zamanda kulüp takımlarında da<br />

oynamaktadır. Lise<strong>le</strong>rarası basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol Türkiye bi<strong>ri</strong>ncilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

katılır. Lise son sınıfta iken öğretmeninin teşvikiy<strong>le</strong><br />

Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’ne müracaat eder<br />

ve imtihanlara gi<strong>ri</strong>p kazanır. Okulun ve okula bağlı kulübün basketbol<br />

ve vo<strong>le</strong>ybol takımlarında da oynamaya başlar.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Basketbol milli takımına çağrılır ama gidemez çünkü aynı<br />

zamanda vo<strong>le</strong>ybol milli takımına da çağrılmıştır. Sofya’da yapılan<br />

Üniversite<strong>le</strong>rarası Dünya Şampiyonası'nda ülke<strong>miz</strong>i temsil<br />

eden takımda yer alır. 1961-1966 yılları arasında Vo<strong>le</strong>ybol A Milli<br />

Takımı’nda oynar.<br />

Orhan Hoca Ko<strong>le</strong>j’de görev yapmaya başlamasını ise şöy<strong>le</strong><br />

anlatıyor: “Gazi Eğitim Spor Kulübü’nde oynarken, Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

Spor Kulübü i<strong>le</strong> de basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol lig maçları oynardık.<br />

Bu müsabakalar esnasında kulüp ve okulun yönetici<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> de<br />

tanıştım. Bana “Okul bitince Ko<strong>le</strong>j’de öğretmenlik yapar<br />

mısın?” dedi<strong>le</strong>r. Memnuniyet<strong>le</strong> kabul ettim ve 1963 yılı Eylül<br />

ayında göreve başladım. 1964-1966 yılları arasında askere gittim.<br />

Ordular arası Dünya Vo<strong>le</strong>ybol Şampiyonası’nda oynadım.<br />

Askerlik bitince tekrar Ko<strong>le</strong>j’e döndüm.”<br />

Bu arada, Orhan Hoca 1966 yılında ev<strong>le</strong>nir, Pınar ve Banu<br />

adlı iki kızı olur. Her iki kızı da <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nin okul ve<br />

kulüp takımlarında basketbol oynar. Pınar, 1983 yılında yapılan<br />

Dünya Lise<strong>le</strong>r Basketbol Şampiyonası’nda ikinci olan Ko<strong>le</strong>j<br />

takımında da yer alır. Orhan Hoca’nın odasında, kazanılan bu<br />

ikincilik kupasını görmeniz mümkün.<br />

Orhan Hoca, askerden döndükten sonra işe dört el<strong>le</strong> sarı-


lır. Ortaokulda tek erkek öğretmen olduğundan zümre başkanlığı<br />

görevini de yapmaktadır ve takımları seçip antrenör<strong>le</strong>re vermektedir.<br />

Kendisi de ortaokulun, lisenin ve de kulübün erkek<br />

vo<strong>le</strong>ybol takımlarını çalıştırır. O yıllarda katılımı az olan okullar<br />

arası müsabakalar yapılmakta, Türkiye bi<strong>ri</strong>ncilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne de <strong>Ankara</strong><br />

karması olarak gidilmektedir. Genelde Ko<strong>le</strong>j bütün branşlarda<br />

<strong>Ankara</strong>’yı temsil eder.<br />

Unutulmayan Maçlar<br />

O yıllarda öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisini çekecek fazla bir meşga<strong>le</strong><br />

yoktur. En büyük eğ<strong>le</strong>nce sinema ve maçtır. Öğ<strong>le</strong>n teneffüs<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

sınıflar arası basketbol, vo<strong>le</strong>ybol ve yakan top müsabakaları<br />

yapılır. Orhan Hoca o gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> şöy<strong>le</strong> anlatıyor:<br />

“<strong>Ankara</strong>’da fazla salon olmadığından lig maçları çarşamba,<br />

cumartesi ve pazar gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> ortaokul salonunda oynanırdı. Okullarımızda<br />

kız ve erkek 400 yatılı öğrenci vardı. Onlar devamlı<br />

okulda kaldıklarından okulu ev<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi bilir<strong>le</strong>rdi. Armağan<br />

Asena’nın antrenörlüğündeki Ko<strong>le</strong>j takımı Erdal, Rüştü, Erdem,<br />

Birol, Seyfi, Savaş, İlker, Mithat gibi oyuncularla modern ve hızlı<br />

basketbolun örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sergiliyor ve seyirci<strong>le</strong><strong>ri</strong> salonlara dolduruyordu.<br />

Bilhassa Atatürk Spor Sarayı yapıldıktan sonra yatılı<br />

öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n örgüt<strong>le</strong>mesiy<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong>r salonları dolduruyor,<br />

takımlarına büyük tezahüratta bulunuyordu. Yendiği<strong>miz</strong> maçlarda<br />

sonra Ulus’tan marşlar söy<strong>le</strong>yerek okula kadar yürür<strong>le</strong>rdi.<br />

Okullar arası müsabakalara gelince, iddialı maçlarda bilhassa<br />

yatılı öğrenci<strong>le</strong>r tarafından bir kaç gün evvelden örgüt<strong>le</strong>nme<br />

başlar, kulaktan kulağa yarın okula gidilmeyeceği, maça<br />

kaçılacağı, okul müdürünün de göz yumacağı söy<strong>le</strong>nirdi.<br />

Müdür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de ses çıkarmaması neticesinde maça gidilir ve<br />

takımlar destek<strong>le</strong>nirdi. Maç esnasında karşı t<strong>ri</strong>bündeki rakip<br />

seyirci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> önce atışmalar, sonra da kavgalar başlıyordu. Bu<br />

anılarımız<br />

kavgalar genelde yumruk yumruğa idi. Biz öğretmen<strong>le</strong>r de<br />

olayları yatıştırmaya çalışırdık. Maçtan sonra şarkılarla, marşlarla<br />

okula dönerdik.<br />

Birkaç gün sonra karşı okulun öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> kız mese<strong>le</strong>si veya<br />

maçta yediği yumruğun acısını çıkarmak için grup halinde<br />

ge<strong>le</strong>rek okulu basarlardı. Müthiş kavgalar yapardık. Bu kavgalar<br />

öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne sevgisini saygısını ve güvenini<br />

artırıyordu. Çünkü yalnız değildi<strong>le</strong>r. Her yerde olduğu gibi öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

korumasındaydılar.”<br />

1937 yılından 2005 yılına kadar Kızılay Kampusü’nde öğretim<br />

yapan Ko<strong>le</strong>j’den mezun olan 30 bine yakın öğrencinin okullarını,<br />

orada geçirdiği gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>, kavgaları, maçları, aşklarını unutamadıklarını<br />

söy<strong>le</strong>yen Orhan Hoca, eski öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n dünyanın<br />

en büyük ve güzel okullarından olan İncek Kampusü’ndeki<br />

binaları gördük<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde bi<strong>le</strong>, nerede eski gün<strong>le</strong>r, nerede eski<br />

okulumuz diye öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni di<strong>le</strong> getirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ifade ediyor.<br />

Ko<strong>le</strong>j’in Kitaplarda Kalan Ta<strong>ri</strong>hini Gün Yüzüne Çıkarıyor…<br />

Antrenörlük yaptığı 40 yıl boyunca vo<strong>le</strong>ybol milli takımına<br />

Aziz, Tanju, Uğur, Tuğrul, Aydın, Nu<strong>ri</strong>, Hüseyin, Levent, Oyman,<br />

Ali, Altan, Sinan, Selçuk, Ali Bener, Çağlar gibi sporcular kazandıran<br />

Orhan Hoca, 1995 yılında yaş haddinden emekli olunca<br />

yönetime tekrar çalışmak istediğini bildi<strong>ri</strong>r. Onlar da kendisinden<br />

spor koordinatörlüğü kadrosuyla devam etmesini ister<strong>le</strong>r.<br />

Şu an spor koordinatörü olarak görev yapan Orhan Hoca’nın<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Okulları i<strong>le</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü arasındaki<br />

koordineyi sağlamak başta olmak üzere birçok görevi<br />

bulunuyor.<br />

Orhan Hoca, aldığı görev alanında olmasa da kendine ikinci<br />

bir iş edinir; Ko<strong>le</strong>j’in kitaplarda olan ta<strong>ri</strong>hini gün yüzüne çıkarmak.<br />

Önce okul yıllıklarından işe başlar. Okulların bütün arşiv<br />

ve kütüphane<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, depolarını dolaşır, eski fotoğraflardan tutun<br />

da sporcuların lisanslarına kadar pek çok dokümanı toplar ve<br />

bütün bunlarla ilköğretim ikinci kademede kendisine ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir<br />

odayı spor arşivi haline geti<strong>ri</strong>r.<br />

Sonsöz Öğrenci<strong>le</strong>r ve Anne-Babalar İçin…<br />

Eskiden spor branşına seçi<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n severek antrenmana<br />

geldiğini, gelmek istemeyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de zorlamayla geti<strong>ri</strong>ldiğini<br />

ifade eden Orhan Hoca: “Bu bazen sert de olabilirdi. Ama<br />

anne baba ses çıkarmazdı. “Hocam çocuk senin” derdi. Şimdi<br />

öy<strong>le</strong> değil. En küçük bir zorlamada hemen veli i<strong>le</strong> karşı karşıya<br />

kalıyoruz. Bu gün spor yapmak, öğrenci<strong>le</strong>r için de kolay değil.<br />

ÖSS ve SBS sınavları çok zamanlarını alıyor, gerektiği kadar<br />

antrenman yapamıyorlar. Öğrenci istese bi<strong>le</strong> dershane yüzünden<br />

ge<strong>le</strong>miyor.” diyor.<br />

Son olarak Orhan Hoca, öğrenci<strong>le</strong>re ve anne babalara ses<strong>le</strong>niyor:<br />

“Boş zamanınızın çoğunu bilgisayar başında geçi<strong>ri</strong>yorsunuz.<br />

Hiç spor yapmıyor, yürümüyorsunuz. Bilhassa kız<br />

öğrenci<strong>le</strong>r Beden Eğitimi ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gördüğüm kadarı i<strong>le</strong> hiç<br />

hareket etmiyorsunuz, hemen yoruluyor, dersi bırakıyor ve kilo<br />

alıyorsunuz.<br />

Anne<strong>le</strong>r ve babalar! Çocuk çocukluğunu yaşamalı, oynamalı,<br />

spor yapmalı, bilinçli bes<strong>le</strong>nmeli ve siz<strong>le</strong>r onun bir spor<br />

branşında oynaması için onları teşvik etmelisiniz.<br />

31<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


sağlık<br />

32<br />

Hematoloji, tıbbın en zor ve yıpratıcı alanlarından<br />

bi<strong>ri</strong>. Kemik iliği nakli ise bu uzmanlık dalı içinde<br />

hastalara uygulanan bir tedavi yöntemi. Bu yöntem<strong>le</strong>,<br />

her geçen gün yeni teknoloji<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de gelişti<strong>ri</strong>lmesiy<strong>le</strong><br />

birlikte daha çok hastanın hayatı kurtarılabilmekte.<br />

Ülke<strong>miz</strong>de ise akraba dışı kemik iliği nakli çalışmalarını<br />

ruhsatlı olarak yürüten birkaç merkez bulunuyor. Bunlardan<br />

bi<strong>ri</strong> Gazi Üniversitesi bünyesinde faaliyet göstermekte ve<br />

çok önemli çalışmalara imza atmakta. Merkezin başında ise<br />

Gazi Üniversitesi Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülsan<br />

Türköz Sucak’81 bulunuyor. Ülke<strong>miz</strong>in bu alandaki en<br />

önemli isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Dekan Sucak’a konuyla ilgili<br />

merak ettiği<strong>miz</strong> soruları sorduk.<br />

Kemik iliği nakli nedir?<br />

Kemik iliği nakli kısaca, çeşitli neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kemik iliğinde<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Bir İnsanlık Dayanışması Örneği<br />

Kemik İliği Nakli<br />

Sizi hiç tanımayan bi<strong>ri</strong>, zahmetlice sayılabi<strong>le</strong>cek bir iş<strong>le</strong>m<strong>le</strong> size kemik iliği hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve<strong>ri</strong>yor.<br />

Bu kadar şiddetin, kavga ve gürültünün olduğu bir ortamda din, dil, ırk gözetmeden<br />

dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığı bir kişiye hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bağışlayan insanlar var. Bu<br />

insanı yaşama bağlayan, etki<strong>le</strong>yici bir durum. Bazen, kardeş kardeşe bağışlamıyor hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

ama hiç tanımadığı bir kimse bağışlayabiliyor.<br />

hastalık, doğumsal bir bozukluk, bağışıklık bozukluğu olan kişi<strong>le</strong>rde,<br />

sağlam bir kemik iliğini ye<strong>ri</strong>ne koymak için yaptığımız bir<br />

iş<strong>le</strong>m. Genellik<strong>le</strong> kan hastalıklarında ve <strong>le</strong>nfomalarda yapıyoruz.<br />

Hastaya başka bir kişiden aldığımız kemik iliğini ya da kendi<br />

iliğini nak<strong>le</strong>debiliyoruz.<br />

Kemik iliği nakline hangi durumlarda ihtiyaç duyulur?<br />

Genellik<strong>le</strong> iki tip durumda uyguluyoruz. Doğuştan ya da<br />

sonradan kazanılmış bir kan hastalığı, bağışıklık sistemi i<strong>le</strong> ilgili<br />

bir hastalık veya bir metabolizma hastalığı olabilir. Önce altta<br />

yatan hastalığı tedavi ediyoruz, bu hastalıklar halk arasında kan<br />

kanser<strong>le</strong><strong>ri</strong> diye bilinen hastalıklar, akut lösemi<strong>le</strong>r, <strong>le</strong>nfomalar,<br />

bazı bağışıklık fonksiyon bozuklukları, metabolik hastalıklar olabilir.<br />

Burada, hasta kemik iliğini bizim ortadan kaldırmamız<br />

gerekiyor, çünkü sorun kemik iliğinde. Hastalıklı kemik iliğinin<br />

ye<strong>ri</strong>ne konan sağlam kemik iliği i<strong>le</strong> o organın kan yapım fonksi-


yonlarının sürdürülmesi amaçlanıyor.Kemik<br />

iliği, doku grubu uygunluğu<br />

olmak koşuluyla kardeşten<br />

ya da akraba olmayan bir ve<strong>ri</strong>ciden<br />

alınabiliyor.<br />

Bir de ikinci bir durum var;<br />

hastanın kendisinden yaptığımız<br />

“otolog” nakil<strong>le</strong>rde ise kemik iliğinin<br />

hasta olması gerekmiyor. Hastalığı<br />

tedavi etmek için verdiği<strong>miz</strong><br />

ilaçlar ya da ışın tedavisi kemik iliğini<br />

tah<strong>ri</strong>p ediyor. O tah<strong>ri</strong>p etmeyi<br />

ortadan kaldırmak ve p<strong>ri</strong>mer hastalığı<br />

tedavi etmek için verdiği<strong>miz</strong><br />

ilaçları vermeden önce kişinin<br />

kendi hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni dondurararak<br />

saklıyoruz. Gerekli tedaviyi ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />

Bu sırada sakladığımız kemik<br />

iliğini o tedavinin zararlı etki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

korumuş oluyoruz, sonra tekrar<br />

aynı kişiye ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />

Hastaya uygun kemik iliği nasıl<br />

ve nereden bulunuyor?<br />

Bu toplumlardaki kardeş sayısı<br />

i<strong>le</strong> çok ilişkili bir durum. Yani bir<br />

başkasından yapılacak kemik iliği nakil<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, aynı anne babadan<br />

doğmuş kardeş<strong>le</strong>r uygun kemik iliğine sahip olma ihtimali<br />

en yüksek kişi<strong>le</strong>r. Çünkü biz doku grubu dediği<strong>miz</strong> antijen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

bir takımını anneden, bir takımını babadan alıyoruz. Dolayısıyla<br />

aynı anne babadan doğmuş kişi<strong>le</strong>rde bu şans daha fazla.<br />

Uygun kemik iliğini 8-9 kardeşli ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n olduğu yer<strong>le</strong>rde<br />

bulmak daha yüksek bir ihtimalken, tek çocuklu ya da az<br />

çocuklu ai<strong>le</strong><strong>le</strong>rde bulmak daha düşük bir ihtimal. Genel olarak<br />

hastaların ancak %25-30’unda ai<strong>le</strong> içinden kardeş ve<strong>ri</strong>ci bulabiliyoruz.<br />

Ai<strong>le</strong> içinden ve<strong>ri</strong>ci bulunamazsa, o zaman yaklaşık 12<br />

milyon gönüllü ve<strong>ri</strong>ciye ait doku grubu bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bulunduğu<br />

dünya kemik iliği bankalarındaki bilgi sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne İstanbul ve<br />

<strong>Ankara</strong>’da bulunan iki banka aracılığıyla gi<strong>ri</strong>yoruz. Onlar araştırmayı<br />

yapıyorlar ve dünyanın herhangi bir ye<strong>ri</strong>nde bizim hastamızla<br />

doku grubu uyumlu bir ve<strong>ri</strong>ci varsa, akraba dışı ve<strong>ri</strong>ciden<br />

kemik iliği nakli yapıyoruz.<br />

Dünyada aslında akraba dışı ve<strong>ri</strong>ciden yapılan nakil<strong>le</strong>r kardeş<br />

nakil<strong>le</strong>re yetişmiş durumda, sayı aşağı yukarı aynı.<br />

Türkiye’de bu sayıya ulaşamadık, akraba dışı nakil yapılabi<strong>le</strong>n<br />

hasta sayısı çok daha az. Bunun bir nedeni yeterli kemik iliği<br />

ünitesi olmadığı içindi, şu anda 30-32 tane ünite var ama akraba<br />

dışı nakil yapma ruhsatı olan merkez az. Bu neden<strong>le</strong> arzu<br />

edi<strong>le</strong>n sayılara ulaşamıyoruz. Diğer bir neden de; kardeş ve<strong>ri</strong>cisi<br />

olanlar bi<strong>le</strong> yete<strong>ri</strong>nce kemik iliği nakli imkânına kavuşamıyor<br />

ülke<strong>miz</strong>de. Akraba dışı nakil<strong>le</strong>r emek<strong>le</strong>me aşamasında ama<br />

gün geç<strong>tik</strong>çe artıyor. Bizim merkezi<strong>miz</strong>de 2009 yılında 7-8 akraba<br />

dışı nakil yapabildik. İlk başladığımızda sayı bu kadar değildi.<br />

Türkiye’de ruhsatı olan birkaç merkezden bi<strong>ri</strong>yiz.<br />

Kemik iliği naklinin sosyal boyutu beni çok etkiliyor. Her<br />

sağlık<br />

33<br />

şeyden önce inanılmaz bir dayanışma<br />

örneği. Sizi hiç tanımayan<br />

bi<strong>ri</strong>, zahmetlice sayılabi<strong>le</strong>cek bir<br />

iş<strong>le</strong>m<strong>le</strong> size kemik iliği hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

ve<strong>ri</strong>yor. Bu kadar şiddetin, kavga<br />

ve gürültünün olduğu bir ortamda<br />

din, dil, ırk gözetmeden dünyanın<br />

öbür ucunda hiç tanımadığı bir<br />

varlığa hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bağışlayan<br />

insanlar var. Bu insanı yaşama<br />

bağlayan, etki<strong>le</strong>yici bir durum.<br />

Bazen, kardeş kardeşe bi<strong>le</strong> bağışlamıyor<br />

hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni.<br />

Bir hastaya kemik iliği naklinin<br />

yapılması kesin<strong>le</strong>şmişse o<br />

andan itibaren iz<strong>le</strong>nen tedavi<br />

hangi aşamalardan oluşuyor?<br />

Türkiye’de sağlık oto<strong>ri</strong>te<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

bunu gayet güzel düzen<strong>le</strong>miş ve<br />

denet<strong>le</strong>mekte. Bir kimseye kemik<br />

iliği nakli yapmak için birden fazla<br />

onkolog ve hematoloğun bulunduğu<br />

konsey kararı gerekiyor, tek bir<br />

hekimin kararıyla olmuyor. Tabii<br />

farklı görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yansıması, hastanın<br />

emniyeti açısından iyi bir şey. Hastaya kemik iliği nakli yapılması<br />

gereklidir diye konsey kararı ve<strong>ri</strong>ldikten sonra, hastanın<br />

kendisi de kabul ettiği takdirde, ikinci yapacağımız şey uygun<br />

ve<strong>ri</strong>ci olup olmadığını araştırmak. Bazen bu araştırmayı önceden<br />

de yapmış oluyoruz.<br />

Ai<strong>le</strong> içinde ve<strong>ri</strong>ci varsa, alıcının ve ve<strong>ri</strong>cinin onaylarını alıp,<br />

kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bilgi<strong>le</strong>ndirdikten sonra ve<strong>ri</strong>ciden kök hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong> topluyoruz,<br />

alıcıya nak<strong>le</strong>diyoruz. İş<strong>le</strong>min kendisi çok basit, bazı kimse<strong>le</strong>r<br />

bunu bir ameliyat gibi düşünüyor, aslında kan alıp verme<br />

iş<strong>le</strong>mi gibi bir şey ama doğurduğu sonuçlar, <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok yüksek.<br />

Neticede ölüm <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> taşıyan bir tedavi şekli. Masum,<br />

kolay bir tedavi değil. Hastaların takibi asıl önemli olan, yoksa<br />

iş<strong>le</strong>min kendisi değil. Başkasına ait dokuyu, hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong> vücut<br />

reddetmesin diye çok ağır bir hazırlık rejimi ve<strong>ri</strong>yoruz, bu hazırlık<br />

rejiminin komplikasyonları, bir başkasının dokusunun ve<strong>ri</strong>lmesi<br />

sonucu oluşabi<strong>le</strong>cek doku grubu uyumsuzlukları, buna<br />

bağlı reaksiyonlar, kan hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin düşmesine bağlı enfeksiyonlar,<br />

kanamalar, ilaçların yan etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi pek çok yaşamsal<br />

<strong>ri</strong>sk oluşturabi<strong>le</strong>cek komplikasyonlar gelişebiliyor. Bunları yönetiyoruz,<br />

o süreç bizim için önemli. Nakilden sonra ilk 100 gün<br />

öncelik<strong>le</strong> çok <strong>ri</strong>skli, sonra 1 yıl, sonra da uzun vadede takip<br />

etme<strong>miz</strong> gerekiyor hastaları.<br />

Kemik iliği nakli hastalığa kesin çözüm müdür? Hastalık<br />

tekrarlayabilir mi?<br />

Ne yazık ki kesin çözüm diyemiyoruz. Mes<strong>le</strong>ğe başladığım<br />

yılları düşününce, o zamanlar neredeyse hastaların tamamını<br />

kaybediyorduk, şimdi en azından yarısını kurtarabiliyoruz. Özellik<strong>le</strong>,<br />

kötücül kan hastalıkları dediği<strong>miz</strong> habis kan hastalıkları,<br />

kemik iliği nakline rağmen yine<strong>le</strong>yebiliyor. Bazen hastalık değil,<br />

tedavinin kendisi ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Yani,<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


sağlık<br />

34<br />

önünüzde iki yol var bi<strong>ri</strong> kesin çıkmaz sokak, diğe<strong>ri</strong> zor, taşlı,<br />

topraklı, dikenli ama sonuçta gitmek istediğiniz yere varma ihtimali<br />

olan bir yol. Tedaviye karar ve<strong>ri</strong>lirse o zaman bu zor tedavi<br />

seçenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni deniyoruz. Gün geç<strong>tik</strong>çe teknolojinin gelişmesiy<strong>le</strong><br />

daha az hastamızı tedaviye bağlı neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kaybediyoruz.<br />

Biz istiyoruz ki tedaviye bağlı ölüm<strong>le</strong>r olmasın. Henüz bu<br />

noktaya tam ge<strong>le</strong>bilmiş değiliz, ağır bir tedavi, kimsenin başına<br />

gelmesin ama hasta böy<strong>le</strong> zor bir kararı vermek zorunda kalabiliyor.<br />

Gazi Üniversitesi’nde kemik iliği nakli alanında bugüne<br />

kadar yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?<br />

Ben 2003 yılında Ame<strong>ri</strong>ka Bir<strong>le</strong>şik Dev<strong>le</strong>t<strong>le</strong><strong>ri</strong> Washington<br />

eya<strong>le</strong>tinde Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde<br />

kemik iliği nakli eğitimi aldıktan sonra burada faaliyete başlayabildik.<br />

Türkiye’de en çok nakil yapılabi<strong>le</strong>n birkaç merkezden<br />

bi<strong>ri</strong>yiz, akraba dışı nakil<strong>le</strong>r de yapabiliyoruz. Sonuçlarımız dünya<br />

rakamlarıyla kıyaslanabi<strong>le</strong>cek düzeyde. Daha iyi imkânlar<br />

olsun, daha çok hastaya ulaşabi<strong>le</strong>lim istiyoruz ama hematoloji<br />

zor bir alan. Yıpranma kat sayısı çok yüksek. Bu neden<strong>le</strong> genç<br />

hekim arkadaşlar hematolog olmak istemiyorlar. Çok anlaşılabilir<br />

neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong>, hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n içinde bulundukları koşullar da göz<br />

önünde bulundurulursa daha az tercih edi<strong>le</strong>n bir branş. Bu işi<strong>miz</strong>i<br />

daha da zorlaştırıyor, yalnız kalıyoruz, genç arkadaşların<br />

desteğinden yoksun kalabiliyoruz. Hematolog olmaya özendiren<br />

poli<strong>tik</strong>aların gelişti<strong>ri</strong>lmesi lazım.<br />

Ülke<strong>miz</strong>de ve dünyada kemik iliği naklinde yapılan çalışmalar<br />

ne durumda?<br />

Gün geç<strong>tik</strong>çe bizim alanımızda çok güzel gelişme<strong>le</strong>r oluyor.<br />

Hastalarımıza daha çok ümit verebiliyoruz. Eskiden mucize<br />

diyebi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bugün gerçek<strong>le</strong>ştiğini görüyoruz.<br />

Kemik iliği nakli de bu önemli gelişme<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong>.<br />

Avrupa’daki kemik iliği nakil<strong>le</strong><strong>ri</strong> merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> iş birliği içe<strong>ri</strong>sindeyiz.<br />

Ve<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i paylaşıyor, ortak araştırmalara imza atabiliyoruz.<br />

Şu an için Avrupa’nın gelişmiş ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki sayıları<br />

yakalayamadık. Ülke<strong>miz</strong>de kemik iliği nakli yapılsa iyi<strong>le</strong>şme<br />

şansına kavuşacak bir grup hasta bu tedavi imkânına hala<br />

kavuşamıyor. Ama son yıllarda inanılmaz hızlı gelişme<strong>le</strong>r de<br />

oluyor. Merkezi<strong>miz</strong>de yılda 80 hastaya nakil yapabiliyoruz. Birtakım<br />

sorunlar var, onlar aşılabilirse, mesela var olan yataklar<br />

daha etkin kullanılabilse, hastalar erken taburcu edi<strong>le</strong>bilse,<br />

hastane oteli gibi ara bakım yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kalabilse<strong>le</strong>r biz daha<br />

çok hastaya tedavi imkânı sağlayabili<strong>ri</strong>z. Özel teknik imkânları<br />

olan hepafiltre sistemli yataklı ünite<strong>le</strong>r gerekiyor. Komplikasyon<br />

gelişen hastalarımızı yatırabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> hematoloji servis<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

olmalı.<br />

Şu anda sağlık oto<strong>ri</strong>te<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu işe çok önem ve<strong>ri</strong>yor, şimdiye<br />

kadar görmediği kadar ilgi görüyor. Çok kısa süre içe<strong>ri</strong>sinde<br />

Türkiye’de bu yöntem<strong>le</strong> tedavi olabi<strong>le</strong>cek tüm hastaların bu<br />

imkânlara kavuşabi<strong>le</strong>ceğini umuyorum. Kendi merkezi<strong>miz</strong><strong>le</strong> de<br />

gurur duyuyorum. Çünkü hepi<strong>miz</strong> tam gün çalışan bir ekibiz.<br />

Hastalar, sosyal güvencesi ne olursa olsun, yeşil kart, sigorta,<br />

ek külfete katlanmaksızın burada nakil olabiliyor. Sosyal sınıf<br />

ayrımı yok; hatta biraz da yoksul hastalara öncelikli olarak<br />

kapısı açık bir merkeziz. Bizden kaynaklan bir ekonomik külfet<br />

olmamakla beraber, hastaların ilaçlarını, tedavi masraflarını<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

dev<strong>le</strong>t ödese de yaşadığınız yer dışında, kısıtlı imkânlarla tedavi<br />

olmanız çok zor bir olay. Onun için sosyal hizmet uzmanlarının<br />

hastane<strong>le</strong>rde daha çok çalışması ve hastaların bu sorunlarının<br />

çözülmesi gerekiyor. Hastalarımızın aldıkları hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

kalitesinin gelişmiş ülke<strong>le</strong>rdekine yaklaştırılması lazım. Manevi<br />

sıkıntılarının azaltılması lazım. Bunun için de sağlığa ayrılan bütçenin<br />

arttırılmasına ihtiyaç var.<br />

Kemik iliği naklinde yaş sınırı var mı?<br />

İ<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda komplikasyonlar daha fazla olduğundan daha<br />

genç bir hasta için mevcut sınırlı imkânları kullanmak gibi eğilim<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

oluyor. Ben merkezi<strong>miz</strong>de yaş sınırı uygulamamaya<br />

çalışıyorum. Eğer hasta dinç bir hastaysa yaş nedeniy<strong>le</strong> kendini<br />

iyi<strong>le</strong>ştirebi<strong>le</strong>cek bir tedavi seçeneğinden uzak tutmamaya<br />

çalışıyoruz. Tabii karar hastanın. Yaş arttıkça <strong>ri</strong>skin de arttığını<br />

göz önünde bulundurmak gerekir kuşkusuz.<br />

Kemik iliği dışında kök hücre çalışmaları da yapıyorsunuz.<br />

Bu alanda hangi çalışmalar içindesiniz?<br />

Kök hücre i<strong>le</strong> ilgili olarak, tedavi ettiği<strong>miz</strong> hastaların ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

ilgili çalışmalar yapıyoruz. Temel laboratuvar çalışmaları<br />

çok fazla yapmıyoruz, klinik çalışmalar yapıyoruz.<br />

Sizin ek<strong>le</strong>mek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz ne<strong>le</strong>rdir?<br />

Bu fakültede bir de ida<strong>ri</strong> görevim var. Fakültede hemşirelik,<br />

fizyoterapi bes<strong>le</strong>nme ve diyete<strong>tik</strong> bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong> var. Vurgulamak<br />

istediğim şey, sağlık hizmeti sadece hekim<strong>le</strong>r tarafından sunulmuyor.<br />

Bu bir ekip çalışması. Hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yol arkadaşları olan<br />

klinik eczacılar, hemşire<strong>le</strong>r, fizyoterapist<strong>le</strong>r, bes<strong>le</strong>nme ve diyete<strong>tik</strong><br />

uzmanları, sosyal hizmet uzmanları var. Bu mes<strong>le</strong>k sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

hak et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> değe<strong>ri</strong> görmedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni düşünüyorum. Eğitim<br />

sürecinden başlamak üzere bu mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>n eğitim kalite<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

yüksek tutmak gerekiyor. Ekip arkadaşlarımız ne kadar gelişirse,<br />

bizim verdiği<strong>miz</strong> hizmet daha rafine olur ve daha çok hastaya<br />

ulaşılır. Özellik<strong>le</strong> kendi branşımda bu çok önemli.<br />

Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki öğrencilik yıllarınızla<br />

ilgili bir iki cüm<strong>le</strong> alabilir miyiz?<br />

Ben 1975-1981 yılları arasında Ko<strong>le</strong>j’de okudum. Ko<strong>le</strong>j<br />

benim için sadece mezun olduğum okul değil, hayatımın en<br />

güzel yıllarını geçirdiğim, hayat felsefemi ve ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>min her<br />

aşamasını etki<strong>le</strong>miş bir ekoldür. Oradaki dostluklar kardeşlik<br />

gibidir. Yıllardır görmediğim bir sınıf arkadaşımın te<strong>le</strong>fonda<br />

sesini duymak bi<strong>le</strong> iyi gelir bana, O gün<strong>le</strong>re döne<strong>ri</strong>m adeta.<br />

Prof. Dr. Gülsan TÜRKÖZ SUCAK’81<br />

10 Eylül 1964 yılında Denizli’de doğdu. 1981 yılında <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. 1987’de <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi’ni bitirdi. 1993 yılına kadar Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda, 1999 yılına kadar da Gazi Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı’nda görev yaptı. 1999<br />

yılında yardımcı doçent, 2000’de de doçent oldu. 2008 yılında<br />

profesörlüğe yükse<strong>le</strong>n Gülsan Türköz Sucak, ha<strong>le</strong>n Gazi Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Hematoloji<br />

Bilim Dalı’nda görev yapmakta ve aynı zamanda Gazi Üniversitesi<br />

Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Fakültesi Dekanlığını yürütmektedir.


panoramik bakış<br />

36<br />

Hep Aynı Rol<br />

Doğduğumuz an başlar hayattaki rolümüz. Anne<strong>le</strong>r, babalar veya çok yakınlarımız tarafından<br />

bize ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bu ilk rol, öy<strong>le</strong> bir yapışır ki üze<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e, film<strong>le</strong>r değişse, senaryolar başka<br />

türlü yazılsa da biz yaşadığımız sürece asla terketmeyiz o rolü. Sonra da “kader” de<strong>ri</strong>z<br />

bunun adına.<br />

Çocukluğum oldukça kalabalık<br />

bir ortamda geçmiş.<br />

Geçmiş diyorum, çünkü<br />

ben yeni doğduğum gün<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

tabii ki pek hatırlamıyorum.<br />

zaman ve kimin çocuğu olarak geldiği<strong>miz</strong>,<br />

bizim en önemli şansımız veya<br />

şanssızlığımızdır. Aynı anneden ve<br />

babadan, aynı ortamda doğan çocukların<br />

bi<strong>le</strong> şansları eşit değildir. Bi<strong>ri</strong>nci<br />

Sevince yürekten seven bir<br />

çocuk mu, sonuncu mu, kız mı, erkek mi<br />

annem var. Doğduğum gün bana öy<strong>le</strong><br />

olduğumuz bi<strong>le</strong> bu durumu çok etki<strong>le</strong>r.<br />

bir sarılmış, öy<strong>le</strong> bir benimsemiş ve bağ-<br />

Anne babanın o zamanki ruh hali, madrına<br />

basmış ki, hiç tanımadığım bu dündi<br />

durumu, çevresel koşullar, her bi<strong>ri</strong> bu<br />

ya beni korkutamamış. Sonra komşular,<br />

şansı etki<strong>le</strong>yen faktör<strong>le</strong>rdir. Sevecen,<br />

eş dost girmiş devreye. Kucaktan kuca-<br />

çocuğunu bağrına basan bir anne, her<br />

ğa dolaşmışım. Her bi<strong>ri</strong> sevmiş, okşa-<br />

zaman en büyük şanstır. Dünyaya geldimış,<br />

öpmüş beni. Bir yaşına bastığım<br />

ği<strong>miz</strong> ilk birkaç yıl içinde nasıl bir rol üst-<br />

gün büyük bir doğum günü tertip<strong>le</strong>miş<strong>le</strong>nmişsek,<br />

çoğu zaman ömrümüzün<br />

<strong>le</strong>r. Mavi uzun elbise<strong>le</strong>r giydirmiş, başıma<br />

sonuna kadar aynı rolü bıkmadan usan-<br />

taçlar takmışlar. Havalara atmış, sonra<br />

madan oynamaya devam ede<strong>ri</strong>z.<br />

da sıkı sıkı tutmuşlar beni. Her bi<strong>ri</strong> başka<br />

Çoğu anne babalar genellik<strong>le</strong> ses-<br />

bir şey öğretmiş, gıdı gıdı yapmış, bol bol<br />

siz, sakin, onları sürekli meşgul etme-<br />

gülmüşüm. O yüzden kolay olmuş her<br />

yen, bir kenarda oyuncaklarıyla oyna-<br />

şeyi sevmek. Nasıl olsa sevi<strong>le</strong>ceğimden<br />

hep emin olmuş, bu güven, bu umutla<br />

bakmışım hayata. Dünya korkutamamış<br />

Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU’65<br />

Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi Başkanı<br />

yan, sık ağlamayan, önüne konulanı<br />

yiyen, gittiği yerde annesinin dizinin<br />

dibinde uslu uslu oturan, okuldan gelin-<br />

beni. Cesur olmuşum. Ben hayata<br />

ce hemen ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çalışan, fazla soru<br />

güvenmişim, o da bana. En olmadık şeyi yapabilmiş, en uçlar- sormayan, dökmeyen, saçmayan çocuklar ister<strong>le</strong>r. Bu çocuklar<br />

da düşünebilmiş, acıyı da, sevinci de hep de<strong>ri</strong>n de<strong>ri</strong>n yaşaya- büyüyüp yetişkin bir insan olduklarında da aynen bu rolde kalırbilmişim.lar.<br />

Büyük ihtimal<strong>le</strong> okulu zamanında biti<strong>ri</strong>r, kendine uygun bir<br />

İşte bende hayat böy<strong>le</strong> başladığı için, yine böy<strong>le</strong> devam iş bulur, amir<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne saygılı, çevreye uyumlu, ai<strong>le</strong>sine olan<br />

edebilmişim. “Ön teker<strong>le</strong>k nereye giderse, arka teker<strong>le</strong>k de sorumluluklarının bilincinde, az konuşan, olanla yetinen, çalıştı-<br />

oraya gider” diye ünlü bir söz vardır. Biz psikiyat<strong>ri</strong>st<strong>le</strong>r çok ğı yerde şeflikten daha i<strong>le</strong><strong>ri</strong> gidemeyen, zaten daha fazlasını da<br />

seve<strong>ri</strong>z bu sözü ve onun için de bize ge<strong>le</strong>n herkese önce anne istemeyen bi<strong>ri</strong> olarak yaşar ve hayatlarını tamamlarlar. Büyük<br />

babasının nasıl insanlar olduğunu sorar, yani ön teker<strong>le</strong>ğin aşklar, büyük mutluluklar, büyük proje<strong>le</strong>r, büyük başarılar bu<br />

nereye yöneldiğini öğrenmek iste<strong>ri</strong>z. Çünkü bili<strong>ri</strong>z ki, ön teker- insanlara göre değildir. Eş<strong>le</strong><strong>ri</strong> çabuk sıkılır böy<strong>le</strong> insanlardan.<br />

<strong>le</strong>ğin yönü, aslında insanı kader yoluna götürür. Hayattaki rolü- Renksiz, heyecansız ve coşkusuzdurlar. Hiçbir şeye tutku duymüz<br />

işte o yolda bek<strong>le</strong>r bizi. Bu öy<strong>le</strong> bir roldür ki, film<strong>le</strong>r değişmaz, hayatı bir görev bilinci içinde yaşar, ne “yaradan”ı, ne de<br />

se, senaryolar başka türlü yazılsa da, biz rolümüzden asla vaz- yarattıklarını merak eder<strong>le</strong>r. Her zaman ortada durur, merkez<br />

geçmez, ne yapar eder, yine o rolün içinde buluruz kendi<strong>miz</strong>i. parti<strong>le</strong>re oy ve<strong>ri</strong>r, hiçbir konuda <strong>ri</strong>sk almaz, hatta kahveyi bi<strong>le</strong><br />

Bir bebek pek de sevilmediği, önemsenmediği, güvenilir orta şekerli içer<strong>le</strong>r. Hayata son derece uyumlu olduklarından<br />

bir sahibinin olmadığı bir dünyaya göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni açmışsa eğer, son- evin reisi olamasalar bi<strong>le</strong> memu<strong>ri</strong>yet, askerlik, akademisyenlik<br />

radan bu karanlık dünyayı aydınlatmak için çok çabalaması, gibi bir iş<strong>le</strong><strong>ri</strong> varsa, buralarda başarılı olabilir, kurallara sıkı sıkı-<br />

çok üzülmesi ve yorulması gerekecektir. Onu sevmeye, çabuya bağlı, herkese saygılı, etliye sütlüye karışmayı sevmeyen<br />

cak kabul etmeye, benimsemeye hazır olmayan bu dünyada karakter<strong>le</strong><strong>ri</strong> nedeniy<strong>le</strong> profesör, general veya müdür olabilir<strong>le</strong>r.<br />

keyif<strong>le</strong>, huzurla yaşamak, cesur olmak, başarılı olmak, bu Anne<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından bir türlü benimsenmeyen çocuklar var-<br />

başarının tadını çıkarmak pek de kolay olmayacaktır.<br />

dır. Tırmanır dururlar anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, beni sev, bana sahip çık,<br />

Hayatta şans, önemli bir faktördür. Dünyaya nerede, ne benim<strong>le</strong> ilgi<strong>le</strong>n diye. O tırmandıkça anne iter, anne it<strong>tik</strong>çe çocuk<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010


daha fazla yapışır anneye. Her şeye ağlar bu çocuklar. Hayat<br />

onlar için yabancıdır, korkutucudur ve her zaman tehlike<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

doludur. Bu karanlık dünyada onları koruyacak, güvendik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir<br />

sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> yoktur. Okula bi<strong>le</strong> bir türlü başlayamaz, yanlarında hep<br />

anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ister, öteki çocuklar ortalıkta koştururken onlar dehşet<br />

içinde bir kenara çekilir ve ağlarlar. Hayatın onlara nasıl bir<br />

rol vereceği kesin<strong>le</strong>şmiştir artık. Ömür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sonuna kadar kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

hep yalnız hisseder bu insanlar. Özellik<strong>le</strong> aşk ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

sürekli bir terk edilme korkusu yaşadıkları için, karşı tarafa<br />

çok taviz ve<strong>ri</strong>r, hep “daha çok seven” olur ve sonunda korktukları<br />

başlarına gelir ve terk edilir<strong>le</strong>r. Aslında aşkları da büyük bir<br />

yalandır, hem de kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne söy<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir yalan. Ortada ciddi<br />

bir aşk yoktur zaten ama ciddi bir terk edilme korkusu vardır.<br />

Hayata göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni açtıkları andan itibaren en çok yaptıkları şeyi<br />

tekrar eder ve yine ağlarlar. Ağlamak onlar için sanki hayatın<br />

vazgeçilmezidir. Sonra da “kader” der<strong>le</strong>r, “hep terk edildim,<br />

kimse beni sevmedi”. Hâlbuki onları asıl sevmeyen, benimsemeyen,<br />

bir türlü istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakın ve sıcak ilişkiyi kuramadıkları<br />

kişi sevgili<strong>le</strong><strong>ri</strong> değildir. Belki de sevilmeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong>, istenmeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ya da bir gün mutlaka terk edi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong><strong>ri</strong> şeklindeki önyargıları,<br />

korkuları olmasa, kader<strong>le</strong><strong>ri</strong> de böy<strong>le</strong> olmayacaktır.<br />

Bütün ilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, kötü kader<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yönelmiş olan bu<br />

insanlar her şeyden şikâyet eder, iktidar parti<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> hiç anlaşamaz<br />

ve kahvenin sade mi yoksa şekerli mi olduğuyla da pek<br />

ilgi<strong>le</strong>nmez<strong>le</strong>r. Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bir türlü sevdiremedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

hem sürekli kavga eder, didişir, hem de onun için hiçbir fedakârlıktan<br />

kaçınmaz, hatta kendi düzen<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bozmayı bi<strong>le</strong> göze<br />

alır ve aslında sevilmeyi en çok hak eden evlat olduklarını kanıtlamaya<br />

çalışırlar. Hep inanmak ister ama iç<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki isyan duygusu<br />

nedeniy<strong>le</strong> sık sık “Yaradan”la da kavga eder, başlarına<br />

ge<strong>le</strong>n her şeyden kötü kader<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sorumlu tutarlar. Ağlayarak<br />

başladıkları hayat, yine ağlayarak biter.<br />

Bir de daha dünyaya geldik<strong>le</strong><strong>ri</strong> günden itibaren haksızlığa<br />

uğrayan, ada<strong>le</strong>t duyguları zede<strong>le</strong>nen çocuklar vardır. Belki<br />

mamaları zamanında ve<strong>ri</strong>lir, soğuktan, kirden, pastan korunurlar<br />

ama asıl ihtiyaçları olan sevgi ve öncelikten yoksun büyür<strong>le</strong>r.<br />

Hiçbir zaman en önemli, en sevi<strong>le</strong>n, en çok ilgiyi hak eden<br />

olamazlar. Daha küçücükken büyük bir mücade<strong>le</strong>ye gi<strong>ri</strong>şir<strong>le</strong>r<br />

hayatla. Çok istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ama bir türlü kazanamadıkları şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

peşine düşer, bu uğurda susar, bu uğurda ağlayamaz bi<strong>le</strong> ve<br />

çok de<strong>ri</strong>n<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne gömer<strong>le</strong>r öfke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni. İşte bu çocuklar büyüdük<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

zaman adil olurlar, dürüst olurlar, ince e<strong>le</strong>r, sık dokurlar.<br />

Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne uygulanmayan ada<strong>le</strong>ti tüm dünyaya uygulamak<br />

ister, her konuda mükemmelin peşine düşer, tıpkı bir robot gibi<br />

tüm yakınlarının sorumluluklarını üst<strong>le</strong>nir, hayat onlardan ne<br />

istiyorsa hiç düşünmeden onu ve<strong>ri</strong>r<strong>le</strong>r hayata. Çok mantıklı,<br />

çok gerçekçi olalım derken hayat ön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden akıp gider.<br />

Çok de<strong>ri</strong>n<strong>le</strong>rde saklanan öfke asıl muhatabını bir türlü bulamadan<br />

taş olur oturur yürek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne. O kadar korkarlar ki bu taş<br />

olmuş duygularından, onu giz<strong>le</strong>yelim derken bütün duygular<br />

yavaş yavaş terk eder onları. Ne mutlu olabilir<strong>le</strong>r, ne coşkulu.<br />

Ne âşık olabilir<strong>le</strong>r, ne Mecnun. Onların bir tek amacı vardır; her<br />

şeyi kontrol etmek. El<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden gelse tüm dünyayı kontrol eder,<br />

her şeyin kurallara uygun yapılıp yapılmadığını görmek, bilmek<br />

ister<strong>le</strong>r. Tekrar tekrar si<strong>le</strong>r süpürür, kapıları, pencere<strong>le</strong><strong>ri</strong>, su ve<br />

gaz musluklarını kontrol ederek her şeyin düzgün ve yolunda<br />

olduğuna kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni inandırmaya çalışırlar. Evham, korku,<br />

kuruntu, takıntı bu tür insanlarda neredeyse hobi haline gel-<br />

panoramik bakış<br />

miştir, vazgeçemez<strong>le</strong>r. Her konuda olduğu gibi sağlık konusunda<br />

da çok titiz davrandıkları için kahveyi bi<strong>le</strong> sade içer, asla<br />

duygularıyla hareket etmez, hiçbir siyasi partiyi destek<strong>le</strong>mez ve<br />

sürekli muha<strong>le</strong>fette kalırlar. Yüksek sorumluluk duyguları nedeniy<strong>le</strong><br />

iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde başarılı olur, öğretmenlik, akademisyenlik, doktorluk,<br />

yargıçlık gibi mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hakkını ve<strong>ri</strong>r, ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin tek hâkimi<br />

olur ancak hayata yeni bir şey katamaz, yakın ilişki<strong>le</strong>r kuramaz,<br />

çok takdir edilse<strong>le</strong>r de gerçek anlamda sevemez ve sevi<strong>le</strong>mez<strong>le</strong>r.<br />

Her konuda haklı olduklarını iddia eder ve yine haklı<br />

olarak ölür<strong>le</strong>r.<br />

Hayatta her bi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e dağıtılan, birbi<strong>ri</strong>nden çok farklı ve i<strong>ri</strong>li<br />

ufaklı daha pek çok rol vardır. Bu rol<strong>le</strong>r anne babalarımızla veya<br />

onların ye<strong>ri</strong>ne geçmiş ve bize bakıp büyüten kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> olan ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e<br />

göre belir<strong>le</strong>nir. Eğer biz<strong>le</strong>r de anne baba olmuşsak, rol<br />

dağıtma sırası artık bize gelmiştir.<br />

Eğer hayatın bizi ön teker<strong>le</strong>ğin çizdiği yolda götürmesini<br />

istemiyorsak, kendi<strong>miz</strong>den biraz uzaklaşmalı ve öncelik<strong>le</strong><br />

hayattaki rolümüzün ne olduğunu görmeye çalışmalıyız. Bir<br />

şeyi değiştirmek istiyorsak, öncelik<strong>le</strong> neyi değiştireceği<strong>miz</strong>i bilme<strong>miz</strong><br />

gerekir.<br />

Ayrıca bu yazıyı dikkatli okursak, kendi rolümüzü değiştiremesek<br />

bi<strong>le</strong> belki çocuklarımızın kade<strong>ri</strong>ni değiştirebili<strong>ri</strong>z.<br />

Bu yazıyı okuyan kimi<strong>le</strong>r belki de iç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden şöy<strong>le</strong> soracaktır;<br />

Bu kadar basit mi? Evet, sevgili okurlar, bu kadar basit. Ben<br />

bu basit şeyi anlayabilmek için mes<strong>le</strong>ktaşlarımın yıllardır araştırıp<br />

yazdıkları pek çok kitap okudum ve bin<strong>le</strong>rce kişinin hayatını<br />

didik didik ettim. Sonra sıra kendi hayatıma geldi. Bana çok<br />

basit ve ayrıntı gibi ge<strong>le</strong>n şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n meğer ne kadar önemli<br />

olduklarını işte o zaman anladım ve bu basit şeyi siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> de<br />

paylaşmak istedim.<br />

Hayatta kalabildiği<strong>miz</strong> bu kısacık süreyi gönlümüze göre<br />

yaşamak hepi<strong>miz</strong>in hakkı. Bu hakkı gerçekten iyi kullanabiliyor<br />

muyuz acaba?<br />

Bu arada, ben çok sevdiğim kahveyi şekerli içiyorum.<br />

Gönül dolusu sevgi ve saygılarımla…<br />

Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU’65<br />

Gülseren Budayıcıoğlu <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1965 yılında <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>j’inden mezun olduktan sonra <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi’ne girdi. Öğrenciliği sırasında 1968 yılında yayına başlayan<br />

TRT Te<strong>le</strong>vizyonlarında beş yıl sürey<strong>le</strong> kadrolu spiker olarak<br />

görev yaptı. 1972’de doktor oldu ve 1973’te ev<strong>le</strong>nerek TRT’den<br />

ayrıldı. İhtisas yapmak üzere Hacettepe Üniversitesi Psikiyat<strong>ri</strong><br />

Bölümü’nde göreve başlayan Gülseren Budayıcıoğlu, uzman<br />

olduktan sonra da aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaya<br />

devam etti. 1982’de üniversiteden ayrılarak <strong>Ankara</strong>’da serbest<br />

hekim olarak çalıştı. 2004 yılında “Madalyonun İçi” (4.Baskı)<br />

adlı kitabı Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. 2005 yılında en<br />

büyük hayalini gerçek<strong>le</strong>ştirerek, ayda 7.000 kişiye hizmet veren,<br />

Türkiye’nin ilk ve ha<strong>le</strong>n en büyük özel psikiyat<strong>ri</strong> merkezi olan<br />

Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi’ni kurdu. 2008 yılında “Günahın 3<br />

Rengi”(2.Baskı) adlı kitabı yine Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı.<br />

Dr.Gülseren Budayıcıoğlu ha<strong>le</strong>n Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi’nin<br />

başkanı olarak çalışmaya ve üçüncü kitabını yazmaya<br />

devam ediyor.<br />

37<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


gurme<br />

38<br />

Kebabınızı adıyla isteyin!<br />

Dikkat!! Eğer açsanız bu sayfayı es<br />

geçmeniz ya da size en yakın Uludağ<br />

Kebapçısı’na gitmeniz tavsiye edilir. Zira<br />

birazdan karnınız guruldamaya, gözünüzün<br />

önünden enfes kebaplar geçmeye<br />

başlayacak. Bizden söy<strong>le</strong>mesi…<br />

Zengin, bereketli Anadolu toprakları birçok <strong>le</strong>zzetin<br />

de kaynağı olmuştur. Bu topraklardan doğarak<br />

dünya mutfaklarına kazandırılan bize özel tatlarımız<br />

arasında belki de en bilineni kebaplarımızdır.<br />

Bugün dünyanın her ülkesinde “Kebap” değil “Türk<br />

Kebabı” diye bilinmesinin nedeni de budur.<br />

Kebaba bu haklı şöhreti<strong>miz</strong>i kazandıran isim<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong> de<br />

Uludağ Kebap’tır. Artık bir marka olan bu isim, <strong>le</strong>zzetinden, kalitesinden<br />

ödün vermeden yıllardır bu bize özel <strong>le</strong>zzeti yerli ve<br />

yabancı müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> buluşturuyor.<br />

Uludağ Kebapçısı, ilk olarak 1956 yılında Denizci<strong>le</strong>r Caddesi’nde,<br />

Burhan ve Ergün Uludağ tarafından kuruluyor. Uzun yıllar<br />

aynı binada hizmet verdikten sonra müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>rden ge<strong>le</strong>n<br />

yoğun ta<strong>le</strong>p ve mekâna sığmama gibi neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> daha büyük<br />

bir yere taşınma ihtiyacı doğuyor. Böy<strong>le</strong>ce iş<strong>le</strong>tme 1995’te yine


Panora<br />

Denizci<strong>le</strong>r Caddesi’nde, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin inşa ettiği 8 katlı, çok daha<br />

şık ve modern, üst seviyede hijyen standartlarını sağlayan, o<br />

yıllarda sektörde az rastlanan kalitede ve genişlikte mutfakları,<br />

soğuk hava depoları ve imalathane<strong>le</strong><strong>ri</strong> içinde bulunan tesisinde<br />

hizmet vermeye başlıyor.<br />

<strong>Ankara</strong>’daki yeni binaya taşınmalarından çok önce, İstanbul’dan<br />

ge<strong>le</strong>n yoğun ta<strong>le</strong>p üze<strong>ri</strong>ne 1985’te Florya’da Uludağ<br />

Kebapçısı’nın İstanbul şubesi açılıyor. O<br />

zamana kadar sadece ününü borçlu olduğu<br />

Uludağ Kebabı’nı yapan iş<strong>le</strong>tme, menüsüne<br />

et çeşit<strong>le</strong><strong>ri</strong>, zeytinyağlılar ve meze<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

de ekliyor ve içkili bir restoran olarak hizmet<br />

vermeye başlıyor. Florya’daki bu şube 800-<br />

1000 kişilik bahçesi olan, arkası orman önü<br />

deniz manzaralı, kapalı mekanda 700-800<br />

kişilik kapasitesiy<strong>le</strong> Uludağ Et Lokantası<br />

konseptiy<strong>le</strong> müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ağırlıyor.<br />

2001 yılına gelindiğinde ise tam da ekonomik<br />

k<strong>ri</strong>zin göbeğinde, <strong>Ankara</strong>’nın ve<br />

semt<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin değişimiy<strong>le</strong> beraber<br />

Çayyolu’nda ikinci şube açılıyor ve orada<br />

da İstanbul’daki gibi Uludağ Et Lokantası<br />

konseptiy<strong>le</strong> hizmet ve<strong>ri</strong>liyor. Zaman içe<strong>ri</strong>sinde<br />

gelişen şartlar ve <strong>Ankara</strong>’daki AVM’<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

sayısının çoğalmasıyla da 2003 yılında<br />

Armada’da, 2007’de Panora’da yeni şube<strong>le</strong>r<br />

açılıyor.<br />

Florya<br />

Uludağ Kebapçısı’na yurt dışına şube<br />

açmaları için neredeyse teklif gelmeyen ülke kalmamış, ama<br />

iş<strong>le</strong>tme sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok titiz olduğu ve kontrollü ve kaliteyi bozmadan<br />

büyümeye çalıştıkları için, yeni bir şube açmadan önce<br />

çok detaylı düşünerek planlama yapıyorlar, bu neden<strong>le</strong> fazla<br />

şube açmıyor ve isim hakkı vermiyorlar.<br />

Lezzetin Sırrı Kaliteli Malzemede Gizli<br />

Şu an iki ayrı konsept<strong>le</strong> müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ağırlayan Uludağ<br />

Kebapçısı’nın uzun yıllardır devam eden başarısının sırrını<br />

Burak Uludağ şöy<strong>le</strong> özetliyor:<br />

“Kebapta, başta et olmak üzere kullanılan malzeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

kalitesi çok önemlidir. Bizde et<strong>le</strong>r özen<strong>le</strong> seçilir, Türkiye’nin dört<br />

bir yanına kendi araçlarımızla ve kasaplarımızla gide<strong>ri</strong>z, mevsimine<br />

göre nerede iyi et varsa oradan alırız. Ete terbiye yapmayız,<br />

ma<strong>ri</strong>ne edilmez, en doğal haliy<strong>le</strong> pişi<strong>ri</strong>lip servis edilir. Eti<br />

iş<strong>le</strong>mesi ve bir<strong>le</strong>ştirmesi önemli, kendi<strong>miz</strong>e göre bir formülümüz<br />

var. Lezzette bi<strong>ri</strong>nci önemli sebep ettir fakat pide, tereyağ,<br />

sos, yoğurt gibi tamamlayıcı unsurların kalite<strong>le</strong><strong>ri</strong> de önemlidir.<br />

gurme<br />

Sosumuzu, pide<strong>miz</strong>i, tereyağımızı kendi<strong>miz</strong> üreti<strong>ri</strong>z. Sonuç olarak,<br />

uzun yılların verdiği tecrübe, <strong>le</strong>zzet<strong>le</strong> ve kalitey<strong>le</strong> bir<strong>le</strong>şince<br />

insanların beğendiği tat ortaya çıkıyor.”<br />

Hizmet kalitesi, standardı, hijyen ve müşte<strong>ri</strong> memnuniyeti<br />

Uludağ Kebapçısı’nın olmazsa olmazları. Müşte<strong>ri</strong> memnuniyeti<br />

deyince, yemeğin <strong>le</strong>zzeti dışında en önemli unsur hizmet<br />

veren personel. Uzun yıllardır aynı personel<strong>le</strong> ve kendi içinden<br />

yetiştirdiği insanlarla çalışan Uludağ<br />

Kebapçısı personel memnuniyetini çok<br />

önemsiyor. Burak Uludağ, çalıştıkları persone<strong>le</strong><br />

ve insana verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> değer çerçevesinde<br />

müşte<strong>ri</strong> memnuniyetinin sağlanacağına<br />

inanıyor.<br />

Menüye gelince, Uludağ Kebabı tabii ki<br />

tüm müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n favo<strong>ri</strong>si; ama Uludağ Köfte<br />

de çok seviliyor. İş<strong>le</strong>tmenin menüsünde<br />

bonfi<strong>le</strong>, kuzu pirzola şiş, tavuk, zeytinyağlılar,<br />

meze<strong>le</strong>r, ara sıcaklar ekmek kadayıfı,<br />

künefe gibi başka tatlar da yer alıyor. İş<strong>le</strong>tmenin<br />

et lokantası konseptinde hizmet ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

şube<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde alkol servisi de yapılıyor.<br />

Uludağ Kebapçısı’nın müşte<strong>ri</strong> profili<br />

çok geniş. 7’den 70’e herkes diyebili<strong>ri</strong>z.<br />

Özellik<strong>le</strong> çocuklar iş<strong>le</strong>tmenin yemek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

çok sevdiği için, çocuklu müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n sayısı<br />

önemli yer tutuyor. Bunun dışında iş<br />

yemek<strong>le</strong><strong>ri</strong> düzen<strong>le</strong>mek isteyen<strong>le</strong>r ve yabancı<br />

misafir<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne meşhur kebabımızın en iyi<br />

örneğini tattırmak isteyen<strong>le</strong>r de müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r içinde önemli bir kısmı<br />

oluşturuyor. Yabancı misafir<strong>le</strong>rden konu açılmışken şunu da<br />

vurgulamak gerekir. Hangi ülkeden, nereden gelirse gelsin herkes<br />

Uludağ Kebabı’na bayılıyor, sadece ülkeye göre tereyağ az<br />

ya da çok istenebiliyor.<br />

54 yıldır hizmet veren Uludağ Kebapçısı’nın bir özelliği de<br />

müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong> oluşturulan dostluk bağı. Bunca yıl içe<strong>ri</strong>sinde,<br />

zamanında çocukken dedesinin ya da babasının getirdiği müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<br />

şimdi kendi çocuklarını geti<strong>ri</strong>yorlar. İş<strong>le</strong>tmede 40-50 yıldır<br />

değişmeyen personel<strong>le</strong>r var. Çekirdekten yetişip, komilikten<br />

başlayıp bugün şef garson olarak görev yapan çalışanların<br />

bulunduğu iş<strong>le</strong>tme, değişmeyen yemek ve hizmet kalitesi i<strong>le</strong><br />

her zaman güven<strong>le</strong> gidebi<strong>le</strong>ceğiniz bir adres.<br />

39<br />

İ<strong>le</strong>tişim:<br />

Ulus Tel: 0312.309 04 00 - Çayyolu Tel: 0312.240 44 88<br />

Armada Tel: 0312.219 12 40 - Oran Tel: 0312.490 00 10<br />

İstanbul / Florya Tel: 0212.624 95 90 www.uludagkebap.com.tr<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


çocuk<br />

40<br />

Çocuk İstismarını ve İhmalini Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong> Başkanı Doç. Dr. Figen Şahin<br />

Çocuklara Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

Korumaları Öğretilmeli<br />

Çocuk istismarı ve ihmali<br />

sadece ülke<strong>miz</strong>de değil,<br />

dünya üze<strong>ri</strong>ndeki tüm ülke<strong>le</strong>rde<br />

yaşanan, toplumların<br />

en önemli ve acil çözüm<br />

bek<strong>le</strong>yen sorunlarından<br />

bi<strong>ri</strong>. Çocukların hayatları boyunca olumsuz<br />

bir şekilde etki<strong>le</strong>nme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne neden<br />

olan ihmal ve istismarın ön<strong>le</strong>nmesi için<br />

dünya genelinde olduğu gibi ülke<strong>miz</strong>de<br />

de çalışmalar yapan kuruluşlar var. Bu<br />

kuruluşlardan bi<strong>ri</strong> de Başkanlığını Doç.<br />

Dr. Figen Şahin’in yaptığı Çocuk<br />

İstismarını ve İhmalini Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong>.<br />

“Çocuklar benim hayatımın önemli bir<br />

parçası” diyen Başkan Şahin’<strong>le</strong> keşke<br />

hiç yaşanmasa ve konuşmak zorunda<br />

kalmasak dediği<strong>miz</strong> bu tatsız konuyu ve<br />

<strong>Derneği</strong>n bu alanda yaptığı çalışmalarını<br />

konuştuk.<br />

Çocuk doktoru olmanızın yanı sıra çocuk istismarı ve<br />

ihmalinin ön<strong>le</strong>nmesi konusunda çalışmalar yapıyorsunuz.<br />

Sizi bu konuya yön<strong>le</strong>ndiren neden<strong>le</strong><strong>ri</strong> kısaca bizim<strong>le</strong> paylaşır<br />

mısınız?<br />

Çocuklar benim hayatımın önemli bir parçası. Tabii öncelik<strong>le</strong><br />

mes<strong>le</strong>k yaşantımda karşılaştığım çocuklar nedeniy<strong>le</strong> çocuk<br />

istismarı konusunda deneyimim oldu. Bu olayların çocukları ne<br />

kadar ağır şekil<strong>le</strong>rde etki<strong>le</strong>diğini gördükten sonra da asıl görevimi<strong>miz</strong>in<br />

bu çocukları tedavi etmeye çalışmaktan çok başlarına<br />

böy<strong>le</strong> olaylar gelmesini ön<strong>le</strong>mek olduğunu düşünmeye<br />

başladım. Ben sağlıklı ya da basit hastalıkları olan pek çok<br />

çocuğu muayene ediyorum hergün. Onların sosyal yaşamlarını,<br />

anne babalarının durumlarını da e<strong>le</strong> alarak, eğer istismar<br />

edilme açısından bir <strong>ri</strong>sk taşıyorsa bu <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> düzeltmeye çalışmak,<br />

hiçbir <strong>ri</strong>sk taşımıyorlarsa bi<strong>le</strong> anne ve babalarına çocuklarını<br />

en iyi şekil<strong>le</strong>rde yetiştirme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yardımcı olacak öğüt<strong>le</strong>r<br />

vermek bu konuda ilk adım. Benim de iki çocuğum var ve onlar<br />

küçükken çocuk doktoru olmama rağmen onlarla i<strong>le</strong>tişim kurma,<br />

onları doğru davranışlara, doğru şekilde yön<strong>le</strong>ndirme, vb<br />

konularda hiç de yetkin olmadığımı hissetmiş ve kendimi bu<br />

konularda geliştirmeye çalışmıştım. Aynı şey tüm anne babalar<br />

için geçerli diye düşünüyorum. Çocuk İstismarını ve İhmalini<br />

Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong>’ne üye olunca bu konuda doktorluk dışında<br />

başka çalışmalar da yapabi<strong>le</strong>ceğimi farkettim. 2005’ten be<strong>ri</strong> de<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

başkanlığını yaptığım bu dernekte birçok<br />

çalışma yürütüyoruz.<br />

Dernek olarak yaptığınız çalışma ve<br />

proje<strong>le</strong>rden bahsedebilir misiniz?<br />

Dernek olarak üç temel alanda<br />

çalışmalar yürütüyoruz. Bunlardan ilki<br />

ve belki de en önemlisi çocuklara kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

koruma konusunda eğitim vermek.<br />

Bu çalışmayı derneği<strong>miz</strong>in gençlik<br />

kolu yürütüyor. Gençlik kolunda<br />

üniversite öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> gönüllü olarak<br />

çalışıyor. Onlara öncelik<strong>le</strong> “çocuk istismarı<br />

ve ihmali” konusunda yoğun bir<br />

eğitim ve<strong>ri</strong>yoruz. Sonra kendi hazırladıkları<br />

bedenini tanıma ve koruma,<br />

duygularını tanıma ve ifade etme, öfke<br />

kontrolü, çatışma çözümü, çocuk<br />

hakları gibi konuları içeren 8 modülden<br />

oluşan bir programı ilköğretim<br />

çağı çocuklarına aktarıyorlar. İki taraf için de çok yararlı ve<br />

duyarlılığı artırıcı bir çalışma..<br />

Bir diğer alan ai<strong>le</strong> eğitimi. 0-6 yaş ve 7-19 yaş çocuğu olan<br />

ai<strong>le</strong><strong>le</strong>r için 2 farklı program yürütüyoruz. Çocukla i<strong>le</strong>tişim, olumlu<br />

davranışlar kazandırma, sağlıklı çocuk büyütme, istismardan<br />

koruma gibi pek çok başlığı içe<strong>ri</strong>yor. Bu konuda eğitici eğitimi<br />

almış dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> <strong>Ankara</strong>’da birkaç yerde eğitim programları<br />

yürüttü<strong>le</strong>r. Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde de biz<strong>le</strong>r<br />

tarafından her yıl düzenli olarak ai<strong>le</strong> eğitimi grupları açılıyor.<br />

<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>in yoğun şekilde çalıştığı bir diğer alan da istismara<br />

uğrayan çocuklarla mes<strong>le</strong>ki yaşamları sırasında karşılaşan<br />

öğretmen, psikolog, sosyal çalışma görevlisi, kolluk kuvvet<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

sağlık çalışanları ve hukukçular gibi profesyonel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bu<br />

konudaki mes<strong>le</strong>k içi eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve disiplin<strong>le</strong>rarası işbirliği anlayışının<br />

gelişti<strong>ri</strong>lmesi. Bu amaçla sempozyumlar ve kongre<strong>le</strong>r<br />

düzen<strong>le</strong>menin yanısıra bu mes<strong>le</strong>k gruplarının düzen<strong>le</strong>diği eğitim<strong>le</strong>rde<br />

davetli konuşmacı olarak yer alıyoruz. UNICEF’in destek<strong>le</strong>diği<br />

“Çocuk Ada<strong>le</strong>t Sisteminin Gelişti<strong>ri</strong>lmesi” gibi büyük<br />

proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n birçok ayağında da üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> eğitici olarak görev<br />

yapıyor.<br />

Çocuk ihmal ve istismarının ön<strong>le</strong>nmesi konusunda ülke<strong>miz</strong>de<br />

ne gibi çalışmalar yürütülüyor? Bunlar yeterli mi ve<br />

sizce ne gibi ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınmalı?<br />

Aslında son yıllarda bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütüldü<br />

ve önemli i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r kaydedildi. Yasal düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r yapı-


çocuk<br />

İhmal ve istismar ne kadar erken yaşta yaşanır ve ne kadar uzun sürerse çocuğun ge<strong>le</strong>cekteki<br />

yaşamı boyunca süren etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> o kadar ağır oluyor. O yüzden istismara uğrayan bir<br />

çocuk fark edildiğinde en kısa zamanda tıbbi ve psikolojik tedaviye alınırken istismara<br />

uğradığı ortamdan da uzaklaştırılmalı, sevgi ve ilgiy<strong>le</strong> yaraları onarılmaya çalışılmalı.<br />

larak çocuğa yönelik istismarın ağır şekil<strong>le</strong>rde cezalandırılması<br />

ve mağdur çocuğun da korunmasına yönelik ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınması<br />

sağlandı. Basında çıkan haber<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de etkisiy<strong>le</strong> toplumda<br />

konu i<strong>le</strong> ilgili bir duyarlılık oluştu. Sivil toplum kuruluşları, özellik<strong>le</strong><br />

çocuk hakları alanında çalışanlar bir<strong>le</strong>şerek güç<strong>le</strong>ndi. Önceki<br />

soruda söz ettiğim mes<strong>le</strong>k gruplarının eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ağırlık<br />

ve<strong>ri</strong>ldi. Ancak tabii ki daha yapılacak birçok şey var. İstismara<br />

uğramış çocuğun daha sonra çocuk koruma sistemi içinde e<strong>le</strong><br />

alındığında tekrarlayan sorgular, muayene<strong>le</strong>r, sosyal baskılar<br />

gibi pek çok neden<strong>le</strong> ikinci bir kez daha örse<strong>le</strong>nmesinin önüne<br />

geçmek gerek. Bu konuda yasal düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r olsa da uygulamalar<br />

hala ideal şekilde iş<strong>le</strong>miyor. Ayrıca çocukların istismara<br />

uğradıktan sonra tedavisi ye<strong>ri</strong>ne hiç istismara uğramamaları<br />

için gerekli ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong> almak daha da önemli bir konu. Bu konuda<br />

anne babaların ve tüm toplumun eğitimi öncelikli olarak e<strong>le</strong><br />

alınmalı.<br />

Çocuklar bu tür durumlara hangi neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> maruz kalıyor<br />

ve çocukların bunu yaşamamaları için en çok kim<strong>le</strong>re ne<br />

gibi görev<strong>le</strong>r düşüyor?<br />

Topluma, ai<strong>le</strong>ye ve bazen de çocuğa ait pek çok <strong>ri</strong>sk faktörü<br />

var çocuğun istismarına yol açan. En başta ge<strong>le</strong>n <strong>ri</strong>sk etmeni<br />

ekonomik yetersizlik ve eğitimsizlik. Yani bir toplumun refahını<br />

ve eğitim düzeyini yükselttiğinizde çocuk istismarında belirgin<br />

bir düzelme sağlayabiliyorsunuz. Anne babanın yaşı, eğitim<br />

düzeyi, ai<strong>le</strong>deki çocuk sayısı, çocuğun istenen, planlanan bir<br />

gebelikten doğmuş olup olmaması, anne babanın geçmişinde<br />

istismar öyküsü olması bilinen <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong>rden. Çok genç yaşta,<br />

çocuk sahibi olma sorumluluğuna hazır olmadan dünyaya<br />

çocuk getirmek, bakabi<strong>le</strong>ceğinden fazla sayıda çocuğa sahip<br />

olmak, çocuk sahibi olmayı planlamadığı halde uygun korunma<br />

yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kullanmadığı için gebe kalmak bu ai<strong>le</strong>nin<br />

çocuğunu <strong>ri</strong>sk altına sokuyor. Çocuğun ağır bir engel<strong>le</strong> doğ-<br />

muş olması, sık ve süregen hastalıkları olması, hiperaktivitesi<br />

ise ai<strong>le</strong>nin yükünü çok artırarak dayanma gücünü tüketiyor ve<br />

çocuğa şiddet uygulanmasına neden olabiliyor.<br />

Görüldüğü gibi bu kadar geniş bir yelpazede olan <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

aza indirmek için başta toplumun eğitiminden sorumlu kişi<strong>le</strong>r<br />

olmak üzere toplumun her kesimine önemli görev<strong>le</strong>r düşüyor.<br />

Dünya genelinde bu durumu değer<strong>le</strong>ndirebilir misiniz? En<br />

çok hangi ülke<strong>le</strong>rde bu tür istenmeyen olaylar yaşanıyor<br />

ve bunun ön<strong>le</strong>nmesi için ne<strong>le</strong>r yapılıyor?<br />

Dünyada her ülkede çocuk istismarı bir sorun olarak karşımıza<br />

çıkıyor. Gelişmiş ülke<strong>le</strong>rde olayın daha fazla farkında olunup<br />

ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınmaya çalışılırken daha az gelişmiş ülke<strong>le</strong>r olayın<br />

inkârı aşamasındalar. Yani “Bizim ülke<strong>miz</strong>de böy<strong>le</strong> şey<strong>le</strong>r<br />

olmaz” savunması içinde<strong>le</strong>r. Türkiye’de de yakın zamana kadar<br />

durum böy<strong>le</strong>ydi. Ancak bunun bir sorun olarak yaşandığı kabul<br />

edildiğinde ön<strong>le</strong>me çalışmalarına başlanabiliyor. Bizde de şu<br />

an bu aşamaya gelindi.<br />

İhmal ve istismara uğramış çocukların psikolojik yönden<br />

sağlıklı birey<strong>le</strong>r olarak hayatlarına devam etme<strong>le</strong><strong>ri</strong> için<br />

ne<strong>le</strong>r yapılmalı?<br />

İhmal ve istismar ne kadar erken yaşta yaşanır ve ne kadar<br />

uzun sürerse çocuğun ge<strong>le</strong>cekteki yaşamı boyunca süren etki<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

o kadar ağır oluyor. O yüzden istismara uğrayan bir çocuk<br />

fark edildiğinde en kısa zamanda tıbbi ve psikolojik tedaviye<br />

alınırken istismara uğradığı ortamdan da uzaklaştırılmalı, sevgi<br />

ve ilgiy<strong>le</strong> yaraları onarılmaya çalışılmalı. İstismarın tıbbi ve psikolojik<br />

boyutunun yanı sıra sosyal ve yasal boyutları da var. Her<br />

bir boyutta çalışan profesyonel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n konu hakkında ve çocuğa<br />

nasıl davranacağı konusunda bilgili olması ve değişik disiplin<strong>le</strong>rde<br />

çalışanların birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> işbirliği yaparak adli sürecin de<br />

çocuk için mümkün olduğunca örse<strong>le</strong>yici olmadan geçmesi<br />

sağlanırsa olayın çocuk üze<strong>ri</strong>ndeki etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> de azaltılabilir.<br />

41<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


sosyal sorumluluk<br />

42<br />

Biz insanlar çoğu zaman üze<strong>ri</strong>nde yaşadığımız bu<br />

güzel gezegende tek başımıza yaşamadığımızı,<br />

bu düzen içe<strong>ri</strong>sinde bizim dışımızda başka canlıların<br />

da olduğunu unutuyoruz. Bilinçli ya da bilinçsizce,<br />

bir denge içe<strong>ri</strong>sinde sürmekte olan doğal<br />

hayata saygısızlık ediyoruz, üstelik bundan yine bizim zarar<br />

göreceği<strong>miz</strong> gerçeğini göz ardı ederek. Tüm dünyada bu gerçeği<br />

göz ardı etmeyen ve doğal hayatın korunması için çalışan<br />

çeşitli kuruluşlar var. Bu örnek kuruluşlardan bi<strong>ri</strong>si de ürettiği ve<br />

uyguladığı proje<strong>le</strong>r<strong>le</strong> çok önemli iş<strong>le</strong>r başaran Doğal Hayatı<br />

Koruma Vakfı (WWF)-Türkiye. Vakfın çalışmaları ve doğal hayatın<br />

korunmasına yönelik sorularımızı bir çevre gönüllüsü olan<br />

Vakıf Başkanı Akın Öngör’63 yanıtladı.<br />

WWF-Türkiye ne zaman, hangi amaçlar doğrultusunda<br />

kurulmuştur ve hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong> ne<strong>le</strong>rdir?<br />

WWF-Türkiye, 1996 yılında Doğal Hayatı Koruma <strong>Derneği</strong>’nin<br />

(DHKD) öncülüğünde kurulmuş, 2001 yılında ise<br />

WWF’nin Türkiye temsilcisi olarak WWF-Türkiye unvanını<br />

almıştır. WWF-Türkiye; ülke<strong>miz</strong>de doğayı korumanın sembolü<br />

haline ge<strong>le</strong>n kelaynakların ve deniz kaplumbağalarının korunmasında<br />

başarılı kampanyalara imza atmış DHKD’nin deneyim<br />

ve bilgi bi<strong>ri</strong>kimini, dünyanın en köklü ve saygın doğa koruma<br />

kuruluşu olan WWF’nin uluslararası perspektifiy<strong>le</strong> bir<strong>le</strong>ştirerek,<br />

ülke<strong>miz</strong>deki karmaşık çevre sorunlarına kalıcı çözüm<strong>le</strong>r getirmek<br />

ve bir değişim yaratmak üzere proje<strong>le</strong>r yürütür. WWF-Türkiye;<br />

küresel iklim değişikliği ve doğal kaynakların sürdürü<strong>le</strong>-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF)- Türkiye Başkanı Akın Öngör’63<br />

Doğal Yaşamın Korunması<br />

Herkesin Sorumluluğundadır<br />

Doğa koruma hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>, toplumun istek ve<br />

gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni göz önünde bulunduracak<br />

şekilde gerçekçi olmalıdır. Toplumun gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

dışlayan doğa koruma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

başarıya ulaşması olanaksızdır. WWF-<br />

Türkiye, WWF’nin küresel koruma programı<br />

çerçevesinde hareket ederken, Türkiye’nin<br />

kendine özgü sorunlarını, amaç ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

ihmal etmez.<br />

mez tüketimi gibi insan kaynaklı olan, hem doğal yaşam alanlarının<br />

hem de tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kaybıyla sonuçlanan tehdit<strong>le</strong><strong>ri</strong> durdurmayı<br />

amaçlar. Mevcut süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong> değiştirerek, insanın doğayla<br />

uyum içinde yaşadığı bir ge<strong>le</strong>cek için çalışır. Bunun için; yerel<br />

ve merkezi hükümet, iş dünyası ve vatandaşlarla ortak akıl üretmeyi,<br />

farkındalık yaratmayı ve karar süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde etkili olmayı<br />

hedef<strong>le</strong>r.<br />

Bugüne kadar gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ve ha<strong>le</strong>n yürütülmekte olan<br />

proje ve çalışmalardan bahsedebilir misiniz?<br />

Doğa koruma çalışmalarımız belirli bir süreç ve uzun<br />

dönemli yoğun bir emek gerektiren proje<strong>le</strong>r çerçevesinde yürütülüyor.<br />

Konya Kapalı Havzası gibi biyolojik çeşitlilik açısından<br />

önemli olan, ancak su kaynaklarının sınırlı olduğu ve doğal<br />

yaşamın tehdit altında olduğu alanlarda yürüttüğümüz çalışmaların<br />

meyvesini, uzun süreç<strong>le</strong>re yayılan uğraşlar sonucunda<br />

yeni yeni alabiliyoruz. WWF-Türkiye olarak, Konya Kapalı Havzası’nda<br />

yöre insanının geçim kaynağı olan tarımsal faaliyet<strong>le</strong>re<br />

engel olmadan, bölgede yaşayan diğer canlı tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne saygı<br />

duyan bir anlayışın yer<strong>le</strong>şmesini sağlamayı amaçladık. Şu<br />

anda Konya Kapalı Havzası’ndan toplam 41 dekar (41.000m2)<br />

alanda damla sulama çalışması yapılıyor. Toplamda su kullanımında<br />

meydana ge<strong>le</strong>n yüzde 47 düşüş i<strong>le</strong> yaklaşık 24 milyon<br />

litre su tasarrufu sağladık. Kişi başına evde tüketi<strong>le</strong>n su miktarının<br />

150 litre olduğu varsayımından hareket<strong>le</strong>, çalışmalarımız<br />

sayesinde 4 kişilik 40 bin ai<strong>le</strong>nin bir günlük kullanımı kadar su<br />

tasarrufu elde et<strong>tik</strong>. Bu henüz bir başlangıç.


Konya Kapalı Havzası’nda suyun akılcı kullanımına yoğunlaşırken,<br />

Avrupa’daki en önemli 100 orman alanından bi<strong>ri</strong> olan<br />

Küre Dağları’nda ise ormanların sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımını<br />

hedefliyoruz. Ülke<strong>miz</strong>in ilk deniz koruma alanına sahip olan<br />

Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Alanı’nda denizel bölgenin<br />

yönetim planının hazırlanarak sualtı yaşamının korunması ve<br />

denizin sunduğu kaynakların sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımı Vakfımızın<br />

sorumluluğu altında olan bir başka çalışma. Bunlar gibi, batıda<br />

Bafa Gölü’nde, kuzeyde Fırtına Havzası’nda, güneyde Çıralı ve<br />

Akyatan’da yürüttüğümüz proje<strong>le</strong>rde temel amacımız yörenin<br />

sunduğu doğal kaynakların akılcı ve sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımını<br />

sağlayarak ge<strong>le</strong>cek nesil<strong>le</strong>re gurur duyduğumuz bir doğal<br />

miras bırakmak.<br />

WWW-Türkiye’y<strong>le</strong> iş birliği yapan kurum ve kuruluşlar hangi<strong>le</strong><strong>ri</strong>?<br />

WWF-Türkiye, çalışmalarını bağışlar ve sponsorluklarla<br />

yürüten kâr amacı gütmeyen bağımsız bir Vakıftır. Burada,<br />

Vakfımıza 18 yıldır destek olan kurumsal sponsorumuz<br />

Garanti Bankası’nı en başta anmak istiyorum. Garanti Bankası,<br />

kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında WWF-Türkiye’ye<br />

verdiği destek sayesinde, WWF’nin tüm dünyadaki en<br />

saygın ve prestijli ödülü olan Altın Panda’ya iki kez layık<br />

görülmüştür. Bunun gibi, Coca Cola Türkiye i<strong>le</strong> Bafa Gölü’nde,<br />

Siemens i<strong>le</strong> Eğirdir Gölü’nde, Eti Burçak i<strong>le</strong> Konya Kapalı Havzası’nda<br />

çalışmalar yürütüyoruz. Uni<strong>le</strong>ver Türkiye i<strong>le</strong> su konusunda<br />

farkındalık yaratmak amacıyla “sudaki ayak izim” projesini,<br />

Çevreci Bonus Kart i<strong>le</strong> iklim değişikliği konusunda bilinç<br />

yaratmaya yönelik çalışmalarımızı yürütüyoruz. Özel sektörün<br />

dışında, Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r, Avrupa Birliği, Dünya Bankası gibi<br />

uluslararası kurumlar ve hükümet yardım kuruluşlarıyla ortak<br />

proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> bulunuyor.<br />

Doğal hayatı korumak için kim<strong>le</strong>re ne gibi görev<strong>le</strong>r düşüyor?<br />

Yaşamın kendisinin bizden bağımsız olarak içsel bir değe<strong>ri</strong><br />

vardır. Bu onun araçsal bir değer taşımasının ve kişisel bir fikir<br />

olmasının ötesindedir. Ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n taşıdığı doğal uyum ve iş<br />

birliği biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğayı korumaya yön<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>r. “Bütün, parçaların<br />

toplamından daha büyüktür” sözü, ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tek tek öğe<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

varlığının ötesinde bağımsız bir varlık olduğunu anlatmak<br />

için kullanılabilir. Bu noktada, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu<br />

tanımlarken, ekosistemi oluşturan topluluk üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin tümü<br />

için neyin doğru ve yanlış olduğunu açıklamamız önem taşır.<br />

Deniz kaplumbağalarıyla paylaştığımız kıyılarda, hem bizim<br />

hem de onlar için neyin doğru neyin yanlış olduğunu, ancak ve<br />

ancak yaşamın içsel değe<strong>ri</strong>ni tanıyarak buluruz. Bu bakış açısından<br />

hareket<strong>le</strong> WWF-Türkiye, doğal yaşamın korunmasının<br />

herkesin sorumluluğu olduğuna inanır.<br />

Ülke<strong>miz</strong>de ya da Dünya’da doğal hayatın en büyük düşmanı<br />

olarak neyi görüyorsunuz ve bunun yok edi<strong>le</strong>bilmesi<br />

için WWF- Türkiye olarak çözüm öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>niz ne<strong>le</strong>r?<br />

İnsan nüfusunun ve bireysel tüketimin hızlı artışı, doğa üze<strong>ri</strong>ndeki<br />

ta<strong>le</strong>bi<strong>miz</strong>i çoğaltmaktadır. Gezegen üze<strong>ri</strong>ndeki ta<strong>le</strong>p<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

aynı hızla artarsa, 2030’lu yılların ortalarında yaşam biçimi<strong>miz</strong>i<br />

sürdürmek için iki dünyaya eş değer kaynağa gereksinim<br />

sosyal sorumluluk<br />

duyacağız. Henüz çok geç değil. Önemli olan daha sürdürü<strong>le</strong>bilir<br />

bir yola girmek için yaşam biçim<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ve ekonomi<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />

hangi kilit alanlarda dönüştürme<strong>miz</strong> gerektiğini anlamaktır.<br />

Mücade<strong>le</strong>nin boyutları zaman zaman baş edilmez görünebilir.<br />

Bu neden<strong>le</strong> farklı sektör<strong>le</strong>rde ve alanlarda oluşan ekolojik açığın<br />

üstesinden ge<strong>le</strong>bilmek için "sürdürü<strong>le</strong>bilirlik” anahtar kelimedir.<br />

Doğal yaşam alanlarının ve biyolojik çeşitliliğin günbegün<br />

kaybedilmesi, doğal kaynakların hatalı yönetiminden kaynaklanan<br />

birer sonuçtur. Bu bağlamda, ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n taşıma<br />

kapasitesinin üze<strong>ri</strong>ne çıkmadan ve ge<strong>le</strong>cek kuşakların ihtiyaçlarının<br />

karşılanmasını tehlikeye atmadan insan yaşamının kalitesini<br />

geliştirmek anlamına ge<strong>le</strong>n sürdürü<strong>le</strong>bilir kalkınma,<br />

Türkiye’nin küresel sorumluluklarının ve Avrupa Birliği’ne katılma<br />

yolundaki gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kesiştiği bir öncelik alanıdır.<br />

Doğa koruma hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>, toplumun istek ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

göz önünde bulunduracak şekilde gerçekçi olmalıdır. Toplumun<br />

gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni dışlayan doğa koruma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin başarıya<br />

ulaşması olanaksızdır. WWF-Türkiye, WWF’nin küresel<br />

koruma programı çerçevesinde hareket ederken, Türkiye’nin<br />

kendine özgü sorunlarını, amaç ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ihmal<br />

etmez.<br />

43<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


sosyal sorumluluk<br />

44<br />

Dünyayı tehdit eden önemli sorunlardan bi<strong>ri</strong> de iklim değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ve küresel ısınma. Bu sorunlardan ülke<strong>miz</strong> bugüne<br />

kadar ne derece etki<strong>le</strong>ndi? Sizce ge<strong>le</strong>cek nesil<strong>le</strong><strong>ri</strong> nasıl<br />

tehlike<strong>le</strong>r bekliyor?<br />

Sel<strong>le</strong>r, büyük ve sık orman yangınları ve su kaynaklarının<br />

azalması gibi sorunları şimdiden yaşamaya başlayan Türkiye,<br />

kuraklıkla mücade<strong>le</strong> için suyunu akılcı kullanmanın yollarını<br />

zaman yitirmeden devreye sokmalıdır. Öngörü<strong>le</strong>n iklim değişikliği<br />

senaryolarında, 2030 yılına kadar yüzey sularının %20<br />

azalacağı belirtilmektedir. Bu da; tarım, ev ve sanayi alanındaki<br />

su kullanıcıları arasında önemli su sıkıntısı yaratacaktır.<br />

Türkiye hem iklim değişikliğinden ciddi biçimde etki<strong>le</strong>necek<br />

ülke<strong>le</strong>r arasındadır hem de sera gazı emisyonlarında<br />

büyük paya sahiptir. Türkiye, Şubat 2009’da Kyoto Protokolü’ne<br />

taraf olarak önemli bir adım attı ve iklim değişikliğiy<strong>le</strong><br />

mücade<strong>le</strong>de aktif şekilde yer alacağı mesajını verdi. Aralık<br />

2009’da Kopenhag’da gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n İklim Değişikliği Zirvesi’nde<br />

ciddi bir hayal kırıklığı yaşandı. Dünya lider<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yasal<br />

bağlayıcılığı olan adil bir anlaşmanın oluşması için gereken<br />

kararlılığı gösteremedi<strong>le</strong>r. Bununla birlikte, Türkiye, 2012 yılından<br />

itibaren devreye girecek olan Yeni İklim Söz<strong>le</strong>şmesi’nin<br />

oluşma sürecini yakından iz<strong>le</strong>meyip aktif şekilde katılarak, ulusal<br />

ölçekte alınacak ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sistema<strong>tik</strong> şekilde e<strong>le</strong> alınacağı<br />

ulusal ikim değişikliği stratejisi ve ey<strong>le</strong>m planını oluşturmalı.<br />

İklim değişikliğinin çeşitli sektör<strong>le</strong>re etki ve maliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni saptayacak<br />

bir sektörel etki analizi hazırlamalı ve bu doğrultuda sera<br />

gazı emisyonlarının düşürülmesi çalışmalarını hızla başlatmalı.<br />

Te<strong>miz</strong> teknoloji<strong>le</strong>re ve yeni<strong>le</strong>nebilir enerji kaynaklarına geçiş<br />

hızlandırılmalı, bu yöndeki teşvik<strong>le</strong>r artırılmalı.<br />

Doğal hayatın korunması ve sürdürülmesini sağlamak adına<br />

katkıda bulunmak isteyen<strong>le</strong>r bireysel olarak ne<strong>le</strong>r<br />

yapabilir<strong>le</strong>r?<br />

Bir doğa koruma kuruluşunun destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sadece o<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

kuruma maddi destek sağlayan kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

sınırlı olmadığına inanan WWF-Türkiye<br />

bireysel destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, doğa koruma<br />

bilincini çevresindeki<strong>le</strong>r<strong>le</strong> paylaşan<br />

doğa elçi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve doğa sevgisini içsel<strong>le</strong>ştirerek<br />

yaşam tarzlarına yansıtan doğa<br />

dostları olarak görür ve onlara bu rol<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirmesinde yardımcı olmayı<br />

amaçlar. WWF-Türkiye, proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> aracılığıyla<br />

doğa ve insan arasında köprü<br />

görevini üst<strong>le</strong>nerek, birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n doğaya<br />

yönelik sorumluluklarını ye<strong>ri</strong>ne getirmesine<br />

aracı olur. Doğa koruma misyonunu<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirmek için yaptığımız çalışmalarda,<br />

Vakfımıza üye olan, gönüllü<br />

olarak yardım eden, bağışlarıyla proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e<br />

destek olan, logolu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den<br />

satın alarak gelir kazandıran destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

WWF-Türkiye’nin dayanak<br />

noktasıdır.<br />

Son olarak i<strong>le</strong>tmek istediğiniz bir<br />

mesaj var mı?<br />

WWF Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’na üye olun.<br />

www.wwf.org.tr sayfasından başvurun, birey olarak doğanın<br />

korunmasına yapabi<strong>le</strong>ceğiniz katkıları öğrenin, uygulayın.<br />

Ekonomik gelişmenin “ekoloji” merkezli düşünerek gerçek<strong>le</strong>şmesi<br />

sürdürü<strong>le</strong>bilirlik açısından kaçınılmazdır...<br />

Akın ÖNGÖR’63<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden 1963’de, ODTÜ İda<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Fakültesi’nden<br />

1967’de mezun olan Akın Öngör 13 yıl çeşitli sanayi firmalarında<br />

pazarlama yöneticisi olarak çalıştı. 1987 yılında Garanti<br />

Bankası’ndaki görevine Kurumsal ve Tica<strong>ri</strong> Bankacılık bölümünde,<br />

Pazarlama ve Dış İlişki<strong>le</strong>rden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı<br />

olarak atandı. 1991- 2000 yılları arasında Garanti Bankası<br />

Genel Müdürü ve CEO’su olarak görevini sürdürdü. 2003 yılına<br />

kadar Garanti Bankası yönetim kurulu murahhas üyesi, Garantibank<br />

International, Garanti Moskova, Garanti Sigorta ve Garanti<br />

Teknoloji’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Bu dönem içinde<br />

Türk Ame<strong>ri</strong>kan İş Konseyi yönetim kurulu başkanlığı ve İstanbul<br />

Kültür ve Sanat Vakfı yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1994’te ODTÜ<br />

takdir ödülü, 1999’da ülkeye ve üniversiteye katkıları nedeniy<strong>le</strong><br />

ODTÜ Üstün Hizmet Ödülü aldı. Önde ge<strong>le</strong>n ekonomi dergi ve<br />

gazete<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından birçok defa “en başarılı yönetici” ödülü aldı.<br />

2009’da Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Vakıf<br />

İnsanı” ödülüne layık görüldü. Ha<strong>le</strong>n WWF Türkiye Doğal Hayatı<br />

Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve İVCİ İstanbul Venture<br />

Capital Initiative stratejik ağ başkanlığı yapmakta olan Öngör,<br />

Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ve <strong>TED</strong> İstanbul Ko<strong>le</strong>ji Vakfı mütevelli<br />

üyesidir. Profesyonel iş hayatından ayrıldıktan sonra Akhisar’da<br />

kurduğu bağlarında şato usulü Se<strong>le</strong>ndi marka kaliteli şarap yapımına<br />

başlamıştır. Ayrıca “ia orana” isimli Pasifik Okyanusu anılarını<br />

anlattığı bir de kitabı bulunmaktadır.


moda-tasarım<br />

46<br />

<strong>Ankara</strong> merkezli bir iç mimarlık firması olan Pro-fit<br />

yaşam tarzınıza, beğeni<strong>le</strong><strong>ri</strong>nize ve dünya görüşünüze<br />

göre size özel mekânlar yaratmak için 15<br />

senedir proje<strong>le</strong>r üretiyor ve uyguluyor. Uzman,<br />

genç ve dinamik kadrosuyla hizmet veren Pro-fit,<br />

iç mimarlık ve dekorasyon alanında mükemmel bir çözüm ortağı.<br />

Siz yaşamak istediğiniz mekânları hayal ediyorsunuz, Pro-fit<br />

sizin için bu hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong> hayata geçi<strong>ri</strong>yor hem de hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizdekinden<br />

de mükemmel bir şekilde.<br />

Uzun yıllardır oturmakta olduğunuz evinizden sıkıldınız ve<br />

dekorasyonunu değiştirmek istiyorsunuz, belki de sahip olduğunuz<br />

iş<strong>le</strong>tmenizin yeni şubesinin dekorasyonu konusunda<br />

kararsızsınız ya da yeni bir ev aldınız, dekorasyonu için hayal<strong>le</strong>r<br />

kuruyorsunuz ama bunun için bir profesyone<strong>le</strong> ihtiyacınız<br />

var. O zaman bütün bunları gerçek<strong>le</strong>ştirmek için kapısını<br />

çalacağınız en doğru adres<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong>, Neşet Güne’87<br />

ve eşi La<strong>le</strong> Güne’nin ortağı olduğu, iç mimarlık proje<strong>le</strong>ndirme<br />

ve uygulamaları yapan bir firma olan Pro-fit.<br />

Başta <strong>Ankara</strong> olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirdiği başarılı çalışmalarla<br />

tanınan Pro-fit aynı zamanda ülke<strong>miz</strong>in<br />

büyük müteahhit firmalarının da iş<br />

ortağı durumunda. Rusya ağırlıklı<br />

olmak üzere Ukrayna, Kazakistan,<br />

Moldova, Libya gibi ülke<strong>le</strong>rde proje<strong>le</strong>ndirme<br />

ve uygulamalar yapmakta.<br />

Pro-fit’in müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

sunduğu hizmet<strong>le</strong>r<br />

ağırlıklı olarak proje<strong>le</strong>ndirme.<br />

Eğer müşte<strong>ri</strong><br />

isterse o projenin<br />

uygulamasını da<br />

Pro-fitin uzman ekibi<br />

anahtar teslimi olmak<br />

üzere üst<strong>le</strong>niyor. Proje<br />

ve uygulama dışında<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Tasarımda Mucize<strong>le</strong>r Yaratan Marka<br />

Pro-fit Neşet Güne<br />

Kendimi organizatör gibi görüyorum. İnsanlar yıllarca çalışarak bir ev alıyor ve o evi size teslim<br />

ediyor. Sizin onun hayalini doğru organize etmeniz gerekiyor. Burada önemli olan nokta<br />

herkesin bir tarzı olduğudur. Tarzı olmayan yoktur. Onu doğru tespit etmek gerekir. Ben her<br />

zaman şunu söy<strong>le</strong><strong>ri</strong>m, iyi bir iç mimar eşittir müşte<strong>ri</strong>sinin tarzını iyi teşhis eden kişidir.<br />

Sayer Villası


azı imalatta da müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>re hizmet ve<strong>ri</strong>liyor. Örneğin ahşap<br />

iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kendi atölye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yapabiliyorlar. Bazı müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r ise bir<br />

proje için işin kontrolörlüğünü ta<strong>le</strong>p edebiliyor ya da sadece<br />

danışmanlık hizmeti istiyor.<br />

Pro-fit aslında ev dekorasyonuyla işe başlayan daha sonra<br />

ağırlıklı olarak spor merkezi, spa otel, alışve<strong>ri</strong>ş merkezi<br />

dekorasyonu i<strong>le</strong> ilgili iş<strong>le</strong>re yoğunlaşmış bir firma; ama ev, restoran<br />

ya da ofis dekorasyonundan da kopmuş değil. Alışve<strong>ri</strong>ş<br />

merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>, otel ya da spor merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi sirkülasyonun<br />

yoğun olduğu yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, kısacası daha çok insanın yaşadığı,<br />

çok amaçlı kullanılan mekanların dekorasyonunu yapmak<br />

Neşet Güne ve ekibi için çok daha keyifli. Bir opera ve klasik<br />

müzik hayranı olan Neşet Bey’in en büyük hayali ise <strong>Ankara</strong><br />

Dev<strong>le</strong>t Opera ve Ba<strong>le</strong>si Salonu’nun dekorasyonunu yapmak.<br />

Bu arada Neşet Bey’in hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden söz açılmışken kendisinin<br />

bir başka hayali ise bir yat ya da uçağın içini dekore etmek.<br />

Sayer Villası<br />

moda-tasarım<br />

En Önemli Nokta Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n Tarzını İyi Teşhis Etmek<br />

Peki, Pro-fit hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi nasıl gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>yor, müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

buluşmadan projenin teslim edilmesine kadar nasıl bir süreç<br />

iz<strong>le</strong>niyor? Bu konuda Neşet Güne şunları söylüyor:<br />

“Her mekânın dekorasyonu farklı farklıdır; ama örnek<strong>le</strong>me<br />

olarak evi alırsak ki en zor olanıdır, şahsa özel olduğu için çok<br />

daha fazla uğraş gerekti<strong>ri</strong>r, şöy<strong>le</strong> bir yol iz<strong>le</strong><strong>ri</strong>z. Öncelik<strong>le</strong>, evde<br />

yaşayan insanlara göre tasarım yapacağımız için onları tanımakla<br />

işe başlarız. Yani, evde günlük yaşamlarını nasıl geçi<strong>ri</strong>yorlar?<br />

Ne<strong>le</strong>rden zevk alıyorlar? Sosyal yaşamlarında ne kadar<br />

aktif<strong>le</strong>r? Dünya görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong> ne? İçe dönük<strong>le</strong>r mi eğ<strong>le</strong>nceyi mi<br />

seviyorlar; yoksa daha mı bohem<strong>le</strong>r? Ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çok gidip ge<strong>le</strong>n<br />

var mı? Bunları öğrenmek için projeye başlamadan önce bir<br />

süre arkadaşlık etme<strong>miz</strong> gerekiyor, bu süreç içinde de ai<strong>le</strong>den<br />

bi<strong>ri</strong> gibi oluyorsunuz. Ai<strong>le</strong>yi tanıdıktan sonra onların kafalarındaki<br />

fonksiyonları öğreniyoruz yani; yemek odasında çift salon<br />

mu olacak, yatak odasını çok dolaplı mı istiyorlar, kaç çocuk<br />

odası istiyorlar, soyunma odasını ne büyüklükte düşünüyorlar?<br />

Bunları ve daha pek çok detayı öğrendikten sonra oturur bunları<br />

plan üze<strong>ri</strong>nde kâğıda döke<strong>ri</strong>z, onların onaylarını alana<br />

kadar da toplantılar devam ede<strong>ri</strong>z.”<br />

47<br />

Bilkent Otel<br />

Optimum Sinema<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


moda-tasarım<br />

48<br />

Uzman Ekip İş Başında<br />

Detaylı çalışmalar yapıldıktan ve fonksiyon çözüldükten<br />

sonra sıra işin este<strong>tik</strong> boyutuna geliyor. Neşet Bey bu aşamada<br />

müşte<strong>ri</strong>yi işin içine çok fazla sokmadığını, ilk başta almaları<br />

gereken bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> aldığını, müşte<strong>ri</strong>nin tarzını ve çizgisini öğrendiğini,<br />

bu işin aslında bir tür şov olduğunu, müşte<strong>ri</strong>nin evini<br />

gördüğünde şaşırması gerektiğini söylüyor. Müşte<strong>ri</strong>nin hayalini,<br />

istediğini gerçek<strong>le</strong>ştirememişseniz müşte<strong>ri</strong>yi iyi tanıyamamışsanız<br />

demektir diye de söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne devam ediyor. Pro-fit ekibinin<br />

başına böy<strong>le</strong> bir şey gelmemiş, bunun en önemli nedeni<br />

de müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni çok iyi analiz edebilme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gizli.<br />

Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong> ilgili yeterli ve<strong>ri</strong> toplandıktan sonra genel konsept<br />

tasarımları yapmak için masada, proje karşısında yalnız<br />

olmayı tercih ediyor Neşet Bey. Pro-fit’de genel konsept çalışmaları<br />

yapan başka uzmanlar da var. Pro-fit tam bir ekip çalışması<br />

yürütüyor ve ekipte herkesin görevi belli. Genel koordinatör<br />

tasarım dağıtımını yapıyor. Teknik ekip ayrı, malzeme seçimini<br />

yapan ayrı. Bütünü oluşturan sonucu ortaya çıkaran ve<br />

bunları koordine eden bir de direktör var.<br />

Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğrenmek isteyeceği en önemli konulardan bi<strong>ri</strong><br />

de tabiî ki bu çalışmaların ücret<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>lmesiy<strong>le</strong> ilgili. Bunun için<br />

de yapılan çalışmanın ne fiyata çıkacağına dair bir bütçe çalışması<br />

yapılıyor. Ortaya çıkan fiyat eğer müşte<strong>ri</strong>nin bütçesini<br />

aşarsa yeniden revize ediliyor. Süre konusunda ise en küçük<br />

proje için bi<strong>le</strong> an az 60 gün harcanıyor. Bütün bu çalışmalar<br />

süresince dost olunan müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>re teslim sonrası hizmet de<br />

ve<strong>ri</strong>liyor.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Bilkent Otel<br />

Bütün bu çalışma sürecinin uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu<br />

söy<strong>le</strong>yen Neşet Güne söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor:<br />

“Kendimi organizatör gibi görüyorum. İnsanlar yıllarca çalışarak<br />

bir ev alıyor ve o evi size teslim ediyor. Onun hayalini doğru<br />

organize etmeniz gerekiyor. Burada önemli olan nokta herkesin<br />

bir tarzı olduğudur. Tarzı olmayan yoktur. Onu doğru tespit<br />

etmek gerekir. Ben her zaman şunu söy<strong>le</strong><strong>ri</strong>m iyi bir iç mimar<br />

eşittir müşte<strong>ri</strong>sinin tarzını iyi teşhis eden kişidir.”<br />

Güne’den Dekorasyonla İlgili Tüyolar ve 2010 Trend<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

İç mima<strong>ri</strong> ve dekorasyon konusunda uzman bir ismi bulmuşken<br />

dekorasyonda dikkat edilmesi gereken<strong>le</strong>r konusunda<br />

öne<strong>ri</strong><strong>le</strong>r almadan olmaz. Neşet Güne bu konuda şunları söylüyor:<br />

“Karanlık mekânlar yaratmayın. Evin aydınlatılmasını kesinlik<strong>le</strong><br />

spotla yapmayın. Aydınlatmada beyaz ışık ye<strong>ri</strong>ne, sarısıcak<br />

ışık kullanın. Ev aydınlatması yumuşak olmalı, aplik<strong>le</strong> ya<br />

da masa üze<strong>ri</strong>nde bir abajurla olabilir. Mekânın demirbaşı olan<br />

pencere, kapı, süpürgelik ve gömme dolapları her şey<strong>le</strong> uyumlu<br />

olabi<strong>le</strong>cek renk<strong>le</strong>rde boyamak gerekir; kemik, bej ve pudra<br />

gibi. Apartman daire<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde tavanlar hep basık olur, kartonpiyer<strong>le</strong>r<br />

mekânı daha da basıklaştırır, yüksek mekânlar ise insana<br />

rahatlık ve<strong>ri</strong>r, bu etkiyi sağlamak için boyuna desenli kâğıtlar<br />

kullanılabilir.”<br />

Ünlü mimar bu senenin dekorasyon trend<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> ilgili de şu<br />

bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>yor:<br />

“2010’da ekolojik trend var. Sanatta ve edebiyatta olduğu<br />

gibi dekorasyonda da geçmişe dönüş var. İnsanlarda doğaya,<br />

ilkel çağlara gitme isteği var. Çünkü günümüzde pek çok şey<br />

iyiye gitmiyor, bu neden<strong>le</strong> insanlar öz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne dönmeye çalışıyor,<br />

bunun için de doğayı ve renk<strong>le</strong><strong>ri</strong> evine taşımak istiyor. Doğal<br />

malzeme<strong>le</strong>r kullanılacak, ham ahşaplar, bitki kökü dediği<strong>miz</strong><br />

renk<strong>le</strong>r, eskitme malzeme<strong>le</strong>r ve tabii ki aynalar da ön planda.<br />

2010’da yeşilin tonları çok kullanılacak. Su, dünyada değerli<br />

olmaya başladı, çünkü su, güç ve medeniyet demektir, dolayısıyla<br />

mavinin tonları kullanılacak. Aydın, sıcak ve dingin atmosferli,<br />

çok büyük ve geomet<strong>ri</strong>k desen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hâkim olacağı güzel<br />

bir yıl olacak 2010. Son olarak Barok, Rokoko, Artdeco akımlarının<br />

tekrar hâkim olacağını da söy<strong>le</strong>mek gerekir. Daha insancıl<br />

çizgi<strong>le</strong>r geldi. Ruhsuz modernizm bitti gibi. İskandinav Avrupa’sı<br />

tarzı olan kübist çizgi<strong>le</strong>r kalmadı.”<br />

Pro-fit İ<strong>le</strong>tişim:<br />

Adres: Nenehatun Caddesi 116/1 GOP / ANKARA<br />

Tel: 0312 436 71 26 / 447 82 34 /<br />

www.profitnesetgune.com<br />

Base Life Club


çevre<br />

50<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Genetiği Değişti<strong>ri</strong>lmiş<br />

Organizmalar-2<br />

Dergi<strong>miz</strong>in geçtiği<strong>miz</strong> sayısında, genel olarak gen, gen aktarımları ve gene<strong>tik</strong> yapısı<br />

biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından değişti<strong>ri</strong>lmiş ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sağlık <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ne<br />

amaçla üretilip dünya üze<strong>ri</strong>ne salınmaya çalışıldığını anlatmıştık. Bu sayımızda konumuza<br />

kaldığımız yerden devam ediyoruz.<br />

1996 yılından itibaren tica<strong>ri</strong><strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmeye Arca ATAY<br />

başlanan GDO’lu tarımsal ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n %85’i<br />

ABD, Kanada, Arjantin, Brezilya gibi Ekolojik Yaşam <strong>Derneği</strong><br />

Ame<strong>ri</strong>ka kıtası ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde üretilmekte, Asya<br />

(EKODER) Başkanı<br />

ve Af<strong>ri</strong>ka kıtasındaki Güney Af<strong>ri</strong>ka, Çin ve<br />

Hindistan i<strong>le</strong> birlikte bu oran % 98’e çıkmaktadır.<br />

Dünya GDO’lu üretim alanı miktarı 125 milyon hektar civarındadır<br />

ve bu üretimin neredeyse yarısı ABD’de yapılmaktadır.<br />

27 üyeli Avrupa Birliği’nde sadece 7 ülkede GDO’lu ürün<strong>le</strong>rden<br />

bir tek MON810 isimli mısıra izni ve<strong>ri</strong>lmiş olup, bunların<br />

toplam üretim alanı 110.000 hektardan azdır ve git<strong>tik</strong>çe de<br />

azalma eğilimi göstermektedir. Zira Türkiye’nin de içinde olduğu<br />

birçok dünya ülkesi gibi, AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin halkları GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde üretilmesini ve tüketilmesini istememektedir<strong>le</strong>r.<br />

Gerek biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerekse GDO savunucusu<br />

bazı kişi ve kurumların söy<strong>le</strong>m ve savlarının<br />

aksine, GDO’lu tarım ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin dişe dokunur<br />

göz<strong>le</strong> görünür hiçbir avantajı bulunmamaktadır.<br />

Üze<strong>ri</strong>nde büyük po<strong>le</strong>mik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yapıldığı<br />

ve yalanların söy<strong>le</strong>ndiği sav ve söy<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

birkaç can alıcı soru i<strong>le</strong> çürütmek mümkün.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong>r sağlıklı mıdır?<br />

A<strong>le</strong>rji, toksisite, kanse<strong>ri</strong> te<strong>tik</strong><strong>le</strong>me, bağışıklık sistemini zayıflatabilme<br />

etkisi, antibiyo<strong>tik</strong><strong>le</strong>re karşı direnç geliştirme, transfer<br />

edi<strong>le</strong>n gen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n insan veya hayvan bünyesindeki yararlı bakte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

bir<strong>le</strong>şebilme olasılığı, besin kalitesinde bozulma, enzim<br />

sisteminde değişiklik gibi <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong>r, bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hiçte masum<br />

olmadıklarının ispatıdır. GDO’lu ürün<strong>le</strong>r yete<strong>ri</strong>nce test edilip,<br />

araştırılmadan, canlı sağlığı üze<strong>ri</strong>ndeki zararsızlıkları ispatlan-


madan piyasaya sürülmektedir. Çeşitli akademisyen ve üniversite<br />

araştırma gruplarının çeşitli ülke<strong>le</strong>rde yaptıkları çalışma ve<br />

araştırmalar, bunların sağlık <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> konusunda güvenilir olmadıklarını<br />

kanıtlamıştır.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong>r ekolojiye zarar vermez mi ve biyolojik<br />

çeşitlilik için tehdit oluşturmaz mı?<br />

• GDO’lu ürün üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılan yabani ot ilacı miktarı<br />

artmış, kullanılan yoğun pestisit<strong>le</strong>r toprak yapısını bozmaya<br />

devam etmiştir, doğal toprak mikroflorası, faydalı mikro organizmalar<br />

ve faydalı böcek<strong>le</strong>r yok edilmeye devam etmektedir,<br />

• Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık kazanan yeni canavar<br />

otlar çıkmıştır,<br />

• Brezilya ve Arjantin’de biyoyakıt eldesi için GDO’lu soya<br />

ve kanola üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin te<strong>tik</strong><strong>le</strong>nmesiy<strong>le</strong> yeni topraklar kazanılması<br />

amacıyla yağmur ormanları katliamı başlamıştır,<br />

• Taşınan po<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<strong>le</strong> gen kaçışları olmuş, hem mevcut konvansiyonel<br />

kültür bitki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, hem de yabani akrabalara gen<br />

bulaşması olmuştur. Böy<strong>le</strong>ce konvansiyonel ve organik tarım<br />

ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong> GDO’lu ha<strong>le</strong> gelmiş, yabani akrabalarına gen kaçışı i<strong>le</strong><br />

GDO’lu yabani otlar oluşmuştur.<br />

• Biyoteknoloji korsanları, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ait olmayan yerel<br />

tohumların patent<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni alarak ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n biyoçeşitliğine müdaha<strong>le</strong><br />

ederek yerel tohumları patent<strong>le</strong>meye çalışmaktadırlar.<br />

• Toprak ve su kirliliği, faunada değişim, mikrorganizmalarda<br />

değişim, bitkisel çeşitlilikte değişim ve çeşitlilik kaybı ekosisteme<br />

müdaha<strong>le</strong>nin ve gene<strong>tik</strong> kir<strong>le</strong>nmenin bir sonucu olup<br />

endüst<strong>ri</strong>yel tarımın transgenik bitki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yayılımı i<strong>le</strong> dünya ekosistemini<br />

çöküşe doğru sürük<strong>le</strong>mektedir.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong>r ucuz mudur ve üretim maliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

diğer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden düşük müdür?<br />

• GDO’lu ürün<strong>le</strong>rde daha yüksek maliyet<strong>le</strong>r ortaya çıkmış,<br />

patentli tohum nedeniy<strong>le</strong> daha pahalı ve her yıl tohuma yeni-<br />

çevre<br />

den para vererek almak zorunda olan çiftçinin üretim maliyeti<br />

artmıştır.<br />

• Bu arada tarımsal biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> herbisit<strong>le</strong>re<br />

(yabani ot ilacı) to<strong>le</strong>ranslı GDO’lu tohumlarını satarken kendi<br />

üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong> olan herbisit<strong>le</strong><strong>ri</strong> de yoğun bir şekilde satmaktadırlar.<br />

Zira bu şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>n amaçlarından bir tanesi de ilaçlara to<strong>le</strong>ranslı<br />

tohumlarını satarken bunlar için kullanılacak kimyasalları da<br />

satmak ve kârlarını ikiye katlamaktır.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong>r, konvansiyonel ve organik ürün<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />

belirli bir izolasyon mesafesinde, birlikte eki<strong>le</strong>bilir<br />

mi?<br />

Birlikte eki<strong>le</strong>bilirliğin mümkün olmadığı, izolasyon mesafe<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

konmasına rağmen her zaman gen bulaşması olabi<strong>le</strong>ceği<br />

ispatlanmıştır. Birçok konvansiyonel ve organik ürün bu bulaşmalar<br />

sonucunda GDO’lu olmuşlardır ve çoğu imha edilmek<br />

zorunda kalınmıştır. Bu bulaşma örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne aşağıda değini<strong>le</strong>cektir.<br />

GDO’lu tohumların ve<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong> yüksek midir, çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

geli<strong>ri</strong>ni arttırmada faydaları olmuş mudur?<br />

• ABD üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından 15 binin üze<strong>ri</strong>nde çiftçiy<strong>le</strong><br />

yapılan çalışmalarda, genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soyanın diğer soyalara<br />

göre % 5,3 daha az ve<strong>ri</strong>mli olduğu tespit edilmiştir.<br />

• Kansas Dev<strong>le</strong>t Üniversitesi'nin yaptığı çalışmalarda ise<br />

genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soyanın ve<strong>ri</strong>mliliğinin % 9 oranında düşük<br />

olduğu sonucuna varılmıştır<br />

• Birçok ülke çiftçisi, ve<strong>ri</strong>m ve kalitede normal konvansiyonel<br />

üretimin altında değer<strong>le</strong>r elde et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve para kay<strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

öne sürerek GDO’lu tohum şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni mahkemeye vermiştir<br />

(Hindistan ve Endonezya’daki pamuk çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>)<br />

• Paraguay, genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soya ekim alanı bakımından<br />

dünyada yedinci sıradadır. Fakat Paraguay köylü<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

% 40'ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.<br />

51<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


çevre<br />

52<br />

• 2000 yılından bu yana Güney Af<strong>ri</strong>ka'da genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş<br />

pamuk eken çiftçi sayısında 4 kata yakın bir azalma<br />

görülmüştür.<br />

• Hint tarımına genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş tohum şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> egemen<br />

olmaya başladığından bu yana sömürü sistemi dayanılmaz<br />

bir hâl almıştır. Hindistan’da genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş tohumlarla<br />

pamuk yetiştiren ve ipoteğini ödeyemeyen çiftçi<strong>le</strong>r canlarına<br />

kıymaya başlamışlardır. Hindistan’da 1997-2007 arasında<br />

intihar eden çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sayısı İçiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı ve<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne göre 182<br />

bin 936’dir. 2008 rakamlarının 16 bine yaklaştığı belirtilmektedir.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n diğer ürün<strong>le</strong>re karışma <strong>ri</strong>ski var<br />

mıdır? İnsan gıdası için üretilmeyen GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

gıda zinci<strong>ri</strong>ne karışmasını ön<strong>le</strong>mek mümkün müdür?<br />

• Hayvan yemi olarak üreti<strong>le</strong>n Starlink mısırı insan gıdasına<br />

bulaşmış ve market raflarından toplatılmıştır. Yiyen insanlara ne<br />

olduğu bilinmemek<strong>le</strong> beraber mısır unu ürününü piyasaya<br />

süren Kraft şirketi, büyük maddi zarar görmüştür.<br />

• Bayer firmasının yasallaşmamış GDO’lu uzun pi<strong>ri</strong>nci<br />

LL<strong>ri</strong>ce601, ABD’nin GDO’suz olarak dünya ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ihraç ettiği<br />

pi<strong>ri</strong>nç<strong>le</strong>rde tespit edilmiştir. Bu durum ise, daha tica<strong>ri</strong> olarak<br />

ekimi yapılmayan bir pi<strong>ri</strong>nç hattının nasıl konvansiyonel pi<strong>ri</strong>nce<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

bulaşabildiğinin ve bunun da insan gıda zinci<strong>ri</strong>ne girebildiğinin<br />

somut bir örneğidir.<br />

• Avrupa Birliği’nin GDO’larla ilgili mevzuatında GDO e<strong>tik</strong>etiy<strong>le</strong><br />

satışına izin ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n dışında çeşitli ülke market raflarından<br />

alınan ve bebek mamaları dâhil birçok gıda ürünü<br />

örneğinde GDO saptanmış ve bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n isim<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve üretici<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

çevre ve tüketici örgüt<strong>le</strong><strong>ri</strong> vasıtasıyla internete ve basına yansıtılmıştır.<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong>r dünyadaki açlığa bir çare midir?<br />

GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ekilmeye başlamasıyla dünyadaki<br />

açlık bitmiş ya da azalmış mıdır?<br />

• GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tica<strong>ri</strong> olarak ekilip dikilmesinin üze<strong>ri</strong>nden<br />

13 yıl geçmiş ve GDO’lu ekim alanları 120 milyon hektara<br />

ulaşmış olmasına rağmen, bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n açlığa çare olmadıkları,<br />

aç insan sayısının bir milyara ulaşmış olmasından bellidir.<br />

• Dünyada gıda azlığı değil, fazlalığı söz konusudur. Uluslararası<br />

tekel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n faaliyetinin merkezi haline ge<strong>le</strong>n gelişmiş<br />

ülke<strong>le</strong>rde, özellik<strong>le</strong> buğday, mısır, soya, pi<strong>ri</strong>nç gibi dünya gıda<br />

tüketiminin önemli bir kısmını oluşturan gıda madde<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

büyük bir üretim fazlası vardır. Tarım ve gıda tekel<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

arasındaki kıyasıya reka<strong>bet</strong>in kışkırttığı bu aşırı üretimin<br />

sonucunda ortaya çıkan ürün fazlası için yeni pazarlar yaratılmak<br />

zorundadır. El<strong>bet</strong>te bu pazarlar için en kolay aday, tarım<br />

sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong> sorunlu, başka alanlarda da bin bir zorlukla mücade<strong>le</strong><br />

etmekte olan az gelişmiş ülke<strong>le</strong>rdir. Bu ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tarım sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

gıda ve tarım endüst<strong>ri</strong>si şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin çıkarlarına hizmet eden<br />

neo-liberal poli<strong>tik</strong>alar doğrultusunda yeniden yapılandırılırken,<br />

en fazla zarar gören<strong>le</strong>r de tarımsal alandaki nüfusun büyük bir<br />

kısmını oluşturan küçük çiftçi<strong>le</strong>rdir. IMF, DTÖ gibi kuruluşların<br />

dayattığı tarım poli<strong>tik</strong>aları sayesinde iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yapamaz ha<strong>le</strong><br />

ge<strong>le</strong>n küçük çiftçi<strong>le</strong>r, birer birer açlar ordusuna katılmaktadırlar.<br />

Son 20 yıldır neoliberal sistemin çarkları siyasi güç<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

gelişmiş ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hükümet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ve IMF, DB ve DTÖ gibi<br />

örgüt<strong>le</strong>rden alan endüst<strong>ri</strong>yel şirket<strong>le</strong>rden yana dönmektedir.<br />

Uluslararası ve uluslar üstü biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> hiçbir güçten<br />

çekinmeden ve hatta zaman zaman her türlü yasal olmayan<br />

yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong> de kullanarak (yasal olmayan tohumlarını konudan<br />

haberdar olmayan çiftçi<strong>le</strong>re satarak veya bedava vererek) dünya<br />

üze<strong>ri</strong>ndeki tohum hâkimiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kurdular. “Gene<strong>tik</strong> Kir<strong>le</strong>nme”ye<br />

ve gene<strong>tik</strong> olarak müdaha<strong>le</strong> edilmiş ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n toplum<br />

sağlığına ve çevreye etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> ilgili olarak biyoteknoloji endüst<strong>ri</strong>sinin<br />

görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni di<strong>le</strong> getiren bir yetkili konuyu şu cüm<strong>le</strong><strong>le</strong>r i<strong>le</strong><br />

özet<strong>le</strong>mektedir: “Monsanto’nun biyoteknolojik gıdaların güvenilirliğini<br />

ispatlamak gibi bir yükümlülüğü olmamalıdır, zira bizim<br />

işi<strong>miz</strong> satabildiği<strong>miz</strong> kadar ürün satmaktır. Güvenilirliği sağlamak<br />

Gıda İlaç Dairesi’nin (FDA) görevidir”.<br />

Nihayet şu anda Meclis’te olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası<br />

çok yakında oylanacak ve kanunlaşacaktır. Bu yasanın,<br />

2006’da çıkarılan Tohumculuk Yasası’nın aksine yabancı gen<br />

aktarımlı tohum ve gıdaların gi<strong>ri</strong>ş ve üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne serbestlik<br />

değil yasak geti<strong>ri</strong>lmesini istiyor, tüm üretici<strong>le</strong><strong>ri</strong>, tüketici<strong>le</strong><strong>ri</strong>, sivil<br />

toplum örgüt<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve bilim insanlarını bu konuda uyanık ve<br />

duyarlı olmaya, tarımsal biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ülke topraklarını<br />

GDO’larla işgal etme senaryosuna karşı çıkmaya çağırıyoruz.


gezi<br />

54<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Kendinize Bir İyilik Yapın!<br />

Hepi<strong>miz</strong>in şehir hayatının karmaşasından<br />

uzaklaşmak, doğayla baş başa<br />

kalmak istediği zamanlar olmuştur, bir<br />

zamanlar ağaçlara ev kuran atalarımızdan<br />

miras kalan gen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in de bunda<br />

payı büyük olsa gerek. İşte doğanın<br />

sizi çağırdığı böy<strong>le</strong> zamanlarda gidebi<strong>le</strong>ceğiniz,<br />

bir adres var; Thuya. Ekotarım,<br />

eko-tu<strong>ri</strong>zmin bir arada olduğu<br />

Thuya, doğa tutkunlarına doğa i<strong>le</strong> iç<br />

içe ama bir o kadar da konforlu bir<br />

ortam sunuyor.<br />

Sizi<br />

Bekliyor<br />

Thuya, yurt dışında benzer<strong>le</strong><strong>ri</strong> çokça olan ve sayıları<br />

her geçen gün artan doğa i<strong>le</strong> bütün<strong>le</strong>şmek isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

bir araya geldiği mekânlara Türkiye’deki ilk<br />

örnek. Yalova Armutlu’da bulunan İstanbul’a iki<br />

saat uzaklıktaki bu eko-pansiyon, çiftlik ve doğa<br />

hayatını yaşamak isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n vazgeçemeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir yer.<br />

Thuya yalnızca bir bu<strong>tik</strong> otel değil, ülke<strong>miz</strong>e alternatif bir<br />

tu<strong>ri</strong>zm anlayışını yer<strong>le</strong>ştiren, aynı zamanda eko-tarım yapan<br />

özel bir çiftlik.<br />

Thuya’nın sahibi Tülay Andiç: “1994’te çiftliği kendi<strong>miz</strong> için<br />

kurduk, yine eko-tarım yapıyorduk ama sertifikasız. Biz çok istifade<br />

et<strong>tik</strong>, çoluk çocuk büyüdü, başkaları da bu güzellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> tecrübe<br />

etsin diye paylaşmak istedik, çiftliği bu<strong>tik</strong> ote<strong>le</strong> dönüştürme<br />

fik<strong>ri</strong> de böy<strong>le</strong> doğdu.” diyor.<br />

Hem ekolojik tarım hem ekolojik tu<strong>ri</strong>zm yapılan Thuya,<br />

ülke<strong>miz</strong>de, Agro Eko-tu<strong>ri</strong>zm (doğayı, insanı ve sosyo-kültürel<br />

ortamı gözeterek ekonomik faaliyet yapan tu<strong>ri</strong>zm iş<strong>le</strong>tmesi)<br />

Sertifikası’nı İtalyan Çevre Enstitüsü’nden alabi<strong>le</strong>n ilk ve tek<br />

iş<strong>le</strong>tme. Bu durum iş<strong>le</strong>tmecinin haklı olarak gurur duymasını<br />

sağlıyor, çünkü uluslararası bir çevre enstitüsü tarafından sertifikalanmak<br />

çok da kolay değil.


Thuya’yı farklı kılan diğer<br />

unsur ise; mutfakta kullanılan<br />

ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en az yüzde 80’inin kendi<br />

üret<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> sertifikalı ekolojik<br />

ürün<strong>le</strong>rden oluşması. Thuya ayrıca<br />

bir dizi çevre kirliliğini ön<strong>le</strong>yici<br />

uygulamaları i<strong>le</strong> bulunduğu bölgenin<br />

bir dev<strong>le</strong>t projesiy<strong>le</strong> ekotarıma<br />

geçmesine katkı sağlayarak,<br />

ekolojik havza ilan edilmesine<br />

de vesi<strong>le</strong> olmuş.<br />

Çam Ormanları ve Deniz<br />

Konuklarını sahip olduğu beş<br />

odasında üç personeliy<strong>le</strong> ağırlayan<br />

Thuya’da oda-kahvaltı hizmeti<br />

ve<strong>ri</strong>liyor, istenirse öğ<strong>le</strong>,<br />

akşam yemeği de oluyor. Uludağ<br />

ve Gemlik Körfezi, manzaralı,<br />

çam ormanları arasında olan<br />

Thuya’yı daha çok genç gruplar,<br />

çocuklu ai<strong>le</strong><strong>le</strong>r, 28-45 arası çift<strong>le</strong>r<br />

ve çevreye duyarlı, yüksek öğretimli<br />

insanlar tercih ediyor. Faaliyette<br />

olduğu beş yıllık süreçte<br />

müdavim<strong>le</strong><strong>ri</strong> de oluşmuş Thuya’nın. İznik, Bursa, Mudanya,<br />

Uludağ, Gemlik, Yalova, E<strong>ri</strong>kli ve Esenköy Şela<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>’ne çevre<br />

gezi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin düzen<strong>le</strong>ndiği eko-çiftlik, grup çalışmaları ve seminer<br />

organizasyonları için de son derece uygun.<br />

Mavi bayraklı Armutlu sahil<strong>le</strong><strong>ri</strong> ise çiftliğe sadece 5 km<br />

uzaklıkta ve konuklara ulaşım için servis sağlanıyor. Di<strong>le</strong>rseniz,<br />

Thuya’ya ait arabayla 5 dakika mesafedeki Armutlu Kaplıcaları’na<br />

gidebilirsiniz.<br />

gezi<br />

Ev Şarabı Yapın, Zeytin<br />

Toplayın<br />

Thuya’da trekking, jeepli<br />

safa<strong>ri</strong>, piknik, gıda üretimi, botanik<br />

çalışması, resim ve fotoğraf<br />

atölyesi i<strong>le</strong> cam-ahşap boyama<br />

gibi etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yapmak mümkün,<br />

ancak bu etkinlik<strong>le</strong>r en az 4 kişiy<strong>le</strong><br />

olabiliyor ve özel organizasyona<br />

tabii. Kış aylarında hafta sonları<br />

ta<strong>le</strong>be göre yoga meditasyon,<br />

kreatif mutfak ve detoks yapılıyor.<br />

Binicilik meraklılarına da, çiftlikte<br />

haziran-eylül arası binicilik ders<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ve<strong>ri</strong>liyor. Eylül 15’te ev şarabı yapımı,<br />

kasım 15’te de zeytin toplama<br />

etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne katılabiliyorsunuz.<br />

Siz de yaşadığınız şeh<strong>ri</strong>n<br />

gürültü ve sıkıntılarından uzaklaşmak,<br />

kendinizi doğanın kollarına<br />

atmak istiyorsanız, bu çiftlik tam<br />

size göre. Sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<strong>le</strong> birlikte<br />

keyifli saat<strong>le</strong>r geçirebilir, acaba ne<br />

yiyorum? diye düşünmeden sağlıklı<br />

yiyecek<strong>le</strong>r yiyebilirsiniz. Evinize dönerken, bahçesinden<br />

ekolojik sebze ve meyve<strong>le</strong>r de satın alabi<strong>le</strong>ceğiniz Thuya’nın ev<br />

sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> “Kendinize iyilik yapmayı düşünürseniz, biz sizi ağırlamaya<br />

hazırız.” diyorlar.<br />

İ<strong>le</strong>tişim<br />

Adres: Mecidiye Köyü, No 9-10 Yalova-Armutlu<br />

Tel : 0 226 535 6383 Faks : 0226 535 6380 Mobil : 0 533 492 0457<br />

www.thuya-ekopansiyon.com<br />

55<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


uzman maka<strong>le</strong>si<br />

56<br />

Türkiye’nin, Altı Maden,<br />

Üstü Ta<strong>ri</strong>h ve Doğal Güzelliktir<br />

Ümit Akdur’71<br />

Altın Madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanı<br />

Madencilik, yer kabuğunda bulunan altın, kömür,<br />

çinko, bakır, demir, bor gibi ekonomik değer taşıyan<br />

maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulundukları yerden çıkarıp, iş<strong>le</strong>yip<br />

insan yaşamına katan bir iş alanıdır. Günümüzde,<br />

bu sürece, işin bitiminde madencilik<br />

yapılan yer<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğayla uyumlu ha<strong>le</strong> getirme faaliyeti de dahil<br />

edilmiştir.<br />

İnsanlık ta<strong>ri</strong>hi i<strong>le</strong> madencilik ta<strong>ri</strong>hi adeta ortak yazılmıştır.<br />

İnsanoğlu taşa şekil verdikten sonra, hayatı kolaylaşmış; toprağı<br />

iş<strong>le</strong>miş, daha kolay avlanmıştır. Bakır, tunç ve demir de keşfedilip<br />

iş<strong>le</strong>ndikçe, bu maden<strong>le</strong>r insan yaşamının boyutlarını öy<strong>le</strong><br />

değiştirmiş ki, insanlık ta<strong>ri</strong>hinin geçirdiği süreç<strong>le</strong>re adlarını vermiş<strong>le</strong>rdir.<br />

İğne iplikten uzay mekiğine kadar, yaşamımızın ayrılmaz<br />

parçası olan maden<strong>le</strong>r bugün dahi dünyanın siyasi, ekonomik<br />

ve sosyal yaşamın en belir<strong>le</strong>yici etmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin başında<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

2001 yılından itibaren ülke<strong>miz</strong>de altın üretimi başlamış olup; 2009 yılında<br />

yaklaşık 15 ton altın üretilmiştir. Bu üretim seviyesi i<strong>le</strong> İsveç, Finlandiya<br />

gibi üretici ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> de geçerek, Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında en büyük<br />

altın üreticisi konumuna gelinmiştir. Ancak çok yüksek altın potansiyeline<br />

rağmen, ülke<strong>miz</strong>; Çin, ABD, Güney Af<strong>ri</strong>ka, Rusya, Kanada, Avustralya<br />

gibi ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çok ge<strong>ri</strong>sinde kalmaktadır.<br />

gelmektedir.<br />

Ülke<strong>miz</strong>, sanayisinin ihtiyaç duyduğu hammadde ve ara<br />

mal ithalatı için her yıl 150 milyar dolardan fazla döviz ödemekte<br />

ve 2003 yılından sonra enerji ve metal fiyatlarındaki artış<br />

nedeniy<strong>le</strong> de bu rakam giderek büyümektedir. Toplam ithalatımızın<br />

%75’i enerji ve iş<strong>le</strong>nmemiş maden ve ara mal ithalatı faturasından<br />

kaynaklanmaktadır.<br />

Maden çeşitliliği açısından dünyanın zengin bölge<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

olan Anadolu, madencilik ta<strong>ri</strong>hinde pek çok “İlk”e şahit olmuştur.<br />

Örneğin; M.Ö. 7 binli yıllarda metal<strong>le</strong>r ilk olarak, Anadolu'da<br />

keşfedilmiş, bakır ilk olarak Kıbrıs'ta M.Ö. 3 binli yıllarda çıkartılmış,<br />

mermer ilk olarak M.Ö. 1000 yılında Afyon'da iş<strong>le</strong>nmiştir.<br />

Salihli-Sart’ta ilk altın paranın basılmasıyla da dünya ekonomi<br />

ta<strong>ri</strong>hi başlamıştır.<br />

Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından


kaçarak, 4 Aralık’ta madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çalışmakta olduğu bir mağaraya<br />

sığınan ve bu madenci<strong>le</strong>r tarafından azize kabul edi<strong>le</strong>n<br />

Santa Barbara'nın İzmit'te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği<br />

mekânların Anadolu olmasının da madencilik ta<strong>ri</strong>hinde önemli<br />

bir ye<strong>ri</strong> vardır. 4 Aralık tüm dünyada "Dünya Madenci<strong>le</strong>r Günü"<br />

olarak kutlanmaktadır.<br />

Tüm maden<strong>le</strong>r içinde ayrıcalıklı konumunu ta<strong>ri</strong>h boyunca<br />

korumuş olan altın, ülke<strong>miz</strong>de de hem yaygın bir yatırım aracıdır,<br />

hem de kültürel etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de önemli bir yere sahiptir.<br />

Dünyada altın ta<strong>le</strong>bi en yüksek ülke<strong>le</strong>r arasında yer alan Türkiye,<br />

her yıl ortalama 200 ila 250 ton arasında altın ithal etmekte<br />

ve bugünkü fiyatlarla yılda yaklaşık 6-7 milyar dolar ödemektedir.<br />

Altın üretimine başladığımız 2001 yılından bu yana 15 tona<br />

ulaşan üretim seviye<strong>miz</strong> i<strong>le</strong> İsveç, Finlandiya gibi üretici ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

geçerek, Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında en büyük altın üreticisi<br />

konumuna gelinmiştir. Ancak 6500 ton altın potansiyeli<strong>miz</strong><br />

gözönüne alındığında üretimi<strong>miz</strong>, potansiyeli<strong>miz</strong>e göre çok<br />

düşüktür.<br />

Sanayide veya günlük yaşamımızda kimyasal madde<strong>le</strong>r<br />

vazgeçilmez bir konuma gelmiştir. Sanayide, üretim için 100<br />

binden fazla kimyasal<br />

kullanılmaktadır.<br />

Bu neden<strong>le</strong>, bütün<br />

dünyada kimyasalların<br />

üretimi ve ticareti<br />

serbesttir. Toksikoloji<br />

biliminde kimyasal<br />

madde<strong>le</strong>r zehirli<br />

veya zehirsiz olarak<br />

adlandırılmaz. Çünkü<br />

uygun dozaj aşıldığında<br />

her kimyasal<br />

madde zehir etkisine<br />

sahiptir. Ancak bir<br />

kimyasalın bir sanayi<br />

üretiminde kullanılabilmesi<br />

için toksikoloji bilmi tarafından belir<strong>le</strong>nen sınır değer<strong>le</strong>r<strong>le</strong>r<br />

göz önüne alınarak hazırlanan mevcut yönetmelik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve<br />

standartların gerek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ye<strong>ri</strong>ne geti<strong>ri</strong>lmesi zorunludur. Aksi takdirde<br />

söz konusu kimyasalın o üretim için kullanımına müsaade<br />

edilmez.<br />

Siyanür, sanayide tekstil başta olmak üzere (ak<strong>ri</strong>lik gibi<br />

sente<strong>tik</strong> kumaşlar, sente<strong>tik</strong> iplik<strong>le</strong>r, orlon vb.) plas<strong>tik</strong>, naylon,<br />

sünger imalinde, kauçuk ayakkabı yapımında, kuyumculukta,<br />

ilaç sanayinde ve daha pek çok alanda gerekli ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınarak<br />

kullanılmaktadır. Toksikoloji bilmine göre, siyanür, altın üretiminde<br />

kullanımı nedeniy<strong>le</strong> oluşabi<strong>le</strong>cek <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong>n alınan<br />

ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kolayca gide<strong>ri</strong><strong>le</strong>bildiği <strong>ri</strong>sk grubuna girmektedir. Bu<br />

kimyasalın diğer sanayi üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılmasının gözardı<br />

edilip sadece altın üretiminde kullanılmasına karşı çıkılmasının<br />

bilimsel ve teknik bir yönü olamaz.<br />

Dünyada yaklaşık 800 altın ve gümüş madeni bulunmaktadır.<br />

Bunların %95’inde altın ve gümüş üretimi siyanür kullanılarak<br />

gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmektedir. Ge<strong>ri</strong>ye kalan %5’inde ise cevher<br />

uzman maka<strong>le</strong>si<br />

özelliği nedeniy<strong>le</strong> altın tane<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>ri</strong> taneli olmaları nedeniy<strong>le</strong> altın<br />

gravimet<strong>ri</strong>k yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> elde edilmektedir. Ülke<strong>miz</strong>de, çok<br />

çeşitli sanayi dallarında, bugüne kadar hiç bir olumsuzlukla<br />

karşılaşılmadan kullanılan yıllık yaklaşık 300 bin ton çeşitli siyanür<br />

bi<strong>le</strong>şiğinin %1’i altın üretiminde kullanılmaktadır.<br />

Dünyadaki bütün altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde 120 yılı aşkın süredir<br />

üretimde kullanılan siyanür, süreç sırasında altını içinde bulunduğu<br />

kayaçtan ayrıştırmak için kullanılmaktadır. Siyanür<strong>le</strong> altın<br />

üretimi yapılan koşullarda (pH 10.5) atmosfere yayılan siyanür<br />

miktarı oran olarak içi<strong>le</strong>n bir sigara dumanındaki siyanür miktarından<br />

daha azdır. Yurdumuzda altın üretimi yapılan maden<strong>le</strong>rde<br />

ne dere<strong>le</strong>re bir sıvı boşaltımı, ne atık boşaltımı ne de atmosfere<br />

bir gaz salınımı yapılmamaktadır. Bu neden<strong>le</strong> siyanür kullanımı<br />

nedeniy<strong>le</strong> ne çevreye ne de insan sağlığına zarar verecek<br />

bir durum söz konusu değildir. ABD, Kanada, Avusturalya,<br />

Avrupa’da altın hangi yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> aranıyor, hangi yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

çıkarılıp zengin<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>liyorsa, siyanür kullanımı için hangi ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r<br />

alınıyorsa ülke<strong>miz</strong>de de aynı yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> üretim gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmektedir.<br />

Avrupa Birliği Konseyi ilgili<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yaptıkları ince<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r<br />

sonucunda ülke<strong>miz</strong>deki altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılan teknoloji<br />

ve çevre standartlarını Avrupa Birliği ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne örnek göstermiş<strong>le</strong>rdir.<br />

Bugüne kadar Dünya üze<strong>ri</strong>nde maden<strong>le</strong>rde kullanılan<br />

siyanürden kaynaklı bir ölüm vakası olmamıştır.<br />

Ülke<strong>miz</strong>deki altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> çeşitli çevre ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne layık<br />

görülmüş olup Dünya’daki en modern tesis<strong>le</strong>rdir.<br />

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Dünya üze<strong>ri</strong>nde<br />

topraklarında altın gümüş gibi kıymetli maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> ya da<br />

demir, bakır, ,kömür, krom, bor v.b. maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> olup da iş<strong>le</strong>tmeyen<br />

tek bir ülke yoktur. Ülke<strong>miz</strong>deki maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ekonomi<strong>miz</strong>e<br />

katılması çevre değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> suistimal edi<strong>le</strong>rek engel<strong>le</strong>nmeye<br />

çalışılmaktadır. Ülke refahının artması ve medeniyetin<br />

sürekliliğinin sağlanması için “Çevreye duyarlı, saygılı bir<br />

sanayi poli<strong>tik</strong>ası ve sanayiye saygılı, duyarlı bir çevre poli<strong>tik</strong>ası”nı<br />

benimsemek zorundayız.<br />

M. Ümit AKDUR’71<br />

M. Ümit Akdur, 1971 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>j’i mezunudur. 1977’de<br />

Gazi Üniversitesi İngilizce Bölümü’nden mezun olup <strong>Ankara</strong> İktisadi<br />

Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Akademisi, İş<strong>le</strong>tme masterını tamamlamıştır.<br />

Mali Müşavir olan Akdur, 1980 yılında mermercilik sektöründe<br />

iş yaşamına başlamış, daha sonra ABD Büyükelçiliğinde 5 yıl<br />

finansal analiz uzmanı olarak çalışmıştır. 1988 yılında, İdare ve<br />

Finansmandan sorumlu müdür olarak göreve başladığı, altın<br />

madenciliği konusunda faaliyet gösteren Tuprag Metal Madencilik<br />

A.Ş.’de ha<strong>le</strong>n Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Başkan<br />

Yardımcısıdır.<br />

M. Ümit Akdur, Altın Madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanlığı, Madencilik<br />

Sektörü Başkanlar Konseyi Birliği Başkan Yardımcılığı, <strong>Ankara</strong><br />

Sanayi Odası Madencilik Sanayi Komitesi Başkan Yardımcılığı<br />

görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yürütmekte olup, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı<br />

Mütevelli Heyeti Üyesidir.<br />

Boş zamanlarında deniz sporları, kayak, binicilik gibi sporlar<br />

i<strong>le</strong> uğraşan Akdur, bir erkek çocuk babasıdır ve fizyoterapist<br />

Tülay Akdur i<strong>le</strong> evlidir.<br />

57<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kültür-sanat<br />

58<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Çağdaş Türk Resim Sanatının Usta İsmi Mustafa Ayaz<br />

Her Resmim Sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>m İçin<br />

Yazılmış Bir Şiirdir<br />

<strong>Ankara</strong>’da örnek bir sanat müzesi, 2009 yılından bu yana sanatsever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hizmetinde. Çağdaş<br />

Türk Resim Sanatının önde ge<strong>le</strong>n isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Mustafa Ayaz’ın ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

gerçek<strong>le</strong>ştiği, sanata ve resme olan aşkının maddeye dönüşmüş hali olan müze, vakıf olarak<br />

faaliyet göstermekte. Usta sanatçı Ayaz’la Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Çalışma Grubu Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

olarak; resim, sanat, ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve kendi olanaklarıyla kurduğu müze hakkında konuştuk.


Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Çalışma Grubu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> Mustafa Ayaz’la birlikte. Soldan Sağa: Ecehan Sakarya’04, Zer<strong>ri</strong>n Sakarya’71,<br />

Mustafa Ayaz, Demet Aydın’83, Ayda Uçul’81, Şenol Sarısoy’82, Dernek Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Sorumlusu Nazan Önal<br />

Hep iki şey arasında yaşadım: köy<strong>le</strong> kent, sevapla<br />

günah, varlıkla yokluk. Resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>min temel öğesi<br />

bu iki<strong>le</strong>m ve çelişki<strong>le</strong>rdir… Her bir durağı, her köşe<br />

başı ve her sözcüğü bir kitap olacak kadar zengin,<br />

sanatla yoğrulmuş, sanatla bes<strong>le</strong>nen bir serüven<br />

ressam Mustafa Ayaz’ın yaşamı. O, bugün<strong>le</strong>re gelmesini büyük<br />

bir rastlantı olarak değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>yor. “Beş kardeş<strong>tik</strong>, hiçbi<strong>ri</strong> okuma<br />

imkânı bulamadı çünkü köyde ilkokul yoktu. Ai<strong>le</strong>den bi<strong>ri</strong><br />

okusun diye kasabaya yollandım. Mezun olunca tek imkân köy<br />

enstitü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ydi, böy<strong>le</strong>ce 1953’de Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’ne<br />

girdim.” Okuldayken yeteneğiy<strong>le</strong> hocalarının dikkatini çekiyor<br />

ve İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu’nun resim semine<strong>ri</strong> sınavlarına<br />

girmesi öne<strong>ri</strong>liyor. Sınava gi<strong>ri</strong>p, kazanmasıyla Mustafa<br />

Ayaz’ın sanat yolculuğu da başlıyor.<br />

Mustafa Ayaz için sanat bir yaşam biçimi. Resim yapmak,<br />

nefes almak demek onun için. “Resim yapmadığım zaman<br />

eksiklik hissediyorum, resim yapmadan yaşamam zor” diyor.<br />

“Sanatın yaşamınızla bütün<strong>le</strong>şmesi<br />

lazım” diyen Ayaz, sergi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sayısını bilmiyor,<br />

aldığı ödül<strong>le</strong>r ise şu anda onun için<br />

pek de önemli değil. “Ödül<strong>le</strong>r sanatsever<strong>le</strong>re<br />

ve e<strong>le</strong>ştirmen<strong>le</strong>re kendi<strong>miz</strong>i kabul ettirme<strong>miz</strong><br />

açısından gençlik döneminde bizim<br />

için çok önemliydi. 1987’de son ödülümü<br />

aldım, o ta<strong>ri</strong>hten sonra yarışmalara<br />

katılmadım. Onur<br />

ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>ldi daha<br />

sonra. Ödül çok<br />

önemli bir şey<br />

değil, değişik<br />

yollarla da<br />

ödül<strong>le</strong>r alınabiliyor.”<br />

“Yaptığım her resim sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>m<br />

için yazılmış bir şiirdir” diyor<br />

usta sanatçı. Kendisine ilham kaynağını<br />

sorduğumuzda; “Hanımlar” cevabını<br />

ve<strong>ri</strong>yor ve söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor:<br />

“Tabii işin şakası bu ama ilk çağlardan<br />

bu yana yapıla ge<strong>le</strong>n sanat eser<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

ince<strong>le</strong>diğiniz zaman, kadın figürünün<br />

çok sık kullanıldığını görürsünüz, çünkü<br />

sanata daha uygun ve este<strong>tik</strong>tir.” Ayaz’ın<br />

çalışmalarının bir özelliği de erkek figürü<br />

olarak sadece kendini kullanması. Sanatçı<br />

buna neden olarak ise esp<strong>ri</strong>li bir cevap<br />

ve<strong>ri</strong>yor: “Ben kıskanç bir erkeğim, bu<br />

yüzden başka erkek<strong>le</strong>re tahammül edemiyorum.”<br />

kültür-sanat<br />

59<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kültür-sanat<br />

60<br />

Resim dışında ba<strong>le</strong>yi<br />

çok seviyor Mustafa Ayaz,<br />

bu sevgisini müzede de<br />

hissedebilirsiniz. Müzenin<br />

birçok ye<strong>ri</strong>nde kendisi tarafından<br />

seçilmiş ba<strong>le</strong> figür<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

var.<br />

Müze, Ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni;<br />

Vakıf, Sanatsever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

Desteğini Bekliyor<br />

2009 yılında vakıf olarak<br />

faaliyete geçen ‘Mustafa<br />

Ayaz Müzesi’, Mustafa<br />

Ayaz’ın kendi olanaklarıyla<br />

Başkent’e kazandırdığı,<br />

sanatsal bi<strong>ri</strong>kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ese<strong>ri</strong>.<br />

Bu vakıfla toplumun her<br />

kesimine sanat sevgisini<br />

aşılamak, sanat yoluyla<br />

toplumu eğitmek, çağdaş<br />

Türk sanatının yurt içi ve<br />

yurt dışında tanıtılmasına<br />

katkıda bulunmak amaçlanıyor.<br />

Mustafa Ayaz için en önemlisi müzenin yaşaması. Kendi<br />

emek<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> oluşturduğu müzenin finansmanı , satılan resim<br />

paralarıyla sağlanıyor. Fakat bazı resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni satmak istemiyor,<br />

çünkü onlardan ayrılamıyor usta sanatçı. Bu tür resim<strong>le</strong><strong>ri</strong> de<br />

müzeye ayırıyor, herkesin görmesi için.<br />

Müzenin, ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin çok önemli bir noktası olduğunu belirten<br />

Mustafa Ayaz, söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor: “İdeal<strong>le</strong>r bittiği<br />

zaman insanın yaşamı anlamsızlaşıyor. Ben artık yapacağı-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

mı yaptım demiyorum. Sanat eser<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaratmak açısından,<br />

yapacak çok iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>m olduğunu düşünüyorum. Bu müzeyi yaptım<br />

çünkü resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>mim evi, yuvası olsun istedim. Çocuklarım<br />

benden sonra rahat yaşasın. Ben inanıyorum ki içinde bulunduğumuz<br />

bu müzeye ödül<strong>le</strong>r ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ama ödül<strong>le</strong>r çok önemli<br />

değil. İnsanları onurlandırıyor, hoşumuza gidiyor ama bu<br />

duvarın arkası boş arsa, müzik ve konser salonu yapılmalı, bu<br />

müze yaşatılmalı, en büyük ödül bu olur.”<br />

Sanat Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>si… Atölye<strong>le</strong>r… Müze Mağazası<br />

Gi<strong>ri</strong>ş katında yer alan Mustafa Ayaz Sanat Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>si, 2007<br />

yılında Mustafa<br />

Ayaz’ın resim sergisiy<strong>le</strong><br />

açılmış. Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

çağdaş plas<strong>tik</strong> sanatların<br />

gelişmesi yolunda,<br />

yerli ve yabancı<br />

sanatçılara yönelik<br />

pe<strong>ri</strong>yodik sergi<strong>le</strong>r ve<br />

farklı sanatsal etkinlik<strong>le</strong>r<br />

düzen<strong>le</strong>yerek,<br />

s a n a t s e v e r l e r l e<br />

buluşmayı hedefliyor.<br />

Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>, pazartesi gün<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

ha<strong>ri</strong>ç her gün<br />

11.00–18.00 saat<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında<br />

ziyaret edi<strong>le</strong>bilir.<br />

Mustafa Ayaz Sanat<br />

Kursu’ndaki atölye<strong>le</strong>rde ise<br />

Güzel Sanatlar Fakülte<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

hazırlık, yetişkin ve çocuklar<br />

için; resim, heykel ve seramik<br />

kursları da ve<strong>ri</strong>lmekte.<br />

Kursun amacı; hangi yaşta<br />

olursa olsun, sanata ilgi<br />

duyan ve bu konuda kendini<br />

geliştirmek isteyen kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />

bilgi ve deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni paylaşmak.<br />

Mustafa Ayaz Müze<br />

Mağazası’nda, Ayaz’ın<br />

müze ko<strong>le</strong>ksiyonu ve sergi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki<br />

eser<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden üretilmiş<br />

çeşitli seçenek<strong>le</strong>r satışa<br />

sunuluyor. Bu seçenek<strong>le</strong>r<br />

arasında; t-shirt, çanta, farklı<br />

şekil ve boyutlarda tabaklar,<br />

magnet<strong>le</strong>r, reprodüksiyon<br />

tablolar, müze kataloğu i<strong>le</strong> Ayaz’ın desen ve müze kitabının<br />

da yer aldığı ürün<strong>le</strong>r bulunuyor.<br />

Mustafa Ayaz Vakfı Plas<strong>tik</strong> Sanatlar Müzesi<br />

Adres: Ziyabey Cad. No: 25 Balgat /<strong>Ankara</strong><br />

Tel: 0312 285 8998 Fax: 0312 286 2989<br />

www.mustafaayazmuzesi.com


kültür-sanat<br />

62<br />

Bu yıl 21. yaşını kutlayan<br />

<strong>Ankara</strong><br />

Uluslararası Film<br />

Festivali yine özel<br />

bir programla<br />

<strong>Ankara</strong>lılara sinema dolu<br />

gün<strong>le</strong>r yaşattı. Bu yıl da iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

Türk ve Dünya sinemasının<br />

en iyi örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni iz<strong>le</strong>me<br />

fırsatı buldukları festival; atölye<br />

çalışmaları, söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r,<br />

panel<strong>le</strong>r ve Sanat Sokağı<br />

etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> renk<strong>le</strong>ndi ve<br />

yarışma bölümüy<strong>le</strong> de sinemaya<br />

emek veren<strong>le</strong><strong>ri</strong> ödül<strong>le</strong>ndirdi.<br />

Bu önemli festivalin<br />

başında ise iki Ko<strong>le</strong>jli bulunuyor;<br />

İnci Demirkol’72 ve Can<br />

Özgün’73. <strong>Ankara</strong>lıların, özellik<strong>le</strong><br />

de Ko<strong>le</strong>j camiasının festivali<br />

destek<strong>le</strong>mesi ve sahip<br />

çıkması gerektiğini vurgulayan<br />

Özgün ve Demirkol i<strong>le</strong><br />

festivalin dünü, bugünü ve<br />

yarını i<strong>le</strong> ilgili keyifli bir söy<strong>le</strong>şi<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />

Uluslararası <strong>Ankara</strong> Film<br />

Festivali’nin ta<strong>ri</strong>hçesi hakkında<br />

kısaca bilgi alabilir<br />

miyiz?<br />

Can Özgün: Uluslararası<br />

<strong>Ankara</strong> Film Festivali 1988<br />

yılında <strong>Ankara</strong> Film Şenliği<br />

olarak başlayan bir etkinlik.<br />

Kurucuları ise, aralarında Aziz<br />

Nesin ve Mahmut Tali Öngören<br />

gibi isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de olduğu 12 sinema gönüllüsü. Şenlik çok<br />

ilgi görünce üç sene içinde büyüyerek uluslararası bir kimlik<br />

kazanmış, o zaman da kurumsallaşmak gereği doğmuş ve bu<br />

neden<strong>le</strong> de Dünya Kit<strong>le</strong> İ<strong>le</strong>tişimi Araştırma Vakfı kurulmuş. Festival,<br />

vakfın etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olarak devam ediyor.<br />

İnci Demirkol: Festival, yapılmaya başlandığı günden<br />

bugüne kadar bir kez Körfez Savaşı sırasında çeşitli neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />

bir kez de ta<strong>ri</strong>h kaydı nedeniy<strong>le</strong> yapılamadı.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Dünya Kit<strong>le</strong> İ<strong>le</strong>tişimi Araştırma Vakfı Başkanı İnci Demirkol’72 ve<br />

<strong>Ankara</strong> Film Festivali Başkanı Can Özgün’73<br />

<strong>Ankara</strong> Film Festivali Bir Okuldur<br />

Türk sinemasını yurt dışında başarıyla<br />

temsil eden ve ülke<strong>miz</strong>de sinema adına<br />

başarılara imza atan yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n pek<br />

çoğu ilk ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Uluslararası <strong>Ankara</strong> Film<br />

Festivali’nden aldı; Fatih Akın, Nu<strong>ri</strong> Bilge<br />

Ceylan, Yüksel Aksu, Mustafa Altıoklar ve<br />

Tayfun Pirselimoğlu bu isim<strong>le</strong>rden bazıları.<br />

<strong>Ankara</strong> Film Festivali’nin<br />

ülke<strong>miz</strong>deki diğer festival<strong>le</strong>r<br />

arasındaki ye<strong>ri</strong> nedir?<br />

İ.D.: Ben bütün festival<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

gezdiğim için rahatlıkla söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m<br />

ki; bizim festivali<strong>miz</strong>in<br />

program ve içe<strong>ri</strong>k açısından<br />

ülke<strong>miz</strong>deki diğer festival<strong>le</strong>rden<br />

ge<strong>ri</strong> kalır yanı yok.<br />

İçe<strong>ri</strong>k olarak İstanbul bi<strong>ri</strong>ncidir,<br />

biz ikinciyiz. Antalya,<br />

Adana, Bursa bizden çok<br />

sonra gelir, onlardaki fark ise<br />

parasaldır ve göste<strong>ri</strong> kısmındaki<br />

şaşaadan kaynaklanır,<br />

özellik<strong>le</strong> de Antalya’da. Bizim<br />

küçük bütçe<strong>miz</strong><strong>le</strong> yaptığız<br />

iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, dünyada bu ölçekteki<br />

başka bir festivalde yapılabi<strong>le</strong>ceğini<br />

sanmıyorum.<br />

Festivali<strong>miz</strong>de kısa film ve<br />

belgesel<strong>le</strong>re çok önem ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />

Kısa belgeselci<strong>le</strong>r arasında<br />

sıkı tartışmalar geçer,<br />

böy<strong>le</strong>ce daha iyisini yapmanın<br />

yollarını öğrenir<strong>le</strong>r. Diğer<br />

festival<strong>le</strong>rde ise kısa film göste<strong>ri</strong>mi<br />

adına bir seanslık göste<strong>ri</strong>m<br />

yapıyorlar fakat o da<br />

şeh<strong>ri</strong>n bir ucunda oluyor<br />

Antalya’da olduğu gibi, ana<br />

festival<strong>le</strong> bağlantısı da olmuyor.<br />

Biz kısa filmci<strong>le</strong><strong>ri</strong> ana festiva<strong>le</strong><br />

bağlıyoruz.<br />

Festiva<strong>le</strong> yakın çevre<strong>le</strong>rdeki<br />

üniversite<strong>le</strong>rden öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

katılımları oluyor. Geçtiği<strong>miz</strong> sene Çankırı, Isparta ve<br />

Kastamonu gibi il<strong>le</strong>rden geldi<strong>le</strong>r ve sahip çıktılar festiva<strong>le</strong>. Sinemada<br />

ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong> olan insanlarla aynı ortamı paylaşmak ve onlarla<br />

soh<strong>bet</strong> edebilmek onlar için çok önemliydi.<br />

C.Ö.: Her şeyden önce vakfın ve festivalin bir duruşu var.<br />

Bu durum festiva<strong>le</strong> kaynak yaratma açısından sıkıntı yaratsa da<br />

bağımsız olmamızı sağlıyor. Önem<strong>le</strong> vurgulanması gereken bir<br />

nokta var ki festival olarak bizim “ekol olma” özelliği<strong>miz</strong>in<br />

bulunması. Türk sinemasını yurt dışı ve yurt içinde başarıyla


temsil eden yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilk ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> bizdendir; Fatih Akın,<br />

Nu<strong>ri</strong> Bilge Ceylan, Mustafa Altıoklar, Yüksel Aksu ve Tayfun<br />

Pirselimoğlu bu isim<strong>le</strong>rden bazıları.<br />

Pek çok festivalde işin içine para ve çıkarlar girer. Bizim bir<br />

farklılığımız da parasal ödülümüzün olmaması. Biz sadece bir<br />

filme unvan ve<strong>ri</strong>yoruz. Para ödülü olmadığı halde ulusal yarışmalarımıza<br />

katılım çoktur, bunun sebebi ise <strong>Ankara</strong> Film<br />

Festivali’nden ödül almak bir sınavı geçmek gibidir, bir prestijdir.<br />

Festival jü<strong>ri</strong>si ve özel ödül alacaklar nasıl belir<strong>le</strong>niyor?<br />

İ.D.: Jü<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok dikkatli seçiyoruz. Yeşilçam’ın karmaşasından<br />

uzak tutmaya çalışıyoruz. Diğer festival<strong>le</strong>rde, örneğin<br />

Antalya’da Yeşilçam içi klik<strong>le</strong>şme<strong>le</strong>r çok belli olur. Festival jü<strong>ri</strong><strong>miz</strong>de<br />

sinema yazarı, yönetmen, akademisyen ve sanatçı oluyor,<br />

bu da ortamın daha tarafsız olmasını sağlıyor, yani herkes<br />

biliyor ki jü<strong>ri</strong> o filmi gerçekten sevmiş ve o neden<strong>le</strong> seçmiş,<br />

kazanılan ödül alın te<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kazanılmış. Jü<strong>ri</strong> oluşturulurken dikkat<br />

ettiği<strong>miz</strong> bir başka konu da sayısal olarak cinsiyet dengesinin<br />

sağlanması.<br />

C.Ö.: Jü<strong>ri</strong>deki isim<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluşturmak en zor iş. Yarışmadan üç<br />

gün önce jü<strong>ri</strong>nin değiştiği bi<strong>le</strong> olur. Özellik<strong>le</strong> sanatçı olanlar<br />

yoğun çalışan insanlar oldukları için bazen söz verme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

rağmen katılamayabiliyorlar. Özel ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> ise Dünya Kit<strong>le</strong><br />

İ<strong>le</strong>tişim Vakfı ve<strong>ri</strong>yor. Vakıf üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yönetim kurulu, yürütme<br />

kurulu, danışma kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> çeşitli isim<strong>le</strong>r belirliyor, bu isim<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

internette de tartışabiliyoruz.<br />

Festivalin iz<strong>le</strong>yici potansiyeli hakkında ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>yebilirsiniz?<br />

Film<strong>le</strong>r ve etkinlik<strong>le</strong>r yete<strong>ri</strong>nce ilgi görüyor mu?<br />

C.Ö.: Festival çok önemli bir sosyal<strong>le</strong>şme aracı. Festival<br />

süresince göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>n film<strong>le</strong><strong>ri</strong>n %99’u tica<strong>ri</strong> sinemalarda oynamayacak<br />

film<strong>le</strong>r. Biz festival süresince şöy<strong>le</strong> bir imkân yaratıyoruz;<br />

festival iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong> film<strong>le</strong><strong>ri</strong> üreten kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> filmi seyredip, sonra<br />

onlarla film üze<strong>ri</strong>ne konuşabiliyorlar. Workshoplarımız var.<br />

Bütün bunları düşününce iz<strong>le</strong>yicinin daha fazla olması gerekir.<br />

İ.D.: Festival ilgi görüyor ama hiçbir zaman yeterli olmaz.<br />

İz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi dışında sponsorluk anlamında da destek olunması<br />

gerekiyor festiva<strong>le</strong>. Çünkü vakfın belirli ve sürekli bir geli<strong>ri</strong><br />

olmadığı için her sene festival için kaynak yaratmaya çalışıyoruz.<br />

Sponsorlarla festivalin bütçesini yapmaya gayret ediyoruz.<br />

kültür-sanat<br />

Tabii son yıllarda <strong>Ankara</strong>’daki kuruluşlar festivali destek<strong>le</strong>meye<br />

başladı. Ama sosyal sorumluluk poli<strong>tik</strong>aları varsa ya da<br />

yetkili kişinin sinemaya özel ilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> varsa oluyor bu da. Şu anki<br />

sponsorlarımızın çok önemli katkıları oluyor ama bunlar yetmiyor,<br />

daha fazla olması lazım. Her şeyden önce ulusal basında<br />

sesi<strong>miz</strong>i duyurmakta zorlanıyoruz. <strong>Ankara</strong>’da uluslararası bir<br />

film festivalinin olduğunu bilmeyen<strong>le</strong>r var. Ağırlıklı olarak<br />

İstanbul’u destekliyor büyük kuruluşlar. Bu anlamda sadece<br />

bizim festivali<strong>miz</strong> için söy<strong>le</strong>miyorum, sanat adına yapılan bütün<br />

güzel iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n destek<strong>le</strong>nmesi gerekiyor, mesela Afyon Caz<br />

Festivali’nin yaşatılması gerekiyor.<br />

İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>si için festival<strong>le</strong><br />

ilgili gerçek<strong>le</strong>ştirmeyidüşündüğünüz<br />

proje<strong>le</strong>r ve çalışmalar<br />

ne<strong>le</strong>rdir?<br />

İ.D.: Pek çok proje<br />

var ama bunları gerçek<strong>le</strong>ştirebilmek<br />

maddi olanaklara<br />

da bağlı. Mesela<br />

bizim bir “<strong>Ankara</strong> Buluşması”<br />

sözümüz var. Bu<br />

projeyi Kültür Bakanlığı’na<br />

sunduk. Yurt dışında Türk<br />

Film<strong>le</strong><strong>ri</strong> Haftası yapıyoruz,<br />

oradaki insanlarla tanışıyoruz.<br />

Festivalci<strong>le</strong>r, yapımcı ve<br />

yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong>’ya davet<br />

etmek istiyoruz, bu buluşmanın<br />

bi<strong>ri</strong>nci ayağı. Buluşmanın<br />

ikinci ayağı ise festiva<strong>le</strong> <strong>Ankara</strong><br />

dışından ge<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

sayısını arttırmak, Anadolu sanat lise<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de kapsayacak şekilde.<br />

C.Ö.: Vakfın proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> var. Aydın’ın Çine Be<strong>le</strong>diyesi i<strong>le</strong> ortak<br />

bir proje yaparak kıyı kent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çocuklara sinema eğitimi<br />

ve<strong>ri</strong>lmesi i<strong>le</strong> ilgili. Bir de makinist eğitimi programı uygulamak<br />

istiyoruz. Çünkü Türkiye’de bunun eğitimi yok, bu mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong>r<br />

hep alaylı kalmıştır. Kısacası fikir<strong>le</strong>r fışkırıyor ama bu fikir<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

hayata geçi<strong>ri</strong>lmesi maddi kaynaklara bağlı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki öğrencilik yıllarınızla ilgili olarak<br />

ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>mek istersiniz?<br />

İ.D.: Arkadaşlıklarımız çok güzeldi ve hala sürer. Herkes<br />

kardeş gibiydi. Mesela aynı sınıftan kız ve erkek öğrenci<strong>le</strong>r birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

çıkmazlardı. Benim için çok keyifli yıllardı. Biz okula<br />

koşa koşa giderdik.<br />

C.Ö.: Ben kadrolu Ko<strong>le</strong>jliyim. İlkokuldan lise bitene kadar<br />

eğitim hayatım Ko<strong>le</strong>j’de geçti. Öncelik<strong>le</strong> Ko<strong>le</strong>jli olmaktan gurur<br />

duyuyorum, çok mutluyum, camiayı da çok seviyorum. Her<br />

zaman ülke<strong>miz</strong>in en iyi eğitim kurumlarından bi<strong>ri</strong> olmuştur<br />

Ko<strong>le</strong>j. Tüm <strong>Ankara</strong>lıları ve <strong>TED</strong> camiasını festiva<strong>le</strong> bekliyoruz.<br />

Özellik<strong>le</strong> <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n <strong>Ankara</strong>’da gerçek<strong>le</strong>şen uluslararası<br />

boyuttaki bu festivali sahip<strong>le</strong>nme<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerekir.<br />

Bilgi İçin: http://www.filmfestankara.org.tr<br />

63<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kültür-sanat<br />

64<br />

Avrupa’nın Kültür Başkenti<br />

Adına şiir<strong>le</strong>r yazılan, şarkılar beste<strong>le</strong>nen, romanlar<br />

yazılan ve uğruna savaşlar yapılan bir kent olan<br />

İstanbul, doğu i<strong>le</strong> batı arasında köprü olmuş, ta<strong>ri</strong>h<br />

boyunca üç büyük imparatorluğa Osmanlı, Roma<br />

ve Bizans’a başkentlik yapmıştır. İşte bu özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

ve tüm kültürel mirasını göz önünde bulundurduğumuzda<br />

İstanbul, Avrupa Birliği tarafından 2010 Kültür Başkent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

bi<strong>ri</strong> olarak kabul edilmiştir.<br />

Pe<strong>ri</strong>yodik olarak her yıl belir<strong>le</strong>nen kent veya kent<strong>le</strong>re ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

bu unvanı İstanbul, Almanya’nın Essen, Maca<strong>ri</strong>stan’ın Pécs<br />

şehir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> paylaşıyor.<br />

Seçi<strong>le</strong>n kentin kültürel yaşamını ve kültürel gelişimini sergi<strong>le</strong>mesi<br />

için oldukça iyi bir fırsattır. Bu kent<strong>le</strong>r, uluslararası platformda<br />

kendi kültür<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne has özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> sergi<strong>le</strong>me<strong>le</strong><strong>ri</strong> için bir<br />

takım değişim<strong>le</strong>r yaşamaktadırlar.<br />

Her geçen gün, yalnız İstanbullular için değil, tüm dünya<br />

için bir çekim merkezi, bir kültür ve sanat merkezi niteliği kazanan<br />

İstanbul, uzun bir süredir 2010 Avrupa Kültür Başkenti<br />

olmaya hazırlanıyordu. 16 Ocak’ta yapılan görkemli açılış töreninden<br />

sonra kültür başkentliği resmi<strong>le</strong>şen dünyanın en güzel<br />

şehir<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden İstanbul, yıl boyunca gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

dünyanın sanat gündemini işgal etmeye devam edecek.<br />

Müzik, opera, sinema, tiyatro, animasyon, edebiyat, tu<strong>ri</strong>zm,<br />

ge<strong>le</strong>neksel sanatlar ve daha pek çok başlık altında gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

etkinlik ve proje<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dopdolu bir 2010 yılı yaşatan ve<br />

yaşatmaya devam edecek yedi tepeli kentte, yıl boyunca 182<br />

kültür sanat etkinliği gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiş olacak.<br />

İşte, bu etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öne çıkanlarından Nisan ve<br />

Mayıs ayında yapılacak olanlar:<br />

prömiye<strong>ri</strong> 28 Nisan’da Garajistanbul’da.<br />

Münir Nurettin Selçuk’un müziğine adanmış Müni<strong>ri</strong>stanbul<br />

projesi konse<strong>ri</strong> 27 Nisan’da CRR’de.<br />

Türk müziğinin önemli temsilci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Ali Ufki`nin 400.<br />

doğum gününe adanan Sacred B<strong>ri</strong>dges başlıklı konser Aya<br />

İ<strong>ri</strong>ni’de.<br />

27-28-29 Nisan’da İş Sanat`ta Sevgiy<strong>le</strong> El E<strong>le</strong> Sanat Festivali<br />

yapılacak.<br />

Avrupa Edebiyatı Türkiye’de / Türkiye Edebiyatı Avrupa`da<br />

projesinin galası 16 Nisan`da Aya İ<strong>ri</strong>ni’de.<br />

Mayıs’ta İstanbul 2010<br />

İstanbul, Avrupa Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong> Tiyatro Şenliği’ne ev sahipliği<br />

yapacak.<br />

“Sahne Senin İstanbul” fotoğraf sergisi 10 Mayıs`tan itibaren<br />

Fototrek Fotoğraf Stüdyosu`nda olacak.<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi ay boyunca “İstanbul Otherwise”<br />

sergisine ev sahipliği yapacak.<br />

11-15 Mayıs arasında “İstanbul Uluslararası Şiir Festivali”<br />

düzen<strong>le</strong>necek.<br />

1 Mayıs’ta CRR’de “Mahpeyker: Kösem Sultan” filminin<br />

prömiye<strong>ri</strong> yapılacak.<br />

Su üstünde Avrupa ışık enstalâsyonları ay boyunca Haliç<br />

ve Yeniköy Palais Aus`ta.<br />

28 Mayıs`ta Süreyya Operası, Yurdum Çocukları Ba<strong>le</strong><br />

Göste<strong>ri</strong>si’ne ev sahipliği yapacak.<br />

2010 programı kapsamında hayata geçi<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ve öne<br />

çıkan proje<strong>le</strong>r arasında Anadolu Ateşi’nin dünya şeh<strong>ri</strong> İstanbul'un<br />

bin<strong>le</strong>rce yıllık ta<strong>ri</strong>hini ve kültürel zenginliğini etnik ve<br />

modern dans kurgusuyla sahne<strong>le</strong>yeceği “İstanbul Dreams”<br />

Nisan’da İstanbul 2010<br />

adlı göste<strong>ri</strong>sini ve Avrupa'nın en büyük Rock gruplarından<br />

Balkanist - Balkan Müzik Festivali<br />

U2’nun Atatürk Olimpiyat Stadı'nda vereceği konse<strong>ri</strong> özellik<strong>le</strong><br />

İstanpoli kapsamındaki Michael Laub projesinin kaçırmamanızı tavsiye ede<strong>ri</strong>z.<br />

İstan<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010


İstanbul’a Katkıları<br />

İstanbullu sanatçılar, yaratıcılar uluslararası alana açılacak.<br />

Avrupa Kültür Başkenti unvanına sahip olmak, İstanbul’a İstanbul, Avrupa ve dünyanın dört bir yanından pek çok kültür<br />

dünya kültür-sanat gündeminde yer almanın dışında pek çok sanat insanının yanı sıra pek çok seçkin medya temsilcisini de<br />

şey kazandıracak.<br />

misafir edecek.<br />

İstanbul, dünya kültür mirasını tüm zenginliğiy<strong>le</strong> Avrupa’yla İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliği’nden en önemli kaza-<br />

paylaşacak. Kentlilik bilinci gelişecek, İstanbullular kent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin nımı ise yöneten ve yöneti<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r el e<strong>le</strong> çalışıp üretecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> yep-<br />

sahip olduğu değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> keşfedecek. Kentsel dönüşüm proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> yeni bir yönetişim anlayışına kavuşmaları olacak.<br />

bir yandan kentin çehresini değişti<strong>ri</strong>rken öte yandan kentlinin Gönüllü Programıyla Siz de Etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Bir Parçası<br />

yaşam kalitesini yükseltecek.<br />

Olabilirsiniz<br />

İstanbul yeni kültür mekânlarına kavuşacak, kentin kültür alt<br />

yapısı güç<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek. Uluslararası proje<strong>le</strong>r bir yandan Avrupa<br />

ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne Türk kültürünü tanıtırken, öte yandan Avrupalı ve Türk<br />

sanatçılar arasında paylaşımlara sahne olacak.<br />

İstanbullular farklı sanat disiplin<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kucaklaşacak, İstanbullu<br />

genç<strong>le</strong>r sanatsal yaratıcılıkla daha yakın bir ilişki kurma<br />

olanağı bulacak. Pek çok yeni iş sahası açılacak, Avrupa’yla<br />

2010 Avrupa Kültür Başkenti Gönüllü Programı 7’den 70’e<br />

bütün İstanbulluları ajansa bekliyor. Gönüllü<strong>le</strong>r, tekrarı olmayacak<br />

Avrupa Kültür Başkenti organizasyonunun mutfağında yer<br />

alacak ve tüm sürecin heyecanını daha yakından hissedebi<strong>le</strong>cek.<br />

Bunun yanı sıra eğitim, gezi ve diğer sosyal etkinlik<strong>le</strong>rden<br />

yararlanma fırsatına sahip olacak.<br />

kültürel ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n gelişmesinin yanı sıra ekonomik ilişki<strong>le</strong>r de<br />

bul<br />

Bilgi ve başvuru için: www.istanbul2010.org/gonullu<br />

gelişecek.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kültür-sanat<br />

66<br />

Altın Ayı’nın Seçimi… Bal<br />

Dünyanın en saygın film ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Altın Ayı, ilk kez 1964 yılında bir Türk filmine,<br />

Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz filmine ve<strong>ri</strong>ldi. Film, aldığı Altın Ayı’yla Türk Sineması’nda<br />

uluslararası ödül kazanan ilk film olarak da bir ilke imza atmış oldu. Fatih Akın’ın<br />

yönettiği Alman yapımı “Duvara Karşı” filmi de 2004’te Altın Ayı almıştı.<br />

Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun, “Yusuf”<br />

üç<strong>le</strong>mesinin final filmi olan “Bal”, 60. Berlin Film<br />

Festivali’nde en büyük ödül olan Altın Ayı Ödülü’ne<br />

layık görüldü. Ana yarışma bölümünde 19<br />

film<strong>le</strong> yarışan "Bal", festivalin bu yılki "En İyi Film"i<br />

seçildi. Göste<strong>ri</strong>ldiği günden itibaren yarışmanın<br />

favo<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında yer alan film, dünyanın en<br />

saygın ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Altın Ayı’yı 46 sene sonra<br />

Türkiye’ye getiren yapım oldu.<br />

Son yıllarda Türk yönetmen<strong>le</strong>r uluslararası<br />

alanlarda kazandıkları başarılarla dikkat çekiyor,<br />

Cannes ve Venedik gibi önemli ve prestijli festival<strong>le</strong>rde<br />

ödül<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>liyorlar. Film<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> adlarından<br />

sıkça söz ettiren Nu<strong>ri</strong> Bilge Ceylan, Reha Erdem, Derviş Zaim<br />

ve Fatih Akın gibi yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n uluslararası arenada elde ettiği<br />

bu başarılar sinemamızın ge<strong>le</strong>ceği açısından umut ve<strong>ri</strong>yor ve<br />

genç yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> cesaret<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>yor. Bu başarıların sonuncusunu<br />

da ülke<strong>miz</strong>in önemli yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Yönetmen<br />

Semih Kaplanoğlu i<strong>le</strong> yaşadık.<br />

Kaplanoğlu’nun “Yumurta” i<strong>le</strong> başlayıp, “Süt” i<strong>le</strong> devam<br />

eden “Yusuf” üç<strong>le</strong>mesinin son filmi Bal, bundan tam 46 yıl önce<br />

Susuz Yaz filmiy<strong>le</strong> Metin Erksan’ın Türkiye’ye kazandırdığı Altın<br />

Ayı Ödülü’nü ikinci kez ülke<strong>miz</strong>e getirdi. Film, Berlin Film Festi-<br />

Ünlü Polonyalı besteci Frede<strong>ri</strong>c Chopin’in 200’üncü doğum<br />

yılı olması dolayısıyla 2010 “Chopin Yılı” ilân edildi. Roman<strong>tik</strong><br />

dönem klasik müziğinin kilit isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden, Polonyalı besteci ve<br />

piyano virtüözü Chopin’in doğum günü kesin olarak bilinmediği<br />

için Şubat ayının son haftası boyunca doğumu şerefine konser<strong>le</strong>r<br />

dizisi gerçek<strong>le</strong>ştirdi. 1 Mart’ta sona eren konser<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dünya<br />

çapındaki sayısız Chopin etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> resmen başladı.<br />

Müzik ta<strong>ri</strong>hinin en büyük piyano müziği bestecisi olarak<br />

nite<strong>le</strong>nen Polonya asıllı Frede<strong>ri</strong>c Chopin, piyano için beste<strong>le</strong>diği<br />

büyü<strong>le</strong>yici ve roman<strong>tik</strong> yapıtlarıyla ünlüdür. Tek bir enstrümanı<br />

kullanarak, Mozart, Beethoven, Bach gibi en büyük<strong>le</strong>r arasında<br />

ye<strong>ri</strong>ni almıştır. Piyano parçaları dışında çok az bestesi bulunan<br />

sanatçının, özgün üslubu ve piyano çalmaktaki hüne<strong>ri</strong>y<strong>le</strong>,<br />

müzik ustaları arasında apayrı bir ye<strong>ri</strong> vardır. Chopin, çalış tekniği<br />

olarak Mozartçı ge<strong>le</strong>neği devam ettirmiş, piyanonun kullanım<br />

imkânlarının gelişimine katkıda bulunmuştur.<br />

vali’nde aldığı Altın Ayı’nın yanı sıra ayrıca Kilise<strong>le</strong>r<br />

Birliği Ekümenik Jü<strong>ri</strong> Ödülü’nün de sahibi<br />

oldu.<br />

Üç<strong>le</strong>menin ilk iki filmi olan Yumurta ve Süt de<br />

ulusal ve uluslararası festival<strong>le</strong>rden çok sayıda<br />

ödül<strong>le</strong> dönmüştü. Bal, iz<strong>le</strong>yiciyi bu kez Yusuf’un<br />

çocukluğuna götürüyor ve karakovan balcısı<br />

babası Yakup’la tanıştırıyor. Yedi yaşındaki<br />

Yusuf’la babasının doğayla iç içe ve mis<strong>tik</strong> öğe<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

dolu öyküsünü anlatıyor.<br />

Festivalin ödül töreninde ödülünü almak için<br />

sahneye çıkan Kaplanoğlu, teşekkür konuşmasında<br />

çekim<strong>le</strong>r sırasında yaşadığı bir hikâyeden<br />

şöy<strong>le</strong> bahsetti: “Ormanda çekim yaparken, 10 metre i<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de<br />

duran bir ayıyla karşılaştık. Kovandaki balı almaya gelmişti. Bizi<br />

görünce kaçtı. Sanırım şimdi burada”. Kaplanoğlu, filmin<br />

çekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldiği Çamlıhemşin’deki doğa sorunlarına<br />

da dikkat çekti ve “Çamlıhemşin’in doğası tah<strong>ri</strong>p edilmeye<br />

çalışılıyor. Umarım bu ödül oranın korunmasına yardımcı olur”<br />

dedi.<br />

Senaryosunu Semih Kaplanoğlu ve Orçun Köksal’ın yazdığı,<br />

başrol<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu ve Tülin Özen’in<br />

paylaştığı film, önümüzdeki ay seyirciy<strong>le</strong> buluşuyor..<br />

Piyanonun Dehası Chopin 200 Yaşında<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Chopin mutluluğunu, coşkusunu,<br />

umutsuzluğunu vals, prelüd ve<br />

noktürn gibi kısa parçalarda di<strong>le</strong><br />

getirdi. Besteci, 20 yaşında ayrıldığı<br />

yurdu Polonya'ya duyduğu sevgiyi<br />

ve öz<strong>le</strong>mi halk danslarından esin<strong>le</strong>nerek<br />

yazdığı polonez ve mazurkalarında<br />

coşkulu bir biçimde müziğe<br />

dönüştürdü. Beste<strong>le</strong>diği vals<strong>le</strong>r<br />

dans edilmek için değil, din<strong>le</strong>nmek üzere yazılmış çekici ve<br />

roman<strong>tik</strong> parçalardı.<br />

1810 ve 1849 yılları arasında yaşayan dahi besteci Pa<strong>ri</strong>s’te<br />

yaşadı ve sanatını burada geliştirdi. Chopin Pa<strong>ri</strong>s'te Pére-Lachaise<br />

mezarlığında gömülü olmasına rağmen, kendi vasiyeti<br />

üze<strong>ri</strong>ne öldükten sonra kalbi çıkarılarak çok sevdiği vatanı<br />

Polonya’ya gönde<strong>ri</strong>ldi.


kitap<br />

68<br />

Kazuo Ishiguro<br />

Beni Asla Bırakma<br />

Bir kitap okuma klübüm var: “Ley<strong>le</strong>k<strong>le</strong>r”. Her<br />

ay bir kitap seçer ve bir sonraki toplantıda<br />

tartışırız; Anlatım tekniğini, dilini-çevi<strong>ri</strong>sini,<br />

yazarı, çağının koşullarını… Bir kaç ay önce,<br />

Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma”sını<br />

konuşmaya karar vermiş<strong>tik</strong>. Kitabın son sayfasını<br />

kapattığımda, bir zamanlar tebessüm<strong>le</strong> iz<strong>le</strong>diğim<br />

“Dolly” haber<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, 40 yıl öncesinin “ilkel” dünyasını,<br />

ivmesi giderek artan bilimsel-teknolojik-sosyal<br />

değişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n nereye varacağını düşündüm..<br />

Kitabın yazarı Ishiguro, Nagazsaki doğumlu. Altı<br />

yaşındayken ai<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> İngiltere’ye yer<strong>le</strong>şmiş, edebiyat<br />

alanında yüksek öğrenim gördükten sonra yazmaktan<br />

başka hiç bir iş yapmamış. Time Dergisi’nin seçtiği, son seksen<br />

yılın İngilizce yazılmış en iyi yüz kitabı arasına giren Beni<br />

Asla Bırakma, adı i<strong>le</strong> aşk macerası vaad ediyor ama okuru<br />

yakın bir ge<strong>le</strong>cek<strong>le</strong> cevaplarını bulacağı sorularla yüz<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>yor.<br />

Romanın konusu, İngiliz edebiyatının favo<strong>ri</strong> mekânlarından<br />

bir yatılı okulda geçiyor. Bizim<strong>le</strong> konuşan Kathy, eski bir öğrenci.<br />

Bugün 31 yaşında. Sayfa sayfa aralanan gizem çözüldüğünde,<br />

dış dünyayla hiç bir bağlantıları olmayan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

normal insanlardan klonlandıklarını anlıyoruz. Çocuklardan her<br />

bi<strong>ri</strong>nin dışarıda bir yerde “aslı”nın yaşadığını, varoluş neden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin,<br />

klonu oldukları insanların ihtiyacı durumunda organ<br />

bağışlamak olduğunu farketmek sarsıyor okuyanı.<br />

Klonlamanın teknolojisi hakkında bilgi edinmek isterseniz,<br />

Tübitak Bilim ve Teknik Sitesi’nde çok güzel ve anlaşılır bir sayfa<br />

var:<br />

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/klonlama/klonlama_u<br />

ygulamala<strong>ri</strong>.html<br />

İnsanın canlıya ve doğaya ilişkin mantığının sarsılması, çok<br />

eski çağlarda, türün iyi<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesi adına, bitki tür<strong>le</strong><strong>ri</strong> üze<strong>ri</strong>nde<br />

kasıtlı değiştirme<strong>le</strong>r uygulamasıyla başladı. Bugün bizi gen<br />

transfe<strong>ri</strong> noktasına getiren bu çalışmalar sonucunda, üç<br />

bacaklı tavuk, yeşil civciv gibi hilkat ga<strong>ri</strong>be<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra istediğiniz<br />

maddeyi sentez<strong>le</strong>yebi<strong>le</strong>n bir canlıya sahip olmak mümkündür.<br />

Söz konusu maddeyi yeniden ve yeniden üretmek ye<strong>ri</strong>ne,<br />

elinizdeki canlının yete<strong>ri</strong> kadar gene<strong>tik</strong> ikizini yaratarak, bu<br />

küçük sürüyü doğal yollardan üretmeye başlarsanız, yatırımınız<br />

kendi kendine büyüyecektir. Uygulamanın ekonomik bir yönüdür<br />

bu.<br />

Uyuştucu kaçakçılarının kabusu olan bir köpeğin klonlanması<br />

ise iş<strong>le</strong>vsel açısından bir örnek. Gene<strong>tik</strong> bir hizmet robotu<br />

üretip, tüm narko<strong>tik</strong> bi<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, gümrük kapılarında dünyanın<br />

hizmetine sunulsa güzel olmaz mı?<br />

Öte yandan, gen<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> oynanmış süs balıkları, çiçekçi<strong>le</strong>rde<br />

gördüğümüz (ama doğal sandığımız) göz alıcı çiçek<strong>le</strong>r, bitki<strong>le</strong>r,<br />

meyve-sebze reyonlarındaki me<strong>le</strong>z<strong>le</strong>r, bilginin hangi amaçlara<br />

hizmet edeceği sorusunu akla geti<strong>ri</strong>yor. Einstein, Roosevelt’e<br />

yazdığı meşhur mektubunda, yepyeni bir enerji kaynağı olabi-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

<strong>le</strong>cek nük<strong>le</strong>er füzyondan bahsediyor fakat bunun kötü<br />

niyetli el<strong>le</strong>rde bomba yapımında kullanılabi<strong>le</strong>ceği<br />

konusunda da uyarıda bulunuyordu.<br />

Çoktan be<strong>ri</strong>dir hayatımızda olan doğum<br />

öncesi test<strong>le</strong>r, insanın “kusursuz”a olan öz<strong>le</strong>mine<br />

hizmet etmekte aslında. Modern tıbbın<br />

olanaklarından yararlanabi<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<br />

için, tüp bebek, sperm bankası, cinsiyet<br />

seçimi, rahimdeki bebeğin bir<br />

dizi gene<strong>tik</strong> hastalık için test edilmesi<br />

sıradan uygulamalar oldu. Görünen o<br />

ki, yakın bir ge<strong>le</strong>cekte anne-babaların, emb<strong>ri</strong>yolarını<br />

çok çeşitli özellik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> (uzun boy, yeşil göz,<br />

müzik kulağı vb.) ilgili olarak, otoma<strong>tik</strong> olarak taratması ve doğru<br />

gen<strong>le</strong>re sahip emb<strong>ri</strong>yoların ana rahmine yer<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesini<br />

ta<strong>le</strong>p etme<strong>le</strong><strong>ri</strong> rutin bir iş<strong>le</strong>m haline ge<strong>le</strong>cek. Eğitim hayatları<br />

boyunca sayısız sınava giren çocuklar, dünyaya ge<strong>le</strong>bilmek<br />

için bi<strong>le</strong> yeterlilik sınavını geçmek zorunda kalacaklar.<br />

Yaşadığımız çağı dikkatli okursak, bundan kaçınmak mümkün<br />

görünmüyor. Kimi iş<strong>le</strong>tme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, sağlık sigortası ve ve<strong>ri</strong>msiz<br />

çalışma ihtimalini hesaplayarak bazı gene<strong>tik</strong> hastalıklara yakalanma<br />

potansiyeli taşıyanları istihdam etmedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> biliniyor.<br />

Bugün, sigorta şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin p<strong>ri</strong>m<strong>le</strong>me sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de etki<strong>le</strong>mekte<br />

olan bu uygulamalar, Platon’dan bu yana, bazen aralık<br />

duran, kimi dönem<strong>le</strong>rde ardına kadar açılan (fakat hiç bir<br />

zaman tam kapanmayan) ‘ögenizm’ kapısının önüne geti<strong>ri</strong>yor<br />

bizi. İnsan soyunun bilimsel olarak iyi<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesi şeklinde açıklayabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong><br />

ögenizmin bir ucu da ırkçılığa varmaktadır. Akımın<br />

önde ge<strong>le</strong>n savunucularından olan Francis Galton,<br />

Darwin’in kuzeni. Darwinizm, reka<strong>bet</strong>i, mücade<strong>le</strong> sayesinde en<br />

iyi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hayatta kalacağını savunurken, Galton sosyal ve siyasi<br />

amaçlarla “en güçlü ırklar”ın sistema<strong>tik</strong> olarak gelişti<strong>ri</strong>lmesi<br />

taraftarıydı.<br />

Ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n büyük boyutlarda kaynak ayırdığı Genom<br />

Projesi’y<strong>le</strong>, i<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda kansere, Alzheimera yakalanıp yakalanmayacağımızı,<br />

hastalık tipine göre, vücudumuzun hangi ilaca<br />

cevap vereceğini öğrenebi<strong>le</strong>ceğiz. Peki, bu bilgi<strong>le</strong>r kişiye<br />

özel kalacak mı? İşe girerken, ev<strong>le</strong>nirken, belki okula başlarken<br />

gene<strong>tik</strong> kirli çamaşırlarımızı paylaşmak zorunda kalacağız.<br />

Çocuklarımızı-torunlarımızı da etki<strong>le</strong>yecek, değişti<strong>ri</strong><strong>le</strong>mez özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />

ilgili bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>, a<strong>le</strong>yhi<strong>miz</strong>e delil olarak kullanabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong>re<br />

teslim etmek zorunda mı kalacağız?<br />

Bugün korktuğumuz, distopik bulduğumuz uygulamalarla<br />

bizi barıştıracak olan yine bilimdir. Ağır hastalığı olmayan bir<br />

çocuğa sahip olmak, gebeliği ön<strong>le</strong>yebilmek, çocuk düşürme<br />

hakkı, yani iyi anlaşılmış bir ögenizm, hem bireyin hem toplumun<br />

hakkıdır. Bilim ve teknolojinin i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>mesiy<strong>le</strong> arttığı düşünü<strong>le</strong>n<br />

sorunların çözümü de aynı yoldan ge<strong>le</strong>cektir. / Yapı Kredi<br />

Yayınları<br />

Ayfer Niğdelioğlu 81’


yaşam kalitesi<br />

70<br />

Ö<br />

nceki yazılarımızda da değindiği<strong>miz</strong><br />

gibi; modern yaşam<br />

koşulları bizi daha fazla kalo<strong>ri</strong><br />

alıp daha az enerji harcamaya<br />

yöneltiyor. Bu dengesizlik aldığımız fazla enerjinin<br />

bedeni<strong>miz</strong>de yağ dokusu artışı i<strong>le</strong> depolanmasına neden oluyor.<br />

Şiddetli horlama ve uykuda nefes kesilme<strong>le</strong><strong>ri</strong> (apne pe<strong>ri</strong>yotları)<br />

son yıllarda artan obezite i<strong>le</strong> gündemi<strong>miz</strong>e farklı bir<br />

boyutta girdi. Horlama; sadece gürültülü ve çevreyi rahatsız<br />

eden bir prob<strong>le</strong>m olarak değil sağlığımız üze<strong>ri</strong>ne etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />

değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>lmelidir. İnsülin direnci, ko<strong>le</strong>sterol yüksekliği, yüksek<br />

tansiyon ve kilo fazlalığı gibi sağlık sorunlarının artışı i<strong>le</strong><br />

para<strong>le</strong>l bir şekilde uyku apnesinin de artmış olması bir raslantıyı<br />

değil sebep sonuç ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni akla getirmelidir.<br />

Uyku apnesi kalp sağlığını tehdit eder, akciğer<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de ve<br />

sistemik dolaşımımızda kan basıncı yüksekliğine neden olur.<br />

Apne nedeniy<strong>le</strong> vücut oksijensiz kalır, kalitesiz ve savaşırcasına<br />

uyunan gecenin ardından; gün içinde<br />

uyku hali, yorgunluk, sinirlilik,<br />

konsantrasyon kaybı, unutkanlık, dikkatini<br />

toplayamama gibi sorunlar<br />

i<strong>le</strong> karşılaşılır. Uyku apneli kişi<strong>le</strong>r<br />

genellik<strong>le</strong> sosyal fonksiyonlarında<br />

azalma olduğunu,<br />

enerji<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin eskiye<br />

göre azaldığını hisset<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

daha depresif bir<br />

ruh halinde olduklarını<br />

belirtir<strong>le</strong>r.<br />

"Apne" Yunanca bir<br />

kelimedir, "nefessizlik"<br />

anlamına gelir. Uyku<br />

Apne Sendromu’nda,<br />

uykuda sık sık tekrarlayan<br />

nefes durmaları, şiddetli<br />

horlama ve bunların yol<br />

açtığı bazı belirti<strong>le</strong>r vardır.<br />

Normal kişi<strong>le</strong>rde de uykuda<br />

apne oluşabilir, bir gecelik uyku<br />

süresinde en fazla 35, bir saatlik<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Horlama Sadece Gürültü Mü?<br />

Madalyonun Öteki Yüzünde<br />

Önemli Sağlık Riski Var<br />

Dr. Meh met TÜMER'81<br />

Ai<strong>le</strong> Hekimliði Uzmaný<br />

www.bsyklinik.com<br />

uyku için ise en fazla 5 apne normal kabul<br />

edi<strong>le</strong>bilir. (İ<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda normal kabul edi<strong>le</strong>bi<strong>le</strong>n<br />

bu sayılar daha yüksek olabilir.)<br />

Yapısal olarak solunum yolunun küçük<br />

olması, yaşlılarda destek dokuların gevşemesi nedeniy<strong>le</strong> uykuda<br />

solunum yolunun daha da daralması, solunum yolunun<br />

çevresindeki dokularda yağ bi<strong>ri</strong>kimi sonucunda oluşan darlık<br />

ve nefes alırken burunda bir direnç varsa nefes borusunda ters<br />

bir basınç oluşması bu hastalığa neden olabilir.<br />

Uyku Apnesinin Neden<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Vücudumuzdaki kaslar uykuda, uyanıklığa oranla gevşer<strong>le</strong>r.<br />

Pek çoğumuzda solunum kaslarında da meydana ge<strong>le</strong>n bu<br />

gevşeme bir prob<strong>le</strong>me yol açmaz. Bilinmeyen neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bazı<br />

kişi<strong>le</strong>rde boyun kasları çok fazla gevşer ve bunun sonucunda<br />

solunum tehlikeye girer ve apneye yatkınlık olur.<br />

Bazı kişi<strong>le</strong>rde, kaslar uykuda normal bir dereceye kadar<br />

gevşediği halde boyun pasajı normalden daha dar<br />

ise kapanma ve apne ortaya çıkabilir. Bazı<br />

kişi<strong>le</strong>rde ise prob<strong>le</strong>m beynin uykuda<br />

solunumu kontrol eden bölümündedir;<br />

beyin solunumu kontrol eden<br />

kaslara gerekli emir<strong>le</strong><strong>ri</strong> göndermeyi<br />

ihmal ettiğinde apne oluşur.<br />

Bu tür apne santral tipte<br />

uyku apnesi olarak adlandırılır.<br />

Uyku apnesinin en ciddi<br />

ve en sık görü<strong>le</strong>n şekli,<br />

tıkayıcı (obstrüktif) tip uyku<br />

apnesidir. (Üst solunum<br />

yolu apnesi olarak da<br />

adlandırılır.) Dilin ve küçük<br />

dilin (uvula) tabanına yer<strong>le</strong>şmiş<br />

olan yumuşak damağın<br />

kasları gevşer ve sarkarak<br />

hava yolunu tıkar ve solumayı<br />

gürültülü ve güç bir ha<strong>le</strong> geti<strong>ri</strong>r.<br />

Hava yolunun duvarlarının çökmesi,<br />

solunumu tümüy<strong>le</strong> engel<strong>le</strong>r. Solunum<br />

pe<strong>ri</strong>yodik olarak durduğu zaman, bunun


Horlama<br />

Erkek<strong>le</strong>rde % 40-45, kadınlarda<br />

% 28-30 oranında görülür.<br />

Yaşla beraber görülme sıklığı artar.<br />

din<strong>le</strong>yen bi<strong>ri</strong>si horlamanın belirli aralarla kesildiğini duyar. Solunum<br />

için zorlandıkça göğüs ve diyafram kasları daha fazla çalışır,<br />

uyku geçici olarak kesilir. Bu kesilme boyun kaslarını aktive<br />

eder ve hava yolunu tekrar açar. Solunumdaki bu güçlük, ıslak<br />

ve kırılmış bir çubukla kola içmeye benzer. Solunum başlarken,<br />

dışardan bu iç çekme<strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak duyulur ve her iç çekme uyuyanı<br />

uyandırır. Uyanmalar genellik<strong>le</strong> o kadar kısa ve yüzeyseldir<br />

ki kişi bunları sabah<strong>le</strong>yin hatırlamaz. Obstrüktif uyku apneli bi<strong>ri</strong>si<br />

soluk almayı 10 saniye veya daha uzun sürey<strong>le</strong> keser ve bunları<br />

her gece düzine<strong>le</strong>rce ve hatta yüz<strong>le</strong>rce kez tekrarlar.<br />

Solumanın her kesilmesinde kandaki oksijen seviyesi<br />

düşer ve kalp dolaşımı sağlamak için daha çok çalışmak<br />

zorunda kalır. Kan basıncı yükselir ve solunumun tekrar başlamasından<br />

sonra bi<strong>le</strong> yüksek kalabilir. Kalp bazen düzensiz atar<br />

ve hatta bazen birkaç saniye için durabilir. Kalbin bu düzensizlik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

görünüşte sağlıklı olan bazı kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n uykuda ölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

açıklayabilir.<br />

Yatmadan önce alınan alkol, uyku hapları ve yatıştırıcılar<br />

kas tonüsünü daha da azaltarak hava yolunu kapanmaya daha<br />

elve<strong>ri</strong>şli ha<strong>le</strong> geti<strong>ri</strong>r. Obstrüktif uyku apneli insanların çoğunun<br />

solunumla etki<strong>le</strong>şen belirgin bir fiziksel anormalliği yokken<br />

bazılarında, bu duruma katkıda bulunacak bazı anormallik<strong>le</strong>r<br />

olabilir. Bazı insanların çenesi normalden daha küçüktür, dil<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

bademcik<strong>le</strong><strong>ri</strong> daha büyüktür. Bu durumların birçoğu aynı kişide<br />

bulunabilir. Obstrüktif uyku apnesi aşırı kilolu erkek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hastalığıdır.<br />

Kadınlık hormonları ve farklı boğaz anatomisi kadınları<br />

menapoza kadar korur. Daha sonraki yıllarda her iki cins arasındaki<br />

fark, hiçbir zaman kaybolmamasına rağmen azalır..<br />

Horlama Ve Uyku Apnesinin Berabe<strong>ri</strong>nde Getirdiği<br />

Ciddi Hastalıklar Ve Risk<strong>le</strong>r<br />

Yapılan araştırmalarda uyku apnesi i<strong>le</strong> beraber en sık karşılaşılan<br />

sağlık sorunu olarak yüksek tansiyon belirtilmiştir.<br />

Uyku apnesi sendromu olanlarda kanın akışında yavaşlama<br />

ve taşıdığı oksijen miktarında azalmaya bağlı olarak felç ve<br />

inme <strong>ri</strong>ski sağlıklı birey<strong>le</strong>re göre belirgin bir biçimde artış göste<strong>ri</strong>r.<br />

Aynı neden<strong>le</strong>rden dolayı bu hastalarda kalp k<strong>ri</strong>zi geçirme<br />

olasılığı yüksektir. Her yıl uyku apnesine bağlı ani ölüm<strong>le</strong>r göz<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Ayrıca çok ciddi uyku apnesi sendromunda uyku<br />

da nefes alımının durmasına bağlı olarak uykuda ölüm<strong>le</strong>r göz<strong>le</strong>nebilir.<br />

Ülke<strong>miz</strong>deki en önemli sorunlardan bi<strong>ri</strong> olan trafik kazaları<br />

ve buna bağlı ölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemli bir bölümü, uyku apnesi olan<br />

şöför<strong>le</strong>re bağlıdır. Araç kullanırken sık sık esneme, uyku basması,<br />

dikkat dağılması gibi sebep<strong>le</strong>rden ötürü oluşan kazaların<br />

ön<strong>le</strong>nmesinde, horlama ve apne tedavisinin ön plana çıkartılması<br />

birçok ülkenin gündeminde bulunmaktadır.<br />

yaşam kalitesi<br />

Gün boyu süren uyku isteği, dikkatsizlik ve konsantrasyon<br />

eksikliğine bağlı olarak apne hastaları, çalıştıkları ortamda<br />

diğer kişi<strong>le</strong>re oranla çok daha fazla iş kazası <strong>ri</strong>skiy<strong>le</strong> karşı karşıyadır.<br />

Tanı Nasıl Konulur?<br />

Sürekli ve şiddetli horlaması olanlar, uykuda nefes durmaları<br />

olduğu farkedi<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r, yeterli süre uyuduğu halde sabahları<br />

yorgun ve uykusunu alamamış halde uyananlar hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

başvurmalıdır.<br />

Klinik değer<strong>le</strong>ndirme sonrasında, kesin tanı ve hastalığın<br />

şiddetinin belir<strong>le</strong>nmesi amacıyla uyku bozuklukları merkezi ya<br />

da laboratuvarında "polisomnografik tetkik" yapılması gerekmektedir.<br />

Bu test, gerekirse hastanın kendi ev ortamında da<br />

yapılabilir. Bu tetkik öncesinde de tanıya götürecek başka uyku<br />

göz<strong>le</strong>m araçları da vardır. Bu tetkik tüm gece boyunca uyku<br />

sırasında beyin aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong>, solunum, horlama, bacak hareket<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />

kalp <strong>ri</strong>tmi, yatış pozisyonu gibi parametre<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kaydedilmesi<br />

esasına dayanır. Bu kaydedi<strong>le</strong>n ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>r gündüz bilgisayar ortamında<br />

uzman hekim tarafından varsa uykuda solunum durmalarını<br />

süresi, sıklığı, yatış pozisyonu i<strong>le</strong> ilişkisi, kanda oksijen<br />

doygunluğunda düşme olup olmadığı gibi k<strong>ri</strong>ter<strong>le</strong>r açısından<br />

değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>rek raporlanır.<br />

Sonuç<br />

Yakınlarınıza uyku apneniz olup olmadığı sorun ve varsa<br />

önemseyin, kilo fazlalığının gide<strong>ri</strong>lmesi ve egzersiz<strong>le</strong> iç içe bir<br />

yaşamın komp<strong>le</strong>ks sağlık sorunlarını ön<strong>le</strong>yeceğini unutmayın.<br />

Tedavi seçenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz için hekiminize danışın.<br />

Ne<strong>le</strong>r Yapabilirsiniz?<br />

Eğer uyku apnesi sorununuz varsa:<br />

• Alkol: Uyku apne<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yoğunluğunu arttırmaktadır.<br />

Yatmadan en az 4 saat önce alkol kullanmayın.<br />

• Kilo vermelisiniz: Kilo kaybı uyku apnesi <strong>ri</strong>skini<br />

önemli ölçüde azaltır.<br />

• Kullandığınız ilaçlara dikkat etmelisiniz: Alıyorsanız<br />

uyku hapları, yatıştırıcılar ve bi<strong>ri</strong>nci kuşak antihistaminik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

yatmadan önce almamanız.<br />

• Boğaz te<strong>miz</strong>liğine önem vermelisiniz: Yatmadan<br />

önce yapacağınız tuzlu su gargaraları gece uyanmalarınızın<br />

sıklığını önemli miktarda azaltır.<br />

• Yatağınıza eğim vermelisiniz: Uyurken başı ve<br />

omuzları yükseltmek yararlıdır. Sadece başı yükseltmek<br />

ise boyunu eğip soluk borusunu bükeceğinden zararlı<br />

olabilir. Bu neden<strong>le</strong> yatağınıza yüksek eğim vermelisiniz.<br />

• Akşamları hafif yiyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> tercih etmelisiniz: Şişkinlik<br />

ve gaz yapıcı, reflüyü kolaylaştırıcı yiyecek<strong>le</strong>rden uzak<br />

durun. Yatmadan 3 saat önce atıştırma ve yemek yemeden<br />

vazgeçin.<br />

• Egzersiz yapın: Sağlıklı yaşam için egzersiz yapın,<br />

kas kuvveti sağlığınıza pozitif katkı yapar, boyun kası<br />

egzersiz<strong>le</strong><strong>ri</strong> horlama ve apneyi azaltabilir.<br />

71<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


mesaj kutusu<br />

72<br />

Bugüne kadar önemli dış ilişki<strong>le</strong>r görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde bulunan<br />

Naci Sarıbaş’66, 2009 Aralık ayında Viyana’da<br />

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda (AGİT)<br />

Türkiye Daimi Temsilcisi olarak göreve başladı.<br />

Öncesinde Dışiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı AB Genel Müdürü olarak<br />

görev yapan Naci Sarıbaş i<strong>le</strong> yeni görevinden Türkiye’nin<br />

AB’ye üyeliğine ve hatta Ko<strong>le</strong>j yıllarına uzanan bir söy<strong>le</strong>şi gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) ve buradaki<br />

görevinizden bahsedebilir misiniz?<br />

Merkezi Viyana’da olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı<br />

(AGİT), soğuk savaşın yol açtığı dinamik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n etkisiy<strong>le</strong>, iki<br />

kutuplu uluslararası siyasete denge geti<strong>ri</strong>lmesi arayışlarının bir<br />

ürünü olarak, 1975 Helsinki Nihai Senedi i<strong>le</strong> konferanslar dizisi<br />

şeklinde kurulmuştur. Özü itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> bir güvenlik örgütüdür.<br />

SSCB’nin dağılmasının ardından oluşan yeni dünya düzeni<br />

çerçevesinde, güvenliğin kapsamı içine insan hakları, ekonomi<br />

ve çevre unsurlarını da alacak şekilde geniş<strong>le</strong>miştir.<br />

Vancouver’dan Vladivostok’a kadar uzanan coğrafyada bulunan<br />

56 ülkeyi barındıran AGİT, bugün itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> Transatlan<strong>tik</strong> ve<br />

Avrasya siyaset<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişme sürecini kimi zaman belir<strong>le</strong>yen,<br />

kimi zaman da yakından tanıklık eden bir kurum. Bu alanlarda<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

AGİT Türkiye Daimi Temsilcisi Naci Sarıbaş’66<br />

Avrupa Birliği’ne üyelik,<br />

stratejik hedefi<strong>miz</strong>dir<br />

Demokra<strong>tik</strong>, laik ve sosyal bir hukuk dev<strong>le</strong>ti<br />

olarak Türkiye’nin AB’ye katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

sürdürmesi, bölgesinde birçok ülke için<br />

önemli bir ilham kaynağıdır. Ülke<strong>miz</strong>in AB<br />

üyeliği tüm taraflar için ortak bir zenginliğe<br />

dönüşebi<strong>le</strong>cek bir fırsat teşkil etmektedir. Bu<br />

fırsat, AB’nin dünyada daha etkin bir rol<br />

oynamasına ve küresel<strong>le</strong>şmenin getirdiği<br />

güçlük<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aşılmasına katkı sağlayacaktır.


geçmişte olduğu gibi bugün de önemli bir konumda bulunan<br />

Türkiye’nin Daimi Temsilciliği görevine geçtiği<strong>miz</strong> Aralık ayında<br />

atanmam bana ayrı bir heyecan ve önemli sorumluluklar yük<strong>le</strong>miştir.<br />

Diplomat olarak yurtdışında görev yapmanın keyifli ve zor<br />

yanları ne<strong>le</strong>rdir?<br />

Yurt dışında çalışmanın hem keyifli hem de zor yön<strong>le</strong><strong>ri</strong> olabiliyor.<br />

Keyifli yön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bahsedecek olursak; bir diplomat<br />

olarak tayin olduğunuz ülkede Türkiye’yi temsil ediyorsunuz.<br />

Bu çok önemli, asil ve gurur ve<strong>ri</strong>ci bir görev. Türkiye’yi ve<br />

Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli orada en iyi şekilde yansıtmak<br />

bir yandan sizin göreviniz, diğer yandan da bunun görev<br />

olarak size ve<strong>ri</strong>lmiş olması sizin için büyük bir onur. Tabii sosyal<br />

olarak da keyifli yön<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulunmakta. Zira belirli süre<strong>le</strong>r<strong>le</strong>, değişik<br />

ülke<strong>le</strong>re tayin oluyorsunuz. Bulunduğunuz ülkedeki kültür<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

iç içe olup, hayatın çeşitli yollarından ge<strong>le</strong>n birçok birey<strong>le</strong><br />

tanışıyorsunuz. Bu kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> hayatınız boyunca devam edecek<br />

bir ilişki kurma imkânınız oluyor. Kendim ve ai<strong>le</strong>m adına rahatlıkla<br />

söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m ki tayin olduğumuz yer<strong>le</strong>rden büyük keyif<br />

aldık. Tabii zor tarafları da var. Nerede olursanız olun belirli bir<br />

süre sonra ülkenizi özlüyorsunuz. Sürekli olarak değişik ve<br />

anlayış farklılıkları bulunan, farklı iklim şartları içeren ülke<strong>le</strong>rde,<br />

oranın sahip olduğu değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> öğrenmek ve o değer<strong>le</strong>r çerçevesinde<br />

hareket etmeniz gerekiyor. Her açıdan değişiklik<strong>le</strong>r içerebi<strong>le</strong>n<br />

bu ortamlardan en fazla etki<strong>le</strong>nen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çocuklarımız<br />

olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz büyük<strong>le</strong>r olarak bu ülke<strong>le</strong>re<br />

gittiği<strong>miz</strong> zaman yapacağımız iş ve çalışacağımız yer belli<br />

oluyor. Ne yapacağımızı biliyoruz ve pozisyonumuz itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> de<br />

kendi<strong>miz</strong>e bir çevre yaratabiliyoruz. Çocuklar için ise pek öy<strong>le</strong><br />

olmuyor. Devamlı olarak yer değiştirmek, uyum sağlayabilmek,<br />

bulunduğunuz ülkenin lisanını öğrenmek ve o lisanda eğitim<br />

almakla karşı karşıya kalabiliyorlar. Büyük<strong>le</strong>r olarak biz<strong>le</strong>r arkadaşlarımızdan<br />

ayrıldığımız zaman bunu belli bir olgunlukla karşılayabiliyoruz,<br />

ancak çocuklar bulundukları yer<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve arkadaşlarını<br />

daha ön plana çıkarabiliyorlar ve tesir altında kalabiliyorlar.<br />

Ama zamanla onlar da çok farklı ortamlara uyum sağlamayı<br />

öğreniyorlar. Küçük yaşta farklı kültür<strong>le</strong>r<strong>le</strong> tanışıyorlar. Dünyanın<br />

her ye<strong>ri</strong>nde arkadaşlıklar kurabiliyorlar. Yabancı dil<strong>le</strong>re<br />

hâkim oluyorlar. Kazandıkları bu özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> de i<strong>le</strong><strong>ri</strong>ki yaşamlarında<br />

onlara çok yardımcı oluyor.<br />

İlk büyükelçilik ye<strong>ri</strong>niz olan Doha’daki yıllarınızdan bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

Bir Körfez ülkesi olan Katar’ın Başkenti Doha’ya,<br />

Washington’da yaklaşık 4,5 sene elçi-müsteşar olarak görev<br />

yaptıktan sonra, merkeze dönmeden Büyükelçi olarak tayin<br />

oldum. İlk büyükelçiliğiniz çok heyecan veren bir duygu. Bulunduğunuz<br />

ülkede Cumhurbaşkanını temsil ediyorsunuz. Daha<br />

önceki görev yer<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de olduğu gibi Doha’dan da ai<strong>le</strong>ce<br />

mümkün olduğu ölçüde bir şey<strong>le</strong>r kapmak anlayışı içinde<br />

olduk. Burada çok iyi arkadaşlıklar kurduk. Öte yandan Washington’da<br />

geçirdiğim ve çok önemli gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yaşandığı<br />

2000-2005 yılları arasındaki dönemde kazandığım deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

Doha’daki görevime çok büyük katkısı olduğu inancındayım.<br />

Eşim<strong>le</strong> birlikte birçok faaliyette bulunduk, bazı alanlarda<br />

ilk<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerçek<strong>le</strong>ştirdik. Yaptıklarımızın da gerek vatandaşlarımız<br />

mesaj kutusu<br />

gerek Katarlılar tarafından beğeni i<strong>le</strong> karşılanması bizi ziyadesiy<strong>le</strong><br />

memnun etti ve gururlandırdı.<br />

Bir önceki göreviniz Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüydü.<br />

Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde önemli bir nokta olan bu göreviniz<br />

hakkında bilgi alabilir miyiz?<br />

AB Genel Müdürlüğü’nün görevi genel olarak Türkiye’nin<br />

Avrupa Birliği i<strong>le</strong> her alandaki ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir. Bunun da iki yönü vardır;<br />

bi<strong>ri</strong> siyasi yönü, diğe<strong>ri</strong> de AB müktesebatına uyum çerçevesinde<br />

teknik çalışmalardır. AB i<strong>le</strong> ilgili olarak yürüttüğümüz<br />

tüm siyasi faaliyet<strong>le</strong>r bizim Genel Müdürlüğümüz tarafından<br />

ye<strong>ri</strong>ne geti<strong>ri</strong>lmektedir. Mesela Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin en yüksek<br />

karar alma mekanizması Ortaklık Konseyi’dir ve buna Bakanımız<br />

başkanlık etmektedir. Bu Konseyde Türkiye- AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

her süreci ayrıntılı bir şekilde e<strong>le</strong> alınır, görüşme<strong>le</strong>r sonucu ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

daha da gelişti<strong>ri</strong>lmesi amacıyla atılacak adımlar hususunda<br />

mutabakata varılır. Diğer önemli bir organ ise Ortaklık<br />

Komitesi’dir, onun başkanlığını ise ben yürütmekteydim. Ayrıca<br />

Genel Müdürlüğümüzün yürütmekte olduğumuz katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />

koordinasyon görevi de vardır. Müzakere başlıklarına<br />

ilişkin çalışmalar AB Genel Sekreterliği’nin sorumluluğu<br />

altında ise de, biz de yürütülmekte olan tüm çalışmaların içinde<br />

yer alırız ve katkıda bulunmaya gayret ede<strong>ri</strong>z. Bütün bunlar<br />

<strong>Ankara</strong>, Brüksel ve diğer AB merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında yoğun bir<br />

ziyaret trafiği i<strong>le</strong> bütün kurumlarımızla eşgüdüm içinde çalışmalar<br />

yürütülmesini gerekli kılmaktadır.<br />

Diğer taraftan Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bir ayağını da i<strong>le</strong>tişim<br />

oluşturmaktadır. Bu konuda da Türkiye’nin AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde tanıtılması<br />

için çeşitli faaliyet<strong>le</strong>r önermek, faaliyet<strong>le</strong>re fon sağlamak<br />

ve bunları gerçek<strong>le</strong>ştirmek gibi görev<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> bulunmaktaydı.<br />

İlişki<strong>le</strong>r hükümet<strong>le</strong>r ve bürokratlar düzeyinde yürütülmektedir,<br />

ancak ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öneminin toplumumuz ve Avrupa kamuoyları<br />

açısından iyi anlaşılması, menfaat<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aynı noktada bir<strong>le</strong>şeceğinin<br />

anlatılması gerekir. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyelin<br />

sergi<strong>le</strong>nmesi ve Avrupa Birliği’ne sağlayabi<strong>le</strong>ceği katkıların<br />

ortaya çıkarılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.<br />

Sonuç olarak, Türkiye’nin her alanda AB’ne daha da yakın-<br />

73<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


mesaj kutusu<br />

74<br />

laştırılması, AB i<strong>le</strong> ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve işbirliğinin gelişti<strong>ri</strong>lmesi, ülke<strong>miz</strong>in<br />

AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde daha iyi anlaşılması ve karşılıklı olarak yanlış<br />

anlamaların gide<strong>ri</strong>lmesi için çalışıyoruz diyebili<strong>ri</strong>m.<br />

Sizce Türkiye, AB’ye neden üye olmalı?<br />

Bugün, Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişti<strong>ri</strong>lmesi ve tam üyelik<br />

yolunda i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me kaydedilmesi ülke<strong>miz</strong> için büyük öneme<br />

sahiptir. AB’ye üyelik stratejik hedefi<strong>miz</strong>dir. Zira AB üyeliği<strong>miz</strong><br />

ülke<strong>miz</strong>in ta<strong>ri</strong>hsel modern<strong>le</strong>şme projesinin ana unsurunu teşkil<br />

etmektedir. Avrupa i<strong>le</strong> bütün<strong>le</strong>şme Türkiye için ta<strong>ri</strong>hsel, doğal<br />

bir süreç ve stratejik önceliktir. Ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği ülke<strong>miz</strong> için<br />

olduğu kadar, AB’nin çıkarları açısından da hayati öneme<br />

sahiptir. Zira ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği medeniyet<strong>le</strong>r ekseninde<br />

bölünme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n mevcut olduğu günümüz dünyasında farklı kültür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

ortak evrensel değer<strong>le</strong>r temelinde bütün<strong>le</strong>şebi<strong>le</strong>ceğinin<br />

en başarılı örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olacaktır. Demokra<strong>tik</strong>, laik ve sosyal<br />

bir hukuk dev<strong>le</strong>ti olarak Türkiye’nin AB i<strong>le</strong> katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

sürdürmesi, bölgesinde birçok ülke için önemli bir ilham<br />

kaynağıdır. Ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği tüm taraflar için ortak bir zenginliğe<br />

dönüşebi<strong>le</strong>cek bir fırsat teşkil etmektedir. Bu fırsat,<br />

AB’nin dünyada daha etkin bir rol oynamasına ve küresel<strong>le</strong>şmenin<br />

getirdiği güçlük<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aşılmasına katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin<br />

üyesi olacağı AB artan dina<strong>miz</strong>miy<strong>le</strong> barış, refah ve<br />

is<strong>tik</strong>rarın sağlanmasında öncü rol oynayabi<strong>le</strong>cektir.<br />

AB’ye üyelik sürecinde Türkiye ne<strong>le</strong>r yaptı ve yapacak?<br />

Ülke<strong>miz</strong>in Temmuz 1959’da Avrupa Ekonomik<br />

Topluluğu’na katılım için yaptığı başvurunun üze<strong>ri</strong>nden neredeyse<br />

tam elli yıl geçmiştir. Türkiye, bu süreçte demokra<strong>tik</strong><br />

geçmişi, ekonomisi, üretimi ve dış ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> güçlü bir dünya<br />

ülkesi haline gelme yönünde önemli mesafe almıştır. Ülke<strong>miz</strong><br />

2001 yılından itibaren kapsamlı bir reform sürecinden geçmektedir.<br />

Türkiye’de temel hak ve özgürlük<strong>le</strong>r, insan hakları ve<br />

hukukun üstünlüğü gibi alanlarda önemli reformlar gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiştir.<br />

Bu reformların temel amacı, halkımızın yaşam standartlarının<br />

yükseltilmesi ve bek<strong>le</strong>nti<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne cevap ve<strong>ri</strong>lmesidir.<br />

Önümüzdeki dönemde, Türkiye ve AB’nin bir yandan süreci<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

i<strong>le</strong><strong>ri</strong>ye götürürken diğer yandan küresel mali k<strong>ri</strong>z, enerji güvenliği,<br />

iklim değişikliğiy<strong>le</strong> mücade<strong>le</strong>, yasadışı göç, terö<strong>ri</strong>zm ve<br />

örgütlü suçla mücade<strong>le</strong> gibi sorunların çözümünde işbirliği<br />

içinde çalışması önem taşımaktadır. Ülke<strong>miz</strong>, reformlara ve AB<br />

içindeki gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakından takip etmeye devam edecektir.<br />

Sizce ne zaman dış ilişki<strong>le</strong>rde sorunsuz bir ülke olabili<strong>ri</strong>z?<br />

Bildiğiniz üzere ülke<strong>miz</strong>in dış poli<strong>tik</strong>asının genel hatlarını<br />

gerek bölgesel gerek küresel anlamda barış, is<strong>tik</strong>rar ve refah<br />

oluşturmaktadır. İz<strong>le</strong>mekte olduğumuz aktif ve yapıcı poli<strong>tik</strong>a<br />

ülke<strong>miz</strong>in önemini her geçen gün sürekli olarak arttırmaktadır.<br />

Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine rekor sayılabi<strong>le</strong>cek<br />

bir oy oranıyla seçilmiş olmamız bunun göstergesidir.<br />

Ayrıca, komşularıyla sıfır sorun poli<strong>tik</strong>ası uygulamaktadır. Tüm<br />

komşularıyla işbirliği içe<strong>ri</strong>sinde ve karşılıklı çıkarların gözetilmesine<br />

dayanan dostluk ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> aktif bir poli<strong>tik</strong>a iz<strong>le</strong>mektedir.<br />

Örnek vermek gerekirse Türkiye – Su<strong>ri</strong>ye ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin mevcut<br />

durumu eskiye kıyasla çok büyük bir i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me kaydetmiştir.<br />

Yunanistan’la ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> için de aynı değer<strong>le</strong>ndirme geçerlidir.<br />

Kafkasya İşbirliği ve İs<strong>tik</strong>rar Paktı’nı önermiş bulunuyoruz. Diğer<br />

taraftan Türkiye-Ermenistan yakınlaşma sürecini de bir örnek<br />

olarak verebili<strong>ri</strong>z.<br />

Biraz da <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki yıllarınızdan bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde, bireyin liseyi bitirene kadar<br />

geçirdiği zaman dilimi bence şahsiyetinin oluşmasında çok<br />

önemli bir dönem. Ben Ko<strong>le</strong>j’de öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> çağdaş değer<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

benimsemiş ve bunları uygulamaya hevesli bir topluluk<br />

olarak gördüm. Bazı avantajlarımızın olduğunu düşünüyorum.<br />

Yabancı dilde eğitim görmek, daha kapsamlı kaynaklara<br />

ulaşmak açısından önemli bir katkı sağladı. Yabancı<br />

öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> vardı, ikinci bir dili en iyi imkânlarla öğreniyorduk.<br />

Ko<strong>le</strong>j’de Cumhu<strong>ri</strong>yet’e ve Atatürk’e bağlılığı öğrendik,<br />

i<strong>le</strong><strong>ri</strong>deki devre<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de de demokrasi ve Cumhu<strong>ri</strong>yet’e<br />

saygı içinde ve Atatürk İlke<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğrultusunda hareket et<strong>tik</strong>.<br />

Ko<strong>le</strong>j’de geçirdiği<strong>miz</strong> sürede bizim nasıl bir şahsiyet olabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong>,<br />

ülkeye ne tür katkılar yapabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> hususunda<br />

çok iyi yetişti<strong>ri</strong>ldiği<strong>miz</strong>e inanıyorum. Öte yandan, sınıfta yaş<br />

olarak en küçük olduğum için özel bir ilgi gördüğümü de<br />

unutamam. Ayrıca, sınıf arkadaşları olarak biz<strong>le</strong>r bugün<strong>le</strong>rde<br />

bi<strong>le</strong>, şartlar elverdiği ölçüde Mezunlar <strong>Derneği</strong>’nde bir araya<br />

ge<strong>le</strong>rek, yaşadığımız o güzel anıları tekrar hatırlıyoruz.<br />

Naci SARIBAŞ’66<br />

1949’da <strong>Ankara</strong>’da doğdu. Sırasıyla <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji ve<br />

Gazi Üniversitesi İktisadi Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Akademisi İş<strong>le</strong>tme Bölümü’nde<br />

eğitim gördü. 1972’de Ticaret Bakanlığı’nda görev aldıktan<br />

sonra, 1979’da Dışiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı’nda göreve başladı. Prag,<br />

İslamabad, New York, Riyad, Roma, Brüksel ve Washington gibi<br />

merkez<strong>le</strong>rde çeşitli kademe<strong>le</strong>rde görev<strong>le</strong>rde bulundu. 2005-<br />

2007 yılları arasında Doha Büyükelçi<strong>miz</strong> olarak görev yaptı.<br />

2007’den itibaren AB Genel Müdürü görevinde bulundu. Aralık<br />

2009 ta<strong>ri</strong>hinden itibaren Viyana’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği<br />

Teşkilatı’na Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yapmaktadır.


hobi<br />

76<br />

Tenis, kısa bir süre öncesine<br />

kadar ülke<strong>miz</strong>de sadece<br />

küçük bir kesimin ilgi<strong>le</strong>ndiği<br />

bir spor dalı iken, son<br />

zamanlarda daha fazla<br />

popü<strong>le</strong>r ha<strong>le</strong> gelmeye başladı ve yaygınlaştı.<br />

Biz de her geçen gün daha fazla<br />

kişinin, özellik<strong>le</strong> çocukların ilgi<strong>le</strong>ndiği bu<br />

güzel ve faydalı sporla ilgili merak ettiği<strong>miz</strong><br />

soruları tenis sporuna gönül veren<br />

bir isme, Türkiye Tenis Federasyonu<br />

Başkanı Ayda Uluç’a sorduk.<br />

İyi bir tenisçi olmak için, bu sporu<br />

sevmek ve çalışmak yeterli midir?<br />

Belli fiziksel özellik<strong>le</strong>r de gerekti<strong>ri</strong>r mi?<br />

Tenis sporcusu olmak zor ve uzun<br />

bir süreçtir. Mutlaka sevmek, öğrenmeye<br />

açık olmak ve çalışmaktan yılmamak<br />

gerekir. Her sporda olduğu gibi yetenek<br />

önemlidir fakat uzun süreli bir disiplinde<br />

yetenek yanında sporcu, hem zihinsel<br />

hem de fiziksel nitelik<strong>le</strong>re sahip olmalıdır.<br />

Zaten sporun gereği olan at<strong>le</strong><strong>tik</strong> yapı da<br />

özellik<strong>le</strong> teniste olmazsa olmazdır.<br />

Sonuç olarak yetenek yanında fiziksel nitelik<strong>le</strong>r ve en önemlisi<br />

de zihinsel bece<strong>ri</strong> tenis sporu için şarttır.<br />

Tenis pahalı bir spor mudur? Nasıl bir ekipmana ihtiyaç<br />

vardır?<br />

Tenis sporunu yapabilmek için bir korta ve partnere ihtiyacınız<br />

var. Raket ve top fiyatları çok değişken fakat her bütçeye<br />

uygun bulunabiliyor. Tabii spor yapabilmek için de bir spor<br />

ayakkabı gerekiyor ki o da kişinin bütçesine uyabilir. Burada<br />

önemli olan kort. Özel kulüp<strong>le</strong>rde üyelik nedeniy<strong>le</strong> sporun maliyeti<br />

yüksek gibi görünse de bugün artık çok sayıda yer<strong>le</strong>şim<br />

alanında be<strong>le</strong>diye<strong>le</strong>re ait kortlar olduğu gibi site<strong>le</strong>rde de mutlaka<br />

tenis kortu yapılıyor. Kulüp<strong>le</strong>rde ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n hizmetin karşılığı<br />

üyelik sistemi el<strong>bet</strong>te. Fakat be<strong>le</strong>diye<strong>le</strong><strong>ri</strong>n spor alanlarına tenis<br />

kortları yaptırması i<strong>le</strong> daha fazla insan tenis oynayacaktır. Bu<br />

açıdan bakınca malzeme maliyeti önemsiz gibi görünse de<br />

tenis kortu ihtiyacı sokak arasında oynanan futbolu tenise<br />

avantajlı kılabiliyor. Bu da yerel yönetim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n spor alanlarını tenise<br />

ayırmalarıyla aşılacaktır.<br />

Profesyonel anlamda tenis<strong>le</strong> uğraşmak isteyen<strong>le</strong>r bu spora<br />

kaç yaşlarında başlamalılar?<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Oyun… Set… ve Maç!<br />

Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Ayda Uluç’69: “Öncelik<strong>le</strong> tenis bir hayat sporudur.<br />

Kortta tek başınasınız. Hem kendiniz<strong>le</strong>, hem rakibiniz<strong>le</strong> hem de çevre faktör<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> mücade<strong>le</strong><br />

ediyorsunuz. Zihinsel iniş ve çıkışları çok olan bir spordur. Bu açıdan daha güçlü olan<br />

ve daha hızlı olan, kazanmaya yakın taraftır.”<br />

Tenise başlama yaşı 5 veya 6 olarak<br />

öne<strong>ri</strong>liyor. Fakat 10 yaşına kadar başlanabiliyor<br />

ve önemli olan sporcunun fiziksel<br />

ve zihinsel özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> bu spora olan<br />

yeteneği ve arzusu. Profesyonel tenisçi<br />

olabilmek için uluslararası turnuvalardan<br />

geçmek gerekiyor ve bunlara da 12<br />

yaşında başlanıyor. Dolayısıyla 5-6 yaşlarında<br />

başlayan sporcu teknik anlamda<br />

daha hazır olacaktır.<br />

Tenisin, oynayan kişiye fiziksel ve ruhsal<br />

katkıları ne<strong>le</strong>rdir? Daha genel<br />

anlamda tenis sporu i<strong>le</strong> uğraşmak<br />

kişiye ne gibi yararlar sağlar?<br />

Öncelik<strong>le</strong> tenis bir hayat sporudur.<br />

Kortta tek başınasınız. Hem kendiniz<strong>le</strong>,<br />

hem rakibiniz<strong>le</strong> hem de çevre faktör<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

mücade<strong>le</strong> ediyorsunuz. Zihinsel iniş ve<br />

çıkışları çok olan bir spordur. Bu açıdan<br />

daha güçlü ve daha hızlı olan, kazanmaya<br />

yakın taraftır. Bedeninizdeki bütün<br />

kaslar çalışır, sadece oyuna konsantre<br />

olursunuz. Bir açık hava sporu olmasının<br />

yararlarını saymaya gerek yok. Tabii kış<br />

şartlarında kapalı kort kaçınılmaz ama birçok tenisçi kuru havalarda<br />

dahi açıkta oynamayı tercih eder. Bu açıdan fiziksel bir<br />

disiplin olduğu kadar zihinsel bir disiplin de gerekti<strong>ri</strong>r. Sakin ve<br />

dikkatli olmak, rakibin oyun tarzını iyi analiz etmek, oyun kurmak<br />

ve güçlü olmak gerekti<strong>ri</strong>r. Bu spora devam etmek isteyen<strong>le</strong>r<br />

gündelik yaşantılarına da dikkat etmelidir. Tabii tek başınıza<br />

oynamadığınız için sizi sosyal bir ortamla da tanıştıran ender<br />

sporlardan bi<strong>ri</strong>dir tenis.<br />

Tenis hem tek başına hem de çift olarak oynanabi<strong>le</strong>n bir<br />

oyun. İkisi arasında ne gibi fark var sizce?<br />

Tenis hem tek hem de çift<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde oynanıyor. Her<br />

ikisinin de oyun stratejisi farklıdır. Tek oynarken tüm sorumluluk<br />

sizdeyken çift oyununda takım arkadaşınızla uyum içinde<br />

olmanız gerekir. Çift oyununda fi<strong>le</strong> önü bece<strong>ri</strong>si çok önemlidir.<br />

Daha hızlı reaksiyon ister. Eskiden tek<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong>sinde yarışan<br />

sporcular çift<strong>le</strong>r turnuvasına da girerken, şimdi<strong>le</strong>rde sadece<br />

çift<strong>le</strong>r turnuvası oynayan sporcular var. Bob ve Mike Bryan kardeş<strong>le</strong>r<br />

bu se<strong>ri</strong>de dünyanın en büyük çift oyuncuları ve tek maçı<br />

oynamazlar. Bizde de İpek Şenoğlu uzunca bir süredir tek maçı<br />

oynamıyor fakat çift<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong>sinde Türk tenisinin en gözde


sporcusu ve tüm Grand Slam turnuvalarında ana tabloda<br />

oynayacak dünya sıralamasına sahip. Kortta sorumluluğu paylaştığınız<br />

için psikolojik açıdan kolay gibi görünse de dar alanda<br />

çok hızlı olmak gerekti<strong>ri</strong>r ve aslında zor bir katego<strong>ri</strong>dir. Çok<br />

daha özel nitelik<strong>le</strong>r ister. Profesyonel se<strong>ri</strong>deki çift<strong>le</strong>r turnuvalarından<br />

bahsediyoruz tabii. Milli takımlar seviyesinde de tek<br />

maçları yanında çift maçlarının çok belir<strong>le</strong>yici olduğunu görüyoruz.<br />

Tek maçlarında başarılı olan bir ülke çift takımı i<strong>le</strong> turnuvayı<br />

kaybedebiliyor. Bu da özellik<strong>le</strong> milli takım seviyesinde sporcuların<br />

çift maçlarına da yatkın ve uyumlu sporculardan teşkil<br />

edilmesini gerekti<strong>ri</strong>yor. Zor bir katego<strong>ri</strong> yani.<br />

Başkanı olduğunuz Tenis Federasyonu’nun çalışmalarından<br />

bahsedebilir misiniz? Ülke<strong>miz</strong>de tenisin durumunu<br />

değer<strong>le</strong>ndirecek olursanız ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>yebilirsiniz?<br />

Tenis Federasyonu ülkede tenis sporunun yaygınlaşması<br />

ve Türk tenisçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin dünya kortlarında başarısı için gerekli tüm<br />

organizasyon ve proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> uygulamakla sorumludur. Sporun<br />

tüm yurda yayılmasıyla oluşacak sporcu alt yapısı ne kadar<br />

büyük olursa piramidin tepesindeki başarılı sporcu sayısı da o<br />

kadar fazla olur. Öncelikli hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den bi<strong>ri</strong>si işte bu taban.<br />

Uluslararası Tenis Federasyonu ITF birkaç yıl önce “Play &<br />

Stay” adlı bir proje başlattı. Biz de bu projeyi “Oyna Ve Oyunda<br />

Kal” adıyla 7-12 yaş sporcu tabanının oluşabilmesi için<br />

Türkiye’de il il gezerek uyguluyoruz.<br />

Uygulamaya katılan sporculara malzeme desteği ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />

vali<strong>le</strong>r, be<strong>le</strong>diye başkanları ve kaymakamların da büyük<br />

desteğiy<strong>le</strong> proje<strong>miz</strong> i<strong>le</strong>rliyor. Başlatılan tenis faaliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong> antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />

ve proje sorumluları tarafından yakından takip ediliyor.<br />

Henüz iki yıllık bir uygulama ve 20 i<strong>le</strong> ulaşıldı. Bu yıl sonuna<br />

kadar 20 il daha hedef<strong>le</strong>niyor.<br />

Profesyonel olacak sporcuların çok sayıda yurt dışı temas<br />

yapması gerekiyor. Bu da ekonomik bir sorun tabii. Çözüm<br />

olarak uluslararası turnuva sayımızı artırdık. 10 yaş grubundan<br />

başlayarak yılda toplam 50 uluslararası turnuva düzenliyoruz.<br />

Bunların 33 tanesi profesyonel se<strong>ri</strong>de ITF, ATP ve WTA turnuvalarıdır.<br />

Bunların yetmediğinin farkındayız. Birçok sporcumuz<br />

yurt dışı başarıları oranında TTF tarafından destek<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Kız ve erkek katego<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yine 8 yaş grubundan başlayan bir<br />

yelpazede yılda toplam 106 yerel turnuva i<strong>le</strong> kulüp<strong>le</strong>rarası lig<br />

düzenliyoruz. Birçok ilde bölge şampiyonaları düzen<strong>le</strong>niyor.<br />

hobi<br />

77<br />

Sporcularımızı yetiştirecek antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in eğitimine büyük<br />

önem ve<strong>ri</strong>yoruz. İyi sporcuları iyi teknik adamlar yetişti<strong>ri</strong>r.<br />

Yabancı eğitmen<strong>le</strong>r desteğinde sempozyumlar düzen<strong>le</strong>yerek<br />

antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in dünya i<strong>le</strong> entegrasyonunu sağlamaya çalışıyoruz.<br />

Bugün dünya kortlarında Marsel İlhan, İpek Şenoğlu,<br />

Çağla Büyükakçay ve Pemra Özgen gibi önder sporcularımız<br />

i<strong>le</strong> onların yolunda hızla yükse<strong>le</strong>n Melis Sezer ve Başak Eraydın<br />

gibi genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> var. Hepsi de dünya sıralamalarında üst<strong>le</strong>re tırmanıyor.<br />

Bunun yanında yine Tennis Europe ve ITF Junior turnuvalarında<br />

mücade<strong>le</strong> eden profesyonellik yolunda birçok sporcumuz<br />

var ve sayı her yıl katlanarak büyüyor. Hedefi<strong>miz</strong> ülke nüfusuyla<br />

orantılı bir tenis potansiyelini harekete geçirmek ve 8-10<br />

yaş grubundan başlayan bir tabanın 10 yıl içinde önemli başarılara<br />

imza atmasını sağlamak. Bunu yaparken kuşkusuz en<br />

büyük desteği<strong>miz</strong> dev<strong>le</strong>t olacaktır. Spordan Sorumlu Dev<strong>le</strong>t<br />

Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün desteği<br />

olmadan yurt sathına yayılan spor poli<strong>tik</strong>alarının hayata geçi<strong>ri</strong>lmesi<br />

düşünü<strong>le</strong>mez. Bugüne kadar gördüğümüz ilginin ge<strong>le</strong>n<br />

başarılarla daha da artacağına inanıyorum. Şunu da belirtmeliyim<br />

ki tenis sporunda başarılı ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bu spora ayırdıkları bütçe<strong>le</strong>r<br />

ve sporcu sayıları i<strong>le</strong> kıyaslandığında ülke<strong>miz</strong> henüz<br />

emek<strong>le</strong>me devresindedir. Yine de yukarda saydığımız sporcularımızın<br />

başarıları düşünülünce nasıl bir potansiyel olduğu<br />

anlaşılıyor zaten. Sağlam vücutlar yaratmalıyız ki ge<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong>in<br />

sağlam kafaları ülke<strong>miz</strong>e hizmet etsin. Bu da ancak sporla<br />

mümkün olabiliyor.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yıllarınız ve Mezunlar <strong>Derneği</strong>’nin<br />

düzen<strong>le</strong>diği tenis turnuvası i<strong>le</strong> ilgili düşünce<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi öğrenebilir<br />

miyiz?<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji benim eğitim hayatıma başladığım, unutulmaz<br />

anıları olan bir yuva. İlk ve orta öğrenimimi tamamladığım<br />

Ko<strong>le</strong>j, bende önemli bir yere sahip ve böy<strong>le</strong> bir ekolden<br />

geldiğim için ayrıca çok mutluyum, her fırsatta gururla belirtiyorum.<br />

Mezunlar <strong>Derneği</strong> turnuvası hakkında fazla bilgi sahibi<br />

değilim sadece bu yıl 8. organizasyonun yapılacağını biliyorum.<br />

Davet edilirsem katılmaya gayret ede<strong>ri</strong>m.<br />

Ayda ULUÇ’69<br />

16 Nisan 1954 yılında Zonguldak Kozlu'da dünyaya ge<strong>le</strong>n<br />

Ayda Uluç, ilk ve orta öğrenimini <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji'nde tamamladı.<br />

Üniversite eğitimine Washington DC Ame<strong>ri</strong>can University’de<br />

devam eden Uluç, İ<strong>le</strong>tişim Bölümü’nden mezun oldu. 1985 yılında<br />

Antalya'ya taşınarak Antalya Tenis İhtisas Kulübü ilk üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

oldu, yönetim kurulunda görev aldı. 1997 yılında Şadi Toker<br />

i<strong>le</strong> ilk kez TTF Yönetim Kurulu’nda görev alan Uluç, daha sonra<br />

sırasıyla Azmi Kumova ve Mesut Polat başkanlığında kurulda<br />

çalıştı. Kurul üyeliği süresince Uluslararası İlişki<strong>le</strong>r Sorumlusu görevini<br />

üst<strong>le</strong>ndi. İki dönem Avrupa Tenis Birliği (Tennis Europe)<br />

Bayanlar Komitesi'ne seçi<strong>le</strong>n Ayda Uluç, 6 yıldır Junior Tenisinden<br />

sorumlu yönetim kurulu üyeliği yapıyor. Uluslararası Tenis Federasyonu’nda<br />

(ITF) Türkiye'yi temsil ediyor, konferanslarda oturum<br />

başkanlıkları yapıyor. Evli ve bir çocuk annesi olan Ayda Uluç bir<br />

süre Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r kalkınma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çalıştı. Tenise <strong>Ankara</strong><br />

Tenis Kulübü (ATK) kortlarında başlayan Ayda Uluç 35 yıldır<br />

tenis oynuyor.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />

78<br />

Türk Halkının Kalbinin Attığı Yer…<br />

Anıtkabir<br />

Zer<strong>ri</strong>n DAĞCI SAKARYA’71<br />

Anıtkabir, sadece Atatürk’ün ebedi istirahatgahı<br />

değil, aynı zamanda bir ulusun kül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden yeniden<br />

var oluşunun görsel bir şö<strong>le</strong>nidir.<br />

Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebediyete in<strong>tik</strong>alinin<br />

ardından, dönemin hükümetinin oluşturduğu<br />

bir komisyon Anıtkabir’in ye<strong>ri</strong>ni araştırmakla görev<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>ldi. Bu<br />

komisyonun çalışmalarının sonucunda 906 metre yüksekliğindeki<br />

“Rasattepe” oy çokluğuyla ulu önde<strong>ri</strong><strong>miz</strong>in anıt mezar ye<strong>ri</strong><br />

olarak seçildi.<br />

Anıtkabir’in yapımı için görev<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>n komisyon tarafından,<br />

1 Mart 1941’de uluslararası bir yarışma açıldı ve bu yarışmaya<br />

Türkiye, Almanya, Fransa, İtalya, Avusturya, İsviçre ve<br />

Çekoslavakya’dan 47 proje katıldı. 23 Mart 1942 ta<strong>ri</strong>hinde jü<strong>ri</strong><br />

tarafından iki Türk, bir Alman, bir de İtalyan profesörün sundukları<br />

proje bi<strong>ri</strong>nci seçildi. Ancak, milli konuları daha güzel ifade<br />

edebildiği düşünü<strong>le</strong>rek Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Ahmet<br />

Orhan Arda’nın projesinin uygulanmasına karar ve<strong>ri</strong>ldi.<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

9 Ekim 1944’te temeli atılan Anıtkabir inşaatı 9 yıl sürdü.<br />

Yurdun çeşitli yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n taş ve mermer<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kullanıldığı<br />

bu inşaat, 1 Eylül 1953’te tamamlandı.<br />

Barış Parkı: Ata’mızın ebedi istirahatgahını çevre<strong>le</strong>yen Barış<br />

Parkı, aralarında, Afganistan, ABD, Almanya, Avusturya,<br />

Belçika, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak,<br />

İngiltere, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs,<br />

Mısır, Norveç, Portekiz, Yugoslavya ve Yunanistan’ın bulunduğu<br />

24 yabancı ülkeden ve Anadolu’nun çeşitli yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

fidanlarla oluşturulmuştur.<br />

Bu ağaçlar bana birkaç yıl önce Melbourne’deki savaş<br />

müzesinin bahçesinde gördüğüm Çanakka<strong>le</strong>’den geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir<br />

kozalaktan yetişti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ‘yalnız çam’ı (lone pine) hatırlattı. Savaşlar<br />

bit<strong>tik</strong>ten sonra barış yapılan ülke<strong>le</strong>rden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n fidanlar hem<br />

eski gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> hatırlatıyor, hem de barış dolu gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemini vurguluyor.<br />

Aslanlı Yol: Gençlik Caddesi yönünden Aslanlı Yol’a,<br />

Hür<strong>ri</strong>yet ve İs<strong>tik</strong>lâl Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>’nin arasından gi<strong>ri</strong>lir. Bu yol ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Atatürk’ün yüce huzuru için hazırlar. 262 metre uzunluğundaki<br />

bu yolun sağında ve solunda Hitit tarzında yapılmış olan<br />

on ikişer aslan heykeli vardır. Heykel<strong>le</strong>r Hüseyin Özkan tarafın-


dan yapılmış olup, 24 Oğuz boyunu temsil etmektedir.<br />

Aslanlı Yol’un bitiminde Müdafaa-ı Hukuk ve Mehmetçik<br />

Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nin arasından tören alanı olarak bilinen Büyük Avlu’ya<br />

çıkılır. Tören alanındaki bayrak direği 33.5 metre yüksekliğindedir.<br />

1946’da Türk asıllı bir Ame<strong>ri</strong>kalı olan Nazmi Cemal tarafından<br />

Anıtkabir’e hediye edilmiştir.<br />

42 basamakla çıkılan mozo<strong>le</strong>nin ön cephesindeki sol<br />

duvarda Atatürk’ün gençliğe hitabı, sağ duvarda ise 10. Yıl Nutku’nun<br />

metin<strong>le</strong><strong>ri</strong> yer almaktadır. Harf<strong>le</strong>r altın yaldızla yazılmıştır.<br />

Mozo<strong>le</strong>: Mozo<strong>le</strong>nin iç salonuna büyük bir sessizlik ve saygı<br />

hâkimdir. Burada ziyaretçi<strong>le</strong>r el<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki çiçek<strong>le</strong><strong>ri</strong> Ata’nın<br />

manevi huzuruna bırakıp, dualar okurlar ve aynı sessizlik ve<br />

saygıyla mekândan çıkarlar. Ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n arasında kim<strong>le</strong>r yoktur<br />

ki: genç<strong>le</strong>r, yaşlılar, gazi<strong>le</strong>r, engelli<strong>le</strong>r, pusetteki bebek<strong>le</strong>r,<br />

öğrenci<strong>le</strong>r, tu<strong>ri</strong>st<strong>le</strong>r… Hepsinin amacı aynıdır; Ata’mıza saygılarını<br />

sunmak.<br />

Atatürk’ün aziz naaşı üst kattaki lahdin tam altında, zemin<br />

kattaki mezar odasındadır.<br />

Mezar odası Selçuklu ve Osmanlı türbe mima<strong>ri</strong>si tarzında<br />

sekizgen olarak tasarlanmıştır. Kıb<strong>le</strong> yönündeki kırmızı mermer<br />

sandukanın çevresindeki pi<strong>ri</strong>nç vazolarda bütün il<strong>le</strong>rden, Kuzey<br />

Kıbrıs’tan ve Azerbaycan’dan ge<strong>le</strong>n topraklar vardır.<br />

Atatürk 10 Kasım 1953’de Anıtkabir’e defnedildiğinde, o<br />

dönemin 67 vilayetinden, Selanik’teki Atatürk evinden,<br />

Kore’deki Türk Şehitliği’nden, Kıbrıs’tan ve Sü<strong>le</strong>yman Şah<br />

mezarından geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n topraklar harmanlanmış ve kab<strong>ri</strong>ne konmuştur.<br />

Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi<br />

Bu müze dört bölümden oluşur: Bi<strong>ri</strong>nci bölümde Atatürk’ün<br />

<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />

özel eşyaları ve yabancı dev<strong>le</strong>t adamları tarafından hediye edi<strong>le</strong>n<br />

eşyalar sergi<strong>le</strong>nmektedir. Bu bölümde ayrıca, Atatürk’ün<br />

manevi evlatlarından Afet İnan, Rukiye Erkin ve Sabiha<br />

Gökçen’in müzeye hediye etmiş oldukları Atatürk’e ait eşyalar<br />

da bulunmaktadır.<br />

İkinci bölümde Çanakka<strong>le</strong> Kara ve Deniz Savaşları,<br />

Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzu konu alan üç panorama<br />

yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca, Kurtuluş Savaşı’na<br />

katılan komutanların portre<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> Kurtuluş Savaşı’nı resmeden<br />

79<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />

80<br />

büyük boyutlu tablolar da sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Üçüncü bölüm, panoramayı çevre<strong>le</strong>yen ko<strong>ri</strong>dordaki on<br />

sekiz ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>de yer alan tema<strong>tik</strong> sergi alanlarından oluşmaktadır.<br />

Değerli sanatçılar tarafından hazırlanmış rölyef<strong>le</strong>r ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>ye görsellik<br />

katar. Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n bulunduğu ko<strong>ri</strong>dor boyunca Kurtuluş<br />

Savaşı’nın kazanılmasında büyük hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong> geçen asker-sivil<br />

yirmi kahramanın büstü ve kısa özgeçmiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> yer almaktadır.<br />

Dördüncü bölümde Atatürk’ün kendi kütüphanesinde bulunan<br />

3123 kitap sergi<strong>le</strong>nmektedir. Bu bölümde ayrıca “Atatürk<br />

ve Kitap” konulu dokunma<strong>tik</strong> ekranlı bilgisayar da bulunmaktadır.<br />

On yıl kadar önce Bulga<strong>ri</strong>stan’ın P<strong>le</strong>vne kentinde “Gazi<br />

Osman Paşa ve P<strong>le</strong>vne” konulu panoramayı görmüş ve çok<br />

etki<strong>le</strong>nmiştim. Ta<strong>ri</strong>hi<strong>miz</strong>in en önemli bölümü olan Kurtuluş<br />

Savaşımızı, özellik<strong>le</strong> o dönemi yaşamamış olanlar için panoramayı<br />

iz<strong>le</strong>menin farklı bir heyecan vereceğini düşünmüştüm.<br />

Müzeyi gördüğümde, düşünce<strong>le</strong><strong>ri</strong>mde yanılmadığımı anladım.<br />

Üstelik bu panorama, Ata’mızın kab<strong>ri</strong> i<strong>le</strong> aynı mekânda bulunuyor<br />

ve ziyaretçi<strong>le</strong>re görsel bir Kurtuluş Savaşı Destanı sunuyor.<br />

40 metre uzunluğundaki panoramaların önünde maket<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

savaş alanı düzen<strong>le</strong>nmiş. Muammer Sun’un beste<strong>le</strong>diği müzi-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

ğe ilaveten top ses<strong>le</strong><strong>ri</strong>, kılıç şıkırtıları ve<br />

“Allah Allah” ses<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında, savaşta kullanılmış<br />

mermi<strong>le</strong><strong>ri</strong>, silahları, kağnıları, teker<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

iz<strong>le</strong>mek biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> o gün<strong>le</strong>re götürüyor.<br />

Panoramalar, 12 Rus ressam tarafından<br />

yapılmıştır. Turgut Özakman’ın yazdığı<br />

senaryodan hareket<strong>le</strong> muharebe<strong>le</strong><strong>ri</strong>n geçtiği<br />

alanlarda figüranlar kullanılarak bin<strong>le</strong>rce<br />

fotoğraf çekilmiş; bu fotoğraflardan<br />

yararlanılarak eskiz<strong>le</strong>r hazırlanmış, daha<br />

sonra da Rusya ve Hollanda’da büyük<br />

resim stüdyolarında panorama olarak<br />

hazırlanmıştır.<br />

İsmet İnönü Lahdi<br />

Barış ve Zafer ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında, yanları<br />

açık olan kolonların oluşturduğu ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

ortasında 25 Aralık 1973 ta<strong>ri</strong>hinde vefat<br />

eden Atatürk’ün silah arkadaşı, Milli Mücade<strong>le</strong>nin<br />

Batı cephesi komutanı ve Türkiye<br />

Cumhu<strong>ri</strong>yeti’nin ikinci cumhurbaşkanı<br />

İsmet İnönü’nün sembolik lahdi bulunmaktadır.<br />

İnönü’nün mezar odası lahdin tam<br />

altındadır. İnönü Anıtkabir’e 28 Aralık<br />

1973’te Bakanlar Kurulu kararıyla defnedilmiştir.<br />

Anıtkabir’in Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Hür<strong>ri</strong>yet Ku<strong>le</strong>si: Anıtkabir inşaat çalışmalarını<br />

gösteren fotoğraf sergisi i<strong>le</strong> inşaatta<br />

kullanılan taş örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu ku<strong>le</strong>nin içinde<br />

sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />

İs<strong>tik</strong>lal Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong>de Anıtkabir maketi<br />

ve fotoğrafları yer almaktadır.<br />

Mehmetçik Ku<strong>le</strong>si: Büyük Avlu’nun<br />

başındadır. Ku<strong>le</strong> içinde 60 kişi kapasiteli<br />

“sinevizyon salonu” bulunmaktadır. Burada Atatürk ve<br />

Anıtkabir’<strong>le</strong> ilgili belgesel film<strong>le</strong>r iz<strong>le</strong>nebilir.<br />

Zafer Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün aziz naaşını taşıyan top arabası bu<br />

ku<strong>le</strong>de sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Barış Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong>de Atatürk’ün 1935-38 yılları arasında kullandığı<br />

makam ve tören otomobil<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulunmaktadır.<br />

23 Nisan Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong> içinde Atatürk’ün 1936-38 yılları arasında<br />

kullandığı özel otomobili ve Çubuk Barajı’nda kullanmış<br />

olduğu gezinti teknesi sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Misak-ı Milli Ku<strong>le</strong>si: Tören<strong>le</strong>rde Anıtkabir özel defte<strong>ri</strong>nin<br />

imzalandığı kürsü i<strong>le</strong> Anıtkabir’e yapılan üst düzey ziyaret<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

fotoğraflarının sergi<strong>le</strong>ndiği iki adet pano yer almaktadır. Bu ku<strong>le</strong><br />

aynı zamanda, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’nin gi<strong>ri</strong>şidir.<br />

İnkılâp Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün kıyafet<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve kendisine armağan<br />

edi<strong>le</strong>n eşyalar sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />

Cumhu<strong>ri</strong>yet Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün balmumu heykeli ve o<strong>ri</strong>jinal<br />

çalışma masası yer almaktadır.<br />

Müdafaa-i Hukuk Ku<strong>le</strong>si: Anıtkabir ve Atatürk i<strong>le</strong> ilgili çeşitli<br />

kitaplar ve hediyelik eşyaların ziyaretçi<strong>le</strong>re sunulduğu bu bölüm<br />

müze çıkışında bulunmaktadır.


İNŞAATI<br />

DEVAM EDİYOR!<br />

Katkılarınızı bekliyoruz…<br />

ko<strong>le</strong>jIN<br />

81<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

82<br />

İmkânsızlıklar Dil Öğrenmeyi Engel<strong>le</strong>yemeyecek!<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ve Ame<strong>ri</strong>kan Elçiliği İngilizce Eğitim Ataşeliği iş birliğince gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />

“Access Sosyal Sorumluluk Projesi”nin <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki açılışı, Ame<strong>ri</strong>kan<br />

Büyükelçisi James Jeffrey ve <strong>TED</strong> Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nun katılımıyla 24<br />

Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde yapıldı.<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ve Ame<strong>ri</strong>kan Büyükelçiliği’nin, kendi<br />

olanaklarıyla yeterli İngilizce eğitimi alamayan öğrenci<strong>le</strong>r için el<br />

e<strong>le</strong> vererek gerçek<strong>le</strong>ştirdiği “Access Sosyal Sorumluluk Projesi,<br />

ülke<strong>miz</strong>deki İngilizce dil eğitimine katkıda bulunmak amacıyla<br />

hazırlanmış olan bir burs programıdır. 2009 yılından itibaren 7<br />

<strong>TED</strong> okulunda (<strong>TED</strong> Afyon, <strong>TED</strong> Batman, <strong>TED</strong> Isparta, <strong>TED</strong><br />

Karabük, <strong>TED</strong> Malatya, <strong>TED</strong> Mersin ve <strong>TED</strong> Polatlı Ko<strong>le</strong>j<strong>le</strong><strong>ri</strong>)<br />

devam etmekte olan proje, geniş<strong>le</strong>ti<strong>le</strong>rek 9 <strong>TED</strong> okulunda sürdürü<strong>le</strong>cektir.<br />

<strong>TED</strong> Antalya, <strong>TED</strong> Bursa, <strong>TED</strong> Gaziantep, <strong>TED</strong><br />

Karadeniz Ereğli, <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong>, <strong>TED</strong> Konya Ereğli, <strong>TED</strong> Polatlı,<br />

<strong>TED</strong> Samsun ve <strong>TED</strong> Zonguldak Ko<strong>le</strong>j<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nde, bu okullardaki<br />

İngilizce öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından haftada 6 saatten toplam 360<br />

saat ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek olan eğitim, Şubat 2010 - Haziran 2011 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

arasında gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cektir. Eğitim süresince öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ulaşımı,<br />

kitap vb. tüm eğitim materyal<strong>le</strong><strong>ri</strong> de ücretsiz olacaktır.<br />

“Çağdaş ve yüksek nitelikli, vizyon sahibi nesil<strong>le</strong>r<br />

yetiştirmek için eli<strong>miz</strong>den ge<strong>le</strong>ni sonuna kadar yapmayı<br />

sürdüreceğiz.”<br />

Konuyla ilgili görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni aldığımız Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, “1928 yılından bugüne<br />

yaklaşık 47 bin öğrenciye burs vermiş olan Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

olarak eğitim sorunlarını gidermede toplumun tüm birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

görev düştüğü bilinciy<strong>le</strong> uzun soluklu bir seferberlik başlat-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

tık ve bu çalışmalarımızı ülke<strong>miz</strong>in dört bir köşesine yayıyoruz.<br />

Çağdaş ve yüksek nitelikli, donanımlı, vizyon sahibi nesil<strong>le</strong>r<br />

yetiştirmek için eli<strong>miz</strong>den ge<strong>le</strong>ni sonuna kadar yapmayı sürdüreceğiz”<br />

dedi. Yabancı dil eğitiminin önemine değinen Pehlivanoğlu,<br />

2009 yılında başlayan Access Projesi kapsamında 174<br />

öğrenciye İngilizce eğitimi verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, bu yıl projenin geniş<strong>le</strong>ti<strong>le</strong>rek<br />

216 öğrenciye ulaşıldığını ifade ederek, bu eğitim<strong>le</strong>rde<br />

öğrenci<strong>le</strong>re AFS öğrenci değişim programıyla ABD’de eğitim<br />

alma imkânı da sunulacağını söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ek<strong>le</strong>di.<br />

İki NASA Pilotunun Öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Din<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r!<br />

Proje kapsamında ücretsiz İngilizce eğitimi alan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />

bir kısmı, 6 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>hinde Çukurova Üniversitesi’ndeki<br />

etkinliğe katılarak, Apollo 11 i<strong>le</strong> yaptığı ay yolculuğunda Aya ilk<br />

ayak basan insan unvanını kazanan Neil Armstrong ve Aya yolculuk<br />

yapan 24 kişiden bi<strong>ri</strong> olan Jim Lovell’ın sıra dışı öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

din<strong>le</strong>me fırsatını da yakaladı.<br />

Access Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında dev<strong>le</strong>t<br />

okullarında okuyan maddi olanakları yetersiz 216<br />

dokuzuncu sınıf öğrencisi, 9 <strong>TED</strong> okulunda 360 saat<br />

İngilizce dil eğitimi görecek.


Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, Tam Eğitim Bursu Alan<br />

Üniversite Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Kampta Buluşturdu!<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, Tam Eğitim Bursu i<strong>le</strong> eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sürdüren üniversite öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni,<br />

kurumsal aidiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni pekiştirmek ve sosyal gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni destek<strong>le</strong>mek amacıyla Antalya’da<br />

kampa aldı.<br />

Çeşitli etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> 2 ve 5 Şubat ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında Antalya<br />

Kemer Limak Limra Otel’in ev sahipliğinde düzen<strong>le</strong>nen ve 131<br />

Tam Eğitim Burslu üniversite öğrencisinin katıldığı kampta alanlarında<br />

uzman isim<strong>le</strong>r ve değerli <strong>TED</strong> mezunları, öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bir<br />

araya geldi.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sosyal gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne destek ve<strong>ri</strong>lmesi ve<br />

kurumsal aidiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişti<strong>ri</strong>lmesinin hedef<strong>le</strong>ndiği kamp<br />

etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> kapsamında kendisi de <strong>TED</strong> mezunu olan Antalya<br />

Büyükşehir Be<strong>le</strong>diye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, “<strong>TED</strong><br />

Ruhu” konulu söy<strong>le</strong>şiy<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> buluştu. Prof. Dr. Üstün<br />

Dökmen’in de kendine has hikâye<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> “Yaşama<br />

Yer<strong>le</strong>şmek: Kişinin kendisine, ai<strong>le</strong>sine, ülkesine ve dünyaya<br />

aidiyeti” konusunu e<strong>le</strong> aldığı kampta, İzgören Akın Eğitim<br />

Danışmanlık Şirketi Akdeniz Bölge Müdürü ve Eğitmeni İlker<br />

Kaldı ise “Avucumdaki Ke<strong>le</strong>bek” adlı kişisel gelişim sunumunu<br />

gerçek<strong>le</strong>ştirdi.<br />

Çeşitli sportif ve kültürel etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n düzen<strong>le</strong>diği kampta<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ve<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Yönetim Kurulu Üyesi Can Ulusoy da<br />

öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bir aradaydı.<br />

Amacımız Ülke<strong>miz</strong>in Öncü Çocuklarını Yetiştirmek!<br />

Antalya’da gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n üniversite kampı ve Türk Eğitim<br />

<strong>Derneği</strong> bursları hakkında görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni aldığımız Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, tam eğitim bursuyla<br />

amaçlarının Türkiye’nin öncü çocuklarını yetiştirmek olduğunu<br />

söy<strong>le</strong>di. Maddi olanakları yetersiz, akademik başarısı yüksek<br />

çocuklara sahip çıktıklarını anlatan Pehlivanoğlu, burslu öğren-<br />

ci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemine de değinerek,<br />

“Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> burada hem bir arada proje üretiyorlar, hem de<br />

i<strong>le</strong>tişim, liderlik, vatanperverlik gibi eğitim<strong>le</strong>re tabi tutuluyorlar.<br />

Bu çocuklar üniversiteyi bitirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> zaman ülke<strong>miz</strong>de öncü olup<br />

başka çocukların el<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden tutacaklar.” dedi.<br />

31 Ocak’ta 82. yılını kutlayan Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

kuruluşundan bu yana 47.000 öğrenciye karşılıksız burs<br />

vermiştir. Dernek, 2003-2004 eğitim-öğretim yılından itibaren<br />

“başarılı ama maddi olanakları yeterli olmayan”<br />

öğrenci<strong>le</strong>re “Tam Eğitim Bursu” vermeye başlamıştır. Tam<br />

Eğitim Bursu, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğrenim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne <strong>TED</strong> okullarında<br />

devam etme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yöneliktir ve bu bursu almaya hak<br />

kazanan öğrenci<strong>le</strong>r, varsa bölge<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki <strong>TED</strong> okullarında<br />

gündüzlü olarak, yoksa pansiyonlu <strong>TED</strong> okullarında yatılı<br />

olarak okutulmaktadır. Öğrencinin sadece eğitim gider<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

karşılanmamakta, tüm eğitimi üst<strong>le</strong>nilmektedir. Eğitim<br />

gider<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanısıra cep harçlığı, servis, yemek, kitap-kırtasiye,<br />

kıyafet, yatılı ise pansiyon gider<strong>le</strong><strong>ri</strong> de burs kamsamında<br />

karşılanmaktadır. <strong>TED</strong> okullarından Tam Eğitim<br />

Bursu i<strong>le</strong> mezun olan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n üniversite boyunca da<br />

bursları devam etmektedir.<br />

Öğrenci<strong>le</strong>r burs almaya başladıkları öğretim yılı itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

Burslu Öğrenci Takip Programı'na alınmaktadır. Bu<br />

program çerçevesinde öğrenci<strong>le</strong>re ve ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, ihtiyaç<br />

duyulan durumlarda rehberlik, danışmanlık, psikolojik<br />

destek, ai<strong>le</strong> danışmanlığı, sağlık hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>, akademik<br />

destek ve süpervizörlük hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong> sunulmaktadır.<br />

83<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />

84<br />

“Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda”yız<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, öncelik<strong>le</strong> köklü bir sivil toplum kuruluşu<br />

olarak kurulduğu günden be<strong>ri</strong> eğitim alanında faaliyet göstermekte<br />

olup, aynı zamanda başarılı ama maddi olanakları<br />

yeterli olmayan çocukların eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni destek<strong>le</strong>mekte ve Türk<br />

eğitim hayatına maddi ve bilimsel katkılar sağlamaktadır.<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Sosyal Hizmet<strong>le</strong>r Komitesi tarafından<br />

gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n “Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda” Projesi i<strong>le</strong> Türk<br />

Eğitim <strong>Derneği</strong>, hastane<strong>le</strong>rde tedavi gören veya ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde din<strong>le</strong>nen<br />

yakınlarımıza “Hoşgeldin Bebek” veya “Geçmiş Olsun”<br />

kartları aracılığıyla sağlıklı gün<strong>le</strong>r di<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i sunarken ekonomik<br />

yetersizlik<strong>le</strong>r nedeniy<strong>le</strong> eğitim olanağı bulamayan çocuk ve<br />

genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e eğitim imkânı sağlamayı hedef<strong>le</strong>mektedir.<br />

“Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda” Projesi i<strong>le</strong> elde edi<strong>le</strong>cek<br />

gelir Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Burs Fonu’na aktarılacak, kişi ve<br />

kurumların hem sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, hem de çocuklara ve genç<strong>le</strong>re en<br />

güzel armağanı verebilme<strong>le</strong><strong>ri</strong> sağlanacaktır.<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, “Mutlu Gün Panosu” ve “Çe<strong>le</strong>nk” hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />

yıllardır başarı i<strong>le</strong> yürütmekte ve elde edi<strong>le</strong>n geli<strong>ri</strong> bu<br />

yeni projede amaçlandığı gibi burslu çocuk ve genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n oku-<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

tulması için değer<strong>le</strong>ndirmektedir.<br />

Bu yeni uygulama i<strong>le</strong> hastane<strong>le</strong>rde yatmakta olan hastalara<br />

geçmiş olsun di<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin i<strong>le</strong>tilmesi için gönde<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ancak<br />

hastane bankolarında bek<strong>le</strong>yen çiçek<strong>le</strong>r ye<strong>ri</strong>ne odaları süs<strong>le</strong>yen,<br />

“Hoşgeldin Bebek” veya “Geçmiş Olsun” kartlarımız olacaktır.<br />

Geçmiş olsun kartlarımızı hasta yakınlarına göndermek<br />

isteyen<strong>le</strong>r, 444 0 833 numarasından kartlarımızın sipa<strong>ri</strong>şini vererek<br />

bağış yapabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong>rdir. Konuyla ilgili her türlü sorularınız<br />

için de (0 312) 418 06 14 – 417 42 02 numaralı te<strong>le</strong>fondan bilgi<br />

alabilirsiniz.<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> olarak “Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda”<br />

Projesini hayata geçirerek, ihtiyacı olan çocuklarımızın okutulması<br />

için el e<strong>le</strong> verme<strong>miz</strong> gerektiğini düşünüyoruz. Bu önemli<br />

adımı siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> birlikte atalım istiyoruz.<br />

Desteğiniz için şimdiden tüm burslu öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> adına<br />

teşekkür ede<strong>ri</strong>z.<br />

Her şey bir çift mutlu göz için…


TORCH<br />

250 kiþilik yemekli, 450 kiþilik kokteyl<br />

kapasiteli Torch'ta "Evet<br />

Demenin Mutluluðunu" yaþayabilirsiniz.<br />

Her türlü düðün, niþan,<br />

sünnet ve nikah sonrasý yemek<br />

gibi toplu organizasyonlarýnýz için<br />

hizmetinizdeyiz.<br />

www.torch.com.tr<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

Rezervasyon ve ayrýntýlý bilgi için Tel: 0312 417 5057 Kýzýlýrmak Sokak No: 8 Kocatepe, Kýzýlay / <strong>Ankara</strong>


kampüs<br />

86<br />

Ge<strong>le</strong>ceğin Bilim İnsanlarından “Bilimsel Proje<strong>le</strong>r Sergisi”<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi 11. sınıf öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

Matema<strong>tik</strong>, Kimya, Fizik, Bilgisayar, Coğrafya ve Sosyoloji dallarında<br />

2009-2010 öğretim yılı içinde hazırladıkları 20 proje, 08-<br />

10 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında İncek Kampüsü’nde düzen<strong>le</strong>nen<br />

“Bilimsel Proje<strong>le</strong>r Sergisi”nde ziyarete açıldı. Serginin açılışına<br />

öğrenci ve veli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanı sıra <strong>Ankara</strong>’da bulunan üniversite<strong>le</strong>rden<br />

ge<strong>le</strong>n akademisyen<strong>le</strong>r de katıldı.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, geliştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> proje<strong>le</strong>r i<strong>le</strong> günlük hayatta karşılaşılan<br />

pek çok prob<strong>le</strong>me çözüm öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> getirme<strong>le</strong><strong>ri</strong> dikkat<br />

çekti. Sergide; model araçlarda enerji ve yakıt masrafını azaltan<br />

“CVT Şanzımanlı Model Araç Uygulaması”, çocuk parklarında<br />

aydınlatma gider<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sıfıra indiren “Yeni<strong>le</strong>nebilir Enerji<br />

<strong>Kay</strong>nakları i<strong>le</strong> Çalışan Çocuk Parkı”, kapalı otoparklarda kullanılabi<strong>le</strong>cek<br />

“Kapalı Otoparklarda Yer Bulma Prob<strong>le</strong>minin<br />

Çözülmesi”, hazır krokisi olan her türlü mekanda kullanılabi<strong>le</strong>cek<br />

“e-danışma Sistemi”, internet üze<strong>ri</strong>nden ders notlarının<br />

paylaşımını sağlayan “RSS Destekli Ders Notları Paylaşım Sitesi”<br />

gibi proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanı sıra sosyal bilim<strong>le</strong>r alanında da Dünyada<br />

iç ve dış savaşları, siyasal ve etnik kökenli çatışmaları irde<strong>le</strong>yen<br />

“Çatışan Dünya”, “<strong>Kay</strong>bolmakta Olan Ge<strong>le</strong>neksel Mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Sürdüren<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Temel Özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve Sorunlarının Belir<strong>le</strong>nmesi” ve<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

“Görme Engelli Birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Ekonomik ve Toplumsal Sorunlarının<br />

Saptanması” gibi birbi<strong>ri</strong>nden ilginç araştırma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> de yer<br />

aldı.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hazırladığı proje<strong>le</strong>rden on ikisi TÜBİTAK’ın<br />

düzen<strong>le</strong>diği Ortaöğretim Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> Arası Proje Yarışması’nda<br />

sergi<strong>le</strong>nmeye değer görü<strong>le</strong>rek fina<strong>le</strong> kaldı.<br />

“İçi<strong>miz</strong>den Bi<strong>ri</strong> Atatürk” Sergisi<br />

Kamuoyunun “Deprem Dede”<br />

olarak tanıdığı Afete Hazırlık ve Deprem<br />

Eğitimi <strong>Derneği</strong> Başkanı ve Türk<br />

Kızılayı Genel Başkanı Başdanışmanı<br />

Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 18<br />

Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu’na<br />

konuk oldu. Öğrenci<strong>le</strong>re deprem<strong>le</strong><br />

birlikte yaşama bilincini anlatan Prof.<br />

Dr. Işıkara, Kızılay’ın “Kardeş Kulübü Kumbarası” projesini de<br />

tanıttı.<br />

“Türkiye’de nereye giderseniz gidin, deprem üreten odakta<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu 1. Kademe<br />

Ko<strong>le</strong>j Sokağı’nda 18 – 22 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında “İçi<strong>miz</strong>den<br />

Bi<strong>ri</strong> Atatürk” temalı fotoğraf ve Atatürk resim<strong>le</strong><strong>ri</strong> sergisi<br />

açıldı. Sergide öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra Büyük Önder<br />

Atatürk’ün fotoğrafları ve Çanakka<strong>le</strong> Zafe<strong>ri</strong> köşesi de yer aldı.<br />

Ahmet Mete Işıkara’dan “Depreme Hazır Ol” Uyarısı<br />

yaşayacaksınız” diyen Prof. Dr. Işıkara,<br />

2009 yılında Türkiye ve yakın çevresinde<br />

9196 deprem olduğunu söy<strong>le</strong>yerek<br />

“Artık deprem olacak mı? sorusunu<br />

sormayın. Deprem olacaktır, hazır<br />

olun.” uyarısında bulundu.<br />

Konferansta Kızılay’ın “Kardeş<br />

Kulübü Kumbarası” projesini de tanıtan<br />

Işıkara, öğrenci<strong>le</strong>re dağıtılan Kızılay<br />

kumbaralarında bi<strong>ri</strong>ken paralar i<strong>le</strong> bir okulun yapımına katkıda<br />

bulunabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ifade etti.


Müzik Sunumlarında<br />

Birbi<strong>ri</strong>nden Güzel Çocuk<br />

Şarkıları Söy<strong>le</strong>ndi<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu I. Kademe<br />

Müzik Zümresinin, açık sınıf uygulamaları doğrultusunda<br />

1.-5. sınıf öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin katılımıyla hazırladıkları<br />

müzik sunumları, 22 Şubat-02 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldi.<br />

Belir<strong>le</strong>nen programa uygun olarak üçer sınıf<br />

halinde amfitiyatroda sahne alan öğrenci<strong>le</strong>r, müzik öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />

beste<strong>le</strong>diği birbi<strong>ri</strong>nden güzel çocuk şarkılarını<br />

söy<strong>le</strong>yerek, veli<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne eşsiz bir müzik ziyafeti sundular.<br />

“Darwin Now” Sergisi Öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> Buluştu<br />

B<strong>ri</strong>tish Council tarafından Darwin’in doğumunun 200’üncü<br />

ve “Tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Kökeni Üze<strong>ri</strong>ne” adlı ese<strong>ri</strong>nin yayınlanmasının<br />

150’nci yıldönümü vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> düzen<strong>le</strong>nen uluslararası kutlamalar<br />

çerçevesinde hazırlanan “Darwin Now” sergisi, 8-19 Şubat<br />

2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Bilim Merkezi’nde<br />

sergi<strong>le</strong>ndi.<br />

kampüs<br />

Char<strong>le</strong>s Darwin’in hayatı, çalışmaları, biyolojiye ve bilimin<br />

diğer dallarına olan etki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni anlatan sergi, 21. yüzyılda karşılaştığımız<br />

önemli sorular hakkında farklı bakış açıları sunmaktadır.<br />

Ev<strong>ri</strong>m i<strong>le</strong> din arasındaki ilişkinin önyargısız ve açık bir<br />

şekilde araştırılması fırsatını sunmayı hedef<strong>le</strong>yen sergiye, <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> yoğun ilgi gösterdi.<br />

Avrupa Gençlik<br />

Parlamentosu’nda<br />

Ülke<strong>miz</strong>i Temsil Edecek<strong>le</strong>r<br />

Lise Kısmı Poli<strong>tik</strong>a ve Diplomasi Kulübü üye öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Can Fenerci (10-K) ve Cansu Tanatmış (11-E) 16-25 Nisan<br />

2010 ta<strong>ri</strong>hinde Norveç’te, Zeynep Üstün(11-G) 4-7 Mart 2010<br />

ta<strong>ri</strong>hinde Polonya’da ve Şayen Tokyay (11-G) 8-11 Mayıs 2010<br />

ta<strong>ri</strong>hinde Almanya’da düzen<strong>le</strong>necek olan Avrupa Gençlik Par<strong>le</strong>mentosu’nda<br />

Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti’ni temsil etmek üzere<br />

seçildi<strong>le</strong>r.<br />

87<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kampüs<br />

88<br />

AB Genel Sekrete<strong>ri</strong> Volkan Bozkır’67<br />

Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>’ne Konuk Oldu<br />

Avrupa Birliği Genel Sekrete<strong>ri</strong>, 1967 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

Mezunu, Volkan Bozkır, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Okulları’nın<br />

ge<strong>le</strong>neksel “Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>”ne konuk oldu. Soru-cevap şeklinde<br />

gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n söy<strong>le</strong>şide <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi<br />

öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecindeki mevcut<br />

durum, Türkiye’nin önündeki engel<strong>le</strong>r ve Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin Türkiye’nin<br />

tam üyeliğine karşı tutumu konularında Volkan Bozkır’a<br />

sorular yöneltti<strong>le</strong>r.<br />

Avrupa Birliği’nin NATO gibi yalnızca üye olunacak bir ittifak<br />

değil, sağlıktan, çevreye, sosyal yaşamdan, ekonomiye varıncaya<br />

değin hayatın her alanını düzen<strong>le</strong>yen, 120 bin sayfalık<br />

müktesebata sahip bir yaşam biçimi olduğunu ifade eden Volkan<br />

Bozkır, Türkiye’nin üyelikten önceki asıl hedefinin, bu<br />

yaşam biçiminin seviyesine ulaşmak olduğunun altını çizdi.<br />

Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n; bazı üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>n “imtiyazlı ortaklık” kavramını<br />

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ne Konuk Oldu<br />

Uzay İ<strong>le</strong>tişim Bilimi’nin Oscar’ı olarak kabul edi<strong>le</strong>n App<strong>le</strong>ton<br />

Ödülü sahibi Koç Üniversitesi Rektörü, 1968 mezunlarımızdan<br />

Prof. Dr. Umran İnan, 19 Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde okulumuza<br />

konuk oldu. Genel Müdür Sevinç Atabay i<strong>le</strong> birlikte Okul Müzesini<br />

gezen İnan, müze defte<strong>ri</strong>ni imzaladı.<br />

Akademik başarısının yanında Dünya çapında öğrenci seçme<br />

ve yetiştirme konusunda gösterdiği çabalarla da tanınan<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

telaffuz et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve Türkiye’nin bu kavrama bakış açısını sormaları<br />

üze<strong>ri</strong>ne Volkan Bozkır, Türkiye’nin nüfusu, eğitim düzeyi,<br />

ekonomik yapısı, sahip olduğu zenginlik<strong>le</strong>r ve gücüne bakıldığında<br />

Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi reddetme gibi bir lüksünün<br />

olmadığını belirterek: “İlişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yavaşladığına dair e<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>r var.<br />

Yalnızca yeni bir strateji uyguluyoruz. Avrupa Birliği fasıllarını<br />

açsın ya da açmasın biz 2013 yılında tüm reformları tamamlayacak<br />

şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tür dedikodulara<br />

kulaklarımızı kapadık.” dedi.<br />

Söy<strong>le</strong>şinin sonunda <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji öğrencisi 2010 Dünya<br />

Gençlik Zirvesi Genel Sekrete<strong>ri</strong> Batu İnal, AB Genel Sekrete<strong>ri</strong><br />

Volkan Bozkır’a ve 1988 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji mezunu AB Genel<br />

Sekreter Yardımcısı Burak Erdenir’e teşekkür ederek, günün<br />

anısına plaket sundu.<br />

Prof. Dr. Umran İnan daha sonra Lise Konferans Salonunda<br />

öğrenci<strong>le</strong>re Koç Üniversitesi’ni tanıttı.<br />

ABD’nin Standford Üniversitesi’nde 36 yıl gibi uzun bir süre<br />

öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra Koç Üniversitesi’nin<br />

teklifini kabul ederek 2009-2010 akademik yılında Türkiye’ye<br />

ge<strong>le</strong>n Prof. Dr. Umran İnan, ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>nde <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />

mezunu olmasının büyük rolü olduğunu vurguladı.


Anaokulumuz Comenius Projesi Ekibine<br />

Ev Sahipliği Yaptı<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Anaokulu, 20-26 Şubat 2010<br />

ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları<br />

Merkezi Başkanlığı'nca yürütülmekte olan Comenius Okul<br />

Ortaklıkları Projesi kapsamında proje ortakları; Almanya, Finlandiya,<br />

İspanya, Romanya ve Gal<strong>le</strong>r’den ge<strong>le</strong>n 15 yabancı<br />

eğitimciyi ağırladı. “Hepi<strong>miz</strong> Özeliz. Uygulama için en iyi yöntem<strong>le</strong>r”<br />

adı altında yürütü<strong>le</strong>n proje i<strong>le</strong> ortak ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n okul öncesi<br />

eğitim sistem ve yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ince<strong>le</strong>nmesi ve farklı şekil<strong>le</strong>rde<br />

özel desteğe/eğitime ihtiyaç duyan öğrenci<strong>le</strong>r için en iyi<br />

uygulamanın belir<strong>le</strong>nerek ortak bir çizgide buluşulması hedef<strong>le</strong>niyor.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Anaokulu öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>, 22<br />

Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde okullarını ziyaret eden Comenius projesi<br />

ekibine sıcak bir karşılama düzen<strong>le</strong>di. El yapımı çiçek<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />

konukları karşılayan öğrenci<strong>le</strong>r, konuklara şarkılar söy<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r ve<br />

halkoyunları göste<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> yabancı konukları büyü<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r.<br />

Comenius projesi ekibi, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Anaokulu<br />

öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin rehberliğinde bir hafta boyunca Türk Eğitim<br />

Sistemi i<strong>le</strong> ilgili alanında uzman kişi<strong>le</strong>rden bilgi aldı ve kaynaştırma<br />

eğitiminin uygulandığı <strong>Ankara</strong>’daki okulları ziyaret ederek<br />

ince<strong>le</strong>me<strong>le</strong>rde bulundu.<br />

2010 YILINDA MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILAN SPORCULAR<br />

kampüs<br />

ATLETİZM BASKETBOL BASKETBOL VOLEYBOL VOLEYBOL<br />

Cemre Ünal<br />

(11-C) At<strong>le</strong>tizm Genç Milli<br />

Takımı, 60 M. Yıldız Bayanlar<br />

Türkiye Rekortmeni 7.68<br />

VOLEYBOL VOLEYBOL VOLEYBOL HENTBOL HENTBOL<br />

Damla Çakıroğlu (10-Y)<br />

Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol Milli<br />

Takımı<br />

Buse Taşbi<strong>le</strong>k<br />

(09-I)<br />

Yıldız Kız Basketbol<br />

Milli Takımı<br />

Yağmur Erdaç<br />

(10-V) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />

Milli Takımı<br />

Sera Özelçi<br />

(10/U)<br />

Yıldız Kız Basketbol<br />

Milli Takımı<br />

Atacan Ata<br />

(11-J)<br />

Genç Vo<strong>le</strong>ybol Milli Takım<br />

Kampı<br />

Göksu Adanalı<br />

(10-D) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />

Milli Takım Kampıı<br />

Mesut Çebi<br />

(12-J) Genç Hentbol Milli<br />

Takımı<br />

89<br />

Eda Cafe<strong>ri</strong><br />

(10-V) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />

Milli Takım Kampı<br />

Uraz Koral<br />

(10-V) Yıldız Hentbol Milli<br />

Takım Kampı<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


kampüs<br />

90<br />

2010 YILINDA MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILAN SPORCULAR<br />

HENTBOL BASKETBOL DANS SU TOPU KAYAK<br />

Uğurcan Fitos<br />

(11-R) Yıldız Hentbol Milli<br />

Takım Kampı<br />

İlköğretim Okulu <strong>Kay</strong>ak Takımı Ank. 1.’si<br />

Lise <strong>Kay</strong>ak Takımı <strong>Ankara</strong> 1.’si,<br />

Lise Erkek <strong>Kay</strong>ak Takımı Türkiye 3.’sü<br />

İlköğretim Okulu II. Kademe Karate Takımı<br />

<strong>Ankara</strong> Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde<br />

Bekir Karakaş (7-T) 63 kg <strong>Ankara</strong> 2.si<br />

Umutcan Şahan (7-C) 63 kg <strong>Ankara</strong> 2.si<br />

Ata Laçin Tan (7-P) (63 kg) <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />

Kaan Özçelikka<strong>le</strong> (7-Z) 40 kg <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />

Oğuzcan Ünal (7-E) 54 kg <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />

Enis Bahadır (11 – C) ve Ayça Şen (10 – A)<br />

Yaş Grupları Satranç Turnuvası’nda Ank 1.si<br />

Ayça Şen (10– A) Satranç Cum. Kupası 1.si<br />

Batur Onan<br />

(5-B) Tenis Kış Kupası 1.si<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Gence Sarp Göbeloğlu<br />

(10-U) Yıldız Basketbol<br />

Milli Takımı<br />

OKUL TAKIMLARI VE BİREYSEL SPOR BAŞARILARI<br />

İlköğretim Okulu II. Kademe<br />

Kız Basketbol Takımı <strong>Ankara</strong> 2.’si,<br />

Yarıfinalde Yarışacak.<br />

Sinan Pehlivanoğlu (9-E)<br />

Lise<strong>le</strong>r Arası Karate <strong>Ankara</strong><br />

3.sü, Türkiye Şampiyonası’nda<br />

yarışacak.<br />

Kadir Gökberk Yapıcı (10-H)<br />

Enka Okulları Satranç Turn.Türkiye 1.’si<br />

İrem Kaftan<br />

(5-Y) Tenis Kış Kupası 7.si<br />

Serra Kış<br />

(9-F) Dans Milli Takım<br />

Kampı<br />

Barış Bengür (9-L)<br />

Karate Lise<strong>le</strong>r Arası Karate<br />

<strong>Ankara</strong> 4.’sü<br />

Mina Başar<br />

(6-D) Tenis Kış Kupası 8.si<br />

Murat Berke Erdemli<br />

(10-P) Su Topu Milli<br />

Takımı<br />

Lise Erkek Hentbol Takımı <strong>Ankara</strong> 3.’sü,<br />

Yarıfinal 3.’sü<br />

Can Koçlar (11-F)<br />

Esk<strong>ri</strong>m Epe Dalında Yaş<br />

Grubunda Türkiye 3.’sü<br />

Atakan Erdem (5-P) Satranç Fed. İl Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde<br />

<strong>Ankara</strong> 1.’si, Okullar Arası Satranç<br />

İl Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde <strong>Ankara</strong> 4.’sü<br />

Aylin Su Soybay (3-G)<br />

Artis<strong>tik</strong> Buz Pateni Türkiye Teşvik<br />

Kupası Türkiye 1.si<br />

Doğuş Köker<br />

10/L <strong>Kay</strong>ak Milli Takımı<br />

Lise Kız-Erkek Masa Tenisi Takımı<br />

<strong>Ankara</strong> 2.’si, Yarıfinalde yarışıyor.<br />

Ege Ayan (7-Y)<br />

Türkiye Esk<strong>ri</strong>m Şampiyonası<br />

Türkiye 1.’si<br />

Ecem Ertenli<br />

Buz Pateni Cum. Kupası Türkiye 3.sü,<br />

Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye 4.sü<br />

Melissa Sever (5-A) ve Levent<br />

Sever (4-E), Dans Sporu Şampiyonası<br />

Bi<strong>ri</strong>ncisi


<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü’nün<br />

Lig<strong>le</strong>rdeki Son Durumları<br />

OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek Basketbol Takımımız<br />

mücade<strong>le</strong> ettiği Türkiye Basketbol 2. Ligi’nde Play-Off’ta<br />

kalmanın yollarını arıyor. 4 hafta süren galibiyet se<strong>ri</strong>siy<strong>le</strong> play-off<br />

yolunda önemli adımlar atan takımımızın<br />

ligde son iki maçı kaldı.<br />

OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A<br />

Bayan Basketbol Takımımız ise sezonu 2.<br />

sırada bitirdi. Kütahya’daki Yükselme Grubu<br />

müsabakalarına da katılmaya hak kazanan<br />

ekibi<strong>miz</strong>, oynadığı 5 maçın 3’ünü kazanıp<br />

2’sini kaybederek Play-Off müsabakalarını<br />

2. sırada tamamladı.<br />

Çıkışını sürdüren İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Bayan Vo<strong>le</strong>ybol Takımımız<br />

yenilmezliğini sürdürüyor. 13 haftadır yenilgi<br />

yüzü görmeyen ekibi<strong>miz</strong> Gazi Üniversitesi<br />

ve Vakıfbank Güneş Sigorta maçlarının<br />

ardından Aroma Bayanlar Vo<strong>le</strong>ybol 2. Ligi<br />

Yarı Final Grubu’nda mücade<strong>le</strong> edecek. Zirveyi<br />

zorlayan takımımız puan tablosunda 2.<br />

sırada yer alıyor.<br />

spor<br />

Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu,<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Sunullah Salırlı, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet<br />

Cörtoğlu ve <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor<br />

Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Önder<br />

Bülbüloğlu, İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />

A Bayan Vo<strong>le</strong>ybol Takımının İdmanocağı<br />

Trabzon deplasmanındaydı. Trabzon<br />

Valisi Recep Kızılcık da yönetimi<strong>miz</strong><strong>le</strong> birlikte<br />

İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A<br />

Bayan vo<strong>le</strong>ybol takımımızın maçını iz<strong>le</strong>di.<br />

Sezonu kapatan bir diğer temsilci<strong>miz</strong><br />

ise DORÇE <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek<br />

Vo<strong>le</strong>ybol Takımımız. Ekibi<strong>miz</strong>, geçtiği<strong>miz</strong><br />

sezon yükseldiği Aroma Erkek<strong>le</strong>r Vo<strong>le</strong>ybol<br />

2. Ligi’ni 6. sırada tamamladı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek Hentbol<br />

Takımımızın da Türkiye Hentbol 1. Ligi’nde<br />

son 2 maçı kaldı. Son iki haftadır galibiyet<br />

elde eden takımımız 4. sıraya yükseldi.<br />

91<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


spor<br />

92<br />

Ceyda-Gürkan İşbırakmaz:<br />

“Aynı Kulüpte Forma Giydiği<strong>miz</strong><br />

İçin Çok Şanslıyız”<br />

OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Bayan ve Erkek<br />

basketbol takımlarımızda mücade<strong>le</strong> eden<br />

Ceyda-Gürkan İşbırakmaz çifti sorularımızı yanıtladı.<br />

8 yıllık evlilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin meyvesi minik kızları<br />

Iraz’la sabah-akşam antrenman peşinde koşan<br />

deneyimli oyuncular, yıllar sonra aynı kulüpte forma giyebilmenin<br />

mutluluğunu yaşıyor.<br />

Basketbola nasıl başladınız?<br />

C.İ.: Uzun boy avantajıyla ortaokuldaki seçme<strong>le</strong>rde basketbola<br />

yön<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>ldim. Babam da gençliğinde basketbol oynamıştı<br />

ve onun da etkisi vardı. Bu sporu mes<strong>le</strong>k olarak hiç<br />

düşünmemiştim. Ai<strong>le</strong>m yalnızca boş vakit<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi iyi yönde<br />

değer<strong>le</strong>ndirmemi istediğinden basketbol oynamamı destekliyordu.<br />

Eskişehir’deki alt yapı antrenörüm Erhan Aras, bana iyi<br />

bir temel eğitim verdi. Daha sonra katıldığım turnuvalarda diğer<br />

kulüp temsilci<strong>le</strong><strong>ri</strong> beni gördü<strong>le</strong>r, beğendi<strong>le</strong>r ve transfer teklif<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

geldi. Hatta birçok takımdan teklif gelmişti ama ben<br />

Fenerbahçe’yi tercih ettim. Fenerbahçe’nin genç takımına<br />

transfe<strong>ri</strong>m<strong>le</strong> profesyonel spor hayatımın ilk adımını atmış<br />

oldum. Bu değişiklik<strong>le</strong> beraber basketbol, hayatımda daha<br />

büyük bir yere sahip oldu.<br />

Basketbola nerede başladınız ve hangi takımlarda forma<br />

giydiniz?<br />

C.İ.:1992 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde basketbola<br />

başladım. Yıldız ve küçük takım derken bu kulüpte 8<br />

ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />

Ceyda, eşi Gürkan’la aynı<br />

mes<strong>le</strong>kten olmanın avantajlı<br />

bir durum olduğunun altını<br />

çiziyor ve “İki<strong>miz</strong> de sporcuyuz<br />

ve birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok iyi anlıyoruz,<br />

basketbolcu olmayan<br />

bir eşim olsaydı bence bu<br />

kadar anlayışlı olmazdı” diyor.<br />

sezon mücade<strong>le</strong> ettim. Daha sonra Fenerbahçe’ye transfer<br />

oldum. Fenerbahçe’den sonra 1 sezon 2. Lig takımı Türk Hava<br />

Yolları’nda, 1 sezon yine 2. Lig takımı Tarsus Be<strong>le</strong>diyesi’nde<br />

oynadım. Her iki takımı da 1.Lig’e terfi ettiren ekibin kadrosundaydım.<br />

Iraz’a hami<strong>le</strong>liğimden dolayı 1 sezon basketbola ara<br />

verdim. Sonra Çankaya Üniversitesi’nde daha sonra tekrar<br />

Tarsus Be<strong>le</strong>diyesi’nde oynadım. Beden eğitimi öğretmeni olarak<br />

atandım ve tam elimi kulüp<strong>le</strong>rden çekmişken kendimi <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>rde buldum. Bölgesel Lig’den lig<strong>le</strong>re yeniden<br />

merhaba diyen bu ekipte yer almak çok güzeldi. Çünkü hedefi<br />

olan bir kulüpte forma giyerek mücade<strong>le</strong>ye ortak olmak ve ilk<br />

sezonunda 2. Lig’e yükselmek farklı bir duygu.<br />

G.İ.: 1992 yılında Edirne DSİ Spor’da basketbola başladım.<br />

1993’te Ülker’e transfer oldum. 1993’ten 1998’e kadar Ülker’de<br />

oynadım ve 3 sezon A takım kadrosunda yer aldım. Daha sonra<br />

Tuborg’a transfer oldum ve oradan Çakabey Ko<strong>le</strong>ji’ne<br />

kiralandım. Daha sonraki sezonlarda ise <strong>Ankara</strong>gücü,<br />

İstanbulspor, Erdemir, TTNET Beykoz ve Mersin Büyükşehir<br />

Be<strong>le</strong>diyesi formalarını ter<strong>le</strong>ttim.<br />

Profesyonelliğe geçişinizi anlatır mısınız?<br />

C.İ.:1995’ten itibaren genç milli takım formasını giymeye<br />

başladım. Genç Milli Takım’ın o dönemdeki antrenörü<br />

Fenerbahçe’de de antrenörlük yapıyordu. Ancak Fenerbahçe<br />

yatırımı A takımdan çekti ve bu yüzden de genç<strong>le</strong>re yöneldi<strong>le</strong>r.<br />

O sezon genç<strong>le</strong>rden kurulu bir takım oluşturuldu ve ben de<br />

kadroda yer aldım. Bu vesi<strong>le</strong>y<strong>le</strong> genç yaşımda A takımda oyna-


mamın yanı sıra Avrupa Kupası maçlarında da boy gösterdim.<br />

G.İ.: Edirne DSİ Spor’da oynarken antrenörüm benim<strong>le</strong><br />

beraber iki takım arkadaşımı da Efes Pilsen’e transfer edeceğini<br />

söy<strong>le</strong>di. Efes Pilsen’in seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne git<strong>tik</strong> ama seçme<strong>le</strong>rden<br />

geçemedik. O dönemde Nejat Sayman Ülker’de işin başına<br />

geti<strong>ri</strong>ldi. Efes’in seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geçemeyen<strong>le</strong><strong>ri</strong> Ülker’de denemek<br />

istedi<strong>le</strong>r. Yıldız takım için seçildik. Yeni kurulan bir kulüptü<br />

ve ilk sene<strong>miz</strong>de yıldızlarda Nejat Sayman ve Murat Özyer<br />

önderliğinde Türkiye 3.’sü olduk. Türkiye’nin belirli il<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />

seçili sporculardan oluşan bu takım Ülker’in ilk yıldız takımıydı.<br />

Beni Gürkan yapan antrenör ise Nejat Sayman ve Murat<br />

Özyer’dir.<br />

Peki, siz nasıl tanıştınız?<br />

C.İ.: İstanbul’da arkadaş ortamında tanıştık. Daha doğrusu<br />

bir arkadaşımız aracılığıyla. O da basketbolcuydu. 12 yıldır birlikteyiz<br />

ve 7 yıllık evliyiz.<br />

Maç kay<strong>bet</strong>tiğinizde evdeki psikoloji nasıl oluyor?<br />

C.İ.: Gürkan benim maçlarıma gelmekten pek hoşlanmıyor.<br />

Çünkü bana sahada bir şey olur diye korkuyor. Maç kay<strong>bet</strong>tiği<strong>miz</strong>de<br />

ise birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i destekliyoruz. Çünkü iki<strong>miz</strong> de sporcuyuz<br />

ve birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok iyi anlıyoruz. Aynı mes<strong>le</strong>kte olduğumuz için<br />

eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n birbi<strong>ri</strong>ni anlaması daha kolay. Mesela basketbolcu<br />

olmayan bir eşim olsaydı bence bu kadar anlayışlı olmazdı.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü formasını giyme tercihinizdeki<br />

neden<strong>le</strong>r ne<strong>le</strong>r?<br />

C.İ.: Ben, Eskişehir’de alt yapıda oynarken de <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bir ismi vardı, Fenerbahçe’de A takımdayken de.<br />

Minik<strong>le</strong>rden Madalya Şov<br />

spor<br />

93<br />

Basketbol camiasında Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ye<strong>ri</strong> çok büyük. Yıllarca 1.<br />

Lig’de boy gösterme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra basketbolda yılların deneyimine<br />

sahip<strong>le</strong>r. Ayrıca <strong>TED</strong>’in büyük bir camia olması da büyük<br />

bir etken oldu. Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tükenmek bilmeyen enerji<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />

takımlarını destek<strong>le</strong>yen taraftarı ve Ko<strong>le</strong>j Ruhu beni bu kulübe<br />

çeken özellik<strong>le</strong>rdendir.<br />

G.İ.: Sezon başında başka bir takımla anlaşmıştım. Başkanımız<br />

Sayın Önder Bülbüloğlu’nun da yardımıyla ai<strong>le</strong><strong>miz</strong>i bozmadan<br />

beraber bir takımda oynama şansını yıllar sonra ilk kez<br />

elde et<strong>tik</strong>. Kendisine çok teşekkür ede<strong>ri</strong>z. Eşimin ve benim böy<strong>le</strong><br />

köklü bir kulübün formasını giyme şansını elde etmesi de bizi<br />

çok mutlu etti.<br />

Türkiye basketbolu hakkında ne<strong>le</strong>r düşünüyorsunuz?<br />

G.İ.: Bu sezon mücade<strong>le</strong> ettiği<strong>miz</strong> 2. Lig hakkında konuşmak<br />

istersek, çoğu Avrupa Ligi’ne göre kıyaslandığında Türkiye’nin<br />

2. Ligi en iyi<strong>le</strong>r arasında. 1. Lig’deki takımlarda 5 yabancı<br />

ve devşirme oyuncular olduğu için Türk oyunculara oynama<br />

şansı tanınmıyor. Bu sebepten dolayı 1. Lig seviyesindeki<br />

deneyimli ve başarılı isim<strong>le</strong>r 2. Lig’de forma giyiyor ve bu lig<br />

daha da zorlu ve kaliteli bir yapıya bürünüyor.<br />

C.İ.: Bayan basketbolu açısından değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>rsek, bayan<br />

basketboluna ülke<strong>miz</strong> kulüp<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden yatırım pek yok. <strong>TED</strong><br />

<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r bu açıdan diğer kulüp<strong>le</strong>re oldukça iyi bir<br />

örnek. Her sezon değişen sistemin yanı sıra kulüp<strong>le</strong>r takımlarını<br />

çekiyor. Bence 2. Lig de 1. Lig gibi daha çok takıma sahip<br />

olmalı. 1. Lig’de mücade<strong>le</strong> eden takımlar, NBA’de forma giyen<br />

yabancıları ülke<strong>miz</strong>de oynatmaya başladılar. Lig<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in kalitesi<br />

her geçen gün daha da artıyor.<br />

27-28 Şubat gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde Anıttepe Yüzme Havuzu’nda<br />

düzen<strong>le</strong>nen “9-10 Yaş Grubu Yüzme İl Bi<strong>ri</strong>nciliği” müsabakalarında<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü 9 madalya<br />

kazandı.<br />

200 sporcunun katılımıyla gerçek<strong>le</strong>şen yarışlarda<br />

kulübümüzü başarıyla temsil eden Yiğit Na<strong>ri</strong>n 50m ke<strong>le</strong>bek<br />

ve 50 i<strong>le</strong> 100m serbestte altın madalyayı göğüs<strong>le</strong>di.<br />

100m karışıkta Gökberk Beydemir, 100m serbestte Ezel<br />

Karadoğan ve 4x50 serbestte bayrak yarışında Gökberk<br />

Beydemir, Arda Mert Ay, Mert Özkan ve Yiğit Na<strong>ri</strong>n<br />

gümüş madalya elde ederken; Ezel Karadoğan 50m serbestte,<br />

Gökberk Beydemir, Hasan Gülhan, Yiğit Na<strong>ri</strong>n ve<br />

Arda Mert Ay 4x50m bayrak yarışında ve Nuran Bayrakçı<br />

da 100m kurbağalamada bronz madalya kazandı.<br />

9-10 yaş grubundaki minik sporcularının başarısıyla<br />

gurur duyduklarını ifade eden <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor<br />

Kulübü yüzme branşı sorumlusu Süha Günel,<br />

“Kulübümüz her geçen gün bir bireyi daha yüzmeye<br />

kazandırıyor. Minik yaşta bu yarışlara katılma cesaretini<br />

gösteren sporcularımız kulübümüz adına kazandığı bu<br />

madalyalarla biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> gururlandırdı.” diye konuştu.<br />

NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r


K a y b e t t i k l e r i m i z<br />

HALİL KARATAL’60<br />

21 Ocak 1942 yılında doğan Halil Karatal, 1960 senesinde<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. <strong>Ankara</strong> İktisadi ve Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />

Akademisi’ni 1966 yılında bitirdi ve 1967 yılında Funda Karatal<br />

i<strong>le</strong> ev<strong>le</strong>ndi. Remzi ve Hakan isminde iki oğlu, Mithat Can ve Emma<br />

isminde iki torun sahibi olan Karatal, 25 Ekim 2009’ta hayata veda<br />

etti. Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne başsağlığı diliyoruz.<br />

GÜRSEL KAVUR’60<br />

1985 mezunlarımızdan Sayın Müge Hazarlı'nın annesi Sayın<br />

Gürsel Kavur'60 vefat etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

başsağlığı diliyoruz.<br />

ALİ TEOMAN ÇOBANOĞLU’75<br />

1975 mezunlarımızdan Ali Teoman Çobanoğlu vefat etmiştir.<br />

Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne başsağlığı diliyoruz.<br />

<strong>Kay</strong><strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e Allah’tan rahmet, baþta yakýnlarý olmak üzere<br />

tüm Ko<strong>le</strong>j camiasýna baþsaðlýðý diliyoruz.


HALİT TURHAN<br />

Halit Turhan, 1927 yılında Anamur’da doğdu. İlkokulu Anamur’da,<br />

orta öğrenimini ise Antalya Lisesi’nde tamamladı. Ardından <strong>Ankara</strong><br />

Üniversitesi Dil ve Ta<strong>ri</strong>h Coğrafya Fakültesi’nde K.K.K hesabına okudu.<br />

Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çeşitli merkezi okullarda öğretmen<br />

ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra 1977 yılında Türk Silahlı<br />

Kuvvet<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nden emekli oldu. Turhan aynı yıl <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı<br />

Özel Lisesi’nde göreve başladı. 1985-1987 yılları arası <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />

Ko<strong>le</strong>ji’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Turhan, 1985-1987<br />

yılları arasında Lise Müdürü görevinde bulunmuştur.<br />

Değerli öğretmeni<strong>miz</strong> Halit Turhan geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını<br />

kay<strong>bet</strong>miştir. Kendisine Allah’tan rahmet, ai<strong>le</strong>si ve seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

başsağlığı diliyoruz.<br />

<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>


Ulaflamad›¤›m›z ve<br />

yay›nlayamad›¤›m›z kay›plar›m›za<br />

Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />

baflsa¤l›¤› diliyoruz.<br />

Bu sayfan›n hep bofl kalmas›<br />

di<strong>le</strong>¤iy<strong>le</strong>…<br />

<strong>TED</strong> Çe<strong>le</strong>nk Ba¤›fllar›n›z için;<br />

444 0 <strong>TED</strong><br />

444 0 833

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!