Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği
Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği
Kay bet tik le ri miz - TED Ankara Koleji Mezunları Derneği
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
indeks<br />
2<br />
N D E S<br />
I<br />
8<br />
K6Portre<br />
Konuk Yazar<br />
Filiz Akın’61<br />
Yasemin Oğuz’81<br />
14-16<br />
Aktüalite<br />
32<br />
Sağlık<br />
Prof. Dr. Gülsan<br />
Türköz Sucak’81<br />
40<br />
Çocuk<br />
Doç. Dr. Figen<br />
Şahin<br />
17-28<br />
Bizim Dünyamız<br />
36<br />
Panoramik Bakış<br />
Dr. Gülseren<br />
Budayıcıoğlu’65<br />
12<br />
Ka<strong>ri</strong>yer<br />
İpek Bilgin’73<br />
38<br />
Gurme<br />
Uludağ Kebapçısı<br />
42<br />
Sosyal Sorumluluk<br />
Akın Öngör’63<br />
30<br />
Anılarımız<br />
Orhan Oruç<br />
i n d e k s
Yayýn Kurulu<br />
Þenol Sarýsoy (‘82)<br />
(Baþkan)<br />
Ayda Uçul (‘81)<br />
(Sekreter)<br />
Zer<strong>ri</strong>n Dağcı Sakarya (‘71)<br />
Füsun Okutan (‘80)<br />
Ayfer Niðdelioðlu (‘81)<br />
Demet Aydýn (‘83)<br />
Ceran Arslan Olcay (‘95)<br />
Ecehan Sakarya (‘04)<br />
Ya zý Ýþ <strong>le</strong> <strong>ri</strong> Mü dü rü<br />
M. Kutluhan Olcay (‘93)<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong><br />
Dergi Sorumlusu<br />
İlhan Koçak (‘73)<br />
Nazan Önal<br />
Ya pým-Baský<br />
Ajans-Türk Basým A.Þ.<br />
Arzu Akgün (Koordinatör)<br />
Ýstanbul Yolu 7. km.<br />
Necdet Evliyagil Caddesi<br />
No:24 06370, <strong>Ankara</strong><br />
Tel : +90312 278 08 24<br />
Fax : +90312 278 18 95<br />
Renk Ay rý mý<br />
Filmsan<br />
Okur öne <strong>ri</strong> <strong>le</strong> <strong>ri</strong> ve<br />
yo rum la rý için<br />
e-mail: info@ko<strong>le</strong>j.org<br />
Yönetim Ye<strong>ri</strong><br />
<strong>TED</strong> ANKARA KOLEJÝ<br />
MEZUNLARI DERNEÐÝ<br />
Kýzýlýrmak Cad. No: 8<br />
06640 Akay / <strong>Ankara</strong><br />
Tel : 444 0 958<br />
Fax :+90.312 418 74 41<br />
www.ko<strong>le</strong>j.org<br />
Ým ti yaz Sa hi bi<br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
LTD. ÞTÝ. adýna<br />
Bü<strong>le</strong>nt Baðdatlý (‘81)<br />
5000 adet bastýrýlmýþtýr.<br />
Dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
ücretsiz daðýtýlmaktadýr.<br />
Yazýlarýn hukuki mesuliyeti<br />
röportaj sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
ve yazarlarýna aittir.<br />
Basým Ta<strong>ri</strong>hi: 5 Nisan 2010<br />
Yayýn Türü: Yerel süreli - 2 aylýk<br />
ISSN: 1305-5283<br />
46<br />
Moda-tasarım<br />
Pro-fit Neşet Güne<br />
56<br />
Uzman Maka<strong>le</strong>si<br />
Ümit Akdur’71<br />
70<br />
Yaşam Kalitesi<br />
Mehmet Tümer’81<br />
82-84<br />
Türk Eði tim Der ne ði<br />
KAPAK<br />
23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />
ve Çocuk Bayramı<br />
50 Çevre<br />
Arca Atay<br />
58<br />
Kültür-Sanat<br />
Mustafa Ayaz<br />
72<br />
Mesaj Kutusu<br />
Naci Sarıbaş’66<br />
62<br />
Kültür-Sanat<br />
İnci Demirkol’72<br />
Can Özgün’73<br />
76<br />
Hobi<br />
Ayda Uluç’69<br />
91-93<br />
Spor<br />
54 Gezi<br />
Thuya<br />
68<br />
Kitap<br />
78<br />
<strong>Ankara</strong>’da Zaman<br />
86-90<br />
Kampüs<br />
94-95<br />
<strong>Kay</strong><strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
indeks<br />
3
Bü <strong>le</strong>nt BAÐ DAT LI’81<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
Mezunlarý Derneði<br />
Genel Baþkaný<br />
Bahara Merhaba Derken...<br />
Sevgili Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r,<br />
baþ kan dan me saj<br />
İlkbaharın bu güzel gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, yine dopdolu bir sayıda beraber olmanın<br />
kıvancını ve mutluluğunu yaşıyorum. Özellik<strong>le</strong> 100. sayının gururunu siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
paylaştıktan sonra, 101. sayı i<strong>le</strong> yeni bir dönemin başlangıcını yaparken, daha<br />
nice 100 sayılar çıkarmak heyecanını duymaktayız.<br />
Öncelik<strong>le</strong>, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına<br />
armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor,<br />
Ata’mızı saygıyla anıyoruz.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> olarak, önümüzdeki üç aylık<br />
dönemde yoğun bir tempoya gi<strong>ri</strong>yoruz. Sosyal ve kültürel faaliyet<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dolu<br />
etkinlik programımız net<strong>le</strong>ş<strong>tik</strong>çe siz<strong>le</strong>re detaylı bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ulaştırmaya devam<br />
edeceğiz.<br />
Geçtiği<strong>miz</strong> dönemde düzen<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong> etkinlik<strong>le</strong>rden siz<strong>le</strong><strong>ri</strong> haberdar etmek<br />
istiyorum. Bu etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yalnızca mezunlarımız için değil, mezun adayı liseli<br />
kardeş<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> için de gerçek<strong>le</strong>ştirmekteyiz.<br />
8 Ocak Cuma günü Okulumuz lise kısmı öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne Serdar Bi<strong>le</strong>cen’in<br />
katılımıyla mes<strong>le</strong>k seçimi söy<strong>le</strong>şisi düzen<strong>le</strong>dik. 5 Mart Cuma günü ise<br />
Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı Halkla İlişki<strong>le</strong>r<br />
Koordinatörlüğü Uzmanlarından Neslihan Sağlam’ı öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong> buluşturduk.<br />
11 Ocak 2010 Pazartesi günü derneği<strong>miz</strong>in kuruluşunun 42. Yılını kutlamak<br />
vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> yönetim kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> ve mezunlarımızla beraber<br />
Ata'mızın huzuruna çıktık. Mozo<strong>le</strong>ye çe<strong>le</strong>nk bırakarak Anıtkabir hatıra defte<strong>ri</strong>ne<br />
Ata’mıza şükran ve minneti<strong>miz</strong>i sunduk. Aynı günün akşamı tamamı<br />
mezunlarımızdan oluşan Mezunlar Orkestrası, derneği<strong>miz</strong>in kuruluşunun<br />
42. Yılını kutlamak amacıyla tüm mezunlarımıza unutulmaz bir konser verdi.<br />
14 Şubat 2010 Pazar günü düzen<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong> Kartalkaya Turu’nda üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />
beraber keyifli bir Pazar Günü geçirdik. Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> Kartal Otel pistinde<br />
kayarak karın tadını çıkardı. 2010 yılı içinde gezi aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in devamı ge<strong>le</strong>cektir.<br />
20 Şubat Cumartesi günü Rollhouse’da Bowling Turnuvası düzen<strong>le</strong>dik.<br />
Turnuvanın sonunda kazanan 1., 2. ve 3. takımlara kupa, en yüksek skorlu<br />
bay ve bayan oyunculara madalyaları ve<strong>ri</strong>ldi. Spor aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> nisanın son<br />
haftasında <strong>Ankara</strong> Tenis Kulübü’nde başlayacak olan Ge<strong>le</strong>neksel Tenis Turnuvamız<br />
i<strong>le</strong> devam edecektir.<br />
21 Şubat 2010 Pazar günü Eski Lise Binası Konferans Salonu’nda<br />
Olağan Mali Genel Kurul gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiştir. Disiplin Kurulu asıl ve yedek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
seçildiği kurulda tüzük değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve personel yönetmeliği kabul edilmiştir.<br />
25 Şubat Perşembe günü, Optimum Sinemaları’nda “Veda” Filmi’ni vizyona<br />
girmeden bir gün önce, 18 Mart Perşembe günü ise Akün Sahnesi’nde<br />
“Fosforlu Cev<strong>ri</strong>ye Müzikali”ni mezunlarımız i<strong>le</strong> beraber iz<strong>le</strong>dik. Film göste<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>,<br />
mayıs ayında da devam edecektir.<br />
10 Mart Çarşamba günü <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı’nın düzen<strong>le</strong>diği<br />
öğrenci-mezun buluşmasına katıldık.<br />
Son olarak hepinizi, 30 Nisan Cuma günü okulumuz eski lise bahçesinde<br />
düzen<strong>le</strong>yeceği<strong>miz</strong> “Okulumuza Veda” etkinliğine bekliyoruz. Binamız,<br />
<strong>TED</strong> Üniversitesi olmadan son kez birlikte anılarımızı yaşayalım.<br />
Tüm KOLEJ ai<strong>le</strong><strong>miz</strong>e sevgi ve saygılarımla…<br />
5<br />
Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı<br />
Genel Başkan<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
konuk yazar<br />
6<br />
Bir Yıldız Masalı<br />
ko <strong>le</strong>j li <strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Bir varmış bir yokmuş, çok sene<strong>le</strong>r önce Akın Ai<strong>le</strong>si’ne, uçsuz buçaksız diye bilinen evrenden, ai<strong>le</strong>nin atalarından,<br />
bütün insanlığın tortusundan bir bebek tasarlanıp gönde<strong>ri</strong>lmiş. Baba Sami Bey hâkim, anne Leman Hanım enstitü<br />
mezunu, azıcık konservatuar görmüş modern bir ev hanımı imiş. Bebeğin kulağına “sen bizim Filiz’i<strong>miz</strong>sin” demiş<strong>le</strong>r.<br />
Çocuk da “Allah Allah bunlar benim adımı nereden biliyorlar” diye şaşırmışsa da kendini öy<strong>le</strong> bilmiş. Aslında ne ai<strong>le</strong>,<br />
ne de o kendini tanıyormuş. Zamanla içindeki bilgisayar yardımı i<strong>le</strong> gözünün kaşının, boyunun posunun ne olduğu<br />
kadar, huyunun, davranışlarının, zaaflarının ve yetenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ne olduğunu görmüş. Yani aslında kendini seçmemiş,<br />
evren onu tasarlamış. Akıl denen sınırlı bir pusula i<strong>le</strong> ai<strong>le</strong>, okul, arkadaşlar, kitaplar, deneyim<strong>le</strong>r<strong>le</strong> edini<strong>le</strong>n bilgi i<strong>le</strong> şansın<br />
denetiminde bir yol çizmeyi denemiş. Hayat ne geti<strong>ri</strong>rse dememiş. En azından sınırlarını görmüş. Sonunda, Arap<br />
dünyasının “mektup” dediği alınyazısının tümünü değil ama bir kısmını değiştirmenin mümkün olduğunu saptamış.<br />
Yaptığı konuşmalarda öğrenci<strong>le</strong>re “bir an önce kendinizi tanıyın, hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>nize odaklanın, gerçek<strong>le</strong>şmesi bazen<br />
zaman alır, vazgeçmeyin, hızlandırın ve yılmayın”. “İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>de en azından “denedim<br />
ama olmadı” dersiniz.” “Hayattaki en kötü şey elli yaşlarında “tüh şunu niye denemedim?”<br />
“Niye üstüne gitmedim? Niye kül<strong>le</strong><strong>ri</strong>mden tekrar doğmayı denemedim<br />
de kabul<strong>le</strong>ndim” demektir. Galiba en mühimi kapasite<strong>miz</strong><strong>le</strong> yapabilirliği<strong>miz</strong>i doğru<br />
değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>p eli<strong>miz</strong>de olanlarla bize bir kereye mahsus olmak üzere ve<strong>ri</strong>lmiş<br />
hayatta; olabi<strong>le</strong>cek en iyisini yapmak. (Şans ve şanssızlık faktörünü de unutmamak<br />
lazım.)<br />
Ge<strong>le</strong>lim masalımıza. Filiz küçücük bir çocukken kendini erkek zanneden, zıplayan,<br />
hoplayan, ağaçlara tırmanan diğer çocuklara yaramazlıkta liderlik yapan bir<br />
çocukmuş. “Büyüyünce ne olacaksın” diye sorulduğunda “ya bakkal, ya<br />
cumhurbaşkanı” dermiş. Bakkal, <strong>le</strong>b<strong>le</strong>bi, cik<strong>le</strong>t, çikolata sahibi olduğu için,<br />
cumhurbaşkanı da bütün bunların ve oyuncakların sahibi olacağını zannettiğinden.<br />
O böy<strong>le</strong> hayal<strong>le</strong>r<strong>le</strong> meşgulken, annesi fala baktırmış ve onun özel bir çocuk olacağından<br />
ve en çok da yıldız olacağından emin olmuş. Bu yüzden beş yaşlarına<br />
ge<strong>le</strong>n bu yaramaz çocuğa biraz da endişe i<strong>le</strong> bakıyormuş. Beş yaşlarında annesi<br />
Afyon’da bir öğretmen hastalanınca ona vekâ<strong>le</strong>t ederken, komşu aske<strong>ri</strong> doktorun<br />
emir e<strong>ri</strong> eşliğinde okul müdürünün huzuruna çıkıp “ben okuma yazma biliyorum,<br />
beni okula alın” demiş. “Olmaz” deyip ge<strong>ri</strong> yollamışlar. Şansa bakın ki, dönüş<br />
yolunda eğitim müfettişi görmüş bu ağlayan çocuğu ve kucağında götürüp okula<br />
yazdırmış.<br />
Turgutlu’ya geç<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde de “Küçük Mine” diye bir piyes yazdığı için üstün<br />
zekâlı çocuk gibi görüldüğünde, anne içinden “Ben biliyordum o özel ve yıldız olacak”<br />
diyormuş.<br />
Filiz AKIN’60 Ammaa… <strong>Ankara</strong>’ya geldik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde ilkokul üçte olan Filiz, artık büyük şehir<br />
şokundan mı, annesi babası ayrılmaya karar verdiğinden mi matema<strong>tik</strong>ten ikma<strong>le</strong><br />
kalmış. Zar zor pek iyiy<strong>le</strong> mezun olduğunda on, on buçuk yaşındaymış.<br />
Baba yete<strong>ri</strong>nce destek<strong>le</strong>meyince geçim derdine düşmüş<strong>le</strong>r; ama anne ne yapıp yapmış (ai<strong>le</strong> mücevher<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni satmış)<br />
bütün bi<strong>ri</strong>kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni toplayıp Filiz’i <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ne yazdırmış. Çok güzel bir kadın olan Leman Hanım çektiği<br />
maddi sıkıntıdan dolayı dikiş dikmenin zorluğunu bildiğinden, umutlarının çürümesini gördüğünden, sevgili kızının<br />
iyi bir eğitim alıp – o zaman çok geçerli olan - bir yabancı dil bilmenin öneminin bilincinde olarak, aynı kade<strong>ri</strong> yaşamasını<br />
istemiyormuş. İyi ki öy<strong>le</strong> yapmış. Yapmış da küçük Filiz ne<strong>le</strong>r yaşamış…<br />
Orta ve lise kısmının hem yaşça hem fizik olarak en küçük çocuğu olmasının yanı sıra; saçı önü kâkül, arkası erkek<br />
gibi kesilmiş bu sarışın çocuğa hemen “civciv” adını takmışlar. Ko<strong>le</strong>j’in “Alo” denen bir bahçıvanı varmış. Teneffüste<br />
bahçede oynarken ilkokul zili çaldığında Alo onu çalıdan sopasıyla kovalayıp bitişikteki <strong>TED</strong> ilkokuluna göndermeye<br />
çalışırmış. Ortaokul birde iki zayıfı olmuş karnesinde, çünkü zaten oyuncu olan <strong>miz</strong>acı yakantopa takılmış. Annesine<br />
götüremiyormuş karneyi. Ağlamış… ağlamış… Annesi onu öy<strong>le</strong> kıpkırmızı şişmiş göz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> görünce “Ben her sıkıntıya<br />
sen üzülme diye katlanıyorum. Deli misin? Ben sana güveniyorum. Sen bu zayıfları şişmanlatırsın” diyerek öpmüş.<br />
Keşke tokat atsaymış veya dövseymiş belki tekrar yakantopa dönermiş. Ama annesine karşı kendisini o kadar mahçup<br />
hissetmiş ki Füsun diye bir arkadaşına; “Biz aptal mıyız? İstersek yaparız. İkinci karne iftihara geçeceğiz. Ölmek
var dönmek yok” demiş. Her neyse çok zor da olsa öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin şaşkınlıklarına rağmen ikinci karne iftihara geçmiş.<br />
Bir daha da hiç inmemiş o listeden. Ama daha o sene, anne artık okul taksidini ödeyemediği için okuldan almak<br />
durumunda olduğunu söy<strong>le</strong>miş yönetime. İdare Filiz için çok hayati bir karar almış. “Üzülmeyin siz okutamıyorsanız<br />
biz okutacağız bu çocuğu” demiş<strong>le</strong>r. Böy<strong>le</strong>ce Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ona sahip çıkmış ve parasız yatılı olarak okumuş<br />
mezun olana kadar.<br />
Okulum bana ne verdi diye düşündüğümde şöy<strong>le</strong> sıralıyorum: Ömür boyu öğrenme merakı aşıladı. Her zaman<br />
iyi bir iş bulma imkânımın olması kendime güven duymamı sağladı. (Bu çok büyük bir özgürlük) Bir ko<strong>le</strong>j olarak ülkemin<br />
değer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden kopartmadığı gibi folklör, ülkemin müziği, şii<strong>ri</strong>, yazarıyla daha çok bağlanmamı sağladı. O sene<strong>le</strong>rde<br />
daha az kişinin bildiği, iyi bir yabancı dil eğitimiy<strong>le</strong>, herkesten önce dünyayı takip etmemi sağladı ve olayları dünya<br />
vatandaşı gibi algıladığım için ayrıcalıklı hissettirdi. Bir de mezuniyetten sonra Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>’nin sıcaklığını<br />
ve ai<strong>le</strong> oluşunu diğer mezunlarla karşılaştıkça daha iyi farkettim. Şöy<strong>le</strong> bir <strong>TED</strong> mezunu kişi<strong>le</strong>re baktığınızda çok<br />
önemli mevki<strong>le</strong>rde “Yıldız” olmuş arkadaşımız o kadar çok ki; demek ki başarı odaklı, çocukları yıldıran değil, motive<br />
eden bir eğitim almışız.<br />
<strong>Ankara</strong>’dan İstanbul’a ışınlandığımda film film üstüne derken sinemada “Yıldız” yaptılar. Annem haklı çıktı. Sinemayı<br />
sene<strong>le</strong>rce önce bıraktığım halde halk tarafından sevildim, en önemlisi saygı duydular. Bana inanan Türk Eğitim<br />
<strong>Derneği</strong>’ne ve anneme teşekkür borçluyum.<br />
Bitirmeden önce şunu söy<strong>le</strong>mek istiyorum: Ülke<strong>miz</strong>in şartlarında herkes iyi bir eğitim alma şansı elde edemiyor.<br />
Her ne kadar yetenekli olsalar da <strong>TED</strong>’in meşa<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak seçi<strong>le</strong>n çocuklarımız bunun bir ayrıcalık olduğunu biliyorlar.<br />
Ama en önemlisi ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n burs onlara göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>n güvenin de işareti. Bu güveni boşa çıkarmayın çocuklar! Siz<strong>le</strong>r de<br />
birer “Yıldız” olun herhangi bir konuda.<br />
“Çoook uzaktalar” demeyin. Eğer <strong>TED</strong> elinize sihirli değneğe yakın bir imkân verdiyse, yıldız da hemen onun<br />
ucunda. Hedef<strong>le</strong>yin o siz olun! Biz de yeni meşa<strong>le</strong><strong>le</strong>r yakmak için e<strong>le</strong><strong>le</strong> verdiği<strong>miz</strong>de yeni ve daha güzel “Yıldız<br />
Masalları” din<strong>le</strong>yelim.<br />
ko nuk ya zar<br />
7<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
portre<br />
8<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasemin Oğuz’81<br />
Hayalini Kurabildiğiniz Mes<strong>le</strong>ği Seçin<br />
Hayat macerası içe<strong>ri</strong>sinde karşılaştığımız bazı insanlar<br />
vardır ki; söy<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ya da yaptıklarıyla size<br />
yaşam enerjisi ve<strong>ri</strong>r, hayalini kurduğunuz ama gerçek<strong>le</strong>ştirmeye<br />
cesaret edemediğiniz planlarınız<br />
konusunda sizi yürek<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>r. Ne şanslıyız ki; ülke<strong>miz</strong>in<br />
ge<strong>le</strong>ceğine yön verecek genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in büyük bir bölümü,<br />
böy<strong>le</strong> bir kişinin ida<strong>ri</strong> görevde olduğu bir üniversitede eğitim<br />
hayatlarını sürdürüyorlar. Sözünü etiği<strong>miz</strong> kişi <strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yasemin Oğuz. Genç<strong>le</strong>re “hakkında<br />
hayal<strong>le</strong>r kuramayacağınız bir mes<strong>le</strong>ği seçmeyin” diyen<br />
Oğuz’la ka<strong>ri</strong>yer, başarı, hayal<strong>le</strong>r ve daha pek çok şey hakkında<br />
keyifli bir söy<strong>le</strong>şi gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />
Nasıl bir okul hayatı geçirdiniz? Ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>nizi şekil<strong>le</strong>ndirmenizde<br />
ne<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ya da kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n etkisi oldu?<br />
İlkokuldan başlayarak genelde oldukça çalışkan bir öğrenciydim;<br />
hatta bana “inek” bi<strong>le</strong> denebilirdi. <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>ji’ne, sınavla hazırlık sınıfından girdim. Sanırım okul yaşamımda<br />
hatırladığım ve beni etki<strong>le</strong>yen tüm öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi de<br />
<strong>TED</strong>’de tanıdım. Hazırlık sınıfı çok önemliydi diye düşünüyorum.<br />
Birçok farklı ilkokuldan ve farklı sosyo-kültürel geçmişten<br />
ge<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji ruhunu aşılayarak, aynı düzeye<br />
getirmek ve disipline etmek açısından o bir yıl son derece etkili<br />
olmuştu. O sınıftaki öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>m Sayın Gülden Soysalan ve<br />
Nur Sakızlıoğlu kişiliğimi yapılandırmada çok belir<strong>le</strong>yici olmuşlardır.<br />
Her ikisi de fevkalade düzenli, titiz, za<strong>ri</strong>f ve ilke sahibi<br />
insanlardı. İnsanların dış görünüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> karşılanıp, düşünce<strong>le</strong>-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Her gün karşıma adil karar almamı gerektiren,<br />
dürüstlüğümü sınayan, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi sorgulatan<br />
ve beni tutarlılık kaygısına düşüren<br />
çok sayıda olay ve karar çıkıyor. Bunların bir<br />
kısmında adil olmanın, dürüst davranmanın,<br />
ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong> korumanın ve tutarlılığın ağır<br />
bedel<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluyor. Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>me e<strong>tik</strong> konularını<br />
anlatırken hep şunu söy<strong>le</strong>rdim: “Ahlaklı<br />
olmak zordur; bedel ödetir. Ama zaten<br />
kolay olsaydı, herkes ahlaklı olurdu.” Şimdi<br />
bunu yaşayarak deniyorum. Hiç kolay<br />
değilmiş.<br />
<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> uğurlandıklarını içsel<strong>le</strong>ştirmemde önemli katkıları olduğunu<br />
düşünüyorum. Kültürün ve ente<strong>le</strong>ktüel gelişmenin önemini<br />
yaşamıma kazıyan iki öğretmenimi de hiç unutmadım. Sayın<br />
Rüksan Günaysu ve Peter Schoo<strong>le</strong>y. Her ikisi de insanları ve<br />
metin<strong>le</strong><strong>ri</strong> okumanın önemini ve yöntemini bana öğreterek yaşamımda<br />
geniş bir ufuk açtılar. Son olarak yalnız beni değil; yaşamına<br />
dokunduğu herkesi dönüştüren efsane öğretmenim Kıvılcım<br />
Kamgözen’i anmak iste<strong>ri</strong>m. Onu tanıdığım günden bugüne<br />
öğrenci olarak, hekim olarak, öğretim üyesi ve üniversite<br />
yöneticisi olarak her ey<strong>le</strong>mimde kendimi ona karşı sorumlu hissettim<br />
ve yaptığım her şeye “Kıvılcım Hocam buna ne derdi?<br />
Burada nasıl davranırdı?” diyerek baktım. Sanırım bir öğretmenin<br />
öğrencisine aktarabi<strong>le</strong>ceği en temel duygu budur. Bugün<br />
de bana “Nasıl bir öğretmen olmak istersin” diye sorulsa,<br />
“Kıvılcım Hocam gibi” de<strong>ri</strong>m.<br />
Bu genel yanıta bakınca ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>mi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nin<br />
belir<strong>le</strong>miş olduğu kolayca görülüyor. Ben <strong>TED</strong>’i her zaman bir<br />
kalite garantisi gibi algıladım; sanırım toplumda da öy<strong>le</strong> algılanıyor.<br />
Kime <strong>TED</strong> mezunu olduğumu söy<strong>le</strong>sem beni özel bir<br />
yere koydu; artı bir değer atfetti. Doğrusunu söy<strong>le</strong>mek gerekirse<br />
ben de bir <strong>TED</strong>’li karşısında aynı duyguya kapılıyorum. Her<br />
ortamda uyum gösterebilme, kendini ifade edebilme, öz<br />
güvenli davranabilme ve inisiyatif alabilme gibi sosyal bece<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<br />
konusunda Ko<strong>le</strong>j’in verdiği eğitimin üst düzeyde yetkin<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ci<br />
olduğunu söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m.<br />
Uzmanlığınız olan tıp etiği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bu alanda yaptığınız çalışmalar ne<strong>le</strong>rdir?<br />
Tıp etiği, tıp teknolojisinin son yıllardaki gelişmesinden kaynaklananlar<br />
başta olmak üzere, tıp uğraşının değişik yön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
yürütülmesi sırasında ortaya çıkan değer sorunlarının ve çatışmalarının<br />
tartışıldığı, açıklığa kavuşturulduğu ve çözüm yollarının<br />
bulunmaya çalışıldığı alandır. Tıp uğraşının her alanında<br />
uğraş kişisinin söy<strong>le</strong>m ve ey<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin “iyi-kötü” ve “doğru-yanlış”<br />
kavramları çerçevesinde ince<strong>le</strong>nmesi; tıp uğraşının değer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
saptanması ve bu konuda mes<strong>le</strong>k kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne duyarlılık<br />
kazandırılması da tıp etiğinin tanımı içindedir. Ben bu alanda<br />
genellik<strong>le</strong> e<strong>tik</strong> metodolojisi, özerklik sorunu ve tıp uygulamasına<br />
yansımaları, yaşamın son dönemine ilişkin e<strong>tik</strong> sorunlar,<br />
araştırma ve yayın etiği (bilim etiği), e<strong>tik</strong> danışmanlık ve e<strong>tik</strong><br />
konsültasyon, genel olarak tıp etiğinin ve özellik<strong>le</strong> de klinik etiğin<br />
eğitimi, psikiyat<strong>ri</strong> etiği ve hasta güvenliği-tıbbi hataların e<strong>tik</strong><br />
boyutları üze<strong>ri</strong>nde çalışıyorum. Bu arada hekim adaylarına i<strong>le</strong>tişim<br />
ders<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>yorum. Ülke<strong>miz</strong>de tıp etiği yeni sayılabi<strong>le</strong>cek<br />
bir alan; bu neden<strong>le</strong> sağlıklı bir biçimde kurulması için çaba<br />
göstermek gerekiyor. Çalışmalarımı genellik<strong>le</strong> bu amaç doğrultusunda<br />
sürdürüyorum. 2008 Ağustos ayından bu yana<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde Rektör Yardımcısı olarak görev yaptığım<br />
için akademik çalışmalarıma yete<strong>ri</strong>nce zaman ayıramıyorum;<br />
ama alanımdaki gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakından iz<strong>le</strong>meye çalışıyorum.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>min eğitiminin aksamaması için çok çaba harcamam<br />
gerekiyor; alanımda en önem verdiğim konu bu.<br />
İlgi<strong>le</strong>ndiğiniz diğer tıp alanları hangi<strong>le</strong><strong>ri</strong>?<br />
Öğrenim yaşamımın bir döneminde psikiyat<strong>ri</strong> alanında<br />
çalıştım; bu neden<strong>le</strong> bu alana ilişkin daha kapsamlı bir bilgim<br />
portre<br />
ve özel bir ilgim var. Psikiyat<strong>ri</strong> etiği üze<strong>ri</strong>ne uzun yıllar araştırma<br />
ve bu konuda çok sayıda yayın yaptım. Yaşamının son dönemindeki<br />
hastalarla ilgili çalışmalarımda ve hekim<strong>le</strong>r<strong>le</strong> yaptığım<br />
i<strong>le</strong>tişim programlarında da bu eğitimimin çok yararını gördüm.<br />
Şu anda bu konudaki çalışmalarıma da bir ölçüde ara vermiş<br />
durumdayım.<br />
Ülke<strong>miz</strong>de birçok üniversite bulunuyor. Sizce bunlar arasında<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nin önemi ve farklı yanları ne<strong>le</strong>rdir?<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Cumhu<strong>ri</strong>yet’in kurduğu ilk üniversitedir.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi yalnızca Cumhu<strong>ri</strong>yet’in değer ve kazanımlarını<br />
korumak ve geliştirmek amacıyla değil; aynı zamanda<br />
ülke<strong>miz</strong>de çağdaş anlamda bir üniversite modelini örnek<strong>le</strong>mek<br />
üzere düşünülmüş ve yapılandırılmıştır. Birçok fakültesinin<br />
kuruluş ta<strong>ri</strong>hi Üniversitenin kuruluş ta<strong>ri</strong>hinden eskidir. Bu<br />
neden<strong>le</strong> biz <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne “oğulları babasından yaşlı<br />
üniversite” diyoruz. Örneğin Dil ve Ta<strong>ri</strong>h-Coğrafya Fakülte<strong>miz</strong>in<br />
adını Atatürk koymuş; binasının projesiy<strong>le</strong> yakından ilgi<strong>le</strong>nmiştir.<br />
Şu anda 14 fakülte<strong>miz</strong>; 40.000’e yakın öğrenci<strong>miz</strong> var.<br />
Tıp’tan Ziraat’e, Hukuk’a pek çok alanda öğrenci yetişti<strong>ri</strong>yor;<br />
ülke<strong>miz</strong>in ge<strong>le</strong>ceğini kuruyoruz. Bunun ne kadar büyük bir<br />
sorumluluk olduğunu takdir edersiniz. Hani Atamızın “... Din<strong>le</strong>nmemek<br />
üzere yola çıkanlar asla yorulmazlar.” diyen çok<br />
anlamlı bir sözü vardır ya; işte Üniversite<strong>miz</strong> onun yaşama geçmiş,<br />
el<strong>le</strong> tutulur hali gibidir. Çoğu bi<strong>ri</strong>mi<strong>miz</strong>in ışıkları hiç sönmez.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi, ülke<strong>miz</strong>in bilimsel gelişmesine de<br />
önemli katkılarda bulunan bir yükseköğretim kurumudur. Gerek<br />
9<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
portre<br />
10<br />
yayın, gerekse araştırma sayıları bakımından Türkiye’de her<br />
zaman ilk sıralarda yer alıyoruz; ama daha da önemlisi bu araştırmaların<br />
sonuçlarını teknolojiye dönüştürme konusunda yaptığımız<br />
etkin çalışmalar.<br />
Bir kent üniversitesi olan <strong>Ankara</strong> Üniversitesi; bu anlamda<br />
önemli bir toplumsal sorumluluğa da sahip. Gerek akademik<br />
personeli<strong>miz</strong>in, gerekse ve özellik<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in çok sayıda<br />
ve özgün topluma hizmet proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> yürütmesini hem bekliyoruz<br />
hem de onları yürek<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>p destekliyoruz. Bu alanda ulaştığımız<br />
nokta konusunda doğrusu pek de mütevazı olamayacağım;<br />
özellik<strong>le</strong> son birkaç yıldır öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in toplumsal duyarlılığında<br />
ciddi bir artış gözlüyorum; bundan gurur duyuyorum.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ndeki rektör yardımcılığı görevinizden<br />
bahsedebilir misiniz? Bir üniversitede ida<strong>ri</strong> görevde olmak<br />
kişiye ne tür sorumluluklar yüklüyor?<br />
Rektör yardımcılığı kuşkusuz kişiye ağır sorumluluklar yük<strong>le</strong>yen,<br />
ancak o ölçüde de onurlu bir görev. <strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />
çok büyük bir üniversite olduğu için bu, tek kişinin üstesinden<br />
ge<strong>le</strong>bi<strong>le</strong>ceği bir iş de değil. Şu anda <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde üç<br />
rektör yardımcısı bulunuyor. Laf aramızda öteki rektör yardımcımız<br />
Prof. Dr. Argun Karacabey de Ko<strong>le</strong>j mezunu. Rektörümüz<br />
Prof. Dr. Cemal Taluğ ise uzun yıllar Ko<strong>le</strong>j’in Bilim Kurulu’nda<br />
görev yapmış değerli bir bilim insanı ve bir fah<strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli.<br />
Kısacası <strong>Ankara</strong> Üniversitesi şu aralar Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>re emanet.<br />
Benim sorumlu olduğum üç temel görev alanı; akademik<br />
personel, öğrenci iş<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve basın-halkla ilişki<strong>le</strong>r. Biraz önce<br />
sözünü ettiğim sayıları dikkate alırsanız ne çapta bir işten söz<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
ettiğim açık olsa gerek. Ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bin bir zorlukla, özene bezene<br />
yetiştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> evlatlarını bize emanet et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni düşününce,<br />
ne kadar çalışsam yetmez demeden edemiyorum. Bir üniversitede<br />
akademisyen<strong>le</strong>r, ida<strong>ri</strong> personel mutlu olmalı ve huzurlu bir<br />
çalışma ortamında bulunmalı ki, tüm dikkatini bilime ve eğitime<br />
yoğunlaştırabilsin. Bunu sağlamak da en başta yönetici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
ödevi. Kanımca yönetim görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde en önemli iki erdem;<br />
ada<strong>le</strong>t ve dürüstlük. Bir de tabii bu erdem<strong>le</strong><strong>ri</strong> sürdürebilmek için<br />
ilkeli ve tutarlı olmak gerekiyor. Bu saydıklarımın tümü de yapması,<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirmesi, söy<strong>le</strong>mesinden zor olan şey<strong>le</strong>r. Yönetim<br />
görev<strong>le</strong><strong>ri</strong> hızlı bir tempo içinde ve çok aktörlü bir ortamda<br />
gerçek<strong>le</strong>şiyor. Çoğu zaman tüm ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>re sahip olamadan, çok<br />
kısa zamanda, çok önemli ve pek çok kişiyi etki<strong>le</strong>yecek kararlar<br />
vermek zorunda kalıyorsunuz. Kuşkusuz ne kadar donanımlı<br />
ve hazırlıklıysanız, ekibiniz ne kadar yetkinse o oranda doğru<br />
kararlar ve<strong>ri</strong>yorsunuz. Ama hatalar da oluyor. Hataları saptamak,<br />
kabul etmek, düzeltmek ya da tazmin etmek de çok<br />
önemli. Belki de bir yönetimin güçlü olup olmadığı hatalara<br />
nasıl tepki verdiğine ve k<strong>ri</strong>z<strong>le</strong><strong>ri</strong> nasıl yönettiğine bakılarak ölçü<strong>le</strong>bilir.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nde bizim en önemli şanslarımızdan<br />
bi<strong>ri</strong>, son derece deneyimli ve öz ve<strong>ri</strong>li bir ida<strong>ri</strong> kadroya sahip<br />
olmamız; onlar kurumun yönetsel yapısının bel<strong>le</strong>ğini oluşturuyorlar.<br />
Şahsen ben akademik yaşamdan üniversitede yöneticilik<br />
görevine geçtiğimde onların desteğinden çok yararlandım<br />
ve çok şey öğrendim. Rektör yardımcılığı görevini yıllardır ders<br />
olarak verdiğim e<strong>tik</strong> düşünmenin laboratuvarı olarak yaşadığımı<br />
söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m. Her gün karşıma adil karar almamı gerektiren,<br />
dürüstlüğümü sınayan, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi sorgulatan ve beni tutarlılık<br />
kaygısına düşüren çok sayıda olay ve karar çıkıyor. Bunların<br />
bir kısmında adil olmanın, dürüst davranmanın, ilke<strong>le</strong><strong>ri</strong> korumanın<br />
ve tutarlılığın ağır bedel<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluyor. Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>me e<strong>tik</strong><br />
konularını anlatırken hep şunu söy<strong>le</strong>rdim: “Ahlaklı olmak zordur;<br />
bedel ödetir. Ama zaten kolay olsaydı, herkes ahlaklı olurdu.”<br />
Şimdi bunu yaşayarak deniyorum. Hiç kolay değilmiş.<br />
İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>ki gün<strong>le</strong>rde üniversitede hayata geçirmeyi planladığınız<br />
proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz var mı?<br />
Öncelik<strong>le</strong> yukarıda sözünü ettiğim ahlâklı olma konusunun<br />
bir uzantısı olarak erdemli olmak için kahraman olmayı gerektirmeyen<br />
bir çalışma ortamı, bir sistem yaratmayı amaçlıyoruz.<br />
Daha somut proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e gelince; öncelik<strong>le</strong> <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ni<br />
toplumla daha çok buluşan bir yapıya kavuşturmak ve<br />
Üniversite bünyesinde üreti<strong>le</strong>n bilgiyi ülke sorunlarının çözümünde<br />
iş<strong>le</strong>vsel kılmak amacıyla geliştirdiği<strong>miz</strong> proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> var.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong> sırasında topluma hizmet proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
çalışmalarını özendirecek bir sistem üze<strong>ri</strong>nde çalışıyoruz.<br />
Bu çalışmaların kredili ders olması için düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r yapıyoruz.<br />
Üniversitenin amacı yalnızca mes<strong>le</strong>k edindirme olamaz;<br />
olmamalıdır. Bu bilinç<strong>le</strong>, Üniversite<strong>miz</strong>de sanat, spor ve kültür<br />
etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne de çok önem ve<strong>ri</strong>yoruz. Birçok öğrenci topluluğumuz<br />
ve çok etkin bir Öğrenci Konseyi<strong>miz</strong> var. Onların yaptıkları<br />
çalışmaları size kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin anlatmasını çok isterdim.<br />
Çağdaş üniversite<strong>le</strong>rde çalışmaların daha etkili ve ve<strong>ri</strong>mli<br />
olabilmesi için mükemmeliyet merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kurulduğunu biliyor<br />
ve bu yönde güçlü merkez<strong>le</strong>r kurmak üzere çalışmalarımızı<br />
hızla sürdürüyoruz.
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi iki alanda önemli adımlar atmakta.<br />
Bunlardan bi<strong>ri</strong> Çocuk Üniversitesi. Çocuk Üniversitesi, çocukların<br />
üniversite i<strong>le</strong> etki<strong>le</strong>şim içinde, yaparak, yaşayarak ve eğ<strong>le</strong>nerek;<br />
bilimsel ve e<strong>le</strong>ştirel düşünme, yaratıcı olma, yargılama,<br />
sorgulama, soru sorma, merak duyma, sorun çözme gibi<br />
temel yaşam bece<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kazandıkları yerdir. Üniversite<strong>miz</strong> Türkiye’deki<br />
ilk Çocuk Üniversitesi’ni kurarak bu alanda öncülük<br />
yapmıştır. Bu projeyi daha da geliştirmeyi hedefliyoruz.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi aynı zamanda engelsiz bir üniversite<br />
olmayı amaçlıyor. Bu proje kapsamında, tüm bi<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />
engelli öğrenci, akademik ve ida<strong>ri</strong> personelin rahatça kullanabi<strong>le</strong>ceği<br />
bir yapıya ve donanıma kavuşturmayı hedefliyoruz.<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne stadyum, yayınevi ve kültür-kongre<br />
merkezi kazandırmak, kenti<strong>miz</strong>e <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’ne bağlı<br />
bir tiyatro armağan etmek, Çocuk Hastanesi’ni yaşama geçirmek,<br />
yurt dışında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi’nin bir yer<strong>le</strong>şkesini<br />
açmak, dünyanın önde ge<strong>le</strong>n üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> ortak diploma<br />
programları düzen<strong>le</strong>mek de sürmekte olan proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> arasında.<br />
Yani nasıl ki <strong>Ankara</strong>’nın gurur duyabi<strong>le</strong>ceği bir <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>ji var; gurur duyabi<strong>le</strong>ceği bir <strong>Ankara</strong> Üniversitesi de var.<br />
Örnek göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ka<strong>ri</strong>yere sahip bi<strong>ri</strong> olarak genç<strong>le</strong>re<br />
mes<strong>le</strong>ki yaşamlarında ne<strong>le</strong>r tavsiye edersiniz?<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde gördüğüm eğitim bana çok önemli<br />
bir şey öğretti ve yaşam bu öğretinin doğruluğunu bana pek<br />
çok kez kanıtladı. Sanırım genç<strong>le</strong>r<strong>le</strong> en çok paylaşmak isteyeceğim<br />
ve bilmekten en çok yarar gördüğüm şey de bu. Hangi<br />
mes<strong>le</strong>ği seçer<strong>le</strong>rse seçsin<strong>le</strong>r; o mes<strong>le</strong>ğe ilişkin hayal<strong>le</strong>r kurmalarını<br />
ve ancak hakkında hayal kurabildik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir mes<strong>le</strong>ği seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
öne<strong>ri</strong><strong>ri</strong>m. Bu seçimin başkaları tarafından değerli, önemli,<br />
anlamlı ya da saçma ve yanlış bulunmasının hiç önemi yok.<br />
Hatta şunu da söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m. Bir mes<strong>le</strong>ğe ilişkin artık hayal<br />
kuramadıklarını fark et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde hemen yeni bir mes<strong>le</strong>ğe ya da<br />
alana yönelsin<strong>le</strong>r. Çağımızda insanların alan değiştirme<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
artık son derece olağan karşılanıyor; hatta bu konuda yapılan<br />
çalışmalar, birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemli bir bölümünün etkin çalışma<br />
yaşamlarında en az iki kez mes<strong>le</strong>ki alanlarını değiştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
göste<strong>ri</strong>yor.<br />
Sorunuzun içinde örnek göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek bir ka<strong>ri</strong>yere sahip<br />
olduğum vurgusunu yaptınız. Hoş bir iltifat ve öy<strong>le</strong> düşündüğünüze<br />
sevindim; ama aslına bakarsanız benim için bu nite<strong>le</strong>me,<br />
seçim<strong>le</strong><strong>ri</strong>mde pek düşünmediğim bir durumdur. Tıp Fakültesinde,<br />
en azından benim dönemimde, tıp etiği örnek bir ka<strong>ri</strong>yer<br />
olarak algılanmazdı. Benim kadar çalışkan bir öğrencinin<br />
nasıl olup da bu alanı seçtiğini ai<strong>le</strong>m dâhil pek çok yakınım,<br />
hocalarım anlayamadılar; sorguladılar. Oysa bilir misiniz;<br />
<strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp etiği öğretmeye başladığım<br />
1995 yılından bu yana bütün bordrolarımı saklıyorum.<br />
Üniversite yönetimi bir gün üste para ve<strong>ri</strong>p yapacağım bir iş<br />
için bana aylık ödedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni fark edip de verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> maaşı ge<strong>ri</strong><br />
ister<strong>le</strong>rse; verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden fazlasını ge<strong>ri</strong> ödemek zorunda kalmayayım<br />
diye. Ben genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hepsinin böy<strong>le</strong> bir işe sahip<br />
olmalarını iste<strong>ri</strong>m. Bunun yaşamdaki en büyük ödül olduğunu<br />
düşünüyorum. Eğer genç<strong>le</strong>r, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni böy<strong>le</strong> hissettirecek<br />
mes<strong>le</strong>ği bulabilir<strong>le</strong>rse ki sanıyorum bir eğitim kurumunun en<br />
önemli ödevi bu konuda yol göste<strong>ri</strong>ci olmaktır; artık onlara<br />
portre<br />
11<br />
“çok çalışın”, “yenilik<strong>le</strong><strong>ri</strong> iz<strong>le</strong>yin”, “yaratıcı olun”, “kendinize<br />
güvenin” gibi öğüt<strong>le</strong>r verme<strong>miz</strong>e gerek kalmayacaktır.<br />
Özel ilgi alanlarınız ne<strong>le</strong>rdir? Ne<strong>le</strong>r yapmaktan keyif alırsınız?<br />
Kitap okumak, müzik din<strong>le</strong>mek, film ve oyun iz<strong>le</strong>mek gibi<br />
herkesin yapmaktan hoşlandığı şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanında; b<strong>ri</strong>ç oynamaktan,<br />
yüzmekten, değişik tatlar denemekten keyif alırım.<br />
Öyküsü olan insanları din<strong>le</strong>meyi seve<strong>ri</strong>m; bunu zaman zaman<br />
otobiyografi<strong>le</strong><strong>ri</strong> okuyarak da yapabiliyorum, ama asıl sevdiğim<br />
yüz yüze din<strong>le</strong>yebildiğim insanların öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki yıllarınızla ilgili biz<strong>le</strong>re ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>mek<br />
istersiniz?<br />
Aslında pek bir şey söy<strong>le</strong>mek istemem; çünkü bence Ko<strong>le</strong>j<br />
anlatılmaz, yaşanır. Belki şunları söy<strong>le</strong>sem Ko<strong>le</strong>j yıllarım hakkında<br />
okuyucu bir fikir edinebilir. Hâlâ Ko<strong>le</strong>j Marşı’nı söy<strong>le</strong>rken içim<br />
titrer; gerçi Ko<strong>le</strong>j maçına gitmeyeli çok oldu, ama yine de hem<br />
Ko<strong>le</strong>j temposunu çok uzun sürdürebili<strong>ri</strong>m, hem de hâlâ etkili<br />
ıslık çalabiliyorum; kızımın Ko<strong>le</strong>j dışında bir okulda okumasını<br />
düşünmedim bi<strong>le</strong> ve bugün O, liseyi biti<strong>ri</strong>rken ne kadar doğru<br />
yaptığımı görmekten mutluyum. Ko<strong>le</strong>j’deki sınıf, dönem ve okul<br />
arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum; Türkiye’nin her ye<strong>ri</strong>nde<strong>le</strong>r<br />
ve çok başarılılar; onlarla gurur duyuyorum. İş yaşamımda<br />
Ko<strong>le</strong>j yıllarında ilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>me iş<strong>le</strong>miş olan iç disiplin, hem başarımın<br />
en temel kaynaklarından bi<strong>ri</strong> oldu, hem de buna tanıklık<br />
eden kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n takdi<strong>ri</strong>ni kazandı. Bugün Ko<strong>le</strong>j’in kalabalık, Ko<strong>le</strong>j<br />
disiplininin katı olduğu yönündeki e<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>re ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek tek yanıtım<br />
olabilir; Fred Ebb’<strong>le</strong> John Kander’in söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yazdığı New<br />
York New York şarkısında Frank Sinatra’nın söy<strong>le</strong>diği gibi “If I<br />
can make it there / I’ll make it anywhere”.<br />
Prof. Dr. Yasemin OĞUZ’81<br />
27 Temmuz 1963 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>'da doğdu. 1974 yılında<br />
Çankaya İlkokulu'ndan, 1981 yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji'nden,<br />
1987 yılında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.<br />
1990 yılında <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Enstitüsü'nün Tıp<br />
Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı'nda Deontoloji ve Tıp Ta<strong>ri</strong>hi alanında<br />
açtığı doktora programına başladı. 29 Eylül 1994 ta<strong>ri</strong>hinde<br />
"Psikiyat<strong>ri</strong>de Onam ve Aydınlatılmış Onam: E<strong>tik</strong>, hukuk ve bilim<br />
açısından" başlıklı tezini savunarak "Bilim Doktoru" unvanını aldı.<br />
17 Ocak 1995 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Deontoloji Anabilim Dalı'na Öğretim Görevlisi olarak atandı. Haziran<br />
1998 döneminde yaptığı başvuru sonucunda 03.11.1998<br />
ta<strong>ri</strong>hinde doçentlik sınavına girerek doçent sanını aldı. 2004 yılında<br />
profesörlüğe yükseltildi. 2001-2002 öğretim yılında Minnesota<br />
Üniversitesi Biyoe<strong>tik</strong> Merkezi’nde biyoe<strong>tik</strong> alanında bir yıl süreli<br />
doktora sonrası uzmanlık eğitimini tamamladı. Ha<strong>le</strong>n <strong>Ankara</strong><br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı'nda görevli<br />
olup öğretim ve araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.<br />
15 Ağustos 2008 ta<strong>ri</strong>hinde aynı üniversitede Rektör Yardımcılığı<br />
görevine atanmış olup, bu görevini de sürdürmektedir. İyi<br />
derecede İngilizce, orta derecede Latince, Fransızca ve Rusça,<br />
başlangıç düzeyinde Almanca bilmektedir. Evli ve bir kız çocuk<br />
annesidir.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
ka<strong>ri</strong>yer<br />
12<br />
İpek Bilgin’73:<br />
Tiyatro Bilgim Te<strong>le</strong>vizyon<br />
Dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde Geçerli Olmuyor<br />
Oyunculukta neredeyse hiçbir konuya kapalı kalmamanız gerekiyor. Dolayısıyla her şey<strong>le</strong><br />
ilgi<strong>le</strong>nmeye çalışıyorum. Oyuncu; duygularını ve hal<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kamusal yaşadığından, elimden<br />
geldiği kadar da özel hayat diye bir şey bırakmamaya çalışıyorum.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010
Kendisini tiyatro sahnesinde, film<strong>le</strong>rde ya da dizi<strong>le</strong>rde<br />
seyreden herkesin oyunculuğuna hayran kaldığı<br />
usta bir sanatçı İpek Bilgin. Üst<strong>le</strong>ndiği her rolün<br />
altından başarıyla kalkan Bilgin, şu sıralar “Ezel”<br />
dizisindeki rolüy<strong>le</strong> büyük beğeni topluyor. DOT<br />
Tiyatrosu’nun “Pornografi” adlı tiyatro oyununda da rol alan<br />
Bilgin, yoğun çalışma temposu içinde biz<strong>le</strong>re vakit ayırdı ve<br />
sorularımızı yanıtladı.<br />
Sanat hayatınıza nasıl ve ne zaman başladınız? Kendinize<br />
örnek aldığınız ya da etki<strong>le</strong>ndiğiniz sanatçılar oldu mu?<br />
Tiyatroya 1983 yılında <strong>Ankara</strong> Dev<strong>le</strong>t Tiyatrosu’nda başladım.<br />
Sanat hayatım boyunca aşağı yukarı tüm dünya oyuncularından<br />
etki<strong>le</strong>ni<strong>ri</strong>m, hepsini onlarla konuşmadan anlamaya<br />
çalışırım.<br />
Tiyatro sahne<strong>le</strong><strong>ri</strong> dışında te<strong>le</strong>vizyondaki proje<strong>le</strong>rde yer<br />
almanız nasıl gerçek<strong>le</strong>şti?<br />
Tanıdıklar sayesinde.<br />
Size teklif edi<strong>le</strong>n rol<strong>le</strong><strong>ri</strong> seçerken ne<strong>le</strong><strong>ri</strong> göz önünde bulundurursunuz?<br />
Bugüne kadar “kendime göre iyi bir senaryo ya da tiyatro<br />
metni nasıldır?” sorusuna bir cevap geliştirdim. Bi<strong>ri</strong>ncisi buna<br />
göre, ikincisi de birlikte çalışacağım kişi<strong>le</strong>re göre seçe<strong>ri</strong>m.<br />
Rolün daha evvelce oynamadığım türden olması da tabii ilgimi<br />
çeker.<br />
ka<strong>ri</strong>yer<br />
Aldığınız ödül<strong>le</strong>rden bahsedebilir misiniz? Ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bir<br />
sanatçının hayatındaki ye<strong>ri</strong> sizce nedir?<br />
2000 yılında Sanat Kurumu’nun verdiği En İyi Kadın Oyuncu<br />
Ödülü’nü aldım. Bu ödül beni şaşırtmıştı. Çünkü siz normal<br />
olarak bir şey<strong>le</strong>r yapıyorsunuz, bunun ödül gibi bir sonucu<br />
olduğunu hiç kafamda bir<strong>le</strong>ştirmemişim. Yine de benim için tatlıydı.<br />
Bir sanatçı olarak sizi bes<strong>le</strong>yen şey<strong>le</strong>r ne<strong>le</strong>rdir ve özel<br />
hayatınızda ne<strong>le</strong>r yapmaktan keyif alırsınız?<br />
Okumak, seyretmek ve bilgili kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> soh<strong>bet</strong> etmek beni<br />
bes<strong>le</strong>r. Özel hayatımda da bunları yapıyorum zaten. Oyunculukta<br />
neredeyse hiçbir konuya kapalı kalmamanız gereklidir.<br />
Dolayısıyla her şey<strong>le</strong> ilgi<strong>le</strong>nmeye çalışıyorum. Oyuncu, duygularını<br />
ve hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kamusal alanda yaşadığından, ben de elimden<br />
geldiği kadar özel hayat diye bir şey bırakmamaya çalışıyorum.<br />
Şu anda devam eden diziniz Ezel çok ilgi gören bir dizi<br />
oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Siz projeye nasıl dâhil<br />
oldunuz ve sette nasıl bir çalışma ortamınız var?<br />
Ezel sanıyorum, senaryonun heyecanlı olmasından ve<br />
arkadaşlarımın iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni iyi yapmalarından başarılı oldu. Yine de<br />
ben te<strong>le</strong>vizyon iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden pek anlamadığımı söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m.<br />
Tiyatro bilgim dizi<strong>le</strong>rde geçerli olmuyor. Seyircinin niye bi<strong>ri</strong>ni<br />
değil de diğe<strong>ri</strong>ni seçtiğini tam olarak anlamıyorum. Ben çalışacağım<br />
projeyi, prodüksiyon şirketine, sonra da çalışacağım<br />
oyuncu arkadaşlarıma göre seçiyorum. Öy<strong>le</strong> seçtiğim için de<br />
şimdiki set hayatı anlaşabi<strong>le</strong>ceğim kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> eğ<strong>le</strong>nceli geçiyor.<br />
Gündeminizde olan ya da i<strong>le</strong><strong>ri</strong>de gerçek<strong>le</strong>ştirmeyi istediğiniz<br />
başka proje<strong>le</strong>r var mı?<br />
İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>de çok inandığım bir sinema yönetmeni i<strong>le</strong> bir film yapmak<br />
istiyorum. Bir de te<strong>le</strong>vizyon dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ziyade, genç<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
İstanbul DOT Tiyatrosu’nda oyun yapmak.<br />
Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yıllarınızla ilgili olarak sizden<br />
birkaç cüm<strong>le</strong> alabilir miyiz?<br />
Okul yılları eğ<strong>le</strong>nceliydi. Arkadaşlıklar güzeldi. Tiyatro<br />
kolunda çalışmak başka türlü yaşamlar olduğunu bana göstermişti.<br />
Sıkıcı ders<strong>le</strong>rden muaf oluyordun ve bir şeye muazzam<br />
yoğunlaşıyordun. Bana sevdiğin bir şeye yoğunlaşmanın ve<br />
yaşamını öy<strong>le</strong> geçirmenin mümkün olacağını gösterdi.<br />
İpek BİLGİN’73<br />
İlk, orta ve liseyi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde okuyan Bilgin,<br />
1973’te mezun oldu. <strong>Ankara</strong> Dev<strong>le</strong>t Konservatuarı Tiyatro Bölümü<br />
ve Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. 1983’ten<br />
be<strong>ri</strong> Dev<strong>le</strong>t Tiyatrosu’nda oyunculuk ve yönetmenlik yapıyor.<br />
1990’da <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde ders vermeye<br />
başladı ve on yıl kadar sürdürdü. Mersin ve Anadolu Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
ders<strong>le</strong>r verdi. Son yıllarda da İstanbul’da özel ders<strong>le</strong>r ve<strong>ri</strong>yor.<br />
Oyunculuk kitapları çevi<strong>ri</strong>yor ve ha<strong>le</strong>n İstanbul’da DOT Tiyatrosu’nda<br />
çalışıyor. Şu anda oynadığı oyunun adı ise “Pornografi”.<br />
Hırsız-Polis, Bıçak Sırtı dizi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde rol alan İpek Bilgin’in “Çinli<strong>le</strong>r<br />
Geliyor” ve “İki Genç Kız” adlı iki sinema filmi bulunuyor.<br />
13<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
aktüalite<br />
14<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Tüm Dünya Çocuklarının Ortak Bayramı<br />
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı<br />
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki ulusal kurtuluş<br />
mücade<strong>le</strong><strong>miz</strong>in kurmaylarının elde ettiği ilk başarılardan<br />
bi<strong>ri</strong>dir Türkiye Büyük Mil<strong>le</strong>t Meclisi’nin açılması. Bundan<br />
tam 90 yıl önce açılan bu büyük Meclis’te, Kurtuluş<br />
Savaşı mücade<strong>le</strong><strong>miz</strong>in gidişatını belir<strong>le</strong>yecek çok önemli<br />
kararlar alınmıştır. TBMM’nin açıldığı bu özel gün Ulu<br />
Önder Atatürk tarafından tüm dünya çocuklarına bayram<br />
olarak armağan edilmiştir.<br />
“Bugünün küçük<strong>le</strong><strong>ri</strong> yarının büyük<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir.” diyen<br />
Ata’mız, bu neden<strong>le</strong> ülke<strong>miz</strong>i çocuklara ve genç<strong>le</strong>re<br />
emanet etmiştir. Ulu önder, çocukları modern Türkiye’nin<br />
ge<strong>le</strong>ceği olarak görmüş ve çocuklarını iyi yetiştiren<br />
toplumların ge<strong>le</strong>ceği olabi<strong>le</strong>ceğini ve çağdaş yaşam<br />
düzeyine ulaşabi<strong>le</strong>ceğini her fırsatta vurgulamıştır.<br />
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tüm<br />
dünya çocuklarına armağan edi<strong>le</strong>n tek bayramdır.<br />
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan Ulusal Egemenlik<br />
ve Çocuk Bayramı, çeşitli etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> okullarda,<br />
sokaklarda ve stadyumlarda kutlanarak, ülke<strong>miz</strong> ve<br />
dünya çocuklarını bir araya getirecektir.<br />
Sağlıklı Gün<strong>le</strong>r Di<strong>le</strong>ğiy<strong>le</strong>…<br />
23 Nisan günü, siz de yaşınız ne olursa olsun içinizdeki<br />
çocuk için sokaklara çıkın ve bayramlarını kutlayan<br />
çocuklara katılın.<br />
Tüm çocukların, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve<br />
Çocuk Bayramı kutlu olsun.<br />
<strong>Kay</strong>bedince değe<strong>ri</strong>ni anladığımız şey nedir? diye bir<br />
bilmece sorsalar cevabı herhalde “sağlığımız” olurdu.<br />
Ne yazık ki biz insanlar sağlığımızın kıymetini, bedeni<strong>miz</strong>den<br />
iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kötüye gittiğini anlatmaya çalışan işaret<strong>le</strong>r<br />
gelmeye başlayınca, daha da kötüsü o işaret<strong>le</strong>re aldırış<br />
etmeyip yataklara düşünce anlıyoruz.<br />
Hâlbuki yaşamdan zevk alabilmenin ilk kuralı sağlıklı<br />
olmaktan geçiyor. Yaşamak, öğrenmek, çalışmak, sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />
mutlu ve uzun bir hayat sürmek, hayalini kurduğumuz<br />
şey<strong>le</strong><strong>ri</strong> yapabilmek için sağlıklı olmak gerekiyor.<br />
Bir de madalyonun öbür yüzü var; yani ihmalkârlıklarından<br />
değil de, istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve hakları olduğu halde,<br />
içinde bulundukları kötü yaşam koşulları ve imkânsızlıklar<br />
nedeniy<strong>le</strong> sağlıklarını kaybeden insanların olduğu<br />
gerçeği.<br />
Bütün bunları düşününce Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r Örgütü<br />
tarafından insanların sağlık kurallarını öğrenmesi ve sağlıklı<br />
yaşama bilincine kavuşması için 7-13 Nisan ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
arasında kutlanan Sağlık Haftası’nın önemi daha da artıyor.<br />
Sağlık ve onunla ilgili konuların geniş halk kit<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
ulaşması için etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldiği bu haftanın<br />
önemi umarız yılın her gününe yayılır. Önce kendiniz<br />
sonra da sizi seven herkes için kendinize iyi bakın!
aktüalite<br />
<strong>Ankara</strong> Baharı Müzik<strong>le</strong> Daha Güzel<br />
Sevda Cenap And Müzik Vakfı tarafından yıllardır<br />
“<strong>Ankara</strong> Baharı Müzik<strong>le</strong> Daha Güzel” sloganıyla baharı<br />
müjde<strong>le</strong>yen Uluslararası <strong>Ankara</strong> Müzik Festivali, bu yıl 5-<br />
30 Nisan 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında 27. kez gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek.<br />
Festival, Türk sanatçıların yanı sıra Fransa, Rusya,<br />
İsrail, Bulga<strong>ri</strong>stan, Litvanya, Almanya, Japonya, Avusturya,<br />
Kore, İspanya ve Finlandiya’dan yaklaşık 350<br />
sanatçının katılımı i<strong>le</strong> 2010’da da uluslararası çizgisini<br />
koruyacak. Avrupa Festival<strong>le</strong>r Birliği üyesi festival, genç<strong>le</strong>re<br />
yönelik yedi etkinliğini Vakfın Türkiye temsilcisi olduğu<br />
Uluslararası Dünya Gençlik Müzik Örgütü çatısı altında,<br />
bir etkinliğini de Avrupa Yayın Festivali kapsamında<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirecek.<br />
Başladığı günden bugüne aynı kalite ve çizgiyi<br />
devam ettirerek ve yepyeni içe<strong>ri</strong>k<strong>le</strong>r<strong>le</strong> zengin<strong>le</strong>şen festivalin<br />
iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu sene de müzik dolu gün<strong>le</strong>r geçirecek<br />
ve birbi<strong>ri</strong>nden değerli sanatçıları iz<strong>le</strong>me ve din<strong>le</strong>me fırsatı<br />
bulacak.<br />
Başkentin yedi konser mekânında <strong>Ankara</strong>lı sanatsever<strong>le</strong>re<br />
müzikal bir bahar yaşatacak festival hakkında<br />
detaylı bilgi için www.ankarafestival.com adresini ziyaret<br />
edebilirsiniz.<br />
Trafikte Can <strong>Kay</strong>ıplarına Son!<br />
Trafik; insanların, hayvanların ve araçların karayolları<br />
üze<strong>ri</strong>ndeki hal ve hareket<strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak tanımlanıyor. Peki,<br />
adını sıkça duyduğumuz trafik canavarı kim? Bu soru-<br />
15<br />
nun cevabını; biz insanların kendi hatalarımızı üst<strong>le</strong>nmeyip,<br />
sebep olduğumuz kazaların, insanların hayatlarını<br />
kay<strong>bet</strong>me<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ve bunların sonucunda yaşanan olumsuzlukların<br />
suçunu üze<strong>ri</strong>ne atmak için uydurduğu karayollarının<br />
korkulu rüyası.<br />
Ne yazık ki trafik kurallarını hiçe sayıp, araçlarımızı<br />
aklımızın estiği gibi kullanan, alkollü bir şekilde direksiyon<br />
başına geçen hem de arka koltukta en yakınlarımız<br />
otururken ve nasıl olsa polis görmez diyerek kırmızı ışıkta<br />
geçip kötü sonuçlara yol açanlar biz insanlarız.<br />
Belki kötümser bir tablo çizdik ama kendi<strong>miz</strong><strong>le</strong> yüz<strong>le</strong>şme<strong>miz</strong><br />
ve hatalarımızı kabul etme<strong>miz</strong> gerekiyor. Trafik<br />
kuralları denenerek oluşturulmuş kurallardır, insanların<br />
acı tecrübe<strong>le</strong>r sonucunda oluşturduğu kuralları yeniden<br />
test etmenin bir anlamı olmayacağı kesin.<br />
Her yıl 1-7 Mayıs ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında kutlanan, gerek<br />
sürücü<strong>le</strong>re gerekse yayalara trafik<strong>le</strong> ilgili bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve<strong>ri</strong>ldiği<br />
Trafik Haftası vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> bütün bunları yeniden hatırlatmak<br />
ihtiyacını duyduk. Hepinize kazalardan uzak, sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<strong>le</strong><br />
beraber mutlu bir hayat diliyoruz.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
aktüalite<br />
16<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Hep Birlikte Nice 19 Mayıs’lara<br />
İyi Ki Varsın Anne…<br />
Anne… Sımsıcak, içi<strong>miz</strong>i ısıtan ve kendi<strong>miz</strong>i güvende<br />
hissettiren bir sözcük. Bu mütevazı, dört harften oluşan<br />
küçücük sözcüğün aslında ne de<strong>ri</strong>n anlamları var hayatımızın<br />
her köşesinde.<br />
Anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>; yanında rol yapmadan kendi<strong>miz</strong> gibi<br />
olabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> belki de tek insan. İçi<strong>miz</strong>i dışımızı bi<strong>le</strong>n,<br />
yürüyüşümüzden, duruşumuzdan daha konuşmadan<br />
günümüzün nasıl geçtiğini anlayan, nazımızı çeken,<br />
sevincini paylaşıp, üzüntüsünü içinde yaşayan, karşılık<br />
Ta<strong>ri</strong>hi<strong>miz</strong>de coşkuyla kutladığımız ve nesilden nesi<strong>le</strong><br />
gururla anlatacağımız pek çok özel gün vardır. Bu gün<strong>le</strong>rden<br />
bi<strong>ri</strong> de, belki de en önemlisi Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti’nin<br />
temel<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin atıldığı 19 Mayıs 1919'dur. Bu ta<strong>ri</strong>h,<br />
bağımsız Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti ta<strong>ri</strong>hinin başlangıcıdır.<br />
Bundan tam 91 yıl önce Samsun’da 19 Mayıs günü<br />
Ata’mızın ve ona inanan silah arkadaşlarının başlattığı<br />
ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, erkek, kadın, yaşlı,<br />
genç, çoluk-çocuk hep birlikte kazanılan Kurtuluş Savaşı<br />
sonunda; çağdaş, egemenliğin kayıtsız şartsız mil<strong>le</strong>tin<br />
olduğu Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti kuruldu.<br />
Fedakârlıklarla kurulan bu Cumhu<strong>ri</strong>yeti Ulu Önder<br />
Mustafa Kemal Atatürk, onu en iyi şekilde savunacağına<br />
ve koruyacağına inandığı Türk Gençliği’ne emanet etti<br />
ve gençliğe olan güvenini de her fırsatta di<strong>le</strong> getirdi.<br />
19 Mayıs, 1938 yılından bu yana her yıl “Gençlik ve<br />
Spor Bayramı” olarak yurdun her yanında spor göste<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ve tören<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kutlanmaktadır. Atatürk’ün bir söy<strong>le</strong>şisi<br />
sırasında: "Ben 19 Mayıs'ta doğdum" demesi sebebiy<strong>le</strong><br />
de 1981 yılında "Atatürk'ü Anma Günü" de ek<strong>le</strong>nmiştir.<br />
Her yıl coşkuyla kutladığımız bu ulusal bayramımız<br />
vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> Ata’mıza, silah arkadaşlarına, hayatlarını hiçe<br />
sayarak bu vatan uğruna savaşan asker<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e ve<br />
vatan savunmasına katkıda bulunan fedakâr Türk ulusuna<br />
şükranlarımızı bir kez daha sunuyoruz.<br />
bek<strong>le</strong>meden bizi biz olduğumuz için seven sığınılacak<br />
limanlarımız onlar.<br />
Fakat biz<strong>le</strong>r büyüyüp, kendi ayaklarımız üstünde<br />
durmaya başlayınca, bir de ev<strong>le</strong>nip, çoluk çocuğa karışınca<br />
onları biraz ihmal ediyoruz ne yazık ki. Onların biz<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ne çok sevdiğini bildiği<strong>miz</strong>den ve her hatamızı<br />
mazur göreceğinden emin olduğumuzdan mıdır? nedir<br />
onlara yeterli vakit ayırmıyoruz.<br />
Oysaki doğduğumuz andan itibaren her başımız<br />
sıkıştığında yardıma çağırdığımız anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>, yaşları<br />
i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>dikçe bizim sevgi<strong>miz</strong>e ve ilgi<strong>miz</strong>e daha çok ihtiyaç<br />
duyuyor. Mayıs ayının ikinci pazarı kutlanacak Anne<strong>le</strong>r<br />
Günü vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> onları ne kadar çok sevdiği<strong>miz</strong>i bir kez<br />
daha gösterelim. Te<strong>le</strong>fonla arayarak değil, ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne giderek,<br />
onlara sarılarak ve göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin içine bakarak onları ne<br />
kadar çok sevdiği<strong>miz</strong> söy<strong>le</strong>yelim.<br />
Artık aramızda olmayan ya da bizden çok uzakta<br />
yaşayan anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> içinse bir arkadaşımızın annesini<br />
ya da huzur ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çocuklarının ziyaretini dört göz<strong>le</strong><br />
bek<strong>le</strong>yen büyük<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ziyaret edebili<strong>ri</strong>z.<br />
Fedakâr anne<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> iyi ki varsınız, Anne<strong>le</strong>r Gününüz<br />
kutlu olsun!
Radyo <strong>TED</strong>’den Ses<strong>le</strong>niyoruz<br />
bizim dünyamız<br />
En büyük hedefi<strong>miz</strong> bir frekans alabilmek. Şu anki koşullarda bunun<br />
olamayacağını biliyoruz. Bu bir ilk adım, biz devam edeceğinden eminiz.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> Tunç<br />
Siper ve Batuhan Çağatay başta<br />
olmak üzere, 20 öğrencinin katkıda<br />
bulunduğu bir oluşum Radyo <strong>TED</strong>.<br />
Şu an için kampüste Ko<strong>le</strong>j Sokağı’na<br />
ses<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni duyuran genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en büyük<br />
amacı i<strong>le</strong><strong>ri</strong>de bir frekans alıp, oradan<br />
din<strong>le</strong>yici<strong>le</strong>re ulaşmak. Tunç ve<br />
Batuhan Radyo <strong>TED</strong>’in devam etmesi<br />
için herkesten destek bek<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
belirtiyorlar.<br />
Radyo <strong>TED</strong> nasıl kuruldu?<br />
B.C.: Aslında gerçekten çok basit<br />
bir soru üze<strong>ri</strong>ne kuruldu; “Neden<br />
olmasın?” ODTÜ’nün radyo ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
katılmıştım. Ardından okulumuzda<br />
da bir radyonun olabi<strong>le</strong>ceği fik<strong>ri</strong>ni<br />
arkadaşlarımla paylaştım, daha sonra<br />
da okul yönetimiy<strong>le</strong> konuştuk. Radyonun<br />
oluşumu bu şekilde i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>di.<br />
Radyoda kim<strong>le</strong>r görev alıyor? Hangi<br />
saat<strong>le</strong>rde yayın yapılıyor?<br />
B.C.: İlk başta 5-6 kişilik çekirdek bir grup oluşturduk. Daha<br />
sonra kadrolaşmak için radyoya Dj alımı yapmaya karar verdik.<br />
Bunu için Ko<strong>le</strong>j Sokağı’nda stant kurduk, anket yaptık ve<br />
Dj’<strong>le</strong><strong>ri</strong>n müzik bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ölçmek için bir müzik quiz’i yaptık. Şu<br />
an radyoda 20 arkadaş görev yapıyoruz. Okulda olduğumuz<br />
için sürekli yayın yapabi<strong>le</strong>cek bir durumda değiliz. Ne zaman<br />
yayın yapabilirdik? Teneffüs<strong>le</strong>rde. Böy<strong>le</strong>ce günü ikiye böldük;<br />
öğ<strong>le</strong>den önceki teneffüs<strong>le</strong>rde bir Dj, öğ<strong>le</strong>den sonraki<strong>le</strong>rde bir<br />
Dj yayın yapıyor.<br />
T.S.: Yayın saat<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni çoğaltmak için bir arkadaşımız yayın<br />
yaparken diğe<strong>ri</strong>nin de başka bir günün yayını kaydetmesini<br />
sağlayacak bir sistem üze<strong>ri</strong>nde çalışıyoruz. Yakında o sistemi<br />
devreye sokacağız, fakat ondan önce yayın kaydetmek için<br />
gerekli olan ekipmanlara ihtiyacımız var.<br />
Radyonuzun yayın programında ne<strong>le</strong>r var? Bugüne kadar<br />
yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?<br />
B.C.: Müzik yayınında herkesi mutlu etmek zor çünkü herkesin<br />
farklı müzik zevki var. Bunun için bir anket düzen<strong>le</strong>dik ve<br />
oradan çıkan sonuçlara göre herkesi memnun edecek bir<br />
yayın akışı oluşturduk ve isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n din<strong>le</strong>mesi için de Ko<strong>le</strong>j<br />
Sokağı’ndan yayın yapmaya devam et<strong>tik</strong>. <strong>TED</strong> Radyo olarak<br />
kısa sürede güzel organizasyonlar yaptığımıza inanıyoruz.<br />
Okulumuza ge<strong>le</strong>n ünlü<strong>le</strong>r<strong>le</strong> söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r yapılıyor. Karaoke günü<br />
yaptık, çok keyifli geçti. Sevgili<strong>le</strong>r Günü’nde aşk şarkıları çaldık.<br />
Spor Kulübü’nün A takımları geldi, onlarla söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r yaptık.<br />
17<br />
Öğrenci arkadaşlarımızın doğum gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
kutlamaya çalışıyoruz. Kendi<strong>miz</strong>e yük<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong><br />
bir misyon var. Okulun diğer<br />
kulüp<strong>le</strong><strong>ri</strong>, gazetesi, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve spor<br />
kulübü arasında köprü olmaya çalışıyoruz.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve okul yönetiminin ilgisi<br />
nasıl?<br />
B.C.: Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi her geçen<br />
gün artıyor. Facebook’ta grup açtık, şu<br />
an 600’den fazla takipçi<strong>miz</strong> var. Radyomuzda<br />
ne<strong>le</strong>r din<strong>le</strong>mek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni soruyoruz.<br />
Onlar da yazıyorlar. Yayın çizgisi<br />
doğrultusunda onların istek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de<br />
programa alıyoruz. Okul yönetimi çok<br />
destek oldu. Radyonun başlangıcında<br />
0’dık diyebili<strong>ri</strong>z, şu an bilgisayardan yayın<br />
yapıyoruz.<br />
T.S.: Biz bu işe başlarken zaten okul<br />
yönetiminin desteğini arkamıza almıştık.<br />
Radyo grubunda okul öğrenci divanından<br />
bir arkadaşımız da yer almakta.<br />
Kısacası radyomuz, her aşamasında<br />
okul yönetimini bilgi<strong>le</strong>ndirerek ve onların desteğini arkasında<br />
hissederek i<strong>le</strong>rliyor.<br />
Bundan sonra ne<strong>le</strong>r yapmak istiyorsunuz?<br />
B.C.: En büyük hedefi<strong>miz</strong> bir frekans alabilmek. Şu anki<br />
koşullarda bunun olamayacağını biliyoruz. Bu bir ilk adım, biz<br />
devam edeceğinden eminiz. Üniversite olduktan sonra radyo<br />
açılır ama Radyo <strong>TED</strong>’in tepeden düşmesini istemiyoruz. Bizim<br />
şu an için asıl yapmak istediği<strong>miz</strong> şey radyonun din<strong>le</strong>yici alt<br />
yapısını oluşturmak.<br />
Şöy<strong>le</strong> düşündük; Ko<strong>le</strong>j’de 12.000 öğrenci arkadaşımız var.<br />
Bu 12.000 kişi radyo literatüründe A-B din<strong>le</strong>yici olarak geçiyor.<br />
Böy<strong>le</strong> bir potansiyeli kullanmamak yazık olur. Radyomuzu önce<br />
internete sonra da frekanslı yayına taşımak istiyoruz.<br />
Radyonun size kattıkları ne<strong>le</strong>rdir? Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>ji’nde öğrenci olmak nasıl bir duygu?<br />
B.C.: Radyonun okul yönetimiy<strong>le</strong> ilişki<strong>le</strong>r de bilgi<strong>le</strong>nme de,<br />
sosyal<strong>le</strong>şme açısından çok fazla şey kattığını düşünüyorum.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde öğrenci olmak ise kesinlik<strong>le</strong> paha biçi<strong>le</strong>mez<br />
bir şey. Başka bir okulda olsaydık belki radyo kurabi<strong>le</strong>cek<br />
imkânlarda olamayacaktık. Okulumuz her şeyiy<strong>le</strong> bir ai<strong>le</strong>.<br />
T.S.: <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli olmak bir ayrıcalıktır. Radyomuzun<br />
kurucularından bi<strong>ri</strong> de <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yönetimidir diyebili<strong>ri</strong>z<br />
bir anlamda. Kendimi bu ai<strong>le</strong>nin bir ferdi olduğum için çok şanslı<br />
hissediyorum.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
izim dünyamız<br />
18<br />
Nice 100. Sayılara…<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Her yeni sayısı titizlik ve büyük bir keyif<strong>le</strong> hazırlanan<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji mezunları ve seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
buluşma noktalarından bi<strong>ri</strong> olan Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin<br />
100. Sayısı özel bir gecey<strong>le</strong> kutlandı. 10 Aralık<br />
günü Torch’ta düzen<strong>le</strong>nen kokteyl, yıllar boyunca<br />
dergiye emek veren herkesi bir araya getirdi.<br />
Başkan Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı ve Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi<br />
Yayın Kurulu Başkanı Şenol Sarısoy’un birer<br />
konuşma yaptığı geceyi <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal ve Kültürel Etkinlik<strong>le</strong>r<br />
Çalışma Grubu Başkanı Levent Özel sundu.<br />
Gecede ayrıca derginin önceki sayılarından itibaren<br />
emeği geçen<strong>le</strong>re ve Dernek eski yönetim kurulu<br />
başkanlarına plaket<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>ldi. Kokteyl keyifli<br />
anlara sahne olurken, tüm Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, bu özel gece<br />
vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> bir arada olmanın mutluluğunu yaşadı.
izim dünyamız<br />
19<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
izim dünyamız<br />
20<br />
Olağan Genel Kurulumuzu Gerçek<strong>le</strong>ştirdik<br />
Mezunlar Orkestrası Yine Muhteşemdi<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Şef Ahmet Ünlü yönetiminde çalışmalarını sürdüren<br />
Mezunlar Orkestrası kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni din<strong>le</strong>yen<strong>le</strong><strong>ri</strong> büyü<strong>le</strong>meye<br />
devam ediyor. Son olarak 11 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde MEB<br />
Şura Salonu’nda konser veren orkestra yine muhteşem<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> 2009 yılı Olağan Genel<br />
Kurulu, 21 Şubat 2010 Pazar günü <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Lise<br />
Kısmı Konferans Salonu’nda (Kurtuluş Kampusu) gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldi.<br />
İs<strong>tik</strong>lal Marşı’nın okunması ve saygı duruşunun ardından<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Genel Başkanı Bü<strong>le</strong>nt<br />
Bağdatlı açılış konuşmasını yaptı. Genel Sekreter Kutluhan<br />
Olcay’ın faaliyet raporunu okumasının ardından tüzük değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ve personel yönetmeliği kabul edildi. Gün sonunda ise<br />
Disiplin Kurulu asıl ve yedek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> seçimi yapıldı.<br />
Disiplin Kurulu Asıl Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
1- Ergun ALKAN<br />
2- Celal GÖLE<br />
3- Uğur TOLA<br />
4- Zehra ODYAKMAZ<br />
5- M. HAKAN ÇINAR<br />
Disiplin Kurulu Yedek Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
1- Refia PALABIYIKOĞLU<br />
2- Mustafa ÜNSAY<br />
3- Atilla BAYINDIR<br />
bir repartuvar i<strong>le</strong> müziksever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n karşısına çıktı. Her<br />
geçen gün daha da profesyonel<strong>le</strong>şen ve bir sonraki konser<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
dört göz<strong>le</strong> bek<strong>le</strong>nen orkestra din<strong>le</strong>yici<strong>le</strong>rden yine<br />
tam not aldı.
izim dünyamız<br />
Ata’yı Ziyaret<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin kuruluşunun 42.<br />
yılı vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> Anıtkabir’e bir ziyarette bulunuldu. Atatürk’ün<br />
temel<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni attığı bir okulun mezunları olarak, her sene olduğu<br />
gibi bu yıl da Dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>, minnet ve şükranlarını sunmak<br />
üzere Anıtkabir’deydi.<br />
Dernek Başkanı Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı, Anıtkabir Hatıra Defte<strong>ri</strong>’ne<br />
tüm mezunlar adına bir yazı yazdı. 11 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
ziyarette katılımcılar hep birlikte mozo<strong>le</strong>ye çe<strong>le</strong>nk<br />
bırakarak, Ata’nın huzurundan ayrıldı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu Kuruluyor<br />
Kuruluş amacı, <strong>TED</strong> bilinci ve<br />
aidiyet duygusunu güç<strong>le</strong>ndirmek,<br />
mezun dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında<br />
dayanışma, paylaşım ve ulusal<br />
çapta <strong>TED</strong>’in bilinirliğini artırmak<br />
olan, <strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu’nun<br />
hedef kit<strong>le</strong>si mevcut dernek<strong>le</strong>r<br />
ve kurulacak olan mezun<br />
dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir.<br />
Yurt içinde bulunan 22 <strong>TED</strong> okulu arasında 7 adet,<br />
toplamda ise 10 adet mezun derneği bulunmaktadır.<br />
Dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n mezun sayıları 40.000’in üze<strong>ri</strong>ndedir ancak,<br />
yeni üye ve daha iyi finansal yapı ihtiyacı bulunmaktadır.<br />
Bu dernek<strong>le</strong>r; <strong>TED</strong> Karabük, <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong>, <strong>TED</strong> Batman,<br />
<strong>TED</strong> Aliağa, <strong>TED</strong> İstanbul, <strong>TED</strong> Zonguldak, İstanbul<br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, İzmir <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r, Antalya <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r ve <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’dir.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Mezunları</strong> Federasyonu’nun<br />
hedefi;<br />
Dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n irtibata geçebilmesi,<br />
bilgi paylaşımında bulunabilinmesi,<br />
mezun derneği bulunmayan okullarda<br />
mezun dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kurulmasının sağlanması,<br />
mevcut dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
desteğini alarak dernek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n finansal<br />
gelir<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin artırılması ve bu doğrultuda etkili tanıtım kampanyalarının<br />
yapılması, tüm mezunların irtibat bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />
<strong>TED</strong> Mezun Ve<strong>ri</strong> Tabanı’nın (TEVET) oluşturulmasını sağlayarak,<br />
<strong>TED</strong>’in tanınırlığının artırılmasıdır.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Genel Kurulu’nda<br />
federasyon kurulmasına dair madde onaylanarak<br />
tüzüğe ek<strong>le</strong>nmiş ve Yönetim Kurulu yetki almıştır. Diğer<br />
dernek<strong>le</strong>rde TMF i<strong>le</strong> ilgili çalışmalar hızla devam etmektedir.<br />
Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Tanıtıldı<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin katkıları i<strong>le</strong> 5 Mart<br />
2010 ta<strong>ri</strong>hinde Lise Kısmı Konferans Salonu’nda Ulusal<br />
Ajans’tan Halkla İlişki<strong>le</strong>r Uzmanı Neslihan Sağlam, Avrupa Birliği<br />
Eğitim ve Gençlik Programlarını tanıttı.<br />
Avrupa Komisyonu tarafından genç<strong>le</strong>r için uygulamaya<br />
konmuş bir program olan ve ülke<strong>miz</strong>de DPT AB Eğitim ve<br />
Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’na bağlı Ulusal Ajans<br />
tarafından idare edi<strong>le</strong>n “Gençlik Programı”na yapılan başvurular<br />
arasından kabul edi<strong>le</strong>n proje<strong>le</strong>re hibe sağlandığını belirten<br />
Neslihan Sağlam, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e proje başvurularının nasıl<br />
yapılacağını anlattı.<br />
Ulusal Ajans ve proje başvuruları için detaylı bilgiye<br />
www.ua.gov.tr adresinden ulaşılabilir.<br />
21<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
izim dünyamız<br />
22<br />
Heyecanlı Bir Bowling Turnuvasının Ardından<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>, bu yılki Öğretmen<strong>le</strong>r<br />
Günü’nü <strong>Ankara</strong> Tandoğan Rotary Kulübü i<strong>le</strong><br />
beraber 24 Kasım 2009 ta<strong>ri</strong>hinde gerçek<strong>le</strong>ştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir<br />
toplantı i<strong>le</strong> kutladı. Tandoğan Rotary Kulübü Yönetim<br />
Kurulu bu yıl eğitim alanında ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü’nü<br />
okulumuz emekli öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’na<br />
vermeyi kararlaştırdı.<br />
Kulüp Başkanı Can Çığırgan açılış konuşmasında<br />
Rotaryen<strong>le</strong>r olarak eğitime verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> önemi vurguladı<br />
aynı zamanda bir sivil toplum kuruluşu olan her iki derneğin<br />
bir araya gelmesinden onur ve mutluluk duyduğunu<br />
belirtti. Ortaklaşa yapılabi<strong>le</strong>cek pek çok projede <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> i<strong>le</strong> hareket etmek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
de söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ek<strong>le</strong>di. Çığırgan ayrıca Atatürk’ün<br />
iz<strong>le</strong>diği yolda, ona yakışan mezunlar yetiştiren öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den<br />
bi<strong>ri</strong>sinin Tandoğan Rotary Kulübü’nden ödül<br />
almasının da kendisini çok onurlandırdığını ifade etti.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanı, yönetim<br />
kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin katıldığı gecede Başkan<br />
Bü<strong>le</strong>nt Bağdatlı yaptığı konuşmada eğitimin ve eğitimde<br />
kalitenin önemine değindi ve okulumuz emekli öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’nun bu ödül<strong>le</strong> onurlandırılmasının<br />
tüm <strong>TED</strong> camiası için hayırlı olmasını di<strong>le</strong>yerek,<br />
eğitim<strong>le</strong> ilgili proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n üze<strong>ri</strong>nde önem<strong>le</strong> durulmasından<br />
duyduğu memnuniyeti ifade etti.<br />
Mes<strong>le</strong>k hizmeti ödülünü her iki başkan ve eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
ortaklaşa olarak takdim ettiği emekli öğretmeni<strong>miz</strong> Gü<strong>le</strong>r<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>’nin 20 Şubat 2010<br />
Cumartesi günü düzen<strong>le</strong>diği Bowling Turnuvası geniş katılımla<br />
eğ<strong>le</strong>nceli dakikalara sahne oldu. Turnuva sonunda kazanan ilk<br />
üç takıma kupaları, en yüksek skorlu bay ve bayan oyunculara<br />
ise madalyaları ve<strong>ri</strong>ldi. Pınar Turunçoğlu’nun En Yüksek Skorlu<br />
Bayan Oyuncu, Serhat İpek’in En Yüksek Skorlu Bay Oyuncu<br />
seçildiği turnuvada ilk üçe giren takımların oyuncuları:<br />
1. Takım<br />
Serhat İpek<br />
Kutluhan Olcay<br />
Mehmet Başaran<br />
Güven Gündüz<br />
2. Takım<br />
Ahmet Tanyeloğlu<br />
Toğkan Edik<br />
Pınar Turunçoğlu<br />
Ceyda Edik<br />
3. Takım<br />
Arda Özer<br />
Öykü Yalçın<br />
Mert Sevin<br />
Nurçin Sevin<br />
Emekli Öğretmen Gü<strong>le</strong>r İnceoğlu’na Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
İnceoğlu ise yaptığı duygusal teşekkür konuşmasıyla<br />
tüm din<strong>le</strong>yen<strong>le</strong><strong>ri</strong> tekrar öğrencilik yıllarına götürdü. İnceoğlu<br />
konuşmasında mes<strong>le</strong>k hayatı i<strong>le</strong> ilgili deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
aktarırken duygu dolu mesajlar da verdi. Toplantının hoş<br />
sürp<strong>ri</strong>z<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong>si de Gü<strong>le</strong>r Hoca’nın mezun ettiği ilk<br />
ve son öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ikisinin konuk olarak kendisini<br />
din<strong>le</strong>mesiydi.<br />
Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü Nedir?<br />
Rotary Mes<strong>le</strong>k Hizmet Ödülü; mes<strong>le</strong>ğinde başarılı<br />
olmuş, bunu yaparken de mes<strong>le</strong>k etiğini ve mes<strong>le</strong>k onurunu<br />
her zaman ön planda tutmuş olan iş ve mes<strong>le</strong>k<br />
sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir ödüldür.<br />
Tandoğan Rotary Kulübü’nün 2009-2010 Yılı Hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
Bazıları:<br />
• Sağlığa yönelik Toplum Hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>: Ge<strong>le</strong>neksel<br />
Çocuk Festivali düzen<strong>le</strong>yerek geli<strong>ri</strong> i<strong>le</strong> Kars Dev<strong>le</strong>t Hastanesi’ne<br />
kuvöz hibe edilmesi,<br />
Mamak’taki proje okulunda diş sağlığı taraması,<br />
erken tanı konusunda seminer<strong>le</strong>r, sağlıklı su temini proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>.<br />
• Genç<strong>le</strong>re Yönelik Hizmet<strong>le</strong>r: Liderlik seminer<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
düzen<strong>le</strong>mek, eğitim bursları vermek, uluslararası yaz<br />
kampları düzen<strong>le</strong>yerek ülke tanıtımına katkıda bulunmak.<br />
• Eğitime Yönelik Hizmet<strong>le</strong>r: Kolay okuma yazma<br />
kursları (KOYE) açarak, okur-yazar sayısının artmasına<br />
katkıda bulunmak, mes<strong>le</strong>k edindirme kursları açmak.
izim dünyamız<br />
En İyi Öykü Ödülü Suzan Bilgen Özgün’ün<br />
Jü<strong>ri</strong>sini Ayla Kutlu, Feyza Hepçilingir<strong>le</strong>r ve Cemil<br />
Kavukçu gibi usta ka<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>n oluşturduğu “2009 Özgür<br />
Pencere Kadın Öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong> Yarışması”nda, jü<strong>ri</strong> üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
yaptığı değer<strong>le</strong>ndirme sonucunda “Kırmızı Balık” adlı<br />
ese<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> Suzan Bilgen Özgün bi<strong>ri</strong>ncilik ödülüne layık<br />
görüldü. Ödülü i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>yen ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong>rde yapılacak büyük bir<br />
organizasyonla kendisine takdim edi<strong>le</strong>cek olan Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
Dergisi’nin eski yayın kurulu başkanı ve 81 mezunumuz<br />
Özgün’ü kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz.<br />
Serdar Bi<strong>le</strong>cen Kampüsteydi<br />
23<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Etkinlik Çalışma<br />
Grubu tarafından İncek Kampüsü’nde düzenli olarak gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
“Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>”ne 8 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde Serdar<br />
Bi<strong>le</strong>cen’83 konuk oldu. Sahibi olduğu danışmanlık ve eğitim<br />
şirketinde satış, i<strong>le</strong>tişim, yaratıcılık, beden dili ve teknik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
konularında eğitim<strong>le</strong>r veren Serdar Bi<strong>le</strong>cen hayata dair öğüt<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
“Bi<strong>ri</strong>nin Hikayesi” adlı kendi hayatından kesit<strong>le</strong>r<strong>le</strong> süs<strong>le</strong>diği<br />
etkili ve keyifli bir sunumla öğrenci<strong>le</strong>re aktardı.<br />
Sadece öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> değil, salonda bulunan herkesi etki<strong>le</strong>meyi<br />
başaran Bi<strong>le</strong>cen, Ko<strong>le</strong>j’deki öğrencilik yıllarıyla ilgili anılara<br />
da yer ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n sunumu ve konuşması bittiğinde ayakta<br />
alkışlandı.<br />
Kartalkaya’da Kar Keyfi<br />
14 Şubat 2010 Pazar günü günübirlik olarak gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n Kartalkaya<br />
Turu’na Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi büyük oldu. Yoğun katılımla ve keyifli geçen turda<br />
katılımcılar gün boyu kayak yapmanın tadını çıkardı…<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
izim dünyamız<br />
24<br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
Veda’yı İz<strong>le</strong>di<br />
Optimum Sinemaları’nın Ge<strong>le</strong>neksel Kırmızı<br />
Halı Özel Göste<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nde, 25 Şubat<br />
2010 Perşembe günü Zülfü Livaneli’nin<br />
yönetmenliğini yaptığı Veda filmini vizyona<br />
girmeden bir gün önce mezunlarımız ve<br />
dostlarıyla beraber iz<strong>le</strong>dik. Ata’mızın hayat<br />
hikâyesinin, çocukluk arkadaşı ve yave<strong>ri</strong><br />
Salih Bozok'un gözünden anlatıldığı "Veda"<br />
adlı film Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>rden tam not aldı.<br />
Ko<strong>le</strong>j’in uslanmaz mezun gruplarından bi<strong>ri</strong> olan<br />
80 <strong>Mezunları</strong>, 2009‘u yine çok keyifli bir şekilde<br />
uğurladı. 19 Aralık 2009 gecesi, Neva Palas’ın ev<br />
sahipliği yaptığı partiye yine aynı dönemden<br />
mezun olan DJ’<strong>le</strong>r Murat Gül ve Berkand Deva,<br />
çaldıkları birbi<strong>ri</strong>nden keyifli parçalar i<strong>le</strong> renk kattılar.<br />
Gece boyunca, <strong>Ankara</strong> ve İstanbul’dan ge<strong>le</strong>n<br />
katılımcılar neredeyse hiç oturmamacasına dans<br />
edip hem kurtlarını döktü<strong>le</strong>r hem de birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />
hasret giderdi<strong>le</strong>r.<br />
Gecenin i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>yen saat<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde başka bir davetten<br />
çıkan ve Sunullah Başkan eşliğinde partiye<br />
katılan 80-81 mezunlarından oluşan neşeli grup,<br />
eğ<strong>le</strong>ncenin tavana vurmasına yol açtı...<br />
Tiyatro sanatçısı, 80 mezunu Murat Atak’ın yaptığı anonslar<br />
ve spontane olarak sergi<strong>le</strong>diği “sıra gecesi” gecenin unutulmaz<br />
anılarından bi<strong>ri</strong> olarak zihin<strong>le</strong>rde yer etti...<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
79’lular Yeni Yıla Birlikte Girdi<br />
79 mezunları Niki Restoran’da yaptıkları yeni yıl kutlamasıyla<br />
2010'da da birlik ve beraberlik içinde olacaklarının<br />
mesajını verdi<strong>le</strong>r. Diğer şehir<strong>le</strong>rden ve yurt dışından katılımlarla<br />
birlikte 50'nin üze<strong>ri</strong>nde 79'lu, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji 80<br />
mezunu Mehmet Köse'nin sahibi olduğu Niki Restoran’ı<br />
doldurdu. 2003 yılında, 24 sene gecikmeli olarak yapılan<br />
diploma töreninden bu yana dönem arkadaşlarının çoğuna<br />
ulaşan ve her ayın üçüncü perşembesi Torch'ta buluşan<br />
79'lular, 26 Aralık günü unutulmayacak bir gece geçirdi<strong>le</strong>r.<br />
80 Grads Year Party Neva Palas’ı Salladı<br />
Ayşen Yılmazer’79<br />
Gecenin sonunda mezunlarımız en kısa zamanda tekrar<br />
kavuşmak sözü i<strong>le</strong> yorgun ama mutlu bir şekilde ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne döndü<strong>le</strong>r.<br />
Murat Gül’80
izim dünyamız<br />
81’li<strong>le</strong>r Gecesi ve Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>e Öz<strong>le</strong>m...<br />
Ko<strong>le</strong>j’in İncek Kampüsü’nde 2003 yılında gecikmiş bir kep<br />
giyme töreninde biraraya ge<strong>le</strong>n 81’li<strong>le</strong>r olarak birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ne<br />
kadar öz<strong>le</strong>diği<strong>miz</strong>i fark et<strong>tik</strong> ve törenin ardından arkadaşımız<br />
Canan Demirdamar’ın düzen<strong>le</strong>diği “81’li<strong>le</strong>r Buluşuyor” organizasyonu<br />
i<strong>le</strong> başlayan ufak ufak toplanmalar ge<strong>le</strong>neksel yıllık<br />
toplantılarımızın önünü açtı.<br />
Her yıl, yılbaşı öncesi, ön yılbaşı balosu gibi 81’li<strong>le</strong>r gece<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />
kutlamaya başladık. Bu yılki “ 7.Ge<strong>le</strong>neksel 81’li<strong>le</strong>r Gecesi”<br />
buluşmamız da çok renkli geçti. 12 Aralık 2009 Cumartesi<br />
akşamı RV Restaurant’ta <strong>Ankara</strong> ve <strong>Ankara</strong> dışından sadece<br />
bu gece için ge<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<strong>le</strong> birlikte tam 120 kişi bir araya geldik.<br />
Herkes, her daim olan gençlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve şıklıkları i<strong>le</strong> göz kamaştırıyordu.<br />
Göz<strong>le</strong>re baktığımızda ise hâlâ o ışıltı duruyor, sanki hiç<br />
ara vermemişiz gibi! Sahi hâlâ o yıllarda mıydık?<br />
Değilsek bi<strong>le</strong> biz bunun o anda pek farkına varamıyorduk.<br />
Hepi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>j yıllarına dönmüştük bi<strong>le</strong>. Ge<strong>le</strong>neksel gece<strong>le</strong>-<br />
82’li<strong>le</strong>r Torch’ta Buluştu<br />
<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e ilk defa katılanlar i<strong>le</strong> bu yıl en fazla katılıma ulaştık. Bu da<br />
göste<strong>ri</strong>yor ki yıllar geç<strong>tik</strong>çe Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>e duyduğumuz öz<strong>le</strong>m, o<br />
gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n nostaljisi artıyor içi<strong>miz</strong>de<br />
Ne o? Işıklar sönüyor! Ve Ge<strong>le</strong>neksel 81’li<strong>le</strong>r gece<strong>miz</strong>in<br />
pastası geliyor! Herkes mutlu, herkes gülüyor, ”Her ay toplanalım<br />
birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e doyamadık” diyen<strong>le</strong>r, kucaklaşmalar…<br />
<strong>Ankara</strong> dışından ge<strong>le</strong>n sevgili dostlarımızı sevgi i<strong>le</strong> uğurluyoruz,<br />
ama söz ve<strong>ri</strong>yorlar <strong>Ankara</strong>’da ki yıl içi yapacağımız<br />
buluşmalarımıza toplantılarımıza katılacaklar, biz<strong>le</strong>r de İstanbul’da<br />
onların ayarlayacağı sürp<strong>ri</strong>z tura katılacağız.<br />
Pastamızı, “81’li<strong>le</strong>r” pastamızı yiyerek tatlı tatlı geceyi noktalıyoruz.<br />
Keşke gece<strong>miz</strong> bu kadar çabuk bitmeseydi, soh<strong>bet</strong>e,<br />
eğ<strong>le</strong>nceye en önemlisi beraber olmaya hiç doyamıyoruz.<br />
Ko<strong>le</strong>ji<strong>miz</strong>, Ko<strong>le</strong>jlilik ruhumuz sönmeden her daim içi<strong>miz</strong>de…<br />
Dr. Meltem Özen’81<br />
Ge<strong>le</strong>neksel 82 <strong>Mezunları</strong> gecesi Torch'ta 21 Kasım 2009 ta<strong>ri</strong>hinde<br />
gerçek<strong>le</strong>şti. 82 mezunları bir kez daha bir araya gelmenin<br />
mutluluğuyla doyasıya eğ<strong>le</strong>ndi<strong>le</strong>r. 100’e yakın mezunun<br />
katıldığı gece keyifli anlara sahne oldu.<br />
Erdoğan Dedeoğlu’82<br />
25<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong> 2010 yılı aidatı 100 TL’dir<br />
bizim dünyamız<br />
26<br />
<strong>TED</strong> ANKARA KOLEJİ MEZUNLARI DERNEĞİ ÜYELİK ÖDENTİ TALİMATI<br />
Aşağıda işaret<strong>le</strong>miş olduğum ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, aksine talimat vermediğim sürece belirtmiş olduğum kredi kartı hesabımdan<br />
<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong> hesabına alacak kaydedilmesini <strong>ri</strong>ca ede<strong>ri</strong>m.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Üye No : ……………………………………………………………………<br />
Adı Soyadı : ……………………………………………………………………<br />
Yazışma Adresi : ……………………………………………………………………<br />
Tel: …………………………………………… Faks:……………………………<br />
GSM:……………………..................E-posta: …………………………………………<br />
Aşağıda belirti<strong>le</strong>n bankaların kredi kartlarına taksit yapılmaktadır.<br />
Maximum T. İş Bankası – T.C.Ziraat Bankası- ING Bank<br />
Bonus Garanti Bankası – ING Bank – Şekerbank – TEB – Denizbank<br />
World Yapı Kredi Bankası – Vakıfbank – Fortis – Anadolu Bank<br />
Wings-Axess Akbank<br />
Cardfinans Finansbank<br />
Banka Adı:<br />
……………………………………………………………………<br />
Kredi Kartı Bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>:<br />
Son Kullanma Ta<strong>ri</strong>hi ve Güvenlik Kodu:<br />
(Güvenlik kodu kredi kartınızın arkasında yer alan rakamın son 3 hanesi)<br />
Geçmiş Yıllara ait bi<strong>ri</strong>kmiş ödenti borcumu (………………….TL)<br />
Bir defada tahsil edilmesini istiyorum.<br />
10 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />
2010 yılı ödentimi (………………….TL)<br />
Bir defada tahsil edilmesini istiyorum.<br />
5 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />
Ödenti<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi;<br />
Her yılın Mart ayında Peşin olarak ödemek istiyorum<br />
Her yıl 5 eşit taksitte ödemek istiyorum.<br />
Ta<strong>ri</strong>h: İmza:<br />
Ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi aşağıdaki banka hesap numaralarımıza yatırmanız veya hava<strong>le</strong> etmeniz de mümkündür.<br />
T. İş Bankası <strong>Ankara</strong> Akay Şb. 4201 - 360 953 IBAN: TR05 0006 4000 0014 2010 3609 53<br />
Finansbank <strong>Ankara</strong> G.O.P. Şb. 1915888 IBAN: TR96 0011 1000 0000 0001 9158 88<br />
Garanti Bankası <strong>Ankara</strong> Kızılay Şb. 82 – 6296404 IBAN: TR26 0006 2000 0820 0006 2964 04<br />
Yapı Kredi Bankası<strong>Ankara</strong> Akay Şb. 69948367 IBAN: TR26 0006 7010 0000 0069 9483 67<br />
Akbank <strong>Ankara</strong> Bakanlıklar Şb. 0083032-3 IBAN: TR57 0004 6001 5388 8000 0830 32<br />
Nakit ödeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi Dernek Merkezine yapabilirsiniz.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong><br />
Kızılırmak Cad. No:8 Kat:2 Kavaklıdere 06640 <strong>Ankara</strong> Tel: 444 0 958 Fax: 0(312) 4187441<br />
www.ko<strong>le</strong>j.org - uyelik@ko<strong>le</strong>j.org<br />
ve
Bildiğiniz gibi, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> olarak<br />
ana misyonlarımızdan bi<strong>ri</strong> okulumuz mezunlarını ve üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni farklı<br />
platformlarda buluşturmak... İşte bu misyon üze<strong>ri</strong>nden mezunlarımız<br />
arasında i<strong>le</strong>tişimi artırmak, mevcut ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong> güç<strong>le</strong>ndirmek<br />
ve mezunlarımızın i<strong>le</strong>tişimini sürekli kılmak üzere kurumsal “<strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Ağı”nı hayata geçiyoruz.<br />
Sürdürü<strong>le</strong>bilir i<strong>le</strong>tişim ağı oluşturarak üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in kaynaşma<br />
ve birlikteliğini sağlamak, günümüz trend ve teknoloji<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne uygun<br />
bir i<strong>le</strong>tişim platformu oluşturmak adına çözüm ortağı olarak XING<br />
gibi dünyanın önde ge<strong>le</strong>n ve Avrupa’nın 1 numaralı iş ağı i<strong>le</strong> bir<br />
araya ge<strong>le</strong>rek sizin için kurumsal <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong><br />
<strong>Derneği</strong> sosyal ağını oluşturduk. <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong><br />
<strong>Derneği</strong>&XING iş birliği i<strong>le</strong> sadece mezunlarımıza özel kurduğumuz<br />
bu i<strong>le</strong>tişim platformu i<strong>le</strong> siz mezunlarımız hem Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r i<strong>le</strong> i<strong>le</strong>tişiminizi<br />
güç<strong>le</strong>ndirecek, sürekli ha<strong>le</strong> getirebi<strong>le</strong>cek, derneği<strong>miz</strong>den<br />
haber<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok daha düzenli alabi<strong>le</strong>cek hem de XING’te yer<br />
alan 8 milyondan fazla iş profesyoneli i<strong>le</strong> tanışma, yeni iş ve proje<br />
geliştirme fırsatı yakalayabi<strong>le</strong>ceksiniz.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> Sosyal Ağı İ<strong>le</strong> İlgili<br />
Tüm Merak Et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<br />
• Bu ağa neden katılmalıyım?<br />
o Hedefi<strong>miz</strong> ka<strong>ri</strong>yer gelişimi odaklı bir i<strong>le</strong>tişim platformu oluştururken,<br />
üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in arasındaki sosyal i<strong>le</strong>tişim ve paylaşımları da<br />
artırabilmek.<br />
o <strong>Mezunları</strong>mız gerek yönetici gerekse gi<strong>ri</strong>şimci olarak iş dünyasında<br />
önemli yer<strong>le</strong>rde bulunmakta. Yeni mezunlarımız i<strong>le</strong> tecrübeli<br />
mezunlarımızı profesyonel hayatta bir araya getirecek bir<br />
buluşma noktası olacak, konusunda uzman olan kişi<strong>le</strong>re hızlı e<strong>ri</strong>şim<br />
imkânı sunacak ve genç üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in iş ve ka<strong>ri</strong>yer gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
sağlayacak.<br />
o Uluslararası platformda, dünyanın farklı yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yaşayan<br />
ve çalışan mezunlarımız birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kolayca i<strong>le</strong>tişime geçebi<strong>le</strong>cek,<br />
bu da hem sosyal paylaşım hem de iş geliştirme anlamında<br />
ortam oluşmasını sağlayacak.<br />
• Peki, bu ağda olmak bana ne<strong>le</strong>r kazandırır?<br />
Uzman olduğunuz konularda etkin şekilde görüş bildirebilir,<br />
bir ihtiyaç olması durumunda referans kişi<strong>le</strong>rce hiç ummadığınız<br />
yer<strong>le</strong>rden iş görüşme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çağrılabilir, işiniz için yeni proje ve iş<br />
olanakları yaratabilirsiniz. Sektörünüz<strong>le</strong> ilgili sorularınıza, profesyonel<strong>le</strong>r<br />
tarafından kısa zamanda yanıt alabilirsiniz. Grubumuzun<br />
moderatör<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin zaman zaman sorduğu sorulara yanıt vererek,<br />
çeşitli etkinlik<strong>le</strong>re davetiye veya indi<strong>ri</strong>m kazanabilirsiniz.<br />
•Bu ağın ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>me de bir katkısı olabilir mi?<br />
Günümüz dünyasında insan kaynakları uzmanları işe alım<br />
süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde sosyal ağları da dikkate almaya başladılar. Bin<strong>le</strong>rce<br />
insan kaynakları uzmanı, danışmanlık şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki danışmanlar,<br />
Goog<strong>le</strong> üze<strong>ri</strong>nden araştırma yapıp, adayların ka<strong>ri</strong>yer profil<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
ulaşabiliyor. Bir CV’den çok ötesini paylaşabi<strong>le</strong>ceğiniz bu ağlarda<br />
yer almak ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>niz için oldukça önemli. Goog<strong>le</strong>'da isminizi<br />
yazıp arattığınızda, eğer sadece Facebook profilinize ulaşılıyorsa,<br />
ka<strong>ri</strong>yer odaklı bir profiliniz, “dijital kartvizitiniz” yok demektir. Siz<br />
de, bu ağ sayesinde, profilinizi güncel tuttuğunuz, yaptığınız projeyi,<br />
değiştirdiğiniz işi, gittiğiniz eğitimi güncel<strong>le</strong>diğiniz takdirde,<br />
ka<strong>ri</strong>yer dünyasında daha görünür olacaksınız.<br />
bizim dünyamız<br />
Dünyanın Her Ye<strong>ri</strong>nden Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
İ<strong>le</strong> Buluşuyoruz!<br />
• Bu ağ sayesinde iş bulabilir miyim?<br />
Xing, bir sosyal ağ. Bu yüzden Ka<strong>ri</strong>yer.net, Yenibi<strong>ri</strong>s.com,<br />
Monster.com.tr tarzı iş bulma site<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi hizmet vermiyor! Profilinizdeki<br />
e<strong>tik</strong>et<strong>le</strong>r sayesinde iş sizi buluyor, eş<strong>le</strong>ştirme yapıyor,<br />
insan kaynakları uzmanlarının iş profilinizdeki ''Sunduklarınız'' ve<br />
''Aradıklarınız'' sayesinde, sizi daha iyi tanımasına yardımcı oluyor.<br />
Yaratacağınız bu doğru profil IK uzmanlarının size ulaşmasını<br />
sağlayabilir, ya da doğrudan iş ilanlarına başvurarabilirsiniz.<br />
• Nasıl Üye Olurum?<br />
Üyelik çok kolay ve ücretsiz!<br />
İlk adım; www.xing.com sitesinde oluşturacağınız bir profil...<br />
Bu profili yaratırken eğitim, iş deneyimi gibi alanları dikkatlice doldurarak<br />
öz geçmişinizin kısa bir özetini, İngilizce ve/veya Türkçe<br />
olarak kısa zamanda oluşturabilir, sizi kurumsal hayatta temsil<br />
edecek nitelikte profesyonel görümlü bir fotoğrafınızı ek<strong>le</strong>yebilirsiniz.<br />
Fotoğraf, iş odaklı sosyal platformlarda yüzünüzü tanıtmak<br />
için çok önemli, mutlaka ek<strong>le</strong>menizi öne<strong>ri</strong><strong>ri</strong>z.<br />
İkinci adım; “Gruplar” bölümünden "<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
<strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>" diye aratarak veya grubun adresini yazarak<br />
http://www.xing.com/net/tedankarako<strong>le</strong>jimezunla<strong>ri</strong>dern gruba<br />
üye olabilirsiniz. Tabii gruba üye olmanın en önemli koşulu dernek<br />
üyesi olmak…<br />
XING nedir?<br />
Bir ka<strong>ri</strong>yer profili üze<strong>ri</strong>nden üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yeni iş<strong>le</strong>r, bağlantılar,<br />
proje fırsatları bulmalarına imkân tanıyan, 8 milyondan fazla üyesiy<strong>le</strong><br />
gerçek bir i<strong>le</strong>tişim ve networking ortamı yaratan XING, dünyanın<br />
önde ge<strong>le</strong>n networking platformlarından bi<strong>ri</strong>... Bugün 8<br />
milyonu aşkın üyesi bulunan ve 200’den fazla ülkede, Türkçenin<br />
de aralarında yer aldığı 16 dilde yayın yapan XING, Avrupa’nın<br />
lider sosyal iş ağı... XING okulumuzdan, üniversitenizden, sektörünüzden<br />
ve Türkiye’den yüz bin<strong>le</strong>rce bağlantı i<strong>le</strong> tanışma, yeni iş<br />
ve proje geliştirme fırsatları yaratmasının yanı sıra tüm dünyadan<br />
milyonlarca insan i<strong>le</strong> iş geliştirmek, yurtdışında iş bulmak için<br />
ortam yaratıyor. Sadece iş odaklı bir sosyal paylaşım sitesi olan<br />
XING, iş arayan profesyone<strong>le</strong>, kişisel markasını güç<strong>le</strong>ndirmek<br />
isteyen<strong>le</strong>re, işini geliştirmek isteyen patrona, kendi alanındaki<br />
önemli profesyonel<strong>le</strong>r<strong>le</strong> i<strong>le</strong>tişime geçmek isteyen<strong>le</strong>re ve e<strong>le</strong>man<br />
arayan insan kaynakları uzmanlarına önemli bir platform hizmeti<br />
sunuyor. Dünyada borsaya giren ilk ve tek Web 2.0 kuruluşu olan<br />
XING, merkezi Avrupa Birliği içinde faaliyet gösteren bir ülkede<br />
olduğundan üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ve<strong>ri</strong> gizliliğine de çok önem ve<strong>ri</strong>yor. Ayrıca<br />
XING , “XING Marka Elçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>” programı i<strong>le</strong> resmi XING etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
XING moderatör<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından düzen<strong>le</strong>nen yerel etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yüzyüze tanışma olanağı da yaratarak “online networking”<br />
kavramı bir adım öte taşıyor.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> bu<br />
yeni oluşumla yine üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bir araya getirerek<br />
Ko<strong>le</strong>j ruhunu devam etti<strong>ri</strong>yor. Size networking<br />
imkânlarını sınırsız bir şekilde<br />
kullanma olanağı yaratacak Xing Premium<br />
Üyeliği’ni de size sunmaktan gurur<br />
duyuyor ve bu platformdan birçok<br />
başarı hikâyesinin çıkacağına inanıyoruz.<br />
27
izim dünyamız<br />
28<br />
Dergi<strong>miz</strong>in Fikir Babası Arpat’ı Anıyoruz...<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> eski başkanı ve<br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin fikir babası Erdal Arpat’ı ölümünün 3. yılında<br />
saygı ve öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong> anıyoruz. <strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>de 1964-66 yılları<br />
arasında Genel Sekreterlik ve 1981–1989 yılları arasında<br />
Genel Başkanlık yapan Arpat, kişiliği ve çalışmalarıyla i<strong>le</strong> her<br />
zaman birlikte çalıştığı kişi<strong>le</strong>re örnek olmuştur.<br />
Dergi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r’in bugünkü duruma gelmesinde fikir<br />
babası olarak Arpat’ın büyük katkıları mevcuttur. Arpat, Dernek<br />
bünyesinde böy<strong>le</strong> bir derginin çıkarılması düşüncesini ilk defa<br />
paylaşmış, hatta ilk sayının oluşmasını bizzat kendi üst<strong>le</strong>nmiştir.<br />
Bu ilk sayı Arpat’ın kendi evinde gazete kupür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden el<strong>le</strong><br />
dizi<strong>le</strong>rek oluşturulmuş ve basıma hazırlanmıştır. Şu an 101.<br />
sayısını çıkarmakta olduğumuz dergi<strong>miz</strong>in yaratıcısı Arpat’ı, bir<br />
kez daha saygıyla anıyoruz.<br />
Erdal Arpat, 03.07.1944 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1962<br />
yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini<br />
<strong>Ankara</strong>’da tamamladıktan sonra 1969 yılında ev<strong>le</strong>ndi ve<br />
yüksek lisans yapmak üzere Ame<strong>ri</strong>ka’ya gitti. 1971 yılında<br />
Pepperdine Üniversitesi’nden MBA derecesini aldı.<br />
Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli dev<strong>le</strong>t kurumlarında<br />
çalıştı ve son olarak Kalkınma Bankası’nda İştirak<strong>le</strong>r Müdürü<br />
olarak görev aldı. 1984 yılında özel sektöre adım attı. Sanayi<br />
ve tu<strong>ri</strong>zm sektöründe yer alan önemli firmalarda genel müdür<br />
yardımcılığı ve genel müdürlük yaptı. Bu dönemde, Bilkent ve<br />
Hacettepe Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yarı zamanlı olarak Tu<strong>ri</strong>zm Bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
öğretim görevlisi olarak da çalıştı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>
izim dünyamız<br />
28<br />
Dergi<strong>miz</strong>in Fikir Babası Arpat’ı Anıyoruz...<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong> eski başkanı ve<br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Dergisi’nin fikir babası Erdal Arpat’ı ölümünün 3. yılında<br />
saygı ve öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong> anıyoruz. <strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>de 1964-66 yılları<br />
arasında Genel Sekreterlik ve 1981–1989 yılları arasında<br />
Genel Başkanlık yapan Arpat, kişiliği ve çalışmalarıyla i<strong>le</strong> her<br />
zaman birlikte çalıştığı kişi<strong>le</strong>re örnek olmuştur.<br />
Dergi<strong>miz</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r’in bugünkü duruma gelmesinde fikir<br />
babası olarak Arpat’ın büyük katkıları mevcuttur. Arpat, Dernek<br />
bünyesinde böy<strong>le</strong> bir derginin çıkarılması düşüncesini ilk defa<br />
paylaşmış, hatta ilk sayının oluşmasını bizzat kendi üst<strong>le</strong>nmiştir.<br />
Bu ilk sayı Arpat’ın kendi evinde gazete kupür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden el<strong>le</strong><br />
dizi<strong>le</strong>rek oluşturulmuş ve basıma hazırlanmıştır. Şu an 101.<br />
sayısını çıkarmakta olduğumuz dergi<strong>miz</strong>in yaratıcısı Arpat’ı, bir<br />
kez daha saygıyla anıyoruz.<br />
Erdal Arpat, 03.07.1944 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1962<br />
yılında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini<br />
<strong>Ankara</strong>’da tamamladıktan sonra 1969 yılında ev<strong>le</strong>ndi ve<br />
yüksek lisans yapmak üzere Ame<strong>ri</strong>ka’ya gitti. 1971 yılında<br />
Pepperdine Üniversitesi’nden MBA derecesini aldı.<br />
Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli dev<strong>le</strong>t kurumlarında<br />
çalıştı ve son olarak Kalkınma Bankası’nda İştirak<strong>le</strong>r Müdürü<br />
olarak görev aldı. 1984 yılında özel sektöre adım attı. Sanayi<br />
ve tu<strong>ri</strong>zm sektöründe yer alan önemli firmalarda genel müdür<br />
yardımcılığı ve genel müdürlük yaptı. Bu dönemde, Bilkent ve<br />
Hacettepe Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yarı zamanlı olarak Tu<strong>ri</strong>zm Bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
öğretim görevlisi olarak da çalıştı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>
anılarımız<br />
30<br />
Ko<strong>le</strong>j Çatısı Altında Geçen 40 Yıl<br />
Ko<strong>le</strong>j’in basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol maçları şimdi de çok keyifli geçer, ama genç<strong>le</strong>r için çok az<br />
seçeneğin bulunduğu, tek eğ<strong>le</strong>ncenin maçlar olduğu gün<strong>le</strong>rde şüphesiz daha heyecanlı<br />
müsabakalar yapılıyordu. Çekişme dolu maçlar, bu maçlardan sonra yaşanan tatlı tatsız olaylar,<br />
o gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en canlı tanıklarından bi<strong>ri</strong> olan Orhan Oruç’un hafızasında bugün gibi taze.<br />
S<br />
ımsıkı taş gibi…” diye başlayıp, “Ko<strong>le</strong>j geliyor şimdik”<br />
diye biten Ko<strong>le</strong>j maçlarının vazgeçilmez marşı<br />
hepi<strong>miz</strong>in kulaklarında çınlar her zaman. Ko<strong>le</strong>j’i<br />
Ko<strong>le</strong>j yapan birlik ve beraberlik ruhunu ateş<strong>le</strong>yen<br />
bu marş, ne büyük maçlarda söy<strong>le</strong>nip, nesilden<br />
nesi<strong>le</strong> aktarıla gelmiştir. Bu marşı en çok din<strong>le</strong>yen ve hatta söy<strong>le</strong>yen<br />
bir büyüğümüz, bu sayımızda dergi<strong>miz</strong>in sayfalarına<br />
konuk oldu. Ko<strong>le</strong>j’de okuyup da onu tanımayanız yoktur el<strong>bet</strong>.<br />
Kolay değil, tam 40 yılı aşkın bir süre Ko<strong>le</strong>j’e hizmet vermiş,<br />
yüz<strong>le</strong>rce öğrenci ve büyük takımlara oyuncu yetiştirmiş bi<strong>ri</strong> o.<br />
Tahmin ettiğiniz gibi efsane hocalarımızdan bi<strong>ri</strong> olan<br />
Orhan Oruç’tan bahsediyoruz.<br />
1940 yılında Kastamonu doğumlu olan Orhan Oruç’un<br />
spora ilgisi lise yıllarında başlar. Okulun basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol<br />
takımlarında oynuyor ve bütün boş zamanlarını antrenman<br />
yaparak geçi<strong>ri</strong>yordur. Aynı zamanda kulüp takımlarında da<br />
oynamaktadır. Lise<strong>le</strong>rarası basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol Türkiye bi<strong>ri</strong>ncilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
katılır. Lise son sınıfta iken öğretmeninin teşvikiy<strong>le</strong><br />
Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’ne müracaat eder<br />
ve imtihanlara gi<strong>ri</strong>p kazanır. Okulun ve okula bağlı kulübün basketbol<br />
ve vo<strong>le</strong>ybol takımlarında da oynamaya başlar.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Basketbol milli takımına çağrılır ama gidemez çünkü aynı<br />
zamanda vo<strong>le</strong>ybol milli takımına da çağrılmıştır. Sofya’da yapılan<br />
Üniversite<strong>le</strong>rarası Dünya Şampiyonası'nda ülke<strong>miz</strong>i temsil<br />
eden takımda yer alır. 1961-1966 yılları arasında Vo<strong>le</strong>ybol A Milli<br />
Takımı’nda oynar.<br />
Orhan Hoca Ko<strong>le</strong>j’de görev yapmaya başlamasını ise şöy<strong>le</strong><br />
anlatıyor: “Gazi Eğitim Spor Kulübü’nde oynarken, Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
Spor Kulübü i<strong>le</strong> de basketbol ve vo<strong>le</strong>ybol lig maçları oynardık.<br />
Bu müsabakalar esnasında kulüp ve okulun yönetici<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> de<br />
tanıştım. Bana “Okul bitince Ko<strong>le</strong>j’de öğretmenlik yapar<br />
mısın?” dedi<strong>le</strong>r. Memnuniyet<strong>le</strong> kabul ettim ve 1963 yılı Eylül<br />
ayında göreve başladım. 1964-1966 yılları arasında askere gittim.<br />
Ordular arası Dünya Vo<strong>le</strong>ybol Şampiyonası’nda oynadım.<br />
Askerlik bitince tekrar Ko<strong>le</strong>j’e döndüm.”<br />
Bu arada, Orhan Hoca 1966 yılında ev<strong>le</strong>nir, Pınar ve Banu<br />
adlı iki kızı olur. Her iki kızı da <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nin okul ve<br />
kulüp takımlarında basketbol oynar. Pınar, 1983 yılında yapılan<br />
Dünya Lise<strong>le</strong>r Basketbol Şampiyonası’nda ikinci olan Ko<strong>le</strong>j<br />
takımında da yer alır. Orhan Hoca’nın odasında, kazanılan bu<br />
ikincilik kupasını görmeniz mümkün.<br />
Orhan Hoca, askerden döndükten sonra işe dört el<strong>le</strong> sarı-
lır. Ortaokulda tek erkek öğretmen olduğundan zümre başkanlığı<br />
görevini de yapmaktadır ve takımları seçip antrenör<strong>le</strong>re vermektedir.<br />
Kendisi de ortaokulun, lisenin ve de kulübün erkek<br />
vo<strong>le</strong>ybol takımlarını çalıştırır. O yıllarda katılımı az olan okullar<br />
arası müsabakalar yapılmakta, Türkiye bi<strong>ri</strong>ncilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne de <strong>Ankara</strong><br />
karması olarak gidilmektedir. Genelde Ko<strong>le</strong>j bütün branşlarda<br />
<strong>Ankara</strong>’yı temsil eder.<br />
Unutulmayan Maçlar<br />
O yıllarda öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisini çekecek fazla bir meşga<strong>le</strong><br />
yoktur. En büyük eğ<strong>le</strong>nce sinema ve maçtır. Öğ<strong>le</strong>n teneffüs<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
sınıflar arası basketbol, vo<strong>le</strong>ybol ve yakan top müsabakaları<br />
yapılır. Orhan Hoca o gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> şöy<strong>le</strong> anlatıyor:<br />
“<strong>Ankara</strong>’da fazla salon olmadığından lig maçları çarşamba,<br />
cumartesi ve pazar gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> ortaokul salonunda oynanırdı. Okullarımızda<br />
kız ve erkek 400 yatılı öğrenci vardı. Onlar devamlı<br />
okulda kaldıklarından okulu ev<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi bilir<strong>le</strong>rdi. Armağan<br />
Asena’nın antrenörlüğündeki Ko<strong>le</strong>j takımı Erdal, Rüştü, Erdem,<br />
Birol, Seyfi, Savaş, İlker, Mithat gibi oyuncularla modern ve hızlı<br />
basketbolun örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sergiliyor ve seyirci<strong>le</strong><strong>ri</strong> salonlara dolduruyordu.<br />
Bilhassa Atatürk Spor Sarayı yapıldıktan sonra yatılı<br />
öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n örgüt<strong>le</strong>mesiy<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong>r salonları dolduruyor,<br />
takımlarına büyük tezahüratta bulunuyordu. Yendiği<strong>miz</strong> maçlarda<br />
sonra Ulus’tan marşlar söy<strong>le</strong>yerek okula kadar yürür<strong>le</strong>rdi.<br />
Okullar arası müsabakalara gelince, iddialı maçlarda bilhassa<br />
yatılı öğrenci<strong>le</strong>r tarafından bir kaç gün evvelden örgüt<strong>le</strong>nme<br />
başlar, kulaktan kulağa yarın okula gidilmeyeceği, maça<br />
kaçılacağı, okul müdürünün de göz yumacağı söy<strong>le</strong>nirdi.<br />
Müdür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de ses çıkarmaması neticesinde maça gidilir ve<br />
takımlar destek<strong>le</strong>nirdi. Maç esnasında karşı t<strong>ri</strong>bündeki rakip<br />
seyirci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> önce atışmalar, sonra da kavgalar başlıyordu. Bu<br />
anılarımız<br />
kavgalar genelde yumruk yumruğa idi. Biz öğretmen<strong>le</strong>r de<br />
olayları yatıştırmaya çalışırdık. Maçtan sonra şarkılarla, marşlarla<br />
okula dönerdik.<br />
Birkaç gün sonra karşı okulun öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> kız mese<strong>le</strong>si veya<br />
maçta yediği yumruğun acısını çıkarmak için grup halinde<br />
ge<strong>le</strong>rek okulu basarlardı. Müthiş kavgalar yapardık. Bu kavgalar<br />
öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne sevgisini saygısını ve güvenini<br />
artırıyordu. Çünkü yalnız değildi<strong>le</strong>r. Her yerde olduğu gibi öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
korumasındaydılar.”<br />
1937 yılından 2005 yılına kadar Kızılay Kampusü’nde öğretim<br />
yapan Ko<strong>le</strong>j’den mezun olan 30 bine yakın öğrencinin okullarını,<br />
orada geçirdiği gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>, kavgaları, maçları, aşklarını unutamadıklarını<br />
söy<strong>le</strong>yen Orhan Hoca, eski öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n dünyanın<br />
en büyük ve güzel okullarından olan İncek Kampusü’ndeki<br />
binaları gördük<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde bi<strong>le</strong>, nerede eski gün<strong>le</strong>r, nerede eski<br />
okulumuz diye öz<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni di<strong>le</strong> getirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ifade ediyor.<br />
Ko<strong>le</strong>j’in Kitaplarda Kalan Ta<strong>ri</strong>hini Gün Yüzüne Çıkarıyor…<br />
Antrenörlük yaptığı 40 yıl boyunca vo<strong>le</strong>ybol milli takımına<br />
Aziz, Tanju, Uğur, Tuğrul, Aydın, Nu<strong>ri</strong>, Hüseyin, Levent, Oyman,<br />
Ali, Altan, Sinan, Selçuk, Ali Bener, Çağlar gibi sporcular kazandıran<br />
Orhan Hoca, 1995 yılında yaş haddinden emekli olunca<br />
yönetime tekrar çalışmak istediğini bildi<strong>ri</strong>r. Onlar da kendisinden<br />
spor koordinatörlüğü kadrosuyla devam etmesini ister<strong>le</strong>r.<br />
Şu an spor koordinatörü olarak görev yapan Orhan Hoca’nın<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Okulları i<strong>le</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü arasındaki<br />
koordineyi sağlamak başta olmak üzere birçok görevi<br />
bulunuyor.<br />
Orhan Hoca, aldığı görev alanında olmasa da kendine ikinci<br />
bir iş edinir; Ko<strong>le</strong>j’in kitaplarda olan ta<strong>ri</strong>hini gün yüzüne çıkarmak.<br />
Önce okul yıllıklarından işe başlar. Okulların bütün arşiv<br />
ve kütüphane<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, depolarını dolaşır, eski fotoğraflardan tutun<br />
da sporcuların lisanslarına kadar pek çok dokümanı toplar ve<br />
bütün bunlarla ilköğretim ikinci kademede kendisine ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir<br />
odayı spor arşivi haline geti<strong>ri</strong>r.<br />
Sonsöz Öğrenci<strong>le</strong>r ve Anne-Babalar İçin…<br />
Eskiden spor branşına seçi<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n severek antrenmana<br />
geldiğini, gelmek istemeyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de zorlamayla geti<strong>ri</strong>ldiğini<br />
ifade eden Orhan Hoca: “Bu bazen sert de olabilirdi. Ama<br />
anne baba ses çıkarmazdı. “Hocam çocuk senin” derdi. Şimdi<br />
öy<strong>le</strong> değil. En küçük bir zorlamada hemen veli i<strong>le</strong> karşı karşıya<br />
kalıyoruz. Bu gün spor yapmak, öğrenci<strong>le</strong>r için de kolay değil.<br />
ÖSS ve SBS sınavları çok zamanlarını alıyor, gerektiği kadar<br />
antrenman yapamıyorlar. Öğrenci istese bi<strong>le</strong> dershane yüzünden<br />
ge<strong>le</strong>miyor.” diyor.<br />
Son olarak Orhan Hoca, öğrenci<strong>le</strong>re ve anne babalara ses<strong>le</strong>niyor:<br />
“Boş zamanınızın çoğunu bilgisayar başında geçi<strong>ri</strong>yorsunuz.<br />
Hiç spor yapmıyor, yürümüyorsunuz. Bilhassa kız<br />
öğrenci<strong>le</strong>r Beden Eğitimi ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gördüğüm kadarı i<strong>le</strong> hiç<br />
hareket etmiyorsunuz, hemen yoruluyor, dersi bırakıyor ve kilo<br />
alıyorsunuz.<br />
Anne<strong>le</strong>r ve babalar! Çocuk çocukluğunu yaşamalı, oynamalı,<br />
spor yapmalı, bilinçli bes<strong>le</strong>nmeli ve siz<strong>le</strong>r onun bir spor<br />
branşında oynaması için onları teşvik etmelisiniz.<br />
31<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
sağlık<br />
32<br />
Hematoloji, tıbbın en zor ve yıpratıcı alanlarından<br />
bi<strong>ri</strong>. Kemik iliği nakli ise bu uzmanlık dalı içinde<br />
hastalara uygulanan bir tedavi yöntemi. Bu yöntem<strong>le</strong>,<br />
her geçen gün yeni teknoloji<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de gelişti<strong>ri</strong>lmesiy<strong>le</strong><br />
birlikte daha çok hastanın hayatı kurtarılabilmekte.<br />
Ülke<strong>miz</strong>de ise akraba dışı kemik iliği nakli çalışmalarını<br />
ruhsatlı olarak yürüten birkaç merkez bulunuyor. Bunlardan<br />
bi<strong>ri</strong> Gazi Üniversitesi bünyesinde faaliyet göstermekte ve<br />
çok önemli çalışmalara imza atmakta. Merkezin başında ise<br />
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülsan<br />
Türköz Sucak’81 bulunuyor. Ülke<strong>miz</strong>in bu alandaki en<br />
önemli isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Dekan Sucak’a konuyla ilgili<br />
merak ettiği<strong>miz</strong> soruları sorduk.<br />
Kemik iliği nakli nedir?<br />
Kemik iliği nakli kısaca, çeşitli neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kemik iliğinde<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Bir İnsanlık Dayanışması Örneği<br />
Kemik İliği Nakli<br />
Sizi hiç tanımayan bi<strong>ri</strong>, zahmetlice sayılabi<strong>le</strong>cek bir iş<strong>le</strong>m<strong>le</strong> size kemik iliği hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve<strong>ri</strong>yor.<br />
Bu kadar şiddetin, kavga ve gürültünün olduğu bir ortamda din, dil, ırk gözetmeden<br />
dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığı bir kişiye hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bağışlayan insanlar var. Bu<br />
insanı yaşama bağlayan, etki<strong>le</strong>yici bir durum. Bazen, kardeş kardeşe bağışlamıyor hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
ama hiç tanımadığı bir kimse bağışlayabiliyor.<br />
hastalık, doğumsal bir bozukluk, bağışıklık bozukluğu olan kişi<strong>le</strong>rde,<br />
sağlam bir kemik iliğini ye<strong>ri</strong>ne koymak için yaptığımız bir<br />
iş<strong>le</strong>m. Genellik<strong>le</strong> kan hastalıklarında ve <strong>le</strong>nfomalarda yapıyoruz.<br />
Hastaya başka bir kişiden aldığımız kemik iliğini ya da kendi<br />
iliğini nak<strong>le</strong>debiliyoruz.<br />
Kemik iliği nakline hangi durumlarda ihtiyaç duyulur?<br />
Genellik<strong>le</strong> iki tip durumda uyguluyoruz. Doğuştan ya da<br />
sonradan kazanılmış bir kan hastalığı, bağışıklık sistemi i<strong>le</strong> ilgili<br />
bir hastalık veya bir metabolizma hastalığı olabilir. Önce altta<br />
yatan hastalığı tedavi ediyoruz, bu hastalıklar halk arasında kan<br />
kanser<strong>le</strong><strong>ri</strong> diye bilinen hastalıklar, akut lösemi<strong>le</strong>r, <strong>le</strong>nfomalar,<br />
bazı bağışıklık fonksiyon bozuklukları, metabolik hastalıklar olabilir.<br />
Burada, hasta kemik iliğini bizim ortadan kaldırmamız<br />
gerekiyor, çünkü sorun kemik iliğinde. Hastalıklı kemik iliğinin<br />
ye<strong>ri</strong>ne konan sağlam kemik iliği i<strong>le</strong> o organın kan yapım fonksi-
yonlarının sürdürülmesi amaçlanıyor.Kemik<br />
iliği, doku grubu uygunluğu<br />
olmak koşuluyla kardeşten<br />
ya da akraba olmayan bir ve<strong>ri</strong>ciden<br />
alınabiliyor.<br />
Bir de ikinci bir durum var;<br />
hastanın kendisinden yaptığımız<br />
“otolog” nakil<strong>le</strong>rde ise kemik iliğinin<br />
hasta olması gerekmiyor. Hastalığı<br />
tedavi etmek için verdiği<strong>miz</strong><br />
ilaçlar ya da ışın tedavisi kemik iliğini<br />
tah<strong>ri</strong>p ediyor. O tah<strong>ri</strong>p etmeyi<br />
ortadan kaldırmak ve p<strong>ri</strong>mer hastalığı<br />
tedavi etmek için verdiği<strong>miz</strong><br />
ilaçları vermeden önce kişinin<br />
kendi hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni dondurararak<br />
saklıyoruz. Gerekli tedaviyi ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />
Bu sırada sakladığımız kemik<br />
iliğini o tedavinin zararlı etki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
korumuş oluyoruz, sonra tekrar<br />
aynı kişiye ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />
Hastaya uygun kemik iliği nasıl<br />
ve nereden bulunuyor?<br />
Bu toplumlardaki kardeş sayısı<br />
i<strong>le</strong> çok ilişkili bir durum. Yani bir<br />
başkasından yapılacak kemik iliği nakil<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, aynı anne babadan<br />
doğmuş kardeş<strong>le</strong>r uygun kemik iliğine sahip olma ihtimali<br />
en yüksek kişi<strong>le</strong>r. Çünkü biz doku grubu dediği<strong>miz</strong> antijen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
bir takımını anneden, bir takımını babadan alıyoruz. Dolayısıyla<br />
aynı anne babadan doğmuş kişi<strong>le</strong>rde bu şans daha fazla.<br />
Uygun kemik iliğini 8-9 kardeşli ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n olduğu yer<strong>le</strong>rde<br />
bulmak daha yüksek bir ihtimalken, tek çocuklu ya da az<br />
çocuklu ai<strong>le</strong><strong>le</strong>rde bulmak daha düşük bir ihtimal. Genel olarak<br />
hastaların ancak %25-30’unda ai<strong>le</strong> içinden kardeş ve<strong>ri</strong>ci bulabiliyoruz.<br />
Ai<strong>le</strong> içinden ve<strong>ri</strong>ci bulunamazsa, o zaman yaklaşık 12<br />
milyon gönüllü ve<strong>ri</strong>ciye ait doku grubu bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bulunduğu<br />
dünya kemik iliği bankalarındaki bilgi sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne İstanbul ve<br />
<strong>Ankara</strong>’da bulunan iki banka aracılığıyla gi<strong>ri</strong>yoruz. Onlar araştırmayı<br />
yapıyorlar ve dünyanın herhangi bir ye<strong>ri</strong>nde bizim hastamızla<br />
doku grubu uyumlu bir ve<strong>ri</strong>ci varsa, akraba dışı ve<strong>ri</strong>ciden<br />
kemik iliği nakli yapıyoruz.<br />
Dünyada aslında akraba dışı ve<strong>ri</strong>ciden yapılan nakil<strong>le</strong>r kardeş<br />
nakil<strong>le</strong>re yetişmiş durumda, sayı aşağı yukarı aynı.<br />
Türkiye’de bu sayıya ulaşamadık, akraba dışı nakil yapılabi<strong>le</strong>n<br />
hasta sayısı çok daha az. Bunun bir nedeni yeterli kemik iliği<br />
ünitesi olmadığı içindi, şu anda 30-32 tane ünite var ama akraba<br />
dışı nakil yapma ruhsatı olan merkez az. Bu neden<strong>le</strong> arzu<br />
edi<strong>le</strong>n sayılara ulaşamıyoruz. Diğer bir neden de; kardeş ve<strong>ri</strong>cisi<br />
olanlar bi<strong>le</strong> yete<strong>ri</strong>nce kemik iliği nakli imkânına kavuşamıyor<br />
ülke<strong>miz</strong>de. Akraba dışı nakil<strong>le</strong>r emek<strong>le</strong>me aşamasında ama<br />
gün geç<strong>tik</strong>çe artıyor. Bizim merkezi<strong>miz</strong>de 2009 yılında 7-8 akraba<br />
dışı nakil yapabildik. İlk başladığımızda sayı bu kadar değildi.<br />
Türkiye’de ruhsatı olan birkaç merkezden bi<strong>ri</strong>yiz.<br />
Kemik iliği naklinin sosyal boyutu beni çok etkiliyor. Her<br />
sağlık<br />
33<br />
şeyden önce inanılmaz bir dayanışma<br />
örneği. Sizi hiç tanımayan<br />
bi<strong>ri</strong>, zahmetlice sayılabi<strong>le</strong>cek bir<br />
iş<strong>le</strong>m<strong>le</strong> size kemik iliği hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
ve<strong>ri</strong>yor. Bu kadar şiddetin, kavga<br />
ve gürültünün olduğu bir ortamda<br />
din, dil, ırk gözetmeden dünyanın<br />
öbür ucunda hiç tanımadığı bir<br />
varlığa hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bağışlayan<br />
insanlar var. Bu insanı yaşama<br />
bağlayan, etki<strong>le</strong>yici bir durum.<br />
Bazen, kardeş kardeşe bi<strong>le</strong> bağışlamıyor<br />
hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni.<br />
Bir hastaya kemik iliği naklinin<br />
yapılması kesin<strong>le</strong>şmişse o<br />
andan itibaren iz<strong>le</strong>nen tedavi<br />
hangi aşamalardan oluşuyor?<br />
Türkiye’de sağlık oto<strong>ri</strong>te<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
bunu gayet güzel düzen<strong>le</strong>miş ve<br />
denet<strong>le</strong>mekte. Bir kimseye kemik<br />
iliği nakli yapmak için birden fazla<br />
onkolog ve hematoloğun bulunduğu<br />
konsey kararı gerekiyor, tek bir<br />
hekimin kararıyla olmuyor. Tabii<br />
farklı görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yansıması, hastanın<br />
emniyeti açısından iyi bir şey. Hastaya kemik iliği nakli yapılması<br />
gereklidir diye konsey kararı ve<strong>ri</strong>ldikten sonra, hastanın<br />
kendisi de kabul ettiği takdirde, ikinci yapacağımız şey uygun<br />
ve<strong>ri</strong>ci olup olmadığını araştırmak. Bazen bu araştırmayı önceden<br />
de yapmış oluyoruz.<br />
Ai<strong>le</strong> içinde ve<strong>ri</strong>ci varsa, alıcının ve ve<strong>ri</strong>cinin onaylarını alıp,<br />
kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bilgi<strong>le</strong>ndirdikten sonra ve<strong>ri</strong>ciden kök hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong> topluyoruz,<br />
alıcıya nak<strong>le</strong>diyoruz. İş<strong>le</strong>min kendisi çok basit, bazı kimse<strong>le</strong>r<br />
bunu bir ameliyat gibi düşünüyor, aslında kan alıp verme<br />
iş<strong>le</strong>mi gibi bir şey ama doğurduğu sonuçlar, <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok yüksek.<br />
Neticede ölüm <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> taşıyan bir tedavi şekli. Masum,<br />
kolay bir tedavi değil. Hastaların takibi asıl önemli olan, yoksa<br />
iş<strong>le</strong>min kendisi değil. Başkasına ait dokuyu, hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong> vücut<br />
reddetmesin diye çok ağır bir hazırlık rejimi ve<strong>ri</strong>yoruz, bu hazırlık<br />
rejiminin komplikasyonları, bir başkasının dokusunun ve<strong>ri</strong>lmesi<br />
sonucu oluşabi<strong>le</strong>cek doku grubu uyumsuzlukları, buna<br />
bağlı reaksiyonlar, kan hücre<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin düşmesine bağlı enfeksiyonlar,<br />
kanamalar, ilaçların yan etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi pek çok yaşamsal<br />
<strong>ri</strong>sk oluşturabi<strong>le</strong>cek komplikasyonlar gelişebiliyor. Bunları yönetiyoruz,<br />
o süreç bizim için önemli. Nakilden sonra ilk 100 gün<br />
öncelik<strong>le</strong> çok <strong>ri</strong>skli, sonra 1 yıl, sonra da uzun vadede takip<br />
etme<strong>miz</strong> gerekiyor hastaları.<br />
Kemik iliği nakli hastalığa kesin çözüm müdür? Hastalık<br />
tekrarlayabilir mi?<br />
Ne yazık ki kesin çözüm diyemiyoruz. Mes<strong>le</strong>ğe başladığım<br />
yılları düşününce, o zamanlar neredeyse hastaların tamamını<br />
kaybediyorduk, şimdi en azından yarısını kurtarabiliyoruz. Özellik<strong>le</strong>,<br />
kötücül kan hastalıkları dediği<strong>miz</strong> habis kan hastalıkları,<br />
kemik iliği nakline rağmen yine<strong>le</strong>yebiliyor. Bazen hastalık değil,<br />
tedavinin kendisi ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Yani,<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
sağlık<br />
34<br />
önünüzde iki yol var bi<strong>ri</strong> kesin çıkmaz sokak, diğe<strong>ri</strong> zor, taşlı,<br />
topraklı, dikenli ama sonuçta gitmek istediğiniz yere varma ihtimali<br />
olan bir yol. Tedaviye karar ve<strong>ri</strong>lirse o zaman bu zor tedavi<br />
seçenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni deniyoruz. Gün geç<strong>tik</strong>çe teknolojinin gelişmesiy<strong>le</strong><br />
daha az hastamızı tedaviye bağlı neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kaybediyoruz.<br />
Biz istiyoruz ki tedaviye bağlı ölüm<strong>le</strong>r olmasın. Henüz bu<br />
noktaya tam ge<strong>le</strong>bilmiş değiliz, ağır bir tedavi, kimsenin başına<br />
gelmesin ama hasta böy<strong>le</strong> zor bir kararı vermek zorunda kalabiliyor.<br />
Gazi Üniversitesi’nde kemik iliği nakli alanında bugüne<br />
kadar yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?<br />
Ben 2003 yılında Ame<strong>ri</strong>ka Bir<strong>le</strong>şik Dev<strong>le</strong>t<strong>le</strong><strong>ri</strong> Washington<br />
eya<strong>le</strong>tinde Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde<br />
kemik iliği nakli eğitimi aldıktan sonra burada faaliyete başlayabildik.<br />
Türkiye’de en çok nakil yapılabi<strong>le</strong>n birkaç merkezden<br />
bi<strong>ri</strong>yiz, akraba dışı nakil<strong>le</strong>r de yapabiliyoruz. Sonuçlarımız dünya<br />
rakamlarıyla kıyaslanabi<strong>le</strong>cek düzeyde. Daha iyi imkânlar<br />
olsun, daha çok hastaya ulaşabi<strong>le</strong>lim istiyoruz ama hematoloji<br />
zor bir alan. Yıpranma kat sayısı çok yüksek. Bu neden<strong>le</strong> genç<br />
hekim arkadaşlar hematolog olmak istemiyorlar. Çok anlaşılabilir<br />
neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong>, hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n içinde bulundukları koşullar da göz<br />
önünde bulundurulursa daha az tercih edi<strong>le</strong>n bir branş. Bu işi<strong>miz</strong>i<br />
daha da zorlaştırıyor, yalnız kalıyoruz, genç arkadaşların<br />
desteğinden yoksun kalabiliyoruz. Hematolog olmaya özendiren<br />
poli<strong>tik</strong>aların gelişti<strong>ri</strong>lmesi lazım.<br />
Ülke<strong>miz</strong>de ve dünyada kemik iliği naklinde yapılan çalışmalar<br />
ne durumda?<br />
Gün geç<strong>tik</strong>çe bizim alanımızda çok güzel gelişme<strong>le</strong>r oluyor.<br />
Hastalarımıza daha çok ümit verebiliyoruz. Eskiden mucize<br />
diyebi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bugün gerçek<strong>le</strong>ştiğini görüyoruz.<br />
Kemik iliği nakli de bu önemli gelişme<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong>.<br />
Avrupa’daki kemik iliği nakil<strong>le</strong><strong>ri</strong> merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> iş birliği içe<strong>ri</strong>sindeyiz.<br />
Ve<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i paylaşıyor, ortak araştırmalara imza atabiliyoruz.<br />
Şu an için Avrupa’nın gelişmiş ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki sayıları<br />
yakalayamadık. Ülke<strong>miz</strong>de kemik iliği nakli yapılsa iyi<strong>le</strong>şme<br />
şansına kavuşacak bir grup hasta bu tedavi imkânına hala<br />
kavuşamıyor. Ama son yıllarda inanılmaz hızlı gelişme<strong>le</strong>r de<br />
oluyor. Merkezi<strong>miz</strong>de yılda 80 hastaya nakil yapabiliyoruz. Birtakım<br />
sorunlar var, onlar aşılabilirse, mesela var olan yataklar<br />
daha etkin kullanılabilse, hastalar erken taburcu edi<strong>le</strong>bilse,<br />
hastane oteli gibi ara bakım yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kalabilse<strong>le</strong>r biz daha<br />
çok hastaya tedavi imkânı sağlayabili<strong>ri</strong>z. Özel teknik imkânları<br />
olan hepafiltre sistemli yataklı ünite<strong>le</strong>r gerekiyor. Komplikasyon<br />
gelişen hastalarımızı yatırabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> hematoloji servis<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
olmalı.<br />
Şu anda sağlık oto<strong>ri</strong>te<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu işe çok önem ve<strong>ri</strong>yor, şimdiye<br />
kadar görmediği kadar ilgi görüyor. Çok kısa süre içe<strong>ri</strong>sinde<br />
Türkiye’de bu yöntem<strong>le</strong> tedavi olabi<strong>le</strong>cek tüm hastaların bu<br />
imkânlara kavuşabi<strong>le</strong>ceğini umuyorum. Kendi merkezi<strong>miz</strong><strong>le</strong> de<br />
gurur duyuyorum. Çünkü hepi<strong>miz</strong> tam gün çalışan bir ekibiz.<br />
Hastalar, sosyal güvencesi ne olursa olsun, yeşil kart, sigorta,<br />
ek külfete katlanmaksızın burada nakil olabiliyor. Sosyal sınıf<br />
ayrımı yok; hatta biraz da yoksul hastalara öncelikli olarak<br />
kapısı açık bir merkeziz. Bizden kaynaklan bir ekonomik külfet<br />
olmamakla beraber, hastaların ilaçlarını, tedavi masraflarını<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
dev<strong>le</strong>t ödese de yaşadığınız yer dışında, kısıtlı imkânlarla tedavi<br />
olmanız çok zor bir olay. Onun için sosyal hizmet uzmanlarının<br />
hastane<strong>le</strong>rde daha çok çalışması ve hastaların bu sorunlarının<br />
çözülmesi gerekiyor. Hastalarımızın aldıkları hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
kalitesinin gelişmiş ülke<strong>le</strong>rdekine yaklaştırılması lazım. Manevi<br />
sıkıntılarının azaltılması lazım. Bunun için de sağlığa ayrılan bütçenin<br />
arttırılmasına ihtiyaç var.<br />
Kemik iliği naklinde yaş sınırı var mı?<br />
İ<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda komplikasyonlar daha fazla olduğundan daha<br />
genç bir hasta için mevcut sınırlı imkânları kullanmak gibi eğilim<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
oluyor. Ben merkezi<strong>miz</strong>de yaş sınırı uygulamamaya<br />
çalışıyorum. Eğer hasta dinç bir hastaysa yaş nedeniy<strong>le</strong> kendini<br />
iyi<strong>le</strong>ştirebi<strong>le</strong>cek bir tedavi seçeneğinden uzak tutmamaya<br />
çalışıyoruz. Tabii karar hastanın. Yaş arttıkça <strong>ri</strong>skin de arttığını<br />
göz önünde bulundurmak gerekir kuşkusuz.<br />
Kemik iliği dışında kök hücre çalışmaları da yapıyorsunuz.<br />
Bu alanda hangi çalışmalar içindesiniz?<br />
Kök hücre i<strong>le</strong> ilgili olarak, tedavi ettiği<strong>miz</strong> hastaların ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
ilgili çalışmalar yapıyoruz. Temel laboratuvar çalışmaları<br />
çok fazla yapmıyoruz, klinik çalışmalar yapıyoruz.<br />
Sizin ek<strong>le</strong>mek istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz ne<strong>le</strong>rdir?<br />
Bu fakültede bir de ida<strong>ri</strong> görevim var. Fakültede hemşirelik,<br />
fizyoterapi bes<strong>le</strong>nme ve diyete<strong>tik</strong> bölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong> var. Vurgulamak<br />
istediğim şey, sağlık hizmeti sadece hekim<strong>le</strong>r tarafından sunulmuyor.<br />
Bu bir ekip çalışması. Hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yol arkadaşları olan<br />
klinik eczacılar, hemşire<strong>le</strong>r, fizyoterapist<strong>le</strong>r, bes<strong>le</strong>nme ve diyete<strong>tik</strong><br />
uzmanları, sosyal hizmet uzmanları var. Bu mes<strong>le</strong>k sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
hak et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> değe<strong>ri</strong> görmedik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni düşünüyorum. Eğitim<br />
sürecinden başlamak üzere bu mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>n eğitim kalite<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
yüksek tutmak gerekiyor. Ekip arkadaşlarımız ne kadar gelişirse,<br />
bizim verdiği<strong>miz</strong> hizmet daha rafine olur ve daha çok hastaya<br />
ulaşılır. Özellik<strong>le</strong> kendi branşımda bu çok önemli.<br />
Son olarak <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki öğrencilik yıllarınızla<br />
ilgili bir iki cüm<strong>le</strong> alabilir miyiz?<br />
Ben 1975-1981 yılları arasında Ko<strong>le</strong>j’de okudum. Ko<strong>le</strong>j<br />
benim için sadece mezun olduğum okul değil, hayatımın en<br />
güzel yıllarını geçirdiğim, hayat felsefemi ve ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>min her<br />
aşamasını etki<strong>le</strong>miş bir ekoldür. Oradaki dostluklar kardeşlik<br />
gibidir. Yıllardır görmediğim bir sınıf arkadaşımın te<strong>le</strong>fonda<br />
sesini duymak bi<strong>le</strong> iyi gelir bana, O gün<strong>le</strong>re döne<strong>ri</strong>m adeta.<br />
Prof. Dr. Gülsan TÜRKÖZ SUCAK’81<br />
10 Eylül 1964 yılında Denizli’de doğdu. 1981 yılında <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. 1987’de <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp<br />
Fakültesi’ni bitirdi. 1993 yılına kadar Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda, 1999 yılına kadar da Gazi Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı’nda görev yaptı. 1999<br />
yılında yardımcı doçent, 2000’de de doçent oldu. 2008 yılında<br />
profesörlüğe yükse<strong>le</strong>n Gülsan Türköz Sucak, ha<strong>le</strong>n Gazi Üniversitesi<br />
Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Hematoloji<br />
Bilim Dalı’nda görev yapmakta ve aynı zamanda Gazi Üniversitesi<br />
Sağlık Bilim<strong>le</strong><strong>ri</strong> Fakültesi Dekanlığını yürütmektedir.
panoramik bakış<br />
36<br />
Hep Aynı Rol<br />
Doğduğumuz an başlar hayattaki rolümüz. Anne<strong>le</strong>r, babalar veya çok yakınlarımız tarafından<br />
bize ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bu ilk rol, öy<strong>le</strong> bir yapışır ki üze<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e, film<strong>le</strong>r değişse, senaryolar başka<br />
türlü yazılsa da biz yaşadığımız sürece asla terketmeyiz o rolü. Sonra da “kader” de<strong>ri</strong>z<br />
bunun adına.<br />
Çocukluğum oldukça kalabalık<br />
bir ortamda geçmiş.<br />
Geçmiş diyorum, çünkü<br />
ben yeni doğduğum gün<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
tabii ki pek hatırlamıyorum.<br />
zaman ve kimin çocuğu olarak geldiği<strong>miz</strong>,<br />
bizim en önemli şansımız veya<br />
şanssızlığımızdır. Aynı anneden ve<br />
babadan, aynı ortamda doğan çocukların<br />
bi<strong>le</strong> şansları eşit değildir. Bi<strong>ri</strong>nci<br />
Sevince yürekten seven bir<br />
çocuk mu, sonuncu mu, kız mı, erkek mi<br />
annem var. Doğduğum gün bana öy<strong>le</strong><br />
olduğumuz bi<strong>le</strong> bu durumu çok etki<strong>le</strong>r.<br />
bir sarılmış, öy<strong>le</strong> bir benimsemiş ve bağ-<br />
Anne babanın o zamanki ruh hali, madrına<br />
basmış ki, hiç tanımadığım bu dündi<br />
durumu, çevresel koşullar, her bi<strong>ri</strong> bu<br />
ya beni korkutamamış. Sonra komşular,<br />
şansı etki<strong>le</strong>yen faktör<strong>le</strong>rdir. Sevecen,<br />
eş dost girmiş devreye. Kucaktan kuca-<br />
çocuğunu bağrına basan bir anne, her<br />
ğa dolaşmışım. Her bi<strong>ri</strong> sevmiş, okşa-<br />
zaman en büyük şanstır. Dünyaya geldimış,<br />
öpmüş beni. Bir yaşına bastığım<br />
ği<strong>miz</strong> ilk birkaç yıl içinde nasıl bir rol üst-<br />
gün büyük bir doğum günü tertip<strong>le</strong>miş<strong>le</strong>nmişsek,<br />
çoğu zaman ömrümüzün<br />
<strong>le</strong>r. Mavi uzun elbise<strong>le</strong>r giydirmiş, başıma<br />
sonuna kadar aynı rolü bıkmadan usan-<br />
taçlar takmışlar. Havalara atmış, sonra<br />
madan oynamaya devam ede<strong>ri</strong>z.<br />
da sıkı sıkı tutmuşlar beni. Her bi<strong>ri</strong> başka<br />
Çoğu anne babalar genellik<strong>le</strong> ses-<br />
bir şey öğretmiş, gıdı gıdı yapmış, bol bol<br />
siz, sakin, onları sürekli meşgul etme-<br />
gülmüşüm. O yüzden kolay olmuş her<br />
yen, bir kenarda oyuncaklarıyla oyna-<br />
şeyi sevmek. Nasıl olsa sevi<strong>le</strong>ceğimden<br />
hep emin olmuş, bu güven, bu umutla<br />
bakmışım hayata. Dünya korkutamamış<br />
Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU’65<br />
Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi Başkanı<br />
yan, sık ağlamayan, önüne konulanı<br />
yiyen, gittiği yerde annesinin dizinin<br />
dibinde uslu uslu oturan, okuldan gelin-<br />
beni. Cesur olmuşum. Ben hayata<br />
ce hemen ders<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çalışan, fazla soru<br />
güvenmişim, o da bana. En olmadık şeyi yapabilmiş, en uçlar- sormayan, dökmeyen, saçmayan çocuklar ister<strong>le</strong>r. Bu çocuklar<br />
da düşünebilmiş, acıyı da, sevinci de hep de<strong>ri</strong>n de<strong>ri</strong>n yaşaya- büyüyüp yetişkin bir insan olduklarında da aynen bu rolde kalırbilmişim.lar.<br />
Büyük ihtimal<strong>le</strong> okulu zamanında biti<strong>ri</strong>r, kendine uygun bir<br />
İşte bende hayat böy<strong>le</strong> başladığı için, yine böy<strong>le</strong> devam iş bulur, amir<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne saygılı, çevreye uyumlu, ai<strong>le</strong>sine olan<br />
edebilmişim. “Ön teker<strong>le</strong>k nereye giderse, arka teker<strong>le</strong>k de sorumluluklarının bilincinde, az konuşan, olanla yetinen, çalıştı-<br />
oraya gider” diye ünlü bir söz vardır. Biz psikiyat<strong>ri</strong>st<strong>le</strong>r çok ğı yerde şeflikten daha i<strong>le</strong><strong>ri</strong> gidemeyen, zaten daha fazlasını da<br />
seve<strong>ri</strong>z bu sözü ve onun için de bize ge<strong>le</strong>n herkese önce anne istemeyen bi<strong>ri</strong> olarak yaşar ve hayatlarını tamamlarlar. Büyük<br />
babasının nasıl insanlar olduğunu sorar, yani ön teker<strong>le</strong>ğin aşklar, büyük mutluluklar, büyük proje<strong>le</strong>r, büyük başarılar bu<br />
nereye yöneldiğini öğrenmek iste<strong>ri</strong>z. Çünkü bili<strong>ri</strong>z ki, ön teker- insanlara göre değildir. Eş<strong>le</strong><strong>ri</strong> çabuk sıkılır böy<strong>le</strong> insanlardan.<br />
<strong>le</strong>ğin yönü, aslında insanı kader yoluna götürür. Hayattaki rolü- Renksiz, heyecansız ve coşkusuzdurlar. Hiçbir şeye tutku duymüz<br />
işte o yolda bek<strong>le</strong>r bizi. Bu öy<strong>le</strong> bir roldür ki, film<strong>le</strong>r değişmaz, hayatı bir görev bilinci içinde yaşar, ne “yaradan”ı, ne de<br />
se, senaryolar başka türlü yazılsa da, biz rolümüzden asla vaz- yarattıklarını merak eder<strong>le</strong>r. Her zaman ortada durur, merkez<br />
geçmez, ne yapar eder, yine o rolün içinde buluruz kendi<strong>miz</strong>i. parti<strong>le</strong>re oy ve<strong>ri</strong>r, hiçbir konuda <strong>ri</strong>sk almaz, hatta kahveyi bi<strong>le</strong><br />
Bir bebek pek de sevilmediği, önemsenmediği, güvenilir orta şekerli içer<strong>le</strong>r. Hayata son derece uyumlu olduklarından<br />
bir sahibinin olmadığı bir dünyaya göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni açmışsa eğer, son- evin reisi olamasalar bi<strong>le</strong> memu<strong>ri</strong>yet, askerlik, akademisyenlik<br />
radan bu karanlık dünyayı aydınlatmak için çok çabalaması, gibi bir iş<strong>le</strong><strong>ri</strong> varsa, buralarda başarılı olabilir, kurallara sıkı sıkı-<br />
çok üzülmesi ve yorulması gerekecektir. Onu sevmeye, çabuya bağlı, herkese saygılı, etliye sütlüye karışmayı sevmeyen<br />
cak kabul etmeye, benimsemeye hazır olmayan bu dünyada karakter<strong>le</strong><strong>ri</strong> nedeniy<strong>le</strong> profesör, general veya müdür olabilir<strong>le</strong>r.<br />
keyif<strong>le</strong>, huzurla yaşamak, cesur olmak, başarılı olmak, bu Anne<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından bir türlü benimsenmeyen çocuklar var-<br />
başarının tadını çıkarmak pek de kolay olmayacaktır.<br />
dır. Tırmanır dururlar anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, beni sev, bana sahip çık,<br />
Hayatta şans, önemli bir faktördür. Dünyaya nerede, ne benim<strong>le</strong> ilgi<strong>le</strong>n diye. O tırmandıkça anne iter, anne it<strong>tik</strong>çe çocuk<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010
daha fazla yapışır anneye. Her şeye ağlar bu çocuklar. Hayat<br />
onlar için yabancıdır, korkutucudur ve her zaman tehlike<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
doludur. Bu karanlık dünyada onları koruyacak, güvendik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir<br />
sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> yoktur. Okula bi<strong>le</strong> bir türlü başlayamaz, yanlarında hep<br />
anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ister, öteki çocuklar ortalıkta koştururken onlar dehşet<br />
içinde bir kenara çekilir ve ağlarlar. Hayatın onlara nasıl bir<br />
rol vereceği kesin<strong>le</strong>şmiştir artık. Ömür<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sonuna kadar kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
hep yalnız hisseder bu insanlar. Özellik<strong>le</strong> aşk ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
sürekli bir terk edilme korkusu yaşadıkları için, karşı tarafa<br />
çok taviz ve<strong>ri</strong>r, hep “daha çok seven” olur ve sonunda korktukları<br />
başlarına gelir ve terk edilir<strong>le</strong>r. Aslında aşkları da büyük bir<br />
yalandır, hem de kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne söy<strong>le</strong>dik<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir yalan. Ortada ciddi<br />
bir aşk yoktur zaten ama ciddi bir terk edilme korkusu vardır.<br />
Hayata göz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni açtıkları andan itibaren en çok yaptıkları şeyi<br />
tekrar eder ve yine ağlarlar. Ağlamak onlar için sanki hayatın<br />
vazgeçilmezidir. Sonra da “kader” der<strong>le</strong>r, “hep terk edildim,<br />
kimse beni sevmedi”. Hâlbuki onları asıl sevmeyen, benimsemeyen,<br />
bir türlü istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakın ve sıcak ilişkiyi kuramadıkları<br />
kişi sevgili<strong>le</strong><strong>ri</strong> değildir. Belki de sevilmeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong>, istenmeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ya da bir gün mutlaka terk edi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong><strong>ri</strong> şeklindeki önyargıları,<br />
korkuları olmasa, kader<strong>le</strong><strong>ri</strong> de böy<strong>le</strong> olmayacaktır.<br />
Bütün ilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, kötü kader<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yönelmiş olan bu<br />
insanlar her şeyden şikâyet eder, iktidar parti<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> hiç anlaşamaz<br />
ve kahvenin sade mi yoksa şekerli mi olduğuyla da pek<br />
ilgi<strong>le</strong>nmez<strong>le</strong>r. Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bir türlü sevdiremedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> anne<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
hem sürekli kavga eder, didişir, hem de onun için hiçbir fedakârlıktan<br />
kaçınmaz, hatta kendi düzen<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni bozmayı bi<strong>le</strong> göze<br />
alır ve aslında sevilmeyi en çok hak eden evlat olduklarını kanıtlamaya<br />
çalışırlar. Hep inanmak ister ama iç<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki isyan duygusu<br />
nedeniy<strong>le</strong> sık sık “Yaradan”la da kavga eder, başlarına<br />
ge<strong>le</strong>n her şeyden kötü kader<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sorumlu tutarlar. Ağlayarak<br />
başladıkları hayat, yine ağlayarak biter.<br />
Bir de daha dünyaya geldik<strong>le</strong><strong>ri</strong> günden itibaren haksızlığa<br />
uğrayan, ada<strong>le</strong>t duyguları zede<strong>le</strong>nen çocuklar vardır. Belki<br />
mamaları zamanında ve<strong>ri</strong>lir, soğuktan, kirden, pastan korunurlar<br />
ama asıl ihtiyaçları olan sevgi ve öncelikten yoksun büyür<strong>le</strong>r.<br />
Hiçbir zaman en önemli, en sevi<strong>le</strong>n, en çok ilgiyi hak eden<br />
olamazlar. Daha küçücükken büyük bir mücade<strong>le</strong>ye gi<strong>ri</strong>şir<strong>le</strong>r<br />
hayatla. Çok istedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ama bir türlü kazanamadıkları şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
peşine düşer, bu uğurda susar, bu uğurda ağlayamaz bi<strong>le</strong> ve<br />
çok de<strong>ri</strong>n<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne gömer<strong>le</strong>r öfke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni. İşte bu çocuklar büyüdük<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
zaman adil olurlar, dürüst olurlar, ince e<strong>le</strong>r, sık dokurlar.<br />
Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne uygulanmayan ada<strong>le</strong>ti tüm dünyaya uygulamak<br />
ister, her konuda mükemmelin peşine düşer, tıpkı bir robot gibi<br />
tüm yakınlarının sorumluluklarını üst<strong>le</strong>nir, hayat onlardan ne<br />
istiyorsa hiç düşünmeden onu ve<strong>ri</strong>r<strong>le</strong>r hayata. Çok mantıklı,<br />
çok gerçekçi olalım derken hayat ön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden akıp gider.<br />
Çok de<strong>ri</strong>n<strong>le</strong>rde saklanan öfke asıl muhatabını bir türlü bulamadan<br />
taş olur oturur yürek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne. O kadar korkarlar ki bu taş<br />
olmuş duygularından, onu giz<strong>le</strong>yelim derken bütün duygular<br />
yavaş yavaş terk eder onları. Ne mutlu olabilir<strong>le</strong>r, ne coşkulu.<br />
Ne âşık olabilir<strong>le</strong>r, ne Mecnun. Onların bir tek amacı vardır; her<br />
şeyi kontrol etmek. El<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden gelse tüm dünyayı kontrol eder,<br />
her şeyin kurallara uygun yapılıp yapılmadığını görmek, bilmek<br />
ister<strong>le</strong>r. Tekrar tekrar si<strong>le</strong>r süpürür, kapıları, pencere<strong>le</strong><strong>ri</strong>, su ve<br />
gaz musluklarını kontrol ederek her şeyin düzgün ve yolunda<br />
olduğuna kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni inandırmaya çalışırlar. Evham, korku,<br />
kuruntu, takıntı bu tür insanlarda neredeyse hobi haline gel-<br />
panoramik bakış<br />
miştir, vazgeçemez<strong>le</strong>r. Her konuda olduğu gibi sağlık konusunda<br />
da çok titiz davrandıkları için kahveyi bi<strong>le</strong> sade içer, asla<br />
duygularıyla hareket etmez, hiçbir siyasi partiyi destek<strong>le</strong>mez ve<br />
sürekli muha<strong>le</strong>fette kalırlar. Yüksek sorumluluk duyguları nedeniy<strong>le</strong><br />
iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde başarılı olur, öğretmenlik, akademisyenlik, doktorluk,<br />
yargıçlık gibi mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hakkını ve<strong>ri</strong>r, ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin tek hâkimi<br />
olur ancak hayata yeni bir şey katamaz, yakın ilişki<strong>le</strong>r kuramaz,<br />
çok takdir edilse<strong>le</strong>r de gerçek anlamda sevemez ve sevi<strong>le</strong>mez<strong>le</strong>r.<br />
Her konuda haklı olduklarını iddia eder ve yine haklı<br />
olarak ölür<strong>le</strong>r.<br />
Hayatta her bi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>e dağıtılan, birbi<strong>ri</strong>nden çok farklı ve i<strong>ri</strong>li<br />
ufaklı daha pek çok rol vardır. Bu rol<strong>le</strong>r anne babalarımızla veya<br />
onların ye<strong>ri</strong>ne geçmiş ve bize bakıp büyüten kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> olan ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e<br />
göre belir<strong>le</strong>nir. Eğer biz<strong>le</strong>r de anne baba olmuşsak, rol<br />
dağıtma sırası artık bize gelmiştir.<br />
Eğer hayatın bizi ön teker<strong>le</strong>ğin çizdiği yolda götürmesini<br />
istemiyorsak, kendi<strong>miz</strong>den biraz uzaklaşmalı ve öncelik<strong>le</strong><br />
hayattaki rolümüzün ne olduğunu görmeye çalışmalıyız. Bir<br />
şeyi değiştirmek istiyorsak, öncelik<strong>le</strong> neyi değiştireceği<strong>miz</strong>i bilme<strong>miz</strong><br />
gerekir.<br />
Ayrıca bu yazıyı dikkatli okursak, kendi rolümüzü değiştiremesek<br />
bi<strong>le</strong> belki çocuklarımızın kade<strong>ri</strong>ni değiştirebili<strong>ri</strong>z.<br />
Bu yazıyı okuyan kimi<strong>le</strong>r belki de iç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden şöy<strong>le</strong> soracaktır;<br />
Bu kadar basit mi? Evet, sevgili okurlar, bu kadar basit. Ben<br />
bu basit şeyi anlayabilmek için mes<strong>le</strong>ktaşlarımın yıllardır araştırıp<br />
yazdıkları pek çok kitap okudum ve bin<strong>le</strong>rce kişinin hayatını<br />
didik didik ettim. Sonra sıra kendi hayatıma geldi. Bana çok<br />
basit ve ayrıntı gibi ge<strong>le</strong>n şey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n meğer ne kadar önemli<br />
olduklarını işte o zaman anladım ve bu basit şeyi siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> de<br />
paylaşmak istedim.<br />
Hayatta kalabildiği<strong>miz</strong> bu kısacık süreyi gönlümüze göre<br />
yaşamak hepi<strong>miz</strong>in hakkı. Bu hakkı gerçekten iyi kullanabiliyor<br />
muyuz acaba?<br />
Bu arada, ben çok sevdiğim kahveyi şekerli içiyorum.<br />
Gönül dolusu sevgi ve saygılarımla…<br />
Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU’65<br />
Gülseren Budayıcıoğlu <strong>Ankara</strong>’da doğdu. 1965 yılında <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>j’inden mezun olduktan sonra <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Tıp<br />
Fakültesi’ne girdi. Öğrenciliği sırasında 1968 yılında yayına başlayan<br />
TRT Te<strong>le</strong>vizyonlarında beş yıl sürey<strong>le</strong> kadrolu spiker olarak<br />
görev yaptı. 1972’de doktor oldu ve 1973’te ev<strong>le</strong>nerek TRT’den<br />
ayrıldı. İhtisas yapmak üzere Hacettepe Üniversitesi Psikiyat<strong>ri</strong><br />
Bölümü’nde göreve başlayan Gülseren Budayıcıoğlu, uzman<br />
olduktan sonra da aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaya<br />
devam etti. 1982’de üniversiteden ayrılarak <strong>Ankara</strong>’da serbest<br />
hekim olarak çalıştı. 2004 yılında “Madalyonun İçi” (4.Baskı)<br />
adlı kitabı Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. 2005 yılında en<br />
büyük hayalini gerçek<strong>le</strong>ştirerek, ayda 7.000 kişiye hizmet veren,<br />
Türkiye’nin ilk ve ha<strong>le</strong>n en büyük özel psikiyat<strong>ri</strong> merkezi olan<br />
Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi’ni kurdu. 2008 yılında “Günahın 3<br />
Rengi”(2.Baskı) adlı kitabı yine Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı.<br />
Dr.Gülseren Budayıcıoğlu ha<strong>le</strong>n Madalyon Psikiyat<strong>ri</strong> Merkezi’nin<br />
başkanı olarak çalışmaya ve üçüncü kitabını yazmaya<br />
devam ediyor.<br />
37<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
gurme<br />
38<br />
Kebabınızı adıyla isteyin!<br />
Dikkat!! Eğer açsanız bu sayfayı es<br />
geçmeniz ya da size en yakın Uludağ<br />
Kebapçısı’na gitmeniz tavsiye edilir. Zira<br />
birazdan karnınız guruldamaya, gözünüzün<br />
önünden enfes kebaplar geçmeye<br />
başlayacak. Bizden söy<strong>le</strong>mesi…<br />
Zengin, bereketli Anadolu toprakları birçok <strong>le</strong>zzetin<br />
de kaynağı olmuştur. Bu topraklardan doğarak<br />
dünya mutfaklarına kazandırılan bize özel tatlarımız<br />
arasında belki de en bilineni kebaplarımızdır.<br />
Bugün dünyanın her ülkesinde “Kebap” değil “Türk<br />
Kebabı” diye bilinmesinin nedeni de budur.<br />
Kebaba bu haklı şöhreti<strong>miz</strong>i kazandıran isim<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong> de<br />
Uludağ Kebap’tır. Artık bir marka olan bu isim, <strong>le</strong>zzetinden, kalitesinden<br />
ödün vermeden yıllardır bu bize özel <strong>le</strong>zzeti yerli ve<br />
yabancı müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> buluşturuyor.<br />
Uludağ Kebapçısı, ilk olarak 1956 yılında Denizci<strong>le</strong>r Caddesi’nde,<br />
Burhan ve Ergün Uludağ tarafından kuruluyor. Uzun yıllar<br />
aynı binada hizmet verdikten sonra müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>rden ge<strong>le</strong>n<br />
yoğun ta<strong>le</strong>p ve mekâna sığmama gibi neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> daha büyük<br />
bir yere taşınma ihtiyacı doğuyor. Böy<strong>le</strong>ce iş<strong>le</strong>tme 1995’te yine
Panora<br />
Denizci<strong>le</strong>r Caddesi’nde, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin inşa ettiği 8 katlı, çok daha<br />
şık ve modern, üst seviyede hijyen standartlarını sağlayan, o<br />
yıllarda sektörde az rastlanan kalitede ve genişlikte mutfakları,<br />
soğuk hava depoları ve imalathane<strong>le</strong><strong>ri</strong> içinde bulunan tesisinde<br />
hizmet vermeye başlıyor.<br />
<strong>Ankara</strong>’daki yeni binaya taşınmalarından çok önce, İstanbul’dan<br />
ge<strong>le</strong>n yoğun ta<strong>le</strong>p üze<strong>ri</strong>ne 1985’te Florya’da Uludağ<br />
Kebapçısı’nın İstanbul şubesi açılıyor. O<br />
zamana kadar sadece ününü borçlu olduğu<br />
Uludağ Kebabı’nı yapan iş<strong>le</strong>tme, menüsüne<br />
et çeşit<strong>le</strong><strong>ri</strong>, zeytinyağlılar ve meze<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
de ekliyor ve içkili bir restoran olarak hizmet<br />
vermeye başlıyor. Florya’daki bu şube 800-<br />
1000 kişilik bahçesi olan, arkası orman önü<br />
deniz manzaralı, kapalı mekanda 700-800<br />
kişilik kapasitesiy<strong>le</strong> Uludağ Et Lokantası<br />
konseptiy<strong>le</strong> müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ağırlıyor.<br />
2001 yılına gelindiğinde ise tam da ekonomik<br />
k<strong>ri</strong>zin göbeğinde, <strong>Ankara</strong>’nın ve<br />
semt<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin değişimiy<strong>le</strong> beraber<br />
Çayyolu’nda ikinci şube açılıyor ve orada<br />
da İstanbul’daki gibi Uludağ Et Lokantası<br />
konseptiy<strong>le</strong> hizmet ve<strong>ri</strong>liyor. Zaman içe<strong>ri</strong>sinde<br />
gelişen şartlar ve <strong>Ankara</strong>’daki AVM’<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
sayısının çoğalmasıyla da 2003 yılında<br />
Armada’da, 2007’de Panora’da yeni şube<strong>le</strong>r<br />
açılıyor.<br />
Florya<br />
Uludağ Kebapçısı’na yurt dışına şube<br />
açmaları için neredeyse teklif gelmeyen ülke kalmamış, ama<br />
iş<strong>le</strong>tme sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> çok titiz olduğu ve kontrollü ve kaliteyi bozmadan<br />
büyümeye çalıştıkları için, yeni bir şube açmadan önce<br />
çok detaylı düşünerek planlama yapıyorlar, bu neden<strong>le</strong> fazla<br />
şube açmıyor ve isim hakkı vermiyorlar.<br />
Lezzetin Sırrı Kaliteli Malzemede Gizli<br />
Şu an iki ayrı konsept<strong>le</strong> müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ağırlayan Uludağ<br />
Kebapçısı’nın uzun yıllardır devam eden başarısının sırrını<br />
Burak Uludağ şöy<strong>le</strong> özetliyor:<br />
“Kebapta, başta et olmak üzere kullanılan malzeme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
kalitesi çok önemlidir. Bizde et<strong>le</strong>r özen<strong>le</strong> seçilir, Türkiye’nin dört<br />
bir yanına kendi araçlarımızla ve kasaplarımızla gide<strong>ri</strong>z, mevsimine<br />
göre nerede iyi et varsa oradan alırız. Ete terbiye yapmayız,<br />
ma<strong>ri</strong>ne edilmez, en doğal haliy<strong>le</strong> pişi<strong>ri</strong>lip servis edilir. Eti<br />
iş<strong>le</strong>mesi ve bir<strong>le</strong>ştirmesi önemli, kendi<strong>miz</strong>e göre bir formülümüz<br />
var. Lezzette bi<strong>ri</strong>nci önemli sebep ettir fakat pide, tereyağ,<br />
sos, yoğurt gibi tamamlayıcı unsurların kalite<strong>le</strong><strong>ri</strong> de önemlidir.<br />
gurme<br />
Sosumuzu, pide<strong>miz</strong>i, tereyağımızı kendi<strong>miz</strong> üreti<strong>ri</strong>z. Sonuç olarak,<br />
uzun yılların verdiği tecrübe, <strong>le</strong>zzet<strong>le</strong> ve kalitey<strong>le</strong> bir<strong>le</strong>şince<br />
insanların beğendiği tat ortaya çıkıyor.”<br />
Hizmet kalitesi, standardı, hijyen ve müşte<strong>ri</strong> memnuniyeti<br />
Uludağ Kebapçısı’nın olmazsa olmazları. Müşte<strong>ri</strong> memnuniyeti<br />
deyince, yemeğin <strong>le</strong>zzeti dışında en önemli unsur hizmet<br />
veren personel. Uzun yıllardır aynı personel<strong>le</strong> ve kendi içinden<br />
yetiştirdiği insanlarla çalışan Uludağ<br />
Kebapçısı personel memnuniyetini çok<br />
önemsiyor. Burak Uludağ, çalıştıkları persone<strong>le</strong><br />
ve insana verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> değer çerçevesinde<br />
müşte<strong>ri</strong> memnuniyetinin sağlanacağına<br />
inanıyor.<br />
Menüye gelince, Uludağ Kebabı tabii ki<br />
tüm müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n favo<strong>ri</strong>si; ama Uludağ Köfte<br />
de çok seviliyor. İş<strong>le</strong>tmenin menüsünde<br />
bonfi<strong>le</strong>, kuzu pirzola şiş, tavuk, zeytinyağlılar,<br />
meze<strong>le</strong>r, ara sıcaklar ekmek kadayıfı,<br />
künefe gibi başka tatlar da yer alıyor. İş<strong>le</strong>tmenin<br />
et lokantası konseptinde hizmet ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
şube<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde alkol servisi de yapılıyor.<br />
Uludağ Kebapçısı’nın müşte<strong>ri</strong> profili<br />
çok geniş. 7’den 70’e herkes diyebili<strong>ri</strong>z.<br />
Özellik<strong>le</strong> çocuklar iş<strong>le</strong>tmenin yemek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
çok sevdiği için, çocuklu müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n sayısı<br />
önemli yer tutuyor. Bunun dışında iş<br />
yemek<strong>le</strong><strong>ri</strong> düzen<strong>le</strong>mek isteyen<strong>le</strong>r ve yabancı<br />
misafir<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne meşhur kebabımızın en iyi<br />
örneğini tattırmak isteyen<strong>le</strong>r de müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r içinde önemli bir kısmı<br />
oluşturuyor. Yabancı misafir<strong>le</strong>rden konu açılmışken şunu da<br />
vurgulamak gerekir. Hangi ülkeden, nereden gelirse gelsin herkes<br />
Uludağ Kebabı’na bayılıyor, sadece ülkeye göre tereyağ az<br />
ya da çok istenebiliyor.<br />
54 yıldır hizmet veren Uludağ Kebapçısı’nın bir özelliği de<br />
müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong> oluşturulan dostluk bağı. Bunca yıl içe<strong>ri</strong>sinde,<br />
zamanında çocukken dedesinin ya da babasının getirdiği müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<br />
şimdi kendi çocuklarını geti<strong>ri</strong>yorlar. İş<strong>le</strong>tmede 40-50 yıldır<br />
değişmeyen personel<strong>le</strong>r var. Çekirdekten yetişip, komilikten<br />
başlayıp bugün şef garson olarak görev yapan çalışanların<br />
bulunduğu iş<strong>le</strong>tme, değişmeyen yemek ve hizmet kalitesi i<strong>le</strong><br />
her zaman güven<strong>le</strong> gidebi<strong>le</strong>ceğiniz bir adres.<br />
39<br />
İ<strong>le</strong>tişim:<br />
Ulus Tel: 0312.309 04 00 - Çayyolu Tel: 0312.240 44 88<br />
Armada Tel: 0312.219 12 40 - Oran Tel: 0312.490 00 10<br />
İstanbul / Florya Tel: 0212.624 95 90 www.uludagkebap.com.tr<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
çocuk<br />
40<br />
Çocuk İstismarını ve İhmalini Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong> Başkanı Doç. Dr. Figen Şahin<br />
Çocuklara Kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
Korumaları Öğretilmeli<br />
Çocuk istismarı ve ihmali<br />
sadece ülke<strong>miz</strong>de değil,<br />
dünya üze<strong>ri</strong>ndeki tüm ülke<strong>le</strong>rde<br />
yaşanan, toplumların<br />
en önemli ve acil çözüm<br />
bek<strong>le</strong>yen sorunlarından<br />
bi<strong>ri</strong>. Çocukların hayatları boyunca olumsuz<br />
bir şekilde etki<strong>le</strong>nme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne neden<br />
olan ihmal ve istismarın ön<strong>le</strong>nmesi için<br />
dünya genelinde olduğu gibi ülke<strong>miz</strong>de<br />
de çalışmalar yapan kuruluşlar var. Bu<br />
kuruluşlardan bi<strong>ri</strong> de Başkanlığını Doç.<br />
Dr. Figen Şahin’in yaptığı Çocuk<br />
İstismarını ve İhmalini Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong>.<br />
“Çocuklar benim hayatımın önemli bir<br />
parçası” diyen Başkan Şahin’<strong>le</strong> keşke<br />
hiç yaşanmasa ve konuşmak zorunda<br />
kalmasak dediği<strong>miz</strong> bu tatsız konuyu ve<br />
<strong>Derneği</strong>n bu alanda yaptığı çalışmalarını<br />
konuştuk.<br />
Çocuk doktoru olmanızın yanı sıra çocuk istismarı ve<br />
ihmalinin ön<strong>le</strong>nmesi konusunda çalışmalar yapıyorsunuz.<br />
Sizi bu konuya yön<strong>le</strong>ndiren neden<strong>le</strong><strong>ri</strong> kısaca bizim<strong>le</strong> paylaşır<br />
mısınız?<br />
Çocuklar benim hayatımın önemli bir parçası. Tabii öncelik<strong>le</strong><br />
mes<strong>le</strong>k yaşantımda karşılaştığım çocuklar nedeniy<strong>le</strong> çocuk<br />
istismarı konusunda deneyimim oldu. Bu olayların çocukları ne<br />
kadar ağır şekil<strong>le</strong>rde etki<strong>le</strong>diğini gördükten sonra da asıl görevimi<strong>miz</strong>in<br />
bu çocukları tedavi etmeye çalışmaktan çok başlarına<br />
böy<strong>le</strong> olaylar gelmesini ön<strong>le</strong>mek olduğunu düşünmeye<br />
başladım. Ben sağlıklı ya da basit hastalıkları olan pek çok<br />
çocuğu muayene ediyorum hergün. Onların sosyal yaşamlarını,<br />
anne babalarının durumlarını da e<strong>le</strong> alarak, eğer istismar<br />
edilme açısından bir <strong>ri</strong>sk taşıyorsa bu <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> düzeltmeye çalışmak,<br />
hiçbir <strong>ri</strong>sk taşımıyorlarsa bi<strong>le</strong> anne ve babalarına çocuklarını<br />
en iyi şekil<strong>le</strong>rde yetiştirme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yardımcı olacak öğüt<strong>le</strong>r<br />
vermek bu konuda ilk adım. Benim de iki çocuğum var ve onlar<br />
küçükken çocuk doktoru olmama rağmen onlarla i<strong>le</strong>tişim kurma,<br />
onları doğru davranışlara, doğru şekilde yön<strong>le</strong>ndirme, vb<br />
konularda hiç de yetkin olmadığımı hissetmiş ve kendimi bu<br />
konularda geliştirmeye çalışmıştım. Aynı şey tüm anne babalar<br />
için geçerli diye düşünüyorum. Çocuk İstismarını ve İhmalini<br />
Ön<strong>le</strong>me <strong>Derneği</strong>’ne üye olunca bu konuda doktorluk dışında<br />
başka çalışmalar da yapabi<strong>le</strong>ceğimi farkettim. 2005’ten be<strong>ri</strong> de<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
başkanlığını yaptığım bu dernekte birçok<br />
çalışma yürütüyoruz.<br />
Dernek olarak yaptığınız çalışma ve<br />
proje<strong>le</strong>rden bahsedebilir misiniz?<br />
Dernek olarak üç temel alanda<br />
çalışmalar yürütüyoruz. Bunlardan ilki<br />
ve belki de en önemlisi çocuklara kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
koruma konusunda eğitim vermek.<br />
Bu çalışmayı derneği<strong>miz</strong>in gençlik<br />
kolu yürütüyor. Gençlik kolunda<br />
üniversite öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> gönüllü olarak<br />
çalışıyor. Onlara öncelik<strong>le</strong> “çocuk istismarı<br />
ve ihmali” konusunda yoğun bir<br />
eğitim ve<strong>ri</strong>yoruz. Sonra kendi hazırladıkları<br />
bedenini tanıma ve koruma,<br />
duygularını tanıma ve ifade etme, öfke<br />
kontrolü, çatışma çözümü, çocuk<br />
hakları gibi konuları içeren 8 modülden<br />
oluşan bir programı ilköğretim<br />
çağı çocuklarına aktarıyorlar. İki taraf için de çok yararlı ve<br />
duyarlılığı artırıcı bir çalışma..<br />
Bir diğer alan ai<strong>le</strong> eğitimi. 0-6 yaş ve 7-19 yaş çocuğu olan<br />
ai<strong>le</strong><strong>le</strong>r için 2 farklı program yürütüyoruz. Çocukla i<strong>le</strong>tişim, olumlu<br />
davranışlar kazandırma, sağlıklı çocuk büyütme, istismardan<br />
koruma gibi pek çok başlığı içe<strong>ri</strong>yor. Bu konuda eğitici eğitimi<br />
almış dernek üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> <strong>Ankara</strong>’da birkaç yerde eğitim programları<br />
yürüttü<strong>le</strong>r. Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde de biz<strong>le</strong>r<br />
tarafından her yıl düzenli olarak ai<strong>le</strong> eğitimi grupları açılıyor.<br />
<strong>Derneği</strong><strong>miz</strong>in yoğun şekilde çalıştığı bir diğer alan da istismara<br />
uğrayan çocuklarla mes<strong>le</strong>ki yaşamları sırasında karşılaşan<br />
öğretmen, psikolog, sosyal çalışma görevlisi, kolluk kuvvet<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
sağlık çalışanları ve hukukçular gibi profesyonel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bu<br />
konudaki mes<strong>le</strong>k içi eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve disiplin<strong>le</strong>rarası işbirliği anlayışının<br />
gelişti<strong>ri</strong>lmesi. Bu amaçla sempozyumlar ve kongre<strong>le</strong>r<br />
düzen<strong>le</strong>menin yanısıra bu mes<strong>le</strong>k gruplarının düzen<strong>le</strong>diği eğitim<strong>le</strong>rde<br />
davetli konuşmacı olarak yer alıyoruz. UNICEF’in destek<strong>le</strong>diği<br />
“Çocuk Ada<strong>le</strong>t Sisteminin Gelişti<strong>ri</strong>lmesi” gibi büyük<br />
proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n birçok ayağında da üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> eğitici olarak görev<br />
yapıyor.<br />
Çocuk ihmal ve istismarının ön<strong>le</strong>nmesi konusunda ülke<strong>miz</strong>de<br />
ne gibi çalışmalar yürütülüyor? Bunlar yeterli mi ve<br />
sizce ne gibi ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınmalı?<br />
Aslında son yıllarda bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütüldü<br />
ve önemli i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r kaydedildi. Yasal düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r yapı-
çocuk<br />
İhmal ve istismar ne kadar erken yaşta yaşanır ve ne kadar uzun sürerse çocuğun ge<strong>le</strong>cekteki<br />
yaşamı boyunca süren etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> o kadar ağır oluyor. O yüzden istismara uğrayan bir<br />
çocuk fark edildiğinde en kısa zamanda tıbbi ve psikolojik tedaviye alınırken istismara<br />
uğradığı ortamdan da uzaklaştırılmalı, sevgi ve ilgiy<strong>le</strong> yaraları onarılmaya çalışılmalı.<br />
larak çocuğa yönelik istismarın ağır şekil<strong>le</strong>rde cezalandırılması<br />
ve mağdur çocuğun da korunmasına yönelik ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınması<br />
sağlandı. Basında çıkan haber<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de etkisiy<strong>le</strong> toplumda<br />
konu i<strong>le</strong> ilgili bir duyarlılık oluştu. Sivil toplum kuruluşları, özellik<strong>le</strong><br />
çocuk hakları alanında çalışanlar bir<strong>le</strong>şerek güç<strong>le</strong>ndi. Önceki<br />
soruda söz ettiğim mes<strong>le</strong>k gruplarının eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ağırlık<br />
ve<strong>ri</strong>ldi. Ancak tabii ki daha yapılacak birçok şey var. İstismara<br />
uğramış çocuğun daha sonra çocuk koruma sistemi içinde e<strong>le</strong><br />
alındığında tekrarlayan sorgular, muayene<strong>le</strong>r, sosyal baskılar<br />
gibi pek çok neden<strong>le</strong> ikinci bir kez daha örse<strong>le</strong>nmesinin önüne<br />
geçmek gerek. Bu konuda yasal düzen<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r olsa da uygulamalar<br />
hala ideal şekilde iş<strong>le</strong>miyor. Ayrıca çocukların istismara<br />
uğradıktan sonra tedavisi ye<strong>ri</strong>ne hiç istismara uğramamaları<br />
için gerekli ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong> almak daha da önemli bir konu. Bu konuda<br />
anne babaların ve tüm toplumun eğitimi öncelikli olarak e<strong>le</strong><br />
alınmalı.<br />
Çocuklar bu tür durumlara hangi neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> maruz kalıyor<br />
ve çocukların bunu yaşamamaları için en çok kim<strong>le</strong>re ne<br />
gibi görev<strong>le</strong>r düşüyor?<br />
Topluma, ai<strong>le</strong>ye ve bazen de çocuğa ait pek çok <strong>ri</strong>sk faktörü<br />
var çocuğun istismarına yol açan. En başta ge<strong>le</strong>n <strong>ri</strong>sk etmeni<br />
ekonomik yetersizlik ve eğitimsizlik. Yani bir toplumun refahını<br />
ve eğitim düzeyini yükselttiğinizde çocuk istismarında belirgin<br />
bir düzelme sağlayabiliyorsunuz. Anne babanın yaşı, eğitim<br />
düzeyi, ai<strong>le</strong>deki çocuk sayısı, çocuğun istenen, planlanan bir<br />
gebelikten doğmuş olup olmaması, anne babanın geçmişinde<br />
istismar öyküsü olması bilinen <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong>rden. Çok genç yaşta,<br />
çocuk sahibi olma sorumluluğuna hazır olmadan dünyaya<br />
çocuk getirmek, bakabi<strong>le</strong>ceğinden fazla sayıda çocuğa sahip<br />
olmak, çocuk sahibi olmayı planlamadığı halde uygun korunma<br />
yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kullanmadığı için gebe kalmak bu ai<strong>le</strong>nin<br />
çocuğunu <strong>ri</strong>sk altına sokuyor. Çocuğun ağır bir engel<strong>le</strong> doğ-<br />
muş olması, sık ve süregen hastalıkları olması, hiperaktivitesi<br />
ise ai<strong>le</strong>nin yükünü çok artırarak dayanma gücünü tüketiyor ve<br />
çocuğa şiddet uygulanmasına neden olabiliyor.<br />
Görüldüğü gibi bu kadar geniş bir yelpazede olan <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
aza indirmek için başta toplumun eğitiminden sorumlu kişi<strong>le</strong>r<br />
olmak üzere toplumun her kesimine önemli görev<strong>le</strong>r düşüyor.<br />
Dünya genelinde bu durumu değer<strong>le</strong>ndirebilir misiniz? En<br />
çok hangi ülke<strong>le</strong>rde bu tür istenmeyen olaylar yaşanıyor<br />
ve bunun ön<strong>le</strong>nmesi için ne<strong>le</strong>r yapılıyor?<br />
Dünyada her ülkede çocuk istismarı bir sorun olarak karşımıza<br />
çıkıyor. Gelişmiş ülke<strong>le</strong>rde olayın daha fazla farkında olunup<br />
ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınmaya çalışılırken daha az gelişmiş ülke<strong>le</strong>r olayın<br />
inkârı aşamasındalar. Yani “Bizim ülke<strong>miz</strong>de böy<strong>le</strong> şey<strong>le</strong>r<br />
olmaz” savunması içinde<strong>le</strong>r. Türkiye’de de yakın zamana kadar<br />
durum böy<strong>le</strong>ydi. Ancak bunun bir sorun olarak yaşandığı kabul<br />
edildiğinde ön<strong>le</strong>me çalışmalarına başlanabiliyor. Bizde de şu<br />
an bu aşamaya gelindi.<br />
İhmal ve istismara uğramış çocukların psikolojik yönden<br />
sağlıklı birey<strong>le</strong>r olarak hayatlarına devam etme<strong>le</strong><strong>ri</strong> için<br />
ne<strong>le</strong>r yapılmalı?<br />
İhmal ve istismar ne kadar erken yaşta yaşanır ve ne kadar<br />
uzun sürerse çocuğun ge<strong>le</strong>cekteki yaşamı boyunca süren etki<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
o kadar ağır oluyor. O yüzden istismara uğrayan bir çocuk<br />
fark edildiğinde en kısa zamanda tıbbi ve psikolojik tedaviye<br />
alınırken istismara uğradığı ortamdan da uzaklaştırılmalı, sevgi<br />
ve ilgiy<strong>le</strong> yaraları onarılmaya çalışılmalı. İstismarın tıbbi ve psikolojik<br />
boyutunun yanı sıra sosyal ve yasal boyutları da var. Her<br />
bir boyutta çalışan profesyonel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n konu hakkında ve çocuğa<br />
nasıl davranacağı konusunda bilgili olması ve değişik disiplin<strong>le</strong>rde<br />
çalışanların birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> işbirliği yaparak adli sürecin de<br />
çocuk için mümkün olduğunca örse<strong>le</strong>yici olmadan geçmesi<br />
sağlanırsa olayın çocuk üze<strong>ri</strong>ndeki etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> de azaltılabilir.<br />
41<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
sosyal sorumluluk<br />
42<br />
Biz insanlar çoğu zaman üze<strong>ri</strong>nde yaşadığımız bu<br />
güzel gezegende tek başımıza yaşamadığımızı,<br />
bu düzen içe<strong>ri</strong>sinde bizim dışımızda başka canlıların<br />
da olduğunu unutuyoruz. Bilinçli ya da bilinçsizce,<br />
bir denge içe<strong>ri</strong>sinde sürmekte olan doğal<br />
hayata saygısızlık ediyoruz, üstelik bundan yine bizim zarar<br />
göreceği<strong>miz</strong> gerçeğini göz ardı ederek. Tüm dünyada bu gerçeği<br />
göz ardı etmeyen ve doğal hayatın korunması için çalışan<br />
çeşitli kuruluşlar var. Bu örnek kuruluşlardan bi<strong>ri</strong>si de ürettiği ve<br />
uyguladığı proje<strong>le</strong>r<strong>le</strong> çok önemli iş<strong>le</strong>r başaran Doğal Hayatı<br />
Koruma Vakfı (WWF)-Türkiye. Vakfın çalışmaları ve doğal hayatın<br />
korunmasına yönelik sorularımızı bir çevre gönüllüsü olan<br />
Vakıf Başkanı Akın Öngör’63 yanıtladı.<br />
WWF-Türkiye ne zaman, hangi amaçlar doğrultusunda<br />
kurulmuştur ve hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong> ne<strong>le</strong>rdir?<br />
WWF-Türkiye, 1996 yılında Doğal Hayatı Koruma <strong>Derneği</strong>’nin<br />
(DHKD) öncülüğünde kurulmuş, 2001 yılında ise<br />
WWF’nin Türkiye temsilcisi olarak WWF-Türkiye unvanını<br />
almıştır. WWF-Türkiye; ülke<strong>miz</strong>de doğayı korumanın sembolü<br />
haline ge<strong>le</strong>n kelaynakların ve deniz kaplumbağalarının korunmasında<br />
başarılı kampanyalara imza atmış DHKD’nin deneyim<br />
ve bilgi bi<strong>ri</strong>kimini, dünyanın en köklü ve saygın doğa koruma<br />
kuruluşu olan WWF’nin uluslararası perspektifiy<strong>le</strong> bir<strong>le</strong>ştirerek,<br />
ülke<strong>miz</strong>deki karmaşık çevre sorunlarına kalıcı çözüm<strong>le</strong>r getirmek<br />
ve bir değişim yaratmak üzere proje<strong>le</strong>r yürütür. WWF-Türkiye;<br />
küresel iklim değişikliği ve doğal kaynakların sürdürü<strong>le</strong>-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF)- Türkiye Başkanı Akın Öngör’63<br />
Doğal Yaşamın Korunması<br />
Herkesin Sorumluluğundadır<br />
Doğa koruma hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>, toplumun istek ve<br />
gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni göz önünde bulunduracak<br />
şekilde gerçekçi olmalıdır. Toplumun gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
dışlayan doğa koruma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
başarıya ulaşması olanaksızdır. WWF-<br />
Türkiye, WWF’nin küresel koruma programı<br />
çerçevesinde hareket ederken, Türkiye’nin<br />
kendine özgü sorunlarını, amaç ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
ihmal etmez.<br />
mez tüketimi gibi insan kaynaklı olan, hem doğal yaşam alanlarının<br />
hem de tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kaybıyla sonuçlanan tehdit<strong>le</strong><strong>ri</strong> durdurmayı<br />
amaçlar. Mevcut süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong> değiştirerek, insanın doğayla<br />
uyum içinde yaşadığı bir ge<strong>le</strong>cek için çalışır. Bunun için; yerel<br />
ve merkezi hükümet, iş dünyası ve vatandaşlarla ortak akıl üretmeyi,<br />
farkındalık yaratmayı ve karar süreç<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde etkili olmayı<br />
hedef<strong>le</strong>r.<br />
Bugüne kadar gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ve ha<strong>le</strong>n yürütülmekte olan<br />
proje ve çalışmalardan bahsedebilir misiniz?<br />
Doğa koruma çalışmalarımız belirli bir süreç ve uzun<br />
dönemli yoğun bir emek gerektiren proje<strong>le</strong>r çerçevesinde yürütülüyor.<br />
Konya Kapalı Havzası gibi biyolojik çeşitlilik açısından<br />
önemli olan, ancak su kaynaklarının sınırlı olduğu ve doğal<br />
yaşamın tehdit altında olduğu alanlarda yürüttüğümüz çalışmaların<br />
meyvesini, uzun süreç<strong>le</strong>re yayılan uğraşlar sonucunda<br />
yeni yeni alabiliyoruz. WWF-Türkiye olarak, Konya Kapalı Havzası’nda<br />
yöre insanının geçim kaynağı olan tarımsal faaliyet<strong>le</strong>re<br />
engel olmadan, bölgede yaşayan diğer canlı tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne saygı<br />
duyan bir anlayışın yer<strong>le</strong>şmesini sağlamayı amaçladık. Şu<br />
anda Konya Kapalı Havzası’ndan toplam 41 dekar (41.000m2)<br />
alanda damla sulama çalışması yapılıyor. Toplamda su kullanımında<br />
meydana ge<strong>le</strong>n yüzde 47 düşüş i<strong>le</strong> yaklaşık 24 milyon<br />
litre su tasarrufu sağladık. Kişi başına evde tüketi<strong>le</strong>n su miktarının<br />
150 litre olduğu varsayımından hareket<strong>le</strong>, çalışmalarımız<br />
sayesinde 4 kişilik 40 bin ai<strong>le</strong>nin bir günlük kullanımı kadar su<br />
tasarrufu elde et<strong>tik</strong>. Bu henüz bir başlangıç.
Konya Kapalı Havzası’nda suyun akılcı kullanımına yoğunlaşırken,<br />
Avrupa’daki en önemli 100 orman alanından bi<strong>ri</strong> olan<br />
Küre Dağları’nda ise ormanların sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımını<br />
hedefliyoruz. Ülke<strong>miz</strong>in ilk deniz koruma alanına sahip olan<br />
Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Alanı’nda denizel bölgenin<br />
yönetim planının hazırlanarak sualtı yaşamının korunması ve<br />
denizin sunduğu kaynakların sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımı Vakfımızın<br />
sorumluluğu altında olan bir başka çalışma. Bunlar gibi, batıda<br />
Bafa Gölü’nde, kuzeyde Fırtına Havzası’nda, güneyde Çıralı ve<br />
Akyatan’da yürüttüğümüz proje<strong>le</strong>rde temel amacımız yörenin<br />
sunduğu doğal kaynakların akılcı ve sürdürü<strong>le</strong>bilir kullanımını<br />
sağlayarak ge<strong>le</strong>cek nesil<strong>le</strong>re gurur duyduğumuz bir doğal<br />
miras bırakmak.<br />
WWW-Türkiye’y<strong>le</strong> iş birliği yapan kurum ve kuruluşlar hangi<strong>le</strong><strong>ri</strong>?<br />
WWF-Türkiye, çalışmalarını bağışlar ve sponsorluklarla<br />
yürüten kâr amacı gütmeyen bağımsız bir Vakıftır. Burada,<br />
Vakfımıza 18 yıldır destek olan kurumsal sponsorumuz<br />
Garanti Bankası’nı en başta anmak istiyorum. Garanti Bankası,<br />
kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında WWF-Türkiye’ye<br />
verdiği destek sayesinde, WWF’nin tüm dünyadaki en<br />
saygın ve prestijli ödülü olan Altın Panda’ya iki kez layık<br />
görülmüştür. Bunun gibi, Coca Cola Türkiye i<strong>le</strong> Bafa Gölü’nde,<br />
Siemens i<strong>le</strong> Eğirdir Gölü’nde, Eti Burçak i<strong>le</strong> Konya Kapalı Havzası’nda<br />
çalışmalar yürütüyoruz. Uni<strong>le</strong>ver Türkiye i<strong>le</strong> su konusunda<br />
farkındalık yaratmak amacıyla “sudaki ayak izim” projesini,<br />
Çevreci Bonus Kart i<strong>le</strong> iklim değişikliği konusunda bilinç<br />
yaratmaya yönelik çalışmalarımızı yürütüyoruz. Özel sektörün<br />
dışında, Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r, Avrupa Birliği, Dünya Bankası gibi<br />
uluslararası kurumlar ve hükümet yardım kuruluşlarıyla ortak<br />
proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> bulunuyor.<br />
Doğal hayatı korumak için kim<strong>le</strong>re ne gibi görev<strong>le</strong>r düşüyor?<br />
Yaşamın kendisinin bizden bağımsız olarak içsel bir değe<strong>ri</strong><br />
vardır. Bu onun araçsal bir değer taşımasının ve kişisel bir fikir<br />
olmasının ötesindedir. Ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n taşıdığı doğal uyum ve iş<br />
birliği biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğayı korumaya yön<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>r. “Bütün, parçaların<br />
toplamından daha büyüktür” sözü, ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tek tek öğe<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
varlığının ötesinde bağımsız bir varlık olduğunu anlatmak<br />
için kullanılabilir. Bu noktada, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu<br />
tanımlarken, ekosistemi oluşturan topluluk üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin tümü<br />
için neyin doğru ve yanlış olduğunu açıklamamız önem taşır.<br />
Deniz kaplumbağalarıyla paylaştığımız kıyılarda, hem bizim<br />
hem de onlar için neyin doğru neyin yanlış olduğunu, ancak ve<br />
ancak yaşamın içsel değe<strong>ri</strong>ni tanıyarak buluruz. Bu bakış açısından<br />
hareket<strong>le</strong> WWF-Türkiye, doğal yaşamın korunmasının<br />
herkesin sorumluluğu olduğuna inanır.<br />
Ülke<strong>miz</strong>de ya da Dünya’da doğal hayatın en büyük düşmanı<br />
olarak neyi görüyorsunuz ve bunun yok edi<strong>le</strong>bilmesi<br />
için WWF- Türkiye olarak çözüm öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>niz ne<strong>le</strong>r?<br />
İnsan nüfusunun ve bireysel tüketimin hızlı artışı, doğa üze<strong>ri</strong>ndeki<br />
ta<strong>le</strong>bi<strong>miz</strong>i çoğaltmaktadır. Gezegen üze<strong>ri</strong>ndeki ta<strong>le</strong>p<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
aynı hızla artarsa, 2030’lu yılların ortalarında yaşam biçimi<strong>miz</strong>i<br />
sürdürmek için iki dünyaya eş değer kaynağa gereksinim<br />
sosyal sorumluluk<br />
duyacağız. Henüz çok geç değil. Önemli olan daha sürdürü<strong>le</strong>bilir<br />
bir yola girmek için yaşam biçim<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i ve ekonomi<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i<br />
hangi kilit alanlarda dönüştürme<strong>miz</strong> gerektiğini anlamaktır.<br />
Mücade<strong>le</strong>nin boyutları zaman zaman baş edilmez görünebilir.<br />
Bu neden<strong>le</strong> farklı sektör<strong>le</strong>rde ve alanlarda oluşan ekolojik açığın<br />
üstesinden ge<strong>le</strong>bilmek için "sürdürü<strong>le</strong>bilirlik” anahtar kelimedir.<br />
Doğal yaşam alanlarının ve biyolojik çeşitliliğin günbegün<br />
kaybedilmesi, doğal kaynakların hatalı yönetiminden kaynaklanan<br />
birer sonuçtur. Bu bağlamda, ekosistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>n taşıma<br />
kapasitesinin üze<strong>ri</strong>ne çıkmadan ve ge<strong>le</strong>cek kuşakların ihtiyaçlarının<br />
karşılanmasını tehlikeye atmadan insan yaşamının kalitesini<br />
geliştirmek anlamına ge<strong>le</strong>n sürdürü<strong>le</strong>bilir kalkınma,<br />
Türkiye’nin küresel sorumluluklarının ve Avrupa Birliği’ne katılma<br />
yolundaki gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin kesiştiği bir öncelik alanıdır.<br />
Doğa koruma hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong>, toplumun istek ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
göz önünde bulunduracak şekilde gerçekçi olmalıdır. Toplumun<br />
gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni dışlayan doğa koruma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin başarıya<br />
ulaşması olanaksızdır. WWF-Türkiye, WWF’nin küresel<br />
koruma programı çerçevesinde hareket ederken, Türkiye’nin<br />
kendine özgü sorunlarını, amaç ve gereksinim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ihmal<br />
etmez.<br />
43<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
sosyal sorumluluk<br />
44<br />
Dünyayı tehdit eden önemli sorunlardan bi<strong>ri</strong> de iklim değişiklik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ve küresel ısınma. Bu sorunlardan ülke<strong>miz</strong> bugüne<br />
kadar ne derece etki<strong>le</strong>ndi? Sizce ge<strong>le</strong>cek nesil<strong>le</strong><strong>ri</strong> nasıl<br />
tehlike<strong>le</strong>r bekliyor?<br />
Sel<strong>le</strong>r, büyük ve sık orman yangınları ve su kaynaklarının<br />
azalması gibi sorunları şimdiden yaşamaya başlayan Türkiye,<br />
kuraklıkla mücade<strong>le</strong> için suyunu akılcı kullanmanın yollarını<br />
zaman yitirmeden devreye sokmalıdır. Öngörü<strong>le</strong>n iklim değişikliği<br />
senaryolarında, 2030 yılına kadar yüzey sularının %20<br />
azalacağı belirtilmektedir. Bu da; tarım, ev ve sanayi alanındaki<br />
su kullanıcıları arasında önemli su sıkıntısı yaratacaktır.<br />
Türkiye hem iklim değişikliğinden ciddi biçimde etki<strong>le</strong>necek<br />
ülke<strong>le</strong>r arasındadır hem de sera gazı emisyonlarında<br />
büyük paya sahiptir. Türkiye, Şubat 2009’da Kyoto Protokolü’ne<br />
taraf olarak önemli bir adım attı ve iklim değişikliğiy<strong>le</strong><br />
mücade<strong>le</strong>de aktif şekilde yer alacağı mesajını verdi. Aralık<br />
2009’da Kopenhag’da gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n İklim Değişikliği Zirvesi’nde<br />
ciddi bir hayal kırıklığı yaşandı. Dünya lider<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yasal<br />
bağlayıcılığı olan adil bir anlaşmanın oluşması için gereken<br />
kararlılığı gösteremedi<strong>le</strong>r. Bununla birlikte, Türkiye, 2012 yılından<br />
itibaren devreye girecek olan Yeni İklim Söz<strong>le</strong>şmesi’nin<br />
oluşma sürecini yakından iz<strong>le</strong>meyip aktif şekilde katılarak, ulusal<br />
ölçekte alınacak ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sistema<strong>tik</strong> şekilde e<strong>le</strong> alınacağı<br />
ulusal ikim değişikliği stratejisi ve ey<strong>le</strong>m planını oluşturmalı.<br />
İklim değişikliğinin çeşitli sektör<strong>le</strong>re etki ve maliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni saptayacak<br />
bir sektörel etki analizi hazırlamalı ve bu doğrultuda sera<br />
gazı emisyonlarının düşürülmesi çalışmalarını hızla başlatmalı.<br />
Te<strong>miz</strong> teknoloji<strong>le</strong>re ve yeni<strong>le</strong>nebilir enerji kaynaklarına geçiş<br />
hızlandırılmalı, bu yöndeki teşvik<strong>le</strong>r artırılmalı.<br />
Doğal hayatın korunması ve sürdürülmesini sağlamak adına<br />
katkıda bulunmak isteyen<strong>le</strong>r bireysel olarak ne<strong>le</strong>r<br />
yapabilir<strong>le</strong>r?<br />
Bir doğa koruma kuruluşunun destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sadece o<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
kuruma maddi destek sağlayan kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
sınırlı olmadığına inanan WWF-Türkiye<br />
bireysel destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, doğa koruma<br />
bilincini çevresindeki<strong>le</strong>r<strong>le</strong> paylaşan<br />
doğa elçi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve doğa sevgisini içsel<strong>le</strong>ştirerek<br />
yaşam tarzlarına yansıtan doğa<br />
dostları olarak görür ve onlara bu rol<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirmesinde yardımcı olmayı<br />
amaçlar. WWF-Türkiye, proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> aracılığıyla<br />
doğa ve insan arasında köprü<br />
görevini üst<strong>le</strong>nerek, birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n doğaya<br />
yönelik sorumluluklarını ye<strong>ri</strong>ne getirmesine<br />
aracı olur. Doğa koruma misyonunu<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirmek için yaptığımız çalışmalarda,<br />
Vakfımıza üye olan, gönüllü<br />
olarak yardım eden, bağışlarıyla proje<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e<br />
destek olan, logolu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den<br />
satın alarak gelir kazandıran destekçi<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
WWF-Türkiye’nin dayanak<br />
noktasıdır.<br />
Son olarak i<strong>le</strong>tmek istediğiniz bir<br />
mesaj var mı?<br />
WWF Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’na üye olun.<br />
www.wwf.org.tr sayfasından başvurun, birey olarak doğanın<br />
korunmasına yapabi<strong>le</strong>ceğiniz katkıları öğrenin, uygulayın.<br />
Ekonomik gelişmenin “ekoloji” merkezli düşünerek gerçek<strong>le</strong>şmesi<br />
sürdürü<strong>le</strong>bilirlik açısından kaçınılmazdır...<br />
Akın ÖNGÖR’63<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden 1963’de, ODTÜ İda<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Fakültesi’nden<br />
1967’de mezun olan Akın Öngör 13 yıl çeşitli sanayi firmalarında<br />
pazarlama yöneticisi olarak çalıştı. 1987 yılında Garanti<br />
Bankası’ndaki görevine Kurumsal ve Tica<strong>ri</strong> Bankacılık bölümünde,<br />
Pazarlama ve Dış İlişki<strong>le</strong>rden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı<br />
olarak atandı. 1991- 2000 yılları arasında Garanti Bankası<br />
Genel Müdürü ve CEO’su olarak görevini sürdürdü. 2003 yılına<br />
kadar Garanti Bankası yönetim kurulu murahhas üyesi, Garantibank<br />
International, Garanti Moskova, Garanti Sigorta ve Garanti<br />
Teknoloji’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Bu dönem içinde<br />
Türk Ame<strong>ri</strong>kan İş Konseyi yönetim kurulu başkanlığı ve İstanbul<br />
Kültür ve Sanat Vakfı yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1994’te ODTÜ<br />
takdir ödülü, 1999’da ülkeye ve üniversiteye katkıları nedeniy<strong>le</strong><br />
ODTÜ Üstün Hizmet Ödülü aldı. Önde ge<strong>le</strong>n ekonomi dergi ve<br />
gazete<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından birçok defa “en başarılı yönetici” ödülü aldı.<br />
2009’da Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından “Vakıf<br />
İnsanı” ödülüne layık görüldü. Ha<strong>le</strong>n WWF Türkiye Doğal Hayatı<br />
Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve İVCİ İstanbul Venture<br />
Capital Initiative stratejik ağ başkanlığı yapmakta olan Öngör,<br />
Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ve <strong>TED</strong> İstanbul Ko<strong>le</strong>ji Vakfı mütevelli<br />
üyesidir. Profesyonel iş hayatından ayrıldıktan sonra Akhisar’da<br />
kurduğu bağlarında şato usulü Se<strong>le</strong>ndi marka kaliteli şarap yapımına<br />
başlamıştır. Ayrıca “ia orana” isimli Pasifik Okyanusu anılarını<br />
anlattığı bir de kitabı bulunmaktadır.
moda-tasarım<br />
46<br />
<strong>Ankara</strong> merkezli bir iç mimarlık firması olan Pro-fit<br />
yaşam tarzınıza, beğeni<strong>le</strong><strong>ri</strong>nize ve dünya görüşünüze<br />
göre size özel mekânlar yaratmak için 15<br />
senedir proje<strong>le</strong>r üretiyor ve uyguluyor. Uzman,<br />
genç ve dinamik kadrosuyla hizmet veren Pro-fit,<br />
iç mimarlık ve dekorasyon alanında mükemmel bir çözüm ortağı.<br />
Siz yaşamak istediğiniz mekânları hayal ediyorsunuz, Pro-fit<br />
sizin için bu hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong> hayata geçi<strong>ri</strong>yor hem de hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizdekinden<br />
de mükemmel bir şekilde.<br />
Uzun yıllardır oturmakta olduğunuz evinizden sıkıldınız ve<br />
dekorasyonunu değiştirmek istiyorsunuz, belki de sahip olduğunuz<br />
iş<strong>le</strong>tmenizin yeni şubesinin dekorasyonu konusunda<br />
kararsızsınız ya da yeni bir ev aldınız, dekorasyonu için hayal<strong>le</strong>r<br />
kuruyorsunuz ama bunun için bir profesyone<strong>le</strong> ihtiyacınız<br />
var. O zaman bütün bunları gerçek<strong>le</strong>ştirmek için kapısını<br />
çalacağınız en doğru adres<strong>le</strong>rden bi<strong>ri</strong>, Neşet Güne’87<br />
ve eşi La<strong>le</strong> Güne’nin ortağı olduğu, iç mimarlık proje<strong>le</strong>ndirme<br />
ve uygulamaları yapan bir firma olan Pro-fit.<br />
Başta <strong>Ankara</strong> olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirdiği başarılı çalışmalarla<br />
tanınan Pro-fit aynı zamanda ülke<strong>miz</strong>in<br />
büyük müteahhit firmalarının da iş<br />
ortağı durumunda. Rusya ağırlıklı<br />
olmak üzere Ukrayna, Kazakistan,<br />
Moldova, Libya gibi ülke<strong>le</strong>rde proje<strong>le</strong>ndirme<br />
ve uygulamalar yapmakta.<br />
Pro-fit’in müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
sunduğu hizmet<strong>le</strong>r<br />
ağırlıklı olarak proje<strong>le</strong>ndirme.<br />
Eğer müşte<strong>ri</strong><br />
isterse o projenin<br />
uygulamasını da<br />
Pro-fitin uzman ekibi<br />
anahtar teslimi olmak<br />
üzere üst<strong>le</strong>niyor. Proje<br />
ve uygulama dışında<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Tasarımda Mucize<strong>le</strong>r Yaratan Marka<br />
Pro-fit Neşet Güne<br />
Kendimi organizatör gibi görüyorum. İnsanlar yıllarca çalışarak bir ev alıyor ve o evi size teslim<br />
ediyor. Sizin onun hayalini doğru organize etmeniz gerekiyor. Burada önemli olan nokta<br />
herkesin bir tarzı olduğudur. Tarzı olmayan yoktur. Onu doğru tespit etmek gerekir. Ben her<br />
zaman şunu söy<strong>le</strong><strong>ri</strong>m, iyi bir iç mimar eşittir müşte<strong>ri</strong>sinin tarzını iyi teşhis eden kişidir.<br />
Sayer Villası
azı imalatta da müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>re hizmet ve<strong>ri</strong>liyor. Örneğin ahşap<br />
iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kendi atölye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yapabiliyorlar. Bazı müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r ise bir<br />
proje için işin kontrolörlüğünü ta<strong>le</strong>p edebiliyor ya da sadece<br />
danışmanlık hizmeti istiyor.<br />
Pro-fit aslında ev dekorasyonuyla işe başlayan daha sonra<br />
ağırlıklı olarak spor merkezi, spa otel, alışve<strong>ri</strong>ş merkezi<br />
dekorasyonu i<strong>le</strong> ilgili iş<strong>le</strong>re yoğunlaşmış bir firma; ama ev, restoran<br />
ya da ofis dekorasyonundan da kopmuş değil. Alışve<strong>ri</strong>ş<br />
merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong>, otel ya da spor merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong> gibi sirkülasyonun<br />
yoğun olduğu yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, kısacası daha çok insanın yaşadığı,<br />
çok amaçlı kullanılan mekanların dekorasyonunu yapmak<br />
Neşet Güne ve ekibi için çok daha keyifli. Bir opera ve klasik<br />
müzik hayranı olan Neşet Bey’in en büyük hayali ise <strong>Ankara</strong><br />
Dev<strong>le</strong>t Opera ve Ba<strong>le</strong>si Salonu’nun dekorasyonunu yapmak.<br />
Bu arada Neşet Bey’in hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden söz açılmışken kendisinin<br />
bir başka hayali ise bir yat ya da uçağın içini dekore etmek.<br />
Sayer Villası<br />
moda-tasarım<br />
En Önemli Nokta Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n Tarzını İyi Teşhis Etmek<br />
Peki, Pro-fit hayal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi nasıl gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>yor, müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
buluşmadan projenin teslim edilmesine kadar nasıl bir süreç<br />
iz<strong>le</strong>niyor? Bu konuda Neşet Güne şunları söylüyor:<br />
“Her mekânın dekorasyonu farklı farklıdır; ama örnek<strong>le</strong>me<br />
olarak evi alırsak ki en zor olanıdır, şahsa özel olduğu için çok<br />
daha fazla uğraş gerekti<strong>ri</strong>r, şöy<strong>le</strong> bir yol iz<strong>le</strong><strong>ri</strong>z. Öncelik<strong>le</strong>, evde<br />
yaşayan insanlara göre tasarım yapacağımız için onları tanımakla<br />
işe başlarız. Yani, evde günlük yaşamlarını nasıl geçi<strong>ri</strong>yorlar?<br />
Ne<strong>le</strong>rden zevk alıyorlar? Sosyal yaşamlarında ne kadar<br />
aktif<strong>le</strong>r? Dünya görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong> ne? İçe dönük<strong>le</strong>r mi eğ<strong>le</strong>nceyi mi<br />
seviyorlar; yoksa daha mı bohem<strong>le</strong>r? Ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne çok gidip ge<strong>le</strong>n<br />
var mı? Bunları öğrenmek için projeye başlamadan önce bir<br />
süre arkadaşlık etme<strong>miz</strong> gerekiyor, bu süreç içinde de ai<strong>le</strong>den<br />
bi<strong>ri</strong> gibi oluyorsunuz. Ai<strong>le</strong>yi tanıdıktan sonra onların kafalarındaki<br />
fonksiyonları öğreniyoruz yani; yemek odasında çift salon<br />
mu olacak, yatak odasını çok dolaplı mı istiyorlar, kaç çocuk<br />
odası istiyorlar, soyunma odasını ne büyüklükte düşünüyorlar?<br />
Bunları ve daha pek çok detayı öğrendikten sonra oturur bunları<br />
plan üze<strong>ri</strong>nde kâğıda döke<strong>ri</strong>z, onların onaylarını alana<br />
kadar da toplantılar devam ede<strong>ri</strong>z.”<br />
47<br />
Bilkent Otel<br />
Optimum Sinema<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
moda-tasarım<br />
48<br />
Uzman Ekip İş Başında<br />
Detaylı çalışmalar yapıldıktan ve fonksiyon çözüldükten<br />
sonra sıra işin este<strong>tik</strong> boyutuna geliyor. Neşet Bey bu aşamada<br />
müşte<strong>ri</strong>yi işin içine çok fazla sokmadığını, ilk başta almaları<br />
gereken bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> aldığını, müşte<strong>ri</strong>nin tarzını ve çizgisini öğrendiğini,<br />
bu işin aslında bir tür şov olduğunu, müşte<strong>ri</strong>nin evini<br />
gördüğünde şaşırması gerektiğini söylüyor. Müşte<strong>ri</strong>nin hayalini,<br />
istediğini gerçek<strong>le</strong>ştirememişseniz müşte<strong>ri</strong>yi iyi tanıyamamışsanız<br />
demektir diye de söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne devam ediyor. Pro-fit ekibinin<br />
başına böy<strong>le</strong> bir şey gelmemiş, bunun en önemli nedeni<br />
de müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni çok iyi analiz edebilme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gizli.<br />
Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong> ilgili yeterli ve<strong>ri</strong> toplandıktan sonra genel konsept<br />
tasarımları yapmak için masada, proje karşısında yalnız<br />
olmayı tercih ediyor Neşet Bey. Pro-fit’de genel konsept çalışmaları<br />
yapan başka uzmanlar da var. Pro-fit tam bir ekip çalışması<br />
yürütüyor ve ekipte herkesin görevi belli. Genel koordinatör<br />
tasarım dağıtımını yapıyor. Teknik ekip ayrı, malzeme seçimini<br />
yapan ayrı. Bütünü oluşturan sonucu ortaya çıkaran ve<br />
bunları koordine eden bir de direktör var.<br />
Müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğrenmek isteyeceği en önemli konulardan bi<strong>ri</strong><br />
de tabiî ki bu çalışmaların ücret<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>lmesiy<strong>le</strong> ilgili. Bunun için<br />
de yapılan çalışmanın ne fiyata çıkacağına dair bir bütçe çalışması<br />
yapılıyor. Ortaya çıkan fiyat eğer müşte<strong>ri</strong>nin bütçesini<br />
aşarsa yeniden revize ediliyor. Süre konusunda ise en küçük<br />
proje için bi<strong>le</strong> an az 60 gün harcanıyor. Bütün bu çalışmalar<br />
süresince dost olunan müşte<strong>ri</strong><strong>le</strong>re teslim sonrası hizmet de<br />
ve<strong>ri</strong>liyor.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Bilkent Otel<br />
Bütün bu çalışma sürecinin uzun ve meşakkatli bir yol olduğunu<br />
söy<strong>le</strong>yen Neşet Güne söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor:<br />
“Kendimi organizatör gibi görüyorum. İnsanlar yıllarca çalışarak<br />
bir ev alıyor ve o evi size teslim ediyor. Onun hayalini doğru<br />
organize etmeniz gerekiyor. Burada önemli olan nokta herkesin<br />
bir tarzı olduğudur. Tarzı olmayan yoktur. Onu doğru tespit<br />
etmek gerekir. Ben her zaman şunu söy<strong>le</strong><strong>ri</strong>m iyi bir iç mimar<br />
eşittir müşte<strong>ri</strong>sinin tarzını iyi teşhis eden kişidir.”<br />
Güne’den Dekorasyonla İlgili Tüyolar ve 2010 Trend<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
İç mima<strong>ri</strong> ve dekorasyon konusunda uzman bir ismi bulmuşken<br />
dekorasyonda dikkat edilmesi gereken<strong>le</strong>r konusunda<br />
öne<strong>ri</strong><strong>le</strong>r almadan olmaz. Neşet Güne bu konuda şunları söylüyor:<br />
“Karanlık mekânlar yaratmayın. Evin aydınlatılmasını kesinlik<strong>le</strong><br />
spotla yapmayın. Aydınlatmada beyaz ışık ye<strong>ri</strong>ne, sarısıcak<br />
ışık kullanın. Ev aydınlatması yumuşak olmalı, aplik<strong>le</strong> ya<br />
da masa üze<strong>ri</strong>nde bir abajurla olabilir. Mekânın demirbaşı olan<br />
pencere, kapı, süpürgelik ve gömme dolapları her şey<strong>le</strong> uyumlu<br />
olabi<strong>le</strong>cek renk<strong>le</strong>rde boyamak gerekir; kemik, bej ve pudra<br />
gibi. Apartman daire<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde tavanlar hep basık olur, kartonpiyer<strong>le</strong>r<br />
mekânı daha da basıklaştırır, yüksek mekânlar ise insana<br />
rahatlık ve<strong>ri</strong>r, bu etkiyi sağlamak için boyuna desenli kâğıtlar<br />
kullanılabilir.”<br />
Ünlü mimar bu senenin dekorasyon trend<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> ilgili de şu<br />
bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>yor:<br />
“2010’da ekolojik trend var. Sanatta ve edebiyatta olduğu<br />
gibi dekorasyonda da geçmişe dönüş var. İnsanlarda doğaya,<br />
ilkel çağlara gitme isteği var. Çünkü günümüzde pek çok şey<br />
iyiye gitmiyor, bu neden<strong>le</strong> insanlar öz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne dönmeye çalışıyor,<br />
bunun için de doğayı ve renk<strong>le</strong><strong>ri</strong> evine taşımak istiyor. Doğal<br />
malzeme<strong>le</strong>r kullanılacak, ham ahşaplar, bitki kökü dediği<strong>miz</strong><br />
renk<strong>le</strong>r, eskitme malzeme<strong>le</strong>r ve tabii ki aynalar da ön planda.<br />
2010’da yeşilin tonları çok kullanılacak. Su, dünyada değerli<br />
olmaya başladı, çünkü su, güç ve medeniyet demektir, dolayısıyla<br />
mavinin tonları kullanılacak. Aydın, sıcak ve dingin atmosferli,<br />
çok büyük ve geomet<strong>ri</strong>k desen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hâkim olacağı güzel<br />
bir yıl olacak 2010. Son olarak Barok, Rokoko, Artdeco akımlarının<br />
tekrar hâkim olacağını da söy<strong>le</strong>mek gerekir. Daha insancıl<br />
çizgi<strong>le</strong>r geldi. Ruhsuz modernizm bitti gibi. İskandinav Avrupa’sı<br />
tarzı olan kübist çizgi<strong>le</strong>r kalmadı.”<br />
Pro-fit İ<strong>le</strong>tişim:<br />
Adres: Nenehatun Caddesi 116/1 GOP / ANKARA<br />
Tel: 0312 436 71 26 / 447 82 34 /<br />
www.profitnesetgune.com<br />
Base Life Club
çevre<br />
50<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Genetiği Değişti<strong>ri</strong>lmiş<br />
Organizmalar-2<br />
Dergi<strong>miz</strong>in geçtiği<strong>miz</strong> sayısında, genel olarak gen, gen aktarımları ve gene<strong>tik</strong> yapısı<br />
biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından değişti<strong>ri</strong>lmiş ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sağlık <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ne<br />
amaçla üretilip dünya üze<strong>ri</strong>ne salınmaya çalışıldığını anlatmıştık. Bu sayımızda konumuza<br />
kaldığımız yerden devam ediyoruz.<br />
1996 yılından itibaren tica<strong>ri</strong><strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmeye Arca ATAY<br />
başlanan GDO’lu tarımsal ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n %85’i<br />
ABD, Kanada, Arjantin, Brezilya gibi Ekolojik Yaşam <strong>Derneği</strong><br />
Ame<strong>ri</strong>ka kıtası ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde üretilmekte, Asya<br />
(EKODER) Başkanı<br />
ve Af<strong>ri</strong>ka kıtasındaki Güney Af<strong>ri</strong>ka, Çin ve<br />
Hindistan i<strong>le</strong> birlikte bu oran % 98’e çıkmaktadır.<br />
Dünya GDO’lu üretim alanı miktarı 125 milyon hektar civarındadır<br />
ve bu üretimin neredeyse yarısı ABD’de yapılmaktadır.<br />
27 üyeli Avrupa Birliği’nde sadece 7 ülkede GDO’lu ürün<strong>le</strong>rden<br />
bir tek MON810 isimli mısıra izni ve<strong>ri</strong>lmiş olup, bunların<br />
toplam üretim alanı 110.000 hektardan azdır ve git<strong>tik</strong>çe de<br />
azalma eğilimi göstermektedir. Zira Türkiye’nin de içinde olduğu<br />
birçok dünya ülkesi gibi, AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin halkları GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde üretilmesini ve tüketilmesini istememektedir<strong>le</strong>r.<br />
Gerek biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerekse GDO savunucusu<br />
bazı kişi ve kurumların söy<strong>le</strong>m ve savlarının<br />
aksine, GDO’lu tarım ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin dişe dokunur<br />
göz<strong>le</strong> görünür hiçbir avantajı bulunmamaktadır.<br />
Üze<strong>ri</strong>nde büyük po<strong>le</strong>mik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yapıldığı<br />
ve yalanların söy<strong>le</strong>ndiği sav ve söy<strong>le</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
birkaç can alıcı soru i<strong>le</strong> çürütmek mümkün.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong>r sağlıklı mıdır?<br />
A<strong>le</strong>rji, toksisite, kanse<strong>ri</strong> te<strong>tik</strong><strong>le</strong>me, bağışıklık sistemini zayıflatabilme<br />
etkisi, antibiyo<strong>tik</strong><strong>le</strong>re karşı direnç geliştirme, transfer<br />
edi<strong>le</strong>n gen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n insan veya hayvan bünyesindeki yararlı bakte<strong>ri</strong><strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
bir<strong>le</strong>şebilme olasılığı, besin kalitesinde bozulma, enzim<br />
sisteminde değişiklik gibi <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong>r, bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hiçte masum<br />
olmadıklarının ispatıdır. GDO’lu ürün<strong>le</strong>r yete<strong>ri</strong>nce test edilip,<br />
araştırılmadan, canlı sağlığı üze<strong>ri</strong>ndeki zararsızlıkları ispatlan-
madan piyasaya sürülmektedir. Çeşitli akademisyen ve üniversite<br />
araştırma gruplarının çeşitli ülke<strong>le</strong>rde yaptıkları çalışma ve<br />
araştırmalar, bunların sağlık <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong> konusunda güvenilir olmadıklarını<br />
kanıtlamıştır.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong>r ekolojiye zarar vermez mi ve biyolojik<br />
çeşitlilik için tehdit oluşturmaz mı?<br />
• GDO’lu ürün üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılan yabani ot ilacı miktarı<br />
artmış, kullanılan yoğun pestisit<strong>le</strong>r toprak yapısını bozmaya<br />
devam etmiştir, doğal toprak mikroflorası, faydalı mikro organizmalar<br />
ve faydalı böcek<strong>le</strong>r yok edilmeye devam etmektedir,<br />
• Yabani ot ilaçlarına dayanıklılık kazanan yeni canavar<br />
otlar çıkmıştır,<br />
• Brezilya ve Arjantin’de biyoyakıt eldesi için GDO’lu soya<br />
ve kanola üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin te<strong>tik</strong><strong>le</strong>nmesiy<strong>le</strong> yeni topraklar kazanılması<br />
amacıyla yağmur ormanları katliamı başlamıştır,<br />
• Taşınan po<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<strong>le</strong> gen kaçışları olmuş, hem mevcut konvansiyonel<br />
kültür bitki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, hem de yabani akrabalara gen<br />
bulaşması olmuştur. Böy<strong>le</strong>ce konvansiyonel ve organik tarım<br />
ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong> GDO’lu ha<strong>le</strong> gelmiş, yabani akrabalarına gen kaçışı i<strong>le</strong><br />
GDO’lu yabani otlar oluşmuştur.<br />
• Biyoteknoloji korsanları, kendi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ait olmayan yerel<br />
tohumların patent<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni alarak ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n biyoçeşitliğine müdaha<strong>le</strong><br />
ederek yerel tohumları patent<strong>le</strong>meye çalışmaktadırlar.<br />
• Toprak ve su kirliliği, faunada değişim, mikrorganizmalarda<br />
değişim, bitkisel çeşitlilikte değişim ve çeşitlilik kaybı ekosisteme<br />
müdaha<strong>le</strong>nin ve gene<strong>tik</strong> kir<strong>le</strong>nmenin bir sonucu olup<br />
endüst<strong>ri</strong>yel tarımın transgenik bitki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yayılımı i<strong>le</strong> dünya ekosistemini<br />
çöküşe doğru sürük<strong>le</strong>mektedir.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong>r ucuz mudur ve üretim maliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
diğer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden düşük müdür?<br />
• GDO’lu ürün<strong>le</strong>rde daha yüksek maliyet<strong>le</strong>r ortaya çıkmış,<br />
patentli tohum nedeniy<strong>le</strong> daha pahalı ve her yıl tohuma yeni-<br />
çevre<br />
den para vererek almak zorunda olan çiftçinin üretim maliyeti<br />
artmıştır.<br />
• Bu arada tarımsal biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> herbisit<strong>le</strong>re<br />
(yabani ot ilacı) to<strong>le</strong>ranslı GDO’lu tohumlarını satarken kendi<br />
üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong> olan herbisit<strong>le</strong><strong>ri</strong> de yoğun bir şekilde satmaktadırlar.<br />
Zira bu şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>n amaçlarından bir tanesi de ilaçlara to<strong>le</strong>ranslı<br />
tohumlarını satarken bunlar için kullanılacak kimyasalları da<br />
satmak ve kârlarını ikiye katlamaktır.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong>r, konvansiyonel ve organik ürün<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />
belirli bir izolasyon mesafesinde, birlikte eki<strong>le</strong>bilir<br />
mi?<br />
Birlikte eki<strong>le</strong>bilirliğin mümkün olmadığı, izolasyon mesafe<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
konmasına rağmen her zaman gen bulaşması olabi<strong>le</strong>ceği<br />
ispatlanmıştır. Birçok konvansiyonel ve organik ürün bu bulaşmalar<br />
sonucunda GDO’lu olmuşlardır ve çoğu imha edilmek<br />
zorunda kalınmıştır. Bu bulaşma örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne aşağıda değini<strong>le</strong>cektir.<br />
GDO’lu tohumların ve<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong> yüksek midir, çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
geli<strong>ri</strong>ni arttırmada faydaları olmuş mudur?<br />
• ABD üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından 15 binin üze<strong>ri</strong>nde çiftçiy<strong>le</strong><br />
yapılan çalışmalarda, genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soyanın diğer soyalara<br />
göre % 5,3 daha az ve<strong>ri</strong>mli olduğu tespit edilmiştir.<br />
• Kansas Dev<strong>le</strong>t Üniversitesi'nin yaptığı çalışmalarda ise<br />
genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soyanın ve<strong>ri</strong>mliliğinin % 9 oranında düşük<br />
olduğu sonucuna varılmıştır<br />
• Birçok ülke çiftçisi, ve<strong>ri</strong>m ve kalitede normal konvansiyonel<br />
üretimin altında değer<strong>le</strong>r elde et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve para kay<strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
öne sürerek GDO’lu tohum şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni mahkemeye vermiştir<br />
(Hindistan ve Endonezya’daki pamuk çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>)<br />
• Paraguay, genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş soya ekim alanı bakımından<br />
dünyada yedinci sıradadır. Fakat Paraguay köylü<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
% 40'ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.<br />
51<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
çevre<br />
52<br />
• 2000 yılından bu yana Güney Af<strong>ri</strong>ka'da genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş<br />
pamuk eken çiftçi sayısında 4 kata yakın bir azalma<br />
görülmüştür.<br />
• Hint tarımına genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş tohum şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> egemen<br />
olmaya başladığından bu yana sömürü sistemi dayanılmaz<br />
bir hâl almıştır. Hindistan’da genetiği değişti<strong>ri</strong>lmiş tohumlarla<br />
pamuk yetiştiren ve ipoteğini ödeyemeyen çiftçi<strong>le</strong>r canlarına<br />
kıymaya başlamışlardır. Hindistan’da 1997-2007 arasında<br />
intihar eden çiftçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sayısı İçiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı ve<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne göre 182<br />
bin 936’dir. 2008 rakamlarının 16 bine yaklaştığı belirtilmektedir.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n diğer ürün<strong>le</strong>re karışma <strong>ri</strong>ski var<br />
mıdır? İnsan gıdası için üretilmeyen GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
gıda zinci<strong>ri</strong>ne karışmasını ön<strong>le</strong>mek mümkün müdür?<br />
• Hayvan yemi olarak üreti<strong>le</strong>n Starlink mısırı insan gıdasına<br />
bulaşmış ve market raflarından toplatılmıştır. Yiyen insanlara ne<br />
olduğu bilinmemek<strong>le</strong> beraber mısır unu ürününü piyasaya<br />
süren Kraft şirketi, büyük maddi zarar görmüştür.<br />
• Bayer firmasının yasallaşmamış GDO’lu uzun pi<strong>ri</strong>nci<br />
LL<strong>ri</strong>ce601, ABD’nin GDO’suz olarak dünya ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ihraç ettiği<br />
pi<strong>ri</strong>nç<strong>le</strong>rde tespit edilmiştir. Bu durum ise, daha tica<strong>ri</strong> olarak<br />
ekimi yapılmayan bir pi<strong>ri</strong>nç hattının nasıl konvansiyonel pi<strong>ri</strong>nce<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
bulaşabildiğinin ve bunun da insan gıda zinci<strong>ri</strong>ne girebildiğinin<br />
somut bir örneğidir.<br />
• Avrupa Birliği’nin GDO’larla ilgili mevzuatında GDO e<strong>tik</strong>etiy<strong>le</strong><br />
satışına izin ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n dışında çeşitli ülke market raflarından<br />
alınan ve bebek mamaları dâhil birçok gıda ürünü<br />
örneğinde GDO saptanmış ve bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n isim<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve üretici<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
çevre ve tüketici örgüt<strong>le</strong><strong>ri</strong> vasıtasıyla internete ve basına yansıtılmıştır.<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong>r dünyadaki açlığa bir çare midir?<br />
GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ekilmeye başlamasıyla dünyadaki<br />
açlık bitmiş ya da azalmış mıdır?<br />
• GDO’lu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tica<strong>ri</strong> olarak ekilip dikilmesinin üze<strong>ri</strong>nden<br />
13 yıl geçmiş ve GDO’lu ekim alanları 120 milyon hektara<br />
ulaşmış olmasına rağmen, bu ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n açlığa çare olmadıkları,<br />
aç insan sayısının bir milyara ulaşmış olmasından bellidir.<br />
• Dünyada gıda azlığı değil, fazlalığı söz konusudur. Uluslararası<br />
tekel<strong>le</strong><strong>ri</strong>n faaliyetinin merkezi haline ge<strong>le</strong>n gelişmiş<br />
ülke<strong>le</strong>rde, özellik<strong>le</strong> buğday, mısır, soya, pi<strong>ri</strong>nç gibi dünya gıda<br />
tüketiminin önemli bir kısmını oluşturan gıda madde<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
büyük bir üretim fazlası vardır. Tarım ve gıda tekel<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
arasındaki kıyasıya reka<strong>bet</strong>in kışkırttığı bu aşırı üretimin<br />
sonucunda ortaya çıkan ürün fazlası için yeni pazarlar yaratılmak<br />
zorundadır. El<strong>bet</strong>te bu pazarlar için en kolay aday, tarım<br />
sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong> sorunlu, başka alanlarda da bin bir zorlukla mücade<strong>le</strong><br />
etmekte olan az gelişmiş ülke<strong>le</strong>rdir. Bu ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tarım sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
gıda ve tarım endüst<strong>ri</strong>si şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin çıkarlarına hizmet eden<br />
neo-liberal poli<strong>tik</strong>alar doğrultusunda yeniden yapılandırılırken,<br />
en fazla zarar gören<strong>le</strong>r de tarımsal alandaki nüfusun büyük bir<br />
kısmını oluşturan küçük çiftçi<strong>le</strong>rdir. IMF, DTÖ gibi kuruluşların<br />
dayattığı tarım poli<strong>tik</strong>aları sayesinde iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yapamaz ha<strong>le</strong><br />
ge<strong>le</strong>n küçük çiftçi<strong>le</strong>r, birer birer açlar ordusuna katılmaktadırlar.<br />
Son 20 yıldır neoliberal sistemin çarkları siyasi güç<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
gelişmiş ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hükümet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden ve IMF, DB ve DTÖ gibi<br />
örgüt<strong>le</strong>rden alan endüst<strong>ri</strong>yel şirket<strong>le</strong>rden yana dönmektedir.<br />
Uluslararası ve uluslar üstü biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong> hiçbir güçten<br />
çekinmeden ve hatta zaman zaman her türlü yasal olmayan<br />
yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong> de kullanarak (yasal olmayan tohumlarını konudan<br />
haberdar olmayan çiftçi<strong>le</strong>re satarak veya bedava vererek) dünya<br />
üze<strong>ri</strong>ndeki tohum hâkimiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni kurdular. “Gene<strong>tik</strong> Kir<strong>le</strong>nme”ye<br />
ve gene<strong>tik</strong> olarak müdaha<strong>le</strong> edilmiş ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n toplum<br />
sağlığına ve çevreye etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> ilgili olarak biyoteknoloji endüst<strong>ri</strong>sinin<br />
görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni di<strong>le</strong> getiren bir yetkili konuyu şu cüm<strong>le</strong><strong>le</strong>r i<strong>le</strong><br />
özet<strong>le</strong>mektedir: “Monsanto’nun biyoteknolojik gıdaların güvenilirliğini<br />
ispatlamak gibi bir yükümlülüğü olmamalıdır, zira bizim<br />
işi<strong>miz</strong> satabildiği<strong>miz</strong> kadar ürün satmaktır. Güvenilirliği sağlamak<br />
Gıda İlaç Dairesi’nin (FDA) görevidir”.<br />
Nihayet şu anda Meclis’te olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası<br />
çok yakında oylanacak ve kanunlaşacaktır. Bu yasanın,<br />
2006’da çıkarılan Tohumculuk Yasası’nın aksine yabancı gen<br />
aktarımlı tohum ve gıdaların gi<strong>ri</strong>ş ve üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne serbestlik<br />
değil yasak geti<strong>ri</strong>lmesini istiyor, tüm üretici<strong>le</strong><strong>ri</strong>, tüketici<strong>le</strong><strong>ri</strong>, sivil<br />
toplum örgüt<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve bilim insanlarını bu konuda uyanık ve<br />
duyarlı olmaya, tarımsal biyoteknoloji şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ülke topraklarını<br />
GDO’larla işgal etme senaryosuna karşı çıkmaya çağırıyoruz.
gezi<br />
54<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Kendinize Bir İyilik Yapın!<br />
Hepi<strong>miz</strong>in şehir hayatının karmaşasından<br />
uzaklaşmak, doğayla baş başa<br />
kalmak istediği zamanlar olmuştur, bir<br />
zamanlar ağaçlara ev kuran atalarımızdan<br />
miras kalan gen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in de bunda<br />
payı büyük olsa gerek. İşte doğanın<br />
sizi çağırdığı böy<strong>le</strong> zamanlarda gidebi<strong>le</strong>ceğiniz,<br />
bir adres var; Thuya. Ekotarım,<br />
eko-tu<strong>ri</strong>zmin bir arada olduğu<br />
Thuya, doğa tutkunlarına doğa i<strong>le</strong> iç<br />
içe ama bir o kadar da konforlu bir<br />
ortam sunuyor.<br />
Sizi<br />
Bekliyor<br />
Thuya, yurt dışında benzer<strong>le</strong><strong>ri</strong> çokça olan ve sayıları<br />
her geçen gün artan doğa i<strong>le</strong> bütün<strong>le</strong>şmek isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
bir araya geldiği mekânlara Türkiye’deki ilk<br />
örnek. Yalova Armutlu’da bulunan İstanbul’a iki<br />
saat uzaklıktaki bu eko-pansiyon, çiftlik ve doğa<br />
hayatını yaşamak isteyen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n vazgeçemeyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> bir yer.<br />
Thuya yalnızca bir bu<strong>tik</strong> otel değil, ülke<strong>miz</strong>e alternatif bir<br />
tu<strong>ri</strong>zm anlayışını yer<strong>le</strong>ştiren, aynı zamanda eko-tarım yapan<br />
özel bir çiftlik.<br />
Thuya’nın sahibi Tülay Andiç: “1994’te çiftliği kendi<strong>miz</strong> için<br />
kurduk, yine eko-tarım yapıyorduk ama sertifikasız. Biz çok istifade<br />
et<strong>tik</strong>, çoluk çocuk büyüdü, başkaları da bu güzellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> tecrübe<br />
etsin diye paylaşmak istedik, çiftliği bu<strong>tik</strong> ote<strong>le</strong> dönüştürme<br />
fik<strong>ri</strong> de böy<strong>le</strong> doğdu.” diyor.<br />
Hem ekolojik tarım hem ekolojik tu<strong>ri</strong>zm yapılan Thuya,<br />
ülke<strong>miz</strong>de, Agro Eko-tu<strong>ri</strong>zm (doğayı, insanı ve sosyo-kültürel<br />
ortamı gözeterek ekonomik faaliyet yapan tu<strong>ri</strong>zm iş<strong>le</strong>tmesi)<br />
Sertifikası’nı İtalyan Çevre Enstitüsü’nden alabi<strong>le</strong>n ilk ve tek<br />
iş<strong>le</strong>tme. Bu durum iş<strong>le</strong>tmecinin haklı olarak gurur duymasını<br />
sağlıyor, çünkü uluslararası bir çevre enstitüsü tarafından sertifikalanmak<br />
çok da kolay değil.
Thuya’yı farklı kılan diğer<br />
unsur ise; mutfakta kullanılan<br />
ürün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n en az yüzde 80’inin kendi<br />
üret<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> sertifikalı ekolojik<br />
ürün<strong>le</strong>rden oluşması. Thuya ayrıca<br />
bir dizi çevre kirliliğini ön<strong>le</strong>yici<br />
uygulamaları i<strong>le</strong> bulunduğu bölgenin<br />
bir dev<strong>le</strong>t projesiy<strong>le</strong> ekotarıma<br />
geçmesine katkı sağlayarak,<br />
ekolojik havza ilan edilmesine<br />
de vesi<strong>le</strong> olmuş.<br />
Çam Ormanları ve Deniz<br />
Konuklarını sahip olduğu beş<br />
odasında üç personeliy<strong>le</strong> ağırlayan<br />
Thuya’da oda-kahvaltı hizmeti<br />
ve<strong>ri</strong>liyor, istenirse öğ<strong>le</strong>,<br />
akşam yemeği de oluyor. Uludağ<br />
ve Gemlik Körfezi, manzaralı,<br />
çam ormanları arasında olan<br />
Thuya’yı daha çok genç gruplar,<br />
çocuklu ai<strong>le</strong><strong>le</strong>r, 28-45 arası çift<strong>le</strong>r<br />
ve çevreye duyarlı, yüksek öğretimli<br />
insanlar tercih ediyor. Faaliyette<br />
olduğu beş yıllık süreçte<br />
müdavim<strong>le</strong><strong>ri</strong> de oluşmuş Thuya’nın. İznik, Bursa, Mudanya,<br />
Uludağ, Gemlik, Yalova, E<strong>ri</strong>kli ve Esenköy Şela<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>’ne çevre<br />
gezi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin düzen<strong>le</strong>ndiği eko-çiftlik, grup çalışmaları ve seminer<br />
organizasyonları için de son derece uygun.<br />
Mavi bayraklı Armutlu sahil<strong>le</strong><strong>ri</strong> ise çiftliğe sadece 5 km<br />
uzaklıkta ve konuklara ulaşım için servis sağlanıyor. Di<strong>le</strong>rseniz,<br />
Thuya’ya ait arabayla 5 dakika mesafedeki Armutlu Kaplıcaları’na<br />
gidebilirsiniz.<br />
gezi<br />
Ev Şarabı Yapın, Zeytin<br />
Toplayın<br />
Thuya’da trekking, jeepli<br />
safa<strong>ri</strong>, piknik, gıda üretimi, botanik<br />
çalışması, resim ve fotoğraf<br />
atölyesi i<strong>le</strong> cam-ahşap boyama<br />
gibi etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> yapmak mümkün,<br />
ancak bu etkinlik<strong>le</strong>r en az 4 kişiy<strong>le</strong><br />
olabiliyor ve özel organizasyona<br />
tabii. Kış aylarında hafta sonları<br />
ta<strong>le</strong>be göre yoga meditasyon,<br />
kreatif mutfak ve detoks yapılıyor.<br />
Binicilik meraklılarına da, çiftlikte<br />
haziran-eylül arası binicilik ders<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ve<strong>ri</strong>liyor. Eylül 15’te ev şarabı yapımı,<br />
kasım 15’te de zeytin toplama<br />
etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne katılabiliyorsunuz.<br />
Siz de yaşadığınız şeh<strong>ri</strong>n<br />
gürültü ve sıkıntılarından uzaklaşmak,<br />
kendinizi doğanın kollarına<br />
atmak istiyorsanız, bu çiftlik tam<br />
size göre. Sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz<strong>le</strong> birlikte<br />
keyifli saat<strong>le</strong>r geçirebilir, acaba ne<br />
yiyorum? diye düşünmeden sağlıklı<br />
yiyecek<strong>le</strong>r yiyebilirsiniz. Evinize dönerken, bahçesinden<br />
ekolojik sebze ve meyve<strong>le</strong>r de satın alabi<strong>le</strong>ceğiniz Thuya’nın ev<br />
sahip<strong>le</strong><strong>ri</strong> “Kendinize iyilik yapmayı düşünürseniz, biz sizi ağırlamaya<br />
hazırız.” diyorlar.<br />
İ<strong>le</strong>tişim<br />
Adres: Mecidiye Köyü, No 9-10 Yalova-Armutlu<br />
Tel : 0 226 535 6383 Faks : 0226 535 6380 Mobil : 0 533 492 0457<br />
www.thuya-ekopansiyon.com<br />
55<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
uzman maka<strong>le</strong>si<br />
56<br />
Türkiye’nin, Altı Maden,<br />
Üstü Ta<strong>ri</strong>h ve Doğal Güzelliktir<br />
Ümit Akdur’71<br />
Altın Madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanı<br />
Madencilik, yer kabuğunda bulunan altın, kömür,<br />
çinko, bakır, demir, bor gibi ekonomik değer taşıyan<br />
maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulundukları yerden çıkarıp, iş<strong>le</strong>yip<br />
insan yaşamına katan bir iş alanıdır. Günümüzde,<br />
bu sürece, işin bitiminde madencilik<br />
yapılan yer<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğayla uyumlu ha<strong>le</strong> getirme faaliyeti de dahil<br />
edilmiştir.<br />
İnsanlık ta<strong>ri</strong>hi i<strong>le</strong> madencilik ta<strong>ri</strong>hi adeta ortak yazılmıştır.<br />
İnsanoğlu taşa şekil verdikten sonra, hayatı kolaylaşmış; toprağı<br />
iş<strong>le</strong>miş, daha kolay avlanmıştır. Bakır, tunç ve demir de keşfedilip<br />
iş<strong>le</strong>ndikçe, bu maden<strong>le</strong>r insan yaşamının boyutlarını öy<strong>le</strong><br />
değiştirmiş ki, insanlık ta<strong>ri</strong>hinin geçirdiği süreç<strong>le</strong>re adlarını vermiş<strong>le</strong>rdir.<br />
İğne iplikten uzay mekiğine kadar, yaşamımızın ayrılmaz<br />
parçası olan maden<strong>le</strong>r bugün dahi dünyanın siyasi, ekonomik<br />
ve sosyal yaşamın en belir<strong>le</strong>yici etmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin başında<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
2001 yılından itibaren ülke<strong>miz</strong>de altın üretimi başlamış olup; 2009 yılında<br />
yaklaşık 15 ton altın üretilmiştir. Bu üretim seviyesi i<strong>le</strong> İsveç, Finlandiya<br />
gibi üretici ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> de geçerek, Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında en büyük<br />
altın üreticisi konumuna gelinmiştir. Ancak çok yüksek altın potansiyeline<br />
rağmen, ülke<strong>miz</strong>; Çin, ABD, Güney Af<strong>ri</strong>ka, Rusya, Kanada, Avustralya<br />
gibi ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çok ge<strong>ri</strong>sinde kalmaktadır.<br />
gelmektedir.<br />
Ülke<strong>miz</strong>, sanayisinin ihtiyaç duyduğu hammadde ve ara<br />
mal ithalatı için her yıl 150 milyar dolardan fazla döviz ödemekte<br />
ve 2003 yılından sonra enerji ve metal fiyatlarındaki artış<br />
nedeniy<strong>le</strong> de bu rakam giderek büyümektedir. Toplam ithalatımızın<br />
%75’i enerji ve iş<strong>le</strong>nmemiş maden ve ara mal ithalatı faturasından<br />
kaynaklanmaktadır.<br />
Maden çeşitliliği açısından dünyanın zengin bölge<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
olan Anadolu, madencilik ta<strong>ri</strong>hinde pek çok “İlk”e şahit olmuştur.<br />
Örneğin; M.Ö. 7 binli yıllarda metal<strong>le</strong>r ilk olarak, Anadolu'da<br />
keşfedilmiş, bakır ilk olarak Kıbrıs'ta M.Ö. 3 binli yıllarda çıkartılmış,<br />
mermer ilk olarak M.Ö. 1000 yılında Afyon'da iş<strong>le</strong>nmiştir.<br />
Salihli-Sart’ta ilk altın paranın basılmasıyla da dünya ekonomi<br />
ta<strong>ri</strong>hi başlamıştır.<br />
Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından
kaçarak, 4 Aralık’ta madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çalışmakta olduğu bir mağaraya<br />
sığınan ve bu madenci<strong>le</strong>r tarafından azize kabul edi<strong>le</strong>n<br />
Santa Barbara'nın İzmit'te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği<br />
mekânların Anadolu olmasının da madencilik ta<strong>ri</strong>hinde önemli<br />
bir ye<strong>ri</strong> vardır. 4 Aralık tüm dünyada "Dünya Madenci<strong>le</strong>r Günü"<br />
olarak kutlanmaktadır.<br />
Tüm maden<strong>le</strong>r içinde ayrıcalıklı konumunu ta<strong>ri</strong>h boyunca<br />
korumuş olan altın, ülke<strong>miz</strong>de de hem yaygın bir yatırım aracıdır,<br />
hem de kültürel etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de önemli bir yere sahiptir.<br />
Dünyada altın ta<strong>le</strong>bi en yüksek ülke<strong>le</strong>r arasında yer alan Türkiye,<br />
her yıl ortalama 200 ila 250 ton arasında altın ithal etmekte<br />
ve bugünkü fiyatlarla yılda yaklaşık 6-7 milyar dolar ödemektedir.<br />
Altın üretimine başladığımız 2001 yılından bu yana 15 tona<br />
ulaşan üretim seviye<strong>miz</strong> i<strong>le</strong> İsveç, Finlandiya gibi üretici ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
geçerek, Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında en büyük altın üreticisi<br />
konumuna gelinmiştir. Ancak 6500 ton altın potansiyeli<strong>miz</strong><br />
gözönüne alındığında üretimi<strong>miz</strong>, potansiyeli<strong>miz</strong>e göre çok<br />
düşüktür.<br />
Sanayide veya günlük yaşamımızda kimyasal madde<strong>le</strong>r<br />
vazgeçilmez bir konuma gelmiştir. Sanayide, üretim için 100<br />
binden fazla kimyasal<br />
kullanılmaktadır.<br />
Bu neden<strong>le</strong>, bütün<br />
dünyada kimyasalların<br />
üretimi ve ticareti<br />
serbesttir. Toksikoloji<br />
biliminde kimyasal<br />
madde<strong>le</strong>r zehirli<br />
veya zehirsiz olarak<br />
adlandırılmaz. Çünkü<br />
uygun dozaj aşıldığında<br />
her kimyasal<br />
madde zehir etkisine<br />
sahiptir. Ancak bir<br />
kimyasalın bir sanayi<br />
üretiminde kullanılabilmesi<br />
için toksikoloji bilmi tarafından belir<strong>le</strong>nen sınır değer<strong>le</strong>r<strong>le</strong>r<br />
göz önüne alınarak hazırlanan mevcut yönetmelik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve<br />
standartların gerek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ye<strong>ri</strong>ne geti<strong>ri</strong>lmesi zorunludur. Aksi takdirde<br />
söz konusu kimyasalın o üretim için kullanımına müsaade<br />
edilmez.<br />
Siyanür, sanayide tekstil başta olmak üzere (ak<strong>ri</strong>lik gibi<br />
sente<strong>tik</strong> kumaşlar, sente<strong>tik</strong> iplik<strong>le</strong>r, orlon vb.) plas<strong>tik</strong>, naylon,<br />
sünger imalinde, kauçuk ayakkabı yapımında, kuyumculukta,<br />
ilaç sanayinde ve daha pek çok alanda gerekli ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r alınarak<br />
kullanılmaktadır. Toksikoloji bilmine göre, siyanür, altın üretiminde<br />
kullanımı nedeniy<strong>le</strong> oluşabi<strong>le</strong>cek <strong>ri</strong>sk<strong>le</strong><strong>ri</strong>n alınan<br />
ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r<strong>le</strong> kolayca gide<strong>ri</strong><strong>le</strong>bildiği <strong>ri</strong>sk grubuna girmektedir. Bu<br />
kimyasalın diğer sanayi üretim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılmasının gözardı<br />
edilip sadece altın üretiminde kullanılmasına karşı çıkılmasının<br />
bilimsel ve teknik bir yönü olamaz.<br />
Dünyada yaklaşık 800 altın ve gümüş madeni bulunmaktadır.<br />
Bunların %95’inde altın ve gümüş üretimi siyanür kullanılarak<br />
gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmektedir. Ge<strong>ri</strong>ye kalan %5’inde ise cevher<br />
uzman maka<strong>le</strong>si<br />
özelliği nedeniy<strong>le</strong> altın tane<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>ri</strong> taneli olmaları nedeniy<strong>le</strong> altın<br />
gravimet<strong>ri</strong>k yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> elde edilmektedir. Ülke<strong>miz</strong>de, çok<br />
çeşitli sanayi dallarında, bugüne kadar hiç bir olumsuzlukla<br />
karşılaşılmadan kullanılan yıllık yaklaşık 300 bin ton çeşitli siyanür<br />
bi<strong>le</strong>şiğinin %1’i altın üretiminde kullanılmaktadır.<br />
Dünyadaki bütün altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde 120 yılı aşkın süredir<br />
üretimde kullanılan siyanür, süreç sırasında altını içinde bulunduğu<br />
kayaçtan ayrıştırmak için kullanılmaktadır. Siyanür<strong>le</strong> altın<br />
üretimi yapılan koşullarda (pH 10.5) atmosfere yayılan siyanür<br />
miktarı oran olarak içi<strong>le</strong>n bir sigara dumanındaki siyanür miktarından<br />
daha azdır. Yurdumuzda altın üretimi yapılan maden<strong>le</strong>rde<br />
ne dere<strong>le</strong>re bir sıvı boşaltımı, ne atık boşaltımı ne de atmosfere<br />
bir gaz salınımı yapılmamaktadır. Bu neden<strong>le</strong> siyanür kullanımı<br />
nedeniy<strong>le</strong> ne çevreye ne de insan sağlığına zarar verecek<br />
bir durum söz konusu değildir. ABD, Kanada, Avusturalya,<br />
Avrupa’da altın hangi yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> aranıyor, hangi yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
çıkarılıp zengin<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>liyorsa, siyanür kullanımı için hangi ön<strong>le</strong>m<strong>le</strong>r<br />
alınıyorsa ülke<strong>miz</strong>de de aynı yöntem<strong>le</strong>r<strong>le</strong> üretim gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmektedir.<br />
Avrupa Birliği Konseyi ilgili<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yaptıkları ince<strong>le</strong>me<strong>le</strong>r<br />
sonucunda ülke<strong>miz</strong>deki altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde kullanılan teknoloji<br />
ve çevre standartlarını Avrupa Birliği ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne örnek göstermiş<strong>le</strong>rdir.<br />
Bugüne kadar Dünya üze<strong>ri</strong>nde maden<strong>le</strong>rde kullanılan<br />
siyanürden kaynaklı bir ölüm vakası olmamıştır.<br />
Ülke<strong>miz</strong>deki altın maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> çeşitli çevre ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne layık<br />
görülmüş olup Dünya’daki en modern tesis<strong>le</strong>rdir.<br />
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Dünya üze<strong>ri</strong>nde<br />
topraklarında altın gümüş gibi kıymetli maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> ya da<br />
demir, bakır, ,kömür, krom, bor v.b. maden<strong>le</strong><strong>ri</strong> olup da iş<strong>le</strong>tmeyen<br />
tek bir ülke yoktur. Ülke<strong>miz</strong>deki maden<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ekonomi<strong>miz</strong>e<br />
katılması çevre değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> suistimal edi<strong>le</strong>rek engel<strong>le</strong>nmeye<br />
çalışılmaktadır. Ülke refahının artması ve medeniyetin<br />
sürekliliğinin sağlanması için “Çevreye duyarlı, saygılı bir<br />
sanayi poli<strong>tik</strong>ası ve sanayiye saygılı, duyarlı bir çevre poli<strong>tik</strong>ası”nı<br />
benimsemek zorundayız.<br />
M. Ümit AKDUR’71<br />
M. Ümit Akdur, 1971 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>j’i mezunudur. 1977’de<br />
Gazi Üniversitesi İngilizce Bölümü’nden mezun olup <strong>Ankara</strong> İktisadi<br />
Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Akademisi, İş<strong>le</strong>tme masterını tamamlamıştır.<br />
Mali Müşavir olan Akdur, 1980 yılında mermercilik sektöründe<br />
iş yaşamına başlamış, daha sonra ABD Büyükelçiliğinde 5 yıl<br />
finansal analiz uzmanı olarak çalışmıştır. 1988 yılında, İdare ve<br />
Finansmandan sorumlu müdür olarak göreve başladığı, altın<br />
madenciliği konusunda faaliyet gösteren Tuprag Metal Madencilik<br />
A.Ş.’de ha<strong>le</strong>n Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Başkan<br />
Yardımcısıdır.<br />
M. Ümit Akdur, Altın Madenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Derneği</strong> Başkanlığı, Madencilik<br />
Sektörü Başkanlar Konseyi Birliği Başkan Yardımcılığı, <strong>Ankara</strong><br />
Sanayi Odası Madencilik Sanayi Komitesi Başkan Yardımcılığı<br />
görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni yürütmekte olup, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı<br />
Mütevelli Heyeti Üyesidir.<br />
Boş zamanlarında deniz sporları, kayak, binicilik gibi sporlar<br />
i<strong>le</strong> uğraşan Akdur, bir erkek çocuk babasıdır ve fizyoterapist<br />
Tülay Akdur i<strong>le</strong> evlidir.<br />
57<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kültür-sanat<br />
58<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Çağdaş Türk Resim Sanatının Usta İsmi Mustafa Ayaz<br />
Her Resmim Sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>m İçin<br />
Yazılmış Bir Şiirdir<br />
<strong>Ankara</strong>’da örnek bir sanat müzesi, 2009 yılından bu yana sanatsever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hizmetinde. Çağdaş<br />
Türk Resim Sanatının önde ge<strong>le</strong>n isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Mustafa Ayaz’ın ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
gerçek<strong>le</strong>ştiği, sanata ve resme olan aşkının maddeye dönüşmüş hali olan müze, vakıf olarak<br />
faaliyet göstermekte. Usta sanatçı Ayaz’la Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Çalışma Grubu Üye<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
olarak; resim, sanat, ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve kendi olanaklarıyla kurduğu müze hakkında konuştuk.
Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Çalışma Grubu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> Mustafa Ayaz’la birlikte. Soldan Sağa: Ecehan Sakarya’04, Zer<strong>ri</strong>n Sakarya’71,<br />
Mustafa Ayaz, Demet Aydın’83, Ayda Uçul’81, Şenol Sarısoy’82, Dernek Kurumsal İ<strong>le</strong>tişim Sorumlusu Nazan Önal<br />
Hep iki şey arasında yaşadım: köy<strong>le</strong> kent, sevapla<br />
günah, varlıkla yokluk. Resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>min temel öğesi<br />
bu iki<strong>le</strong>m ve çelişki<strong>le</strong>rdir… Her bir durağı, her köşe<br />
başı ve her sözcüğü bir kitap olacak kadar zengin,<br />
sanatla yoğrulmuş, sanatla bes<strong>le</strong>nen bir serüven<br />
ressam Mustafa Ayaz’ın yaşamı. O, bugün<strong>le</strong>re gelmesini büyük<br />
bir rastlantı olarak değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>yor. “Beş kardeş<strong>tik</strong>, hiçbi<strong>ri</strong> okuma<br />
imkânı bulamadı çünkü köyde ilkokul yoktu. Ai<strong>le</strong>den bi<strong>ri</strong><br />
okusun diye kasabaya yollandım. Mezun olunca tek imkân köy<br />
enstitü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ydi, böy<strong>le</strong>ce 1953’de Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’ne<br />
girdim.” Okuldayken yeteneğiy<strong>le</strong> hocalarının dikkatini çekiyor<br />
ve İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu’nun resim semine<strong>ri</strong> sınavlarına<br />
girmesi öne<strong>ri</strong>liyor. Sınava gi<strong>ri</strong>p, kazanmasıyla Mustafa<br />
Ayaz’ın sanat yolculuğu da başlıyor.<br />
Mustafa Ayaz için sanat bir yaşam biçimi. Resim yapmak,<br />
nefes almak demek onun için. “Resim yapmadığım zaman<br />
eksiklik hissediyorum, resim yapmadan yaşamam zor” diyor.<br />
“Sanatın yaşamınızla bütün<strong>le</strong>şmesi<br />
lazım” diyen Ayaz, sergi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin sayısını bilmiyor,<br />
aldığı ödül<strong>le</strong>r ise şu anda onun için<br />
pek de önemli değil. “Ödül<strong>le</strong>r sanatsever<strong>le</strong>re<br />
ve e<strong>le</strong>ştirmen<strong>le</strong>re kendi<strong>miz</strong>i kabul ettirme<strong>miz</strong><br />
açısından gençlik döneminde bizim<br />
için çok önemliydi. 1987’de son ödülümü<br />
aldım, o ta<strong>ri</strong>hten sonra yarışmalara<br />
katılmadım. Onur<br />
ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve<strong>ri</strong>ldi daha<br />
sonra. Ödül çok<br />
önemli bir şey<br />
değil, değişik<br />
yollarla da<br />
ödül<strong>le</strong>r alınabiliyor.”<br />
“Yaptığım her resim sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>m<br />
için yazılmış bir şiirdir” diyor<br />
usta sanatçı. Kendisine ilham kaynağını<br />
sorduğumuzda; “Hanımlar” cevabını<br />
ve<strong>ri</strong>yor ve söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor:<br />
“Tabii işin şakası bu ama ilk çağlardan<br />
bu yana yapıla ge<strong>le</strong>n sanat eser<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
ince<strong>le</strong>diğiniz zaman, kadın figürünün<br />
çok sık kullanıldığını görürsünüz, çünkü<br />
sanata daha uygun ve este<strong>tik</strong>tir.” Ayaz’ın<br />
çalışmalarının bir özelliği de erkek figürü<br />
olarak sadece kendini kullanması. Sanatçı<br />
buna neden olarak ise esp<strong>ri</strong>li bir cevap<br />
ve<strong>ri</strong>yor: “Ben kıskanç bir erkeğim, bu<br />
yüzden başka erkek<strong>le</strong>re tahammül edemiyorum.”<br />
kültür-sanat<br />
59<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kültür-sanat<br />
60<br />
Resim dışında ba<strong>le</strong>yi<br />
çok seviyor Mustafa Ayaz,<br />
bu sevgisini müzede de<br />
hissedebilirsiniz. Müzenin<br />
birçok ye<strong>ri</strong>nde kendisi tarafından<br />
seçilmiş ba<strong>le</strong> figür<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
var.<br />
Müze, Ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni;<br />
Vakıf, Sanatsever<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
Desteğini Bekliyor<br />
2009 yılında vakıf olarak<br />
faaliyete geçen ‘Mustafa<br />
Ayaz Müzesi’, Mustafa<br />
Ayaz’ın kendi olanaklarıyla<br />
Başkent’e kazandırdığı,<br />
sanatsal bi<strong>ri</strong>kim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ese<strong>ri</strong>.<br />
Bu vakıfla toplumun her<br />
kesimine sanat sevgisini<br />
aşılamak, sanat yoluyla<br />
toplumu eğitmek, çağdaş<br />
Türk sanatının yurt içi ve<br />
yurt dışında tanıtılmasına<br />
katkıda bulunmak amaçlanıyor.<br />
Mustafa Ayaz için en önemlisi müzenin yaşaması. Kendi<br />
emek<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> oluşturduğu müzenin finansmanı , satılan resim<br />
paralarıyla sağlanıyor. Fakat bazı resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni satmak istemiyor,<br />
çünkü onlardan ayrılamıyor usta sanatçı. Bu tür resim<strong>le</strong><strong>ri</strong> de<br />
müzeye ayırıyor, herkesin görmesi için.<br />
Müzenin, ideal<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin çok önemli bir noktası olduğunu belirten<br />
Mustafa Ayaz, söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne şöy<strong>le</strong> devam ediyor: “İdeal<strong>le</strong>r bittiği<br />
zaman insanın yaşamı anlamsızlaşıyor. Ben artık yapacağı-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
mı yaptım demiyorum. Sanat eser<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaratmak açısından,<br />
yapacak çok iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>m olduğunu düşünüyorum. Bu müzeyi yaptım<br />
çünkü resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>mim evi, yuvası olsun istedim. Çocuklarım<br />
benden sonra rahat yaşasın. Ben inanıyorum ki içinde bulunduğumuz<br />
bu müzeye ödül<strong>le</strong>r ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ama ödül<strong>le</strong>r çok önemli<br />
değil. İnsanları onurlandırıyor, hoşumuza gidiyor ama bu<br />
duvarın arkası boş arsa, müzik ve konser salonu yapılmalı, bu<br />
müze yaşatılmalı, en büyük ödül bu olur.”<br />
Sanat Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>si… Atölye<strong>le</strong>r… Müze Mağazası<br />
Gi<strong>ri</strong>ş katında yer alan Mustafa Ayaz Sanat Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>si, 2007<br />
yılında Mustafa<br />
Ayaz’ın resim sergisiy<strong>le</strong><br />
açılmış. Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
çağdaş plas<strong>tik</strong> sanatların<br />
gelişmesi yolunda,<br />
yerli ve yabancı<br />
sanatçılara yönelik<br />
pe<strong>ri</strong>yodik sergi<strong>le</strong>r ve<br />
farklı sanatsal etkinlik<strong>le</strong>r<br />
düzen<strong>le</strong>yerek,<br />
s a n a t s e v e r l e r l e<br />
buluşmayı hedefliyor.<br />
Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>, pazartesi gün<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
ha<strong>ri</strong>ç her gün<br />
11.00–18.00 saat<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında<br />
ziyaret edi<strong>le</strong>bilir.<br />
Mustafa Ayaz Sanat<br />
Kursu’ndaki atölye<strong>le</strong>rde ise<br />
Güzel Sanatlar Fakülte<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
hazırlık, yetişkin ve çocuklar<br />
için; resim, heykel ve seramik<br />
kursları da ve<strong>ri</strong>lmekte.<br />
Kursun amacı; hangi yaşta<br />
olursa olsun, sanata ilgi<br />
duyan ve bu konuda kendini<br />
geliştirmek isteyen kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />
bilgi ve deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni paylaşmak.<br />
Mustafa Ayaz Müze<br />
Mağazası’nda, Ayaz’ın<br />
müze ko<strong>le</strong>ksiyonu ve sergi<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki<br />
eser<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden üretilmiş<br />
çeşitli seçenek<strong>le</strong>r satışa<br />
sunuluyor. Bu seçenek<strong>le</strong>r<br />
arasında; t-shirt, çanta, farklı<br />
şekil ve boyutlarda tabaklar,<br />
magnet<strong>le</strong>r, reprodüksiyon<br />
tablolar, müze kataloğu i<strong>le</strong> Ayaz’ın desen ve müze kitabının<br />
da yer aldığı ürün<strong>le</strong>r bulunuyor.<br />
Mustafa Ayaz Vakfı Plas<strong>tik</strong> Sanatlar Müzesi<br />
Adres: Ziyabey Cad. No: 25 Balgat /<strong>Ankara</strong><br />
Tel: 0312 285 8998 Fax: 0312 286 2989<br />
www.mustafaayazmuzesi.com
kültür-sanat<br />
62<br />
Bu yıl 21. yaşını kutlayan<br />
<strong>Ankara</strong><br />
Uluslararası Film<br />
Festivali yine özel<br />
bir programla<br />
<strong>Ankara</strong>lılara sinema dolu<br />
gün<strong>le</strong>r yaşattı. Bu yıl da iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
Türk ve Dünya sinemasının<br />
en iyi örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni iz<strong>le</strong>me<br />
fırsatı buldukları festival; atölye<br />
çalışmaları, söy<strong>le</strong>şi<strong>le</strong>r,<br />
panel<strong>le</strong>r ve Sanat Sokağı<br />
etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> renk<strong>le</strong>ndi ve<br />
yarışma bölümüy<strong>le</strong> de sinemaya<br />
emek veren<strong>le</strong><strong>ri</strong> ödül<strong>le</strong>ndirdi.<br />
Bu önemli festivalin<br />
başında ise iki Ko<strong>le</strong>jli bulunuyor;<br />
İnci Demirkol’72 ve Can<br />
Özgün’73. <strong>Ankara</strong>lıların, özellik<strong>le</strong><br />
de Ko<strong>le</strong>j camiasının festivali<br />
destek<strong>le</strong>mesi ve sahip<br />
çıkması gerektiğini vurgulayan<br />
Özgün ve Demirkol i<strong>le</strong><br />
festivalin dünü, bugünü ve<br />
yarını i<strong>le</strong> ilgili keyifli bir söy<strong>le</strong>şi<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />
Uluslararası <strong>Ankara</strong> Film<br />
Festivali’nin ta<strong>ri</strong>hçesi hakkında<br />
kısaca bilgi alabilir<br />
miyiz?<br />
Can Özgün: Uluslararası<br />
<strong>Ankara</strong> Film Festivali 1988<br />
yılında <strong>Ankara</strong> Film Şenliği<br />
olarak başlayan bir etkinlik.<br />
Kurucuları ise, aralarında Aziz<br />
Nesin ve Mahmut Tali Öngören<br />
gibi isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n de olduğu 12 sinema gönüllüsü. Şenlik çok<br />
ilgi görünce üç sene içinde büyüyerek uluslararası bir kimlik<br />
kazanmış, o zaman da kurumsallaşmak gereği doğmuş ve bu<br />
neden<strong>le</strong> de Dünya Kit<strong>le</strong> İ<strong>le</strong>tişimi Araştırma Vakfı kurulmuş. Festival,<br />
vakfın etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olarak devam ediyor.<br />
İnci Demirkol: Festival, yapılmaya başlandığı günden<br />
bugüne kadar bir kez Körfez Savaşı sırasında çeşitli neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong>,<br />
bir kez de ta<strong>ri</strong>h kaydı nedeniy<strong>le</strong> yapılamadı.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Dünya Kit<strong>le</strong> İ<strong>le</strong>tişimi Araştırma Vakfı Başkanı İnci Demirkol’72 ve<br />
<strong>Ankara</strong> Film Festivali Başkanı Can Özgün’73<br />
<strong>Ankara</strong> Film Festivali Bir Okuldur<br />
Türk sinemasını yurt dışında başarıyla<br />
temsil eden ve ülke<strong>miz</strong>de sinema adına<br />
başarılara imza atan yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n pek<br />
çoğu ilk ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Uluslararası <strong>Ankara</strong> Film<br />
Festivali’nden aldı; Fatih Akın, Nu<strong>ri</strong> Bilge<br />
Ceylan, Yüksel Aksu, Mustafa Altıoklar ve<br />
Tayfun Pirselimoğlu bu isim<strong>le</strong>rden bazıları.<br />
<strong>Ankara</strong> Film Festivali’nin<br />
ülke<strong>miz</strong>deki diğer festival<strong>le</strong>r<br />
arasındaki ye<strong>ri</strong> nedir?<br />
İ.D.: Ben bütün festival<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
gezdiğim için rahatlıkla söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m<br />
ki; bizim festivali<strong>miz</strong>in<br />
program ve içe<strong>ri</strong>k açısından<br />
ülke<strong>miz</strong>deki diğer festival<strong>le</strong>rden<br />
ge<strong>ri</strong> kalır yanı yok.<br />
İçe<strong>ri</strong>k olarak İstanbul bi<strong>ri</strong>ncidir,<br />
biz ikinciyiz. Antalya,<br />
Adana, Bursa bizden çok<br />
sonra gelir, onlardaki fark ise<br />
parasaldır ve göste<strong>ri</strong> kısmındaki<br />
şaşaadan kaynaklanır,<br />
özellik<strong>le</strong> de Antalya’da. Bizim<br />
küçük bütçe<strong>miz</strong><strong>le</strong> yaptığız<br />
iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, dünyada bu ölçekteki<br />
başka bir festivalde yapılabi<strong>le</strong>ceğini<br />
sanmıyorum.<br />
Festivali<strong>miz</strong>de kısa film ve<br />
belgesel<strong>le</strong>re çok önem ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />
Kısa belgeselci<strong>le</strong>r arasında<br />
sıkı tartışmalar geçer,<br />
böy<strong>le</strong>ce daha iyisini yapmanın<br />
yollarını öğrenir<strong>le</strong>r. Diğer<br />
festival<strong>le</strong>rde ise kısa film göste<strong>ri</strong>mi<br />
adına bir seanslık göste<strong>ri</strong>m<br />
yapıyorlar fakat o da<br />
şeh<strong>ri</strong>n bir ucunda oluyor<br />
Antalya’da olduğu gibi, ana<br />
festival<strong>le</strong> bağlantısı da olmuyor.<br />
Biz kısa filmci<strong>le</strong><strong>ri</strong> ana festiva<strong>le</strong><br />
bağlıyoruz.<br />
Festiva<strong>le</strong> yakın çevre<strong>le</strong>rdeki<br />
üniversite<strong>le</strong>rden öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
katılımları oluyor. Geçtiği<strong>miz</strong> sene Çankırı, Isparta ve<br />
Kastamonu gibi il<strong>le</strong>rden geldi<strong>le</strong>r ve sahip çıktılar festiva<strong>le</strong>. Sinemada<br />
ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong> olan insanlarla aynı ortamı paylaşmak ve onlarla<br />
soh<strong>bet</strong> edebilmek onlar için çok önemliydi.<br />
C.Ö.: Her şeyden önce vakfın ve festivalin bir duruşu var.<br />
Bu durum festiva<strong>le</strong> kaynak yaratma açısından sıkıntı yaratsa da<br />
bağımsız olmamızı sağlıyor. Önem<strong>le</strong> vurgulanması gereken bir<br />
nokta var ki festival olarak bizim “ekol olma” özelliği<strong>miz</strong>in<br />
bulunması. Türk sinemasını yurt dışı ve yurt içinde başarıyla
temsil eden yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilk ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> bizdendir; Fatih Akın,<br />
Nu<strong>ri</strong> Bilge Ceylan, Mustafa Altıoklar, Yüksel Aksu ve Tayfun<br />
Pirselimoğlu bu isim<strong>le</strong>rden bazıları.<br />
Pek çok festivalde işin içine para ve çıkarlar girer. Bizim bir<br />
farklılığımız da parasal ödülümüzün olmaması. Biz sadece bir<br />
filme unvan ve<strong>ri</strong>yoruz. Para ödülü olmadığı halde ulusal yarışmalarımıza<br />
katılım çoktur, bunun sebebi ise <strong>Ankara</strong> Film<br />
Festivali’nden ödül almak bir sınavı geçmek gibidir, bir prestijdir.<br />
Festival jü<strong>ri</strong>si ve özel ödül alacaklar nasıl belir<strong>le</strong>niyor?<br />
İ.D.: Jü<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok dikkatli seçiyoruz. Yeşilçam’ın karmaşasından<br />
uzak tutmaya çalışıyoruz. Diğer festival<strong>le</strong>rde, örneğin<br />
Antalya’da Yeşilçam içi klik<strong>le</strong>şme<strong>le</strong>r çok belli olur. Festival jü<strong>ri</strong><strong>miz</strong>de<br />
sinema yazarı, yönetmen, akademisyen ve sanatçı oluyor,<br />
bu da ortamın daha tarafsız olmasını sağlıyor, yani herkes<br />
biliyor ki jü<strong>ri</strong> o filmi gerçekten sevmiş ve o neden<strong>le</strong> seçmiş,<br />
kazanılan ödül alın te<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kazanılmış. Jü<strong>ri</strong> oluşturulurken dikkat<br />
ettiği<strong>miz</strong> bir başka konu da sayısal olarak cinsiyet dengesinin<br />
sağlanması.<br />
C.Ö.: Jü<strong>ri</strong>deki isim<strong>le</strong><strong>ri</strong> oluşturmak en zor iş. Yarışmadan üç<br />
gün önce jü<strong>ri</strong>nin değiştiği bi<strong>le</strong> olur. Özellik<strong>le</strong> sanatçı olanlar<br />
yoğun çalışan insanlar oldukları için bazen söz verme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
rağmen katılamayabiliyorlar. Özel ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong> ise Dünya Kit<strong>le</strong><br />
İ<strong>le</strong>tişim Vakfı ve<strong>ri</strong>yor. Vakıf üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>, yönetim kurulu, yürütme<br />
kurulu, danışma kurulu üye<strong>le</strong><strong>ri</strong> çeşitli isim<strong>le</strong>r belirliyor, bu isim<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
internette de tartışabiliyoruz.<br />
Festivalin iz<strong>le</strong>yici potansiyeli hakkında ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>yebilirsiniz?<br />
Film<strong>le</strong>r ve etkinlik<strong>le</strong>r yete<strong>ri</strong>nce ilgi görüyor mu?<br />
C.Ö.: Festival çok önemli bir sosyal<strong>le</strong>şme aracı. Festival<br />
süresince göste<strong>ri</strong><strong>le</strong>n film<strong>le</strong><strong>ri</strong>n %99’u tica<strong>ri</strong> sinemalarda oynamayacak<br />
film<strong>le</strong>r. Biz festival süresince şöy<strong>le</strong> bir imkân yaratıyoruz;<br />
festival iz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong> film<strong>le</strong><strong>ri</strong> üreten kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> filmi seyredip, sonra<br />
onlarla film üze<strong>ri</strong>ne konuşabiliyorlar. Workshoplarımız var.<br />
Bütün bunları düşününce iz<strong>le</strong>yicinin daha fazla olması gerekir.<br />
İ.D.: Festival ilgi görüyor ama hiçbir zaman yeterli olmaz.<br />
İz<strong>le</strong>yici<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ilgisi dışında sponsorluk anlamında da destek olunması<br />
gerekiyor festiva<strong>le</strong>. Çünkü vakfın belirli ve sürekli bir geli<strong>ri</strong><br />
olmadığı için her sene festival için kaynak yaratmaya çalışıyoruz.<br />
Sponsorlarla festivalin bütçesini yapmaya gayret ediyoruz.<br />
kültür-sanat<br />
Tabii son yıllarda <strong>Ankara</strong>’daki kuruluşlar festivali destek<strong>le</strong>meye<br />
başladı. Ama sosyal sorumluluk poli<strong>tik</strong>aları varsa ya da<br />
yetkili kişinin sinemaya özel ilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong> varsa oluyor bu da. Şu anki<br />
sponsorlarımızın çok önemli katkıları oluyor ama bunlar yetmiyor,<br />
daha fazla olması lazım. Her şeyden önce ulusal basında<br />
sesi<strong>miz</strong>i duyurmakta zorlanıyoruz. <strong>Ankara</strong>’da uluslararası bir<br />
film festivalinin olduğunu bilmeyen<strong>le</strong>r var. Ağırlıklı olarak<br />
İstanbul’u destekliyor büyük kuruluşlar. Bu anlamda sadece<br />
bizim festivali<strong>miz</strong> için söy<strong>le</strong>miyorum, sanat adına yapılan bütün<br />
güzel iş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n destek<strong>le</strong>nmesi gerekiyor, mesela Afyon Caz<br />
Festivali’nin yaşatılması gerekiyor.<br />
İ<strong>le</strong><strong>ri</strong>si için festival<strong>le</strong><br />
ilgili gerçek<strong>le</strong>ştirmeyidüşündüğünüz<br />
proje<strong>le</strong>r ve çalışmalar<br />
ne<strong>le</strong>rdir?<br />
İ.D.: Pek çok proje<br />
var ama bunları gerçek<strong>le</strong>ştirebilmek<br />
maddi olanaklara<br />
da bağlı. Mesela<br />
bizim bir “<strong>Ankara</strong> Buluşması”<br />
sözümüz var. Bu<br />
projeyi Kültür Bakanlığı’na<br />
sunduk. Yurt dışında Türk<br />
Film<strong>le</strong><strong>ri</strong> Haftası yapıyoruz,<br />
oradaki insanlarla tanışıyoruz.<br />
Festivalci<strong>le</strong>r, yapımcı ve<br />
yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> <strong>Ankara</strong>’ya davet<br />
etmek istiyoruz, bu buluşmanın<br />
bi<strong>ri</strong>nci ayağı. Buluşmanın<br />
ikinci ayağı ise festiva<strong>le</strong> <strong>Ankara</strong><br />
dışından ge<strong>le</strong>n öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
sayısını arttırmak, Anadolu sanat lise<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de kapsayacak şekilde.<br />
C.Ö.: Vakfın proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> var. Aydın’ın Çine Be<strong>le</strong>diyesi i<strong>le</strong> ortak<br />
bir proje yaparak kıyı kent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çocuklara sinema eğitimi<br />
ve<strong>ri</strong>lmesi i<strong>le</strong> ilgili. Bir de makinist eğitimi programı uygulamak<br />
istiyoruz. Çünkü Türkiye’de bunun eğitimi yok, bu mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong>r<br />
hep alaylı kalmıştır. Kısacası fikir<strong>le</strong>r fışkırıyor ama bu fikir<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
hayata geçi<strong>ri</strong>lmesi maddi kaynaklara bağlı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki öğrencilik yıllarınızla ilgili olarak<br />
ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>mek istersiniz?<br />
İ.D.: Arkadaşlıklarımız çok güzeldi ve hala sürer. Herkes<br />
kardeş gibiydi. Mesela aynı sınıftan kız ve erkek öğrenci<strong>le</strong>r birbir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
çıkmazlardı. Benim için çok keyifli yıllardı. Biz okula<br />
koşa koşa giderdik.<br />
C.Ö.: Ben kadrolu Ko<strong>le</strong>jliyim. İlkokuldan lise bitene kadar<br />
eğitim hayatım Ko<strong>le</strong>j’de geçti. Öncelik<strong>le</strong> Ko<strong>le</strong>jli olmaktan gurur<br />
duyuyorum, çok mutluyum, camiayı da çok seviyorum. Her<br />
zaman ülke<strong>miz</strong>in en iyi eğitim kurumlarından bi<strong>ri</strong> olmuştur<br />
Ko<strong>le</strong>j. Tüm <strong>Ankara</strong>lıları ve <strong>TED</strong> camiasını festiva<strong>le</strong> bekliyoruz.<br />
Özellik<strong>le</strong> <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n <strong>Ankara</strong>’da gerçek<strong>le</strong>şen uluslararası<br />
boyuttaki bu festivali sahip<strong>le</strong>nme<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerekir.<br />
Bilgi İçin: http://www.filmfestankara.org.tr<br />
63<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kültür-sanat<br />
64<br />
Avrupa’nın Kültür Başkenti<br />
Adına şiir<strong>le</strong>r yazılan, şarkılar beste<strong>le</strong>nen, romanlar<br />
yazılan ve uğruna savaşlar yapılan bir kent olan<br />
İstanbul, doğu i<strong>le</strong> batı arasında köprü olmuş, ta<strong>ri</strong>h<br />
boyunca üç büyük imparatorluğa Osmanlı, Roma<br />
ve Bizans’a başkentlik yapmıştır. İşte bu özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
ve tüm kültürel mirasını göz önünde bulundurduğumuzda<br />
İstanbul, Avrupa Birliği tarafından 2010 Kültür Başkent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
bi<strong>ri</strong> olarak kabul edilmiştir.<br />
Pe<strong>ri</strong>yodik olarak her yıl belir<strong>le</strong>nen kent veya kent<strong>le</strong>re ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
bu unvanı İstanbul, Almanya’nın Essen, Maca<strong>ri</strong>stan’ın Pécs<br />
şehir<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> paylaşıyor.<br />
Seçi<strong>le</strong>n kentin kültürel yaşamını ve kültürel gelişimini sergi<strong>le</strong>mesi<br />
için oldukça iyi bir fırsattır. Bu kent<strong>le</strong>r, uluslararası platformda<br />
kendi kültür<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne has özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> sergi<strong>le</strong>me<strong>le</strong><strong>ri</strong> için bir<br />
takım değişim<strong>le</strong>r yaşamaktadırlar.<br />
Her geçen gün, yalnız İstanbullular için değil, tüm dünya<br />
için bir çekim merkezi, bir kültür ve sanat merkezi niteliği kazanan<br />
İstanbul, uzun bir süredir 2010 Avrupa Kültür Başkenti<br />
olmaya hazırlanıyordu. 16 Ocak’ta yapılan görkemli açılış töreninden<br />
sonra kültür başkentliği resmi<strong>le</strong>şen dünyanın en güzel<br />
şehir<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden İstanbul, yıl boyunca gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
dünyanın sanat gündemini işgal etmeye devam edecek.<br />
Müzik, opera, sinema, tiyatro, animasyon, edebiyat, tu<strong>ri</strong>zm,<br />
ge<strong>le</strong>neksel sanatlar ve daha pek çok başlık altında gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
etkinlik ve proje<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dopdolu bir 2010 yılı yaşatan ve<br />
yaşatmaya devam edecek yedi tepeli kentte, yıl boyunca 182<br />
kültür sanat etkinliği gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiş olacak.<br />
İşte, bu etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öne çıkanlarından Nisan ve<br />
Mayıs ayında yapılacak olanlar:<br />
prömiye<strong>ri</strong> 28 Nisan’da Garajistanbul’da.<br />
Münir Nurettin Selçuk’un müziğine adanmış Müni<strong>ri</strong>stanbul<br />
projesi konse<strong>ri</strong> 27 Nisan’da CRR’de.<br />
Türk müziğinin önemli temsilci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Ali Ufki`nin 400.<br />
doğum gününe adanan Sacred B<strong>ri</strong>dges başlıklı konser Aya<br />
İ<strong>ri</strong>ni’de.<br />
27-28-29 Nisan’da İş Sanat`ta Sevgiy<strong>le</strong> El E<strong>le</strong> Sanat Festivali<br />
yapılacak.<br />
Avrupa Edebiyatı Türkiye’de / Türkiye Edebiyatı Avrupa`da<br />
projesinin galası 16 Nisan`da Aya İ<strong>ri</strong>ni’de.<br />
Mayıs’ta İstanbul 2010<br />
İstanbul, Avrupa Üniversite<strong>le</strong><strong>ri</strong> Tiyatro Şenliği’ne ev sahipliği<br />
yapacak.<br />
“Sahne Senin İstanbul” fotoğraf sergisi 10 Mayıs`tan itibaren<br />
Fototrek Fotoğraf Stüdyosu`nda olacak.<br />
Yıldız Teknik Üniversitesi ay boyunca “İstanbul Otherwise”<br />
sergisine ev sahipliği yapacak.<br />
11-15 Mayıs arasında “İstanbul Uluslararası Şiir Festivali”<br />
düzen<strong>le</strong>necek.<br />
1 Mayıs’ta CRR’de “Mahpeyker: Kösem Sultan” filminin<br />
prömiye<strong>ri</strong> yapılacak.<br />
Su üstünde Avrupa ışık enstalâsyonları ay boyunca Haliç<br />
ve Yeniköy Palais Aus`ta.<br />
28 Mayıs`ta Süreyya Operası, Yurdum Çocukları Ba<strong>le</strong><br />
Göste<strong>ri</strong>si’ne ev sahipliği yapacak.<br />
2010 programı kapsamında hayata geçi<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek ve öne<br />
çıkan proje<strong>le</strong>r arasında Anadolu Ateşi’nin dünya şeh<strong>ri</strong> İstanbul'un<br />
bin<strong>le</strong>rce yıllık ta<strong>ri</strong>hini ve kültürel zenginliğini etnik ve<br />
modern dans kurgusuyla sahne<strong>le</strong>yeceği “İstanbul Dreams”<br />
Nisan’da İstanbul 2010<br />
adlı göste<strong>ri</strong>sini ve Avrupa'nın en büyük Rock gruplarından<br />
Balkanist - Balkan Müzik Festivali<br />
U2’nun Atatürk Olimpiyat Stadı'nda vereceği konse<strong>ri</strong> özellik<strong>le</strong><br />
İstanpoli kapsamındaki Michael Laub projesinin kaçırmamanızı tavsiye ede<strong>ri</strong>z.<br />
İstan<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010
İstanbul’a Katkıları<br />
İstanbullu sanatçılar, yaratıcılar uluslararası alana açılacak.<br />
Avrupa Kültür Başkenti unvanına sahip olmak, İstanbul’a İstanbul, Avrupa ve dünyanın dört bir yanından pek çok kültür<br />
dünya kültür-sanat gündeminde yer almanın dışında pek çok sanat insanının yanı sıra pek çok seçkin medya temsilcisini de<br />
şey kazandıracak.<br />
misafir edecek.<br />
İstanbul, dünya kültür mirasını tüm zenginliğiy<strong>le</strong> Avrupa’yla İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliği’nden en önemli kaza-<br />
paylaşacak. Kentlilik bilinci gelişecek, İstanbullular kent<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin nımı ise yöneten ve yöneti<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r el e<strong>le</strong> çalışıp üretecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> yep-<br />
sahip olduğu değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> keşfedecek. Kentsel dönüşüm proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> yeni bir yönetişim anlayışına kavuşmaları olacak.<br />
bir yandan kentin çehresini değişti<strong>ri</strong>rken öte yandan kentlinin Gönüllü Programıyla Siz de Etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Bir Parçası<br />
yaşam kalitesini yükseltecek.<br />
Olabilirsiniz<br />
İstanbul yeni kültür mekânlarına kavuşacak, kentin kültür alt<br />
yapısı güç<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek. Uluslararası proje<strong>le</strong>r bir yandan Avrupa<br />
ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne Türk kültürünü tanıtırken, öte yandan Avrupalı ve Türk<br />
sanatçılar arasında paylaşımlara sahne olacak.<br />
İstanbullular farklı sanat disiplin<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> kucaklaşacak, İstanbullu<br />
genç<strong>le</strong>r sanatsal yaratıcılıkla daha yakın bir ilişki kurma<br />
olanağı bulacak. Pek çok yeni iş sahası açılacak, Avrupa’yla<br />
2010 Avrupa Kültür Başkenti Gönüllü Programı 7’den 70’e<br />
bütün İstanbulluları ajansa bekliyor. Gönüllü<strong>le</strong>r, tekrarı olmayacak<br />
Avrupa Kültür Başkenti organizasyonunun mutfağında yer<br />
alacak ve tüm sürecin heyecanını daha yakından hissedebi<strong>le</strong>cek.<br />
Bunun yanı sıra eğitim, gezi ve diğer sosyal etkinlik<strong>le</strong>rden<br />
yararlanma fırsatına sahip olacak.<br />
kültürel ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n gelişmesinin yanı sıra ekonomik ilişki<strong>le</strong>r de<br />
bul<br />
Bilgi ve başvuru için: www.istanbul2010.org/gonullu<br />
gelişecek.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kültür-sanat<br />
66<br />
Altın Ayı’nın Seçimi… Bal<br />
Dünyanın en saygın film ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Altın Ayı, ilk kez 1964 yılında bir Türk filmine,<br />
Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz filmine ve<strong>ri</strong>ldi. Film, aldığı Altın Ayı’yla Türk Sineması’nda<br />
uluslararası ödül kazanan ilk film olarak da bir ilke imza atmış oldu. Fatih Akın’ın<br />
yönettiği Alman yapımı “Duvara Karşı” filmi de 2004’te Altın Ayı almıştı.<br />
Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun, “Yusuf”<br />
üç<strong>le</strong>mesinin final filmi olan “Bal”, 60. Berlin Film<br />
Festivali’nde en büyük ödül olan Altın Ayı Ödülü’ne<br />
layık görüldü. Ana yarışma bölümünde 19<br />
film<strong>le</strong> yarışan "Bal", festivalin bu yılki "En İyi Film"i<br />
seçildi. Göste<strong>ri</strong>ldiği günden itibaren yarışmanın<br />
favo<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında yer alan film, dünyanın en<br />
saygın ödül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden Altın Ayı’yı 46 sene sonra<br />
Türkiye’ye getiren yapım oldu.<br />
Son yıllarda Türk yönetmen<strong>le</strong>r uluslararası<br />
alanlarda kazandıkları başarılarla dikkat çekiyor,<br />
Cannes ve Venedik gibi önemli ve prestijli festival<strong>le</strong>rde<br />
ödül<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>liyorlar. Film<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> adlarından<br />
sıkça söz ettiren Nu<strong>ri</strong> Bilge Ceylan, Reha Erdem, Derviş Zaim<br />
ve Fatih Akın gibi yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n uluslararası arenada elde ettiği<br />
bu başarılar sinemamızın ge<strong>le</strong>ceği açısından umut ve<strong>ri</strong>yor ve<br />
genç yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> cesaret<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>yor. Bu başarıların sonuncusunu<br />
da ülke<strong>miz</strong>in önemli yönetmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olan Yönetmen<br />
Semih Kaplanoğlu i<strong>le</strong> yaşadık.<br />
Kaplanoğlu’nun “Yumurta” i<strong>le</strong> başlayıp, “Süt” i<strong>le</strong> devam<br />
eden “Yusuf” üç<strong>le</strong>mesinin son filmi Bal, bundan tam 46 yıl önce<br />
Susuz Yaz filmiy<strong>le</strong> Metin Erksan’ın Türkiye’ye kazandırdığı Altın<br />
Ayı Ödülü’nü ikinci kez ülke<strong>miz</strong>e getirdi. Film, Berlin Film Festi-<br />
Ünlü Polonyalı besteci Frede<strong>ri</strong>c Chopin’in 200’üncü doğum<br />
yılı olması dolayısıyla 2010 “Chopin Yılı” ilân edildi. Roman<strong>tik</strong><br />
dönem klasik müziğinin kilit isim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden, Polonyalı besteci ve<br />
piyano virtüözü Chopin’in doğum günü kesin olarak bilinmediği<br />
için Şubat ayının son haftası boyunca doğumu şerefine konser<strong>le</strong>r<br />
dizisi gerçek<strong>le</strong>ştirdi. 1 Mart’ta sona eren konser<strong>le</strong>r<strong>le</strong> dünya<br />
çapındaki sayısız Chopin etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> resmen başladı.<br />
Müzik ta<strong>ri</strong>hinin en büyük piyano müziği bestecisi olarak<br />
nite<strong>le</strong>nen Polonya asıllı Frede<strong>ri</strong>c Chopin, piyano için beste<strong>le</strong>diği<br />
büyü<strong>le</strong>yici ve roman<strong>tik</strong> yapıtlarıyla ünlüdür. Tek bir enstrümanı<br />
kullanarak, Mozart, Beethoven, Bach gibi en büyük<strong>le</strong>r arasında<br />
ye<strong>ri</strong>ni almıştır. Piyano parçaları dışında çok az bestesi bulunan<br />
sanatçının, özgün üslubu ve piyano çalmaktaki hüne<strong>ri</strong>y<strong>le</strong>,<br />
müzik ustaları arasında apayrı bir ye<strong>ri</strong> vardır. Chopin, çalış tekniği<br />
olarak Mozartçı ge<strong>le</strong>neği devam ettirmiş, piyanonun kullanım<br />
imkânlarının gelişimine katkıda bulunmuştur.<br />
vali’nde aldığı Altın Ayı’nın yanı sıra ayrıca Kilise<strong>le</strong>r<br />
Birliği Ekümenik Jü<strong>ri</strong> Ödülü’nün de sahibi<br />
oldu.<br />
Üç<strong>le</strong>menin ilk iki filmi olan Yumurta ve Süt de<br />
ulusal ve uluslararası festival<strong>le</strong>rden çok sayıda<br />
ödül<strong>le</strong> dönmüştü. Bal, iz<strong>le</strong>yiciyi bu kez Yusuf’un<br />
çocukluğuna götürüyor ve karakovan balcısı<br />
babası Yakup’la tanıştırıyor. Yedi yaşındaki<br />
Yusuf’la babasının doğayla iç içe ve mis<strong>tik</strong> öğe<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
dolu öyküsünü anlatıyor.<br />
Festivalin ödül töreninde ödülünü almak için<br />
sahneye çıkan Kaplanoğlu, teşekkür konuşmasında<br />
çekim<strong>le</strong>r sırasında yaşadığı bir hikâyeden<br />
şöy<strong>le</strong> bahsetti: “Ormanda çekim yaparken, 10 metre i<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de<br />
duran bir ayıyla karşılaştık. Kovandaki balı almaya gelmişti. Bizi<br />
görünce kaçtı. Sanırım şimdi burada”. Kaplanoğlu, filmin<br />
çekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldiği Çamlıhemşin’deki doğa sorunlarına<br />
da dikkat çekti ve “Çamlıhemşin’in doğası tah<strong>ri</strong>p edilmeye<br />
çalışılıyor. Umarım bu ödül oranın korunmasına yardımcı olur”<br />
dedi.<br />
Senaryosunu Semih Kaplanoğlu ve Orçun Köksal’ın yazdığı,<br />
başrol<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Bora Altaş, Erdal Beşikçioğlu ve Tülin Özen’in<br />
paylaştığı film, önümüzdeki ay seyirciy<strong>le</strong> buluşuyor..<br />
Piyanonun Dehası Chopin 200 Yaşında<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Chopin mutluluğunu, coşkusunu,<br />
umutsuzluğunu vals, prelüd ve<br />
noktürn gibi kısa parçalarda di<strong>le</strong><br />
getirdi. Besteci, 20 yaşında ayrıldığı<br />
yurdu Polonya'ya duyduğu sevgiyi<br />
ve öz<strong>le</strong>mi halk danslarından esin<strong>le</strong>nerek<br />
yazdığı polonez ve mazurkalarında<br />
coşkulu bir biçimde müziğe<br />
dönüştürdü. Beste<strong>le</strong>diği vals<strong>le</strong>r<br />
dans edilmek için değil, din<strong>le</strong>nmek üzere yazılmış çekici ve<br />
roman<strong>tik</strong> parçalardı.<br />
1810 ve 1849 yılları arasında yaşayan dahi besteci Pa<strong>ri</strong>s’te<br />
yaşadı ve sanatını burada geliştirdi. Chopin Pa<strong>ri</strong>s'te Pére-Lachaise<br />
mezarlığında gömülü olmasına rağmen, kendi vasiyeti<br />
üze<strong>ri</strong>ne öldükten sonra kalbi çıkarılarak çok sevdiği vatanı<br />
Polonya’ya gönde<strong>ri</strong>ldi.
kitap<br />
68<br />
Kazuo Ishiguro<br />
Beni Asla Bırakma<br />
Bir kitap okuma klübüm var: “Ley<strong>le</strong>k<strong>le</strong>r”. Her<br />
ay bir kitap seçer ve bir sonraki toplantıda<br />
tartışırız; Anlatım tekniğini, dilini-çevi<strong>ri</strong>sini,<br />
yazarı, çağının koşullarını… Bir kaç ay önce,<br />
Kazuo Ishiguro’nun “Beni Asla Bırakma”sını<br />
konuşmaya karar vermiş<strong>tik</strong>. Kitabın son sayfasını<br />
kapattığımda, bir zamanlar tebessüm<strong>le</strong> iz<strong>le</strong>diğim<br />
“Dolly” haber<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, 40 yıl öncesinin “ilkel” dünyasını,<br />
ivmesi giderek artan bilimsel-teknolojik-sosyal<br />
değişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n nereye varacağını düşündüm..<br />
Kitabın yazarı Ishiguro, Nagazsaki doğumlu. Altı<br />
yaşındayken ai<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> İngiltere’ye yer<strong>le</strong>şmiş, edebiyat<br />
alanında yüksek öğrenim gördükten sonra yazmaktan<br />
başka hiç bir iş yapmamış. Time Dergisi’nin seçtiği, son seksen<br />
yılın İngilizce yazılmış en iyi yüz kitabı arasına giren Beni<br />
Asla Bırakma, adı i<strong>le</strong> aşk macerası vaad ediyor ama okuru<br />
yakın bir ge<strong>le</strong>cek<strong>le</strong> cevaplarını bulacağı sorularla yüz<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>yor.<br />
Romanın konusu, İngiliz edebiyatının favo<strong>ri</strong> mekânlarından<br />
bir yatılı okulda geçiyor. Bizim<strong>le</strong> konuşan Kathy, eski bir öğrenci.<br />
Bugün 31 yaşında. Sayfa sayfa aralanan gizem çözüldüğünde,<br />
dış dünyayla hiç bir bağlantıları olmayan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
normal insanlardan klonlandıklarını anlıyoruz. Çocuklardan her<br />
bi<strong>ri</strong>nin dışarıda bir yerde “aslı”nın yaşadığını, varoluş neden<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin,<br />
klonu oldukları insanların ihtiyacı durumunda organ<br />
bağışlamak olduğunu farketmek sarsıyor okuyanı.<br />
Klonlamanın teknolojisi hakkında bilgi edinmek isterseniz,<br />
Tübitak Bilim ve Teknik Sitesi’nde çok güzel ve anlaşılır bir sayfa<br />
var:<br />
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/klonlama/klonlama_u<br />
ygulamala<strong>ri</strong>.html<br />
İnsanın canlıya ve doğaya ilişkin mantığının sarsılması, çok<br />
eski çağlarda, türün iyi<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesi adına, bitki tür<strong>le</strong><strong>ri</strong> üze<strong>ri</strong>nde<br />
kasıtlı değiştirme<strong>le</strong>r uygulamasıyla başladı. Bugün bizi gen<br />
transfe<strong>ri</strong> noktasına getiren bu çalışmalar sonucunda, üç<br />
bacaklı tavuk, yeşil civciv gibi hilkat ga<strong>ri</strong>be<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra istediğiniz<br />
maddeyi sentez<strong>le</strong>yebi<strong>le</strong>n bir canlıya sahip olmak mümkündür.<br />
Söz konusu maddeyi yeniden ve yeniden üretmek ye<strong>ri</strong>ne,<br />
elinizdeki canlının yete<strong>ri</strong> kadar gene<strong>tik</strong> ikizini yaratarak, bu<br />
küçük sürüyü doğal yollardan üretmeye başlarsanız, yatırımınız<br />
kendi kendine büyüyecektir. Uygulamanın ekonomik bir yönüdür<br />
bu.<br />
Uyuştucu kaçakçılarının kabusu olan bir köpeğin klonlanması<br />
ise iş<strong>le</strong>vsel açısından bir örnek. Gene<strong>tik</strong> bir hizmet robotu<br />
üretip, tüm narko<strong>tik</strong> bi<strong>ri</strong>m<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde, gümrük kapılarında dünyanın<br />
hizmetine sunulsa güzel olmaz mı?<br />
Öte yandan, gen<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> oynanmış süs balıkları, çiçekçi<strong>le</strong>rde<br />
gördüğümüz (ama doğal sandığımız) göz alıcı çiçek<strong>le</strong>r, bitki<strong>le</strong>r,<br />
meyve-sebze reyonlarındaki me<strong>le</strong>z<strong>le</strong>r, bilginin hangi amaçlara<br />
hizmet edeceği sorusunu akla geti<strong>ri</strong>yor. Einstein, Roosevelt’e<br />
yazdığı meşhur mektubunda, yepyeni bir enerji kaynağı olabi-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
<strong>le</strong>cek nük<strong>le</strong>er füzyondan bahsediyor fakat bunun kötü<br />
niyetli el<strong>le</strong>rde bomba yapımında kullanılabi<strong>le</strong>ceği<br />
konusunda da uyarıda bulunuyordu.<br />
Çoktan be<strong>ri</strong>dir hayatımızda olan doğum<br />
öncesi test<strong>le</strong>r, insanın “kusursuz”a olan öz<strong>le</strong>mine<br />
hizmet etmekte aslında. Modern tıbbın<br />
olanaklarından yararlanabi<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r<br />
için, tüp bebek, sperm bankası, cinsiyet<br />
seçimi, rahimdeki bebeğin bir<br />
dizi gene<strong>tik</strong> hastalık için test edilmesi<br />
sıradan uygulamalar oldu. Görünen o<br />
ki, yakın bir ge<strong>le</strong>cekte anne-babaların, emb<strong>ri</strong>yolarını<br />
çok çeşitli özellik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> (uzun boy, yeşil göz,<br />
müzik kulağı vb.) ilgili olarak, otoma<strong>tik</strong> olarak taratması ve doğru<br />
gen<strong>le</strong>re sahip emb<strong>ri</strong>yoların ana rahmine yer<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesini<br />
ta<strong>le</strong>p etme<strong>le</strong><strong>ri</strong> rutin bir iş<strong>le</strong>m haline ge<strong>le</strong>cek. Eğitim hayatları<br />
boyunca sayısız sınava giren çocuklar, dünyaya ge<strong>le</strong>bilmek<br />
için bi<strong>le</strong> yeterlilik sınavını geçmek zorunda kalacaklar.<br />
Yaşadığımız çağı dikkatli okursak, bundan kaçınmak mümkün<br />
görünmüyor. Kimi iş<strong>le</strong>tme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, sağlık sigortası ve ve<strong>ri</strong>msiz<br />
çalışma ihtimalini hesaplayarak bazı gene<strong>tik</strong> hastalıklara yakalanma<br />
potansiyeli taşıyanları istihdam etmedik<strong>le</strong><strong>ri</strong> biliniyor.<br />
Bugün, sigorta şirket<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin p<strong>ri</strong>m<strong>le</strong>me sistem<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni de etki<strong>le</strong>mekte<br />
olan bu uygulamalar, Platon’dan bu yana, bazen aralık<br />
duran, kimi dönem<strong>le</strong>rde ardına kadar açılan (fakat hiç bir<br />
zaman tam kapanmayan) ‘ögenizm’ kapısının önüne geti<strong>ri</strong>yor<br />
bizi. İnsan soyunun bilimsel olarak iyi<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmesi şeklinde açıklayabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong><br />
ögenizmin bir ucu da ırkçılığa varmaktadır. Akımın<br />
önde ge<strong>le</strong>n savunucularından olan Francis Galton,<br />
Darwin’in kuzeni. Darwinizm, reka<strong>bet</strong>i, mücade<strong>le</strong> sayesinde en<br />
iyi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hayatta kalacağını savunurken, Galton sosyal ve siyasi<br />
amaçlarla “en güçlü ırklar”ın sistema<strong>tik</strong> olarak gelişti<strong>ri</strong>lmesi<br />
taraftarıydı.<br />
Ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n büyük boyutlarda kaynak ayırdığı Genom<br />
Projesi’y<strong>le</strong>, i<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda kansere, Alzheimera yakalanıp yakalanmayacağımızı,<br />
hastalık tipine göre, vücudumuzun hangi ilaca<br />
cevap vereceğini öğrenebi<strong>le</strong>ceğiz. Peki, bu bilgi<strong>le</strong>r kişiye<br />
özel kalacak mı? İşe girerken, ev<strong>le</strong>nirken, belki okula başlarken<br />
gene<strong>tik</strong> kirli çamaşırlarımızı paylaşmak zorunda kalacağız.<br />
Çocuklarımızı-torunlarımızı da etki<strong>le</strong>yecek, değişti<strong>ri</strong><strong>le</strong>mez özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><strong>le</strong><br />
ilgili bilgi<strong>le</strong><strong>ri</strong>, a<strong>le</strong>yhi<strong>miz</strong>e delil olarak kullanabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong>re<br />
teslim etmek zorunda mı kalacağız?<br />
Bugün korktuğumuz, distopik bulduğumuz uygulamalarla<br />
bizi barıştıracak olan yine bilimdir. Ağır hastalığı olmayan bir<br />
çocuğa sahip olmak, gebeliği ön<strong>le</strong>yebilmek, çocuk düşürme<br />
hakkı, yani iyi anlaşılmış bir ögenizm, hem bireyin hem toplumun<br />
hakkıdır. Bilim ve teknolojinin i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>mesiy<strong>le</strong> arttığı düşünü<strong>le</strong>n<br />
sorunların çözümü de aynı yoldan ge<strong>le</strong>cektir. / Yapı Kredi<br />
Yayınları<br />
Ayfer Niğdelioğlu 81’
yaşam kalitesi<br />
70<br />
Ö<br />
nceki yazılarımızda da değindiği<strong>miz</strong><br />
gibi; modern yaşam<br />
koşulları bizi daha fazla kalo<strong>ri</strong><br />
alıp daha az enerji harcamaya<br />
yöneltiyor. Bu dengesizlik aldığımız fazla enerjinin<br />
bedeni<strong>miz</strong>de yağ dokusu artışı i<strong>le</strong> depolanmasına neden oluyor.<br />
Şiddetli horlama ve uykuda nefes kesilme<strong>le</strong><strong>ri</strong> (apne pe<strong>ri</strong>yotları)<br />
son yıllarda artan obezite i<strong>le</strong> gündemi<strong>miz</strong>e farklı bir<br />
boyutta girdi. Horlama; sadece gürültülü ve çevreyi rahatsız<br />
eden bir prob<strong>le</strong>m olarak değil sağlığımız üze<strong>ri</strong>ne etki<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong><br />
değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>lmelidir. İnsülin direnci, ko<strong>le</strong>sterol yüksekliği, yüksek<br />
tansiyon ve kilo fazlalığı gibi sağlık sorunlarının artışı i<strong>le</strong><br />
para<strong>le</strong>l bir şekilde uyku apnesinin de artmış olması bir raslantıyı<br />
değil sebep sonuç ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni akla getirmelidir.<br />
Uyku apnesi kalp sağlığını tehdit eder, akciğer<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de ve<br />
sistemik dolaşımımızda kan basıncı yüksekliğine neden olur.<br />
Apne nedeniy<strong>le</strong> vücut oksijensiz kalır, kalitesiz ve savaşırcasına<br />
uyunan gecenin ardından; gün içinde<br />
uyku hali, yorgunluk, sinirlilik,<br />
konsantrasyon kaybı, unutkanlık, dikkatini<br />
toplayamama gibi sorunlar<br />
i<strong>le</strong> karşılaşılır. Uyku apneli kişi<strong>le</strong>r<br />
genellik<strong>le</strong> sosyal fonksiyonlarında<br />
azalma olduğunu,<br />
enerji<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin eskiye<br />
göre azaldığını hisset<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
daha depresif bir<br />
ruh halinde olduklarını<br />
belirtir<strong>le</strong>r.<br />
"Apne" Yunanca bir<br />
kelimedir, "nefessizlik"<br />
anlamına gelir. Uyku<br />
Apne Sendromu’nda,<br />
uykuda sık sık tekrarlayan<br />
nefes durmaları, şiddetli<br />
horlama ve bunların yol<br />
açtığı bazı belirti<strong>le</strong>r vardır.<br />
Normal kişi<strong>le</strong>rde de uykuda<br />
apne oluşabilir, bir gecelik uyku<br />
süresinde en fazla 35, bir saatlik<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Horlama Sadece Gürültü Mü?<br />
Madalyonun Öteki Yüzünde<br />
Önemli Sağlık Riski Var<br />
Dr. Meh met TÜMER'81<br />
Ai<strong>le</strong> Hekimliði Uzmaný<br />
www.bsyklinik.com<br />
uyku için ise en fazla 5 apne normal kabul<br />
edi<strong>le</strong>bilir. (İ<strong>le</strong><strong>ri</strong> yaşlarda normal kabul edi<strong>le</strong>bi<strong>le</strong>n<br />
bu sayılar daha yüksek olabilir.)<br />
Yapısal olarak solunum yolunun küçük<br />
olması, yaşlılarda destek dokuların gevşemesi nedeniy<strong>le</strong> uykuda<br />
solunum yolunun daha da daralması, solunum yolunun<br />
çevresindeki dokularda yağ bi<strong>ri</strong>kimi sonucunda oluşan darlık<br />
ve nefes alırken burunda bir direnç varsa nefes borusunda ters<br />
bir basınç oluşması bu hastalığa neden olabilir.<br />
Uyku Apnesinin Neden<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Vücudumuzdaki kaslar uykuda, uyanıklığa oranla gevşer<strong>le</strong>r.<br />
Pek çoğumuzda solunum kaslarında da meydana ge<strong>le</strong>n bu<br />
gevşeme bir prob<strong>le</strong>me yol açmaz. Bilinmeyen neden<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bazı<br />
kişi<strong>le</strong>rde boyun kasları çok fazla gevşer ve bunun sonucunda<br />
solunum tehlikeye girer ve apneye yatkınlık olur.<br />
Bazı kişi<strong>le</strong>rde, kaslar uykuda normal bir dereceye kadar<br />
gevşediği halde boyun pasajı normalden daha dar<br />
ise kapanma ve apne ortaya çıkabilir. Bazı<br />
kişi<strong>le</strong>rde ise prob<strong>le</strong>m beynin uykuda<br />
solunumu kontrol eden bölümündedir;<br />
beyin solunumu kontrol eden<br />
kaslara gerekli emir<strong>le</strong><strong>ri</strong> göndermeyi<br />
ihmal ettiğinde apne oluşur.<br />
Bu tür apne santral tipte<br />
uyku apnesi olarak adlandırılır.<br />
Uyku apnesinin en ciddi<br />
ve en sık görü<strong>le</strong>n şekli,<br />
tıkayıcı (obstrüktif) tip uyku<br />
apnesidir. (Üst solunum<br />
yolu apnesi olarak da<br />
adlandırılır.) Dilin ve küçük<br />
dilin (uvula) tabanına yer<strong>le</strong>şmiş<br />
olan yumuşak damağın<br />
kasları gevşer ve sarkarak<br />
hava yolunu tıkar ve solumayı<br />
gürültülü ve güç bir ha<strong>le</strong> geti<strong>ri</strong>r.<br />
Hava yolunun duvarlarının çökmesi,<br />
solunumu tümüy<strong>le</strong> engel<strong>le</strong>r. Solunum<br />
pe<strong>ri</strong>yodik olarak durduğu zaman, bunun
Horlama<br />
Erkek<strong>le</strong>rde % 40-45, kadınlarda<br />
% 28-30 oranında görülür.<br />
Yaşla beraber görülme sıklığı artar.<br />
din<strong>le</strong>yen bi<strong>ri</strong>si horlamanın belirli aralarla kesildiğini duyar. Solunum<br />
için zorlandıkça göğüs ve diyafram kasları daha fazla çalışır,<br />
uyku geçici olarak kesilir. Bu kesilme boyun kaslarını aktive<br />
eder ve hava yolunu tekrar açar. Solunumdaki bu güçlük, ıslak<br />
ve kırılmış bir çubukla kola içmeye benzer. Solunum başlarken,<br />
dışardan bu iç çekme<strong>le</strong><strong>ri</strong> olarak duyulur ve her iç çekme uyuyanı<br />
uyandırır. Uyanmalar genellik<strong>le</strong> o kadar kısa ve yüzeyseldir<br />
ki kişi bunları sabah<strong>le</strong>yin hatırlamaz. Obstrüktif uyku apneli bi<strong>ri</strong>si<br />
soluk almayı 10 saniye veya daha uzun sürey<strong>le</strong> keser ve bunları<br />
her gece düzine<strong>le</strong>rce ve hatta yüz<strong>le</strong>rce kez tekrarlar.<br />
Solumanın her kesilmesinde kandaki oksijen seviyesi<br />
düşer ve kalp dolaşımı sağlamak için daha çok çalışmak<br />
zorunda kalır. Kan basıncı yükselir ve solunumun tekrar başlamasından<br />
sonra bi<strong>le</strong> yüksek kalabilir. Kalp bazen düzensiz atar<br />
ve hatta bazen birkaç saniye için durabilir. Kalbin bu düzensizlik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
görünüşte sağlıklı olan bazı kişi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n uykuda ölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
açıklayabilir.<br />
Yatmadan önce alınan alkol, uyku hapları ve yatıştırıcılar<br />
kas tonüsünü daha da azaltarak hava yolunu kapanmaya daha<br />
elve<strong>ri</strong>şli ha<strong>le</strong> geti<strong>ri</strong>r. Obstrüktif uyku apneli insanların çoğunun<br />
solunumla etki<strong>le</strong>şen belirgin bir fiziksel anormalliği yokken<br />
bazılarında, bu duruma katkıda bulunacak bazı anormallik<strong>le</strong>r<br />
olabilir. Bazı insanların çenesi normalden daha küçüktür, dil<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
bademcik<strong>le</strong><strong>ri</strong> daha büyüktür. Bu durumların birçoğu aynı kişide<br />
bulunabilir. Obstrüktif uyku apnesi aşırı kilolu erkek<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hastalığıdır.<br />
Kadınlık hormonları ve farklı boğaz anatomisi kadınları<br />
menapoza kadar korur. Daha sonraki yıllarda her iki cins arasındaki<br />
fark, hiçbir zaman kaybolmamasına rağmen azalır..<br />
Horlama Ve Uyku Apnesinin Berabe<strong>ri</strong>nde Getirdiği<br />
Ciddi Hastalıklar Ve Risk<strong>le</strong>r<br />
Yapılan araştırmalarda uyku apnesi i<strong>le</strong> beraber en sık karşılaşılan<br />
sağlık sorunu olarak yüksek tansiyon belirtilmiştir.<br />
Uyku apnesi sendromu olanlarda kanın akışında yavaşlama<br />
ve taşıdığı oksijen miktarında azalmaya bağlı olarak felç ve<br />
inme <strong>ri</strong>ski sağlıklı birey<strong>le</strong>re göre belirgin bir biçimde artış göste<strong>ri</strong>r.<br />
Aynı neden<strong>le</strong>rden dolayı bu hastalarda kalp k<strong>ri</strong>zi geçirme<br />
olasılığı yüksektir. Her yıl uyku apnesine bağlı ani ölüm<strong>le</strong>r göz<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Ayrıca çok ciddi uyku apnesi sendromunda uyku<br />
da nefes alımının durmasına bağlı olarak uykuda ölüm<strong>le</strong>r göz<strong>le</strong>nebilir.<br />
Ülke<strong>miz</strong>deki en önemli sorunlardan bi<strong>ri</strong> olan trafik kazaları<br />
ve buna bağlı ölüm<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemli bir bölümü, uyku apnesi olan<br />
şöför<strong>le</strong>re bağlıdır. Araç kullanırken sık sık esneme, uyku basması,<br />
dikkat dağılması gibi sebep<strong>le</strong>rden ötürü oluşan kazaların<br />
ön<strong>le</strong>nmesinde, horlama ve apne tedavisinin ön plana çıkartılması<br />
birçok ülkenin gündeminde bulunmaktadır.<br />
yaşam kalitesi<br />
Gün boyu süren uyku isteği, dikkatsizlik ve konsantrasyon<br />
eksikliğine bağlı olarak apne hastaları, çalıştıkları ortamda<br />
diğer kişi<strong>le</strong>re oranla çok daha fazla iş kazası <strong>ri</strong>skiy<strong>le</strong> karşı karşıyadır.<br />
Tanı Nasıl Konulur?<br />
Sürekli ve şiddetli horlaması olanlar, uykuda nefes durmaları<br />
olduğu farkedi<strong>le</strong>n<strong>le</strong>r, yeterli süre uyuduğu halde sabahları<br />
yorgun ve uykusunu alamamış halde uyananlar hekim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
başvurmalıdır.<br />
Klinik değer<strong>le</strong>ndirme sonrasında, kesin tanı ve hastalığın<br />
şiddetinin belir<strong>le</strong>nmesi amacıyla uyku bozuklukları merkezi ya<br />
da laboratuvarında "polisomnografik tetkik" yapılması gerekmektedir.<br />
Bu test, gerekirse hastanın kendi ev ortamında da<br />
yapılabilir. Bu tetkik öncesinde de tanıya götürecek başka uyku<br />
göz<strong>le</strong>m araçları da vardır. Bu tetkik tüm gece boyunca uyku<br />
sırasında beyin aktivite<strong>le</strong><strong>ri</strong>, solunum, horlama, bacak hareket<strong>le</strong><strong>ri</strong>,<br />
kalp <strong>ri</strong>tmi, yatış pozisyonu gibi parametre<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kaydedilmesi<br />
esasına dayanır. Bu kaydedi<strong>le</strong>n ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>r gündüz bilgisayar ortamında<br />
uzman hekim tarafından varsa uykuda solunum durmalarını<br />
süresi, sıklığı, yatış pozisyonu i<strong>le</strong> ilişkisi, kanda oksijen<br />
doygunluğunda düşme olup olmadığı gibi k<strong>ri</strong>ter<strong>le</strong>r açısından<br />
değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>rek raporlanır.<br />
Sonuç<br />
Yakınlarınıza uyku apneniz olup olmadığı sorun ve varsa<br />
önemseyin, kilo fazlalığının gide<strong>ri</strong>lmesi ve egzersiz<strong>le</strong> iç içe bir<br />
yaşamın komp<strong>le</strong>ks sağlık sorunlarını ön<strong>le</strong>yeceğini unutmayın.<br />
Tedavi seçenek<strong>le</strong><strong>ri</strong>niz için hekiminize danışın.<br />
Ne<strong>le</strong>r Yapabilirsiniz?<br />
Eğer uyku apnesi sorununuz varsa:<br />
• Alkol: Uyku apne<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yoğunluğunu arttırmaktadır.<br />
Yatmadan en az 4 saat önce alkol kullanmayın.<br />
• Kilo vermelisiniz: Kilo kaybı uyku apnesi <strong>ri</strong>skini<br />
önemli ölçüde azaltır.<br />
• Kullandığınız ilaçlara dikkat etmelisiniz: Alıyorsanız<br />
uyku hapları, yatıştırıcılar ve bi<strong>ri</strong>nci kuşak antihistaminik<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
yatmadan önce almamanız.<br />
• Boğaz te<strong>miz</strong>liğine önem vermelisiniz: Yatmadan<br />
önce yapacağınız tuzlu su gargaraları gece uyanmalarınızın<br />
sıklığını önemli miktarda azaltır.<br />
• Yatağınıza eğim vermelisiniz: Uyurken başı ve<br />
omuzları yükseltmek yararlıdır. Sadece başı yükseltmek<br />
ise boyunu eğip soluk borusunu bükeceğinden zararlı<br />
olabilir. Bu neden<strong>le</strong> yatağınıza yüksek eğim vermelisiniz.<br />
• Akşamları hafif yiyecek<strong>le</strong><strong>ri</strong> tercih etmelisiniz: Şişkinlik<br />
ve gaz yapıcı, reflüyü kolaylaştırıcı yiyecek<strong>le</strong>rden uzak<br />
durun. Yatmadan 3 saat önce atıştırma ve yemek yemeden<br />
vazgeçin.<br />
• Egzersiz yapın: Sağlıklı yaşam için egzersiz yapın,<br />
kas kuvveti sağlığınıza pozitif katkı yapar, boyun kası<br />
egzersiz<strong>le</strong><strong>ri</strong> horlama ve apneyi azaltabilir.<br />
71<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
mesaj kutusu<br />
72<br />
Bugüne kadar önemli dış ilişki<strong>le</strong>r görev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde bulunan<br />
Naci Sarıbaş’66, 2009 Aralık ayında Viyana’da<br />
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda (AGİT)<br />
Türkiye Daimi Temsilcisi olarak göreve başladı.<br />
Öncesinde Dışiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı AB Genel Müdürü olarak<br />
görev yapan Naci Sarıbaş i<strong>le</strong> yeni görevinden Türkiye’nin<br />
AB’ye üyeliğine ve hatta Ko<strong>le</strong>j yıllarına uzanan bir söy<strong>le</strong>şi gerçek<strong>le</strong>ştirdik.<br />
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) ve buradaki<br />
görevinizden bahsedebilir misiniz?<br />
Merkezi Viyana’da olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı<br />
(AGİT), soğuk savaşın yol açtığı dinamik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n etkisiy<strong>le</strong>, iki<br />
kutuplu uluslararası siyasete denge geti<strong>ri</strong>lmesi arayışlarının bir<br />
ürünü olarak, 1975 Helsinki Nihai Senedi i<strong>le</strong> konferanslar dizisi<br />
şeklinde kurulmuştur. Özü itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> bir güvenlik örgütüdür.<br />
SSCB’nin dağılmasının ardından oluşan yeni dünya düzeni<br />
çerçevesinde, güvenliğin kapsamı içine insan hakları, ekonomi<br />
ve çevre unsurlarını da alacak şekilde geniş<strong>le</strong>miştir.<br />
Vancouver’dan Vladivostok’a kadar uzanan coğrafyada bulunan<br />
56 ülkeyi barındıran AGİT, bugün itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> Transatlan<strong>tik</strong> ve<br />
Avrasya siyaset<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişme sürecini kimi zaman belir<strong>le</strong>yen,<br />
kimi zaman da yakından tanıklık eden bir kurum. Bu alanlarda<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
AGİT Türkiye Daimi Temsilcisi Naci Sarıbaş’66<br />
Avrupa Birliği’ne üyelik,<br />
stratejik hedefi<strong>miz</strong>dir<br />
Demokra<strong>tik</strong>, laik ve sosyal bir hukuk dev<strong>le</strong>ti<br />
olarak Türkiye’nin AB’ye katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
sürdürmesi, bölgesinde birçok ülke için<br />
önemli bir ilham kaynağıdır. Ülke<strong>miz</strong>in AB<br />
üyeliği tüm taraflar için ortak bir zenginliğe<br />
dönüşebi<strong>le</strong>cek bir fırsat teşkil etmektedir. Bu<br />
fırsat, AB’nin dünyada daha etkin bir rol<br />
oynamasına ve küresel<strong>le</strong>şmenin getirdiği<br />
güçlük<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aşılmasına katkı sağlayacaktır.
geçmişte olduğu gibi bugün de önemli bir konumda bulunan<br />
Türkiye’nin Daimi Temsilciliği görevine geçtiği<strong>miz</strong> Aralık ayında<br />
atanmam bana ayrı bir heyecan ve önemli sorumluluklar yük<strong>le</strong>miştir.<br />
Diplomat olarak yurtdışında görev yapmanın keyifli ve zor<br />
yanları ne<strong>le</strong>rdir?<br />
Yurt dışında çalışmanın hem keyifli hem de zor yön<strong>le</strong><strong>ri</strong> olabiliyor.<br />
Keyifli yön<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bahsedecek olursak; bir diplomat<br />
olarak tayin olduğunuz ülkede Türkiye’yi temsil ediyorsunuz.<br />
Bu çok önemli, asil ve gurur ve<strong>ri</strong>ci bir görev. Türkiye’yi ve<br />
Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli orada en iyi şekilde yansıtmak<br />
bir yandan sizin göreviniz, diğer yandan da bunun görev<br />
olarak size ve<strong>ri</strong>lmiş olması sizin için büyük bir onur. Tabii sosyal<br />
olarak da keyifli yön<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulunmakta. Zira belirli süre<strong>le</strong>r<strong>le</strong>, değişik<br />
ülke<strong>le</strong>re tayin oluyorsunuz. Bulunduğunuz ülkedeki kültür<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
iç içe olup, hayatın çeşitli yollarından ge<strong>le</strong>n birçok birey<strong>le</strong><br />
tanışıyorsunuz. Bu kişi<strong>le</strong>r<strong>le</strong> hayatınız boyunca devam edecek<br />
bir ilişki kurma imkânınız oluyor. Kendim ve ai<strong>le</strong>m adına rahatlıkla<br />
söy<strong>le</strong>yebili<strong>ri</strong>m ki tayin olduğumuz yer<strong>le</strong>rden büyük keyif<br />
aldık. Tabii zor tarafları da var. Nerede olursanız olun belirli bir<br />
süre sonra ülkenizi özlüyorsunuz. Sürekli olarak değişik ve<br />
anlayış farklılıkları bulunan, farklı iklim şartları içeren ülke<strong>le</strong>rde,<br />
oranın sahip olduğu değer<strong>le</strong><strong>ri</strong> öğrenmek ve o değer<strong>le</strong>r çerçevesinde<br />
hareket etmeniz gerekiyor. Her açıdan değişiklik<strong>le</strong>r içerebi<strong>le</strong>n<br />
bu ortamlardan en fazla etki<strong>le</strong>nen<strong>le</strong><strong>ri</strong>n çocuklarımız<br />
olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz büyük<strong>le</strong>r olarak bu ülke<strong>le</strong>re<br />
gittiği<strong>miz</strong> zaman yapacağımız iş ve çalışacağımız yer belli<br />
oluyor. Ne yapacağımızı biliyoruz ve pozisyonumuz itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong> de<br />
kendi<strong>miz</strong>e bir çevre yaratabiliyoruz. Çocuklar için ise pek öy<strong>le</strong><br />
olmuyor. Devamlı olarak yer değiştirmek, uyum sağlayabilmek,<br />
bulunduğunuz ülkenin lisanını öğrenmek ve o lisanda eğitim<br />
almakla karşı karşıya kalabiliyorlar. Büyük<strong>le</strong>r olarak biz<strong>le</strong>r arkadaşlarımızdan<br />
ayrıldığımız zaman bunu belli bir olgunlukla karşılayabiliyoruz,<br />
ancak çocuklar bulundukları yer<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve arkadaşlarını<br />
daha ön plana çıkarabiliyorlar ve tesir altında kalabiliyorlar.<br />
Ama zamanla onlar da çok farklı ortamlara uyum sağlamayı<br />
öğreniyorlar. Küçük yaşta farklı kültür<strong>le</strong>r<strong>le</strong> tanışıyorlar. Dünyanın<br />
her ye<strong>ri</strong>nde arkadaşlıklar kurabiliyorlar. Yabancı dil<strong>le</strong>re<br />
hâkim oluyorlar. Kazandıkları bu özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> de i<strong>le</strong><strong>ri</strong>ki yaşamlarında<br />
onlara çok yardımcı oluyor.<br />
İlk büyükelçilik ye<strong>ri</strong>niz olan Doha’daki yıllarınızdan bahsedebilir<br />
misiniz?<br />
Bir Körfez ülkesi olan Katar’ın Başkenti Doha’ya,<br />
Washington’da yaklaşık 4,5 sene elçi-müsteşar olarak görev<br />
yaptıktan sonra, merkeze dönmeden Büyükelçi olarak tayin<br />
oldum. İlk büyükelçiliğiniz çok heyecan veren bir duygu. Bulunduğunuz<br />
ülkede Cumhurbaşkanını temsil ediyorsunuz. Daha<br />
önceki görev yer<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de olduğu gibi Doha’dan da ai<strong>le</strong>ce<br />
mümkün olduğu ölçüde bir şey<strong>le</strong>r kapmak anlayışı içinde<br />
olduk. Burada çok iyi arkadaşlıklar kurduk. Öte yandan Washington’da<br />
geçirdiğim ve çok önemli gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yaşandığı<br />
2000-2005 yılları arasındaki dönemde kazandığım deneyim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
Doha’daki görevime çok büyük katkısı olduğu inancındayım.<br />
Eşim<strong>le</strong> birlikte birçok faaliyette bulunduk, bazı alanlarda<br />
ilk<strong>le</strong><strong>ri</strong> gerçek<strong>le</strong>ştirdik. Yaptıklarımızın da gerek vatandaşlarımız<br />
mesaj kutusu<br />
gerek Katarlılar tarafından beğeni i<strong>le</strong> karşılanması bizi ziyadesiy<strong>le</strong><br />
memnun etti ve gururlandırdı.<br />
Bir önceki göreviniz Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüydü.<br />
Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde önemli bir nokta olan bu göreviniz<br />
hakkında bilgi alabilir miyiz?<br />
AB Genel Müdürlüğü’nün görevi genel olarak Türkiye’nin<br />
Avrupa Birliği i<strong>le</strong> her alandaki ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>dir. Bunun da iki yönü vardır;<br />
bi<strong>ri</strong> siyasi yönü, diğe<strong>ri</strong> de AB müktesebatına uyum çerçevesinde<br />
teknik çalışmalardır. AB i<strong>le</strong> ilgili olarak yürüttüğümüz<br />
tüm siyasi faaliyet<strong>le</strong>r bizim Genel Müdürlüğümüz tarafından<br />
ye<strong>ri</strong>ne geti<strong>ri</strong>lmektedir. Mesela Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin en yüksek<br />
karar alma mekanizması Ortaklık Konseyi’dir ve buna Bakanımız<br />
başkanlık etmektedir. Bu Konseyde Türkiye- AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
her süreci ayrıntılı bir şekilde e<strong>le</strong> alınır, görüşme<strong>le</strong>r sonucu ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
daha da gelişti<strong>ri</strong>lmesi amacıyla atılacak adımlar hususunda<br />
mutabakata varılır. Diğer önemli bir organ ise Ortaklık<br />
Komitesi’dir, onun başkanlığını ise ben yürütmekteydim. Ayrıca<br />
Genel Müdürlüğümüzün yürütmekte olduğumuz katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde<br />
koordinasyon görevi de vardır. Müzakere başlıklarına<br />
ilişkin çalışmalar AB Genel Sekreterliği’nin sorumluluğu<br />
altında ise de, biz de yürütülmekte olan tüm çalışmaların içinde<br />
yer alırız ve katkıda bulunmaya gayret ede<strong>ri</strong>z. Bütün bunlar<br />
<strong>Ankara</strong>, Brüksel ve diğer AB merkez<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında yoğun bir<br />
ziyaret trafiği i<strong>le</strong> bütün kurumlarımızla eşgüdüm içinde çalışmalar<br />
yürütülmesini gerekli kılmaktadır.<br />
Diğer taraftan Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin bir ayağını da i<strong>le</strong>tişim<br />
oluşturmaktadır. Bu konuda da Türkiye’nin AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde tanıtılması<br />
için çeşitli faaliyet<strong>le</strong>r önermek, faaliyet<strong>le</strong>re fon sağlamak<br />
ve bunları gerçek<strong>le</strong>ştirmek gibi görev<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> bulunmaktaydı.<br />
İlişki<strong>le</strong>r hükümet<strong>le</strong>r ve bürokratlar düzeyinde yürütülmektedir,<br />
ancak ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öneminin toplumumuz ve Avrupa kamuoyları<br />
açısından iyi anlaşılması, menfaat<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aynı noktada bir<strong>le</strong>şeceğinin<br />
anlatılması gerekir. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyelin<br />
sergi<strong>le</strong>nmesi ve Avrupa Birliği’ne sağlayabi<strong>le</strong>ceği katkıların<br />
ortaya çıkarılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.<br />
Sonuç olarak, Türkiye’nin her alanda AB’ne daha da yakın-<br />
73<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
mesaj kutusu<br />
74<br />
laştırılması, AB i<strong>le</strong> ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ve işbirliğinin gelişti<strong>ri</strong>lmesi, ülke<strong>miz</strong>in<br />
AB ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde daha iyi anlaşılması ve karşılıklı olarak yanlış<br />
anlamaların gide<strong>ri</strong>lmesi için çalışıyoruz diyebili<strong>ri</strong>m.<br />
Sizce Türkiye, AB’ye neden üye olmalı?<br />
Bugün, Türkiye-AB ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişti<strong>ri</strong>lmesi ve tam üyelik<br />
yolunda i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me kaydedilmesi ülke<strong>miz</strong> için büyük öneme<br />
sahiptir. AB’ye üyelik stratejik hedefi<strong>miz</strong>dir. Zira AB üyeliği<strong>miz</strong><br />
ülke<strong>miz</strong>in ta<strong>ri</strong>hsel modern<strong>le</strong>şme projesinin ana unsurunu teşkil<br />
etmektedir. Avrupa i<strong>le</strong> bütün<strong>le</strong>şme Türkiye için ta<strong>ri</strong>hsel, doğal<br />
bir süreç ve stratejik önceliktir. Ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği ülke<strong>miz</strong> için<br />
olduğu kadar, AB’nin çıkarları açısından da hayati öneme<br />
sahiptir. Zira ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği medeniyet<strong>le</strong>r ekseninde<br />
bölünme<strong>le</strong><strong>ri</strong>n mevcut olduğu günümüz dünyasında farklı kültür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
ortak evrensel değer<strong>le</strong>r temelinde bütün<strong>le</strong>şebi<strong>le</strong>ceğinin<br />
en başarılı örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden bi<strong>ri</strong> olacaktır. Demokra<strong>tik</strong>, laik ve sosyal<br />
bir hukuk dev<strong>le</strong>ti olarak Türkiye’nin AB i<strong>le</strong> katılım müzakere<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
sürdürmesi, bölgesinde birçok ülke için önemli bir ilham<br />
kaynağıdır. Ülke<strong>miz</strong>in AB üyeliği tüm taraflar için ortak bir zenginliğe<br />
dönüşebi<strong>le</strong>cek bir fırsat teşkil etmektedir. Bu fırsat,<br />
AB’nin dünyada daha etkin bir rol oynamasına ve küresel<strong>le</strong>şmenin<br />
getirdiği güçlük<strong>le</strong><strong>ri</strong>n aşılmasına katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin<br />
üyesi olacağı AB artan dina<strong>miz</strong>miy<strong>le</strong> barış, refah ve<br />
is<strong>tik</strong>rarın sağlanmasında öncü rol oynayabi<strong>le</strong>cektir.<br />
AB’ye üyelik sürecinde Türkiye ne<strong>le</strong>r yaptı ve yapacak?<br />
Ülke<strong>miz</strong>in Temmuz 1959’da Avrupa Ekonomik<br />
Topluluğu’na katılım için yaptığı başvurunun üze<strong>ri</strong>nden neredeyse<br />
tam elli yıl geçmiştir. Türkiye, bu süreçte demokra<strong>tik</strong><br />
geçmişi, ekonomisi, üretimi ve dış ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> güçlü bir dünya<br />
ülkesi haline gelme yönünde önemli mesafe almıştır. Ülke<strong>miz</strong><br />
2001 yılından itibaren kapsamlı bir reform sürecinden geçmektedir.<br />
Türkiye’de temel hak ve özgürlük<strong>le</strong>r, insan hakları ve<br />
hukukun üstünlüğü gibi alanlarda önemli reformlar gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>lmiştir.<br />
Bu reformların temel amacı, halkımızın yaşam standartlarının<br />
yükseltilmesi ve bek<strong>le</strong>nti<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne cevap ve<strong>ri</strong>lmesidir.<br />
Önümüzdeki dönemde, Türkiye ve AB’nin bir yandan süreci<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
i<strong>le</strong><strong>ri</strong>ye götürürken diğer yandan küresel mali k<strong>ri</strong>z, enerji güvenliği,<br />
iklim değişikliğiy<strong>le</strong> mücade<strong>le</strong>, yasadışı göç, terö<strong>ri</strong>zm ve<br />
örgütlü suçla mücade<strong>le</strong> gibi sorunların çözümünde işbirliği<br />
içinde çalışması önem taşımaktadır. Ülke<strong>miz</strong>, reformlara ve AB<br />
içindeki gelişme<strong>le</strong><strong>ri</strong> yakından takip etmeye devam edecektir.<br />
Sizce ne zaman dış ilişki<strong>le</strong>rde sorunsuz bir ülke olabili<strong>ri</strong>z?<br />
Bildiğiniz üzere ülke<strong>miz</strong>in dış poli<strong>tik</strong>asının genel hatlarını<br />
gerek bölgesel gerek küresel anlamda barış, is<strong>tik</strong>rar ve refah<br />
oluşturmaktadır. İz<strong>le</strong>mekte olduğumuz aktif ve yapıcı poli<strong>tik</strong>a<br />
ülke<strong>miz</strong>in önemini her geçen gün sürekli olarak arttırmaktadır.<br />
Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine rekor sayılabi<strong>le</strong>cek<br />
bir oy oranıyla seçilmiş olmamız bunun göstergesidir.<br />
Ayrıca, komşularıyla sıfır sorun poli<strong>tik</strong>ası uygulamaktadır. Tüm<br />
komşularıyla işbirliği içe<strong>ri</strong>sinde ve karşılıklı çıkarların gözetilmesine<br />
dayanan dostluk ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> aktif bir poli<strong>tik</strong>a iz<strong>le</strong>mektedir.<br />
Örnek vermek gerekirse Türkiye – Su<strong>ri</strong>ye ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin mevcut<br />
durumu eskiye kıyasla çok büyük bir i<strong>le</strong>r<strong>le</strong>me kaydetmiştir.<br />
Yunanistan’la ilişki<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> için de aynı değer<strong>le</strong>ndirme geçerlidir.<br />
Kafkasya İşbirliği ve İs<strong>tik</strong>rar Paktı’nı önermiş bulunuyoruz. Diğer<br />
taraftan Türkiye-Ermenistan yakınlaşma sürecini de bir örnek<br />
olarak verebili<strong>ri</strong>z.<br />
Biraz da <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki yıllarınızdan bahsedebilir<br />
misiniz?<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nde, bireyin liseyi bitirene kadar<br />
geçirdiği zaman dilimi bence şahsiyetinin oluşmasında çok<br />
önemli bir dönem. Ben Ko<strong>le</strong>j’de öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> çağdaş değer<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
benimsemiş ve bunları uygulamaya hevesli bir topluluk<br />
olarak gördüm. Bazı avantajlarımızın olduğunu düşünüyorum.<br />
Yabancı dilde eğitim görmek, daha kapsamlı kaynaklara<br />
ulaşmak açısından önemli bir katkı sağladı. Yabancı<br />
öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> vardı, ikinci bir dili en iyi imkânlarla öğreniyorduk.<br />
Ko<strong>le</strong>j’de Cumhu<strong>ri</strong>yet’e ve Atatürk’e bağlılığı öğrendik,<br />
i<strong>le</strong><strong>ri</strong>deki devre<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>de de demokrasi ve Cumhu<strong>ri</strong>yet’e<br />
saygı içinde ve Atatürk İlke<strong>le</strong><strong>ri</strong> doğrultusunda hareket et<strong>tik</strong>.<br />
Ko<strong>le</strong>j’de geçirdiği<strong>miz</strong> sürede bizim nasıl bir şahsiyet olabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong>,<br />
ülkeye ne tür katkılar yapabi<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong> hususunda<br />
çok iyi yetişti<strong>ri</strong>ldiği<strong>miz</strong>e inanıyorum. Öte yandan, sınıfta yaş<br />
olarak en küçük olduğum için özel bir ilgi gördüğümü de<br />
unutamam. Ayrıca, sınıf arkadaşları olarak biz<strong>le</strong>r bugün<strong>le</strong>rde<br />
bi<strong>le</strong>, şartlar elverdiği ölçüde Mezunlar <strong>Derneği</strong>’nde bir araya<br />
ge<strong>le</strong>rek, yaşadığımız o güzel anıları tekrar hatırlıyoruz.<br />
Naci SARIBAŞ’66<br />
1949’da <strong>Ankara</strong>’da doğdu. Sırasıyla <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji ve<br />
Gazi Üniversitesi İktisadi Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong>r Akademisi İş<strong>le</strong>tme Bölümü’nde<br />
eğitim gördü. 1972’de Ticaret Bakanlığı’nda görev aldıktan<br />
sonra, 1979’da Dışiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> Bakanlığı’nda göreve başladı. Prag,<br />
İslamabad, New York, Riyad, Roma, Brüksel ve Washington gibi<br />
merkez<strong>le</strong>rde çeşitli kademe<strong>le</strong>rde görev<strong>le</strong>rde bulundu. 2005-<br />
2007 yılları arasında Doha Büyükelçi<strong>miz</strong> olarak görev yaptı.<br />
2007’den itibaren AB Genel Müdürü görevinde bulundu. Aralık<br />
2009 ta<strong>ri</strong>hinden itibaren Viyana’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği<br />
Teşkilatı’na Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yapmaktadır.
hobi<br />
76<br />
Tenis, kısa bir süre öncesine<br />
kadar ülke<strong>miz</strong>de sadece<br />
küçük bir kesimin ilgi<strong>le</strong>ndiği<br />
bir spor dalı iken, son<br />
zamanlarda daha fazla<br />
popü<strong>le</strong>r ha<strong>le</strong> gelmeye başladı ve yaygınlaştı.<br />
Biz de her geçen gün daha fazla<br />
kişinin, özellik<strong>le</strong> çocukların ilgi<strong>le</strong>ndiği bu<br />
güzel ve faydalı sporla ilgili merak ettiği<strong>miz</strong><br />
soruları tenis sporuna gönül veren<br />
bir isme, Türkiye Tenis Federasyonu<br />
Başkanı Ayda Uluç’a sorduk.<br />
İyi bir tenisçi olmak için, bu sporu<br />
sevmek ve çalışmak yeterli midir?<br />
Belli fiziksel özellik<strong>le</strong>r de gerekti<strong>ri</strong>r mi?<br />
Tenis sporcusu olmak zor ve uzun<br />
bir süreçtir. Mutlaka sevmek, öğrenmeye<br />
açık olmak ve çalışmaktan yılmamak<br />
gerekir. Her sporda olduğu gibi yetenek<br />
önemlidir fakat uzun süreli bir disiplinde<br />
yetenek yanında sporcu, hem zihinsel<br />
hem de fiziksel nitelik<strong>le</strong>re sahip olmalıdır.<br />
Zaten sporun gereği olan at<strong>le</strong><strong>tik</strong> yapı da<br />
özellik<strong>le</strong> teniste olmazsa olmazdır.<br />
Sonuç olarak yetenek yanında fiziksel nitelik<strong>le</strong>r ve en önemlisi<br />
de zihinsel bece<strong>ri</strong> tenis sporu için şarttır.<br />
Tenis pahalı bir spor mudur? Nasıl bir ekipmana ihtiyaç<br />
vardır?<br />
Tenis sporunu yapabilmek için bir korta ve partnere ihtiyacınız<br />
var. Raket ve top fiyatları çok değişken fakat her bütçeye<br />
uygun bulunabiliyor. Tabii spor yapabilmek için de bir spor<br />
ayakkabı gerekiyor ki o da kişinin bütçesine uyabilir. Burada<br />
önemli olan kort. Özel kulüp<strong>le</strong>rde üyelik nedeniy<strong>le</strong> sporun maliyeti<br />
yüksek gibi görünse de bugün artık çok sayıda yer<strong>le</strong>şim<br />
alanında be<strong>le</strong>diye<strong>le</strong>re ait kortlar olduğu gibi site<strong>le</strong>rde de mutlaka<br />
tenis kortu yapılıyor. Kulüp<strong>le</strong>rde ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>n hizmetin karşılığı<br />
üyelik sistemi el<strong>bet</strong>te. Fakat be<strong>le</strong>diye<strong>le</strong><strong>ri</strong>n spor alanlarına tenis<br />
kortları yaptırması i<strong>le</strong> daha fazla insan tenis oynayacaktır. Bu<br />
açıdan bakınca malzeme maliyeti önemsiz gibi görünse de<br />
tenis kortu ihtiyacı sokak arasında oynanan futbolu tenise<br />
avantajlı kılabiliyor. Bu da yerel yönetim<strong>le</strong><strong>ri</strong>n spor alanlarını tenise<br />
ayırmalarıyla aşılacaktır.<br />
Profesyonel anlamda tenis<strong>le</strong> uğraşmak isteyen<strong>le</strong>r bu spora<br />
kaç yaşlarında başlamalılar?<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Oyun… Set… ve Maç!<br />
Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Ayda Uluç’69: “Öncelik<strong>le</strong> tenis bir hayat sporudur.<br />
Kortta tek başınasınız. Hem kendiniz<strong>le</strong>, hem rakibiniz<strong>le</strong> hem de çevre faktör<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong> mücade<strong>le</strong><br />
ediyorsunuz. Zihinsel iniş ve çıkışları çok olan bir spordur. Bu açıdan daha güçlü olan<br />
ve daha hızlı olan, kazanmaya yakın taraftır.”<br />
Tenise başlama yaşı 5 veya 6 olarak<br />
öne<strong>ri</strong>liyor. Fakat 10 yaşına kadar başlanabiliyor<br />
ve önemli olan sporcunun fiziksel<br />
ve zihinsel özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> bu spora olan<br />
yeteneği ve arzusu. Profesyonel tenisçi<br />
olabilmek için uluslararası turnuvalardan<br />
geçmek gerekiyor ve bunlara da 12<br />
yaşında başlanıyor. Dolayısıyla 5-6 yaşlarında<br />
başlayan sporcu teknik anlamda<br />
daha hazır olacaktır.<br />
Tenisin, oynayan kişiye fiziksel ve ruhsal<br />
katkıları ne<strong>le</strong>rdir? Daha genel<br />
anlamda tenis sporu i<strong>le</strong> uğraşmak<br />
kişiye ne gibi yararlar sağlar?<br />
Öncelik<strong>le</strong> tenis bir hayat sporudur.<br />
Kortta tek başınasınız. Hem kendiniz<strong>le</strong>,<br />
hem rakibiniz<strong>le</strong> hem de çevre faktör<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
mücade<strong>le</strong> ediyorsunuz. Zihinsel iniş ve<br />
çıkışları çok olan bir spordur. Bu açıdan<br />
daha güçlü ve daha hızlı olan, kazanmaya<br />
yakın taraftır. Bedeninizdeki bütün<br />
kaslar çalışır, sadece oyuna konsantre<br />
olursunuz. Bir açık hava sporu olmasının<br />
yararlarını saymaya gerek yok. Tabii kış<br />
şartlarında kapalı kort kaçınılmaz ama birçok tenisçi kuru havalarda<br />
dahi açıkta oynamayı tercih eder. Bu açıdan fiziksel bir<br />
disiplin olduğu kadar zihinsel bir disiplin de gerekti<strong>ri</strong>r. Sakin ve<br />
dikkatli olmak, rakibin oyun tarzını iyi analiz etmek, oyun kurmak<br />
ve güçlü olmak gerekti<strong>ri</strong>r. Bu spora devam etmek isteyen<strong>le</strong>r<br />
gündelik yaşantılarına da dikkat etmelidir. Tabii tek başınıza<br />
oynamadığınız için sizi sosyal bir ortamla da tanıştıran ender<br />
sporlardan bi<strong>ri</strong>dir tenis.<br />
Tenis hem tek başına hem de çift olarak oynanabi<strong>le</strong>n bir<br />
oyun. İkisi arasında ne gibi fark var sizce?<br />
Tenis hem tek hem de çift<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde oynanıyor. Her<br />
ikisinin de oyun stratejisi farklıdır. Tek oynarken tüm sorumluluk<br />
sizdeyken çift oyununda takım arkadaşınızla uyum içinde<br />
olmanız gerekir. Çift oyununda fi<strong>le</strong> önü bece<strong>ri</strong>si çok önemlidir.<br />
Daha hızlı reaksiyon ister. Eskiden tek<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong>sinde yarışan<br />
sporcular çift<strong>le</strong>r turnuvasına da girerken, şimdi<strong>le</strong>rde sadece<br />
çift<strong>le</strong>r turnuvası oynayan sporcular var. Bob ve Mike Bryan kardeş<strong>le</strong>r<br />
bu se<strong>ri</strong>de dünyanın en büyük çift oyuncuları ve tek maçı<br />
oynamazlar. Bizde de İpek Şenoğlu uzunca bir süredir tek maçı<br />
oynamıyor fakat çift<strong>le</strong>r katego<strong>ri</strong>sinde Türk tenisinin en gözde
sporcusu ve tüm Grand Slam turnuvalarında ana tabloda<br />
oynayacak dünya sıralamasına sahip. Kortta sorumluluğu paylaştığınız<br />
için psikolojik açıdan kolay gibi görünse de dar alanda<br />
çok hızlı olmak gerekti<strong>ri</strong>r ve aslında zor bir katego<strong>ri</strong>dir. Çok<br />
daha özel nitelik<strong>le</strong>r ister. Profesyonel se<strong>ri</strong>deki çift<strong>le</strong>r turnuvalarından<br />
bahsediyoruz tabii. Milli takımlar seviyesinde de tek<br />
maçları yanında çift maçlarının çok belir<strong>le</strong>yici olduğunu görüyoruz.<br />
Tek maçlarında başarılı olan bir ülke çift takımı i<strong>le</strong> turnuvayı<br />
kaybedebiliyor. Bu da özellik<strong>le</strong> milli takım seviyesinde sporcuların<br />
çift maçlarına da yatkın ve uyumlu sporculardan teşkil<br />
edilmesini gerekti<strong>ri</strong>yor. Zor bir katego<strong>ri</strong> yani.<br />
Başkanı olduğunuz Tenis Federasyonu’nun çalışmalarından<br />
bahsedebilir misiniz? Ülke<strong>miz</strong>de tenisin durumunu<br />
değer<strong>le</strong>ndirecek olursanız ne<strong>le</strong>r söy<strong>le</strong>yebilirsiniz?<br />
Tenis Federasyonu ülkede tenis sporunun yaygınlaşması<br />
ve Türk tenisçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin dünya kortlarında başarısı için gerekli tüm<br />
organizasyon ve proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> uygulamakla sorumludur. Sporun<br />
tüm yurda yayılmasıyla oluşacak sporcu alt yapısı ne kadar<br />
büyük olursa piramidin tepesindeki başarılı sporcu sayısı da o<br />
kadar fazla olur. Öncelikli hedef<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>den bi<strong>ri</strong>si işte bu taban.<br />
Uluslararası Tenis Federasyonu ITF birkaç yıl önce “Play &<br />
Stay” adlı bir proje başlattı. Biz de bu projeyi “Oyna Ve Oyunda<br />
Kal” adıyla 7-12 yaş sporcu tabanının oluşabilmesi için<br />
Türkiye’de il il gezerek uyguluyoruz.<br />
Uygulamaya katılan sporculara malzeme desteği ve<strong>ri</strong>yoruz.<br />
vali<strong>le</strong>r, be<strong>le</strong>diye başkanları ve kaymakamların da büyük<br />
desteğiy<strong>le</strong> proje<strong>miz</strong> i<strong>le</strong>rliyor. Başlatılan tenis faaliyet<strong>le</strong><strong>ri</strong> antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong><br />
ve proje sorumluları tarafından yakından takip ediliyor.<br />
Henüz iki yıllık bir uygulama ve 20 i<strong>le</strong> ulaşıldı. Bu yıl sonuna<br />
kadar 20 il daha hedef<strong>le</strong>niyor.<br />
Profesyonel olacak sporcuların çok sayıda yurt dışı temas<br />
yapması gerekiyor. Bu da ekonomik bir sorun tabii. Çözüm<br />
olarak uluslararası turnuva sayımızı artırdık. 10 yaş grubundan<br />
başlayarak yılda toplam 50 uluslararası turnuva düzenliyoruz.<br />
Bunların 33 tanesi profesyonel se<strong>ri</strong>de ITF, ATP ve WTA turnuvalarıdır.<br />
Bunların yetmediğinin farkındayız. Birçok sporcumuz<br />
yurt dışı başarıları oranında TTF tarafından destek<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Kız ve erkek katego<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nde yine 8 yaş grubundan başlayan bir<br />
yelpazede yılda toplam 106 yerel turnuva i<strong>le</strong> kulüp<strong>le</strong>rarası lig<br />
düzenliyoruz. Birçok ilde bölge şampiyonaları düzen<strong>le</strong>niyor.<br />
hobi<br />
77<br />
Sporcularımızı yetiştirecek antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in eğitimine büyük<br />
önem ve<strong>ri</strong>yoruz. İyi sporcuları iyi teknik adamlar yetişti<strong>ri</strong>r.<br />
Yabancı eğitmen<strong>le</strong>r desteğinde sempozyumlar düzen<strong>le</strong>yerek<br />
antrenör<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in dünya i<strong>le</strong> entegrasyonunu sağlamaya çalışıyoruz.<br />
Bugün dünya kortlarında Marsel İlhan, İpek Şenoğlu,<br />
Çağla Büyükakçay ve Pemra Özgen gibi önder sporcularımız<br />
i<strong>le</strong> onların yolunda hızla yükse<strong>le</strong>n Melis Sezer ve Başak Eraydın<br />
gibi genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> var. Hepsi de dünya sıralamalarında üst<strong>le</strong>re tırmanıyor.<br />
Bunun yanında yine Tennis Europe ve ITF Junior turnuvalarında<br />
mücade<strong>le</strong> eden profesyonellik yolunda birçok sporcumuz<br />
var ve sayı her yıl katlanarak büyüyor. Hedefi<strong>miz</strong> ülke nüfusuyla<br />
orantılı bir tenis potansiyelini harekete geçirmek ve 8-10<br />
yaş grubundan başlayan bir tabanın 10 yıl içinde önemli başarılara<br />
imza atmasını sağlamak. Bunu yaparken kuşkusuz en<br />
büyük desteği<strong>miz</strong> dev<strong>le</strong>t olacaktır. Spordan Sorumlu Dev<strong>le</strong>t<br />
Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün desteği<br />
olmadan yurt sathına yayılan spor poli<strong>tik</strong>alarının hayata geçi<strong>ri</strong>lmesi<br />
düşünü<strong>le</strong>mez. Bugüne kadar gördüğümüz ilginin ge<strong>le</strong>n<br />
başarılarla daha da artacağına inanıyorum. Şunu da belirtmeliyim<br />
ki tenis sporunda başarılı ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bu spora ayırdıkları bütçe<strong>le</strong>r<br />
ve sporcu sayıları i<strong>le</strong> kıyaslandığında ülke<strong>miz</strong> henüz<br />
emek<strong>le</strong>me devresindedir. Yine de yukarda saydığımız sporcularımızın<br />
başarıları düşünülünce nasıl bir potansiyel olduğu<br />
anlaşılıyor zaten. Sağlam vücutlar yaratmalıyız ki ge<strong>le</strong>ceği<strong>miz</strong>in<br />
sağlam kafaları ülke<strong>miz</strong>e hizmet etsin. Bu da ancak sporla<br />
mümkün olabiliyor.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji yıllarınız ve Mezunlar <strong>Derneği</strong>’nin<br />
düzen<strong>le</strong>diği tenis turnuvası i<strong>le</strong> ilgili düşünce<strong>le</strong><strong>ri</strong>nizi öğrenebilir<br />
miyiz?<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji benim eğitim hayatıma başladığım, unutulmaz<br />
anıları olan bir yuva. İlk ve orta öğrenimimi tamamladığım<br />
Ko<strong>le</strong>j, bende önemli bir yere sahip ve böy<strong>le</strong> bir ekolden<br />
geldiğim için ayrıca çok mutluyum, her fırsatta gururla belirtiyorum.<br />
Mezunlar <strong>Derneği</strong> turnuvası hakkında fazla bilgi sahibi<br />
değilim sadece bu yıl 8. organizasyonun yapılacağını biliyorum.<br />
Davet edilirsem katılmaya gayret ede<strong>ri</strong>m.<br />
Ayda ULUÇ’69<br />
16 Nisan 1954 yılında Zonguldak Kozlu'da dünyaya ge<strong>le</strong>n<br />
Ayda Uluç, ilk ve orta öğrenimini <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji'nde tamamladı.<br />
Üniversite eğitimine Washington DC Ame<strong>ri</strong>can University’de<br />
devam eden Uluç, İ<strong>le</strong>tişim Bölümü’nden mezun oldu. 1985 yılında<br />
Antalya'ya taşınarak Antalya Tenis İhtisas Kulübü ilk üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
oldu, yönetim kurulunda görev aldı. 1997 yılında Şadi Toker<br />
i<strong>le</strong> ilk kez TTF Yönetim Kurulu’nda görev alan Uluç, daha sonra<br />
sırasıyla Azmi Kumova ve Mesut Polat başkanlığında kurulda<br />
çalıştı. Kurul üyeliği süresince Uluslararası İlişki<strong>le</strong>r Sorumlusu görevini<br />
üst<strong>le</strong>ndi. İki dönem Avrupa Tenis Birliği (Tennis Europe)<br />
Bayanlar Komitesi'ne seçi<strong>le</strong>n Ayda Uluç, 6 yıldır Junior Tenisinden<br />
sorumlu yönetim kurulu üyeliği yapıyor. Uluslararası Tenis Federasyonu’nda<br />
(ITF) Türkiye'yi temsil ediyor, konferanslarda oturum<br />
başkanlıkları yapıyor. Evli ve bir çocuk annesi olan Ayda Uluç bir<br />
süre Bir<strong>le</strong>şmiş Mil<strong>le</strong>t<strong>le</strong>r kalkınma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde çalıştı. Tenise <strong>Ankara</strong><br />
Tenis Kulübü (ATK) kortlarında başlayan Ayda Uluç 35 yıldır<br />
tenis oynuyor.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />
78<br />
Türk Halkının Kalbinin Attığı Yer…<br />
Anıtkabir<br />
Zer<strong>ri</strong>n DAĞCI SAKARYA’71<br />
Anıtkabir, sadece Atatürk’ün ebedi istirahatgahı<br />
değil, aynı zamanda bir ulusun kül<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden yeniden<br />
var oluşunun görsel bir şö<strong>le</strong>nidir.<br />
Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebediyete in<strong>tik</strong>alinin<br />
ardından, dönemin hükümetinin oluşturduğu<br />
bir komisyon Anıtkabir’in ye<strong>ri</strong>ni araştırmakla görev<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>ldi. Bu<br />
komisyonun çalışmalarının sonucunda 906 metre yüksekliğindeki<br />
“Rasattepe” oy çokluğuyla ulu önde<strong>ri</strong><strong>miz</strong>in anıt mezar ye<strong>ri</strong><br />
olarak seçildi.<br />
Anıtkabir’in yapımı için görev<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong><strong>le</strong>n komisyon tarafından,<br />
1 Mart 1941’de uluslararası bir yarışma açıldı ve bu yarışmaya<br />
Türkiye, Almanya, Fransa, İtalya, Avusturya, İsviçre ve<br />
Çekoslavakya’dan 47 proje katıldı. 23 Mart 1942 ta<strong>ri</strong>hinde jü<strong>ri</strong><br />
tarafından iki Türk, bir Alman, bir de İtalyan profesörün sundukları<br />
proje bi<strong>ri</strong>nci seçildi. Ancak, milli konuları daha güzel ifade<br />
edebildiği düşünü<strong>le</strong>rek Prof. Dr. Emin Onat ve Doç. Dr. Ahmet<br />
Orhan Arda’nın projesinin uygulanmasına karar ve<strong>ri</strong>ldi.<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
9 Ekim 1944’te temeli atılan Anıtkabir inşaatı 9 yıl sürdü.<br />
Yurdun çeşitli yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n taş ve mermer<strong>le</strong><strong>ri</strong>n kullanıldığı<br />
bu inşaat, 1 Eylül 1953’te tamamlandı.<br />
Barış Parkı: Ata’mızın ebedi istirahatgahını çevre<strong>le</strong>yen Barış<br />
Parkı, aralarında, Afganistan, ABD, Almanya, Avusturya,<br />
Belçika, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak,<br />
İngiltere, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Kıbrıs,<br />
Mısır, Norveç, Portekiz, Yugoslavya ve Yunanistan’ın bulunduğu<br />
24 yabancı ülkeden ve Anadolu’nun çeşitli yer<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
fidanlarla oluşturulmuştur.<br />
Bu ağaçlar bana birkaç yıl önce Melbourne’deki savaş<br />
müzesinin bahçesinde gördüğüm Çanakka<strong>le</strong>’den geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n bir<br />
kozalaktan yetişti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ‘yalnız çam’ı (lone pine) hatırlattı. Savaşlar<br />
bit<strong>tik</strong>ten sonra barış yapılan ülke<strong>le</strong>rden geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n fidanlar hem<br />
eski gün<strong>le</strong><strong>ri</strong> hatırlatıyor, hem de barış dolu gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemini vurguluyor.<br />
Aslanlı Yol: Gençlik Caddesi yönünden Aslanlı Yol’a,<br />
Hür<strong>ri</strong>yet ve İs<strong>tik</strong>lâl Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>’nin arasından gi<strong>ri</strong>lir. Bu yol ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Atatürk’ün yüce huzuru için hazırlar. 262 metre uzunluğundaki<br />
bu yolun sağında ve solunda Hitit tarzında yapılmış olan<br />
on ikişer aslan heykeli vardır. Heykel<strong>le</strong>r Hüseyin Özkan tarafın-
dan yapılmış olup, 24 Oğuz boyunu temsil etmektedir.<br />
Aslanlı Yol’un bitiminde Müdafaa-ı Hukuk ve Mehmetçik<br />
Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>nin arasından tören alanı olarak bilinen Büyük Avlu’ya<br />
çıkılır. Tören alanındaki bayrak direği 33.5 metre yüksekliğindedir.<br />
1946’da Türk asıllı bir Ame<strong>ri</strong>kalı olan Nazmi Cemal tarafından<br />
Anıtkabir’e hediye edilmiştir.<br />
42 basamakla çıkılan mozo<strong>le</strong>nin ön cephesindeki sol<br />
duvarda Atatürk’ün gençliğe hitabı, sağ duvarda ise 10. Yıl Nutku’nun<br />
metin<strong>le</strong><strong>ri</strong> yer almaktadır. Harf<strong>le</strong>r altın yaldızla yazılmıştır.<br />
Mozo<strong>le</strong>: Mozo<strong>le</strong>nin iç salonuna büyük bir sessizlik ve saygı<br />
hâkimdir. Burada ziyaretçi<strong>le</strong>r el<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki çiçek<strong>le</strong><strong>ri</strong> Ata’nın<br />
manevi huzuruna bırakıp, dualar okurlar ve aynı sessizlik ve<br />
saygıyla mekândan çıkarlar. Ziyaretçi<strong>le</strong><strong>ri</strong>n arasında kim<strong>le</strong>r yoktur<br />
ki: genç<strong>le</strong>r, yaşlılar, gazi<strong>le</strong>r, engelli<strong>le</strong>r, pusetteki bebek<strong>le</strong>r,<br />
öğrenci<strong>le</strong>r, tu<strong>ri</strong>st<strong>le</strong>r… Hepsinin amacı aynıdır; Ata’mıza saygılarını<br />
sunmak.<br />
Atatürk’ün aziz naaşı üst kattaki lahdin tam altında, zemin<br />
kattaki mezar odasındadır.<br />
Mezar odası Selçuklu ve Osmanlı türbe mima<strong>ri</strong>si tarzında<br />
sekizgen olarak tasarlanmıştır. Kıb<strong>le</strong> yönündeki kırmızı mermer<br />
sandukanın çevresindeki pi<strong>ri</strong>nç vazolarda bütün il<strong>le</strong>rden, Kuzey<br />
Kıbrıs’tan ve Azerbaycan’dan ge<strong>le</strong>n topraklar vardır.<br />
Atatürk 10 Kasım 1953’de Anıtkabir’e defnedildiğinde, o<br />
dönemin 67 vilayetinden, Selanik’teki Atatürk evinden,<br />
Kore’deki Türk Şehitliği’nden, Kıbrıs’tan ve Sü<strong>le</strong>yman Şah<br />
mezarından geti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n topraklar harmanlanmış ve kab<strong>ri</strong>ne konmuştur.<br />
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi<br />
Bu müze dört bölümden oluşur: Bi<strong>ri</strong>nci bölümde Atatürk’ün<br />
<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />
özel eşyaları ve yabancı dev<strong>le</strong>t adamları tarafından hediye edi<strong>le</strong>n<br />
eşyalar sergi<strong>le</strong>nmektedir. Bu bölümde ayrıca, Atatürk’ün<br />
manevi evlatlarından Afet İnan, Rukiye Erkin ve Sabiha<br />
Gökçen’in müzeye hediye etmiş oldukları Atatürk’e ait eşyalar<br />
da bulunmaktadır.<br />
İkinci bölümde Çanakka<strong>le</strong> Kara ve Deniz Savaşları,<br />
Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruzu konu alan üç panorama<br />
yer almaktadır. Bu bölümde ayrıca, Kurtuluş Savaşı’na<br />
katılan komutanların portre<strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> Kurtuluş Savaşı’nı resmeden<br />
79<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
<strong>Ankara</strong>’da zaman<br />
80<br />
büyük boyutlu tablolar da sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Üçüncü bölüm, panoramayı çevre<strong>le</strong>yen ko<strong>ri</strong>dordaki on<br />
sekiz ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>de yer alan tema<strong>tik</strong> sergi alanlarından oluşmaktadır.<br />
Değerli sanatçılar tarafından hazırlanmış rölyef<strong>le</strong>r ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>ye görsellik<br />
katar. Ga<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>n bulunduğu ko<strong>ri</strong>dor boyunca Kurtuluş<br />
Savaşı’nın kazanılmasında büyük hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong> geçen asker-sivil<br />
yirmi kahramanın büstü ve kısa özgeçmiş<strong>le</strong><strong>ri</strong> yer almaktadır.<br />
Dördüncü bölümde Atatürk’ün kendi kütüphanesinde bulunan<br />
3123 kitap sergi<strong>le</strong>nmektedir. Bu bölümde ayrıca “Atatürk<br />
ve Kitap” konulu dokunma<strong>tik</strong> ekranlı bilgisayar da bulunmaktadır.<br />
On yıl kadar önce Bulga<strong>ri</strong>stan’ın P<strong>le</strong>vne kentinde “Gazi<br />
Osman Paşa ve P<strong>le</strong>vne” konulu panoramayı görmüş ve çok<br />
etki<strong>le</strong>nmiştim. Ta<strong>ri</strong>hi<strong>miz</strong>in en önemli bölümü olan Kurtuluş<br />
Savaşımızı, özellik<strong>le</strong> o dönemi yaşamamış olanlar için panoramayı<br />
iz<strong>le</strong>menin farklı bir heyecan vereceğini düşünmüştüm.<br />
Müzeyi gördüğümde, düşünce<strong>le</strong><strong>ri</strong>mde yanılmadığımı anladım.<br />
Üstelik bu panorama, Ata’mızın kab<strong>ri</strong> i<strong>le</strong> aynı mekânda bulunuyor<br />
ve ziyaretçi<strong>le</strong>re görsel bir Kurtuluş Savaşı Destanı sunuyor.<br />
40 metre uzunluğundaki panoramaların önünde maket<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
savaş alanı düzen<strong>le</strong>nmiş. Muammer Sun’un beste<strong>le</strong>diği müzi-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
ğe ilaveten top ses<strong>le</strong><strong>ri</strong>, kılıç şıkırtıları ve<br />
“Allah Allah” ses<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında, savaşta kullanılmış<br />
mermi<strong>le</strong><strong>ri</strong>, silahları, kağnıları, teker<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
iz<strong>le</strong>mek biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> o gün<strong>le</strong>re götürüyor.<br />
Panoramalar, 12 Rus ressam tarafından<br />
yapılmıştır. Turgut Özakman’ın yazdığı<br />
senaryodan hareket<strong>le</strong> muharebe<strong>le</strong><strong>ri</strong>n geçtiği<br />
alanlarda figüranlar kullanılarak bin<strong>le</strong>rce<br />
fotoğraf çekilmiş; bu fotoğraflardan<br />
yararlanılarak eskiz<strong>le</strong>r hazırlanmış, daha<br />
sonra da Rusya ve Hollanda’da büyük<br />
resim stüdyolarında panorama olarak<br />
hazırlanmıştır.<br />
İsmet İnönü Lahdi<br />
Barış ve Zafer ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında, yanları<br />
açık olan kolonların oluşturduğu ga<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
ortasında 25 Aralık 1973 ta<strong>ri</strong>hinde vefat<br />
eden Atatürk’ün silah arkadaşı, Milli Mücade<strong>le</strong>nin<br />
Batı cephesi komutanı ve Türkiye<br />
Cumhu<strong>ri</strong>yeti’nin ikinci cumhurbaşkanı<br />
İsmet İnönü’nün sembolik lahdi bulunmaktadır.<br />
İnönü’nün mezar odası lahdin tam<br />
altındadır. İnönü Anıtkabir’e 28 Aralık<br />
1973’te Bakanlar Kurulu kararıyla defnedilmiştir.<br />
Anıtkabir’in Ku<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Hür<strong>ri</strong>yet Ku<strong>le</strong>si: Anıtkabir inşaat çalışmalarını<br />
gösteren fotoğraf sergisi i<strong>le</strong> inşaatta<br />
kullanılan taş örnek<strong>le</strong><strong>ri</strong> bu ku<strong>le</strong>nin içinde<br />
sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />
İs<strong>tik</strong>lal Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong>de Anıtkabir maketi<br />
ve fotoğrafları yer almaktadır.<br />
Mehmetçik Ku<strong>le</strong>si: Büyük Avlu’nun<br />
başındadır. Ku<strong>le</strong> içinde 60 kişi kapasiteli<br />
“sinevizyon salonu” bulunmaktadır. Burada Atatürk ve<br />
Anıtkabir’<strong>le</strong> ilgili belgesel film<strong>le</strong>r iz<strong>le</strong>nebilir.<br />
Zafer Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün aziz naaşını taşıyan top arabası bu<br />
ku<strong>le</strong>de sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Barış Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong>de Atatürk’ün 1935-38 yılları arasında kullandığı<br />
makam ve tören otomobil<strong>le</strong><strong>ri</strong> bulunmaktadır.<br />
23 Nisan Ku<strong>le</strong>si: Ku<strong>le</strong> içinde Atatürk’ün 1936-38 yılları arasında<br />
kullandığı özel otomobili ve Çubuk Barajı’nda kullanmış<br />
olduğu gezinti teknesi sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Misak-ı Milli Ku<strong>le</strong>si: Tören<strong>le</strong>rde Anıtkabir özel defte<strong>ri</strong>nin<br />
imzalandığı kürsü i<strong>le</strong> Anıtkabir’e yapılan üst düzey ziyaret<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
fotoğraflarının sergi<strong>le</strong>ndiği iki adet pano yer almaktadır. Bu ku<strong>le</strong><br />
aynı zamanda, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi’nin gi<strong>ri</strong>şidir.<br />
İnkılâp Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün kıyafet<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve kendisine armağan<br />
edi<strong>le</strong>n eşyalar sergi<strong>le</strong>nmektedir.<br />
Cumhu<strong>ri</strong>yet Ku<strong>le</strong>si: Atatürk’ün balmumu heykeli ve o<strong>ri</strong>jinal<br />
çalışma masası yer almaktadır.<br />
Müdafaa-i Hukuk Ku<strong>le</strong>si: Anıtkabir ve Atatürk i<strong>le</strong> ilgili çeşitli<br />
kitaplar ve hediyelik eşyaların ziyaretçi<strong>le</strong>re sunulduğu bu bölüm<br />
müze çıkışında bulunmaktadır.
İNŞAATI<br />
DEVAM EDİYOR!<br />
Katkılarınızı bekliyoruz…<br />
ko<strong>le</strong>jIN<br />
81<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
82<br />
İmkânsızlıklar Dil Öğrenmeyi Engel<strong>le</strong>yemeyecek!<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ve Ame<strong>ri</strong>kan Elçiliği İngilizce Eğitim Ataşeliği iş birliğince gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n<br />
“Access Sosyal Sorumluluk Projesi”nin <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ndeki açılışı, Ame<strong>ri</strong>kan<br />
Büyükelçisi James Jeffrey ve <strong>TED</strong> Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu’nun katılımıyla 24<br />
Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde yapıldı.<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> ve Ame<strong>ri</strong>kan Büyükelçiliği’nin, kendi<br />
olanaklarıyla yeterli İngilizce eğitimi alamayan öğrenci<strong>le</strong>r için el<br />
e<strong>le</strong> vererek gerçek<strong>le</strong>ştirdiği “Access Sosyal Sorumluluk Projesi,<br />
ülke<strong>miz</strong>deki İngilizce dil eğitimine katkıda bulunmak amacıyla<br />
hazırlanmış olan bir burs programıdır. 2009 yılından itibaren 7<br />
<strong>TED</strong> okulunda (<strong>TED</strong> Afyon, <strong>TED</strong> Batman, <strong>TED</strong> Isparta, <strong>TED</strong><br />
Karabük, <strong>TED</strong> Malatya, <strong>TED</strong> Mersin ve <strong>TED</strong> Polatlı Ko<strong>le</strong>j<strong>le</strong><strong>ri</strong>)<br />
devam etmekte olan proje, geniş<strong>le</strong>ti<strong>le</strong>rek 9 <strong>TED</strong> okulunda sürdürü<strong>le</strong>cektir.<br />
<strong>TED</strong> Antalya, <strong>TED</strong> Bursa, <strong>TED</strong> Gaziantep, <strong>TED</strong><br />
Karadeniz Ereğli, <strong>TED</strong> <strong>Kay</strong>se<strong>ri</strong>, <strong>TED</strong> Konya Ereğli, <strong>TED</strong> Polatlı,<br />
<strong>TED</strong> Samsun ve <strong>TED</strong> Zonguldak Ko<strong>le</strong>j<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nde, bu okullardaki<br />
İngilizce öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong> tarafından haftada 6 saatten toplam 360<br />
saat ve<strong>ri</strong><strong>le</strong>cek olan eğitim, Şubat 2010 - Haziran 2011 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
arasında gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>cektir. Eğitim süresince öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ulaşımı,<br />
kitap vb. tüm eğitim materyal<strong>le</strong><strong>ri</strong> de ücretsiz olacaktır.<br />
“Çağdaş ve yüksek nitelikli, vizyon sahibi nesil<strong>le</strong>r<br />
yetiştirmek için eli<strong>miz</strong>den ge<strong>le</strong>ni sonuna kadar yapmayı<br />
sürdüreceğiz.”<br />
Konuyla ilgili görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni aldığımız Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, “1928 yılından bugüne<br />
yaklaşık 47 bin öğrenciye burs vermiş olan Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
olarak eğitim sorunlarını gidermede toplumun tüm birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
görev düştüğü bilinciy<strong>le</strong> uzun soluklu bir seferberlik başlat-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
tık ve bu çalışmalarımızı ülke<strong>miz</strong>in dört bir köşesine yayıyoruz.<br />
Çağdaş ve yüksek nitelikli, donanımlı, vizyon sahibi nesil<strong>le</strong>r<br />
yetiştirmek için eli<strong>miz</strong>den ge<strong>le</strong>ni sonuna kadar yapmayı sürdüreceğiz”<br />
dedi. Yabancı dil eğitiminin önemine değinen Pehlivanoğlu,<br />
2009 yılında başlayan Access Projesi kapsamında 174<br />
öğrenciye İngilizce eğitimi verdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni, bu yıl projenin geniş<strong>le</strong>ti<strong>le</strong>rek<br />
216 öğrenciye ulaşıldığını ifade ederek, bu eğitim<strong>le</strong>rde<br />
öğrenci<strong>le</strong>re AFS öğrenci değişim programıyla ABD’de eğitim<br />
alma imkânı da sunulacağını söz<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne ek<strong>le</strong>di.<br />
İki NASA Pilotunun Öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Din<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r!<br />
Proje kapsamında ücretsiz İngilizce eğitimi alan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n<br />
bir kısmı, 6 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>hinde Çukurova Üniversitesi’ndeki<br />
etkinliğe katılarak, Apollo 11 i<strong>le</strong> yaptığı ay yolculuğunda Aya ilk<br />
ayak basan insan unvanını kazanan Neil Armstrong ve Aya yolculuk<br />
yapan 24 kişiden bi<strong>ri</strong> olan Jim Lovell’ın sıra dışı öykü<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
din<strong>le</strong>me fırsatını da yakaladı.<br />
Access Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında dev<strong>le</strong>t<br />
okullarında okuyan maddi olanakları yetersiz 216<br />
dokuzuncu sınıf öğrencisi, 9 <strong>TED</strong> okulunda 360 saat<br />
İngilizce dil eğitimi görecek.
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, Tam Eğitim Bursu Alan<br />
Üniversite Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni Kampta Buluşturdu!<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, Tam Eğitim Bursu i<strong>le</strong> eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sürdüren üniversite öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni,<br />
kurumsal aidiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni pekiştirmek ve sosyal gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni destek<strong>le</strong>mek amacıyla Antalya’da<br />
kampa aldı.<br />
Çeşitli etkinlik<strong>le</strong>r<strong>le</strong> 2 ve 5 Şubat ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında Antalya<br />
Kemer Limak Limra Otel’in ev sahipliğinde düzen<strong>le</strong>nen ve 131<br />
Tam Eğitim Burslu üniversite öğrencisinin katıldığı kampta alanlarında<br />
uzman isim<strong>le</strong>r ve değerli <strong>TED</strong> mezunları, öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bir<br />
araya geldi.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n sosyal gelişim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne destek ve<strong>ri</strong>lmesi ve<br />
kurumsal aidiyet<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin gelişti<strong>ri</strong>lmesinin hedef<strong>le</strong>ndiği kamp<br />
etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong> kapsamında kendisi de <strong>TED</strong> mezunu olan Antalya<br />
Büyükşehir Be<strong>le</strong>diye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, “<strong>TED</strong><br />
Ruhu” konulu söy<strong>le</strong>şiy<strong>le</strong> öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> buluştu. Prof. Dr. Üstün<br />
Dökmen’in de kendine has hikâye<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> “Yaşama<br />
Yer<strong>le</strong>şmek: Kişinin kendisine, ai<strong>le</strong>sine, ülkesine ve dünyaya<br />
aidiyeti” konusunu e<strong>le</strong> aldığı kampta, İzgören Akın Eğitim<br />
Danışmanlık Şirketi Akdeniz Bölge Müdürü ve Eğitmeni İlker<br />
Kaldı ise “Avucumdaki Ke<strong>le</strong>bek” adlı kişisel gelişim sunumunu<br />
gerçek<strong>le</strong>ştirdi.<br />
Çeşitli sportif ve kültürel etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n düzen<strong>le</strong>diği kampta<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ve<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Yönetim Kurulu Üyesi Can Ulusoy da<br />
öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> bir aradaydı.<br />
Amacımız Ülke<strong>miz</strong>in Öncü Çocuklarını Yetiştirmek!<br />
Antalya’da gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n üniversite kampı ve Türk Eğitim<br />
<strong>Derneği</strong> bursları hakkında görüş<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni aldığımız Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, tam eğitim bursuyla<br />
amaçlarının Türkiye’nin öncü çocuklarını yetiştirmek olduğunu<br />
söy<strong>le</strong>di. Maddi olanakları yetersiz, akademik başarısı yüksek<br />
çocuklara sahip çıktıklarını anlatan Pehlivanoğlu, burslu öğren-<br />
ci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n etkinlik<strong>le</strong><strong>ri</strong>n önemine de değinerek,<br />
“Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> burada hem bir arada proje üretiyorlar, hem de<br />
i<strong>le</strong>tişim, liderlik, vatanperverlik gibi eğitim<strong>le</strong>re tabi tutuluyorlar.<br />
Bu çocuklar üniversiteyi bitirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> zaman ülke<strong>miz</strong>de öncü olup<br />
başka çocukların el<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden tutacaklar.” dedi.<br />
31 Ocak’ta 82. yılını kutlayan Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
kuruluşundan bu yana 47.000 öğrenciye karşılıksız burs<br />
vermiştir. Dernek, 2003-2004 eğitim-öğretim yılından itibaren<br />
“başarılı ama maddi olanakları yeterli olmayan”<br />
öğrenci<strong>le</strong>re “Tam Eğitim Bursu” vermeye başlamıştır. Tam<br />
Eğitim Bursu, öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n öğrenim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne <strong>TED</strong> okullarında<br />
devam etme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne yöneliktir ve bu bursu almaya hak<br />
kazanan öğrenci<strong>le</strong>r, varsa bölge<strong>le</strong><strong>ri</strong>ndeki <strong>TED</strong> okullarında<br />
gündüzlü olarak, yoksa pansiyonlu <strong>TED</strong> okullarında yatılı<br />
olarak okutulmaktadır. Öğrencinin sadece eğitim gider<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
karşılanmamakta, tüm eğitimi üst<strong>le</strong>nilmektedir. Eğitim<br />
gider<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanısıra cep harçlığı, servis, yemek, kitap-kırtasiye,<br />
kıyafet, yatılı ise pansiyon gider<strong>le</strong><strong>ri</strong> de burs kamsamında<br />
karşılanmaktadır. <strong>TED</strong> okullarından Tam Eğitim<br />
Bursu i<strong>le</strong> mezun olan öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n üniversite boyunca da<br />
bursları devam etmektedir.<br />
Öğrenci<strong>le</strong>r burs almaya başladıkları öğretim yılı itiba<strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
Burslu Öğrenci Takip Programı'na alınmaktadır. Bu<br />
program çerçevesinde öğrenci<strong>le</strong>re ve ai<strong>le</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, ihtiyaç<br />
duyulan durumlarda rehberlik, danışmanlık, psikolojik<br />
destek, ai<strong>le</strong> danışmanlığı, sağlık hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>, akademik<br />
destek ve süpervizörlük hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong> sunulmaktadır.<br />
83<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong><br />
84<br />
“Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda”yız<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, öncelik<strong>le</strong> köklü bir sivil toplum kuruluşu<br />
olarak kurulduğu günden be<strong>ri</strong> eğitim alanında faaliyet göstermekte<br />
olup, aynı zamanda başarılı ama maddi olanakları<br />
yeterli olmayan çocukların eğitim<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni destek<strong>le</strong>mekte ve Türk<br />
eğitim hayatına maddi ve bilimsel katkılar sağlamaktadır.<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Sosyal Hizmet<strong>le</strong>r Komitesi tarafından<br />
gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n “Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda” Projesi i<strong>le</strong> Türk<br />
Eğitim <strong>Derneği</strong>, hastane<strong>le</strong>rde tedavi gören veya ev<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde din<strong>le</strong>nen<br />
yakınlarımıza “Hoşgeldin Bebek” veya “Geçmiş Olsun”<br />
kartları aracılığıyla sağlıklı gün<strong>le</strong>r di<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>i sunarken ekonomik<br />
yetersizlik<strong>le</strong>r nedeniy<strong>le</strong> eğitim olanağı bulamayan çocuk ve<br />
genç<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e eğitim imkânı sağlamayı hedef<strong>le</strong>mektedir.<br />
“Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda” Projesi i<strong>le</strong> elde edi<strong>le</strong>cek<br />
gelir Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Burs Fonu’na aktarılacak, kişi ve<br />
kurumların hem sevdik<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne, hem de çocuklara ve genç<strong>le</strong>re en<br />
güzel armağanı verebilme<strong>le</strong><strong>ri</strong> sağlanacaktır.<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong>, “Mutlu Gün Panosu” ve “Çe<strong>le</strong>nk” hizmet<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni<br />
yıllardır başarı i<strong>le</strong> yürütmekte ve elde edi<strong>le</strong>n geli<strong>ri</strong> bu<br />
yeni projede amaçlandığı gibi burslu çocuk ve genç<strong>le</strong><strong>ri</strong>n oku-<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
tulması için değer<strong>le</strong>ndirmektedir.<br />
Bu yeni uygulama i<strong>le</strong> hastane<strong>le</strong>rde yatmakta olan hastalara<br />
geçmiş olsun di<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin i<strong>le</strong>tilmesi için gönde<strong>ri</strong><strong>le</strong>n ancak<br />
hastane bankolarında bek<strong>le</strong>yen çiçek<strong>le</strong>r ye<strong>ri</strong>ne odaları süs<strong>le</strong>yen,<br />
“Hoşgeldin Bebek” veya “Geçmiş Olsun” kartlarımız olacaktır.<br />
Geçmiş olsun kartlarımızı hasta yakınlarına göndermek<br />
isteyen<strong>le</strong>r, 444 0 833 numarasından kartlarımızın sipa<strong>ri</strong>şini vererek<br />
bağış yapabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong>rdir. Konuyla ilgili her türlü sorularınız<br />
için de (0 312) 418 06 14 – 417 42 02 numaralı te<strong>le</strong>fondan bilgi<br />
alabilirsiniz.<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> olarak “Hastalıkta Sağlıkta Yanınızda”<br />
Projesini hayata geçirerek, ihtiyacı olan çocuklarımızın okutulması<br />
için el e<strong>le</strong> verme<strong>miz</strong> gerektiğini düşünüyoruz. Bu önemli<br />
adımı siz<strong>le</strong>r<strong>le</strong> birlikte atalım istiyoruz.<br />
Desteğiniz için şimdiden tüm burslu öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong> adına<br />
teşekkür ede<strong>ri</strong>z.<br />
Her şey bir çift mutlu göz için…
TORCH<br />
250 kiþilik yemekli, 450 kiþilik kokteyl<br />
kapasiteli Torch'ta "Evet<br />
Demenin Mutluluðunu" yaþayabilirsiniz.<br />
Her türlü düðün, niþan,<br />
sünnet ve nikah sonrasý yemek<br />
gibi toplu organizasyonlarýnýz için<br />
hizmetinizdeyiz.<br />
www.torch.com.tr<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
Rezervasyon ve ayrýntýlý bilgi için Tel: 0312 417 5057 Kýzýlýrmak Sokak No: 8 Kocatepe, Kýzýlay / <strong>Ankara</strong>
kampüs<br />
86<br />
Ge<strong>le</strong>ceğin Bilim İnsanlarından “Bilimsel Proje<strong>le</strong>r Sergisi”<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi 11. sınıf öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
Matema<strong>tik</strong>, Kimya, Fizik, Bilgisayar, Coğrafya ve Sosyoloji dallarında<br />
2009-2010 öğretim yılı içinde hazırladıkları 20 proje, 08-<br />
10 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında İncek Kampüsü’nde düzen<strong>le</strong>nen<br />
“Bilimsel Proje<strong>le</strong>r Sergisi”nde ziyarete açıldı. Serginin açılışına<br />
öğrenci ve veli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanı sıra <strong>Ankara</strong>’da bulunan üniversite<strong>le</strong>rden<br />
ge<strong>le</strong>n akademisyen<strong>le</strong>r de katıldı.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n, geliştirdik<strong>le</strong><strong>ri</strong> proje<strong>le</strong>r i<strong>le</strong> günlük hayatta karşılaşılan<br />
pek çok prob<strong>le</strong>me çözüm öne<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> getirme<strong>le</strong><strong>ri</strong> dikkat<br />
çekti. Sergide; model araçlarda enerji ve yakıt masrafını azaltan<br />
“CVT Şanzımanlı Model Araç Uygulaması”, çocuk parklarında<br />
aydınlatma gider<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni sıfıra indiren “Yeni<strong>le</strong>nebilir Enerji<br />
<strong>Kay</strong>nakları i<strong>le</strong> Çalışan Çocuk Parkı”, kapalı otoparklarda kullanılabi<strong>le</strong>cek<br />
“Kapalı Otoparklarda Yer Bulma Prob<strong>le</strong>minin<br />
Çözülmesi”, hazır krokisi olan her türlü mekanda kullanılabi<strong>le</strong>cek<br />
“e-danışma Sistemi”, internet üze<strong>ri</strong>nden ders notlarının<br />
paylaşımını sağlayan “RSS Destekli Ders Notları Paylaşım Sitesi”<br />
gibi proje<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yanı sıra sosyal bilim<strong>le</strong>r alanında da Dünyada<br />
iç ve dış savaşları, siyasal ve etnik kökenli çatışmaları irde<strong>le</strong>yen<br />
“Çatışan Dünya”, “<strong>Kay</strong>bolmakta Olan Ge<strong>le</strong>neksel Mes<strong>le</strong>k<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Sürdüren<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Temel Özellik<strong>le</strong><strong>ri</strong> ve Sorunlarının Belir<strong>le</strong>nmesi” ve<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
“Görme Engelli Birey<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Ekonomik ve Toplumsal Sorunlarının<br />
Saptanması” gibi birbi<strong>ri</strong>nden ilginç araştırma proje<strong>le</strong><strong>ri</strong> de yer<br />
aldı.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n hazırladığı proje<strong>le</strong>rden on ikisi TÜBİTAK’ın<br />
düzen<strong>le</strong>diği Ortaöğretim Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> Arası Proje Yarışması’nda<br />
sergi<strong>le</strong>nmeye değer görü<strong>le</strong>rek fina<strong>le</strong> kaldı.<br />
“İçi<strong>miz</strong>den Bi<strong>ri</strong> Atatürk” Sergisi<br />
Kamuoyunun “Deprem Dede”<br />
olarak tanıdığı Afete Hazırlık ve Deprem<br />
Eğitimi <strong>Derneği</strong> Başkanı ve Türk<br />
Kızılayı Genel Başkanı Başdanışmanı<br />
Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 18<br />
Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>hinde <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu’na<br />
konuk oldu. Öğrenci<strong>le</strong>re deprem<strong>le</strong><br />
birlikte yaşama bilincini anlatan Prof.<br />
Dr. Işıkara, Kızılay’ın “Kardeş Kulübü Kumbarası” projesini de<br />
tanıttı.<br />
“Türkiye’de nereye giderseniz gidin, deprem üreten odakta<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu 1. Kademe<br />
Ko<strong>le</strong>j Sokağı’nda 18 – 22 Ocak 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında “İçi<strong>miz</strong>den<br />
Bi<strong>ri</strong> Atatürk” temalı fotoğraf ve Atatürk resim<strong>le</strong><strong>ri</strong> sergisi<br />
açıldı. Sergide öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n resim<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra Büyük Önder<br />
Atatürk’ün fotoğrafları ve Çanakka<strong>le</strong> Zafe<strong>ri</strong> köşesi de yer aldı.<br />
Ahmet Mete Işıkara’dan “Depreme Hazır Ol” Uyarısı<br />
yaşayacaksınız” diyen Prof. Dr. Işıkara,<br />
2009 yılında Türkiye ve yakın çevresinde<br />
9196 deprem olduğunu söy<strong>le</strong>yerek<br />
“Artık deprem olacak mı? sorusunu<br />
sormayın. Deprem olacaktır, hazır<br />
olun.” uyarısında bulundu.<br />
Konferansta Kızılay’ın “Kardeş<br />
Kulübü Kumbarası” projesini de tanıtan<br />
Işıkara, öğrenci<strong>le</strong>re dağıtılan Kızılay<br />
kumbaralarında bi<strong>ri</strong>ken paralar i<strong>le</strong> bir okulun yapımına katkıda<br />
bulunabi<strong>le</strong>cek<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ifade etti.
Müzik Sunumlarında<br />
Birbi<strong>ri</strong>nden Güzel Çocuk<br />
Şarkıları Söy<strong>le</strong>ndi<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel İlköğretim Okulu I. Kademe<br />
Müzik Zümresinin, açık sınıf uygulamaları doğrultusunda<br />
1.-5. sınıf öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin katılımıyla hazırladıkları<br />
müzik sunumları, 22 Şubat-02 Mart 2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong>ldi.<br />
Belir<strong>le</strong>nen programa uygun olarak üçer sınıf<br />
halinde amfitiyatroda sahne alan öğrenci<strong>le</strong>r, müzik öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin<br />
beste<strong>le</strong>diği birbi<strong>ri</strong>nden güzel çocuk şarkılarını<br />
söy<strong>le</strong>yerek, veli<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne eşsiz bir müzik ziyafeti sundular.<br />
“Darwin Now” Sergisi Öğrenci<strong>le</strong>r<strong>le</strong> Buluştu<br />
B<strong>ri</strong>tish Council tarafından Darwin’in doğumunun 200’üncü<br />
ve “Tür<strong>le</strong><strong>ri</strong>n Kökeni Üze<strong>ri</strong>ne” adlı ese<strong>ri</strong>nin yayınlanmasının<br />
150’nci yıldönümü vesi<strong>le</strong>siy<strong>le</strong> düzen<strong>le</strong>nen uluslararası kutlamalar<br />
çerçevesinde hazırlanan “Darwin Now” sergisi, 8-19 Şubat<br />
2010 ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Bilim Merkezi’nde<br />
sergi<strong>le</strong>ndi.<br />
kampüs<br />
Char<strong>le</strong>s Darwin’in hayatı, çalışmaları, biyolojiye ve bilimin<br />
diğer dallarına olan etki<strong>le</strong><strong>ri</strong>ni anlatan sergi, 21. yüzyılda karşılaştığımız<br />
önemli sorular hakkında farklı bakış açıları sunmaktadır.<br />
Ev<strong>ri</strong>m i<strong>le</strong> din arasındaki ilişkinin önyargısız ve açık bir<br />
şekilde araştırılması fırsatını sunmayı hedef<strong>le</strong>yen sergiye, <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong> yoğun ilgi gösterdi.<br />
Avrupa Gençlik<br />
Parlamentosu’nda<br />
Ülke<strong>miz</strong>i Temsil Edecek<strong>le</strong>r<br />
Lise Kısmı Poli<strong>tik</strong>a ve Diplomasi Kulübü üye öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Can Fenerci (10-K) ve Cansu Tanatmış (11-E) 16-25 Nisan<br />
2010 ta<strong>ri</strong>hinde Norveç’te, Zeynep Üstün(11-G) 4-7 Mart 2010<br />
ta<strong>ri</strong>hinde Polonya’da ve Şayen Tokyay (11-G) 8-11 Mayıs 2010<br />
ta<strong>ri</strong>hinde Almanya’da düzen<strong>le</strong>necek olan Avrupa Gençlik Par<strong>le</strong>mentosu’nda<br />
Türkiye Cumhu<strong>ri</strong>yeti’ni temsil etmek üzere<br />
seçildi<strong>le</strong>r.<br />
87<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kampüs<br />
88<br />
AB Genel Sekrete<strong>ri</strong> Volkan Bozkır’67<br />
Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>’ne Konuk Oldu<br />
Avrupa Birliği Genel Sekrete<strong>ri</strong>, 1967 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
Mezunu, Volkan Bozkır, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Okulları’nın<br />
ge<strong>le</strong>neksel “Söy<strong>le</strong>şi Gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>”ne konuk oldu. Soru-cevap şeklinde<br />
gerçek<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>n söy<strong>le</strong>şide <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Lisesi<br />
öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecindeki mevcut<br />
durum, Türkiye’nin önündeki engel<strong>le</strong>r ve Avrupa ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin Türkiye’nin<br />
tam üyeliğine karşı tutumu konularında Volkan Bozkır’a<br />
sorular yöneltti<strong>le</strong>r.<br />
Avrupa Birliği’nin NATO gibi yalnızca üye olunacak bir ittifak<br />
değil, sağlıktan, çevreye, sosyal yaşamdan, ekonomiye varıncaya<br />
değin hayatın her alanını düzen<strong>le</strong>yen, 120 bin sayfalık<br />
müktesebata sahip bir yaşam biçimi olduğunu ifade eden Volkan<br />
Bozkır, Türkiye’nin üyelikten önceki asıl hedefinin, bu<br />
yaşam biçiminin seviyesine ulaşmak olduğunun altını çizdi.<br />
Öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>n; bazı üye<strong>le</strong><strong>ri</strong>n “imtiyazlı ortaklık” kavramını<br />
Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran İnan<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’ne Konuk Oldu<br />
Uzay İ<strong>le</strong>tişim Bilimi’nin Oscar’ı olarak kabul edi<strong>le</strong>n App<strong>le</strong>ton<br />
Ödülü sahibi Koç Üniversitesi Rektörü, 1968 mezunlarımızdan<br />
Prof. Dr. Umran İnan, 19 Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde okulumuza<br />
konuk oldu. Genel Müdür Sevinç Atabay i<strong>le</strong> birlikte Okul Müzesini<br />
gezen İnan, müze defte<strong>ri</strong>ni imzaladı.<br />
Akademik başarısının yanında Dünya çapında öğrenci seçme<br />
ve yetiştirme konusunda gösterdiği çabalarla da tanınan<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
telaffuz et<strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong>ni ve Türkiye’nin bu kavrama bakış açısını sormaları<br />
üze<strong>ri</strong>ne Volkan Bozkır, Türkiye’nin nüfusu, eğitim düzeyi,<br />
ekonomik yapısı, sahip olduğu zenginlik<strong>le</strong>r ve gücüne bakıldığında<br />
Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi reddetme gibi bir lüksünün<br />
olmadığını belirterek: “İlişki<strong>le</strong><strong>ri</strong>n yavaşladığına dair e<strong>le</strong>şti<strong>ri</strong><strong>le</strong>r var.<br />
Yalnızca yeni bir strateji uyguluyoruz. Avrupa Birliği fasıllarını<br />
açsın ya da açmasın biz 2013 yılında tüm reformları tamamlayacak<br />
şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tür dedikodulara<br />
kulaklarımızı kapadık.” dedi.<br />
Söy<strong>le</strong>şinin sonunda <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji öğrencisi 2010 Dünya<br />
Gençlik Zirvesi Genel Sekrete<strong>ri</strong> Batu İnal, AB Genel Sekrete<strong>ri</strong><br />
Volkan Bozkır’a ve 1988 <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji mezunu AB Genel<br />
Sekreter Yardımcısı Burak Erdenir’e teşekkür ederek, günün<br />
anısına plaket sundu.<br />
Prof. Dr. Umran İnan daha sonra Lise Konferans Salonunda<br />
öğrenci<strong>le</strong>re Koç Üniversitesi’ni tanıttı.<br />
ABD’nin Standford Üniversitesi’nde 36 yıl gibi uzun bir süre<br />
öğretim üyesi olarak görev yaptıktan sonra Koç Üniversitesi’nin<br />
teklifini kabul ederek 2009-2010 akademik yılında Türkiye’ye<br />
ge<strong>le</strong>n Prof. Dr. Umran İnan, ka<strong>ri</strong>ye<strong>ri</strong>nde <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji<br />
mezunu olmasının büyük rolü olduğunu vurguladı.
Anaokulumuz Comenius Projesi Ekibine<br />
Ev Sahipliği Yaptı<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Anaokulu, 20-26 Şubat 2010<br />
ta<strong>ri</strong>h<strong>le</strong><strong>ri</strong> arasında Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları<br />
Merkezi Başkanlığı'nca yürütülmekte olan Comenius Okul<br />
Ortaklıkları Projesi kapsamında proje ortakları; Almanya, Finlandiya,<br />
İspanya, Romanya ve Gal<strong>le</strong>r’den ge<strong>le</strong>n 15 yabancı<br />
eğitimciyi ağırladı. “Hepi<strong>miz</strong> Özeliz. Uygulama için en iyi yöntem<strong>le</strong>r”<br />
adı altında yürütü<strong>le</strong>n proje i<strong>le</strong> ortak ülke<strong>le</strong><strong>ri</strong>n okul öncesi<br />
eğitim sistem ve yöntem<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin ince<strong>le</strong>nmesi ve farklı şekil<strong>le</strong>rde<br />
özel desteğe/eğitime ihtiyaç duyan öğrenci<strong>le</strong>r için en iyi<br />
uygulamanın belir<strong>le</strong>nerek ortak bir çizgide buluşulması hedef<strong>le</strong>niyor.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Özel Anaokulu öğrenci<strong>le</strong><strong>ri</strong>, 22<br />
Şubat 2010 ta<strong>ri</strong>hinde okullarını ziyaret eden Comenius projesi<br />
ekibine sıcak bir karşılama düzen<strong>le</strong>di. El yapımı çiçek<strong>le</strong>r<strong>le</strong><br />
konukları karşılayan öğrenci<strong>le</strong>r, konuklara şarkılar söy<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r ve<br />
halkoyunları göste<strong>ri</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong> i<strong>le</strong> yabancı konukları büyü<strong>le</strong>di<strong>le</strong>r.<br />
Comenius projesi ekibi, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Anaokulu<br />
öğretmen<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin rehberliğinde bir hafta boyunca Türk Eğitim<br />
Sistemi i<strong>le</strong> ilgili alanında uzman kişi<strong>le</strong>rden bilgi aldı ve kaynaştırma<br />
eğitiminin uygulandığı <strong>Ankara</strong>’daki okulları ziyaret ederek<br />
ince<strong>le</strong>me<strong>le</strong>rde bulundu.<br />
2010 YILINDA MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILAN SPORCULAR<br />
kampüs<br />
ATLETİZM BASKETBOL BASKETBOL VOLEYBOL VOLEYBOL<br />
Cemre Ünal<br />
(11-C) At<strong>le</strong>tizm Genç Milli<br />
Takımı, 60 M. Yıldız Bayanlar<br />
Türkiye Rekortmeni 7.68<br />
VOLEYBOL VOLEYBOL VOLEYBOL HENTBOL HENTBOL<br />
Damla Çakıroğlu (10-Y)<br />
Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol Milli<br />
Takımı<br />
Buse Taşbi<strong>le</strong>k<br />
(09-I)<br />
Yıldız Kız Basketbol<br />
Milli Takımı<br />
Yağmur Erdaç<br />
(10-V) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />
Milli Takımı<br />
Sera Özelçi<br />
(10/U)<br />
Yıldız Kız Basketbol<br />
Milli Takımı<br />
Atacan Ata<br />
(11-J)<br />
Genç Vo<strong>le</strong>ybol Milli Takım<br />
Kampı<br />
Göksu Adanalı<br />
(10-D) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />
Milli Takım Kampıı<br />
Mesut Çebi<br />
(12-J) Genç Hentbol Milli<br />
Takımı<br />
89<br />
Eda Cafe<strong>ri</strong><br />
(10-V) Yıldız Kız Vo<strong>le</strong>ybol<br />
Milli Takım Kampı<br />
Uraz Koral<br />
(10-V) Yıldız Hentbol Milli<br />
Takım Kampı<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
kampüs<br />
90<br />
2010 YILINDA MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILAN SPORCULAR<br />
HENTBOL BASKETBOL DANS SU TOPU KAYAK<br />
Uğurcan Fitos<br />
(11-R) Yıldız Hentbol Milli<br />
Takım Kampı<br />
İlköğretim Okulu <strong>Kay</strong>ak Takımı Ank. 1.’si<br />
Lise <strong>Kay</strong>ak Takımı <strong>Ankara</strong> 1.’si,<br />
Lise Erkek <strong>Kay</strong>ak Takımı Türkiye 3.’sü<br />
İlköğretim Okulu II. Kademe Karate Takımı<br />
<strong>Ankara</strong> Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde<br />
Bekir Karakaş (7-T) 63 kg <strong>Ankara</strong> 2.si<br />
Umutcan Şahan (7-C) 63 kg <strong>Ankara</strong> 2.si<br />
Ata Laçin Tan (7-P) (63 kg) <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />
Kaan Özçelikka<strong>le</strong> (7-Z) 40 kg <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />
Oğuzcan Ünal (7-E) 54 kg <strong>Ankara</strong> 3.sü<br />
Enis Bahadır (11 – C) ve Ayça Şen (10 – A)<br />
Yaş Grupları Satranç Turnuvası’nda Ank 1.si<br />
Ayça Şen (10– A) Satranç Cum. Kupası 1.si<br />
Batur Onan<br />
(5-B) Tenis Kış Kupası 1.si<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Gence Sarp Göbeloğlu<br />
(10-U) Yıldız Basketbol<br />
Milli Takımı<br />
OKUL TAKIMLARI VE BİREYSEL SPOR BAŞARILARI<br />
İlköğretim Okulu II. Kademe<br />
Kız Basketbol Takımı <strong>Ankara</strong> 2.’si,<br />
Yarıfinalde Yarışacak.<br />
Sinan Pehlivanoğlu (9-E)<br />
Lise<strong>le</strong>r Arası Karate <strong>Ankara</strong><br />
3.sü, Türkiye Şampiyonası’nda<br />
yarışacak.<br />
Kadir Gökberk Yapıcı (10-H)<br />
Enka Okulları Satranç Turn.Türkiye 1.’si<br />
İrem Kaftan<br />
(5-Y) Tenis Kış Kupası 7.si<br />
Serra Kış<br />
(9-F) Dans Milli Takım<br />
Kampı<br />
Barış Bengür (9-L)<br />
Karate Lise<strong>le</strong>r Arası Karate<br />
<strong>Ankara</strong> 4.’sü<br />
Mina Başar<br />
(6-D) Tenis Kış Kupası 8.si<br />
Murat Berke Erdemli<br />
(10-P) Su Topu Milli<br />
Takımı<br />
Lise Erkek Hentbol Takımı <strong>Ankara</strong> 3.’sü,<br />
Yarıfinal 3.’sü<br />
Can Koçlar (11-F)<br />
Esk<strong>ri</strong>m Epe Dalında Yaş<br />
Grubunda Türkiye 3.’sü<br />
Atakan Erdem (5-P) Satranç Fed. İl Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde<br />
<strong>Ankara</strong> 1.’si, Okullar Arası Satranç<br />
İl Bi<strong>ri</strong>nciliği’nde <strong>Ankara</strong> 4.’sü<br />
Aylin Su Soybay (3-G)<br />
Artis<strong>tik</strong> Buz Pateni Türkiye Teşvik<br />
Kupası Türkiye 1.si<br />
Doğuş Köker<br />
10/L <strong>Kay</strong>ak Milli Takımı<br />
Lise Kız-Erkek Masa Tenisi Takımı<br />
<strong>Ankara</strong> 2.’si, Yarıfinalde yarışıyor.<br />
Ege Ayan (7-Y)<br />
Türkiye Esk<strong>ri</strong>m Şampiyonası<br />
Türkiye 1.’si<br />
Ecem Ertenli<br />
Buz Pateni Cum. Kupası Türkiye 3.sü,<br />
Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye 4.sü<br />
Melissa Sever (5-A) ve Levent<br />
Sever (4-E), Dans Sporu Şampiyonası<br />
Bi<strong>ri</strong>ncisi
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü’nün<br />
Lig<strong>le</strong>rdeki Son Durumları<br />
OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek Basketbol Takımımız<br />
mücade<strong>le</strong> ettiği Türkiye Basketbol 2. Ligi’nde Play-Off’ta<br />
kalmanın yollarını arıyor. 4 hafta süren galibiyet se<strong>ri</strong>siy<strong>le</strong> play-off<br />
yolunda önemli adımlar atan takımımızın<br />
ligde son iki maçı kaldı.<br />
OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A<br />
Bayan Basketbol Takımımız ise sezonu 2.<br />
sırada bitirdi. Kütahya’daki Yükselme Grubu<br />
müsabakalarına da katılmaya hak kazanan<br />
ekibi<strong>miz</strong>, oynadığı 5 maçın 3’ünü kazanıp<br />
2’sini kaybederek Play-Off müsabakalarını<br />
2. sırada tamamladı.<br />
Çıkışını sürdüren İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Bayan Vo<strong>le</strong>ybol Takımımız<br />
yenilmezliğini sürdürüyor. 13 haftadır yenilgi<br />
yüzü görmeyen ekibi<strong>miz</strong> Gazi Üniversitesi<br />
ve Vakıfbank Güneş Sigorta maçlarının<br />
ardından Aroma Bayanlar Vo<strong>le</strong>ybol 2. Ligi<br />
Yarı Final Grubu’nda mücade<strong>le</strong> edecek. Zirveyi<br />
zorlayan takımımız puan tablosunda 2.<br />
sırada yer alıyor.<br />
spor<br />
Türk Eğitim <strong>Derneği</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu,<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Sunullah Salırlı, <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet<br />
Cörtoğlu ve <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor<br />
Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Önder<br />
Bülbüloğlu, İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r<br />
A Bayan Vo<strong>le</strong>ybol Takımının İdmanocağı<br />
Trabzon deplasmanındaydı. Trabzon<br />
Valisi Recep Kızılcık da yönetimi<strong>miz</strong><strong>le</strong> birlikte<br />
İBA Kimya <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A<br />
Bayan vo<strong>le</strong>ybol takımımızın maçını iz<strong>le</strong>di.<br />
Sezonu kapatan bir diğer temsilci<strong>miz</strong><br />
ise DORÇE <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek<br />
Vo<strong>le</strong>ybol Takımımız. Ekibi<strong>miz</strong>, geçtiği<strong>miz</strong><br />
sezon yükseldiği Aroma Erkek<strong>le</strong>r Vo<strong>le</strong>ybol<br />
2. Ligi’ni 6. sırada tamamladı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Erkek Hentbol<br />
Takımımızın da Türkiye Hentbol 1. Ligi’nde<br />
son 2 maçı kaldı. Son iki haftadır galibiyet<br />
elde eden takımımız 4. sıraya yükseldi.<br />
91<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
spor<br />
92<br />
Ceyda-Gürkan İşbırakmaz:<br />
“Aynı Kulüpte Forma Giydiği<strong>miz</strong><br />
İçin Çok Şanslıyız”<br />
OPTİMUM <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r A Bayan ve Erkek<br />
basketbol takımlarımızda mücade<strong>le</strong> eden<br />
Ceyda-Gürkan İşbırakmaz çifti sorularımızı yanıtladı.<br />
8 yıllık evlilik<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin meyvesi minik kızları<br />
Iraz’la sabah-akşam antrenman peşinde koşan<br />
deneyimli oyuncular, yıllar sonra aynı kulüpte forma giyebilmenin<br />
mutluluğunu yaşıyor.<br />
Basketbola nasıl başladınız?<br />
C.İ.: Uzun boy avantajıyla ortaokuldaki seçme<strong>le</strong>rde basketbola<br />
yön<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>ldim. Babam da gençliğinde basketbol oynamıştı<br />
ve onun da etkisi vardı. Bu sporu mes<strong>le</strong>k olarak hiç<br />
düşünmemiştim. Ai<strong>le</strong>m yalnızca boş vakit<strong>le</strong><strong>ri</strong>mi iyi yönde<br />
değer<strong>le</strong>ndirmemi istediğinden basketbol oynamamı destekliyordu.<br />
Eskişehir’deki alt yapı antrenörüm Erhan Aras, bana iyi<br />
bir temel eğitim verdi. Daha sonra katıldığım turnuvalarda diğer<br />
kulüp temsilci<strong>le</strong><strong>ri</strong> beni gördü<strong>le</strong>r, beğendi<strong>le</strong>r ve transfer teklif<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
geldi. Hatta birçok takımdan teklif gelmişti ama ben<br />
Fenerbahçe’yi tercih ettim. Fenerbahçe’nin genç takımına<br />
transfe<strong>ri</strong>m<strong>le</strong> profesyonel spor hayatımın ilk adımını atmış<br />
oldum. Bu değişiklik<strong>le</strong> beraber basketbol, hayatımda daha<br />
büyük bir yere sahip oldu.<br />
Basketbola nerede başladınız ve hangi takımlarda forma<br />
giydiniz?<br />
C.İ.:1992 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde basketbola<br />
başladım. Yıldız ve küçük takım derken bu kulüpte 8<br />
ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r NİSAN2010<br />
Ceyda, eşi Gürkan’la aynı<br />
mes<strong>le</strong>kten olmanın avantajlı<br />
bir durum olduğunun altını<br />
çiziyor ve “İki<strong>miz</strong> de sporcuyuz<br />
ve birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok iyi anlıyoruz,<br />
basketbolcu olmayan<br />
bir eşim olsaydı bence bu<br />
kadar anlayışlı olmazdı” diyor.<br />
sezon mücade<strong>le</strong> ettim. Daha sonra Fenerbahçe’ye transfer<br />
oldum. Fenerbahçe’den sonra 1 sezon 2. Lig takımı Türk Hava<br />
Yolları’nda, 1 sezon yine 2. Lig takımı Tarsus Be<strong>le</strong>diyesi’nde<br />
oynadım. Her iki takımı da 1.Lig’e terfi ettiren ekibin kadrosundaydım.<br />
Iraz’a hami<strong>le</strong>liğimden dolayı 1 sezon basketbola ara<br />
verdim. Sonra Çankaya Üniversitesi’nde daha sonra tekrar<br />
Tarsus Be<strong>le</strong>diyesi’nde oynadım. Beden eğitimi öğretmeni olarak<br />
atandım ve tam elimi kulüp<strong>le</strong>rden çekmişken kendimi <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>rde buldum. Bölgesel Lig’den lig<strong>le</strong>re yeniden<br />
merhaba diyen bu ekipte yer almak çok güzeldi. Çünkü hedefi<br />
olan bir kulüpte forma giyerek mücade<strong>le</strong>ye ortak olmak ve ilk<br />
sezonunda 2. Lig’e yükselmek farklı bir duygu.<br />
G.İ.: 1992 yılında Edirne DSİ Spor’da basketbola başladım.<br />
1993’te Ülker’e transfer oldum. 1993’ten 1998’e kadar Ülker’de<br />
oynadım ve 3 sezon A takım kadrosunda yer aldım. Daha sonra<br />
Tuborg’a transfer oldum ve oradan Çakabey Ko<strong>le</strong>ji’ne<br />
kiralandım. Daha sonraki sezonlarda ise <strong>Ankara</strong>gücü,<br />
İstanbulspor, Erdemir, TTNET Beykoz ve Mersin Büyükşehir<br />
Be<strong>le</strong>diyesi formalarını ter<strong>le</strong>ttim.<br />
Profesyonelliğe geçişinizi anlatır mısınız?<br />
C.İ.:1995’ten itibaren genç milli takım formasını giymeye<br />
başladım. Genç Milli Takım’ın o dönemdeki antrenörü<br />
Fenerbahçe’de de antrenörlük yapıyordu. Ancak Fenerbahçe<br />
yatırımı A takımdan çekti ve bu yüzden de genç<strong>le</strong>re yöneldi<strong>le</strong>r.<br />
O sezon genç<strong>le</strong>rden kurulu bir takım oluşturuldu ve ben de<br />
kadroda yer aldım. Bu vesi<strong>le</strong>y<strong>le</strong> genç yaşımda A takımda oyna-
mamın yanı sıra Avrupa Kupası maçlarında da boy gösterdim.<br />
G.İ.: Edirne DSİ Spor’da oynarken antrenörüm benim<strong>le</strong><br />
beraber iki takım arkadaşımı da Efes Pilsen’e transfer edeceğini<br />
söy<strong>le</strong>di. Efes Pilsen’in seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne git<strong>tik</strong> ama seçme<strong>le</strong>rden<br />
geçemedik. O dönemde Nejat Sayman Ülker’de işin başına<br />
geti<strong>ri</strong>ldi. Efes’in seçme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden geçemeyen<strong>le</strong><strong>ri</strong> Ülker’de denemek<br />
istedi<strong>le</strong>r. Yıldız takım için seçildik. Yeni kurulan bir kulüptü<br />
ve ilk sene<strong>miz</strong>de yıldızlarda Nejat Sayman ve Murat Özyer<br />
önderliğinde Türkiye 3.’sü olduk. Türkiye’nin belirli il<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden<br />
seçili sporculardan oluşan bu takım Ülker’in ilk yıldız takımıydı.<br />
Beni Gürkan yapan antrenör ise Nejat Sayman ve Murat<br />
Özyer’dir.<br />
Peki, siz nasıl tanıştınız?<br />
C.İ.: İstanbul’da arkadaş ortamında tanıştık. Daha doğrusu<br />
bir arkadaşımız aracılığıyla. O da basketbolcuydu. 12 yıldır birlikteyiz<br />
ve 7 yıllık evliyiz.<br />
Maç kay<strong>bet</strong>tiğinizde evdeki psikoloji nasıl oluyor?<br />
C.İ.: Gürkan benim maçlarıma gelmekten pek hoşlanmıyor.<br />
Çünkü bana sahada bir şey olur diye korkuyor. Maç kay<strong>bet</strong>tiği<strong>miz</strong>de<br />
ise birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i destekliyoruz. Çünkü iki<strong>miz</strong> de sporcuyuz<br />
ve birbi<strong>ri</strong><strong>miz</strong>i çok iyi anlıyoruz. Aynı mes<strong>le</strong>kte olduğumuz için<br />
eş<strong>le</strong><strong>ri</strong>n birbi<strong>ri</strong>ni anlaması daha kolay. Mesela basketbolcu<br />
olmayan bir eşim olsaydı bence bu kadar anlayışlı olmazdı.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü formasını giyme tercihinizdeki<br />
neden<strong>le</strong>r ne<strong>le</strong>r?<br />
C.İ.: Ben, Eskişehir’de alt yapıda oynarken de <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n bir ismi vardı, Fenerbahçe’de A takımdayken de.<br />
Minik<strong>le</strong>rden Madalya Şov<br />
spor<br />
93<br />
Basketbol camiasında Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n ye<strong>ri</strong> çok büyük. Yıllarca 1.<br />
Lig’de boy gösterme<strong>le</strong><strong>ri</strong>nin yanı sıra basketbolda yılların deneyimine<br />
sahip<strong>le</strong>r. Ayrıca <strong>TED</strong>’in büyük bir camia olması da büyük<br />
bir etken oldu. Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong><strong>ri</strong>n tükenmek bilmeyen enerji<strong>le</strong><strong>ri</strong>y<strong>le</strong><br />
takımlarını destek<strong>le</strong>yen taraftarı ve Ko<strong>le</strong>j Ruhu beni bu kulübe<br />
çeken özellik<strong>le</strong>rdendir.<br />
G.İ.: Sezon başında başka bir takımla anlaşmıştım. Başkanımız<br />
Sayın Önder Bülbüloğlu’nun da yardımıyla ai<strong>le</strong><strong>miz</strong>i bozmadan<br />
beraber bir takımda oynama şansını yıllar sonra ilk kez<br />
elde et<strong>tik</strong>. Kendisine çok teşekkür ede<strong>ri</strong>z. Eşimin ve benim böy<strong>le</strong><br />
köklü bir kulübün formasını giyme şansını elde etmesi de bizi<br />
çok mutlu etti.<br />
Türkiye basketbolu hakkında ne<strong>le</strong>r düşünüyorsunuz?<br />
G.İ.: Bu sezon mücade<strong>le</strong> ettiği<strong>miz</strong> 2. Lig hakkında konuşmak<br />
istersek, çoğu Avrupa Ligi’ne göre kıyaslandığında Türkiye’nin<br />
2. Ligi en iyi<strong>le</strong>r arasında. 1. Lig’deki takımlarda 5 yabancı<br />
ve devşirme oyuncular olduğu için Türk oyunculara oynama<br />
şansı tanınmıyor. Bu sebepten dolayı 1. Lig seviyesindeki<br />
deneyimli ve başarılı isim<strong>le</strong>r 2. Lig’de forma giyiyor ve bu lig<br />
daha da zorlu ve kaliteli bir yapıya bürünüyor.<br />
C.İ.: Bayan basketbolu açısından değer<strong>le</strong>ndi<strong>ri</strong>rsek, bayan<br />
basketboluna ülke<strong>miz</strong> kulüp<strong>le</strong><strong>ri</strong>nden yatırım pek yok. <strong>TED</strong><br />
<strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r bu açıdan diğer kulüp<strong>le</strong>re oldukça iyi bir<br />
örnek. Her sezon değişen sistemin yanı sıra kulüp<strong>le</strong>r takımlarını<br />
çekiyor. Bence 2. Lig de 1. Lig gibi daha çok takıma sahip<br />
olmalı. 1. Lig’de mücade<strong>le</strong> eden takımlar, NBA’de forma giyen<br />
yabancıları ülke<strong>miz</strong>de oynatmaya başladılar. Lig<strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>in kalitesi<br />
her geçen gün daha da artıyor.<br />
27-28 Şubat gün<strong>le</strong><strong>ri</strong>nde Anıttepe Yüzme Havuzu’nda<br />
düzen<strong>le</strong>nen “9-10 Yaş Grubu Yüzme İl Bi<strong>ri</strong>nciliği” müsabakalarında<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor Kulübü 9 madalya<br />
kazandı.<br />
200 sporcunun katılımıyla gerçek<strong>le</strong>şen yarışlarda<br />
kulübümüzü başarıyla temsil eden Yiğit Na<strong>ri</strong>n 50m ke<strong>le</strong>bek<br />
ve 50 i<strong>le</strong> 100m serbestte altın madalyayı göğüs<strong>le</strong>di.<br />
100m karışıkta Gökberk Beydemir, 100m serbestte Ezel<br />
Karadoğan ve 4x50 serbestte bayrak yarışında Gökberk<br />
Beydemir, Arda Mert Ay, Mert Özkan ve Yiğit Na<strong>ri</strong>n<br />
gümüş madalya elde ederken; Ezel Karadoğan 50m serbestte,<br />
Gökberk Beydemir, Hasan Gülhan, Yiğit Na<strong>ri</strong>n ve<br />
Arda Mert Ay 4x50m bayrak yarışında ve Nuran Bayrakçı<br />
da 100m kurbağalamada bronz madalya kazandı.<br />
9-10 yaş grubundaki minik sporcularının başarısıyla<br />
gurur duyduklarını ifade eden <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r Spor<br />
Kulübü yüzme branşı sorumlusu Süha Günel,<br />
“Kulübümüz her geçen gün bir bireyi daha yüzmeye<br />
kazandırıyor. Minik yaşta bu yarışlara katılma cesaretini<br />
gösteren sporcularımız kulübümüz adına kazandığı bu<br />
madalyalarla biz<strong>le</strong><strong>ri</strong> gururlandırdı.” diye konuştu.<br />
NİSAN2010 ko<strong>le</strong>jli<strong>le</strong>r
K a y b e t t i k l e r i m i z<br />
HALİL KARATAL’60<br />
21 Ocak 1942 yılında doğan Halil Karatal, 1960 senesinde<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji’nden mezun oldu. <strong>Ankara</strong> İktisadi ve Tica<strong>ri</strong> İlim<strong>le</strong><strong>ri</strong><br />
Akademisi’ni 1966 yılında bitirdi ve 1967 yılında Funda Karatal<br />
i<strong>le</strong> ev<strong>le</strong>ndi. Remzi ve Hakan isminde iki oğlu, Mithat Can ve Emma<br />
isminde iki torun sahibi olan Karatal, 25 Ekim 2009’ta hayata veda<br />
etti. Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne başsağlığı diliyoruz.<br />
GÜRSEL KAVUR’60<br />
1985 mezunlarımızdan Sayın Müge Hazarlı'nın annesi Sayın<br />
Gürsel Kavur'60 vefat etmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
başsağlığı diliyoruz.<br />
ALİ TEOMAN ÇOBANOĞLU’75<br />
1975 mezunlarımızdan Ali Teoman Çobanoğlu vefat etmiştir.<br />
Kendisine Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne başsağlığı diliyoruz.<br />
<strong>Kay</strong><strong>bet</strong><strong>tik</strong><strong>le</strong><strong>ri</strong><strong>miz</strong>e Allah’tan rahmet, baþta yakýnlarý olmak üzere<br />
tüm Ko<strong>le</strong>j camiasýna baþsaðlýðý diliyoruz.
HALİT TURHAN<br />
Halit Turhan, 1927 yılında Anamur’da doğdu. İlkokulu Anamur’da,<br />
orta öğrenimini ise Antalya Lisesi’nde tamamladı. Ardından <strong>Ankara</strong><br />
Üniversitesi Dil ve Ta<strong>ri</strong>h Coğrafya Fakültesi’nde K.K.K hesabına okudu.<br />
Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çeşitli merkezi okullarda öğretmen<br />
ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra 1977 yılında Türk Silahlı<br />
Kuvvet<strong>le</strong><strong>ri</strong>’nden emekli oldu. Turhan aynı yıl <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji Vakfı<br />
Özel Lisesi’nde göreve başladı. 1985-1987 yılları arası <strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong><br />
Ko<strong>le</strong>ji’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Turhan, 1985-1987<br />
yılları arasında Lise Müdürü görevinde bulunmuştur.<br />
Değerli öğretmeni<strong>miz</strong> Halit Turhan geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını<br />
kay<strong>bet</strong>miştir. Kendisine Allah’tan rahmet, ai<strong>le</strong>si ve seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
başsağlığı diliyoruz.<br />
<strong>TED</strong> <strong>Ankara</strong> Ko<strong>le</strong>ji <strong>Mezunları</strong> <strong>Derneği</strong>
Ulaflamad›¤›m›z ve<br />
yay›nlayamad›¤›m›z kay›plar›m›za<br />
Allah’tan rahmet, seven<strong>le</strong><strong>ri</strong>ne<br />
baflsa¤l›¤› diliyoruz.<br />
Bu sayfan›n hep bofl kalmas›<br />
di<strong>le</strong>¤iy<strong>le</strong>…<br />
<strong>TED</strong> Çe<strong>le</strong>nk Ba¤›fllar›n›z için;<br />
444 0 <strong>TED</strong><br />
444 0 833