Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ilişkilerine eğilmekte; beşinci bölüm ekonomi ve nihayet altıncı bölüm bilgi<br />
teorisi, ilimler sınıflaması, şiir ve edebiyat gibi konular üzerinde durmaktadır.<br />
Görüldüğü gibi, İbn Haldun’un Mukaddime’sinin her bir bölümü bir veya<br />
birkaç sosyoloji dalına ayrılmış olup; eserin tamamında din sosyolojisinin<br />
çeşitli konularının serpiştirilmiş bir halde yer aldığını belirtmek gerekir.<br />
Mukaddime’nin yukarıda verilen bölümlerini yeniden gözden geçiriniz ve<br />
bunların modern sosyolojinin hangi alt dallarına karşılık geldiğini bulmaya<br />
çalışınız.<br />
Mukaddime’nin başında, geleneksel hikayeci tarih anlayışından<br />
ayrıldığını ve “ilm–i umran” adını verdiği yeni bir bilimin temellerini attığını<br />
belirten İbn Haldun, bu yeni bilimin konusunun insan medeniyeti (el–<br />
umranul–beşeri) ve insan toplumu (el–ictimau’l–insani) olduğunu<br />
söylemektedir. Böylece, kendisinin bulduğu bu yeni bilim dalının konusunu<br />
insan toplumunun incelenmesi olarak açıklayan İbn Haldun, A. Comte’tan<br />
yaklaşık beş asır önce sosyolojinin kurucusu olmaya hak kazanmaktadır.<br />
Esasen, sosyal bilimleri ansiklopedik bir tarzda toplayan bir genel<br />
sosyolojinin esaslarını ortaya koyduğu anlaşılan İbn Haldun, bu yeni bilimin<br />
konuları arasına dinin toplumsal yansımalarını da koymayı ihmal etmemekte<br />
ve böylece gerçek bir din sosyolojisi öncüsü olmaktadır. Zira Mukaddime’yi<br />
inceleyen herkes onun, din sosyolojisinin klasiklerinden biri olduğunu<br />
görecektir.<br />
Coğrafi faktörlerin toplumların hayatı üzerinde büyük etkiler yarattığını<br />
ifade eden İbn Haldun, coğrafyanın sadece insan vücudu üzerinde değil, aynı<br />
zamanda dini/ahlaki/manevi hayat üzerinde de etkilerde bulunduğunu belirtmektedir.<br />
Ona göre, dünyanın yedi iklim bölgesinde medeniyete en uygun<br />
bölge, aynı zamanda büyük ve ilahi dinlerin de ortaya çıktığı bölgedir ve bu<br />
bölgeden uzaklaşıldıkça din ve dindarlık açısından zayıflama ve sorunlarla<br />
karşılaşılmaktadır. Benzer şekilde, ekonomik şartların da sosyal ve dini hayat<br />
üzerinde önemi etkilerde bulunduğunu söyleyen İbn Haldun, genel olarak,<br />
fakirlerin zenginlerden ve köylülerin kentlilerden daha dindar olduğunu<br />
belirtmektedir.<br />
İbn Haldun, Aristo’dan beri gelmekte olan insanın sosyal bir varlık<br />
olduğu hususunu tekrar vurgulamakta ve bu çerçevede iki tür toplumsal<br />
yaşama biçimi ayırt etmektedir: bedevi/göçebe hayatı ve hadari/yerleşik<br />
hayat. Hadari/yerleşik yani medeni halklarla bunların yerine geçmek isteyen<br />
‘bedevi’ler arasındaki mücadelede rol oynayan temel faktöre ‘asabiyet’ adını<br />
veren İbn Haldun, asabiyet kavramıyla ‘grup dayanışmasını’ kastetmektedir.<br />
Asabiyet, kan bağı sayesinde oluşan nesep bağının yanı sıra her türlü manevi<br />
bağlılığı ve bu arada din bağını da içermektedir. Özellikle dini bağ bir toplumun<br />
birleşip bütünleşmesinde en etkili rollerden birini oynayan temel faktör<br />
olup, toplumun ve onun idaresini üzerine almış bulunan idarecilerin sağlam<br />
bir şekilde ayakta kalmalarında büyük bir rol oynar. Bu nedenle dini güçle<br />
desteklenen asabiyet bir toplumun devamı için en önemli enerji kaynağıdır.<br />
Görüldüğü üzere, bir toplumsal bütünleşme teorisi olan asabiyeti nesep ve<br />
sebep asabiyeti olarak ikiye ayıran ve bu teori içinde dine büyük bir yer veren<br />
İbn Haldun organizmacı bir toplum anlayışına sahiptir. Zira o, toplumu bir<br />
organizmaya benzetmekte ve toplumların da tıpkı insanlar gibi doğma, büyüme,<br />
gelişme ve çökme aşamalarından geçtiğini söylemektedir. ‘Tavırlar nazariyesi’<br />
adı da verilen bu teoriye göre, toplumların hayatında beş tavır (dönem)<br />
vardır: (1) zafer, (2) mutlakıyet, (3) refah, (4) barış ve (5) israf. Her toplum<br />
zorunlu olarak bu beş dönemi geçirir ve sonunda dağılır. Bir toplumun<br />
38