Nadir görülen osteopetrozis ile baÄlantılı serebral hemoraji ve ...
Diagn Interv Radiol 2010; 16:16–19
© Türk Radyoloji Derneği 2010
Bu makale Diagnostic and Interventional Radiology’de yer alan İngilizce makalenin
Türkçesi olup kaynak gösterme ve dizinleme amacı ile kullanılamaz.
A rare case of multiple sclerosis and cerebral hemorrhage
associated with osteopetrosis
NÖRORADYOLOJİ
OLGU BİLDİRİSİ
Nadir görülen osteopetrozis ile bağlantılı serebral hemoraji ve
multipl skleroz olgusu
Dilaver Kaya, Erdem Tüzün, Alp Dinçer, M. Necmettin Pamir, Murat Kürtüncü
ÖZET
Osteopetrozis veya Albers-Schönberg hastalığı osteoklast disfonksiyonuna
bağlı gelişen kemik emilim, yapım ve yeniden
şekillenme bozukluğu sonucu kemiklerin anormal yoğun ve
kırılgan olmasına yol açan nadir görülen kalıtsal bir hastalıktır.
Kemik iliği yetmezliği, patolojik kırıklar ve nörolojik defisitler
yaygındır. Osteopetrozis tanısı radyolojik olarak konur. Hastalarda
yaygın skleroz vardır ve kırık belirtileri saptanabilir. Bu
makalede osteopetrozisin erişkin formu ile beraber serebral
hemoraji ve multipl skleroz bulunan bir olgu sunulmaktadır.
Anah tar söz cük ler: • osteopetrozis • serebral hemoraji
• multipl skleroz
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji (E.T. drerdem@
yahoo.com, D.K., M.K.), Radyoloji (A.D.) ve Nöroşirürji (M.N.P.)
Anabilim Dalları, İstanbul.
Gelişi 14 Şubat 2008; revizyon isteği 1 Mayıs 2008; revizyon gelişi 2 Mayıs
2008; kabulü 12 Mayıs 2008.
E-yayın tarihi: 5 Ekim 2009
DOI 10.4261/1305-3825.DIR.1708-08.1
Osteopetrozis osteoklast aracılı kemik rezorpsiyonunun bozulması
sonucu kemiğin yeniden şekillenmesinin anormalleştiği nadir
görülen genetik bir hastalıktır. Osteopetrozisin klinik açıdan
birbirinden ayrılan üç fenotipi vardır: infantil malign otozomal resesif
form, ara geçiş otozomal resesif form ve erişkin benign otozomal dominant
form (1). Günümüze kadar karbonik anhidraz II (CAII), TCRG1
(bir proton pompası), CLCN7 ve g1/g1 genlerinde mutasyonlar saptanmıştır.
Otozomal dominant forma neden olan genetik defekt genellikle
bir klor kanalını kodlayan CLCN7 geninin mutasyonlarına bağlıdır (2).
Osteopetrozisin infantil malign formu çocukluk çağında mastoid ve
paranazal sinüslerin malformasyonu ile bağlantılı belirtilerle kendini
gösterir. Küçük kranyal foramenler kranyal sinirlere bası uygulayarak
körlük, sağırlık ve okülomotor pareziye neden olabilir. Kuvvet kazanmama
ve kırıklar karakteristik bulgulardır. Kemik iliği kavitesinin küçülmesine
bağlı olarak genellikle ekstramedüller eritropoezle birlikte
anemi ve trombositopeni görülür. Tedavi edilmeyen çocuklar kanama,
enfeksiyon ve şiddetli anemi nedeniyle genellikle hayatlarının ilk 10 yılı
içinde kaybedilir. Hastaların yaklaşık %40’ı kemiklerin kırılgan yapısı
nedeniyle kırık veya osteomiyelit tablosu ile başvurur. Genellikle normal
hematopoez için yeterli kemik iliği kavitesi bulunur. Hastalarda yaygın
osteoskleroz vardır ve radyolojik görünüm genellikle tanı koydurucudur.
Direk grafilerde kemiklerin tekdüze sklerotik görünümü ile tanı konur.
Kafatasının tamamı, özellikle de tabanı, kalın ve yoğun olarak görülür.
Sinüsler küçüktür ve havalanmaları azdır. Omurlar da çok yoğun olarak
görülür (1, 3, 4).
Olgu bildirisi
Kırk iki yaşında kadın hasta bir haftadır devam eden ellerde uyuşma
ve göğsünde T2 dermatomuna uyan bölgede kuşak tarzı parestezi yakınması
ile başvurmuştur. Sistem sorgusunda başka bir sorun saptanmamıştır.
Sağ uyluğunda patolojik bir kırık oluştuktan sonra 18 yaşında
iken osteopetrozis tanısı aldığı öğrenilmiştir. Soygeçmişinde 14 erişkin
akrabasında (2 hala/teyze ve 12 kuzen) osteopetrozis tanısı bulunduğunu
bildirmiştir. Hasta ayrıca ikinci dereceden başka erişkin akrabalarında
sendromik olmayan ve başka nörolojik belirti göstermeyen sağırlık
bulunduğunu belirtmiştir. Osteopetrozis için bir ilaç kullanmadığı anlaşılmıştır.
Kafa ve el bileği grafilerinde yaygın hiperostozis görülmüştür
kemikler tamamen sklerotik ve tipik “kemik içinde kemik” görünümüne
sahip olarak gözlenmiştir. Kafatasının tamamı, özellikle de tabanı kalın
ve yoğun olarak izlenmiştir. Omurlar çok yoğun olarak görülmüş ve ekstramedüller
hematopoez göstermiştir (Şek. 1).
Hastanın fizik incelemesi normal, vital bulguları stabil olarak değerlendirilmiştir.
Nörolojik incelemesinde C4 düzeyinin altında yüzeysel
hissin kaybolduğu, iki taraflı alt ekstremitelerinde vibrasyon hissinin
16
a
b
c
Şekil 1. a–c. Yan kafa grafisinde (a) yaygın hiperostozis
görülmektedir. Sağ önkol ve el bileğinin ön-arka ve yan
grafilerinde (b) yaygın skleroz dikkat çekmektedir. Aksiyal TSE T1
ağırlıklı MR görüntüsünde (c) T11 düzeyinde sağ paravertebral
bölgede ekstramedüller hematopoez bölgesine ait olduğu
düşünülen kontrastlanan yumuşak doku kitlesi (ok) vardır.
azaldığı ve derin tendon reflekslerinin
şiddetlendiği, patolojik reflekslerinse
bulunmadığı saptanmıştır. Tam
kan sayımında anemi görülmüş (hemoglobin,
8 g/dL; hematokrit, %24),
trombosit sayısı (282,000/mm 3 ) ve biyokimyasal
tetkikler normal sınırlarda
bulunmuştur. Manyetik rezonans
görüntüleme 3T bir cihazla (Siemens,
Erlangen, Almanya) gerçekleştirilmiş,
çok sayıda periventriküler demiyelinizan
lezyon ve omurilikte C4 düzeyinde
kontrastlanan bir lezyon görülmüştür
(Şek. 2a–d). Görsel ve duysal uyarılmış
potansiyeller normal sınırlarda bulunmuştur.
Lomber ponksiyon yapılmış,
hücre sayısı, protein ve glükoz düzeyleri
normal aralıktayken, IgG indeksi
(0.75) ve oligoklonal bantları arttığı
belirlenmiştir. Diğer laboratuvar tetkikleri
(CRP, vitamin B12, Trepanoma
pallidum hemaglütinasyon antikoru,
anti-kardiyolipin IgM-IgG, anti-dsDNA
ve lupus antikoagülan) normal bulunmuştur.
Hastaya beş gün süreyle yüksek
doz intravenöz metilprednizolon
uygulanmış (1 g/g), ardından bir hafta
süreyle azalan dozlarda oral tedavi
verilmiştir. Steroid tedavisinden bir
ay sonra hastanın bütün yakınmaları
düzelmiştir.
İlk ataktan üç yıl sonra hastada sağ
optik nörit ve sol kasıkta uyuşma ile
seyreden ikinci bir atak ortaya çıkmıştır.
Nörolojik incelemesinde sağ gözde
görme kaybı (6/10) ve T10 düzeyinin
altında yüzeysel duyu bozukluğu saptanmıştır.
MR incelemesinde kontrastlanan
iki lezyon (biri sağ optik sinirde,
diğeri T10 düzeyinde omurilikte)
görülmüştür. Ayrıca frontal beyaz
cevher ve sağ brakiyum pontiste üç
yeni kontrastlanan lezyon daha saptanmıştır
(Şek. 2e-h). İkinci relapsta
hastaya multipl skleroz tanısı konmuş
ve beş gün süreyle intravenöz yüksek
doz (1 g/g) metilprednizolon tedavisi
verilmiştir.
İkinci relapstan üç ay sonra hasta
akut sol hemipleji tablosunda tekrar
başvurmuştur. Çok dedektörlü (16
kesit sıralı) bilgisayarlı tomografide
(Siemens) sol temporal lobda 5.5 x 3.5
x 4.5 cm boyutlarında bir hematom
saptanmıştır. Hematom boşaltılmıştır.
Hasta normotansif olduğundan işlemden
önce herhangi bir vasküler anomali
veya anevrizma olasılığını ekarte
etmek üzere BT anjiyografi çekilmiş,
herhangi bir patoloji görülmemiştir
(Şek. 3). Trombosit sayısı (118,000/
mm 3 ) dışındaki laboratuvar tetkikleri
normal bulunmuştur. İşlem sırasında
vaskülit ya da amiloid anjiyopati olasılığını
ekarte etmek için yapılan beyin
biyopsisi normal olarak değerlendirilmiştir.
Operasyon sonrasında herhangi
bir sorunla karşılaşılmamış ve hasta
sol hemiparezi tablosunda taburcu
edilmiştir.
Tartışma
Osteopetrozisin infantil malign otozomal
resesif formu sıklıkla değişik dokularda
kanama ve düşük granülosit
düzeylerine bağlı ölümcül enfeksiyon
tablosuyla seyreder (4–8). Buna karşın
erişkin benign otozomal dominant
formunda kanama görülmez, daha
çok kafa siniri basısı, hidrosefali, nöbet
veya iskemik inme gibi ortopedik
ve nörolojik sorunlar görülür. Nadir
Cilt 16 • Sayı 1
Osteopetrozis ile bağlantılı serebral hemoraji ve multipl skleroz • 17
a
b
c
d
e
f
g
h
Şekil 2. a–h. Hastanın merkezi sinir sisteminin MR görüntüleme bulguları. Aksiyal FLAIR kranyal görüntüde (a) sol sentrum semiovalede
hiperintens lezyon (ok) görülmektedir. Kontrast sonrası aksiyal SE T1 ağırlıklı kranyal görüntüde (b) lezyonun kontrastlanması (ok) görülmektedir.
Tüm kranyal görüntülerde skleroz ile uyumlu olmak üzere kafatasında belirgin kalınlaşma ve medüller hipointensite farkedilmektedir. Sagital TSE
T2 ve TSE T1 ağırlıklı spinal görüntülerde (c, d) C4 düzeyinde kontrastlanan servikal intramedüller demiyelinizan lezyon ve boyun omurlarında
yaygın skleroz görülmektedir. Sagital TSE T2 ve TSE T1 ağırlıklı kranyal görüntülerde (e, f) kontrastlanan yeni bir periventriküler benekli lezyon
(oklar) görülmektedir. Sagital TSE T2 ve kontrast sonrası TSE T1 ağırlıklı spinal görüntülerde (g, h) T10 düzeyinde kontrastlanan intramedüller
lezyon (oklar) ve torakal omurlarda skleroz görülmektedir.
a
b
c
Şekil 3. a–c. Kontrastsız aksiyal BT görüntüsünde (a) sağ bazal gangliyon kanaması ile uyumlu hiperdens heterojen kitle görülmektedir.
Kranyal BT anjiyografinin koronal subsegmental MIP görünümünde (b) damar yapıların normal olduğu görülmektedir. Ameliyat sonrası erken
dönemdeki aksiyal BT görüntüsünde (c) rezidüel değişiklikler görülmektedir.
18 • Mart 2010 • Diagnostic and Interventional Radiology
Kaya ve ark.
olarak serebral kalsifikasyon ve nöronal
seroid lipofusin birikimi nöronopatik
osteopetrozise neden olabilir (8). Tüm
osteopetrozis formlarında ana belirtiler
osteoklastik kemik rezorpsiyonunda
bozulma ve kemiklerde kalınlaşmadır.
Hastamızda hem osteopetrozisin tipik
radyolojik bulguları, hem de patolojik
kırık öyküsü mevcuttu. Bu olgu bilebildiğimiz
kadarı ile osteopetrozisin
erişkin formu ile serebral hemorajik
komplikasyonun birlikte görüldüğü ilk
örnektir.
İnfantil formun tersine osteopetrozisin
erişkin formunda kemik iliği yetersizliği,
dolayısıyla düşük trombosit
sayıları görülmesi beklenmez. Bizim
hastamızın da trombosit sayısı başlangıçta
normal sınırlarda iken takip sürecinde
temporal hematomun geliştiği
dönemde düşük bulunmuştur. Anemi
ve trombositopeni yıllarca devam eden
yoğun ekstramedüller hematopoez
(Şek. 1c) ve kaynakların aşırı tüketimine
bağlı olabilir ve sonuçta intrakranyal
kanamaya yol açabilir.
Osteopetrozis ile multipl skleroz arasındaki
bağlantı daha gizemli ve spekülasyona
açıktır. Her ne kadar bu iki
hastalığın bir arada bulunması tamamen
tesadüfi olabilirse de, CLCN7 genindeki
bir mutasyon da rol oynayabilir.
Çok sayıda semptomsuz erişkin aile
bireyinin bulunması CLCN7 geninin
işin içinde olduğunu düşündürmektedir.
Klor kanalı hücre zarında CLCN7
proteinlerinin bir dimeri gibi görünmektedir.
Bir aleldeki heterozigot mutasyonun
diğer alel tarafından normal
proteinin eksprese edilmesine rağmen
klor kanalının işlevi ile etkileştiğine
inanılmaktadır (9). Ancak kanal proteinleri
ile multipl skleroz ya da beyin
kanaması arasında bir ilişki bulunduğuna
dair bir veri yoktur. Klor kanalı
proteinleri üzerinde yapılacak daha ileri
araştırmalar bu iki farklı hastalık arasında
etyolojik bir ilişki bulunup bulunmadığının
anlaşılmasına yardımcı
olabilir.
Kaynaklar
1. Shapiro F. Osteopetrosis. Current clinical
considerations. Clin Orthop Relat Res
1993; 294:34–44.
2. Del Fattore A, Cappariello A, Teti A.
Genetics, pathogenesis and complications
of osteopetrosis. Bone 2008; 42:19–29.
3. el-Tawil T, Stoker DJ. Benign osteopetrosis:
a review of 42 cases showing two different
patterns. Skeletal Radiol 1993; 22:587–593.
4. Gerritsen EJ, Vossen JM, van Loo IH, et al.
Autosomal recessive osteopetrosis: variability
of findings at diagnosis and during the
natural course. Pediatrics 1994; 93:247–
253.
5. Ambade VN, Malani AP, Kukde HG,
Meshram RN. A rare case of head injury
associated with Albers Schonberg disease.
J Forensic Leg Med 2007; 14:92–95.
6. Michigami T, Kageyama T, Satomura K, et
al. Novel mutations in the a3 subunit of
vacuolar H(+)-adenosine triphosphatase
in a Japanese patient with infantile malignant
osteopetrosis. Bone 2002; 30:436–
439.
7. Solh H, Da Cunha AM, Giri N, et al. Bone
marrow transplantation for infantile malignant
osteopetrosis. J Pediatr Hematol
Oncol 1995; 17:350–355.
8. Steward CG. Neurological aspects of osteopetrosis.
Neuropathol Appl Neurobiol
2003; 29:87–97.
9. Jentsch TJ. Chloride and the endosomallysosomal
pathway: emerging roles of
CLC chloride transporters. J Physiol 2007;
578:633–640.
Cilt 16 • Sayı 1
Osteopetrozis ile bağlantılı serebral hemoraji ve multipl skleroz • 19