17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

S a y f a | 142<br />

çekmeye başladılar, gemi yavaş yavaş arkalarında kalarak uzaklaşıyordu. Küreklere bu üç kişiden<br />

ikisi dönüşümlü olarak geçip, diğerini dinlendirirlerken suyu yararak karaya doğru hızla<br />

yaklaşıyorlardı. Sonra alacakaranlığın içinde sandalın ucu, koyu sarı kumlara değdi.<br />

Yanındaki arkadaşıyla birlikte köye doğru ilerlemeye başladılar, küçük ahşap evler göze<br />

çarpıyordu her tarafta ama etrafta kimsecikler görünmüyordu. Köyün içine girdiklerinde bu<br />

ıssızlığın nedenini anladılar. Burası terk edilmişti. Evlerin kapıları sonuna kadar açıktı; bir<br />

tanesinin içine girdiler, bomboştu. Köşede duran bir sedirin tek ayağı kırılmış ve çökmüştü,<br />

duvarlar da yer yer mavi kabarcıklarla kaplıydı, küflenmişti her yanı. Dışarıya çıktılar, evlerin<br />

arasında gezinmeye başladılar. İn cin top oynuyordu, kimsecikler yoktu. Bir iki evin içine daha<br />

baktılar, ilk girdiklerinden pek de farklı bir durumda gözükmüyorlardı onlar da. Bir diğerinin açık<br />

dış kapısının üzerinde ağ asılıydı, öylece bırakılıp gidilmişti. Uzun bacası olan, odaya doğru çıkık<br />

bir ocak görünüyordu içeride. Belki de bir zamanlar gürül gürül yanan bu ocak şimdi susmuş, yas<br />

tutar gibi hüzünlü göründü gözüne. Ocağın yanındaki duvarlardan birisinde yan yana elek ve<br />

kalbur asılıydı, diğer yanındaysa büyük bir su küpü göze çarpıyordu. Bir başka kapının<br />

önündeyse devrilmiş ve çürümeye yüz tutmuş büyük bir masa duruyordu.<br />

Bu beklenmedik bir durumdu. Burada insanların bulunduğunu zannederek inmişti<br />

gemiden. Birbirlerinin yüzlerine baktılar yol arkadaşıyla. Bir karar vermesi gerekiyordu. Ya<br />

sandalla tekrar gemiye dönecekti, o takdirde kıyıyı izleyen gemiyle yeni bir yerleşim yeri bulma<br />

ihtimalleri vardı. Ya da buradan yoluna tek başına devam edip içerilere girecekti. Gemiyle başka<br />

bir yere daha ulaşabilirdi ancak bu bir ihtimaldi ve gerçekleşmeyedebilirdi. Şu an hiç olmazsa,<br />

terk edilmiş de olsa bir yerleşim alanına, insan izine rastlamıştı. Ayrıca gemiyle yeniden açık<br />

denizlere sürüklenme ihtimalleri vardı, doğanın insana oynayacağı oyunlar belli olmazdı. Batur<br />

Han için sularda daha fazla gitmenin bir anlamı yoktu, en azından karaya ayak basmışken<br />

nerede olduğunu öğrenmeli ve ülkesine dönmeye çalışmalıydı.<br />

Arkadaşıyla sarıldıktan sonra kıyıya kadar yürüdü, sandaldaki iki kişiyle de tekrar<br />

vedalaşınca tayfalar kürekleri çekmeye başladılar. Arkalarından bir süre izledi, onlar gitgide<br />

uzaklaşırken görüntü de küçülüp bir hayale dönüşüyordu tıpkı çöllerdeki ılgımlar 261 gibi. O da<br />

arkasını dönerek köye doğru yürüdü yeniden. Evlerin arasına tekrar ulaştığında geriye dönüp<br />

arkadaşlarının bulunduğu gemiye doğru baktı, uzakta küçücük bir nokta gibiydi artık. Şu andan<br />

itibaren yapılabilecek birşey yoktu, yapayalnızdı burada.<br />

ŞEHİR<br />

Her taraf tuz kokuyordu. Dalgalar köpük köpük kıyıya vuruyor, içeriye uzanmaya çalışıp<br />

tekrar geriye çekiliyorlardı, giderken de kum tanelerini denize doğru sürüklüyorlardı. Çok<br />

ötelerde kayalara çarparak çatlayan dalgalar dağılarak sular saçılıyordu etrafa. Ta buralardan<br />

261 Ilgım: Serap. Yanılsama.<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!