You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
S a y f a | 96<br />
– Yedeğe alıp gidelim bari de hava kararmadan yola çıkmış olalım. Buradan bir an önce<br />
uzaklaşalım, dedi Tuğrul. Sesi çok ötelerden geliyordu.<br />
Bunu derken elinde olmadan uçuruma doğru dönüp bakmıştı.<br />
Ne yaptı ne ettilerse Batur’un atını kendileriyle birlikte götürmeyi başaramadılar, hayvan<br />
inatlaştıkça inatlaşıyor, kırbaç falan da kar etmiyordu. Başka bir atın arkasına bağlıyorlardı ama<br />
öyle güçlüydü ki bu kez öndeki hayvan da ilerleyemiyordu. En sonunda Uruk;<br />
– Bırak şu inat hayvanı da burada kurda kuşa yem olsun, diyerek saldı.<br />
Ama önce üzerindeki koşumları çıkarıp yedek atlardan birinin sırtına bağladı.<br />
***<br />
Batur Han, anlayacağını anlamıştı, sevgilisi haklı çıkmıştı ve üstelik dünyayı göreli yarım<br />
gün bile olmamış bir kız o dünyayı kendisinden daha iyi tanımıştı. Ve o dünya şu an başına<br />
yıkılmıştı, tanıyamadığı, anlayamadığı bu yerküre ise üstündeki gökkubbeyle birlikte üzerine<br />
çöktü tüm ağırlığıyla. Bu çukurun dibinde kaldığı, belki de öleceği için değil… Birincisi sevgilisini<br />
bulduğu anda kaybetmekten, ikincisi de ağabeylerinin kendisine böyle birşeyi yapabilmiş<br />
olmalarından dolayı. Artık yenilmişliği tüm hücrelerinde hissediyordu. Yaşadığı ömür kadar bir<br />
ömür daha yaşlanmıştı. Öfkeden deliye dönüyordu, nasıl yapabilirlerdi bunu kendisine? Nasıl<br />
olabilirdi böyle birşey? Anlayamıyordu. Onlar kardeşleriydi… Ama artık değillerdi. Tanımadığı<br />
yabancılardan hiçbir farkları kalmamıştı artık. Başından aşağıya kaynar sular dökülüyordu sanki.<br />
Tünelin ağzından aşağıya, uçurumun dipsiz karanlığına baktı. Hayat şu an kendisine bu kuyu<br />
kadar dipsiz, karanlık ve anlamsız görünüyordu.<br />
ÇOBAN<br />
Irmağın içine doğru uzanmış ağacın köklerinden birisinin altında bulunan, ağzı çalı çırpı<br />
ve bitkilerle örtülü kovuktan iri bir balık çıktı. Tedirgin ve dikkatliydi; sudaki en ufak bir<br />
dalgalanmayı, titreşimi tehlike olarak algılamaya hazırdı. Ancak karnını da doyurması<br />
gerekiyordu. Usul usul, nazlı bir kız edasıyla salınarak ilerledi, vücudu salınımlarla içinde var<br />
olduğu bu mucizevî sıvıyı geriye iterken solungaçlarıyla aldığı suyu ağzından tekrar dışarıya<br />
veriyordu. İri parlak pulları, gökyüzünden huzmeler hâlinde suya vuran ışıkla birlikte parlayıp<br />
sönmekteydi. Karşısına çıkan birkaç ufak bitki parçacığını ağzına alıp yoklayarak yedi. İleride,<br />
suyun yüzeyine yakın bir yerde duran su böceği gözüne çarpmıştı. Yüzgeçlerinin bir iki<br />
hareketiyle yönünü yukarıya çevirdi, suyun yüzeyi puslu bir sır 175 gibi gözüküyordu. Hızlandı. Avı<br />
kendisini fark edip kaçmadan tek seferde yakalaması gerekiyordu. Daha hızlandı. Karşısındaki<br />
175 Sır: Cam.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>