28.09.2014 Views

KOÇBER - GÖÇ

KOÇBER - GÖÇ

KOÇBER - GÖÇ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ya bir gün biterse bu aşk diye ağlıyorum her gece...<br />

Soluksuz bir Sonbahar sabahı… Kırmızı bir ışıltıyla<br />

koyuldum soluksuz bir yola, zorunlu göç dedikleri<br />

buydu, aslında farkına varmamıştım gerçeğin bir gün<br />

yüzüme vuracağına, parçalanmış sayfalar haykırıyor<br />

bu şehri terk et diye...<br />

Etin kilosu kaça?<br />

Arin Şah<br />

iki yıl. Hayatın anlamını tekrar kavrıyorum böylece<br />

Tarlabaşı sokaklarında. Aşk dedikleri bu olsa gerek,<br />

beyaz atlı prensimi buldum. Saçlarım uzadı, artık<br />

benim de anneminki gibi göğüslerim var... Diğer<br />

elimde duran ailem, onlar ne yapıyor acaba…<br />

Aşığım diye haykırmak istiyorum Boğaz'a karşı.<br />

Bir elimde kalbim, diğerinde annem, babam, kardeşlerim<br />

haykırmak istiyorum. Tarlabaşı’na ayak basıyorum,<br />

aman Allahım İstanbul dedikleri bu olsa gerek<br />

benim gibi bir kaç arkadaş görünüyor ufukta, süzüle<br />

süzüle hafiften kırıta kırıta naçizane vücutlarıyla adeta<br />

birer kuğu gibi süzülüyorlar. Varıp yanıma, "selam kız"<br />

diyorlar. Mutluluktan kalbim duracak, ilk defa birileri<br />

bana ben olduğumu hissettiriyor "kız" diyerek...<br />

Kendimi anlatıveriyorum, kısa bir biyografi... Sokuluveriyorlar<br />

koluma, "hadi gidelim" diyerek. Otel dedikleri<br />

şey bu olsa gerek herkes benim gibi otelde, çok<br />

mutluyum aynı zamanda kalbim kırık. Meğer hayatımız<br />

çizilivermiş başkaları tarafından, orada öğreniyorum<br />

neden göç etmeye mecbur bırakıldığımı.<br />

İlkokuldayken yalnızca depremzedeler göç eder zannederdim.<br />

Meğer benliğini kabullendiği yerde yaşama<br />

hakkı bitince de göçe zorlanıyormuş insan. Şimdi nerdeyim,<br />

hangi ellerdeyim, yatağımın üstünde pembe<br />

çizgili tişörtüm var. Üzerinde kan lekesi, bir de annemin<br />

kokusu. Yıkamaya kıyamıyor insan. Kolay değil,<br />

anne kokusu ne de olsa. Annen seni erkek evlat olarak<br />

verdi babana ama kız diyorlar sana.<br />

Günler çok çabuk geçiyor birbirini kovalıyor adeta.<br />

Ocak, Şubat, Mart... Derken geçiyor iki yıl... Koskoca<br />

Donup kalıyorum birkaç saniye. Rotamı kaybetmişim<br />

nerde hayatım nerde beni koşulsuz sevmeyi başarabilen<br />

insanlar? Aslında İstanbul birçok şeyin başlangıcıydı<br />

benim için, bu kadar düşeceğimi hissetmemiştim.<br />

Markete yöneliyorum biraz abur cubur almak için.<br />

Kahkaha sesleri yükseliyor, kulaklarıma çarpıyor şiddetli<br />

bir şekilde. "Bir Erkek Kadın halinde", ha hay ne<br />

komik değil mi?<br />

Temmuz sıcağı, yüzüme vuruyor tüm gerçekleri. Bir<br />

akşam, hala sıcak... Kankamla caddede otostoptayız,<br />

aramızda yarım karış mesafe... Bir araba duruyor;<br />

"Etin kilosu kaça?" diyorlar gülerek arabadakiler. Sırtımı<br />

tüm gerçeklere dönerek bende kahkaha atıyorum.<br />

Tekrar ani bir hareketle dönüyorum. Bütün dünyam yıkılıveriyor.<br />

Beynimde çöküntüler, aman allahım. Kankam<br />

yerlerde kanlar içinde, haykırıyorum... Sesime ses<br />

veren yok mu? İnsanlar, insanlar nerede, ya ailem,<br />

onlar nerede? Soluğu hastanede alıyorum bir elimde<br />

çürüttüğüm hislerim, diğerinde ailem, kankam. Sayfalar<br />

uçuyor yüzüme haykırırcasına artık kankam yok...<br />

Hayat bir haykırıştan ibaret miydi benim için? Anneme<br />

“seni seviyorum” diyemeyecek miydim hiç? Nerde benim<br />

hayatım? Depremzede, göçzede duydum ama hayatzedeyi<br />

bizzat yaşadım kendim... Etin KİLOSU KAÇA FISTIK?<br />

22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!