Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
48<br />
50. YILINDA HALK SAĞLIĞINA KÖPRÜ: TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ •<br />
Dr. Gençay Gürsoy’a söz veriyorum; buyurun efendim.<br />
Dr. Gençay Gürsoy * : Sevgili Arkadaşlar, gerçekten yorucu bir toplantı maratonu<br />
içindeyiz. Yemek üstüne ben kısa kesmeye çalışacağım. Aslına bakarsanız,<br />
TTB duayenlerinin engin deneyimleriyle bezenmiş anılarından ve sevgili arşivci<br />
Şükrü’nün belgelere dayanan konuşmasından sonra benim tabip odalarıyla ilgili<br />
söyleyeceklerim ister istemez sınırlı olacak. Çünkü ben hekim hareketine biraz<br />
farklı bir kanaldan geldim. Öğrenciliğimin son yılları (1962-1963) Türkiye İşçi<br />
Partisi’nin kuruluşuna rastladı. Mehmet Ali Aybar’ın parti başkanı olmasının<br />
hemen ardından bir grup arkadaşla birlikte ben de partiye girdim. O günler,<br />
daha sonra o düzeyde bir daha yaşamayacağımız coşku ve umut günleriydi.<br />
Gözümüzü Türkiye İşçi Partisi içinde açmıştık ve başka bir şey görecek halimiz<br />
yoktu.<br />
Bildiğiniz gibi 1960 kuşağı ilk gençlik yıllarını Demokrat Parti’nin baskıcı ve antidemokratik<br />
uygulamaları içinde geçirdi. “Vatan Cephesi” “Tahkikat Komisyonları”,<br />
komünizm paranoyası, İnönü’yü bile hedef alan yıldırma hareketleri içinde<br />
gelişen öğrenci eylemlerinin temel hedefi siyasi iktidarın devrilmesiydi. Ortada<br />
meslek örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını içine alan bir platform yoktu. Aslında<br />
öğrenci dernekleri dışında sivil toplum örgütü olabilecek kuruluşlar da yoktu.<br />
Bizim grupta 3-4 tıp öğrencisi vardı. Ne biz tabip odasının farkındaydık ne tabip<br />
odası bizim. Oda yönetiminde o dönem kimler vardı tam anımsamıyorum ama<br />
orada da DP’ye karşı tavrı olan bir genç hekim hareketi başlamıştı. İstanbul’da<br />
öğrenci hareketlerinin karargahı İstanbul Üniversitesi’nin ünlü kantiniydi. Eskiler<br />
iyi bilirler, İstanbul Üniversitesi kantini o sıralar yeni yapılmıştı. Yeşil deri koltuklar,<br />
yuvarlak masalar ve her siyasetin üslendiği köşeler vardı. Girişin sağ ilerisinde<br />
ise kendilerini “komünist” diye tanımlayan, kızlı erkekli bir grubun yuvarlak<br />
masası dururdu. Sayıları 10-12’yi ancak bulan bu gençlerden biri de bendim.<br />
Asıl siyasal önderlik o dönemin CHP’sine yakın gençlerin elindeydi. Ama biz de<br />
önemli oranda karar mekanizmaları içinde yer alırdık. Bence hala derli toplu<br />
nesnel tarihi yazılmamış olan 1960 öncesi öğrenci hareketlerini şimdilik bir yana<br />
bırakalım. Fakat kendi hesabıma geriye dönüp baktığım zaman bizim grubun<br />
kendini biraz fazlaca önemsediğini görüyorum. Burnumuz bir karış havada,<br />
etrafımızdakileri “cahil cühela” sayardık. O dönemdeki kolektif cehaleti göz<br />
önüne alırsak tabii biz ortalamaya göre çok daha donanımlıydık. İyi kötü<br />
Marksizmi öğrendiğimizi düşünürdük. İyi okurduk. Neler okurdunuz derseniz, o<br />
dönem elde ne varsa onları okurduk kuşkusuz. Romanları ve Nazım’ın yasaklı<br />
şiirlerini bir yana bırakırsak Türkçe’de Marksist literatür 3-5 kitaptan ibaretti.<br />
Stalin’in daktilo-teksirle çoğaltılmış “diyalektik notları”, Lenin’e ait olduğu söylenen<br />
birkaç parça kısa yazı ve Max Beer’in ünlü “Sosyalizm ve Sosyal Mücadeleler<br />
Tarihi”. Biraz yabancı dil biliyoruz ama doğru dürüst bir Marksist kültür elde<br />
edebilecek yayınlara ulaşmak mümkün değil. Marksist literatürün soğukkanlı bir<br />
*<br />
Gürsoy, 1939 Oltu doğumlu. 1963 İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. Nöroloji Anabilim Dalı öğretim<br />
üyesi, profesör. 1990-1994 TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi, 1979-1981 İstanbul Tabip Odası Genel<br />
Sekreteri ve 2002-2006 İstanbul Tabip Odası Başkanı. Halen Türk <strong>Tabipleri</strong> Birliği Merkez Konseyi<br />
Başkanı.