05.11.2014 Views

cengizcetintasdogalkulturalmiras

cengizcetintasdogalkulturalmiras

cengizcetintasdogalkulturalmiras

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

0<br />

http://www.cengizcetintas.com/index.html


ÖNSÖZ<br />

1980’li yıllarda, Kütahya Ticaret Lisesi’nde öğretmen iken, İl çapında Turizm Haftası<br />

Programını düzenleme görevi birkaç yıl Okulumuza verilmişti. O yıllarda turizm de, çevre de<br />

yeni yeni kamuoyunun ilgisini çekmeye başlamıştı. Coğrafya Öğretmeni olmam nedeniyle bu<br />

konularla daha öğrencilik yıllarımda ilgileniyordum. Düşündüm. Ne yapmalıydım da, turizmin iyi<br />

ve temiz bir çevrede gelişebileceğini, öğrencilerime ve yetişkinlere anlatmalıydım?<br />

Türkiye Haritasını önüme aldım. Önemli doğal ve kültürel varlıklarımızın neler olduğunu<br />

belirledim. Sistematik bir sıra takip etmeden, doğudan batıya, kuzeyden güneye, bu yerlerin<br />

durumunu ve çevresel sorunlarını metin haline getirdim. Bu metni tekdüze bir konuşma ile bir<br />

salonda seyircilere okumak, boşuna havanda su dövmektir. Hiç kimsenin ilgisini çekmez. Hele<br />

konuşma biraz da uzunsa, iyi bir uyku ilacı olur. O yıllarda görsel araç olarak sadece<br />

projeksiyon makinesi ve tepegöz cihazı vardı. Bunun için çok uzun bir çalışmaya ihtiyaç vardı.<br />

Anlatacağın yerlere gidecek, dia fotoğrafları çekecek, onları film laboratuarında banyo ile dia<br />

filmi haline getirttirecek ve sonra kullanacaksın. Ya da gazete ve dergilerden bu yerlerle ilgili<br />

resimleri kesecek ve tepegöz de göstereceksin. Ben ikinci yolu seçtim ve hazırlandım.<br />

Sahnedeki kürsüde bir masa lambası yardımıyla metinleri okuyorum. Salon ve sahne karanlık.<br />

Bir öğretmen arkadaşım da önceden hazırladığım resim, şekil ve haritaları tepegözle sahnedeki<br />

beyaz perdeye aktarıyordu. Bu gösteriler her yıl değiştirilerek birkaç yıl sürdü. Başta Vali olmak<br />

üzere resmi ve özel kurum temsilcileri, öğretmenler, öğrenciler bu sunumları izlediler. O yıllarda<br />

çevreye rağmen turizmin ve hatta yaşam kalitesinin gelişemeyeceği olgusu kamuoyunun<br />

dikkatine sunuldu.<br />

Yıllar geçti. 2012 yılına gelindiğinde, kişisel web sitemi hazırlarken, kütüphanemin üst<br />

rafında otuz yıl önce hazırladığım bu sunumun notlarını ve resimlerini buldum. Aradan yıllar<br />

geçtiği için, tepegöz cihazı tarihe karışmıştı. Onun yerine neler kullanılmaya başlamıştı, neler?<br />

Bilgisayar, yazılım programları, internet vb. kullanarak sunumu tekrar hazırlamaya karar verdim.<br />

Bu defa hedef kitlem, sadece karanlık salondaki yüz, yüz elli kişi değil, internet kullanan<br />

milyonlar olacaktı. Önce sunum metnini aslına sadık kalarak yeniden yazdım. Sonra internetten,<br />

ele aldığım yerlerle ilgili fotoğraf, uydu görüntüsü, şekil vb dokümanları buldum ve kullandım.<br />

Ayrıca yıllar boyu çektiğim fotoğrafları, tarayıcıdan bilgisayara aktardım. Sunu yazılım programı<br />

ile “Doğal ve Kültürel Miras” sunumumu yeniden hazırladım ve Kişisel Web Sitemin …<br />

http://www.cengizcetintas.com/index.html<br />

… adresinde yayımladım. Umarım, Ülkemizdeki çevre sorunlarının çözümüne biraz olsun katkı<br />

sunabilirim, doğa ve tarih bilincinin gelişmesine yardımcı olabilirim. Doğal ve kültürel varlıklar<br />

hepimizindir. Hepimiz içinde ben de varım, siz de varsınız, onlar da var. Bana ve size ait olan bu<br />

yerleri tanımak, bilmek ve bilmenin de ötesinde buraların korunmasını, temiz tutulmasını ve<br />

gelecek nesillerin de yararlanmalarını istemek hakkımızdır. Onlar da böyle düşünmelidirler.<br />

Eskişehir, 14 Şubat 2012<br />

Cengiz ÇETİNTAŞ<br />

1


UYGARLIK KÖPRÜSÜ ANADOLU<br />

Yurdumuz Türkiye, Avrupa ile Asya arasında doğal bir köprü özelliği gösterir. Doğal yapısı<br />

bakımından, ana çizgileriyle 3.Jeolojik Zaman genç kıvrım kuşağı içinde bulunur. Coğrafi<br />

konumu ile Türkiye, Orta İklim Kuşağında, daha çok güney kesimleri bu kuşağın sıcak yarısında<br />

yer alır. İşte bu özellikleri Yurdumuza birçok doğal güzellikler armağan etmiştir.<br />

Türkiye, Dünya’nın Uygarlık Merkezinde yer alır. Binlerce yıldan beri Kuzey’den Güney’e,<br />

Doğu’dan Batı’ya giden yolların kavşağında çok çeşitli uygarlıklar kurulmuş ve gelişmiştir. Bu<br />

uygarlıkların kültürel miras zenginliği buradadır.<br />

ANADOLU’NUN BACASI: AĞRI DAĞI<br />

Yurdumuz yer şekillerinin<br />

bize armağan ettiği<br />

güzelliklerin başında AĞRI<br />

DAĞI gelir. Bu volkanik dağ,<br />

Anadolu’nun Damı dediğimiz<br />

Doğu Anadolu Bölgesi’nin<br />

üzerinde ulu bir baca gibi tüm<br />

görkemi ile yükselmektedir.<br />

2


Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’<br />

nda olduğu düşünülmektedir. Bu<br />

bir varsayımdır. Ama bu Yüce<br />

Dağ’ın, İshak Paşa Sarayı’nı<br />

eteklerinde barındırdığı bir<br />

gerçektir.<br />

DAĞIN TEPESİNDEKİ SU: NEMRUT GÖLÜ<br />

Ağrı Dağı’ndan başka, buradan<br />

Van Gölü’nün batısına doğru, bir<br />

manga askerin sıralandığı gibi,<br />

kırık hattı boyunca sıralanan;<br />

Tendürek, Süphan ve Nemrut<br />

sönmüş volkanları yer alır.<br />

3


Bu sönmüş volkanların en ilginci Nemrut Dağı’ dır. Bu dağ, Ülkemizde etkinliği en geç sona<br />

ermiş olan yanardağdır. Krater çukurunda yer alan hilal şeklindeki krater gölü çok ilginçtir.<br />

HARİKALAR DİYARI: KAPADOKYA<br />

Ama daha ilginç olan yer, genç volkanik oluşumlu,<br />

volkanik tüflerle kaplı KAPADOKYA’ dır. Sönmüş bir<br />

volkan olan Hasan Dağı’ndan püsküren volkanik küller<br />

metrelerce kalınlıkta yumuşak bir kaya tabakasının<br />

oluşmasına neden olmuştur.<br />

Ürgüp, Göreme, Ihlara Vadisi üçgeninde, peri bacaları, yeraltı kentleri, oyma kiliseleri, oyma<br />

otelleri ve evleri, güvercin yuvaları ile bir masal diyarıdır Kapadokya. Burası yeryüzünün en<br />

garip jeoloji harikalarıyla doludur. Doğa’nın elinin taşa ve kayaya ne kadar, çeşit çeşit biçim<br />

vermiş olduğunu orada görebiliriz.<br />

4


Taş orada, yalnızca in ve kovuk değil,<br />

sütun olmuş, şurada bir külah, ötede denge<br />

harikası gösteren bir cambaz, beride başı<br />

üstünde tabela taşıyan bir gariban olur.<br />

Kapadokya’nın taşı, bilinçsiz doğanın<br />

bilinçlenmesidir, Jeolojinin masallaşmasıdır.<br />

Ünlü Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu bir sanatçı gözüyle Kapadokya’nın doğal güzelliklerini<br />

şöyle anlatır:<br />

“Bir masaldır yelken açmış,<br />

Yelkeni taş, rüzgârı taş,<br />

Teknesi taştan.<br />

Bir kadehtir dolup taşmış,<br />

Köpüğü taş, salkımı taş, saçağı taştan.<br />

Bu bir acayip rüyadır,<br />

Her yanı taştan.<br />

Güpegündüz bir rüyadır.<br />

Yatağı taş, yorganı taş, yastığı taş,<br />

Uykusu taştan. “<br />

5


Ne yazık ki, bazı bilinçsiz ziyaretçiler, bu doğa ve tarih harikalarını tahrip etmişlerdir.<br />

Göreme’ deki oyma tapınakları gezdiğimizde, duvarlarındaki tarihi figürlerin üzerlerinin sert<br />

cisimlerle kazındığını ve bir takım yazılar yazılmış olduğunu görürüz.<br />

Bu yazıları okuyunca da yüreğimiz titrer, içimiz sıkılır, öfkeleniriz. Bunlar ya bir siyasi<br />

slogan, ya bir aşk mesajı, ya da ağza alınamayacak argo edebiyatıdır.<br />

BOZKIR’IN RENKLERİ<br />

Gören gözler yarı kurak iklimi olan İç<br />

Anadolu Bozkırlarında bile güzeli<br />

görebilir. Botanik Profesörü Hikmet<br />

Birand, Anadolu Manzaraları adlı<br />

kitabında bozkırı şöyle över.<br />

6


“Bozkırın rengi, mevsimlere göre değişir.<br />

İlkbaharda yeşerir,<br />

Yazın sararır,<br />

Sonbaharda bozarır,<br />

Kışın ağarır.<br />

Kış bitip, tekrar ilkbahar başlayınca, karlar eriyince, bozkır yağmurla ıslanınca, rengi<br />

kararır. Nisan, Mayıs aylarında Güneş yükselip de nemli toprak uyanınca, Bozkır renk renk<br />

çiçekler açar.”<br />

7


BOZKIR’IN İNCİSİ: TUZ GÖLÜ<br />

Bozkırda ışık oyunlarının en güzelleri, Tuz Gölü’ne yaklaşırken çorak ufuklarda görülür.<br />

Güneş, o kar gibi çorak kabuğun üzerinde gök kemerin bütün ışıklarını ayırır, yansıtır.<br />

Ufuklarda allı morlu, yanardöner çıplak bozkır<br />

dağları, sağınızda, solunuzda çeşit<br />

çeşit ışık oyunları, pırıl pırıl seraplar, insanı<br />

bambaşka bir aleme götürür.<br />

8


Tuz Gölü<br />

kıyıları şanjanlı<br />

serapları ile bir<br />

hayal âlemidir.<br />

Bunun yanı<br />

sıra, burası<br />

göçmen<br />

kuşların göç<br />

yolu<br />

üzerindedir.<br />

Bozkırın içinde<br />

büyük bir sulak<br />

alan olan Tuz<br />

Gölü, yaban<br />

kuşlarına<br />

barınma,<br />

kışlama ve<br />

kuluçka<br />

imkânları sunar.<br />

ALTIN BOYNUZ: HALİÇ<br />

Bir zamanlar Avrupalıların Golden Horn (Altın<br />

Boynuz) diye adlandırdıkları Haliç, o zamanlar Dünya’<br />

nın sayılı güzelliklerinden biriydi. Ünlü yazar ve denizci<br />

Piyer Loti, yüz yıl önce Eyüp sırtlarında bulunan çay<br />

bahçesine sık sık gelirdi. Bundan dolayı bu mekâna<br />

“Pierre Loti Kahvesi” adı verildi.<br />

9


1950’li yıllardan itibaren Haliç, fabrika atıklarının, kanalizasyon sularının, çöplerin istilasına<br />

uğradı ve can çekişmeye başladı. Bu durumu Çevre Uzmanı Prof Dr. Mustafa Öztürk şöyle dile<br />

getirmiştir.<br />

“İstanbul‘da Haliç bir zamanlar altın<br />

boynuzdu. Balıkların yumurtlama ve uğrak<br />

alanları idi. Doğanın en güzel olduğu yer<br />

Haliç’ti. Kendini yenilemesi çok yavaş olan bir<br />

suydu Haliç. Tarihte yerleşime izin verilmeyen<br />

yerdi Haliç. “<br />

“1950 yıllarda yanlış planlama<br />

sonucu Haliç’in çevresi sanayi bölgesi<br />

oldu. Bu bir cinayetti. Böylece Haliç<br />

hem sanayiden ileri gelen atık sularla<br />

hem de evlerden ileri gelen atık sularla<br />

kirlenmeye başladı. Böylece Haliç, bir<br />

zamanlar lağım çukuruna dönüştü.<br />

Çevreye ciddi kokular vermeye başladı.”<br />

10


Şükür ki son yıllarda Haliç temizlendi, çevre düzenlemeleri<br />

yapıldı. Altın Boynuz’ un, eski görkemli günlerine dönmesine<br />

çalışıldı. Eyüp sırtlarından Haliç’in tepeden görülebildiği Pierre Loti<br />

Kahvesi de yeniden, yerli ve yabancı<br />

turistlerin oldukça ilgi gösterdiği bir yer<br />

oldu. Umarız Haliç bir daha kirletilmez.<br />

BALIKLARIN TERKETTİĞİ DENİZ: İZMİT KÖRFEZİ<br />

Marmara Denizi’nin<br />

doğusunda, kara içine<br />

derin bir biçimde sokulan<br />

İzmit Körfezi, hızla gelişen<br />

sanayileşme sonucu,<br />

kıyılarında kurulan sanayi<br />

tesislerinin atıklarıyla en<br />

yoğun biçimde kirlenen bir<br />

deniz parçasıdır.<br />

11


Eskiden, çeşitli balıkların yumurtalarını bıraktıkları ve kıyılarında balıkçı köyleri olan<br />

Körfezde artık balık yaşamamaktadır. Sanayi kuruluşlarına arıtma tesisi kurma zorunluluğuna<br />

karşın, suları zehirli atıklarla doymuş olan Körfezde, rastlantı ile giren balık sürülerinin ölüleri<br />

zaman zaman denizin yüzeyini kaplamaktadır.<br />

Çevreci, Yazar Naci Girginsoy, “Mavinin Ölümü” adlı kitabında kâbus dolu bir rüyasını şöyle<br />

anlatıyor.<br />

“Sayın Yargıç, suçsuzum. Onu öldüren ben değilim. Çoktular, kuvvetliydiler.<br />

Önleyemedim. Saldırdılar mavinin üstüne. Onlara katılmadım ben, engel de olamadım. Balığın<br />

ölmesine, martıların kaçmasına, yeşilin solmasına, ağacın kurumasına boş veriyorlardı.<br />

12


Güneşli duru maviliğe kurşun atanları, Körfezin şiirli yaşantısını kurşuna dizenleri, denizin<br />

mavisine saldıranları bağışlamıyorum. Düpedüz cinayet bu!”<br />

İzmit Körfezi, kurtarılmaya çalışılıyor. Her kurum<br />

ve kuruluş bir şeyler yapıyor. Sanayi kuruluşları<br />

denetleniyor. Arıtma tesisleri kuruluyor.<br />

Uçaklarla denizin üstü temizlenmeye çalışılıyor.<br />

Umarım gelecekte, Körfeze küsen balıklar tekrar<br />

gelir, insanlar rahatça denize girebilirler.<br />

İZMİR KÖRFEZİ GÖL OLUYORDU<br />

Aynı kaderi paylaşan bir diğer deniz parçası, İzmir Körfezi’dir. Yüz yıl kadar önce, Körfezin<br />

kuzeyinde yer alan Gediz Irmağı Deltası, denize taşınan alüvyonlarla hızla büyüyordu. Bu<br />

durum önlenemezse İzmir Körfezi’nin önü kapanacak ve Körfez bir göl halini alacaktı. 1886<br />

Yılında Gediz Irmağı’nın ağzı bir kanalla daha kuzeye alınarak bu tehlike önlendi.<br />

13


1960’lara değin Körfezin<br />

tabanı temiz bir kum<br />

katmanıyla kaplıydı. Bu<br />

durumuyla İzmir Körfezi, su<br />

altı ve su üstü canlılarının<br />

yaşaması için çok uygun bir<br />

ortam oluşturuyordu.<br />

Körfezin sahillerinden<br />

rahatlıkla denize<br />

girilebiliyordu. Deniz<br />

yüzeyi masmaviydi ve<br />

iyot kokusu etrafa<br />

yayılıyordu.<br />

14


Daha sonra gelişmesi hızlanan İzmir Kenti’nin ve sanayi kuruluşlarının pis su atıklarının<br />

arıtılmadan körfeze akıtılması, hızlı bir kirlenme sürecini başlattı. Burası zamanla balıkların<br />

yaşayamadığı, denize girilemeyen, çevresine pis kokular yayan bir yer durumuna geldi.<br />

Özellikle Bayraklı sahilinde bu kokular en yüksek düzeye ulaştı.<br />

PAMUKKALE’ NİN İŞGALİ ANTİK ÇAĞ’ DA BAŞLADI<br />

Denizli Kenti’nin kuzeyinde, sıcak su kaynaklarının yüzeye çıkarken, apak pamuk yığını<br />

görünüşlü traverten denilen kayaların oluşturduğu bir yerdir Pamukkale.<br />

Roma döneminde, travertenlerin üstündeki<br />

düzlük üzerine “Hierapolis Antik Kenti”<br />

kurulmuştur. Pamukkale’nin işgali iki bin yıl<br />

önce o zamanlar başlamıştır. Binlerce yıl<br />

boyunca da burası kaplıca olarak ta<br />

kullanılmıştır.<br />

15


Antik Kentin bir yerinde 2000 yıl önce, traverten üzerine aile tipi bir mezar yapılmış.<br />

Traverten oluşumu bugüne kadar sürdüğü için mezarın yarısı kireç taşının içine gömülmüş. Antik<br />

mezar belki de 2000 yıl sonra, çatısına kadar travertenin içine gömülecek. Herhalde bu mezar,<br />

yapıldığında travertenin üzerindeydi.<br />

Yaşadığımız çağda<br />

da travertenlerin üzerine<br />

turistik tesislerin<br />

yapılmasına göz<br />

yumulmuştur. Hatta<br />

Denizli Belediyesi ve özel<br />

kuruluşlar otel, motel<br />

yapmışlardır. Suların<br />

kaplıcada ve tesislerde<br />

kullanılmasıyla<br />

travertenlere az su<br />

verilmek zorunda<br />

kalınmıştır. Bunun<br />

sonucunda Pamukkale<br />

travertenleri, pamuk<br />

beyazlığını kaybetmiş ve<br />

kararmıştır. Neredeyse<br />

adını değiştirip “Bozkale<br />

denecek hale gelmiştir.<br />

16


2000 yıldan beri süren bu talana, günümüzde dur denilmiş ve traverten alanındaki bütün<br />

tesisler yıkılmıştır. Artık travertenlere yeterince su verildiği için tekrar beyazlaşma başlamış ve<br />

Pamukkale kurtarılmıştır.<br />

KARAHAYIT: TAŞ OLMUŞ GÖKKUŞAĞI<br />

Pamukkale’ye beş kilometre uzaklıkta bulunan Karahayıt Köyü’nde, sanki kayalaşmış<br />

gökkuşağını andıran rengarenk travertenler bulunur. Karbonik asitli suların yerin derinliklerinde<br />

erittiği çeşitli renkteki minerallerin, yeryüzünde tortullaşması ile gökkuşağını andıran travertenler<br />

oluşmuştur.<br />

17


Karahayıt’ın işgali, Pamukkale’deki gibi çok eski değildir. Ama çok daha vahimdir.<br />

Travertenler köy yapılarıyla ve derme çatma turistik tesislerle iç içedir. Bugüne kadar da Karahayıt<br />

travertenlerinin kurtarılması ile ilgili bir çalışma bulunmamaktadır.<br />

w2km<br />

DENİZİNİ YİTİREN LİMAN: EFES<br />

Küçük Menderes Vadisi boyunca batıya<br />

gidersek, bir zamanların liman kenti olan<br />

Efes’e ulaşırız.<br />

18


Günümüzde bu liman, ırmağın kıyıya<br />

bıraktığı alüvyonların denizi doldurması<br />

sonucunda deniz kıyısından on iki kilometre<br />

kadar içeride kalmıştır.<br />

Günümüz Efes’inin tekrar liman kenti<br />

haline getirilmesi planlanmaktadır. 2000 yıldan<br />

beri biriken milyonlarca ton toprağı ortadan<br />

kaldırarak, körfezi eski haline getirmek<br />

mümkün değildir. Ancak deniz kıyısı ile Efes<br />

arasına bir kanal açılması için hazırlık<br />

yapılmaktadır. Böylelikle küçük tekneler ve<br />

yatlar Efes rıhtımına ulaşabilecekler.<br />

Antik Çağda Asya ve Avrupa arasında<br />

başlıca<br />

kapı durumunda olan Efes, önemli bir liman<br />

kenti idi. Burası aynı zamanda bir bilim, kültür<br />

ve eğitim merkeziydi. Celsus Kütüphanesi’nin,<br />

14.000'e kadar kitaba ev sahipliği yaptığı<br />

düşünülmektedir.<br />

19


Gymnasion, Roma’nın ünlü bir okuludur. Kentin Agorası canlı bir ticaret merkeziydi. 24.000<br />

kişilik Anftiyatro, Teras evleri, Mermer Cadde, Liman Caddesi, Roma Hamamı ve diğer yapıları<br />

ile Anadolu’nun en önemli kentiydi Efes. Dünya’nın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı<br />

da Efes’teydi.<br />

ARTEMİS TAPINAĞI’ NI BİZANSLILAR YIKTI<br />

Antik Çağda Efes’in en önemli yapısı, o zamanlar “Dünyanın Yedi Harikası” ndan biri olan<br />

Artemis Tapınağı’ ydı.<br />

”Dördüncü Yüzyılda Efesli Hıristiyanlar<br />

tapınağa saldırdılar ve yıktılar. Burası<br />

daha sonra Bizans İmparatoru Jüstinyen<br />

zamanında mermer ocağı olarak<br />

kullanıldı. İstanbul’daki yapılarda işe<br />

yarayacak ne varsa hepsi buradan<br />

taşınmıştır ki, Ayasofya’nın sekiz yeşil<br />

billuri sütunu da buradan getirilmiştir.<br />

20


Asırlar geçti, Ondokuzuncu Yüzyıl’da<br />

Mr.Wood adlı bir arkeolog o günkü<br />

hükümetten aldığı bir izinle, geri kalan<br />

kalıntıların çoğunu Londra’daki Britsh<br />

Museum’a taşıdı.”<br />

“Peki, Dünya’nın Yedi Harikasından biri<br />

olarak kabul edilen Artemis Tapınağı’nın<br />

yerinde günümüzde ne var? Bir sütundan<br />

başka hiçbir şeyi yerinde kalmayan, dört<br />

yanı toprak yığıntısıyla çevrili bu yere<br />

günümüzde İngiliz Çukuru adı verildi. Kış<br />

gelince burası yağmur suyu ile dolar, içinde<br />

kurbağalar varaklayıp, kaplumbağalar<br />

yüzer.”<br />

BODRUM MOZOLESİ’ Nİ DEPREM YIKTI,<br />

RODOSLULAR YAĞMALADI<br />

Biraz daha güneye, Mavi Yolculuğun başlangıcı,<br />

güneş ve deniz diyarı Bodrum’a gidelim. Antik Çağda<br />

Halikarnasos adı verilmiş olan Bodrum’da, bir zamanlar<br />

Dünya’nın Yedi Harikasından bir diğeri olan “Bodrum<br />

Mozolesi” bulunuyordu.<br />

Milattan üç asır önce, Halikarnasos Kraliçesi Artemis<br />

tarafından, ölen kocası Mozolos adına yaptırılmış bir<br />

anıttır. Bugünkü anıtsal mezarlara “Mozole” isminin<br />

verilmesinin kaynağı bu yapıdır.<br />

21


Anıtın, yapılışından 1500 yıl sonra bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır.<br />

Daha sonra Onbeşinci Yüzyılda, Saint Jean<br />

şövalyeleri Rodos Adası’ndan Bodrum’a geldiklerinde<br />

Anıtı yıkık olarak gördüler ve kıyıya devasa şekilde<br />

yükselmiş bir kale yaptılar. Bu Kale nasıl yapılmıştır?<br />

Öyküsünü Halikarnas Balıkçısı’ndan dinleyelim.<br />

“Bodrum’da yan yana beyaz evlerin<br />

kıyıladığı, hilal şeklinde iki liman vardır.<br />

Bu iki hilalin birleştikleri yerde, Rodos<br />

Adası’ndan gelen Saint Jean Haçlı<br />

Şövalyelerinin yaptıkları kale yükselir. Kale<br />

denilen bu dağ gibi taş yığınını, bu duvarları<br />

yapmak için daha önce depremde kısmen<br />

yıkılmış olan Halikarnas Mozolesi’ ni<br />

tamamen yıkmışlar, sanat yapıtlarını duvar<br />

taşı diye kullanmışlardır.”<br />

Haçlıların bu Kaleyi bitirmeleri tam yüz<br />

yıl sürmüştür. Rodos Adası’nın Osmanlı<br />

Türkleri tarafından alındığını öğrenince,<br />

Yüz yılda yaptıklarını, bir gün bile<br />

savunamadan, pılılarını pırtılarını toplayıp<br />

Bodrum’u terk etmişlerdir.<br />

Oysa Kalenin duvarları onca yüksekti ki,<br />

insan onu bir torba leblebiyle bile<br />

savunabilirdi.”<br />

22


Bodrum Kalesi, Günümüzde “Su Altı Eserleri Müzesi” olarak kullanılmakta ve turizme hizmet<br />

vermektedir.<br />

MARMARİS’ TEN FETHİYE’<br />

YE SIĞLA ORMANI<br />

Bodrum, ışığın olabildiğince ışık, mavinin<br />

olabildiğince mavi olduğu yerdir. Ama burada<br />

yeşile yoğun olarak rastlanmaz. Onun için biraz<br />

daha güneye, Marmaris-Fethiye kıyılarına gitmek<br />

gerekir. Bu kıyılar, ışığın ve mavinin yanına<br />

yeşilin de katıldığı, kaynaşıp coştuğu cennet<br />

kıyılardır.<br />

23


“Anadolu Sığla Ağacı” adı verilen ve<br />

Dünyada yalnızca Marmaris, Fethiye<br />

civarında yetişen ağaç, görünüş olarak<br />

çınara benzer. Günlük Ağacı da denir. Bu<br />

bitkiden sığla yağı üretilir. Sığla yağı güzel<br />

kokuludur ve iyi bir antiseptiktir.<br />

Eczacılıkta, parfümeride<br />

ve ayrıca buhur olarak<br />

dini mekânlarda<br />

kullanılır.<br />

Mısır Kraliçesi<br />

Kleopatra parfüm<br />

olarak kullanmıştır.<br />

Hipokrat ilaç olarak<br />

yararlanmıştır.<br />

Eski Mısırlılar<br />

mumyalama<br />

sırasında sığla yağı<br />

kullanmışlardır.<br />

Batmış Fenike gemilerinden çıkarılan içi sığla yağı dolu amforalar,<br />

geçmişte bu ürünün Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tuttuğunu<br />

göstermektedir.<br />

24


MAVİ YOL, MAVİ YOLCULUK<br />

Yüksek Anadolu Platosu, Toros sıradağlarındaki yüksekliğini koruyarak Güneybatı<br />

Anadolu’da Akdeniz’e ulaşır.<br />

Orada<br />

Tepeden<br />

tırnağa<br />

birden<br />

kıyılıvermiş<br />

gibi<br />

1100<br />

metre<br />

yükseklikten<br />

yalçın ve<br />

dimdik<br />

olarak<br />

denize<br />

düşer.<br />

25


Halikarnas Balıkçısı bunu şöyle anlatır.<br />

“Bu diklikte deniz, devin göğsü gibi kabarıp inen<br />

soluğanları ile bütün hünerlerini gösterir. Şurada<br />

fısıldar, ötede gök gürültüsü gibi gürler, daha<br />

ötede top gibi patlar.”<br />

”Mırıldanır, söylenir, inler, kızar, çılgın çılgın bağırır, tehdit savurur,cevap alamaz, öfkelenir,<br />

yırtar parçalar, sürer, çeker, kaldırır, döndürür, yalvarır, kumsalı bulunca düşer ve bayılır.”<br />

Böylece Toroslar<br />

Akdeniz’le buluşur.<br />

Bunun sonucunda<br />

Dünyada eşine ender<br />

rastlanan güzellikte<br />

dantel gibi bezenmiş<br />

kıyılar oluşmuştur.<br />

Mavi Yolculuk,<br />

burada başlar,<br />

burada biter.<br />

Gülay Sezer’in<br />

şiiriyle noktalayalım<br />

MAVİ YOLCULUĞU.<br />

26


“Aşklar yüceleşir, dostluklar kenetlenir<br />

Doğaya döner insan şu mavi yolda.<br />

Doruklardan ağaçlar sel gibi akar suya<br />

Denize selam durur çamlar o yamaçlarda.<br />

Parıltılar ok gibi delerken karanlığı<br />

Gökten denize düşer yıldızlar gece koyda.<br />

Bazen çivit renginde masmavi yanar deniz<br />

Bazen zümrüt yeşili büklerin içindeyiz.<br />

Ormanlar gölge gölge mavi yolun üstünde<br />

Şenlenir yüreğimiz anlatılmaz zevkteyiz.”<br />

İÇİNDEKİLER<br />

ÖNSÖZ ........................................................................................................................................................................ 1<br />

UYGARLIK KÖPRÜSÜ ANADOLU ......................................................................................................................... 2<br />

ANADOLU’NUN BACASI: AĞRI DAĞI ................................................................................................................... 2<br />

DAĞIN TEPESİNDEKİ SU: NEMRUT GÖLÜ ........................................................................................................ 3<br />

HARİKALAR DİYARI: KAPADOKYA ...................................................................................................................... 4<br />

BOZKIR’IN RENKLERİ ............................................................................................................................................. 6<br />

BOZKIR’IN İNCİSİ: TUZ GÖLÜ ............................................................................................................................... 8<br />

ALTIN BOYNUZ: HALİÇ ........................................................................................................................................... 9<br />

BALIKLARIN TERKETTİĞİ DENİZ: İZMİT KÖRFEZİ ........................................................................................ 11<br />

İZMİR KÖRFEZİ GÖL OLUYORDU ...................................................................................................................... 13<br />

PAMUKKALE’ NİN İŞGALİ ANTİK ÇAĞ’ DA BAŞLADI ..................................................................................... 15<br />

KARAHAYIT: TAŞ OLMUŞ GÖKKUŞAĞI ........................................................................................................... 17<br />

DENİZİNİ YİTİREN LİMAN: EFES ........................................................................................................................ 18<br />

ARTEMİS TAPINAĞI’ NI BİZANSLILAR YIKTI ................................................................................................... 20<br />

BODRUM MOZOLESİ’ Nİ DEPREM YIKTI, RODOSLULAR YAĞMALADI ................................................... 21<br />

MARMARİS’ TEN FETHİYE’ YE SIĞLA ORMANI ............................................................................................. 23<br />

MAVİ YOL, MAVİ YOLCULUK ............................................................................................................................... 25<br />

27


http://www.cengizcetintas.com/index.html<br />

cencetintas@gmail.com<br />

Bu kitabın her hakkı Cengiz Çetintaş' a aittir. Bilgiler kaynak gösterilmek koşuluyla email,<br />

fotokopi vb yoluyla gönderilebilinir veya çoğaltılabilinir. Ancak bilgilerin tümü dergi, kitap veya<br />

benzer şekillerde yayımlanamaz.<br />

28


29<br />

http://www.cengizcetintas.com/index.html

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!