yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Sempozyum Dizisi No: 67<br />
YARA BAKIMI ve TEDAVISI<br />
ve Sürekli Týp Eðitimi<br />
Komisyonu<br />
Editörler<br />
Uzm. Hem. Þerife Kartal Erdost<br />
Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />
24 Yazar Katilimiyla
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Sempozyum Dizisi No:67<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Editörler<br />
Uzm. Hem. Þerife KARTAL ERDOST, Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
2008© Bu kitabýn bütün haklarý Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Týp Eðitimi Anabilim Dalý<br />
Sürekli Týp Eðitimi Koordinatörlüðü'ne, içeriðinde yer alan bilgi ve görsel materyal ile ilgili her türlü sorumluluk<br />
yazarlara aittir. Kitabýn tamamý ya da bir bölümü yazýlý izin alýnmaksýzýn elektronik yada mekanik yöntemler ile<br />
kopya edilemez, çoðaltýlamaz ve yayýnlanamaz. Kaynak olarak belirtilmek koþulu ile alýntý yapýlabilir.<br />
Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Týp Eðitimi Anabilim Dalý-Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu<br />
Sempozyum Dizisi Yayýn Kurulu<br />
Baþkan<br />
Mehmet YILDIRIM<br />
Anatomi Anabilim Dalý<br />
Üyeler<br />
M.Rýza ALTIPARMAK<br />
Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />
Ertuðrul H. AYDEMÝR<br />
Dermatoloji Anabilim Dalý<br />
Oktay DEMÝRKIRAN<br />
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý<br />
Ahmet Merih DOBRUCALI<br />
Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />
Ertuðrul GAZÝOÐLU<br />
Genel Cerrahi Anabilim Dalý<br />
Haþim MUTLU<br />
Kardiyoloji Anabilim Dalý<br />
Recep ÖZTÜRK<br />
Enfeksiyon Hastalýklarý ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalý<br />
Sabahattin SAÝP<br />
Nöroloji Anabilim Dalý<br />
Lale SEVER<br />
Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />
Hakký Oktay SEYMEN<br />
Fizyoloji Anabilim Dalý<br />
Öner SÜZER<br />
Farmakoloji Anabilim Dalý<br />
Ýsmet ÞAHÝNLER<br />
Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalý<br />
Birinci Basým – Kasým 2008<br />
ISBN: 978-605-5898-00-7<br />
Düzenleme: AKSU Basým Yayýn<br />
0212-588 01 89<br />
Baský/Cilt: Hünkar Ofset<br />
0212-674 71 68<br />
1000 Adet basýlmýþtýr.<br />
www.ctf.edu.tr/stek<br />
www.stek.org
SUNUÞ<br />
Üniversiteler, meslek insanlarý yetiþtirme yanýnda, halkýný her konuda<br />
aydýnlatma ve mezunlarýna güncel bilgileri sunma misyonuna sahiptir. Bu<br />
baðlamda Týp Fakülteleri üzerine düþen görevi en iyi þekilde yapmak<br />
durumundadýr. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> 40 yýllýk geçmiþi ile öncü ve güvenilir bir<br />
kurum olarak saðlýk ve eðitim hizmetini ayný anlayýþla yürütmektedir.<br />
Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, 12 yýl önce kurulan, bugün Týp Eðitimi Anabilim<br />
Dalý ile entegre olarak faaliyet gösteren “Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu (STEK)”<br />
yolu ile baþta mezuniyet sonrasý eðitim (sempozyum ve kurslar) olmak üzere,<br />
Hasta Okulu kavramý ile hastalarýn bilinçlendirilmesi, popüler týp konusundaki<br />
çalýþmalarý ile halkýn aydýnlatýlmasý konularýna aðýrlýk vermiþtir.<br />
Öðretim üyelerimiz, yoðun planlý programlarý yanýnda gönüllü olarak STEK<br />
çatýsý altýnda ek bir katký saðlamaktadýrlar. Kendilerine teþekkürlerimi sunuyorum.<br />
Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, 2006-2007 Eðitim Öðretim Yýlýndan baþlamak üzere<br />
yeni atýlýmlar içindedir. Bu atýlýmlardan ilki, tüm Anabilim Dallarýmýzýn katýlýmý<br />
ile yürütülen “40. YILDA 40 KÝTAP” projemizdir. Birçoðu hazýrlanan ve bir kýsmý<br />
basýlan bu kitaplarýmýz 2008 yýlý içinde bitirilmiþ olacak ve PDF formatýnda da<br />
web sayfamýzda yayýnlanacaktýr. Ýkinci atýlým, klinik dallarda staj derslerinin<br />
“Problem Çözümlü Yöntem” anlayýþý ile yürütülüyor olmasýdýr.<br />
Fakültemizin önümüzdeki dönemde hedeflediði düzeye ulaþmasýnda çok önem<br />
arzeden “Stratejik Planlama Çalýþmalarý” yapýlmýþ, buradan çýkan sonuçlardaki<br />
zayýf yönlerimiz birer birer çözümlenmeye baþlanmýþtýr.<br />
Týp Eðitimi Anabilim Dalýmýzýn iki yeni projesinin de hayata geçirilmesi, hem<br />
Fakültemize TUS'la gelen asistanlarýmýz hem de Týp <strong>Fakültesi</strong> Öðrencilerimizin<br />
eðitimine çok önemli katkýlar saðlayacaktýr. Bunlardan birincisi “Uzmanlýk<br />
Öðrencisi Temel Eðitim Kursu ve buna entegre ACÝL YAÞAM DESTEÐÝ<br />
KURSU”; diðeri ise “SÝMÜLE/YAPILANDIRILMIÞ HASTA<br />
LABORATUVARI”dýr.
Sürekli Týp Eðitimi Komisyonunun sempozyum ve kurs etkinlikleri 2008<br />
yýlýnda da düzenli bir þekilde sürmektedir. 2008 yýlý içinde “Cerrahpaþa Týbbi<br />
Resim Günleri” ve “Týp Eðitimi Öðrenci Kongresi” “Hastane Enfeksiyonlarý:<br />
Korunma ve Kontrol”, “Toplumdan Edinilmiþ Enfeksiyonlara Pratik<br />
Yaklaþýmlar”, “Türkiye'de Sýk Karþýlaþýlan Psikiyatrik Hastalýklar”, Adolesan<br />
Saðlýðý”, “Kardiyoloji Gündemi”, “Prof. Dr. Ayhan Songar II. Davranýþ<br />
Fizyolojisi” sempozyumlarý ile ayrýca “Ýnterakif EKG Kursu” nun üçüncüsü ile<br />
“Film Okuma Kursu”nun ikincisi yapýldý. Periyodik olarak tekrarlanacak “Acil<br />
Yaþam Desteði Kursu” hedeflerimiz arasýndadýr.<br />
2008 Yýlýnýn onüçüncü etkinliði olan “Yara Bakýmý ve Tedavisi” Sempozyumu,<br />
hekimlerimiz ve hemþirelerimizden sýk talep edilen bir konudur. Sempozyumu<br />
gerçekleþtiren yönetici öðretim üyelerimiz Uzm. Hem. Þerife Kartal Erdost ve<br />
Prof. Dr. Oðuz Çetinkale baþta olmak üzere, yazar olarak katký saðlayan öðretim<br />
üyelerimize ve eðitici hemþirelerimize teþekkürlerimi sunuyorum.<br />
Saygý ve sevgilerimle.<br />
Cerrahpaþa Prof. Dr. Halil YANARDAÐ<br />
Kasým 2008 Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Dekaný
ÖNSÖZ<br />
Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi<br />
Komisyonu'nun bu yýl programýnda yer alan ve sempozyum dizisinin<br />
67.etkinliðinin konusu ''Yara Bakýmý ve Tedavisi'' olarak belirlenmiþtir. Yara<br />
konusunda eðitim amaçlý bu sempozyum, Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü<br />
tarafýndan gerçekleþtirilen ikinci toplantý olup bilimsel program ve organizasyon<br />
yine Müdürlüðümüz tarafýndan hazýrlanmýþtýr.<br />
Her meslek grubunda olduðu gibi saðlýk meslek üyeleri de deðiþen ihtiyaçlar<br />
karþýsýnda bilgi ve becerilerini sürekli olarak yenilemek ve geliþtirmek<br />
zorundadýrlar. Hemþirelikte profesyonelleþmenin baþta gelen koþulu kuþkusuz<br />
bilimi ve bilimsel yöntemi yeterince anlamak ve bunu mesleðe yansýtmaktýr. Bu<br />
anlayýþla Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü olarak<br />
bizler, “Yara Bakýmý ve Tedavisi” konulu bu sempozyumu meslektaþlarýmýzla<br />
bilgi paylaþýmý için gerçekleþtirdik.<br />
Týbbýn ilk uðraþý alanlarýndan biri olan ve hala hemen hemen týbbýn tüm<br />
alanlarýný ilgilendiren “<strong>yara</strong> iyileþmesi ve sorunlarý” geliþmekte olan önemli<br />
konulardan biridir. Bunun da ötesinde “sorunlu ve kronik <strong>yara</strong>lar”, bütün<br />
toplumlarda, bütün yaþ gruplarýnda görülen, uzun süren hastalýk hali ve<br />
komplikasyonlar ile seyreden, iyi tedavi edilmediðinde yaþam kalitesini büyük<br />
ölçüde düþürebilen, iþgücü kayýplarýna sebep olan bir hastalýktýr. Akut ve kronik<br />
<strong>yara</strong>larda hasta ve ailesinin, hastane çalýþanlarýnýn <strong>yara</strong>larýn oluþ nedenleri,<br />
görülme yerleri ve olasý sonuçlarý konularýnda eðitilmeleri hem <strong>yara</strong>larýn<br />
önlenmesinde ilk adýmdýr hem de hastaya doðru bakýmýn verilmesini saðlar. Bu<br />
sempozyumda amacýmýz, akut ve kronik <strong>yara</strong>larýn, bakým ve tedavisine iliþkin<br />
güncel yaklaþýmlarý paylaþmak, <strong>yara</strong> iyileþmesi konusunda yenilikleri duyurmak<br />
ve bilgi alýþveriþinde bulunmaktýr. ''Yara Bakýmý ve Tedavisi'' konulu<br />
sempozyumun meslektaþlarýmýzýn <strong>yara</strong> bakým ve tedavisi hakkýndaki bilgi ve
Bu sempozyum için özveride bulunarak katýlan konuþmacýlara, Cerrahpaþa Týp<br />
<strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Komisyonuna, sempozyumla ilgili sponsorluk yapan<br />
tüm ilaç ve týbbi malzeme firma yetkililerine yani “<strong>yara</strong>ya merhem olanlara”<br />
teþekkür ederiz.<br />
Ayrýca Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü olarak<br />
düzenlediðimiz bu bilimsel etkinlikte verdikleri katký ve saðladýklarý olanaklardan<br />
dolayý Fakültemiz Dekaný sayýn Prof. Dr. Halil Yanardað'a, özellikle eðitimler ve<br />
bilimsel etkinliklerde her zaman bizlere destek veren sayýn Dekan Yardýmcýmýz<br />
Prof.Dr. Mehmet Yýldýrým'a ve sayýn Dekan Yardýmcýmýz Prof.Dr.Ceyhun Oral'a<br />
teþekkür ederiz.<br />
Uzm.Hem.Þerife KARTAL ERDOST<br />
Prof.Dr.Oðuz ÇETÝNKALE
YAZARLAR<br />
Prof. Dr. Þamil AKTAÞ<br />
Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp AD<br />
Yard. Doç. Dr. Nuray Akyüz<br />
Ý.Ü Florence Nightingale Hemþirelik Y.O, Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði AD<br />
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Doç. Dr. Yaðmur Aydýn<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Doç. Dr. Gökhan Aygün<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />
Hem. Derya Ceylan<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Yanýk Ünitesi Hemþiresi<br />
Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estatik Cerrahi AD<br />
Uzm. Hem. Selma Çimen<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Psikiyatri AD<br />
Prof. Dr. Orhan Çizmeci<br />
Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Uzm. Hem. Canan Erkan<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Op. Dr. Erdem Güven<br />
Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />
Uzm. Hem. Derya Kaya<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Radyasyon Onkolojisi AD<br />
Hem. Pýnar Ökdemir<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Prof. Dr. Oral Öncül<br />
GATA Haydarpaþa Eðt. ve Arþ. Hast. Enf.Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD
Prof. Dr. Neþe Saltoðlu<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Enf. Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Kalp Damar Cerrahisi AD<br />
Hem. Nurgül Tayran<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Enfeksiyon Kontrol Hemþiresi<br />
Uzm. Dr. Serdar Tuncer<br />
Ýstanbul Bilim Üniversitesi<br />
Uzm. Hem. Tülin Yýldýz<br />
Marmara Üniversitesi Hastanesi<br />
Prof. Dr. Akýn Yücel,<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Prof. Dr. Serdar Yüceyar<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />
Prof. Dr. Ayþe Yüksel<br />
Yüzüncü Yýl Üniversitesi, Týp fakültesi Halk Saðlýðý AD
ÝÇÝNDEKÝLER<br />
Yara iyileþmesi ve Bakýmýnda Temel Ýlkeler........................................................11<br />
Yard. Doç.Dr. Nuray Akyüz<br />
Cerrahi Yaralarýn Takip ve Tedavisi.....................................................................17<br />
Prof. Dr. Serdar Yüceyar<br />
Cerrahi Yaralarda Hemþirelik Bakýmý.................................................................25<br />
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
Stomalý Hastalarda Hemþirelik Bakýmý...............................................................31<br />
Uzm. Hem. Tülin Yýldýz<br />
Basý Yaralarý Taný ve Tedavisi..............................................................................37<br />
Prof. Dr. Akýn Yücel<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnda Korunma ve Hemþirelik Bakýmý...............................................59<br />
Hem. Pýnar Ökdemir<br />
Venöz Ülserlerden Korunma ve Hemþirelik Bakýmý...........................................69<br />
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
Diyabetik Ayak <strong>yara</strong>larý ve Cerrahi Tedavisi........................................................77<br />
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
Diyabetik Ayak <strong>yara</strong>sýnda Mikrobiyoloji ve Antimikrobik Tedavi.......................87<br />
Prof. Dr. Neþe Saltoðlu<br />
Diyabetik Ayak Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý....................................................95<br />
Uzm. Hem. Canan Erkan<br />
Diyabetik Ayak Yarasýndan Korunma................................................................101<br />
Prof. Dr. Ayþe Yüksel<br />
Yanýk Yarasý Tedavisi........................................................................................107<br />
Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />
Yanýk Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý..................................................................119<br />
Hem. Derya Ceylan<br />
Yanýk Enfeksiyonlarý.........................................................................................129<br />
Prof. Dr. Oral Öncül<br />
Yara Enfeksiyonlarý ve Tanýlama.......................................................................145<br />
Doç. Dr. Gökhan Aygün
Yara Enfeksiyonlarýndan Korunma ve Kontrol..................................................159<br />
Hem. Nurgül Tayran<br />
Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarý.............................................................167<br />
Doç. Dr. Yaðmur Aydýn<br />
Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý.........................173<br />
Uzm. Hem. Derya Kaya<br />
Radyasyon Tedavisindeki Cilt Reaksiyonlarýnda Yara Bakýmý..........................185<br />
Uzm. Hem. Derya Kaya<br />
Yaranýn Aþýrý Ýyileþmesi (Hipertrofik Nedbe ve Keloid)....................................191<br />
Uzm. Dr. Serdar Tuncer<br />
Hiperbarik Oksijen Tedavisi..............................................................................199<br />
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
Ateþli Silah, Isýrýk gibi diðer Yaralarda Takip ve Tedavi.....................................207<br />
Op. Dr. Erdem Güven<br />
Deri Bütünlüðü Bozulmuþ Hastaya Psikolojik Yaklaþým...................................215<br />
Uzm. Hem. Selma Çimen<br />
Yara Bakýmý ve Tedavi Ürünlerine genel Bakýþ..................................................231<br />
Prof. Dr. Orhan Çizmeci<br />
Kronik Yara Tedavisi ve Bakýmýnda Týbbi Sorunlar...........................................237<br />
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.11-15<br />
YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />
Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />
Ý.Ü.Florence Nightingale Hemþirelik Yüksekokulu<br />
Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði AD<br />
GÝRÝÞ<br />
Nitelikli Bir Yara Bakýmý; <strong>yara</strong>nýn,<br />
�Ýnfeksiyon etkenleri,<br />
�Travma,<br />
�Zarar verme olasýlýðý yüksek ajanlar ile iliþkisinin kesilmesi,<br />
�Yarada, tekrar cerrahi giriþim gerektirecek koþullarýn oluþturulmamasý ile<br />
saðlanýr.<br />
Yara Bakýmýnýn Amacý;<br />
�Canlý dokularý korumak,<br />
�Travmaya uðrayan bölgede daha fazla doku yýkýmýný ve infeksiyon<br />
geliþimini önlemek,<br />
�Ýyileþmeyi hýzlandýrmak,<br />
�Yaralanmýþ bölgenin fonksiyonlarýný arttýrmak,<br />
�Cilt bütünlüðünü ve diðer organ ve sistemlerde oluþabilecek<br />
komplikasyonlarý önlemektir.<br />
YARA BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />
1-Genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin sürdürülmesi.<br />
�Beslenme; genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin<br />
sürdürülmesinde beslenme çok önemlidir. Yara iyileþmesi için protein,<br />
karbonhidrat, vitamin (C vit), sývý ve mineralleri içeren besin kaynaklarýna<br />
gereksinim duyulur. Gerekli besin maddelerinin yeterince alýnmamasý<br />
durumunda, <strong>yara</strong> iyileþmesi olumsuz yönde etkilenir.<br />
� Sigara Kullanýmý; sigara, prostoglandin ve fibrinojen üretimini azalttýðý<br />
ve vazokonstrüksiyona neden olduðu için, <strong>yara</strong> iyileþene kadar<br />
kullanýlmamasý konusunda hasta bilgilendirilmelidir.<br />
11
Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />
�Bireysel temizlik ve giyim; bireysel temizlik ve giyim uygulamalarý, <strong>yara</strong><br />
pansumanýna ya da drene zarar vermemek için çok dikkatli yapýlmalýdýr.<br />
Bazý saðlýk kurumlarýnda cerrahi uygulamadan 1-2 gün sonra <strong>yara</strong> bölgesi<br />
açýk býrakýlabilir. Eðer <strong>yara</strong> bölgesi özel bir sargý ile kapatýlmýþsa, hareket<br />
ederken bu sargýlarýn çýkarýlmamasýna özen gösterilmelidir. Islak<br />
pansumanlar, ameliyattan sonra ilk 24 saat içinde deðiþtirilmelidir. Banyo,<br />
<strong>yara</strong>ya kapatýlan transparan bir film ile duþ þeklinde yapýlmalýdýr. Giysiler<br />
<strong>yara</strong> bölgesini sýkmamalý, gevþek ve rahat olmalýdýr. Yaradan sýzan kan ve<br />
benzeri atýklarla giysiler ve yatak takýmlarý kirlenebilir. Hemen<br />
deðiþtirilmelidir. Ýnfekte <strong>yara</strong>larda kötü koku oluþabilir, gerekli önlemler<br />
alýnmalýdýr.<br />
2-Akut Giriþimler<br />
�Gözlem ve Yaþam Bulgularýnýn Kontrolü<br />
- Sürekli gözlem (Kanama kontrolü, inflamasyon belirtilerinin, drenajýn<br />
renginin ve kokusunun ve infeksiyon bulgularýnýn gözlenmesi),<br />
- Yara iyileþmesinin kaydedilmesi <strong>yara</strong> iyileþmesinin temelini oluþturur.<br />
�Ateþ Kontrolü<br />
Ateþ yönetiminde en önemli nokta, ateþi oluþturan nedenin belirlenmesidir.<br />
Ateþ çoðunlukla, zarar verici bir olayla ilgili olmasýna karþýn, beden sýcaklýðýndaki<br />
yükselme bireyin savunma mekanizmasý için <strong>yara</strong>rlý olabilir. Hastanýn ateþini<br />
düþürmek için; ateþ düþürücü (antipiretik) ilaçlar verilir (Düzenli aralýklarla 2-4<br />
saat). Soðuk uygulama yapýlýr (kompres, pike). Böylece buharlaþma yoluyla<br />
sýcaklýk kaybý saðlanýr.<br />
�Dinlenme-Hareketsizlik ve Uyku<br />
Ýnflame olan bölgenin dinlendirilmesi ve hareketsiz tutulmasý inflamatuvar<br />
süreci kýsaltýr, onarým sürecine yardýmcý olur, metabolik gereksinimi düþürür.<br />
Alçý, tesbit materyali ve bandaj ile hareketsizlik <strong>yara</strong> debrisi ve kanama olasýlýðýný<br />
azaltýr. Dinlenme ise oksijen ve besinlerin etkili kullanýlmasýný saðlar. Yarada<br />
oluþan aðrý ya da akýntýnýn verdiði rahatsýzlýk nedeniyle hastanýn uyku düzeni<br />
bozulabilir. Uygun giriþimlerle hastanýn rahatsýzlýk hissi azaltýlabilir.<br />
�Yaralý Bölgenin Yükseltilmesi<br />
Ýnflamasyon bölgesindeki ödemi, dolayýsýyla aðrýyý azaltýr. Venöz dönüþü<br />
kolaylaþtýrýr. Dolaþýmý hýzlandýrarak iyileþme için gerekli olan besin maddelerinin<br />
ve oksijenin etkili kullanýlmasýna yardýmcý olur.<br />
�Yaralý Bölgenin Oksijenlenmesi<br />
Fibroblastlarýn farklýlaþmasý, kollojen sentezinin hýzlandýrýlmasý, hücre<br />
bölünmesi ve geliþimi için gereklidir.<br />
12
YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />
�Soðuk ve Sýcak Uygulama<br />
Soðuk uygulama; travmadan hemen sonra uygulanýr. Ödem, aðrý ve<br />
konjesyonu azaltýr.<br />
Sýcak uygulama; 24-48 saat sonra uygulanýr. Ýnflame bölgede dolaþýmý hýzlandýrýr.<br />
�Yara Bakýmý<br />
Amaç; kirli ve infekte <strong>yara</strong>larý iyileþmeye hazýrlamak için temizlemek ve<br />
normal iyileþme gerçekleþinceye kadar <strong>yara</strong>nýn temiz kalmasýný saðlamaktýr. Yara<br />
bakýmý ve pansumanýn tipi <strong>yara</strong>nýn türü, geniþliði ve özelliðine göre deðiþir.<br />
Primer iyileþen <strong>yara</strong>larda insizyonun kuru steril bir pansumanla kapatýlmasý<br />
yeterlidir. Cerrahi insizyonlar bazý koþullarda açýk býrakýlabilir.Temiz<br />
<strong>yara</strong>/<strong>yara</strong>lanmalarda þeffaf (transparan) pansumanlar (sprey) kullanýlabilir.<br />
Sekonder iyileþmeye býrakýlan <strong>yara</strong>nýn bakýmý ise kýrmýzý, sarý ve siyah <strong>yara</strong><br />
olarak farklýlýk gösterir.<br />
�Ýnfeksiyon Kontrolü<br />
- Aseptik koþullara uyulmalý,<br />
- Kontaminasyonu önlemek için hastanýn <strong>yara</strong> bölgesine dokunmasýna izin<br />
verilmemeli, kendisine ve çevresine yönelik tüm önlemler alýnmalýdýr.<br />
- Þüpheli durumlarda ya da infeksiyon geliþtiðinde kültür alýnmalý, duyarlýlýk<br />
testleri yapýlmalý ve etkili antibiyotik verilmelidir.<br />
- Gerektiðinde profilaktik amaçlý antibiyotik kullanýlabilir.<br />
- Hastada infeksiyon geliþmiþ ise diðer hastalarý ve saðlýk çalýþanlarýný<br />
koruyucu önlemler alýnmalýdýr.<br />
�Psikolojik Giriþimler<br />
Hastalar; insizyon ya da <strong>yara</strong>nýn oluþturacaðý nedbe ya da þekil bozukluðu ve<br />
<strong>yara</strong> drenajýnýn fazla olmasý nedeniyle stres yaþayabilirler. Pansuman deðiþtirirken<br />
uygun olmayan yüz ifadelerinin kullanýlmasý (yüz buruþturma vb.), <strong>yara</strong> ile ilgili<br />
bir sorun olduðu izlenimini vererek hastada endiþe ve korku <strong>yara</strong>tabilir.<br />
Hemþirenin <strong>yara</strong> bakýmýndaki bilgi ve becerisi de hastanýn psikolojisini etkileyen<br />
önemli bir faktördür.<br />
Hastaya <strong>yara</strong>nýn iyileþme süreci ve iyileþme sýrasýnda meydana gelen<br />
deðiþiklikler ile ilgili gerekli açýklamalarýn yapýlmasý, ondaki korku ve endiþelerin<br />
azaltýlmasýnda etkili bir yaklaþým olacaktýr.Yara bakýmýnda gözardý edilmemesi<br />
gereken önemli bir nokta “ bakýmýn sadece <strong>yara</strong> ile sýnýrlý olmadýðý, hastanýn bir<br />
bütün (biyo-psiko-sosyal) olarak ele alýnmasý gereðidir.”<br />
3-Evde Bakým<br />
Hasta ve Ailesi,<br />
�Ýyileþme gerçekleþinceye kadar, hastanýn dinlenmesi, yeterli beslenmesi ve<br />
13
Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />
�fiziksel-emosyonel stresin en aza indirgenmesi,<br />
�Rehabilitasyon döneminde, kontraktür, yapýþýklýk ve sekonder infeksiyon<br />
gibi komplikasyonlar yönünden, <strong>yara</strong>nýn gözlenmesi,<br />
�Ýlaç tedavisinin devam ettiði koþullarda:<br />
- Yara bakýmý ve pansuman deðiþimi,<br />
- Yara iyileþmesinin anormal göstergeleri konularýnda eðitilir.<br />
PANSUMANLAR<br />
Ýdeal bir pansumanýn özellikleri ;<br />
� Yara iyileþmesini hýzlandýrmalý,<br />
� Yaraya nemli ortam saðlamalý,<br />
� Yaranýn kurumasýna izin vermeksizin fazla eksüda ve toksik maddeleri<br />
ortamdan uzaklaþtýrmalý,<br />
� Kokuyu önlemeli,<br />
�Yara yüzeyinin sýcaklýðýný korumalý,<br />
�Havadan <strong>yara</strong> yüzeyine mikroorganizma geçiþine izin vermemeli,<br />
� Oksijen deðiþimine izin vererek hücre göçüne ve bölünmesine yardýmcý<br />
olmalý,<br />
� Hematom ya da hipertrofik skar oluþumunu önlemeli,<br />
� Pansuman deðiþimi sýrasýnda <strong>yara</strong>ya zarar vermemeli,<br />
�Yara kenarýndaki ciltte travma ve doku hasarýna neden olmamalý,<br />
� Aðrýyý azaltmalý,<br />
�Kolay bulunan, uygulanan ve pahalý olmayan bir ürün olmalýdýr.<br />
Negatif Basýnç Tedavisi (Vacuum-Assisted Closure VAC)<br />
Akut ve kronik <strong>yara</strong>larda iyileþmeyi hýzlandýrmak amacýyla <strong>yara</strong> üzerine<br />
kontrollü ve lokalize negatif basýnç kullanýmý saðlayan, invazif olmayan bir<br />
yöntemdir. Yara bölgesini steril bir biçimde kapatarak, buraya sürekli ya da aralýklý<br />
olarak negatif basýnç (emme) uygulama temeline dayalý bir tedavi yöntemidir.<br />
Bu teknik, <strong>yara</strong>daki boþluklarý doldurmak için özel süngerler, <strong>yara</strong>yý örtmek<br />
için, yapýþkanlý yarý geçirgen kapamalar, <strong>yara</strong> ile cihaz baðlantýsýný saðlayan ve<br />
basýncý düzenleyen bir düzenek (T.R.A.C.Pad Therapeutic Regulated Accurate<br />
Care), bir toplayýcý kap ve negatif basýnç oluþturan bir cihazdan oluþur. Kapama<br />
üzerinden küçük bir delik açýlarak TRAC ped yerleþtirilir, VAC cihazý ile <strong>yara</strong>nýn<br />
baðlantýsý saðlanýr. 100-150 mmHg ile 48 saat sürekli, daha sonra aralýklý<br />
çalýþtýrýlýr. 48-72 saat arasý pansuman deðiþtirilir.<br />
14
KAYNAKLAR<br />
YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />
1. Akyolcu, N. (1992). Yaralarda hemþirelik bakýmý. Akyürek, F. (Ed). Ýçinden Cerrahi<br />
Hastalýklarý Hemþireliði. 2. Baský, Anadolu Üniversitesi, Eskiþehir, 87-97.<br />
2. Akyolcu, N. (1998). Yara ve bakýmý. Aksoy, G. (Ed). Ýçinden Cerrahi Hastalýklarý<br />
Hemþireliði El Kitabý. Birlik Ofset, 1. basým, Ýstanbul, 19-32.<br />
3. Akyolcu, N. (2000). Yara iyileþmesi ve bakýmýnda temel ilkeler. Ýçinden Yara Bakým ve<br />
Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film Merkezi, Ýstanbul.<br />
4. Aslan, F.E. (1998). Yara bakýmý. Olgun, N., Aslan F.E. ve Kuðuoðlu, S. (Ed). Ýçinden Acil<br />
Bakým, Yüce Yayým, Ýstanbul, 362-378.<br />
5. Ayello, A.A. (1997). Caring for the perioperative client. Potter, P.A. ve Perry, A.G. (Eds).<br />
th<br />
Ýçinden Fundamentals of Nursing, 4 Edition, Mosby- Year Book, St. Louis.<br />
6. Black, M.J. (1997). Wound healing. Black, J.M. ve Jacobs, E.M. (Eds). Ýçinden Medicalth<br />
Surgical Nursing. 5 edition, W.B. Saunders Company, USA, 426-434.<br />
7. Cuzzell, J. ve Workman, M.L. (2006). Intervention for Clients with skin problems.<br />
Workman, M.L. ve Ignatavicius, D.D. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Critical<br />
Thinking for Collobrative Care, Fifth Edition, Elsevier Saunders, St.Louis, 1575- 1595.<br />
8. Erdil, F. ve Elbaþ, N. (1999). Doku zedelenmesi ve <strong>yara</strong> iyileþmesi. Ýçinden Cerrahi<br />
Hastalýlarý Hemþireliði, 3. Baský, 72 Tasarým Ofset, Ankara, 67-83.<br />
9. Karadað, A. (2004). Yara bakým hemþireliði. Hemþirelik Forumu, Kasým- Aralýk Sayýsý:1-<br />
8.<br />
10. Lewis, S.M. (2000). Inflamation and infection. Lewis, S.M., Heitkemper, M.M. ve<br />
Dirksen, S.R. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing. Fifth edition. Mosby, St. Louise,<br />
189-203.<br />
11. Lewis, S.M. ve Ayello, E.A. (2004). Inflamation, infection and healing. Lewis, M.S.,<br />
Heitkemper, M.M. ve Dirksen, R.S. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Assesment<br />
and Management of Clinical Problems,. 6th Edition, Mosby-Year Book, St. Louis, 204-<br />
214.<br />
15
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.17-24<br />
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />
Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Genel Cerrahi Anabilim Dalý<br />
Dokuda oluþan hasarýn, kaybýn veya doku devamlýlýðýndaki bozukluðun<br />
onarýlmasý organizmanýn en önemli iþlevlerinden birisidir. Bu onarýcý iþlemin<br />
amacý hasarlý organýn fonksiyonunun ve doku bütünlüðünün saðlanmasýdýr.<br />
Ýyileþme genellikle yeni geliþen bir bað dokusu olan “skar” dokusu ile tamamlanýr<br />
ve dokunun hasar öncesindeki durumuna kavuþmasý insan için mümkün deðildir.<br />
Cerrahinin uygulanabilirliði için hayati önemi olan bu fonksiyonla cerrahlarýn<br />
yakýn ilgilerinin Edwin S. Smith papiruslarý gibi bilinen en eski kanýtlardan beri<br />
süregeldiði görülmektedir.<br />
Hasarlý dokunun iyileþmesi mükemmel düzenlenmiþ hücresel ve<br />
biyokimyasal olaylar zinciri ile saðlanýr. Bazý evrelere ayrýlarak anlaþýlmasý<br />
saðlanabilen bu olaylar, birbirini izleyen basamaklardan çok bir devamlýlýk içinde<br />
tamamlanan mekanizmalardýr. Dokuda oluþan hasarýn ve kaybýn yaný sýra birçok iç<br />
ve dýþ faktörler bu onarým iþleminin baþarýsýný ve süresini etkilemektedir.<br />
Ýyileþmeyi kötü etkileyen faktörlerin fazlalýðý ve daha uzun onarým süresi ile<br />
iþlemin tamamlanmasý durumunda daha fazla skar dokusu geliþimi görülebilir.<br />
“Kapatýlabilen <strong>yara</strong>” nýn iyileþmesi baþarýlý cerrahi sanatý için en önemli<br />
unsurlardan biridir. Oluþumunu takiben belirli tekniklerle <strong>yara</strong> kenarlarýnýn<br />
yaklaþtýrýlarak kapatýlmasý “primer onarým/iyileþme” olarak bilinir.<br />
Kapatýlamayan <strong>yara</strong>larýn iyileþmesi geniþ reepitelizasyon ve kontraksiyonla<br />
gerçekleþir. Bu iyileþme tipi “Spontan veya sekonder onarým/iyileþme” olarak<br />
bilinir. Fazla kontaminasyon riski olan veya öncesinde “debridman” vs. gibi<br />
iþlemleri gerektiren <strong>yara</strong>larda belirli bir zaman için açýk býrakýlma sonrasýnda<br />
uygulanan kapatma iþlemi ile gerçekleþen iyileþme “ tersiyer veya gecikmeli<br />
primer onarým/iyileþme” olarak isimlendirilir.Travma sonrasýndaki <strong>yara</strong>lar ile<br />
cerrahi giriþimler için bilinçli olarak <strong>yara</strong>týlan “cerrahi <strong>yara</strong>”larýn bakým ve<br />
tedavileri farklýlýklar göstermektedir. Vücudun deðiþik bölgelerinde çeþitli<br />
17
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />
patolojilerin tedavisi için yapýlan insizyonlarýn bakým ve tedavileri de birçok<br />
farklýlýklar içerirler.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong> tipleri<br />
Cerrahi giriþimin tipine ve amacýna uygun olarak primer, sekonder, ve tersiyer<br />
iyileþme planlanan <strong>yara</strong>larýn bakýmý, gözlenmesi, deðerlendirilmesi , ve tedavisi<br />
deðiþiklikler içerir.<br />
Cerrahi Yaralarýn sýnýflandýrýlmasý;<br />
1-Temiz: Acil olmayan, inflamasyonsuz, primer olarak kapatýlabilen, ve<br />
solunum, sindirim, safra yollarý, genital ve üriner sistemlerde açýlma olmadan<br />
uygulanan giriþimlerin <strong>yara</strong>larý (Ör: Tiroid, fýtýk vs. cerrahisi ),<br />
2- Temiz-kontamine: acil ameliyatlar , temiz <strong>yara</strong>larda belirtilen sistemlerde<br />
kontrollü açýlma ve hafif bulaþma olan giriþimlerin <strong>yara</strong>larý,<br />
3- Kontamine : Yukarda belirtilen sistemlerde açýlma ile, enfekte veya enfekte<br />
olmayan materyelin anlamlý miktarda dökülmesi ile seyreden giriþimler, ( 4 saat ) penetran <strong>yara</strong>lar, olarak<br />
yapýlmaktadýr.<br />
Primer iyileþmeyi saðlayan ve uygun kapatýlma iþleminin yapýldýðý temiz<br />
<strong>yara</strong>larda komplikasyon geliþmediði sürece sonuç mükemmeldir. Ýyileþme hýzlý ve<br />
az skar dokusu ile gerçekleþir. Sekonder iyileþmeye býrakýlan <strong>yara</strong>larda süreç uzun<br />
ve komplike seyreder. Geliþen bir komplikasyon nedeniyle açýlan veya bu riski<br />
taþýdýðý düþünülerek ( Ör: kirli <strong>yara</strong>lar ) açýk býrakýlan <strong>yara</strong>lar bir süre sonra<br />
kapatýldýklarýnda gecikmeli primer iyileþmeden bahsedilir ve takipleri ve<br />
tedavileri farklý özellikler içerirler .<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larýn kapatýlmasý:<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larýn kapatýlmasý için günümüzde birçok materyel bulunmaktadýr.<br />
Dikiþ ile kapatýlma en sýk uygulanan yöntemdir. Dikiþ ( sütür ) materyelleri<br />
emilebilen ve emilmeyenler olarak iki ana gruba ayrýlýrlar. Emilebilen dikiþ<br />
materyelleri bu sürenin uzunluðuna baðlý olarak deðiþik alt grublarda ( 10 ile 200<br />
gün arasýnda )olabilirler. Dikiþ materyellerinin tek lif ( monoflaman ) ( Ör:naylon,<br />
polipropilen ) veya örgü ( poliflaman ) ( Ör: ipek ) tipi olarak üretim farklýlýklarý<br />
vardýr. Cerrahi giriþimin özelliklerine ve kapatýlan <strong>yara</strong> katlarýna göre de bu<br />
materyellerin kullanýmlarý farklýlýklar gösterir. En üst tabaka olan dermisin<br />
kapatýlmasýnda emilebilen dikiþlerin özellikle intradermal olarak<br />
uygulanabilmesine karþýn, günümüzde emilmeyen dikiþ materyelleri daha sýklýkla<br />
kullanýlmaktadýr.<br />
18
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larýn oluþturulma tekniði, kapatýlma sýrasýnda dikiþlerin<br />
yerleþtirilmesi ve uygun sürede alýnmasý komplikasyon geliþtirme risklerinin<br />
yanýnda kozmetik olarak iyi bir sonuçla iyileþmelerinde de etkilidirler.<br />
Özellikle cildin kapatýlmasý için metal zýmba ( stapler ) kullanýmý da göze<br />
çarpmaktadýr. Zýmba veya dikiþ materyellerinin konulmasý ile insizyon yanýnda<br />
geliþen noktasal skar izlerinin olmamasý düþüncesiyle yapýþkan bantlar ( steril strip<br />
) ve doku yapýþtýrýcýlarý da günümüzde <strong>yara</strong> kapatýlmasý amacýyla<br />
kullanýlabilmektedir.<br />
Primer olarak kapatýlan ve herhangi bir komplikasyonun geliþmediði<br />
belirlenen cerrahi <strong>yara</strong>larda dikiþlerin alýnma süreleri bölgelere göre farklýlýklar<br />
gösterir. Dikiþlerin sürelerine uygun alýnmasý fazla skar veya <strong>yara</strong> ayrýlmasý gibi<br />
istenmeyen sonuçlarla karþýlaþýlmamasý açýsýndan önemlidir. Yüz derisinin sahip<br />
olduðu hýzlý iyileþme olanaðý ve býrakýlmalarý sonucunda da fazla skar dokusu<br />
geliþimi nedeniyle kötü kozmetik sonuç oluþturabilen sütürler 3.-5. günde<br />
alýnmalýdýrlar. Saçlý deri , göðüs, sýrt, ve karýn bölgelerinde uygulanan dikiþler 7.-<br />
12. gün arasýnda alýnabilirler. Ekstremitelerde hareketsiz alanlar için 8. gün normal<br />
olabilirken, aksi durumlarda 12. güne kadar beklenilmesi uygun görülmektedir.<br />
Cerrahi Yaranýn takibi ve bakýmý<br />
Yara iyileþmesinin belirli aþamalarý vardýr. Ýyileþmenin evreleri hakkýnda bilgi<br />
sahibi olmak takip, bakým, ve <strong>yara</strong>nýn deðerlendirilmesi için çok önemlidir. Yara<br />
iyileþmesini, infeksiyon, hematom, yabancý cisimler, nekroz, iskemi, mekanik<br />
stres gibi lokal faktörlerin yanýnda , beslenme bozukluðu, albumin seviyesi<br />
düþüklüðü, anemi, diyabetes mellitus, baðýþýklýk azlýðý,ve bazý ilaçlarýn ( Ör:<br />
kortikosteroidler) kullanýmý gibi sistemik faktörler de etkilemektedir.<br />
Primer olarak prensiplerine uygun kapatýlan <strong>yara</strong>larda komplikasyon geliþme<br />
oraný düþüktür. Birleþtirilen cilt kenarlarýnýn üzeri 24-48 saat içinde hafif<br />
epitelizasyonla örtülür. Bu tip <strong>yara</strong>larda örtücü pansuman malzemelerinin<br />
özellikle bu süreden sonra kullanýlmadýðý birçok uygulama göze çarpmaktadýr.<br />
Kapatýlan cerrahi <strong>yara</strong> katlarýnýn sayýsý, kalýnlýðý, ve iyileþme özellikleri giriþimin<br />
yerine ve tipine göre deðiþmektedir. Ör: Appendektomi iþlemi sonrasýnda pariyetal<br />
periton, karýn duvarý kaslarý, fasya, cilt altý , ve cilt sýrasýyla dikilerek kapatýlýr. Bu<br />
nedenle <strong>yara</strong>larýn takibinde lokal pansuman ve gözlemlerin yanýnda hastanýn<br />
mobilizasyonu , fizyoterapi yaklaþýmlarý ve cerrahi uygulamaya baðlý olarak<br />
sistem fonksiyonlarýnda geliþebilecek sorunlarýn gözlenmesi de iyileþme<br />
sürecinde bir arada deðerlendirilmesi gereken faktörlerdir.<br />
Postoperatif dönemde cerrahi <strong>yara</strong>nýn doðru olarak deðerlendirilebilmesi için<br />
hastanýn ameliyat öncesi durumu hakkýnda bilgi sahibi olunmasý bakým kriterlerini<br />
de etkilemektedir.<br />
19
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>nýn deðerlendirilmesinde yukarda belirtilen <strong>yara</strong> sýnýflandýrmasý,<br />
cerrahi giriþimin tipi, yeri , ve kapatma metodu gibi özellikleri dikkate alýnmalýdýr.<br />
Bu nedenle cerrahi <strong>yara</strong>nýn takibinde oluþturulmuþ bir form kullanýlmasý ve<br />
günlük takiplerle düzenli olarak kayýtlanmasý önemlidir. Yara takip formlarýnda<br />
belirlenecek kriterlerde;<br />
�Cerrahi iþlemin tarihi,<br />
�Cerrahi giriþimin tipi, ( temiz, temiz-kontamine <strong>yara</strong> vs.belirlenebilmesi<br />
için de önemli)<br />
�Yaranýn bölgesi,<br />
�Yaranýn tipi ( kapalý, açýk, ve drenaj tipi )<br />
�Yara boyutu ( kapalý-uzunluk, açýk – alan boyutu )<br />
�Kapatma iþleminin tipi<br />
�Yara drenaj özellikleri ( kapalý- miktar, içerik, açýk- akýntýnýn özellikleri)<br />
�Yara kenarlarýnýn durumu ( açýk- epitelizasyon )<br />
�Aðrý<br />
�Enfeksiyon<br />
�Koku,<br />
�Renk,<br />
� Þiþlik,<br />
�Yara yataðýnýn durumunun ( debris, nekrotik doku, granulasyon dokusu vs )<br />
kayýtlanmasý olarak sýralýyabiliriz.<br />
Özellikle açýk <strong>yara</strong>larýn takib ve deðerlendirilme aþamalarý için, hasta onayý da<br />
alýndýktan sonra, fotoðraflanmasý sürecin geliþimi hakkýnda önemli bir kayýt<br />
olabilir. Ancak <strong>yara</strong>nýn fotoðrafýnýn çekilmesi hastanýn sosyokültürel yapýsýna<br />
göre sorunlar içerebilir. Bu nedenle dikkatle uygulanmasý önemlidir.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larda uygulanan drenaj iþlemleri de hastanýn postoperatif takibinde<br />
önemlidir. Cilt altý gibi yüzeyel alanlarýn drenajý genellikle kapatýlan insizyona<br />
yakýn küçük yeni bir açýklýktan yerleþtirilen vakumlu- emici sistemler veya<br />
“penrose” gibi yumuþak dren materyelleri ile yapýlmaktadýr. Gelen drenaj<br />
sývýsýnýn, rengi, miktarý ve kokusunun bakým sýrasýnda gözlenmesi gerekmektedir.<br />
Drenaj sisteminin uygun çalýþmasýna , debris, pýhtý gibi materyeller ile<br />
týkanmamasýna gayret gösterilmeli ve bu nedenle de periyodik olarak takip<br />
edilmelidir. Cerrahi giriþimin tipine göre daha derin planlardan uygulanan drenaj<br />
iþleminin ayrýca takibi, sistemin düzgün çalýþmasý ve gelen içeriðin kaydý da<br />
önemli olmaktadýr. Drenaj sýrasýnda istenmeyen <strong>yara</strong> ýslanmalarý altta geliþen bir<br />
komplikasyonun habercisi olabildiði gibi , <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi için gereken<br />
koþullarýn bozulmasýna ve komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle dren<br />
kenarlarýnýn sýzýntýlar açýsýndan kontrolü ve normal olmadýðý düþünülen seyrin<br />
dikkatle düzeltilmesi ve gözlenmesi önemlidir.<br />
20
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />
Cerrahi <strong>yara</strong> komplikasyonlarý:<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larýn takibi sýrasýnda geliþebilecek olan sorunlar;<br />
1-Hematom veya seroma<br />
2- Ýnfeksiyon<br />
3- Yara ayrýlmasý , olarak belirtilebilirler.<br />
Bu komplikasyonlar <strong>yara</strong> iyileþmesini kötü olarak etkileyen faktörlere baðlý<br />
olabildiði gibi teknik problemler sonucunda da görülebilir.<br />
Hematom ve seroma<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>da hematom geliþimi yetersiz hemostaz sonucunda ve<br />
antikoagulan ilaç kullanan veya kanama defekti olan hastalarda görülebilir. Yarada<br />
biriken kan deri yüzeyinde kabarýklýk ve ekimotik ( mor ) renk deðiþikliði<br />
oluþturabilir. Dikiþ aralarýndan hemorajik sýzýntý görülebilir. Hematomun<br />
geniþliðine ve miktarýna baðlý olarak hastada hipotansiyon, taþikardi, ve<br />
hematokrit düþüklüðü geliþebilir. Geliþme hýzýna ve iþlem bölgesine göre<br />
fonksiyonel bozukluklara neden olabilir ve acil giriþim gerekli olabilir . Özellikle<br />
Tiroidektomi sonrasý geliþen hematomda solunum zorluðu görülebilir , acil<br />
drenaj ve kanamanýn yeniden kontrolu gerekmektedir. Geniþ ve ciddi sorunlara yol<br />
açabilecek olan hematomlarda ameliyathane koþullarýnda drenaj ve kanama<br />
kontrolü gereklidir. Küçük hematomlar <strong>yara</strong>nýn tipi ve bölgesine göre hafif baskýlý<br />
pansuman yöntemleri ile kontrol edilebilirler ve hematomun spontan olarak<br />
rezorbe olmasý beklenebilir. Hematomun <strong>yara</strong>da infeksiyon geliþme riskini<br />
arttýrdýðý da akýlda tutulmalýdýr.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>da seroma oluþmasý katlar arasýnda kan yada cerahat içermeyen<br />
açýk pembe renkli sývý birikimidir. Geniþ doku disseksiyonunun yapýldýðý flep<br />
kaydýrma , büyük insizyonel herni giriþimleri veya lenfatik disseksiyon sonrasýnda<br />
görülebilir. Ýþlem alanýna emici dren yerleþtirilmesi ile önlenebilir. Yarada þiþlik ,<br />
rahatsýzlýk, hafif aðrý gibi belirtilerle tanýnabilir. Birkaç gün sonra veya dren<br />
alýndýktan sonra geliþen seroma injektör ile aspire edilebilir. Ýnatçý durumlarda<br />
yeniden emici dren yerleþtirilmesi iþlemi uygulanabilir.<br />
Ýnfeksiyon<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larýn infekte olmasý günümüzde “cerrahi alan infeksiyonu” olarak<br />
isimlendirilmektedir. Bu isimlendirme sadece cildi deðil, iþlemin uygulandýðý tüm<br />
cerrahi giriþim kompartmanlarýný da kapsamaktadýr.Genel olarak % 10 oranýnda<br />
görülmektedir.Yüzeyel olarak yukarda belirtilen <strong>yara</strong> sýnýflamasýndaki<br />
kontaminasyon riskine göre temiz ile kirli arasýnda belirlenen <strong>yara</strong>larda<br />
infeksiyon geliþimi risk %1-2 den % 40 oranlarýna doðru artarak deðiþmektedir.<br />
Endojen veya eksojen kaynaklý bakteriler bütün <strong>yara</strong>larda bulunabilir. Ancak <strong>yara</strong><br />
infeksiyonu, kontaminasyon riskine de baðlý olarak geliþen kolonizasyonun<br />
21
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />
artmasý ve immunolojik reaksiyonlarý da aþan bir bakteriyel yerleþimle gerçekleþir.<br />
Yara iyileþmesi de kesintiye uðrar.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>da infeksiyon , bazý özel mikroorganizmalarla geliþenlerinde 1-2<br />
gün gibi çok erken olabilmelerinin yanýnda, genellikle 3-4. günlerde ortaya çýkar.<br />
Yarada eritem, sertlik, ödem, þiþlik , ve ýsý artýþý geliþebilir.Ciddi infeksiyonlarda<br />
ateþ yükselmesi olabilir. Yara alanýnda aðrý veya rahatsýzlýk hissi ve lokal<br />
muayenesinde hassasiyet tespit edilir. Yaradan doðrudan veya açýlarak yapýlan<br />
giriþimle purulan, hemopurulan veya seropurulan akýntý geliþi olur. Yara ayrýlmasý<br />
geliþebilir.<br />
Yaradan geliþen hafif seropurulan akýntý her zaman infeksiyon belirtisi<br />
olmayabilir. Yað nekrozu olarak isimlendirilen bu durum þiþman ve cilt altý yað<br />
dokusu kalýn hastalarda dokunun kanlanmasýnýn az olmasýna, fazla<br />
elektrokoterizasyon kullanýmýna veya bazý teknik nedenlere baðlý olarak<br />
geliþebilir. Yaradaki lokal bulgular infeksiyondan daha hafif seyreder. Drenajýný<br />
takiben birkaç günde iyileþir.<br />
Cerrahi alan infeksiyonunun önlenmesi çabalarý en önemli aþama olarak<br />
gözlenmektedir. Yaradaki yabancý cisim, nekrotik doku ,ve drenler gibi cerrahi<br />
giriþimin özelliklerine göre alýnabilecek önlemlerin yanýnda , bazý uygulamalarýn<br />
da infeksiyon geliþimini engelleme açýsýndan önemine dikkat çekilmektedir.<br />
Hastanýn preoperatif temizliði ve giriþim bölgesinin traþý ( cerrahi giriþime en<br />
yakýn uygun zamanda yapýlmalýdýr), cerrahi giriþim öncesi ellerin dikkatli<br />
yýkanmasý ve sterilizasyon prensiplerine uygun çalýþma, kapatma metodlarý ve<br />
giriþim süresi , postoperatif <strong>yara</strong> bakýmý ve pansuman prensiplerine dikkat<br />
edilmesi gibi faktörler de infeksiyon geliþimini etkilemektedirler.<br />
Yara infeksiyonunun düþünüldüðü durumda drenaj sýrasýnda gelen<br />
materyelden kültür ve antibiyogram için örnek alýnýr.Yeterli drenaj en önemli<br />
tedavi aþamasýný oluþturur. Serum fizyolojik ile irrigasyon uygulanýr. Pansuman,<br />
gelen akýntýnýn durumuna göre belirlenen sýk aralýklarla deðiþtirilmelidir. Ciddi ve<br />
derin <strong>yara</strong> infeksiyonunda antibiyoterapi uygulanmalýdýr.<br />
Yara ayrýlmasý :<br />
Yara iyileþmesini kötü olarak etkileyen faktörler sonucunda cerrahi <strong>yara</strong>larda<br />
tüm veya birkaç katta ayrýlma geliþebilir. Özellikle karýn insizyonlarýnda tüm<br />
katlarý içeren bir ayrýlma karýn içi organlarýn dýþa çýkýþýna neden olabilir.<br />
“Evisserasyon” olarak isimlendirilen bu durumda acil giriþim gereklidir.<br />
Postoperatif ileri bir zamanda geliþen ayrýlma ile “insizyonel herni” geliþir. Daha<br />
önce belirtilen ve iyileþmeyi kötü etkileyen faktörler <strong>yara</strong> ayrýlmasýna neden<br />
olabilirler. Ancak özellikle karýn insizyonlarýnda geliþen intraabdominal<br />
komplikasyonlarýn da bu soruna neden olabileceði unutulmamalýdýr.<br />
22
CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />
Primer olarak kapatýlan <strong>yara</strong>larda ilk haftada “iyileþme kabarýklýðý veya sýrtý”<br />
olarak isimlendirilen normal ciltten hafifçe daha sert bir kalýn hat geliþir. Bu bulgu<br />
<strong>yara</strong>nýn hafif ve dikkatlice palpasyonu ile fark edilir. Bunun geliþmemesi <strong>yara</strong>da<br />
ayrýlma riski olduðunu düþündürmelidir. Karýn insizyonlarýnda postoperatif<br />
dönemde özellikle 5-8. günlerde <strong>yara</strong>dan bol miktarda serohemorajik ( pembe<br />
renkli ) sývý sýzýntýsý geliþi <strong>yara</strong> ayrýlmasý için çok önemli bir bulgudur. Yara<br />
ayrýlmasý 14. günde de geliþebilir Böyle bir durumda akýntýnýn geldiði yerdeki cilt<br />
dikiþlerinden birkaçý alýnarak <strong>yara</strong>nýn derin katlarý muayene edilir. Karýn içi<br />
organlarýn görülmesi veya ayrýlma þüphesi durumunda <strong>yara</strong> üzeri serum<br />
fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezle örtülerek ameliyathane ortamýnda acil giriþime<br />
alýnýr. Giriþim süresine kadar hastanýn düz yatýrýlmasý , evissere olan organlarýn<br />
içeri gönderilmesine uðraþýlmamasý da gerekmektedir.<br />
Yara Bakýmý :<br />
Pansuman özellikleri kapalý ve açýk býrakýlan <strong>yara</strong>lara göre deðiþmektedir.<br />
Kuru herhangi bir akýntýnýn geliþmediði temiz <strong>yara</strong>larda sýk pansuman<br />
uygulanmasýna gerek yoktur. 24-48 saat sonra açýk býrakýlabilirler. Ancak<br />
giriþimin yerine göre <strong>yara</strong>nýn dýþ ortamla temasýnýn kesilmesi ve yeni<br />
travmalardan korunmasý amacýyla ince bir pansuman malzemesi ile kapatýlabilir.<br />
Pansuman aralýklarý ve <strong>yara</strong>nýn gözlenmesi 24 saat veya daha uzun sürelerle<br />
olabilir.<br />
Açýk <strong>yara</strong>larýn bakýmý belirli özellikler gösterir. Yaranýn temizlenmesi iyileþme<br />
sürecine yardýmýn önemli bir basamaðýdýr. Yaradaki debrisi, nekrotik doku ve<br />
kalýntý pansuman malzemelerini temizleme çok önemlidir.Yara yataðýnýn serum<br />
fizyolojik ile yeni travmalar oluþturmadan temizlenmesi tercih edilmelidir.<br />
Hastaya iþlem sýrasýnda en az rahatsýzlýðýn ve en az aðrý hissinin verilmesi için<br />
çaba gösterilmelidir. Yaranýn temizlenmesi serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlarla<br />
dikkatlice yapýlabildiði gibi , injektör yardýmý ile irrigasyon yöntemi de<br />
uygulanabilir. Ýrrigasyon sýrasýnda iðnenin takýlý olmamasýna dikkat edilmelidir.<br />
Bu hastaya verilebilecek zararýn yanýnda saðlýk çalýþanýnýn korunmasý açýsýnda da<br />
önemlidir.<br />
Açýk <strong>yara</strong>larýn deðerlendirilmesinde ve bakýmýnda oluþturulmasý gereken<br />
faktörlerde T (Tissue ): doku özellikleri( debris, nekrotik doku), I: infeksiyon veya<br />
inflamasyon, M (Moisture ): <strong>yara</strong>nýn nemliliðinin dengesi, E( epitelizasyon ):<br />
<strong>yara</strong> kenarlarýnýn gözlenmesi, olarak belirlenen “TIME” prensibinin<br />
tamamlandýðý bir çalýþma uygun yaklaþým olarak göze çarpmaktadýr.<br />
Yaralara uygulanan pansuman malzemeleri günümüzde çok çeþitlilik<br />
kazanmýþtýr. Bunlarýn <strong>yara</strong>nýn ve hastanýn özelliklerine göre þeçilerek kullanýlmasý<br />
önemlidir. Ýyi bir pansuman malzemesi için istenilen kriterleri;<br />
23
Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />
-Yarayý bakteri ve yabancý cisim etkisinden korumalý,<br />
-Yara eksudasýný emmeli,<br />
-Yaranýn ýsý ve sývý kaybýný önlemeli,<br />
-Uygun baský ile ödemi azaltýp, ölü boþluklarý azaltmalý,<br />
-Yara üzerine yapýþmamalý,<br />
-Ilýk ve nemli bir ortam saðlamalý ( epitelizasyonu arttýrýr, aðrýyý azaltýr ) ,<br />
-Uygun estetik görünümde olmalýdýr, þeklinde sýralayabiliriz.<br />
Cerrahi birimlerde tedavi gören hastalarýnýn hastaneden taburcu edilmesiyle<br />
birlikte dikkat edeceði bilgiler de kendisine verilmelidir. Uygulanan cerrahi<br />
giriþime özel bilgilerin yanýnda iyileþmesinin belirli bir zaman alacaðý <strong>yara</strong>nýn<br />
bakýmý,periyodik kontrolleri, hareket , egsersiz, dinlenme, ve iþe baþlama<br />
hakkýnda bilgilendirme de çok önemlidir.<br />
Kaynaklar:<br />
1- Vuolo JC. Assesment and management of surgical wounds in clinical practice . Nursing<br />
Standard 2006; 20 ; 46-56<br />
2- Hamzaoðlu Ý. Cerrahi <strong>yara</strong>larda tedavi. Yara Bakým ve Tedavi Kursu ( 23-24 Mayýs 2000 ) .<br />
Ý.Ü. Basýmevi ve Film merkezi, Ýstanbul , 2000 ; s: 75-79.<br />
3- DeBoard RH, Rondeau DF, Kang CS, Sabbaj A, McManus JG. Principles of Basic Wound<br />
Evaluation and Management in the Emergency Department. Emerg Med Clin N Am 2007;<br />
25: 23-29<br />
4- Squires A. Documenting Surgical incision site care. Nursing 2003 ; 33: 74<br />
5- Ayello EA, Baranoski S, Salati DS.A Survey of Nurses' wound care knowledge. Advances<br />
in Skin&Wound Care 2005 ; 18; 268-275<br />
6- Fleck CA. Wound Assesment Parameters and Dressing Selection.Advances in Skin &<br />
Wound Care. 2006 ; 19 : 364-70<br />
7- Hahler B. Surgical wound dehiscence.Medsurg Nursing 2006 ; 15: 296-300.<br />
8- Watret L, White R. Surgical Wound management: The role of dressing. Nursing Standard<br />
2001; 15: 59-69<br />
9- Carville K. Which dressing should I use ? It all depends on the “TIMEING”. Australian<br />
Family Physician 2006; 35: 486-489.<br />
24
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.25-30<br />
CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />
Cerrahi giriþimler, ciddi psikososyal sorunlara yol açma potansiyelindedir.<br />
Hastada hastalýktan kurtulma umut ve beklentisi yanýnda psikolojik açýdan kendi<br />
bedenini, yaþantýsýný denetleyemeyeceði endiþesine, ölüm korkusuna neden<br />
olabilmektedir. Daha önceleri stresin kaynaðý uyuyup uyanamama korkusu iken,<br />
günümüzde internetin yaygýn kullanýmý ile hastalarýn geçirilecek operasyon<br />
sonrasý ameliyatýn ilk gününden iyileþme dönemine kadar, yaþanabilecek her türlü<br />
komplikasyon, <strong>yara</strong> iyileþmesi, bu ameliyatlardan sonra kendilerini nelerin<br />
beklediði, operasyonun yaþam tarzlarýný nasýl þekillendireceði gibi konularda<br />
doðru veya yanlýþ bilgi sahibi olmalarý daha çok tedirginlik duymalarýna neden<br />
olmaktadýr. Tüm bu bilinmezlik denklemi içinde kiþilerin ameliyattan sonra en<br />
erken dönemde eski yaþantýsýna geri dönebilmesi çok önemlidir. Bunun için bireyi<br />
ameliyat öncesi dönemde ameliyata en iyi bir þekilde hazýrlamak ve ameliyat<br />
sonrasýnda iyi bir bakýmla hastaneden taburcu etmek gerekmektedir.<br />
Ameliyat öncesi tam teþekküllü bir þekilde operasyona hazýrlanan hastalar,<br />
geçirilecek operasyonun büyüklüðüne göre, ameliyat sonrasý dönemde cerrahi<br />
insizyon ile servise kabul edilirler. Bu cerrahi insizyonlarýn hýzlýca kapanmasý için<br />
serviste sunulacak <strong>yara</strong> bakýmýnýn niteliði, hastanýn <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktiren<br />
kronik bir hastalýðý olup olmamasý gibi faktörler önemli olacaktýr. Bu nedenle<br />
cerrahi kliniklerde <strong>yara</strong> bakýmý hemþirelik bakýmýnýn içerdiði olmazsa olmaz<br />
unsurlardan biridir.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>lar, herhangi bir cerrahi iþlemden sonra oluþan açýk insizyon ya<br />
da laparoskopik <strong>yara</strong>larý içermektedir. Tüm cerrahi <strong>yara</strong>lar ameliyat sonrasý ve<br />
hasta taburcu edildikten sonra da özel bakým gerektirir.<br />
Cerrahi Yara Sýnýflandýrmasý:<br />
Temiz Yara: Ýnfeksiyon bulgusu olmayan, elektif þartlarda olan, gastrointestinal<br />
25
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
sisteme, genitoüriner sisteme ve solunum sistemine herhangi bir giriþimin<br />
olmadýðý, antiseptik teknikte aksama bulunmayan <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Ýnguinal herni,<br />
multinodüler guatr ( MNG ) ameliyatlarýnda yapýlan insizyonlar bu sýnýflamaya<br />
girerler.<br />
Temiz Kontamine Yara: Önemli bir bulaþma olgusu olmayan, antiseptik<br />
teknikte minimal aksama olan, mekanik drenaj uygulanmýþ, gastrointestinal<br />
sisteme veya solunum sistemine kontrollü giriþim yapýlan, orofarenks veya<br />
genitoüriner sisteme veya safra yollarýna herhangi bir enfeksiyon olmadan<br />
giriþimde bulunulmuþ <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Akut olmayan safra kesesi taþý operasyonlarý,<br />
apendektomi.<br />
Kontamine Yara: Antiseptik teknikte önemli aksama olan, akut pürülan<br />
olmayan inflamasyon bulgularýnýn var olduðu, enfekte gastrointestinal sisteme<br />
veya enfekte safra yollarýna giriþimin olduðu gastrointestinal sistemden major<br />
kaçak olduðu akut ve travmatik <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Kolorektal cerrahi giriþimler,<br />
perfore apendektomi.<br />
Kirli Ýnfekte Yara: Tedavi gecikildiði ( eski travmatik <strong>yara</strong>lar ile ilgili<br />
cerrahiler), dýþarýdan kirli travma olduðu durumlarda <strong>yara</strong> bölgesinde ölü<br />
dokunun ve yabancý cismin bulunduðu, operasyon etrafýnda inflamasyonun ve<br />
pürülan akýntýnýn olduðu <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Ateþli silah <strong>yara</strong>lanmasý, peritonit, kolon<br />
perforasyonu.<br />
Cerrahi Yaralarýn Ýyileþmesini Etkileyen Genel Faktörler:<br />
�Enfeksiyon,<br />
�Beslenme durumu,<br />
�Oksijenlenme ve kanlanma,<br />
�Diyabet ve þiþmanlýk,<br />
�Kortikosteroid kullanýmý,<br />
�Rasyasyon ve kemoterapi,<br />
�Nitelikli <strong>yara</strong> bakýmý,<br />
�Yatak istirahatý,<br />
�Bireyin kiþisel bakýmý,<br />
�Stres ve hastanýn psikolojik durumu,<br />
�Sigara içilmesidir.<br />
Cerrahi Yaralarýn Ýyileþmesini Etkileyen Lokal Faktörler:<br />
�Yara bölgesinde bulunan enfeksiyon,<br />
�Yabancý cisim,<br />
�Lokal iskemi,<br />
�Dikiþ materyalleri,<br />
�Cerrahi teknik.<br />
26
Dikkatli ve özenli yapýlan cerrahi sonrasý bakýmda:<br />
�Yara iyileþmesi hýzlanýr,<br />
�Enfeksiyon riski azalýr,<br />
�Skar doku oluþumu azalýr,<br />
�Aðrý azalýr.<br />
Cerrahi <strong>yara</strong> bakýmýnda en önemli amaç enfeksiyon geliþmeden hastayý en<br />
kýsa zamanda hastaneden taburcu etmektir.Yara iyileþmesi uzar ise hastanýn<br />
hastanede kalýþ süresi uzayacaktýr. Örneðin kolorektal cerrahi sonrasý cerrahi alan<br />
enfeksiyonu oraný %9 ile %27 arasýnda deðiþmekte olup hastanýn taburcu olmasý<br />
5- 20 gün arasý uzamaktadýr.<br />
Bu da beraberinde bir çok sorunu getirecektir. Buna baðlý olarak;<br />
�Hastanýn beslenme durumu bozulacak,<br />
�Hastanýn kan tablosu bozulacak,<br />
�Hastanýn psikolojik durumu bozulacak,<br />
�Hastanýn genel durumu bozulacaktýr.<br />
CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Bunun için hemþirelerin dikkat etmesi gereken noktalar aþaðýdaki gibidir:<br />
Cerrahi <strong>yara</strong>larda iyileþme durumu yönünden ameliyat öncesi hazýrlýkta<br />
aþaðýdaki noktalar önemlidir.<br />
o Hastanýn beslenme durumundaki bozukluklar giderilmelidir ( proteinden<br />
zengin diyet verilmesi).<br />
o Hastanýn baðýrsak temizliðinin yapýlmalýdýr (Özellikle batýn, mide, kolon<br />
ameliyatlarýnda).<br />
o Hastanýn bölge temizliði ameliyat sabahý yapýlmasý tercih edilmelidir. (<br />
Tüy dökücü kremler tercih edilmeli, traþ býçaðý önerilmemelidir ).<br />
o Hasta mümkünse antiseptik içeren ( povidin iyotlu ve klorheksidin<br />
glukonatlý) sabunlarla banyo yapmasý saðlanmalýdýr.<br />
Ameliyattan sonra cerrahi insizyonla servise gelen hasta yataðýna alýnýp,<br />
pozisyon verildikten sonra;<br />
�Hastanýn damar yolu, solunum yolu açýklýðý saðlanýr,<br />
�Yaþam bulgularý kontrol edilir,<br />
�Ýnsizyon bölgesinde kanama, þiþkinlik, kýzarýklýk, morarma olup olmadýðý<br />
kontrol edilir,<br />
�Eðer dren varsa çalýþýp çalýþmadýðý, drenin kapalý olup olmadýðý kontrol<br />
edilir,<br />
�Aðrý pompasý varsa çalýþýp çalýþmadýðý kontrol edilir,<br />
27
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
�Eðer nazogastrik tüpü ( NGT) varsa kontrol edilir,<br />
�Derlenme notu kontrol edilir ve hastaya uygulanan ilaçlar kontrol edilir,<br />
�Hemþire vital bulgular takip ve tedavi formuna tüm bulgular kayýt edilir,<br />
Ameliyat sonrasý bu takipler devam ederken cerrahi <strong>yara</strong> takibi en önemli<br />
takiplerin birini oluþturmaktadýr. Yara bakýmý hemþire ve doktorun<br />
sorumluluðundadýr. Cerrahi <strong>yara</strong>larýn bakýmýnda en önemli hemþirelik bakýmlarý<br />
ise <strong>yara</strong>nýn kontrolu, temiz tutulmasý, ve dren/hemowak var ise durumunun<br />
kontrol edilmesidir.<br />
Bunun için yapýlacaklar ise;<br />
Temiz Yaralar ve Temiz Kontamine Yaralar:<br />
�Ýnsizyon yerinin takibi: Hasta ameliyattan gelince kontrol edilir, daha<br />
sonra hastanýn genel durumuna göre yaþam bulgularý takip edildikçe<br />
kanama- hematom- þiþkinlik- aðrý yönünden kontrol edilir.<br />
�Dren takibi yapýlýr gelen mayi miktarý, rengi, yoðunluðu açýsýndan<br />
deðerlendirilir.<br />
�Yara daima kuru ve temiz tutulur.<br />
�Ameliyat sonrasý 1. günde pansuman yenilenir.<br />
�Yara travmalardan korunur.<br />
�Yara bakýmý yapýlýrken hastanýn rahat ettiði pozisyon kullanýlýr.<br />
�Hastaya ilk 24 saat aldýðý çýkardýðý takibi yapýlýr.<br />
�Ameliyat sonrasý 1.günden itibaren hastaya proteinden zengin diyet verilir.<br />
�Hasta ve yakýnlarýna <strong>yara</strong> bakýmý hakkýnda bilgi verilerek katýlýmlarý<br />
saðlanýr.<br />
�Hastaya taburcu olduktan sonra evde yapmasý gerekenler hakkýnda bilgi<br />
verilir<br />
( Beslenme durumu, fiziksel aktivite durumu vb.).<br />
Kontamine Yaralar ve Kirli Enfekte Yaralar:<br />
Kontamine <strong>yara</strong>lar ve kirli enfekte <strong>yara</strong>larda hemþirelik bakým ilkeleri<br />
benzerlik gösterdiði için birlikte ele alýnmýþtýr.<br />
�Ýnsizyon yeri takibi: Hasta ameliyattan gelince kontrol edilir. Daha sonra<br />
daha sonra hastanýn genel durumuna göre yaþam bulgularý takip edildikçe<br />
kanama- hematom- þiþkinlik-aðrý yönünden kontrol edilir.<br />
�Ameliyatýn 3- 5. gününden sonra enfeksiyon belirtileri ortaya<br />
çýkacaðýndan, ateþ- gerginlik- kýzarýklýk-aðrý gibi enfeksiyon belirtileri<br />
kontrol edilir.<br />
�Dren takibi yapýlýr gelen mayi, miktarý, rengi, yoðunluðu açýsýndan<br />
28
�Yara daima temiz tutulur.<br />
�Pansuman 8 veya12 saatte bir yenilenir.<br />
�Yaranýn çevresi bül, maserasyon yönünden gözlenir.<br />
�Yaranýn rengi kontrol edilir ( pembe: epitelizasyon mevcut, kýrmýzý:<br />
granülasyon mevcut, siyah: nekroz mevcut, yeþil:enfeksiyon mevcut).<br />
�Gerekirse <strong>yara</strong>nýn derinliði ve geniþliðinin ölçümü yapýlýr.<br />
�Kirlenen ped miktarý rengi kokusu kayýt edilir.<br />
�Hastaya 24 saat aldýðý çýkardýðý takibi yapýlýr.<br />
�Yara travmalardan korunur.<br />
�Yara bakýmý yapýlýrken hastanýn rahat ettiði pozisyon kullanýlýr.<br />
�Hasta ve yakýnlarýna <strong>yara</strong> bakýmý hakkýnda bilgi verilir.<br />
�Hasta ve yakýnlarýna aseptik teknik hakkýnda eðitim yapýlýr.<br />
�Hasta odasýna ziyaretçi kýsýtlamasý yapýlýr.<br />
Pansuman <strong>yara</strong> tedavi yöntemlerinde en çok kullanýlan yöntemdir.<br />
Pansuman yapýlmasýndaki amaç ise:<br />
�<br />
CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
�Yarayý dýþ etkilerden korumak,<br />
�Eksudayý absorbe etmek,<br />
�Kan ve sývý kaybýný önlemek,<br />
�Travma ve bakterilere karþý engel oluþturmak,<br />
�Ýzolasyon,<br />
�Yara aðrýsýný azaltmak,<br />
�Estetik görünüm.<br />
Pansuman Yapýlýrken Dikkat Edilecek Noktalar ise:<br />
�Eller yýkanýr,<br />
�Ýnsizyon bölgesindeki kirli pedler non steril eldiven ile çýkarýlýr,<br />
�Eller yýkanýr,<br />
�Steril eldiven kullanýlýr,<br />
�Islak pansuman, basýnçlý pansuman, kuru pansumandan hangisinin<br />
yapýlacaðýna doktor karar verir,<br />
�Her zaman steril gazlý bez kullanýlýr,<br />
�Yara silmede antiseptik solüsyonlar (povidon iyot) kullanýlýr,<br />
�Eðer <strong>yara</strong> kirli ve enfekte ise etrafý antiseptik solüsyonlar (povidon iyotla)<br />
silindikten sonra <strong>yara</strong> %0,9 NaCl ile temizlenir,<br />
�Her insizyon hattý için ayrý gazlý bez kullanýlýr,<br />
�Pansuman yukarýdan aþaðýya tek bir yönde silinir,<br />
�Her temizlemeden sonra kirli materyal ortamdan uzaklaþtýrýlýr,<br />
29
Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />
�Her temizlemeden sonra kirli materyal ortamdan uzaklaþtýrýlýr,<br />
�Yara her açýldýðýnda enfeksiyon, hematom ve gerginlik yönünden kontrol<br />
edilir,<br />
�Temiz <strong>yara</strong>lar 2-3 gün sonra açýk býrakýlýr,<br />
�Pansumanlar her zaman temiz tutulmalýdýr,<br />
�Tüm kirli materyaller enfekte atýk çöpüne atýlýr.<br />
Sonuç olarak cerrahi <strong>yara</strong> bakýmý en önemli hemþirelik bakýmlarýndan biridir.<br />
Çünkü tedavisi uzayan bir <strong>yara</strong> bakýmý, hastanede kalýþ süresini uzattýðý için hem<br />
hastanýn hem de ailesinin yaþamýný olumsuz yönde etkilemekte, hastane<br />
maliyetlerini artýrdýðý için de ek bir yük getirmektedir.<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Aydýn, S.. Akça, T..Çolak, T..: Cerrahi Hastalarda Taný ve Fizik Muayene, Nobel Týp<br />
Kitabevi, Adana, 2008<br />
2. Bakan, N., Eman, N., Koþar, N., Yara Bakým ve Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film<br />
Merkezi, Ýstanbul, 2000<br />
3. Erbil, Y., Deðerli, Ü.: Cerrahi Komplikasyonlar, Güneþ Týp Kitabevi, Ankara, 2008<br />
4. Kuðu, N.. Berkan, Ö.. Akyüz, G..:”Ameliyat Olan Ve Olmayan Kronik Periferik<br />
Hastalýðý Olan Olgularda Anksiyete Ve Depresyon Düzeyleri” Anadolu Psikiatri<br />
Dergisi, 2001, S:213-221<br />
5. Rafterry , A.: Cerrahi El Kitabý, And Danýþmanlýk Yayýnevi, 2001<br />
6. Titiz, M. Ý., Þelimen D., Yatlý, T; Hastane Enfeksiyonlarýna Güncel Yaklaþým, Yeni<br />
Buket Yayýn Evi , Ýstanbul, 1997<br />
7. www.sesiahs.health.nsw.gov.au<br />
30
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.31-35<br />
STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />
Stoma Yunancadan gelen bir kelime olup 'açýklýk' veya 'aðýz' anlamýna<br />
gelmektedir. Barsak stomasý, barsaðýn karýn duvarýna aðýzlaþtýrýldýðý açýklýða<br />
verilen isimdir. Stomalar geçici ya da kalýcý olabilir. Geçici stomalar, stoma<br />
açýlmasýný gerektiren durum ortadan kalktýktan sonra kapatýlýrken, kalýcý stomalar<br />
yaþam boyu kalmaktadýr.<br />
Barsak stomalarý ikiye ayrýlmaktadýr:<br />
1. Kolostomi<br />
2. Ýleostomi<br />
KOLOSTOMÝ NEDÝR?<br />
Kolostomi, ameliyatla kolon lümeninin karýn duvarýna aðýzlaþtýrýlmasý<br />
iþlemidir. Baþlýca fonksiyonu, barsak içeriðinin dýþarý atýlmasýný saðlamaktýr.<br />
Kolostomiler kalýn barsak üzerindeki yerlerine göre isimlendirilmektedirler.<br />
Ayrýca, cerrahi teknik ve aðýzlaþtýrma þekillerine göre de sýnýflandýrýlabilirler (uç<br />
kolostomi, loop kolostomi gibi).<br />
STOMA ENDÝKASYONLARI<br />
�Ülseratif Kolit, Chron hastalýðý gibi durumlarda,<br />
�Distalde tümör varlýðýnda,<br />
�Anorektal kanserlerde,<br />
�Kolorektal <strong>yara</strong>lanmalarda ve<br />
�Perinenin geniþ yanýklarý gibi nadir durumlarda da uygulanmaktadýr.<br />
�STOMA KOMPLÝKASYONLARI<br />
�Prolapsus,<br />
31<br />
Uzm. Hemþ. Tülin YILDIZ<br />
Marmara Üniversitesi Hastanesi
Tülin YILDIZ<br />
�Dermatit,<br />
�Retraksiyon,<br />
�Parastomal Herni,<br />
�Post-operatif kanama,<br />
�Stenoz,<br />
�Nekroz,<br />
�Metabolik komplikasyonlar,<br />
�Parastomal enfeksiyon,<br />
�Evisserasyon,<br />
�Fistül ve<br />
�Barsak týkanmasý þeklinde görülebilmektedir.<br />
Stomada oluþabilecek komplikasyonlarýn çoðu önlenebilir niteliktedir. Uygun<br />
ameliyat öncesi planlama, cerrahi teknik ve ameliyat sonrasý bakým<br />
komplikasyonlarý önlemede büyük önem taþýmaktadýr.<br />
Komplikasyonlarý azaltmak için yapýlacak ilk iþlem ise; stoma yerinin iyi<br />
seçilmesidir. Burada dikkat edilecek nokta, barsaðýn gerilme olmaksýzýn yeterli<br />
kan akýmý ile dýþarýya alýnmasý iþlemidir. Stoma yerinin seçimi; hastanýn ameliyat<br />
sonrasý baðýmsýzlýðýný sürdürmesinde, kolostomi ile yaþamýný düzenlemede ve<br />
torba bakýmýný gerçekleþtirmede önem taþýmaktadýr. Bu nedenle kolostomili<br />
hastanýn eðitimi, özellikle evde bakým düþünülerek ele alýnmalýdýr.<br />
AMELÝYAT ÖNCESÝ HAZIRLIK VE HASTA EÐÝTÝMÝ<br />
Stoma bireyin tüm yaþam sürecini etkilemekte, bireyin alýþtýðý ve sürdürdüðü<br />
yaþam sürecinden farklý bir yaþam biçimine uyumunu gerektirmektedir. Bu<br />
nedenle stoma uygulamasý birey için, hem fizyolojik hem de psikolojik sorunlarýn<br />
ortaya çýktýðý bir süreçtir.<br />
Ameliyat öncesi bakýmýn en önemli yönü “Danýþmanlýk Ve Eðitimdir”.<br />
Stomalý bireyin bakýmýnda stoma hemþiresine önemli roller düþmektedir. Stomalý<br />
bireyi bilgilendirme, stoma bakýmýný öðretme, danýþmanlýk yapma, taburculuk<br />
sonrasý bakýmý koordine etme, saðlýk ekibi ile iþbirliði içinde hastalarýn<br />
gereksinimlerini karþýlama, bakýmýn sürekliliðini saðla<strong>yara</strong>k hasta ve ailelerinde<br />
kendine güven oluþturma ve en önemlisi de hastalara baðýmsýzlýklarýný<br />
kazandýrma, stoma hemþiresinin rolleri arasýndadýr.<br />
HASTALAR HANGÝ KONULARDA BÝLGÝLENDÝRÝL MELÝDÝR?<br />
Kolostomi ile bir yaþam süreci, hastalarda ani reaksiyonlara neden olmaktadýr.<br />
Ýster kalýcý, ister geçici olsun, hasta ve yakýnlarý tarafýndan kolostominin kabulü<br />
oldukça zordur.<br />
Hastalarýn çoðunun yüksek sesle ya da içinden sorduðu ilk sorular:<br />
32
�Bana ne yapýlacak?<br />
�Neye benziyor?<br />
�Ne kadar büyüklükte ve nerede olacak?<br />
�Sonraki yaþamým nasýl olacak? gibi hasta için önemi büyük olan<br />
sorulardýr.<br />
�Bu nedenle hasta ve yakýnlarýnýn bu konuda bilgilendirilmeleri çok<br />
önemlidir. Bilgilendirmede ;<br />
�GI sistemin yapýsý ve fonksiyonlarý anlatýlmalýdýr.<br />
�Barsak bölümleri çizilerek gösterilmeli, olasý çýkarýlacak kýsým ve<br />
stomanýn yeri iþaretlenmelidir.<br />
�Stomanýn görünümü, hassasiyeti ve fonksiyonu tanýmlanmalýdýr.<br />
�Bakým konusunda hasta ve yakýnlarý eðitilmelidir.<br />
�Diðer ostomili bireylerle görüþmesi saðlanmalýdýr.<br />
�Ameliyat sonrasý eðitim planý; saðlýklý stomanýn özelliklerini, stoma<br />
torba sistemini, torba deðiþtirme iþlemini, peristomal deri bakýmý ve<br />
korunmasýný içermelidir.<br />
AMELÝYAT SONRASI KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />
Stomalý bireylerde ameliyat sonrasý stomaya uyum uzun zaman alabilmektedir.<br />
Stomalý hasta kendini normal bir kiþi olarak kabul etmemekte ve iþe <strong>yara</strong>madýðýný,<br />
artýk normal bir yaþam sürdüremeyeceðini düþünebilmektedir. Stomalý bireylerin<br />
karþýlaþtýklarý bu sorunlar uygun bakým ile önemli ölçüde azaltýlabilmektedir. Bu<br />
nedenle ameliyat sonrasý bakýmýn ana ilkelerinden biri; “temel kolostomi bakým<br />
becerilerinin” hastaya kazandýrýlmasýdýr .<br />
KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />
� Stomanýn deðerlendirilmesi,<br />
� Kolostomi torbasýnýn deðiþtirilmesi,<br />
� Deri bakýmý ve temizliðinin öðretilmesi,<br />
� Diyet,<br />
� Sosyal aktiviteler ve<br />
� Kolostomiye iliþkin sorunlar olarak ele alýnabilir.<br />
STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Stomanýn Deðerlendirilmesi Ve Kolostomi Torbasýnýn Deðiþtirilmesi<br />
�Tüm malzemeler hazýrlanýr .<br />
�Ýþlem öncesi torba boþaltýlýr, miktar kaydedilir.<br />
�Pozisyon verilir.<br />
�Cildi tahriþ etmemek için torba yavaþça çýkarýlýr.<br />
�Ilýk su ile stoma çevresindeki tüm atýklar temizlenir ve yumuþak bir<br />
þekilde kurulanýr, stomanýn rengine dikkat edilir.<br />
�Hasta torbalý veya torbasýz banyo yapabilir.<br />
33
Tülin YILDIZ<br />
�Torba 1/2 ya da 2/3'ü dolduðu zaman boþaltýlýr.<br />
�Koku giderici ya da önleyici filtreler kullanýlýr.<br />
Deri Bakýmý Ve Temizliðinin Öðretilmesi<br />
Kolostominin stomal açýklýðý genellikle pembe veya kýrmýzý renktedir.<br />
Ýntestinal mukozada küçük kan damarlarýnýn fazlalýðýndan dolayý stoma, parmakla<br />
týrmalandýðýnda ya da bir havlu ile ovuþturulduðunda kolaylýkla kanayabilir.<br />
Dýþkýnýn içeriðindeki bazý kimyasal maddeler deride tahriþe yol açabileceðinden,<br />
deri bakýmý ve temizliði önemlidir. Stoma, etrafýnda duyu sinirleri olmadýðý için<br />
hassas ve rahatsýz edici deðildir, bu nedenle deri temizliðinde dokunmakla aðrý<br />
hissi uyanmayacaðý hastaya açýklanmalýdýr.<br />
Stoma çevresindeki derinin bakýmý; ýlýk su ve yumuþak bir kaðýt mendil veya<br />
gazlý bezle yapýlmalýdýr. Torbayý çýkardýktan sonra stoma ve çevresi silinmeli ve<br />
sildikten sonra iyice kurulanmalýdýr. Sývý / katý yað ve pomadlar, temizlikte eter ve<br />
benzeri maddeler kesinlikle kullanýlmamalýdýr.<br />
Diyet<br />
Stomalý bireyler istedikleri her þeyi yiyebilirler. Ancak beslenmenin iyi<br />
dengelenmiþ olmasý gerekmektedir. Birey, gaz ve koku arttýrýcý yiyecekler<br />
konusunda bilgilendirilmelidir.<br />
Stomalý bireylerin de herkes gibi kabýz veya ishal olabileceði unutulmamalýdýr.<br />
Yetersiz ve uygun olmayan diyet, yetersiz sývý alýmý, hareketsizlik ve bazý ilaçlar<br />
kabýzlýða neden olabilmektedir.<br />
Sosyal Aktiviteler<br />
Birey saðlýðýna kavuþur kavuþmaz daha önceki sosyal yaþantýsýna<br />
dönebilmektedir (arkadaþ-akraba ziyaretleri, davetlerde bulunma, sinemaya gitme<br />
vb.). Koku ve/veya gaz çýkarma korkusuyla sosyal yaþantý sýnýrlanmamalýdýr.<br />
Stomaya özenle bakýp, uygun malzemeler kullanýlýrsa, bu tür sorunlarla<br />
karþýlaþma durumu en aza inecektir. Bireylerin arkadaþ ve akrabalarýyla ayný<br />
ortamý paylaþmalarý onlarý, yanlýzca sosyal yönden deðil, psikolojik yönden de<br />
olumlu yönde etkileyecektir.<br />
Kolostomiye Ýliþkin Sorunlar<br />
Stomalý bireyler fizyolojik, sosyal ve psikolojik olmak üzere pek çok sorunla<br />
karþý karþýya kalabilmektedir. Fizyolojik sorunlar arasýnda gaz ve koku oluþumu,<br />
dýþký sýzýntýsý, deri sorunlarý, yorgunluk, iþtahsýzlýk, hazýmsýzlýk, bulantý, ishal,<br />
kabýzlýk, aðrý yer almaktadýr..<br />
Hastalar en çok koku ve dýþký sýzýntýsýndan rahatsýzlýk duymaktadýrlar. Stomalý<br />
birey, gaz ve koku çýkmasý nedeniyle kendini toplumdan soyutlama eðilimi<br />
34
STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
göstermekte, ameliyat öncesi yaptýðý sosyal aktiviteleri, ameliyat sonrasý yapmak<br />
istememektedir. Bireylerin aile iliþkileri ve sosyal iliþkileri de ayný ölçüde<br />
etkilenmekte, bireylerde ameliyat sonrasý iþi býrakma, iþ veriminde<br />
azalma ve iþ deðiþtirme görülebilmektedir.<br />
Bireylerde, fizyolojik ve sosyal sorunlarýn yaný sýra psikolojik sorunlar da<br />
görülmektedir. Beden imajýnýn deðiþmesi ile birlikte hasta, vücudunda olan<br />
deðiþikliði kabullenmede zorlanmakta ve stomasýný görmek istememektedir.<br />
Stomalý bireylerin karþýlaþtýklarý bu sorunlar uygun bakým ve bütüncü yaklaþým ile<br />
önemli ölçüde azaltýlabilmekte ve zamanla tamamen önlenebilmektedir.<br />
KOLOSTOMÝ ÝRRÝGASYONU<br />
Stoma aracýlýðý ile kalýn barsak içerisine belli miktarda sývý verilerek barsak<br />
içeriðinin (gaz, dýþký, bakteri vb) boþaltýlmasý iþlemidir. Kolostomi irrigasyonu<br />
barsaðýn boþalmasýný saðlamak için kullanýlan mekanik bir yöntemdir.<br />
Ýrrigasyon iþleminde 24, 48 ya da 72 saatte bir ostomi aracýlýðý ile barsak<br />
içerisine belli miktarda sývý verilir. Barsak içerisine verilen sývýnýn oluþturacaðý<br />
mekanik basýnç etkisiyle barsakta peristaltik hareketler oluþur ve barsak boþalýr.<br />
Ancak bu iþlemin uzun süreli ve rutin uygulanmasý önerilmez. Yalnýzca dýþkýnýn<br />
þekillenme aþamasýnda olduðu sigmoid kolostomilerde, hastalara dýþký yönetimini<br />
kazandýrmak amacýyla uygulanabilir.<br />
� Stomal stenoz,<br />
� Parastomal herni,<br />
� Prolapsus,<br />
�Radyasyon enteriti ve<br />
�Fistül varlýðýnda kesinlikle irrigasyon yapýlmamalýdýr.<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Þelimen D.: Stomalý hastalara genel bir bakýþ, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði<br />
Sempozyumu,Özar Matbaacýlýk, Ýstanbul,1995;3-4.<br />
2. Aksoy G.: Stomalý hastanýn bakýmý, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði Sempozyumu,<br />
Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 13-20<br />
3. Sökücü N.: Stoma endikasyonlarý ve komplikasyonlarý, I. Ulusal Stoma Bakým<br />
Hemþireliði Sempozyumu, Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 9-12.<br />
4. Ýnanç N, Hatipoðlu S,Yurt V, et al. Hemþirelik Esaslarý. 2. Baský, , Damla Matbaacýlýk,<br />
Ankara, 1999; 317-380<br />
5. Menteþ B, Karadað A.: Kolostomili Ve Ýleostomili Hastalarýn Bakýmýna Yönelik Rehber<br />
Kitap, Ankara 2001.<br />
6. Ayaz S., Stomalý Bireylerde Hemsirenin Rolü, Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007, 27:86-<br />
90.<br />
35
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.37-57<br />
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalý<br />
Basý <strong>yara</strong>larý, uzun ya da kýsa sürelerle yataða baðýmlý kalan hastalarda ortaya<br />
çýkabilen önemli sorunlardan birisidir. Aslýnda önlenebilir bir komplikasyon<br />
olmasýna karþýn, hastanýn primer sorununa yoðunlaþmýþ olan tedavi ekibinin ve<br />
hastanýn sýklýkla gözünden kaçar ve hemen hemen bütün felçli hastalarda en<br />
azýndan bir dönem ortaya çýkar. Görece basit önlemlerle korunulabilecek olan basý<br />
<strong>yara</strong>larýnýn, oluþtuðu takdirde tedavisi son derece güçtür ve hastanýn yaþam<br />
süresini ve kalitesini kötü yönde etkiler. Karmaþýk bir doku yýkýmý sürecine baðlý<br />
olarak geliþen basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi de karmaþýk ve pahalýdýr. Plastik cerrah,<br />
genel cerrah, ortopedist, dahiliyeci, nörolog, beslenme uzmaný, fizyoterapist gibi<br />
uzmanlardan oluþan multidisipliner bir yaklaþým gerektirir.<br />
Dokularýn uzun süreli basýnç altýnda kalmasýna baðlý olarak geliþen ve daha çok<br />
vücudun kemik çýkýntýlarýnýn üzerinde gözlenen iskemik doku kaybý basý <strong>yara</strong>sý<br />
olarak isimlendirilir. Latince yatmak anlamýna gelen 'decumbere' sözcüðünden<br />
türetilmiþ olan dekübitis ülseri ve yatak <strong>yara</strong>sý terimleri de eþanlamlý olatrak<br />
kullanýlmakla beraber, basý <strong>yara</strong>larý sadece yatan hastalarda deðil tekerlekli<br />
iskemle ile dolaþabilen hastalarda da gözlendiðinden yetersiz kalmaktadýr. Bu<br />
<strong>yara</strong>larýn geliþmesindeki en önemli etken basýnç olduðundan basý <strong>yara</strong>sý terimi en<br />
doðru isimlendirme olarak kabul edilmektedir.<br />
TARÝHÇE<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn varlýðý çok eskiden beri bilinmesine karþýn, etiyolojiye yönelik<br />
ilk görüþler ondokuzuncu yüzyýla aittir. 1853 yýlýnda Brown-Sequard, paraplejik<br />
hayvanlar üzerinde yaptýðý çalýþmalarda basýnç önlendiði ve kuru tutulduðu<br />
takdirde <strong>yara</strong> açýlmadýðýný, açýlmýþ olan <strong>yara</strong>larýn da normal hýzda iyileþtiklerini<br />
gözlemiþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesinde en önemli etkenlerin basýnç ve nem<br />
37
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
1<br />
olduðunu ileri sürmüþtür . Paget 1873'de temel etyolojik etkenin basýnç olduðunu<br />
tekrarlamýþ ve yatak <strong>yara</strong>larýný dokunun basýnca baðlý olarak “çürümesi ve<br />
1<br />
dökülmesi” olarak tanýmlamýþtýr .<br />
1879 yýlýnda Charcot doku nekrozuna neden olarak sinir <strong>yara</strong>lanmasý<br />
sonrasýnda salgýlanan nörotrofik faktörleri göstermiþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />
1<br />
paraplejinin kaçýnýlmaz sonucu olduðunu ileri sürmüþtür . Bundan sonraki<br />
döneme bu görüþ hakim olmuþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisine kalkýþýlmamýþtýr.<br />
1940'da Munro duyusal ve otonomik kontrol kaybýnýn periferik reflekslerde<br />
azalmaya neden olduðunu, bunun da cilt ülserasyonuna yol açtýðýný ileri sürmüþ ve<br />
buradan yola çýkarak yatak <strong>yara</strong>larýnýn paraplejinin doðal sonucu olduðunu ve<br />
1<br />
tedavisinin faydasýz olduðunu savunmuþtur . Charcot ve Munro tarafýndan<br />
belirlenen bu karamsar yaklaþýmýn hakim olduðu dönemde, Küster (1908) ve<br />
Ascher (1928) ülserlerin oluþmasýnda ve geniþlemesinde bakteriyal enfeksiyonun<br />
1<br />
önemine dikkat çekmiþlerdir .<br />
Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda ve sonrasýnda karþýlaþýlan çok sayýda paraplejik<br />
hastada iyi bakým ile ülser geliþmediðinin gözlenmesi ve yatak <strong>yara</strong>larýnýn yalnýz<br />
paraplejiklerde deðil baþka aðýr hastalýklar sýrasýnda da geliþtiðinin farkedilmesi<br />
tedaviye yönelik olumsuz tutumun deðiþmesine yol açmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý<br />
sonrasýnda cerrahide kaydedilen büyük atýlým ve kuþkusuz antibiyotiklerin<br />
geliþmesi cerrahlara bu <strong>yara</strong>larýn kapatýlabileceði konusunda cesaret vermiþtir.<br />
1938 yýlýnda Davis, iyileþmiþ ülserlerde nedbenin uzaklaþtýrýlarak kalýn bir flep<br />
1<br />
dokusu ile örtülmesi kavramýný ortaya atmýþtýr . Mulholland ve ark. 1943 yýlýnda<br />
yaptýklarý çalýþmada basý <strong>yara</strong>larýnýn iyileþmesinde beslenmenin ve pozitif azot<br />
1<br />
dengesinin kurulmasýnýn önemini göstermiþlerdir . 1945 yýlýnda Lamon ve<br />
Alexander koruyucu sistemik antibiyotik tedavisi altýnda cerrahi olarak kapatýlan<br />
1<br />
ilk basý <strong>yara</strong>sý olgusunu bildirmiþlerdir . Bu tarihten sonra basý <strong>yara</strong>larýnýn cerrahi<br />
yöntemlerle kapatýlmasý genel kabul görmüþtür ve kapatmak için tek pediküllü<br />
büyük lokal flepler tercih edilmiþtir. 1970'li yýllarda kas ve kas-deri fleplerinin<br />
kullanýlmaya baþlanmasý basý <strong>yara</strong>larýnýn daha kalýn ve daha iyi beslenen dokularla<br />
2<br />
kapatýlabilmesine olanak vermiþtir. 1974 yýlýnda Dibbell ve 1976'da Daniel ve<br />
3<br />
ark. basýya maruz kalan bölgeleri duyusal innervasyonu olan dokularla örtmek<br />
amacý ile daha karmaþýk cerrahi teknikler bildirmiþlerdir. Kemik çýkýntýlarýn<br />
cerrahi olarak uzaklaþtýrýlmasý ve amputasyon gibi ilave yöntemler de tedavi<br />
seçenekleri arasýna girmiþtir.<br />
Cerrahi yöntemlerde kaydedilen bu geliþmelerin yaný sýra, basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />
oluþmasýna yol açan nedenler daha iyi anlaþýlarak risk altýndaki hastalar<br />
tanýmlanabilmiþ ve korunma yöntemleri belirlenmiþtir.<br />
38
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
EPÝDEMÝYOLOJÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn insidansýný tam olarak belirleyebilmek güçtür. Görülme sýklýðý<br />
incelenen hasta grubuna göre deðiþiklik gösterir. 1994 yýlýnda yapýlan büyük<br />
ölçekli bir prevalans çalýþmasýnda hastanede yatan hastalarýn %9'unda, yoðun<br />
bakým birimlerinde yatan hastalarýn ise %11.1'inde basý <strong>yara</strong>sý geliþtiði<br />
4<br />
saptanmýþtýr . Basý <strong>yara</strong>larý kronik hastalarýn bir sorunu gibi düþünülse de,<br />
ülserlerin baþlangýcý genellikle hastalýklarýn akut dönemlerine rastlar. Bunun<br />
nedeni akut hastalýk sýrasýnda dikkatlerin hastanýn birincil sorununa yönelmesi ve<br />
ülser geliþme riskinin sýklýkla dikkate alýnmamasýdýr. Ülserlerin %63'ü hasta<br />
5<br />
henüz hastanede yatmakta iken geliþmektedir . Kardiovasküler hastalýklar<br />
sýrasýnda %41, akut nörolojik bozukluklar sýrasýnda %27 ve ortopedik<br />
4<br />
<strong>yara</strong>lanmalar sonrasýnda %15 sýklýkta basý <strong>yara</strong>sýnýn geliþtiði bildirilmiþtir .<br />
Omurilik <strong>yara</strong>lanmasý olan hastalarda basý <strong>yara</strong>sý geliþme sýklýðý önceleri çok<br />
yüksekken, iyi hasta bakýmý ve geliþmiþ rehabilitasyon merkezleri sayesinde<br />
büyük ölçüde azalmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda omurilik <strong>yara</strong>lanmasý<br />
olan askerlerde basý <strong>yara</strong>sý insidansý %85 gibi yüksek deðerlerde seyretmekte<br />
6<br />
iken , yakýn tarihli bir çalýþmada paraplejik hastalarda insidans %20,<br />
7<br />
kuadriplejiklerde ise %26 olarak bildirilmiþtir . Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan<br />
sonraki 5 yýl içerisinde basý <strong>yara</strong>sý prevalansý %20-30 kadardýr. Basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />
%10'u mobilize hastalarda gözlenirken, %53'ü yataða baðýmlý hastalarda, %37'si<br />
5<br />
ise tekerlekli iskemle kullananlarda geliþmektedir .<br />
ETÝYOLOJÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesindeki en önemli etken basýnçtýr. Yumuþak dokularýn<br />
basýnç altýnda kalarak sýkýþmalarý iskemiye neden olur ve basýnç engellenmezse<br />
nekroz ve ülserasyon geliþir. Felçli hastalardaki his kusuru ve motor kayýp,<br />
basýncýn algýlanamamasýna ve ortadan kaldýrýlamamasýna yol açar. Nem,<br />
enfeksiyon, sürtünme ve hastanýn taþýnmasý sýrasýnda ortaya çýkan makaslama<br />
kuvvetleri gibi ekstrensek faktörler ile hastanýn genel durum bozukluðu,<br />
malnutrisyon, ileri yaþ, diabet ve ödem gibi intrensek faktörler de dokunun<br />
dayanýklýlýðýný azaltarak basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesini kolaylaþtýrýrlar.<br />
8<br />
Landis 1930 yýlýnda yaptýðý mikroenjeksiyon çalýþmasýnda prekapiller<br />
arteriollerdeki kan basýncýný 32 mmHg olarak belirlemiþtir. Buna göre, doku<br />
basýncý bu deðeri aþtýðýnda kapiller yataða kan akýmý engellenecek ve doku<br />
iskemisi oluþacaktýr. Basýnca en fazla maruz kalan bölgeler kemik çýkýntýlarýn<br />
1<br />
üzerinde bulunan yumuþak dokulardýr. Lindan 1965 yýlýnda çeþitli<br />
pozisyonlardayken vücudun maruz kaldýðý basýnçlarý hesaplamýþtýr. Buna göre<br />
sýrtüstü yatar durumdayken sakrum, kalçalar ve topuklarda 40-60 mmHg,<br />
otururken ise iskiadik tüberküller üzerinde 75-100 mmHg basýnç oluþmaktadýr.<br />
39
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
Basý <strong>yara</strong>sý açýlmasýnda basýncýn þiddeti kadar süresi de önemlidir. Kosiak<br />
köpekler üzerinde yaptýðý 1959 tarihli çalýþmasýnda 2 saat boyunca uygulanan 70<br />
8<br />
mmHg basýncýn geri dönüþü olmayan doku hasarýna yol açtýðýný göstermiþtir .<br />
Uzun süreli düþük þiddette basýya maruz kalma ya da kýsa süreli yüksek þiddette<br />
3,8<br />
basý benzer doku hasarýna yol açabilir . Basýnýn kýsa süreli de olsa ortadan<br />
8<br />
kalkmasý, dokularýn dayanma gücünü büyük ölçüde arttýrýr .<br />
Basýnçtan deðiþik dokular farklý oranlarda etkilenirler. Bunun nedeni gerek<br />
dokularýn basýnca karþý hassasiyetlerinin farklý olmasý, gerekse basýncýn farklý<br />
doku derinliklerine farklý yansýmasýdýr. Doku içi basýnç ölçümleri basýncýn kemiðe<br />
komþu derin dokularda daha geniþ bir alanda etkili olduðunu, yüzeyde ise daha dar<br />
6<br />
bir bölgeye yansýdýðýný göstermektedir . Böylelikle, derinde yer alan ve iskemiye<br />
dayanýksýz olan kas dokusunda hem daha erken, hem de daha büyük bir nekroz<br />
geliþirken, yüzeydeki cilt fazla etkilenmez. Derine doðru geniþleyen bir koni<br />
þeklinde geliþen basý <strong>yara</strong>larýnda, cilt ülseri genellikle buzdaðýnýn görünen kýsmý<br />
gibidir ve esas hasar daha derindedir.<br />
Ýdrar inkontinansý nedeni ile paraplejik hastalarýn ýslak kalmalarý sýk<br />
karþýlaþýlan bir durumdur. Nem, cildin massere olmasýna neden olur ve basýya<br />
uðrayan dokularda ülser geliþmesini kolaylaþtýrýr. Sürtünme de benzer þekilde cilt<br />
bütünlüðünü bozarak basý <strong>yara</strong>larýnýn açýlmasýný hýzlandýrýr. Bir dönem basý<br />
<strong>yara</strong>larýnýn en önemli nedenlerinden birisi olduðu düþünülen makaslama<br />
kuvvetleri, hastanýn yatakta yukarý çekilmesi ya da oturur pozisyondayken aþaðý<br />
kaymasýna baðlý olarak ortaya çýkar. Bu durumun adeleden cilde giden perforan<br />
damarlarýn kopmasýna yol açtýðý ve cilt beslenmesini bozduðu düþünülmekte idi.<br />
8<br />
Ancak Dinsdale bu mekanizmanýn geçerli olmadýðýný ve epidermis üzerindeki<br />
doðrudan mekanik etkinin ülser geliþimine yol açtýðýný ileri sürmüþtür.<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn oluþmasýný kolaylaþtýran etkenlerden birisi de enfeksiyondur.<br />
6<br />
1942'de Groth bakteriyemi varlýðýnda basý altýnda kalan bölgelerde bakterilerin<br />
yerleþerek lokal enfeksiyona neden olduðunu göstermiþtir. Ayrýca, kontamine<br />
<strong>yara</strong>lara basý uygulandýðýnda bakterilerin 100 kat daha hýzlý çoðaldýklarý da<br />
6<br />
bildirilmiþtir . Basý <strong>yara</strong>larýna hemen her zaman bakteryal enfeksiyon da eþlik<br />
eder. Bunun nedeni lenfatik akýmýn bozulmuþ olmasý, iskemi ve baðýþýklýk<br />
sistemlerindeki bozukluklardýr.<br />
Paraplejik hastalarda özellikle erken dönemde yaygýn bir doku ödemi geliþir.<br />
Kas fonksiyonlarýnýn durmasýna baðlý olarak lenfatik akýmýn bozulmasý bunun<br />
nedenlerinden birisidir. Ayrýca basýnca baðlý olarak salýnan enflamatuvar<br />
mediatörler de ödemi arttýrýr. Artmýþ ödem interstisiyal basýncý arttýrýr. Buna<br />
eksternal basýncýn da eklenmesiyle kapiller kan akýmý durur ve iskemik süreç<br />
baþlar. Ayrýca ödem cilt direncinin saðlanmasýnda önemli bir madde olan sebum<br />
oluþumunu da azaltýr.<br />
40
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
Bunlara ilave olarak, hastanýn genel durumunun bozuk olmasý, negatif azot<br />
dengesinin geliþmiþ olmasý, yaþýnýn ileri olmasý, diabet ya da bað dokusu<br />
hastalýklarý gibi <strong>yara</strong> iyileþmesini etkileyen patolojilerin varlýðý ve rehabilitasyona<br />
baþlanmasýna engel olabilecek baþka <strong>yara</strong>lanmalarýnýn da olmasý basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />
açýlmasýný kolaylaþtýrýr.<br />
PATOLOJÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larý her ne kadar kronik lezyonlar olarak düþünülse de akut bir<br />
baþlangýç dönemi mevcuttur. Akut dönemde basýya maruz kalan ciltte kýzarýklýk<br />
geliþir ve bunu sýrasýyla endürasyon, bül geliþimi, siyanoz ve doku nekrozu izler.<br />
Akut dönemde basýyý ortadan kaldýrmaya yönelik önlemlerin alýnmasý ile ülser<br />
geliþmesi önlenebilir. Endürasyon aþamasýnda lezyonlar lokal abse<br />
formasyonuyla karýþtýrýlabilir. Drenaj amacý ile yapýlacak bir insizyon enfeksiyon<br />
geliþmesine yol açarak ülser oluþumunu kolaylaþtýrabilir.<br />
Kronik dönemde cilt, cilt altý, yað, fasya ve adeleyi içeren derin bir doku<br />
harabiyeti gözlenir. Altta bir eklem varsa nekroz sinoviyal membraný ve eklemi de<br />
içerebilir. Ýlerlemiþ olgularda kemikte osteomiyelit geliþir ve dislokasyonlar ve<br />
patolojik kýrýklar gözlenebilir. Uzun süreli ülserlere genellikle tekrarlayan<br />
iyileþme ve ülserasyon ataklarý eþlik eder. Bazen basý <strong>yara</strong>sýnýn üzeri ince, parlak<br />
bir epitelle örtülmüþ olabilir. Lezyonun çevresinde geniþ bir nedbeli alan bulunur.<br />
Derin ve geniþ ülserlerde epitel ilerlemesi durur ve <strong>yara</strong> kenarlarý kalýnlaþarak içeri<br />
kývrýlýr. Ülser zemini genellikle soluk renkli pürulan bir granülasyon dokusu ile<br />
örtülüdür. Bakteryal invazyon ve doku yýkýmý nedeni ile genellikle kötü kokulu<br />
akýntý mevcuttur. Geniþ ülserlerde sürekli akýntýya baðlý olarak protein kaybý ve<br />
anemi geliþebilir.<br />
Yara kültüründe genellikle stafilokoklar, streptokoklar, Pseudomonas<br />
aeruginosa, E. coli, Proteus mirabilis ve bunlarýn kombinasyonlarý saptanýr.<br />
Lezyonun etrafýný çevreleyen geniþ nedbe dokusu nedeni ile sistemik antibiyotik<br />
uygulamalarý genellikle etkili olmaz.<br />
Geliþme þekline göre basý <strong>yara</strong>larý iki gruba ayrýlabilir. Basýnýn yanýsýra<br />
sürtünme, nem, makaslama kuvvetleri gibi etkenlerin yol açtýðý tipte lezyon ciltte<br />
baþlar ve önlem alýnmazsa derin dokulara doðru ilerler. Basýya baðlý olarak geliþen<br />
tipinde ise cillte kýzarýklýk ya da küçük bir ülserasyon gözlenmesine karþýn derin<br />
dokularda koni þeklinde geniþleyen büyük harabiyet vardýr. Geliþme þekillerindeki<br />
farklýlýklar basý <strong>yara</strong>larýnýn evrelendirilmesini güçleþtirmektedir. Yine de tanýnýn<br />
standardize edilebilmesi açýsýndan evrelendirme faydalýdýr (Tablo).<br />
41
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
Tablo. Basý <strong>yara</strong>larýnýn klinik evrelendirmesi<br />
Evre I: Ciltte bastýrmakla solmayan kýzarýklýk mevcut, cilt bütünlüðü<br />
korunmuþ<br />
Evre II: Epidermis, dermis ya da ikisini birden içeren cilt kaybý. Ülser<br />
yüzeyeldir ve klinik görünümü abrazyon, bül ya da sýð bir krater<br />
þeklinde olabilir.<br />
Evre III: Cilt ve ciltaltý dokularda adele fasyasýnýn altýna inmeyen tam kayýp.<br />
Ülser derin bir krater görünümündedir ve çevre dokularda dekolman<br />
gözlenebilir.<br />
Evre IV: Ýleri derecede doku harabiyeti ve nekrozu ile seyreden tam kalýnlýklý<br />
cilt kaybý, adele, kemik ya da destek dokularýn harabiyeti.<br />
Eskar varlýðýnda, doðru evrelendirme ancak eskarýn uzaklaþtýrýlmasýndan sonra<br />
yapýlabilir.<br />
KLÝNÝK<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn açýlabileceði yerleri önceden bilmek, korunma açýsýndan önem<br />
taþýr. Basýya uðrayan her yerde geliþebilmekle birlikte, basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk<br />
gözlendiði bölgeler sakrum, topuklar, iskium ve trokanterlerdir. Daha az sýklýkla<br />
dirsekler, skapulanýn üzeri, oksipital bölge, omuzlar ve dizlerde de gözlenebilir.<br />
1994 yýlýnda 6047 basý <strong>yara</strong>lý hastanýn deðerlendirilmesi sonucunda basý <strong>yara</strong>sý<br />
açýlma sýklýðý sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde %6,<br />
4<br />
trokanterler üzerinde %6 olarak belirlenmiþtir . Ancak, ülserlerin yerleri hastalýðýn<br />
aþamasýna, felcin tipine ve hastanýn pozisyonuna göre deðiþir. Yataða baðýmlý bir<br />
hastada pencerenin ya da televizyonun konumu bile ülserlerin geliþme yerlerini<br />
etkileyebilmektedir.<br />
Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýnýn tipi de basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþiminde önemlidir. Tam<br />
kesi olan hastalarda rehabilitasyona erken baþlanarak ülser geliþimine karþý önlem<br />
alýnabilirken, kýsmi kesilerde ya da omurilik bütünlüðünün korunduðu<br />
<strong>yara</strong>lanmalarda hasta immobilize edildiðinden <strong>yara</strong> daha kolay açýlmaktadýr.<br />
Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki ilk haftalarda genellikle flasid felç<br />
mevcuttur. Hasta sýrtüstü yatar konumdadýr ve ara sýra yanlara döndürülmektedir.<br />
Bu dönemde <strong>yara</strong> açýlmasý beklenen bölgeler sakrum, topuklar, belki oksipital<br />
bölge ve trokanterlerdir. Eðer hastada spastisite geliþirse sakral ve trokanterik<br />
ülserlere ek olarak medial kondüller ve medial malleoller üzerinde ülser<br />
geliþebilir. Hastanýn yatakta oturmasýna izin verildiðinde sürtünme ve makaslama<br />
kuvvetleri de devreye girer ve iskial tüberküller üzerinde kolaylýkla <strong>yara</strong>lar<br />
açýlabilir. Tekerlekli iskemleye geçilmesi ile iskial tüberküller üzerinde oluþan<br />
basý daha da artar. Bu hastalarda sürekli sarkmaya baðlý olarak ayaklardaki ödem<br />
artar ve tekerlekli iskemlenin ayaklýðýna dayanan topuk arkasý, ayak tabaný ve<br />
parmaklarýn lateral kenarlarýnda basý <strong>yara</strong>larý açýlabilir.<br />
TEDAVÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larý bir kez oluþtuðunda tedavisi son derece güçtür. Cerrahi<br />
42
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
yöntemlerle kapatýlan <strong>yara</strong>larda %95'lere varan yineleme oranlarý bildirilmiþtir.<br />
Bu nedenle en etkin tedavi risk altýndaki hastalarýn tanýnmasý ve basý <strong>yara</strong>sý<br />
açýlmasýnýn önlenmesidir. Tedavi sistemik ve lokal olmak üzere iki ana baþlýk<br />
altýnda toplanabilir. Sistemik tedavi <strong>yara</strong> açýlmamýþ hastalarýn korunmasýna, basý<br />
<strong>yara</strong>sý geliþmiþ hastalarýn cerrahiye hazýrlanmasýna ve tedavi edilen hastalarda<br />
tekrar <strong>yara</strong> açýlmamasýna yönelik iþlemlerdir. Bu iþlemler arasýnda hastalarýn<br />
beslenme durumlarýnýn düzeltilmesi, anemi tedavisi, spazmýn ve kontraktürlerin<br />
giderilmesi ile basýnýn ortadan kaldýrýlmasý sayýlabilir. Lokal tedavi ise konservatif<br />
ve cerrahi yöntemler olmak üzere iki baþlýk altýnda incelenebilir.<br />
Sistemik tedavi<br />
Beslenme<br />
Hastanýn ilk deðerlendirilmesi yapýlýp basýya karþý önlemler alýndýktan sonra<br />
beslenme durumu deðerlendirilmelidir. Gerek primer hastalýk, gerekse ülser<br />
yüzeyinden oluþan kayýplar nedeni ile bu hastalarda genellikle malnütrisyon ve<br />
negatif azot dengesi mevcuttur. Bu hastalara yüksek kalorili, yüksek proteinli ve<br />
yüksek miktarda vitamin içeren diyet baþlanmalýdýr. Normal <strong>yara</strong> iyileþmesinin<br />
devam edebilmesi için serum albumin düzeylerinin en az 2 g/100 ml olmasý<br />
gerekmektedir. Mecbur kalmadýkça bu deðere ulaþýlmadan cerrahi bir giriþimden<br />
kaçýnýlmalýdýr. Ýlave bir patolojinin bulunmadýðý durumlarda 25-35 kal/kg protein<br />
6<br />
dýþý kalori içeren diyet düzenlenmelidir . Günlük protein gereksinimi,<br />
baþlangýçtaki protein düzeylerine ve ülserlerin geniþliðine baðlý olarak deðiþmekle<br />
6<br />
birlikte 1,5-3,0 g/kg olarak hesaplanýr . Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi için gerekli olan A<br />
ve C vitaminleri, epitelizasyon ve fibroblast proliferasyonu için gereken çinko,<br />
birçok enzimatik süreçte kofaktör olarak rol alan kalsiyum, kollajen<br />
metabolizmasýna katýlan demir ve bakýr elementleri diyete eklenmelidir. Dýþký<br />
kontaminasyonu basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde önemli bir sorun olduðundan düþük<br />
posalý besinler tercih edilmelidir.<br />
Hasta oral yeterli alamýyorsa beslenme tüpü ile gavaj diyeti ya da hazýr<br />
formüller verilebilir. Enteral beslenmenin yetersiz kaldýðý ya da olanaksýz olduðu<br />
durumlarda parenteral hiperalimantasyon uygulanmalýdýr. Bu durumda kateterle<br />
ilgili çýkabilecek sorunlar akýlda tutulmalý ve hasta iyi izlenmelidir.<br />
Anemi<br />
Yeterli doku oksijenizasyonunun saðlanmasý açýsýndan hemoglobin<br />
deðerlerinin yüksek tutulmasý önemlidir. Bu amaçla diyete karaciðer gibi kan<br />
yapýmýný hýzlandýrýcý maddeler eklemenin yanýsýra, demir preparatlarý da<br />
verilmelidir. Felçli hastalarda genellikle inatçý bir kronik anemi mevcuttur.<br />
Hemoglobin deðerlerinin istenilen düzeye getirilememesi durumunda ya da<br />
ameliyat öncesinde ve sonrasýnda tekrarlayan kan ya da eritrosit transfüzyonlarý<br />
43
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
gerekebilir.<br />
Enfeksiyon<br />
Basý <strong>yara</strong>sý olan hastalarda sýklýkla eþlik eden bir üriner sistem ya da solunum<br />
yolu enfeksiyonu bulunur. Tedavi edilmemesi durumunda bakteriyemi geliþebilir.<br />
Daha önce bahsedildiði gibi bakteriyemi varlýðýnda basý altýndaki iskemik<br />
6<br />
dokularda bakteriler lokalize olarak enfeksiyon geliþmesine neden olurlar .<br />
Sistemik enfeksiyon uygun antibiyotiklerle tedavi edilmeli, idrar sondalarýnýn<br />
temizliðine dikkat edilerek sýk deðiþtirilmeli, residüel idrar boþaltýlmalý,<br />
diafragma felci olan hastalarda iyi hidrasyon ve solunum rehabilitasyonu<br />
yapýlmalýdýr.<br />
Basý <strong>yara</strong>larý endojen yol dýþýnda direk kontaminasyonla da enfekte olabilirler.<br />
Dýþký bulaþmasýný önlemek amacý ile düþük posalý diyet verilmeli ve hasta<br />
temizliðine dikkat edilmelidir. Ýlerlemiþ ülserde geçici ya da kalýcý kolostomi<br />
açýlmasý da tercih edilebilir.<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnda sistemik antibiyotik tedavisi tartýþmalýdýr. Etken ajaný bulmak<br />
amacý ile yapýlacak sürüntü kültürleri, kontaminasyon nedeni ile mutlaka üreme<br />
olacaðýndan anlamlý deðildir. Doðru bir sonuç elde edebilmek için <strong>yara</strong>dan biyopsi<br />
alýp kantitatif kültür yapýlmasý gerekir. Ancak bu klinikte kolay uygulanabilir bir<br />
yöntem deðildir. Bu nedenle baþka bir nedene baðlanamayan sistemik enfeksiyon<br />
bulgularý (lökositoz, ateþ) ya da basý <strong>yara</strong>sýnýn çevresinde kýzarýklýk, hassasiyet ve<br />
ýsý artýþý, kötü kokulu akýntýda artma gibi lokal enfeksiyon bulgularý olmadýkça<br />
sistemik antibiyotik tedavisine baþlanmaz.<br />
Sorumlu bakteriler genellikle stafilokok ya da streptokoklar gibi deri florasýnýn<br />
üyeleri ya da E. coli, Proteus ya da P. Aureginosa gibi enterik kökenli bakterilerdir.<br />
Sistemik antibiyotik uygulamasý daha çok gram pozitiflere karþý yapýlýr. Yarada<br />
yeþil renkli akýntý gram negatif enfeksiyonu gösterir ve tedavisinde lokal <strong>yara</strong><br />
bakýmý ve debridman daha etkilidir.<br />
Spazmýn giderilmesi<br />
Özellikle yukarý seviyeden omurilik <strong>yara</strong>lanmalarýna spazm sýklýkla eþlik eder.<br />
Spazmýn önlenmesi ve hastanýn pozisyonunun düzeltilmesi cerrahi<br />
uygulanabilmesi için gereklidir. Spazm devam ederken yapýlan cerrahi sonrasýnda<br />
<strong>yara</strong>nýn tekrar açýlma olasýlýðý son derece yüksektir. Böyle bir durumda ilk<br />
yapýlmasý gereken hastayý beyin cerrahlarýna konsülte ettirmektir. Eðer beyin<br />
cerrahlarý cerrahi bir giriþim düþünmüyorlarsa ilaç yolu ile spazm önlenmelidir. Bu<br />
amaçla diazem tek baþýna ya da baklofen ile birlikte kullanýlabilir.<br />
Kontraktürlerin düzeltilmesi<br />
Uzun süreli felçlerde adeleler ve eklem kapsüllerindeki kýsalma nedeni ile<br />
44
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
eklem kontraktürleri geliþir. Özellikle kalça ve diz eklemlerinde karþýlaþýlan<br />
fleksiyon kontraktürlerinin düzeltilmemesi durumunda cerrahi iþlem son derece<br />
güçleþir ve ameliyat sonrasý <strong>yara</strong>larýn yineleme olasýlýðý çok artar. Kontraktürlerin<br />
düzeltilebilmesi için hastalara yoðun bir fizik tedavi uygulanmalýdýr. Fizik<br />
tedavinin yetersiz kaldýðý durumlarda cerrahi olarak kapsülotomi ya da<br />
tenotomiler yapýlmasý gerekebilir. Ancak bu iþlemler hastanýn özellikle tekerlekli<br />
iskemle kullanmasýný güçleþtireceðinden sýnýrlý kullanýlmalýdýr.<br />
Basýnýn giderilmesi<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn gerek önlenmesinde, gerekse tedavisinde temel ilke aðýrlýk<br />
taþýyan bölgelerin uðradýðý basýncý en aza indirmek ve uzun süreli basýdan<br />
kaçýnmaktýr. Yatan hastalarýn pozisyonu 2 saate bir deðiþtirilmeli, uyuma<br />
esnasýnda yüz üstü pozisyon tercih edilmelidir. Tekerlekli iskemle kullanan<br />
hastalara her yarým saatte bir kollarýndan güç alarak kendilerini kaldýrmalarý ve<br />
böylelikle doku perfüzyonuna izin vermeleri öðretilmeli, 2 saatten uzun süreli<br />
iskemle kullanýmýndan kaçýnmalarý öðütlenmelidir.<br />
Felçli hastada basýncý en aza indirmek amacý ile birçok destek sistemi<br />
geliþtirilmiþtir. Amaç, hastanýn aðýrlýðýný eþit olarak daðýtmak ve idealde vücudun<br />
hiçbir bölgesinde 32 mmHg'dan daha yüksek basýnç oluþmasýna izin vermemektir.<br />
Bu sistemler dinamik ve statik cihazlar olarak iki baþlýk altýnda toplanabilirler.<br />
Statik olanlar arasýnda çeþitli destekleyici pansuman malzemeleri, sünger ya da<br />
silikon jel gibi maddelerden yapýlmýþ yastýklar ve þilteler, yumurta kaplarý ve<br />
koyun pöstekisi sayýlabilir. Ýçlerinde Dacron ya da Acrilan gibi emici olmayan bir<br />
destek taþýyan pansuman malzemeleri, kirlendikçe deðiþtirilmeleri gerektiðinden<br />
çok pahalýdýrlar ve büyük zaman kaybýna neden olurlar. Silikon jelden imal<br />
edilmiþ oturma yastýklarý ve destekler pahalý olmalarýna karþýn basýncý iyi<br />
daðýttýklarý için faydalýdýrlar. Koyun pöstekisi ise dayanýksýzdýr, temizliði güçtür<br />
ve kýsa sürede sertleþerek kullanýlamaz hale gelir. Koruyucu þilteler arasýnda su<br />
yataklarý ile statik ya da deðiþken havalý þilteler sayýlabilir. Bu malzemelerin<br />
koruyuculuðu hakkýnda yeterince kontrollü çalýþma bulunmadýðýndan hangi<br />
durumda neyin kullanýlacaðý hakkýnda oturmuþ bir protokol yoktur. Dinamik<br />
cihazlar arasýnda güncel olarak kullanýlanlar hava dolaþýmlý yataklardýr. Bu<br />
yataklar da yüksek ve düþük hava kayýplý olanlar þeklinde ikiye ayrýlýrlar. Yüksek<br />
kayýplý yataklara iyi bir örnek Clinitron yataðýdýr. Bu sistemde polyester bir kýlýf<br />
içerisinde çok sayýda küçük seramik mikroküreler mevcuttur ve kýlýfýn içerisine<br />
sürekli sýcak hava üflenerek mikrokürelerin hareket halinde olmasý<br />
saðlanmaktadýr. Hava kaçaðý nedeni ile ciltte kuruma yapabilmesi, dehidratasyona<br />
ve elektrolit bozukluklarýna yol açabilmesi ve hastalarda oryantasyon bozukluðu<br />
ve hallüsinasyon geliþmesine neden olabilmesi dýþýnda, Clinitron yataklar basý<br />
8<br />
<strong>yara</strong>larýnýn önlenmesinde ve tedavisinde son derece <strong>yara</strong>rlý cihazlardýr . Ancak çok<br />
45
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
pahalý olmasý kullanýmýný kýsýtlamaktadýr. Ayrýca çok büyük ve aðýr olduðu için<br />
hastaneler dýþýnda kullanýlmasý güçtür. Daha yakýn zamanlarda düþük hava kayýplý<br />
yataklar geliþtirilmiþtir. Bu yataklar enlemesine yerleþtirilmiþ ve bir bilgisayar<br />
tarafýndan aralýklý olarak þiþirilip indirilen içi hava dolu yastýklardan oluþurlar.<br />
Pahalýlýk ve büyüklük sorunlarý bu yataklar için de söz konusudur.<br />
Lokal Tedavi<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn lokal tedavisi konservatif <strong>yara</strong> bakýmý ile cerrahi iþlemleri<br />
içerir.<br />
Konservatif tedavi<br />
Basý <strong>yara</strong>sý ile karþýlaþýldýðýnda ilk yapýlmasý gereken <strong>yara</strong>nýn<br />
deðerlendirilmesi ve cerrahi debridmandýr. Ýlk debridmanýn ameliyathane<br />
þartlarýnda, uygun ýþýk, asistans ve koter varlýðýnda yapýlmasý doðrudur. Tüm<br />
nekrotik dokular uzaklaþtýrýlýr, boþta gezen kemik fragmanlarý alýnýr, fibröz<br />
septalar parçalanýr, enfekte bursalar açýlarak drene edilir, devitalize fasya ve<br />
tendonlar eksize edilir. Kantitatif doku kültürü için biyopsi alýnýr. Daha sonraki<br />
debridmanlar pansumanlar sýrasýnda hasta yataðýnda yapýlabilir.<br />
Debridmanýn ardýndan topikal <strong>yara</strong> bakýmýna baþlanýr. Topikal <strong>yara</strong> bakýmýnda<br />
amaçlanan <strong>yara</strong>yý cerrahi olarak kapatmaya hazýr hale getirmektir. Küçük ve<br />
yüzeyel olan ülserler, basýnýn uzaklaþtýrýlmasý ve iyi <strong>yara</strong> bakýmý ile, alttan dolan<br />
granülasyonun çevreden epitelize olmasý ile kapanabilirler. Bu þekilde iyileþmiþ<br />
<strong>yara</strong>larda yeterince saðlam bir örtü oluþmadýðýndan tekrarlama sýk olur. Genel<br />
durumu cerrahiye izin vermeyecek derecede kötü olan hastalarda iyi <strong>yara</strong> bakýmý<br />
ile en azýndan ülserin daha da ilerlememesi saðlanýr.<br />
Topikal <strong>yara</strong> bakýmýnda amaçlanan <strong>yara</strong>nýn nemli tutulmasý, <strong>yara</strong>da geliþen<br />
debrisin mekanik olarak uzaklaþtýrýlmasý ve bakterisidal etki ile lokal<br />
enfeksiyonun geriletilmesidir. Pansuman amacý ile kullanýlan solüsyonlar arasýnda<br />
serum fizyolojik ile povidon-iyodin, hidrojen peroksit, asetik asit ve sodyum<br />
hipoklorid (Dakin solüsyonu) gibi bakterisidal solüsyonlar ve gümüþ sülfadiyazin<br />
sayýlabilir. Bakterisidal solüsyonlar enfeksiyonu geriletmekle birlike doku<br />
toksisitesine de yol açtýklarýndan kullanýlmalarý tartýþmalýdýr. 1:1000 oranýnda<br />
sulandýrýlmýþ povidon-iyodin ile 1:100'lük Dakin solüsyonunun doku toksisitesi<br />
<strong>yara</strong>tmadan bakterisidal etki gösterdiði ileri sürülse de, aktif <strong>yara</strong> enfeksiyonunun<br />
9<br />
olmadýðý durumlarda kullanýlmalarý doðru deðildir . Hidrojen peroksit ve asetik<br />
9<br />
asit ise sulandýrýlsalar da doku toksisitesine neden olurlar .<br />
Serum fizyolojik bakterisidal etkisinin olmamasýna karþýn, doku toksisitesine<br />
yol açmadýðýndan ve normal <strong>yara</strong> iyileþme sürecinin devam etmesini saðlayan<br />
fizyolojik bir ortam oluþturduðundan tercih edilebilecek en iyi solüsyondur.<br />
Pansumanýn etkili olabilmesi için gazlý bezlerin kavitenin tamamýný doldurmasý<br />
46
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
8<br />
ve 6-8 saatte bir deðiþtirilmesi gerekir . Böylece bakteri üremesine zemin<br />
hazýrlayan ölü dokular <strong>yara</strong>dan uzaklaþtýrýlmýþ olur. Pansumanýn bakterisidal<br />
özelliði kullanýlan solüsyondan çok mekanik etkiye baðlýdýr. Derin kaviteli <strong>yara</strong>lar<br />
günde en az bir kez irrige edilerek mekanik temizlik saðlanmalýdýr. Bu tür<br />
geleneksel pansuman yöntemleri <strong>yara</strong>da hýzlý bir düzelme saðlamasýna karþýn<br />
oldukça zaman alýcýdýr ve çok sayýda elemanýn pansuman iþiyle uðraþmasýna<br />
10<br />
neden olur .<br />
Diðer pansuman yöntemleri arasýnda tam ve yarý kapayýcý (oklusif ve semioklusif)<br />
pansumanlarla aljinatlar sayýlabilir. Tam kapayýcý pansumanlar<br />
hidrokolloidlerdir. Yapýlarýndaki hidroaktif parçacýklar nedeni ile <strong>yara</strong> eksüdasý ile<br />
karþýlaþtýðýnda jel halini alýrlar. Bu jelin fizyolojik ve nemli bir ortam oluþturarak<br />
11<br />
<strong>yara</strong>yý kurumaktan koruduðu, epitelizasyonu hýzlandýrdýðý ileri sürülmektedir .<br />
12<br />
Lokal bir hipoksi oluþturarak anjiogenezi hýzlandýrdýðý da gösterilmiþtir .<br />
11<br />
Pansumanýn 3-5 günde bir deðiþtirilmesi önemli avantajlarýndan birisidir . Çok<br />
<strong>yara</strong>rlý gibi gözükmesine karþýn tam kapayýcý pansumanlar ancak evre I ve II gibi<br />
yüzeyel ülserlerde kullanýlabilirler. Ayrýca enfeksiyon varlýðýnda kullanýlamazlar<br />
13<br />
ve kapalý ortam oluþturarak anaerobik enfeksiyon geliþmesine neden olabilirler .<br />
Yarý kapayýcý pansumanlar nem ve hava geçiþine izin veren ince bir poliüretan<br />
tabakadan oluþurlar ve nemli bir ortam oluþturarak <strong>yara</strong>nýn kurumasýný önlerler.<br />
Kolay uygulanabilir olmalarýna ve yaygýn olarak kullanýlmalarýna karþýn ancak<br />
13<br />
yüzeyel ve enfekte olmayan ülserlere uygulanabilirler .<br />
Deniz yosunlarýndaki doðal polisakkaritlerden elde edilen kalsiyum aljinatlar,<br />
akýntýsý fazla <strong>yara</strong>larýn tedavisi için geliþtirilmiþlerdir. Ýleri derecede emici olan bu<br />
madde bakteryal kontaminasyonu azaltýr, doðal yolla yýkýlýr ve granülasyon<br />
14<br />
dokusunun geliþimini etkilemez . Þerit þeklinde üretildiðinden kavite içerisine<br />
uygulanmasý kolaydýr. Üzeri yarý kapayýcý bir pansumanla örtülerek 2-3 günde bir<br />
8<br />
deðiþtirilebilir. Aljinatlar hakkýnda henüz yeterli bilimsel veri mevcut deðildir .<br />
15,16<br />
Robson ve ark. gerçekleþtirdikleri iki ayrý çalýþmada rekombinant insan<br />
trombositi-kökenli büyüme faktörü BB ile temel fibroblast büyüme faktörünün<br />
kronik basý <strong>yara</strong>larýnda düzelme saðladýðýný göstermiþlerdir. Henüz çok yeni ve<br />
çok pahalý olmalarýna karþýn, protein büyüme faktörlerinin gelecekte <strong>yara</strong><br />
iyileþmesi konusunda büyük önem kazanacaklarý düþünülmektedir.<br />
Uygun <strong>yara</strong> bakýmý, basýnýn ortadan kadýrýlmasý ve beslenme durumunun<br />
düzeltilmesi ile çoðu yüzeyel ülserler kýsa sürede iyileþebilirler. Derin <strong>yara</strong>larda<br />
ise ancak çok uzun süreli pansumanla kapanma saðlanabilir. Pansuman<br />
malzemelerinin hýzla geliþmesi, cerrahi giriþimin yol açtýðý morbidite ve<br />
sonrasýndaki yüksek tekrarlama oranlarý hekimleri olabildiðince konservatif<br />
tedaviye yöneltmektedir. Yine ayný nedenlerle plastik cerrahlara danýþýlmadan<br />
konservatif <strong>yara</strong> tedavisi yapýlmaktadýr. Bu yaklaþým genellikle hastanýn uzun<br />
47
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
süre hastanede yatmasýna, <strong>yara</strong>sýnýn düzelmemesine, epitelize olsa bile<br />
dayanýksýzlýðý nedeni ile kýsa sürede tekrarlamasýna yol açmaktadýr. Basý<br />
<strong>yara</strong>larýnýn tedavisi son aþamada cerrahidir. Konservatif tedavi yapýlacaksa bile bu<br />
bir plastik cerrah tarafýndan yönlendirilmelidir.<br />
Cerrahi tedavi<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnda cerrahi tedavi eksizyonel debridman, kemik çýkýntýlarýn<br />
uzaklaþtýrýlmasý ve <strong>yara</strong>nýn kalýcý bir örtü ile örtülmesinden oluþur. 1956<br />
1<br />
yýlýnda Conway ve Griffith tarafýndan belirlenen ilkeler halen geçerlidir:<br />
1. Basý <strong>yara</strong>sýnýn, etrafýndaki bursa ve varsa heterotopik kalsifikasyonlarla<br />
birlikte total eksizyonu.<br />
2. Enfekte olmuþ kemik parçalarýnýn ve ileride basýya yol açabilecek kemik<br />
çýkýntýlarýn uzaklaþtýrýlmasý.<br />
3. Dikkatli hemostaz ve vakumlu <strong>yara</strong> drenajý. Debridmandan sonra<br />
hemostazýn saðlanamadýðý durumlarda <strong>yara</strong>nýn kapatýlmasý 24 saat<br />
geciktirilebilir.<br />
4. Tüm ölü boþluklarýn iyi kanlanan kas, kas-deri ya da fasyokütan fleplerle<br />
doldurulmasý.<br />
5. Yaranýn büyük lokal fleplerle kapatýlmasý ve fleplerin, dikiþ hatlarý aðýrlýk<br />
taþýyan bölgelerden geçmeyecek ve gelecekte baþka fleplerin<br />
hazýrlanmasýna engel olmayacak þekilde planlanmasý.<br />
6. Donör alanlarýn gerginliðe yol açmayacak þekilde, gerekirse deri grefti ile<br />
kapatýlmasý.<br />
Ameliyat öncesi hazýrlýk<br />
Baþarýlý sonuç elde edebilmek için hastanýn sistemik olarak ve <strong>yara</strong>nýn lokal<br />
olarak hazýrlanmýþ olmasý gerekir. Hastanýn genel durumu stabil olmalýdýr.<br />
Malnütrisyon ve anemi düzeltilmiþ olmalý, laboratuvar deðerleri normal olmalý ve<br />
eþlik eden enfeksiyonlar tedavi edilmiþ olmalýdýr. Lokal olarak <strong>yara</strong>daki tüm<br />
nekrotik dokular temizlenmiþ olmalý, saðlýklý bir granülasyon dokusu bulunmalý<br />
ve <strong>yara</strong> küçülme eðilimine girmiþ olmalýdýr. Küçülmenin iþaretleri <strong>yara</strong><br />
çevresindeki dekolmanýn azalmasý ve <strong>yara</strong> kenarlarýndan epitelizasyonun<br />
ilerlemesidir.<br />
Ameliyat sonrasýnda hastalar sýklýkla yüzüstü yatmak durumunda kalýrlar.<br />
Ameliyat öncesinden bu pozisyonda kalmaya alýþtýrýlmalarý, postoperatif<br />
dönemde daha az sýkýntý çekmelerini saðlar. Yara kontaminasyonunun kontrol<br />
edilemediði durumlarda geçici ya da kalýcý kolostomi yapýlabilir. Ancak ameliyat<br />
öncesinde barsak temizliði yapýlýp sonrasýnda ilaçlarla konstipasyon <strong>yara</strong>týlmasý<br />
genellikle yeterlidir.<br />
48
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
Cerrahi sýrasýnda endotrakeal genel anestezi tercih edilir. Ameliyat bölgesi<br />
anestetik alanda olsa bile adele spazmlarýnýn önlenmesi açýsýndan genel anestezi<br />
avantajlýdýr. Paraplejik hastalarda genellikle otonom sinir sisteminde de patoloji<br />
bulunduðundan, cerrahi sýrasýnda oluþabilecek hipovolemi kompanze edilemez ve<br />
kan basýncý ile kalp hýzýnda büyük dalgalanmalar oluþur ve ardýndan dolaþým þoku<br />
geliþebilir. Bu nedenle, cerrahi giriþim yalnýz sedasyonla yapýlacak bile olsa, bu<br />
anestezi uzmanýnýn gözetimi altýnda ve iyi bir monitörizasyonla yapýlmalýdýr.<br />
Ameliyat sonrasýnda da bir süre kullanacaðý göz önünde tutularak hastanýn idrar<br />
sondasý yenilenmelidir. Daha önceden alýnmýþ <strong>yara</strong> kültürlerine göre belirlenmiþ<br />
olan antibiyotiklerle peroperatif koruyucu tedaviye baþlanmalýdýr.<br />
Hastaya ameliyat masasýnda doðru pozisyonun verilmesi büyük önem taþýr.<br />
Pozisyon verilirken hem <strong>yara</strong>nýn, hem de flebin hazýrlanacaðý etraf dokunun tam<br />
olarak ortaya konulmasýna dikkat edilmelidir. Erken dönemde <strong>yara</strong> açýlmasýnýn en<br />
önemli nedeni dikiþ hatlarýnýn gergin olmasýdýr. Ameliyat sonrasýnda dikiþ hatlarý<br />
gergin olmayacak þekilde pozisyon verilmelidir. Ameliyat süresince yeni <strong>yara</strong><br />
açýlmamasý için yüzüstü yatar pozisyondayken anterior superior iliak spinalar ve<br />
dizler gibi kemik çýkýntýlarýn iyi desteklenmesi gerekir. Hasta boyanýrken<br />
antiseptik maddenin akýp hastanýn altýnda göllenmemesine dikkat edilmelidir. Bu<br />
hassas ciltte reaksiyona neden olabilir.<br />
Ülser eksizyonu<br />
Eksizyon sýrasýnda olabildiðince radikal davranýlmasý, ülserle birlikte tüm<br />
nedbeli alanýn, ülserin etrafýndaki bursanýn ve varsa, heterotopik<br />
kalsifikasyonlarýn eksizyonu gereklidir. Ülser bursasýnýn sýnýrlarý belirlenmeli ve<br />
tamamen eksize edilmelidir. Bursanýn çok geniþ olduðu durumlarda, ülser<br />
zeminini ve bursa yüzeyini kaplayan granülasyon dokusu kazýnarak uzaklaþtýrýlýr.<br />
Önemli bir seröz akýntý kaynaðý olan bu dokunun tamamen uzaklaþtýrýlamamasý,<br />
flep altýnda seroma geliþmesine ve flebin yerine yapýþamamasýna yol açar.<br />
Debridman sonrasý dikkatli hemostaz yapýlmalýdýr. Eðer kanama buna raðmen<br />
devam ediyorsa, pansuman yapýlýp <strong>yara</strong>nýn kapatýlmasý 24 saat ertelenebilir.<br />
Ostektomi<br />
Enfekte ve ekspoze olmuþ kemikler saðlýklý kemik dokusu görülünceye kadar<br />
uzaklaþtýrýlmalýdýr. Basý <strong>yara</strong>sýna neden olabilecek kemik çýkýntýlar bir osteotom<br />
ile eksize edilir. Kemik rezeksiyonunda aþýrýya kaçýlmasý kanamaya, iskelet<br />
dengesinin bozulmasýna ve diðer aðýrlýk taþýyan noktalarda daha çok basý<br />
oluþmasýna neden olabilir.<br />
Geçmiþte kimi yazarlar iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde total iskiektomiyi<br />
savunmuþlardýr. Bu iþlem nüks oranýný büyük oranda azaltmakla birlikte, karþý<br />
taraf iskium üzerinde ülser geliþme sýklýðýný çok arttýrmaktadýr. Bilateral<br />
49
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
iskiektomi yapýlan hastalarda aðýrlýk perine üzerine biner ve bu da perineal<br />
ülserasyona ve üretra fistülü geliþmesine yol açar. Bu sebeplerle iskial ülser<br />
17<br />
tedavisinde artýk minimal kemik rezeksiyonu tercih edilmektedir .<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn kapatýlmasý<br />
Uygulanacak cerrahi yöntem seçilirken hem hastaya, hem de ülsere göre<br />
deðerlendirme yapýlmalýdýr. Hastanýn paraplejik ya da kuadriplejik olmasý, geri<br />
dönüþ beklentisi, ileride mobilize olup olamayacaðý, kullandýðý cihazlar ve<br />
destekler, tedaviye gösterdiði uyum, kiþisel hijyen durumu seçimi etkiler.<br />
Cerrahi kapatma yöntemlerinin temel ilkesi fleplerin olabildiðince büyük<br />
planlanmasý ve ülser bölgesine yeterince saðlam dokunun taþýnmasýdýr. Planlama<br />
yapýlýrken dikkat edilmesi gereken noktalar <strong>yara</strong>yý ölü boþluk býrakmayacak<br />
þekilde kapatabilmek, ameliyatýn bitiminde hangi pozisyon verilirse verilsin dikiþ<br />
hatlarýna gerginlik gelmemesini saðlamak, aðýrlýk taþýyan bölgelere dikiþ<br />
hatlarýnýn denk gelmemesine dikkat etmek ve insizyonlarý gelecekte<br />
hazýrlanabilecek baþka fleplere engel olmayacak þekilde yerleþtirmektir.<br />
Kullanýlabilecek yöntemler primer kapatma, deri greftleri, lokal cilt flepleri,<br />
kas ve kas-deri flepleri, fasyokütan flepler ve nörosensoryel fleplerdir.<br />
Primer kapatma ve deri greftleri yüksek tekrarlama oranlarýna yol açtýðýndan<br />
ancak ileride mobilize olmasý beklenen hastalara uygulanmalýdýr. Ülser<br />
çevresindeki cilt nedbeli ve endüre olduðundan komþu ciltten hazýrlanan küçük<br />
deri flepleri genellikle baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. Bu tür giriþimler daha sonra<br />
uygulanabilecek flep seçeneklerini azaltacaðýndan sakýncalýdýr.<br />
Kas-deri flepleri özellikle derin kavite içeren enfekte <strong>yara</strong>larýn tedavisinde<br />
18,19<br />
<strong>yara</strong>rlýdýr . Böylelikle iyi kanlanan adele dokusu enfekte sahaya taþýnmýþ olur ve<br />
uygulanan sistemik antibiyotiklerin etki edebilmesi saðlanýr. Adele dokusu ölü<br />
boþluklarý doldurmakta fasyokütan fleplere göre daha avantajlýdýr. Aðýrlýk taþýyan<br />
bölgeye kalýn bir doku desteði saðlanmýþ olur. Yaranýn tekrarlamasý durumunda<br />
kas-deri flepleri tekrar kaldýrýlýp ilerletilebilir ya da baþka bölgelere çevrilebilir.<br />
Buna karþýlýk, normal insan anatomisinde aðýrlýk taþýyan kemik çýkýntýlarýn<br />
20<br />
üzerinde genellikle kas dokusu bulunmaz . Kas-deri flepleri iskemiye hassas<br />
20<br />
adele dokusunun aðýrlýk taþýyan bölgelere taþýnmasý nedeni ile eleþtirilmiþlerdir .<br />
Diðer dezavantajlarý yaþlý ve felçli hastalarda adele dokusunun atrofik olmasý ve<br />
hareket edebilen hastalarda iþlev bozukluðuna yol açabilmesidir. Bu nedenle,<br />
felcin geri dönmesi beklenen hastalarda kas-deri flepleri tercih edilmemelidir.<br />
Fasyokütan flepler de yeterli kan dolaþýmýna sahiptirler ve iskemiye oldukça<br />
dayanýklý olduklarýndan saðlam bir örtü oluþtururlar. Vücudun normal anatomik<br />
yapýsýna daha uygun olduklarý için kimi yazarlar tarafýndan daha çok tercih<br />
20<br />
edilirler . Kaldýrýlmalarý teknik olarak daha kolaydýr ve ameliyat sýrasýnda<br />
50
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
kas-deri fleplerine göre daha az kanamaya neden olurlar. Ýþlevsel bir bozukluða yol<br />
açmamalarý ve ileride adele fleplerinin planlanmasýna engel olmamalarý ilave<br />
avantajlarý arasýndadýr. En önemli dezavantajlarý, derin <strong>yara</strong>larda ölü boþluðu<br />
doldurmaya yetecek kadar kitle içermemeleridir.<br />
Bir diðer yöntem de, basý <strong>yara</strong>larýnýn duyusal innervasyonunu omurilik<br />
<strong>yara</strong>lanmasýnýn üzerindeki seviyelerden alan nörosensoryel fleplerle<br />
2,3 21<br />
kapatýlmasýdýr. Bu amaçla interkostal ada flepleri ve serbest flepler<br />
kullanýlmýþtýr. Teorik olarak önemli avantajlarý olan bu yöntemler, teknik olarak<br />
oldukça zor olmalarý nedeni ile klinikte fazla bir uygulama alaný bulamamýþlardýr.<br />
Son yýllarda, özellikle sakral basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde doku geniþleticilerin<br />
22,23<br />
kullanýmýna iliþkin makaleler yayýnlanmýþtýr . Açýk <strong>yara</strong> varlýðýnda,<br />
kontaminasyon riskinin yüksek olduðu durumlarda ve nedbeli zeminde doku<br />
geniþletici kullanýlmasý oldukça riskli olmasýna karþýn, yazarlar bu þekilde sýrtýn<br />
üst bölgelerinden duyusu olan cildin <strong>yara</strong> üzerine taþýnabildiðini<br />
22<br />
savunmaktadýrlar .<br />
Yerlerine göre basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi<br />
Basý <strong>yara</strong>larý vücudun her yerinde oluþabilmekle birlikte, en sýk görülen<br />
bölgeler olan sakral, iskial ve trokanterik basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi üzerinde<br />
ayrýntýlý olarak durulacaktýr.<br />
Sakral basý <strong>yara</strong>larý<br />
Sakral basý <strong>yara</strong>larý daha çok omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki erken<br />
dönemde, hastanýn hareketsiz, sýrtüstü yattýðý sýrada ortaya çýkarlar. Çok derin<br />
olmayan ülserlerde ve felcin geri dönebileceði düþünülen hastalarda fasyokütan<br />
1<br />
flepler kullanýlýr. Bunlar arasýnda en çok uygulanan Conway ve Griffith'in<br />
tanýmladýklarý gluteus maksimus adelesinden gelen perforanlarla beslenen,<br />
inferior tabanlý büyük rotasyon flebidir. Lumbar perforanlarla beslenen transvers<br />
lumbosakral flep de bu bölgede kullanýlabilir.<br />
Daha derin <strong>yara</strong>lar için gluteus maksimus adelesi ile hazýrlanan çeþitli kas-deri<br />
veya kas flepleri kullanýlýr. Bu adele dolaþýmýný superior ve inferior gluteal<br />
arterlerden aldýðý için ikiye bölünerek kullanýlabilir. Ülserin yerine, büyüklüðüne<br />
ve geçirilmiþ ameliyatlara göre adelenin tamamý ya da bir yarýsý, superior ya da<br />
inferior pediküllü olarak, tek taraflý ya da çift taraflý olarak, rotasyon flebi, V-Y<br />
ilerletme flebi ya da ada flebi þeklinde veya yalnýz kas flebi olarak kullanýlabilir.<br />
Klinikte fazla kullaným alaný bulamamakla birlikte, bölgeye duyusal<br />
innervasyonu olan doku taþýyabilmek amacý ile doku geniþletici uygulamalarý ve<br />
interkostal nörovasküler ada flepleri de sakral basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi için<br />
tanýmlanmýþ yöntemler arasýndadýr.<br />
51
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
Ýskial basý <strong>yara</strong>larý<br />
Ýskial basý <strong>yara</strong>larý tekerlekli iskemle kullanan ve oturan hastalarda geliþir. Tüm<br />
4<br />
basý <strong>yara</strong>larýnýn %6'sýný oluþtursa da , kronik dönemde paraplejik hastalarda en sýk<br />
karþýlaþýlan ülserler iskial ülserlerdir. Hastalarýn ameliyat sonrasýnda tekrar oturur<br />
konuma dönmeleri nedeni ile nüks oraný çok yüksektir. Conway ve Griffith hangi<br />
yöntemle kapatýlýrlarsa kapatýlsýnlar, iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn %75-77 gibi yüksek<br />
1<br />
oranlarda tekrarladýðýný bildirmiþlerdir . Bu nedenle cerrahi planlanýrken daha<br />
sonra kullanýlabilecek flepler de gözönünde tutulmalýdýr.<br />
Ýskial ülselerin eksizyonu sýrasýnda kemik çýkýntýlar uzaklaþtýrýlýr. Daha önce de<br />
söz edildiði gibi, kemik rezeksiyonu yapýlýrken aþýrýya kaçýlmamalýdýr. Geçmiþte<br />
yapýlan total iskiyektomi iþlemleri perineal ülserler ve üretra fistülleri gibi aðýr<br />
komplikasyonlara yol açmýþtýr.<br />
Ýskial ülserler hasta yüzüstü yatarken küçük görünürler ve primer olarak<br />
kapanabilecekleri izlenimini uyandýrýrýlar. Yürüyebilen hastalar dýþýnda primer<br />
kapatma genellikle <strong>yara</strong>nýn tekrarlamasý ile sonuçlanýr. Defektin gerçek<br />
boyutlarýnýn görülebilmesi için hastanýn ameliyat masasýnda yüzüstü<br />
durumdayken kalçadan fleksiyon yaptýrýlarak yatýrýlmasý gerekir.<br />
Flep seçenekleri arasýnda inferior gluteal arterin inen dalýndan beslenen gluteal<br />
uyluk flebi ilk sýralarda yer alýr. Bu flep kas-deri flebi ya da fasyokütan flep olarak<br />
hazýrlanabilir. Daha sonra kullanýlabilecek hamstring adelelerinin ve gluteal<br />
adelenin beslenmesini etkilemez. Ýlk sýrada seçilebilecek bir diðer flep inferior<br />
gluteus maksimus kas-deri flebidir. Gluteus maksimus adelesinin alt yarýsý,<br />
üzerindeki ciltle birlikte rotasyon flebi þeklinde taþýnýr.<br />
Uyluðun arka tarafýnda yer alan hamstring adeleleri (biseps femoris,<br />
semitendinöz ve semimembranöz) tek tek yada toplu halde, üzerlerindeki ciltle<br />
birlikte ya da yalnýz kas flebi olaral iskium üzerine taþýnabilirler. Üç adelenin<br />
birlikte üzerlerindeki ciltle beraber taþýndýðý hamstring V-Y ilerletme flebi sýk<br />
kullanýlan yöntemlerden birisidir ve iskium üzerine bol adele dokusu taþýmasý<br />
açýsýndan önemlidir. Donör bölgenin primer kapatýlabilmesi ve gerektiðinde tekrar<br />
kaldýrýlýp ilerletilebilmesi bu yöntemin avantajlarýdýr.<br />
Gracilis kas-deri flebi cilt adasýnýn güvenilir olmamasý nedeni ile fazla tercih<br />
edilmez. Medial tabanlý posterior uyluk fasyokütan flebi ise daha sonra<br />
kullanýlabilecek flep seçeneklerini azalttýðýndan kullanýlmamalýdýr.<br />
Tensör fasya lata kas-deri flebi trokanterik ve iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn tek fleple<br />
kapatýlmasý amaçlandýðýnda kullanýlabilir. Bu flebin cildi duyusal innervasyonunu<br />
lateral femoral kütanöz sinir (L -L ) ve iliohipogastrik sinirin lateral kütanöz<br />
2 3<br />
dalýndan (T ) alýr ve düþük seviyeli felçlerde nörosensoryel flep olarak<br />
12<br />
kullanýlabilir. Ancak flebin iskium üzerine gelen kýsmý oldukça incedir ve yeterli<br />
doku desteði oluþturmaz.<br />
52
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
Trokanterik basý <strong>yara</strong>larý<br />
Trokanterik basý <strong>yara</strong>larý yan yatýrýlan paraplejik ve kuadriplejik hastalarda<br />
gözlenir. Özellikle kalça ekleminde fleksiyon kontraktürü olan ve spastik felci<br />
olanlarda daha kolay geliþir. Bu ülserler oldukça büyük bir bursa ile<br />
karakterizedirler. Ülserin yinelemesini önlemek için bursa eksizyonu sýrasýnda<br />
büyük trokanter de uzaklaþtýrýlmalýdýr.<br />
Lateral femoral sirkumfleks arterden beslenen tensör fasya lata kas-deri flebi<br />
en çok tercih edilen fleptir. Flep arka tarafa doðru çevrilerek trokanterin üzeri<br />
örtülür. Uzun tutulduðunda iskial basý <strong>yara</strong>sýný da kapatabilir. Düþük seviyeli<br />
omurilik <strong>yara</strong>lanmalarýnda duyusal flep olarak da kullanýlabilir. Donör alan primer<br />
olarak ya da deri grefti ile kapatýlýr.<br />
Diðer seçenekler arasýnda vastus lateralis kas ya da kas-deri flebi, gluteal uyluk<br />
flebi ya da bipediküllü random cilt flebi sayýlabilir. Özellikle büyük basý<br />
<strong>yara</strong>larýnýn varlýðýnda, vastus lateralis adele flebi, tensör fasya lata kas-deri flebi ile<br />
beraber kullanýlabilir.Diðer anatomik bölgeler<br />
Topukta geliþen basý <strong>yara</strong>larý genellikle pansumanlarla izlenir ve ardýndan deri<br />
grefti ile kapatýlýr. Bu bölgede flep rekonstrüksiyonu için seçenekler lokal<br />
fasyokütan flepler, fleksör hallusis brevis ya da abdüktör hallusis kas flepleridir.<br />
Oksipital basý <strong>yara</strong>larý lokal skalp flepleri ile örtülür.<br />
Çoklu basý <strong>yara</strong>larý<br />
Çok sayýda basý <strong>yara</strong>sý olan, iskium ve femurda yaygýn osteomyeliti olan ve<br />
rekonstrüksiyon seçeneði kalmamýþ olan hastalarda kalça dezartikülasyonu,<br />
hemipelvektomi ya da hemikorporektomi gibi radikal rezeksiyonlar yapýlýp,<br />
ülserler ilk olarak Georgiade tarafýndan tanýmlanmýþ olan total uyluk flebi ile<br />
8<br />
kapatýlabilir . Mortalitesi yüksek olan bu ameliyatlardan sonra hastalarda çeþitli<br />
ürolojik komplikasyonlar ve vücut imgesinin bozulmasýna baðlý olarak aðýr<br />
psikiatrik sorunlar ortaya çýkabilir. Ayrýca, bu tür giriþimlerden sonra yeni ülser<br />
1<br />
geliþme sýklýðý %60 gibi yüksek bir orandadýr .<br />
Ameliyat sonrasý bakým<br />
Ameliyat sonrasý bakým esas olarak ameliyat öncesi hazýrlýðýn devamý<br />
þeklindedir. Hastanýn yeterli beslenmesi saðlanýr, kan deðerleri sýk sýk kontrol<br />
edilerek normal düzeylerde tutulur, gerekirse kan verilir. Ýyi hemþire bakýmý büyük<br />
önem taþýr. Hastalar ameliyat sonrasýnda mümkünse hava dolaþýmlý bir yatakta<br />
tutulurlar. Eðer bu yoksa, normal yatakta yüzüstü yatýrýlmalý ve yeni <strong>yara</strong><br />
açýlmamasý için 2 saate bir çevrilmelidirler. Yüzüstü konumdayken basýnca maruz<br />
kalan bölgeleri iyi desteklenmelidir. Yara kontaminasyonunu önlemek amacýyla<br />
hastanýn erken dönemde konstipe olmasý için kodein gibi ilaçlar verilir. Ameliyat<br />
sonrasý erken dönemde adele spazmlarýnýn önlenmesi, dikiþ hatlarýnýn<br />
53
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
gerilmemesi açýsýndan önemlidir.<br />
Cerrahi sýrasýnda bakteriyemi oluþacaðýndan ameliyat sýrasýnda baþlanan<br />
sistemik antibiyotik tedavisine 7 gün daha devam edilir. Vakumlu direnler 7-10<br />
gün yerlerinde tutulur ve seröz drenaj tamamen kesilmeden alýnmazlar. Bu,<br />
fleplerin yerlerine yapýþmasý ve enfeksiyon geliþmemesi açýsýndan büyük önem<br />
taþýr. Dikiþler 14-21 gün sonra alýnmalýdýr. Dikiþ hatlarý her gün kontrol edilmeli ve<br />
gerginlik oluþmamasýna dikkat edilmelidir.<br />
Dördüncü haftanýn sonunda hastanýn kýsa sürelerle ameliyat sahasýnýn üzerine<br />
yatmasýna izin verilir. Bu süre zamanla arttýrýlýr ve hasta normal aktivitesine döner.<br />
Basý <strong>yara</strong>sý tedavisinin uzun dönemde baþarýlý olabilmesi için en önemli nokta,<br />
hastanýn ve hasta yakýnlarýnýn kendi üzerlerine düþen sorumluluðun bilincine<br />
varmasýdýr. Hastanýn pozisyonunu sýk sýk deðiþtirmesi, kiþisel bakýmýný<br />
sürdürmesi ve ameliyat bölgesini iyi kontrol etmesi gerekir.<br />
Komplikasyonlar<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi sonrasýnda geliþebilen komplikasyonlar arasýnda flep<br />
nekrozu, hematom, seroma oluþumu, <strong>yara</strong> enfeksiyonu ve sütür hatlarýnda açýlma<br />
gibi cerrahi sonrasý erken dönemde ortaya çýkan komplikasyonlarla geç dönemde<br />
gözlenen ülserlerin yinelemesi ve karsinom geliþmesi sayýlabilir.<br />
Erken Postoperatif Komplikasyonlar<br />
Ameliyat sonrasýnda en sýk karþýlaþýlan komplikasyon hematom geliþmesidir.<br />
Erken dönemde farkedildiðinde mutlaka boþaltýlmalý ve iyi direnaj saðlanmalýdýr.<br />
Gözden kaçtýðý durumlarda enfeksiyon geliþmesine, bursa oluþmasýna, ülserin<br />
yinelemesine ve flep nekrozuna yol açabilir. Geniþ <strong>yara</strong>larda debridman sonrasý<br />
kapama iþlemi 24 saat ertelenerek hematom geliþme olasýlýðý azaltýlabilir.<br />
Seroma oluþumu da sýk karþýlaþýlan komplikasyonlardan birisidir. En önemli<br />
nedenleri yeterli debridman yapýlmamasý, ameliyat sonrasýnda <strong>yara</strong>da ölü boþluk<br />
kalmasý ve erken dönemde uygun olmayan mobilizasyon sonucu devreye giren<br />
makaslama kuvvetlerinin etkisi ile flebin <strong>yara</strong> yataðýndan ayrýlmasýdýr. Seroma<br />
oluþumunu önlemek için debridman sýrasýnda ülser bursasý tam olarak çýkarýlmalý,<br />
oluþan defekti tamamen dolduracak büyüklükte bir flep hazýrlanmalý, seröz akýntý<br />
tam olarak kesilinceye kadar vakumlu direnaja devam edilmeli ve ameliyat<br />
sonrasýnda flep üzerinde makaslama kuvvetlerinin geliþmesine engel olunmalýdýr.<br />
Yeterli debridman ve uygun antibiyotik kullanýmýna karþýn <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý<br />
ile karþýlaþýlabilir. Flep altýnda hematom geliþmesi de enfeksiyonun önemli<br />
nedenlerinden birisidir. Geliþtiði takdirde yoðun antibiyotik tedavisi ve cerrahi<br />
drenaj uygulanarak tedavi edilmelidir.<br />
Ameliyat öncesinde doðru planlamanýn yapýldýðý, ameliyat sýrasýnda flebe ait<br />
vasküler pedikülün korunduðu ve cerrahi prensiplere uygun davranýldýðý takdirde<br />
54
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
flep nekrozu beklenen bir komplikasyon deðildir. Flep nekrozunun en önemli<br />
nedeni gerektiðince tedavi edilmemiþ hematomlardýr. Sütür hatlarýnda açýlma<br />
genellikle <strong>yara</strong>nýn gergin olarak kapatýldýðý durumlarda ortaya çýkar, ki bunun da<br />
en önemli nedeni hatalý planlamadýr. Bunun dýþýnda hastanýn çok yaþlý ve genel<br />
durumunun bozuk olmasý, kan protein düzeylerinin düþük olmasý da <strong>yara</strong><br />
iyileþmesini etkilediðinden sütür hatlarýnda açýlmaya neden olabilir.<br />
Geç Dönem Komplikasyonlar<br />
Geç dönemde en sýk karþýlaþýlan sorun basý <strong>yara</strong>larýnýn tekrarlamasý, nadir<br />
geliþmekle birlikte en aðýr komplikasyon ise <strong>yara</strong> zemininde karsinom<br />
geliþmesidir.<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn yinelemesi<br />
Cerrahi teknikte kaydedilen ilerlemelere ve hasta bakýmýndaki geliþmelere<br />
karþýn tedavi sonrasýnda basý <strong>yara</strong>larýnýn tekrarlama oranlarý oldukça yüksektir.<br />
Harding 1961 yýlýnda bu oraný ameliyat sonrasýndaki 4 yýl içerisinde %44 olarak<br />
1 1<br />
bildirmiþtir . Griffith ve Schultz basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk sacral, trokanterik ve iskial<br />
24<br />
bölgelerde tekrarladýðýný vurgulamýþlardýr. Berry 1980 yýlýnda %47'lik bir<br />
25<br />
tekrarlama oraný yayýnlamýþtýr. 1988 yýlýnda Relander ve Palmer'ýn bildirdiði<br />
26<br />
tekrarlama oraný ise %48'dir. 1992'de Disa ve ark. kas, kas-deri ve fasyokütan<br />
fleplerle kapatýlan 68 basý <strong>yara</strong>sýnýn %61'inin ortalama 21 ay içerisinde tekrar<br />
27<br />
geliþtiðini bildirmiþlerdir. 1998 yýlýnda Kierney ve ark. tarafýndan tedavi edilen<br />
268 basý <strong>yara</strong>sýnda tekrarlama oranlarý %19 olarak bildirilmiþtir. Ancak bu<br />
çalýþmada yoðun bir fizik tedavi, rehabilitasyon ve eðitim programý uygulanmýþ ve<br />
bu programa uyum gösteremeyen hastalar çalýþma dýþýnda býrakýlmýþlardýr.<br />
Yüksek tekrarlama oranlarýnýn önemli bir nedeni ülser geliþmesine yol açan<br />
medikal sorunlarýn devam ediyor olmasýdýr. Basýnýn önlenememesi, kontraktür ve<br />
spazm varlýðý, yeterli hasta bakýmý ve hijyeninin saðlanamamasý ülserlerin<br />
26<br />
tekrarlamasýný kolaylaþtýrýr. Disa ve ark. en yüksek tekrarlama oranlarýnýn travma<br />
sonrasý parapleji geliþmiþ genç hastalarda ve zihinsel iþlevleri bozuk yaþlýlarda<br />
gözlendiðini bildirmiþlerdir. Özellikle paraplejik hasta grubunda gözlenen<br />
bastýrýlmýþ öfke ve kendine zarar verme eðilimi yüksek tekrarlama oranlarýnýn<br />
1<br />
belki de en önemli nedenidir . Tedavi sýrasýnda ve sonrasýnda hastalarýn psikolojik<br />
durumlarý mutlaka deðerlendirilmeli ve gereken psikolojik destek tedavisine<br />
baþlanmalýdýr.<br />
Karsinom geliþimi<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn nadir görülmekle birlikte öldürücü olan bir geç dönem<br />
komplikasyonu ülser zemininde geliþen malign dejenerasyondur. Ýlk olarak 1828<br />
yýlýnda Jean Nicholas Marjolin tarafýndan yanýk zemininde tanýmlanan bu<br />
1<br />
patolojik durum tüm kronik <strong>yara</strong>larda geliþebilir . Hemen hemen tümü epidermoid<br />
55
Prof. Dr.Akýn Yücel<br />
karsinomlardýr ve oldukça habis seyrederler. Basý <strong>yara</strong>larýnda geliþme sýklýðý<br />
28<br />
Grotting ve ark. tarafýndan %0.5 olarak bildirilmiþtir. Ortaya çýkmasý için<br />
gereken süre yanýk zemininde geliþenlere göre daha kýsadýr ve 22 yýl olarak<br />
29<br />
bildirilmiþtir . Genellikle iyi differansiye epidermoid karsinomlar olmalarýna<br />
karþýn, yüksek oranda metastaz yaparlar (%61) ve öldürücü seyrederler. Ortaya<br />
çýktýðý takdirde tedavisi radikal cerrahi rezekziyondur. Koruyucu lenf düðümü<br />
30<br />
disseksiyonu kimi yazarlar tarafýndan önerilse de tartýþmalýdýr . Radyoterapi ve<br />
kemoterapinin tedavideki rolü belli deðildir ve ancak cerrahi uygulanamayan<br />
hastalar için düþünülebilir.<br />
KAYNAKÇA<br />
1. Colen SR. Pressure sores. McCarthy JG, ed. Plastic Surgery. Vol. 6. Philadelphia: W.B.Saunders<br />
Company, 1990: 3797-3838.<br />
2. Dibbell DG. Use of a long island flap to bring sensation to the sacral area in young paraplegics.<br />
Plast Reconstr Surg 1974; 54: 220-223.<br />
3. Daniel RK, Terzis JK, Cunningham DM. Sensory skin flaps for coverage of pressure sores in<br />
paraplegic patients: Preliminary report. Plast Reconstr Surg 1976; 58: 317-328.<br />
4. Meehan M. National pressure ulcer prevalence survey. Adv Wound Care 1994; 7: 27-30.<br />
5. Petersen NC, Bittmann S. The epidemiology of pressure sores. Scand J Plast Reconstr Surg<br />
1971;5: 62-66.<br />
6. Mancoll JS, Phillips LG. Pressure sores. Aston SJ, Beasley RW, Thorne CNM, eds. Grabb and<br />
Smith's Plastic Surgery. Philadelphia: Lippincott-Raven,1997: 1083-1097.<br />
7. Stal S, Serer A, Donovan W et al. The perioperative management of the patient with pressure<br />
sores. Ann Plast Surg 1983; 11: 347-356.<br />
8. Feldman DL. Pressure sores. Georgiade GS, Riefkohl R, Levin LS, eds. Georgiade Plastic,<br />
Maxillofacial and Reconstructive Surgery. Baltimore: Williams and Wilkins, 1997: 1111-1123.<br />
9. Lineaweaver W, McMorris S, Soucy D et al. Cellular and bacterial toxicities of topical<br />
antimicrobials. Plast Reconstr Surg 1985; 75: 394-396.<br />
10. Xakellis GC, Chrischilles EA. Hydrocolloid versus saline-gauze dressings in treating pressure<br />
ulcers: a cost-effectiveness analysis. Arch Phys Med Rehabil 1992; 73: 463-469.<br />
11. Wheeland RG. The newer surgical dressings and wound healing. Dermatol Clin 1987; 5: 393-<br />
407.<br />
12. Knighton DR, Silver IA, Hunt TK. Regulation of wound-healing angiogenesis-effect of oxygen<br />
gradients and inspired oxygen concentration. Surgery 1981; 90: 262-270.<br />
13. Marshall DA, Mertz PM, Eaglstein WH. Occlusive dressings. Does dressing type influence the<br />
growth of common bacterial pathogens? Arch Surg 1990; 125: 1136-1139.<br />
14. Fowler E, Papen JC. Evaluation of an alginate dressing for pressure ulcers. Decubitus 1991; 4:<br />
47-48.<br />
15. Robson MC, Phillips LG, Thomason A et al. Recombinant human platelet-derived growth<br />
factor-BB for the treatment of chronic pressure ulcers. Ann Plast Surg 1992; 29: 193-201.<br />
16. Robson MC, Phillips LG, Lawrence WT et al. The safety and effect of topically applied<br />
recombinant basic fibroblast growth factor on the healing of chronic pressure sores. Ann Surg<br />
1992; 216: 401-406.<br />
17. Vasconez LO, Schneider WJ, Jurkiewicz MJ. Pressure sores. Curr Probl Surg 1977; 14: 1-62.<br />
18. Mathes SJ. The muscle flap for management of osteomyelitis. N Engl J Med 1982; 306: 294-<br />
295.<br />
56
BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />
19. Mathes SJ, Alpert BS, Chang N. Use of the muscle flap in chronic osteomyelitis: experimental<br />
and clinical correlation. Plast Reconstr Surg 1982; 69: 815-829.<br />
20. Yamamoto Y, Ohura T, Shintomi Y, Sugihara T, Nohira K, Igawa H. Superiority of the<br />
fasciocutaneous flap in reconstruction of sacral pressure sores. Ann Plast Surg 1993 Feb; 30:<br />
116-121.<br />
21. Hill HL, Nahai F, Vasconez LO. The tensor fascia lata myocutaneous free flap. Plast Reconstr<br />
Surg 1978; 61: 517-522.<br />
22. Esposito G, Di Caprio G, Ziccardi P, Scuderi N. Tissue expansion in the treatment of pressure<br />
ulcers. Plast Reconstr Surg 1991; 87: 501-508.<br />
23. Kostakoðlu N, Keçik A, Özyýlmaz F et al. Expansion of fascial flaps: histopathologic changes<br />
and clinical benefits. Plast Reconstr Surg 1993; 91: 72-79.<br />
24. Berry RB. The late results of surgical treatment of pressure sores in paraplegics. Br J Surg 1980;<br />
67: 473-474.<br />
25. Relander M, Palmer B. Recurrence of surgically treated pressure sores. Scand J Plast Reconstr<br />
Surg Hand Surg 1988; 22: 89-92.<br />
26. Disa JJ, Carlton JM, Goldberg NH. Efficacy of operative cure in pressure sore patients. Plast<br />
Reconstr Surg 1992; 89: 272-278.<br />
27. Kierney PC, Engrav LH, Iþýk FF et al. Results of 268 pressure sores in 158 patients managed<br />
jointly by plastic surgery and rehabilitation medicine. Plast Reconstr Surg 1998;102: 765-772.<br />
28. Grotting JC, Bunkis J, Vasconez LO. Pressure sore carcinoma. Ann Plast Surg 1987; 18: 527-<br />
532.<br />
29. Mustoe T, Upton J, Marcellin V et al. Carcinoma in chronic pressure sores: a fulminant disease<br />
process. Plast Reconstr Surg 1986; 77: 116-121.<br />
30. Bostwick J, Pendergrast J, Vasconez LO. Marjolin's ulcer: an immunologically privileged<br />
tumor? Plast Reconst Surg 1976; 57: 66-69.<br />
57
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.59-68<br />
BASI YARALARINDAN<br />
KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn meydana gelmesi veya nüks etmesi basitçe basýncýn<br />
kaldýrýlmasýyla önlenebilmesine raðmen modern týp dünyasý bu oldukça sýk<br />
görülen klinik problemin insidansýný önemli oranda azaltamamýþtýr.Bu hastalarýn<br />
uzun süre hastanede kaldýklarý ve büyük ekonomik ve iþ gücü kayýplarýna sebep<br />
olduklarý aþikardýr (1).<br />
Basit önlemlerle korunabilecek olan basý <strong>yara</strong>larýnýn, oluþtuðu takdirde<br />
tedavisi son derece güçtür ve hastanýn yaþam süresini ve kalitesini kötü yönde<br />
etkiler. Karmaþýk bir doku yýkýmý sürecine baðlý olarak geliþen basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />
tedavisi de karmaþýk ve pahalýdýr. Plastik cerrah, genel cerrah, ortopedist,<br />
dahiliyeci, nörolog, beslenme uzmaný, fizyoterapist,HEMÞÝRE gibi uzmanlardan<br />
oluþan multidisipliner bir yaklaþým gerektirir(2).<br />
Dokularýn uzun süreli basýnç altýnda kalmasýna baðlý olarak geliþen ve daha çok<br />
vücudun Basý <strong>yara</strong>larý dýþarýdan gelen fiziksel bir basýnç sonucunda vücut<br />
yüzeyindeki sýkýþma, sürtünme, yýrtýlma veya bunlarýn çeþitli derecelerde<br />
kombinasyonlarýyla (özellikle kemik çýkýntýlarýnýn üzerinde) ortaya çýkabilen<br />
ülserasyonlar ve doku nekrozlarýdýr (3).<br />
TARÝHÇE<br />
�Mýsýr mumyalarý otopsilerinde<br />
�Brown-Sequard (1853), basýnç ve nem<br />
�Paget (1873), basýnç<br />
�Charcot (1879), nörotrofik faktörler<br />
�Munro (1940), periferik refleks kaybý<br />
�Küster (1908), Ascher (1928), enfeksiyon<br />
�Davis (1938), flep onarýmý<br />
�Mulholland (1943), beslenme, (+) azot dengesi<br />
�Lamon ve Alexandre (1945), ilk cerrahi onarým<br />
59
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda omurilik <strong>yara</strong>lanmasý olan askerlerde basý<br />
<strong>yara</strong>sý insidansý %85 gibi yüksek deðerlerde seyretmekte iken, yakýn tarihli bir<br />
çalýþmada paraplejik hastalarda insidans %20, kuadriplejiklerde ise %26 olarak<br />
bildirilmiþtir. Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki 5 yýl içerisinde basý <strong>yara</strong>sý<br />
prevalansý %20-30 kadardýr. Basý <strong>yara</strong>larýnýn %10'u mobilize hastalarda<br />
gözlenirken, %53'ü yataða baðýmlý hastalarda, %37'si ise tekerlekli iskemle<br />
kullananlarda geliþmektedir(1).<br />
Etyolojisi, patolojisi, korunma, erken taný ve tedavi yöntemleri çok iyi<br />
bilinmesine raðmen basý <strong>yara</strong>larý, günümüzde hala klinik ve cerrahi bir<br />
problemdir(3).<br />
EPÝDEMÝYOLOJÝ<br />
1994 yýlýnda yapýlan büyük ölçekli bir prevalans çalýþmasýnda hastanede yatan<br />
hastalarýn %9'unda, yoðun bakým birimlerinde yatan hastalarýn ise %11.1'inde basý<br />
.<br />
<strong>yara</strong>sý geliþtiði saptanmýþtýrÜlserlerin %63'ü hasta henüz hastanede yatmakta iken<br />
geliþmektedir (2). Kardiovasküler hastalýklar sýrasýnda %41, akut nörolojik<br />
bozukluklar sýrasýnda %27 ve ortopedik <strong>yara</strong>lanmalar sonrasýnda %15 sýklýkta basý<br />
<strong>yara</strong>sýnýn geliþtiði bildirilmiþtir (4).<br />
ETÝYOLOJÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesindeki en önemli etken basýnçtýr.Yumuþak dokularýn<br />
basýnç altýnda kalarak sýkýþmalarý iskemiye neden olur ve basýnç engellenmezse<br />
nekroz ve ülserasyon geliþir. Felçli hastalardaki his kusuru ve motor kayýp,<br />
basýncýn algýlanamamasýna ve ortadan kaldýrýlamamasýna yol açar. Nem,<br />
enfeksiyon, sürtünme ve hastanýn taþýnmasý sýrasýnda ortaya çýkan makaslama<br />
kuvvetleri gibi ekstrensek faktörler ile hastanýn genel durum bozukluðu,<br />
malnutrisyon, ileri yaþ, diabet ve ödem gibi intrensek faktörler de dokunun<br />
dayanýklýlýðýný azaltarak basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesini kolaylaþtýrýrlar(1).<br />
PATOLOJÝ<br />
Basý <strong>yara</strong>larý her ne kadar kronik lezyonlar olarak düþünülse de akut bir<br />
baþlangýç dönemi mevcuttur. Akut dönemde basýya maruz kalan ciltte kýzarýklýk<br />
geliþir ve bunu sýrasýyla endürasyon, bül geliþimi, siyanoz ve doku nekrozu izler.<br />
Akut dönemde basýyý ortadan kaldýrmaya yönelik önlemlerin alýnmasý ile ülser<br />
geliþmesi önlenebilir. Endürasyon aþamasýnda lezyonlar lokal abse<br />
formasyonuyla karýþtýrýlabilir. Drenaj amacý ile yapýlacak bir insizyon enfeksiyon<br />
geliþmesine yol açarak ülser oluþumunu kolaylaþtýralabilir(2).<br />
Genellikle hasar öncelikle subkütan doku veya kasta oluþur ve bu yüzden hasar<br />
gören alan klinik olarak deri yüzeyinden görülen alandan daha fazla olabilir (2).<br />
60
Karakteristik olarak, cilt seviyesinde oluþan nekroz kemik üzerindeki<br />
yapýlarýn nekrozuyla karþýlaþtýrýlýnca genelde daha azdýr(3).<br />
Geliþme þekline göre basý <strong>yara</strong>larý iki gruba ayrýlabilir.Basýnýn yanýsýra<br />
sürtünme, nem, makaslama kuvvetleri gibi etkenlerin yol açtýðý tipte lezyon<br />
ciltte baþlar ve önlem alýnmazsa derin dokulara doðru ilerler. Basýya baðlý<br />
olarak geliþen tipinde ise cillte kýzarýklýk ya da küçük bir ülserasyon<br />
gözlenmesine karþýn derin dokularda koni þeklinde geniþleyen büyük harabiyet<br />
vardýr(2).<br />
Geliþme þekillerindeki farklýlýklar basý <strong>yara</strong>larýnýn evrelendirilmesini<br />
güçleþtirmektedir. Yine de tanýnýn standardize edilebilmesi açýsýndan<br />
evrelendirme faydalýdýr (Tablo 1)(2).<br />
BASI YARALARI SINIFLANDIRILMASI<br />
Tablo 1:<br />
Evre I Cilt intakt ancak inflamasyon mevcut<br />
Evre II Dermise kadar uzanan ülserasyon mevcut ± enfeksiyon<br />
Evre III Kasa kadar uzanan subkutan ülserasyon mevcut ± enfeksiyon<br />
Evre IV Eklem bursa ve diðer vücut boþluklarýna (rektum, vagina, mesane vb.)yayýlým ± enfeksiyon<br />
Evre V Tünelleþme mevcutturç<br />
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Eskar varlýðýnda, doðru evrelendirme ancak eskarýn uzaklaþtýrýlmasýndan sonra<br />
yapýlabilir(2,3).<br />
EVRE I: Ciltte bütünlük bozulmamýþtýr, kýzarýklýk aþamasýndadýr. Kýzarýklýk<br />
basýnç kalktýktan sonrada 30 dakikadan fazla kalýr, ciltte ýsrarlý renk bozukluðu<br />
vardýr. (Ýnflamasyon)<br />
EVRE II:Bu aþama da epidermis, dermis veya ikisini de kapsayacak þekilde<br />
kýsmi cilt kaybý vardýr.Ülser yüzeyseldir ve klinik olarak abrazyon, kabarcýk, ve<br />
derin olmayan krater gibidir.<br />
EVRE III:Cildin tüm katmanlarýnda tam kayýp vardýr, dokularda þiddetli<br />
yýkým vardýr, adale, kemik, tendon, ve eklem kapsülleri zarar görmüþtür. Derin bir<br />
krater görünümündedir.Bu aþamada nekrotik dokular, sinus tract oluþumu, eksuda<br />
ve enfeksiyon vardýr.Yara yataðý genellikle aðrýsýzdýr.<br />
EVRE IV:Cildin tüm katmanlarýnda tam kayýp vardýr,dokularda þiddetli yýkým<br />
adale, kemik, tendon, ve eklem kapsülleri zarar görmüþtür.Derin bir krater<br />
görünümündedir.Bu aþamada nekrotik dokular,eksuda ve enfeksiyon vardýr.Yara<br />
yataðý genellikle aðrýsýzdýr.<br />
EVRE IV:Tünelleþmiþ Evre IV basý ülseri mevcuttur(3).<br />
61
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
Riskli hastalarýn kiþiye özel tedavi planlarýnýn(koruyucu tedbirler dahil) 24 saat<br />
içinde yapýlmasý gerekir;Çünkü,basý ülserlerinin çoðu 24-48 saat içinde<br />
geliþmektedir(3).<br />
Basý ülserinin deðerlendirmesinde:<br />
a-Yeri,derinliði b-Ebatý c-Evresi d-Durumu e-Kokusu f-Eksudanýn<br />
miktar ve tipi g-Civardaki dokularý deðerlendirmek gerekir(3).<br />
Basý <strong>yara</strong>sýnýn en ucuz ve kolay tedavi þekli “basý <strong>yara</strong>sýný önlemek” dir. Etkin<br />
önleme programýnýn gerekli elemanlarý:<br />
1. Uygun bir týbbi bakým<br />
2. Ýyi bir hemþirelik bakýmý<br />
3. Eðitim<br />
4. Hasta uyumunun artýrýlmasý<br />
5. Basý azaltan araçlarýn saðlanmasý<br />
6. Uygun destek yüzeyleri üzerinde dikkatli pozisyon verme (5,6).<br />
1. UYGUN TIBBÝ BAKIM<br />
�Malnutrisyonun önlenmesi<br />
�Anemi tedavisi<br />
�Spastisite tedavisi(Döndürme-çevirme)<br />
�Ödem<br />
�Psikolojik sorunlar (5).<br />
2. HEMÞÝRELÝK BAKIMI VE EÐÝTÝM<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn gerek önlenmesinde gerekse tedavisinde temel ilke aðýrlýk<br />
taþýyan bölgelerin uðradýðý basýncý en aza indirmek ve uzun süreli basýdan<br />
kaçýnmaktýr. Bunun için ;<br />
1. Basýnç bölgelerinin tanýlanmasý<br />
2. Norton skalasýnýn uygulanmasý (Tablo 2)<br />
3. Riskli hastalarýn belirlenmesi<br />
4. Cilt bakýmýnýn saðlanmasý<br />
5. Hastaya uygun pozisyon verilmesi<br />
6. Hava dolaþýmlý yataklarýn kullanýlmasý<br />
7. Beslenmenin düzenlenmesi<br />
8. Hasta ve hasta yakýnlarýnýn bilgilendirilmesi<br />
9. Kayýt tutulmasý (7).<br />
2.1. Basýnç bölgelerinin tanýlanmasý<br />
Basýya uðrayan her yerde geliþebilmekle birlikte,basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk<br />
62
gözlendiði bölgeler sakrum, topuklar, iskium ve trokanterlerdir. Daha az sýklýkla<br />
dirsekler, skapulanýn üzeri, oksipital bölge, omuzlar ve dizlerde de<br />
gözlenebilir.1994 yýlýnda 6047 basý <strong>yara</strong>lý hastanýn deðerlendirilmesi sonucunda<br />
basý <strong>yara</strong>sý açýlma sýklýðý sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde<br />
%6, trokanterler üzerinde %6 olarak belirlenmiþtir.<br />
Adý<br />
2.2. Norton skalasýnýn uygulanmasý<br />
Tablo 2:Basý Yarasý Riskini Ölçme: Norton Skalasý(8).<br />
Tarih<br />
Fiziksel<br />
Durum<br />
Ýyi 4<br />
Orta 3<br />
Zayýf 2<br />
Çok kötü 1<br />
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Mental<br />
Durum Aktivite Mobilite Ýnkontinans<br />
Açýk 4 Yürüyor 4 Tam 4 Yok 4<br />
Apatik 3 Yardýmla Hafif Bazen 3<br />
yürüyor 3 kýsýtlý 3<br />
Konfüze 2 Sandalyeye Çok kýsýtlý Genellikle/<br />
baðýmlý 2 2<br />
idrar 2<br />
Stupor 1 Stupor 1 Ýmmobil 1 Ýdrar ve gaita 1<br />
*Norton skalasýnda 12 den düþük puan alanlar risk altýnda kabul edilir.<br />
Total<br />
skor<br />
2.3.Riskli hastalarýn belirlenmesi<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnýn yerleri hastalýðýn aþamasýna, felcin tipine ve hastanýn<br />
pozisyonuna göre deðiþir.<br />
Yataða baðýmlý bir hastada pencerenin yada televizyonun konumu bile<br />
<strong>yara</strong>larýn geliþme yerlerini etkileyebilmektedir(2).<br />
Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýnýn tipi de basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþiminde önemlidir. Tam<br />
kesi olan hastalarda rehabilitasyona erken baþlanarak basý <strong>yara</strong>sý geliþimine karþý<br />
önlem alýnabilirken, kýsmi kesilerde yada omurilik bütünlüðünün korunduðu<br />
<strong>yara</strong>lanmalarda hasta immobilize edildiðinden <strong>yara</strong> daha kolay açýlmaktadýr(2).<br />
Hastanýn yatakta oturmasýna izin verildiðinde sürtünme ve makaslama<br />
kuvvetleri de devreye girer ve iskial tüberküller üzerinde kolaylýkla <strong>yara</strong>lar<br />
açýlabilir. Tekerlekli iskemleye geçilmesi ile iskial tüberküller üzerinde oluþan<br />
basý daha da artar. Bu hastalarda sürekli sarkmaya baðlý olarak ayaklardaki ödem<br />
artar ve tekerlekli iskemlenin ayaklýðýna dayanan topuk arkasý, ayak tabaný ve<br />
parmaklarýn lateral kenarlarýnda basý <strong>yara</strong>larý açýlabilir(2).<br />
2.4.Cilt bakýmýnýn saðlanmasý<br />
Cildin izlenmesi ve deðerlendirilmesi; Renk, yanýk, kabarcýk, þiþlik, sivilce,<br />
morluk çürüme, kesik kontrol edilmelidir.Hastanýn cildi her gün hiperemi<br />
açýsýndan gözlemlenmelidir.<br />
�Haftada en az 2 kere banyo yapýlmalý ve su sýcaklýðý kontrol edilerek<br />
tahriþ etmeyen, yumuþak sabunlar kullanýlýp, banyo sonrasý nemlendirici<br />
krem kullanýlmalýdýr.<br />
63
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
�Ayak ve týrnak bakýmý günlük yapýlmalýdýr.<br />
�Ýnkontinans sonrasýnda perine temizliði hemen yapýlmalý cilt<br />
kesinlikle nemli ve ýslak býrakýlmamalýdýr.<br />
�Pamuklu, hava geçirgen, emici giysiler tercih edilmeli,<br />
�Naylon, sentetik gibi çabuk tutuþabilen kumaþlardan uzak<br />
durulmalý, dar giysilerden kaçýnýlmalý, fermuarlý ve düðmeli<br />
giysilere dikkat edilmelidir.<br />
�Protez-ortez ve ayakkabý kullanýmýndan sonra cilt mutlaka kontrol<br />
edilmelidir.<br />
�Yer deðiþtirirken hastanýn kendini kaydýrmamasý saðlanýr.<br />
�Kirli ve ýslak iç çamaþýrlarýný deðiþtirilmesi saðlanýr.<br />
�Kýyafetlerinin hastaya tam uymasý kontrol edilir, küçük gelip<br />
sýkmamasýna dikkat edilir<br />
�Gövdesinin tekerlekli iskemleye ve cihazlara tam uymasýna dikkat<br />
edilir.<br />
�Oturduðu yerlere bir yastýk yada oturma minderi kullanýlýr.<br />
�Oluþabilecek yanýklardan kaçýnýlýr.<br />
2.5. Hastaya uygun pozisyon verilmesi<br />
POZÝSYON VERÝRKEN;<br />
�Yatan hastalarýn pozisyonu 2 saatte bir deðiþtirilmelidir.<br />
Döndürürken Hasta yuvarlanýr, sürüklenip çekilmez (makaslama<br />
kuvvetleri)<br />
�Uyuma esnasýnda yüzüstü pozisyon tercih edilmelidir.<br />
�Pozisyon verirken basýncýn abdomen, sýrt ve ekstremitelere eþit<br />
daðýlýmý saðlanmalý;<br />
�Ara çarþaf kullanýlmalýdýr.<br />
�Simit þeklinde minderler (kan akýmýný azaltacaðýndan) tercih<br />
edilmez.<br />
ÇEVÝRME-POZÝSYON VERME<br />
• Dikkatlice deðerlendirilmelidir! Yatak<br />
çarþaflarý düzgün, kuru, temiz ve kýrýþýksýz<br />
olmalýdýr.<br />
• Çarþaflar, yataðýn özelliðini<br />
kaybetmeyeceði gerginlikte olmalýdýr.<br />
Her sabah:<br />
– çarþaflardaki kýrýþýklýk,<br />
– yabancý bir objenin cilt yapýsýnda ve<br />
renginde bir deðiþikliðe neden olup olmadýðý<br />
64
– incelenmeli<br />
• Renk deðiþikliði veya kýzarýklýk 30 dk. dan fazla devam ediyorsa,<br />
normal rengine dönünceye kadar basýdan uzak tutulmalýdýr<br />
2.6.Hava dolaþýmlý yataklarýn kullanýlmasý<br />
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
• Evre I ve II basý <strong>yara</strong>larýnýn engellenmesi konservatif yöntemlerle<br />
mümkündür.<br />
• Bunun için; yatak ve tekerlekli sandalye destek yüzeylerinin uygun<br />
kullanýmý gereklidir.<br />
Ýdeal destek yüzeyi<br />
1. Dokudaki basý daðýlýmýný kontrol etmeli<br />
2. Kemik yüzeylerin altýndaki basýyý en aza indirmeli<br />
3. Sürtünme ve makaslama kuvvetlerini asgariye indirmeli<br />
4. Transferlere engel olmamalý, hareketleri sýnýrlamamalý<br />
5. Hemþirelik ve bakým hizmetlerini engellememeli<br />
6. Dokudaki sýcaklýðý kontrol etmeli, havalanma saðlamalý<br />
7. Cilt yüzeyinde nemi kontrol etmeli<br />
8. Hafif olmalý<br />
9. Dayanýklý olmalý<br />
10. Kolay temizlenebilir va muhafaza edilebilir olmalý<br />
11. Maliyeti makul olmalý(9).<br />
Tekerlekli sandalye minderi seçim kriterleri<br />
• Taný<br />
• Tekerlekli sandalyede her gün geçirilen saat süresi<br />
• Tekerlekli sandalyedeyken yapýlan aktiviteler (kendine bakým, iþ,<br />
eðitim vs)<br />
• Postür ve gövde stabilitesi<br />
• Çevre (iklim , sert/yumuþak eðimli arazi)<br />
• Yaþam (baðýmsýz , yardýmlý)<br />
• Doku öyküsü (basý <strong>yara</strong>sý, cerrahi tedavi, azalmýþ oturma toleransý)<br />
• Vücut yapýsý (aðýrlýk, boy, yaþ ,cins)<br />
• Tekerlekli sandalye tipi ve büyüklüðü<br />
65
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
• Basýnç (büyüklük , daðýlým)(5).<br />
Bazý hastalarda Gluteal basýnç ölçümü kullanacaðý malzeme açýsýndan<br />
önemlidir.<br />
Güvenli,kolay ,hasta eðitiminde,tekerlekli sandalye veya minder<br />
seçiminde,yatakta pozisyonlama ve hasta için seçilen basýnç giderici stratejileri<br />
izlemede iyi ama ideal bir yöntem deðildir.<br />
Yataklar<br />
Bütün hepsini enerji kaynaðýna gereksinim duyan dinamik ve gerektirmeyen<br />
statik sistemler olarak iki alt kategoride incelemek mümkündür<br />
1.Yatak üzerine konan materyaller<br />
(Doðrudan yatak minderinin üzerine konulurlar)<br />
Sýrt üstü ve yan yatma sýrasýndaki basýncý azaltacak þekilde planlanmýþlardýr(10).<br />
2.Terapötik yataklar<br />
Hastane yada ev karyolalarý üzerine doðrudan yerleþtirilen, altýna baþka yatak<br />
minderi konmadan kullanýlýrlar.Genellikle Solid,Poliüretan köpük,Havalý statik<br />
yatak,Alternan basýnçlý havalý yatak (Elektrik kaynaðý gerektirir, seslidir ve<br />
delinebilir),Jel petli ek,Su ile doldurulmuþ ek (Hastaya pozisyon vermek<br />
zor)bulunur.<br />
66
3.Basýnç giderici özel yatak sistemleri<br />
Hastane karyolasýnýn yerine kullanýlan tümüyle ayrý ünitelerdir<br />
• BY geliþim riski yüksek<br />
• Hemþirelik bakýmý kýsýtlý kullanýmlarý önerilir<br />
• Komplikasyonlar fazlaysa<br />
�Sývýlaþtýrýlmýþ<br />
havalý<br />
�Düþük<br />
hava kayýplý yataklar þeklinde olabilirler.<br />
(Basýncý 15-30 mmHg kadar düþürürler.)<br />
BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Çoðu terapötik yataklar ve yatak üzerine konan materyaller basýnç<br />
azaltýcýyken, özel yatak sistemleri (düþük hava kayýplý yatak ve sývýlaþtýrýlmýþ<br />
havalý yatak) basýnç gidericidir(5).<br />
• Söz konusu destek yüzeylerinin basý <strong>yara</strong>larýnýn önlenebildiði ve tedavi<br />
edilebildiði ortamlar <strong>yara</strong>ttýðý konusunda kanýtlar olmakla beraber, hangi<br />
destek yüzeyinin basý <strong>yara</strong>sýný önleme ve tedavi etmede diðerlerinden<br />
daha etkin olduðuna dair kesin kanýtlar yoktur.<br />
• Yüksek riskli hastalar veya basý <strong>yara</strong>sý mevcut olan hastalarýn geliþmiþ bir<br />
destek yüzey sistemine ihtiyaçlarý olduðuna dair bir þüphe yoktur!(11).<br />
Ýskial basýncý kapiller basýncýn altýna düþüremezler ve HENÜZ ÝDEAL BÝR<br />
MÝNDER YOKTUR!(5).<br />
Hiçbir þey düzenli çevrilmenin olduðu, iyi bir hemþirelik bakýmýnýn yerini<br />
tutamaz.<br />
2.7.Beslenmenin düzenlenmesi<br />
Hastanýn ilk deðerlendirilmesi yapýlýp basýya karþý önlemler alýndýktan sonra<br />
beslenme durumu deðerlendirilmelidir. Gerek primer hastalýk, gerekse <strong>yara</strong><br />
67
Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />
yüzeyinden oluþan kayýplar nedeni ile bu hastalarda genellikle malnütrisyon ve<br />
negatif azot dengesi mevcuttur.Bu hastalara yüksek kalorili, yüksek proteinli ve<br />
yüksek miktarda vitamin içeren diyet baþlanmalýdýr.Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi için<br />
gerekli olan A ve C vitaminleri, epitelizasyon ve fibroblast proliferasyonu için<br />
gereken çinko, birçok enzimatik süreçte kofaktör olarak rol alan kalsiyum,<br />
kollajen metabolizmasýna katýlan demir ve bakýr elementleri diyete eklenmelidir.<br />
Dýþký kontaminasyonu basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde önemli bir sorun olduðundan<br />
düþük posalý besinler tercih edilmelidir.<br />
Hasta oral yeterli alamýyorsa beslenme tübü ile gavaj diyeti ya da hazýr<br />
formüller verilebilir. Enteral beslenmenin yetersiz kaldýðý yada olanaksýz olduðu<br />
durumlarda parenteral hiperalimantasyon uygulanmalýdýr.Bu durumda kateterle<br />
ilgili çýkabilecek sorunlar akýlda tutulmalý ve hasta iyi izlenmelidir(5).<br />
2.8. Hasta ve hasta yakýnlarýnýn bilgilendirilmesi<br />
Hastaya basýnç bölgeleri,pozisyon uygulama ,cilt bakýmý, <strong>yara</strong> bakýmý ve<br />
beslenme düzenlenmesi hakkýnda bilgi verilir.<br />
2.9. Kayýt tutulmasý<br />
Hastaya yapýlan tüm iþlemler hasta dosyasýna kayýt edilir.<br />
Unutmamak gerekir ki,<br />
Basý <strong>yara</strong>sýnýn ortaya çýkmasýný engelleyecek tedbirleri almak sonradan tedavi<br />
etmekten çok daha ucuz ve moral vericidir.<br />
Sözlerimi tekrar “Hiçbir þey düzenli çevrilmenin olduðu, iyi bir hemþirelik<br />
bakýmýnýn yerini tutamaz” ile bitirmek istiyorum.<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Ermiþ,Ý.:Basý Yaralarý,Plastik Cerrahi,Ýstanbul Üniversitesi Plastik ve Rekonstrütif Cerrahi AD,Nobel<br />
Týp Kitapevleri,2000,Ýstanbul<br />
2. Yücel,A.:Basý Yaralarý,Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý,Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fak.Sürekli Týp Eðitimi<br />
Etkinlikleri Sempozyumu Dizisi No:27,18-19 Ekim 2001,Ýstanbul<br />
3. Demir,A.;Basý Yaralarý Etyopatogenez, Sýnýflama.Yara Bakým Hemþireliði Kursu 26-30.Nisan.2006,<br />
Kapadokya/Nevþehir<br />
4. 4.Meehan M. National pressure ulcer prevalence survey. Adv Wound Care 1994; 7: 27-30.<br />
5. Alaca,R.:Basý Yaralarýnýn Önlenmesi, Eðitim ve Destek Yüzeyler,GATA FTR AD TSK<br />
Rehabilitasyon Merkezi Bilkent-Ankara<br />
6. Basý Yarasý Önleme Kurallarý:National Pressure Ulcer Advisory Panel–Mayýs 1992<br />
7. Güldür,Þ.:Basý Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý,Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Anesteziyoloji<br />
AD.,Hizmetiçi Eðitim Programý<br />
8. Beyazova,M.:Basý Yaralarý:Koruma Ve Tedavi, www.med.gazi.edu.tr<br />
9. Gündüz Þ. Basý <strong>yara</strong>larýnda klinik ve predispozan faktörler; önleme ve tedavi. In: Arpacýoðlu O., ed.<br />
Rehabilitasyon Hemþireliði. Ankara, GATA Basýmevi, 1997, 285-302<br />
10. Krouskop TA, Williams R, Krubs M: Effectiveness of mattress overlays in reducing interface<br />
pressures during recumbency. J Rehabil Res Dev 1985;22:7-10.<br />
11. Mackey D. Beds, Mattresses, Overlays-Oh My! Nurs Clin N Am 2005; 40: 251-265<br />
68
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.69-75<br />
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA<br />
VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
Ý.Ü CTF Kalp Damar Cerrahisi AD<br />
Venöz bacak ülserleri kronik tekrarlayýcý bir problemdir. ABD'de yýlda 400-600<br />
bin kiþi venöz ülser nedeniyle tedavi görmekte ve tedavisi için yýllýk 1.9 ile 2.5<br />
milyon dolar harcanmaktadýr. Ancak ülkemizde venöz bacak ülserlerinin görülme<br />
sýklýðý bilinmemektedir (4,7,8).<br />
Venöz bacak ülseri olan hastalarýn iyileþme süreci uzun zaman almaktadýr. Bu<br />
da kiþilerin yaþam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.<br />
Belirli aralýklarla pansuman yaptýrmak, <strong>yara</strong> bölgesindeki akýntý, koku ve<br />
kullanýlan ilaçlar, aðrý ve buna baðlý hareket kýsýtlamasý, kiþinin baðýmlý hale<br />
gelmesi, aktivitesindeki düþüþ kiþiyi fiziksel ve psikolojik olarak<br />
etkileyebilmektedir. Tüm bunlar kiþinin kendisini toplumdan soyutlamasýna ve<br />
depresyona neden olabilmektedir (6,10).<br />
Tedavi ve hemþirelik bakýmýnda temel noktalar; kiþinin yaþam kalitesini<br />
artýracak þekilde þikayetlerin düzeltilmesi, enfeksiyonun önlenmesi, bozulan doku<br />
bütünlüðünün iyileþmesinin saðlanmasý ve tekrarlarýn önlenmesidir. Bakýmda<br />
birincil önemli olan kiþinin kendi kendine bakým sorumluluðunu üstlenmesidir.<br />
Hasta mutlaka tedavi ve bakým programýna dahil edilmelidir.<br />
Hemþirelik bakýmýnda ele alýnacak temel noktalar (1,3,4,5,8,10,12,13,14,15);<br />
�Yara temizliði ve pansuman<br />
�Enfeksiyonun önlenmesi<br />
�Hijyen ve cilt bakýmý<br />
�Venöz ülserin altta yatan nedenlerine yönelik giriþimler<br />
�Aðrýnýn kontrol altýna alýnmasý<br />
�Ödemin azaltýlmasý<br />
�Konstipasyonun önlenmesi<br />
69
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
�Konstipasyonun önlenmesi<br />
�Yeterli beslenmenin saðlanmasý<br />
�Hastanýn bilgilendirilmesi<br />
YARA TEMÝZLÝÐÝ VE PANSUMANI<br />
Yara çevresi yumuþak sabun ve suyla temizlendikten sonra, ‰ 9 NaCl ile <strong>yara</strong><br />
temizliði yapýlýr. Çapraz kontaminasyonlarý önlemek için kirli <strong>yara</strong> örtüleri<br />
uzaklaþtýrýlýrken ve temizlenirken eldiven giyilmeli, aseptik tekniðe uyulmalýdýr.<br />
Aðrýyý azaltmak için lokal anestetik sprey kullanýlýr. Debritman yapýlmadan önce<br />
plaklar mevcutsa günde 4 kez ( 2'si asit borikle olmak üzere ) ýslak pansuman<br />
yapýlýr. 2-3 günde bir hasta düzenli kontrole çaðrýlýr. Pansuman sonrasýnda elastik<br />
bandaj ile kompresyon saðlanýr. Elastik bandaj ile kompresyon gün boyunca<br />
devam ettirilir, akþam yatarken bandaj çýkarýlýr. Yara debride edildikten sonra canlý<br />
dokular görüldüðünde unna bandajý ile tedavi devam ettirilir.<br />
ENFEKSÝYONUN ÖNLENMESÝ<br />
Bütün açýk <strong>yara</strong>larda bakteri kolonizasyonu mevcuttur. Bu nedenle hasta ýsý<br />
artýþý, kýzarýklýk, aðrý, akýntý, anormal granülasyon dokusu geliþimi, dokunmakla<br />
kanama ve <strong>yara</strong> iyileþmesindeki gecikme gibi enfeksiyon belirtileri yönünden<br />
takip edilmelidir. Yapýlan iþlemlerde mutlaka aseptik tekniðe uyulmalý, hasta<br />
eðitimi yapýlmalýdýr. Enfekte olduðu düþünülen <strong>yara</strong>larda kültür antibiyogram<br />
yapýlmalý, sonuca göre antibiyoterapi planlanmalýdýr. Týrnak ve ayak parmaklarý<br />
arasýnda mantar mevcutsa tedavisi planlanarak kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />
HÝJYEN VE CÝLT BAKIMI<br />
Ayak ve bacaklar her gün yumuþak sabun ve suyla yýkanmalý, sonrasýnda iyice<br />
kurulanmalýdýr. Sert sabun ve kimyasal maddelerin kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr.<br />
Derideki çatlaklar enfeksiyona karþý fiziksel bariyerin ortadan kalkmasýna yol<br />
açacaðýndan, saðlýklý kurumuþ cildin nemlendirilmesi saðlanýr. Yalnýz parmak<br />
aralarýnýn nemli olmamasýna dikkat edilir. Bu mantar geliþimine zemin<br />
hazýrlayabilir. Çoraplar her gün deðiþtirilmeli, koton ya da yün çorap giyilmelidir.<br />
Ayaklar ve bacaklar her gün düzenli bir þekilde travma yönünden kontrol<br />
edilmelidir.<br />
VENÖZ ÜLSERÝN ALTTA YATAN NEDENLERÝNE YÖNELÝK<br />
GÝRÝÞÝMLER<br />
Venöz ülserli hastanýn deðerlendirilmesinde özellikle laboratuar tetkiklerinin<br />
önemi büyüktür. Yapýlan tetkikler altta yatan nedeni aydýnlatmaya ve tedaviye olan<br />
70
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
yanýtý deðerlendirmeye olanak saðlamaktadýr.<br />
Diyabetik hastalarda kan glukoz düzeyi ve HbA1C takip edilmeli, kan glukoz<br />
düzeyi kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />
Hastanýn anemisi mevcutsa, bunun <strong>yara</strong> iyileþmesini bozacaðý düþünülerek<br />
anemi tedavisine baþlanmalýdýr.<br />
Lökositlerin artmasý enfeksiyon varlýðýný gösterir. Antibiyoterapi yapýlýrken de<br />
renal fonksiyonlar takip edilmeli, yüksek ürenin <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktireceði<br />
akýlda tutulmalýdýr.<br />
Protein ve serum albümin düzeyinin düþüklüðü de <strong>yara</strong> iyileþmesini olumsuz<br />
etkilemektedir.<br />
AÐRI<br />
Aðrýnýn kaynaðý, karakteri ve süresi tespit edilerek uygun þekilde kontrol altýna<br />
alýnmalýdýr. Aðrýyý azaltan ve arttýran faktörler deðerlendirilir. Ýntermitent aðrý<br />
pansumana ya da deðiþtirilen pansuman malzemesine baðlý olabilir. Gerektiði<br />
durumlarda pansuman öncesinde analjezi saðlanmalýdýr.<br />
ÖDEMÝN AZALTILMASI<br />
Hastanýn uzun süre ayakta kalmasý önlenir. Yürümeden ayakta kalmak venöz<br />
basýncý arttýrýr ve ödeme neden olur. Hasta yürümediði zaman bacaðýný<br />
yükseltmesi konusunda cesaretlendirilir. Uzun süre ayný pozisyonda kalmak<br />
venöz stazý arttýracaðýndan sýk aralarla hastaya pozisyonunu deðiþtirmesi<br />
konusunda bilgi verilir. Yine bacak bacak üstüne atarak oturmak venöz dönüþü<br />
engellediði için, bu þekilde oturmamasý konusunda hasta bilgilendirilir. Hekim<br />
istemine göre önerilen diüretik tedavi uygulanýr.<br />
YETERLÝ BESLENMENÝN SAÐLANMASI<br />
Yüksek proteinli, demir, çinko, C ve A vitamini içeren bir beslenme<br />
saðlanmalýdýr. Hastanýn yaþýna göre de ihtiyacý olan kalori gereksinimi<br />
belirlenmelidir. Konstipasyonun önlenmesi için alýnan lifli gýdalarýn miktarý ve<br />
sývý alýmý arttýrýlmalýdýr. Alýnan sodyum miktarý azaltýlmalýdýr. Gereðinden fazla<br />
alýnan tuz sývý tutulmasýna neden olabileceðinden bacaklarda ödem meydana<br />
gelebilir.<br />
Beslenme konusunda diyetisyen ile iþbirliði saðlanmalýdýr.<br />
Obesite venöz ülser geliþiminde önemli bir risk faktörüdür. Bu nedenle kilolu<br />
hastalarýn uzman kontrolünde saðlýklý bir þekilde kilo vermeleri saðlanmalýdýr.<br />
HASTA EÐÝTÝMÝ<br />
Hasta eðtiminde temel nokta kendi kendine bakýmýn saðlanmasý ve saðlýklý bir<br />
71
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
yaþam biçimine geçilmesidir.<br />
Kendi kendine bakým konusunda aþaðýdaki noktalarda hasta eðitimi<br />
yapýlmalýdýr.<br />
�Hijyen, ayak ve vücut bakýmý<br />
�Yara temizliði ve pansuman<br />
�Elevasyon<br />
�Kompresyon<br />
�Yeterli ve dengeli beslenme<br />
�Konstipasyonun önlenmesi<br />
�Sigaranýn býrakýlmasý<br />
Venöz ülserlerden korunma konusunda aþaðýdaki yaþam biçimi önerileri<br />
hastalara anlatýlmalýdýr ( 2,6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,16 ).<br />
1. Venöz Stazýn Önlenmesi<br />
“Bacaklarýnýzý Hareket Ettirin”<br />
Venöz hastalýða elveriþli zemin hazýrlamalarý nedeniyle uzun süre hareketsiz<br />
ayakta kalmaktan ve oturmaktan ( özellikle bacak bacak üzerine atmýþ durumda )<br />
kaçýnýlmalýdýr.<br />
Bu gibi pozisyonlar “venöz staz” olarak adlandýrýlan, kanýn yerçekiminin<br />
etkisiyle bacaklarda birikmesine, duraklamasýna neden olur. Eðer mesleki<br />
faaliyetler nedeniyle bu gibi pozisyonlar zorunluysa, kýsa molalar verilmesi, sýk<br />
sýk küçük mesafeleri yürümek ve ayaklarý daire çizer gibi hareket ettirmek<br />
önerilmektedir.<br />
Yine uzun süren karayolu, tren veya uçak yolculuklarý sýrasýnda düzeli<br />
aralýklarla ayaða kalkýp kýsa bir mesafenin yürünmesi, dolaþým açýsýndan iyidir ve<br />
venöz dönüþü kolaylaþtýrýr.<br />
2. Elevasyon<br />
Venöz dönüþü kolaylaþtýrmak için günde 3-4 kez 30 dakikalýk periyodlar<br />
halinde bacak elevasyonu yapýlmalýdýr. Bacaklar kalp seviyesinden yukarý<br />
kaldýrýlmalýdýr. Çalýþýrken kiþi kendine dinlenme fýrsatlarý <strong>yara</strong>tmalýdýr.<br />
Mümkünse gece yatarken, yataðýn ayak kýsmý 10-15 cm kadar yükseltilmelidir.<br />
Bunu saðlamak için yataðýn altýna birkaç kalýn battaniye konabilir. Yine yatarken<br />
birkaç pedal çevirme hareketi yapmak uyku sýrasýndaki venöz stazý azaltabilir.<br />
3. AktiviteHastalara gün içerisinde mutlaka hareketli olmalarý önerilmelidir.<br />
Yürüyüþ, uygun bir ayakkabý giymek koþuluyla venöz dolaþým açýsýndan en <strong>yara</strong>rlý<br />
egzersizdir. Ayak tabanýnýn yüzeyi, sahip olduðu küçük venlerden oluþan yaygýn<br />
72
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
damar aðý nedeniyle bir pompa iþlevi görür. Ayak tabanýndaki venöz sistemin her<br />
adým atýldýðýnda hafif bir baský altýnda kalmasý, kaný yukarý yönde, topuk ve baldýr<br />
kaslarýna doðru sevk eder. Daha sonra bacak kaslarýnýn kasýlmasý kaný kalbe doðru,<br />
yukarý yönde akmaya teþvik eder.<br />
Yüzmek, bisiklete binmek, golf oynamak ve dans etmek de ayný nedenlerle<br />
venöz dönüþü kolaylaþtýrýr. Asansör kullanmak yerine merdiven çýkmak alýþkanlýk<br />
haline getirilmelidir.<br />
Öte yandan öne ve arkaya doðru tekrarlanan hareketlerin yapýldýðý tenis, duvar<br />
tenisi, hentbol, basketbol, koþu, yüksek atlama, aerobik, aletli jimnasik ve halter<br />
gibi güç gerektiren zorlu sporlar önerilmez. Bu sporlar sýrasýnda venlerdeki kan<br />
basýncýnda tekrarlayan deðiþiklikler görülür ve damarlar buna cevap olarak<br />
çaplarýný arttýrýp geniþlerler. Bu da venöz dönüþün yavaþlamasýna neden olur.<br />
4. Kompresyon<br />
Kompresyon ülserin iyileþmesi ve tekrarlarýn önlenmesi açýsýndan özellikle<br />
gereklidir. Kan akým dinamiðine daha çok yardýmcý olabilmek amacýyla,<br />
çoraplarýn basýnçlarý ayak bileðinde en yüksek, baldýrlarda daha düþük, uylukta<br />
daha da düþük olarak ayarlanmýþtýr. Böylece ayak bileðine baldýrdan, baldýra<br />
uyluktan daha fazla basýnç uygulandýðýndan kan akýmý aþaðýdan yukarýya doðru<br />
yönlendirilmiþ olur.<br />
Tekrarlarý önlemek için ülserin iyileþmesinden sonra en az 5 yýl boyunca<br />
kompresyon çoraplarýnýn giyilmesi gerekmektedir. Kompresyon çoraplarý venöz<br />
basýncýn artmasýný önlemektedir. Genellikle diz altý çoraplar tercih edilir,<br />
elastikiyetlerini kaybetmeden 6 ile 12 ayda bir deðiþtirilmelidir.<br />
Kompresyon çorabý, sabahlarý yataktan kalkmadan önce giyilmeli, gece<br />
yatarken çýkarýlmalýdýr.<br />
5. Sýcaklýk<br />
Isý deðiþiklikleri venlerin davranýþýný deðiþtirmektedir. Bacaklara doðrudan<br />
doðruya ýsý uygulanmasý, venlerin geniþlemesine neden olacaðýndan zararlýdýr.<br />
�Sýcaktan, güneþte uzun süre kalmaktan kaçýnýlmalýdýr.<br />
�Sýcak banyo yapýlmamalýdýr. Banyo, bacaklara soðuk suyla duþ yaparak<br />
bitirilmelidir.<br />
�Türk hamamý, kaplýca, sauna, jakuzi, buhar banyosu, sýcak çamur banyosu<br />
gibi uygulamalardan kaçýnýlmalýdýr.<br />
�Elektrikli battaniye, sýcak su torbalarý, ýsý lambalarý ve ýsýtýcý pedler gibi ýsý<br />
kaynaklarý kullanmaktan kaçýnýlmalýdýr.<br />
�Ýstenmeyen tüyler sýcak aðda kullanýlarak alýnmamalýdýr.<br />
73
Uzm. Hem. Serap Taylan<br />
6. Beslenme<br />
Aþýrý kilolar ve kabýzlýk venöz basýncý arttýrdýðý için kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />
�Kilonun normal sýnýrlarda tutulmasý saðlanmalýdýr.<br />
�Yiyeceklerle birlikte alýnan tuz miktarý azaltýlmalýdýr.<br />
�Yeterli miktarda sývý alýmý saðlanmalýdýr.<br />
�Düzenli olarak lifli gýdalar, taze meyveler ve sebzeler tüketilmelidir.<br />
�Doymuþ yað (tereyað, kýrmýzý et gibi) tüketimi azaltýlmalýdýr.<br />
7. Uygun Giysi ve Ayakkabý<br />
Vücuda iyice oturan, çok sýký giysiler venlere baský yaparak venöz dönüþü<br />
azaltýr. Bu nedenle; sýký külotlardan, korselerden, kemerlerden, sýký külotlu<br />
çoraplardan, kasýk ve bacaðý sýkan dar pantolonlardan ve ayaðý sýkýca saran dar<br />
boðazlý çoraplardan sakýnýlmalýdýr. Esneyip geniþleyebilen giysiler seçilmelidir.<br />
Vücudun yük taþýyan yüzeyini daraltan yüksek topuklu ayakkabýlarla, bu<br />
yüzeyi aþýrý geniþleten düz tabanlý ayakkabýlar venöz dönüþü kolaylaþtýracak kadar<br />
yeterli basýnç saðlayamazlar. Bu nedenle hastalar ideal olarak, topuklarý 3-4 cm<br />
yüksekliðinde olan ayakkabýlarý giymelidirler.<br />
8. Cilt Bakýmý<br />
Düzenli olarak her gün cilt; çatlaklar, renk deðiþikliði ve/veya ýsý deðiþikliði<br />
açýsýndan kontrol edilmelidir. Herhangi bir deðiþiklik olduðunda ilgili doktorun<br />
bilgilendirilmesi gerekmektedir. Cildin saðlýk durumunu devam ettirmek için<br />
aþaðýdaki noktalara dikkat edilmelidir:<br />
Cilt temizliðine dikkat edilmelidir. Her gün yumuþak sabun ve suyla yýkanýp<br />
iyice kurulanmalýdýr. Suyun sýcaklýðý kontrol edilmeli, ýlýk suyla banyo<br />
yapýlmalýdýr. Cilt kuru ise, nemlendirici krem ya da losyon ile nemlendirilmelidir.<br />
Bacaklar herhangi bir travmadan ( çarpma, kesik, ezik, sýyrýk gibi )<br />
korunmalýdýr.<br />
9. Sigara ve Alkol<br />
Sigara ve aþýrý alkol kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr. Her ikisi de venöz hastalýk<br />
oluþumunda önemli bir risk faktörüdür.<br />
10. Hormonlar ve Hamilelik<br />
Venöz hastalýk, estrojen ve progestin hormonlarýnýn etkileriyle kadýnlarda<br />
erkeklerden daha sýk görülür. Estrojen venlerin açýk durumda kalmasýna yol<br />
açarken, progestin venöz duvarý geniþletir. Hamilelik sýrasýnda bu hormonlar<br />
dolaþýma büyük miktarlarda salgýlanarak venöz hastalýk riskini arttýrýrlar. Ayný<br />
hormonlar doðum kontrol haplarýnda da mevcuttur. Bu nedenle doktorun önerisi<br />
74
olmadan bu tür ilaçlar kullanýlmamalýdýr. Hastalarýn düzenli aralýklarla izlenmesi,<br />
saðlýklarý açýsýndan iyidir.<br />
KAYNAKLAR<br />
VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
1. Akbayrak N, Erkal S, Ançel G, Albayrak A. “Hemþirelik Bakým Planlarý”, Birlik Matbaasý,<br />
1. Basým, Nisan 2007, Ankara.<br />
2. Bozkurt K, Yýldýrým M. “Kronik Venöz Yetersizlik”, Ý.Ü CTF Sürekli Týp Eðitimi<br />
Komisyonu, Nobel Týp Kitabevleri, 2007.<br />
3. Ebbeskog B. “Elderly Patients With Slow –Healing Leg Ulcers” Web adresi:<br />
http://www.diss.kib.ki.se<br />
4. Güngör E. “Yarada Multidisipliner Yaklaþým: Dermatoloji Görüþü”, I. Ulusal Yara Bakýmý<br />
Kongresi 2006, Bildiri Özet Kitabý, Ýzmir.<br />
5. Güneþ Ü. “Kronik Yaralarýn Deðerlendirilmesi” , C.Ü Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi,<br />
2007, Web adresi: http:// www.cumhuriyet.edu.tr<br />
6. Iwuji M. “Preventing Venous Ulceration” , Journal Articles : October 2008, Volum 22,<br />
Issue 10, Web adresi: http:// www.jcn.co.uk<br />
7. Kargý E. “Venöz Bacak Ülserleri” I. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2006, Bildiri Özet<br />
Kitabý, Ýzmir.<br />
8. Sieggreen M. ““Managing Ven””, 2006, Web adresi: http:// www. nursingcenter.com<br />
9. SERVIER, “Kronik Venöz Hastalýk Semptomlarýn Tedavisi”<br />
10. Toklu A. “Kronik Yarada Ölçme ve Deðerlendirme” II. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2007,<br />
Bildiri Özet Kitabý, Ýstanbul.<br />
11. http://www.cigna.com “Venous Skin Ulcer”<br />
12. http://www.nurseminerva.co.uk “Leg Ulcers”<br />
13. http://www.nursingcareguide.com “Venous Leg Ulcers”<br />
14. http://www.nursingcenter.com “Caring For Vascular Leg Ulcers”, Home Healthcare<br />
Nurse, Volum 22, Number 4, April 2004.<br />
15. http://www.novofarma.com “Kronik Yaralar”<br />
16. http://www.privatehealth.co.uk “Venous Leg Ulcers”<br />
75
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.77-85<br />
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
Ýstanbul Üniversitesi, Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D.<br />
A. DÝYABET NEDÝR?<br />
Diyabetes Mellitus, pankreasýn yeterince insülin üretemediði veya vücudun,<br />
üretilmiþ insülini etkili þekilde kullanamadýðý durumlarda oluþan kronik bir<br />
hastalýktýr. Bu durumda, kan þeker düzeyi yükselir (hiperglisemi), baþta kan<br />
damarlarý ve sinirler olmak üzere hemen tüm sistemler ciddi þekilde zarar görür.<br />
B. DÝYABETÝN KOMPLÝKASYONLARI<br />
1- Týkayýcý damar hastalýðý (Anjiopati)<br />
2- Sinirlerin tahribatý (Nöropati)<br />
3- Böbrek fonksiyon bozukluðu (Nefropati)<br />
4- Görme bozukluðu (Retinopati)<br />
Diyabetin anjiopati, nöropati ve retinopati gibi tüm komplikasyonlarý uzun<br />
1-2<br />
sürede ortaya çýkar ve yavaþ bir seyir izler . Oysa ayak <strong>yara</strong>larý ani olarak görülür,<br />
hýzla ilerler, bir anda ayaðý ve hayatý tehdit eden bir boyuta ulaþýr. Hasta ve<br />
ailesine kýyamet günü korkusu ve telaþý yaþatýr.<br />
Nöropati ve anjiopati sonucu hastalarýn ayaklarýnda kolayca <strong>yara</strong>lar açýlabilir.<br />
Bu <strong>yara</strong>lara ilave olan enfeksiyon derin dokulara hýzla ilerleyerek, büyük çapta<br />
doku ölümlerine (nekroz) yol açabilir. Kýsa sürede geliþen gangren çoðu zaman,<br />
hastanýn ayaðýný ve hatta yaþamýný kaybetme tehlikesiyle karþý karþýya býrakabilir.<br />
C. DÝYABETÝK AYAK YARALARININ ÖNEMÝ<br />
Diyabetik ayak, çözümü güç týbbi sorunlarý yanýnda toplumsal boyutu,<br />
ekonomik ve sosyal boyutu ve insani boyutu olan bir konudur. Týpta uzun süre<br />
ilgisizliðe ve bilgisizliðe terkedilmiþtir. Eksiklikler, ciddi hatalar, aðýr ihmaller<br />
77
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
hala toplumda gerekli tepkiyi uyandýrabilmiþ deðildir. Ülkemizde diyabetik ayak<br />
<strong>yara</strong>larýnýn kimler tarafýndan, nerede ve nasýl tedavi edileceði konusunda hala<br />
önemli bilinmezlikler ve ciddi ihmaller vardýr. Ayrýca güç iyileþen <strong>yara</strong>larýn<br />
tedavisinde sürüp giden bu eksikliði ve boþluðu doldurma gayretlerinin önemli bir<br />
bölümü <strong>yara</strong> tedavi etmekten daha çok umut tacirliði yaparak çýkar saðlamaya<br />
yöneliktir. Bu durum ülkemizde sorunun hiç de gözardý edilemeyecek bir baþka<br />
olumsuz boyutudur.<br />
TIBBÝ SORUNLAR<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn ortaya çýkýþýnda iki temel bozukluk vardýr; nöropati<br />
ve vaskülopati. Ayrýca, ayaðýn anatomik yapýsý, içerdiði hipovasküler, avasküler<br />
dokularýn bolluðu, 28 kemik, çok sayýda eklem ve eklem yüzeyi, tendon, fasya ve<br />
yað yastýkcýklarý, fibroretiküler dokularýn bolluðu, <strong>yara</strong> ve enfeksiyon tedavisinde<br />
daima karþýmýza güçlükler çýkarýr.<br />
Yine hayat boyu atýlan adýmlarla dünyayý 4 kez dolaþacak kadar uzun mesafe<br />
katederiz. Her adýmda insan ayaðý önemli baský, basýnç ve travma altýnda<br />
kalmaktadýr.<br />
TOPLUMSAL BOYUT<br />
Uluslararasý Diyabet Federasyonu verilerine göre dünyada 2003 yýlýnda 194<br />
3<br />
milyon diyabetlinin var olduðu kabul edilmiþtir . Modern yaþam ve beslenme<br />
tarzýnýn diyabete giderek epidemik bir karakter kazandýracaðý ve 2025 yýlýnda<br />
3<br />
dünyada 333 milyon diyabetlinin yaþayacaðý hesap edilmiþtir . Ayný kurumlarýn<br />
verilerine göre; Ayak problemlerinin diyabetli hastalarýn hastaneye en sýk yatýþ<br />
nedeni olduðu, her 30 saniyede 1 diyabetlinin major amputasyon geçirdiði ve tüm<br />
3<br />
bacak amputasyonlarýnýn % 70'inin diyabete baðlý olduðu anlaþýlmýþtýr .<br />
Bu karamsal tablo karþýsýnda, insan beyninin önünde duran engelleri aþma<br />
çabalarýyla evrensel boyutta bilimsel ve <strong>yara</strong>týcý deðerlere ulaþtýðý ve insanlýðýn<br />
hizmetine sunduðunu bilerek diyabetik ayakta da bunun bir an önce<br />
gerçekleþmesini dileyelim.<br />
SOSYAL VE EKONOMÝK BOYUT<br />
Uzun ve kronik bir hastalýðý kabullenen ve ona uygun bir hayat tarzý süren,<br />
hekimle iyi bir iletiþim kurmuþ, bilgi ve bilinç düzeyi yüksek hastalarýmýz azdýr.<br />
Bunun yanýnda ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavi giderleri yüksektir. Saðlýk güvencesi<br />
olmayan hastalar çoktur. Hasta ihmalleri ve hekim hatalarý çok sýktýr. Yine<br />
Uluslararasý Diyabet Federasyonu verilerine göre diyabetli hastalarda saðlýk<br />
3<br />
harcamalarýnýn % 40'ý diyabetik ayak bakýmý ile ilgilidir . ABD'de bir<br />
3<br />
amputasyonun maliyeti 30.000-60.000 dolar düzeyindedir . Bizde ortalama bir<br />
ayak <strong>yara</strong>sýnýn tedavisi 5.000 dolara malolmaktadýr.<br />
78
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />
ÝNSANÝ BOYUT<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýna ilginin, desteðin bu kadar az olduðu bir ülkede,<br />
böylesine aðýr týbbi, sosyal, ekonomik sorunlarý her hastayla birebir yaþamak ve<br />
onlarla savaþmak ancak insani duygularýn desteði ile sürdürülebilecek bir iþtir.<br />
“Put feet first, prevent amputations-Ayaðý baþa koy ve amputasyonlarý önle!”<br />
sloganý ile Dünya Saðlýk Örgütü ve Uluslararasý Diyabet Federasyonu 2005 yýlý<br />
3<br />
diyabet günlerinin ayaða odaklanmasýný istemiþlerdir .<br />
D. EPÝDEMÝYOLOJÝK VERÝLER<br />
Elde ettiðimiz bu veriler Türk Diyabet Cemiyeti-Türk Diyabet ve Obezite Vakfý<br />
Özel Diyabet Hastanesinde 2000'li yýllarda yatarak tedavi gören 500 hastaya<br />
4<br />
aittir . Bu merkezde diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi <strong>yara</strong>yla direk ve dolaylý<br />
ilgili uzmanlar tarafýndan ortaklaþa yürütülmektedir. Bu merkezde hasta kabulü,<br />
týbbi ve cerrahi tedaviler ve ekip çalýþmasý konularýnda ciddi bir sorun<br />
yaþanmamaktadýr. Hastalara verilebilecek hizmetin en iyisi burada verilmektedir.<br />
Beþyüz hastanýn 335'i (% 67) erkek, 165'i(% 33) kadýn hasta idi. Hastalarýn<br />
ortalama yaþý 62,3 yýl, ortalama diyabet yaþý 17 yýl bulundu. Hastalarýn 16'sý(%3)<br />
Tip 1 Diyabet, 484'ü (%97) Tip 2 Diyabet idi. Hastalarýn ayak <strong>yara</strong>larýnýn 387'si<br />
(%77) ön ayakta, 36'sý (%7) orta ayakta, 43'ü (%9) arka ayakta, 34 (%7) hastada<br />
birden fazla bölgede baþladýðý tespit edildi. Lezyonlarýn 45 (%11) hastada yalnýzca<br />
yumuþak dokuyu tuttuðu, 455 (%89) hastada ise yumuþak doku yanýnda kemik ve<br />
eklem tutulumu olduðu gözlendi.<br />
Yara oluþumuna yol açan faktörlerin epidemiyolojik incelenmesinde 195<br />
(%39) hastada nörotrofik ülser, 95 (%19) hastada travma, 55 (%11) hastada yanýk,<br />
35 (%7) hastada uygun olmayan ayakkabý kullanýmý, 15 (%3) hastada cerrahi<br />
müdahale(nasýr, týrnak kesme vs) saptandý. 105 (%21) hastada ise herhangi bir<br />
etiyolojik neden bulunamadý.<br />
Hastalarýn %96'sýnda nöropati saptandý. Anestezisiz debridman ve ameliyat<br />
yaptýðýmýz hastalar ve yanýk hastalarýn toplamý 125 (%25) hastayý bulmuþtur.<br />
Beþyüz hastanýn damar muayenesinde; 150 (%30) hastada A. Dorsalis<br />
pedis(ADP) ve A. Tibialis posteriorun(ATP) (+), 65 (%13) hastada ADP (+) ve ATP<br />
(-), 40 (%8) hastada ADP (-) ve ATP (+) bulundu. 245 (%49) hastada ayak nabýzlarý<br />
(-) olarak bulundu. Bu hastalarýn 155'inde (%63) A.Poplitea(AP) (+), 90'ýnda<br />
(%37) AP (-) bulundu. A.Popliteanýn (-) olduðu hastalarýn 75'inde A.<br />
Femoralis(AF) (+) ve 15'inde AF (-) olarak bulunmuþtur.<br />
Yüzonbeþ(%23) hastada intermitan kladikasyo, 75 (%15) hastada ýstýrahat aðrýsý<br />
þikayeti mevcuttu.<br />
79
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
E. DÝYABETÝK AYAK LEZYONLARININ OLUÞUMU (PATOGENEZ)<br />
Diyabetin komplikasyonu olarak ortaya çýkan sinir tahribatý ve týkayýcý damar<br />
hastalýðýnýn birlikte en çok etkilediði organ, hastanýn alt ekstremitesidir. Nöropati<br />
diyabetik ayak lezyonunun baþlamasýnda önde gelen nedendir. Hastaneye yatýrýlan<br />
hastalarýn çoðunda çarpma, vurma, batma, yanma vb. gibi hastalarýn farkýna<br />
varamadýklarý bir fiziksel etkenin <strong>yara</strong>yý baþlattýðý anlaþýlmýþtýr. Hastalar,<br />
genellikle duyu kaybý nedeniyle <strong>yara</strong>lanmayý erken dönemde fark edemez ve<br />
ayakta kalmaya, yürümeye devam ederler. Bu da ilerleyici doku hasarýna yol açar.<br />
Anjiopatinin ise ayak <strong>yara</strong>larýnýn meydana gelmesinde sorumluluðu çok daha<br />
azdýr. Hastalarýn ayak kan akýmýnda azalma olduðundan besleyici madde, oksijen<br />
ve antibiyotiklerin <strong>yara</strong>lý bölgeye ulaþmasý kýsýtlanmýþtýr. Bu yüzden <strong>yara</strong>lanmýþ,<br />
ülsere olmuþ bölgede iyileþme zorlaþýr.<br />
F. NÖROPATÝ VE DÝYABET<br />
Nöropati, periferik ve otonom sinirlerin tahribi (dejenerasyonu) sonucu ortaya<br />
çýkan bir durumdur. Nöropatinin aðýrlýðý, diyabetin süresi ve kan þekeri<br />
regülasyonu ile yakýndan ilgilidir. Diyabetin süresinin uzadýðý ve kan þeker<br />
seviyesinin uzun süre yüksek kaldýðý durumlarda nöropati daha ciddi olarak<br />
karþýmýza çýkar. Alkol alan diyabetlilerde nöropati daha da aðýrdýr ve çok daha<br />
erken yaþlarda görülür. Ýnsülin kullanýmýnýn nöropatiyi geciktirdiði ileri<br />
sürülmüþtür.<br />
Duyu ve motor sinirlerin dejenerasyonu sonucu hastanýn ayaðý duyusuz ve<br />
deforme hale gelir. Duyusal nöropati, genellikle sinsice geliþir. Birçok hastanýn<br />
nöropatiyle ilgili ciddi bir yakýnmasý yoktur. Hafif dereceli nöropatili hastalar<br />
uyuþukluk, sýzlama, yanma, parmak ve tüm ayakta soðukluk ve üþümeden þikayet<br />
ederler. Ýlerleyen dönemlerde hastalar, ayaðýnýn hiçbirþey hissetmez ve sanki<br />
havada yürüyormuþ gibi duyarsýz olduðunu bildirirler. Eðer aðrý mevcutsa, yanýcý,<br />
batýcý bir aðrýdan söz ederler. Ayak dokunmaya karþý hassas olabilir. Hasta en hafif<br />
bir dokunmaya karþý katlanamayacak duruma gelebilir. Bu aðrý ýstýrahat sýrasýnda<br />
daha da artabilir, yürümeyle ise kýsmi bir rahatlama görülebilir.<br />
Motor nöropati ayak kaslarýnda zayýflama ve erimelere yol açar. Bunun sonucu<br />
denge bozukluðu geliþir. Ayaðýn küçük kaslarýndaki zayýflýk eklemlerde<br />
bozukluða neden olur. Motor nöropati sonucu, hastanýn ayak parmaklarý kývrýlýr ve<br />
pençe ayak deformitesi ortaya çýkar. Baþparmak dýþa doðru döner,<br />
metatarsofalangeal eklem baþlarý ayak tabanýnda daha çýkýntýlý hale gelir(Resim<br />
1). Charcot Ayaðý; Duyusal, motor ve otonom nöropati, tekrarlayan travma ve bazý<br />
metabolik bozukluklarýn ayak kemik ve eklemlerinde yol açtýðý aðýr bir tahribattýr.<br />
Sonuç olarak bazý bölgeler aðýr deformasyon nedeni ile basýnca daha çok maruz<br />
kalýrlar.<br />
80
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />
Resim 1: Diyabetik ayakta nöropati sonucu geliþen çeþitli deformiteler; pençe ayak deformitesi<br />
(alt sað), Charcot ayaðý (üst sað)ve parmaklardaki deformiteler görülmekte<br />
Motor ve duyusal nöropatinin beraber oluþturduðu etki, diyabetik ülserlerin<br />
oluþumunda önemli bir yer tutar. Normal duyarlýlýða sahip insanlarda anatomik<br />
bozukluðun sebep olduðu zararlar kiþinin koruyucu duruþ deðiþiklikleri ile<br />
azaltýlmaya çalýþýlýr. Diyabetlilerin ayaðý için bu tür koruyucu adaptasyonlar<br />
yoktur.<br />
Otonom nöropati sonucu terleme azalýr, ayak kurur, deri incelir, kolay çatlar,<br />
nasýrlar oluþur. Damar duvarýndaki otonom sinirlerin zedelenmesi sonucu kan<br />
akýmý olumsuz etkilenir. Kan arteriovenöz þantlar yoluyla kýsa yoldan geri döner<br />
ve dokularýn beslenmesi bozulur. Bu þekilde ayak dokularý daha az oksijen ve<br />
besleyici madde alýr.<br />
Nöropati bir kez ortaya çýktýktan sonra en iyi tedavi ayak bakýmý ve hastanýn<br />
eðitimidir. Uzmanlar her muayanede hastanýn ayaðýný ve giydiði ayakkabýyý,<br />
81
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
terliði dikkatle incelemelidir. Eðer doktor ve hemþireler buna dikkat etmezlerse<br />
hastalar bu konuya hiç önem vermezler. Sigara içimi yasaklanmalýdýr. Deri bakýmý<br />
ve düzenli pomad kullanýmý, mikroskopik çatlaklarý ve bakteri giriþ yollarýnýn<br />
ortaya çýkmasýný engellemektedir.<br />
G. DAMAR HASTALIÐI<br />
Ayak <strong>yara</strong>larýnýn oluþumunda, bugün, küçük damar hastalýðýndan daha çok<br />
büyük damar hastalýðýnýn sorumlu olduðu kabul edilmiþtir. Geçmiþte bu <strong>yara</strong>larýn<br />
küçük damarlardaki týkanýklýk sonucu ortaya çýktýðý sanýlýrdý. Bugün ise bu<br />
<strong>yara</strong>larýn ortaya çýkmasýnda, hissizliðin kesin neden olduðu anlaþýlmýþtýr.<br />
Bir ayakta büyük damarlar açýk olduðu halde, kronik ülserlerin varlýðý<br />
küçük damarlarýn hasta olduðunu düþündürmemelidir. Diyabetlilerde, büyük<br />
damar hastalýðý çok hýzlý bir seyir gösterir. Dizarkasý damarlarda hastalýða<br />
yakalanma sýk görülür. Parmaklarýn iskemi ve gangreninden;<br />
1. Trombüse yol açan arteriyoskleroz,<br />
2. Enfeksiyon sonucu mikroembolilerin geliþmesi,<br />
3. Kolesterol embolisi,<br />
4. Kan akýmýnda yavaþlama sorumlu tutulmuþtur.<br />
Periferik Damar Hastalýðýnýn Bulgularý:<br />
1- Kesik kesik topallama(Claudication): Hasta yol yürürken belli bir<br />
mesafede baldýrýna aðrý girdiði için durmak zorunda kalýr. 3-5 dakika<br />
dinlenince aðrý geçer ve hasta yürümeye devam eder. Daha sonra daha kýsa<br />
mesafede yine aðrý ortaya çýkar.<br />
2- Istýrahat aðrýsý: Kan akýmý daha da azalýrsa hasta ýstýrahat anýnda aðrý<br />
duyar<br />
3- Ayaðý sarkýtma isteði: Hasta, dinlenirken ve yatarken bile dinmeyen<br />
aðrýsýnýn ayaðý aþaðý sarkýtmakla hafiflediðini ifade eder.<br />
4- Periferik nabýzlar alýnmaz,<br />
5- Ayak soðuktur,<br />
6- Ayak yukarý kaldýrýlýrsa daha soluk görünüm alýr,<br />
7- Venöz dolgunluk azdýr veya yoktur.<br />
H. AYAK YARALARI ÝÇÝN YÜKSEK RÝSKLÝ HASTALAR<br />
1. Diyabetin süresi: Hastalarýn diyabetle yaþadýðý süre arttýkça, ayak<br />
lezyonlarýnýn sýklýðý artmaktadýr.<br />
2. Nöropati derecesi: Ayak <strong>yara</strong>larýnýn ortaya çýkmasýnda nöropati birinci<br />
derecede sorumludur. Hissiz ayaðý <strong>yara</strong>lamadan kullanmak gerçekten çok<br />
zordur.<br />
3. Ayaklarda ortaya çýkan deformasyonlar: Aðýrlýk taþýyan alanlarýn<br />
82
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />
deðiþmesi, ayakkabý-ayak uyumsuzluðu ayakta daha kolay <strong>yara</strong>lanmalara<br />
yol açar.<br />
4. Ýskemik damar hastalýðý: Cildin ve dokularýn beslenmesinin bozulmasý<br />
nöroiskemik <strong>yara</strong>larýn ortaya çýkmasýný kolaylaþtýrýlýr.<br />
5. Daha önce iyileþmiþ <strong>yara</strong>sý olan hastalar: Özellikle kemik çýkýntýlarý<br />
üzerinde ve dayanma yüzeyinde ortaya çýkan <strong>yara</strong>lar tedaviyle iyileþseler<br />
bile geride sert, elastik olmayan bir nedbe dokusu býrakýr. Hastalar<br />
yürümeye baþlayýnca bu bölgelerde yeni <strong>yara</strong>larýn oluþmasý oldukça sýktýr.<br />
6. Görmeyen hastalar: Yürümekte zorluk çekerler ve ayaklarý daha çok<br />
travmaya maruz kalýr.<br />
7. Yaþlý ve yalnýz yaþayan hastalar<br />
8. Alkol alýmý: Nöropati üzerine olumsuz etki yapar, dengeyi bozarak<br />
travma olasýlýðýný arttýrýr.<br />
9. Kronik böbrek yetmezliði: Çok kolay enfekte deri lezyonlarý ortaya<br />
çýkar.<br />
10. Bilgi, bilinç, eðitim düzeyi düþüklüðü<br />
I. DÝYABETÝK AYAK MUAYENESÝ<br />
“Diyabetik ayak muayenesi için gerekli olan þey, sadece bir çift duyarlý el ve bir<br />
çift gören gözdür.” denilmektedir. Yýllardan beri ayrýntýlý bir sorgulama (anamnez)<br />
ve dikkatli bir klinik muayenenin gerekli tüm bilgileri elde etmeye yettiðini, BT,<br />
MRI, sintigrafik incelemeler gibi pahalý ve komplike yöntemlere gerek olmadýðýný<br />
hep vurgulamaya çalýþtým. Dikkatli bir klinik muayene ve bulgularýn doðru<br />
analiziyle <strong>yara</strong>yý baþlatan nedenler, mikroorganizmalarýn giriþ yerleri, yayýlma<br />
yollarý ve yayýlma hýzý saptanabilir. Enfeksiyonun ayak sýrtýnda, ayak tabanýnda<br />
potansiyel boþluklarla iliþkisi klinik muayeneyle ortaya konulabilmektedir.<br />
Enfeksiyonun dolaþýmý zayýf hipovasküler dokularda yaptýðý tahribat ve nekrozun<br />
boyutlarý ancak <strong>yara</strong>nýn yakýndan izlenmesi yani klinik muayene ile mümkündür.<br />
Osteomiyelit, artrit, fasiit, tendinit gibi tedavisi farklý yaklaþým gerektiren<br />
durumlarýn tespiti klinik bulgularýn doðru analizini gerektirir. Tedavinin her<br />
aþamasýnda mevcut bilgilere yeni bilgi ve bulgularýn eklenmesi ile tedavinin<br />
baþtan sona klinik bulgularýn klavuzluðunda sürdürülmesi baþarýnýn en önemli<br />
koþuludur.<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn doðru deðerlendirilmesi, bulgularýn doðru analizi<br />
ve bunlara dayalý tedavi sürecinin her aþamasý, yüksek düzeyde uzmanlýk, bilgi ve<br />
deneyim gerektirir. Bu, sadece her türlü <strong>yara</strong>yý görme ve tedavi etme olanaklarý<br />
içinde yetiþmiþ ve ayak <strong>yara</strong>larý konusunda deneyim kazanmýþ cerrahi branþlarýn<br />
iþidir.<br />
83
Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
J. AYAK YARALARININ TEDAVÝSÝ<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi üç temel öðeden oluþur;<br />
1. Enerjik lokal <strong>yara</strong> bakýmý<br />
2. Off loading( travma ve yükü hafifletme-kaldýrma)<br />
3. Antibiyoterapi<br />
Bu üç unsurun ayný anda titizlikle yerine getirilmesinin tedavide önemi<br />
büyüktür. Birinin tam olarak uygulanmamasý veya eksik olmasý diðer ikisinin<br />
etkisini boþa çýkarýr ve baþarý þansýný tamamen yok eder.<br />
Akut, progresif enfeksiyon olgularýnda tedavinin üç aþamasý vardýr;<br />
1. Enfeksiyonun durdurulmasý<br />
2. Yaranýn enfeksiyon ve nekrotik dokulardan arýndýrýlmasý<br />
3. Yaranýn rekonstrüktif cerrahi yöntemlerle kapatýlmasý<br />
Ayak <strong>yara</strong>larýnda akut enfeksiyonlar ayak ve alt bacak bölümlerinde hýzla<br />
ilerler. Ulaþtýðý her dokuda aðýr tahribata, nekroza yol açar. Bu tür enfeksiyonlarýn<br />
durdurulabilmesi, ekstremiteyi ve hayatý tehdit eden tehlikenin ortadan<br />
kaldýrýlabilmesi için, hastanýn derhal hastaneye yatýrýlmasý gerekir. Gecikmeden<br />
septik materyalin dýþarýya alýnmasýný saðlayacak cerrahi giriþimleri baþlatmak<br />
gerekir. Bu sýrada kültür antibiyogramý için materyal alýnýr ve hemen antibiyotik<br />
7<br />
tedavisine baþlanýr .<br />
KAYNAKLAR<br />
th<br />
1. Reiber GE. : Epidemiology of the Diabetic Foot. Levin and O'Neal's The Diabetic Foot. 5 ed. St.<br />
Louis: Mosby Year Book 1993 : 1-15.<br />
2. Pendsey S. : Diabetic Foot A Clinical Atlas, Taylor & Francis Group London and New York, 2003.<br />
3. International Diabetes Federation Website, www.idf.org<br />
4. Altýndaþ M, Bingöl UA, Kýlýç A, Pilancý Ö, Diyabetik Ayakta Cerrahi Tedavi: Ýzlem Formuna<br />
Dayalý 500 Hastanýn Analizi Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Dergisi 14;2, 2006<br />
5. Altýndas M, Cinar C Promoting Primary Healing after Ray Amputations in the Diabetic Foot: The<br />
Plantar Dermo-Fat Pad Flap; Plast and Recons Surg 116;1029-34, 2005<br />
6. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Retrospective analysis of 378 consecutive “Diabetic Foot<br />
Evaluation Form” : 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland Clinic October 20-22,<br />
2005.<br />
7. Altýndaþ M. : Diyabetik Ayak Nobel Týp Kitabevi 2002.<br />
8. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Is Boyd amputation a last solution that may prevent major<br />
amputation in diabetic foot patients?: 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland<br />
Clinic October 20-22, 2005.<br />
9.Altindas M. , Cinar C. , Kilic A. : A safe and physiologic method for a less bloody surgical field in<br />
diabetic foot surgery: elevation with the trapezoid pillow. J Foot Ankle Surg. 45(2):134-5, 2006.<br />
10. Altýndaþ M ,Kýlýç A.:Is Boyd' s Operation a Last Solution That May Prevent Major Amputation in<br />
84
DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />
Diabetic Foot Patients? The Journal of Foot &Ankle Surgery 47:4 307-312 2008.<br />
11. Altindas M, Kilic A: New Two-Stages Approach In Treatment Of Acute Progressýve Dýabetýc<br />
Foot Infectýons: Fýrstly, Týbýotalar Dýsartýculatýon, Then Transtýbýal Amputatýon Journal of Foot<br />
and Ankle Surgery (Baskýda 2008)<br />
12.Palao R., Domenech Ý.,Romanelli M., Tsiftsis D.D.,Slonkova V.,Jortikka A.,JohannesenN.,<br />
Ram.A., Persson M.L. Altýndaþ M., Orsted H.,SchaferE.,:Effect of an ibuprofen-releasing foam<br />
dressing on wund pain:a real-life RCT.:Journal of Wound Care 17:8142_148 2008.<br />
85
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.87-94<br />
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER<br />
VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>,Enfeksiyon Hastalýklarý<br />
ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalý<br />
Diabetes mellitusun ülkemizde ve dünyada önemi artan saðlýk sorunudur. 2003<br />
yýlýnda global prevalansý 194 milyon olarak tahmin edilmiþtir. 2030 yýlýna kadar bu<br />
sayýnýn deðiþen diyet alýþkanlýklarý ve uzun yaþam beklentisi nedenleri ile 366<br />
milyona ulaþacaðý öngörülmektedir Özellikle de orta yaþ ve 65 yaþ üzeri yaþlý<br />
populasyonda sýk tanýmlanmaktadýr.<br />
Diabet birçok ülkede ölümün önemli nedenlerinden biridir ve körlük, renal<br />
yetmezlik ile travma dýþý amputasyonlarýn ana nedenlerindendir. Diabetik<br />
hastalarda infeksiyonlar daha sýk ve sýklýkla diabetik olmayan hastalardan daha<br />
þiddetlidir. Ýnfeksiyonlara yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan en önemli faktör lökosit<br />
fonksiyonlarýndaki bozulmadýr. Diyabet nötrofil kemotaksisi, fagositozu,<br />
süperoksit üretimi, solunumsal patlama aktivitesi ve mikroorganizmalarýn<br />
intrasellüler öldürülmesinde bozulmaya neden olmaktadýr. Ayrýca iskemi<br />
antibiyotiklerin infeksiyon alanýnda yeterli konsantrasyona ulaþmasýný<br />
engellemektetir. Bu nedenle infeksiyonlar kolay geliþir ve yayýlýr, önemli ve geçici<br />
olmayan doku hasarýna neden olur.<br />
Hiperglisemi, kompleman yollarýnda da bozulmaya yol açabilir. C3'ün opsonik<br />
baðlanma yüzeyinde defektler ve Tip I diyabetiklerin %25'inde C4 eksikliði<br />
bildirilmiþtir.<br />
Diyabetlilerde infeksiyonlara yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan diðer nedenler gecikmiþ <strong>yara</strong><br />
iyileþmesi, bu ve diðer nedenlerle hastaneye sýk yatýþ ve yatýþ süresinin uzamasý,<br />
iskemi ve nöropatiye baðlý deri bütünlüðünün kaybýdýr. Ayrýca diyabetik<br />
nefropatiye sekonder geliþen kronik böbrek yetmezliðinde oluþan üremik toksinler<br />
de lökosit fonksiyonlarýný bozmaktadýr.<br />
Diyabetli hastada üriner sistem infeksiyonlarý, solunum sistemi infeksiyonlarý<br />
ile yumuþak doku infeksiyonlarý ile ayak infeksiyonlarýna sýk rastlanmaktadýr.<br />
87
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />
Ayak infeksiyonlarý, diyabetik hastalarda morbiditenin önemli kaynaðý ve<br />
diabette hastaneye yatýþýn ana nedenleri arasýndadýr. Hastaneye yatan her beþ<br />
diyabetlinin birinde yatýþ nedeni diyabetik ayak infeksiyonudur. Bu<br />
infeksiyonlarýn ekonomik, sosyal ve kiþisel maliyetleri de oldukça yüksektir.<br />
Ülserasyon, infeksiyon, gangren, amputasyon hastalýðýn önemli komplikasyonlarý<br />
olup her yýl binlerce dolar ekonomik kayba neden olmaktadýr. Diyabetik ayak iþ<br />
gücü kaybýna, sakatlýða ve psikososyal travmaya neden olmaktadýr. ABD'de alt<br />
ekstremite ampütasyonlarýnýn sebebleri arasýnda diyabetik ayak infeksiyonlarý<br />
%50-70 arasýnda bildirilmiþtir. Bu oran diyabetik olmayan kiþilerle<br />
karþýlaþtýrýldýðýnda 22 kat fazladýr. Ayrýca diyabetik ayakta yüksek maliyette diðer<br />
bir önemli sorundur. Ampütasyon yapýlmayan olgularýn maliyeti 8500 dolar,<br />
amputasyon yapýlanlarýn ise 43-65 bin dolara ulaþmaktadýr.<br />
Diabetli hastalarda üç önemli ayak komplikasyonu bildirilmiþtir: ayak<br />
ülserleri, diabetik ayak infeksiyonlarý ve Charcot ayaðý.<br />
Diyabetik hastalarda, deformite, ayaða basýncýn artmasý, glikoz kontrolünün<br />
olmayýþý, nöropati, immün sistemdeki defektler, erkek cinsiyet, diabetin süresi ve<br />
vasküler yetmezlik alt ekstremite ülserlerine yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan faktörlerdir.<br />
Günümüzde diyabetik ayak ülserlerinin en önemli nedeninin diyabetik nöropati<br />
olduðu kabul edilmektedir. Motor nöropati pençe ayak ve çekiç parmak gibi ayak<br />
deformitelerine yol açmakta, sonuçta deformiteler ayak bölgelerinde artmýþ basýnç<br />
ve travmaya neden olmaktadýr. Ayrýca mikrovasküler sorunlar doku beslenmesinin<br />
bozulmasýna yol açar. Diðer yönden duysal iletimin azalmasý sonucu maruz<br />
kalýnan travmalarýn hasta tarafýndan fark edilememesi deri ülserlerinin<br />
geliþmesine yol açar. Ülser geliþimini kolaylaþtýran faktörler; deride çatlamalar ile<br />
aþýrý kuruluk, eklem hareketlerinde kýsýtlýlýk, yumuþak dokularda glukoz<br />
regülasyon bozukluðuna baðlý glikozillenme ve buna baðlý oluþan hiperkeratoz<br />
olarak saptanmýþtýr. Diyabetik hastalarýn burun ve derideki yüksek<br />
Staphylococcus aureus taþýyýcýlýk oranlarý ve çeþitli deri ve týrnak bozukluklarý,<br />
deri ve yumuþak doku infeksiyonlarý riski arttýrýr.<br />
Diyabetik ayak geliþimi için baðýmsýz risk faktörleri geçmiþte ayak ülseri veya<br />
ampütasyon öyküsü olmasý, kan glukoz regülasyonunun bozuk olmasý, Charcot<br />
eklemi deformitesinin geliþmesi, hastanýn ideal kilosundan 20 kg kadar fazla<br />
olmasý olarak bildirilmiþtir.<br />
Birçok <strong>yara</strong>da aþýrý bakteri yükü nedeniyle <strong>yara</strong> iyileþmesinin geciktiði ve<br />
5<br />
infeksiyon riskinin arttýðý bildirilmiþtir. Gram doku baþýna > 10 cfu bakteri yükü<br />
varlýðýnda, infeksiyonun beklendiðini bildirilmekle birlikte â-hemolitik<br />
streptokoklarýn salgýladýklarý toksinlerle daha düþük bakteriyel yükle de derin<br />
dokulara ulaþan infeksiyon yapabileceði bilinmektedir.<br />
88
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />
Etyoloji<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarýndan en sýk izole edilen patojenler Staphylococcus<br />
aureus ve â-hemolitik streptokoklar ve diðer gram pozitif koklardýr. Aerobik gram<br />
(+) koklar, derideki çatlaklara kolonize olarak ve akut infeksiyona yol açarlar.<br />
Yüzeyel ülser zemininde geliþen infeksiyonlarda sýklýkla gram (+) koklar etken<br />
olup gram (-) aeroblar ve anaeroblar daha nadir görülür. Ancak derin veya penetran<br />
ülserler ve belirgin doku nekrozu veya gangrenin eþlik ettiði ülserlerde mikst<br />
infeksiyon varlýðý düþünülmelidir.<br />
Hastaneye yatýþ, uygulanan cerrahi iþlemler ile uzamýþ/geniþ spektrumlu<br />
antibiyotik kullanýmý gibi durumlar hastalarýn dirençli mikroorganizmalarla<br />
kolonizasyon/infeksiyonuna neden olur. Kronik <strong>yara</strong>larda Pseudomonas<br />
aeruginosa gibi non-fermentatif gram (-) basiller ile enterokok, enterobakter<br />
türleri, zorunlu anaeroblarý kapsayan polimikrobiyal floraya rastlanabilir. Þiddetli<br />
diyabetik ayak infeksiyonlarýnda çok ilaca dirençli mikroorganizmalar etkendir.<br />
Nemli <strong>yara</strong> örtüsü veya hidroterapiye maruz kalmýþ <strong>yara</strong>lardan Pseudomonas<br />
türleri, önceden sefalosporin kullanmýþ hastalarýn <strong>yara</strong> kültürlerinden<br />
enterokoklar daha sýklýkla izole edilmiþtir.<br />
Hastaneye sýk yatýþý olan hastalarda MRSA suþlarý saptanmaktadýr. Sýk<br />
antibiyotik kullanýmý ve immün sistem disfonksiyonu hastanýn MRSA gibi<br />
dirençli mikroorganizmalarla kolonizasyonunu ve sonrasýnda infeksiyon riskini<br />
arttýrýr. Günümüzde hastane kökenli MRSA suþlarý dýþýnda toplum kökenli MRSA<br />
suþlarýna da rastlanýlmaktadýr.<br />
Zorunlu anaeroblar ise en sýk, iskemik nekroz veya derin dokulara ilerleyen<br />
<strong>yara</strong>lardan izole edilmiþtir. Clostridium perfringens klostridyal miyonekroz veya<br />
gazlý gangren etkenidir.<br />
Klinik<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarý yumuþak doku infeksiyonu, myozit, selülit,<br />
paroniþi, apse, nekrotizan fasit, gangren, osteomyelit, gibi farklý klinik<br />
görünümlerde ortaya çýkabilir. Ayak infeksiyonlarý þiddeti, yayýlýmý, klinik<br />
görünüm, yerleþim, etyoloji göz önüne alýnarak deðerlendirilir. Bu<br />
sýnýflandýrmada sýklýkla ekstemiteyi tehdit eden ya da etmeyen þeklinde bir ayrým<br />
kullanýlmaktadýr. Buna ilave olarak yaþamý tehdit eden infeksiyonlar da<br />
deðerlendirilir. Klinikte ekstemiteyi tehdit etmeyen infeksiyonlar önemli iskemi,<br />
kemik-eklem tutulumu olmaksýzýn yüzeyel ülserasyonla karakterizedir. Bu<br />
kategorideki infeksiyonda sellülit 2 cm. veya altýndadýr. Bu infeksiyonlar klinik<br />
olarak stabil ve sistemik tutulum bulgularý bulunmaz. Hafif ve orta þiddetli<br />
infeksiyonlar hastane dýþýnda hekimin yakýn izlemi ile ayaktan takip edilebilir.<br />
Ekstremiteyi tehdit eden infeksiyonlarda sellülit 2 cm'in üzerindedir. Ateþ, ödem,<br />
89
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />
lenfanjit, lökositoz, iskemi, hiperglisemi gibi klinik bulgular olabilir. Bununla<br />
birlikte diabetli hastalarda konak yanýtý azalmýþtýr ve infeksiyonun normal<br />
bulgularý olan ateþ, aðrý ve lökositoz gibi sistemik bulgular saptanmayabilir. Fizik<br />
muayenede prob ile kemiðin palpasyonu, osteomyelit tanýsýnda %70 sensitiftir.<br />
Diyabetik ayak infeksiyonlarý tanýsý<br />
Diabetik hastanýn deðerlendirilmesinde soruna yönelik hikaye alýnmasý ve<br />
dikkatli fizik muayene önemlidir. Hastadan öykü almada diyabetin süresi, duyu<br />
kaybý, klodikasyo intermittans, istirahat aðrýsý, terleme bozukluðu, önceki<br />
geçirilmiþ ayak infeksiyonu, önceki antibiyotik kullanýmý, sigara ve alkol<br />
alýþkanlýðý sorgulanmalýdýr. Bulantý, kusma, halsizlik, yorgunluk, ateþ, titreme gibi<br />
belirtiler önemlidir. Bu gibi durumlarda þiddetli infeksiyon ve sepsis<br />
düþünülmelidir.<br />
Ýnfeksiyon tanýsý, klinik olarak pürülan sekresyon varlýðý veya kýzarýklýk, ýsý<br />
artýþý, þiþlik veya endürasyon, ve aðrý veya hassasiyet gibi inflamasyonun temel<br />
bulgularýndan en az ikisinin varlýðý zemininde koyulur. Ülser derinliði >2 mm veya<br />
ESR > 70 mm/h üzerinde olduðu durumda osteomyelit yüksek olasýlýklýdýr. Klinik<br />
tanýmlamada en sýk tablo 1'de gösterilen Wagner sýnýflamasý kullanýlýr.<br />
Diyabetik hastalarda, dirençli hiperglisemi infeksiyonu düþündürmeye<br />
yardýmcý olabilir. Þiddetli infeksiyonu olan hastalarda, eritrosit sedimentasyon<br />
hýzý (ESR) ve C- reaktif protein (CRP) düzeylerinde yükselme olabilir.<br />
Kronik <strong>yara</strong>larda infeksiyonu düþündüren bulgular <strong>yara</strong>da koyu kýrmýzý, kahve<br />
veya gri renge dönüþme gibi renk deðiþimi, kötü koku veya, <strong>yara</strong>da<br />
gevrekliðin/kanamanýn artmasý, <strong>yara</strong> iyileþmesinde gecikmedir.<br />
Yara infeksiyonlarýnda mikrobiyolojik etkenin belirlenmesi için pürülan<br />
sekresyonlarýn aspirasyonu veya küretaj ya da doku biyopsisi ile infekte<br />
materyalin alýnmasý önerilir. Sürüntü kültürleri alýnmasý patojen olan veya<br />
olmayan deri kontaminantlarýný ayýrt ettirememesi nedeni ile uygun bir taný<br />
yöntemi deðildir. Osteomyelit tanýsýný koymada ilk yaklaþým, klinik<br />
deðerlendirmedir. Geniþ ve derin ülserasyon varlýðýnda alttaki kemiðin infekte<br />
olma olasýlýðý yüksektir. Mevcut ülserin tabanýnda kemiðin görülebiliyor veya<br />
palpe edilebiliyor olmasý veya iyileþmeyen non-iskemik ülser varlýðýnda,<br />
osteomyelit düþünülmelidir. Osteomyelit þüphesi varsa, cerrahi iþlem sýrasýnda<br />
veya perkütan biyopsi ile alýnacak kemik doku örneðinin kültürü uygundur.<br />
Ýnfeksiyon tanýsýnda yardýmcý diðer parametreler lökosit sayýsý, ESR ve CRP<br />
düzeyi gibi inflamasyon markýrlarýn deðerlendirilmesidir. ESR'nin >70 mm/h<br />
olmasýnýn osteomyelit tanýsýný destekler, ayrýca ESR osteomyelit tedavisine yanýtý<br />
izlemekte kullanýlýr. Bu markýrlarýn düzelmesi klinisyenin tedavi yanýtýný<br />
deðerlendirmesinde yardýmcý olur. Ancak baþlangýçta ESR, CRP sonuçlarýnýn<br />
normal bulunmasý infeksiyonu dýþlamaz.<br />
90
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />
Osteomyelit tanýsýnda kullanýlan diðer yöntemler ise radyolojik görüntüleme<br />
yöntemleridir. Ýnfeksiyon ilk önce kemiðin korteksini etkiler. Ýlerledikçe meduller<br />
kaviteyi de içine alýr ve osteomyelit haline gelir. Düz filmlerde görülen klasik üç<br />
bulgu demineralizasyon, periost reaksiyonu ve kemik yýkýmýdýr. Bununla birlikte<br />
direkt grafilerin akut infeksiyondaki sensitivitesi düþük olduðu unutulmamalýdýr.<br />
Tanýda kullanýlan yöntemlerden biriteknesyum 99 kemik sintigrafisidir. Yüksek<br />
sensitiviteye raðmen spesifivite %50 civarýnda düþük olarak bildirilmiþtir. Ýndium<br />
111 lökosit iþaretli sintigrafi özellikle kronik infeksiyonu olan hastalar için daha<br />
spesifiktir.<br />
Osteomyelit için MRI'nin tanýsal duyarlýlýðý yüksek ancak spesifisite sýnýrlýdýr.<br />
Halen osteomyelit tanýsýnda altýn standart, uygun alýnmýþ kemik örneðinden<br />
bakteri izolasyonu ve patolojik tanýdýr.<br />
Diyabetik Ayak Ýnfeksiyonlarýnda Tedavi<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisi hastalýðýn þiddeti göz önüne alýnarak<br />
deðerlendirilir. Diabetik ayak infeksiyonlu hastalarda hangi hastanýn ayaktan<br />
hangi hastanýn hastanede izleneceði kararýnýn verilmesi çok önemlidir. Þiddetli<br />
infeksiyonu veya kritik organ iskemisi olan hastalar genellikle hastaneye<br />
yatýrýlmalýdýr.<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarýnda baþlangýç tedavi genellikle ampiriktir.<br />
Baþlangýç tedavi seçiminde infeksiyonun þiddeti ile yeni alýnan örneðin gram<br />
boyama yaymalarý ve varsa önceki kültür sonuçlarý dikkate alýnýr. Eðer daha<br />
önceye ait dirençli patojenlere dair hikaye ya da üreme yok ise MSSA'yý içeren bir<br />
tedavi baþlanmasý yeterlidir. Antibiyotikler hastanýn tedaviye yanýtý ve kültür<br />
sonuçlarýna göre devam edilir ya da deðiþtirilir.<br />
Hafif hatta bazen orta þiddetli infeksiyonlar aerobik gram (+) koklarý kapsayan<br />
daha dar spektrumlu oral rejimlerle tedavi edilebilir. Bu amaçla ayaktan takip<br />
edilen hastalarda amoksisilin-klavulonik asit, sefaleksin, klindamisin,<br />
levofloksasin önerilir. Anaerobik mikroorganizmalar, hafif ve orta dereceli<br />
infeksiyonlarda nadiren etkendirler. (rehber). Hasta 48-72 saat içerisinde yeniden<br />
deðerlendirilir. Eðer iyileþme yok ise parenteral tedavi düþünülmeli ve hastaneye<br />
yatýrýlarak izlenmelidir.<br />
Þiddetli selüliti olan ve hastaneye yatýþý gereken hastalarda, sefazolin gibi<br />
parenteral birinci kuþak sefalosporin tercih edilebilir. Derin ülserlerde, enterik<br />
gram (-) basiller ve anaeroblarýn da kapsanmasý uygundur. Aðýr /orta þiddetli<br />
infeksiyonlarda, geniþ spektrumlu ajanlarla tedaviye baþlanmalýdýr. Seçilen<br />
antibiyotiðin, gram (+) koklara, gram (-) basillere ve anaerob organizmalara etkili<br />
olmasý düþünülür. Yeterli ve hýzlý doku konsantrasyonlarý saðlamak için tedavi en<br />
azýndan baþlangýçta parenteral olmalýdýr. Hastanede izlenen hastalarda, en azýndan<br />
91
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />
baþlangýçta parenteral yolla â-laktam/â-laktamaz inhibitörleri (Ampisilin<br />
/sulbaktam, tikarsilin/klavulonat ve piperasilin/tazobaktam) olasý patojenlere<br />
etkili uygun bir spektrumu kapsar. Ampisilin/sulbaktam, enterokoklara karþý etkili<br />
olup çok akut infeksiyonu olan hastalarda en uygun seçenek olabilir.<br />
Uygun tedavi alan hastalarda 3-5 gün içerisinde klinik yanýt alýnmasý beklenir.<br />
Eðer yanýt yavaþ, kötüleþme var, ya da tekrar bulgular baþlamýþ ise ülser yeniden<br />
deðerlendirilmeli, mümkünse yeni kültür alýnmalýdýr. Uzun süreli, geniþ<br />
spektrumlu antibiyotik tedavisi sýrasýnda dirençli patojenler, mantar infeksiyonlarý<br />
ortaya çýkabilir.<br />
Diyabetik ayak infeksiyonlarýnda antibiyotik tedavisi için optimal süre net<br />
deðildir. Hafif-orta dereceli infeksiyonlar için 1-2 haftalýk tedavi etkili iken, daha<br />
ciddi infeksiyonlarda tedavi genellikle 2 hafta ve üzeri sürebilir. Bakteriyemi<br />
geliþen hastalarda tedavi süresi en az 2 hafta olmalýdýr Ýnfekte dokularýn yeterli<br />
debridmaný, rezeksiyon veya amputasyonu yapýlmasý tedavi süresini kýsaltabilir.<br />
Ancak infeksiyon alanýnýn çok geniþ olmasý, þiddetli gangren /nekrotik doku<br />
varlýðý, vasküler yapýnýn yetersizlýði gibi durumlar antibiyotik tedavisini devam<br />
etmeyi gerektirir.<br />
Antibiyotik tedavisini kesme kararýnda infeksiyonun tüm belirti ve<br />
bulgularýnýn gerilemesi yeterlidir, ülserin iyileþtirilmesi koþulu aranmamalýdýr.<br />
Osteomyelit tedavisi baþlangýçta parenteral olmalý en az 6 hafta olacak þekilde<br />
uzatýlmalýdýr. Kronik osteomyelitte kür için genellikle infekte kemiðin debridmaný<br />
veya rezeksiyonu önerilir. Ýnfekte kemiðin tamamý çýkarýldýðý durumda ameliyat<br />
sonrasý 5 gün gibi daha kýsa süreli tedavi yeterli olabilir.<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisinde tek baþýna antibiyotik tedavisi<br />
yeterli olmayabilir. Yara temizliði uygun yapýlmalý, gerekir ise debridman<br />
uygulanmalýdýr. Cerrahi debridmanda nekrotik doku ve püyün drenajý, kronik <strong>yara</strong><br />
iyileþmesinin uyarýlmasý amaçlanýr. Topuk nekrozunda, gangrenöz ayakta, birden<br />
fazla parmak tutulumunda. majör amputasyon önerilir.<br />
Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisinde multidisipliner yaklaþým hastanýn<br />
erken iyileþmesinde son derece önemlidir. Bu ekibin üyeleri endokrin uzmaný,<br />
infeksiyon hastalýklarý uzmaný, plastik cerrahi, ortopedi, kardiyo vasküler cerrah,<br />
kardiyolog, diabet hemþiresini kapsamaktadýr.<br />
92
DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Albrant DH. Management of foot ulcers in patients with Diyabetes. J Am Pharm Assoc, 2000;<br />
40: 467 – 74.<br />
2. Ansari MA, Shukla VK. Foot Infections. Lower Extremity Wounds, 2005; 4 (2): 74 – 87.<br />
3. Armstrong DG, Lipsky BA. Diabetic foot infections: stepwise medical and surgical<br />
management. Int Wound Journal 2004; 1: 123- 132,<br />
4. Armstrong DG, Lipsky BA. Advances in the treatment of diabetic foot infections. Diyabetes<br />
Technology &Therapeutics, 2004; 6(2):167- 177.<br />
5. Brem H, Sheehan P. Evidence based protocol for Diabetic foot ulcers. Plast Reconstr Surg<br />
2006; 117(Suppl.):193- 209.<br />
6. Brodsky J, Schneidler C. Diabetic foot infections. Orthopedic Clin North America, 1991;<br />
22(3):473- 489.<br />
7. Boulton AJ, Vileikyte L, Ragnarson-Tennvall G, Apelqvist J. The global burden of diabetic foot<br />
disease. Lancet 2005; 366:1719- 1724.<br />
8. Calvet HM, Yoshihama TT. Infections in Diabetes. Infect Dis Clin North Am, 2001; 15 (2):407 –<br />
421.<br />
9. Carvalho CB, Neto RM, Araqao LP, Oliveira MM, Noqueira MB, Forti AC. Diabetic foot<br />
infection. Bacteriologic analysis of 141 patients. Arq Bras Endocrinol Metabol, 2004; 48<br />
(3):398 – 405.<br />
10. Calhoun JH, Cantrell J, Cobos J, Lacy J, Valdez RR, Hokanson J, Mader JT. Treatment of<br />
diabetic foot infections: Wagner classification, therapy, and outcome. Foot and Ankle 1988;9:<br />
101- 106.<br />
11. Dalkýran A. Orta/þiddetli diyabetik ayak infeksiyonlu hastalarda imipenem/ silastatin ile<br />
piperasilin/ tazobaktam tedavilerinin karþýlaþtýrýlmasý: prospektif, randomize çalýþma.<br />
Uzmanlýk Tezi, ÇÜ. Týp <strong>Fakültesi</strong> 2006.<br />
12. Diabetic foot disorders: A clinical practice guideline (2006 revision) J Foot & Ankle Surgery.<br />
2006; 45 (5): S1-S 55.<br />
13. Edmonds ME, Foster A. The use of antibiotics in the diabetic foot. Am J Surg 2004; 187:<br />
25S–8S.<br />
14. Frykberg RG, Armstrong DG, Giurini J, Edwards A, Krawette M, Kravitz S, Ross C, Stavosky J,<br />
Stuck R, Vanore J. Diabetic foot disorders. A Clinical Practice Guideline.<br />
J Foot & Ankle Surgery, 2000; 39(5): Supplement.<br />
15. Frykberg RG. Diabetic foot ulcers: Pathogenesis and management. American Family<br />
Physician, 2002; 66(9):1- 22.<br />
16. Ge Y, MacDonald D, Hait H, Lipsky BA. Microbiological profile of infected diabetic foot<br />
ulcers. Diabetic Medicine, 2002; 19: 1032 – 1035.<br />
17. Grayson ML. Diabetic foot infections. Antimicrobial therapy. Infect Dis Clin North Am 1995; 9:<br />
143- 161,<br />
18. Grayson ML, Gibbons GW, Habershaw GM, Freeman DV, Pomposelli FB, Rosenblum BI,<br />
Levin E, Karchmer AW. Use of ampicillin/sulbactam versus imipenem/cilastatin in the<br />
treatment of limb-threatening foot infections in diabetic patients. Clin Infect Dis 1994;18:683-<br />
693.<br />
19. Hartemann–Heurtier A, Robert J, Jacqueminet S. Diabetic foot ulcer and multidrug resistant<br />
microorganisms: risk factors and impact. Diabet. Med, 2004;21: 710- 5.<br />
20. Jeffcoate WJ, Lipsky BA. Contraversies in Diagnosing and managing Osteomyelitis of the Foot<br />
in Diyabetes. Clin Infect Dis, 2004; 39: 115 – 22.<br />
21. Jude EB, Unsworth PF. Optimal treatment of infected diabetic foot ulcers. Drugs Aging 2004;<br />
21: 833–50.<br />
22. Lipsky BA. A report from the international consensus on diagnosing and treating the infected<br />
93
Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />
diabetic foot. Diabetes Metab Res Rev 2004; 20(Suppl 1):S68-S77.<br />
23. Lipsky BA. Osteomyelitis of the foot in diabetic patients. Clin Infect Dis 1997; 25: 1318 – 26.<br />
24. Lipsky BA, Berendt AR, Deery HG, Embil JM, Joseph WS, Karchmer AW, LeFrock JL, Lew<br />
DP, Mader JT, Norden C, Tan JS. Diagnosis and treatment of diabetic foot infections.<br />
Guidelines for Diabetic Foot Infections. Clin Infect Dis, 2004; 39 (1 October): 885 – 910<br />
25. Lipsky BA, Berendt AR, Embil J, de Lalla F. Diagnosing and treating diabetic foot infections.<br />
Diyabetes Metab. Res Rev, 2004; 20 (Suppl 1):s 56 – 64.<br />
26. Lipsky BA. Medical treatment of Diabetic foot Infections. Clin Infect Dis 2004; 39: 104 – 14.<br />
27. Mugim RU, Ahmed M, Griffin S. Evaluation and management of diabetic foot according to<br />
Wagner's Classification. A study of 100 cases. J Ayub Med Coll Abbotabad, 2003; 15 (3):39 – 42.<br />
28. Nelson EA, O'Meara S, Golder S, Dalton J, Craig D, Iglesias C, on behalf of the DASIDU<br />
Steering Group. Systematic review of antimicrobial treatments for diabetic foot ulcers. Diabetic<br />
Medicine, 2006; 23: 348 – 359.<br />
29. Pelizzer G, Strazzabosco M, Presi S, Furlan F, Lora L, Benedetti P, Bonato M, Erle G, de Lalla F.<br />
Deep tissue biopsi vs. superficial swab culture monitoring in the microbiological assessment of<br />
limb-threatining diabetic foot infection. Diabet. Med, 2001; 18: 822 – 827.<br />
30. Cavanagh PR, Lipsky BA, Bradbury AW, Botek G. Treatment for diabetic foot ulcers. Lancet<br />
2005; 366: 1725- 35.<br />
31. Peterson LR, Lissack LM, Canter K, Fasching CE, Clabots C, Gerding DN. Therapy of lower<br />
extremity infections with ciprofloxacin in patients with diabetes mellitus, peripheral vasculer<br />
disease, or both. American J Med 1989; 86: 801- 808.<br />
32. Sapico FL, Bessman AN. Foot infections in the diabetic patient. In: Gorbach SL, Bartlett JG,<br />
Blacklow NR, Eds. Infectious Diseases. Second ed. Philadelphia: WB Saunders, 1998:1270 – 2.<br />
33. Shea KW. Antimicrobial therapy for diabetic foot infections. A practical approach. Postgradute<br />
Medicine, 1999; 106(1):1- 10.<br />
34. Singh N, Armstrong DG, Lipsky BA. Preventing foot ulcers in patients with diabetes. JAMA<br />
2005; 293: 217–28.<br />
35. Trautner C, Haastert B, Gianni G, Burger M. Incidence of lower limb amputations and<br />
Diyabetes. Diyabetes Care, 1996; 19: 1006 – 9.<br />
36. van Baal JG. Surgical Treatment of the diabetic foot. Clin Infect Dis, 2004; 39: 123 –8.<br />
37. Wieman T. Principles of Management: the Diabetic foot. Am J Surgery, 2005;190:295 – 299.<br />
38. Williams DT, Hilton JR, Harding KG. Diagnosing foot infections in Diyabetes. Clin Infect Dis,<br />
2004; 39: 83 – 6.<br />
94
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.95-100<br />
DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Týptaki bilgi ve teknolojideki hýzlý ilerlemelere raðmen diyabetik ayak<br />
problemleri önemli bir saðlýk sorunu olmaya devam etmektedir.<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larý önemli bir hastalýk,ölüm ve ekonomik kayýp<br />
nedenidir.Ayak <strong>yara</strong>larý ciddi bir eðitimle önemli ölçüde azaltýlabilir ve bu<br />
hastalarýn kötü kaderi deðiþtirilebilir.Bu anlamda saðlýk profesyonellerine<br />
özellikle hemþirelere büyük sorumluluk düþmektedir.<br />
DÝYABET NEDÝR?<br />
Diyabetes mellitüs, pankreasýn yeterince insülin üretemediði veya vücudun,<br />
üretilmiþ insülini etkili þekilde kullanamadýðý durumlarda oluþan kronik<br />
hastalýktýr(1,9).<br />
Diyabetin komplikasyonlarý uzun sürede ortaya çýkar ve yavaþ seyreder.Oysa<br />
ayak <strong>yara</strong>larý ani olarak görülür,hýzlý ilerler,bir anada ayaðý ve hayatý tehdit<br />
eder.Diyabetin komplikasyonu olarak ortaya çýkan sinir tahribatý ve týkayýcý damar<br />
hastalýðýnýn birlikte en çok etkilediði organ hastanýn alt ekstremitesidir (2,9).<br />
Diyabetik Ayaða baðlý hastaneye yatýþlarýn en sýk nedeni olan Diyabetik<br />
Ayaklar kronik bir hastalýk,ölüm ve ekonomik kayýp nedenidir(3,9).<br />
ÖNEMLÝ- ÇÜNKÜ<br />
ABD'de travma dýþý major bacak amputasyonlarýnýn % 50-70'i DM'lu hastalara<br />
yapýlmaktadýr(4).<br />
DÝYABETÝN KOMPLÝKASYONLARI<br />
�Týkayýcý damar hastalýðý (Anjiyopati )<br />
�Sinirlerin tahribatý ( Nöropati )<br />
�Böbrek fonksiyon bozukluðu ( Nefropati )<br />
�Görme bozukluðu ( Retinopati )(9)<br />
Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
95
Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />
NÖROPATÝ VE DÝYABET<br />
Periferik ve otonom sinirlerin dejenerasyonu<br />
�Duyusal Nöropati:<br />
o Hafif dereceli:uyuþukluk, sýzlanma, yanma, tüm ayakta soðukluk<br />
ve üþüme<br />
o Ýleri dönemlerde: hissizlik artar ve hasta sanki havada<br />
yürüdüðünü ifade eder. Aðrý mevcutsa yanýcý, batýcý aðrý<br />
vardýr, hasta aðrýya katlanamayacak duruma gelebilir<br />
�Motor Nöropati<br />
o Ayak kaslarýnda zayýflama ve erime<br />
o Ayak kemik ve eklemlerinde aðýr deformasyonlar<br />
�Otonom Nöropati<br />
o Ayak kurumasý<br />
o Deri incelmesi<br />
o Nasýr oluþumu(1,2,9).<br />
ANJÝYOPATÝ VE DÝYABET<br />
�Damarlarda daralma veya týkanýklýk<br />
�Kan akýmýnda azalma<br />
�Yara iyileþmesinde zorlaþma<br />
<strong>yara</strong> iyileþmesinin anahtarý kanlanmadýr (1,2,9)<br />
Sinirleri ve Damarlarý hasar görmüþ bir ayakta <strong>yara</strong>yý baþlatan tetikleyici<br />
etkenler:<br />
�Yanýklar<br />
�Uygun olmayan ayakkabýlar<br />
�Çakýl, çivi, raptiye gibi sivri cisimler<br />
�Týrnak bozukluklarý, nasýrlaþma ve derideki çatlaklar<br />
�Travma ve <strong>yara</strong>lanmalar<br />
�Kan þeker seviyesi (1)<br />
Diyabetik ayak <strong>yara</strong>sý olan hastanýn hastalýðýna uyumu,bakýmý,tedavisi ve<br />
yaþam standardýnýn yükseltilmesi profesyonel ekip yaklaþýmýný gerekli<br />
kýlmaktadýr(5).Bu ekip üyeleri;<br />
�Plastik cerrah<br />
�Endokrinoloji uzmaný<br />
�Damar cerrahý<br />
�Ortopedist<br />
�Nöroloji uzmaný<br />
�Fizik Tedavi Uzmaný<br />
96
�Ayak bakýmý uzmaný<br />
�Hemþire<br />
�Sosyal iþler uzmaný<br />
Bu ekibin üyesi olan hemþire ayak bakýmý,tedavi ve eðitim konusunda çok<br />
önemli role sahiptir<br />
HEMÞÝRELÝK BAKIMI AMAÇ<br />
�Diabetlinin hastalýðý hakkýnda bilgilendirilmesi<br />
�Yaþam kalitesini yükseltip,komplikasyonlarýn aza indirgenmesi yada<br />
oluþumunun engellenmesi<br />
�Ayak <strong>yara</strong>sýnýn bakýmýný saðla<strong>yara</strong>k iyileþmenin hýzlandýrýlmasý<br />
�Hastaya uygun eðitim (evde kiþisel bakýmý)verilmesini içerir.(6).<br />
HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
o Yatak istirahati ve Elevasyon<br />
o Yara bakýmý<br />
o Enfeksiyon Kontrolü<br />
o Kan þekerinin kontrolü<br />
o Hasta eðitimi (8 )<br />
YATAK ÝSTÝRAHATÝ ve ELEVASYON<br />
Ayak <strong>yara</strong>sý olan hastalarda tedavi süreci içerisinde <strong>yara</strong>lý bölgenin dinlenmesi<br />
ve immobilizasyonu gereklidir.<br />
�Ýstirahat ve uygun pozisyonla <strong>yara</strong>lý bölgenin daha iyi kanlanmasý<br />
saðlanýr<br />
�Metabolik gereksinimi düþürüp iyileþmeyi hýzlandýrýr<br />
�Ödemi ve aðrýyý azaltýr<br />
�Ýskemisi olan ayaklarda kan akýmý yetersiz olduðundan ayaðýn<br />
elevasyonda olmasý kan akýmýný uzatarak zararlý etkileri ortaya çýkarýr.Dr<br />
direktifiyle periyodik olarak ayaðý sarkýtýp sonra elevasyona alma <strong>yara</strong>yý<br />
iyileþtirir<br />
Hemþire olarak;<br />
�Hastanýn yatak istirahatine alýnmasý<br />
�Uygun pozisyonun saðlanmasý<br />
�24 saat bu pozisyonun korunmasý<br />
�Yaralý bölgenin mikro ve makro travmalardan korunmasý<br />
Yatay düzlemde 15-30 derece yükseklik saðlanýp dizaltý boþluklarý<br />
desteklenerek topuk üzerine aðýrlýk gelmeyecek þekilde pozisyon ayarlanýr(1,7,8).<br />
YARA BAKIMI<br />
- Yaranýn Deðerlendirilmesi;<br />
97<br />
DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI
Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />
�Yarayý baþlatan neden<br />
�Mikroorganizmalarýn giriþ yeri,yayýlma yollarý,yayýlma hýzý<br />
�Enfeksiyonun boþluklarla iliþkisi<br />
�Nekroz varlýðý<br />
�Ayakta lenfanjit,abse, osteomiyelit varlýðý<br />
�Nöropatinin derecesi<br />
�Kanlanma durumu<br />
Yara bakýmý tedavisinde amaç;<br />
- Canlý dokunun korunmasý,<br />
- Enfeksiyonun durdurulmasý,<br />
- Yaranýn enfeksiyon ve ölü dokulardan arýndýrýlmasý,<br />
- Yaranýn kapatýlmasý.(1,2,9 )<br />
Islak pansuman<br />
Kliniðimizde <strong>yara</strong> temizliði ve pansumanda sadece izotonik NaCl solüsyonu<br />
kullanýlmaktadýr. %0.9 NaCl solüsyonu,Steril gaz ve ped, steril eldiven, Vazelin -<br />
parafin emdirilmiþ yaðlý bez(1,2,9)<br />
ENFEKSÝYON KONTROLÜ<br />
Enfeksiyon kontrolünde hemþire olarak;<br />
�El yýkamaya önem verip, <strong>yara</strong> bakýmýnda aseptik teknik kullanýlmalý,<br />
�Ateþ bulgusu deðerlendirilmeli,<br />
�Yara bölgesi akýntý,koku, nekroz varlýðý yönünden deðerlendirilmeli<br />
�Enfeksiyon durumunda kültür alýnmalý,uygun tedavi baþlanmalý,<br />
�Pansuman sýklýðý <strong>yara</strong>nýn durumuna göre düzenlemelidir(1,8).<br />
KAN ÞEKERÝNÝN KONTROLÜ<br />
Kan þeker düzeyinin yüksek olmasý enfeksiyonla baþa çýkmada önemli rolü<br />
olan akyuvarlarý etkisiz hale getirir(1).<br />
Hemþire olarak ;<br />
�Kan þeker takibi<br />
�Hekim direktifine uygun tedavinin yapýlmasý<br />
�Hasta eðitimi<br />
BESLENME KONTROLÜ<br />
Diyabetik ayaklarda <strong>yara</strong> iyileþmesinin saðlanmasý için kan glikoz düzeyinin<br />
ve vücut tartýsýnýn normal sýnýrlar arasýnda tutulmasý çok önemlidir(10).<br />
Hemþire olarak;<br />
�Hasta / yakýnlarýna beslenme eðitimi<br />
�Diyet düzenlenmesi<br />
�Beslenmenin sürdürülmesi ve kontrolü<br />
98
HASTA EÐÝTÝMÝ<br />
1. Kendi Kendine Ayak Muayenesi<br />
2. Ayak Bakýmý<br />
3. Týrnak Bakýmý<br />
4. Günlük Yaþam Aktiviteleri<br />
5. Uygun Ayakkabý (1,5)<br />
1. KENDÝ KENDÝNE AYAK MUAYENESÝ<br />
Çoraplar,ayak derisi,týrnak muayenesi,parmak aralarý,Isý kontrolü,his<br />
kontrolü,ayakkabý kontrolü önemlidir(1,5).<br />
2. AYAK BAKIMI<br />
Günlük yýkama(Ilýk su),nasýr veya sertlik inceltme,parmak aralarýný kuru<br />
tutma,yaðlý krem sürme pençeleþmeye karþý masaj günlük yaþamýnda<br />
sürdürülmelidir(1,5).<br />
3. TIRNAK BAKIMI<br />
Özel bir makas ile týrnak asla yanlardan alýnmamalý; düz kesilmelidir. Derin<br />
kesilmemeli; batmaya yol açar.Görme problemi varsa yakýnlarýndan destek alýnmalýdýr<br />
(1,5)<br />
4. UYGUN AYAKKABI<br />
DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Ayakta yeni <strong>yara</strong>larýn açýlmasýný önlemek için doðru ayakkabý seçimi<br />
önemlidir.<br />
o Ayaðý tam kavramalý<br />
o Yeni ayakkabýyý ilk günler 2 saatten fazla giymemeli alýþtýra<br />
alýþtýra giyilmelidir<br />
o Ayný ayakkabý her gün giyilmemelidir<br />
o Önü kapalý ayakkabý giyilmelidir<br />
o Yüksek topuklu ve ucu sivri ayakkabýlar giyilmemelidir (1,5)<br />
5. GÜNLÜK YAÞAM AKTÝVÝTELERÝ<br />
Yalýnayak yürümemeli,uzun yürüyüþ yapmamalý,ayakkabý tabanlýðý<br />
deðiþimi,yeni ayakkabý programý,ayakkabý saðlamlýlýðý,kendi kendine ayak<br />
muayenesi,uygun ayakkabý kullanmalýdýr(1,5)<br />
Ayak <strong>yara</strong>larý önlenebilen en azýndan azaltýlabilen komplikasyonlarýdýr.<br />
Diyabetik Ayaðýn Bakým ve tedavisinde düzenli takip ve diyabetli hastanýn eðitimi<br />
önemlidir(11).<br />
99
Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />
HEMÞÝRE YAÞAMSAL ÖNEME SAHÝPTÝR.<br />
“ÖNLEMENÝN (Hastalýðý Tedavi Etmenin) Ödemeye Göre Her Zaman Daha<br />
Ucuz Ve Çaðdaþ Bir Yol Olduðu Unutulmamalýdýr “<br />
Prof.Dr.Muzaffer ALTINDAÞ<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak,Nobel Týp Kitabevi,2002,Ýstanbul<br />
2. Altýndaþ,M.:Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý,Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fak.Sürekli Týp Eðitimi<br />
Etkinlikleri Sempozyumu Dizisi No:27,18-19 Ekim 2001,Ýstanbul<br />
3. www.yeditepehastanesi.com.tr. Diyabetik Ayak Kliniði.27.10.2008<br />
4. Sümer,A.,Onur,E.,Altýnlý,E.:Alt Ekstremite Amputasyonlarýnda Klinik<br />
Deneyimlerimiz;Ýnönü Üniversitesi Týp <strong>Fakültesi</strong> Dergisi,15(3):187-190,2008<br />
5. Yüksel,A.:Diyabette Ayak Bakýmý,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul<br />
6. www.damarhastaliklarimerkezi.com/diyabetik_ayak.asp<br />
7. http//<strong>yara</strong>bakimi.blogspot.com<br />
8. Akyolcu,N.:Yara Ýyileþmesi ve Bakýmýnda Temel Ýlkeler,Yara bakým ve Tedavi Kursu,23-<br />
24 Mayýs 2000,Ýstanbul<br />
9. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak Yarasýnda Tedavi: Týbbi,Sosyal,Ekonomik Boyutlar.,Yara<br />
bakým ve Tedavi Kursu,23-24 Mayýs 2000,Ýstanbul<br />
10.Pek,H.:Diyabet ve Beslenme,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul<br />
11.Levin,Marvin E.MD.:Journal of Wound,Ostomy -Continence Nursing,25(3):129-146<br />
100
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.101-105<br />
DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />
Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />
Yüzüncü Yýl Üniversitesi<br />
Týp <strong>Fakültesi</strong> Halk Saðlýðý AD<br />
DÝYABETÝK AYAK MUAYENESÝ<br />
Her insan yürümeye baþladýðý andan itibaren ayaklarý üzerinde durur. Saðlam<br />
vücudu saðlýklý ayaklar taþýr. Ýster saðlam ister diyabetli olalým acaba, bizi taþýyan,<br />
bazen yalýnayak dolaþtýðýmýz, bazen de terlik ya da ayakkabýlarýn içinde<br />
sakladýðýmýz ayaklarýmýza gereken önemi yeterince veriyor muyuz?<br />
Ayaklarýmýz, herkesin yaþamý boyunca özen göstermesi gereken<br />
organlarýndan biridir.Ayak saðlýðýmýzý etkileyen durumlar söz konusu olduðunda<br />
hem bireyin kendisi, hem de onun saðlýðýndan sorumlu ekip, kiþinin yaþam boyu<br />
saðlýklý ayaklara sahip olmasýnda çok etkin olabilir.Diyabet hastalýðýna baðlý<br />
olarak özellikle Tip 2 diyabette geliþen periferik nöropatiler, doðru önlemler<br />
alýnmadýðý takdirde amputasyonlara kadar gidebilir.Diyabette, hastalýk yönetimi<br />
içinde, ayak bakýmý, koruma, erken taný ve tedavi ile diyabetli hastalarýmýz yaþam<br />
boyu saðlam ayaklara sahip olabilirler.Diyabetli hasta takibinde ekip çalýþmasý çok<br />
önemlidir.Bu ekip; Ýlk Hekim(Saðlýk Ocaðý Hekimi,Aile Hekimi),Endokrinolog,<br />
Ýnfeksiyon Hastalýklarý Uzmaný, Damar Cerrahý, Plastik Cerrah, Ortopedist,<br />
Nörolog, Podiatrist, Ortotist, Diyabet Eðitimi Almýþ Hemþire, Yara Bakýmýnda<br />
Uzmanlaþmýþ Hemþire, Fizyoterapist, Beslenme Uzmaný, Yardýmcý Personelden<br />
oluþur. St. Vincent Deklerasyonu'nda diyabete baðlý amputasyonlarýn % 50, Dünya<br />
Saðlýk Örgütü'nün “21. Yüzyýlda 21 Saðlýk Hedefinde ise 2020 yýlýna kadar 1/3<br />
oranýnda azaltýlmasý hedeflenmiþtir.Amerika Diyabet Birliði(ADA), diyabete<br />
baðlý amputasyonlarýn % 40-50 oranýnda önlenebileceðini belirtmiþtir. Diyabetik<br />
Ayak(DA), hastanede uzun süreli yatýþý gerektirebilen ve amputasyona yol<br />
açabilen önemli bir diyabet komplikasyonudur.DA ülserlerinin insidansý,<br />
nöropati yoksa %7'dir.DA ülserlerinin prevalansý %5-10<br />
arasýnda deðiþir, bu olgularýn %1'inde de amputasyon görülmektedir.<br />
Nontravmatik alt ekstremite amputasyonlarýnýn, % 80-85'inden DA sorumludur.<br />
101
Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />
DA, hem birey hem de toplum için önemli bir ekonomik sorundur.Bu nedenle en<br />
ucuz olan önlem, tercih edilmelidir.Maliyet çalýþmalarý,ayak ülserlerinin primer<br />
iyileþmesinin cerrahi tedavilerle iyileþmeye göre 5 kat daha ucuz olduðunu<br />
göstermektedir.DA sorunlarýný daha çok görmemizin nedenleri,hastalarýn yaþam<br />
süresinin artmasý,diyabetle uzun yaþamýn mümkün olmasý, hipergliseminin<br />
þiddetinin uzun sürmesi, diyabetiklerin % 42'sinde 15-20 yýl sonra nöropati<br />
geliþme olasýlýðý, nöropatide de.ayak ülserasyon riskinin artmasý olarak<br />
açýklanabilir. Nöropatik ülserler ise, iskemik ülserlere göre 3 kat daha fazladýr.<br />
DA komplikasyonu için risk faktörleri; Nöropatik ayak, periferik damar<br />
hastalýðý, ayak deformitesi, infeksiyon,ayakta ödem, makrovaskuler hastalýk,<br />
dislipidemi, temel ayak bakým eksikliði, hijyen eksikliði, sigara içme, obezite, 65<br />
yaþ ve yukarýsý, düzensiz glisemik kontrol olarak sayýlabilir.<br />
Diyabetik Ayak Fizyopatolojisi;Üç þekilde oluþur,<br />
1- Periferik Nöropati(Duyu Kaybý,Motor Fonksiyon Kaybý,Otonomik<br />
Kayýplar)<br />
2- Vasküler Patoloji(Mikrovasküler,Makrovasküler)<br />
3- Her Ýkisi Birlikte.<br />
Periferik nöropati sonucu görülen ayakta duyu kaybýna baðlý oluþan ayak<br />
ülserleri;<br />
1- Travmatik(mekanik,kimyasal,termal); Duymayan ayak, çarpma, yanma,<br />
kimyasal ürüne maruz kalma gibi nedenlerle <strong>yara</strong>lanabilir.<br />
2- Basýnç-Stress'e Baðlý;Vucut aðýrlýðý normal ayakta eþit daðýlýr fakat<br />
nöropatik ayakta belirli noktalara aþýrý yük vardýr.<br />
Vasküler patoloji sonucu ise;<br />
1- Periferik Damar Týkanýklýðý(Tibialis Posterior,Dorsalis Pedis),<br />
2- Makro Düzeyde Damar Týkanýklýðý geliþir.<br />
Diyabetik Hasta Þikayetlerinin Öðrenilmesi;<br />
-Karýncalanma,<br />
-Yanma,<br />
-Hiperestezi,<br />
-Sýcak-soðuk duyu kaybý,<br />
-Dokunma duyusu kaybý,<br />
-Kaslarda atrofi,<br />
-Yürümede zorluk,motor fonksiyon kaybý<br />
Deri Durumu:<br />
1-Isý kontrolü (sýcak,soðuk,normal)<br />
2-Renk kontrolü (soluk,siyanoze,kýzarýk)<br />
102
DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />
3-Volüm (atrofi,ödem)<br />
4-Tekstüre (terleme kaybý,kuruluk,esneklik)<br />
5-Parmak aralarýnda mantar,týrnak kesimi<br />
6-Ayakta ülser olup olmadýðý (basý ülseri,travmatik ülser,vasküler patoloji)<br />
DUYU TESTÝ :<br />
Semmes-Weinstein monofilamentlerinin 5.07 kodlu 10 gr basýnç veren<br />
filament ile ayak tabaný ve ayak sýrtýnda 10 noktada duyu testi yapýlýr.Ayak þekli<br />
üzerinde duyan bölgelere mavi kalemle V,duymayan bölgelere de kýrmýzý kalemle<br />
X iþareti konur.Monofilament olmadýðý koþullarda tükenmez kalem ucu da<br />
kullanýlabilinir.<br />
DÝYABETLÝ HASTADA DÜZENLÝ YAPILMASI GEREKEN KAS<br />
FONKSÝYON TESTLERÝ<br />
1-Dorsifleksiyon Hareketi:Tibialis anterior kasýnýn hareketi (Peroneal sinir)<br />
2-Baþparmak Ekstansiyonu:Ekstensör Hallusis Longus kasýnýn hareketi<br />
(Peronea sinir)<br />
3-Baþparmak Fleksiyonu:Fleksör Hallusis Longus kasýnýn hareketi (Tibial<br />
sinir)<br />
4-Ýnversiyon Hareketi:Tibialis Posterior kasýnýn hareketi (Tibial sinir)<br />
5-Eversiyon Hareketi:Peroneus Longus kasýnýn hareketi (Sup.Peroneal)<br />
6-Plantar Fleksiyon hareketi:Gastro/Soleus kaslarýnýn hareketi (Tibial sinir)<br />
DÝYABETÝK AYAK DEFORMÝTELERÝNÝN TANISI:<br />
1-Çekiç/Pençe Parmak<br />
2-Kemik Çýkýntýsý<br />
3-Hallux Limutus<br />
4-Equinus<br />
5-Düþük Ayak<br />
6-Kýsmi Amputasyon<br />
7-Tam Amputasyon<br />
8-CHARCOT Eklemi<br />
VASKÜLER DEÐERLENDIRME:<br />
1- Dorsalis Pedis ve Tibialis Posterior nabýzlarýnýn palpasyonla deðerlendirilmesi,<br />
-Kuvvetli<br />
-Zayýf<br />
-Alýnamýyor þeklinde deðerlendirilebilir.<br />
2- Doppler Deðerlendirme,<br />
103
Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />
AYAKKABININ DEÐERLENDIRILMESI:<br />
1-Hastanýn ,Giydiði Ayakkabýnýn Kontrolü;<br />
-Hasta herhangi bir ayakkabý giyiyor<br />
-Hasta giydiði ayakkabýya özen gösteriyor<br />
-Hasta zararlý ayakkabý giyiyor<br />
-Hastanýn koruyucu ayakkabýya ihtiyacý var<br />
-Hastanýn ortopedik ayakkabýya ihtiyacý var<br />
DIÐER DEÐERLENDIRMELER:<br />
-Hastanýn ayaðý hangi risk grubunda,<br />
-Hastanýn eðitimi hangi düzeyde,<br />
-Hastanýn günlük yaþam aktiviteleri nedir,<br />
-Ayakta kalma süresi ne kadardýr,<br />
-Sosyoekonomik durumu nasýldýr,<br />
-Yapýlacak plana uyumu nasýldýr,<br />
- Diyabetik ayak ekibi deðerlendirmesine gereksinim var mýdýr?<br />
DIYABETLI HASTANIN GÜNLÜK YAÞAM EÐITIMI:<br />
1- Hergün ayaklarýnýzý yýkayýn,parmak aralarýnzý kurulayýn,göz,el, ayna ya da<br />
yakýnlarýnýzýn yardýmý ile hergün ayaklarýnýzý kontrol edin.Derinizi<br />
kremleyin.<br />
2- Týrnaklarýnýzý düz kesin,görme sorununuz varsa,baþkasýndan yardým isteyin,<br />
3- Kesinlikle yalýnayak yürümeyin.<br />
4- Ayaða nasýr yakýsý,flaster.bant, pansuman uygulanmamalý,<br />
5- Uygun ayakkabý giyin,yeni ayakkabý ne kadar uygun da olsa ilk seferde 1/2<br />
saatten fazla giyilmemeli,<br />
6- Pamuk ya da yün çorap tercih edin,<br />
7- Yanýk ve donmalardan kendinizi koruyun,ateþe yaklaþmayýn,sýcak termofor<br />
kullanmayýn.<br />
8- Sigara içmeyin,<br />
9- Periferik Damar sorunu varsa düzenli ayak egzersizleri yapýn,<br />
10-Ayaðýnýzdaki oluþabilecek olumsuzluklarý tanýyýn,önlem alýn,<br />
11-Ayaðýnýzdaki olumsuz bulguyu hemen sizi izleyen saðlýk ekibine bildirin,<br />
12-AYAÐINIZIN DUYMADIÐINI HÝÇ UNUTMAYIN!!!<br />
DIYABETIK AYAK DEÐERLENDIRME KAYDI:<br />
�Hasta kayýtlarýnýn % 20-95'inde ayakla ilgili bir bilgi yoktur,<br />
�Hasta takibinde önceki bulgularýn deðerlendirilmesi için kayýt çok çok<br />
önemlidir,<br />
�Ortam için uygun olan deðerlendirme formu hazýrlayýp iyi bir kayýt sistemi<br />
104
aþlatýlabilir.<br />
�Araþtýrmalar, önlem, iyi hasta eðitimi, saðlýk çalýþanlarýnýn duyarlýlýðý ve<br />
eðitimi ile çok yönlü ayak ülseri tedavisi ve de düzenli izlem sonucu ayak<br />
amputasyonlarýnýn % 49-85 oranýnda azaldýðýný bildirmektedirler.<br />
�Bu yazýyý, Orhan Veli'nin dizeleri ile bitirmek istiyorum; “Hiçbir þeyden<br />
çekmedi dünyada / Nasýrdan çektiði kadar; / Hatta çirkin <strong>yara</strong>týldýðýndan<br />
bile / O kadar müteessir deðildi; / Kundurasý vurmadýðý zamanlarda /<br />
Anmazdý ama Allahýn adýný, / Günahkar da sayýlmazdý. / Yazýk oldu<br />
Süleyman Efendi'ye...<br />
KAYNAKLAR:<br />
DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />
1- Diabetes Care And Research Ýn Europe:The St. Vincent Declaration Action<br />
Programme/Implementation Document.In Krans HMJ, Keen H, Porta M(eds.).World Health<br />
Organization, Copenhagen, 1992.<br />
2- The International Working Group on The Diabetic Foot.International Consensus On The<br />
Diabetic Foot, Netherlands, 1999.<br />
3- 21. Yüzyýlda Herkes Ýçin Saðlýk. Saðlýk Bakanlýðý.Temel Saðlýk Hizmetleri Genel<br />
Müdürlüðü,Temmuz 2000, Ankara.<br />
4- Yüksel, Ayþe.:Diyabette Ayak Bakýmý.Diyabet Hemþireliði-Temel Bilgiler.Yüce Reklam/<br />
Yayým/Daðýtým A.Þ, sayfa 127-140, Ýstanbul.<br />
105
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.107-117<br />
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />
Canlý dokular sýcaklýk artýþýna belli bir dereceye kadar dayanarak canlýlýklarýný<br />
koruyabilirler. Kabaca 45 santigrad dereceden sonra temas süresi arttýkça paralel<br />
olarak artan sýcak hasarýna maruz kalýrlar. Sýcak <strong>yara</strong>lanmasý derinin epidermis<br />
tabakasý ve altýndaki dermis ve daha derin dokularda koagulatif tipte nekroza yol<br />
açar. Bu doku ölümünde nekrozun derinliði derinin maruz kaldýðý ýsýnýn<br />
yüksekliðine ve temas süresine göre belirlenir.<br />
Yanýklar derinliðine göre 3 grupta sýnýflandýrýlýrlar. Bu 3 dereceli sýnýflandýrma<br />
sadece yanan deri hasarý için yapýlan bir sýnýflamadýr. Daha derin deri altý ve diðer<br />
dokularýnda hasar görmesi durumunda sayýsal olarak 4 veya 5 derece gibi<br />
sýnýflandýrýlmaktan ziyade etkilenen anatomik katmanlarýn adý ile tarif edilirler.<br />
Derinin kalýnlýðý deðiþik alanlarda farklýlýk göstermesine raðmen her yerde<br />
anatomik yapý benzer þekildedir. Ancak deriden sonraki topografik yapý<br />
vücudumuzun her bölgesinde deðiþkenlik gösterir. Örneðin saçlý deri ile karýn<br />
duvarý derisi altýndaki katmanlar ayný þekilde sýralanmazlar.<br />
Bu bölümde yanýk hastanýn genel ilk tedavisi, resüsitasyonu ve yanýk þoku<br />
tedavisinden bahsedilmeyecek sadece <strong>yara</strong>ya yapýlan lokal giriþimler, cerrahi<br />
giriþimler, pansuman materyalleri ve pansuman yöntemleri açýklanacaktýr.<br />
YANIK YARASI : TANIMLAMALAR<br />
Herhangi bir giriþime baþlamadan önce yanýk <strong>yara</strong>sýnda deðerlendirme yapýlýr.<br />
Hastanýn genel durumu ve yapýlacak genel giriþimleri bir yana býrakacak olursak<br />
yanýk <strong>yara</strong>sýnýn derinliði ve geniþliði belirlenir. Yanýk <strong>yara</strong>sýnýn derinliði ve<br />
geniþliði tespit edilir edilmez, <strong>yara</strong> tamamýyla temizlenir ve debride edilir. Yanýk<br />
dokunun derinliðini kesin olarak belirlemek çoðu zaman ilk 48 saat içinde<br />
mümkün olmayabilir. Ýlerleyici hasar nedeniyle derinliði kesin olarak belirlemek<br />
48-72 saate kadar ertelenebilir ve bundan sonra tedavi safhasý baþlar. Tabii ki<br />
derinlik tayini kesinleþene kadar <strong>yara</strong>ya yine tedavi baþlatýlýr. Bu dönemde ki<br />
107
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
uygulamalar <strong>yara</strong>yý korumaya ve olasý zararlarý önlemeye yöneliktir. Ancak kesin<br />
tedavi yöntemi derinlik tayininden sonra tam belirlenmiþ olur.<br />
En az hasarlý yanýk olan birinci derece yanýklar küçük ve yüzeyel yanýklardýr,<br />
derinin bariyer fonksiyonlarýnda çok az kayýp vardýr. Bu yanýklar genellikle<br />
pansuman gerektirmezler ve sadece semptomatik olarak aðrýyý azaltmak ve deriyi<br />
nemli tutmak için topikal koruyucular kullanýlýr.Kendiliðinden 5-10 günde<br />
iyileþirler.<br />
Ýkinci derece yanýklar genellikle 48 saatten sonra belirlenir ve bunlarda<br />
kendiliðinden iyileþtikleri için günlük deðiþen pansumanlarla tedavi edilebilirler.<br />
Yarada enfeksiyon geliþirse veya kontaminasyon varsa pansumanda topikal<br />
antibiyotikler, pamuk gaz ve elastik sargý kullanýlýr.Ýyileþme süreci ortalama 3<br />
haftadýr.<br />
Derin ikinci derece ve üçüncü derece yanýklar kendiliðinden iyileþemedikleri<br />
için eksizyon ve greftleme ameliyatýna ihtiyaç gösterir.<br />
Yanýðýn Derinliði<br />
�Birinci derece yanýklar<br />
Genellikle güneþ yanýklarý birinci derece yanýklardýr. Hasar sadece<br />
epidermiste sýnýrlýdýr. Bu yanýklar aðrýlýdýr ve eritem vardýr. Dokununca<br />
yumuþaktýr ve epidermal bariyer saðlamdýr. Tedavisi hastanýn<br />
semptomlarýna yönelik olup rahatýný saðlamaya yöneliktir ve genellikle iz<br />
býrakmadan iyileþirler. Ýyileþme stratum germinativum tabakasýndaki<br />
Bazal hücreler vasýtasýyla olur ve 5-10 gün içinde yeni bir epidermis<br />
oluþur. Olgunlaþmasý ise biraz daha zaman alýr.<br />
�Ýkinci derece yanýklar<br />
Bu yanýklarda epidermisin tamamý ve dermisin bir bölümü yanýktan hasar<br />
görmüþtür. Dermisin alt katmanlarý saðlam kalmýþtýr. Ýkinci derece<br />
yanýkta kendiliðinden iyileþen bir yanýk olup dermis içindeki kýl folükülü,<br />
ter bezlerindeki epidermal yapýlardan epitelize olarak iyileþir. Bu yanýklar<br />
kendi arasýnda ikiye ayrýlýrlar. Yüzeyel ve derin ikinci derece yanýk<br />
�Yüzeyel ikinci derece yanýk<br />
�Bu yanýkta klinik muayenede en karakteristik yapý bül<br />
oluþumudur. Yüzey eritemli olup, oldukça aðrýlýdýr ve<br />
dokununca yumuþak olarak hissedilir. Yanýk dokunun hemen<br />
altýnda saðlam kalmýþ olan dermisteki “rete ridges”, kýl<br />
folükülü, ter bezlerindeki epidermal yapýlardan bazal<br />
hücrelerden epitelize olarak 10-15 gün içinde kendiliðinden<br />
iyileþir.<br />
108
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
�Derin ikinci derece yanýk<br />
�Yanýk hasarýn alt sýnýrý retiküler dermise kadar inmiþtir. Bu<br />
yanýklar soluk ve alacalý görümdedir. Bül çoðunlukla oluþur ve<br />
yanýk alan dokunmakla biraz serttir, ancak aðrýlýdýr. Bu yanýðýn<br />
kendiliðinden iyileþmesi daha uzun bir süre alýr. Kýl folükülü<br />
ve ter bezlerindeki keratinositlerin re-epitelizasyonu ile 14-35<br />
günde iyileþir. Dermiste belli oranda kayýp olduðu için sýklýkla<br />
ciddi iz yani skar býrakarak iyileþirler.<br />
�Üçüncü derece yanýklar<br />
�Bu yanýklar derinin tüm tabakalarýný canlýlýðýný kaybettiði tam<br />
kalýnlýkta yanýklardýr. Derinin epidermis ve dermis tabakalarýnýn<br />
tamamý canlýlýðýný yitirmiþtir. Yanýk alanlar aðrýsýz olup rengi<br />
siyah, beyaz veya koyu kýrmýzý renkte oabilir. Yanýk alan oldukça<br />
serttir ve eskar oluþumu görülür. Hem dermal hemde epidermal<br />
yapýlar canlýlýðýný yitirmiþtir, stratum germinativum, kýl folükülü<br />
ve ter bezlerindeki keratinositler canlýlýðýný yitirdiði için bu<br />
<strong>yara</strong>lar ancak <strong>yara</strong> kenarýndan re-epitelize olurlar. Bu nedenle<br />
geniþ alanlý yanýklarda bu süreç aylarca sürebilir veya<br />
epitelizasyon hiç bir zaman gerçekleþmez. Derin ikinci derece ve<br />
üçüncü derece yanýklarda tedavi cerrahi giriþim ile saðlanýr.<br />
Günümüz tedavi anlayýþýnda bu yanýklarýn tedavisinde eskar<br />
eksizyonu ve greftleme yapýlýr. Bu giriþim hastanýn genel<br />
durumunun olanak verdiði ilk fýrsatta gerçekleþtirilmeye çalýþýlýr.<br />
�Daha derin yanýklar<br />
�Bu yanýklarýn derinliði etkilenen anatomik bölgeye göre<br />
deðiþkenlik gösterir ve bazen derinin altýndaki fasya, adale ve<br />
kemik gibi diðer dokularýda kapsar. Bu durumda ilk tedaviden<br />
sonra eskar dokusu yani canlýlýðýný kaybetmiþ tüm dokular<br />
debride edilir ve daha sonraki aþamada da rekonstrüksiyon<br />
gerçekleþtirilir.<br />
Yanýðýn Boyutlarý ve Geniþliði<br />
Yanýðýn yaygýnlýðý ve boyutlarý genellikle yanýk alanýn eni, boyu veya çapý ile<br />
deðil tüm vucut yüzeyinin yüzdesi olarak hesaplanarak ifade edilir. En sýk<br />
kullanýlan formül “Dokuzlar Kuralý” dýr. Bu kural eriþkinler için geçerlidir.<br />
Çocuklarda baþ ve boyun bölgesi tüm vucud yüzeyinin genellikle eriþkinlere<br />
oranla daha büyük bölümüne sahiptir. Alt ekstremiteler ise daha az oranda vucud<br />
yüzeyini oluþtururlar. Çocuklar için bunun ayrý bir modifikasyonu kullanýlýr.<br />
Daha ayrýntýlý yüzey hesaplamasý özel bir karttan “Lund and Browder”<br />
<strong>yara</strong>rlanarak yapýlýr. Burada etkilenen alanlar hastanýn yaþ grubuna göre hazýr<br />
cetvelden çýkarýlarak hesaplanýr. Daha kesin ve hata payý az olan bir yöntemdir.<br />
109
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
Dokuzlar Kuralý: Burada bölümlenen alanlarda vucut yüzey<br />
alanýnýn yüzde (%) cinsinden deðerleri verilmektedir.<br />
YANIK YARASI ERKEN TEDAVISI<br />
Soðutma, Temizlik ve Debridman<br />
Yanýðýn hemen sonrasýnda yanýk <strong>yara</strong>sýna her türlü<br />
<strong>yara</strong>lanmada olduðu gibi soðutma uygulanmalýdýr. Burada<br />
soðutma diðerlerinden farklý olarak buz ya da buzlu su ile deðil<br />
sadece soðuk su ile yapýlmalý ve bu iþlem ilk 30 dakika içinde<br />
gerçekleþtirilmelidir. Ýlk 30 dakikada yapýlan soðutmanýn <strong>yara</strong>rlarý<br />
þöyle sýralanabilir: Soðuk uygulama ile yanýk nekrozu ve derinliði<br />
azalýr, yanýk <strong>yara</strong>sýna perfüzyon artar ve yanýk <strong>yara</strong>sý iyileþme olaylarý daha<br />
erken baþlar, daha erken tamamlanýr. Bundan sonra ilk müdahele olarak yanýk<br />
<strong>yara</strong>larý serum fizyolojikle temizlenir ölü dokular ve patlamýþ büller debride edilir.<br />
Genel olarak intakt büller debride edilmez sadece içi boþaltýlýr , aspire edilir ve<br />
üzerindeki epiteli intakt olarak adeta örtü materyali þeklinde býrakýlýr. Kendisi<br />
kalkana kadar 3-7 gün sure ile yerinde kalýr. Eðer büllere ve nekrotik tabakalara<br />
debridman yapýlýrsa debridmandan sonra <strong>yara</strong> açýk býrakýlmamalýdýr, aksi taktirde<br />
<strong>yara</strong> kurursa yüzeyde kolaylýkla nekroz geliþir ve yanýk <strong>yara</strong>sý derinleþir.<br />
Eskarotomi<br />
Eðer ekstremiteyi veya göðüs çevresini sirküler olarak çevreleyen derin ikinci<br />
derece veya üçüncü derece yanýk varsa sirküler etki ile alttaki yapýlarý baský altýnda<br />
tutar. Ekstremitenin periferik dolaþýmý basý altýnda kalabilir, göðüste ise toraks<br />
kafesinin geniþlemesini engelleyerek solunumu kýsýtlar.<br />
Ekstremitelerde sert ve sirküler eskar dokusu altýnda geliþen ödem ve basý<br />
baþlangýçta venöz kanýn geri dönüþü bozar. Artan basý bir süre sonra ekstremitede,<br />
yanýk alanda ve distalinde arteryel akýmýda etkileyerek bozar.<br />
Basý oluþtuðunda ve dolaþým bozulduðunda ekstremitede duyarsýzlýk ve<br />
karýncalanma , parmaklarda gittikçe artan aðrý olur. Muayenede týrnak yataðýnda<br />
kapiller geri dolumda yavaþlama olur. Bu durum ayrýca arteryel kan akýmý Doppler<br />
ile tayin edilerek deðerlendirilebilir.<br />
Basý altýnda ezilen ekstremitelerde bu basýyý kaldýrmak ve bozulan kan<br />
dolaþýmýný yeniden düzeltmek için eskarotomi gereklidir. Genellikle ekstremitenin<br />
lateral ve medial tarafýndan bistüri ya da elektro koter ile eskar boyunca insizyon<br />
ile eskar dokusu kesilerek bütünlüðü bozulur ve gevþetilir. Eskarotomi de deri ve<br />
kýsmen deri altý dokusu kesilir. Daha derin yanýk oluþmuþsa adale<br />
kompartmanlarýnda da basýnç artýþý varsa ayrýca deri altýndan fasyaya ulaþýlarak<br />
fasyatomi'de gerekebilir.<br />
110
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
Birinci ve ikinci derece yanýklar kýsmi kalýnlýkta yanýklardýr. Derinin alt<br />
tabakalarý hala canlý ve hasarsýz olduklarý için buradaki yapýlardan deri kendini<br />
tamir edebilir. Bu tamir sürecinde iyileþme seyrinin sekteye uðramamasý,<br />
desteklenmesi ve hatta korunmasý için dýþardan desteðe ihtiyacý vardýr. Yapýlan bu<br />
lokal veya topik desteksel giriþimlerin tümünü pansuman veya <strong>yara</strong> bakýmý baþlýðý<br />
altýnda toplayabiliriz. Birinci derece yanýklarda baþlangýçta epidermis tabakasý<br />
hasarlý olmasýna raðmen yýkýlýp parçalanmadýðý için ciddi pansumanlarada ihtiyaç<br />
yoktur. Birinci derece yanýklar genellikle pansuman gerektirmezler ve sadece<br />
semptomatik olarak aðrýyý azaltmak ve deriyi nemli tutmak için topikal<br />
koruyucular kullanýlýr.<br />
Ýkinci derece yanýklar yine kýsmi kalýnlýkta yanýklardýr ve kendiliðinden<br />
iyileþirler. Baþlangýçtan itibaren epidermis bütünlüðünü kaybettiði için pansuman<br />
veya koruyucu örtü vs giriþimlere ihtiyaç vardýr. Hatta derin olan ikinci derece<br />
yanýklarda cerrahi giriþimlere gereksinim olabilir. Genelde bu ikinci derece yanýk<br />
<strong>yara</strong>larý kendiliðinden iyileþtikleri için günlük deðiþen pansumanlarla tedavi<br />
edilebilirler. Yarada enfeksiyon geliþirse veya kontaminasyon varsa pansumanda<br />
pamuk gaz ve elastik sargýlara ilaveten topikal antibakteriyel veya antibiyotikler<br />
kullanýlýr.Ýyileþme süreci ortalama 3 haftadýr.<br />
Derin ikinci derece yanýklarýn bazýlarý ve üçüncü derece yanýklar kendiliðinden<br />
iyileþemedikleri için eksizyon ve greftleme ameliyatýna ihtiyaç gösterir. Eksizyon<br />
iþlemi mümkün olan en erken dönemde gerçekleþtirilir. Bu yanýk ve ölü dokularýn<br />
erken dönemde eksizyonu yani çýkarýlmasý <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýný önler ve <strong>yara</strong> ile<br />
ilgili enflamasyonu azaltýr.<br />
Yara tedavisinde ilk giriþimler, <strong>yara</strong> bakýmý ve temizliði yapýldýktan sonra<br />
amaca yönelik yöntem ve ürün seçimi yapýlýr. Yöntem ve ürün seçiminde esas olan,<br />
<strong>yara</strong>nýn doðru deðerlendirilmesi, gereksiniminin belirlenmesi ve <strong>yara</strong>nýn temiz ve<br />
nemli tutulmasýdýr. Böylece <strong>yara</strong> iyileþmesi için optimum ortam oluþturularak<br />
iyileþmenin aksamaya uðramadan kendi sürecinde devamlýlýðýnýn saðlanarak kýsa<br />
sürede tamamlanmasý amaçlanýr. Ýhtiyaca göre <strong>yara</strong> ile yöntem ve ürünün uygun<br />
eþleþtirilmesi gerekir. Bu durumda þu gerçek ortaya çýkýyor: Ýdeal ve her türlü<br />
yanýk <strong>yara</strong>sýna uygun tek bir yöntem, pansuman ve bakým ürünü yoktur.<br />
Belkide dünyada en fazla seçenek çeþitliliði olan alanlardan biri yanýk<br />
tedavisinde pansuman seçenekleri olup binlerce seçenek vardýr. Ateþin oluþundan<br />
bu yana olan yanýk <strong>yara</strong>sý ve bununla beraber geliþen tedavi yöntemleri günümüze<br />
kadar oldukça fazla seçenekle devamlýlýðýný sürdürmektedir. Her geçen gün<br />
mevcut seçeneklere bir yenisi eklenmektedir.<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde kullanýlacak materyallerin sahip olmasý gereken<br />
özellikleri þöyle sýralayabiliriz: Yaraya kendi fizyolojik ortamýný saðlayan, dýþ<br />
111
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
etkenlerden koruyan, geniþ antibakteriyel spektrumlu, uzun süre etkili ve eskara<br />
penetrasyonu iyi olmalýdýr. Toksik olmamalý, sistemik absorbsiyonu olmamalý ve<br />
<strong>yara</strong> iyileþmesini geçiktirmemeli. Bundan baþka aðrýsýz olmasýnýn yaný sýra ucuz<br />
olmalý, kolay uygulanmalý ve depolanmasý kolay olmalýdýr.<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sýna yapýlan pansumanlar modern yanýk tedavisinde kapalý<br />
yöntemler baþlýðý altýnda toplanmaktadýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde genellikle<br />
ikinci derece yanýklarda kullanýlan alternatif týbbi yöntemler arasýnda fazla sayýda<br />
seçeneði olan “açýk pansuman” yöntemi modern þartlarda sadece çok küçük ve<br />
yüzeyel yanýklarda zaman zaman kullanýlmaktadýr. Pansuman malzemesi yada<br />
tedavi edici ajanýn <strong>yara</strong>ya sürüldükten sonra açýk býrakýlmasý ve kurutulmasý,<br />
akabinde kabuk oluþturulmasý esasýna dayanan bu yöntemde tekrarlayýcý<br />
pansuman deðiþimleri yoktur. Sert kabuk alttan yeni epidermisin gelmesi ile 10-20<br />
günler arasýnda ayrýþmaya baþlar ve kalkar. Sadece ikinci derece (çoðunlukla<br />
yüzeyel ikinci derece) yanýklar için uygun olan bu yöntemde kullanýlan ajanlar<br />
arasýnda Gümüþ Nitrat % 10 solusyon, Povidon Ýyot % 10 solusyon, Mersol %1<br />
solusyon, Rifocin Amp sayýlabilir.<br />
Modern yanýk tedavisinde <strong>yara</strong> yüzeyi dýþ ortamdan kapatýlarak izole edilir.<br />
Baþlangýçta temiz olan ve daha sonra da enfeksiyon geliþmeyen ikinci derece<br />
yanýklarda ince film tabakalarý uygulanabilir. Bu uygulamanýn tercih edilmediði<br />
durumlarda yaðlý gaz veya benzer emdirilmiþ tabakalar <strong>yara</strong> yüzeyine direkt olarak<br />
yayýlýr ve üzeri emici gaz bez ve benzeri materyalle kapatýlýr. Eðer enfeksiyon veya<br />
þüphesi varsa antibiyotik veya antibakteriyel maddeler emdirilmiþ tabakalar<br />
uygulanýr. Daha aðýr enfeksiyon varlýðýnda antibakteriyel ajanlar krem þeklinde<br />
direkt <strong>yara</strong>ya uygulanýr ve akabinde gazlý bez, pamuk veya pet ile kapama ve sargý<br />
usulleri kullanýlýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde kullanýlan yöntem ve materyalleri<br />
aþaðýdaki gibi sýralayabiliriz:<br />
ÞEFFAF FÝLM ÖRTÜLER (Biyosentetik Örtüler)<br />
Þeffaf (transparan) ve biyolojik uyumu olan yarý geçirgen örtülerdir. Bu tip<br />
ürünler aðrýlý pansuman deðiþmelerine neden olmaksýzýn sabit ve devamlý örtü<br />
(pansuman) saðlarlar. Evaporasyon ile sývý kaybýný önledikleri gibi aðrýyý da<br />
önleyerek <strong>yara</strong> yüzeyinde dýþ ortama karþý bir bariyer görevi saðlarlar. Herhangi<br />
bir reaksiyona neden olmadýklarý için epitelizasyonu durdurmaz veya<br />
yavaþlatmazlar. Bu materyaller eksudanýn azaldýðý dönemde genellikle yanýktan<br />
sonraki ilk 24 saat içinde ve mümkünse kontaminasyon süresi içinde aþýrý bakteri<br />
kolonizasyonu olmadan önce uygulanmalýdýrlar.<br />
Sentetik pansumanlar ikinci derece yanýk yüzeyleri örtmek için kullanýlýrlar,<br />
uygulandýklarýnda alttaki epitelin iyileþmesine zemin hazýrlarlar.<br />
Bu ürünler yarý geçirgen þeffaf film örtüler olup bazýlarý adezivle kaplý, saydam<br />
ve çok ince poliüretan yaprak yapýsýndadýr. Nem, buhar ve gazlara geçirgen,<br />
112
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
sývýlara ise geçirgen deðildir, böylece mikroorganizmalarýn kontaminasyona engel<br />
olur. Yaranýn ihtiyacý olan dokunun nemli ortamýný korurlar. Eðer varsa nekrotik<br />
tabakalarýn ve dokularýn otolizinede yardýmcý olurlar. Yara iyileþmesinin son<br />
aþamasýnda oluþan yeni epidermisi dýþ etken ve travmadan korumasý nedeniyle<br />
yüzeysel, az eksüdalý yanýk <strong>yara</strong>larýnda kullanýmý uygundur. Yaraya yapýþan<br />
materyal epidermis rejenere olduðunda kendisi kalkana kadar veya komplikasyon<br />
çýkana kadar yerinde tutulur.<br />
Bu þeffaf örtüler arasýnda þu ürünleri sayabiliriz: Omiderm, Biobrane, Op-site,<br />
Tegaderm, Bioclusive, Epiview, Polyskin II, M.R., Blisterfilm, Transeal ,<br />
Prýmskin, Dermafilm, Hydrofilm, Easý-v, Epi-fix, Suprasorb F, Acu-Derm, Cara<br />
Film, Biopore, Arglaes, Central-Gard, C-View, Mefilm, Activheal film.<br />
Bu ürünler arasýnda sayýlabilecek bir örtü olan “Integra” çoðunlukla üçüncü<br />
derece yanýklarda eskar eksizyonunu takiben kullanýlýr. Adeta suni deri özelliðinde<br />
olan ve alttaki açýða çýkan dokularý örten bu ürün otogreftler ve kültür epiteli temin<br />
edildiðinde kaldýrýlýr ve yerini otogreftlere býrakýr.<br />
ANTÝMÝKROBÝYAL AJANLAR<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde her zaman antibakteriyel madde ihtiva eden<br />
materyallerin kullanýlmasý þart deðildir. Enfeksiyon bulgularý olan veya<br />
kontamine olan yanýk <strong>yara</strong>larýnda tercih edilirler. Kontamine <strong>yara</strong>larda<br />
antimikrobiyal ajan ihtiva eden materyallerin zamanýnda ve etkili kullanýmý<br />
<strong>yara</strong>da invaziv enfeksiyonu azaltýr.<br />
5<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sýnda bulunan mikroorganizmalar gram dokuda 10 rakamýna<br />
ulaþýrsa <strong>yara</strong> enfeksiyonu vardýr. Enfeksiyon varlýðýnda uygun tedavi edilmeyen<br />
5<br />
yanýk <strong>yara</strong>sýndaki mikroorganizmalar gram dokuda >10 den daha yüksek<br />
rakamlara ulaþýrsa, etrafýndaki canlý dokulara penetre olarak daðýlýrlar ve daha<br />
sonra sistemik enfeksiyona yol açarlar. Hem lokal (topik) hemde sistemik olarak<br />
kullanýlan antimikrobiyal ajanlar invaziv seyredecek yanýk <strong>yara</strong>sý sepsisi riskini<br />
önemli derecede azaltýr.<br />
Yanýk Yarasý tedavisinde sýk kulanýlan Antimikrobiyal Ajanlar<br />
�Gümüþ Sülfadiazin (Silverdin, Silvaden, Sülfadiazin krem)<br />
Hemen hemen tüm dünyada en fazla tercih edilen ve sýk kullanýlan topikal<br />
antibiyotik materyaldir. Direnç geliþmediði için tercih edilen bu ajan, gram<br />
pozitiflere, gram negatiflerin ekserisine ve bazý fungal etkenlere karþý geniþ<br />
spektrumda etkilidir. Uygulamasý ve kullanýmý kolay olup <strong>yara</strong>da aðrýya neden<br />
olmaz. Uzun süre devamlý kullanýmýnda geçici lökopeni'ye yol açabilir.<br />
�Mafenide Asetat (Sulfamylon krem)<br />
Ülkemizde henüz kullanýlmayan ve daha geniþ spektrumlu topikal bir ajan olup<br />
özellikle Pseudomonas ve Enterococcus'lara karþý etkilidir. En önemli özelliði<br />
113
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
eskar dokusunu penetre edip daha derin dokulara ulaþabilmesidir. Diðer ajanlar ve<br />
gümüþ sülfadiazin eskarý penetre edemez. En önemli dezavantajý ise aðrýlý<br />
olmasýdýr. Bir diðer sistemik dezavantýjýda, karbonik anhidraz inhibitör özelliði<br />
nedeniyle metabolik asidoza neden olmasýdýr.<br />
�Polymyxin B, Neomycin ve Bacitracin<br />
Sýklýkla kullanýlan bu karýþýmýn uygulamasý aðrýsýz ve temizdir. Yaranýn kolayca<br />
gözlenmesine olanak verir. Genel olarak küçük kýsmi kalýnlýktaki yanýk alanlarda<br />
tercih edilir.<br />
�Povidon Ýyot<br />
Bu ajan bir çok gram pozitif ve negatif ve hatta bir çok aerob bakteriye karþý etkili<br />
olup sýk kullanýlan bir ajandýr. Bu ajanada mikroorganizmalar direnç<br />
geliþtiremezler. Ancak <strong>yara</strong> eksudasý ve kan ile temas ettiðinde inaktive olur. Ýyotlu<br />
bir ürün olduðu için sýk ve uzun süre kullanýmýnda yan etkileri görülebilir.<br />
�Mupirocin<br />
Bu ajan gram pozitif bakterilere, özellikle metisiline dirençli Staphylococcus<br />
Aureus ve bazý gram negatif bakterilere karþý aktiviteye sahiptir.Yaradan alýnan<br />
materyallerin kültüründe tespit edilen durumlarda tercih edilir.<br />
�Nystatin<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sýnda ilk günlerde deðil, ilerleyen zamanda ve uzun süre antibiyotik<br />
kullanýmýndan sonra lokal ve sistemik mantar ineksiyonlara rastlanabilir. Fungal<br />
enfeksiyonlarýn kontrolunu saðlamak için <strong>yara</strong>ya topik olarak uygulanabilir.<br />
�Gümüþ Nitrat solusyon<br />
Bazý merkezlerde hala kullanýlan gümüþ nitratýn %0.5, %2, % 5 veya % 10 luk<br />
solusyonlarýnýn tam bir antimikrobial etkisi vardýr. Mikroorganizmalar tarafýndan<br />
direnç geliþtirilemediði için tercih edilir. Ancak kullanýldýðýnda etraftaki tüm<br />
malzemeyi, yatak ve örtüleri gri ya da siyah renge boyamasý en büyük<br />
dezavantajýdýr.En önemli dezavantajlarýndan biri ise hipotonik bir solusyon<br />
olduðu için uzun süre kullanýmý elektrolit kaybýna yol açabilir.<br />
�Dakin solusyonu<br />
Bir çok mikroorganizmaya etkili olan bu solusyon Sodyum hipokloritin<br />
seyreltilmiþ solusyonudur. Ýyi bir antimikrobiyal ajan olmasýna karþýn <strong>yara</strong>daki<br />
saðlam veya iyileþmekte olan veya <strong>yara</strong>daki iyileþmeye katýlan saðlam hücrelere<br />
karþý sitotoksik etkiye sahip olduðundan dikkatli kullanýlmalý, enfeksiyon kontrol<br />
altýna alýndýðýnda kullanýmýna son verilmelidir.<br />
�Chlorhexidin<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sýnda kullanýlabilecek en güçlü ajanlardan biridir. Direnç oluþturmayan<br />
ve oldukça geniþ spektrumu olan Gram negatif ve Gram Pozitif<br />
mikroorganizmalara karþý etkili ajandýr. Nadirde olsa P. Aeruginosa ve Proteus<br />
klorheksidin'e rezistans geliþtirebilir. Hücre duvarýný bozarak ve hücre<br />
muhtevasýný çökelterek etki gösterir. Klinikte Gümüþ sülfadiazin ile birlikte<br />
114
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
kullanýlýrsa daha etkilidir. Uygulanýrken lokal aðrý yapabilir ve uzun<br />
kullanýldýðýnda yan etki olarak Ototoksisite'ye yol açabilir.<br />
�Bal<br />
Bal kronik <strong>yara</strong> tedavisinde olduðu gibi yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde de<br />
kullanýlmaktadýr. Bir çok mikroorganizmaya karþý B ve T lenfositleri ve fagosit<br />
aktivasyonu ile ve Hidrojen Peroksit etkisi þeklinde antibakteriyel etkiye sahiptir.<br />
Ölü dokularýn debridman (Otoliz)ýna katkýda bulunurken anti-enflamatuar<br />
etkiside vardýr. Ýçinde bulundurduðu antioksidanlar ile immün sistemi stimüle<br />
eder. Ýyileþmeyi stimüle ederek (Granülasyon, Epitelizasyon üzerine etki) zamaný<br />
kýsaltýr. Bal osmotik etkisiyle <strong>yara</strong> yüzeyinde bariyer oluþturur. Krem ve tül<br />
formunda piyasada bulunmakta olup son yýllarda kullanýmý giderek<br />
yaygýnlaþmaktadýr.<br />
�Yanýkta Kullanýlan Gümüþlü Örtüler<br />
Gümüþ <strong>yara</strong> tedavisinde eskiden beri kullanýlmaktadýr. Yanýk tedavisinde<br />
klasik ve standart bir ürün olan GümüþSülfadiazin de gümüþ içeren bir üründür.<br />
Gümüþün tabakalar þeklinde olan formlarý üretilmiþtir. Gümüþ'ün etkisi genelde<br />
üç þekilde olmaktadýr. Gümüþ iyonlarý bakterinin sahip olduðu enzimlerle<br />
etkinleþerek bakteri hücresinin içine ve hücreler arasýna daðýlýr. Ayrýca gümüþ<br />
iyonlarý bakteri DNAsýný bozar, hücre bölünmesini ve çoðalmasýný engeller.<br />
Gümüþ iyonlarý hücre duvarlarýna tutunarak hücre zarýnýn özelliðini bozar ve<br />
bakteriyi öldürür.<br />
Bu özellikleri ile gümüþ, geniþ spektrumlu antibakteriyel bir ajandýr (Gram<br />
pozitif, Gram negatif, MRSA ve VRE gibi ajanlara etkilidir). Gümüþlü ürünler,<br />
hidrofiber, alginat, kömür, köpük, hidrokolloid ile kombine üretilir. Enfekte<br />
<strong>yara</strong>larda, kritik kolonizasyon ve enfeksiyon aþamalarýnda tercih edilir. Uzun süre<br />
kullanýlmalarý önerilmez. Piyasada bulunan gümüþlü tabaka pansuman ürünleri<br />
üzerine ilave kapama gerektiren ve gerektirmeyenler olarak iki grupta toplanabilir.<br />
Bunlar:<br />
1-Üzerine emici tabaka gerekenler: Acticoat-7, Actisorb Silver 220, Actisorb<br />
Plus 25, Physiotulle (Ag)-Altreet, PolyMem Ag, Atrauman Ag, Urgotul SSD,<br />
Silverlon,<br />
2-Kendisi emici olanlar: Acticoat Absorbent, Silvercel,Bioactiv, Aquacel Ag,<br />
Arglaes Silver , Contreet Hydrocolloid, Contreet Foam, Avance<br />
�Yanýkta Kullanýlan Doyurulmuþ (emdirilmiþ) Örtüler<br />
Kullaným kolaylýðý için, yukarýda sýralanan ajanlarýn bir kýsmý ve diðer bazý<br />
ajanlar, tek kat gazlý bez veya benzeri emici kaðýtlara emdirilerek örtü materyali<br />
þeklinde de kullanýlýrlar. Kýsaca “emdirilmiþ veya doyurulmuþ pansuman<br />
materyalleri” olarakta isimlendirilen bu ürünler genel olarak “Tül-Gre” veya “tulle<br />
grass” olarak ta isimlendirilirler. Vazelin emdirilmiþ olanlarý “yaðlý gaz” veya<br />
“vazelinli gaz” olarakta isimlendirilen bu ürünler kliniklerde kullanýcýlar<br />
115
Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />
tarafýndan üretildikleri gibi hazýr olarak bir çok firma tarafýndan da<br />
üretilmektedir. Halen piyasada bulunan bir çok örneði vardýr. Bunlarý sadece yaðlý<br />
olanlar, antibakteriyel ajan içerikli olanlar ve diðerleri þeklinde üç grupta<br />
toplayabiliriz. Parafin ve yaðlý ürünler, pansuman materyallerinin <strong>yara</strong>ya<br />
yapýþmasýný azaltýr ve sýk (baþlangýçta hemen hemen her gün, ilerleyen günlerde<br />
gün aþýrý) deðiþtirilmeleri gerekir. Bu ürünler kullanýldýðýnda mutlaka üzerinin<br />
diðer gaz pet gibi pansuman materyalleri ile kapatýlmasý zorunludur<br />
Yaðlý olanlar : Vazelinli gaz, Parafin emdirilmiþ ürünler: Jelonet, Paranet,<br />
Branolind, Paratulle, Neotulle, Unitulle<br />
Antibakteriyel ajan içerikli olanlar : Chlorhexidin emdirilmiþ tül<br />
:Bactigrass, Clorhexitulle, ve Serotulle, Petrolatum jel emdirilmiþ tül: Adaptic,<br />
Xeroform, Povidon Iyot emdirilmiþ tül: Inadine, Iodoflex / Iodosorb ,<br />
Framycetinsulfat emdirilmiþ tül:Sofra-Tüll, Fucidin amdirilmiþ tül : Fucidin<br />
Intertulle<br />
Diðer : Triticum Vulgare Sulu ekstresi emdirilmiþ tül : Fitokrem Ýntertülle, Bal<br />
emdirilmiþ tül: Activon Tulle<br />
BÝYOLOJÝK PANSUMAN MATERYALLERÝ<br />
Sentetik pansumanlar gibi bu materyallerde genellikle ikinci derece yanýk<br />
yüzeyleri örtmek için kullanýlýrlar, uygulandýklarýnda alttaki epitel iyileþir.<br />
Bundan baþka tam kalýnlýkta yanýklarda da kullanýlýr. Burada ise eskar<br />
eksizyonundan sonra otogreft temin edilene kadar geçici örtü materyali olarak<br />
kullanýlýr. En sýk kullanýlanlarý;<br />
• Homogreft (Allogreft: Taze, Donmuþ)<br />
• Amnion Zarlarý (Taze, donmuþ)<br />
• Ksenogreft (Taze, donmuþ, Liyofilize)<br />
Domuzdan elde edilen ksenogreftler veya kadavradan elde edilen allogreftler<br />
kullanýldýklarýnda normal derinin immunolojik ve bariyer fonksiyonlarýna benzer<br />
þekilde <strong>yara</strong>yý örterek fayda saðlarlar. Bu tip pansuman materyalleri ikinci derece<br />
yanýklarda kullanýlabildiði gibi normal derinin olmadýðý tam kat yanýk eskar<br />
eksizyonundan sonra optimal <strong>yara</strong> kapamasý saðlarlar.<br />
Canlýlardan elde edilen bu ürünler bir müddet sonra bilinen immün<br />
mekanizmalar yolu ile rejekte olurlar ve atýlýrlar. Yaraya kendi biyolojik ortamýný<br />
hazýrlayan bu pansumanlar yanýktan baþka hemen her türlü <strong>yara</strong>da geçici ve<br />
biyolojik pansuman olarak ta kullanýlabilirler. Canlýlardan elde edildiði için<br />
dezavantajlarý olarak AIDS, Hepatit B, Hepatit C gibi viral hastalýklarýn taþýnmasý<br />
riskini taþýrlar.<br />
116
YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />
ESKAR EKSÝZYONU VE GREFTLEME<br />
Derin ikinci derece ve üçüncü derece yanýklarda genellikle erken eskar<br />
eksizyonu ve greftleme gerekir.Genellikle tanjansiyel eksizyon þeklinde<br />
yapýlýrken seyrek olsa da bazen tüm cansýz ölü dokularý çýkarmak için fasya<br />
üzerinden eksizyon gerekebilir. Ne kadar erken dönemde yapýlýrsa hastanýn<br />
iyileþme süreci o kadar kýsalýr ve hayatta kalma þansý artar. Eksizyondan sonra<br />
açýk kalan alanlar mümkünse oto greftlerle kapatýlýr. Eðer alýnan otogreftler yeterli<br />
deðilse alýnan deri greftleri “mesh” (að þeklinde geniþletilme) edilerek geniþletilir.<br />
Ancak daha iyi bir kozmetik sonuç elde etmek için deri greftleri “mesh” edilmez<br />
veya “mesh” edilecekse daha küçük oranlarda (2:1 gibi veya daha az) “mesh”<br />
edilirerek, geniþletilir.<br />
Genellikle büyük yanýklarda yeterince otogreft deri greftleri temin<br />
edilemediðinde <strong>yara</strong>yý tam olarak kapatmak için kadavra greftleri de<br />
kullanýlabilir.<br />
Ameliyat döneminde uygun seçilerek kullanýlan antibiyotikler ve greftlerin ise<br />
topikal antimikrobiyal ajanlarla örtülmesi ile enfeksiyon kontrol edilir.<br />
En iyi estetik sonuç ancak epidermis ve dermisin tamamýný ihtiva eden tam<br />
kalýnlýkta deri greftlerinin kullanýmý ile elde edilir. Böylece estetik olarak en iyi<br />
sonuç elde edilirken kontraktür olasýlýðýda azalýr. Tam kalýnlýkta greftlerin<br />
görünümü diðer ince deri greftlerine göre çok daha iyidir<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Arýncý A. Yanýklar ve Tedavileri. Nobel Týp Kitabevleri, Ýstanbul 2002.<br />
2. Çetinkale O. Yanýk Yaralarý. Çeviri: Güncel Cerrahi Tedavi, Çeviri editörleri: Ergüney S, Çiçek Y. Avrupa Týp<br />
Kitapçýlýk Ltd. Þti. 2001: Sayfa: 986-991.<br />
3. Mýndýkoðlu AN. Yanýklar ve Tedavileri. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Dersleri I. Ýstanbul Üniversitesi Basýmevi<br />
ve Film Merkezi. 1993, Ýstanbul.<br />
4. Çetinkale O. Yanýklar, 9-1. bölüm , Travma, Editörler: C. Ertekin, K. Tavillioðlu, R. Güloðlu, M. Kurtoðlu ,Ýstanbul<br />
Medikal Yayýncýlýk, Ýstanbul, 2005 sayfalar : 563-593,<br />
5. Çetinkale O. Çocuk Yanýklarý, 11. bölüm , Çocuk Cerrahisi, Editör: Daver YEKER, Avrupa Týp Kitapçýlýk, Ýstanbul,<br />
2005. sayfalar : 135-156,<br />
6. Stil JM, Law EJ. Primary excision of the burn wound. Clin Plast Surg 2000; 27: 23-48.<br />
7. Towsend Jr. CM. Burns, Chapter 18, Text Book of Surgery, Sixteenth edition, WB Saunders Company, Philadelphia<br />
2002.<br />
8. Michael Muller D.Gahankari, DN herndon. Operative wound management. Chapter 13 in: Total Burn Care, Third ed.<br />
Ed. Herndon DN. WB Saunders Co. London, 2007: 177-195.<br />
9. Palmer Q. Bessey. Wound Care. Chapter 11 in: Total Burn Care, Third ed. Ed. Herndon DN. WB Saunders Co.<br />
London, 2007: 127-135.<br />
10. Çetinkale O., Ulualp K., Ayan F., Düren M., Çizmeci O., Pusane A. Early wound excision and skin grafting restores<br />
cellular immunity after severe postburn trauma. British Journal of Surgery, 1993; 80: 1296-1298.<br />
11. Selmanpakoðlu N. Yanýklar ve Tedavileri. GATA Basýmevi, Ankara,1998.<br />
12. Çetinkale O, Çaþkurlu H, Ayan F, Þenyuva C, Pusane A. Baðýþýklýk sisteminde yanýktan sonra oluþan baský ile<br />
infeksiyona karþý direncin azalmasý arasýndaki iliþkinin araþtýrýlmasý. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Dergisi, 23:369-<br />
374,1992.<br />
13. Çetinkale O, Çizmeci O, Ayan F, Þenyuva C, Büyükdevrim S, Pusane A. The restorative effect of early eschar<br />
excision and grafting on deppressed immune responce in burned mice. Türk Plastik Cerrahi Dergisi, 1, 1-5, 1993.<br />
14. Tam N. Pham, Nicole S. Gibran, David M. Heimbach. Evaluation of the burn wound. Management decisions. Chapter<br />
10 in: Total Burn Care, Third ed. Ed. Herndon DN. WB Saunders Co. London, 2007: 119-126.<br />
117
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.119-127<br />
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Derya Ceylan Altunseven<br />
Ý.Ü.C.T.F Yanýk Ünitesi Hemþ.<br />
1- YANIKLI HASTADA HASTANE ÖNCESÝ BAKIM<br />
Hastane öncesi bakýmda görevli kurtarma ekibi için öncelikli öneme sahip olan<br />
þey, olay yeri güvenliðidir. Kurtarma ekibi hastadan, ailesinden ya da olaya þahit<br />
olanlardan olayýn oluþ þeklini öðrenmeli, ek <strong>yara</strong>lanmalarý tanýyabilmeli ve bazý<br />
sorulara yanýt aramalýdýr. (hasta nerede bulunmuþ, patlama olmuþ mu, hasta<br />
yangýndan kaçmak için pencereden atlamýþ mý v.b.)<br />
Hastane öncesi bakýmý 6 baþlýkta toplayabiliriz:<br />
1-Yanma sürecinin durdurulmasý<br />
2-Hava yolunun saðlanmasý<br />
3-Sývý tedavisinin baþlanmasý<br />
4-Aðrýnýn giderilmesi<br />
5-Yanýk <strong>yara</strong>sýnýn kapatýlmasý<br />
6-Uygun merkeze nakil<br />
Hastaya ilk ulaþan saðlýk ekibi veya ilk yardýmcý tarafýndan yanmaya neden<br />
olan etken etkisizleþtirilmeli ve ortam hem kurtarýcý hem de yanan için güvenli<br />
hale getirildikten sonra hayatý tehdit eden durumlar hýzlý bir þekilde tanýnmalý ve<br />
tedavi edilmelidir. Yanma sürecinin durdurulmasý etkenden uzaklaþma ve yanmýþ<br />
elbiselerin çýkarýlmasý yolu ile yapýlmalýdýr. Erken soðutma <strong>yara</strong> derinliði ve aðrýyý<br />
azaltýr, kontrollü yapýlmalýdýr. Bu sýrada yüzük bilezik gibi tüm takýlar<br />
çýkarýlmalýdýr aksi halde turnike benzeri etki ile iskemi ve ýsýnmýþ olmalarýndan<br />
dolayý yanmanýn devam etmesine neden olur.<br />
Yanýk hastanýn ilk deðerlendirmesi herhangi bir travma hastasýnda olduðu gibi<br />
yapýlmasý gerektiðidir. Yani yanýk hastasýnda travma olduðu akýldan<br />
çýkarýlma<strong>yara</strong>k havayolu ve boyun stabilizasyonu, solunum ve dolaþým ilk<br />
deðerlendirmede saðlanmalýdýr. Yüz ve peroral bölge tam kat yanýklarýnda boyunu<br />
119
Derya Ceylan Altunseven<br />
çevreleyen yanýk, yanýða eþlik eden akut solunum güçlüðü, ilerleyici ses kýsýklýðý<br />
hava açlýðý, solunum depresyonu veya deðiþen mental durumu olan yanýk<br />
hastalarýnda hava yolunun saðlanmasý için endotrakeal entübasyondan<br />
kaçýnýlmamalýdýr. Ayrýca hastada inhalasyon hasarý olup olmadýðý göz önünde<br />
bulundurulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarýnýn deðerlendirilmesinde; yüz ve boyun<br />
yanýðý, siyah balgam, yüz kýllarýnda tütsülenme, patlama, kapalý ortamda yangýn<br />
ve þuur bozulma hikâyesi önemlidir. Elektrik yanýðýnda olduðu gibi inhalasyon<br />
yanýðýnda da dýþarýdan görülen lezyon az olabilirken görülmeyen gizli<br />
hasarlanmanýn olabileceði akýlda tutulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarý düþünülüyorsa<br />
maske ile oksijen verilmelidir. Sývý intravenöz ve kristaloid olarak verilmelidir.<br />
Aðrýnýn kesilmesi hem týbbi hemde insani açýdan gereklidir. Ambulanslarýnda<br />
doktor bulunan nadir ülkelerden olmamýza raðmen hastane öncesi dönemde yanýk<br />
hastalarýnda analjezik pek kullanýlmamaktadýr. Uzun mesafeli nakillerde aðrýnýn<br />
kesilmesi uygun olacaktýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý temiz bir bez ya da çarþaf ile örtülmelidir.<br />
Hastane öncesi tedavide asýl amaç kýsa sürede ve hastanýn tedavi olacaðý uygun<br />
merkeze naklini gerçekleþtirmektir. Bir çok yerleþim merkezinde hastanelerle<br />
entegre çalýþmayý hedefleyen 112 acil saðlýk hizmetleri ilk çaðrý anýndan itibaren<br />
uygun merkeze yatana kadar hastayý üstlenip tedavisini takip etmeyi<br />
hedeflemektedir. Sevki gereken yanýk hastasýnýn yanýk ünitesi bulunan bir<br />
merkeze gönderilmesi uygun olacaktýr. Yanýklý hastaya yapýlan ilk müdahalenin<br />
uzun tedavi yolculuðunun sadece baþlangýcý olduðunu unutmamak yerinde olur.<br />
2- ACÝL SERVÝS VE YANIK ÜNÝTESÝNE ÝLK KABULDE YANIKLI<br />
HASTA BAKIMI<br />
Hastanenin acil servisine baþvuran ve yanýk ünitesine kabul edilen yanýk<br />
hastasýnýn solunum ve dolaþým sistemi hýzla deðerlendirildikten sonra, yanýðýn<br />
þiddeti ve ilave giriþim gerektiren baþka patolojilerin olup olmadýðý<br />
deðerlendirilmelidir. Öncelikle;<br />
Hava yolu açýklýðý ve solunumun saðlanmasý gerekmektedir. inhalasyon<br />
<strong>yara</strong>lanmasýnýn varlýðý yanýklý hastalarýn sað kalýmý üzerine etkili önemli bir<br />
faktördür. Üst solunum yollarýnda yanýk ve hava yolunu daraltan ödeme baðlý ilk<br />
12–24 saat içinde solunum sýkýntýsý gözlenebilir. Bu sürede olgular yakýndan<br />
gözlenmeli hýrýltýlý solunum ve taþipne gibi solunum yolu obstrüksüyonunu<br />
düþündüren belirtiler ortaya çýktýðýnda entübasyon gerekliliði deðerlendirilmelidir.<br />
Hastane acil servisine ve yanýk merkezine kabul edilen hastada hýzlý bir þekilde<br />
aþaðýdaki deðerlendirmeler yapýlmalý, eksikler tamamlanýp hastanýn tedavisi<br />
planlanmalýdýr.<br />
1-Hava yolunda obstrüksüyon ve yanýk olup olmadýðý araþtýrýlýr hava yolu<br />
120
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
açýklýðý ve açýklýðýn devamý saðlanýr. Baþ ve boyun bölgesindeki derin<br />
yanýklar, inhalasyon yanýklarý stridor ve ses kýsýklýðý gözlenen hastalarda<br />
entübasyon trakeotomi ve trakeostomi gibi iþlemlerin gereði araþtýrýlýr.<br />
2- Güvenli bir veya iki damar yolu açýlýr. Bunun için üst ekstremitede<br />
yanmamýþ bölge tercih edilir.<br />
3- Kan örnekleri alýnýr. Kan grubu, tam kan ve diðer rutin tetkikler yapýlýr.<br />
4- Sývý tedavisine baþlanýr. Sývý tedavisi için önerilen sývý uygulanýr.<br />
5- Olayýn oluþ þekli, zamaný hakkýnda bilgi edinilir. Hýzlý genel bir muayene<br />
yapýlýr. Bilinç açýklýðý ve ekstra <strong>yara</strong>lanma varlýðý araþtýrýlýr.<br />
6- CO zehirlenme varlýðý araþtýrýlýr. Þüpheli olgularda CO düzeyi ölçülmeli<br />
%100 oksijen verilmelidir.<br />
7- Hastanýn aðrýsý dindirilmelidir. Bunun için kontraendikasyon yok ise<br />
morfin ve benzeri analjezikler tercih edilmelidir.<br />
8- Çýkarýlan idrar miktarý ve dansitesinin takibi için idrar sondasý takýlýr.<br />
8- Enfeksiyona karþý koruyucu önlemler alýnýr.<br />
9- Tetanoz proflaksisi yapýlýr.<br />
10- Nazogastrik tüp takýlýr.<br />
11- Hastayý hipotermiden korumak için önlemler alýnýr.<br />
12- Klinik ve laboratuar bulgularýna göre tedavisi düzenlenir.<br />
3- YANIK ÜNÝTESÝNE YATAN HASTADA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Hastanede tedavisi zorunlu olan geniþ yanýklý hastalarýn bakýmýnda, en büyük<br />
sorumluluk hemþirelere düþmektedir.<br />
Yanýklý hasta; beden imajýnda deðiþiklik <strong>yara</strong>tan, çok aðrýlý, uzun süreli tedavi<br />
ve bakým gerektiren bir süreçten geçer. Bu komplike durum yanýk hastanýn<br />
bakýmýnda ekip çalýþmasýný zorunlu kýlar. Hemþire ekibin anahtar üyesidir.<br />
Ýyileþme için gereken ortamý oluþturacak anahtar görev hemþireye aittir. Diðer<br />
uzmanlarýn giriþimiyle beraber temel hemþirelik hizmetleri gereklidir.<br />
Komplikasyonlar artýk beklenti olmaktan çok kliniðin bir parçasýdýr. Ancak hasta<br />
bakýmýndaki mükemmellik bunu tersine çevirebilir.<br />
Hemþirenin görevi sadece tedavi yapmak deðil, erken ortaya çýkan bulgularý ve<br />
ipuçlarýný yakala<strong>yara</strong>k hastanýn temel ihtiyaçlarýyla birleþtirip iyileþmesini<br />
saðlayan ortamý hazýrlamaktýr. Büyük problemlerle ancak bir ekip olarak baþa<br />
çýkýlabilir.<br />
Ekip anlayýþý içerisinde gerçekleþtirilen yanýklý hasta bakýmýnda önemli olan;<br />
profesyonel bilgilerin ýþýðýnda; modern teknik ve materyalleri kullanarak en<br />
ekonomik þekilde bakýmda yüksek kalite düzeyine ulaþmaktýr.<br />
121
Derya Ceylan Altunseven<br />
3.1- Solunum Sisteminin Deðerlendirilmesi<br />
Hastanýn solunum sayýsý ve derinliði, inhalasyon <strong>yara</strong>lanma belirtileri,larengial<br />
stridor (hýrýltý), hava açlýðý veya bronkospazm ile göðüs hareketlerinin simetrik<br />
olup olmadýðý izlenir.<br />
Hastanýn solunumuna yardým etmek için baþ yükseltilir. Ayrýca hastanýn diðer<br />
yanýk bölgeleri de tam elevasyona alýnýr.Yanýk hastalarýn durumu anlýk<br />
deðiþebileceðinden hastalar özellikle ilerleyebilecek solunum yetmezliði<br />
açýsýndan sýk deðerlendirilir ve kayýt edilir.<br />
3.2- Kalp Damar Sisteminin Deðerlendirilmesi<br />
Yanýk nedeni ile artan damar geçirgenliði damar içi sývýnýn doku arasýna<br />
geçmesine neden olmaktadýr. Dolaþým hacminin yeniden azalmasý yanýklý<br />
hastanýn yaþamýný tehdit eden hipovolemi ve þok tablosunun ortaya çýkmasýna<br />
neden olmaktadýr.<br />
Nabýz sayýsý, ritmi ve kan basýncý hasta stabil oluncaya kadar 15 dakika ara ile<br />
alýnmalýdýr. Kapiller dolum kontrol edilir.<br />
Ödem ile eskar dokusu nekroza neden olabilir. Bu nedenle ödemi azaltmak için<br />
yanýk ekstremite yükseltilmelidir. Ekstremitelerin sirküler yanýklarýnda dolaþýmýn<br />
saðlanmasý için yüzük, bilezik gibi tüm takýlar çýkarýlýr.<br />
Hipovolemi bulgularý gözlenmelidir. Bunlar:<br />
0 Ýdrar miktarýnda azalma (eriþkinde normalde 30-50 ml/st,çocukta 1-2<br />
ml/kg/st.)<br />
0 Ýdrar yoðunluðunda artma (normali:1010-1030)<br />
0 Kan basýncýnda düþme<br />
0 Santral venöz basýncýn düþmesi(normali:4-10 cm H2O)<br />
0 Kan üre azotunun artmasý (normali: 8-20 mg)<br />
3.3- Deri ve Mukoz Membranlarýn Deðerlendirilmesi<br />
Deri bütünlüðünün bozulmasý ayrýca immun sistem fonksiyonlarýnda azalma ,<br />
lenfosit aktivitelerinde baskýlanma,immunglobülin üretiminde azalma ve nötrofil<br />
ile makrofaj fonksiyonlarýnda deðiþme gibi immýnosupresyona neden olan<br />
durumlar enfeksiyon riskini arttýrmaktadýr.Bu nedenle enfeksiyon belirtileri<br />
(ateþ,eritem,ödem vb.) açýsýndan gözlenir. Yanýk hastalarý henüz bakteremi ve<br />
sepsis tablosu içinde bulunmasalar dahi hipotermi, hipertermi, hipotansiyon,<br />
azalmýþ üriner çýkýþ, hipoglisemi, nötropeni yada nötrofili trombositopeni gibi<br />
eþlik edebilecek ve sepsisi destekleyecek bulgular açýsýndan yakýndan takip<br />
edilmelidir. Yanýk hastalarýnda ateþ yüksekliðine rastlanmasa bile zaman zaman<br />
kan kültürleri alýnmalý enfeksiyon kontrol komitesi ile iþbirliði saðlanmalýdýr.<br />
122
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Yanýk hastalarda eldiven galoþ maske gibi koruyucu yöntemler ile hemþire<br />
doktor týbbi personel ve ziyaretçilerin çapraz kontaminasyona yol açma<br />
olasýlýklarý en aza indirilmeye çalýþýlýr.Taný yada monitör ekipmanlarý tek bir hasta<br />
için kullanýlýr,diðer hastalara taþýnmaz.<br />
Yanýk <strong>yara</strong>larý baþlangýçta steril kabul edilir. Bu nedenle antibakteriyel lokal<br />
ajanlar dýþýnda hiçbir madde yanýk <strong>yara</strong>sýna sürülmemelidir. Eðer <strong>yara</strong>ya etraftan<br />
bulaþma olmuþsa ve canlýlýðýný kaybetmiþ doku varsa bol ýlýk su ile yýkanmalý,<br />
daha sonra antibakteriyel lokal ajan kullanýlmalýdýr.<br />
II.derece yanýklarda havanýn <strong>yara</strong>ya temasý aðrýyý arttýrýr.Dikkatli bir þekilde<br />
yanýðýn üzerine yapýlan sargý havanýn etkisini keserek aðrýyý azaltýr.Küçük<br />
yanýklarda büller patlatýlmamalýdýr.Bül içindeki sývý enjektörle aspire edilerek deri<br />
biyolojik pansuman olarak býrakýlýr.<br />
Hekim orderýna uygun aðrý tedavisi yapýlýr ve kayýt edilir.<br />
3.4- Vücut Isýsýnýn Deðerlendirilmesi<br />
Deri bütünlüðünün bozulmasý ve epitel doku kaybý vücut ýsýsýnýn korunmasýnýn<br />
ve düzeninin bozulmasýna dolayýsýyla hipotermi geliþmesine neden olur. Yanýkta<br />
ýsý kaybý yanýk yüzeyi ile ilgilidir. Yüzey ne kadar geniþ ise ýsý kaybý o kadar fazla<br />
olacaktýr. Isý kontrolü sýk aralýklarla yapýlmalýdýr. Hipotermi ve hipertermiye karþý<br />
uyanýk olunmalýdýr.<br />
3.5- Genito-Üriner Sistemin Deðerlendirilmesi<br />
Geç kalýnýrsa kateterizasyon güçleþe bileceði için hasta gelir gelmez mesane<br />
kateterinin yerleþtirilmesi ve saatlik idrar miktarýnýn deðerlendirilmesi çok<br />
önemlidir. Ýdrar miktarý, rengi,dansitesi kontrol edilir, gereðinde idrar kültürü<br />
hemþire tarafýndan alýnýr. Kan deðerlerinde üre, kreatinin, bilirubin sonuçlarý<br />
deðerlendirilir. Böbrek yetmezliðine karþý, aldýðý-çýkardýðý balans ayarlarý dikkatli<br />
yapýlmalýdýr.<br />
3.6- Gastrointestinal Sistemin Deðerlendirilmesi<br />
Yanýða karþý oluþan nöro-endokrin yanýt kapsamýnda periferik<br />
vazokonstrüksiyon mezanterik arterlerdeki kan akýmýný da azaltýr. Genellikle<br />
yanýk yüzdesi %25 ten fazla olduðu vakalarda gastrik disfonksiyon, mide<br />
mortilitesinde azalma, intestinal ileus riski vardýr.<br />
Büyük yanýklarda mide asidi arttýðýndan hastaya oral antiasitler ve IV asid<br />
oluþumunu önleyici ilaçlar kullanýlmalýdýr. Hekim orderýna uygun tedavi yapýlýr.<br />
Hastanýn yaþý, yanýk derecesi, yüzdesi ve kilosuna göre diyeti düzenlenir. Yanýk<br />
öncesi beslenme durumu deðerlendirilir yanýða iliþkin beslenme konusunda<br />
bilgilendirme yapýlýr, günlük kalori hesabý ile kilosu sürdürülür, diyetisyen<br />
iþbirliði ile yüksek kalorili ve yüksek proteinli diyeti ayarlanýr. Hastanýn diyet<br />
123
Derya Ceylan Altunseven<br />
seçimine katýlýmýnda yardýmcý olunur. Gerekirse oral ya da NGT ile beslenmesi<br />
saðlanýr ve takip edilir barsak ve messane fonksiyonlarý izlenir. Hastanýn<br />
defekasyonu günlük sorgulanýr ve takip edilir.<br />
3.7- Hasta ve Ailesinin Psikolojik Durum Deðerlendirmesi<br />
Hemþire yanýk ekibi içinde hasta ile oldukça fazla zaman harcayan ve hastanýn<br />
psikolojik uyumunda önemli etkisi olan bir üyedir. Hastanýn kendine güvenini<br />
tekrar kazanmasýnda ve anksiyetenin azaltýlmasýnda uyguladýðý hemþirelik<br />
giriþimleri (kendini hastaya tanýtma, hastanýn çevreye oryantasyonunu saðlama,<br />
fiziksel bulgularýn nedenlerini tanýmlama, tedavide kullanýlan araç gereçleri<br />
tanýtma ve her iþlem öncesi ve sonrasý bilgi verme) ile yardýmcý olur.<br />
Özellikle büyük yanýklarda aðrý ve hipovolemik þok ile birlikte hastanýn beden<br />
görünümünün deðiþmesi aile için psikolojik travmadýr. Hastanýn daha önceki<br />
emosyonel durumu ve yanýklý halini algýlama þekli araþtýrýlmalý, aile içinde<br />
hastaya destek olabilecek kiþiler belirlenmeli, hastanýn yaþý, sosyo-kültürel<br />
durumu ve entelektüel düzeyine göre yapýlacak her iþlem önceden açýklanmalý ve<br />
günlük yaþam aktivitelerini tek baþýna sürdürebilmesi için desteklenmelidir.<br />
3.8- Hasta ve Ailesine Eðitim Desteði<br />
Hasta ve ailesinin yattýðý andan itibaren eðitim gereksinimi planlanýr ve<br />
giderilir. Yapýlan her iþlem öncesi hasta ve yakýný bilgilendirilir. Taburcu olacak<br />
hastaya taburcu eðitimi yapýlýr.(ilaç kullanýmý,pansuman,uygulamasý,beslenme<br />
þekli,normal fiziksel aktivitelere geçiþ zamaný,devam edeceði eðzersizler, öz<br />
bakýmýnýn devamýnýn saðlanmasý, hastalýða özel bilgiler,acil durumlar)<br />
3.9- Hastanýn Rehabilitasyonu<br />
Yanýk rehabilitasyonu yanýk ünitesine baþvurunun ilk gününde baþlar. Hasta<br />
toplum içinde yaþamaya ve eski hayatýna dönene kadar devam eder hastayý<br />
toplumda üretken hale getirmek, fonksiyonel ve kozmetik açýdan yenilenmeyi<br />
baþarmak ilkelerine temellendirilir. Bu süreç ortalama iki yýlý kapsamaktadýr.<br />
Ciddi yanýklarýn psikolojik izleri süreklidir hasta ve ailesini yaþam boyu etkiler.<br />
Eklem hareket açýklýðýný korumak için pasif egzersizler, aktif egzersizler ve<br />
splintleme önerilir. Egzersizlerin amacý açýklanarak en az günde iki defa uygulanýr.<br />
Hastanýn yürümesi sýrasýnda ödem geliþmesini önlemek amacýyla elastik bandaj<br />
sarýlýr.<br />
Skar oluþumu 18-24 ay süren dinamik bir süreçtir. Skar dokusu aktif dönemde<br />
kýrmýzý(hipervasküler) , kabarýk (kolleyen miktarý 4 kat fazla) ve kabadýr (kollagen<br />
dezorganize ve esnemiyor). Sakrýn bu özellikleri hastaya açýklanmalý ve hasta;<br />
dokularýn her dakika büzüþerek iyileþtiðinin farkýnda olmalýdýr. Yapýlacak skar<br />
masajý ile aðrý ve kaþýntý azalýr, skar kalitesi artar ve hasta lezyonunu daha kolay<br />
kabul eder.<br />
124
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Skar masajý gün içinde üç dört kez; vertikal, transvers, sirküler hareketlerle,<br />
uygulanan bölge veya parmak uçlarýnda beyazlaþma oluþturacak basýnçda,<br />
yumuþatýcý veya nemlendirici bir krem ile uygulanabilir.<br />
3.10- Yanýk Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý:<br />
Planlamada Temel Ýlkeler:<br />
1-Yanýk <strong>yara</strong> bakýmý en az üç kiþilik ekip tarafýndan yapýlýr.<br />
2-Yanýk <strong>yara</strong> bakýmýnda cerrahi-aseptik teknik uygulanýr.<br />
3-Hasta iþlem hakkýnda bilgilendirilir. Endiþelerinin açýklamasýna olanak<br />
saðlanýr. Ýþ birliði ve bakýma katýlmasýnýn önemi anlatýlýr. Yardým etmesi için<br />
cesaretlendirilir. Bakýmýn kimler tarafýndan ne þekilde, nasýl, nerede uygulanacaðý<br />
anlatýlýr.<br />
4-Ýþlemden yarým saat önce analjezik uygulanýr ya da hasta genel anestezi için<br />
hazýrlanýr.<br />
5-Yara bakýmý pansuman odasýnda yapýlýr.<br />
Bu ilkeler doðrultusunda yapýlacak yanýk <strong>yara</strong> bakýmýna baþlamadan önce<br />
pansuman malzemelerinin, pansuman odasýnýn, hastanýn ve ekibin hazýrlýðý<br />
gerekir.<br />
Yanýk Pansumaný:<br />
Hasta pansuman odasýna alýnýr. Kirli pansuman bistüri ya da býçak kullanýlarak<br />
açýlýr.<br />
- Kirli pansuman materyalleri hemen ortamdan uzaklaþtýrýlýr.<br />
- Mahremiyet duygusuna dikkat edilir. Epitelizasyon yok ise banyo yaptýrýlýr.<br />
Epitelizasyon baþlamýþ ise banyo yaptýrýlmaz.<br />
- Banyo sýrasýnda povidon iyot (%7.5 ) scrap ve küçük pet kullanarak dairesel<br />
hareketler ile önce yanýk alanlar sonra diðer bölgeler olmak üzere tüm vücut<br />
yýkanýr. Hasta steril çarþaf serilmiþ sedyeye alýnýr, steril büyük pet ile kurulanýr.<br />
Eldiven deðiþtirilir steril eldiven giyilir.<br />
- Yara üzerine enfeksiyonu engelleyen epitelizasyonu bozmayan örtü<br />
serilir(vazelin tülle gress , bactigras,paranet vb,)<br />
- Üçüncü derece yanýkta greft nakli yapýlana kadar topikal antibiyotik<br />
kullanýlarak <strong>yara</strong> bakýmý yapýlýr.Her gün povidon iyot (% 7.5 ) scrap ile vücut<br />
banyosu verilir.Gümüþ sülfadiazin (%1) pomat ile yanýk <strong>yara</strong>sý 0.2-0.5 cm<br />
kalýnlýkta kaplanýr.Tülle gress (vazelinli) serilir.<br />
- Steril gaz bezi serilir.<br />
- Steril pamuklu pet ile kapatýlýr.<br />
- Steril sargý dýþtan içe, aþaðýdan yukarýya dolaþýmý bozmayacak kadar sýký,<br />
daðýlmayacak kadar gevþek olmalýdýr.<br />
125
Derya Ceylan Altunseven<br />
Greft Ýnplantasyonu Sonrasý Yara Bakýmý:<br />
Temel ilkeler:<br />
1-Greft fiksazyonu için hastanýn aktif hareketleri 48 saat kýsýtlanýr.<br />
2-Yara bakýmýnda iki dokunun birbiri ile temasý önlenir.<br />
3-Ameliyat sonrasý <strong>yara</strong> bakýmý greft alýnan ve uygulanan bölgeyi kapsar.<br />
4-Ameliyat sonrasý ilk <strong>yara</strong> bakýmý pansuman ýslak ise birinci gün; ýslak deðil<br />
ise ikinci gün yapýlýr.<br />
5-Greft inplantasyonundan emin olunduðunda (5–7. Gün den sonra) vücut<br />
banyosu verilir.<br />
Greftlenmiþ alanda <strong>yara</strong> bakýmý:<br />
- Kirli pansumaný son katý býrakarak açýlýr.<br />
- Kirli pansuman materyalleri ortamdan hemen uzaklaþtýrýlýr.<br />
- Steril eldiven giyilir.<br />
- Son kat pansumaný yavaþca, çok dikkatli greftli yerinden kaldýrmadan açýlýr.<br />
-Ýzotonik NaCl emdirilmiþ steril küçük pet ile greft bölgesindeki kan,<br />
sekresyon vb.atuþman yaparak temizlenir.<br />
- Greft üzerine epitelizasyonu bozmayan, enfeksiyonu önleyen örtü<br />
serilir.(tülle gress, bactigras, paranet vb.)<br />
- Steril gaz bezi serilir.<br />
- Steril pamuklu pet kapatýlýr.<br />
- Steril sargý; dýþtan içe, aþaðýdan yukarýya, dolaþýmý bozmayacak kadar sýký,<br />
daðýlmayacak kadar gevþek olarak sarýlýr.<br />
Donör alan bakýmý:<br />
- Kirli pansuman son katý kaldýrmadan açýlýr.<br />
- Kirli pansuman materyalleri ortamdan hemen uzaklaþtýrýlýr.<br />
- Steril eldiven giyilir.<br />
- Son kat pansumaný üzerinden steril gaz bezine emdirilmiþ povidon iyot (%10)<br />
ile atuþman yapýlýr. Ilýk kurutma makinasý ile kurutulur.<br />
- Yeniden povidon iyot (%10) ile atuþman yapýlýr, tekrar kurutulur. Bu iþleme<br />
son kat pansumaný iyot rengi alana ve kuruyana kadar devam edilir.<br />
- Son kat pansuman kendiliðinden ayrýlýnca (2–3 hafta) ,kurumayý önlemek için<br />
vazelin pomat sürülür.<br />
- Hastanýn alaný kaþýmasý engellenir, kaþýntýyý önleyici tedavi uygulanýr.<br />
- Ekstremitede donör alan yada greftlanmiþ bölge varsa hastayý mobilize<br />
etmeden elastik bandaj uygulanýr.<br />
126
KAYNAKLAR<br />
YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
1-Aksoy G, Kenan N.Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði. T.C Anadolu ÜniversitesiYayýnlarý<br />
Eskiþehir 1993;No565 S.126–141<br />
2-Alýþ H. , Kalaycý M.V, yanýk hastalarda beslenme desteði, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi<br />
dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />
4-Bekerecioðlu M, yanýk komplikasyonlarý cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel<br />
sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />
5-Burgess Molly C.Ýnitial Management of a Patient with Extensive Burn Injury. Nurs Clin<br />
North Ame 1991; vol:3 No:2 165–179<br />
6-Çetinkale O. Yanýkta Ýlk Yaklaþým. Acil Hekimlik Ýstanbul Üniversitesi CerrahpaþaTýp<br />
<strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu, Yayýn No:2 Ýstanbul 1997;S.225–269<br />
7-Çimen A, Erdine S, yanýk aðrýsý ve tedavisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel<br />
sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />
8-Dimic R, Alan, Sheehy PA. The Development of Burn Centers in North America J Burn<br />
Care Rehabilitation Birmingham, March- April 1993; vol:14:S.284–89<br />
9-Dolay K, yanýk patofizyolojisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel sayýsý cilt:<br />
3, sayý: 1, 2007 3-Arýncý A.öðrenciler Ýçin Yanýklar ve Tedavileri, Nobel týp kitabevleri, istanbul<br />
2000.<br />
10-Erol S, Yanýk Yarasý Bakýmý Ý.Ü.Cerrahpaþa týp fakültesi sürekli týp eðitimi etkinlikleri, cilt<br />
hastalýklarý ve <strong>yara</strong> bakým sempozyumu, istanbul, 20<br />
11-Salmanyeli N, Baþar Y, yanýkta laboratuar deðiþiklikleri, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi<br />
dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />
12-Tompkins Denise. Burn Nursing, Total Burn Care, W.B. Saunders Company Ltd, 1996<br />
England, London. Chapter 54. S. 529–543.<br />
13-Yavuz M.:Özel Bölge Yanýklarý,Güncel Yanýk ve Güncel Yara bakým Tedavisi<br />
Sempozyumu,Yanýk ve Yara Bakým Kursu,23-24 nisan 2005,Adana<br />
127
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.129-143<br />
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
GATA Haydarpaþa Eðt. ve Arþ. Hast.<br />
Enf.Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />
GÝRÝÞ<br />
Yanýk bir canlýnýn karþýlaþabileceði en ciddi travmalardan biridir. Her yýl ABD'<br />
de ölüme neden olan ani kazalar içinde üçüncü sýrada yer almaktadýr (1, 2).<br />
Yaklaþýk olarak her yýl bir milyonun üstünde insan yanýk ile karþýlaþmakta ve<br />
bunlarýn 1/3'ü hastane þartlarýnda tedavi olmaktadýr (1, 3). Yanýklarýn çoðu<br />
hastanede yatmayý gerektirmemiþ olsa dahi yanýk nedeniyle hastane ortamýnda<br />
bulunan hastalar baþta infeksiyonlar olmak üzere her türlü komplikasyonlara<br />
maruz kalmakta, bu nedenle yüksek mortalite ve morbidite ile karþýlaþýlmaktadýr.<br />
Sýnýflama<br />
The Amercan Burn Association (ABA) yanýklarý geniþlik ve derinliklerine gore<br />
küçük, orta ve major yanýklar olarak sýnýflamýþtýr. Major yanýklar ciddi klinik tablo<br />
ile mortalite ve morbiditesi daha yüksek olan grubu oluþturur. Daha uzun süreli<br />
hastanede yatýþ, cerrahi gereklilik bunlarda daha fazladýr.<br />
Geleneksel birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede yanýk sýnýflamasý<br />
cerrahi giriþimlerin gerekliliði nedeniyle son dönemlerde yerini baþka bir<br />
sýnýflama yöntemine býrakmýþtýr. Bugün daha fazla kullanýlan sýnýflama modelinde<br />
yanýklar yüzeyel, parsiyel yüzeyel, derin tutulumlu ve tam kat yanýk olarak dört<br />
kýsýmda sýnýflandýrýlmaktadýr (2). Dördüncü derece yanýk terminolojisi<br />
günümüzde çok ciddi olan yanýklý hastalar için halen kullanýlmaktadýr. Yüzeyel<br />
yanýk yalnýzca epidermis tabakasýnýn tutulduðu yanýk modelidir. Bu yanýk dokusu<br />
genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve zemini ýslaktýr. Çoðunlukla yanýk dokusunda bül<br />
geliþimi söz konusudur. Bu tip yanýklar genellikle ilk altý gün içinde herhangi bir<br />
skar dokusu býrakmaksýzýn kendiliðinden iyileþirler. Parsiyel yüzeyel doku<br />
tutulumlu yanýklarda hem epidermis hem de dermis tabakasanýn yüzeyel kýsmý<br />
tutulmuþtur. Bu yanýk genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve ýslak olup, mevcut büller basýnç<br />
129
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
uygulandýðýnda kolayca patlayabilir. Bunlar 7-21 gün arasýnda iyileþme gösterir ve<br />
genellikle skar dokusu býrakmazlar. Bununla birlikte bazen pigmentasyon<br />
görülebilir. Derin tutulumlu yanýk dokusunda tutulum epidermis ile birlikte<br />
dermisin derin tabakasýna kadar hemen her iki katý da etkiler. Bu yanýklar ancak<br />
basýnç oluþturulduðunda aðrýya neden olurlar. Bunlarda bulunan büller çoðunlukla<br />
kendiliðinden patlar, <strong>yara</strong> yüzeyi ýslak ya da hafif kuru olabilir, renk beyaz ve<br />
kýrmýzý arasýnda deðiþkenlik gösterir. Basýnç uygulandýðýnda beyazlama<br />
görülmez. Çoðunlukla iyileþme süreci 21 günün üzerinde olup skar dokusu<br />
beklenen bir durumdur. Tam kat yanýk dokusunun tanýmlanmasý genellikle zordur.<br />
Tam kat yanýklarda harabiyet dermisin tüm tabakalarýný içerecek þekilde uzanýr.<br />
Genellikle bunlar aðrýsýzdýr. Deri görünümü soluk beyaz renk ve gri renkten siyah<br />
renge kadar deðiþiklik gösterebilir. Genellikle aðrýsýzdýr. Deri kuru ve elastik<br />
özelliðini kaybetmiþ durumdadýr. Basýnç ile doku yüzeyinde beyazlama görülmez.<br />
Ciddi kontraktür geliþtirecek ölçüde skar dokusu geliþebilir. Kendiliðinden<br />
iyileþme genellikle mümkün deðildir. Dördüncü derece yanýklar da daha çok<br />
hayatý tehdit edecek ölçüde dermis altýndaki fasiya ve kas tabakasýný tutabilen<br />
yanýklardýr. Çoðu kez elektrik yanýklarý ile ortaya çýkar.<br />
Yanýk dokusunda fizyopatolojik sürecin devam ettiði üç zon bulunur. Bu zonlar<br />
yanýk sonrasýnda nekroz, skar dokusu ya da fonksiyonel dokunun geliþme sürecini<br />
belirler. Bu zonlar tedaviye yanýtýn en iyi deðerlendirildiði zonlar olarak kabul<br />
edilir. Bunlar nekroz zonu, staz zonu ve bir hiperemi zonudur (4). Yetersiz kan<br />
akýmý staz zonunun nekrotik dokuya dönüþümünü kolaylaþtýrýr. Doku yýkýmýný<br />
belirleyen faktörler arasýnda yetersiz kan akýmý sonucu devam eden düþük oksijen<br />
saturasyonu, inflamatuar aktivite artýþý ve kontrol edilemeyen apopitoz bulunur.<br />
Yeterli sývý resüstasyonu ve uygun tedavi ile staz zonu çoðu kez kurtarýlýr. Staz<br />
zonu yerine hücrelerin iþlev gördüðü canlý ve fonksiyonel doku kazanýlmýþ olur.<br />
Yanýk tedavisinde asýl amaç staz zonunun kurtarýlmasý ve fonksiyonel dokunun<br />
artýrýlmasýdýr. Yanýk travmasýnýn ilk günlerinde çoðu kez bu sýnýflama yapýlamaz.<br />
Gerçek sýnýflama için yaklaþýk üç haftalýk bir sürenin geçmesi öngörülmektedir (2,<br />
5).<br />
Yanýk alanýnda ince deri yapýsýna sahip olan bölgeler, özellikle alýn derisi, iç<br />
kalça ve perine bölgesi ile kulaklar yanýk açýsýndan mevcut görünümlerine gore<br />
daha derin hasara sahip olabilirler (5). Bunu en iyi deðerlendirmenin yolu, derin<br />
olmadýðý düþünülen bu bölgedeki yanýk alanýnýn komþu alanlarda daha derin doku<br />
tutulumuyla devam etmesidir (6). Beþ yaþýn altýndaki çocuklar ile 55 yaþýn üstünde<br />
bulunanlar derin yanýklar açýsýndan daha duyarlýdýrlar (5, 6).<br />
Yanýk Alanýnýn Büyüklüðü<br />
Yanýk alaný tedavinin belirlenmesi açýsýndan önemli bir belirteçtir. Yanýk<br />
alanýnýn geniþliði etkilenen bölgenin tüm vücut alanýna göre yüzdesi olarak<br />
130
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
hesaplanýr. Yanýk alanýnýn hesaplanmasý için çeþitli metodlar geliþtirilmiþtir.<br />
Bunlardan en fazla kabul göreni Lund ve Browder tarafýndan geliþtirilmiþ olan<br />
çizelgedir. Yetiþkinlerde yanýk yüzdesinin hesaplanmasýnda kabul gören bir baþka<br />
metod da “Dokuzlar Kuralý”dýr (7). Her bir bacak %18, her bir kol da %9 oranýnda<br />
bir alan iþgal etmektedir. Ön gövde %18, arka gövde %18 ve baþ %9'luk bir alan<br />
içerir. Gerek Lund ve Browder skalasý gerek Dokuzlar kuralýna göre alan<br />
hesaplamasý arasýnda çok önemli bir farklýlýk bulunmamaktadýr. Pratik olmasý,<br />
kolay akýlda kalmasý nedeniyle birçok merkez tarafýndan en sýk kullanýlan bu<br />
yöntemler yanýk hastalarýnda ilk muayene esnasýnda tamamlanmalý ve tedavi<br />
protokolleri bu doðrultuda belirlenmelidir.<br />
Küçük veya yamalý yanýklarda Avuç içi Ölçüm yöntemi tercih edilir. Bu<br />
yöntemde avuç içi vücut yüzeyinin kabaca %1'i olarak kabul edilir. Ancak çok<br />
daha gerçekçi bir yaklaþýmla bu oranýn %0.4 olduðu, tüm elin de %0.8 olduðu<br />
tahmin edilmektedir (8). Bu ölçüm sonuçlarý hastanýn nerede ve ne þekilde tedavi<br />
görmesi gerektiðini ve ciddiyetini ortaya koyan önemli göstergelerden biridir.<br />
Ýlk Yaklaþým<br />
Ciddi yanýklý hastalarda ilk yaklaþým travma resüstasyonunun saðlanmasý ile<br />
yapýlýr. Bu amaçla öncelikli olarak solunum ve dolaþým desteði saðlanmalýdýr. Aðýr<br />
inhalasyon yanýðý olanlar, akut solunum yetmezliði geliþmiþ olanlar ya da travma<br />
sonucunda ciddi kardiyovasküler kollaps geliþen hastalarda yanýk derecesine<br />
bakýlmaksýzýn öncelikli olarak hayat kurtarýcý müdahalelerin yapýlmasý ve daha<br />
sonra yanýk üzerine odaklanýlmasý gerekmektedir. Sýcak ya da yanýklý giysiler<br />
derhal vücut yüzeyinden uzaklaþtýrýlmalýdýr. Bulgular major yanýk kriterlerine<br />
uygun ise hasta derhal bir yanýk ünitesine alýnmalýdýr. Yanýk hastalarýnda<br />
karþýlaþýlan yanýk travmasýnýn ardýndan doku düzeyinde travmanýn aðýr tahripleri<br />
sonradan da devam edeceðinden dikkatli olunmalý ve bu hastalar kritik hasta grubu<br />
olarak deðerlendirilmelidir.<br />
Havayolu Deðerlendirilmesi<br />
Akut solunum yolu yetmezlik sendromu gibi hastalarda mekanik ventilasyon<br />
ve benzer yaklaþýmlarýn uygulanmasýna karþýn, inhalasyon travmalarý yanýk<br />
hastalarýnda en önemli mortalite nedeni olarak kabul edilmektedir (1). Ýnhalasyon<br />
yanýðý yanýk alanýnýn geniþlemesine paralel olarak giderek artýþ gösterir. Yanýk<br />
alanýnýn %70 ve üzerine çýkmasý durumunda hastalarýn yaklaþýk 2/3'ünde<br />
inhalasyon yanýðý gözlenir (7). Hava yolunun deðerlendirilmesinde klinisyenler<br />
hastayý sýrtüstü yatýrmalý ve baþý servikal bölgeden süpin pozisyonuna<br />
getirmelidir.<br />
Major yanýklý hastalarda hava yolunun açýk kalmasý ve oksijen desteði son<br />
derece önemlidir. Yanýk travmasýna baðlý üst solunum yolunda geliþebilecek bir<br />
ödem önemli bir sorun teþkil eder ve erken dönemde ciddi solunum yetmezliði<br />
tablosu ortaya çýkar. Sigara içen hastalarda ortaya çýkan bulgular yanýk derecesine<br />
131
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
gore artan oranlarda tam hava yolu obstrüksiyonuna kadar gidebilen ve ani beliren<br />
sorunlar oluþturur (9).Sývý replasmaný bazen laryngeal þiþmeyi artýrabilir ve<br />
endotrakeal entübasyonu güçleþtirebilir. Bu nedenle entübasyon ciddi inhalasyon<br />
injürisi bulunan ya da akut solunum yolu yetmezlik sendromu geliþebileceði<br />
düþünülen ya da geliþen hastalarda ertelenmemeli derhal gerçekleþtirilmelidir.<br />
Entübasyon yanýk ünitesine transferi gereken birçok hastaya transfer öncesi<br />
uygulanmasý gereken bir yaklaþýmdýr. Süksinilkolin ciddi yanýk sonrasý entübe<br />
edilen hastalarda ilk 72 saat boyunca kullanýlabilir ancak ciddi hiperkalemi riski<br />
nedeniyle daha uzun süreli kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr. Entübe edilen hastalarýn<br />
önemli bir bölümünde akut solunum yetmezliði sendromu geliþmektedir.<br />
Ciddi inhalasyon yanýklarýnda semptomlar ile entübasyonu gerektiren bulgular<br />
arasýnda þiddetli ve devamlýlýk gösteren öksürüðün bulunmasý, solunum yolunda<br />
geliþen darlýklar, vizing ve boyunda derin fasiyal ya da tam kat yanýk durumlarýdýr.<br />
Bunun dýþýnda aðýz ya da burunda geliþen ciddi yanýk durumlarý, orofarenk ödemi,<br />
mental yapýnýn bozulmasý, ya da buna neden olan madde ve alkol baðýmlýlýðý,<br />
solunum yetmezliði bulgularý, hipoksi ve hiperkapni geliþimidir. Sýcak gazlarla<br />
geliþen inhalasyon yanýklarýnda genellikle vokal kordlar etkilenir ve çoðu kez<br />
ödem geliþir.<br />
Alev yanýklarý sýklýkla yüzü etkiler ancak bazen hava yolu da etkilenir.<br />
Bunlarda inhalasyon yanýklarýndan farklý olarak iyileþme süreci genellikle uzun<br />
surer. Alev yanýklarýnda iyileþme sürecinin uzun sürmesi, doku bütünlüðünün<br />
daha fazla bozulmasý ve lokal immün sistemin daha fazla tahrip olmasý infeksiyon<br />
olasýlýðýný artýrýr.<br />
Baþlangýç bulgularý çoðu kez yanlýþlýkla normal gibi deðerlendirilse de<br />
inhalasyon yanýklý hastalarda mümkün olduðunca akciðer fonksiyonlarý<br />
araþtýrýlmalýdýr (9). Bu fonksiyonlar içinde arteriyal kan gazý ve akciðer grafisi<br />
bulunur. Eðer elde edilebilirse ekspiryum akým hýzý alýnmalý, tekrarlayan arteriyal<br />
kan gazý ile akciðer kapasitesinde bir azalma olup olmadýðý araþtýrýlmalýdýr. Tidal<br />
CO2 volüm takibi kapnometri ya da kapnografi ile saðlanmalý, solunum iþlevleri<br />
ve resüstasyonun etkinliði araþtýrýlmalýdýr. Mümkün olduðu taktirde geniþ hava<br />
yolu <strong>yara</strong>lanmalarýnda entübasyona yardýmcý olacak þekilde fiberoptik<br />
laringoskop ve bronkoskop kullanýmý tercih edilmelidir (9). Kalp fonksiyonlarýnýn<br />
takibi için EKG iyi bir göstergedir. Ýnhalasyon yanýklý hastalarda en ciddi sorun<br />
solunum yetmezliðinin geliþmesidir. Bunu akciðer infeksiyonlarý izler. Ýnhalasyon<br />
yanýklý hastalarda geliþebilecek akciðer infeksiyonlarýnda çoðu kez mortalite<br />
yüksektir. Uygulanan antibakteriyel tedavi geniþ spektrumlu olmalý, tedavi takibi<br />
O2 ve CO2 saturasyon takibi, akciðer grafisi, BAL ya da endotrakeal aspirat<br />
materyalinin izlenmesi ile yapýlýr. Hastalarda ateþ ve inflamasyon parametreleri<br />
herzaman yol gösterici olmayabilir.<br />
132
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
Tedavi<br />
Oksijen desteði ve hava yolunun korunmasý inhalasyon yanýklarýnda en önemli<br />
köþe taþlarýdýr. Albuterol gibi bronkodilatatörler ayrýca bronkospazm geliþtiðinde<br />
kullanýlabilir. Bununla birlikte kortikosteroidler bakteri infeksiyonlarýnýn artýþý<br />
açýsýndan risk teþkil ederler ve bu nedenle kullanýlmamalýdýr (9).<br />
Sývý desteði ciddi yanýklý hastalarda kritik bir öneme sahip olmakla birlikte, sývý<br />
desteði aþýrý sývý yüklenmesi nedeniyle geliþebilecek olan akciðer ödemi<br />
ataklarýndan korunmak amacýyla dikkatle takip edilmelidir. Bazý araþtýrmacýlar<br />
pulmoner ödem ve sývý desteði arasýndaki iliþkiyi halen sorgulamaktadýrlar (10).<br />
Ancak uygun ve kontrollü yapýlan sývý desteðinin infeksiyonlara karþý bir önlem<br />
olabileceði, akciðerin fonksiyonel sürecine katký saðlayabileceði, hastalarýn daha<br />
rahat sekresyon atabileceði unutulmamalýdýr.<br />
Mekanik ventilasyonun gerekli olduðu durumlarda, ventilatörle iliþkili akciðer<br />
travmasýnýn önüne geçebilmek amacýyla tidal volüm düþük tutulmalý ve hava yolu<br />
basýncý azaltýlmalýdýr. Bu durum klinik bulgularýn da olumlu seyretmesi açýsýndan<br />
önemlidir (11/12). Solunum asidozunun çeþitli derecelerinde düþük hava yolu<br />
basýncý gerekebilir. Diðer ventilator stratejileri arasýnda yüksek sýklýkta<br />
ventilasyon ve solunum fizyoterapisi bulunur, ancak bunlar yanýk hastalarýnda<br />
yeterince çalýþýlmamýþtýr (11-13). Yanýk hastalarýnda entübasyona baðlý<br />
geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý riski normal hastalara oranla daha fazla<br />
olabilir. Özellikle inhalasyon yanýklarýnda lokal savunma sisteminde ortaya çýkan<br />
bozukluklar, vasküler harabiyet ve ilaç farmakodinamiðinde görülen sorunlar<br />
çoðu kez ciddi infeksiyon tablolarýna zemin hazýrlar. Hastalarda ventilasyonun iyi<br />
saðlanmasý en temel tedavi yaklaþýmýdýr.<br />
Yanýk Hastalarýnda Sürveyans ve Ýzlem<br />
Yanýk hastalarýnda uygulanan acil müdahale sonrasýnda, ciddi bir sürveyans<br />
programý düzenlenmelidir. Sürveyans hastanýn acil müdahalesinin ardýndan<br />
uygulanan ayrýntýlý bir fizik muayene ve laboratuar araþtýrmalarý ile baþlar. Fizik<br />
muayenede çoðu kez acil müdahale esnasýnda gözden kaçabilen korneal abazyon<br />
ve perineal travmalar da araþtýrýlýr. Sürveyans takibinde öncelikli olarak hastalarýn<br />
yanýk ile ilgili bütün açýklayýcý bilgileri kayýt altýna alýnýr. Bunlar içinde yanýk türü,<br />
yanýk yüzdesi, yanýk oluþ þekli, zamaný, hastaneye ulaþým süresi, daha önce almýþ<br />
olduðu tedaviler, tedavi kurumlarý, altta yatan baþka hastalýklar, yanýk ile ilgili<br />
bilinen risk faktörleri ile ayrýntýlý laboratuar tetkikleri planlanýr. Hastalarda gözle<br />
görünür yanýk alanlarý dýþýnda baþka alanlarýn da yanýk travmasýndan etkilenme<br />
derecesi araþtýrýlýr. Yanýk travmasý oluþ süreci dýþýnda tüm sistemlerde ortaya çýkan<br />
sürekli bir katabolik etki ve yýkýma neden olmasýndan dolayý sürveyans boyunca<br />
hastada geliþebilecek deðiþiklikler de dikkatle izlenmelidir. Ýnhalasyon yanýklý bir<br />
hastada geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý yakýndan izlenir. Major yanýklý<br />
hastalarda yanýk <strong>yara</strong> infeksiyonlarý ve beraberinde kan dolaþým sistemi<br />
133
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
infeksiyonlarý daha sýk beklenen bir komplikasyondur.<br />
Sürveyansda dikkat edilmesi gereken bir önemli nokta da hastalarda pansuman<br />
esnasýnda mümkün olduðunca yakýndan izlemek ve epitelizasyon geliþimini takip<br />
etmektir. Epitelizasyon yanýk hastalarýnda olumlu bir geliþmedir. Epitelizasyonun<br />
bozulmasý öncelikli olarak renk deðiþikliði ile baþlar. Ayný durum greft ve flep<br />
aktarýmlarý sonucunda da görülür. Renk canlýlýðýnýn kaybý, soluk gri görünüm<br />
çoðu kez yaklaþan bir infeksiyonun habercisi olabilir. Hastalarda kültür alýmý<br />
mümkün olmasa dahi þüphe duyulan hastalara antibakteriyel tedavi<br />
geciktirilmeden baþlanmalýdýr. Hastalarda ateþ çoðu kez yüksek olarak devam<br />
eder. Doku rejenerasyonu boyunca yüksek olarak devam eden ateþ infeksiyon dýþý<br />
inflamasyona baðlý olarak yanýltýcý olabilir. Yanýk hastalarýnda tek baþýna ateþ<br />
varlýðý antibiyotik baþlamayý gerektiren bir bulgu deðildir. Mümkün olduðunca<br />
antibiyotik tedavisi için geçerli nedenleri ortaya koymak gerekmektedir.<br />
Geniþ yanýklý hastalar, deðiþen nötrofil aktiviteleri, T lenfosit fonksiyon<br />
bozukluklarý ve sitokin üretiminin bozulmasý nedeniyle immünosupressif<br />
durumda bulunurlar (14-16). Yanýk eskar dokusuna bakteri kolonizasyonu<br />
kaçýnýlmaz gibi görünmektedir. Yanýk ayrýca doku invazyonu açýsýndan<br />
bakterilerin dermis ve fibröz septa aracýlýðýyla lenfatiklere geçiþi açýsýndan önemli<br />
bariyerleri de tahrip eder. Ýnvazyon geliþtiði durumda, mikroorganizmalar<br />
özellikle nekrotik dokularda prolifere olabilir ve sekonder bakteremi oluþturarak<br />
kan damarlarýna saldýrabilir. Özellikle inhalasyon yanýklý hastalarda infeksiyonlar<br />
açýsýndan organizma tam olarak savunmasýz bir durumda kalýr. Bu nedenle<br />
infeksiyonlara yönelik kemoproflaksi immün sistemi düþük yaþ grubu hastalar (65 yaþ) ve inhalasyon yanýklý hastalarda kullanýlabilir. Bunlarýn dýþýnda<br />
proflaktik antibiyotik kullaným endikasyonu yanýk hastalarýnda yoktur.<br />
Yanýk hastalarýnda sürveyans boyunca beslenme durumu, kan transfüzyon<br />
sýklýðý takip edilir. Hastalarda ateþ yüksekliðinden ziyade günlük ateþ seyri daha<br />
önemlidir. Ateþin birkaç diziyem ya da bir iki derece yüksek olmasý fazla anlam<br />
ifade etmeyebilir. Ancak ateþ seyrinde görülen deðiþim daha önemlidir. Ateþ<br />
özellikle pansuman sonrasýnda artýþ gösterebilir. Ateþin transfüzyonla da iliþkisi<br />
olabilir. Bunlarýn dýþýnda solunum fonksiyonlarý, nabýz ve tansiyon özellikleri iyi<br />
takip edilmelidir. Haftada iki kez pansuman esnasýnda rutin <strong>yara</strong> yüzeyi ve derin<br />
dokudan kültür örnekleri alýnmalýdýr. Bu kültürler tarama amaçlý yapýlýr.<br />
Sürveyans esnasýnda yalnýzca hasta ile deðil ayný zamanda hastanýn çevresi ve<br />
tedavi alanlarý da yakýndan denetlenmelidir. Bunlar arasýnda hasta odasýnýn<br />
temizliði, çöp kovalarý, lavabo ve banyo temizliði, odaya giren personel ve hasta<br />
ile birebir ilgilenen saðlýk personelinin hastaya yaklaþýmlarý, asepsi antisepsi<br />
kurallarýna uyumu dikkatle izlenir. Ýnfeksiyon kontrol önlemlerinin kesintisiz<br />
uygulanmasý için gerekli her türlü tedbir alýnmalý ve her sürveyans esnasýnda bu<br />
durum özellikle takip edilmelidir. Hastalarýn pansuman odalarý, yýkama tanklarý,<br />
134
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
duþ sistemleri ve diðer sistemler infeksiyon bulaþýnda kaynak rolü<br />
oynayabileceðinden dikkatle takip edilmelidir. Pansuman aralarýnda yýkama<br />
tanklarý ve pansuman odasýnýn temizlik ve dezenfeksiyonunun yeterince yapýlmýþ<br />
olmasý saðlanmalýdýr. Hastalara uygulanan izolasyon önlemlerinin kesintisiz<br />
uygulandýðýndan emin olunmalýdýr.<br />
Laboratuar<br />
Ciddi yanýk hastalarýnda laboratuar testleri arasýnda tam kan sayýmý,<br />
elektrolitler, kan üre nitrojeni, kreatinin, glukoz, venöz kan gazý ve<br />
karboksihemoglobin düzeyleri, arteriyel kan gazý, akciðer grafisi ve EKG<br />
bulunmalýdýr. Özellikle nedeni açýklanamayan ciddi laktik asidoz durumlarýnda<br />
siyanid düzeyleri <strong>yara</strong>rlý olmaktadýr. Ciddi travmalý hastalarýn herbirinin kan<br />
grubu tayini ve cross-match testi transfüzyon öncesi mutlaka araþtýrýlmalýdýr.<br />
Diðer laboratuar testleri arasýnda kas, kardiyak veya organ travmasýna açýklýk<br />
getirebilecek idrar myoglobin düzeyi ve serum kreatinin kinaz düzeyi ile serum<br />
laktat düzeyi bulunmaktadýr. Hastalarda kolay infeksiyon ve sepsis geliþim riski<br />
bulunabilir. Bu nedenle þüpheli durumlarda kan kültürleri alýnýr. Kan kültürü için<br />
mümkün olduðunca yanýk alanýnýn uzaðýndaki bir damar yolu tercih edilmelidir.<br />
Yanýk derinliði yüzeyel dokularýn da altýna ulaþýrsa o durumda tetanus<br />
proflaksisi tekrarlanmalýdýr. Daha önceden hiçbir primer immünizasyon almamýþ<br />
olan hastalara aþý ile birlikte tetanus immunoglobulin uygulanmalýdýr (17).<br />
Antibiyotikler<br />
Tüm yüzeyel yanýk dýþý olgular için topikal antibiyotikler kullanýlmalýdýr.<br />
Yanýk merkezinde hastalarýn yanýk alanýna antibiyotik ve kuru temiz örtüler<br />
uygulanýr. Bu uygulama tercihen hastalarýn yanýk ünitelerine gecikme gibi bir<br />
riskleri göz önüne alýnarak acil servisde baþlatýlmalýdýr. Blister geliþen yanýk<br />
hastalarýnda en iyi tedavinin ne olacaðý tam olarak bilinmemektedir. Bütünlüðü<br />
bozuk olan blisterlere sahip kýsmi tam kat yanýklarda topikal antibiyotikler<br />
uygulanmalýdýr. Topikal antibiyotik uygulamasý <strong>yara</strong> epitelizasyonu tam olarak<br />
saðlanana kadar sürdürülmelidir. Proflaktik intravenöz antibiyotik kullanýmýnýn<br />
herhangi bir rolü bulunmamaktadýr.<br />
Topikal antibiyotik seçimi, tedavinin acil servis içinde baþlatýlacak olmasý<br />
durumunda yanýk ünitesi protokolüne gore yapýlýr. Klasik olarak gümüþ<br />
sülfadiyazin (GSD) infeksiyonun önlenmesi açýsýndan tercih edilir. Bu preparat<br />
sülfanamid aþýrý duyarlýlýðý nedeniyle aðýz ve göz ile temasýndan uzak tutulmalýdýr.<br />
Ayrýca gebe kadýn, yeni doðanlar ve süt anneler için de risklidir (18). Basitrasin bu<br />
hastalar için iyi bir alternatif topikal antibiyotiktir. Polimiksin B, Neomisin gibi<br />
üçlü antibiyotikler de ayrýca kullanýlabilmektedir. Düþük maliyetinden dolayý,<br />
kýsmi yüzeyel yanýklarýn tedavisinde basitrasin GSD'e oranla daha fazla tercih<br />
edilmektedir (19). Basitrasin ve GSD arasýnda karþýlaþtýrmayý ön plana çýkaran<br />
135
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
herhangi bir çalýþma bugüne kadar yapýlmamýþtýr.<br />
Topikal antibiyotikler yanýk hastalarýnýn erken döneminde derhal baþlatýlýr.<br />
Topikal antibiyotikler sistemik antibiyotiklerin kullaným gerekçelerini ortadan<br />
kaldýrýr. Hastalarda epitelizasyonu artýrýr ve infeksiyon geliþimini önler. Bazý<br />
durumlarda kolonize olan bakteriler topikal antibiyotiklere karþý dirençli<br />
olabilirler. Bu nedenle topikal antibiyotiklerin dönüþümlü kullanýlmasý ve geniþ<br />
spektrum içerenlerin tercih edilmesi önerilmektedir. Bunlar içinde gümüþ preparat<br />
içerenler etkinlik olarak diðer ajanlara oranla daha üstün olarak bilinir.<br />
Yara Bakýmý<br />
Yanýk hastalarýnda ilk müdahale esnasýnda <strong>yara</strong> yüzeyi temizlenmelidir. Yanýk<br />
dokular ve elbise parçalarý ile diðer materyaller irrigasyon esnasýnda<br />
kaldýrýlmalýdýr (18). Toprak ve kirli materyaller soðuk su ve mineral yaðý ile<br />
oluþturulan karýþým uygulanarak kaldýrýlýr (18). Ancak mümkün olduðunca<br />
debritman yapýlmamalýdýr (5). Polimiksin B basitrasin çinko karýþýmý (Polysporin)<br />
yurt dýþýnda bu amaçla kullanýlan preparatlardandýr.<br />
Cilt antiseptikleri olarak kullanýlan birçok ajan bulunmaktadýr (örnek<br />
Hibiclens, Betadine). Bununla birlikte dezenfektanlar çoðu kez <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />
olumsuz etkileyebilmektedir (5). Sývý sabun ve su ile <strong>yara</strong>nýn yýkanmasý<br />
konusunda giderek artan bir eðilim bulunmaktadýr (2, 5, 20).<br />
Ýntravenöz opiyoidlere ek olarak, lokal ya da bölgesel anestezi þiddetli yanýk<br />
acýsýný önlemek amacýyla tercih edilebilir. Bununla birlikte yanýk yüzeyine<br />
yüzeyel ya da topical ajan uygulanýmýndan kaçýnmak gerekir (21). Yanýk yüzeyine<br />
uygulanabilecek topikal antibiyotikler dýþýnda cilt antiseptiklerinin kullanýmý<br />
mümkün olabilmektedir. Bunun dýþýnda baþka herhangi bir ajanýn kullanýmý<br />
infeksiyon geliþimi açýsýndan ciddi risk teþkil etmektedir. Özellikle ayaktan takip<br />
edilen hastalarýn halk arasýnda önerilen tedavi modellerinden vazgeçmeleri ve<br />
uygulamamalarý konusunda uyarýlmalarý gerekmektedir.<br />
Rüptüre olan büller kaldýrýlmalýdýr. Ancak temiz ve bütünlüðü bozulmamýþ<br />
olan büllerin kaldýrýlmasýna gerek yoktur. Büllere iðne aspirasyonundan<br />
infeksiyon geliþimine katkýda bulunacaðýndan mümkün olduðunca kaçýnýlmalýdýr<br />
(19, 20).<br />
Koruyucu Yara Örtüleri<br />
Süratle yanýk ünitesine transfer edilen yanýk hastalarýnda kuru temizlenmiþ bir<br />
örtü ile yanýk yüzeyi kapatýlýr, bunun dýþýnda baþka bir koruyucu giysi ya da<br />
donamýna gerek duyulmaz. Örtünün amacý ilk olarak hastayý topikal antibiyotikler<br />
kullanýlana kadar ortamda bulunan bakteri ve mikroorganizmalara karþý<br />
savunmasýz býrakmamaktýr.<br />
Steril gazlý örtüler de özellikle yanýk dokusu güzelce temizlendikten ve ince bir<br />
tabaka halinde antibiyotikler uygulandýktan sonra kapatmak amacýyla<br />
136
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
kullanýlabilir (21). Bu örtüler gevþek bandajlar þeklinde sarýlarak ya da gaz örtüler<br />
þeklinde gevþekçe hasta vücuduna örtülerek uygulanýr.<br />
Derin <strong>yara</strong>larda biyolojik vasýflý örtüler ya da bizmut emdirilmiþ gazlý bez<br />
kullanýmý gerekebilir. Bu durum özellikle çocuklarda önemli olup günde bir kez<br />
uygulamayý gerektirir. Günde bir kez uygulama özellikle pansuman deðiþimi<br />
esnasýnda ortaya çýkan aðrýnýn günde birkaç kez deðiþimine oranla daha tolere<br />
edilir bir avantaj sunar. Biyolojik örtüler düþük infeksiyon oranlarýna neden olur ve<br />
iyileþmeyi hýzlandýrýr. Aðrý kontrolü için nonsteroid antiinflamatuar ajanlar<br />
kullanýlabilir. Ancak herzaman hazýr halde bulma güçlüðü ve pahalý olmasý<br />
nedeniyle uygulanýmý daha zordur (22). Biyolojik örtü kullanýlacak ise, bu<br />
durumda ilk altý saat içinde uygulamak gerekmektedir. Baþlangýçtaki uygulamalar<br />
sonraki günlerde giderek daha uzun zaman aralýklarý ile yapýlabilir. Derinin<br />
epitelizasyonu ile bu örtülerin koruyuculuk yönündeki önemi giderek azalýr. Erken<br />
örtünün kaldýrýlma zorunluluðu ancak cerrahi iþlem gerekliliði ya da infeksiyon<br />
nedeniyle olur (5).<br />
Acticoat , Biobrane®, and TransCyte® gibi çeþitli biyolojik örtüler parsiyel<br />
kat yanýklarýnda <strong>yara</strong>rlý olabilir. Basitrasin ya da GSD yerine biyolojik bir örtünün<br />
kullanýmý aðrýnýn azalmasý ve <strong>yara</strong> iyileþlmesi açýsýndan son derece <strong>yara</strong>rlýdýr (23,<br />
24). Moist exposed burn ointment (MEBO) Singapur'da kullanýlan alternatif bir<br />
tedavi yöntemi olup güncel tedaviye oranla aðrýyý azaltan ve iyileþme üzerine<br />
karþýlaþtýrýlabilir bir etkinlik ortaya koyabilen sonuçlara sahiptir. Ancak bu ajan ile<br />
ilgili yapýlmýþ olan çalýþmalar oldukça sýnýrlýdýr ve bu ajan ülkemizde<br />
bulunmamaktadýr (25, 26).<br />
Yanýk dokusunda ilk kolonize olan bakteriler çoðunlukla cilt florasýnda<br />
bulunan gram pozitif bakterilerdir. Bunlardan koagulaz negatif stafilokoklar ve<br />
S.aureus daha sýk sorumlu tutulur. Ýlerleyen günlerde hastane ve saðlýk kurumunda<br />
bulunan gram negatif bakteriler bu bakterilerin yerini alýr. Bunlar çoðu kez<br />
antibiyotiklere daha dirençli olan mikroorganizmalar olabilir. Bazen de bu<br />
bakteriler hastanýn kendi barsak florasýndan translokasyonla yanýk alanýna geçiþ<br />
yapabilirler. Ýnvazyon özellikleri yüksek olan ve kolay antibiyotik direnci<br />
geliþtirebilen gram negatif nonfermentatif bakterilerden Pseudomonaslar ve<br />
Acinetobacter türleri ciddi infeksiyonlara neden olabilirler. Bu nedenle<br />
uygulanacak topikal antibakteriyel ajanlarýn bu etkenleri uygulama dönemleri de<br />
göz önüne alýnarak etki spektrumu içerisinde kapsamasý gerekmektedir.<br />
Eskar dokusunun solunum yapmayý engellemesi ve mekanik konstrüksiyon<br />
oluþturmasý durumunda boyun ya da göðüs üzerine eskaratomi gerekebilir.<br />
Eskaratomi esnasýnda çevre dokulara ve altta yatan dokuya zarar vermemek<br />
gerekir (27).<br />
Ödem konstrüksiyona ve distal iskemiye neden olacak ise çevrese l tam kat<br />
137
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
yanýk oluþturan modeller için yaygýn dekompressif eskaratomi gerekli olabilir.<br />
Eskaratominin yapýlma zamaný ile ilgili çok çeþitli klavuzlar yayýnlanmýþ olup<br />
birçoðu <strong>yara</strong>da konstrüksiyon bulgularýnýn olup olmamasýný kriter olarak almakta<br />
ve distal perfüzyonu asýl belirleyici olarak görmektedir. Konstrüktif bölgede<br />
þiþliðin ortaya çýkmasý çoðu kez sývý replasmanýnýn artýþýna paralel olarak ortaya<br />
çýkar. Bu durum dýþýnda eskaratomi çoðu kez gerekli olmayabilir. Eskaratomide<br />
yalnýzca esker dokusu insizyonu yapýlýrken, fasiyotomide ise fasiyal tabakalarýn<br />
tümüne insizyon uygulanýr ve buda kompartman sendromuna neden olabilir.<br />
Termal yanýk travmasýna baðlý þoklar Curling's Ülseri olarak adlandýrýlan<br />
ülserlere, gastrik distansiyona ve aspirasyona neden olan mezenterik<br />
vazokonstrüksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle yanýk alaný %20 ve üzerinde<br />
bulunan olgulara bir nazogastrik tüp yerleþtirmek gereklidir (28). Gastrik asit<br />
seviyesini azaltmak amacýyla ilaç kullanan hastalarda risk daha büyüktür.<br />
Erken dönemde enteral beslemenin baþlatýlmasý (ilk 24 saat içinde) yanýk<br />
travmasýnýn oluþturduðu katabolik etkinin önüne geçilmesi açýsýndan önemlidir<br />
(27). Aþýrý besleme erken iyileþmeye katkýda bulunmaz ve vücut kitle indeksini<br />
artýrýr. Aksine vücut yað seviyesinin artýþýndan yanýk hastalarýnda kaçýnmak<br />
gereklidir (29).<br />
Katabolik Yanýtýn Düzeltilmesi<br />
Major yanýklar hipermetabolik bir sürece neden olur. Bu süreç <strong>yara</strong><br />
iyileþmesini olumsuz etkileyen, kas kaybý ve katabolizmasýný artýran, hepatik<br />
fonksiyon bozukluklarýna neden olan ve en önemlisi de immünsupresyona yol<br />
açan bir özellik oluþturur. Glisemi kontrolü ve beta blokaj gibi çeþitli tedavi<br />
yöntemleri bu hipermetabolik zeminin dengelenmesi için kullanýlýr (30). Glisemi<br />
kontrolünde ciddi yanýklý hastalara mümkün olduðu kadar erken dönemde insulin<br />
kullanýmý önerilir. Erken dönemde insulin kullanýmý ile gliseminin sýký kontrolü<br />
erken iyileþme ve katabolik sürecin kontrolü açýsýndan son derece <strong>yara</strong>rlýdýr. Az<br />
sayýda yapýlmýþ olan prospektif çalýþmalarda randomize seçilmiþ olan yanýk<br />
hastalarýna uygulanan devamlý insulin infüzyonu ile insulin almayan hastalara<br />
oranla glisemi düzeyinin 100-140 mg/dL arasýnda sürdürüldüðü, iyileþmenin daha<br />
iyi olduðu ve hastanede yatýþ sürelerinin daha kýsa olduðu bildirilmiþtir (31). Kritik<br />
hastalarda insulin infüzyon tedavisinin glisemi kontrolünü saðlamak üzere<br />
güvenilir ve etkin olduðu yönünde tasarlanmýþ çeþitli protokoller bulunmaktadýr<br />
(27). Ancak hipoglisemi ve hipokalami gibi sorunlara neden olmamak için hastalar<br />
iyi monitörize edilmelidir. Ýnsülin uygulanmasý bu hastalarda yalnýzca glisemi<br />
kontrolü için bir avantaj teþkil etmemektedir. Bunun dýþýnda baþta hücresel immün<br />
sistem ve nötrofil fonksiyonlarý olmak üzere immün sistemi de olumlu etkileyen<br />
sonuçlar doðurmaktadýr. Bu nedenle hastalarda geliþebilecek katabolik süreç iyi<br />
hesaplanmalý ve insülin infüzyonlarý planlanmalýdýr.<br />
138
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
Etkili beta blokajý ile kardiyak oksijen ihtiyacýný azaltan ve metabolizmayý<br />
düzenleyen bir etkinlik ortaya konur. Bu sayede katekolamin artýþýna baðlý ortaya<br />
çýkabilecek etki ortadan kaldýrýlýr. Katekolamin artýþý yanýk hastalarýnda<br />
inflamatuar aktivitenin sürekli yüksek olmasýný provake etmektedir. Bu durum bir<br />
taraftan infeksiyon geliþimi için uygun ortam teþkil eder, diðer taraftan da staz<br />
zonunun korunmasýný engelleyebilir. Hastalarda inflamatuar aktivitenin kontrol<br />
altýna alýnmasý epitelizasyon saðlanmasý açýsýndan da <strong>yara</strong>rlý olabilir. Ýlk yardým<br />
servisinde uygulanan tedavi konusunda belirsizlik varsa bile ciddi yanýklý<br />
hastalarda yanýk ünitesine kabul edildiðinde beta bloker tedavisinin planlanmasý<br />
gerekmektedir.<br />
Mortalite üzerinde beta blokerlerin etkinliðini tayin edecek çok geniþ<br />
randomize çalýþmalar yapýlmamýþ olmasýna raðmen çeþitli çalýþmalarda ciddi<br />
yanýklý hastalarda beta bloker kullanýmýný destekleyen görüþlerin bulunduðu<br />
bilinmektedir (32, 33). Bir çalýþmada 25 ciddi yanýklý çocuk hastada (>%40 total<br />
vücut alaný) propanolol ile kalp atým hýzlarýnda ortalama %20 azalma saglanmýþtýr<br />
(32). Kontrol grubu ile karþýlaþtýrýldýðýnda kalp atým sayýsý daha az olan çalýþma<br />
grubunda enerji gereksinimi daha az olmuþ ve bu hasta grubunda iyileþme daha<br />
hýzlý saðlanmýþtýr. Sonraki randomize çalýþmalarda da propanololün anabolik<br />
etkinliði yanýk hastalarýnda ortaya konmuþtur (33). Yetiþkin yanýk hastalarýnda<br />
uygulanan çeþitli retrospektif kohort çalýþmalarda yanýk dokusunda iyileþme ve<br />
mortalitenin azaltýlmasý ile beta bloker kullanýmý arasýnda güçlü bir iliþki<br />
saptanmýþtýr (34). Bunlarýn dýþýnda oxandrolone de kullanýlabilir. Bu ajan HIV<br />
hastalarýnda kas yýkýmý için kullanýlan anabolik bir steroiddir. Bu <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />
hýzlandýrýr ve plasebo ilaçlara oranla vücut kitlesinin korunmasýný saðlar,<br />
hastanede yatýþ süresini kýsaltýr (35). Bununla birlikte oxandrolone ile travmalý<br />
hastalarda mekanik ventilasyon ihtiyacýnýn arttýðý ve serum transaminaz<br />
düzeylerinin yükseldiði bildirilmiþtir (36). Bunlarýn dýþýnda çeþitli antioksidan<br />
ilaçlar (askorbik asit vs) da tedavi amacýyla kullanýlmýþtýr. Ancak bunlarýn etkinliði<br />
konusunda çok büyük kanýtlar elde edilememiþtir.<br />
American Burn Association's (ABA) kirterlerine gore major yanýk<br />
sýnýflamasýna uyan hastalar mutlaka bir yanýk ünitesine transfer edilmelidir. Orta<br />
derecede yanýklý hastalar intravenöz sývý tedavisi ve cerrahi tedavi amacýyla da<br />
yanýk ünitesine kabul edilirler.<br />
Parsiyal yanýk dokusu ile tam kat yanýk dokusunun baþlangýç döneniminde<br />
yeterince ayýrt edilememesi nedeniyle klinisyenler yanýk alanýnýn %3'den fazla<br />
olduðu derin doku yanýk alanýndan dolayý bu sýnýflamayý tam kat yanýk alaný lehine<br />
kullanabilirler. Ayaktan yanýk hastalarýn tedavi ve deðerlendirilmesi çoðu kez<br />
periyodik pansumanlar için hastalarýn merkeze davet edilmesini gerektirir. Bu<br />
davetler esnasýnda <strong>yara</strong> alaný dikkatlice deðerlendirilmelidir. Ýnfekte olan ve<br />
ayaktan durumu düzeltilemeyecek olan hastalar da yanýk merkezine yatýrýlarak<br />
139
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
tedavi edilirler. Hastalarýn yatarak tedavi görmeleri için kabul edilen ortak kiterler<br />
arasýnda inhalasyon yanýk þüphesinin bulunmasý önemli bir nedendir. Kesin ayrým<br />
için fiberoptik bronkoskopi ya da ksenon ventilasyon perfüzyon tarama önemli bir<br />
taný yöntemidir (7). Pulmoner fonksiyon bozukluklarý ölümlerin %75'inden daha<br />
fazlasýnda sorumlu tutulur (1). Sonradan ciddi solunum yetmezliði geliþen<br />
inhalasyon yanýklý hastalarýn baþlangýç deðerlendirilmesi normal olarak<br />
tanýmlanabilir. Karbonmonoksid zehirlenmesine maruz kalan hastalarýn baþlangýç<br />
tedavilerinde hiperbarik oksijen tedavisi gerekli olabilir (34). Orta derecede ve<br />
ciddi yanýklý hastalar dýþýnda çepeçevre parsiyel yanýklý hastalar ya da tam kat<br />
yanýk hastalarý da yatarak izlenir. Diabetik ya da yaþlý hastalar infeksiyon geliþimi<br />
açýsýndan büyük bir risk taþýrlar. Bu yüzden böyle hastalar hastane ortamýnda<br />
izlenmelidir. Yüksek voltajlý akýma maruz kalanlarda yatmasý gerekli olan diðer<br />
hastalar olup bunlarda çoðu kez anormal EKG bulgularý mevcuttur. Bu hastalarda<br />
nonspesifik ST-T deðiþiklikleri ortaya çýkar. Þüpheli madde baðýmlýlýðý bulunan<br />
yanýklý çocuklar da hospitalize edilirler.<br />
Mortalite<br />
Ciddi yanýklý hastalarda yaþam süresi özellikle 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan<br />
sonra hýzla artýþ göstermiþtir. Bunlarýn en önemli nedenleri arasýnda çok sayýda<br />
tedavi ajanlarýn ve metodlarýn geliþtirilmesi, etkin sývý desteðinin saðlanabilmesi,<br />
yanýk dokusunun erken eksizyonu, artan yoðun bakým desteði, nütrisyon ve<br />
topikal antibiyotik kullanýmý yer almaktadýr (37). Yatarak tedavi gören yanýk<br />
hastalarýnda bile yaþam süresi iyi bir bakým ve infeksiyon kontrolü ile %95'i<br />
geçmektedir (38). Bununla birlikte yanýk hastalarýnda mortalitenin ilk nedeninin<br />
infeksiyonlardan kaynaklandýðý unutulmamalýdýr.<br />
Yanýk ünitesinde yatan hastalarda artan mortalite ile iliþkili infeksiyon<br />
dýþýndaki diðer deðiþkenler çok sayýda çalýþmada incelenmiþtir. Yapýlan bir<br />
çalýþmada toplam 1665 olgu içinde ortalama yanýk alaný 14 ±20 % (Total Body<br />
Surface Area) ve ortalama yaþ 21± 20 gibi kriterler ölüm ile iliþkili olarak<br />
bulunmuþtur (38). Yaþý 60 ve üzerinde olan hastalar ile yanýk alaný %40 ve<br />
üzerinde olan hastalar ve inhalasyon yanýðý bulunanlar da mortalite riski yüksektir.<br />
ÖNERÝLER<br />
Ciddi yanýk hastalarý mortalite ve morbidite açýsýndan önemli bir riske sahiptir.<br />
Hastalarýn ilk resüsitasyon iþlemi mortalite ve morbiditeyi azaltabilir. Ciddi yanýk<br />
hastalarýnda ilk deðerlendirme son derece önemlidir. Hava yolu, solunum ve<br />
dolaþým sistemi mümkün olduðunca kýsa sürede deðerlendirilmelidir. Yanýk<br />
hastalarýnda önemli bir mortalite nedeni olduklarý için, solunum yetmezlik<br />
bulgularý, gaz ve sigara içimi kaynaklý yanýklar araþtýrýlmalýdýr. Baþlangýç<br />
deðerlendirmelerinde travmaya ait hiçbir bulgu olmamasýna karþýn, hiç<br />
beklenmeyen bir anda laryngeal ödem geliþebilir. Ýnhalasyon yanýklý bir hastada<br />
140
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
agressif hava yoluna yönelik giriþimler yapýlmalý ve entübasyon saðlanmalýdýr.<br />
Solunum yolu problemi yaþayan her hastada akciðer PA grafi, arteriyal kan gazý ve<br />
EKG istenmelidir. Yanýk derinliði ve geniþliði hastalarýn bakým ve tedavi<br />
protokolünün en önemli belirleyicileridir. Bunlarýn dýþýnda major yanýklý<br />
hastalarýn en erken dönemde yanýk servisine transfer edilmesi gerekmektedir.<br />
Gecikme hastalarýn mortalite ve morbiditesinde önemli bir artýþ nedeni olabilir.<br />
Yüz bölgesinden yanýk travmasýna uðrayan hastalar muhtemelen daha uzun sure<br />
hastanede yatmak zorunda kalýr. Bu hastalarýn her bir yanýk pansumanlarý<br />
esnasýnda ciddi aðrýlar duyduðu bilinmektedir. Bu nedenle tedavinin<br />
baþlangýcýnda hastalara etik olarak duyabileceði sancýlar konusunda bir açýklama<br />
yapýlmasý gerekir.<br />
Yanýk ve Þok<br />
Ciddi yanýklý hastalarýn fizyopatolojisinde vasküler kollaps sonucu geliþen þok<br />
tablosu da bulunmaktadýr. Hýzlý ve agrressif sývý desteði ve intravasküler volum<br />
desteðinin saðlanmasý, organ perfüzyonunun düzenlenmesi tedavi açýsýndan temel<br />
yaklaþýmlardýr. Sývý replasmaný için en çok önerilen sývý ringer laktat olup bunun<br />
Parkland Baxter formülüne gore hesaplanmasý gerekmektedir. Bu formüle gore,<br />
tedavinin ilk 24 saati için gereken sývý ihtiyacý her yanýk alanýnýn %'de deðeri için<br />
4mL / kg sývý verilmesidir. Yüzeyel yanýklar bu hesaplamanýn dýþýnda tutulur.<br />
Hesaplanan sývýnýn yarýsý ilk sekiz saat içinde uygulanmalýdýr. Geri kalaný ise kalan<br />
16 saate yayýlýr. Damariçi sývý resüstasyonu için infüzyon oraný kýsa sürede<br />
hesaplanmalý, derhal uygulanmalý ve gereksiz bir ödem tehlikesi yaþamamak için<br />
vasküler kollapsýn önüne geçilir geçilmez sývý replasmaný azaltýlmalýdýr. Ýdrar<br />
çýkýþýnýn kontrol altýnda tutulmasý için çok lümenli olmayan bir foley kateter<br />
kullanýlýr. Saatlik idrar çýkýþý yetiþkinde saatlik 0.5 mL/kg olarak sürdürülmelidir.<br />
Kalp hýzý, AKB, nabýz sayýsý, distal nabazanlarýn durumu, kapiler deðerlendirme,<br />
cilt turgor ve renk durumu gibi volüm ile ilgili deðerlendirme bulgularý ilk 24 saat<br />
için her saat yapýlmalýdýr. Periferik nabazanlarýn az olmasý yetersiz sývý<br />
desteðinden kaynaklanabilir. Venöz oksijen saturasyonunda azalma ve serum<br />
LDH düzeyindeki artýþ organ perfüzyonunun yeterli olmamasýndan kaynaklanýr.<br />
Sonuç olarak yanýk hastalarý multidisipliner yaklaþýmý gerektiren hasta<br />
grubudur. Bu hastalar acil servisten taburcu olana kadar her an yakýn takip edilmesi<br />
gereken hastalar olup, infeksiyon kontrolü tüm tedavi prosedürleri içinde öncelikli<br />
yerini almalý ve kesintisiz uygulanmalýdýr.<br />
141
Dr. Oral ÖNCÜL<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Brigham, PA, McLoughlin, E. Burn incidence and medical care use in the United States:<br />
estimates, trends, and data sources. J Burn Care Rehabil 1996; 17:95.<br />
2. Mertens, DM, Jenkins, ME, Warden, GD. Outpatient burn management. Nurs Clin North<br />
Am 1997; 32:343.<br />
3. American Burn Association: burn incidence fact sheet www.ameriburn.org (06.02.2005).<br />
4. Jackson, DM. [The diagnosis of the depth of burning.]. Br J Surg 1953; 40:588.<br />
5. Baxter, CR. Management of burn wounds. Dermatol Clin 1993; 11:709.<br />
6. Heimbach, D, Mann, R, Engrav, L. Evaluation of the burn wound. Management decisions.<br />
In: Total Burn Care, Herndon, D (Ed), WB Saunders, Philadelphia 1996. p.81.<br />
7. Monafo, WW. Initial management of burns. N Engl J Med 1996; 335:1581.<br />
8. Perry, RJ, Moore, CA, Morgan, BD, Plummer, DL. Determining the approximate area of a<br />
burn: an inconsistency investigated and re-evaluated. BMJ 1996; 312:1338.<br />
9. Miller, K, Chang, A. Acute inhalation injury. Emerg Med Clin North Am 2003; 21:533.<br />
10. Holm, C, Tegeler, J, Mayr, M, et al. Effect of crystalloid resuscitation and inhalation injury<br />
on extravascular lung water: clinical implications. Chest 2002; 121:1956.<br />
11. Ipaktchi, K, Arbabi, S. Advances in burn critical care. Crit Care Med 2006; 34:S239.<br />
12. Cioffi, WG Jr, Rue LW, 3rd, Graves, TA, et al. Prophylactic use of high-frequency<br />
percussive ventilation in patients with inhalation injury. Ann Surg 1991; 213:575.<br />
13. Cartotto, R, Ellis, S, Smith, T. Use of high-frequency oscillatory ventilation in burn<br />
patients. Crit Care Med 2005; 33:S175.<br />
14. Bjerknes, R, Vindenes, H, Laerum, OD. Altered neutrophil functions in patients with large<br />
burns. Blood Cells 1990; 16:127.<br />
15. Schwacha, MG, Ayala, A, Chaudry, IH. Insights into the role of gammadelta T lymphocytes<br />
in the immunopathogenic response to thermal injury. J Leukoc Biol 2000; 67:644.<br />
16. Peter, FW, Schuschke, DA, Barker, JH, et al. The effect of severe burn injury on<br />
proinflammatory cytokines and leukocyte behavior: Its modulation with granulocyte<br />
colony-stimulating factor. Burns 1999; 25:477.<br />
17. Karyoute, SM, Badran, IZ. Tetanus following a burn injury. Burns Incl Therm Inj 1988;<br />
14:241.<br />
18. Sheridan, RL, Hurford, WE, Kacmarek, RM, et al. Inhaled nitric oxide in burn patients<br />
with respiratory failure. J Trauma 1997; 42:629.<br />
19. Desai, MH, et al. Reduction in mortality in pediatric patients with inhalation injury with<br />
aerosolized heparin/N-acetylcystine [correction of acetylcystine] therapy. J Burn Care<br />
Rehabil 1998; 19:210.<br />
20. Murakami, K, Mcguire, R, Cox, RA, et al. Heparin nebulization attenuates acute lung<br />
injury in sepsis following smoke inhalation in sheep. Shock 2002; 18:236.<br />
21. Peate, WF. Outpatient management of burns. Am Fam Physician 1992; 45:1321.<br />
22. Clayton, MC, Solem, LD. No ice, no butter. Advice on management of burns for primary<br />
care physicians. Postgrad Med 1995; 97:151.<br />
23. Waitzman, AA, Neligan, PC. How to manage burns in primary care. Can Fam Physician<br />
1993; 39:2394.<br />
24. Martinez, S. Ambulatory management of burns in children. J Pediatr Health Care 1992;<br />
6:32.<br />
25. Schonfeld, N. Outpatient management of burns in children. Pediatr Emerg Care 1990;<br />
6:249.<br />
26. Barret, JP, Dziewulski, P, Ramzy, PI, et al. Biobrane versus 1% silver sulfadiazine in<br />
second-degree pediatric burns. Plast Reconstr Surg 2000; 105:62.<br />
142
YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />
27. Demling, RH, DeSanti, L. Management of partial thickness facial burns (comparison of<br />
topical antibiotics and bio-engineered skin substitutes). Burns 1999; 25:256.<br />
28. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. The role of alternative therapy in the management of<br />
partial thickness burns of the face--experience with the use of moist exposed burn ointment<br />
(MEBO) compared with silver sulphadiazine. Ann Acad Med Singapore 2000; 29:7.<br />
29. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. Evaluating the role of alternative therapy in burn wound<br />
management: randomized trial comparing moist exposed burn ointment with conventional<br />
methods in the management of patients with second-degree burns. MedGenMed 2001; 3:3.<br />
30. Saffle, JR. Practice guidelines for burn care. J Burn Care 2001; 22(Suppl):i.<br />
31. Ramzy, PI, Barret, JP, Herndon, DN. Thermal injury. Crit Care Clin 1999; 15:333.<br />
32. Hart, DW, Wolf, SE, Herndon, DN, et al. Energy expenditure and caloric balance after<br />
burn: Increased feeding leads to fat rather than lean mass accretion. Ann Surg 2002;<br />
235:152.<br />
33. Herndon, DN, Tompkins, RG. Support of the metabolic response to burn injury. Lancet<br />
2004; 363:1895.<br />
34. Thomas, SJ, et al. The effect of prolonged euglycemic hyperinsulinemia on lean body mass<br />
after severe burn. Surgery 2002; 132:341.<br />
35. Herndon, DN, Hart, DW, Wolf, SE, et al. Reversal of catabolism by beta-blockade after<br />
severe burns. N Engl J Med 2001; 345:1223.<br />
36. Hart, DW, Wolf, SE, Chinkes, DL, et al. Beta-blockade and growth hormone after burn.<br />
Ann Surg 2002; 236:450.<br />
37. Arbabi, S, Ahrns, KS, Wahl, WL, et al. Beta-blocker use is associated with improved<br />
outcomes in adult burn patients. J Trauma 2004; 56:265.<br />
38. Wolf, SE, Edelman, LS, Kemalyan, N, et al. Effects of oxandrolone on outcome measures<br />
in the severely burned: a Multicenter prospective randomized double-blind trial. J Burn<br />
Care Res 2006; 27:131.<br />
39. Bulger, EM, Jurkovich, GJ, Farver, CL, et al. Oxandrolone does not improve outcome of<br />
ventilator dependent surgical patients. Ann Surg 2004; 240:472.<br />
40. Saffle, JR. Predicting outcomes of burns. N Engl J Med 1998; 338:387.<br />
41. Ryan, CM, Schoenfeld, DA, Thorpe, WP, et al. Objective estimates of the probability of<br />
death from burn injuries. N Engl J Med 1998; 338:362.<br />
143
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.145-157<br />
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />
Yara deðiþik nedenlerle deri veya doku bütünlüðünün kaybolmasý olarak<br />
tanýmlanabilir. Yara ortaya çýktýðýnda bu derinin koruyucu etkinliðinin ortadan<br />
kalkmasýna neden olur. Böylece mikroorganizmalar bu giriþ yerine yerleþerek<br />
önemli hasarlar <strong>yara</strong>tabilmekte, sistemik yayýlýma neden olabilmekte ve bazen<br />
mikrobik ürünlerle insana zarar verebilmektedir. Bu süreçte <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi de<br />
gecikecektir. Yara iyileþmesini bozan olumsuz faktörlerin baþýnda enfeksiyon<br />
gelmektedir. Yara enfeksiyonu nedeniyle kontraksiyonun önlendiði, açýða çýkan<br />
toksin ve enzimlerin; fibrin ve büyüme/iyileþme faktörlerini parçaladýðý ve<br />
kollajen yapýmýný olumsuz etkilediði düþünülmektedir. Bir bakýþ açýsýna göre<br />
sadece belirli patojenler <strong>yara</strong> iyileþmesine olumsuz etki etmekte iken bir baþka<br />
bakýþa göre mikroorganizmalarýn iyileþme sürecinde etkileri önemsizdir.<br />
Yarada enfeksiyon geliþimi; mikroorganizmanýn sayýsý, virulans özellikleri ve<br />
lokal perfüzyon ile immun sistemin öðeleri arasýnda gerçekleþen etkileþim sonucu<br />
belirlemektedir. Özetle <strong>yara</strong> enfeksiyonu geliþiminde etkili faktörler aþaðýda<br />
sýralanmýþtýr:<br />
�Mikroorganizmalarýn türü: Bazý bakteriler <strong>yara</strong>da hýzla yýkýma neden<br />
olabilirler. Özellikle Streptococcus pyogenes bu konuda en yýkýcý bakteridir<br />
(et yiyen bakteri). Staphylococcus aureus, Proteus mirabilis, …diðer hýzla<br />
seyreden enfeksiyon etkenleridir.<br />
�Ýnokülum miktarý: Yaraya, özellikle derin dokulara ulaþan bakteri sayýsý<br />
5<br />
enfeksiyonu belirler. Genel olarak canlý dokuya ulaþan >10 bakteri/doku<br />
gramý bakteri sayýsý ile enfeksiyon riski arasýnda anlamlý bir iliþki vardýr.<br />
�Yaranýn özelliði: Dokuda yabancý cisim, ölü doku, hematom, …varlýðý<br />
enfeksiyonu kolaylaþtýrýr. Organik materyaller, kumaþ lifleri, bitki yapýlarý<br />
145
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
Yara enfeksiyonlarý, bir ya da çok sayýda mikroorganizmanýn <strong>yara</strong>daki immun<br />
sistemi aþýp dokularý iþgali ve yayýlmasý ile ortaya çýkar. Bazen <strong>yara</strong>da üreyen<br />
mikroorganizmanýn toksinleri hastalýk oluþturabilir (tetanoz, botulismus,…) ve<br />
bazen <strong>yara</strong> bölgesi bir giriþ kapýsý olabilir (kuduz). Yara enfeksiyonuna karþý<br />
karakteristik lokal yanýt pürülan akýntý ya da aðrýlý eritematöz yayýlým (selülit)<br />
bulgularýdýr.<br />
Yara mikrobiyolojisi: Yaralar mikroorganizmalarýn büyüme, yerleþmesi için<br />
genelde uygun ortamlardýr. Bu uygun ortama mikroplar çeþitli yollardan<br />
ulaþabilirler:<br />
�Çevre : Yaralanma sýrasýnda bulaþan mikroplar dýþýnda, havadan, bazen<br />
sudan kaynaklanan bulaþmalar olabilmektedir. Suda oluþan<br />
<strong>yara</strong>lanmalarda tatlý su ve denizlerde farklý etkenlerle karþýlaþma<br />
olasýlýðý artmaktadýr. Tatlý sularda Acinetobacter spp, Aeromonas spp,<br />
Legionella spp, enterik bakteriler, Pseudomonas spp, mikobakteriler<br />
gibi etkenlerle oluþan enfeksiyonlar artýþ gösterir. Tuzlu suda oluþan<br />
<strong>yara</strong>lanmalarda ise vibriolar diðer etkenlerle beraber ilk olarak akla<br />
gelmesi gereken etkenler arasýna girer.<br />
�Civardaki deri florasý : Yara, çevredeki normal deri florasý ile sýklýkla<br />
kontamine olmaktadýr. Staphylococcus epidermidis, mikrokoklar,<br />
difteroidler, Propionibacterium cinsi bakteriler sýklýkla bu tür bulaþma<br />
sonucu <strong>yara</strong>ya ulaþýrlar.<br />
�Mukozalardaki flora: Sindirim ve genitoüriner sistem florasýnda yer<br />
alan flora bakterileri bu bölgeleri ilgilendiren <strong>yara</strong>lanmalarda lezyon<br />
bölgesine yerleþen ilk mikroplar olmaktadýr. Floradaki mikroplarý<br />
hatýrlamak <strong>yara</strong>lanmalarda olasý etkenleri belirlemede faydalýdýr.<br />
�Burun boþluðunda stafilokoklar, difteroid çomaklar, peptostreptokok ve<br />
fusobakteriler varken özellikle Staphylococcus aureus varlýðý<br />
önemlidir. S.aureus burun taþýyýcýlýðý tekrarlayan infeksiyonlara,<br />
salgýnlara ve hastane infeksiyonlarýna neden olabilmektedir.<br />
Nazofarenksde ise streptokoklar (S.pneumoniae dahil) ve Neisseria<br />
cinsi bakteriler (meningokok dahil) bulunabilirler. Bu bölgede<br />
Moraxella spp, Kingella spp, Haemophilus spp, Cardiobacterium spp,<br />
… gibi diðer bakteriler de yerleþebilmektedir.<br />
�Aðýz boþluðunda baskýn olarak anaeroplar (fusobakteriler,<br />
peptostreptokoklar, aktinomisetler,…), Neisseria spp ve viridans<br />
grubu streptokoklar bulunur. Aðýz içi giriþimlerden sonra viridans<br />
grubu streptokoklar, bakteriyemi ve subakut bakteriyel endokardit<br />
oluþturabilirler. Bu bakteriler (S. mutans) özellikle diþ yüzeyine<br />
yapýþarak diþ çürüklerine neden olabilirler.<br />
147
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
Tükrükte ise S. salivarus baskýn olarak bulunur. Diþ yüzeylerinde<br />
bulunan bir diðer önemli bakteri Eikenella corrodens'tir ve insan ýsýrýðý<br />
<strong>yara</strong>larýnda önemli bir etken olarak akla gelmelidir. Actinobacillus spp.<br />
jüvenil periodontit yaparken çürük diþlerde sýklýkla rastlanan bir diðer<br />
etken laktobasillerdir. Viral infeksiyon, kronik akciðer hastalýðý yoksa<br />
larinks ve alt solunum yollarýnda geçici küçük kolonizasyon dýþýnda<br />
kolonizasyon yoktur.<br />
�Aðýz boþluðu bakterileri ve kandidalar özafagusta en sýk rastlanan<br />
mikroorganizmalardýr. Midede asidite nedeniyle çok az<br />
mikroorganizma bulunabilir. Streptokoklar, laktobasiller ve bazen<br />
kandida saptanabilir. Helicobacter pylori de burada bulunabilen ve<br />
hastalýk oluþturabilen bir bakteridir. Baðýrsaklarda kolona gidildikçe<br />
11<br />
bakteri varlýðý ve oraný giderek artar. Kolonda dýþkýnýn gramý baþýna 10<br />
8<br />
anaerop 10 aerop bakteri bulunur. Baðýrsaklarda en fazla bulunan<br />
anaerop bakteri Bacteroides fragilis'dir. Ayrýca Bifidobacterium spp,<br />
Eubacterium spp, laktobasiller de sýk bulunan bakterilerdir. Barsak<br />
perforasyonu sonucu geliþen abselerden öncelikle sorumludur. Aeroplar<br />
arasýnda en sýk E. coli bulunmaktadýr. Bir diðer sýk rastlanan etken<br />
enterokoklardýr ve sefalosporin, karbapenem kullanýmý sýrasýnda<br />
kolonda baskýn hale gelebilmektedir.<br />
Genelde akut ve kronik <strong>yara</strong>larda enfeksiyona neden olan, <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />
geciktiren etkenler olarak Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa, ve<br />
beta hemolitik streptokoklar, enterik bakteriler sorumlu tutulurken son yýllarda<br />
uygun mikrobiyolojik tetkikler kullanýlarak yapýlan incelemelerde anaerobik<br />
bakterilerin de <strong>yara</strong>larda önemli oranlarda bulunabileceði gösterilmiþtir. Çok<br />
çeþitli <strong>yara</strong> örneklerinde %22-62 arasýnda deðiþen oranlarda anaeroplarýn<br />
bulunduðu saptanmýþtýr fakat bu bakterilerin <strong>yara</strong> iyileþmesine etkisi net olarak<br />
belirlenmemiþtir. Bir çalýþmada rutin kültürde üreme saptanmayan cerrahi<br />
<strong>yara</strong>larda genelde anaeroplarýn etken olabileceði belirtilmiþtir. Yaralarýn þekline<br />
göre geliþen enfeksiyonlar ve etkenler de deðiþiklik gösterir:<br />
Cerrahi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý: Cerrahi alanda, giriþimden sonraki 30 gün<br />
içinde ya da implant varsa bir yýl içinde geliþen enfeksiyonlar bu kategoriye<br />
girerler. Bu konuda cerrahi uygulanan alan, <strong>yara</strong> kirlilik sýnýflamasý, risk grubu<br />
enfeksiyon oranlarýný belirler. Kabaca temiz ameliyatlarda % 0.5-1.5, temizkontamine<br />
ameliyatlarda % 7-10, kontamine <strong>yara</strong>larda % 15-20, kirli-enfekte<br />
<strong>yara</strong>larda % 28-40 oranýnda enfeksiyon oluþabileceði bildirilmektedir. Diðer<br />
cerrahi giriþimlerde deri florasý en önemli kaynak iken florasý olan bölgelerdeki<br />
cerrahi giriþimlerde flora bakterileri etkenler arasýnda ilk sýrada yer alýr.<br />
Staphylococcus aureus, koagülaz-negatif stafilokoklar, enterokoklar, Escherichia<br />
coli, Pseudomonas aeruginosa ve Enterobacter spp en sýk rastlanan etkenlerdir.<br />
148
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
Etkenlerin diðer bulaþma yollarý arasýnda personelin florasý ve hava sayýlabilir.<br />
Özellikle personelin üst solunum yollarýndan ve deri lezyonlarýndan kaynaklanan<br />
Streptococcus pyogenes ve S.aureus gibi etkenler önemli sorunlar<br />
<strong>yara</strong>tabilmektedir. Pansuman, <strong>yara</strong> bakýmý konusunda yaþanan sorunlar,<br />
antiseptiklerin kontaminasyonu, irrigasyon solüsyonlarýnýn kontaminasyonu<br />
nedeniyle salgýnlar halinde cerrahi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý saptanabilmektedir. Bu<br />
durumda P.aeruginosa, Serratia spp, atipik mikobakteriler gibi etkenler<br />
saptanabilmektedir.<br />
Akut yumuþak doku enfeksiyonlarý: Bu baþlýk altýnda deri abseleri,<br />
travmatik <strong>yara</strong>lar ve nekrotizan deri-yumuþak doku enfeksiyonlarý akla gelmelidir.<br />
Deri ile ilgili abseleþen enfeksiyonlarda en sýk etken Staphylococcus aureus<br />
olmaktadýr. Travmatik <strong>yara</strong>larýn yarýsýnda farklý farklý etkenler ve nekrotizan<br />
yumuþak doku enfeksiyonlarýnda ise % 47 kadarýnda polimikrobiyal (aeropanaerop)<br />
üreme olmaktadýr.<br />
Nekrotizan yumuþak doku enfeksiyonlarýnýn tanýmlanmasý ve sýnýflanmasý son<br />
derece karmaþýktýr. Etken, tutulan doku, hastalýðýn ilerleme hýzý, gibi kriterlere<br />
göre çeþitli tanýmlamalar yapýlabilmektedir. Sadece deriyi tutan (klostridial ve<br />
non-klostridial anaerobik selülit), deri ve fasialarý tutan (nekrotizan fasiit) ve<br />
kaslarý da tutan (klostridial myonekroz: gazlý gangren, streptokokkal miyozit)<br />
enfeksiyon formlarý olabilmektedir. Özellikle S.pyogenes ile geliþen<br />
enfeksiyonlar, gazlý gangren akut tablolar olup hýzla cerrahi giriþim gerektiren çok<br />
ciddi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýdýr. Bu etkenler dýþýnda genelde polimikrobiyal bir<br />
etyoloji ( özellikle S.aureus, Peptostreptococcus spp, Bacteroides fragilis,<br />
Escherichia coli, Prevotella spp.) saptanmaktadýr.<br />
Bazý etkenler özel durumlarda ortaya çýkan enfeksiyonlarda akla gelmelidir.<br />
Balýk ya da hayvanlarla temas (kasap,...) sonrasý genelde bir hafta içinde geliþen<br />
erizipel lezyonlarýnda erizipeloid akla gelmelidir. Etken Erysipelothrix<br />
rhusipathia adlý Gram (+) pleomorfik çomaktýr ve lezyonun bir hafta içinde<br />
morumsu/eflatun renk deðiþimi klinikte ayrýmda yardýmcý olabilir.<br />
Çevre sularý ile temas sonrasý geliþen selülit olgularýnda aeromonaslar akla<br />
gelmelidir. Son yýllarda sülük tedavisi sonrasý geliþen infeksiyonlarda Aeromonas<br />
cinsi bakterilerle infeksiyonlar ortaya çýkmaktadýr.<br />
Tuzlu su temasý sonrasýnda geliþen ya da balýklardan bulaþabilen aðrýlý büllöz<br />
lezyonlarla karakterize cilt lezyonlarýna vibriolar (özellikle V.vulnificus) neden<br />
olabilirler. V.vulnificus sepsisi sonrasýnda da benzer lezyonlar oluþabilir ve bu<br />
tablo özellikle siroz, hemokromatoz, talasemi olgularýnda gözlenmektedir.<br />
Son yýllarda balýk çiftliklerinde çalýþanlarda, balýk yetiþtiricilerinde yeni bir<br />
etken ile geliþen hýzla ilerleyen selülitler belirlenmeye baþlanmýþtýr. Balýklardan<br />
geçen bu etke Streptococcus iniae olarak tanýmlanmýþtýr. Seçkin ilaç penisilindir.<br />
149
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
Artýþ gösteren bir diðer etken ise çok ciddi travmalar sonrasý oluþan önemli<br />
<strong>yara</strong>larda (deprem, terörist saldýrýlar,…) Acinetobacter spp ile geliþen aðýr<br />
enfeksiyonlar olmuþtur.<br />
Isýrýk <strong>yara</strong>larý enfeksiyonlarý: Ýnsan ýsýrýklarý sonrasý enfeksiyon geliþme<br />
oranlarý <strong>yara</strong>nýn aðýrlýðý ve lokalizasyonu ile doðrudan ilgili olarak % 10-50<br />
arasýnda deðiþebilmektedir. Ýnsan ýsýrýðýnda en sýk rastlanan etkenler streptokoklar<br />
(%84; özellikle S.anginosus) olmuþ ve ayrýca S.aureus (%30), Eikenella corrodens<br />
( % 30), Prevotella spp, Fusobacterium spp, Veillonella spp (%24) gibi bakteriler<br />
de saptanmýþtýr.<br />
Köpek ýsýrýklarýndan sonra ortalama % 20 kedi ýsýrýðý sonrasýnda % 30-50<br />
oranýnda enfeksiyon geliþir. Bu tür <strong>yara</strong>larda geliþen enfeksiyonlar hemen her<br />
zaman polimikrobiyal (aerop-anaerop) olmaktadýr. Özellikle aðýz florasýnda<br />
bulunan anaeroplar ciddi olarak enfeksiyonlarýn aðýr seyretmesiyle iliþkilidir.<br />
S.aureus köpek ýsýrýðý <strong>yara</strong>larýnda % 20, kedi ýsýrýklarýnda ise % 4 saptanmýþtýr.<br />
Ayrýca bazý özel etkenler de ýsýrýk ve hayvan temasý ile ilgili <strong>yara</strong>larda geliþen<br />
enfeksiyonlarda akla gelmelidir (Tablo).<br />
Etkenler Klinik Tablolar<br />
Pasteurella multocida Kedi, köpek ýsýrýðý sonrasýndaki <strong>yara</strong> infeksiyonlarýnda<br />
en olasý etken olarak hatýrlanmalýdýr. Köpek ýsýrýðýnda<br />
( %50) (P.canis), kedi ýsýrýðýnda (%75) (P.multocida)<br />
Capnocytophaga canimorsus Köpek ýsýrýðý sonrasýnda etken olabilir.<br />
Spirillum minus<br />
Fare ýsýrýðý hastalýðý etkenleri<br />
Streptobacillus moniliformis<br />
Francisella tularensis Tularemi etkeni. Özellikle kemirgenler (tavþan,<br />
sincap,…) temasý sonrasýnda ortaya çýkabilir.<br />
Bartonella henselea Kedi týrmýðý hastalýðý<br />
Sporothrix schenckii Nadiren ýsýrýlma týrmalama ile bulaþabilir<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sý enfeksiyonlarý: Yanýk hastalarýnda en sýk ölüm nedeni<br />
enfeksiyonlar olmaktadýr. Yanýk dokusu enfeksiyon etkenleri için uygun bir ortam<br />
<strong>yara</strong>tmaktadýr. Çevreden, gastrointestinal sistem ve bazen solunum sisteminden<br />
mikroorganizmalar yanýk <strong>yara</strong>sýný enfekte edebilmektedir. En sýk etkenler arasýnda<br />
P.aeruginosa, S.aureus, Escherichia coli, Klebsiella spp, enterokok, Candida spp<br />
sayýlabilir. Bazý çalýþmalarda anaerop bakterilerin yanýk enfeksiyonlarýnda<br />
saptanabileceðini, peptostreptokoklar, Propionibacterium acnes yanýnda<br />
Bacteroides cinsi bakterilerin de etken olabileceði belirlenmiþtir.<br />
Diabetik ayak enfeksiyonlarý: Diabetik hastalarda plantar ülserler mikst<br />
aerop ve anaerop flora ile kontamine olurlar. Özel hidrokolloid pansumanlar ile %<br />
2-2.5, normal gaz ile pansuman ile % 6 civarýnda enfeksiyon oluþmaktadýr.<br />
S.aureus en sýk rastlanan etkenler arasýndadýr. S.epidermidis, streptokoklar,<br />
150
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
P.aeruginosa, enterokoklar, koliform bakteriler ve özellikle hastanede yatanlarda<br />
Acinetobacter baumannii önemli bir etken olarak karþýmýza çýkabilmektedir.<br />
Diabetik ayak enfeksiyonlarý hemen her zaman polimikrobiyal bir etyoloji ile<br />
ortaya çýkmaktadýr. Tedavide kültür çalýþmalarý son derece faydalý bulunmuþ,<br />
fakat enfeksiyon tanýsýnda kültür ile takibin faydalý olmadýðý belirtilmiþtir.<br />
Enfeksiyon tanýsý öncelikle klinik bulgularla konulmalýdýr.<br />
Kronik venöz ayak ülserleri ve basý <strong>yara</strong>larý: Kronik ayak ülserlerinde flora<br />
sýklýkla polimikrobiyaldir. Enfekte olmayan <strong>yara</strong>larda yaklaþýk %30 oranýnda<br />
saptanan anaeroplar enfekte ülserlerde % 49'a kadar varan oranlara<br />
ulaþabilmektedir. S.aureus en sýk rastlanan etkenlerden birisidir.<br />
Basý <strong>yara</strong>larýnda da birbiriyle sinerjistik etki gösteren polimikrobiyal flora<br />
enfeksiyonlara yol açmaktadýr. Bu <strong>yara</strong>larda osteomiyelit ve nekrotizan fasiit gibi<br />
ciddi komplikasyonlar olabileceði hatýrlanmalýdýr.<br />
Yara enfeksiyonlarýnda mikrobiyolojik taný: Farklý <strong>yara</strong>larda ve farklý kültür<br />
4 6<br />
çalýþmalarý ile yapýlan çalýþmalarda 10 -10 arasýnda deðiþen eþik deðerlerin <strong>yara</strong><br />
enfeksiyonu için anlamlý olabileceði konusunda sonuçlar alýnmýþtýr. Yapýlan<br />
çalýþmalar özellikle <strong>yara</strong> enfeksiyonu tanýsýnda derin doku biyopsisi ile alýnan<br />
dokunun incelenmesi gerektiðini göstermiþtir. Yanýk enfeksiyonlarýnda özellikle<br />
dokuda kantitatif kültür dýþýnda histolojik inceleme de önemlidir. Çok sýk yapýlan<br />
bir uygulama doku kültürü olarak debritman sýrasýnda alýnan nekrotik dokunun<br />
gönderilmesi olmaktadýr. Bu dokudan yapýlacak kültürün taný deðeri son derece<br />
kýsýtlýdýr. Pürülan akýntý olan <strong>yara</strong>lardan bu pürülan materyal alýnarak incelemeler<br />
yapýlmasý uygun olabilir. Yüzeyel kültürlerde <strong>yara</strong>da bulunan kolonize bakterileri<br />
saptamak gerçek etkenin saptanmasýný zorlaþtýrabilmektedir. Bazen pansuman<br />
sürecinde antiseptikler kullanýlýyorsa yüzey kültürlerinde üreme olmazken derin<br />
dokuda enfeksiyon olabilmektedir. Yüzeyel eküvyon ile alýnan kantitatif<br />
örneklerin derin dokudan alýnan örneklerle uyumlu olduðunu gösteren çalýþmalar<br />
da bulunmaktadýr.<br />
Sonuç olarak enfeksiyon tanýsý için derin doku örneklerinin en uygun örnek<br />
olduðu unutulmamalýdýr. Fakat bir diðer gerçek de biyopsi almanýn hasta için<br />
oluþturacaðý sorundur ve bu uygulamayý rutin olarak kullanmak her zaman<br />
mümkün olmayacaktýr. Bu durumlarda iyi temizlenmiþ <strong>yara</strong>lardan steril serum<br />
fizyolojik ile ýslatýlmýþ eküvyonlar ile alýnacak kantitatif ya da semikantitatif<br />
kültürler ile yorum yapýlabileceði de belirtilmektedir.<br />
Kültürlerde bazý mikroorganizmalarýn saptanmasý tanýsal açýdan daha<br />
önemlidir. S.aureus, beta-hemolitik streptokoklar, P.aeruginosa saptanmasý klinik<br />
5<br />
yönden daha önemlidir. Beta-hemolitik streptokoklar 10 bakteriden daha az<br />
sayýda bile hýzla ilerleyen enfeksiyonlar yapabilmeleri nedeniyle önemli<br />
patojenlerdir. Genel olarak <strong>yara</strong>da beta-hemolitik streptokok ve P.aeruginosa<br />
151
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
varlýðý antibiyotik tedavisi baþlanmasý için bir indikatör olarak önerilmiþtir.<br />
Özellikle bakterilerin saf kültür olarak üretilmeleri etken olarak yorumlanmalarýný<br />
saðlayabilir. Fakat polimikrobiyal üremelerde bu bakterilerin varlýðýnýn<br />
anlamý ve klinik önemi tam olarak tanýmlanmamýþtýr. Polimikrobiyal <strong>yara</strong>larda<br />
patojen olan ve olmayan bakterileri ayýrabilmek kolay deðildir. Bu olgularda<br />
klinik deðerlendirmenin çok daha önemli olacaðý unutulmamalýdýr.<br />
Polimikrobiyal etkenlerde aerobik bakterilerin çok iyi bilinen virulans faktörleri,<br />
klostridial toksinler dýþýnda anaerobik gram-negatif bakterilerin de oluþturduklarý<br />
çok sayýda virulans faktörünün enfeksiyon oluþturduðunda çok daha fazla zarar<br />
vereceði bir gerçektir. Bu süreçte ayrýca birbirlerine oksijen kullanýmý ve oksijen<br />
tüketimi, spesifik ürünlerin saðlanmasý ve immun sistemi bozmak gibi konularda<br />
da yardýmcý olabilecekleri unutulmamalýdýr.<br />
Mikrobiyolojik inceleme için uygun örnek alýmý: Etkenlerin<br />
tanýmlanabilmeleri, uygun tedavi ve yaklaþým geliþtirilebilmesi için baþarýlý bir<br />
mikrobiyolojik inceleme gereklidir. Baþarýlý mikrobiyolojik incelemede ilk adým<br />
iyi bir iletiþimden geçer. Hastayla ilgili bilgiler laboratuara bildirilmeli, örneðin<br />
yeri ve istenen tetkikler tam olarak belirtilmelidir. Gerekli iletiþim bilgileri<br />
mutlaka bulunmalýdýr. Mikrobiyolojik örnekler antibiyotik tedavisi baþlamadan<br />
alýnmalýdýr. Ayrýca lokal antiseptikler, <strong>yara</strong> bakým ürünleri de kültür sonuçlarýný<br />
olumsuz etkileyecektir.<br />
Örnek için en uygun yaklaþým derin dokudan yapýlacak biyopsilerdir.<br />
Debritman yapýlýp yüzeyel birikintiler temizlendikten sonra alýnan derin doku<br />
örneðinden mümkünse kantitatif çalýþma yapýlmasý hatta yanýk <strong>yara</strong>larýnda, özel<br />
etken düþünülen durumlarda (viruslar, parazitler, mikobakteriler,…) histolojik<br />
incelemeye de yollamak uygun olacaktýr. Yaradan akýntý varsa örneðin<br />
aspirasyonu uygun olacaktýr. Derin dokuda biriken örneði almak, yüzeyel flora ile<br />
mümkün olduðunca temas etmemek önerilen yaklaþýmdýr.<br />
Yaralardan eküvyon ile örnek alýnmasý sýklýkla uygulanabilen yöntemlerden<br />
birisidir. Bu yöntem tercih edilecekse semi-kantitatif ya da kalitatif incelemeler<br />
yapýlabilir. Örnek alýnmadan önce <strong>yara</strong>nýn serum fizyolojik ile yýkanmasý ve<br />
temizlenmiþ olmasý gereklidir. Fakat her zaman için kontaminasyona açýk bir<br />
teknik olduðu unutulmamalýdýr. Örneklerin, özel bir durum yoksa (salgýn<br />
araþtýrýlmasý, sürveyans,…) enfeksiyon þüphesinde, iyileþmede gecikme<br />
olduðunda alýnmasý ve rutin olarak örnek alýnmamasý önerilmektedir. Sonuçlarýn<br />
mutlaka klinik veriler ýþýðýnda yorumlanmasý gereklidir.<br />
Örneklerin kýsa sürede laboratuara ulaþtýrýlmasý gereklidir. Özellikle anaerobik<br />
bakteriler gecikme ile hýzla ölebileceðinden hýzla laboratuara ulaþtýrma kilit<br />
öneme sahiptir. Özel transport ortamlarý gecikmeden doðabilecek sorunlarý<br />
azaltabilmektedir. Eküvyonlarýn özel sývý besiyerlerine alýnmasý da faydalý bir<br />
152
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
uygulamadýr. Bekleyecek örneklerin oda ýsýsýnda bekletilmesi önerilmektedir.<br />
Örnekler eðer doku, aspirat ve uygun þekilde alýnmýþ ve ulaþtýrýlmýþ eküvyon<br />
örnekleri ise aerop ve anaerop kültür yapýlmasý uygun olacaktýr. Özel þartlar<br />
saðlanmayan eküvyon örnekleri ise anaerop olarak çalýþýlmaz. Anaerop etken<br />
þüphesi varsa mutlaka laboratuarýn uyarýlmasý ve istekte belirtilmesi gereklidir.<br />
Bilinmelidir ki anaerop kültür genelde 5-7 güne kadar uzayabilecektir.<br />
Hastada akut bir ilerleme varsa Gram inceleme son derece önemli ve faydalý<br />
bilgiler verir. Özellikle nekrotizan fasiit, gazlý gangren gibi olgularda Gram<br />
inceleme etkeni ve tanýyý koydurup gerekli giriþimin gecikmeden yapýlmasýný<br />
saðlayabilir. Örnekten gaz-likid kromotografi yöntemiyle özellikle anaerop<br />
etkenleri tanýmlamak da hýzlý, duyarlý fakat pahalý bir yöntemdir.<br />
Yorumlamada ve örneklerin raporlanmasýnda saf üreyen ya da baskýn<br />
mikroorganizma bildirilir ve ona ait antibiyotik sonucu belirtilir. Anaerop<br />
bakteriler için rutin antibiyotik duyarlýk testi yapýlmamakta, belirli aralýklarla<br />
etkenlerin direnç durumunun izlenmesi daha çok önerilmektedir. Karýþýk<br />
üremelerde Gram boyama sonucu ve semi-kantitatif (1+-4+) üreme sonuçlarýyla<br />
üreyen etkenlerin bildirilmesi önerilir.<br />
Sonuç olarak uygun örnek, uygun transport, uygun bilgi alan bir mikrobiyoloji<br />
laboratuarý standart yöntemler ile çalýþacak ve klinisyenle birlikte ideal sonuca<br />
ulaþacaktýr. Ayný zamanda mikrobiyoloji laboratuarý enfeksiyon kontrol birimleri<br />
ile de sýký bir iliþki içinde olmalýdýr. Örneðin hastanýn <strong>yara</strong>sýnda üretilen MRSA,<br />
vankomisine dirençli enterokok ya da cerrahi <strong>yara</strong>dan üreyen S.pyogenes salgýn<br />
habercisi olabilir.<br />
Yara enfeksiyonlarýndan korunma ve tedavi: Yaranýn yeri, sayýsý, <strong>yara</strong><br />
bulgularý incelenip kaydedilmelidir. Bu incelemede derin dokulardaki harabiyetler<br />
de belirlenmelidir.<br />
Yara enfeksiyonlarýnýn önlenmesi konusunda en etkili yaklaþým en kýsa sürede<br />
etkin bir <strong>yara</strong> bakýmý saðlanmasýdýr. Bu konuda bakteriyel kolonizasyon ile iliþkili<br />
olarak belirlenen “altýn saatler” <strong>yara</strong>lanma sonrasý ilk 6 saat olarak tanýmlanabilir.<br />
Yaranýn temizlenmesi, irrigasyonu ve debritmaný enfeksiyonlarýn önlenmesinde<br />
en etkili yaklaþýmlardýr. Bu iþlemler sýrasýnda asepsiye dikkat edilmesi çok<br />
önemlidir. Bilinmelidir ki enfeksiyonun önlenmesinde bu iþlemler antibiyotik<br />
tedavisinden çok daha fazla etkindir.<br />
Yüzeyel <strong>yara</strong>larda bastýrarak silme ve ovalama uygundur. Yarayý yýkarken en<br />
ideal solüsyon serum fizyolojiktir. Yarada çok yoðun kontaminasyon varsa bazý<br />
antiseptikler <strong>yara</strong>ya uygulanabilirse de genelde <strong>yara</strong>da antiseptik varlýðý<br />
iyileþmeyi geciktiren bir uygulama olduðundan önerilmez. Yara çevresinin<br />
temizliðinde en çok tercih edilenler povidon-iyot, klorheksidin glukonat,<br />
153
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
hekzaklorofen, benzalkolyum klorid solüsyonlarýdýr. Fakat bu iþlemden sonra<br />
<strong>yara</strong>nýn tekrar serum fizyolojik ile yýkanmasý unutulmamalýdýr. Yabancý cisimler<br />
varlýðýnda irrigasyon, basýnçlý su ile yýkama iþlemi uygulanmalýdýr. Yaraya<br />
antibiyotikli sývý ile irrigasyon uygulanmasý tartýþmalýdýr.<br />
Lokal antibiyotikli pomadlar yüzeyel <strong>yara</strong>larda kullanýlabilir fakat tedavide<br />
topikal antimikrobiklerin etkinliði ise tartýþmalýdýr. Neomisin, basitrasin,<br />
polimiksin tek baþýna ya da kombine olarak uygulanmýþ ve etkili olduðu<br />
bulunmuþtur. Fakat yapýlan çalýþmalarda kontrol gruplarý olmayýþý<br />
yorumlanmalarýný zorlaþtýrmaktadýr. Deneysel çalýþmalarda <strong>yara</strong>lara S.aureus,<br />
S.pyogenes inoküle edilerek etkinlik araþtýrýlmýþ neomisin ve basitrasin<br />
enfeksiyonlarý önlemek konusunda etkili bulunmuþtur. Ýçinde setrimit, basitrasin<br />
ve polimiksin-B olan topikal antimikrobiyal jel minör <strong>yara</strong>larda enfeksiyon<br />
oranýný %12.5'den %1.6'ya indirebilmiþtir. Temiz <strong>yara</strong>larda eðer kullanýlacaksa ilk<br />
3-5 gün uygulanmasý önerilmektedir. Basý <strong>yara</strong>larýnda lokal antibiyotik<br />
uygulamalarý bakteri sayýsýný azaltarak düzelmeyi kolaylaþtýrabilir. Fakat rutin<br />
uygulamalarda antibiyotik direnci geliþmesi riski unutulmamalýdýr.<br />
Sistemik antibiyotiklerin profilaktik uygulanmasýnýn etkinliði de net olarak<br />
ortaya konulmamýþtýr. Genel olarak ýsýrýk <strong>yara</strong>larýndan sonra 3-5 gün süreyle<br />
profilaktik antibiyotik tedavisi önerilmektedir. Genelde antibiyotik gerektiren<br />
<strong>yara</strong>lar þöyle sýralanabilir:<br />
�Isýrýk <strong>yara</strong>larý<br />
�Yaygýn ezik <strong>yara</strong>lar<br />
�Alttaki dokularýn etkilendiði <strong>yara</strong>lar<br />
�Eklem aralýðýna penetre olmuþ <strong>yara</strong>lar<br />
�Açýk kýrýklar<br />
�Flora ile yoðun kontamine olmuþ <strong>yara</strong>lar<br />
�Yarada yabancý cisim varlýðý<br />
�Ýmmün sistemi bozuk, endokardit riski olan, protezi olan, lenfödemi<br />
olan hastalarda geliþen <strong>yara</strong>lanmalar<br />
Bu durumda antibiyotik mümkünse <strong>yara</strong> bakýmýndan önce baþlanmalý, ilk doz<br />
parenteral olarak uygulanmalýdýr. Baþlanan antibiyotiðin ne kadar devam edeceði<br />
ise tartýþmalýdýr. Genelde 3-5 günlük rejimler uygulanmaktadýr. En uygun<br />
antibiyotikler- <strong>yara</strong> yerinin florasý, <strong>yara</strong>nýn kaynaðý ve kontaminasyon kaynaklarý<br />
dikkate alýnarak belirlenmek üzere- amoksisilin-klavulanat, sulbaktam-ampisilin,<br />
sefazolin, sefuroksim, klindamisindir. Isýrýk <strong>yara</strong>larýnda ilk tercih amoksisilinklavulanik<br />
asittir.<br />
Enfeksiyon geliþtiðinde ise sistemik bulgular da eklendiðinde <strong>yara</strong> dýþýnda kan<br />
kültürü de alýnmalýdýr. Tedavi kültür sonuçlarýna göre düzenlenmelidir. Fakat<br />
özellikle selülit olgularýnda kan kültürünün taný deðerinin çok düþük olacaðý<br />
154
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
hatýrlanmalýdýr. Enfekte bölgeden aspirasyon ve kimi kez biyopsi alýnmasý ile<br />
etkeni gösterebilme þansý oldukça deðiþken bulunmuþtur. Nekrotizan<br />
enfeksiyonlarda ise doku biyopsisi ve hemen inceleme önerilmektedir. Doku<br />
tetkiki ile sonuca ulaþýlmasý önerilir. Dokuda hýzlý streptokok antijen testi ile<br />
S.pyogenes saptanabileceði belirtilmiþtir. Nekrotizan fassiit gibi ciddi olgularý<br />
hýzla tanýmlayabilmek için laboratuara dayalý bir skorlama sistemi geliþtirilmiþtir<br />
(LRINEC). Bu sistemde CRP, lökosit sayýsý, sodyum, hemoglobin, kreatinin,<br />
glikoz deðerleri incelenerek taný konulmaya çalýþýlmaktadýr. Ýdrar incelemesinde<br />
ise rabdomiyoliz bulgularý faydalý olabilir. Bazý durumlarda radyolojik<br />
incelemeler de tanýda katký saðlayabilmektedir.<br />
Toplum kaynaklý-metisiline dirençli Staphylococcus aureus (TK-MRSA):<br />
Son yýllarda önem kazanan bir diðer önemli etken toplum kaynaklý metisiline<br />
dirençli S.aureus (TK-MRSA) olmaktadýr. Bu etken özel bir direnç geni (SCC mec<br />
IV, V gen kasedi) ile metisiline direnç geliþtiren, genelde çok küçük bir gen kasedi<br />
olduðu için kolay yayýlabileceði düþünülen fakat genelde beta-laktamlar dýþý<br />
ilaçlara direnç taþýmayan ve özellikle toplumda yayýlmasý ile ayrýlabilen özel bir<br />
bakteridir. Son yýllarda belirli coðrafi bölgelerde endemik hale gelmiþtir. Sýklýkla<br />
genç, çocuk hastalarda sorunlar <strong>yara</strong>tabilmektedir. Enfeksiyonlar karakteristik<br />
olarak furonkül, kýl foliküllerini etkileyen ve deri-altý dokuya yayýlma eðilimi<br />
gösteren nekrotik lezyonlar þeklinde ilerlemektedir. Hýzla ilerleyen ve abseleþen<br />
selülitler izlenmektedir. Bu nekrotizan seyrin özellikle Panton-Valentin toksini ile<br />
oluþtuðu gözlenmektedir. Klasik hastane kaynaklý MRSA izolatlarýndan farklý<br />
olarak beta-laktam direnci yanýnda sýklýkla klindamisin, ko-trimoksazol ve<br />
tetrasikline duyarlý bulunmasý önemli özelliklerinden birisidir.<br />
MRSA saptanma olasýlýðýnýn, daha önce MRSA enfeksiyonu kolonizasyonu<br />
hikayesi olanlarda, son bir yýlda hastane yatýþý, hemodiyaliz, diabet, kronik bakým<br />
evi, yabancý cisim varlýðý, intravenöz ilaç baðýmlýlýðý hikayesi olanlarda, MRSA<br />
(+) olguyla temas hikayesi varlýðýnda, örümcek ýsýrýðý hikayesi varlýðýnda belirgin<br />
artacaðý belirtilmiþtir.<br />
Bu etkenin sýk rastlandýðý bölgelerde hafif-orta olgularda öncelikle kotrimoksazol,<br />
doksisiklin klindamisin seçilebileceði fakat ciddi olgularda ampirik<br />
tedavide vankomisin, linezolid seçilmesi önerilmektedir. Özellikle domuz<br />
besleyicilerinde daha fazla bulunduðu ve hayvan kaynaklý bir patojen olabileceði<br />
de iddia edilmektedir. Ülkemizde farklý oranlar bildiren çalýþmalar olsa da özel gen<br />
kasedi ile doðrulanan ve hastane ile iliþkisi olmadýðý kanýtlanan olgular az<br />
sayýdadýr.<br />
Yaralanma sonrasý tetanozdan korunma: Tetanoz rutin aþýlama ile<br />
önlenebilen , hatta <strong>yara</strong>lanma sonrasý ideal yaklaþým saðlanabilirse de<br />
155
Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />
korunulabilecek bir hastalýktýr. Fakat önlemler alýnmazsa mortalite halen yüksek<br />
seyretmektedir. Korunmada ilk adýmda tetanoz riski olan <strong>yara</strong>larý tanýmlamak<br />
gerekir. Riskli <strong>yara</strong>lar:<br />
�Oluþumundan sonra altý saati aþmýþ <strong>yara</strong>lar<br />
�Bir santimetreden daha derin <strong>yara</strong>lar ya da geniþ doku hasarý olan<br />
(geniþyanýklar) <strong>yara</strong>lar<br />
�Düzgün kenarlý olmayan <strong>yara</strong>lar<br />
�Ateþli silah, ezilme, donma ile oluþan <strong>yara</strong>lar<br />
�Yabancý cisim bulunan <strong>yara</strong>lar, toprak, dýþký, pasla kontamine <strong>yara</strong>lar<br />
�Isýrýk <strong>yara</strong>larý<br />
�Açýk kýrýklar<br />
�Nekrotik doku oluþan <strong>yara</strong>lar<br />
Korunmada <strong>yara</strong>nýn uygun temizliðinin önemi hiçbir zaman unutulmamalýdýr.<br />
Bu tür <strong>yara</strong>larda eðer gereksinim varsa antibiyotik verilebilir. Koruyucu aþýlama<br />
<strong>yara</strong>nýn özelliðine ve kiþinin aþý durumuna göre belirlenir. Ýmmun sistemi bozuk<br />
olgularda aþýlar yeterli yanýt oluþturamayacaðý için çok yüksek riskli<br />
<strong>yara</strong>lanmalarda tetanoz immunglobulini (TIG) de uygulanmalýdýr.<br />
Aþýlama durumu biliniyor ve<br />
rapelleri düzenli yapýlmýþ, son<br />
rapel 10 yýl<br />
ise<br />
Riski olmayan <strong>yara</strong>lar Tetanoz riski olan <strong>yara</strong>lar<br />
Aþý (Td) ve TIG gerekmez Son aþý 5-10 yýl arasýnda ise 1<br />
doz Td<br />
Aþýlama baþlanýr (tercihen üç<br />
dozlu þema: 0,1,6)<br />
Mutlaka hem aþý hem de TIG<br />
gereklidir<br />
Td (Tetanoz/difteri toksoidi ) tercih edilir yoksa tek baþýna tetanoz aþýsý yapýlabilir.<br />
TIG: Tetanoz immunglobulin(insan kaynaklý) 250 Ü toksoidle ayný anda farklý yerlere uygulanabilir.<br />
Yoksa hayvan kaynaklý immunglobulin daha yüksek dozlarla uygulanabilir.<br />
Yaralanma sonrasý kuduzdan korunma: Köpek, kurt, tilki, rakun,<br />
kedi,…gibi hayvanlarýn ýsýrýðý ile bulaþabilen kuduz virusu gerekli önlemler<br />
alýnmazsa mortal seyreden kuduz hastalýðýna neden olabilmektedir.<br />
Unutulmamalýdýr ki en kýsa sürede bol su ve sabun ve antiseptiklerle (povidoniyot)<br />
yapýlacak <strong>yara</strong> temizliði en önemli koruyucu basamaðý oluþturacaktýr. Primer<br />
kapatma kontrendike olmasa da <strong>yara</strong>daki risk ve <strong>yara</strong> iyileþmesi beklentileri<br />
düþünülerek planlanmalýdýr. Günümüzde aþýlamada HDCV aþýsý 0,3,7,14,28.<br />
günlerde olmak üzere beþ doz olarak kullanýlmaktadýr. Risk çok yüksekse kuduz<br />
immunglobulini (RIG) de kullanýlmalýdýr, önerilen doz 20 IU/kg'dýr. Önerilen en<br />
kýsa sürede uygulama gecikirse aþýdan sonraki ilk 7 günde yapýlabilir. Aþýdan 7 gün<br />
geçtikten sonra aþýya baðlý antikor oluþtuðu için ayrýca immunglobulin<br />
uygulanmasý önerilmez. RIG <strong>yara</strong>nýn çevresine enjekte edilmelidir. Önerilen<br />
yaklaþým tabloda özetlenmiþtir.<br />
156
Hayvan Hayvanýn durumu Öneri<br />
Evcil kedi, köpek Saðlýklý ve 10 gün<br />
gözlem altýnda ise<br />
Tilki, kurt, kokarca, ,<br />
rakun,…etoburlar ve<br />
<strong>yara</strong>salar<br />
Fare, sýçan, köstebek,<br />
tavþan, hamster, kobay<br />
Sonuç olarak <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý acil serviste ve kliniklerde önemli bir sorun<br />
oluþturmaktadýr. Etkili bir korunma ve tedavi stratejisi için ekip çalýþmasýna<br />
ihtiyaç olduðu unutulmamalýdýr.<br />
Kaynaklar<br />
YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />
Riski düþük <strong>yara</strong>lanmada bir þey yapýlmadan<br />
<strong>yara</strong> bakýmý ile hayvan gözlem altýna alýnýr.<br />
Gözlem sürecinde kuduz bulgularý ortaya<br />
çýkarsa aþý ve RIG uygulanýr.<br />
Acilen aþý ve RIG<br />
Kuduz ? ya da<br />
bilinmiyor<br />
Kuduz gibi davranmalý. Acilen aþý ve RIG<br />
Eðer mümkünse (Hayvanýn kuduz olmadýðý anlaþýlýrsa önlemler<br />
hayvan öldürülüp durdurulur)<br />
acilen kuduz testi<br />
yapýlmalý<br />
Kuduzu<br />
bulaþtýrmadýklarý kabul<br />
edilir<br />
Yara bakýmý ve diðer hastalýklar yönünden takip<br />
1- Abrahamian FM, Talan DA, Moran GJ. Management of skin and soft-tissue infections in<br />
the emergency department. Infect Dis Clin N Am 2008; 22: 89-116.<br />
2- Altýndaþ M. Yara-Açýk <strong>yara</strong>. Aydemir E, Altýndaþ M (eds). Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý<br />
kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:27, Ýstanbul.2001: 81-88.<br />
3- Bowler PG, Duerden BI, Armstong DG. Wound microbiology and associated approaches<br />
to wound management. Clin Microbiol Rev 2001; 14:244-269.<br />
4- Çetinkale O. Yara tedavisinin genel ilkeleri ve yeni yaklaþýmlar. ÝÜ Cerrahpaþa Týp<br />
<strong>Fakültesi</strong> Hastanesi Hemþireleri Derneði. Yara Bakým ve Tedavi Kursu kitabý , Ýstanbul.<br />
23-24 Mayýs 2000: 21-42.<br />
5- Edlich RF, Reddy VR. 5th annual David R.Boyd,MD Lecture: revolutýnory advances in<br />
wound repair in emergency medicine during the last three decades. Aview toward the new<br />
millennium. J Emergency Med 2001; 20: 167-193.<br />
6- Gencer S. Kuduz ve tetanoz profilaksisi. Tabak F, Özaras R(eds) Toplumdan Edinilmiþ<br />
Enfeksiyonlara Pratik Yaklaþýmlar kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:61,<br />
Ýstanbul.2008: 223-234.<br />
7- Keegan BR, RomagosaY, Kirsner RS. MRSA in dermatology. J Invest Dermatology 2008;<br />
128: 2566.<br />
8- Lee CK, Hansen SL. Management of acute wounds. Clin Plastic Surg 2007; 34: 685-696.<br />
9- Moran GJ, Krishnadasan A, Gorwitz RJ, Fosheim GE, McDougl LK, Carey RB et al.<br />
Methicillin-resistant S.aureus infections among patients in the emergency department. N<br />
Engl J Med 2006; 355: 666-674.<br />
10- Morgan M. Hospital management of animal and human bites. J Hosp Infect 2005; 61:1-10.<br />
11- Murphy E. Microbiology of animal bites. Clin Microbiol Newsletter 2008; 30(7): 47-50.<br />
12- O'Donnell JA, Tunkel AR. Topical antibacterials. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds).<br />
Principles and Practice of Infectious Diseases, 6th eds, Elsevier Churchýll Lývýngstone ,<br />
Philadelphia, 2005: 478-489.<br />
157
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.159-166<br />
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN<br />
KORUNMA VE KONTROL<br />
Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Enfeksiyon Kontrol Hemþiresi<br />
Yara tedavisine MÖ 1700'lü yýllarda rastlanýlýr. Simith Papirus tarafýndan<br />
tespit edilen belgede; Eski Mýsýr'da 48 hastadan 7 tanesinin <strong>yara</strong> tedavisi ile ilgili<br />
bilgileri yer almaktadýr. MÖ 460-370 yýllarý arasýnda Hippocrates <strong>yara</strong> iyileþmesi<br />
ile ilgili bilgiler vermiþtir. MS ilk yüzyýlýn yarýsýnda Celcus yeni oluþan <strong>yara</strong>nýn<br />
temizlenmesini, yabancý cisimlerden arýndýrýlmasýný, Galen <strong>yara</strong>lardaki kan pýhtýsý<br />
ve yabancý materyallerin temizlenmesini önermiþlerdir.<br />
1460 yýlýnda Heinrich Von Pfolpeundt <strong>yara</strong>larýn temiz bezlerle sarýlmasýný ve<br />
cerrahlarýn ellerini yýkamasý gerektiðini vurgulamýþtýr.<br />
1728 yýlýnda John Hunter ateþli silahlarla olan <strong>yara</strong>larda <strong>yara</strong>nýn alet sokularak<br />
oynanmamasý gerektiðini, aksi takdirde ciddi enfeksiyonlarýn olabileceðini<br />
bildirmiþtir.<br />
Macar asýllý kadýn hastalýklarý ve doðun uzmaný olan Ignaz Philiph<br />
Semmelweiss çalýþtýðý klinikte el yýkama yapýlmadan vaginal muayene<br />
yaptýklarýný ve doðum olayýný gerçekleþtirdiklerini, ilgili klinikte puerperal sepsis<br />
nedeniyle ölüm oranýnýn yüksek olduðunu gözlemlemiþtir. Oluþan<br />
enfeksiyonlardan yýkanmamýþ ellerin sorumlu olduðunu belirtmiþtir. Hekimlerin<br />
hastasýna bakmadan önce ellerini kalsiyum klorür solüsyonu ile yýkamasý<br />
gerektiðini bildirmiþtir.<br />
Asepsi antisepsinin öncülerinden olan Joseph Lister; 1827'de <strong>yara</strong><br />
enfeksiyonunun istenmeyen bir durum olduðunu, mutlaka önlenmesi gerektiðini<br />
kabul ettirmiþtir. Koðuþlarýn temizlenmesini, <strong>yara</strong> ile ilgili giriþimlerin temiz<br />
ortamlarda yapýlmasýný önermiþtir. Yara pansumanlarýnda karbolik asit kullanarak<br />
<strong>yara</strong> enfeksiyonlarýnýn önlenebileceðini öngörmüþtür. Ayný yýllarda Louis Pasteur<br />
hastalýklarýn mikroplarla oluþtuðu fikrini ortaya çýkarmýþtýr.<br />
Amerikalý bir cerrah olan William S. Halsted (1852-1922) dokulara saygýlý<br />
159
Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />
olunmasýný, yumuþak hareketlerle müdahale edilmesini istemiþtir. Operasyon<br />
sýrasýnda kauçuk eldivenlerin giyilmesi gerektiðini vurgulamýþtýr. 1997' de ilk kez<br />
maske kullanýmý Mikulicz tarafýndan dile getirilmiþtir.<br />
1900'lü yýllarda <strong>yara</strong> iyileþmesinde enfeksiyonun yok edilmesi gerektiði<br />
savunulmuþ ve 1939 yýlýnda Alexander Flemming tarafýndan penisilinin<br />
keþfedilmesi ile de antiseptik solüsyonlarýn yaný sýra antibiotik tedavisi de<br />
baþlamýþtýr. Önceleri absorbsiyon etkisi ile asit borik ve daha sonra da hem aerob<br />
ortam <strong>yara</strong>tmak hem de effervesan etkisiyle nekroze, pürülan materyali <strong>yara</strong>dan<br />
uzaklaþtýrmak için <strong>yara</strong> pansumanlarýnda hidrojen peroksit kulanýlmýþtýr.<br />
Yara ve Enfeksiyonlarý<br />
Yara, doku bütünlüðünün bozulmasý ile karekterizedir. Herhangi bir dýþ etken<br />
ile oluþabilir ya da yapýlan bir cerrahi giriþim ile açýlabilir. Bundan dolayý <strong>yara</strong><br />
enfeksiyonlarýný; cerrahi alan enfeksiyonlarý ve diðer <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý<br />
(travmatik <strong>yara</strong>lar, lokal <strong>yara</strong>lar, sistemik nekrotizan <strong>yara</strong>lar, basý <strong>yara</strong>sý, yanýk<br />
<strong>yara</strong>sý enfeksiyonu, diyabetik ayak gibi) olarak iki grupta toparlayabiliriz.<br />
Yara geliþiminde deðiþik faktörler etkilidir. Yarada konaða ait olan direnç<br />
azalmakta ve bakteri inokülüm miktarýnda denge bakteri lehine deðiþmektedir.<br />
Büyük taravmatik <strong>yara</strong>larda endojen ve ekzojen kaynaklý bulaþmalarla bakteri<br />
kontaminasyonu gerçekleþmektedir. Tükrük, dýþký, vaginal sekresyonlar ile<br />
kontamine olan <strong>yara</strong> ve vücudun nemli/ýslak bölgelerinde oluþan <strong>yara</strong>larda<br />
enfeksiyon riski oldukça yüksektir. Yabancý cisimlerle kontamine <strong>yara</strong>larda<br />
deðiþik bakteri ve mantar enfeksiyonlarý görülebilmektedir. Bitki materyali ve<br />
kumaþ lifleri yoðun inflamasyona neden olabilmektedir. Beslenme yanlýþlýklarý,<br />
sigara içme, kronik hastalýklar, immünite bozukluklarý, malignansi, periferik<br />
damar hastalýklarý gibi konak faktörleri de enfeksiyon riskini yükseltmektedir.<br />
Yaralanma tipi enfeksiyon geliþiminde etkilidir. Kesici aletlerle olan <strong>yara</strong>larda<br />
enfeksiyon riski kör uçlu, ezici aletlere göre daha azdýr. Vücut bölgelerinde flora<br />
ve kan akýmý farklýlýklarý da enfeksiyon geliþimini etkilemektedir. Üst<br />
ekstremitelerde ve alt ekstremitelerde özellikle ayak <strong>yara</strong>larýnda enfeksiyon<br />
geliþim riski yüksektir. En önemlisi de asepsi antisepsi kurallarý göz önünde<br />
bulundurularak <strong>yara</strong> bakýmýnýn gecikmemesidir.<br />
Cerrahi Alan Enfeksiyonlarý (CAÝ)<br />
Hastanede geliþen enfeksiyonlarýn ortalama olarak %20'sini oluþtururlar.<br />
Cerrahi giriþimi takiben otuz gün içinde, implant kullanýlmýþ ise bir yýl içinde<br />
gözlenen; cerrahi insizyon ile açýlan ya da müdahale edilen alanla ilgili<br />
enfeksiyonlardýr. Yüzeyel insizyonel cerrahi alan, derin insizyonel cerrahi alan ve<br />
organ/boþluk cerrahi alan olmak üzere üç grupta incelenir.<br />
160
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />
Cerrahi iþlem sürecinde kontamine olma riskine göre <strong>yara</strong>; temiz, temiz<br />
kontamine, kontamine ve kirli-enfekte olmak üzere dört grupta ele elýnýr.<br />
Kontamine ve kirli <strong>yara</strong>larda enfeksiyon geliþme riski oranýnýn yüksek olduðu<br />
deðiþik çalýþmalarda bildirilmektedir.<br />
1997 yýlýnda Coþkun ve arkadaþlarý tarafýndan yapýlan bir çalýþmaya göre CAÝ<br />
geliþme oranlarý; temiz <strong>yara</strong>larda CAÝ geliþimi % 1.5, temiz- kontamine <strong>yara</strong>da<br />
CAÝ geliþimi % 4.2, kontamine <strong>yara</strong>da CAÝ geliþimi % 12, kirli-enfekte <strong>yara</strong>da<br />
CAÝ geliþimi % 18 þeklinde bulunmuþtur.<br />
Bu sonuçlardan da anlaþýlacaðý üzere CAÝ geliþimi ile <strong>yara</strong> türü arasýndaki<br />
iliþki istatistiksel olarak anlamlý bulunmuþtur. Kontamine ve kirli-enfekte <strong>yara</strong>da<br />
enfeksiyon geliþme oranýnýn yüksek olduðu uluslar arasý çalýþmalarda da<br />
bildirilmektedir. Yara türünü deðiþtirmek mümkün deðildir fakat yüksek riskli<br />
<strong>yara</strong>larda profesyonelce ve uygun teknik ile asepsi antisepsi kurallarý göz önüne<br />
alýnarak yapýlan <strong>yara</strong> bakýmý ile CAÝ geliþimini azaltýlabilir.<br />
1999 yýlýnda Hastane Enfeksiyon Kontrol Uygulamalarý Danýþma Komitesi<br />
[Hospital Infection Control Practice Advisory Committee (HICPAC)] tarafýndan<br />
CAÝ'den korunmada rehber niteliðindeki önerileri geliþtirmiþtir. HICPAC ve<br />
deneyimli otörlerce etkinliði gösterilmiþ önlemler kategori 1 olarak, daha az<br />
bilimsel verilerle desteklenen verilerde kategori 2 olarak belirlenmiþtir. Kanýt<br />
bulunmayan durumlar da çözümlenmemiþ konu olarak sunulmuþtur. Operasyon<br />
öncesi, operasyon esnasý ve sonrasý dönemi içeren ekzojen faktörler ile hastanýn<br />
kendisine ait olan endojen faktörler, cerrahi <strong>yara</strong> infeksiyonu geliþim riskini<br />
etkilemektedir.<br />
CAÝ önlenmesine yönelik planlama için; <strong>yara</strong>nýn mikrobiyolojik<br />
kontaminasyonunun önlenmesi, hastalarýn duyarlýlýðýnýn azaltýlmasý, direncinin<br />
artýrýlmasý esastýr. El yýkama, asepsi-antisepsi kurallarýnýn eksiksiz uygulanmasý,<br />
en uygun cerrahi tekniðin seçilmesi, uygulanmasý, uygun antibiotik profilaksisi<br />
baþarýlý bir koruyuculuk için gereklidir. Ayrýca CAÝ kontrolü için doðru<br />
yöntemlerle sürveyans yapýlmalý, sürveyans sonuçlarý düzenli olarak saðlýk<br />
ekibine geri bildirim ile iletilmelidir.<br />
Sürveyans<br />
Fransýzca'da kelime anlamý olarak izlemek, seyretmek anlamýna gelmektedir.<br />
Belli bir popülasyondaki olaylar ile ilgili bilgilerin toplanmasý, yönetilmesi, analiz<br />
edilmesi ve rapor edilmesini kapsayan dinamik bir süreçtir. Temel amaç hastane<br />
enfeksiyonlarýný azaltmaktýr. Hastane nefeksiyonlarýnýn saptanmasý, yerleþim<br />
yerine göre isimlendirilmesi, verilerin yorumlanmasý, hasta bakým uygulamalarýnýn<br />
gözlenerek deðerlendirilmesi, hasta bakýmýnda kullanýlan aletlerin ve<br />
hasta çevresinin deðerlendirilmesi, eðitimin saðlanmasý sürveyans kapsamýnda<br />
161
Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />
yapýlmasý gereken iþlemlerdir. Ýnvaziv araç kullaným oranlarý, invaziv araç<br />
kullanýmý ile iliþkili enfeksiyon insidans hýzý gibi parametreler takip edilmeli ve<br />
sonuçlar ilgili birime rapor edilerek deðerlendirilmelidir. Enfeksiyon<br />
sürveyansýnýn hastane masraflarýnýn ve nozokomiyal (hastane kaynaklý)<br />
enfeksiyon hýzýnýn azaltýlmasýnda etkili olduðu bilinmektedir.<br />
Ulusal Hastane Kaynaklý Enfeksiyon Ýzlemi [National Nosocomial Infection<br />
Survey (NNIS)]'ne katýlan hastanelerde uygulanmak üzere 1987 yýlýnda Amerikan<br />
Hastalýk Kontrol Merkezi [Centers for Disease Control and Prevention (CDC )]<br />
tarafýndan hastane efeksiyonu tanýmlarý yapýlmýþ, 1988 yýlýnda da uygulanmaya<br />
baþlanmýþtýr. 1992 yýlýnda CAÝ ve 2002 yýlýnda da nozokomiyal pnömoni<br />
tanýmlarýnda düzenleme yapýlmýþtýr. 1994 yýlýnda NNIS tarafýndan yapýlan bir<br />
çalýþma ile 13 anatomik alanda 48 infeksiyon tanýmý yapýlarak listelenmiþtir.<br />
Yara Bakýmý<br />
Doku bütünlüðü bozulduðunda <strong>yara</strong>nýn türü, þekli ve derinliðinin belirlenmesi,<br />
<strong>yara</strong>nýn iyileþme seyrinde en iyi çevresel koþullarý saðlamak açýsýndan önemlidir.<br />
Kanama kontrol altýna alýnarak ve enfeksiyon önlenerek iyileþme için uygun ortam<br />
saðlanmýþ olacaktýr. Doðal <strong>yara</strong> iyileþme süreci iyi bilinmeli ve bu süreci<br />
bozabilecek her türlü uygulamadan sakýnýlmalýdýr.<br />
Yaranýn iyileþme sürecinde enfeksiyon belirti ve bulgularý yakýndan<br />
izlenmelidir. Dirençli patojen mikroorganizma ile bulaþtan þüphelenildiðinde,<br />
Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesinin (HEKK) önerisine göre; <strong>yara</strong> kültürleri<br />
ile <strong>yara</strong> çevresinin antisepsisi için kullanýlan antiseptiklerden (%10 povidon iyot<br />
gibi), direkt <strong>yara</strong> bakýmý için kullanýlan sývýlardan (%0,9 Nacl solüsyonu gibi) ve<br />
bakýmda kullanýlan steril malzemelerden kültür alýnmalýdýr. Böylece <strong>yara</strong> alanýna<br />
yerleþerek kolonizasyon <strong>yara</strong>tan mikroorganizmalar saptanabilir. Dirençli patojen<br />
mikroorganizmalarýn yayýlýmýndan oluþabilecek salgýnlar önlenebilir.<br />
Çapraz kontaminasyonun önlenmesi için; el yýkama, doðru eldiven kullanýmý,<br />
atýk yönetimi, tek kullanýmlýk steril pansuman malzemesi kullanýmý, uygun<br />
sterilizasyon-dezenfeksiyon çok önemlidir. Yara pansumanýnda; uygulamadan<br />
kaldýrýlmasý gereken pens kavanozu ve tromel kullanýmý yerine, tek kullanýmlýk<br />
steril paketlerde hazýrlanan pansuman malzemesi tercih edilmelidir. Yara<br />
enfeksiyonu bulgularýna rastlanýldýðýnda (yanýk <strong>yara</strong>sý enfeksiyonu gibi) biyopsi<br />
alýnmalý ve histolojik inceleme yapýlmalýdýr. HEKK önerisine göre gerekli ise,<br />
çevre-yüzey kültürleri alýnarak dirençli patojen mikroorganizmalarýn yayýlýmý<br />
saptanmalýdýr.<br />
Pansuman Neden Yapýlýr?<br />
Pansuman <strong>yara</strong>daki olumsuz koþullarý gidermek, canlý hücre ve dokular için<br />
162
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />
uygun çevre koþullarýný saðlamak amacýyla yapýlýr. Etkin bir pansumanýn<br />
özelliklerini þöyle sýralayabiliriz:<br />
1. Pansuman gaz ve su buharýnýn dýþarýya geçiþine izin vermeli, bakteri<br />
transferine izin vermemelidir.<br />
2. Pansuman açýk <strong>yara</strong>da nemliliði korumalýdýr. Aksi takdirde açýk <strong>yara</strong>da<br />
kuruyan dokular canlýlýðýný kaybederek, nekroz geliþir ve oluþan nekrotik<br />
dokuda da bakteri üremesi gerçekleþir.<br />
3. Pansumanýn emici (hidrofil) özelliði olmalýdýr. Böylece <strong>yara</strong> yüzeyinde,<br />
<strong>yara</strong> boþluklarýnda ve doku aralarýnda bakteri üremesini kolaylaþtýran<br />
besleyici sývýlarýn birikmesi engellenir. Ayrýca enfekte <strong>yara</strong>da, bakteri<br />
ürünü olan toksinleri <strong>yara</strong>dan uzaklaþtýrýr.<br />
4. Pansuman ýsý kaybýný engellemelidir. Optimum iyileþme 37-39 º C<br />
arasýnda olur. Düþük ýsýda hücre üremesi durur, damarlarda<br />
vazokontsrüksiyon geliþir, lokal direnç bozulur, bakteri faaliyeti artar ve<br />
sonunda enfeksiyon hýzlanýr.<br />
5. Uygun pansumanda lökositler derinlerde deðil, <strong>yara</strong> yüzeyindedir ve<br />
bakterilerle etkileþirler.<br />
6. Uygun pansuman ölü dokularýn uzaklaþmasýný (debridmaný) hýzlandýrýr.<br />
7. Pansuman deðiþtirme esnasýnda doku ve hücrelere zarar vermeden<br />
<strong>yara</strong>dan kolayca ayrýlmalýdýr.<br />
8. Pansuman aðrýyý dindirmelidir.<br />
9. Pansuman ucuz olmalýdýr.<br />
Açýk <strong>yara</strong>da enfeksiyon etkenlerinin yok edilmesi amacýyla; antiseptik<br />
maddelerin kullanýmý (%10 povidon iyot gibi) mikroorganizmanýn kendisinden<br />
daha önce vücut dokusuna zarar vererek, onlarýn ölümüne yol açabilir. Özellikle<br />
ayak <strong>yara</strong>larýnda, radyasyon <strong>yara</strong>larýnda, varis ülserlerinde, <strong>yara</strong>nýn canlýlýðý;<br />
antiseptik maddenin vereceði toksik etkiyi atlatacak kadar güçlü olmayabilir. Açýk<br />
<strong>yara</strong>larýn temizliðinde ve pansumanýnda cilt antisepsisi için tercih edilen antiseptik<br />
maddeler asla kullanýlmamalýdýr.<br />
Yarada Enfeksiyon Kontrolü<br />
Enfeksiyon kontrol programlarý ile:<br />
1. Endojen ve ekzojen mikroorganizmalarýn enfeksiyon nedeni olmalarý<br />
önlenir,<br />
2. Ýmmünolojik savunma mekanizmalarý yetersiz olan hasta korunur,<br />
3. Uygulanan tedavinin etkinliði arttýrýlýr.<br />
163
Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />
Mikroorganizmalarýn enfeksiyon nedeni olmalarýný engellemek için hastaya<br />
yapýlan uygulamalarda; patojen mikroorganizmanýn dokudan uzaklaþtýrýlmasý,<br />
yok edilmesine yönelik olan asepsi antisepsi kurallarýna titizlikle uyulmalýdýr..<br />
Temiz ve kontamine alan ve malzeme doðru tespit edilmelidir.. Neyin temiz, neyin<br />
kontamine olduðu ve temizin ne zaman kontamine olduðu çok iyi bilinmelidir.<br />
Uygulanan hasta izolasyonu ile gram-negatif enfeksiyonlarýn sýklýðýnda<br />
azalma olduðu araþtýrmalarla tespit edilmiþtir.<br />
Burke ve ark. normal bir yanýk birimi ile özel yalýtýlmýþ tek kiþilik odada kalan<br />
yanýklý hastalarý yanýk enfeksiyonu ve kontaminasyon açýsýndan deðerlendirerek<br />
arada anlamlý bir fark olduðunu saptamýþlardýr.<br />
Demling ve ark. yoðun bakým ünitesinde ve laminar hava akýmlý odalardaki<br />
hasta bakýmý arasýndaki farklarý araþtýrmýþlar, laminar hava akýmlý odalarda çapraz<br />
bulaþma söz konusu olmazken yoðun bakým ünitesindeki hastalarda çapraz bulaþ<br />
gerçekleþmiþ ve dirençli patojenler izole edilmiþtir.<br />
Açýk <strong>yara</strong> oraný fazla olan ve izole edilen hastalarda daha sýký önlemler<br />
alýnmalýdýr. Örneðin yanýk <strong>yara</strong>sý olan hastalarda þu önlemler alýnabilir:<br />
�Yara bakýmý sýrasýnda özel giysiler giyilmesi,<br />
�Steril eldiven, maske kullanýlmasý,<br />
�Eksudalý bir <strong>yara</strong>ya bakým verirken su geçirmez bir önlük giyilmesi,<br />
�Hastanýn açýk <strong>yara</strong> oraný %20 altýna düþene kadar tek yataklý izolasyon<br />
yöntemi uygulanmasý,<br />
�Ýzolasyondaki hastaya bakým veren hemþirenin ayrýlmasý.<br />
Yara Enfeksiyonlarýndan Korunma<br />
Öncelikli koþul tüm iþlemlerden önce ve sonra el yýkama ve doðru eldiven<br />
kullanýmýna özen gösterilmesidir. Eldiven giyildikten sonra; eldivensiz olarak<br />
dokunabileceðimiz hiçbir yüzeye dokunmamalýyýz. Eldiven çýkarýldýktan sonra<br />
ellerimizi yeniden yýkamalýyýz.<br />
Hastanýn hastalýðýnýn ne olduðuna bakýlmaksýzýn tüm hastalara uygulanan,<br />
bariyer kullanýmý esasýna dayanan standart önlemler ile çapraz kontaminasyonu<br />
engellemeye yönelik olan bulaþma yoluna baðlý önlemlere titizlikle uyulmalýdýr.<br />
Sterilizasyon- dezenfeksiyon ile ilgili önlemler, hastanýn yerleþtirilmesi, hasta<br />
nakli sýrasýnda alýnmasý gereken önlemler, hastanýn çevresinin temizliðinin<br />
saðlanmasý ve çevre kontrolünün saðlanmasý, alýnmasý gereken diðer önlemler<br />
arasýndadýr. Hasta yataðýna komþu masa, yatak kenarlarý, etejer vb. yüzeylerin<br />
temizliði ve dezenfeksiyonu sürekli saðlanmalýdýr.<br />
Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi talimatlarýna dayanarak yapýlacak<br />
164
YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />
enfeksiyon kontrol önlemlerini içeren uygulamalar, <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýný<br />
önlemeye yönelik önerileri de içermektedir. Tüm <strong>yara</strong> çeþitlerinde aseptik<br />
koþullarda uygun <strong>yara</strong> bakýmý hemen baþlatýlmalý, <strong>yara</strong> çevresi uygun bir<br />
antiseptik solüsyon ile silinmelidir. Yaranýn kendisi steril serum fizyolojik ile<br />
yýkanmalý, uygun debritman iþlemleri ile yeniden deðerlendirilmeli ve aseptik<br />
þartlarda koruyucu örtü ile kapatýlmalýdýr. Antibiotik tedavisine güvenip <strong>yara</strong><br />
temizliði asla ihmal edilmemelidir. Etkin ve ucuz topikal ajanlarýn kullanýmý<br />
saðlanmalý, granülasyon doku geliþimi arttýrýlmalý, direçli mikroorganizma<br />
kolonizasyonu önlenmelidir. Ýnvaziv araç kullanýmý varlýðýnda, her bir invaziv<br />
aracýn yapýlmasý gereken periyodik bakýmý esnasýnda (santral venöz kateter<br />
bakýmý gibi), asepsi antisepsiye uyulmasý; <strong>yara</strong> enfeksiyonunu dolayýsýyla da<br />
hastane efeksiyonu geliþimini engelleyecektir.<br />
Günümüzde hastane enfeksiyonu oranlarý saðlýk kuruluþlarýnýn kalite<br />
göstergelerinden birisidir. Hastanede yatan her birey güvenli ve temiz saðlýk<br />
bakýmý alma hakkýna sahiptir. Hasta ile temas eden her saðlýk çalýþaný hastane<br />
enfeksiyonunun önlenmesinden sorumludur. Bu konuda Hastane Enfeksiyon<br />
Kontrol Komitesinin hazýrladýðý enfeksiyon kontrol talimatlarýna sýký sýkýya<br />
uyulmalýdýr. Yara enfeksiyonlarýnýn önlenmesi ve kontrolü hastane enfeksiyonu<br />
oranlarýnýn önemli ölçüde azalmasýna katkýda bulunacaktýr. Hastane Enfeksiyon<br />
Kontrol Komitesi ile sýký iþbirliði ve ekip çalýþmasý ile hastane enfeksiyonlarýnýn<br />
önlenmesi, saðlýk ekibinin sorumluluðundadýr.<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Altýndaþ M.: Diyabetik Ayak, Nobel Matbaacýlýk, Ýstanbul, 2002<br />
2. Aygün P.: Yara Enfeksiyonlarýný Önleme, Bakým ve Kontrol,Yara Bakýmý ve Tedavi Kursu<br />
Kitabý, ÝÜ Basýmevi ve Film Merkezi,Ýstanbul, 2000<br />
3. Coþkun D.,Dað Z.,Göktaþ P.:Cerrahi Alan Enfeksiyonu Geliþiminde Predispozan<br />
Faktörlerin Araþtýrýlmasý, Hastane Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:3,<br />
Sayý:3, Ankara, 1999<br />
4. Çaðatay A., Güloðlu R.:Cerrahi Alan, Yanýk Yara Enfeksiyonlarý ve Kontrolü, Aktüel Týp<br />
Dergisi, Hastane Ýnfeksiyonlarý Özel Sayýsý/2, Özlem Grafik Matbaacýlýk, Cilt:7, Sayý:1,<br />
Ýstanbul, 2002<br />
5. Erol S.: Hastane Enfeksiyonlarý Sürveyansý, Hastane Enfeksiyonlarý: Korunma ve Kontrol,<br />
Ed: R.Öztürk, N. Saltoðlu, G.Aygün,ÝÜ CTF Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri Sempozyum<br />
Dizisi No:60, Aksu Basým Yayým, Ýstanbul, 2008<br />
6. Haznedaroðlu T.,Özgüven U.:Cerrahi Alan Enfeksiyonlarý ve Yanýk Enfeksiyonlarý,<br />
Hastane Ýnfeksiyonlarý, Ed: M. Doðanay, S. Ünal,Hastane Ýnfeksiyonlarý Derneði Yayýný<br />
No: 1, Bilimsel Týp Yayýnevi, Ankara, 2003<br />
7. Jane D. Siegel, MD; Emily Rhinehart, RN MPH CIC; Marguerite Jackson, PhD; Linda<br />
Chiarello, RN MS; the Healthcare Infection Control Practices Advisory Committee,<br />
Guideline for Isolation Precautions: Preventing Transmission of Infectious Agents in<br />
Healthcare Settings 2007<br />
8. Karen K., Hoffmann E., Clontz P.:Educatýon of Healthcare Workers ýn the Prevention of<br />
Healthcare- Assocýated Infections, Hospital Epidemiyology and Infection Control.<br />
165
Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />
Ed: G. Mayhall. Third Edition. Lippincott Williams and Wýlkýns. 1755-1763<br />
9. Kurt N.: Akut ve Kronik Yara Bakýmý, Ed: N. Kurt, Nobel Matbaacýlýk, Ýstanbul, 2003<br />
10. Öztürk R.: Yara Enfeksiyonlarý, Yara Bakýmý ve Tedavi Kursu Kitabý, ÝÜ Basýmevi ve Film<br />
Merkezi,Ýstanbul, 2000<br />
11. Pipted D; Hand Hygiene in Healthcare Settings; Guidelines Revisited, Hastane<br />
Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:8, Sayý: 2, Ankara, 2004<br />
12. Wong S.E.: Surgýcal site aianfections, Hospital Epidemiyology and Infection Control. Ed:<br />
G. Mayhall. Third Edition. Lippincott Williams and Wýlkýns. Section:XXI, 227-306<br />
13. Yorgancý K., Oruk Ý., Hamaloðlu E.: Yanýklarda Hastane Enfeksiyonlarý, Hastane<br />
Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:4, Sayý: 3, Ankara, 2000<br />
166
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.167-172<br />
RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
1895 yýlýnda Röntgenin ilk olarak X ýþýnlarýný keþfetmesinden sonra radyasyon<br />
týp alanýnda kanser tedavisinde yaygýn olarak kullaným alaný bulmuþtur.<br />
Radyasyon tümör hücrelerini kontrol altýna alýrken normal dokularda da kalýcý ve<br />
ilerleyici deðiþikliklere neden olmaktadýr. Radyoterapide radyasyon tümör<br />
üzerine direkt uygulama(brakiterapi) veya uzaktan bir cihaz aracýlýðý ile<br />
radyasyonun deri üzerinden vücuda yollanmasý (teleterapi) þeklinde<br />
uygulanmaktadýr. Radyasyon external yoldan verildiðinde en önemli etkilerini<br />
deride göstermektedir. Radyasyonun deri üzerinde neden olduðu etkileri akut<br />
dönmede (ilk 6 ay) ve kronik dönemde ( 6. aydan sonra) ortaya çýkan etkiler olarak<br />
2 ayrý grupta inceleyebiliriz. Akut dönemde ortaya çýkan etkiler eritem, kuru<br />
deskuamasyon ( kuruluk, kaþýntý, pullanma) ve ýslak deskuamasyon ( bül, dermis<br />
kaybý, ülser) dur.<br />
Radyasyonun kronik etkileri sonucu deride ortaya çýkan deðiþiklikler deride<br />
atrofi, derialtý dokularda kalýnlaþma, telanjektazi, fibrozis, hipo/hiperpigmentasyon,<br />
Saç dökülmesi, saçta incelme (geçici), ter ve yað bezlerinin disfonksiyonu,<br />
mikrosirkülasyonda azalma sonucu iyileþme kapasitesinde azalma ve sonucunda<br />
nekroz geliþimidir. Tümör geliþimi de radyasyon uygulamasý sonucu ortaya çýkan<br />
geç komplikasyonlardan biridir.<br />
Radyasyon almýþ bir deri bölgesinde zamanla yumuþak dokularda ve iskelet<br />
sisteminde spontan radyonekroz geliþebilir ve bu hastalar radyasyon uygulamasýndan<br />
yýllar sonra ortaya çýkan ve yapýlan tüm çabalara karþýn iyileþmeyen bir<br />
<strong>yara</strong> ile baþvururlar. Daha önce radyasyon uygulanmýþ bir bölgede nüks þüphesi<br />
nedeniyle alýnan bir biopsi, nüks nedeniyle yeniden cerrahi giriþim gibi cerrahi<br />
müdahalelerden sonrada sýklýkla <strong>yara</strong> iyileþme sorunlarý ortaya çýkmaktadýr.<br />
Bu tür <strong>yara</strong>larda radyasyon uygulamasýnýn sebebi olan tümörün tekrar etmiþ<br />
olmasý veya radyasyonun sebebi olabileceði bazal hücreli karsinom veya skuamöz<br />
167
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />
hücreli karsinom gibi bir deri kanseri olasýlýðýný ekarte etmek amacý ile mutlaka<br />
biopsi alýnmalýdýr. Eðer biopsi sonucu negatif gelirse bu hastalar debridman ve<br />
lokal <strong>yara</strong> bakýmý ile bir süre konservatif yöntemlerle tedavi edilebilir. Radyasyon<br />
<strong>yara</strong>larýn cerrahi yöntemlerle tedavisinde ameliyat öncesi dönemde lokal <strong>yara</strong><br />
bakýmý ile <strong>yara</strong>yý ameliyata hazýrlamak gereklidir. Bu amaçla <strong>yara</strong>daki nekrotik<br />
dokularýn debridmaný, ýslak/nemli pansuman ve hiperbarik oksijen tedavisi gibi<br />
yardýmcý yöntemler kullanýlýr. Nihai debridman ancak <strong>yara</strong> kapatýlacaðý dönemde<br />
ameliyatta yapýlmalýdýr. Bu tip konservatif tedavi yöntemleri radyasyonun deri<br />
mikrosirkülasyonundaki ve iyileþme kapasitesinde <strong>yara</strong>ttýðý azalma nedeniyle<br />
sýklýkla baþarýsýz olur. Eðer nekroz devam eder, ülser çapý büyürse ve çok þiddetli<br />
dayanýlmaz aðrýlar ortaya çýkarsa cerrahi müdahale endikasyonu vardýr. Bu ara<br />
dönem hasta ve hastayý gönderen doktor için bu tip <strong>yara</strong>larýn spontan olarak ne<br />
kadar geç ve zor iyileþebileceði hakkýnda bir fikir verir. Cerrahi müdahale ile<br />
mümkünse radyasyonun etkilediði tüm dokular çýkartýlmalý ve bu bölge iyi<br />
kanlanan bir doku ile onarýlmalýdýr. Tedavi edilen bölgenin form ve<br />
fonksiyonlarýnýn korunmasý yanýnda hayati organlarýn korunmasý da<br />
gerekmektedir. Bu amaçla kas/kas-deri flepleri ile rekonstrüksiyon bu bölgeye bol<br />
kan akýmý saðladýklarý için iyi sonuçlar vermektedir.<br />
Kronik radyasyon <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde iyi bir radyoterapi tekniði<br />
kullanýlmasý ile bu tip <strong>yara</strong>lanmalarýn daha baþlamadan önlenmesi en iyi tedavi<br />
yöntemidir. Radyodermit geliþen durumlarda bu hassas bölgelerin tahriþlerden<br />
korunmasý ile daha zorlu <strong>yara</strong>larýn önüne geçilebilir. Tümör riski olduðu için<br />
radyasyon almýþ bölgeler uzun yýllar boyunca takip altýnda tutulmalýdýr Tam kat<br />
deri kaybý geliþtiðinde bu tip <strong>yara</strong>lardan biopsi alýnarak mutlaka nüks veya olasý bir<br />
deri karsinomu ekarte edilmelidir.<br />
KÝMYASAL ENJEKSÝYON-EKSTRAVAZASYON<br />
YARALANMALARI<br />
Ýrrite edici kimyasal maddeler ve ilaçlarýn intrestisyel alana çýkmasý çoðunlukla<br />
bu maddelerin intravenöz olarak verilmesi sýrasýnda ortaya çýkar. Bu nedenle<br />
olgularýn büyük çoðunluðu dirsekte antekübital fossa ve el sýrtýnda oluþur.<br />
Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarý gittikçe artan sýklýkta yeni doðan ve eriþkin<br />
yoðun bakýmlarýnda kol ve bacak yumuþak dokularýnda görülmektedir. Ýnfüzyon<br />
pompalarý ile beslenen bebeklerde hiperalimentasyon sývýlarýnýn damar dýþýna<br />
kaçmasý sonucu dokularýn hiperozmalar sývýya verdiði reaksiyon ve internal<br />
basýnç artýþý nedeniyle ciddi cilt nekrozlarý ortaya çýkabilir. Eriþkinlerde ise<br />
kalsiyum, epinefrin ve diðer ilaçlar sýklýkla damar dýþýna kaçabilir. Ýlacýn damar<br />
dýþýna kaçmasý sonucu enflamasyon geliþir. Doku içine geçen materyalin toksik<br />
etkisine, miktarýna ve konsantrasyonuna baðlý olarak doku ölümü, nekroz,<br />
ülserasyon ortaya çýkabilir. Bu tür reaksiyonlar genellikle uzun süre IV tedavi<br />
168
RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />
gören hastalarda görülür. Çoðu durumda olay hemen anlaþýlýr ve oluþan reaksiyon<br />
geçici bölgesel bir ödemden öteye gitmez. Bu tür <strong>yara</strong>lanmalar çoðunlukla<br />
ekstravazasyonun verdiði rahatsýzlýðý yaþ (çok ufak bebekler ve yaþlý hastalar),<br />
anestezi, koma durumu ve resusitasyon yapýlmasý nedeniyle etrafýna anlatamayan<br />
hastalarda görülür. Büyük doku hasarý oluþmasý durumunda cerrahi debridman ve<br />
rekonstrüksiyon hatta etkilenen ekstremitenin ampütasyonu gerekebilir.<br />
Ekstravazasyon Yaralanmalarýna Sebep olan Ýlaçlar<br />
Doku hasarý modunu temel alarak extravasyona neden olan ilaçlar Upton,<br />
Mulliken ve Murray(1979) tarafýndan aþaðýdaki þekilde sýnýflandýrýlmýþtýr.<br />
1- Ozmotik olarak Aktif Ajanlar : Kalsiyum ve potasyum gibi iyonize<br />
formda katyonlar içeren hipertonik solüsyonlar hücre membranýný<br />
geçerek ozmotik dengesizliðe neden olur. Hücrenin transport<br />
mekanizmalarý bozulur ve hücre ölümü ortaya çýkar. Urea solüsyonlarý<br />
nonmetabolik ve nonelektrolittir. Hücrelerden sývý çekerek hücrenin<br />
dehidrate olmasýna neden olur. Bu gruba giren diðer ozmotik olarak aktif<br />
ajanlar kalsiyum glukonat solüsyonlarý, potasyum ve kalsiyum klorid,<br />
radyograik incelemede kullanýlan Renografin 60, % 30 Ürea içeren ve %<br />
10 glukoz solüsyonlardýr. Ayrýca hipertonik parenteral beslenme<br />
solüsyonlarý da bu gruba girer.<br />
2- Ýskemi <strong>yara</strong>tan ajanlar : Katekolaminler ve vazopressin lokal iskemi<br />
oluþturarak <strong>yara</strong>lanmaya neden olur. Epinefrin, norepinefrin,<br />
metaraminol, dopamin ve dobutamin ekstravazasyonundan sonra iskemik<br />
nekroza neden olarak doku nekrozuna sebep olduðu bildirilmiþ ajanlardýr.<br />
3- Direkt hücre toksisitesine neden olan ilaçlar : Ekstravazasyon<br />
<strong>yara</strong>lanmalarýnda ortaya çýkan doku hasarlarýnýn çoðunluðu bu bölgede<br />
doku içine geçen ilaçlarýn canlý hücreler üzerinde <strong>yara</strong>ttýðý direkt toksik<br />
etki ile ortaya çýkar. Günümüzde bu tip <strong>yara</strong>lanmaya en sýk kemoterapötik<br />
ajanlar neden olur. Bu gruba giren diðer ilaçlar sodyum bikarbonat,<br />
sodium tiopental(pentotal), digoxin, diazepam, nafcillin, ve tetrasiklindir.<br />
Doku hasarýnýn derecesine eþlik eden diðer faktörler doku içine geçen sývýnýn<br />
neden olduðu mekanik kompresyon ve sekonder <strong>yara</strong> enfeksiyonudur. Bu gruba<br />
giren antitümör ilaçlardan Doxorubicin' e “Adriamycin” özel önem verilmelidir.<br />
Doxorubicin en çok kullanýlan ve en sýk ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmasý görülen<br />
ajandýr. Doxorubicin doku içine kaçtýðýnda DNA siklüsü ile kombine olarak<br />
nükleik asit sentezini inhibe ederek direkt cellüler toksik etkiye neden olur.<br />
Klinikte aðrýlý subkutanöz reaksiyona neden olur. Sitotoksik etki ölü hücrelerin<br />
DNA kompleksinden salýnan Doxorubicin'in serbestleþmesi ile devam eder. Bu<br />
yüzden lokal reaksiyon yayýlarak ilerler ve giderek daha büyür. Doxorubicin ile<br />
169
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />
tümör tedavisinin devamý ile ekstravazasyon bölgesindeki doku nekrozunun oraný<br />
ve geniþliði artar veya daha önce iyileþmiþ olan bölgede yeniden <strong>yara</strong> açýlýr.<br />
Klinik Özellikler :<br />
Ekstravazasyonun hangi bölgede oluþtuðu morbiditenin derecesi üzerinde<br />
önemli derecede rol oynar. Kompleks <strong>yara</strong>lanmalar için en sýk rastlanan bölge el<br />
sýrtýdýr. Aðrý, intravenöz damar yolu etrafýnda lokal kýrmýzýlýk, renk deðiþikliði ve<br />
þiþme doku içine ekstravazasyon'un ilk belirtileridir. Ozmotik olarak aktif veya<br />
katonik sývýlarýn ekstravazasyonu sonucu oluþacak doku ölümünün geniþliðini<br />
saptamak oldukça zordur. Epidermal büllerin bulunmasý kýsmi kalýnlýklý bir cilt<br />
kaybýndan çok tam kalýnlýklý bir cilt kaybýnýn habercisidir. Canlý olmayan<br />
dokularýn demarkasyonu genellikle ekstravazasyondan birkaç hafta sonra belirgin<br />
olarak ortaya çýkar. Doxorubicin ekstravazasyonundan sonra endürasyon,<br />
enflamasyon ve aðrýlý yumuþak doku kitlesi içinde ülser geliþmesi için daha uzun<br />
süre geçmesi gerekir.<br />
En önemli konu ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarýnýn önlenmesidir.<br />
Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarýnýn önlenmesinde uzman personel tarafýndan doðru<br />
bir IV teknik uygulanmasý böyle <strong>yara</strong>lanmalarýn görülme sýklýðýný azaltmada en<br />
önemli kontrol edilebilir faktördür. Bu tip ajanlarý deneyimli bir teknisyen yeni<br />
açýlmýþ bir damar yolundan, serum fizyolojikle sulandýrarak vermelidir. Riskli<br />
ilaçlar daha önce çeþitli kereler denenmiþ damar yollarýndan verilmemelidir.<br />
Venöz ya da lenfatik obstrüksiyon bulunan ekstremiteler kullanýlmamalýdýr.<br />
Kateter bölgesi ekstravazasyon olduðu durumda çabuk fark edilebilmesi için açýk<br />
býrakýlmalýdýr.<br />
Uygun IV tekniðin yanýsýra ekstravazasyon meydana geldiðinde onu tanýma<br />
kabiliyeti de bu <strong>yara</strong>lanmalarýn þiddetini en aza indiren faktördür.<br />
Tedavi :<br />
Genel Önlemler :<br />
Olayýn oluþtuðu þartlarýn dokümantasyonu ve damar dýþýna kaçan sývý<br />
volümünün hesaplanmasý oluþacak <strong>yara</strong>lanmanýn geniþliði hakkýnda fikir sahibi<br />
olunmasýný saðlar. IV damar yolu çýkartýlýr. Ýlk olarak buz uygulanýr ve etkilenen<br />
ekstremitenin elavasyonu saðlanýr. Yara birkaç gün gözlenir. Bölgeye soðuk<br />
uygulama ile <strong>yara</strong>týlan vazokonstrüksiyon extravaze olan ilacýn bu bölgede<br />
tutulmasýný saðlar. Soðuðun Doxorubicin'in toksik etkisini azalttýðý, vinca<br />
alcoloidlerinin ise toksik etkisini arttýrdýðý gösterilmiþtir. Soðuk uygulama günde 4<br />
kez 15 er dakika uygulanýr ve 3 gün devam eder. Bazý ilaçlarýn bazý madde<br />
ekstravazasyonlarý için antidot etkisi gösterebileceði bildirilmiþtir. Bunlar;<br />
o Hyaluronidase: Bu enzim doku sementini hasara uðratarak irritan<br />
sývýlarýn hýzlý diffuze olmasýný saðlar.<br />
170
RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />
o Phentolamine: vazopressorlerin antidotudur<br />
o Sodyum Thiosulphate : Nitrojen mustardýn sebep olduðu<br />
ülserasyonu azaltýr<br />
o Topikal Dimethyl Sulfoxide(DMSO) : doxorubicin<br />
kstravazasyonlarýndan sonra bazý etkisi söylenmektedir.<br />
o Kortikosteroidler<br />
Tutulan ekstremite yüksekte tutulmalýdýr. Eli fizyolojik pozisyonda tutacak<br />
hafif bir splint uygulanmalý ve aktif ve pasif parmak hareketleri teþvik edilmelidir.<br />
Aðrýlý ülser geliþen lezyonlarda tedavi, anormal olarak görülen tüm dokularýn<br />
geniþ eksizyonu ve daha sonra uygulanmak için cilt greftlerinin alýnmasý ve bu<br />
greftlerin <strong>yara</strong> stabil hale geldikten sonra uygulanmasýdýr. Eðer mümkünse<br />
kemoterapi greft tutmasýnýn baþarýsýný artýrmak için 1 hafta ertelenmelidir.<br />
Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarý sonucu ortaya çýkan <strong>yara</strong>larýn lokal tedavisi<br />
gümüþ sülfodiazin “Silvaden krem” ile <strong>yara</strong> pansumanýdýr. Devitalize yani ölü<br />
dokularýn debridmaný gerekli ise uygun þekilde yapýlmalýdýr. Nitrogliserin<br />
pastasýnýn topikal olarak infüzyon bölgesine uygulanmasý, dopamin perfüzyonu<br />
sonucu oluþan lokal vazospazmý ortadan kaldýrmak için kullanýlmýþtýr.<br />
Adriamycin gibi kemoterapötik ajanlarýn ekstravazasyonundan sonra oluþan<br />
<strong>yara</strong>larda <strong>yara</strong> demarkasyonu belirgin olarak ortaya çýktýktan sonra tüm ölü<br />
dokularýn debridmaný gerekli olur. Bu tip <strong>yara</strong>larýn cilt greftleri veya flepler ile<br />
nihai kapatýlmasý için <strong>yara</strong> stabil olana kadar beklenilmelidir. Ölü hücrelerden bu<br />
sitotoksik ajanlar salýnmaya devam eder ve tekrar ülserasyona neden olur. Ayrýca<br />
“recall” yeniden hatýrlama fenomeni olarak bilinen bir olay da gerçekleþir,<br />
Adriamycin baþka bir yerden sistemik olarak verildiðinde dokuda bulunan<br />
adriamycin'in yeniden aktif olabilir. Benzer olay “mithramycin ve methotrexate<br />
ile de görülür.<br />
Cerrahi Tedavi :<br />
Bu tip <strong>yara</strong>lanmalarda cilt grefti ile kapama nadiren gerekli olur. Erken cerrahi<br />
tedavi ile konservatif tedaviyi savunan yazarlarýn sonuçlarý arasýnda çok önemli<br />
farklar vardýr. Larsen 119 hastadan oluþan serisinde eksrtravazasyondan sonra<br />
hastalarýn % 89'una sadece soðuk uygulama ile iyileþme saðladýðýný<br />
söylemektedir. Larsen antitümör ilaçlarýn ekstravazasyonunda cerrahi için tek<br />
endikasyonun 1 hafta sonra devam eden veya artan lokal aðrý olduðunu<br />
belirtmiþtir. Erken agresif cerrahi tedavi arteryel dolaþýmýn tehlikeye düþtüðü<br />
masif ekstravazasyonlarda, kas kompartman sendromu durumlarýnda ve hýzlý<br />
olarak yayýlan cilt nekrozu durumunda endikedir.<br />
Ýyi demarkasyon hattý geliþen nekrozlu hastalara antibiyotik tedavisi altýnda iyi<br />
171
Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />
bir debridman yapýlmalýdýr. Tamir hemen veya <strong>yara</strong> hazýr olduðunda gecikmiþ<br />
greftleme teknikleri ile yapýlýr. En basit yöntem seçilecek tedavi þeklidir.<br />
Kaynaklar :<br />
1. 1-Brenman, S.: Hand Infections and Related Extremity Injuries. In<br />
Georgiade, G.S, Georgiade, N.G, Riefkohl, R, Barwick, W.J. (ed.)<br />
Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery,<br />
Baltimore,Wiliam&Wilkins, 1987, p1222-1223<br />
2. 2- Murray,J.F.: Cold, Chemical and Irradiation Injuries. In McCarthy(ed),<br />
Plastic Surgery, W.B. Saunders, Philadelphia,1990, p 5431-5443<br />
172
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.173-183<br />
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON<br />
YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
ÝÜ Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Radyasyon Onkolojisi ABD<br />
Ekstravazasyon ve Yara Bakýmý<br />
Ekstravazasyon, intravenöz uygulama sýrasýnda bir ilacýn istemsiz olarak<br />
perivasküler ve subkütan boþluða verilmesi ya da sýzmasýdýr. Sonuçta damar dýþýna<br />
kaçan farmakolojik ajanlarýn doku harabiyeti yapmasý ile karakterize bir<br />
durumdur. Kemoterapi uygulamalarý sýrasýnda sýk görülen erken bir komplikasyon<br />
olmasýna karþýn, etkileri geç dönemde de devam edebilmektedir.<br />
Tüm ilaç uygulamalarýnda ekstravazasyon, çocuklarda %11, yetiþkinlerde ise<br />
% 22 oranýnda görülmektedir. Kemoterapi uygulamalarýnda görülen<br />
komplikasyonlarýn % 0,5-6'sý ilaç ektravazasyonudur. Onkolojiye özel alanlarda<br />
deneyimli onkoloji hemþireleri tarafýndan yapýlan kemoterapi uygulamalarýnda %<br />
0,1, genel hastane ortamlarýnda % 2-5, implante portlarda ise % 0,3-6 oranýnda<br />
ekstravazasyon görüldüðü bildirilmiþtir. Tüm vezikan ilaçlarýn ekstravazasyonlarýnýn<br />
yaklaþýk 1/3'ünde cerrahi gerektiren ciddi <strong>yara</strong>lanmalar görülür.<br />
Kanser tedavisinde kullanýlan ilaçlar, ekstravazasyon oluþtuðunda geliþen<br />
lokal etkilere göre sýnýflandýrýlýr.<br />
�Vezikan ilaçlar: Ekstravaze olduklarýnda, lokal ülserasyon ve nekroz<br />
meydana getiren ajanlardýr. Damar dýþýna kaçtýklarýnda hemen aðrý,<br />
kýzarýklýk ve þiþlik ortaya çýkar ve izleyen birkaç gün içerisinde bül<br />
oluþumu, ülserasyon ve lokal nekroz meydana gelir.<br />
�Ýritan ilaçlar: Nekroz olmadan yanma ya da enflamasyon oluþturan<br />
ajanlardýr. Ekstravazasyon geliþince ya da geliþmeden de damar duvarýnda<br />
iritasyon yaparak yanma ve aðrý hissi <strong>yara</strong>týr. Ayrýca nekroz oluþturmadan<br />
flebite kadar gidebilen enflamasyona neden olur. Uygulama yerinde, ven<br />
boyunca kýrmýzý lekeler halinde ortaya çýkan alerjik reaksiyona kýzarýklýk<br />
173
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
reaksiyonu denir.<br />
�Non-vezikan ilaçlar: Belirgin vezikan ya da iritan etkileri olmayan<br />
ajanlardýr.<br />
Not: Deðerlendirme kriterleri Ek 1'de gösterilmiþtir.<br />
Kemoterapotik ajanlarýn vezikan etkilerini DNA'ya baðlanarak nükleik asit<br />
düzeyinde doku hasarý meydana getirenler ve nükleik asit etkili olmayanlar<br />
þeklinde bir gruplama da yapýlabirir. Nükleik asit etkili olmayanlar hýzlý bir doku<br />
harabiyeti meydana getirirler ama çabuk metabolize olarak etkilerini kaybederler.<br />
Bu tip <strong>yara</strong>lanmalar yanýklara benzer ve iyileþme süreci normal doku iyileþmesi<br />
gibidir. Nükleik asit etkili olanlar ise akut bir doku hasarý meydana getirmezler<br />
ama DNA düzeyinde uzun süreli etkileri vardýr. Nükleik asit etkili olan ve olmayan<br />
vezikan ilaçlar Tablo 1'de verilmiþtir.<br />
DNA’ya baðlanan vezikan ilaçlar<br />
Alkilleyici ajanlar<br />
Antrasiklinler<br />
Diðerleri<br />
DNA’ya baðlanmayan vezikan ilaçlar<br />
Vinka alkaloidleri<br />
Taksanlar<br />
Ýritan Ýlaçlar<br />
Alkilleyici ajanlar<br />
Antimetabolitler<br />
Diðerleri<br />
Tablo 1. Vezikan ve Ýritan ilaçlar<br />
Nitrojen mustard.<br />
Daunorubicin, Doxorubicin, Epirubicin,<br />
Ýdarubicin.<br />
Dactinomycin, Mitomycin C.<br />
Vinblastin, Vincristin, Vinorelbin.<br />
Docetaxel, Paclitaxel.<br />
Carmustin, Dakarbazin, Carboplatin, Cisplatin,<br />
Siklofosfamid, Ýfosfamid, Oxaliplatin.<br />
Sitarabin, Fludarabin, 5-Fluorouracil,<br />
Gemcitabin, Methotreksat<br />
Ýrinotecan, Bleomycin, Etoposit<br />
Risk Faktörleri<br />
Ekstravazasyon geliþmesi için çok sayýda risk faktörü vardýr. Damar yolu ile<br />
ilgili anatomik özellikler, mekanik nedenler, hastaya ait kiþisel özellikler, ilacýn<br />
doku ile temas süresi ve yoðunluðu bu etkenlerin baþýnda gelir. Risk faktörlerini<br />
aþaðýdaki gibi sýralayabiliriz:<br />
�Sitotoksik ajaný uygulayan kiþiye ait risk faktörleri;<br />
�Damar yolu açma ve ilaç uygulamadaki eðitim ve deneyim<br />
eksikliði,<br />
�Konunun önemi ve oluþabilecek ciddi hasarýn bilinmemesi /<br />
önemsenmemesi,<br />
�Ýnfüzyon takibinde yetersizlik, yorgunluk, dikkatsizlik,<br />
174
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
�Katater/iðnenin travmatik bir þekilde yerleþtirilmesi.<br />
�Hasta ile ilgili risk faktörleri;<br />
�Rahatsýzlýðýný bildirememe durumu (çocuk/yaþlý/koma hali),<br />
�Düþkünlük/genel durumun bozuk olmasý,<br />
�Vasküler bütünlüðün bozuk olmasý / Dolaþým bozukluðu<br />
öyküsünün olmasý,<br />
�Yerleþtirilen kateterin yanlýþlýkla oynatýlmasý,<br />
�Beden ýsýsýnda deðiþmeler (venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />
�Kan basýncýnda yükselme(venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />
�Psikolojik faktörler(venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />
�Hatýrlatma fenomeni ve nöropatik duyusal bozukluk bulunmasý.<br />
�Ýlaç uygulanan ven bölgesi ile ilgili risk faktörleri;<br />
�Aksillada cerrahi giriþim sonucu extremite ödemi olmasý,<br />
�Eklem, hayati sinirler ve tendonlar yakýnýna katater yerleþtirilmesi,<br />
�Alt extremitelerin uygulamada kullanýlmasý,<br />
�Enfeksiyon sýrasýnda ekstremitenin hareketsizliðinin saðlanamamasý,<br />
�Daha önce radyasyon tedavisi olan alanýn kullanýlmasý.<br />
�Ýlaç uygulanan venin durumu ile ilgili risk faktörleri;<br />
�Birden fazla giriþim yapýlan venin kullanýlmasý (venler distalden<br />
proksimale doðru kullanýlmalýdýr.),<br />
�Küçük çaplý, frajil/narin venlerin kullanýlmasý,<br />
�Hastada var olan periferik IV kanülün vezikan ilaç uygulamasý için<br />
kullanýlmasý,<br />
�Ven trombozu ve flebit geliþen damara ilaç uygulanmasý.<br />
�Ýlacýn uygulanmasý ile ilgili risk faktörleri:<br />
�Ýlacýn uygunsuz konsantrasyonda hazýrlanmasý,<br />
�Osmoloritesinin yüksek olmasý,<br />
�Uygulamada ilacýn veriliþ hýzýnýn fazla olmasý.<br />
Periferde ekstravazasyon hasarýnýn en sýk karþýlaþýldýðý yerler;<br />
�El ve ayak üstü<br />
�Antekübital fossa<br />
�Eklem çevresi'dir.<br />
Klinik Bulgular<br />
Ekstravazasyonun belirtileri infüzyon sýrasýnda ya da birkaç gün sonra ortaya<br />
çýkabilir. Doku hasarýnýn geniþliði ekstravaze olan ajanýn hacmi ve miktarý ile<br />
175
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
doðrudan iliþkilidir. Tüm ekstravazasyon durumlarýnda klinik bulgular birbirine<br />
benzer özelliktedir. Genellikle enjeksiyon yerinde aðrý, yanma ya da batma<br />
yakýnmalarý vardýr. Fizik muayenede þiþlik ve kýzarýklýk mevcuttur ve lokal bir<br />
endürasyon görülebilir. Endürasyonun 24 saatten daha uzun sürmesi geliþebilecek<br />
bir ülserasyonun habercisi olabilir. Ülserler, ülser kavitesine baðlý olarak<br />
genellikle 1-2 hafta kadar devam edip daha sonra siyah bir skar halinde iyileþir.<br />
Ekstravazasyon geliþtiðinde; ilk saatler içinde genellikle,<br />
�Vazodilatasyon,<br />
�Aðrýda artma,<br />
�Eritem<br />
�Ödem görülür.<br />
Takip eden günlerde ise;<br />
�Kapiller damarlarda tromboz,<br />
�Eritrositlerin ekstravazasyonu,<br />
�Kollajen yýkýmý,<br />
�Aðrý, eritem ve endürasyonla birlikte ciltte soyulma geliþebilir.<br />
Ekstravazasyon sonrasý ilk haftalar içinde genellikle;<br />
�Deðiþik derecelerde aðrý,<br />
�Yara sahasýnýn sklerozu,<br />
�Derinin atrofiye gitmesi,<br />
�Ülserasyon görülebilir,<br />
�Tendonlar ve nörovasküler yapýlar açýkta olabilir.<br />
�Bu dönemde sýklýkla <strong>yara</strong>da enfeksiyon geliþir.<br />
Lokal kan akýmýnýn yetersizliði ve geniþ nekrozlarýn olmasý <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />
etkiler. Ayrýca immün yetersizlik, beslenme bozukluðu, bakteri kolonizasyonu ve<br />
enfeksiyon geliþmesi de <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktirir. Bazý olgularda, geliþen<br />
ülserlerin iyileþmesi 6 ay ya da daha uzun sürebilir. Bu dönemde aðrý ve<br />
kontraktürler daha sýk görülür.<br />
Ekstravazasyonu Önleme<br />
Ekstravazasyon <strong>yara</strong>sý kiþiyi rahatsýz eden ve yaþam kalitesini bozan bir<br />
durumdur. Bu <strong>yara</strong>lanma yüzeyel cilt kayýplarýndan, ekstremite kayýplarýna kadar<br />
varan farklý klinik tablolar oluþturabilir. Ekstravazasyon sonrasý tedaviye yönelik<br />
birçok araþtýrma yapýlmýþ olmasýna raðmen hemen hemen hiçbir ilaca yönelik<br />
etken bir tedavi yoktur. Bu nedenle ekstravazasyon oluþmadan önlem alýnmasý<br />
hayati önem taþýr.<br />
�Vezikan özelliði olan ajanlar, eðitimli ve deneyimli hemþireler<br />
tarafýndan yapýlmalýdýr.<br />
�Damar yolu açarken metal uçlu iðneler yerine, yumuþak, plastik uçlu<br />
176
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
intraketler tercih edilmelidir.<br />
�Venler, distalden proksimale doðru kullanýlmalýdýr. Giriþ yerini gözlem<br />
amacýyla, þeffaf bant kullanmak gerekir.<br />
�Eklemler, hayati sinir ve tendonlarýn yakýnýna vezikan ilaç vermekten<br />
kaçýnýlmalýdýr.<br />
�Vezikan ajanlar alt ekstremiteden uygulanmamalýdýr.<br />
�Vezikan ilaçlarýn sürekli infüzyonu gerektiðinde, uzun süreli ve çok<br />
sayýda kemoterapi uygulandýðýnda, zayýf ve küçük venleri olan hastalarda<br />
kalýcý venöz port kullanýlmalýdýr.<br />
�Birden fazla ven ponksiyonunu önlemek amacýyla ven giriþini yapan, ilacý<br />
uygulayan ve takip eden kiþinin ayný kiþi olmasýna dikkat edilir.<br />
�Vezikan ajan uygulamadan önce ekstravazasyonun erken belirti ve<br />
bulgularý hakkýnda hasta/aile bilgilendilir. Belirti ve bulgularýn<br />
hissedildiði anda derhal hemþireye bildirmesi gerektiði açýklanýr.<br />
�Hasta, uygulamanýn baþýndan sonuna kadar, risk faktörleri yönünden<br />
deðerlendirilerek iþlem devam ettirilir.<br />
�Vezikan ajan enjeksiyon þeklinde verilecek ise enjeksiyonun her 2 - 3<br />
ml'sinde venden kan aspire edilerek damar yolunun akýþkanlýðý kontrol<br />
edilir ve uygulama yapýlan ven bölgesi belirti ve bulgular yönünden<br />
gözlenir. Enjeksiyon düþük basýnçta ve yavaþ uygulanýr.<br />
�Vezikan ajan infüzyon halinde verilecek ise, her 15 - 30 dakikada bir ve<br />
hastanýn verbal/nonverbal her yakýnmasýnda, ven bölgesi ve infüzyonun<br />
akýþkanlýðý kontrol edilir. Ayrýca vezikan ajanlarýn infüzyonunda,<br />
infüzyon pompasý kullanýlmaz.<br />
�Vezikan ilaç verilmeye baþlanmadan ve kateter çýkartýlmadan önce(iðne<br />
çekilirken oluþacak sýzmayý önlemek için), ven 10 ml Serum Fizyolojik ile<br />
yýkanýr.<br />
�Vezikan ajan üreticisinin özel önerileri, sulandýrma ve uygulama<br />
yöntemlerine dikkat edilir.<br />
�Hastanýn her türlü yakýnmasý, ekstravazasyon yönünden deðerlendirilir<br />
(Örn. Bu sefer farklý bir his var).<br />
�Ekstravazasyon durumunda kullanýlacak tüm malzeme ve ilaçlar, kolay<br />
ulaþýlabilecek þekilde hazýr bulundurulmalýdýr.<br />
Ekstravazasyonda Bakým<br />
Ekstravazasyon geliþtiðinde genel önlemler hemen alýnmalýdýr. Burada amaç,<br />
ilacýn doku ile temas süresinin ve uzun dönemli doku hasarýnýn en aza<br />
indirilmesidir.<br />
�Enjeksiyon/infüzyon hemen durdurulur.<br />
177
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
�Kateter yerinden oynatýlmaz.<br />
�Kanül giriþine yeni enjektör takýlarak yavaþ bir þekilde ekstravaze olan<br />
ilaç olabildiðince geri çekilmeye çalýþýlýr ve aspire edilen ilaç miktarý<br />
kaydedilir.<br />
�Kanül çýkartýlmadan önce ekstravaze olan ilacýn antidotu setten<br />
uygulanýr(vezikan ilaçlarýn antidotlarý Ek 2'de gösterilmiþtir). Ýlacýn<br />
antidotu yoksa, Hidrokortizon (50 - 100 mg) ya da Deksametazon (2 - 8<br />
mg) ayný kanülden uygulanýr(Hekim direktifi ile).<br />
�Venöz giriþ aspire edilerek, kanül yavaþ bir þekilde çýkarýlýr. Ekstravaze<br />
bölgeye basýnç ve alkol uygulanmaz.<br />
�Ekstravaze olan ilaç kanül yolu ile aspire edilemediyse, 15 no'lu iðne ile<br />
ekstravaze bölgeye girerek aspirasyon yapýlýr ve aspire edilen ilaç miktarý<br />
kaydedilir. Ýlacýn antidotu ya da kortizon önerilen dozlarda sübkutan<br />
olarak ekstravaze bölgeye uygulanýr(saat yönünde hareket ederek).<br />
�Ekstravaze ekstremite kalp seviyesinin üstünde elevasyona alýnýr ve<br />
elevasyon 48 saat devam ettirilir.<br />
�Ekstravaze olan ilaca göre sýcak ya da soðuk uygulama yapýlýr ( Ek 2'de<br />
gösterilmiþtir ). Sýcak / Soðuk uygulamada, ekstravaze bölgenin ýslanmasý<br />
önlenir.<br />
�Soðuk uygulama: vazokonstrüksiyon etkisiyle ilacýn subkutan<br />
dokulara emilimini azaltýr. Vezikan ilacýn metabolik aktivitesini<br />
azalttýðý düþünülmektedir. Ýlk 30 - 60 dakika soðuk uygulamadan<br />
sonra 48 - 72 saat boyunca 2 - 3 saatte bir 15 dakika uygulanýr.<br />
�Sýcak uygulama: Vazodilatasyon etkisiyle lokal kan akýmýný<br />
arttýrýr, ilacýn emilimini ve dolaþýma katýlýmýný saðlar. Uygulama<br />
sýklýðý soðuk uygulamadaki gibidir. Sadece Vinca Alkaloidleri ve<br />
Etoposid gibi ilaçlarda uygulanýr. Bu ilaçlara soðuk uygulama<br />
yapýlmasý deride ülserasyona neden olabilir.<br />
�Ekstravaze bölgeye, hasarý azaltmak amacýyla, bazý ilaçlarda<br />
Dimetilsülfokside (DMSO) uygulanabilir (Ek 2'de gösterilmiþtir.).<br />
Vazodilatasyon saðlar, çözünürlüðü ve doku geçirgenliðini artýrarak ilacýn<br />
sistemik daðýlýmýný hýzlandýrýr. Antienflamatuar ve radikalleri temizleme<br />
etkisi de vardýr. Soðuk uygulama ile beraber çok etkili olan, yan etkisi az<br />
ve kolay uygulanabilen bir önlemdir. Genellikle 7 gün süreyle lezyon<br />
bölgesine, basýnç uygulamadan, steril gaz ile % 99'luk DMSO 8 saatte bir<br />
uygulanýr. Üzeri kapatýlmaz, hava ile kendi kurur. DMSO uygulamasý<br />
sýrasýnda hafif yanma ve eritem gözlenebilir.<br />
�Sýcak uygulama gerektiren vezikan ilaçlarýn ekstravazasyonunda, sýcak<br />
uygulama ile birlikte hiyalüronidaz kullanýlabilir. Bað dokusundaki<br />
178
hiyalüronik asidin enzimatik yýkýmýna neden olup ekstravaze olan ilacýn<br />
dokudan emilimini hýzlandýrýr. Uygulama genellikle, 150 IU (=1 ml)<br />
subkutan enjeksiyon þeklinde, etkilenen alanýn çevresinden merkezine<br />
doðru yapýlýr.<br />
�Ekstravaze bölgede aðrý þiddetli ise lokal olarak etil klorür ve sistemik<br />
olarak analjezik uygulanýr.<br />
�Eritem kayboluncaya kadar günde iki kez steroidli krem uygulanabilir.<br />
�Ülserasyon geliþtiðinde, günde 2-3x1 nemli emici ýslak pansuman<br />
uygulanýr. Enfeksiyonu önlemek amacýyla gümüþ sülfodiazin kullanýlýr.<br />
Yara bölgesi, steril kuru gaz ve sargý ile basýnç oluþturmadan kapatýlýr.<br />
�Nekroz geliþtiðinde; plastik cerrahi konsültasyonu ile hasta, cerrahi<br />
debridman için hazýrlanýr. Medikal tedaviye yanýt vermeyen ve devam<br />
eden aðrý, kalýcý lokal aðrý, ciddi ya da geniþleyen ekstravazasyon, ülser ya<br />
da skar oluþumu ve kompartman sendromu riski olduðu durumlarda<br />
cerrahi giriþim uygulanmalýdýr. Genellikle tercih edilen giriþimler<br />
debridman ve deri grefleme ya da fleptir. Özellikle kontraktür ve<br />
fonksiyon kayýplarýnda rekonstrüktif cerrahi giriþim gerekebilir.<br />
�Aðrý, hareketsizlik, skar dokusu, tendon ve kas kayýplarýna baðlý<br />
oluþabilecek kontraktürleri önlemek amacý ile fizyoterapist ile iþbirliði<br />
yapýlýr. Fizik egzersizlerin düzenli yapýlmasý için hasta/aile bilgilendirilir.<br />
�Uygulanan her iþlem ve bakým, hemþire gözlem formu, ekstravazasyon<br />
kayýt formu(örn. Ek 3) ve ilgili tüm formlara kaydedilir.<br />
Port Ekstravazasyonu<br />
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Portlarda ekstravazasyon riski % 0,3-6 olarak gösterilmiþtir. Portlarda<br />
ekstravazasyon sonucu, çok ciddi komplikasyonlar (parsiyel mastektoki gibi)<br />
geliþebilmektedir. Huber iðnenin uygun yere, uygun þekilde takýlmamasý, trombüs<br />
ya da fibrin oluþmasý (heparinizasyonun uygun yapýlmamasýna baðlý), kateterin<br />
yerinden ayrýlmasý, kýrýlmasý ya da sternuma sýkýþmasý sonucu ekstravazasyon<br />
geliþebilir. Ýlaçlarýn yalnýz geriye kan dönüþü olduðunda uygulanmasý ve risk<br />
faktörlerinin, belirti ve bulgularýn sürekli deðerlendirilmesi gerekir. Port<br />
ekstravazasyonunda bakým, periferal ekstravazasyonlardaki gibidir.<br />
179
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
Ek 1. Periferik Ekstravazasyon ve Diðer Reaksiyonlarýn Deðerlendirilmesi<br />
Deðerlendirme<br />
Parametreleri<br />
Ýðne/kanülden kan<br />
aspirasyonu (iðnenin<br />
ven içinde olup<br />
olmadýðýnýn<br />
kontrolu)<br />
Aðrý<br />
Kýzarýklýk<br />
Þiþlik<br />
Ülserasyon<br />
Diðer;<br />
Ekstravazasyon Ven Ýritasyonu Kýzarýklýk<br />
Reaksiyonu<br />
Aspirasyon ile kan geri<br />
gelmez. Bazý olgularda<br />
kan aspirasyonu<br />
mümkündür.<br />
Dakikalar ya da saatler<br />
süren yavaþ aðrý ve<br />
yanma mevcuttur.<br />
Gittikçe azalabilir. Ýðne<br />
odaðýnýn çevresinde<br />
ortaya çýkar.<br />
Ýðne odaðýnýn<br />
çevresinde lekeli<br />
kýzarýklýk geliþir. Ýlaç<br />
verilmesi kesildiðinde<br />
kýzarýklýk kaybolmaz.<br />
Ýðne odaðýnýn<br />
çevresinde, hemen ya<br />
da birkaç saat sonra<br />
þiþlik çýkabilir.<br />
Sinsice geliþir. Genelde<br />
48-96 saat sonra<br />
görülür.<br />
Ýnfüzyon niteliðinde<br />
deðiþiklik, sývý akýþýnda<br />
direnç geliþmesi, lokal<br />
karýncalanma görülür.<br />
180<br />
Aspirasyonla kan geliþi<br />
mevcuttur.<br />
Ven boyunca aðrý ve<br />
gerginlik hissi vardýr.<br />
Ven boyunca kýzarýklýk<br />
ve hiperpigmentasyon<br />
olabilir.<br />
Þiþlik yoktur.<br />
Ülserasyon yoktur.<br />
-------<br />
Aspirasyonla kan<br />
geliþi mevcuttur<br />
Aðrý yoktur.<br />
Ýlaç verilirken ven<br />
boyunca ani lekeler<br />
ortaya çýkabilir.<br />
Genellikle 30 dk.<br />
içinde kaybolur.<br />
Þiþlik yoktur.<br />
Ülserasyon yoktur.<br />
Kaþýntý olabilir.
Ýlaçlar<br />
Etkisi<br />
Uygulanacak<br />
kompres tipi Spesifik Yaklaþým<br />
Daunorubicin Vezikan Soðuk Topikal<br />
Dimethilsülfoksit(DMSO)<br />
Doxorubicin Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />
Mechlorethamine Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />
Mitomycin-C Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />
Mitoxantrone Vezikan Soðuk DMSO ya da<br />
Dexamethason/Hidrokortizon<br />
Actinomycin D Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />
Dacarbazine* Ýritan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />
Epirubicine Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />
Idarubicin Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />
Carmistine Vezikan Soðuk Sodyum bikarbonat<br />
Taxol Vezikan Soðuk Difenhidramin (25-50 mg)<br />
Cisplatin/Nitrogen<br />
Mustard*<br />
Vinka Alkoloidleri<br />
Vinblastine<br />
Vincristine<br />
Vindesine<br />
Vinorelbine<br />
Etoposid*<br />
Aminofilin<br />
Kalsiyum<br />
Dextroz %10<br />
Nafcillin<br />
Parenteral Nutrition<br />
Potasyum<br />
Radyokontrast madde<br />
Dobutamin<br />
Dopamin<br />
Epinefrin<br />
Norepinefrin<br />
Fenilefrin<br />
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
Ek 2. Vezikan/Ýritan Ýlaçlarýn Ekstravazasyonunda Spesifik Yaklaþýmlar<br />
Ýritan Soðuk DMSO ya da<br />
Dexamethason/Hidrokortizon<br />
Vezikan Sýcak Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz ya<br />
da Dexamethason/Hidrokortizon<br />
Daha sonra DSMO 6x1/14gün<br />
Ýritan Sýcak Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz ya<br />
da Dexamethason/Hidrokortizon<br />
Daha sonra DSMO 6x1/14gün<br />
Hiperozmotik<br />
Soðuk<br />
Vazoaktif Kompres<br />
uygulanmaz<br />
Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz<br />
-5-10 mg Phentolamin 10-15 ml<br />
%0,9 NaCl ile sulandýrýlarak<br />
subkutan yolla travma alanýna<br />
uygulanýr (ilk 12 saat içinde)<br />
- Yenidoðanlarda topikal %2’lik<br />
Nitrogliserin kullanýlabilir.<br />
*Bu ilaçlar çok fazla miktarlarda infiltre olduklarýnda vezikan özellik kazanýrlar.<br />
181
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
Hastanýn Adý-Soyadý:<br />
Yaþý:<br />
Cinsiyeti:<br />
Taný:<br />
Ekstravaze olan ilaç:<br />
Tahmini infiltrasyon miktarý:<br />
Ýlacýn yoðunluðu:<br />
Ekstravazasyon Tarih/Saati:<br />
Protokol No:<br />
Telefon No:<br />
Venöz giriþin türü: Kelebek iðne: � Perifedik Venöz Kateter: �<br />
Kalýcý Venöz Port: � Hickmann Kateter: �<br />
Diðer:……………….<br />
Venöz giriþin yeri: Sað üst ekstremite: � Sol üst ekstremite: �<br />
Dorsal yüzey: Ön kol: � Üst kol: � Bilek: � El üstü: �<br />
Ventral yüzey: Ön kol: � Üst kol: � Bilek: � Dirsek içi: �<br />
Ýlaç uygulama tekniði: IV enjeksiyon: � Ýnfüzyon: �<br />
Geri aspire edilen ilaç miktarý:……………<br />
Ek. 3 Ekstravazasyon Kayýt Formu<br />
Ekstravaze bölgenin fotografý: Alýndý: � Alýnamadý: �<br />
Ekstravazasyon sýrasýnda hastanýn ifade ettiði belirtiler:<br />
Aðrý: � Yanma: � Kaþýntý: � Batma: � Diðer:………………<br />
Ekstravaze bölgenin ilk saatteki görüntüsü:<br />
Kýzarýklýk: � Solgunluk: � Eritem: � Þiþlik: � Bül: � Diðer:………...<br />
Uygulanan antidot ve miktarý:…………………………………..<br />
Uygulanan kompres ve sýklýðý:………………………………….<br />
Uygulanan Hemþirelik Bakýmý: Takip Sýklýðý:<br />
1. ………………………….. …………………………<br />
2. ………………………….. …………………………<br />
3. ………………………….. …………………………<br />
4. ………………………….. …………………………<br />
HemþireAdý-Soyadý: Ýmzasý:<br />
182
Kaynaklar<br />
RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />
1. Köksal Y., Yalcýn B.; Kemoterapi uygulamalarýnda ilaç ekstravazasyonu, Türkiye<br />
Klinikleri J Ped Sp Iss, 2, 2004, 913-917<br />
2. Hoþnuter M., Babucçu O., Kargý E. ve ark.; Yaþlýlarda sýk görülen bir medikal travma:<br />
“Ekstravazasyon Yaralanmalarý” sýnýflama ve tedavi yaklaþýmlarý, Türk Geriatri Dergisi,<br />
8(2), 2005, 101-106<br />
3. Keskin Gemici C.; Kemoterapi uygulamalarýnda ilaç ektravazasyonu,<br />
www.onkohem.org.tr/09.pdf<br />
4. Kaya D.; Radyasyon ve Ekstravazasyon <strong>yara</strong>larýnda hemþirelik bakýmý; Yara Bakým ve<br />
Teravi Kursu, 23-24 Mayýs, 2000, Ýstanbul, 213-236<br />
5. Keskin G.; Ekstravazasyonda hemþirelik bakýmý, XIII TPOG Ulusal Pediatrik Kanser<br />
Kongresi, Hemþire Programý, 18-22 Mayýs, 2004, Kapadokya, 182-183<br />
6. Eroðlu L., Orak Ý., Þimþek T.; Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmasýnýn tedavisinde týbbi sülük<br />
kullanýmý: Ön çalýþma, Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kongresi, 14-17<br />
Ekim, 2003, Samsun<br />
7. Çelik M., Genel F.; Ýrritan – vezikant ilaçlar ve ekstravazasyon, Pencere, 5:19, Temmuz,<br />
2005<br />
8. Özbaþ A; Ekstravazasyon, Onkoloji hemþireliðinde kanýta dayalý semptom yönetimi, Ed:<br />
Can G., 3P-Pharma Publication Planning, Ýstanbul, 2007, 119-132<br />
9. Ece F.; Ekstravazasyon, www.toraks.org.tr/10_kongre_kurs/pdf/444-<br />
446_Ekstravazasyon.pdf<br />
10. Painter J.; Chemotherapy Administration, A Nurse's Guide to Cancer Care, Ed: Nevidjon<br />
BM., Sowers KW., Lippincott co., Philedelphia, 2000, 199-214<br />
11. Akyolcu N.; Ekstravazasyonda hemþirelik bakýmý, Hemþirelik Bülteni, 7:29, Ýstanbul,<br />
1993<br />
12. Demirelli F., Özgüroðlu M., Demir G.; Kanser kemoterapisi uygulama ilkeleri, Bristol-<br />
Myers Squibb, Ýstanbul, 1997<br />
13. Holland JF., Bast RC., Morton DL.; Cancer medicine, Valume 1, Fourth Edition,<br />
William&Wilkins, Baltimore, 1997<br />
14. Yasko JM., RN.; Kemoterapiye baðlý belirtilerin denetimi ve bakýmý, Bilimsel ve Teknik<br />
Yayýnlarý Çeviri Vakfý Basýmevi, Ýstanbul, 1994<br />
15. Sevinir B.; Pediatrik onkolojide ilaç ekstravazasyonu: Tek merkez deneyimi, Güncel<br />
Pediatri, 6, 2008, 1-4<br />
183
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.185-190<br />
RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT<br />
REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
ÝÜ Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Radyasyon Onkolojisi ABD<br />
Giriþ<br />
Radyasyon denilince genellikle iyonizan radyasyon anlaþýlmaktadýr. Bu da<br />
parçacýk akýþý ya da dalga biçiminde taþýnan enerjinin elektriksel yüklü parçacýklar<br />
oluþturmasý ile karakterizedir. Dokuda iyonizasyon doðrudan ya da dolaylý yoldan<br />
olabilir. Radyasyonun hücre içindeki hedefi DNA'dýr. Radyasyon, DNA<br />
moleküllerinin bir ya da iki baðýný kýrarak, hücre büyüme ve bölünmesini engeller.<br />
Ayný zamanda hücre içinde serbest radikallerin salýnmasýna neden olarak hücre<br />
hasarýna yol açar.<br />
Radyasyonun tümör hücresine olduðu kadar normal hücrelere de etkisi vardýr.<br />
Radyasyonun giriþ kapýsý genellikle cilt olduðuna göre, en sýk yan etki de ciltte<br />
görülmektedir. Bu etkinin þiddeti; radyasyonun kalitesine, dozun yüksekliði,<br />
veriliþ þekli ve zamanýna, ýþýnlanan doku hacmine, hücre ve doku özelliklerine,<br />
radyosensitizerlerin ya da kemoterapötik ilaçlarýn radyoterapi ile birlikte<br />
kullanýlýp kullanýlmamasý gibi bir çok nedene baðlýdýr. Tedavi planlarý yapýlýrken,<br />
Radyasyona, doku cevabýnýn ya da dayanýklýlýðýnýn sýnýrlý olduðu göz önünde<br />
bulundurulur. Bu yüzden tümör ýþýnlamasýnda, alan içinde kalan normal dokunun<br />
dayanabileceði üst sýnýr verilecek maksimum ýþýn dozunu belirler. RT planlanýrken<br />
bu prensibe göre karar verilir. Tümörü tahrip edebilecek kadar yüksek doz bölgeye<br />
verilirken, o alan içindeki normal dokular dikkate alýnýr ve mümkün olduðunca<br />
korunur. Yani tolerans dozlarý aþýlmamaya çalýþýlýr. Tedavi bölgesine baðlý risk<br />
faktörleri ise;<br />
�Deri katlantýsý olan bölgeler<br />
�Terleyen, ýslanan bölgeler<br />
�Þiþman hasta<br />
�Fiziksel tahriþe maruz kalan bölgeler<br />
�Co-morbid hastalýklar (Kollajen doku hast, Diyabet), olarak sýralanabilir.<br />
185
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
Cilt reaksiyonlarý radyoterapinin uygulandýðý bölgeye göre çoðunlukla kulak<br />
arkasý, boyun, kasýk, karýn, gluteal ve perineal bölge, rektal bölge, meme altý,<br />
aksiller bölge, kemik çýkýntýlarý gibi bölgelerde görülür. Ayrýca kemoterapi<br />
(Bleomycin, Doxorubicin, Dactinomycin, Gemcitabin, Docetaxel, Paclitaxel.. )<br />
uygulanan hastalarda, daha önceden radyoterapi uygulanmýþ bölgede, Radyasyon<br />
Recall (hatýrlama) Dermatiti görülebilir.<br />
Hastanýn ara vermeden tedavisinin tamamlanmasý ve radyoterapiye baðlý erken<br />
reaksiyonlarýn önlenebilmesi, etkin bir hemþirelik bakýmý ve destek tedavi ile<br />
saðlanabilir. Radyoterapi olan kiþilerde tedavinin ara verilmeden tamamlanmasý<br />
tedavi etkinliði yönünden önemlidir. Buna raðmen birçok hastada radyoterapiye<br />
baðlý geliþen cilt reaksiyonlarý nedeniyle tedaviye ara vermek zorunda<br />
kalýnmaktadýr. Cildin radyasyona karþý gösterdiði reaksiyonlar iki grupta<br />
incelenebilir.<br />
�Akut (erken) reaksiyonlar,<br />
�Eritem<br />
�Kuru deskuamasyon<br />
�Yaþ deskuamasyon<br />
�Alopesi<br />
�Kaþýntý<br />
�Pigmentasyonda deðiþiklikler<br />
�Kronik (geç) reaksiyonlar<br />
�Hipo / Hiperpigmentasyon<br />
�Fibrozis<br />
�Telenjektazi<br />
�Ter ve yað bezlerinin disfonksiyonu<br />
�Ülserasyon<br />
�Nekroz<br />
�Tümör geliþimi<br />
Akut reaksiyonlar hastalarýn birçoðunda görülebilen ve beklenen<br />
reaksiyonlardýr. Tedavi baþlangýcýndan itibaren 2-3 hafta içinde ya da tedavi<br />
tamamlandýktan sonra ortaya çýkabilir. Geç ya da kronik reaksiyonlar ise tedavi<br />
tamamlandýktan aylar ya da yýllar sonra ortaya çýkabilen reaksiyonlardýr.<br />
Radyasyon tedavisi ile iliþkili olarak deðiþik derecelerde cilt reaksiyonlarý ortaya<br />
çýkabilir. Cilt reaksiyonunun tanýmlanmasýnda en yaygýn kullanýlan skala, akut<br />
radyasyon hasarý skorlama sistemidir(RTOG). Bu sistemde, radyasyon<br />
186
tedavisinin ciltteki reaksiyonlarý Tablo 1' deki gibi derecelendirilmiþtir.<br />
Tablo 1. Akut Radyasyon Morbidite Kriterleri Skalasý (RTOG)<br />
Cilt Deðiþiklik<br />
yok<br />
RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />
Grade 0 Grade 1 Grade 2 Grade 3 Grade 4<br />
Soluk/mat<br />
eritem,<br />
epilasyon,<br />
kuru<br />
deskuamasyon,<br />
terlemede<br />
azalma,<br />
parafolikülitis<br />
aktina<br />
Hassasiyet,<br />
parlak eritem,<br />
yama tarzýnda<br />
ýslak<br />
deskuamasyon,<br />
hafif ödem<br />
Yaygýn yaþ<br />
deskuamasyon,<br />
ciltte soyulma,<br />
gode býrakan<br />
ödem<br />
Ülserasyon,<br />
hemoraji,<br />
nekroz<br />
Cilt reaksiyonu hastada, hareketinde azalma, aðrý, sosyal izolasyon, beden<br />
imajýnda bozulma, uyku bozukluðu yaparak yaþam kalitesini etkiler. Cilt<br />
reaksiyonunun derecesine orantýlý olarak yaþam kalitesi bozulur. Radyasyon<br />
tedavisinin ciltte neden olduðu yan etkiler morbiditeyi, tedavinin sürdürülmesini<br />
ve yaþam kalitesini etkileyeceðinden hemþirenin bu semptomlarý iyi bilmesi<br />
gerekmektedir. Hemþirelik bakýmý bu komplikasyonlarý önleme, erken dönemde<br />
belirleme ve kontrol altýnda tutmada yoðunlaþýr. Semptom kontrolü etkin<br />
hemþirelik giriþimlerini sunma ve yaþam kalitesini iyileþtirme açýsýndan çok<br />
önemlidir.<br />
Cilt Bakýmý<br />
Cilt bakýmýnda amaç; cildi korumak, rahatsýzlýðý en aza indirmek, sývý kaybýný<br />
önlemek ve hastanýn tedaviye devam edebilmesinde destek olmaktýr. Cilt<br />
reaksiyonlarýný önlemede, tedavi öncesinde hasta/ailenin cilt bakýmý hakkýnda<br />
bilgilendirilmesi büyük önem taþýr. Tedavi alanýndaki cildi yýkamada ve<br />
travmalardan korunmada gerekli önlemler alýnmalýdýr.<br />
�Tedavi alanýný yýkamada sadece ýlýk su ve cilt ph'sýna uygun, kozmetik<br />
içerik taþýmayan sabunlar kullanýlýr. Tedavi alaný yumuþak hareketlerle,<br />
ovmadan ve keselemeden yýkanýr. Yumuþak hareketlerle tampone ederek<br />
kurulanýr ve kuru tutulmasý saðlanýr. Özellikle tedavi sýrasýnda cildin ýslak<br />
olmamasýna dikkat edilir.<br />
�Tedavi alanýný belirleyen çizgilerin silinmemesine dikkat edilir.<br />
�Tedavi alaný, irite edici basýnçtan, sýký kýyafetlerden ve basýnçlý/sýký<br />
bandajdan korunur. Tahriþi önlemesi, teri emmesi ve cildin rahat<br />
havalanmasý için hastanýn, geniþ, pamuklu giysiler giymesi saðlanýr.<br />
Tedavi alanýnýn kaþýnmamasý ya da ovulmamasý gerektiði hasta/aileye<br />
açýklanýr.<br />
187
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
�Hastanýn traþ olurken elektrikli traþ makinasý kullanmasý saðlanýr. Kadýn<br />
hastalar, epilasyon ve aðda yaptýrmamalarý konusunda uyarýlýr.<br />
�Tedavi alaný, güneþ, rüzgar ve sýcak/soðuk temastan korunur. Güneþe<br />
çýkmasý gerekiyorsa en az 15 faktörlü güneþ koruyuculu krem<br />
kullanýlmasý saðlanýr(Tedavi bitiminden 1 yýl sonrasýna kadar). Fazla<br />
tuzlu ve klorlu suda yüzmemesi önerilir.<br />
�Tedavi alanýnda, kozmetik içerik taþýyan sabun, deodorant, pudra, parfüm,<br />
makyaj malzemesi ve deri kremleri kullanýlmaz.<br />
�Radyasyon tedavisi baþlamadan önce ve her gün tedaviye girmeden önce<br />
tedavi alanýndaki cilt kontrol edilir ve RTOG 'ye göre derecelendirilmesi<br />
yapýlarak kaydedilir.<br />
Grade 1' de Hemþirelik Bakýmý<br />
Tedavinin yaklaþýk ilk 3 haftasýnda eritem, ýsý artýþý ve hassasiyet görülür. Daha<br />
sonra ciltte kuruluk, pullanma, kaþýntý ve aðrý baþlar. Hastanýn, tedavi alanýndaki<br />
cildi kaþýmasý önlenir. Gece uykuda kaþýma ihtimaline karþý aile bilgilendirilir,<br />
gerekirse hastaya eldiven giymesi önerilir.<br />
�Kaþýntýyý gidermek için, günde iki kez (2x1) basýnçsýz masaj ile kozmetik<br />
içerik taþýmayan pudra ya da mýsýr niþastasý uygulanýr. Ancak uzun<br />
uygulamalarda cildin kurumasýna ve havalanmasýnýn engellenmesine<br />
neden olacaðý için kullaným süresi uzun olmamalýdýr.<br />
�Kuruluðu gidermek için, kozmetik içermeyen nemlendirici<br />
krem/losyonlar kullanýlabilir. Aleo vera, lanolin ve E ya da A vitamini<br />
içeren nemlendiriciler önerilebilir.<br />
�Hekim direktifi ile antipüritik kremler uygulanabilir. Ancak tedavi öncesi<br />
deri üzerinde kalýntý býrakan kremlerin sürülmesi, ciltte bolus etkisi<br />
yaparak radyasyonun etkisini arttýrabilir. Bunun için krem<br />
uygulamalarýnýn tedavi sonrasý ince tabaka halinde uygulamasýna dikkat<br />
edilmelidir.<br />
�Topikal kortikosteroidler kullanýlabilir. Yapýlan bilimsel çalýþmalarda;<br />
topikal kortikosteroid kullanýmýnýn, radyasyon dermatitinde iyileþme<br />
saðladýðý görülmüþtür.<br />
Grade 2' de Hemþirelik Bakýmý<br />
Tedavinin yaklaþýk 3-4. haftasýnda ortaya çýkan belirtilerdir. Ciltte hassasiyet,<br />
aðrý ve ödem vardýr. Ayrýca, ciltte yer yer sulu kabarcýklar(bül) ve drenaj<br />
görülmektedir.<br />
�Yaþ deskuamasyon yeni baþladýðý dönemde; Jansiyen Viole solüsyonu ile<br />
günde 3-4 kez (3-4x1) pansuman yapýlýr ve <strong>yara</strong>nýn üzeri açýk býrakýlarak<br />
havalanmasý saðlanýr. Jansiyen Viole solüsyonu enfeksiyonu önlemek<br />
188
RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />
amaçlý çok kýsa süreli kullanýlmalýdýr. Cildi boyadýðý, <strong>yara</strong>nýn izlemini<br />
zorlaþtýrdýðý ve cilt üzerinde tabaka oluþturduðu için kullanýmý tercih<br />
edilmemektedir.<br />
�Tedavi alanýndaki cilt, günde 3 - 4 kez, 15 dakika havalandýrýlýr.<br />
�Nemlendirici krem ya da pudra, kullanýmdan kaldýrýlýr.<br />
�Hidrokortizonlu pomatlar uygulanýr.<br />
Grade 3' de Hemþirelik Bakýmý<br />
Tedavinin yaklaþýk 4-5. haftasýnda ortaya çýkan belirtilerdir. Ciltte hassasiyet,<br />
aðrý ve ödem vardýr. Ciltte yaygýn yaþ deskuamasyon ve drenaj görülmektedir.<br />
Aðrýnýn giderilmesi, enfeksiyonun önlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir.<br />
�Günde 2-3 kez (2-3x1) Serum Fizyolojik (ya da ¼ oranýnda<br />
sulandýrýlmýþ hidrojen peroksit) ile nemli emici ýslak pansuman<br />
uygulanýr. (Nekrotik dermisin debridmaný ve bakteriyel<br />
kolonizasyonun azaltýlmasý amaçlanýr)<br />
�Bakteriyel kolonizasyonu azaltmak, geçici oklusif bariyer teþkil<br />
etmek ve reepitelizasyonu hýzlandýrmak için Gümüþ Sülfodiazin gibi<br />
antibiyotikli kremler ya da pomatlar kullanýlýr.<br />
�Yarayý kapatmada steril, hava geçirgen kuru pet kullanýlýr.<br />
Pansumanda, hidrokolloid örtüler ya da hava geçirgen hazýr örtüler de<br />
kullanýlabilir.<br />
�Cilt reaksiyonu alaný kapalý ve nemli bir bölgede ise, saatte bir 15<br />
dakika, bölge havalandýrýlýr.<br />
�Hekimle görüþülerek radyoterapiye ara verilmesi saðlanýr.<br />
Grade 4' de Hemþirelik Bakýmý<br />
Bu yan etkiler ortaya çýktýysa hastalarýn yakýn takip altýnda olmasý gerekir. Cilt<br />
6-8 saat aralarla gözlenir. Özellikle ülser geliþen, atrofik ve aðrýlý olan <strong>yara</strong>larda<br />
cerrahi debridman ve hemen ardýndan cilt greftlemesi ya da flep uygulamasý gibi<br />
cerrahi giriþim gerekebilir. Yara cerrahi giriþime hazýr oluncaya kadar;<br />
�Günde 3-4 kez (3-4x1) Serum Fizyolojik (ya da ¼ oranýnda<br />
sulandýrýlmýþ hidrojen peroksit) ile nemli emici ýslak pansuman<br />
uygulanýr. Pansumanýn <strong>yara</strong>ya yapýþmasýný önlemek için, <strong>yara</strong>nýn<br />
birincil olarak emdirilmiþ örtülerle kapatýlmasý gerekir.<br />
�Yarada enfeksiyonu önlemek/gidermek için antibakteriyel (gümüþ<br />
sülfodiazin…vb.) kremler kullanýlýr. Debridmaný takiben sistemik<br />
antibiyotik tedavisinin de baþlanmasý gerekir.<br />
�Kanama kontrolu yapýlýr.<br />
�Yarayý kapatmada steril, hava geçirgen örtüler kullanýlýr. Hassas olan<br />
189
Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />
cildi korumak için, basýnç yapmayan antitübüler strech bandaj ve<br />
nonalerjik bantlar kullanýlarak pansuman kapatýlýr.<br />
�Yara iyileþmesinde protein sentezi esas olduðu için iyi bir beslenme<br />
programýnýn düzenlenmesi saðlanýr. Hidrasyonun saðlanmasý, <strong>yara</strong><br />
neminin korunmasý önemlidir.<br />
�Kontraktürlerin önlenmesi için fizyoterapistle iþbirliði yapýlýr ve<br />
hastanýn fizik egzersizlerini düzenli yapmasý saðlanýr.<br />
Kaynaklar:<br />
1. Aydýn Y.: Akut Radyasyon Yaralanmalarý, Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakým Sempozyumu,<br />
18-19 Ekim 2001, Ýstanbul, 173-187<br />
2. Aydýngöz Ý E.: Ýyonize Radyasyonun Deri ve Yara Ýyileþmesi Üzerine Etkileri,<br />
www.dermaneturk.com/<strong>yara</strong>_online/iyonize_radya.doc<br />
3. Nystedt KE., Hill JE., Mitchell AM.: The Satndardization of Radiation Skin Care in British<br />
Columbia: A Collaborative Approach, Oncology Nursing Forum, 32:6, 2005, 1199-1205<br />
4. Kaya D.: Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý, Yara Bakým ve<br />
Tedavi Kursu, ÝÜ Basýmevi ve Film Merkezi, 23-24 Mayýs 2000, Ýstanbul, 213-236<br />
5. www.rtog.org/members/toxicity/acute.html<br />
6. Boström A, Lindman H., Swartling C.: Potent Corticosteroid Cream (Mometasone<br />
Furoate) Signifficantly Reduces Acute Radiation Dermatitis: Result From a Double-Blind,<br />
Randomized Study, Radiotherapy and Oncology, 59:3, 2001, 257-265<br />
7. Kanan N.: Radyoterapide Hemþirelik Bakýmý, III Onkoloji Hemþireliði Kursu, 1999,<br />
Ýstanbul<br />
8. Perez CA., Brady LW.: Principles and Practice of Radiation Oncology, 3th Edition,<br />
Lippincott-Raven Puplishers, Philedelphia, 1998<br />
9. Ünsal D.: Novelties in the Protection of Mucosa and Skin Side Effects, 7th Congress of the<br />
Balkan Union of Oncology, 15-19 October, 2008, Kuþadasý<br />
10. Yavaþ Ö.: Baþ-Boyun Bölgesi Radyoterapi Alan Hasta Bakýmý, V. Ulusal Radyasyon<br />
Onkolojisi Kongresi, 20 – 23 Nisan, 2002, Kuþadasý<br />
11. Putnik K., Stadler P., Schäfer C.: Enhanced Radiation Sensitivity and Radiation Recall<br />
Dermatitis (RRD) After Hypericin Therapy – Case Report an Literature www.rojournal.com/content-1/1-32<br />
12. Topkan E., Gülbaþ H.; Acute Radiation-Aloe Vera Ýnduced Dermatitis in a Malignant<br />
Eccrine Tumor of Left Gluteal Region: A Case Report, Turkish Journal of Cancer, 36:3,<br />
2006<br />
13. Preventing and Managing Radiation - Related Skin Toxicity,<br />
www.medscape.com/viewarticle/493434_4<br />
14. Serdengeçti M.: Ýyonize Radyasyonun Biyolojik Etkileri,<br />
www.sudam.selçuk.edu.tr/nukleer/iyonize.ppt.#256,1<br />
15. Cengiz M.; Radyoterapi Akut Komplikasyonlarýnda Destek Tedavisi,<br />
www.gata.edu.tr/dahihibilmler/onkoloji/.../radyoterapinin%20akut%20komplikasyonlarý<br />
16. Nalça Andrieu M.; Radyasyon Tedavisinin Geç Dönem Yan Etkileri ve Destek Tedavisi,<br />
Kanserde Destek Tedavi Kursu, 16-17 Mayýs, 2003, Ankara<br />
190
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.191-198<br />
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />
Dr. Serdar TUNCER<br />
Ýstanbul Bilim Üniversitesi<br />
Deri bütünlüðünü bozan her türlü <strong>yara</strong>lanma bir dizi onarým mekanizmasýný<br />
tetikler. Bu onarým, yüzeyel <strong>yara</strong>lanmalarda iz býrakmadan gerçekleþirken, belirli<br />
bir derinliðin altýna inmiþ olan <strong>yara</strong>lanmalarda onarým süreci sonucunda nedbe<br />
1<br />
olarak tanýmlanan bir iz kalýr. Bu nedbe dokusu kollajenden zengin olup, rengi,<br />
sertliði ve yüksekliði ile komþu dokudan farklýdýr. Ýlerleyen aylarda <strong>yara</strong><br />
olgunlaþma aþamasýna girerek düzelmeye, yumuþamaya ve rengi de solmaya<br />
2<br />
baþlar. Ancak <strong>yara</strong>larýn bir kýsmý bu þekilde bir gerileme göstermeyerek kabarýk,<br />
sert, kýrmýzý ve hatta bazen <strong>yara</strong> sýnýrlarýný da aþan anormal bir nedbe oluþumu ile<br />
sonlanýr. Hipertrofik nedbe ve keloid bu þekilde aþýrý kollajenin birikmesi ile<br />
karakterize olan iki önemli <strong>yara</strong> iyileþme komplikasyonudur. Hipertrofik nedbe ve<br />
keloidi anlamak için öncelikle normal <strong>yara</strong> iyileþme süreci hakkýnda bilgi vermek<br />
uygun olacaktýr.<br />
Normal Yara Ýyileþmesi ve Nedbe Oluþumu:<br />
Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi, birbirini takip eden 3 ayrý fazdan - inflamasyon,<br />
3<br />
proliferasyon ve maturasyon (olgunlaþma)- meydana gelir. Ýlk faz olan<br />
inflamatuar faz <strong>yara</strong>lanmadan hemen sonra pýhtýlaþma reaksiyonu ile baþlar.<br />
Yaklaþýk 3 gün süren bu ilk safhada <strong>yara</strong>yý temizleyecek olan makrofaj ve<br />
nötrofillerin <strong>yara</strong> bölgesine çekilmesini saðlayan sitokinler salgýlanýr. Üçüncü gün<br />
ile üçüncü haftalar arasýnda <strong>yara</strong> proliferasyon fazýna girer. Proliferasyon fazýnda<br />
epitelizasyon, yeni damar oluþumu, granulasyon dokusu oluþumu ve kollajen<br />
üretimi meydana gelir. Yara dokusuna gelen fibroblastlar öncelikle hücre ve<br />
damarlarýn içine yerleþeceði ekstrasellüler matriks adý verilen bir að dokusu<br />
meydana getirirler. Bu að dokusu baþlýca fibronektin ve hyaluronik asitten<br />
meydana gelir. Fibroblastlar daha sonra bu aðýn içine ürettikleri kollajen<br />
doldurarak nedbeyi meydana getirirler. Bu aþamada henüz organize olmamýþ<br />
191
Dr. Serdar TUNCER<br />
kollajen lifleri, <strong>yara</strong>nýn olgunlaþma fazý olan son ve en uzun fazýna girmesi ile<br />
birlikte belirli bir sýra içinde dizilmeye baþlarlar. Olgulaþma fazý yaklaþýk 1 yýl<br />
kadar sürer. Bu fazda, kollajen yapým ve yýkým hýzý eþit olup, kollajen miktarý<br />
sabittir. Ýlk baþlarda organizasyonsuz dizilen kollajen lifleri tekrardan ve <strong>yara</strong>nýn<br />
gerilim hattý boyunca dizilirler. Kollajenin çapraz baðlarýnýn artmasý ile <strong>yara</strong><br />
kuvveti de artar. Bölgedeki hücresel aktivite de azaldýðý için <strong>yara</strong>nýn rengi giderek<br />
açýlýr. Yaralarýn birçoðu olgunlaþma süresinin sonunda çevre dokulardan daha açýk<br />
4<br />
bir renge ulaþýr.<br />
Hipertrofik Nedbe ve Keloidler<br />
Normal <strong>yara</strong>lar, dermisteki boþluðun doldurulmasý ve üzerine epitel örtüsünün<br />
gelmesinden sonra onarým iþlemlerini durduran sinyallere sahiptir. Bu sinyallerin<br />
olmamasý veya yetersiz olmalarý halinde aþýrý bir nedbe dokusu oluþur. Normalde<br />
<strong>yara</strong>lanmadan 3-4 hafta sonra kollajen sentezi ve yýkýmý eþitlenmesine raðmen,<br />
hipertrofik nedbe ve keloidde bu eþitlenme olmamakta ve sürekli bir kollajen<br />
birikimi meydana gelmektedir. Bu açýdan benzer lezyonlar olan hipertrofik nedbe<br />
ve keloidler aslýnda birbirinden farklý özelliklere sahiptir.<br />
Hipertrofik nedbeler tipik olarak çevre dokudan kabarýk, kýrmýzý veya pembe<br />
5<br />
renkli ve kaþýntýlý oluþumlardýr. Önemli olan özelliði, cerrahi veya travmatik olsun<br />
orijinal <strong>yara</strong>lanmanýn sýnýrlarýný aþmamasýdýr. Keloidler ise ilk <strong>yara</strong>lanmanýn<br />
sýnýrlarýnýn ötesine yayýlýr. Hipertrofik nedbeler zaman içinde gerileme gösterir.<br />
Keloiddeki doku reaksiyonu hipertrofik nedbelere göre daha düþüktür, ancak<br />
3<br />
burada sürekli bir büyüme vardýr ve keloidlerde zaman içinde bir gerileme olmaz.<br />
Hipertrofik nedbe eklem üzerinde olduðunda kontraktürlere neden olabilirken<br />
keloidlerde bu yoktur. Bu iki <strong>yara</strong> iyileþme problemi histopatolojik açýdan da<br />
farklýlýklar gösterir. Hipertrofik nedbeler bol miktarda hücre ve tek yönde organize<br />
olmuþ tip 3 kollajen içerirken, keloid dokusu daðýnýk bir þekilde tip 1 ve 3 kollajen<br />
ve az miktarda hücre içerir. Yoðun protein birikimi, her iki lezyonda da <strong>yara</strong><br />
iyileþme sinyallerinin devam ettiðini veya bu hücreleri baskýlayacak<br />
mekanizmalarýn yetersiz olduðunu düþündürür. Sonuçta, hipertrofik nedbeler geç<br />
de olsa bir þekilde olgunlaþma fazýna girerek gerilerken keloidler bu faza<br />
3<br />
girmezler. Ýki farklý lezyonun özellikleri Tablo 1'de özetlenmiþtir.<br />
Epidemiyoloji:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloidler her iki cinsiyette eþit sýklýkta görülür. Keloidler<br />
koyu tenli kiþilerde sýktýr. Hispanik kökenli kiþiler ve siyahlarda %4.5 ila 16<br />
arasýnda bir keloid insidansý vardýr. Hipertrofik nedbeler keloidlerden daha sýk<br />
görülür. Bütün yaþ gruplarýnda ortaya çýkabilirler, ancak daha çok genç yaþlarda<br />
görülürler. Bunun da sebebi gençlerin kollajen sentez yeteneðinin ve derideki<br />
gerginliðin daha yüksek olmasýdýr. Bebeklerde ise, baðýþýklýk sisteminin henüz<br />
192
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />
olgunlaþmamasý nedeniyle çok ender görülür. Keloid ve hipertrofik nedbe<br />
6<br />
oluþumu için en riskli yaþ, ikinci dekaddýr. Her iki lezyonda da ailevi bir yatkýnlýk<br />
görülür, ancak bu yatkýnlýk daha çok keloidlerde belirgindir. Bayat ve arkadaþlarý,<br />
lezyonu olan aileleri incelendiklerinde keloid insidansýnýn diðer aile bireylerinde<br />
7<br />
de artmýþ olduðunu görmüþlerdir. Ancak, keloide duyarlýlýk <strong>yara</strong>tan bir gen halen<br />
bulunamamýþtýr. Bunun da sebebi genetik heterojenite ile, yani farklý ailelerde<br />
8<br />
farklý genlerin keloid oluþumuna yol açmasý ile açýklanabilir.<br />
Etiyoloji ve Patogenez :<br />
Yapýlan araþtýrmalar, aþýrý nedbe oluþumunda yukarýda belirtilen <strong>yara</strong> iyileþme<br />
fazlarýndan inflamasyon, proliferasyon ve olgunlaþma safhalarýndan sadece<br />
birinde deðil birçoðunda bozukluðun rolü olduðunu göstermiþtir. Aþýrý nedbe<br />
oluþumunda temel sebep sadece bu nedbeyi üreten fibroblastlar deðil, onlarý<br />
9<br />
yöneten baðýþýklýk sistemidir. Baðýþýklýk sistemin hücreleri tarafýndan üretilen<br />
büyüme faktörleri fibroblastlarý sürekli olarak aktive halde tutmakta ve kollajen<br />
sentezletmektedir. Hipertrofik nedbe ve keloid dokusunda yüksek miktarda TNFá,<br />
NGF, TGF-â ve histamin bulunmuþtur. Son yýllarda yapýlan çalýþmalar<br />
transforming growth factor â'nýn (TGF-â) hipertrofik nedbe oluþumunda çok<br />
10<br />
önemli role sahip olduðunu göstermiþtir. Bununla birlikte hipertrofik nedbe ve<br />
keloidlerden alýnan fibroblastlar da farklý özelliklere sahiptir. Keloidlerdeki<br />
fibroblastlar TGF–â gibi büyüme faktörlerine karþý daha çok miktarda kollajen<br />
sentezi ile tepki vermektedir. Çevre ile etkileþimlerinin anormal oluþu, apoptosis<br />
adý verilen programlý hücre ölümünün gerçekleþmeyerek bazý hücrelerin ortamda<br />
sürekli kalmalarý keloid dokusunu tedaviye daha dirençli kýlar. Bir diðer teori<br />
mekanik gerginlik ve sebum reaksiyon hipotezleridir. Keloidlerin tipik olarak<br />
omuz, göðüs ön duvarý ve kulak memesi gibi sebasöz bezlerden zengin bölgelerde<br />
görülmesi ciltteki sebuma karþý geliþen reaksiyonlarýn sonucunda oluþtuðunu<br />
düþündürür.<br />
Histopatolojik Özellikler:<br />
Hipertrofik nedbelerin histolojik özelliði bol miktarda kollajen ve hücre içeren<br />
5<br />
nodüllerdir. Bu nodüller keloidlerde bulunmaz. Keloidler ise sýký bir paketlenmiþ<br />
çok sayýda fibrilden meydana gelir. Hipertrofik nedbelerde kasýlma özelliðine<br />
sahip, kas ve fibroblast hücrelerinin her ikisinin de özelliklerine sahip<br />
myofibroblast hücreleri bulunur.<br />
Klinik Özellikler:<br />
Spontan olarak meydana gelmiþ olan az sayýda keloid olgusuna raðmen, bütün<br />
keloid ve hipertrofik nedbelerin bir cilt <strong>yara</strong>lanmasýndan sonra meydana geldiði<br />
düþünülmektedir. Spontan olduðu iddia edilenlerin de fark edilmeyen bir<br />
193
Dr. Serdar TUNCER<br />
<strong>yara</strong>lanma sonrasý geliþmiþ olmasý olasýdýr. Böcek ýsýrýðý, injeksiyonlar veya<br />
akneler de keloid veya hipertrofik nedbeye yol açabilirler. Hipertrofik nedbe ve<br />
keloidler özellikle sternum üzeri, sýrt, kulaklar ve boyunda daha sýk görülürler. Cilt<br />
gerginlik çizgilerine paralel insizyonlarda bu lezyonlarýn geliþme olasýlýðý daha<br />
azdýr. Hipertrofik nedbeler genellikle <strong>yara</strong>lanmadan sonra erken dönemde<br />
(sýklýkla 4-8 hafta) içinde ortaya çýkarken, keloidlerde bu süre çok deðiþkendir;<br />
olaydan 1-3 ay sonra gibi erken bir dönemde ya da yýllar sonra ortaya çýkabilirler.<br />
Hipertrofik nedbelerin infeksiyon veya yanýk gibi problemli durumlardan sonra<br />
daha sýk ortaya çýkmasý yerel faktörlerden keloide göre daha çok etkilendiðini<br />
düþündürür. Hipertrofik nedbeler zaman içinde gerilerken keloidler eleve olarak<br />
kalýrlar. Her iki lezyon da aðrýsýzdýr. Kaþýntý ve kýzarýklýk sýktýr, ancak hastayý<br />
hekime getiren genellikle kozmetik sebeplerdir.<br />
TEDAVÝ:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde maalesef tek baþýna baþarýlý olabilecek<br />
etkin bir tedavi bulunamamýþtýr, bunun da esas sebebi hastalýk patogenezinin kesin<br />
aydýnlatýlamamýþ olmasýdýr. Tedavide ilk adým önlemekten geçer. Ciltte herhangi<br />
bir <strong>yara</strong>lanma meydana geldiðinde, hipertrofik nedbe geliþimini tetikleyecek<br />
gerginlik veya uzun sürecek bir açýk <strong>yara</strong> bakýmý gibi durumlardan kaçýnýlmalýdýr.<br />
Yaralarýn çabuk ve gerginlik olmadan primer onarýmý çok önemlidir. Kontamine<br />
<strong>yara</strong>lar iyice debride edilmeli, iyi bir hemostaz yapýlmalý, dokulara nazik<br />
3<br />
davranýlmalý, <strong>yara</strong> içinde kalacak örgülü dikiþler asgari düzeyde tutulmalýdýr.<br />
Literatürde hipertrofik nedbe ve keloidin tedavisinde baþarýlý olduðu belirtilen<br />
oldukça fazla sayýda yöntem ve ilaç vardýr. Bunlarýn birçoðunun baþarýlý ve etkili<br />
olduðu gösterilmiþ, ancak hipertrofik nedbe ve keloidi tek baþýna ve tamamen<br />
etkin olarak ortadan kaldýraný henüz bulunmamýþtýr.<br />
Cerrahi:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloidlerde cerrahi uygulamasý sadece kýsa süreli bir<br />
fayda saðlar. Yeni <strong>yara</strong> da eksize edilen <strong>yara</strong> ile ayný mekanik, immunolojik ve<br />
biyokimyasal kuvvetlere maruz kalacaktýr. Tek baþýna cerrahi tedavi uygulamasý<br />
sonrasý nüks oranlarý %45 ila %100 arasýndadýr. Keloidin eksizyonu, ilk keloidden<br />
daha geniþ bir keloide sebep olabilir. Steroid veya imiquimod gibi lokal tedavilerin<br />
cerrahi sonrasý nüks oranlarýný azalttýðýný bildiren çalýþmalar olmasýna raðmen bu<br />
konudaki veriler sýnýrlýdýr. Keloid ve hipertrofik nedbelerin sýnýrlarý içinden<br />
yapýlan eksizyonun nüks riskinin daha düþük olduðunu belirten çalýþmalar olsa da<br />
11<br />
bu konu tartýþmalýdýr. Özetle hipertrofik nedbe ve keloidin tedavisinde cerrahi<br />
eksizyon ilk seçenek olmamalýdýr. Ancak, eðer bu lezyonlar ilk <strong>yara</strong>daki bir<br />
infeksiyonun sonucunda geliþmiþ iseler, o zaman eksizyonlarý bir miktar fayda<br />
saðlayabilir. Ayrýca, yanýk sonucu geliþmiþ olan hipertrofik nedbelerde cerrahi<br />
194
tedavi, hipertrofiyi ve kontraktürü tedavi etmede baþarýlý olabilir.<br />
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />
Farmakolojik Tedavi:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde birinci basamaðý oluþturur.<br />
Çalýþmalarda birçok farklý ilaç kullanýlmýþ olmasýna raðmen bunlardan en etkilisi<br />
kortikosteroid tedavisidir. Steroid injeksiyonlarýnýn baþarýsý %50 ile 100 arasýnda,<br />
9<br />
injeksiyon sonrasý nüks oranlarý da %9 ile 50 arasýnda deðiþmektedir. Steroid<br />
injeksiyonlarý tek baþýna ya da diðer tedavilerle (ör.cerrahi) kombine olarak<br />
uygulanabilir Steroidler injeksiyonlarý daha çok yakýn zamanda oluþmuþ<br />
hipertrofik nedbelere karþý etkilidir. Eski lezyonlarda hacim üzerine etkinliði<br />
sýnýrlý olup, daha çok semptomatik bir rahatlama saðlar. Ýnjeksiyonlarýn lezyon<br />
içine yapýlmasý tercih edilir. Kortikosteroidlerin cilt atrofisi, hipopigmentasyon,<br />
teleanjiektazi, nekroz ve ülserasyon gibi istenmeyen etkileri vardýr. Bu nedenle<br />
injeksiyonlarýn sayýsýnýn 2 ya da 3'ü geçmemesi tavsiye edilir. Özellikle<br />
keloidlerin tedavisinde son zamanlarda interferon--2b ve , 5-florourasil,<br />
bleomisin ve imiquimod denenmiþtir.<br />
Silikon:<br />
Silikon örtüler yaklaþýk 30 yýldan beri hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde<br />
kullanýlmakta olup, günümüzde neredeyse her türlü <strong>yara</strong> izinin görünümünü<br />
düzeltmek için yaygýn bir þekilde kullanýlmaktadýr. Etki mekanizmasý tam<br />
bilinmemektedir. Geçirgen olmayan bir membran görevi görmesi sayesinde cildi<br />
sürekli nemli tutarak daha az büyüme faktörü salgýlanmasýna neden olduðu ve bu<br />
sayede fibroblast iþlevini ve kollajen sentezini azalttýðý düþünülmektedir. Ýlk<br />
baþlarda kýzarýklýk, kaþýntý ve cilt maserasyonu gibi yan etkiler görülebilmesine<br />
raðmen silikon jelin kullanýmý çok rahattýr, fakat günde en az 12 saat kullanýlmasý<br />
gerektiði için hasta uyuncu çok önemlidir. Ayrýca boyun veya eklemler gibi<br />
hareketli bölgelerde uygulanmasý güç olabilir.<br />
Basýnç tedavisi:<br />
Yara iyileþmesinin ilk 6 ayý süresince doðrudan ve devamlý bir baský oluþturan<br />
özel tasarlanmýþ elbiseler ile uygulanýr. Yüz gibi bölgelerde uygulanmasý güçtür,<br />
ayrýca hastada <strong>yara</strong>ttýðý rahatsýzlýk hissi hastanýn bu elbiseleri kullanmasýný<br />
engelleyebilir.<br />
Radyoterapi:<br />
Keloid fibroblastlarý radyasyona maruz býrakýldýklarýnda sayýlarý azalýr.<br />
Radyoterapinin keloid nükslerini azalttýðý gösterilmiþtir. Radyoterapi cerrahi<br />
sonrasýnda nüksleri önlemek için destek tedavi olarak kullanýlýr ve %65 ile %99<br />
arasýnda yüksek bir etkinliðe sahiptir. Radyoterapinin kansere yol açabileceði<br />
195
Dr. Serdar TUNCER<br />
konusunda görüþler vardýr, ancak bu konudaki veriler genellikle olgu sunumlarý<br />
þeklinde olup keloid tedavisinde kullanýlan radyoterapi ile kanser arasýndaki iliþki<br />
kanýtlanmamýþtýr. Yine de radyoterapi 21 yaþ üzerindeki hastalarda ve önceki<br />
eksizyonel tedavilerin baþarýsýz olduðu keloidlerde tavsiye edilmektedir.<br />
Gelecekte Beklenen Geliþmeler:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloid konusunda yürütülen çalýþmalar, <strong>yara</strong> iyileþmesi ve<br />
bu hastalýklarýn moleküler temelleri üzerine odaklanmaktadýr. Ýmmün sistemin<br />
rolünün araþtýrýlmasý, hastalýk geliþimindeki anahtar moleküllerden biri olan TGFâ<br />
ve bunun alt tiplerinin etkinliðini ayarlayan ilaçlar, hayvan modellerinin<br />
geliþtirilmesi bu noktalardan birkaçýdýr.<br />
Hastalarý Bilgilendirme:<br />
Hipertrofik nedbe veya keloidler selim <strong>yara</strong> iyileþme bozukluklarý olmalarýna<br />
raðmen, görünümleri ile önemli endiþe kaynaðý olurlar. En çok da bir cerrahi<br />
insizyonu veya onarýlmýþ bir cilt <strong>yara</strong>lanmasýný takiben meydana geldikleri için,<br />
tedaviyi yapan kiþi yanlýþ olarak bu durumun sorumlusu olarak görülebilir.<br />
Hemþirelerin görevi hastalarý doðru bir þekilde aydýnlatmak olmalýdýr. Hastalarý<br />
bilgilendirirken aþaðýdaki noktalarýn belirtilmesi faydalý olacaktýr:<br />
1. Klinikte görülen kýrmýzý ve kabarýk <strong>yara</strong> iyileþmelerinin büyük bir kýsmý<br />
hipertrofik nedbelerdir, gerçek keloidler ise ender görülür. Çoðu zaman<br />
daha önceden keloid tanýsý almýþ olan bir lezyon aslýnda hipertrofik<br />
nedbedir. Keloid ve hipertrofik nedbenin farklýlýklarý Tablo 1'de<br />
özetlenmiþtir.<br />
2. Hipertrofik nedbe ve keloidle baþvuran kiþilerin en çok sorduðu soru<br />
bunlarýn neden olduðudur. Hasta ve yakýnlarý yanlýþ olarak müdahaleyi<br />
yapan kiþiyi suçlayabilir. Yukarýda da detaylý anlatýldýðý gibi bu lezyonlarýn<br />
sebebi kesin olarak bilinmemektedir, ancak ýrk, genetik özellikler ve<br />
<strong>yara</strong>lanmanýn olduðu bölge en önemli faktörlerdir. Yara onarýmlarýnda<br />
kullanýlan dikiþ materyali veya tekniðin bir yere kadar etkisi olabilir, ancak<br />
bunlarýn katkýsý daha azdýr.<br />
3. Bu lezyonlarda hastalar hýzlý, etkili, nüks oraný çok düþük, yan etkisi<br />
olmayan bir tedavi istemektedirler. Ancak, bütün bu özellikleri bir arada<br />
bulunduran bir tedavi henüz yoktur.<br />
4. Cerrahi tedavi bu lezyonlarda ikinci planda olup, esas tedavi farmakolojik<br />
tedavidir. Farmakolojik tedavinin uzun süreli bir tedavi olduðu<br />
belirtilmelidir. Cerrahi tedavi ( lezyonun çýkarýlýp tekrar dikilmesi) hýzlý bir<br />
tedavi gibi görünse de, yüksek nüks oranlarý nedeniyle ancak çok kýsýtlý<br />
196
sayýda olguda uygulanabilir.<br />
5. %100 baþarýlý bir tedavi yoktur, ancak baþta steroid ve silikon olmak üzere<br />
uygulanan tedavilerin etkinlikleri çalýþmalar ile gösterilmiþtir.<br />
6. Hipertrofik nedbeler ilk baþlarda kötü gözükmelerine raðmen, çoðu zaman<br />
içinde olgunlaþma sürecine girerek gerileme gösterecektir. Hastalara bu<br />
konuda rahatlatýcý bilgiler verilebilir.<br />
ÖZET:<br />
Hipertrofik nedbe ve keloidler, ciltte aþýrý nedbeleþme ile seyreden <strong>yara</strong><br />
iyileþme bozukluklarýdýr. Bunlardan keloidler daha ender görülen ve daha agresif<br />
olan tip iken, hipertrofik nedbeler çok daha sýk görülen ve iyi seyirli olanlarýdýr.<br />
Klinik kullanýmda sýk ve yanlýþ bir þekilde birbirleri yerine kullanýlan bu iki<br />
durumun prognoz ve tedavi prensipleri açýsýndan farklý olmasý nedeniyle doðru<br />
tanýsý konmalýdýr. Sebepleri kesin olarak bilinmediði için tek baþýna etkili ve kesin<br />
baþarýlý bir tedavi de yoktur. Gelecekte bu hastalýklarýn daha iyi anlaþýlmasý<br />
sayesinde tedavide daha baþarýlý sonuçlar elde edileceði umulmaktadýr.<br />
TABLO 1 : Klinik özelliklerine göre hipertrofik nedbe ve keloidlerin ayrýmý*<br />
Hipertrofik Nedbe Keloid<br />
Genel sýklýk Daha sýk Daha ender<br />
Irkla iliþkisi Yok Irka baðlý pigmentasyon artýþýna<br />
paralel olarak sýklýðý da artar<br />
Öncesinde <strong>yara</strong>lanma öyküsü Var Yok<br />
Anatomik baðlantýsý Yok Herhangi bir yerde olabilir ama<br />
özellikle kulak memesi, deltoid<br />
bölgesi ve presternal bölgede<br />
Büyümenin yayýlýmý Ýlk <strong>yara</strong>lanma ile sýnýrlý Komþu dokuya yayýlýr<br />
Spontan gerileme Büyük çoðunluðu zamanla Hayýr<br />
geriler<br />
Cerrahi sonrasý nüks Yok Var<br />
Kontraktürle ilgisi Var Yok<br />
HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />
Tablo, Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of<br />
scar. Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005'den alýnmýþtýr<br />
KAYNAKLAR:<br />
1.Dunkin CSJ, Pleat JM, Gillespie PH, Tyler MPH, Roberts AHN, McGrouther DA. Scarring occurs<br />
at a depth of skin injury: precise measurement in a graduated dermal scratch in human volunteers.<br />
Plast Reconstr Surg. 119: 1722-1732, 2007<br />
2.Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of scar.<br />
Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005<br />
3.Slemp AE, Kirschner RE. Keloids and scars: a review of keloids and scars, their pathogenesis, risk<br />
factors and management. Curr Opin Pediatr. 18: 396-402, 2006<br />
197
Dr. Serdar TUNCER<br />
4. Lorenz HP, Longaker MT. Plastic Surgery, Saunders Elsevier. Philadelphia, 2006. 209-235<br />
5.Ehrlich HP, Desmouliere A, Diegelman RF, Cohen IK, Compton CC, Gamer WL, Kapanci Y,<br />
Gabbiani G. Morphological and immunochemical differences between keloid and hypertrophic<br />
scar. Am J Pathol 145:105-113, 1994<br />
6. Cosman B, Crickelair GF, Ju MC, Gaulin JC, Lattes R. The surgical treatment of keloids. Plast<br />
Reconstr Surg. 27: 335-338, 1961<br />
7. Bayat A, Arscott G, Ollier WER, McGrouther DA, Ferguson MWF. Keloid disease: Clinical<br />
relevance of single versus multiple scar sites. Br J Plast Surg 58: 28-37, 2005<br />
8. Robles DT, Berg D. Abnormal wound healing: keloids. Clin Dermatol 25: 26-32, 2007<br />
9.Niessen FB, Spauwen PHM, Schalwijk J, Moshe K. On the nature of hypertrophic scars and<br />
keloids: a review. Plast Reconstr Surg 104:1435-1458, 1999<br />
10.Lu L, Saulis AS, Liu WR, Nakshatra KR, Chao JD, Ledbetter S, Mustoe TA. The temporal effects<br />
of Anti-TGF-B1,2 and 3 monoclonal antibody on wound healing and hypertrophic scar<br />
formation. J Am Coll Surg 201: 391-397, 2005<br />
11.Al-Attar A, Messs S, Thomassen JM, Kauffman CL, Davison SP. Keloid pathogenesis and<br />
treatment. Plast Reconstr Surg 117:286-295, 2006<br />
198
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.199-206<br />
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ:<br />
YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp AD<br />
saktas@istanbul.edu.tr<br />
TANIM<br />
Hiperbarik Oksijen (HBO) Tedavisi, kapalý bir basýnç odasý içinde tamamýyla<br />
basýnç altýna alýnan hastaya %100 oksijen solutulmasý esasýna dayanan medikal bir<br />
tedavi yöntemidir. Hasta oksijeni, oksijenle basýnç altýna alýnan odalarda doðrudan<br />
ortamdan; hava ile basýnç altýna alýnan odalarda ise maske, endotrakeal tüp ya da<br />
baþlýktan solur. Hastane acillerinde veya servislerde uygulanan oksijen ya da<br />
oksijenin vücudun belirli bir bölgesine topikal uygulanýmý HBO olarak kabul<br />
edilmez (1).<br />
Tedavi amacýyla tek kiþilik-çok kiþilik, tek bölmeli-çok bölmeli basýnç odalarý<br />
kullanýlabilir (Resim 1, 2).<br />
Resim 1. Çok kiþilik basýnç odasý Resim 2: Tek kiþilik basýnç odasý<br />
Tek kiþilik basýnç odalarý kuruluþ maliyetinin azlýðý, kýsýtlý alanlarda kullanýlabilmesi,<br />
daha az personelle iþletilmesi, kontaminasyon riskinin azlýðý gibi<br />
199
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
avantajlara sahiptir. Bununla birlikte hasta basýnç odasý içinde tek baþýna<br />
olduðundan, durumlarý saðlýk personelinin yakýn takibinde olmasý gereken<br />
hastalarý tedavi etmekte güçlük çekilebilir. Ayrýca her hasta tek tek tedavi<br />
edildiðinden ancak belli sayýda hasta tedaviye alýnabilir. Bu nedenle çok sayýda<br />
hastasý bulunan hastaneler için kullanýþlý deðildir. Çok kiþilik basýnç odalarý ise çift<br />
bölmelidir. Hastalarýn tedavi edildiði ana bölmede 8-10 hasta alýnabilirken ön<br />
bölme transfer amacýyla kullanýlýr. Bu bölmeden tedavi sýrasýnda hasta veya<br />
personel transferi yapýlýr. Basýnç odasý içinde sürekli hekim veya hemþire<br />
bulunduðundan durumu daha aðýr hastalar da örneðin entübe hastalar da tedavi<br />
edilebilir. Kurulum maliyeti yüksektir, daha fazla sayýda personel gerektirir.<br />
Bununla birlikte kýsa sürede çok hasta tedavi edilebildiðinden fazla sayýda hastasý<br />
bulunan klinikler için daha ekonomiktir.<br />
Tedavi basýncýnýn aralýðý, deniz yüzeyi basýncýnýn hemen üzerinden baþlar ve<br />
20 metre deniz suyu basýncýna eþdeðer 3 ATA'da (atmosfer absolut) sonlanýr. Bu<br />
basýncýn üzerinde tedavi uygulanmasý oksijenin akut toksik etkileri nedeniyle<br />
kýsýtlanmýþtýr. Rutin bir HBO seansý 2-2,5 ATA basýnçta, yani 10-15 metre su<br />
basýncýna eþdeðer basýnçta ve 1-2 saat aralýklý olarak oksijen solutulmasý<br />
þeklindedir. Bir gün içinde uygulanacak seans sayýsý ya da toplam seans sayýsý<br />
endikasyona ve hastaya baðlý olarak deðiþir (1). Kronik <strong>yara</strong> tedavisi hastalarýnda<br />
genellikle günde 1-2 seans uygulama yapýlýr. Hastanýn durumuna göre 20-60 seans<br />
toplam tedavi gerekebilir.<br />
FÝZÝKSEL TEMEL VE ETKÝ MEKANÝZMASI<br />
HBO 'nin iki ana etkisi bulunmaktadýr (1-4).<br />
a) Basýncýn doðrudan etkisi: Basýnç altýnan alýnmak solunan gazýn cinsine<br />
bakmaksýzýn gaz hacimlerin küçülmesine yol açar. Boyle Gaz Kanunu uyarýnca<br />
sabit sýcaklýk altýnda gazlarýn hacimleri ile basýnçlarý ters orantýlýdýr. Çevre<br />
basýncýnýn artýþý gaz hacimlerin küçülmesi sonucunu doðurur. Böylece<br />
dekompresyon hastalýðý, gaz embolisi ya da dokularda türlü nedenlerle oluþan gaz<br />
hacimler küçültülerek yol açtýklarý patolojiler doðrudan ortadan kaldýrýlýrlar.<br />
Ancak bu etki ayný zamanda HBO'nin bir komplikasyonu olan barotravmalarýn da<br />
temelini oluþturur.<br />
b) Çözünmüþ oksijenin etkisi: Henry Gaz Kanunu uyarýnca gazlarýn<br />
sývýlarda çözünmesi parsiyel basýnçlarý ile doðru orantýlýdýr. Solunum ortamýnda<br />
oksijenin parsiyel basýncýný arttýrmakla kanda çözünen ve dokulara taþýnan oksijen<br />
miktarýný arttýrmak mümkündür. Deniz yüzeyinde oksijen yüzdesini arttýrarak<br />
yapýlan tedavinin etkisi de oksijenin basýncýnýn artýþýna baðlýdýr. Bununla birlikte<br />
deniz yüzeyinde saf oksijen solutmakla (FiO 2 = %100) saðlanabilecek maksimum<br />
basýnç 1 ATA (760 mmHg) ile sýnýrlýdýr. Daha yüksek basýnçlarda oksijen<br />
solutabilmek ancak hastanýn da bir basýnç odasý içinde ve bu basýnca eþdeðer<br />
200
asýnç altýna alýnmasý ile mümkündür.<br />
Bilindiði gibi oksijen dokulara baþlýca hemoglobine baðlý olarak ve az miktarda<br />
da plazmada çözünmüþ olarak taþýnýr. Saðlýklý bir kiþide hemoglobin tama yakýn<br />
doymuþ durumdadýr(SaO 2 ~ %97). Ayrýca hemoglobinle taþýnan oksijen miktarý,<br />
hemoglobinin miktarý ile sýnýrlanmýþtýr. Oysa Henry Gaz Kanunu uyarýnca<br />
plazmada fiziksel olarak çözünen oksijen miktarýný arttýrmak mümkündür. 2<br />
ATA'lýk basýnç altýnda HBO uygulamakla arteriyel oksijen içeriðini %125<br />
oranýnda arttýrmak, plasma ve doku oksijen basýncýný da 10 kat yükseltmek<br />
mümkündür. Dokuda artan oksijen basýncý oksijenin diffuze olabileceði uzaklýðý 3<br />
kat arttýrýr (1, 4, 5) Þekil 1'de solunan oksijen basýncýnýn artýþý ile kanýn oksijen<br />
içeriðindeki deðiþme gösterilmektedir.<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
Kan O 2 içeriði (% vol)<br />
200<br />
Hb’ne baðlý O 2<br />
600<br />
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />
1000 1400 1800 2200<br />
Çözünmüº O 2<br />
Basýnç (mmHg)<br />
Þekil 1. Hemoglobine baðlý oksijen miktarý, hemoglobin tam olarak doyduktan sonra bir platoya<br />
ulaþýr, oysa fiziksel olarak çözünen oksijen artmaya devam eder.<br />
HBO ile kan ve dokularda saðlanan oksijen basýncý artýþý aþaðýdaki etkilere<br />
sahiptir:<br />
Antihipoksik etki: Dolaþým bozukluðu, ödem, infeksiyon, CO ve siyanür<br />
zehirlenmesi gibi dokularýn oksijenlenmesinin bozulduðu veya oksijen<br />
gereksiniminin arttýðý hallerde saðlanan hiperoksi tedavi edici etki saðlar. HBO<br />
baþka hiçbir medikal tedavinin olmadýðý kadar doðrudan doku hipoksisini<br />
hedefler. Tablo 1'de görüldüðü gibi tedavi düzeyleri içinde HBO ile saðlanan<br />
oksijen düzeyine baþka bir yolla ulaþmak mümkün deðildir.<br />
201
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
Tablo 1. Normal ve hiperbarik þartlarda ideal oksijen basýncý (pO2)deðerleri (mmHg)<br />
Solunum ortamý<br />
pO2<br />
Arteriyel pO2<br />
Transkütan pO2<br />
Yarada pO2<br />
1 ATA’da hava 159 100 70 – 75 5 – 20<br />
1 ATA’da %100 O2 760 600 450 – 550 200 - 400<br />
2.5 ATA’da %100 O2 1900 1800 1400 - 1500 800 - 1100<br />
Antiödem etki: Yüksek arteriyel oksijen düzeyi kýsmen bradikardi kýsmen de<br />
periferik vazokonstriktif etkisi ile perfüzyonu azaltýr. Bununla birlikte dokularýn<br />
oksijenlenmesi paradoksal biçimde yüksek kalýr. Hipoksi nedeniyle bozulmuþ<br />
damar geçirgenliði de hipoksinin ortadan kaldýrýlmasýyla restore edilerek ödemin<br />
ortadan kaldýrýlmasýnda önemli bir etki gösterir. Antiödem etki özellikle beyin<br />
dokusunda belirgindir (6-9).<br />
Antitoksik etki: HBO baþta karbonmonoksit olmak üzere siyanür, hidrojen<br />
sülfid ve karbon tetraklörür gibi oksijen taþýnmasýný etkileyen toksisitelerde bir<br />
yandan bu ajanlarýn vücuttan atýlmasý hýzlandýrýr, bir yandan da atýlana kadar geçen<br />
sürede hemoglobine baðlý olmayan ve plazmada çözünen miktarý ile dokularýn<br />
hayatiyetini korur. Ayrýca gazlý gangren etkeni clostridiumlarda olduðu gibi toksin<br />
üretimini inhibe eder (1).<br />
Antibakteriyel etki: Hipoksik dokularda konaðýn oksijen baðýmlý savunma<br />
mekanizmalarý bozulur. HBO doza ve uygulama süresine baðlý olarak tüm anaerob<br />
mikroorganizmalar üzerine oluþturduðu serbest oksijen radikalleri aracýlýðýyla<br />
doðrudan bakterisid; diðer mikroorganizmalar üzerine bakteriostatik etkilere<br />
sahiptir (10). Gazlý gangren, nekrotizan fasciitis gibi anaerob veya mikst karakterli<br />
nekrotizan yumuþak doku infeksiyonlarýnda baþarýlý uygulama alaný bulmaktadýr<br />
(11). Sýklýkla aerob mikroorganizmalarýn yol açtýðý bazý infeksiyonlarda, örneðin<br />
kronik osteomyelitte lokal faktörler nedeniyle doku oksijenlenmesinin bozulmuþ<br />
olmasý, konak savunma elemanlarýnýn oksijene baðýmlý öldürme mekanizmalarýnýn<br />
bozulmasýna yol açar. Kemik dokuda oksijenin normal düzeye<br />
yükseltilmesi ile dolaylý antibakteriyel etki saðlanýr. Ayrýca HBO aminoglikozidler<br />
baþta olmak üzere bazý antibiyotiklerle sinerjistik etkiye sahiptir (1). Öztaþ ve<br />
arkadaþlarý farelerde oluþturduklarý streptokok miyoziti üzerine penisilin ve<br />
HBO'nin etkilerini araþtýrmýþlar; beþ gün süre ile günde iki kez 2,5 ATA'lýk HBO'ne<br />
alýnan farelerde mortalitenin penisilin grubunda olduðu gibi azalmadýðýný, ancak<br />
en düþük mortalite oranýnýn her iki tedavinin birlikte uygulanmasýyla saðlandýðýný,<br />
baþka bir deyiþle iki tedavi arasýnda sinerjistik bir etkinin bulunduðunu ortaya<br />
koymuþlardýr (12).<br />
202
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />
KRONÝK YARA ÝYÝLEÞMESÝNE ETKÝLER<br />
Yara iyileþmesi bir çok hücrenin aktif olarak rol aldýðý bir süreçtir. Bu süreç<br />
içinde hücrelerin, bunlarýn ürettiði enzim ve mediatörlerin belirli bir düzen içinde<br />
iþlemesi kadar enerjiye de gereksinim vardýr. Gereken enerji ancak dokulara<br />
yeterli besin ve oksijen gitmesi halinde saðlanýr. Açýk <strong>yara</strong>da lökositlerin<br />
infeksiyona karþý mücadelesi, bað dokusu hücrelerinin <strong>yara</strong> yataðýný granulasyon<br />
dokusu ile doldurmalarý, damar hücrelerinin bu <strong>yara</strong> dokusu içinde yeni damar aðý<br />
oluþturmalarý, epitel hücrelerinin <strong>yara</strong> yüzeyini kapatmalarý aktif bir iþtir ve ancak<br />
enerji varlýðýnda, yani besin ve bunu yakacak oksijen varlýðýnda mümkün olur.<br />
Genellikle normal bir <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi için <strong>yara</strong>da 30-50 mmHg basýncýnda bir<br />
oksijen düzeyi yeterli olur. Ýyileþmeyen veya geç ve güç iyileþen <strong>yara</strong> olarak<br />
tanýmlanan kronik <strong>yara</strong>larda ise hemen daima 20 mmHg'nin altýnda doku oksijen<br />
düzeyi saptanmaktadýr. Bu durumda <strong>yara</strong> iyileþmesi için gereken düzen bir<br />
yerinden bozulmakta, <strong>yara</strong> iyileþmesi herhangi bir aþamada takýlmaktadýr.<br />
Yaranýn kronikleþmesinin hastaya ait lokal veya sistemik bir çok nedeni<br />
bulunabilir. Ancak çoðunda ortak yön kronik <strong>yara</strong>nýn hipoksik oluþudur. Böylece<br />
<strong>yara</strong> dokusunda oksijen düzeyinin arttýrýlmasý diðer tedaviler için kritik bir anahtar<br />
rol oynamaktadýr. Bu sayede infeksiyona karþý mücadelede, <strong>yara</strong> bakýmýnda, <strong>yara</strong><br />
kapatma için yapýlacak bir cerrahi giriþimde daha baþarýlý olmak mümkün<br />
olacaktýr.<br />
HBO tedavisi kronik <strong>yara</strong> tedavisinde asla ana tedavi ajaný deðildir. Hastaya ait<br />
altta yatan sistemik hastalýðýn düzeltilmesi, örneðin diyabetik hastada kan<br />
þekerinin düzenlenmesi, kalp yetmezliði bulunan hastanýn medikal tedavisi,<br />
beslenme durumu bozuk olan hastanýn deðerlendirilip beslenme durumunun<br />
düzeltilmesi ilk koþuldur. Yine hastaya ait lokal sebepler de deðerlendirilip ortadan<br />
kaldýrýlmalýdýr. Damar týkanýklýðý bulunan bir hastanýn cerrahi durum elveriyorsa<br />
dolaþým bütünlüðüne yönelik olarak cerrahi giriþime alýnmasý, infekte bir <strong>yara</strong>da<br />
uygun antibiyotik tedavisinin baþlanmasý, uygun <strong>yara</strong> bakým yönteminin seçilip<br />
uygulanmasý gerekir. HBO bu tedavilerin hiçbirinin yerine uygulanmamalý, aksine<br />
bu tedavilerin baþarý þansýný arttýrmak veya tedavi süresini kýsaltmak için<br />
uygulanmalýdýr.<br />
Ülkemizde HBO diðer ülkelerdekine benzer biçimde, ilkin dalýþla ilgili<br />
hastalýklarda ve giderek dalýþ dýþý endikasyonlarda Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong> ve<br />
GATA, Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp Anabilim Dallarý tarafýndan<br />
baþlatýlmýþtýr. 1980'li yýllardan itibaren kullaným alaný bulan bu tedavi biçimi halen<br />
her iki Anabilim Dalýnda ve özel merkezlerde yaygýn olarak uygulanmaktadýr.<br />
Saðlýk Bakanlýðý özel merkezlerde uygulanan HBO tedavisine yönelik olarak<br />
2001 yýlýnda bir yönetmelik hazýrlamýþ ve bu yönetmelik'te özel merkezlerde<br />
uygulanacak endikasyon listesini de belirlemiþtir (Tablo 2) (13, 14).<br />
203
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
Tablo 2. Saðlýk Bakanlýðý’nýn özel merkezler yönetmeliðinde kabul edilen HBO endikasyonlarý<br />
Dekompresyon hastalýðý Radyasyon nekrozlarý<br />
Hava veya gaz embolisi Tutmasý þüpheli deri grefleri ve flepleri<br />
Karbonmonoksit, siyanid zehirlenmesi, akut<br />
duman inhalasyonu<br />
Termal yanýklar<br />
Gazlý gangren Beyin absesi<br />
Yumuþak dokunun nekrotizan infeksiyonlarý<br />
(derialtý, kas, fasya)<br />
Anoksik ansefalopati<br />
Crush <strong>yara</strong>lanmalarý, kompartman sendromu ve<br />
diðer akut travmatik iskemiler<br />
Ani iþitme kaybý<br />
Yara iyileþmesinin geciktiði durumlar (diyabetik,<br />
non-diyabetik)<br />
Retinal arter oklüzyonu<br />
Kronik refrakter osteomyelit Kafa kemikleri, sternum ve vertebralarýn akut<br />
Aþýrý kan kaybý osteomyelitleri<br />
Bu tablodaki endikasyonlar incelendiðinde kronik <strong>yara</strong>nýn önemli bir yer<br />
tuttuðu görülmektedir. Doðrudan diyabetik ve diyabet dýþý kronik <strong>yara</strong> tedavisi<br />
endikasyonu dýþýnda, kronik osteomyelit gibi, radyonekrozlar, nekrotizan doku<br />
infeksiyonlarý gibi yine kronik <strong>yara</strong> iyileþmesi ile iliþkili endikasyonlar da<br />
bulunmaktadýr.<br />
HBO tedavisi daha çok diyabetik <strong>yara</strong>lar, periferik arteriyel yetmezlik kaynaklý<br />
<strong>yara</strong>lar ve radyasyon hasarýna baðlý <strong>yara</strong>lar gibi kronik <strong>yara</strong> türlerinde<br />
kullanýlmaktadýr. Basý <strong>yara</strong>larý ve venöz ülserlerde daha kýsýtlý bir kullaným alaný<br />
bulmaktadýr. Bu alanda yapýlan bilimsel çalýþmalarýn çoðu deneysel çalýþmalar ve<br />
olgu sunumlarý þeklindedir. Klinik kontrollü çalýþmalarýn çoðu diyabetik ayak<br />
üzerine yoðunlaþmýþtýr (Tablo 3) (15-20).<br />
Tablo 3. Diyabetik ayak tedavisinde HBO kullanýmý ile iliþkili kontrollü klinik çalýþmalar<br />
YAZAR,YIL HBO KONTROL SONUÇ<br />
Doctor N,<br />
1992 (15)<br />
15 15<br />
Faglia E,<br />
1996 (16) 35 33<br />
Abidia A,<br />
2001 (17) 33 14<br />
Kalani M,<br />
2002 (18) 17 21<br />
Zamboni W,<br />
1997 (19) 5 5<br />
Baroni G,<br />
1987 (20) 18 10<br />
HBO grubunda dizüstü ampütasyon 1/15 (% 6,6)<br />
Knotrol grubunda dizüstü ampütasyon 7/15 (% 46,6)<br />
HBO grubunda majör ampütasyon 3/35 (% 8,6)<br />
Kontrol grubunda major ampütasyon 11/33 (% 33,3)<br />
HBO grubunda iyileþme 13/19 (% 76)<br />
Kontrol grubunda iyileþme 4/14 (% 29)<br />
HBO grubunda iyileþme 13/17 (%76), ampütasyon 2/17 (% 12)<br />
Kontrol grubunda iyileþme 10/21 (48), ampütasyon 7/21 (% 33)<br />
HBO grubunda iyileþme 4/5 (% 80)<br />
Kontrol grubunda iyileþme 1/5 (% 20)<br />
HBO grubunda iyileþme 16/18 (% 89), ampütasyon 2/18 (% 11)<br />
Kontrol grubunda iyileþme 1/10 (% 10), ampütasyon 4/10 (% 40)<br />
204
HÝPERBARÝK TEDAVÝDE HEMÞÝRELÝK<br />
Hiperbarik oksijen tedavisi fiziksel ve fizyolojik açýdan özellikler taþýyan bir<br />
tedavi biçimidir. Artan basýncýn etkisi, kapalý ortamda bulunma, tedavi edilen hasta<br />
grubunun taþýdýðý özellikler, tedavinin içerdiði yan etki ve riskler açýsýndan bu<br />
alanda çalýþan hemþirelerin de yoðun bakým hemþireliði, ameliyethane hemþireliði<br />
ya da <strong>yara</strong> bakým hemþireliði gibi uzmanlaþmasý gerekmektedir. Gerek Saðlýk<br />
Bakanlýðý'nýn HBO Tedavi Yönetmeliðinde (13), gerek Denizcilik<br />
Müsteþarlýðý'nýn Profesyonel Sualtý Adamlarý Yönetmeliðinde (21) basýnç<br />
odasýnda çalýþabilecek hemþire ve saðlýk memurlarý tarif edilmekte ve bunlarýn bu<br />
sertifikalarýný hangi eðitimden sonra alabilecekleri açýklanmaktadýr.<br />
Yurtdýþýnda, özellikle ABD'de hiperbarik alanda çalýþacak hemþirelerin eðitimi<br />
ve sertifikalandýrýlmasýna yönelik çeþitli eðitim kurumlarý ve dernekler<br />
bulunmaktadýr (22-24). Ayrýca bu alanda bir çok yayýn ve kitap da bulunmaktadýr<br />
(25). Eðitimlerde basýncýn etkisi ve yan etkileri, koruyucu önlemler, dalýþ öncesi,<br />
basýnç odasý içinde ve sonrasýnda yapýlacak giriþimler, basýnç altýnda cihaz<br />
kullanýmý, basýnç altýnda týbbi giriþimler gibi konulara aðýrlýk verilmektedir.<br />
Hiperbarik alanda çalýþacak hemþirelerin basýnç altýna girmelerine engel bir saðlýk<br />
sorunlarýnýn bulunmamasý gerekir. Bu nedenle kursun baþlangýcýnda bu konuya<br />
özel saðlýk muayenesinden geçmeleri gerekir. Ayrýca basýnç altýnda çalýþma teorik<br />
olarak bazý meslek hastalýklarýna da yol açabilir. Bu nedenle belirli aralýklarla<br />
saðlýk muayeneleri tekrarlanýr.<br />
KAYNAKLAR<br />
HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />
1. Hampson NB. Hyperbaric oxygen therapy:1999 committee report. Kesington MD,<br />
Undersea and Hyperbaric Medical Society, 1999.<br />
2. Hammarlund C. The physiological effect of hyperbaric oxygenation. In Kindwall EP,<br />
Whelan HT (eds): Hyperbaric Medicine Practice. Flagstaff AZ, Best Publ, 2002; 37-68.<br />
3. Jain KK. Phsical, physiological and biochemical aspect of hyperbaric oxygenation. In Jain<br />
KK (ed): Textbook of Hyperbaric Medicine. Göttingen, Hogrefe&Huber Publ, 1999; 10-<br />
27.<br />
4. Bassett BE, Bennett PB. Introduction to the physical and physiological bases of hyperbaric<br />
therapy. In Hunt TK, Davis JC (eds): Hyperbaric Oxygen Therapy. Bethesda MD,<br />
Undersea Medical Society Inc. 1977; 11-24.<br />
5. Boerama I, Meijne NG, Brummelkamp WK et al. Life without blood: A study of the<br />
influence of high atmospheric pressure and hypothermia on dilution of the blood. J<br />
Cardiovasc Surg 1960; 1:133-146.<br />
6. Nylander G, Lewis D, Lewis D, Nordstrom H, Larsson J. Reduction of postischemic edema<br />
and hyperbaric oxygen. Plast Reconstr Surg 1985; 76:596-601.<br />
7. Skyhar MJ, Hargens AR, Strauss MB, Gershuni DH, Hart GB, Akeson WH. Hyperbaric<br />
oxygen reduces edema and necrosis of skeletal muscle in compartment syndromes<br />
associated with hemorrhagic hypotension. J Bone Joint Surg 1986; 68A: 1218-1224.<br />
8. Strauss MB, Hargens AR, Gershuni DH, et al. Reduction of skeletal muscle necrosis using<br />
205
Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />
intermittent hyperbaric oxygen in a model compartment syndrome. J Bone Joint Surg<br />
1983; 65A: 656-662.<br />
9. Sukoff MH, Ragatz E. Hyperbaric oxygenation for the treatment of acute cerebral edema.<br />
Neurosurgery 1982; 10:29-38.<br />
10. Hohn DC. Oxygen and leukocyte microbial killing. In Hunt TK, Davis JC (eds):<br />
Hyperbaric Oxygen Therapy. Bethesda MD, Undersea Medical Society Inc. 1977; 101-<br />
110.<br />
11. Giamarellou H. Anaerobic infection therapy. Int J Antimicrob Agents 2000; 16(3):341-<br />
346.<br />
12. Öztaþ E, Kýlýç A, Özyurt M, Korkmaz A, Baþustaoðlu A. Effect of hyperbaric oxygen and<br />
penicillin in a murine model of streptococcal myositis. Undersea Hyperb Med 2001;<br />
28(4):181-186.<br />
13. Saðlýk Bakanlýðý. Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Saðlýk Kuruluþlarý<br />
Hakkýnda Yönetmelik. Resmi Gazete, 1. 8. 2001 tarih ve no: 24480.<br />
14. Saðlýk Bakanlýðý. Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Saðlýk Kuruluþlarý<br />
Hakkýnda Yönetmelikte Deðiþiklik Yapýlmasýna Ýliþkin Yönetmelik. Resmi Gazete, 7. 11.<br />
2002 tarih ve no: 24929.<br />
15. .Doctor N, Pandya S, Supe A. Hyperbaric oxygen therapy in diabetic foot. J PostgradMed<br />
1992; 38: 112–114.<br />
16. Faglia E, Favales F, Aldeghi A, Calia P, Quarantiello A, Oriani G et al. Adjunctive systemic<br />
hyperbaric oxygen therapy in treatment of severe prevalently ischemic diabetic foot ulcer.<br />
A randomized study. Diabetes Care 1996; 19:1338–1343.<br />
17. Abidia A, Kuhan G, Laden G. Hyperbaric oxygen therapy for diabetic leg ulcers - a<br />
Double-blinded randomised controlled trial. Undersea and Hyperbaric Medicine 2001;<br />
28(1): 48.<br />
18. Kalani M, Jorneskog G, Naderi N, Lind F, Brismar K. Hyperbaric oxygen (HBO) therapy<br />
in treatment of diabetic foot ulcers. Long-term follow-up. J Diabetes Complications. 2002<br />
Mar-Apr;16(2):153-8.<br />
19. Zamboni WA, Wong HP, Stephenson LL, Pfeifer MA. Evaluation of hyperbaric oxygen for<br />
diabetic wounds: a prospective study. Undersea Hyperb Med. 1997 Sep;24(3):175-9.<br />
20. Baroni G, Porro T, Faglia E, Pizzi G, Mastropasqua A, Oriani G, Pedesini G, Favales F.<br />
Hyperbaric oxygen in diabetic gangrene treatment. Diabetes Care. 1987 Jan-Feb;10(1):81-<br />
6.<br />
21. Denizcilik Müsteþarlýðý. Profesyonel Sualtý Adamlarý Yönetmeliði. Resmi Gazete,<br />
02.09.1997 tarih ve no: 23098.<br />
22. National Board of Diving and Hyperbaric Medical Technology. www.nbdhmt.org.<br />
23. Baromedical Nurses Association. www.hyperbaricnurses.org.<br />
24. National Baromedical Service. www.baromedical.com.<br />
25. Larson-Lohr V, Norvell HC. Best Publishing Company. 2002.<br />
206
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.207-214<br />
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER<br />
YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />
Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />
Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />
HAYVAN ISIRIKLARI ÝLE OLUÞAN YARALAR<br />
Patofizyoloji<br />
Köpek, kedi veya insan ýsýrýðýndan sonra geliþen komplikasyonlarýn %95'inden<br />
lokal <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý sorumludur.<br />
Pasteurella türlerine baðlý enfeksiyonlar ýsýrýktan kýsa bir süre sonra tipik olarak<br />
24 saat içinde oluþur. Pasteurella kedi ve köpek aðýz florasýnda mevcut olup<br />
insanda yoktur.<br />
24 saatten sonra oluþan enfeksiyonlar genelde stafilokok ve streptokok<br />
türlerine baðlý geliþmektedir.<br />
Delici þekilde oluþmuþ <strong>yara</strong>lar dokulara bakterilerin daha derin girmesinden<br />
dolayý laserasyon <strong>yara</strong>sýna göre daha çok enfeksiyon riski taþýmaktadýr.<br />
Fizik muayene<br />
Yaralarýn lokalizasyonuna, büyüklüðüne, derinliðine; cam, diþ, toprak gibi<br />
yabancý cisimlere; ekstremite ýsýrýklarýnda distal dolaþýma bakýlmalýdýr.Yaranýn<br />
distalindeki sinirlerin motor ve duyu fonksiyonlarý kontrol edilmelidir.<br />
Laboratuvar<br />
X-ray istenir. Yabancý cisime; ýsýrýk ekleme yakýnsa içinde kapsül<br />
penetrasyonunu gösteren hava varlýðýna; daha eski <strong>yara</strong>larda osteomiyelit ve<br />
yumuþak dokuda gaz varlýðýna bakýlýr.<br />
Eðer ýsýrýk major bir arterin yanýnda ise ve vasküler hasar kanýtý varsa<br />
(geniþleyen hematom, pulsatil kitle veya azalmýþ periferik nabýzlar) anjiyografi<br />
çekilmelidir.<br />
Kültür: Enfeksiyon mevcutsa alýnmalýdýr.<br />
207
Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />
Tedavi<br />
Yara irrigasyonu önemlidir. Büyük artýk parçalar forseps ile alýnabilir. 18G iðne<br />
takýlý enjektör ile yeterli basýnç saðlanabilir (15-20 psi). Santimetrekare baþýna 50-<br />
100cc serum fizyolojik ile irrigasyon önerilmektedir<br />
Gergin þekilde <strong>yara</strong> kenarlarý kapatýlmamalýdýr; bazen greft veya flep<br />
gerekebilir.<br />
Köpek ýsýrýklarý genelde ezilme tarzýnda <strong>yara</strong>lanmalar þeklinde olur ve eðer bu<br />
dokular kanlanmýyorsa debride edilmelidir; bu hem enfeksiyon önlenmesi,<br />
hem de <strong>yara</strong>nýn iyi kapanmasý açýsýndan önemlidir.<br />
Evde <strong>yara</strong> yoðun þekilde su ve sabun ile yýkanmalýdýr. Bu sýrada hafif olarak<br />
ovulabilir. Üzerine temiz ve kuru bandaj yapýlarak saðlýk kuruluþuna<br />
baþvurulmalýdýr.<br />
Delici þekilde olmuþ <strong>yara</strong>lar ve yoðun olarak kontamine <strong>yara</strong>larda enfeksiyon<br />
riski olduðu için <strong>yara</strong>ya ilk müdahaleden sonra (irrigayon, debridman, <strong>yara</strong> örtüsü)<br />
sekonder iyileþmeye býrakýlmalýdýr. Çok büyük <strong>yara</strong>lar, kozmetik olarak kötü<br />
olanlar ve iyileþmede gecikmesi olanlar 3-5 gün sonra geçikmiþ primer kapatmak<br />
için deðerlendirilir. Bu sýrada sýk deðiþtirilen ýslak gazlý bezler ile <strong>yara</strong>nýn<br />
kurumasý engellenmelidir.<br />
Ekspoze tendon, sinir ve fasya serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezler ile<br />
örtülmelidir. Enfeksiyon önlenmesi temel olarak mekanik debridman, irrigasyon<br />
ve tüm yabancý cisimlerin çýkarýlmasýna dayanýr. Açýk kýrýðý olan <strong>yara</strong>lar için de<br />
böyledir.<br />
Yaranýn kapatýlmasý bölgeye ve <strong>yara</strong>nýn durumuna göre yapýlýr. Yüz gibi<br />
kozmetik bölgelerdeki <strong>yara</strong>lanmalar genelde erken dönemde dikilir. Eðer <strong>yara</strong><br />
bacak ve kolda ise kanlanmanýn daha az olmasýndan dolayý açýk býrakýlýr ve birkaç<br />
gün sonra kapatýlýr. Yara kontamine ise veya yoðun doku hasarý ve ezilme varsa<br />
birkaç gün sonra kapatýlmasý uygun olacaktýr. El ýsýrýlmalarýnda da yüksek<br />
infeksiyon riski olduðu için gecikmiþ primer kapatma uygundur.<br />
Genelde 5 günlük amoksisilin/klavunolat tedavisi verilir. Ancak enfeksiyon<br />
varsa ve ýsýrýk kirli veya kontamine ise bu süre deðiþtirilir. 48 saat sonra enfeksiyon<br />
varlýðý açýsýndan tekrar kontrol edilmelidir.<br />
Ýnsan ýsýrýklarýnda köpek veya kediye göre daha çok bakteri bulunur. Kedi ve<br />
köpek ýsýrýklarý dýþýnda fare ýsýrýklarýna da rastlanmaktadýr. Fare ýsýrýðýný takiben<br />
halsizlik, ateþ, ilerleyici artralji varsa fare-ýsýrýk ateþi hastalýðý açýsýndan tetkik<br />
edilmelidir. Kan kültüründe streptobacillus minor üremektedir. Tedavide IV 5-7<br />
gün penisilin takiben 7 gün oral penisilin verilir. Hayvan ýsýrýklarýnda <strong>yara</strong> su ve<br />
sabun ile yýkanmalýdýr. %20 sabunlu su kuduz virusu için öldürücüdür.<br />
208
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />
Hayvan ýsýrýk <strong>yara</strong>larýnda proflaktik antibiyotik verilme endikasyonlarý:<br />
Delici ýsýrýklar.<br />
El, ayak, yüz veya genital bölgedeki ýsýrýklar.<br />
Özellikle ödemli veya ezilme <strong>yara</strong>lanmasý olan orta-ciddi derecede ýsýrýklar.<br />
Ýmmün sistemi zayýf hastalar.<br />
Tetanoza eðilimli <strong>yara</strong>lar:<br />
Derin delici <strong>yara</strong>lar.<br />
Avülsiyon tarzýnda <strong>yara</strong>lar.<br />
Yoðun kontamine <strong>yara</strong>lar.<br />
6 saat içinde tedavi edilmemiþ <strong>yara</strong>lar.<br />
Bu <strong>yara</strong>larda tetnoz aþýlarý tam yapýlmýþ hastalarda son aþýdan sonra 5 yýlý<br />
geçmiþse tetanoz rapeli yapýlmalýdýr; diðer <strong>yara</strong>larda 10 yýlý geçmiþse<br />
yapýlmalýdýr. Eðer tetanoz durumu bilinmiyorsa Ýmmünglobulin (Ig) yapýlýr.<br />
Kuduzdan þüphelenilecek durumlar:<br />
Hayvan kuduz görülen bölgeden ise; ýsýrýlma eyleminin kýþkýrtma olmaksýzýn<br />
olmasý ve birden fazla insan veya diðer hayvanlarýn ýsýrýlmasý,<br />
Hayvanda kuduz klinik bulgu ve semptomlarý varsa ( artmýþ tükrük, titreme,<br />
davranýþ deðiþikliði, felç, yerinde duramama),<br />
Vahþi hayvanlarýn ýsýrmasý.<br />
Aþýlanma:<br />
Ýnsan diploid hücre aþýsý 0,3,7,14,28. günlerde yapýlýr. 5 yýl içinde aþýlanma<br />
olmuþsa 0. ve 3. günde rapel yapýlýr. Immunglabulinin çoðu <strong>yara</strong> kenarýna<br />
verilmelidir.<br />
Þekil 1: Hayvan ýsýrmasý sonucu deride ortaya çýkan <strong>yara</strong>lanmalar görülmektedir.<br />
209
Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />
ATEÞLÝ SÝLAH YARALANMALARI<br />
Patofizyoloji<br />
Silahlar düþük hýzlý (1200 ft/s) ve yüksek hýzlý (2500 ft/s) olmak üzere<br />
ayrýlýrlar.Çoðu el silahý düþük hýzlýdýr; av tüfekleri ve askeri silahlar ise yükse<br />
hýzlýdýr. Fizikte hareket eden herhangi bir kitlenin kinetik enerjisi KE =1/2 MV2/g<br />
formülü ile belirlenir. KE: Kinetik enerji, M:Kütle, V:Hýz, G: Yerçekimi (32.174<br />
ft/sec). Bu formüle göre hýz 2 kat artarsa oluþan kinetik enerji 4 katýna çýkar ve<br />
hasar da o ölçüde artar. Düþük hýzlý silahlar yumuþak dokuyu laserasyon ve ezilme<br />
ile geçerken, yüksek hýzlý silahlar þok dalgalarý ve kavitasyonlar ile geçer. Düþük<br />
hýzlý mermiler dokularý iterek kendi boyutlarýyla ayný kalýcý trase oluþtururlar. Bu<br />
trase çarptýklarý dokulardan dolayý (kemik gibi) sapabilir. Yüksek hýzlý silahlarda<br />
enerji transferinin yol açtýðý büyük hacimde geçici boþluk oluþur, ayrýca kalýcý<br />
trase de mermiden birkaç kat daha fazla olabilir. El silahý ile <strong>yara</strong>lanmalar düþük<br />
hýzlý kabul edilse de, yakýn mesafeden <strong>yara</strong>lanmalarda (yaklaþýk 4.5 metreden<br />
az mesafe) doku <strong>yara</strong>lanmasý yüksek hýzlý silahlar gibi olmaktadýr.(1) Yüksek hýzlý<br />
silah <strong>yara</strong>lanmalarýnda merminin girdiði ilk 12cm'de doku hasarýnýn az olduðu ve<br />
ön kol <strong>yara</strong>lanmalarýnda kemiðe temas yoksa 12cm'lik mesafe dolayýsýyla<br />
tedavinin konservatif yapýlabileceði belirtilmektedir.(2)<br />
Yüksek enerjili <strong>yara</strong>lanmada oluþan geçici boþluk, negatif basýnç etkisiyle<br />
kontamine olur. Organik maddeler (odun, kemik gibi) parçalanmaya daha müsait<br />
olup gözenekli yapýlarýndan dolayý inorganik maddelere göre (cam, metal kurþun)<br />
enfekte olmaya daha eðilimlidir. Stafilokok gibi bazý bakteriler özelikle yabancý<br />
cisimlerin üzerinde biyofilm oluþturmaya eðilimlidir ve yabancý cisim<br />
enfeksiyonu oluþtururlar.<br />
Bomba <strong>yara</strong>lanmalarýnda parça etkisi, patlamanýn basýnç etkisi ve yanan<br />
barutun termal etkisi ile yumuþak doku hasarý oluþmaktadýr. Sýklýkla avülsiyon,<br />
laserasyon, ezilme ve yanýk <strong>yara</strong>lanmasý beraber olmaktadýr. Genellikle ekstremite<br />
derin dokusuna penetre olan yabancý cisimler <strong>yara</strong>lanmanýn karmaþýklýðýna<br />
katkýda bulunurlar. Patlama hasarýnýn patofizyolojisinin iyi anlaþýlmasý tedaviye<br />
yön verir. Primer patlama etkisinde süpersonik hava dalgalarýnýn akselerasyon ve<br />
deselerasyonu dokuda primer hasarý akciðer, kulak ve baðýrsaktaki hava-sývý<br />
arayüzeylerinde yapmaktadýr. Sekonder patlama etkisinde þarapnel parçalarý doku<br />
içine girmektedir. Tersiyer patlama etkisinde patlamanýn basýnç etkisiyle hastanýn<br />
düþmesi veya cisimlerin çarpmasýyla künt travma oluþmaktadýr. Dördüncü etkide<br />
de sýcaklýk ve patlayýcýlardan çýkan duman ve kimyasallardan termal veya<br />
kimyasal hasar olmaktadýr.(3)<br />
210
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />
Fizik muayene<br />
Silah <strong>yara</strong>lanmasýnda tüm giysiler çýkartýlýr, böylelikle hasarlý diðer bölgeler<br />
gözden kaçmaz ve merminin yaklaþýk seyri göz önüne alýnarak altta yatan diðer<br />
dokulardaki olasý hasar deðerlendirilebilir.<br />
Nörovasküler muayenede hasarlý ekstremitenin çevre uzunluðu takip edilir.<br />
Büyüyorsa veya pulsasyon veren hematom varsa devam eden kanamayý gösterir.<br />
Yaranýn kenarýndaki ve distalindeki nabýzlar kontrol edilir.<br />
Yaranýn kenarýndaki damardan palpasyon ile titreþime (thrill), oskültasyon ile<br />
üfürüm varlýðýna bakýlýr. Titreþim ve üfürüm, nabýz alýnsa bile arter hasarýnýn<br />
göstergesi olabilir.<br />
Distal iskemi bulgularý (pallor, pain, parestezi, paralizi, poikilotermi) arter<br />
<strong>yara</strong>lanmasý yaný sýra kompartman sendromu gibi diðer durumlarda da olabilir.<br />
Sinir hasarý açýsýndan duyu ve motor muayenesi yapýlmalýdýr.<br />
Laboratuar<br />
Radyografi çekilerek alttaki kýrýk ve merminin dokudaki varlýðý<br />
deðerlendirilebilir. Radyografi çekilmeden önce eksternal mermi delikleri metal<br />
ile iþaretlenerek radyografide merminin yolu belirlenebilir.<br />
Tedavi:<br />
.Düþük hýzlý silahlarda minimal doku ölümü olduðu için yüzeyel irrigasyon<br />
yeterli görülmektedir.Yüksek hýzlý silah ve av tüfeði <strong>yara</strong>lanmalarýnda cerrahi<br />
irrigasyon ve debridman ve erken antibiyotik tedavisi gerekmektedir.(3)<br />
Cerrahi debridman ile nekrotik dokularýn alýnmasý sýk kullanýlan yöntemdir.<br />
Yaþamayan kas dokularý debride edilir. Kas debridmaný açýsýndan renk, kývam,<br />
kapiller kanama, kontraktilite önemlidir. Canlý kas dokusunun en iyi göstergesi<br />
debridman sýrasýnda kanamasýdýr. Yaþamayan kas dokusu koyu renklidir, ezilmiþ<br />
karakterdedir ve forseps ile tutulunca kontrakte olmaz.<br />
Ekstremite <strong>yara</strong>lanmalarýnda subfasyal penetrasyon varsa açýlýp devaskülarize<br />
doku eksize edilmelidir. Debridmandan sonra oluþan boþluða ýslak gazlý bez<br />
konulabilir. Daha sonra flep veya greft ile onarýlabilir.<br />
Pulsatil lavaj kontamine <strong>yara</strong>larda bakterilerin uzaklaþtýrýlmasý için cerrahi<br />
debridmanýn yanýnda etkilidir. Versajet adlý hidrocerrahi su býçaðý, cerrahi<br />
debridman ile beraber kullanýlabilir.<br />
Enzimatik debridmanda kollajenaz veya papain-üre kullanýlmaktadýr; cerrahi<br />
için uygun olmayan hastalarda ve kalýn eskarýn yumuþatýlmasý için<br />
kullanýlmaktadýr.<br />
211
Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />
Biyolojik debridmanda bir tür larva kullanýlmaktadýr (Phaenicia<br />
sericata);salgýladýðý enzimler ile hem nekrotik doku debride edilir hem de <strong>yara</strong><br />
sterilize olur.<br />
Kavitesi olan kemik veya tendonun açýkta olduðu savaþ <strong>yara</strong>larýnda sýk (2-3<br />
günde bir) operatif irrigasyon ve debridman ile beraber gümüþ emdirilmiþ<br />
süngerler veya Acticoat ile VAC tedavisi yapýlmasý; bunu takiben ekspoze tendon,<br />
kemik veya ekleme konabilen, altta sýðýr kollajen glikozaminoglikan matriksi üstte<br />
yarý geçirgen silikon içeren Çift Katlý Matriks Yara Örtüsü (Ýntegra) kullanýlmasý;<br />
Integra greftinden sonra VAC deðiþiminin 3-4 günde bir yapýlarak 3 hafta sonra<br />
parsiyel kalýnýklýkta deri grefti konulmasýnýn uygun olduðu belirtilmektedir.(4)<br />
Ekstremite silah <strong>yara</strong>lanmalarýndaki azalmýþ veya alýnamayan nabýzda,<br />
geniþleyen hematomda veya pulsatil kitlelerde acil anjiyografi veya damar<br />
eksplorasyonu gerekmektedir. Arter <strong>yara</strong>lanmalarýnda daha sonra bakteryel<br />
enfeksiyon geliþip rüptür olabileceði için hasarlý bölge dýþýnda ligasyon<br />
önerilmektedir.(5)<br />
Alt ekstremite damar <strong>yara</strong>lanmalarýnda 4 saatten az sürede iskemiye<br />
dayanýlabilirken, 6 saatin üstündeki iskemide kalýcý kas ve sinir hasarý meydana<br />
gelmektedir. Vasküler tamirden sonra fasyotomi yapýlarak reperfüzyon hasarý ve<br />
kompartman sendromu önlenmelidir. Kompartman sendromu 2 saat ile 6 gün<br />
arasýnda ortaya çýkabilir. Ekstremite fraktürü, vasküler veya reperfüzyon hasarý,<br />
konstriktif bandajlar riski arttýrýr. Gergin kompartmanlar, palpasyon ile ve pasif<br />
eklem hareketleri ile etkilenen kompartmanda aðrý olmasý bulgulardýr. Arter hasarý<br />
yoksa ilk baþlarda pulsasyon normaldir. .<br />
Travmayý takip eden <strong>yara</strong>lar genellikle 6 hafta içinde iyileþir. Akut <strong>yara</strong>lar<br />
iyileþmeyi bozan bazý etkenlerin etkisi ile konik <strong>yara</strong>lara dönebilir. Ýyileþmesi 6<br />
haftayý geçen kronik <strong>yara</strong>larda iyileþmeyi engelleyen veya geciktiren patolojik<br />
durumlar mevcuttur.Lokal doku hipoksisi, tekrarlayýcý doku travmasý, iskemireperfüzyon<br />
hasarý, nekroz ve enfeksiyon önemli etkenlerdir.<br />
Tüm kronik <strong>yara</strong>lar kontaminedir yani <strong>yara</strong>da çoðalmayan bakteriler<br />
mevcuttur. Çoðu kronik <strong>yara</strong>lar da kolonizedir yani çoðalan ancak bu çoðalmaya<br />
konaðýn cevabýnýn olmadýðý durum söz konusudur. Kritik kolonize <strong>yara</strong>larda<br />
bakteri çoðalmasý fazladýr ve iyileþme bakterilerin salgýladýðý proteazlarýn<br />
ekstraselüler matriksi tahrip etmesiyle bozulmuþtur. Yara infeksiyonunda ise<br />
bakteri invazyonu ile birlikte infeksiyon bulgularý söz konusudur. Kontamine ve<br />
kolonize <strong>yara</strong>lar irrigasyon ile temizlenir. Antiseptik veya dezenfektanlar <strong>yara</strong><br />
bakýmýnda önerilmemektedir. 2 haftalýk topikal antibiyotik tedavisi kritik kolonize<br />
<strong>yara</strong>larda bakteri yükünü azaltmak için önerilmektedir.(3)<br />
Ýyot iyi bilinen bir antiseptiktir. %0.9 konsantrasyonda lokal olarak kullanýlabilir.<br />
212
ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />
Gümüþün antimikrobiyal aktivitesi uzun süredir bilinmektedir. Gümüþ nitrat,<br />
gümüþ sulfadiazin gibi preparatlar etkinlik için sýk olarak tatbik edilmelidir. Yeni<br />
nanokristal gümüþ iyonlu <strong>yara</strong> örtüleri ortama sürekli gümüþ iyonu vererek etki<br />
eder. Yara enfeksiyonu durumunda sistemik antibiyotikler ile beraber kýsmen<br />
avasküler enfekte dokuda etkili olmasý için topikal antibiyotikler de kullanýlmalýdýr.<br />
Nem dengesi <strong>yara</strong> iyileþmesi açýsýndan önemlidir. Yara kuru ise nemli hale<br />
getirilmeli; eksüdasyon varsa bu emilmelidir. Yara boþluklarý iyileþmeyi bozar ve<br />
bakterilerin toplanmasýný kolaylaþtýrýr; kaviteler granülasyonu ve epidermal<br />
migrasyonu bozmadan fazla olmayacak þekilde doldurulmalýdýr. Bu amaçlarý<br />
saðlamak için çok çeþitli <strong>yara</strong> örtüleri geliþtirilmiþtir. Örneðin kuru <strong>yara</strong>lar için<br />
hidrojeller uygun iken eksüdatif <strong>yara</strong>lar için köpük <strong>yara</strong> örtüleri kullanýlabilir.<br />
Örtüler dýþýnda çeþitli topikal ürünler de <strong>yara</strong> bakýmýnda kullanýlmaktadýr; örneðin<br />
trombositten zengin plazma jeli kullanýmý ile akut <strong>yara</strong>larda hýzlý iyileþme<br />
gözlendiði belirtilmektedir.(6)<br />
Sonuç olarak <strong>yara</strong>lanmanýn gerek ýsýrýk <strong>yara</strong>lanmalarýnda, gerekse silah<br />
<strong>yara</strong>lanmalarýnda <strong>yara</strong>lanma þekline ve dokunun durumuna göre tedavi<br />
yapýlmalýdýr.<br />
Þekil 1: !7 Yaþýnda Erkek hastada yüksek hýzlý ateþli silah <strong>yara</strong>lanmasý sonucu frontal kemik ve<br />
beyin frontal lobunda oluþan hasar görülmektedir.<br />
213
Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />
Þekil 2 Þekil 3<br />
Þekil 2: 38 yaþýnda Erkek hastada yakýn mesafeden av tüfeði ile <strong>yara</strong>lanma sonucu sol yanak,<br />
maksiller kemik te oluþan hasar ve geniþ <strong>yara</strong>lanma görülmektedir.<br />
Þekil 3: Parça tesirli bomba patlamasý sonucu ekstremitenin farklý bölgelerinde ortaya çýkan <strong>yara</strong>lar<br />
görülmektedir.<br />
KAYNAKLAR:<br />
1. Miclau T, Farjo LA.The antibiotic treatment of gunshot wounds. Injury. 1997; 28(3): SC1-5.<br />
2. Foglar et al. Gunshot wounds of the forearm Injury.1997; 28(3): SC18-22.<br />
3. G On Tong et al. Soft tissue injury in orthopaedic trauma. Injury 2008; 39S4: S3–S17<br />
4. Stojadinovic A, et al, Topical advances in wound care, Gynecol Oncol (2008),<br />
doi:10.1016/j.ygyno.2008.07.042<br />
5. Fox et al. Contemporary management of wartime vascular trauma. Journal of Vascular Surgery.<br />
2005; 41(4):638-44.<br />
6. Kazakos K, et al., The use of autologous PRP gel as an aid in the management of acute trauma<br />
wounds, Injury (2008), doi: 10.1016/j.injury.2008.05.002<br />
214
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.215-229<br />
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN<br />
HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Psikiyatri Anabilim Dalý<br />
GÝRÝÞ<br />
Deri bedenimizi örten, dýþ dünya ile bedenimiz arasýnda sýnýr oluþturan,<br />
fizyolojik açýdan önemli emosyonel yanýtlarýn (korkudan sararma, utançtan<br />
kýzarma, tüylerin diken diken olmasý vb.) oluþtuðu organýmýzdýr.<br />
Psikodinamik açýdan; benliðin organik bir örtüsü, insan bedeninin dünya ile<br />
temasýný saðlayan kýsýmdýr. Dokunma, okþanma, aðrý ve acý gibi libidinal iþlevi<br />
olan, duygusal durumu yansýtan, sözsüz iletiþime aracýlýk eden bir organdýr.<br />
Yara ve <strong>yara</strong>lanma deri bütünlüðünü bozan patolojik bir durumdur. Deri<br />
bütünlüðünün zedelenmesi, homeostatik dengeyi sarsabilmekte, akýl ve ruh<br />
saðlýðýmýzda bu durumdan etkilenmektedir. Basit (doðal) sýkýntýdan, kayýp-yas<br />
tepkisine, vücut, organ bölümlerinin zedeleneceði kaygýsýna, vücut imajýnýn<br />
bozulmasýna, sosyal çekilmelere, depresyon ve suicidal giriþimler gibi psikolojik<br />
tepkilere neden olabilmektedir.Yaralar;<br />
- Yanýk <strong>yara</strong>sý<br />
- Diabetik Ayak Yarasý<br />
- Cerrahi Yaralar<br />
- Basý Yaralarý<br />
- Radyasyon ve ekstravasyon Yaralarý<br />
- Doku donma <strong>yara</strong>larý<br />
- Ezilme <strong>yara</strong>larý<br />
- Isýrýk ve Ateþli silah Yaralanma vb. gibi çeþitlilik gösterir.<br />
YANIK YARASI OLAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
Yanýk <strong>yara</strong>sý özel,yoðun,uzun süreli bakým ve uygulamalarý kapsar.Ciddi Yanýk<br />
hasarý kiþilerde fiziksel,psikolojik,sosyal travmalara neden olur. Yanýðýn<br />
215
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
rehabiltasyonu aþamalar halindedir ve her aþamasýnda farklý psikolojik sorunlar<br />
ortaya çýkabilmektedir.<br />
AKUT SAFHA<br />
Ýstenilen Psikiyatri konsültasyonlarýnda yanýklý hastalarda en sýk görülen<br />
komplikasyon; fizyolojik duruma baðlý geliþen enfeksiyondur.Ýkinci en sýk<br />
rastlanan komplikasyon aðýr doz opiadlarýn kullanýmýna baðlý olarak ortaya çýkan<br />
etkilerdir.<br />
Bu fazda en çok dikkat edilmesi gereken aðrýnýn yönetimi ve ilaç<br />
etkileþimleridir. Yanýklý hastalarýn tedavisinde yanýk öncesinde varolan psikiyatrik<br />
bir hastalýðý ve madde kullaným öyküsü taranmalýdýr.Yanýk aðrýsýnda<br />
analjeziklerin etkin olmadýðý, opiad ve anksiyolitiklerin kullanýldýðý<br />
belirtilmektedir. (Clodine / Clodne – Dexometomide)<br />
ORTA SAFHA<br />
Bu safhada özellikle stresin azaltýlmasý gerekir. Stres elbise deðiþimleri,<br />
pansuman, fiziksel aktiviteler, diðer iþlemlerle artabilir.Hastanýn aðrýsý ve<br />
sedasyonu yönetilmelidir.Eðer yönetilemiyorsa bazý psikiyatrik semptom ve<br />
belirtiler kronikleþebilir. (Bu safhada hospitalizasyona devam edilmesi; Travmatik<br />
stres sürecini provake edebilir. Bu Akut bakým güçlükleri psikiyatrik tanýlamada<br />
bulunulmasýný geciktirebilir). Þiddetli yanýklarda tedavi stres oluþumuna ve<br />
kronik PTSB neden olabilir. Bu safhada Medikal tedavilerle araya girmek ve<br />
iþlemleri derecelendirmek gerekir.<br />
Yanýklý hastada hastalýðý izleyen 3 anormal durum korku (panik), depresyon,<br />
posttravmatik stres bozukluðu,bazen de depresyon ile posttravmatik stres<br />
bozukluðunun bir arada görüldüðü tablolar geliþebilir.<br />
Yapýlan araþtýrmalarda yanýk sonrasýný izleyen 2 hafta içinde en sýk PTSB ve<br />
Depresyonun 9 belirtisinin (Majör)görüldüðü saptanmýþtýr.<br />
�Depressif affect<br />
�Günlük aktivitelerini yapamama<br />
�Uykusuzluk / aþýrý uyku<br />
�Psikomotor ajitasyon / retardasyon<br />
�Apati<br />
�Libidoda azalma<br />
�Dikkatte azalma<br />
�Tekrarlayan ölüm düþüncesi<br />
�Suicid<br />
ÝYÝLEÞME SAFHASI: Beden Ýmajý ve Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi<br />
Akut yanýk ekibi hastayý iyileþtirdikten sonra genellikle plastik ve<br />
216
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
cerrahi ekibe transfer eder. Bu noktada plastik cerrahlar psikiyatri ekibi ile ortak<br />
çalýþmalýdýr.Çünkü terapötik hedef uzun vadede ve cerrahi iþlemin<br />
planlanmasýnda hasta ve ailesinin tedaviye katýlýmýnýn saðlanmasý<br />
olmalýdýr.Personelin(tüm ekip) yaklaþýmlarýnda ise; deneyimlerinden<br />
<strong>yara</strong>rlanmasý ve empatiyi kullanmasý, hastalarýn yeni görünümlerine<br />
adaptasyonunda yardýmcý olacaktýr.<br />
Beden imajý 2. yaþtan 3 yaþlara doðru kendilik imajýnýn göreli olarak kararlý<br />
bir parçasýdýr ve devamlý olarak büyüme, ergenlik, travma, yaþlanma ve<br />
ameliyatla deðiþir (modifiye olur). Yanýk hastasýyla görüþmek, onlarýn vücut þekil<br />
geliþmesine bir pencere oluþturarak kiþilik geliþiminde travmanýn emational<br />
darbesi ve adapte etme veya gerilemenin(regresyon) anlaþýlmasýný saðlar .<br />
Hastanýn <strong>yara</strong> izleri ile ilgili görüþ ve tutumlarý, ve hastanýn uðradýðý kayýba<br />
yönelik yardým; vücut þekli ile ilgili düþünce ve davranýþlarýnýn pozitif veya<br />
negatif yönde geliþmesine þekil verir. Yanýklar kiþinin vücut þekli, kendini<br />
beðenme ve kiþilerarasý iliþkilerini son derece etkilemektedir. Ego iþlevini<br />
sürdürür fakat ego sýkýntýlý olabilir.Beden imajý revizyonun gerçekleþtiði plastik<br />
cerrahi rehabilitasyonu ve emosyonel desteðin saðlanmasý ; kendilik imajý ve<br />
beden imajý üzerinde iyileþtirici rol oynar. Odaklanan kýsa vadeli psikiyatrik<br />
görüþmelerin yapýlmasý þekilsizlik stigmatizasyonunu (çirkinlik lekesini )<br />
azaltmada etkili bir yöntemdir.<br />
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uygulama ve bakým ,yanýklý hastalýklarýn<br />
deðiþiklik sürecine neden olabilir. Psikiyatri ekibi özel ameliyattan haberdar<br />
olmayý veya uzun zaman önce ameliyatýn özel öðelerinin erken, <strong>yara</strong>rlý veya<br />
bitmez etkilerini ve bunlara baðlý geliþebilecek ters psikolojik etkileri bilmelidir.<br />
Ameliyatlarda kesip çýkarma, aþý yapmaya ek olarak; kesmeler, <strong>yara</strong> izi tahliyeleri,<br />
geniþleticilerin olduðu doku (kafa derisini kapsamak) yerleþtirmeleri ve yüzle<br />
ilgili özelliklerin oranýmý, laser ameliyatý ve mikrocerrahi iþlemleri uygulanabilir.<br />
Plastik ve Rekonstrüktif cerrahlarla iþbirliði ve hasta ile ilgili tüm bu süreçlerin<br />
(özenin gerekli olduðu böyle teknik ayrýntýlarý)bilinmesi veya psikiyatri ekibinin<br />
ayrýntýlarý sormasý gereklidir. Yaralanan vücudun onarýlmasý, kadavra yüz bakýmý<br />
nakillerini, güncel deðerlerini ve kalýtsal metotlarý,örnekleri bilmelidir. Hastalar<br />
cerrahlarýn herhangi bir kusuru düzeltme konusunda sýnýrsýz gücü olduðunu<br />
düþünerek yüksek beklenti içinde olabilirler.Bu nedenle,yanýk hastalarý için<br />
plastik ve yapýcý ameliyattan önceki dönem çok önemlidir.Ameliyat öncesi ve<br />
sonrasýndaki hangi çýktýlar karþýlaþtýrýlmalý sorusu psikiyatrik uygunluk ve<br />
hastanýn güveninin saðlanmasýnda anahtar görevi görmektedir.<br />
�Hastanýn ilk önemsediði,üzerinde durduðu konular ve bu süreçteki alýnan<br />
kararlarýn hasta tarafýndan alýnýp –alýnmadýðý?<br />
� Hasta korkuyu tolere edebilir ve hastane ile ilgili anksiyetesini fark<br />
edebilir mi?<br />
217
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
�Cerrah tarafýndan yapýlan açýklamalar hastanýn düzeyine uygun mu?<br />
�Sabýrlý ve dikkatli olunmuþ mu?<br />
�Olayla ilgili güçlükleri azaltmada tam psikiyatrik bir tarih elde edilmiþ mi?<br />
Bu aþamada diðer önemli nokta depresyonlu veya psikotik hastalarda tedavi<br />
öncesi belirtilerin varlýðýnýn araþtýrýlmasýdýr. Ayrýca depresyonlu veya psikotik<br />
hastalara iþlem öncesi mutlaka nerede olduðu ile ilgili bilgiler verilmeli.Gerçekçi<br />
bir psikiyatrik tanýlamanýn yapýlmasý sýk psikiyatrik görüþmeler , hastalarýn pozitif<br />
tutumlarýný plastik ve rekonstrüktif ameliyatlarýn stresiyle, baþa çýkmayý destekler.<br />
YANIK TEDAVÝSÝ SONRASI SONUÇLAR<br />
Yanýk hastalarýnda sosyal izolasyon ve içinde bulunduklarý kötü durum,<br />
psikososyal desteði de içine alan bakýmýn geliþmesinde büyük rol oynamaktadýr<br />
.Bernstein yanýklý hastalarda vücut imajý bozukluðu için yas tutma, utanç duyma<br />
ve ilerleyici bir damgalanma duygusunun geliþtiðini ve izole olduklarýný,<br />
emosyonel durumun kronik bir kedere yol açtýðýný belirtiyor. Çocuklarýn<br />
çoðunluðunun yanýklarla baþ edebildiðini fakat belirli bir azýnlýðýn baþ etmede<br />
zorlandýðýný söylemektedir.<br />
Birçok araþtýrma sonucunda vakalarýn birçoðunda yanýk sonrasý psikiyatrik<br />
sonuçlarýn olduðu saptanmýþtýr. % 10-45 oranýnda PTSB, % 20-30 arasýnda<br />
depresyon, diðer yüzdede ise psikopatolojinin olduðu belirtilmiþtir. Bir çok yanýk<br />
vakasý sonrasýnda, distimik depresyon, atipik depresyon, PTSB, fobiler ve uyku<br />
bozukluklarý görülebilmektedir. Fakat yanýk sonrasý oluþan psikopatolojilerin<br />
yanýk öncesinde olup-olmadýðý sorularý mevcuttur. Bazý araþtýrmalarda yanýðýn<br />
görünen, saklanamayan bir yerde olmasý ile kapsadýðý yüzey büyüklüðü arasýnda<br />
korelasyon saptanmýþtýr.<br />
Kendi yaþýtlarýyla karþýlaþtýrýlan 18-28 yaþ arasý (TBSA % 30) erkeklerde<br />
somatik þikayetlerin olduðu normal limitlerde duruma adapte olduklarý<br />
belirtilmiþtir. Kadýnlarda ise, geri çekilme, düþünme problemleri, agresif ve suça<br />
yönelik davranýþlarýn gözlendiði belirtilmiþtir.<br />
YANIK BOZUKLUKLARI<br />
Yanýða baðlý oluþan <strong>yara</strong>lar ve þekil bozukluklarý sosyal damgalanma,<br />
kozmetik ve fonksiyonel kayýplarýn ,sakatlýklarýn önemli nedenleridir. Bu yüzden<br />
MacGregor ve Bernstein ciddi ve görünen yerlerde yanýklarý olan (yüz, el, boyun<br />
v.b.) çocuk ve yetiþkinlerde uzun süreli psikiyatrik ve psikososyal desteðin<br />
önemini vurgulamaktadýr.<br />
Plastik ve rekonstrüktif cerrahi bu hastalarýn görüntüleri ve fonksiyonlarýný<br />
iyileþtirmede önemli geliþmeler göstermektedir. Bazý çok ciddi yanýklara sahip<br />
olan hastalarda kapsamlý ve çok uzun süreli fiziksel rehabilitasyonla bile, sakatlýk<br />
218
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
ve deformasyonlarý sürebilmektedir. Bu hastalarýn iyileþme sürecinde yaþadýðý<br />
deneyimler <strong>yara</strong>larý ile topluma dönme çabalarý fiziksel sakatlýðý olan insanlarla<br />
ayný özellikler göstermektedirler. Yani bu kiþiler yeni kendilerini bulmaya<br />
çalýþýyorlar (gerekiyor). Bir araþtýrmada <strong>yara</strong>lanma sonrasý (altý ay) hastalar takip<br />
edilmiþ ve fonksiyonlarýnýn etkilenme durumuna bakýlmýþ. 5-14 yaþ arasýnda % 1-<br />
35 arasý TBSA yanýðý olan 68 çocuk deðerlendirilmiþ. Fonksiyonlarýn<br />
etkilenmesinde demografik faktörlerin (yaþ, cinsiyet, hastaneye yatýþ sayýsý,<br />
ebeveyn faktörleri) sonuçlarý etkilediði saptanmýþtýr. Ancak yanýk sebebinin,<br />
TBSA yüzdesinin, ameliyat sayýsýnýn belirgin bir þekilde fonksiyonel duruma<br />
etkisi olduðu görülmüþtür.<br />
ETÝKSEL KONULAR VE YAÞAMI SONLANDIRMA<br />
Yanýk tedavisinin sürecinde etik kurallar; hastanýn bilgilendirilerek rýzasýnýn<br />
alýnmasý gibi birçok konu gündeme gelmektedir. Etik yaklaþýmýn merkezinde<br />
ekibin hastalar ve hasta aileleri ile empati ve etkili iletiþim içinde bulunmalarý yer<br />
alýr. Tedavi seçenekleri konusunda kontrolü hastaya vermek, aile ve ebeveynlerin<br />
refakatçi olarak yanýnda kalmalarý, ameliyat seçenekleri, araþtýrma sonuçlarýnýn<br />
paylaþýmý, hayatý sonlandýrma gibi durumlar etik sorunlar kapsamýnda<br />
deðerlendirilmektedir. Onlarýn kendi tedavilerine ait kararlara artarak katýlýmýnýn<br />
saðlanmasý yanýk tedavisinde iyileþme sürecine de <strong>yara</strong>r saðlanmaktadýr. Özellikle<br />
aðrýyla baþ etmede önemli <strong>yara</strong>rlarý vardýr. Hasta aðrýyla baþ edebiliyorsa acýsý<br />
azalmakta ve buna baðlý olarak opiad miktarý da azalmaktadýr.<br />
Doktor Snayder (Massachusetts Plastik Cerrahi Baþhekimi) bu hastalarýn<br />
vücut imajlarý üzerindeki kendi görüþleri, kozmetik veya fonksiyonel tedavi için<br />
yapýlan ameliyatlara kendilerinin karar vermesi, aileleri veya cerrahlar tarafýndan<br />
empoze edilmesinden daha iyi olduðunu söylemektedir. Bu durum istenmeyen<br />
ancak ikna edilerek yapýlan ameliyatlarýn neden olduðu kötü psikiyatrik sonuçlarý<br />
azaltmaktadýr. Etik yaklaþýmýn en önemli özelliði hastanýn rýzasýnýn alýnmasý ve<br />
hastanýn kontrolünün saðlanmasýdýr.<br />
YAÞAMIN SONLANMASI<br />
Bilinci açýk hastalara eðer büyük bir yanýðý varsa, yanýk tedavisini isteyipistemediði<br />
kararýnýn sorulmasý gerekir. Ama birçok durumda acil servislerde böyle<br />
bir seçeneði sunmak zordur. Çünkü hasta kritik bir kondüsyonda ve yanýk<br />
konusunda limitli bir bilgi söz konusudur. Hastanýn otonom olmasý, empati<br />
kurulmasý, hasta ve ailesiyle onlarý cesaretlendirici diyalog kurulmasý üzerinde<br />
durulmaktadýr.<br />
Yanýklý hastalarýn yaþamý sonlandýrma kararýnda birçok faktör (ölümlerin<br />
çabuk olmasý, hastanýn figürasyon /þekil bozukluðunun çok belirgin olmasý,<br />
çalýþanlarýn takým üyelerinin hayatýn sonlandýrýlmasý konusunda anlaþmazlýklar<br />
219
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
yaþamasý vb. gibi) rol oynar. En zor ve trajik olaný çocuklarla ilgili olmasý. Yanýk<br />
hastalarý için bir karar vermek çok zor olabilir. Çünkü yaþam þansý, yaþam kalitesi<br />
gibi kritik deðiþkenlerin dikkate alýnmasý gerekmektedir.<br />
Yanýklar nedeniyle ölüm riski büyük yanýk merkezlerinde hýzlý bir þekilde<br />
düþme göstermektedir. Ama bu risk sadece akut bakýmýn tamamlanmasý ile bitmez.<br />
Hospitalize edildiði süre içinde de risk devam etmektedir. Yanýk hastalarýnda,<br />
yaþamýna son verme kararý diðer hastalýklardan biraz farklýlýklar (kanser v.b.<br />
hastalýklar) göstermektedir. Çünkü yaþam þanslarý giderek artmakta (akut bakýmda<br />
optimal düzeyde yaþam þanslarý artýyor). Psikiyatrik bakýmda geliþmelerin olmasý<br />
ve psikososyal destek sistemlerinin artmasý, rehabilite edicidir. Yanýk<br />
rehabilitasyonu yanan bölge çok büyük olsa bile baþarý gösterebilmektedir. Yeterli<br />
aðrý kontrolü hastanýn tedaviyi kabul etmesinde etkili olmaktadýr. Çünkü birçok<br />
hasta eðer tedavi sýrasýnda çekmek zorunda olduklarý aðrýyý bilmiþ olsalar, tedaviyi<br />
kabul etmeyeceklerini belirtmiþlerdir.<br />
VAKA:<br />
Yaþlý bir hastanýn hayatýný sonlandýrma ile ilgili;<br />
Artur 82 yaþýnda, % 45 TBS oraný var. Alkol ve sigara kullandýðý, sigara içimine<br />
baðlý olarak evinde çýkan yangýn sonucu <strong>yara</strong>landýðý belirtilmektedir. Hastanýn<br />
hipertansiyonu, diabeti, 2 kez geçirilmiþ miyokart enfraktüsü mevcut. Akut<br />
safhada böbreðin fonksiyonlarýný yerine getirememe sorunu oluþmuþ.<br />
Psödömanas sepsis geliþmiþ ve antibiotiklere karþý direnç oluþmuþ. Yanýk ekibi,<br />
psikiyatrist ve aile tarafýndan hastanýn durumu geri döndürülemez olarak<br />
deðerlendirilmiþ ve yaþam desteklerinin kapatýlmasýna karar verilmiþ.<br />
Geriatrik vakada; Hastanýn yaþama þansýnýn çok düþük veya yaþamý devam etse<br />
bile hayat kalitesi çok fakir olacak þekilde <strong>yara</strong>landýðý, yaþýnýn ileri olmasýnýn<br />
iyileþme üzerinde olumsuz olacaðý kanaati ile yaþam destek sistemi kapatýlmýþtýr.<br />
PERSONEL DESTEÐÝ<br />
Yanýk üniteleri en korkutucu ve acý veren ünite olarak görülmektedir. Burada<br />
çalýþan personel görsel olarak strese maruz kalmaktadýr (yüz yanýðý, çok geniþ<br />
<strong>yara</strong>lar, ampütasyonlar v.b.). Hatta bu ikinci bir travmatizasyon olarak<br />
deðerlendirilebilmektedir. Bu nedenle emosyonel bir anlayýþ, organizasyonel bir<br />
destek,psikolojik görüþmeler, personelin bu durumla baþ etmesinde yardýmcý<br />
olmaktadýr.<br />
Özellikle personel sayýsýnýn yetersiz olduðu ünitelerde, ya da organizasyonun<br />
yeteri kadar destek ve anlayýþýnýn olmadýðý yerlerde organizasyonel stresin fazla<br />
olduðu görülmektedir.<br />
Ebrinç ve arkadaþlarýnýn 2001 yýlýnda Gata Haydarpaþa Eðitim Hastanesinde<br />
“yanýk merkezinde çalýþan hemþirelerin stres faktörleri ve stresle baþ etmenin<br />
220
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
deðerlendirilmesi” konusu ile ilgili yapýlan karþýlaþtýrmalý bir çalýþmada;yanýk<br />
merkezinde çalýþan hemþirelerin iþ çevresi stres faktörlerinden daha çok<br />
etkilendiklerini, motivasyonlarýnýn ve iþ doyumlarýnýn bozulduðunu ve stresle baþ<br />
etme güçlüklerinin bulunmasýna raðmen anksiyete ve duygusal tükenme<br />
düzeylerinde artma olduðu sonucunu saptamýþlardýr.<br />
Yanýk ünitelerinde çalýþan personel sýklýkla etik konularla ilgili sýkýntý<br />
yaþamaktadýrlar.Hayat desteðini devam ettirmek, organ ampütasyonu ve organ<br />
baðýþý, hayatý sonlandýrma gibi konularla karþý karþýya kalmaktadýr.<br />
Psikiyatrik konsültasyonlarla Personel desteði düzenli ve derinlemesine<br />
artýrýlabilecektir. Personel çalýþma alanlarý için çok önemli olan kendi baþ etme<br />
yollarýný fark ettiklerinde desteklenmiþ hissedeceklerdir. Psikiyatri ekibi hasta<br />
bakýmýnda personelin tepkisinin pozitif bir perspektifle görülmesine yardým<br />
etmelidir.<br />
YANIKLARDA KONSÜLTASYON LÝYAZON TEKNÝKLERÝ<br />
Yanýklý hastalarda en çok PTSB ve depresyon görülmektedir. Yanýk hastalarda;<br />
fiziksel yeti kayýplarýna, bedende veya yüzde görünüm bozukluklarýna, sosyal,<br />
özel, okul ve iþ hayatlarýnda ki görev ve sorumluluklarýndan uzak kalmalarýna<br />
neden olmaktadýr. Özellikle fiziksel yeti kayýplarý ve bedende meydana gelen<br />
görünüm bozukluklarý hastalarda sosyal çekilmeye ve depresyona neden<br />
olabilmektedir. Psikiyatri konsültasyonlarýn da ;hastanýn korku, üzüntü, durumuna<br />
uyumda yaþadýðý zorluklar, yanýk nedeniyle olacaðý ameliyata baðlý korkular,<br />
baþka bir bölüme sevk ile ilgili endiþeleri, iyileþme sürecinde evde yaþayacaðý<br />
deðiþiklikler, ev , okul, iþ hayatýna tekrardan uyum konularý üzerinde durulmalýdýr.<br />
Yanýk tedavisinde yaklaþým multidisipliner olmalýdýr. Bu doðrultuda ekipte<br />
psikiyatri, nöroloji, psikofarmakoloji , nörobiyoloji yer almalýdýr.<br />
Düþük sosyoekonomik durum ,önceden psikiyatrik hastalýðýn olmasý, kronik<br />
hastalýk varlýðý yanýkta tedaviyi olumsuz etkileyen risk faktörlerindendir.<br />
Yanýk tedavi ve bakýmýnda görevli olan ekip; yanýk öncesi var olan psikiyatrik<br />
hastalýk veya madde kötüye kullaným öyküsü, depresyon, deliryum, aðrý ve stres<br />
yönetimi konularýnda psikiyatri ile iþbirliði yapmalýdýr.<br />
Ayrýca etkili bir tedavi için tedavi ekibinin cerrahi, plastik cerrahi, aile üyeleri<br />
ve tüm sosyal destek gruplarýyla iþbirliði içinde olmasý gerekir.<br />
Yanýk sonrasý iyileþme sürecinde bir çok hastada yanýða baðlý meydana gelen<br />
bedendeki görünüm bozukluklarý , depresyon, anksiyete bozukluklarý, intihar<br />
düþüncesi veya giriþimi, PTSB gibi psikiyatrik sorunlara neden olmaktadýr.<br />
Yanýklý hastada; depresyon ve anksiyete bozukluklarý, madde kötüye<br />
kullanýmý, mevcut psikiyatrik hastalýðýn nüksetmesi gibi durumlarda;<br />
221
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
anksiyolotikler, antidepresanlar, antipsikotikler, mizaç düzenleyicilerden<br />
<strong>yara</strong>rlanýlmalýdýr.<br />
Grup terapileri<br />
Büyük yanýk tedavi, bakým ve rehabilitasyon merkezlerinde grup terapileri<br />
uygulanmaktadýr. Gruplar çocuk, adölesan, yetiþkin ve aile gruplarý þeklinde<br />
oluþturulmaktadýr.<br />
Çocuklarda grup terapilerinde, kendini ifade etmede; resim, kukla oyunlarý gibi<br />
yöntemler kullanýlmaktadýr. Ayrýca çocuklara yönelik yaz kamplarý, internette<br />
oluþturulmuþ destek gruplarý da bulunmaktadýr.<br />
Aile terapileri<br />
Aile terapilerinde; yanýk tedavisi, stresle baþa çýkma, iyileþme süreci ve bu<br />
sürece uyum sorunlarý ele alýnmaktadýr. Yanýk öncesi hastada mevcut olan<br />
psikiyatrik hastalýðýn yeniden nüks etmesi veya madde kötüye kullaným öyküsü<br />
olmasý aile üyelerinin duruma uyumunu zorlaþtýrmaktadýr. Hasta ve aile üyeleri<br />
benzer korku, endiþe, sosyal hayattan çekilme tepkilerini verebilmektedir. Mevcut<br />
durum hakkýnda bazý aile üyeleri kendilerini sorumlu tutabilmektedirler.<br />
Aile üyelerinin, taburculukta ev hayatýndaki deðiþiklikler, hastanýn yaniden<br />
sosyal hayata uyumu, mevcut psikiyatrik hastalýðýnýn kontrol altýna alýnmasý, aðrý<br />
ve stres yönetimi konularýnda yardýma ihtiyaçlarý bulunmaktadýr.<br />
Yanýklý hastalarýn tedavisinde, özellikle sosyal hayattan çekilme ve bedende<br />
meydana gelen görünüm bozukluklarý ve bunlara yönelik cerrahi müdahaleler<br />
konusunda hastaya özellikle aile üyelerinin desteði büyük önem taþýmaktadýr. Bu<br />
konular terapide ele alýnmalýdýr.<br />
DÝÐER YARA ÇEÞÝTLERÝNE PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
Yaklaþýmýn temel prensibi hastayý biopsikososyal bütünlük içinde<br />
deðerlendirmektir.Deri bütünlüðü bozulan hastada ;<br />
�Yaralanmanýn çeþidi, etkilenen organ, fiziksel iþlev kaybý, kayýba iliþkin<br />
hastanýn deðerlendirmesi kaybýnýn kiþisel anlam ve önemi<br />
�Kiþilik yapýsý, geliþimsel faktörler ( tutum ve inançlar, stresle baþ etme gibi<br />
ego savunma düzenekleri)<br />
�Hastalýkla ilgili daha önceki deneyimler<br />
�Ailenin hastalýða tepkisi<br />
�Hasta rolüne iliþkin tutumlar<br />
�Hastalýðýn bu kiþi için anlam ve önemi<br />
gibi belirtilen faktörler dikkate alýnmalýdýr.multidisipliner bir yaklaþýmla ekip<br />
iþbirliðine dayalý anlayýþýn olmasý gerekmektedir.Hastaya yaklaþýmýn her aþamasý<br />
gözlem yapmayý, mesleki bilgiyi, empati yapmayý,deneyimlerden <strong>yara</strong>rlanmayý,<br />
222
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
iletiþim becerisini gerektirir.<br />
Deri bütünlüðü bozulan hastada deliryum, depresyon, anksiyete bozukluðu,<br />
post travmatik stres bozukluðu, korku,uyku bozukluklarý,uyum bozukluklarý vb<br />
psikiyatrik bozukluklar görülebilir.<br />
HEMÞÝRELÝK YAKLAÞIMI<br />
Deri bütünlüðü bozulan hastanýn durumu hemþirelik bakýmý açýsýndan<br />
tanýlanýr.Uygun giriþimler ve sonuçlarý deðerlendirilir.24 saat süresince<br />
uygulanacak bakým talimatlarý oluþturulur.Tedavi ve bakým süreci kayýt edilerek<br />
hastanýn takibi saðlanýr.<br />
DELÝRYUM<br />
Deliryum, beynin baþta dikkat ve oryantasyon (yönelim) olmak üzere biliþsel<br />
(kognitif) fonksiyonlarýnýn etkilenerek hastada bilinç ve davranýþ bozukluðuna yol<br />
açan geçici global biliþsel bozukluktur.<br />
Belirtiler :Bilinçte ve dikkatte bozulma, Demansa baðlý olmayan biliþsel<br />
bozukluk (hafýza, yönelim, lisan), Kýsa zaman süresi içinde geliþim, gün içinde<br />
dalgalanma<br />
Yaklaþýmlar :<br />
1.Hastanýn bütünlük duygusuna katkýda bulunacak þekilde iletiþimi geliþtirin:<br />
�Hastanýn ve hastaya bakým veren kiþilerde akut konfüzyona iliþkin<br />
tutumlarý inceleyin.<br />
�Empatik, saygýlý bakým standartlarýný sürdürün.<br />
�Hastaya yönelik <strong>yara</strong>rlý ve anlamlý konuþma konularý bulmak için bilgi<br />
toplayýn<br />
2.Anlamlý ve yeterli duygusal u<strong>yara</strong>n saðlayýn.<br />
�Hastayý zamana, yere ve kiþiye oryante edin.<br />
�Aileye, hastanýn evden alýþýk olduðu objeleri getirmeleri için teþvik<br />
edin.<br />
�Hasta ile gündemdeki olaylarý tartýþarak kendi ilgilerinizi paylaþýn.<br />
�Hastanýn herhangi bir el uðraþýsý yapýp yapamayacaðýný deðerlendirin.<br />
�Hastaya bir aktivite öðretirken küçük bölümlere ayýrarak adým adým<br />
öðretin.<br />
3.Hastanýn benlik saygýsýný arttýrmaya yönelik davranýþlarý destekleyin.<br />
�Hastanýn öz bakým aktivitelerine yönelik davranýþlarýný destekleyin.<br />
�Yemek yerken sosyalizasyonunu geliþtirin.<br />
�Hasta için hergün bir aktivite planlayýn.<br />
�Hastanýn aktiviteye yönelik karar verme süreçlerine katýlýmýný<br />
223
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
cesaretlendirin, yapmasý için destekleyin.<br />
�Hastanýn günlük yaptýðý aktiviteyi deðerlendirin, kayýt edin.<br />
4. Hastanýn içinde bulunduðu akut konfüzyonel durumu destekleyecek<br />
davranýþlarda bulunmayýn:<br />
�Hasta ile tartýþmayýn<br />
�Hastayý gerçeði algýlamasý için yönlendirin<br />
�Hastanýn yanýnda diðer kiþilerle baþka konularý tartýþmayýn<br />
�Hasta için planlanan programa baðlý kalýn<br />
�Hastaya yönelik planlanan programda deðiþiklik gerekiyorsa, ilgili<br />
kiþilere bunu önerin<br />
�Hastaya basit – anlaþýlýr açýklamalar yapýn<br />
�Hastanýn odasýna her giriþ – çýkýþýnýzda haberdar olmasýný saðla<strong>yara</strong>k<br />
tekrar geleceðiniz zamaný bildirin.<br />
5.Kiþinin hýrçýnlýk nöbetleriyle ilgili olan korku ve hayal kýrýklýðýný tanýmlayýn:<br />
�Hastaya yönelik fiziksel ve diðer kiþilerden gelen olumsuz, sýnýrlayýcý<br />
geri – bildirimleri gözleyin.<br />
�Hastanýn fiziksel tespitinden kaçýnýn bu konuda çalýþanlarý uyarýn.<br />
6-Çevresel u<strong>yara</strong>nlarý yanlýþ yorumlamasýnýn nedenlerini araþtýrýn.<br />
�Hastanýn yakýnlarýný tanýma, karýþtýrma durumunu gözleyin ve oryante<br />
edin.<br />
�Hastada korkunun (örn. Su, banyo yapma) varlýðýný araþtýrýn.<br />
�Hastanýn sahip olduklarýný ve mülkiyetini yanlýþ yorumlanmasýný<br />
araþtýrýn.<br />
7.hastanýn kendisine ve çevresine zarar vermemesi için önlem alýn<br />
AÐRI<br />
�Aðrý nedeni, bölgesi,derecesi,aðrý reaksiyonu,hastanýn yaþý,<br />
cinsiyeti,eðitimi vb nedenlerle deðiþkenleri deðerlendirin,<br />
�Hastanýn hastalýðý öncesi madde ve alkol kullanýmýný araþtýrýn.<br />
�Psikolojik tepkileri dikkate alýn.<br />
�Aðrýnýn artýðý aktivite ve zamanlarý belirleyin.<br />
�Order edilen tedaviyi uygulayýn.<br />
�Nefes alma ,relaksasyon,biofeedback,vb. psikolojik tekniklerden<br />
<strong>yara</strong>lanýn.<br />
Suicid riski/ giriþimi<br />
�Hastanýn suýcid ile ilgili düþünce ve planlarý(suicid giriþimini nasýl<br />
gerçekleþtireceði)hakkýnda görüþme yapýnýz.gözlemleyiniz.Diðer<br />
ekip üyeleri ile bilgi alýþ-veriþinde bulununuz.<br />
224
�Suicid derecesini belirleyiniz.<br />
�Suicid riski yüksek ise;güvenli ortam(zararlý ve kullanabileceði<br />
materyalleri kaldýrýnýz)oluþturunuz.Ortamýn sýk gözlem ve kontrolünü<br />
saðlayýnýz.<br />
�Bu konuda tüm ekibi uyarýnýz ve ekibin görebileceði yerlere not<br />
düþünüz.<br />
�Ziyaret ve görüþmecileri bilgilendiriniz ve denetleyiniz.<br />
�Yemek saatleri,ziyaret saatleri,vardiya deðiþim saatlerinde dikkat<br />
ediniz.<br />
�Tedavi saatleri ve oral ilaç alýmlarýnda verilen ilacý içtiðinden emin<br />
olunuz.Diðer malzemeleri eksiklik açýsýndan kontrol ediniz.<br />
�Hastanýn gerekiyorsa tespit ,izole ve sýnýrlanmasýný saðlayýnýz.<br />
�Hastanýn firar riski varsa,uyarý yazýlarý ile güvenlik ve ekibi<br />
bilgilendiriniz.<br />
�Öfke,düþmanlýk vb. duygularýný ifade etmesine izin veriniz.<br />
�Önceki savunma düzeneklerini öðrenerek stres ile baþ etmesinde<br />
uygun savunma mekanizmalarýný belirleyiniz.<br />
�Çekilme,iletiþimde deðiþim,depresyon belirtilerinin hýzlanmasý gibi<br />
risk faktörlerini gözleyin.<br />
BEDEN ÝMAJINDAKÝ DEÐÝÞÝKLÝKLER<br />
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
�Kaybýn birey için önemi,görünür olmasý,fonksiyonu ve yüklediði<br />
anlamý deðerlendirin.<br />
�Kaybýna verdiði psikolojik tepkileri dikkate alýn.<br />
�Birey için diðer kiþilerin kayýpla ilgili düþüncelerini ve bireyde bu<br />
düþüncelerin etkilerini gözleyin.<br />
�Özellikle kendine iliþkin duygu,düþünce,kendisine nasýl baktýðý<br />
konusunda konuþmasýný ,duygularýný ifade etmesini saðlayýn.<br />
�Kendisi ve hastalýðý ile ilgili soru sormasý konusunda cesaretlendirin.<br />
�Doðru,güvenilir,gerekli olan bilgileri veriniz.<br />
�Ayný sorunu yaþayan kiþilerle iletiþimini saðlayýn.<br />
�Arkadaþ,akraba ziyaretleri ile sosyal desteði artýrýn.<br />
�Hastadaki deðiþimlere hasta yakýnlarýnýn da uyumunu saðlamaya<br />
çalýþýn.<br />
�Yakýnlarý ve diðer kiþilerle korku ve duygularýný paylaþmalarýna<br />
olanak saðlayýn.<br />
�Bireyin hastalýða karþý olumlu tutum ve düþüncelerini destekleyin.<br />
KORKU<br />
�Yavaþ ve sakin bir dil kullanýn.<br />
�Yer,iþlem ve kiþilere oryante edin.<br />
�Basit,kýsa,net ifadeler kullanýn.<br />
�Korku ve duygularýný anlatabilmesi için ortam oluþturun.<br />
225
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
�Duygusal anlamda tehdit <strong>yara</strong>tan veya tehdit olarak algýlanan sürenin<br />
azalmasýný saðlayýn.<br />
�Solunum,relaksasyon gibi gevþeme tekniklerini kullanmasýný<br />
saðlayýn.<br />
UYKU ÖRÜNTÜSÜNDE BOZULMA<br />
�Hastanýn önceki uyku düzenini belirleyiniz.<br />
�Uyku bozukluðunun tipini saptayýnýz.(uykuya dalmada güçlük,uyku<br />
bölünmesi,kabus görme,vb)<br />
�Hastayý uyku açýsýndan gözleyin ve aðrý,acý,anksiyete, stres<br />
faktörlerini azaltmaya çalýþýn.<br />
�U<strong>yara</strong>nlarý ses,ýþýk vb kontrol ediniz.<br />
�Gündüzleri uyumamasýný saðlayýn.<br />
�Kafeinli içecekler yönünden takip ediniz.<br />
�Uyku ile etkileþen ilaçlar ve verilme saatleri ile ilgili uygun<br />
giriþimlerde bulununuz.<br />
BÝREYSEL BAÞA ÇIKMADA YETERSÝZLÝK<br />
�Bireyin daha önce kullandýðý baþ etme yöntemlerinin neler olduðunu<br />
belirleyiniz.<br />
�Hastalýkla birlikte yaþadýðý deðiþimleri,kendisi ve ailesi için bu<br />
deðiþimlerin anlamýný belirleyiniz.<br />
�Deðiþimlerin duygularý üzerindeki etkilerine ve belirtilerine dikkat<br />
ediniz (konuþma içeriði,biçimi,mimikleri, jestleri,beden duruþu,).<br />
�Kendisine zarar verme gibi düþüncelerinin varlýðýný araþtýrýnýz.<br />
�Bakým ve tedavi aþamalarýnda katýlýmýný saðlayýnýz.<br />
�Ailesinin deðiþimi olumsuz olarak duygu ve düþüncelerle ifade etmesi<br />
konusunda uyarýnýz.aile ile ortak yaklaþým belirleyiniz.<br />
�Kendi davranýþý ile ilgili farkýndalýðýnýn artmasýna yardýmcý<br />
olunuz.sorun çözme,relaksasyon teknikleri,yoga vb stresi azaltan<br />
tekniklerden <strong>yara</strong>rlanýnýz.<br />
ANKSÝYETE<br />
�Hastayý gözlemleyin .<br />
�Anksiyete düzeyini belirleyin(Anksiyete belirtileri, süresi,<br />
yoðunluðunu, tetikleyen olay, kiþisel özelliklervb)<br />
�Anksiyeteyi artýran durum,uygulama ,kiþi ve zamanlarý belirleyin ve<br />
iliþkilendirin<br />
�Hastanýn anksiyete düzeyi çok yüksek ise;hastaya ulaþýlmasýnda ilaç<br />
tedavisinin gözden geçirilmesini veya ilaç saatlerinin düzenlenebil-<br />
226
mesini saðlayýn.<br />
�Hastanýn anksiyetesi sýrasýnda dokunmayý kullanmayýn.<br />
�Hastaya anksiyetesi olmadýðý zamanlarda solunum eðzersizleri,<br />
relaksasyon teknikleri ve sorun çözme yöntemlerini gösterin.<br />
�Anksiyete nedenlerinden ve oluþan duygularýndan bahsetmesini<br />
saðlayýn.<br />
UMUTSUZLUK<br />
�Hastayla göz iletiþimini sürdürerek hastanýn görüntüsü ile ilgili yüz<br />
ifadesini gözleyin.<br />
�Bedenin biçimi ve fonksiyonundaki deðiþikliðin geri döneceði ile ilgili<br />
umut ve düþünceler için cesaretlendirmeyin.<br />
�Hasta bireyle bakým ve tedavisi ile ilgili planlar yapýn ve uygulayýn.<br />
�Problem çözme ve karar verme için olumlu güçlendirme yapýn.<br />
�Karar verebildiðinde ve problemi çözdüðünde övün.<br />
�Yaþamýnda kontrol edebildiði alanlarý tanýmasýna yardým edin.<br />
SOSYAL ÝZOLASYON:<br />
�Sosyal izalasyona neden olan ve etkileyen faktörleri belirleyin.<br />
(depresyon, intihar düþüncesi,suçluluk duygusu, umutsuzluk, keder,<br />
þekilsizlik stigmatizasyonu)<br />
�Belirlediðiniz faktörlerin azaltýlmasý konusunda diðer çalýþanlarla<br />
ortak hedef belirleyin.<br />
�Günün belirli saatlerinde belirli süre ve saatlerde yanýnda bulunarak<br />
bire-bir iliþkileri geliþtirmeye çalýþýn.<br />
�Birebir iliþkilerde yalnýzlýk duygusu ve nedenleri ile ilgili konuþmasýný<br />
saðlayýn.<br />
�Estetik problemleri olan kiþilerde problemi çözme konusunda destek<br />
olun<br />
�Diðer çalýþan ve hastalarla kýsa süreli de olsa iletiþim için ortam <strong>yara</strong>týn<br />
�Birebir iletiþimlerinde rahatlayýnca grup aktivitelerine katýlým ve<br />
etkileþim yönünde ortam oluþturun .<br />
�Sosyal becerileri zayýf ve kendisini itici görüyorsa:bire-bir iliþkilerin<br />
geliþimi ile baþlayýn.Anlamlý/amaçlý ve tesadüfi /rastgele<br />
konuþmalarýn farkýný açýklayýn.<br />
�Diðer personel /hastalar/ziyaretçilerle iletiþimlerini gözleyin.<br />
TEDAVÝ VE BAKIM REDDÝ<br />
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
�Tedavi ve bakýmý kabul etmeme nedenlerini açýklamasý için<br />
cesaretlendirin. Hasta bireyle tartýþmayýn.<br />
�Bakým ve tedavileri yaparken acele etmeyen bir tutum ve sakinlik<br />
227
Uzm. Selma ÇÝMEN<br />
içinde olun.<br />
�Ýyileþmesi için tedavi ve bakýmýn önemini açýklayýn.<br />
�Yaranýn prognozu, tedavisi ve bakýmý ile ilgili bilgi verin.<br />
�Tedavi ve bakýma ailesinin katýlýmýný saðlayýn.<br />
�Ekip içinde hasta bireye yaklaþým konusunda iþbirliði yapýn.<br />
YAS TUTMA<br />
�Hastanýn yas neden ve faktörlerini deðerlendirin<br />
�hastanýn yas sürecinin hangi aþamasýnda olduðunu tespit edin<br />
�Suicid riskini deðerlendirin.<br />
�Fiziksel olarak zarar vermeyen aðlama, baðýrma, yumruklarla<br />
dövünme gibi davranýþlara izin verin. Bu davranýþlarý sýnýrlamayýn<br />
veya kesmeyin.<br />
�Aðlayan hasta bireyle iletiþimde terapötik dokunmayý kullanýn. (Çoðu<br />
kez uygun ve <strong>yara</strong>rlýdýr. Ancak hasta bireyin geldiði kültürün<br />
özelliklerinin bilinmesi ve buna göre kullanýlmasý gerekir.)<br />
�Hastaya belirli süre(10-15dk)ve saptadýðýnýz sýklýkla görüþülmesi,<br />
yanýnda bulunulmasýný saðlayýn. Duygularýný ifade etmesi konusunda<br />
(kayýp, acý, umutsuzluk,korku,öfke vb ) ortam saðlayýn<br />
�Ailesinin tedaviye katýlýmýný saðla<strong>yara</strong>k duygu ve düþüncelerin paylaþýlmasýný<br />
saðlayýn.<br />
�Kendi bakýmýyla ilgili aktivite ve planlara hastayý dahil edin.<br />
�Ýyileþmesinin sürekliliði için sosyal destek sistemlerini araþtýrýn ve<br />
baðlantýlarýn oluþmasý için giriþimlerde bulunun.<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Blumenfield M, Stranin J.J.Psycosomatic Medicine.lipýncott willams&wilkins.<br />
USA.2006: 315-332.<br />
2. Carpento L J.Hemþirelik Tanýlarý. Çev: Firdevs Erdemir.Nobel kitapevi. 7.baský<br />
.Ýstanbul.1999.<br />
3. Çakýr S, Kulaksýzoðlu Ý.B.Yanýk Ünitelerinde Hasta Ve Saðlýk Personeline Destek.Türkiye<br />
Klinikleri Cerrahi Týp Bilimleri Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />
4. Çimen A,Erdine S. Yanýk Aðrýsý ve Tedavisi.Türkiye Klinikleri Cerrahi Týp Bilimleri<br />
Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />
5. CERRAHPAÞA PSÝKÝYATRÝ.Ed:Ertaç Ýlkay.Ertan T.Deliryum. Ý.Ü Basým ve<br />
Yayýnevi.istanbul.2002:453-508<br />
6. CERRAHPAÞA PSÝKÝYATRÝ.Ed:Ertaç Ýlkay.Kocabaþoðlu N.Anksiyate Bozukluklarý.<br />
Ý.Ü Basým ve Yayýnevi.istanbul.2002:453-508<br />
7. Ebrinç E,Açýkel C,Baþoðlu C, Peker F,Çobanoðlu N,Çetin M,Çeliköz B.Yanýk Merkezi<br />
Hemþirelerinde Stres Faktörleri Ve Stresle Baþ Etmenin Deðerlendirmesi:Karþýlaþtýrmalý<br />
Bir Çalýþma . 2001.<br />
8. GÜNCEL PSÝKÝYATRÝ.Ed:Iþýk E,Taner E,Iþýk U.,Sýr A.Uyum Bozukluklarý.Golden Prit<br />
228
DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />
Matbaasý.2008:385<br />
9. GÜNCEL PSÝKÝYATRÝ.Ed:Iþýk E,Taner E,Iþýk U.Deri ile Ýlgili Psikosomatik Bozukluklar<br />
.Golden Prit Matbaasý.2008:385.<br />
10. Kaçmaz N.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Hemþireliði Ve Biyopsikososyal Bakým.<br />
Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.Ýstanbul:1998-1999:198-208.<br />
11. Kutlu L.Deri Bütünlüðü Bozulan Hastaya Psikolojik Destek.Yara Bakým Ve Tedavi Kursu<br />
Ý.Ü Basým EvÝ .2000:261-289.<br />
12. Özkan S.Hastalýklara Psikoljik Tepkiler.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.<br />
Ýstanbul:1998-1999:27-30.<br />
13. Özkan M.Genel Týpta Konsültasyon Süreci. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.<br />
.Ýstanbul:1998-1999:31-35.<br />
14. Özpoyraz N.Tamam L.Psikokütanöz Hastalýklarda Tedavi Yaklaþýmlarý.Türkiye Klinikleri<br />
Dermatoloji.2001:46<br />
15. Sümer A,Onur E,Altýnlý E,Çelik A,Çaðlayan K,Köksal N.Alt Ekstremite<br />
Amputasyonlarýnda Klinik Deneyimlerimiz .Ýnönü Üniversitesi Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
dergisi.2008:15(3)187-190.<br />
16. Uzunköy A. Türkiye Klinikleri.Hastanede Yanýklý Hastaya Yaklaþým. Cerrahi Týp<br />
Bilimleri Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />
17. lokman .c.edu.tr./anastezi/galenos.<br />
229
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.231-236<br />
YARA BAKIMI VE TEDAVÝ<br />
ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />
Ý.Ü Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />
Çaðdaþ Yara bakýmý anlayýþý zamanýmýzda deðiþmiþtir. Bu deðiþimin nedeni,<br />
gerek akut gerekse kronik vakalarda “<strong>yara</strong> iyileþmesinin fizyopatolojisinin” daha<br />
iyi anlaþýlmasýndan dolayýdýr. Bilgilerimiz artýp, iyileþme sürecini daha iyi<br />
anladýðýmýzda, <strong>yara</strong>nýn iyileþme safhalarýný duraklatan veya geciktiren faktörleri<br />
ortadan kaldýrýp normal iyileþme hýzlanacaktýr.Örneðin, olanaklar ölçüsünde<br />
otolog veya allojenik keratinositler, allojenik dermis, poliglikolik asit veya<br />
kollajen, <strong>yara</strong>lanmalara kombine edilen keratinosit veya fibroblastlar gibi ürünler<br />
kronik <strong>yara</strong> tedavisinde baþarý ile kullanýlmaktadýr. Bunun gibi ileri prosedürlerin<br />
yaný sýra <strong>yara</strong> iyileþmesinde gerekli olan maddeleri zamanýnda düþünüp ortama<br />
uygun miktarda salan “AKILLI ÜRÜNLER” geliþtirilmelidir veya<br />
geliþtirilecektir.<br />
Ancak her zaman ve her yerde bulunan en basit <strong>yara</strong> kapatma malzemeleri ile<br />
baþlamak bugün için pratik görünmektedir.Nedeni artan saðlýk harcamalarýný<br />
düþürmektir. Bunun da belki en etkili yöntemi duraklamýþ <strong>yara</strong> iyileþmesinin hangi<br />
malzeme ile optimal müdahale edileceðini bilmektir. Bunun için pratik ve çok kýsa<br />
bir þekilde malzemelerinin özelliklerinden bahsedeceðiz.<br />
Yaraya yaklaþýmdaki ilk adým, lokal <strong>yara</strong> ve sistemik nedenleri (varsa)<br />
araþtýrýlmalýdýr.Vücut önemli organlarýn korunmasýný saðlarken deri ve uçlarda<br />
fedakarlýklar yapýp iyileþmeyi geciktirebilir. Sistemik hastalýklarýn düzeltilmesi<br />
veya kontraktüründen sonra <strong>yara</strong> deðerlendirilir.<br />
Lokal Yara Bakýmý<br />
Lokal tedavisinin ilk basamaðý kayýtlarýn yapýlmasý, <strong>yara</strong>nýn fotoðraflanmasý,<br />
nekrotik dokularýn olup olmadýðýnýn deðerlendirilmesi ile baþlar. Yara bakým<br />
ürünlerinin uygulanmasýna baþlamadan önce nekrotik dokularýn debridmaný ile<br />
231
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />
baþlanmalýdýr. Nekrotik dokularýn, býrakýlmasý bakteriler için çok uygun bir<br />
besiyeridir. Debridman kronik <strong>yara</strong>nýn , akut <strong>yara</strong>ya dönüþtürülmesini de saðlar.<br />
Debridman sonrasýnda optimal iyileþme için ortamýn steril ve yeterince nemli<br />
olmasý gerekir. Yaranýn bakýmýndaki gayretler, bunlarý saðlamak içindir. Amaç<br />
vasküler ortamda yataðý canlandýrmak ve 1 gram dokuda bulunan bakteri sayýsýný<br />
10 5'in altýna çekmektir.<br />
Bakým ürününün çeþidi, büyüklüðünün seçimi için, <strong>yara</strong>nýn geniþliði,<br />
derinliði, mikrobiyolojik durumu, nekrotik dokularýn varlýðý, ödemi, eksuda<br />
sekresyonu dikkatle deðerlendirilir. Bulunan problemlerin giderilip “<strong>yara</strong><br />
biyolojik örtü (rekonstrüksiyon) için hazýrlamak amaçlanýr. Debridmaný biten<br />
<strong>yara</strong>nýn yüzeyi henüz onarým(rekonstrüksiyon) için burjonmaný hazýr deðilse,<br />
zemin hazýr hale gelinceye kadar farmakolojik ajanlarda bakteri sayýsýnýn<br />
artmasýný önleyip kontrol etmek gerekir. Farmakolojik ajanlarýn en popülerleri<br />
gümüþ sülfadiazin, mafenid asetat, gümüþnitrattýr.Bu ajanlar özellikle geniþ yanýk<br />
<strong>yara</strong>larýnýn önemli bakým ürünleridir.Lokal antibiyotiklerin uygulanmasýna<br />
raðmen tekrar debridman gerekebilir.Debridmanýn sayýsý, sýklýðý <strong>yara</strong>nýn<br />
durumuna baðlýdýr. Sýk debridman ihtiyacý varsa tekrarlanmalýdýr kiprotezler,<br />
kollajenaz ve elastaz gibi <strong>yara</strong> iyileþmesini inhibe eden enzimlerin daha çok<br />
uzaklaþtýrýlmasýný ve Growth faktörlerin olumlu etkilerinin artmasý saðlanmalýdýr.<br />
Yara cerrahi olarak temiz hale getirilince topikal olarak kullanýlacak<br />
antibiyotikler ve antimikrobikler aþaðýda belirtilmiþtir.<br />
Gentamisin,Basitrasin, Mupirasin(%2), Polimiksin B, Neomisin veya bu son<br />
üç ürünün ikili veya üçlü kullanýmý çoðu kere yeterlidir. Bazen topikal uygulamaya<br />
Cadexomer iodine de katýlabilir. Bu antimikrobialler gram pozitif, gram negatifler<br />
üzerine etkilidir. Psödomonas aeruginasa, A.aeroneges, E.coli, S Aureus,<br />
Streptococus, MRSA, H.Ýnfluenza gibi diðer mikroorganizmalara da etkilidir.<br />
Bakterilerin sayýsýný azaltmakta “Gümüþ içeren malzemelerde” çok etkilidir.<br />
Bunlar çeþitli isimler altýnda ve birbirlerinden küçük farklar içeren ticari þekillerde<br />
mevcuttur.<br />
Önemli olan bir notu da ilave etmek gerekir. Eðer topikal ajanlar nörovasküler<br />
band üzerine veya tendon üzerine uygulanýrsa mutlaka bir film veya bir oklüzif ile<br />
örtülmelidir. Aksi halde alttaki dokulardan ayrýlmaya baþlayabilir.<br />
Örtü malzemesi olacak materyallerde þu özellikler aranýr. Ne kadar çok sayýda<br />
bu özellikleri taþýrsa o kadar uygundur. Tabii ideal olaný biyolojik dokulardýr.<br />
1.Malzeme ikincil infeksiyonlara barier olmalý,<br />
2.Lokal dokulara travma <strong>yara</strong>tmamalý,<br />
3.Isý yalýtýmlý olmalý,<br />
4. Gaz geçirgenliði optimal olmalý,<br />
232
YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />
5.Yara yüzeyinde nemi optimal olmalý,<br />
6.Eksüde ve toksik materyali dýþarý atmalý,<br />
7. Ýnert olmalý,<br />
8.Ödemi azaltmak için basýnç boþluklarý tam doldurulmalý,<br />
9.Aðrýyý azaltmalý,<br />
10.Estetik ve ergonomik olmalý,<br />
11.Çýkarýlýrken epiteli kaldýrmamalý,<br />
12.Ekonomik olmalý,<br />
13. Koku oluþturmamalý.<br />
Kalsiyum Alginatlar; sýk kullanýlan absorban malzemelerdir. Bu absorban<br />
ajanlar <strong>yara</strong>daki eksüdayý kendi hacimlerinden kat kat fazla hacme kadar<br />
bünyelerine alabilirler. Sývýya doyduklarý zaman hemen çýkarýlmalýdýrlar. Aksi<br />
halde etraflarýndaki saðlýklý dokularý maserasyona uðratýp, travmaya dayanýksýz<br />
yapar. Bunlarýn sývý çekmesi ile birlikte hemostatik etkileri de vardýr. Kendi<br />
kendilerine de grade olurlar (biodegradoble).Antibakteriel etkisi hafiftir. Allerjen<br />
deðillerdir. Aðrý üzerine azaltýcý etkileri kesindir. Ancak; hangi mekanizma ile<br />
aðrýyý azalttýðý tam bilinememektedir. Granülasyon geliþtikçe absorbe olan sývý<br />
miktarý da azalacaktýr.<br />
Alginat malzemenin içeriðinde, alginik asitin kalsiyum tuzlarýndan türemiþ<br />
sellülöz benzeri polisakkarid liflerinden mevcuttur. Yumuþak yapýlýdýr.Normalde<br />
çözünmeyen Ca, bu bileþenle birlikte, eksüda ile karþýlaþýnca kalsiyum alginat<br />
kýsmen eriyen sodyum tuzuna dönüþür. Burada hacim artar ve jel oklüzif ortamý<br />
<strong>yara</strong>tarak iyileþmeyi hýzlandýrýr.<br />
Jel doyduðunda dýþarýya sýzma (bleeding) baþlar. Ticari formlarý kaviteler için<br />
dar yerler ve sinüsler için çeþitlidir.<br />
Diðer ürün niþasta bazlý polimerlerdir. Örneðin polietilen oksid, karboksimetil<br />
selüloz polimeri gibi hidrogel ürünlerdir. Primer olarak yüzeyel akut <strong>yara</strong> veya<br />
kronik ülserlerde granülasyonu aktive eder(otolitik debriman). Bunlar gaz örgü,<br />
jel ve tabaka halindedirler. Kuru <strong>yara</strong>larda da kullanýlabilirler. Ýçeriklerinde %80<br />
kadar su barýndýrýrlar. Bu su miktarý fazla exüda emilimini(ödemli alanda)<br />
engeller.Oklüzif ortam <strong>yara</strong>týrlar. Yaraya aktif madde transportu için yardýmcý<br />
olurlar.<br />
Hidrokolloidler jelatin, pektin ve karboksimetilselüloz gibi materyallerden<br />
oluþturulmuþ hidrokolloid matrix içeren malzemelerdir. Adezif, pasta veya pudra<br />
tarzýnda yapýlýr.Yaranýn eksüdasý ile temasa geçince matrix suyu çeker ve þiþer<br />
zamanla likefiye olup nemli jele dönüþür. Bur ürünlerin her çeþidinin ayrý<br />
absorpsiyon kapasiteleri vardýr. Bunlarýn olumlu karakteristiði;sýnýrlý nem, gaz<br />
geçirgenliði ve bakteri için bariyer oluþturmasýdýr. Kaba þekilde hacim<br />
oluþtururlar. Yara bakým ürünlerinde en çok kullanýlan malzemelerden biridir.<br />
233
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />
Hidro kolloid malzemenin tabaka halindeki ürünün yapýsýnda basýnca hassas<br />
bir yapýþýcý tabaka, bir de hidrofilik polimer, suya dirençli ancak buharlaþmaya izin<br />
veren bir tabakasý vardýr. Erken çýkarýlýrsa adezif tabakasý derinin epiteline zarar<br />
verebilir. Bu nedenle seyrek deðiþtirilme gibi ilave avantajý da vardýr.Nazokomial<br />
infeksion ve hastane infeksiyonunu azaltmaktadýr. Isý deðiþikliklerinde absorbe<br />
ettiði sývý da deðiþir. Isý artýnca sývý miktarýný az emer. Bu da bir diðer avantajdýr.<br />
Köpükler; bunlar polimerik( poliüretan) ürünlerdir.Maksimal emme gücüne<br />
sahiptirler ve optimal eksüda alýrlar. Ayrýca bunu buhar geçirgenliði ile dengelerler.<br />
Sünger gibi kombine edilerek uygulanýrlar. Dýþardan sývý geçirmezler. Derin<br />
boþluklarýdoldurup tam uyum saðlarlar, zamanla ekspanse olular. Yaraya çok<br />
yumuþak basýnç uygularlar Bu basýnç <strong>yara</strong> çevresindeki ödemi azaltýp<br />
granülasyonu ve oksijenasyonu arttýrýr. Köpükler kolay çýkarýlýr, rahat<br />
uygulanýrlar. Temizlenmesi hýzlýdýr. Ancak; bakteriel kontaminasyonu sýnýrlýdýr.<br />
Þeffaf filmler: Bir yüzü akrilik adezif, diðer yüzü poliüretan membranlardýr.Bu<br />
transparan sentetik adezif filmler yarý geçirgendir. Çok esnektir ve hasta<br />
konforunu, fonksiyonunu kýsýtlayýp bozmaz. Bakterilere karþý iyi barierdir. Ayrýca<br />
“Shear forse”da önlerler greftin alýndýðý yerler en uygun kullaným<br />
alanlarýndandýr.Su geçirmezler. Oksijen, karbondioksit, buhar geçirirler. Ürün<br />
cinsi ile beraber geçirgenliði deðiþebilir. Trnasparan olmasý alttaki <strong>yara</strong>nýn kolayca<br />
izlenmesini saðlar. Çok ince olmasý kolaylaþtýrýcýdýr. Dezavantajý ise absorptif<br />
özelliði olmadýðýndan koleksiyona ve maserasyona neden olabilir. Filmleri sýk<br />
deðiþtirmek gerekebilir. Bazen dýþarýdan kuru pansumanla basýnç uygulanabilir.<br />
Bir diðer dezavantajý etrafýnda saðlýklý deri olmasý gerekir yapýþmasý için: geniþ<br />
alanda zordur.<br />
Örneðin geniþ yüzeyel yanýklarda uygulama zorluðu vardýr. Nemli ortamý<br />
arttýracaðý için <strong>yara</strong> kontraksiyonunu yavaþlatabilir. Çýkarýrken yeni oluþan epiteli<br />
de çýkarabilir. Film su kaybýna iyi bariyerdir. Örneðin Stratum Corneum çýkarýlýrsa<br />
bir metrekareden 24 saatte 3000-5000 gr. su uçabilir. Bu da filmin önemini<br />
vurgular.<br />
Absorbanlar: En basit örgülü doðal malzemedir. Maksimal absorpsiyon fiber<br />
tipine baðlýdýr.Uygun mikytarda sývýyý çok hýzlý çeker ve çok hýzlý yapýþýp<br />
problem <strong>yara</strong>týr.Malzemenin parafin veya bazý kimyasalla karýþtýrýlýrsa (Tulle<br />
Gras) sonuç daha az emici ama yapýþmayan bir malzeme oluþur.Ýçine povidoneiodone,<br />
gümüþ, bizmut, hidrojel ve acemannon-aloe vera kombine edilebilir. Ýç<br />
yüzeyleri poröz, dýþ yüzü absorbandýr ve modifiye tipleri de vardýr. Çok kullanýlan<br />
ve en çok yanlýþ kullanýlan ürünlerdir.<br />
234
A) YAPIÞMAYAN ÜRÜNLER<br />
B) ABSORBANLAR<br />
? Gaz<br />
? Köpük<br />
C) OKLÜZÝF OLANLAR<br />
1. Nonbiyolojik<br />
a) Film<br />
b) Hidrokolloid<br />
c) Alginat<br />
d) Hidrogel<br />
ÖRTÜ KAPATICI TÝPLER<br />
2. Biyolojik<br />
a) Homogreft<br />
b) Xenegreft<br />
c) Amnion<br />
d) Deri yerine kullanýlanlar<br />
D) KREM, MERHEM, SOLÜSYON<br />
a) Antibakteriyel<br />
b) Enzimatik<br />
c) Diðerleri<br />
YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />
YARA DEÐÝÞTÝKÇE DOÐRU ÜRÜN SEÇÝMÝ<br />
YARA DURUMU ÜRÜN AMAÇ<br />
*Sert, kuru siyah Amorf hidrojel Islatma, eskor ayrýlmasý<br />
*Sarý eksüda Alginat xerogel Eksüda ….. otalitik debridman<br />
*Kýrmýzý Hidrokolloid Barier oluþturur, nemi korur<br />
*Pembe kýrmýzý K.Film Epitelizasyona izin verir<br />
makaslama gücüden korur<br />
235
Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />
KAYNAKLAR<br />
1. Norwell H C, Lohr VL : Modern Wound Dressings. Wound Care Practice,<br />
Best Publishing Comp.2004<br />
2. Altýntaþ M. Diyabetik Ayak. Nobel Kitapevleri Ýst.(2002)<br />
3. Lionelli T., Lawrence W.T.: Wound Dressings.Surg Clin N.Am 83 617-<br />
638 (2003)<br />
4. Ladin DA, Understanding Dressings. Clin Plast Sur 25 433-441 (1998)<br />
5. Granick M S, Long CD, Ramasastry SS: Wound Heading. Saunders,<br />
Philadelphion 443(1998)<br />
6. Attinger C, Bulan E, Blume PA: Pharmacologic and Mechainacl<br />
Management of wounds. Plastic Surg. Saunders Elsevier 863-899 (2006)<br />
7. Çizmeci o, Emekli U : Basý <strong>yara</strong>larý, Türkiye Fiziksel Týp ve<br />
Rehabilitasyon Dergisi 50-57 (1999)<br />
8. Peacock E.E :Wound Repair, 1 st Edition, W.B.Saunders.(1984)<br />
9. Nerin, V.P.B, Herndon DN: Principles and practice of vurn Surgery.<br />
Marcel Dekker NY (2005)<br />
10. Luce E A: Burn Care and managemend. Clin Plast Sur. 27 54-55-(2000)<br />
236
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />
Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />
Sempozyum Dizisi No:67 s.237-247<br />
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE<br />
BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />
Yara iyileþmesi kompleks, fakat koordinasyon içinde iç içe geçmiþ bir dizi,<br />
biyokimyasal, hücresel ve dinamik olaylar sürecidir. Ýyileþmenin ana öðesi hücre<br />
üremesidir. Üreyen hücreler ihtiyaç olan yerlere gider. Kollajen sentezi, <strong>yara</strong><br />
iyileþmesinin tüm aþamalarýnda kilit rol oynar. Sentez edilen kollajen lifler, çapraz<br />
baðlanarak doku saðlamlýðýný ve bütünlüðünü temin eder.<br />
YARA ÝYÝLEÞMESÝNÝN BÝLÝNEN MEKANÝZMASI<br />
Yara konusuna saðlýklý bir giriþ yapabilme, doðru tedavi yaklaþýmlarýný ortaya<br />
koyabilme ve rasyonel bir yol izleme açýsýndan daha önce yapýlan tespitlerin<br />
bilinmesinin yardýmý vardýr. Yara iyileþmesiyle ilgili temel araþtýrma ve elde edilen<br />
bilgilere raðmen hala gözleme dayalý olanlar daha yönlendirici olmuþtur. Pek çok<br />
hekim bilimsel araþtýrma yoluyla elde ettiði bilgileri, <strong>yara</strong> tedavisinde<br />
kullanamamanýn çaresizliði içindedir. Yara tedavisiyle uðraþan hekimlerin,<br />
iyileþmeyle ilgili hücre fizyolojisini, moleküler biyolojiyi ve biyokimyayý anlama<br />
sorumluluðu taþýdýðý unutulmamalýdýr.<br />
Yara iyileþme evreleri:<br />
1. Ýnflamatuar, substrat (hazýrlýk) evresi,<br />
2. Proliferasyon, kollajen yapým evresi,<br />
3. Maturasyon ve remodelizasyon evrelerinden oluþur.<br />
I. ÝNFLAMATUAR SUBSTRAT (HAZIRLIK) EVRESÝ (0-4 GÜN)<br />
Yaralanmaya biyolojik ve biyokimyasal cevap inflamasyon ile baþlar.<br />
inflamasyon, canlý dokunun lokal <strong>yara</strong>lanmaya tepkisi olduðu kadar, onarým<br />
iþlemiyle de yakýndan ilgilidir. Ýnflamasyon evresinde fagositoz yoluyla zararlý<br />
etkenler yok edilir. Açýða çýkan zararlý maddeler ödem sývýsý içinde sulandýrýlýr.<br />
Ýnflamasyon hem aseptik hem de kontamine <strong>yara</strong>da ortaya çýkar. Yani sadece<br />
kirliliðe karþý bir reaksiyon deðil, <strong>yara</strong>lanmaya karþý dokunun savunma<br />
237
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
reaksiyonudur. Ýnflamasyon olmazsa mikro organizmalar dokularý istila eder,<br />
infeksiyon daha aðýr seyreder, bunun sonucu <strong>yara</strong> iyileþmesi bozulur.<br />
Yaralanmayla birlikte arteriol ve kapillerlerde geçici bir vazokonstriksiyon<br />
olur ve 3–5 dakika içinde bu kaybolur. Hasara uðramýþ endotel hücrelerine ve<br />
parçalanmýþ kollejene yapýþan eritrosit ve trombositler kapillerleri týkar ve bu<br />
þekilde kanama engellenir. Yaralanmýþ endotele kýsa sürede lokosit hücumu olur.<br />
Doku mast hücrelerinden histamin ve serotonin serbestleþir. Bu olay<br />
vazokonstüksiyonu tersine çevirir, damarlarda dilatasyona yol açar. Bunun sonucu<br />
intravasküler hidrostatik basýnç ve kan akýmýnda artýþ olur. Bütün bu olaylar 15<br />
dakika içinde gerçekleþir. Mikrovasküler yataðýn permeabilitesinin artmasý kan<br />
akýmýnýn yavaþlamasýna yol açar. Ekstraselüler alana proteinden fakir sývýnýn ve<br />
lökositlerin geçiþi intertisyel onkotik basýnçta artýþa yol açar. Bu vasküler<br />
deðiþikliklerin sonucu olarak <strong>yara</strong>da ödem görülür. Hasarlý hücre membraný<br />
fosfolipazý aktive eder. Araþidonik asit serbestlenir, prostoglandin El ve E2 husule<br />
gelir, kallikreinden kininler serbestleþir. Erken geçici cevap 30 dakikada sonlanýr.<br />
Oysa bu yanýt daha ciddi <strong>yara</strong>larda ve yanýk <strong>yara</strong>larýnda daha uzun sürer. Bunun<br />
nedeni venülleri, kapillerleri, arteriolleri kapsayan ve mikrosirkülasyon<br />
seviyesinde endotel hücre nekrozunun olmasýdýr. Hasar görmüþ damarlarýn<br />
onarýmý için 4 gün gibi bir süreye ihtiyaç vardýr.<br />
Inflamasyonun makroskopik bulgularý kýzarýklýk, þiþme. ýsý artýþý ve aðrýdýr.<br />
2000 yýl önce bu bulgular Celsus tarafýndan tanýmlanmýþtýr. Inflamasyonun<br />
hücresel fazý vaskülerize konnektif dokunun dolaþan hücreler tarafýndan<br />
istilasýyla karakterizedir. Konnektif doku bazal membran, kollajen, elastin,<br />
proteoglikan ve glikoproteinlerden ibarettir. Ýnflamasyonla ilgili olan hücreler ise,<br />
nötrofýller, monositler, eozinofýller, lenfositler, bazofýller ve trornbositlerdir.<br />
Ýnflamasyon evresinde dokuda lökosit, nötrofýl ve makrofajlarýn birikimi çok<br />
önemlidir.Lökositlerin davranýþ sýrasý þöyledir: Marginasyon (damar cidarýnda<br />
toplanma), adezyon ( damar cidarýna yapýþma), kemotaktik ajana doðru göç,<br />
fagositoz ve intrasellüler parçalanmadýr. Lökositlerle birlikte lökosit ürünleride<br />
ekstrasellüler alana geçmiþ olur.<br />
Nötröfîller endotel membranýndan geçen ilk hücrelerdir. Ýlk 24 saattte daha çok<br />
görülürler, yabancý materyali fagosite eder, nekrozu parçalarlar. Nötrofil<br />
fonksiyonlarý savunma mekanizmasýnda önemli olduðu halde, <strong>yara</strong> iyileþmesinde<br />
daha geri plandadýr. Monositler 24–48 saat içinde <strong>yara</strong> alanýndaki nötrofillerin<br />
yerini alýrlar ve immun reaksiyonu baþlatma iþlevi görürler. Ýyileþme prosesinde<br />
en önemli iþi aktive olmuþ makrofajlar yaparlar. Makrofajlara “scavenger cell”<br />
(çöpçü, leþ yiyen hücre) gözüyle bakýlýr, ölü dokunun elimininasyonda rolü<br />
büyüktür. Makrofajlar ayrýca monokin ve diðer biyolojik mediatörleri<br />
serbestleþtirirler. Bu mediatörler diðer inflamatuar hücrelerin görevlerini düzenler<br />
238
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
ve kollejen sentezini baþlatmak için fibroblastlarý uyarýrlar. Fibroblastlar<br />
konnektif dokudaki mezankimal hücrelerden farklýlaþmýþ özel hücrelerdir.<br />
Yaralanmadan sonraki 3-5gün içinde asýl fonksiyonu olan kollajen sentezini<br />
baþlatýrlar.<br />
II. PROLÝFERATÝF EVRE (2-22 GÜN)<br />
Ýnflamasyon evresi 3-4 gün içinde gerilemeye baþlar. Bunun yerini alan<br />
proliferatif evrede fibroblastlar, endotel hücreleri ve monositlerden zengin aþýrý bir<br />
hücre artýþý vardýr. Bu hücreler kalýcý ekstrasellüler matriksi oluþturmak üzere<br />
geçici matriksin içine doðru ilerler. Bunun sonucunda <strong>yara</strong> alanýnda mekanik bir<br />
bütünlük saðlanýr. Proliferatif evrede ana aktiviteler þunlardýr;<br />
�Epitelizasyon<br />
�Neoangiogenezis<br />
�Kollejen yapýmý<br />
�Fibroplazi<br />
1. Epitelizasyon<br />
Epitel tabakasýnýn yeniden yapýlanmasýdýr. Epidermisin büyüme þablonunda<br />
belirgin bir kendini yenileme özelliði vardýr. Epidermiste kayýp olunca geride<br />
kalan keratinositlerde <strong>yara</strong> alanýna migrasyon oluþumu için hýzlý bir<br />
transformasyon olur. Bazal keratinositlerden bað dokusunu parçalayan enzimler<br />
açýða çýkarýr. Bu da yeni ortaya çýkan ekstrasellüler matrikse doðru hücresel bir<br />
hareket baþlatýr. Sonunda granülasyon dokusunu kaplayan göçebe epitel hücreleri<br />
infeksiyona bir bariyer oluþturur ve sývý kaybýný önler. Epitelizasyon sýrasýnda<br />
hücreler; a) birbirinden ayrýlýr (detaþman), b)göç eder (migrasyon), c)ürer<br />
(proliferasyon), d)farklýlaþýr. (diferansiasyon)<br />
Yaralanmadan sonraki ilk 24 saat içinde bazal hücre tabakasý kalýnlaþýr. Bazal<br />
hücreler birbirinden ayrýlýr ve bu hücreler <strong>yara</strong>lý alana doðru göç ederler. Yaranýn<br />
sütürle kapanmasýndan 48 saat sonra <strong>yara</strong> hattý boyunca bazal hücrelerin tam bir<br />
migrasyonu görülür, üst tabakalarý tamamlamak üzere diferansiasyon devam eder<br />
ve epidermis yeniden yapýlanýr. Açýk <strong>yara</strong>larda ve yanýklarda bazal hücreler <strong>yara</strong><br />
boyunca göç ederler. Epitel hücreleri göç evresinde kontakt inhibisyon özelliðini<br />
kaybeder. Dediferansiyasyonla olgun ana hücreler embriyolojik evreye geri<br />
dönerler.<br />
2. Angiogenesis<br />
Yara iyileþmesinin proliferatif fazýnýn gözle görülen önemli bir unsurudur.<br />
Ýyileþen bir <strong>yara</strong>da, yeni damar oluþumuyla hýzla çoðalan hücrelere oksijen ve gýda<br />
desteði saðlanýr. Yara alanlarýndaki yeni damar oluþumu dikkatle düzenlenmiþ bir<br />
þablonu izler. Yara iyileþmesinin proliferatif fazýn da yeni karpiller oluþumu,<br />
<strong>yara</strong>lanmamýþ normal dokudaki kapiller yoðunluðunun 3 katý olana kadar devam<br />
239
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
eder. Yara iyileþmesinin maturasyon fazýnda pek çok kapiller damar kaybolur ve<br />
geride normal veya normalin biraz üstünde bir damar aðý kalýr. Damarlarýn bu<br />
þekilde çok düzenli artmasý ve regresyonu memelilerde sadece birkaç fizyolojik<br />
durumda gözlemlenir. Örneðin <strong>yara</strong> iyileþmesinde,uterus endometriumunun<br />
periodik deðiþikliðinde, ve ovaryumun foliküler deðiþikliðinde, memenin<br />
laktasyon döneminde benzer damar artýþý görülür. Bu patern, düzensiz kapiller<br />
artýþý gösteren malign tümör, retinopati, psoriasis gibi patolojik hastalýklarla tam<br />
bir zýtlýk gösterir. Yara içindeki yeni damar oluþumu diðer dokularda olduðu gibi<br />
pek çok faktörle baðlantýlýdýr. Büyüme faktörleri, hücreler arasý ve hücre -<br />
ekstrasellüler matriks etkileþimi, proteazlarýn aktivasyonu yeni damar oluþumunu<br />
etkiler. Hem <strong>yara</strong> iyileþmesi gibi fizyolojik angiogenezisin, hem de malign tümör<br />
gibi patolojik angiogenesisin, angiogenetik stimulusun pozitif ve negatif<br />
mediatörler arasýndaki dengeye baðlý olduðuna inanýlmaktadýr.<br />
3. Kollajen sentezi<br />
Ýnflamatuar reaksiyondan sonra oval nukleuslu ið þeklindeki fibroblastlar <strong>yara</strong><br />
alanýnda hýzla artar. Kollejen molekülü sentez ve sekresyonu bu hücrelerden olur.<br />
Neovaskülarizasyon endotel hücrelerinin <strong>yara</strong>ya doðru göçüne neden olur. Bu<br />
hücrelerde potansiyel olarak plasminojen aktivatörü vardýr. Fibroblastlar <strong>yara</strong>lý<br />
alana ilerler, yoðun fibrinolizis görülür, bununla fibrin aðý parçalanýr ve kollajen<br />
depolanma imkâný doðar.<br />
Dermisin rejenerasyonunda tip 1 ve tip 3 kollajen rol alýr. Tip II kollajen<br />
kýkýrdakta bullunur. Aselüler, fibrinden zengin skar dokusu Tip I kollajen<br />
moleküllerinden oluþmuþ fýbrilleri içerir. Tip 3 kollajen ve prokollajen normal<br />
<strong>yara</strong> iyileþmesinin erken fazýnda, genellikle ilk 24–48 saatte bulunmuþtur. 72 saat<br />
sonra <strong>yara</strong>da matür fýbroblastlarla birlikte tip1 kollejende hýzlý bir artýþ olur.<br />
4. Fibroplazi<br />
Yara iyileþmesinin son fazýnda nedbe oluþumu vardýr. Bu süreçte gevþek örgülü<br />
ve çok fazla hücre içeren gramilasyon dokusu yavaþ yavaþ kollejenden zengin<br />
daha az vasküler doku içeren ekstra sellüler matrikse dönüþür. Kapiller çapta ve<br />
yoðunlukta sürekli bir azalma gözlenir. Yara bölgesindeki geliþi güzel kollejen<br />
lifleri normal deridekine benzer bir düzene geçer. Ancak birçok hastada haftalar,<br />
aylar sonra kollejen lif organizasyonu, normal çevre doku konsantrasyonu ve<br />
oriyantasyonuna ve lif kalýnlýðýna ulaþacaktýr. Yara mikroskopik düzeyde<br />
izlendiðinde, <strong>yara</strong> yüzeyindeki izler kaybolsa bile nedbeleri ayýrtetmek<br />
mümkündür. Nedbe oluþumu klinikte <strong>yara</strong> kontraksiyonuyla birlikte görülür. Bu<br />
süreç bað dokusu içindeki hücresel unsurlar tarafýndan baþlatýlýr. Hem<br />
fibroblastlar hem de daha spesifik myofibroblastlar kontraktil elemanlardýr.<br />
240
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
BÜYÜME FAKTÖRLERÝ<br />
Büyüme faktörleri ve sitokinler <strong>yara</strong> iyileþmesinde "'þifre taþýyýcý" olarak rol<br />
oynar. Özel membran reseptörleri aracýlýðý ile hedef hücreye özel biyokimyasal<br />
mesajlar taþýrlar. Büyüme faktörleri endokrin, parakrin ve otokrin tarzda etki<br />
yaparlar. Endokrin faktörler kan akýmý ile taþýnýr ve uzaktaki hedef hücreleri<br />
etkiler. Parakrin faktörler bir hücre tarafýndan salýnýr, çevredeki farklý hücreleri<br />
etkiler. Otokrin faktörler ise salgý yapan hücrenin kendi iþlevini arttýrýr.<br />
Yaralanmanýn baþýnda trombositler TGF-beta (Transforming Growlh Faclor)<br />
salgýlar. Bu madde indirekt olarak angiojenezis geliþimine yardýmcý olur ve<br />
makrofajlarý <strong>yara</strong> içine çeker. Trombositler ayrýca PDGF (Platelet Derived<br />
Growth Factor) salgýlarlar. Bu madde de makrofajlarý ve granulositleri <strong>yara</strong> içine<br />
çeker. Makrofajlar TNF-a (Tumor Necrosis Factor) ve FGF (Basic Fibroblast<br />
Growth Factor) gibi çeþitli anjiogenik faktörler salgýla<strong>yara</strong>k anjiogenezisde<br />
önemli rol oynar.<br />
Bazý büyüme faktörlerinin epitelizasyonu düzenlemede rolü vardýr. Epidermal<br />
growth factor (EGF), epitelyal mitoz ve kemotaksisin etkili bir uyarýcýsýdýr. Bu<br />
konuda etkili diðer faktörlerden FGF (fibroblast grovvth factor) ve KDF<br />
(Keratinocyte Growth Factor) epitelizasyonu stimule eder.<br />
Büyüme faktörlerinin hücre bölünmesi ve faklýlaþmasýnda biyolojik<br />
düzenleyici olarak görev alma olasýlýðý yüksektir. Yara iyileþmesini uyarmak<br />
amacý ile büyüme faktörleri kronik <strong>yara</strong>larýn tedavisinde kullanýlmaya<br />
baþlanmýþtýr.<br />
YARA ÝYÝLEÞMESÝ TÝPLERÝ<br />
4 ayrý iyileþme paterni vardýr.<br />
1. Primer <strong>yara</strong> iyileþmesi<br />
2. Gecikmiþ primer iyileþme<br />
3. Sekonder iyileþme<br />
4. Parsiyel deri kayýplý <strong>yara</strong>larýn iyileþmesi<br />
1.Primer <strong>yara</strong> iyileþmesi:<br />
Yaralanmadan sonra ilk saatlerde <strong>yara</strong> sütür, stapler veya adeziv stripler ile<br />
kapatýlýrsa primer <strong>yara</strong> <strong>yara</strong> iyileþmesi saðlanýr. Yara katlarý dikiþler ya da baþka<br />
mekanik yöntemlerle karþý karþýya getirilir. Ýyileþme inflamasyon, epitelizasyon,<br />
neoanjiogenezis, kollajen maturasyonu ve remodelizasyon süreciyle tamamlanýr.<br />
Yaranýn bütünlüðü ve uzun süreli dayanýklýlýðý kollajenle saðlanýr. Epitelizasyon<br />
minör rol oynar.<br />
Kollajen metabolizmasý, kollejen sentez-depolama- çapraz baðlanma<br />
mekanizmalarýnýn normal iþlemesi sonucu dokularda uzun süreli bir saðlamlýk<br />
elde edilir. Kollajenaz enzimleri ile kollajenin ve ekstraselüler matriks<br />
241
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
degradasyonu ile de <strong>yara</strong>nýn yeniden þekillenmesi saðlanýr. Bunun sonucu nedbe<br />
ortaya çýkar. Epitelizasyon ile <strong>yara</strong> üzerinde bir örtü saðlanýr. Bu örtü bakteriyel<br />
invazyona karþý iyi bir bariyer ödevi görür.<br />
2. Gecikmiþ primer iyileþme:<br />
Kontamine, ezik, geç gelmiþ <strong>yara</strong>larda enfeksiyonu önlemek amacýyla <strong>yara</strong>lar<br />
açýk býrakýlýr, cilt, ciltaltý dokular yaklaþtýrýlmaz. Nemli emici pansumanlarla<br />
normal defans mekanizmalarýnýn oluþmasý ve <strong>yara</strong>nýn temizlenmesi beklenir.<br />
Zamanla, fagositoz yapan hücreler <strong>yara</strong> içinde toplanýr, anjiogenez baþlar, lokal<br />
direnç oluþur. Ýnflamatuar hücreler, kontamine <strong>yara</strong> içindeki bakterileri ortadan<br />
kaldýrýr. Yara, bir kaç gün sonra veya birkaç hafta içersinde kapatýlýr. Kollajen<br />
metabolizmasý bu gecikmeden etkilenmez, gerilim gücü primer iyileþmedeki gibi<br />
bir seyir izler.<br />
3. Sekonder iyileþme:<br />
Tam kalýnlýklý <strong>yara</strong>lar (full thicknes) kapatýlmadýðý takdirde sekonder iyileþme<br />
yolu izlenir. Deri kaybýnýn olduðu ve bunun sonucu alttaki dokularýn açýkta kaldýðý<br />
yeni, eski tüm <strong>yara</strong>larýn iyileþmesinde ciddi güçlükler vardýr. Kapalý <strong>yara</strong>larýn<br />
iyileþmesinde görülen tüm evreler açýk <strong>yara</strong>nýn iyileþmesinde de vardýr. Ancak<br />
açýk <strong>yara</strong> iyileþmesinde granülasyon dokusu oluþumu, epitelizasyon ve <strong>yara</strong><br />
kontraksiyonu ön plandadýr. Yara kontraksiyonunda myofýbroblastlarýn anahtar<br />
rol oynadýðý kabul edilir. Bu kontraktil elemanlarýn kontraksiyonuyla <strong>yara</strong><br />
küçülür. Myofýbroblastlar <strong>yara</strong>lanmadan sonra 3. gün ortaya çýkarak 15–20 günde<br />
maksimum düzeye ulaþýr, <strong>yara</strong> iyileþince de kaybolurlar. Fakat ortaya çýkan<br />
kontraktür kalýcýdýr.<br />
4. Parsiyel kalýnlýklý deri <strong>yara</strong>larýnýn iyileþmesi:<br />
Burada <strong>yara</strong>lanma sonucu epidermis ve dermisin bir bölümü tahrip olmuþtur.<br />
Dermanýn geride kalan bölümü saðlamdýr. Bu tip <strong>yara</strong>lanmaya en iyi örnek split<br />
thickness deri grefti alýnan donör alanlarýndaki <strong>yara</strong>lar ve 2. derece yanýk<br />
alanlarýndaki <strong>yara</strong>lanmalardýr. Ýyileþme ve özellikle epitelizasyon açýsýndan<br />
dermisde saðlam kalmýþ kýl folekülü, yað bezi ve ter bezlerinin önemi büyüktür.<br />
Kýl folekülü, ter ve yað bezi etrafýndaki saðlam epitel hücreleri önce ayrýþýr<br />
(detaþman), sonra ürer (proliferasyon), daha sonra ihtiyaç olan yerlere hareket<br />
eder (migrasyon), ve farklýlaþýr (diferansiasyon). Farklý odaklardan gelen epitel<br />
hücreleri bir düzlem üzerinde birbiriyle karþýlaþýr, <strong>yara</strong> yüzeyinde tek sýralý bir<br />
örtü oluþturur. Daha sonra kontak inhibisyon adý verilen bir dinlenme dönemi<br />
geçirir. Üreme ve farklýlaþma devam ederek 2–3 hafta içerisinde parsiyel kalýnlýklý<br />
deri <strong>yara</strong>larý klinik olarak tamamen iyileþmiþ olur.<br />
AÞIRI ÝYÝLEÞME<br />
Yara iyileþme sürecinin deðiþik fazlarýndaki kontrolsüz aþýrý büyüme, <strong>yara</strong><br />
242
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
onarým patobiyolojisinin önemli bir yönüdür. Piyojenik granuloma, iyileþmenin<br />
erken fazýnda, iyileþmenin durmasýna tipik bir örnek teþkil eder. Kontrolsüz<br />
þekilde skar dokusunun büyümesi 2 þekilde olur.<br />
1. Hiperitrofik Skar:<br />
Yara sýnýrlarý içinde <strong>yara</strong> yüzeyinden taþan aþýrý bir doku artýþý vardýr. Bu<br />
alanlar çok fazla kollejen içerir. Hipertrofik skarlar genellikle 2.-3. derece<br />
yanýklarda görülür. Yara bölgesinin fonksiyonlarýnda kýsýtlamalara, kontraktür ve<br />
deformasyonlara yol açar.<br />
2. Keloid:<br />
Ýyileþmenin patolojik skar türü keloidtir. Keloid selim tümör görünümünde<br />
aþýrý bir skar formasyonudur. Yara alanýnýn dýþýna taþar, saðlam dokuya doðru<br />
büyüyen bir oluþumdur. Göðsün üst yarýsýnda, omuzda, boyunda, kulaklarda daha<br />
fazla görülür. Koyu tenli insanlarda keloide yatkýnlýk vardýr. Genetik yatkýnlýk<br />
keloidin bir baþka özelliðidir. Pulmoner, renal, hepatik fibrosis gibi deri dýþýndaki<br />
diðer organlarda aþýrý iyileþme olaylarý hayatý tehdit edebilir. Cerrahi adezyonlarýn<br />
oluþumu da <strong>yara</strong>lanmaya karþý aþýrý bir yanýttýr.<br />
KRONÝK YARA<br />
2–3 aylýk bir sürede iyileþmeyen <strong>yara</strong>lar kronik <strong>yara</strong> olarak kabul edilir. Kronik<br />
<strong>yara</strong>lar, enflamasyon ve proliferasyon aþamasýndan maturasyon aþamasýna<br />
geçememiþ <strong>yara</strong>lardýr. Açýk <strong>yara</strong>da cilt defekti vardýr. O zamana kadar cilt (epitel)<br />
örtüsü altýnda olan dokular açýkta kalmýþtýr. Kronik <strong>yara</strong>lar ayný zamanda açýk<br />
<strong>yara</strong>lardýr.<br />
Açýk Yaralarýn Sorunlarý:<br />
1. Ýnfeksiyon<br />
2. Doku kuruluðu<br />
3. Isý kaybý<br />
4. Alttaki dokularýn korumasýz kalmasý<br />
5. Yara yüzeyinden kayýplar<br />
6. Lökositlerin derinlere göçü<br />
1- Ýnfeksiyon:<br />
Ýnfeksiyon, açýk <strong>yara</strong>nýn en baþta gelen sorunudur. Her açýk <strong>yara</strong>nýn bakteriyle<br />
kontamine olduðunu düþünmek zorundayýz. Açýk <strong>yara</strong>da akut, subakut ya da<br />
kronik bir infeksiyon vardýr. Her durumda infeksiyon proteaz, kollejenaz,<br />
esterazlarý artýrýr, infeksiyon ortamýnda proteinler parçalanýr, hücre üremesi ve<br />
kollejen sentezi engellenir. Bakteriler <strong>yara</strong>da iyileþmeyi inhibe edici enzimler<br />
salgýlar. Bakterilerin aþýrý üremesi sonucu, ortamdaki oksijen, besin ve yapýsal<br />
maddeleri çok fazla tüketir; <strong>yara</strong> iyileþme süreci ciddi biçimde bozulur.<br />
243
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
Ýnfeksiyonla mücadelede kültür antibiograma göre yapýlacak antibiyoterapinin<br />
önemi büyüktür. Açýk <strong>yara</strong>da antiseptik maddelerle, <strong>yara</strong> temizliði yapmanýn ve<br />
infeksiyonla mücadele etmenin bugün için bir anlamý kalmamýþtýr. Hemen hemen<br />
eski ve yeni tüm antiseptik maddelerin sitotoksik, histotosik olduðu ve <strong>yara</strong><br />
iyileþmesini olumsuz etkilediði görülmüþtür.<br />
2- Doku Kuruluðu:<br />
Ýnsan vücuduna, içinde katý ve sývý maddelerin bulunduðu bir deri torbasý<br />
olarak bakabiliriz. Bu torba içindeki sývýlarýn katýlara oraný oldukça sabittir. Yeni<br />
doðanda sývýlarýn katý maddelere oraný %85'dir. Bu oran yaþla azalýr, % 55-60'lara<br />
iner. Eðer vücutta açýk <strong>yara</strong> varsa deri eksikliðinden dolayý bu <strong>yara</strong>dan<br />
eksüdasyonla ve buharlaþma yoluyla sürekli su kaybý olur. Sývý kaybý sonucu,<br />
alttaki dokularda kuruluk oluþur. Kuruluk dokularda sekonder nekrozlara yol açar.<br />
Bu nekrozlar, bakteriler için iyi bir sýðýnma ve üreme yerleridir. Böylece doku<br />
kuruluðuyla ortaya çýkan yeni nekrozlar, infeksiyonu potansiyalize eder,<br />
infeksiyon da yeni nekrozlara yol açar. Açýk <strong>yara</strong>da sonradan oluþan nekrozinfeksiyon<br />
kýsýr döngüsü iyileþmeyi ciddi biçimde bozar. Yara tedavisinde bu kýsýr<br />
döngünün mutlaka kýrýlmasý gerekir.<br />
3- Isý Kaybý:<br />
Ýnsan organizmasý homeoterm'dir. Yani vücudun iç ýsýsý sabittir ve 37 C° dir.<br />
Açýk <strong>yara</strong>dan deri yokluðu ve buharlaþma yoluyla sürekli ýsý kaybý olur. Bu yüzden<br />
açýk <strong>yara</strong>da ýsý 35 C° nin altýna düþer bu ýsý düþüþü dokularda vasakonstrüksiyona<br />
yol açar, metabolik aktivite azalýr, lokal direnç bozulur. Sonuçta iyileþme olumsuz<br />
etkilenir.<br />
4- Dokularýn Korumasýz Kalmasý:<br />
Açýk <strong>yara</strong>da deri eksikliði nedeniyle alttaki dokularýn tümü zarar görür. Bir<br />
baþka anlatýmla alttaki dokularýn tümünün deri örtüsüyle kaplý olmaya ihtiyacý<br />
vardýr. Açýk <strong>yara</strong> koþullarýndan daha çok etkilenen dokular vardýr. Örneðin<br />
deperioste kemik, tendon dokusu, fasiyalar, eklem yüzeyi, eklem kapsülü, diðer<br />
fibroretiküler dokular ve yað dokusu açýk <strong>yara</strong> ve infeksiyon ortamýnda daha çok<br />
zarar görür.<br />
5-Yara Yüzeyinden Kayýplar:<br />
Açýk <strong>yara</strong> yüzeyinden sürekli kayýplar olmaktadýr. Yanýk ve geniþ yüzeyli<br />
<strong>yara</strong>larda bu kayýplarýn boyutu bir hayli yüksektir. Uzun süre protein, elektrolit,<br />
immün madde, oligo element, yapý taþlarý, vb. kayýplar önemli miktarlara ulaþýr ve<br />
<strong>yara</strong> iyileþmesini olumsuz etkiler.<br />
6-Lökositlerin Derinlere Göçü:<br />
Derinin koruyucu, vücut biyokimyasýný dengeleyici etkisinden yoksun açýk<br />
<strong>yara</strong> ortamý lökositlerin yaþam ve fonksiyonlarý için de uygun ortam olmaktan çok<br />
244
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
uzaktýr. Bu durumda hareket etme yeteneðine sahip lökositler <strong>yara</strong><br />
derinliklerine göç eder ve orada inaktif halde beklerler. Böylece canlý vücut<br />
hücreleri için birçok olumsuzluk içeren açýk <strong>yara</strong> ortamý lökosit faaliyetlerinden de<br />
yoksun kalýr. Bu yüzden açýk <strong>yara</strong>larda bakteri proliferasyonunun önüne geçilmesi<br />
zorlaþýr.<br />
Görüldüðü gibi açýk <strong>yara</strong>da sýralanan bu olumsuzluklar deri yokluðundan<br />
kaynaklanmaktadýr. Bu durumda açýk <strong>yara</strong>larýn deri veya deri örtüsünün fizik<br />
özelliklerini taþýyan sentetik örtülerle kapatýlmasý deri yokluðundan kaynaklanan<br />
olumsuzluklarýn giderilmesinde en etkili tedavi gibi görünmektedir.<br />
Yaralarýn liyofîlize domuz derisi, homogreft, sentetik örtülerle kapatýlmasýyla<br />
açýk <strong>yara</strong> tedavisinde "biyolojik pansuman" dönemi baþlatýlmýþtýr. Bu örtülerin<br />
temel iþlevi <strong>yara</strong> iyileþmesi için optimum bir ortam <strong>yara</strong>tmaktýr. Kapatýcý örtüler<br />
dokunun kurumasýný engeller ve sekonder mekanik hasarý azaltýr. Nemli bir<br />
ortamda granülasyon dokusu oluþumu ve epitelizasyon hýzlanýr.<br />
PANSUMAN NEDÝR?<br />
Amroise Pare; "I dressed the wound, got healed", "Yaraya ben pansuman<br />
yaptým, tanrý iyileþtirdi" demiþtir. 16'cý yüzyýlda <strong>yara</strong> ile pansuman arasýndaki sýký<br />
baðlantý, iyileþmesindeki mucize ve gizem bu sözlerle ifade edilmiþtir. Bugün,<br />
pansumana, <strong>yara</strong>daki olumsuz koþullarý gideren, canlý hücre ve dokulara optimum<br />
çevre koþullarý saðlayan önemli bir týbbi iþlem olarak bakýlmaktadýr.<br />
Pansumandan beklenenler;<br />
�Optimum çevre ve optimum iyileþmeyi saðlamasý,<br />
�Yarada nemli bir ortam temini,<br />
�Isý kaybýný engellemesi,<br />
�Yaranýn fiziksel etkilerden (travmadan)korunmasý,<br />
�Oksijen geçiþine izin vermesi,<br />
�Bakteri geçiþine izin vermemesi,<br />
�Ýnfeksiyonu önlemesi, varsa azaltmasý,<br />
�Otolitik debridmaný hýzlandýrmasý,<br />
�Granulasyon dokusu oluþumunu hýzlandýrmasý,<br />
�Aðrýyý azaltmasý,<br />
�Ucuz, kolay, uygulanabilir olmasýdýr.<br />
Pansuman Türevleri<br />
Islak pansuman: nemli, emici pansuman<br />
Yarý geçirgen örtülerle (skin substitute materials) yapýlan pansumanlar<br />
Nemli ortam saðlayan materyaller<br />
�Hidrokolloidler<br />
�Hidrojeller<br />
245
Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />
�Alginatlar<br />
�Gümüþ iyonu emdirilmiþ materyaller<br />
Enzimatik debridman yapan ajanlar<br />
Debridman<br />
Akut ve kronik <strong>yara</strong>lardan nekrotik dokularýn, yabancý maddelerin enfeksiyona<br />
yol açan veya açabilecek olan bakteri ve ürünlerinin uzaklaþtýrýlmasýdýr. Kronik<br />
<strong>yara</strong>da; enfeksiyon ve nekroz kýsýr döngüsü iyileþmenin önünde duran en büyük<br />
engeldir. Infeksiyonla mücadelede antibiyotikler elimizde en güçlü silahtýr.<br />
Antibiyotik kullanýmýndan bir sonuç alabilmek için nekrozun radikal biçimde<br />
uzaklaþtýrýlmýþ olmasý gerekir. Nekrozun debridman zamaný, debride edilecek<br />
dokularýn boyutlarý, debridmandan sonra nasýl bir pansuman yapýlacaðý her zaman<br />
tartýþma konusu olmuþtur. Farklý dokularýn debridmana farklý yanýt verdiði,<br />
debridmandan sonra yeni nekrozlarýn ortaya çýktýðý, iskemi-nekroz arasýndaki sýký<br />
iliþki günümüzde daha iyi anlaþýlmýþtýr.<br />
Bakteri Sayýsý ile Konak Arasýndaki Ýliþki<br />
6<br />
Elek (1956) bir pistüli için gerekli olan bakteri sayýsýna 1,5x10 bakteri<br />
olduðunu bildirmiþtir. 1964'de Bend ve arkadaþlarý basý <strong>yara</strong>sýnda bir gram<br />
6<br />
dokudaki bakteri sayýsýnýn 10 nýn altýnda olmasý halinde iyileþmede bir gecikme<br />
5<br />
olmayacaðýný bildirmiþtir. Yanýk <strong>yara</strong>sýnda ise gram dokudaki bakteri sayýsý 10<br />
ulaþýnca aðýr sepsis olaylarýnýn baþlayacaðý bildirilmiþtir. Ronson ve arkadaþlarý<br />
gecikmiþ primer sütür yaptýklarý hastalarda %94 baþarý elde edilen gurupta gram<br />
5<br />
dokulardaki bakteri sayýsýnýn 10 in altýnda olduðunu, %19 baþarý elde ettikleri<br />
5<br />
gurupta ise bakteri sayýsýnýn 10 in üstünde olduðunu görmüþlerdir.<br />
5<br />
Günümüzde, gram dokudaki bakteri sayýsý 10 in altýnda ise greft, flep<br />
uygulamalarýnýn ve gecikmiþ primer sütür iyileþmesinin etkilenmediði<br />
bildirilmiþtir. (Atttinger 2001)<br />
Biz, ciddi bir arteriyel dolaþým bozukluðu olmayan, nekrotik dokulardan<br />
tamamen arýnmýþ diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnda, yukarýdaki rakamlarýn geçerli<br />
olduðunu saptadýk ve bu <strong>yara</strong>larýn doðru yapýlmýþ cerrahi tedaviyle yüksek oranda<br />
iyileþtiðini gördük.<br />
246
KAYNAKLAR<br />
KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />
1. Andersen, D.K. (ed.) Master Series in Surgery: Advances in Wound Healing and Tissue Repair.<br />
New York: World Medical Press, 1993.<br />
2. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F.Wound Healing. In L. Greenfield (ed), Surgery: Scientific<br />
Principles and Practice. Philadelphia: Lippincott, 1993 P.86<br />
3. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F. and Lindblad, W.J.(eds) Wound Healing: Biochemical and<br />
Clinical Aspects. Philadelphia: Saunders, 1992<br />
4. Glat pm, Longaker M.T. Wound Healing in Aston S.J. et al Plastic Surgery, Lippin Cott-Raven<br />
Philadelphia- New York 1997<br />
5. Lawrence, W. T. In search of the optimal treatment of keloids: Report of a series and review of<br />
the literature. Ann. Plast. Surg. 27:164, 1991<br />
6. Lawrence, W.T. and Diegelmann, R.F. Growth factors in wound healing. Clin. Dermatol.<br />
12:157,1994<br />
7. Longaker, M.T. and Adzick, N.S. The biology of fetal wound healing: A review. Plast. Reconstr.<br />
Surg. 87:788, 1991<br />
247