03.11.2012 Views

yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

yara bakım 1.bölüm - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Sempozyum Dizisi No: 67<br />

YARA BAKIMI ve TEDAVISI<br />

ve Sürekli Týp Eðitimi<br />

Komisyonu<br />

Editörler<br />

Uzm. Hem. Þerife Kartal Erdost<br />

Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />

24 Yazar Katilimiyla


Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Sempozyum Dizisi No:67<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Editörler<br />

Uzm. Hem. Þerife KARTAL ERDOST, Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

2008© Bu kitabýn bütün haklarý Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Týp Eðitimi Anabilim Dalý<br />

Sürekli Týp Eðitimi Koordinatörlüðü'ne, içeriðinde yer alan bilgi ve görsel materyal ile ilgili her türlü sorumluluk<br />

yazarlara aittir. Kitabýn tamamý ya da bir bölümü yazýlý izin alýnmaksýzýn elektronik yada mekanik yöntemler ile<br />

kopya edilemez, çoðaltýlamaz ve yayýnlanamaz. Kaynak olarak belirtilmek koþulu ile alýntý yapýlabilir.<br />

Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Týp Eðitimi Anabilim Dalý-Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu<br />

Sempozyum Dizisi Yayýn Kurulu<br />

Baþkan<br />

Mehmet YILDIRIM<br />

Anatomi Anabilim Dalý<br />

Üyeler<br />

M.Rýza ALTIPARMAK<br />

Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />

Ertuðrul H. AYDEMÝR<br />

Dermatoloji Anabilim Dalý<br />

Oktay DEMÝRKIRAN<br />

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalý<br />

Ahmet Merih DOBRUCALI<br />

Ýç Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />

Ertuðrul GAZÝOÐLU<br />

Genel Cerrahi Anabilim Dalý<br />

Haþim MUTLU<br />

Kardiyoloji Anabilim Dalý<br />

Recep ÖZTÜRK<br />

Enfeksiyon Hastalýklarý ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalý<br />

Sabahattin SAÝP<br />

Nöroloji Anabilim Dalý<br />

Lale SEVER<br />

Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý<br />

Hakký Oktay SEYMEN<br />

Fizyoloji Anabilim Dalý<br />

Öner SÜZER<br />

Farmakoloji Anabilim Dalý<br />

Ýsmet ÞAHÝNLER<br />

Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalý<br />

Birinci Basým – Kasým 2008<br />

ISBN: 978-605-5898-00-7<br />

Düzenleme: AKSU Basým Yayýn<br />

0212-588 01 89<br />

Baský/Cilt: Hünkar Ofset<br />

0212-674 71 68<br />

1000 Adet basýlmýþtýr.<br />

www.ctf.edu.tr/stek<br />

www.stek.org


SUNUÞ<br />

Üniversiteler, meslek insanlarý yetiþtirme yanýnda, halkýný her konuda<br />

aydýnlatma ve mezunlarýna güncel bilgileri sunma misyonuna sahiptir. Bu<br />

baðlamda Týp Fakülteleri üzerine düþen görevi en iyi þekilde yapmak<br />

durumundadýr. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> 40 yýllýk geçmiþi ile öncü ve güvenilir bir<br />

kurum olarak saðlýk ve eðitim hizmetini ayný anlayýþla yürütmektedir.<br />

Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, 12 yýl önce kurulan, bugün Týp Eðitimi Anabilim<br />

Dalý ile entegre olarak faaliyet gösteren “Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu (STEK)”<br />

yolu ile baþta mezuniyet sonrasý eðitim (sempozyum ve kurslar) olmak üzere,<br />

Hasta Okulu kavramý ile hastalarýn bilinçlendirilmesi, popüler týp konusundaki<br />

çalýþmalarý ile halkýn aydýnlatýlmasý konularýna aðýrlýk vermiþtir.<br />

Öðretim üyelerimiz, yoðun planlý programlarý yanýnda gönüllü olarak STEK<br />

çatýsý altýnda ek bir katký saðlamaktadýrlar. Kendilerine teþekkürlerimi sunuyorum.<br />

Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, 2006-2007 Eðitim Öðretim Yýlýndan baþlamak üzere<br />

yeni atýlýmlar içindedir. Bu atýlýmlardan ilki, tüm Anabilim Dallarýmýzýn katýlýmý<br />

ile yürütülen “40. YILDA 40 KÝTAP” projemizdir. Birçoðu hazýrlanan ve bir kýsmý<br />

basýlan bu kitaplarýmýz 2008 yýlý içinde bitirilmiþ olacak ve PDF formatýnda da<br />

web sayfamýzda yayýnlanacaktýr. Ýkinci atýlým, klinik dallarda staj derslerinin<br />

“Problem Çözümlü Yöntem” anlayýþý ile yürütülüyor olmasýdýr.<br />

Fakültemizin önümüzdeki dönemde hedeflediði düzeye ulaþmasýnda çok önem<br />

arzeden “Stratejik Planlama Çalýþmalarý” yapýlmýþ, buradan çýkan sonuçlardaki<br />

zayýf yönlerimiz birer birer çözümlenmeye baþlanmýþtýr.<br />

Týp Eðitimi Anabilim Dalýmýzýn iki yeni projesinin de hayata geçirilmesi, hem<br />

Fakültemize TUS'la gelen asistanlarýmýz hem de Týp <strong>Fakültesi</strong> Öðrencilerimizin<br />

eðitimine çok önemli katkýlar saðlayacaktýr. Bunlardan birincisi “Uzmanlýk<br />

Öðrencisi Temel Eðitim Kursu ve buna entegre ACÝL YAÞAM DESTEÐÝ<br />

KURSU”; diðeri ise “SÝMÜLE/YAPILANDIRILMIÞ HASTA<br />

LABORATUVARI”dýr.


Sürekli Týp Eðitimi Komisyonunun sempozyum ve kurs etkinlikleri 2008<br />

yýlýnda da düzenli bir þekilde sürmektedir. 2008 yýlý içinde “Cerrahpaþa Týbbi<br />

Resim Günleri” ve “Týp Eðitimi Öðrenci Kongresi” “Hastane Enfeksiyonlarý:<br />

Korunma ve Kontrol”, “Toplumdan Edinilmiþ Enfeksiyonlara Pratik<br />

Yaklaþýmlar”, “Türkiye'de Sýk Karþýlaþýlan Psikiyatrik Hastalýklar”, Adolesan<br />

Saðlýðý”, “Kardiyoloji Gündemi”, “Prof. Dr. Ayhan Songar II. Davranýþ<br />

Fizyolojisi” sempozyumlarý ile ayrýca “Ýnterakif EKG Kursu” nun üçüncüsü ile<br />

“Film Okuma Kursu”nun ikincisi yapýldý. Periyodik olarak tekrarlanacak “Acil<br />

Yaþam Desteði Kursu” hedeflerimiz arasýndadýr.<br />

2008 Yýlýnýn onüçüncü etkinliði olan “Yara Bakýmý ve Tedavisi” Sempozyumu,<br />

hekimlerimiz ve hemþirelerimizden sýk talep edilen bir konudur. Sempozyumu<br />

gerçekleþtiren yönetici öðretim üyelerimiz Uzm. Hem. Þerife Kartal Erdost ve<br />

Prof. Dr. Oðuz Çetinkale baþta olmak üzere, yazar olarak katký saðlayan öðretim<br />

üyelerimize ve eðitici hemþirelerimize teþekkürlerimi sunuyorum.<br />

Saygý ve sevgilerimle.<br />

Cerrahpaþa Prof. Dr. Halil YANARDAÐ<br />

Kasým 2008 Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Dekaný


ÖNSÖZ<br />

Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi<br />

Komisyonu'nun bu yýl programýnda yer alan ve sempozyum dizisinin<br />

67.etkinliðinin konusu ''Yara Bakýmý ve Tedavisi'' olarak belirlenmiþtir. Yara<br />

konusunda eðitim amaçlý bu sempozyum, Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü<br />

tarafýndan gerçekleþtirilen ikinci toplantý olup bilimsel program ve organizasyon<br />

yine Müdürlüðümüz tarafýndan hazýrlanmýþtýr.<br />

Her meslek grubunda olduðu gibi saðlýk meslek üyeleri de deðiþen ihtiyaçlar<br />

karþýsýnda bilgi ve becerilerini sürekli olarak yenilemek ve geliþtirmek<br />

zorundadýrlar. Hemþirelikte profesyonelleþmenin baþta gelen koþulu kuþkusuz<br />

bilimi ve bilimsel yöntemi yeterince anlamak ve bunu mesleðe yansýtmaktýr. Bu<br />

anlayýþla Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü olarak<br />

bizler, “Yara Bakýmý ve Tedavisi” konulu bu sempozyumu meslektaþlarýmýzla<br />

bilgi paylaþýmý için gerçekleþtirdik.<br />

Týbbýn ilk uðraþý alanlarýndan biri olan ve hala hemen hemen týbbýn tüm<br />

alanlarýný ilgilendiren “<strong>yara</strong> iyileþmesi ve sorunlarý” geliþmekte olan önemli<br />

konulardan biridir. Bunun da ötesinde “sorunlu ve kronik <strong>yara</strong>lar”, bütün<br />

toplumlarda, bütün yaþ gruplarýnda görülen, uzun süren hastalýk hali ve<br />

komplikasyonlar ile seyreden, iyi tedavi edilmediðinde yaþam kalitesini büyük<br />

ölçüde düþürebilen, iþgücü kayýplarýna sebep olan bir hastalýktýr. Akut ve kronik<br />

<strong>yara</strong>larda hasta ve ailesinin, hastane çalýþanlarýnýn <strong>yara</strong>larýn oluþ nedenleri,<br />

görülme yerleri ve olasý sonuçlarý konularýnda eðitilmeleri hem <strong>yara</strong>larýn<br />

önlenmesinde ilk adýmdýr hem de hastaya doðru bakýmýn verilmesini saðlar. Bu<br />

sempozyumda amacýmýz, akut ve kronik <strong>yara</strong>larýn, bakým ve tedavisine iliþkin<br />

güncel yaklaþýmlarý paylaþmak, <strong>yara</strong> iyileþmesi konusunda yenilikleri duyurmak<br />

ve bilgi alýþveriþinde bulunmaktýr. ''Yara Bakýmý ve Tedavisi'' konulu<br />

sempozyumun meslektaþlarýmýzýn <strong>yara</strong> bakým ve tedavisi hakkýndaki bilgi ve


Bu sempozyum için özveride bulunarak katýlan konuþmacýlara, Cerrahpaþa Týp<br />

<strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Komisyonuna, sempozyumla ilgili sponsorluk yapan<br />

tüm ilaç ve týbbi malzeme firma yetkililerine yani “<strong>yara</strong>ya merhem olanlara”<br />

teþekkür ederiz.<br />

Ayrýca Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü olarak<br />

düzenlediðimiz bu bilimsel etkinlikte verdikleri katký ve saðladýklarý olanaklardan<br />

dolayý Fakültemiz Dekaný sayýn Prof. Dr. Halil Yanardað'a, özellikle eðitimler ve<br />

bilimsel etkinliklerde her zaman bizlere destek veren sayýn Dekan Yardýmcýmýz<br />

Prof.Dr. Mehmet Yýldýrým'a ve sayýn Dekan Yardýmcýmýz Prof.Dr.Ceyhun Oral'a<br />

teþekkür ederiz.<br />

Uzm.Hem.Þerife KARTAL ERDOST<br />

Prof.Dr.Oðuz ÇETÝNKALE


YAZARLAR<br />

Prof. Dr. Þamil AKTAÞ<br />

Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp AD<br />

Yard. Doç. Dr. Nuray Akyüz<br />

Ý.Ü Florence Nightingale Hemþirelik Y.O, Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði AD<br />

Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Doç. Dr. Yaðmur Aydýn<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Doç. Dr. Gökhan Aygün<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />

Hem. Derya Ceylan<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Yanýk Ünitesi Hemþiresi<br />

Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estatik Cerrahi AD<br />

Uzm. Hem. Selma Çimen<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Psikiyatri AD<br />

Prof. Dr. Orhan Çizmeci<br />

Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Uzm. Hem. Canan Erkan<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Op. Dr. Erdem Güven<br />

Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />

Uzm. Hem. Derya Kaya<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Radyasyon Onkolojisi AD<br />

Hem. Pýnar Ökdemir<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Prof. Dr. Oral Öncül<br />

GATA Haydarpaþa Eðt. ve Arþ. Hast. Enf.Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD


Prof. Dr. Neþe Saltoðlu<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Enf. Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />

Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Kalp Damar Cerrahisi AD<br />

Hem. Nurgül Tayran<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Enfeksiyon Kontrol Hemþiresi<br />

Uzm. Dr. Serdar Tuncer<br />

Ýstanbul Bilim Üniversitesi<br />

Uzm. Hem. Tülin Yýldýz<br />

Marmara Üniversitesi Hastanesi<br />

Prof. Dr. Akýn Yücel,<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Prof. Dr. Serdar Yüceyar<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />

Prof. Dr. Ayþe Yüksel<br />

Yüzüncü Yýl Üniversitesi, Týp fakültesi Halk Saðlýðý AD


ÝÇÝNDEKÝLER<br />

Yara iyileþmesi ve Bakýmýnda Temel Ýlkeler........................................................11<br />

Yard. Doç.Dr. Nuray Akyüz<br />

Cerrahi Yaralarýn Takip ve Tedavisi.....................................................................17<br />

Prof. Dr. Serdar Yüceyar<br />

Cerrahi Yaralarda Hemþirelik Bakýmý.................................................................25<br />

Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

Stomalý Hastalarda Hemþirelik Bakýmý...............................................................31<br />

Uzm. Hem. Tülin Yýldýz<br />

Basý Yaralarý Taný ve Tedavisi..............................................................................37<br />

Prof. Dr. Akýn Yücel<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnda Korunma ve Hemþirelik Bakýmý...............................................59<br />

Hem. Pýnar Ökdemir<br />

Venöz Ülserlerden Korunma ve Hemþirelik Bakýmý...........................................69<br />

Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

Diyabetik Ayak <strong>yara</strong>larý ve Cerrahi Tedavisi........................................................77<br />

Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

Diyabetik Ayak <strong>yara</strong>sýnda Mikrobiyoloji ve Antimikrobik Tedavi.......................87<br />

Prof. Dr. Neþe Saltoðlu<br />

Diyabetik Ayak Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý....................................................95<br />

Uzm. Hem. Canan Erkan<br />

Diyabetik Ayak Yarasýndan Korunma................................................................101<br />

Prof. Dr. Ayþe Yüksel<br />

Yanýk Yarasý Tedavisi........................................................................................107<br />

Prof. Dr. Oðuz Çetinkale<br />

Yanýk Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý..................................................................119<br />

Hem. Derya Ceylan<br />

Yanýk Enfeksiyonlarý.........................................................................................129<br />

Prof. Dr. Oral Öncül<br />

Yara Enfeksiyonlarý ve Tanýlama.......................................................................145<br />

Doç. Dr. Gökhan Aygün


Yara Enfeksiyonlarýndan Korunma ve Kontrol..................................................159<br />

Hem. Nurgül Tayran<br />

Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarý.............................................................167<br />

Doç. Dr. Yaðmur Aydýn<br />

Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý.........................173<br />

Uzm. Hem. Derya Kaya<br />

Radyasyon Tedavisindeki Cilt Reaksiyonlarýnda Yara Bakýmý..........................185<br />

Uzm. Hem. Derya Kaya<br />

Yaranýn Aþýrý Ýyileþmesi (Hipertrofik Nedbe ve Keloid)....................................191<br />

Uzm. Dr. Serdar Tuncer<br />

Hiperbarik Oksijen Tedavisi..............................................................................199<br />

Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

Ateþli Silah, Isýrýk gibi diðer Yaralarda Takip ve Tedavi.....................................207<br />

Op. Dr. Erdem Güven<br />

Deri Bütünlüðü Bozulmuþ Hastaya Psikolojik Yaklaþým...................................215<br />

Uzm. Hem. Selma Çimen<br />

Yara Bakýmý ve Tedavi Ürünlerine genel Bakýþ..................................................231<br />

Prof. Dr. Orhan Çizmeci<br />

Kronik Yara Tedavisi ve Bakýmýnda Týbbi Sorunlar...........................................237<br />

Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.11-15<br />

YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />

Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />

Ý.Ü.Florence Nightingale Hemþirelik Yüksekokulu<br />

Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði AD<br />

GÝRÝÞ<br />

Nitelikli Bir Yara Bakýmý; <strong>yara</strong>nýn,<br />

�Ýnfeksiyon etkenleri,<br />

�Travma,<br />

�Zarar verme olasýlýðý yüksek ajanlar ile iliþkisinin kesilmesi,<br />

�Yarada, tekrar cerrahi giriþim gerektirecek koþullarýn oluþturulmamasý ile<br />

saðlanýr.<br />

Yara Bakýmýnýn Amacý;<br />

�Canlý dokularý korumak,<br />

�Travmaya uðrayan bölgede daha fazla doku yýkýmýný ve infeksiyon<br />

geliþimini önlemek,<br />

�Ýyileþmeyi hýzlandýrmak,<br />

�Yaralanmýþ bölgenin fonksiyonlarýný arttýrmak,<br />

�Cilt bütünlüðünü ve diðer organ ve sistemlerde oluþabilecek<br />

komplikasyonlarý önlemektir.<br />

YARA BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />

1-Genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin sürdürülmesi.<br />

�Beslenme; genel saðlýk durumunun iyileþtirilmesi ve iyilik halinin<br />

sürdürülmesinde beslenme çok önemlidir. Yara iyileþmesi için protein,<br />

karbonhidrat, vitamin (C vit), sývý ve mineralleri içeren besin kaynaklarýna<br />

gereksinim duyulur. Gerekli besin maddelerinin yeterince alýnmamasý<br />

durumunda, <strong>yara</strong> iyileþmesi olumsuz yönde etkilenir.<br />

� Sigara Kullanýmý; sigara, prostoglandin ve fibrinojen üretimini azalttýðý<br />

ve vazokonstrüksiyona neden olduðu için, <strong>yara</strong> iyileþene kadar<br />

kullanýlmamasý konusunda hasta bilgilendirilmelidir.<br />

11


Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />

�Bireysel temizlik ve giyim; bireysel temizlik ve giyim uygulamalarý, <strong>yara</strong><br />

pansumanýna ya da drene zarar vermemek için çok dikkatli yapýlmalýdýr.<br />

Bazý saðlýk kurumlarýnda cerrahi uygulamadan 1-2 gün sonra <strong>yara</strong> bölgesi<br />

açýk býrakýlabilir. Eðer <strong>yara</strong> bölgesi özel bir sargý ile kapatýlmýþsa, hareket<br />

ederken bu sargýlarýn çýkarýlmamasýna özen gösterilmelidir. Islak<br />

pansumanlar, ameliyattan sonra ilk 24 saat içinde deðiþtirilmelidir. Banyo,<br />

<strong>yara</strong>ya kapatýlan transparan bir film ile duþ þeklinde yapýlmalýdýr. Giysiler<br />

<strong>yara</strong> bölgesini sýkmamalý, gevþek ve rahat olmalýdýr. Yaradan sýzan kan ve<br />

benzeri atýklarla giysiler ve yatak takýmlarý kirlenebilir. Hemen<br />

deðiþtirilmelidir. Ýnfekte <strong>yara</strong>larda kötü koku oluþabilir, gerekli önlemler<br />

alýnmalýdýr.<br />

2-Akut Giriþimler<br />

�Gözlem ve Yaþam Bulgularýnýn Kontrolü<br />

- Sürekli gözlem (Kanama kontrolü, inflamasyon belirtilerinin, drenajýn<br />

renginin ve kokusunun ve infeksiyon bulgularýnýn gözlenmesi),<br />

- Yara iyileþmesinin kaydedilmesi <strong>yara</strong> iyileþmesinin temelini oluþturur.<br />

�Ateþ Kontrolü<br />

Ateþ yönetiminde en önemli nokta, ateþi oluþturan nedenin belirlenmesidir.<br />

Ateþ çoðunlukla, zarar verici bir olayla ilgili olmasýna karþýn, beden sýcaklýðýndaki<br />

yükselme bireyin savunma mekanizmasý için <strong>yara</strong>rlý olabilir. Hastanýn ateþini<br />

düþürmek için; ateþ düþürücü (antipiretik) ilaçlar verilir (Düzenli aralýklarla 2-4<br />

saat). Soðuk uygulama yapýlýr (kompres, pike). Böylece buharlaþma yoluyla<br />

sýcaklýk kaybý saðlanýr.<br />

�Dinlenme-Hareketsizlik ve Uyku<br />

Ýnflame olan bölgenin dinlendirilmesi ve hareketsiz tutulmasý inflamatuvar<br />

süreci kýsaltýr, onarým sürecine yardýmcý olur, metabolik gereksinimi düþürür.<br />

Alçý, tesbit materyali ve bandaj ile hareketsizlik <strong>yara</strong> debrisi ve kanama olasýlýðýný<br />

azaltýr. Dinlenme ise oksijen ve besinlerin etkili kullanýlmasýný saðlar. Yarada<br />

oluþan aðrý ya da akýntýnýn verdiði rahatsýzlýk nedeniyle hastanýn uyku düzeni<br />

bozulabilir. Uygun giriþimlerle hastanýn rahatsýzlýk hissi azaltýlabilir.<br />

�Yaralý Bölgenin Yükseltilmesi<br />

Ýnflamasyon bölgesindeki ödemi, dolayýsýyla aðrýyý azaltýr. Venöz dönüþü<br />

kolaylaþtýrýr. Dolaþýmý hýzlandýrarak iyileþme için gerekli olan besin maddelerinin<br />

ve oksijenin etkili kullanýlmasýna yardýmcý olur.<br />

�Yaralý Bölgenin Oksijenlenmesi<br />

Fibroblastlarýn farklýlaþmasý, kollojen sentezinin hýzlandýrýlmasý, hücre<br />

bölünmesi ve geliþimi için gereklidir.<br />

12


YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />

�Soðuk ve Sýcak Uygulama<br />

Soðuk uygulama; travmadan hemen sonra uygulanýr. Ödem, aðrý ve<br />

konjesyonu azaltýr.<br />

Sýcak uygulama; 24-48 saat sonra uygulanýr. Ýnflame bölgede dolaþýmý hýzlandýrýr.<br />

�Yara Bakýmý<br />

Amaç; kirli ve infekte <strong>yara</strong>larý iyileþmeye hazýrlamak için temizlemek ve<br />

normal iyileþme gerçekleþinceye kadar <strong>yara</strong>nýn temiz kalmasýný saðlamaktýr. Yara<br />

bakýmý ve pansumanýn tipi <strong>yara</strong>nýn türü, geniþliði ve özelliðine göre deðiþir.<br />

Primer iyileþen <strong>yara</strong>larda insizyonun kuru steril bir pansumanla kapatýlmasý<br />

yeterlidir. Cerrahi insizyonlar bazý koþullarda açýk býrakýlabilir.Temiz<br />

<strong>yara</strong>/<strong>yara</strong>lanmalarda þeffaf (transparan) pansumanlar (sprey) kullanýlabilir.<br />

Sekonder iyileþmeye býrakýlan <strong>yara</strong>nýn bakýmý ise kýrmýzý, sarý ve siyah <strong>yara</strong><br />

olarak farklýlýk gösterir.<br />

�Ýnfeksiyon Kontrolü<br />

- Aseptik koþullara uyulmalý,<br />

- Kontaminasyonu önlemek için hastanýn <strong>yara</strong> bölgesine dokunmasýna izin<br />

verilmemeli, kendisine ve çevresine yönelik tüm önlemler alýnmalýdýr.<br />

- Þüpheli durumlarda ya da infeksiyon geliþtiðinde kültür alýnmalý, duyarlýlýk<br />

testleri yapýlmalý ve etkili antibiyotik verilmelidir.<br />

- Gerektiðinde profilaktik amaçlý antibiyotik kullanýlabilir.<br />

- Hastada infeksiyon geliþmiþ ise diðer hastalarý ve saðlýk çalýþanlarýný<br />

koruyucu önlemler alýnmalýdýr.<br />

�Psikolojik Giriþimler<br />

Hastalar; insizyon ya da <strong>yara</strong>nýn oluþturacaðý nedbe ya da þekil bozukluðu ve<br />

<strong>yara</strong> drenajýnýn fazla olmasý nedeniyle stres yaþayabilirler. Pansuman deðiþtirirken<br />

uygun olmayan yüz ifadelerinin kullanýlmasý (yüz buruþturma vb.), <strong>yara</strong> ile ilgili<br />

bir sorun olduðu izlenimini vererek hastada endiþe ve korku <strong>yara</strong>tabilir.<br />

Hemþirenin <strong>yara</strong> bakýmýndaki bilgi ve becerisi de hastanýn psikolojisini etkileyen<br />

önemli bir faktördür.<br />

Hastaya <strong>yara</strong>nýn iyileþme süreci ve iyileþme sýrasýnda meydana gelen<br />

deðiþiklikler ile ilgili gerekli açýklamalarýn yapýlmasý, ondaki korku ve endiþelerin<br />

azaltýlmasýnda etkili bir yaklaþým olacaktýr.Yara bakýmýnda gözardý edilmemesi<br />

gereken önemli bir nokta “ bakýmýn sadece <strong>yara</strong> ile sýnýrlý olmadýðý, hastanýn bir<br />

bütün (biyo-psiko-sosyal) olarak ele alýnmasý gereðidir.”<br />

3-Evde Bakým<br />

Hasta ve Ailesi,<br />

�Ýyileþme gerçekleþinceye kadar, hastanýn dinlenmesi, yeterli beslenmesi ve<br />

13


Yard. Doç. Dr. Nuray AKYÜZ<br />

�fiziksel-emosyonel stresin en aza indirgenmesi,<br />

�Rehabilitasyon döneminde, kontraktür, yapýþýklýk ve sekonder infeksiyon<br />

gibi komplikasyonlar yönünden, <strong>yara</strong>nýn gözlenmesi,<br />

�Ýlaç tedavisinin devam ettiði koþullarda:<br />

- Yara bakýmý ve pansuman deðiþimi,<br />

- Yara iyileþmesinin anormal göstergeleri konularýnda eðitilir.<br />

PANSUMANLAR<br />

Ýdeal bir pansumanýn özellikleri ;<br />

� Yara iyileþmesini hýzlandýrmalý,<br />

� Yaraya nemli ortam saðlamalý,<br />

� Yaranýn kurumasýna izin vermeksizin fazla eksüda ve toksik maddeleri<br />

ortamdan uzaklaþtýrmalý,<br />

� Kokuyu önlemeli,<br />

�Yara yüzeyinin sýcaklýðýný korumalý,<br />

�Havadan <strong>yara</strong> yüzeyine mikroorganizma geçiþine izin vermemeli,<br />

� Oksijen deðiþimine izin vererek hücre göçüne ve bölünmesine yardýmcý<br />

olmalý,<br />

� Hematom ya da hipertrofik skar oluþumunu önlemeli,<br />

� Pansuman deðiþimi sýrasýnda <strong>yara</strong>ya zarar vermemeli,<br />

�Yara kenarýndaki ciltte travma ve doku hasarýna neden olmamalý,<br />

� Aðrýyý azaltmalý,<br />

�Kolay bulunan, uygulanan ve pahalý olmayan bir ürün olmalýdýr.<br />

Negatif Basýnç Tedavisi (Vacuum-Assisted Closure VAC)<br />

Akut ve kronik <strong>yara</strong>larda iyileþmeyi hýzlandýrmak amacýyla <strong>yara</strong> üzerine<br />

kontrollü ve lokalize negatif basýnç kullanýmý saðlayan, invazif olmayan bir<br />

yöntemdir. Yara bölgesini steril bir biçimde kapatarak, buraya sürekli ya da aralýklý<br />

olarak negatif basýnç (emme) uygulama temeline dayalý bir tedavi yöntemidir.<br />

Bu teknik, <strong>yara</strong>daki boþluklarý doldurmak için özel süngerler, <strong>yara</strong>yý örtmek<br />

için, yapýþkanlý yarý geçirgen kapamalar, <strong>yara</strong> ile cihaz baðlantýsýný saðlayan ve<br />

basýncý düzenleyen bir düzenek (T.R.A.C.Pad Therapeutic Regulated Accurate<br />

Care), bir toplayýcý kap ve negatif basýnç oluþturan bir cihazdan oluþur. Kapama<br />

üzerinden küçük bir delik açýlarak TRAC ped yerleþtirilir, VAC cihazý ile <strong>yara</strong>nýn<br />

baðlantýsý saðlanýr. 100-150 mmHg ile 48 saat sürekli, daha sonra aralýklý<br />

çalýþtýrýlýr. 48-72 saat arasý pansuman deðiþtirilir.<br />

14


KAYNAKLAR<br />

YARA ÝYÝLEÞMESÝ VE BAKIMINDA TEMEL ÝLKELER<br />

1. Akyolcu, N. (1992). Yaralarda hemþirelik bakýmý. Akyürek, F. (Ed). Ýçinden Cerrahi<br />

Hastalýklarý Hemþireliði. 2. Baský, Anadolu Üniversitesi, Eskiþehir, 87-97.<br />

2. Akyolcu, N. (1998). Yara ve bakýmý. Aksoy, G. (Ed). Ýçinden Cerrahi Hastalýklarý<br />

Hemþireliði El Kitabý. Birlik Ofset, 1. basým, Ýstanbul, 19-32.<br />

3. Akyolcu, N. (2000). Yara iyileþmesi ve bakýmýnda temel ilkeler. Ýçinden Yara Bakým ve<br />

Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film Merkezi, Ýstanbul.<br />

4. Aslan, F.E. (1998). Yara bakýmý. Olgun, N., Aslan F.E. ve Kuðuoðlu, S. (Ed). Ýçinden Acil<br />

Bakým, Yüce Yayým, Ýstanbul, 362-378.<br />

5. Ayello, A.A. (1997). Caring for the perioperative client. Potter, P.A. ve Perry, A.G. (Eds).<br />

th<br />

Ýçinden Fundamentals of Nursing, 4 Edition, Mosby- Year Book, St. Louis.<br />

6. Black, M.J. (1997). Wound healing. Black, J.M. ve Jacobs, E.M. (Eds). Ýçinden Medicalth<br />

Surgical Nursing. 5 edition, W.B. Saunders Company, USA, 426-434.<br />

7. Cuzzell, J. ve Workman, M.L. (2006). Intervention for Clients with skin problems.<br />

Workman, M.L. ve Ignatavicius, D.D. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Critical<br />

Thinking for Collobrative Care, Fifth Edition, Elsevier Saunders, St.Louis, 1575- 1595.<br />

8. Erdil, F. ve Elbaþ, N. (1999). Doku zedelenmesi ve <strong>yara</strong> iyileþmesi. Ýçinden Cerrahi<br />

Hastalýlarý Hemþireliði, 3. Baský, 72 Tasarým Ofset, Ankara, 67-83.<br />

9. Karadað, A. (2004). Yara bakým hemþireliði. Hemþirelik Forumu, Kasým- Aralýk Sayýsý:1-<br />

8.<br />

10. Lewis, S.M. (2000). Inflamation and infection. Lewis, S.M., Heitkemper, M.M. ve<br />

Dirksen, S.R. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing. Fifth edition. Mosby, St. Louise,<br />

189-203.<br />

11. Lewis, S.M. ve Ayello, E.A. (2004). Inflamation, infection and healing. Lewis, M.S.,<br />

Heitkemper, M.M. ve Dirksen, R.S. (Ed). Ýçinden Medical Surgical Nursing, Assesment<br />

and Management of Clinical Problems,. 6th Edition, Mosby-Year Book, St. Louis, 204-<br />

214.<br />

15


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.17-24<br />

CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />

Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />

Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Genel Cerrahi Anabilim Dalý<br />

Dokuda oluþan hasarýn, kaybýn veya doku devamlýlýðýndaki bozukluðun<br />

onarýlmasý organizmanýn en önemli iþlevlerinden birisidir. Bu onarýcý iþlemin<br />

amacý hasarlý organýn fonksiyonunun ve doku bütünlüðünün saðlanmasýdýr.<br />

Ýyileþme genellikle yeni geliþen bir bað dokusu olan “skar” dokusu ile tamamlanýr<br />

ve dokunun hasar öncesindeki durumuna kavuþmasý insan için mümkün deðildir.<br />

Cerrahinin uygulanabilirliði için hayati önemi olan bu fonksiyonla cerrahlarýn<br />

yakýn ilgilerinin Edwin S. Smith papiruslarý gibi bilinen en eski kanýtlardan beri<br />

süregeldiði görülmektedir.<br />

Hasarlý dokunun iyileþmesi mükemmel düzenlenmiþ hücresel ve<br />

biyokimyasal olaylar zinciri ile saðlanýr. Bazý evrelere ayrýlarak anlaþýlmasý<br />

saðlanabilen bu olaylar, birbirini izleyen basamaklardan çok bir devamlýlýk içinde<br />

tamamlanan mekanizmalardýr. Dokuda oluþan hasarýn ve kaybýn yaný sýra birçok iç<br />

ve dýþ faktörler bu onarým iþleminin baþarýsýný ve süresini etkilemektedir.<br />

Ýyileþmeyi kötü etkileyen faktörlerin fazlalýðý ve daha uzun onarým süresi ile<br />

iþlemin tamamlanmasý durumunda daha fazla skar dokusu geliþimi görülebilir.<br />

“Kapatýlabilen <strong>yara</strong>” nýn iyileþmesi baþarýlý cerrahi sanatý için en önemli<br />

unsurlardan biridir. Oluþumunu takiben belirli tekniklerle <strong>yara</strong> kenarlarýnýn<br />

yaklaþtýrýlarak kapatýlmasý “primer onarým/iyileþme” olarak bilinir.<br />

Kapatýlamayan <strong>yara</strong>larýn iyileþmesi geniþ reepitelizasyon ve kontraksiyonla<br />

gerçekleþir. Bu iyileþme tipi “Spontan veya sekonder onarým/iyileþme” olarak<br />

bilinir. Fazla kontaminasyon riski olan veya öncesinde “debridman” vs. gibi<br />

iþlemleri gerektiren <strong>yara</strong>larda belirli bir zaman için açýk býrakýlma sonrasýnda<br />

uygulanan kapatma iþlemi ile gerçekleþen iyileþme “ tersiyer veya gecikmeli<br />

primer onarým/iyileþme” olarak isimlendirilir.Travma sonrasýndaki <strong>yara</strong>lar ile<br />

cerrahi giriþimler için bilinçli olarak <strong>yara</strong>týlan “cerrahi <strong>yara</strong>”larýn bakým ve<br />

tedavileri farklýlýklar göstermektedir. Vücudun deðiþik bölgelerinde çeþitli<br />

17


Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />

patolojilerin tedavisi için yapýlan insizyonlarýn bakým ve tedavileri de birçok<br />

farklýlýklar içerirler.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong> tipleri<br />

Cerrahi giriþimin tipine ve amacýna uygun olarak primer, sekonder, ve tersiyer<br />

iyileþme planlanan <strong>yara</strong>larýn bakýmý, gözlenmesi, deðerlendirilmesi , ve tedavisi<br />

deðiþiklikler içerir.<br />

Cerrahi Yaralarýn sýnýflandýrýlmasý;<br />

1-Temiz: Acil olmayan, inflamasyonsuz, primer olarak kapatýlabilen, ve<br />

solunum, sindirim, safra yollarý, genital ve üriner sistemlerde açýlma olmadan<br />

uygulanan giriþimlerin <strong>yara</strong>larý (Ör: Tiroid, fýtýk vs. cerrahisi ),<br />

2- Temiz-kontamine: acil ameliyatlar , temiz <strong>yara</strong>larda belirtilen sistemlerde<br />

kontrollü açýlma ve hafif bulaþma olan giriþimlerin <strong>yara</strong>larý,<br />

3- Kontamine : Yukarda belirtilen sistemlerde açýlma ile, enfekte veya enfekte<br />

olmayan materyelin anlamlý miktarda dökülmesi ile seyreden giriþimler, ( 4 saat ) penetran <strong>yara</strong>lar, olarak<br />

yapýlmaktadýr.<br />

Primer iyileþmeyi saðlayan ve uygun kapatýlma iþleminin yapýldýðý temiz<br />

<strong>yara</strong>larda komplikasyon geliþmediði sürece sonuç mükemmeldir. Ýyileþme hýzlý ve<br />

az skar dokusu ile gerçekleþir. Sekonder iyileþmeye býrakýlan <strong>yara</strong>larda süreç uzun<br />

ve komplike seyreder. Geliþen bir komplikasyon nedeniyle açýlan veya bu riski<br />

taþýdýðý düþünülerek ( Ör: kirli <strong>yara</strong>lar ) açýk býrakýlan <strong>yara</strong>lar bir süre sonra<br />

kapatýldýklarýnda gecikmeli primer iyileþmeden bahsedilir ve takipleri ve<br />

tedavileri farklý özellikler içerirler .<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larýn kapatýlmasý:<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larýn kapatýlmasý için günümüzde birçok materyel bulunmaktadýr.<br />

Dikiþ ile kapatýlma en sýk uygulanan yöntemdir. Dikiþ ( sütür ) materyelleri<br />

emilebilen ve emilmeyenler olarak iki ana gruba ayrýlýrlar. Emilebilen dikiþ<br />

materyelleri bu sürenin uzunluðuna baðlý olarak deðiþik alt grublarda ( 10 ile 200<br />

gün arasýnda )olabilirler. Dikiþ materyellerinin tek lif ( monoflaman ) ( Ör:naylon,<br />

polipropilen ) veya örgü ( poliflaman ) ( Ör: ipek ) tipi olarak üretim farklýlýklarý<br />

vardýr. Cerrahi giriþimin özelliklerine ve kapatýlan <strong>yara</strong> katlarýna göre de bu<br />

materyellerin kullanýmlarý farklýlýklar gösterir. En üst tabaka olan dermisin<br />

kapatýlmasýnda emilebilen dikiþlerin özellikle intradermal olarak<br />

uygulanabilmesine karþýn, günümüzde emilmeyen dikiþ materyelleri daha sýklýkla<br />

kullanýlmaktadýr.<br />

18


CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larýn oluþturulma tekniði, kapatýlma sýrasýnda dikiþlerin<br />

yerleþtirilmesi ve uygun sürede alýnmasý komplikasyon geliþtirme risklerinin<br />

yanýnda kozmetik olarak iyi bir sonuçla iyileþmelerinde de etkilidirler.<br />

Özellikle cildin kapatýlmasý için metal zýmba ( stapler ) kullanýmý da göze<br />

çarpmaktadýr. Zýmba veya dikiþ materyellerinin konulmasý ile insizyon yanýnda<br />

geliþen noktasal skar izlerinin olmamasý düþüncesiyle yapýþkan bantlar ( steril strip<br />

) ve doku yapýþtýrýcýlarý da günümüzde <strong>yara</strong> kapatýlmasý amacýyla<br />

kullanýlabilmektedir.<br />

Primer olarak kapatýlan ve herhangi bir komplikasyonun geliþmediði<br />

belirlenen cerrahi <strong>yara</strong>larda dikiþlerin alýnma süreleri bölgelere göre farklýlýklar<br />

gösterir. Dikiþlerin sürelerine uygun alýnmasý fazla skar veya <strong>yara</strong> ayrýlmasý gibi<br />

istenmeyen sonuçlarla karþýlaþýlmamasý açýsýndan önemlidir. Yüz derisinin sahip<br />

olduðu hýzlý iyileþme olanaðý ve býrakýlmalarý sonucunda da fazla skar dokusu<br />

geliþimi nedeniyle kötü kozmetik sonuç oluþturabilen sütürler 3.-5. günde<br />

alýnmalýdýrlar. Saçlý deri , göðüs, sýrt, ve karýn bölgelerinde uygulanan dikiþler 7.-<br />

12. gün arasýnda alýnabilirler. Ekstremitelerde hareketsiz alanlar için 8. gün normal<br />

olabilirken, aksi durumlarda 12. güne kadar beklenilmesi uygun görülmektedir.<br />

Cerrahi Yaranýn takibi ve bakýmý<br />

Yara iyileþmesinin belirli aþamalarý vardýr. Ýyileþmenin evreleri hakkýnda bilgi<br />

sahibi olmak takip, bakým, ve <strong>yara</strong>nýn deðerlendirilmesi için çok önemlidir. Yara<br />

iyileþmesini, infeksiyon, hematom, yabancý cisimler, nekroz, iskemi, mekanik<br />

stres gibi lokal faktörlerin yanýnda , beslenme bozukluðu, albumin seviyesi<br />

düþüklüðü, anemi, diyabetes mellitus, baðýþýklýk azlýðý,ve bazý ilaçlarýn ( Ör:<br />

kortikosteroidler) kullanýmý gibi sistemik faktörler de etkilemektedir.<br />

Primer olarak prensiplerine uygun kapatýlan <strong>yara</strong>larda komplikasyon geliþme<br />

oraný düþüktür. Birleþtirilen cilt kenarlarýnýn üzeri 24-48 saat içinde hafif<br />

epitelizasyonla örtülür. Bu tip <strong>yara</strong>larda örtücü pansuman malzemelerinin<br />

özellikle bu süreden sonra kullanýlmadýðý birçok uygulama göze çarpmaktadýr.<br />

Kapatýlan cerrahi <strong>yara</strong> katlarýnýn sayýsý, kalýnlýðý, ve iyileþme özellikleri giriþimin<br />

yerine ve tipine göre deðiþmektedir. Ör: Appendektomi iþlemi sonrasýnda pariyetal<br />

periton, karýn duvarý kaslarý, fasya, cilt altý , ve cilt sýrasýyla dikilerek kapatýlýr. Bu<br />

nedenle <strong>yara</strong>larýn takibinde lokal pansuman ve gözlemlerin yanýnda hastanýn<br />

mobilizasyonu , fizyoterapi yaklaþýmlarý ve cerrahi uygulamaya baðlý olarak<br />

sistem fonksiyonlarýnda geliþebilecek sorunlarýn gözlenmesi de iyileþme<br />

sürecinde bir arada deðerlendirilmesi gereken faktörlerdir.<br />

Postoperatif dönemde cerrahi <strong>yara</strong>nýn doðru olarak deðerlendirilebilmesi için<br />

hastanýn ameliyat öncesi durumu hakkýnda bilgi sahibi olunmasý bakým kriterlerini<br />

de etkilemektedir.<br />

19


Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>nýn deðerlendirilmesinde yukarda belirtilen <strong>yara</strong> sýnýflandýrmasý,<br />

cerrahi giriþimin tipi, yeri , ve kapatma metodu gibi özellikleri dikkate alýnmalýdýr.<br />

Bu nedenle cerrahi <strong>yara</strong>nýn takibinde oluþturulmuþ bir form kullanýlmasý ve<br />

günlük takiplerle düzenli olarak kayýtlanmasý önemlidir. Yara takip formlarýnda<br />

belirlenecek kriterlerde;<br />

�Cerrahi iþlemin tarihi,<br />

�Cerrahi giriþimin tipi, ( temiz, temiz-kontamine <strong>yara</strong> vs.belirlenebilmesi<br />

için de önemli)<br />

�Yaranýn bölgesi,<br />

�Yaranýn tipi ( kapalý, açýk, ve drenaj tipi )<br />

�Yara boyutu ( kapalý-uzunluk, açýk – alan boyutu )<br />

�Kapatma iþleminin tipi<br />

�Yara drenaj özellikleri ( kapalý- miktar, içerik, açýk- akýntýnýn özellikleri)<br />

�Yara kenarlarýnýn durumu ( açýk- epitelizasyon )<br />

�Aðrý<br />

�Enfeksiyon<br />

�Koku,<br />

�Renk,<br />

� Þiþlik,<br />

�Yara yataðýnýn durumunun ( debris, nekrotik doku, granulasyon dokusu vs )<br />

kayýtlanmasý olarak sýralýyabiliriz.<br />

Özellikle açýk <strong>yara</strong>larýn takib ve deðerlendirilme aþamalarý için, hasta onayý da<br />

alýndýktan sonra, fotoðraflanmasý sürecin geliþimi hakkýnda önemli bir kayýt<br />

olabilir. Ancak <strong>yara</strong>nýn fotoðrafýnýn çekilmesi hastanýn sosyokültürel yapýsýna<br />

göre sorunlar içerebilir. Bu nedenle dikkatle uygulanmasý önemlidir.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larda uygulanan drenaj iþlemleri de hastanýn postoperatif takibinde<br />

önemlidir. Cilt altý gibi yüzeyel alanlarýn drenajý genellikle kapatýlan insizyona<br />

yakýn küçük yeni bir açýklýktan yerleþtirilen vakumlu- emici sistemler veya<br />

“penrose” gibi yumuþak dren materyelleri ile yapýlmaktadýr. Gelen drenaj<br />

sývýsýnýn, rengi, miktarý ve kokusunun bakým sýrasýnda gözlenmesi gerekmektedir.<br />

Drenaj sisteminin uygun çalýþmasýna , debris, pýhtý gibi materyeller ile<br />

týkanmamasýna gayret gösterilmeli ve bu nedenle de periyodik olarak takip<br />

edilmelidir. Cerrahi giriþimin tipine göre daha derin planlardan uygulanan drenaj<br />

iþleminin ayrýca takibi, sistemin düzgün çalýþmasý ve gelen içeriðin kaydý da<br />

önemli olmaktadýr. Drenaj sýrasýnda istenmeyen <strong>yara</strong> ýslanmalarý altta geliþen bir<br />

komplikasyonun habercisi olabildiði gibi , <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi için gereken<br />

koþullarýn bozulmasýna ve komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle dren<br />

kenarlarýnýn sýzýntýlar açýsýndan kontrolü ve normal olmadýðý düþünülen seyrin<br />

dikkatle düzeltilmesi ve gözlenmesi önemlidir.<br />

20


CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />

Cerrahi <strong>yara</strong> komplikasyonlarý:<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larýn takibi sýrasýnda geliþebilecek olan sorunlar;<br />

1-Hematom veya seroma<br />

2- Ýnfeksiyon<br />

3- Yara ayrýlmasý , olarak belirtilebilirler.<br />

Bu komplikasyonlar <strong>yara</strong> iyileþmesini kötü olarak etkileyen faktörlere baðlý<br />

olabildiði gibi teknik problemler sonucunda da görülebilir.<br />

Hematom ve seroma<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>da hematom geliþimi yetersiz hemostaz sonucunda ve<br />

antikoagulan ilaç kullanan veya kanama defekti olan hastalarda görülebilir. Yarada<br />

biriken kan deri yüzeyinde kabarýklýk ve ekimotik ( mor ) renk deðiþikliði<br />

oluþturabilir. Dikiþ aralarýndan hemorajik sýzýntý görülebilir. Hematomun<br />

geniþliðine ve miktarýna baðlý olarak hastada hipotansiyon, taþikardi, ve<br />

hematokrit düþüklüðü geliþebilir. Geliþme hýzýna ve iþlem bölgesine göre<br />

fonksiyonel bozukluklara neden olabilir ve acil giriþim gerekli olabilir . Özellikle<br />

Tiroidektomi sonrasý geliþen hematomda solunum zorluðu görülebilir , acil<br />

drenaj ve kanamanýn yeniden kontrolu gerekmektedir. Geniþ ve ciddi sorunlara yol<br />

açabilecek olan hematomlarda ameliyathane koþullarýnda drenaj ve kanama<br />

kontrolü gereklidir. Küçük hematomlar <strong>yara</strong>nýn tipi ve bölgesine göre hafif baskýlý<br />

pansuman yöntemleri ile kontrol edilebilirler ve hematomun spontan olarak<br />

rezorbe olmasý beklenebilir. Hematomun <strong>yara</strong>da infeksiyon geliþme riskini<br />

arttýrdýðý da akýlda tutulmalýdýr.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>da seroma oluþmasý katlar arasýnda kan yada cerahat içermeyen<br />

açýk pembe renkli sývý birikimidir. Geniþ doku disseksiyonunun yapýldýðý flep<br />

kaydýrma , büyük insizyonel herni giriþimleri veya lenfatik disseksiyon sonrasýnda<br />

görülebilir. Ýþlem alanýna emici dren yerleþtirilmesi ile önlenebilir. Yarada þiþlik ,<br />

rahatsýzlýk, hafif aðrý gibi belirtilerle tanýnabilir. Birkaç gün sonra veya dren<br />

alýndýktan sonra geliþen seroma injektör ile aspire edilebilir. Ýnatçý durumlarda<br />

yeniden emici dren yerleþtirilmesi iþlemi uygulanabilir.<br />

Ýnfeksiyon<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larýn infekte olmasý günümüzde “cerrahi alan infeksiyonu” olarak<br />

isimlendirilmektedir. Bu isimlendirme sadece cildi deðil, iþlemin uygulandýðý tüm<br />

cerrahi giriþim kompartmanlarýný da kapsamaktadýr.Genel olarak % 10 oranýnda<br />

görülmektedir.Yüzeyel olarak yukarda belirtilen <strong>yara</strong> sýnýflamasýndaki<br />

kontaminasyon riskine göre temiz ile kirli arasýnda belirlenen <strong>yara</strong>larda<br />

infeksiyon geliþimi risk %1-2 den % 40 oranlarýna doðru artarak deðiþmektedir.<br />

Endojen veya eksojen kaynaklý bakteriler bütün <strong>yara</strong>larda bulunabilir. Ancak <strong>yara</strong><br />

infeksiyonu, kontaminasyon riskine de baðlý olarak geliþen kolonizasyonun<br />

21


Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />

artmasý ve immunolojik reaksiyonlarý da aþan bir bakteriyel yerleþimle gerçekleþir.<br />

Yara iyileþmesi de kesintiye uðrar.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>da infeksiyon , bazý özel mikroorganizmalarla geliþenlerinde 1-2<br />

gün gibi çok erken olabilmelerinin yanýnda, genellikle 3-4. günlerde ortaya çýkar.<br />

Yarada eritem, sertlik, ödem, þiþlik , ve ýsý artýþý geliþebilir.Ciddi infeksiyonlarda<br />

ateþ yükselmesi olabilir. Yara alanýnda aðrý veya rahatsýzlýk hissi ve lokal<br />

muayenesinde hassasiyet tespit edilir. Yaradan doðrudan veya açýlarak yapýlan<br />

giriþimle purulan, hemopurulan veya seropurulan akýntý geliþi olur. Yara ayrýlmasý<br />

geliþebilir.<br />

Yaradan geliþen hafif seropurulan akýntý her zaman infeksiyon belirtisi<br />

olmayabilir. Yað nekrozu olarak isimlendirilen bu durum þiþman ve cilt altý yað<br />

dokusu kalýn hastalarda dokunun kanlanmasýnýn az olmasýna, fazla<br />

elektrokoterizasyon kullanýmýna veya bazý teknik nedenlere baðlý olarak<br />

geliþebilir. Yaradaki lokal bulgular infeksiyondan daha hafif seyreder. Drenajýný<br />

takiben birkaç günde iyileþir.<br />

Cerrahi alan infeksiyonunun önlenmesi çabalarý en önemli aþama olarak<br />

gözlenmektedir. Yaradaki yabancý cisim, nekrotik doku ,ve drenler gibi cerrahi<br />

giriþimin özelliklerine göre alýnabilecek önlemlerin yanýnda , bazý uygulamalarýn<br />

da infeksiyon geliþimini engelleme açýsýndan önemine dikkat çekilmektedir.<br />

Hastanýn preoperatif temizliði ve giriþim bölgesinin traþý ( cerrahi giriþime en<br />

yakýn uygun zamanda yapýlmalýdýr), cerrahi giriþim öncesi ellerin dikkatli<br />

yýkanmasý ve sterilizasyon prensiplerine uygun çalýþma, kapatma metodlarý ve<br />

giriþim süresi , postoperatif <strong>yara</strong> bakýmý ve pansuman prensiplerine dikkat<br />

edilmesi gibi faktörler de infeksiyon geliþimini etkilemektedirler.<br />

Yara infeksiyonunun düþünüldüðü durumda drenaj sýrasýnda gelen<br />

materyelden kültür ve antibiyogram için örnek alýnýr.Yeterli drenaj en önemli<br />

tedavi aþamasýný oluþturur. Serum fizyolojik ile irrigasyon uygulanýr. Pansuman,<br />

gelen akýntýnýn durumuna göre belirlenen sýk aralýklarla deðiþtirilmelidir. Ciddi ve<br />

derin <strong>yara</strong> infeksiyonunda antibiyoterapi uygulanmalýdýr.<br />

Yara ayrýlmasý :<br />

Yara iyileþmesini kötü olarak etkileyen faktörler sonucunda cerrahi <strong>yara</strong>larda<br />

tüm veya birkaç katta ayrýlma geliþebilir. Özellikle karýn insizyonlarýnda tüm<br />

katlarý içeren bir ayrýlma karýn içi organlarýn dýþa çýkýþýna neden olabilir.<br />

“Evisserasyon” olarak isimlendirilen bu durumda acil giriþim gereklidir.<br />

Postoperatif ileri bir zamanda geliþen ayrýlma ile “insizyonel herni” geliþir. Daha<br />

önce belirtilen ve iyileþmeyi kötü etkileyen faktörler <strong>yara</strong> ayrýlmasýna neden<br />

olabilirler. Ancak özellikle karýn insizyonlarýnda geliþen intraabdominal<br />

komplikasyonlarýn da bu soruna neden olabileceði unutulmamalýdýr.<br />

22


CERRAHÝ YARALARIN TAKÝP VE TEDAVÝSÝ<br />

Primer olarak kapatýlan <strong>yara</strong>larda ilk haftada “iyileþme kabarýklýðý veya sýrtý”<br />

olarak isimlendirilen normal ciltten hafifçe daha sert bir kalýn hat geliþir. Bu bulgu<br />

<strong>yara</strong>nýn hafif ve dikkatlice palpasyonu ile fark edilir. Bunun geliþmemesi <strong>yara</strong>da<br />

ayrýlma riski olduðunu düþündürmelidir. Karýn insizyonlarýnda postoperatif<br />

dönemde özellikle 5-8. günlerde <strong>yara</strong>dan bol miktarda serohemorajik ( pembe<br />

renkli ) sývý sýzýntýsý geliþi <strong>yara</strong> ayrýlmasý için çok önemli bir bulgudur. Yara<br />

ayrýlmasý 14. günde de geliþebilir Böyle bir durumda akýntýnýn geldiði yerdeki cilt<br />

dikiþlerinden birkaçý alýnarak <strong>yara</strong>nýn derin katlarý muayene edilir. Karýn içi<br />

organlarýn görülmesi veya ayrýlma þüphesi durumunda <strong>yara</strong> üzeri serum<br />

fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezle örtülerek ameliyathane ortamýnda acil giriþime<br />

alýnýr. Giriþim süresine kadar hastanýn düz yatýrýlmasý , evissere olan organlarýn<br />

içeri gönderilmesine uðraþýlmamasý da gerekmektedir.<br />

Yara Bakýmý :<br />

Pansuman özellikleri kapalý ve açýk býrakýlan <strong>yara</strong>lara göre deðiþmektedir.<br />

Kuru herhangi bir akýntýnýn geliþmediði temiz <strong>yara</strong>larda sýk pansuman<br />

uygulanmasýna gerek yoktur. 24-48 saat sonra açýk býrakýlabilirler. Ancak<br />

giriþimin yerine göre <strong>yara</strong>nýn dýþ ortamla temasýnýn kesilmesi ve yeni<br />

travmalardan korunmasý amacýyla ince bir pansuman malzemesi ile kapatýlabilir.<br />

Pansuman aralýklarý ve <strong>yara</strong>nýn gözlenmesi 24 saat veya daha uzun sürelerle<br />

olabilir.<br />

Açýk <strong>yara</strong>larýn bakýmý belirli özellikler gösterir. Yaranýn temizlenmesi iyileþme<br />

sürecine yardýmýn önemli bir basamaðýdýr. Yaradaki debrisi, nekrotik doku ve<br />

kalýntý pansuman malzemelerini temizleme çok önemlidir.Yara yataðýnýn serum<br />

fizyolojik ile yeni travmalar oluþturmadan temizlenmesi tercih edilmelidir.<br />

Hastaya iþlem sýrasýnda en az rahatsýzlýðýn ve en az aðrý hissinin verilmesi için<br />

çaba gösterilmelidir. Yaranýn temizlenmesi serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlarla<br />

dikkatlice yapýlabildiði gibi , injektör yardýmý ile irrigasyon yöntemi de<br />

uygulanabilir. Ýrrigasyon sýrasýnda iðnenin takýlý olmamasýna dikkat edilmelidir.<br />

Bu hastaya verilebilecek zararýn yanýnda saðlýk çalýþanýnýn korunmasý açýsýnda da<br />

önemlidir.<br />

Açýk <strong>yara</strong>larýn deðerlendirilmesinde ve bakýmýnda oluþturulmasý gereken<br />

faktörlerde T (Tissue ): doku özellikleri( debris, nekrotik doku), I: infeksiyon veya<br />

inflamasyon, M (Moisture ): <strong>yara</strong>nýn nemliliðinin dengesi, E( epitelizasyon ):<br />

<strong>yara</strong> kenarlarýnýn gözlenmesi, olarak belirlenen “TIME” prensibinin<br />

tamamlandýðý bir çalýþma uygun yaklaþým olarak göze çarpmaktadýr.<br />

Yaralara uygulanan pansuman malzemeleri günümüzde çok çeþitlilik<br />

kazanmýþtýr. Bunlarýn <strong>yara</strong>nýn ve hastanýn özelliklerine göre þeçilerek kullanýlmasý<br />

önemlidir. Ýyi bir pansuman malzemesi için istenilen kriterleri;<br />

23


Prof.Dr. Serdar YÜCEYAR<br />

-Yarayý bakteri ve yabancý cisim etkisinden korumalý,<br />

-Yara eksudasýný emmeli,<br />

-Yaranýn ýsý ve sývý kaybýný önlemeli,<br />

-Uygun baský ile ödemi azaltýp, ölü boþluklarý azaltmalý,<br />

-Yara üzerine yapýþmamalý,<br />

-Ilýk ve nemli bir ortam saðlamalý ( epitelizasyonu arttýrýr, aðrýyý azaltýr ) ,<br />

-Uygun estetik görünümde olmalýdýr, þeklinde sýralayabiliriz.<br />

Cerrahi birimlerde tedavi gören hastalarýnýn hastaneden taburcu edilmesiyle<br />

birlikte dikkat edeceði bilgiler de kendisine verilmelidir. Uygulanan cerrahi<br />

giriþime özel bilgilerin yanýnda iyileþmesinin belirli bir zaman alacaðý <strong>yara</strong>nýn<br />

bakýmý,periyodik kontrolleri, hareket , egsersiz, dinlenme, ve iþe baþlama<br />

hakkýnda bilgilendirme de çok önemlidir.<br />

Kaynaklar:<br />

1- Vuolo JC. Assesment and management of surgical wounds in clinical practice . Nursing<br />

Standard 2006; 20 ; 46-56<br />

2- Hamzaoðlu Ý. Cerrahi <strong>yara</strong>larda tedavi. Yara Bakým ve Tedavi Kursu ( 23-24 Mayýs 2000 ) .<br />

Ý.Ü. Basýmevi ve Film merkezi, Ýstanbul , 2000 ; s: 75-79.<br />

3- DeBoard RH, Rondeau DF, Kang CS, Sabbaj A, McManus JG. Principles of Basic Wound<br />

Evaluation and Management in the Emergency Department. Emerg Med Clin N Am 2007;<br />

25: 23-29<br />

4- Squires A. Documenting Surgical incision site care. Nursing 2003 ; 33: 74<br />

5- Ayello EA, Baranoski S, Salati DS.A Survey of Nurses' wound care knowledge. Advances<br />

in Skin&Wound Care 2005 ; 18; 268-275<br />

6- Fleck CA. Wound Assesment Parameters and Dressing Selection.Advances in Skin &<br />

Wound Care. 2006 ; 19 : 364-70<br />

7- Hahler B. Surgical wound dehiscence.Medsurg Nursing 2006 ; 15: 296-300.<br />

8- Watret L, White R. Surgical Wound management: The role of dressing. Nursing Standard<br />

2001; 15: 59-69<br />

9- Carville K. Which dressing should I use ? It all depends on the “TIMEING”. Australian<br />

Family Physician 2006; 35: 486-489.<br />

24


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.25-30<br />

CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>, Genel Cerrahi AD<br />

Cerrahi giriþimler, ciddi psikososyal sorunlara yol açma potansiyelindedir.<br />

Hastada hastalýktan kurtulma umut ve beklentisi yanýnda psikolojik açýdan kendi<br />

bedenini, yaþantýsýný denetleyemeyeceði endiþesine, ölüm korkusuna neden<br />

olabilmektedir. Daha önceleri stresin kaynaðý uyuyup uyanamama korkusu iken,<br />

günümüzde internetin yaygýn kullanýmý ile hastalarýn geçirilecek operasyon<br />

sonrasý ameliyatýn ilk gününden iyileþme dönemine kadar, yaþanabilecek her türlü<br />

komplikasyon, <strong>yara</strong> iyileþmesi, bu ameliyatlardan sonra kendilerini nelerin<br />

beklediði, operasyonun yaþam tarzlarýný nasýl þekillendireceði gibi konularda<br />

doðru veya yanlýþ bilgi sahibi olmalarý daha çok tedirginlik duymalarýna neden<br />

olmaktadýr. Tüm bu bilinmezlik denklemi içinde kiþilerin ameliyattan sonra en<br />

erken dönemde eski yaþantýsýna geri dönebilmesi çok önemlidir. Bunun için bireyi<br />

ameliyat öncesi dönemde ameliyata en iyi bir þekilde hazýrlamak ve ameliyat<br />

sonrasýnda iyi bir bakýmla hastaneden taburcu etmek gerekmektedir.<br />

Ameliyat öncesi tam teþekküllü bir þekilde operasyona hazýrlanan hastalar,<br />

geçirilecek operasyonun büyüklüðüne göre, ameliyat sonrasý dönemde cerrahi<br />

insizyon ile servise kabul edilirler. Bu cerrahi insizyonlarýn hýzlýca kapanmasý için<br />

serviste sunulacak <strong>yara</strong> bakýmýnýn niteliði, hastanýn <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktiren<br />

kronik bir hastalýðý olup olmamasý gibi faktörler önemli olacaktýr. Bu nedenle<br />

cerrahi kliniklerde <strong>yara</strong> bakýmý hemþirelik bakýmýnýn içerdiði olmazsa olmaz<br />

unsurlardan biridir.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>lar, herhangi bir cerrahi iþlemden sonra oluþan açýk insizyon ya<br />

da laparoskopik <strong>yara</strong>larý içermektedir. Tüm cerrahi <strong>yara</strong>lar ameliyat sonrasý ve<br />

hasta taburcu edildikten sonra da özel bakým gerektirir.<br />

Cerrahi Yara Sýnýflandýrmasý:<br />

Temiz Yara: Ýnfeksiyon bulgusu olmayan, elektif þartlarda olan, gastrointestinal<br />

25


Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

sisteme, genitoüriner sisteme ve solunum sistemine herhangi bir giriþimin<br />

olmadýðý, antiseptik teknikte aksama bulunmayan <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Ýnguinal herni,<br />

multinodüler guatr ( MNG ) ameliyatlarýnda yapýlan insizyonlar bu sýnýflamaya<br />

girerler.<br />

Temiz Kontamine Yara: Önemli bir bulaþma olgusu olmayan, antiseptik<br />

teknikte minimal aksama olan, mekanik drenaj uygulanmýþ, gastrointestinal<br />

sisteme veya solunum sistemine kontrollü giriþim yapýlan, orofarenks veya<br />

genitoüriner sisteme veya safra yollarýna herhangi bir enfeksiyon olmadan<br />

giriþimde bulunulmuþ <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Akut olmayan safra kesesi taþý operasyonlarý,<br />

apendektomi.<br />

Kontamine Yara: Antiseptik teknikte önemli aksama olan, akut pürülan<br />

olmayan inflamasyon bulgularýnýn var olduðu, enfekte gastrointestinal sisteme<br />

veya enfekte safra yollarýna giriþimin olduðu gastrointestinal sistemden major<br />

kaçak olduðu akut ve travmatik <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Kolorektal cerrahi giriþimler,<br />

perfore apendektomi.<br />

Kirli Ýnfekte Yara: Tedavi gecikildiði ( eski travmatik <strong>yara</strong>lar ile ilgili<br />

cerrahiler), dýþarýdan kirli travma olduðu durumlarda <strong>yara</strong> bölgesinde ölü<br />

dokunun ve yabancý cismin bulunduðu, operasyon etrafýnda inflamasyonun ve<br />

pürülan akýntýnýn olduðu <strong>yara</strong>lardýr. Ör: Ateþli silah <strong>yara</strong>lanmasý, peritonit, kolon<br />

perforasyonu.<br />

Cerrahi Yaralarýn Ýyileþmesini Etkileyen Genel Faktörler:<br />

�Enfeksiyon,<br />

�Beslenme durumu,<br />

�Oksijenlenme ve kanlanma,<br />

�Diyabet ve þiþmanlýk,<br />

�Kortikosteroid kullanýmý,<br />

�Rasyasyon ve kemoterapi,<br />

�Nitelikli <strong>yara</strong> bakýmý,<br />

�Yatak istirahatý,<br />

�Bireyin kiþisel bakýmý,<br />

�Stres ve hastanýn psikolojik durumu,<br />

�Sigara içilmesidir.<br />

Cerrahi Yaralarýn Ýyileþmesini Etkileyen Lokal Faktörler:<br />

�Yara bölgesinde bulunan enfeksiyon,<br />

�Yabancý cisim,<br />

�Lokal iskemi,<br />

�Dikiþ materyalleri,<br />

�Cerrahi teknik.<br />

26


Dikkatli ve özenli yapýlan cerrahi sonrasý bakýmda:<br />

�Yara iyileþmesi hýzlanýr,<br />

�Enfeksiyon riski azalýr,<br />

�Skar doku oluþumu azalýr,<br />

�Aðrý azalýr.<br />

Cerrahi <strong>yara</strong> bakýmýnda en önemli amaç enfeksiyon geliþmeden hastayý en<br />

kýsa zamanda hastaneden taburcu etmektir.Yara iyileþmesi uzar ise hastanýn<br />

hastanede kalýþ süresi uzayacaktýr. Örneðin kolorektal cerrahi sonrasý cerrahi alan<br />

enfeksiyonu oraný %9 ile %27 arasýnda deðiþmekte olup hastanýn taburcu olmasý<br />

5- 20 gün arasý uzamaktadýr.<br />

Bu da beraberinde bir çok sorunu getirecektir. Buna baðlý olarak;<br />

�Hastanýn beslenme durumu bozulacak,<br />

�Hastanýn kan tablosu bozulacak,<br />

�Hastanýn psikolojik durumu bozulacak,<br />

�Hastanýn genel durumu bozulacaktýr.<br />

CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Bunun için hemþirelerin dikkat etmesi gereken noktalar aþaðýdaki gibidir:<br />

Cerrahi <strong>yara</strong>larda iyileþme durumu yönünden ameliyat öncesi hazýrlýkta<br />

aþaðýdaki noktalar önemlidir.<br />

o Hastanýn beslenme durumundaki bozukluklar giderilmelidir ( proteinden<br />

zengin diyet verilmesi).<br />

o Hastanýn baðýrsak temizliðinin yapýlmalýdýr (Özellikle batýn, mide, kolon<br />

ameliyatlarýnda).<br />

o Hastanýn bölge temizliði ameliyat sabahý yapýlmasý tercih edilmelidir. (<br />

Tüy dökücü kremler tercih edilmeli, traþ býçaðý önerilmemelidir ).<br />

o Hasta mümkünse antiseptik içeren ( povidin iyotlu ve klorheksidin<br />

glukonatlý) sabunlarla banyo yapmasý saðlanmalýdýr.<br />

Ameliyattan sonra cerrahi insizyonla servise gelen hasta yataðýna alýnýp,<br />

pozisyon verildikten sonra;<br />

�Hastanýn damar yolu, solunum yolu açýklýðý saðlanýr,<br />

�Yaþam bulgularý kontrol edilir,<br />

�Ýnsizyon bölgesinde kanama, þiþkinlik, kýzarýklýk, morarma olup olmadýðý<br />

kontrol edilir,<br />

�Eðer dren varsa çalýþýp çalýþmadýðý, drenin kapalý olup olmadýðý kontrol<br />

edilir,<br />

�Aðrý pompasý varsa çalýþýp çalýþmadýðý kontrol edilir,<br />

27


Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

�Eðer nazogastrik tüpü ( NGT) varsa kontrol edilir,<br />

�Derlenme notu kontrol edilir ve hastaya uygulanan ilaçlar kontrol edilir,<br />

�Hemþire vital bulgular takip ve tedavi formuna tüm bulgular kayýt edilir,<br />

Ameliyat sonrasý bu takipler devam ederken cerrahi <strong>yara</strong> takibi en önemli<br />

takiplerin birini oluþturmaktadýr. Yara bakýmý hemþire ve doktorun<br />

sorumluluðundadýr. Cerrahi <strong>yara</strong>larýn bakýmýnda en önemli hemþirelik bakýmlarý<br />

ise <strong>yara</strong>nýn kontrolu, temiz tutulmasý, ve dren/hemowak var ise durumunun<br />

kontrol edilmesidir.<br />

Bunun için yapýlacaklar ise;<br />

Temiz Yaralar ve Temiz Kontamine Yaralar:<br />

�Ýnsizyon yerinin takibi: Hasta ameliyattan gelince kontrol edilir, daha<br />

sonra hastanýn genel durumuna göre yaþam bulgularý takip edildikçe<br />

kanama- hematom- þiþkinlik- aðrý yönünden kontrol edilir.<br />

�Dren takibi yapýlýr gelen mayi miktarý, rengi, yoðunluðu açýsýndan<br />

deðerlendirilir.<br />

�Yara daima kuru ve temiz tutulur.<br />

�Ameliyat sonrasý 1. günde pansuman yenilenir.<br />

�Yara travmalardan korunur.<br />

�Yara bakýmý yapýlýrken hastanýn rahat ettiði pozisyon kullanýlýr.<br />

�Hastaya ilk 24 saat aldýðý çýkardýðý takibi yapýlýr.<br />

�Ameliyat sonrasý 1.günden itibaren hastaya proteinden zengin diyet verilir.<br />

�Hasta ve yakýnlarýna <strong>yara</strong> bakýmý hakkýnda bilgi verilerek katýlýmlarý<br />

saðlanýr.<br />

�Hastaya taburcu olduktan sonra evde yapmasý gerekenler hakkýnda bilgi<br />

verilir<br />

( Beslenme durumu, fiziksel aktivite durumu vb.).<br />

Kontamine Yaralar ve Kirli Enfekte Yaralar:<br />

Kontamine <strong>yara</strong>lar ve kirli enfekte <strong>yara</strong>larda hemþirelik bakým ilkeleri<br />

benzerlik gösterdiði için birlikte ele alýnmýþtýr.<br />

�Ýnsizyon yeri takibi: Hasta ameliyattan gelince kontrol edilir. Daha sonra<br />

daha sonra hastanýn genel durumuna göre yaþam bulgularý takip edildikçe<br />

kanama- hematom- þiþkinlik-aðrý yönünden kontrol edilir.<br />

�Ameliyatýn 3- 5. gününden sonra enfeksiyon belirtileri ortaya<br />

çýkacaðýndan, ateþ- gerginlik- kýzarýklýk-aðrý gibi enfeksiyon belirtileri<br />

kontrol edilir.<br />

�Dren takibi yapýlýr gelen mayi, miktarý, rengi, yoðunluðu açýsýndan<br />

28


�Yara daima temiz tutulur.<br />

�Pansuman 8 veya12 saatte bir yenilenir.<br />

�Yaranýn çevresi bül, maserasyon yönünden gözlenir.<br />

�Yaranýn rengi kontrol edilir ( pembe: epitelizasyon mevcut, kýrmýzý:<br />

granülasyon mevcut, siyah: nekroz mevcut, yeþil:enfeksiyon mevcut).<br />

�Gerekirse <strong>yara</strong>nýn derinliði ve geniþliðinin ölçümü yapýlýr.<br />

�Kirlenen ped miktarý rengi kokusu kayýt edilir.<br />

�Hastaya 24 saat aldýðý çýkardýðý takibi yapýlýr.<br />

�Yara travmalardan korunur.<br />

�Yara bakýmý yapýlýrken hastanýn rahat ettiði pozisyon kullanýlýr.<br />

�Hasta ve yakýnlarýna <strong>yara</strong> bakýmý hakkýnda bilgi verilir.<br />

�Hasta ve yakýnlarýna aseptik teknik hakkýnda eðitim yapýlýr.<br />

�Hasta odasýna ziyaretçi kýsýtlamasý yapýlýr.<br />

Pansuman <strong>yara</strong> tedavi yöntemlerinde en çok kullanýlan yöntemdir.<br />

Pansuman yapýlmasýndaki amaç ise:<br />

�<br />

CERRAHÝ YARALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

�Yarayý dýþ etkilerden korumak,<br />

�Eksudayý absorbe etmek,<br />

�Kan ve sývý kaybýný önlemek,<br />

�Travma ve bakterilere karþý engel oluþturmak,<br />

�Ýzolasyon,<br />

�Yara aðrýsýný azaltmak,<br />

�Estetik görünüm.<br />

Pansuman Yapýlýrken Dikkat Edilecek Noktalar ise:<br />

�Eller yýkanýr,<br />

�Ýnsizyon bölgesindeki kirli pedler non steril eldiven ile çýkarýlýr,<br />

�Eller yýkanýr,<br />

�Steril eldiven kullanýlýr,<br />

�Islak pansuman, basýnçlý pansuman, kuru pansumandan hangisinin<br />

yapýlacaðýna doktor karar verir,<br />

�Her zaman steril gazlý bez kullanýlýr,<br />

�Yara silmede antiseptik solüsyonlar (povidon iyot) kullanýlýr,<br />

�Eðer <strong>yara</strong> kirli ve enfekte ise etrafý antiseptik solüsyonlar (povidon iyotla)<br />

silindikten sonra <strong>yara</strong> %0,9 NaCl ile temizlenir,<br />

�Her insizyon hattý için ayrý gazlý bez kullanýlýr,<br />

�Pansuman yukarýdan aþaðýya tek bir yönde silinir,<br />

�Her temizlemeden sonra kirli materyal ortamdan uzaklaþtýrýlýr,<br />

29


Uzm. Hem. Sevdan Kartoðlu<br />

�Her temizlemeden sonra kirli materyal ortamdan uzaklaþtýrýlýr,<br />

�Yara her açýldýðýnda enfeksiyon, hematom ve gerginlik yönünden kontrol<br />

edilir,<br />

�Temiz <strong>yara</strong>lar 2-3 gün sonra açýk býrakýlýr,<br />

�Pansumanlar her zaman temiz tutulmalýdýr,<br />

�Tüm kirli materyaller enfekte atýk çöpüne atýlýr.<br />

Sonuç olarak cerrahi <strong>yara</strong> bakýmý en önemli hemþirelik bakýmlarýndan biridir.<br />

Çünkü tedavisi uzayan bir <strong>yara</strong> bakýmý, hastanede kalýþ süresini uzattýðý için hem<br />

hastanýn hem de ailesinin yaþamýný olumsuz yönde etkilemekte, hastane<br />

maliyetlerini artýrdýðý için de ek bir yük getirmektedir.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Aydýn, S.. Akça, T..Çolak, T..: Cerrahi Hastalarda Taný ve Fizik Muayene, Nobel Týp<br />

Kitabevi, Adana, 2008<br />

2. Bakan, N., Eman, N., Koþar, N., Yara Bakým ve Tedavi Kursu, Ý.Ü. Basýmevi ve Film<br />

Merkezi, Ýstanbul, 2000<br />

3. Erbil, Y., Deðerli, Ü.: Cerrahi Komplikasyonlar, Güneþ Týp Kitabevi, Ankara, 2008<br />

4. Kuðu, N.. Berkan, Ö.. Akyüz, G..:”Ameliyat Olan Ve Olmayan Kronik Periferik<br />

Hastalýðý Olan Olgularda Anksiyete Ve Depresyon Düzeyleri” Anadolu Psikiatri<br />

Dergisi, 2001, S:213-221<br />

5. Rafterry , A.: Cerrahi El Kitabý, And Danýþmanlýk Yayýnevi, 2001<br />

6. Titiz, M. Ý., Þelimen D., Yatlý, T; Hastane Enfeksiyonlarýna Güncel Yaklaþým, Yeni<br />

Buket Yayýn Evi , Ýstanbul, 1997<br />

7. www.sesiahs.health.nsw.gov.au<br />

30


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.31-35<br />

STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />

Stoma Yunancadan gelen bir kelime olup 'açýklýk' veya 'aðýz' anlamýna<br />

gelmektedir. Barsak stomasý, barsaðýn karýn duvarýna aðýzlaþtýrýldýðý açýklýða<br />

verilen isimdir. Stomalar geçici ya da kalýcý olabilir. Geçici stomalar, stoma<br />

açýlmasýný gerektiren durum ortadan kalktýktan sonra kapatýlýrken, kalýcý stomalar<br />

yaþam boyu kalmaktadýr.<br />

Barsak stomalarý ikiye ayrýlmaktadýr:<br />

1. Kolostomi<br />

2. Ýleostomi<br />

KOLOSTOMÝ NEDÝR?<br />

Kolostomi, ameliyatla kolon lümeninin karýn duvarýna aðýzlaþtýrýlmasý<br />

iþlemidir. Baþlýca fonksiyonu, barsak içeriðinin dýþarý atýlmasýný saðlamaktýr.<br />

Kolostomiler kalýn barsak üzerindeki yerlerine göre isimlendirilmektedirler.<br />

Ayrýca, cerrahi teknik ve aðýzlaþtýrma þekillerine göre de sýnýflandýrýlabilirler (uç<br />

kolostomi, loop kolostomi gibi).<br />

STOMA ENDÝKASYONLARI<br />

�Ülseratif Kolit, Chron hastalýðý gibi durumlarda,<br />

�Distalde tümör varlýðýnda,<br />

�Anorektal kanserlerde,<br />

�Kolorektal <strong>yara</strong>lanmalarda ve<br />

�Perinenin geniþ yanýklarý gibi nadir durumlarda da uygulanmaktadýr.<br />

�STOMA KOMPLÝKASYONLARI<br />

�Prolapsus,<br />

31<br />

Uzm. Hemþ. Tülin YILDIZ<br />

Marmara Üniversitesi Hastanesi


Tülin YILDIZ<br />

�Dermatit,<br />

�Retraksiyon,<br />

�Parastomal Herni,<br />

�Post-operatif kanama,<br />

�Stenoz,<br />

�Nekroz,<br />

�Metabolik komplikasyonlar,<br />

�Parastomal enfeksiyon,<br />

�Evisserasyon,<br />

�Fistül ve<br />

�Barsak týkanmasý þeklinde görülebilmektedir.<br />

Stomada oluþabilecek komplikasyonlarýn çoðu önlenebilir niteliktedir. Uygun<br />

ameliyat öncesi planlama, cerrahi teknik ve ameliyat sonrasý bakým<br />

komplikasyonlarý önlemede büyük önem taþýmaktadýr.<br />

Komplikasyonlarý azaltmak için yapýlacak ilk iþlem ise; stoma yerinin iyi<br />

seçilmesidir. Burada dikkat edilecek nokta, barsaðýn gerilme olmaksýzýn yeterli<br />

kan akýmý ile dýþarýya alýnmasý iþlemidir. Stoma yerinin seçimi; hastanýn ameliyat<br />

sonrasý baðýmsýzlýðýný sürdürmesinde, kolostomi ile yaþamýný düzenlemede ve<br />

torba bakýmýný gerçekleþtirmede önem taþýmaktadýr. Bu nedenle kolostomili<br />

hastanýn eðitimi, özellikle evde bakým düþünülerek ele alýnmalýdýr.<br />

AMELÝYAT ÖNCESÝ HAZIRLIK VE HASTA EÐÝTÝMÝ<br />

Stoma bireyin tüm yaþam sürecini etkilemekte, bireyin alýþtýðý ve sürdürdüðü<br />

yaþam sürecinden farklý bir yaþam biçimine uyumunu gerektirmektedir. Bu<br />

nedenle stoma uygulamasý birey için, hem fizyolojik hem de psikolojik sorunlarýn<br />

ortaya çýktýðý bir süreçtir.<br />

Ameliyat öncesi bakýmýn en önemli yönü “Danýþmanlýk Ve Eðitimdir”.<br />

Stomalý bireyin bakýmýnda stoma hemþiresine önemli roller düþmektedir. Stomalý<br />

bireyi bilgilendirme, stoma bakýmýný öðretme, danýþmanlýk yapma, taburculuk<br />

sonrasý bakýmý koordine etme, saðlýk ekibi ile iþbirliði içinde hastalarýn<br />

gereksinimlerini karþýlama, bakýmýn sürekliliðini saðla<strong>yara</strong>k hasta ve ailelerinde<br />

kendine güven oluþturma ve en önemlisi de hastalara baðýmsýzlýklarýný<br />

kazandýrma, stoma hemþiresinin rolleri arasýndadýr.<br />

HASTALAR HANGÝ KONULARDA BÝLGÝLENDÝRÝL MELÝDÝR?<br />

Kolostomi ile bir yaþam süreci, hastalarda ani reaksiyonlara neden olmaktadýr.<br />

Ýster kalýcý, ister geçici olsun, hasta ve yakýnlarý tarafýndan kolostominin kabulü<br />

oldukça zordur.<br />

Hastalarýn çoðunun yüksek sesle ya da içinden sorduðu ilk sorular:<br />

32


�Bana ne yapýlacak?<br />

�Neye benziyor?<br />

�Ne kadar büyüklükte ve nerede olacak?<br />

�Sonraki yaþamým nasýl olacak? gibi hasta için önemi büyük olan<br />

sorulardýr.<br />

�Bu nedenle hasta ve yakýnlarýnýn bu konuda bilgilendirilmeleri çok<br />

önemlidir. Bilgilendirmede ;<br />

�GI sistemin yapýsý ve fonksiyonlarý anlatýlmalýdýr.<br />

�Barsak bölümleri çizilerek gösterilmeli, olasý çýkarýlacak kýsým ve<br />

stomanýn yeri iþaretlenmelidir.<br />

�Stomanýn görünümü, hassasiyeti ve fonksiyonu tanýmlanmalýdýr.<br />

�Bakým konusunda hasta ve yakýnlarý eðitilmelidir.<br />

�Diðer ostomili bireylerle görüþmesi saðlanmalýdýr.<br />

�Ameliyat sonrasý eðitim planý; saðlýklý stomanýn özelliklerini, stoma<br />

torba sistemini, torba deðiþtirme iþlemini, peristomal deri bakýmý ve<br />

korunmasýný içermelidir.<br />

AMELÝYAT SONRASI KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />

Stomalý bireylerde ameliyat sonrasý stomaya uyum uzun zaman alabilmektedir.<br />

Stomalý hasta kendini normal bir kiþi olarak kabul etmemekte ve iþe <strong>yara</strong>madýðýný,<br />

artýk normal bir yaþam sürdüremeyeceðini düþünebilmektedir. Stomalý bireylerin<br />

karþýlaþtýklarý bu sorunlar uygun bakým ile önemli ölçüde azaltýlabilmektedir. Bu<br />

nedenle ameliyat sonrasý bakýmýn ana ilkelerinden biri; “temel kolostomi bakým<br />

becerilerinin” hastaya kazandýrýlmasýdýr .<br />

KOLOSTOMÝ BAKIMI<br />

� Stomanýn deðerlendirilmesi,<br />

� Kolostomi torbasýnýn deðiþtirilmesi,<br />

� Deri bakýmý ve temizliðinin öðretilmesi,<br />

� Diyet,<br />

� Sosyal aktiviteler ve<br />

� Kolostomiye iliþkin sorunlar olarak ele alýnabilir.<br />

STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Stomanýn Deðerlendirilmesi Ve Kolostomi Torbasýnýn Deðiþtirilmesi<br />

�Tüm malzemeler hazýrlanýr .<br />

�Ýþlem öncesi torba boþaltýlýr, miktar kaydedilir.<br />

�Pozisyon verilir.<br />

�Cildi tahriþ etmemek için torba yavaþça çýkarýlýr.<br />

�Ilýk su ile stoma çevresindeki tüm atýklar temizlenir ve yumuþak bir<br />

þekilde kurulanýr, stomanýn rengine dikkat edilir.<br />

�Hasta torbalý veya torbasýz banyo yapabilir.<br />

33


Tülin YILDIZ<br />

�Torba 1/2 ya da 2/3'ü dolduðu zaman boþaltýlýr.<br />

�Koku giderici ya da önleyici filtreler kullanýlýr.<br />

Deri Bakýmý Ve Temizliðinin Öðretilmesi<br />

Kolostominin stomal açýklýðý genellikle pembe veya kýrmýzý renktedir.<br />

Ýntestinal mukozada küçük kan damarlarýnýn fazlalýðýndan dolayý stoma, parmakla<br />

týrmalandýðýnda ya da bir havlu ile ovuþturulduðunda kolaylýkla kanayabilir.<br />

Dýþkýnýn içeriðindeki bazý kimyasal maddeler deride tahriþe yol açabileceðinden,<br />

deri bakýmý ve temizliði önemlidir. Stoma, etrafýnda duyu sinirleri olmadýðý için<br />

hassas ve rahatsýz edici deðildir, bu nedenle deri temizliðinde dokunmakla aðrý<br />

hissi uyanmayacaðý hastaya açýklanmalýdýr.<br />

Stoma çevresindeki derinin bakýmý; ýlýk su ve yumuþak bir kaðýt mendil veya<br />

gazlý bezle yapýlmalýdýr. Torbayý çýkardýktan sonra stoma ve çevresi silinmeli ve<br />

sildikten sonra iyice kurulanmalýdýr. Sývý / katý yað ve pomadlar, temizlikte eter ve<br />

benzeri maddeler kesinlikle kullanýlmamalýdýr.<br />

Diyet<br />

Stomalý bireyler istedikleri her þeyi yiyebilirler. Ancak beslenmenin iyi<br />

dengelenmiþ olmasý gerekmektedir. Birey, gaz ve koku arttýrýcý yiyecekler<br />

konusunda bilgilendirilmelidir.<br />

Stomalý bireylerin de herkes gibi kabýz veya ishal olabileceði unutulmamalýdýr.<br />

Yetersiz ve uygun olmayan diyet, yetersiz sývý alýmý, hareketsizlik ve bazý ilaçlar<br />

kabýzlýða neden olabilmektedir.<br />

Sosyal Aktiviteler<br />

Birey saðlýðýna kavuþur kavuþmaz daha önceki sosyal yaþantýsýna<br />

dönebilmektedir (arkadaþ-akraba ziyaretleri, davetlerde bulunma, sinemaya gitme<br />

vb.). Koku ve/veya gaz çýkarma korkusuyla sosyal yaþantý sýnýrlanmamalýdýr.<br />

Stomaya özenle bakýp, uygun malzemeler kullanýlýrsa, bu tür sorunlarla<br />

karþýlaþma durumu en aza inecektir. Bireylerin arkadaþ ve akrabalarýyla ayný<br />

ortamý paylaþmalarý onlarý, yanlýzca sosyal yönden deðil, psikolojik yönden de<br />

olumlu yönde etkileyecektir.<br />

Kolostomiye Ýliþkin Sorunlar<br />

Stomalý bireyler fizyolojik, sosyal ve psikolojik olmak üzere pek çok sorunla<br />

karþý karþýya kalabilmektedir. Fizyolojik sorunlar arasýnda gaz ve koku oluþumu,<br />

dýþký sýzýntýsý, deri sorunlarý, yorgunluk, iþtahsýzlýk, hazýmsýzlýk, bulantý, ishal,<br />

kabýzlýk, aðrý yer almaktadýr..<br />

Hastalar en çok koku ve dýþký sýzýntýsýndan rahatsýzlýk duymaktadýrlar. Stomalý<br />

birey, gaz ve koku çýkmasý nedeniyle kendini toplumdan soyutlama eðilimi<br />

34


STOMALI HASTALARDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

göstermekte, ameliyat öncesi yaptýðý sosyal aktiviteleri, ameliyat sonrasý yapmak<br />

istememektedir. Bireylerin aile iliþkileri ve sosyal iliþkileri de ayný ölçüde<br />

etkilenmekte, bireylerde ameliyat sonrasý iþi býrakma, iþ veriminde<br />

azalma ve iþ deðiþtirme görülebilmektedir.<br />

Bireylerde, fizyolojik ve sosyal sorunlarýn yaný sýra psikolojik sorunlar da<br />

görülmektedir. Beden imajýnýn deðiþmesi ile birlikte hasta, vücudunda olan<br />

deðiþikliði kabullenmede zorlanmakta ve stomasýný görmek istememektedir.<br />

Stomalý bireylerin karþýlaþtýklarý bu sorunlar uygun bakým ve bütüncü yaklaþým ile<br />

önemli ölçüde azaltýlabilmekte ve zamanla tamamen önlenebilmektedir.<br />

KOLOSTOMÝ ÝRRÝGASYONU<br />

Stoma aracýlýðý ile kalýn barsak içerisine belli miktarda sývý verilerek barsak<br />

içeriðinin (gaz, dýþký, bakteri vb) boþaltýlmasý iþlemidir. Kolostomi irrigasyonu<br />

barsaðýn boþalmasýný saðlamak için kullanýlan mekanik bir yöntemdir.<br />

Ýrrigasyon iþleminde 24, 48 ya da 72 saatte bir ostomi aracýlýðý ile barsak<br />

içerisine belli miktarda sývý verilir. Barsak içerisine verilen sývýnýn oluþturacaðý<br />

mekanik basýnç etkisiyle barsakta peristaltik hareketler oluþur ve barsak boþalýr.<br />

Ancak bu iþlemin uzun süreli ve rutin uygulanmasý önerilmez. Yalnýzca dýþkýnýn<br />

þekillenme aþamasýnda olduðu sigmoid kolostomilerde, hastalara dýþký yönetimini<br />

kazandýrmak amacýyla uygulanabilir.<br />

� Stomal stenoz,<br />

� Parastomal herni,<br />

� Prolapsus,<br />

�Radyasyon enteriti ve<br />

�Fistül varlýðýnda kesinlikle irrigasyon yapýlmamalýdýr.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Þelimen D.: Stomalý hastalara genel bir bakýþ, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði<br />

Sempozyumu,Özar Matbaacýlýk, Ýstanbul,1995;3-4.<br />

2. Aksoy G.: Stomalý hastanýn bakýmý, I. Ulusal Stoma Bakým Hemþireliði Sempozyumu,<br />

Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 13-20<br />

3. Sökücü N.: Stoma endikasyonlarý ve komplikasyonlarý, I. Ulusal Stoma Bakým<br />

Hemþireliði Sempozyumu, Özer Matbaacýlýk, Ýstanbul, 1995; 9-12.<br />

4. Ýnanç N, Hatipoðlu S,Yurt V, et al. Hemþirelik Esaslarý. 2. Baský, , Damla Matbaacýlýk,<br />

Ankara, 1999; 317-380<br />

5. Menteþ B, Karadað A.: Kolostomili Ve Ýleostomili Hastalarýn Bakýmýna Yönelik Rehber<br />

Kitap, Ankara 2001.<br />

6. Ayaz S., Stomalý Bireylerde Hemsirenin Rolü, Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007, 27:86-<br />

90.<br />

35


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.37-57<br />

BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalý<br />

Basý <strong>yara</strong>larý, uzun ya da kýsa sürelerle yataða baðýmlý kalan hastalarda ortaya<br />

çýkabilen önemli sorunlardan birisidir. Aslýnda önlenebilir bir komplikasyon<br />

olmasýna karþýn, hastanýn primer sorununa yoðunlaþmýþ olan tedavi ekibinin ve<br />

hastanýn sýklýkla gözünden kaçar ve hemen hemen bütün felçli hastalarda en<br />

azýndan bir dönem ortaya çýkar. Görece basit önlemlerle korunulabilecek olan basý<br />

<strong>yara</strong>larýnýn, oluþtuðu takdirde tedavisi son derece güçtür ve hastanýn yaþam<br />

süresini ve kalitesini kötü yönde etkiler. Karmaþýk bir doku yýkýmý sürecine baðlý<br />

olarak geliþen basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi de karmaþýk ve pahalýdýr. Plastik cerrah,<br />

genel cerrah, ortopedist, dahiliyeci, nörolog, beslenme uzmaný, fizyoterapist gibi<br />

uzmanlardan oluþan multidisipliner bir yaklaþým gerektirir.<br />

Dokularýn uzun süreli basýnç altýnda kalmasýna baðlý olarak geliþen ve daha çok<br />

vücudun kemik çýkýntýlarýnýn üzerinde gözlenen iskemik doku kaybý basý <strong>yara</strong>sý<br />

olarak isimlendirilir. Latince yatmak anlamýna gelen 'decumbere' sözcüðünden<br />

türetilmiþ olan dekübitis ülseri ve yatak <strong>yara</strong>sý terimleri de eþanlamlý olatrak<br />

kullanýlmakla beraber, basý <strong>yara</strong>larý sadece yatan hastalarda deðil tekerlekli<br />

iskemle ile dolaþabilen hastalarda da gözlendiðinden yetersiz kalmaktadýr. Bu<br />

<strong>yara</strong>larýn geliþmesindeki en önemli etken basýnç olduðundan basý <strong>yara</strong>sý terimi en<br />

doðru isimlendirme olarak kabul edilmektedir.<br />

TARÝHÇE<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn varlýðý çok eskiden beri bilinmesine karþýn, etiyolojiye yönelik<br />

ilk görüþler ondokuzuncu yüzyýla aittir. 1853 yýlýnda Brown-Sequard, paraplejik<br />

hayvanlar üzerinde yaptýðý çalýþmalarda basýnç önlendiði ve kuru tutulduðu<br />

takdirde <strong>yara</strong> açýlmadýðýný, açýlmýþ olan <strong>yara</strong>larýn da normal hýzda iyileþtiklerini<br />

gözlemiþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesinde en önemli etkenlerin basýnç ve nem<br />

37


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

1<br />

olduðunu ileri sürmüþtür . Paget 1873'de temel etyolojik etkenin basýnç olduðunu<br />

tekrarlamýþ ve yatak <strong>yara</strong>larýný dokunun basýnca baðlý olarak “çürümesi ve<br />

1<br />

dökülmesi” olarak tanýmlamýþtýr .<br />

1879 yýlýnda Charcot doku nekrozuna neden olarak sinir <strong>yara</strong>lanmasý<br />

sonrasýnda salgýlanan nörotrofik faktörleri göstermiþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />

1<br />

paraplejinin kaçýnýlmaz sonucu olduðunu ileri sürmüþtür . Bundan sonraki<br />

döneme bu görüþ hakim olmuþ ve basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisine kalkýþýlmamýþtýr.<br />

1940'da Munro duyusal ve otonomik kontrol kaybýnýn periferik reflekslerde<br />

azalmaya neden olduðunu, bunun da cilt ülserasyonuna yol açtýðýný ileri sürmüþ ve<br />

buradan yola çýkarak yatak <strong>yara</strong>larýnýn paraplejinin doðal sonucu olduðunu ve<br />

1<br />

tedavisinin faydasýz olduðunu savunmuþtur . Charcot ve Munro tarafýndan<br />

belirlenen bu karamsar yaklaþýmýn hakim olduðu dönemde, Küster (1908) ve<br />

Ascher (1928) ülserlerin oluþmasýnda ve geniþlemesinde bakteriyal enfeksiyonun<br />

1<br />

önemine dikkat çekmiþlerdir .<br />

Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda ve sonrasýnda karþýlaþýlan çok sayýda paraplejik<br />

hastada iyi bakým ile ülser geliþmediðinin gözlenmesi ve yatak <strong>yara</strong>larýnýn yalnýz<br />

paraplejiklerde deðil baþka aðýr hastalýklar sýrasýnda da geliþtiðinin farkedilmesi<br />

tedaviye yönelik olumsuz tutumun deðiþmesine yol açmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý<br />

sonrasýnda cerrahide kaydedilen büyük atýlým ve kuþkusuz antibiyotiklerin<br />

geliþmesi cerrahlara bu <strong>yara</strong>larýn kapatýlabileceði konusunda cesaret vermiþtir.<br />

1938 yýlýnda Davis, iyileþmiþ ülserlerde nedbenin uzaklaþtýrýlarak kalýn bir flep<br />

1<br />

dokusu ile örtülmesi kavramýný ortaya atmýþtýr . Mulholland ve ark. 1943 yýlýnda<br />

yaptýklarý çalýþmada basý <strong>yara</strong>larýnýn iyileþmesinde beslenmenin ve pozitif azot<br />

1<br />

dengesinin kurulmasýnýn önemini göstermiþlerdir . 1945 yýlýnda Lamon ve<br />

Alexander koruyucu sistemik antibiyotik tedavisi altýnda cerrahi olarak kapatýlan<br />

1<br />

ilk basý <strong>yara</strong>sý olgusunu bildirmiþlerdir . Bu tarihten sonra basý <strong>yara</strong>larýnýn cerrahi<br />

yöntemlerle kapatýlmasý genel kabul görmüþtür ve kapatmak için tek pediküllü<br />

büyük lokal flepler tercih edilmiþtir. 1970'li yýllarda kas ve kas-deri fleplerinin<br />

kullanýlmaya baþlanmasý basý <strong>yara</strong>larýnýn daha kalýn ve daha iyi beslenen dokularla<br />

2<br />

kapatýlabilmesine olanak vermiþtir. 1974 yýlýnda Dibbell ve 1976'da Daniel ve<br />

3<br />

ark. basýya maruz kalan bölgeleri duyusal innervasyonu olan dokularla örtmek<br />

amacý ile daha karmaþýk cerrahi teknikler bildirmiþlerdir. Kemik çýkýntýlarýn<br />

cerrahi olarak uzaklaþtýrýlmasý ve amputasyon gibi ilave yöntemler de tedavi<br />

seçenekleri arasýna girmiþtir.<br />

Cerrahi yöntemlerde kaydedilen bu geliþmelerin yaný sýra, basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />

oluþmasýna yol açan nedenler daha iyi anlaþýlarak risk altýndaki hastalar<br />

tanýmlanabilmiþ ve korunma yöntemleri belirlenmiþtir.<br />

38


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

EPÝDEMÝYOLOJÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn insidansýný tam olarak belirleyebilmek güçtür. Görülme sýklýðý<br />

incelenen hasta grubuna göre deðiþiklik gösterir. 1994 yýlýnda yapýlan büyük<br />

ölçekli bir prevalans çalýþmasýnda hastanede yatan hastalarýn %9'unda, yoðun<br />

bakým birimlerinde yatan hastalarýn ise %11.1'inde basý <strong>yara</strong>sý geliþtiði<br />

4<br />

saptanmýþtýr . Basý <strong>yara</strong>larý kronik hastalarýn bir sorunu gibi düþünülse de,<br />

ülserlerin baþlangýcý genellikle hastalýklarýn akut dönemlerine rastlar. Bunun<br />

nedeni akut hastalýk sýrasýnda dikkatlerin hastanýn birincil sorununa yönelmesi ve<br />

ülser geliþme riskinin sýklýkla dikkate alýnmamasýdýr. Ülserlerin %63'ü hasta<br />

5<br />

henüz hastanede yatmakta iken geliþmektedir . Kardiovasküler hastalýklar<br />

sýrasýnda %41, akut nörolojik bozukluklar sýrasýnda %27 ve ortopedik<br />

4<br />

<strong>yara</strong>lanmalar sonrasýnda %15 sýklýkta basý <strong>yara</strong>sýnýn geliþtiði bildirilmiþtir .<br />

Omurilik <strong>yara</strong>lanmasý olan hastalarda basý <strong>yara</strong>sý geliþme sýklýðý önceleri çok<br />

yüksekken, iyi hasta bakýmý ve geliþmiþ rehabilitasyon merkezleri sayesinde<br />

büyük ölçüde azalmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda omurilik <strong>yara</strong>lanmasý<br />

olan askerlerde basý <strong>yara</strong>sý insidansý %85 gibi yüksek deðerlerde seyretmekte<br />

6<br />

iken , yakýn tarihli bir çalýþmada paraplejik hastalarda insidans %20,<br />

7<br />

kuadriplejiklerde ise %26 olarak bildirilmiþtir . Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan<br />

sonraki 5 yýl içerisinde basý <strong>yara</strong>sý prevalansý %20-30 kadardýr. Basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />

%10'u mobilize hastalarda gözlenirken, %53'ü yataða baðýmlý hastalarda, %37'si<br />

5<br />

ise tekerlekli iskemle kullananlarda geliþmektedir .<br />

ETÝYOLOJÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesindeki en önemli etken basýnçtýr. Yumuþak dokularýn<br />

basýnç altýnda kalarak sýkýþmalarý iskemiye neden olur ve basýnç engellenmezse<br />

nekroz ve ülserasyon geliþir. Felçli hastalardaki his kusuru ve motor kayýp,<br />

basýncýn algýlanamamasýna ve ortadan kaldýrýlamamasýna yol açar. Nem,<br />

enfeksiyon, sürtünme ve hastanýn taþýnmasý sýrasýnda ortaya çýkan makaslama<br />

kuvvetleri gibi ekstrensek faktörler ile hastanýn genel durum bozukluðu,<br />

malnutrisyon, ileri yaþ, diabet ve ödem gibi intrensek faktörler de dokunun<br />

dayanýklýlýðýný azaltarak basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesini kolaylaþtýrýrlar.<br />

8<br />

Landis 1930 yýlýnda yaptýðý mikroenjeksiyon çalýþmasýnda prekapiller<br />

arteriollerdeki kan basýncýný 32 mmHg olarak belirlemiþtir. Buna göre, doku<br />

basýncý bu deðeri aþtýðýnda kapiller yataða kan akýmý engellenecek ve doku<br />

iskemisi oluþacaktýr. Basýnca en fazla maruz kalan bölgeler kemik çýkýntýlarýn<br />

1<br />

üzerinde bulunan yumuþak dokulardýr. Lindan 1965 yýlýnda çeþitli<br />

pozisyonlardayken vücudun maruz kaldýðý basýnçlarý hesaplamýþtýr. Buna göre<br />

sýrtüstü yatar durumdayken sakrum, kalçalar ve topuklarda 40-60 mmHg,<br />

otururken ise iskiadik tüberküller üzerinde 75-100 mmHg basýnç oluþmaktadýr.<br />

39


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

Basý <strong>yara</strong>sý açýlmasýnda basýncýn þiddeti kadar süresi de önemlidir. Kosiak<br />

köpekler üzerinde yaptýðý 1959 tarihli çalýþmasýnda 2 saat boyunca uygulanan 70<br />

8<br />

mmHg basýncýn geri dönüþü olmayan doku hasarýna yol açtýðýný göstermiþtir .<br />

Uzun süreli düþük þiddette basýya maruz kalma ya da kýsa süreli yüksek þiddette<br />

3,8<br />

basý benzer doku hasarýna yol açabilir . Basýnýn kýsa süreli de olsa ortadan<br />

8<br />

kalkmasý, dokularýn dayanma gücünü büyük ölçüde arttýrýr .<br />

Basýnçtan deðiþik dokular farklý oranlarda etkilenirler. Bunun nedeni gerek<br />

dokularýn basýnca karþý hassasiyetlerinin farklý olmasý, gerekse basýncýn farklý<br />

doku derinliklerine farklý yansýmasýdýr. Doku içi basýnç ölçümleri basýncýn kemiðe<br />

komþu derin dokularda daha geniþ bir alanda etkili olduðunu, yüzeyde ise daha dar<br />

6<br />

bir bölgeye yansýdýðýný göstermektedir . Böylelikle, derinde yer alan ve iskemiye<br />

dayanýksýz olan kas dokusunda hem daha erken, hem de daha büyük bir nekroz<br />

geliþirken, yüzeydeki cilt fazla etkilenmez. Derine doðru geniþleyen bir koni<br />

þeklinde geliþen basý <strong>yara</strong>larýnda, cilt ülseri genellikle buzdaðýnýn görünen kýsmý<br />

gibidir ve esas hasar daha derindedir.<br />

Ýdrar inkontinansý nedeni ile paraplejik hastalarýn ýslak kalmalarý sýk<br />

karþýlaþýlan bir durumdur. Nem, cildin massere olmasýna neden olur ve basýya<br />

uðrayan dokularda ülser geliþmesini kolaylaþtýrýr. Sürtünme de benzer þekilde cilt<br />

bütünlüðünü bozarak basý <strong>yara</strong>larýnýn açýlmasýný hýzlandýrýr. Bir dönem basý<br />

<strong>yara</strong>larýnýn en önemli nedenlerinden birisi olduðu düþünülen makaslama<br />

kuvvetleri, hastanýn yatakta yukarý çekilmesi ya da oturur pozisyondayken aþaðý<br />

kaymasýna baðlý olarak ortaya çýkar. Bu durumun adeleden cilde giden perforan<br />

damarlarýn kopmasýna yol açtýðý ve cilt beslenmesini bozduðu düþünülmekte idi.<br />

8<br />

Ancak Dinsdale bu mekanizmanýn geçerli olmadýðýný ve epidermis üzerindeki<br />

doðrudan mekanik etkinin ülser geliþimine yol açtýðýný ileri sürmüþtür.<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn oluþmasýný kolaylaþtýran etkenlerden birisi de enfeksiyondur.<br />

6<br />

1942'de Groth bakteriyemi varlýðýnda basý altýnda kalan bölgelerde bakterilerin<br />

yerleþerek lokal enfeksiyona neden olduðunu göstermiþtir. Ayrýca, kontamine<br />

<strong>yara</strong>lara basý uygulandýðýnda bakterilerin 100 kat daha hýzlý çoðaldýklarý da<br />

6<br />

bildirilmiþtir . Basý <strong>yara</strong>larýna hemen her zaman bakteryal enfeksiyon da eþlik<br />

eder. Bunun nedeni lenfatik akýmýn bozulmuþ olmasý, iskemi ve baðýþýklýk<br />

sistemlerindeki bozukluklardýr.<br />

Paraplejik hastalarda özellikle erken dönemde yaygýn bir doku ödemi geliþir.<br />

Kas fonksiyonlarýnýn durmasýna baðlý olarak lenfatik akýmýn bozulmasý bunun<br />

nedenlerinden birisidir. Ayrýca basýnca baðlý olarak salýnan enflamatuvar<br />

mediatörler de ödemi arttýrýr. Artmýþ ödem interstisiyal basýncý arttýrýr. Buna<br />

eksternal basýncýn da eklenmesiyle kapiller kan akýmý durur ve iskemik süreç<br />

baþlar. Ayrýca ödem cilt direncinin saðlanmasýnda önemli bir madde olan sebum<br />

oluþumunu da azaltýr.<br />

40


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

Bunlara ilave olarak, hastanýn genel durumunun bozuk olmasý, negatif azot<br />

dengesinin geliþmiþ olmasý, yaþýnýn ileri olmasý, diabet ya da bað dokusu<br />

hastalýklarý gibi <strong>yara</strong> iyileþmesini etkileyen patolojilerin varlýðý ve rehabilitasyona<br />

baþlanmasýna engel olabilecek baþka <strong>yara</strong>lanmalarýnýn da olmasý basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />

açýlmasýný kolaylaþtýrýr.<br />

PATOLOJÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larý her ne kadar kronik lezyonlar olarak düþünülse de akut bir<br />

baþlangýç dönemi mevcuttur. Akut dönemde basýya maruz kalan ciltte kýzarýklýk<br />

geliþir ve bunu sýrasýyla endürasyon, bül geliþimi, siyanoz ve doku nekrozu izler.<br />

Akut dönemde basýyý ortadan kaldýrmaya yönelik önlemlerin alýnmasý ile ülser<br />

geliþmesi önlenebilir. Endürasyon aþamasýnda lezyonlar lokal abse<br />

formasyonuyla karýþtýrýlabilir. Drenaj amacý ile yapýlacak bir insizyon enfeksiyon<br />

geliþmesine yol açarak ülser oluþumunu kolaylaþtýrabilir.<br />

Kronik dönemde cilt, cilt altý, yað, fasya ve adeleyi içeren derin bir doku<br />

harabiyeti gözlenir. Altta bir eklem varsa nekroz sinoviyal membraný ve eklemi de<br />

içerebilir. Ýlerlemiþ olgularda kemikte osteomiyelit geliþir ve dislokasyonlar ve<br />

patolojik kýrýklar gözlenebilir. Uzun süreli ülserlere genellikle tekrarlayan<br />

iyileþme ve ülserasyon ataklarý eþlik eder. Bazen basý <strong>yara</strong>sýnýn üzeri ince, parlak<br />

bir epitelle örtülmüþ olabilir. Lezyonun çevresinde geniþ bir nedbeli alan bulunur.<br />

Derin ve geniþ ülserlerde epitel ilerlemesi durur ve <strong>yara</strong> kenarlarý kalýnlaþarak içeri<br />

kývrýlýr. Ülser zemini genellikle soluk renkli pürulan bir granülasyon dokusu ile<br />

örtülüdür. Bakteryal invazyon ve doku yýkýmý nedeni ile genellikle kötü kokulu<br />

akýntý mevcuttur. Geniþ ülserlerde sürekli akýntýya baðlý olarak protein kaybý ve<br />

anemi geliþebilir.<br />

Yara kültüründe genellikle stafilokoklar, streptokoklar, Pseudomonas<br />

aeruginosa, E. coli, Proteus mirabilis ve bunlarýn kombinasyonlarý saptanýr.<br />

Lezyonun etrafýný çevreleyen geniþ nedbe dokusu nedeni ile sistemik antibiyotik<br />

uygulamalarý genellikle etkili olmaz.<br />

Geliþme þekline göre basý <strong>yara</strong>larý iki gruba ayrýlabilir. Basýnýn yanýsýra<br />

sürtünme, nem, makaslama kuvvetleri gibi etkenlerin yol açtýðý tipte lezyon ciltte<br />

baþlar ve önlem alýnmazsa derin dokulara doðru ilerler. Basýya baðlý olarak geliþen<br />

tipinde ise cillte kýzarýklýk ya da küçük bir ülserasyon gözlenmesine karþýn derin<br />

dokularda koni þeklinde geniþleyen büyük harabiyet vardýr. Geliþme þekillerindeki<br />

farklýlýklar basý <strong>yara</strong>larýnýn evrelendirilmesini güçleþtirmektedir. Yine de tanýnýn<br />

standardize edilebilmesi açýsýndan evrelendirme faydalýdýr (Tablo).<br />

41


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

Tablo. Basý <strong>yara</strong>larýnýn klinik evrelendirmesi<br />

Evre I: Ciltte bastýrmakla solmayan kýzarýklýk mevcut, cilt bütünlüðü<br />

korunmuþ<br />

Evre II: Epidermis, dermis ya da ikisini birden içeren cilt kaybý. Ülser<br />

yüzeyeldir ve klinik görünümü abrazyon, bül ya da sýð bir krater<br />

þeklinde olabilir.<br />

Evre III: Cilt ve ciltaltý dokularda adele fasyasýnýn altýna inmeyen tam kayýp.<br />

Ülser derin bir krater görünümündedir ve çevre dokularda dekolman<br />

gözlenebilir.<br />

Evre IV: Ýleri derecede doku harabiyeti ve nekrozu ile seyreden tam kalýnlýklý<br />

cilt kaybý, adele, kemik ya da destek dokularýn harabiyeti.<br />

Eskar varlýðýnda, doðru evrelendirme ancak eskarýn uzaklaþtýrýlmasýndan sonra<br />

yapýlabilir.<br />

KLÝNÝK<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn açýlabileceði yerleri önceden bilmek, korunma açýsýndan önem<br />

taþýr. Basýya uðrayan her yerde geliþebilmekle birlikte, basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk<br />

gözlendiði bölgeler sakrum, topuklar, iskium ve trokanterlerdir. Daha az sýklýkla<br />

dirsekler, skapulanýn üzeri, oksipital bölge, omuzlar ve dizlerde de gözlenebilir.<br />

1994 yýlýnda 6047 basý <strong>yara</strong>lý hastanýn deðerlendirilmesi sonucunda basý <strong>yara</strong>sý<br />

açýlma sýklýðý sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde %6,<br />

4<br />

trokanterler üzerinde %6 olarak belirlenmiþtir . Ancak, ülserlerin yerleri hastalýðýn<br />

aþamasýna, felcin tipine ve hastanýn pozisyonuna göre deðiþir. Yataða baðýmlý bir<br />

hastada pencerenin ya da televizyonun konumu bile ülserlerin geliþme yerlerini<br />

etkileyebilmektedir.<br />

Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýnýn tipi de basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþiminde önemlidir. Tam<br />

kesi olan hastalarda rehabilitasyona erken baþlanarak ülser geliþimine karþý önlem<br />

alýnabilirken, kýsmi kesilerde ya da omurilik bütünlüðünün korunduðu<br />

<strong>yara</strong>lanmalarda hasta immobilize edildiðinden <strong>yara</strong> daha kolay açýlmaktadýr.<br />

Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki ilk haftalarda genellikle flasid felç<br />

mevcuttur. Hasta sýrtüstü yatar konumdadýr ve ara sýra yanlara döndürülmektedir.<br />

Bu dönemde <strong>yara</strong> açýlmasý beklenen bölgeler sakrum, topuklar, belki oksipital<br />

bölge ve trokanterlerdir. Eðer hastada spastisite geliþirse sakral ve trokanterik<br />

ülserlere ek olarak medial kondüller ve medial malleoller üzerinde ülser<br />

geliþebilir. Hastanýn yatakta oturmasýna izin verildiðinde sürtünme ve makaslama<br />

kuvvetleri de devreye girer ve iskial tüberküller üzerinde kolaylýkla <strong>yara</strong>lar<br />

açýlabilir. Tekerlekli iskemleye geçilmesi ile iskial tüberküller üzerinde oluþan<br />

basý daha da artar. Bu hastalarda sürekli sarkmaya baðlý olarak ayaklardaki ödem<br />

artar ve tekerlekli iskemlenin ayaklýðýna dayanan topuk arkasý, ayak tabaný ve<br />

parmaklarýn lateral kenarlarýnda basý <strong>yara</strong>larý açýlabilir.<br />

TEDAVÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larý bir kez oluþtuðunda tedavisi son derece güçtür. Cerrahi<br />

42


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

yöntemlerle kapatýlan <strong>yara</strong>larda %95'lere varan yineleme oranlarý bildirilmiþtir.<br />

Bu nedenle en etkin tedavi risk altýndaki hastalarýn tanýnmasý ve basý <strong>yara</strong>sý<br />

açýlmasýnýn önlenmesidir. Tedavi sistemik ve lokal olmak üzere iki ana baþlýk<br />

altýnda toplanabilir. Sistemik tedavi <strong>yara</strong> açýlmamýþ hastalarýn korunmasýna, basý<br />

<strong>yara</strong>sý geliþmiþ hastalarýn cerrahiye hazýrlanmasýna ve tedavi edilen hastalarda<br />

tekrar <strong>yara</strong> açýlmamasýna yönelik iþlemlerdir. Bu iþlemler arasýnda hastalarýn<br />

beslenme durumlarýnýn düzeltilmesi, anemi tedavisi, spazmýn ve kontraktürlerin<br />

giderilmesi ile basýnýn ortadan kaldýrýlmasý sayýlabilir. Lokal tedavi ise konservatif<br />

ve cerrahi yöntemler olmak üzere iki baþlýk altýnda incelenebilir.<br />

Sistemik tedavi<br />

Beslenme<br />

Hastanýn ilk deðerlendirilmesi yapýlýp basýya karþý önlemler alýndýktan sonra<br />

beslenme durumu deðerlendirilmelidir. Gerek primer hastalýk, gerekse ülser<br />

yüzeyinden oluþan kayýplar nedeni ile bu hastalarda genellikle malnütrisyon ve<br />

negatif azot dengesi mevcuttur. Bu hastalara yüksek kalorili, yüksek proteinli ve<br />

yüksek miktarda vitamin içeren diyet baþlanmalýdýr. Normal <strong>yara</strong> iyileþmesinin<br />

devam edebilmesi için serum albumin düzeylerinin en az 2 g/100 ml olmasý<br />

gerekmektedir. Mecbur kalmadýkça bu deðere ulaþýlmadan cerrahi bir giriþimden<br />

kaçýnýlmalýdýr. Ýlave bir patolojinin bulunmadýðý durumlarda 25-35 kal/kg protein<br />

6<br />

dýþý kalori içeren diyet düzenlenmelidir . Günlük protein gereksinimi,<br />

baþlangýçtaki protein düzeylerine ve ülserlerin geniþliðine baðlý olarak deðiþmekle<br />

6<br />

birlikte 1,5-3,0 g/kg olarak hesaplanýr . Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi için gerekli olan A<br />

ve C vitaminleri, epitelizasyon ve fibroblast proliferasyonu için gereken çinko,<br />

birçok enzimatik süreçte kofaktör olarak rol alan kalsiyum, kollajen<br />

metabolizmasýna katýlan demir ve bakýr elementleri diyete eklenmelidir. Dýþký<br />

kontaminasyonu basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde önemli bir sorun olduðundan düþük<br />

posalý besinler tercih edilmelidir.<br />

Hasta oral yeterli alamýyorsa beslenme tüpü ile gavaj diyeti ya da hazýr<br />

formüller verilebilir. Enteral beslenmenin yetersiz kaldýðý ya da olanaksýz olduðu<br />

durumlarda parenteral hiperalimantasyon uygulanmalýdýr. Bu durumda kateterle<br />

ilgili çýkabilecek sorunlar akýlda tutulmalý ve hasta iyi izlenmelidir.<br />

Anemi<br />

Yeterli doku oksijenizasyonunun saðlanmasý açýsýndan hemoglobin<br />

deðerlerinin yüksek tutulmasý önemlidir. Bu amaçla diyete karaciðer gibi kan<br />

yapýmýný hýzlandýrýcý maddeler eklemenin yanýsýra, demir preparatlarý da<br />

verilmelidir. Felçli hastalarda genellikle inatçý bir kronik anemi mevcuttur.<br />

Hemoglobin deðerlerinin istenilen düzeye getirilememesi durumunda ya da<br />

ameliyat öncesinde ve sonrasýnda tekrarlayan kan ya da eritrosit transfüzyonlarý<br />

43


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

gerekebilir.<br />

Enfeksiyon<br />

Basý <strong>yara</strong>sý olan hastalarda sýklýkla eþlik eden bir üriner sistem ya da solunum<br />

yolu enfeksiyonu bulunur. Tedavi edilmemesi durumunda bakteriyemi geliþebilir.<br />

Daha önce bahsedildiði gibi bakteriyemi varlýðýnda basý altýndaki iskemik<br />

6<br />

dokularda bakteriler lokalize olarak enfeksiyon geliþmesine neden olurlar .<br />

Sistemik enfeksiyon uygun antibiyotiklerle tedavi edilmeli, idrar sondalarýnýn<br />

temizliðine dikkat edilerek sýk deðiþtirilmeli, residüel idrar boþaltýlmalý,<br />

diafragma felci olan hastalarda iyi hidrasyon ve solunum rehabilitasyonu<br />

yapýlmalýdýr.<br />

Basý <strong>yara</strong>larý endojen yol dýþýnda direk kontaminasyonla da enfekte olabilirler.<br />

Dýþký bulaþmasýný önlemek amacý ile düþük posalý diyet verilmeli ve hasta<br />

temizliðine dikkat edilmelidir. Ýlerlemiþ ülserde geçici ya da kalýcý kolostomi<br />

açýlmasý da tercih edilebilir.<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnda sistemik antibiyotik tedavisi tartýþmalýdýr. Etken ajaný bulmak<br />

amacý ile yapýlacak sürüntü kültürleri, kontaminasyon nedeni ile mutlaka üreme<br />

olacaðýndan anlamlý deðildir. Doðru bir sonuç elde edebilmek için <strong>yara</strong>dan biyopsi<br />

alýp kantitatif kültür yapýlmasý gerekir. Ancak bu klinikte kolay uygulanabilir bir<br />

yöntem deðildir. Bu nedenle baþka bir nedene baðlanamayan sistemik enfeksiyon<br />

bulgularý (lökositoz, ateþ) ya da basý <strong>yara</strong>sýnýn çevresinde kýzarýklýk, hassasiyet ve<br />

ýsý artýþý, kötü kokulu akýntýda artma gibi lokal enfeksiyon bulgularý olmadýkça<br />

sistemik antibiyotik tedavisine baþlanmaz.<br />

Sorumlu bakteriler genellikle stafilokok ya da streptokoklar gibi deri florasýnýn<br />

üyeleri ya da E. coli, Proteus ya da P. Aureginosa gibi enterik kökenli bakterilerdir.<br />

Sistemik antibiyotik uygulamasý daha çok gram pozitiflere karþý yapýlýr. Yarada<br />

yeþil renkli akýntý gram negatif enfeksiyonu gösterir ve tedavisinde lokal <strong>yara</strong><br />

bakýmý ve debridman daha etkilidir.<br />

Spazmýn giderilmesi<br />

Özellikle yukarý seviyeden omurilik <strong>yara</strong>lanmalarýna spazm sýklýkla eþlik eder.<br />

Spazmýn önlenmesi ve hastanýn pozisyonunun düzeltilmesi cerrahi<br />

uygulanabilmesi için gereklidir. Spazm devam ederken yapýlan cerrahi sonrasýnda<br />

<strong>yara</strong>nýn tekrar açýlma olasýlýðý son derece yüksektir. Böyle bir durumda ilk<br />

yapýlmasý gereken hastayý beyin cerrahlarýna konsülte ettirmektir. Eðer beyin<br />

cerrahlarý cerrahi bir giriþim düþünmüyorlarsa ilaç yolu ile spazm önlenmelidir. Bu<br />

amaçla diazem tek baþýna ya da baklofen ile birlikte kullanýlabilir.<br />

Kontraktürlerin düzeltilmesi<br />

Uzun süreli felçlerde adeleler ve eklem kapsüllerindeki kýsalma nedeni ile<br />

44


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

eklem kontraktürleri geliþir. Özellikle kalça ve diz eklemlerinde karþýlaþýlan<br />

fleksiyon kontraktürlerinin düzeltilmemesi durumunda cerrahi iþlem son derece<br />

güçleþir ve ameliyat sonrasý <strong>yara</strong>larýn yineleme olasýlýðý çok artar. Kontraktürlerin<br />

düzeltilebilmesi için hastalara yoðun bir fizik tedavi uygulanmalýdýr. Fizik<br />

tedavinin yetersiz kaldýðý durumlarda cerrahi olarak kapsülotomi ya da<br />

tenotomiler yapýlmasý gerekebilir. Ancak bu iþlemler hastanýn özellikle tekerlekli<br />

iskemle kullanmasýný güçleþtireceðinden sýnýrlý kullanýlmalýdýr.<br />

Basýnýn giderilmesi<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn gerek önlenmesinde, gerekse tedavisinde temel ilke aðýrlýk<br />

taþýyan bölgelerin uðradýðý basýncý en aza indirmek ve uzun süreli basýdan<br />

kaçýnmaktýr. Yatan hastalarýn pozisyonu 2 saate bir deðiþtirilmeli, uyuma<br />

esnasýnda yüz üstü pozisyon tercih edilmelidir. Tekerlekli iskemle kullanan<br />

hastalara her yarým saatte bir kollarýndan güç alarak kendilerini kaldýrmalarý ve<br />

böylelikle doku perfüzyonuna izin vermeleri öðretilmeli, 2 saatten uzun süreli<br />

iskemle kullanýmýndan kaçýnmalarý öðütlenmelidir.<br />

Felçli hastada basýncý en aza indirmek amacý ile birçok destek sistemi<br />

geliþtirilmiþtir. Amaç, hastanýn aðýrlýðýný eþit olarak daðýtmak ve idealde vücudun<br />

hiçbir bölgesinde 32 mmHg'dan daha yüksek basýnç oluþmasýna izin vermemektir.<br />

Bu sistemler dinamik ve statik cihazlar olarak iki baþlýk altýnda toplanabilirler.<br />

Statik olanlar arasýnda çeþitli destekleyici pansuman malzemeleri, sünger ya da<br />

silikon jel gibi maddelerden yapýlmýþ yastýklar ve þilteler, yumurta kaplarý ve<br />

koyun pöstekisi sayýlabilir. Ýçlerinde Dacron ya da Acrilan gibi emici olmayan bir<br />

destek taþýyan pansuman malzemeleri, kirlendikçe deðiþtirilmeleri gerektiðinden<br />

çok pahalýdýrlar ve büyük zaman kaybýna neden olurlar. Silikon jelden imal<br />

edilmiþ oturma yastýklarý ve destekler pahalý olmalarýna karþýn basýncý iyi<br />

daðýttýklarý için faydalýdýrlar. Koyun pöstekisi ise dayanýksýzdýr, temizliði güçtür<br />

ve kýsa sürede sertleþerek kullanýlamaz hale gelir. Koruyucu þilteler arasýnda su<br />

yataklarý ile statik ya da deðiþken havalý þilteler sayýlabilir. Bu malzemelerin<br />

koruyuculuðu hakkýnda yeterince kontrollü çalýþma bulunmadýðýndan hangi<br />

durumda neyin kullanýlacaðý hakkýnda oturmuþ bir protokol yoktur. Dinamik<br />

cihazlar arasýnda güncel olarak kullanýlanlar hava dolaþýmlý yataklardýr. Bu<br />

yataklar da yüksek ve düþük hava kayýplý olanlar þeklinde ikiye ayrýlýrlar. Yüksek<br />

kayýplý yataklara iyi bir örnek Clinitron yataðýdýr. Bu sistemde polyester bir kýlýf<br />

içerisinde çok sayýda küçük seramik mikroküreler mevcuttur ve kýlýfýn içerisine<br />

sürekli sýcak hava üflenerek mikrokürelerin hareket halinde olmasý<br />

saðlanmaktadýr. Hava kaçaðý nedeni ile ciltte kuruma yapabilmesi, dehidratasyona<br />

ve elektrolit bozukluklarýna yol açabilmesi ve hastalarda oryantasyon bozukluðu<br />

ve hallüsinasyon geliþmesine neden olabilmesi dýþýnda, Clinitron yataklar basý<br />

8<br />

<strong>yara</strong>larýnýn önlenmesinde ve tedavisinde son derece <strong>yara</strong>rlý cihazlardýr . Ancak çok<br />

45


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

pahalý olmasý kullanýmýný kýsýtlamaktadýr. Ayrýca çok büyük ve aðýr olduðu için<br />

hastaneler dýþýnda kullanýlmasý güçtür. Daha yakýn zamanlarda düþük hava kayýplý<br />

yataklar geliþtirilmiþtir. Bu yataklar enlemesine yerleþtirilmiþ ve bir bilgisayar<br />

tarafýndan aralýklý olarak þiþirilip indirilen içi hava dolu yastýklardan oluþurlar.<br />

Pahalýlýk ve büyüklük sorunlarý bu yataklar için de söz konusudur.<br />

Lokal Tedavi<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn lokal tedavisi konservatif <strong>yara</strong> bakýmý ile cerrahi iþlemleri<br />

içerir.<br />

Konservatif tedavi<br />

Basý <strong>yara</strong>sý ile karþýlaþýldýðýnda ilk yapýlmasý gereken <strong>yara</strong>nýn<br />

deðerlendirilmesi ve cerrahi debridmandýr. Ýlk debridmanýn ameliyathane<br />

þartlarýnda, uygun ýþýk, asistans ve koter varlýðýnda yapýlmasý doðrudur. Tüm<br />

nekrotik dokular uzaklaþtýrýlýr, boþta gezen kemik fragmanlarý alýnýr, fibröz<br />

septalar parçalanýr, enfekte bursalar açýlarak drene edilir, devitalize fasya ve<br />

tendonlar eksize edilir. Kantitatif doku kültürü için biyopsi alýnýr. Daha sonraki<br />

debridmanlar pansumanlar sýrasýnda hasta yataðýnda yapýlabilir.<br />

Debridmanýn ardýndan topikal <strong>yara</strong> bakýmýna baþlanýr. Topikal <strong>yara</strong> bakýmýnda<br />

amaçlanan <strong>yara</strong>yý cerrahi olarak kapatmaya hazýr hale getirmektir. Küçük ve<br />

yüzeyel olan ülserler, basýnýn uzaklaþtýrýlmasý ve iyi <strong>yara</strong> bakýmý ile, alttan dolan<br />

granülasyonun çevreden epitelize olmasý ile kapanabilirler. Bu þekilde iyileþmiþ<br />

<strong>yara</strong>larda yeterince saðlam bir örtü oluþmadýðýndan tekrarlama sýk olur. Genel<br />

durumu cerrahiye izin vermeyecek derecede kötü olan hastalarda iyi <strong>yara</strong> bakýmý<br />

ile en azýndan ülserin daha da ilerlememesi saðlanýr.<br />

Topikal <strong>yara</strong> bakýmýnda amaçlanan <strong>yara</strong>nýn nemli tutulmasý, <strong>yara</strong>da geliþen<br />

debrisin mekanik olarak uzaklaþtýrýlmasý ve bakterisidal etki ile lokal<br />

enfeksiyonun geriletilmesidir. Pansuman amacý ile kullanýlan solüsyonlar arasýnda<br />

serum fizyolojik ile povidon-iyodin, hidrojen peroksit, asetik asit ve sodyum<br />

hipoklorid (Dakin solüsyonu) gibi bakterisidal solüsyonlar ve gümüþ sülfadiyazin<br />

sayýlabilir. Bakterisidal solüsyonlar enfeksiyonu geriletmekle birlike doku<br />

toksisitesine de yol açtýklarýndan kullanýlmalarý tartýþmalýdýr. 1:1000 oranýnda<br />

sulandýrýlmýþ povidon-iyodin ile 1:100'lük Dakin solüsyonunun doku toksisitesi<br />

<strong>yara</strong>tmadan bakterisidal etki gösterdiði ileri sürülse de, aktif <strong>yara</strong> enfeksiyonunun<br />

9<br />

olmadýðý durumlarda kullanýlmalarý doðru deðildir . Hidrojen peroksit ve asetik<br />

9<br />

asit ise sulandýrýlsalar da doku toksisitesine neden olurlar .<br />

Serum fizyolojik bakterisidal etkisinin olmamasýna karþýn, doku toksisitesine<br />

yol açmadýðýndan ve normal <strong>yara</strong> iyileþme sürecinin devam etmesini saðlayan<br />

fizyolojik bir ortam oluþturduðundan tercih edilebilecek en iyi solüsyondur.<br />

Pansumanýn etkili olabilmesi için gazlý bezlerin kavitenin tamamýný doldurmasý<br />

46


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

8<br />

ve 6-8 saatte bir deðiþtirilmesi gerekir . Böylece bakteri üremesine zemin<br />

hazýrlayan ölü dokular <strong>yara</strong>dan uzaklaþtýrýlmýþ olur. Pansumanýn bakterisidal<br />

özelliði kullanýlan solüsyondan çok mekanik etkiye baðlýdýr. Derin kaviteli <strong>yara</strong>lar<br />

günde en az bir kez irrige edilerek mekanik temizlik saðlanmalýdýr. Bu tür<br />

geleneksel pansuman yöntemleri <strong>yara</strong>da hýzlý bir düzelme saðlamasýna karþýn<br />

oldukça zaman alýcýdýr ve çok sayýda elemanýn pansuman iþiyle uðraþmasýna<br />

10<br />

neden olur .<br />

Diðer pansuman yöntemleri arasýnda tam ve yarý kapayýcý (oklusif ve semioklusif)<br />

pansumanlarla aljinatlar sayýlabilir. Tam kapayýcý pansumanlar<br />

hidrokolloidlerdir. Yapýlarýndaki hidroaktif parçacýklar nedeni ile <strong>yara</strong> eksüdasý ile<br />

karþýlaþtýðýnda jel halini alýrlar. Bu jelin fizyolojik ve nemli bir ortam oluþturarak<br />

11<br />

<strong>yara</strong>yý kurumaktan koruduðu, epitelizasyonu hýzlandýrdýðý ileri sürülmektedir .<br />

12<br />

Lokal bir hipoksi oluþturarak anjiogenezi hýzlandýrdýðý da gösterilmiþtir .<br />

11<br />

Pansumanýn 3-5 günde bir deðiþtirilmesi önemli avantajlarýndan birisidir . Çok<br />

<strong>yara</strong>rlý gibi gözükmesine karþýn tam kapayýcý pansumanlar ancak evre I ve II gibi<br />

yüzeyel ülserlerde kullanýlabilirler. Ayrýca enfeksiyon varlýðýnda kullanýlamazlar<br />

13<br />

ve kapalý ortam oluþturarak anaerobik enfeksiyon geliþmesine neden olabilirler .<br />

Yarý kapayýcý pansumanlar nem ve hava geçiþine izin veren ince bir poliüretan<br />

tabakadan oluþurlar ve nemli bir ortam oluþturarak <strong>yara</strong>nýn kurumasýný önlerler.<br />

Kolay uygulanabilir olmalarýna ve yaygýn olarak kullanýlmalarýna karþýn ancak<br />

13<br />

yüzeyel ve enfekte olmayan ülserlere uygulanabilirler .<br />

Deniz yosunlarýndaki doðal polisakkaritlerden elde edilen kalsiyum aljinatlar,<br />

akýntýsý fazla <strong>yara</strong>larýn tedavisi için geliþtirilmiþlerdir. Ýleri derecede emici olan bu<br />

madde bakteryal kontaminasyonu azaltýr, doðal yolla yýkýlýr ve granülasyon<br />

14<br />

dokusunun geliþimini etkilemez . Þerit þeklinde üretildiðinden kavite içerisine<br />

uygulanmasý kolaydýr. Üzeri yarý kapayýcý bir pansumanla örtülerek 2-3 günde bir<br />

8<br />

deðiþtirilebilir. Aljinatlar hakkýnda henüz yeterli bilimsel veri mevcut deðildir .<br />

15,16<br />

Robson ve ark. gerçekleþtirdikleri iki ayrý çalýþmada rekombinant insan<br />

trombositi-kökenli büyüme faktörü BB ile temel fibroblast büyüme faktörünün<br />

kronik basý <strong>yara</strong>larýnda düzelme saðladýðýný göstermiþlerdir. Henüz çok yeni ve<br />

çok pahalý olmalarýna karþýn, protein büyüme faktörlerinin gelecekte <strong>yara</strong><br />

iyileþmesi konusunda büyük önem kazanacaklarý düþünülmektedir.<br />

Uygun <strong>yara</strong> bakýmý, basýnýn ortadan kadýrýlmasý ve beslenme durumunun<br />

düzeltilmesi ile çoðu yüzeyel ülserler kýsa sürede iyileþebilirler. Derin <strong>yara</strong>larda<br />

ise ancak çok uzun süreli pansumanla kapanma saðlanabilir. Pansuman<br />

malzemelerinin hýzla geliþmesi, cerrahi giriþimin yol açtýðý morbidite ve<br />

sonrasýndaki yüksek tekrarlama oranlarý hekimleri olabildiðince konservatif<br />

tedaviye yöneltmektedir. Yine ayný nedenlerle plastik cerrahlara danýþýlmadan<br />

konservatif <strong>yara</strong> tedavisi yapýlmaktadýr. Bu yaklaþým genellikle hastanýn uzun<br />

47


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

süre hastanede yatmasýna, <strong>yara</strong>sýnýn düzelmemesine, epitelize olsa bile<br />

dayanýksýzlýðý nedeni ile kýsa sürede tekrarlamasýna yol açmaktadýr. Basý<br />

<strong>yara</strong>larýnýn tedavisi son aþamada cerrahidir. Konservatif tedavi yapýlacaksa bile bu<br />

bir plastik cerrah tarafýndan yönlendirilmelidir.<br />

Cerrahi tedavi<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnda cerrahi tedavi eksizyonel debridman, kemik çýkýntýlarýn<br />

uzaklaþtýrýlmasý ve <strong>yara</strong>nýn kalýcý bir örtü ile örtülmesinden oluþur. 1956<br />

1<br />

yýlýnda Conway ve Griffith tarafýndan belirlenen ilkeler halen geçerlidir:<br />

1. Basý <strong>yara</strong>sýnýn, etrafýndaki bursa ve varsa heterotopik kalsifikasyonlarla<br />

birlikte total eksizyonu.<br />

2. Enfekte olmuþ kemik parçalarýnýn ve ileride basýya yol açabilecek kemik<br />

çýkýntýlarýn uzaklaþtýrýlmasý.<br />

3. Dikkatli hemostaz ve vakumlu <strong>yara</strong> drenajý. Debridmandan sonra<br />

hemostazýn saðlanamadýðý durumlarda <strong>yara</strong>nýn kapatýlmasý 24 saat<br />

geciktirilebilir.<br />

4. Tüm ölü boþluklarýn iyi kanlanan kas, kas-deri ya da fasyokütan fleplerle<br />

doldurulmasý.<br />

5. Yaranýn büyük lokal fleplerle kapatýlmasý ve fleplerin, dikiþ hatlarý aðýrlýk<br />

taþýyan bölgelerden geçmeyecek ve gelecekte baþka fleplerin<br />

hazýrlanmasýna engel olmayacak þekilde planlanmasý.<br />

6. Donör alanlarýn gerginliðe yol açmayacak þekilde, gerekirse deri grefti ile<br />

kapatýlmasý.<br />

Ameliyat öncesi hazýrlýk<br />

Baþarýlý sonuç elde edebilmek için hastanýn sistemik olarak ve <strong>yara</strong>nýn lokal<br />

olarak hazýrlanmýþ olmasý gerekir. Hastanýn genel durumu stabil olmalýdýr.<br />

Malnütrisyon ve anemi düzeltilmiþ olmalý, laboratuvar deðerleri normal olmalý ve<br />

eþlik eden enfeksiyonlar tedavi edilmiþ olmalýdýr. Lokal olarak <strong>yara</strong>daki tüm<br />

nekrotik dokular temizlenmiþ olmalý, saðlýklý bir granülasyon dokusu bulunmalý<br />

ve <strong>yara</strong> küçülme eðilimine girmiþ olmalýdýr. Küçülmenin iþaretleri <strong>yara</strong><br />

çevresindeki dekolmanýn azalmasý ve <strong>yara</strong> kenarlarýndan epitelizasyonun<br />

ilerlemesidir.<br />

Ameliyat sonrasýnda hastalar sýklýkla yüzüstü yatmak durumunda kalýrlar.<br />

Ameliyat öncesinden bu pozisyonda kalmaya alýþtýrýlmalarý, postoperatif<br />

dönemde daha az sýkýntý çekmelerini saðlar. Yara kontaminasyonunun kontrol<br />

edilemediði durumlarda geçici ya da kalýcý kolostomi yapýlabilir. Ancak ameliyat<br />

öncesinde barsak temizliði yapýlýp sonrasýnda ilaçlarla konstipasyon <strong>yara</strong>týlmasý<br />

genellikle yeterlidir.<br />

48


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

Cerrahi sýrasýnda endotrakeal genel anestezi tercih edilir. Ameliyat bölgesi<br />

anestetik alanda olsa bile adele spazmlarýnýn önlenmesi açýsýndan genel anestezi<br />

avantajlýdýr. Paraplejik hastalarda genellikle otonom sinir sisteminde de patoloji<br />

bulunduðundan, cerrahi sýrasýnda oluþabilecek hipovolemi kompanze edilemez ve<br />

kan basýncý ile kalp hýzýnda büyük dalgalanmalar oluþur ve ardýndan dolaþým þoku<br />

geliþebilir. Bu nedenle, cerrahi giriþim yalnýz sedasyonla yapýlacak bile olsa, bu<br />

anestezi uzmanýnýn gözetimi altýnda ve iyi bir monitörizasyonla yapýlmalýdýr.<br />

Ameliyat sonrasýnda da bir süre kullanacaðý göz önünde tutularak hastanýn idrar<br />

sondasý yenilenmelidir. Daha önceden alýnmýþ <strong>yara</strong> kültürlerine göre belirlenmiþ<br />

olan antibiyotiklerle peroperatif koruyucu tedaviye baþlanmalýdýr.<br />

Hastaya ameliyat masasýnda doðru pozisyonun verilmesi büyük önem taþýr.<br />

Pozisyon verilirken hem <strong>yara</strong>nýn, hem de flebin hazýrlanacaðý etraf dokunun tam<br />

olarak ortaya konulmasýna dikkat edilmelidir. Erken dönemde <strong>yara</strong> açýlmasýnýn en<br />

önemli nedeni dikiþ hatlarýnýn gergin olmasýdýr. Ameliyat sonrasýnda dikiþ hatlarý<br />

gergin olmayacak þekilde pozisyon verilmelidir. Ameliyat süresince yeni <strong>yara</strong><br />

açýlmamasý için yüzüstü yatar pozisyondayken anterior superior iliak spinalar ve<br />

dizler gibi kemik çýkýntýlarýn iyi desteklenmesi gerekir. Hasta boyanýrken<br />

antiseptik maddenin akýp hastanýn altýnda göllenmemesine dikkat edilmelidir. Bu<br />

hassas ciltte reaksiyona neden olabilir.<br />

Ülser eksizyonu<br />

Eksizyon sýrasýnda olabildiðince radikal davranýlmasý, ülserle birlikte tüm<br />

nedbeli alanýn, ülserin etrafýndaki bursanýn ve varsa, heterotopik<br />

kalsifikasyonlarýn eksizyonu gereklidir. Ülser bursasýnýn sýnýrlarý belirlenmeli ve<br />

tamamen eksize edilmelidir. Bursanýn çok geniþ olduðu durumlarda, ülser<br />

zeminini ve bursa yüzeyini kaplayan granülasyon dokusu kazýnarak uzaklaþtýrýlýr.<br />

Önemli bir seröz akýntý kaynaðý olan bu dokunun tamamen uzaklaþtýrýlamamasý,<br />

flep altýnda seroma geliþmesine ve flebin yerine yapýþamamasýna yol açar.<br />

Debridman sonrasý dikkatli hemostaz yapýlmalýdýr. Eðer kanama buna raðmen<br />

devam ediyorsa, pansuman yapýlýp <strong>yara</strong>nýn kapatýlmasý 24 saat ertelenebilir.<br />

Ostektomi<br />

Enfekte ve ekspoze olmuþ kemikler saðlýklý kemik dokusu görülünceye kadar<br />

uzaklaþtýrýlmalýdýr. Basý <strong>yara</strong>sýna neden olabilecek kemik çýkýntýlar bir osteotom<br />

ile eksize edilir. Kemik rezeksiyonunda aþýrýya kaçýlmasý kanamaya, iskelet<br />

dengesinin bozulmasýna ve diðer aðýrlýk taþýyan noktalarda daha çok basý<br />

oluþmasýna neden olabilir.<br />

Geçmiþte kimi yazarlar iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde total iskiektomiyi<br />

savunmuþlardýr. Bu iþlem nüks oranýný büyük oranda azaltmakla birlikte, karþý<br />

taraf iskium üzerinde ülser geliþme sýklýðýný çok arttýrmaktadýr. Bilateral<br />

49


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

iskiektomi yapýlan hastalarda aðýrlýk perine üzerine biner ve bu da perineal<br />

ülserasyona ve üretra fistülü geliþmesine yol açar. Bu sebeplerle iskial ülser<br />

17<br />

tedavisinde artýk minimal kemik rezeksiyonu tercih edilmektedir .<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn kapatýlmasý<br />

Uygulanacak cerrahi yöntem seçilirken hem hastaya, hem de ülsere göre<br />

deðerlendirme yapýlmalýdýr. Hastanýn paraplejik ya da kuadriplejik olmasý, geri<br />

dönüþ beklentisi, ileride mobilize olup olamayacaðý, kullandýðý cihazlar ve<br />

destekler, tedaviye gösterdiði uyum, kiþisel hijyen durumu seçimi etkiler.<br />

Cerrahi kapatma yöntemlerinin temel ilkesi fleplerin olabildiðince büyük<br />

planlanmasý ve ülser bölgesine yeterince saðlam dokunun taþýnmasýdýr. Planlama<br />

yapýlýrken dikkat edilmesi gereken noktalar <strong>yara</strong>yý ölü boþluk býrakmayacak<br />

þekilde kapatabilmek, ameliyatýn bitiminde hangi pozisyon verilirse verilsin dikiþ<br />

hatlarýna gerginlik gelmemesini saðlamak, aðýrlýk taþýyan bölgelere dikiþ<br />

hatlarýnýn denk gelmemesine dikkat etmek ve insizyonlarý gelecekte<br />

hazýrlanabilecek baþka fleplere engel olmayacak þekilde yerleþtirmektir.<br />

Kullanýlabilecek yöntemler primer kapatma, deri greftleri, lokal cilt flepleri,<br />

kas ve kas-deri flepleri, fasyokütan flepler ve nörosensoryel fleplerdir.<br />

Primer kapatma ve deri greftleri yüksek tekrarlama oranlarýna yol açtýðýndan<br />

ancak ileride mobilize olmasý beklenen hastalara uygulanmalýdýr. Ülser<br />

çevresindeki cilt nedbeli ve endüre olduðundan komþu ciltten hazýrlanan küçük<br />

deri flepleri genellikle baþarýsýzlýkla sonuçlanýr. Bu tür giriþimler daha sonra<br />

uygulanabilecek flep seçeneklerini azaltacaðýndan sakýncalýdýr.<br />

Kas-deri flepleri özellikle derin kavite içeren enfekte <strong>yara</strong>larýn tedavisinde<br />

18,19<br />

<strong>yara</strong>rlýdýr . Böylelikle iyi kanlanan adele dokusu enfekte sahaya taþýnmýþ olur ve<br />

uygulanan sistemik antibiyotiklerin etki edebilmesi saðlanýr. Adele dokusu ölü<br />

boþluklarý doldurmakta fasyokütan fleplere göre daha avantajlýdýr. Aðýrlýk taþýyan<br />

bölgeye kalýn bir doku desteði saðlanmýþ olur. Yaranýn tekrarlamasý durumunda<br />

kas-deri flepleri tekrar kaldýrýlýp ilerletilebilir ya da baþka bölgelere çevrilebilir.<br />

Buna karþýlýk, normal insan anatomisinde aðýrlýk taþýyan kemik çýkýntýlarýn<br />

20<br />

üzerinde genellikle kas dokusu bulunmaz . Kas-deri flepleri iskemiye hassas<br />

20<br />

adele dokusunun aðýrlýk taþýyan bölgelere taþýnmasý nedeni ile eleþtirilmiþlerdir .<br />

Diðer dezavantajlarý yaþlý ve felçli hastalarda adele dokusunun atrofik olmasý ve<br />

hareket edebilen hastalarda iþlev bozukluðuna yol açabilmesidir. Bu nedenle,<br />

felcin geri dönmesi beklenen hastalarda kas-deri flepleri tercih edilmemelidir.<br />

Fasyokütan flepler de yeterli kan dolaþýmýna sahiptirler ve iskemiye oldukça<br />

dayanýklý olduklarýndan saðlam bir örtü oluþtururlar. Vücudun normal anatomik<br />

yapýsýna daha uygun olduklarý için kimi yazarlar tarafýndan daha çok tercih<br />

20<br />

edilirler . Kaldýrýlmalarý teknik olarak daha kolaydýr ve ameliyat sýrasýnda<br />

50


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

kas-deri fleplerine göre daha az kanamaya neden olurlar. Ýþlevsel bir bozukluða yol<br />

açmamalarý ve ileride adele fleplerinin planlanmasýna engel olmamalarý ilave<br />

avantajlarý arasýndadýr. En önemli dezavantajlarý, derin <strong>yara</strong>larda ölü boþluðu<br />

doldurmaya yetecek kadar kitle içermemeleridir.<br />

Bir diðer yöntem de, basý <strong>yara</strong>larýnýn duyusal innervasyonunu omurilik<br />

<strong>yara</strong>lanmasýnýn üzerindeki seviyelerden alan nörosensoryel fleplerle<br />

2,3 21<br />

kapatýlmasýdýr. Bu amaçla interkostal ada flepleri ve serbest flepler<br />

kullanýlmýþtýr. Teorik olarak önemli avantajlarý olan bu yöntemler, teknik olarak<br />

oldukça zor olmalarý nedeni ile klinikte fazla bir uygulama alaný bulamamýþlardýr.<br />

Son yýllarda, özellikle sakral basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde doku geniþleticilerin<br />

22,23<br />

kullanýmýna iliþkin makaleler yayýnlanmýþtýr . Açýk <strong>yara</strong> varlýðýnda,<br />

kontaminasyon riskinin yüksek olduðu durumlarda ve nedbeli zeminde doku<br />

geniþletici kullanýlmasý oldukça riskli olmasýna karþýn, yazarlar bu þekilde sýrtýn<br />

üst bölgelerinden duyusu olan cildin <strong>yara</strong> üzerine taþýnabildiðini<br />

22<br />

savunmaktadýrlar .<br />

Yerlerine göre basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi<br />

Basý <strong>yara</strong>larý vücudun her yerinde oluþabilmekle birlikte, en sýk görülen<br />

bölgeler olan sakral, iskial ve trokanterik basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi üzerinde<br />

ayrýntýlý olarak durulacaktýr.<br />

Sakral basý <strong>yara</strong>larý<br />

Sakral basý <strong>yara</strong>larý daha çok omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki erken<br />

dönemde, hastanýn hareketsiz, sýrtüstü yattýðý sýrada ortaya çýkarlar. Çok derin<br />

olmayan ülserlerde ve felcin geri dönebileceði düþünülen hastalarda fasyokütan<br />

1<br />

flepler kullanýlýr. Bunlar arasýnda en çok uygulanan Conway ve Griffith'in<br />

tanýmladýklarý gluteus maksimus adelesinden gelen perforanlarla beslenen,<br />

inferior tabanlý büyük rotasyon flebidir. Lumbar perforanlarla beslenen transvers<br />

lumbosakral flep de bu bölgede kullanýlabilir.<br />

Daha derin <strong>yara</strong>lar için gluteus maksimus adelesi ile hazýrlanan çeþitli kas-deri<br />

veya kas flepleri kullanýlýr. Bu adele dolaþýmýný superior ve inferior gluteal<br />

arterlerden aldýðý için ikiye bölünerek kullanýlabilir. Ülserin yerine, büyüklüðüne<br />

ve geçirilmiþ ameliyatlara göre adelenin tamamý ya da bir yarýsý, superior ya da<br />

inferior pediküllü olarak, tek taraflý ya da çift taraflý olarak, rotasyon flebi, V-Y<br />

ilerletme flebi ya da ada flebi þeklinde veya yalnýz kas flebi olarak kullanýlabilir.<br />

Klinikte fazla kullaným alaný bulamamakla birlikte, bölgeye duyusal<br />

innervasyonu olan doku taþýyabilmek amacý ile doku geniþletici uygulamalarý ve<br />

interkostal nörovasküler ada flepleri de sakral basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi için<br />

tanýmlanmýþ yöntemler arasýndadýr.<br />

51


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

Ýskial basý <strong>yara</strong>larý<br />

Ýskial basý <strong>yara</strong>larý tekerlekli iskemle kullanan ve oturan hastalarda geliþir. Tüm<br />

4<br />

basý <strong>yara</strong>larýnýn %6'sýný oluþtursa da , kronik dönemde paraplejik hastalarda en sýk<br />

karþýlaþýlan ülserler iskial ülserlerdir. Hastalarýn ameliyat sonrasýnda tekrar oturur<br />

konuma dönmeleri nedeni ile nüks oraný çok yüksektir. Conway ve Griffith hangi<br />

yöntemle kapatýlýrlarsa kapatýlsýnlar, iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn %75-77 gibi yüksek<br />

1<br />

oranlarda tekrarladýðýný bildirmiþlerdir . Bu nedenle cerrahi planlanýrken daha<br />

sonra kullanýlabilecek flepler de gözönünde tutulmalýdýr.<br />

Ýskial ülselerin eksizyonu sýrasýnda kemik çýkýntýlar uzaklaþtýrýlýr. Daha önce de<br />

söz edildiði gibi, kemik rezeksiyonu yapýlýrken aþýrýya kaçýlmamalýdýr. Geçmiþte<br />

yapýlan total iskiyektomi iþlemleri perineal ülserler ve üretra fistülleri gibi aðýr<br />

komplikasyonlara yol açmýþtýr.<br />

Ýskial ülserler hasta yüzüstü yatarken küçük görünürler ve primer olarak<br />

kapanabilecekleri izlenimini uyandýrýrýlar. Yürüyebilen hastalar dýþýnda primer<br />

kapatma genellikle <strong>yara</strong>nýn tekrarlamasý ile sonuçlanýr. Defektin gerçek<br />

boyutlarýnýn görülebilmesi için hastanýn ameliyat masasýnda yüzüstü<br />

durumdayken kalçadan fleksiyon yaptýrýlarak yatýrýlmasý gerekir.<br />

Flep seçenekleri arasýnda inferior gluteal arterin inen dalýndan beslenen gluteal<br />

uyluk flebi ilk sýralarda yer alýr. Bu flep kas-deri flebi ya da fasyokütan flep olarak<br />

hazýrlanabilir. Daha sonra kullanýlabilecek hamstring adelelerinin ve gluteal<br />

adelenin beslenmesini etkilemez. Ýlk sýrada seçilebilecek bir diðer flep inferior<br />

gluteus maksimus kas-deri flebidir. Gluteus maksimus adelesinin alt yarýsý,<br />

üzerindeki ciltle birlikte rotasyon flebi þeklinde taþýnýr.<br />

Uyluðun arka tarafýnda yer alan hamstring adeleleri (biseps femoris,<br />

semitendinöz ve semimembranöz) tek tek yada toplu halde, üzerlerindeki ciltle<br />

birlikte ya da yalnýz kas flebi olaral iskium üzerine taþýnabilirler. Üç adelenin<br />

birlikte üzerlerindeki ciltle beraber taþýndýðý hamstring V-Y ilerletme flebi sýk<br />

kullanýlan yöntemlerden birisidir ve iskium üzerine bol adele dokusu taþýmasý<br />

açýsýndan önemlidir. Donör bölgenin primer kapatýlabilmesi ve gerektiðinde tekrar<br />

kaldýrýlýp ilerletilebilmesi bu yöntemin avantajlarýdýr.<br />

Gracilis kas-deri flebi cilt adasýnýn güvenilir olmamasý nedeni ile fazla tercih<br />

edilmez. Medial tabanlý posterior uyluk fasyokütan flebi ise daha sonra<br />

kullanýlabilecek flep seçeneklerini azalttýðýndan kullanýlmamalýdýr.<br />

Tensör fasya lata kas-deri flebi trokanterik ve iskial basý <strong>yara</strong>larýnýn tek fleple<br />

kapatýlmasý amaçlandýðýnda kullanýlabilir. Bu flebin cildi duyusal innervasyonunu<br />

lateral femoral kütanöz sinir (L -L ) ve iliohipogastrik sinirin lateral kütanöz<br />

2 3<br />

dalýndan (T ) alýr ve düþük seviyeli felçlerde nörosensoryel flep olarak<br />

12<br />

kullanýlabilir. Ancak flebin iskium üzerine gelen kýsmý oldukça incedir ve yeterli<br />

doku desteði oluþturmaz.<br />

52


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

Trokanterik basý <strong>yara</strong>larý<br />

Trokanterik basý <strong>yara</strong>larý yan yatýrýlan paraplejik ve kuadriplejik hastalarda<br />

gözlenir. Özellikle kalça ekleminde fleksiyon kontraktürü olan ve spastik felci<br />

olanlarda daha kolay geliþir. Bu ülserler oldukça büyük bir bursa ile<br />

karakterizedirler. Ülserin yinelemesini önlemek için bursa eksizyonu sýrasýnda<br />

büyük trokanter de uzaklaþtýrýlmalýdýr.<br />

Lateral femoral sirkumfleks arterden beslenen tensör fasya lata kas-deri flebi<br />

en çok tercih edilen fleptir. Flep arka tarafa doðru çevrilerek trokanterin üzeri<br />

örtülür. Uzun tutulduðunda iskial basý <strong>yara</strong>sýný da kapatabilir. Düþük seviyeli<br />

omurilik <strong>yara</strong>lanmalarýnda duyusal flep olarak da kullanýlabilir. Donör alan primer<br />

olarak ya da deri grefti ile kapatýlýr.<br />

Diðer seçenekler arasýnda vastus lateralis kas ya da kas-deri flebi, gluteal uyluk<br />

flebi ya da bipediküllü random cilt flebi sayýlabilir. Özellikle büyük basý<br />

<strong>yara</strong>larýnýn varlýðýnda, vastus lateralis adele flebi, tensör fasya lata kas-deri flebi ile<br />

beraber kullanýlabilir.Diðer anatomik bölgeler<br />

Topukta geliþen basý <strong>yara</strong>larý genellikle pansumanlarla izlenir ve ardýndan deri<br />

grefti ile kapatýlýr. Bu bölgede flep rekonstrüksiyonu için seçenekler lokal<br />

fasyokütan flepler, fleksör hallusis brevis ya da abdüktör hallusis kas flepleridir.<br />

Oksipital basý <strong>yara</strong>larý lokal skalp flepleri ile örtülür.<br />

Çoklu basý <strong>yara</strong>larý<br />

Çok sayýda basý <strong>yara</strong>sý olan, iskium ve femurda yaygýn osteomyeliti olan ve<br />

rekonstrüksiyon seçeneði kalmamýþ olan hastalarda kalça dezartikülasyonu,<br />

hemipelvektomi ya da hemikorporektomi gibi radikal rezeksiyonlar yapýlýp,<br />

ülserler ilk olarak Georgiade tarafýndan tanýmlanmýþ olan total uyluk flebi ile<br />

8<br />

kapatýlabilir . Mortalitesi yüksek olan bu ameliyatlardan sonra hastalarda çeþitli<br />

ürolojik komplikasyonlar ve vücut imgesinin bozulmasýna baðlý olarak aðýr<br />

psikiatrik sorunlar ortaya çýkabilir. Ayrýca, bu tür giriþimlerden sonra yeni ülser<br />

1<br />

geliþme sýklýðý %60 gibi yüksek bir orandadýr .<br />

Ameliyat sonrasý bakým<br />

Ameliyat sonrasý bakým esas olarak ameliyat öncesi hazýrlýðýn devamý<br />

þeklindedir. Hastanýn yeterli beslenmesi saðlanýr, kan deðerleri sýk sýk kontrol<br />

edilerek normal düzeylerde tutulur, gerekirse kan verilir. Ýyi hemþire bakýmý büyük<br />

önem taþýr. Hastalar ameliyat sonrasýnda mümkünse hava dolaþýmlý bir yatakta<br />

tutulurlar. Eðer bu yoksa, normal yatakta yüzüstü yatýrýlmalý ve yeni <strong>yara</strong><br />

açýlmamasý için 2 saate bir çevrilmelidirler. Yüzüstü konumdayken basýnca maruz<br />

kalan bölgeleri iyi desteklenmelidir. Yara kontaminasyonunu önlemek amacýyla<br />

hastanýn erken dönemde konstipe olmasý için kodein gibi ilaçlar verilir. Ameliyat<br />

sonrasý erken dönemde adele spazmlarýnýn önlenmesi, dikiþ hatlarýnýn<br />

53


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

gerilmemesi açýsýndan önemlidir.<br />

Cerrahi sýrasýnda bakteriyemi oluþacaðýndan ameliyat sýrasýnda baþlanan<br />

sistemik antibiyotik tedavisine 7 gün daha devam edilir. Vakumlu direnler 7-10<br />

gün yerlerinde tutulur ve seröz drenaj tamamen kesilmeden alýnmazlar. Bu,<br />

fleplerin yerlerine yapýþmasý ve enfeksiyon geliþmemesi açýsýndan büyük önem<br />

taþýr. Dikiþler 14-21 gün sonra alýnmalýdýr. Dikiþ hatlarý her gün kontrol edilmeli ve<br />

gerginlik oluþmamasýna dikkat edilmelidir.<br />

Dördüncü haftanýn sonunda hastanýn kýsa sürelerle ameliyat sahasýnýn üzerine<br />

yatmasýna izin verilir. Bu süre zamanla arttýrýlýr ve hasta normal aktivitesine döner.<br />

Basý <strong>yara</strong>sý tedavisinin uzun dönemde baþarýlý olabilmesi için en önemli nokta,<br />

hastanýn ve hasta yakýnlarýnýn kendi üzerlerine düþen sorumluluðun bilincine<br />

varmasýdýr. Hastanýn pozisyonunu sýk sýk deðiþtirmesi, kiþisel bakýmýný<br />

sürdürmesi ve ameliyat bölgesini iyi kontrol etmesi gerekir.<br />

Komplikasyonlar<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi sonrasýnda geliþebilen komplikasyonlar arasýnda flep<br />

nekrozu, hematom, seroma oluþumu, <strong>yara</strong> enfeksiyonu ve sütür hatlarýnda açýlma<br />

gibi cerrahi sonrasý erken dönemde ortaya çýkan komplikasyonlarla geç dönemde<br />

gözlenen ülserlerin yinelemesi ve karsinom geliþmesi sayýlabilir.<br />

Erken Postoperatif Komplikasyonlar<br />

Ameliyat sonrasýnda en sýk karþýlaþýlan komplikasyon hematom geliþmesidir.<br />

Erken dönemde farkedildiðinde mutlaka boþaltýlmalý ve iyi direnaj saðlanmalýdýr.<br />

Gözden kaçtýðý durumlarda enfeksiyon geliþmesine, bursa oluþmasýna, ülserin<br />

yinelemesine ve flep nekrozuna yol açabilir. Geniþ <strong>yara</strong>larda debridman sonrasý<br />

kapama iþlemi 24 saat ertelenerek hematom geliþme olasýlýðý azaltýlabilir.<br />

Seroma oluþumu da sýk karþýlaþýlan komplikasyonlardan birisidir. En önemli<br />

nedenleri yeterli debridman yapýlmamasý, ameliyat sonrasýnda <strong>yara</strong>da ölü boþluk<br />

kalmasý ve erken dönemde uygun olmayan mobilizasyon sonucu devreye giren<br />

makaslama kuvvetlerinin etkisi ile flebin <strong>yara</strong> yataðýndan ayrýlmasýdýr. Seroma<br />

oluþumunu önlemek için debridman sýrasýnda ülser bursasý tam olarak çýkarýlmalý,<br />

oluþan defekti tamamen dolduracak büyüklükte bir flep hazýrlanmalý, seröz akýntý<br />

tam olarak kesilinceye kadar vakumlu direnaja devam edilmeli ve ameliyat<br />

sonrasýnda flep üzerinde makaslama kuvvetlerinin geliþmesine engel olunmalýdýr.<br />

Yeterli debridman ve uygun antibiyotik kullanýmýna karþýn <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý<br />

ile karþýlaþýlabilir. Flep altýnda hematom geliþmesi de enfeksiyonun önemli<br />

nedenlerinden birisidir. Geliþtiði takdirde yoðun antibiyotik tedavisi ve cerrahi<br />

drenaj uygulanarak tedavi edilmelidir.<br />

Ameliyat öncesinde doðru planlamanýn yapýldýðý, ameliyat sýrasýnda flebe ait<br />

vasküler pedikülün korunduðu ve cerrahi prensiplere uygun davranýldýðý takdirde<br />

54


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

flep nekrozu beklenen bir komplikasyon deðildir. Flep nekrozunun en önemli<br />

nedeni gerektiðince tedavi edilmemiþ hematomlardýr. Sütür hatlarýnda açýlma<br />

genellikle <strong>yara</strong>nýn gergin olarak kapatýldýðý durumlarda ortaya çýkar, ki bunun da<br />

en önemli nedeni hatalý planlamadýr. Bunun dýþýnda hastanýn çok yaþlý ve genel<br />

durumunun bozuk olmasý, kan protein düzeylerinin düþük olmasý da <strong>yara</strong><br />

iyileþmesini etkilediðinden sütür hatlarýnda açýlmaya neden olabilir.<br />

Geç Dönem Komplikasyonlar<br />

Geç dönemde en sýk karþýlaþýlan sorun basý <strong>yara</strong>larýnýn tekrarlamasý, nadir<br />

geliþmekle birlikte en aðýr komplikasyon ise <strong>yara</strong> zemininde karsinom<br />

geliþmesidir.<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn yinelemesi<br />

Cerrahi teknikte kaydedilen ilerlemelere ve hasta bakýmýndaki geliþmelere<br />

karþýn tedavi sonrasýnda basý <strong>yara</strong>larýnýn tekrarlama oranlarý oldukça yüksektir.<br />

Harding 1961 yýlýnda bu oraný ameliyat sonrasýndaki 4 yýl içerisinde %44 olarak<br />

1 1<br />

bildirmiþtir . Griffith ve Schultz basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk sacral, trokanterik ve iskial<br />

24<br />

bölgelerde tekrarladýðýný vurgulamýþlardýr. Berry 1980 yýlýnda %47'lik bir<br />

25<br />

tekrarlama oraný yayýnlamýþtýr. 1988 yýlýnda Relander ve Palmer'ýn bildirdiði<br />

26<br />

tekrarlama oraný ise %48'dir. 1992'de Disa ve ark. kas, kas-deri ve fasyokütan<br />

fleplerle kapatýlan 68 basý <strong>yara</strong>sýnýn %61'inin ortalama 21 ay içerisinde tekrar<br />

27<br />

geliþtiðini bildirmiþlerdir. 1998 yýlýnda Kierney ve ark. tarafýndan tedavi edilen<br />

268 basý <strong>yara</strong>sýnda tekrarlama oranlarý %19 olarak bildirilmiþtir. Ancak bu<br />

çalýþmada yoðun bir fizik tedavi, rehabilitasyon ve eðitim programý uygulanmýþ ve<br />

bu programa uyum gösteremeyen hastalar çalýþma dýþýnda býrakýlmýþlardýr.<br />

Yüksek tekrarlama oranlarýnýn önemli bir nedeni ülser geliþmesine yol açan<br />

medikal sorunlarýn devam ediyor olmasýdýr. Basýnýn önlenememesi, kontraktür ve<br />

spazm varlýðý, yeterli hasta bakýmý ve hijyeninin saðlanamamasý ülserlerin<br />

26<br />

tekrarlamasýný kolaylaþtýrýr. Disa ve ark. en yüksek tekrarlama oranlarýnýn travma<br />

sonrasý parapleji geliþmiþ genç hastalarda ve zihinsel iþlevleri bozuk yaþlýlarda<br />

gözlendiðini bildirmiþlerdir. Özellikle paraplejik hasta grubunda gözlenen<br />

bastýrýlmýþ öfke ve kendine zarar verme eðilimi yüksek tekrarlama oranlarýnýn<br />

1<br />

belki de en önemli nedenidir . Tedavi sýrasýnda ve sonrasýnda hastalarýn psikolojik<br />

durumlarý mutlaka deðerlendirilmeli ve gereken psikolojik destek tedavisine<br />

baþlanmalýdýr.<br />

Karsinom geliþimi<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn nadir görülmekle birlikte öldürücü olan bir geç dönem<br />

komplikasyonu ülser zemininde geliþen malign dejenerasyondur. Ýlk olarak 1828<br />

yýlýnda Jean Nicholas Marjolin tarafýndan yanýk zemininde tanýmlanan bu<br />

1<br />

patolojik durum tüm kronik <strong>yara</strong>larda geliþebilir . Hemen hemen tümü epidermoid<br />

55


Prof. Dr.Akýn Yücel<br />

karsinomlardýr ve oldukça habis seyrederler. Basý <strong>yara</strong>larýnda geliþme sýklýðý<br />

28<br />

Grotting ve ark. tarafýndan %0.5 olarak bildirilmiþtir. Ortaya çýkmasý için<br />

gereken süre yanýk zemininde geliþenlere göre daha kýsadýr ve 22 yýl olarak<br />

29<br />

bildirilmiþtir . Genellikle iyi differansiye epidermoid karsinomlar olmalarýna<br />

karþýn, yüksek oranda metastaz yaparlar (%61) ve öldürücü seyrederler. Ortaya<br />

çýktýðý takdirde tedavisi radikal cerrahi rezekziyondur. Koruyucu lenf düðümü<br />

30<br />

disseksiyonu kimi yazarlar tarafýndan önerilse de tartýþmalýdýr . Radyoterapi ve<br />

kemoterapinin tedavideki rolü belli deðildir ve ancak cerrahi uygulanamayan<br />

hastalar için düþünülebilir.<br />

KAYNAKÇA<br />

1. Colen SR. Pressure sores. McCarthy JG, ed. Plastic Surgery. Vol. 6. Philadelphia: W.B.Saunders<br />

Company, 1990: 3797-3838.<br />

2. Dibbell DG. Use of a long island flap to bring sensation to the sacral area in young paraplegics.<br />

Plast Reconstr Surg 1974; 54: 220-223.<br />

3. Daniel RK, Terzis JK, Cunningham DM. Sensory skin flaps for coverage of pressure sores in<br />

paraplegic patients: Preliminary report. Plast Reconstr Surg 1976; 58: 317-328.<br />

4. Meehan M. National pressure ulcer prevalence survey. Adv Wound Care 1994; 7: 27-30.<br />

5. Petersen NC, Bittmann S. The epidemiology of pressure sores. Scand J Plast Reconstr Surg<br />

1971;5: 62-66.<br />

6. Mancoll JS, Phillips LG. Pressure sores. Aston SJ, Beasley RW, Thorne CNM, eds. Grabb and<br />

Smith's Plastic Surgery. Philadelphia: Lippincott-Raven,1997: 1083-1097.<br />

7. Stal S, Serer A, Donovan W et al. The perioperative management of the patient with pressure<br />

sores. Ann Plast Surg 1983; 11: 347-356.<br />

8. Feldman DL. Pressure sores. Georgiade GS, Riefkohl R, Levin LS, eds. Georgiade Plastic,<br />

Maxillofacial and Reconstructive Surgery. Baltimore: Williams and Wilkins, 1997: 1111-1123.<br />

9. Lineaweaver W, McMorris S, Soucy D et al. Cellular and bacterial toxicities of topical<br />

antimicrobials. Plast Reconstr Surg 1985; 75: 394-396.<br />

10. Xakellis GC, Chrischilles EA. Hydrocolloid versus saline-gauze dressings in treating pressure<br />

ulcers: a cost-effectiveness analysis. Arch Phys Med Rehabil 1992; 73: 463-469.<br />

11. Wheeland RG. The newer surgical dressings and wound healing. Dermatol Clin 1987; 5: 393-<br />

407.<br />

12. Knighton DR, Silver IA, Hunt TK. Regulation of wound-healing angiogenesis-effect of oxygen<br />

gradients and inspired oxygen concentration. Surgery 1981; 90: 262-270.<br />

13. Marshall DA, Mertz PM, Eaglstein WH. Occlusive dressings. Does dressing type influence the<br />

growth of common bacterial pathogens? Arch Surg 1990; 125: 1136-1139.<br />

14. Fowler E, Papen JC. Evaluation of an alginate dressing for pressure ulcers. Decubitus 1991; 4:<br />

47-48.<br />

15. Robson MC, Phillips LG, Thomason A et al. Recombinant human platelet-derived growth<br />

factor-BB for the treatment of chronic pressure ulcers. Ann Plast Surg 1992; 29: 193-201.<br />

16. Robson MC, Phillips LG, Lawrence WT et al. The safety and effect of topically applied<br />

recombinant basic fibroblast growth factor on the healing of chronic pressure sores. Ann Surg<br />

1992; 216: 401-406.<br />

17. Vasconez LO, Schneider WJ, Jurkiewicz MJ. Pressure sores. Curr Probl Surg 1977; 14: 1-62.<br />

18. Mathes SJ. The muscle flap for management of osteomyelitis. N Engl J Med 1982; 306: 294-<br />

295.<br />

56


BASI YARALARI TANI VE TEDAVÝSÝ<br />

19. Mathes SJ, Alpert BS, Chang N. Use of the muscle flap in chronic osteomyelitis: experimental<br />

and clinical correlation. Plast Reconstr Surg 1982; 69: 815-829.<br />

20. Yamamoto Y, Ohura T, Shintomi Y, Sugihara T, Nohira K, Igawa H. Superiority of the<br />

fasciocutaneous flap in reconstruction of sacral pressure sores. Ann Plast Surg 1993 Feb; 30:<br />

116-121.<br />

21. Hill HL, Nahai F, Vasconez LO. The tensor fascia lata myocutaneous free flap. Plast Reconstr<br />

Surg 1978; 61: 517-522.<br />

22. Esposito G, Di Caprio G, Ziccardi P, Scuderi N. Tissue expansion in the treatment of pressure<br />

ulcers. Plast Reconstr Surg 1991; 87: 501-508.<br />

23. Kostakoðlu N, Keçik A, Özyýlmaz F et al. Expansion of fascial flaps: histopathologic changes<br />

and clinical benefits. Plast Reconstr Surg 1993; 91: 72-79.<br />

24. Berry RB. The late results of surgical treatment of pressure sores in paraplegics. Br J Surg 1980;<br />

67: 473-474.<br />

25. Relander M, Palmer B. Recurrence of surgically treated pressure sores. Scand J Plast Reconstr<br />

Surg Hand Surg 1988; 22: 89-92.<br />

26. Disa JJ, Carlton JM, Goldberg NH. Efficacy of operative cure in pressure sore patients. Plast<br />

Reconstr Surg 1992; 89: 272-278.<br />

27. Kierney PC, Engrav LH, Iþýk FF et al. Results of 268 pressure sores in 158 patients managed<br />

jointly by plastic surgery and rehabilitation medicine. Plast Reconstr Surg 1998;102: 765-772.<br />

28. Grotting JC, Bunkis J, Vasconez LO. Pressure sore carcinoma. Ann Plast Surg 1987; 18: 527-<br />

532.<br />

29. Mustoe T, Upton J, Marcellin V et al. Carcinoma in chronic pressure sores: a fulminant disease<br />

process. Plast Reconstr Surg 1986; 77: 116-121.<br />

30. Bostwick J, Pendergrast J, Vasconez LO. Marjolin's ulcer: an immunologically privileged<br />

tumor? Plast Reconst Surg 1976; 57: 66-69.<br />

57


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.59-68<br />

BASI YARALARINDAN<br />

KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn meydana gelmesi veya nüks etmesi basitçe basýncýn<br />

kaldýrýlmasýyla önlenebilmesine raðmen modern týp dünyasý bu oldukça sýk<br />

görülen klinik problemin insidansýný önemli oranda azaltamamýþtýr.Bu hastalarýn<br />

uzun süre hastanede kaldýklarý ve büyük ekonomik ve iþ gücü kayýplarýna sebep<br />

olduklarý aþikardýr (1).<br />

Basit önlemlerle korunabilecek olan basý <strong>yara</strong>larýnýn, oluþtuðu takdirde<br />

tedavisi son derece güçtür ve hastanýn yaþam süresini ve kalitesini kötü yönde<br />

etkiler. Karmaþýk bir doku yýkýmý sürecine baðlý olarak geliþen basý <strong>yara</strong>larýnýn<br />

tedavisi de karmaþýk ve pahalýdýr. Plastik cerrah, genel cerrah, ortopedist,<br />

dahiliyeci, nörolog, beslenme uzmaný, fizyoterapist,HEMÞÝRE gibi uzmanlardan<br />

oluþan multidisipliner bir yaklaþým gerektirir(2).<br />

Dokularýn uzun süreli basýnç altýnda kalmasýna baðlý olarak geliþen ve daha çok<br />

vücudun Basý <strong>yara</strong>larý dýþarýdan gelen fiziksel bir basýnç sonucunda vücut<br />

yüzeyindeki sýkýþma, sürtünme, yýrtýlma veya bunlarýn çeþitli derecelerde<br />

kombinasyonlarýyla (özellikle kemik çýkýntýlarýnýn üzerinde) ortaya çýkabilen<br />

ülserasyonlar ve doku nekrozlarýdýr (3).<br />

TARÝHÇE<br />

�Mýsýr mumyalarý otopsilerinde<br />

�Brown-Sequard (1853), basýnç ve nem<br />

�Paget (1873), basýnç<br />

�Charcot (1879), nörotrofik faktörler<br />

�Munro (1940), periferik refleks kaybý<br />

�Küster (1908), Ascher (1928), enfeksiyon<br />

�Davis (1938), flep onarýmý<br />

�Mulholland (1943), beslenme, (+) azot dengesi<br />

�Lamon ve Alexandre (1945), ilk cerrahi onarým<br />

59


Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda omurilik <strong>yara</strong>lanmasý olan askerlerde basý<br />

<strong>yara</strong>sý insidansý %85 gibi yüksek deðerlerde seyretmekte iken, yakýn tarihli bir<br />

çalýþmada paraplejik hastalarda insidans %20, kuadriplejiklerde ise %26 olarak<br />

bildirilmiþtir. Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýndan sonraki 5 yýl içerisinde basý <strong>yara</strong>sý<br />

prevalansý %20-30 kadardýr. Basý <strong>yara</strong>larýnýn %10'u mobilize hastalarda<br />

gözlenirken, %53'ü yataða baðýmlý hastalarda, %37'si ise tekerlekli iskemle<br />

kullananlarda geliþmektedir(1).<br />

Etyolojisi, patolojisi, korunma, erken taný ve tedavi yöntemleri çok iyi<br />

bilinmesine raðmen basý <strong>yara</strong>larý, günümüzde hala klinik ve cerrahi bir<br />

problemdir(3).<br />

EPÝDEMÝYOLOJÝ<br />

1994 yýlýnda yapýlan büyük ölçekli bir prevalans çalýþmasýnda hastanede yatan<br />

hastalarýn %9'unda, yoðun bakým birimlerinde yatan hastalarýn ise %11.1'inde basý<br />

.<br />

<strong>yara</strong>sý geliþtiði saptanmýþtýrÜlserlerin %63'ü hasta henüz hastanede yatmakta iken<br />

geliþmektedir (2). Kardiovasküler hastalýklar sýrasýnda %41, akut nörolojik<br />

bozukluklar sýrasýnda %27 ve ortopedik <strong>yara</strong>lanmalar sonrasýnda %15 sýklýkta basý<br />

<strong>yara</strong>sýnýn geliþtiði bildirilmiþtir (4).<br />

ETÝYOLOJÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesindeki en önemli etken basýnçtýr.Yumuþak dokularýn<br />

basýnç altýnda kalarak sýkýþmalarý iskemiye neden olur ve basýnç engellenmezse<br />

nekroz ve ülserasyon geliþir. Felçli hastalardaki his kusuru ve motor kayýp,<br />

basýncýn algýlanamamasýna ve ortadan kaldýrýlamamasýna yol açar. Nem,<br />

enfeksiyon, sürtünme ve hastanýn taþýnmasý sýrasýnda ortaya çýkan makaslama<br />

kuvvetleri gibi ekstrensek faktörler ile hastanýn genel durum bozukluðu,<br />

malnutrisyon, ileri yaþ, diabet ve ödem gibi intrensek faktörler de dokunun<br />

dayanýklýlýðýný azaltarak basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþmesini kolaylaþtýrýrlar(1).<br />

PATOLOJÝ<br />

Basý <strong>yara</strong>larý her ne kadar kronik lezyonlar olarak düþünülse de akut bir<br />

baþlangýç dönemi mevcuttur. Akut dönemde basýya maruz kalan ciltte kýzarýklýk<br />

geliþir ve bunu sýrasýyla endürasyon, bül geliþimi, siyanoz ve doku nekrozu izler.<br />

Akut dönemde basýyý ortadan kaldýrmaya yönelik önlemlerin alýnmasý ile ülser<br />

geliþmesi önlenebilir. Endürasyon aþamasýnda lezyonlar lokal abse<br />

formasyonuyla karýþtýrýlabilir. Drenaj amacý ile yapýlacak bir insizyon enfeksiyon<br />

geliþmesine yol açarak ülser oluþumunu kolaylaþtýralabilir(2).<br />

Genellikle hasar öncelikle subkütan doku veya kasta oluþur ve bu yüzden hasar<br />

gören alan klinik olarak deri yüzeyinden görülen alandan daha fazla olabilir (2).<br />

60


Karakteristik olarak, cilt seviyesinde oluþan nekroz kemik üzerindeki<br />

yapýlarýn nekrozuyla karþýlaþtýrýlýnca genelde daha azdýr(3).<br />

Geliþme þekline göre basý <strong>yara</strong>larý iki gruba ayrýlabilir.Basýnýn yanýsýra<br />

sürtünme, nem, makaslama kuvvetleri gibi etkenlerin yol açtýðý tipte lezyon<br />

ciltte baþlar ve önlem alýnmazsa derin dokulara doðru ilerler. Basýya baðlý<br />

olarak geliþen tipinde ise cillte kýzarýklýk ya da küçük bir ülserasyon<br />

gözlenmesine karþýn derin dokularda koni þeklinde geniþleyen büyük harabiyet<br />

vardýr(2).<br />

Geliþme þekillerindeki farklýlýklar basý <strong>yara</strong>larýnýn evrelendirilmesini<br />

güçleþtirmektedir. Yine de tanýnýn standardize edilebilmesi açýsýndan<br />

evrelendirme faydalýdýr (Tablo 1)(2).<br />

BASI YARALARI SINIFLANDIRILMASI<br />

Tablo 1:<br />

Evre I Cilt intakt ancak inflamasyon mevcut<br />

Evre II Dermise kadar uzanan ülserasyon mevcut ± enfeksiyon<br />

Evre III Kasa kadar uzanan subkutan ülserasyon mevcut ± enfeksiyon<br />

Evre IV Eklem bursa ve diðer vücut boþluklarýna (rektum, vagina, mesane vb.)yayýlým ± enfeksiyon<br />

Evre V Tünelleþme mevcutturç<br />

BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Eskar varlýðýnda, doðru evrelendirme ancak eskarýn uzaklaþtýrýlmasýndan sonra<br />

yapýlabilir(2,3).<br />

EVRE I: Ciltte bütünlük bozulmamýþtýr, kýzarýklýk aþamasýndadýr. Kýzarýklýk<br />

basýnç kalktýktan sonrada 30 dakikadan fazla kalýr, ciltte ýsrarlý renk bozukluðu<br />

vardýr. (Ýnflamasyon)<br />

EVRE II:Bu aþama da epidermis, dermis veya ikisini de kapsayacak þekilde<br />

kýsmi cilt kaybý vardýr.Ülser yüzeyseldir ve klinik olarak abrazyon, kabarcýk, ve<br />

derin olmayan krater gibidir.<br />

EVRE III:Cildin tüm katmanlarýnda tam kayýp vardýr, dokularda þiddetli<br />

yýkým vardýr, adale, kemik, tendon, ve eklem kapsülleri zarar görmüþtür. Derin bir<br />

krater görünümündedir.Bu aþamada nekrotik dokular, sinus tract oluþumu, eksuda<br />

ve enfeksiyon vardýr.Yara yataðý genellikle aðrýsýzdýr.<br />

EVRE IV:Cildin tüm katmanlarýnda tam kayýp vardýr,dokularda þiddetli yýkým<br />

adale, kemik, tendon, ve eklem kapsülleri zarar görmüþtür.Derin bir krater<br />

görünümündedir.Bu aþamada nekrotik dokular,eksuda ve enfeksiyon vardýr.Yara<br />

yataðý genellikle aðrýsýzdýr.<br />

EVRE IV:Tünelleþmiþ Evre IV basý ülseri mevcuttur(3).<br />

61


Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

Riskli hastalarýn kiþiye özel tedavi planlarýnýn(koruyucu tedbirler dahil) 24 saat<br />

içinde yapýlmasý gerekir;Çünkü,basý ülserlerinin çoðu 24-48 saat içinde<br />

geliþmektedir(3).<br />

Basý ülserinin deðerlendirmesinde:<br />

a-Yeri,derinliði b-Ebatý c-Evresi d-Durumu e-Kokusu f-Eksudanýn<br />

miktar ve tipi g-Civardaki dokularý deðerlendirmek gerekir(3).<br />

Basý <strong>yara</strong>sýnýn en ucuz ve kolay tedavi þekli “basý <strong>yara</strong>sýný önlemek” dir. Etkin<br />

önleme programýnýn gerekli elemanlarý:<br />

1. Uygun bir týbbi bakým<br />

2. Ýyi bir hemþirelik bakýmý<br />

3. Eðitim<br />

4. Hasta uyumunun artýrýlmasý<br />

5. Basý azaltan araçlarýn saðlanmasý<br />

6. Uygun destek yüzeyleri üzerinde dikkatli pozisyon verme (5,6).<br />

1. UYGUN TIBBÝ BAKIM<br />

�Malnutrisyonun önlenmesi<br />

�Anemi tedavisi<br />

�Spastisite tedavisi(Döndürme-çevirme)<br />

�Ödem<br />

�Psikolojik sorunlar (5).<br />

2. HEMÞÝRELÝK BAKIMI VE EÐÝTÝM<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn gerek önlenmesinde gerekse tedavisinde temel ilke aðýrlýk<br />

taþýyan bölgelerin uðradýðý basýncý en aza indirmek ve uzun süreli basýdan<br />

kaçýnmaktýr. Bunun için ;<br />

1. Basýnç bölgelerinin tanýlanmasý<br />

2. Norton skalasýnýn uygulanmasý (Tablo 2)<br />

3. Riskli hastalarýn belirlenmesi<br />

4. Cilt bakýmýnýn saðlanmasý<br />

5. Hastaya uygun pozisyon verilmesi<br />

6. Hava dolaþýmlý yataklarýn kullanýlmasý<br />

7. Beslenmenin düzenlenmesi<br />

8. Hasta ve hasta yakýnlarýnýn bilgilendirilmesi<br />

9. Kayýt tutulmasý (7).<br />

2.1. Basýnç bölgelerinin tanýlanmasý<br />

Basýya uðrayan her yerde geliþebilmekle birlikte,basý <strong>yara</strong>larýnýn en sýk<br />

62


gözlendiði bölgeler sakrum, topuklar, iskium ve trokanterlerdir. Daha az sýklýkla<br />

dirsekler, skapulanýn üzeri, oksipital bölge, omuzlar ve dizlerde de<br />

gözlenebilir.1994 yýlýnda 6047 basý <strong>yara</strong>lý hastanýn deðerlendirilmesi sonucunda<br />

basý <strong>yara</strong>sý açýlma sýklýðý sakrum üzerinde %36, topuklarda %30, iskium üzerinde<br />

%6, trokanterler üzerinde %6 olarak belirlenmiþtir.<br />

Adý<br />

2.2. Norton skalasýnýn uygulanmasý<br />

Tablo 2:Basý Yarasý Riskini Ölçme: Norton Skalasý(8).<br />

Tarih<br />

Fiziksel<br />

Durum<br />

Ýyi 4<br />

Orta 3<br />

Zayýf 2<br />

Çok kötü 1<br />

BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Mental<br />

Durum Aktivite Mobilite Ýnkontinans<br />

Açýk 4 Yürüyor 4 Tam 4 Yok 4<br />

Apatik 3 Yardýmla Hafif Bazen 3<br />

yürüyor 3 kýsýtlý 3<br />

Konfüze 2 Sandalyeye Çok kýsýtlý Genellikle/<br />

baðýmlý 2 2<br />

idrar 2<br />

Stupor 1 Stupor 1 Ýmmobil 1 Ýdrar ve gaita 1<br />

*Norton skalasýnda 12 den düþük puan alanlar risk altýnda kabul edilir.<br />

Total<br />

skor<br />

2.3.Riskli hastalarýn belirlenmesi<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnýn yerleri hastalýðýn aþamasýna, felcin tipine ve hastanýn<br />

pozisyonuna göre deðiþir.<br />

Yataða baðýmlý bir hastada pencerenin yada televizyonun konumu bile<br />

<strong>yara</strong>larýn geliþme yerlerini etkileyebilmektedir(2).<br />

Omurilik <strong>yara</strong>lanmasýnýn tipi de basý <strong>yara</strong>larýnýn geliþiminde önemlidir. Tam<br />

kesi olan hastalarda rehabilitasyona erken baþlanarak basý <strong>yara</strong>sý geliþimine karþý<br />

önlem alýnabilirken, kýsmi kesilerde yada omurilik bütünlüðünün korunduðu<br />

<strong>yara</strong>lanmalarda hasta immobilize edildiðinden <strong>yara</strong> daha kolay açýlmaktadýr(2).<br />

Hastanýn yatakta oturmasýna izin verildiðinde sürtünme ve makaslama<br />

kuvvetleri de devreye girer ve iskial tüberküller üzerinde kolaylýkla <strong>yara</strong>lar<br />

açýlabilir. Tekerlekli iskemleye geçilmesi ile iskial tüberküller üzerinde oluþan<br />

basý daha da artar. Bu hastalarda sürekli sarkmaya baðlý olarak ayaklardaki ödem<br />

artar ve tekerlekli iskemlenin ayaklýðýna dayanan topuk arkasý, ayak tabaný ve<br />

parmaklarýn lateral kenarlarýnda basý <strong>yara</strong>larý açýlabilir(2).<br />

2.4.Cilt bakýmýnýn saðlanmasý<br />

Cildin izlenmesi ve deðerlendirilmesi; Renk, yanýk, kabarcýk, þiþlik, sivilce,<br />

morluk çürüme, kesik kontrol edilmelidir.Hastanýn cildi her gün hiperemi<br />

açýsýndan gözlemlenmelidir.<br />

�Haftada en az 2 kere banyo yapýlmalý ve su sýcaklýðý kontrol edilerek<br />

tahriþ etmeyen, yumuþak sabunlar kullanýlýp, banyo sonrasý nemlendirici<br />

krem kullanýlmalýdýr.<br />

63


Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

�Ayak ve týrnak bakýmý günlük yapýlmalýdýr.<br />

�Ýnkontinans sonrasýnda perine temizliði hemen yapýlmalý cilt<br />

kesinlikle nemli ve ýslak býrakýlmamalýdýr.<br />

�Pamuklu, hava geçirgen, emici giysiler tercih edilmeli,<br />

�Naylon, sentetik gibi çabuk tutuþabilen kumaþlardan uzak<br />

durulmalý, dar giysilerden kaçýnýlmalý, fermuarlý ve düðmeli<br />

giysilere dikkat edilmelidir.<br />

�Protez-ortez ve ayakkabý kullanýmýndan sonra cilt mutlaka kontrol<br />

edilmelidir.<br />

�Yer deðiþtirirken hastanýn kendini kaydýrmamasý saðlanýr.<br />

�Kirli ve ýslak iç çamaþýrlarýný deðiþtirilmesi saðlanýr.<br />

�Kýyafetlerinin hastaya tam uymasý kontrol edilir, küçük gelip<br />

sýkmamasýna dikkat edilir<br />

�Gövdesinin tekerlekli iskemleye ve cihazlara tam uymasýna dikkat<br />

edilir.<br />

�Oturduðu yerlere bir yastýk yada oturma minderi kullanýlýr.<br />

�Oluþabilecek yanýklardan kaçýnýlýr.<br />

2.5. Hastaya uygun pozisyon verilmesi<br />

POZÝSYON VERÝRKEN;<br />

�Yatan hastalarýn pozisyonu 2 saatte bir deðiþtirilmelidir.<br />

Döndürürken Hasta yuvarlanýr, sürüklenip çekilmez (makaslama<br />

kuvvetleri)<br />

�Uyuma esnasýnda yüzüstü pozisyon tercih edilmelidir.<br />

�Pozisyon verirken basýncýn abdomen, sýrt ve ekstremitelere eþit<br />

daðýlýmý saðlanmalý;<br />

�Ara çarþaf kullanýlmalýdýr.<br />

�Simit þeklinde minderler (kan akýmýný azaltacaðýndan) tercih<br />

edilmez.<br />

ÇEVÝRME-POZÝSYON VERME<br />

• Dikkatlice deðerlendirilmelidir! Yatak<br />

çarþaflarý düzgün, kuru, temiz ve kýrýþýksýz<br />

olmalýdýr.<br />

• Çarþaflar, yataðýn özelliðini<br />

kaybetmeyeceði gerginlikte olmalýdýr.<br />

Her sabah:<br />

– çarþaflardaki kýrýþýklýk,<br />

– yabancý bir objenin cilt yapýsýnda ve<br />

renginde bir deðiþikliðe neden olup olmadýðý<br />

64


– incelenmeli<br />

• Renk deðiþikliði veya kýzarýklýk 30 dk. dan fazla devam ediyorsa,<br />

normal rengine dönünceye kadar basýdan uzak tutulmalýdýr<br />

2.6.Hava dolaþýmlý yataklarýn kullanýlmasý<br />

BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

• Evre I ve II basý <strong>yara</strong>larýnýn engellenmesi konservatif yöntemlerle<br />

mümkündür.<br />

• Bunun için; yatak ve tekerlekli sandalye destek yüzeylerinin uygun<br />

kullanýmý gereklidir.<br />

Ýdeal destek yüzeyi<br />

1. Dokudaki basý daðýlýmýný kontrol etmeli<br />

2. Kemik yüzeylerin altýndaki basýyý en aza indirmeli<br />

3. Sürtünme ve makaslama kuvvetlerini asgariye indirmeli<br />

4. Transferlere engel olmamalý, hareketleri sýnýrlamamalý<br />

5. Hemþirelik ve bakým hizmetlerini engellememeli<br />

6. Dokudaki sýcaklýðý kontrol etmeli, havalanma saðlamalý<br />

7. Cilt yüzeyinde nemi kontrol etmeli<br />

8. Hafif olmalý<br />

9. Dayanýklý olmalý<br />

10. Kolay temizlenebilir va muhafaza edilebilir olmalý<br />

11. Maliyeti makul olmalý(9).<br />

Tekerlekli sandalye minderi seçim kriterleri<br />

• Taný<br />

• Tekerlekli sandalyede her gün geçirilen saat süresi<br />

• Tekerlekli sandalyedeyken yapýlan aktiviteler (kendine bakým, iþ,<br />

eðitim vs)<br />

• Postür ve gövde stabilitesi<br />

• Çevre (iklim , sert/yumuþak eðimli arazi)<br />

• Yaþam (baðýmsýz , yardýmlý)<br />

• Doku öyküsü (basý <strong>yara</strong>sý, cerrahi tedavi, azalmýþ oturma toleransý)<br />

• Vücut yapýsý (aðýrlýk, boy, yaþ ,cins)<br />

• Tekerlekli sandalye tipi ve büyüklüðü<br />

65


Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

• Basýnç (büyüklük , daðýlým)(5).<br />

Bazý hastalarda Gluteal basýnç ölçümü kullanacaðý malzeme açýsýndan<br />

önemlidir.<br />

Güvenli,kolay ,hasta eðitiminde,tekerlekli sandalye veya minder<br />

seçiminde,yatakta pozisyonlama ve hasta için seçilen basýnç giderici stratejileri<br />

izlemede iyi ama ideal bir yöntem deðildir.<br />

Yataklar<br />

Bütün hepsini enerji kaynaðýna gereksinim duyan dinamik ve gerektirmeyen<br />

statik sistemler olarak iki alt kategoride incelemek mümkündür<br />

1.Yatak üzerine konan materyaller<br />

(Doðrudan yatak minderinin üzerine konulurlar)<br />

Sýrt üstü ve yan yatma sýrasýndaki basýncý azaltacak þekilde planlanmýþlardýr(10).<br />

2.Terapötik yataklar<br />

Hastane yada ev karyolalarý üzerine doðrudan yerleþtirilen, altýna baþka yatak<br />

minderi konmadan kullanýlýrlar.Genellikle Solid,Poliüretan köpük,Havalý statik<br />

yatak,Alternan basýnçlý havalý yatak (Elektrik kaynaðý gerektirir, seslidir ve<br />

delinebilir),Jel petli ek,Su ile doldurulmuþ ek (Hastaya pozisyon vermek<br />

zor)bulunur.<br />

66


3.Basýnç giderici özel yatak sistemleri<br />

Hastane karyolasýnýn yerine kullanýlan tümüyle ayrý ünitelerdir<br />

• BY geliþim riski yüksek<br />

• Hemþirelik bakýmý kýsýtlý kullanýmlarý önerilir<br />

• Komplikasyonlar fazlaysa<br />

�Sývýlaþtýrýlmýþ<br />

havalý<br />

�Düþük<br />

hava kayýplý yataklar þeklinde olabilirler.<br />

(Basýncý 15-30 mmHg kadar düþürürler.)<br />

BASI YARALARINDAN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Çoðu terapötik yataklar ve yatak üzerine konan materyaller basýnç<br />

azaltýcýyken, özel yatak sistemleri (düþük hava kayýplý yatak ve sývýlaþtýrýlmýþ<br />

havalý yatak) basýnç gidericidir(5).<br />

• Söz konusu destek yüzeylerinin basý <strong>yara</strong>larýnýn önlenebildiði ve tedavi<br />

edilebildiði ortamlar <strong>yara</strong>ttýðý konusunda kanýtlar olmakla beraber, hangi<br />

destek yüzeyinin basý <strong>yara</strong>sýný önleme ve tedavi etmede diðerlerinden<br />

daha etkin olduðuna dair kesin kanýtlar yoktur.<br />

• Yüksek riskli hastalar veya basý <strong>yara</strong>sý mevcut olan hastalarýn geliþmiþ bir<br />

destek yüzey sistemine ihtiyaçlarý olduðuna dair bir þüphe yoktur!(11).<br />

Ýskial basýncý kapiller basýncýn altýna düþüremezler ve HENÜZ ÝDEAL BÝR<br />

MÝNDER YOKTUR!(5).<br />

Hiçbir þey düzenli çevrilmenin olduðu, iyi bir hemþirelik bakýmýnýn yerini<br />

tutamaz.<br />

2.7.Beslenmenin düzenlenmesi<br />

Hastanýn ilk deðerlendirilmesi yapýlýp basýya karþý önlemler alýndýktan sonra<br />

beslenme durumu deðerlendirilmelidir. Gerek primer hastalýk, gerekse <strong>yara</strong><br />

67


Hem. Pýnar ÖKDEMÝR<br />

yüzeyinden oluþan kayýplar nedeni ile bu hastalarda genellikle malnütrisyon ve<br />

negatif azot dengesi mevcuttur.Bu hastalara yüksek kalorili, yüksek proteinli ve<br />

yüksek miktarda vitamin içeren diyet baþlanmalýdýr.Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi için<br />

gerekli olan A ve C vitaminleri, epitelizasyon ve fibroblast proliferasyonu için<br />

gereken çinko, birçok enzimatik süreçte kofaktör olarak rol alan kalsiyum,<br />

kollajen metabolizmasýna katýlan demir ve bakýr elementleri diyete eklenmelidir.<br />

Dýþký kontaminasyonu basý <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde önemli bir sorun olduðundan<br />

düþük posalý besinler tercih edilmelidir.<br />

Hasta oral yeterli alamýyorsa beslenme tübü ile gavaj diyeti ya da hazýr<br />

formüller verilebilir. Enteral beslenmenin yetersiz kaldýðý yada olanaksýz olduðu<br />

durumlarda parenteral hiperalimantasyon uygulanmalýdýr.Bu durumda kateterle<br />

ilgili çýkabilecek sorunlar akýlda tutulmalý ve hasta iyi izlenmelidir(5).<br />

2.8. Hasta ve hasta yakýnlarýnýn bilgilendirilmesi<br />

Hastaya basýnç bölgeleri,pozisyon uygulama ,cilt bakýmý, <strong>yara</strong> bakýmý ve<br />

beslenme düzenlenmesi hakkýnda bilgi verilir.<br />

2.9. Kayýt tutulmasý<br />

Hastaya yapýlan tüm iþlemler hasta dosyasýna kayýt edilir.<br />

Unutmamak gerekir ki,<br />

Basý <strong>yara</strong>sýnýn ortaya çýkmasýný engelleyecek tedbirleri almak sonradan tedavi<br />

etmekten çok daha ucuz ve moral vericidir.<br />

Sözlerimi tekrar “Hiçbir þey düzenli çevrilmenin olduðu, iyi bir hemþirelik<br />

bakýmýnýn yerini tutamaz” ile bitirmek istiyorum.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Ermiþ,Ý.:Basý Yaralarý,Plastik Cerrahi,Ýstanbul Üniversitesi Plastik ve Rekonstrütif Cerrahi AD,Nobel<br />

Týp Kitapevleri,2000,Ýstanbul<br />

2. Yücel,A.:Basý Yaralarý,Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý,Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fak.Sürekli Týp Eðitimi<br />

Etkinlikleri Sempozyumu Dizisi No:27,18-19 Ekim 2001,Ýstanbul<br />

3. Demir,A.;Basý Yaralarý Etyopatogenez, Sýnýflama.Yara Bakým Hemþireliði Kursu 26-30.Nisan.2006,<br />

Kapadokya/Nevþehir<br />

4. 4.Meehan M. National pressure ulcer prevalence survey. Adv Wound Care 1994; 7: 27-30.<br />

5. Alaca,R.:Basý Yaralarýnýn Önlenmesi, Eðitim ve Destek Yüzeyler,GATA FTR AD TSK<br />

Rehabilitasyon Merkezi Bilkent-Ankara<br />

6. Basý Yarasý Önleme Kurallarý:National Pressure Ulcer Advisory Panel–Mayýs 1992<br />

7. Güldür,Þ.:Basý Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý,Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Anesteziyoloji<br />

AD.,Hizmetiçi Eðitim Programý<br />

8. Beyazova,M.:Basý Yaralarý:Koruma Ve Tedavi, www.med.gazi.edu.tr<br />

9. Gündüz Þ. Basý <strong>yara</strong>larýnda klinik ve predispozan faktörler; önleme ve tedavi. In: Arpacýoðlu O., ed.<br />

Rehabilitasyon Hemþireliði. Ankara, GATA Basýmevi, 1997, 285-302<br />

10. Krouskop TA, Williams R, Krubs M: Effectiveness of mattress overlays in reducing interface<br />

pressures during recumbency. J Rehabil Res Dev 1985;22:7-10.<br />

11. Mackey D. Beds, Mattresses, Overlays-Oh My! Nurs Clin N Am 2005; 40: 251-265<br />

68


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.69-75<br />

VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA<br />

VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

Ý.Ü CTF Kalp Damar Cerrahisi AD<br />

Venöz bacak ülserleri kronik tekrarlayýcý bir problemdir. ABD'de yýlda 400-600<br />

bin kiþi venöz ülser nedeniyle tedavi görmekte ve tedavisi için yýllýk 1.9 ile 2.5<br />

milyon dolar harcanmaktadýr. Ancak ülkemizde venöz bacak ülserlerinin görülme<br />

sýklýðý bilinmemektedir (4,7,8).<br />

Venöz bacak ülseri olan hastalarýn iyileþme süreci uzun zaman almaktadýr. Bu<br />

da kiþilerin yaþam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.<br />

Belirli aralýklarla pansuman yaptýrmak, <strong>yara</strong> bölgesindeki akýntý, koku ve<br />

kullanýlan ilaçlar, aðrý ve buna baðlý hareket kýsýtlamasý, kiþinin baðýmlý hale<br />

gelmesi, aktivitesindeki düþüþ kiþiyi fiziksel ve psikolojik olarak<br />

etkileyebilmektedir. Tüm bunlar kiþinin kendisini toplumdan soyutlamasýna ve<br />

depresyona neden olabilmektedir (6,10).<br />

Tedavi ve hemþirelik bakýmýnda temel noktalar; kiþinin yaþam kalitesini<br />

artýracak þekilde þikayetlerin düzeltilmesi, enfeksiyonun önlenmesi, bozulan doku<br />

bütünlüðünün iyileþmesinin saðlanmasý ve tekrarlarýn önlenmesidir. Bakýmda<br />

birincil önemli olan kiþinin kendi kendine bakým sorumluluðunu üstlenmesidir.<br />

Hasta mutlaka tedavi ve bakým programýna dahil edilmelidir.<br />

Hemþirelik bakýmýnda ele alýnacak temel noktalar (1,3,4,5,8,10,12,13,14,15);<br />

�Yara temizliði ve pansuman<br />

�Enfeksiyonun önlenmesi<br />

�Hijyen ve cilt bakýmý<br />

�Venöz ülserin altta yatan nedenlerine yönelik giriþimler<br />

�Aðrýnýn kontrol altýna alýnmasý<br />

�Ödemin azaltýlmasý<br />

�Konstipasyonun önlenmesi<br />

69


Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

�Konstipasyonun önlenmesi<br />

�Yeterli beslenmenin saðlanmasý<br />

�Hastanýn bilgilendirilmesi<br />

YARA TEMÝZLÝÐÝ VE PANSUMANI<br />

Yara çevresi yumuþak sabun ve suyla temizlendikten sonra, ‰ 9 NaCl ile <strong>yara</strong><br />

temizliði yapýlýr. Çapraz kontaminasyonlarý önlemek için kirli <strong>yara</strong> örtüleri<br />

uzaklaþtýrýlýrken ve temizlenirken eldiven giyilmeli, aseptik tekniðe uyulmalýdýr.<br />

Aðrýyý azaltmak için lokal anestetik sprey kullanýlýr. Debritman yapýlmadan önce<br />

plaklar mevcutsa günde 4 kez ( 2'si asit borikle olmak üzere ) ýslak pansuman<br />

yapýlýr. 2-3 günde bir hasta düzenli kontrole çaðrýlýr. Pansuman sonrasýnda elastik<br />

bandaj ile kompresyon saðlanýr. Elastik bandaj ile kompresyon gün boyunca<br />

devam ettirilir, akþam yatarken bandaj çýkarýlýr. Yara debride edildikten sonra canlý<br />

dokular görüldüðünde unna bandajý ile tedavi devam ettirilir.<br />

ENFEKSÝYONUN ÖNLENMESÝ<br />

Bütün açýk <strong>yara</strong>larda bakteri kolonizasyonu mevcuttur. Bu nedenle hasta ýsý<br />

artýþý, kýzarýklýk, aðrý, akýntý, anormal granülasyon dokusu geliþimi, dokunmakla<br />

kanama ve <strong>yara</strong> iyileþmesindeki gecikme gibi enfeksiyon belirtileri yönünden<br />

takip edilmelidir. Yapýlan iþlemlerde mutlaka aseptik tekniðe uyulmalý, hasta<br />

eðitimi yapýlmalýdýr. Enfekte olduðu düþünülen <strong>yara</strong>larda kültür antibiyogram<br />

yapýlmalý, sonuca göre antibiyoterapi planlanmalýdýr. Týrnak ve ayak parmaklarý<br />

arasýnda mantar mevcutsa tedavisi planlanarak kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />

HÝJYEN VE CÝLT BAKIMI<br />

Ayak ve bacaklar her gün yumuþak sabun ve suyla yýkanmalý, sonrasýnda iyice<br />

kurulanmalýdýr. Sert sabun ve kimyasal maddelerin kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr.<br />

Derideki çatlaklar enfeksiyona karþý fiziksel bariyerin ortadan kalkmasýna yol<br />

açacaðýndan, saðlýklý kurumuþ cildin nemlendirilmesi saðlanýr. Yalnýz parmak<br />

aralarýnýn nemli olmamasýna dikkat edilir. Bu mantar geliþimine zemin<br />

hazýrlayabilir. Çoraplar her gün deðiþtirilmeli, koton ya da yün çorap giyilmelidir.<br />

Ayaklar ve bacaklar her gün düzenli bir þekilde travma yönünden kontrol<br />

edilmelidir.<br />

VENÖZ ÜLSERÝN ALTTA YATAN NEDENLERÝNE YÖNELÝK<br />

GÝRÝÞÝMLER<br />

Venöz ülserli hastanýn deðerlendirilmesinde özellikle laboratuar tetkiklerinin<br />

önemi büyüktür. Yapýlan tetkikler altta yatan nedeni aydýnlatmaya ve tedaviye olan<br />

70


VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

yanýtý deðerlendirmeye olanak saðlamaktadýr.<br />

Diyabetik hastalarda kan glukoz düzeyi ve HbA1C takip edilmeli, kan glukoz<br />

düzeyi kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />

Hastanýn anemisi mevcutsa, bunun <strong>yara</strong> iyileþmesini bozacaðý düþünülerek<br />

anemi tedavisine baþlanmalýdýr.<br />

Lökositlerin artmasý enfeksiyon varlýðýný gösterir. Antibiyoterapi yapýlýrken de<br />

renal fonksiyonlar takip edilmeli, yüksek ürenin <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktireceði<br />

akýlda tutulmalýdýr.<br />

Protein ve serum albümin düzeyinin düþüklüðü de <strong>yara</strong> iyileþmesini olumsuz<br />

etkilemektedir.<br />

AÐRI<br />

Aðrýnýn kaynaðý, karakteri ve süresi tespit edilerek uygun þekilde kontrol altýna<br />

alýnmalýdýr. Aðrýyý azaltan ve arttýran faktörler deðerlendirilir. Ýntermitent aðrý<br />

pansumana ya da deðiþtirilen pansuman malzemesine baðlý olabilir. Gerektiði<br />

durumlarda pansuman öncesinde analjezi saðlanmalýdýr.<br />

ÖDEMÝN AZALTILMASI<br />

Hastanýn uzun süre ayakta kalmasý önlenir. Yürümeden ayakta kalmak venöz<br />

basýncý arttýrýr ve ödeme neden olur. Hasta yürümediði zaman bacaðýný<br />

yükseltmesi konusunda cesaretlendirilir. Uzun süre ayný pozisyonda kalmak<br />

venöz stazý arttýracaðýndan sýk aralarla hastaya pozisyonunu deðiþtirmesi<br />

konusunda bilgi verilir. Yine bacak bacak üstüne atarak oturmak venöz dönüþü<br />

engellediði için, bu þekilde oturmamasý konusunda hasta bilgilendirilir. Hekim<br />

istemine göre önerilen diüretik tedavi uygulanýr.<br />

YETERLÝ BESLENMENÝN SAÐLANMASI<br />

Yüksek proteinli, demir, çinko, C ve A vitamini içeren bir beslenme<br />

saðlanmalýdýr. Hastanýn yaþýna göre de ihtiyacý olan kalori gereksinimi<br />

belirlenmelidir. Konstipasyonun önlenmesi için alýnan lifli gýdalarýn miktarý ve<br />

sývý alýmý arttýrýlmalýdýr. Alýnan sodyum miktarý azaltýlmalýdýr. Gereðinden fazla<br />

alýnan tuz sývý tutulmasýna neden olabileceðinden bacaklarda ödem meydana<br />

gelebilir.<br />

Beslenme konusunda diyetisyen ile iþbirliði saðlanmalýdýr.<br />

Obesite venöz ülser geliþiminde önemli bir risk faktörüdür. Bu nedenle kilolu<br />

hastalarýn uzman kontrolünde saðlýklý bir þekilde kilo vermeleri saðlanmalýdýr.<br />

HASTA EÐÝTÝMÝ<br />

Hasta eðtiminde temel nokta kendi kendine bakýmýn saðlanmasý ve saðlýklý bir<br />

71


Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

yaþam biçimine geçilmesidir.<br />

Kendi kendine bakým konusunda aþaðýdaki noktalarda hasta eðitimi<br />

yapýlmalýdýr.<br />

�Hijyen, ayak ve vücut bakýmý<br />

�Yara temizliði ve pansuman<br />

�Elevasyon<br />

�Kompresyon<br />

�Yeterli ve dengeli beslenme<br />

�Konstipasyonun önlenmesi<br />

�Sigaranýn býrakýlmasý<br />

Venöz ülserlerden korunma konusunda aþaðýdaki yaþam biçimi önerileri<br />

hastalara anlatýlmalýdýr ( 2,6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15,16 ).<br />

1. Venöz Stazýn Önlenmesi<br />

“Bacaklarýnýzý Hareket Ettirin”<br />

Venöz hastalýða elveriþli zemin hazýrlamalarý nedeniyle uzun süre hareketsiz<br />

ayakta kalmaktan ve oturmaktan ( özellikle bacak bacak üzerine atmýþ durumda )<br />

kaçýnýlmalýdýr.<br />

Bu gibi pozisyonlar “venöz staz” olarak adlandýrýlan, kanýn yerçekiminin<br />

etkisiyle bacaklarda birikmesine, duraklamasýna neden olur. Eðer mesleki<br />

faaliyetler nedeniyle bu gibi pozisyonlar zorunluysa, kýsa molalar verilmesi, sýk<br />

sýk küçük mesafeleri yürümek ve ayaklarý daire çizer gibi hareket ettirmek<br />

önerilmektedir.<br />

Yine uzun süren karayolu, tren veya uçak yolculuklarý sýrasýnda düzeli<br />

aralýklarla ayaða kalkýp kýsa bir mesafenin yürünmesi, dolaþým açýsýndan iyidir ve<br />

venöz dönüþü kolaylaþtýrýr.<br />

2. Elevasyon<br />

Venöz dönüþü kolaylaþtýrmak için günde 3-4 kez 30 dakikalýk periyodlar<br />

halinde bacak elevasyonu yapýlmalýdýr. Bacaklar kalp seviyesinden yukarý<br />

kaldýrýlmalýdýr. Çalýþýrken kiþi kendine dinlenme fýrsatlarý <strong>yara</strong>tmalýdýr.<br />

Mümkünse gece yatarken, yataðýn ayak kýsmý 10-15 cm kadar yükseltilmelidir.<br />

Bunu saðlamak için yataðýn altýna birkaç kalýn battaniye konabilir. Yine yatarken<br />

birkaç pedal çevirme hareketi yapmak uyku sýrasýndaki venöz stazý azaltabilir.<br />

3. AktiviteHastalara gün içerisinde mutlaka hareketli olmalarý önerilmelidir.<br />

Yürüyüþ, uygun bir ayakkabý giymek koþuluyla venöz dolaþým açýsýndan en <strong>yara</strong>rlý<br />

egzersizdir. Ayak tabanýnýn yüzeyi, sahip olduðu küçük venlerden oluþan yaygýn<br />

72


VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

damar aðý nedeniyle bir pompa iþlevi görür. Ayak tabanýndaki venöz sistemin her<br />

adým atýldýðýnda hafif bir baský altýnda kalmasý, kaný yukarý yönde, topuk ve baldýr<br />

kaslarýna doðru sevk eder. Daha sonra bacak kaslarýnýn kasýlmasý kaný kalbe doðru,<br />

yukarý yönde akmaya teþvik eder.<br />

Yüzmek, bisiklete binmek, golf oynamak ve dans etmek de ayný nedenlerle<br />

venöz dönüþü kolaylaþtýrýr. Asansör kullanmak yerine merdiven çýkmak alýþkanlýk<br />

haline getirilmelidir.<br />

Öte yandan öne ve arkaya doðru tekrarlanan hareketlerin yapýldýðý tenis, duvar<br />

tenisi, hentbol, basketbol, koþu, yüksek atlama, aerobik, aletli jimnasik ve halter<br />

gibi güç gerektiren zorlu sporlar önerilmez. Bu sporlar sýrasýnda venlerdeki kan<br />

basýncýnda tekrarlayan deðiþiklikler görülür ve damarlar buna cevap olarak<br />

çaplarýný arttýrýp geniþlerler. Bu da venöz dönüþün yavaþlamasýna neden olur.<br />

4. Kompresyon<br />

Kompresyon ülserin iyileþmesi ve tekrarlarýn önlenmesi açýsýndan özellikle<br />

gereklidir. Kan akým dinamiðine daha çok yardýmcý olabilmek amacýyla,<br />

çoraplarýn basýnçlarý ayak bileðinde en yüksek, baldýrlarda daha düþük, uylukta<br />

daha da düþük olarak ayarlanmýþtýr. Böylece ayak bileðine baldýrdan, baldýra<br />

uyluktan daha fazla basýnç uygulandýðýndan kan akýmý aþaðýdan yukarýya doðru<br />

yönlendirilmiþ olur.<br />

Tekrarlarý önlemek için ülserin iyileþmesinden sonra en az 5 yýl boyunca<br />

kompresyon çoraplarýnýn giyilmesi gerekmektedir. Kompresyon çoraplarý venöz<br />

basýncýn artmasýný önlemektedir. Genellikle diz altý çoraplar tercih edilir,<br />

elastikiyetlerini kaybetmeden 6 ile 12 ayda bir deðiþtirilmelidir.<br />

Kompresyon çorabý, sabahlarý yataktan kalkmadan önce giyilmeli, gece<br />

yatarken çýkarýlmalýdýr.<br />

5. Sýcaklýk<br />

Isý deðiþiklikleri venlerin davranýþýný deðiþtirmektedir. Bacaklara doðrudan<br />

doðruya ýsý uygulanmasý, venlerin geniþlemesine neden olacaðýndan zararlýdýr.<br />

�Sýcaktan, güneþte uzun süre kalmaktan kaçýnýlmalýdýr.<br />

�Sýcak banyo yapýlmamalýdýr. Banyo, bacaklara soðuk suyla duþ yaparak<br />

bitirilmelidir.<br />

�Türk hamamý, kaplýca, sauna, jakuzi, buhar banyosu, sýcak çamur banyosu<br />

gibi uygulamalardan kaçýnýlmalýdýr.<br />

�Elektrikli battaniye, sýcak su torbalarý, ýsý lambalarý ve ýsýtýcý pedler gibi ýsý<br />

kaynaklarý kullanmaktan kaçýnýlmalýdýr.<br />

�Ýstenmeyen tüyler sýcak aðda kullanýlarak alýnmamalýdýr.<br />

73


Uzm. Hem. Serap Taylan<br />

6. Beslenme<br />

Aþýrý kilolar ve kabýzlýk venöz basýncý arttýrdýðý için kontrol altýna alýnmalýdýr.<br />

�Kilonun normal sýnýrlarda tutulmasý saðlanmalýdýr.<br />

�Yiyeceklerle birlikte alýnan tuz miktarý azaltýlmalýdýr.<br />

�Yeterli miktarda sývý alýmý saðlanmalýdýr.<br />

�Düzenli olarak lifli gýdalar, taze meyveler ve sebzeler tüketilmelidir.<br />

�Doymuþ yað (tereyað, kýrmýzý et gibi) tüketimi azaltýlmalýdýr.<br />

7. Uygun Giysi ve Ayakkabý<br />

Vücuda iyice oturan, çok sýký giysiler venlere baský yaparak venöz dönüþü<br />

azaltýr. Bu nedenle; sýký külotlardan, korselerden, kemerlerden, sýký külotlu<br />

çoraplardan, kasýk ve bacaðý sýkan dar pantolonlardan ve ayaðý sýkýca saran dar<br />

boðazlý çoraplardan sakýnýlmalýdýr. Esneyip geniþleyebilen giysiler seçilmelidir.<br />

Vücudun yük taþýyan yüzeyini daraltan yüksek topuklu ayakkabýlarla, bu<br />

yüzeyi aþýrý geniþleten düz tabanlý ayakkabýlar venöz dönüþü kolaylaþtýracak kadar<br />

yeterli basýnç saðlayamazlar. Bu nedenle hastalar ideal olarak, topuklarý 3-4 cm<br />

yüksekliðinde olan ayakkabýlarý giymelidirler.<br />

8. Cilt Bakýmý<br />

Düzenli olarak her gün cilt; çatlaklar, renk deðiþikliði ve/veya ýsý deðiþikliði<br />

açýsýndan kontrol edilmelidir. Herhangi bir deðiþiklik olduðunda ilgili doktorun<br />

bilgilendirilmesi gerekmektedir. Cildin saðlýk durumunu devam ettirmek için<br />

aþaðýdaki noktalara dikkat edilmelidir:<br />

Cilt temizliðine dikkat edilmelidir. Her gün yumuþak sabun ve suyla yýkanýp<br />

iyice kurulanmalýdýr. Suyun sýcaklýðý kontrol edilmeli, ýlýk suyla banyo<br />

yapýlmalýdýr. Cilt kuru ise, nemlendirici krem ya da losyon ile nemlendirilmelidir.<br />

Bacaklar herhangi bir travmadan ( çarpma, kesik, ezik, sýyrýk gibi )<br />

korunmalýdýr.<br />

9. Sigara ve Alkol<br />

Sigara ve aþýrý alkol kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr. Her ikisi de venöz hastalýk<br />

oluþumunda önemli bir risk faktörüdür.<br />

10. Hormonlar ve Hamilelik<br />

Venöz hastalýk, estrojen ve progestin hormonlarýnýn etkileriyle kadýnlarda<br />

erkeklerden daha sýk görülür. Estrojen venlerin açýk durumda kalmasýna yol<br />

açarken, progestin venöz duvarý geniþletir. Hamilelik sýrasýnda bu hormonlar<br />

dolaþýma büyük miktarlarda salgýlanarak venöz hastalýk riskini arttýrýrlar. Ayný<br />

hormonlar doðum kontrol haplarýnda da mevcuttur. Bu nedenle doktorun önerisi<br />

74


olmadan bu tür ilaçlar kullanýlmamalýdýr. Hastalarýn düzenli aralýklarla izlenmesi,<br />

saðlýklarý açýsýndan iyidir.<br />

KAYNAKLAR<br />

VENÖZ ÜLSERLERDEN KORUNMA VE HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

1. Akbayrak N, Erkal S, Ançel G, Albayrak A. “Hemþirelik Bakým Planlarý”, Birlik Matbaasý,<br />

1. Basým, Nisan 2007, Ankara.<br />

2. Bozkurt K, Yýldýrým M. “Kronik Venöz Yetersizlik”, Ý.Ü CTF Sürekli Týp Eðitimi<br />

Komisyonu, Nobel Týp Kitabevleri, 2007.<br />

3. Ebbeskog B. “Elderly Patients With Slow –Healing Leg Ulcers” Web adresi:<br />

http://www.diss.kib.ki.se<br />

4. Güngör E. “Yarada Multidisipliner Yaklaþým: Dermatoloji Görüþü”, I. Ulusal Yara Bakýmý<br />

Kongresi 2006, Bildiri Özet Kitabý, Ýzmir.<br />

5. Güneþ Ü. “Kronik Yaralarýn Deðerlendirilmesi” , C.Ü Hemþirelik Yüksekokulu Dergisi,<br />

2007, Web adresi: http:// www.cumhuriyet.edu.tr<br />

6. Iwuji M. “Preventing Venous Ulceration” , Journal Articles : October 2008, Volum 22,<br />

Issue 10, Web adresi: http:// www.jcn.co.uk<br />

7. Kargý E. “Venöz Bacak Ülserleri” I. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2006, Bildiri Özet<br />

Kitabý, Ýzmir.<br />

8. Sieggreen M. ““Managing Ven””, 2006, Web adresi: http:// www. nursingcenter.com<br />

9. SERVIER, “Kronik Venöz Hastalýk Semptomlarýn Tedavisi”<br />

10. Toklu A. “Kronik Yarada Ölçme ve Deðerlendirme” II. Ulusal Yara Bakýmý Kongresi 2007,<br />

Bildiri Özet Kitabý, Ýstanbul.<br />

11. http://www.cigna.com “Venous Skin Ulcer”<br />

12. http://www.nurseminerva.co.uk “Leg Ulcers”<br />

13. http://www.nursingcareguide.com “Venous Leg Ulcers”<br />

14. http://www.nursingcenter.com “Caring For Vascular Leg Ulcers”, Home Healthcare<br />

Nurse, Volum 22, Number 4, April 2004.<br />

15. http://www.novofarma.com “Kronik Yaralar”<br />

16. http://www.privatehealth.co.uk “Venous Leg Ulcers”<br />

75


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.77-85<br />

DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />

Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

Ýstanbul Üniversitesi, Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D.<br />

A. DÝYABET NEDÝR?<br />

Diyabetes Mellitus, pankreasýn yeterince insülin üretemediði veya vücudun,<br />

üretilmiþ insülini etkili þekilde kullanamadýðý durumlarda oluþan kronik bir<br />

hastalýktýr. Bu durumda, kan þeker düzeyi yükselir (hiperglisemi), baþta kan<br />

damarlarý ve sinirler olmak üzere hemen tüm sistemler ciddi þekilde zarar görür.<br />

B. DÝYABETÝN KOMPLÝKASYONLARI<br />

1- Týkayýcý damar hastalýðý (Anjiopati)<br />

2- Sinirlerin tahribatý (Nöropati)<br />

3- Böbrek fonksiyon bozukluðu (Nefropati)<br />

4- Görme bozukluðu (Retinopati)<br />

Diyabetin anjiopati, nöropati ve retinopati gibi tüm komplikasyonlarý uzun<br />

1-2<br />

sürede ortaya çýkar ve yavaþ bir seyir izler . Oysa ayak <strong>yara</strong>larý ani olarak görülür,<br />

hýzla ilerler, bir anda ayaðý ve hayatý tehdit eden bir boyuta ulaþýr. Hasta ve<br />

ailesine kýyamet günü korkusu ve telaþý yaþatýr.<br />

Nöropati ve anjiopati sonucu hastalarýn ayaklarýnda kolayca <strong>yara</strong>lar açýlabilir.<br />

Bu <strong>yara</strong>lara ilave olan enfeksiyon derin dokulara hýzla ilerleyerek, büyük çapta<br />

doku ölümlerine (nekroz) yol açabilir. Kýsa sürede geliþen gangren çoðu zaman,<br />

hastanýn ayaðýný ve hatta yaþamýný kaybetme tehlikesiyle karþý karþýya býrakabilir.<br />

C. DÝYABETÝK AYAK YARALARININ ÖNEMÝ<br />

Diyabetik ayak, çözümü güç týbbi sorunlarý yanýnda toplumsal boyutu,<br />

ekonomik ve sosyal boyutu ve insani boyutu olan bir konudur. Týpta uzun süre<br />

ilgisizliðe ve bilgisizliðe terkedilmiþtir. Eksiklikler, ciddi hatalar, aðýr ihmaller<br />

77


Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

hala toplumda gerekli tepkiyi uyandýrabilmiþ deðildir. Ülkemizde diyabetik ayak<br />

<strong>yara</strong>larýnýn kimler tarafýndan, nerede ve nasýl tedavi edileceði konusunda hala<br />

önemli bilinmezlikler ve ciddi ihmaller vardýr. Ayrýca güç iyileþen <strong>yara</strong>larýn<br />

tedavisinde sürüp giden bu eksikliði ve boþluðu doldurma gayretlerinin önemli bir<br />

bölümü <strong>yara</strong> tedavi etmekten daha çok umut tacirliði yaparak çýkar saðlamaya<br />

yöneliktir. Bu durum ülkemizde sorunun hiç de gözardý edilemeyecek bir baþka<br />

olumsuz boyutudur.<br />

TIBBÝ SORUNLAR<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn ortaya çýkýþýnda iki temel bozukluk vardýr; nöropati<br />

ve vaskülopati. Ayrýca, ayaðýn anatomik yapýsý, içerdiði hipovasküler, avasküler<br />

dokularýn bolluðu, 28 kemik, çok sayýda eklem ve eklem yüzeyi, tendon, fasya ve<br />

yað yastýkcýklarý, fibroretiküler dokularýn bolluðu, <strong>yara</strong> ve enfeksiyon tedavisinde<br />

daima karþýmýza güçlükler çýkarýr.<br />

Yine hayat boyu atýlan adýmlarla dünyayý 4 kez dolaþacak kadar uzun mesafe<br />

katederiz. Her adýmda insan ayaðý önemli baský, basýnç ve travma altýnda<br />

kalmaktadýr.<br />

TOPLUMSAL BOYUT<br />

Uluslararasý Diyabet Federasyonu verilerine göre dünyada 2003 yýlýnda 194<br />

3<br />

milyon diyabetlinin var olduðu kabul edilmiþtir . Modern yaþam ve beslenme<br />

tarzýnýn diyabete giderek epidemik bir karakter kazandýracaðý ve 2025 yýlýnda<br />

3<br />

dünyada 333 milyon diyabetlinin yaþayacaðý hesap edilmiþtir . Ayný kurumlarýn<br />

verilerine göre; Ayak problemlerinin diyabetli hastalarýn hastaneye en sýk yatýþ<br />

nedeni olduðu, her 30 saniyede 1 diyabetlinin major amputasyon geçirdiði ve tüm<br />

3<br />

bacak amputasyonlarýnýn % 70'inin diyabete baðlý olduðu anlaþýlmýþtýr .<br />

Bu karamsal tablo karþýsýnda, insan beyninin önünde duran engelleri aþma<br />

çabalarýyla evrensel boyutta bilimsel ve <strong>yara</strong>týcý deðerlere ulaþtýðý ve insanlýðýn<br />

hizmetine sunduðunu bilerek diyabetik ayakta da bunun bir an önce<br />

gerçekleþmesini dileyelim.<br />

SOSYAL VE EKONOMÝK BOYUT<br />

Uzun ve kronik bir hastalýðý kabullenen ve ona uygun bir hayat tarzý süren,<br />

hekimle iyi bir iletiþim kurmuþ, bilgi ve bilinç düzeyi yüksek hastalarýmýz azdýr.<br />

Bunun yanýnda ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavi giderleri yüksektir. Saðlýk güvencesi<br />

olmayan hastalar çoktur. Hasta ihmalleri ve hekim hatalarý çok sýktýr. Yine<br />

Uluslararasý Diyabet Federasyonu verilerine göre diyabetli hastalarda saðlýk<br />

3<br />

harcamalarýnýn % 40'ý diyabetik ayak bakýmý ile ilgilidir . ABD'de bir<br />

3<br />

amputasyonun maliyeti 30.000-60.000 dolar düzeyindedir . Bizde ortalama bir<br />

ayak <strong>yara</strong>sýnýn tedavisi 5.000 dolara malolmaktadýr.<br />

78


DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />

ÝNSANÝ BOYUT<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýna ilginin, desteðin bu kadar az olduðu bir ülkede,<br />

böylesine aðýr týbbi, sosyal, ekonomik sorunlarý her hastayla birebir yaþamak ve<br />

onlarla savaþmak ancak insani duygularýn desteði ile sürdürülebilecek bir iþtir.<br />

“Put feet first, prevent amputations-Ayaðý baþa koy ve amputasyonlarý önle!”<br />

sloganý ile Dünya Saðlýk Örgütü ve Uluslararasý Diyabet Federasyonu 2005 yýlý<br />

3<br />

diyabet günlerinin ayaða odaklanmasýný istemiþlerdir .<br />

D. EPÝDEMÝYOLOJÝK VERÝLER<br />

Elde ettiðimiz bu veriler Türk Diyabet Cemiyeti-Türk Diyabet ve Obezite Vakfý<br />

Özel Diyabet Hastanesinde 2000'li yýllarda yatarak tedavi gören 500 hastaya<br />

4<br />

aittir . Bu merkezde diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi <strong>yara</strong>yla direk ve dolaylý<br />

ilgili uzmanlar tarafýndan ortaklaþa yürütülmektedir. Bu merkezde hasta kabulü,<br />

týbbi ve cerrahi tedaviler ve ekip çalýþmasý konularýnda ciddi bir sorun<br />

yaþanmamaktadýr. Hastalara verilebilecek hizmetin en iyisi burada verilmektedir.<br />

Beþyüz hastanýn 335'i (% 67) erkek, 165'i(% 33) kadýn hasta idi. Hastalarýn<br />

ortalama yaþý 62,3 yýl, ortalama diyabet yaþý 17 yýl bulundu. Hastalarýn 16'sý(%3)<br />

Tip 1 Diyabet, 484'ü (%97) Tip 2 Diyabet idi. Hastalarýn ayak <strong>yara</strong>larýnýn 387'si<br />

(%77) ön ayakta, 36'sý (%7) orta ayakta, 43'ü (%9) arka ayakta, 34 (%7) hastada<br />

birden fazla bölgede baþladýðý tespit edildi. Lezyonlarýn 45 (%11) hastada yalnýzca<br />

yumuþak dokuyu tuttuðu, 455 (%89) hastada ise yumuþak doku yanýnda kemik ve<br />

eklem tutulumu olduðu gözlendi.<br />

Yara oluþumuna yol açan faktörlerin epidemiyolojik incelenmesinde 195<br />

(%39) hastada nörotrofik ülser, 95 (%19) hastada travma, 55 (%11) hastada yanýk,<br />

35 (%7) hastada uygun olmayan ayakkabý kullanýmý, 15 (%3) hastada cerrahi<br />

müdahale(nasýr, týrnak kesme vs) saptandý. 105 (%21) hastada ise herhangi bir<br />

etiyolojik neden bulunamadý.<br />

Hastalarýn %96'sýnda nöropati saptandý. Anestezisiz debridman ve ameliyat<br />

yaptýðýmýz hastalar ve yanýk hastalarýn toplamý 125 (%25) hastayý bulmuþtur.<br />

Beþyüz hastanýn damar muayenesinde; 150 (%30) hastada A. Dorsalis<br />

pedis(ADP) ve A. Tibialis posteriorun(ATP) (+), 65 (%13) hastada ADP (+) ve ATP<br />

(-), 40 (%8) hastada ADP (-) ve ATP (+) bulundu. 245 (%49) hastada ayak nabýzlarý<br />

(-) olarak bulundu. Bu hastalarýn 155'inde (%63) A.Poplitea(AP) (+), 90'ýnda<br />

(%37) AP (-) bulundu. A.Popliteanýn (-) olduðu hastalarýn 75'inde A.<br />

Femoralis(AF) (+) ve 15'inde AF (-) olarak bulunmuþtur.<br />

Yüzonbeþ(%23) hastada intermitan kladikasyo, 75 (%15) hastada ýstýrahat aðrýsý<br />

þikayeti mevcuttu.<br />

79


Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

E. DÝYABETÝK AYAK LEZYONLARININ OLUÞUMU (PATOGENEZ)<br />

Diyabetin komplikasyonu olarak ortaya çýkan sinir tahribatý ve týkayýcý damar<br />

hastalýðýnýn birlikte en çok etkilediði organ, hastanýn alt ekstremitesidir. Nöropati<br />

diyabetik ayak lezyonunun baþlamasýnda önde gelen nedendir. Hastaneye yatýrýlan<br />

hastalarýn çoðunda çarpma, vurma, batma, yanma vb. gibi hastalarýn farkýna<br />

varamadýklarý bir fiziksel etkenin <strong>yara</strong>yý baþlattýðý anlaþýlmýþtýr. Hastalar,<br />

genellikle duyu kaybý nedeniyle <strong>yara</strong>lanmayý erken dönemde fark edemez ve<br />

ayakta kalmaya, yürümeye devam ederler. Bu da ilerleyici doku hasarýna yol açar.<br />

Anjiopatinin ise ayak <strong>yara</strong>larýnýn meydana gelmesinde sorumluluðu çok daha<br />

azdýr. Hastalarýn ayak kan akýmýnda azalma olduðundan besleyici madde, oksijen<br />

ve antibiyotiklerin <strong>yara</strong>lý bölgeye ulaþmasý kýsýtlanmýþtýr. Bu yüzden <strong>yara</strong>lanmýþ,<br />

ülsere olmuþ bölgede iyileþme zorlaþýr.<br />

F. NÖROPATÝ VE DÝYABET<br />

Nöropati, periferik ve otonom sinirlerin tahribi (dejenerasyonu) sonucu ortaya<br />

çýkan bir durumdur. Nöropatinin aðýrlýðý, diyabetin süresi ve kan þekeri<br />

regülasyonu ile yakýndan ilgilidir. Diyabetin süresinin uzadýðý ve kan þeker<br />

seviyesinin uzun süre yüksek kaldýðý durumlarda nöropati daha ciddi olarak<br />

karþýmýza çýkar. Alkol alan diyabetlilerde nöropati daha da aðýrdýr ve çok daha<br />

erken yaþlarda görülür. Ýnsülin kullanýmýnýn nöropatiyi geciktirdiði ileri<br />

sürülmüþtür.<br />

Duyu ve motor sinirlerin dejenerasyonu sonucu hastanýn ayaðý duyusuz ve<br />

deforme hale gelir. Duyusal nöropati, genellikle sinsice geliþir. Birçok hastanýn<br />

nöropatiyle ilgili ciddi bir yakýnmasý yoktur. Hafif dereceli nöropatili hastalar<br />

uyuþukluk, sýzlama, yanma, parmak ve tüm ayakta soðukluk ve üþümeden þikayet<br />

ederler. Ýlerleyen dönemlerde hastalar, ayaðýnýn hiçbirþey hissetmez ve sanki<br />

havada yürüyormuþ gibi duyarsýz olduðunu bildirirler. Eðer aðrý mevcutsa, yanýcý,<br />

batýcý bir aðrýdan söz ederler. Ayak dokunmaya karþý hassas olabilir. Hasta en hafif<br />

bir dokunmaya karþý katlanamayacak duruma gelebilir. Bu aðrý ýstýrahat sýrasýnda<br />

daha da artabilir, yürümeyle ise kýsmi bir rahatlama görülebilir.<br />

Motor nöropati ayak kaslarýnda zayýflama ve erimelere yol açar. Bunun sonucu<br />

denge bozukluðu geliþir. Ayaðýn küçük kaslarýndaki zayýflýk eklemlerde<br />

bozukluða neden olur. Motor nöropati sonucu, hastanýn ayak parmaklarý kývrýlýr ve<br />

pençe ayak deformitesi ortaya çýkar. Baþparmak dýþa doðru döner,<br />

metatarsofalangeal eklem baþlarý ayak tabanýnda daha çýkýntýlý hale gelir(Resim<br />

1). Charcot Ayaðý; Duyusal, motor ve otonom nöropati, tekrarlayan travma ve bazý<br />

metabolik bozukluklarýn ayak kemik ve eklemlerinde yol açtýðý aðýr bir tahribattýr.<br />

Sonuç olarak bazý bölgeler aðýr deformasyon nedeni ile basýnca daha çok maruz<br />

kalýrlar.<br />

80


DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />

Resim 1: Diyabetik ayakta nöropati sonucu geliþen çeþitli deformiteler; pençe ayak deformitesi<br />

(alt sað), Charcot ayaðý (üst sað)ve parmaklardaki deformiteler görülmekte<br />

Motor ve duyusal nöropatinin beraber oluþturduðu etki, diyabetik ülserlerin<br />

oluþumunda önemli bir yer tutar. Normal duyarlýlýða sahip insanlarda anatomik<br />

bozukluðun sebep olduðu zararlar kiþinin koruyucu duruþ deðiþiklikleri ile<br />

azaltýlmaya çalýþýlýr. Diyabetlilerin ayaðý için bu tür koruyucu adaptasyonlar<br />

yoktur.<br />

Otonom nöropati sonucu terleme azalýr, ayak kurur, deri incelir, kolay çatlar,<br />

nasýrlar oluþur. Damar duvarýndaki otonom sinirlerin zedelenmesi sonucu kan<br />

akýmý olumsuz etkilenir. Kan arteriovenöz þantlar yoluyla kýsa yoldan geri döner<br />

ve dokularýn beslenmesi bozulur. Bu þekilde ayak dokularý daha az oksijen ve<br />

besleyici madde alýr.<br />

Nöropati bir kez ortaya çýktýktan sonra en iyi tedavi ayak bakýmý ve hastanýn<br />

eðitimidir. Uzmanlar her muayanede hastanýn ayaðýný ve giydiði ayakkabýyý,<br />

81


Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

terliði dikkatle incelemelidir. Eðer doktor ve hemþireler buna dikkat etmezlerse<br />

hastalar bu konuya hiç önem vermezler. Sigara içimi yasaklanmalýdýr. Deri bakýmý<br />

ve düzenli pomad kullanýmý, mikroskopik çatlaklarý ve bakteri giriþ yollarýnýn<br />

ortaya çýkmasýný engellemektedir.<br />

G. DAMAR HASTALIÐI<br />

Ayak <strong>yara</strong>larýnýn oluþumunda, bugün, küçük damar hastalýðýndan daha çok<br />

büyük damar hastalýðýnýn sorumlu olduðu kabul edilmiþtir. Geçmiþte bu <strong>yara</strong>larýn<br />

küçük damarlardaki týkanýklýk sonucu ortaya çýktýðý sanýlýrdý. Bugün ise bu<br />

<strong>yara</strong>larýn ortaya çýkmasýnda, hissizliðin kesin neden olduðu anlaþýlmýþtýr.<br />

Bir ayakta büyük damarlar açýk olduðu halde, kronik ülserlerin varlýðý<br />

küçük damarlarýn hasta olduðunu düþündürmemelidir. Diyabetlilerde, büyük<br />

damar hastalýðý çok hýzlý bir seyir gösterir. Dizarkasý damarlarda hastalýða<br />

yakalanma sýk görülür. Parmaklarýn iskemi ve gangreninden;<br />

1. Trombüse yol açan arteriyoskleroz,<br />

2. Enfeksiyon sonucu mikroembolilerin geliþmesi,<br />

3. Kolesterol embolisi,<br />

4. Kan akýmýnda yavaþlama sorumlu tutulmuþtur.<br />

Periferik Damar Hastalýðýnýn Bulgularý:<br />

1- Kesik kesik topallama(Claudication): Hasta yol yürürken belli bir<br />

mesafede baldýrýna aðrý girdiði için durmak zorunda kalýr. 3-5 dakika<br />

dinlenince aðrý geçer ve hasta yürümeye devam eder. Daha sonra daha kýsa<br />

mesafede yine aðrý ortaya çýkar.<br />

2- Istýrahat aðrýsý: Kan akýmý daha da azalýrsa hasta ýstýrahat anýnda aðrý<br />

duyar<br />

3- Ayaðý sarkýtma isteði: Hasta, dinlenirken ve yatarken bile dinmeyen<br />

aðrýsýnýn ayaðý aþaðý sarkýtmakla hafiflediðini ifade eder.<br />

4- Periferik nabýzlar alýnmaz,<br />

5- Ayak soðuktur,<br />

6- Ayak yukarý kaldýrýlýrsa daha soluk görünüm alýr,<br />

7- Venöz dolgunluk azdýr veya yoktur.<br />

H. AYAK YARALARI ÝÇÝN YÜKSEK RÝSKLÝ HASTALAR<br />

1. Diyabetin süresi: Hastalarýn diyabetle yaþadýðý süre arttýkça, ayak<br />

lezyonlarýnýn sýklýðý artmaktadýr.<br />

2. Nöropati derecesi: Ayak <strong>yara</strong>larýnýn ortaya çýkmasýnda nöropati birinci<br />

derecede sorumludur. Hissiz ayaðý <strong>yara</strong>lamadan kullanmak gerçekten çok<br />

zordur.<br />

3. Ayaklarda ortaya çýkan deformasyonlar: Aðýrlýk taþýyan alanlarýn<br />

82


DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />

deðiþmesi, ayakkabý-ayak uyumsuzluðu ayakta daha kolay <strong>yara</strong>lanmalara<br />

yol açar.<br />

4. Ýskemik damar hastalýðý: Cildin ve dokularýn beslenmesinin bozulmasý<br />

nöroiskemik <strong>yara</strong>larýn ortaya çýkmasýný kolaylaþtýrýlýr.<br />

5. Daha önce iyileþmiþ <strong>yara</strong>sý olan hastalar: Özellikle kemik çýkýntýlarý<br />

üzerinde ve dayanma yüzeyinde ortaya çýkan <strong>yara</strong>lar tedaviyle iyileþseler<br />

bile geride sert, elastik olmayan bir nedbe dokusu býrakýr. Hastalar<br />

yürümeye baþlayýnca bu bölgelerde yeni <strong>yara</strong>larýn oluþmasý oldukça sýktýr.<br />

6. Görmeyen hastalar: Yürümekte zorluk çekerler ve ayaklarý daha çok<br />

travmaya maruz kalýr.<br />

7. Yaþlý ve yalnýz yaþayan hastalar<br />

8. Alkol alýmý: Nöropati üzerine olumsuz etki yapar, dengeyi bozarak<br />

travma olasýlýðýný arttýrýr.<br />

9. Kronik böbrek yetmezliði: Çok kolay enfekte deri lezyonlarý ortaya<br />

çýkar.<br />

10. Bilgi, bilinç, eðitim düzeyi düþüklüðü<br />

I. DÝYABETÝK AYAK MUAYENESÝ<br />

“Diyabetik ayak muayenesi için gerekli olan þey, sadece bir çift duyarlý el ve bir<br />

çift gören gözdür.” denilmektedir. Yýllardan beri ayrýntýlý bir sorgulama (anamnez)<br />

ve dikkatli bir klinik muayenenin gerekli tüm bilgileri elde etmeye yettiðini, BT,<br />

MRI, sintigrafik incelemeler gibi pahalý ve komplike yöntemlere gerek olmadýðýný<br />

hep vurgulamaya çalýþtým. Dikkatli bir klinik muayene ve bulgularýn doðru<br />

analiziyle <strong>yara</strong>yý baþlatan nedenler, mikroorganizmalarýn giriþ yerleri, yayýlma<br />

yollarý ve yayýlma hýzý saptanabilir. Enfeksiyonun ayak sýrtýnda, ayak tabanýnda<br />

potansiyel boþluklarla iliþkisi klinik muayeneyle ortaya konulabilmektedir.<br />

Enfeksiyonun dolaþýmý zayýf hipovasküler dokularda yaptýðý tahribat ve nekrozun<br />

boyutlarý ancak <strong>yara</strong>nýn yakýndan izlenmesi yani klinik muayene ile mümkündür.<br />

Osteomiyelit, artrit, fasiit, tendinit gibi tedavisi farklý yaklaþým gerektiren<br />

durumlarýn tespiti klinik bulgularýn doðru analizini gerektirir. Tedavinin her<br />

aþamasýnda mevcut bilgilere yeni bilgi ve bulgularýn eklenmesi ile tedavinin<br />

baþtan sona klinik bulgularýn klavuzluðunda sürdürülmesi baþarýnýn en önemli<br />

koþuludur.<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn doðru deðerlendirilmesi, bulgularýn doðru analizi<br />

ve bunlara dayalý tedavi sürecinin her aþamasý, yüksek düzeyde uzmanlýk, bilgi ve<br />

deneyim gerektirir. Bu, sadece her türlü <strong>yara</strong>yý görme ve tedavi etme olanaklarý<br />

içinde yetiþmiþ ve ayak <strong>yara</strong>larý konusunda deneyim kazanmýþ cerrahi branþlarýn<br />

iþidir.<br />

83


Prof Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

J. AYAK YARALARININ TEDAVÝSÝ<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnýn tedavisi üç temel öðeden oluþur;<br />

1. Enerjik lokal <strong>yara</strong> bakýmý<br />

2. Off loading( travma ve yükü hafifletme-kaldýrma)<br />

3. Antibiyoterapi<br />

Bu üç unsurun ayný anda titizlikle yerine getirilmesinin tedavide önemi<br />

büyüktür. Birinin tam olarak uygulanmamasý veya eksik olmasý diðer ikisinin<br />

etkisini boþa çýkarýr ve baþarý þansýný tamamen yok eder.<br />

Akut, progresif enfeksiyon olgularýnda tedavinin üç aþamasý vardýr;<br />

1. Enfeksiyonun durdurulmasý<br />

2. Yaranýn enfeksiyon ve nekrotik dokulardan arýndýrýlmasý<br />

3. Yaranýn rekonstrüktif cerrahi yöntemlerle kapatýlmasý<br />

Ayak <strong>yara</strong>larýnda akut enfeksiyonlar ayak ve alt bacak bölümlerinde hýzla<br />

ilerler. Ulaþtýðý her dokuda aðýr tahribata, nekroza yol açar. Bu tür enfeksiyonlarýn<br />

durdurulabilmesi, ekstremiteyi ve hayatý tehdit eden tehlikenin ortadan<br />

kaldýrýlabilmesi için, hastanýn derhal hastaneye yatýrýlmasý gerekir. Gecikmeden<br />

septik materyalin dýþarýya alýnmasýný saðlayacak cerrahi giriþimleri baþlatmak<br />

gerekir. Bu sýrada kültür antibiyogramý için materyal alýnýr ve hemen antibiyotik<br />

7<br />

tedavisine baþlanýr .<br />

KAYNAKLAR<br />

th<br />

1. Reiber GE. : Epidemiology of the Diabetic Foot. Levin and O'Neal's The Diabetic Foot. 5 ed. St.<br />

Louis: Mosby Year Book 1993 : 1-15.<br />

2. Pendsey S. : Diabetic Foot A Clinical Atlas, Taylor & Francis Group London and New York, 2003.<br />

3. International Diabetes Federation Website, www.idf.org<br />

4. Altýndaþ M, Bingöl UA, Kýlýç A, Pilancý Ö, Diyabetik Ayakta Cerrahi Tedavi: Ýzlem Formuna<br />

Dayalý 500 Hastanýn Analizi Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Dergisi 14;2, 2006<br />

5. Altýndas M, Cinar C Promoting Primary Healing after Ray Amputations in the Diabetic Foot: The<br />

Plantar Dermo-Fat Pad Flap; Plast and Recons Surg 116;1029-34, 2005<br />

6. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Retrospective analysis of 378 consecutive “Diabetic Foot<br />

Evaluation Form” : 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland Clinic October 20-22,<br />

2005.<br />

7. Altýndaþ M. : Diyabetik Ayak Nobel Týp Kitabevi 2002.<br />

8. Altindas M. , Kiliç A. , Cinar C. : Is Boyd amputation a last solution that may prevent major<br />

amputation in diabetic foot patients?: 'The Diabetic Lower Extremity 2005', The Cleveland<br />

Clinic October 20-22, 2005.<br />

9.Altindas M. , Cinar C. , Kilic A. : A safe and physiologic method for a less bloody surgical field in<br />

diabetic foot surgery: elevation with the trapezoid pillow. J Foot Ankle Surg. 45(2):134-5, 2006.<br />

10. Altýndaþ M ,Kýlýç A.:Is Boyd' s Operation a Last Solution That May Prevent Major Amputation in<br />

84


DÝYABETÝK AYAK YARALARI VE CERRAHÝ TEDAVÝ<br />

Diabetic Foot Patients? The Journal of Foot &Ankle Surgery 47:4 307-312 2008.<br />

11. Altindas M, Kilic A: New Two-Stages Approach In Treatment Of Acute Progressýve Dýabetýc<br />

Foot Infectýons: Fýrstly, Týbýotalar Dýsartýculatýon, Then Transtýbýal Amputatýon Journal of Foot<br />

and Ankle Surgery (Baskýda 2008)<br />

12.Palao R., Domenech Ý.,Romanelli M., Tsiftsis D.D.,Slonkova V.,Jortikka A.,JohannesenN.,<br />

Ram.A., Persson M.L. Altýndaþ M., Orsted H.,SchaferE.,:Effect of an ibuprofen-releasing foam<br />

dressing on wund pain:a real-life RCT.:Journal of Wound Care 17:8142_148 2008.<br />

85


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.87-94<br />

DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER<br />

VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />

Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong>,Enfeksiyon Hastalýklarý<br />

ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalý<br />

Diabetes mellitusun ülkemizde ve dünyada önemi artan saðlýk sorunudur. 2003<br />

yýlýnda global prevalansý 194 milyon olarak tahmin edilmiþtir. 2030 yýlýna kadar bu<br />

sayýnýn deðiþen diyet alýþkanlýklarý ve uzun yaþam beklentisi nedenleri ile 366<br />

milyona ulaþacaðý öngörülmektedir Özellikle de orta yaþ ve 65 yaþ üzeri yaþlý<br />

populasyonda sýk tanýmlanmaktadýr.<br />

Diabet birçok ülkede ölümün önemli nedenlerinden biridir ve körlük, renal<br />

yetmezlik ile travma dýþý amputasyonlarýn ana nedenlerindendir. Diabetik<br />

hastalarda infeksiyonlar daha sýk ve sýklýkla diabetik olmayan hastalardan daha<br />

þiddetlidir. Ýnfeksiyonlara yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan en önemli faktör lökosit<br />

fonksiyonlarýndaki bozulmadýr. Diyabet nötrofil kemotaksisi, fagositozu,<br />

süperoksit üretimi, solunumsal patlama aktivitesi ve mikroorganizmalarýn<br />

intrasellüler öldürülmesinde bozulmaya neden olmaktadýr. Ayrýca iskemi<br />

antibiyotiklerin infeksiyon alanýnda yeterli konsantrasyona ulaþmasýný<br />

engellemektetir. Bu nedenle infeksiyonlar kolay geliþir ve yayýlýr, önemli ve geçici<br />

olmayan doku hasarýna neden olur.<br />

Hiperglisemi, kompleman yollarýnda da bozulmaya yol açabilir. C3'ün opsonik<br />

baðlanma yüzeyinde defektler ve Tip I diyabetiklerin %25'inde C4 eksikliði<br />

bildirilmiþtir.<br />

Diyabetlilerde infeksiyonlara yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan diðer nedenler gecikmiþ <strong>yara</strong><br />

iyileþmesi, bu ve diðer nedenlerle hastaneye sýk yatýþ ve yatýþ süresinin uzamasý,<br />

iskemi ve nöropatiye baðlý deri bütünlüðünün kaybýdýr. Ayrýca diyabetik<br />

nefropatiye sekonder geliþen kronik böbrek yetmezliðinde oluþan üremik toksinler<br />

de lökosit fonksiyonlarýný bozmaktadýr.<br />

Diyabetli hastada üriner sistem infeksiyonlarý, solunum sistemi infeksiyonlarý<br />

ile yumuþak doku infeksiyonlarý ile ayak infeksiyonlarýna sýk rastlanmaktadýr.<br />

87


Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />

Ayak infeksiyonlarý, diyabetik hastalarda morbiditenin önemli kaynaðý ve<br />

diabette hastaneye yatýþýn ana nedenleri arasýndadýr. Hastaneye yatan her beþ<br />

diyabetlinin birinde yatýþ nedeni diyabetik ayak infeksiyonudur. Bu<br />

infeksiyonlarýn ekonomik, sosyal ve kiþisel maliyetleri de oldukça yüksektir.<br />

Ülserasyon, infeksiyon, gangren, amputasyon hastalýðýn önemli komplikasyonlarý<br />

olup her yýl binlerce dolar ekonomik kayba neden olmaktadýr. Diyabetik ayak iþ<br />

gücü kaybýna, sakatlýða ve psikososyal travmaya neden olmaktadýr. ABD'de alt<br />

ekstremite ampütasyonlarýnýn sebebleri arasýnda diyabetik ayak infeksiyonlarý<br />

%50-70 arasýnda bildirilmiþtir. Bu oran diyabetik olmayan kiþilerle<br />

karþýlaþtýrýldýðýnda 22 kat fazladýr. Ayrýca diyabetik ayakta yüksek maliyette diðer<br />

bir önemli sorundur. Ampütasyon yapýlmayan olgularýn maliyeti 8500 dolar,<br />

amputasyon yapýlanlarýn ise 43-65 bin dolara ulaþmaktadýr.<br />

Diabetli hastalarda üç önemli ayak komplikasyonu bildirilmiþtir: ayak<br />

ülserleri, diabetik ayak infeksiyonlarý ve Charcot ayaðý.<br />

Diyabetik hastalarda, deformite, ayaða basýncýn artmasý, glikoz kontrolünün<br />

olmayýþý, nöropati, immün sistemdeki defektler, erkek cinsiyet, diabetin süresi ve<br />

vasküler yetmezlik alt ekstremite ülserlerine yatkýnlýk <strong>yara</strong>tan faktörlerdir.<br />

Günümüzde diyabetik ayak ülserlerinin en önemli nedeninin diyabetik nöropati<br />

olduðu kabul edilmektedir. Motor nöropati pençe ayak ve çekiç parmak gibi ayak<br />

deformitelerine yol açmakta, sonuçta deformiteler ayak bölgelerinde artmýþ basýnç<br />

ve travmaya neden olmaktadýr. Ayrýca mikrovasküler sorunlar doku beslenmesinin<br />

bozulmasýna yol açar. Diðer yönden duysal iletimin azalmasý sonucu maruz<br />

kalýnan travmalarýn hasta tarafýndan fark edilememesi deri ülserlerinin<br />

geliþmesine yol açar. Ülser geliþimini kolaylaþtýran faktörler; deride çatlamalar ile<br />

aþýrý kuruluk, eklem hareketlerinde kýsýtlýlýk, yumuþak dokularda glukoz<br />

regülasyon bozukluðuna baðlý glikozillenme ve buna baðlý oluþan hiperkeratoz<br />

olarak saptanmýþtýr. Diyabetik hastalarýn burun ve derideki yüksek<br />

Staphylococcus aureus taþýyýcýlýk oranlarý ve çeþitli deri ve týrnak bozukluklarý,<br />

deri ve yumuþak doku infeksiyonlarý riski arttýrýr.<br />

Diyabetik ayak geliþimi için baðýmsýz risk faktörleri geçmiþte ayak ülseri veya<br />

ampütasyon öyküsü olmasý, kan glukoz regülasyonunun bozuk olmasý, Charcot<br />

eklemi deformitesinin geliþmesi, hastanýn ideal kilosundan 20 kg kadar fazla<br />

olmasý olarak bildirilmiþtir.<br />

Birçok <strong>yara</strong>da aþýrý bakteri yükü nedeniyle <strong>yara</strong> iyileþmesinin geciktiði ve<br />

5<br />

infeksiyon riskinin arttýðý bildirilmiþtir. Gram doku baþýna > 10 cfu bakteri yükü<br />

varlýðýnda, infeksiyonun beklendiðini bildirilmekle birlikte â-hemolitik<br />

streptokoklarýn salgýladýklarý toksinlerle daha düþük bakteriyel yükle de derin<br />

dokulara ulaþan infeksiyon yapabileceði bilinmektedir.<br />

88


DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />

Etyoloji<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarýndan en sýk izole edilen patojenler Staphylococcus<br />

aureus ve â-hemolitik streptokoklar ve diðer gram pozitif koklardýr. Aerobik gram<br />

(+) koklar, derideki çatlaklara kolonize olarak ve akut infeksiyona yol açarlar.<br />

Yüzeyel ülser zemininde geliþen infeksiyonlarda sýklýkla gram (+) koklar etken<br />

olup gram (-) aeroblar ve anaeroblar daha nadir görülür. Ancak derin veya penetran<br />

ülserler ve belirgin doku nekrozu veya gangrenin eþlik ettiði ülserlerde mikst<br />

infeksiyon varlýðý düþünülmelidir.<br />

Hastaneye yatýþ, uygulanan cerrahi iþlemler ile uzamýþ/geniþ spektrumlu<br />

antibiyotik kullanýmý gibi durumlar hastalarýn dirençli mikroorganizmalarla<br />

kolonizasyon/infeksiyonuna neden olur. Kronik <strong>yara</strong>larda Pseudomonas<br />

aeruginosa gibi non-fermentatif gram (-) basiller ile enterokok, enterobakter<br />

türleri, zorunlu anaeroblarý kapsayan polimikrobiyal floraya rastlanabilir. Þiddetli<br />

diyabetik ayak infeksiyonlarýnda çok ilaca dirençli mikroorganizmalar etkendir.<br />

Nemli <strong>yara</strong> örtüsü veya hidroterapiye maruz kalmýþ <strong>yara</strong>lardan Pseudomonas<br />

türleri, önceden sefalosporin kullanmýþ hastalarýn <strong>yara</strong> kültürlerinden<br />

enterokoklar daha sýklýkla izole edilmiþtir.<br />

Hastaneye sýk yatýþý olan hastalarda MRSA suþlarý saptanmaktadýr. Sýk<br />

antibiyotik kullanýmý ve immün sistem disfonksiyonu hastanýn MRSA gibi<br />

dirençli mikroorganizmalarla kolonizasyonunu ve sonrasýnda infeksiyon riskini<br />

arttýrýr. Günümüzde hastane kökenli MRSA suþlarý dýþýnda toplum kökenli MRSA<br />

suþlarýna da rastlanýlmaktadýr.<br />

Zorunlu anaeroblar ise en sýk, iskemik nekroz veya derin dokulara ilerleyen<br />

<strong>yara</strong>lardan izole edilmiþtir. Clostridium perfringens klostridyal miyonekroz veya<br />

gazlý gangren etkenidir.<br />

Klinik<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarý yumuþak doku infeksiyonu, myozit, selülit,<br />

paroniþi, apse, nekrotizan fasit, gangren, osteomyelit, gibi farklý klinik<br />

görünümlerde ortaya çýkabilir. Ayak infeksiyonlarý þiddeti, yayýlýmý, klinik<br />

görünüm, yerleþim, etyoloji göz önüne alýnarak deðerlendirilir. Bu<br />

sýnýflandýrmada sýklýkla ekstemiteyi tehdit eden ya da etmeyen þeklinde bir ayrým<br />

kullanýlmaktadýr. Buna ilave olarak yaþamý tehdit eden infeksiyonlar da<br />

deðerlendirilir. Klinikte ekstemiteyi tehdit etmeyen infeksiyonlar önemli iskemi,<br />

kemik-eklem tutulumu olmaksýzýn yüzeyel ülserasyonla karakterizedir. Bu<br />

kategorideki infeksiyonda sellülit 2 cm. veya altýndadýr. Bu infeksiyonlar klinik<br />

olarak stabil ve sistemik tutulum bulgularý bulunmaz. Hafif ve orta þiddetli<br />

infeksiyonlar hastane dýþýnda hekimin yakýn izlemi ile ayaktan takip edilebilir.<br />

Ekstremiteyi tehdit eden infeksiyonlarda sellülit 2 cm'in üzerindedir. Ateþ, ödem,<br />

89


Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />

lenfanjit, lökositoz, iskemi, hiperglisemi gibi klinik bulgular olabilir. Bununla<br />

birlikte diabetli hastalarda konak yanýtý azalmýþtýr ve infeksiyonun normal<br />

bulgularý olan ateþ, aðrý ve lökositoz gibi sistemik bulgular saptanmayabilir. Fizik<br />

muayenede prob ile kemiðin palpasyonu, osteomyelit tanýsýnda %70 sensitiftir.<br />

Diyabetik ayak infeksiyonlarý tanýsý<br />

Diabetik hastanýn deðerlendirilmesinde soruna yönelik hikaye alýnmasý ve<br />

dikkatli fizik muayene önemlidir. Hastadan öykü almada diyabetin süresi, duyu<br />

kaybý, klodikasyo intermittans, istirahat aðrýsý, terleme bozukluðu, önceki<br />

geçirilmiþ ayak infeksiyonu, önceki antibiyotik kullanýmý, sigara ve alkol<br />

alýþkanlýðý sorgulanmalýdýr. Bulantý, kusma, halsizlik, yorgunluk, ateþ, titreme gibi<br />

belirtiler önemlidir. Bu gibi durumlarda þiddetli infeksiyon ve sepsis<br />

düþünülmelidir.<br />

Ýnfeksiyon tanýsý, klinik olarak pürülan sekresyon varlýðý veya kýzarýklýk, ýsý<br />

artýþý, þiþlik veya endürasyon, ve aðrý veya hassasiyet gibi inflamasyonun temel<br />

bulgularýndan en az ikisinin varlýðý zemininde koyulur. Ülser derinliði >2 mm veya<br />

ESR > 70 mm/h üzerinde olduðu durumda osteomyelit yüksek olasýlýklýdýr. Klinik<br />

tanýmlamada en sýk tablo 1'de gösterilen Wagner sýnýflamasý kullanýlýr.<br />

Diyabetik hastalarda, dirençli hiperglisemi infeksiyonu düþündürmeye<br />

yardýmcý olabilir. Þiddetli infeksiyonu olan hastalarda, eritrosit sedimentasyon<br />

hýzý (ESR) ve C- reaktif protein (CRP) düzeylerinde yükselme olabilir.<br />

Kronik <strong>yara</strong>larda infeksiyonu düþündüren bulgular <strong>yara</strong>da koyu kýrmýzý, kahve<br />

veya gri renge dönüþme gibi renk deðiþimi, kötü koku veya, <strong>yara</strong>da<br />

gevrekliðin/kanamanýn artmasý, <strong>yara</strong> iyileþmesinde gecikmedir.<br />

Yara infeksiyonlarýnda mikrobiyolojik etkenin belirlenmesi için pürülan<br />

sekresyonlarýn aspirasyonu veya küretaj ya da doku biyopsisi ile infekte<br />

materyalin alýnmasý önerilir. Sürüntü kültürleri alýnmasý patojen olan veya<br />

olmayan deri kontaminantlarýný ayýrt ettirememesi nedeni ile uygun bir taný<br />

yöntemi deðildir. Osteomyelit tanýsýný koymada ilk yaklaþým, klinik<br />

deðerlendirmedir. Geniþ ve derin ülserasyon varlýðýnda alttaki kemiðin infekte<br />

olma olasýlýðý yüksektir. Mevcut ülserin tabanýnda kemiðin görülebiliyor veya<br />

palpe edilebiliyor olmasý veya iyileþmeyen non-iskemik ülser varlýðýnda,<br />

osteomyelit düþünülmelidir. Osteomyelit þüphesi varsa, cerrahi iþlem sýrasýnda<br />

veya perkütan biyopsi ile alýnacak kemik doku örneðinin kültürü uygundur.<br />

Ýnfeksiyon tanýsýnda yardýmcý diðer parametreler lökosit sayýsý, ESR ve CRP<br />

düzeyi gibi inflamasyon markýrlarýn deðerlendirilmesidir. ESR'nin >70 mm/h<br />

olmasýnýn osteomyelit tanýsýný destekler, ayrýca ESR osteomyelit tedavisine yanýtý<br />

izlemekte kullanýlýr. Bu markýrlarýn düzelmesi klinisyenin tedavi yanýtýný<br />

deðerlendirmesinde yardýmcý olur. Ancak baþlangýçta ESR, CRP sonuçlarýnýn<br />

normal bulunmasý infeksiyonu dýþlamaz.<br />

90


DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />

Osteomyelit tanýsýnda kullanýlan diðer yöntemler ise radyolojik görüntüleme<br />

yöntemleridir. Ýnfeksiyon ilk önce kemiðin korteksini etkiler. Ýlerledikçe meduller<br />

kaviteyi de içine alýr ve osteomyelit haline gelir. Düz filmlerde görülen klasik üç<br />

bulgu demineralizasyon, periost reaksiyonu ve kemik yýkýmýdýr. Bununla birlikte<br />

direkt grafilerin akut infeksiyondaki sensitivitesi düþük olduðu unutulmamalýdýr.<br />

Tanýda kullanýlan yöntemlerden biriteknesyum 99 kemik sintigrafisidir. Yüksek<br />

sensitiviteye raðmen spesifivite %50 civarýnda düþük olarak bildirilmiþtir. Ýndium<br />

111 lökosit iþaretli sintigrafi özellikle kronik infeksiyonu olan hastalar için daha<br />

spesifiktir.<br />

Osteomyelit için MRI'nin tanýsal duyarlýlýðý yüksek ancak spesifisite sýnýrlýdýr.<br />

Halen osteomyelit tanýsýnda altýn standart, uygun alýnmýþ kemik örneðinden<br />

bakteri izolasyonu ve patolojik tanýdýr.<br />

Diyabetik Ayak Ýnfeksiyonlarýnda Tedavi<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisi hastalýðýn þiddeti göz önüne alýnarak<br />

deðerlendirilir. Diabetik ayak infeksiyonlu hastalarda hangi hastanýn ayaktan<br />

hangi hastanýn hastanede izleneceði kararýnýn verilmesi çok önemlidir. Þiddetli<br />

infeksiyonu veya kritik organ iskemisi olan hastalar genellikle hastaneye<br />

yatýrýlmalýdýr.<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarýnda baþlangýç tedavi genellikle ampiriktir.<br />

Baþlangýç tedavi seçiminde infeksiyonun þiddeti ile yeni alýnan örneðin gram<br />

boyama yaymalarý ve varsa önceki kültür sonuçlarý dikkate alýnýr. Eðer daha<br />

önceye ait dirençli patojenlere dair hikaye ya da üreme yok ise MSSA'yý içeren bir<br />

tedavi baþlanmasý yeterlidir. Antibiyotikler hastanýn tedaviye yanýtý ve kültür<br />

sonuçlarýna göre devam edilir ya da deðiþtirilir.<br />

Hafif hatta bazen orta þiddetli infeksiyonlar aerobik gram (+) koklarý kapsayan<br />

daha dar spektrumlu oral rejimlerle tedavi edilebilir. Bu amaçla ayaktan takip<br />

edilen hastalarda amoksisilin-klavulonik asit, sefaleksin, klindamisin,<br />

levofloksasin önerilir. Anaerobik mikroorganizmalar, hafif ve orta dereceli<br />

infeksiyonlarda nadiren etkendirler. (rehber). Hasta 48-72 saat içerisinde yeniden<br />

deðerlendirilir. Eðer iyileþme yok ise parenteral tedavi düþünülmeli ve hastaneye<br />

yatýrýlarak izlenmelidir.<br />

Þiddetli selüliti olan ve hastaneye yatýþý gereken hastalarda, sefazolin gibi<br />

parenteral birinci kuþak sefalosporin tercih edilebilir. Derin ülserlerde, enterik<br />

gram (-) basiller ve anaeroblarýn da kapsanmasý uygundur. Aðýr /orta þiddetli<br />

infeksiyonlarda, geniþ spektrumlu ajanlarla tedaviye baþlanmalýdýr. Seçilen<br />

antibiyotiðin, gram (+) koklara, gram (-) basillere ve anaerob organizmalara etkili<br />

olmasý düþünülür. Yeterli ve hýzlý doku konsantrasyonlarý saðlamak için tedavi en<br />

azýndan baþlangýçta parenteral olmalýdýr. Hastanede izlenen hastalarda, en azýndan<br />

91


Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />

baþlangýçta parenteral yolla â-laktam/â-laktamaz inhibitörleri (Ampisilin<br />

/sulbaktam, tikarsilin/klavulonat ve piperasilin/tazobaktam) olasý patojenlere<br />

etkili uygun bir spektrumu kapsar. Ampisilin/sulbaktam, enterokoklara karþý etkili<br />

olup çok akut infeksiyonu olan hastalarda en uygun seçenek olabilir.<br />

Uygun tedavi alan hastalarda 3-5 gün içerisinde klinik yanýt alýnmasý beklenir.<br />

Eðer yanýt yavaþ, kötüleþme var, ya da tekrar bulgular baþlamýþ ise ülser yeniden<br />

deðerlendirilmeli, mümkünse yeni kültür alýnmalýdýr. Uzun süreli, geniþ<br />

spektrumlu antibiyotik tedavisi sýrasýnda dirençli patojenler, mantar infeksiyonlarý<br />

ortaya çýkabilir.<br />

Diyabetik ayak infeksiyonlarýnda antibiyotik tedavisi için optimal süre net<br />

deðildir. Hafif-orta dereceli infeksiyonlar için 1-2 haftalýk tedavi etkili iken, daha<br />

ciddi infeksiyonlarda tedavi genellikle 2 hafta ve üzeri sürebilir. Bakteriyemi<br />

geliþen hastalarda tedavi süresi en az 2 hafta olmalýdýr Ýnfekte dokularýn yeterli<br />

debridmaný, rezeksiyon veya amputasyonu yapýlmasý tedavi süresini kýsaltabilir.<br />

Ancak infeksiyon alanýnýn çok geniþ olmasý, þiddetli gangren /nekrotik doku<br />

varlýðý, vasküler yapýnýn yetersizlýði gibi durumlar antibiyotik tedavisini devam<br />

etmeyi gerektirir.<br />

Antibiyotik tedavisini kesme kararýnda infeksiyonun tüm belirti ve<br />

bulgularýnýn gerilemesi yeterlidir, ülserin iyileþtirilmesi koþulu aranmamalýdýr.<br />

Osteomyelit tedavisi baþlangýçta parenteral olmalý en az 6 hafta olacak þekilde<br />

uzatýlmalýdýr. Kronik osteomyelitte kür için genellikle infekte kemiðin debridmaný<br />

veya rezeksiyonu önerilir. Ýnfekte kemiðin tamamý çýkarýldýðý durumda ameliyat<br />

sonrasý 5 gün gibi daha kýsa süreli tedavi yeterli olabilir.<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisinde tek baþýna antibiyotik tedavisi<br />

yeterli olmayabilir. Yara temizliði uygun yapýlmalý, gerekir ise debridman<br />

uygulanmalýdýr. Cerrahi debridmanda nekrotik doku ve püyün drenajý, kronik <strong>yara</strong><br />

iyileþmesinin uyarýlmasý amaçlanýr. Topuk nekrozunda, gangrenöz ayakta, birden<br />

fazla parmak tutulumunda. majör amputasyon önerilir.<br />

Diabetik ayak infeksiyonlarýnýn tedavisinde multidisipliner yaklaþým hastanýn<br />

erken iyileþmesinde son derece önemlidir. Bu ekibin üyeleri endokrin uzmaný,<br />

infeksiyon hastalýklarý uzmaný, plastik cerrahi, ortopedi, kardiyo vasküler cerrah,<br />

kardiyolog, diabet hemþiresini kapsamaktadýr.<br />

92


DÝABETÝK AYAK ÝNFEKSÝYONUNDA ETKENLER VE ANTÝMÝKROBÝYAL TEDAVÝ YAKLAÞIMI<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Albrant DH. Management of foot ulcers in patients with Diyabetes. J Am Pharm Assoc, 2000;<br />

40: 467 – 74.<br />

2. Ansari MA, Shukla VK. Foot Infections. Lower Extremity Wounds, 2005; 4 (2): 74 – 87.<br />

3. Armstrong DG, Lipsky BA. Diabetic foot infections: stepwise medical and surgical<br />

management. Int Wound Journal 2004; 1: 123- 132,<br />

4. Armstrong DG, Lipsky BA. Advances in the treatment of diabetic foot infections. Diyabetes<br />

Technology &Therapeutics, 2004; 6(2):167- 177.<br />

5. Brem H, Sheehan P. Evidence based protocol for Diabetic foot ulcers. Plast Reconstr Surg<br />

2006; 117(Suppl.):193- 209.<br />

6. Brodsky J, Schneidler C. Diabetic foot infections. Orthopedic Clin North America, 1991;<br />

22(3):473- 489.<br />

7. Boulton AJ, Vileikyte L, Ragnarson-Tennvall G, Apelqvist J. The global burden of diabetic foot<br />

disease. Lancet 2005; 366:1719- 1724.<br />

8. Calvet HM, Yoshihama TT. Infections in Diabetes. Infect Dis Clin North Am, 2001; 15 (2):407 –<br />

421.<br />

9. Carvalho CB, Neto RM, Araqao LP, Oliveira MM, Noqueira MB, Forti AC. Diabetic foot<br />

infection. Bacteriologic analysis of 141 patients. Arq Bras Endocrinol Metabol, 2004; 48<br />

(3):398 – 405.<br />

10. Calhoun JH, Cantrell J, Cobos J, Lacy J, Valdez RR, Hokanson J, Mader JT. Treatment of<br />

diabetic foot infections: Wagner classification, therapy, and outcome. Foot and Ankle 1988;9:<br />

101- 106.<br />

11. Dalkýran A. Orta/þiddetli diyabetik ayak infeksiyonlu hastalarda imipenem/ silastatin ile<br />

piperasilin/ tazobaktam tedavilerinin karþýlaþtýrýlmasý: prospektif, randomize çalýþma.<br />

Uzmanlýk Tezi, ÇÜ. Týp <strong>Fakültesi</strong> 2006.<br />

12. Diabetic foot disorders: A clinical practice guideline (2006 revision) J Foot & Ankle Surgery.<br />

2006; 45 (5): S1-S 55.<br />

13. Edmonds ME, Foster A. The use of antibiotics in the diabetic foot. Am J Surg 2004; 187:<br />

25S–8S.<br />

14. Frykberg RG, Armstrong DG, Giurini J, Edwards A, Krawette M, Kravitz S, Ross C, Stavosky J,<br />

Stuck R, Vanore J. Diabetic foot disorders. A Clinical Practice Guideline.<br />

J Foot & Ankle Surgery, 2000; 39(5): Supplement.<br />

15. Frykberg RG. Diabetic foot ulcers: Pathogenesis and management. American Family<br />

Physician, 2002; 66(9):1- 22.<br />

16. Ge Y, MacDonald D, Hait H, Lipsky BA. Microbiological profile of infected diabetic foot<br />

ulcers. Diabetic Medicine, 2002; 19: 1032 – 1035.<br />

17. Grayson ML. Diabetic foot infections. Antimicrobial therapy. Infect Dis Clin North Am 1995; 9:<br />

143- 161,<br />

18. Grayson ML, Gibbons GW, Habershaw GM, Freeman DV, Pomposelli FB, Rosenblum BI,<br />

Levin E, Karchmer AW. Use of ampicillin/sulbactam versus imipenem/cilastatin in the<br />

treatment of limb-threatening foot infections in diabetic patients. Clin Infect Dis 1994;18:683-<br />

693.<br />

19. Hartemann–Heurtier A, Robert J, Jacqueminet S. Diabetic foot ulcer and multidrug resistant<br />

microorganisms: risk factors and impact. Diabet. Med, 2004;21: 710- 5.<br />

20. Jeffcoate WJ, Lipsky BA. Contraversies in Diagnosing and managing Osteomyelitis of the Foot<br />

in Diyabetes. Clin Infect Dis, 2004; 39: 115 – 22.<br />

21. Jude EB, Unsworth PF. Optimal treatment of infected diabetic foot ulcers. Drugs Aging 2004;<br />

21: 833–50.<br />

22. Lipsky BA. A report from the international consensus on diagnosing and treating the infected<br />

93


Prof. Dr. Neþe SALTOÐLU<br />

diabetic foot. Diabetes Metab Res Rev 2004; 20(Suppl 1):S68-S77.<br />

23. Lipsky BA. Osteomyelitis of the foot in diabetic patients. Clin Infect Dis 1997; 25: 1318 – 26.<br />

24. Lipsky BA, Berendt AR, Deery HG, Embil JM, Joseph WS, Karchmer AW, LeFrock JL, Lew<br />

DP, Mader JT, Norden C, Tan JS. Diagnosis and treatment of diabetic foot infections.<br />

Guidelines for Diabetic Foot Infections. Clin Infect Dis, 2004; 39 (1 October): 885 – 910<br />

25. Lipsky BA, Berendt AR, Embil J, de Lalla F. Diagnosing and treating diabetic foot infections.<br />

Diyabetes Metab. Res Rev, 2004; 20 (Suppl 1):s 56 – 64.<br />

26. Lipsky BA. Medical treatment of Diabetic foot Infections. Clin Infect Dis 2004; 39: 104 – 14.<br />

27. Mugim RU, Ahmed M, Griffin S. Evaluation and management of diabetic foot according to<br />

Wagner's Classification. A study of 100 cases. J Ayub Med Coll Abbotabad, 2003; 15 (3):39 – 42.<br />

28. Nelson EA, O'Meara S, Golder S, Dalton J, Craig D, Iglesias C, on behalf of the DASIDU<br />

Steering Group. Systematic review of antimicrobial treatments for diabetic foot ulcers. Diabetic<br />

Medicine, 2006; 23: 348 – 359.<br />

29. Pelizzer G, Strazzabosco M, Presi S, Furlan F, Lora L, Benedetti P, Bonato M, Erle G, de Lalla F.<br />

Deep tissue biopsi vs. superficial swab culture monitoring in the microbiological assessment of<br />

limb-threatining diabetic foot infection. Diabet. Med, 2001; 18: 822 – 827.<br />

30. Cavanagh PR, Lipsky BA, Bradbury AW, Botek G. Treatment for diabetic foot ulcers. Lancet<br />

2005; 366: 1725- 35.<br />

31. Peterson LR, Lissack LM, Canter K, Fasching CE, Clabots C, Gerding DN. Therapy of lower<br />

extremity infections with ciprofloxacin in patients with diabetes mellitus, peripheral vasculer<br />

disease, or both. American J Med 1989; 86: 801- 808.<br />

32. Sapico FL, Bessman AN. Foot infections in the diabetic patient. In: Gorbach SL, Bartlett JG,<br />

Blacklow NR, Eds. Infectious Diseases. Second ed. Philadelphia: WB Saunders, 1998:1270 – 2.<br />

33. Shea KW. Antimicrobial therapy for diabetic foot infections. A practical approach. Postgradute<br />

Medicine, 1999; 106(1):1- 10.<br />

34. Singh N, Armstrong DG, Lipsky BA. Preventing foot ulcers in patients with diabetes. JAMA<br />

2005; 293: 217–28.<br />

35. Trautner C, Haastert B, Gianni G, Burger M. Incidence of lower limb amputations and<br />

Diyabetes. Diyabetes Care, 1996; 19: 1006 – 9.<br />

36. van Baal JG. Surgical Treatment of the diabetic foot. Clin Infect Dis, 2004; 39: 123 –8.<br />

37. Wieman T. Principles of Management: the Diabetic foot. Am J Surgery, 2005;190:295 – 299.<br />

38. Williams DT, Hilton JR, Harding KG. Diagnosing foot infections in Diyabetes. Clin Infect Dis,<br />

2004; 39: 83 – 6.<br />

94


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.95-100<br />

DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Týptaki bilgi ve teknolojideki hýzlý ilerlemelere raðmen diyabetik ayak<br />

problemleri önemli bir saðlýk sorunu olmaya devam etmektedir.<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>larý önemli bir hastalýk,ölüm ve ekonomik kayýp<br />

nedenidir.Ayak <strong>yara</strong>larý ciddi bir eðitimle önemli ölçüde azaltýlabilir ve bu<br />

hastalarýn kötü kaderi deðiþtirilebilir.Bu anlamda saðlýk profesyonellerine<br />

özellikle hemþirelere büyük sorumluluk düþmektedir.<br />

DÝYABET NEDÝR?<br />

Diyabetes mellitüs, pankreasýn yeterince insülin üretemediði veya vücudun,<br />

üretilmiþ insülini etkili þekilde kullanamadýðý durumlarda oluþan kronik<br />

hastalýktýr(1,9).<br />

Diyabetin komplikasyonlarý uzun sürede ortaya çýkar ve yavaþ seyreder.Oysa<br />

ayak <strong>yara</strong>larý ani olarak görülür,hýzlý ilerler,bir anada ayaðý ve hayatý tehdit<br />

eder.Diyabetin komplikasyonu olarak ortaya çýkan sinir tahribatý ve týkayýcý damar<br />

hastalýðýnýn birlikte en çok etkilediði organ hastanýn alt ekstremitesidir (2,9).<br />

Diyabetik Ayaða baðlý hastaneye yatýþlarýn en sýk nedeni olan Diyabetik<br />

Ayaklar kronik bir hastalýk,ölüm ve ekonomik kayýp nedenidir(3,9).<br />

ÖNEMLÝ- ÇÜNKÜ<br />

ABD'de travma dýþý major bacak amputasyonlarýnýn % 50-70'i DM'lu hastalara<br />

yapýlmaktadýr(4).<br />

DÝYABETÝN KOMPLÝKASYONLARI<br />

�Týkayýcý damar hastalýðý (Anjiyopati )<br />

�Sinirlerin tahribatý ( Nöropati )<br />

�Böbrek fonksiyon bozukluðu ( Nefropati )<br />

�Görme bozukluðu ( Retinopati )(9)<br />

Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

95


Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />

NÖROPATÝ VE DÝYABET<br />

Periferik ve otonom sinirlerin dejenerasyonu<br />

�Duyusal Nöropati:<br />

o Hafif dereceli:uyuþukluk, sýzlanma, yanma, tüm ayakta soðukluk<br />

ve üþüme<br />

o Ýleri dönemlerde: hissizlik artar ve hasta sanki havada<br />

yürüdüðünü ifade eder. Aðrý mevcutsa yanýcý, batýcý aðrý<br />

vardýr, hasta aðrýya katlanamayacak duruma gelebilir<br />

�Motor Nöropati<br />

o Ayak kaslarýnda zayýflama ve erime<br />

o Ayak kemik ve eklemlerinde aðýr deformasyonlar<br />

�Otonom Nöropati<br />

o Ayak kurumasý<br />

o Deri incelmesi<br />

o Nasýr oluþumu(1,2,9).<br />

ANJÝYOPATÝ VE DÝYABET<br />

�Damarlarda daralma veya týkanýklýk<br />

�Kan akýmýnda azalma<br />

�Yara iyileþmesinde zorlaþma<br />

<strong>yara</strong> iyileþmesinin anahtarý kanlanmadýr (1,2,9)<br />

Sinirleri ve Damarlarý hasar görmüþ bir ayakta <strong>yara</strong>yý baþlatan tetikleyici<br />

etkenler:<br />

�Yanýklar<br />

�Uygun olmayan ayakkabýlar<br />

�Çakýl, çivi, raptiye gibi sivri cisimler<br />

�Týrnak bozukluklarý, nasýrlaþma ve derideki çatlaklar<br />

�Travma ve <strong>yara</strong>lanmalar<br />

�Kan þeker seviyesi (1)<br />

Diyabetik ayak <strong>yara</strong>sý olan hastanýn hastalýðýna uyumu,bakýmý,tedavisi ve<br />

yaþam standardýnýn yükseltilmesi profesyonel ekip yaklaþýmýný gerekli<br />

kýlmaktadýr(5).Bu ekip üyeleri;<br />

�Plastik cerrah<br />

�Endokrinoloji uzmaný<br />

�Damar cerrahý<br />

�Ortopedist<br />

�Nöroloji uzmaný<br />

�Fizik Tedavi Uzmaný<br />

96


�Ayak bakýmý uzmaný<br />

�Hemþire<br />

�Sosyal iþler uzmaný<br />

Bu ekibin üyesi olan hemþire ayak bakýmý,tedavi ve eðitim konusunda çok<br />

önemli role sahiptir<br />

HEMÞÝRELÝK BAKIMI AMAÇ<br />

�Diabetlinin hastalýðý hakkýnda bilgilendirilmesi<br />

�Yaþam kalitesini yükseltip,komplikasyonlarýn aza indirgenmesi yada<br />

oluþumunun engellenmesi<br />

�Ayak <strong>yara</strong>sýnýn bakýmýný saðla<strong>yara</strong>k iyileþmenin hýzlandýrýlmasý<br />

�Hastaya uygun eðitim (evde kiþisel bakýmý)verilmesini içerir.(6).<br />

HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

o Yatak istirahati ve Elevasyon<br />

o Yara bakýmý<br />

o Enfeksiyon Kontrolü<br />

o Kan þekerinin kontrolü<br />

o Hasta eðitimi (8 )<br />

YATAK ÝSTÝRAHATÝ ve ELEVASYON<br />

Ayak <strong>yara</strong>sý olan hastalarda tedavi süreci içerisinde <strong>yara</strong>lý bölgenin dinlenmesi<br />

ve immobilizasyonu gereklidir.<br />

�Ýstirahat ve uygun pozisyonla <strong>yara</strong>lý bölgenin daha iyi kanlanmasý<br />

saðlanýr<br />

�Metabolik gereksinimi düþürüp iyileþmeyi hýzlandýrýr<br />

�Ödemi ve aðrýyý azaltýr<br />

�Ýskemisi olan ayaklarda kan akýmý yetersiz olduðundan ayaðýn<br />

elevasyonda olmasý kan akýmýný uzatarak zararlý etkileri ortaya çýkarýr.Dr<br />

direktifiyle periyodik olarak ayaðý sarkýtýp sonra elevasyona alma <strong>yara</strong>yý<br />

iyileþtirir<br />

Hemþire olarak;<br />

�Hastanýn yatak istirahatine alýnmasý<br />

�Uygun pozisyonun saðlanmasý<br />

�24 saat bu pozisyonun korunmasý<br />

�Yaralý bölgenin mikro ve makro travmalardan korunmasý<br />

Yatay düzlemde 15-30 derece yükseklik saðlanýp dizaltý boþluklarý<br />

desteklenerek topuk üzerine aðýrlýk gelmeyecek þekilde pozisyon ayarlanýr(1,7,8).<br />

YARA BAKIMI<br />

- Yaranýn Deðerlendirilmesi;<br />

97<br />

DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI


Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />

�Yarayý baþlatan neden<br />

�Mikroorganizmalarýn giriþ yeri,yayýlma yollarý,yayýlma hýzý<br />

�Enfeksiyonun boþluklarla iliþkisi<br />

�Nekroz varlýðý<br />

�Ayakta lenfanjit,abse, osteomiyelit varlýðý<br />

�Nöropatinin derecesi<br />

�Kanlanma durumu<br />

Yara bakýmý tedavisinde amaç;<br />

- Canlý dokunun korunmasý,<br />

- Enfeksiyonun durdurulmasý,<br />

- Yaranýn enfeksiyon ve ölü dokulardan arýndýrýlmasý,<br />

- Yaranýn kapatýlmasý.(1,2,9 )<br />

Islak pansuman<br />

Kliniðimizde <strong>yara</strong> temizliði ve pansumanda sadece izotonik NaCl solüsyonu<br />

kullanýlmaktadýr. %0.9 NaCl solüsyonu,Steril gaz ve ped, steril eldiven, Vazelin -<br />

parafin emdirilmiþ yaðlý bez(1,2,9)<br />

ENFEKSÝYON KONTROLÜ<br />

Enfeksiyon kontrolünde hemþire olarak;<br />

�El yýkamaya önem verip, <strong>yara</strong> bakýmýnda aseptik teknik kullanýlmalý,<br />

�Ateþ bulgusu deðerlendirilmeli,<br />

�Yara bölgesi akýntý,koku, nekroz varlýðý yönünden deðerlendirilmeli<br />

�Enfeksiyon durumunda kültür alýnmalý,uygun tedavi baþlanmalý,<br />

�Pansuman sýklýðý <strong>yara</strong>nýn durumuna göre düzenlemelidir(1,8).<br />

KAN ÞEKERÝNÝN KONTROLÜ<br />

Kan þeker düzeyinin yüksek olmasý enfeksiyonla baþa çýkmada önemli rolü<br />

olan akyuvarlarý etkisiz hale getirir(1).<br />

Hemþire olarak ;<br />

�Kan þeker takibi<br />

�Hekim direktifine uygun tedavinin yapýlmasý<br />

�Hasta eðitimi<br />

BESLENME KONTROLÜ<br />

Diyabetik ayaklarda <strong>yara</strong> iyileþmesinin saðlanmasý için kan glikoz düzeyinin<br />

ve vücut tartýsýnýn normal sýnýrlar arasýnda tutulmasý çok önemlidir(10).<br />

Hemþire olarak;<br />

�Hasta / yakýnlarýna beslenme eðitimi<br />

�Diyet düzenlenmesi<br />

�Beslenmenin sürdürülmesi ve kontrolü<br />

98


HASTA EÐÝTÝMÝ<br />

1. Kendi Kendine Ayak Muayenesi<br />

2. Ayak Bakýmý<br />

3. Týrnak Bakýmý<br />

4. Günlük Yaþam Aktiviteleri<br />

5. Uygun Ayakkabý (1,5)<br />

1. KENDÝ KENDÝNE AYAK MUAYENESÝ<br />

Çoraplar,ayak derisi,týrnak muayenesi,parmak aralarý,Isý kontrolü,his<br />

kontrolü,ayakkabý kontrolü önemlidir(1,5).<br />

2. AYAK BAKIMI<br />

Günlük yýkama(Ilýk su),nasýr veya sertlik inceltme,parmak aralarýný kuru<br />

tutma,yaðlý krem sürme pençeleþmeye karþý masaj günlük yaþamýnda<br />

sürdürülmelidir(1,5).<br />

3. TIRNAK BAKIMI<br />

Özel bir makas ile týrnak asla yanlardan alýnmamalý; düz kesilmelidir. Derin<br />

kesilmemeli; batmaya yol açar.Görme problemi varsa yakýnlarýndan destek alýnmalýdýr<br />

(1,5)<br />

4. UYGUN AYAKKABI<br />

DÝYABETÝK AYAK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Ayakta yeni <strong>yara</strong>larýn açýlmasýný önlemek için doðru ayakkabý seçimi<br />

önemlidir.<br />

o Ayaðý tam kavramalý<br />

o Yeni ayakkabýyý ilk günler 2 saatten fazla giymemeli alýþtýra<br />

alýþtýra giyilmelidir<br />

o Ayný ayakkabý her gün giyilmemelidir<br />

o Önü kapalý ayakkabý giyilmelidir<br />

o Yüksek topuklu ve ucu sivri ayakkabýlar giyilmemelidir (1,5)<br />

5. GÜNLÜK YAÞAM AKTÝVÝTELERÝ<br />

Yalýnayak yürümemeli,uzun yürüyüþ yapmamalý,ayakkabý tabanlýðý<br />

deðiþimi,yeni ayakkabý programý,ayakkabý saðlamlýlýðý,kendi kendine ayak<br />

muayenesi,uygun ayakkabý kullanmalýdýr(1,5)<br />

Ayak <strong>yara</strong>larý önlenebilen en azýndan azaltýlabilen komplikasyonlarýdýr.<br />

Diyabetik Ayaðýn Bakým ve tedavisinde düzenli takip ve diyabetli hastanýn eðitimi<br />

önemlidir(11).<br />

99


Uzm. Hem. Canan ERKAN<br />

HEMÞÝRE YAÞAMSAL ÖNEME SAHÝPTÝR.<br />

“ÖNLEMENÝN (Hastalýðý Tedavi Etmenin) Ödemeye Göre Her Zaman Daha<br />

Ucuz Ve Çaðdaþ Bir Yol Olduðu Unutulmamalýdýr “<br />

Prof.Dr.Muzaffer ALTINDAÞ<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak,Nobel Týp Kitabevi,2002,Ýstanbul<br />

2. Altýndaþ,M.:Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý,Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fak.Sürekli Týp Eðitimi<br />

Etkinlikleri Sempozyumu Dizisi No:27,18-19 Ekim 2001,Ýstanbul<br />

3. www.yeditepehastanesi.com.tr. Diyabetik Ayak Kliniði.27.10.2008<br />

4. Sümer,A.,Onur,E.,Altýnlý,E.:Alt Ekstremite Amputasyonlarýnda Klinik<br />

Deneyimlerimiz;Ýnönü Üniversitesi Týp <strong>Fakültesi</strong> Dergisi,15(3):187-190,2008<br />

5. Yüksel,A.:Diyabette Ayak Bakýmý,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul<br />

6. www.damarhastaliklarimerkezi.com/diyabetik_ayak.asp<br />

7. http//<strong>yara</strong>bakimi.blogspot.com<br />

8. Akyolcu,N.:Yara Ýyileþmesi ve Bakýmýnda Temel Ýlkeler,Yara bakým ve Tedavi Kursu,23-<br />

24 Mayýs 2000,Ýstanbul<br />

9. Altýndaþ,M.:Diyabetik Ayak Yarasýnda Tedavi: Týbbi,Sosyal,Ekonomik Boyutlar.,Yara<br />

bakým ve Tedavi Kursu,23-24 Mayýs 2000,Ýstanbul<br />

10.Pek,H.:Diyabet ve Beslenme,Diyabet Hemþireliði Derneði,2002,Ýstanbul<br />

11.Levin,Marvin E.MD.:Journal of Wound,Ostomy -Continence Nursing,25(3):129-146<br />

100


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.101-105<br />

DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />

Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />

Yüzüncü Yýl Üniversitesi<br />

Týp <strong>Fakültesi</strong> Halk Saðlýðý AD<br />

DÝYABETÝK AYAK MUAYENESÝ<br />

Her insan yürümeye baþladýðý andan itibaren ayaklarý üzerinde durur. Saðlam<br />

vücudu saðlýklý ayaklar taþýr. Ýster saðlam ister diyabetli olalým acaba, bizi taþýyan,<br />

bazen yalýnayak dolaþtýðýmýz, bazen de terlik ya da ayakkabýlarýn içinde<br />

sakladýðýmýz ayaklarýmýza gereken önemi yeterince veriyor muyuz?<br />

Ayaklarýmýz, herkesin yaþamý boyunca özen göstermesi gereken<br />

organlarýndan biridir.Ayak saðlýðýmýzý etkileyen durumlar söz konusu olduðunda<br />

hem bireyin kendisi, hem de onun saðlýðýndan sorumlu ekip, kiþinin yaþam boyu<br />

saðlýklý ayaklara sahip olmasýnda çok etkin olabilir.Diyabet hastalýðýna baðlý<br />

olarak özellikle Tip 2 diyabette geliþen periferik nöropatiler, doðru önlemler<br />

alýnmadýðý takdirde amputasyonlara kadar gidebilir.Diyabette, hastalýk yönetimi<br />

içinde, ayak bakýmý, koruma, erken taný ve tedavi ile diyabetli hastalarýmýz yaþam<br />

boyu saðlam ayaklara sahip olabilirler.Diyabetli hasta takibinde ekip çalýþmasý çok<br />

önemlidir.Bu ekip; Ýlk Hekim(Saðlýk Ocaðý Hekimi,Aile Hekimi),Endokrinolog,<br />

Ýnfeksiyon Hastalýklarý Uzmaný, Damar Cerrahý, Plastik Cerrah, Ortopedist,<br />

Nörolog, Podiatrist, Ortotist, Diyabet Eðitimi Almýþ Hemþire, Yara Bakýmýnda<br />

Uzmanlaþmýþ Hemþire, Fizyoterapist, Beslenme Uzmaný, Yardýmcý Personelden<br />

oluþur. St. Vincent Deklerasyonu'nda diyabete baðlý amputasyonlarýn % 50, Dünya<br />

Saðlýk Örgütü'nün “21. Yüzyýlda 21 Saðlýk Hedefinde ise 2020 yýlýna kadar 1/3<br />

oranýnda azaltýlmasý hedeflenmiþtir.Amerika Diyabet Birliði(ADA), diyabete<br />

baðlý amputasyonlarýn % 40-50 oranýnda önlenebileceðini belirtmiþtir. Diyabetik<br />

Ayak(DA), hastanede uzun süreli yatýþý gerektirebilen ve amputasyona yol<br />

açabilen önemli bir diyabet komplikasyonudur.DA ülserlerinin insidansý,<br />

nöropati yoksa %7'dir.DA ülserlerinin prevalansý %5-10<br />

arasýnda deðiþir, bu olgularýn %1'inde de amputasyon görülmektedir.<br />

Nontravmatik alt ekstremite amputasyonlarýnýn, % 80-85'inden DA sorumludur.<br />

101


Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />

DA, hem birey hem de toplum için önemli bir ekonomik sorundur.Bu nedenle en<br />

ucuz olan önlem, tercih edilmelidir.Maliyet çalýþmalarý,ayak ülserlerinin primer<br />

iyileþmesinin cerrahi tedavilerle iyileþmeye göre 5 kat daha ucuz olduðunu<br />

göstermektedir.DA sorunlarýný daha çok görmemizin nedenleri,hastalarýn yaþam<br />

süresinin artmasý,diyabetle uzun yaþamýn mümkün olmasý, hipergliseminin<br />

þiddetinin uzun sürmesi, diyabetiklerin % 42'sinde 15-20 yýl sonra nöropati<br />

geliþme olasýlýðý, nöropatide de.ayak ülserasyon riskinin artmasý olarak<br />

açýklanabilir. Nöropatik ülserler ise, iskemik ülserlere göre 3 kat daha fazladýr.<br />

DA komplikasyonu için risk faktörleri; Nöropatik ayak, periferik damar<br />

hastalýðý, ayak deformitesi, infeksiyon,ayakta ödem, makrovaskuler hastalýk,<br />

dislipidemi, temel ayak bakým eksikliði, hijyen eksikliði, sigara içme, obezite, 65<br />

yaþ ve yukarýsý, düzensiz glisemik kontrol olarak sayýlabilir.<br />

Diyabetik Ayak Fizyopatolojisi;Üç þekilde oluþur,<br />

1- Periferik Nöropati(Duyu Kaybý,Motor Fonksiyon Kaybý,Otonomik<br />

Kayýplar)<br />

2- Vasküler Patoloji(Mikrovasküler,Makrovasküler)<br />

3- Her Ýkisi Birlikte.<br />

Periferik nöropati sonucu görülen ayakta duyu kaybýna baðlý oluþan ayak<br />

ülserleri;<br />

1- Travmatik(mekanik,kimyasal,termal); Duymayan ayak, çarpma, yanma,<br />

kimyasal ürüne maruz kalma gibi nedenlerle <strong>yara</strong>lanabilir.<br />

2- Basýnç-Stress'e Baðlý;Vucut aðýrlýðý normal ayakta eþit daðýlýr fakat<br />

nöropatik ayakta belirli noktalara aþýrý yük vardýr.<br />

Vasküler patoloji sonucu ise;<br />

1- Periferik Damar Týkanýklýðý(Tibialis Posterior,Dorsalis Pedis),<br />

2- Makro Düzeyde Damar Týkanýklýðý geliþir.<br />

Diyabetik Hasta Þikayetlerinin Öðrenilmesi;<br />

-Karýncalanma,<br />

-Yanma,<br />

-Hiperestezi,<br />

-Sýcak-soðuk duyu kaybý,<br />

-Dokunma duyusu kaybý,<br />

-Kaslarda atrofi,<br />

-Yürümede zorluk,motor fonksiyon kaybý<br />

Deri Durumu:<br />

1-Isý kontrolü (sýcak,soðuk,normal)<br />

2-Renk kontrolü (soluk,siyanoze,kýzarýk)<br />

102


DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />

3-Volüm (atrofi,ödem)<br />

4-Tekstüre (terleme kaybý,kuruluk,esneklik)<br />

5-Parmak aralarýnda mantar,týrnak kesimi<br />

6-Ayakta ülser olup olmadýðý (basý ülseri,travmatik ülser,vasküler patoloji)<br />

DUYU TESTÝ :<br />

Semmes-Weinstein monofilamentlerinin 5.07 kodlu 10 gr basýnç veren<br />

filament ile ayak tabaný ve ayak sýrtýnda 10 noktada duyu testi yapýlýr.Ayak þekli<br />

üzerinde duyan bölgelere mavi kalemle V,duymayan bölgelere de kýrmýzý kalemle<br />

X iþareti konur.Monofilament olmadýðý koþullarda tükenmez kalem ucu da<br />

kullanýlabilinir.<br />

DÝYABETLÝ HASTADA DÜZENLÝ YAPILMASI GEREKEN KAS<br />

FONKSÝYON TESTLERÝ<br />

1-Dorsifleksiyon Hareketi:Tibialis anterior kasýnýn hareketi (Peroneal sinir)<br />

2-Baþparmak Ekstansiyonu:Ekstensör Hallusis Longus kasýnýn hareketi<br />

(Peronea sinir)<br />

3-Baþparmak Fleksiyonu:Fleksör Hallusis Longus kasýnýn hareketi (Tibial<br />

sinir)<br />

4-Ýnversiyon Hareketi:Tibialis Posterior kasýnýn hareketi (Tibial sinir)<br />

5-Eversiyon Hareketi:Peroneus Longus kasýnýn hareketi (Sup.Peroneal)<br />

6-Plantar Fleksiyon hareketi:Gastro/Soleus kaslarýnýn hareketi (Tibial sinir)<br />

DÝYABETÝK AYAK DEFORMÝTELERÝNÝN TANISI:<br />

1-Çekiç/Pençe Parmak<br />

2-Kemik Çýkýntýsý<br />

3-Hallux Limutus<br />

4-Equinus<br />

5-Düþük Ayak<br />

6-Kýsmi Amputasyon<br />

7-Tam Amputasyon<br />

8-CHARCOT Eklemi<br />

VASKÜLER DEÐERLENDIRME:<br />

1- Dorsalis Pedis ve Tibialis Posterior nabýzlarýnýn palpasyonla deðerlendirilmesi,<br />

-Kuvvetli<br />

-Zayýf<br />

-Alýnamýyor þeklinde deðerlendirilebilir.<br />

2- Doppler Deðerlendirme,<br />

103


Prof. Dr. Ayþe YÜKSEL<br />

AYAKKABININ DEÐERLENDIRILMESI:<br />

1-Hastanýn ,Giydiði Ayakkabýnýn Kontrolü;<br />

-Hasta herhangi bir ayakkabý giyiyor<br />

-Hasta giydiði ayakkabýya özen gösteriyor<br />

-Hasta zararlý ayakkabý giyiyor<br />

-Hastanýn koruyucu ayakkabýya ihtiyacý var<br />

-Hastanýn ortopedik ayakkabýya ihtiyacý var<br />

DIÐER DEÐERLENDIRMELER:<br />

-Hastanýn ayaðý hangi risk grubunda,<br />

-Hastanýn eðitimi hangi düzeyde,<br />

-Hastanýn günlük yaþam aktiviteleri nedir,<br />

-Ayakta kalma süresi ne kadardýr,<br />

-Sosyoekonomik durumu nasýldýr,<br />

-Yapýlacak plana uyumu nasýldýr,<br />

- Diyabetik ayak ekibi deðerlendirmesine gereksinim var mýdýr?<br />

DIYABETLI HASTANIN GÜNLÜK YAÞAM EÐITIMI:<br />

1- Hergün ayaklarýnýzý yýkayýn,parmak aralarýnzý kurulayýn,göz,el, ayna ya da<br />

yakýnlarýnýzýn yardýmý ile hergün ayaklarýnýzý kontrol edin.Derinizi<br />

kremleyin.<br />

2- Týrnaklarýnýzý düz kesin,görme sorununuz varsa,baþkasýndan yardým isteyin,<br />

3- Kesinlikle yalýnayak yürümeyin.<br />

4- Ayaða nasýr yakýsý,flaster.bant, pansuman uygulanmamalý,<br />

5- Uygun ayakkabý giyin,yeni ayakkabý ne kadar uygun da olsa ilk seferde 1/2<br />

saatten fazla giyilmemeli,<br />

6- Pamuk ya da yün çorap tercih edin,<br />

7- Yanýk ve donmalardan kendinizi koruyun,ateþe yaklaþmayýn,sýcak termofor<br />

kullanmayýn.<br />

8- Sigara içmeyin,<br />

9- Periferik Damar sorunu varsa düzenli ayak egzersizleri yapýn,<br />

10-Ayaðýnýzdaki oluþabilecek olumsuzluklarý tanýyýn,önlem alýn,<br />

11-Ayaðýnýzdaki olumsuz bulguyu hemen sizi izleyen saðlýk ekibine bildirin,<br />

12-AYAÐINIZIN DUYMADIÐINI HÝÇ UNUTMAYIN!!!<br />

DIYABETIK AYAK DEÐERLENDIRME KAYDI:<br />

�Hasta kayýtlarýnýn % 20-95'inde ayakla ilgili bir bilgi yoktur,<br />

�Hasta takibinde önceki bulgularýn deðerlendirilmesi için kayýt çok çok<br />

önemlidir,<br />

�Ortam için uygun olan deðerlendirme formu hazýrlayýp iyi bir kayýt sistemi<br />

104


aþlatýlabilir.<br />

�Araþtýrmalar, önlem, iyi hasta eðitimi, saðlýk çalýþanlarýnýn duyarlýlýðý ve<br />

eðitimi ile çok yönlü ayak ülseri tedavisi ve de düzenli izlem sonucu ayak<br />

amputasyonlarýnýn % 49-85 oranýnda azaldýðýný bildirmektedirler.<br />

�Bu yazýyý, Orhan Veli'nin dizeleri ile bitirmek istiyorum; “Hiçbir þeyden<br />

çekmedi dünyada / Nasýrdan çektiði kadar; / Hatta çirkin <strong>yara</strong>týldýðýndan<br />

bile / O kadar müteessir deðildi; / Kundurasý vurmadýðý zamanlarda /<br />

Anmazdý ama Allahýn adýný, / Günahkar da sayýlmazdý. / Yazýk oldu<br />

Süleyman Efendi'ye...<br />

KAYNAKLAR:<br />

DÝYABETÝK AYAK YARASINDAN KORUNMA<br />

1- Diabetes Care And Research Ýn Europe:The St. Vincent Declaration Action<br />

Programme/Implementation Document.In Krans HMJ, Keen H, Porta M(eds.).World Health<br />

Organization, Copenhagen, 1992.<br />

2- The International Working Group on The Diabetic Foot.International Consensus On The<br />

Diabetic Foot, Netherlands, 1999.<br />

3- 21. Yüzyýlda Herkes Ýçin Saðlýk. Saðlýk Bakanlýðý.Temel Saðlýk Hizmetleri Genel<br />

Müdürlüðü,Temmuz 2000, Ankara.<br />

4- Yüksel, Ayþe.:Diyabette Ayak Bakýmý.Diyabet Hemþireliði-Temel Bilgiler.Yüce Reklam/<br />

Yayým/Daðýtým A.Þ, sayfa 127-140, Ýstanbul.<br />

105


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.107-117<br />

YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />

Canlý dokular sýcaklýk artýþýna belli bir dereceye kadar dayanarak canlýlýklarýný<br />

koruyabilirler. Kabaca 45 santigrad dereceden sonra temas süresi arttýkça paralel<br />

olarak artan sýcak hasarýna maruz kalýrlar. Sýcak <strong>yara</strong>lanmasý derinin epidermis<br />

tabakasý ve altýndaki dermis ve daha derin dokularda koagulatif tipte nekroza yol<br />

açar. Bu doku ölümünde nekrozun derinliði derinin maruz kaldýðý ýsýnýn<br />

yüksekliðine ve temas süresine göre belirlenir.<br />

Yanýklar derinliðine göre 3 grupta sýnýflandýrýlýrlar. Bu 3 dereceli sýnýflandýrma<br />

sadece yanan deri hasarý için yapýlan bir sýnýflamadýr. Daha derin deri altý ve diðer<br />

dokularýnda hasar görmesi durumunda sayýsal olarak 4 veya 5 derece gibi<br />

sýnýflandýrýlmaktan ziyade etkilenen anatomik katmanlarýn adý ile tarif edilirler.<br />

Derinin kalýnlýðý deðiþik alanlarda farklýlýk göstermesine raðmen her yerde<br />

anatomik yapý benzer þekildedir. Ancak deriden sonraki topografik yapý<br />

vücudumuzun her bölgesinde deðiþkenlik gösterir. Örneðin saçlý deri ile karýn<br />

duvarý derisi altýndaki katmanlar ayný þekilde sýralanmazlar.<br />

Bu bölümde yanýk hastanýn genel ilk tedavisi, resüsitasyonu ve yanýk þoku<br />

tedavisinden bahsedilmeyecek sadece <strong>yara</strong>ya yapýlan lokal giriþimler, cerrahi<br />

giriþimler, pansuman materyalleri ve pansuman yöntemleri açýklanacaktýr.<br />

YANIK YARASI : TANIMLAMALAR<br />

Herhangi bir giriþime baþlamadan önce yanýk <strong>yara</strong>sýnda deðerlendirme yapýlýr.<br />

Hastanýn genel durumu ve yapýlacak genel giriþimleri bir yana býrakacak olursak<br />

yanýk <strong>yara</strong>sýnýn derinliði ve geniþliði belirlenir. Yanýk <strong>yara</strong>sýnýn derinliði ve<br />

geniþliði tespit edilir edilmez, <strong>yara</strong> tamamýyla temizlenir ve debride edilir. Yanýk<br />

dokunun derinliðini kesin olarak belirlemek çoðu zaman ilk 48 saat içinde<br />

mümkün olmayabilir. Ýlerleyici hasar nedeniyle derinliði kesin olarak belirlemek<br />

48-72 saate kadar ertelenebilir ve bundan sonra tedavi safhasý baþlar. Tabii ki<br />

derinlik tayini kesinleþene kadar <strong>yara</strong>ya yine tedavi baþlatýlýr. Bu dönemde ki<br />

107


Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

uygulamalar <strong>yara</strong>yý korumaya ve olasý zararlarý önlemeye yöneliktir. Ancak kesin<br />

tedavi yöntemi derinlik tayininden sonra tam belirlenmiþ olur.<br />

En az hasarlý yanýk olan birinci derece yanýklar küçük ve yüzeyel yanýklardýr,<br />

derinin bariyer fonksiyonlarýnda çok az kayýp vardýr. Bu yanýklar genellikle<br />

pansuman gerektirmezler ve sadece semptomatik olarak aðrýyý azaltmak ve deriyi<br />

nemli tutmak için topikal koruyucular kullanýlýr.Kendiliðinden 5-10 günde<br />

iyileþirler.<br />

Ýkinci derece yanýklar genellikle 48 saatten sonra belirlenir ve bunlarda<br />

kendiliðinden iyileþtikleri için günlük deðiþen pansumanlarla tedavi edilebilirler.<br />

Yarada enfeksiyon geliþirse veya kontaminasyon varsa pansumanda topikal<br />

antibiyotikler, pamuk gaz ve elastik sargý kullanýlýr.Ýyileþme süreci ortalama 3<br />

haftadýr.<br />

Derin ikinci derece ve üçüncü derece yanýklar kendiliðinden iyileþemedikleri<br />

için eksizyon ve greftleme ameliyatýna ihtiyaç gösterir.<br />

Yanýðýn Derinliði<br />

�Birinci derece yanýklar<br />

Genellikle güneþ yanýklarý birinci derece yanýklardýr. Hasar sadece<br />

epidermiste sýnýrlýdýr. Bu yanýklar aðrýlýdýr ve eritem vardýr. Dokununca<br />

yumuþaktýr ve epidermal bariyer saðlamdýr. Tedavisi hastanýn<br />

semptomlarýna yönelik olup rahatýný saðlamaya yöneliktir ve genellikle iz<br />

býrakmadan iyileþirler. Ýyileþme stratum germinativum tabakasýndaki<br />

Bazal hücreler vasýtasýyla olur ve 5-10 gün içinde yeni bir epidermis<br />

oluþur. Olgunlaþmasý ise biraz daha zaman alýr.<br />

�Ýkinci derece yanýklar<br />

Bu yanýklarda epidermisin tamamý ve dermisin bir bölümü yanýktan hasar<br />

görmüþtür. Dermisin alt katmanlarý saðlam kalmýþtýr. Ýkinci derece<br />

yanýkta kendiliðinden iyileþen bir yanýk olup dermis içindeki kýl folükülü,<br />

ter bezlerindeki epidermal yapýlardan epitelize olarak iyileþir. Bu yanýklar<br />

kendi arasýnda ikiye ayrýlýrlar. Yüzeyel ve derin ikinci derece yanýk<br />

�Yüzeyel ikinci derece yanýk<br />

�Bu yanýkta klinik muayenede en karakteristik yapý bül<br />

oluþumudur. Yüzey eritemli olup, oldukça aðrýlýdýr ve<br />

dokununca yumuþak olarak hissedilir. Yanýk dokunun hemen<br />

altýnda saðlam kalmýþ olan dermisteki “rete ridges”, kýl<br />

folükülü, ter bezlerindeki epidermal yapýlardan bazal<br />

hücrelerden epitelize olarak 10-15 gün içinde kendiliðinden<br />

iyileþir.<br />

108


YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

�Derin ikinci derece yanýk<br />

�Yanýk hasarýn alt sýnýrý retiküler dermise kadar inmiþtir. Bu<br />

yanýklar soluk ve alacalý görümdedir. Bül çoðunlukla oluþur ve<br />

yanýk alan dokunmakla biraz serttir, ancak aðrýlýdýr. Bu yanýðýn<br />

kendiliðinden iyileþmesi daha uzun bir süre alýr. Kýl folükülü<br />

ve ter bezlerindeki keratinositlerin re-epitelizasyonu ile 14-35<br />

günde iyileþir. Dermiste belli oranda kayýp olduðu için sýklýkla<br />

ciddi iz yani skar býrakarak iyileþirler.<br />

�Üçüncü derece yanýklar<br />

�Bu yanýklar derinin tüm tabakalarýný canlýlýðýný kaybettiði tam<br />

kalýnlýkta yanýklardýr. Derinin epidermis ve dermis tabakalarýnýn<br />

tamamý canlýlýðýný yitirmiþtir. Yanýk alanlar aðrýsýz olup rengi<br />

siyah, beyaz veya koyu kýrmýzý renkte oabilir. Yanýk alan oldukça<br />

serttir ve eskar oluþumu görülür. Hem dermal hemde epidermal<br />

yapýlar canlýlýðýný yitirmiþtir, stratum germinativum, kýl folükülü<br />

ve ter bezlerindeki keratinositler canlýlýðýný yitirdiði için bu<br />

<strong>yara</strong>lar ancak <strong>yara</strong> kenarýndan re-epitelize olurlar. Bu nedenle<br />

geniþ alanlý yanýklarda bu süreç aylarca sürebilir veya<br />

epitelizasyon hiç bir zaman gerçekleþmez. Derin ikinci derece ve<br />

üçüncü derece yanýklarda tedavi cerrahi giriþim ile saðlanýr.<br />

Günümüz tedavi anlayýþýnda bu yanýklarýn tedavisinde eskar<br />

eksizyonu ve greftleme yapýlýr. Bu giriþim hastanýn genel<br />

durumunun olanak verdiði ilk fýrsatta gerçekleþtirilmeye çalýþýlýr.<br />

�Daha derin yanýklar<br />

�Bu yanýklarýn derinliði etkilenen anatomik bölgeye göre<br />

deðiþkenlik gösterir ve bazen derinin altýndaki fasya, adale ve<br />

kemik gibi diðer dokularýda kapsar. Bu durumda ilk tedaviden<br />

sonra eskar dokusu yani canlýlýðýný kaybetmiþ tüm dokular<br />

debride edilir ve daha sonraki aþamada da rekonstrüksiyon<br />

gerçekleþtirilir.<br />

Yanýðýn Boyutlarý ve Geniþliði<br />

Yanýðýn yaygýnlýðý ve boyutlarý genellikle yanýk alanýn eni, boyu veya çapý ile<br />

deðil tüm vucut yüzeyinin yüzdesi olarak hesaplanarak ifade edilir. En sýk<br />

kullanýlan formül “Dokuzlar Kuralý” dýr. Bu kural eriþkinler için geçerlidir.<br />

Çocuklarda baþ ve boyun bölgesi tüm vucud yüzeyinin genellikle eriþkinlere<br />

oranla daha büyük bölümüne sahiptir. Alt ekstremiteler ise daha az oranda vucud<br />

yüzeyini oluþtururlar. Çocuklar için bunun ayrý bir modifikasyonu kullanýlýr.<br />

Daha ayrýntýlý yüzey hesaplamasý özel bir karttan “Lund and Browder”<br />

<strong>yara</strong>rlanarak yapýlýr. Burada etkilenen alanlar hastanýn yaþ grubuna göre hazýr<br />

cetvelden çýkarýlarak hesaplanýr. Daha kesin ve hata payý az olan bir yöntemdir.<br />

109


Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

Dokuzlar Kuralý: Burada bölümlenen alanlarda vucut yüzey<br />

alanýnýn yüzde (%) cinsinden deðerleri verilmektedir.<br />

YANIK YARASI ERKEN TEDAVISI<br />

Soðutma, Temizlik ve Debridman<br />

Yanýðýn hemen sonrasýnda yanýk <strong>yara</strong>sýna her türlü<br />

<strong>yara</strong>lanmada olduðu gibi soðutma uygulanmalýdýr. Burada<br />

soðutma diðerlerinden farklý olarak buz ya da buzlu su ile deðil<br />

sadece soðuk su ile yapýlmalý ve bu iþlem ilk 30 dakika içinde<br />

gerçekleþtirilmelidir. Ýlk 30 dakikada yapýlan soðutmanýn <strong>yara</strong>rlarý<br />

þöyle sýralanabilir: Soðuk uygulama ile yanýk nekrozu ve derinliði<br />

azalýr, yanýk <strong>yara</strong>sýna perfüzyon artar ve yanýk <strong>yara</strong>sý iyileþme olaylarý daha<br />

erken baþlar, daha erken tamamlanýr. Bundan sonra ilk müdahele olarak yanýk<br />

<strong>yara</strong>larý serum fizyolojikle temizlenir ölü dokular ve patlamýþ büller debride edilir.<br />

Genel olarak intakt büller debride edilmez sadece içi boþaltýlýr , aspire edilir ve<br />

üzerindeki epiteli intakt olarak adeta örtü materyali þeklinde býrakýlýr. Kendisi<br />

kalkana kadar 3-7 gün sure ile yerinde kalýr. Eðer büllere ve nekrotik tabakalara<br />

debridman yapýlýrsa debridmandan sonra <strong>yara</strong> açýk býrakýlmamalýdýr, aksi taktirde<br />

<strong>yara</strong> kurursa yüzeyde kolaylýkla nekroz geliþir ve yanýk <strong>yara</strong>sý derinleþir.<br />

Eskarotomi<br />

Eðer ekstremiteyi veya göðüs çevresini sirküler olarak çevreleyen derin ikinci<br />

derece veya üçüncü derece yanýk varsa sirküler etki ile alttaki yapýlarý baský altýnda<br />

tutar. Ekstremitenin periferik dolaþýmý basý altýnda kalabilir, göðüste ise toraks<br />

kafesinin geniþlemesini engelleyerek solunumu kýsýtlar.<br />

Ekstremitelerde sert ve sirküler eskar dokusu altýnda geliþen ödem ve basý<br />

baþlangýçta venöz kanýn geri dönüþü bozar. Artan basý bir süre sonra ekstremitede,<br />

yanýk alanda ve distalinde arteryel akýmýda etkileyerek bozar.<br />

Basý oluþtuðunda ve dolaþým bozulduðunda ekstremitede duyarsýzlýk ve<br />

karýncalanma , parmaklarda gittikçe artan aðrý olur. Muayenede týrnak yataðýnda<br />

kapiller geri dolumda yavaþlama olur. Bu durum ayrýca arteryel kan akýmý Doppler<br />

ile tayin edilerek deðerlendirilebilir.<br />

Basý altýnda ezilen ekstremitelerde bu basýyý kaldýrmak ve bozulan kan<br />

dolaþýmýný yeniden düzeltmek için eskarotomi gereklidir. Genellikle ekstremitenin<br />

lateral ve medial tarafýndan bistüri ya da elektro koter ile eskar boyunca insizyon<br />

ile eskar dokusu kesilerek bütünlüðü bozulur ve gevþetilir. Eskarotomi de deri ve<br />

kýsmen deri altý dokusu kesilir. Daha derin yanýk oluþmuþsa adale<br />

kompartmanlarýnda da basýnç artýþý varsa ayrýca deri altýndan fasyaya ulaþýlarak<br />

fasyatomi'de gerekebilir.<br />

110


YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

Birinci ve ikinci derece yanýklar kýsmi kalýnlýkta yanýklardýr. Derinin alt<br />

tabakalarý hala canlý ve hasarsýz olduklarý için buradaki yapýlardan deri kendini<br />

tamir edebilir. Bu tamir sürecinde iyileþme seyrinin sekteye uðramamasý,<br />

desteklenmesi ve hatta korunmasý için dýþardan desteðe ihtiyacý vardýr. Yapýlan bu<br />

lokal veya topik desteksel giriþimlerin tümünü pansuman veya <strong>yara</strong> bakýmý baþlýðý<br />

altýnda toplayabiliriz. Birinci derece yanýklarda baþlangýçta epidermis tabakasý<br />

hasarlý olmasýna raðmen yýkýlýp parçalanmadýðý için ciddi pansumanlarada ihtiyaç<br />

yoktur. Birinci derece yanýklar genellikle pansuman gerektirmezler ve sadece<br />

semptomatik olarak aðrýyý azaltmak ve deriyi nemli tutmak için topikal<br />

koruyucular kullanýlýr.<br />

Ýkinci derece yanýklar yine kýsmi kalýnlýkta yanýklardýr ve kendiliðinden<br />

iyileþirler. Baþlangýçtan itibaren epidermis bütünlüðünü kaybettiði için pansuman<br />

veya koruyucu örtü vs giriþimlere ihtiyaç vardýr. Hatta derin olan ikinci derece<br />

yanýklarda cerrahi giriþimlere gereksinim olabilir. Genelde bu ikinci derece yanýk<br />

<strong>yara</strong>larý kendiliðinden iyileþtikleri için günlük deðiþen pansumanlarla tedavi<br />

edilebilirler. Yarada enfeksiyon geliþirse veya kontaminasyon varsa pansumanda<br />

pamuk gaz ve elastik sargýlara ilaveten topikal antibakteriyel veya antibiyotikler<br />

kullanýlýr.Ýyileþme süreci ortalama 3 haftadýr.<br />

Derin ikinci derece yanýklarýn bazýlarý ve üçüncü derece yanýklar kendiliðinden<br />

iyileþemedikleri için eksizyon ve greftleme ameliyatýna ihtiyaç gösterir. Eksizyon<br />

iþlemi mümkün olan en erken dönemde gerçekleþtirilir. Bu yanýk ve ölü dokularýn<br />

erken dönemde eksizyonu yani çýkarýlmasý <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýný önler ve <strong>yara</strong> ile<br />

ilgili enflamasyonu azaltýr.<br />

Yara tedavisinde ilk giriþimler, <strong>yara</strong> bakýmý ve temizliði yapýldýktan sonra<br />

amaca yönelik yöntem ve ürün seçimi yapýlýr. Yöntem ve ürün seçiminde esas olan,<br />

<strong>yara</strong>nýn doðru deðerlendirilmesi, gereksiniminin belirlenmesi ve <strong>yara</strong>nýn temiz ve<br />

nemli tutulmasýdýr. Böylece <strong>yara</strong> iyileþmesi için optimum ortam oluþturularak<br />

iyileþmenin aksamaya uðramadan kendi sürecinde devamlýlýðýnýn saðlanarak kýsa<br />

sürede tamamlanmasý amaçlanýr. Ýhtiyaca göre <strong>yara</strong> ile yöntem ve ürünün uygun<br />

eþleþtirilmesi gerekir. Bu durumda þu gerçek ortaya çýkýyor: Ýdeal ve her türlü<br />

yanýk <strong>yara</strong>sýna uygun tek bir yöntem, pansuman ve bakým ürünü yoktur.<br />

Belkide dünyada en fazla seçenek çeþitliliði olan alanlardan biri yanýk<br />

tedavisinde pansuman seçenekleri olup binlerce seçenek vardýr. Ateþin oluþundan<br />

bu yana olan yanýk <strong>yara</strong>sý ve bununla beraber geliþen tedavi yöntemleri günümüze<br />

kadar oldukça fazla seçenekle devamlýlýðýný sürdürmektedir. Her geçen gün<br />

mevcut seçeneklere bir yenisi eklenmektedir.<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde kullanýlacak materyallerin sahip olmasý gereken<br />

özellikleri þöyle sýralayabiliriz: Yaraya kendi fizyolojik ortamýný saðlayan, dýþ<br />

111


Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

etkenlerden koruyan, geniþ antibakteriyel spektrumlu, uzun süre etkili ve eskara<br />

penetrasyonu iyi olmalýdýr. Toksik olmamalý, sistemik absorbsiyonu olmamalý ve<br />

<strong>yara</strong> iyileþmesini geçiktirmemeli. Bundan baþka aðrýsýz olmasýnýn yaný sýra ucuz<br />

olmalý, kolay uygulanmalý ve depolanmasý kolay olmalýdýr.<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sýna yapýlan pansumanlar modern yanýk tedavisinde kapalý<br />

yöntemler baþlýðý altýnda toplanmaktadýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde genellikle<br />

ikinci derece yanýklarda kullanýlan alternatif týbbi yöntemler arasýnda fazla sayýda<br />

seçeneði olan “açýk pansuman” yöntemi modern þartlarda sadece çok küçük ve<br />

yüzeyel yanýklarda zaman zaman kullanýlmaktadýr. Pansuman malzemesi yada<br />

tedavi edici ajanýn <strong>yara</strong>ya sürüldükten sonra açýk býrakýlmasý ve kurutulmasý,<br />

akabinde kabuk oluþturulmasý esasýna dayanan bu yöntemde tekrarlayýcý<br />

pansuman deðiþimleri yoktur. Sert kabuk alttan yeni epidermisin gelmesi ile 10-20<br />

günler arasýnda ayrýþmaya baþlar ve kalkar. Sadece ikinci derece (çoðunlukla<br />

yüzeyel ikinci derece) yanýklar için uygun olan bu yöntemde kullanýlan ajanlar<br />

arasýnda Gümüþ Nitrat % 10 solusyon, Povidon Ýyot % 10 solusyon, Mersol %1<br />

solusyon, Rifocin Amp sayýlabilir.<br />

Modern yanýk tedavisinde <strong>yara</strong> yüzeyi dýþ ortamdan kapatýlarak izole edilir.<br />

Baþlangýçta temiz olan ve daha sonra da enfeksiyon geliþmeyen ikinci derece<br />

yanýklarda ince film tabakalarý uygulanabilir. Bu uygulamanýn tercih edilmediði<br />

durumlarda yaðlý gaz veya benzer emdirilmiþ tabakalar <strong>yara</strong> yüzeyine direkt olarak<br />

yayýlýr ve üzeri emici gaz bez ve benzeri materyalle kapatýlýr. Eðer enfeksiyon veya<br />

þüphesi varsa antibiyotik veya antibakteriyel maddeler emdirilmiþ tabakalar<br />

uygulanýr. Daha aðýr enfeksiyon varlýðýnda antibakteriyel ajanlar krem þeklinde<br />

direkt <strong>yara</strong>ya uygulanýr ve akabinde gazlý bez, pamuk veya pet ile kapama ve sargý<br />

usulleri kullanýlýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde kullanýlan yöntem ve materyalleri<br />

aþaðýdaki gibi sýralayabiliriz:<br />

ÞEFFAF FÝLM ÖRTÜLER (Biyosentetik Örtüler)<br />

Þeffaf (transparan) ve biyolojik uyumu olan yarý geçirgen örtülerdir. Bu tip<br />

ürünler aðrýlý pansuman deðiþmelerine neden olmaksýzýn sabit ve devamlý örtü<br />

(pansuman) saðlarlar. Evaporasyon ile sývý kaybýný önledikleri gibi aðrýyý da<br />

önleyerek <strong>yara</strong> yüzeyinde dýþ ortama karþý bir bariyer görevi saðlarlar. Herhangi<br />

bir reaksiyona neden olmadýklarý için epitelizasyonu durdurmaz veya<br />

yavaþlatmazlar. Bu materyaller eksudanýn azaldýðý dönemde genellikle yanýktan<br />

sonraki ilk 24 saat içinde ve mümkünse kontaminasyon süresi içinde aþýrý bakteri<br />

kolonizasyonu olmadan önce uygulanmalýdýrlar.<br />

Sentetik pansumanlar ikinci derece yanýk yüzeyleri örtmek için kullanýlýrlar,<br />

uygulandýklarýnda alttaki epitelin iyileþmesine zemin hazýrlarlar.<br />

Bu ürünler yarý geçirgen þeffaf film örtüler olup bazýlarý adezivle kaplý, saydam<br />

ve çok ince poliüretan yaprak yapýsýndadýr. Nem, buhar ve gazlara geçirgen,<br />

112


YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

sývýlara ise geçirgen deðildir, böylece mikroorganizmalarýn kontaminasyona engel<br />

olur. Yaranýn ihtiyacý olan dokunun nemli ortamýný korurlar. Eðer varsa nekrotik<br />

tabakalarýn ve dokularýn otolizinede yardýmcý olurlar. Yara iyileþmesinin son<br />

aþamasýnda oluþan yeni epidermisi dýþ etken ve travmadan korumasý nedeniyle<br />

yüzeysel, az eksüdalý yanýk <strong>yara</strong>larýnda kullanýmý uygundur. Yaraya yapýþan<br />

materyal epidermis rejenere olduðunda kendisi kalkana kadar veya komplikasyon<br />

çýkana kadar yerinde tutulur.<br />

Bu þeffaf örtüler arasýnda þu ürünleri sayabiliriz: Omiderm, Biobrane, Op-site,<br />

Tegaderm, Bioclusive, Epiview, Polyskin II, M.R., Blisterfilm, Transeal ,<br />

Prýmskin, Dermafilm, Hydrofilm, Easý-v, Epi-fix, Suprasorb F, Acu-Derm, Cara<br />

Film, Biopore, Arglaes, Central-Gard, C-View, Mefilm, Activheal film.<br />

Bu ürünler arasýnda sayýlabilecek bir örtü olan “Integra” çoðunlukla üçüncü<br />

derece yanýklarda eskar eksizyonunu takiben kullanýlýr. Adeta suni deri özelliðinde<br />

olan ve alttaki açýða çýkan dokularý örten bu ürün otogreftler ve kültür epiteli temin<br />

edildiðinde kaldýrýlýr ve yerini otogreftlere býrakýr.<br />

ANTÝMÝKROBÝYAL AJANLAR<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde her zaman antibakteriyel madde ihtiva eden<br />

materyallerin kullanýlmasý þart deðildir. Enfeksiyon bulgularý olan veya<br />

kontamine olan yanýk <strong>yara</strong>larýnda tercih edilirler. Kontamine <strong>yara</strong>larda<br />

antimikrobiyal ajan ihtiva eden materyallerin zamanýnda ve etkili kullanýmý<br />

<strong>yara</strong>da invaziv enfeksiyonu azaltýr.<br />

5<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sýnda bulunan mikroorganizmalar gram dokuda 10 rakamýna<br />

ulaþýrsa <strong>yara</strong> enfeksiyonu vardýr. Enfeksiyon varlýðýnda uygun tedavi edilmeyen<br />

5<br />

yanýk <strong>yara</strong>sýndaki mikroorganizmalar gram dokuda >10 den daha yüksek<br />

rakamlara ulaþýrsa, etrafýndaki canlý dokulara penetre olarak daðýlýrlar ve daha<br />

sonra sistemik enfeksiyona yol açarlar. Hem lokal (topik) hemde sistemik olarak<br />

kullanýlan antimikrobiyal ajanlar invaziv seyredecek yanýk <strong>yara</strong>sý sepsisi riskini<br />

önemli derecede azaltýr.<br />

Yanýk Yarasý tedavisinde sýk kulanýlan Antimikrobiyal Ajanlar<br />

�Gümüþ Sülfadiazin (Silverdin, Silvaden, Sülfadiazin krem)<br />

Hemen hemen tüm dünyada en fazla tercih edilen ve sýk kullanýlan topikal<br />

antibiyotik materyaldir. Direnç geliþmediði için tercih edilen bu ajan, gram<br />

pozitiflere, gram negatiflerin ekserisine ve bazý fungal etkenlere karþý geniþ<br />

spektrumda etkilidir. Uygulamasý ve kullanýmý kolay olup <strong>yara</strong>da aðrýya neden<br />

olmaz. Uzun süre devamlý kullanýmýnda geçici lökopeni'ye yol açabilir.<br />

�Mafenide Asetat (Sulfamylon krem)<br />

Ülkemizde henüz kullanýlmayan ve daha geniþ spektrumlu topikal bir ajan olup<br />

özellikle Pseudomonas ve Enterococcus'lara karþý etkilidir. En önemli özelliði<br />

113


Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

eskar dokusunu penetre edip daha derin dokulara ulaþabilmesidir. Diðer ajanlar ve<br />

gümüþ sülfadiazin eskarý penetre edemez. En önemli dezavantajý ise aðrýlý<br />

olmasýdýr. Bir diðer sistemik dezavantýjýda, karbonik anhidraz inhibitör özelliði<br />

nedeniyle metabolik asidoza neden olmasýdýr.<br />

�Polymyxin B, Neomycin ve Bacitracin<br />

Sýklýkla kullanýlan bu karýþýmýn uygulamasý aðrýsýz ve temizdir. Yaranýn kolayca<br />

gözlenmesine olanak verir. Genel olarak küçük kýsmi kalýnlýktaki yanýk alanlarda<br />

tercih edilir.<br />

�Povidon Ýyot<br />

Bu ajan bir çok gram pozitif ve negatif ve hatta bir çok aerob bakteriye karþý etkili<br />

olup sýk kullanýlan bir ajandýr. Bu ajanada mikroorganizmalar direnç<br />

geliþtiremezler. Ancak <strong>yara</strong> eksudasý ve kan ile temas ettiðinde inaktive olur. Ýyotlu<br />

bir ürün olduðu için sýk ve uzun süre kullanýmýnda yan etkileri görülebilir.<br />

�Mupirocin<br />

Bu ajan gram pozitif bakterilere, özellikle metisiline dirençli Staphylococcus<br />

Aureus ve bazý gram negatif bakterilere karþý aktiviteye sahiptir.Yaradan alýnan<br />

materyallerin kültüründe tespit edilen durumlarda tercih edilir.<br />

�Nystatin<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sýnda ilk günlerde deðil, ilerleyen zamanda ve uzun süre antibiyotik<br />

kullanýmýndan sonra lokal ve sistemik mantar ineksiyonlara rastlanabilir. Fungal<br />

enfeksiyonlarýn kontrolunu saðlamak için <strong>yara</strong>ya topik olarak uygulanabilir.<br />

�Gümüþ Nitrat solusyon<br />

Bazý merkezlerde hala kullanýlan gümüþ nitratýn %0.5, %2, % 5 veya % 10 luk<br />

solusyonlarýnýn tam bir antimikrobial etkisi vardýr. Mikroorganizmalar tarafýndan<br />

direnç geliþtirilemediði için tercih edilir. Ancak kullanýldýðýnda etraftaki tüm<br />

malzemeyi, yatak ve örtüleri gri ya da siyah renge boyamasý en büyük<br />

dezavantajýdýr.En önemli dezavantajlarýndan biri ise hipotonik bir solusyon<br />

olduðu için uzun süre kullanýmý elektrolit kaybýna yol açabilir.<br />

�Dakin solusyonu<br />

Bir çok mikroorganizmaya etkili olan bu solusyon Sodyum hipokloritin<br />

seyreltilmiþ solusyonudur. Ýyi bir antimikrobiyal ajan olmasýna karþýn <strong>yara</strong>daki<br />

saðlam veya iyileþmekte olan veya <strong>yara</strong>daki iyileþmeye katýlan saðlam hücrelere<br />

karþý sitotoksik etkiye sahip olduðundan dikkatli kullanýlmalý, enfeksiyon kontrol<br />

altýna alýndýðýnda kullanýmýna son verilmelidir.<br />

�Chlorhexidin<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sýnda kullanýlabilecek en güçlü ajanlardan biridir. Direnç oluþturmayan<br />

ve oldukça geniþ spektrumu olan Gram negatif ve Gram Pozitif<br />

mikroorganizmalara karþý etkili ajandýr. Nadirde olsa P. Aeruginosa ve Proteus<br />

klorheksidin'e rezistans geliþtirebilir. Hücre duvarýný bozarak ve hücre<br />

muhtevasýný çökelterek etki gösterir. Klinikte Gümüþ sülfadiazin ile birlikte<br />

114


YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

kullanýlýrsa daha etkilidir. Uygulanýrken lokal aðrý yapabilir ve uzun<br />

kullanýldýðýnda yan etki olarak Ototoksisite'ye yol açabilir.<br />

�Bal<br />

Bal kronik <strong>yara</strong> tedavisinde olduðu gibi yanýk <strong>yara</strong>sý tedavisinde de<br />

kullanýlmaktadýr. Bir çok mikroorganizmaya karþý B ve T lenfositleri ve fagosit<br />

aktivasyonu ile ve Hidrojen Peroksit etkisi þeklinde antibakteriyel etkiye sahiptir.<br />

Ölü dokularýn debridman (Otoliz)ýna katkýda bulunurken anti-enflamatuar<br />

etkiside vardýr. Ýçinde bulundurduðu antioksidanlar ile immün sistemi stimüle<br />

eder. Ýyileþmeyi stimüle ederek (Granülasyon, Epitelizasyon üzerine etki) zamaný<br />

kýsaltýr. Bal osmotik etkisiyle <strong>yara</strong> yüzeyinde bariyer oluþturur. Krem ve tül<br />

formunda piyasada bulunmakta olup son yýllarda kullanýmý giderek<br />

yaygýnlaþmaktadýr.<br />

�Yanýkta Kullanýlan Gümüþlü Örtüler<br />

Gümüþ <strong>yara</strong> tedavisinde eskiden beri kullanýlmaktadýr. Yanýk tedavisinde<br />

klasik ve standart bir ürün olan GümüþSülfadiazin de gümüþ içeren bir üründür.<br />

Gümüþün tabakalar þeklinde olan formlarý üretilmiþtir. Gümüþ'ün etkisi genelde<br />

üç þekilde olmaktadýr. Gümüþ iyonlarý bakterinin sahip olduðu enzimlerle<br />

etkinleþerek bakteri hücresinin içine ve hücreler arasýna daðýlýr. Ayrýca gümüþ<br />

iyonlarý bakteri DNAsýný bozar, hücre bölünmesini ve çoðalmasýný engeller.<br />

Gümüþ iyonlarý hücre duvarlarýna tutunarak hücre zarýnýn özelliðini bozar ve<br />

bakteriyi öldürür.<br />

Bu özellikleri ile gümüþ, geniþ spektrumlu antibakteriyel bir ajandýr (Gram<br />

pozitif, Gram negatif, MRSA ve VRE gibi ajanlara etkilidir). Gümüþlü ürünler,<br />

hidrofiber, alginat, kömür, köpük, hidrokolloid ile kombine üretilir. Enfekte<br />

<strong>yara</strong>larda, kritik kolonizasyon ve enfeksiyon aþamalarýnda tercih edilir. Uzun süre<br />

kullanýlmalarý önerilmez. Piyasada bulunan gümüþlü tabaka pansuman ürünleri<br />

üzerine ilave kapama gerektiren ve gerektirmeyenler olarak iki grupta toplanabilir.<br />

Bunlar:<br />

1-Üzerine emici tabaka gerekenler: Acticoat-7, Actisorb Silver 220, Actisorb<br />

Plus 25, Physiotulle (Ag)-Altreet, PolyMem Ag, Atrauman Ag, Urgotul SSD,<br />

Silverlon,<br />

2-Kendisi emici olanlar: Acticoat Absorbent, Silvercel,Bioactiv, Aquacel Ag,<br />

Arglaes Silver , Contreet Hydrocolloid, Contreet Foam, Avance<br />

�Yanýkta Kullanýlan Doyurulmuþ (emdirilmiþ) Örtüler<br />

Kullaným kolaylýðý için, yukarýda sýralanan ajanlarýn bir kýsmý ve diðer bazý<br />

ajanlar, tek kat gazlý bez veya benzeri emici kaðýtlara emdirilerek örtü materyali<br />

þeklinde de kullanýlýrlar. Kýsaca “emdirilmiþ veya doyurulmuþ pansuman<br />

materyalleri” olarakta isimlendirilen bu ürünler genel olarak “Tül-Gre” veya “tulle<br />

grass” olarak ta isimlendirilirler. Vazelin emdirilmiþ olanlarý “yaðlý gaz” veya<br />

“vazelinli gaz” olarakta isimlendirilen bu ürünler kliniklerde kullanýcýlar<br />

115


Prof. Dr. Oðuz ÇETÝNKALE<br />

tarafýndan üretildikleri gibi hazýr olarak bir çok firma tarafýndan da<br />

üretilmektedir. Halen piyasada bulunan bir çok örneði vardýr. Bunlarý sadece yaðlý<br />

olanlar, antibakteriyel ajan içerikli olanlar ve diðerleri þeklinde üç grupta<br />

toplayabiliriz. Parafin ve yaðlý ürünler, pansuman materyallerinin <strong>yara</strong>ya<br />

yapýþmasýný azaltýr ve sýk (baþlangýçta hemen hemen her gün, ilerleyen günlerde<br />

gün aþýrý) deðiþtirilmeleri gerekir. Bu ürünler kullanýldýðýnda mutlaka üzerinin<br />

diðer gaz pet gibi pansuman materyalleri ile kapatýlmasý zorunludur<br />

Yaðlý olanlar : Vazelinli gaz, Parafin emdirilmiþ ürünler: Jelonet, Paranet,<br />

Branolind, Paratulle, Neotulle, Unitulle<br />

Antibakteriyel ajan içerikli olanlar : Chlorhexidin emdirilmiþ tül<br />

:Bactigrass, Clorhexitulle, ve Serotulle, Petrolatum jel emdirilmiþ tül: Adaptic,<br />

Xeroform, Povidon Iyot emdirilmiþ tül: Inadine, Iodoflex / Iodosorb ,<br />

Framycetinsulfat emdirilmiþ tül:Sofra-Tüll, Fucidin amdirilmiþ tül : Fucidin<br />

Intertulle<br />

Diðer : Triticum Vulgare Sulu ekstresi emdirilmiþ tül : Fitokrem Ýntertülle, Bal<br />

emdirilmiþ tül: Activon Tulle<br />

BÝYOLOJÝK PANSUMAN MATERYALLERÝ<br />

Sentetik pansumanlar gibi bu materyallerde genellikle ikinci derece yanýk<br />

yüzeyleri örtmek için kullanýlýrlar, uygulandýklarýnda alttaki epitel iyileþir.<br />

Bundan baþka tam kalýnlýkta yanýklarda da kullanýlýr. Burada ise eskar<br />

eksizyonundan sonra otogreft temin edilene kadar geçici örtü materyali olarak<br />

kullanýlýr. En sýk kullanýlanlarý;<br />

• Homogreft (Allogreft: Taze, Donmuþ)<br />

• Amnion Zarlarý (Taze, donmuþ)<br />

• Ksenogreft (Taze, donmuþ, Liyofilize)<br />

Domuzdan elde edilen ksenogreftler veya kadavradan elde edilen allogreftler<br />

kullanýldýklarýnda normal derinin immunolojik ve bariyer fonksiyonlarýna benzer<br />

þekilde <strong>yara</strong>yý örterek fayda saðlarlar. Bu tip pansuman materyalleri ikinci derece<br />

yanýklarda kullanýlabildiði gibi normal derinin olmadýðý tam kat yanýk eskar<br />

eksizyonundan sonra optimal <strong>yara</strong> kapamasý saðlarlar.<br />

Canlýlardan elde edilen bu ürünler bir müddet sonra bilinen immün<br />

mekanizmalar yolu ile rejekte olurlar ve atýlýrlar. Yaraya kendi biyolojik ortamýný<br />

hazýrlayan bu pansumanlar yanýktan baþka hemen her türlü <strong>yara</strong>da geçici ve<br />

biyolojik pansuman olarak ta kullanýlabilirler. Canlýlardan elde edildiði için<br />

dezavantajlarý olarak AIDS, Hepatit B, Hepatit C gibi viral hastalýklarýn taþýnmasý<br />

riskini taþýrlar.<br />

116


YANIK YARASI TEDAVÝSÝ<br />

ESKAR EKSÝZYONU VE GREFTLEME<br />

Derin ikinci derece ve üçüncü derece yanýklarda genellikle erken eskar<br />

eksizyonu ve greftleme gerekir.Genellikle tanjansiyel eksizyon þeklinde<br />

yapýlýrken seyrek olsa da bazen tüm cansýz ölü dokularý çýkarmak için fasya<br />

üzerinden eksizyon gerekebilir. Ne kadar erken dönemde yapýlýrsa hastanýn<br />

iyileþme süreci o kadar kýsalýr ve hayatta kalma þansý artar. Eksizyondan sonra<br />

açýk kalan alanlar mümkünse oto greftlerle kapatýlýr. Eðer alýnan otogreftler yeterli<br />

deðilse alýnan deri greftleri “mesh” (að þeklinde geniþletilme) edilerek geniþletilir.<br />

Ancak daha iyi bir kozmetik sonuç elde etmek için deri greftleri “mesh” edilmez<br />

veya “mesh” edilecekse daha küçük oranlarda (2:1 gibi veya daha az) “mesh”<br />

edilirerek, geniþletilir.<br />

Genellikle büyük yanýklarda yeterince otogreft deri greftleri temin<br />

edilemediðinde <strong>yara</strong>yý tam olarak kapatmak için kadavra greftleri de<br />

kullanýlabilir.<br />

Ameliyat döneminde uygun seçilerek kullanýlan antibiyotikler ve greftlerin ise<br />

topikal antimikrobiyal ajanlarla örtülmesi ile enfeksiyon kontrol edilir.<br />

En iyi estetik sonuç ancak epidermis ve dermisin tamamýný ihtiva eden tam<br />

kalýnlýkta deri greftlerinin kullanýmý ile elde edilir. Böylece estetik olarak en iyi<br />

sonuç elde edilirken kontraktür olasýlýðýda azalýr. Tam kalýnlýkta greftlerin<br />

görünümü diðer ince deri greftlerine göre çok daha iyidir<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Arýncý A. Yanýklar ve Tedavileri. Nobel Týp Kitabevleri, Ýstanbul 2002.<br />

2. Çetinkale O. Yanýk Yaralarý. Çeviri: Güncel Cerrahi Tedavi, Çeviri editörleri: Ergüney S, Çiçek Y. Avrupa Týp<br />

Kitapçýlýk Ltd. Þti. 2001: Sayfa: 986-991.<br />

3. Mýndýkoðlu AN. Yanýklar ve Tedavileri. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Dersleri I. Ýstanbul Üniversitesi Basýmevi<br />

ve Film Merkezi. 1993, Ýstanbul.<br />

4. Çetinkale O. Yanýklar, 9-1. bölüm , Travma, Editörler: C. Ertekin, K. Tavillioðlu, R. Güloðlu, M. Kurtoðlu ,Ýstanbul<br />

Medikal Yayýncýlýk, Ýstanbul, 2005 sayfalar : 563-593,<br />

5. Çetinkale O. Çocuk Yanýklarý, 11. bölüm , Çocuk Cerrahisi, Editör: Daver YEKER, Avrupa Týp Kitapçýlýk, Ýstanbul,<br />

2005. sayfalar : 135-156,<br />

6. Stil JM, Law EJ. Primary excision of the burn wound. Clin Plast Surg 2000; 27: 23-48.<br />

7. Towsend Jr. CM. Burns, Chapter 18, Text Book of Surgery, Sixteenth edition, WB Saunders Company, Philadelphia<br />

2002.<br />

8. Michael Muller D.Gahankari, DN herndon. Operative wound management. Chapter 13 in: Total Burn Care, Third ed.<br />

Ed. Herndon DN. WB Saunders Co. London, 2007: 177-195.<br />

9. Palmer Q. Bessey. Wound Care. Chapter 11 in: Total Burn Care, Third ed. Ed. Herndon DN. WB Saunders Co.<br />

London, 2007: 127-135.<br />

10. Çetinkale O., Ulualp K., Ayan F., Düren M., Çizmeci O., Pusane A. Early wound excision and skin grafting restores<br />

cellular immunity after severe postburn trauma. British Journal of Surgery, 1993; 80: 1296-1298.<br />

11. Selmanpakoðlu N. Yanýklar ve Tedavileri. GATA Basýmevi, Ankara,1998.<br />

12. Çetinkale O, Çaþkurlu H, Ayan F, Þenyuva C, Pusane A. Baðýþýklýk sisteminde yanýktan sonra oluþan baský ile<br />

infeksiyona karþý direncin azalmasý arasýndaki iliþkinin araþtýrýlmasý. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Dergisi, 23:369-<br />

374,1992.<br />

13. Çetinkale O, Çizmeci O, Ayan F, Þenyuva C, Büyükdevrim S, Pusane A. The restorative effect of early eschar<br />

excision and grafting on deppressed immune responce in burned mice. Türk Plastik Cerrahi Dergisi, 1, 1-5, 1993.<br />

14. Tam N. Pham, Nicole S. Gibran, David M. Heimbach. Evaluation of the burn wound. Management decisions. Chapter<br />

10 in: Total Burn Care, Third ed. Ed. Herndon DN. WB Saunders Co. London, 2007: 119-126.<br />

117


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.119-127<br />

YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Derya Ceylan Altunseven<br />

Ý.Ü.C.T.F Yanýk Ünitesi Hemþ.<br />

1- YANIKLI HASTADA HASTANE ÖNCESÝ BAKIM<br />

Hastane öncesi bakýmda görevli kurtarma ekibi için öncelikli öneme sahip olan<br />

þey, olay yeri güvenliðidir. Kurtarma ekibi hastadan, ailesinden ya da olaya þahit<br />

olanlardan olayýn oluþ þeklini öðrenmeli, ek <strong>yara</strong>lanmalarý tanýyabilmeli ve bazý<br />

sorulara yanýt aramalýdýr. (hasta nerede bulunmuþ, patlama olmuþ mu, hasta<br />

yangýndan kaçmak için pencereden atlamýþ mý v.b.)<br />

Hastane öncesi bakýmý 6 baþlýkta toplayabiliriz:<br />

1-Yanma sürecinin durdurulmasý<br />

2-Hava yolunun saðlanmasý<br />

3-Sývý tedavisinin baþlanmasý<br />

4-Aðrýnýn giderilmesi<br />

5-Yanýk <strong>yara</strong>sýnýn kapatýlmasý<br />

6-Uygun merkeze nakil<br />

Hastaya ilk ulaþan saðlýk ekibi veya ilk yardýmcý tarafýndan yanmaya neden<br />

olan etken etkisizleþtirilmeli ve ortam hem kurtarýcý hem de yanan için güvenli<br />

hale getirildikten sonra hayatý tehdit eden durumlar hýzlý bir þekilde tanýnmalý ve<br />

tedavi edilmelidir. Yanma sürecinin durdurulmasý etkenden uzaklaþma ve yanmýþ<br />

elbiselerin çýkarýlmasý yolu ile yapýlmalýdýr. Erken soðutma <strong>yara</strong> derinliði ve aðrýyý<br />

azaltýr, kontrollü yapýlmalýdýr. Bu sýrada yüzük bilezik gibi tüm takýlar<br />

çýkarýlmalýdýr aksi halde turnike benzeri etki ile iskemi ve ýsýnmýþ olmalarýndan<br />

dolayý yanmanýn devam etmesine neden olur.<br />

Yanýk hastanýn ilk deðerlendirmesi herhangi bir travma hastasýnda olduðu gibi<br />

yapýlmasý gerektiðidir. Yani yanýk hastasýnda travma olduðu akýldan<br />

çýkarýlma<strong>yara</strong>k havayolu ve boyun stabilizasyonu, solunum ve dolaþým ilk<br />

deðerlendirmede saðlanmalýdýr. Yüz ve peroral bölge tam kat yanýklarýnda boyunu<br />

119


Derya Ceylan Altunseven<br />

çevreleyen yanýk, yanýða eþlik eden akut solunum güçlüðü, ilerleyici ses kýsýklýðý<br />

hava açlýðý, solunum depresyonu veya deðiþen mental durumu olan yanýk<br />

hastalarýnda hava yolunun saðlanmasý için endotrakeal entübasyondan<br />

kaçýnýlmamalýdýr. Ayrýca hastada inhalasyon hasarý olup olmadýðý göz önünde<br />

bulundurulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarýnýn deðerlendirilmesinde; yüz ve boyun<br />

yanýðý, siyah balgam, yüz kýllarýnda tütsülenme, patlama, kapalý ortamda yangýn<br />

ve þuur bozulma hikâyesi önemlidir. Elektrik yanýðýnda olduðu gibi inhalasyon<br />

yanýðýnda da dýþarýdan görülen lezyon az olabilirken görülmeyen gizli<br />

hasarlanmanýn olabileceði akýlda tutulmalýdýr. Ýnhalasyon hasarý düþünülüyorsa<br />

maske ile oksijen verilmelidir. Sývý intravenöz ve kristaloid olarak verilmelidir.<br />

Aðrýnýn kesilmesi hem týbbi hemde insani açýdan gereklidir. Ambulanslarýnda<br />

doktor bulunan nadir ülkelerden olmamýza raðmen hastane öncesi dönemde yanýk<br />

hastalarýnda analjezik pek kullanýlmamaktadýr. Uzun mesafeli nakillerde aðrýnýn<br />

kesilmesi uygun olacaktýr. Yanýk <strong>yara</strong>sý temiz bir bez ya da çarþaf ile örtülmelidir.<br />

Hastane öncesi tedavide asýl amaç kýsa sürede ve hastanýn tedavi olacaðý uygun<br />

merkeze naklini gerçekleþtirmektir. Bir çok yerleþim merkezinde hastanelerle<br />

entegre çalýþmayý hedefleyen 112 acil saðlýk hizmetleri ilk çaðrý anýndan itibaren<br />

uygun merkeze yatana kadar hastayý üstlenip tedavisini takip etmeyi<br />

hedeflemektedir. Sevki gereken yanýk hastasýnýn yanýk ünitesi bulunan bir<br />

merkeze gönderilmesi uygun olacaktýr. Yanýklý hastaya yapýlan ilk müdahalenin<br />

uzun tedavi yolculuðunun sadece baþlangýcý olduðunu unutmamak yerinde olur.<br />

2- ACÝL SERVÝS VE YANIK ÜNÝTESÝNE ÝLK KABULDE YANIKLI<br />

HASTA BAKIMI<br />

Hastanenin acil servisine baþvuran ve yanýk ünitesine kabul edilen yanýk<br />

hastasýnýn solunum ve dolaþým sistemi hýzla deðerlendirildikten sonra, yanýðýn<br />

þiddeti ve ilave giriþim gerektiren baþka patolojilerin olup olmadýðý<br />

deðerlendirilmelidir. Öncelikle;<br />

Hava yolu açýklýðý ve solunumun saðlanmasý gerekmektedir. inhalasyon<br />

<strong>yara</strong>lanmasýnýn varlýðý yanýklý hastalarýn sað kalýmý üzerine etkili önemli bir<br />

faktördür. Üst solunum yollarýnda yanýk ve hava yolunu daraltan ödeme baðlý ilk<br />

12–24 saat içinde solunum sýkýntýsý gözlenebilir. Bu sürede olgular yakýndan<br />

gözlenmeli hýrýltýlý solunum ve taþipne gibi solunum yolu obstrüksüyonunu<br />

düþündüren belirtiler ortaya çýktýðýnda entübasyon gerekliliði deðerlendirilmelidir.<br />

Hastane acil servisine ve yanýk merkezine kabul edilen hastada hýzlý bir þekilde<br />

aþaðýdaki deðerlendirmeler yapýlmalý, eksikler tamamlanýp hastanýn tedavisi<br />

planlanmalýdýr.<br />

1-Hava yolunda obstrüksüyon ve yanýk olup olmadýðý araþtýrýlýr hava yolu<br />

120


YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

açýklýðý ve açýklýðýn devamý saðlanýr. Baþ ve boyun bölgesindeki derin<br />

yanýklar, inhalasyon yanýklarý stridor ve ses kýsýklýðý gözlenen hastalarda<br />

entübasyon trakeotomi ve trakeostomi gibi iþlemlerin gereði araþtýrýlýr.<br />

2- Güvenli bir veya iki damar yolu açýlýr. Bunun için üst ekstremitede<br />

yanmamýþ bölge tercih edilir.<br />

3- Kan örnekleri alýnýr. Kan grubu, tam kan ve diðer rutin tetkikler yapýlýr.<br />

4- Sývý tedavisine baþlanýr. Sývý tedavisi için önerilen sývý uygulanýr.<br />

5- Olayýn oluþ þekli, zamaný hakkýnda bilgi edinilir. Hýzlý genel bir muayene<br />

yapýlýr. Bilinç açýklýðý ve ekstra <strong>yara</strong>lanma varlýðý araþtýrýlýr.<br />

6- CO zehirlenme varlýðý araþtýrýlýr. Þüpheli olgularda CO düzeyi ölçülmeli<br />

%100 oksijen verilmelidir.<br />

7- Hastanýn aðrýsý dindirilmelidir. Bunun için kontraendikasyon yok ise<br />

morfin ve benzeri analjezikler tercih edilmelidir.<br />

8- Çýkarýlan idrar miktarý ve dansitesinin takibi için idrar sondasý takýlýr.<br />

8- Enfeksiyona karþý koruyucu önlemler alýnýr.<br />

9- Tetanoz proflaksisi yapýlýr.<br />

10- Nazogastrik tüp takýlýr.<br />

11- Hastayý hipotermiden korumak için önlemler alýnýr.<br />

12- Klinik ve laboratuar bulgularýna göre tedavisi düzenlenir.<br />

3- YANIK ÜNÝTESÝNE YATAN HASTADA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Hastanede tedavisi zorunlu olan geniþ yanýklý hastalarýn bakýmýnda, en büyük<br />

sorumluluk hemþirelere düþmektedir.<br />

Yanýklý hasta; beden imajýnda deðiþiklik <strong>yara</strong>tan, çok aðrýlý, uzun süreli tedavi<br />

ve bakým gerektiren bir süreçten geçer. Bu komplike durum yanýk hastanýn<br />

bakýmýnda ekip çalýþmasýný zorunlu kýlar. Hemþire ekibin anahtar üyesidir.<br />

Ýyileþme için gereken ortamý oluþturacak anahtar görev hemþireye aittir. Diðer<br />

uzmanlarýn giriþimiyle beraber temel hemþirelik hizmetleri gereklidir.<br />

Komplikasyonlar artýk beklenti olmaktan çok kliniðin bir parçasýdýr. Ancak hasta<br />

bakýmýndaki mükemmellik bunu tersine çevirebilir.<br />

Hemþirenin görevi sadece tedavi yapmak deðil, erken ortaya çýkan bulgularý ve<br />

ipuçlarýný yakala<strong>yara</strong>k hastanýn temel ihtiyaçlarýyla birleþtirip iyileþmesini<br />

saðlayan ortamý hazýrlamaktýr. Büyük problemlerle ancak bir ekip olarak baþa<br />

çýkýlabilir.<br />

Ekip anlayýþý içerisinde gerçekleþtirilen yanýklý hasta bakýmýnda önemli olan;<br />

profesyonel bilgilerin ýþýðýnda; modern teknik ve materyalleri kullanarak en<br />

ekonomik þekilde bakýmda yüksek kalite düzeyine ulaþmaktýr.<br />

121


Derya Ceylan Altunseven<br />

3.1- Solunum Sisteminin Deðerlendirilmesi<br />

Hastanýn solunum sayýsý ve derinliði, inhalasyon <strong>yara</strong>lanma belirtileri,larengial<br />

stridor (hýrýltý), hava açlýðý veya bronkospazm ile göðüs hareketlerinin simetrik<br />

olup olmadýðý izlenir.<br />

Hastanýn solunumuna yardým etmek için baþ yükseltilir. Ayrýca hastanýn diðer<br />

yanýk bölgeleri de tam elevasyona alýnýr.Yanýk hastalarýn durumu anlýk<br />

deðiþebileceðinden hastalar özellikle ilerleyebilecek solunum yetmezliði<br />

açýsýndan sýk deðerlendirilir ve kayýt edilir.<br />

3.2- Kalp Damar Sisteminin Deðerlendirilmesi<br />

Yanýk nedeni ile artan damar geçirgenliði damar içi sývýnýn doku arasýna<br />

geçmesine neden olmaktadýr. Dolaþým hacminin yeniden azalmasý yanýklý<br />

hastanýn yaþamýný tehdit eden hipovolemi ve þok tablosunun ortaya çýkmasýna<br />

neden olmaktadýr.<br />

Nabýz sayýsý, ritmi ve kan basýncý hasta stabil oluncaya kadar 15 dakika ara ile<br />

alýnmalýdýr. Kapiller dolum kontrol edilir.<br />

Ödem ile eskar dokusu nekroza neden olabilir. Bu nedenle ödemi azaltmak için<br />

yanýk ekstremite yükseltilmelidir. Ekstremitelerin sirküler yanýklarýnda dolaþýmýn<br />

saðlanmasý için yüzük, bilezik gibi tüm takýlar çýkarýlýr.<br />

Hipovolemi bulgularý gözlenmelidir. Bunlar:<br />

0 Ýdrar miktarýnda azalma (eriþkinde normalde 30-50 ml/st,çocukta 1-2<br />

ml/kg/st.)<br />

0 Ýdrar yoðunluðunda artma (normali:1010-1030)<br />

0 Kan basýncýnda düþme<br />

0 Santral venöz basýncýn düþmesi(normali:4-10 cm H2O)<br />

0 Kan üre azotunun artmasý (normali: 8-20 mg)<br />

3.3- Deri ve Mukoz Membranlarýn Deðerlendirilmesi<br />

Deri bütünlüðünün bozulmasý ayrýca immun sistem fonksiyonlarýnda azalma ,<br />

lenfosit aktivitelerinde baskýlanma,immunglobülin üretiminde azalma ve nötrofil<br />

ile makrofaj fonksiyonlarýnda deðiþme gibi immýnosupresyona neden olan<br />

durumlar enfeksiyon riskini arttýrmaktadýr.Bu nedenle enfeksiyon belirtileri<br />

(ateþ,eritem,ödem vb.) açýsýndan gözlenir. Yanýk hastalarý henüz bakteremi ve<br />

sepsis tablosu içinde bulunmasalar dahi hipotermi, hipertermi, hipotansiyon,<br />

azalmýþ üriner çýkýþ, hipoglisemi, nötropeni yada nötrofili trombositopeni gibi<br />

eþlik edebilecek ve sepsisi destekleyecek bulgular açýsýndan yakýndan takip<br />

edilmelidir. Yanýk hastalarýnda ateþ yüksekliðine rastlanmasa bile zaman zaman<br />

kan kültürleri alýnmalý enfeksiyon kontrol komitesi ile iþbirliði saðlanmalýdýr.<br />

122


YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Yanýk hastalarda eldiven galoþ maske gibi koruyucu yöntemler ile hemþire<br />

doktor týbbi personel ve ziyaretçilerin çapraz kontaminasyona yol açma<br />

olasýlýklarý en aza indirilmeye çalýþýlýr.Taný yada monitör ekipmanlarý tek bir hasta<br />

için kullanýlýr,diðer hastalara taþýnmaz.<br />

Yanýk <strong>yara</strong>larý baþlangýçta steril kabul edilir. Bu nedenle antibakteriyel lokal<br />

ajanlar dýþýnda hiçbir madde yanýk <strong>yara</strong>sýna sürülmemelidir. Eðer <strong>yara</strong>ya etraftan<br />

bulaþma olmuþsa ve canlýlýðýný kaybetmiþ doku varsa bol ýlýk su ile yýkanmalý,<br />

daha sonra antibakteriyel lokal ajan kullanýlmalýdýr.<br />

II.derece yanýklarda havanýn <strong>yara</strong>ya temasý aðrýyý arttýrýr.Dikkatli bir þekilde<br />

yanýðýn üzerine yapýlan sargý havanýn etkisini keserek aðrýyý azaltýr.Küçük<br />

yanýklarda büller patlatýlmamalýdýr.Bül içindeki sývý enjektörle aspire edilerek deri<br />

biyolojik pansuman olarak býrakýlýr.<br />

Hekim orderýna uygun aðrý tedavisi yapýlýr ve kayýt edilir.<br />

3.4- Vücut Isýsýnýn Deðerlendirilmesi<br />

Deri bütünlüðünün bozulmasý ve epitel doku kaybý vücut ýsýsýnýn korunmasýnýn<br />

ve düzeninin bozulmasýna dolayýsýyla hipotermi geliþmesine neden olur. Yanýkta<br />

ýsý kaybý yanýk yüzeyi ile ilgilidir. Yüzey ne kadar geniþ ise ýsý kaybý o kadar fazla<br />

olacaktýr. Isý kontrolü sýk aralýklarla yapýlmalýdýr. Hipotermi ve hipertermiye karþý<br />

uyanýk olunmalýdýr.<br />

3.5- Genito-Üriner Sistemin Deðerlendirilmesi<br />

Geç kalýnýrsa kateterizasyon güçleþe bileceði için hasta gelir gelmez mesane<br />

kateterinin yerleþtirilmesi ve saatlik idrar miktarýnýn deðerlendirilmesi çok<br />

önemlidir. Ýdrar miktarý, rengi,dansitesi kontrol edilir, gereðinde idrar kültürü<br />

hemþire tarafýndan alýnýr. Kan deðerlerinde üre, kreatinin, bilirubin sonuçlarý<br />

deðerlendirilir. Böbrek yetmezliðine karþý, aldýðý-çýkardýðý balans ayarlarý dikkatli<br />

yapýlmalýdýr.<br />

3.6- Gastrointestinal Sistemin Deðerlendirilmesi<br />

Yanýða karþý oluþan nöro-endokrin yanýt kapsamýnda periferik<br />

vazokonstrüksiyon mezanterik arterlerdeki kan akýmýný da azaltýr. Genellikle<br />

yanýk yüzdesi %25 ten fazla olduðu vakalarda gastrik disfonksiyon, mide<br />

mortilitesinde azalma, intestinal ileus riski vardýr.<br />

Büyük yanýklarda mide asidi arttýðýndan hastaya oral antiasitler ve IV asid<br />

oluþumunu önleyici ilaçlar kullanýlmalýdýr. Hekim orderýna uygun tedavi yapýlýr.<br />

Hastanýn yaþý, yanýk derecesi, yüzdesi ve kilosuna göre diyeti düzenlenir. Yanýk<br />

öncesi beslenme durumu deðerlendirilir yanýða iliþkin beslenme konusunda<br />

bilgilendirme yapýlýr, günlük kalori hesabý ile kilosu sürdürülür, diyetisyen<br />

iþbirliði ile yüksek kalorili ve yüksek proteinli diyeti ayarlanýr. Hastanýn diyet<br />

123


Derya Ceylan Altunseven<br />

seçimine katýlýmýnda yardýmcý olunur. Gerekirse oral ya da NGT ile beslenmesi<br />

saðlanýr ve takip edilir barsak ve messane fonksiyonlarý izlenir. Hastanýn<br />

defekasyonu günlük sorgulanýr ve takip edilir.<br />

3.7- Hasta ve Ailesinin Psikolojik Durum Deðerlendirmesi<br />

Hemþire yanýk ekibi içinde hasta ile oldukça fazla zaman harcayan ve hastanýn<br />

psikolojik uyumunda önemli etkisi olan bir üyedir. Hastanýn kendine güvenini<br />

tekrar kazanmasýnda ve anksiyetenin azaltýlmasýnda uyguladýðý hemþirelik<br />

giriþimleri (kendini hastaya tanýtma, hastanýn çevreye oryantasyonunu saðlama,<br />

fiziksel bulgularýn nedenlerini tanýmlama, tedavide kullanýlan araç gereçleri<br />

tanýtma ve her iþlem öncesi ve sonrasý bilgi verme) ile yardýmcý olur.<br />

Özellikle büyük yanýklarda aðrý ve hipovolemik þok ile birlikte hastanýn beden<br />

görünümünün deðiþmesi aile için psikolojik travmadýr. Hastanýn daha önceki<br />

emosyonel durumu ve yanýklý halini algýlama þekli araþtýrýlmalý, aile içinde<br />

hastaya destek olabilecek kiþiler belirlenmeli, hastanýn yaþý, sosyo-kültürel<br />

durumu ve entelektüel düzeyine göre yapýlacak her iþlem önceden açýklanmalý ve<br />

günlük yaþam aktivitelerini tek baþýna sürdürebilmesi için desteklenmelidir.<br />

3.8- Hasta ve Ailesine Eðitim Desteði<br />

Hasta ve ailesinin yattýðý andan itibaren eðitim gereksinimi planlanýr ve<br />

giderilir. Yapýlan her iþlem öncesi hasta ve yakýný bilgilendirilir. Taburcu olacak<br />

hastaya taburcu eðitimi yapýlýr.(ilaç kullanýmý,pansuman,uygulamasý,beslenme<br />

þekli,normal fiziksel aktivitelere geçiþ zamaný,devam edeceði eðzersizler, öz<br />

bakýmýnýn devamýnýn saðlanmasý, hastalýða özel bilgiler,acil durumlar)<br />

3.9- Hastanýn Rehabilitasyonu<br />

Yanýk rehabilitasyonu yanýk ünitesine baþvurunun ilk gününde baþlar. Hasta<br />

toplum içinde yaþamaya ve eski hayatýna dönene kadar devam eder hastayý<br />

toplumda üretken hale getirmek, fonksiyonel ve kozmetik açýdan yenilenmeyi<br />

baþarmak ilkelerine temellendirilir. Bu süreç ortalama iki yýlý kapsamaktadýr.<br />

Ciddi yanýklarýn psikolojik izleri süreklidir hasta ve ailesini yaþam boyu etkiler.<br />

Eklem hareket açýklýðýný korumak için pasif egzersizler, aktif egzersizler ve<br />

splintleme önerilir. Egzersizlerin amacý açýklanarak en az günde iki defa uygulanýr.<br />

Hastanýn yürümesi sýrasýnda ödem geliþmesini önlemek amacýyla elastik bandaj<br />

sarýlýr.<br />

Skar oluþumu 18-24 ay süren dinamik bir süreçtir. Skar dokusu aktif dönemde<br />

kýrmýzý(hipervasküler) , kabarýk (kolleyen miktarý 4 kat fazla) ve kabadýr (kollagen<br />

dezorganize ve esnemiyor). Sakrýn bu özellikleri hastaya açýklanmalý ve hasta;<br />

dokularýn her dakika büzüþerek iyileþtiðinin farkýnda olmalýdýr. Yapýlacak skar<br />

masajý ile aðrý ve kaþýntý azalýr, skar kalitesi artar ve hasta lezyonunu daha kolay<br />

kabul eder.<br />

124


YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Skar masajý gün içinde üç dört kez; vertikal, transvers, sirküler hareketlerle,<br />

uygulanan bölge veya parmak uçlarýnda beyazlaþma oluþturacak basýnçda,<br />

yumuþatýcý veya nemlendirici bir krem ile uygulanabilir.<br />

3.10- Yanýk Yarasýnda Hemþirelik Bakýmý:<br />

Planlamada Temel Ýlkeler:<br />

1-Yanýk <strong>yara</strong> bakýmý en az üç kiþilik ekip tarafýndan yapýlýr.<br />

2-Yanýk <strong>yara</strong> bakýmýnda cerrahi-aseptik teknik uygulanýr.<br />

3-Hasta iþlem hakkýnda bilgilendirilir. Endiþelerinin açýklamasýna olanak<br />

saðlanýr. Ýþ birliði ve bakýma katýlmasýnýn önemi anlatýlýr. Yardým etmesi için<br />

cesaretlendirilir. Bakýmýn kimler tarafýndan ne þekilde, nasýl, nerede uygulanacaðý<br />

anlatýlýr.<br />

4-Ýþlemden yarým saat önce analjezik uygulanýr ya da hasta genel anestezi için<br />

hazýrlanýr.<br />

5-Yara bakýmý pansuman odasýnda yapýlýr.<br />

Bu ilkeler doðrultusunda yapýlacak yanýk <strong>yara</strong> bakýmýna baþlamadan önce<br />

pansuman malzemelerinin, pansuman odasýnýn, hastanýn ve ekibin hazýrlýðý<br />

gerekir.<br />

Yanýk Pansumaný:<br />

Hasta pansuman odasýna alýnýr. Kirli pansuman bistüri ya da býçak kullanýlarak<br />

açýlýr.<br />

- Kirli pansuman materyalleri hemen ortamdan uzaklaþtýrýlýr.<br />

- Mahremiyet duygusuna dikkat edilir. Epitelizasyon yok ise banyo yaptýrýlýr.<br />

Epitelizasyon baþlamýþ ise banyo yaptýrýlmaz.<br />

- Banyo sýrasýnda povidon iyot (%7.5 ) scrap ve küçük pet kullanarak dairesel<br />

hareketler ile önce yanýk alanlar sonra diðer bölgeler olmak üzere tüm vücut<br />

yýkanýr. Hasta steril çarþaf serilmiþ sedyeye alýnýr, steril büyük pet ile kurulanýr.<br />

Eldiven deðiþtirilir steril eldiven giyilir.<br />

- Yara üzerine enfeksiyonu engelleyen epitelizasyonu bozmayan örtü<br />

serilir(vazelin tülle gress , bactigras,paranet vb,)<br />

- Üçüncü derece yanýkta greft nakli yapýlana kadar topikal antibiyotik<br />

kullanýlarak <strong>yara</strong> bakýmý yapýlýr.Her gün povidon iyot (% 7.5 ) scrap ile vücut<br />

banyosu verilir.Gümüþ sülfadiazin (%1) pomat ile yanýk <strong>yara</strong>sý 0.2-0.5 cm<br />

kalýnlýkta kaplanýr.Tülle gress (vazelinli) serilir.<br />

- Steril gaz bezi serilir.<br />

- Steril pamuklu pet ile kapatýlýr.<br />

- Steril sargý dýþtan içe, aþaðýdan yukarýya dolaþýmý bozmayacak kadar sýký,<br />

daðýlmayacak kadar gevþek olmalýdýr.<br />

125


Derya Ceylan Altunseven<br />

Greft Ýnplantasyonu Sonrasý Yara Bakýmý:<br />

Temel ilkeler:<br />

1-Greft fiksazyonu için hastanýn aktif hareketleri 48 saat kýsýtlanýr.<br />

2-Yara bakýmýnda iki dokunun birbiri ile temasý önlenir.<br />

3-Ameliyat sonrasý <strong>yara</strong> bakýmý greft alýnan ve uygulanan bölgeyi kapsar.<br />

4-Ameliyat sonrasý ilk <strong>yara</strong> bakýmý pansuman ýslak ise birinci gün; ýslak deðil<br />

ise ikinci gün yapýlýr.<br />

5-Greft inplantasyonundan emin olunduðunda (5–7. Gün den sonra) vücut<br />

banyosu verilir.<br />

Greftlenmiþ alanda <strong>yara</strong> bakýmý:<br />

- Kirli pansumaný son katý býrakarak açýlýr.<br />

- Kirli pansuman materyalleri ortamdan hemen uzaklaþtýrýlýr.<br />

- Steril eldiven giyilir.<br />

- Son kat pansumaný yavaþca, çok dikkatli greftli yerinden kaldýrmadan açýlýr.<br />

-Ýzotonik NaCl emdirilmiþ steril küçük pet ile greft bölgesindeki kan,<br />

sekresyon vb.atuþman yaparak temizlenir.<br />

- Greft üzerine epitelizasyonu bozmayan, enfeksiyonu önleyen örtü<br />

serilir.(tülle gress, bactigras, paranet vb.)<br />

- Steril gaz bezi serilir.<br />

- Steril pamuklu pet kapatýlýr.<br />

- Steril sargý; dýþtan içe, aþaðýdan yukarýya, dolaþýmý bozmayacak kadar sýký,<br />

daðýlmayacak kadar gevþek olarak sarýlýr.<br />

Donör alan bakýmý:<br />

- Kirli pansuman son katý kaldýrmadan açýlýr.<br />

- Kirli pansuman materyalleri ortamdan hemen uzaklaþtýrýlýr.<br />

- Steril eldiven giyilir.<br />

- Son kat pansumaný üzerinden steril gaz bezine emdirilmiþ povidon iyot (%10)<br />

ile atuþman yapýlýr. Ilýk kurutma makinasý ile kurutulur.<br />

- Yeniden povidon iyot (%10) ile atuþman yapýlýr, tekrar kurutulur. Bu iþleme<br />

son kat pansumaný iyot rengi alana ve kuruyana kadar devam edilir.<br />

- Son kat pansuman kendiliðinden ayrýlýnca (2–3 hafta) ,kurumayý önlemek için<br />

vazelin pomat sürülür.<br />

- Hastanýn alaný kaþýmasý engellenir, kaþýntýyý önleyici tedavi uygulanýr.<br />

- Ekstremitede donör alan yada greftlanmiþ bölge varsa hastayý mobilize<br />

etmeden elastik bandaj uygulanýr.<br />

126


KAYNAKLAR<br />

YANIK YARASINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

1-Aksoy G, Kenan N.Cerrahi Hastalýklarý Hemþireliði. T.C Anadolu ÜniversitesiYayýnlarý<br />

Eskiþehir 1993;No565 S.126–141<br />

2-Alýþ H. , Kalaycý M.V, yanýk hastalarda beslenme desteði, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi<br />

dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />

4-Bekerecioðlu M, yanýk komplikasyonlarý cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel<br />

sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />

5-Burgess Molly C.Ýnitial Management of a Patient with Extensive Burn Injury. Nurs Clin<br />

North Ame 1991; vol:3 No:2 165–179<br />

6-Çetinkale O. Yanýkta Ýlk Yaklaþým. Acil Hekimlik Ýstanbul Üniversitesi CerrahpaþaTýp<br />

<strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Komisyonu, Yayýn No:2 Ýstanbul 1997;S.225–269<br />

7-Çimen A, Erdine S, yanýk aðrýsý ve tedavisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel<br />

sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />

8-Dimic R, Alan, Sheehy PA. The Development of Burn Centers in North America J Burn<br />

Care Rehabilitation Birmingham, March- April 1993; vol:14:S.284–89<br />

9-Dolay K, yanýk patofizyolojisi, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi dergisi yanýk özel sayýsý cilt:<br />

3, sayý: 1, 2007 3-Arýncý A.öðrenciler Ýçin Yanýklar ve Tedavileri, Nobel týp kitabevleri, istanbul<br />

2000.<br />

10-Erol S, Yanýk Yarasý Bakýmý Ý.Ü.Cerrahpaþa týp fakültesi sürekli týp eðitimi etkinlikleri, cilt<br />

hastalýklarý ve <strong>yara</strong> bakým sempozyumu, istanbul, 20<br />

11-Salmanyeli N, Baþar Y, yanýkta laboratuar deðiþiklikleri, cerrahi týp bilimleri genel cerrahi<br />

dergisi yanýk özel sayýsý cilt: 3, sayý: 1, 2007<br />

12-Tompkins Denise. Burn Nursing, Total Burn Care, W.B. Saunders Company Ltd, 1996<br />

England, London. Chapter 54. S. 529–543.<br />

13-Yavuz M.:Özel Bölge Yanýklarý,Güncel Yanýk ve Güncel Yara bakým Tedavisi<br />

Sempozyumu,Yanýk ve Yara Bakým Kursu,23-24 nisan 2005,Adana<br />

127


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.129-143<br />

YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

Dr. Oral ÖNCÜL<br />

GATA Haydarpaþa Eðt. ve Arþ. Hast.<br />

Enf.Hast. ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />

GÝRÝÞ<br />

Yanýk bir canlýnýn karþýlaþabileceði en ciddi travmalardan biridir. Her yýl ABD'<br />

de ölüme neden olan ani kazalar içinde üçüncü sýrada yer almaktadýr (1, 2).<br />

Yaklaþýk olarak her yýl bir milyonun üstünde insan yanýk ile karþýlaþmakta ve<br />

bunlarýn 1/3'ü hastane þartlarýnda tedavi olmaktadýr (1, 3). Yanýklarýn çoðu<br />

hastanede yatmayý gerektirmemiþ olsa dahi yanýk nedeniyle hastane ortamýnda<br />

bulunan hastalar baþta infeksiyonlar olmak üzere her türlü komplikasyonlara<br />

maruz kalmakta, bu nedenle yüksek mortalite ve morbidite ile karþýlaþýlmaktadýr.<br />

Sýnýflama<br />

The Amercan Burn Association (ABA) yanýklarý geniþlik ve derinliklerine gore<br />

küçük, orta ve major yanýklar olarak sýnýflamýþtýr. Major yanýklar ciddi klinik tablo<br />

ile mortalite ve morbiditesi daha yüksek olan grubu oluþturur. Daha uzun süreli<br />

hastanede yatýþ, cerrahi gereklilik bunlarda daha fazladýr.<br />

Geleneksel birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derecede yanýk sýnýflamasý<br />

cerrahi giriþimlerin gerekliliði nedeniyle son dönemlerde yerini baþka bir<br />

sýnýflama yöntemine býrakmýþtýr. Bugün daha fazla kullanýlan sýnýflama modelinde<br />

yanýklar yüzeyel, parsiyel yüzeyel, derin tutulumlu ve tam kat yanýk olarak dört<br />

kýsýmda sýnýflandýrýlmaktadýr (2). Dördüncü derece yanýk terminolojisi<br />

günümüzde çok ciddi olan yanýklý hastalar için halen kullanýlmaktadýr. Yüzeyel<br />

yanýk yalnýzca epidermis tabakasýnýn tutulduðu yanýk modelidir. Bu yanýk dokusu<br />

genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve zemini ýslaktýr. Çoðunlukla yanýk dokusunda bül<br />

geliþimi söz konusudur. Bu tip yanýklar genellikle ilk altý gün içinde herhangi bir<br />

skar dokusu býrakmaksýzýn kendiliðinden iyileþirler. Parsiyel yüzeyel doku<br />

tutulumlu yanýklarda hem epidermis hem de dermis tabakasanýn yüzeyel kýsmý<br />

tutulmuþtur. Bu yanýk genellikle aðrýlý, kýrmýzý ve ýslak olup, mevcut büller basýnç<br />

129


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

uygulandýðýnda kolayca patlayabilir. Bunlar 7-21 gün arasýnda iyileþme gösterir ve<br />

genellikle skar dokusu býrakmazlar. Bununla birlikte bazen pigmentasyon<br />

görülebilir. Derin tutulumlu yanýk dokusunda tutulum epidermis ile birlikte<br />

dermisin derin tabakasýna kadar hemen her iki katý da etkiler. Bu yanýklar ancak<br />

basýnç oluþturulduðunda aðrýya neden olurlar. Bunlarda bulunan büller çoðunlukla<br />

kendiliðinden patlar, <strong>yara</strong> yüzeyi ýslak ya da hafif kuru olabilir, renk beyaz ve<br />

kýrmýzý arasýnda deðiþkenlik gösterir. Basýnç uygulandýðýnda beyazlama<br />

görülmez. Çoðunlukla iyileþme süreci 21 günün üzerinde olup skar dokusu<br />

beklenen bir durumdur. Tam kat yanýk dokusunun tanýmlanmasý genellikle zordur.<br />

Tam kat yanýklarda harabiyet dermisin tüm tabakalarýný içerecek þekilde uzanýr.<br />

Genellikle bunlar aðrýsýzdýr. Deri görünümü soluk beyaz renk ve gri renkten siyah<br />

renge kadar deðiþiklik gösterebilir. Genellikle aðrýsýzdýr. Deri kuru ve elastik<br />

özelliðini kaybetmiþ durumdadýr. Basýnç ile doku yüzeyinde beyazlama görülmez.<br />

Ciddi kontraktür geliþtirecek ölçüde skar dokusu geliþebilir. Kendiliðinden<br />

iyileþme genellikle mümkün deðildir. Dördüncü derece yanýklar da daha çok<br />

hayatý tehdit edecek ölçüde dermis altýndaki fasiya ve kas tabakasýný tutabilen<br />

yanýklardýr. Çoðu kez elektrik yanýklarý ile ortaya çýkar.<br />

Yanýk dokusunda fizyopatolojik sürecin devam ettiði üç zon bulunur. Bu zonlar<br />

yanýk sonrasýnda nekroz, skar dokusu ya da fonksiyonel dokunun geliþme sürecini<br />

belirler. Bu zonlar tedaviye yanýtýn en iyi deðerlendirildiði zonlar olarak kabul<br />

edilir. Bunlar nekroz zonu, staz zonu ve bir hiperemi zonudur (4). Yetersiz kan<br />

akýmý staz zonunun nekrotik dokuya dönüþümünü kolaylaþtýrýr. Doku yýkýmýný<br />

belirleyen faktörler arasýnda yetersiz kan akýmý sonucu devam eden düþük oksijen<br />

saturasyonu, inflamatuar aktivite artýþý ve kontrol edilemeyen apopitoz bulunur.<br />

Yeterli sývý resüstasyonu ve uygun tedavi ile staz zonu çoðu kez kurtarýlýr. Staz<br />

zonu yerine hücrelerin iþlev gördüðü canlý ve fonksiyonel doku kazanýlmýþ olur.<br />

Yanýk tedavisinde asýl amaç staz zonunun kurtarýlmasý ve fonksiyonel dokunun<br />

artýrýlmasýdýr. Yanýk travmasýnýn ilk günlerinde çoðu kez bu sýnýflama yapýlamaz.<br />

Gerçek sýnýflama için yaklaþýk üç haftalýk bir sürenin geçmesi öngörülmektedir (2,<br />

5).<br />

Yanýk alanýnda ince deri yapýsýna sahip olan bölgeler, özellikle alýn derisi, iç<br />

kalça ve perine bölgesi ile kulaklar yanýk açýsýndan mevcut görünümlerine gore<br />

daha derin hasara sahip olabilirler (5). Bunu en iyi deðerlendirmenin yolu, derin<br />

olmadýðý düþünülen bu bölgedeki yanýk alanýnýn komþu alanlarda daha derin doku<br />

tutulumuyla devam etmesidir (6). Beþ yaþýn altýndaki çocuklar ile 55 yaþýn üstünde<br />

bulunanlar derin yanýklar açýsýndan daha duyarlýdýrlar (5, 6).<br />

Yanýk Alanýnýn Büyüklüðü<br />

Yanýk alaný tedavinin belirlenmesi açýsýndan önemli bir belirteçtir. Yanýk<br />

alanýnýn geniþliði etkilenen bölgenin tüm vücut alanýna göre yüzdesi olarak<br />

130


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

hesaplanýr. Yanýk alanýnýn hesaplanmasý için çeþitli metodlar geliþtirilmiþtir.<br />

Bunlardan en fazla kabul göreni Lund ve Browder tarafýndan geliþtirilmiþ olan<br />

çizelgedir. Yetiþkinlerde yanýk yüzdesinin hesaplanmasýnda kabul gören bir baþka<br />

metod da “Dokuzlar Kuralý”dýr (7). Her bir bacak %18, her bir kol da %9 oranýnda<br />

bir alan iþgal etmektedir. Ön gövde %18, arka gövde %18 ve baþ %9'luk bir alan<br />

içerir. Gerek Lund ve Browder skalasý gerek Dokuzlar kuralýna göre alan<br />

hesaplamasý arasýnda çok önemli bir farklýlýk bulunmamaktadýr. Pratik olmasý,<br />

kolay akýlda kalmasý nedeniyle birçok merkez tarafýndan en sýk kullanýlan bu<br />

yöntemler yanýk hastalarýnda ilk muayene esnasýnda tamamlanmalý ve tedavi<br />

protokolleri bu doðrultuda belirlenmelidir.<br />

Küçük veya yamalý yanýklarda Avuç içi Ölçüm yöntemi tercih edilir. Bu<br />

yöntemde avuç içi vücut yüzeyinin kabaca %1'i olarak kabul edilir. Ancak çok<br />

daha gerçekçi bir yaklaþýmla bu oranýn %0.4 olduðu, tüm elin de %0.8 olduðu<br />

tahmin edilmektedir (8). Bu ölçüm sonuçlarý hastanýn nerede ve ne þekilde tedavi<br />

görmesi gerektiðini ve ciddiyetini ortaya koyan önemli göstergelerden biridir.<br />

Ýlk Yaklaþým<br />

Ciddi yanýklý hastalarda ilk yaklaþým travma resüstasyonunun saðlanmasý ile<br />

yapýlýr. Bu amaçla öncelikli olarak solunum ve dolaþým desteði saðlanmalýdýr. Aðýr<br />

inhalasyon yanýðý olanlar, akut solunum yetmezliði geliþmiþ olanlar ya da travma<br />

sonucunda ciddi kardiyovasküler kollaps geliþen hastalarda yanýk derecesine<br />

bakýlmaksýzýn öncelikli olarak hayat kurtarýcý müdahalelerin yapýlmasý ve daha<br />

sonra yanýk üzerine odaklanýlmasý gerekmektedir. Sýcak ya da yanýklý giysiler<br />

derhal vücut yüzeyinden uzaklaþtýrýlmalýdýr. Bulgular major yanýk kriterlerine<br />

uygun ise hasta derhal bir yanýk ünitesine alýnmalýdýr. Yanýk hastalarýnda<br />

karþýlaþýlan yanýk travmasýnýn ardýndan doku düzeyinde travmanýn aðýr tahripleri<br />

sonradan da devam edeceðinden dikkatli olunmalý ve bu hastalar kritik hasta grubu<br />

olarak deðerlendirilmelidir.<br />

Havayolu Deðerlendirilmesi<br />

Akut solunum yolu yetmezlik sendromu gibi hastalarda mekanik ventilasyon<br />

ve benzer yaklaþýmlarýn uygulanmasýna karþýn, inhalasyon travmalarý yanýk<br />

hastalarýnda en önemli mortalite nedeni olarak kabul edilmektedir (1). Ýnhalasyon<br />

yanýðý yanýk alanýnýn geniþlemesine paralel olarak giderek artýþ gösterir. Yanýk<br />

alanýnýn %70 ve üzerine çýkmasý durumunda hastalarýn yaklaþýk 2/3'ünde<br />

inhalasyon yanýðý gözlenir (7). Hava yolunun deðerlendirilmesinde klinisyenler<br />

hastayý sýrtüstü yatýrmalý ve baþý servikal bölgeden süpin pozisyonuna<br />

getirmelidir.<br />

Major yanýklý hastalarda hava yolunun açýk kalmasý ve oksijen desteði son<br />

derece önemlidir. Yanýk travmasýna baðlý üst solunum yolunda geliþebilecek bir<br />

ödem önemli bir sorun teþkil eder ve erken dönemde ciddi solunum yetmezliði<br />

tablosu ortaya çýkar. Sigara içen hastalarda ortaya çýkan bulgular yanýk derecesine<br />

131


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

gore artan oranlarda tam hava yolu obstrüksiyonuna kadar gidebilen ve ani beliren<br />

sorunlar oluþturur (9).Sývý replasmaný bazen laryngeal þiþmeyi artýrabilir ve<br />

endotrakeal entübasyonu güçleþtirebilir. Bu nedenle entübasyon ciddi inhalasyon<br />

injürisi bulunan ya da akut solunum yolu yetmezlik sendromu geliþebileceði<br />

düþünülen ya da geliþen hastalarda ertelenmemeli derhal gerçekleþtirilmelidir.<br />

Entübasyon yanýk ünitesine transferi gereken birçok hastaya transfer öncesi<br />

uygulanmasý gereken bir yaklaþýmdýr. Süksinilkolin ciddi yanýk sonrasý entübe<br />

edilen hastalarda ilk 72 saat boyunca kullanýlabilir ancak ciddi hiperkalemi riski<br />

nedeniyle daha uzun süreli kullanýmýndan kaçýnýlmalýdýr. Entübe edilen hastalarýn<br />

önemli bir bölümünde akut solunum yetmezliði sendromu geliþmektedir.<br />

Ciddi inhalasyon yanýklarýnda semptomlar ile entübasyonu gerektiren bulgular<br />

arasýnda þiddetli ve devamlýlýk gösteren öksürüðün bulunmasý, solunum yolunda<br />

geliþen darlýklar, vizing ve boyunda derin fasiyal ya da tam kat yanýk durumlarýdýr.<br />

Bunun dýþýnda aðýz ya da burunda geliþen ciddi yanýk durumlarý, orofarenk ödemi,<br />

mental yapýnýn bozulmasý, ya da buna neden olan madde ve alkol baðýmlýlýðý,<br />

solunum yetmezliði bulgularý, hipoksi ve hiperkapni geliþimidir. Sýcak gazlarla<br />

geliþen inhalasyon yanýklarýnda genellikle vokal kordlar etkilenir ve çoðu kez<br />

ödem geliþir.<br />

Alev yanýklarý sýklýkla yüzü etkiler ancak bazen hava yolu da etkilenir.<br />

Bunlarda inhalasyon yanýklarýndan farklý olarak iyileþme süreci genellikle uzun<br />

surer. Alev yanýklarýnda iyileþme sürecinin uzun sürmesi, doku bütünlüðünün<br />

daha fazla bozulmasý ve lokal immün sistemin daha fazla tahrip olmasý infeksiyon<br />

olasýlýðýný artýrýr.<br />

Baþlangýç bulgularý çoðu kez yanlýþlýkla normal gibi deðerlendirilse de<br />

inhalasyon yanýklý hastalarda mümkün olduðunca akciðer fonksiyonlarý<br />

araþtýrýlmalýdýr (9). Bu fonksiyonlar içinde arteriyal kan gazý ve akciðer grafisi<br />

bulunur. Eðer elde edilebilirse ekspiryum akým hýzý alýnmalý, tekrarlayan arteriyal<br />

kan gazý ile akciðer kapasitesinde bir azalma olup olmadýðý araþtýrýlmalýdýr. Tidal<br />

CO2 volüm takibi kapnometri ya da kapnografi ile saðlanmalý, solunum iþlevleri<br />

ve resüstasyonun etkinliði araþtýrýlmalýdýr. Mümkün olduðu taktirde geniþ hava<br />

yolu <strong>yara</strong>lanmalarýnda entübasyona yardýmcý olacak þekilde fiberoptik<br />

laringoskop ve bronkoskop kullanýmý tercih edilmelidir (9). Kalp fonksiyonlarýnýn<br />

takibi için EKG iyi bir göstergedir. Ýnhalasyon yanýklý hastalarda en ciddi sorun<br />

solunum yetmezliðinin geliþmesidir. Bunu akciðer infeksiyonlarý izler. Ýnhalasyon<br />

yanýklý hastalarda geliþebilecek akciðer infeksiyonlarýnda çoðu kez mortalite<br />

yüksektir. Uygulanan antibakteriyel tedavi geniþ spektrumlu olmalý, tedavi takibi<br />

O2 ve CO2 saturasyon takibi, akciðer grafisi, BAL ya da endotrakeal aspirat<br />

materyalinin izlenmesi ile yapýlýr. Hastalarda ateþ ve inflamasyon parametreleri<br />

herzaman yol gösterici olmayabilir.<br />

132


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

Tedavi<br />

Oksijen desteði ve hava yolunun korunmasý inhalasyon yanýklarýnda en önemli<br />

köþe taþlarýdýr. Albuterol gibi bronkodilatatörler ayrýca bronkospazm geliþtiðinde<br />

kullanýlabilir. Bununla birlikte kortikosteroidler bakteri infeksiyonlarýnýn artýþý<br />

açýsýndan risk teþkil ederler ve bu nedenle kullanýlmamalýdýr (9).<br />

Sývý desteði ciddi yanýklý hastalarda kritik bir öneme sahip olmakla birlikte, sývý<br />

desteði aþýrý sývý yüklenmesi nedeniyle geliþebilecek olan akciðer ödemi<br />

ataklarýndan korunmak amacýyla dikkatle takip edilmelidir. Bazý araþtýrmacýlar<br />

pulmoner ödem ve sývý desteði arasýndaki iliþkiyi halen sorgulamaktadýrlar (10).<br />

Ancak uygun ve kontrollü yapýlan sývý desteðinin infeksiyonlara karþý bir önlem<br />

olabileceði, akciðerin fonksiyonel sürecine katký saðlayabileceði, hastalarýn daha<br />

rahat sekresyon atabileceði unutulmamalýdýr.<br />

Mekanik ventilasyonun gerekli olduðu durumlarda, ventilatörle iliþkili akciðer<br />

travmasýnýn önüne geçebilmek amacýyla tidal volüm düþük tutulmalý ve hava yolu<br />

basýncý azaltýlmalýdýr. Bu durum klinik bulgularýn da olumlu seyretmesi açýsýndan<br />

önemlidir (11/12). Solunum asidozunun çeþitli derecelerinde düþük hava yolu<br />

basýncý gerekebilir. Diðer ventilator stratejileri arasýnda yüksek sýklýkta<br />

ventilasyon ve solunum fizyoterapisi bulunur, ancak bunlar yanýk hastalarýnda<br />

yeterince çalýþýlmamýþtýr (11-13). Yanýk hastalarýnda entübasyona baðlý<br />

geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý riski normal hastalara oranla daha fazla<br />

olabilir. Özellikle inhalasyon yanýklarýnda lokal savunma sisteminde ortaya çýkan<br />

bozukluklar, vasküler harabiyet ve ilaç farmakodinamiðinde görülen sorunlar<br />

çoðu kez ciddi infeksiyon tablolarýna zemin hazýrlar. Hastalarda ventilasyonun iyi<br />

saðlanmasý en temel tedavi yaklaþýmýdýr.<br />

Yanýk Hastalarýnda Sürveyans ve Ýzlem<br />

Yanýk hastalarýnda uygulanan acil müdahale sonrasýnda, ciddi bir sürveyans<br />

programý düzenlenmelidir. Sürveyans hastanýn acil müdahalesinin ardýndan<br />

uygulanan ayrýntýlý bir fizik muayene ve laboratuar araþtýrmalarý ile baþlar. Fizik<br />

muayenede çoðu kez acil müdahale esnasýnda gözden kaçabilen korneal abazyon<br />

ve perineal travmalar da araþtýrýlýr. Sürveyans takibinde öncelikli olarak hastalarýn<br />

yanýk ile ilgili bütün açýklayýcý bilgileri kayýt altýna alýnýr. Bunlar içinde yanýk türü,<br />

yanýk yüzdesi, yanýk oluþ þekli, zamaný, hastaneye ulaþým süresi, daha önce almýþ<br />

olduðu tedaviler, tedavi kurumlarý, altta yatan baþka hastalýklar, yanýk ile ilgili<br />

bilinen risk faktörleri ile ayrýntýlý laboratuar tetkikleri planlanýr. Hastalarda gözle<br />

görünür yanýk alanlarý dýþýnda baþka alanlarýn da yanýk travmasýndan etkilenme<br />

derecesi araþtýrýlýr. Yanýk travmasý oluþ süreci dýþýnda tüm sistemlerde ortaya çýkan<br />

sürekli bir katabolik etki ve yýkýma neden olmasýndan dolayý sürveyans boyunca<br />

hastada geliþebilecek deðiþiklikler de dikkatle izlenmelidir. Ýnhalasyon yanýklý bir<br />

hastada geliþebilecek akciðer infeksiyonlarý yakýndan izlenir. Major yanýklý<br />

hastalarda yanýk <strong>yara</strong> infeksiyonlarý ve beraberinde kan dolaþým sistemi<br />

133


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

infeksiyonlarý daha sýk beklenen bir komplikasyondur.<br />

Sürveyansda dikkat edilmesi gereken bir önemli nokta da hastalarda pansuman<br />

esnasýnda mümkün olduðunca yakýndan izlemek ve epitelizasyon geliþimini takip<br />

etmektir. Epitelizasyon yanýk hastalarýnda olumlu bir geliþmedir. Epitelizasyonun<br />

bozulmasý öncelikli olarak renk deðiþikliði ile baþlar. Ayný durum greft ve flep<br />

aktarýmlarý sonucunda da görülür. Renk canlýlýðýnýn kaybý, soluk gri görünüm<br />

çoðu kez yaklaþan bir infeksiyonun habercisi olabilir. Hastalarda kültür alýmý<br />

mümkün olmasa dahi þüphe duyulan hastalara antibakteriyel tedavi<br />

geciktirilmeden baþlanmalýdýr. Hastalarda ateþ çoðu kez yüksek olarak devam<br />

eder. Doku rejenerasyonu boyunca yüksek olarak devam eden ateþ infeksiyon dýþý<br />

inflamasyona baðlý olarak yanýltýcý olabilir. Yanýk hastalarýnda tek baþýna ateþ<br />

varlýðý antibiyotik baþlamayý gerektiren bir bulgu deðildir. Mümkün olduðunca<br />

antibiyotik tedavisi için geçerli nedenleri ortaya koymak gerekmektedir.<br />

Geniþ yanýklý hastalar, deðiþen nötrofil aktiviteleri, T lenfosit fonksiyon<br />

bozukluklarý ve sitokin üretiminin bozulmasý nedeniyle immünosupressif<br />

durumda bulunurlar (14-16). Yanýk eskar dokusuna bakteri kolonizasyonu<br />

kaçýnýlmaz gibi görünmektedir. Yanýk ayrýca doku invazyonu açýsýndan<br />

bakterilerin dermis ve fibröz septa aracýlýðýyla lenfatiklere geçiþi açýsýndan önemli<br />

bariyerleri de tahrip eder. Ýnvazyon geliþtiði durumda, mikroorganizmalar<br />

özellikle nekrotik dokularda prolifere olabilir ve sekonder bakteremi oluþturarak<br />

kan damarlarýna saldýrabilir. Özellikle inhalasyon yanýklý hastalarda infeksiyonlar<br />

açýsýndan organizma tam olarak savunmasýz bir durumda kalýr. Bu nedenle<br />

infeksiyonlara yönelik kemoproflaksi immün sistemi düþük yaþ grubu hastalar (65 yaþ) ve inhalasyon yanýklý hastalarda kullanýlabilir. Bunlarýn dýþýnda<br />

proflaktik antibiyotik kullaným endikasyonu yanýk hastalarýnda yoktur.<br />

Yanýk hastalarýnda sürveyans boyunca beslenme durumu, kan transfüzyon<br />

sýklýðý takip edilir. Hastalarda ateþ yüksekliðinden ziyade günlük ateþ seyri daha<br />

önemlidir. Ateþin birkaç diziyem ya da bir iki derece yüksek olmasý fazla anlam<br />

ifade etmeyebilir. Ancak ateþ seyrinde görülen deðiþim daha önemlidir. Ateþ<br />

özellikle pansuman sonrasýnda artýþ gösterebilir. Ateþin transfüzyonla da iliþkisi<br />

olabilir. Bunlarýn dýþýnda solunum fonksiyonlarý, nabýz ve tansiyon özellikleri iyi<br />

takip edilmelidir. Haftada iki kez pansuman esnasýnda rutin <strong>yara</strong> yüzeyi ve derin<br />

dokudan kültür örnekleri alýnmalýdýr. Bu kültürler tarama amaçlý yapýlýr.<br />

Sürveyans esnasýnda yalnýzca hasta ile deðil ayný zamanda hastanýn çevresi ve<br />

tedavi alanlarý da yakýndan denetlenmelidir. Bunlar arasýnda hasta odasýnýn<br />

temizliði, çöp kovalarý, lavabo ve banyo temizliði, odaya giren personel ve hasta<br />

ile birebir ilgilenen saðlýk personelinin hastaya yaklaþýmlarý, asepsi antisepsi<br />

kurallarýna uyumu dikkatle izlenir. Ýnfeksiyon kontrol önlemlerinin kesintisiz<br />

uygulanmasý için gerekli her türlü tedbir alýnmalý ve her sürveyans esnasýnda bu<br />

durum özellikle takip edilmelidir. Hastalarýn pansuman odalarý, yýkama tanklarý,<br />

134


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

duþ sistemleri ve diðer sistemler infeksiyon bulaþýnda kaynak rolü<br />

oynayabileceðinden dikkatle takip edilmelidir. Pansuman aralarýnda yýkama<br />

tanklarý ve pansuman odasýnýn temizlik ve dezenfeksiyonunun yeterince yapýlmýþ<br />

olmasý saðlanmalýdýr. Hastalara uygulanan izolasyon önlemlerinin kesintisiz<br />

uygulandýðýndan emin olunmalýdýr.<br />

Laboratuar<br />

Ciddi yanýk hastalarýnda laboratuar testleri arasýnda tam kan sayýmý,<br />

elektrolitler, kan üre nitrojeni, kreatinin, glukoz, venöz kan gazý ve<br />

karboksihemoglobin düzeyleri, arteriyel kan gazý, akciðer grafisi ve EKG<br />

bulunmalýdýr. Özellikle nedeni açýklanamayan ciddi laktik asidoz durumlarýnda<br />

siyanid düzeyleri <strong>yara</strong>rlý olmaktadýr. Ciddi travmalý hastalarýn herbirinin kan<br />

grubu tayini ve cross-match testi transfüzyon öncesi mutlaka araþtýrýlmalýdýr.<br />

Diðer laboratuar testleri arasýnda kas, kardiyak veya organ travmasýna açýklýk<br />

getirebilecek idrar myoglobin düzeyi ve serum kreatinin kinaz düzeyi ile serum<br />

laktat düzeyi bulunmaktadýr. Hastalarda kolay infeksiyon ve sepsis geliþim riski<br />

bulunabilir. Bu nedenle þüpheli durumlarda kan kültürleri alýnýr. Kan kültürü için<br />

mümkün olduðunca yanýk alanýnýn uzaðýndaki bir damar yolu tercih edilmelidir.<br />

Yanýk derinliði yüzeyel dokularýn da altýna ulaþýrsa o durumda tetanus<br />

proflaksisi tekrarlanmalýdýr. Daha önceden hiçbir primer immünizasyon almamýþ<br />

olan hastalara aþý ile birlikte tetanus immunoglobulin uygulanmalýdýr (17).<br />

Antibiyotikler<br />

Tüm yüzeyel yanýk dýþý olgular için topikal antibiyotikler kullanýlmalýdýr.<br />

Yanýk merkezinde hastalarýn yanýk alanýna antibiyotik ve kuru temiz örtüler<br />

uygulanýr. Bu uygulama tercihen hastalarýn yanýk ünitelerine gecikme gibi bir<br />

riskleri göz önüne alýnarak acil servisde baþlatýlmalýdýr. Blister geliþen yanýk<br />

hastalarýnda en iyi tedavinin ne olacaðý tam olarak bilinmemektedir. Bütünlüðü<br />

bozuk olan blisterlere sahip kýsmi tam kat yanýklarda topikal antibiyotikler<br />

uygulanmalýdýr. Topikal antibiyotik uygulamasý <strong>yara</strong> epitelizasyonu tam olarak<br />

saðlanana kadar sürdürülmelidir. Proflaktik intravenöz antibiyotik kullanýmýnýn<br />

herhangi bir rolü bulunmamaktadýr.<br />

Topikal antibiyotik seçimi, tedavinin acil servis içinde baþlatýlacak olmasý<br />

durumunda yanýk ünitesi protokolüne gore yapýlýr. Klasik olarak gümüþ<br />

sülfadiyazin (GSD) infeksiyonun önlenmesi açýsýndan tercih edilir. Bu preparat<br />

sülfanamid aþýrý duyarlýlýðý nedeniyle aðýz ve göz ile temasýndan uzak tutulmalýdýr.<br />

Ayrýca gebe kadýn, yeni doðanlar ve süt anneler için de risklidir (18). Basitrasin bu<br />

hastalar için iyi bir alternatif topikal antibiyotiktir. Polimiksin B, Neomisin gibi<br />

üçlü antibiyotikler de ayrýca kullanýlabilmektedir. Düþük maliyetinden dolayý,<br />

kýsmi yüzeyel yanýklarýn tedavisinde basitrasin GSD'e oranla daha fazla tercih<br />

edilmektedir (19). Basitrasin ve GSD arasýnda karþýlaþtýrmayý ön plana çýkaran<br />

135


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

herhangi bir çalýþma bugüne kadar yapýlmamýþtýr.<br />

Topikal antibiyotikler yanýk hastalarýnýn erken döneminde derhal baþlatýlýr.<br />

Topikal antibiyotikler sistemik antibiyotiklerin kullaným gerekçelerini ortadan<br />

kaldýrýr. Hastalarda epitelizasyonu artýrýr ve infeksiyon geliþimini önler. Bazý<br />

durumlarda kolonize olan bakteriler topikal antibiyotiklere karþý dirençli<br />

olabilirler. Bu nedenle topikal antibiyotiklerin dönüþümlü kullanýlmasý ve geniþ<br />

spektrum içerenlerin tercih edilmesi önerilmektedir. Bunlar içinde gümüþ preparat<br />

içerenler etkinlik olarak diðer ajanlara oranla daha üstün olarak bilinir.<br />

Yara Bakýmý<br />

Yanýk hastalarýnda ilk müdahale esnasýnda <strong>yara</strong> yüzeyi temizlenmelidir. Yanýk<br />

dokular ve elbise parçalarý ile diðer materyaller irrigasyon esnasýnda<br />

kaldýrýlmalýdýr (18). Toprak ve kirli materyaller soðuk su ve mineral yaðý ile<br />

oluþturulan karýþým uygulanarak kaldýrýlýr (18). Ancak mümkün olduðunca<br />

debritman yapýlmamalýdýr (5). Polimiksin B basitrasin çinko karýþýmý (Polysporin)<br />

yurt dýþýnda bu amaçla kullanýlan preparatlardandýr.<br />

Cilt antiseptikleri olarak kullanýlan birçok ajan bulunmaktadýr (örnek<br />

Hibiclens, Betadine). Bununla birlikte dezenfektanlar çoðu kez <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />

olumsuz etkileyebilmektedir (5). Sývý sabun ve su ile <strong>yara</strong>nýn yýkanmasý<br />

konusunda giderek artan bir eðilim bulunmaktadýr (2, 5, 20).<br />

Ýntravenöz opiyoidlere ek olarak, lokal ya da bölgesel anestezi þiddetli yanýk<br />

acýsýný önlemek amacýyla tercih edilebilir. Bununla birlikte yanýk yüzeyine<br />

yüzeyel ya da topical ajan uygulanýmýndan kaçýnmak gerekir (21). Yanýk yüzeyine<br />

uygulanabilecek topikal antibiyotikler dýþýnda cilt antiseptiklerinin kullanýmý<br />

mümkün olabilmektedir. Bunun dýþýnda baþka herhangi bir ajanýn kullanýmý<br />

infeksiyon geliþimi açýsýndan ciddi risk teþkil etmektedir. Özellikle ayaktan takip<br />

edilen hastalarýn halk arasýnda önerilen tedavi modellerinden vazgeçmeleri ve<br />

uygulamamalarý konusunda uyarýlmalarý gerekmektedir.<br />

Rüptüre olan büller kaldýrýlmalýdýr. Ancak temiz ve bütünlüðü bozulmamýþ<br />

olan büllerin kaldýrýlmasýna gerek yoktur. Büllere iðne aspirasyonundan<br />

infeksiyon geliþimine katkýda bulunacaðýndan mümkün olduðunca kaçýnýlmalýdýr<br />

(19, 20).<br />

Koruyucu Yara Örtüleri<br />

Süratle yanýk ünitesine transfer edilen yanýk hastalarýnda kuru temizlenmiþ bir<br />

örtü ile yanýk yüzeyi kapatýlýr, bunun dýþýnda baþka bir koruyucu giysi ya da<br />

donamýna gerek duyulmaz. Örtünün amacý ilk olarak hastayý topikal antibiyotikler<br />

kullanýlana kadar ortamda bulunan bakteri ve mikroorganizmalara karþý<br />

savunmasýz býrakmamaktýr.<br />

Steril gazlý örtüler de özellikle yanýk dokusu güzelce temizlendikten ve ince bir<br />

tabaka halinde antibiyotikler uygulandýktan sonra kapatmak amacýyla<br />

136


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

kullanýlabilir (21). Bu örtüler gevþek bandajlar þeklinde sarýlarak ya da gaz örtüler<br />

þeklinde gevþekçe hasta vücuduna örtülerek uygulanýr.<br />

Derin <strong>yara</strong>larda biyolojik vasýflý örtüler ya da bizmut emdirilmiþ gazlý bez<br />

kullanýmý gerekebilir. Bu durum özellikle çocuklarda önemli olup günde bir kez<br />

uygulamayý gerektirir. Günde bir kez uygulama özellikle pansuman deðiþimi<br />

esnasýnda ortaya çýkan aðrýnýn günde birkaç kez deðiþimine oranla daha tolere<br />

edilir bir avantaj sunar. Biyolojik örtüler düþük infeksiyon oranlarýna neden olur ve<br />

iyileþmeyi hýzlandýrýr. Aðrý kontrolü için nonsteroid antiinflamatuar ajanlar<br />

kullanýlabilir. Ancak herzaman hazýr halde bulma güçlüðü ve pahalý olmasý<br />

nedeniyle uygulanýmý daha zordur (22). Biyolojik örtü kullanýlacak ise, bu<br />

durumda ilk altý saat içinde uygulamak gerekmektedir. Baþlangýçtaki uygulamalar<br />

sonraki günlerde giderek daha uzun zaman aralýklarý ile yapýlabilir. Derinin<br />

epitelizasyonu ile bu örtülerin koruyuculuk yönündeki önemi giderek azalýr. Erken<br />

örtünün kaldýrýlma zorunluluðu ancak cerrahi iþlem gerekliliði ya da infeksiyon<br />

nedeniyle olur (5).<br />

Acticoat , Biobrane®, and TransCyte® gibi çeþitli biyolojik örtüler parsiyel<br />

kat yanýklarýnda <strong>yara</strong>rlý olabilir. Basitrasin ya da GSD yerine biyolojik bir örtünün<br />

kullanýmý aðrýnýn azalmasý ve <strong>yara</strong> iyileþlmesi açýsýndan son derece <strong>yara</strong>rlýdýr (23,<br />

24). Moist exposed burn ointment (MEBO) Singapur'da kullanýlan alternatif bir<br />

tedavi yöntemi olup güncel tedaviye oranla aðrýyý azaltan ve iyileþme üzerine<br />

karþýlaþtýrýlabilir bir etkinlik ortaya koyabilen sonuçlara sahiptir. Ancak bu ajan ile<br />

ilgili yapýlmýþ olan çalýþmalar oldukça sýnýrlýdýr ve bu ajan ülkemizde<br />

bulunmamaktadýr (25, 26).<br />

Yanýk dokusunda ilk kolonize olan bakteriler çoðunlukla cilt florasýnda<br />

bulunan gram pozitif bakterilerdir. Bunlardan koagulaz negatif stafilokoklar ve<br />

S.aureus daha sýk sorumlu tutulur. Ýlerleyen günlerde hastane ve saðlýk kurumunda<br />

bulunan gram negatif bakteriler bu bakterilerin yerini alýr. Bunlar çoðu kez<br />

antibiyotiklere daha dirençli olan mikroorganizmalar olabilir. Bazen de bu<br />

bakteriler hastanýn kendi barsak florasýndan translokasyonla yanýk alanýna geçiþ<br />

yapabilirler. Ýnvazyon özellikleri yüksek olan ve kolay antibiyotik direnci<br />

geliþtirebilen gram negatif nonfermentatif bakterilerden Pseudomonaslar ve<br />

Acinetobacter türleri ciddi infeksiyonlara neden olabilirler. Bu nedenle<br />

uygulanacak topikal antibakteriyel ajanlarýn bu etkenleri uygulama dönemleri de<br />

göz önüne alýnarak etki spektrumu içerisinde kapsamasý gerekmektedir.<br />

Eskar dokusunun solunum yapmayý engellemesi ve mekanik konstrüksiyon<br />

oluþturmasý durumunda boyun ya da göðüs üzerine eskaratomi gerekebilir.<br />

Eskaratomi esnasýnda çevre dokulara ve altta yatan dokuya zarar vermemek<br />

gerekir (27).<br />

Ödem konstrüksiyona ve distal iskemiye neden olacak ise çevrese l tam kat<br />

137


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

yanýk oluþturan modeller için yaygýn dekompressif eskaratomi gerekli olabilir.<br />

Eskaratominin yapýlma zamaný ile ilgili çok çeþitli klavuzlar yayýnlanmýþ olup<br />

birçoðu <strong>yara</strong>da konstrüksiyon bulgularýnýn olup olmamasýný kriter olarak almakta<br />

ve distal perfüzyonu asýl belirleyici olarak görmektedir. Konstrüktif bölgede<br />

þiþliðin ortaya çýkmasý çoðu kez sývý replasmanýnýn artýþýna paralel olarak ortaya<br />

çýkar. Bu durum dýþýnda eskaratomi çoðu kez gerekli olmayabilir. Eskaratomide<br />

yalnýzca esker dokusu insizyonu yapýlýrken, fasiyotomide ise fasiyal tabakalarýn<br />

tümüne insizyon uygulanýr ve buda kompartman sendromuna neden olabilir.<br />

Termal yanýk travmasýna baðlý þoklar Curling's Ülseri olarak adlandýrýlan<br />

ülserlere, gastrik distansiyona ve aspirasyona neden olan mezenterik<br />

vazokonstrüksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle yanýk alaný %20 ve üzerinde<br />

bulunan olgulara bir nazogastrik tüp yerleþtirmek gereklidir (28). Gastrik asit<br />

seviyesini azaltmak amacýyla ilaç kullanan hastalarda risk daha büyüktür.<br />

Erken dönemde enteral beslemenin baþlatýlmasý (ilk 24 saat içinde) yanýk<br />

travmasýnýn oluþturduðu katabolik etkinin önüne geçilmesi açýsýndan önemlidir<br />

(27). Aþýrý besleme erken iyileþmeye katkýda bulunmaz ve vücut kitle indeksini<br />

artýrýr. Aksine vücut yað seviyesinin artýþýndan yanýk hastalarýnda kaçýnmak<br />

gereklidir (29).<br />

Katabolik Yanýtýn Düzeltilmesi<br />

Major yanýklar hipermetabolik bir sürece neden olur. Bu süreç <strong>yara</strong><br />

iyileþmesini olumsuz etkileyen, kas kaybý ve katabolizmasýný artýran, hepatik<br />

fonksiyon bozukluklarýna neden olan ve en önemlisi de immünsupresyona yol<br />

açan bir özellik oluþturur. Glisemi kontrolü ve beta blokaj gibi çeþitli tedavi<br />

yöntemleri bu hipermetabolik zeminin dengelenmesi için kullanýlýr (30). Glisemi<br />

kontrolünde ciddi yanýklý hastalara mümkün olduðu kadar erken dönemde insulin<br />

kullanýmý önerilir. Erken dönemde insulin kullanýmý ile gliseminin sýký kontrolü<br />

erken iyileþme ve katabolik sürecin kontrolü açýsýndan son derece <strong>yara</strong>rlýdýr. Az<br />

sayýda yapýlmýþ olan prospektif çalýþmalarda randomize seçilmiþ olan yanýk<br />

hastalarýna uygulanan devamlý insulin infüzyonu ile insulin almayan hastalara<br />

oranla glisemi düzeyinin 100-140 mg/dL arasýnda sürdürüldüðü, iyileþmenin daha<br />

iyi olduðu ve hastanede yatýþ sürelerinin daha kýsa olduðu bildirilmiþtir (31). Kritik<br />

hastalarda insulin infüzyon tedavisinin glisemi kontrolünü saðlamak üzere<br />

güvenilir ve etkin olduðu yönünde tasarlanmýþ çeþitli protokoller bulunmaktadýr<br />

(27). Ancak hipoglisemi ve hipokalami gibi sorunlara neden olmamak için hastalar<br />

iyi monitörize edilmelidir. Ýnsülin uygulanmasý bu hastalarda yalnýzca glisemi<br />

kontrolü için bir avantaj teþkil etmemektedir. Bunun dýþýnda baþta hücresel immün<br />

sistem ve nötrofil fonksiyonlarý olmak üzere immün sistemi de olumlu etkileyen<br />

sonuçlar doðurmaktadýr. Bu nedenle hastalarda geliþebilecek katabolik süreç iyi<br />

hesaplanmalý ve insülin infüzyonlarý planlanmalýdýr.<br />

138


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

Etkili beta blokajý ile kardiyak oksijen ihtiyacýný azaltan ve metabolizmayý<br />

düzenleyen bir etkinlik ortaya konur. Bu sayede katekolamin artýþýna baðlý ortaya<br />

çýkabilecek etki ortadan kaldýrýlýr. Katekolamin artýþý yanýk hastalarýnda<br />

inflamatuar aktivitenin sürekli yüksek olmasýný provake etmektedir. Bu durum bir<br />

taraftan infeksiyon geliþimi için uygun ortam teþkil eder, diðer taraftan da staz<br />

zonunun korunmasýný engelleyebilir. Hastalarda inflamatuar aktivitenin kontrol<br />

altýna alýnmasý epitelizasyon saðlanmasý açýsýndan da <strong>yara</strong>rlý olabilir. Ýlk yardým<br />

servisinde uygulanan tedavi konusunda belirsizlik varsa bile ciddi yanýklý<br />

hastalarda yanýk ünitesine kabul edildiðinde beta bloker tedavisinin planlanmasý<br />

gerekmektedir.<br />

Mortalite üzerinde beta blokerlerin etkinliðini tayin edecek çok geniþ<br />

randomize çalýþmalar yapýlmamýþ olmasýna raðmen çeþitli çalýþmalarda ciddi<br />

yanýklý hastalarda beta bloker kullanýmýný destekleyen görüþlerin bulunduðu<br />

bilinmektedir (32, 33). Bir çalýþmada 25 ciddi yanýklý çocuk hastada (>%40 total<br />

vücut alaný) propanolol ile kalp atým hýzlarýnda ortalama %20 azalma saglanmýþtýr<br />

(32). Kontrol grubu ile karþýlaþtýrýldýðýnda kalp atým sayýsý daha az olan çalýþma<br />

grubunda enerji gereksinimi daha az olmuþ ve bu hasta grubunda iyileþme daha<br />

hýzlý saðlanmýþtýr. Sonraki randomize çalýþmalarda da propanololün anabolik<br />

etkinliði yanýk hastalarýnda ortaya konmuþtur (33). Yetiþkin yanýk hastalarýnda<br />

uygulanan çeþitli retrospektif kohort çalýþmalarda yanýk dokusunda iyileþme ve<br />

mortalitenin azaltýlmasý ile beta bloker kullanýmý arasýnda güçlü bir iliþki<br />

saptanmýþtýr (34). Bunlarýn dýþýnda oxandrolone de kullanýlabilir. Bu ajan HIV<br />

hastalarýnda kas yýkýmý için kullanýlan anabolik bir steroiddir. Bu <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />

hýzlandýrýr ve plasebo ilaçlara oranla vücut kitlesinin korunmasýný saðlar,<br />

hastanede yatýþ süresini kýsaltýr (35). Bununla birlikte oxandrolone ile travmalý<br />

hastalarda mekanik ventilasyon ihtiyacýnýn arttýðý ve serum transaminaz<br />

düzeylerinin yükseldiði bildirilmiþtir (36). Bunlarýn dýþýnda çeþitli antioksidan<br />

ilaçlar (askorbik asit vs) da tedavi amacýyla kullanýlmýþtýr. Ancak bunlarýn etkinliði<br />

konusunda çok büyük kanýtlar elde edilememiþtir.<br />

American Burn Association's (ABA) kirterlerine gore major yanýk<br />

sýnýflamasýna uyan hastalar mutlaka bir yanýk ünitesine transfer edilmelidir. Orta<br />

derecede yanýklý hastalar intravenöz sývý tedavisi ve cerrahi tedavi amacýyla da<br />

yanýk ünitesine kabul edilirler.<br />

Parsiyal yanýk dokusu ile tam kat yanýk dokusunun baþlangýç döneniminde<br />

yeterince ayýrt edilememesi nedeniyle klinisyenler yanýk alanýnýn %3'den fazla<br />

olduðu derin doku yanýk alanýndan dolayý bu sýnýflamayý tam kat yanýk alaný lehine<br />

kullanabilirler. Ayaktan yanýk hastalarýn tedavi ve deðerlendirilmesi çoðu kez<br />

periyodik pansumanlar için hastalarýn merkeze davet edilmesini gerektirir. Bu<br />

davetler esnasýnda <strong>yara</strong> alaný dikkatlice deðerlendirilmelidir. Ýnfekte olan ve<br />

ayaktan durumu düzeltilemeyecek olan hastalar da yanýk merkezine yatýrýlarak<br />

139


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

tedavi edilirler. Hastalarýn yatarak tedavi görmeleri için kabul edilen ortak kiterler<br />

arasýnda inhalasyon yanýk þüphesinin bulunmasý önemli bir nedendir. Kesin ayrým<br />

için fiberoptik bronkoskopi ya da ksenon ventilasyon perfüzyon tarama önemli bir<br />

taný yöntemidir (7). Pulmoner fonksiyon bozukluklarý ölümlerin %75'inden daha<br />

fazlasýnda sorumlu tutulur (1). Sonradan ciddi solunum yetmezliði geliþen<br />

inhalasyon yanýklý hastalarýn baþlangýç deðerlendirilmesi normal olarak<br />

tanýmlanabilir. Karbonmonoksid zehirlenmesine maruz kalan hastalarýn baþlangýç<br />

tedavilerinde hiperbarik oksijen tedavisi gerekli olabilir (34). Orta derecede ve<br />

ciddi yanýklý hastalar dýþýnda çepeçevre parsiyel yanýklý hastalar ya da tam kat<br />

yanýk hastalarý da yatarak izlenir. Diabetik ya da yaþlý hastalar infeksiyon geliþimi<br />

açýsýndan büyük bir risk taþýrlar. Bu yüzden böyle hastalar hastane ortamýnda<br />

izlenmelidir. Yüksek voltajlý akýma maruz kalanlarda yatmasý gerekli olan diðer<br />

hastalar olup bunlarda çoðu kez anormal EKG bulgularý mevcuttur. Bu hastalarda<br />

nonspesifik ST-T deðiþiklikleri ortaya çýkar. Þüpheli madde baðýmlýlýðý bulunan<br />

yanýklý çocuklar da hospitalize edilirler.<br />

Mortalite<br />

Ciddi yanýklý hastalarda yaþam süresi özellikle 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan<br />

sonra hýzla artýþ göstermiþtir. Bunlarýn en önemli nedenleri arasýnda çok sayýda<br />

tedavi ajanlarýn ve metodlarýn geliþtirilmesi, etkin sývý desteðinin saðlanabilmesi,<br />

yanýk dokusunun erken eksizyonu, artan yoðun bakým desteði, nütrisyon ve<br />

topikal antibiyotik kullanýmý yer almaktadýr (37). Yatarak tedavi gören yanýk<br />

hastalarýnda bile yaþam süresi iyi bir bakým ve infeksiyon kontrolü ile %95'i<br />

geçmektedir (38). Bununla birlikte yanýk hastalarýnda mortalitenin ilk nedeninin<br />

infeksiyonlardan kaynaklandýðý unutulmamalýdýr.<br />

Yanýk ünitesinde yatan hastalarda artan mortalite ile iliþkili infeksiyon<br />

dýþýndaki diðer deðiþkenler çok sayýda çalýþmada incelenmiþtir. Yapýlan bir<br />

çalýþmada toplam 1665 olgu içinde ortalama yanýk alaný 14 ±20 % (Total Body<br />

Surface Area) ve ortalama yaþ 21± 20 gibi kriterler ölüm ile iliþkili olarak<br />

bulunmuþtur (38). Yaþý 60 ve üzerinde olan hastalar ile yanýk alaný %40 ve<br />

üzerinde olan hastalar ve inhalasyon yanýðý bulunanlar da mortalite riski yüksektir.<br />

ÖNERÝLER<br />

Ciddi yanýk hastalarý mortalite ve morbidite açýsýndan önemli bir riske sahiptir.<br />

Hastalarýn ilk resüsitasyon iþlemi mortalite ve morbiditeyi azaltabilir. Ciddi yanýk<br />

hastalarýnda ilk deðerlendirme son derece önemlidir. Hava yolu, solunum ve<br />

dolaþým sistemi mümkün olduðunca kýsa sürede deðerlendirilmelidir. Yanýk<br />

hastalarýnda önemli bir mortalite nedeni olduklarý için, solunum yetmezlik<br />

bulgularý, gaz ve sigara içimi kaynaklý yanýklar araþtýrýlmalýdýr. Baþlangýç<br />

deðerlendirmelerinde travmaya ait hiçbir bulgu olmamasýna karþýn, hiç<br />

beklenmeyen bir anda laryngeal ödem geliþebilir. Ýnhalasyon yanýklý bir hastada<br />

140


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

agressif hava yoluna yönelik giriþimler yapýlmalý ve entübasyon saðlanmalýdýr.<br />

Solunum yolu problemi yaþayan her hastada akciðer PA grafi, arteriyal kan gazý ve<br />

EKG istenmelidir. Yanýk derinliði ve geniþliði hastalarýn bakým ve tedavi<br />

protokolünün en önemli belirleyicileridir. Bunlarýn dýþýnda major yanýklý<br />

hastalarýn en erken dönemde yanýk servisine transfer edilmesi gerekmektedir.<br />

Gecikme hastalarýn mortalite ve morbiditesinde önemli bir artýþ nedeni olabilir.<br />

Yüz bölgesinden yanýk travmasýna uðrayan hastalar muhtemelen daha uzun sure<br />

hastanede yatmak zorunda kalýr. Bu hastalarýn her bir yanýk pansumanlarý<br />

esnasýnda ciddi aðrýlar duyduðu bilinmektedir. Bu nedenle tedavinin<br />

baþlangýcýnda hastalara etik olarak duyabileceði sancýlar konusunda bir açýklama<br />

yapýlmasý gerekir.<br />

Yanýk ve Þok<br />

Ciddi yanýklý hastalarýn fizyopatolojisinde vasküler kollaps sonucu geliþen þok<br />

tablosu da bulunmaktadýr. Hýzlý ve agrressif sývý desteði ve intravasküler volum<br />

desteðinin saðlanmasý, organ perfüzyonunun düzenlenmesi tedavi açýsýndan temel<br />

yaklaþýmlardýr. Sývý replasmaný için en çok önerilen sývý ringer laktat olup bunun<br />

Parkland Baxter formülüne gore hesaplanmasý gerekmektedir. Bu formüle gore,<br />

tedavinin ilk 24 saati için gereken sývý ihtiyacý her yanýk alanýnýn %'de deðeri için<br />

4mL / kg sývý verilmesidir. Yüzeyel yanýklar bu hesaplamanýn dýþýnda tutulur.<br />

Hesaplanan sývýnýn yarýsý ilk sekiz saat içinde uygulanmalýdýr. Geri kalaný ise kalan<br />

16 saate yayýlýr. Damariçi sývý resüstasyonu için infüzyon oraný kýsa sürede<br />

hesaplanmalý, derhal uygulanmalý ve gereksiz bir ödem tehlikesi yaþamamak için<br />

vasküler kollapsýn önüne geçilir geçilmez sývý replasmaný azaltýlmalýdýr. Ýdrar<br />

çýkýþýnýn kontrol altýnda tutulmasý için çok lümenli olmayan bir foley kateter<br />

kullanýlýr. Saatlik idrar çýkýþý yetiþkinde saatlik 0.5 mL/kg olarak sürdürülmelidir.<br />

Kalp hýzý, AKB, nabýz sayýsý, distal nabazanlarýn durumu, kapiler deðerlendirme,<br />

cilt turgor ve renk durumu gibi volüm ile ilgili deðerlendirme bulgularý ilk 24 saat<br />

için her saat yapýlmalýdýr. Periferik nabazanlarýn az olmasý yetersiz sývý<br />

desteðinden kaynaklanabilir. Venöz oksijen saturasyonunda azalma ve serum<br />

LDH düzeyindeki artýþ organ perfüzyonunun yeterli olmamasýndan kaynaklanýr.<br />

Sonuç olarak yanýk hastalarý multidisipliner yaklaþýmý gerektiren hasta<br />

grubudur. Bu hastalar acil servisten taburcu olana kadar her an yakýn takip edilmesi<br />

gereken hastalar olup, infeksiyon kontrolü tüm tedavi prosedürleri içinde öncelikli<br />

yerini almalý ve kesintisiz uygulanmalýdýr.<br />

141


Dr. Oral ÖNCÜL<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Brigham, PA, McLoughlin, E. Burn incidence and medical care use in the United States:<br />

estimates, trends, and data sources. J Burn Care Rehabil 1996; 17:95.<br />

2. Mertens, DM, Jenkins, ME, Warden, GD. Outpatient burn management. Nurs Clin North<br />

Am 1997; 32:343.<br />

3. American Burn Association: burn incidence fact sheet www.ameriburn.org (06.02.2005).<br />

4. Jackson, DM. [The diagnosis of the depth of burning.]. Br J Surg 1953; 40:588.<br />

5. Baxter, CR. Management of burn wounds. Dermatol Clin 1993; 11:709.<br />

6. Heimbach, D, Mann, R, Engrav, L. Evaluation of the burn wound. Management decisions.<br />

In: Total Burn Care, Herndon, D (Ed), WB Saunders, Philadelphia 1996. p.81.<br />

7. Monafo, WW. Initial management of burns. N Engl J Med 1996; 335:1581.<br />

8. Perry, RJ, Moore, CA, Morgan, BD, Plummer, DL. Determining the approximate area of a<br />

burn: an inconsistency investigated and re-evaluated. BMJ 1996; 312:1338.<br />

9. Miller, K, Chang, A. Acute inhalation injury. Emerg Med Clin North Am 2003; 21:533.<br />

10. Holm, C, Tegeler, J, Mayr, M, et al. Effect of crystalloid resuscitation and inhalation injury<br />

on extravascular lung water: clinical implications. Chest 2002; 121:1956.<br />

11. Ipaktchi, K, Arbabi, S. Advances in burn critical care. Crit Care Med 2006; 34:S239.<br />

12. Cioffi, WG Jr, Rue LW, 3rd, Graves, TA, et al. Prophylactic use of high-frequency<br />

percussive ventilation in patients with inhalation injury. Ann Surg 1991; 213:575.<br />

13. Cartotto, R, Ellis, S, Smith, T. Use of high-frequency oscillatory ventilation in burn<br />

patients. Crit Care Med 2005; 33:S175.<br />

14. Bjerknes, R, Vindenes, H, Laerum, OD. Altered neutrophil functions in patients with large<br />

burns. Blood Cells 1990; 16:127.<br />

15. Schwacha, MG, Ayala, A, Chaudry, IH. Insights into the role of gammadelta T lymphocytes<br />

in the immunopathogenic response to thermal injury. J Leukoc Biol 2000; 67:644.<br />

16. Peter, FW, Schuschke, DA, Barker, JH, et al. The effect of severe burn injury on<br />

proinflammatory cytokines and leukocyte behavior: Its modulation with granulocyte<br />

colony-stimulating factor. Burns 1999; 25:477.<br />

17. Karyoute, SM, Badran, IZ. Tetanus following a burn injury. Burns Incl Therm Inj 1988;<br />

14:241.<br />

18. Sheridan, RL, Hurford, WE, Kacmarek, RM, et al. Inhaled nitric oxide in burn patients<br />

with respiratory failure. J Trauma 1997; 42:629.<br />

19. Desai, MH, et al. Reduction in mortality in pediatric patients with inhalation injury with<br />

aerosolized heparin/N-acetylcystine [correction of acetylcystine] therapy. J Burn Care<br />

Rehabil 1998; 19:210.<br />

20. Murakami, K, Mcguire, R, Cox, RA, et al. Heparin nebulization attenuates acute lung<br />

injury in sepsis following smoke inhalation in sheep. Shock 2002; 18:236.<br />

21. Peate, WF. Outpatient management of burns. Am Fam Physician 1992; 45:1321.<br />

22. Clayton, MC, Solem, LD. No ice, no butter. Advice on management of burns for primary<br />

care physicians. Postgrad Med 1995; 97:151.<br />

23. Waitzman, AA, Neligan, PC. How to manage burns in primary care. Can Fam Physician<br />

1993; 39:2394.<br />

24. Martinez, S. Ambulatory management of burns in children. J Pediatr Health Care 1992;<br />

6:32.<br />

25. Schonfeld, N. Outpatient management of burns in children. Pediatr Emerg Care 1990;<br />

6:249.<br />

26. Barret, JP, Dziewulski, P, Ramzy, PI, et al. Biobrane versus 1% silver sulfadiazine in<br />

second-degree pediatric burns. Plast Reconstr Surg 2000; 105:62.<br />

142


YANIK HASTALARINA YAKLAÞIM VE YARA BAKIMI<br />

27. Demling, RH, DeSanti, L. Management of partial thickness facial burns (comparison of<br />

topical antibiotics and bio-engineered skin substitutes). Burns 1999; 25:256.<br />

28. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. The role of alternative therapy in the management of<br />

partial thickness burns of the face--experience with the use of moist exposed burn ointment<br />

(MEBO) compared with silver sulphadiazine. Ann Acad Med Singapore 2000; 29:7.<br />

29. Ang, ES, Lee, ST, Gan, CS, et al. Evaluating the role of alternative therapy in burn wound<br />

management: randomized trial comparing moist exposed burn ointment with conventional<br />

methods in the management of patients with second-degree burns. MedGenMed 2001; 3:3.<br />

30. Saffle, JR. Practice guidelines for burn care. J Burn Care 2001; 22(Suppl):i.<br />

31. Ramzy, PI, Barret, JP, Herndon, DN. Thermal injury. Crit Care Clin 1999; 15:333.<br />

32. Hart, DW, Wolf, SE, Herndon, DN, et al. Energy expenditure and caloric balance after<br />

burn: Increased feeding leads to fat rather than lean mass accretion. Ann Surg 2002;<br />

235:152.<br />

33. Herndon, DN, Tompkins, RG. Support of the metabolic response to burn injury. Lancet<br />

2004; 363:1895.<br />

34. Thomas, SJ, et al. The effect of prolonged euglycemic hyperinsulinemia on lean body mass<br />

after severe burn. Surgery 2002; 132:341.<br />

35. Herndon, DN, Hart, DW, Wolf, SE, et al. Reversal of catabolism by beta-blockade after<br />

severe burns. N Engl J Med 2001; 345:1223.<br />

36. Hart, DW, Wolf, SE, Chinkes, DL, et al. Beta-blockade and growth hormone after burn.<br />

Ann Surg 2002; 236:450.<br />

37. Arbabi, S, Ahrns, KS, Wahl, WL, et al. Beta-blocker use is associated with improved<br />

outcomes in adult burn patients. J Trauma 2004; 56:265.<br />

38. Wolf, SE, Edelman, LS, Kemalyan, N, et al. Effects of oxandrolone on outcome measures<br />

in the severely burned: a Multicenter prospective randomized double-blind trial. J Burn<br />

Care Res 2006; 27:131.<br />

39. Bulger, EM, Jurkovich, GJ, Farver, CL, et al. Oxandrolone does not improve outcome of<br />

ventilator dependent surgical patients. Ann Surg 2004; 240:472.<br />

40. Saffle, JR. Predicting outcomes of burns. N Engl J Med 1998; 338:387.<br />

41. Ryan, CM, Schoenfeld, DA, Thorpe, WP, et al. Objective estimates of the probability of<br />

death from burn injuries. N Engl J Med 1998; 338:362.<br />

143


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.145-157<br />

YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD<br />

Yara deðiþik nedenlerle deri veya doku bütünlüðünün kaybolmasý olarak<br />

tanýmlanabilir. Yara ortaya çýktýðýnda bu derinin koruyucu etkinliðinin ortadan<br />

kalkmasýna neden olur. Böylece mikroorganizmalar bu giriþ yerine yerleþerek<br />

önemli hasarlar <strong>yara</strong>tabilmekte, sistemik yayýlýma neden olabilmekte ve bazen<br />

mikrobik ürünlerle insana zarar verebilmektedir. Bu süreçte <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi de<br />

gecikecektir. Yara iyileþmesini bozan olumsuz faktörlerin baþýnda enfeksiyon<br />

gelmektedir. Yara enfeksiyonu nedeniyle kontraksiyonun önlendiði, açýða çýkan<br />

toksin ve enzimlerin; fibrin ve büyüme/iyileþme faktörlerini parçaladýðý ve<br />

kollajen yapýmýný olumsuz etkilediði düþünülmektedir. Bir bakýþ açýsýna göre<br />

sadece belirli patojenler <strong>yara</strong> iyileþmesine olumsuz etki etmekte iken bir baþka<br />

bakýþa göre mikroorganizmalarýn iyileþme sürecinde etkileri önemsizdir.<br />

Yarada enfeksiyon geliþimi; mikroorganizmanýn sayýsý, virulans özellikleri ve<br />

lokal perfüzyon ile immun sistemin öðeleri arasýnda gerçekleþen etkileþim sonucu<br />

belirlemektedir. Özetle <strong>yara</strong> enfeksiyonu geliþiminde etkili faktörler aþaðýda<br />

sýralanmýþtýr:<br />

�Mikroorganizmalarýn türü: Bazý bakteriler <strong>yara</strong>da hýzla yýkýma neden<br />

olabilirler. Özellikle Streptococcus pyogenes bu konuda en yýkýcý bakteridir<br />

(et yiyen bakteri). Staphylococcus aureus, Proteus mirabilis, …diðer hýzla<br />

seyreden enfeksiyon etkenleridir.<br />

�Ýnokülum miktarý: Yaraya, özellikle derin dokulara ulaþan bakteri sayýsý<br />

5<br />

enfeksiyonu belirler. Genel olarak canlý dokuya ulaþan >10 bakteri/doku<br />

gramý bakteri sayýsý ile enfeksiyon riski arasýnda anlamlý bir iliþki vardýr.<br />

�Yaranýn özelliði: Dokuda yabancý cisim, ölü doku, hematom, …varlýðý<br />

enfeksiyonu kolaylaþtýrýr. Organik materyaller, kumaþ lifleri, bitki yapýlarý<br />

145


YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

Yara enfeksiyonlarý, bir ya da çok sayýda mikroorganizmanýn <strong>yara</strong>daki immun<br />

sistemi aþýp dokularý iþgali ve yayýlmasý ile ortaya çýkar. Bazen <strong>yara</strong>da üreyen<br />

mikroorganizmanýn toksinleri hastalýk oluþturabilir (tetanoz, botulismus,…) ve<br />

bazen <strong>yara</strong> bölgesi bir giriþ kapýsý olabilir (kuduz). Yara enfeksiyonuna karþý<br />

karakteristik lokal yanýt pürülan akýntý ya da aðrýlý eritematöz yayýlým (selülit)<br />

bulgularýdýr.<br />

Yara mikrobiyolojisi: Yaralar mikroorganizmalarýn büyüme, yerleþmesi için<br />

genelde uygun ortamlardýr. Bu uygun ortama mikroplar çeþitli yollardan<br />

ulaþabilirler:<br />

�Çevre : Yaralanma sýrasýnda bulaþan mikroplar dýþýnda, havadan, bazen<br />

sudan kaynaklanan bulaþmalar olabilmektedir. Suda oluþan<br />

<strong>yara</strong>lanmalarda tatlý su ve denizlerde farklý etkenlerle karþýlaþma<br />

olasýlýðý artmaktadýr. Tatlý sularda Acinetobacter spp, Aeromonas spp,<br />

Legionella spp, enterik bakteriler, Pseudomonas spp, mikobakteriler<br />

gibi etkenlerle oluþan enfeksiyonlar artýþ gösterir. Tuzlu suda oluþan<br />

<strong>yara</strong>lanmalarda ise vibriolar diðer etkenlerle beraber ilk olarak akla<br />

gelmesi gereken etkenler arasýna girer.<br />

�Civardaki deri florasý : Yara, çevredeki normal deri florasý ile sýklýkla<br />

kontamine olmaktadýr. Staphylococcus epidermidis, mikrokoklar,<br />

difteroidler, Propionibacterium cinsi bakteriler sýklýkla bu tür bulaþma<br />

sonucu <strong>yara</strong>ya ulaþýrlar.<br />

�Mukozalardaki flora: Sindirim ve genitoüriner sistem florasýnda yer<br />

alan flora bakterileri bu bölgeleri ilgilendiren <strong>yara</strong>lanmalarda lezyon<br />

bölgesine yerleþen ilk mikroplar olmaktadýr. Floradaki mikroplarý<br />

hatýrlamak <strong>yara</strong>lanmalarda olasý etkenleri belirlemede faydalýdýr.<br />

�Burun boþluðunda stafilokoklar, difteroid çomaklar, peptostreptokok ve<br />

fusobakteriler varken özellikle Staphylococcus aureus varlýðý<br />

önemlidir. S.aureus burun taþýyýcýlýðý tekrarlayan infeksiyonlara,<br />

salgýnlara ve hastane infeksiyonlarýna neden olabilmektedir.<br />

Nazofarenksde ise streptokoklar (S.pneumoniae dahil) ve Neisseria<br />

cinsi bakteriler (meningokok dahil) bulunabilirler. Bu bölgede<br />

Moraxella spp, Kingella spp, Haemophilus spp, Cardiobacterium spp,<br />

… gibi diðer bakteriler de yerleþebilmektedir.<br />

�Aðýz boþluðunda baskýn olarak anaeroplar (fusobakteriler,<br />

peptostreptokoklar, aktinomisetler,…), Neisseria spp ve viridans<br />

grubu streptokoklar bulunur. Aðýz içi giriþimlerden sonra viridans<br />

grubu streptokoklar, bakteriyemi ve subakut bakteriyel endokardit<br />

oluþturabilirler. Bu bakteriler (S. mutans) özellikle diþ yüzeyine<br />

yapýþarak diþ çürüklerine neden olabilirler.<br />

147


Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

Tükrükte ise S. salivarus baskýn olarak bulunur. Diþ yüzeylerinde<br />

bulunan bir diðer önemli bakteri Eikenella corrodens'tir ve insan ýsýrýðý<br />

<strong>yara</strong>larýnda önemli bir etken olarak akla gelmelidir. Actinobacillus spp.<br />

jüvenil periodontit yaparken çürük diþlerde sýklýkla rastlanan bir diðer<br />

etken laktobasillerdir. Viral infeksiyon, kronik akciðer hastalýðý yoksa<br />

larinks ve alt solunum yollarýnda geçici küçük kolonizasyon dýþýnda<br />

kolonizasyon yoktur.<br />

�Aðýz boþluðu bakterileri ve kandidalar özafagusta en sýk rastlanan<br />

mikroorganizmalardýr. Midede asidite nedeniyle çok az<br />

mikroorganizma bulunabilir. Streptokoklar, laktobasiller ve bazen<br />

kandida saptanabilir. Helicobacter pylori de burada bulunabilen ve<br />

hastalýk oluþturabilen bir bakteridir. Baðýrsaklarda kolona gidildikçe<br />

11<br />

bakteri varlýðý ve oraný giderek artar. Kolonda dýþkýnýn gramý baþýna 10<br />

8<br />

anaerop 10 aerop bakteri bulunur. Baðýrsaklarda en fazla bulunan<br />

anaerop bakteri Bacteroides fragilis'dir. Ayrýca Bifidobacterium spp,<br />

Eubacterium spp, laktobasiller de sýk bulunan bakterilerdir. Barsak<br />

perforasyonu sonucu geliþen abselerden öncelikle sorumludur. Aeroplar<br />

arasýnda en sýk E. coli bulunmaktadýr. Bir diðer sýk rastlanan etken<br />

enterokoklardýr ve sefalosporin, karbapenem kullanýmý sýrasýnda<br />

kolonda baskýn hale gelebilmektedir.<br />

Genelde akut ve kronik <strong>yara</strong>larda enfeksiyona neden olan, <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />

geciktiren etkenler olarak Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa, ve<br />

beta hemolitik streptokoklar, enterik bakteriler sorumlu tutulurken son yýllarda<br />

uygun mikrobiyolojik tetkikler kullanýlarak yapýlan incelemelerde anaerobik<br />

bakterilerin de <strong>yara</strong>larda önemli oranlarda bulunabileceði gösterilmiþtir. Çok<br />

çeþitli <strong>yara</strong> örneklerinde %22-62 arasýnda deðiþen oranlarda anaeroplarýn<br />

bulunduðu saptanmýþtýr fakat bu bakterilerin <strong>yara</strong> iyileþmesine etkisi net olarak<br />

belirlenmemiþtir. Bir çalýþmada rutin kültürde üreme saptanmayan cerrahi<br />

<strong>yara</strong>larda genelde anaeroplarýn etken olabileceði belirtilmiþtir. Yaralarýn þekline<br />

göre geliþen enfeksiyonlar ve etkenler de deðiþiklik gösterir:<br />

Cerrahi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý: Cerrahi alanda, giriþimden sonraki 30 gün<br />

içinde ya da implant varsa bir yýl içinde geliþen enfeksiyonlar bu kategoriye<br />

girerler. Bu konuda cerrahi uygulanan alan, <strong>yara</strong> kirlilik sýnýflamasý, risk grubu<br />

enfeksiyon oranlarýný belirler. Kabaca temiz ameliyatlarda % 0.5-1.5, temizkontamine<br />

ameliyatlarda % 7-10, kontamine <strong>yara</strong>larda % 15-20, kirli-enfekte<br />

<strong>yara</strong>larda % 28-40 oranýnda enfeksiyon oluþabileceði bildirilmektedir. Diðer<br />

cerrahi giriþimlerde deri florasý en önemli kaynak iken florasý olan bölgelerdeki<br />

cerrahi giriþimlerde flora bakterileri etkenler arasýnda ilk sýrada yer alýr.<br />

Staphylococcus aureus, koagülaz-negatif stafilokoklar, enterokoklar, Escherichia<br />

coli, Pseudomonas aeruginosa ve Enterobacter spp en sýk rastlanan etkenlerdir.<br />

148


YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

Etkenlerin diðer bulaþma yollarý arasýnda personelin florasý ve hava sayýlabilir.<br />

Özellikle personelin üst solunum yollarýndan ve deri lezyonlarýndan kaynaklanan<br />

Streptococcus pyogenes ve S.aureus gibi etkenler önemli sorunlar<br />

<strong>yara</strong>tabilmektedir. Pansuman, <strong>yara</strong> bakýmý konusunda yaþanan sorunlar,<br />

antiseptiklerin kontaminasyonu, irrigasyon solüsyonlarýnýn kontaminasyonu<br />

nedeniyle salgýnlar halinde cerrahi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý saptanabilmektedir. Bu<br />

durumda P.aeruginosa, Serratia spp, atipik mikobakteriler gibi etkenler<br />

saptanabilmektedir.<br />

Akut yumuþak doku enfeksiyonlarý: Bu baþlýk altýnda deri abseleri,<br />

travmatik <strong>yara</strong>lar ve nekrotizan deri-yumuþak doku enfeksiyonlarý akla gelmelidir.<br />

Deri ile ilgili abseleþen enfeksiyonlarda en sýk etken Staphylococcus aureus<br />

olmaktadýr. Travmatik <strong>yara</strong>larýn yarýsýnda farklý farklý etkenler ve nekrotizan<br />

yumuþak doku enfeksiyonlarýnda ise % 47 kadarýnda polimikrobiyal (aeropanaerop)<br />

üreme olmaktadýr.<br />

Nekrotizan yumuþak doku enfeksiyonlarýnýn tanýmlanmasý ve sýnýflanmasý son<br />

derece karmaþýktýr. Etken, tutulan doku, hastalýðýn ilerleme hýzý, gibi kriterlere<br />

göre çeþitli tanýmlamalar yapýlabilmektedir. Sadece deriyi tutan (klostridial ve<br />

non-klostridial anaerobik selülit), deri ve fasialarý tutan (nekrotizan fasiit) ve<br />

kaslarý da tutan (klostridial myonekroz: gazlý gangren, streptokokkal miyozit)<br />

enfeksiyon formlarý olabilmektedir. Özellikle S.pyogenes ile geliþen<br />

enfeksiyonlar, gazlý gangren akut tablolar olup hýzla cerrahi giriþim gerektiren çok<br />

ciddi <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýdýr. Bu etkenler dýþýnda genelde polimikrobiyal bir<br />

etyoloji ( özellikle S.aureus, Peptostreptococcus spp, Bacteroides fragilis,<br />

Escherichia coli, Prevotella spp.) saptanmaktadýr.<br />

Bazý etkenler özel durumlarda ortaya çýkan enfeksiyonlarda akla gelmelidir.<br />

Balýk ya da hayvanlarla temas (kasap,...) sonrasý genelde bir hafta içinde geliþen<br />

erizipel lezyonlarýnda erizipeloid akla gelmelidir. Etken Erysipelothrix<br />

rhusipathia adlý Gram (+) pleomorfik çomaktýr ve lezyonun bir hafta içinde<br />

morumsu/eflatun renk deðiþimi klinikte ayrýmda yardýmcý olabilir.<br />

Çevre sularý ile temas sonrasý geliþen selülit olgularýnda aeromonaslar akla<br />

gelmelidir. Son yýllarda sülük tedavisi sonrasý geliþen infeksiyonlarda Aeromonas<br />

cinsi bakterilerle infeksiyonlar ortaya çýkmaktadýr.<br />

Tuzlu su temasý sonrasýnda geliþen ya da balýklardan bulaþabilen aðrýlý büllöz<br />

lezyonlarla karakterize cilt lezyonlarýna vibriolar (özellikle V.vulnificus) neden<br />

olabilirler. V.vulnificus sepsisi sonrasýnda da benzer lezyonlar oluþabilir ve bu<br />

tablo özellikle siroz, hemokromatoz, talasemi olgularýnda gözlenmektedir.<br />

Son yýllarda balýk çiftliklerinde çalýþanlarda, balýk yetiþtiricilerinde yeni bir<br />

etken ile geliþen hýzla ilerleyen selülitler belirlenmeye baþlanmýþtýr. Balýklardan<br />

geçen bu etke Streptococcus iniae olarak tanýmlanmýþtýr. Seçkin ilaç penisilindir.<br />

149


Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

Artýþ gösteren bir diðer etken ise çok ciddi travmalar sonrasý oluþan önemli<br />

<strong>yara</strong>larda (deprem, terörist saldýrýlar,…) Acinetobacter spp ile geliþen aðýr<br />

enfeksiyonlar olmuþtur.<br />

Isýrýk <strong>yara</strong>larý enfeksiyonlarý: Ýnsan ýsýrýklarý sonrasý enfeksiyon geliþme<br />

oranlarý <strong>yara</strong>nýn aðýrlýðý ve lokalizasyonu ile doðrudan ilgili olarak % 10-50<br />

arasýnda deðiþebilmektedir. Ýnsan ýsýrýðýnda en sýk rastlanan etkenler streptokoklar<br />

(%84; özellikle S.anginosus) olmuþ ve ayrýca S.aureus (%30), Eikenella corrodens<br />

( % 30), Prevotella spp, Fusobacterium spp, Veillonella spp (%24) gibi bakteriler<br />

de saptanmýþtýr.<br />

Köpek ýsýrýklarýndan sonra ortalama % 20 kedi ýsýrýðý sonrasýnda % 30-50<br />

oranýnda enfeksiyon geliþir. Bu tür <strong>yara</strong>larda geliþen enfeksiyonlar hemen her<br />

zaman polimikrobiyal (aerop-anaerop) olmaktadýr. Özellikle aðýz florasýnda<br />

bulunan anaeroplar ciddi olarak enfeksiyonlarýn aðýr seyretmesiyle iliþkilidir.<br />

S.aureus köpek ýsýrýðý <strong>yara</strong>larýnda % 20, kedi ýsýrýklarýnda ise % 4 saptanmýþtýr.<br />

Ayrýca bazý özel etkenler de ýsýrýk ve hayvan temasý ile ilgili <strong>yara</strong>larda geliþen<br />

enfeksiyonlarda akla gelmelidir (Tablo).<br />

Etkenler Klinik Tablolar<br />

Pasteurella multocida Kedi, köpek ýsýrýðý sonrasýndaki <strong>yara</strong> infeksiyonlarýnda<br />

en olasý etken olarak hatýrlanmalýdýr. Köpek ýsýrýðýnda<br />

( %50) (P.canis), kedi ýsýrýðýnda (%75) (P.multocida)<br />

Capnocytophaga canimorsus Köpek ýsýrýðý sonrasýnda etken olabilir.<br />

Spirillum minus<br />

Fare ýsýrýðý hastalýðý etkenleri<br />

Streptobacillus moniliformis<br />

Francisella tularensis Tularemi etkeni. Özellikle kemirgenler (tavþan,<br />

sincap,…) temasý sonrasýnda ortaya çýkabilir.<br />

Bartonella henselea Kedi týrmýðý hastalýðý<br />

Sporothrix schenckii Nadiren ýsýrýlma týrmalama ile bulaþabilir<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sý enfeksiyonlarý: Yanýk hastalarýnda en sýk ölüm nedeni<br />

enfeksiyonlar olmaktadýr. Yanýk dokusu enfeksiyon etkenleri için uygun bir ortam<br />

<strong>yara</strong>tmaktadýr. Çevreden, gastrointestinal sistem ve bazen solunum sisteminden<br />

mikroorganizmalar yanýk <strong>yara</strong>sýný enfekte edebilmektedir. En sýk etkenler arasýnda<br />

P.aeruginosa, S.aureus, Escherichia coli, Klebsiella spp, enterokok, Candida spp<br />

sayýlabilir. Bazý çalýþmalarda anaerop bakterilerin yanýk enfeksiyonlarýnda<br />

saptanabileceðini, peptostreptokoklar, Propionibacterium acnes yanýnda<br />

Bacteroides cinsi bakterilerin de etken olabileceði belirlenmiþtir.<br />

Diabetik ayak enfeksiyonlarý: Diabetik hastalarda plantar ülserler mikst<br />

aerop ve anaerop flora ile kontamine olurlar. Özel hidrokolloid pansumanlar ile %<br />

2-2.5, normal gaz ile pansuman ile % 6 civarýnda enfeksiyon oluþmaktadýr.<br />

S.aureus en sýk rastlanan etkenler arasýndadýr. S.epidermidis, streptokoklar,<br />

150


YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

P.aeruginosa, enterokoklar, koliform bakteriler ve özellikle hastanede yatanlarda<br />

Acinetobacter baumannii önemli bir etken olarak karþýmýza çýkabilmektedir.<br />

Diabetik ayak enfeksiyonlarý hemen her zaman polimikrobiyal bir etyoloji ile<br />

ortaya çýkmaktadýr. Tedavide kültür çalýþmalarý son derece faydalý bulunmuþ,<br />

fakat enfeksiyon tanýsýnda kültür ile takibin faydalý olmadýðý belirtilmiþtir.<br />

Enfeksiyon tanýsý öncelikle klinik bulgularla konulmalýdýr.<br />

Kronik venöz ayak ülserleri ve basý <strong>yara</strong>larý: Kronik ayak ülserlerinde flora<br />

sýklýkla polimikrobiyaldir. Enfekte olmayan <strong>yara</strong>larda yaklaþýk %30 oranýnda<br />

saptanan anaeroplar enfekte ülserlerde % 49'a kadar varan oranlara<br />

ulaþabilmektedir. S.aureus en sýk rastlanan etkenlerden birisidir.<br />

Basý <strong>yara</strong>larýnda da birbiriyle sinerjistik etki gösteren polimikrobiyal flora<br />

enfeksiyonlara yol açmaktadýr. Bu <strong>yara</strong>larda osteomiyelit ve nekrotizan fasiit gibi<br />

ciddi komplikasyonlar olabileceði hatýrlanmalýdýr.<br />

Yara enfeksiyonlarýnda mikrobiyolojik taný: Farklý <strong>yara</strong>larda ve farklý kültür<br />

4 6<br />

çalýþmalarý ile yapýlan çalýþmalarda 10 -10 arasýnda deðiþen eþik deðerlerin <strong>yara</strong><br />

enfeksiyonu için anlamlý olabileceði konusunda sonuçlar alýnmýþtýr. Yapýlan<br />

çalýþmalar özellikle <strong>yara</strong> enfeksiyonu tanýsýnda derin doku biyopsisi ile alýnan<br />

dokunun incelenmesi gerektiðini göstermiþtir. Yanýk enfeksiyonlarýnda özellikle<br />

dokuda kantitatif kültür dýþýnda histolojik inceleme de önemlidir. Çok sýk yapýlan<br />

bir uygulama doku kültürü olarak debritman sýrasýnda alýnan nekrotik dokunun<br />

gönderilmesi olmaktadýr. Bu dokudan yapýlacak kültürün taný deðeri son derece<br />

kýsýtlýdýr. Pürülan akýntý olan <strong>yara</strong>lardan bu pürülan materyal alýnarak incelemeler<br />

yapýlmasý uygun olabilir. Yüzeyel kültürlerde <strong>yara</strong>da bulunan kolonize bakterileri<br />

saptamak gerçek etkenin saptanmasýný zorlaþtýrabilmektedir. Bazen pansuman<br />

sürecinde antiseptikler kullanýlýyorsa yüzey kültürlerinde üreme olmazken derin<br />

dokuda enfeksiyon olabilmektedir. Yüzeyel eküvyon ile alýnan kantitatif<br />

örneklerin derin dokudan alýnan örneklerle uyumlu olduðunu gösteren çalýþmalar<br />

da bulunmaktadýr.<br />

Sonuç olarak enfeksiyon tanýsý için derin doku örneklerinin en uygun örnek<br />

olduðu unutulmamalýdýr. Fakat bir diðer gerçek de biyopsi almanýn hasta için<br />

oluþturacaðý sorundur ve bu uygulamayý rutin olarak kullanmak her zaman<br />

mümkün olmayacaktýr. Bu durumlarda iyi temizlenmiþ <strong>yara</strong>lardan steril serum<br />

fizyolojik ile ýslatýlmýþ eküvyonlar ile alýnacak kantitatif ya da semikantitatif<br />

kültürler ile yorum yapýlabileceði de belirtilmektedir.<br />

Kültürlerde bazý mikroorganizmalarýn saptanmasý tanýsal açýdan daha<br />

önemlidir. S.aureus, beta-hemolitik streptokoklar, P.aeruginosa saptanmasý klinik<br />

5<br />

yönden daha önemlidir. Beta-hemolitik streptokoklar 10 bakteriden daha az<br />

sayýda bile hýzla ilerleyen enfeksiyonlar yapabilmeleri nedeniyle önemli<br />

patojenlerdir. Genel olarak <strong>yara</strong>da beta-hemolitik streptokok ve P.aeruginosa<br />

151


Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

varlýðý antibiyotik tedavisi baþlanmasý için bir indikatör olarak önerilmiþtir.<br />

Özellikle bakterilerin saf kültür olarak üretilmeleri etken olarak yorumlanmalarýný<br />

saðlayabilir. Fakat polimikrobiyal üremelerde bu bakterilerin varlýðýnýn<br />

anlamý ve klinik önemi tam olarak tanýmlanmamýþtýr. Polimikrobiyal <strong>yara</strong>larda<br />

patojen olan ve olmayan bakterileri ayýrabilmek kolay deðildir. Bu olgularda<br />

klinik deðerlendirmenin çok daha önemli olacaðý unutulmamalýdýr.<br />

Polimikrobiyal etkenlerde aerobik bakterilerin çok iyi bilinen virulans faktörleri,<br />

klostridial toksinler dýþýnda anaerobik gram-negatif bakterilerin de oluþturduklarý<br />

çok sayýda virulans faktörünün enfeksiyon oluþturduðunda çok daha fazla zarar<br />

vereceði bir gerçektir. Bu süreçte ayrýca birbirlerine oksijen kullanýmý ve oksijen<br />

tüketimi, spesifik ürünlerin saðlanmasý ve immun sistemi bozmak gibi konularda<br />

da yardýmcý olabilecekleri unutulmamalýdýr.<br />

Mikrobiyolojik inceleme için uygun örnek alýmý: Etkenlerin<br />

tanýmlanabilmeleri, uygun tedavi ve yaklaþým geliþtirilebilmesi için baþarýlý bir<br />

mikrobiyolojik inceleme gereklidir. Baþarýlý mikrobiyolojik incelemede ilk adým<br />

iyi bir iletiþimden geçer. Hastayla ilgili bilgiler laboratuara bildirilmeli, örneðin<br />

yeri ve istenen tetkikler tam olarak belirtilmelidir. Gerekli iletiþim bilgileri<br />

mutlaka bulunmalýdýr. Mikrobiyolojik örnekler antibiyotik tedavisi baþlamadan<br />

alýnmalýdýr. Ayrýca lokal antiseptikler, <strong>yara</strong> bakým ürünleri de kültür sonuçlarýný<br />

olumsuz etkileyecektir.<br />

Örnek için en uygun yaklaþým derin dokudan yapýlacak biyopsilerdir.<br />

Debritman yapýlýp yüzeyel birikintiler temizlendikten sonra alýnan derin doku<br />

örneðinden mümkünse kantitatif çalýþma yapýlmasý hatta yanýk <strong>yara</strong>larýnda, özel<br />

etken düþünülen durumlarda (viruslar, parazitler, mikobakteriler,…) histolojik<br />

incelemeye de yollamak uygun olacaktýr. Yaradan akýntý varsa örneðin<br />

aspirasyonu uygun olacaktýr. Derin dokuda biriken örneði almak, yüzeyel flora ile<br />

mümkün olduðunca temas etmemek önerilen yaklaþýmdýr.<br />

Yaralardan eküvyon ile örnek alýnmasý sýklýkla uygulanabilen yöntemlerden<br />

birisidir. Bu yöntem tercih edilecekse semi-kantitatif ya da kalitatif incelemeler<br />

yapýlabilir. Örnek alýnmadan önce <strong>yara</strong>nýn serum fizyolojik ile yýkanmasý ve<br />

temizlenmiþ olmasý gereklidir. Fakat her zaman için kontaminasyona açýk bir<br />

teknik olduðu unutulmamalýdýr. Örneklerin, özel bir durum yoksa (salgýn<br />

araþtýrýlmasý, sürveyans,…) enfeksiyon þüphesinde, iyileþmede gecikme<br />

olduðunda alýnmasý ve rutin olarak örnek alýnmamasý önerilmektedir. Sonuçlarýn<br />

mutlaka klinik veriler ýþýðýnda yorumlanmasý gereklidir.<br />

Örneklerin kýsa sürede laboratuara ulaþtýrýlmasý gereklidir. Özellikle anaerobik<br />

bakteriler gecikme ile hýzla ölebileceðinden hýzla laboratuara ulaþtýrma kilit<br />

öneme sahiptir. Özel transport ortamlarý gecikmeden doðabilecek sorunlarý<br />

azaltabilmektedir. Eküvyonlarýn özel sývý besiyerlerine alýnmasý da faydalý bir<br />

152


YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

uygulamadýr. Bekleyecek örneklerin oda ýsýsýnda bekletilmesi önerilmektedir.<br />

Örnekler eðer doku, aspirat ve uygun þekilde alýnmýþ ve ulaþtýrýlmýþ eküvyon<br />

örnekleri ise aerop ve anaerop kültür yapýlmasý uygun olacaktýr. Özel þartlar<br />

saðlanmayan eküvyon örnekleri ise anaerop olarak çalýþýlmaz. Anaerop etken<br />

þüphesi varsa mutlaka laboratuarýn uyarýlmasý ve istekte belirtilmesi gereklidir.<br />

Bilinmelidir ki anaerop kültür genelde 5-7 güne kadar uzayabilecektir.<br />

Hastada akut bir ilerleme varsa Gram inceleme son derece önemli ve faydalý<br />

bilgiler verir. Özellikle nekrotizan fasiit, gazlý gangren gibi olgularda Gram<br />

inceleme etkeni ve tanýyý koydurup gerekli giriþimin gecikmeden yapýlmasýný<br />

saðlayabilir. Örnekten gaz-likid kromotografi yöntemiyle özellikle anaerop<br />

etkenleri tanýmlamak da hýzlý, duyarlý fakat pahalý bir yöntemdir.<br />

Yorumlamada ve örneklerin raporlanmasýnda saf üreyen ya da baskýn<br />

mikroorganizma bildirilir ve ona ait antibiyotik sonucu belirtilir. Anaerop<br />

bakteriler için rutin antibiyotik duyarlýk testi yapýlmamakta, belirli aralýklarla<br />

etkenlerin direnç durumunun izlenmesi daha çok önerilmektedir. Karýþýk<br />

üremelerde Gram boyama sonucu ve semi-kantitatif (1+-4+) üreme sonuçlarýyla<br />

üreyen etkenlerin bildirilmesi önerilir.<br />

Sonuç olarak uygun örnek, uygun transport, uygun bilgi alan bir mikrobiyoloji<br />

laboratuarý standart yöntemler ile çalýþacak ve klinisyenle birlikte ideal sonuca<br />

ulaþacaktýr. Ayný zamanda mikrobiyoloji laboratuarý enfeksiyon kontrol birimleri<br />

ile de sýký bir iliþki içinde olmalýdýr. Örneðin hastanýn <strong>yara</strong>sýnda üretilen MRSA,<br />

vankomisine dirençli enterokok ya da cerrahi <strong>yara</strong>dan üreyen S.pyogenes salgýn<br />

habercisi olabilir.<br />

Yara enfeksiyonlarýndan korunma ve tedavi: Yaranýn yeri, sayýsý, <strong>yara</strong><br />

bulgularý incelenip kaydedilmelidir. Bu incelemede derin dokulardaki harabiyetler<br />

de belirlenmelidir.<br />

Yara enfeksiyonlarýnýn önlenmesi konusunda en etkili yaklaþým en kýsa sürede<br />

etkin bir <strong>yara</strong> bakýmý saðlanmasýdýr. Bu konuda bakteriyel kolonizasyon ile iliþkili<br />

olarak belirlenen “altýn saatler” <strong>yara</strong>lanma sonrasý ilk 6 saat olarak tanýmlanabilir.<br />

Yaranýn temizlenmesi, irrigasyonu ve debritmaný enfeksiyonlarýn önlenmesinde<br />

en etkili yaklaþýmlardýr. Bu iþlemler sýrasýnda asepsiye dikkat edilmesi çok<br />

önemlidir. Bilinmelidir ki enfeksiyonun önlenmesinde bu iþlemler antibiyotik<br />

tedavisinden çok daha fazla etkindir.<br />

Yüzeyel <strong>yara</strong>larda bastýrarak silme ve ovalama uygundur. Yarayý yýkarken en<br />

ideal solüsyon serum fizyolojiktir. Yarada çok yoðun kontaminasyon varsa bazý<br />

antiseptikler <strong>yara</strong>ya uygulanabilirse de genelde <strong>yara</strong>da antiseptik varlýðý<br />

iyileþmeyi geciktiren bir uygulama olduðundan önerilmez. Yara çevresinin<br />

temizliðinde en çok tercih edilenler povidon-iyot, klorheksidin glukonat,<br />

153


Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

hekzaklorofen, benzalkolyum klorid solüsyonlarýdýr. Fakat bu iþlemden sonra<br />

<strong>yara</strong>nýn tekrar serum fizyolojik ile yýkanmasý unutulmamalýdýr. Yabancý cisimler<br />

varlýðýnda irrigasyon, basýnçlý su ile yýkama iþlemi uygulanmalýdýr. Yaraya<br />

antibiyotikli sývý ile irrigasyon uygulanmasý tartýþmalýdýr.<br />

Lokal antibiyotikli pomadlar yüzeyel <strong>yara</strong>larda kullanýlabilir fakat tedavide<br />

topikal antimikrobiklerin etkinliði ise tartýþmalýdýr. Neomisin, basitrasin,<br />

polimiksin tek baþýna ya da kombine olarak uygulanmýþ ve etkili olduðu<br />

bulunmuþtur. Fakat yapýlan çalýþmalarda kontrol gruplarý olmayýþý<br />

yorumlanmalarýný zorlaþtýrmaktadýr. Deneysel çalýþmalarda <strong>yara</strong>lara S.aureus,<br />

S.pyogenes inoküle edilerek etkinlik araþtýrýlmýþ neomisin ve basitrasin<br />

enfeksiyonlarý önlemek konusunda etkili bulunmuþtur. Ýçinde setrimit, basitrasin<br />

ve polimiksin-B olan topikal antimikrobiyal jel minör <strong>yara</strong>larda enfeksiyon<br />

oranýný %12.5'den %1.6'ya indirebilmiþtir. Temiz <strong>yara</strong>larda eðer kullanýlacaksa ilk<br />

3-5 gün uygulanmasý önerilmektedir. Basý <strong>yara</strong>larýnda lokal antibiyotik<br />

uygulamalarý bakteri sayýsýný azaltarak düzelmeyi kolaylaþtýrabilir. Fakat rutin<br />

uygulamalarda antibiyotik direnci geliþmesi riski unutulmamalýdýr.<br />

Sistemik antibiyotiklerin profilaktik uygulanmasýnýn etkinliði de net olarak<br />

ortaya konulmamýþtýr. Genel olarak ýsýrýk <strong>yara</strong>larýndan sonra 3-5 gün süreyle<br />

profilaktik antibiyotik tedavisi önerilmektedir. Genelde antibiyotik gerektiren<br />

<strong>yara</strong>lar þöyle sýralanabilir:<br />

�Isýrýk <strong>yara</strong>larý<br />

�Yaygýn ezik <strong>yara</strong>lar<br />

�Alttaki dokularýn etkilendiði <strong>yara</strong>lar<br />

�Eklem aralýðýna penetre olmuþ <strong>yara</strong>lar<br />

�Açýk kýrýklar<br />

�Flora ile yoðun kontamine olmuþ <strong>yara</strong>lar<br />

�Yarada yabancý cisim varlýðý<br />

�Ýmmün sistemi bozuk, endokardit riski olan, protezi olan, lenfödemi<br />

olan hastalarda geliþen <strong>yara</strong>lanmalar<br />

Bu durumda antibiyotik mümkünse <strong>yara</strong> bakýmýndan önce baþlanmalý, ilk doz<br />

parenteral olarak uygulanmalýdýr. Baþlanan antibiyotiðin ne kadar devam edeceði<br />

ise tartýþmalýdýr. Genelde 3-5 günlük rejimler uygulanmaktadýr. En uygun<br />

antibiyotikler- <strong>yara</strong> yerinin florasý, <strong>yara</strong>nýn kaynaðý ve kontaminasyon kaynaklarý<br />

dikkate alýnarak belirlenmek üzere- amoksisilin-klavulanat, sulbaktam-ampisilin,<br />

sefazolin, sefuroksim, klindamisindir. Isýrýk <strong>yara</strong>larýnda ilk tercih amoksisilinklavulanik<br />

asittir.<br />

Enfeksiyon geliþtiðinde ise sistemik bulgular da eklendiðinde <strong>yara</strong> dýþýnda kan<br />

kültürü de alýnmalýdýr. Tedavi kültür sonuçlarýna göre düzenlenmelidir. Fakat<br />

özellikle selülit olgularýnda kan kültürünün taný deðerinin çok düþük olacaðý<br />

154


YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

hatýrlanmalýdýr. Enfekte bölgeden aspirasyon ve kimi kez biyopsi alýnmasý ile<br />

etkeni gösterebilme þansý oldukça deðiþken bulunmuþtur. Nekrotizan<br />

enfeksiyonlarda ise doku biyopsisi ve hemen inceleme önerilmektedir. Doku<br />

tetkiki ile sonuca ulaþýlmasý önerilir. Dokuda hýzlý streptokok antijen testi ile<br />

S.pyogenes saptanabileceði belirtilmiþtir. Nekrotizan fassiit gibi ciddi olgularý<br />

hýzla tanýmlayabilmek için laboratuara dayalý bir skorlama sistemi geliþtirilmiþtir<br />

(LRINEC). Bu sistemde CRP, lökosit sayýsý, sodyum, hemoglobin, kreatinin,<br />

glikoz deðerleri incelenerek taný konulmaya çalýþýlmaktadýr. Ýdrar incelemesinde<br />

ise rabdomiyoliz bulgularý faydalý olabilir. Bazý durumlarda radyolojik<br />

incelemeler de tanýda katký saðlayabilmektedir.<br />

Toplum kaynaklý-metisiline dirençli Staphylococcus aureus (TK-MRSA):<br />

Son yýllarda önem kazanan bir diðer önemli etken toplum kaynaklý metisiline<br />

dirençli S.aureus (TK-MRSA) olmaktadýr. Bu etken özel bir direnç geni (SCC mec<br />

IV, V gen kasedi) ile metisiline direnç geliþtiren, genelde çok küçük bir gen kasedi<br />

olduðu için kolay yayýlabileceði düþünülen fakat genelde beta-laktamlar dýþý<br />

ilaçlara direnç taþýmayan ve özellikle toplumda yayýlmasý ile ayrýlabilen özel bir<br />

bakteridir. Son yýllarda belirli coðrafi bölgelerde endemik hale gelmiþtir. Sýklýkla<br />

genç, çocuk hastalarda sorunlar <strong>yara</strong>tabilmektedir. Enfeksiyonlar karakteristik<br />

olarak furonkül, kýl foliküllerini etkileyen ve deri-altý dokuya yayýlma eðilimi<br />

gösteren nekrotik lezyonlar þeklinde ilerlemektedir. Hýzla ilerleyen ve abseleþen<br />

selülitler izlenmektedir. Bu nekrotizan seyrin özellikle Panton-Valentin toksini ile<br />

oluþtuðu gözlenmektedir. Klasik hastane kaynaklý MRSA izolatlarýndan farklý<br />

olarak beta-laktam direnci yanýnda sýklýkla klindamisin, ko-trimoksazol ve<br />

tetrasikline duyarlý bulunmasý önemli özelliklerinden birisidir.<br />

MRSA saptanma olasýlýðýnýn, daha önce MRSA enfeksiyonu kolonizasyonu<br />

hikayesi olanlarda, son bir yýlda hastane yatýþý, hemodiyaliz, diabet, kronik bakým<br />

evi, yabancý cisim varlýðý, intravenöz ilaç baðýmlýlýðý hikayesi olanlarda, MRSA<br />

(+) olguyla temas hikayesi varlýðýnda, örümcek ýsýrýðý hikayesi varlýðýnda belirgin<br />

artacaðý belirtilmiþtir.<br />

Bu etkenin sýk rastlandýðý bölgelerde hafif-orta olgularda öncelikle kotrimoksazol,<br />

doksisiklin klindamisin seçilebileceði fakat ciddi olgularda ampirik<br />

tedavide vankomisin, linezolid seçilmesi önerilmektedir. Özellikle domuz<br />

besleyicilerinde daha fazla bulunduðu ve hayvan kaynaklý bir patojen olabileceði<br />

de iddia edilmektedir. Ülkemizde farklý oranlar bildiren çalýþmalar olsa da özel gen<br />

kasedi ile doðrulanan ve hastane ile iliþkisi olmadýðý kanýtlanan olgular az<br />

sayýdadýr.<br />

Yaralanma sonrasý tetanozdan korunma: Tetanoz rutin aþýlama ile<br />

önlenebilen , hatta <strong>yara</strong>lanma sonrasý ideal yaklaþým saðlanabilirse de<br />

155


Doç. Dr. Gökhan AYGÜN<br />

korunulabilecek bir hastalýktýr. Fakat önlemler alýnmazsa mortalite halen yüksek<br />

seyretmektedir. Korunmada ilk adýmda tetanoz riski olan <strong>yara</strong>larý tanýmlamak<br />

gerekir. Riskli <strong>yara</strong>lar:<br />

�Oluþumundan sonra altý saati aþmýþ <strong>yara</strong>lar<br />

�Bir santimetreden daha derin <strong>yara</strong>lar ya da geniþ doku hasarý olan<br />

(geniþyanýklar) <strong>yara</strong>lar<br />

�Düzgün kenarlý olmayan <strong>yara</strong>lar<br />

�Ateþli silah, ezilme, donma ile oluþan <strong>yara</strong>lar<br />

�Yabancý cisim bulunan <strong>yara</strong>lar, toprak, dýþký, pasla kontamine <strong>yara</strong>lar<br />

�Isýrýk <strong>yara</strong>larý<br />

�Açýk kýrýklar<br />

�Nekrotik doku oluþan <strong>yara</strong>lar<br />

Korunmada <strong>yara</strong>nýn uygun temizliðinin önemi hiçbir zaman unutulmamalýdýr.<br />

Bu tür <strong>yara</strong>larda eðer gereksinim varsa antibiyotik verilebilir. Koruyucu aþýlama<br />

<strong>yara</strong>nýn özelliðine ve kiþinin aþý durumuna göre belirlenir. Ýmmun sistemi bozuk<br />

olgularda aþýlar yeterli yanýt oluþturamayacaðý için çok yüksek riskli<br />

<strong>yara</strong>lanmalarda tetanoz immunglobulini (TIG) de uygulanmalýdýr.<br />

Aþýlama durumu biliniyor ve<br />

rapelleri düzenli yapýlmýþ, son<br />

rapel 10 yýl<br />

ise<br />

Riski olmayan <strong>yara</strong>lar Tetanoz riski olan <strong>yara</strong>lar<br />

Aþý (Td) ve TIG gerekmez Son aþý 5-10 yýl arasýnda ise 1<br />

doz Td<br />

Aþýlama baþlanýr (tercihen üç<br />

dozlu þema: 0,1,6)<br />

Mutlaka hem aþý hem de TIG<br />

gereklidir<br />

Td (Tetanoz/difteri toksoidi ) tercih edilir yoksa tek baþýna tetanoz aþýsý yapýlabilir.<br />

TIG: Tetanoz immunglobulin(insan kaynaklý) 250 Ü toksoidle ayný anda farklý yerlere uygulanabilir.<br />

Yoksa hayvan kaynaklý immunglobulin daha yüksek dozlarla uygulanabilir.<br />

Yaralanma sonrasý kuduzdan korunma: Köpek, kurt, tilki, rakun,<br />

kedi,…gibi hayvanlarýn ýsýrýðý ile bulaþabilen kuduz virusu gerekli önlemler<br />

alýnmazsa mortal seyreden kuduz hastalýðýna neden olabilmektedir.<br />

Unutulmamalýdýr ki en kýsa sürede bol su ve sabun ve antiseptiklerle (povidoniyot)<br />

yapýlacak <strong>yara</strong> temizliði en önemli koruyucu basamaðý oluþturacaktýr. Primer<br />

kapatma kontrendike olmasa da <strong>yara</strong>daki risk ve <strong>yara</strong> iyileþmesi beklentileri<br />

düþünülerek planlanmalýdýr. Günümüzde aþýlamada HDCV aþýsý 0,3,7,14,28.<br />

günlerde olmak üzere beþ doz olarak kullanýlmaktadýr. Risk çok yüksekse kuduz<br />

immunglobulini (RIG) de kullanýlmalýdýr, önerilen doz 20 IU/kg'dýr. Önerilen en<br />

kýsa sürede uygulama gecikirse aþýdan sonraki ilk 7 günde yapýlabilir. Aþýdan 7 gün<br />

geçtikten sonra aþýya baðlý antikor oluþtuðu için ayrýca immunglobulin<br />

uygulanmasý önerilmez. RIG <strong>yara</strong>nýn çevresine enjekte edilmelidir. Önerilen<br />

yaklaþým tabloda özetlenmiþtir.<br />

156


Hayvan Hayvanýn durumu Öneri<br />

Evcil kedi, köpek Saðlýklý ve 10 gün<br />

gözlem altýnda ise<br />

Tilki, kurt, kokarca, ,<br />

rakun,…etoburlar ve<br />

<strong>yara</strong>salar<br />

Fare, sýçan, köstebek,<br />

tavþan, hamster, kobay<br />

Sonuç olarak <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý acil serviste ve kliniklerde önemli bir sorun<br />

oluþturmaktadýr. Etkili bir korunma ve tedavi stratejisi için ekip çalýþmasýna<br />

ihtiyaç olduðu unutulmamalýdýr.<br />

Kaynaklar<br />

YARA ENFEKSÝYONLARI VE TANILAMA<br />

Riski düþük <strong>yara</strong>lanmada bir þey yapýlmadan<br />

<strong>yara</strong> bakýmý ile hayvan gözlem altýna alýnýr.<br />

Gözlem sürecinde kuduz bulgularý ortaya<br />

çýkarsa aþý ve RIG uygulanýr.<br />

Acilen aþý ve RIG<br />

Kuduz ? ya da<br />

bilinmiyor<br />

Kuduz gibi davranmalý. Acilen aþý ve RIG<br />

Eðer mümkünse (Hayvanýn kuduz olmadýðý anlaþýlýrsa önlemler<br />

hayvan öldürülüp durdurulur)<br />

acilen kuduz testi<br />

yapýlmalý<br />

Kuduzu<br />

bulaþtýrmadýklarý kabul<br />

edilir<br />

Yara bakýmý ve diðer hastalýklar yönünden takip<br />

1- Abrahamian FM, Talan DA, Moran GJ. Management of skin and soft-tissue infections in<br />

the emergency department. Infect Dis Clin N Am 2008; 22: 89-116.<br />

2- Altýndaþ M. Yara-Açýk <strong>yara</strong>. Aydemir E, Altýndaþ M (eds). Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakýmý<br />

kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:27, Ýstanbul.2001: 81-88.<br />

3- Bowler PG, Duerden BI, Armstong DG. Wound microbiology and associated approaches<br />

to wound management. Clin Microbiol Rev 2001; 14:244-269.<br />

4- Çetinkale O. Yara tedavisinin genel ilkeleri ve yeni yaklaþýmlar. ÝÜ Cerrahpaþa Týp<br />

<strong>Fakültesi</strong> Hastanesi Hemþireleri Derneði. Yara Bakým ve Tedavi Kursu kitabý , Ýstanbul.<br />

23-24 Mayýs 2000: 21-42.<br />

5- Edlich RF, Reddy VR. 5th annual David R.Boyd,MD Lecture: revolutýnory advances in<br />

wound repair in emergency medicine during the last three decades. Aview toward the new<br />

millennium. J Emergency Med 2001; 20: 167-193.<br />

6- Gencer S. Kuduz ve tetanoz profilaksisi. Tabak F, Özaras R(eds) Toplumdan Edinilmiþ<br />

Enfeksiyonlara Pratik Yaklaþýmlar kitabý, Cerrahpaþa STEK yayýnlarý. No:61,<br />

Ýstanbul.2008: 223-234.<br />

7- Keegan BR, RomagosaY, Kirsner RS. MRSA in dermatology. J Invest Dermatology 2008;<br />

128: 2566.<br />

8- Lee CK, Hansen SL. Management of acute wounds. Clin Plastic Surg 2007; 34: 685-696.<br />

9- Moran GJ, Krishnadasan A, Gorwitz RJ, Fosheim GE, McDougl LK, Carey RB et al.<br />

Methicillin-resistant S.aureus infections among patients in the emergency department. N<br />

Engl J Med 2006; 355: 666-674.<br />

10- Morgan M. Hospital management of animal and human bites. J Hosp Infect 2005; 61:1-10.<br />

11- Murphy E. Microbiology of animal bites. Clin Microbiol Newsletter 2008; 30(7): 47-50.<br />

12- O'Donnell JA, Tunkel AR. Topical antibacterials. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R (eds).<br />

Principles and Practice of Infectious Diseases, 6th eds, Elsevier Churchýll Lývýngstone ,<br />

Philadelphia, 2005: 478-489.<br />

157


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.159-166<br />

YARA ENFEKSÝYONLARINDAN<br />

KORUNMA VE KONTROL<br />

Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Enfeksiyon Kontrol Hemþiresi<br />

Yara tedavisine MÖ 1700'lü yýllarda rastlanýlýr. Simith Papirus tarafýndan<br />

tespit edilen belgede; Eski Mýsýr'da 48 hastadan 7 tanesinin <strong>yara</strong> tedavisi ile ilgili<br />

bilgileri yer almaktadýr. MÖ 460-370 yýllarý arasýnda Hippocrates <strong>yara</strong> iyileþmesi<br />

ile ilgili bilgiler vermiþtir. MS ilk yüzyýlýn yarýsýnda Celcus yeni oluþan <strong>yara</strong>nýn<br />

temizlenmesini, yabancý cisimlerden arýndýrýlmasýný, Galen <strong>yara</strong>lardaki kan pýhtýsý<br />

ve yabancý materyallerin temizlenmesini önermiþlerdir.<br />

1460 yýlýnda Heinrich Von Pfolpeundt <strong>yara</strong>larýn temiz bezlerle sarýlmasýný ve<br />

cerrahlarýn ellerini yýkamasý gerektiðini vurgulamýþtýr.<br />

1728 yýlýnda John Hunter ateþli silahlarla olan <strong>yara</strong>larda <strong>yara</strong>nýn alet sokularak<br />

oynanmamasý gerektiðini, aksi takdirde ciddi enfeksiyonlarýn olabileceðini<br />

bildirmiþtir.<br />

Macar asýllý kadýn hastalýklarý ve doðun uzmaný olan Ignaz Philiph<br />

Semmelweiss çalýþtýðý klinikte el yýkama yapýlmadan vaginal muayene<br />

yaptýklarýný ve doðum olayýný gerçekleþtirdiklerini, ilgili klinikte puerperal sepsis<br />

nedeniyle ölüm oranýnýn yüksek olduðunu gözlemlemiþtir. Oluþan<br />

enfeksiyonlardan yýkanmamýþ ellerin sorumlu olduðunu belirtmiþtir. Hekimlerin<br />

hastasýna bakmadan önce ellerini kalsiyum klorür solüsyonu ile yýkamasý<br />

gerektiðini bildirmiþtir.<br />

Asepsi antisepsinin öncülerinden olan Joseph Lister; 1827'de <strong>yara</strong><br />

enfeksiyonunun istenmeyen bir durum olduðunu, mutlaka önlenmesi gerektiðini<br />

kabul ettirmiþtir. Koðuþlarýn temizlenmesini, <strong>yara</strong> ile ilgili giriþimlerin temiz<br />

ortamlarda yapýlmasýný önermiþtir. Yara pansumanlarýnda karbolik asit kullanarak<br />

<strong>yara</strong> enfeksiyonlarýnýn önlenebileceðini öngörmüþtür. Ayný yýllarda Louis Pasteur<br />

hastalýklarýn mikroplarla oluþtuðu fikrini ortaya çýkarmýþtýr.<br />

Amerikalý bir cerrah olan William S. Halsted (1852-1922) dokulara saygýlý<br />

159


Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />

olunmasýný, yumuþak hareketlerle müdahale edilmesini istemiþtir. Operasyon<br />

sýrasýnda kauçuk eldivenlerin giyilmesi gerektiðini vurgulamýþtýr. 1997' de ilk kez<br />

maske kullanýmý Mikulicz tarafýndan dile getirilmiþtir.<br />

1900'lü yýllarda <strong>yara</strong> iyileþmesinde enfeksiyonun yok edilmesi gerektiði<br />

savunulmuþ ve 1939 yýlýnda Alexander Flemming tarafýndan penisilinin<br />

keþfedilmesi ile de antiseptik solüsyonlarýn yaný sýra antibiotik tedavisi de<br />

baþlamýþtýr. Önceleri absorbsiyon etkisi ile asit borik ve daha sonra da hem aerob<br />

ortam <strong>yara</strong>tmak hem de effervesan etkisiyle nekroze, pürülan materyali <strong>yara</strong>dan<br />

uzaklaþtýrmak için <strong>yara</strong> pansumanlarýnda hidrojen peroksit kulanýlmýþtýr.<br />

Yara ve Enfeksiyonlarý<br />

Yara, doku bütünlüðünün bozulmasý ile karekterizedir. Herhangi bir dýþ etken<br />

ile oluþabilir ya da yapýlan bir cerrahi giriþim ile açýlabilir. Bundan dolayý <strong>yara</strong><br />

enfeksiyonlarýný; cerrahi alan enfeksiyonlarý ve diðer <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý<br />

(travmatik <strong>yara</strong>lar, lokal <strong>yara</strong>lar, sistemik nekrotizan <strong>yara</strong>lar, basý <strong>yara</strong>sý, yanýk<br />

<strong>yara</strong>sý enfeksiyonu, diyabetik ayak gibi) olarak iki grupta toparlayabiliriz.<br />

Yara geliþiminde deðiþik faktörler etkilidir. Yarada konaða ait olan direnç<br />

azalmakta ve bakteri inokülüm miktarýnda denge bakteri lehine deðiþmektedir.<br />

Büyük taravmatik <strong>yara</strong>larda endojen ve ekzojen kaynaklý bulaþmalarla bakteri<br />

kontaminasyonu gerçekleþmektedir. Tükrük, dýþký, vaginal sekresyonlar ile<br />

kontamine olan <strong>yara</strong> ve vücudun nemli/ýslak bölgelerinde oluþan <strong>yara</strong>larda<br />

enfeksiyon riski oldukça yüksektir. Yabancý cisimlerle kontamine <strong>yara</strong>larda<br />

deðiþik bakteri ve mantar enfeksiyonlarý görülebilmektedir. Bitki materyali ve<br />

kumaþ lifleri yoðun inflamasyona neden olabilmektedir. Beslenme yanlýþlýklarý,<br />

sigara içme, kronik hastalýklar, immünite bozukluklarý, malignansi, periferik<br />

damar hastalýklarý gibi konak faktörleri de enfeksiyon riskini yükseltmektedir.<br />

Yaralanma tipi enfeksiyon geliþiminde etkilidir. Kesici aletlerle olan <strong>yara</strong>larda<br />

enfeksiyon riski kör uçlu, ezici aletlere göre daha azdýr. Vücut bölgelerinde flora<br />

ve kan akýmý farklýlýklarý da enfeksiyon geliþimini etkilemektedir. Üst<br />

ekstremitelerde ve alt ekstremitelerde özellikle ayak <strong>yara</strong>larýnda enfeksiyon<br />

geliþim riski yüksektir. En önemlisi de asepsi antisepsi kurallarý göz önünde<br />

bulundurularak <strong>yara</strong> bakýmýnýn gecikmemesidir.<br />

Cerrahi Alan Enfeksiyonlarý (CAÝ)<br />

Hastanede geliþen enfeksiyonlarýn ortalama olarak %20'sini oluþtururlar.<br />

Cerrahi giriþimi takiben otuz gün içinde, implant kullanýlmýþ ise bir yýl içinde<br />

gözlenen; cerrahi insizyon ile açýlan ya da müdahale edilen alanla ilgili<br />

enfeksiyonlardýr. Yüzeyel insizyonel cerrahi alan, derin insizyonel cerrahi alan ve<br />

organ/boþluk cerrahi alan olmak üzere üç grupta incelenir.<br />

160


YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />

Cerrahi iþlem sürecinde kontamine olma riskine göre <strong>yara</strong>; temiz, temiz<br />

kontamine, kontamine ve kirli-enfekte olmak üzere dört grupta ele elýnýr.<br />

Kontamine ve kirli <strong>yara</strong>larda enfeksiyon geliþme riski oranýnýn yüksek olduðu<br />

deðiþik çalýþmalarda bildirilmektedir.<br />

1997 yýlýnda Coþkun ve arkadaþlarý tarafýndan yapýlan bir çalýþmaya göre CAÝ<br />

geliþme oranlarý; temiz <strong>yara</strong>larda CAÝ geliþimi % 1.5, temiz- kontamine <strong>yara</strong>da<br />

CAÝ geliþimi % 4.2, kontamine <strong>yara</strong>da CAÝ geliþimi % 12, kirli-enfekte <strong>yara</strong>da<br />

CAÝ geliþimi % 18 þeklinde bulunmuþtur.<br />

Bu sonuçlardan da anlaþýlacaðý üzere CAÝ geliþimi ile <strong>yara</strong> türü arasýndaki<br />

iliþki istatistiksel olarak anlamlý bulunmuþtur. Kontamine ve kirli-enfekte <strong>yara</strong>da<br />

enfeksiyon geliþme oranýnýn yüksek olduðu uluslar arasý çalýþmalarda da<br />

bildirilmektedir. Yara türünü deðiþtirmek mümkün deðildir fakat yüksek riskli<br />

<strong>yara</strong>larda profesyonelce ve uygun teknik ile asepsi antisepsi kurallarý göz önüne<br />

alýnarak yapýlan <strong>yara</strong> bakýmý ile CAÝ geliþimini azaltýlabilir.<br />

1999 yýlýnda Hastane Enfeksiyon Kontrol Uygulamalarý Danýþma Komitesi<br />

[Hospital Infection Control Practice Advisory Committee (HICPAC)] tarafýndan<br />

CAÝ'den korunmada rehber niteliðindeki önerileri geliþtirmiþtir. HICPAC ve<br />

deneyimli otörlerce etkinliði gösterilmiþ önlemler kategori 1 olarak, daha az<br />

bilimsel verilerle desteklenen verilerde kategori 2 olarak belirlenmiþtir. Kanýt<br />

bulunmayan durumlar da çözümlenmemiþ konu olarak sunulmuþtur. Operasyon<br />

öncesi, operasyon esnasý ve sonrasý dönemi içeren ekzojen faktörler ile hastanýn<br />

kendisine ait olan endojen faktörler, cerrahi <strong>yara</strong> infeksiyonu geliþim riskini<br />

etkilemektedir.<br />

CAÝ önlenmesine yönelik planlama için; <strong>yara</strong>nýn mikrobiyolojik<br />

kontaminasyonunun önlenmesi, hastalarýn duyarlýlýðýnýn azaltýlmasý, direncinin<br />

artýrýlmasý esastýr. El yýkama, asepsi-antisepsi kurallarýnýn eksiksiz uygulanmasý,<br />

en uygun cerrahi tekniðin seçilmesi, uygulanmasý, uygun antibiotik profilaksisi<br />

baþarýlý bir koruyuculuk için gereklidir. Ayrýca CAÝ kontrolü için doðru<br />

yöntemlerle sürveyans yapýlmalý, sürveyans sonuçlarý düzenli olarak saðlýk<br />

ekibine geri bildirim ile iletilmelidir.<br />

Sürveyans<br />

Fransýzca'da kelime anlamý olarak izlemek, seyretmek anlamýna gelmektedir.<br />

Belli bir popülasyondaki olaylar ile ilgili bilgilerin toplanmasý, yönetilmesi, analiz<br />

edilmesi ve rapor edilmesini kapsayan dinamik bir süreçtir. Temel amaç hastane<br />

enfeksiyonlarýný azaltmaktýr. Hastane nefeksiyonlarýnýn saptanmasý, yerleþim<br />

yerine göre isimlendirilmesi, verilerin yorumlanmasý, hasta bakým uygulamalarýnýn<br />

gözlenerek deðerlendirilmesi, hasta bakýmýnda kullanýlan aletlerin ve<br />

hasta çevresinin deðerlendirilmesi, eðitimin saðlanmasý sürveyans kapsamýnda<br />

161


Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />

yapýlmasý gereken iþlemlerdir. Ýnvaziv araç kullaným oranlarý, invaziv araç<br />

kullanýmý ile iliþkili enfeksiyon insidans hýzý gibi parametreler takip edilmeli ve<br />

sonuçlar ilgili birime rapor edilerek deðerlendirilmelidir. Enfeksiyon<br />

sürveyansýnýn hastane masraflarýnýn ve nozokomiyal (hastane kaynaklý)<br />

enfeksiyon hýzýnýn azaltýlmasýnda etkili olduðu bilinmektedir.<br />

Ulusal Hastane Kaynaklý Enfeksiyon Ýzlemi [National Nosocomial Infection<br />

Survey (NNIS)]'ne katýlan hastanelerde uygulanmak üzere 1987 yýlýnda Amerikan<br />

Hastalýk Kontrol Merkezi [Centers for Disease Control and Prevention (CDC )]<br />

tarafýndan hastane efeksiyonu tanýmlarý yapýlmýþ, 1988 yýlýnda da uygulanmaya<br />

baþlanmýþtýr. 1992 yýlýnda CAÝ ve 2002 yýlýnda da nozokomiyal pnömoni<br />

tanýmlarýnda düzenleme yapýlmýþtýr. 1994 yýlýnda NNIS tarafýndan yapýlan bir<br />

çalýþma ile 13 anatomik alanda 48 infeksiyon tanýmý yapýlarak listelenmiþtir.<br />

Yara Bakýmý<br />

Doku bütünlüðü bozulduðunda <strong>yara</strong>nýn türü, þekli ve derinliðinin belirlenmesi,<br />

<strong>yara</strong>nýn iyileþme seyrinde en iyi çevresel koþullarý saðlamak açýsýndan önemlidir.<br />

Kanama kontrol altýna alýnarak ve enfeksiyon önlenerek iyileþme için uygun ortam<br />

saðlanmýþ olacaktýr. Doðal <strong>yara</strong> iyileþme süreci iyi bilinmeli ve bu süreci<br />

bozabilecek her türlü uygulamadan sakýnýlmalýdýr.<br />

Yaranýn iyileþme sürecinde enfeksiyon belirti ve bulgularý yakýndan<br />

izlenmelidir. Dirençli patojen mikroorganizma ile bulaþtan þüphelenildiðinde,<br />

Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesinin (HEKK) önerisine göre; <strong>yara</strong> kültürleri<br />

ile <strong>yara</strong> çevresinin antisepsisi için kullanýlan antiseptiklerden (%10 povidon iyot<br />

gibi), direkt <strong>yara</strong> bakýmý için kullanýlan sývýlardan (%0,9 Nacl solüsyonu gibi) ve<br />

bakýmda kullanýlan steril malzemelerden kültür alýnmalýdýr. Böylece <strong>yara</strong> alanýna<br />

yerleþerek kolonizasyon <strong>yara</strong>tan mikroorganizmalar saptanabilir. Dirençli patojen<br />

mikroorganizmalarýn yayýlýmýndan oluþabilecek salgýnlar önlenebilir.<br />

Çapraz kontaminasyonun önlenmesi için; el yýkama, doðru eldiven kullanýmý,<br />

atýk yönetimi, tek kullanýmlýk steril pansuman malzemesi kullanýmý, uygun<br />

sterilizasyon-dezenfeksiyon çok önemlidir. Yara pansumanýnda; uygulamadan<br />

kaldýrýlmasý gereken pens kavanozu ve tromel kullanýmý yerine, tek kullanýmlýk<br />

steril paketlerde hazýrlanan pansuman malzemesi tercih edilmelidir. Yara<br />

enfeksiyonu bulgularýna rastlanýldýðýnda (yanýk <strong>yara</strong>sý enfeksiyonu gibi) biyopsi<br />

alýnmalý ve histolojik inceleme yapýlmalýdýr. HEKK önerisine göre gerekli ise,<br />

çevre-yüzey kültürleri alýnarak dirençli patojen mikroorganizmalarýn yayýlýmý<br />

saptanmalýdýr.<br />

Pansuman Neden Yapýlýr?<br />

Pansuman <strong>yara</strong>daki olumsuz koþullarý gidermek, canlý hücre ve dokular için<br />

162


YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />

uygun çevre koþullarýný saðlamak amacýyla yapýlýr. Etkin bir pansumanýn<br />

özelliklerini þöyle sýralayabiliriz:<br />

1. Pansuman gaz ve su buharýnýn dýþarýya geçiþine izin vermeli, bakteri<br />

transferine izin vermemelidir.<br />

2. Pansuman açýk <strong>yara</strong>da nemliliði korumalýdýr. Aksi takdirde açýk <strong>yara</strong>da<br />

kuruyan dokular canlýlýðýný kaybederek, nekroz geliþir ve oluþan nekrotik<br />

dokuda da bakteri üremesi gerçekleþir.<br />

3. Pansumanýn emici (hidrofil) özelliði olmalýdýr. Böylece <strong>yara</strong> yüzeyinde,<br />

<strong>yara</strong> boþluklarýnda ve doku aralarýnda bakteri üremesini kolaylaþtýran<br />

besleyici sývýlarýn birikmesi engellenir. Ayrýca enfekte <strong>yara</strong>da, bakteri<br />

ürünü olan toksinleri <strong>yara</strong>dan uzaklaþtýrýr.<br />

4. Pansuman ýsý kaybýný engellemelidir. Optimum iyileþme 37-39 º C<br />

arasýnda olur. Düþük ýsýda hücre üremesi durur, damarlarda<br />

vazokontsrüksiyon geliþir, lokal direnç bozulur, bakteri faaliyeti artar ve<br />

sonunda enfeksiyon hýzlanýr.<br />

5. Uygun pansumanda lökositler derinlerde deðil, <strong>yara</strong> yüzeyindedir ve<br />

bakterilerle etkileþirler.<br />

6. Uygun pansuman ölü dokularýn uzaklaþmasýný (debridmaný) hýzlandýrýr.<br />

7. Pansuman deðiþtirme esnasýnda doku ve hücrelere zarar vermeden<br />

<strong>yara</strong>dan kolayca ayrýlmalýdýr.<br />

8. Pansuman aðrýyý dindirmelidir.<br />

9. Pansuman ucuz olmalýdýr.<br />

Açýk <strong>yara</strong>da enfeksiyon etkenlerinin yok edilmesi amacýyla; antiseptik<br />

maddelerin kullanýmý (%10 povidon iyot gibi) mikroorganizmanýn kendisinden<br />

daha önce vücut dokusuna zarar vererek, onlarýn ölümüne yol açabilir. Özellikle<br />

ayak <strong>yara</strong>larýnda, radyasyon <strong>yara</strong>larýnda, varis ülserlerinde, <strong>yara</strong>nýn canlýlýðý;<br />

antiseptik maddenin vereceði toksik etkiyi atlatacak kadar güçlü olmayabilir. Açýk<br />

<strong>yara</strong>larýn temizliðinde ve pansumanýnda cilt antisepsisi için tercih edilen antiseptik<br />

maddeler asla kullanýlmamalýdýr.<br />

Yarada Enfeksiyon Kontrolü<br />

Enfeksiyon kontrol programlarý ile:<br />

1. Endojen ve ekzojen mikroorganizmalarýn enfeksiyon nedeni olmalarý<br />

önlenir,<br />

2. Ýmmünolojik savunma mekanizmalarý yetersiz olan hasta korunur,<br />

3. Uygulanan tedavinin etkinliði arttýrýlýr.<br />

163


Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />

Mikroorganizmalarýn enfeksiyon nedeni olmalarýný engellemek için hastaya<br />

yapýlan uygulamalarda; patojen mikroorganizmanýn dokudan uzaklaþtýrýlmasý,<br />

yok edilmesine yönelik olan asepsi antisepsi kurallarýna titizlikle uyulmalýdýr..<br />

Temiz ve kontamine alan ve malzeme doðru tespit edilmelidir.. Neyin temiz, neyin<br />

kontamine olduðu ve temizin ne zaman kontamine olduðu çok iyi bilinmelidir.<br />

Uygulanan hasta izolasyonu ile gram-negatif enfeksiyonlarýn sýklýðýnda<br />

azalma olduðu araþtýrmalarla tespit edilmiþtir.<br />

Burke ve ark. normal bir yanýk birimi ile özel yalýtýlmýþ tek kiþilik odada kalan<br />

yanýklý hastalarý yanýk enfeksiyonu ve kontaminasyon açýsýndan deðerlendirerek<br />

arada anlamlý bir fark olduðunu saptamýþlardýr.<br />

Demling ve ark. yoðun bakým ünitesinde ve laminar hava akýmlý odalardaki<br />

hasta bakýmý arasýndaki farklarý araþtýrmýþlar, laminar hava akýmlý odalarda çapraz<br />

bulaþma söz konusu olmazken yoðun bakým ünitesindeki hastalarda çapraz bulaþ<br />

gerçekleþmiþ ve dirençli patojenler izole edilmiþtir.<br />

Açýk <strong>yara</strong> oraný fazla olan ve izole edilen hastalarda daha sýký önlemler<br />

alýnmalýdýr. Örneðin yanýk <strong>yara</strong>sý olan hastalarda þu önlemler alýnabilir:<br />

�Yara bakýmý sýrasýnda özel giysiler giyilmesi,<br />

�Steril eldiven, maske kullanýlmasý,<br />

�Eksudalý bir <strong>yara</strong>ya bakým verirken su geçirmez bir önlük giyilmesi,<br />

�Hastanýn açýk <strong>yara</strong> oraný %20 altýna düþene kadar tek yataklý izolasyon<br />

yöntemi uygulanmasý,<br />

�Ýzolasyondaki hastaya bakým veren hemþirenin ayrýlmasý.<br />

Yara Enfeksiyonlarýndan Korunma<br />

Öncelikli koþul tüm iþlemlerden önce ve sonra el yýkama ve doðru eldiven<br />

kullanýmýna özen gösterilmesidir. Eldiven giyildikten sonra; eldivensiz olarak<br />

dokunabileceðimiz hiçbir yüzeye dokunmamalýyýz. Eldiven çýkarýldýktan sonra<br />

ellerimizi yeniden yýkamalýyýz.<br />

Hastanýn hastalýðýnýn ne olduðuna bakýlmaksýzýn tüm hastalara uygulanan,<br />

bariyer kullanýmý esasýna dayanan standart önlemler ile çapraz kontaminasyonu<br />

engellemeye yönelik olan bulaþma yoluna baðlý önlemlere titizlikle uyulmalýdýr.<br />

Sterilizasyon- dezenfeksiyon ile ilgili önlemler, hastanýn yerleþtirilmesi, hasta<br />

nakli sýrasýnda alýnmasý gereken önlemler, hastanýn çevresinin temizliðinin<br />

saðlanmasý ve çevre kontrolünün saðlanmasý, alýnmasý gereken diðer önlemler<br />

arasýndadýr. Hasta yataðýna komþu masa, yatak kenarlarý, etejer vb. yüzeylerin<br />

temizliði ve dezenfeksiyonu sürekli saðlanmalýdýr.<br />

Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi talimatlarýna dayanarak yapýlacak<br />

164


YARA ENFEKSÝYONLARINDAN KORUNMA VE KONTROL<br />

enfeksiyon kontrol önlemlerini içeren uygulamalar, <strong>yara</strong> enfeksiyonlarýný<br />

önlemeye yönelik önerileri de içermektedir. Tüm <strong>yara</strong> çeþitlerinde aseptik<br />

koþullarda uygun <strong>yara</strong> bakýmý hemen baþlatýlmalý, <strong>yara</strong> çevresi uygun bir<br />

antiseptik solüsyon ile silinmelidir. Yaranýn kendisi steril serum fizyolojik ile<br />

yýkanmalý, uygun debritman iþlemleri ile yeniden deðerlendirilmeli ve aseptik<br />

þartlarda koruyucu örtü ile kapatýlmalýdýr. Antibiotik tedavisine güvenip <strong>yara</strong><br />

temizliði asla ihmal edilmemelidir. Etkin ve ucuz topikal ajanlarýn kullanýmý<br />

saðlanmalý, granülasyon doku geliþimi arttýrýlmalý, direçli mikroorganizma<br />

kolonizasyonu önlenmelidir. Ýnvaziv araç kullanýmý varlýðýnda, her bir invaziv<br />

aracýn yapýlmasý gereken periyodik bakýmý esnasýnda (santral venöz kateter<br />

bakýmý gibi), asepsi antisepsiye uyulmasý; <strong>yara</strong> enfeksiyonunu dolayýsýyla da<br />

hastane efeksiyonu geliþimini engelleyecektir.<br />

Günümüzde hastane enfeksiyonu oranlarý saðlýk kuruluþlarýnýn kalite<br />

göstergelerinden birisidir. Hastanede yatan her birey güvenli ve temiz saðlýk<br />

bakýmý alma hakkýna sahiptir. Hasta ile temas eden her saðlýk çalýþaný hastane<br />

enfeksiyonunun önlenmesinden sorumludur. Bu konuda Hastane Enfeksiyon<br />

Kontrol Komitesinin hazýrladýðý enfeksiyon kontrol talimatlarýna sýký sýkýya<br />

uyulmalýdýr. Yara enfeksiyonlarýnýn önlenmesi ve kontrolü hastane enfeksiyonu<br />

oranlarýnýn önemli ölçüde azalmasýna katkýda bulunacaktýr. Hastane Enfeksiyon<br />

Kontrol Komitesi ile sýký iþbirliði ve ekip çalýþmasý ile hastane enfeksiyonlarýnýn<br />

önlenmesi, saðlýk ekibinin sorumluluðundadýr.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Altýndaþ M.: Diyabetik Ayak, Nobel Matbaacýlýk, Ýstanbul, 2002<br />

2. Aygün P.: Yara Enfeksiyonlarýný Önleme, Bakým ve Kontrol,Yara Bakýmý ve Tedavi Kursu<br />

Kitabý, ÝÜ Basýmevi ve Film Merkezi,Ýstanbul, 2000<br />

3. Coþkun D.,Dað Z.,Göktaþ P.:Cerrahi Alan Enfeksiyonu Geliþiminde Predispozan<br />

Faktörlerin Araþtýrýlmasý, Hastane Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:3,<br />

Sayý:3, Ankara, 1999<br />

4. Çaðatay A., Güloðlu R.:Cerrahi Alan, Yanýk Yara Enfeksiyonlarý ve Kontrolü, Aktüel Týp<br />

Dergisi, Hastane Ýnfeksiyonlarý Özel Sayýsý/2, Özlem Grafik Matbaacýlýk, Cilt:7, Sayý:1,<br />

Ýstanbul, 2002<br />

5. Erol S.: Hastane Enfeksiyonlarý Sürveyansý, Hastane Enfeksiyonlarý: Korunma ve Kontrol,<br />

Ed: R.Öztürk, N. Saltoðlu, G.Aygün,ÝÜ CTF Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri Sempozyum<br />

Dizisi No:60, Aksu Basým Yayým, Ýstanbul, 2008<br />

6. Haznedaroðlu T.,Özgüven U.:Cerrahi Alan Enfeksiyonlarý ve Yanýk Enfeksiyonlarý,<br />

Hastane Ýnfeksiyonlarý, Ed: M. Doðanay, S. Ünal,Hastane Ýnfeksiyonlarý Derneði Yayýný<br />

No: 1, Bilimsel Týp Yayýnevi, Ankara, 2003<br />

7. Jane D. Siegel, MD; Emily Rhinehart, RN MPH CIC; Marguerite Jackson, PhD; Linda<br />

Chiarello, RN MS; the Healthcare Infection Control Practices Advisory Committee,<br />

Guideline for Isolation Precautions: Preventing Transmission of Infectious Agents in<br />

Healthcare Settings 2007<br />

8. Karen K., Hoffmann E., Clontz P.:Educatýon of Healthcare Workers ýn the Prevention of<br />

Healthcare- Assocýated Infections, Hospital Epidemiyology and Infection Control.<br />

165


Hemþ. Nurgül TAYRAN<br />

Ed: G. Mayhall. Third Edition. Lippincott Williams and Wýlkýns. 1755-1763<br />

9. Kurt N.: Akut ve Kronik Yara Bakýmý, Ed: N. Kurt, Nobel Matbaacýlýk, Ýstanbul, 2003<br />

10. Öztürk R.: Yara Enfeksiyonlarý, Yara Bakýmý ve Tedavi Kursu Kitabý, ÝÜ Basýmevi ve Film<br />

Merkezi,Ýstanbul, 2000<br />

11. Pipted D; Hand Hygiene in Healthcare Settings; Guidelines Revisited, Hastane<br />

Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:8, Sayý: 2, Ankara, 2004<br />

12. Wong S.E.: Surgýcal site aianfections, Hospital Epidemiyology and Infection Control. Ed:<br />

G. Mayhall. Third Edition. Lippincott Williams and Wýlkýns. Section:XXI, 227-306<br />

13. Yorgancý K., Oruk Ý., Hamaloðlu E.: Yanýklarda Hastane Enfeksiyonlarý, Hastane<br />

Ýnfeksiyonlarý Dergisi, Bilimsel Týp Yayýnevi, Cilt:4, Sayý: 3, Ankara, 2000<br />

166


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.167-172<br />

RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />

Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

1895 yýlýnda Röntgenin ilk olarak X ýþýnlarýný keþfetmesinden sonra radyasyon<br />

týp alanýnda kanser tedavisinde yaygýn olarak kullaným alaný bulmuþtur.<br />

Radyasyon tümör hücrelerini kontrol altýna alýrken normal dokularda da kalýcý ve<br />

ilerleyici deðiþikliklere neden olmaktadýr. Radyoterapide radyasyon tümör<br />

üzerine direkt uygulama(brakiterapi) veya uzaktan bir cihaz aracýlýðý ile<br />

radyasyonun deri üzerinden vücuda yollanmasý (teleterapi) þeklinde<br />

uygulanmaktadýr. Radyasyon external yoldan verildiðinde en önemli etkilerini<br />

deride göstermektedir. Radyasyonun deri üzerinde neden olduðu etkileri akut<br />

dönmede (ilk 6 ay) ve kronik dönemde ( 6. aydan sonra) ortaya çýkan etkiler olarak<br />

2 ayrý grupta inceleyebiliriz. Akut dönemde ortaya çýkan etkiler eritem, kuru<br />

deskuamasyon ( kuruluk, kaþýntý, pullanma) ve ýslak deskuamasyon ( bül, dermis<br />

kaybý, ülser) dur.<br />

Radyasyonun kronik etkileri sonucu deride ortaya çýkan deðiþiklikler deride<br />

atrofi, derialtý dokularda kalýnlaþma, telanjektazi, fibrozis, hipo/hiperpigmentasyon,<br />

Saç dökülmesi, saçta incelme (geçici), ter ve yað bezlerinin disfonksiyonu,<br />

mikrosirkülasyonda azalma sonucu iyileþme kapasitesinde azalma ve sonucunda<br />

nekroz geliþimidir. Tümör geliþimi de radyasyon uygulamasý sonucu ortaya çýkan<br />

geç komplikasyonlardan biridir.<br />

Radyasyon almýþ bir deri bölgesinde zamanla yumuþak dokularda ve iskelet<br />

sisteminde spontan radyonekroz geliþebilir ve bu hastalar radyasyon uygulamasýndan<br />

yýllar sonra ortaya çýkan ve yapýlan tüm çabalara karþýn iyileþmeyen bir<br />

<strong>yara</strong> ile baþvururlar. Daha önce radyasyon uygulanmýþ bir bölgede nüks þüphesi<br />

nedeniyle alýnan bir biopsi, nüks nedeniyle yeniden cerrahi giriþim gibi cerrahi<br />

müdahalelerden sonrada sýklýkla <strong>yara</strong> iyileþme sorunlarý ortaya çýkmaktadýr.<br />

Bu tür <strong>yara</strong>larda radyasyon uygulamasýnýn sebebi olan tümörün tekrar etmiþ<br />

olmasý veya radyasyonun sebebi olabileceði bazal hücreli karsinom veya skuamöz<br />

167


Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />

hücreli karsinom gibi bir deri kanseri olasýlýðýný ekarte etmek amacý ile mutlaka<br />

biopsi alýnmalýdýr. Eðer biopsi sonucu negatif gelirse bu hastalar debridman ve<br />

lokal <strong>yara</strong> bakýmý ile bir süre konservatif yöntemlerle tedavi edilebilir. Radyasyon<br />

<strong>yara</strong>larýn cerrahi yöntemlerle tedavisinde ameliyat öncesi dönemde lokal <strong>yara</strong><br />

bakýmý ile <strong>yara</strong>yý ameliyata hazýrlamak gereklidir. Bu amaçla <strong>yara</strong>daki nekrotik<br />

dokularýn debridmaný, ýslak/nemli pansuman ve hiperbarik oksijen tedavisi gibi<br />

yardýmcý yöntemler kullanýlýr. Nihai debridman ancak <strong>yara</strong> kapatýlacaðý dönemde<br />

ameliyatta yapýlmalýdýr. Bu tip konservatif tedavi yöntemleri radyasyonun deri<br />

mikrosirkülasyonundaki ve iyileþme kapasitesinde <strong>yara</strong>ttýðý azalma nedeniyle<br />

sýklýkla baþarýsýz olur. Eðer nekroz devam eder, ülser çapý büyürse ve çok þiddetli<br />

dayanýlmaz aðrýlar ortaya çýkarsa cerrahi müdahale endikasyonu vardýr. Bu ara<br />

dönem hasta ve hastayý gönderen doktor için bu tip <strong>yara</strong>larýn spontan olarak ne<br />

kadar geç ve zor iyileþebileceði hakkýnda bir fikir verir. Cerrahi müdahale ile<br />

mümkünse radyasyonun etkilediði tüm dokular çýkartýlmalý ve bu bölge iyi<br />

kanlanan bir doku ile onarýlmalýdýr. Tedavi edilen bölgenin form ve<br />

fonksiyonlarýnýn korunmasý yanýnda hayati organlarýn korunmasý da<br />

gerekmektedir. Bu amaçla kas/kas-deri flepleri ile rekonstrüksiyon bu bölgeye bol<br />

kan akýmý saðladýklarý için iyi sonuçlar vermektedir.<br />

Kronik radyasyon <strong>yara</strong>larýnýn tedavisinde iyi bir radyoterapi tekniði<br />

kullanýlmasý ile bu tip <strong>yara</strong>lanmalarýn daha baþlamadan önlenmesi en iyi tedavi<br />

yöntemidir. Radyodermit geliþen durumlarda bu hassas bölgelerin tahriþlerden<br />

korunmasý ile daha zorlu <strong>yara</strong>larýn önüne geçilebilir. Tümör riski olduðu için<br />

radyasyon almýþ bölgeler uzun yýllar boyunca takip altýnda tutulmalýdýr Tam kat<br />

deri kaybý geliþtiðinde bu tip <strong>yara</strong>lardan biopsi alýnarak mutlaka nüks veya olasý bir<br />

deri karsinomu ekarte edilmelidir.<br />

KÝMYASAL ENJEKSÝYON-EKSTRAVAZASYON<br />

YARALANMALARI<br />

Ýrrite edici kimyasal maddeler ve ilaçlarýn intrestisyel alana çýkmasý çoðunlukla<br />

bu maddelerin intravenöz olarak verilmesi sýrasýnda ortaya çýkar. Bu nedenle<br />

olgularýn büyük çoðunluðu dirsekte antekübital fossa ve el sýrtýnda oluþur.<br />

Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarý gittikçe artan sýklýkta yeni doðan ve eriþkin<br />

yoðun bakýmlarýnda kol ve bacak yumuþak dokularýnda görülmektedir. Ýnfüzyon<br />

pompalarý ile beslenen bebeklerde hiperalimentasyon sývýlarýnýn damar dýþýna<br />

kaçmasý sonucu dokularýn hiperozmalar sývýya verdiði reaksiyon ve internal<br />

basýnç artýþý nedeniyle ciddi cilt nekrozlarý ortaya çýkabilir. Eriþkinlerde ise<br />

kalsiyum, epinefrin ve diðer ilaçlar sýklýkla damar dýþýna kaçabilir. Ýlacýn damar<br />

dýþýna kaçmasý sonucu enflamasyon geliþir. Doku içine geçen materyalin toksik<br />

etkisine, miktarýna ve konsantrasyonuna baðlý olarak doku ölümü, nekroz,<br />

ülserasyon ortaya çýkabilir. Bu tür reaksiyonlar genellikle uzun süre IV tedavi<br />

168


RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />

gören hastalarda görülür. Çoðu durumda olay hemen anlaþýlýr ve oluþan reaksiyon<br />

geçici bölgesel bir ödemden öteye gitmez. Bu tür <strong>yara</strong>lanmalar çoðunlukla<br />

ekstravazasyonun verdiði rahatsýzlýðý yaþ (çok ufak bebekler ve yaþlý hastalar),<br />

anestezi, koma durumu ve resusitasyon yapýlmasý nedeniyle etrafýna anlatamayan<br />

hastalarda görülür. Büyük doku hasarý oluþmasý durumunda cerrahi debridman ve<br />

rekonstrüksiyon hatta etkilenen ekstremitenin ampütasyonu gerekebilir.<br />

Ekstravazasyon Yaralanmalarýna Sebep olan Ýlaçlar<br />

Doku hasarý modunu temel alarak extravasyona neden olan ilaçlar Upton,<br />

Mulliken ve Murray(1979) tarafýndan aþaðýdaki þekilde sýnýflandýrýlmýþtýr.<br />

1- Ozmotik olarak Aktif Ajanlar : Kalsiyum ve potasyum gibi iyonize<br />

formda katyonlar içeren hipertonik solüsyonlar hücre membranýný<br />

geçerek ozmotik dengesizliðe neden olur. Hücrenin transport<br />

mekanizmalarý bozulur ve hücre ölümü ortaya çýkar. Urea solüsyonlarý<br />

nonmetabolik ve nonelektrolittir. Hücrelerden sývý çekerek hücrenin<br />

dehidrate olmasýna neden olur. Bu gruba giren diðer ozmotik olarak aktif<br />

ajanlar kalsiyum glukonat solüsyonlarý, potasyum ve kalsiyum klorid,<br />

radyograik incelemede kullanýlan Renografin 60, % 30 Ürea içeren ve %<br />

10 glukoz solüsyonlardýr. Ayrýca hipertonik parenteral beslenme<br />

solüsyonlarý da bu gruba girer.<br />

2- Ýskemi <strong>yara</strong>tan ajanlar : Katekolaminler ve vazopressin lokal iskemi<br />

oluþturarak <strong>yara</strong>lanmaya neden olur. Epinefrin, norepinefrin,<br />

metaraminol, dopamin ve dobutamin ekstravazasyonundan sonra iskemik<br />

nekroza neden olarak doku nekrozuna sebep olduðu bildirilmiþ ajanlardýr.<br />

3- Direkt hücre toksisitesine neden olan ilaçlar : Ekstravazasyon<br />

<strong>yara</strong>lanmalarýnda ortaya çýkan doku hasarlarýnýn çoðunluðu bu bölgede<br />

doku içine geçen ilaçlarýn canlý hücreler üzerinde <strong>yara</strong>ttýðý direkt toksik<br />

etki ile ortaya çýkar. Günümüzde bu tip <strong>yara</strong>lanmaya en sýk kemoterapötik<br />

ajanlar neden olur. Bu gruba giren diðer ilaçlar sodyum bikarbonat,<br />

sodium tiopental(pentotal), digoxin, diazepam, nafcillin, ve tetrasiklindir.<br />

Doku hasarýnýn derecesine eþlik eden diðer faktörler doku içine geçen sývýnýn<br />

neden olduðu mekanik kompresyon ve sekonder <strong>yara</strong> enfeksiyonudur. Bu gruba<br />

giren antitümör ilaçlardan Doxorubicin' e “Adriamycin” özel önem verilmelidir.<br />

Doxorubicin en çok kullanýlan ve en sýk ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmasý görülen<br />

ajandýr. Doxorubicin doku içine kaçtýðýnda DNA siklüsü ile kombine olarak<br />

nükleik asit sentezini inhibe ederek direkt cellüler toksik etkiye neden olur.<br />

Klinikte aðrýlý subkutanöz reaksiyona neden olur. Sitotoksik etki ölü hücrelerin<br />

DNA kompleksinden salýnan Doxorubicin'in serbestleþmesi ile devam eder. Bu<br />

yüzden lokal reaksiyon yayýlarak ilerler ve giderek daha büyür. Doxorubicin ile<br />

169


Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />

tümör tedavisinin devamý ile ekstravazasyon bölgesindeki doku nekrozunun oraný<br />

ve geniþliði artar veya daha önce iyileþmiþ olan bölgede yeniden <strong>yara</strong> açýlýr.<br />

Klinik Özellikler :<br />

Ekstravazasyonun hangi bölgede oluþtuðu morbiditenin derecesi üzerinde<br />

önemli derecede rol oynar. Kompleks <strong>yara</strong>lanmalar için en sýk rastlanan bölge el<br />

sýrtýdýr. Aðrý, intravenöz damar yolu etrafýnda lokal kýrmýzýlýk, renk deðiþikliði ve<br />

þiþme doku içine ekstravazasyon'un ilk belirtileridir. Ozmotik olarak aktif veya<br />

katonik sývýlarýn ekstravazasyonu sonucu oluþacak doku ölümünün geniþliðini<br />

saptamak oldukça zordur. Epidermal büllerin bulunmasý kýsmi kalýnlýklý bir cilt<br />

kaybýndan çok tam kalýnlýklý bir cilt kaybýnýn habercisidir. Canlý olmayan<br />

dokularýn demarkasyonu genellikle ekstravazasyondan birkaç hafta sonra belirgin<br />

olarak ortaya çýkar. Doxorubicin ekstravazasyonundan sonra endürasyon,<br />

enflamasyon ve aðrýlý yumuþak doku kitlesi içinde ülser geliþmesi için daha uzun<br />

süre geçmesi gerekir.<br />

En önemli konu ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarýnýn önlenmesidir.<br />

Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarýnýn önlenmesinde uzman personel tarafýndan doðru<br />

bir IV teknik uygulanmasý böyle <strong>yara</strong>lanmalarýn görülme sýklýðýný azaltmada en<br />

önemli kontrol edilebilir faktördür. Bu tip ajanlarý deneyimli bir teknisyen yeni<br />

açýlmýþ bir damar yolundan, serum fizyolojikle sulandýrarak vermelidir. Riskli<br />

ilaçlar daha önce çeþitli kereler denenmiþ damar yollarýndan verilmemelidir.<br />

Venöz ya da lenfatik obstrüksiyon bulunan ekstremiteler kullanýlmamalýdýr.<br />

Kateter bölgesi ekstravazasyon olduðu durumda çabuk fark edilebilmesi için açýk<br />

býrakýlmalýdýr.<br />

Uygun IV tekniðin yanýsýra ekstravazasyon meydana geldiðinde onu tanýma<br />

kabiliyeti de bu <strong>yara</strong>lanmalarýn þiddetini en aza indiren faktördür.<br />

Tedavi :<br />

Genel Önlemler :<br />

Olayýn oluþtuðu þartlarýn dokümantasyonu ve damar dýþýna kaçan sývý<br />

volümünün hesaplanmasý oluþacak <strong>yara</strong>lanmanýn geniþliði hakkýnda fikir sahibi<br />

olunmasýný saðlar. IV damar yolu çýkartýlýr. Ýlk olarak buz uygulanýr ve etkilenen<br />

ekstremitenin elavasyonu saðlanýr. Yara birkaç gün gözlenir. Bölgeye soðuk<br />

uygulama ile <strong>yara</strong>týlan vazokonstrüksiyon extravaze olan ilacýn bu bölgede<br />

tutulmasýný saðlar. Soðuðun Doxorubicin'in toksik etkisini azalttýðý, vinca<br />

alcoloidlerinin ise toksik etkisini arttýrdýðý gösterilmiþtir. Soðuk uygulama günde 4<br />

kez 15 er dakika uygulanýr ve 3 gün devam eder. Bazý ilaçlarýn bazý madde<br />

ekstravazasyonlarý için antidot etkisi gösterebileceði bildirilmiþtir. Bunlar;<br />

o Hyaluronidase: Bu enzim doku sementini hasara uðratarak irritan<br />

sývýlarýn hýzlý diffuze olmasýný saðlar.<br />

170


RADYASYON VE EKSTRAVASYON YARALARI<br />

o Phentolamine: vazopressorlerin antidotudur<br />

o Sodyum Thiosulphate : Nitrojen mustardýn sebep olduðu<br />

ülserasyonu azaltýr<br />

o Topikal Dimethyl Sulfoxide(DMSO) : doxorubicin<br />

kstravazasyonlarýndan sonra bazý etkisi söylenmektedir.<br />

o Kortikosteroidler<br />

Tutulan ekstremite yüksekte tutulmalýdýr. Eli fizyolojik pozisyonda tutacak<br />

hafif bir splint uygulanmalý ve aktif ve pasif parmak hareketleri teþvik edilmelidir.<br />

Aðrýlý ülser geliþen lezyonlarda tedavi, anormal olarak görülen tüm dokularýn<br />

geniþ eksizyonu ve daha sonra uygulanmak için cilt greftlerinin alýnmasý ve bu<br />

greftlerin <strong>yara</strong> stabil hale geldikten sonra uygulanmasýdýr. Eðer mümkünse<br />

kemoterapi greft tutmasýnýn baþarýsýný artýrmak için 1 hafta ertelenmelidir.<br />

Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmalarý sonucu ortaya çýkan <strong>yara</strong>larýn lokal tedavisi<br />

gümüþ sülfodiazin “Silvaden krem” ile <strong>yara</strong> pansumanýdýr. Devitalize yani ölü<br />

dokularýn debridmaný gerekli ise uygun þekilde yapýlmalýdýr. Nitrogliserin<br />

pastasýnýn topikal olarak infüzyon bölgesine uygulanmasý, dopamin perfüzyonu<br />

sonucu oluþan lokal vazospazmý ortadan kaldýrmak için kullanýlmýþtýr.<br />

Adriamycin gibi kemoterapötik ajanlarýn ekstravazasyonundan sonra oluþan<br />

<strong>yara</strong>larda <strong>yara</strong> demarkasyonu belirgin olarak ortaya çýktýktan sonra tüm ölü<br />

dokularýn debridmaný gerekli olur. Bu tip <strong>yara</strong>larýn cilt greftleri veya flepler ile<br />

nihai kapatýlmasý için <strong>yara</strong> stabil olana kadar beklenilmelidir. Ölü hücrelerden bu<br />

sitotoksik ajanlar salýnmaya devam eder ve tekrar ülserasyona neden olur. Ayrýca<br />

“recall” yeniden hatýrlama fenomeni olarak bilinen bir olay da gerçekleþir,<br />

Adriamycin baþka bir yerden sistemik olarak verildiðinde dokuda bulunan<br />

adriamycin'in yeniden aktif olabilir. Benzer olay “mithramycin ve methotrexate<br />

ile de görülür.<br />

Cerrahi Tedavi :<br />

Bu tip <strong>yara</strong>lanmalarda cilt grefti ile kapama nadiren gerekli olur. Erken cerrahi<br />

tedavi ile konservatif tedaviyi savunan yazarlarýn sonuçlarý arasýnda çok önemli<br />

farklar vardýr. Larsen 119 hastadan oluþan serisinde eksrtravazasyondan sonra<br />

hastalarýn % 89'una sadece soðuk uygulama ile iyileþme saðladýðýný<br />

söylemektedir. Larsen antitümör ilaçlarýn ekstravazasyonunda cerrahi için tek<br />

endikasyonun 1 hafta sonra devam eden veya artan lokal aðrý olduðunu<br />

belirtmiþtir. Erken agresif cerrahi tedavi arteryel dolaþýmýn tehlikeye düþtüðü<br />

masif ekstravazasyonlarda, kas kompartman sendromu durumlarýnda ve hýzlý<br />

olarak yayýlan cilt nekrozu durumunda endikedir.<br />

Ýyi demarkasyon hattý geliþen nekrozlu hastalara antibiyotik tedavisi altýnda iyi<br />

171


Doç. Dr. Yaðmur AYDIN<br />

bir debridman yapýlmalýdýr. Tamir hemen veya <strong>yara</strong> hazýr olduðunda gecikmiþ<br />

greftleme teknikleri ile yapýlýr. En basit yöntem seçilecek tedavi þeklidir.<br />

Kaynaklar :<br />

1. 1-Brenman, S.: Hand Infections and Related Extremity Injuries. In<br />

Georgiade, G.S, Georgiade, N.G, Riefkohl, R, Barwick, W.J. (ed.)<br />

Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery,<br />

Baltimore,Wiliam&Wilkins, 1987, p1222-1223<br />

2. 2- Murray,J.F.: Cold, Chemical and Irradiation Injuries. In McCarthy(ed),<br />

Plastic Surgery, W.B. Saunders, Philadelphia,1990, p 5431-5443<br />

172


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.173-183<br />

RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON<br />

YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

ÝÜ Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Radyasyon Onkolojisi ABD<br />

Ekstravazasyon ve Yara Bakýmý<br />

Ekstravazasyon, intravenöz uygulama sýrasýnda bir ilacýn istemsiz olarak<br />

perivasküler ve subkütan boþluða verilmesi ya da sýzmasýdýr. Sonuçta damar dýþýna<br />

kaçan farmakolojik ajanlarýn doku harabiyeti yapmasý ile karakterize bir<br />

durumdur. Kemoterapi uygulamalarý sýrasýnda sýk görülen erken bir komplikasyon<br />

olmasýna karþýn, etkileri geç dönemde de devam edebilmektedir.<br />

Tüm ilaç uygulamalarýnda ekstravazasyon, çocuklarda %11, yetiþkinlerde ise<br />

% 22 oranýnda görülmektedir. Kemoterapi uygulamalarýnda görülen<br />

komplikasyonlarýn % 0,5-6'sý ilaç ektravazasyonudur. Onkolojiye özel alanlarda<br />

deneyimli onkoloji hemþireleri tarafýndan yapýlan kemoterapi uygulamalarýnda %<br />

0,1, genel hastane ortamlarýnda % 2-5, implante portlarda ise % 0,3-6 oranýnda<br />

ekstravazasyon görüldüðü bildirilmiþtir. Tüm vezikan ilaçlarýn ekstravazasyonlarýnýn<br />

yaklaþýk 1/3'ünde cerrahi gerektiren ciddi <strong>yara</strong>lanmalar görülür.<br />

Kanser tedavisinde kullanýlan ilaçlar, ekstravazasyon oluþtuðunda geliþen<br />

lokal etkilere göre sýnýflandýrýlýr.<br />

�Vezikan ilaçlar: Ekstravaze olduklarýnda, lokal ülserasyon ve nekroz<br />

meydana getiren ajanlardýr. Damar dýþýna kaçtýklarýnda hemen aðrý,<br />

kýzarýklýk ve þiþlik ortaya çýkar ve izleyen birkaç gün içerisinde bül<br />

oluþumu, ülserasyon ve lokal nekroz meydana gelir.<br />

�Ýritan ilaçlar: Nekroz olmadan yanma ya da enflamasyon oluþturan<br />

ajanlardýr. Ekstravazasyon geliþince ya da geliþmeden de damar duvarýnda<br />

iritasyon yaparak yanma ve aðrý hissi <strong>yara</strong>týr. Ayrýca nekroz oluþturmadan<br />

flebite kadar gidebilen enflamasyona neden olur. Uygulama yerinde, ven<br />

boyunca kýrmýzý lekeler halinde ortaya çýkan alerjik reaksiyona kýzarýklýk<br />

173


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

reaksiyonu denir.<br />

�Non-vezikan ilaçlar: Belirgin vezikan ya da iritan etkileri olmayan<br />

ajanlardýr.<br />

Not: Deðerlendirme kriterleri Ek 1'de gösterilmiþtir.<br />

Kemoterapotik ajanlarýn vezikan etkilerini DNA'ya baðlanarak nükleik asit<br />

düzeyinde doku hasarý meydana getirenler ve nükleik asit etkili olmayanlar<br />

þeklinde bir gruplama da yapýlabirir. Nükleik asit etkili olmayanlar hýzlý bir doku<br />

harabiyeti meydana getirirler ama çabuk metabolize olarak etkilerini kaybederler.<br />

Bu tip <strong>yara</strong>lanmalar yanýklara benzer ve iyileþme süreci normal doku iyileþmesi<br />

gibidir. Nükleik asit etkili olanlar ise akut bir doku hasarý meydana getirmezler<br />

ama DNA düzeyinde uzun süreli etkileri vardýr. Nükleik asit etkili olan ve olmayan<br />

vezikan ilaçlar Tablo 1'de verilmiþtir.<br />

DNA’ya baðlanan vezikan ilaçlar<br />

Alkilleyici ajanlar<br />

Antrasiklinler<br />

Diðerleri<br />

DNA’ya baðlanmayan vezikan ilaçlar<br />

Vinka alkaloidleri<br />

Taksanlar<br />

Ýritan Ýlaçlar<br />

Alkilleyici ajanlar<br />

Antimetabolitler<br />

Diðerleri<br />

Tablo 1. Vezikan ve Ýritan ilaçlar<br />

Nitrojen mustard.<br />

Daunorubicin, Doxorubicin, Epirubicin,<br />

Ýdarubicin.<br />

Dactinomycin, Mitomycin C.<br />

Vinblastin, Vincristin, Vinorelbin.<br />

Docetaxel, Paclitaxel.<br />

Carmustin, Dakarbazin, Carboplatin, Cisplatin,<br />

Siklofosfamid, Ýfosfamid, Oxaliplatin.<br />

Sitarabin, Fludarabin, 5-Fluorouracil,<br />

Gemcitabin, Methotreksat<br />

Ýrinotecan, Bleomycin, Etoposit<br />

Risk Faktörleri<br />

Ekstravazasyon geliþmesi için çok sayýda risk faktörü vardýr. Damar yolu ile<br />

ilgili anatomik özellikler, mekanik nedenler, hastaya ait kiþisel özellikler, ilacýn<br />

doku ile temas süresi ve yoðunluðu bu etkenlerin baþýnda gelir. Risk faktörlerini<br />

aþaðýdaki gibi sýralayabiliriz:<br />

�Sitotoksik ajaný uygulayan kiþiye ait risk faktörleri;<br />

�Damar yolu açma ve ilaç uygulamadaki eðitim ve deneyim<br />

eksikliði,<br />

�Konunun önemi ve oluþabilecek ciddi hasarýn bilinmemesi /<br />

önemsenmemesi,<br />

�Ýnfüzyon takibinde yetersizlik, yorgunluk, dikkatsizlik,<br />

174


RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

�Katater/iðnenin travmatik bir þekilde yerleþtirilmesi.<br />

�Hasta ile ilgili risk faktörleri;<br />

�Rahatsýzlýðýný bildirememe durumu (çocuk/yaþlý/koma hali),<br />

�Düþkünlük/genel durumun bozuk olmasý,<br />

�Vasküler bütünlüðün bozuk olmasý / Dolaþým bozukluðu<br />

öyküsünün olmasý,<br />

�Yerleþtirilen kateterin yanlýþlýkla oynatýlmasý,<br />

�Beden ýsýsýnda deðiþmeler (venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />

�Kan basýncýnda yükselme(venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />

�Psikolojik faktörler(venöz spazmlara neden olabileceðinden),<br />

�Hatýrlatma fenomeni ve nöropatik duyusal bozukluk bulunmasý.<br />

�Ýlaç uygulanan ven bölgesi ile ilgili risk faktörleri;<br />

�Aksillada cerrahi giriþim sonucu extremite ödemi olmasý,<br />

�Eklem, hayati sinirler ve tendonlar yakýnýna katater yerleþtirilmesi,<br />

�Alt extremitelerin uygulamada kullanýlmasý,<br />

�Enfeksiyon sýrasýnda ekstremitenin hareketsizliðinin saðlanamamasý,<br />

�Daha önce radyasyon tedavisi olan alanýn kullanýlmasý.<br />

�Ýlaç uygulanan venin durumu ile ilgili risk faktörleri;<br />

�Birden fazla giriþim yapýlan venin kullanýlmasý (venler distalden<br />

proksimale doðru kullanýlmalýdýr.),<br />

�Küçük çaplý, frajil/narin venlerin kullanýlmasý,<br />

�Hastada var olan periferik IV kanülün vezikan ilaç uygulamasý için<br />

kullanýlmasý,<br />

�Ven trombozu ve flebit geliþen damara ilaç uygulanmasý.<br />

�Ýlacýn uygulanmasý ile ilgili risk faktörleri:<br />

�Ýlacýn uygunsuz konsantrasyonda hazýrlanmasý,<br />

�Osmoloritesinin yüksek olmasý,<br />

�Uygulamada ilacýn veriliþ hýzýnýn fazla olmasý.<br />

Periferde ekstravazasyon hasarýnýn en sýk karþýlaþýldýðý yerler;<br />

�El ve ayak üstü<br />

�Antekübital fossa<br />

�Eklem çevresi'dir.<br />

Klinik Bulgular<br />

Ekstravazasyonun belirtileri infüzyon sýrasýnda ya da birkaç gün sonra ortaya<br />

çýkabilir. Doku hasarýnýn geniþliði ekstravaze olan ajanýn hacmi ve miktarý ile<br />

175


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

doðrudan iliþkilidir. Tüm ekstravazasyon durumlarýnda klinik bulgular birbirine<br />

benzer özelliktedir. Genellikle enjeksiyon yerinde aðrý, yanma ya da batma<br />

yakýnmalarý vardýr. Fizik muayenede þiþlik ve kýzarýklýk mevcuttur ve lokal bir<br />

endürasyon görülebilir. Endürasyonun 24 saatten daha uzun sürmesi geliþebilecek<br />

bir ülserasyonun habercisi olabilir. Ülserler, ülser kavitesine baðlý olarak<br />

genellikle 1-2 hafta kadar devam edip daha sonra siyah bir skar halinde iyileþir.<br />

Ekstravazasyon geliþtiðinde; ilk saatler içinde genellikle,<br />

�Vazodilatasyon,<br />

�Aðrýda artma,<br />

�Eritem<br />

�Ödem görülür.<br />

Takip eden günlerde ise;<br />

�Kapiller damarlarda tromboz,<br />

�Eritrositlerin ekstravazasyonu,<br />

�Kollajen yýkýmý,<br />

�Aðrý, eritem ve endürasyonla birlikte ciltte soyulma geliþebilir.<br />

Ekstravazasyon sonrasý ilk haftalar içinde genellikle;<br />

�Deðiþik derecelerde aðrý,<br />

�Yara sahasýnýn sklerozu,<br />

�Derinin atrofiye gitmesi,<br />

�Ülserasyon görülebilir,<br />

�Tendonlar ve nörovasküler yapýlar açýkta olabilir.<br />

�Bu dönemde sýklýkla <strong>yara</strong>da enfeksiyon geliþir.<br />

Lokal kan akýmýnýn yetersizliði ve geniþ nekrozlarýn olmasý <strong>yara</strong> iyileþmesini<br />

etkiler. Ayrýca immün yetersizlik, beslenme bozukluðu, bakteri kolonizasyonu ve<br />

enfeksiyon geliþmesi de <strong>yara</strong> iyileþmesini geciktirir. Bazý olgularda, geliþen<br />

ülserlerin iyileþmesi 6 ay ya da daha uzun sürebilir. Bu dönemde aðrý ve<br />

kontraktürler daha sýk görülür.<br />

Ekstravazasyonu Önleme<br />

Ekstravazasyon <strong>yara</strong>sý kiþiyi rahatsýz eden ve yaþam kalitesini bozan bir<br />

durumdur. Bu <strong>yara</strong>lanma yüzeyel cilt kayýplarýndan, ekstremite kayýplarýna kadar<br />

varan farklý klinik tablolar oluþturabilir. Ekstravazasyon sonrasý tedaviye yönelik<br />

birçok araþtýrma yapýlmýþ olmasýna raðmen hemen hemen hiçbir ilaca yönelik<br />

etken bir tedavi yoktur. Bu nedenle ekstravazasyon oluþmadan önlem alýnmasý<br />

hayati önem taþýr.<br />

�Vezikan özelliði olan ajanlar, eðitimli ve deneyimli hemþireler<br />

tarafýndan yapýlmalýdýr.<br />

�Damar yolu açarken metal uçlu iðneler yerine, yumuþak, plastik uçlu<br />

176


RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

intraketler tercih edilmelidir.<br />

�Venler, distalden proksimale doðru kullanýlmalýdýr. Giriþ yerini gözlem<br />

amacýyla, þeffaf bant kullanmak gerekir.<br />

�Eklemler, hayati sinir ve tendonlarýn yakýnýna vezikan ilaç vermekten<br />

kaçýnýlmalýdýr.<br />

�Vezikan ajanlar alt ekstremiteden uygulanmamalýdýr.<br />

�Vezikan ilaçlarýn sürekli infüzyonu gerektiðinde, uzun süreli ve çok<br />

sayýda kemoterapi uygulandýðýnda, zayýf ve küçük venleri olan hastalarda<br />

kalýcý venöz port kullanýlmalýdýr.<br />

�Birden fazla ven ponksiyonunu önlemek amacýyla ven giriþini yapan, ilacý<br />

uygulayan ve takip eden kiþinin ayný kiþi olmasýna dikkat edilir.<br />

�Vezikan ajan uygulamadan önce ekstravazasyonun erken belirti ve<br />

bulgularý hakkýnda hasta/aile bilgilendilir. Belirti ve bulgularýn<br />

hissedildiði anda derhal hemþireye bildirmesi gerektiði açýklanýr.<br />

�Hasta, uygulamanýn baþýndan sonuna kadar, risk faktörleri yönünden<br />

deðerlendirilerek iþlem devam ettirilir.<br />

�Vezikan ajan enjeksiyon þeklinde verilecek ise enjeksiyonun her 2 - 3<br />

ml'sinde venden kan aspire edilerek damar yolunun akýþkanlýðý kontrol<br />

edilir ve uygulama yapýlan ven bölgesi belirti ve bulgular yönünden<br />

gözlenir. Enjeksiyon düþük basýnçta ve yavaþ uygulanýr.<br />

�Vezikan ajan infüzyon halinde verilecek ise, her 15 - 30 dakikada bir ve<br />

hastanýn verbal/nonverbal her yakýnmasýnda, ven bölgesi ve infüzyonun<br />

akýþkanlýðý kontrol edilir. Ayrýca vezikan ajanlarýn infüzyonunda,<br />

infüzyon pompasý kullanýlmaz.<br />

�Vezikan ilaç verilmeye baþlanmadan ve kateter çýkartýlmadan önce(iðne<br />

çekilirken oluþacak sýzmayý önlemek için), ven 10 ml Serum Fizyolojik ile<br />

yýkanýr.<br />

�Vezikan ajan üreticisinin özel önerileri, sulandýrma ve uygulama<br />

yöntemlerine dikkat edilir.<br />

�Hastanýn her türlü yakýnmasý, ekstravazasyon yönünden deðerlendirilir<br />

(Örn. Bu sefer farklý bir his var).<br />

�Ekstravazasyon durumunda kullanýlacak tüm malzeme ve ilaçlar, kolay<br />

ulaþýlabilecek þekilde hazýr bulundurulmalýdýr.<br />

Ekstravazasyonda Bakým<br />

Ekstravazasyon geliþtiðinde genel önlemler hemen alýnmalýdýr. Burada amaç,<br />

ilacýn doku ile temas süresinin ve uzun dönemli doku hasarýnýn en aza<br />

indirilmesidir.<br />

�Enjeksiyon/infüzyon hemen durdurulur.<br />

177


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

�Kateter yerinden oynatýlmaz.<br />

�Kanül giriþine yeni enjektör takýlarak yavaþ bir þekilde ekstravaze olan<br />

ilaç olabildiðince geri çekilmeye çalýþýlýr ve aspire edilen ilaç miktarý<br />

kaydedilir.<br />

�Kanül çýkartýlmadan önce ekstravaze olan ilacýn antidotu setten<br />

uygulanýr(vezikan ilaçlarýn antidotlarý Ek 2'de gösterilmiþtir). Ýlacýn<br />

antidotu yoksa, Hidrokortizon (50 - 100 mg) ya da Deksametazon (2 - 8<br />

mg) ayný kanülden uygulanýr(Hekim direktifi ile).<br />

�Venöz giriþ aspire edilerek, kanül yavaþ bir þekilde çýkarýlýr. Ekstravaze<br />

bölgeye basýnç ve alkol uygulanmaz.<br />

�Ekstravaze olan ilaç kanül yolu ile aspire edilemediyse, 15 no'lu iðne ile<br />

ekstravaze bölgeye girerek aspirasyon yapýlýr ve aspire edilen ilaç miktarý<br />

kaydedilir. Ýlacýn antidotu ya da kortizon önerilen dozlarda sübkutan<br />

olarak ekstravaze bölgeye uygulanýr(saat yönünde hareket ederek).<br />

�Ekstravaze ekstremite kalp seviyesinin üstünde elevasyona alýnýr ve<br />

elevasyon 48 saat devam ettirilir.<br />

�Ekstravaze olan ilaca göre sýcak ya da soðuk uygulama yapýlýr ( Ek 2'de<br />

gösterilmiþtir ). Sýcak / Soðuk uygulamada, ekstravaze bölgenin ýslanmasý<br />

önlenir.<br />

�Soðuk uygulama: vazokonstrüksiyon etkisiyle ilacýn subkutan<br />

dokulara emilimini azaltýr. Vezikan ilacýn metabolik aktivitesini<br />

azalttýðý düþünülmektedir. Ýlk 30 - 60 dakika soðuk uygulamadan<br />

sonra 48 - 72 saat boyunca 2 - 3 saatte bir 15 dakika uygulanýr.<br />

�Sýcak uygulama: Vazodilatasyon etkisiyle lokal kan akýmýný<br />

arttýrýr, ilacýn emilimini ve dolaþýma katýlýmýný saðlar. Uygulama<br />

sýklýðý soðuk uygulamadaki gibidir. Sadece Vinca Alkaloidleri ve<br />

Etoposid gibi ilaçlarda uygulanýr. Bu ilaçlara soðuk uygulama<br />

yapýlmasý deride ülserasyona neden olabilir.<br />

�Ekstravaze bölgeye, hasarý azaltmak amacýyla, bazý ilaçlarda<br />

Dimetilsülfokside (DMSO) uygulanabilir (Ek 2'de gösterilmiþtir.).<br />

Vazodilatasyon saðlar, çözünürlüðü ve doku geçirgenliðini artýrarak ilacýn<br />

sistemik daðýlýmýný hýzlandýrýr. Antienflamatuar ve radikalleri temizleme<br />

etkisi de vardýr. Soðuk uygulama ile beraber çok etkili olan, yan etkisi az<br />

ve kolay uygulanabilen bir önlemdir. Genellikle 7 gün süreyle lezyon<br />

bölgesine, basýnç uygulamadan, steril gaz ile % 99'luk DMSO 8 saatte bir<br />

uygulanýr. Üzeri kapatýlmaz, hava ile kendi kurur. DMSO uygulamasý<br />

sýrasýnda hafif yanma ve eritem gözlenebilir.<br />

�Sýcak uygulama gerektiren vezikan ilaçlarýn ekstravazasyonunda, sýcak<br />

uygulama ile birlikte hiyalüronidaz kullanýlabilir. Bað dokusundaki<br />

178


hiyalüronik asidin enzimatik yýkýmýna neden olup ekstravaze olan ilacýn<br />

dokudan emilimini hýzlandýrýr. Uygulama genellikle, 150 IU (=1 ml)<br />

subkutan enjeksiyon þeklinde, etkilenen alanýn çevresinden merkezine<br />

doðru yapýlýr.<br />

�Ekstravaze bölgede aðrý þiddetli ise lokal olarak etil klorür ve sistemik<br />

olarak analjezik uygulanýr.<br />

�Eritem kayboluncaya kadar günde iki kez steroidli krem uygulanabilir.<br />

�Ülserasyon geliþtiðinde, günde 2-3x1 nemli emici ýslak pansuman<br />

uygulanýr. Enfeksiyonu önlemek amacýyla gümüþ sülfodiazin kullanýlýr.<br />

Yara bölgesi, steril kuru gaz ve sargý ile basýnç oluþturmadan kapatýlýr.<br />

�Nekroz geliþtiðinde; plastik cerrahi konsültasyonu ile hasta, cerrahi<br />

debridman için hazýrlanýr. Medikal tedaviye yanýt vermeyen ve devam<br />

eden aðrý, kalýcý lokal aðrý, ciddi ya da geniþleyen ekstravazasyon, ülser ya<br />

da skar oluþumu ve kompartman sendromu riski olduðu durumlarda<br />

cerrahi giriþim uygulanmalýdýr. Genellikle tercih edilen giriþimler<br />

debridman ve deri grefleme ya da fleptir. Özellikle kontraktür ve<br />

fonksiyon kayýplarýnda rekonstrüktif cerrahi giriþim gerekebilir.<br />

�Aðrý, hareketsizlik, skar dokusu, tendon ve kas kayýplarýna baðlý<br />

oluþabilecek kontraktürleri önlemek amacý ile fizyoterapist ile iþbirliði<br />

yapýlýr. Fizik egzersizlerin düzenli yapýlmasý için hasta/aile bilgilendirilir.<br />

�Uygulanan her iþlem ve bakým, hemþire gözlem formu, ekstravazasyon<br />

kayýt formu(örn. Ek 3) ve ilgili tüm formlara kaydedilir.<br />

Port Ekstravazasyonu<br />

RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Portlarda ekstravazasyon riski % 0,3-6 olarak gösterilmiþtir. Portlarda<br />

ekstravazasyon sonucu, çok ciddi komplikasyonlar (parsiyel mastektoki gibi)<br />

geliþebilmektedir. Huber iðnenin uygun yere, uygun þekilde takýlmamasý, trombüs<br />

ya da fibrin oluþmasý (heparinizasyonun uygun yapýlmamasýna baðlý), kateterin<br />

yerinden ayrýlmasý, kýrýlmasý ya da sternuma sýkýþmasý sonucu ekstravazasyon<br />

geliþebilir. Ýlaçlarýn yalnýz geriye kan dönüþü olduðunda uygulanmasý ve risk<br />

faktörlerinin, belirti ve bulgularýn sürekli deðerlendirilmesi gerekir. Port<br />

ekstravazasyonunda bakým, periferal ekstravazasyonlardaki gibidir.<br />

179


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

Ek 1. Periferik Ekstravazasyon ve Diðer Reaksiyonlarýn Deðerlendirilmesi<br />

Deðerlendirme<br />

Parametreleri<br />

Ýðne/kanülden kan<br />

aspirasyonu (iðnenin<br />

ven içinde olup<br />

olmadýðýnýn<br />

kontrolu)<br />

Aðrý<br />

Kýzarýklýk<br />

Þiþlik<br />

Ülserasyon<br />

Diðer;<br />

Ekstravazasyon Ven Ýritasyonu Kýzarýklýk<br />

Reaksiyonu<br />

Aspirasyon ile kan geri<br />

gelmez. Bazý olgularda<br />

kan aspirasyonu<br />

mümkündür.<br />

Dakikalar ya da saatler<br />

süren yavaþ aðrý ve<br />

yanma mevcuttur.<br />

Gittikçe azalabilir. Ýðne<br />

odaðýnýn çevresinde<br />

ortaya çýkar.<br />

Ýðne odaðýnýn<br />

çevresinde lekeli<br />

kýzarýklýk geliþir. Ýlaç<br />

verilmesi kesildiðinde<br />

kýzarýklýk kaybolmaz.<br />

Ýðne odaðýnýn<br />

çevresinde, hemen ya<br />

da birkaç saat sonra<br />

þiþlik çýkabilir.<br />

Sinsice geliþir. Genelde<br />

48-96 saat sonra<br />

görülür.<br />

Ýnfüzyon niteliðinde<br />

deðiþiklik, sývý akýþýnda<br />

direnç geliþmesi, lokal<br />

karýncalanma görülür.<br />

180<br />

Aspirasyonla kan geliþi<br />

mevcuttur.<br />

Ven boyunca aðrý ve<br />

gerginlik hissi vardýr.<br />

Ven boyunca kýzarýklýk<br />

ve hiperpigmentasyon<br />

olabilir.<br />

Þiþlik yoktur.<br />

Ülserasyon yoktur.<br />

-------<br />

Aspirasyonla kan<br />

geliþi mevcuttur<br />

Aðrý yoktur.<br />

Ýlaç verilirken ven<br />

boyunca ani lekeler<br />

ortaya çýkabilir.<br />

Genellikle 30 dk.<br />

içinde kaybolur.<br />

Þiþlik yoktur.<br />

Ülserasyon yoktur.<br />

Kaþýntý olabilir.


Ýlaçlar<br />

Etkisi<br />

Uygulanacak<br />

kompres tipi Spesifik Yaklaþým<br />

Daunorubicin Vezikan Soðuk Topikal<br />

Dimethilsülfoksit(DMSO)<br />

Doxorubicin Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />

Mechlorethamine Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />

Mitomycin-C Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />

Mitoxantrone Vezikan Soðuk DMSO ya da<br />

Dexamethason/Hidrokortizon<br />

Actinomycin D Vezikan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />

Dacarbazine* Ýritan Soðuk Sodyum thiosülfat<br />

Epirubicine Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />

Idarubicin Vezikan Soðuk Topikal DMSO<br />

Carmistine Vezikan Soðuk Sodyum bikarbonat<br />

Taxol Vezikan Soðuk Difenhidramin (25-50 mg)<br />

Cisplatin/Nitrogen<br />

Mustard*<br />

Vinka Alkoloidleri<br />

Vinblastine<br />

Vincristine<br />

Vindesine<br />

Vinorelbine<br />

Etoposid*<br />

Aminofilin<br />

Kalsiyum<br />

Dextroz %10<br />

Nafcillin<br />

Parenteral Nutrition<br />

Potasyum<br />

Radyokontrast madde<br />

Dobutamin<br />

Dopamin<br />

Epinefrin<br />

Norepinefrin<br />

Fenilefrin<br />

RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

Ek 2. Vezikan/Ýritan Ýlaçlarýn Ekstravazasyonunda Spesifik Yaklaþýmlar<br />

Ýritan Soðuk DMSO ya da<br />

Dexamethason/Hidrokortizon<br />

Vezikan Sýcak Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz ya<br />

da Dexamethason/Hidrokortizon<br />

Daha sonra DSMO 6x1/14gün<br />

Ýritan Sýcak Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz ya<br />

da Dexamethason/Hidrokortizon<br />

Daha sonra DSMO 6x1/14gün<br />

Hiperozmotik<br />

Soðuk<br />

Vazoaktif Kompres<br />

uygulanmaz<br />

Ýlk 60 dk içinde Hyaluronidaz<br />

-5-10 mg Phentolamin 10-15 ml<br />

%0,9 NaCl ile sulandýrýlarak<br />

subkutan yolla travma alanýna<br />

uygulanýr (ilk 12 saat içinde)<br />

- Yenidoðanlarda topikal %2’lik<br />

Nitrogliserin kullanýlabilir.<br />

*Bu ilaçlar çok fazla miktarlarda infiltre olduklarýnda vezikan özellik kazanýrlar.<br />

181


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

Hastanýn Adý-Soyadý:<br />

Yaþý:<br />

Cinsiyeti:<br />

Taný:<br />

Ekstravaze olan ilaç:<br />

Tahmini infiltrasyon miktarý:<br />

Ýlacýn yoðunluðu:<br />

Ekstravazasyon Tarih/Saati:<br />

Protokol No:<br />

Telefon No:<br />

Venöz giriþin türü: Kelebek iðne: � Perifedik Venöz Kateter: �<br />

Kalýcý Venöz Port: � Hickmann Kateter: �<br />

Diðer:……………….<br />

Venöz giriþin yeri: Sað üst ekstremite: � Sol üst ekstremite: �<br />

Dorsal yüzey: Ön kol: � Üst kol: � Bilek: � El üstü: �<br />

Ventral yüzey: Ön kol: � Üst kol: � Bilek: � Dirsek içi: �<br />

Ýlaç uygulama tekniði: IV enjeksiyon: � Ýnfüzyon: �<br />

Geri aspire edilen ilaç miktarý:……………<br />

Ek. 3 Ekstravazasyon Kayýt Formu<br />

Ekstravaze bölgenin fotografý: Alýndý: � Alýnamadý: �<br />

Ekstravazasyon sýrasýnda hastanýn ifade ettiði belirtiler:<br />

Aðrý: � Yanma: � Kaþýntý: � Batma: � Diðer:………………<br />

Ekstravaze bölgenin ilk saatteki görüntüsü:<br />

Kýzarýklýk: � Solgunluk: � Eritem: � Þiþlik: � Bül: � Diðer:………...<br />

Uygulanan antidot ve miktarý:…………………………………..<br />

Uygulanan kompres ve sýklýðý:………………………………….<br />

Uygulanan Hemþirelik Bakýmý: Takip Sýklýðý:<br />

1. ………………………….. …………………………<br />

2. ………………………….. …………………………<br />

3. ………………………….. …………………………<br />

4. ………………………….. …………………………<br />

HemþireAdý-Soyadý: Ýmzasý:<br />

182


Kaynaklar<br />

RADYASYON VE EKSTRAVAZASYON YARALARINDA HEMÞÝRELÝK BAKIMI<br />

1. Köksal Y., Yalcýn B.; Kemoterapi uygulamalarýnda ilaç ekstravazasyonu, Türkiye<br />

Klinikleri J Ped Sp Iss, 2, 2004, 913-917<br />

2. Hoþnuter M., Babucçu O., Kargý E. ve ark.; Yaþlýlarda sýk görülen bir medikal travma:<br />

“Ekstravazasyon Yaralanmalarý” sýnýflama ve tedavi yaklaþýmlarý, Türk Geriatri Dergisi,<br />

8(2), 2005, 101-106<br />

3. Keskin Gemici C.; Kemoterapi uygulamalarýnda ilaç ektravazasyonu,<br />

www.onkohem.org.tr/09.pdf<br />

4. Kaya D.; Radyasyon ve Ekstravazasyon <strong>yara</strong>larýnda hemþirelik bakýmý; Yara Bakým ve<br />

Teravi Kursu, 23-24 Mayýs, 2000, Ýstanbul, 213-236<br />

5. Keskin G.; Ekstravazasyonda hemþirelik bakýmý, XIII TPOG Ulusal Pediatrik Kanser<br />

Kongresi, Hemþire Programý, 18-22 Mayýs, 2004, Kapadokya, 182-183<br />

6. Eroðlu L., Orak Ý., Þimþek T.; Ekstravazasyon <strong>yara</strong>lanmasýnýn tedavisinde týbbi sülük<br />

kullanýmý: Ön çalýþma, Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kongresi, 14-17<br />

Ekim, 2003, Samsun<br />

7. Çelik M., Genel F.; Ýrritan – vezikant ilaçlar ve ekstravazasyon, Pencere, 5:19, Temmuz,<br />

2005<br />

8. Özbaþ A; Ekstravazasyon, Onkoloji hemþireliðinde kanýta dayalý semptom yönetimi, Ed:<br />

Can G., 3P-Pharma Publication Planning, Ýstanbul, 2007, 119-132<br />

9. Ece F.; Ekstravazasyon, www.toraks.org.tr/10_kongre_kurs/pdf/444-<br />

446_Ekstravazasyon.pdf<br />

10. Painter J.; Chemotherapy Administration, A Nurse's Guide to Cancer Care, Ed: Nevidjon<br />

BM., Sowers KW., Lippincott co., Philedelphia, 2000, 199-214<br />

11. Akyolcu N.; Ekstravazasyonda hemþirelik bakýmý, Hemþirelik Bülteni, 7:29, Ýstanbul,<br />

1993<br />

12. Demirelli F., Özgüroðlu M., Demir G.; Kanser kemoterapisi uygulama ilkeleri, Bristol-<br />

Myers Squibb, Ýstanbul, 1997<br />

13. Holland JF., Bast RC., Morton DL.; Cancer medicine, Valume 1, Fourth Edition,<br />

William&Wilkins, Baltimore, 1997<br />

14. Yasko JM., RN.; Kemoterapiye baðlý belirtilerin denetimi ve bakýmý, Bilimsel ve Teknik<br />

Yayýnlarý Çeviri Vakfý Basýmevi, Ýstanbul, 1994<br />

15. Sevinir B.; Pediatrik onkolojide ilaç ekstravazasyonu: Tek merkez deneyimi, Güncel<br />

Pediatri, 6, 2008, 1-4<br />

183


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.185-190<br />

RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT<br />

REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />

Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

ÝÜ Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Radyasyon Onkolojisi ABD<br />

Giriþ<br />

Radyasyon denilince genellikle iyonizan radyasyon anlaþýlmaktadýr. Bu da<br />

parçacýk akýþý ya da dalga biçiminde taþýnan enerjinin elektriksel yüklü parçacýklar<br />

oluþturmasý ile karakterizedir. Dokuda iyonizasyon doðrudan ya da dolaylý yoldan<br />

olabilir. Radyasyonun hücre içindeki hedefi DNA'dýr. Radyasyon, DNA<br />

moleküllerinin bir ya da iki baðýný kýrarak, hücre büyüme ve bölünmesini engeller.<br />

Ayný zamanda hücre içinde serbest radikallerin salýnmasýna neden olarak hücre<br />

hasarýna yol açar.<br />

Radyasyonun tümör hücresine olduðu kadar normal hücrelere de etkisi vardýr.<br />

Radyasyonun giriþ kapýsý genellikle cilt olduðuna göre, en sýk yan etki de ciltte<br />

görülmektedir. Bu etkinin þiddeti; radyasyonun kalitesine, dozun yüksekliði,<br />

veriliþ þekli ve zamanýna, ýþýnlanan doku hacmine, hücre ve doku özelliklerine,<br />

radyosensitizerlerin ya da kemoterapötik ilaçlarýn radyoterapi ile birlikte<br />

kullanýlýp kullanýlmamasý gibi bir çok nedene baðlýdýr. Tedavi planlarý yapýlýrken,<br />

Radyasyona, doku cevabýnýn ya da dayanýklýlýðýnýn sýnýrlý olduðu göz önünde<br />

bulundurulur. Bu yüzden tümör ýþýnlamasýnda, alan içinde kalan normal dokunun<br />

dayanabileceði üst sýnýr verilecek maksimum ýþýn dozunu belirler. RT planlanýrken<br />

bu prensibe göre karar verilir. Tümörü tahrip edebilecek kadar yüksek doz bölgeye<br />

verilirken, o alan içindeki normal dokular dikkate alýnýr ve mümkün olduðunca<br />

korunur. Yani tolerans dozlarý aþýlmamaya çalýþýlýr. Tedavi bölgesine baðlý risk<br />

faktörleri ise;<br />

�Deri katlantýsý olan bölgeler<br />

�Terleyen, ýslanan bölgeler<br />

�Þiþman hasta<br />

�Fiziksel tahriþe maruz kalan bölgeler<br />

�Co-morbid hastalýklar (Kollajen doku hast, Diyabet), olarak sýralanabilir.<br />

185


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

Cilt reaksiyonlarý radyoterapinin uygulandýðý bölgeye göre çoðunlukla kulak<br />

arkasý, boyun, kasýk, karýn, gluteal ve perineal bölge, rektal bölge, meme altý,<br />

aksiller bölge, kemik çýkýntýlarý gibi bölgelerde görülür. Ayrýca kemoterapi<br />

(Bleomycin, Doxorubicin, Dactinomycin, Gemcitabin, Docetaxel, Paclitaxel.. )<br />

uygulanan hastalarda, daha önceden radyoterapi uygulanmýþ bölgede, Radyasyon<br />

Recall (hatýrlama) Dermatiti görülebilir.<br />

Hastanýn ara vermeden tedavisinin tamamlanmasý ve radyoterapiye baðlý erken<br />

reaksiyonlarýn önlenebilmesi, etkin bir hemþirelik bakýmý ve destek tedavi ile<br />

saðlanabilir. Radyoterapi olan kiþilerde tedavinin ara verilmeden tamamlanmasý<br />

tedavi etkinliði yönünden önemlidir. Buna raðmen birçok hastada radyoterapiye<br />

baðlý geliþen cilt reaksiyonlarý nedeniyle tedaviye ara vermek zorunda<br />

kalýnmaktadýr. Cildin radyasyona karþý gösterdiði reaksiyonlar iki grupta<br />

incelenebilir.<br />

�Akut (erken) reaksiyonlar,<br />

�Eritem<br />

�Kuru deskuamasyon<br />

�Yaþ deskuamasyon<br />

�Alopesi<br />

�Kaþýntý<br />

�Pigmentasyonda deðiþiklikler<br />

�Kronik (geç) reaksiyonlar<br />

�Hipo / Hiperpigmentasyon<br />

�Fibrozis<br />

�Telenjektazi<br />

�Ter ve yað bezlerinin disfonksiyonu<br />

�Ülserasyon<br />

�Nekroz<br />

�Tümör geliþimi<br />

Akut reaksiyonlar hastalarýn birçoðunda görülebilen ve beklenen<br />

reaksiyonlardýr. Tedavi baþlangýcýndan itibaren 2-3 hafta içinde ya da tedavi<br />

tamamlandýktan sonra ortaya çýkabilir. Geç ya da kronik reaksiyonlar ise tedavi<br />

tamamlandýktan aylar ya da yýllar sonra ortaya çýkabilen reaksiyonlardýr.<br />

Radyasyon tedavisi ile iliþkili olarak deðiþik derecelerde cilt reaksiyonlarý ortaya<br />

çýkabilir. Cilt reaksiyonunun tanýmlanmasýnda en yaygýn kullanýlan skala, akut<br />

radyasyon hasarý skorlama sistemidir(RTOG). Bu sistemde, radyasyon<br />

186


tedavisinin ciltteki reaksiyonlarý Tablo 1' deki gibi derecelendirilmiþtir.<br />

Tablo 1. Akut Radyasyon Morbidite Kriterleri Skalasý (RTOG)<br />

Cilt Deðiþiklik<br />

yok<br />

RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />

Grade 0 Grade 1 Grade 2 Grade 3 Grade 4<br />

Soluk/mat<br />

eritem,<br />

epilasyon,<br />

kuru<br />

deskuamasyon,<br />

terlemede<br />

azalma,<br />

parafolikülitis<br />

aktina<br />

Hassasiyet,<br />

parlak eritem,<br />

yama tarzýnda<br />

ýslak<br />

deskuamasyon,<br />

hafif ödem<br />

Yaygýn yaþ<br />

deskuamasyon,<br />

ciltte soyulma,<br />

gode býrakan<br />

ödem<br />

Ülserasyon,<br />

hemoraji,<br />

nekroz<br />

Cilt reaksiyonu hastada, hareketinde azalma, aðrý, sosyal izolasyon, beden<br />

imajýnda bozulma, uyku bozukluðu yaparak yaþam kalitesini etkiler. Cilt<br />

reaksiyonunun derecesine orantýlý olarak yaþam kalitesi bozulur. Radyasyon<br />

tedavisinin ciltte neden olduðu yan etkiler morbiditeyi, tedavinin sürdürülmesini<br />

ve yaþam kalitesini etkileyeceðinden hemþirenin bu semptomlarý iyi bilmesi<br />

gerekmektedir. Hemþirelik bakýmý bu komplikasyonlarý önleme, erken dönemde<br />

belirleme ve kontrol altýnda tutmada yoðunlaþýr. Semptom kontrolü etkin<br />

hemþirelik giriþimlerini sunma ve yaþam kalitesini iyileþtirme açýsýndan çok<br />

önemlidir.<br />

Cilt Bakýmý<br />

Cilt bakýmýnda amaç; cildi korumak, rahatsýzlýðý en aza indirmek, sývý kaybýný<br />

önlemek ve hastanýn tedaviye devam edebilmesinde destek olmaktýr. Cilt<br />

reaksiyonlarýný önlemede, tedavi öncesinde hasta/ailenin cilt bakýmý hakkýnda<br />

bilgilendirilmesi büyük önem taþýr. Tedavi alanýndaki cildi yýkamada ve<br />

travmalardan korunmada gerekli önlemler alýnmalýdýr.<br />

�Tedavi alanýný yýkamada sadece ýlýk su ve cilt ph'sýna uygun, kozmetik<br />

içerik taþýmayan sabunlar kullanýlýr. Tedavi alaný yumuþak hareketlerle,<br />

ovmadan ve keselemeden yýkanýr. Yumuþak hareketlerle tampone ederek<br />

kurulanýr ve kuru tutulmasý saðlanýr. Özellikle tedavi sýrasýnda cildin ýslak<br />

olmamasýna dikkat edilir.<br />

�Tedavi alanýný belirleyen çizgilerin silinmemesine dikkat edilir.<br />

�Tedavi alaný, irite edici basýnçtan, sýký kýyafetlerden ve basýnçlý/sýký<br />

bandajdan korunur. Tahriþi önlemesi, teri emmesi ve cildin rahat<br />

havalanmasý için hastanýn, geniþ, pamuklu giysiler giymesi saðlanýr.<br />

Tedavi alanýnýn kaþýnmamasý ya da ovulmamasý gerektiði hasta/aileye<br />

açýklanýr.<br />

187


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

�Hastanýn traþ olurken elektrikli traþ makinasý kullanmasý saðlanýr. Kadýn<br />

hastalar, epilasyon ve aðda yaptýrmamalarý konusunda uyarýlýr.<br />

�Tedavi alaný, güneþ, rüzgar ve sýcak/soðuk temastan korunur. Güneþe<br />

çýkmasý gerekiyorsa en az 15 faktörlü güneþ koruyuculu krem<br />

kullanýlmasý saðlanýr(Tedavi bitiminden 1 yýl sonrasýna kadar). Fazla<br />

tuzlu ve klorlu suda yüzmemesi önerilir.<br />

�Tedavi alanýnda, kozmetik içerik taþýyan sabun, deodorant, pudra, parfüm,<br />

makyaj malzemesi ve deri kremleri kullanýlmaz.<br />

�Radyasyon tedavisi baþlamadan önce ve her gün tedaviye girmeden önce<br />

tedavi alanýndaki cilt kontrol edilir ve RTOG 'ye göre derecelendirilmesi<br />

yapýlarak kaydedilir.<br />

Grade 1' de Hemþirelik Bakýmý<br />

Tedavinin yaklaþýk ilk 3 haftasýnda eritem, ýsý artýþý ve hassasiyet görülür. Daha<br />

sonra ciltte kuruluk, pullanma, kaþýntý ve aðrý baþlar. Hastanýn, tedavi alanýndaki<br />

cildi kaþýmasý önlenir. Gece uykuda kaþýma ihtimaline karþý aile bilgilendirilir,<br />

gerekirse hastaya eldiven giymesi önerilir.<br />

�Kaþýntýyý gidermek için, günde iki kez (2x1) basýnçsýz masaj ile kozmetik<br />

içerik taþýmayan pudra ya da mýsýr niþastasý uygulanýr. Ancak uzun<br />

uygulamalarda cildin kurumasýna ve havalanmasýnýn engellenmesine<br />

neden olacaðý için kullaným süresi uzun olmamalýdýr.<br />

�Kuruluðu gidermek için, kozmetik içermeyen nemlendirici<br />

krem/losyonlar kullanýlabilir. Aleo vera, lanolin ve E ya da A vitamini<br />

içeren nemlendiriciler önerilebilir.<br />

�Hekim direktifi ile antipüritik kremler uygulanabilir. Ancak tedavi öncesi<br />

deri üzerinde kalýntý býrakan kremlerin sürülmesi, ciltte bolus etkisi<br />

yaparak radyasyonun etkisini arttýrabilir. Bunun için krem<br />

uygulamalarýnýn tedavi sonrasý ince tabaka halinde uygulamasýna dikkat<br />

edilmelidir.<br />

�Topikal kortikosteroidler kullanýlabilir. Yapýlan bilimsel çalýþmalarda;<br />

topikal kortikosteroid kullanýmýnýn, radyasyon dermatitinde iyileþme<br />

saðladýðý görülmüþtür.<br />

Grade 2' de Hemþirelik Bakýmý<br />

Tedavinin yaklaþýk 3-4. haftasýnda ortaya çýkan belirtilerdir. Ciltte hassasiyet,<br />

aðrý ve ödem vardýr. Ayrýca, ciltte yer yer sulu kabarcýklar(bül) ve drenaj<br />

görülmektedir.<br />

�Yaþ deskuamasyon yeni baþladýðý dönemde; Jansiyen Viole solüsyonu ile<br />

günde 3-4 kez (3-4x1) pansuman yapýlýr ve <strong>yara</strong>nýn üzeri açýk býrakýlarak<br />

havalanmasý saðlanýr. Jansiyen Viole solüsyonu enfeksiyonu önlemek<br />

188


RADYASYON TEDAVÝSÝNDEKÝ CÝLT REAKSÝYONLARINDA YARA BAKIMI<br />

amaçlý çok kýsa süreli kullanýlmalýdýr. Cildi boyadýðý, <strong>yara</strong>nýn izlemini<br />

zorlaþtýrdýðý ve cilt üzerinde tabaka oluþturduðu için kullanýmý tercih<br />

edilmemektedir.<br />

�Tedavi alanýndaki cilt, günde 3 - 4 kez, 15 dakika havalandýrýlýr.<br />

�Nemlendirici krem ya da pudra, kullanýmdan kaldýrýlýr.<br />

�Hidrokortizonlu pomatlar uygulanýr.<br />

Grade 3' de Hemþirelik Bakýmý<br />

Tedavinin yaklaþýk 4-5. haftasýnda ortaya çýkan belirtilerdir. Ciltte hassasiyet,<br />

aðrý ve ödem vardýr. Ciltte yaygýn yaþ deskuamasyon ve drenaj görülmektedir.<br />

Aðrýnýn giderilmesi, enfeksiyonun önlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir.<br />

�Günde 2-3 kez (2-3x1) Serum Fizyolojik (ya da ¼ oranýnda<br />

sulandýrýlmýþ hidrojen peroksit) ile nemli emici ýslak pansuman<br />

uygulanýr. (Nekrotik dermisin debridmaný ve bakteriyel<br />

kolonizasyonun azaltýlmasý amaçlanýr)<br />

�Bakteriyel kolonizasyonu azaltmak, geçici oklusif bariyer teþkil<br />

etmek ve reepitelizasyonu hýzlandýrmak için Gümüþ Sülfodiazin gibi<br />

antibiyotikli kremler ya da pomatlar kullanýlýr.<br />

�Yarayý kapatmada steril, hava geçirgen kuru pet kullanýlýr.<br />

Pansumanda, hidrokolloid örtüler ya da hava geçirgen hazýr örtüler de<br />

kullanýlabilir.<br />

�Cilt reaksiyonu alaný kapalý ve nemli bir bölgede ise, saatte bir 15<br />

dakika, bölge havalandýrýlýr.<br />

�Hekimle görüþülerek radyoterapiye ara verilmesi saðlanýr.<br />

Grade 4' de Hemþirelik Bakýmý<br />

Bu yan etkiler ortaya çýktýysa hastalarýn yakýn takip altýnda olmasý gerekir. Cilt<br />

6-8 saat aralarla gözlenir. Özellikle ülser geliþen, atrofik ve aðrýlý olan <strong>yara</strong>larda<br />

cerrahi debridman ve hemen ardýndan cilt greftlemesi ya da flep uygulamasý gibi<br />

cerrahi giriþim gerekebilir. Yara cerrahi giriþime hazýr oluncaya kadar;<br />

�Günde 3-4 kez (3-4x1) Serum Fizyolojik (ya da ¼ oranýnda<br />

sulandýrýlmýþ hidrojen peroksit) ile nemli emici ýslak pansuman<br />

uygulanýr. Pansumanýn <strong>yara</strong>ya yapýþmasýný önlemek için, <strong>yara</strong>nýn<br />

birincil olarak emdirilmiþ örtülerle kapatýlmasý gerekir.<br />

�Yarada enfeksiyonu önlemek/gidermek için antibakteriyel (gümüþ<br />

sülfodiazin…vb.) kremler kullanýlýr. Debridmaný takiben sistemik<br />

antibiyotik tedavisinin de baþlanmasý gerekir.<br />

�Kanama kontrolu yapýlýr.<br />

�Yarayý kapatmada steril, hava geçirgen örtüler kullanýlýr. Hassas olan<br />

189


Uzm. Hem. Derya Akpýnar KAYA<br />

cildi korumak için, basýnç yapmayan antitübüler strech bandaj ve<br />

nonalerjik bantlar kullanýlarak pansuman kapatýlýr.<br />

�Yara iyileþmesinde protein sentezi esas olduðu için iyi bir beslenme<br />

programýnýn düzenlenmesi saðlanýr. Hidrasyonun saðlanmasý, <strong>yara</strong><br />

neminin korunmasý önemlidir.<br />

�Kontraktürlerin önlenmesi için fizyoterapistle iþbirliði yapýlýr ve<br />

hastanýn fizik egzersizlerini düzenli yapmasý saðlanýr.<br />

Kaynaklar:<br />

1. Aydýn Y.: Akut Radyasyon Yaralanmalarý, Cilt Hastalýklarý ve Yara Bakým Sempozyumu,<br />

18-19 Ekim 2001, Ýstanbul, 173-187<br />

2. Aydýngöz Ý E.: Ýyonize Radyasyonun Deri ve Yara Ýyileþmesi Üzerine Etkileri,<br />

www.dermaneturk.com/<strong>yara</strong>_online/iyonize_radya.doc<br />

3. Nystedt KE., Hill JE., Mitchell AM.: The Satndardization of Radiation Skin Care in British<br />

Columbia: A Collaborative Approach, Oncology Nursing Forum, 32:6, 2005, 1199-1205<br />

4. Kaya D.: Radyasyon ve Ekstravazasyon Yaralarýnda Hemþirelik Bakýmý, Yara Bakým ve<br />

Tedavi Kursu, ÝÜ Basýmevi ve Film Merkezi, 23-24 Mayýs 2000, Ýstanbul, 213-236<br />

5. www.rtog.org/members/toxicity/acute.html<br />

6. Boström A, Lindman H., Swartling C.: Potent Corticosteroid Cream (Mometasone<br />

Furoate) Signifficantly Reduces Acute Radiation Dermatitis: Result From a Double-Blind,<br />

Randomized Study, Radiotherapy and Oncology, 59:3, 2001, 257-265<br />

7. Kanan N.: Radyoterapide Hemþirelik Bakýmý, III Onkoloji Hemþireliði Kursu, 1999,<br />

Ýstanbul<br />

8. Perez CA., Brady LW.: Principles and Practice of Radiation Oncology, 3th Edition,<br />

Lippincott-Raven Puplishers, Philedelphia, 1998<br />

9. Ünsal D.: Novelties in the Protection of Mucosa and Skin Side Effects, 7th Congress of the<br />

Balkan Union of Oncology, 15-19 October, 2008, Kuþadasý<br />

10. Yavaþ Ö.: Baþ-Boyun Bölgesi Radyoterapi Alan Hasta Bakýmý, V. Ulusal Radyasyon<br />

Onkolojisi Kongresi, 20 – 23 Nisan, 2002, Kuþadasý<br />

11. Putnik K., Stadler P., Schäfer C.: Enhanced Radiation Sensitivity and Radiation Recall<br />

Dermatitis (RRD) After Hypericin Therapy – Case Report an Literature www.rojournal.com/content-1/1-32<br />

12. Topkan E., Gülbaþ H.; Acute Radiation-Aloe Vera Ýnduced Dermatitis in a Malignant<br />

Eccrine Tumor of Left Gluteal Region: A Case Report, Turkish Journal of Cancer, 36:3,<br />

2006<br />

13. Preventing and Managing Radiation - Related Skin Toxicity,<br />

www.medscape.com/viewarticle/493434_4<br />

14. Serdengeçti M.: Ýyonize Radyasyonun Biyolojik Etkileri,<br />

www.sudam.selçuk.edu.tr/nukleer/iyonize.ppt.#256,1<br />

15. Cengiz M.; Radyoterapi Akut Komplikasyonlarýnda Destek Tedavisi,<br />

www.gata.edu.tr/dahihibilmler/onkoloji/.../radyoterapinin%20akut%20komplikasyonlarý<br />

16. Nalça Andrieu M.; Radyasyon Tedavisinin Geç Dönem Yan Etkileri ve Destek Tedavisi,<br />

Kanserde Destek Tedavi Kursu, 16-17 Mayýs, 2003, Ankara<br />

190


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.191-198<br />

HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />

Dr. Serdar TUNCER<br />

Ýstanbul Bilim Üniversitesi<br />

Deri bütünlüðünü bozan her türlü <strong>yara</strong>lanma bir dizi onarým mekanizmasýný<br />

tetikler. Bu onarým, yüzeyel <strong>yara</strong>lanmalarda iz býrakmadan gerçekleþirken, belirli<br />

bir derinliðin altýna inmiþ olan <strong>yara</strong>lanmalarda onarým süreci sonucunda nedbe<br />

1<br />

olarak tanýmlanan bir iz kalýr. Bu nedbe dokusu kollajenden zengin olup, rengi,<br />

sertliði ve yüksekliði ile komþu dokudan farklýdýr. Ýlerleyen aylarda <strong>yara</strong><br />

olgunlaþma aþamasýna girerek düzelmeye, yumuþamaya ve rengi de solmaya<br />

2<br />

baþlar. Ancak <strong>yara</strong>larýn bir kýsmý bu þekilde bir gerileme göstermeyerek kabarýk,<br />

sert, kýrmýzý ve hatta bazen <strong>yara</strong> sýnýrlarýný da aþan anormal bir nedbe oluþumu ile<br />

sonlanýr. Hipertrofik nedbe ve keloid bu þekilde aþýrý kollajenin birikmesi ile<br />

karakterize olan iki önemli <strong>yara</strong> iyileþme komplikasyonudur. Hipertrofik nedbe ve<br />

keloidi anlamak için öncelikle normal <strong>yara</strong> iyileþme süreci hakkýnda bilgi vermek<br />

uygun olacaktýr.<br />

Normal Yara Ýyileþmesi ve Nedbe Oluþumu:<br />

Normal <strong>yara</strong> iyileþmesi, birbirini takip eden 3 ayrý fazdan - inflamasyon,<br />

3<br />

proliferasyon ve maturasyon (olgunlaþma)- meydana gelir. Ýlk faz olan<br />

inflamatuar faz <strong>yara</strong>lanmadan hemen sonra pýhtýlaþma reaksiyonu ile baþlar.<br />

Yaklaþýk 3 gün süren bu ilk safhada <strong>yara</strong>yý temizleyecek olan makrofaj ve<br />

nötrofillerin <strong>yara</strong> bölgesine çekilmesini saðlayan sitokinler salgýlanýr. Üçüncü gün<br />

ile üçüncü haftalar arasýnda <strong>yara</strong> proliferasyon fazýna girer. Proliferasyon fazýnda<br />

epitelizasyon, yeni damar oluþumu, granulasyon dokusu oluþumu ve kollajen<br />

üretimi meydana gelir. Yara dokusuna gelen fibroblastlar öncelikle hücre ve<br />

damarlarýn içine yerleþeceði ekstrasellüler matriks adý verilen bir að dokusu<br />

meydana getirirler. Bu að dokusu baþlýca fibronektin ve hyaluronik asitten<br />

meydana gelir. Fibroblastlar daha sonra bu aðýn içine ürettikleri kollajen<br />

doldurarak nedbeyi meydana getirirler. Bu aþamada henüz organize olmamýþ<br />

191


Dr. Serdar TUNCER<br />

kollajen lifleri, <strong>yara</strong>nýn olgunlaþma fazý olan son ve en uzun fazýna girmesi ile<br />

birlikte belirli bir sýra içinde dizilmeye baþlarlar. Olgulaþma fazý yaklaþýk 1 yýl<br />

kadar sürer. Bu fazda, kollajen yapým ve yýkým hýzý eþit olup, kollajen miktarý<br />

sabittir. Ýlk baþlarda organizasyonsuz dizilen kollajen lifleri tekrardan ve <strong>yara</strong>nýn<br />

gerilim hattý boyunca dizilirler. Kollajenin çapraz baðlarýnýn artmasý ile <strong>yara</strong><br />

kuvveti de artar. Bölgedeki hücresel aktivite de azaldýðý için <strong>yara</strong>nýn rengi giderek<br />

açýlýr. Yaralarýn birçoðu olgunlaþma süresinin sonunda çevre dokulardan daha açýk<br />

4<br />

bir renge ulaþýr.<br />

Hipertrofik Nedbe ve Keloidler<br />

Normal <strong>yara</strong>lar, dermisteki boþluðun doldurulmasý ve üzerine epitel örtüsünün<br />

gelmesinden sonra onarým iþlemlerini durduran sinyallere sahiptir. Bu sinyallerin<br />

olmamasý veya yetersiz olmalarý halinde aþýrý bir nedbe dokusu oluþur. Normalde<br />

<strong>yara</strong>lanmadan 3-4 hafta sonra kollajen sentezi ve yýkýmý eþitlenmesine raðmen,<br />

hipertrofik nedbe ve keloidde bu eþitlenme olmamakta ve sürekli bir kollajen<br />

birikimi meydana gelmektedir. Bu açýdan benzer lezyonlar olan hipertrofik nedbe<br />

ve keloidler aslýnda birbirinden farklý özelliklere sahiptir.<br />

Hipertrofik nedbeler tipik olarak çevre dokudan kabarýk, kýrmýzý veya pembe<br />

5<br />

renkli ve kaþýntýlý oluþumlardýr. Önemli olan özelliði, cerrahi veya travmatik olsun<br />

orijinal <strong>yara</strong>lanmanýn sýnýrlarýný aþmamasýdýr. Keloidler ise ilk <strong>yara</strong>lanmanýn<br />

sýnýrlarýnýn ötesine yayýlýr. Hipertrofik nedbeler zaman içinde gerileme gösterir.<br />

Keloiddeki doku reaksiyonu hipertrofik nedbelere göre daha düþüktür, ancak<br />

3<br />

burada sürekli bir büyüme vardýr ve keloidlerde zaman içinde bir gerileme olmaz.<br />

Hipertrofik nedbe eklem üzerinde olduðunda kontraktürlere neden olabilirken<br />

keloidlerde bu yoktur. Bu iki <strong>yara</strong> iyileþme problemi histopatolojik açýdan da<br />

farklýlýklar gösterir. Hipertrofik nedbeler bol miktarda hücre ve tek yönde organize<br />

olmuþ tip 3 kollajen içerirken, keloid dokusu daðýnýk bir þekilde tip 1 ve 3 kollajen<br />

ve az miktarda hücre içerir. Yoðun protein birikimi, her iki lezyonda da <strong>yara</strong><br />

iyileþme sinyallerinin devam ettiðini veya bu hücreleri baskýlayacak<br />

mekanizmalarýn yetersiz olduðunu düþündürür. Sonuçta, hipertrofik nedbeler geç<br />

de olsa bir þekilde olgunlaþma fazýna girerek gerilerken keloidler bu faza<br />

3<br />

girmezler. Ýki farklý lezyonun özellikleri Tablo 1'de özetlenmiþtir.<br />

Epidemiyoloji:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloidler her iki cinsiyette eþit sýklýkta görülür. Keloidler<br />

koyu tenli kiþilerde sýktýr. Hispanik kökenli kiþiler ve siyahlarda %4.5 ila 16<br />

arasýnda bir keloid insidansý vardýr. Hipertrofik nedbeler keloidlerden daha sýk<br />

görülür. Bütün yaþ gruplarýnda ortaya çýkabilirler, ancak daha çok genç yaþlarda<br />

görülürler. Bunun da sebebi gençlerin kollajen sentez yeteneðinin ve derideki<br />

gerginliðin daha yüksek olmasýdýr. Bebeklerde ise, baðýþýklýk sisteminin henüz<br />

192


HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />

olgunlaþmamasý nedeniyle çok ender görülür. Keloid ve hipertrofik nedbe<br />

6<br />

oluþumu için en riskli yaþ, ikinci dekaddýr. Her iki lezyonda da ailevi bir yatkýnlýk<br />

görülür, ancak bu yatkýnlýk daha çok keloidlerde belirgindir. Bayat ve arkadaþlarý,<br />

lezyonu olan aileleri incelendiklerinde keloid insidansýnýn diðer aile bireylerinde<br />

7<br />

de artmýþ olduðunu görmüþlerdir. Ancak, keloide duyarlýlýk <strong>yara</strong>tan bir gen halen<br />

bulunamamýþtýr. Bunun da sebebi genetik heterojenite ile, yani farklý ailelerde<br />

8<br />

farklý genlerin keloid oluþumuna yol açmasý ile açýklanabilir.<br />

Etiyoloji ve Patogenez :<br />

Yapýlan araþtýrmalar, aþýrý nedbe oluþumunda yukarýda belirtilen <strong>yara</strong> iyileþme<br />

fazlarýndan inflamasyon, proliferasyon ve olgunlaþma safhalarýndan sadece<br />

birinde deðil birçoðunda bozukluðun rolü olduðunu göstermiþtir. Aþýrý nedbe<br />

oluþumunda temel sebep sadece bu nedbeyi üreten fibroblastlar deðil, onlarý<br />

9<br />

yöneten baðýþýklýk sistemidir. Baðýþýklýk sistemin hücreleri tarafýndan üretilen<br />

büyüme faktörleri fibroblastlarý sürekli olarak aktive halde tutmakta ve kollajen<br />

sentezletmektedir. Hipertrofik nedbe ve keloid dokusunda yüksek miktarda TNFá,<br />

NGF, TGF-â ve histamin bulunmuþtur. Son yýllarda yapýlan çalýþmalar<br />

transforming growth factor â'nýn (TGF-â) hipertrofik nedbe oluþumunda çok<br />

10<br />

önemli role sahip olduðunu göstermiþtir. Bununla birlikte hipertrofik nedbe ve<br />

keloidlerden alýnan fibroblastlar da farklý özelliklere sahiptir. Keloidlerdeki<br />

fibroblastlar TGF–â gibi büyüme faktörlerine karþý daha çok miktarda kollajen<br />

sentezi ile tepki vermektedir. Çevre ile etkileþimlerinin anormal oluþu, apoptosis<br />

adý verilen programlý hücre ölümünün gerçekleþmeyerek bazý hücrelerin ortamda<br />

sürekli kalmalarý keloid dokusunu tedaviye daha dirençli kýlar. Bir diðer teori<br />

mekanik gerginlik ve sebum reaksiyon hipotezleridir. Keloidlerin tipik olarak<br />

omuz, göðüs ön duvarý ve kulak memesi gibi sebasöz bezlerden zengin bölgelerde<br />

görülmesi ciltteki sebuma karþý geliþen reaksiyonlarýn sonucunda oluþtuðunu<br />

düþündürür.<br />

Histopatolojik Özellikler:<br />

Hipertrofik nedbelerin histolojik özelliði bol miktarda kollajen ve hücre içeren<br />

5<br />

nodüllerdir. Bu nodüller keloidlerde bulunmaz. Keloidler ise sýký bir paketlenmiþ<br />

çok sayýda fibrilden meydana gelir. Hipertrofik nedbelerde kasýlma özelliðine<br />

sahip, kas ve fibroblast hücrelerinin her ikisinin de özelliklerine sahip<br />

myofibroblast hücreleri bulunur.<br />

Klinik Özellikler:<br />

Spontan olarak meydana gelmiþ olan az sayýda keloid olgusuna raðmen, bütün<br />

keloid ve hipertrofik nedbelerin bir cilt <strong>yara</strong>lanmasýndan sonra meydana geldiði<br />

düþünülmektedir. Spontan olduðu iddia edilenlerin de fark edilmeyen bir<br />

193


Dr. Serdar TUNCER<br />

<strong>yara</strong>lanma sonrasý geliþmiþ olmasý olasýdýr. Böcek ýsýrýðý, injeksiyonlar veya<br />

akneler de keloid veya hipertrofik nedbeye yol açabilirler. Hipertrofik nedbe ve<br />

keloidler özellikle sternum üzeri, sýrt, kulaklar ve boyunda daha sýk görülürler. Cilt<br />

gerginlik çizgilerine paralel insizyonlarda bu lezyonlarýn geliþme olasýlýðý daha<br />

azdýr. Hipertrofik nedbeler genellikle <strong>yara</strong>lanmadan sonra erken dönemde<br />

(sýklýkla 4-8 hafta) içinde ortaya çýkarken, keloidlerde bu süre çok deðiþkendir;<br />

olaydan 1-3 ay sonra gibi erken bir dönemde ya da yýllar sonra ortaya çýkabilirler.<br />

Hipertrofik nedbelerin infeksiyon veya yanýk gibi problemli durumlardan sonra<br />

daha sýk ortaya çýkmasý yerel faktörlerden keloide göre daha çok etkilendiðini<br />

düþündürür. Hipertrofik nedbeler zaman içinde gerilerken keloidler eleve olarak<br />

kalýrlar. Her iki lezyon da aðrýsýzdýr. Kaþýntý ve kýzarýklýk sýktýr, ancak hastayý<br />

hekime getiren genellikle kozmetik sebeplerdir.<br />

TEDAVÝ:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde maalesef tek baþýna baþarýlý olabilecek<br />

etkin bir tedavi bulunamamýþtýr, bunun da esas sebebi hastalýk patogenezinin kesin<br />

aydýnlatýlamamýþ olmasýdýr. Tedavide ilk adým önlemekten geçer. Ciltte herhangi<br />

bir <strong>yara</strong>lanma meydana geldiðinde, hipertrofik nedbe geliþimini tetikleyecek<br />

gerginlik veya uzun sürecek bir açýk <strong>yara</strong> bakýmý gibi durumlardan kaçýnýlmalýdýr.<br />

Yaralarýn çabuk ve gerginlik olmadan primer onarýmý çok önemlidir. Kontamine<br />

<strong>yara</strong>lar iyice debride edilmeli, iyi bir hemostaz yapýlmalý, dokulara nazik<br />

3<br />

davranýlmalý, <strong>yara</strong> içinde kalacak örgülü dikiþler asgari düzeyde tutulmalýdýr.<br />

Literatürde hipertrofik nedbe ve keloidin tedavisinde baþarýlý olduðu belirtilen<br />

oldukça fazla sayýda yöntem ve ilaç vardýr. Bunlarýn birçoðunun baþarýlý ve etkili<br />

olduðu gösterilmiþ, ancak hipertrofik nedbe ve keloidi tek baþýna ve tamamen<br />

etkin olarak ortadan kaldýraný henüz bulunmamýþtýr.<br />

Cerrahi:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloidlerde cerrahi uygulamasý sadece kýsa süreli bir<br />

fayda saðlar. Yeni <strong>yara</strong> da eksize edilen <strong>yara</strong> ile ayný mekanik, immunolojik ve<br />

biyokimyasal kuvvetlere maruz kalacaktýr. Tek baþýna cerrahi tedavi uygulamasý<br />

sonrasý nüks oranlarý %45 ila %100 arasýndadýr. Keloidin eksizyonu, ilk keloidden<br />

daha geniþ bir keloide sebep olabilir. Steroid veya imiquimod gibi lokal tedavilerin<br />

cerrahi sonrasý nüks oranlarýný azalttýðýný bildiren çalýþmalar olmasýna raðmen bu<br />

konudaki veriler sýnýrlýdýr. Keloid ve hipertrofik nedbelerin sýnýrlarý içinden<br />

yapýlan eksizyonun nüks riskinin daha düþük olduðunu belirten çalýþmalar olsa da<br />

11<br />

bu konu tartýþmalýdýr. Özetle hipertrofik nedbe ve keloidin tedavisinde cerrahi<br />

eksizyon ilk seçenek olmamalýdýr. Ancak, eðer bu lezyonlar ilk <strong>yara</strong>daki bir<br />

infeksiyonun sonucunda geliþmiþ iseler, o zaman eksizyonlarý bir miktar fayda<br />

saðlayabilir. Ayrýca, yanýk sonucu geliþmiþ olan hipertrofik nedbelerde cerrahi<br />

194


tedavi, hipertrofiyi ve kontraktürü tedavi etmede baþarýlý olabilir.<br />

HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />

Farmakolojik Tedavi:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde birinci basamaðý oluþturur.<br />

Çalýþmalarda birçok farklý ilaç kullanýlmýþ olmasýna raðmen bunlardan en etkilisi<br />

kortikosteroid tedavisidir. Steroid injeksiyonlarýnýn baþarýsý %50 ile 100 arasýnda,<br />

9<br />

injeksiyon sonrasý nüks oranlarý da %9 ile 50 arasýnda deðiþmektedir. Steroid<br />

injeksiyonlarý tek baþýna ya da diðer tedavilerle (ör.cerrahi) kombine olarak<br />

uygulanabilir Steroidler injeksiyonlarý daha çok yakýn zamanda oluþmuþ<br />

hipertrofik nedbelere karþý etkilidir. Eski lezyonlarda hacim üzerine etkinliði<br />

sýnýrlý olup, daha çok semptomatik bir rahatlama saðlar. Ýnjeksiyonlarýn lezyon<br />

içine yapýlmasý tercih edilir. Kortikosteroidlerin cilt atrofisi, hipopigmentasyon,<br />

teleanjiektazi, nekroz ve ülserasyon gibi istenmeyen etkileri vardýr. Bu nedenle<br />

injeksiyonlarýn sayýsýnýn 2 ya da 3'ü geçmemesi tavsiye edilir. Özellikle<br />

keloidlerin tedavisinde son zamanlarda interferon--2b ve , 5-florourasil,<br />

bleomisin ve imiquimod denenmiþtir.<br />

Silikon:<br />

Silikon örtüler yaklaþýk 30 yýldan beri hipertrofik nedbe ve keloid tedavisinde<br />

kullanýlmakta olup, günümüzde neredeyse her türlü <strong>yara</strong> izinin görünümünü<br />

düzeltmek için yaygýn bir þekilde kullanýlmaktadýr. Etki mekanizmasý tam<br />

bilinmemektedir. Geçirgen olmayan bir membran görevi görmesi sayesinde cildi<br />

sürekli nemli tutarak daha az büyüme faktörü salgýlanmasýna neden olduðu ve bu<br />

sayede fibroblast iþlevini ve kollajen sentezini azalttýðý düþünülmektedir. Ýlk<br />

baþlarda kýzarýklýk, kaþýntý ve cilt maserasyonu gibi yan etkiler görülebilmesine<br />

raðmen silikon jelin kullanýmý çok rahattýr, fakat günde en az 12 saat kullanýlmasý<br />

gerektiði için hasta uyuncu çok önemlidir. Ayrýca boyun veya eklemler gibi<br />

hareketli bölgelerde uygulanmasý güç olabilir.<br />

Basýnç tedavisi:<br />

Yara iyileþmesinin ilk 6 ayý süresince doðrudan ve devamlý bir baský oluþturan<br />

özel tasarlanmýþ elbiseler ile uygulanýr. Yüz gibi bölgelerde uygulanmasý güçtür,<br />

ayrýca hastada <strong>yara</strong>ttýðý rahatsýzlýk hissi hastanýn bu elbiseleri kullanmasýný<br />

engelleyebilir.<br />

Radyoterapi:<br />

Keloid fibroblastlarý radyasyona maruz býrakýldýklarýnda sayýlarý azalýr.<br />

Radyoterapinin keloid nükslerini azalttýðý gösterilmiþtir. Radyoterapi cerrahi<br />

sonrasýnda nüksleri önlemek için destek tedavi olarak kullanýlýr ve %65 ile %99<br />

arasýnda yüksek bir etkinliðe sahiptir. Radyoterapinin kansere yol açabileceði<br />

195


Dr. Serdar TUNCER<br />

konusunda görüþler vardýr, ancak bu konudaki veriler genellikle olgu sunumlarý<br />

þeklinde olup keloid tedavisinde kullanýlan radyoterapi ile kanser arasýndaki iliþki<br />

kanýtlanmamýþtýr. Yine de radyoterapi 21 yaþ üzerindeki hastalarda ve önceki<br />

eksizyonel tedavilerin baþarýsýz olduðu keloidlerde tavsiye edilmektedir.<br />

Gelecekte Beklenen Geliþmeler:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloid konusunda yürütülen çalýþmalar, <strong>yara</strong> iyileþmesi ve<br />

bu hastalýklarýn moleküler temelleri üzerine odaklanmaktadýr. Ýmmün sistemin<br />

rolünün araþtýrýlmasý, hastalýk geliþimindeki anahtar moleküllerden biri olan TGFâ<br />

ve bunun alt tiplerinin etkinliðini ayarlayan ilaçlar, hayvan modellerinin<br />

geliþtirilmesi bu noktalardan birkaçýdýr.<br />

Hastalarý Bilgilendirme:<br />

Hipertrofik nedbe veya keloidler selim <strong>yara</strong> iyileþme bozukluklarý olmalarýna<br />

raðmen, görünümleri ile önemli endiþe kaynaðý olurlar. En çok da bir cerrahi<br />

insizyonu veya onarýlmýþ bir cilt <strong>yara</strong>lanmasýný takiben meydana geldikleri için,<br />

tedaviyi yapan kiþi yanlýþ olarak bu durumun sorumlusu olarak görülebilir.<br />

Hemþirelerin görevi hastalarý doðru bir þekilde aydýnlatmak olmalýdýr. Hastalarý<br />

bilgilendirirken aþaðýdaki noktalarýn belirtilmesi faydalý olacaktýr:<br />

1. Klinikte görülen kýrmýzý ve kabarýk <strong>yara</strong> iyileþmelerinin büyük bir kýsmý<br />

hipertrofik nedbelerdir, gerçek keloidler ise ender görülür. Çoðu zaman<br />

daha önceden keloid tanýsý almýþ olan bir lezyon aslýnda hipertrofik<br />

nedbedir. Keloid ve hipertrofik nedbenin farklýlýklarý Tablo 1'de<br />

özetlenmiþtir.<br />

2. Hipertrofik nedbe ve keloidle baþvuran kiþilerin en çok sorduðu soru<br />

bunlarýn neden olduðudur. Hasta ve yakýnlarý yanlýþ olarak müdahaleyi<br />

yapan kiþiyi suçlayabilir. Yukarýda da detaylý anlatýldýðý gibi bu lezyonlarýn<br />

sebebi kesin olarak bilinmemektedir, ancak ýrk, genetik özellikler ve<br />

<strong>yara</strong>lanmanýn olduðu bölge en önemli faktörlerdir. Yara onarýmlarýnda<br />

kullanýlan dikiþ materyali veya tekniðin bir yere kadar etkisi olabilir, ancak<br />

bunlarýn katkýsý daha azdýr.<br />

3. Bu lezyonlarda hastalar hýzlý, etkili, nüks oraný çok düþük, yan etkisi<br />

olmayan bir tedavi istemektedirler. Ancak, bütün bu özellikleri bir arada<br />

bulunduran bir tedavi henüz yoktur.<br />

4. Cerrahi tedavi bu lezyonlarda ikinci planda olup, esas tedavi farmakolojik<br />

tedavidir. Farmakolojik tedavinin uzun süreli bir tedavi olduðu<br />

belirtilmelidir. Cerrahi tedavi ( lezyonun çýkarýlýp tekrar dikilmesi) hýzlý bir<br />

tedavi gibi görünse de, yüksek nüks oranlarý nedeniyle ancak çok kýsýtlý<br />

196


sayýda olguda uygulanabilir.<br />

5. %100 baþarýlý bir tedavi yoktur, ancak baþta steroid ve silikon olmak üzere<br />

uygulanan tedavilerin etkinlikleri çalýþmalar ile gösterilmiþtir.<br />

6. Hipertrofik nedbeler ilk baþlarda kötü gözükmelerine raðmen, çoðu zaman<br />

içinde olgunlaþma sürecine girerek gerileme gösterecektir. Hastalara bu<br />

konuda rahatlatýcý bilgiler verilebilir.<br />

ÖZET:<br />

Hipertrofik nedbe ve keloidler, ciltte aþýrý nedbeleþme ile seyreden <strong>yara</strong><br />

iyileþme bozukluklarýdýr. Bunlardan keloidler daha ender görülen ve daha agresif<br />

olan tip iken, hipertrofik nedbeler çok daha sýk görülen ve iyi seyirli olanlarýdýr.<br />

Klinik kullanýmda sýk ve yanlýþ bir þekilde birbirleri yerine kullanýlan bu iki<br />

durumun prognoz ve tedavi prensipleri açýsýndan farklý olmasý nedeniyle doðru<br />

tanýsý konmalýdýr. Sebepleri kesin olarak bilinmediði için tek baþýna etkili ve kesin<br />

baþarýlý bir tedavi de yoktur. Gelecekte bu hastalýklarýn daha iyi anlaþýlmasý<br />

sayesinde tedavide daha baþarýlý sonuçlar elde edileceði umulmaktadýr.<br />

TABLO 1 : Klinik özelliklerine göre hipertrofik nedbe ve keloidlerin ayrýmý*<br />

Hipertrofik Nedbe Keloid<br />

Genel sýklýk Daha sýk Daha ender<br />

Irkla iliþkisi Yok Irka baðlý pigmentasyon artýþýna<br />

paralel olarak sýklýðý da artar<br />

Öncesinde <strong>yara</strong>lanma öyküsü Var Yok<br />

Anatomik baðlantýsý Yok Herhangi bir yerde olabilir ama<br />

özellikle kulak memesi, deltoid<br />

bölgesi ve presternal bölgede<br />

Büyümenin yayýlýmý Ýlk <strong>yara</strong>lanma ile sýnýrlý Komþu dokuya yayýlýr<br />

Spontan gerileme Büyük çoðunluðu zamanla Hayýr<br />

geriler<br />

Cerrahi sonrasý nüks Yok Var<br />

Kontraktürle ilgisi Var Yok<br />

HÝPERTROFÝK NEDBE VE KELOÝDLER<br />

Tablo, Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of<br />

scar. Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005'den alýnmýþtýr<br />

KAYNAKLAR:<br />

1.Dunkin CSJ, Pleat JM, Gillespie PH, Tyler MPH, Roberts AHN, McGrouther DA. Scarring occurs<br />

at a depth of skin injury: precise measurement in a graduated dermal scratch in human volunteers.<br />

Plast Reconstr Surg. 119: 1722-1732, 2007<br />

2.Burd A, Huang L. Hypertrophic response and keloid diathesis: two very different forms of scar.<br />

Plast Reconstr Surg. 116:150e-157e, 2005<br />

3.Slemp AE, Kirschner RE. Keloids and scars: a review of keloids and scars, their pathogenesis, risk<br />

factors and management. Curr Opin Pediatr. 18: 396-402, 2006<br />

197


Dr. Serdar TUNCER<br />

4. Lorenz HP, Longaker MT. Plastic Surgery, Saunders Elsevier. Philadelphia, 2006. 209-235<br />

5.Ehrlich HP, Desmouliere A, Diegelman RF, Cohen IK, Compton CC, Gamer WL, Kapanci Y,<br />

Gabbiani G. Morphological and immunochemical differences between keloid and hypertrophic<br />

scar. Am J Pathol 145:105-113, 1994<br />

6. Cosman B, Crickelair GF, Ju MC, Gaulin JC, Lattes R. The surgical treatment of keloids. Plast<br />

Reconstr Surg. 27: 335-338, 1961<br />

7. Bayat A, Arscott G, Ollier WER, McGrouther DA, Ferguson MWF. Keloid disease: Clinical<br />

relevance of single versus multiple scar sites. Br J Plast Surg 58: 28-37, 2005<br />

8. Robles DT, Berg D. Abnormal wound healing: keloids. Clin Dermatol 25: 26-32, 2007<br />

9.Niessen FB, Spauwen PHM, Schalwijk J, Moshe K. On the nature of hypertrophic scars and<br />

keloids: a review. Plast Reconstr Surg 104:1435-1458, 1999<br />

10.Lu L, Saulis AS, Liu WR, Nakshatra KR, Chao JD, Ledbetter S, Mustoe TA. The temporal effects<br />

of Anti-TGF-B1,2 and 3 monoclonal antibody on wound healing and hypertrophic scar<br />

formation. J Am Coll Surg 201: 391-397, 2005<br />

11.Al-Attar A, Messs S, Thomassen JM, Kauffman CL, Davison SP. Keloid pathogenesis and<br />

treatment. Plast Reconstr Surg 117:286-295, 2006<br />

198


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.199-206<br />

HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ:<br />

YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />

Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

Ý.Ü Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp AD<br />

saktas@istanbul.edu.tr<br />

TANIM<br />

Hiperbarik Oksijen (HBO) Tedavisi, kapalý bir basýnç odasý içinde tamamýyla<br />

basýnç altýna alýnan hastaya %100 oksijen solutulmasý esasýna dayanan medikal bir<br />

tedavi yöntemidir. Hasta oksijeni, oksijenle basýnç altýna alýnan odalarda doðrudan<br />

ortamdan; hava ile basýnç altýna alýnan odalarda ise maske, endotrakeal tüp ya da<br />

baþlýktan solur. Hastane acillerinde veya servislerde uygulanan oksijen ya da<br />

oksijenin vücudun belirli bir bölgesine topikal uygulanýmý HBO olarak kabul<br />

edilmez (1).<br />

Tedavi amacýyla tek kiþilik-çok kiþilik, tek bölmeli-çok bölmeli basýnç odalarý<br />

kullanýlabilir (Resim 1, 2).<br />

Resim 1. Çok kiþilik basýnç odasý Resim 2: Tek kiþilik basýnç odasý<br />

Tek kiþilik basýnç odalarý kuruluþ maliyetinin azlýðý, kýsýtlý alanlarda kullanýlabilmesi,<br />

daha az personelle iþletilmesi, kontaminasyon riskinin azlýðý gibi<br />

199


Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

avantajlara sahiptir. Bununla birlikte hasta basýnç odasý içinde tek baþýna<br />

olduðundan, durumlarý saðlýk personelinin yakýn takibinde olmasý gereken<br />

hastalarý tedavi etmekte güçlük çekilebilir. Ayrýca her hasta tek tek tedavi<br />

edildiðinden ancak belli sayýda hasta tedaviye alýnabilir. Bu nedenle çok sayýda<br />

hastasý bulunan hastaneler için kullanýþlý deðildir. Çok kiþilik basýnç odalarý ise çift<br />

bölmelidir. Hastalarýn tedavi edildiði ana bölmede 8-10 hasta alýnabilirken ön<br />

bölme transfer amacýyla kullanýlýr. Bu bölmeden tedavi sýrasýnda hasta veya<br />

personel transferi yapýlýr. Basýnç odasý içinde sürekli hekim veya hemþire<br />

bulunduðundan durumu daha aðýr hastalar da örneðin entübe hastalar da tedavi<br />

edilebilir. Kurulum maliyeti yüksektir, daha fazla sayýda personel gerektirir.<br />

Bununla birlikte kýsa sürede çok hasta tedavi edilebildiðinden fazla sayýda hastasý<br />

bulunan klinikler için daha ekonomiktir.<br />

Tedavi basýncýnýn aralýðý, deniz yüzeyi basýncýnýn hemen üzerinden baþlar ve<br />

20 metre deniz suyu basýncýna eþdeðer 3 ATA'da (atmosfer absolut) sonlanýr. Bu<br />

basýncýn üzerinde tedavi uygulanmasý oksijenin akut toksik etkileri nedeniyle<br />

kýsýtlanmýþtýr. Rutin bir HBO seansý 2-2,5 ATA basýnçta, yani 10-15 metre su<br />

basýncýna eþdeðer basýnçta ve 1-2 saat aralýklý olarak oksijen solutulmasý<br />

þeklindedir. Bir gün içinde uygulanacak seans sayýsý ya da toplam seans sayýsý<br />

endikasyona ve hastaya baðlý olarak deðiþir (1). Kronik <strong>yara</strong> tedavisi hastalarýnda<br />

genellikle günde 1-2 seans uygulama yapýlýr. Hastanýn durumuna göre 20-60 seans<br />

toplam tedavi gerekebilir.<br />

FÝZÝKSEL TEMEL VE ETKÝ MEKANÝZMASI<br />

HBO 'nin iki ana etkisi bulunmaktadýr (1-4).<br />

a) Basýncýn doðrudan etkisi: Basýnç altýnan alýnmak solunan gazýn cinsine<br />

bakmaksýzýn gaz hacimlerin küçülmesine yol açar. Boyle Gaz Kanunu uyarýnca<br />

sabit sýcaklýk altýnda gazlarýn hacimleri ile basýnçlarý ters orantýlýdýr. Çevre<br />

basýncýnýn artýþý gaz hacimlerin küçülmesi sonucunu doðurur. Böylece<br />

dekompresyon hastalýðý, gaz embolisi ya da dokularda türlü nedenlerle oluþan gaz<br />

hacimler küçültülerek yol açtýklarý patolojiler doðrudan ortadan kaldýrýlýrlar.<br />

Ancak bu etki ayný zamanda HBO'nin bir komplikasyonu olan barotravmalarýn da<br />

temelini oluþturur.<br />

b) Çözünmüþ oksijenin etkisi: Henry Gaz Kanunu uyarýnca gazlarýn<br />

sývýlarda çözünmesi parsiyel basýnçlarý ile doðru orantýlýdýr. Solunum ortamýnda<br />

oksijenin parsiyel basýncýný arttýrmakla kanda çözünen ve dokulara taþýnan oksijen<br />

miktarýný arttýrmak mümkündür. Deniz yüzeyinde oksijen yüzdesini arttýrarak<br />

yapýlan tedavinin etkisi de oksijenin basýncýnýn artýþýna baðlýdýr. Bununla birlikte<br />

deniz yüzeyinde saf oksijen solutmakla (FiO 2 = %100) saðlanabilecek maksimum<br />

basýnç 1 ATA (760 mmHg) ile sýnýrlýdýr. Daha yüksek basýnçlarda oksijen<br />

solutabilmek ancak hastanýn da bir basýnç odasý içinde ve bu basýnca eþdeðer<br />

200


asýnç altýna alýnmasý ile mümkündür.<br />

Bilindiði gibi oksijen dokulara baþlýca hemoglobine baðlý olarak ve az miktarda<br />

da plazmada çözünmüþ olarak taþýnýr. Saðlýklý bir kiþide hemoglobin tama yakýn<br />

doymuþ durumdadýr(SaO 2 ~ %97). Ayrýca hemoglobinle taþýnan oksijen miktarý,<br />

hemoglobinin miktarý ile sýnýrlanmýþtýr. Oysa Henry Gaz Kanunu uyarýnca<br />

plazmada fiziksel olarak çözünen oksijen miktarýný arttýrmak mümkündür. 2<br />

ATA'lýk basýnç altýnda HBO uygulamakla arteriyel oksijen içeriðini %125<br />

oranýnda arttýrmak, plasma ve doku oksijen basýncýný da 10 kat yükseltmek<br />

mümkündür. Dokuda artan oksijen basýncý oksijenin diffuze olabileceði uzaklýðý 3<br />

kat arttýrýr (1, 4, 5) Þekil 1'de solunan oksijen basýncýnýn artýþý ile kanýn oksijen<br />

içeriðindeki deðiþme gösterilmektedir.<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

Kan O 2 içeriði (% vol)<br />

200<br />

Hb’ne baðlý O 2<br />

600<br />

HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />

1000 1400 1800 2200<br />

Çözünmüº O 2<br />

Basýnç (mmHg)<br />

Þekil 1. Hemoglobine baðlý oksijen miktarý, hemoglobin tam olarak doyduktan sonra bir platoya<br />

ulaþýr, oysa fiziksel olarak çözünen oksijen artmaya devam eder.<br />

HBO ile kan ve dokularda saðlanan oksijen basýncý artýþý aþaðýdaki etkilere<br />

sahiptir:<br />

Antihipoksik etki: Dolaþým bozukluðu, ödem, infeksiyon, CO ve siyanür<br />

zehirlenmesi gibi dokularýn oksijenlenmesinin bozulduðu veya oksijen<br />

gereksiniminin arttýðý hallerde saðlanan hiperoksi tedavi edici etki saðlar. HBO<br />

baþka hiçbir medikal tedavinin olmadýðý kadar doðrudan doku hipoksisini<br />

hedefler. Tablo 1'de görüldüðü gibi tedavi düzeyleri içinde HBO ile saðlanan<br />

oksijen düzeyine baþka bir yolla ulaþmak mümkün deðildir.<br />

201


Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

Tablo 1. Normal ve hiperbarik þartlarda ideal oksijen basýncý (pO2)deðerleri (mmHg)<br />

Solunum ortamý<br />

pO2<br />

Arteriyel pO2<br />

Transkütan pO2<br />

Yarada pO2<br />

1 ATA’da hava 159 100 70 – 75 5 – 20<br />

1 ATA’da %100 O2 760 600 450 – 550 200 - 400<br />

2.5 ATA’da %100 O2 1900 1800 1400 - 1500 800 - 1100<br />

Antiödem etki: Yüksek arteriyel oksijen düzeyi kýsmen bradikardi kýsmen de<br />

periferik vazokonstriktif etkisi ile perfüzyonu azaltýr. Bununla birlikte dokularýn<br />

oksijenlenmesi paradoksal biçimde yüksek kalýr. Hipoksi nedeniyle bozulmuþ<br />

damar geçirgenliði de hipoksinin ortadan kaldýrýlmasýyla restore edilerek ödemin<br />

ortadan kaldýrýlmasýnda önemli bir etki gösterir. Antiödem etki özellikle beyin<br />

dokusunda belirgindir (6-9).<br />

Antitoksik etki: HBO baþta karbonmonoksit olmak üzere siyanür, hidrojen<br />

sülfid ve karbon tetraklörür gibi oksijen taþýnmasýný etkileyen toksisitelerde bir<br />

yandan bu ajanlarýn vücuttan atýlmasý hýzlandýrýr, bir yandan da atýlana kadar geçen<br />

sürede hemoglobine baðlý olmayan ve plazmada çözünen miktarý ile dokularýn<br />

hayatiyetini korur. Ayrýca gazlý gangren etkeni clostridiumlarda olduðu gibi toksin<br />

üretimini inhibe eder (1).<br />

Antibakteriyel etki: Hipoksik dokularda konaðýn oksijen baðýmlý savunma<br />

mekanizmalarý bozulur. HBO doza ve uygulama süresine baðlý olarak tüm anaerob<br />

mikroorganizmalar üzerine oluþturduðu serbest oksijen radikalleri aracýlýðýyla<br />

doðrudan bakterisid; diðer mikroorganizmalar üzerine bakteriostatik etkilere<br />

sahiptir (10). Gazlý gangren, nekrotizan fasciitis gibi anaerob veya mikst karakterli<br />

nekrotizan yumuþak doku infeksiyonlarýnda baþarýlý uygulama alaný bulmaktadýr<br />

(11). Sýklýkla aerob mikroorganizmalarýn yol açtýðý bazý infeksiyonlarda, örneðin<br />

kronik osteomyelitte lokal faktörler nedeniyle doku oksijenlenmesinin bozulmuþ<br />

olmasý, konak savunma elemanlarýnýn oksijene baðýmlý öldürme mekanizmalarýnýn<br />

bozulmasýna yol açar. Kemik dokuda oksijenin normal düzeye<br />

yükseltilmesi ile dolaylý antibakteriyel etki saðlanýr. Ayrýca HBO aminoglikozidler<br />

baþta olmak üzere bazý antibiyotiklerle sinerjistik etkiye sahiptir (1). Öztaþ ve<br />

arkadaþlarý farelerde oluþturduklarý streptokok miyoziti üzerine penisilin ve<br />

HBO'nin etkilerini araþtýrmýþlar; beþ gün süre ile günde iki kez 2,5 ATA'lýk HBO'ne<br />

alýnan farelerde mortalitenin penisilin grubunda olduðu gibi azalmadýðýný, ancak<br />

en düþük mortalite oranýnýn her iki tedavinin birlikte uygulanmasýyla saðlandýðýný,<br />

baþka bir deyiþle iki tedavi arasýnda sinerjistik bir etkinin bulunduðunu ortaya<br />

koymuþlardýr (12).<br />

202


HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />

KRONÝK YARA ÝYÝLEÞMESÝNE ETKÝLER<br />

Yara iyileþmesi bir çok hücrenin aktif olarak rol aldýðý bir süreçtir. Bu süreç<br />

içinde hücrelerin, bunlarýn ürettiði enzim ve mediatörlerin belirli bir düzen içinde<br />

iþlemesi kadar enerjiye de gereksinim vardýr. Gereken enerji ancak dokulara<br />

yeterli besin ve oksijen gitmesi halinde saðlanýr. Açýk <strong>yara</strong>da lökositlerin<br />

infeksiyona karþý mücadelesi, bað dokusu hücrelerinin <strong>yara</strong> yataðýný granulasyon<br />

dokusu ile doldurmalarý, damar hücrelerinin bu <strong>yara</strong> dokusu içinde yeni damar aðý<br />

oluþturmalarý, epitel hücrelerinin <strong>yara</strong> yüzeyini kapatmalarý aktif bir iþtir ve ancak<br />

enerji varlýðýnda, yani besin ve bunu yakacak oksijen varlýðýnda mümkün olur.<br />

Genellikle normal bir <strong>yara</strong>nýn iyileþmesi için <strong>yara</strong>da 30-50 mmHg basýncýnda bir<br />

oksijen düzeyi yeterli olur. Ýyileþmeyen veya geç ve güç iyileþen <strong>yara</strong> olarak<br />

tanýmlanan kronik <strong>yara</strong>larda ise hemen daima 20 mmHg'nin altýnda doku oksijen<br />

düzeyi saptanmaktadýr. Bu durumda <strong>yara</strong> iyileþmesi için gereken düzen bir<br />

yerinden bozulmakta, <strong>yara</strong> iyileþmesi herhangi bir aþamada takýlmaktadýr.<br />

Yaranýn kronikleþmesinin hastaya ait lokal veya sistemik bir çok nedeni<br />

bulunabilir. Ancak çoðunda ortak yön kronik <strong>yara</strong>nýn hipoksik oluþudur. Böylece<br />

<strong>yara</strong> dokusunda oksijen düzeyinin arttýrýlmasý diðer tedaviler için kritik bir anahtar<br />

rol oynamaktadýr. Bu sayede infeksiyona karþý mücadelede, <strong>yara</strong> bakýmýnda, <strong>yara</strong><br />

kapatma için yapýlacak bir cerrahi giriþimde daha baþarýlý olmak mümkün<br />

olacaktýr.<br />

HBO tedavisi kronik <strong>yara</strong> tedavisinde asla ana tedavi ajaný deðildir. Hastaya ait<br />

altta yatan sistemik hastalýðýn düzeltilmesi, örneðin diyabetik hastada kan<br />

þekerinin düzenlenmesi, kalp yetmezliði bulunan hastanýn medikal tedavisi,<br />

beslenme durumu bozuk olan hastanýn deðerlendirilip beslenme durumunun<br />

düzeltilmesi ilk koþuldur. Yine hastaya ait lokal sebepler de deðerlendirilip ortadan<br />

kaldýrýlmalýdýr. Damar týkanýklýðý bulunan bir hastanýn cerrahi durum elveriyorsa<br />

dolaþým bütünlüðüne yönelik olarak cerrahi giriþime alýnmasý, infekte bir <strong>yara</strong>da<br />

uygun antibiyotik tedavisinin baþlanmasý, uygun <strong>yara</strong> bakým yönteminin seçilip<br />

uygulanmasý gerekir. HBO bu tedavilerin hiçbirinin yerine uygulanmamalý, aksine<br />

bu tedavilerin baþarý þansýný arttýrmak veya tedavi süresini kýsaltmak için<br />

uygulanmalýdýr.<br />

Ülkemizde HBO diðer ülkelerdekine benzer biçimde, ilkin dalýþla ilgili<br />

hastalýklarda ve giderek dalýþ dýþý endikasyonlarda Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong> ve<br />

GATA, Sualtý Hekimliði ve Hiperbarik Týp Anabilim Dallarý tarafýndan<br />

baþlatýlmýþtýr. 1980'li yýllardan itibaren kullaným alaný bulan bu tedavi biçimi halen<br />

her iki Anabilim Dalýnda ve özel merkezlerde yaygýn olarak uygulanmaktadýr.<br />

Saðlýk Bakanlýðý özel merkezlerde uygulanan HBO tedavisine yönelik olarak<br />

2001 yýlýnda bir yönetmelik hazýrlamýþ ve bu yönetmelik'te özel merkezlerde<br />

uygulanacak endikasyon listesini de belirlemiþtir (Tablo 2) (13, 14).<br />

203


Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

Tablo 2. Saðlýk Bakanlýðý’nýn özel merkezler yönetmeliðinde kabul edilen HBO endikasyonlarý<br />

Dekompresyon hastalýðý Radyasyon nekrozlarý<br />

Hava veya gaz embolisi Tutmasý þüpheli deri grefleri ve flepleri<br />

Karbonmonoksit, siyanid zehirlenmesi, akut<br />

duman inhalasyonu<br />

Termal yanýklar<br />

Gazlý gangren Beyin absesi<br />

Yumuþak dokunun nekrotizan infeksiyonlarý<br />

(derialtý, kas, fasya)<br />

Anoksik ansefalopati<br />

Crush <strong>yara</strong>lanmalarý, kompartman sendromu ve<br />

diðer akut travmatik iskemiler<br />

Ani iþitme kaybý<br />

Yara iyileþmesinin geciktiði durumlar (diyabetik,<br />

non-diyabetik)<br />

Retinal arter oklüzyonu<br />

Kronik refrakter osteomyelit Kafa kemikleri, sternum ve vertebralarýn akut<br />

Aþýrý kan kaybý osteomyelitleri<br />

Bu tablodaki endikasyonlar incelendiðinde kronik <strong>yara</strong>nýn önemli bir yer<br />

tuttuðu görülmektedir. Doðrudan diyabetik ve diyabet dýþý kronik <strong>yara</strong> tedavisi<br />

endikasyonu dýþýnda, kronik osteomyelit gibi, radyonekrozlar, nekrotizan doku<br />

infeksiyonlarý gibi yine kronik <strong>yara</strong> iyileþmesi ile iliþkili endikasyonlar da<br />

bulunmaktadýr.<br />

HBO tedavisi daha çok diyabetik <strong>yara</strong>lar, periferik arteriyel yetmezlik kaynaklý<br />

<strong>yara</strong>lar ve radyasyon hasarýna baðlý <strong>yara</strong>lar gibi kronik <strong>yara</strong> türlerinde<br />

kullanýlmaktadýr. Basý <strong>yara</strong>larý ve venöz ülserlerde daha kýsýtlý bir kullaným alaný<br />

bulmaktadýr. Bu alanda yapýlan bilimsel çalýþmalarýn çoðu deneysel çalýþmalar ve<br />

olgu sunumlarý þeklindedir. Klinik kontrollü çalýþmalarýn çoðu diyabetik ayak<br />

üzerine yoðunlaþmýþtýr (Tablo 3) (15-20).<br />

Tablo 3. Diyabetik ayak tedavisinde HBO kullanýmý ile iliþkili kontrollü klinik çalýþmalar<br />

YAZAR,YIL HBO KONTROL SONUÇ<br />

Doctor N,<br />

1992 (15)<br />

15 15<br />

Faglia E,<br />

1996 (16) 35 33<br />

Abidia A,<br />

2001 (17) 33 14<br />

Kalani M,<br />

2002 (18) 17 21<br />

Zamboni W,<br />

1997 (19) 5 5<br />

Baroni G,<br />

1987 (20) 18 10<br />

HBO grubunda dizüstü ampütasyon 1/15 (% 6,6)<br />

Knotrol grubunda dizüstü ampütasyon 7/15 (% 46,6)<br />

HBO grubunda majör ampütasyon 3/35 (% 8,6)<br />

Kontrol grubunda major ampütasyon 11/33 (% 33,3)<br />

HBO grubunda iyileþme 13/19 (% 76)<br />

Kontrol grubunda iyileþme 4/14 (% 29)<br />

HBO grubunda iyileþme 13/17 (%76), ampütasyon 2/17 (% 12)<br />

Kontrol grubunda iyileþme 10/21 (48), ampütasyon 7/21 (% 33)<br />

HBO grubunda iyileþme 4/5 (% 80)<br />

Kontrol grubunda iyileþme 1/5 (% 20)<br />

HBO grubunda iyileþme 16/18 (% 89), ampütasyon 2/18 (% 11)<br />

Kontrol grubunda iyileþme 1/10 (% 10), ampütasyon 4/10 (% 40)<br />

204


HÝPERBARÝK TEDAVÝDE HEMÞÝRELÝK<br />

Hiperbarik oksijen tedavisi fiziksel ve fizyolojik açýdan özellikler taþýyan bir<br />

tedavi biçimidir. Artan basýncýn etkisi, kapalý ortamda bulunma, tedavi edilen hasta<br />

grubunun taþýdýðý özellikler, tedavinin içerdiði yan etki ve riskler açýsýndan bu<br />

alanda çalýþan hemþirelerin de yoðun bakým hemþireliði, ameliyethane hemþireliði<br />

ya da <strong>yara</strong> bakým hemþireliði gibi uzmanlaþmasý gerekmektedir. Gerek Saðlýk<br />

Bakanlýðý'nýn HBO Tedavi Yönetmeliðinde (13), gerek Denizcilik<br />

Müsteþarlýðý'nýn Profesyonel Sualtý Adamlarý Yönetmeliðinde (21) basýnç<br />

odasýnda çalýþabilecek hemþire ve saðlýk memurlarý tarif edilmekte ve bunlarýn bu<br />

sertifikalarýný hangi eðitimden sonra alabilecekleri açýklanmaktadýr.<br />

Yurtdýþýnda, özellikle ABD'de hiperbarik alanda çalýþacak hemþirelerin eðitimi<br />

ve sertifikalandýrýlmasýna yönelik çeþitli eðitim kurumlarý ve dernekler<br />

bulunmaktadýr (22-24). Ayrýca bu alanda bir çok yayýn ve kitap da bulunmaktadýr<br />

(25). Eðitimlerde basýncýn etkisi ve yan etkileri, koruyucu önlemler, dalýþ öncesi,<br />

basýnç odasý içinde ve sonrasýnda yapýlacak giriþimler, basýnç altýnda cihaz<br />

kullanýmý, basýnç altýnda týbbi giriþimler gibi konulara aðýrlýk verilmektedir.<br />

Hiperbarik alanda çalýþacak hemþirelerin basýnç altýna girmelerine engel bir saðlýk<br />

sorunlarýnýn bulunmamasý gerekir. Bu nedenle kursun baþlangýcýnda bu konuya<br />

özel saðlýk muayenesinden geçmeleri gerekir. Ayrýca basýnç altýnda çalýþma teorik<br />

olarak bazý meslek hastalýklarýna da yol açabilir. Bu nedenle belirli aralýklarla<br />

saðlýk muayeneleri tekrarlanýr.<br />

KAYNAKLAR<br />

HÝPERBARÝK OKSÝJEN TEDAVÝSÝ: YARA TEDAVÝSÝNDEKÝ YERÝ<br />

1. Hampson NB. Hyperbaric oxygen therapy:1999 committee report. Kesington MD,<br />

Undersea and Hyperbaric Medical Society, 1999.<br />

2. Hammarlund C. The physiological effect of hyperbaric oxygenation. In Kindwall EP,<br />

Whelan HT (eds): Hyperbaric Medicine Practice. Flagstaff AZ, Best Publ, 2002; 37-68.<br />

3. Jain KK. Phsical, physiological and biochemical aspect of hyperbaric oxygenation. In Jain<br />

KK (ed): Textbook of Hyperbaric Medicine. Göttingen, Hogrefe&Huber Publ, 1999; 10-<br />

27.<br />

4. Bassett BE, Bennett PB. Introduction to the physical and physiological bases of hyperbaric<br />

therapy. In Hunt TK, Davis JC (eds): Hyperbaric Oxygen Therapy. Bethesda MD,<br />

Undersea Medical Society Inc. 1977; 11-24.<br />

5. Boerama I, Meijne NG, Brummelkamp WK et al. Life without blood: A study of the<br />

influence of high atmospheric pressure and hypothermia on dilution of the blood. J<br />

Cardiovasc Surg 1960; 1:133-146.<br />

6. Nylander G, Lewis D, Lewis D, Nordstrom H, Larsson J. Reduction of postischemic edema<br />

and hyperbaric oxygen. Plast Reconstr Surg 1985; 76:596-601.<br />

7. Skyhar MJ, Hargens AR, Strauss MB, Gershuni DH, Hart GB, Akeson WH. Hyperbaric<br />

oxygen reduces edema and necrosis of skeletal muscle in compartment syndromes<br />

associated with hemorrhagic hypotension. J Bone Joint Surg 1986; 68A: 1218-1224.<br />

8. Strauss MB, Hargens AR, Gershuni DH, et al. Reduction of skeletal muscle necrosis using<br />

205


Prof. Dr. Þamil Aktaþ<br />

intermittent hyperbaric oxygen in a model compartment syndrome. J Bone Joint Surg<br />

1983; 65A: 656-662.<br />

9. Sukoff MH, Ragatz E. Hyperbaric oxygenation for the treatment of acute cerebral edema.<br />

Neurosurgery 1982; 10:29-38.<br />

10. Hohn DC. Oxygen and leukocyte microbial killing. In Hunt TK, Davis JC (eds):<br />

Hyperbaric Oxygen Therapy. Bethesda MD, Undersea Medical Society Inc. 1977; 101-<br />

110.<br />

11. Giamarellou H. Anaerobic infection therapy. Int J Antimicrob Agents 2000; 16(3):341-<br />

346.<br />

12. Öztaþ E, Kýlýç A, Özyurt M, Korkmaz A, Baþustaoðlu A. Effect of hyperbaric oxygen and<br />

penicillin in a murine model of streptococcal myositis. Undersea Hyperb Med 2001;<br />

28(4):181-186.<br />

13. Saðlýk Bakanlýðý. Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Saðlýk Kuruluþlarý<br />

Hakkýnda Yönetmelik. Resmi Gazete, 1. 8. 2001 tarih ve no: 24480.<br />

14. Saðlýk Bakanlýðý. Hiperbarik Oksijen Tedavisi Uygulanan Özel Saðlýk Kuruluþlarý<br />

Hakkýnda Yönetmelikte Deðiþiklik Yapýlmasýna Ýliþkin Yönetmelik. Resmi Gazete, 7. 11.<br />

2002 tarih ve no: 24929.<br />

15. .Doctor N, Pandya S, Supe A. Hyperbaric oxygen therapy in diabetic foot. J PostgradMed<br />

1992; 38: 112–114.<br />

16. Faglia E, Favales F, Aldeghi A, Calia P, Quarantiello A, Oriani G et al. Adjunctive systemic<br />

hyperbaric oxygen therapy in treatment of severe prevalently ischemic diabetic foot ulcer.<br />

A randomized study. Diabetes Care 1996; 19:1338–1343.<br />

17. Abidia A, Kuhan G, Laden G. Hyperbaric oxygen therapy for diabetic leg ulcers - a<br />

Double-blinded randomised controlled trial. Undersea and Hyperbaric Medicine 2001;<br />

28(1): 48.<br />

18. Kalani M, Jorneskog G, Naderi N, Lind F, Brismar K. Hyperbaric oxygen (HBO) therapy<br />

in treatment of diabetic foot ulcers. Long-term follow-up. J Diabetes Complications. 2002<br />

Mar-Apr;16(2):153-8.<br />

19. Zamboni WA, Wong HP, Stephenson LL, Pfeifer MA. Evaluation of hyperbaric oxygen for<br />

diabetic wounds: a prospective study. Undersea Hyperb Med. 1997 Sep;24(3):175-9.<br />

20. Baroni G, Porro T, Faglia E, Pizzi G, Mastropasqua A, Oriani G, Pedesini G, Favales F.<br />

Hyperbaric oxygen in diabetic gangrene treatment. Diabetes Care. 1987 Jan-Feb;10(1):81-<br />

6.<br />

21. Denizcilik Müsteþarlýðý. Profesyonel Sualtý Adamlarý Yönetmeliði. Resmi Gazete,<br />

02.09.1997 tarih ve no: 23098.<br />

22. National Board of Diving and Hyperbaric Medical Technology. www.nbdhmt.org.<br />

23. Baromedical Nurses Association. www.hyperbaricnurses.org.<br />

24. National Baromedical Service. www.baromedical.com.<br />

25. Larson-Lohr V, Norvell HC. Best Publishing Company. 2002.<br />

206


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.207-214<br />

ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER<br />

YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />

Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />

Ýstanbul Üniversitesi Ýstanbul Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />

HAYVAN ISIRIKLARI ÝLE OLUÞAN YARALAR<br />

Patofizyoloji<br />

Köpek, kedi veya insan ýsýrýðýndan sonra geliþen komplikasyonlarýn %95'inden<br />

lokal <strong>yara</strong> enfeksiyonlarý sorumludur.<br />

Pasteurella türlerine baðlý enfeksiyonlar ýsýrýktan kýsa bir süre sonra tipik olarak<br />

24 saat içinde oluþur. Pasteurella kedi ve köpek aðýz florasýnda mevcut olup<br />

insanda yoktur.<br />

24 saatten sonra oluþan enfeksiyonlar genelde stafilokok ve streptokok<br />

türlerine baðlý geliþmektedir.<br />

Delici þekilde oluþmuþ <strong>yara</strong>lar dokulara bakterilerin daha derin girmesinden<br />

dolayý laserasyon <strong>yara</strong>sýna göre daha çok enfeksiyon riski taþýmaktadýr.<br />

Fizik muayene<br />

Yaralarýn lokalizasyonuna, büyüklüðüne, derinliðine; cam, diþ, toprak gibi<br />

yabancý cisimlere; ekstremite ýsýrýklarýnda distal dolaþýma bakýlmalýdýr.Yaranýn<br />

distalindeki sinirlerin motor ve duyu fonksiyonlarý kontrol edilmelidir.<br />

Laboratuvar<br />

X-ray istenir. Yabancý cisime; ýsýrýk ekleme yakýnsa içinde kapsül<br />

penetrasyonunu gösteren hava varlýðýna; daha eski <strong>yara</strong>larda osteomiyelit ve<br />

yumuþak dokuda gaz varlýðýna bakýlýr.<br />

Eðer ýsýrýk major bir arterin yanýnda ise ve vasküler hasar kanýtý varsa<br />

(geniþleyen hematom, pulsatil kitle veya azalmýþ periferik nabýzlar) anjiyografi<br />

çekilmelidir.<br />

Kültür: Enfeksiyon mevcutsa alýnmalýdýr.<br />

207


Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />

Tedavi<br />

Yara irrigasyonu önemlidir. Büyük artýk parçalar forseps ile alýnabilir. 18G iðne<br />

takýlý enjektör ile yeterli basýnç saðlanabilir (15-20 psi). Santimetrekare baþýna 50-<br />

100cc serum fizyolojik ile irrigasyon önerilmektedir<br />

Gergin þekilde <strong>yara</strong> kenarlarý kapatýlmamalýdýr; bazen greft veya flep<br />

gerekebilir.<br />

Köpek ýsýrýklarý genelde ezilme tarzýnda <strong>yara</strong>lanmalar þeklinde olur ve eðer bu<br />

dokular kanlanmýyorsa debride edilmelidir; bu hem enfeksiyon önlenmesi,<br />

hem de <strong>yara</strong>nýn iyi kapanmasý açýsýndan önemlidir.<br />

Evde <strong>yara</strong> yoðun þekilde su ve sabun ile yýkanmalýdýr. Bu sýrada hafif olarak<br />

ovulabilir. Üzerine temiz ve kuru bandaj yapýlarak saðlýk kuruluþuna<br />

baþvurulmalýdýr.<br />

Delici þekilde olmuþ <strong>yara</strong>lar ve yoðun olarak kontamine <strong>yara</strong>larda enfeksiyon<br />

riski olduðu için <strong>yara</strong>ya ilk müdahaleden sonra (irrigayon, debridman, <strong>yara</strong> örtüsü)<br />

sekonder iyileþmeye býrakýlmalýdýr. Çok büyük <strong>yara</strong>lar, kozmetik olarak kötü<br />

olanlar ve iyileþmede gecikmesi olanlar 3-5 gün sonra geçikmiþ primer kapatmak<br />

için deðerlendirilir. Bu sýrada sýk deðiþtirilen ýslak gazlý bezler ile <strong>yara</strong>nýn<br />

kurumasý engellenmelidir.<br />

Ekspoze tendon, sinir ve fasya serum fizyolojik ile ýslatýlmýþ gazlý bezler ile<br />

örtülmelidir. Enfeksiyon önlenmesi temel olarak mekanik debridman, irrigasyon<br />

ve tüm yabancý cisimlerin çýkarýlmasýna dayanýr. Açýk kýrýðý olan <strong>yara</strong>lar için de<br />

böyledir.<br />

Yaranýn kapatýlmasý bölgeye ve <strong>yara</strong>nýn durumuna göre yapýlýr. Yüz gibi<br />

kozmetik bölgelerdeki <strong>yara</strong>lanmalar genelde erken dönemde dikilir. Eðer <strong>yara</strong><br />

bacak ve kolda ise kanlanmanýn daha az olmasýndan dolayý açýk býrakýlýr ve birkaç<br />

gün sonra kapatýlýr. Yara kontamine ise veya yoðun doku hasarý ve ezilme varsa<br />

birkaç gün sonra kapatýlmasý uygun olacaktýr. El ýsýrýlmalarýnda da yüksek<br />

infeksiyon riski olduðu için gecikmiþ primer kapatma uygundur.<br />

Genelde 5 günlük amoksisilin/klavunolat tedavisi verilir. Ancak enfeksiyon<br />

varsa ve ýsýrýk kirli veya kontamine ise bu süre deðiþtirilir. 48 saat sonra enfeksiyon<br />

varlýðý açýsýndan tekrar kontrol edilmelidir.<br />

Ýnsan ýsýrýklarýnda köpek veya kediye göre daha çok bakteri bulunur. Kedi ve<br />

köpek ýsýrýklarý dýþýnda fare ýsýrýklarýna da rastlanmaktadýr. Fare ýsýrýðýný takiben<br />

halsizlik, ateþ, ilerleyici artralji varsa fare-ýsýrýk ateþi hastalýðý açýsýndan tetkik<br />

edilmelidir. Kan kültüründe streptobacillus minor üremektedir. Tedavide IV 5-7<br />

gün penisilin takiben 7 gün oral penisilin verilir. Hayvan ýsýrýklarýnda <strong>yara</strong> su ve<br />

sabun ile yýkanmalýdýr. %20 sabunlu su kuduz virusu için öldürücüdür.<br />

208


ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />

Hayvan ýsýrýk <strong>yara</strong>larýnda proflaktik antibiyotik verilme endikasyonlarý:<br />

Delici ýsýrýklar.<br />

El, ayak, yüz veya genital bölgedeki ýsýrýklar.<br />

Özellikle ödemli veya ezilme <strong>yara</strong>lanmasý olan orta-ciddi derecede ýsýrýklar.<br />

Ýmmün sistemi zayýf hastalar.<br />

Tetanoza eðilimli <strong>yara</strong>lar:<br />

Derin delici <strong>yara</strong>lar.<br />

Avülsiyon tarzýnda <strong>yara</strong>lar.<br />

Yoðun kontamine <strong>yara</strong>lar.<br />

6 saat içinde tedavi edilmemiþ <strong>yara</strong>lar.<br />

Bu <strong>yara</strong>larda tetnoz aþýlarý tam yapýlmýþ hastalarda son aþýdan sonra 5 yýlý<br />

geçmiþse tetanoz rapeli yapýlmalýdýr; diðer <strong>yara</strong>larda 10 yýlý geçmiþse<br />

yapýlmalýdýr. Eðer tetanoz durumu bilinmiyorsa Ýmmünglobulin (Ig) yapýlýr.<br />

Kuduzdan þüphelenilecek durumlar:<br />

Hayvan kuduz görülen bölgeden ise; ýsýrýlma eyleminin kýþkýrtma olmaksýzýn<br />

olmasý ve birden fazla insan veya diðer hayvanlarýn ýsýrýlmasý,<br />

Hayvanda kuduz klinik bulgu ve semptomlarý varsa ( artmýþ tükrük, titreme,<br />

davranýþ deðiþikliði, felç, yerinde duramama),<br />

Vahþi hayvanlarýn ýsýrmasý.<br />

Aþýlanma:<br />

Ýnsan diploid hücre aþýsý 0,3,7,14,28. günlerde yapýlýr. 5 yýl içinde aþýlanma<br />

olmuþsa 0. ve 3. günde rapel yapýlýr. Immunglabulinin çoðu <strong>yara</strong> kenarýna<br />

verilmelidir.<br />

Þekil 1: Hayvan ýsýrmasý sonucu deride ortaya çýkan <strong>yara</strong>lanmalar görülmektedir.<br />

209


Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />

ATEÞLÝ SÝLAH YARALANMALARI<br />

Patofizyoloji<br />

Silahlar düþük hýzlý (1200 ft/s) ve yüksek hýzlý (2500 ft/s) olmak üzere<br />

ayrýlýrlar.Çoðu el silahý düþük hýzlýdýr; av tüfekleri ve askeri silahlar ise yükse<br />

hýzlýdýr. Fizikte hareket eden herhangi bir kitlenin kinetik enerjisi KE =1/2 MV2/g<br />

formülü ile belirlenir. KE: Kinetik enerji, M:Kütle, V:Hýz, G: Yerçekimi (32.174<br />

ft/sec). Bu formüle göre hýz 2 kat artarsa oluþan kinetik enerji 4 katýna çýkar ve<br />

hasar da o ölçüde artar. Düþük hýzlý silahlar yumuþak dokuyu laserasyon ve ezilme<br />

ile geçerken, yüksek hýzlý silahlar þok dalgalarý ve kavitasyonlar ile geçer. Düþük<br />

hýzlý mermiler dokularý iterek kendi boyutlarýyla ayný kalýcý trase oluþtururlar. Bu<br />

trase çarptýklarý dokulardan dolayý (kemik gibi) sapabilir. Yüksek hýzlý silahlarda<br />

enerji transferinin yol açtýðý büyük hacimde geçici boþluk oluþur, ayrýca kalýcý<br />

trase de mermiden birkaç kat daha fazla olabilir. El silahý ile <strong>yara</strong>lanmalar düþük<br />

hýzlý kabul edilse de, yakýn mesafeden <strong>yara</strong>lanmalarda (yaklaþýk 4.5 metreden<br />

az mesafe) doku <strong>yara</strong>lanmasý yüksek hýzlý silahlar gibi olmaktadýr.(1) Yüksek hýzlý<br />

silah <strong>yara</strong>lanmalarýnda merminin girdiði ilk 12cm'de doku hasarýnýn az olduðu ve<br />

ön kol <strong>yara</strong>lanmalarýnda kemiðe temas yoksa 12cm'lik mesafe dolayýsýyla<br />

tedavinin konservatif yapýlabileceði belirtilmektedir.(2)<br />

Yüksek enerjili <strong>yara</strong>lanmada oluþan geçici boþluk, negatif basýnç etkisiyle<br />

kontamine olur. Organik maddeler (odun, kemik gibi) parçalanmaya daha müsait<br />

olup gözenekli yapýlarýndan dolayý inorganik maddelere göre (cam, metal kurþun)<br />

enfekte olmaya daha eðilimlidir. Stafilokok gibi bazý bakteriler özelikle yabancý<br />

cisimlerin üzerinde biyofilm oluþturmaya eðilimlidir ve yabancý cisim<br />

enfeksiyonu oluþtururlar.<br />

Bomba <strong>yara</strong>lanmalarýnda parça etkisi, patlamanýn basýnç etkisi ve yanan<br />

barutun termal etkisi ile yumuþak doku hasarý oluþmaktadýr. Sýklýkla avülsiyon,<br />

laserasyon, ezilme ve yanýk <strong>yara</strong>lanmasý beraber olmaktadýr. Genellikle ekstremite<br />

derin dokusuna penetre olan yabancý cisimler <strong>yara</strong>lanmanýn karmaþýklýðýna<br />

katkýda bulunurlar. Patlama hasarýnýn patofizyolojisinin iyi anlaþýlmasý tedaviye<br />

yön verir. Primer patlama etkisinde süpersonik hava dalgalarýnýn akselerasyon ve<br />

deselerasyonu dokuda primer hasarý akciðer, kulak ve baðýrsaktaki hava-sývý<br />

arayüzeylerinde yapmaktadýr. Sekonder patlama etkisinde þarapnel parçalarý doku<br />

içine girmektedir. Tersiyer patlama etkisinde patlamanýn basýnç etkisiyle hastanýn<br />

düþmesi veya cisimlerin çarpmasýyla künt travma oluþmaktadýr. Dördüncü etkide<br />

de sýcaklýk ve patlayýcýlardan çýkan duman ve kimyasallardan termal veya<br />

kimyasal hasar olmaktadýr.(3)<br />

210


ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />

Fizik muayene<br />

Silah <strong>yara</strong>lanmasýnda tüm giysiler çýkartýlýr, böylelikle hasarlý diðer bölgeler<br />

gözden kaçmaz ve merminin yaklaþýk seyri göz önüne alýnarak altta yatan diðer<br />

dokulardaki olasý hasar deðerlendirilebilir.<br />

Nörovasküler muayenede hasarlý ekstremitenin çevre uzunluðu takip edilir.<br />

Büyüyorsa veya pulsasyon veren hematom varsa devam eden kanamayý gösterir.<br />

Yaranýn kenarýndaki ve distalindeki nabýzlar kontrol edilir.<br />

Yaranýn kenarýndaki damardan palpasyon ile titreþime (thrill), oskültasyon ile<br />

üfürüm varlýðýna bakýlýr. Titreþim ve üfürüm, nabýz alýnsa bile arter hasarýnýn<br />

göstergesi olabilir.<br />

Distal iskemi bulgularý (pallor, pain, parestezi, paralizi, poikilotermi) arter<br />

<strong>yara</strong>lanmasý yaný sýra kompartman sendromu gibi diðer durumlarda da olabilir.<br />

Sinir hasarý açýsýndan duyu ve motor muayenesi yapýlmalýdýr.<br />

Laboratuar<br />

Radyografi çekilerek alttaki kýrýk ve merminin dokudaki varlýðý<br />

deðerlendirilebilir. Radyografi çekilmeden önce eksternal mermi delikleri metal<br />

ile iþaretlenerek radyografide merminin yolu belirlenebilir.<br />

Tedavi:<br />

.Düþük hýzlý silahlarda minimal doku ölümü olduðu için yüzeyel irrigasyon<br />

yeterli görülmektedir.Yüksek hýzlý silah ve av tüfeði <strong>yara</strong>lanmalarýnda cerrahi<br />

irrigasyon ve debridman ve erken antibiyotik tedavisi gerekmektedir.(3)<br />

Cerrahi debridman ile nekrotik dokularýn alýnmasý sýk kullanýlan yöntemdir.<br />

Yaþamayan kas dokularý debride edilir. Kas debridmaný açýsýndan renk, kývam,<br />

kapiller kanama, kontraktilite önemlidir. Canlý kas dokusunun en iyi göstergesi<br />

debridman sýrasýnda kanamasýdýr. Yaþamayan kas dokusu koyu renklidir, ezilmiþ<br />

karakterdedir ve forseps ile tutulunca kontrakte olmaz.<br />

Ekstremite <strong>yara</strong>lanmalarýnda subfasyal penetrasyon varsa açýlýp devaskülarize<br />

doku eksize edilmelidir. Debridmandan sonra oluþan boþluða ýslak gazlý bez<br />

konulabilir. Daha sonra flep veya greft ile onarýlabilir.<br />

Pulsatil lavaj kontamine <strong>yara</strong>larda bakterilerin uzaklaþtýrýlmasý için cerrahi<br />

debridmanýn yanýnda etkilidir. Versajet adlý hidrocerrahi su býçaðý, cerrahi<br />

debridman ile beraber kullanýlabilir.<br />

Enzimatik debridmanda kollajenaz veya papain-üre kullanýlmaktadýr; cerrahi<br />

için uygun olmayan hastalarda ve kalýn eskarýn yumuþatýlmasý için<br />

kullanýlmaktadýr.<br />

211


Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />

Biyolojik debridmanda bir tür larva kullanýlmaktadýr (Phaenicia<br />

sericata);salgýladýðý enzimler ile hem nekrotik doku debride edilir hem de <strong>yara</strong><br />

sterilize olur.<br />

Kavitesi olan kemik veya tendonun açýkta olduðu savaþ <strong>yara</strong>larýnda sýk (2-3<br />

günde bir) operatif irrigasyon ve debridman ile beraber gümüþ emdirilmiþ<br />

süngerler veya Acticoat ile VAC tedavisi yapýlmasý; bunu takiben ekspoze tendon,<br />

kemik veya ekleme konabilen, altta sýðýr kollajen glikozaminoglikan matriksi üstte<br />

yarý geçirgen silikon içeren Çift Katlý Matriks Yara Örtüsü (Ýntegra) kullanýlmasý;<br />

Integra greftinden sonra VAC deðiþiminin 3-4 günde bir yapýlarak 3 hafta sonra<br />

parsiyel kalýnýklýkta deri grefti konulmasýnýn uygun olduðu belirtilmektedir.(4)<br />

Ekstremite silah <strong>yara</strong>lanmalarýndaki azalmýþ veya alýnamayan nabýzda,<br />

geniþleyen hematomda veya pulsatil kitlelerde acil anjiyografi veya damar<br />

eksplorasyonu gerekmektedir. Arter <strong>yara</strong>lanmalarýnda daha sonra bakteryel<br />

enfeksiyon geliþip rüptür olabileceði için hasarlý bölge dýþýnda ligasyon<br />

önerilmektedir.(5)<br />

Alt ekstremite damar <strong>yara</strong>lanmalarýnda 4 saatten az sürede iskemiye<br />

dayanýlabilirken, 6 saatin üstündeki iskemide kalýcý kas ve sinir hasarý meydana<br />

gelmektedir. Vasküler tamirden sonra fasyotomi yapýlarak reperfüzyon hasarý ve<br />

kompartman sendromu önlenmelidir. Kompartman sendromu 2 saat ile 6 gün<br />

arasýnda ortaya çýkabilir. Ekstremite fraktürü, vasküler veya reperfüzyon hasarý,<br />

konstriktif bandajlar riski arttýrýr. Gergin kompartmanlar, palpasyon ile ve pasif<br />

eklem hareketleri ile etkilenen kompartmanda aðrý olmasý bulgulardýr. Arter hasarý<br />

yoksa ilk baþlarda pulsasyon normaldir. .<br />

Travmayý takip eden <strong>yara</strong>lar genellikle 6 hafta içinde iyileþir. Akut <strong>yara</strong>lar<br />

iyileþmeyi bozan bazý etkenlerin etkisi ile konik <strong>yara</strong>lara dönebilir. Ýyileþmesi 6<br />

haftayý geçen kronik <strong>yara</strong>larda iyileþmeyi engelleyen veya geciktiren patolojik<br />

durumlar mevcuttur.Lokal doku hipoksisi, tekrarlayýcý doku travmasý, iskemireperfüzyon<br />

hasarý, nekroz ve enfeksiyon önemli etkenlerdir.<br />

Tüm kronik <strong>yara</strong>lar kontaminedir yani <strong>yara</strong>da çoðalmayan bakteriler<br />

mevcuttur. Çoðu kronik <strong>yara</strong>lar da kolonizedir yani çoðalan ancak bu çoðalmaya<br />

konaðýn cevabýnýn olmadýðý durum söz konusudur. Kritik kolonize <strong>yara</strong>larda<br />

bakteri çoðalmasý fazladýr ve iyileþme bakterilerin salgýladýðý proteazlarýn<br />

ekstraselüler matriksi tahrip etmesiyle bozulmuþtur. Yara infeksiyonunda ise<br />

bakteri invazyonu ile birlikte infeksiyon bulgularý söz konusudur. Kontamine ve<br />

kolonize <strong>yara</strong>lar irrigasyon ile temizlenir. Antiseptik veya dezenfektanlar <strong>yara</strong><br />

bakýmýnda önerilmemektedir. 2 haftalýk topikal antibiyotik tedavisi kritik kolonize<br />

<strong>yara</strong>larda bakteri yükünü azaltmak için önerilmektedir.(3)<br />

Ýyot iyi bilinen bir antiseptiktir. %0.9 konsantrasyonda lokal olarak kullanýlabilir.<br />

212


ATEÞLÝ SÝLAH, ISIRIK GÝBÝ DÝÐER YARALARDA TAKÝP VE TEDAVÝ<br />

Gümüþün antimikrobiyal aktivitesi uzun süredir bilinmektedir. Gümüþ nitrat,<br />

gümüþ sulfadiazin gibi preparatlar etkinlik için sýk olarak tatbik edilmelidir. Yeni<br />

nanokristal gümüþ iyonlu <strong>yara</strong> örtüleri ortama sürekli gümüþ iyonu vererek etki<br />

eder. Yara enfeksiyonu durumunda sistemik antibiyotikler ile beraber kýsmen<br />

avasküler enfekte dokuda etkili olmasý için topikal antibiyotikler de kullanýlmalýdýr.<br />

Nem dengesi <strong>yara</strong> iyileþmesi açýsýndan önemlidir. Yara kuru ise nemli hale<br />

getirilmeli; eksüdasyon varsa bu emilmelidir. Yara boþluklarý iyileþmeyi bozar ve<br />

bakterilerin toplanmasýný kolaylaþtýrýr; kaviteler granülasyonu ve epidermal<br />

migrasyonu bozmadan fazla olmayacak þekilde doldurulmalýdýr. Bu amaçlarý<br />

saðlamak için çok çeþitli <strong>yara</strong> örtüleri geliþtirilmiþtir. Örneðin kuru <strong>yara</strong>lar için<br />

hidrojeller uygun iken eksüdatif <strong>yara</strong>lar için köpük <strong>yara</strong> örtüleri kullanýlabilir.<br />

Örtüler dýþýnda çeþitli topikal ürünler de <strong>yara</strong> bakýmýnda kullanýlmaktadýr; örneðin<br />

trombositten zengin plazma jeli kullanýmý ile akut <strong>yara</strong>larda hýzlý iyileþme<br />

gözlendiði belirtilmektedir.(6)<br />

Sonuç olarak <strong>yara</strong>lanmanýn gerek ýsýrýk <strong>yara</strong>lanmalarýnda, gerekse silah<br />

<strong>yara</strong>lanmalarýnda <strong>yara</strong>lanma þekline ve dokunun durumuna göre tedavi<br />

yapýlmalýdýr.<br />

Þekil 1: !7 Yaþýnda Erkek hastada yüksek hýzlý ateþli silah <strong>yara</strong>lanmasý sonucu frontal kemik ve<br />

beyin frontal lobunda oluþan hasar görülmektedir.<br />

213


Opr. Dr. Erdem GÜVEN<br />

Þekil 2 Þekil 3<br />

Þekil 2: 38 yaþýnda Erkek hastada yakýn mesafeden av tüfeði ile <strong>yara</strong>lanma sonucu sol yanak,<br />

maksiller kemik te oluþan hasar ve geniþ <strong>yara</strong>lanma görülmektedir.<br />

Þekil 3: Parça tesirli bomba patlamasý sonucu ekstremitenin farklý bölgelerinde ortaya çýkan <strong>yara</strong>lar<br />

görülmektedir.<br />

KAYNAKLAR:<br />

1. Miclau T, Farjo LA.The antibiotic treatment of gunshot wounds. Injury. 1997; 28(3): SC1-5.<br />

2. Foglar et al. Gunshot wounds of the forearm Injury.1997; 28(3): SC18-22.<br />

3. G On Tong et al. Soft tissue injury in orthopaedic trauma. Injury 2008; 39S4: S3–S17<br />

4. Stojadinovic A, et al, Topical advances in wound care, Gynecol Oncol (2008),<br />

doi:10.1016/j.ygyno.2008.07.042<br />

5. Fox et al. Contemporary management of wartime vascular trauma. Journal of Vascular Surgery.<br />

2005; 41(4):638-44.<br />

6. Kazakos K, et al., The use of autologous PRP gel as an aid in the management of acute trauma<br />

wounds, Injury (2008), doi: 10.1016/j.injury.2008.05.002<br />

214


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.215-229<br />

DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN<br />

HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Psikiyatri Anabilim Dalý<br />

GÝRÝÞ<br />

Deri bedenimizi örten, dýþ dünya ile bedenimiz arasýnda sýnýr oluþturan,<br />

fizyolojik açýdan önemli emosyonel yanýtlarýn (korkudan sararma, utançtan<br />

kýzarma, tüylerin diken diken olmasý vb.) oluþtuðu organýmýzdýr.<br />

Psikodinamik açýdan; benliðin organik bir örtüsü, insan bedeninin dünya ile<br />

temasýný saðlayan kýsýmdýr. Dokunma, okþanma, aðrý ve acý gibi libidinal iþlevi<br />

olan, duygusal durumu yansýtan, sözsüz iletiþime aracýlýk eden bir organdýr.<br />

Yara ve <strong>yara</strong>lanma deri bütünlüðünü bozan patolojik bir durumdur. Deri<br />

bütünlüðünün zedelenmesi, homeostatik dengeyi sarsabilmekte, akýl ve ruh<br />

saðlýðýmýzda bu durumdan etkilenmektedir. Basit (doðal) sýkýntýdan, kayýp-yas<br />

tepkisine, vücut, organ bölümlerinin zedeleneceði kaygýsýna, vücut imajýnýn<br />

bozulmasýna, sosyal çekilmelere, depresyon ve suicidal giriþimler gibi psikolojik<br />

tepkilere neden olabilmektedir.Yaralar;<br />

- Yanýk <strong>yara</strong>sý<br />

- Diabetik Ayak Yarasý<br />

- Cerrahi Yaralar<br />

- Basý Yaralarý<br />

- Radyasyon ve ekstravasyon Yaralarý<br />

- Doku donma <strong>yara</strong>larý<br />

- Ezilme <strong>yara</strong>larý<br />

- Isýrýk ve Ateþli silah Yaralanma vb. gibi çeþitlilik gösterir.<br />

YANIK YARASI OLAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

Yanýk <strong>yara</strong>sý özel,yoðun,uzun süreli bakým ve uygulamalarý kapsar.Ciddi Yanýk<br />

hasarý kiþilerde fiziksel,psikolojik,sosyal travmalara neden olur. Yanýðýn<br />

215


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

rehabiltasyonu aþamalar halindedir ve her aþamasýnda farklý psikolojik sorunlar<br />

ortaya çýkabilmektedir.<br />

AKUT SAFHA<br />

Ýstenilen Psikiyatri konsültasyonlarýnda yanýklý hastalarda en sýk görülen<br />

komplikasyon; fizyolojik duruma baðlý geliþen enfeksiyondur.Ýkinci en sýk<br />

rastlanan komplikasyon aðýr doz opiadlarýn kullanýmýna baðlý olarak ortaya çýkan<br />

etkilerdir.<br />

Bu fazda en çok dikkat edilmesi gereken aðrýnýn yönetimi ve ilaç<br />

etkileþimleridir. Yanýklý hastalarýn tedavisinde yanýk öncesinde varolan psikiyatrik<br />

bir hastalýðý ve madde kullaným öyküsü taranmalýdýr.Yanýk aðrýsýnda<br />

analjeziklerin etkin olmadýðý, opiad ve anksiyolitiklerin kullanýldýðý<br />

belirtilmektedir. (Clodine / Clodne – Dexometomide)<br />

ORTA SAFHA<br />

Bu safhada özellikle stresin azaltýlmasý gerekir. Stres elbise deðiþimleri,<br />

pansuman, fiziksel aktiviteler, diðer iþlemlerle artabilir.Hastanýn aðrýsý ve<br />

sedasyonu yönetilmelidir.Eðer yönetilemiyorsa bazý psikiyatrik semptom ve<br />

belirtiler kronikleþebilir. (Bu safhada hospitalizasyona devam edilmesi; Travmatik<br />

stres sürecini provake edebilir. Bu Akut bakým güçlükleri psikiyatrik tanýlamada<br />

bulunulmasýný geciktirebilir). Þiddetli yanýklarda tedavi stres oluþumuna ve<br />

kronik PTSB neden olabilir. Bu safhada Medikal tedavilerle araya girmek ve<br />

iþlemleri derecelendirmek gerekir.<br />

Yanýklý hastada hastalýðý izleyen 3 anormal durum korku (panik), depresyon,<br />

posttravmatik stres bozukluðu,bazen de depresyon ile posttravmatik stres<br />

bozukluðunun bir arada görüldüðü tablolar geliþebilir.<br />

Yapýlan araþtýrmalarda yanýk sonrasýný izleyen 2 hafta içinde en sýk PTSB ve<br />

Depresyonun 9 belirtisinin (Majör)görüldüðü saptanmýþtýr.<br />

�Depressif affect<br />

�Günlük aktivitelerini yapamama<br />

�Uykusuzluk / aþýrý uyku<br />

�Psikomotor ajitasyon / retardasyon<br />

�Apati<br />

�Libidoda azalma<br />

�Dikkatte azalma<br />

�Tekrarlayan ölüm düþüncesi<br />

�Suicid<br />

ÝYÝLEÞME SAFHASI: Beden Ýmajý ve Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi<br />

Akut yanýk ekibi hastayý iyileþtirdikten sonra genellikle plastik ve<br />

216


DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

cerrahi ekibe transfer eder. Bu noktada plastik cerrahlar psikiyatri ekibi ile ortak<br />

çalýþmalýdýr.Çünkü terapötik hedef uzun vadede ve cerrahi iþlemin<br />

planlanmasýnda hasta ve ailesinin tedaviye katýlýmýnýn saðlanmasý<br />

olmalýdýr.Personelin(tüm ekip) yaklaþýmlarýnda ise; deneyimlerinden<br />

<strong>yara</strong>rlanmasý ve empatiyi kullanmasý, hastalarýn yeni görünümlerine<br />

adaptasyonunda yardýmcý olacaktýr.<br />

Beden imajý 2. yaþtan 3 yaþlara doðru kendilik imajýnýn göreli olarak kararlý<br />

bir parçasýdýr ve devamlý olarak büyüme, ergenlik, travma, yaþlanma ve<br />

ameliyatla deðiþir (modifiye olur). Yanýk hastasýyla görüþmek, onlarýn vücut þekil<br />

geliþmesine bir pencere oluþturarak kiþilik geliþiminde travmanýn emational<br />

darbesi ve adapte etme veya gerilemenin(regresyon) anlaþýlmasýný saðlar .<br />

Hastanýn <strong>yara</strong> izleri ile ilgili görüþ ve tutumlarý, ve hastanýn uðradýðý kayýba<br />

yönelik yardým; vücut þekli ile ilgili düþünce ve davranýþlarýnýn pozitif veya<br />

negatif yönde geliþmesine þekil verir. Yanýklar kiþinin vücut þekli, kendini<br />

beðenme ve kiþilerarasý iliþkilerini son derece etkilemektedir. Ego iþlevini<br />

sürdürür fakat ego sýkýntýlý olabilir.Beden imajý revizyonun gerçekleþtiði plastik<br />

cerrahi rehabilitasyonu ve emosyonel desteðin saðlanmasý ; kendilik imajý ve<br />

beden imajý üzerinde iyileþtirici rol oynar. Odaklanan kýsa vadeli psikiyatrik<br />

görüþmelerin yapýlmasý þekilsizlik stigmatizasyonunu (çirkinlik lekesini )<br />

azaltmada etkili bir yöntemdir.<br />

Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uygulama ve bakým ,yanýklý hastalýklarýn<br />

deðiþiklik sürecine neden olabilir. Psikiyatri ekibi özel ameliyattan haberdar<br />

olmayý veya uzun zaman önce ameliyatýn özel öðelerinin erken, <strong>yara</strong>rlý veya<br />

bitmez etkilerini ve bunlara baðlý geliþebilecek ters psikolojik etkileri bilmelidir.<br />

Ameliyatlarda kesip çýkarma, aþý yapmaya ek olarak; kesmeler, <strong>yara</strong> izi tahliyeleri,<br />

geniþleticilerin olduðu doku (kafa derisini kapsamak) yerleþtirmeleri ve yüzle<br />

ilgili özelliklerin oranýmý, laser ameliyatý ve mikrocerrahi iþlemleri uygulanabilir.<br />

Plastik ve Rekonstrüktif cerrahlarla iþbirliði ve hasta ile ilgili tüm bu süreçlerin<br />

(özenin gerekli olduðu böyle teknik ayrýntýlarý)bilinmesi veya psikiyatri ekibinin<br />

ayrýntýlarý sormasý gereklidir. Yaralanan vücudun onarýlmasý, kadavra yüz bakýmý<br />

nakillerini, güncel deðerlerini ve kalýtsal metotlarý,örnekleri bilmelidir. Hastalar<br />

cerrahlarýn herhangi bir kusuru düzeltme konusunda sýnýrsýz gücü olduðunu<br />

düþünerek yüksek beklenti içinde olabilirler.Bu nedenle,yanýk hastalarý için<br />

plastik ve yapýcý ameliyattan önceki dönem çok önemlidir.Ameliyat öncesi ve<br />

sonrasýndaki hangi çýktýlar karþýlaþtýrýlmalý sorusu psikiyatrik uygunluk ve<br />

hastanýn güveninin saðlanmasýnda anahtar görevi görmektedir.<br />

�Hastanýn ilk önemsediði,üzerinde durduðu konular ve bu süreçteki alýnan<br />

kararlarýn hasta tarafýndan alýnýp –alýnmadýðý?<br />

� Hasta korkuyu tolere edebilir ve hastane ile ilgili anksiyetesini fark<br />

edebilir mi?<br />

217


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

�Cerrah tarafýndan yapýlan açýklamalar hastanýn düzeyine uygun mu?<br />

�Sabýrlý ve dikkatli olunmuþ mu?<br />

�Olayla ilgili güçlükleri azaltmada tam psikiyatrik bir tarih elde edilmiþ mi?<br />

Bu aþamada diðer önemli nokta depresyonlu veya psikotik hastalarda tedavi<br />

öncesi belirtilerin varlýðýnýn araþtýrýlmasýdýr. Ayrýca depresyonlu veya psikotik<br />

hastalara iþlem öncesi mutlaka nerede olduðu ile ilgili bilgiler verilmeli.Gerçekçi<br />

bir psikiyatrik tanýlamanýn yapýlmasý sýk psikiyatrik görüþmeler , hastalarýn pozitif<br />

tutumlarýný plastik ve rekonstrüktif ameliyatlarýn stresiyle, baþa çýkmayý destekler.<br />

YANIK TEDAVÝSÝ SONRASI SONUÇLAR<br />

Yanýk hastalarýnda sosyal izolasyon ve içinde bulunduklarý kötü durum,<br />

psikososyal desteði de içine alan bakýmýn geliþmesinde büyük rol oynamaktadýr<br />

.Bernstein yanýklý hastalarda vücut imajý bozukluðu için yas tutma, utanç duyma<br />

ve ilerleyici bir damgalanma duygusunun geliþtiðini ve izole olduklarýný,<br />

emosyonel durumun kronik bir kedere yol açtýðýný belirtiyor. Çocuklarýn<br />

çoðunluðunun yanýklarla baþ edebildiðini fakat belirli bir azýnlýðýn baþ etmede<br />

zorlandýðýný söylemektedir.<br />

Birçok araþtýrma sonucunda vakalarýn birçoðunda yanýk sonrasý psikiyatrik<br />

sonuçlarýn olduðu saptanmýþtýr. % 10-45 oranýnda PTSB, % 20-30 arasýnda<br />

depresyon, diðer yüzdede ise psikopatolojinin olduðu belirtilmiþtir. Bir çok yanýk<br />

vakasý sonrasýnda, distimik depresyon, atipik depresyon, PTSB, fobiler ve uyku<br />

bozukluklarý görülebilmektedir. Fakat yanýk sonrasý oluþan psikopatolojilerin<br />

yanýk öncesinde olup-olmadýðý sorularý mevcuttur. Bazý araþtýrmalarda yanýðýn<br />

görünen, saklanamayan bir yerde olmasý ile kapsadýðý yüzey büyüklüðü arasýnda<br />

korelasyon saptanmýþtýr.<br />

Kendi yaþýtlarýyla karþýlaþtýrýlan 18-28 yaþ arasý (TBSA % 30) erkeklerde<br />

somatik þikayetlerin olduðu normal limitlerde duruma adapte olduklarý<br />

belirtilmiþtir. Kadýnlarda ise, geri çekilme, düþünme problemleri, agresif ve suça<br />

yönelik davranýþlarýn gözlendiði belirtilmiþtir.<br />

YANIK BOZUKLUKLARI<br />

Yanýða baðlý oluþan <strong>yara</strong>lar ve þekil bozukluklarý sosyal damgalanma,<br />

kozmetik ve fonksiyonel kayýplarýn ,sakatlýklarýn önemli nedenleridir. Bu yüzden<br />

MacGregor ve Bernstein ciddi ve görünen yerlerde yanýklarý olan (yüz, el, boyun<br />

v.b.) çocuk ve yetiþkinlerde uzun süreli psikiyatrik ve psikososyal desteðin<br />

önemini vurgulamaktadýr.<br />

Plastik ve rekonstrüktif cerrahi bu hastalarýn görüntüleri ve fonksiyonlarýný<br />

iyileþtirmede önemli geliþmeler göstermektedir. Bazý çok ciddi yanýklara sahip<br />

olan hastalarda kapsamlý ve çok uzun süreli fiziksel rehabilitasyonla bile, sakatlýk<br />

218


DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

ve deformasyonlarý sürebilmektedir. Bu hastalarýn iyileþme sürecinde yaþadýðý<br />

deneyimler <strong>yara</strong>larý ile topluma dönme çabalarý fiziksel sakatlýðý olan insanlarla<br />

ayný özellikler göstermektedirler. Yani bu kiþiler yeni kendilerini bulmaya<br />

çalýþýyorlar (gerekiyor). Bir araþtýrmada <strong>yara</strong>lanma sonrasý (altý ay) hastalar takip<br />

edilmiþ ve fonksiyonlarýnýn etkilenme durumuna bakýlmýþ. 5-14 yaþ arasýnda % 1-<br />

35 arasý TBSA yanýðý olan 68 çocuk deðerlendirilmiþ. Fonksiyonlarýn<br />

etkilenmesinde demografik faktörlerin (yaþ, cinsiyet, hastaneye yatýþ sayýsý,<br />

ebeveyn faktörleri) sonuçlarý etkilediði saptanmýþtýr. Ancak yanýk sebebinin,<br />

TBSA yüzdesinin, ameliyat sayýsýnýn belirgin bir þekilde fonksiyonel duruma<br />

etkisi olduðu görülmüþtür.<br />

ETÝKSEL KONULAR VE YAÞAMI SONLANDIRMA<br />

Yanýk tedavisinin sürecinde etik kurallar; hastanýn bilgilendirilerek rýzasýnýn<br />

alýnmasý gibi birçok konu gündeme gelmektedir. Etik yaklaþýmýn merkezinde<br />

ekibin hastalar ve hasta aileleri ile empati ve etkili iletiþim içinde bulunmalarý yer<br />

alýr. Tedavi seçenekleri konusunda kontrolü hastaya vermek, aile ve ebeveynlerin<br />

refakatçi olarak yanýnda kalmalarý, ameliyat seçenekleri, araþtýrma sonuçlarýnýn<br />

paylaþýmý, hayatý sonlandýrma gibi durumlar etik sorunlar kapsamýnda<br />

deðerlendirilmektedir. Onlarýn kendi tedavilerine ait kararlara artarak katýlýmýnýn<br />

saðlanmasý yanýk tedavisinde iyileþme sürecine de <strong>yara</strong>r saðlanmaktadýr. Özellikle<br />

aðrýyla baþ etmede önemli <strong>yara</strong>rlarý vardýr. Hasta aðrýyla baþ edebiliyorsa acýsý<br />

azalmakta ve buna baðlý olarak opiad miktarý da azalmaktadýr.<br />

Doktor Snayder (Massachusetts Plastik Cerrahi Baþhekimi) bu hastalarýn<br />

vücut imajlarý üzerindeki kendi görüþleri, kozmetik veya fonksiyonel tedavi için<br />

yapýlan ameliyatlara kendilerinin karar vermesi, aileleri veya cerrahlar tarafýndan<br />

empoze edilmesinden daha iyi olduðunu söylemektedir. Bu durum istenmeyen<br />

ancak ikna edilerek yapýlan ameliyatlarýn neden olduðu kötü psikiyatrik sonuçlarý<br />

azaltmaktadýr. Etik yaklaþýmýn en önemli özelliði hastanýn rýzasýnýn alýnmasý ve<br />

hastanýn kontrolünün saðlanmasýdýr.<br />

YAÞAMIN SONLANMASI<br />

Bilinci açýk hastalara eðer büyük bir yanýðý varsa, yanýk tedavisini isteyipistemediði<br />

kararýnýn sorulmasý gerekir. Ama birçok durumda acil servislerde böyle<br />

bir seçeneði sunmak zordur. Çünkü hasta kritik bir kondüsyonda ve yanýk<br />

konusunda limitli bir bilgi söz konusudur. Hastanýn otonom olmasý, empati<br />

kurulmasý, hasta ve ailesiyle onlarý cesaretlendirici diyalog kurulmasý üzerinde<br />

durulmaktadýr.<br />

Yanýklý hastalarýn yaþamý sonlandýrma kararýnda birçok faktör (ölümlerin<br />

çabuk olmasý, hastanýn figürasyon /þekil bozukluðunun çok belirgin olmasý,<br />

çalýþanlarýn takým üyelerinin hayatýn sonlandýrýlmasý konusunda anlaþmazlýklar<br />

219


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

yaþamasý vb. gibi) rol oynar. En zor ve trajik olaný çocuklarla ilgili olmasý. Yanýk<br />

hastalarý için bir karar vermek çok zor olabilir. Çünkü yaþam þansý, yaþam kalitesi<br />

gibi kritik deðiþkenlerin dikkate alýnmasý gerekmektedir.<br />

Yanýklar nedeniyle ölüm riski büyük yanýk merkezlerinde hýzlý bir þekilde<br />

düþme göstermektedir. Ama bu risk sadece akut bakýmýn tamamlanmasý ile bitmez.<br />

Hospitalize edildiði süre içinde de risk devam etmektedir. Yanýk hastalarýnda,<br />

yaþamýna son verme kararý diðer hastalýklardan biraz farklýlýklar (kanser v.b.<br />

hastalýklar) göstermektedir. Çünkü yaþam þanslarý giderek artmakta (akut bakýmda<br />

optimal düzeyde yaþam þanslarý artýyor). Psikiyatrik bakýmda geliþmelerin olmasý<br />

ve psikososyal destek sistemlerinin artmasý, rehabilite edicidir. Yanýk<br />

rehabilitasyonu yanan bölge çok büyük olsa bile baþarý gösterebilmektedir. Yeterli<br />

aðrý kontrolü hastanýn tedaviyi kabul etmesinde etkili olmaktadýr. Çünkü birçok<br />

hasta eðer tedavi sýrasýnda çekmek zorunda olduklarý aðrýyý bilmiþ olsalar, tedaviyi<br />

kabul etmeyeceklerini belirtmiþlerdir.<br />

VAKA:<br />

Yaþlý bir hastanýn hayatýný sonlandýrma ile ilgili;<br />

Artur 82 yaþýnda, % 45 TBS oraný var. Alkol ve sigara kullandýðý, sigara içimine<br />

baðlý olarak evinde çýkan yangýn sonucu <strong>yara</strong>landýðý belirtilmektedir. Hastanýn<br />

hipertansiyonu, diabeti, 2 kez geçirilmiþ miyokart enfraktüsü mevcut. Akut<br />

safhada böbreðin fonksiyonlarýný yerine getirememe sorunu oluþmuþ.<br />

Psödömanas sepsis geliþmiþ ve antibiotiklere karþý direnç oluþmuþ. Yanýk ekibi,<br />

psikiyatrist ve aile tarafýndan hastanýn durumu geri döndürülemez olarak<br />

deðerlendirilmiþ ve yaþam desteklerinin kapatýlmasýna karar verilmiþ.<br />

Geriatrik vakada; Hastanýn yaþama þansýnýn çok düþük veya yaþamý devam etse<br />

bile hayat kalitesi çok fakir olacak þekilde <strong>yara</strong>landýðý, yaþýnýn ileri olmasýnýn<br />

iyileþme üzerinde olumsuz olacaðý kanaati ile yaþam destek sistemi kapatýlmýþtýr.<br />

PERSONEL DESTEÐÝ<br />

Yanýk üniteleri en korkutucu ve acý veren ünite olarak görülmektedir. Burada<br />

çalýþan personel görsel olarak strese maruz kalmaktadýr (yüz yanýðý, çok geniþ<br />

<strong>yara</strong>lar, ampütasyonlar v.b.). Hatta bu ikinci bir travmatizasyon olarak<br />

deðerlendirilebilmektedir. Bu nedenle emosyonel bir anlayýþ, organizasyonel bir<br />

destek,psikolojik görüþmeler, personelin bu durumla baþ etmesinde yardýmcý<br />

olmaktadýr.<br />

Özellikle personel sayýsýnýn yetersiz olduðu ünitelerde, ya da organizasyonun<br />

yeteri kadar destek ve anlayýþýnýn olmadýðý yerlerde organizasyonel stresin fazla<br />

olduðu görülmektedir.<br />

Ebrinç ve arkadaþlarýnýn 2001 yýlýnda Gata Haydarpaþa Eðitim Hastanesinde<br />

“yanýk merkezinde çalýþan hemþirelerin stres faktörleri ve stresle baþ etmenin<br />

220


DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

deðerlendirilmesi” konusu ile ilgili yapýlan karþýlaþtýrmalý bir çalýþmada;yanýk<br />

merkezinde çalýþan hemþirelerin iþ çevresi stres faktörlerinden daha çok<br />

etkilendiklerini, motivasyonlarýnýn ve iþ doyumlarýnýn bozulduðunu ve stresle baþ<br />

etme güçlüklerinin bulunmasýna raðmen anksiyete ve duygusal tükenme<br />

düzeylerinde artma olduðu sonucunu saptamýþlardýr.<br />

Yanýk ünitelerinde çalýþan personel sýklýkla etik konularla ilgili sýkýntý<br />

yaþamaktadýrlar.Hayat desteðini devam ettirmek, organ ampütasyonu ve organ<br />

baðýþý, hayatý sonlandýrma gibi konularla karþý karþýya kalmaktadýr.<br />

Psikiyatrik konsültasyonlarla Personel desteði düzenli ve derinlemesine<br />

artýrýlabilecektir. Personel çalýþma alanlarý için çok önemli olan kendi baþ etme<br />

yollarýný fark ettiklerinde desteklenmiþ hissedeceklerdir. Psikiyatri ekibi hasta<br />

bakýmýnda personelin tepkisinin pozitif bir perspektifle görülmesine yardým<br />

etmelidir.<br />

YANIKLARDA KONSÜLTASYON LÝYAZON TEKNÝKLERÝ<br />

Yanýklý hastalarda en çok PTSB ve depresyon görülmektedir. Yanýk hastalarda;<br />

fiziksel yeti kayýplarýna, bedende veya yüzde görünüm bozukluklarýna, sosyal,<br />

özel, okul ve iþ hayatlarýnda ki görev ve sorumluluklarýndan uzak kalmalarýna<br />

neden olmaktadýr. Özellikle fiziksel yeti kayýplarý ve bedende meydana gelen<br />

görünüm bozukluklarý hastalarda sosyal çekilmeye ve depresyona neden<br />

olabilmektedir. Psikiyatri konsültasyonlarýn da ;hastanýn korku, üzüntü, durumuna<br />

uyumda yaþadýðý zorluklar, yanýk nedeniyle olacaðý ameliyata baðlý korkular,<br />

baþka bir bölüme sevk ile ilgili endiþeleri, iyileþme sürecinde evde yaþayacaðý<br />

deðiþiklikler, ev , okul, iþ hayatýna tekrardan uyum konularý üzerinde durulmalýdýr.<br />

Yanýk tedavisinde yaklaþým multidisipliner olmalýdýr. Bu doðrultuda ekipte<br />

psikiyatri, nöroloji, psikofarmakoloji , nörobiyoloji yer almalýdýr.<br />

Düþük sosyoekonomik durum ,önceden psikiyatrik hastalýðýn olmasý, kronik<br />

hastalýk varlýðý yanýkta tedaviyi olumsuz etkileyen risk faktörlerindendir.<br />

Yanýk tedavi ve bakýmýnda görevli olan ekip; yanýk öncesi var olan psikiyatrik<br />

hastalýk veya madde kötüye kullaným öyküsü, depresyon, deliryum, aðrý ve stres<br />

yönetimi konularýnda psikiyatri ile iþbirliði yapmalýdýr.<br />

Ayrýca etkili bir tedavi için tedavi ekibinin cerrahi, plastik cerrahi, aile üyeleri<br />

ve tüm sosyal destek gruplarýyla iþbirliði içinde olmasý gerekir.<br />

Yanýk sonrasý iyileþme sürecinde bir çok hastada yanýða baðlý meydana gelen<br />

bedendeki görünüm bozukluklarý , depresyon, anksiyete bozukluklarý, intihar<br />

düþüncesi veya giriþimi, PTSB gibi psikiyatrik sorunlara neden olmaktadýr.<br />

Yanýklý hastada; depresyon ve anksiyete bozukluklarý, madde kötüye<br />

kullanýmý, mevcut psikiyatrik hastalýðýn nüksetmesi gibi durumlarda;<br />

221


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

anksiyolotikler, antidepresanlar, antipsikotikler, mizaç düzenleyicilerden<br />

<strong>yara</strong>rlanýlmalýdýr.<br />

Grup terapileri<br />

Büyük yanýk tedavi, bakým ve rehabilitasyon merkezlerinde grup terapileri<br />

uygulanmaktadýr. Gruplar çocuk, adölesan, yetiþkin ve aile gruplarý þeklinde<br />

oluþturulmaktadýr.<br />

Çocuklarda grup terapilerinde, kendini ifade etmede; resim, kukla oyunlarý gibi<br />

yöntemler kullanýlmaktadýr. Ayrýca çocuklara yönelik yaz kamplarý, internette<br />

oluþturulmuþ destek gruplarý da bulunmaktadýr.<br />

Aile terapileri<br />

Aile terapilerinde; yanýk tedavisi, stresle baþa çýkma, iyileþme süreci ve bu<br />

sürece uyum sorunlarý ele alýnmaktadýr. Yanýk öncesi hastada mevcut olan<br />

psikiyatrik hastalýðýn yeniden nüks etmesi veya madde kötüye kullaným öyküsü<br />

olmasý aile üyelerinin duruma uyumunu zorlaþtýrmaktadýr. Hasta ve aile üyeleri<br />

benzer korku, endiþe, sosyal hayattan çekilme tepkilerini verebilmektedir. Mevcut<br />

durum hakkýnda bazý aile üyeleri kendilerini sorumlu tutabilmektedirler.<br />

Aile üyelerinin, taburculukta ev hayatýndaki deðiþiklikler, hastanýn yaniden<br />

sosyal hayata uyumu, mevcut psikiyatrik hastalýðýnýn kontrol altýna alýnmasý, aðrý<br />

ve stres yönetimi konularýnda yardýma ihtiyaçlarý bulunmaktadýr.<br />

Yanýklý hastalarýn tedavisinde, özellikle sosyal hayattan çekilme ve bedende<br />

meydana gelen görünüm bozukluklarý ve bunlara yönelik cerrahi müdahaleler<br />

konusunda hastaya özellikle aile üyelerinin desteði büyük önem taþýmaktadýr. Bu<br />

konular terapide ele alýnmalýdýr.<br />

DÝÐER YARA ÇEÞÝTLERÝNE PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

Yaklaþýmýn temel prensibi hastayý biopsikososyal bütünlük içinde<br />

deðerlendirmektir.Deri bütünlüðü bozulan hastada ;<br />

�Yaralanmanýn çeþidi, etkilenen organ, fiziksel iþlev kaybý, kayýba iliþkin<br />

hastanýn deðerlendirmesi kaybýnýn kiþisel anlam ve önemi<br />

�Kiþilik yapýsý, geliþimsel faktörler ( tutum ve inançlar, stresle baþ etme gibi<br />

ego savunma düzenekleri)<br />

�Hastalýkla ilgili daha önceki deneyimler<br />

�Ailenin hastalýða tepkisi<br />

�Hasta rolüne iliþkin tutumlar<br />

�Hastalýðýn bu kiþi için anlam ve önemi<br />

gibi belirtilen faktörler dikkate alýnmalýdýr.multidisipliner bir yaklaþýmla ekip<br />

iþbirliðine dayalý anlayýþýn olmasý gerekmektedir.Hastaya yaklaþýmýn her aþamasý<br />

gözlem yapmayý, mesleki bilgiyi, empati yapmayý,deneyimlerden <strong>yara</strong>rlanmayý,<br />

222


DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

iletiþim becerisini gerektirir.<br />

Deri bütünlüðü bozulan hastada deliryum, depresyon, anksiyete bozukluðu,<br />

post travmatik stres bozukluðu, korku,uyku bozukluklarý,uyum bozukluklarý vb<br />

psikiyatrik bozukluklar görülebilir.<br />

HEMÞÝRELÝK YAKLAÞIMI<br />

Deri bütünlüðü bozulan hastanýn durumu hemþirelik bakýmý açýsýndan<br />

tanýlanýr.Uygun giriþimler ve sonuçlarý deðerlendirilir.24 saat süresince<br />

uygulanacak bakým talimatlarý oluþturulur.Tedavi ve bakým süreci kayýt edilerek<br />

hastanýn takibi saðlanýr.<br />

DELÝRYUM<br />

Deliryum, beynin baþta dikkat ve oryantasyon (yönelim) olmak üzere biliþsel<br />

(kognitif) fonksiyonlarýnýn etkilenerek hastada bilinç ve davranýþ bozukluðuna yol<br />

açan geçici global biliþsel bozukluktur.<br />

Belirtiler :Bilinçte ve dikkatte bozulma, Demansa baðlý olmayan biliþsel<br />

bozukluk (hafýza, yönelim, lisan), Kýsa zaman süresi içinde geliþim, gün içinde<br />

dalgalanma<br />

Yaklaþýmlar :<br />

1.Hastanýn bütünlük duygusuna katkýda bulunacak þekilde iletiþimi geliþtirin:<br />

�Hastanýn ve hastaya bakým veren kiþilerde akut konfüzyona iliþkin<br />

tutumlarý inceleyin.<br />

�Empatik, saygýlý bakým standartlarýný sürdürün.<br />

�Hastaya yönelik <strong>yara</strong>rlý ve anlamlý konuþma konularý bulmak için bilgi<br />

toplayýn<br />

2.Anlamlý ve yeterli duygusal u<strong>yara</strong>n saðlayýn.<br />

�Hastayý zamana, yere ve kiþiye oryante edin.<br />

�Aileye, hastanýn evden alýþýk olduðu objeleri getirmeleri için teþvik<br />

edin.<br />

�Hasta ile gündemdeki olaylarý tartýþarak kendi ilgilerinizi paylaþýn.<br />

�Hastanýn herhangi bir el uðraþýsý yapýp yapamayacaðýný deðerlendirin.<br />

�Hastaya bir aktivite öðretirken küçük bölümlere ayýrarak adým adým<br />

öðretin.<br />

3.Hastanýn benlik saygýsýný arttýrmaya yönelik davranýþlarý destekleyin.<br />

�Hastanýn öz bakým aktivitelerine yönelik davranýþlarýný destekleyin.<br />

�Yemek yerken sosyalizasyonunu geliþtirin.<br />

�Hasta için hergün bir aktivite planlayýn.<br />

�Hastanýn aktiviteye yönelik karar verme süreçlerine katýlýmýný<br />

223


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

cesaretlendirin, yapmasý için destekleyin.<br />

�Hastanýn günlük yaptýðý aktiviteyi deðerlendirin, kayýt edin.<br />

4. Hastanýn içinde bulunduðu akut konfüzyonel durumu destekleyecek<br />

davranýþlarda bulunmayýn:<br />

�Hasta ile tartýþmayýn<br />

�Hastayý gerçeði algýlamasý için yönlendirin<br />

�Hastanýn yanýnda diðer kiþilerle baþka konularý tartýþmayýn<br />

�Hasta için planlanan programa baðlý kalýn<br />

�Hastaya yönelik planlanan programda deðiþiklik gerekiyorsa, ilgili<br />

kiþilere bunu önerin<br />

�Hastaya basit – anlaþýlýr açýklamalar yapýn<br />

�Hastanýn odasýna her giriþ – çýkýþýnýzda haberdar olmasýný saðla<strong>yara</strong>k<br />

tekrar geleceðiniz zamaný bildirin.<br />

5.Kiþinin hýrçýnlýk nöbetleriyle ilgili olan korku ve hayal kýrýklýðýný tanýmlayýn:<br />

�Hastaya yönelik fiziksel ve diðer kiþilerden gelen olumsuz, sýnýrlayýcý<br />

geri – bildirimleri gözleyin.<br />

�Hastanýn fiziksel tespitinden kaçýnýn bu konuda çalýþanlarý uyarýn.<br />

6-Çevresel u<strong>yara</strong>nlarý yanlýþ yorumlamasýnýn nedenlerini araþtýrýn.<br />

�Hastanýn yakýnlarýný tanýma, karýþtýrma durumunu gözleyin ve oryante<br />

edin.<br />

�Hastada korkunun (örn. Su, banyo yapma) varlýðýný araþtýrýn.<br />

�Hastanýn sahip olduklarýný ve mülkiyetini yanlýþ yorumlanmasýný<br />

araþtýrýn.<br />

7.hastanýn kendisine ve çevresine zarar vermemesi için önlem alýn<br />

AÐRI<br />

�Aðrý nedeni, bölgesi,derecesi,aðrý reaksiyonu,hastanýn yaþý,<br />

cinsiyeti,eðitimi vb nedenlerle deðiþkenleri deðerlendirin,<br />

�Hastanýn hastalýðý öncesi madde ve alkol kullanýmýný araþtýrýn.<br />

�Psikolojik tepkileri dikkate alýn.<br />

�Aðrýnýn artýðý aktivite ve zamanlarý belirleyin.<br />

�Order edilen tedaviyi uygulayýn.<br />

�Nefes alma ,relaksasyon,biofeedback,vb. psikolojik tekniklerden<br />

<strong>yara</strong>lanýn.<br />

Suicid riski/ giriþimi<br />

�Hastanýn suýcid ile ilgili düþünce ve planlarý(suicid giriþimini nasýl<br />

gerçekleþtireceði)hakkýnda görüþme yapýnýz.gözlemleyiniz.Diðer<br />

ekip üyeleri ile bilgi alýþ-veriþinde bulununuz.<br />

224


�Suicid derecesini belirleyiniz.<br />

�Suicid riski yüksek ise;güvenli ortam(zararlý ve kullanabileceði<br />

materyalleri kaldýrýnýz)oluþturunuz.Ortamýn sýk gözlem ve kontrolünü<br />

saðlayýnýz.<br />

�Bu konuda tüm ekibi uyarýnýz ve ekibin görebileceði yerlere not<br />

düþünüz.<br />

�Ziyaret ve görüþmecileri bilgilendiriniz ve denetleyiniz.<br />

�Yemek saatleri,ziyaret saatleri,vardiya deðiþim saatlerinde dikkat<br />

ediniz.<br />

�Tedavi saatleri ve oral ilaç alýmlarýnda verilen ilacý içtiðinden emin<br />

olunuz.Diðer malzemeleri eksiklik açýsýndan kontrol ediniz.<br />

�Hastanýn gerekiyorsa tespit ,izole ve sýnýrlanmasýný saðlayýnýz.<br />

�Hastanýn firar riski varsa,uyarý yazýlarý ile güvenlik ve ekibi<br />

bilgilendiriniz.<br />

�Öfke,düþmanlýk vb. duygularýný ifade etmesine izin veriniz.<br />

�Önceki savunma düzeneklerini öðrenerek stres ile baþ etmesinde<br />

uygun savunma mekanizmalarýný belirleyiniz.<br />

�Çekilme,iletiþimde deðiþim,depresyon belirtilerinin hýzlanmasý gibi<br />

risk faktörlerini gözleyin.<br />

BEDEN ÝMAJINDAKÝ DEÐÝÞÝKLÝKLER<br />

DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

�Kaybýn birey için önemi,görünür olmasý,fonksiyonu ve yüklediði<br />

anlamý deðerlendirin.<br />

�Kaybýna verdiði psikolojik tepkileri dikkate alýn.<br />

�Birey için diðer kiþilerin kayýpla ilgili düþüncelerini ve bireyde bu<br />

düþüncelerin etkilerini gözleyin.<br />

�Özellikle kendine iliþkin duygu,düþünce,kendisine nasýl baktýðý<br />

konusunda konuþmasýný ,duygularýný ifade etmesini saðlayýn.<br />

�Kendisi ve hastalýðý ile ilgili soru sormasý konusunda cesaretlendirin.<br />

�Doðru,güvenilir,gerekli olan bilgileri veriniz.<br />

�Ayný sorunu yaþayan kiþilerle iletiþimini saðlayýn.<br />

�Arkadaþ,akraba ziyaretleri ile sosyal desteði artýrýn.<br />

�Hastadaki deðiþimlere hasta yakýnlarýnýn da uyumunu saðlamaya<br />

çalýþýn.<br />

�Yakýnlarý ve diðer kiþilerle korku ve duygularýný paylaþmalarýna<br />

olanak saðlayýn.<br />

�Bireyin hastalýða karþý olumlu tutum ve düþüncelerini destekleyin.<br />

KORKU<br />

�Yavaþ ve sakin bir dil kullanýn.<br />

�Yer,iþlem ve kiþilere oryante edin.<br />

�Basit,kýsa,net ifadeler kullanýn.<br />

�Korku ve duygularýný anlatabilmesi için ortam oluþturun.<br />

225


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

�Duygusal anlamda tehdit <strong>yara</strong>tan veya tehdit olarak algýlanan sürenin<br />

azalmasýný saðlayýn.<br />

�Solunum,relaksasyon gibi gevþeme tekniklerini kullanmasýný<br />

saðlayýn.<br />

UYKU ÖRÜNTÜSÜNDE BOZULMA<br />

�Hastanýn önceki uyku düzenini belirleyiniz.<br />

�Uyku bozukluðunun tipini saptayýnýz.(uykuya dalmada güçlük,uyku<br />

bölünmesi,kabus görme,vb)<br />

�Hastayý uyku açýsýndan gözleyin ve aðrý,acý,anksiyete, stres<br />

faktörlerini azaltmaya çalýþýn.<br />

�U<strong>yara</strong>nlarý ses,ýþýk vb kontrol ediniz.<br />

�Gündüzleri uyumamasýný saðlayýn.<br />

�Kafeinli içecekler yönünden takip ediniz.<br />

�Uyku ile etkileþen ilaçlar ve verilme saatleri ile ilgili uygun<br />

giriþimlerde bulununuz.<br />

BÝREYSEL BAÞA ÇIKMADA YETERSÝZLÝK<br />

�Bireyin daha önce kullandýðý baþ etme yöntemlerinin neler olduðunu<br />

belirleyiniz.<br />

�Hastalýkla birlikte yaþadýðý deðiþimleri,kendisi ve ailesi için bu<br />

deðiþimlerin anlamýný belirleyiniz.<br />

�Deðiþimlerin duygularý üzerindeki etkilerine ve belirtilerine dikkat<br />

ediniz (konuþma içeriði,biçimi,mimikleri, jestleri,beden duruþu,).<br />

�Kendisine zarar verme gibi düþüncelerinin varlýðýný araþtýrýnýz.<br />

�Bakým ve tedavi aþamalarýnda katýlýmýný saðlayýnýz.<br />

�Ailesinin deðiþimi olumsuz olarak duygu ve düþüncelerle ifade etmesi<br />

konusunda uyarýnýz.aile ile ortak yaklaþým belirleyiniz.<br />

�Kendi davranýþý ile ilgili farkýndalýðýnýn artmasýna yardýmcý<br />

olunuz.sorun çözme,relaksasyon teknikleri,yoga vb stresi azaltan<br />

tekniklerden <strong>yara</strong>rlanýnýz.<br />

ANKSÝYETE<br />

�Hastayý gözlemleyin .<br />

�Anksiyete düzeyini belirleyin(Anksiyete belirtileri, süresi,<br />

yoðunluðunu, tetikleyen olay, kiþisel özelliklervb)<br />

�Anksiyeteyi artýran durum,uygulama ,kiþi ve zamanlarý belirleyin ve<br />

iliþkilendirin<br />

�Hastanýn anksiyete düzeyi çok yüksek ise;hastaya ulaþýlmasýnda ilaç<br />

tedavisinin gözden geçirilmesini veya ilaç saatlerinin düzenlenebil-<br />

226


mesini saðlayýn.<br />

�Hastanýn anksiyetesi sýrasýnda dokunmayý kullanmayýn.<br />

�Hastaya anksiyetesi olmadýðý zamanlarda solunum eðzersizleri,<br />

relaksasyon teknikleri ve sorun çözme yöntemlerini gösterin.<br />

�Anksiyete nedenlerinden ve oluþan duygularýndan bahsetmesini<br />

saðlayýn.<br />

UMUTSUZLUK<br />

�Hastayla göz iletiþimini sürdürerek hastanýn görüntüsü ile ilgili yüz<br />

ifadesini gözleyin.<br />

�Bedenin biçimi ve fonksiyonundaki deðiþikliðin geri döneceði ile ilgili<br />

umut ve düþünceler için cesaretlendirmeyin.<br />

�Hasta bireyle bakým ve tedavisi ile ilgili planlar yapýn ve uygulayýn.<br />

�Problem çözme ve karar verme için olumlu güçlendirme yapýn.<br />

�Karar verebildiðinde ve problemi çözdüðünde övün.<br />

�Yaþamýnda kontrol edebildiði alanlarý tanýmasýna yardým edin.<br />

SOSYAL ÝZOLASYON:<br />

�Sosyal izalasyona neden olan ve etkileyen faktörleri belirleyin.<br />

(depresyon, intihar düþüncesi,suçluluk duygusu, umutsuzluk, keder,<br />

þekilsizlik stigmatizasyonu)<br />

�Belirlediðiniz faktörlerin azaltýlmasý konusunda diðer çalýþanlarla<br />

ortak hedef belirleyin.<br />

�Günün belirli saatlerinde belirli süre ve saatlerde yanýnda bulunarak<br />

bire-bir iliþkileri geliþtirmeye çalýþýn.<br />

�Birebir iliþkilerde yalnýzlýk duygusu ve nedenleri ile ilgili konuþmasýný<br />

saðlayýn.<br />

�Estetik problemleri olan kiþilerde problemi çözme konusunda destek<br />

olun<br />

�Diðer çalýþan ve hastalarla kýsa süreli de olsa iletiþim için ortam <strong>yara</strong>týn<br />

�Birebir iletiþimlerinde rahatlayýnca grup aktivitelerine katýlým ve<br />

etkileþim yönünde ortam oluþturun .<br />

�Sosyal becerileri zayýf ve kendisini itici görüyorsa:bire-bir iliþkilerin<br />

geliþimi ile baþlayýn.Anlamlý/amaçlý ve tesadüfi /rastgele<br />

konuþmalarýn farkýný açýklayýn.<br />

�Diðer personel /hastalar/ziyaretçilerle iletiþimlerini gözleyin.<br />

TEDAVÝ VE BAKIM REDDÝ<br />

DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

�Tedavi ve bakýmý kabul etmeme nedenlerini açýklamasý için<br />

cesaretlendirin. Hasta bireyle tartýþmayýn.<br />

�Bakým ve tedavileri yaparken acele etmeyen bir tutum ve sakinlik<br />

227


Uzm. Selma ÇÝMEN<br />

içinde olun.<br />

�Ýyileþmesi için tedavi ve bakýmýn önemini açýklayýn.<br />

�Yaranýn prognozu, tedavisi ve bakýmý ile ilgili bilgi verin.<br />

�Tedavi ve bakýma ailesinin katýlýmýný saðlayýn.<br />

�Ekip içinde hasta bireye yaklaþým konusunda iþbirliði yapýn.<br />

YAS TUTMA<br />

�Hastanýn yas neden ve faktörlerini deðerlendirin<br />

�hastanýn yas sürecinin hangi aþamasýnda olduðunu tespit edin<br />

�Suicid riskini deðerlendirin.<br />

�Fiziksel olarak zarar vermeyen aðlama, baðýrma, yumruklarla<br />

dövünme gibi davranýþlara izin verin. Bu davranýþlarý sýnýrlamayýn<br />

veya kesmeyin.<br />

�Aðlayan hasta bireyle iletiþimde terapötik dokunmayý kullanýn. (Çoðu<br />

kez uygun ve <strong>yara</strong>rlýdýr. Ancak hasta bireyin geldiði kültürün<br />

özelliklerinin bilinmesi ve buna göre kullanýlmasý gerekir.)<br />

�Hastaya belirli süre(10-15dk)ve saptadýðýnýz sýklýkla görüþülmesi,<br />

yanýnda bulunulmasýný saðlayýn. Duygularýný ifade etmesi konusunda<br />

(kayýp, acý, umutsuzluk,korku,öfke vb ) ortam saðlayýn<br />

�Ailesinin tedaviye katýlýmýný saðla<strong>yara</strong>k duygu ve düþüncelerin paylaþýlmasýný<br />

saðlayýn.<br />

�Kendi bakýmýyla ilgili aktivite ve planlara hastayý dahil edin.<br />

�Ýyileþmesinin sürekliliði için sosyal destek sistemlerini araþtýrýn ve<br />

baðlantýlarýn oluþmasý için giriþimlerde bulunun.<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Blumenfield M, Stranin J.J.Psycosomatic Medicine.lipýncott willams&wilkins.<br />

USA.2006: 315-332.<br />

2. Carpento L J.Hemþirelik Tanýlarý. Çev: Firdevs Erdemir.Nobel kitapevi. 7.baský<br />

.Ýstanbul.1999.<br />

3. Çakýr S, Kulaksýzoðlu Ý.B.Yanýk Ünitelerinde Hasta Ve Saðlýk Personeline Destek.Türkiye<br />

Klinikleri Cerrahi Týp Bilimleri Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />

4. Çimen A,Erdine S. Yanýk Aðrýsý ve Tedavisi.Türkiye Klinikleri Cerrahi Týp Bilimleri<br />

Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />

5. CERRAHPAÞA PSÝKÝYATRÝ.Ed:Ertaç Ýlkay.Ertan T.Deliryum. Ý.Ü Basým ve<br />

Yayýnevi.istanbul.2002:453-508<br />

6. CERRAHPAÞA PSÝKÝYATRÝ.Ed:Ertaç Ýlkay.Kocabaþoðlu N.Anksiyate Bozukluklarý.<br />

Ý.Ü Basým ve Yayýnevi.istanbul.2002:453-508<br />

7. Ebrinç E,Açýkel C,Baþoðlu C, Peker F,Çobanoðlu N,Çetin M,Çeliköz B.Yanýk Merkezi<br />

Hemþirelerinde Stres Faktörleri Ve Stresle Baþ Etmenin Deðerlendirmesi:Karþýlaþtýrmalý<br />

Bir Çalýþma . 2001.<br />

8. GÜNCEL PSÝKÝYATRÝ.Ed:Iþýk E,Taner E,Iþýk U.,Sýr A.Uyum Bozukluklarý.Golden Prit<br />

228


DERÝ BÜTÜNLÜÐÜ BOZULAN HASTAYA PSÝKOLOJÝK YAKLAÞIM<br />

Matbaasý.2008:385<br />

9. GÜNCEL PSÝKÝYATRÝ.Ed:Iþýk E,Taner E,Iþýk U.Deri ile Ýlgili Psikosomatik Bozukluklar<br />

.Golden Prit Matbaasý.2008:385.<br />

10. Kaçmaz N.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Hemþireliði Ve Biyopsikososyal Bakým.<br />

Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.Ýstanbul:1998-1999:198-208.<br />

11. Kutlu L.Deri Bütünlüðü Bozulan Hastaya Psikolojik Destek.Yara Bakým Ve Tedavi Kursu<br />

Ý.Ü Basým EvÝ .2000:261-289.<br />

12. Özkan S.Hastalýklara Psikoljik Tepkiler.Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.<br />

Ýstanbul:1998-1999:27-30.<br />

13. Özkan M.Genel Týpta Konsültasyon Süreci. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi.<br />

.Ýstanbul:1998-1999:31-35.<br />

14. Özpoyraz N.Tamam L.Psikokütanöz Hastalýklarda Tedavi Yaklaþýmlarý.Türkiye Klinikleri<br />

Dermatoloji.2001:46<br />

15. Sümer A,Onur E,Altýnlý E,Çelik A,Çaðlayan K,Köksal N.Alt Ekstremite<br />

Amputasyonlarýnda Klinik Deneyimlerimiz .Ýnönü Üniversitesi Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

dergisi.2008:15(3)187-190.<br />

16. Uzunköy A. Türkiye Klinikleri.Hastanede Yanýklý Hastaya Yaklaþým. Cerrahi Týp<br />

Bilimleri Genel Cerrahi Dergisi.2007.C:3.S:1.<br />

17. lokman .c.edu.tr./anastezi/galenos.<br />

229


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.231-236<br />

YARA BAKIMI VE TEDAVÝ<br />

ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />

Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />

Ý.Ü Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalý<br />

Çaðdaþ Yara bakýmý anlayýþý zamanýmýzda deðiþmiþtir. Bu deðiþimin nedeni,<br />

gerek akut gerekse kronik vakalarda “<strong>yara</strong> iyileþmesinin fizyopatolojisinin” daha<br />

iyi anlaþýlmasýndan dolayýdýr. Bilgilerimiz artýp, iyileþme sürecini daha iyi<br />

anladýðýmýzda, <strong>yara</strong>nýn iyileþme safhalarýný duraklatan veya geciktiren faktörleri<br />

ortadan kaldýrýp normal iyileþme hýzlanacaktýr.Örneðin, olanaklar ölçüsünde<br />

otolog veya allojenik keratinositler, allojenik dermis, poliglikolik asit veya<br />

kollajen, <strong>yara</strong>lanmalara kombine edilen keratinosit veya fibroblastlar gibi ürünler<br />

kronik <strong>yara</strong> tedavisinde baþarý ile kullanýlmaktadýr. Bunun gibi ileri prosedürlerin<br />

yaný sýra <strong>yara</strong> iyileþmesinde gerekli olan maddeleri zamanýnda düþünüp ortama<br />

uygun miktarda salan “AKILLI ÜRÜNLER” geliþtirilmelidir veya<br />

geliþtirilecektir.<br />

Ancak her zaman ve her yerde bulunan en basit <strong>yara</strong> kapatma malzemeleri ile<br />

baþlamak bugün için pratik görünmektedir.Nedeni artan saðlýk harcamalarýný<br />

düþürmektir. Bunun da belki en etkili yöntemi duraklamýþ <strong>yara</strong> iyileþmesinin hangi<br />

malzeme ile optimal müdahale edileceðini bilmektir. Bunun için pratik ve çok kýsa<br />

bir þekilde malzemelerinin özelliklerinden bahsedeceðiz.<br />

Yaraya yaklaþýmdaki ilk adým, lokal <strong>yara</strong> ve sistemik nedenleri (varsa)<br />

araþtýrýlmalýdýr.Vücut önemli organlarýn korunmasýný saðlarken deri ve uçlarda<br />

fedakarlýklar yapýp iyileþmeyi geciktirebilir. Sistemik hastalýklarýn düzeltilmesi<br />

veya kontraktüründen sonra <strong>yara</strong> deðerlendirilir.<br />

Lokal Yara Bakýmý<br />

Lokal tedavisinin ilk basamaðý kayýtlarýn yapýlmasý, <strong>yara</strong>nýn fotoðraflanmasý,<br />

nekrotik dokularýn olup olmadýðýnýn deðerlendirilmesi ile baþlar. Yara bakým<br />

ürünlerinin uygulanmasýna baþlamadan önce nekrotik dokularýn debridmaný ile<br />

231


Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />

baþlanmalýdýr. Nekrotik dokularýn, býrakýlmasý bakteriler için çok uygun bir<br />

besiyeridir. Debridman kronik <strong>yara</strong>nýn , akut <strong>yara</strong>ya dönüþtürülmesini de saðlar.<br />

Debridman sonrasýnda optimal iyileþme için ortamýn steril ve yeterince nemli<br />

olmasý gerekir. Yaranýn bakýmýndaki gayretler, bunlarý saðlamak içindir. Amaç<br />

vasküler ortamda yataðý canlandýrmak ve 1 gram dokuda bulunan bakteri sayýsýný<br />

10 5'in altýna çekmektir.<br />

Bakým ürününün çeþidi, büyüklüðünün seçimi için, <strong>yara</strong>nýn geniþliði,<br />

derinliði, mikrobiyolojik durumu, nekrotik dokularýn varlýðý, ödemi, eksuda<br />

sekresyonu dikkatle deðerlendirilir. Bulunan problemlerin giderilip “<strong>yara</strong><br />

biyolojik örtü (rekonstrüksiyon) için hazýrlamak amaçlanýr. Debridmaný biten<br />

<strong>yara</strong>nýn yüzeyi henüz onarým(rekonstrüksiyon) için burjonmaný hazýr deðilse,<br />

zemin hazýr hale gelinceye kadar farmakolojik ajanlarda bakteri sayýsýnýn<br />

artmasýný önleyip kontrol etmek gerekir. Farmakolojik ajanlarýn en popülerleri<br />

gümüþ sülfadiazin, mafenid asetat, gümüþnitrattýr.Bu ajanlar özellikle geniþ yanýk<br />

<strong>yara</strong>larýnýn önemli bakým ürünleridir.Lokal antibiyotiklerin uygulanmasýna<br />

raðmen tekrar debridman gerekebilir.Debridmanýn sayýsý, sýklýðý <strong>yara</strong>nýn<br />

durumuna baðlýdýr. Sýk debridman ihtiyacý varsa tekrarlanmalýdýr kiprotezler,<br />

kollajenaz ve elastaz gibi <strong>yara</strong> iyileþmesini inhibe eden enzimlerin daha çok<br />

uzaklaþtýrýlmasýný ve Growth faktörlerin olumlu etkilerinin artmasý saðlanmalýdýr.<br />

Yara cerrahi olarak temiz hale getirilince topikal olarak kullanýlacak<br />

antibiyotikler ve antimikrobikler aþaðýda belirtilmiþtir.<br />

Gentamisin,Basitrasin, Mupirasin(%2), Polimiksin B, Neomisin veya bu son<br />

üç ürünün ikili veya üçlü kullanýmý çoðu kere yeterlidir. Bazen topikal uygulamaya<br />

Cadexomer iodine de katýlabilir. Bu antimikrobialler gram pozitif, gram negatifler<br />

üzerine etkilidir. Psödomonas aeruginasa, A.aeroneges, E.coli, S Aureus,<br />

Streptococus, MRSA, H.Ýnfluenza gibi diðer mikroorganizmalara da etkilidir.<br />

Bakterilerin sayýsýný azaltmakta “Gümüþ içeren malzemelerde” çok etkilidir.<br />

Bunlar çeþitli isimler altýnda ve birbirlerinden küçük farklar içeren ticari þekillerde<br />

mevcuttur.<br />

Önemli olan bir notu da ilave etmek gerekir. Eðer topikal ajanlar nörovasküler<br />

band üzerine veya tendon üzerine uygulanýrsa mutlaka bir film veya bir oklüzif ile<br />

örtülmelidir. Aksi halde alttaki dokulardan ayrýlmaya baþlayabilir.<br />

Örtü malzemesi olacak materyallerde þu özellikler aranýr. Ne kadar çok sayýda<br />

bu özellikleri taþýrsa o kadar uygundur. Tabii ideal olaný biyolojik dokulardýr.<br />

1.Malzeme ikincil infeksiyonlara barier olmalý,<br />

2.Lokal dokulara travma <strong>yara</strong>tmamalý,<br />

3.Isý yalýtýmlý olmalý,<br />

4. Gaz geçirgenliði optimal olmalý,<br />

232


YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />

5.Yara yüzeyinde nemi optimal olmalý,<br />

6.Eksüde ve toksik materyali dýþarý atmalý,<br />

7. Ýnert olmalý,<br />

8.Ödemi azaltmak için basýnç boþluklarý tam doldurulmalý,<br />

9.Aðrýyý azaltmalý,<br />

10.Estetik ve ergonomik olmalý,<br />

11.Çýkarýlýrken epiteli kaldýrmamalý,<br />

12.Ekonomik olmalý,<br />

13. Koku oluþturmamalý.<br />

Kalsiyum Alginatlar; sýk kullanýlan absorban malzemelerdir. Bu absorban<br />

ajanlar <strong>yara</strong>daki eksüdayý kendi hacimlerinden kat kat fazla hacme kadar<br />

bünyelerine alabilirler. Sývýya doyduklarý zaman hemen çýkarýlmalýdýrlar. Aksi<br />

halde etraflarýndaki saðlýklý dokularý maserasyona uðratýp, travmaya dayanýksýz<br />

yapar. Bunlarýn sývý çekmesi ile birlikte hemostatik etkileri de vardýr. Kendi<br />

kendilerine de grade olurlar (biodegradoble).Antibakteriel etkisi hafiftir. Allerjen<br />

deðillerdir. Aðrý üzerine azaltýcý etkileri kesindir. Ancak; hangi mekanizma ile<br />

aðrýyý azalttýðý tam bilinememektedir. Granülasyon geliþtikçe absorbe olan sývý<br />

miktarý da azalacaktýr.<br />

Alginat malzemenin içeriðinde, alginik asitin kalsiyum tuzlarýndan türemiþ<br />

sellülöz benzeri polisakkarid liflerinden mevcuttur. Yumuþak yapýlýdýr.Normalde<br />

çözünmeyen Ca, bu bileþenle birlikte, eksüda ile karþýlaþýnca kalsiyum alginat<br />

kýsmen eriyen sodyum tuzuna dönüþür. Burada hacim artar ve jel oklüzif ortamý<br />

<strong>yara</strong>tarak iyileþmeyi hýzlandýrýr.<br />

Jel doyduðunda dýþarýya sýzma (bleeding) baþlar. Ticari formlarý kaviteler için<br />

dar yerler ve sinüsler için çeþitlidir.<br />

Diðer ürün niþasta bazlý polimerlerdir. Örneðin polietilen oksid, karboksimetil<br />

selüloz polimeri gibi hidrogel ürünlerdir. Primer olarak yüzeyel akut <strong>yara</strong> veya<br />

kronik ülserlerde granülasyonu aktive eder(otolitik debriman). Bunlar gaz örgü,<br />

jel ve tabaka halindedirler. Kuru <strong>yara</strong>larda da kullanýlabilirler. Ýçeriklerinde %80<br />

kadar su barýndýrýrlar. Bu su miktarý fazla exüda emilimini(ödemli alanda)<br />

engeller.Oklüzif ortam <strong>yara</strong>týrlar. Yaraya aktif madde transportu için yardýmcý<br />

olurlar.<br />

Hidrokolloidler jelatin, pektin ve karboksimetilselüloz gibi materyallerden<br />

oluþturulmuþ hidrokolloid matrix içeren malzemelerdir. Adezif, pasta veya pudra<br />

tarzýnda yapýlýr.Yaranýn eksüdasý ile temasa geçince matrix suyu çeker ve þiþer<br />

zamanla likefiye olup nemli jele dönüþür. Bur ürünlerin her çeþidinin ayrý<br />

absorpsiyon kapasiteleri vardýr. Bunlarýn olumlu karakteristiði;sýnýrlý nem, gaz<br />

geçirgenliði ve bakteri için bariyer oluþturmasýdýr. Kaba þekilde hacim<br />

oluþtururlar. Yara bakým ürünlerinde en çok kullanýlan malzemelerden biridir.<br />

233


Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />

Hidro kolloid malzemenin tabaka halindeki ürünün yapýsýnda basýnca hassas<br />

bir yapýþýcý tabaka, bir de hidrofilik polimer, suya dirençli ancak buharlaþmaya izin<br />

veren bir tabakasý vardýr. Erken çýkarýlýrsa adezif tabakasý derinin epiteline zarar<br />

verebilir. Bu nedenle seyrek deðiþtirilme gibi ilave avantajý da vardýr.Nazokomial<br />

infeksion ve hastane infeksiyonunu azaltmaktadýr. Isý deðiþikliklerinde absorbe<br />

ettiði sývý da deðiþir. Isý artýnca sývý miktarýný az emer. Bu da bir diðer avantajdýr.<br />

Köpükler; bunlar polimerik( poliüretan) ürünlerdir.Maksimal emme gücüne<br />

sahiptirler ve optimal eksüda alýrlar. Ayrýca bunu buhar geçirgenliði ile dengelerler.<br />

Sünger gibi kombine edilerek uygulanýrlar. Dýþardan sývý geçirmezler. Derin<br />

boþluklarýdoldurup tam uyum saðlarlar, zamanla ekspanse olular. Yaraya çok<br />

yumuþak basýnç uygularlar Bu basýnç <strong>yara</strong> çevresindeki ödemi azaltýp<br />

granülasyonu ve oksijenasyonu arttýrýr. Köpükler kolay çýkarýlýr, rahat<br />

uygulanýrlar. Temizlenmesi hýzlýdýr. Ancak; bakteriel kontaminasyonu sýnýrlýdýr.<br />

Þeffaf filmler: Bir yüzü akrilik adezif, diðer yüzü poliüretan membranlardýr.Bu<br />

transparan sentetik adezif filmler yarý geçirgendir. Çok esnektir ve hasta<br />

konforunu, fonksiyonunu kýsýtlayýp bozmaz. Bakterilere karþý iyi barierdir. Ayrýca<br />

“Shear forse”da önlerler greftin alýndýðý yerler en uygun kullaným<br />

alanlarýndandýr.Su geçirmezler. Oksijen, karbondioksit, buhar geçirirler. Ürün<br />

cinsi ile beraber geçirgenliði deðiþebilir. Trnasparan olmasý alttaki <strong>yara</strong>nýn kolayca<br />

izlenmesini saðlar. Çok ince olmasý kolaylaþtýrýcýdýr. Dezavantajý ise absorptif<br />

özelliði olmadýðýndan koleksiyona ve maserasyona neden olabilir. Filmleri sýk<br />

deðiþtirmek gerekebilir. Bazen dýþarýdan kuru pansumanla basýnç uygulanabilir.<br />

Bir diðer dezavantajý etrafýnda saðlýklý deri olmasý gerekir yapýþmasý için: geniþ<br />

alanda zordur.<br />

Örneðin geniþ yüzeyel yanýklarda uygulama zorluðu vardýr. Nemli ortamý<br />

arttýracaðý için <strong>yara</strong> kontraksiyonunu yavaþlatabilir. Çýkarýrken yeni oluþan epiteli<br />

de çýkarabilir. Film su kaybýna iyi bariyerdir. Örneðin Stratum Corneum çýkarýlýrsa<br />

bir metrekareden 24 saatte 3000-5000 gr. su uçabilir. Bu da filmin önemini<br />

vurgular.<br />

Absorbanlar: En basit örgülü doðal malzemedir. Maksimal absorpsiyon fiber<br />

tipine baðlýdýr.Uygun mikytarda sývýyý çok hýzlý çeker ve çok hýzlý yapýþýp<br />

problem <strong>yara</strong>týr.Malzemenin parafin veya bazý kimyasalla karýþtýrýlýrsa (Tulle<br />

Gras) sonuç daha az emici ama yapýþmayan bir malzeme oluþur.Ýçine povidoneiodone,<br />

gümüþ, bizmut, hidrojel ve acemannon-aloe vera kombine edilebilir. Ýç<br />

yüzeyleri poröz, dýþ yüzü absorbandýr ve modifiye tipleri de vardýr. Çok kullanýlan<br />

ve en çok yanlýþ kullanýlan ürünlerdir.<br />

234


A) YAPIÞMAYAN ÜRÜNLER<br />

B) ABSORBANLAR<br />

? Gaz<br />

? Köpük<br />

C) OKLÜZÝF OLANLAR<br />

1. Nonbiyolojik<br />

a) Film<br />

b) Hidrokolloid<br />

c) Alginat<br />

d) Hidrogel<br />

ÖRTÜ KAPATICI TÝPLER<br />

2. Biyolojik<br />

a) Homogreft<br />

b) Xenegreft<br />

c) Amnion<br />

d) Deri yerine kullanýlanlar<br />

D) KREM, MERHEM, SOLÜSYON<br />

a) Antibakteriyel<br />

b) Enzimatik<br />

c) Diðerleri<br />

YARA BAKIMI VE TEDAVÝ ÜRÜNLERÝNE GENEL BAKIÞ<br />

YARA DEÐÝÞTÝKÇE DOÐRU ÜRÜN SEÇÝMÝ<br />

YARA DURUMU ÜRÜN AMAÇ<br />

*Sert, kuru siyah Amorf hidrojel Islatma, eskor ayrýlmasý<br />

*Sarý eksüda Alginat xerogel Eksüda ….. otalitik debridman<br />

*Kýrmýzý Hidrokolloid Barier oluþturur, nemi korur<br />

*Pembe kýrmýzý K.Film Epitelizasyona izin verir<br />

makaslama gücüden korur<br />

235


Prof.Dr.Orhan ÇÝZMECÝ<br />

KAYNAKLAR<br />

1. Norwell H C, Lohr VL : Modern Wound Dressings. Wound Care Practice,<br />

Best Publishing Comp.2004<br />

2. Altýntaþ M. Diyabetik Ayak. Nobel Kitapevleri Ýst.(2002)<br />

3. Lionelli T., Lawrence W.T.: Wound Dressings.Surg Clin N.Am 83 617-<br />

638 (2003)<br />

4. Ladin DA, Understanding Dressings. Clin Plast Sur 25 433-441 (1998)<br />

5. Granick M S, Long CD, Ramasastry SS: Wound Heading. Saunders,<br />

Philadelphion 443(1998)<br />

6. Attinger C, Bulan E, Blume PA: Pharmacologic and Mechainacl<br />

Management of wounds. Plastic Surg. Saunders Elsevier 863-899 (2006)<br />

7. Çizmeci o, Emekli U : Basý <strong>yara</strong>larý, Türkiye Fiziksel Týp ve<br />

Rehabilitasyon Dergisi 50-57 (1999)<br />

8. Peacock E.E :Wound Repair, 1 st Edition, W.B.Saunders.(1984)<br />

9. Nerin, V.P.B, Herndon DN: Principles and practice of vurn Surgery.<br />

Marcel Dekker NY (2005)<br />

10. Luce E A: Burn Care and managemend. Clin Plast Sur. 27 54-55-(2000)<br />

236


Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong> Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri<br />

Yara Bakýmý ve Tedavisi<br />

Sempozyum Dizisi No:67 s.237-247<br />

KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE<br />

BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

Ý.Ü Cerrahpaþa Týp <strong>Fakültesi</strong><br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD<br />

Yara iyileþmesi kompleks, fakat koordinasyon içinde iç içe geçmiþ bir dizi,<br />

biyokimyasal, hücresel ve dinamik olaylar sürecidir. Ýyileþmenin ana öðesi hücre<br />

üremesidir. Üreyen hücreler ihtiyaç olan yerlere gider. Kollajen sentezi, <strong>yara</strong><br />

iyileþmesinin tüm aþamalarýnda kilit rol oynar. Sentez edilen kollajen lifler, çapraz<br />

baðlanarak doku saðlamlýðýný ve bütünlüðünü temin eder.<br />

YARA ÝYÝLEÞMESÝNÝN BÝLÝNEN MEKANÝZMASI<br />

Yara konusuna saðlýklý bir giriþ yapabilme, doðru tedavi yaklaþýmlarýný ortaya<br />

koyabilme ve rasyonel bir yol izleme açýsýndan daha önce yapýlan tespitlerin<br />

bilinmesinin yardýmý vardýr. Yara iyileþmesiyle ilgili temel araþtýrma ve elde edilen<br />

bilgilere raðmen hala gözleme dayalý olanlar daha yönlendirici olmuþtur. Pek çok<br />

hekim bilimsel araþtýrma yoluyla elde ettiði bilgileri, <strong>yara</strong> tedavisinde<br />

kullanamamanýn çaresizliði içindedir. Yara tedavisiyle uðraþan hekimlerin,<br />

iyileþmeyle ilgili hücre fizyolojisini, moleküler biyolojiyi ve biyokimyayý anlama<br />

sorumluluðu taþýdýðý unutulmamalýdýr.<br />

Yara iyileþme evreleri:<br />

1. Ýnflamatuar, substrat (hazýrlýk) evresi,<br />

2. Proliferasyon, kollajen yapým evresi,<br />

3. Maturasyon ve remodelizasyon evrelerinden oluþur.<br />

I. ÝNFLAMATUAR SUBSTRAT (HAZIRLIK) EVRESÝ (0-4 GÜN)<br />

Yaralanmaya biyolojik ve biyokimyasal cevap inflamasyon ile baþlar.<br />

inflamasyon, canlý dokunun lokal <strong>yara</strong>lanmaya tepkisi olduðu kadar, onarým<br />

iþlemiyle de yakýndan ilgilidir. Ýnflamasyon evresinde fagositoz yoluyla zararlý<br />

etkenler yok edilir. Açýða çýkan zararlý maddeler ödem sývýsý içinde sulandýrýlýr.<br />

Ýnflamasyon hem aseptik hem de kontamine <strong>yara</strong>da ortaya çýkar. Yani sadece<br />

kirliliðe karþý bir reaksiyon deðil, <strong>yara</strong>lanmaya karþý dokunun savunma<br />

237


Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

reaksiyonudur. Ýnflamasyon olmazsa mikro organizmalar dokularý istila eder,<br />

infeksiyon daha aðýr seyreder, bunun sonucu <strong>yara</strong> iyileþmesi bozulur.<br />

Yaralanmayla birlikte arteriol ve kapillerlerde geçici bir vazokonstriksiyon<br />

olur ve 3–5 dakika içinde bu kaybolur. Hasara uðramýþ endotel hücrelerine ve<br />

parçalanmýþ kollejene yapýþan eritrosit ve trombositler kapillerleri týkar ve bu<br />

þekilde kanama engellenir. Yaralanmýþ endotele kýsa sürede lokosit hücumu olur.<br />

Doku mast hücrelerinden histamin ve serotonin serbestleþir. Bu olay<br />

vazokonstüksiyonu tersine çevirir, damarlarda dilatasyona yol açar. Bunun sonucu<br />

intravasküler hidrostatik basýnç ve kan akýmýnda artýþ olur. Bütün bu olaylar 15<br />

dakika içinde gerçekleþir. Mikrovasküler yataðýn permeabilitesinin artmasý kan<br />

akýmýnýn yavaþlamasýna yol açar. Ekstraselüler alana proteinden fakir sývýnýn ve<br />

lökositlerin geçiþi intertisyel onkotik basýnçta artýþa yol açar. Bu vasküler<br />

deðiþikliklerin sonucu olarak <strong>yara</strong>da ödem görülür. Hasarlý hücre membraný<br />

fosfolipazý aktive eder. Araþidonik asit serbestlenir, prostoglandin El ve E2 husule<br />

gelir, kallikreinden kininler serbestleþir. Erken geçici cevap 30 dakikada sonlanýr.<br />

Oysa bu yanýt daha ciddi <strong>yara</strong>larda ve yanýk <strong>yara</strong>larýnda daha uzun sürer. Bunun<br />

nedeni venülleri, kapillerleri, arteriolleri kapsayan ve mikrosirkülasyon<br />

seviyesinde endotel hücre nekrozunun olmasýdýr. Hasar görmüþ damarlarýn<br />

onarýmý için 4 gün gibi bir süreye ihtiyaç vardýr.<br />

Inflamasyonun makroskopik bulgularý kýzarýklýk, þiþme. ýsý artýþý ve aðrýdýr.<br />

2000 yýl önce bu bulgular Celsus tarafýndan tanýmlanmýþtýr. Inflamasyonun<br />

hücresel fazý vaskülerize konnektif dokunun dolaþan hücreler tarafýndan<br />

istilasýyla karakterizedir. Konnektif doku bazal membran, kollajen, elastin,<br />

proteoglikan ve glikoproteinlerden ibarettir. Ýnflamasyonla ilgili olan hücreler ise,<br />

nötrofýller, monositler, eozinofýller, lenfositler, bazofýller ve trornbositlerdir.<br />

Ýnflamasyon evresinde dokuda lökosit, nötrofýl ve makrofajlarýn birikimi çok<br />

önemlidir.Lökositlerin davranýþ sýrasý þöyledir: Marginasyon (damar cidarýnda<br />

toplanma), adezyon ( damar cidarýna yapýþma), kemotaktik ajana doðru göç,<br />

fagositoz ve intrasellüler parçalanmadýr. Lökositlerle birlikte lökosit ürünleride<br />

ekstrasellüler alana geçmiþ olur.<br />

Nötröfîller endotel membranýndan geçen ilk hücrelerdir. Ýlk 24 saattte daha çok<br />

görülürler, yabancý materyali fagosite eder, nekrozu parçalarlar. Nötrofil<br />

fonksiyonlarý savunma mekanizmasýnda önemli olduðu halde, <strong>yara</strong> iyileþmesinde<br />

daha geri plandadýr. Monositler 24–48 saat içinde <strong>yara</strong> alanýndaki nötrofillerin<br />

yerini alýrlar ve immun reaksiyonu baþlatma iþlevi görürler. Ýyileþme prosesinde<br />

en önemli iþi aktive olmuþ makrofajlar yaparlar. Makrofajlara “scavenger cell”<br />

(çöpçü, leþ yiyen hücre) gözüyle bakýlýr, ölü dokunun elimininasyonda rolü<br />

büyüktür. Makrofajlar ayrýca monokin ve diðer biyolojik mediatörleri<br />

serbestleþtirirler. Bu mediatörler diðer inflamatuar hücrelerin görevlerini düzenler<br />

238


KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

ve kollejen sentezini baþlatmak için fibroblastlarý uyarýrlar. Fibroblastlar<br />

konnektif dokudaki mezankimal hücrelerden farklýlaþmýþ özel hücrelerdir.<br />

Yaralanmadan sonraki 3-5gün içinde asýl fonksiyonu olan kollajen sentezini<br />

baþlatýrlar.<br />

II. PROLÝFERATÝF EVRE (2-22 GÜN)<br />

Ýnflamasyon evresi 3-4 gün içinde gerilemeye baþlar. Bunun yerini alan<br />

proliferatif evrede fibroblastlar, endotel hücreleri ve monositlerden zengin aþýrý bir<br />

hücre artýþý vardýr. Bu hücreler kalýcý ekstrasellüler matriksi oluþturmak üzere<br />

geçici matriksin içine doðru ilerler. Bunun sonucunda <strong>yara</strong> alanýnda mekanik bir<br />

bütünlük saðlanýr. Proliferatif evrede ana aktiviteler þunlardýr;<br />

�Epitelizasyon<br />

�Neoangiogenezis<br />

�Kollejen yapýmý<br />

�Fibroplazi<br />

1. Epitelizasyon<br />

Epitel tabakasýnýn yeniden yapýlanmasýdýr. Epidermisin büyüme þablonunda<br />

belirgin bir kendini yenileme özelliði vardýr. Epidermiste kayýp olunca geride<br />

kalan keratinositlerde <strong>yara</strong> alanýna migrasyon oluþumu için hýzlý bir<br />

transformasyon olur. Bazal keratinositlerden bað dokusunu parçalayan enzimler<br />

açýða çýkarýr. Bu da yeni ortaya çýkan ekstrasellüler matrikse doðru hücresel bir<br />

hareket baþlatýr. Sonunda granülasyon dokusunu kaplayan göçebe epitel hücreleri<br />

infeksiyona bir bariyer oluþturur ve sývý kaybýný önler. Epitelizasyon sýrasýnda<br />

hücreler; a) birbirinden ayrýlýr (detaþman), b)göç eder (migrasyon), c)ürer<br />

(proliferasyon), d)farklýlaþýr. (diferansiasyon)<br />

Yaralanmadan sonraki ilk 24 saat içinde bazal hücre tabakasý kalýnlaþýr. Bazal<br />

hücreler birbirinden ayrýlýr ve bu hücreler <strong>yara</strong>lý alana doðru göç ederler. Yaranýn<br />

sütürle kapanmasýndan 48 saat sonra <strong>yara</strong> hattý boyunca bazal hücrelerin tam bir<br />

migrasyonu görülür, üst tabakalarý tamamlamak üzere diferansiasyon devam eder<br />

ve epidermis yeniden yapýlanýr. Açýk <strong>yara</strong>larda ve yanýklarda bazal hücreler <strong>yara</strong><br />

boyunca göç ederler. Epitel hücreleri göç evresinde kontakt inhibisyon özelliðini<br />

kaybeder. Dediferansiyasyonla olgun ana hücreler embriyolojik evreye geri<br />

dönerler.<br />

2. Angiogenesis<br />

Yara iyileþmesinin proliferatif fazýnýn gözle görülen önemli bir unsurudur.<br />

Ýyileþen bir <strong>yara</strong>da, yeni damar oluþumuyla hýzla çoðalan hücrelere oksijen ve gýda<br />

desteði saðlanýr. Yara alanlarýndaki yeni damar oluþumu dikkatle düzenlenmiþ bir<br />

þablonu izler. Yara iyileþmesinin proliferatif fazýn da yeni karpiller oluþumu,<br />

<strong>yara</strong>lanmamýþ normal dokudaki kapiller yoðunluðunun 3 katý olana kadar devam<br />

239


Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

eder. Yara iyileþmesinin maturasyon fazýnda pek çok kapiller damar kaybolur ve<br />

geride normal veya normalin biraz üstünde bir damar aðý kalýr. Damarlarýn bu<br />

þekilde çok düzenli artmasý ve regresyonu memelilerde sadece birkaç fizyolojik<br />

durumda gözlemlenir. Örneðin <strong>yara</strong> iyileþmesinde,uterus endometriumunun<br />

periodik deðiþikliðinde, ve ovaryumun foliküler deðiþikliðinde, memenin<br />

laktasyon döneminde benzer damar artýþý görülür. Bu patern, düzensiz kapiller<br />

artýþý gösteren malign tümör, retinopati, psoriasis gibi patolojik hastalýklarla tam<br />

bir zýtlýk gösterir. Yara içindeki yeni damar oluþumu diðer dokularda olduðu gibi<br />

pek çok faktörle baðlantýlýdýr. Büyüme faktörleri, hücreler arasý ve hücre -<br />

ekstrasellüler matriks etkileþimi, proteazlarýn aktivasyonu yeni damar oluþumunu<br />

etkiler. Hem <strong>yara</strong> iyileþmesi gibi fizyolojik angiogenezisin, hem de malign tümör<br />

gibi patolojik angiogenesisin, angiogenetik stimulusun pozitif ve negatif<br />

mediatörler arasýndaki dengeye baðlý olduðuna inanýlmaktadýr.<br />

3. Kollajen sentezi<br />

Ýnflamatuar reaksiyondan sonra oval nukleuslu ið þeklindeki fibroblastlar <strong>yara</strong><br />

alanýnda hýzla artar. Kollejen molekülü sentez ve sekresyonu bu hücrelerden olur.<br />

Neovaskülarizasyon endotel hücrelerinin <strong>yara</strong>ya doðru göçüne neden olur. Bu<br />

hücrelerde potansiyel olarak plasminojen aktivatörü vardýr. Fibroblastlar <strong>yara</strong>lý<br />

alana ilerler, yoðun fibrinolizis görülür, bununla fibrin aðý parçalanýr ve kollajen<br />

depolanma imkâný doðar.<br />

Dermisin rejenerasyonunda tip 1 ve tip 3 kollajen rol alýr. Tip II kollajen<br />

kýkýrdakta bullunur. Aselüler, fibrinden zengin skar dokusu Tip I kollajen<br />

moleküllerinden oluþmuþ fýbrilleri içerir. Tip 3 kollajen ve prokollajen normal<br />

<strong>yara</strong> iyileþmesinin erken fazýnda, genellikle ilk 24–48 saatte bulunmuþtur. 72 saat<br />

sonra <strong>yara</strong>da matür fýbroblastlarla birlikte tip1 kollejende hýzlý bir artýþ olur.<br />

4. Fibroplazi<br />

Yara iyileþmesinin son fazýnda nedbe oluþumu vardýr. Bu süreçte gevþek örgülü<br />

ve çok fazla hücre içeren gramilasyon dokusu yavaþ yavaþ kollejenden zengin<br />

daha az vasküler doku içeren ekstra sellüler matrikse dönüþür. Kapiller çapta ve<br />

yoðunlukta sürekli bir azalma gözlenir. Yara bölgesindeki geliþi güzel kollejen<br />

lifleri normal deridekine benzer bir düzene geçer. Ancak birçok hastada haftalar,<br />

aylar sonra kollejen lif organizasyonu, normal çevre doku konsantrasyonu ve<br />

oriyantasyonuna ve lif kalýnlýðýna ulaþacaktýr. Yara mikroskopik düzeyde<br />

izlendiðinde, <strong>yara</strong> yüzeyindeki izler kaybolsa bile nedbeleri ayýrtetmek<br />

mümkündür. Nedbe oluþumu klinikte <strong>yara</strong> kontraksiyonuyla birlikte görülür. Bu<br />

süreç bað dokusu içindeki hücresel unsurlar tarafýndan baþlatýlýr. Hem<br />

fibroblastlar hem de daha spesifik myofibroblastlar kontraktil elemanlardýr.<br />

240


KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

BÜYÜME FAKTÖRLERÝ<br />

Büyüme faktörleri ve sitokinler <strong>yara</strong> iyileþmesinde "'þifre taþýyýcý" olarak rol<br />

oynar. Özel membran reseptörleri aracýlýðý ile hedef hücreye özel biyokimyasal<br />

mesajlar taþýrlar. Büyüme faktörleri endokrin, parakrin ve otokrin tarzda etki<br />

yaparlar. Endokrin faktörler kan akýmý ile taþýnýr ve uzaktaki hedef hücreleri<br />

etkiler. Parakrin faktörler bir hücre tarafýndan salýnýr, çevredeki farklý hücreleri<br />

etkiler. Otokrin faktörler ise salgý yapan hücrenin kendi iþlevini arttýrýr.<br />

Yaralanmanýn baþýnda trombositler TGF-beta (Transforming Growlh Faclor)<br />

salgýlar. Bu madde indirekt olarak angiojenezis geliþimine yardýmcý olur ve<br />

makrofajlarý <strong>yara</strong> içine çeker. Trombositler ayrýca PDGF (Platelet Derived<br />

Growth Factor) salgýlarlar. Bu madde de makrofajlarý ve granulositleri <strong>yara</strong> içine<br />

çeker. Makrofajlar TNF-a (Tumor Necrosis Factor) ve FGF (Basic Fibroblast<br />

Growth Factor) gibi çeþitli anjiogenik faktörler salgýla<strong>yara</strong>k anjiogenezisde<br />

önemli rol oynar.<br />

Bazý büyüme faktörlerinin epitelizasyonu düzenlemede rolü vardýr. Epidermal<br />

growth factor (EGF), epitelyal mitoz ve kemotaksisin etkili bir uyarýcýsýdýr. Bu<br />

konuda etkili diðer faktörlerden FGF (fibroblast grovvth factor) ve KDF<br />

(Keratinocyte Growth Factor) epitelizasyonu stimule eder.<br />

Büyüme faktörlerinin hücre bölünmesi ve faklýlaþmasýnda biyolojik<br />

düzenleyici olarak görev alma olasýlýðý yüksektir. Yara iyileþmesini uyarmak<br />

amacý ile büyüme faktörleri kronik <strong>yara</strong>larýn tedavisinde kullanýlmaya<br />

baþlanmýþtýr.<br />

YARA ÝYÝLEÞMESÝ TÝPLERÝ<br />

4 ayrý iyileþme paterni vardýr.<br />

1. Primer <strong>yara</strong> iyileþmesi<br />

2. Gecikmiþ primer iyileþme<br />

3. Sekonder iyileþme<br />

4. Parsiyel deri kayýplý <strong>yara</strong>larýn iyileþmesi<br />

1.Primer <strong>yara</strong> iyileþmesi:<br />

Yaralanmadan sonra ilk saatlerde <strong>yara</strong> sütür, stapler veya adeziv stripler ile<br />

kapatýlýrsa primer <strong>yara</strong> <strong>yara</strong> iyileþmesi saðlanýr. Yara katlarý dikiþler ya da baþka<br />

mekanik yöntemlerle karþý karþýya getirilir. Ýyileþme inflamasyon, epitelizasyon,<br />

neoanjiogenezis, kollajen maturasyonu ve remodelizasyon süreciyle tamamlanýr.<br />

Yaranýn bütünlüðü ve uzun süreli dayanýklýlýðý kollajenle saðlanýr. Epitelizasyon<br />

minör rol oynar.<br />

Kollajen metabolizmasý, kollejen sentez-depolama- çapraz baðlanma<br />

mekanizmalarýnýn normal iþlemesi sonucu dokularda uzun süreli bir saðlamlýk<br />

elde edilir. Kollajenaz enzimleri ile kollajenin ve ekstraselüler matriks<br />

241


Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

degradasyonu ile de <strong>yara</strong>nýn yeniden þekillenmesi saðlanýr. Bunun sonucu nedbe<br />

ortaya çýkar. Epitelizasyon ile <strong>yara</strong> üzerinde bir örtü saðlanýr. Bu örtü bakteriyel<br />

invazyona karþý iyi bir bariyer ödevi görür.<br />

2. Gecikmiþ primer iyileþme:<br />

Kontamine, ezik, geç gelmiþ <strong>yara</strong>larda enfeksiyonu önlemek amacýyla <strong>yara</strong>lar<br />

açýk býrakýlýr, cilt, ciltaltý dokular yaklaþtýrýlmaz. Nemli emici pansumanlarla<br />

normal defans mekanizmalarýnýn oluþmasý ve <strong>yara</strong>nýn temizlenmesi beklenir.<br />

Zamanla, fagositoz yapan hücreler <strong>yara</strong> içinde toplanýr, anjiogenez baþlar, lokal<br />

direnç oluþur. Ýnflamatuar hücreler, kontamine <strong>yara</strong> içindeki bakterileri ortadan<br />

kaldýrýr. Yara, bir kaç gün sonra veya birkaç hafta içersinde kapatýlýr. Kollajen<br />

metabolizmasý bu gecikmeden etkilenmez, gerilim gücü primer iyileþmedeki gibi<br />

bir seyir izler.<br />

3. Sekonder iyileþme:<br />

Tam kalýnlýklý <strong>yara</strong>lar (full thicknes) kapatýlmadýðý takdirde sekonder iyileþme<br />

yolu izlenir. Deri kaybýnýn olduðu ve bunun sonucu alttaki dokularýn açýkta kaldýðý<br />

yeni, eski tüm <strong>yara</strong>larýn iyileþmesinde ciddi güçlükler vardýr. Kapalý <strong>yara</strong>larýn<br />

iyileþmesinde görülen tüm evreler açýk <strong>yara</strong>nýn iyileþmesinde de vardýr. Ancak<br />

açýk <strong>yara</strong> iyileþmesinde granülasyon dokusu oluþumu, epitelizasyon ve <strong>yara</strong><br />

kontraksiyonu ön plandadýr. Yara kontraksiyonunda myofýbroblastlarýn anahtar<br />

rol oynadýðý kabul edilir. Bu kontraktil elemanlarýn kontraksiyonuyla <strong>yara</strong><br />

küçülür. Myofýbroblastlar <strong>yara</strong>lanmadan sonra 3. gün ortaya çýkarak 15–20 günde<br />

maksimum düzeye ulaþýr, <strong>yara</strong> iyileþince de kaybolurlar. Fakat ortaya çýkan<br />

kontraktür kalýcýdýr.<br />

4. Parsiyel kalýnlýklý deri <strong>yara</strong>larýnýn iyileþmesi:<br />

Burada <strong>yara</strong>lanma sonucu epidermis ve dermisin bir bölümü tahrip olmuþtur.<br />

Dermanýn geride kalan bölümü saðlamdýr. Bu tip <strong>yara</strong>lanmaya en iyi örnek split<br />

thickness deri grefti alýnan donör alanlarýndaki <strong>yara</strong>lar ve 2. derece yanýk<br />

alanlarýndaki <strong>yara</strong>lanmalardýr. Ýyileþme ve özellikle epitelizasyon açýsýndan<br />

dermisde saðlam kalmýþ kýl folekülü, yað bezi ve ter bezlerinin önemi büyüktür.<br />

Kýl folekülü, ter ve yað bezi etrafýndaki saðlam epitel hücreleri önce ayrýþýr<br />

(detaþman), sonra ürer (proliferasyon), daha sonra ihtiyaç olan yerlere hareket<br />

eder (migrasyon), ve farklýlaþýr (diferansiasyon). Farklý odaklardan gelen epitel<br />

hücreleri bir düzlem üzerinde birbiriyle karþýlaþýr, <strong>yara</strong> yüzeyinde tek sýralý bir<br />

örtü oluþturur. Daha sonra kontak inhibisyon adý verilen bir dinlenme dönemi<br />

geçirir. Üreme ve farklýlaþma devam ederek 2–3 hafta içerisinde parsiyel kalýnlýklý<br />

deri <strong>yara</strong>larý klinik olarak tamamen iyileþmiþ olur.<br />

AÞIRI ÝYÝLEÞME<br />

Yara iyileþme sürecinin deðiþik fazlarýndaki kontrolsüz aþýrý büyüme, <strong>yara</strong><br />

242


KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

onarým patobiyolojisinin önemli bir yönüdür. Piyojenik granuloma, iyileþmenin<br />

erken fazýnda, iyileþmenin durmasýna tipik bir örnek teþkil eder. Kontrolsüz<br />

þekilde skar dokusunun büyümesi 2 þekilde olur.<br />

1. Hiperitrofik Skar:<br />

Yara sýnýrlarý içinde <strong>yara</strong> yüzeyinden taþan aþýrý bir doku artýþý vardýr. Bu<br />

alanlar çok fazla kollejen içerir. Hipertrofik skarlar genellikle 2.-3. derece<br />

yanýklarda görülür. Yara bölgesinin fonksiyonlarýnda kýsýtlamalara, kontraktür ve<br />

deformasyonlara yol açar.<br />

2. Keloid:<br />

Ýyileþmenin patolojik skar türü keloidtir. Keloid selim tümör görünümünde<br />

aþýrý bir skar formasyonudur. Yara alanýnýn dýþýna taþar, saðlam dokuya doðru<br />

büyüyen bir oluþumdur. Göðsün üst yarýsýnda, omuzda, boyunda, kulaklarda daha<br />

fazla görülür. Koyu tenli insanlarda keloide yatkýnlýk vardýr. Genetik yatkýnlýk<br />

keloidin bir baþka özelliðidir. Pulmoner, renal, hepatik fibrosis gibi deri dýþýndaki<br />

diðer organlarda aþýrý iyileþme olaylarý hayatý tehdit edebilir. Cerrahi adezyonlarýn<br />

oluþumu da <strong>yara</strong>lanmaya karþý aþýrý bir yanýttýr.<br />

KRONÝK YARA<br />

2–3 aylýk bir sürede iyileþmeyen <strong>yara</strong>lar kronik <strong>yara</strong> olarak kabul edilir. Kronik<br />

<strong>yara</strong>lar, enflamasyon ve proliferasyon aþamasýndan maturasyon aþamasýna<br />

geçememiþ <strong>yara</strong>lardýr. Açýk <strong>yara</strong>da cilt defekti vardýr. O zamana kadar cilt (epitel)<br />

örtüsü altýnda olan dokular açýkta kalmýþtýr. Kronik <strong>yara</strong>lar ayný zamanda açýk<br />

<strong>yara</strong>lardýr.<br />

Açýk Yaralarýn Sorunlarý:<br />

1. Ýnfeksiyon<br />

2. Doku kuruluðu<br />

3. Isý kaybý<br />

4. Alttaki dokularýn korumasýz kalmasý<br />

5. Yara yüzeyinden kayýplar<br />

6. Lökositlerin derinlere göçü<br />

1- Ýnfeksiyon:<br />

Ýnfeksiyon, açýk <strong>yara</strong>nýn en baþta gelen sorunudur. Her açýk <strong>yara</strong>nýn bakteriyle<br />

kontamine olduðunu düþünmek zorundayýz. Açýk <strong>yara</strong>da akut, subakut ya da<br />

kronik bir infeksiyon vardýr. Her durumda infeksiyon proteaz, kollejenaz,<br />

esterazlarý artýrýr, infeksiyon ortamýnda proteinler parçalanýr, hücre üremesi ve<br />

kollejen sentezi engellenir. Bakteriler <strong>yara</strong>da iyileþmeyi inhibe edici enzimler<br />

salgýlar. Bakterilerin aþýrý üremesi sonucu, ortamdaki oksijen, besin ve yapýsal<br />

maddeleri çok fazla tüketir; <strong>yara</strong> iyileþme süreci ciddi biçimde bozulur.<br />

243


Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

Ýnfeksiyonla mücadelede kültür antibiograma göre yapýlacak antibiyoterapinin<br />

önemi büyüktür. Açýk <strong>yara</strong>da antiseptik maddelerle, <strong>yara</strong> temizliði yapmanýn ve<br />

infeksiyonla mücadele etmenin bugün için bir anlamý kalmamýþtýr. Hemen hemen<br />

eski ve yeni tüm antiseptik maddelerin sitotoksik, histotosik olduðu ve <strong>yara</strong><br />

iyileþmesini olumsuz etkilediði görülmüþtür.<br />

2- Doku Kuruluðu:<br />

Ýnsan vücuduna, içinde katý ve sývý maddelerin bulunduðu bir deri torbasý<br />

olarak bakabiliriz. Bu torba içindeki sývýlarýn katýlara oraný oldukça sabittir. Yeni<br />

doðanda sývýlarýn katý maddelere oraný %85'dir. Bu oran yaþla azalýr, % 55-60'lara<br />

iner. Eðer vücutta açýk <strong>yara</strong> varsa deri eksikliðinden dolayý bu <strong>yara</strong>dan<br />

eksüdasyonla ve buharlaþma yoluyla sürekli su kaybý olur. Sývý kaybý sonucu,<br />

alttaki dokularda kuruluk oluþur. Kuruluk dokularda sekonder nekrozlara yol açar.<br />

Bu nekrozlar, bakteriler için iyi bir sýðýnma ve üreme yerleridir. Böylece doku<br />

kuruluðuyla ortaya çýkan yeni nekrozlar, infeksiyonu potansiyalize eder,<br />

infeksiyon da yeni nekrozlara yol açar. Açýk <strong>yara</strong>da sonradan oluþan nekrozinfeksiyon<br />

kýsýr döngüsü iyileþmeyi ciddi biçimde bozar. Yara tedavisinde bu kýsýr<br />

döngünün mutlaka kýrýlmasý gerekir.<br />

3- Isý Kaybý:<br />

Ýnsan organizmasý homeoterm'dir. Yani vücudun iç ýsýsý sabittir ve 37 C° dir.<br />

Açýk <strong>yara</strong>dan deri yokluðu ve buharlaþma yoluyla sürekli ýsý kaybý olur. Bu yüzden<br />

açýk <strong>yara</strong>da ýsý 35 C° nin altýna düþer bu ýsý düþüþü dokularda vasakonstrüksiyona<br />

yol açar, metabolik aktivite azalýr, lokal direnç bozulur. Sonuçta iyileþme olumsuz<br />

etkilenir.<br />

4- Dokularýn Korumasýz Kalmasý:<br />

Açýk <strong>yara</strong>da deri eksikliði nedeniyle alttaki dokularýn tümü zarar görür. Bir<br />

baþka anlatýmla alttaki dokularýn tümünün deri örtüsüyle kaplý olmaya ihtiyacý<br />

vardýr. Açýk <strong>yara</strong> koþullarýndan daha çok etkilenen dokular vardýr. Örneðin<br />

deperioste kemik, tendon dokusu, fasiyalar, eklem yüzeyi, eklem kapsülü, diðer<br />

fibroretiküler dokular ve yað dokusu açýk <strong>yara</strong> ve infeksiyon ortamýnda daha çok<br />

zarar görür.<br />

5-Yara Yüzeyinden Kayýplar:<br />

Açýk <strong>yara</strong> yüzeyinden sürekli kayýplar olmaktadýr. Yanýk ve geniþ yüzeyli<br />

<strong>yara</strong>larda bu kayýplarýn boyutu bir hayli yüksektir. Uzun süre protein, elektrolit,<br />

immün madde, oligo element, yapý taþlarý, vb. kayýplar önemli miktarlara ulaþýr ve<br />

<strong>yara</strong> iyileþmesini olumsuz etkiler.<br />

6-Lökositlerin Derinlere Göçü:<br />

Derinin koruyucu, vücut biyokimyasýný dengeleyici etkisinden yoksun açýk<br />

<strong>yara</strong> ortamý lökositlerin yaþam ve fonksiyonlarý için de uygun ortam olmaktan çok<br />

244


KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

uzaktýr. Bu durumda hareket etme yeteneðine sahip lökositler <strong>yara</strong><br />

derinliklerine göç eder ve orada inaktif halde beklerler. Böylece canlý vücut<br />

hücreleri için birçok olumsuzluk içeren açýk <strong>yara</strong> ortamý lökosit faaliyetlerinden de<br />

yoksun kalýr. Bu yüzden açýk <strong>yara</strong>larda bakteri proliferasyonunun önüne geçilmesi<br />

zorlaþýr.<br />

Görüldüðü gibi açýk <strong>yara</strong>da sýralanan bu olumsuzluklar deri yokluðundan<br />

kaynaklanmaktadýr. Bu durumda açýk <strong>yara</strong>larýn deri veya deri örtüsünün fizik<br />

özelliklerini taþýyan sentetik örtülerle kapatýlmasý deri yokluðundan kaynaklanan<br />

olumsuzluklarýn giderilmesinde en etkili tedavi gibi görünmektedir.<br />

Yaralarýn liyofîlize domuz derisi, homogreft, sentetik örtülerle kapatýlmasýyla<br />

açýk <strong>yara</strong> tedavisinde "biyolojik pansuman" dönemi baþlatýlmýþtýr. Bu örtülerin<br />

temel iþlevi <strong>yara</strong> iyileþmesi için optimum bir ortam <strong>yara</strong>tmaktýr. Kapatýcý örtüler<br />

dokunun kurumasýný engeller ve sekonder mekanik hasarý azaltýr. Nemli bir<br />

ortamda granülasyon dokusu oluþumu ve epitelizasyon hýzlanýr.<br />

PANSUMAN NEDÝR?<br />

Amroise Pare; "I dressed the wound, got healed", "Yaraya ben pansuman<br />

yaptým, tanrý iyileþtirdi" demiþtir. 16'cý yüzyýlda <strong>yara</strong> ile pansuman arasýndaki sýký<br />

baðlantý, iyileþmesindeki mucize ve gizem bu sözlerle ifade edilmiþtir. Bugün,<br />

pansumana, <strong>yara</strong>daki olumsuz koþullarý gideren, canlý hücre ve dokulara optimum<br />

çevre koþullarý saðlayan önemli bir týbbi iþlem olarak bakýlmaktadýr.<br />

Pansumandan beklenenler;<br />

�Optimum çevre ve optimum iyileþmeyi saðlamasý,<br />

�Yarada nemli bir ortam temini,<br />

�Isý kaybýný engellemesi,<br />

�Yaranýn fiziksel etkilerden (travmadan)korunmasý,<br />

�Oksijen geçiþine izin vermesi,<br />

�Bakteri geçiþine izin vermemesi,<br />

�Ýnfeksiyonu önlemesi, varsa azaltmasý,<br />

�Otolitik debridmaný hýzlandýrmasý,<br />

�Granulasyon dokusu oluþumunu hýzlandýrmasý,<br />

�Aðrýyý azaltmasý,<br />

�Ucuz, kolay, uygulanabilir olmasýdýr.<br />

Pansuman Türevleri<br />

Islak pansuman: nemli, emici pansuman<br />

Yarý geçirgen örtülerle (skin substitute materials) yapýlan pansumanlar<br />

Nemli ortam saðlayan materyaller<br />

�Hidrokolloidler<br />

�Hidrojeller<br />

245


Prof. Dr. Muzaffer Altýndaþ<br />

�Alginatlar<br />

�Gümüþ iyonu emdirilmiþ materyaller<br />

Enzimatik debridman yapan ajanlar<br />

Debridman<br />

Akut ve kronik <strong>yara</strong>lardan nekrotik dokularýn, yabancý maddelerin enfeksiyona<br />

yol açan veya açabilecek olan bakteri ve ürünlerinin uzaklaþtýrýlmasýdýr. Kronik<br />

<strong>yara</strong>da; enfeksiyon ve nekroz kýsýr döngüsü iyileþmenin önünde duran en büyük<br />

engeldir. Infeksiyonla mücadelede antibiyotikler elimizde en güçlü silahtýr.<br />

Antibiyotik kullanýmýndan bir sonuç alabilmek için nekrozun radikal biçimde<br />

uzaklaþtýrýlmýþ olmasý gerekir. Nekrozun debridman zamaný, debride edilecek<br />

dokularýn boyutlarý, debridmandan sonra nasýl bir pansuman yapýlacaðý her zaman<br />

tartýþma konusu olmuþtur. Farklý dokularýn debridmana farklý yanýt verdiði,<br />

debridmandan sonra yeni nekrozlarýn ortaya çýktýðý, iskemi-nekroz arasýndaki sýký<br />

iliþki günümüzde daha iyi anlaþýlmýþtýr.<br />

Bakteri Sayýsý ile Konak Arasýndaki Ýliþki<br />

6<br />

Elek (1956) bir pistüli için gerekli olan bakteri sayýsýna 1,5x10 bakteri<br />

olduðunu bildirmiþtir. 1964'de Bend ve arkadaþlarý basý <strong>yara</strong>sýnda bir gram<br />

6<br />

dokudaki bakteri sayýsýnýn 10 nýn altýnda olmasý halinde iyileþmede bir gecikme<br />

5<br />

olmayacaðýný bildirmiþtir. Yanýk <strong>yara</strong>sýnda ise gram dokudaki bakteri sayýsý 10<br />

ulaþýnca aðýr sepsis olaylarýnýn baþlayacaðý bildirilmiþtir. Ronson ve arkadaþlarý<br />

gecikmiþ primer sütür yaptýklarý hastalarda %94 baþarý elde edilen gurupta gram<br />

5<br />

dokulardaki bakteri sayýsýnýn 10 in altýnda olduðunu, %19 baþarý elde ettikleri<br />

5<br />

gurupta ise bakteri sayýsýnýn 10 in üstünde olduðunu görmüþlerdir.<br />

5<br />

Günümüzde, gram dokudaki bakteri sayýsý 10 in altýnda ise greft, flep<br />

uygulamalarýnýn ve gecikmiþ primer sütür iyileþmesinin etkilenmediði<br />

bildirilmiþtir. (Atttinger 2001)<br />

Biz, ciddi bir arteriyel dolaþým bozukluðu olmayan, nekrotik dokulardan<br />

tamamen arýnmýþ diyabetik ayak <strong>yara</strong>larýnda, yukarýdaki rakamlarýn geçerli<br />

olduðunu saptadýk ve bu <strong>yara</strong>larýn doðru yapýlmýþ cerrahi tedaviyle yüksek oranda<br />

iyileþtiðini gördük.<br />

246


KAYNAKLAR<br />

KRONÝK YARA TEDAVÝSÝ VE BAKIMINDA TIBBÝ SORUNLAR<br />

1. Andersen, D.K. (ed.) Master Series in Surgery: Advances in Wound Healing and Tissue Repair.<br />

New York: World Medical Press, 1993.<br />

2. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F.Wound Healing. In L. Greenfield (ed), Surgery: Scientific<br />

Principles and Practice. Philadelphia: Lippincott, 1993 P.86<br />

3. Cohen, I. K., and Diegelmann, R.F. and Lindblad, W.J.(eds) Wound Healing: Biochemical and<br />

Clinical Aspects. Philadelphia: Saunders, 1992<br />

4. Glat pm, Longaker M.T. Wound Healing in Aston S.J. et al Plastic Surgery, Lippin Cott-Raven<br />

Philadelphia- New York 1997<br />

5. Lawrence, W. T. In search of the optimal treatment of keloids: Report of a series and review of<br />

the literature. Ann. Plast. Surg. 27:164, 1991<br />

6. Lawrence, W.T. and Diegelmann, R.F. Growth factors in wound healing. Clin. Dermatol.<br />

12:157,1994<br />

7. Longaker, M.T. and Adzick, N.S. The biology of fetal wound healing: A review. Plast. Reconstr.<br />

Surg. 87:788, 1991<br />

247

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!