PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
İÇİNDEKİLER<br />
ASMMMO üyesi 3000 meslek<br />
mensubu Oda önünden Maliye Bakanlığına<br />
kadar sloganlar eşliğinde<br />
yürümüş, Maliye Bakanlığı kapısında<br />
sorunlarımızı ve taleplerimizi<br />
dile getiren basın açıklaması<br />
okunmuştur. Yukarıda belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp<br />
edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler devam ettikçe, gücümüzü<br />
daha etkili bir şekilde göstereceğimiz birçok yeni 13<br />
Haziran’lar yaşayacağımız anlaşılmaktadır.<br />
Yeni döneme dikkat çeken<br />
Ankara SMMM Odası<br />
Başkanı Koç, "Muhasebe<br />
mesleği şekil değiştiriyor.<br />
Her dönemden daha çok<br />
toplumsal sorumluluğumuzun<br />
arttığını görüyoruz.<br />
Muhasebe uygulamalarında<br />
ticari kesimler bizden daha farklı bir hizmet<br />
bekliyor," dedi.<br />
Başkan Koç, "Mükellef Bildirim Formlarının doldurulmasıyla<br />
ilgili olarak bir ücret tarifesi var. Bu<br />
bildirimleri ücretsiz yaparsanız bu angaryaya dönüşür.<br />
Şayet bazı meslektaşlarımız bu ücreti alıp<br />
bazıları almazsa bu hem haksız rekabete neden<br />
olur, hem de angarya katmerlenir," diyerek meslektaşlarımızı<br />
duyarlı olmaya çağırdı.<br />
Yaşayarak görüyoruz ki küreselleşme her ülkeyi,<br />
her ekonomiyi, her bireyi, kısaca dünyayı etkiliyor.<br />
Kuşkusuz, mesleğimiz de küreselleşmeden etkilendi,<br />
etkilenmeye de devam edecek.<br />
Küresel krizin beşinci yılı dolarken, son otuz<br />
yılın kapitalist küreselleşme sürecinde oluşan<br />
kurum ve ekonomik ilişkiler çatırdıyor. Ekonomik<br />
büyümenin motorları olarak görülen ABD<br />
ve Avrupa Birliği açık bir gerileme içerisindeyken,<br />
Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya gibi yeni<br />
büyüme merkezleri öne çıkıyor.<br />
Ankara SMMM<br />
Odası'nın mesleğimize<br />
yeni<br />
katılan meslektaşlarımıza<br />
ruhsatlarının<br />
verilmesiyle ilgili düzenlediği tören 27<br />
Nisan’da Ankara Dedeman Otel’de Yapıldı. 349 yeni<br />
meslektaşımıza ruhsatlarının dağıtıldığı törende<br />
Oda Başkanımız Mehmet Koç, yeni meslektaşlarımıza<br />
ve törene katılan yakınlarına hitaben yaptığı<br />
konuşmasına, niçin böyle bir tören düzenlendiğini<br />
anlatarak başladı.<br />
Ankara SMMM Odası Başkanı Mehmet Koç, yeni<br />
TTK'nın yürürülüğe girmesinden sonra olacak gelişmeleri<br />
yorumladı:“Artık toplum bizi ülke gelirlerinin<br />
yaratıcıları ve finansal tablo kullanıcılarına doğru<br />
bilgileri aktaran bir kesim olarak anacaktır” dedi.<br />
Yeni TTK ticaret<br />
ve muhasebe<br />
yaşamında<br />
değişiklikler yaratmaya<br />
devam<br />
ediyor.<br />
Anlamlı, standart ve doğru bilginin karar vericilerin<br />
doğru kararlar almasını ve doğru planlar<br />
yapmasını sağlayacaktır.<br />
Bağımsız denetçilik konusunda belirsizlik hâlâ<br />
sürmektedir. İkinci bir lisanslama anlamına gelecek<br />
yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşıyız.<br />
Böyle bir düzenleme denetimin yabancılara peşkeş<br />
çekilmesidir.<br />
Uzun yıllardan beri her kesimin, ekonomik<br />
ve sosyal hayattaki gelişmelere göre bir<br />
Ticaret Kanunu beklentisi, en sonunda oldu<br />
gibi gözükürken, sermaye temsilcilerinin<br />
itirazlarıyla TTK’daki değişiklik hakkındaki<br />
kanun taslağı, Gümrük ve Sanayi Bakanlığınca<br />
hazırlanarak siyasi partilerin gruplarına<br />
incelenmek üzere gönderilmiştir.
BÜLTEN<br />
Ankara SMMM Odası’nın yerel<br />
süreli iki aylık<br />
ücretsiz yayın organıdır.<br />
ISSN: 1307-7554<br />
Sahibi<br />
Ankara Serbest Muhasebeci Mali<br />
Müşavirler Odası Adına<br />
Mehmet KOÇ<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Canan GEDİK<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Necmettin KELEŞ<br />
Yayın Kurulu<br />
Mehmet KOÇ<br />
Hasan YILDIRIM<br />
Necmettin KELEŞ<br />
Naci ALKAN<br />
Ali Metin POLAT<br />
İbrahim ULUSOY<br />
Mehmet OKKALI<br />
Nevzat AKKAYA<br />
Kemal KAYAOĞLU<br />
Yayın Danışmanları<br />
Bülent AK (YMM)<br />
Sinan AYDIN (YMM)<br />
İbrahim DEĞİRMENCİ (YMM)<br />
Sakıp ŞEKER (YMM)<br />
Kazım YILMAZ (YMM)<br />
A. Murat YILDIZ (YMM)<br />
M. Kemal OKTAR (SMMM)<br />
Ali İrfan YILMAZ (SMMM)<br />
Ahmet ELBAŞI (SMMM)<br />
Erol SÖNMEZOCAK (SMMM)<br />
Yönetim Yeri:<br />
Kumrular Caddesi No: 26<br />
06440 Kızılay / Ankara<br />
Tel: (0312) 232 33 77<br />
Fax: (0312) 231 71 17<br />
Web Adresi:<br />
www.<strong>asmmmo</strong>.org.tr<br />
E-posta: <strong>asmmmo</strong>@<strong>asmmmo</strong>.org.tr<br />
Görsel Yönetmen:<br />
Uğur MERMER<br />
Baskı:<br />
Bizim Repro Ofset Matbaacılık Ltd. Şti.<br />
(312) 341 10 20<br />
Büyük Sanayi 1. Cadde<br />
Alibey İş Hanı 99/22 İskitler/Ankara<br />
Baskı Tarihi:<br />
29.06.2012<br />
(Bültenimize gönderilen yazılar<br />
yayınlansın, yayınlanmasın geri<br />
verilmez, yazılardaki düşün ve görüşler<br />
yazarlarına aittir.<br />
Yazılar kaynak gösterilerek<br />
aktarılabilir.)<br />
İÇİNDEKİLER<br />
ASMMMO Fotoğraf topluluğu fotoğraf sergisi düzenledi<br />
ASMMMO TİYATRO TOPLULUĞU VE HALK MÜZİĞİ KOROSU<br />
GÖSTERİLERİNİ SERGİLEDİ<br />
MEHMET ÇELİK VEFATININ 1. YILINDA ANILDI<br />
KİTAP<br />
ŞİİR<br />
VERGİ KANUNLARI YÖNÜNDEN TRANSİT TİCARETİN İRDELENMESİ<br />
Ebru KILKIŞ<br />
FAZLA VEYA YERSİZ ÖDENEN KDV'NİN İADESİ<br />
Ramazan AKBAK<br />
VERGİ UYGULAMALARI AÇISINDAN İŞ ORTAKLIKLARI VE KONSORSİYUMLAR<br />
Cem ARSLAN<br />
KIYMETİ ÖNEMLİ ORANDA AZALIŞ GÖSTEREN, ZAYİ OLAN (YOK OLAN)<br />
ÜRETİM AŞAMASINDA YOK OLAN (FİRE) VE ÇALINAN MALLARIN VERGİ<br />
KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU İLE TEKDÜZEN MUHESEBE SİSTEMİ<br />
UYGULAMA GENEL TEBLİĞLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
Mesut UÇAK<br />
MESLEĞİMİZİN YENİ İLGİ ALANI: HİBE VE DESTEK PROGRAMLARI<br />
Aynur MUMYAKAN<br />
YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA LİMİTED ŞİRKETLER HAKKINDA<br />
YAPILAN DÜZENLEMELER<br />
Sergen BAYRAM<br />
İŞÇİ YAŞLANMASINDAN DOLAYI İŞYERİNDEN AYRILIRSA KIDEM<br />
TAZMİNATI ALABİLİR Mİ?<br />
Erol GÜNER<br />
ÖZÜRLÜ ÇOCUĞU OLAN KADININ NASIL ERKEN EMEKLİ OLACAĞININ<br />
UYGULAMAYA DÖNÜK SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLANMASI<br />
Vakkas DEMİR<br />
APARTMAN GÖREVLİLERİNE TAHSİS EDİLEN KONUT VE KIDEM<br />
TAZMİNATI<br />
Doğan KESKİN<br />
MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ<br />
YARGI KARARLARI<br />
ÖZELGELER<br />
PRATİK BİLGİLER
BAŞLARKEN<br />
Değerli Meslektaşlarım<br />
1992 – 2000 yıllarında oda başkanlığımızı<br />
yürüten kurucu yönetim kurulu<br />
üyemizdi Merhum Mehmet ÇELİK. Onu<br />
kaybedişimizin birinci yılı doldu. Ölüm<br />
kaçınılmaz bir sondur, hiçbir canlı için<br />
ayrıcalık tanımaz. Bu sonsuz akıntı<br />
içinde sıralı sırasız geçip gidiyoruz<br />
hepimiz. Zaten mesele çok uzun yaşamak<br />
değil yaşamın içini doldura doldura<br />
anlamlı yaşamaktır. Birkaç yıl fazla<br />
ya da eksik neyi değiştirir. Yüz yıl yaşayıp<br />
öldükten kısa bir süre sonra bile<br />
hatırlanmayan hiç bir iz bırakmayanların yanı sıra, sadece<br />
yakınları için değil insanlık için bile kayıp sayılan insanlar<br />
vardır. Yaşarken bir değer olduğunu kavrarsınız ancak öldüğünde<br />
bir şeyleri de beraber götürdüğünü insanların bir<br />
şeyler kaybettiğini daha net görmeye başlarsınız. Yüzünde<br />
gülücüğü içinde insan sıcaklığı eksik olmayan üstadımızın<br />
eksikliğini şimdi daha derinden duyuyoruz.<br />
Tebliğler kanunların uygulanmasına yönelik açıklayıcı<br />
metinlerdir. Kanunlarla ilgili konunun çerçevesi çizilir. Tebliğlerde<br />
ise dorudan doğruya konun anlaşılmasına yönelik<br />
açıklamalara yer verilir. Son dönemde yayınlanan tebliğlerde<br />
yeterli açıklamalara yer verilmediği gözlenmektedir.<br />
20.01.2012 tarihinde yayınlanan 413 sıra numaralı Vergi<br />
Usul Kanunu genel tebliğinin anlaşılması için yeni bir tebliğ<br />
çıkarılsa yeridir. Bu durumda bir tebliği başka bir tebliğ<br />
ile açıklamak gibi tuhaf bir durum ortaya çıkacaktır. Gelir<br />
idaresi internet sayfasında Mükellef bilgileri bildiriminin<br />
doldurulmasına yönelik şu ana kadar 45 soruya cevap verilmiş<br />
bu soru ve cevaplarla tebliğde ne istendiği açıklanmaya<br />
çalışılmıştır. Meselenin bir başka boyutu ise bu işlemin<br />
ücretlendirilmesidir. Mükellef Bilgileri Bildirimi için asgari<br />
ücret tarifesinde yer alan 100 TL ücretin meslek mensubu<br />
ile müşteriler arasında zaman zaman sıkıntılar yarattığı görülmektedir.<br />
Maliye Bakanlığınca yayınlanan 117 sıra numaralı KDV<br />
Genel Tebliği KDV tevkifatının tek tebliğde toplanması sağlanmıştır.<br />
Bu konudaki çalışmayı takdirle karşılıyoruz. Aslında<br />
KDV Kanununda tevkifatla ilgili herhangi bir madde<br />
bulunmamaktadır. Anılan kanunun 9. Maddesi “Mükellefin<br />
Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin kanuni ve iş merkezinin<br />
bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer<br />
hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına<br />
alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları<br />
verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.” şeklindedir. Burada<br />
amaç doğrudan doğruya Türkiyede KDV mükellefiyeti<br />
bulunmayanlara yönelik teslim ve hizmetlere ilişkin KDV<br />
nin sorumlu sıfatı ile tevkif edilmesidir. Ancak Maliye Bakanlığına<br />
verilen yetki uygulama alanının genişletilmesine<br />
yol açmıştır. 15 sıra numaralı KDV Genel Tebliğ ile başlayan<br />
tevkifat uygulaması zamanla genişleyerek 34 adet KDV<br />
tebliği çıkarılmasına yol açmıştır. Yeni tebliğ ile 34 adet<br />
KDV tebliğinde yer alan tevkifat tek tebliğde toplanmıştır.<br />
Ancak tebliğin Mali Müşavirlik hizmetlerini<br />
kapsam dışı bırakmasını da bir<br />
eksiklik olarak gördüğümüzü belirtmekte<br />
yarar var.<br />
Bu sayımızda yine günceli yakalayan<br />
makalelere yer verdik. TÜRMOB<br />
Yönetim Kurulu Üyesi ve TESMER Sekreteri<br />
Ali Rıza Akdora, “TTK Standartlar,<br />
Yeni Denetim Düzeni ve TÜRMOB”<br />
başlıklı makaleyi hazırladı. TTK taslağındaki<br />
değişiklik önerilerinin işlendiği<br />
makale üyelerimizden SMMM Ertuğrul<br />
Kılıç tarafından hazırlandı. Prof. Dr.<br />
Hayri Kozanoğlu ekonomi ile ilgili “Avrupa<br />
Çatırdıyor, Türkiye Yavaşlıyor”<br />
başlıklı ilginç bir makale hazırladı. Kitap<br />
tanıtım sayfası yine SMMM Ali İrfan<br />
Yılmaz tarafından hazırlandı. Bu sayıda José Saramago’nun<br />
Körlük kitabını tanıtıyor. Alaattin Arman tarafından hazırlanan<br />
şiir sayfasında, Ataol Behramoğlu ve şiirleri tanıtılıyor.<br />
Üyelerimizden SMMM Ebru Kılkış “Vergi Kanunları Yönünden<br />
Transit Ticaretin İrdelenmesi” konulu makaleyi<br />
hazırladı. Tüm detaylarıyla ele alınan konu ilgililer tarafından<br />
dikkatle okunması gereken bir çalışma. Devlet Gelir<br />
Uzmanı Ferit Öz “Fazla veya Yersiz Ödenen KDV’nin İadesi”,<br />
Devlet Gelir Uzmanı Cem Arslan “Vergi Uygulamaları<br />
Açısından İş Ortaklıkları ve Konsorsiyumlar” başlıklı makaleleri<br />
hazırladılar. Vergi Müfettişi Mesut Uçak’ın “Kıymeti<br />
Önemli Oranda Azalış Gösteren, Zayi Olan (Yok Olan) Üretim<br />
Aşamasında Yok Olan (Fire) ve Çalınan Malların Vergi<br />
Kanunları Karşısındaki Durumu ile Tekdüzen Muhasebe<br />
Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri Açısından Değerlendirilmesi”<br />
konusuyla karşınızda. Bu sayımızda ilginç bir konuya<br />
yer verdik. Üyelerimizden SMMM Aynur Mumyakan “Hibe ve<br />
Destek Programları”nı inceliyor. Bundan öyle hibe ve destek<br />
programlarıyla ilgili gelecek sayılarımızda da sıkça makalelere<br />
rastlayacaksınız. Baş İş Müfettişi Erol Güner “İşçi<br />
Yaşlanmasından Dolayı İşyerinden Ayrılırsa Kıdem Tazminatı<br />
Alabilir mi?” konulu makaleyi, SGK Baş Müfettişi Vakkas<br />
Demir ise “Özürlü Çocuğu Olan Kadının Nasıl Erken Emekli<br />
Olacağının Uygulamaya Dönük Somut Örneklerle Açıklanması”,<br />
Emekli İş Baş Müfettişi Doğan Keskin ise “Apartman<br />
Görevlilerine Tahsis Edilen Konut ve Kıdem Tazminatı”<br />
konulu makaleleri hazırladılar. Oda danışmanlarımız tarafından<br />
hazırlanan Yargı Kararları ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri<br />
yine bu sayıda bulabileceğiniz konular arasında yer<br />
almaktadır.<br />
Mevzuat değişiklikleri arasında 6111 sayılı yasadan yararlanıp<br />
da borçlarını zamanında ödeyemeyen mükelleflere<br />
getirilen yeni imkanların yer aldığı, 6322 sayılı kanunu<br />
da bu sayımızdaki mevzuat değişiklikleri bölümünde bulabilirsiniz.<br />
Emek ve bilgilerini bizimle paylaşan yazarlarımıza içtenlikle<br />
teşekkür ediyor, yeni bir sayıda buluşmak üzere<br />
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.<br />
Necmettin KELEŞ<br />
ASMMMO Oda Sekreteri<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 3
ASMMMO üyesi 3000 meslek mensubu Oda önünden Maliye<br />
Bakanlığına kadar sloganlar eşliğinde yürümüş, Maliye Bakanlığı<br />
kapısında sorunlarımızı ve taleplerimizi dile getiren basın açıklaması<br />
okunmuştur. Yukarıda belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp<br />
edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler devam ettikçe, gücümüzü daha<br />
etkili bir şekilde göstereceğimiz birçok yeni 13 Haziran’lar yaşayacağımız<br />
anlaşılmaktadır.<br />
Değerli Meslektaşlarım<br />
Mehmet KOÇ<br />
ASMMMO Başkanı<br />
Bir gecede aniden yayımlanan kanun hükmünde kararname ile kurulan<br />
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, kuruluşundan<br />
bu yana geçen sekiz aylık sürede bir satırlık resmi açıklamada bulunmamışken,<br />
bu alana yönelik siyasi iradece değişiklik girişimlerinde bulunulmaktadır.<br />
15 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Amme Alacaklarının<br />
Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına<br />
Dair Kanunla, mesleğin her adımına, her gelişimine yeni harçlar getirilmiştir.<br />
“1- Denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri (Her yıl için):<br />
a) Kamu yararını ilgilendirenkuruluşları denetleyecek<br />
bağımsız denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />
aa) Belgenin verildiği yıl<br />
30.000 TL<br />
bb) Takip eden yıllarda 10.000 TL'den az olmamak<br />
üzere bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen<br />
bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />
Binde 5'i<br />
b) Diğer kuruluşları denetleyecek bağımsız denetim<br />
kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />
aa) Belgenin verildiği yıl<br />
15.000 TL<br />
bb) Takip eden yıllarda 5.000 TL'den az olmamak üzere<br />
bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen bir<br />
önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />
Binde 5'i<br />
2- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik ruhsat harçları:<br />
a) Yeminli mali müşavirlik ruhsatı 1.800 TL<br />
b) Bağımsız denetçi yetkilendirme belgesi 900 TL<br />
c) Serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı 450 TL<br />
Bakanlar Kurulu gayrisafi işhasılatı üzerinden hesaplanacak harcın<br />
oranını binde 2’den az, binde 10’dan çok olmamak üzere yeniden belirlemeye<br />
yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini denetim kuruluşlarının<br />
gayrisafi işhasılatlarına göre farklı oranlar belirleyerek de kullanabilir.”<br />
• Bu ülkede faaliyet gösteren şirketlerin faaliyetlerinin denetimi,<br />
bu ülkenin denetçilerine kapatılmaktadır:<br />
Getirilen bu harçlar, hiçbir benzer serbest meslekte bu derece yüksek<br />
değildir. Özellikle denetim alanına getirilmiş olan fahiş tutarda yüksek<br />
harçlar, bu alana yeni şirketlerin girmesini önleyeceği gibi, mevcut birçok<br />
şirketin denetim işini terk etmesine neden olacak, bu alan, yanlıca beşaltı<br />
adet uluslararası bağımsız denetim şirketine ve onların iş ortaklıklarına<br />
terk edilmiş olacaktır. Böylelikle birçok meslektaşımızın denetçi olma<br />
heveslerinin önüne de set çekilmiş olunmaktadır.<br />
• Açıklık ve şeffaflıktan vazgeçilmektedir:<br />
Mesleki kamuoyunun, on yıldan fazla bir süredir tartıştığı ve çıkmasını<br />
beklediği yeni Türk Ticaret Kanunu, henüz yürürlüğe girmeden ticari<br />
hayata getirdiği önemli yenilikler budanıp, ruhundan uzaklaştırılmak<br />
istenmektedir(Şu anda mecliste görüşülmekte olan, bu yazının okunduğunda<br />
muhtemelen çıkmış olacak tasarı ile). Kanunun yayınlandığı geçen<br />
bir yıllık sürede, ticari hayata uluslararası bir düzen getiren, açıklık, şeffaflık<br />
ve hesap verilebilirlikle güvenilirlik getirecek hükümler aleyhine belli<br />
bir kesim tarafından çarpıtılarak oluşturulan kampanyalar nihayet sonuç<br />
vermiştir. Kapalı kapılar ardında, sırları kendilerine menkul eski geleneksel<br />
yapılarını sürdürmek isteyenler, Kanunla getirilmiş olan çağdaş yenilikleri,<br />
iğdiş etme çabalarını sonuçlandırma noktasına getirmiş bulunmaktadırlar.<br />
İşletmelerin mallarını sattıkları, hisselerini satıp, borç aldıkları, kredi aldıkları<br />
ilgili taraflardan mali yapılarını gizlemeleri, hakkaniyetle bağdaşır<br />
bir durum değildir.<br />
• Denetim görev ve yetkisi, mesleğimizden alınmaya çalışılmaktadır:<br />
Bağımsız denetim kapsamına alınmış olan birçok şirketin bu kapsamdan<br />
çıkarılmak istenmesi, yalnızca Bakanlar Kurulunca belirlenecek anonim<br />
şirketlerin bu kapsama alınmaları, bağımsız denetime mesleğimiz adına<br />
yeni bir iş alanı olarak bakmayı zorlaştırmış bulunmaktadır.<br />
Dünyanın her yerinde, UFRS’ye göre oluşturulmuş mali tabloların denetiminde,<br />
akademik bir eğitimi almış muhasebeci ve mali müşavirlik mesleği<br />
temel alınmaktadır. Ülkemizde de, bu güne kadar bağımsız denetim<br />
için, SMMM ve YMM’ler dışında hiçbir kesim bağımsız denetçi olarak düşünülmemiştir.<br />
Bu anlayışla yeni TTK’nın 400. maddesinde bağımsız denetimi<br />
yapacak olanların, serbest muhasebeci ve mali müşavirler olduğu açık bir<br />
şekilde yazılmıştır. TTK’daki yeni değişiklik tasarısı ile bu maddeden mesleğimizin<br />
adı çıkarılmak istenmiş fakat, TÜRMOB’un yoğun girişimleriyle<br />
denetçi yetkilendirmede 3568 Sayılı Yasaya göre yetki almış Yeminli Mali<br />
Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir unvanını taşıyanların esas<br />
alınmamaları, Adalet Komisyonunda kabul ettirilmiştir. Yasa maddesinin bu<br />
şekilde onaylanacağını umuyoruz. Bu, binlerce tıp fakültesi mezunu varken<br />
kimlerin doktorluk yapacağına Sağlık Bakanlığının karar vermesi veya<br />
kimlerin mimarlık, mühendislik, eczacılık yapacağına meslek dışı kişileri<br />
dahil ederek karar verilmesi gibi, eğitimi ve bilimi inkar eden bir anlayışı<br />
ortaya çıkmaktadır. Eğitim almış bunca meslek mensubu varken, bu alanla<br />
hiçbir ilgileri olmayanlara denetçi unvanının verilmeye çalışılmasını iyi niyetle<br />
yorumlamak mümkün değildir.<br />
• Bu mesleğin mensupları adeta cezalandırılmak istenmektedir:<br />
Mesleğimize ha bire yeni angaryalar yüklenerek, meslek yasasında seçimlere<br />
getirilen nispi temsil sistemiyle oda yönetimlerinin yetki ve karar<br />
anlamında eli kolu bağlanarak, Maliye Bakanlığının vesayeti en etkin bir<br />
şekilde yürütülerek, meslek mensuplarına maliyenin memurları gibi bakılmaktadır.<br />
Her beyanname dönemi, Maliyenin internet alt yapısındaki aksaklıklar,<br />
meslektaşlarımız için büyük bir eziyet haline gelmektedir. Buna<br />
rağmen gecikmelerden kaynaklı haksız usulsüzlük cezaları uygulamasına<br />
maruz bırakılmaktadırlar.<br />
Mesleğimiz etkisizleştirmeye, meslek örgütleri yok edilerek meslektaşlarımız<br />
kimsesizleştirilmeye çalışılmaktadır.<br />
Denetim alanına getirilen harçlar, TTK’dan meslek adının çıkarılması<br />
ve bir de bu angaryalar, görev ve ceza baskıları bir arada düşünüldüğünde,<br />
bu mesleğin mensuplarına yönelik eziyetlerin daha da artırılmakta olduğunu<br />
görmekteyiz.<br />
Mesleğimiz adına tüm bu olumsuzluklara karşın, aynı zamanda meslek<br />
yasamızın çıkışının 23. yılı olan 13 Haziran günü kısa geçmişimizde<br />
ilk defa ve böylesine sorunsuz bir birliktelikle, vesayete, angaryalara ve<br />
mevcut haklarımıza yönelik saldırılara karşı yapılan gösteriler, protesto<br />
eylemleri, basın açıklamaları yüreğimize su serpen, yaşadığımız sorunların<br />
üstesinden gelmede en önemli gücün, mesleki örgütlerimiz öncülüğünde<br />
sergileyeceğimiz birliktelikler olduğunu göstermiş, bizlere moral ve güç<br />
kazandırmıştır.<br />
ASMMMO üyesi 3000 meslek mensubu Oda önünden Maliye Bakanlığına<br />
kadar sloganlar eşliğinde yürümüş, Maliye Bakanlığı kapısında sorunlarımızı<br />
ve taleplerimizi dile getiren basın açıklaması okunmuştur. Yukarıda<br />
belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler<br />
devam ettikçe, gücümüzü daha etkili bir şekilde göstereceğimiz<br />
birçok yeni 13 Haziran’lar yaşayacağımız anlaşılmaktadır.<br />
4<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
YENİ MESLEKTAŞLARIMIZA<br />
RUHSATLARI TÖRENLE<br />
VERİLDİ<br />
Ankara SMMM Odası Başkanı Mehmet Koç, yeni TTK'nın yürürlüğe girmesinden<br />
sonra olacak gelişmeleri yorumladı:“Artık toplum bizi ülke<br />
gelirlerinin yaratıcıları ve finansal tablo kullanıcılarına doğru bilgileri<br />
aktaran bir kesim olarak anacaktır” dedi.<br />
• RUHSAT TÖRENİ<br />
"Bundan böyle muhasebe mesleği tam bir kariyer meslek olacaktır."<br />
Ankara SMMM Odası'nın mesleğimize yeni katılan<br />
meslektaşlarımıza ruhsatlarının verilmesiyle<br />
ilgili düzenlediği tören 27 Nisan’da Ankara Dedeman<br />
Otel’de Yapıldı. 349 yeni meslektaşımıza<br />
ruhsatlarının dağıtıldığı törende Oda Başkanımız<br />
Mehmet Koç, yeni meslektaşlarımıza ve törene<br />
katılan yakınlarına hitaben yaptığı konuşmasına,<br />
niçin böyle bir tören düzenlendiğini anlatarak<br />
başladı. Toplumun bu güne kadar muhasebecileri,<br />
“vergiyi doğuran kişi ya da işverenin bazı<br />
işlerini yapan biri” olarak gördüğünü, ancak bu<br />
önyargının artık kırıldığını söyledi. “Artık toplum<br />
bizi ülke gelirlerinin yaratıcıları ve finansal tablo<br />
kullanıcılarına doğru bilgileri aktaran bir kesim<br />
olarak anacaktır,” diye sürdürdüğü konuşmasında,<br />
“01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 5
• RUHSAT TÖRENİ<br />
yeni Türk Ticaret Kanunu ile mesleğimiz uluslararası<br />
bir boyut kazanmıştır,” dedi. Böyle bir dönemde<br />
mesleğe katılan yeni meslektaşlarımızın<br />
bu yeni sorumluluğu da omuzlarında taşıyacaklarını<br />
belirtti.<br />
başlattığı eğitimlerden bahsederek ve bu eğitimlerin<br />
gerekliliğine ve önemine değinerek sürdürdüğü<br />
konuşmasında bu eğitimlerden 78 saatlik<br />
“Denetim Standartları Eğitimi”nin önümüzdeki<br />
günlerde başlayacağını da duyurdu.<br />
2013 yılının mesleğimiz açısından “tam bir değişim<br />
ve dönüşüm yılı” olduğunu vurgulayan Başkan<br />
Koç, “Bundan böyle muhasebe mesleği tam<br />
bir kariyer meslek olacaktır,” dedi. TÜRMOB’un<br />
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile denetim<br />
alanının tek otoritesi olması gereken Kamu<br />
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun<br />
kurulduğunu, henüz bağımsız denetimlerle<br />
ilgili yetkilendirmenin belli olmadığını, bu<br />
yüzden de şayet bir sınav yapılacaksa bu eğitimlerin<br />
referans kabul edilmesi gerektiğini söyledi.<br />
Avrupa Birliği’nin 8’inci yönergesinin “lisans eğitimi,<br />
ardından 3 yıllık staj ve sınavların bir kısmının<br />
yazılı ortamda yapılmasını” şart koştuğunu,<br />
meslektaşlarımızın da bu ruhsata hak kazanırken<br />
bu şartların da yerine getirildiğini belirten Koç,<br />
“Bu yüzden siz bu ruhsata hak kazanırken uluslararası<br />
standartlarda aynı zamanda Bağımsız Denetçi<br />
Ruhsatı da almış oluyorsunuz,” dedi. Konuşmasının<br />
devamında özetle: "Meclise sevk edilen<br />
yeni bir torba yasada, ruhsatlar için harçlar<br />
6<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
elirlendiğini, ücretlerin çok yüksek olduğunu,<br />
bu şekilde yasalaşırsa, zaten % 80’ini uluslararası<br />
tekel pozisyonundaki 4 şirket tarafından yapılan<br />
denetim faaliyetlerinden muhasebecilerin dışlanacağını,<br />
böyle bir durumda en doğal demokratik<br />
tepkilerimizi ortaya koyacağız,” dedi.<br />
Yeni meslektaşlarımızın yakınlarına da seslenen<br />
Koç, “Yeni meslektaşlarımızın yakınları olarak<br />
sizleri de tebrik ediyorum. Çünkü onlar, kurslarla,<br />
stajlarla hem süre ve hem de maddi olarak<br />
çok zorlu süreçlerden geçtiler. Bir yığın zorlukla<br />
karşılaştılar. Yetmedi, 7 dersten mesleki yeterlilik<br />
sınavına girdiler. Bu kadar baraj hiçbir meslekte<br />
yoktur. Bu kadar zorluğu aştıkları için onlarla<br />
gurur duymalısınız. Onların yakınları olduğunuz<br />
için sizleri kutluyorum,” diye sözlerini sürdürdü.<br />
Meslektaşlarımıza “haksız rekabetten kaçınmalarını”<br />
ve “mesleğimizin uluslararası bir boyut<br />
kazandığı dönemde meslekiçi sürekli eğitimlerden<br />
kaçınmamalarını ve uluslararası boyutta rapor<br />
yazabilecek düzeyde yabancı dil öğrenmelerini”<br />
tavsiye eden Başkan Koç, “yeni meslektaşlarla<br />
odamızın daha güçlü olacağını” kaydetti.<br />
Milletvekili Mehmet Necati ÇETİNKAYA’nın<br />
da katıldığı, Oda Başkanımız ve yönetim kurulu<br />
• RUHSAT TÖRENİ<br />
üyelerimizin yeni meslektaşlarımıza ruhsatlarını<br />
takdim ettiği tören, daha sonra düzenlenen kokteylle<br />
son buldu.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 7
KURUMLAR VERGİSİ BEYANINDA<br />
ÖZELLİKLİ KONULAR<br />
SEMİNERİ YAPILDI<br />
• SEMİNER<br />
Yeni döneme dikkat çeken Ankara SMMM Odası Başkanı Koç, "Muhasebe mesleği şekil<br />
değiştiriyor. Her dönemden daha çok toplumsal sorumluluğumuzun arttığını görüyoruz.<br />
Muhasebe uygulamalarında ticari kesimler bizden daha farklı bir hizmet<br />
bekliyor," dedi.<br />
Başkan Koç, "Mükellef Bildirim Formlarının doldurulmasıyla ilgili olarak bir ücret<br />
tarifesi var. Bu bildirimleri ücretsiz yaparsanız bu angaryaya dönüşür. Şayet bazı<br />
meslektaşlarımız bu ücreti alıp bazıları almazsa bu hem haksız rekabete neden olur,<br />
hem de angarya katmerlenir," diyerek meslektaşlarımızı duyarlı olmaya çağırdı.<br />
Kocatepe Kültür Merkezi Seminer Salonunda<br />
30.03.2012 tarihinde yapılan Kurumlar Vergisi Beyanında<br />
Özellikli Konular” başlıklı YMM A. Murat<br />
Yıldız ve YMM Sakıp Şeker’in sunumlarla meslektaşlarımıza<br />
değerli bilgiler aktardığı seminerin başlangıcında,<br />
Odamız Genel Sekreteri Necmettin Keleş,<br />
“TÜRMOB eğitimlerinin birinci aşaması olan yeni<br />
TTK Eğitiminin 4000’e yakın meslektaşımızın katılımıyla<br />
tamamlandığını, ikinci aşama olan KOBİ-TFRS<br />
Eğitimlerinin ise Nisan ayı başında tamamlanacağını”<br />
belirterek yaptığı açılış konuşmasının ardından<br />
Oda Başkanımız Mehmet Koç da bir konuşma<br />
yaptı. TÜRMOB’un başlattığı eğitim seferberliğine<br />
meslektaşlarımızın gösterdikleri ilgiden duyduğu<br />
memnuniyeti belirterek konuşmasına başlayan Koç,<br />
katılımın yüksek olmasıyla ilgili olarak “Bu katılım,<br />
muhasebecilerin mesleklerini ne kadar ciddiye aldıklarını<br />
gösteriyor,” dedi. Ayrıca, bu eğitimlerde<br />
bazı sınıflarda %100 katılımın olduğuna da değinen<br />
Başkan Koç, “mesleki yoğunluğun zirve yaptığı<br />
Mart-Nisan aylarında eğitimlerin başladığını ve bu<br />
arada Ankara Odası olarak 10.000 kişinin eğitim organizasyonunun<br />
yapıldığını, bunun kolay bir süreç<br />
olmadığını" belirterek, "bu güne kadar ufak tefek<br />
aksaklıklar dışında programları sekteye uğratacak<br />
herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını” söyledi.<br />
Yeni TTK’nın yürürlüğe girmesi hususuna da değinen<br />
Koç, “Yeni bir sürece giriyoruz. Muhasebe<br />
mesleği şekil değiştiriyor. Her dönemden daha çok<br />
toplumsal sorumluluğumuzun arttığını görüyoruz.<br />
8<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
• SEMİNER<br />
Muhasebe uygulamalarında ticari kesimler bizden<br />
daha farklı bir hizmet bekliyor. Bundan böyle finansal<br />
tablo kullanıcıları denetimden geçmiş finansal<br />
tablolar istiyorlar. Sizlerin de bu süreci önemsediğiniz<br />
belli. Önümüzdeki süreçte denetimin yetkilendirilmesi<br />
konusunda her ne kadar belirsizlikler<br />
olsa da bizlerin sorumluluğu sizlerin ciddiyetine yakışır<br />
bir hazırlık yapmaktı. Bu eğitimler sonunda,<br />
01.01.2013’te bütün ticari kesimlere, 300-350 bin<br />
sermaye şirketinin denetimini yapmaya hazırız diyebileceğiz.<br />
Diliyor ve umuyoruz ki Kamu Gözetimi,<br />
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu ve Gümrük<br />
ve Ticaret Bakanlığı bu eğitimleri referans kabul<br />
eder ve yetkilendirmeyi buna göre yapar,” dedi.<br />
413 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle<br />
ilgili de konuşan Koç, bu konuda da şunları<br />
söyledi: “Bu yıldan itibaren ekonomik faaliyetlerin<br />
uluslararası NACE kodlama sistemime göre işlenmesi<br />
de bizler tarafından yapılacak. Ayrıca Mükellef<br />
Bildirim Formlarının doldurulmasıyla ilgili olarak bir<br />
ücret tarifesi var. Bu bildirimleri ücretsiz yaparsanız<br />
bu angaryaya dönüşür. Şayet bazı meslektaşlarımız<br />
bu ücreti alıp bazıları almazsa bu hem haksız<br />
rekabete neden olur hem de angarya katmerlenir.<br />
Lütfen emeklerinizi angaryaya dönüştürmeyin, ücretinizi<br />
alın.”<br />
Ayrıca, kodlama sistemine de değinen Başkan<br />
Koç; “kodlama sistemi ile ilgili TOBB, TÜRMOB, Gelir<br />
İdaresi ve Gelir Ortaklığı kurumlarının ortak bir<br />
kitap bastırdığını ve bu kitabın meslektaşların elinde<br />
olacağını” söyledi. “Bu yüzden işlerinin ilk yıl<br />
hariç çok zor olmayacağını, kodlama sisteminin 1<br />
Nisan–31 Mayıs tarihleri arası doldurulması gerektiğini,<br />
ancak TÜRMOB’un bu sürenin Haziran sonuna<br />
kadar uzatılmasını istediğini ve talebin sonucunun<br />
meslektaşlara duyurulacağını” da sözlerine ekledi.<br />
Daha sonra, Kurumlar Vergisinin önceki yıllara<br />
göre daha çok tabana yayıldığının gözlendiğini<br />
söyleyerek sunumuna başlayan YMM A. Murat Yıldız,<br />
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 5746 sayılı<br />
ARGE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında<br />
Kanunu, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri<br />
Kanun ile ilgili istisnalardan ve vergi indiriminden<br />
yararlanma konularında meslektaşlarımıza bilgiler<br />
verdi. Kanunları karşılıklı olarak değerlendiren Yıldız,<br />
ayrıca bağış ve yardımların Kurumlar Vergisinden<br />
düşülmesiyle ilgili de açılamalarda bulundu.<br />
Sunumunu farklı örneklerle zenginleştiren Yıldız,<br />
raporların düzenlenme sorumluluğunun ve son veriliş<br />
tarihleri hakkında da bilgiler verdi.<br />
Seminerin ikinci bölümünde YMM Sakıp Şeker söz<br />
aldı. 5520 sayılı KVK 35. Maddesiyle, 5746 sayılı Kanunun<br />
çelişkisinden söz ederek, 5520 sayılı Kanunun<br />
aşındığından söz ederek başladığı sunumunda,<br />
Kooperatiflerde muafiyetlerden söz ederek KDV iadesiyle<br />
ilgili istisnaları anlattı. Organize Sanayi Bölgelerinde<br />
kurumlar vergisi muafiyet ve istisnalar ile<br />
yurtdışı kazançlarının ve yabancıların Türkiye’deki<br />
kazançlarının istisnaları ve muafiyetlerini anlattı.<br />
İştirak hisselerinin istisnalarından, eğitim ve serbest<br />
bölgelerdeki istisnaları da anlatan Şeker, son<br />
olarak bilançodan söz ederek, kamu ihalelerinde<br />
bilançonun düzenlenmesinde, dönen varlıklara da<br />
dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 9
MÜKELLEF BİLGİLERİ FORMU<br />
VE KDV TEVKİFATI SEMİNERİ<br />
YAPILDI<br />
Yeni TTK ticaret ve muhasebe yaşamında değişiklikler yaratmaya devam ediyor.<br />
• SEMİNER<br />
Anlamlı, standart ve doğru bilginin karar vericilerin doğru kararlar almasını ve doğru<br />
planlar yapmasını sağlayacaktır.<br />
Bağımsız denetçilik konusunda belirsizlik hâlâ sürmektedir. İkinci bir lisanslama anlamına<br />
gelecek yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşıyız. Böyle bir düzenleme denetimin<br />
yabancılara peşkeş çekilmesidir.<br />
2012 yılını Eğitim Yılı ilan eden<br />
Odamız, eğitim çalışmalarını tüm<br />
hızıyla sürdürüyor. Türkiye’de ilk<br />
defa Ankara SMMMO tarafından<br />
üyelerine sunulan Mükellef Bilgileri<br />
Formu’nun doldurulması<br />
konusunda meslektaşlarımız bilgilendi.<br />
Bu doğrultuda Odamız<br />
tarafından daha önce 8000 adet<br />
kitap ve CD de meslektaşlarımıza<br />
gönderilmişti.<br />
TÜRMOB yöneticilerinin de<br />
hazır bulunduğu "Mükellef Bilgileri<br />
Formu ve KDV Tefkivatı" konulu seminer 15<br />
Mayıs’ta Milli Eğitim Şura Salolonu'nda yapıldı.<br />
Meleğimizde yeni düzenlenecek olan belgelerden<br />
biri olan 403 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği<br />
doğrultusunda “Mükellef Bilgileri Formu” ile ilgili<br />
TÜİK uzmanı Ahmet Gürel ve 117 sayılı Katma Değer<br />
Vergisi Genel Tebliği hakkında GİB’den KDV Sektörel<br />
Değerlendirme Müdürü Murat Ülker birer sunum<br />
gerçekleştirdi.<br />
Seminerin açılış konuşmasını yapan Oda Başkanımız<br />
Mehmet Koç, “Yeni TTK ticaret ve muhasebe<br />
yaşamında değişiklikler yaratmaya devam ediyor”<br />
diye başladığı konuşmasında, “küreselleşen dünyada<br />
gelişen teknolojiye uygun olarak e-ortamın ticari<br />
yaşamın vazgeçilmezi olduğunu ve yeni TTK’nın birçok<br />
uygulamanın yolunu açacağını”<br />
söyledi. Bugüne kadar tutulan<br />
muhasebe kayıtlarının ve<br />
finansal uygulamaların bundan<br />
böyle finansal alanların, kamusal<br />
sorumluluğu olan alanların denetime<br />
tabii tutulacak olmasının<br />
muhasebe standartlarında da çok<br />
ciddi değişime neden olduğunu<br />
belirtti. TÜRMOB’un bu değişimi<br />
aylar öncesinden öngördüğünü ve<br />
TESMER vasıtasıyla tüm ülke çapında<br />
bir eğitim projesini hayata<br />
geçirdiğini, bunda da TESMER’in<br />
Genel Sekreteri olan Ankara Odası Temsilcisi Ali<br />
Rıza Akdora’nın çabalarının önemine değindi.<br />
Artık çağa uygun olarak internet üzerinden uzaktan<br />
eğitime başlanacağını anlatan Koç, bu sistemde<br />
alınan eğitim sonunda meslektaşlarımızın 20 sorudan<br />
oluşan bir değerlendirmeyle kendilerini sınayabileceğini<br />
söyledi. Bu eğitimin ardından da 42 saatlik<br />
yüz yüze eğitimlerin başlayacağını belirtti.<br />
Daha sonra Mayıs ayı başında Samsun’da yapılan<br />
bir toplantıda Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim<br />
Standartları Kurulu Başkanı Seyit Ahmet Baş’ın<br />
“iki aya kadar KOBİ-TFRS Tebliği ile Muhasebe Uygulamaları<br />
Genel Tebliğinin hesap planına uygun olarak<br />
yayınlanacağını, yıl sonunda muhasebe kayıtla-<br />
10<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Ahmet Gürel<br />
rının KOBİ-TFRS’ye dönüştürüleceğini” söylediğini<br />
belirten Mehmet Koç, bunun “önümüzdeki günlerde<br />
KOBİ-TFRS’de önemli değişiklikler olacağı" anlamına<br />
geldiğine vurgu yaptı.<br />
Bağımsız denetçilik konusunda hâlâ belirsizliğin<br />
sürdüğünü, ikinci bir lisanslama anlamına gelecek<br />
yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşı olacaklarını<br />
belirtirken, "böyle bir düzenlemenin denetimin yabancılara<br />
peşkeş çekilmesinden başka bir anlayış<br />
olamayacağını belirtti. Mükellef Bilgi Formlarının<br />
ücretsiz doldurulmaması ve meslek içi haksız rekabete<br />
yol açılmaması isteğini de yineleyen Koç, “Bu<br />
formların doldurulması mükellefin kendi sorumluluğudur,<br />
bunun için emeğinizin karşılığını alın ve mesleğimizin<br />
bir hizmet çeşitlemesi olarak düşünün,”<br />
dedi.<br />
kararlar almasını ve doğru planlar yapmasını sağlayacağını”<br />
belirterek, kod sisteminin ve uluslar arası<br />
standartların mali yönden kullanımının hayatımıza<br />
getireceği değişikliklerle NACE (Avrupa Topluluğunda<br />
Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflaması)<br />
kodlarını anlattı ve Mükellef Bilgilerini Formunun<br />
doldurulmasında ne tür bir yol izleneceği konusunda<br />
bilgiler verdi.<br />
14.04.2012 tarih ve 28264 sayılı Resmi Gazetede<br />
yayımladığı 117 seri no’lu KDV Genel Tebliğinin yayımlanması<br />
üzerine 1 Mayıs 2012 tarihinden önceki<br />
uygulamalarla yeni dönem arasında ne tür değişiklikler<br />
ve farklar olduğu hakkında bilgiler verdi. Seminer<br />
sonunda meslektaşlarımızın sorduğu soruları<br />
da yanıtladı.<br />
• SEMİNER<br />
Ahmet Gürel, sunumuna başlarken “Anlamlı,<br />
standart ve doğru bilginin karar vericilerin doğru<br />
Seminer bitiminde sunumculara Odamız tarafından<br />
birer plaket verilerek teşekkür edildi.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 11
TÜRK TİCARET KANUNU, STANDARTLAR,<br />
YENİ DENETİM DÜZENİ VE TÜRMOB<br />
Ali Rıza AKDORA<br />
TÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi<br />
TESMER Sekreteri<br />
• TÜRMOB'dan<br />
Yaşayarak görüyoruz ki küreselleşme her ülkeyi,<br />
her ekonomiyi, her bireyi, kısaca dünyayı etkiliyor.<br />
Kuşkusuz, mesleğimiz de küreselleşmeden etkilendi,<br />
etkilenmeye de devam edecek.<br />
Mali nitelikli olayların kayıtlanması, raporlanması<br />
ve yorumlanmasında ortak bir dil kullanılması<br />
ihtiyacı küreselleşme ile ortaya çıktı. Adı konulan<br />
bu ortak dil “uluslararası muhasebe, finansal raporlama<br />
ve denetim standartları”. Ülkeler, muhasebe<br />
meslek örgütleri ve muhasebe meslek mensupları,<br />
uluslararası standartlara uyum sağlamak yönünde<br />
yoğun çalışmalar yürütüyor.<br />
Yaklaşık 55 yıldır uygulanmakta olan Türk Ticaret<br />
Kanunu’nun yerine geçmek üzere, 14 Şubat<br />
2011 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6102 sayılı<br />
yeni Türk Ticaret Kanunu’nu da küreselleşmenin bir<br />
sonucu olarak değerlendirmek mümkün.<br />
Sonuçları itibariyle tüm dünyayı etkileyen Enron,<br />
Tyco, Worldcom, Parmalat, Ahold skandalları<br />
gibi olumsuz gelişmeler kurumsal yönetim, şeffaflık,<br />
hesap verebilirlik, güvenilirlik, kalite güvence<br />
sistemi ve kamu gözetimi gibi kavramları gündemimize<br />
taşıdı.<br />
2 Kasım 2011 tarih ve 28103<br />
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan,<br />
660 sayılı “Kamu Gözetimi,<br />
Muhasebe ve Denetim<br />
Standartları Kurumunun Teşkilat<br />
ve Görevleri Hakkında Kanun<br />
Hükmünde Kararname”de<br />
bu uluslararası gelişmelerin<br />
bir sonucu olarak değerlendirilebilir.<br />
TÜRMOB, bu gelişmeleri<br />
vazgeçilmez olarak benimsediği<br />
“sürekli eğitim” politikası<br />
ile karşıladı. TÜRMOB’un geliştirerek<br />
“Temel Eğitim ve Staj Merkezi TESMER”<br />
eliyle uygulamaya aldığı “TÜRMOB Eğitim Projesi”,<br />
kapsamı, uygulandığı alan, dokümanlar ve eğitim<br />
yöntemleri ile Türkiye’de örneği olmayan bir proje.<br />
Muhasebe meslek mensuplarında ve meslek örgütünde,<br />
1989 yılında meslek yasasının yayımlanması<br />
ile yaşanan heyecanın bir yenisinin yaşanmasına<br />
neden olan TÜRMOB Eğitim Projesi, eğiticilerin<br />
eğitimi ve meslek mensuplarının ve diğer muhasebe<br />
ilgililerinin eğitimi olmak üzere iki aşamadan oluşuyor.<br />
Proje kapsamında, verilen eğitim ise “Türk<br />
Ticaret Kanunu”, “KOBİ-TFRS” ve “Denetim, Denetim<br />
Standartları ve Uygulamaları”nı içeriyor.<br />
“TÜRMOB Eğitim Projesi” için çalışmalar, 2011<br />
yılı Nisan ayında başladı. Proje, ilk aşamada TÜR-<br />
MOB eğiticilerinin belirlenmesi, yetiştirilmesi ve<br />
yetkinleştirilmesi ile başladı. Ankara, İstanbul ve<br />
İzmir illerinde yürütülen “Eğiticilerin Eğitimi” faaliyetleri<br />
kapsamında 460 TÜRMOB Eğitici Adayı eğitimlere<br />
katıldı.<br />
Eğitici adaylarının önemli bir bölümü YMM ve<br />
SMMM unvanlı meslek mensuplarımızdan, bir bölümü<br />
üniversite öğretim üyelerinden ve eğitim alanı<br />
ile doğrudan ilgili kamu<br />
görevlilerinden oluştu. Eğitici<br />
adaylarımız, yetişecekleri<br />
alana ilişkin derslerin yanı sıra<br />
sunum teknikleri dersleri de<br />
aldı, projeler sundu, değerlendirme<br />
ve sınavlara katıldı.<br />
Eğitici olarak yetiştiği ve<br />
yetkinleştiği tespit edilenler,<br />
“TÜRMOB Eğiticisi” olarak belirlendi.<br />
“TÜRMOB Eğitim Projesi”nin<br />
ikinci aşamasını oluşturan<br />
meslek mensuplarımıza<br />
yönelik eğitimler için başvu-<br />
12<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
uları alabilmek, uzaktan eğitim<br />
faaliyetlerini yürütebilmek için<br />
http://egitim.turmob.org.tr adresli<br />
bir portal oluşturuldu. İlk<br />
başvuru döneminde, 43.000 meslek<br />
mensubumuz eğitim almak<br />
üzere talepte bulundu. Bu sayı,<br />
meslek mensuplarımızın eğitime<br />
ve denetime olan ilgisini ortaya<br />
çıkarıyordu ve meslek camiamız<br />
için övünç kaynağı oldu.<br />
Meslek mensuplarımıza yönelik<br />
eğitimler için oluşturulan<br />
eğitim dokümanları, uzaktan eğitim<br />
uygulaması için portalda yer<br />
aldığı gibi DVD ortamında dağıtılan<br />
“Eğitim Setleri”nde de yer<br />
aldı. Sınıf eğitimleri öncesinde,<br />
meslek mensuplarımıza verilen<br />
eğitim setleri ile her bir alan için yüzlerce sayfalık<br />
eğitim dokümanının yanı sıra 60 saati aşan ders video<br />
kaydı da portalda meslek mensuplarımızın kullanımına<br />
sunuldu.<br />
"TÜRMOB Eğitim" Projesi kapsamında ilk defa olmak<br />
üzere, meslek mensuplarımıza fotoğraflı digital<br />
eğitim kartları verildi. Meslek mensuplarımızın<br />
eğitime girişleri ve eğitim çıkışları bu kartlar ile takip<br />
edildi. “Kart Okuma ve Kişi Tanıma Cihazları”nın<br />
portala gönderdiği bilgiler ile “TÜRMOB Eğitim Kütüğü”<br />
oluşumu ve bu kütüğün izlenmesi sağlanabilmektedir.<br />
TTK alanı için 7 saat, KOBİ-TFRS alanı için 14<br />
saat süren sınıf eğitimlerine katılmış ve bu alanlar<br />
için katılım belgesi almış “Serbest Muhasebeci<br />
Mali Müşavir” unvanlı meslek mensuplarımız, portal<br />
üzerinden ya da portalda yer alan dokümanlar ve<br />
aynı bilgileri içeren eğitim DVD’leri ile “Denetim,<br />
Denetim Standartları ve Uygulamaları” alanı için 36<br />
saate karşılık gelen uzaktan eğitim sürecine katılabiliyorlar.<br />
Denetim uzaktan eğitiminin tamamlanmasından<br />
sonra, eğitimde etkinliği ve<br />
verimliliği sağlayabilmek üzere<br />
portalda yer almış olan “Kendinizi<br />
Deneyin Uygulaması”na katılım<br />
gerekli. “Kendinizi Deneyin<br />
Uygulaması”na katılarak başarı<br />
sağlamış meslek mensuplarımız,<br />
yeterli ve yetkin bir denetçi olabilmek<br />
için son aşama olan “Yüz<br />
Yüze, Denetim Sınıf Eğitimleri”ne<br />
katılıyorlar.<br />
TÜRMOB Eğitim Projesi kapsamında<br />
eğitimlere katılmış meslek<br />
mensuplarımız TTK ve KOBİ-TFRS<br />
alanları için "Eğitime Katılım belgesi",<br />
Denetim, Denetim Standartları<br />
ve Uygulamaları alanı<br />
için ise “Eğitime Katılım ve Başarı<br />
Belgesi” alabiliyor.<br />
TÜRMOB Eğitim Projesi’nde, ilk aşamada başvuruda<br />
bulunan 43.000 meslek mensubumuzun eğitimlerinin<br />
tamamlanmasından sonra ikinci aşama<br />
başvuruları alınacak. Nihai hedefimiz ise tüm meslek<br />
mensuplarımızın ve meslek mensubu olacakların<br />
bu eğitimleri alabilmeleri.<br />
“TTK”, “KOBİ-TFRS” ve “Denetim, Denetim<br />
Standartları ve Uygulamaları” alanlarında yürütülmekte<br />
olan eğitimlerin, “3568 sayılı Kanunun,<br />
5786 sayılı Kanun ile değişen 44'üncü maddesinde<br />
yer alan Mesleki Geliştirme Eğitimleri” kapsamında<br />
değerlendirilmesine yönelik olarak yürütülen çalışmalarda<br />
sürdürülüyor.<br />
TÜRMOB Eğitim Projesi ile yetişerek yetkinleşen<br />
eğiticiler mesleğimiz ve ve meslek örgütümüz için<br />
önemli bir kazanım. Bu proje ile yürütülen eğitimler<br />
kesinlikle büyük yararlar sağlayacak. Aynı anda<br />
Türkiye genelinde 43.000 meslek mensubuna yönelik<br />
olarak eğitim yürütebilmek önemli bir başarı<br />
ve güç göstergesi. Sürekli eğitimi sağlamak üzere<br />
hedef koymak ve bu hedef için çalışmak ise mesleğimizin<br />
geleceğini aydınlatıyor.<br />
• TÜRMOB'dan<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 13
"VERGİCİ MUHASEBE ANLAYIŞI"<br />
YENİ TTK'YI ELE GEÇİRİYOR...<br />
Ertuğrul KILIÇ<br />
SMMM<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
GİRİŞ<br />
Uzun yıllardan beri her kesimin, ekonomik ve<br />
sosyal hayattaki gelişmelere göre bir Ticaret Kanunu<br />
1 beklentisi, en sonunda oldu gibi gözükürken,<br />
sermaye temsilcilerinin itirazlarıyla TTK’daki değişiklik<br />
hakkındaki kanun taslağı, Gümrük ve Sanayi<br />
Bakanlığınca hazırlanarak siyasi partilerin gruplarına<br />
incelenmek üzere gönderilmiştir. Bu teklifteki<br />
değiştirilen maddeler yasallaşırsa her şey tekrar<br />
başa dönüyor ve “HOŞ GELDİN VERGİ MUHASEBE-<br />
Sİ” dedirtiyor. Buna Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />
Denetim Standartları Kurumu’nun, 2 umarım olmaz<br />
ama yüksek gerçekleşme olasılığıyla, finansal tabloların<br />
düzenlenmesine “VERGİ ESASLI DENETİM”<br />
mantığıyla yaklaşması ve düzenlemelerde bunu öne<br />
çıkartması tamamen bağımsız denetim standartlarının<br />
ilkesel yaklaşımını ortadan kaldırır. Uluslararası<br />
finansal tablolar üretme hayal olur. Bütün<br />
bunları göz önüne getirildiğinde, yeni TTK’da yer<br />
alan “İŞLEM DENETÇİSİ” unvanı bütün maddelerden<br />
kaldırılıyor; denetçinin belirlenmesinde geçen<br />
“SMMM VE YMM” unvanları da hiçbir yerde geçirilmeyerek<br />
denetçi olmak için meslek mensubu olma<br />
koşulu yeni TTK’dan çıkarılmış oluyor. Değişiklikler<br />
bu haliyle yasalaştığı takdirde defter tutma ve koşullarını<br />
belirlemede yeni ve vazgeçilmez ortağımız<br />
“MALİYE BAKANLIĞI” da kendine önemli bir yer<br />
buluyor. Değişiklik önerilerinin yer aldığı teklif, Muhasebe<br />
ve Denetçilik konularında meslek mensuplarında<br />
yüksek düzeyde kaygıya neden olmaktadır.<br />
DEĞİŞİKLİK ÖNERİLEN YENİ TTK MADDELERİ,<br />
MESLEĞİMİZLE İLGİLİ NELERİ DEĞİŞTİRİYOR<br />
TTK’da değişikler yapacak olan teklif, birçok<br />
konuda değişiklik getirecek olsa da bu makale,<br />
muhasebecileri ilgilendiren konularla sınırlı tutula-<br />
1 6102 sayılı TTK, 14.01.2011 tarih ve 27846 sayılı R.G, Yürürlülük<br />
tarihi, 01.07.2012.<br />
2 660 sayılı KHK, 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı R.G yayınlanmıştır.<br />
caktır. İşverenlerin hep şikâyet ettiği hapis cezaları<br />
yumuşatılarak, para cezalarına çevriliyor. Teklif bu<br />
şekliyle yasalaşırsa, çok yüksek olarak verilen para<br />
cezaları sınırlanmış ve/veya hapis cezası maddeleri<br />
birkaç konu dışında kalkmaktadır. Şirketten para<br />
çekme sınırları iyice genişletiliyor. Kayıt dışı ekonomiyle<br />
mücadele edelim derken, kayıt dışı ekonomi<br />
ile mücadele etme ve muhasebenin temel kavramları<br />
arasında olan “kişilik kavramı”na aykırı işlemlerin<br />
sürmesine göz yumuluyor. Sermayedarlarımızın<br />
ve tüm işverenlerimizin gözleri aydın.<br />
Gelelim çağdaş bir yasa olarak, günümüzün ekonomik<br />
sorunlarına çözüm olarak sunulan TTK’nın<br />
mesleğimizi ilgilendiren maddelerinin dönüşeceği<br />
hale.<br />
Defter tutmayı düzenleyen 64’üncü maddedeki<br />
“Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde,<br />
ticari işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye<br />
Muhasebe Standartlarına ve 88’inci madde hükümleri<br />
başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça<br />
görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır”<br />
ifadesi, teklifle Kanundan çıkartılıyor. Kanunun<br />
64/3 maddesinde belirtilen, defter kapanış tasdiki<br />
“…izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna<br />
kadar yapılır” ifadesi teklifte “…Yevmiye defteri ile<br />
yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen<br />
faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar<br />
notere yaptırılır” ifadesi getirilerek kapanış tasdikini<br />
üç ay öne çekilmektedir. Elektronik ortamda<br />
tutulan defterler için ise herhangi bir açılış veya<br />
kapanış tasdiki öngörmemektedir. Asıl sorun buradan<br />
itibaren başlamaktadır. TTK değişiklik taslağındaki<br />
64’üncü maddesinin son cümlesinde “…Fiziki<br />
ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari<br />
defterlerin nasıl tutulacağı, deftere kayıt zamanı,<br />
onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının<br />
şekli ve esasları Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı ve<br />
Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir<br />
14<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
tebliğ ile belirlenir” denilmektedir. Mevcut TTK’da<br />
“Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik<br />
ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin<br />
açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları<br />
ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret<br />
Bakanlığınca bir tebliğ ile belirlenir” şeklinde düzenlenmişti<br />
(TTK 64/3).<br />
Diğer taraftan teklifte, 64/5’in değişiklik maddesinde,<br />
“Bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler,<br />
4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />
defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri<br />
ile aynı Kanunun 175 ve mükerrer 257’nci<br />
maddelerinde yer alan yetkiye istinaden yapılan<br />
düzenlemelere uymak zorundadırlar. Bu Kanunun<br />
defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi,<br />
aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar,<br />
değerleme, saklama ve ibraz hükümleri 213 sayılı<br />
Kanun ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları<br />
düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi<br />
kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit<br />
edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına<br />
engel teşkil etmez” halinde düzenleme<br />
önerilmektedir. Teklifteki metinde de görüldüğü<br />
gibi Maliye Bakanlığının düzenleyeceği “VERGİ<br />
ESASLI” “defter tutma ve kayıt zamanlı hükümleri<br />
ve karşılık, değerleme, saklama ve ibraz hükümlerine<br />
uymak zorundadır” denilmektedir. Eğer TMS/<br />
UFRS uygulanırsa buna göre yapılacak değerleme<br />
hükümleri ile aynı şekilde ayrılık ve/veya aykırılıklar<br />
teşkil edebilecektir.<br />
Değişiklik taslağında önerilen maddelerden görüleceği<br />
gibi yine mükelleflerin ve muhasebecilerin<br />
şansına ikili (TTK ve VUK) düzenlemeler çıkmaktadır.<br />
Tek elden yapılacağı düşünülen ve bir ülkenin<br />
ticaretini düzenleyen TTK, diğer kanunla düzenlenen<br />
sistematik düzenlemeler ile ikili bir yapı oluşturacaktır.<br />
Farklı olarak ortaya konulacak kanun<br />
metinleriyle “hangi kurum neyi düzenledi, bu süre<br />
ve kayıt sistemi hangisinde ne idi” gibi konularda,<br />
meslek mensuplarına yine sıkı bir takip zorunluluğu<br />
doğuracaktır.<br />
Kanunlaşmış TTK’nın 88’inci madde öncesindeki<br />
“VII- Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkisi”<br />
yan başlığı, teklifte değiştirilerek 660 sayılı<br />
KHK ile yasalaşan “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />
Denetim Standartları Kurumunun yetkisi” başlığı<br />
şeklinde değiştirilmektedir. Türkiye Muhasebe<br />
Standartları Kurulunun 660 sayılı KHK ile kaldırılmasıyla,<br />
yetkisi bütünüyle Kamu Gözetimi, Muhasebe<br />
ve Denetim Standartları Kurumunun kapsamına<br />
alınmış olmaktadır. Mevcut TTK’nun (88/3)<br />
“Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunca, değişik<br />
ölçütteki işletmeler ve sektörler için, Uluslararası<br />
Finansal Raporlama Standartları tarafından farklı<br />
düzenlemelere izin verildiği hâllerde özel ve istisnai<br />
standartlar konulabilir; bunları uygulayanlar,<br />
söz konusu durumu finansal tablo dipnotlarında<br />
açıklarlar” şeklinde yer almış iken, yeni TTK değişiklik<br />
teklifinde “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />
Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme<br />
büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen<br />
kuruluşlar için, özel ve istisnai standartlar koymaya<br />
ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir.<br />
Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe<br />
Standartlarının cüz’ü addolunur” şeklinde düzenlenmektedir.<br />
Mevcut TTK’nın standartlar tarafından<br />
izin verilen “özel ve istisnai” durumlar mali<br />
tabloların dipnotlarında açıklanırken, yasa teklifinde<br />
“standartların cüz’ü” olarak addolunur şeklinde<br />
ifade edilmesi, açıklamadan daha çok yeni bir<br />
standart eklenmiş ve/veya uluslararası standarttan<br />
farklı olarak standart yorumu oluşturulmuş olmaktadır.<br />
Bu durum UFRS’deki ilkesel yaklaşımla ve<br />
standartların yorumu ile ne kadar örtüşecek onu<br />
hep birlikte yaşayıp göreceğiz.<br />
Muhasebecileri ilgilendiren diğer bir madde de<br />
6102 sayılı TTK’nun 397-406 maddeleri arasındaki<br />
yer alan denetim ile ilgili maddeleridir. TTK’nın denetimde<br />
genel hükümler başlığı altında düzenlenen<br />
397’nci maddesinde “Denetçinin denetiminden<br />
geçmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun<br />
yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş hükmündedir”<br />
ifadesi tamamen kaldırılarak, teklifte “Denetime<br />
tabi olanlar, hazırlanmış olan finansal tablolarının<br />
denetimden geçip geçmediğini, denetimden<br />
geçmiş ise denetçi görüşünü ilgili finansal<br />
tablonun başlığında açıkça belirtmek zorundadır.<br />
Bu hüküm, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu<br />
için de uygulanır. Denetime tabi olduğu halde,<br />
denetlettirilmemiş finansal tablolar ile yönetim<br />
kurulunun yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş<br />
hükmündedir” şeklinde düzenlenmektedir. Bu iki<br />
ifade arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bir<br />
defa denetimden geçmemiş finansal tablolar mevcut<br />
olan yasa maddesinde düzenlenmemiş hükmü<br />
mevcut iken, teklifte bu durum daraltılarak sadece<br />
belirlenmiş (yani denetime tabi tutulacak sermaye<br />
şirketleri) şirketlerle sınırlı hale getirilmiştir. Yine<br />
taslakla 397/4 diye bir bent eklenerek denetime<br />
tabi olacak şirketler “Bu Kanunun 398’inci mad-<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 15
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
desi kapsamında denetime tabi olacak şirketler<br />
Bakanlar Kurulunca belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.<br />
Bakanlar Kurulu, hangi şirketlerin denetime<br />
tabi olduklarını belirleyecektir. Yani ticari ve sosyal<br />
gereklerden değil de siyasi otoritenin kararıyla şirketlerin<br />
denetimine karar verilebilecektir. TTK’nın<br />
398/4 maddesinde belirtilen yetkilerin kullanımını<br />
geçici 2 ve 3’üncü maddelere bırakmışken, teklifteki<br />
mevcut öneri “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />
Denetim Standartları Kurumunca belirlenir” şekline<br />
dönüştürülmektedir.<br />
Teklifte SMMM ve YMM’leri asıl ilgilendiren ve<br />
3568 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin c bendinde<br />
“…Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine<br />
dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak,<br />
malî tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı<br />
görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek,<br />
tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak” 3 diye<br />
belirtilen, “denetim yapmak” olarak ifade edilen<br />
müktesep hakkın ortadan kaldırılmasıdır. Mevcut<br />
TTK’da “Denetçi, ancak ortakları, yeminli mali<br />
müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir<br />
unvanını taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu<br />
olabilir. Orta ve küçük ölçekli anonim şirketler,<br />
bir veya birden fazla yeminli mali müşaviri veya<br />
serbest muhasebeci mali müşaviri denetçi olarak<br />
seçebilirler. Bağımsız denetleme kuruluşlarının<br />
kuruluş ve çalışma esasları ile denetleme elemanlarının<br />
nitelikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından<br />
hazırlanan, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe<br />
konulacak bir yönetmelikle düzenlenir” şeklinde<br />
iken, Taslakla önerilen ise “Denetçi, Kamu Gözetimi,<br />
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca<br />
yetkilendirilen bağımsız denetçi veya bağımsız<br />
denetim kuruluşu olabilir” şeklinde değiştirilmektedir.<br />
Görüldüğü gibi yasalaşmış olan TTK’da denetçilerin<br />
meslek mensuplarından olacağı hükmü<br />
var iken, Teklifte denetçinin meslek mensubu olma<br />
zorunluluğu bulunmamaktadır. Yani, Kamu Gözetimi,<br />
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca<br />
yetkilendirilen bağımsız denetçi veya bağımsız<br />
denetim kuruluşunu oluşturan kişilerin unvanlarının<br />
mutlaka meslek mensubu olması gerekmemektedir.<br />
Kurum, denetçi olma koşullarını belirlerken<br />
SMMM veya YMM unvanı olanlar arasından koşulları<br />
olanlar değil de, Kurumun koşullarını sağlayanlar,<br />
meslek mensubu olmasalar da “denetçi” olabileceklerdir.<br />
Muhasebe mesleğinde uzmanlaşmak için<br />
uzunca bir eğitim ve staj döneminden geçen meslek<br />
3 3568 Sayılı Kanun, Kabulü: 01.06.1989, Yayımı:<br />
13.6.1989 tarih ve 20194 sayılı Resmi Gazete.<br />
mensupları yerine, hiçbir şekilde muhasebe mesleği<br />
uzmanlık bilgisine sahip olmayan kişiler denetçi<br />
olabilecektir. Uzmanlık isteyen muhasebe bilgisine<br />
sahip olmayan hiçbir denetçi, finansal tabloları yüksek<br />
bir güvenceyle denetleme imkânına sahip olamaz.<br />
TTK’nın 400’üncü maddesinin 2’nci bendinde<br />
“Bir bağımsız denetleme kuruluşunun, bir şirketin<br />
denetlenmesi için görevlendirdiği denetçi yedi yıl<br />
arka arkaya o şirket için denetleme raporu vermişse,<br />
o denetçi en az iki yıl için değiştirilir” hükmü de<br />
teklifte “on yıl içerisinde yedi yıl arka arkaya denetim<br />
yapan denetçi, üç yıl geçmeden tekrar aynı<br />
şirketi denetleyemez” diyerek TTK’da iki yıl olan<br />
süreyi üç yıla çıkartmaktadır.<br />
SONUÇ<br />
Çok uzun zamandır bütün kamuoyunca da beklenen<br />
TTK, tam kadük oldu derken çok kısa bir sürede<br />
TBMM’den bütün partilerin ittifakıyla geçmesi her<br />
kesim için bir sürpriz olmuştu. Yaklaşık on yıldır sürdürülen<br />
çabalar boşa gitmemiş, ülkemize çağımızın<br />
koşularını karşılayan, bir yasa olarak meri mevzuatımızda<br />
yerini almak üzereydi. Daha yürürlüğe<br />
girme imkânı bile bulamadan birçok maddesi SER-<br />
MAYE ve İŞVEREN gruplarının bazı maddelerinden<br />
rahatsızlığı nedeniyle, yeni bir çalışma başlatılmış<br />
ve yasada önemli değişiklik önerileri hazırlanarak<br />
Türkiye Büyük Millet Meclisin’ne sunulmuştur. Bu<br />
teklifte sermaye şirketlerinin defter tutma TMS/<br />
UFRS’nin uygulaması, denetimi ve denetçi kavramları<br />
üzerinde önemli değişiklikler yapılarak meslek<br />
mensuplarımızın beklentilerinden çok çok uzaklaşılmıştır.<br />
TTK’nunda değişiklik gerçekleşir ise kayıt<br />
dışının bu kadar çok olduğu ülkemizde, adaletli bir<br />
vergi sisteminin oluşturulması ve Anayasa’nın herkesin<br />
gücüne göre kamu hizmetlerine katılımının<br />
sağlanması ilkesinden uzaklaşılmasına neden olacaktır.<br />
Toplumların hayatında önemli bir yer tutan<br />
uzmanlaşmış “Meslek Örgütlerinin” görüşleri alınmadan<br />
düzenlenmiş bir ticaret yasasının da ülkenin<br />
yeni hedefleri açısından ülkemize kazandıracağı<br />
umulan faydayı sağlamayacağı da ortadır. Yeni TTK<br />
değişikliklerindeki toplumsal temel kaygının giderilmesindeki<br />
klasik yönetim anlayışından farklı olarak,<br />
yönetişim kavramına geçilmesi sağlanmalıdır.<br />
Toplumu oluşturan tarafların karşılıklı iletişiminin<br />
ve etkileşiminin sağlanmasına da hizmet etmesi,<br />
yararlı ve anlamlı bir çaba olacaktır.<br />
16<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
AVRUPA ÇATIRDIYOR<br />
TÜRKİYE YAVAŞLIYOR<br />
Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU<br />
Marmara Üniversitesi İİBF<br />
Küresel krizin beşinci yılı dolarken, son otuz yılın<br />
kapitalist küreselleşme sürecinde oluşan kurum ve<br />
ekonomik ilişkiler çatırdıyor. Ekonomik büyümenin<br />
motorları olarak görülen ABD ve Avrupa Birliği açık<br />
bir gerileme içerisindeyken, Çin, Hindistan, Brezilya,<br />
Rusya gibi yeni büyüme merkezleri öne çıkıyor.<br />
Avro bölgesi üçlü bir ekonomik krizle yüzyüze:<br />
Durgunluktan çıkılamaması nedeniyle imalat sanayinin<br />
çarkları bir türlü hızlanamıyor; dış ticaret geriliyor;<br />
Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’de<br />
bankacılık sektörü sallanıyor, başta Almanya ve<br />
Fransa olmak üzere alacaklı ülkeleri de sürekli tehdit<br />
altında tutuyor. Her altı ayda bir Avrupa hükümet<br />
ve devlet başkanları bir liderler zirvesinde bir<br />
araya gelerek, krize yönelik aldıkları önlemleri yüksek<br />
sesle ilan ediyor, kısa bir iyimserlik döneminin<br />
ardından kriz bu kez başka bir ülkede nüksediyor.<br />
Ama neoliberal ideolojinin esiri Avrupa egemenleri,<br />
kemer sıkmaya, emekçilerin gelirlerini düşürmeye,<br />
sosyal programları budamaya dayalı, bir sonuç vermediği<br />
artık ayan beyan görülen aynı reçeteyi dayatmaya<br />
devam ediyor.<br />
IMF küresel büyümenin 2011’deki %4 düzeyinden,<br />
2012’de %3’e gerileyeceğini öngörüyor.<br />
Avrupa’nın kamu borç krizleri ve genel güven kaybı<br />
nedeniyle yumuşak bir durgunluğa gireceği, bankaların<br />
borçlarını azaltma çabasının reel ekonomiyi<br />
olumsuz etkileyeceği öngörülüyor. Böylelikle gelişmiş<br />
ekonomiler 2012’de yalnızca %1.5 büyürken,<br />
iyimser bir tahminle büyüme 2013’de ancak %2’ye<br />
çıkacak. Yeni istihdam yaratılamazken, işsizler için<br />
gelir desteği, beceri geliştirme ve yetiştirme eğitimleri<br />
gerekecek. Buna karşın yükselen ve gelişen<br />
ekonomilerde büyüme 2012’de %5.75’e gerilese de,<br />
2013’te tekrar %6’lık tempo yakalanacak. Bu yavaşlamada<br />
Avrupa’nın yaşadığı derin kriz nedeniyle dış<br />
talebin duraklaması büyük rol oynayacak.<br />
Ekonomik krize çözüm aranırken, her şeyden<br />
önce yaşanan krizin bir kamu maliyesi krizi olmadığını<br />
vurgulamak gerekiyor. Diğer bir ifadeyle kamudaki<br />
savurgan harcamalar, refah devletini ayakta<br />
tutmak için kasanın ağzının ardına kadar açılması<br />
bu krize yol açmadı. Küresel kriz, finans sektöründe<br />
patlak verdi. Bankaların, spekülatörlerin, borsacıların<br />
neden olduğu büyük zararları karşılamak için<br />
kamu kaynaklarına başvuruldu.<br />
Böylelikle kamunun borçları kabardı, vergi mükellefi<br />
sade yurttaşların cebinden bankalar kurtarıldı.<br />
Şimdi bir kez daha emekçilere yüklenip, emekli<br />
maaşlarını, ücretleri, sosyal programları aşağı çekmekle,<br />
harcamalardan kesilen dolaylı vergileri artırmakla<br />
sonuç alınamayacağı ortada. Zaten Avrupa<br />
halkları bu kadere rıza göstermeyeceklerini her<br />
fırsatta ifade ediyor. Yunanistan’da solun yükselişi,<br />
halkın ilgisinin kemer sıkma programını uygulamayacağını<br />
ilan eden partilere yönelmesi önemli bir<br />
gelişme.<br />
Haziran 2012’de en büyük bankalarından Banxia<br />
batma noktasına gelen, tüm bankacılık sektörü<br />
çatırdayan İspanya, krizin dinamiklerini anlamak<br />
açısından ders alınması gereken bir örnek. 2007<br />
yılında İspanya’nın kamu borcu GSMH’nın %42’si,<br />
bütçe açığı ise GSMH’nın %1.9’u ile çok makul bir<br />
düzeydeydi. İspanya’nın bütçesinin çökmesi, kamu<br />
borçlarının %100 sınırına dayanması yalnızca 5 yıl<br />
içerisinde gerçekleşti. İspanya ekonomisi konut sektörüne<br />
dayalı büyümüş, finansman ise büyük ölçüde<br />
dış fazla veren Almanya gibi ülkelerden gelmişti.<br />
Krizle birlikte 1 milyon konut inşaatı yarım kaldı,<br />
yüksek fiyattan konut alanlar borçlarını ödeyemeyecek<br />
hale düştüler. İşsizlik %20’leri aştı, gençlerde<br />
ise %53 ile bir rekora ulaştı. Kısaca gerek İspanya,<br />
gerekse krizle boğuşan diğer ülkeler, küreselleşmeneoliberalizm-finansallaşma<br />
silsilesiyle gelen yanlış<br />
• EKONOMİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 17
• EKONOMİ<br />
bir kurgunun kurbanlarıdır. Tüm dünyada gelir ve<br />
serveti emekçiler ve geniş halk kitleleri lehine dağıtmayı<br />
öngörmeyen hiçbir çözüm sonuç vermeyecektir.<br />
Gerek kendilerinin geleceği, gerekse dünya<br />
ekonomisinin düzlüğe çıkabilmesi için gereken irade,<br />
geniş halk kitlelerinin Yunanistan’daki gibi kendi<br />
kaderlerini kendi ellerine alabilmesiyle mümkün<br />
olabilecektir.<br />
Türkiye Ekonomisi Yavaşlıyor<br />
Türkiye ekonomisi 2009 yılındaki daralmanın<br />
ardından büyüme ivmesi kazanmış, 2011 yılını da<br />
%8.5’luk bir genişleme ile kapatmışı. Orta Vadeli<br />
Programda 2012 yılı için, “yumuşak iniş” tabir edilen<br />
%4 büyüme öngörülmüştü. 2012’nin ilk çeyrek<br />
büyüme rakamını ancak Temmuz başında öğrenebileceğiz.<br />
Ama ilk belirtiler, büyümenin hızlı bir biçimde<br />
hız kestiğine işaret ediyor.<br />
Sanayi üretimi 2012’nin ilk üç ayında sadece<br />
yüzde 2.8 artış gösterdi. Buna karşın 2011’in aynı<br />
döneminde yüzde 14.4’lük bir artış gözlenmişti. Nisan<br />
ayı sanayi Üretim Endeksi, Mart ayına göre yüzde<br />
1.0 arttı. Tüm bu göstergeler, ekonominin hızla<br />
yavaşladığının altını çiziyor. Betam’ın tahminleri,<br />
2012’nin birinci çeyrek büyümesinin yüzde 3.5,<br />
ikinci çeyrek büyümesinin ise % 3.3 gerçekleşeceği<br />
yolunda. Büyümenin giderek ivme kaydetmesi, gerekli<br />
önlemler alınmaz ise Türkiye ekonomisinin yılın<br />
ikinci yarısında daha düşük bir büyümeye, 2012<br />
genelinde ise % 4’ün altı bir rakam doğru sürüklenmekte<br />
olduğu sinyalini veriyor. Türkiye’nin kırılgan<br />
yapısı %4’ün altında bir büyümede işsizliğin artmasını<br />
getirir. Ayrıca vergi gelirleri büyük ölçüde geniş<br />
kitlelerden alınan KDV ve ÖTV’ye endeksli olduğundan;<br />
yavaş büyüme, kamu maliyesini de bozar.<br />
Dünya Gazetesinden Aleattin Aktaş, ekonomideki<br />
canlılığın azalmakta olduğunu ortaya koyan ciro<br />
endeksine dikkat çekiyor:<br />
"TÜİK tarafından yapılan açıklamada, ticaret ve<br />
hizmet sektöründe yılın ilk çeyreğindeki ciro endeksinin<br />
geçen yıla göre yüzde 5.1 arttığı belirtildi.<br />
İlk başta fena değilmiş izlenimi veren bir oran. Ancak,<br />
bu parasal bir artış, dolayısıyla bu dönemdeki<br />
enflasyonu dikkate almak gerekiyor. TÜFE’de bu<br />
yılın ilk çeyreğindeki fiyat düzeyi, geçen yılın aynı<br />
döneminin yüzde 10.49 üstünde gerçekleşti. Yani,<br />
buna göre ticaret ve hizmet sektöründeki ciro, enflasyon<br />
kadar bile artmadı. Bir başka ifadeyle ciro,<br />
reel olarak geçen yılın altında kaldı. Ciro endeksindeki<br />
artış yüzde 10.49 olsaydı, “sıfıra sıfır, elde<br />
var sıfır” durumu oluşacaktı, o bile yakalanamadı."<br />
Cari Açık Hız Kesiyor<br />
Bilindiği gibi Türkiye ekonomisi 2011 yılını 77.2<br />
milyar dolarlık bir cari açıkla kapatmıştı. Aydan aya<br />
en yüksek cari açık rakamı ise, 78.6 milyar dolarla<br />
2011 Ekim ayında görülmüştü. Bekleneceği üzere<br />
ekonomi hız kesince cari açık daralmaya başladı.<br />
Şubattaki 75.2 milyar dolardan sonra nisanda 69.2<br />
milyara kadar geriledi.<br />
Nisan ayında cari açık 5 milyar dolar olarak gerçekleşti.<br />
Geçen yıl aynı ayda ise cari açık 6.6 milyar<br />
dolardı. Cari açığın daralmasında en önemli rolü dış<br />
ticaret açığının gerilemesi oynadı. 2012’nin ilk dört<br />
ayında ihracat 48 milyar dolar, ithalat 75 milyar<br />
dolar, sonuçta dış ticaret açığı da 27 milyar dolar<br />
oldu. Geçtiğimiz yılın ilk 4 ayında dış ticaret dengesi<br />
28.7 milyar dolar açığa işaret ediyordu. Özetle,<br />
Türkiye ekonomisinin OVP’de 2012 için öngörülen<br />
65.4 milyar doların oldukça altında bir cari açıkla<br />
yılı kapatma olasılığı çok yüksek. Olayın önemli bir<br />
boyutu da, bu açığın hangi kaynaklardan karşılandığı.<br />
2012’nin ilk 4 ayında 21.2 milyar dolar cari açık<br />
verildi. Buna karşın 19.8 milyar dolar net döviz girişi<br />
kaydedildi. Dış alemden net 11 milyar dolar kredi<br />
sağlanırken, 6.3 milyar dolar borsaya ve kamu kağıtlarına<br />
portföy yatırımı gerçekleşti. Doğrudan yabancı<br />
sermaye yatırımı ise 2.5 milyar dolarda kaldı.<br />
Net hata noksan kalemi ise kaynağı belli olmayan<br />
2.9 milyar dolarlık bir döviz girişine işaret ediyor.<br />
Bu rakama ulaşmak için rezerv değişimine bakıyor,<br />
1.5 milyar dolar bir artış olduğunu görüyoruz.<br />
Cari açığın finansmanının büyük ölçüde borç yaratan<br />
kaynaklarla yapılması ekonominin kırılganlığını<br />
artırıyor. Eğer bir ülke cari işlemler açığı veriyor<br />
ise, o ülkenin tasarruflarından fazla yatırım yaptığı<br />
sonucu kolayca çıkarılabilir. Burada da, tasarruflarının<br />
ötesinde yatırım yapacak iki aktör vardır: Kamu<br />
ve özel sektör. 2012 yılında GSMH’nın yüzde 1-2’si<br />
aralığında bir bütçe açığı bekleniyor. Bu da kabaca<br />
15 milyar dolar. Demek ki, cari açık büyük ölçüde<br />
özel sektörü finanse etmekte kullanılıyor. Diğer bir<br />
deyişle özel sektörün borçları bu oranda artıyor. Yabancı<br />
sermaye yatırımı rakamının güdüklüğü de göz<br />
önüne alınırsa, borç yaratan sermayenin cari açığının<br />
finansmanındaki belirleyiciliği ortaya çıkar.<br />
1994 krizinin bir ölçüde, 2001 krizinin ise büyük<br />
ölçüde özel sektörün borçlarını tasfiye etmek,<br />
18<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
özel sektörü kurtarmak sonucu verdiği düşünülürse;<br />
Türkiye’nin bu anlamda çok ciddi bir kırılganlıkla<br />
karşı karşıya olduğu söylenebilir. 2001 krizinden<br />
sonra Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu’nun<br />
(BDDK) bankacılık sektörünü disipline ettiğini biliyoruz.<br />
Eskisi gibi ticari bankaların büyük döviz açıklarından,<br />
açık pozisyonlarından bahsetmek söz konusu<br />
değil. Elimizdeki son rakamlar, bankaların açık<br />
pozisyonunun 20 milyar doların altında seyrettiğini<br />
gösteriyor. Ama buradan, bankacılık sisteminin riskli<br />
olmadığını söylemek mümkün değil.<br />
Bankaların açık pozisyonu, bilançolarındaki döviz<br />
yükümlülüklerinin döviz varlıklarından daha<br />
fazla olmasından kaynaklanır. Döviz kuru oynaklık<br />
gösterdiği, TL değersizleştiği zaman da bu bankalar<br />
için büyük sıkıntı yaratır. Şu anda bankacılık sisteminde<br />
böyle bir risk şiddetle hissedilmiyor. Çünkü<br />
bankaların Eylül 2011 rakamlarıyla 105 milyar dolar<br />
döviz kredisi kullandırdığı görülüyor. Bankalar dış<br />
alemden aldıkları borçları, özel sektöre döviz kredisi<br />
biçiminde veriyorlar. Bu nedenle açık pozisyon<br />
gerilerken, özel sektörden kaynaklanan kredi riski<br />
korkutucu biçimde artıyor.<br />
Türkiye’de Çocuklar da Çalıştırılıyor<br />
DİSK-AR’ın yer verdiği ve Uluslararası Çalışma<br />
Örgütü’nün (ILO) yaptığı araştırmaya göre, dünya<br />
genelinde 5-17 yaş arasındaki 1 milyar 586 milyon<br />
çocuğun 306 milyonu çalışıyor. Bu rakam 5-17 yaş<br />
grubunda her 5 çocuktan birinin çalıştığını ortaya<br />
koyarken, Türkiye’de aynı yaş grubunda, ev işleri<br />
de dahil edilirse çalışan çocukların oranı yüzde 49’u<br />
buluyor. Dünyadaki 5-17 yaş arasında 1 milyar 586<br />
milyon çocuktan 306 milyonu çalışıyor. Söz konusu<br />
rakam 2004 yılına göre sadece 17 milyon gerileme<br />
gösterdi. 5-14 yaş grubu için çocuk 176 milyona gerilerken,<br />
aynı zaman diliminde 15-17 yaş çocuklar<br />
için istihdam 127 milyondan 129 milyona yükseldi.<br />
Türkiye’de ise ev işlerinde çalışan çocukların sayısında<br />
olağanüstü artış kaydedildi. Değerlendirilmeyen<br />
ev işlerinde çalışan çocukların sayısı 1999’da<br />
4 milyon 447 bin iken, bu sayı 2006 yılında 7 milyona<br />
ulaştı. Çocuk emeği ev içine kayarken, çalışma<br />
yaşamındaki çocuk istihdamı tarımdaki çözülmeye<br />
bağlı olarak sanayi ve ticaret alanlarına yöneldi.<br />
AKP’nin çıkardığı 4+4+4 yasasıyla eve mahkum edilen<br />
çocukların, özellikle kızların sayısında patlama<br />
beklenmeli.<br />
Ayrıca OECD ülkelerinde 0-14 yaş grubundaki<br />
çocuk sahibi ailelerin istihdam profiline yönelik bir<br />
araştırma, ilginç veriler ortaya koydu. OECD ortalaması<br />
ailelerin yüzde 57’sinde eşlerin her ikisi de<br />
çalışırken, Türkiye’de bu oranın sadece yüzde 15<br />
olmasıydı.<br />
TİSK bu durumu, “Erkek işte, kadın evde” biçiminde<br />
yorumladı. Türkiye’de yüzde 15 olan oran,<br />
Slovenya’da yüzde 82.1, İsveç’te ise yüzde 81.4<br />
düzeyine çıkıyordu. Türkiye’de yüzde 15 olan çocuk<br />
sahibi eşlerden her ikisinin de çalışma oranı,<br />
sondan ikinci Meksika’da bile yüzde 30’a ulaşıyor.<br />
OECD ortalamasında yüzde 5.7 düzeyinde seyreden<br />
her iki ebeveynin de çalışmaması oranı ise,<br />
Türkiye’de yüzde 13.4’e kadar yükseliyor.<br />
Aslında bu rakamlar, Türkiye’de işsizlik oranının<br />
göreceli düşük görünmesinin tamamıyla işgücüne<br />
katılma oranının düşüklüğü ile ilgili olduğunun kanıtları.<br />
Türkiye’deki kadınların ancak yüzde 30’u işgücüne<br />
katılıyor. 75 milyonluk Türkiye’de ev kadını,<br />
ev kızı olarak evde oturanların sayısı 14 milyonu buluyor.<br />
İş aradığı halde iş bulamayan kadınların sayısı<br />
da 1 milyonun üzerinde. Kısaca, kadınlarımızın çoğu<br />
pasif durumda, üretime emeğiyle katılma fırsatı<br />
bulamıyor. Yüksek eğitimli kadınları çıkarttığımız<br />
zaman, kadınların işgücüne katılma oranının yüzde<br />
20’lere kadar indiğini görüyoruz. Bu, Türkiye’nin<br />
kendi standartlarında da büyük bir gerilemeye işaret<br />
ediyor. Örneğin, daha 1998’de kadınların işgücüne<br />
katılma oranı yüzde 34 iken, şimdi yüzde 25’e<br />
gerilemiş. Bunu üyelik başvurusunda bulunduğumuz<br />
AB’nin yüzde 60’lar civarındaki kadınların işgücüne<br />
katılma oranı ile karşılaştırınca, ne kadar vahim bir<br />
durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.<br />
Türkiye’de şöyle bir tampon mekanizmasından<br />
da sözedilebilir: Kadınlar, ekonomik krizlerde, erkeklerin<br />
işsiz kaldığı, mevcut nominal ücretinden<br />
çok daha azına çalışmaya rıza göstermediği bir dönemde,<br />
aileyi açlıktan kurtarmak için, ailenin varlığını<br />
devam ettirebilmesi amacıyla, çok elverişsiz<br />
koşullarda, çok düşük ücretlerle işgücü piyasasına<br />
katılıyorlar. Ama hayat biraz normale dönünce, tekrar<br />
kendilerini işgücü piyasasının dışında buluyorlar.<br />
Bu nedenle zaman zaman kadınların işgücüne katılma<br />
oranlarının sıçramasını kalıcı kabul etmemek,<br />
fazla hayıra yormamak gerekiyor.<br />
• EKONOMİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 19
• ETKİNLİKLER<br />
ASMMMO FOTOĞRAF TOPLULUĞU FOTOĞRAF<br />
SERGİSİ DÜZENLENDİ<br />
Odamız sosyal ve kültürel etkinlikler<br />
komisyonumuz tarafından<br />
başlatılan, fotoğrafçılık kursu 26<br />
aylık bir çabanın sonunda, Nisan<br />
– 2011’de sonuçlandı ve Odamızın<br />
kuruluşundan sonraki yirmi bir yıl<br />
içinde ilk kez Odamız bünyesinde<br />
fotoğraf eğitimi verilmeye başlandı;<br />
iki grup olarak, haftada iki<br />
gün yapılan ve sekiz hafta süren<br />
“Fotoğraf Temel Eğitimi” çalışmalarımızdan<br />
sonra fotoğraf çalışmalarına<br />
devam etmek isteyen<br />
arkadaşlarımızla “ASMMMO Fotoğraf<br />
Topluluğu” oluşturuldu. Başlangıçta yaklaşık yirmi<br />
arkadaşımızın katıldığı ve 2011 yaz döneminde çalışmalarına<br />
başlayan ileri düzey fotoğraf çalışmaları<br />
bugüne kadar aralıksız sürdürüldü.<br />
2011 yılı son bahar döneminde temel eğitim çalışmalarımız<br />
devam etti. Bu dönemde temel eğitim<br />
alan bazı arkadaşlarımızın da katılmasıyla ileri düzey<br />
fotoğraf çalışmalarına katılan fotoğrafçı sayısı yirmi<br />
beş kişiye ulaştı.<br />
Yaklaşık bir yıldır sürdürülen fotoğraf çalışmaları<br />
sürecinde bir yandan teorik eğitimler yapılırken<br />
aynı zamanda Ankara çevresindeki farklı bölgelere ve<br />
önemli fotoğraf platolarına yirmi bir fotoğraf çekim<br />
gezisi düzenlendi. Bu çalışmalar önümüzdeki dönemlerde<br />
daha sistemli olarak devam edecek.<br />
Odamızda yürütülmekte olan sosyal etkinliklerden<br />
Halk Müziği ve Tiyatro çalışmalarının ve diğer etkinliklerin<br />
fotoğraflarla kaydı yapıldı. Fotoğraf Topluluğumuz,<br />
Odamızın bütün etkinliklerinin estetik ve sanatsal<br />
anlamda fotoğrafik olarak kaydedilmesi konusunda<br />
da duyarlı davranmaya devam edecektir. Önümüzdeki<br />
süreçte,<br />
bu ve<br />
benzeri çalışmaların<br />
estetik<br />
düzeyi giderek<br />
yükselen içerikte<br />
kaydedilmesi<br />
ve görsel<br />
arşiv sisteminin<br />
oluşturulması<br />
hedeflenmektedir.<br />
Bir yıl önce<br />
fotoğraf makinesini<br />
tanımayan<br />
arkadaşlarımız,<br />
bugün<br />
Erol Bektaş<br />
her biri ba-<br />
Ali ŞAHİN<br />
Sosyal Etkinlikler Komisyon Başkanı<br />
ğımsız çalışmalar yürütebilecek düzeyde fotoğrafçı<br />
adayları olmuşlardır. Bu çalışmalarını gerek Odamız<br />
bünyesindeki etkinliklerde gerekse fotoğraf kurumlarında<br />
yürütmeleri halinde, çok daha iyi ve ileri düzeylere<br />
gelebileceklerdir.<br />
Meslek Mensupları arasındaki kültürel ve sanatsal<br />
yatkınlığın daha da yaygınlaştırılmasında önemli bir<br />
işlevi olduğunu ve olacağını düşündüğümüz fotoğraf<br />
çalışmalarımızı, hem temel eğitim düzeyinde, hem<br />
de ileri düzey fotoğraf çalışmaları biçiminde sürdüreceğiz.<br />
Bu sergi, ileri düzey fotoğraf çalışmalarına katılan<br />
fotoğrafçı arkadaşlarımızın, Nallıhan – Beypazarı,<br />
Kapadokya, Tuzgölü Havzası – Cihanbeyli, Kızılcahamam;<br />
Çamkoru - Azapderesi ve Işıkdağı, Çubuk Karagöl,<br />
Mogan – Eymir Gölü Havzası, İstanbul ve daha<br />
başka yerlerdeki çalışmalarında ürettikleri fotoğraflardan<br />
oluşmaktadır. Çalışmalarda doğa, emek, kültür<br />
ilişkisinin insan ve toplum yaşamındaki belirleyici<br />
öneminin eksen alınmasına özen gösterilmiştir.<br />
Odamız Yönetim Kurulu’na, temel eğitim ve ileri<br />
düzey fotoğraf<br />
çalışmalarımız<br />
sırasında verdikleri<br />
desteklerden<br />
dolayı<br />
teşekkür ediyoruz.<br />
İdari ve<br />
teknik kadrolarda<br />
hizmet<br />
veren Odamız<br />
çalışanlarına,<br />
aydınlık oda<br />
işlemlerini özveri<br />
ile yürüten<br />
Asdoğan Fotoğrafçılık<br />
çalışanlarına<br />
içten teşekkürlerimizi<br />
Cem Demir<br />
sunuyoruz.<br />
20<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
ASMMMO TİYATRO TOPLULUĞU OYUNUNU<br />
SERGİLEDİ<br />
ASMMMO HALK MÜZİĞİ KOROSU KONSERİ<br />
Odamızın tiyatro topluluğu, sosyal<br />
ve kültürel etkinlikler komisyonu<br />
tarafından alınan karar doğrultusunda,<br />
hocamız Neşet Erdem'in çalıtırıcılığında,<br />
Odamızın boş olan salonlarında<br />
çalışmalarına başlamıştır.<br />
Öncelikle tiyatro eğitiminin teorik<br />
bilgileri çalışmalara katılan arkadaşlara<br />
hocamız tarafından verilmiş,<br />
daha sonra da uygulamalı eğitime<br />
geçilmiştir.<br />
Çalışmalara katılan arkadaşlar<br />
belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra,<br />
hocamız tarafından belirlenen "Üfürükçü"<br />
adlı oyun sahneye konulmak için çalışmalara devam<br />
edilmiştir.<br />
Aksesuarlı provalar için Yenimahalle Belediyesi Dört<br />
Mevsim Tiyatro Salonu kullanılmıştır.<br />
Tiyatro topluluğumuzun meslektaş oyuncuları her türlü<br />
fedakarlığı göstererek bütün çalışmalara azami ölçüde<br />
katılmışlardır. Bazen çalışmaların çok uzun sürmesine<br />
rağmen hiçbir meslektaş tiyatrosever bu durumdan şikayetçi<br />
olmadığı gibi, saatin nasıl geçtiğinin farkına varmadan<br />
3,5-4 saat süren çalışmalara sonuna kadar devam<br />
etmiştir.<br />
Yaşadığımız ülkede tiyatro yapmanın ne kadar zor ve<br />
meşakkatli bir iş olduğunu bizzat çalışmalar esnasında<br />
yaşayarak görmüşlerdir.<br />
Tiyatro ekibimizin ilk oyunu olan "Üfürükçü"yü Yenimahalle<br />
Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Salonu'nda 2<br />
Nisan 2012, ikinci oyununu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda 7<br />
Mayıs 2012 tarihlerinde tamamen dolu salonlarda coşkulu<br />
bir meslektaş kitlesine sergilemiştir.<br />
Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Halk<br />
Müziği Koromuz, ilk çalışmalarına Nisan 2011’de Koro Şefi<br />
Bilal Bal ile başladı.<br />
Önceleri Odamız dersliklerinde yapılan koro çalışmalarımız,<br />
çalışma ortamının uygunluğu nedeniyle, başkanlığını<br />
koro şefimizin yaptığı Müzik Derneği adresinde<br />
devam etti.<br />
Gittikçe yoğunlaşan mesleki faaliyetlerimizin, sosyal<br />
yanımızı olumsuz etkilediğinin farkında olarak ve kültür<br />
değerlerimizin yaşatılması maksadıyla da, Odamız sosyal<br />
ve kültürel etkinlikler komisyonunun kararı ve Oda<br />
Yönetimimizin oluru ile kurulan Halk Müziği Korosu çalışmalarının<br />
meslektaşlarımız için, muhasebe mesleği dışında<br />
bu tür faaliyetlerin olumlu olduğuna inanmaktayız.<br />
Anadolu ezgilerinin, her yöremizin sevinçleri, kederleri,<br />
umutları ve dostlukları yaşattığını bilerek, kardeşlik<br />
ve bir arada yaşamı arzuladığını hissederek Odamız korosu<br />
tarafından icra edilen türkülerimizin, aynı zamanda<br />
yaşatmamız gereken kültür hazinemiz olduğunun da<br />
bilincindeyiz.<br />
Bu bilinç ve sevgiyle, geliştirmeyi düşündüğümüz bu<br />
çalışmalarımıza emek ve zaman vererek katılan, yöneten,<br />
söyleyen, eşlik eden ve izleyen tüm türkü sever<br />
meslektaşlarımızı bundan sonraki yapılacak koro çalışmalarına<br />
katkı sunmalarını beklemekteyiz.<br />
• ETKİNLİKLER<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 21
MEHMET ÇELİK<br />
VEFATININ 1. YILINDA ANILDI<br />
• ANMA<br />
1992-2000 yılları arasında<br />
Oda Başkanlığımızı<br />
yapan değerli meslektaşımız<br />
Mehmet Çelik,<br />
vefatının 1. yılında mezarı<br />
başında anıldı. Oda<br />
yönetimimiz ve<br />
meslektaşlarımızın<br />
diğer<br />
da<br />
katıldığı anmada Mehmet<br />
Çelik, sevgiyle yadedildi.<br />
KAYIPLARIMIZ<br />
Üyelerimizden, Bünyamin MUTLUER 03.03.2012, Musa KARDEŞ 10.03.2012,<br />
Ergül SAYILI 02.05.2012, tarihinde vefat etmiştir.<br />
Yakınları ve dostlarına başsağlığı ve sabır dileriz.<br />
22<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Kitap<br />
Körlük<br />
Ali İrfan YILMAZ<br />
SMMM<br />
José Saramago<br />
Kitapta bir ülke ve yer adı yok, insanlar var<br />
adlarıyla anılmayan. Bu şekliyle anlatılanlara evrensel<br />
bir bakış verilebiliyor, zaten dünyanın her<br />
yerinde görmeyen insanların adları aynı.<br />
Araba kullanan bir adam kırmızı ışıkta beklerken<br />
aniden körleşir. Bu ilk kör olan “birinci<br />
kör adam” gidebilmişti doktora, tıbben kusursuz<br />
olan gözleri görmüyordu. Hızla yayılıyordu körlük<br />
kim bir körle temas etse koyu bir beyazlık<br />
kaplıyordu dünyasını.<br />
Bir adamın birdenbire kör oluşu, bunun bir<br />
salgın halinde toplumda yayılması bir uygarlığın<br />
da dağılmasına neden olur. Bu dağılma yukarıdan<br />
başlar ve hükümet de üzerine düşen “görevi” yerine<br />
getirir:<br />
“Hükümetimiz, hakkı ve görevi olarak gördüğü şeyi, içinden geçmekte<br />
olduğumuz ve görünüşte bir körleşme salgını olarak ortaya<br />
çıkan ve şimdilik ‘beyaz felaket’ deyimiyle ifade edilen kriz dönemi<br />
içinde, elindeki tüm olanakları seferber ederek, halkı koruma görevini<br />
enerjik biçimde yerine getirmek zorunda kaldığından dolayı<br />
üzgündür. (…) Hastalığa yakalanmış kişileri aynı mekan içinde ve bu<br />
yere yakın, fakat ayrı bir yerde de bu kişilerle her hangi bir biçimde<br />
temas etmiş kişileri toplama kararı, uzun uzun düşünüldükten sonra<br />
alınmıştır.”(s.57)<br />
Herkesin kör olduğu bir toplumda görünmezlik yaşanan bir gerçekliktir.<br />
Bu gerçeklik ise, kötülüklere sığınak olur. Zorbalıklar, acımasızlıklar,<br />
soygunlar, hırsızlıklar, arsızlıklar, katliamlar, tecavüzler körlükle<br />
birlikte sürer gider. Her zaman her yerde olduğu gibi suyun başını tutanlar<br />
çıkar; körlerin tıkıldıkları kampta bir grup vicdansız kör, askerlerin<br />
bıraktıkları yemeklerin koğuşlara dağıtım işini ele geçirir. Yemek<br />
karşılığı, zavallı körlerin neleri var neleri yok her şeylerini ellerinden<br />
alırlar. Gelecekte de zorbalığa maruz kalmadan yemeklerini alabilmek<br />
için, hiç direnmeden her şeylerini verip kurtulmak isterler, bu halleriyle<br />
hem neye ihtiyaçları vardı ki karınlarını doyurmaktan başka?<br />
“Aradan bir hafta geçti, vicdansız körler bu kez de kadın istedi.<br />
Hiç utanıp sıkılmadan, resmen, Bize kadın gönderin, diyorlardı. (…)<br />
Verilen yanıt kısa ve kesin oldu, Kadın yoksa mama da yok.”(s.187).<br />
“İlk isteklerini bize dayatmaya geldiklerinde onlara gerektiği<br />
gibi direnmedik, Doğru, korktuk, oysa korku her zaman en iyi yol<br />
gösterici değildir.”(s.216).<br />
Asıl zor olan ise, herkesin kör olduğu bir kentte gören bir kişinin<br />
durumu… Görebilmesi, onu hiçbir özveriyle üstesinden gelemeyeceği<br />
kadar ağır bir yükün altına sokmaktadır.<br />
“… körler dünyasında yaşayıp gözleri gören biri olmanın ne demek<br />
olduğunu bilmiyorsunuz siz, bilemezsiniz, ben bir kraliçe değilim,<br />
hayır, gözleri dehşeti görsün diye dünyaya gelmiş bir kadınım<br />
yalnızca, siz o dehşeti duyumsuyorsunuz, bana gelince, hem duyumsuyor<br />
hem de gözlerimle görüyorum,”(s.303).<br />
Direnebilmek, görmeyenlerin dünyasına bir parça umut ışığı katabilecek<br />
tek yoldu oysa… Nitekim öyle de olur.<br />
“Cehennem içinde cehenneme çevirdiğimiz bu yerde utanç sözcüğünün<br />
hala bir anlamı kaldıysa bu, o sırtlanı<br />
gidip kendi ininde öldürmeyi göze alabilmiş olan<br />
o yürekli kişi sayesinde oldu. (…) kursaklarını yeterince<br />
utanma duygusu taşımadıkları için doldurabilen<br />
insanlar şimdiye kadar her zaman çıkmıştır,<br />
ama bizlerin, şu ana kadar hak etmediğimiz o<br />
son onurdan başka elimizde hiç bir şey kalmamış<br />
olan bizlerin işte hakkımız olan o onuru kurtarmak<br />
için hala savaşabileceğimizi kanıtlamamız<br />
gerekir,”(s.218).<br />
Bir araya gelemeyen hiçbir dayanışma duygusuna<br />
sahip olmayan insanlar, yakalandıkları fiziki<br />
körlükte, hayatlarını devam ettirebilmek için, bir<br />
arada olmaya, ortak bir ipe tutunarak aynı anda<br />
durup aynı anda yürüyerek sanki tek bir canlı organizmaymış<br />
gibi bir birlerinden kopmamaya çabalıyorlar.<br />
Fiziki körlükte aynı ipe tutunup birbirlerine sıkıca sarılanlar, asıl<br />
körlüğün üstesinden gelmede izlenecek çıkış yolu konusunda bizlere yeterince<br />
ışık sunmaktadırlar:<br />
“Bir körler toplumu yaşamını sürdürebilmek için nasıl bir düzen<br />
kurabilir, Örgütlenerek, örgütlenmek bir bakıma görmeye başlamak<br />
demektir, Haklısın kuşkusuz ama yaşadığımız bu körlük deneyimi<br />
bize yalnızca ölüm ve sefalet getirdi. (…) hastalıklar insandan insana<br />
değişebilir, ama şu anda bizi tam anlamıyla öldüren yalnızca körlük,<br />
Ölümsüz değiliz, ölümden kaçamayız ama hiç olmazsa kör olmaktan<br />
kaçınmalıyız.”(s.325).<br />
“Gözlerimizi açalım, bunu yapamayız, çünkü körüz, dedi Doktor.<br />
Körlerin en körünün artık görmek istemeyen kör olduğunu söylersek<br />
çok büyük bir gerçeği dile getirmiş oluruz,”(s.327).<br />
Körlük, Can Yayınları 2011 yılı 18.baskısı, çevirisi Aykut Derman<br />
tarafından yapılmış, 360 sayfa. Tırnak içindeki koyu yazılar kitaptan<br />
alıntılardır.<br />
Yazarı José Saramago; Nobel Edebiyat Ödülü sahibi 16 Kasım<br />
1922’de Lizbon’da doğan Portekizli yazar, 1998 yılında Nobel Edebiyat<br />
Ödülü’nü kazanır. Kanarya Adaları’ndaki Lanzarote adasında 18 Haziran<br />
2010 tarihinde vefat etti. Ölümü üzerine ülkesi Portekiz’de iki günlük<br />
milli yas ilan edildi.<br />
Sıra dışı bir edebiyatçı ve düşünür olan José Saramago, toplum<br />
olarak hep karıştırdığımız sevgiyi ve sahiplenmeyi şu sözüyle ayırmıştır:<br />
“Sevmek sahiplenmenin en güzel yoludur, sahiplenmek ise sevmenin<br />
en çirkin yolu.”<br />
Yaşadığımız dünya için yorumu ise: “Özgürlüklerin giderek daraldığı,<br />
eleştirinin yer bulmadığı, çokuluslu şirketlerin, piyasanın totalitarizminin<br />
artık bir ideolojiye bile gerek duymadığı, dinsel hoşgörüsüzlüğün<br />
yükselişe geçtiği karanlık bir çağda yaşıyoruz.” şeklindedir.<br />
Günümüz faşizminde, artık sembol olarak gamalı haç, siyah giysiler<br />
taşınmıyor, saç ve bıyık şekilleri ve gülünç hareketlerle karakterize<br />
edilmiyor der.<br />
Türkçeye çevrilmiş çok sayıda eseri bulunan yazarın Körlük en ünlü<br />
kitabıdır.<br />
• KİTAP<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 23
iir<br />
Alaattin ARMAN<br />
SMMM<br />
Ataol BEHRAMOĞLU<br />
• MEVZUAT ŞİİR DEĞİŞİKLİĞİ<br />
İlk kitabı 1965’te yayımlanan şairin ikinci kitabı<br />
“Bir Gün Mutlaka” geniş yankılar uyandırdı. 1984 yılında<br />
yurtdışına çıkan şair, Fransa'da Türk ve Dünya<br />
Şiiri üstüne çalışmalar yaptı.<br />
Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attila İlhan<br />
ve İkinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek<br />
şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı,<br />
Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan<br />
şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerinde toplumcu, etkin bir<br />
edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı.<br />
Şiirleri bütün büyük dillere çevrildi. Toplumcu gerçekçi<br />
şiir ilkelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema<br />
arayışlarıyla besledi. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları,<br />
antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde<br />
gelen yazarları arasına girdi.<br />
Tüm şiirleri, 1981 yılında Afrika-Asya Yazarlar<br />
Birliği'nin Lotus Edebiyat Büyük Ödülü'yle onurlandırıldı.<br />
BEBEKLERİN ULUSU YOK<br />
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım<br />
bu duyguyu<br />
Bebeklerin ulusu yok<br />
Başlarını tutuşları aynı<br />
Bakarken gözlerinden aynı merak<br />
Ağlarken aynı seslerinin tonu<br />
Bebekler , çiçeği insanlığımızın<br />
Güllerin en hası , en goncası<br />
Sarışın bir ışık parçası kimi<br />
Kimi kapkara bir üzüm tanesi<br />
Babalar , çıkarmayın onları akıldan<br />
Analar, koruyun bebeklerinizi<br />
Susturun, susturun söyletmeyin<br />
Savaştan,yıkımdan söz ederse biri<br />
Bırakalım sevdayla büyüsünler<br />
Serpilip gelişsinler bir fidan gibi<br />
Senin, benim hiç kimsenin değil<br />
Bütün bir yeryüzünündür onlar<br />
Bütün insanlığın gözbebeği<br />
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım<br />
bu duyguyu<br />
Bebeklerin ulusu yok,<br />
Bebekler, çiçeği insanlığımızın<br />
Ve geleceğimizin biricik umudu<br />
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR<br />
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:<br />
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi<br />
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten<br />
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği<br />
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne<br />
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa<br />
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır<br />
Kopmaz kökler salmaktır oraya<br />
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını<br />
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin<br />
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara<br />
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin<br />
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine<br />
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına<br />
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın<br />
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına<br />
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar<br />
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla<br />
yanmalısın<br />
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu<br />
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın<br />
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle<br />
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı<br />
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına<br />
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı<br />
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:<br />
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene<br />
karışırcasına<br />
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır<br />
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana<br />
24<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
VERGİ KANUNLARI YÖNÜNDEN<br />
TRANSİT TİCARETİN İRDELENMESİ<br />
I – GİRİŞ :<br />
06.06.2008 tarih ve 26190 sayılı resmi gazetede<br />
yayınlanan Transit Ticarete İlişkin 2006/6 nolu<br />
Tebliğde Transit Ticaret; “Yurtdışında veya serbest<br />
bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan<br />
satın alınan malların, ülkemiz üzerinden<br />
transit olarak veya doğrudan doğruya yurtdışında<br />
veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya<br />
ya da antrepoya satılması” şeklinde tanımlanmıştır.<br />
Bu tebliğ 2008 yılında 2008 /11 numaralı<br />
tebliğ ile kaldırılmış olsa da transit ticaretin<br />
tanımında bir değişikliğe gidilmemiştir. Burada<br />
hemen dikkati çeken şey satıcının ve son alıcının<br />
yurt dışındaki müşteriler olmasıdır. Yerli firma ise<br />
yurt dışındaki bir firmadan malları alıp gene yurt<br />
dışındaki başka bir firmaya satmaktadır.<br />
Mallar doğrudan doğruya bir ülkeden başka<br />
bir ülkeye satılır. Yani millileştirilmeden, ülkemiz<br />
gümrüğüne girmeden transit olarak gönderilir.<br />
Transit ticaret, yurt dışından alınan bir malın<br />
yine yurt dışına gönderilmesi şeklinde olmakla<br />
beraber, serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya<br />
da antrepodan satın alınan malın ülkemiz üzerinden<br />
transit olarak veya doğrudan doğruya yurt<br />
dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya<br />
ya da antrepoya satılması şeklinde de gerçekleşebilir.<br />
Ebru KILKIŞ<br />
SMMM<br />
Antrepo, gümrük vergisine konu olup da henüz<br />
vergi ve resimleri ödenmemiş malların korunduğu,<br />
gerekiyorsa küçük tamamlayıcı işlemlerin<br />
yapıldığı gümrük binalarına yakın olan bir<br />
tür depodur. Fransızcadan dilimize geçmiştir ve<br />
kelime anlamı olarak gümrüklere gelen ticari eşyanın<br />
konulduğu, korunduğu yer, ardiye anlamlarına<br />
gelmektedir. Antrepo gümrük gözetimi altında<br />
bulunan eşyanın konulması amacıyla kurulan<br />
ve kuruluşunda aranılacak koşulları ve nitelikleri<br />
yönetmelikle belirlenen yerleredir. Antrepolar<br />
eşyanın gümrük mevzuatında düzenlenen şekilde<br />
konulması halinde süresiz kalabildiği ve eşyanın<br />
antrepoda kaldığı süre içerisinde eşyaya terettüp<br />
eden vergilerin ödenmediği bir gümrük rejimidir.<br />
Transit ticaret konu olan malların satın alınması<br />
ithalat, satılması da ihracat sayılmadığından,<br />
malın satın alınmasına ilişkin işlemler, İthalat<br />
Rejimi, malın satılmasına ilişkin işlemler ise<br />
İhracat Rejimi hükümlerine tabi tutulmaz. Gümrük<br />
idarelerince verilebilecek izne istinaden malların<br />
Türk gümrük hattını aşarak işçilik görmek<br />
üzere fiktif depo veya antrepolara alınması “fiili<br />
ithalat” hükmünde değildir. Bu nedenle Transit<br />
ticarete konu olan mallarla ilgili olarak, ithalata<br />
ve ihracata ilişkin vergi, resim, harç ve fon<br />
tahsil edilmez. Uluslar arası yasaklanmış mallar<br />
ile Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın madde politikası<br />
itibariyle transit ticaretinin yapılmasının uygun<br />
görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />
İthalat ve ihracat yapılması yasaklanmış ülkelerle<br />
transit ticaret yapılamaz.<br />
Kimler Transit ticareti yapabilir? Vergi numarası<br />
sahibi Türkiye’de yerleşik gerçek veya tüzel<br />
kişi tacirler, esnaf ve sanatkar odalarına kayıtlı<br />
olup üretim faaliyetiyle iştigal eden esnaf ve sanatkarlar<br />
ve joint-venture ( Ortak Girişim) ile<br />
konsorsiyumlar transit ticaret yapabilirler. Bu konuda<br />
herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiye kısıtlama<br />
getirilmemiştir.<br />
Belge düzeni ve mal hareketi: Transit ticarete<br />
konu mal alım ve satımında normal ticari<br />
işlemlerdeki gibi belge düzenine uyulması yani<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 25
• MESLEKİ YAZILAR<br />
alışlarda fatura alınması satışlarda ise fatura düzenlemesi<br />
gerekir. Alınan ve düzenlenen faturaların<br />
diğer işlemlerde olduğu gibi yasal defterlere<br />
kaydedilmesi gerekiyor. Malın satıcıdan alıcıya<br />
gitmesi sürecinde arada nerelerden geçtiği<br />
önemli değildir. Sevk evraklarının güzergâha göre<br />
düzenlenmesi, ancak malın çıktığı ülke ve gireceği<br />
ülke mevzuatlarının göz önünde bulundurulması<br />
gerekir.<br />
08.02.2008 tarih, 26781 sayılı Resmi Gazete’de<br />
yayımlanan 2008/13186 sayılı karar ile transit ticarette<br />
taahhüt takibi kaldırılarak satış bedellerinin<br />
tasarrufu serbest bırakılmıştır. Yapılan<br />
değişiklik sonrasında TTF ( Transit Ticaret Formu)<br />
düzenlenmesi ve düzenlenen TTF’ lerin bankalarca<br />
onaylanması şeklindeki uygulamaya son verilmiştir.<br />
ll-TRANSİT TİCARETİN VERGİSEL AÇIDAN DE-<br />
ĞERLENSİRİLMESİ:<br />
A – Katma Değer Vergisi Açısından:<br />
Transit ticaret; genellikle malların bir ülkeden<br />
temin edilip millileştirilmeden başka bir<br />
ülkeye satılması şeklinde ortaya çıkar. Bu gibi<br />
durumlarda KDV yönünden Vergiyi doğuran olay<br />
ülkemiz sınırları içinde değil de başka bir ülkede<br />
meydana gelir.<br />
Katma değer vergisi gibi dolaylı vergilerde<br />
vergileme yetkisi Ülkelerin hükümranlık alanları<br />
ile sınırlanmıştır. Bir başka deyişle siyasal sınırlar<br />
vergilendirme işleminin de sınırlarını oluşturmaktadır.<br />
Bu nedenle KDV Kanunu’nun 1. Maddesinde<br />
sadece Türkiye’ de yapılan işlemlerin KDV nin konusuna<br />
girdiği açıkça belirtilmiştir.<br />
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun<br />
birinci maddesi aşağıdaki gibidir.<br />
“Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma<br />
değer vergisine tabidir.<br />
1- Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek<br />
faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,<br />
2- Her türlü mal ve hizmet ithalatı,<br />
3- Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler.”<br />
Kanun’un 2. Maddesinde Teslim; “Bir mal üzerindeki<br />
tasarruf hakkının malik ve onun adına hareket<br />
edenlerce, alıcıya veya onun adına hareket<br />
edenlere devredilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.<br />
İki veya daha fazla kimse tarafından zincirleme<br />
akit yapılmak suretiyle, malın bu arada el<br />
değiştirmeden doğrudan sonuncu kişiye devredilmesi<br />
halinde, aradaki safhaların her birinin ayrı<br />
birer teslim olduğunu hüküm altına almıştır.<br />
Kanun’un 6. maddesinde ise “işlemlerin<br />
Türkiye’de yapılmasından” ne anlaşılması gerektiği<br />
açıklanmıştır. Madde metnine göre işlemlerin<br />
Türkiye de yapılmış olduğunun kabulü için<br />
malların teslim anında Türkiye’de bulunması gerekmektedir.<br />
Söz konusu olan şey mal değil de<br />
hizmet teslimi ise Hizmetin Türkiye de yapılması<br />
veya hizmetten Türkiye’de faydalanılması gerekir.<br />
Bir işlemin katma değer vergisine tabi olması<br />
için ön koşul bu işlemin Türkiye’de yapılmış olması,<br />
bu işlem hizmetse bu hizmetten Türkiye’de<br />
yararlanılması, malsa bu malın Türkiye’de kullanılması<br />
ya da Türkiye de tüketilmesi gerekir.<br />
Uluslararası uygulamalarda katma değer vergisinde<br />
varış ülkesi prensibi geçerlidir. Bu nedenle<br />
de yurt dışına gönderilen mallar ihracat istisnası<br />
kapsamındadır. Transit ticarette yurt dışında satın<br />
alınan veya imal olunan malın yine yurt dışında<br />
teslimi söz konusudur. Hindistan’dan alınan<br />
bir malın Kazakistan’a, yada Almanya dan alınan<br />
bir malın Suriye’ye satılması transit ticarettir.<br />
Bu işlemlerde vergiyi doğuran olayın Türkiye’de<br />
geçekleşmemiş olması, Satıcının ve nihai alıcının<br />
yurt dışındaki mükellefler olması konuyu KDV dışına<br />
çıkarmaktadır. Bu işlemler KDV Kanunu’nun<br />
1. Ve 6. Maddelerine göre KDV ne tabi değildir.<br />
Mal tesliminin Türkiye sınırları dışında gerçekleşmesi<br />
halinde bu işlemin Türkiye’de katma<br />
değer vergisine tabi tutulması mümkün değildir.<br />
Transit Ticaret işlemleri ile ilgili KDV hesaplanmayacak<br />
ve beyan edilmeyecektir. Bu<br />
nedenle transit ticaret işlemleri hiçbir şekilde<br />
katma değer vergisi beyannamesine girmeyecektir.<br />
Katma değer vergisi Kanunu’nun 14. Maddesinde<br />
yer alan Transit Taşımacılık istisnasını<br />
Transit Ticaret ile karıştırmamak gerekir.<br />
B – Gelir ve Kurumlar Vergisi Açısından:<br />
1-Tam Mükellefler Açısından:<br />
26<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
a) Gelir Vergisi Mükellefleri:<br />
Ülkemizde uygulana vergi kanunlarına göre<br />
mükellefler Tam Mükellefler ve Dar Mükellefler<br />
olmak üzere iki gurupta toplanmıştır. Gelir<br />
Vergisi Kanunu gerçek kişilerin vergilendirilmesi<br />
ile ilgili kuralları belirleyen bir kanundur. Bu<br />
Kanunu’nun 3. maddesinde tam mükellefler tanımlanmış<br />
ve bu mükelleflerin Türkiye içinde ve<br />
dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı<br />
üzerinden vergilendirilmesi gerektiği hüküm altına<br />
alınmıştır. Tam mükellefler geliri ister Türkiye<br />
içinde isterse Türkiye dışında elde etsin bu<br />
gelirlerin tamamını beyan etmek ve gelirlerin<br />
tamamı üzerinden vergi vermek zorundadır. İkili<br />
anlaşmalarla bazı istisnalar getirilse bile genel<br />
uygulamanın çerçevesi budur. Son yıllarda<br />
çeşitli ülkelerle “Çifte Vergilendirmeyi Önleme<br />
Anlaşmaları” imzalanmış, karşılıklı olmak kaydı<br />
ile o ülkelerde elde edilen gelirlerin beyan dışı<br />
bırakılması ya da gelirin elde edildiği ülkede vergilendirilmişse<br />
mükellefiyetin bulunduğu ülkede<br />
mükerrer vergilendirmeyi önlemek adına tekrar<br />
vergilendirilmemesi yoluna gidilmiştir. Ancak yukarıda<br />
açıklandığı gibi Tam mükellefiyette Ülke<br />
içinde ve dışında elde edilen gelirlerin tamamı<br />
üzerinden vergilendirilmesi genel uygulamadır.<br />
Transit ticaretten elde edilen gelirlerin de defterlere<br />
kaydedilip beyan edileceği açıktır.<br />
Transit Ticarette Gelir Vergisi Kanunu’nun<br />
40/1. Maddesinde Belirtilen Götürü Gider Uygulaması<br />
Yapılıp Yapılmayacağı: Gelir Vergisi<br />
Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40.<br />
maddesinde sayılan giderler safi kazancın tespit<br />
edilmesinde indirim olarak kabul edilir. Söz konusu<br />
maddenin 1. fıkrasına göre;<br />
“40/1- Ticari kazancın elde edilmesi ve<br />
idame ettirilmesi için yapılan genel giderler<br />
(4108 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle eklenen<br />
hüküm) (01.01.1995 tarihinden geçerli olmak<br />
üzere) (İhracat, yurt dışında inşaat, onarma,<br />
montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan<br />
mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten<br />
bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri<br />
hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla<br />
yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık<br />
olmak üzere götürü olarak hesapladıkları<br />
giderleri de indirebilirler.)”<br />
hükmü ile bazı giderlerin Vergi Usul Kanunu’nun<br />
ilgili hükümlerine göre tevsik edilmediği hallerde<br />
de ticari kazancın tespitinde indirime müsaade<br />
edilmiştir. Buna göre götürü giderden; ihracat,<br />
yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve teknik<br />
hizmetler ile taşımacılık faaliyetinde bulunan,<br />
dar mükellefiyet esasında vergilendirilenler<br />
de dahil olmak üzere gelir ve kurumlar vergisi<br />
mükellefleri yararlanabileceklerdir. Bu tür faaliyetleri<br />
bulunmayan mükelleflerin Gelir Vergisi<br />
Kanunu’nun 40. maddesi hükmüne göre götürü<br />
gider kaydı ve bu giderleri kazancın tespitinde indirim<br />
konusu yapmaları mümkün değildir. Transit<br />
ticarette GVK 40/1. Maddesine göre indirim yapılası<br />
kabil değildir.<br />
b) Kurumlar Vergisi Mükellefleri:<br />
Kurumlar vergisi Kanunu’nun 3. Maddesinde<br />
Tam mükellefiyet tanımlanırken Kanuni merkezinin<br />
veya İş merkezinin Türkiye’de olması tam<br />
mükellef kurum olmak için yeterli görülmüş, Tam<br />
mükellef kurumların ise Türkiye içinde ve dışında<br />
elde ettiği tüm kazançlar üzerinden vergilendirilmesi<br />
gerektiği hüküm altına alınmıştır. Kazancın<br />
yurt dışında elde edilmiş olması vergilendirmeyi<br />
etkilememektedir.<br />
Tam mükellefiyete tabi gelir ve kurumlar<br />
vergisi mükelleflerinin Türkiye içinde ve dışında<br />
elde ettikleri her türlü kazanç ve iratları,<br />
Türkiye’de vergilendirilmektedir. Dolayısıyla,<br />
tam mükelleflerin transit ticaret dolayısıyla<br />
kâr elde etmeleri durumunda bu karın tamamı<br />
Türkiye’de vergiye tabi tutulacaktır.<br />
Transit ticarette malların alındığı yerden fatura<br />
alınmalı, malın satıldığı yere de fatura kesilmelidir.<br />
Bu şekilde alış satış arasındaki fark<br />
Türkiye’de vergiye tabi gelir olarak kayıtlara<br />
yansıtılır.<br />
Transit ticaretten zarar edilmesi durumundaki<br />
bu zararlar genel hükümler çerçevesinde<br />
indirim konusu yapılmalıdır.<br />
2- Dar Mükellefler Açısından:<br />
a) Gelir Vergisi Mükellefleri:<br />
Gelir vergisi yönünden dar mükellefler kanunun<br />
6 maddesinde “Türkiye’de yerleşmiş olmayan<br />
gerçek kişilerin sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />
kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilmesi”<br />
şeklinde tanımlanmıştır.<br />
Gelir Vergisi Kanunu’nun 7. Maddesinde Dar<br />
Mükellefler için kazancın hangi şartlarda Türkiye’<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 27
• MESLEKİ YAZILAR<br />
de elde edilmiş sayılacağı açıklanmıştır. Özetle<br />
söylenecek olursa dar mükellefin Türkiye’de ticari<br />
kazanç elde etmiş sayılması için Türkiye’de<br />
işyerinin olması veya daimi temsilci bulundurması<br />
ve kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler<br />
vasıtasıyla sağlanması, Zirai kazançta; Zirai<br />
faaliyetlerin Türkiye’de icra edilmesi, Serbest<br />
meslek kazançlarında; serbest meslek faaliyetinin<br />
Türkiye’de icra edilmesi ve değerlendirilmesi,<br />
Ücretlerde; hizmetin Türkiye’de ifa edilmesi<br />
ve değerlendirilmesi, GMSİ de gayrimenkulün<br />
Türkiye’de bulunması Menkul sermaye iradında<br />
Sermayenin Türkiye’de yatırılmış olması gerekir.<br />
b) Kurumlar Vergisi Mükellefleri:<br />
KVK’ nun 3. Maddesinde dar mükellefiyet tanımlanırken<br />
Kanuni merkezi veya İş merkezi<br />
Türkiye’de olmayan mükellefler dar mükellef<br />
olarak tanımlanmış, bunların sadece Türkiye içinde<br />
elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirilmesi<br />
gerektiği hüküm altına alınmıştır.<br />
Dar mükellefler sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />
kazançlar üzerinden vergilendirilirler.<br />
Dar mükellef kişi ve kurumlar, transit ticaret<br />
işlemini Türkiye’de bulunan daimi temsilcileri<br />
veya işyerleri vasıtasıyla gerçekleştirmeleri<br />
ve bu işlemden gelir doğması halinde bu gelir<br />
Türkiye’de vergiye tabi olacaktır. Dar mükellef<br />
bu geliri yurt dışındaki merkezi yada şubeleri<br />
yoluyla elde ederse bu gelirin Türkiye ile ilişkilendirilmesi<br />
gerekir.<br />
3 – Transit Ticarete İlişkin Ba,Bs Bildirimleri:<br />
Ba, Bs Formları kanun metinlerinde yer almamasına<br />
rağmen hakkında en fazla tebliğ düzenlenen<br />
formlardır. Doksanlı yıllarda KDV beyannamelerinde<br />
en yüksek üç faturanın bildirilmesi<br />
ile başlayan süreç şu anda 396 sıra numaralı VUK<br />
tebliği ile son şeklini almıştır. Arada düzenlenen<br />
tebliğlerle konunun kapsamı ve bildirim tutarı bazen<br />
genişletilmiş bazen daraltılmıştır. Bir ara Serbest<br />
Meslek Erbaplarının da Ba, Bs bildiriminde<br />
bulunmaları zorunluluğu getirilmişse de bu uygulamada<br />
fazla ısrarcı olunmamış ve kaldırılmıştır.<br />
Ba, Bs Formları Bilanço esasına tabi mükelleflerin<br />
belli bir haddi aşan (Şu andaki had 5.000 TL dir)<br />
mal ve hizmet alışları ile satışlarının bildirilmesi<br />
amacı ile mali idareye verilen bildirimlerdir.<br />
Esasen tek başına bu bildirimlerden hareketle<br />
mükellefin matrahını tayin etmek gibi bir sonuç<br />
beklenmemekte ancak mükelleflerin birbirlerine<br />
düzenledikleri faturalardan çapraz kontrol yapılmaktadır.<br />
Bu formlardan hareketle matrah tayin<br />
edilemeyeceği açıktır. Ancak sahte ve muhteviyatı<br />
itibarı ile yanıltıcı belgelerin düzenleyicilerinin<br />
ve kullanıcılarının tespiti konusunda da başarılı<br />
sonuçlar alındığı görülmektedir.<br />
Ba, Bs formları Türkiye’de vergi kaydı bulunan<br />
mükellefler arasında oto kontrol yapılabilmesine<br />
yönelik bir uygulamadır. Dolayısıyla yurtdışındaki<br />
firmaların alış satışı Türkiye’de kullanılacak bilgileri<br />
içermemektedir.<br />
Transit ticarete ilişkin satıcıdan alınan ve alıcıya<br />
düzenlenen faturaların Ba, Bs bildirimine dahil<br />
edilip edilmeyeceği tebliğlerde açıklanmamıştır.<br />
Bu konuda verilen özelgelerde ise farklı görüşlere<br />
yer verilmiştir.<br />
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 01.07.2010<br />
tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-219 sayılı<br />
özelgesinde transit ticaret kapsamında yapılan<br />
alım satım işlemlerinin Ba-Bs formlarına dahil<br />
edilip edilmeyeceği konusunda ………….. “Yukarıda<br />
yer alan açıklamalara göre; transit ticaret<br />
kapsamında şirketiniz tarafından yapılan işlemlerin<br />
belgelendirilmesi halinde Ba-Bs bildirim<br />
formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.” Şeklinde<br />
görüş verilmiştir.<br />
Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının<br />
vermiş olduğu özelgede ise tam tersi görüş<br />
yer almaktadır. Özelge Özeti şöyledir:<br />
“Sayı :B.07,1.GİB.4.99.16.01/01 VUK Mük.<br />
257/2009/-MUK-34 06.05.09/15130<br />
Konu : Transit ticaret kapsamında yapılan<br />
alım satım işlemlerinin katma değer vergisi beyannamesine<br />
ve Ba-Bs formlarına dahil edilip<br />
edilmeyeceği<br />
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun<br />
148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği<br />
yetkiye dayanılarak, 362 Sıra No’lu Vergi Usul<br />
Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre<br />
defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan<br />
mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına<br />
İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve<br />
hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına<br />
İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri<br />
hususunda yükümlülük getirilmiştir. Söz konusu<br />
düzenleme ile Katma Değer Vergisi mükellefle-<br />
28<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
inin beyanlarının oto-kontrolüne imkan vermek<br />
ve bu formlar sayesinde mükelleflerin mal<br />
alım ve satımları ile katma değer vergisi beyanlarının<br />
çapraz kontrole tabi tutulabilmesi<br />
amaçlanmaktadır.<br />
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara<br />
göre; transit ticarete konu mallar şirketin mal<br />
varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile<br />
belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin<br />
satışa konu olduğu için katma değer vergisinin<br />
konusuna girmemektedir. Dolayısıyla, katma<br />
değer vergisinin konusuna girmeyen işlemler<br />
“Katma Değer Vergisi Beyannamesinde”, “Mal<br />
ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu<br />
(Ba)” ve “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim<br />
Formu (Form Bs)” de hiçbir şekilde yer<br />
almayacaktır.”<br />
Bize göre de transit ticarette Ba, Bs bildirimi<br />
yapılması konunun mantığına uymamaktadır.<br />
Ba,Bs bildirimlerine ilişkin son üç tebliğde (<br />
VUK 362, 381 ve 396 sıra numaralı Genel Tebliğleri)<br />
ithalat ve ihracat işlemlerinin Ba ve Bs formlarına<br />
yazılacağı açıklanmaktadır. VUK nun 396<br />
numaralı tebliğin 3.2 bölümünde “İthalat işlemlerinin<br />
form Ba ile bildirilmesinde Gümrük Beyannamesi<br />
giriş tarihi, ihracat işlemlerinin form<br />
Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın gerçekleştiği<br />
tarih dikkate alınacaktır. Ayrıca serbest<br />
bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin yurt<br />
içine yaptıkları satış işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde<br />
serbest bölge işlem formu tarihi ve<br />
tutarı dikkate alınacaktır. Bildirim formlarında<br />
alıcı veya satıcının vergi kimlik numarası, ithalat<br />
işlemlerinde «1111111111», ihracat işlemlerinde<br />
ise «2222222222» olarak kodlanacaktır.”<br />
İfadesine yer verilmiştir. Dikkat edilecek olursa<br />
ithalat ve ihracata yönelik bildirim verilmesine<br />
yönelik zorunluluk getirilmiştir. Oysa Transit ticaret<br />
konu olan malların satın alınması ithalat,<br />
satılması da ihracat sayılmadığından, anılan<br />
tebliğlere göre de Ba, Bs bildirimi verilmemesi<br />
gerekir.<br />
Alıcının ve satıcının yurt dışındaki firmalar olması<br />
bu firmalara ait alış ve satış bilgileri yerli<br />
firmaların oto kontrolüne bir işe yaramayacağı<br />
açıktır.<br />
III – SONUÇ:<br />
Transit ticarete konu olan mallarla ilgili olarak,<br />
ithalata ve ihracata ilişkin vergi, resim, harç<br />
ve fon tahsil edilmez. Uluslar arası yasaklanmış<br />
mallar ile Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın madde politikası<br />
itibariyle transit ticaretinin yapılmasının<br />
uygun görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />
İthalat ve ihracat yapılması yasaklanmış ülkelerle<br />
transit ticaret yapılamaz.<br />
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre;<br />
transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına<br />
girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine<br />
rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu<br />
olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.<br />
Tam mükellefiyete tabi gelir ve kurumlar vergisi<br />
mükelleflerinin Türkiye içinde ve dışında elde<br />
ettikleri her türlü kazanç ve iratları, Türkiye’de<br />
vergilendirilmektedir. Dolayısıyla, tam mükelleflerin<br />
transit ticaret dolayısıyla kâr elde etmeleri<br />
durumunda bu karın tamamı Türkiye’de vergiye<br />
tabi tutulacaktır.<br />
Transit ticarette malların alındığı yerden fatura<br />
alınmalı, malın satıldığı yere de fatura kesilmelidir.<br />
Bu şekilde alış satış arasındaki fark<br />
Türkiye’de vergiye tabi gelir olarak kayıtlara<br />
yansıtılır.<br />
Transit ticaretten zarar edilmesi durumundaki<br />
bu zararda genel hükümler çerçevesinde indirim<br />
konusu yapılmalıdır.<br />
Dar mükellefler sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />
kazançlar üzerinden vergilendirilirler. Dar<br />
mükellef kişi ve kurumlar, transit ticaret işlemini<br />
Türkiye’de bulunan daimi temsilcileri veya işyerleri<br />
vasıtasıyla gerçekleştirmeleri ve bu işlemden<br />
gelir doğması halinde bu gelir Türkiye’de vergiye<br />
tabi olacaktır. Dar mükellef bu geliri yurt dışındaki<br />
merkezi yada şubeleri yoluyla elde ederse<br />
bu gelirin Türkiye ile ilişkilendirilmesi mümkün<br />
değildir.<br />
Transit ticarete ilişkin Ba ve Bs formları konusunda<br />
idarenin birbiri ile çelişen özelgeleri<br />
mevcuttur. Bize göre de transit ticarette Ba, Bs<br />
bildirimi yapılması konunun mantığına uymamaktadır.<br />
Gerek tebliğlerdeki mantık gerekse Büyük<br />
Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının vermiş olduğu<br />
özelge de Ba, Bs bildirimi verilmemesi doğrultusunda<br />
bir mantık içermektedir.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 29
FAZLA VEYA YERSİZ ÖDENEN<br />
KDV'NİN İADESİ<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Ramazan AKBAK<br />
Vergi Müfettiş Yardımcısı<br />
GİRİŞ:<br />
KDV sisteminde vergi kayıp kaçağını<br />
önlemek ve KDV’nin temel özelliği olan indirim<br />
mekanizmasının işleyişini güvence altına alma<br />
adına, Kanunun 8. maddesiyle KDV’ye tabi bir<br />
işlem söz konusu olmadığı veya KDV’yi fatura<br />
veya benzeri vesikalarda göstermeye hakkı<br />
bulunmadığı halde düzenlediği bu tür vesikalarda<br />
KDV gösterenler, bu vergiyi ödemekle mükellef<br />
kılınmışlardır.<br />
Kanunun gerekçesinde düzenlemeyle<br />
bu kişilerin “vergi” adı altında para tahsil<br />
edip haksız kazanç sağlamalarının önlenmek<br />
istendiği, ayrıca indirim mekanizmasının tam<br />
olarak işletilebilmesinin mümkün kılındığı<br />
belirtilmektedir.<br />
Aynı maddede, bu gibi sebeplerle fazla ödenen<br />
vergilerin, Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul<br />
ve esaslara göre ilgililere iade edileceği hükmü<br />
yer almaktadır. Başlangıçta Bakanlığın yetkisi<br />
fazla ödenen vergilerin, sadece indirim hakkına<br />
sahip olmayanlara iadesiyle sınırlıyken 5035 sayılı<br />
Kanunla madde bugünkü halini almıştır.<br />
Konuyla ilgili olarak 23 Seri No.lu KDV Genel<br />
Tebliğinde indirim hakkına sahip olmayanlara<br />
iade, 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde indirim<br />
hakkına sahip KDV mükelleflerine iade ve 93<br />
Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde ise fazla veya<br />
yersiz tevkif edilen vergilerin iadesine yönelik<br />
açıklamalar yer almıştır.<br />
19/1/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan<br />
116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle vergi idaresi<br />
fazla veya yersiz ödenen KDV’nin iadesine ilişkin<br />
usul ve esasları yeniden belirlemiştir. Akabinde<br />
14/4/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan<br />
117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle fazla veya<br />
yersiz tevkif edilen KDV’nin iadesine ilişkin<br />
açıklamlar detaylandırılmıştır.<br />
Yazımızda konuyla ilgili yapılan değişiklikler<br />
işlemlerin taraflarının özelliklerine göre ve önceki<br />
uygulamalarla karşılaştırmalı olarak açıklanmaya<br />
çalışılacaktır.<br />
1. Nihai Tüketicelere Yapılan Satışlarda KDV<br />
İadesi<br />
23 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre indirim<br />
hakkına sahip olmayan nihai tüketicilerin alımları<br />
sırasında fazla veya yersiz vergi hesaplandığı<br />
durumlarda, alıcıların bu işlemi yapan satıcı<br />
mükellefle birlikte vergi dairesine başvurması<br />
gerekmekteydi. Vergi dairesince fazla veya<br />
yersiz vergi uygulanan nihai tüketicinin indirim<br />
hakkına sahip olmadığı tespiti yapıldıktan sonra<br />
bu vergiler Vergi Usul Kanununun hükümleri<br />
uyarınca bunlara verilmek üzere satıcı mükellefe<br />
iade edilmekteydi.<br />
116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle yapılan<br />
değişiklik sonrasında nihai tüketicilerin satıcıyla<br />
birlikte vergi dairelerine başvurmaları uygulaması<br />
sona erdirilmiştir. Yeni sistemde fazla veya yersiz<br />
olarak hesaplanan vergi, vergi dairesi tarafından<br />
sadece satıcı mükellefe iade edilmektedir.<br />
30<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Aslında fazla veya yersiz hesaplanıp beyan<br />
edildikten sonra vergi ödenmişse satıcıya iade<br />
yapılmaktadır. Şöyleki aynı satışın yapıldığı<br />
dönem içinde ve beyanname verilinceye<br />
kadar yapılacak düzeltmeler bu kapsamda<br />
değerlendirilmeyecektir. Yine beyanname<br />
verildikten sonra satıcı mükelleflerin indirilecek<br />
KDV veya devreden KDV tutarlarının fazlalalığı<br />
nedeniyle ödenecek KDV çıkmamışsa iade söz<br />
konusu olmayacaktır.<br />
Buna göre, fazla veya yersiz olarak hesaplanan<br />
vergi, öncelikle satıcı tarafından alıcıya iade<br />
edilecektir. Sonrasında satıcının söz konusu fazla<br />
veya yersiz KDV tutarını nihai tüketici alıcıya<br />
(indirim hakkı bulunmayan) ödediğini gösterir bir<br />
belge ile vergi dairesine başvurması ve işlemin<br />
KDV uygulanmadan önceki hale döndürülmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Örnek: Emekli öğretmen Nur Hanım Şubat<br />
ayında 590¨ ’ye aldığı elbisede KDV oranının %18<br />
olarak hesaplandığını farketmiştir. Şehir dışında<br />
olması nedeniyle iki ay sonra satıcı mağazaya<br />
gidildiğinde satıcı fazla tahsil ettiği %10 KDV<br />
olan 50¨ ’yi Nur Hanıma iade edecektir. Satıcı<br />
mağaza aynı hafta yapılan tüm satışlarda benzer<br />
hatanın yapıldığını farketmiş ve başvuran tüm<br />
alıcılara fazla tahsil ettiği KDV’nin iadesini<br />
yapmıştır. Nisan ayında aynı gerekçeyle toplamda<br />
2500¨ alıcılara ödeme yapan mağaza, 1500¨ KDV<br />
ödenecek KDV çıkan Şubat beyanını düzeltecek<br />
ve 1000¨ iade alacaktır.<br />
Öte yandan, fazla veya yersiz vergiye muhatap<br />
olan alıcıların KDV mükellefiyetinin bulunmaması,<br />
bulunsa bile fazla veya yersiz verginin indirim<br />
hakkı tanınmayan işlemlerle ilgili olması halinde,<br />
düzeltme işlemleri nihai tüketicilere yapılan<br />
satışlar gibi değerlendirilecektir.<br />
Örnek : Basit usule tabi Öz Piknik<br />
süpermarketten aldığı kaşarların KDV oranının<br />
fazla hesaplanması durumunda fazla ödediği<br />
vergiyi süpermarketten talep edecek, alıcıya<br />
iade yapan süpermarket işletmesi KDV beyanını<br />
düzelterek iade çıkması durumunda vergi<br />
dairesine başvuracaktır.<br />
Örnek : Lastik alım satımı faaliyetinde<br />
bulunan (X) A.Ş.’ye kayıtlı yat için limanda<br />
verilen ve KDV’den istisna olan hizmetler için KDV<br />
hesaplandığı farkedilmiştir. X A.Ş. KDV mükellefi<br />
olmasına karşın yat işletme faaliyetinde<br />
bulunmadığından bu gider nedeniyle ödediği<br />
KDV’yi indirim hakkına sahip değildir. Dolayısıyla<br />
istisna olduğu halde yersiz hesaplanan KDV’yi<br />
hizmeti sunan satıcı firmadan talep edecek ve<br />
sadece satıcı firmanın KDV beyanlarını düzeltmesi<br />
yoluyla iade işlemi gerçekleşecektir.<br />
2. KDV Mükellefleri Arasında Yapılan<br />
Satışlarda İade:<br />
5035 sayılı Kanunla KDV Kanununun 8.<br />
maddesinde yapılan değişikliğin ardından 91<br />
Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle fazla veya yersiz<br />
ödenen vergilerin indirim hakkına sahip olanlara<br />
iadesi olanağı getirilmiştir.<br />
Tebliğin yayımlandığı 2004 yılı öncesinde KDV<br />
mükellefi alıcıların fazla ödedikleri vergileri<br />
vergiye tabi faaliyetleri üzerinden hesaplanan<br />
KDV’den indirebilmeleri mümkün olduğu<br />
gerekçesiyle vergi dairesince herhangi bir iade<br />
işlemi yapılmasına gerek görülmemekteydi.<br />
91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde alıcı<br />
konumundaki KDV mükelleflerinin iade talep<br />
edebilmeleri için fazla veya yersiz verginin indirim<br />
konusu yapıldığı dönemle iade talebinin yapıldığı<br />
dönem arasındaki dönem beyannamelerinin<br />
tamamında “Sonraki Dönemlere Devreden KDV”<br />
bulunması gerektiği, herhangi bir dönemde<br />
devreden vergi bulunmaması halinde fazla veya<br />
yersiz ödenen verginin iadesinin söz konusu<br />
olmayacağı açıklanmıştı.<br />
Bütün dönemlerde devreden vergi<br />
bulunması halinde devreden vergi tutarları<br />
ile fazla veya yersiz ödenen vergi tutarının<br />
mukayesesi yapılmakta; bu mukayese sonunda:<br />
- Devreden vergi tutarları bütün dönemlerde<br />
fazla veya yersiz ödenen vergiden fazla ise fazla<br />
veya yersiz ödenen verginin tamamı iade olarak<br />
talep edilebilmekteydi.<br />
- Devreden vergi tutarları bir veya bir<br />
kaç dönemde fazla veya yersiz ödenen vergi<br />
tutarından küçükse, en küçük olan devreden<br />
vergi tutarı kadar iade talep edilebilmekteydi.<br />
- Fazla veya yersiz ödenen vergi iade hakkı<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 31
• MESLEKİ YAZILAR<br />
doğuran “diğer” işlemlerle ilgili ise bu işlemlerle<br />
ilgili iade hesaplarına dahil edilmemesi<br />
gerekmekteydi.<br />
Ayrıca Tebliğde sayılan birkaç durum dışında<br />
iade talebi, yeminli mali müşavir tasdik raporu<br />
veya vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine<br />
getirilmekteydi.<br />
Örnek: (A) Ltd. Şti. 5 yıldır aktifine kayıtlı<br />
bulunan taşınmazı (B) A.Ş.’ye 2010/Ocak<br />
döneminde %18 KDV hesaplayarak toplam<br />
236.000¨ ’ye satmıştır. (B) A.Ş.’nin mali<br />
müşavirinin 2010/Nisan döneminde söz konusu<br />
satışın KDV’den istisna olduğunu farketmesi<br />
üzerine iade işlemleri şu şekilde gerçekleşmiştir:<br />
- Alıcı (B) A.Ş.’nin 2010/Ocak beyanında<br />
ödenecek vergisi bulunduğundan mükellef yersiz<br />
ödediği vergiyi indirim yoluyla telafi etmiştir.<br />
Herhangi bir iade işlemi söz konusu olmayacaktır.<br />
- (B) A.Ş.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />
beyanlarının hiçbirinde ödenecek vergisi<br />
bulunmamaktadır. Devreden iade tutarları aylar<br />
itibariyle 50.000¨, 30.000¨, 40.000¨’ dir. Buna<br />
göre, 36.000¨ yersiz ödenen KDV’nin 6.000¨ ’si<br />
Şubat ayında indirim yoluyla telafi edildiğinden<br />
kalan 30.000¨ YMM Raporu veya vergi inceleme<br />
raporu yoluyla iade edilir.<br />
116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle<br />
yapılan düzenlemeyle alıcı konumundaki KDV<br />
mükelleflerine fazla veya yersiz ödenen verginin<br />
iadesinden vazgeçilmiştir. Fazla veya yersiz<br />
hesaplanan vergi bulunması durumunda iade<br />
satıcı konumundaki KDV mükellefine yapılacak<br />
ve gerek satıcı gerekse alıcı nezdinde işlemin<br />
KDV uygulanmadan önceki hale döndürülmesi<br />
sağlanacaktır.<br />
Satıcı, fazla veya yersiz ödenen vergiyi<br />
alıcıya (indirim hakkı bulunan) iade ettikten<br />
sonra öncelikle kendi beyanlarını düzeltecektir.<br />
Bu düzeltme işlemiyle birlikte fazla veya yersiz<br />
KDV tutarını alıcıya ödediğini gösterir belgenin<br />
yanında, alıcının fazla veya yersiz KDV tutarını<br />
indirim hesaplarından çıkarmak suretiyle<br />
düzeltme yaptığını, alıcının vergi dairesinden<br />
alınacak bir yazıyla da kendi vergi dairesine ibraz<br />
edecektir.<br />
Beyanlarda düzeltme yapılırken fazla veya<br />
yersiz hesaplanan KDV tutarı ilgili dönem<br />
beyannamesinden tenzil edilecek ve sonraki<br />
dönemler de buna göre düzeltilecektir.<br />
Fazla veya yersiz olarak ödenen KDV’nin, satıcı<br />
tarafından iade olarak talep edilebilmesi için;<br />
- KDV beyannamesinde hesaplanan KDV olarak<br />
beyan edilmesi ve beyana konu edildiği dönem<br />
ile iade talep edilen dönem arasında asgari söz<br />
konusu KDV tutarı kadar ödenecek KDV çıkması<br />
gerekmektedir.<br />
- Beyan edilen dönemle iade talep edilen<br />
dönem arasında fazla veya yersiz uygulanan KDV<br />
tutarından daha düşük tutarda ödenecek KDV<br />
çıkması durumunda, sadece bu tutar iadeye konu<br />
edilebilecektir.<br />
- Beyan edilen dönemle iade talep edilen<br />
dönem arasında ödenecek KDV çıkmaması<br />
durumunda ise, sadece düzeltme yapılacak, iade<br />
söz konusu olmayacaktır.<br />
Yukarıdaki örneğimizi yeni duruma uyarlarsak:<br />
Örnek: (A) Ltd. Şti. 5 yıldır aktifine kayıtlı<br />
bulunan taşınmazı (B) A.Ş.’ye 2010/Ocak<br />
döneminde %18 KDV hesaplayarak toplam<br />
236.000¨ ’ye satmıştır. (B) A.Ş.’nin mali<br />
müşavirinin 2010/Nisan döneminde söz konusu<br />
satışın KDV’den istisna olduğunu farketmesi<br />
üzerine iade işlemleri şu şekilde gerçekleşecektir:<br />
Alıcı (B) A.Ş talebi üzerine satıcı (A) Ltd. Şti.<br />
yersiz tahsil ettiği 36.000¨ KDV’yi (B) A.Ş’ye<br />
ödeyecektir. Alıcı (B) A.Ş. KDV beyanlarını<br />
düzeltecektir.<br />
- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />
beyanlarının hiçbirinde ödenecek vergisi<br />
bulunmamaktadır. Bu durumda (A) Ltd. Şti.<br />
yersiz tahsil ettiği vergiyi indirim KDV hesabının<br />
fazla olması nedeniyle Hazine’ye intikal<br />
ettirmediğinden erhangi bir iade işlemi söz<br />
konusu olmayacak, ancak devreden KDV hesabı<br />
ve ilgili dönem beyanları düzeltilecektir.<br />
- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />
beyanlarında sırasıyla 50.000¨, 60.000¨,<br />
80.000¨ ödenecek KDV’si çıkmıştır. Buna göre,<br />
36.000¨ yersiz tahsil edilen ve alıcı (B) A.Ş.’ye<br />
32<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
ödenen KDV, alıcı (B) A.Ş.’nin KDV beyanlarını<br />
düzelttiğini gösteren alıcının vergi dairesi<br />
yazısıyla başvurulduğu takdirde satıcı (A) Ltd.<br />
Şti’ye iade edilecektir.<br />
- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />
beyanlarında sırasıyla 20.000¨, 25.000¨,<br />
50.000¨ ödenecek KDV’si çıkmıştır. Buna göre,<br />
36.000¨ yersiz tahsil edilen ve alıcı (B) A.Ş.’ye<br />
ödenen KDV’nin 16.000¨ ’lik kısmı indirim KDV<br />
hesabından düşüldüğünden alıcı (B) A.Ş.’nin KDV<br />
beyanlarını düzelttiğini gösteren alıcının vergi<br />
dairesi yazısıyla başvurulduğu takdirde satıcı<br />
(A) Ltd. Şti’ye 20.000¨ iade edilecektir. 16.000¨<br />
için ayrıca devreden KDV hesabı ve ilgili dönem<br />
beyanları düzeltilecektir.<br />
Bu noktada, 116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin<br />
getirdiği en büyük kolaylığın fazla veya yersiz<br />
ödenen KDV’nin iadesinde geçmiş uygulamadan<br />
farklı olarak yeminli mali müşavir tasdik raporu<br />
veya vergi inceleme raporu aranılmaması<br />
olduğunu söyleyebiliriz.<br />
3. Fazla veya Yersiz Tevkif Edilen KDV’nin<br />
İadesi:<br />
Yersiz ve hatalı olarak yapılan tevkifat<br />
uygulamalarının düzeltilmesine yönelik<br />
açıklamalar 93 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde<br />
yer almıştır. Söz konusu Tebliğde sorumlu sıfatıyla<br />
tevkifat yapan alıcıların yersiz ve hatalı tevkifat<br />
uygulamaları durumunda, satıcı konumundaki<br />
KDV mükelleflerinin tevkifatlı işlemlerdeki<br />
verginin tamamını beyan edip etmemelerine göre<br />
alıcılara iade prosedürü açıklanmıştı.<br />
116 Seri No.lu KDV Genel Tebliği ve tüm<br />
tevkifat düzenlemelerini bir araya getiren 117<br />
Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde de benzer bir<br />
yaklaşım olmakla birlikte, 93 No.lu Tebliğden<br />
farklı olarak sadece ödeme yönünden düzeltme<br />
yapılmamakta, satıcı ve alıcıların beyanlarının da<br />
düzeltilmesi sağlanmaktadır.<br />
117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre,<br />
fazla veya yersiz tevkif edilerek ödenen<br />
vergi bulunması halinde, gerek alıcı gerekse<br />
satıcının beyanlarının düzeltilmesi suretiyle<br />
işlemin tevkifat uygulanmadan önceki hale<br />
döndürülmesi gerekir.<br />
- Fazla veya yersiz tevkif edilen vergi<br />
öncelikle tevkifatı yapan alıcı tarafından satıcıya<br />
iade edilecektir. Alıcının, fazla veya yersiz tevkif<br />
ettiği KDV tutarını satıcıya ödediğini gösterir<br />
belge ve satıcının düzeltmeyi yaptığını gösterir<br />
vergi dairesi yazısı ile birlikte başvurması halinde,<br />
fazla veya yersiz tevkif edilen vergi, bu vergiyi<br />
vergi dairesine beyan ederek ödeyen alıcıya iade<br />
edilecektir.<br />
Örnek: (B) Bankası, Öz Eğitim Akademisinden<br />
aldığı eğitim hizmeti nedeniyle ödediği bedeller<br />
üzerinden hesaplanan KDV tutarlarına tevkifat<br />
uygulamış ve II No.lu KDV beyannamesi ile<br />
kesinti yaptığı tutarları beyan edip ödemiştir.<br />
Söz konusu eğitim hizmeti herhangi bir teslim<br />
ya da hizmet kapsamında veya bu teslim ya da<br />
hizmetin devamı niteliğinde verilmediğinden<br />
tevkifata tabi bulunmamaktadır. Bu durumun<br />
farkedilmesi üzerine (B) Bankası kesinti yaptığı<br />
tutarları Öz Eğitim Akademisine ödeyecektir.<br />
Öz Eğitim Akademisi de ilgili dönemde verdiği<br />
I No.lu KDV beyannamesini düzelttiği takdirde<br />
(B) Bankası yersiz tevkif ettiği vergiyi iade<br />
alabilecektir.<br />
- Tevkifata tabi olmadığı halde tevkifat<br />
uygulanan ve satıcı tarafından verginin tamamının<br />
beyan edildiği durumlarda, satıcının düzeltmeyi<br />
yaptığını gösterir vergi dairesi yazısının ibrazı<br />
aranmayacaktır.<br />
Örnek: Yukarıda verdiğimiz örnekte satıcı Öz<br />
Eğitim Akademisinin verdiği eğitim hizmetinde<br />
tevkifat olmadığını bilerek hesaplanan KDV’nin<br />
tamamını beyan ettiğini farz edelim. Bu durumda<br />
(B) Bankası kesinti yaptığı tutarları Öz Eğitim<br />
Akademisine ödedikten sonra yersiz tevkif ettiği<br />
vergiyi iade alabilecektir.<br />
- Tevkifata tabi olan ve tevkifata tabi tutulan,<br />
ancak satıcı tarafından verginin tamamının<br />
beyan edildiği durumlarda, satıcının düzeltmeyi<br />
yapmasından sonra, varsa önceki beyanı üzerine<br />
ödenen KDV’nin, söz konusu işlemle sınırlı kısmı<br />
satıcıya iade edilecektir. Dolayısıyla bu durumda<br />
alıcıya iade söz konusu olmayacaktır.<br />
Örnek: (B) Bankası, (C) Yazılım’dan bankaya<br />
kurulan yeni bilgisayar sisteminin kullanımı<br />
konusunda eğitim hizmeti almıştır. Banka ödediği<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 33
• MESLEKİ YAZILAR<br />
bedeller üzerinden hesaplanan KDV tutarlarına<br />
tevkifat uygulamış ve II No.lu KDV beyannamesi<br />
ile kesinti yaptığı tutarları beyan edip ödemiştir.<br />
Eğitim hizmeti yeni bilgisayar sisteminin<br />
devamı niteliğinde ve bedeli ayrıca belirlenerek<br />
verildiği için tevkifata tabi olmasına karşın (C)<br />
Yazılım hesaplanan verginin tamamını beyan<br />
edip ödemiştir. Bu durumda alıcı (B) Bankasının<br />
yaptığı tevkifat işlemi doğru olduğundan satıcı<br />
(C) Yazılım tarafından düzeltme yapılacak iade<br />
talep edilebilecektir.<br />
Diğer fazla veya yersiz uygulanan KDV<br />
işlemlerinde olduğu gibi tevkifat düzeltmelerinde<br />
doğan iadelerde de teminat, YMM KDV İadesi<br />
Tasdik Raporu ve Vergi İnceleme Raporu<br />
aranmayacaktır.<br />
gerçekleştirilmektedir. KDV mükelleflerinin<br />
ithalat sırasında ödedikleri vergiyi indirim hakkına<br />
sahip olmaları nedeniyle gümrükte fazla veya<br />
yersiz ödense dahi indirim mekanizmasıyla bu<br />
vergiyi telafi edebilmeleri mümkün olduğundan<br />
düzeltme işleminin vergi dairesince yapılması<br />
gerekir.<br />
Bunun için, indirim hakkına sahip mükellef<br />
gümrük idaresine bir dilekçe ile başvurmakta,<br />
gümrük idaresi fazla veya yersiz tahsil ettiği<br />
vergi tutarını mükellefin vergi dairesine<br />
doğrudan göndereceği bir yazı ile bildirmektedir.<br />
Vergi dairesi bu yazı üzerine iade talebini<br />
sonuçlandırmaktadır.<br />
Tevkifata tabi tutulan KDV’nin alıcı tarafından<br />
beyan edilmiş ancak ödenmemiş olması<br />
halinde, sorumlu sıfatıyla beyan edilen bu vergi<br />
tahakkuktan terkin edilecektir.<br />
Öte yandan, genel bütçe kapsamındaki kamu<br />
idarelerinin muhasebe birimleri tarafından yapılan<br />
fazla veya yersiz tevkifatlar, satıcının beyanlarını<br />
düzelttiğini gösterir vergi dairesi yazısını<br />
ibraz etmesi üzerine ödemeyi yapanmuhasebe<br />
birimlerince düzeltilecek ve gereken durumlarda<br />
iade edilecektir.<br />
4. İthalatta Fazla veya Yersiz Tahsil<br />
Edilen KDV’nin İadesi:<br />
İthalat sırasında fazla veya yersiz<br />
uygulanan vergilerle ilgili düzeltme işlemleri KDV<br />
Kanununun 48 inci maddesi hükmü çerçevesinde<br />
yerine getirilmektedir.<br />
Daha önce 23 ve 91 Seri No.lu KDV Genel<br />
Tebliğlerinde belirlenmiş uygulamada 116 Seri<br />
No.lu KDV Genel Tebliğiyle herhangi bir değişiklik<br />
yapılmamıştır.<br />
Buna göre, ithalat sırasında fazla veya yersiz<br />
uygulanan KDV, indirim hakkına sahip olmayanlara<br />
(nihai tüketicilere) Gümrük Kanununa göre iade<br />
edilmektedir.<br />
İthalat sırasında fazla veya yersiz uygulanan<br />
verginin indirim hakkına sahip mükelleflere<br />
iadesi ise mükellefin beyanlarının düzeltilmesi<br />
üzerine bağlı olduğu vergi dairesince<br />
Ancak, ithalatın yapıldığı dönem içinde 1 No.lu<br />
KDV beyannamesi verilmeden fazla veya yersiz<br />
ödenen KDV’nin farkedildiği durumlarda indirim<br />
hesaplarına intikal etmemiş verginin Gümrük<br />
İdaresinden iade olarak talep edilmesi gerekir.<br />
SONUÇ:<br />
KDV Kanununun 8. maddesinde yer alan fazla<br />
veya yersiz ödenen KDV’nin ilgililere iadesine<br />
ilişkin hüküm bugüne kadar 3 farklı KDV Genel<br />
Tebliğiyle (23, 91, 93) düzenlenmiş bulunuyordu.<br />
116 Seri No.lu KDV Genel Tebliği öncelikle<br />
bu düzenlemeleri tek çatı altında toplayarak<br />
mükelleflerin ve meslek mensuplarının bilgiye<br />
daha kolay erişebilmelerine olanak sağlamıştır.<br />
Bunun yanında düzeltme işlemlerinin sadece<br />
Hazineye fazla intikal etmiş verginin geri<br />
ödenmesi esasından işlemlerin muhatabı olan alıcı<br />
ve satıcının defter kayıtlarının ve beyanlarının<br />
düzeltilmesi esasına geçilmiştir. Bu yapılırken de<br />
hem işlemler basitleştirilmiş hem de mevzuat dili<br />
sadeleştirilmiştir.<br />
Vergi İdaresinin mükellef odaklı yaklaşımına<br />
örnek teşkil eden bu düzenlemenin pratikte<br />
en büyük kolaylığı ise mükelleflerin iade<br />
taleplerinde vergi inceleme raporu veya YMM<br />
raporu istenmeyecek olmasıdır.<br />
34<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
VERGİ UYGULAMALARI AÇISINDAN İŞ<br />
ORTAKLIKLARI VE KONSORSİYUMLAR<br />
1. GİRİŞ<br />
Kurumlar ile gerçek kişilerin ticari faaliyetlerine<br />
ilişkin tüm kararlar, “risk planlaması” yapılarak verilir.<br />
Özellikle büyük sermaye birikimi, teknolojik<br />
donanım ile teknik uzmanlık gerektiren köprü, otoyol,<br />
baraj ve enerji santrali inşaatları gibi ihalelere<br />
dahil olan yerli ve yabancı firmaların belli bir sürede<br />
sonuçlandırılacakları işler için, bürokratik ve<br />
hukuki işlemleri herhangi bir sürece bağlı olmayan<br />
ve esas itibariyle riskin dağıtılması esasına dayanan<br />
“iş ortaklığı” veya “konsorsiyum” şeklinde organizasyon<br />
kurma yoluna gittikleri görülmektedir.<br />
Literatürde en fazla isimlendirilen kavramlardan<br />
biri olan iş ortaklığı; adi ortaklık, joint venture,<br />
ortak girişim ve konsorsiyum olarak da adlandırılmakta<br />
ve içerikleri itibariyle farklı anlamlar ifade<br />
etmelerine rağmen bu terimler birbirinin yerine<br />
kullanılmaktadır.<br />
Söz konusu terimler, Borçlar Kanunu, Kurumlar<br />
Vergisi Kanunu (KVK), Kamu İhale Kanunu ve uluslararası<br />
uygulamalar çerçevesinde aşağıdaki şekilde<br />
karşılık bulmaktadır.<br />
- Adi Ortaklıklar; Borçlar Kanununun 520-541.<br />
maddeleri arasında düzenlenmiş ve anılan Kanunun<br />
520. maddesinde; İki veya daha fazla kişinin ortak<br />
bir amaca ulaşmak için, bir sözleşmeye dayanarak<br />
emek ve mallarını birleştirmesi adi ortaklık olarak<br />
tanımlanmıştır.<br />
Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi kurumlar<br />
vergisi mükellefi olmaları da söz konusu<br />
değildir. İki veya daha fazla kurumlar vergisi mükellefinin<br />
adi ortaklık kurmak suretiyle faaliyet göstermeleri<br />
halinde, ortaklıktan elde ettikleri kârlar,<br />
hisseleri oranında şirketlerin kurum kazancına dahil<br />
edilir. Adi ortaklık kurulmasında hiçbir şekil şart<br />
aranmaz.<br />
Cem ARSLAN<br />
Devlet Gelir Uzmanı<br />
- Joint Venture; İki ya da daha fazla tüzel kişinin,<br />
genel olarak ihale yoluyla aldıkları belirli bir<br />
yatırım projesi çerçevesinde birlikte hareket etmek<br />
için oluşturdukları ortak “işletme yapısına”<br />
joint venture denmektedir. Örneğin, iki firmanın<br />
değişik hisse oranlarıyla, kendi ülkelerinde ya da<br />
yabancı bir ülkede kurdukları “yeni bir firma” joint<br />
venture kapsamına girer.<br />
Joint venture’un konsorsiyum ya da iş ortaklığından<br />
en önemli farkı, tarafların oluşturacakları proje<br />
için adi ortaklık yerine “yeni bir sermaye şirketi”<br />
kurmalarıdır. Konsorsiyum ve iş ortaklığında ise yeni<br />
bir sermaye şirketi kurulması söz konusu değildir.<br />
- İş Ortaklığı; Kurumlar vergisine tabi kurumların,<br />
kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da<br />
gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını<br />
ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla<br />
kurdukları ortaklıklardan mükellefiyet tesis<br />
edilmesini talep edenler iş ortaklıklarıdır. KVK’da<br />
yer alan bu hükme göre, hukuki statüsü adi ortaklık<br />
olan ve tüzel kişiliği bulunmayan iş ortaklıkları,<br />
kurumlar vergisi açısından ihtiyari olarak mükellef<br />
olmayı tercih edebilmektedirler.<br />
- Konsorsiyum ve Ortak Girişim; Konsorsiyum<br />
kelimesi, tek idare altında toplanmış şirketler birliğini<br />
ifade eder. İki veya daha fazla kişinin, taahhüt<br />
ettikleri işin bir bölümünün yerine getirilmesinin<br />
sorumluluğunu diğerlerinden bağımsız olarak yüklenmek<br />
suretiyle katkılarını birleştirmeleri konsorsiyum<br />
olarak tanımlanır.<br />
Kamu İhale Kanununda 1 ortak girişimler, “İhaleye<br />
katılmak üzere birden fazla gerçek veya tüzel kişinin<br />
aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş<br />
1 22.01.2002 tarih ve 24648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 35
• MESLEKİ YAZILAR<br />
ortaklığı ve konsorsiyumlar” olarak tanımlanmıştır.<br />
Ortak girişim ve konsorsiyum terimleri genel olarak<br />
birbirinin yerine kullanılmakla birlikte, ilgili Kanuna<br />
göre konsorsiyum, ortak girişimin bir alt koludur.<br />
2. İŞ ORTAKLIĞININ VERGİLENDİRİLMESİ<br />
Yukarıda da açıklandığı üzere iş ortaklıkları<br />
KVK’da tanımını bulmuş ve 1 seri no.lu KVK Tebliğinde<br />
2 de gerekli açıklamalara yer verilmiştir.<br />
2.1. İş Ortaklığının Tanımı ve Unsurları<br />
Yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığının kurumlar<br />
vergisi mükellefiyeti tesis ettirebilmesi için;<br />
- Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi<br />
mükellefi olması,<br />
- Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı<br />
bir sözleşmeyle kurulması,<br />
- İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması,<br />
- Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde<br />
gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,<br />
- İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim<br />
sözleşmesinin olması,<br />
- Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli<br />
bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından<br />
işverene karşı sorumlu olmaları,<br />
- İşin bitiminde kazancın paylaşılması<br />
gerekir.<br />
Şirketler tarafından kurulan ortaklıklar, “iş ortaklığı”<br />
adıyla faaliyet gösterse dahi, vergi dairesine mükellefiyet<br />
için başvuru yapılmadıkça kurumlar vergisi mükellefiyeti<br />
tesis ettirilmeyecektir. Başka bir deyişle, kurulan yapının<br />
adı iş ortaklığı olsa dahi mükellefiyet isteğe bağlı<br />
olacaktır.<br />
İş ortaklığı, devamlılık gösteren ve aynı nitelikte<br />
olan iş veya işler için değil, belirli sürede bitecek<br />
bir iş için kurulacak ve tam mükellefiyete tabi olacaktır.<br />
Yukarıda sayılan unsurları taşımak kaydıyla, iş<br />
ortaklıkları her türlü iş için kurulabilir. Belli bir iş<br />
için kurulan iş ortaklığında işverenin birden fazla<br />
olması, iş ortaklığının da birden fazla olmasını gerektirmez.<br />
Ancak bir işverene karşı birden fazla işin<br />
yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığı çerçevesinde<br />
yüklenilmesi halinde her iş, ayrı bir iş ortaklığının<br />
kurulmasını gerektirecektir.<br />
Örneğin; bir hidroelektrik santrali inşası işi için<br />
tek bir iş ortaklığı kurulabilir. Aynı işveren tarafın-<br />
2 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />
dan söz konusu santral ile bağlantılı elektrik iletim<br />
sisteminin kurulması işi için ayrı bir ihale düzenlendiği<br />
takdirde bu iş için ayrı bir iş ortaklığı kurulması<br />
gerekecektir.<br />
İş ortaklığının kurumlar vergisi yönünden bağlı<br />
olduğu vergi dairesi, ortaklığın kuruluş sözleşmesinde<br />
gösterilen merkezinin bulunduğu yer vergi<br />
dairesi; sözleşmede ortaklık merkezi belirtilmemiş<br />
ise iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesi olarak<br />
belirlenir.<br />
İş ortaklığında işin bitim tarihi, taahhüt sözleşmesinde<br />
belirlenen esaslara göre tayin edilir.<br />
Ancak, işin bitimi iş ortaklığının da sona erdiğini<br />
göstermez. Bu iş dolayısıyla mükellefiyetle ilgili<br />
ödevlerin tamamının da yerine getirilmesi (Örneğin,<br />
tahakkuk eden vergilerin tamamının ödenmesi)<br />
gerekir. Vergisel ödevlerin tamamının ikmal<br />
edilmesinden sonra iş ortaklığı sona ermiş sayılır.<br />
İş ortaklığının sona ermesinden sonra, ortaklık<br />
adına tarh olunacak vergi ve cezalardan tüm ortaklar<br />
müteselsilen sorumlu olurlar.<br />
2.2. İş Ortaklıklarının Kurumlar Vergisi Mükellefiyeti<br />
İş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefiyeti<br />
tesis ettirmeden adi şirket şeklinde faaliyet<br />
göstermeleri durumunda, ortaklıktan elde edilen<br />
kârlar, hisseleri oranında şirketlerin kurum kazancına<br />
dahil edilir. Adi ortaklıkların, KDV ve muhtasar<br />
beyanname yönünden mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri<br />
gerekir. Bunun dışında gelir vergisi ve geçici<br />
vergi beyannamesi vermelerine gerek yoktur.<br />
Kurumlar vergisi mükellefi olan iş ortaklıkları<br />
ise, tüm kurumlar vergisi mükelleflerine uygulanan<br />
mevzuata tabi olurlar. Kurumlar vergisi mükellefiyetini<br />
tercih eden iş ortaklıkları, vergi hukuku<br />
açısından bağımsız bir kişilik sayılmakta, defter<br />
tutma, stopaj sorumluluğu ve diğer mükellefiyetler<br />
açısından ortaklarından tamamen ayrı değerlendirilmektedirler.<br />
İş ortaklıklarının faaliyetinden<br />
doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulmakta<br />
ve vergi sonrası kazanç ortaklara dağıtılmaktadır.<br />
İş ortaklığınca dağıtılan kazanç, elde edenin hukuki<br />
niteliğine göre değişen şekilde vergilendirilir.<br />
Kurumlar tarafından elde edilen iştirak kazançları<br />
KVK’nın 5/a-1 maddesine göre vergiden istisna edilirken,<br />
gerçek kişilerin veya kurumlar vergisinden<br />
muaf olanların elde ettikleri iştirak kazançları %15<br />
oranında tevkifata tabi tutulur.<br />
36<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
2.3. İş Ortaklıklarının Zararının Mahsubu<br />
Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının,<br />
bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi<br />
mümkün olmayıp aynı durum kurumlar vergisi<br />
mükellefi iş ortaklarının zararları için de geçerlidir.<br />
Başka bir deyişle, iş ortaklığının zarar etmesi<br />
durumunda, söz konusu zarar tutarlarının iş ortaklığına<br />
ortak olan firmaların beyannameleri üzerinden<br />
indirilmesi mümkün değildir. 3<br />
Örneğin; Eylül-Defne İş Ortaklığı 2007 yılında<br />
üstlendiği yıllara sari inşaat işini 2012 yılında bitirmiş<br />
ve 200.000 TL zarar etmiştir. İş ortaklığının<br />
ortakları olan Eylül A.Ş. ve Defne Limited Şirketinin<br />
bu zarar tutarını hisseleri oranında beyannamelerine<br />
aktarmaları mümkün değildir.<br />
Buna göre, iş ortaklığını oluşturacak şirketlerin<br />
mükellefiyet tesisi konusunda, ortaklık faaliyeti<br />
sonucunda zarar edilmesi ihtimalini de göz önüne<br />
alarak karar vermeleri yerinde olacaktır.<br />
2.4. İş Ortaklıklarında Tevkifat<br />
Muhtasar beyanname yönünden iş ortaklıklarının<br />
mükellefiyeti tesis edilmekte ve iş ortaklığının istihkakları<br />
üzerinden yapılacak kesinti de yine ortaklık<br />
adına yapılmaktadır. Yapılan bu tevkifatlar ise, iş<br />
ortaklığının vereceği kurumlar vergisi beyannamesi<br />
üzerinden mahsup edilecektir.<br />
Örneğin; Kerem-Sedef İş Ortaklığınca yapılacak<br />
yıllara yaygın inşaat işine ilişkin hakediş ödemeleri<br />
üzerinden, ortaklar dikkate alınmaksızın ortaklık<br />
adına tevkifat yapılacak, iş ortaklığının ortağı bulunan<br />
şirketlerden birinin pilot ortak olması da durumu<br />
değiştirmeyecektir.<br />
İş ortaklarının yıllara yaygın inşaat işlerine<br />
ilişkin istihkakları KVK’nın 15. maddesine göre %3<br />
tevkifata tabidir.<br />
Öte yandan, proje çizimi ve denetim hizmetleri<br />
faaliyeti gibi inşaat ve onarım işi niteliğinde bulunmayan<br />
ve tevkifata tabi olmayan ödemeler üzerinden<br />
kesinti yapılması söz konusu değildir. 4<br />
2.5. İş Ortaklığında Tevkif Yoluyla Kesilen Vergilerin<br />
Mahsup ve İadesi<br />
Gelir ve kurumlar vergilerine ilişkin iade prosedürü<br />
252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde 5<br />
düzenlenmiştir.<br />
3 Gelir İdaresi Başkanlığının 20.03.2012 tarih ve 88 sayılı özelgesi<br />
4 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.05.2010 tarih ve 358 sayılı özelgesi<br />
5 06.04.2004 tarih ve 25425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />
Tevkif yoluyla kesilen vergilerin yıllık beyannamedeki<br />
mahsuplar sonunda kalan kısmının, mükellefin<br />
diğer vergi borçlarına mahsup talebi tutarına<br />
bakılmaksızın, inceleme raporu ve teminat aranılmadan<br />
yerine getirilir. Mükellefler isterlerse ortağı<br />
bulundukları adi ortaklık veya kollektif şirketlerin<br />
müteselsilen sorumlu oldukları vergi borçlarına da<br />
mahsuben iade talebinde bulunabilirler.<br />
a) İş Ortaklığının İade Alacağının, Ortakların<br />
Vergi Borçlarına Mahsubu<br />
Kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklığının yıl içinde<br />
tevkif yoluyla ödediği vergilerin sırasıyla;<br />
- Kurumlar vergisi beyannamesinde hesaplanan<br />
vergisinden mahsup edilmesi,<br />
- Ortaklığın muaccel hale gelmiş başka vergi<br />
borçlarına mahsup edilmesi,<br />
- Böyle bir borcun olmaması ve vergi borcuna<br />
mahsubu istenen kurumun da muvafakatinin alınması<br />
şartıyla, ortaklığı oluşturan şirketlerin vergi<br />
borçlarına mahsuben iade edilmesi<br />
mümkündür. Başka bir ifadeyle, iş ortaklığının<br />
tevkif yoluyla kesilen vergilerden doğan iade alacağı,<br />
ortağı bulunan şirketlerin de vergi borçlarına<br />
mahsup edilebilecektir.<br />
b) İş Ortaklığını Oluşturan Şirketlerin İade Alacaklarının,<br />
İş Ortaklığının Vergi Borcuna Mahsubu<br />
KVK’ya göre ortaklar, iş ortaklığının vergi borcundan<br />
müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.<br />
252 seri no.lu Tebliğde yer alan açıklamada ise,<br />
mükelleflerin ortağı bulundukları “adi ortaklıkların”<br />
müteselsilen sorumlu oldukları vergi borçlarına<br />
mahsuben iade talep edebilecekleri belirtilmiştir.<br />
Buna göre, iş ortaklıklarının adi şirket statüsünde<br />
bulunması ve ortaklarının iş ortaklığının vergi<br />
borcundan müteselsilen sorumlu olmaları nedeniyle,<br />
iş ortaklığını oluşturan şirketlerin tevkif yoluyla<br />
kesilen vergilerinden oluşan iade alacaklarının;<br />
- Kurumlar vergisi beyannamelerinde hesaplanan<br />
vergiden mahsup edilmesi,<br />
- Daha sonra muaccel hale gelmiş diğer vergi<br />
borçlarına mahsup edilmesi,<br />
- Bu mahsuplar sonucu bir tutarın kalması durumunda<br />
ise, mahsup dilekçesi ile birlikte ve iş ortaklığının<br />
hangi dönem borçları için mahsup talep<br />
edildiği belirtilmek suretiyle iş ortaklığının vergi<br />
borcuna mahsup edilmesi<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 37
• MESLEKİ YAZILAR<br />
mümkündür.<br />
2.6. İş Ortaklıklarında Belge Düzeni<br />
Adi ortaklıklar ve iş ortaklıkları ile ilgili en çok<br />
tereddüt edilen hususlardan birisi de, faturaların<br />
kim tarafından düzenleneceği ve faturaların kimin<br />
adına alınacağı noktasındadır.<br />
Vergi Usul Kanununda fatura, satılan emtia veya<br />
yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı<br />
göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan<br />
tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika<br />
olarak tanımlanmıştır.<br />
Buna göre, adi şirketlerin veya kurumlar vergisi<br />
mükellefi iş ortaklıklarının, ortaklık adına fatura<br />
düzenlemeleri ve yine ortaklık adına fatura almaları<br />
şarttır. 6 İş ortaklığını oluşturan şirketlerin<br />
kendi adlarına düzenledikleri faturaları kullanmaları<br />
mümkün değildir.<br />
2.7. İş Ortaklığının Tasfiyesinden Sonra Elde<br />
Edilen Kazançlar<br />
İş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefi olsa<br />
dahi adi şirket olarak nitelendirilmekte ve bunların<br />
tasfiyesi Borçlar Kanununun 538-540. maddelerine<br />
göre gerçekleştirilmektedir.<br />
İş ortaklıklarının tasfiyesinden sonra mahkeme<br />
kararı, eksik hesaplama ve benzeri nedenlerle<br />
lehe hasılat elde etme durumu ortaya çıkabilmektedir.<br />
Bu durumda, iş ortaklığının sona ermesinden<br />
sonra çeşitli nedenlerle (Örneğin, ihale makamınca<br />
yapılan eksik hesaplama) lehe oluşan hasılat<br />
farkının, hisseleri oranında iş ortaklığını oluşturan<br />
şirketlerin kurum kazancına ilave edilerek vergilendirilmesi<br />
gerekir. 7<br />
3. KONSORSİYUM<br />
Kamu İhale Kanununun (KİK) 14. maddesinde,<br />
“Ortak girişimler birden fazla gerçek veya tüzel kişi<br />
tarafından iş ortaklığı veya konsorsiyum olarak iki<br />
türlü oluşturulabilir. İş ortaklığı üyeleri, hak ve sorumluluklarıyla<br />
işin tümünü birlikte yapmak üzere,<br />
konsorsiyum üyeleri ise, hak ve sorumluluklarını<br />
ayırarak işin kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili<br />
kısımlarını yapmak üzere ortaklık yaparlar. İş<br />
ortaklığı her türlü ihaleye teklif verebilir. Ancak<br />
idareler, işin farklı uzmanlıklar gerektirmesi durumunda,<br />
ihaleye konsorsiyumların teklif verip ve-<br />
6 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.01.2012 tarih ve 139 sayılı özelgesi<br />
7 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.09.2011 tarih ve 57 sayılı özelgesi<br />
remeyeceğini ihale dokümanında belirtirler. İhale<br />
aşamasında ortak girişimden kendi aralarında bir iş<br />
ortaklığı veya konsorsiyum yaptıklarına dair anlaşma<br />
istenir. İş ortaklığı anlaşmalarında pilot ortak,<br />
konsorsiyum anlaşmalarında ise koordinatör ortak<br />
belirtilir. İhalenin iş ortaklığı veya konsorsiyum<br />
üzerinde kalması halinde, sözleşme imzalanmadan<br />
önce noter tasdikli iş ortaklığı veya konsorsiyum<br />
sözleşmesinin verilmesi gerekir. İş ortaklığı anlaşma<br />
ve sözleşmesinde, iş ortaklığını oluşturan gerçek<br />
veya tüzel kişilerin taahhüdün yerine getirilmesinde<br />
müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları,<br />
konsorsiyum anlaşma ve sözleşmesinde ise, konsorsiyumu<br />
oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin,<br />
işin hangi kısmını taahhüt ettikleri ve taahhüdün<br />
yerine getirilmesinde koordinatör ortak aracılığıyla<br />
aralarındaki koordinasyonu sağlayacakları<br />
belirtilir.” denilmektedir.<br />
KVK ve gerekçeleri ile KİK hükmünden de anlaşılacağı<br />
üzere işverene karşı olan sorumluluk yönünden<br />
konsorsiyum ile iş ortaklıkları ayrılır. İş ortaklığında<br />
taraflar, müştereken yüklenilen işin belli<br />
bir bölümünden değil, tamamından işverene karşı<br />
sorumludurlar. Konsorsiyumlarda ise, her ortak işin<br />
belli bir bölümünden sorumlu olmaktadır. (Örneğin,<br />
baraj inşaatının ulaştırma, inşaat ve teknik donanım<br />
kısımlarının ayrılması)<br />
Burada önemli olan husus, şirketlerin ve ihaleye<br />
çıkan idarenin tercihi konusudur. İdare, ihale konusu<br />
işin tamamından iş ortaklığını oluşturan tüm şirketlerin<br />
sorumlu olmasını istemekte, böylelikle ihalenin<br />
gerçekleştirilmesinden tüm ortakları sorumlu<br />
tutarak sözleşmeyi sağlamlaştırmaktadır.<br />
Ancak iş ortaklığını oluşturan firmalar, ihalenin<br />
tamamından değil uzmanlaştıkları alanda ve sadece<br />
yüklendikleri işten sorumlu olmak istemekte,<br />
böylelikle işin bir kısmında oluşabilecek risklerden<br />
kurtulmakta, kar-zarar dağıtımı konusunda ortaya<br />
çıkabilecek ihtilafların önüne geçmek istemekte ve<br />
tevkifat konusunda müstakil olarak değerlendirilmektedirler.<br />
3.1. Konsorsiyumun Unsurları<br />
KVK açısından, bir inşaat işini gerçekleştirmek<br />
üzere konsorsiyum halinde hareket eden firmaların<br />
kendi aralarında yapmış oldukları bu işe ilişkin<br />
konsorsiyum sözleşmesinde;<br />
- İşin bütünü içinde birbirinden fiziken ayrılabilen<br />
belli bölümlerin konsorsiyum üyelerince<br />
38<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
paylaşılarak bu bölümlerin gerçekleştirilmesinden<br />
kendilerinin sorumlu olacağı<br />
- Taahhüt edilen işler ile fiziken ayrılabilen alt<br />
bölümlerin ve işin gerektirdiği malzeme ve teçhizata<br />
ilişkin bedellerin ayrı ayrı tayin ve tespit<br />
edileceği<br />
- Ayrıntılı hazırlanan iş programına tarafların<br />
uyma zorunluluğunun bulunacağı<br />
- Her bir ortağın yüklendiği işin alt aşamalarında<br />
üstlenmiş olduğu kısmına ait gelir ve giderlerin<br />
kendi yasal defterlerinde izleneceği<br />
- Ortakların üstlendikleri işler için gerekli olan<br />
ve kendilerince sağlanması gereken makine ve<br />
teçhizatın kendi mülkiyetinde kalacağı<br />
- Her bir ortağın yapmış olduğu iş sonucunda<br />
elde edilen kâr veya zararın diğer ortakla ilişkilendirilmeksizin<br />
kendisinin geliri olacağı,<br />
- Kurulan konsorsiyumun bu iş için kurulacağı<br />
ve işin bitiminde sona ereceği<br />
- İdare ile yapılacak işlemlerde yalnızca bir ortağın<br />
(koordinatör ortak) muhatap olacağı, ancak<br />
bu ortağın yapmış olduğu tüm işlemlerden doğan<br />
sonuçların hangi iş kısmı ile ilgili ise o işi gerçekleştiren<br />
firmaya yansıtılacağı<br />
hususlarının yer alması ve bunlara aynen uyulması<br />
gerekmektedir.<br />
3.2. Konsorsiyum Ortağı Firmalardan Yapılacak<br />
Tevkifat<br />
Konsorsiyum olarak hareket eden firmalarca<br />
yapımı taahhüt edilen yıllara yaygın inşaat ve<br />
onarım işlerinde (makine, teçhizat ve taşıt temini<br />
dahil);<br />
- Firmalar arasındaki konsorsiyum anlaşmasında,<br />
yukarıda açıklanan “konsorsiyum” tanımı için<br />
gerekli olan şartların yer almış olması,<br />
- İdare ile konsorsiyum arasında yapılan sözleşmede<br />
işin tamamının alt aşamada kısımlara ayrılabilmesi<br />
ve her bir kısım için ödenecek bedelin<br />
belirlenmesi,<br />
- Yurt dışından makine, teçhizat ve taşıt teminini<br />
içeren sözleşmelerde, temin işinin doğrudan<br />
yurt dışındaki ana merkez tarafından ve Türkiye’deki<br />
işyerinin hiçbir katkısı olmaksızın gerçekleştirilmiş<br />
olması<br />
halinde, ihale edilen iş için yapılan ödemeler,<br />
vergi kesintisi açısından konsorsiyum üyesi firmaların<br />
taahhüt ettikleri işle sınırlı olmak üzere<br />
ayrı ayrı değerlendirilecektir.<br />
Buna göre, işin kısımlara ayrılabildiği konsorsiyumların<br />
yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde,<br />
ortakların hukuki statüsüne göre ilgili vergi kanunu<br />
referans alınarak ayrı ayrı tevkifat yapılmakta ve<br />
ortaklar yapılan bu tevkifatları beyannamelerine<br />
dahil etmektedirler.<br />
Örneğin, raylı taşıma sistemi kurulması ile ilgili<br />
belediyeden alınan ihalenin, malzeme temini konusunda<br />
dar mükellef bir kurumun, inşaat işleri<br />
ile ilgili ise Türkiye mukimi firmanın üstlendikleri<br />
ve konsorsiyum şeklinde oluşturulan adi ortaklıkta,<br />
malzeme temini işinin inşaat işi olmaması nedeniyle<br />
ödenecek olan istihkakların tevkifata tabi<br />
tutulmaması, ancak Türkiye mukimi şirkete ödenen<br />
istihkaklar üzerinden %3 oranında tevkifat yapılması<br />
gerekmektedir. 8 Görüleceği üzere bu durumda<br />
tevkifat, konsorsiyum adına değil, işlerin kısımlara<br />
ayrılması suretiyle ortaklar hesabına yapılmaktadır.<br />
Bu işlemde faturaların konsorsiyum adına düzenlenmesi<br />
ancak ortakların yapacakları işlerin ayrı şekilde<br />
fatura edilmesi yerinde olacaktır. Konu ile ilgili<br />
çifte vergilendirme önleme anlaşması bulunması<br />
durumunda, anlaşmanın öncelikle değerlendirilmesi<br />
gerekeceği tabiidir.<br />
4. SONUÇ<br />
İş ortaklıklarının kurulmasının temel nedeni<br />
“risk” dağıtımı ya da paylaşımıdır. Bu çerçevede<br />
büyük ölçekli inşaat işleri dolayısıyla oluşturulan<br />
iş ortaklıklarının hukuki yapısının adi ortaklık<br />
niteliğinde olması, bunun yanında istenilmesi<br />
halinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeleri<br />
sonucu vergi uygulamalarında çeşitli tereddütler<br />
yaşanmakta, konu ile ilgili olarak Gelir<br />
İdaresi Başkanlığınca yukarıda açıklanan şekilde<br />
tebliğ, sirküler ve özelge bazında uygulamaya<br />
yön verilmektedir.<br />
8 Gelir İdaresi Başkanlığının 23.06.2006 tarih ve 46940 sayılı özelgesi<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 39
• MESLEKİ YAZILAR<br />
KIYMETİ ÖNEMLİ ORANDA AZALIŞ GÖSTEREN,<br />
ZAYİ OLAN (YOK OLAN) ÜRETİM AŞAMASINDA<br />
YOK OLAN (FİRE) VE ÇALINAN MALLARIN<br />
VERGİ KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU<br />
İLE TEKDÜZEN MUHASEBE SİSTEMİ<br />
UYGULAMA GENEL TEBLİĞLERİ AÇISINDAN<br />
DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
Mesut UÇAK<br />
Vergi Müfettişi<br />
1- GİRİŞ:<br />
Bilindiği üzere ticari hayat iniş ve çıkışları olan<br />
beklenmedik risklerle karşılaşılabilen uzun bir yoldur.<br />
Ticaretle uğraşanlar ülke ve dünya konjonktüründen<br />
kaynaklanan risk ve belirsizliklerin yanında<br />
kendi içsel belirsizlikleriyle de mücadele etmek zorundadırlar.<br />
İşletmeler sınırsız kabul edilen ömürleri<br />
boyunca ekonomik risk ve belirsizliklerden kaynaklanan<br />
fiyat dalgalanmaları ( satış fiyatının alış<br />
fiyatının çok altına düşmesi gibi) yanında ticaretini<br />
yaptıkları ürünlerin üretim veya muhafaza esnasında<br />
ortaya çıkan olağan (fire gibi ) veya olağan üstü<br />
( doğal afetler gibi ) bir çok sebepten kaynaklanan<br />
zayiatlarla karşılaşmaktadırlar.<br />
Zayi olma sözlük 1 anlamıyla kaybolma, yitme,<br />
kayıp, yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş, işe<br />
yaramayan, yararsız, boş anlamlarına gelmektedir.<br />
Diğer bir ifadeyle var olan bir maddenin veya cismin<br />
fiziki olarak yok olması, kaybolması demektir.<br />
Tanım üzerinde vurgulanan husus bir cismin veya<br />
maddenin olağandışı, iradi veya gayri iradî bir şekilde<br />
fiziki yapısının yitirilmesidir.<br />
Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak<br />
ele alacağımız üzere,“zayi olma” kavramıyla ilgili<br />
vergi kanunları ile ikincil düzenlemelerde (genel<br />
tebliğ, sirküler ) herhangi bir tanımlama yapılma-<br />
1 Türk Dil Kurumu , Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr<br />
mış sadece zayiat durumunun vergisel sonuçları<br />
üzerinde durulmuştur.<br />
Uygulama yönüyle kavrama baktığımızda mükelleflerin<br />
üretim veya muhafaza aşamasında aşağıdaki<br />
durumlarla karşılaştıklarını görmekteyiz.<br />
- Deprem, sel, yangın gibi doğal afetler, su basması,<br />
kırılma, çatlama, gibi sebeplerle malların elden<br />
çıkması durumu,<br />
- Kullanım süresi geçen veya kullanılamayacak<br />
hale gelen malların zayi olma durumu,<br />
- Değer kaybının kısmi olması, yani mal tamamen<br />
yok olmamakla birlikte değerinde önemli bir<br />
düşüklük meydana gelmesi durumu,<br />
- Bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye arzına<br />
kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel<br />
kayıplar neticesinde oluşan zayiat ile normal akış<br />
dışında oluşan firelerin durumu,<br />
- Üretim aşamasında hammaddelerin, satış aşamasında<br />
mamullerin veya ticari malların çalınması<br />
durumunda ortaya çıkacak zayiatların durumu.<br />
Yazımızda, yukarıda yer verdiğimiz nedenlerle<br />
ortaya çıkabilecek zayiatlar üzerinde durulacak,<br />
vergi kanunları ile bu paralelde yayımlanan ikincil<br />
mevzuat ile Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygululama<br />
Genel Tebliğ hükümleri ışığı altında konu hakkındaki<br />
görüş ve önerilerimize yer verilecektir.<br />
40<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
2-ÇEŞİTLİ NEDENLERLE ZAYİ OLAN MALLARIN<br />
KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DU-<br />
RUMU:<br />
- Malların Tamamen Zayi Olması Sonucu Meydana<br />
Gelen Kayıplar:<br />
Katma değer vergisinin en önemli özelliği indirim<br />
mekanizmasına sahip olmasıdır. Üretim aşamasından<br />
nihai tüketiciye kadar olan bütün safhalarda<br />
katma değer vergisi alınacak, ancak her bir safhada<br />
hesaplanan katma değer vergisinden bir önceki safhanın<br />
vergisi düşülerek bakiye vergi Hazineye intikal<br />
ettirilecektir.<br />
Yukarıda da yer verdiğimiz üzere vergi mevzuatında<br />
zayi olma kavramının tanımına yer verilmemiş,<br />
sadece zayiat durumunun vergisel sonuçları<br />
üzerinde durulmuştur. Bu durum “zayi olma” kavramının<br />
vergi idaresi ile mükelleflerce farklı yorumlanmasına<br />
ve farklı uygulanmasına neden olmuştur.<br />
Zayi olma kavramı sadece malların tamamen fiziki<br />
açıdan yok olması, değersiz olması anlamında mı<br />
değerlendirilmeli ya da kavram biraz daha genişletilip<br />
Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesi kapsamında<br />
değeri düşen mallar da zayi olan mal olarak mı<br />
değerlendirilmelidir.<br />
Yüksek yargı, aşağıya örnek mahiyetinde aldığımız<br />
kararlarında da görüleceği üzere tamamen veya<br />
kısmen zayi olmayı aynı anlamda değerlendirmiştir.<br />
Danıştay 7. Dairenin 2 bir kararında“sözlük anlamında<br />
“zayi” nin kayıp, yitik anlama geldiği, mal<br />
bütünüyle kaybolduğunda zayi olmuş sayılması,<br />
malın bütünüyle zayi olmayıp hasar görmesi ve<br />
değer kaybının oluştuğu kısımlarının vergilendirme<br />
açısından zayi olan mal kapsamında değerlendirilmesinin<br />
vergi kanunları ve adaleti konusunda daha<br />
uygun olduğu görüşüne varmıştır.”<br />
Yine, Danıştay 11. Dairesi 3 bir kararında ” Cam<br />
şişe ve Teneke kutular halinde satışa sunulan meyve<br />
sularının gerek sel felaketi nedeniyle tahrip olması,<br />
gerekse iktisadi ve teknik nedenlerle imha<br />
edilmesi halinde meyve suları yeniden teslime<br />
konu edilemeyeceğinden, zayi olduğunun kabulü<br />
gerekecek, bunun doğal sonucu olarak da meyve<br />
sularının üretimi nedeniyle yüklenilen KDV indirim<br />
konusu yapılamayacaktır. Öte yandan, söz konusu<br />
emtianın ayrılmaz parçası olan ve fiziksel değişiklik<br />
nedeniyle yüklenilen KDV’nin değer kaybına isabet<br />
eden kısmının indirimler dışında bırakılması,<br />
2 Danıştay 7’inci Dairesinin 02.04.1991 tarih ve E. 1990/3043, K.<br />
1991/1334 sayılı kararı<br />
3 Danıştay 11’inci Dairesinin 02.12.1997 tarih ve E. 1997/2808, K.<br />
1997/4353 sayılı kararı<br />
yeniden ve hasarlı haliyle teslim konusu edilmesi<br />
durumunda, hurda veya hasarlı bedele isabet eden<br />
ve bu kısım için yüklenilen KDV ‘nin indirim konusu<br />
yapılması KDV uygulaması ve vergide adalet perensibi<br />
yönünden uygun olacaktır.” şeklinde bir açıklama<br />
yapmıştır.<br />
Vergi idaresi ilk zamanlarda zayi olan mal kavramına<br />
farklı yaklaşmıştır. Bu durum vermiş olduğu<br />
müktezalarda kendini göstermektedir. Maliye Bakanlığı<br />
bir müktezasında 4 “Komisyon kararınca<br />
fiziken var olduğu saptanan ve değeri (0) sıfır<br />
olarak belirlenen malların, çürüme, bozulma<br />
veya kullanım süresinin geçmesi gibi sebeplerle<br />
takdir komisyonu gözetiminde imha edilmesi<br />
durumunda bu malların, zayi olan mallar kapsamında<br />
değerlendirilmeyeceği, buna göre, imha<br />
edilen malların alımı sırasında yüklenilen ve alış<br />
faturalarında gösterilen katma değer vergisinin<br />
indirim konusu yapılmasının mümkün bulunduğu”<br />
görüşü bildirilmiştir.<br />
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun günümüzde yürürlükte<br />
olan 30’uncu maddesinin birinci fıkrasının<br />
( c ) bendinde, “deprem, sel felaketi ve Maliye<br />
Bakanlığı’nca yangın sebebiyle mücbir sebep<br />
ilan edilen yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar<br />
hariç, zayi olan mallara ait katma değer vergisi”<br />
nin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden<br />
hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği<br />
hükmüne yer verilmiştir.<br />
Söz konusu bendin ilk düzenleniş hali ile zamanla<br />
yapılan yeni düzenlemeler ve ilgili düzenlemelerin<br />
gerekçeleri aşağıdaki gibidir:<br />
“Maddenin (c) bendindeki hüküm esas itibariyle<br />
vergilendirme emniyetini sağlamak ve<br />
malların zayi olduğu gerekçesiyle yaratılabilecek<br />
vergi kaybını önlemek amacına yönelik bulunmakta,<br />
bunun yanı sıra tasarı genel esprisi<br />
itibariyle her kademede yaratılan katma değeri<br />
mutlak vergilendirmeyi hedef tutmaktadır. Bu<br />
açıdan bakıldığında malların mükellef tarafından<br />
kendi özel ihtiyaçlarında kullanılması veya<br />
her ne suretle olursa olsun işletmeden çekilmesi<br />
ile zayi edilmesi arasında hiçbir fark bulunmamakta,<br />
dolayısıyla zayi olan mallar için alış<br />
vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin<br />
indirilmesi mümkün görülmemektedir”<br />
Öte yandan, söz konusu bent hükmü 4503 Sayılı<br />
Kanun 5 ’la ( 05.02.2000 yürüklük tarihi ) “Deprem<br />
4 M.B.’nın 19.11.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.055.5530-88/0540409<br />
sayılı Muktezası<br />
5 29.01.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 41
• MESLEKİ YAZILAR<br />
veya sel felaketi nedeniyle zayi olanlar hariç olmak<br />
üzere zayi olan mallara ait KDV” şeklinde<br />
yeniden düzenlenmiştir. İlgili bent hükmüne 5228<br />
sayılı kanun 6 ile “ Maliye Bakanlığı’nın yangın sebebiyle<br />
mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın”<br />
da eklenmiştir. Söz konusu değişikliğin yapılma<br />
gerekçesi ise, “deprem ve sel felaketi sebebiyle<br />
zarar gören mükelleflerin zayi olan mallar için satın<br />
aldıkları esnada ödemiş oldukları katma değer<br />
vergisini indirim konusu yapabildikleri, maddede<br />
yapılan değişiklik ile Maliye Bakanlığı tarafından<br />
mücbir sebep ilan edilen yerlerdeki yangınlar nedeniyle<br />
malları zayi olan mükelleflerin de zayi<br />
olan malları için ödemiş oldukları katma değer<br />
vergilerinin indirim konusu yapılabilmesinin sağlanmasıdır.”<br />
Katma Değer Vergisinde, vergilendirme her safhada<br />
oluşturulan katma değere bağlı olarak hesaplanır.<br />
Katma değer vergisini diğer dolaylı vergilerden<br />
ayıran en önemli özellik indirim sistemine<br />
sahip olmasıdır. Bu sistem ile mükellefler, alışlarında<br />
ödedikleri katma değer vergisini, satışları<br />
üzerinden hesapladıkları katma değer vergisinden<br />
indirmek suretiyle yalnızca kendi safhalarında oluşan<br />
katma değerin vergisini ederek ödemektedirler.<br />
Türk vergi sisteminde “toplu indirim esası” kabul<br />
edildiğinden, malların alımında yüklenilen katma<br />
değer vergisinin indirimi için, bu malların satışının<br />
yapılmasına gerek bulunmamakta, bu vergiler diğer<br />
vergiye tabi işlemler nedeniyle tahsil edilen katma<br />
değer vergisinden indirilmektedir. İndirim sistemi,<br />
malların satışı sırasında nasıl olsa vergiye tabi tutulacağı,<br />
eklenen değerin vergilendirileceği düşüncesine<br />
dayanmaktadır.<br />
Yasal düzenleme ve gerekçesinden de görüleceği<br />
üzere vergi idaresi deprem, sel felaketi ve Maliye<br />
Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği<br />
yerlerdeki yangın dışında meydana gelen zayiatlar<br />
nedeniyle malların ilk alımında indirim konusu<br />
yapılan katma değer vergilerini, bu malların satışı<br />
sırasında nasıl olsa vergiye tabi tutulacağı, prensibinden<br />
sapma yani zayi olan malların satış ve dolayısıyla<br />
oluşturulan bir katma değer olamayacağı<br />
düşüncesiyle ve indirim sisteminin mantığına ters<br />
düşmesi gerekçesiyle zayiatın meydana geldiği dönemde<br />
geri almaktadır.<br />
Yasal düzenleme, gerekçesi ve katma değer<br />
vergisinin indirim mekanizması birlikte değerlendirildiğinde<br />
Katma değer vergisi kanunu’nun 30/c<br />
bendinde yer alan hükümlerde isabet olmakla bir-<br />
6 31/7/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />
likte deprem, sel felaketi gibi doğal afetlerin tadadı<br />
olarak sayılması ve ülkemizde her an olabilecek<br />
yıldırım düşmesi, hava sıcaklığının ani değişmesi,<br />
fırtına, kasırga gibi doğal afetlerin kapsam dışı bırakılması<br />
bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />
Yazımızın önceki bölümlerinde de açıkladığımız<br />
üzere malların fiziki miktarlarında bir kayıp söz konusu<br />
ise o mal zayi olmuş sayılmaktadır. Ancak tamamen<br />
zayi olmamakla birlikte çeşitli nedenlerle<br />
kıymeti düşen malların durumu ne olacaktır. Bu konuda<br />
vergi idaresinin ve Yargının görüşleri ilk başta<br />
aşağıdaki gibiydi.<br />
Danıştay 9. Dairesi 7 bir kararında “…kullanım<br />
süresi dolan ilaçlar için takdir komisyonuna başvurarak<br />
değer belirlettiği (0 TL ) ve yine idarenin bilgisi<br />
ve gözetimi dahilinde söz konusu ilaçları imha<br />
ettirdiğinin tartışmasız olduğu, ilaçların ekonomik<br />
değerinin kalmadığı ve imhasının zorunluluk arz<br />
ettiği, bu nedenle kullanım süresi dolan ve değer<br />
tespit ettirilerek idarenin huzurunda imha ettirildiği<br />
anlaşılan ilaç girdileri için ödenen katma değer<br />
vergisinin anılan yasanın 30/c maddesindeki zayi<br />
olan mal kavramı içinde değerlendirilemeyeceğinden<br />
indirilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle kabul<br />
eden 6. Vergi Mahkemesi’nin 4.03.2002 tarih<br />
ve 2002/526 sayılı kararının onanmasına…” hükmetmiştir.<br />
Vergi İdaresi kendisine intikal eden olaylardan;<br />
mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak stoklarında<br />
mevcut olan ancak kullanım süresi geçen veya<br />
bir başka nedenle kullanılamayacak durumda olan<br />
malların, ilgili mevzuat uyarınca teşkil edilen resmi<br />
komisyonlar veya Takdir Komisyonu huzurunda<br />
imha edilmesi durumunda, bu mallara ilişkin yüklenilen<br />
KDV’nin indirilip indirilemeyeceği hususunda<br />
tereddüde düşüldüğünü belirttikten sonra 113 no’lu<br />
KDV Genel Tebliği 8 ile aşağıdaki açıklamalarda bulunulmuştur.<br />
“KDV Kanununun (30/c) maddesinde; deprem,<br />
sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle<br />
mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın<br />
sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan<br />
mallara ait KDV’nin indirim konusu yapılamayacağı<br />
hükme bağlanmıştır.<br />
Bu hüküm uyarınca, kullanım süresi geçen<br />
veya bir başka biçimde kullanılamayacak hale<br />
gelen ve imha edilen mallar, zayi olan mal mahiyetinde<br />
olduğundan mükelleflerce bu malların<br />
7 Danıştay 9’uncu Dairesinin E.2002/ 3313 K. 2004/4389 sayılı<br />
kararı<br />
8 05.12.2009 tarih ve 27423 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />
42<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV’nin indirim<br />
konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.<br />
Bu çerçevede, zayi olan mallara ait yüklenilen<br />
ve daha önce indirim konusu yapılan KDV’nin,<br />
imha tarihini kapsayan vergilendirme dönemine<br />
ait 1 No.lu KDV Beyannamesinin “İlave Edilecek<br />
KDV” satırına dahil edilmek suretiyle indirim<br />
hesaplarından çıkarılması gerekmektedir” şeklinde<br />
açıklamada bulunmuştur.<br />
Diğer taraftan Vergi İdaresi yazımızın önceki bölümlerinde<br />
açıklamaya çalıştığımız tereddütleri de<br />
göz önünde bulundurarak 57 9 ve 60 10 no’lu Katma<br />
Değer Vergisi Sirküleri ile bu tereddütleri giderecek<br />
aşağıda yer verdiğimiz açıklamalarda bulunmuştur.<br />
Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın<br />
sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki<br />
yangın sonucu zayi olan mallar nedeniyle yüklenilen<br />
vergilerin indirimine olanak tanınmaktadır.<br />
Örneğin; sel felaketi nedeniyle bir şirketin deposunda<br />
yer alan malların zayi olması veya Maliye<br />
Bakanlığınca yangın sebebiyle mücbir sebep ilan<br />
edilen yerde olması koşuluyla, yangın nedeniyle<br />
malların kullanılamaz duruma gelmesi halinde bu<br />
mallara ilişkin yüklenilen vergiler indirim konusu<br />
yapılabilecektir.<br />
Buna karşılık Maliye Bakanlığınca yangın sebebiyle<br />
mücbir sebep ilan edilmediği sürece, yangın<br />
sonucu zayi olan mal nedeniyle yüklenilen KDV nin<br />
indirim konusu yapılması mümkün değildir. Örneğin,<br />
ithal edilen malların depolandığı antrepolarda<br />
çıkan yangın sonrasında Maliye Bakanlığınca mücbir<br />
sebep ilan edilmediği takdirde zayi olan malların<br />
ithalinde ödenen KDV nin indirim konusu yapılması<br />
mümkün bulunmamaktadır.<br />
Bu çerçevede;<br />
- İmalatta kullanılmak için alınan ancak imalata<br />
girmeden eskime, bozulma, çürüme, çatlama vb. nedenlerle<br />
kullanılamaz hale gelen ve bu nedenle imalatta<br />
veya ambalajlamada kullanılabilme vasfını yitiren<br />
hammadde ve malzeme ile ambalaj maddeleri,<br />
- Son kullanma tarihinin geçmesi, çeşitli kimyasallar<br />
içerdiğinin tespit edilmesi gibi nedenlerle<br />
kanunen tekrar satılması mümkün olmayan ve imha<br />
edilen bisküvi, çikolata, konserve gibi gıda ürünleri,<br />
- Sağlık Bakanlığınca kullanımının yasaklanması<br />
nedeniyle imha edilen ilaçlar ile kullanım süresi<br />
içinde formül hatası bulunan, miadının dolması<br />
9 23.06.2010 tarih ve KDV-57 / 2010 -5 sayılı<br />
10 08.08.2011 tarih ve KDVK-60/2011-1 sayılı<br />
veya hasar görmesi nedeniyle kullanılamaz hale<br />
gelmiş, üretimden kalkmış, insan sağlığını tehdit<br />
eden ilaçlar,<br />
- Hatalı dikim, renk farklılığı, leke ve benzeri<br />
nedenlerle ya da şirket politikası gereği satışı mümkün<br />
olmadığından imha edilen mallar,<br />
- Kullanım ömrünü tamamladığı için imha edilen<br />
araç lastikleri,<br />
için yüklenilen KDV indirim konusu yapılamayacaktır.<br />
Görüleceği üzere vergi idaresi son yapılan düzenleme<br />
ile konu hakkında ki görüşünü değiştirmiştir.<br />
Daha önce verilen muktezalarda bozulma, çürüme<br />
veya kullanım süresinin geçmesi gibi nedenlerle<br />
imha edilen malları zayi olan mallar kapsamında<br />
değerlendirmemiş, bu mallarla ilgili olarak yüklenilen<br />
katma değer vergisinin indirim konusu yapılabileceğine<br />
hükmetmişken son düzenleme ile bu<br />
düşüncesini tamamen tersi yönde değiştirmiştir.<br />
Kanunun 30/c maddesi, 113 no’lu tebliğ ile 57<br />
ve 60 no’lu KDV sirkülerinde geçen “ mal” tabiri<br />
işletmelerin satmak amacıyla elinde bulunan mallar<br />
( ticari mal niteliğinde olan varlıkları ) ile işletme<br />
ihtiyaçları için stoklarda tutulan varlıkları ifade etmektedir.<br />
- Üretim veya Satış Aşamasında Oluşan Fireler:<br />
Tereddüdü hasıl olan diğer bir konu ise firelerdir.<br />
Fire, bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye arzına<br />
kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel<br />
kayıp olarak tanımlandığından, imalat sırasında veya<br />
sonrasında meydana gelen firelerin zayi olan mal kapsamında<br />
değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.<br />
Bu durumda, daha önce indirim konusu yapılan<br />
KDV’nin de düzeltilmesine gerek yoktur. Ancak, yasal<br />
düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından<br />
belirlenen fire miktarını aşan kayıplara ilişkin giderlerin,<br />
Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre<br />
kazancın tespitinde indiriminin kabul edilmemesi<br />
halinde, bu giderler dolayısıyla yüklenilen KDV’nin<br />
de indirim konusu yapılması mümkün değildir.<br />
Örneğin;<br />
- Akaryakıtın depolanması sırasında ortaya çıkan<br />
ve ilgili kuruluşlar tarafından belirlenen oranlar dahilindeki<br />
kayıplar,<br />
- Balık çiftliklerinde balık üretimi esnasında pazarlama<br />
aşamasına ulaşıncaya kadar geçen süreçte,<br />
balık üretim ve besleme firesi olarak oluşan balık<br />
ölümleri,<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 43
• MESLEKİ YAZILAR<br />
- Tavuk çiftliklerinde, üretimin doğal sonucu oluşan<br />
kayıplar,<br />
- Hazır giyim eşyası dikiminde veya ayakkabı yapımında<br />
üretim sürecindeki kesme, biçme, dikme<br />
gibi işlemlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkan kayıplar,<br />
fire olarak değerlendirilmekte olup, bunlara ilişkin<br />
yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilecektir.<br />
- Kısmi Değer Kaybı Olması Hali:<br />
Diğer bir tereddüdü hasıl olan husus ise malların<br />
tamamen zayi olmayarak değerinin düşmesi halidir.<br />
Örneğin 50.000 TL’ye alınan ancak su basması neticesinde<br />
değerini kaybeden ve ancak 10.000 TL’ye<br />
satılabilen bir malın başlangıçta 50.000 TL’lik alış<br />
nedeniyle ödenen ( yüklenilen ) 9.000 TL’lik KDV’nin<br />
tamamının mı, yoksa zayi olan 40.000 TL’lik kısma<br />
tekabül eden 7.200 TL’nin mi indirim dışına çıkarılacağı<br />
hususu tartışmalıdır. Bir görüşe göre neden<br />
ne olursa olsun, malların fiziki miktarında bir kayıp<br />
söz konusu ise o mal zayi olmuş sayılmalıdır. Çünkü,<br />
çeşitli nedenlerle meydana gelen değer düşmeleri<br />
fiziki miktarlarının azalmasına da neden oluyorsa,<br />
bu mal kısmen zayi olmuş sayılmalıdır. Dolayısıyla,<br />
kısmen zayi olan malın zayi olan bölümüne isabet<br />
eden verginin de indirimi söz konusu olamayacaktır.<br />
11<br />
Malın tamamen yok olmaması, ancak değerinde<br />
önemli derecede düşüklük meydana gelmesi halinde<br />
malın zayi olması hükümleri geçerli olmayacaktır.<br />
Bu durumda malların zayi olması değil düşük bedelle<br />
veya zararına satışı söz konusu olacağından,<br />
bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV nin<br />
indirim konusu yapılabileceği tabiidir.<br />
Örneğin;<br />
- Üretim esnasında renginde problem olan giyeceklerin,<br />
- Yangın sonucu tamamen yok olmayan ve ekonomik<br />
değeri olan yedek parça ve malzemelerin<br />
daha düşük bir fiyatla satılması halinde bunlar<br />
nedeniyle yüklenilen KDV’nin tamamı indirim konusu<br />
yapılabilecektir.<br />
Görüleceği üzere yazımızın içerisinde ayrıntılı<br />
olarak açıkladığımız ve idare, yargı ve mükellef<br />
tarafından farklı algılanarak farklı uygulamalara<br />
neden olan hususlar 57 ve 60 no’lu Katma Değer<br />
Vergisi Sirküleri ile açıklığa kavuşturulmuştur.<br />
11 Abdullah TOLU, “Zayi Olan Malların Katma Değer Vergisi<br />
Karşısındaki Durumuna İlişkin Bir Görüş II” Maliye Postası,<br />
Sayı:268, 1 Kasım 1991, s.81<br />
- Hırsızlık veya Kaybolma Neticesinde Zayi<br />
Olan Mallar:<br />
Çalınan veya Kaybolan mallarda KDV uygulaması,<br />
malların çalındığı veya kaybolduğunun ispat ve<br />
tevsikine bağlı olarak farklılık arz etmektedir.<br />
- Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />
ve tevsik edilmesi halinde yapılacak işlem ;<br />
Mükellefler mallarının çalındığını polis tutanağı<br />
veya mahkeme kararıyla ispat ve tevsik ederlerse<br />
yasalar karşısındaki durumları farklılık gösterecektir.<br />
Şöyle ki; Kanunun 30/c maddesine göre mallar<br />
zayi olan mal kapsamında değerlendirilecek ve yüklenilen<br />
KDV’lerin malların çalındığı veya kaybolduğu<br />
dönemin KDV beyannamesine “ilave edilecek<br />
KDV” olarak yansıtılarak beyan edilecektir.<br />
Öte yandan bu şekilde indirim hesaplarından çıkarılan<br />
ya da düzeltilen KDV’nin Gelir ve Kurumlar<br />
Vergisi Kanunları yönünden safi kazancın tespiti esnasında<br />
gider olarak dikkate alınması da mümkün<br />
değildir.<br />
-Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />
ve tevsik edilememesi halinde yapılacak işlem;<br />
Malların çalındığının veya kaybolduğunun geçerli<br />
belgelerle ispat ve tevsik edilememesi halinde,<br />
malların çalınmadığı, belgesiz satıldığı kabul edilecektir.<br />
Bu durum ise, kaybolduğu veya çalındığı<br />
iddia olunan malların emsal satış bedeli üzerinden<br />
hasılat yapılması ve KDV hesaplanmasını gerektirmektedir.<br />
( konuyla ilgili örneklere yazımızın 5- Tamamen<br />
zayi olan, Değeri Düşen ve Çalınan Malların<br />
Muhasebeleştirilmesi bölümünde yer verilecektir. )<br />
3- ZAYİ OLAN MALLARIN GELİR VE KURUMLAR<br />
VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU :<br />
Kanun koyucu hangi nedenlerde karşılık ayrılacağını<br />
ve bu suretle gider yazılacağını Vergi Usul<br />
Kanunu’nda tadadı olarak belirlemiştir. Söz konusu<br />
kanuna göre, karşılık ayrılabilecek haller (kanunda<br />
belirlenen bir takım koşulların varlığı altında) “kıymeti<br />
düşen mallar”,“şüpheli alacaklar” ve “değersiz<br />
alacak” olarak belirlenmiştir.<br />
V.U.K’nun 278’inci maddesi aşağıdaki gibidir:<br />
“Yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden<br />
veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak,<br />
paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi<br />
kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile<br />
maliyetlerinin hesaplanması mutat olmayan hurdalar<br />
ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal<br />
bedeli ile değerlenir.”<br />
44<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Emsal bedeli ise, yine aynı Kanun’un 267. Maddesinde,<br />
“Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen<br />
veyahut doğru olarak tespit edilemeyen<br />
bir malın, değerleme gününde satılması halinde<br />
emsaline nazaran haiz olacağı değer”<br />
Olarak ifade edilmiştir.<br />
Dolayısıyla, herhangi bir emtianın, kıymeti düşen<br />
mal olarak emsal bedeli ile değerlenebilmesi<br />
için, kıymette vuku bulacak kaybın şu iki sebepten<br />
birine dayanması gerekir.<br />
- Kıymet kaybı, ticari faaliyetin normal icapları<br />
dahilinde bozulma, kırılma, çatlama, paslanma gibi<br />
haller sonucunda meydana gelmeli,<br />
- Ya da normal icapların istisnası olarak, kıymet<br />
kaybı bir takım deprem, sel vb. doğal afetler neticesinde<br />
oluşmalıdır.<br />
Bir emtia da kısmen veya tamamen meydana gelen<br />
değer kaybının zarar veya gider olarak yazılabilmesi<br />
için, oluşan bu değer kaybının ya normal ticari<br />
faaliyet içerisinde ya da tabii afetler neticesinde<br />
meydana gelmiş olması gerekmektedir. Madde hükmünde<br />
geçen “gibi” edadıyla emtialarda kıymet<br />
kaybına neden olabilecek, madde hükmünde sayılmayan<br />
benzer durumlarında söz konusu olabileceği<br />
vurgulanmıştır. Dikkat edilmesi gereken husus<br />
emtiadaki kıymet kaybının, ekonomik değerindeki<br />
düşüşlerin ticari faaliyet veya doğal afetlerle mutlak<br />
bir bağlantısının olmasıdır. Dolayısıyla yukarıda<br />
verilen durumlara uygun düşen emtialar için imalat<br />
veya ticaret işletmeleri karşılık ayırarak kıymeti<br />
düşen kısma isabet eden bedel giderleştirilebilir.<br />
Bunun dışında ortaya çıkan kayıplar gider veya zarar<br />
yazılsa bile bu vergi mevzuatı açısından kanunen<br />
kabul edilmeyen gider olarak kabul edilecektir.<br />
Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus<br />
ise değer düşüklüğünün yasada sayılan haller veya<br />
bunlara benzer haller neticesinde meydana gelmesi<br />
yanında değer düşüklüğünün takdir komisyonu<br />
kararıyla takdir edilmesi gerektiğidir. Mükelleflerin<br />
takdir komisyonuna başvurmadan değer düşüklüğünü<br />
kendileri belirleyip karşılık ayırmaları durumunda<br />
ayrılan karşılık vergi mevzuatı açısından kanunen<br />
kabul edilmeyen gider olarak kabul edilecektir.<br />
Ayrıca, K.D.V.K. ‘nun 30 uncu maddesinin ( c )<br />
bendinde hüküm altına alınan zayi olan ( çalınma<br />
veya kaybolma hariç) mallara ait yüklenilen KDV<br />
aynı kanunun 58 inci maddesi gereği gelir veya kurumlar<br />
vergisi matrahının tespitinde gider olarak<br />
dikkate alınabilinecektir.<br />
Maliye Bakanlığının 12.10.1998 tarih ve<br />
B.07.0.GEL.0.52/5230-1/36565 sayılı müktezasında<br />
“…fabrikada çıkan yangın sonucu yanan mallar<br />
için yüklenilen katma değer vergisinin adı geçen<br />
şirket tarafından indirilmesi, Kanunun 30/c<br />
maddesine göre mümkün bulunmamaktadır. İndirimi<br />
mümkün olmayan bu verginin kurumlar vergisi<br />
açısından gider veya maliyet unsuru olarak<br />
dikkate alınması gerekir” denilmektedir.<br />
Hırsızlık, bir mal veya kıymetin sahibinin bilgisi<br />
ve isteği dışında elinden çıkmasıdır. Zayi olan malların<br />
düzenlendiği Vergi Usul Kanunu’nun 278’ınci<br />
maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30/c<br />
maddesinde yer alan düzenlemeler hırsızlık veya<br />
kaybolma nedeniyle sahibinin elinden çıkan malları<br />
kapsıyor mu? Kapsamıyor mu? Öncelikle bu hususu<br />
ortaya koymamız gerekmektedir.<br />
Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun<br />
“Ticari kazancın tespiti” başlıklı 37.maddesinde;<br />
“Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan<br />
kazançlar ticari kazançtır...” hükmü yer almaktadır.<br />
Meskur kanunun 38.maddesinde ise ticari kazancın<br />
tespinin bilanço usulune tabi mükelleflerde<br />
farklı, işletme hesabı esasına tabi mükelleflerde<br />
farklı esaslara bağlandığı açıklanmıştır. Ticari kazancın<br />
bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi<br />
Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu<br />
kanunun 40 (indirim konusu yapılabilecek giderler)<br />
ve 41’inci (indirim konusu yapılamayacak giderler)<br />
maddeleri hükümlerine uyulacağı yasal hüküm altına<br />
alınmıştır.<br />
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci<br />
maddesinin ikinci fıkrasında “Kurum kazancı, gelir<br />
vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından<br />
oluşur” denilmektedir. Diğer taraftan aynı yasanın<br />
6’ıncı maddesinde, kurumlar vergisinin, bu verginin<br />
mükelleflerinin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri<br />
safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi<br />
kazancın tespitinde de, Gelir Vergisi Kanunu’nun<br />
ticari kazanca ilişkin hükümlerinin uygulanacağı<br />
belirtilmiştir. Bunların yanında kurumlara özgü giderler<br />
ise ayrıca Kurumlar Vergisi kanunu’nun 8’ıncı<br />
maddesinde düzenlenmiştir. Bu nedenle yukarıda<br />
yer alan açıklamalar kurumlar vergisi mükellefleri<br />
içinde geçerlidir.<br />
Yukarıda yer alan hükümlerden, gerçekleşen bir<br />
olayın gider olarak dikkate alınabilmesi için öncelikle<br />
G.V.K.’nın 40’ncı maddesinin birinci bendinde<br />
ki “genel giderler” dışında tadadı olarak sayılmış<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 45
• MESLEKİ YAZILAR<br />
bentlerin birini kapsaması gerektiği anlaşılmaktadır.<br />
Dolayısıyla “genel giderler “ dışındaki gider kalemlerinin<br />
kıyas yoluyla genişletilmesi söz konusu<br />
değildir. Aynı maddenin birinci bendinde ki genel<br />
giderlere dâhil edilebilecek bir giderin her şeyden<br />
önce ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi<br />
arasında direkt bir ilişkinin yani “illiyet<br />
bağının” bulunması gerekmektedir.<br />
Öte yandan; yukarıda açıkladığımız hususlar dışında<br />
vergi kanunlarında, kaybolan mal bedellerinin<br />
zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme<br />
yer verilmemiştir.<br />
Yüksek Yargı, aşağıya aldığımız örnek kararlarında<br />
da görüleceği üzere çalınan malların gider olarak<br />
dikkate alınamayacağına hükmütmiştir.<br />
Danıştay 4. Dairesi 12 bir kararında“213 sayılı<br />
V.U.K.’nun 274 ve 273 ve 193 sayılı G.V.K.’nun<br />
40/I’inci maddeleri hükmü karşısında, çalınan mal<br />
bedelinin ticari kazançtan indirilmesine olanak bulunmamaktadır.”<br />
Şeklinde karar vermiştir.<br />
Danıştay 3.Dairesi 13 bir kararında “Ticari işletmeden<br />
çalınan emtia bedelinin ticari kazançtan<br />
indirilmesi mümkün olmayıp, mükellefin vergi kaybına<br />
yol açan eylemi kusur cezasını gerektirir” şeklinde<br />
karar vermiştir.<br />
Vergi idaresi ise verdiği bir özelgede 14 “193 sayılı<br />
Gelir Vergisi Kanununun 40’ncı maddesinde,<br />
safi ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilecek<br />
giderler 8 bent halinde sayılmış olup, bunlar<br />
arasında ticari işletmede mevcut varlıkta<br />
herhangi bir suretle meydana gelen eksilmelerin<br />
gider yazılacağı hususuna yer verilmemiştir.<br />
Bu nedenle, çalınan emtia bedelinin vergi matrahının<br />
tespitinde zarar veya gider olarak indirilmesi<br />
de mümkün bulunmamaktadır. “ şeklinde bir<br />
açıklama getirmiştir.<br />
4- TAMAMEN ZAYİ OLAN ,DEĞERİ DÜŞEN VEYA<br />
ÇALINAN MALLARIN MUHASEBELİŞTİRİLMESİ :<br />
- Tamamen Zayi Olan mallar :<br />
Örnek 1 : Beyaz eşya ticaretiyle iştigal eden<br />
Eren Ltd. Şti’nin Ankara ili Çay yolu semtinde bulunan<br />
deposu aşırı yağışlar nedeniyle sel suları altında<br />
kalmıştır. Şirketin deposunda 100.000 TL ve yüklenilen<br />
KDV’si 18.000 TL olan muhtelif beyaz eşyaları<br />
12 Danıştay 4’üncü Dairesinin 3.10.1979 tarih ve E:1979/78<br />
K.1979/2429 sayılı kararı<br />
13 Danıştay 3.Dairesinin 11.01.1989 tarih ve E.1989/1787 K.1989/40<br />
sayılı kararı<br />
14 24.03.1999 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4009-39/11978 sayılı<br />
müktezası<br />
zayi olmuştur. Mükellef satın almış olduğu malların<br />
KDV’sini önceki dönemlerde indirim konusu yapmıştır.<br />
Mükellef durumu tespit ettirerek takdir komisyonuna<br />
başvurmuştur. Takdir komisyonu malların<br />
değerini “ 0” olarak tespit etmiştir. Mükellefin yapacağı<br />
kayıtlar aşağıdaki gibidir.<br />
1 ——————————————— / —————————————————<br />
153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />
191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />
100 KASA 118.000<br />
Mal alış kaydı<br />
2 ——————————————— / —————————————————<br />
157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />
153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />
Malın sel nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi<br />
3 ——————————————— / —————————————————<br />
689 DİĞER OLAĞAN DIŞI<br />
GİDER VE ZARARLAR 100.000<br />
157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />
Zayi olan malın bedelinin takdir komisyonunca<br />
belirlenmesi hali<br />
——————————————— / —————————————————<br />
Örneğimizde mükellefin deposunda meydana<br />
gelen doğal afet V.U.K.’un 278. maddesinde yer<br />
almaktadır. Ayrıca mükellef takdir komisyonuna<br />
başvurarak zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir.<br />
Bu nedenlerle mallarında meydana gelen<br />
zayiat tutarını zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir.<br />
Ayrıca K.D.V.K’nın 30/c bendinde “sel” felaketi<br />
hariç olduğu için KDV açısından hiçbir işlem<br />
yapmayacaktır.<br />
Örnek 2 : Yukarıda yer alan örneğimizde mükellefin<br />
deposunun akşam çeşmenin açık unutularak<br />
sular altında kaldığını varsayarsak ;<br />
1 ——————————————— / —————————————————<br />
153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />
191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />
100 KASA 118.000<br />
Mal alış kaydı<br />
2 ——————————————— / —————————————————<br />
157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />
153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />
Malın su basması nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi<br />
3 ——————————————— / —————————————————<br />
689 DİĞER OLAĞAN DIŞI<br />
GİDER VE ZARARLAR 118.000<br />
157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />
46<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
391 HESAPLANAN KDV<br />
- İlave Edilecek KDV 18.000<br />
Zayi olan malın bedelinin takdir komisyonunca takdir<br />
edilmesi hali<br />
——————————————— / —————————————————<br />
Örneğimizde mükellefin deposunda meydana gelen<br />
olay V.U.K.’un 278. maddesinde yer almaktadır.<br />
Ayrıca mükellef takdir komisyonuna başvurarak<br />
zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir. Bu<br />
nedenlerle mallarda meydana gelen zayiat tutarını<br />
zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir. Ayrıca<br />
K.D.V.K’nın 30/c bendinde su basması hali doğal<br />
afet olarak sayılmadığı için malların alımı esnasında<br />
indirim konusu yapılan KDV tutarı mükellef tarafından<br />
olayın meydana geldiği dönemde “ ilave edilecek<br />
KDV “ olarak beyan edilmesi gerekmektedir.<br />
İlgili KDV tutarı ise KDV kanunun 58. maddesi gereği<br />
zarar ( veya gider ) olarak kayıtlara yansıtılabilecektir.<br />
- Kısmi Değer Kaybı Durumunda Yapılacak Muhasebe<br />
Kaydı:<br />
Örnek 3: Yukarıda yer alan örnekte takdir komisyonu<br />
malların bedelini 50.000 TL olarak belirleseydi;<br />
1 ——————————————— / —————————————————<br />
153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />
191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />
100 KASA 118.000<br />
Mal alış kaydı<br />
2 ——————————————— / —————————————————<br />
157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />
153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />
Sel baskını sonucu yapılan kayıt<br />
3 ————————————— 31.12.... ———————————————<br />
654 KARŞILIK GİDERLERİ 50.000<br />
158 STOK DEĞER DÜŞÜK<br />
KARŞILIĞI (-) 50.000<br />
Değer düşüklüğü için dönem sonunda karşılık ayrılması<br />
——————————————— / —————————————————<br />
Örneğimizde mükellefin deposunda meydana gelen<br />
olay V.U.K.’un 278. maddesinde yer almaktadır.<br />
Ayrıca mükellef takdir komisyonuna başvurarak<br />
zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir. Bu<br />
nedenlerle mallarda meydana gelen zayiat tutarını<br />
zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir. 60 no’lu<br />
KDV sirküleri gereği malın tamamen yok olmaması,<br />
ancak değerinde önemli derecede düşüklük meydana<br />
gelmesi halinde malın zayi olması hükümleri geçerli<br />
olmayacaktır. Bu durumda malların zayi olması<br />
değil düşük bedelle veya zararına satışı söz konusu<br />
olacağından, bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen<br />
KDV nin indirim konusu yapılabileceği tabiidir.<br />
- Malların Çalınması veya Kaybolması Durumunda<br />
Yapılacak Muhasebe Kaydı:<br />
Örnek; X Ltd Şti’nin Ankara ili Keçiören semtinde<br />
bulunan deposunda15.07.2011 tarihinde meydana<br />
gelen hırsızlık olayı neticesinde maliyet değeri<br />
50.000 TL ( KDV hariç ) olan 10 adet oturma<br />
grubu çalınmıştır. Şirket malların çalındığını öğrendiği<br />
gün durumu polise bildirmiş ve durum polis tarafından<br />
tutanakla tespit edilmiştir.<br />
——————————— 15.07.2011 ———————————————<br />
689 Diğer Olağan Dışı Gider<br />
ve Zararlar 59.000<br />
01 Çalınan Mallar 50.000<br />
02 Çalınan Mal KDV’si 9.000<br />
153 Ticari Mallar 50.000<br />
391 Hesaplanan KDV 9.000<br />
02 İlave Edilecek KDV<br />
——————————— 15.07.2011 ———————————————<br />
950 Kanunen Kabul Edilmeyen<br />
Giderler Borç 59.000<br />
951 Kanunun Kabul Edil.<br />
Gider Alacak 59.000<br />
——————————————— / —————————————————<br />
Görüleceği üzere hem mal bedeli hemde KDV’si<br />
kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.<br />
Beyanname verilmesi esnasında Ticari<br />
Kardan Mali Kara geçiş aşamasında 59.000 TL kanunen<br />
kabul edilmeyen gider olarak ticari kara eklenecektir.<br />
- Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />
ve tevsik edilememesi halinde yapılacak işlem;<br />
Malların çalındığının veya kaybolduğunun geçerli<br />
belgelerle ispat ve tevsik edilememesi halinde,<br />
malların çalınmadığı, belgesiz satıldığı kabul edilecektir.<br />
Bu durum ise, kaybolduğu veya çalındığı<br />
iddia olunan malların emsal satış bedeli üzerinden<br />
hasılat yapılması ve KDV hesaplanmasını gerektirmektedir.<br />
Örnek ; Yukarıda yer verdiğimiz örnekte mükellef<br />
durumu polis tutanağı ile ispat edememiş olsaydı<br />
muhasebe kaydı aşağıdaki gibi olacaktı. Oturma<br />
Grubunun 1 âdetinin satış fiyatı 10.000 TL’dir. ( KDV<br />
hariç )<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 47
• MESLEKİ YAZILAR<br />
——————————————— / —————————————————<br />
131 Ortaklardan Alacaklar 118.000<br />
600 Yurt İçi Satışlar 100.000<br />
391 Hesaplanan KDV 18.000<br />
10 *10.000 = 100.000 TL<br />
——————————————— / —————————————————<br />
621 Satılan Ticari Malların<br />
Maliyeti 50.000<br />
153 Ticari Mallar 50.000<br />
Sürekli Envanter Yöntemi Uygulanmaktadır<br />
——————————————— / —————————————————<br />
Görüleceği üzere işletmeden çalınan mallar zayi<br />
olan mal kapsamında değil normal satış olarak değerlendirilmiştir.<br />
5- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:<br />
Yazımızın önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak<br />
izah ettiğiz üzere zayi olan malların durumuyla ilgili<br />
olarak 113 no’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği<br />
ile 57 ve 60 no’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />
yayımlanmadan önce farklı yaklaşımlar mevcuttu.<br />
Ancak ilgili tebliğ ve sirküler örnekleme yöntemiyle<br />
vergi idaresi, yargı ve mükellef nezdinde olaşan<br />
farklı yaklaşımları ortadan kaldırmıştır.<br />
Mükelleflerin envanterlerinde veya aktiflerinde<br />
bulunan mallarında bir kayıp olduğunda durumu<br />
öncelikle zayi olma, değer düşüklüğü veya fire açısından<br />
değerlendirmeleri gerekmektedir. Meydana<br />
gelen olayın niteliğine göre Vergi Usul Kanunu’nun<br />
278. maddesi açısından değer düşüklüğünün şartlarını<br />
sağlayıp sağlamadığı, Katma Değer Vergisi<br />
Kanunu’nun 30. maddesinin “c” bendi gereğince<br />
indirim konusu yapılan K.D.V.’nin indirilemeyecek<br />
KDV olup olmadığı ve bunların paralelinde değer<br />
düşüklüğü ile indirilemeyecek KDV’nin Gelir Vergisi<br />
Kanunu’nun 40’ıncı maddesi ve Kurumlar Vergisi<br />
Kanunu’nun 8’inci maddesi kapsamında gider veya<br />
maliyet olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususlarına<br />
ilave tarhiyat ve vergi ziyaı cezalarıyla karşılaşmamaları<br />
için azami özen gösterilmeleri gerekmektedir.<br />
Ayrıca çeşitli nedenlerle çalınan veya kaybolan<br />
malların zayi olan mal kapsamında değerlendirilmeyeceği<br />
duruma göre polis tutanağı vb. tevsik<br />
edici belgelerle ispatlanması durumunda stoklardan<br />
çıkarılarak zarara aktarılacağı, alımı esnasında<br />
indirim konusu yapılan KDV’nin de olayın vuku bulduğu<br />
dönemin KDV beyannamesinde beyan edileceği<br />
hususu ile hem mal tutarının hem de KDV tutarının<br />
Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate<br />
alınması gerektiği, ayrıca ispat edici bir belgeyle<br />
tevsik edilememesi durumunda emsal bedelle satış<br />
sayılacağı hususlarına da ilave cezalı tarhiyatla<br />
muhatap olunmaması için azami özen gösterilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Diğer taraftan önemli bir hususta Katma Değer<br />
Vergisi Kanunu’nun 30.maddesinin ( c ) bendinde<br />
sayılan “deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının<br />
mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın<br />
sonucu zayi olanlar hariç” ibaresinin, yapılabilecek<br />
bir yasal düzenlemeyle “ doğal afetler” veya<br />
ibarenin sonuna “ gibi haller “ ifadelerinin eklenmesi<br />
vergi idaresinin maddeyi düzenlemedeki amacını<br />
tam olarak yansıtacağı kanaatindeyim.<br />
KAYNAKLAR:<br />
— 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu<br />
— 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu<br />
— 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu<br />
— 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu<br />
— 113 No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği<br />
— 57 No’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />
— 60 No’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />
— Danıştay 7. Dairesinin 02.04.1991 tarih ve E.<br />
1990/3043, K. 1991/1334 sayılı Kararı<br />
— Danıştay 11. Dairesinin 02.12.1997 tarih ve E.<br />
1997/2808, K. 1997/4353 sayılı Kararı<br />
— Danıştay 9’uncu Dairesinin E.2002/ 3313 K.<br />
2004/4389 sayılı kararı<br />
— Danıştay 4’üncü Dairesinin 3.10.1979 tarih ve<br />
E:1979/78 K.1979/2429 sayılı kararı<br />
— Danıştay 3.Dairesinin 11.01.1989 tarih ve<br />
E.1989/1787 K.1989/40 sayılı kararı<br />
— Maliye Bakanlığı’nın 19.11.2004 tarih ve B.07.0.G<br />
EL.0.055.5530-88/0540409 sayılı Muktezası<br />
— Maliye Bakanlığı’nın 12.10.1998 tarih ve<br />
B.07.0.GEL.0.52/5230-1/36565 sayılı müktezası<br />
— Maliye Bakanlığı’nın 24.03.1999 tarih ve<br />
B.07.0.GEL.0.40/4009-39/11978 sayılı müktezası<br />
— Şükrü KIZILOT “ Katma Değer Vergisi Kanunu Ve Uygulaması<br />
“ Yaklaşım Yayınları<br />
— Mehmet Emin AKYOL “ Zayi Olan Mallara Ait Katma<br />
Değer Vergisinin Akıbeti” Yaklaşım, Ağustos 2010<br />
— Abdullah TOLU, “Zayi Olan Malların Katma Değer<br />
Vergisi Karşısındaki Durumuna İlişkin Bir Görüş II” Maliye<br />
Postası, Sayı:268, 1 Kasım 1991, s.81<br />
— Türk Dil Kurumu , Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.<br />
gov.tr<br />
48<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
MESLEĞİMİZİN YENİ İLGİ ALANI:<br />
HİBE VE DESTEK PROGRAMLARI<br />
Bilgi çağında mesleğimiz defter tutma, beyanname<br />
hazırlamayı çoktan aşmış, işletmelerde her tür<br />
mali ve finans işlerinde vazgeçilmez unsur olmanın<br />
yanında ekonomide ana rol oynayan meslek grubu<br />
niteliği kazanmıştır.<br />
Mesleğimizin artan öneminin farkında olmamız<br />
ve fark edilmesini sağlamamızın gerekliliğini sürekli<br />
anımsamalıyız. Günümüzde muhasebeciler işletmelerin<br />
sacayağıdır. Bir işletmenin kurulmasında<br />
ilk yapılması gereken muhasebe sisteminin kurulmasıdır.<br />
Sağlıklı yürüyen ve gelişen bir işletme de<br />
iyi bir muhasebe sisteminin varlığı, doğru finansal<br />
ve yönetsel kararların alınmasının ön koşuludur. Bu<br />
sistemleri kurmak mali müşavirlere düşmektedir.<br />
Bizler, işletmelerin günlük, haftalık, aylık ve yıllık<br />
faaliyetlerinin yönetiminde, işletme politikasının<br />
oluşturulmasında, karar alma süreçlerinde ve günümüz<br />
koşullarında rekabet edilebilirliliği, verimliliği<br />
sağlamakta en önemli bilgi kaynağı olabilmeliyiz.<br />
İşletme denilince ilk aklımıza kar elde etmesi gerektiği<br />
gelmektedir. Kar elde edebilmek için mal ve<br />
hizmet geliri elde edilmesi gerekmektedir. Bunları<br />
gerçekleştirebilmesi için insan kaynaklarına, firmaların<br />
teknolojik alt yapısına, pazarlama ve tanıtım<br />
faaliyetlerine, yeni yatırımlarına kaynak yaratma<br />
ihtiyacı bulunmaktadır. İşte burada bizler bu işi icra<br />
edenler olarak devreye girmek, bilgi ve birikimlerimizi<br />
kullanmak durumundayız.<br />
İşletmelerimiz kaynak bulma konusunda en<br />
önemli imkanları banka kredileri dışında ulusal ve<br />
uluslar arası fon kuruluşlarının yarattığı imkanlardır.<br />
Bu nedenle bizlerin yurtiçi ve yurtdışı fon,<br />
kaynak ve destekleri takip etmesi işimizin yeni bir<br />
unsuru haline gelmektedir. Bir anlamda meslektaşlarımız<br />
hibe ve destek arz eden kurumlarla ve kaynak<br />
talep eden firmalar arasında bir “ara yüz” ya da<br />
“buluşturma noktası” işlevi görebilmelidir.<br />
Aynur MUMYAKAN<br />
SMMM<br />
Bu bilgilere ulaşmanın sanıldığından daha kolay<br />
olduğunu anlatmak ve meslektaşlarımızın farkındalığını<br />
sağlamak amacıyla bu makale hazırlanmıştır.<br />
Önemli olan bu bilgilerin neler olduğunu ve bilgilere<br />
nasıl ulaşılacağını bilmek gerekmektedir. Daha<br />
sonrası bu bilgilerin firmalara servis edilmesi, gereken<br />
formatlarda projeler yazılması veya başvuru<br />
dokümanlarının hazırlanması gerekmektedir. Bir<br />
projenin başarısının ön koşulları; iyi tasarlanması,<br />
faaliyetlerinin doğru planlanması, risk analizlerinin<br />
iyi yapılması yanında iyi bütçelendirilmesidir. Ama<br />
gerçekçi bir bütçesi olmayan projelerin başarısız<br />
olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.<br />
Hayatın her alanında akademik yaşantıdan iş hayatına<br />
kadar her alanda proje yapmak problemlere<br />
karşı yaklaşım yöntemlerini öğretir ve gelişimimize<br />
katkıda bulunur. Proje yaklaşımı; planlama, araştırma<br />
ve kaynak kullanımı konularında kişilerin bireysel<br />
olarak gelişimlerinde katkıda bulunur. Proje<br />
üzerinde çalışmak, kişiyi hayatın herhangi bir alanında<br />
hep birkaç adım önde tutmaktadır. Bu önderlik<br />
öncelikle bireysel ardından kurumsal, ulusal ve<br />
yaygınlaşarak küresel anlamda vazgeçilmez unsurlarından<br />
en önemlisidir.<br />
Biz muhasebecilerin; mesleğimizle ilgili yeni bir<br />
iş alanı olarak bu projelerde önemimiz, proje faaliyetleri<br />
ile proje harcamalarının örtüşüp örtüşmediğini<br />
raporlamak ve uygunluğunu ortaya koymak<br />
dışında, mesleğimizin prestijini artırmanın, meslektaş<br />
kültürünü geliştirmenin yanı sıra yeni iş olanakları<br />
yaratmak anlamına gelmektedir.<br />
Evet fonlar dedik, destekler dedik. Şu an da ülkemizde<br />
çok yaygın yerli ve yabancı hibe ve destek<br />
programları yürütülmektedir. Makalemizde özellikle<br />
firmalara yönelik fon dağıtan kurum ve kuruluşları,<br />
yaygın kullanılan programları tanıtmak istiyoruz.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 49
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Kalkınma Ajansları, KOSGEB, TÜBİTAK ve TTGV kurumlarının<br />
programları, destek ya da hibe imkanlarını<br />
sizlere tanıtmak istiyoruz.<br />
Kuşkusuz bu kuruluşların yatırım, istihdam, iş<br />
süreçlerini geliştirme, kurumsal kapasite artırma<br />
alanlarında çok sayıda yerli yabancı fon imkanları<br />
bulunmaktadır. Makale sınırlarını aşmamak için bu<br />
kısıtlamayı yapmak durumundayız.<br />
1-KALKINMA AJANSLARI<br />
Türkiye’ de 81 ilimizde faaliyet gösteren 26 Kalkınma<br />
Ajansı bulunmaktadır. Kalkınma Ajansları,<br />
bölgenin kalkınma sürecinin hızlandırılması ve bölge<br />
için kritik öneme sahip faaliyetlerin hayata geçirilmesi<br />
amacıyla bölge planı ve programları çerçevesinde<br />
bölge aktörlerine (Kamu kuruluşları, Yerel<br />
yönetimler, STK’ lar, Üniversiteler, Meslek Örgütleri<br />
ve Firmalar) mali ve teknik destek sağlamaktadır.<br />
Bu destekleri 3 ana başlıkta toplayabiliriz.<br />
MALİ DESTEK<br />
Ajanslar, hazırladıkları yıllık çalışma programlarında<br />
bölge aktörlerinin ve özellikle firmaların proje<br />
ve faaliyetlerine mali destek vermektedir. Ajansların,<br />
bu başlık altında sağladıkları mali destekler;<br />
doğrudan finansman desteği, faiz desteği ve faizsiz<br />
kredi desteği olmak üzere üç alt başlıkta toplanmaktadır.<br />
Genellikle Projelerin firmalara sağlayacağı destek<br />
oranı %50 olarak belirlenmiş olup, proje bütçesine<br />
75.000 TL’ ye kadar hibe desteği verilmektedir. Bazı<br />
ajanslar yılda iki kez çağrı yapmaktadır. Bu başlıktaki<br />
projeler için uygulama süresi 3 ay olarak belirlenmiştir.<br />
Bu program ile firmalara fizibilite, verimlilik,<br />
istihdam artırma, yenilik ve ar-ge uygulama<br />
geliştirme alanlarında destek verilmektedir.<br />
TEKNİK DESTEK<br />
Ajanslar tarafından sağlanan teknik desteğin<br />
amacı, bölgedeki yerel aktörlerin bölgesel kalkınma<br />
açısından önem arz eden, ancak kurumsal kapasite<br />
eksikliği nedeniyle hazırlık ve uygulama aşamalarında<br />
sıkıntı ile karşılaşılan çalışmalarını desteklemektir.<br />
Bu başlıkta yer alan destekler sadece kar<br />
amacı gütmeyen kuruluşlara eğitim ve danışmanlık<br />
desteği olarak verilmektedir.<br />
DOĞRUDAN FAALİYET DESTEĞİ<br />
Ajanslar yetkili oldukları bölgelerde Ulusal plan<br />
ve programlar çerçevesinde bölgesel gelişme planları<br />
ve programların uygulama kapasitesini geliştirmeye,<br />
yerel ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlamaya<br />
yönelik stratejik araştırma, planlama ve<br />
fizibilite çalışmalarına mali destek sağlamaktadır.<br />
Bu başlıkta verilen desteklerden firmalar da yararlanmaktadır.<br />
Desteğin firmalar açısından önemi, genellikle<br />
75.000 TL’ ye kadar ki projelerin tamamına<br />
hibe desteği veriyor olmasıdır.<br />
2-KOSGEB DESTEKLERİ<br />
KOSGEB firmalara yönelik hibe ve destekler konusunda<br />
hem çeşitlilik hem de yaygınlık bakımından<br />
çok önemlidir. Ana başlıkları itibariyle KOSGEB<br />
destek programları şöyledir:<br />
2.1 KOBİ PROJE DESTEK PROGRAMI<br />
İşletmelere özgü sorunların, işletmeler tarafından<br />
projelendirildiği ve projelendirilen maliyetlerin<br />
desteklenebildiği bir programdır. KOBİ’lerde<br />
proje kültürü ve bilincinin oluşturulması, işletmelerin<br />
proje yapabilme kapasitelerinin geliştirilmesini<br />
hedefleyen programda projelere verilen destek üst<br />
limiti 150.000 TL olup, projenin toplam bütçesinin<br />
% 50-60’ına hibe sağlanmaktadır. Bu program ile<br />
işletmelerin; üretim, yönetim-organizasyon, pazarlama,<br />
dış ticaret, insan kaynakları, mali işler ve<br />
finans, bilgi yönetimi ve bunlarla ilişkili alanlarda<br />
sunacakları projeler desteklenir.<br />
1.2 TEMATİK PROJE DESTEK PROGRAMI<br />
Programın amacı; KOBİ’lerin kendi işletmelerini<br />
geliştirmeleri ve Meslek Kuruluşları tarafından küçük<br />
ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi amacıyla<br />
daha fazla proje hazırlamalarının teşvik edilmesi,<br />
KOBİ’lerin uluslararası mevzuat ve önceliklere<br />
uyumunun sağlanmasıdır. Programdan hem KOBİ’<br />
ler, hem de meslek kuruluşları yararlanmakta ve<br />
150.000 TL ye kadar hibe verilmektedir.<br />
1.3 İŞBİRLİĞİ GÜÇBİRLİĞİ DESTEK PROGRAMI<br />
Programın amacı; KOBİ’lerin işbirliği-güç birliği<br />
anlayışında bir araya gelerek “Ortak Sorunlara Ortak<br />
Çözümler” üretilmesi, KOBİ’lerin tedarik, pazarlama,<br />
düşük kapasite kullanımı, rekabet gücü<br />
zayıflığı, finansman başta olmak üzere tek başlarına<br />
çözümünde zorlandıkları birçok soruna çözüm<br />
bulunmasıdır. Verilen destek üst limiti 250.000 TL<br />
(Geri Ödemesiz) ya da 500.000 TL. sıdır.<br />
(Geri Ödemeli)<br />
Programa verilecek proje teklifleri; Hammadde,<br />
ara mamul, mamul, lojistik ve diğer hizmetleri<br />
daha hızlı ve ucuz temin edebilmeleri amacıyla<br />
50<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
ortak tedarik, müşteri istekleri ve pazarın talebi<br />
doğrultusunda ürün ve hizmet geliştirmeleri, ürettikleri<br />
ürün ve hizmetleri yeni pazarlara sunmaları<br />
amacıyla ortak tasarım, Ürün ve hizmet kalitelerini<br />
yükseltmek ulusal ve uluslararası pazar paylarını<br />
artırmak, marka imajı oluşturmak, uluslar arası pazarın<br />
ihtiyaçlarına cevap vermeleri amacıyla ortak<br />
pazarlama, ürün ve hizmet standartlarını geliştirmeleri<br />
amacıyla ortak laboratuar kurma gibi konularda<br />
olmalıdır.<br />
1.4 AR-GE, İNOVASYON VE ENDÜSTRİYEL UY-<br />
GULAMA DESTEK PROGRAMI<br />
Bu programın amacı; bilim ve teknolojiye dayalı<br />
yeni fikir ve buluşlara sahip KOBİ ve girişimcilerin<br />
geliştirilmesi, Teknolojik fikirlere sahip tekno-girişimcilerin<br />
desteklenmesi, KOBİ’lerde Ar-Ge bilincinin<br />
yaygınlaştırılması ve Ar-Ge kapasitesinin<br />
artırılması, Mevcut Ar-Ge desteklerinin geliştirilmesi,<br />
İnovatif faaliyetlerin desteklenmesi, Ar-Ge<br />
ve İnovasyon proje sonuçlarının ticarileştirilmesi ve<br />
endüstriyel uygulamasına yönelik firma faaliyetlerini<br />
desteklemektir. Destekler 950.000.-TL ye kadar<br />
uzanmakta ve proje bütçesinin % 75’i desteklenebilmektedir.<br />
2.5 GENEL DESTEK PROGRAMI<br />
Proje hazırlama kapasitesi düşük KOBİ’ler ile<br />
KOSGEB hedef kitlesine yeni dahil olmuş sektörlerdeki<br />
KOBİ’lerin de mevcut KOSGEB desteklerinden<br />
faydalanması, KOBİ’lerin kaliteli ve verimli mal/<br />
hizmet üretmelerinin sağlanması, , KOBİ’lerin rekabet<br />
güçlerini ve düzeylerini yükseltmek amacıyla<br />
genel işletme geliştirme faaliyetlerinin teşvik edilmesi,<br />
KOBİ’lerin yurt içi ve yurt dışı pazar paylarını<br />
artırmak amacıyla tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin<br />
geliştirilmesi amacına yönelik bir programdır.<br />
Bu programda; işletmelere 10.000 TL- 30.000.-TL<br />
destek sağlanmaktadır. Destek konuları şunlardır;<br />
Yurt İçi Fuar Desteği, Yurt Dışı İş Gezisi Desteği,<br />
Tanıtım Desteği, Eşleştirme Desteği, Nitelikli Eleman<br />
İstihdam Desteği, Danışmanlık Desteği, Eğitim<br />
Desteği, Enerji Verimliliği Desteği, Tasarım Desteği,<br />
Sınai Mülkiyet Hakları Desteği, Belgelendirme<br />
Desteği, Test, Analiz ve Kalibrasyon Desteği, Bağımsız<br />
Denetim Desteği<br />
2.6 GİRİŞİMCİLİK DESTEK PROGRAMI<br />
Ekonomik kalkınma ve istihdam sorunlarının çözümünün<br />
temel faktörü olan girişimciliğin desteklenmesi<br />
ve yaygınlaştırılması, iş geliştirme merkezlerinin<br />
kurulması ile girişimciliğin geliştirilmesi,<br />
İstihdamın artırılması; programın ana hedefleridir.<br />
Girişimcilik Destek Programı 3 alt programdan<br />
oluşur:<br />
● Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi<br />
Minimum 60 saatlik eğitim ve atölye çalışmasından<br />
oluşan eğitim programını kapsar (girişimcilik<br />
özelliklerinin sınanması, iş fikri egzersizleri yapılması<br />
ve iş planı hazırlanması), uygulamalı Girişimcilik<br />
eğitimleri KOSGEB veya diğer kurum ve kuruluşlar<br />
(üniversite, İŞKUR, meslek kuruluşu, belediye<br />
v.b. tarafından düzenlenebilir.<br />
● Yeni Girişimci Desteği<br />
Bu destekten; Uygulamalı girişimcilik eğitimini<br />
tamamlayarak işini kuran girişimciler yararlanabilir.<br />
● İş Geliştirme Merkezi Desteği<br />
İş Geliştirme Merkezleri, bünyesinde barındırdığı<br />
işletmelere, işletme geliştirme danışmanlığı, uygun<br />
koşullarda iş yeri mekânı, ortak ofis ekipmanı,<br />
ofis hizmetleri gibi hizmetler sunarak işletmelerin<br />
en kırılgan oldukları ilk yıllarını sağlıklı bir şekilde<br />
aşmalarını ve büyümelerini sağlamak amacıyla kurulan<br />
ve işletilen merkezlerdir.<br />
2.7 GELİŞEN İŞLETMELER PİYASASI KOBİ DES-<br />
TEK PROGRAMI<br />
Programın amacı; “Gelişen İşletmeler Piyasası<br />
KOBİ Destek Programı” ile gelişme ve büyüme potansiyeline<br />
sahip küçük ve orta ölçekli işletmelerin;<br />
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Gelişen<br />
İşletmeler Piyasası’nda işlem görebilerek sermaye<br />
piyasalarından fon temin edilmesine imkan sağlanmasıdır.<br />
Program kapsamında, KOBİ’lerin paylarının<br />
Gelişen İşletmeler Piyasası’nda işlem görmek üzere<br />
halka açılma sürecinde;<br />
- Piyasa danışmanı danışmanlık hizmet bedeli,<br />
- Bağımsız denetim hizmeti bedeli,<br />
- Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) kurul kaydına<br />
alma ücreti,<br />
- İMKB Gelişen İşletmeler Piyasası Listesine kabul<br />
ücreti,<br />
- Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) masrafı,<br />
- Aracı kuruluşa ödenecek aracılık komisyonu,<br />
KOSGEB tarafından geri ödemesiz destek olarak<br />
KOSGEB tarafından karşılanmaktadır.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 51
• MESLEKİ YAZILAR<br />
2.8 KREDİ FAİZ DESTEĞİ<br />
Kredi Faiz Desteği programları ile KOSGEB tarafından;<br />
küçük ve orta ölçekli işletmelere uygun<br />
koşullarda finansal destek temin edilerek; üretim,<br />
kalite ve standartlarını artırmaları ya da firmaların<br />
finansman sorunlarının çözümü, istihdam yaratmaları,<br />
uluslararası düzeyde rekabet etmelerinin sağlanması<br />
amaçlanmaktadır.<br />
3-TTGV DESTEKLERİ<br />
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, firmalarımıza<br />
destek sağlayan önemli fon kuruluşlardan biridir.<br />
Misyonu, ülkemizde Ar-Ge ve inovasyon bilincinin<br />
yaygınlaşmasına ve Ulusal İnovasyon Sistemimizin<br />
gelişmesine katkıda bulunmaktır. Ağustos 2006 tarihinden<br />
itibaren destek yelpazesini genişletmiştir.<br />
Destek Programları şunlardır.<br />
3.1 AR-GE PROJE DESTEKLERİ<br />
Destek Mekanizması: Üst limiti 1.000.000 ABD Doları<br />
olarak belirlenen geri ödemeli desteğin çerçevesi<br />
ticarileşme sürecinin gereklerine uygun olarak<br />
genişletilmiş, tamamlanan Ar-Ge projesi sonrasında<br />
uluslararası pazarlarda rekabet gücüne kavuşmak<br />
amacıyla yapılması gerekli üretim ve satışa yönelik<br />
hazırlık çalışmaları destek kapsamına dahil edilmiştir.<br />
Destek süresi azami 1 yıldır.<br />
3.1.3 İLERİ TEKNOLOJİ PROJELERİ DESTEĞİ<br />
Destek Amacı: Vakfımızın desteklediği projelerin<br />
oluşturduğu portföyde ülkemiz için öngördüğü<br />
değerle orantısız temsil edildiği değerlendirilen<br />
teknoloji alanlarında «Teknolojik Ürün» ve «Teknolojik<br />
Proses İnovasyonu» kavramları çerçevesinde,<br />
bilgi birikimi projeyi gerçekleştiren firmada<br />
kalmak üzere, ticari değeri olan ürünlerin elde<br />
edildiği teknoloji geliştirme düzeyindeki Ar-Ge<br />
ve ticarileştirme faaliyetleri desteklenmektedir.<br />
Ardışık ve tümleşik mekanizmaları içeren bu desteklerin<br />
amacı; işletmelerin sahip olduğu teknoloji<br />
geliştirme potansiyelinden azami faydayı sağlamalarına<br />
olanak vererek geliştirdikleri teknolojiler ile<br />
küresel pazarlarda rekabet eden teknoloji şampiyonu<br />
işletmeler haline gelmelerini sağlamaktır.<br />
3.1.1 TEKNOLOJİ GELİŞTİRME PROJELERİ DES-<br />
TEĞİ<br />
Destek Amacı: “Teknolojik Ürün” ve “Teknolojik<br />
Proses İnovasyonu» kavramları çerçevesinde, bilgi<br />
birikimi projeyi gerçekleştiren firmada kalmak üzere,<br />
ticari değeri olan ürünlerin elde edildiği teknoloji<br />
geliştirme düzeyindeki Ar-Ge faaliyetleri desteklenmektedir.<br />
Altyapı veya üretim yatırımına dayalı<br />
projeler TGP destek kapsamı dışında kalmaktadır.<br />
Destek Mekanizması: Sanayi kuruluşları ve yazılım<br />
şirketlerinin Ar-Ge faaliyetlerini desteklemek amacıyla<br />
oluşturulan desteğin tamamı geri ödemeli<br />
olup, destek miktarı en fazla 1.000.000 ABD Doları<br />
olarak belirlenmiştir. Destek süresi azami 2 yıldır.<br />
3.1.2 TİCARİLEŞTİRME PROJELERİ DESTEĞİ<br />
Destek Amacı: TTGV’ nin Teknoloji Geliştirme Projeleri<br />
desteğinden yararlanarak prototip geliştirme<br />
aşamasını başarı ile tamamlamış firmaların faydalanabileceği<br />
Ticarileştirme Projeleri Desteği, bu projeler<br />
sonucunda oluşan çıktıların ölçek ekonomisine<br />
uygun şekilde ticarileştirilmesine yönelik geliştirilecek<br />
projelere destek sağlamayı amaçlamaktadır.<br />
Destek Mekanizması: Sanayi kuruluşları ve yazılım<br />
şirketlerinin Ar-Ge ve ticarileştirme faaliyetlerini<br />
desteklemek amacıyla oluşturulan desteğin tamamı<br />
geri ödemeli olup, destek miktarı en fazla<br />
3.000.000 ABD Doları olarak belirlenmiştir. Destek<br />
süresi azami 3 yıldır.<br />
3.2 ÇEVRE PROJE DESTEKLERİ<br />
TTGV Çevre Destekleri Programı” ile çevre teknolojileri<br />
(temiz üretim/ sürdürülebilir üretim),<br />
enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında<br />
sanayi kuruluşları tarafından gerçekleştirilen uygulama<br />
projelerine finansman desteği sunulmaktadır.<br />
Bu kapsamda, sanayicimizin çevre performansını<br />
artırıp üretim maliyetlerini düşüren ve dolayısıyla<br />
rekabet gücünü artıran uygulamalar desteklenmektedir.<br />
3.2.1 ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ DESTEĞİ<br />
Amacı: Çevre Teknolojileri Desteği’nin temel<br />
amacı, eko-verimlilik (temiz üretim/ sürdürülebilir<br />
üretim) anlayışı çerçevesinde üretim süreçlerinde<br />
asgari enerji, su, hammadde tüketimi ve atık üretimi<br />
için teknolojik yenilik içeren, sanayide uygulanabilir<br />
ve ekonomik değeri olan temiz üretim teknolojilerinin<br />
uygulanmasına yönelik uygulama projelerinin<br />
teşvik edilmesi ve desteklenmesidir.<br />
3.2.2 ENERJİ VERİMLİLİĞİ DESTEĞİ<br />
Enerji Verimliliği Destek Programı, Türkiye’nin<br />
dünyada artan enerji fiyatları karşısında, özellikle<br />
enerji yoğun sektörlerde rekabet gücünün koruma-<br />
52<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
sı, dışa bağımlılığını azaltması ve sera gazı salımlarının<br />
azaltılmasına katkı sağlanması ve sanayicinin<br />
ilgili faaliyetlerinin teşvik edilmesi amacıyla oluşturulmuştur.<br />
Destek kapsamında enerji verimliliği<br />
etütleri de dahil olmak üzere, enerji verimliliğine<br />
yönelik uygulama projelerinin uygun şartlarda desteklenmesi<br />
amaçlanmaktadır. Bu destek programı<br />
ile aynı zamanda Enerji Verimliliği Kanunu ve Enerji<br />
Verimliliği Yönetmeliği ile belirlenen amaç ve hedeflerin<br />
gerçekleştirilmesine katkı sağlanması öngörülmektedir.<br />
3.2.3 YENİLENEBİLİR ENERJİ DESTEĞİ<br />
Yenilenebilir Enerji Destek Programı ile rüzgar,<br />
güneş, biyokütle, biyogaz ve jeotermal gibi yenilenebilir<br />
enerji kaynaklarından enerji üretimi ile ilgili<br />
yatırım projelerinin uygun şartlarda desteklenmesi<br />
ve sera gazı salımlarının azaltılmasına katkı sağlanması<br />
amaçlanmıştır.<br />
1.1 STRATEJİK ODAK KONULARI PROJELERİ<br />
Stratejik Odak Konuları Projeleri (STOKP), ülkemizde<br />
mevcut sanayi yapısı, teknoloji ve insan<br />
gücü birikimi ve uluslararası rekabet üstünlüklerine<br />
ait kriterler esas alınarak, hangi alanlarda teknolojik<br />
projeler yürütülmesinde yarar bulunduğunu<br />
veya araştırma, teknoloji geliştirme ve inovasyon<br />
faaliyetlerinin, ülkemizde gelişip yaygınlaşması için<br />
alınması gereken tedbirleri tespit eden projeler<br />
olarak tanımlanmıştır.<br />
4-TÜBİTAK DESTEKLERİ<br />
4.1 SANAYİ AR-GE PROJE DESTEKLERİ<br />
4.1.1 1501-SANAYİ AR-GE PROJELERİ DESTEK-<br />
LEME PROGRAMI<br />
Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı,<br />
1995 yılından 23 Eylül 2010 tarihine kadar TÜBİTAK<br />
ile Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) işbirliği içinde<br />
yürütülmüştür. Yeni düzenlemeyle program sadece<br />
TÜBİTAK tarafından yürütülmektedir. Program,<br />
firma düzeyinde katma değer yaratan kuruluşların<br />
Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarını teşvik<br />
etmek ve bu yolla Türk sanayisinin Ar-Ge yeteneğinin<br />
yükseltilmesine katkıda bulunmak üzere oluşturulmuştur.<br />
“Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu<br />
Teknoloji ve Yenilik Destek Programlarına İlişkin<br />
Yönetmelik” ve “Sanayi Araştırma Teknoloji Geliştirme<br />
Ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı<br />
Uygulama Esasları” uygun olarak yürütülen programın<br />
amacı, sanayi kuruluşlarının Ar-Ge Projelerine<br />
%60’a varan oranlarda hibe şeklinde destek sağlamaktır.<br />
4.1.2 1503 - PROJE PAZARLARI DESTEKLEME<br />
PROGRAMI<br />
Proje pazarlarının tanımı çerçevesindeki proje<br />
fikirleri ile ilgili olarak, bilgi ve görüş alışverişinin<br />
sağlanmasına ve Ar-Ge projelerine ilişkin teknolojik<br />
ve finansal işbirliklerinin oluşturulmasına yönelik<br />
üniversite, araştırma ve özel sektör kuruluşlarından<br />
temsilcilerin bir araya gelerek aktif katılımlarıyla<br />
düzenlenecek ulusal veya uluslararası etkinlik harcamalarının<br />
desteklenmesidir.<br />
4.1.3 1507 - KOBİ AR-GE BAŞLANGIÇ DESTEK<br />
PROGRAMI<br />
Projelere program kapsamında sağlanacak desteklerle<br />
KOBİ’lerin, teknoloji ve yenilik kapasitelerinin<br />
geliştirilerek daha rekabetçi olmaları, sistematik<br />
proje yapabilmeleri, katma değeri yüksek<br />
ürün geliştirebilmeleri, kurumsal araştırma teknoloji<br />
geliştirme kültürüne sahip olmaları, ulusal ve<br />
uluslararası destek programlarında daha etkin yer<br />
almaları hedeflenmektedir.<br />
4.1.4 1508- TEKNOLOJİ VE YENİLİK ODAKLI Gİ-<br />
RİŞİMLERİ DESTEKLEME PROGRAMI<br />
Ulusal strateji ve eylem planlarında vurgulanan<br />
bilgiye dayalı üretimin gerekliliği gerçeğinden hareketle<br />
girişimcilik olgusunun teknoloji ve yenilik<br />
odaklı firmalara yönelmesini ve lisans, yüksek lisans<br />
veya doktora düzeyinde eğitimli kişilerin bilgi ve<br />
araştırmalarını ticari ve katma değeri yüksek ürünlere<br />
dönüştürebilmelerini teşvik etmek amacıyla<br />
oluşturulmuştur.<br />
4.1.5 1509- ULUSLAR ARASI SANAYİ AR-GE<br />
PROJELERİ DESTEKLEME PROGRAMI<br />
• EUREKA<br />
• EUREKA Küme Projeleri<br />
• EUROSTARS<br />
• Ortak Teknoloji Girişimleri<br />
• CORNET<br />
• MNT-ERA.NET II ve 1509 Programının Uygulama<br />
Esasları’nda belirtilen diğer ilgili uluslararası<br />
programlarına sunulan projelerin desteklenmesini<br />
amaçlamaktadır.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 53
YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA<br />
LİMİTED ŞİRKETLER HAKKINDA<br />
YAPILAN DÜZENLEMELER<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
da yürürlüğe girmiş olan Türk Ticaret Kanunu<br />
tarafından düzenlenmiştir. Ancak takdir edilmelidir<br />
ki, hayatın tüm alanında yaşanan gelişmeler, Avrupa<br />
Birliği’ne girme süreci, Türk Ticaret Kanunun bir<br />
süredir yetersiz kalmasına sebep olmuş, Yeni Türk<br />
Ticaret Kanunu ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu kapsamda<br />
yapılan çalışmalar neticesinde, 6102 sayılı Türk<br />
Ticaret Kanunu 13.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul<br />
edilmiştir. Bir takım maddelerinin aşamalı olarak<br />
yürürlüğe girmesi söz konusu olsa da, Yeni Türk<br />
Ticaret Kanunu 01.07.2012 de yürürlüğe girecektir.<br />
Yeni Türk Ticaret Kanununda, eski Kanunda olmayan<br />
yeni düzenlemelere de yer verilmiştir. Aşağıda<br />
limited şirketlerle ilgili yapılan düzenlemelere<br />
değinilmiştir.<br />
2. LİMİTED ŞİRKETLER İLE İLGİLİ YAPILAN DE-<br />
ĞİŞİKLİKLER<br />
Limited Şirketler ile ilgili düzenlemeler YTTK’nun<br />
İkinci Kitabı’nın Altıncı Kısmında, Madde 573- 652<br />
arasında yer almıştır. Aşağıda Yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki<br />
limited şirketlerle ilgili hususlara değinilmiştir.<br />
a. Genel Tanım:<br />
Yeni Türk Ticaret Kanununda; limited şirketlerin<br />
bir veya daha fazla gerçek ve/veya tüzel kişi tarafından<br />
bir ticaret ünvanı altında kurulabileceğine<br />
yer verilmiştir. Esas sermayenin belirli olması koşulu<br />
ve ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye<br />
paylarını ödemekle yükümlü olmaları ile ortakların<br />
şirket borçlarından sorumlu olmamaları hususu aynen<br />
korunmakta iken; YTTK ile, ortakları, şirket<br />
sözleşmelerinde olması koşuluyla ek ödeme ve yan<br />
edim yükümlülüklerinden de sorumlu tutmuştur.<br />
6762 sayılı TTK da limited şirketlerin sigortacılık<br />
hariç kanunen yasak olmayan her türlü işi yapabilecekleri<br />
açıklanmışken, YTTK’da sadece ‘kanunen<br />
yasak olmayan her türlü işi yapabilecekleri’ belirtilmiştir.<br />
Bunun sebebi limited şirketlerin artık sigortacılık<br />
yapabilecek olmaları değil, Sigorta Murakabe<br />
Kanununda öngörülen tür zorunluluğunda zaten<br />
belirtildiği için burada tekrar edilmemesindendir.<br />
b. Ortakların Sayısı :<br />
Yapılan en önemli değişikliklerden biri de limited<br />
şirketlerin ortak sayısında meydana gelmiştir.<br />
6762 sayılı kanuna göre limited şirketler en az iki<br />
en fazla elli ortaklı olabilecekken, YTTK ile, tek ortaklı<br />
limited şirket kurma ve devam ettirme hakkı<br />
da verilmiştir. Ancak şirket tek ortaklı kurulduğunda<br />
ve/veya tek ortaklı hale dönüştüğünde, durumun<br />
müdürlere 7 gün içinde bildirimi şarttır. Müdürler<br />
de bildirimin kendilerine yapıldığı tarihten itibaren<br />
7 gün içinde bu ortakla ilgili bilgileri ticaret sicilinde<br />
tescil ve ilan ettirmek zorundadırlar. YTTK’da<br />
yer verilen bir diğer husus da şirketin tek ortağının<br />
kendisinin olacağı bir şirkete dönüşeceği sonucu doğuracak<br />
şekilde esas sermaye payını iktisap edemeyeceğine<br />
yöneliktir.<br />
c. Şirket Sözleşmesi :<br />
Sergen BAYRAM<br />
SMMM<br />
Şirket Sözleşmesinin Şekli : Söz konusu maddede<br />
hiç bir değişiklik yapılmamış olup, sözleşmenin yazılı<br />
olarak yapılması ve bütün kurucuların imzalarının<br />
noterce onaylanması şartı korunmuştur.<br />
Şirket Sözleşmesinin İçeriği : Şirket sözleşmelerinin<br />
içeriği üç kapsamda ele alınmıştır. Bunlar zorunlu<br />
kayıtlar, bağlayıcı hükümler ve emredici hükümlerdir.<br />
Zorunlu Kayıtlar : Şirket sözleşmesinde açıkça<br />
bulunması gereken kayıtlar; şirketin ticaret ünvanı<br />
54<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
ve merkezinin bulunduğu yer, şirketin işletme konusu,<br />
esas sermayenin itibari tutarı, esas sermaye<br />
paylarının sayısı, itibari değerleri, varsa imtiyazlar,<br />
esas sermaye paylarının grupları , müdürlerin ad soyad,<br />
ünvan ve vatandaşlıkları ile şirket tarafından<br />
yapılacak ilanların şekli olarak listelenmiştir. 6762<br />
sayılı Kanunda yer alan şirketin müddeti, YTTK’da<br />
zorunlu kayıtlar içinde yer almamıştır.<br />
Ortaklar, şirket anasözleşmesine, YTTK’nun limited<br />
şirkete ait olan hükümlerine aykırı olmadığı<br />
sürece, istedikleri hükümleri koyabilirler. Şirket<br />
sözleşmesiyle bazı hükümler bağlayıcı duruma gelebilmektedir.<br />
Bu hükümler YTTK nun Madde 577.<br />
listelenmiştir. Bunlar,<br />
a) Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılmasına<br />
ilişkin kanuni hükümlerden ayrılan düzenlemeler.<br />
b) Ortaklara veya şirkete, esas sermaye payları<br />
ile ilgili olarak önerilmeye muhatap olma, önalım,<br />
geri alım ve alım hakları tanınması.<br />
c) Ek ödeme yükümlülüklerinin öngörülmesi,<br />
bunların şekli ve kapsamı.<br />
d) Yan edim yükümlülüklerinin öngörülmesi,<br />
bunların şekli ve kapsamı.<br />
e) Belirli veya belirlenebilir ortaklara veto hakkı<br />
veya bir genel kurul kararının oylanması sonucunda<br />
oyların eşit çıkması hâlinde bazı ortaklara üstün oy<br />
hakkı tanıyan hükümler.<br />
f) Kanunda ya da şirket sözleşmesinde öngörülmüş<br />
bulunan yükümlülüklerin hiç ya da zamanında<br />
yerine getirilmemeleri hâlinde uygulanabilecek<br />
sözleşme cezası hükümleri.<br />
g) Kanuni düzenlemeden ayrılan rekabet yasağına<br />
ilişkin hükümler.<br />
h) Genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin<br />
özel hak tanıyan hükümler.<br />
ı) Genel kurulda karar almaya, oy hakkına ve oy<br />
hakkının hesaplanmasına ilişkin kanuni düzenlemeden<br />
ayrılan hükümler.<br />
i) Şirket yönetiminin üçüncü bir kişiye bırakılmasına<br />
ilişkin yetki hükümleri.<br />
j) Bilanço kârının kullanılması hakkında kanundan<br />
ayrılan hükümler.<br />
k) Çıkma hakkının tanınması ile bunun kullanılmasının<br />
şartları, bu hâllerde ödenecek olan ayrılma<br />
akçesinin türü ve tutarı.<br />
l) Ortağın şirketten çıkarılmasına ilişkin özel sebepleri<br />
gösteren hükümler.<br />
m) Kanunda belirtilenler dışında öngörülen sona<br />
erme sebeplerine dair hükümler.<br />
Emredici Hükümler : Emredici hükümlerle, ansözleşme<br />
hazırlanırken, YTTK nun limited şirketlere<br />
ait hükümlerinin esas olduğu, bunlardan ancak<br />
kanunda açıkça izin verildiyse sapılabileceğine vurgusu<br />
yapılmıştır. Bu ifade ile amaç, paysahipleriyle<br />
alacaklıların haklarını zedeleyen veya sınırlayan<br />
hükümlerin anasözleşmeye girmesini engellemektir.<br />
d. Sermaye :<br />
Limited şirket sermayesi en az 10.000.-TL(onbin<br />
TürkLirası) olarak belirlenmiştir. Sermaye artırımının<br />
YTTK ‘nun yürülüğe girdiği tarihten itibaren 3<br />
yıl içinde yapılması gerekmektedir, aksi takdirde<br />
süre sonunda firma infisah etmiş sayılacaktır. Ayni<br />
sermaye olarak da; üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz,<br />
tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen<br />
ve devrolunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal<br />
ortamlar da dahil, malvarlığı unsurları ayni sermaye<br />
olarak konulabilir denmiştir. Söz konusu maddede<br />
hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi<br />
gelmemiş alacaklar ayni sermaye dışında tutulmuştur.<br />
Kurucular tarafından, kurulmakta bulunan<br />
şirketle ilgili olarak, şirket hesabına alınan malların<br />
bedelleri ile şirketin kurulmasında hizmeti geçenlere<br />
tanınan menfaatler şirket sözleşmesine yazılacaktır.<br />
Şirket sözleşmesinde esas sermaye paylarının<br />
itibari değerleri minimum 25 TL, ve katları olarak<br />
belirlenmiştir. Ayrıca YTTK ile, limited şirketlere intifa<br />
senedi çıkarma hakkı verilmiştir.<br />
e. Kuruluş :<br />
Limited şirket, YTTK’na uygun olarak düzenlenmiş<br />
anasözleşmede, kurucuların şirket kurma<br />
beyanları ve sermayenin tamamını şartsız taahhüt<br />
etmeleri ve nakit kısmı hemen ve tamamen ödemeleriyle<br />
kurulur, ticaret siciline tescil ile de tüzel<br />
kişilik kazanır. Ticaret siciline başvuruda, başvuru<br />
tüm müdürler tarafından imzalanır. Başvuruda, bütün<br />
ortakların ad ve soyadları, ikamet adresleri ve<br />
tabiyetleri, üstlendikleri sermaye payı ve ödedikleri<br />
toplam tutar, müdürlerin ad soyad ve ünvanları,<br />
Şirketin ne suretle temsil edileceği açıkça yazılacaktır.Aşağıdaki<br />
belgeler de başvuru dilekçesine<br />
eklenir :<br />
1.Onaylı şirket sözleşmesi örneği,<br />
2.Kurucular Beyanı (YTTK.Mad.349’a göre dü-<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 55
• MESLEKİ YAZILAR<br />
zenlenmiş)<br />
3.İşlem Denetçisi raporu<br />
4. Şirketi temsile yetkili kişilerin ve denetçinin<br />
seçimini gösterir belge,<br />
Şirket sözleşmesinin tamamı kurucuların imzalarının<br />
noterce onaylanmasını izleyen 30 gün içinde,<br />
şirketin merkezinin bulunduğu Ticaret siciline tescil<br />
ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilir.<br />
Tescil ve ilanın üçüncü şahıslara etkisi 6762 sayılı<br />
Kanunda olduğu gibi YTTK da da düzenlenmiştir. Bu<br />
maddenin gerekçesinde , sözleşmesinin yayınlanmış<br />
olması, sözleşmedeki her hükmün üçüncü kişiler<br />
tarafından biliniyor anlamına gelmediği, üçüncü<br />
şahıslara etki edecek hukuki sonuçların (yani bilinmesi<br />
beklenen) Madde 587 ile sınırlı tutulacağı<br />
açıklanmıştır. İlgi maddede yer alan hükümler de<br />
aşağıdadır:<br />
a) Şirket sözleşmesinin tarihi.<br />
b) Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.<br />
c) Esas noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış şekilde<br />
şirketin işletme konusu; şirket sözleşmesinde<br />
bu konuda bir hüküm varsa, şirketin süresi.<br />
d) Esas sermayenin itibarî değeri.<br />
e) Gerçek kişi ortağın adı ve soyadı, yerleşim<br />
yeri, tüzel kişi ortakların unvanı, merkezleri ve her<br />
ortağın üstlendiği esas sermaye payları.<br />
f) Ayni sermayenin konusu ve bu tür sermayenin<br />
karşılığında verilecek esas sermaye payları; bir aynın<br />
devralınması hâlinde ilgili sözleşmenin konusu,<br />
sözleşmenin karşı tarafı, şirketin borçlandığı karşı<br />
edim; özel menfaatlerin içerik ve değeri.<br />
g) Öngörülmüş ise, intifa senetlerinin sayısı ve<br />
bunlara sağlanan hakların içeriği.<br />
h) Müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin<br />
adları, soyadları veya unvanları ve yerleşim<br />
yerleri.<br />
ı) Temsil yetkisinin kullanılma şekli.<br />
i) Denetçinin yerleşim yeri, merkezi, varsa ticaret<br />
siciline tescil edilmiş şubesi, denetçinin yeminli<br />
mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir<br />
olması hâlinde adı, soyadı, yerleşim yeri, meslek<br />
odası numarası.<br />
j) Şirket sözleşmesinde öngörülmüş bulunan imtiyaz,<br />
ek yükümlülük veya yan edim yükümlülükleri,<br />
esas sermaye payları ile ilgili önerilmeye muhatap<br />
olma, önalım, geri alım ve alım hakları.<br />
k) Şirket tarafından yapılacak olan ilanların şekli,<br />
türü ve şirket sözleşmesinde bu konuda bir hüküm<br />
bulunduğu takdirde, müdürlerin ortaklara ne<br />
şekilde bildirimde bulunacakları.<br />
Şirket tüzel kişilik kazanmadan önce, şirket adına<br />
işlem yapanlar, bu işlemlerden dolayı şahsen ve<br />
müteselsilen sorumlu tutulurlar, bu işlemlerin ve<br />
doğmuş taahhütlerin, kurulacak şirket adına yapıldıklarının<br />
açıkça bildirilmeleri gerekmektedir ve<br />
tescili izleyen 3 ay içinde, bu tahhütlerin şirket tarafından<br />
kabul edilmeleri koşuluyla, bunlardan yalnız<br />
şirket sorumlu olmaktadır.<br />
Kuruluş işlemleri 01.07.2012 tarihinden itibaren<br />
yukarıda bahsedildiği şekilde yapılacaktır. Ancak<br />
01.07.2012 tarihinden önce şirket anasözleşmesinin<br />
yapılmış, ortaklar tarafından imzalanmış ve noterce<br />
onaylanmış olması durumunda, bir ay içinde tescil<br />
için başvurulması durumunda söz konusu şirket<br />
6762 sayılı TTK hükümlerine göre kurulacaktır.<br />
f. Şirket Sözleşmesi Değişiklikleri<br />
Şirket sözleşme değişiklikleri esas sermayenin<br />
üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.<br />
Şirket anasözleşmesinde yapılan her değişiklik<br />
tescil ve ilana tabidir. Limited şirketler, aşağıda<br />
yer alan ve kanunda ‘Önemli Kararlar’ olarak<br />
belirtilmiş kararları temsil oylarının en az üçte ikisinin<br />
ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının<br />
salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde<br />
alabilecekler. Bu kararlar :<br />
a. İşletme konusunun değiştirilmesi<br />
b. Oyda imtiyazlı esas sermaye paylarının öngörülmesi<br />
c. Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması,<br />
yasaklandırılması ya da kolaylaştırılması<br />
d.Esas sermayenin artırılması<br />
e.Rüçhan hakkının sınırlandırılması ya da kaldırılması<br />
f.Şirket merkezinin değiştirilmesi<br />
g.Müdürlerin ve ortakların, bağlılık yükümüne<br />
veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına<br />
genel kurul tarafından onay verilmesi<br />
h.Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla, şirketten<br />
çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir<br />
ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten<br />
dolayı şirketten çıkarılması<br />
ı. Şirketin feshi<br />
Kanunda belli kararların alınabilmesi için ağır-<br />
56<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
laştırılmış nisap aranıyorsa, bu nisabı daha da<br />
ağırlaştırılacak şirket sözleşmesi hükümleri, ancak<br />
şirket sözleşmesinde öngörülecek çoğunlukla kabul<br />
edilebilir.<br />
g. Ortakların Hak ve Borçları<br />
Esas sermaye payı devir ve miras yoluyla başkasına<br />
geçebilir. Ortakların hak ve borçlarıyla ilgili 593.<br />
Maddenin ikinci fıkrası, yeni bir hüküm ifade etmektedir.<br />
Limited şirkete nama yazılı esas sermaye<br />
senetleri çıkarmasına olanak vermektedir. Ancak bu<br />
senetler anonim şirketlerdeki gibi dolaşım kolaylığı<br />
sağlamamakta sadece ispat aracı olarak pay devrinde<br />
kolaylık sağlamaktadır.. Şirket esas sermayesinin<br />
paylarını içeren bir pay defteri de şirketçe tutulur.<br />
Hisse devri, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda<br />
da olduğu gibi, yazılı şekilde yapılır ve imzalar noterce<br />
onaylanır. Devir sözleşmesinde tüm yükümlülükler<br />
de açıkça yer alır. Şirket sözleşmesinde aksi<br />
öngörülmedikçe, hisse devri için genel kurul onayı<br />
gerekir. Ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin<br />
hisse devrini reddedebilir. Şirket sözleşmesiyle<br />
sermaye payının devri yasaklanabilir ancak, ortağın<br />
haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklıdır.Şirket<br />
sözleşmesinde ek ödeme yan edim yükümlülüklerinden<br />
dolayı, devralanın ödeme gücünden emin<br />
olunmadığı takdirde genel kurul yeni ortaktan teminat<br />
isteyebilir, eğer teminat veremezse, hisse<br />
devrini reddedebilir.Eğer başvurudan itibaren 3 ay<br />
içinde genel kurul hisse devrini reddetmediği takdirde<br />
onay vermiş sayılır.<br />
Miras, eşler arasındaki mal rejimi ve icra yoluyla<br />
esas sermaye payının el değiştirmesi durumunda<br />
genel kurul onayına gerek bulunmamaktadır. Şirket<br />
genel kurulu esas sermayenin el değiştirmesinin<br />
öğrenilmesinden itibaren, devri, 3 ay içinde onaylamazsa,<br />
bu süre içinde devralan ortağa payları gerçek<br />
değeri üzerinden, kendi veya ortağı veya göstereceği<br />
üçüncü şahıs tarafından devralınmasını önermesi<br />
şarttır. Red kararı devrin gerçekleştiği günden<br />
itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir.<br />
Hisse devrilerinde taraflar, aralarında, anlaşamamışlarsa,<br />
şirket merkezinin bulunduğu asliye ticaret<br />
mahkemesince değer belirlenir.<br />
Hisse devrinin tescili şirket müdürlerince 30 gün<br />
içinde yapılmalıdır. Aksi takdirde devreden kişi Ticaret<br />
Sicile kendisi başvuru yapar, sicil müdürü de<br />
şirkete, devralanın adını bildirmesi için süre tanır.<br />
YTTK’da paylı mülkiyet maddesi aynen yer almakla<br />
birlikte, intifa ve rehin hakkı ile ilgili de bir<br />
düzenleme yapılmıştır. Esas sermaye payı üzerinde<br />
intifa hakkı kurulması şirket sözleşmesiyle genel kurul<br />
kararına bırakılabilir, ancak genel kurul sadece<br />
haklı sebeplerin varlığında rehne onay vermekten<br />
kaçınabilir. Esas sermaye payı üzerinde intifa hakkı<br />
bulunması durumunda, pay, intifa hakkı sahibi tarafından<br />
temsil edilir.<br />
Ortaklara sermayenin azaltılması hariç, esas<br />
sermaye payı geri verilmez, ortaklar da bu borçtan<br />
ibra edilemezler.<br />
Şirket, borç ve yükümlülüklerina karşılık sadece<br />
malvarlığı ile sorumludur.<br />
Ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri:<br />
YTTK’da ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri<br />
getirilmiştir. Şirket anasözleşmesiyle, ortaklar ek<br />
ödeme ile yükümlü tutulabilirler. Bu durum şirketin<br />
mali durumunun zaafa uğramasıyla gündeme<br />
gelmektedir. Eğer esas sermaye ve yedek akçeler<br />
şirketin zararını karşılamıyorsa, eğer ek ödeme olmadan<br />
işlerine devam etmesi mümkün değilse, ve/<br />
veya iflas açılması durumlarında; şirket anasözleşmesinde<br />
bulunması kaydıyla ek ödeme talep edilir.<br />
Ek ödemeyi müdürler talep eder.. Şirket sözleşmesinde<br />
belirlenen ek ödeme yükümlülüğü, esas sermaye<br />
payının itibari değerinin iki katını aşamaz.<br />
Her ortak sadece kendi esas sermaye payına düşen<br />
tutarı ödemekle yükümlüdür. Ek ödeme yükümlülüğünün<br />
azaltılması veya kaldırılması ancak esas sermaye<br />
ve yedek akçeler toplamının zararları tamamen<br />
karşılaması halinde mümkündür.<br />
Şirket ortağı hissesini devretse bile, şirketin iflası<br />
durumunda, iki yıl süreyle ek ödeme yükümlülüğünden<br />
sorumludur. Ek ödeme yükümlülüğü, halef<br />
tarafından yerine getirilmemişse, ortağın sorumluluğu,<br />
yükümlülüğü gerçekleştiği tarihte ortağa karşı<br />
ileri sürülebileceği ölçüde devam eder.<br />
Ek ödeme yükümlüğünün kısmen veya tamamen<br />
geri ödenmesi mümkündür ancak, bu durum ancak<br />
ek ödemeye esas tutarın serbestçe kullanılabilecek<br />
yedek akçe ve fonlardan karşılanabilir olması gerekmektedir.<br />
Bu durumun da işlem denetçisi tarafından<br />
doğrulanmış olması gerekir.<br />
YTTK ile gelen yeni bir kavram da yan edim<br />
yükümlülüğüdür. Yan edim yükümlülüğü , şirketin<br />
işletme konusunun gerçekleşmesine yardımcı<br />
olacak, yapma, yapmama, katlanma kullandırma<br />
edimleridir. Ancak bunların anasözleşmede açıkça<br />
yazılması gerekmektedir.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 57
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Şirket sözlemesinde değişiklik yapılmasıyla, sözleşmeye<br />
dahil edilmesi düşünülen ek ve yan edim<br />
yükümlülükleri veya mevcut yükümlülükleri artıran<br />
kararlar ancak tüm ortakların onayı ile karara bağlanabilir.<br />
h. Kar payı :<br />
Kar payı, net dönem karından ve bunun için ayrılmış<br />
yedek akçelerden dağıtılabilir. Kanunen ve<br />
şirket sözleşmesi gereği ayrılması gereken yedek<br />
akçeler ayrıldıktan sonra kar payı dağıtımı kararı<br />
alınabilir. Kar payı esas sermaye payının itibari değerine<br />
göre hesaplanır, ancak ek ödeme yükümlülüğü<br />
yerine getirmiş olanlarda itibari değere ek ödeme<br />
yükümlülük tutarı eklenir.Şirket genel kurulu,<br />
eğer zarar söz konusu ise, veya ortakların menfaati<br />
için (yatırım kararı nedeniyle olabilir) öngörülenden<br />
fazla yedek akçe ayrılmasına karar verebilir.<br />
Eğer hasız kar payı alınması söz konusu ise, ortak<br />
ve müdür bunu geri vermekle yükümlüdür.<br />
ı. Şirketin kendi esas sermaye paylarını iktisabı:<br />
Şirket kendi esas sermaye paylarını, yeterli<br />
özkaynakları varsa alabilir. Alacağı payların itibari<br />
değerleri, esas sermayenin %10 nu aşamaz. Bu<br />
oran, eğer şirket sözleşmesi gereği veya mahkeme<br />
kararıyla,şirketten çıkma veya çıkarılma durumu<br />
sözkonusuysa, %20 olarak uygulanır. Ama %10 nun<br />
üzerindeki oran 2 yıl içinde elden çıkarılmalıdır,<br />
şirket ayrıca payların iktisabı için ödediği miktar<br />
kadar da yedek akçe ayırmalıdır. Eğer elden çıkaramadığı<br />
durumda sermaye azaltmasına gidecektir.<br />
i. Diğer Hususlar:<br />
• Ortaklar şirket sırlarını korumakla görevlidir.<br />
Şirketin çıkarlarını zedeleyecek davranışlarda da<br />
bulunamazlar.<br />
• Ortakların her zaman bilgi alma ve inceleme<br />
hakkı vardır.<br />
• Özkaynakların yerini tutan ödünçler :<br />
Ortaklar veya onlara yakın kişiler tarafından<br />
şirkete verilen ödünç paralar geri ödemede en son<br />
sırada gelir. İflas açılmasından önceki 1 yıl içinde<br />
şirkete verilen ödünçler eğer geri ödendiyse, ödenen<br />
kişiden geri alınır.<br />
j. Limited Şirketin Organları<br />
Genel kurul<br />
Genel Kurul müdürler tarfından toplantıya çağrılır.<br />
Her hesap döneminin kapanışını izleyen 3 ay<br />
içinde olağan genel kurul toplantısı yapılır. Gerektikçe<br />
de olağanüstü genel kurul toplantısı yapılabilmektedir.<br />
Genel Kurul’un devredilemez yetkileri<br />
YTTK.Mad.616 da listelenmiştir.<br />
a) Şirket sözleşmesinin değiştirilmesi.<br />
b) Müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları.<br />
c) Topluluk denetçisi ile işlem denetçileri de<br />
dâhil olmak üzere, denetçilerin atanmaları ve görevden<br />
alınmaları.<br />
d) Topluluk yılsonu finansal tabloları ile yıllık faaliyet<br />
raporunun onaylanması.<br />
e) Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet<br />
raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar verilmesi,<br />
kazanç paylarının belirlenmesi.<br />
f) Müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibraları.<br />
g) Esas sermaye paylarının devirlerinin onaylanması.<br />
h) Bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden<br />
istemde bulunulması.<br />
ı) Müdürün, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda<br />
yetkilendirilmesi veya böyle bir iktisabın<br />
onaylanması.<br />
i) Şirketin feshi.<br />
j) Genel kurulun kanun veya şirket sözleşmesi ile<br />
yetkilendirildiği ya da müdürlerin genel kurula sunduğu<br />
konularda karar verilmesi.<br />
(2) Aşağıda sayılanlar, şirket sözleşmesinde öngörüldükleri<br />
takdirde genel kurulun devredilemez<br />
yetkileridir:<br />
a) Şirket sözleşmesi uyarınca genel kurulun onayının<br />
arandığı hâller ile müdürlerin faaliyetlerinin<br />
onaylanması.<br />
b) Önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım<br />
ve alım haklarının kullanılması hakkında karar verilmesi.<br />
c) Esas sermaye payları üzerinde rehin hakkı kurulmasına<br />
ilişkin onayın verilmesi.<br />
d) Yan edim yükümlülükleri hakkında iç yönerge<br />
çıkarılması.<br />
e) Şirket sözleşmesinin 613 üncü maddenin dördüncü<br />
fıkrası uyarınca ortakların onayını yeterli<br />
görmemesi hâlinde, müdürlerin ve ortakların şirkete<br />
karşı bağlılık yükümü veya rekabet yasağı ile<br />
bağdaşmayan faaliyetlerde bulunabilmelerinin ona-<br />
58<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
yı için gereken iznin verilmesi.<br />
f) Bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerden<br />
dolayı şirketten çıkarılması.<br />
(3) Tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak genel<br />
kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek ortağın genel<br />
kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmeleri<br />
için yazılı olmaları şarttır.<br />
Yönetim ve temsil<br />
Şirketin yönetim ve temsili şirket sözleşmesi<br />
ile belirlenir. Şirket ortaklarından bir veya birkaçı<br />
müdür olabileceği gibi, dışarıdan da bir müdür<br />
atanabilir. En azından bir ortağın şirketi yönetim ve<br />
temsil hakkının bulunması gerekmektedir. Eğer şirket<br />
müdürlerinden biri tüzel kişi olursa, onun yetkilendireceği<br />
kişi işleri yürütür. Genel Kurula bırakılmamış<br />
tüm konularda karar alır ve yürütür. 6762<br />
sayılı Kanunda tüzel kişinin temsilcisi, müdür olarak<br />
tescil ve ilan edilmekteydi. Ancak YTTK’da ‘şirket<br />
müdürü tüzel kişi olduğu takdirde, tüzel kişi bu görevi<br />
tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi<br />
belirler’ demektedir. Bu da tüzel kişinin müdür<br />
olarak yönetimde yer alacağına işaret etmektedir.<br />
Bu sebeple 6762 sayılı Kanun gereği müdür seçilen<br />
gerçek kişinin YTTK nun yürülüğe girmesinden itibaren<br />
3 ay içinde istifa etmesi, yerine tüzel kişi veya<br />
başka birinin seçilmesi gerekmektedir.<br />
Birden fazla müdür olması durumunda, bir müdür<br />
Başkan seçilir.Başkan olan müdür, genel kurulla ilgili<br />
çağrıyı ve topalntıyı yürütmekle yükümlüdür. Müdürler<br />
kararları oy çokluğu ile alırlar, eşitlik olması<br />
durumunda Başkan’ın oyu üstün sayılır. Şirket müdürlerinden<br />
en az birinin ikmetgahının Türkiye’de<br />
bulunması gerekir.Genel kurul müdürleri görevden<br />
alabilir,ama herhangi bir ortak da müdürün görevden<br />
alınması için mahkemeye başvurabilir.Şirket<br />
müdürünün görevi ifası sırasında işlediği haksız fiilden<br />
dolayı şirket sorumludur.<br />
Müdürün Devredilemez ve vazgeçilemez görevleri<br />
: Bu görevler 625.maddede düzenlenmiştir.<br />
MADDE 625 (1) Müdürler, kanunların ve şirket<br />
sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği<br />
bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler,<br />
aşağıdaki görevlerini ve yetkilerini devredemez ve<br />
bunlardan vazgeçemezler:<br />
a) Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve yönetimi<br />
ve gerekli talimatların verilmesi.<br />
b) Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket<br />
yönetim örgütünün belirlenmesi.<br />
c) Şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde,<br />
muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın<br />
oluşturulması.<br />
d) Şirket yönetiminin bazı bölümleri kendilerine<br />
devredilmiş bulunan kişilerin, kanunlara, şirket<br />
sözleşmesine, iç tüzüklere ve talimatlara uygun hareket<br />
edip etmediklerinin gözetimi.<br />
e) Küçük limited şirketler hariç, risklerin erken<br />
teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması.<br />
f) Şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun<br />
ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal<br />
tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi.<br />
g) Genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel<br />
kurul kararlarının yürütülmesi.<br />
h) Şirketin borca batık olması hâlinde durumun<br />
mahkemeye bildirilmesi.<br />
(2) Şirket sözleşmesinde, müdürün veya müdürlerin;<br />
a) Aldıkları belirli kararları ve<br />
b) Münferit sorunları,<br />
genel kurulun onayına sunmaları gereği öngörülebilir.<br />
Genel kurulun onayı müdürlerin sorumluluğunu<br />
ortadan kaldırmaz, sınırlandırmaz. Türk<br />
Borçlar Kanununun 51 ve 52 nci madde hükümleri<br />
saklıdır.<br />
3. SONUÇ<br />
Yeni Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde<br />
yürülüğe girecektir. Söz konusu kanun gereği şirket<br />
sözleşmelerinde yapılması gereken değişiklikler<br />
ve bu kanunun uygulama şekli ile ilgili 6103 sayılı<br />
Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli<br />
Hakkında Kanun da 14.01.2011 tarihinde TBMM’de<br />
kabul edilmiştir. Söz konusu Kanunun 22.Maddesinde<br />
esas sözleşmelerin Yeni Türk Ticaret Kanununa<br />
uyumlu hale getirilmesi için kanunun yürülüğe girdiği<br />
tarihten itibaren 18 aylık süre tanınmıştır. Bu<br />
değişiklikler için yapılacak genel kurullarda toplantı<br />
nisabı aranmayacak,kararlar toplantıda mevcut<br />
oyların çoğunluğu ile alınacak denmiştir.<br />
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yapılması planlanan<br />
değişiklikler ve yayınlanması beklenen ikincil<br />
mevzuatla birlikte uygulama daha netleşecektir.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 59
İŞÇİ YAŞLANMASINDAN DOLAYI<br />
İŞYERİNDEN AYRILIRSA KIDEM<br />
TAZMİNATI ALABİLİR Mİ?<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
I. Giriş:<br />
Kıdem tazminatı işçilere tanınmış önemli haklardan<br />
biridir. Getirdiği mali yük bakımından da işverenler<br />
için önemlidir. Bu nedenle yoğun bir şekilde<br />
tartışma ve uyuşmazlıklara yol açmaktadır. Kıdem<br />
tazminatının işverenler üzerinde ağır bir yük oluşturması<br />
yanında pek çok işçinin hak ettikleri tazminatı<br />
alamamaları söz konusudur. Bu noktada kıdem<br />
tazminatı fonu kurulması düşünülse de uygulamaya<br />
geçirilememiştir.<br />
Kıdem tazminatı, İş Yasasına tabi olan, iş sözleşmesi<br />
yasada öngörülen durumlarda birisi ile sona<br />
eren ve belirli süre kıdemi bulunan işçiye veya işçinin<br />
ölümü halinde mirasçılarına işveren tarafından<br />
ödenmesi gereken, işçinin çalışma süresine, ücretine<br />
ve ayni ve nakdi sosyal yardımlarına göre belirlenen<br />
parasal haktır.<br />
10.06.2003 tarihinde yürürlülüğe giren yeni 4857<br />
sayılı İş Kanunu’nun 120 ve geçici 6.maddesi gereği<br />
mülga 1475 sayılı İş Yasası’ nın 14. maddesi yürürlülüktedir.<br />
Yeni 4857 sayılı İş Yasası’ nın Geçici 6. maddesi;<br />
“Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu<br />
kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe<br />
gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için<br />
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesi hükümlerine<br />
göre kıdem tazminatı hakları saklıdır” hükmünü düzenlemiştir.<br />
Makalemizde, kıdem tazminatı ile ilgili genel bilgiler<br />
verdikten sonra, bağlı bulundukları kanunla kurulu<br />
kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük<br />
aylığı bağlanan veya bu şekilde bir aylık bağlanmaksızın,<br />
işçilerin belli bir yaşa gelmeleri halinde<br />
yaş ve yaşlanmalarını gerekçe göstererek ayrılmak<br />
istemeleri halinde kıdem tazminatı haklarının olup –<br />
olamayacağını irdelemeye çalışacağım.<br />
II. Yasal Düzenleme:<br />
Kıdem tazminatı mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın<br />
14. maddesinde düzenlenmiş olup, yeni 4857 sayılı<br />
İş Yasası’nın 120. maddesi ile halen yürürlülüktedir.<br />
Mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesine göre;<br />
“ Bu Kanun’a tabi işçilerin hizmet akitlerinin;<br />
1-İşveren tarafından bu Kanun’un 17. maddesinin<br />
II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,<br />
2-İşçi tarafından bu Kanun’un 16. maddesi uyarınca,<br />
3-Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,<br />
4-Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya<br />
sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı<br />
yahut toptan ödeme almak amacıyla,<br />
5-(Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun<br />
60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin<br />
(a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında<br />
kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81<br />
inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için<br />
öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün<br />
sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları<br />
nedeniyle, feshedilmesi veya kadının evlendiği<br />
tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu<br />
ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son<br />
bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren<br />
hizmet akdinin devamı süresince her geçen<br />
tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında<br />
kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler<br />
için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır<br />
İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş<br />
veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın<br />
aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde<br />
çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır.<br />
……………….”<br />
Erol GÜNER<br />
Baş İş Müfettişi<br />
* Bültenin önceki sayısında (198) konunun muhasebeleştirilme esasları açıklanmıştır.<br />
60<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Kıdem tazminatı ile ilgili yasal düzenleme dikkate<br />
alındığında;<br />
1 - Kıdem Tazminatına Hak Kazanma:<br />
İşyerinde en az 1 yıl çalışmış olan işçilerin kıdem<br />
tazminatına hak kazanması için iş sözleşmesinin aşağıdaki<br />
nedenlerle sona ermesi şarttır.<br />
1- İşveren tarafından İş Kanunu’nun 25. maddesinin<br />
II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında<br />
işçinin işten çıkarılması.<br />
2- İşçinin İş Kanunu’nun,24. maddesi uyarınca işi<br />
bırakması.<br />
3- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla işçinin<br />
işten ayrılması.<br />
4- Yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut<br />
toptan ödeme almak amacıyla işçinin işi bırakması.<br />
5- Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl<br />
içerisinde kendi arzusu ile işten ayrılması.<br />
6- İşçinin ölümü.<br />
7- (Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun<br />
60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin<br />
(a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında<br />
kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci<br />
maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen<br />
sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını<br />
tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları<br />
nedeniyle.<br />
(Bu bendeki hüküm bağlamında;<br />
4447 sayılı Yasa’ nın 45. maddesinde belirtilen<br />
düzenleme içinde yer alan 506 sayılı Yasa’ nın 60 /<br />
A. Maddesine göre;<br />
A) Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra<br />
ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık<br />
aylığından yararlanabilmesi için;<br />
a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması<br />
ve en az 7000 gün veya<br />
b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması,<br />
25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4<br />
500 gün,<br />
08.09.1999 tarihinden sonra ilk defa işe girenler<br />
için emeklilik şartları içinde artık sigortalılık süresi<br />
diye bir şey yoktur. Sadece prim ödeme gün sayısı ile<br />
belli bir yaş şartı vardır.<br />
Bent içinde geçen 506 sayılı Yasa’ nın Geçici 81.<br />
maddesi (4759 ile değişik B ve C) bentlerinde de bilindiği<br />
üzere 23.05.2002 tarihi itibariyle kadın ise 20<br />
ve erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresi ile belirli gün<br />
sayısını istemektedir.<br />
60/C. Bendine göre ise;<br />
a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini<br />
kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş<br />
ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları<br />
primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık<br />
aylığı bağlanır.<br />
b) 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen<br />
şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;<br />
ba) 24.5.2002 ile 23.5.2005 tarihleri arasında<br />
yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını<br />
doldurmuş olmaları,<br />
bb) 24.5.2005 ile 23.5.2008 tarihleri arasında<br />
yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını<br />
doldurmuş olmaları,<br />
bc) 24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında<br />
yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını<br />
doldurmuş olmaları,<br />
bd) 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar<br />
58, 24.5.2011 ile 23.5.2014 tarihleri arasında<br />
yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,<br />
be) 24.5.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler<br />
60 yaşını doldurmuş olmaları, şartı ile yaşlılık<br />
aylığından yararlanabilirler.<br />
C bendi a fıkrasında görüldüğü üzere 15 yıllık sigortalılık<br />
süresi ve en az 3600 gün sayısı tamamlayanların<br />
emekli olacakları yaşlar verilmektedir. Bu<br />
bende göre, yaşları ne olursa olsun 15 yıllık sigortalılık<br />
süresi ile en az 3600 gün sayısını tamamlayanlarda<br />
işyerlerinden ayrılabilecek ve diğer koşulları<br />
(işyerindeki hizmet süresinin en az 1 yılı doldurması,<br />
İş Yasası kapsamında bir işçi olması) da sağlaması durumunda<br />
yasal kıdem tazminatı alabilecektir.<br />
Bu düzenleme 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamındaki<br />
gazetecilere, 854 sayılı Deniz İş Yasası<br />
kapsamındaki gemi adamlarına uygulanmamaktadır.<br />
Başka bir anlatımla söz konusu düzenlemeler<br />
4857 sayılı İş Yasası kapsamındaki işçiler için<br />
getirilmiştir.<br />
Bu yasal düzenlemeler bağlamında;<br />
1- Kadın ya da erkek olsun başkaca bir şart aranmaksızın<br />
7000 sigorta gün sayısı varsa,<br />
2- Kadın ya da erkek 25 yıllık sigortalılık süresi ve<br />
en az 4500 günü var ise,<br />
3- 506 Geçici 81. maddesine göre;<br />
a- Kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl sigortalılık<br />
süresi ile aynı maddede belirtilen gün sayılarına<br />
ulaşmış olanlar,<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 61
• MESLEKİ YAZILAR<br />
b- İster kadın olsun ister erkek en az 15 yıldan beri<br />
sigortalı olması ve en az 3600 gün sayısını tamamlayanlar,<br />
istedikleri zaman Sosyal Güvenlik Kurumuna<br />
başvurup “ Kıdem Tazminatı Ödenebilir “ yazısını<br />
aldıktan sonra işverenliğe hitaben düzenleyecekleri<br />
dilekçeye bu yazıyı da ekleyerek 1475 sayılı İş Kanununun<br />
14. maddesinin 5. bendine göre işyerinden<br />
ayrılıp kıdem tazminatına hak kazanabilirler.<br />
2- Kıdem Tazminatının Hesaplanması ve Ödenmesi:<br />
1- İşçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin<br />
devamı süresince her geçen tam yıl için<br />
işverence işçiye 30 günlük giydirilmiş son ücreti tutarında<br />
kıdem tazminatı ödenir. Giydirilmiş son brüt<br />
ücretten kasıt; İşçiye verilen ikramiye, prim, yakacak<br />
yardımı, giyim aile çocuk konut yardımı vb.<br />
çıkarlardır. Süreklilik göstermeyen yardımlar ise kıdem<br />
tazminatının hesaplanmasında dikkate alınmaz.<br />
Örneğin evlenme yardımı. Bu ödemelerin yıllık tutarının<br />
365 e bölünmesi suretiyle çıkan ücret günlük<br />
ücrete ilave olur.<br />
2- Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden<br />
ödeme yapılır.<br />
3-İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş<br />
veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın<br />
aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde<br />
çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır.<br />
4-İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi<br />
bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi<br />
veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi,<br />
işyeri veya işyerlerindeki iş sözleşmesi sürelerinin<br />
toplamı üzerinden hesaplanır.<br />
5-Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem<br />
tazminatı veya ikramiye ödenmez.<br />
6- Kıdem tazminatının hesaplanması son ücret ve<br />
sosyal yardım tutarları üzerinden yapılır.<br />
7-Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi<br />
ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre<br />
içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere<br />
bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu<br />
tazminatın hesabına esas tutulur.<br />
Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı<br />
takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma<br />
tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan<br />
ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi<br />
suretiyle hesaplanır.<br />
8-İşçiye yapılacak kıdem tazminatı ödemesinden<br />
sadece 0,0066 oranında damga vergisi kesilecektir.<br />
Kıdem tazminat ödemesinden gelir vergisi kesilmez.<br />
9-Kıdem tazminatı nakden ödenmelidir. İşçiyle<br />
anlaşılması halinde kıdem tazminatı taksitler halinde<br />
ödenebilir. Kıdem tazminatının süresinde ödenmemesi<br />
halinde, geçen süre için mevduata uygulanan<br />
en yüksek faiz uygulanır.<br />
III. Yaşlılık, Emeklilik veya Malullük Aylığı yahut<br />
Toptan Ödeme Almak Amacıyla İşyerinden Ayrılma<br />
ve Kıdem Tazminatı:<br />
Mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesinin bu<br />
Kanun’a tabi işçilerin hizmet akitlerinin,<br />
,……….<br />
4-Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya<br />
sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı<br />
yahut toptan ödeme almak amacıyla sona ermesi<br />
durumunda işçinin işe başladığı tarihten itibaren<br />
hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl<br />
için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem<br />
tazminatı ödenir. İşçinin bu durumdan yararlanabilmesi<br />
için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış<br />
bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması<br />
veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası<br />
bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa<br />
müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin<br />
ölümü halinde bu şart aranmaz.<br />
Belirtilen düzenleme dikkate alındığında, bağlı<br />
bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan<br />
yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut<br />
toptan ödeme almak amacıyla işyerinden ayrılmak<br />
isteyen işçilerin buna hak kazandıklarını ve bağlı<br />
bulundukları kurum ve sandığa müracaat ettiklerini<br />
belgelemeleri ve bu belgeleri ayrılma tarihinde işverenliğe<br />
ibraz ederek kıdem tazminatını talep etmeleri<br />
gerekmektedir.<br />
İşyerinden ayrılan işçi ayrılma tarihinde söz konusu<br />
belgeleri ibraz etmemesi durumunda kıdem<br />
tazminatı hakkı ve talebi ortadan kalkıp kalmayacağı<br />
da uygulamada, doktrinde tartışılmakta ve konu<br />
yargıya taşınmaktadır. Yasa da bu konuda herhangi<br />
bir hüküm bulunmamasına karşın Yargıtay 9. Hukuk<br />
Dairesinin 01.03.1992 Tarih ve 1981-3231/2126 Esas<br />
nolu kararı dikkat çekmektedir. Söz konusu karar, “<br />
başvuru gününde kanuni gerekleri taşıyan ve o tarihten<br />
sonra da herhangi bir işte çalışmayan işçinin<br />
yazılı belgeyi işten ayrıldığı tarihten itibaren<br />
iki ( 2 ) yıldan fazla süre geçtikten sonra getirmesinin<br />
kıdem tazminatı talebine engel değildir.<br />
“ şeklindedir.<br />
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin söz konusu kararı<br />
bağlamında, bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum<br />
veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya ma-<br />
62<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
lullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla<br />
işyerinden ayrılmak isteyen işçilerin bu koşulu sağladıklarına<br />
ilişkin belgeyi ayrılma tarihinde ibraz etmemelerine<br />
karşın, ayrılma tarihinde kanuni koşulları<br />
taşımaları, bu tarihten sonra herhangi bir işte<br />
çalışmamaları ve işçilerin sonradan bu belgeyi ibraz<br />
etmeleri halinde kıdem tazminatı talebinde bulunabileceği<br />
ve kıdem tazminatı haklarının olduğu ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Böyle bir durumda kıdem tazminatının zamanında<br />
ödenmemesi nedeniyle işçinin faiz talebinde bulunup<br />
bulunmayacağı konusunda ise; olayda işverenliğin<br />
kusurunun bulunmaması, zamanında belgelerin<br />
işverenliğe ibraz edilmemesi bağlamında borcun muaccel<br />
hale gelmemesi dikkate alındığında faiz borç<br />
ve alacağının doğmayacağı, sadece yargı kararının<br />
işverenliğe tebliğ edilmesine rağmen kıdem tazminatının<br />
ödenmemesi durumunda tebliğ tarihinden<br />
itibaren faiz talebinin söz konusu olabileceği düşünülmektedir.<br />
IV. Belli Bir Yaşa Gelmiş İşçinin İşyerinden Ayrılması<br />
Halinde Kıdem Tazminatı Ödenmesi:<br />
Hükmü bağlamında yaşlılıklarının işin yapılmasında<br />
sağlık ve yaşayışları için tehlikeli bir durum meydana<br />
getirmesi ve bu durumu da alacakları sağlık raporu<br />
ve belgeleriyle kanıtlamaları halinde işyerinden<br />
ayrılmaları ve 1 yıllık hizmet süresini doldurmaları<br />
halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları mümkün<br />
olabilecektir.<br />
İşçilerin yaşı ve yaşlanmaları ile ilgili olarak şu<br />
hususa da dikkat çekmek istiyorum; Memurlar da resen<br />
emeklilik uygulaması bulunmasına karşın işçiler<br />
de böyle bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla<br />
belli bir yaşa gelmiş olup da yaşlanmış olan işçiler<br />
sadece yaşlarından dolayı işten çıkartılamamaktadır.<br />
Çıkarılmaları halinde işe iade davası açabilme kapsamında<br />
iseler, yargı kararı ile tekrar işlerine dönebilmekte<br />
veya mahkemenin belirleyeceği tazminatı<br />
almaya hak kazanabilmekte, değil iseler yasal ihbar<br />
ve kıdem tazminatlarını alabilmektedirler. Buradan<br />
hareketle, işçiyi işveren sadece yaşından dolayı çıkaramıyorsa<br />
işçinin de sadece yaşından dolayı ayrılmak<br />
istemesini haklı görmek yerinde değildir.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Çalışma yaşamında bağlı bulundukları kanunla<br />
kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik<br />
veya malullük aylığına hak kazanarak kendilerine bu<br />
şekilde aylık bağlandıktan sonra çalışmaya devam<br />
eden ve sosyal güvenlik destekleme primi ödenen<br />
yaşlı işçiler ile bu türden bir aylık bağlanmamakla<br />
birlikte belli bir yaşa gelmiş dolayısıyla da yaşlanmış<br />
işçiler de çalışmakta ve çalıştırılmaktadır. Bu istihdam<br />
ile ilgili uygulamada şu soru akla gelebilir veya<br />
karşılaşılabilir; “ yaşlılık, emeklilik veya malullük<br />
aylığı bağlansın bağlanmasın belli bir yaşa gelmiş<br />
işçilerin ayrılması halinde bu ayrılma şekli kıdem<br />
tazminatına hak kazandıracak bir ayrılma olarak<br />
kabul edilebilecek midir? “<br />
4857 sayılı İş Kanunu ile bu kanunun 120. maddesine<br />
göre halen yürürlülükte bulunan mülga 1475<br />
sayılı İş Kanunun 14. maddesinde kıdem tazminatı<br />
ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. Mevzuatımızda<br />
belirtilen düzenlemeler, usul ve esaslar dikkate<br />
alındığında, belli bir yaşa gelip de yaşlanmış olan işçilerin<br />
sadece yaşlarından dolayı işyerinden ayrılmaları<br />
halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları söz<br />
konusu olamayacaktır.<br />
Belli bir yaşa gelerek yaşlanan işçiler 4857 sayılı İş<br />
Kanunun “ işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı<br />
“ başlığı altında düzenlenen 24/ I. Sağlık Sebepleri<br />
a. Maddesindeki “ a) İş sözleşmesinin konusu olan<br />
işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple<br />
işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.”<br />
V. Sonuç:<br />
Kıdem tazminatı, 10.06.2003 tarihinde yürürlülüğe<br />
giren yeni 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120 ve geçici<br />
6.maddesi gereği mülga 1475 sayılı İş Yasası’ nın 14.<br />
maddesi halen yürürlülükte olup, maddede belirtilen<br />
usul ve esaslar bağlamında kıdem tazminatı hesaplanmakta<br />
ve işçiye veya ölümü halinde mirasçılarına<br />
ödenmektedir.<br />
Kıdem tazminatına hak kazanma koşulları, sorumluluk<br />
esasları, hesaplama ve ödeme şekli ile zamanında<br />
ödenmemesi durumunda uygulanacak gecikme<br />
faizi hakkında düzenlemeler ilgili madde de<br />
yer almaktadır.<br />
4857 sayılı İş Kanunu ile bu kanunun 120. maddesine<br />
göre halen yürürlülükte bulunan mülga 1475<br />
sayılı İş Kanunun 14. maddesinde kıdem tazminatı<br />
ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. Mevzuatımızda<br />
belirtilen düzenlemeler, usul ve esaslar dikkate<br />
alındığında, belli bir yaşa gelip de yaşlanmış olan<br />
işçilerin sadece yaşlarından dolayı işyerinden ayrılmaları<br />
halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları<br />
söz konusu olamayacaktır. Mevzuatımıza göre işçiyi<br />
işveren sadece yaşından dolayı çıkaramıyorsa işçinin<br />
de sadece yaşından dolayı ayrılmak istemesini yasal<br />
anlamda haklı nedenle ayrılma olarak görmek ve kıdem<br />
tazminatına hak kazandığını söylemek yerinde<br />
olmayacaktır.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 63
ÖZÜRLÜ ÇOCUĞU OLAN KADININ NASIL<br />
ERKEN EMEKLİ OLACAĞININ UYGULAMAYA<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
DÖNÜK SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLANMASI<br />
Vakkas DEMİR<br />
SGK Müfettişi<br />
I- GİRİŞ<br />
5510 sayılı sosyal güvenlik reform yasasının<br />
28 inci maddesinin 8 inci fıkrasında yer<br />
alan; “Emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması<br />
talebinde bulunan kadın sigortalılardan<br />
başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede<br />
malul çocuğu bulunanların, bu Kanunun<br />
yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen<br />
prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim<br />
ödeme gün sayılarına eklenir ve eklenen bu<br />
süreler emeklilik yaş hadlerinden indirilir.”<br />
hükmü gereği, başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç özürlü çocuğu olan bütün kadın sigortalılara<br />
1 Ekim 2008 tarihinden itibaren erken<br />
emeklilik imkanı getirilmiştir.<br />
Kamuoyunda bir çok kişi, özürlü çocuğu<br />
olan kadınlara, 5510 sayılı sosyal güvenlik<br />
reform yasasıyla erken emeklilik imkanının<br />
getirildiğini bilmekle birlikte, bu konunun<br />
detaylarını ve uygulamada bu imkandan nasıl<br />
yararlanıldığını bilmemektedirler.<br />
Biz bu makale çalışmamızda, 5510 sayılı<br />
yasa hükümleri ile SGK’nın yönetmelik, tebliğ<br />
ve genelge gibi ikincil mevzuat hükümlerinden<br />
yararlanarak, özürlü çocuğu olan kadınların<br />
erken emeklilik imkanından nasıl yararlanacaklarını,<br />
uygulamaya yönelik olarak ve<br />
somut örnekleriyle açıklamaya çalışacağız.<br />
II- BAŞKASININ BAKIMINA MUHTAÇ ÇOCU-<br />
ĞUN OLDUĞU SGK TARAFINDAN NASIL TES-<br />
PİT EDİLDİĞİ<br />
Başkasının sürekli bakımına muhtaç çocuğu<br />
olduğu için, 5510 sayılı yasanın 28 inci<br />
maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden yararlanarak,<br />
erken emekli olmak isteyen kadın<br />
sigortalıların öncelikle yapması gereken iş;<br />
çocuğunun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />
olduğu halini tespit ettirmek için, SGK<br />
müdürlüklerindeki emeklilik servislerine başvurmaktır.<br />
SGK emeklilik servislerine başvuran kadın<br />
sigortalıya SGK görevlileri tarafından öncelikle<br />
“Sağlık Kuruluşuna Sevk Talep Belgesi”<br />
doldurtulmaktadır. Bu sevk talep belgesinde<br />
1 özetle; “Kurumunuzda …sigorta sicil/<br />
Bağ-no ile kayıtlıyım. Halen çalışıyorum/çalışmıyorum.<br />
Başka birisinin sürekli bakımına<br />
muhtaç derecede malul çocuğum bulunduğu<br />
için, 5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin<br />
8 inci fıkrası gereği, ikametgahıma en yakın<br />
bir hastaneye sevk işleminin yapılmasını arz<br />
ederim.” bilgileri yer almaktadır.<br />
Sağlık Kuruluşuna Sevk Talep Belgesini dolduran<br />
kadın sigortalılar hakkında SGK müdür-<br />
1 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />
11 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />
64<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
lüklerindeki emeklilik servisleri tarafından<br />
“Sağlık Kuruluşuna Sevk Yazısı” belgesi 2 düzenlenmektedir.<br />
Bu belgede özetle; “…sigorta<br />
sicil/Bağ-no …..T.C. kimlik numaralı kadın<br />
sigortalı (X), başka birisinin sürekli bakımına<br />
muhtaç çocuğu olduğunu iddia etmektedir.<br />
Söz konusu iddianın tespit edilebilmesi için,<br />
5510 sayılı yasanın 95 inci maddesi gereğince<br />
sağlık kurulu raporu düzenlenmesi gerekmektedir.<br />
Sağlık kurulu raporunun düzenlenerek<br />
Müdürlüğümüze gönderilmesini arz ederiz”<br />
şeklinde bilgiler yer almaktadır.<br />
Bu belge üzerine özürlü çocuğu olan kadın<br />
sigortalı, ikametgahına en yakın devlet<br />
hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri ile<br />
üniversite hastanelerine çocuğu ile birlikte<br />
gitmekte ve çocuğunun malullük durumuyla<br />
ilgili sağlık kurulu raporu düzenlenmektedir.<br />
Kadın sigortalının özürlü çocuğuyla ilgili<br />
düzenlenen sağlık kurulu raporu SGK müdürlüklerine<br />
intikal edince, söz konusu rapor<br />
SGK’nın Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü<br />
bünyesinde faaliyet gösteren sağlık kuruluna<br />
bir yazı 3 ile gönderilmektedir. Bu yazının<br />
gönderildiği ilgili sağlık kurulu, kadın sigortalının<br />
özürlü çocuğunun başkasının bakımına<br />
muhtaç olup olmadığı ile malul çocuğun hangi<br />
tarihten itibaren başkasının sürekli olarak bakımına<br />
muhtaç olduğuna karar vermektedir.<br />
Hangi sağlık sorunlarının başka birisinin sürekli<br />
bakımına muhtaç hallerden sayılacağı,<br />
Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü<br />
Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin 4<br />
15 inci maddesinde sayılmıştır. Bu hallerin<br />
başlıcaları; Kuadripleji, parapleji, dipleji ve<br />
sigortalının yaşamını kendi başına yürütmesine<br />
engel hemipleji veya merkezi sinir sisteminin<br />
sfinkter bozuklukları ile birlikte olan<br />
diğer hastalık ve arızalar, süreli veya sürekli<br />
ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde kalmayı<br />
gerektiren ve tedavi edilemeyen psikotik<br />
hastalıklar, iki gözde de yüzde yüz (tam) gör-<br />
2 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />
13 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />
3 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />
16 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />
4 11.10.2008 tarihli ve 27021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak<br />
yürürlüğe girmiştir.<br />
me kaybı, iki elin kaybı, bir kolun omuzdan<br />
ve bir bacağın kalçadan kaybı, her iki bacağın<br />
alttan en az 1/3’ünün kaybı, tedavisi olanaksız<br />
bir hastalıktan ileri gelen ağır beslenme<br />
bozuklukları ve kaşeksiler ile bu hastalık ve<br />
arızalar dışında kaldığı halde tedavi edilemeyen,<br />
başka birinin sürekli bakımına muhtaç<br />
olan ağır hastalık ve arızalar şeklinde sıralanabilir.<br />
SGK’nın ilgili sağlık kurulunun kadın sigortalının<br />
çocuğu hakkında vermiş olduğu; “annesinin<br />
veya başkasının sürekli bakımına<br />
şu tarihten itibaren muhtaçtır” kararından<br />
sonra, kadın sigortalı hakkında 5510 sayılı<br />
yasanın 28 inci maddesinin 8 inci fıkrasında<br />
sayılan erken emeklilik koşulları uygulanmaktadır.<br />
III- BAŞKASININ BAKIMINA MUHTAÇ ÇO-<br />
CUĞU OLAN KADININ NASIL ERKEN EMEKLİ<br />
OLACAĞI<br />
En son sigortalı çalışmasının geçtiği işyerinin<br />
bağlı olduğu SGK müdürlüğüne başvurarak,<br />
özürlü çocuğu hakkında SGK sağlık<br />
kuruluna başkasının sürekli olarak bakımına<br />
muhtaç kararı aldırtan kadın sigortalı, bu<br />
aşamadan sonra SGK’dan hakkında 5510 sayılı<br />
yasanın 28 inci maddesinin 8 inci fıkrasının<br />
emeklilik avantajıyla ilgili hükümlerinin<br />
uygulanmasını isteyebilir. Kadın sigortalının<br />
çocuğunun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />
olduğunu SGK’ya üstte belirttiğimiz şekilde<br />
belgelemeden, 5510 sayılı yasanın 28 inci<br />
maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden faydalanması<br />
mümkün değildir.<br />
5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin 8<br />
inci fıkrasına göre, başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç derecede malul çocuğu bulunan<br />
kadın sigortalıların, 1 Ekim 2008 tarihinden<br />
sonraki prim ödeme gün sayılarının dörtte<br />
biri, prim ödeme gün sayısına eklenmekte<br />
ve eklenen süreler emeklilik yaş hadlerinden<br />
indirilmektedir.<br />
Şimdi başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />
derecede malul çocuğu bulunan kadın sigortalıların,<br />
nasıl erken emekli olacağını üç ör-<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 65
• MESLEKİ YAZILAR<br />
nekle açıklayalım.<br />
Örnek 1: 25.01.1977 doğumlu Bayan A, 4/a<br />
(SSK) sigortalısı olup, ilk olarak sigortalı çalışmaya<br />
20.04.1995 tarihinde başlamıştır. Bayan<br />
A’nın ihtiyaçlarını kendi başına gideremeyen<br />
10.09.2007 doğumlu felçli bir çocuğu bulunmaktadır.<br />
Bayan A, 2004 yılından günümüze<br />
kadar kesintisiz olarak 4/a sigortalısıdır. Bayan<br />
A’nın 4/a sigortası kapsamındaki normal<br />
emeklilik koşulları; 20 yıl sigortalılık süresi,<br />
51 yaşın ikmali ve 5750 gün prim ödeme gün<br />
sayısına sahip olması şeklindedir. Bayan A,<br />
felçli çocuğu için SGK sağlık kurulundan doğduğu<br />
tarihten itibaren başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç olduğuna dair bir karar aldırırsa,<br />
01.10.2008’den günümüze (31.03.2012)<br />
kadar ödediği primlerin dörtte biri prim ödeme<br />
gün sayısına eklenecek ve emeklilik yaş<br />
haddinden indirilecektir. Buna göre, Bayan<br />
A’nın 1 Ekim 2008’den 31.03.2012’ye kadar<br />
toplam beş yıl prim ödeme gün sayısı hesaplanmıştır.<br />
Söz konusu beş yıllık sürenin dörtte<br />
birisi 1 yıl 3 ay (450 gün) olmaktadır. Bu<br />
durumda Bayan A’nın normal emeklilik prim<br />
ödeme gün sayısı olan 5750 günden 450 günü<br />
çıkardığımızda, emeklilik için kendisine gerekli<br />
olan prim ödeme gün sayısı 5300 güne<br />
inmektedir. Ayrıca, söz konusu 450 günlük süreyi<br />
Bayan A’nın emekliliği için ikmal etmesi<br />
gerekli olan 51 yaşından da düştüğümüzde<br />
Bayan A’nın emeklilik için ikmal etmesi gereken<br />
yaşı 50 yaş 9 ay olarak tespit edilecektir.<br />
Örnek 2: Başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç derecede malul çocuğu bulunan 4/b<br />
(Bağ-Kur) sigortalısı Bayan B’nin 01.10.2008<br />
sonrası hizmet süresi 1200 gün olup, çocuğun<br />
sürekli bakıma muhtaçlığı SGK sağlık kurulu<br />
tarafından 01.10.2008 tarihi itibariyle tespit<br />
edilmiştir. Bu durumda 4/b sigortalısı bayan<br />
B’nin toplam prim ödeme gün sayısına ilave<br />
edilecek gün sayısı; 1200/4 = 300 gün olarak<br />
tespit edilecektir.<br />
sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç duruma<br />
geldiği tespit edilmiştir. 4/c sigortalısı<br />
kadının 01.01.2009’dan sonraki hizmet süresi<br />
1600 gün olup, emeklilik yaş haddi ise 49’dur.<br />
Bu durumda kadın sigortalının emeklilik yaş<br />
haddinden indirilecek süre; 1600 gün/4 = 400<br />
gün /360 = 1 yıl 1 ay 10 gündür. 49 yaşından<br />
1 yıl 1 ay 10 günlük süre indirildiğinde ise,<br />
kadın sigortalının emeklilik yaş haddi 47 yıl,<br />
10 ay, 20 gün olarak belirlenecektir. Dolaysıyla<br />
bu örnekteki kadın sigortalı SGK’dan aylık<br />
talebinde bulunduğu tarihte 47 yıl, 10 ay, 20<br />
gün yaşını ikmal etmiş olması gerekmektedir.<br />
IV- KONUYLA İLGİLİ ÖNEMLİ DETAYLARIN<br />
İZAHI<br />
Başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede<br />
malul çocuğu bulunan kadın sigortalının<br />
prim ödeme gün sayısına eklenen ve yaş haddinden<br />
düşürülen dörtte bir oranındaki süre,<br />
malul çocuğun başka birisinin sürekli bakımına<br />
muhtaç olduğu tarihten itibaren hesap<br />
edilmektedir. Bu muhtaçlık tarihi, SGK<br />
sağlık kurulunca; “Kadın sigortalının oğlu/<br />
kızı ………’ın …./…/…. tarihi itibariyle sürekli<br />
başkasının bakımına muhtaçtır.” ifadesiyle<br />
tespit edilmektedir.<br />
Sağlık kurulunun rapor tarihi veya kadının<br />
sigortalılık başlangıç tarihinin 1 Ekim<br />
2008’den önce olması halinde, malul çocuğun<br />
sürekli bakıma muhtaçlık tarihi 1 Ekim<br />
2008 olarak belirlenmektedir. Malul çocuğun<br />
ölümü halinde, 1 Ekim 2008 tarihinden ölüm<br />
tarihine kadar olan hizmet sürelerinin dörtte<br />
birisi prim ödeme gün sayısına eklenmekte ve<br />
emeklilik yaş haddinden düşülmektedir. Malul<br />
çocuğun bakıma muhtaçlığının kalkması<br />
halinde ise, 1 Ekim 2008 tarihinden bakıma<br />
muhtaçlığa karar verilen sağlık kurulu rapor<br />
tarihine kadar geçen hizmet sürelerinin dörtte<br />
birisi prim ödeme gün sayısına eklenmekte<br />
ve emeklilik yaş haddinden düşülmektedir.<br />
Örnek 3: 4/c (Emekli Sandığı) sigortalısı<br />
kadının başkasının sürekli olarak bakımına<br />
muhtaç derecedeki malul çocuğu, SGK sağlık<br />
kurulu tarafından 01.01.2009 tarihi itibariyle<br />
Malul çocuğun sürekli bakıma muhtaç olduğu<br />
tarih belirlenirken, kesinlikle kadın<br />
sigortalının SGK’ya başvuru tarihi dikkate<br />
alınmamaktadır. Kadın sigortalı örnek olarak<br />
66<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
2012 yılında 28 inci maddesinin 8 inci fıkrası<br />
hükümlerinden faydalanmak için SGK’ya başvursa<br />
bile, SGK sağlık kurulu kararında çocuğun<br />
2008 yılından beri başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç olduğu yazılıysa, 2008 yılından<br />
beri kazanılan hizmet sürelerinin dörtte birisi<br />
prim ödeme gün sayısına eklenmesi ve emeklilik<br />
yaş haddinden düşülmesi gerekmektedir.<br />
Kadın sigortalının özürlü çocuk için devlet<br />
hastanelerinden, eğitim araştırma hastanelerinden<br />
ve üniversite hastaneleri gibi sağlık<br />
kurum ve kuruluşlarından aldığı sağlık raporundaki<br />
özür oranının, 28 inci maddenin 8<br />
inci fıkrası hükümlerinden faydalanmak için<br />
herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Malul<br />
çocuğun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />
olduğuna dair karar tamamen SGK sağlık<br />
kurulunca verilmekte ve diğer hastanelerin<br />
bu konudaki kararlarının herhangi bir önemi<br />
bulunmamaktadır.<br />
Bu konuyla ilgili çok önemli bir soru akla<br />
gelmektedir. Şöyle ki; birden fazla malul çocuğu<br />
olan kadın sigortalıya her bir çocuk<br />
için ayrı ayrı dörtte bir oranında prim ödeme<br />
gün sayısı eklenir mi? Bu konuda 5510<br />
sayılı yasada ve diğer ikinci mevzuatlar ile<br />
SGK’nın 2011/58 sayılı tahsis genelgesinde<br />
açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle,<br />
günümüz itibariyle bu konudaki SGK uygulamaları;<br />
bir kadının başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç durumda birden fazla malul<br />
çocuğu olsa bile, her bir çocuk için ayrı ayrı<br />
dörtte bir oranında prim ödeme gün sayısına<br />
eklenmemesi ve emeklilik yaş haddinden<br />
düşülmemesi şeklindedir. Yani, birden fazla<br />
malul çocuğu olan kadın sigortalı yalnızca bir<br />
çocuk için 5510 sayılı yasanın 28 inci maddenin<br />
8 inci fıkrası hükümlerinden faydalanabilmektedir.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Ayrıca, 28 inci maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden<br />
faydalanmak için alınacak sağlık<br />
kurulu raporlarında çocuğun, 5510 sayılı<br />
yasanın 25 inci maddesinde düzenlenen ve<br />
malullük aylığı almak için aranılan yüzde 60<br />
oranında çalışma gücünü kaybetmiş olmasına<br />
gerek bulunmamaktadır.<br />
5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin 8<br />
inci fıkrası hükümlerinden; başkasının sürekli<br />
bakımına muhtaç derecede malul çocuğu<br />
bulunan bütün 4/a kadın sigortalıları, bütün<br />
4/b kadın sigortalıları, bütün 4/c kadın<br />
sigortalıları ile bütün isteğe bağlı kadın sigortalılar<br />
faydalanabilir. Malul çocuğu olan<br />
babaların bu haktan faydalanması mümkün<br />
değildir.<br />
Kadın sigortalılar, çocuklarının başka birinin<br />
sürekli bakımına muhtaç derecede malul<br />
olup olmadıklarının tespiti için SGK’ya müracaatlarını,<br />
sigortalılıkları devam ederken<br />
yapabilecekleri gibi emeklilik aşamasında da<br />
yapabileceklerdir. Ancak, bu konuda bizim<br />
tavsiyemiz, emeklilik işlemlerinin uzamaması<br />
için, bir an önce bu işlemlerin yapılıp neticelendirilmesi<br />
yönündedir.<br />
V- SONUÇ<br />
Bu makale çalışmamızda, 5510 sayılı yasanın<br />
28 inci maddesinin 8 inci fıkrası hükümleri<br />
ile başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />
derecede malul çocuğu olan kadın sigortalılara<br />
getirilen erken emeklilik imkanının uygulamasını<br />
ve detaylarını örneklerle izah etmeye<br />
çalıştık. 5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin<br />
8 inci fıkrası ile getirilen bu düzenlemenin<br />
özünde, başkasının sürekli bakımına<br />
muhtaç özürlü çocuğu olan kadınların, 1 Ekim<br />
2008’den sonraki prim ödeme gün sayılarının<br />
dörtte birisinin prim ödeme gün sayılarına<br />
ilave edilmesi ve emeklilik yaş hadlerinden<br />
düşürülmesi gelmektedir. Bu yazımızda, az<br />
veya çok bir şekilde herkes tarafından bilinen<br />
bu konunun, yani özürlü çocuğu olan kadına<br />
erken emeklilik imkanının SGK’da uygulamasının<br />
nasıl yapıldığını izah ederek, okurlara<br />
faydalı olmaya çalıştık. 5510 sayılı yasanın<br />
çok önemli bir yönü olan bu hükümden bütün<br />
özürlü çocuğu olan kadınlarımızın haberdar<br />
olmasını temenni ediyor ve faydalanmalarını<br />
diliyoruz.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 67
APARTMAN GÖREVLİLERİNE TAHSİS<br />
EDİLEN KONUT VE KIDEM TAZMİNATI<br />
Doğan KESKİN<br />
İş Baş Müfettişi - Emekli<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Konutlarda çalışan apartman görevlileri (kapıcılar),<br />
1971 yılından bu yana İş Kanunu kapsamında<br />
çalışmaktadırlar. Bu nedenle, diğer işçilerin<br />
sahip olduğu haklara aynen sahiptirler.<br />
Ancak, gördükleri işin özelliği gereği, apartman<br />
görevlilerinin çalışma biçimleri, görevleri<br />
özel ayrı bir yönetmelikle düzenlenmiştir.<br />
Nitekim, konutlarda çalışan apartman görevlileri<br />
çalıştıkları apartmanın temizliğinden, konutlarda<br />
ikamet edenlerin temel gereksinimlerini<br />
karşılamaya, kaloriferli apartmanlarda ısı merkezini<br />
çalıştırmaya, apartmanın bahçe işlerini görmeye<br />
kadar çeşitli işleri yapmaktadırlar.<br />
Özellikle apartman ısı merkezini çalıştırmakla<br />
yükümlü olan apartman görevlileri, kömürden<br />
doğal gaza kadar kullanılan farklı yakıtlardan hareketle,<br />
günün erken saatlerinden geç saatlerine<br />
kadar aralıklı da olsa çalışmak durumunda kalmaktadırlar.<br />
Isı merkezi kış aylarında hafta tatilleri, genel<br />
tatil ve bayramlar dahil çalıştırılmak durumundadır.<br />
Bu nedenle apartman görevlileri, kış aylarına<br />
rastlayan söz konusu günlerde başka hiçbir<br />
iş görmese de, ısı sistemini kontrol, gerektiğinde<br />
müdahale etmekle yükümlü olmaktadırlar.<br />
Isı merkezinin çalıştırılması kadar, ekmek, süt,<br />
gazete gibi günlük gereksinimleri karşılamak için<br />
de günün erken saatlerinde çalışmaya başlamak<br />
durumundadırlar.<br />
Hal böyle olunca, apartman görevlilerinin çalışma<br />
koşulları, diğer işçilere göre farklılaşmaktadır.<br />
Erken saatlerde çalışmaya başlayıp geç<br />
saatlere kadar çalışmak durumunda kalacakları<br />
için çalışma süreleri yasadaki sürelerin üstünde<br />
ara dinlenmeleri ile bölünerek sürdürülmektedir.<br />
Apartman görevlileri, kışın hafta tatillerinde, genel<br />
tatil ve bayramlarda çalışmak zorundadır.<br />
Hafta tatillerinde işçinin bu hakkı kullanması<br />
yasal bir zorunluluk olsa da, “Konut Kapıcıları<br />
Yönetmeliği”nde bu yönde bir açıklama yer alsa<br />
da, özellikle kış günlerinde katı yakıtla çalışan<br />
apartmanlarda bu hakkın uygulanamayacağı yaşanarak<br />
görülen bir gerçekliktir.<br />
İşte, çalışmalarındaki bu özel konumu nedeniyle,<br />
imar yönetmeliğine (Planlı Alanlar Tip<br />
İmar yönetmeliği) göre oniki ve daha fazla daireli<br />
kaloriferli veya kalorifersiz konutlarda, apartman<br />
görevlilerine tahsis edilmek üzere, “kapıcı<br />
dairesi” bulunacak ve bunlara tahsis edilecektir<br />
(İmar yönetmeliğinin “Kapıcı Dairesi ve Bekçi<br />
Odası” başlıklı 52.maddesine göre, “Kapıcı dairesi<br />
ayrılacak binalar:Konut olarak kullanılacak<br />
kaloriferli veya kalorifersiz binalardır. Bu binaların<br />
12 daireden fazla olanlarında kapıcı dairesi<br />
yapılması mecburidir).<br />
Yani, “kapıcı dairesi”, apartmanda görevlendirilecek<br />
“kapıcı”ya görecekleri işin niteliği<br />
gereği barınması amacıyla, imar yönetmelikleri<br />
uyarınca zorunlu olarak inşa edilecek yerdir.<br />
Şu halde, apartman görevlilerine kullandırılan<br />
“konut” işin niteliğinden kaynaklanan bir yükümlülüktür<br />
İşin niteliği ile bütünleşmiş olduğu içindir<br />
ki, sosyal yardım niteliğinde karşılanan bir<br />
menfaat değildir.<br />
68<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
Konutun yasal karşılığı<br />
4857 sayılı İş Kanununun 110.maddesinde,<br />
“ Konut kapıcılarının hizmetlerinin kapsam ve<br />
niteliği ile çalışma süreleri, hafta tatili, ulusal<br />
bayram ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin<br />
hakları ve kapıcı konutları ile ilgili hususların<br />
düzenlenmesinde uygulanacak değişik şekil ve<br />
esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca<br />
hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” denilmektedir.<br />
Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin 3.maddesine<br />
göre;<br />
Konut Kapıcısı :” Anataşınmazın bakımı, korunması,<br />
küçük çaptaki onarımı, ortak yerlerin<br />
ve döşemelerin bakımı, temizliği, bağımsız bölümlerde<br />
oturanların çarşı işlerinin görülmesi,<br />
güvenliklerinin sağlanması, kaloriferin yakılması<br />
ve bahçenin düzenlenmesi ve bakımı ve benzeri<br />
hizmetleri gören kişi” dir.<br />
İşyeri: “Kapıcının çalıştığı konut ile bağımsız<br />
bölüm, ortak yerler, eklenti ve tesislerin tümünü,”<br />
kapsayacaktır.<br />
Apartman görevlisine tahsis edilen “konut” la<br />
ilgili olarak yönetmelikte aşağıdaki düzenlemelere<br />
yer verilmiştir.<br />
1. “Apartman yöneticisinin görev ve yetkilerini”<br />
düzenleyen hükme göre yönetici, “Kapıcı<br />
için ayrılan konutun sağlık ve yaşama koşullarına<br />
uygunluğunu sağlama (m.4/f) ve Kapıcı<br />
konutunun tahliyesi gerektiğinde, 634 sayılı Kat<br />
Mülkiyeti Kanunu gereğince, idari makamlara<br />
başvurma(m.4/g) görev ve yetkisine sahiptir.<br />
2. “Kapıcının görev ve yetkileri” ni düzenleyen<br />
hükme göre apartman görevlisi, “Kendisine<br />
ayrılan konutu başka amaçlarla kullanmamak,<br />
konutu korumak, kendisi veya ailesinden<br />
birisinin konuta vereceği zarar ve hasarları<br />
karşılamak(m.5/d)” tan sorumludur.<br />
3. Apartman görevlisinin çalışma süresi ve<br />
ara dinlenmeleri başlıklı hükmüne göre, “Kapıcı<br />
konutu tahsis edilmiş işyerinde çalışma biçimine<br />
göre günlük çalışma süresi en çok dörde bölünebilir.<br />
Ara dinlenmesi çalışma süresinden …<br />
(m.7)”sayılmayacaktır.<br />
4. Yönetmelikte apartman görevlisine tahsis<br />
edilen konut için özel bir düzenleme de yapılmıştır.<br />
Buna göre, “Kapıcıya görevi nedeniyle<br />
konut verilmesi zorunlu değildir. Kapıcıya görevi<br />
nedeniyle konut verilmişse, konutun 3194 sayılı<br />
İmar Kanunu ve Belediye İmar Yönetmelikleri ile<br />
öngörülen asgari koşullara uygun olması gerekir.<br />
Kapıcıya, görevi nedeniyle verilmiş olan konut<br />
için iş sözleşmesinin devamı süresince kira istenemez.<br />
Kapıcının su, elektrik, ısınma ve sıcak su<br />
giderlerine kısmen ya da tamamen katılıp katılmayacağı<br />
sözleşme ile belirlenir.Kapıcı konutunun<br />
boşaltılmasında, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun<br />
Ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanır.<br />
Bu konuda iş veya toplu iş sözleşmesinden doğan<br />
haklar …” saklı tutulacaktır(m.13).<br />
Yönetmeliğin, konutla ilgili maddesindeki,<br />
“Kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu<br />
değildir” hükmü Danıştay tarafından iptal<br />
edilmiştir(1). Danıştay’ın iptal kararı alması son<br />
derece yerinde olmuştur. Çünkü, yönetmelikte<br />
apartman görevlileri için belirlenmiş görevlerin<br />
uygulanabilmesi için “üstelik imar mevzuatı gereği<br />
zorunlu tutulmuş bağımsız birimin, apartman<br />
görevlisine tahsis edilmesi işin niteliğinden<br />
kaynaklanan bir zorunluluktur. Başka bir ifadeyle,<br />
bazı işyerlerinde uygulandığı üzere (örneğin<br />
lojman gibi), sosyal yardım mahiyetinde bir yararlandırma<br />
değildir.<br />
Yönetmeliğin apartman yöneticisini, apartman<br />
görevlisine tahsis ettiği konutun sağlık ve<br />
yaşama koşullarına uygunluğunu sağlamakla yükümlü<br />
tutmasının nedeni de, işverenlerin iş<br />
sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğünden<br />
kaynaklanmaktadır(m.4/f).<br />
Bu yükümlülük nedeniyle, iş sağlığı ve güvenliği<br />
açısından apartman görevlisine görevi gereği<br />
tahsis edilen konutun temel gereksinimleri karşılayacak<br />
şekilde ısınma, elektrik ve su giderlerinin<br />
sağlanması da zorunluluk taşımaktadır. Bu<br />
nedenle ancak, temel gereksinimin ötesine giden<br />
sarflar çalışandan alınabilecektir.<br />
Gün içerisinde günün erken saatlerinden gecenin<br />
ilerleyen saatlerine kadar uzun bir periyoda<br />
yayılan çalışmasını gerçekleştirebilmesi için ara<br />
dinlenmeleri sayısı, apartman görevlilerine özel<br />
dörde çıkarılabilecektir. Ancak, apartman görevlisi<br />
de olsa “ara dinlenmesi” sayısının gün içinde<br />
dörde çıkarılabilmesi için, “konut” tahsis edilmesi<br />
zorunlu tutulmuştur.<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 69
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Bu zorunluluk da, konutun tamamen işin niteliği<br />
gereği apartman görevlisine tahsis edildiğini<br />
anlatmaktadır. Sosyal yardım olarak kullandırılan<br />
konutlar (örneğin lojmanlar), çalışanların çalışma<br />
koşullarında bu şekilde bir farklılık yaratamazlar.<br />
Kaldı ki, yönetmelik hükmünde açık olarak<br />
görev karşılığı tahsis edilen konuttan, kira alınamayacağı<br />
da açık olarak hükme bağlanmıştır.<br />
Halbuki, işçiye sosyal yardım niteliğinde tahsis<br />
edilen lojmanlardan kira alınabilmektedir.<br />
Bütün bu verilerin bir araya gelmesi sonucu<br />
konut, apartman görevlisine işin niteliği gereği<br />
verilmekte ve söz konusu konutun tahsis edilmesinden<br />
dolayı işçinin çalışma koşulları günün<br />
önemli bir bölümüne yayılabilmektedir.<br />
Bu nedenle, apartman görevlilerine tahsis edilen<br />
konut, işin niteliği gereği, işin görülme biçimini<br />
belirleyecek şekilde tahsis edildiğinden sosyal<br />
yardım değildir.<br />
Apartman görevlisine tahsis edilen konutun<br />
ısınması, aydınlanması ve temizliği açısından işçinin<br />
ve ailesinin temel gereksinimlerini karşılayacak<br />
şekilde belirli miktarlarda su, elektrik ve<br />
yakıt giderlerinin karşılanması da, iş sağlığı ve<br />
güvenliği bağlamında gerekmektedir. Bunların<br />
üstündeki kullanımlar için karşılıklarının tahsili<br />
gündeme gelebilecektir. Bu nedenle, apartman<br />
görevlilerine tahsis edilen konutlar ve temel gereksinimler<br />
karşılığı olarak bu konutların ısınması,<br />
aydınlatılması ve temizliği için verilen olanaklar,<br />
işçiye sağlanan ücret niteliğinde menfaatler<br />
değildirler.<br />
Kıdem tazminatı hesabında konutun yeri<br />
“Konut kapıcıları”, 1971 yılından bu yana İş<br />
Kanunu kapsamında olduklarından, kıdem tazminatını<br />
hak edecek şekilde sözleşmesi feshedildiğinde,<br />
İş Kanunundaki esaslara göre kıdem tazminatının<br />
hesaplanıp ödenmesi gerekir.<br />
İş Kanununa göre, kıdem tazminatı hesaplanırken,<br />
işçiye ödenmekte olan son ücretin brüt<br />
tutarı dışında eğer işçiye ödenmekte olan nakdi<br />
ve ayni ödemeler varsa, bunların bir güne düşen<br />
miktarları da kıdem tazminatına esas ücretin hesaplanmasında<br />
dikkate alınacaktır.<br />
Nakdi veya ayni olsun sözleşmeden veya kanundan<br />
kaynaklanan menfaatlerin kıdem tazminatı<br />
hesabında dikkate alınabilmesi için süreklilik<br />
göstermesi gerekmektedir.<br />
Bu bağlamda, örneğin işveren tarafından nakdi<br />
olarak karşılanan kira parası veya ayni olarak<br />
kullanıma verilen konutlar, sözleşmeden kaynaklanan<br />
menfaatler olarak kıdem tazminatının<br />
hesabında dikkate alınacaklardır. Eğer işçiye işyerinde<br />
konut lojman olarak kullandırılmaktaysa,<br />
bu konutun emsal kira bedeli bulunacak ve<br />
bu meblağ kıdem tazminatının hesabında dikkate<br />
alınacaktır.<br />
İşte konumuzla ilgili soru, “konut kapıcıları”<br />
için, imar mevzuatına göre binada yapılması zorunlu<br />
tutulmuş, “birim”in, “kapıcı dairesi” olarak<br />
tahsis edilmesi halinde, emsal kira karşılıklarının<br />
kıdem tazminatı hesabında dikkate alınıp alınmayacağı<br />
hususudur.<br />
Yüksek mahkemenin 1996 yılında vermiş olduğu<br />
bir kararda, apartman görevlisine tahsis<br />
edilmiş “kapıcı dairesi”, yasadan kaynaklanan<br />
menfaat olarak değerlendirilerek emsal karşılığı<br />
kira bedelinin kıdem tazminatı hesabında dikkate<br />
alındığı anlaşılmaktadır (2).<br />
Yüksek mahkemenin verdiği bu karar tartışmaya<br />
açık bir karardır.<br />
Nitekim, yukarda konut kapıcılarına yönelik<br />
yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılan<br />
açıklamalar, apartman görevlilerine kullandırılan<br />
konutların(kapıcı dairesinin) işin niteliğinden<br />
kaynaklandığını hatta, apartman görevlisinin<br />
günlük çalışma programındaki “ara dinlenmeleri”<br />
nin konut tahsisine bağlı olarak dört defa verilebilmesinin<br />
imkan dahiline girdiğini gösterdiğinden,<br />
sağlanan konutun, yasadan kaynaklanan<br />
sosyal yardım niteliğinde bir menfaat olmadığı<br />
sonucunu doğurmaktadır.<br />
Apartman görevlisine işi gereği barınmak üzere<br />
tahsis edilen “kapıcı dairesi”, sosyal yardım<br />
niteliğinde olmadığından, kıdem tazminatının<br />
hesabında bir ücret olarak değerlendirilmemelidir.<br />
Benzer yaklaşım, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda<br />
da benimsenmiştir. Nitekim, 193 sayılı Kanuna<br />
göre, “Genel olarak maden işletmelerinde<br />
ve fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına<br />
göre barındırılması gereken memurlarla<br />
70<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
müstahdemlere konut tedariki ve bunların aydınlatılması,<br />
ısıtılması ve suyunun temini suretiyle<br />
sağlanan menfaatler ile mülkiyeti işverene<br />
ait brüt alanı 100 m²’yi aşmayan konutların<br />
hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle<br />
sağlanan menfaatler (Bu konutların 100 m²’yi aşması<br />
halinde, aşan kısma isabet eden menfaat<br />
için bu istisna hükmü uygulanmaz)” gelir vergisinden<br />
muaf tutulmuşlardır.<br />
Yukarıda açıklanan nedenlerle, diğer işçilere<br />
tanınmayan bir hak olarak günde dört ara dinlenmesi<br />
imkanı sağlanarak günün önemli bir dilimine<br />
yayılan çalışma biçimine yasal zemin oluşturan<br />
konut (kapıcı dairesi)olanağı, apartman görevlilerine<br />
sağlanan sosyal yardım anlamında bir menfaat,<br />
başka bir ifadeyle ücret değildir.<br />
Yüksek yargının, apartman görevlisine tahsis<br />
edilen konutu, ayni ücret olarak değerlendirerek<br />
kıdem tazminatının hesabında dikkate alan kararı,<br />
İş Kanunu ve Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin<br />
amacına uygun düşmemiştir.<br />
Apartman görevlilerine gördükleri işin niteliği<br />
olarak ve çalışma biçimini belirleyen bir unsur<br />
olarak tahsis edilen konut ve iş sağlığı ve güvenliği<br />
gereği işçi ve ailesinin temel gereksinimlerini<br />
karşılamakla sınırlı olarak temin edilen su, elektrik<br />
vb imkanlar da ücret olarak değerlendirilemeyeceğinden,<br />
kıdem tazminatlarının hesabında<br />
ücret olarak dikkate alınarak hesaplama yapılamayacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
(1) DANIŞTAY 10.DAİRESİ 13.03.2007 Tarih,<br />
2004/6952 Esas No.,2007/946 sayılı Kararı<br />
İstemin Özeti: 03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı<br />
Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut Kapıcıları<br />
Yönetmeliği”nin 13. maddesinde yer alan “kapıcıya<br />
görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu değildir.”<br />
hükmünün; imar mevzuatına göre kapıcı<br />
konutu ayrılması zorunlu olan binalarda çalışan<br />
kapıcılara, kapıcı konutu verilmesi zorunluluğu<br />
gözetilmeksizin yapılan düzenlemenin hukuka<br />
aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.<br />
Karar: Dava, 03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı<br />
Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut Kapıcıları<br />
Yönetmeliği”nin 13. Maddesinde yer alan “kapıcıya<br />
görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu değildir.”<br />
hükmünün iptali istemiyle açılmıştır.<br />
4857 sayılı İş Kanunu’nun “Konut kapıcılarının<br />
özel çalışma koşulları” başlıklı 110. Maddesinde;<br />
“Konut kapıcılarının hizmetlerinin kapsam ve<br />
niteliği ile çalışma süreleri, hafta tatili, ulusal<br />
bayram ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin<br />
hakları ve kapıcı konutları ile ilgili hususların<br />
düzenlenmesinde uygulanacak değişik şekil ve<br />
esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca<br />
hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” Kuralı<br />
bulunmaktadır.<br />
Yukarıda anılan Yasa kuralında belirtilen hususlar,<br />
dava konusu Yönetmelik ile düzenlenmiş<br />
olup; anılan Yönetmeliğin “Kapıcı Konutu ve Tahliyesi”<br />
başlıklı 13. maddesinde; kapıcıya görevi<br />
nedeniyle konut verilmesinin zorunlu olmadığı,<br />
eğer kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmişse,<br />
konutun 3194 Sayılı İmar Kanunu ve Belediye İmar<br />
Yönetmelikleri ile öngörülen koşullara uygun olması<br />
gerektiği; kapıcıya görevi nedeniyle verilmiş<br />
olan konut için iş sözleşmesinin devamı süresince<br />
kira istenemeyeceği kuralına yer verilmiştir.<br />
Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 36.<br />
Maddesinin 1. fıkrasında, kapıcı dairesi ayrılması<br />
mecburiyeti olan binalarda, bu dairelerin yönetmelikte<br />
belirtilen şart ve ölçüleri taşıması gerektiği;<br />
son fıkrasında da nerelerde ve hangi binalarda<br />
kapıcı dairesi ayrılması gerektiğinin imar<br />
yönetmeliklerinde gösterileceği belirtilmiştir.<br />
3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler<br />
Tip İmar Yönetmeliği’nin 52. maddesinde,<br />
konut olarak kullanılacak daire sayısı 12’den<br />
fazla olan binalarda kapıcı dairesi yapılmasının<br />
mecburi olduğu; aynı Yönetmeliğin 53. maddesinde<br />
de kapıcı dairelerinin amacı dışında kullanılamayacağı<br />
kuralı yer almaktadır.<br />
4857 sayılı Yasanın 110. maddesinde, konut<br />
kapıcılarının çalışma koşullarının; sözleşme serbestisi<br />
ilkesi uyarınca taraflar arasında yapılacak<br />
iş akdiyle belirlenmesi yerine, yürüttükleri hizmetin<br />
niteliği, çalışma sürelerinin farklılığı ve<br />
sorumlulukları itibariyle kamu hukuku kapsamında<br />
yönetmelikle düzenlenmesi gereken bir husus<br />
olarak ele alındığı, anılan maddede kapıcı konutu<br />
ile ilgili hususların da yönetmelikle düzenlenecek<br />
hususlar arasında sayılması nedeniyle Yönetmeli-<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 71
ği 13. maddesinde kapıcı konutu ile ilgili düzenlemeye<br />
yer verildiği görülmektedir.<br />
(2) YARGITAY 9.HUKUK DAİRESİ<br />
T.25.06.1996, E.3107, K.14356<br />
• MESLEKİ YAZILAR<br />
Diğer taraftan imar ile ilgili mevzuat hükümlerinin<br />
değerlendirilmesinden; konut olarak kullanılan<br />
ve daire sayısı onikiden fazla olan binalarda<br />
kapıcı dairesi yapılmasının zorunlu olduğu ve kapıcı<br />
dairesinin amacı dışında kullanılamayacağı,<br />
dolayısıyla bu konutların, görev nedeniyle yalnızca<br />
kapıcıya tahsis edilebileceği, ancak 12 daireden<br />
az olan ve konut olarak kullanılan binalar ile<br />
işyeri olarak kullanılan binalarda kapıcı dairesi<br />
ayrılması ve dolayısıyla kapıcıya konut tahsisine<br />
ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığı sonucu çıkmaktadır.<br />
Özellikle kaloriferli konutlarda, kapıcıların,<br />
konutun kaloriferini zamanında yakma,<br />
ısıyı ayarlama ve söndürme görevini yerine getirebilmeleri,<br />
günlük çalışma süresinin gün içinde<br />
bölünmesini gerektirmekte olup, bu çalışma biçimi<br />
de kapıcının kapıcı konutu olarak ayrılan yerde<br />
oturmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, 1774<br />
sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 11. maddesi<br />
ile kapıcılara yüklenen, binalarda bildirim dışı<br />
kimselerin oturup oturmadığını, garaj kömürlük,<br />
boş daire gibi bölümlere saklanmalar, sığınmalar,<br />
bazı eşya ve maddeleri gizlemeler olup olmadığını<br />
kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi;<br />
kapıcıların, imar mevzuatı uyarınca<br />
kendilerine ayrılan konutta oturmaları ile mümkündür.<br />
Yasa koyucunun konut olarak kullanılan<br />
ve daire sayısı on ikiden fazla olan binalarda kapıcı<br />
konutu ayrılmasını öngörmekle, bu türden<br />
binalarda çalışan kapıcıların bizzat işyerlerinde<br />
ikamet etmelerini amaçladığı açıktır.<br />
Bu durumda, imar mevzuatına göre kapıcı<br />
konutu ayrılması zorunlu olan binalarda çalışan<br />
kapıcılara kapıcı konutu verilmesi zorunluluğu<br />
gözetilmeksizin, tüm konut kapıcılarına kapıcı<br />
konutu verilmesinin zorunlu olmadığı sonucunu<br />
yaratan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık<br />
bulunmamaktadır.<br />
Açıklanan nedenlerle, 03.03.2004 tarih ve<br />
25391 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut<br />
Kapıcıları Yönetmeliği”nin 13. maddesinde yer<br />
alan “kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmesi<br />
zorunlu değildir.” hükmünün iptaline, oybirliğiyle<br />
karar verildi.<br />
DAVA : Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet<br />
tazminatı, fazla çalışma parası ile hafta<br />
ve genel tatili gündeliklerinin ödetilmesine<br />
karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme,<br />
isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından<br />
temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />
konuşulup düşünüldü:<br />
KARAR : 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle<br />
kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />
göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />
dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />
2. 1475 Sayılı iş Kanunu 14/11. maddesinde<br />
ihbar ve kıdem tazminatına esas alınarak ücretin<br />
hesabına 26. maddenin birinci fıkrasında yazılı<br />
ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para<br />
ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan<br />
menfaatlerin de gözönünde tutulması gerekir.<br />
Davacı işyerinde kapıcı ve kaloriferci olarak<br />
çalışmış olup, kapıcı konutundan yasa gereği bir<br />
kira ödemeksizin yararlandığı gibi aydınlatma,<br />
yakıt ve su parası ödememek suretiyle de para<br />
ile ölçülebilen menfaatlerden de yararlanmaktadır.<br />
Böyle olunca kıdem tazminatı hesabında<br />
belirlenecek günlük ücrete bu menfaatlerin de<br />
yansıtılması suretiyle kıdem tazminatının tesbit<br />
edilerek hüküm altına alınması gerekir. Hatalı değerlendirme<br />
ile bu hususun dikkate alınmaksızın<br />
düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm<br />
kurulması bozmayı gerektirmiştir.<br />
3. Davacının çalışma süresine göre ihbar önelinin<br />
sekiz hafta olduğu tartışmasızdır. Böyle olunca,<br />
dört hafta üzerinden ihbar tazminatının hesaplanması<br />
hatalıdır. Öte yandan, yukarıda ikinci<br />
bentde sözkonusu edilen menfaatlerin de ihbar<br />
tazminatı hesabında nazara alınması gerekir. Yazılı<br />
şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.<br />
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen<br />
nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan<br />
temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />
25.6.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />
72<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
2012 YILININ MART-NİSAN AYLARINDA<br />
MEVZUATTA YAPILAN ÖNEMLİ<br />
DEĞİŞİKLİKLER<br />
-I-<br />
6283 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL<br />
SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK<br />
YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />
(8.3.2012/ RG. 28227).<br />
1.3.2012 tarihli ve 6283 sayılı Yasa ile 5510 sayılı<br />
Yasada yapılan değişiklik, kamuoyunda intibak yasası<br />
olarak adlandırılan değişiklikleri içermektedir.<br />
Yasada emekli maaşının hesaplanması ile ilgili olarak<br />
yapılan değişiklikler 1.1.2013 tarihinde yürürlüğe<br />
girecektir. Bu Yasa ile emekli maaşları arasındaki<br />
farklılık giderilmeye çalışılmıştır.<br />
-II-<br />
52 NO’LU VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ<br />
YAYIMLANDI. (08.3.2012/ VUK-52/2012-2/<br />
Mücbir sebep-1)<br />
Bu sirkülerde, Suriye’de meydana gelen olaylardan<br />
etkilenen mükelleflerin durumlarını ispat<br />
veya tevsik eden bilgi ve belgelerle etkilendikleri<br />
süreyi de belirtmek suretiyle gelir/kurumlar vergisi<br />
bakımından bağlı oldukları vergi dairesine müracaat<br />
etmeleri ve yapılacak araştırma sonucunda,<br />
olaylardan vergi ödevlerinin yerine getirilmesine<br />
engel olacak derecede etkilendikleri anlaşılanların<br />
durumlarının mücbir sebep kapsamında değerlendirilerek<br />
Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerinden<br />
yararlandırılacakları belirtilmiştir.<br />
-III-<br />
7 NO’LU ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ SİRKÜLERİ<br />
YAYIMLANDI. (19.3.2012/ ÖTV-1/2012-2)<br />
Gelir İdaresi Başkanlığınca çıkarılan Bu sirkülere<br />
göre,<br />
ü 1 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin (9.1.)<br />
bölümünde yer alan açıklamalara göre tecil-terkin<br />
uygulamasından ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listenin<br />
(B) cetvelindeki malları, (I) sayılı listeye dahil<br />
olmayan malların imalinde kullanmak üzere söz<br />
konusu Tebliğ ekinde yer alan talep ve taahhütnameleri<br />
vermek suretiyle satın alan veya ithal eden<br />
“sanayi sicil belgesi”ni haiz imalatçılar yararlanacaktır.<br />
ü<br />
Bu uygulamadan yararlanmak isteyen sanayi<br />
sicil belgesini haiz imalatçıların, (I) sayılı listenin<br />
(B) cetvelindeki malları ithalatçılardan veya<br />
rafineriler dahil imalatçılardan alımında, Tebliğ<br />
ekinde bir örneği olan (EK:2) “Talep ve Taahhütname”<br />
ile birlikte sanayi sicil belgesinin noter veya<br />
yeminli mali müşavir (YMM) tarafından onaylanmış<br />
örneğini ÖTV mükellefine vermeleri gerekmektedir.<br />
ü ÖTV mükellefleri, bu kapsamda teslim ettikleri<br />
mallar için, Bakanlar Kurulunun ürünün<br />
bu amaçla kullanılmasına ilişkin olarak belirlediği<br />
tutara göre ÖTV hesaplayarak beyannamelerinin<br />
ilgili bölümünde beyan edecektir. Beyan edilen<br />
verginin Bakanlar Kurulu Kararına göre tecil edilmesi<br />
öngörülen kısmı; bu tutar ile 12 aylık gecikme<br />
faizi tutarı toplamı kadar teminat verilmesi<br />
üzerine tecil edilecek, kalan kısmı tahsil edilecektir.<br />
ü Bu kapsamda malın teslim edildiği dönem<br />
beyannamesine alıcının verdiği “Talep ve Taahhütname”<br />
ile sanayi sicil belgesi ve indirimli teminattan<br />
yararlanılan dönemler için “Tecil -Terkin Kapsamında<br />
%5 Oranındaki İndirimli Teminattan Yararlananlara<br />
İlişkin Bilgi Formu”nun satıcı tarafından<br />
aslının aynı olduğu kaşe tatbik edilip imzalanmak<br />
suretiyle onaylanmış fotokopileri eklenecektir.<br />
ü Diğer taraftan, vergisi tecil edilerek satın<br />
alınan malların tecil tarihini veya bu kapsamda ithal<br />
edilen malların ithal tarihini takip eden aybaşından<br />
itibaren 12 ay içinde imalatta kullanılması<br />
ve bu kullanımın yukarıda bahsi geçen Tebliğin ilgili<br />
bölümlerinde ifade edilen süreler içinde YMM<br />
tarafından düzenlenen üretim raporuyla tevsik<br />
edilmesi zorunlu olup, usulüne uygun düzenlenen<br />
raporun ibrazı ve uygulama kapsamında hesaplanan<br />
vergiden tecil edilen kısım düşüldükten sonra<br />
kalan tutarın ödenmiş olması halinde, tecil edilen<br />
vergi terkin edilecek ve teminat çözülecektir.<br />
ü Tecil-terkin uygulaması seçimlik bir hak<br />
olup, bu uygulamadan yararlanmak isteyenlerin<br />
ÖTV mevzuatında belirlenen usul ve esaslara uyma<br />
zorunlulukları bulunmaktadır.<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 73
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
-IV-<br />
ÖLÇÜ VE ÖLÇÜ ALETLERİNİN TAMİR VE<br />
AYARINI YAPACAK KİŞİLERE VERİLECEK<br />
YETKİ BELGESİ HAKKINDA YÖNETMELİK<br />
YAYIMLANDI (20.3.2012/ RG. 28239).<br />
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca çıkarılan<br />
bu Yönetmelikte, 11.1.1989 tarihli ve 3516 sayılı<br />
Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamında bulunan ölçü<br />
ve ölçü aletlerinin tamir ve ayar hizmetlerini yapacak<br />
kişilere verilecek yetki belgesi ve işyeri uygunluk<br />
belgesi ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir.<br />
Bu Yönetmelik, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu<br />
kapsamında bulunan ölçü ve ölçü aletlerinin tamir<br />
ve ayar hizmetlerini yapacak kişilere verilecek yetki<br />
belgesi ile ilgili işlemleri kapsamaktadır.<br />
3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamında<br />
bulunan ölçü ve ölçü aletlerinin tamir ve ayar hizmetlerini<br />
yapacak kişilerin, bu Yönetmelik hükümleri<br />
çerçevesinde işyerinin bulunduğu il müdürlüğünden<br />
yetki belgesi almaları zorunludur.<br />
Yönetmeliğin 7 nci maddesi uyarınca işyeri uygunluk<br />
belgesi sahipleri, tamir ve ayar hizmetlerini<br />
yaptıkları ölçü ve ölçü aletlerinin kaydedilecek<br />
olup, işyerine ait olan ve il müdürlüğünce tasdik<br />
edilen bir defter tutmakla yükümlüdür. Bu deftere,<br />
ölçü aleti sahibinin adı, adresi, ölçü aletinin seri<br />
numarası, markası, cinsi, sınıfı, tipi, kapasitesi ile<br />
yapılan tamir ve ayar işleminin kısa açıklaması, tamirin<br />
yapıldığı tarih ve tamiri yapan kişinin adı ve<br />
soyadı kaydedilecektir.<br />
Yayımı tarihinde yürürlüğe giren bu Yönetmelikle<br />
5.6.2002 tarihli ve 24776 sayılı Resmî Gazete’de<br />
yayımlanan Ölçü ve Ölçü Aletlerinin Tamir ve Ayarını<br />
Yapacak Kişilere Verilecek Yetki Belgesi Hakkında<br />
Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
-V-<br />
KARAYOLLARI TRAFİK YÖNETMELİĞİNDE<br />
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />
YAYIMLANDI (21.3.2012/ RG. 28240).<br />
İçişleri Bakanlığınca çıkarılan Yönetmelikle<br />
18.7.1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî<br />
Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinde<br />
önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu Yönetmelikle,<br />
ÖTVK açısından da uygulama olanağı bulunan<br />
istiap haddi, Taşıma Sınırı (Kapasite) adı altında<br />
aşağıdaki şekilde yeniden tanımlanmıştır:<br />
Taşıma Sınırı (Kapasite): Bir aracın güvenle<br />
taşıyabileceği, en çok yük ağırlığı ve/veya yolcu<br />
ve hizmetli sayısıdır.”<br />
Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir taşıtın taşıma<br />
sınırı hesaplanırken, sürücünün ağırlığı dikkate<br />
alınmamaktadır. Çünkü, taşıtlarda imalatçı firmaca<br />
düzenlenen uygunluk belgesinde taşıtın boş ağırlığı<br />
belirlenirken sürücü dahil edilmektedir. Çünkü,<br />
taşıtın sürücüsüz hareket edemeyeceği kabul<br />
edilmektedir. Ancak, ÖTVK’nunda ise sürücü dahil<br />
dikkate alınmaktadır. Bu iki mevzuat arasındaki<br />
uyumsuzluk da doblo, kango gibi hafif ticari araçların<br />
ÖTV oranının belirlenmesinde uygulamada sorun<br />
yaratmaktadır.<br />
-VI-<br />
DÖVİZ KAZANDIRICI FAALİYETLERDE DAMGA<br />
VERGİSİ VE HARÇ İSTİSNASI UYGULAMASI<br />
HAKKINDA TEBLİĞ (SERİ NO: 1)’DE<br />
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ<br />
NO: 5) YAYIMLANDI<br />
(21.3.2012/ RG. 28240).<br />
Ekonomi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından<br />
müştereken çıkarılan bu Tebliğde, kati ihraç edilen<br />
mallara ait ambalaj malzemesinin geçici ihracı ve<br />
ithali” de istisna kapsamına alınmıştır.<br />
-VII-<br />
2012/2931 SAYILI BKK YAYIMLANDI<br />
(24.3.2012/ RG. 28243).<br />
Bu Karar ile KDV oranlarında değişiklik yapılmış<br />
olup, yapılan değişiklikler 25 Mart 2012 tarihinde<br />
yürürlüğe girmiştir. Yapılan değişiklik, Sağlık Bakanlığı<br />
ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca ithaline<br />
ve üretimine izin verilen ürünlerin terkibinde<br />
bulunan aktif maddeler ve aktif madde üretiminde<br />
kullanılan hammaddelerinde KDV oranı indirilmiştir.<br />
-VIII-<br />
2012/2856 SAYILI BKK YAYIMLANDI<br />
(24.3.2012/ RG. 28243).<br />
17/2/ 2012 tarihli ve 2012/2856 sayılı BKK ile<br />
6 Ekim 2009 tarihinde İstanbul’da imzalanan ve<br />
7/12/2011 tarihli ve 6256 sayılı Kanunla onaylanması<br />
uygun bulunan ekli “Türkiye Cumhuriyeti ile<br />
Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden<br />
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”<br />
ile Anlaşmaya dair Protokol ve notaların<br />
onaylanması kararlaştırılmıştır.<br />
-IX-<br />
BÜROKRASİNİN AZALTILMASI VE<br />
İŞLEMLERİN BASİTLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK<br />
BAŞBAKANLIK, BAKANLIKLAR, BAZI BAĞLI<br />
VE İLGİLİ KURULUŞLAR VE ÜNİVERSİTELERE<br />
AİT 84 ADET YÖNETMELİK YAYIMLANDI<br />
(3.4.2012/ RG. 28253).<br />
Bürokratik işlemleri azaltmak amacıyla çeşitli<br />
kurum ve kuruluşlarca çıkarılan (84) adet Yönetmelikte<br />
çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Yapılan deği-<br />
74<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
şiklikler genellikle, e-devlet çerçevesinde manyetik<br />
ortamda alınan bilgilerin kişilerden ayrıca talep<br />
edilmeyerek, vatandaşlık kimlik numarası bazlı takip<br />
edilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Ayrıca,<br />
Yönetmelik değişikliklerine devam edilerek 4<br />
Nisan 2012 tarihli ve 2824 sayılı Resmi Gazete’de de<br />
bürokrasiyi azaltıcı yönetmelikler yayımlanmıştır.<br />
Diğer taraftan bu Yönetmeliklerde VUK uyarınca<br />
işe başlama bildirimi ekleri ile ilgili bir düzenleme<br />
yer almamaktadır. Çünkü, işe başlama<br />
bildirimi ile ilgili Yönetmelik bulunmamakta olup,<br />
bildirim ekinde verilen belgeler yayımlanmamış<br />
idari düzenlemelerde yer almaktadır. Dolayısıyla,<br />
vergi dairelerinde işe başlama bildiriminde bulunulurken,<br />
idarenin yayımlanmamış düzenleyici<br />
işlemlere göre eskiden olduğu gibi eklerin tam<br />
olarak verilmesi germektedir.<br />
-X-<br />
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU<br />
YÖNETMELİĞİ YAYIMLANDI (3.4.2012/ RG.<br />
28253).<br />
Adalet Bakanlığınca yayımlanan bu Yönetmelikte,<br />
adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve<br />
bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin yargılama<br />
ve yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesine<br />
dair usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu Yönetmelik,<br />
12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri<br />
Kanununun uygulama alanını, adli yargı ilk derece<br />
hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri<br />
hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri<br />
hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın<br />
kullanılmasına dair usul ve esasları kapsamaktadır.<br />
Bu Yönetmelikle, Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin<br />
Yazı İşleri Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
-XI-<br />
DANIŞTAY ONBEŞİNCİ DAİRE BAŞKANLIĞINCA<br />
[ESAS NO: 2011/12942 KARAR NO :<br />
2011/3325] KANUN YARARINA BOZMA<br />
KARARI YAYIMLANMIŞTIR. (3.4.2012/<br />
Mükerrer RG. 28253).<br />
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte<br />
bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar<br />
Kanunu’nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca<br />
hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı<br />
çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan<br />
vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle<br />
yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin<br />
başka bir işverene devrolunması veya intikal<br />
etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi<br />
gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta<br />
hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde<br />
de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;<br />
bu Kanunun 8’inci maddesinde belirtilen bildirgeyi<br />
Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere<br />
idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.<br />
Danıştay 15 inci dairesince, dava konusu uyuşmazlıkta,<br />
yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca<br />
sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka<br />
bir işverene devir olunması halinde yeni işveren<br />
bildirge vermekle yükümlü olduğu, ancak, bir işyerinin<br />
devri demek, onun bütün hukuki neticeleri<br />
ile yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte<br />
faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demek olduğu,<br />
şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik<br />
olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse<br />
devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi<br />
ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik<br />
sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu<br />
olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden<br />
söz etmenin olanaklı olmadığı ve işverenin unvan<br />
ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri<br />
devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran<br />
hallerden olmadığından, hisse devrinde olduğu<br />
gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve<br />
sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla<br />
tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu<br />
işverenin unvanı değişikliğinde bildirge verilmesini<br />
zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin<br />
devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete<br />
verilen idari para cezasının hukuki dayanağı<br />
bulunmadığına hükmedilmiştir.<br />
-XII-<br />
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK<br />
UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />
YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI<br />
(4.4.2012/ RG. 28254).<br />
Sosyal Güvenlik Kurumunca çıkarılan bu Tebliğ<br />
ile 25.3.2010 tarihli ve 27532 sayılı mükerrer Resmî<br />
Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık<br />
Uygulama Tebliğinde çeşitli değişiklikler yapılmıştır.<br />
Tebliğde yapılan değişikliklerden biri de eczanelerin<br />
fatura düzenlemesi ile ilgili 9.2.2 numaralı<br />
maddesini aşağıdaki şekilde değiştirilmesidir.<br />
“9.2.2. Eczane Faturalarının Düzenlenmesi;<br />
(1) Eczaneler tarafından, her ayın ilk ve son<br />
gününü kapsayan döneme ait reçeteler, o ayın son<br />
günü tarihini taşıyacak şekilde sonlandırılır ve faturalandırılır.<br />
a) Yabancı ülkelerle yapılan sosyal güvenlik sözleşmeleri<br />
kapsamında kurum sağlık yardımlarından<br />
yararlandırılan ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerince<br />
düzenlenmiş ve onaylanmış Sosyal Güvenlik<br />
Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi (aslı veya<br />
fotokopisi) ile müracaat eden kişilerin reçeteleri-<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 75
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
ne ait faturalar ülke bazında ayrı ayrı olmak üzere<br />
manuel,<br />
b) Kurum bilgi işlem sisteminden hasta takip<br />
numarası/provizyon alınamamasına rağmen sağlık<br />
yardımları yeterli prim ödeme gün sayısı olmaksızın<br />
ve/veya prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın<br />
Kurumca karşılanacak olan;<br />
1- İş kazasına uğrayan kişilere ait faturalar her<br />
hasta için ayrı ayrı (sadece iş kazası nedeniyle sunulan<br />
sağlık hizmeti bedelleri ödenir) olmak üzere<br />
manuel,<br />
2-“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere<br />
Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında<br />
Yönetmelik” kapsamında, yetkilendirilmiş özürlü<br />
sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kuruluşlarınca,<br />
ağır özürlü olduğu özürlü sağlık kurulu<br />
raporu ile belgelendirilen tıbben başkasının bakımına<br />
muhtaç kişilere ait faturalar her hasta için<br />
ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />
3- Bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık tespit edilen<br />
kişilere ait faturalar her hasta için ayrı ayrı<br />
olmak üzere manuel,<br />
4- Acil haller nedeni ile sağlık yardımlarından<br />
yararlandırılan kişilere ait faturalar her hasta için<br />
ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />
5- Koruyucu sağlık hizmetleri nedeni ile sağlık<br />
yardımlarından yararlandırılan kişilere ait faturalar<br />
her hasta için ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />
6- Gebeliğin başladığı tarihten itibaren doğumdan<br />
sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde<br />
ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık<br />
halini kapsayan analık haliyle ilgili rahatsızlık<br />
ve özürlülük hallerinde sağlık hizmeti sağlanan kadınlara<br />
ait faturalar, her hasta için ayrı ayrı olmak<br />
üzere manuel,<br />
7- Meslek hastalığına uğrayan kişilere ait faturalar<br />
her hasta için ayrı ayrı manuel,<br />
c) İş kazası, meslek hastalığı, trafik kazası ve<br />
adli vaka reçetelerine ait faturalar her hasta için<br />
ayrı ayrı olmak üzere,<br />
ç) Yatan hasta reçeteleri, günübirlik tedavi reçeteleri<br />
ve sağlık raporu ile temin edilen ilaç/ilaçları<br />
içeren reçetelere ait faturalar,<br />
d) Kan ürünü ve hemofili ilacı/ilaçları içeren reçetelere<br />
ait faturalar,<br />
e) İçeriğinde en az bir adet geçici karekod etiketli<br />
ilaç bulunan reçetelere ait faturalar,<br />
f) Eczanelerden ilaç teminine ilişkin mevzuatta<br />
ayrı faturalandırılmasına dair düzenleme yapılmış<br />
reçetelere ait faturalar,<br />
g) Yukarıdaki grupların dışında kalan reçetelere<br />
ait faturalar,<br />
ayrı ayrı üçer nüshalı (bir nüshası eczacı tarafından<br />
aslı gibidir onaylı fotokopi olabilir) alt gruplar<br />
halinde düzenlenir.<br />
(2) Birinci fıkranın (a), (b), (c), (e) ve (f) bentlerinde<br />
belirtilen reçeteler hariç olmak üzere; içeriğinde<br />
en az bir raporlu ilaç, kan ürünü veya hemofili<br />
ilacı bulunan reçeteler, ilgisine göre (ç) veya (d)<br />
bentlerinde belirtilen reçete grubuna dâhil edilerek<br />
faturalandırılacaktır.”<br />
Yukarıda yer alan değişiklik Tebliğin yayım tarihi<br />
olan 4.4.42012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />
-XIII-<br />
PETROL PİYASASI LİSANS YÖNETMELİĞİNDE<br />
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />
YAYIMLANDI (7.4.2012/ RG. 28257).<br />
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca çıkarılan<br />
ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren bu Yönetmelik<br />
ile 17.6.2004 tarihli ve 25495 sayılı Resmî Gazete’de<br />
yayımlanan Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin<br />
18 inci maddesinin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde<br />
değiştirilmiştir.<br />
“Serbest kullanıcılar hariç olmak üzere lisans<br />
sahipleri, kullanıcılar dışındaki kişilere yapılan<br />
ham petrol ve akaryakıt satışları ile hizmet ifalarında,<br />
213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine<br />
göre tanzim edecekleri fatura ve irsaliyelerde satış<br />
yapılan muhatabın lisans numarasını da belirtmekle<br />
yükümlüdür.”<br />
-XIV-<br />
6287 SAYILI İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM<br />
KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK<br />
YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />
(11.4.2012/ RG. 28261).<br />
Toplumda tartışılmaksızın çıkarılan bu Yasa ile<br />
ilk ve orta öğretime ilişkin eğitim sisteminde önemli<br />
değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca, söz konusu Yasanın<br />
15 nci maddesi ile 2547 sayılı Kanunun 56 ncı<br />
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci paragrafı<br />
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından<br />
üniversitelere, yüksek teknoloji enstitüleri<br />
ile gelirlerinin en az dörtte üçünü münhasıran devlet<br />
üniversitelerinin faaliyetlerinin devam ettirilmesi<br />
ve desteklenmesini amaç edinmek üzere<br />
kurulan ve fiilen bu çerçevede faaliyette bulunan<br />
vakıflardan Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti<br />
tanınanlara makbuz karşılığında yapılan bağış-<br />
76<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
lar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerine<br />
göre yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden<br />
ve kurum kazancından indirilebilir. Bu hükmün<br />
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />
Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
Yapılan değişiklikle, devlet üniversitelerini faaliyetlerini<br />
devam ettirilmesi ve desteklenmesini<br />
amaç edinen ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti<br />
tanınanlara yapılan bağış ve yardımların yıllık beyanname<br />
ile bildirilecek gelirden ve kurum kazancından<br />
indirilebilmesine izin verilmiştir. Yapılan bağış<br />
ve yardımlar gelir/kazançtan indirileceğinden,<br />
beyannamede vergiye tabi bir matrah çıkması halinde<br />
indirimden yararlanılacak olup, aksi durumda<br />
indirilemeyecek ve indirilemeyen bağış tutarı izleyen<br />
yıllara da devredilmeyecektir. Ayrıca, bu madde<br />
hükmü devlet üniversiteleri ile sınırlıdır.<br />
-XV-<br />
6289 SAYILI KAMU GÖREVLİLERİ<br />
SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK<br />
YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />
(11.4.2012/ RG. 28261).<br />
Bu Kanun ile 25.6.2001 tarihli ve 4688 sayılı<br />
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun adı “Kamu<br />
Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu”<br />
şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanunda memurların<br />
toplu sözleşme görüşmelerinin usul ve esasları düzenlenmiştir.<br />
-XVI-<br />
ANONİM ŞİRKET ESAS MUKAVELELERİNDE<br />
İMTİYAZ TESİS EDEN HÜKÜMLERİN<br />
UYARLANMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ<br />
NO: İÇ TİCARET 2012/1)YAYIMLANDI<br />
(11.4.2012/ RG. 28261).<br />
Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan 2012/1<br />
No’lu Tebliğ ile 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk<br />
Ticaret Kanununun 401 inci maddesinin üçüncü fıkrasında<br />
düzenlenen esas mukavelelerin ikinci fıkraya<br />
uygun hale getirilmesine ilişkin süre 3.6.2011<br />
tarihli ve 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının<br />
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde<br />
Kararnamenin geçici 6 ncı maddesi ile verilen yetkiye<br />
dayanılarak 2.7.2012 tarihine kadar uzatılmıştır.<br />
Ancak, 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret<br />
Kanunu 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olup,<br />
bu tarih itibariyle de 6762 sayılı TTK yürürlükten<br />
kalkmış olacaktır. Dolayısıyla, 2012/1 sayılı Tebliğ<br />
ile yapılan süre uzatımı 1.7.2012 tarihinde hükümsüz<br />
hale gelecek olup, 6102 sayılı TTK hükümlerine<br />
göre işlem yapılması gerekecektir<br />
-XVII-<br />
69 SERİ NO’LU KATMA DEĞER VERGİSİ<br />
MÜKELLEFLERİNİN ÖDEME KAYDEDİCİ<br />
CİHAZLARI KULLANMALARI MECBURİYETİ<br />
HAKKINDA KANUNLA İLGİLİ GENEL TEBLİĞ<br />
YAYIMLANDI (11.4.2012/ RG. 28261).<br />
Maliye Bakanlığınca çıkarılan bu Tebliğde anlık<br />
ya da dönemsel olarak, elektronik yolla Gelir İdaresi<br />
Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezine veri gönderebilecek<br />
ve Gelir İdaresi Başkanlığınca da erişilebilecek<br />
özellikleri taşıyacak olan yeni nesil ödeme kaydedici<br />
cihazlara ilişkin özellikler ve bu cihazların kullanılmaya<br />
başlama zamanı belirlenmiştir. Tebliğe<br />
göre;<br />
i. Mükellefler önceki mevzuat hükümlerine<br />
tâbi ellerindeki ödeme kaydedici cihazlarını,<br />
31.12.2015 tarihini geçmemek üzere mali hafızaları<br />
doluncaya kadar kullanabileceklerdir.<br />
1.1.2013’ten itibaren geçerli olmak üzere, bu<br />
süre içerisinde mali hafızaları dolan ödeme kaydedici<br />
cihazlara, yeni mali hafıza takılmayacak ve<br />
cihaz 60 Seri No.lu ödeme kaydedici cihaz Genel<br />
Tebliğinin 4 üncü Bölümünde yapılan açıklamalar<br />
çerçevesinde hurdaya ayrılacaktır. Cihazı hurdaya<br />
ayrılan mükellefler yeni nesil ödeme kaydedici<br />
cihazları almak suretiyle kanuni yükümlülüklerini<br />
yerine getireceklerdir.<br />
ii. Faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullanan<br />
mükellefler 1.1.2013 tarihinden itibaren bu<br />
cihazlar yerine EFT-POS özelliği olan yeni nesil ödeme<br />
kaydedici cihaz kullanmak zorundadırlar.<br />
iii. Yol kenarı otopark hizmeti veren mükellefler,<br />
faaliyetlerinde 1.1.2013 tarihinden itibaren<br />
EFT-POS özelliği olan yeni nesil ödeme kaydedici<br />
cihaz kullanmak zorundadırlar.<br />
-XVIII-<br />
117 SERİ NO’LU KDV GENEL TEBLİĞDİ<br />
YAYIMLANDI (14.4.2012/ RG. 28264).<br />
Maliye Bakanlığı’nca çıkarılan bu Tebliğde, Maliye<br />
Bakanlığınca KDVK’nun m.9, f.1 hükmüne istinaden<br />
KDV tevkifatına tabi tutulacak mal teslimleri<br />
ve hizmet ifalarının çeşitleri ve yapılacak tevkifat<br />
oranları belirlenmiştir. Bu Tebliğde yapılan düzenlemeler<br />
1 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />
Bugüne kadar uygulana gelen ve uygulamaya<br />
da devam edilen KDV tevkifatı müessesesi KDVK,<br />
m.9,f.1’de sadece ve sadece mükellefin Türkiye<br />
içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi<br />
ve iş merkezinin bulunmaması halleri ile sınırlıdır.<br />
Maddede “ve diğer hallerde” ifadesi ile Maliye<br />
Bakanlığı’na yetki tanınırken “veya” bağla-<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 77
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
cı kullanılmadığından Bakanlıkta Türkiye içinde<br />
ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin<br />
bulunmaması halinde tevkifat yapılmasına<br />
ilişkin düzenleme yapabilmesine izin verilmiştir. Ancak,<br />
yasa maddesi bu şekilde yorumlanmamış olup,<br />
madde KDV mükellefleri ve KDV mükellefi olmayanların<br />
da dahildeki işlemlerde Maliye Bakanlığınca<br />
tevkifat uygulaması getirebileceği kabul edilmiştir.<br />
Dolayısıyla, Tebliğin dayanak aldığı yasa hükmü ile<br />
Tebliğde yapılan düzenlemelerin birbirine uyumlu<br />
olmadığı düşünülmektedir. Ayrıca;<br />
1- KDVK, m.9, f.1kısmi tevkifata ilişkin bir<br />
yetki vermemektedir. Anayasanın 73 üncü maddesi<br />
uyarınca vergi oranı belirleme yetkisi sadece<br />
Bakanlar Kurulu’na tanınabilmekte olduğundan,<br />
Maliye Bakanlığı’nca kısmi tevkifata ilişkin düzenlemelerin<br />
hukuka uygun olup olmadığı da tartışılması<br />
gereken önemli hususlardan biridir.<br />
2- KDVK’nda tevkifatta vergiyi doğuran olay<br />
ayrıca belirlenmemiştir. Ancak, Tebliğde tevkifatta<br />
vergiyi doğuran olayın KDVK m.10’na göre belirleneceği<br />
açıklanmıştır. Ayrıca, KDVK’nunda vergiyi<br />
doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmışken,<br />
Tebliğde kur farkları açısından vergiyi doğuran olay<br />
tahsil esasına bağlanmıştır.<br />
3- KDVK’nunda tevkifat suretiyle kesilen<br />
KDV’nin iade edilebilmesine ilişkin bir düzenleme<br />
bulunmamasına rağmen, Tebliğler ile tevkif edilen<br />
vergilerin iade usul ve esaslarının da düzenlenmiş<br />
olması da hukuki açıdan tartışmalı olup, iadenin yasal<br />
dayanaktan yoksun olduğu düşünülmektedir.<br />
Dahildeki işlemlerde KDV’de tevkifat uygulaması<br />
KDVK’nun temel sistematiğine ve kanun tekniğine<br />
aykırıdır. Bir de buna, Tebliğlerde yapılan düzenlemelerin<br />
de hukuka uygunluğunun tartışmalı olduğu<br />
hususu eklendiğinde, öncelikle hukuki açıdan<br />
düzenlemelerin gözden geçirilmesine önemli yarar<br />
bulunmaktadır.<br />
-XIX-<br />
5510 SAYILI KANUNUN 4 ÜNCÜ<br />
MADDESİNİN BİRİNCİ FIKRASININ (c) BENDİ<br />
KAPSAMINDA SİGORTALI SAYILANLARIN<br />
HİZMET BİLGİLERİNİN ELEKTRONİK<br />
ORTAMA AKTARILMASI HAKKINDA TEBLİĞ<br />
YAYIMLANDI (14.4.2012/ RG. 28264).<br />
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca çıkarılan<br />
bu Tebliğde, 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal<br />
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4<br />
üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında<br />
sigortalı sayılanların tüm hizmet bilgilerinin<br />
ve bu bilgilerde oluşacak değişikliklerin güncel<br />
olarak Sosyal Güvenlik Kurumunca hazırlanan web<br />
tabanlı programa internet üzerinden aktarılmasına<br />
ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.<br />
-XX-<br />
6292 SAYILI ORMAN KÖYLÜLERİNİN<br />
KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE<br />
HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA<br />
ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />
İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN<br />
SATIŞI HAKKINDA KANUN YAYIMLANDI<br />
(26.4.2012/ RG. 28275).<br />
Kamuoyunda 2-B yasası olarak da ifade edilen<br />
bu Yasada 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman<br />
Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına<br />
orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi,<br />
yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline<br />
karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde<br />
bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve<br />
orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi<br />
ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin<br />
usul ve esaslar belirlenmiştir Bu Kanun, 6831 sayılı<br />
Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına orman<br />
sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım<br />
arazileri hakkında da uygulanacaktır.<br />
Bu Yasanın “Yeni orman alanlarının tesisi,<br />
Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan<br />
köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar<br />
ve muafiyetler” başlıklı 10 uncu maddesinin<br />
(6) numaralı fıkrasında Bu Kanun hükümlerinin<br />
uygulanmasında yapılacak satış, tescil, devir, kayıt,<br />
terkin, düzeltme, ifraz, tevhit, cins değişikliği ve<br />
ipotek işlemleri ile bunlara bağlı ve tamamlayıcı nitelikteki<br />
işlemler veraset ve intikal vergisinden,<br />
492 sayılı Kanun ile 26.5.1981 tarihli ve 2464<br />
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu kapsamında alınan<br />
harçlardan, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek<br />
kâğıtlar damga vergisinden ve genel yönetim<br />
kapsamındaki kamu idarelerince alınan<br />
ücretlerden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.<br />
78<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ<br />
HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA<br />
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN<br />
Kanun No : 6322<br />
Kabul Tarihi : 31.05.2012<br />
Resmi Gazete : 28324<br />
Resmi Gazete : 15.06.2012<br />
MADDE 1 – 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme<br />
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 39 uncu<br />
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bu yerin belediye<br />
sınırları dışındak i” ibaresi “diğer” şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 2 – 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesinin<br />
birinci fıkrasında yer alan “31/12/2014” ibaresi<br />
“31/12/2023” şeklinde, “genel bütçeye dahil daireler<br />
ve katma bütçeli idarelerce” ibaresi “merkezi yönetim<br />
kapsamındaki kamu idarelerince” şeklinde, “29.1.2004<br />
tarihli ve 5084 sayılı Kanun” ibaresi “29/6/2001 tarihli<br />
ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi<br />
ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik<br />
Yapılması Hakkında Kanunun ek 3 üncü maddesi” şeklinde<br />
değiştirilmiştir.<br />
MADDE 3 – 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri<br />
Kanununun 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında<br />
yer alan “(operatör değişiklikleri hariç)” ibaresi “(iş ve<br />
hizmetlerin merkezi bir sunucu tarafından uzaktan izlenmesi<br />
ve yürütülmesine yönelik makineler arası veri<br />
aktarımına mahsus olan ve bunların yürütülmesi için<br />
zorunlu olanlar dışında sesli, görsel iletişim veya genel<br />
amaçlı internet erişimi için kullanılmayan mobil telefon<br />
aboneliğinin ilk tesisi ile operatör değişiklikleri hariç)”<br />
şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 4 – 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi<br />
Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (8)<br />
numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, fıkraya<br />
aşağıdaki bent ve maddeye son fıkrasından önce gelmek<br />
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.<br />
“8. Bu Kanunun 47 nci maddesinde yazılı şartları haiz<br />
olanlardan kendi ürettikleri ürünleri satanlara münhasır<br />
olmak üzere el dokuma işleri, bakır işlemeciliği, çini ve<br />
çömlek yapımı, sedef kakma ve ahşap oyma işleri, kaşıkçılık,<br />
bastonculuk, semercilik, yazmacılık, yorgancılık,<br />
keçecilik, lüle ve oltu taşı işçiliği, çarıkçılık, yemenicilik,<br />
oyacılık ve bunlar gibi geleneksel, kültürel, sanatsal<br />
değeri olan ve kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında<br />
faaliyette bulunanlar;”<br />
“9. Yukarıdaki bentlerde sözü edilen işlere benzerlik<br />
gösterdikleri Maliye Bakanlığınca kabul edilen ticaret ve<br />
sanat işleri ile iştigal edenler.”<br />
“Esnaf muaflığına ilişkin şartları taşıyanlara talepleri<br />
halinde vergi dairesince Esnaf Vergi Muafiyeti Belgesi<br />
verilir. Bu belgenin şekil ve muhtevasının tayin ve tespiti<br />
ile iptali ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />
Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 5 – 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin<br />
ikinci fıkrasında yer alan “gelirleri bunlar tarafından<br />
bildirilecek olanlar” ibaresi “istisna haddinin üzerinde<br />
hasılat elde edenlerden, beyanı gerekip gerekmediğine<br />
bakılmaksızın ayrı ayrı veya birlikte elde ettiği ücret,<br />
menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer<br />
kazanç ve iratlarının gayri safi tutarları toplamı 103<br />
üncü maddede yazılı tarifenin üçüncü diliminde ücret<br />
gelirleri için yer alan tutarı aşanlar” şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 6 – 193 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci<br />
fıkrasının mülga (9) numaralı bendi aşağıdaki şekilde<br />
yeniden düzenlenmiştir.<br />
“9. Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını<br />
aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere,<br />
yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan<br />
yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade<br />
farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan<br />
gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak<br />
üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.<br />
Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya<br />
Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 7 – 193 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin altıncı<br />
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye<br />
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.<br />
“Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini<br />
takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından<br />
itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 79
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini<br />
yazı ile bildirenler dilekçelerinde belirttikleri<br />
tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe<br />
başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek<br />
usulde vergilendirilirler. Gerçek usulde vergilendirilen<br />
mükelleflerden, 47 nci maddede yazılı şartları taşıyanlardan<br />
arka arkaya iki hesap döneminin iş hacmi 48 inci<br />
maddede yazılı hadlerden düşük olanlar, yazılı talepleri<br />
üzerine bu şartın gerçekleşmesini takip eden takvim<br />
yılından başlayarak basit usule geçebilirler. İşin eş ve<br />
çocuklara devri halinde iş hacminin hesabında devirden<br />
önceki süreler de dikkate alınır. Sahte veya muhteviyatı<br />
itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler<br />
hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.”<br />
“Gerçek usulde vergilendirilmekte iken işini terk<br />
eden mükellefler ile basit usulün şartlarını kaybedenlerden<br />
gerçek usulde vergilendirilmeye başlamadan önce<br />
işini terk eden mükellefler, terk tarihini takip eden yılın<br />
başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usule dönemezler.<br />
Bu hüküm, işin eş veya çocuklara devri halinde<br />
de uygulanır.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 8 – 193 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin<br />
ikinci fıkrasının (14) numaralı bendinde yer alan “Bu<br />
maddenin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yer alan<br />
menkul” ibaresi “Menkul” olarak değiştirilmiş, fıkraya<br />
aşağıdaki bent eklenmiştir.<br />
“16. Yukarıdaki bentlerde sayılanlar dışında Sermaye<br />
Piyasası Kanunu hükümlerine göre ihraç edilen her türlü<br />
sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirler.”<br />
MADDE 9 – 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin<br />
birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan “rehabilitasyon<br />
merkezi” ibaresi “rehabilitasyon merkezi ile<br />
mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak<br />
yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı<br />
denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin” şeklinde<br />
değiştirilmiş, (11) numaralı bendinde yer alan<br />
“Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinden sonra gelmek<br />
üzere “ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine” ibaresi ve fıkraya<br />
aşağıdaki bentler eklenmiştir.<br />
“12. Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine göre<br />
girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların beyan<br />
edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.<br />
13. Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri,<br />
kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye’de<br />
verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık,<br />
mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe<br />
kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti<br />
alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri<br />
ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim<br />
ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye’de<br />
yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin<br />
münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın<br />
%50’si. Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya<br />
benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi<br />
şarttır. Bu bentte yer alan oranı, hizmet alanları<br />
itibarıyla sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya<br />
Bakanlar Kurulu, bu bendin uygulamasına ve<br />
denetime ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili bakanlıkların<br />
görüşünü almak suretiyle Maliye Bakanlığı<br />
yetkilidir.”<br />
MADDE 10 – 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin<br />
birinci fıkrasının (5) numaralı bendine aşağıdaki alt bent<br />
eklenmiş, (7) numaralı bendinin (c) alt bendinde yer<br />
alan “Kamu Ortaklığı İdaresi” ibaresi “28/3/2002 tarihli<br />
ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin<br />
Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan varlık kiralama<br />
şirketleri” şeklinde değiştirilmiş, (10) numaralı<br />
bendinin (a) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,<br />
fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş ve altıncı fıkrasında yer<br />
alan “6, 7, 8 ve 9 numaralı” ibaresi “6, 7, 8, 9 ve 16<br />
numaralı” şeklinde değiştirilmiştir.<br />
“d) Yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşları<br />
ile uluslararası kuruluşlara ait diplomatik statüsü<br />
bulunmayan gayrimenkullerin kiralanması karşılığında<br />
bunlara yapılan kira ödemelerinden,”<br />
“a) Başbayiler hariç olmak üzere, 14/3/2007 tarihli<br />
ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi,<br />
Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunda tanımlanan<br />
şans oyunlarına ilişkin olarak; bilet, kupon ve benzerlerini<br />
satanlara, düzenlenen her türlü bahis ve şans<br />
oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere, diğer kişilerce<br />
çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara yapılan<br />
komisyon, prim ve benzeri ödemelerden,”<br />
“16. 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (16) numaralı<br />
bendi kapsamındaki menkul sermaye iratlarından,”<br />
MADDE 11 – 193 sayılı Kanunun geçici 67 nci maddesinin<br />
(1) numaralı fıkrasının altıncı paragrafı ile (2)<br />
numaralı fıkrasında yer alan “Hazine” ibareleri “Hazine<br />
ve 4749 sayılı Kanuna göre kurulan varlık kiralama<br />
şirketleri”, (7) numaralı fıkrasında yer alan “Hazine ve<br />
tam mükellef kurumlar” ibaresi “Hazine, 4749 sayılı<br />
Kanuna göre kurulan varlık kiralama şirketleri ve tam<br />
mükellef kurumlar” şeklinde değiştirilmiş, (17) numaralı<br />
fıkrasında yer alan “bunları elde edenler” ibaresinden<br />
önce gelmek üzere “bunların vadesi ve”, “yatırım<br />
80<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
fonlarının katılma belgelerinin fona iade edilmesinden”<br />
ibaresinden sonra gelmek üzere “veya diğer şekillerde<br />
elden çıkarılmasından” ibareleri eklenmiştir.<br />
MADDE 12 – 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />
eklenmiştir.<br />
“Gelir vergisi stopajı teşviki:<br />
GEÇİCİ MADDE 80- Bakanlar Kurulunca istatistiki bölge<br />
birimleri sınıflandırması, kişi başına düşen milli gelir<br />
veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınmak<br />
suretiyle belirlenen illerde yapılacak yatırımlar için<br />
Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenen yatırım teşvik<br />
belgeleri kapsamında; bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />
tarihten itibaren 31/12/2023 tarihine kadar gerçekleşen<br />
yatırımlarda teşvik belgelerinde öngörülen ve fiilen<br />
istihdam edilen işçilerin ücretlerinin sanayi kesiminde<br />
çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari<br />
ücretin brüt tutarına tekabül eden kısmı üzerinden hesaplanan<br />
gelir vergisi, yatırımın kısmen veya tamamen<br />
işletilmesine başlanılan tarihten itibaren 10 yıl süreyle<br />
verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk<br />
eden vergiden terkin edilir.<br />
Birinci fıkraya istinaden terkin edilecek verginin hesabında,<br />
öncelikle 32 nci maddede yer alan asgari geçim<br />
indirimi dikkate alınır.<br />
Yatırımın tamamlanamaması veya teşvik belgesinin<br />
iptal edilmesi halinde, gelir vergisi stopajı teşviki uygulaması<br />
nedeniyle terkin edilen vergiler, vergi ziyaı cezası<br />
uygulanmaksızın gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur.<br />
Yatırımın faaliyete geçmesinden önce devri halinde<br />
devralan, aynı koşulları yerine getirmek kaydıyla gelir<br />
vergisi stopajı teşviki uygulamasından yararlanır.<br />
Yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçmesinden<br />
sonra devri halinde, gelir vergisi stopajı teşviki uygulamasından<br />
devir tarihine kadar devreden, devir tarihinden<br />
sonra ise kalan süre kadar devralan yararlanır.<br />
Bu madde kapsamındaki gelir vergisi stopajı teşvikinden<br />
yararlananlar, diğer kanunlarda yer alan aynı mahiyetteki<br />
hükümlerden ayrıca yararlanamazlar.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 13 – 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />
eklenmiştir.<br />
“Basit usulde vergilendirmeye geçişte sürelerin hesabı:<br />
GEÇİCİ MADDE 81- 46 ncı maddenin altıncı ve yedinci<br />
fıkralarında yer alan şartların tespitine 1/1/2012 tarihinden<br />
itibaren başlanır.”<br />
MADDE 14 – 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul<br />
Kanununun 112 nci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından<br />
iptal edilen (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde<br />
yeniden düzenlenmiş, maddeye aşağıdaki (5) numaralı<br />
fıkra eklenmiş ve mevcut (5) numaralı fıkra (6)<br />
numaralı fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.<br />
“4. Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler,<br />
fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması<br />
halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde<br />
verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe<br />
tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde<br />
6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında<br />
hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine<br />
göre mükellefe red ve iade edilir.”<br />
“5. Vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin,<br />
ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması<br />
gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı<br />
tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde,<br />
bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme<br />
fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen<br />
süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen<br />
tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 nci madde<br />
hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte<br />
mükellefe ödenir.”<br />
MADDE 15 – 213 sayılı Kanunun 325 inci maddesinden<br />
sonra gelmek üzere aşağıdaki 325/A maddesi eklenmiştir.<br />
“Girişim sermayesi fonu:<br />
MADDE 325/A- Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme<br />
ve denetimine tabi olarak Türkiye’de kurulmuş veya<br />
kurulacak olan girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına<br />
sermaye olarak konulması veya girişim sermayesi yatırım<br />
fonu paylarının satın alınması amacıyla, ilgili dönem<br />
kazancından veya beyan edilen gelirden girişim sermayesi<br />
fonu ayrılabilir. Bu fon, kurum kazancının veya<br />
beyan edilen gelirin %10’unu ve öz sermayenin %20’sini<br />
aşamaz.<br />
Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarlar pasifte<br />
geçici bir hesapta tutulur. Mükelleflerce, fonun ayrıldığı<br />
yılın sonuna kadar girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına<br />
veya girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım<br />
yapılmaması halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen<br />
vergiler gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir.<br />
Bu fon; amacı dışında herhangi bir suretle başka bir<br />
hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, ortaklara<br />
dağıtılması, dar mükelleflerce ana merkeze aktarılması<br />
veya işin terki, işletmenin tasfiyesi, devredilmesi, bölünmesi<br />
ya da girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 81
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
hisse senetlerinin veya girişim sermayesi yatırım fonu<br />
katılma paylarının elden çıkarılmasından itibaren altı<br />
ay içinde bu maddede belirtilen amaçla yeniden kullanılmaması<br />
halinde, bu işlemlerin yapıldığı veya sürenin<br />
dolduğu dönemde vergiye tabi tutulur.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar<br />
Maliye Bakanlığınca belirlenir.”<br />
MADDE 16 – 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />
eklenmiştir.<br />
“Fazla veya yersiz tahsilatta faiz ödemesi:<br />
GEÇİCİ MADDE 29- Bu Kanunun 112 nci maddesinin<br />
(4) numaralı fıkrası, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten<br />
sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin<br />
iadesinde uygulanır.”<br />
MADDE 17 – 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga<br />
Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun “IV- Ticari ve<br />
medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (23) ve<br />
(30) numaralı fıkralarında yer alan “kredilerin temini<br />
ve geri ödenmesi amacıyla düzenlenecek kağıtlar ile bu<br />
kağıtlar üzerine konulacak şerhler (kredilerin kullanımları<br />
hariç)” ibaresi “kredilere, bunların teminatlarına ve<br />
geri ödenmelerine ilişkin kâğıtlar ile bu kâğıtlar üzerine<br />
konulacak şerhler (kredilerin kullanımları hariç)” şeklinde<br />
değiştirilmiş, “V- Kurumlarla ilgili kağıtlar” başlıklı<br />
bölümünün (25) numaralı fıkrasına “(Söz konusu kurum,<br />
kuruluş ve işletmelerde geçici personel olarak istihdam<br />
edilenlerle yapılan sözleşmeler ile 24/11/2004 tarihli ve<br />
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununa göre hizmet alımına<br />
ilişkin yapılan hizmet sözleşmeleri dahil)” ibaresi eklenmiştir.<br />
MADDE 18 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar<br />
Kanununun 113 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna<br />
aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />
“Denetim kuruluşları yetkilendirme belgesi harçları<br />
ise kurumlar vergisi beyannamesi verme süresi içerisinde<br />
verilen bildirim üzerine, bağımsız denetim faaliyetlerinden<br />
elde edilen gayrisafi iş hasılatı esas alınarak<br />
tahakkuk ettirilir, tahakkuk ettirilen harçlar ayrıca mükellefe<br />
tebliğ edilmez ve mayıs ayı içerisinde ödenir.”<br />
MADDE 19 – 492 sayılı Kanunun 123 üncü maddesinin<br />
üçüncü fıkrasında yer alan “kredilerin temini ve bunların<br />
teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler”<br />
ibaresi “kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine<br />
ilişkin işlemler (yargı harçları hariç)” şeklinde<br />
değiştirilmiştir.<br />
MADDE 20 – 492 sayılı Kanunun (8) sayılı Tarifesinin<br />
mülga “VIII-Telsiz harçları” bölümü aşağıdaki şekilde<br />
yeniden düzenlenmiş, “XI-Finansal faaliyet harçları”<br />
başlıklı bölümünün (8) numaralı fıkrasına (b) bendinden<br />
sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf ve bu Tarifeye<br />
aşağıdaki bölüm eklenmiştir.<br />
“VIII- Yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım<br />
izin harcı:<br />
1.Ticari mahiyette olmaksızın, yolcuların kendi 100 TL<br />
kullanımları için yurt dışından getirdikleri alıcısı<br />
bulunan verici portatif telsiz telefon cihazları<br />
kullanım izni (Söz konusu harç, elektronik kimlik<br />
bilgisinin kayıt altına alınması işleminden önce<br />
ödenir. Elektronik kimlik bilgisinin kayıt altına<br />
alınması için yapılan başvuru sırasında harcın<br />
ödendiğine ilişkin belge aranır ve harç ödenmeden<br />
kayıt işlemi yapılmaz. Harç ödenmeden kayıt<br />
işlemi yapılan ve kullanıma açılan cihazlar, Bilgi<br />
Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından<br />
kullanıma kapatılır. Ödenmeyen harç %50 fazlasıyla<br />
ilk kayıt tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanuna göre<br />
hesaplanan gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.<br />
Bu tahsilat yapılmadan cihaz kullanıma açılamaz.)<br />
“(a) ve (b) bentlerinde yer alan şirket kuruluş izin belgelerinin<br />
her ikisini de alanlardan, izin belgelerinin<br />
alındığı yıldan sonraki yıllarda, bu belgelere ait harçlardan<br />
sadece yüksek olanı alınır.”<br />
“XIV- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik<br />
ruhsat harçları:<br />
1- Denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri (Her<br />
yıl için):<br />
a) Kamu yararını ilgilendirenkuruluşları<br />
denetleyecek bağımsız denetim kuruluşları<br />
yetkilendirme belgeleri:<br />
aa) Belgenin verildiği yıl 30.000<br />
TL<br />
bb) Takip eden yıllarda 10.000 TL'den<br />
az olmamak üzere bağımsız denetim<br />
faaliyetlerinden elde edilen bir önceki yıl Binde 5'i<br />
gayrisafi iş hasılatının<br />
b) Diğer kuruluşları denetleyecek bağımsız<br />
denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />
aa) Belgenin verildiği yıl 15.000<br />
TL<br />
bb) Takip eden yıllarda 5.000 TL'den az olmamak<br />
üzere bağımsız denetim faaliyetlerinden elde<br />
edilen bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />
Binde 5'i<br />
2- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik<br />
ruhsat harçları:<br />
a) Yeminli mali Müşavirlik ruhsatı 1.800 TL<br />
b) Bağımsız denetçi yetkilendirme belgesi 900 TL<br />
c) Serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı 450 TL<br />
Bakanlar Kurulu gayrisafi iş hasılatı üzerinden<br />
hesaplanacak harcın oranını binde 2’den az, binde<br />
10’dan çok olmamak üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.<br />
Bakanlar Kurulu bu yetkisini denetim kuruluşlarının<br />
gayrisafi iş hasılatlarına göre farklı oranlar belirleyerek<br />
de kullanabilir.”<br />
MADDE 21 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma<br />
Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4)<br />
numaralı fıkrasının (g) bendinde yer alan “kira sertifikaları”<br />
ibaresinden sonra gelmek üzere “, Türkiye’de<br />
82<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları”<br />
ibaresi eklenmiştir.<br />
MADDE 22 – 3065 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin<br />
birinci fıkrasında yer alan “perakende safhası için”<br />
ibaresi “perakende safhası ve inşaatın yapıldığı arsanın<br />
veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas<br />
alarak konut teslimleri için” şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 23 – 3065 sayılı Kanunun geçici 26 ncı maddesinin<br />
birinci fıkrasında yer alan “Birleşmiş Milletler<br />
(BM) temsilciliği, BM’ye bağlı” ibaresi “Birleşmiş<br />
Milletler (BM) ile Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı<br />
(NATO) temsilcilikleri ve bu Teşkilatlara bağlı” şeklinde<br />
değiştirilmiş ve maddeye birinci fıkrasından sonra<br />
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.<br />
“Bu maddede düzenlenen istisnalar dolayısıyla<br />
yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler üzerinden<br />
hesaplanan vergilerden indirilir. İndirim yoluyla telafi<br />
edilemeyen vergiler ise 32 nci madde hükümleri uyarınca<br />
istisna kapsamında işlem yapan mükellefin talebi<br />
üzerine nakden veya mahsuben iade edilir.”<br />
MADDE 24 – 3065 sayılı Kanunun geçici 29 uncu<br />
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sağlık tesislerine<br />
ilişkin projelerden” ibaresi “sağlık tesislerine<br />
ilişkin projeler ve 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî<br />
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun<br />
Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesine göre<br />
Bakanlık tarafından kiralama karşılığı yaptırılmasına<br />
karar verilen eğitim öğretim tesislerine ilişkin projelerden”<br />
şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 25 – 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici<br />
madde eklenmiştir.<br />
“Büyük ve stratejik yatırımlarda iade:<br />
GEÇİCİ MADDE 30- 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak<br />
üzere, yatırım teşvik belgeleri kapsamında<br />
asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım<br />
öngörülen stratejik yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle<br />
yüklenilen ve takvim yılı sonuna kadar indirim<br />
yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi, izleyen<br />
yıl talep edilmesi halinde belge sahibi mükellefe iade<br />
olunur. Teşvik belgesine konu yatırımın tamamlanmaması<br />
halinde, iade edilen vergiler, vergi ziyaı cezası<br />
uygulanarak iade tarihinden itibaren gecikme faizi ile<br />
birlikte tahsil edilir. Bu vergiler ve cezalarında zamanaşımı,<br />
verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren<br />
durumun meydana geldiği tarihi takip eden<br />
takvim yılı başında başlar.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 26 – 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik<br />
Sigortası Kanununun 49 uncu maddesinin son fıkrası<br />
yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
MADDE 27 – 4447 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin<br />
dördüncü fıkrasında yer alan “gelirlerinden” ibaresinden<br />
sonra gelmek üzere “vergi kesintileri hariç”<br />
ibaresi ile beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />
“Bu muafiyetin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı<br />
Gelir Vergisi Kanunu ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı<br />
Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak vergi<br />
kesintilerine şümulü yoktur.”<br />
MADDE 28 – 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik<br />
Piyasası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.<br />
“GEÇİCİ MADDE 18- Elektrik dağıtımı şirketleri ile<br />
elektrik üretim tesisleri ve/veya şirketlerinin özelleştirilmesi<br />
çalışmaları kapsamında 31/12/2023 tarihine<br />
kadar yapılacak devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme<br />
işlemleri ile ilgili olarak ortaya çıkan kazançlar<br />
kurumlar vergisinden müstesnadır. Madde kapsamında<br />
yapılacak işlemler nedeniyle zarar oluşması halinde bu<br />
zarar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaz.<br />
Yapılan bu bölünme işlemleri Kurumlar Vergisi Kanunu<br />
kapsamında yapılan bölünme işlemi olarak kabul<br />
edilir.<br />
Bu madde kapsamında yapılacak teslim ve hizmetler<br />
katma değer vergisinden müstesnadır. Söz konusu<br />
teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen<br />
vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan<br />
katma değer vergisinden indirilir. İndirim yoluyla giderilemeyen<br />
katma değer vergisi iade edilmez. Bu madde<br />
kapsamına giren işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret<br />
Kanununun ilgili hükümleri uygulanmaz.”<br />
MADDE 29 – 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel<br />
Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (2) numaralı<br />
fıkrasında yer alan “(III) sayılı listedeki mallar<br />
için asgari maktu vergi tutarları;” ibaresi “(III) sayılı<br />
listenin (A) cetvelindeki mallar için asgari maktu vergi<br />
tutarları ile (B) cetvelindeki mallar için asgari maktu<br />
vergi ve maktu vergi tutarları;” şeklinde, fıkranın (b)<br />
bendi ile maddenin (5) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde<br />
değiştirilmiştir.<br />
“b) (B) cetvelindeki mallar için asgari maktu vergi<br />
tutarları perakende satışa sunulan sigaraların birim<br />
ambalajı içinde yer alan her bir sigara, diğer tütün<br />
mamullerinin birim ambalajı içindeki mamulün her bir<br />
gramı itibarıyla, maktu vergi tutarları ise 20 adet siga-<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 83
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
radan veya 50 gram tütünden oluşan birim ambalaj itibarıyla<br />
(Birim ambalajların farklı adet veya gramdan<br />
oluşması halinde vergi tutarı, anılan adet veya grama<br />
göre oranlanarak hesaplanır.),”<br />
“5. (III) sayılı listenin (A) cetvelindeki mallar için<br />
asgari maktu vergi tutarlarına göre hesaplanacak vergi<br />
tutarından az olmamak üzere yalnızca nispi vergi<br />
uygulanır. (B) cetvelindeki mallar için maktu vergi ile<br />
birlikte, asgari maktu vergi tutarına göre hesaplanacak<br />
vergi tutarından az olmamak üzere nispi vergi uygulanır.”<br />
MADDE 30 – 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin<br />
(2) numaralı fıkrasının (b) bendine “(B) cetvelindeki<br />
mallar için listede yer alan asgari maktu vergi tutarlarının,<br />
perakende satışa sunulan ürünlerin birim ambalajı<br />
içinde yer alan her bir sigara adedi, diğer tütün<br />
mamullerinin birim ambalajı içindeki mamulün her bir<br />
gramı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarın %20’sine<br />
tekabül eden tutarı aşmamak üzere; birim ambalaj<br />
itibarıyla maktu vergi tutarı belirlemeye, bu tutarı<br />
malların cinsleri, özellikleri, ambalajları (paketleri)<br />
ve bunların fiyatları ve fiyat grupları itibarıyla farklılaştırmaya,”<br />
ibaresi eklenmiş ve mülga (3) numaralı<br />
fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.<br />
“3. (III) sayılı listedeki mallar için belirtilen asgari<br />
maktu vergi tutarları veya Bakanlar Kurulunca bunlara<br />
ilişkin belirlenen en son asgari maktu vergi ve maktu<br />
vergi tutarları, ocak ve temmuz aylarında, Türkiye<br />
İstatistik Kurumu tarafından ilan edilen üretici fiyat<br />
endeksinde son altı ayda meydana gelen değişim<br />
oranında, bu değişimin ilanı gününden geçerli olmak<br />
üzere yeniden belirlenmiş sayılır. Bakanlar Kurulu, uygulama<br />
dönemlerini gün veya ay olarak belirlemeye<br />
veya belirleyeceği mallar ve aylar itibarıyla yeniden<br />
belirlenmiş sayılan tutarların uygulanmamasına karar<br />
vermeye yetkilidir.”<br />
MADDE 31 – 4760 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı listeye<br />
aşağıdaki G.T.İ.P. numaralı mal vergi oranı ile birlikte<br />
eklenmiştir<br />
G.T.İ.P. NO<br />
Mal ismi<br />
Vergi Oranı<br />
(%)<br />
Elektrik akümülatörleri<br />
85.07<br />
(bunların separatörleri dâhil)<br />
(kare veya dikdörtgen şeklinde<br />
olsun olmasın) (yalnız elektrik 3<br />
motorlu taşıt araçlarının<br />
motorunu çalıştırmaya mahsus<br />
olanlar)<br />
MADDE 32 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal<br />
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 2 nci<br />
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“EK MADDE 2- Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında<br />
kararlar çerçevesinde düzenlenen teşvik belgeleri<br />
kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarla istihdam<br />
edilen sigortalılar için, 81 inci maddede sayılan<br />
ve 82 nci madde uyarınca belirlenen prime esas kazanç<br />
alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin; işveren<br />
hisselerinin tamamına veya Bakanlar Kurulunca<br />
istatistiki bölge birimleri sınıflandırması, kişi başına<br />
düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri<br />
dikkate alınmak suretiyle belirlenen illerde<br />
işveren hisseleri ile birlikte sigortalı hisselerinin tamamına<br />
kadar olan kısmı Ekonomi Bakanlığı bütçesinden<br />
karşılanır. Bakanlar Kurulu ayrıca Ekonomi Bakanlığınca<br />
karşılanacak tutarın uygulama süresini, karşılama<br />
oranını ve kapsamını; yatırımın sektörü, büyüklüğü ve<br />
bulunduğu illere göre farklılaştırmaya yetkilidir.<br />
Primlerin Ekonomi Bakanlığınca karşılanabilmesi<br />
için işverenlerce, çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak<br />
bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin<br />
yasal süresi içerisinde Kuruma verilmesi ve Ekonomi<br />
Bakanlığınca karşılanmayan tutarın yasal süresi<br />
içinde ödenmiş olması şarttır.<br />
Bu madde hükümleri, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı<br />
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde<br />
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin<br />
ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara<br />
ait işyerleri ile sosyal güvenlik destek primine tabi<br />
çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında<br />
uygulanmaz.<br />
Ekonomi Bakanlığınca karşılanan prim tutarları işverenler<br />
bakımından gelir ve kurumlar vergisi matrahının<br />
tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate<br />
alınmaz. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve<br />
denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği<br />
veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının<br />
tespit edilmesi halinde işverenler bir yıl süreyle<br />
bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.<br />
Bu madde kapsamındaki teşvikten yersiz olarak<br />
faydalanıldığının tespiti halinde işverenden yararlanılan<br />
teşvik tutarı gecikme zammı ve gecikme cezası<br />
ile birlikte tahsil edilir. Ayrıca, işyerinde sigortalının<br />
fiilen çalışmadığı halde bildirildiğinin tespit edilmesi<br />
halinde işveren hakkında Cumhuriyet başsavcılığına<br />
suç duyurusunda bulunulur.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar<br />
Ekonomi Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />
tarafından müştereken belirlenir.”<br />
MADDE 33 – 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici<br />
madde eklenmiştir.<br />
84<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
“GEÇİCİ MADDE 41- 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak<br />
üzere, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar<br />
dâhil 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi<br />
Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname<br />
hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu<br />
iktisadi kuruluşları ile bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları<br />
ve iştirakleri, 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı<br />
mülga Bankalar Kanununa tabi faaliyeti devam eden<br />
kamu bankaları, büyükşehir belediyeleri, belediyeler,<br />
il özel idareleri ve bunlara ait tüzel kişilerin veya<br />
bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini<br />
haiz kuruluşların, Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan<br />
ve Kuruma bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Kanun<br />
kapsamında takip edilen borçlarına karşılık, mülkiyeti<br />
bu idarelere ait ve üzerinde herhangi bir takyidat<br />
bulunmayan taşınmazlardan Kurum tarafından uygun<br />
görülenler Kurumun görevlendireceği üç temsilci ile<br />
taşınmazın bulunduğu yerdeki defterdarlık tarafından<br />
görevlendirilecek iki temsilciden oluşan komisyon tarafından<br />
ve gerektiğinde bilirkişi mütalaası alınmak<br />
suretiyle takdir edilecek değeri üzerinden, borçlu kurumun<br />
da uygun görüşü alınarak Kurum bütçesinin gelir<br />
ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Kurumca<br />
satın alınabilir.<br />
Bu idarelerin satın alınan taşınmazlarının tapu işlemlerine<br />
esas olan ve yukarıda belirtilen şekilde tespit<br />
edilen değerine eşit tutarda Kuruma ait olan ve<br />
6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen borçları<br />
terkin edilir.<br />
Bu madde hükmü, yukarıda sayılan kuruluşlar dışında<br />
kalan, borcunu ödemede çok zor duruma düştüğü<br />
Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı denetim elemanlarının<br />
inceleme raporu ile tespit edilen ve Kuruma bağlı<br />
tahsil dairelerine 6183 sayılı Kanun kapsamında takip<br />
edilen borcu bulunan diğer mükelleflerin (tüzel kişiliği<br />
bulunanların ortaklarına ait olanlar dâhil) taşınmazları<br />
için de uygulanabilir.<br />
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller<br />
Kurum tarafından belirlenir.”<br />
MADDE 34 – 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar<br />
Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci<br />
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />
“a) Kurumların;<br />
1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine<br />
katılımlarından elde ettikleri kazançlar,<br />
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına<br />
katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa<br />
senetlerinden elde ettikleri kâr payları,<br />
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım<br />
fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım<br />
ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr<br />
payları.<br />
Diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları<br />
ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan<br />
yararlanamaz.”<br />
MADDE 35 – 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinden<br />
sonra gelmek üzere aşağıdaki 5/A maddesi eklenmiştir.<br />
“Yabancı fon kazançlarının vergilendirilmesi<br />
MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci<br />
fıkrasında belirtilen yabancı fonların, Sermaye Piyasası<br />
Kurulunca verilen portföy yöneticiliği yetki belgesine<br />
sahip tam mükellef şirketler aracılığıyla, organize bir<br />
borsada işlem görsün veya görmesin her türlü menkul<br />
kıymet ve sermaye piyasası aracı, vadeli işlem ve opsiyon<br />
sözleşmesi, varant, döviz, emtiaya dayalı vadeli<br />
işlem ve opsiyon sözleşmesi, kredi ve benzeri finansal<br />
varlıklar ve kıymetli maden borsalarında yapılan emtia<br />
işlemlerinden elde ettikleri kazançları nedeniyle,<br />
aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde portföy<br />
yöneticiliği yapanlar; söz konusu fonlar için daimi<br />
temsilci, bunların işyerleri de bu fonların işyeri veya iş<br />
merkezi sayılmaz. Bu kazançlar için beyanname verilmez,<br />
diğer kazançlar nedeniyle beyanname verilmesi<br />
halinde bu kazançlar beyannameye dahil edilmez.<br />
a) Fon adına tesis edilen işlemlerin portföy yöneticiliği<br />
yapan şirketin mutat faaliyetleri arasında yer<br />
alan işlemlerden olması.<br />
b) Portföy yöneticiliği yapan şirketin ticari, hukuki<br />
ve finansal özellikleri dikkate alındığında, yabancı fon<br />
ile arasındaki ilişkinin, emsale uygun koşullarda birbirlerinden<br />
bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki<br />
gibi olması.<br />
c) Portföy yöneticiliği yapan şirket tarafından, verilen<br />
hizmet mukabilinde emsallere uygun bedel alınması<br />
ve transfer fiyatlandırması raporunun kurumlar<br />
vergisi beyannamesinin verilme süresi içerisinde Maliye<br />
Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına verilmesi.<br />
ç) Portföy yöneticiliği yapan şirketin ve ilişkili olduğu<br />
kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, sağladığı<br />
hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun<br />
hesaplanan bedeller düşüldükten sonra, doğrudan<br />
veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi olmaması.<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 85
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
(2) Birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen transfer<br />
fiyatlandırması raporunun süresinde verilmemesi durumunda,<br />
bu raporun ilgili olduğu hesap dönemi için<br />
portföy yöneticiliği yapan şirket, fonun Türkiye’de<br />
daimi temsilcisi sayılır. Transfer fiyatlandırması raporu<br />
verilmiş olmasına rağmen portföy yöneticiliği yapan<br />
şirket ile fon arasındaki ilişkide emsaline nazaran daha<br />
düşük bedel alınması durumunda ise sadece portföy<br />
yöneticiliği yapan şirket adına transfer fiyatlandırmasına<br />
yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılır.<br />
(3) Portföy yöneticiliği yapan şirketin, yukarıda belirtilen<br />
şartları sağlamak kaydıyla yabancı fondaki pay<br />
sahipliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden<br />
müstesnadır. Fon kazancından portföy yöneticiliği yapan<br />
şirkete düşen kısmın hesabında, bu şirkete yönetim<br />
ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi her ne<br />
nam adı altında olursa olsun ödenen ücretler dikkate<br />
alınmaz. Portföy yöneticiliği yapan şirketin ve ilişkili<br />
olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinden<br />
doğrudan veya dolaylı olarak %20’den daha fazla hak<br />
sahibi olması halinde, ilgili fon kazançlarından bunlara<br />
isabet eden tutar genel hükümlere göre vergilendirilir.<br />
(4) Portföy yöneticiliği yapan şirketin yabancı fondaki<br />
pay sahipliğinden doğan kazançları hariç olmak<br />
üzere; fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan<br />
veya dolaylı olarak tam mükellef gerçek kişi veya<br />
kurumların kazanç payının %5’i geçmesi durumunda,<br />
tam mükellef gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcılarının<br />
tamamı portföy yöneticiliği yapan şirket<br />
tarafından Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına<br />
bildirilir. Bildirim yükümlüğünün yerine getirilmemesi<br />
ya da eksik yerine getirilmesi halinde tam mükellef<br />
gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcıları adına<br />
fon işlemleri nedeniyle tarh edilecek vergi ve kesilecek<br />
cezalardan portföy yöneticiliği yapan şirket müştereken<br />
ve müteselsilen sorumludur.<br />
(5) Türkiye’de bulunan taşınmazlar, aktif büyüklüğünün<br />
%51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere<br />
ait hisse senetleri veya ortaklık payları veya<br />
bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri,<br />
nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı<br />
vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri<br />
ve bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden<br />
elde edilen kazançlar bu madde kapsamına<br />
girmez.<br />
(6) Bu maddede düzenlenen kazanç istisnasının,<br />
söz konusu fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden<br />
yapılacak vergi kesintilerine şümulü yoktur.<br />
(7) Bu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile<br />
üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan oranları sıfıra<br />
kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya,<br />
beşinci fıkrasında yer alan oranı yarısına kadar indirmeye<br />
veya %50’sine kadar artırmaya Bakanlar Kurulu,<br />
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />
Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 36 – 5520 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin<br />
birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “rehabilitasyon<br />
merkezi” ibaresi “rehabilitasyon merkezi ile<br />
mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak<br />
yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı<br />
denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin” şeklinde<br />
değiştirilmiş, aynı fıkranın (f) bendinde yer alan<br />
“Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinden sonra gelmek<br />
üzere “ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine” ibaresi ve aynı<br />
fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.<br />
“g) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine<br />
göre girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların<br />
beyan edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.<br />
ğ) Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri,<br />
kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara<br />
Türkiye’de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan<br />
mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi<br />
raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve<br />
veri saklama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan<br />
hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine<br />
tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren<br />
ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet<br />
veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden<br />
elde ettikleri kazancın %50’si.<br />
Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya<br />
benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi<br />
şarttır.<br />
Bu bentte yer alan oranı, hizmet alanları itibarıyla<br />
sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya Bakanlar<br />
Kurulu, bu bendin uygulanmasına ve denetime<br />
ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili bakanlıkların<br />
görüşünü almak suretiyle Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 37 – 5520 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin<br />
birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.<br />
“i) Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal<br />
kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında,<br />
kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde,<br />
aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın<br />
maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan<br />
86<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı,<br />
kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan<br />
gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak<br />
üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.<br />
Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya<br />
Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />
esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />
MADDE 38 – 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin<br />
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Toplu Konut<br />
İdaresi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, 28/3/2002<br />
tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin<br />
Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan<br />
varlık kiralama şirketleri,” ibaresi ile fıkraya aşağıdaki<br />
bent eklenmiştir.<br />
“g) Başbayiler hariç olmak üzere 5602 sayılı Kanunda<br />
tanımlanan şans oyunlarına ilişkin bilet, kupon ve<br />
benzerlerini satanlara, düzenlenen her türlü bahis ve<br />
şans oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere, diğer<br />
kişilerce çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara<br />
yapılan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden.”<br />
MADDE 39 – 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin<br />
birinci fıkrasında yer alan “Hazine Müsteşarlığı” ibaresi<br />
“Ekonomi Bakanlığı” şeklinde, ikinci fıkrasının (a)<br />
bendi aşağıdaki şekilde, (b) bendinde yer alan “Her bir<br />
il grubu” ibaresi “Her bir il grubu, stratejik yatırımlar<br />
veya (a) bendinde belirtilen yerler” şeklinde değiştirilmiş,<br />
ikinci fıkrasının (b) bendinden sonra gelmek<br />
üzere aşağıdaki (c) bendi eklenmiş, mevcut (c) bendi<br />
(ç) bendi olarak teselsül ettirilmiş ve altıncı fıkrasına<br />
aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />
“a) İstatistikî bölge birimleri sınıflandırması ile kişi<br />
başına düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik<br />
düzeylerini dikkate almak suretiyle illeri gruplandırmaya<br />
ve gruplar itibarıyla teşvik edilecek sektörleri<br />
ve bu sektörler ile organize sanayi bölgeleri, Gökçeada<br />
ve Bozcaada’da yapılan yatırımlara ve Bakanlar<br />
Kurulunca belirlenen kültür ve turizm koruma ve gelişim<br />
bölgelerinde yapılan turizm yatırımlarına ilişkin<br />
yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye,”<br />
“c) Yatırıma başlanan tarihten itibaren bu maddeye<br />
göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben,<br />
toplam yatırıma katkı tutarının %50’sini ve gerçekleştirilen<br />
yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere;<br />
yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden<br />
elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi<br />
oranı uygulatmak suretiyle yatırıma katkı tutarını kısmen<br />
kullandırmaya, bu oranı her bir il grubu için sıfıra<br />
kadar indirmeye veya %80’e kadar artırmaya,”<br />
“Yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanmadan<br />
önce indirimli kurumlar vergisi uygulanan<br />
hallerde, yatırımın tamamlanıp işletilmeye geçilmemesi<br />
durumunda ikinci fıkranın (c) bendi uyarınca indirimli<br />
vergi oranı uygulanması nedeniyle zamanında<br />
tahakkuk ettirilmemiş vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın<br />
gecikme faiziyle birlikte tahsil edilir.”<br />
MADDE 40 – 5520 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi<br />
yürürlükten kaldırılmıştır.<br />
MADDE 41 – 18/2/2009 tarihli ve 5838 sayılı Bazı<br />
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici<br />
2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1985”<br />
ibaresi “1990” şeklinde, dördüncü fıkrasında yer alan<br />
“1998” ibaresi “2000” şeklinde, birinci, ikinci ve dördüncü<br />
fıkralarında yer alan “31/12/2011” ibareleri<br />
“31/12/2014” şeklinde değiştirilmiştir.<br />
MADDE 42 – 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı<br />
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar<br />
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı<br />
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />
Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.<br />
“GEÇİCİ MADDE 19- (1) Bu Kanunun Birinci, İkinci,<br />
Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarına göre yapılandırma<br />
başvurusunda bulunduğu halde bu maddenin yürürlüğe<br />
girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gereken tutarları<br />
süresinde ödemeyerek Kanun hükümlerini ihlal edenler,<br />
bu tutarları ödemeleri gerektiği tarihten itibaren<br />
Kanunun 19 uncu maddesinde belirlenen geç ödeme<br />
zammı ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi<br />
takip eden ayın başından itibaren dört ay içerisinde<br />
ödemeleri şartıyla Kanun hükümlerinden yararlandırılır.<br />
(2) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu ve<br />
14 üncü maddesinin üçüncü fıkralarında vadesinde<br />
ödenmesi öngörülen alacakların bu maddelerin hükümlerine<br />
göre ödenmemesi nedeniyle bu maddenin<br />
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanun hükümlerini<br />
ihlal etmiş olan borçluların ihlale neden olan tutarları,<br />
birinci fıkrada belirtilen sürede ödemeleri ya da<br />
bu süre içerisinde veya bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />
tarihten önce yaptıkları başvurulara dayanılarak 6183<br />
sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre çok zor durumda<br />
olduklarının tespit edilmesi halinde bu borçlular da<br />
Kanun hükümlerinden yararlandırılır.<br />
(3) Bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördün-<br />
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 87
• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />
cü Kısımlarına göre yapılandırma başvurusunda bulunduğu<br />
halde ödenmesi gereken tutarları süresinde<br />
ödemeyerek yapılandırmayı ihlal edenlerden; bu Kanunun<br />
6274 sayılı Kanunla değişik 168 inci maddesinin<br />
Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye istinaden yabancı<br />
ülkelerde de faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden,<br />
Ekonomi Bakanlığı tarafından olağanüstü politik<br />
riskin gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan<br />
ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle durumları<br />
213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre mücbir<br />
sebep hali kabul edilenler ile 213 sayılı Kanunun 15<br />
inci maddesine göre doğal afet nedeniyle mücbir sebep<br />
hali ilan edilen yerlerdeki dairelere borçlulardan<br />
mücbir sebep hali bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih<br />
itibarıyla devam edenler, birinci fıkra kapsamındaki<br />
ödemelerini mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi<br />
izleyen ayın sonuna kadar yapmaları şartıyla Kanun<br />
hükümlerinden yararlandırılır.<br />
(4) Bu Kanunun 5 inci maddesi hükümlerinden yararlanmak<br />
üzere başvuruda bulunduğu halde bu maddenin<br />
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanun hükümlerini<br />
ihlal eden borçluların ihlale neden olan tutarları<br />
birinci fıkrada belirtilen süre ve şekilde, diğer tutarları<br />
ise Kanunda öngörülen şekilde tamamen ödemeleri<br />
halinde ilgili mevzuat uyarınca kesilmesi gereken vergi<br />
cezaları ve para cezalarının kesilmesinden ve tahakkuk<br />
edip etmediğine bakılmaksızın bu alacaklardan ve<br />
bunlara ilişkin fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilir.<br />
(5) Bu madde hükümlerinden yararlanan borçlulardan,<br />
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu<br />
Kanun kapsamında yapılandırılan alacaklara karşılık<br />
cebren ya da rızaen tahsil edilen tutarlar, bu Kanuna<br />
göre ödenmesi gereken taksitlerin en eski vadeli<br />
olanından başlamak üzere ve tahsil edildikleri tarihler<br />
dikkate alınarak bu madde hükmüne göre mahsup<br />
edilir. Bu şekilde yapılan mahsup sonrasında bu Kanun<br />
hükümlerine göre ödenmesi gereken tutarlardan fazla<br />
ödendiği tespit edilen tutarlar ilgili mevzuat hükümlerine<br />
göre red ve iade edilir.<br />
(6) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />
esasları belirlemeye ilgisine göre bu Kanunun 168 inci<br />
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu kurum ve<br />
kuruluşları yetkilidir.”<br />
GEÇİCİ MADDE 1- T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi<br />
Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarım giderleri<br />
karşılığı olarak 30/4/2012 tarihi itibarıyla Ulaştırma,<br />
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından olan ve bu Bakanlıkça<br />
tespit edilen alacaklarına karşılık, bu Genel<br />
Müdürlüğün ve bağlı ortaklıklarının 30/4/2012 tarihine<br />
(bu tarih dâhil) kadar vadesi geldiği hâlde bu Kanunun<br />
yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş ve Maliye<br />
Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen her<br />
türlü vergi, fon ve paylar ile vergi cezaları, bunlara<br />
bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerinden oluşan<br />
borçlarının (28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı<br />
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında<br />
Kanun kapsamında olup bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />
tarihe kadar tahsil dairesine takip için intikal etmiş<br />
olan borçları dâhil); merkezi yönetim bütçesinin gelir<br />
ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahsup<br />
suretiyle terkin edilmesine, Ulaştırma, Denizcilik ve<br />
Haberleşme Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı<br />
yetkilidir. Bu kapsamda mahsuba konu olacak borçlara<br />
bu Kanunun yayımlandığı tarihten sonra gecikme zammı<br />
hesaplanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin<br />
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.<br />
MADDE 43 – Bu Kanunun;<br />
a) 3 üncü, 12 nci ve 28 inci maddeleri ile 10 uncu<br />
maddesiyle 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci<br />
fıkrasının (10) numaralı bendinin değiştirilen (a)<br />
alt bendi ve 38 inci maddesiyle 5520 sayılı Kanunun<br />
15 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g) bendi<br />
yayımını izleyen ay başında,<br />
b) 5 inci maddesi 1/1/2013 tarihinden itibaren elde<br />
edilen hasılata uygulanmak üzere yayımı tarihinde,<br />
c) 22 nci maddesi, yapı ruhsatı 1/6/2012 tarihinden<br />
önce alınan konut inşaatı projeleri ile kamu kurum ve<br />
kuruluşları ile bunların iştirakleri tarafından ihalesi bu<br />
tarihten önce yapılan konut inşaatı projelerine ilişkin<br />
konut teslimleri hariç olmak üzere yayımı tarihinde,<br />
ç) 6 ncı, 34 üncü ve 37 nci maddeleri ile 30 uncu<br />
maddesiyle 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin yeniden<br />
düzenlenen (3) numaralı fıkrası 1/1/2013 tarihinde,<br />
d) 39 uncu maddesinde öngörülen yatırım döneminde<br />
katkı tutarı kullandırılmasına ilişkin düzenleme<br />
1/1/2013 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara<br />
uygulanmak üzere yayımı tarihinde,<br />
e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,<br />
yürürlüğe girer.<br />
MADDE 44 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu<br />
yürütür.<br />
14/6/2012<br />
88<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
YARGI KARARLARI<br />
İlgili Kanun / Madde<br />
4857S.İşK/17,60<br />
1475 S.İşK/14<br />
T.C<br />
YARGITAY<br />
9. HUKUK DAİRESİ<br />
Esas No: 2006/15954<br />
Karar No: 2006/17843<br />
Tarihi: 20.06.2006<br />
YILLIK İZİN İÇİN İŞÇİNİN BİR AY ÖNCESİNDEN<br />
BAŞVURMASININ GEREKMESİ<br />
YILLIK İZİN KULLANILACAĞI ZAMANIN BELİR-<br />
LENMESİNİN İŞVERENİN YÖNETİM HAKKINA GİRME-<br />
Sİ<br />
İŞVERENİN YÖNETİM HAKKINI İYİ NİYET KU-<br />
RALLARI ÇERÇEVESİNDE KULLANMASININ GEREK-<br />
MESİ<br />
İZİN TALEBİ İŞVERENCE ONAYLANMADAN İŞ-<br />
ÇİNİN İŞYERİNDEN AYRILMASININ İŞVERENE HAKLI<br />
NEDENLE FESİH HAKKI DOĞURMASI<br />
ÖZETİ: Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 7.<br />
maddesinde, işçinin izin isteğini en az bir ay önceden<br />
işveren bildirmesi gerektiği açıklanmış,<br />
8. maddede ise, işverenin işçinin izin kullanma<br />
tarihi ile bağlı olmadığı, işçinin talebi ve iş durumu<br />
dikkate alınarak izin döneminin belirleneceği<br />
ifade edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 8. maddesinde<br />
ayrıca, “Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde<br />
işyerindeki kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı<br />
tarih dikkate alınarak öncelikler belirlenir”<br />
şeklinde düzenleme bulunmak-tadır Yıllık ücretli<br />
izin yönetmeliğinde de belirtildiği üzere yıllık<br />
izin kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin<br />
yönetim hakkı kapsamında kalmaktadır. İşverenin<br />
bu hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde<br />
kullanılması gerektiği açıktır. Bir başka anlatımla,<br />
işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkının,<br />
işyerinin gereklerine uygun biçimde ve mümkün<br />
olduğunca işçinin talebi çerçevesinde kullandırılması<br />
gerekir. İşverenin bu noktada yönetim<br />
hakkını kötüye kullanmasının yasalar karşısında<br />
korunmayacağı kabul edilmelidir. Davalı işveren,<br />
işyerinde davacı ile aynı görevde çalışmakta olan<br />
diğer işçiye aynı tarihlerde izin verilmiş olmasını,<br />
davacının izin talebinin karşılana-mamasının gerekçesi<br />
olarak göstermiştir. Gerçekten, davacıya<br />
göre daha kıdemli olduğu anlaşılan diğer işçi de<br />
hacca gitmek için aynı dönemde izin istemiştir.<br />
İşverence davacı ile diğer işçinin her ikisinin birden<br />
izne ayrılmasının uygun olmadığı belirtilmiş<br />
ve daha kıdemsiz konumda olan davacı işçinin<br />
izin talebi onaylanmamıştır. Kaldı ki, izin isteği<br />
de yönetmeliğe göre 1 ay öncesinden talep edilmemiştir.<br />
Bu şekilde işçinin izin talebinin karşılanması<br />
noktasında işverene yeterli süre de tanınmıştır.<br />
İşverence yapılan bu işlemlerde, 4857<br />
sayılı İş Kanunu ile Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği<br />
hükümlerine bir aykırılık yoktur. Bu itibarla davacı<br />
işçinin işyerinden ayrılması geçerli bir mazerete<br />
dayanmamaktadır. İşverence davacı işçinin iş<br />
sözleşmesinin feshi haklı nedene dayandığından,<br />
davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatlarına hak<br />
kazanmasına olanak bulunmamaktadır.<br />
DAVA: Davacı, kıdem, ihbar tazminatlarının ödetilmesine<br />
karar verilmesini istemiştir.<br />
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından<br />
temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />
konuşulup düşünüldü:<br />
Davacı işçi, son yıla ait iznini kullanmak için<br />
8.1.2005 tarihinde bir dilekçe ile işverene başvurmuş<br />
ve 9.1.2005 tarihinde hac yolculuğuna çıkacağından<br />
bahisle izinli sayılmasını bildirmiştir.<br />
Davalı işveren aynı tarihli cevabi yazısı ile işyerinde<br />
iki kasap olduğunu ve diğer çalışanın da izinli<br />
bulunduğunu açıklayarak izin talebinin karşılanamadığı<br />
belirtilmiştir.<br />
Davacı işçi izin talebine olumlu cevap verilmediğini<br />
bildiği halde işyerine 10.1.2005 ve 11.1.2005<br />
tarihleri arasında gitmediğinden bahisle işverence<br />
iş sözleşmesi 12.1.2005 tarihinde 4857 sayılı İş Kanununun<br />
25/2-g bendi uyarınca feshedilmiştir. İşverence<br />
yapılan bu feshin haklı olup olmadığı, bunun<br />
sonucu olarak davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatlarına<br />
hak kazanıp kazanamayacağı uyuşmazlığı<br />
oluşturmaktadır. Mahkemece, işverence iyi niyet<br />
kuralları dışına çıkarak işçiye izin verilmediği ve<br />
feshin haklı olmadığı gerekçesiyle isteklerin kabulüne<br />
karar verilmiştir.<br />
4857 sayılı İş Kanununun 60..maddesinde, “Yıllık<br />
ücretli izinlerin, yürütülen işlerin niteliğine göre<br />
yıl boyunca hangi dönemlerde kullanılacağı, izinlerin<br />
ne suretle ve kimler tarafından verileceği veya<br />
sıraya bağlı tutulacağı, yıllık izninin faydalı olması<br />
• YARGI KARARLARI<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 89
• YARGI KARARLARI<br />
için işveren tarafından alınması gereken tedbirler<br />
ve izinlerin kullanılması konusuna ilişkin usuller ve<br />
işverence tutulması zorunlu kayıtların şekli Çalışma<br />
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak<br />
bir yönetmelikle gösterilir” şeklinde kurala yer<br />
verilmiştir. Anılan madde uyarınca hazırlanarak yürürlüğe<br />
konulmuş olan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin<br />
7. maddesinde, işçinin izin isteğini en az bir<br />
ay önceden işveren bildirmesi gerektiği açıklanmış,<br />
8. maddede ise, işverenin işçinin izin kullanma tarihi<br />
ile bağlı olmadığı, işçinin talebi ve iş durumu<br />
dikkate alınarak izin döneminin belirleneceği ifade<br />
edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 8. maddesinde ayrıca,<br />
“Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde: işyerindeki<br />
kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı tarih dikkate<br />
alınarak öncelikler belirlenir” şeklinde düzenleme<br />
bulunmaktadır.<br />
Yıllık ücretli izin yönetmeliğinde de belirtildiği<br />
üzere yıllık izin kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin<br />
yönetim hakkı kapsamında kalmaktadır. İşverenin<br />
bu hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde<br />
kullanılması gerektiği açıktır. Bir başka anlatımla,<br />
işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkının, işyerinin<br />
gereklerine uygun biçimde ve mümkün olduğunca<br />
işçinin talebi çerçevesinde kullandırılması<br />
gerekir. İşverenin bu noktada yönetim hakkını kötüye<br />
kullanmasının yasalar karşısında korunmayacağı<br />
kabul edilmelidir.<br />
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı<br />
işçi, ilk olarak 22.12.2004 tarihinde izin için talepte<br />
bulunmuş, bu dilekçe üzerine işverence bir işlem<br />
yapılmadığından bahisle 8.1.2005 tarihinden ikinci<br />
bir dilekçe vermiştir. İzin talebi işverence onaylanmadığı<br />
halde işyerinden ayrılmış ve davalı işveren<br />
devamsızlık tutanakları düzenleyerek 4857 sayılı İş<br />
Kanununun 25/2-g maddesi uyarınca iş sözleşmesini<br />
feshetmiştir.<br />
Davalı işveren, işyerinde davacı ile aynı görevde<br />
çalışmakta olan diğer işçiye aynı tarihlerde izin<br />
verilmiş olmasını, davacının izin talebinin karşılanamamasının<br />
gerekçesi olarak göstermiştir. Gerçekten,<br />
davacıya göre daha kıdemli olduğu anlaşılan<br />
diğer işçi de hacca gitmek için aynı dönemde izin<br />
istemiştir. İşverence davacı ile diğer işçinin her ikisinin<br />
birden izne ayrılmasının uygun olmadığı belirtilmiş<br />
ve daha kıdemsiz konumda olan davacı işçinin<br />
izin talebi onaylanmamıştır. Kaldı ki, izin isteği de<br />
yönetmeliğe göre 1 ay öncesinden talep edilmemiştir.<br />
Bu şekilde işçinin izin talebinin karşılanması<br />
noktasında işverene yeterli süre de tanınmıştır. İşverence<br />
yapılan bu işlemlerde, 4857 sayılı İş Kanunu<br />
ile Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği hükümlerine bir<br />
aykırılık yoktur. Bu itibarla davacı işçinin işyerinden<br />
ayrılması geçerli bir mazerete dayanmamaktadır.<br />
İşverence davacı işçinin ş sözleşmesinin feshi haklı<br />
nedene dayandığından, davacı işçinin ihbar ve kıdem<br />
tazminatlarına hak kazanmasına olanak bulunmamaktadır.<br />
Mahkemece davanın reddi gerekirken<br />
yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı<br />
gerektirmiştir.<br />
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı<br />
sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının<br />
istek halinde ilgiliye iadesine, 20.6.2006 gününde<br />
oybirliği ile karar verildi.<br />
İlgili Kanun / Madde<br />
4857S.İşK/17,24<br />
T.C<br />
YARGITAY<br />
9. HUKUK DAİRESİ<br />
Esas No: 2006/27619<br />
Karar No: 2007/14145<br />
Tarihi: 07.05.2007<br />
İHBAR ÖENLİ SÜRESİ İÇERİSİNDE İŞ ARAMA İZNİ-<br />
Nİ KULLANDIRMAMA<br />
İZİN KULLANDIRLMASA DAHİ ÖNELİN GEÇERLİ<br />
OLMASI<br />
YENİ İŞ ARAMA İZİNİ SÜRESİNCE ÇALIŞTIRILAN<br />
İŞÇİNİN BU ÇALIŞMALARININ %100 ZAMLI ÖDENMESİ<br />
ÖZETİ: “BiIdirim” başlıklı işverence düzenlenen<br />
yazıda 01.03.2005 tarihinde davacının iş sözleşmesinin<br />
feshedileceği belirtilmiştir. Her ne kadar<br />
davacı bildirimi tebellüğden imtina etmişse de bu<br />
hususta tutanak tutulmuş ve tutanak tanıkları da<br />
mahkemede dinlenilmiştir. Dinlenen tanıklar davacı<br />
ve davalı ile aynı durumda olan işçilere önel verildiğini<br />
beyan etmişlerdir. 4857 sayılı iş kanunu’nun<br />
17. maddesi uyarınca verilen ihbar öneli iş arama<br />
izni içermemesi halinde dahi geçerlidir.Zira anılan<br />
kanunun 27. maddesinde iş arama izninin verilmeyip<br />
çalıştırılması nedeniyle işçi bu süreye ilişkin<br />
ücretini %100 zamlı olarak almaya hak kazanmıştır.<br />
Mahkemece yeni iş arama izni süresince davacı<br />
çalıştırıldığından bunun %100 zamlı olarak tahsiline<br />
karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ihbar tazminatına<br />
hüküm kurulması hatalıdır.<br />
DAVA; Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai,<br />
yıllık izin ücreti, alacaklarının ödetilmesine karar<br />
verilmesini dilemiştir.<br />
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına al-<br />
90<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
mıştır.<br />
DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai,<br />
yıllık izin ücreti, alacaklarının ödetilmesine<br />
karar verilmesini dilemiştir. Yerel mahkeme, isteği<br />
kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde<br />
davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla<br />
dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü<br />
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın<br />
dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının<br />
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz<br />
itirazlar yerinde değildir.<br />
2-”BiIdirim” başlıklı iş verence düzenlenen yazıda<br />
01.03.2005 tarihinde davacının iş sözleşmesinin<br />
feshedileceği belirtilmiştir. Her ne kadar davacı<br />
bildirimi tebellüğden imtina etmişse de bu hususta<br />
tutanak tutulmuş ve tutana! tanıklarıda mahkemede<br />
dinlenilmiştir.Dinlenen tanıklar davacı ve davalı<br />
ile aynı durumda olan işçilere önel verildiğini beyan<br />
etmişlerdir. 4857 sayılı iş kanunu’nun 17. maddesi<br />
uyarınca verilen ihbar öneli iş arama izni içermemesi<br />
halinde dahi geçerlidir.Zira anılan kanunun 27.<br />
maddesinde iş arama izninin verilmeyip çalıştırılması<br />
nedeniyle işçi bu süreye ilişkin ücretini % 100<br />
zamlı olarak almaya hak kazanmıştır. Mahkemece<br />
yeni iş arama izni süresince davacı çalıştırıldığından<br />
bunun %100 zamlı olarak tahsiline karar verilmesi<br />
gerekirken yazılı şekilde ihbar tazminatına hüküm<br />
kurulması hatalıdır.<br />
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı<br />
sebepten BOZULMASINA peşin alman temyiz harcının<br />
istek halinde ilgiliye iadesine, 7.5.2007 gününde<br />
oybirliğiyle karar verildi.<br />
DANIŞTAY<br />
3. Daire<br />
E. 2011/1610<br />
K. 2011/5355<br />
T. 30.9.2011<br />
DEFTER TUTMA MECBURİYETİ<br />
DEFTER VE BELGELERİN MUHAFAZASI VE<br />
İBRAZI<br />
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI<br />
USULSÜZLÜK CEZASI<br />
BİLANÇO ESASINDA TUTULMASI ZORUNLU OLAN<br />
VE TASDİKİNE İLİŞKİN TARH DOSYASINDA BİLGİ BU-<br />
LUNMAYAN DEFTERLERİN TUTULMADIĞI TARAFLAR<br />
ARASINDA TARTIŞMASIZ OLUP, TUTULMAYAN ENVAN-<br />
TER DEFTERİNİN VE DEFTERİ KEBİRİN İBRAZ YÜKÜM-<br />
LÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİREMEYECEĞİ AÇIK OLAN DA-<br />
VACININ İŞLEDİĞİ FİİLİN 213 SAYILI YASANIN 352’NCİ<br />
MADDESİ UYARINCA BİRİNCİ DERECE USULSÜZLÜK<br />
CEZASI KESİLMESİNİ GEREKTİRMESİ KARŞISINDA, SÖZ<br />
KONUSU DEFTERLERİN İBRAZ EDİLMEDİĞİNDEN BA-<br />
HİSLE KESİLEN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASINDA YASA-<br />
YA UYGUNLUK GÖRÜLMEDİĞİ HAKKINDA<br />
213/md. 172, 182, 253, 256, 351, 352, mük. Md.<br />
355<br />
İstemin Özeti : Davacı şirketin 2008 yılına ait<br />
envanter defteri ve defteri kebiri incelemeye ibraz<br />
etmemesi nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />
Mükerrer 355’inci maddesi uyarınca kesilen<br />
özel usulsüzlük cezasını; yasal defterlerin incelemeye<br />
ibraz edilmemesi nedeniyle özel usulsüzlük<br />
cezası kesilebilmesi, usulüne uygun olarak tasdik<br />
ettirilip tutulan defterlerin varlığı halinde mümkün<br />
olup, 2008 yılı nda envanter defteri ve defteri kebir<br />
tuttuğuna dair hakkında bir tespit bulunmayan<br />
davacı şirket adına defter tutmama eylemi için birinci<br />
derece usulsüzlük cezası kesilmesi gerekirken,<br />
özel usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya uygunluk<br />
bulunmadığı gerekçesiyle kaldıran Adana 2.<br />
Vergi Mahkemesinin 19.1.2010 gün ve E:2009/1190,<br />
K:2010/56 sayılı kararına karşı davalı idare tarafından<br />
yapılan itirazı kısmen kabul ederek, muhafaza<br />
süresi içinde olmak üzere inceleme elemanınca yapılan<br />
tebligata rağmen yasal defter ve belgelerin<br />
mazeretsiz olarak ibraz edilmemesi halinde özel<br />
usulsüzlük cezası kesilebileceği, vergi mahkemesinin<br />
ibraz edilmeyen defterlerin hiç tutulmamış olması<br />
halinde usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği<br />
yolundaki yargısı, defterlerini tutan mükelleflerin<br />
aynı eylem nedeniyle daha ağır ceza ile karşı karşıya<br />
kalmasına yol açacağından, hakkaniyete uygun<br />
düşmediği, bu durumda ibraz yükümlülüğünün yerine<br />
getirilmemesi halinde özel usulsüzlük cezası<br />
kesileceğinin duyurulduğu yazılı bildirime karşın<br />
verilen sürede ilgili defterlerini incelemeye ibraz<br />
etmeyen davacı adına özel usulsüzlük cezası kesilmesinde<br />
yasaya aykırılık bulunmadığı ancak, cezanın<br />
5904 sayılı Yasa ile belirlenen 1.000 TL ceza<br />
miktarını aşan kısmın kaldırılmasını n hukuka uygun<br />
düşeceği gerekçesiyle cezanın 1.000 TL’ ya isabet<br />
eden kısmını kaldıran, bu miktarı aşan kısmı yönünden<br />
itirazı reddeden Adana Bölge İdare Mahkemesinin<br />
28.4.2010 gün ve E:2010/1667, K:2010/1941<br />
sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />
“Defter Tutma” başlıklı İkinci Kısmında yer alan<br />
171’inci maddesinde mükelleflerin, bu Kanuna göre<br />
tutacakları defterleri, vergi uygulaması bakımından,<br />
maddede sayılan maksatları sağlayacak şekilde<br />
tutacaklarının hükme bağlandığı, aynı Kanunun<br />
• YARGI KARARLARI<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 91
• YARGI KARARLARI<br />
253’üncü maddesi ile de tutulan defterlerin muhafaza<br />
edilmesi mecburiyeti getirildiği, 213 sayılı<br />
Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde<br />
yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci<br />
madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan<br />
1’inci sınıf tüccarlar hakkında maddede belirtilen<br />
tutarda özel usulsüzlük cezası kesileceğinin belirtildiği,<br />
atıf yapılan 256’ncı maddede de, mükelleflerin,<br />
muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü<br />
defter, belge ve sayılan diğer kayıtların muhafaza<br />
süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi<br />
üzerine ibraz etme zorunluluğunun getirildiği,<br />
dava konusu olayda, davacı şirketin 2008 yılı defter<br />
ve belgelerinin incelenmek üzere istenmesine rağmen<br />
envanter ve defter-i kebirin ibraz edilmemesi<br />
üzerine özel usulsüzlük cezası kesildiği, ancak defter<br />
ve belge ibraz etmeme nedeniyle özel usulsüzlük<br />
cezasına dayanak oluşturan ibraz zorunluluğunun<br />
yerine getirilmesi için defter tutma ve muhafaza<br />
etme koşullarının gerçekleşmiş olması yani, “defter<br />
ve belge ibraz etmeme” fiilinin gerçekleşmesi için<br />
öncelikle, defter tutma ve bu defterleri muhafaza<br />
etme halinin gerçekleşmesi gerektiği, nitekim Vergi<br />
Usul Kanununun 359’uncu maddesinin (a) fıkrasının<br />
son paragrafında; “varlığı noter tasdik kayıtları<br />
veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında<br />
vergi incelemesine yetkili kimselere defter<br />
ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün<br />
uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir” denilmek<br />
suretiyle usulüne uygun olarak tutulan ve defter<br />
ve belgelerin ibraz edilmeme halinin kaçakçılık<br />
suçunu oluşturduğu kabul edilmiş olmakla, defter<br />
ve belgelerin hiç tutulmaması halinin 213 sayılı Vergi<br />
Usul Kanununun 352’nci maddesi uyarınca I’inci<br />
derece usulsüzlük cezasını gerektirmesi karşısında;<br />
hiç tutulmayan defterlerin ibraz edilmemesi nedeniyle<br />
özel usulsüzlük cezası kesilmesinde mevzuata<br />
uygunluk görülmediği ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı<br />
tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.<br />
TÜRK MİLLETİ ADINA<br />
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay<br />
Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz<br />
edilen Adana Bölge İdare Mahkemesinin 28.4.2010<br />
gün ve E:2010/1667, K:2010/1941 sayılı kararı incelendikten<br />
ve Tetkik Hakimi ……………………. nın açıklamaları<br />
dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp<br />
düşünüldü:<br />
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 172’nci maddesinde,<br />
bu Kanun esaslarına göre defter tutmaya<br />
mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler; 182’nci maddesinde<br />
de bilanço esasında tutulması gereken defterler<br />
sayılmış, bu Kanuna göre tutulması mecburi<br />
olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olmasının,<br />
usulsüzlük fiili olduğu ve birinci derece<br />
usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirdiği Yasanın<br />
351’inci maddesinde hükme bağlanmıştır.<br />
213 sayılı Yasanın 253’üncü maddesinde, bu Kanuna<br />
göre defter tutmak mecburiyetinde olanların,<br />
tuttukları defterleri ilgili bulundukları yılı takibeden<br />
takvim yılı başından itibaren beş yıl süre ile<br />
muhafaza etmeye mecbur oldukları, aynı Kanunun<br />
256’ncı maddesinde de, mükelleflerin muhafaza<br />
etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge<br />
ve sayılan diğer kayıtların muhafaza süresi içinde<br />
yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz<br />
ve incelemeye sunmak zorunda bulundukları kurala<br />
bağlanmış, Yasanın Mükerrer 355’inci maddesinde,<br />
256’ncı maddede yer alan zorunluluklara uymayanlara<br />
özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülmüştür.<br />
Defterlerin ibraz yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi,<br />
defter tutma ve muhafaza etme koşullarının<br />
varlığına bağlı olup, bu koşullar bulunmadıkça<br />
özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren ibraz<br />
etmeme eyleminin işlenip tamamlanmasından söz<br />
edilemez. Nitekim yasa koyucu defterlerin hiç tutulmaması<br />
eyleminin yaptırımını 213 sayılı Yasanın<br />
351’inci maddesinde ayrıca düzenlemiştir.<br />
Davalı idarenin 25.3.2009 günlü yazısıyla 2008 yılına<br />
ilişkin defter ve belgelerinin ibrazının istenmesi<br />
üzerine, noter tarafından tasdikli yevmiye defteri<br />
ile alış ve satış faturalarını incelemeye sunan davacının<br />
envanter defteri ve defteri kebiri ibraz etmemesi<br />
nedeniyle 213 sayılı Yasanın Mükerrer 355’inci<br />
maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.<br />
Bilanço esasında tutulması zorunlu olan ve tasdikine<br />
ilişkin tarh dosyasında bilgi bulunmayan bu<br />
defterlerin tutulmadığı taraflar arasında tartışmasız<br />
olup, tutulmayan envanter defterinin ve defteri<br />
kebirin ibraz yükümlülüğünü yerine getiremeyeceği<br />
açık olan davacının işlediği fiilin 213 sayılı Yasanın<br />
352’nci maddesi uyarınca birinci derece usulsüzlük<br />
cezası kesilmesini gerektirmesi karşısında, söz<br />
konusu defterlerin ibraz edilmediğinden bahisle<br />
kesilen özel usulsüzlük cezasında yasaya uygunluk<br />
görülmemiştir.<br />
Açıklanan nedenlerle Danıştay Başsavcısının<br />
temyiz isteminin kabulü ile Adana Bölge İdare<br />
Mahkemesinin 28.4.2010 gün ve E:2010/1667,<br />
K:2010/1941 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama<br />
Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca<br />
kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili<br />
olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin<br />
Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gön-<br />
92<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
derilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına,<br />
30.9.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />
DANIŞTAY<br />
4. Daire<br />
E. 2008/3231<br />
K. 2010/5199<br />
T. 21.10.2010<br />
KDV İNDİRİMİ<br />
KDV İNDİRİMİNİN BELGELENDİRİLMESİ<br />
DEFTER VE BELGELERİN İBRAZI<br />
İSPAT<br />
MÜCBİR SEBEP HALİ OLMADAN DEFTER VE BELGE-<br />
LERİNİ İNCELEMEYE İBRAZ ETMEYEREK İNDİRİM HAK-<br />
KINDAN YARARLANMAK İÇİN YASAL KOŞULLARDAN<br />
BİRİNİ YERİNE GETİRMEYEN DAVACININ, SONRADAN<br />
MAHKEMEYE İBRAZ ETTİĞİ BELGELERDE YER ALAN<br />
KATMA DEĞER VERGİSİNİN İNDİRİM KONUSU YAPILA-<br />
MAYACAĞI HAKKINDA<br />
213/md.<br />
3065/md. 29, 34<br />
Temyiz Eden Taraflar: Çerkezköy Vergi Dairesi<br />
Müdürlüğü<br />
Vekili: .....<br />
İstemin Özeti: 2002 yılına ilişkin defter ve belgelerini<br />
ibraz etmeyen davacı adına katma değer<br />
vergisi indirimlerinin reddi suretiyle 2002 yılından<br />
devreden katma değer vergisinin olmadığı ileri sürülerek<br />
2005/6 ncı dönem için salınan katma değer<br />
vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması<br />
istemiyle dava açılmıştır. Tekirdağ Vergi Mahkemesinin<br />
4.10.2007 günlü ve E:2006/406, K:2007/752<br />
sayılı kararıyla; davacı tarafından 2002 yılına ilişkin<br />
defter ve belgelerin bulunamaması sebebiyle<br />
incelenmek üzere ibraz edilmediği, 2002 yılı için<br />
katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle<br />
matrah takdir edildiği, devreden katma değer<br />
vergisinin var olmadığı anlaşıldığından dava konusu<br />
dönem için tarhiyat yapıldığı, Mahkemelerince<br />
davacı tarafından ibraz edilen bilgisayar kayıtları<br />
ile aslı gibidir ibaresini taşıyan belgeler üzerinde<br />
bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, düzenlenen bilirkişi<br />
raporuna göre, aslı gibidir onaylı 305 adet alış<br />
ve gider belgesi örneklerinin Katma Değer Vergisi<br />
Kanununda belirtilen indirim şartlarını taşıdığının<br />
tespit edildiği, bilgisayar kayıtları ile örtüşen söz<br />
konusu belgelerde yer alan katma değer vergileri<br />
dikkate alınarak yeniden hesaplanan beyan tablosu<br />
uyarınca 2002 yılından devreden katma değer vergisinin<br />
hesaplandığı, söz konusu tutar dikkate alınarak<br />
dava konusu dönem için ödenecek vergi çıktığı,<br />
kesilen vergi ziyaı cezasının ise, matrah farkı<br />
davacının belgeleri üzerinde yapılan inceleme ile<br />
ortaya çıkarıldığı için bir kat olması gerektiği, vergi<br />
ve cezanın fazlaya ilişkin kısmında hukuka uyarlık<br />
bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kısmen kaldırılmasına<br />
karar vermiştir. Davalı idare, tarhiyatın<br />
tamamının yasal olduğunu, davacı ise eksik inceleme<br />
ile verilen kararın hukuka uygun olmadığını ileri<br />
sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.<br />
Savunmanın Özeti: Taraflarca temyiz istemlerinin<br />
reddi gerektiği savunulmuştur.<br />
Tetkik Hakimi ........’un Düşüncesi: Taraflar<br />
temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize<br />
konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak<br />
nitelikte bulunmadığından taraflar temyiz isteminin<br />
reddi gerektiği düşünülmektedir.<br />
Danıştay Savcısı .........’in Düşüncesi: İdare ve<br />
vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen<br />
incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari<br />
Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin<br />
birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması<br />
gerekmektedir.<br />
Taraflar temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar,<br />
söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine<br />
uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz<br />
edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
TÜRK MİLLETİ ADINA<br />
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği<br />
görüşüldü:<br />
2002 yılına ilişkin defter ve belgelerini ibraz etmeyen<br />
davacı adına katma değer vergisi indirimlerinin<br />
reddi suretiyle 2002 yılından devreden katma<br />
değer vergisinin olmadığı ileri sürülerek 2005/6 ncı<br />
dönem için salınan katma değer vergisi ile kesilen<br />
vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan<br />
davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararının<br />
redde ilişkin kısmı davacı tarafından, kaldırılan<br />
vergi ve cezaya ilişkin kısmı davalı İdare tarafından<br />
temyiz edilmiştir.<br />
Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar,<br />
bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler<br />
karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak<br />
durumda görülmemiştir.<br />
Davalı İdarein temyiz istemine gelince; 213 sayılı<br />
Vergi Usul Kanunu’nun 3 üncü maddesinde, vergi-<br />
• YARGI KARARLARI<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 93
• YARGI KARARLARI<br />
lendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin<br />
muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş<br />
olup, Kanunun 30’uncu maddesinin ikinci<br />
fıkrasının 3 üncü mendinde de; bu Kanuna göre tutulması<br />
mecburi olan defter ve belgelerin hepsinin<br />
veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili<br />
olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi hali<br />
re’sen takdir nedeni olarak sayılmış, yine Kanunun<br />
13 üncü maddesinin 2 nci bendinde; vergi ödevlerinin<br />
yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer<br />
sarsıntısı ve su basması gibi afetler mücbir sebep<br />
olarak kabul edilmiştir.<br />
Öte yandan, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi<br />
Kanunu’nun 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının<br />
(a) bendinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi<br />
işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden,<br />
bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine<br />
ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim<br />
ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen<br />
fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer<br />
vergisini indirebilecekleri, 34 üncü maddesinin<br />
1 inci fıkrasında, yurt içinden sağlanan veya ithal<br />
olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin,<br />
alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük<br />
makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar<br />
kanuni deftere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği<br />
hükmüne yer verilmiştir.<br />
Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim<br />
müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma<br />
değer vergisi sisteminde mükellef, üretim ve dağıtım<br />
kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin<br />
yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık<br />
eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir<br />
görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma<br />
değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler<br />
üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında<br />
gösterilen verginin indirilmesidir. İndirim konusu<br />
yapılabilecek katma değer vergisinin indirilebilmesi<br />
için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu<br />
şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir.<br />
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun indirim için aradığı<br />
şekil şartları Kanunun 34 üncü maddesinde hükme<br />
bağlanmış olup, bunlardan bir tanesi de, katma<br />
değer vergisi üzerinde gösterilen mal ve hizmetlere<br />
ait alış faturalarının kanuni defterlere kaydedilmesidir.<br />
Bundan amaç, indirimin gerçeğe uygun olması<br />
ve bu hususun mükelleflerce belgelendirilmesidir.<br />
Bu şartlardan herhangi birinin, 213 sayılı Kanunda<br />
belirtilen mücbir sebepler mevcut olmamasına<br />
rağmen yerine getirilmemesi halinde, mükelleflerin<br />
yüklendikleri katma değer vergisini indirim konusu<br />
yapabilmelerine olanak bulunmamaktadır.<br />
İncelenen dosyada, davacının 2002 yılına ait<br />
defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi<br />
nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin reddi<br />
suretiyle uyuşmazlık konusu dönem için tarhiyatın<br />
yapıldığı, Mahkemeye ibraz edilen bilgisayar kayıtları<br />
ve düzenleyen firmalar tarafından aslı gibidir<br />
onaylı bazı gider belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi<br />
incelemesi sonucu tarhiyatın kısmen kaldırılmasına<br />
karar verildiği görülmüştür.<br />
Davacı, yasal defterlerini bulamadığını, muhasebecisinde<br />
olduğunu ileri sürmüş ise de, defter ve<br />
belge saklama ve ibraz yükümlülüğü olan ve ispat<br />
yükü kendisine düşen davacı tarafından mücbir<br />
sebebin varlığına dair hukuken itibar edilebilecek<br />
herhangi bir belge ibraz edilmediğinden, bu hususun<br />
ispatlanamadığı anlaşılmıştır.<br />
Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere mücbir<br />
sebep hali olmadan defter ve belgelerini incelemeye<br />
ibraz etmeyerek indirim hakkından yararlanmak<br />
için yasal koşullardan birini yerine getirmeyen davacının,<br />
sonradan Mahkemeye ibraz ettiği belgelerde<br />
yer alan katma değer vergisi indirim konusu yapılamayacağından,<br />
2002 yılından devreden katma<br />
değer vergisinin reddedilmesi sonucu 2005/6 nci<br />
döneme ilişkin olarak salınan dava konusu vergi ve<br />
cezada hukuka aykırılık bulunmamaktadır.<br />
Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin<br />
kabulü ile, Tekirdağ Vergg Mahkemesinin<br />
4.10.2007 günlü ve E:2006/406, K:2007/752 sayılı<br />
kararının kabule ilişkin kısmının bozulmasına, davacı<br />
temyiz isteminin reddine, kararın redde ilişkin<br />
kısmının ise onanmasına, 21.10.2012 güünde esasta<br />
ve gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.<br />
94<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
T.C.<br />
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI<br />
BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ<br />
BAŞKANLIĞI<br />
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü<br />
Sayı: B.07.1.GİB.4.99.16.02-KVK-2-88<br />
Konu: İş ortaklığından doğan zararın kurum<br />
kazancından indirilip indirilemeyeceği<br />
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin<br />
%50 ortağı olduğu iş ortaklığının 2011 yılında<br />
tasfiyesinin tamamlandığı ve faaliyetinin zararla<br />
sonuçlandığı belirtilerek, tasfiye sonucu payınıza<br />
düşen tutarın kayıtlarınızda yer alan tutardan az<br />
olması nedeniyle aradaki farkın, vergi matrahının<br />
tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği<br />
konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.<br />
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci<br />
maddesinin yedinci fıkrasında iş ortakları aynı<br />
maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların<br />
kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da<br />
gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını<br />
ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak<br />
amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde<br />
mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde<br />
tanımlanmıştır.<br />
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin<br />
“2.5. İş Ortaklıkları» başlıklı bölümünde konuya<br />
ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup «2.5.3.<br />
İşin bitiminde ortaya çıkan zararların durumu»<br />
başlıklı alt bölümün de,<br />
“...<br />
ÖZELGE<br />
İş ortaklıkları ise Kurumlar Vergisi Kanununda<br />
ayrı bir kurum olarak değerlendirilmekte ve kurumlar<br />
vergisi mükellefi olarak sayılmaktadırlar.<br />
İş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazanç,<br />
kurumlar vergisine tabi tutulmakta ve vergi sonrası<br />
kazanç ortakların hisselerine göre ortaklara<br />
dağıtılmaktadır.<br />
Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının,<br />
bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi<br />
mümkün olmayıp aynı durum kurumlar<br />
vergisi mükellefi iş ortaklarının zararları için<br />
de geçerlidir.”<br />
açıklamalarına yer verilmiştir.<br />
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere,<br />
şirketinizin %50 ortağı olduğu iş ortaklığının zararlarının<br />
şirketiniz kurum kazancının tespitinde<br />
indirim konusu yapılması mümkün değildir.<br />
Bilgi edinilmesini rica ederim.<br />
T.C.<br />
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI<br />
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI<br />
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü<br />
Sayı : B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-900<br />
08/03/2012<br />
Konu : Transit ticaret kapsamında yapılan alım<br />
satım işlerinin KDV karşısındaki durumu ve Ba-Bs<br />
bildirim formlarına dahil edilip edilmeyeceği.<br />
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, transit<br />
ticaret kapsamında yaptığınız alım satım işlemlerinizin,<br />
katma değer vergisi karşısındaki durumu<br />
ile Ba-Bs formlarında bildirime konu edilip edilmeyeceği<br />
hakkında Başkanlığımız görüşü talep<br />
edilmektedir.<br />
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu›nun<br />
1›inci maddesinin birinci fıkrasında; Türkiye›de<br />
yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest<br />
meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve<br />
hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithalatının<br />
katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.<br />
Yine, aynı Kanun›un 6›ncı maddesinde ise işlemlerin<br />
Türkiye›de yapılmasının;<br />
a) Malların teslim anında Türkiye›de bulunmasını,<br />
b) Hizmetin Türkiye›de yapılmasını veya hizmetten<br />
Türkiye›de faydalanılmasını, ifade ettiği<br />
hüküm altına alınmıştır. Mezkûr Kanun›un 16›ncı<br />
• ÖZELGELER<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 95
• ÖZELGELER<br />
maddesinin birinci fıkrasının c bendinde ise;<br />
Gümrük Kanunu›ndaki transit ve gümrük antrepo<br />
rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin<br />
uygulandığı malların katma değer vergisinden<br />
istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.<br />
Genel olarak, transit ticaret, alış ve satış bedelleri<br />
arasında lehte fark esas olmak üzere (makul<br />
olmak üzere aleyhte fark kabul edilebilir)<br />
gerçek veya tüzel kişi transit tacirince yurt dışından<br />
alınan bir malın yine yurt dışına gönderilmesi<br />
şeklinde olmakla beraber, serbest bölgede yerleşik<br />
bir firmadan ya da antrepodan satın alınan<br />
malın ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan<br />
doğruya yurt dışında veya serbest bölgede<br />
yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılmasıdır.<br />
Uluslararası anlaşmalarla ticareti yasaklanmış<br />
mallar ile Dış Ticaret Müsteşarlığı›nın madde politikası<br />
itibarıyla transit ticaretinin yapılmasını<br />
uygun görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />
Yine ithalat ve ihracat yapılması yasaklanmış<br />
ülkelerle de transit ticaret yapılamaz.<br />
Transit ticaret işlemlerinin gümrük mevzuatında<br />
yer alan transit rejimi çerçevesinde yürütülmesi<br />
gerekmektedir. Transit ticarete konu olan<br />
mallarla ilgili olarak, ithalata ve ihracata ilişkin<br />
vergi, resim, harç ve fon tahsil edilmez. Gümrük<br />
idarelerince verilebilecek izne istinaden malların<br />
Türk gümrük hattını aşarak işçilik görmek üzere<br />
fiktif depo veya antrepolara alınması «fiili ithal»<br />
hükmünde değildir.<br />
Transit ticarete yurt dışında satın alınan veya<br />
imal olunan malın yine yurt dışında teslimi söz<br />
konusudur. Transit ticarete konu mallar kurumun<br />
mal varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile<br />
belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin satışa<br />
konu olduğu için malın teslimi Türkiye sınırları<br />
içinde olmaması nedeniyle, KDV›nin konusuna<br />
girmez ve KDV beyannamesinde hiçbir şekilde<br />
gösterilmez.<br />
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu›nun<br />
148, 149 ve Mükerrer 257›nci maddelerinin verdiği<br />
yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No›lu Vergi Usul<br />
Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre<br />
defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan<br />
mal ve hizmet alımlarını «Mal ve Hizmet Alımlarına<br />
İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)» ile; mal ve<br />
hizmet satışlarını ise «Mal ve Hizmet Satışlarına<br />
İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)» ile bildirmeleri<br />
hususunda yükümlülük getirilmiştir.<br />
Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip<br />
yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde<br />
uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim<br />
hadleri 396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu Genel<br />
Tebliği›nde açıklanmıştır.<br />
396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu Genel<br />
Tebliği›nin, 1.2.1 bölümünde «Bildirim mecburiyeti<br />
bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler<br />
çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya<br />
hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin<br />
türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek<br />
makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası,<br />
akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz<br />
fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu<br />
bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına<br />
dahil edilecektir.» açıklaması yer almaktadır.<br />
Ayrıca aynı Tebliğ›in, 1.2.2. bölümünde de<br />
«Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık<br />
dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları<br />
ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak<br />
had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna<br />
göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi<br />
hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet<br />
alışları, ‹Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim<br />
Formu (Form Ba)› ile; bir kişi veya kuruma<br />
katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki<br />
mal ve/veya hizmet satışları ise ‹Mal ve Hizmet<br />
Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)›nun<br />
Tablo II alanında bildirilecektir.» açıklamasında<br />
bulunulmuştur.<br />
Buna göre; Kurumunuz tarafından yurt dışından<br />
ithal edilen tıbbi ilaçlar Gümrük Kanunu<br />
uyarınca gümrük antrepo rejimi veya geçici<br />
depolama hükümlerinin uygulandığı yerlere konulması<br />
ve henüz millileştirilmeden tekrar yurt<br />
dışına satılması işleminde, mallara ilişkin fatura<br />
bilgileri kurumun mal varlığına girip çıkmasına ve<br />
satışın fatura ile belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin<br />
satışa konu olduğu için malın teslimi<br />
Türkiye sınırları içinde olmaması nedeniyle,<br />
KDV›nin konusuna girmez ve KDV beyannamesinde<br />
hiçbir şekilde gösterilmez.<br />
Diğer taraftan, transit ticaret kapsamında<br />
yapılan işlemlerde faturalandırma işleminde,<br />
yabancı ülke firmasınca adınıza fatura düzenlen-<br />
96<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
mesi gerekmekte olup diğer taraftan da başka<br />
bir ülke veya serbest bölgede faaliyette bulunan<br />
firmaya mal satıldığında firmanızca da fatura düzenlenmesi<br />
gerekmektedir. Genel olarak bu mal<br />
alım satım işlemi sonucunda satışınız ile alışınız<br />
arasında müspet kâr oluşacağı tabidir.<br />
Bu nedenle, transit ticaret kapsamında yapılan<br />
mal alım satımlarında fatura düzenlenmesi<br />
gerektiğinden, 396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu<br />
Genel Tebliği›nin 1.2.2. bölümünde belirlenen,<br />
katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki<br />
mal ve/veya hizmet alış ve satış bilgileri Ba-Bs<br />
bildirim formlarına dahil edilerek bildirilmesi gerekmektedir.<br />
*******<br />
Büyük mükellefler vergi dairesi B.07,1.<br />
GİB.4.99.16.01/01 VUK b Mük. 257/2009/-MUK-<br />
34 06.05.09/15130,müktezası ise şöyledir;<br />
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun<br />
1/1.maddesinde Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet<br />
ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde<br />
yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ne tabi olduğu<br />
hükme bağlanmıştır. Kanunun 2.maddesinin<br />
1.bendinde teslim, bir mal üzerindeki tasarruf<br />
hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce<br />
alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi,<br />
şeklinde tanımlandıktan sonra bir malın<br />
alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği<br />
yere veya kişilere tevdiinin de teslim hükmünde<br />
olduğu, belirtilmiştir. Anılan Kanunun 6’ıncı<br />
maddesinde; işlemlerin Türkiye’de yapılması ile<br />
malların teslim anında Türkiye’de bulunmasının<br />
ifade edildiği hüküm altına alınmıştır.Diğer taraftan;06.06.2006<br />
tarih ve 26190 sayılı Resmi Gazetede<br />
yayımlanarak yürürlüğe giren İhracat Yönetmeliğinin<br />
4’ncü maddesinin (n) fıkrasında; transit<br />
ticaret yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik<br />
bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın,<br />
ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan<br />
doğruya yurt dışında veya serbest bölgede<br />
yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılması,<br />
şeklinde tanımlanmıştır. Öte yandan, 213 sayılı<br />
Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve Mükerrer 257<br />
nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 362<br />
Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço<br />
esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli<br />
bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal<br />
ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form<br />
Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet<br />
Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)”<br />
ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir.<br />
Söz konusu düzenleme ile Katma Değer Vergisi<br />
mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne<br />
imkan vermek ve bu formlar sayesinde mükelleflerin<br />
mal alım ve satımları ile katma değer vergisi<br />
beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesi<br />
amaçlanmaktadır.<br />
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre;<br />
transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına<br />
girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine<br />
rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu<br />
olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.<br />
Dolayısıyla, katma değer vergisinin<br />
konusuna girmeyen işlemler “Katma Değer Vergisi<br />
Beyannamesinde”, “Mal ve Hizmet Alımlarına<br />
İlişkin Bildirim Formu (Ba)” ve “Mal ve Hizmet<br />
Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” de<br />
hiçbir şekilde yer almayacaktır.<br />
• ÖZELGELER<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 97
PRATİK BİLGİLER<br />
VERGİ<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
DAMGA VERGİSİ ORANLARI<br />
2011 Yılı 2012 Yılı<br />
Ücretlerde (Binde 6,6) (Binde 6,6)<br />
Sözleşmeler, taahhütnameler ve temliknameler (Binde 8,25) (Binde 8,25)<br />
Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli üzerinden) (Binde 1,65) (Binde 1,65)<br />
Kefalet, teminat ve rehin senetleri (Binde 8,25) (Binde 8,25)<br />
Yıllık gelir vergisi beyannameleri 30,00 TL 34,50 TL<br />
Kurumlar vergisi beyannameleri 40,10 TL 46,10 TL<br />
Katma değer vergisi beyannameleri 19,90 TL 22,85 TL<br />
Muhtasar beyannameler 19,90 TL 22,85 TL<br />
Diğer vergi beyannameleri (Damga vergisi beyannameleri hariç) 19,90 TL 22,85 TL<br />
Gümrük idarelerine verilen beyannameler 40,10 TL 46,10 TL<br />
Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler 14,80 TL 17,00 TL<br />
Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri 14,80 TL 17,00 TL<br />
Bilançolar 23,20 TL 26,55 TL<br />
Gelir tabloları 11,30 TL 12,95 TL<br />
İşletme hesabı özetleri 11,30 TL 12,95 TL<br />
Yıl<br />
DOĞRUDAN GİDER YAZILABİLECEK PEŞTEMALLIK, ALET, EDAVAT, MEFRUŞAT VE DEMİRBAŞ<br />
BEDELLERİNDE SINIR<br />
2012 770 TL<br />
2011 700 TL<br />
2010 680 TL<br />
2009 670 TL<br />
2008 600 YTL<br />
2007 560 YTL<br />
EK MALİ TABLOLARI DÜZENLEME ZORUNLULUĞU<br />
Tutar<br />
Dönemi Aktif Toplamı Net Satışlar Toplamı<br />
2011 yılına ait ek mali tablolar için - (2012 yılında verilmesi gereken) 10.805.800 24.012.600<br />
2010 yılına ait ek mali tablolar için - (2011 yılında verilmesi gereken) 9.800.300 21.778.200<br />
2009 yılına ait ek mali tablolar için - (2010 yılında verilmesi gereken) 9.099.600 20.221.200<br />
2008 yılına ait ek mali tablolar için - (2009 yılında verilmesi gereken) 8.903.700 19.785.900<br />
2007 yılına ait ek mali tablolar için - (2008 yılında verilmesi gereken) 7.949.700 17.666.000<br />
TL’nı (aktif toplamı veya net satışları toplamı) aşan mükellefler ek mali tabloları düzenlemek zorundadır.<br />
EMLAK VERGİSİ ORANLARI<br />
Mesken İşyeri Arazi Arsa<br />
Normal yörelerde Binde 1 Binde 2 Binde 1 Binde 3<br />
Büyükşehir belediye sınırları İçinde Binde 2 Binde 4 Binde 2 Binde 6<br />
EMLAK VERGİSİ DEĞERİ YILLIK ARTIŞ ORANLARI<br />
Yıl Açıklama Artış Oranı<br />
2012 2011 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 10,26<br />
2011 2010 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,85<br />
2010 Genel Tarh ve Tahakkuk -<br />
2009 2008 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 6<br />
2008 2007 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,6<br />
2007 2006 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,9<br />
98<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
GECİKME ZAMMI ORANLARI<br />
Dönemi Aylık Yıllık<br />
19.10.2010 Tarihinden itibaren % 1,40 % 16,80<br />
19.11.2009 – 18.10.2010 Tarihleri arası % 1,95 % 23,40<br />
21.04.2006 – 18.11.2009 Tarihleri arası % 2,5 % 30<br />
02.03.2005 - 20.04.2006 Tarihleri arası % 3 % 36<br />
GEÇİCİ VERGİ ORANLARI<br />
Gelir Vergisi Mükelleflerinde<br />
01.01.2004 tarihinden itibaren 01.01.2005 tarihinden itibaren 01.01.2006 tarihinden itibaren<br />
% 20 % 20 % 15<br />
Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde<br />
01.01.2004 tarihinden itibaren 01.01.2005 tarihinden itibaren 01.01.2006 tarihinden itibaren<br />
% 33 % 30 % 20<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
GELİR VERGİSİ TARİFESİ<br />
(2012 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />
Gelir vergisine tabi gelirler;<br />
10.000 TL'ye kadar % 15<br />
25.000 TL'nin 10.000 TL'si için 1.500 TL, fazlası % 20<br />
58.000 TL'nin 25.000 TL'si için 4.500 TL, (ücret gelirlerinde 88.000 TL'nin 25.000 TL'si için 4.500 TL),<br />
% 27<br />
fazlası<br />
58.000 TL'den fazlasının 58.000 TL'si için 13.410 TL. (ücret gelirlerinde 88.000 TL'den fazlasının 88.000<br />
% 35<br />
TL'si için 21.510 TL), fazlası<br />
oranında vergilendirilir<br />
(2011 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />
Gelir vergisine tabi gelirler;<br />
9.400 TL’ye kadar % 15<br />
23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası % 20<br />
53.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL (ücret gelirlerinde 80.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL),<br />
% 27<br />
fazlası<br />
53.000 TL’den fazlasının 53.000 TL’si için 12.230 TL (ücret gelirlerinde 80.000 TL’den fazlasının 80.000<br />
% 35<br />
TL’si için 19.520 TL), fazlası<br />
oranında vergilendirilir.<br />
(2010 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />
Gelir vergisine tabi gelirler;<br />
8.800 TL’ye kadar % 15<br />
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası % 20<br />
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'nin 22.000 TL'si için<br />
% 27<br />
3.960 TL) fazlası<br />
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'den fazlasının 76.200<br />
% 35<br />
TL'si için 18.594 TL) fazlası<br />
oranında vergilendirilir.<br />
KAZANÇLARDA BEYAN SINIRI<br />
2008 2009 2010 2011 2012<br />
Konut kira gelirlerinde 2.400 YTL 2.600 TL 2.600 TL 2.800 TL 3.000 TL<br />
Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan<br />
menkul sermaye iratları ve vergi alacağı<br />
dahil kurumlardan elde edilen kar<br />
19.800 YTL 22.000 TL 22.000 TL 23.000 TL 25.000 TL<br />
paylarında<br />
Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan<br />
gayrimenkul sermaye iratlarında<br />
19.800 YTL 22.000 TL 22.000 TL 23.000 TL 25.000 TL<br />
Değer artış kazançlarında 6.800 YTL 7.600 TL 7.700 TL 8.000 TL 8.800 TL<br />
GVK 82. Maddesinde belirtilen bazı arızi<br />
kazançlarda<br />
16.000 YTL 17.900 TL 18.000 TL 19.000 TL 20.000 TL<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 99
01.05. 2012 Tarihinden itibaren Uygulanacak olan KDV tevkifat oranları<br />
Hizmetin Niteliği<br />
Tevkifat Uygulayacak Alıcı<br />
Tevkifat<br />
Oranı<br />
1. Yapım işleri ile bu işlerle birlikte ifa edilen mühendislik-mimarlık ve<br />
etüt-proje hizmetleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar* 2/10<br />
2. Etüt, plan-proje, danışmanlık, denetim ve benzeri hizmetler b) Belirlenmiş alıcılar* 9/10<br />
3. Makine, teçhizat, demirbaş ve taşıtlara ait tadil, bakım ve onarım<br />
hizmetleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />
4. Yemek servis ve organizasyon hizmetleri b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
5. İşgücü temin hizmetleri<br />
6. Yapı denetim hizmetleri<br />
7. Fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işleri, çanta ve<br />
ayakkabı dikim işleri ve bu işlere aracılık hizmetleri<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
9/10<br />
9/10<br />
5/10<br />
8. Turistik mağazalara verilen müşteri bulma / götürme hizmetleri a) KDV mükellefleri 9/10<br />
9. Spor kulüplerinin yayın, reklâm ve isim hakkı gelirlerine konu<br />
işlemleri<br />
10. Temizlik, çevre ve bahçe bakım hizmetleri<br />
11. Servis taşımacılığı hizmeti<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
9/10<br />
7/10<br />
5/10<br />
12. Her türlü baskı ve basım hizmetleri b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />
Mal teslimleri ve tevkifat oranları<br />
Teslimin Niteliği<br />
Tevkifat Uygulayacak Alıcı<br />
Tevkifat<br />
Oranı<br />
1. Külçe metal teslimleri<br />
2. Bakır, çinko ve alüminyum ürünlerinin teslimi<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
7/10<br />
7/10<br />
3. Hurda ve atık teslimi (KDV Kanununun (17/4-g) maddesindeki<br />
istisnadan vazgeçenlerin metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam<br />
hurda ve atıklarının teslimi)<br />
a) KDV mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
9/10<br />
4. Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurda ve atıklardan elde<br />
edilen hammadde teslimi<br />
5. Pamuk, tiftik, yün ve yapağı ile ham post ve deri teslimleri<br />
6. Ağaç ve orman ürünleri teslimi<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
a) KDV Mükellefleri<br />
b) Belirlenmiş alıcılar*<br />
9/10<br />
9/10<br />
9/10<br />
2012 Mayıs ayından itibaren Büyükbaş ve küçükbaş hayvan eti teslimleri tevkifat<br />
kapsamından çıkarıldı.<br />
100<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
PERAKENDE SATIŞ FİŞİ, YAZAR KASA FİŞİ, FATURA DÜZENLEME SINIRI<br />
Dönemi<br />
Tutar<br />
01.01.2012 - 31.12.2012 Dönemi 770 TL<br />
01.01.2011 - 31.12.2011 Dönemi 700 TL<br />
01.01.2010 - 31.12.2010 Dönemi 680 TL<br />
01.01.2009 - 31.12.2009 Dönemi 670 TL<br />
01.01.2008 - 31.12.2008 Dönemi 600 YTL<br />
01.01.2007 - 31.12.2007 Dönemi 560 YTL<br />
REESKONT VE AVANS İŞLEMLERİNDE UYGULANACAK FAİZ ORANLARI<br />
Dönemi Reeskont Avans<br />
29.12.2011 - tarihinden itibaren % 17 % 17,75<br />
30.12.2010 - 28.12.2011 Tarihleri arası % 14 % 15<br />
22.12.2009 - 29.12.2010 Tarihleri arası % 15 % 16<br />
12.06.2009 - 21.12.2009 Tarihleri arası % 18 % 19<br />
09.04.2009 - 11.06.2009 Tarihleri arası % 19 % 20<br />
28.12.2007 - 08.04.2009 Tarihleri arası % 25 % 27<br />
20.12.2006 - 27.12.2007 Tarihleri arası % 27 % 29<br />
20.12.2005 - 19.12.2006 Tarihleri arası % 23 % 25<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
TECİL FAİZİ ORANLARI<br />
Dönemi Aylık Yıllık<br />
21.10.2010 - Tarihinden itibaren % 1 % 12<br />
21.11.2009 - 20.10.2010 Tarihleri arası % 1,583 % 19<br />
28.04.2006 - 20.11.2009 Tarihleri arası % 2 % 24<br />
04.03.2005 - 27.04.2006 Tarihleri arası % 2,5 % 30<br />
TİCARET SİCİLİ HARÇLARI<br />
Gerçek Kişilere<br />
ve kooperatiflere<br />
Ait İşletmelerde<br />
Şahıs<br />
Şirketlerine Ait<br />
İşletmelerde<br />
Sermaye<br />
Şirketlerine Ait<br />
İşletmelerde<br />
I- Kayıt ve Tescil Harçları; (Ticari İşletme Rehni Dahil)<br />
1. Ticari işletmenin ve unvanının tescil ve ilanında: 156,60 TL 448,95 TL 1.011,50 TL<br />
2. Temsile yetkili kılınan kişilerin tescil ve ilanında (her kişi<br />
için):<br />
77,70 TL 111,30 TL 246,20 TL<br />
3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin<br />
tescilinde: (Ticari işletme rehini ile ilgili vakalar dahil)<br />
77,70 TL 111,30 TL 246,20 TL<br />
(muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerde harç alınmaz.)<br />
4. Kayıt silinmesinde : (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi<br />
dahil)<br />
30,35 TL 43,90 TL 77,70 TL<br />
Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir.<br />
II- Kayıt ve Belge Suretleri ve Tasdikname Harçları<br />
1. Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün<br />
belgelerin örneğinin beher sayfasının (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde 11/1)<br />
7,80 TL<br />
2. Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde 11/2, 104, 105) 25,90 TL<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 101
• İmzalatma Kapsamındaki Mükellefler<br />
2011 yılı faaliyet döneminde;<br />
BEYANNAME İMZALATMA ZORUNLULUĞU<br />
Aktif toplamı 5.176.000<br />
Net satışlar toplamı 10.349.000<br />
TL’ nı aşmayan kurumlar vergisi veya ticari, zirai ve mesleki kazancı nedeniyle gerçek usulde vergilendirilen Gelir Vergisi<br />
mükellefleri 2012 yılı beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatmak zorundadırlar<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
• İmzalatma Kapsamı Dışında Kalan Mükellefler<br />
1- 2011 yılı faaliyet döneminde;<br />
-Serbest meslek faaliyetinde bulunanlardan gayrisafi hasılatları 121.000<br />
-II. sınıf tacirlerden Alım satım veya imalat faaliyetinde bulunanlardan satışları 173.000<br />
-II. sınıf tacirlerden yukarıda yazılı olanlar dışındaki işlerle uğraşanlardan gayrisafi iş hasılatları 87.000<br />
-Zirai kazancı işletme hesabı esasına göre tespit edilen çiftçilerden hasılatları 173.000<br />
TL’ nı aşmayan mükelleflerin,<br />
2- Noterlerin,<br />
3- Özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile bunların oluşturdukları birliklerin,<br />
4- Gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan mükelleflerin,<br />
beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatma zorunluluğu bulunmamaktadır.<br />
YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI<br />
Yıl Oran Yıl Oran<br />
2011 % 10,26<br />
2010 % 7,7 2005 % 9,8<br />
2009 % 2,2 2004 % 11,2<br />
2008 % 12 2003 % 28,5<br />
2007 % 7,2 2002 % 59<br />
2006 % 7,8 2001 % 53,2<br />
SOSYAL GÜVENLİK- ÇALIŞMA MEVZUATI<br />
ASGARİ ÜCRET TUTARLARI<br />
Dönemi<br />
16 Yaşından Büyükler İçin 16 Yaşından Küçükler İçin<br />
Aylık Brüt<br />
Aylık Brüt<br />
01.01.2012 - 30.06.2012 886,50 TL 760,50 TL<br />
01.07.2012 - 31.12.2012 940,50 TL 805,50 TL<br />
01.07.2011 - 31.12.2011 837,00 TL 715,50 TL<br />
01.01.2011 - 30.06.2011 796,50 TL 679,50 TL<br />
01.07.2010 - 31.12.2010 760,50 TL 648,00 TL<br />
01.01.2010 - 30.06.2010 729,00 TL 621,00 TL<br />
01.07.2009 - 31.12.2009 693,00 TL 589,50 TL<br />
01.01.2009 - 30.06.2009 666,00 TL 567,00 TL<br />
01.07.2008 - 31.12.2008 638,70 YTL 540,60 YTL<br />
01.01.2008 - 30.06.2008 608,40 YTL 515,40 YTL<br />
01.07.2007 - 31.12.2007 585,00 YTL 491,40 YTL<br />
01.01.2007 - 30.06.2007 562,50 YTL 476,70 YTL<br />
İSTEĞE BAĞLI SİGORTA PRİMİ ORANI<br />
Prim Oranı<br />
Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi % 20<br />
Genel sağlık sigortası primi % 12<br />
Toplam % 32<br />
102<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
İŞSİZLİK ÖDENEĞİ VE SÜRESİ<br />
Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama<br />
brüt kazancının yüzde kırkıdır.<br />
Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre onaltı yaşından büyük<br />
işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.<br />
İşsizlik Ödeneği Süresi<br />
600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 180 gün<br />
900 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 240 gün<br />
1080 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 300 gün<br />
süre ile İşsizlik ödeneği verilir.<br />
İşsizlik ödeneği almaya hak kazanılması için gerekli şartlar;<br />
-Hizmet akdinin sona erdiği tarihten önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak prim ödenmiş olması,<br />
-İş akdinin feshedildiği tarihten geriye doğru sürekli 120 gün prim ödenmiş olması,<br />
-Hizmet akdinin, İşsizlik Sigortası Kanununun 51’inci maddesinde sayılan hallerden birisine dayalı olarak sona ermiş<br />
olması,<br />
-Sigortalı işsizin, İşten Ayrılma Bildirgesi ile birlikte; hizmet akdinin feshedildiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün<br />
içinde İŞKUR’un ilgili birimine doğrudan veya elektronik ortamda başvurması,<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
KENDİ ADINA VE HESABINA BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR<br />
İÇİN PRİM ORANI<br />
Prim Oranı<br />
Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi % 20<br />
Kısa vadeli sigorta kolları primi % 1 - 6,5<br />
Genel sağlık sigortası primi % 12,5<br />
Toplam 33,5 – 39<br />
SİGORTA PRİMİ VE İŞSİZLİK SİGORTASI PRİMİNE ESAS KAZANÇLARIN<br />
ALT VE ÜST SINIRLARI<br />
16 Yaşından Küçükler<br />
İçin<br />
16 Yaşından Büyükler<br />
İçin<br />
Alt Sınır (Taban)<br />
Üst Sınır (Tavan)<br />
Günlük Aylık Günlük Aylık Günlük Aylık<br />
01.01.2012 - 30.06.2012 25,35 TL 760,50 TL 29,55 TL 886,50 TL 192,08 TL 5,762,25 TL<br />
01.07.2012 - 31.12.2012 26,85 TL 805,50 TL 31,35 TL 940,50 TL 203,78 TL 6.113,25 TL<br />
01.07.2011 - 31.12.2011 23,85 TL 715,50 TL 27,90 TL 837,00 TL 181,35 TL 5.440,50 TL<br />
01.03.2011 - 30.06.2011 22,65 TL 679,50 TL 26,55 TL 796,50 TL 172,58 TL 5.177,40 TL<br />
01.01.2011 - 28.02.2011 26,55 TL 796,50 TL 26,55 TL 796,50 TL 172,58 TL 5.177,40 TL<br />
SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ ORANLARI<br />
• Hizmet Akdine Bağlı Çalışan Emekliler İçin (4/a) Prim Oranı<br />
İşçi İşveren Toplam<br />
Sosyal güvenlik destek primi % 7,5 % 22,5 % 30<br />
Kısa vadeli sigorta kolları primi - % 1 - 6,5 % 1 - 6,5<br />
Toplam % 7,5 % 23,5 - 29 % 31 - 36,5<br />
• Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışan Emekliler İçin (4/b) Prim Oranı<br />
2008<br />
Yılında<br />
2009<br />
Yılında<br />
2010<br />
Yılında<br />
2011 ve<br />
sonrası<br />
Emekli Aylığı Üzerinden % 12 % 13 % 14 % 15<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 103
BİLDİRİM SÜRELERİ VE İHBAR TAZMİNATI<br />
Hizmet Süresi Bildirim Süresi İhbar Tazminatı<br />
6 aydan az sürmüş işçi için 2 hafta 2 haftalık ücret<br />
6 aydan 1,5 yıla kadar sürmüş olan işçi için 4 hafta 4 haftalık ücret<br />
1,5 yıldan 3 yıla kadar sürmüş işçi için 6 hafta 6 haftalık ücret<br />
3 yıldan fazla sürmüş işçi için 8 hafta 8 haftalık ücret<br />
İŞSİZLİK SİGORTASI PRİMİ ORANLARI<br />
Prime Esas Aylık Brüt Kazanç Üzerinden İşçi Payı İşveren Payı Devlet Katkı Payı<br />
01.01.2002 Tarihinden İtibaren % 1 % 2 % 1<br />
01.06.2000 - 31.12.2001 Tarihleri arasında % 2 % 3 % 2<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
KIDEM TAZMİNATI TAVANI<br />
Dönemi<br />
Tutar<br />
01/01/2012 - 30/06/2012 2,805,04 TL<br />
01/07/2011 - 31/12/2011 2,731,85 TL<br />
01/01/2011 - 30/06/2011 2.623,23 TL<br />
01/07/2010 - 31/12/2010 2.517,01 TL<br />
01/01/2010 - 30/06/2010 2.427,04 TL<br />
01/07/2009 - 31/12/2009 2.365,16 TL<br />
01/01/2009 - 30/06/2009 2.260,04 TL<br />
01/07/2008 - 31/12/2008 2.173,18 YTL<br />
01/01/2008 - 30/06/2008 2.087,92 YTL<br />
01/07/2007 - 31/12/2007 2.030,19 YTL<br />
01/01/2007 - 30/06/2007 1.960,69 YTL<br />
ÖZÜRLÜ VE ESKİ HÜKÜMLÜ ÇALIŞTIRMA ORANLARI<br />
İşyeri<br />
İstihdamı Zorunlu Olan Özel Kamu<br />
Özürlü işçi % 3 % 4<br />
Eski Hükümlü - % 2<br />
Mükellef Grupları<br />
SUÇ VE CEZALAR<br />
BİRİNCİ VE İKİNCİ DERECE USULSÜZLÜK CEZALARI<br />
Birinci Derece<br />
Usulsüzlükler<br />
2011 2012<br />
İkinci Derece<br />
Usulsüzlükler<br />
Birinci<br />
Derece<br />
Usulsüzlükler<br />
İkinci Derece<br />
Usulsüzlükler<br />
Sermaye Şirketleri 96,00 TL 53,00 TL 105,00 TL 58,00 TL<br />
Sermaye şirketleri dışında kalan birinci sınıf<br />
tüccar ve serbest meslek erbabı<br />
60,00 TL 30,00 TL 66,00 TL 33,00 TL<br />
İkinci sınıf tüccarlar 30,00 TL 15,00 TL 33,00 TL 16,00 TL<br />
Yukarıdakiler dışında kalıp beyanname usulüyle<br />
gelir vergisine tabi olanlar<br />
15,00 TL 8,00 TL 16,00 TL 8,80 TL<br />
Kazancı basit usulde tespit edilenler 8,00 TL 3,70 TL 8,80 TL 4,00 TL<br />
Gelir vergisinden muaf esnaf 3,70 TL 2,15 TL 4,00 TL 2,30 TL<br />
l Bu cetvel de mükellef grubu: Gelir, Kurumlar Vergilerinden başka, Gider, İstihlak İşletme ve Dış Seyahat Harcamaları<br />
Vergilerine ait usulsüzlükler hakkında da esas tutulur.<br />
l Emlak Alım, Gayrimenkul Kıymet Artışı, Veraset ve İntikal Vergisi, Taşıt Alım ve Motorlu Taşıtlar Vergilerine ait<br />
usulsüzlükler ile Damga Vergisinin, beyanname verilmek suretiyle ödeneceği hallerde beyannamenin süresinde<br />
verilmemesine ilişkin usulsüzlükler bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasında göre cezalandırılır.<br />
l Emlak vergisine ait usulsüzlükler, bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />
l Kamu İdare ve müesseseleri ile dernek ve vakıfların yaptıkları usulsüzlükler (Bunların iktisadi işletmelerine ait<br />
usulsüzlükler hariç) bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />
l Yukarıdakiler dışında kalan diğer vergi, resim ve harçlara ait usulsüzlükler bu cetvelin mükellef grupları sütununun<br />
4’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />
104<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARI<br />
l Fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzunun verilmemesi,<br />
alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması<br />
(2011yılında her belge için 180 TL’den az, cezalar toplamı 88.000 TL’den fazla olamaz.)<br />
l Perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk<br />
irsaliyesi, ve benzeri evrak verilmemesi ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması<br />
(2011 yılında her bir tespit için 8.800 TL’nı ve yıllık toplam 88.000 TL’nı aşamaz.)<br />
l VUK’un 232’nci maddesinin 1-5.bentlerinde sayılanlar dışında kalan kişilerin fatura,<br />
gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, Perakende satış fişi, Ödeme<br />
kaydedici cihaz fişi ve yolcu taşıma bileti almadıklarının tespitinde<br />
l Maliye Bakanlığınca tutulma ve günü gününe kayıt edilme mecburiyeti getirilen<br />
defterlerin; bulundurulmaması, günü gününe kayıt yapılmaması, yetkililere ibraz<br />
edilmemesi ile levha bulundurma mecburiyetine uyulmaması<br />
l Belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin<br />
usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ilişkin kural<br />
ve standartlara uyulmaması<br />
l Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak işlemlerde kullanılma<br />
zorunluluğu getirilen vergi numarasını kullanmaksızın işlem yapanlara,<br />
l Belge basımı ile ilgili bildirim görevini tamamen veya kısmen yerine getirmeyen matbaa<br />
işletmecilerine<br />
l 4358 sayılı Kanun uyarınca vergi kimlik numarası kullanma zorunluluğu getiren<br />
kuruluşlardan yaptıkları işlemlere ilişkin bildirimleri, belirlenen standartlarda ve zamanda<br />
yerine getirmeyenlere<br />
l VUK.’nun127 nci maddenin (d) bendi uyarınca Maliye Bakanlığının özel işaretli<br />
görevlisinin ikazına rağmen durmayan aracın sahibi adına<br />
2012<br />
% 10<br />
180 TL<br />
36 TL<br />
180 TL<br />
4.000 TL<br />
220 TL<br />
660 TL<br />
880 TL<br />
660 TL<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
BİLGİ VERMEKTEN ÇEKİNENLER İLE 256, 257 VE MÜKERRER 257 NCİ MADDE HÜKMÜNE UYMAYANLARA UYGULANACAK<br />
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI<br />
1 - Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.170 TL<br />
2 - İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 580 TL<br />
3 - Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 280 TL<br />
özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />
• Kanuni Süserinden Sonra Elektronik Ortamda Verilen Beyannameler İçin Ceza Uygulaması;<br />
Beyannamenin kanuni verilme süresinin sonundan başlayarak<br />
İlk 30 Gün<br />
İçinde<br />
Verilmesi<br />
İkinci 30<br />
Gün İçinde<br />
Verilmesi<br />
Sonrası<br />
Verilmesi<br />
-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 117 TL 234 TL 1.170 TL<br />
-İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit<br />
edilenler hakkında<br />
58 TL 116 TL 580 TL<br />
-Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 28 TL 56 TL 280 TL<br />
özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />
• Kanuni Süresinden Sonra Düzeltme Amacıyla Elektronik Ortamda Verilen Bildirim ve Formlar İçin Ceza Uygulaması;<br />
Bildirim veya formun düzeltme amacıyla kanuni verilme süresinin<br />
sonundan başlayarak<br />
İlk 10 Gün<br />
İçinde<br />
Verilmesi<br />
Takip Eden<br />
15 Gün İçinde<br />
Verilmesi<br />
Sonrası<br />
Verilmesi<br />
-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında Ceza yok 234 TL 1.170 TL<br />
-İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit<br />
edilenler hakkında<br />
Ceza yok 116 TL 580 TL<br />
-Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında Ceza yok 56 TL 280 TL<br />
özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 105
İDARİ PARA CEZALARI<br />
(4857 Sayılı İş Kanunu)<br />
Fiil Ceza 2012<br />
Mad. Mad. Ceza Uygulanan Fiil Ceza Tutarı<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
3 98<br />
İşyerinin Açılmasını, Devir alınmasını, Çalışma Konusunun Kısmen veya<br />
Tamamen Değiştirilmesini, Kapatılmasını Bir Ay İçinde Bölge Müdürlüğüne<br />
Bildirmemek<br />
✓<br />
Bildirme yükümlülüğüne aykırı davranan işveren veya işveren vekiline<br />
çalıştırılan her işçi için<br />
134 TL.<br />
✓<br />
Ağır ve tehlikeli iş kapsamındaki işyerlerinde bildirme yükümlülüğüne<br />
aykırı davranan İşveren veya işveren vekiline çalıştırılan her işçi için<br />
1.358 TL.<br />
✓<br />
İşyerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ile alt işveren veya<br />
vekillerine ayrı ayrı<br />
13.591 TL.<br />
✓<br />
Para cezasının kesinleşmesinden sonra bildirim yükümlülüğüne<br />
aykırılığın sürmesi halinde takip eden her ay için aynı miktar ceza<br />
uygulanır<br />
5 99/a İşçilere Eşit Davranma İlkesine Aykırı Davranışta Bulunmak<br />
✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />
7 99/a Geçici İş İlişkisine İlişkin Yükümlülüklere Uymamak<br />
✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />
8 99/b<br />
Yazılı İş Sözleşmesi Yapılmayan Hallerde İki Ay İçinde Çalışma Koşullarına<br />
İlişkin Belgeyi İşçiye Vermemek<br />
✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />
14 99/b Çağrı Üzerine Çalışma Hükümlerine Aykırı Davranmak<br />
✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />
28 99/c<br />
İşten Ayrılan İşçiye Çalışma Belgesi Vermemek, Belgeye Gerçeğe Aykırı Bilgi<br />
Yazmak<br />
✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />
29 100 Toplu İşçi Çıkarma Hükümlerine Aykırı Olarak İşçi Çıkartmak<br />
✓ İşçi çıkaran işveren veya işveren vekiline işten çıkarılan her işçi için 450 TL.<br />
30 101 Özürlü ve Eski Hükümlü Çalıştırma Yükümlülüğüne Uymamak<br />
✓<br />
İşveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her özürlü ve eski hükümlü<br />
ve çalıştırılmadığı her ay için<br />
1.700 TL<br />
32 102/a<br />
Ücret, Prim, İkramiye Ve Bu Nitelikteki Her Çeşit İstihkakın Zorunlu<br />
Tutulduğu Halde Özel Olarak Açılan Banka Hesabına Ödememek<br />
✓<br />
İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />
ay için<br />
125 TL.<br />
32 102/a<br />
Ücret İle Kanundan, TİS’den Veya İş Sözleşmesinden Doğan Ücret Ödemelerini<br />
Süresi İçinde Kasten Ödememek Veya Eksik Ödemek<br />
✓<br />
İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />
ay için<br />
125 TL.<br />
37 102/b Ücret Hesap Pusulası Düzenlememek<br />
✓<br />
Ücrete ilişkin hesap pusulası düzenlemeyen işveren veya işveren<br />
vekiline<br />
450 TL.<br />
38 102/b<br />
Yasaya Aykırı Ücret Kesme Cezası Vermek Veya Kesintinin Sebep ve Hesabını<br />
Bildirmemek<br />
✓<br />
Yasaya aykırı ücret kesme cezası veren veya yaptığı kesintinin sebebini<br />
ve hesabını bildirmeyen işveren veya işveren vekiline<br />
450 TL.<br />
39 102/a<br />
Asgari Ücret Ödememek veya Eksik Ödemek, Ücret, Prim, İkramiye ve Bu<br />
Nitelikteki Her Çeşit İstihkakı Zorunlu Tutulduğu Halde Özel Olarak Açılan<br />
Banka Hesabına Ödememek<br />
✓<br />
İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />
ay için<br />
125 TL.<br />
41 102/c<br />
Fazla Çalışma Ücretini Ödememek, İşçiye Hak Ettiği Serbest Zamanı Altı Ay<br />
İçinde Kullandırmamak Veya İşçinin Onayını Almadan Fazla Çalışma Yaptırmak<br />
✓ İşveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için 220 TL.<br />
52 102/b Yüzde İle İlgili Belgeyi Temsilciye Vermemek.<br />
Yüzde usulü uygulanan işyerlerinde her hesap pusulasının genel<br />
✓ toplamını gösteren belgeyi işçilerin seçtiği temsilciye vermeyen<br />
450 TL.<br />
işveren veya işveren vekiline<br />
56 103 Yıllık Ücretli İzni Yasaya Aykırı Şekilde Bölmek<br />
✓<br />
Yıllık ücretli izni yasaya aykırı bölen işveren veya işveren vekiline bu<br />
durumda olan her işçi için<br />
220 TL.<br />
106<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
57 103 Yıllık İzin Ücretini Yasaya Aykırı Şekilde Ödemek Veya Eksik Ödemek<br />
✓<br />
Yıllık izin ücretini yasada belirtilen usule aykırı olarak ödeyen veya<br />
eksik ödeyen işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />
59 103<br />
Sözleşmesi Herhangi Bir Nedenle Sona Eren İşçiye Hak Kazanıp da<br />
Kullanmadığı Yıllık İzin Sürelerine Ait Ücreti Ödememek<br />
✓<br />
İş sözleşmesinin sona ermesinde işçiye kullanmadığı iznin ücretini<br />
ödemeyen işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />
60 103<br />
Yıllık İzin Yönetmeliğinin Esas ve Usullerine Aykırı Olarak İzni<br />
Kullandırmamak Veya Eksik Kullandırmak<br />
Yıllık ücretli izinleri yönetmelik hükümlerine uygun kullandırmayan<br />
✓ veya eksik kullandıran işveren veya işveren vekiline bu durumda olan<br />
her işçi için<br />
63 104 Çalışma Sürelerine ve Buna İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />
✓<br />
Yönetmelikle belirlenen çalışma sürelerine aykırı olarak işçilerin<br />
çalıştıran işveren veya işveren vekiline<br />
64 104 Telafi Çalışması Usullerine Uymamak<br />
✓<br />
Telafi çalışması usullerine uymayan işveren veya işveren vekiline bu<br />
durumda olan her işçi için<br />
68 104 Ara Dinlenmesini Yasa Hükümlerine Göre Uygulamamak<br />
✓<br />
Ara dinlenmelerini yasa hükümlerine göre uygulamayan işveren veya<br />
işveren vekiline<br />
69 104<br />
İşçileri Geceleri 7,5 Saatten Fazla Çalıştırmak, Gece ve Gündüz Postalarını<br />
Değiştirmemek<br />
✓<br />
Gece süresi ve gece çalışmaları konusunda kanun hükümlerine uymayan<br />
işveren veya işveren vekiline<br />
71 104 Çalıştırma Yaşı ve Çocukları Çalıştırma Yasağına Aykırı Davranmak<br />
✓<br />
Çalıştırma yaşı ve çocukları çalıştırma yasağına aykırı davranan işveren<br />
veya işveren vekiline<br />
72 104 Yer ve Sualtında Çalıştırma Yasağına Uymamak<br />
✓<br />
Yer ve su altında onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki<br />
kadınları çalıştıran işveren veya işveren vekiline<br />
73 104<br />
Çocuk ve Genç İşçileri Gece Çalıştırmak Veya İlgili Yönetmelik Hükümlerine<br />
Aykırı Hareket Etmek<br />
220 TL.<br />
220 TL.<br />
220 TL.<br />
1.200 TL<br />
220 TL.<br />
1.200 TL.<br />
1.200 TL.<br />
1.200 TL.<br />
1.200 TL.<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
✓<br />
Sanayie ait işlerde onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçileri<br />
gece çalıştıran, kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin<br />
yönetmelik hükümlerine uymayan işveren veya işveren vekiline<br />
1.200 TL.<br />
74 104<br />
Doğum Öncesi - Sonrası Sürelerde Kadın İşçiyi Çalıştırmak, Ücretsiz İzin Veya<br />
Süt İzni Vermemek<br />
✓<br />
Yasa hükmüne aykırı olarak doğum öncesi ve sonrası kadın işçiyi<br />
çalıştıran ücretsiz izin veya süt iznini vermeyen işveren veya vekiline<br />
1.200 TL.<br />
75 104 İşçi Özlük Dosyasını Düzenlememek<br />
✓ İşçi özlük dosyasını düzenlemeyen işveren veya işveren vekiline 1.200 TL.<br />
76 104 Çalışma Sürelerine İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />
✓<br />
Çalışma sürelerine ilişkin yönetmelik hükümlerine uymayan işveren<br />
veya işveren vekiline<br />
1.200 TL.<br />
77 105/c İş Sağlığı ve Güvenliği Hükümlerine Aykırı Davranmak<br />
✓<br />
İş sağlığı ve güvenliği hükümlerine aykırı davranan işveren veya işveren<br />
vekiline<br />
1.250 TL.<br />
78 105/a İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliklerindeki Hükümlerine Uymamak<br />
✓<br />
Yönetmeliklerdeki hükümlere uymayan işveren veya işveren vekiline<br />
alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için<br />
250 TL.<br />
✓ Alınmayan önlemler için izleyen her ay aynı miktar<br />
78 105/c<br />
İşletme Belgesi Almadan İşyeri Açmak Veya Belgelendirilmesi Gereken İşler<br />
Veya Ürünler İçin Belge Almamak<br />
✓<br />
İşletme belgesi almadan işyeri açan veya belgelendirilmesi gereken<br />
işler veya ürünler için belge almayan işveren veya işveren vekillerine<br />
1.250 TL.<br />
79 105/c<br />
Faaliyeti Durdurulan İşi İzin Almadan Devam Ettirmek, Kapatılan İşyerini<br />
İzinsiz Açmak<br />
Faaliyeti durdurulan işi izin almadan devam ettiren veya kapatılan<br />
✓<br />
işyerini izinsiz açan işveren veya işveren vekiline<br />
1.250 TL.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 107
• PRATİK BİLGİLER<br />
80 105/c<br />
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının Kurulması ve Çalıştırılması İle İlgili<br />
Hükümlere Aykırı Davranmak, Kurullarca Alınan Kararları Uygulamamak<br />
İş sağlığı ve güvenliği kurullarının kurulması ve çalıştırılması ile ilgili<br />
✓ hükümlere aykırı davranan, iş sağlığı ve güvenliği kurullarınca alınan<br />
1.250 TL.<br />
kararları uygulamayan işveren veya işveren vekiline<br />
81 105/c İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri İle İlgili Yükümlülükleri Yerine Getirmemek<br />
İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturma, işyeri hekimi ve diğer sağlık<br />
✓<br />
personeli görevlendirme ve sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği<br />
uzmanı görevlendirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen İşveren veya<br />
1.250 TL.<br />
işveren vekillerine<br />
85 105/d Ağır ve Tehlikeli İşlerde Mesleki Eğitim Almamış İşçi Çalıştırmak<br />
✓<br />
Ağır ve tehlikeli işlerde mesleki eğitim almamış işçi çalıştıran işveren<br />
veya işveren vekiline her işçi için<br />
550 TL.<br />
85 105/d<br />
Ağır ve Tehlikeli İşlerde 16 Yaşından Küçükleri Çalıştırmak Veya Yönetmelikte<br />
Gösterilen Yaş Kayıtlarına Aykırı İşçi Çalıştırmak<br />
Ağır ve tehlikeli işlerde küçükleri veya yönetmelikte gösterilen yaş<br />
✓ kayıtlarına aykırı işçi çalıştıran işveren veya işveren vekiline her işçi<br />
1.250 TL.<br />
için<br />
86 105/b Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışanlar İçin Sağlık Raporu Almamak<br />
✓<br />
Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçilere doktor raporu almayan işveren<br />
veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />
250 TL.<br />
87 105/b 18 Yaşından Küçük İşçiler İçin Sağlık Raporu Almamak<br />
✓<br />
18 yaşından küçük işçiler için doktor raporu almayan işveren veya<br />
işveren vekiline bu durumdaki her çocuk için<br />
250 TL.<br />
88 105/c Gebe ve Emzikli Kadınlar Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />
✓<br />
Gebe ve emzikli kadınlar hakkındaki yönetmeliklerde gösterilen<br />
şartlara ve usullere uymayan İşveren veya işveren vekillerine<br />
1.250 TL.<br />
89 105/c İş Kanununa Göre Çıkartılan Çeşitli Yönetmeliklerine Aykırı Davranmak<br />
✓<br />
Yönetmeliklerde gösterilen şartlara ve usullere uymayan işveren veya<br />
işveren veya işveren vekillerine<br />
1.250 TL.<br />
90 106 İş ve İşçi Bulmaya Aracılık Faaliyetini İş-Kur’dan İzin Almadan Yürütmek<br />
✓ İş-Kur’dan izin almadan faaliyet gösteren işverene 13.591 TL.<br />
92/2 107/a<br />
İş Müfettişlerinin Davetine Gelmemek, İfade ve Bilgi Vermemek<br />
Gerekli Olan Belge ve Delilleri Göstermemek Veya Vermemek, Görevlerini<br />
Yapmaları İçin Gerekli Kolaylığı Göstermemek<br />
Teftiş ve denetleme sırasında çağırıldıkları zaman gelmek, ifade ve<br />
✓ bilgi vermek, gerekli belge ve delilleri göstermek yükümlülüğünü<br />
10.873 TL.<br />
yerine getirmeyen işveren veya işveren vekillerine<br />
96 107/b<br />
İş Müfettişleri tarafından İfade ve Bilgilerine Başvurulan İşçilere İşverenlerce<br />
Telkinlerde Veya Kötü Davranışlarda Bulunmak<br />
İfade ve bilgilerine başvurulan işçilere gerçeği saklama, değiştirme<br />
✓ yönünde telkinde bulunan, ilgili makamlara başvurmaları üzerine kötü<br />
10.873 TL.<br />
davranan işveren veya işveren vekillerine<br />
107/2<br />
İş Müfettişlerinin Kanunlardan Doğan Teftiş ve Denetim Görevlerini<br />
Yapmalarını ve Sonuçlandırmalarını Engellemek<br />
✓<br />
İş müfettişlerinin teftiş ve denetim görevlerini yapma ve<br />
sonuçlandırmaya engel olan kimselere<br />
10.873 TL.<br />
Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 ve 106 ncı maddelerdeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek<br />
suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 inci ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları<br />
ise doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından; birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlere uygulanacak idari para cezaları<br />
ise işyerlerinin merkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürünce verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir. 106 ncı<br />
maddeye göre verilecek idari para cezası için, 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (h) bendindeki tutar esas alınır. (Madde:108)<br />
İdari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için VUK mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca<br />
tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idari para cezasının hesabında bir Türk Lirasının<br />
küsuru dikkate alınmaz. Bu hüküm nispi nitelikteki idari para cezaları açısından uygulanmaz. (5326 sayılı Kanun Madde:17)<br />
108<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
5510 - Madde: 102<br />
İDARİ PARA CEZALARI<br />
(Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu)<br />
Dönem / Ceza Tutarı<br />
Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; 01-06/2012 07-12/2012<br />
• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesinin<br />
Süresinde Veya Kurumca Belirlenen Şekle ve Usule Uygun Verilmemesi<br />
(102/1-a-1)<br />
Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ile Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesini yasal<br />
süresi içinde ya da kurumca belirlenen şekle ve usule uygun vermeyenler veya<br />
kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu<br />
tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında her bir sigortalı için<br />
asgari ücret ................................................................................ 886,50 TL 940,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesinin<br />
Yasal Süresi Geçtikten Sonra İlgililerce Kendiliğinden 30 Gün İçinde<br />
Verilmesi (102/2) *<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />
düzenlenenler hariç olmak üzere, Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık<br />
Sigortası Bildirgesinin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30<br />
gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat<br />
tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde her bir<br />
sigortalı için ............................................................................... 221,63 TL 235,13 TL<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden geçerli olmak<br />
üzere)<br />
•Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin Verilmediğinin Kurumca Tespit Edilmesi<br />
(102/1-a-2)<br />
Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nin verilmediğinin, mahkeme kararından veya<br />
kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden ya<br />
da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince<br />
yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden veya bankalar, döner<br />
sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan<br />
alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması halinde bildirgeyi vermekle yükümlü<br />
olanlar hakkında her bir sigortalı için asgari ücretin iki katı ........................ 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin Verilmemesi Fiilinin Bir Yıl İçerisinde<br />
Yeniden Tekrarlanması (102/1-a-3)<br />
İşyeri esas alınmak suretiyle Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin verilmediğine<br />
ilişkin; mahkemenin karar tarihinden, kurumun denetim ve kontrolle görevli<br />
memurlarının tespit tarihinden, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetim<br />
elemanlarının rapor tarihinden, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu<br />
idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi veya<br />
belgelerin kuruma intikal tarihinden itibaren bir yıl içinde yukarıdaki sayılan<br />
(102/a-2) durumlardan biriyle tekrar bildirge verilmediğinin anlaşılması<br />
halinde, bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında bu defa her bir sigortalı<br />
için asgari ücretin beş katı..............................................................<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />
• İşyeri Bildirgesinin Süresinde Veya Kurumca Belirlenen Şekle ve Usule<br />
Uygun Verilmemesi (102/1-b)<br />
İşyeri Bildirgesini yasal süresi içinde ya da kurumca belirlenen şekle ve usule<br />
uygun vermeyenler veya kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda<br />
göndermekle zorunlu tutulduğu halde, anılan ortamda göndermeyen;<br />
Kamu idareleri ile bilânço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için<br />
asgari ücretin üç katı .................................................................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />
Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin iki katı ................. 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için bir aylık asgari ücret ...................... 886,50 TL 940,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 109
• PRATİK BİLGİLER<br />
• İşyeri Bildirgesinin Yasal Süresi Geçtikten Sonra İlgililerce Kendiliğinden<br />
30 Gün İçinde Verilmesi (102/2) *<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />
düzenlenenler hariç olmak üzere, işyeri bildirgesinin yasal süresi geçtikten<br />
sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların<br />
ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde<br />
ödenmesi halinde;<br />
Kamu idareleri ile bilânço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için..... 664,88 TL 705,38 TL<br />
Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için ........................................ 443,25 TL 470,25 TL<br />
Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için ............................................ 221,63 TL 221,63 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />
olmak üzere)<br />
• Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Süresinde Veya Kurumca Belirlenen<br />
Şekle ve Usule Uygun Verilmemesi (102/1-c-1,2)<br />
Asıl veya ek Aylık Prim ve Hizmet Belgesini belirlenen süre içinde ya da kurumca<br />
belirlenen şekilde ve usulde vermeyenlere veya kurumca internet, elektronik<br />
veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda<br />
göndermeyenlere her bir fiil için;<br />
Belgenin asıl olması halinde aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla<br />
belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin beşte biri .............. 177,30 TL 188,10 TL<br />
Belgenin ek olması halinde, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla<br />
her bir ek belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin sekizde<br />
biri .......................................................................................... 110,81 TL 117,56 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Sigortalıların Otuz Günden Az Çalıştığını Gösteren Bilgi ve Belgelerin<br />
Süresinde Verilmemesi, Verilen Belgelerin Kurumca Geçerli Sayılmaması,<br />
Ek Belgenin Kurumca Resen Düzenlenmesi (102/1-c-3)<br />
Sigortalıların otuz günden az çalıştığını gösteren bilgi ve belgelerin aylık prim ve<br />
hizmet belgesinin verilmesi gereken süre içinde kuruma verilmemesi veya verilen bilgi<br />
ve belgelerin kurumca geçerli sayılmaması ek belgenin kurumca re’sen düzenlenmesi<br />
durumunda, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla her bir ek belgede kayıtlı<br />
sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin yarısı................................................ 443,25 TL 470,25 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Sigortalılarla İlgili Hizmet Veya Kazançların Bildirilmediğinin Veya Eksik<br />
Bildirildiğinin Kurumca Tespit Edilmesi (102/1-c-4)<br />
Belgenin mahkeme kararı, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu<br />
idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden,<br />
hizmetleri veya kazançları Kuruma bildirilmediği veya eksik bildirildiği<br />
anlaşılan sigortalılarla ilgili olması halinde, belgenin asıl veya ek nitelikte olup<br />
olmadığı, işverence düzenlenip düzenlenmediği dikkate alınmaksızın, aylık<br />
asgari ücretin iki katı ..................................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Eksik İşçilik Bildirildiğinin Kurumca Tespit Edilmesi (102/1-d)<br />
Kurumun defter ve belge incelemeye yetkili denetim ve kontrolle<br />
görevlendirilmiş memurları tarafından veya serbest muhasebeci malî<br />
müşavirler ile yeminli malî müşavirlerce düzenlenen raporlara istinaden,<br />
kuruma bildirilmediği tespit edilen eksik işçilik tutarının mal edildiği her bir<br />
ay için, aylık asgari ücretin iki katı ..................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• İşyerine Ait Defter Belge Kayıt ve Belgelerin Süresinde İbraz Edilmemesi<br />
(102/1-e-1,2,3)<br />
İşyeri defter, kayıt ve belgelerini Kurumca yapılan yazılı ihtara rağmen onbeş<br />
gün içinde mücbir sebep olmaksızın ibraz etmeyen;<br />
Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />
oniki katı ................................................................................... 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />
Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı kat .... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />
Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı ......................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
110<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
• Defter Kayıtlarının Geçersiz Sayılması (102/1-e-4)<br />
Tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle<br />
verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla; defter ve belgelerin tümünü<br />
verilen süre içinde ibraz etmekle birlikte; kanunî tasdik süresi geçtikten sonra<br />
tasdik ettirilmiş olan defterlerin tasdik tarihinden önceki kısmı, işçilikle ilgili<br />
giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler, sigorta primleri hesabına<br />
esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkân vermeyecek şekilde<br />
usulsüz veya noksan tutulmuş defterler, herhangi bir ay için sigorta primleri<br />
hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin<br />
(sigorta primine esas kazancın ödemeye bağlı olduğu durumlar dahil) o ayın<br />
dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması halinde, o<br />
aya ait defter kayıtları geçerli sayılmaz ve bu geçersizlik hallerinin gerçekleştiği<br />
her bir takvim ayı için, aylık asgari ücretin yarısı ................................... 443,25 TL 470,25 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Defterlerin Tasdiksiz Olarak Tutulmuş Olması (102/1-e-4)<br />
Kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde<br />
tasdiksiz tutulmuş olan defterler geçerli sayılmaz ve tutmakla yükümlü<br />
bulunulan defter türü dikkate alınarak;<br />
Bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />
oniki katı................................................................................... 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />
Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı..... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
• Defterlerin Bilanço Esasına Göre Tutulması Gerekirken İşletme Hesabı<br />
Esasına Göre Tutulması (102/1-e-4)<br />
Vergi Usul Kanunu gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken<br />
işletme hesabı esasına göre tutulmuş defterler geçerli sayılmaz ve tutmakla<br />
yükümlü bulunduğu defter türü dikkate alınarak aylık asgari ücretin oniki katı 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Aylık Ücret Tediye Bordrosunun Geçersiz Sayılması (102/1-e-5)<br />
İşverenler tarafından ibraz edilen aylık ücret tediye bordrosunda; işyerinin<br />
sicil numarası, bordronun ilişkin olduğu ay, sigortalının adı, soyadı, sigortalının<br />
sosyal güvenlik sicil numarası, ücret ödenen gün sayısı, sigortalının ücreti,<br />
ödenen ücret tutarı ve ücretin alındığına dair sigortalının imzasının bulunması<br />
zorunludur. Belirtilen unsurlardan herhangi birini ihtiva etmeyen (imza şartı<br />
yönünden makbuz mukabilinde veya banka kanalıyla yapılan ödemeler hariç)<br />
ücret tediye bordroları geçerli sayılmaz ve her bir geçersiz ücret tediye<br />
bordrosu için aylık asgari ücretin yarısı ............................................... 443,25 TL 470,25 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• İbraz Süresi Geçirildikten Sonra İncelemeye Sunulan Defter ve Belgelerin<br />
Geçersiz Sayılması (102/1-e-5)<br />
İbraz süresi geçirildikten sonra incelemeye sunulan ve tümünün veya bir<br />
bölümünün geçersiz olduğu tespit edilen defter ve belgeler yönünden, ayrıca<br />
geçersizlik fiilleri için idari para cezası uygulanmaz, sadece tutulan defter türü<br />
dikkate alınarak;<br />
Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />
oniki katı…................................................................................. 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />
Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı.... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />
Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı ...................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Asgari İşçilik Uygulaması Kapsamında Kamu İdareleri, Döner Sermayeli<br />
Kuruluşlar, Kanunla Kurulan Kurum ve Kuruluşlar İle Bankalardan Kurumca<br />
İstenecek Bilgi ve Belgelerin Süresinde Verilmemesi (102/1-f)<br />
Kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar<br />
ile bankalar, asgari işçilik uygulamasıyla ilgili kurumca istenilecek bilgi ve<br />
belgeleri yazılı olarak en geç bir ay içinde vermeye mecburdur. Söz konusu<br />
bilgi ve belge verme yükümlülüğünü belirtilen sürede yerine getirmeyenlere<br />
aylık asgari ücretin iki katı............................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 111
• PRATİK BİLGİLER<br />
• İşe Başlama / Bırakma, Vazife Malullüğü ve İhaleli İşlere İlişkin Bildirim<br />
Yükümlülüğünün Kurum ve Kuruluşlarca Süresinde Yerine Getirilmemesi<br />
(102/1-g)<br />
4/b kapsamında sigortalı sayılanlardan, gelir vergisi mükellefi olanlar ile şahıs şirketlerinden<br />
kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki<br />
ortaklarının vergi mükellefiyeti işleminin tesis tarihinden itibaren iki ayı geçmemek<br />
üzere vergi mükellefinin işe başlama işlemlerinin tekemmül ettirildiği tarihten, sermaye<br />
şirketlerinden limited şirket ortakları ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin<br />
komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluklarınca tescil edildikleri tarihten,<br />
anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kuruluna seçildikleri<br />
tarihten, gelir vergisinden muaf olanların ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı oldukları<br />
tarihten itibaren onbeş gün içinde, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların<br />
meslek kuruluşuna kayıtlarının yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde, köy ve mahalle<br />
muhtarlarının seçildiklerine ilişkin mazbatalarını ilgili seçim kurulundan aldıkları tarihten<br />
itibaren onbeş gün içinde, kendi mevzuatına göre kayıt veya tescili yapan ilgili kurum,<br />
kuruluş, birlikler, vergi daireleri ve Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü sigortalı işe giriş<br />
bildirgesi düzenleyerek Kuruma vermekle yükümlüdür.<br />
Sigortalılığı (4/b) sona erenlerin durumları faaliyetin sona erme halinin bildirildiği kuruluşlar<br />
veya vergi daireleri tarafından, (Vergi dairelerince vergi mükellefiyetinin sona erdiğine ilişkin<br />
yapılacak bildirimlerde bu süre vergi mükellefiyeti terk işleminin tesis tarihinden itibaren iki<br />
ayı geçmemek üzere vergi mükellefinin işi bırakma işlemlerinin vergi dairelerince tekemmül<br />
ettirildiği tarihten başlar.) en geç on gün içinde Kuruma bildirilir.<br />
Kamu idareleri vazife malullüğüne (4/c kapsamındaki sigortalılara ilişkin) sebep olan olayı, o<br />
yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatına göre yetkili mercilere derhal, kuruma<br />
da en geç onbeş iş günü içinde bildirmekle yükümlüdür.<br />
Kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki<br />
kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, ihale yolu ile yaptırdıkları her türlü işleri<br />
üstlenenleri ve bunların adreslerini onbeş gün içinde Kuruma bildirmekle yükümlüdür.<br />
Yukarıda yer alan yükümlülükleri süresinde yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlar ile tüzel<br />
kişilere aylık asgari ücret................................................................................. 886,50 TL 940,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• İşe Başlama / Bırakma, Vazife Malullüğü ve İhaleli İşlere İlişkin Bildirim<br />
Yükümlüğünün Kurum ve Kuruluşlarca Yasal Süresi Geçtikten Sonra 30 Gün<br />
İçinde Yerine Getirilmesi (102/2) *<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />
düzenlenenler hariç olmak üzere, kurum ve kuruluşlarca bildirimin veya<br />
belgenin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde<br />
verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip<br />
eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde.............................. 221,63 TL 235,13 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />
olmak üzere)<br />
• Sigortasız Kişilerle İlgili Kamu İdareleri ve Bankaların Bildirim<br />
Yükümlülüğünü Süresinde Yerine Getirmemesi (102/1-g)<br />
Kamu idareleri ile bankalar, kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan<br />
yararlanmak suretiyle, kurumca belirlenecek işlemlerde, işlem yaptığı kişilerin<br />
sigortalılık bakımından tescilli olup olmadığını kontrol etmek ve sigortasız<br />
olduğu tespit edilen kişileri, kuruma bildirmekle yükümlüdürler.<br />
Bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kamu idareleri ile bankalara<br />
sigortalı başına aylık asgari ücretin onda biri ......................................... 88,65 TL 94,05 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Sigortasız Kişilerle İlgili Bildirim Yükümlülüğünün Kamu İdareleri ve<br />
Bankalarca Yasal Süresi Geçtikten Sonra Kendiliğinden 30 Gün İçinde Yerine<br />
Getirilmesi (102/2) *<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />
düzenlenenler hariç olmak üzere, bildirimin veya belgenin yasal süresi geçtikten<br />
sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların<br />
ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde<br />
ödenmesi halinde her bir bildirim yükümlülüğü için ............................... 22,16 TL 23,51 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />
olmak üzere)<br />
112<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
• Ticaret Sicil Memurluklarınca ve Yapı Ruhsatı ve Ruhsat Niteliği Taşıyan<br />
Bilgi ve Belgeleri Vermeye Yetkili Makamlarca Bildirim Yükümlülüğünün<br />
Yerine Getirilmemesi (102/1-h)<br />
Şirket kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe<br />
başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu<br />
bildirimleri Kuruma yapılmış sayılır. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine<br />
yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma bildirmek zorundadır.<br />
Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk<br />
tüzel kişileri, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan<br />
işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunların verilmesine esas olan<br />
istihdama ilişkin bilgileri, verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Kuruma<br />
bildirmekle yükümlüdürler.<br />
Ticaret sicil memurlukları, Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili<br />
diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişilerince süresinde yerine getirilmeyen her<br />
bir bildirim yükümlülüğü için aylık asgari ücret ..................................... 886,50 TL 940,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Ticaret Sicil Memurluklarınca ve Yapı Ruhsatı ve Ruhsat Niteliği Taşıyan<br />
Bilgi ve Belgeleri Vermeye Yetkili Makamlarca Bildirim Yükümlülüğünün<br />
Yasal Süresi Geçtikten Sonra 30 Gün İçinde Yerine Getirilmesi (102/2) *<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />
memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />
elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />
ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />
düzenlenenler hariç olmak üzere, bildirgenin veya belgenin yasal süresi<br />
geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu<br />
cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15<br />
gün içinde ödenmesi halinde, her bir bildirim yükümlülüğü için .................. 221,63 TL 235,13 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />
olmak üzere)<br />
• İnceleme ve Soruşturma Görevlerini Yerine Getiren Kurum Elemanlarına<br />
Engel Olunması (102/1-ı-1)<br />
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının kanunun<br />
uygulanmasından doğan inceleme ve soruşturma görevlerini yerine getirmeleri<br />
sırasında işverenler, sigortalılar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler<br />
görevlerini yapmasına engel olamazlar; engel olanlar hakkında eylemleri başka<br />
bir suç oluştursa dahi, asgari ücretin beş katı ........................................ 4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
• İnceleme ve Soruşturmayı Engellenmek Amacıyla Kurum Elemanlarına<br />
Cebir ve Tehdit Kullanılması (102/1-ı-2)<br />
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının görevlerini<br />
yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanan işverenler, sigortalılar,<br />
işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler fiil daha ağır bir cezayı gerektiren<br />
ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesinin<br />
ikinci fıkrasına göre cezalandırılır. Bu suçu işleyenler hakkında ayrıca asgari<br />
ücretin on katı ……..…… 8.865,00 TL 9.405,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Bilgi ve Belgelerin Süresinde Verilmemesi (102/1-i)<br />
Kanunun 100 maddesi kapsamında Kurum tarafından istenen bilgi ve belgeleri<br />
belirlenen süre içinde mücbir sebep olmaksızın vermeyen kamu idareleri,<br />
bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlar ile<br />
diğer gerçek ve tüzel kişiler hakkında aylık asgari ücretin beş katı ............... 4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />
İstenen bilgi ve belgelerin geç verilmesi halinde aylık asgari ücretin iki katı .... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki<br />
sigortalılara geçici iş göremezlik ödeneği ödemelerinde 100 üncü maddeye<br />
istinaden Kurumca işverenlerden istenilen bildirimlerin;<br />
Belirlenen süre içerisinde ve elektronik ortamda yapılmaması halinde sigortalı<br />
başına aylık asgari ücretin onda biri ................................................... 88,65 TL 94,05 TL<br />
Hiç yapılmaması halinde ise sigortalı başına aylık asgari ücretin yarısı.. 443,25 TL 470,25 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 113
• Sigortalılığı Sona Eren 4/a Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Bildirim İle<br />
506 Sayılı Kanunun Geçici 20 nci Maddesinde Yer Alan Sandıklara, Sandık<br />
İştirakçiliğinin Başlama ve Sona Ermesine İlişkin Bildirimin Süresinde<br />
Kuruma Verilmemesi 102/1-j)*<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
Sigortalılığı sona erenlere (4/a kapsamındaki sigortalılar) ilişkin bildirim<br />
ile 506 sayılı kanunun geçici 20 nci maddesinde yer alan sandıklara, sandık<br />
iştirakçiliğinin başlama ve sona ermesine ilişkin bildirimi, süresi içinde ya da<br />
Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca<br />
internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu<br />
halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında, bir takvim ayında işlenen<br />
bu fiillerden dolayı (tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz<br />
edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla) her<br />
bir sigortalı veya sandık iştirakçisi için asgari ücretin onda biri .................... 88,65 TL 94,05 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.* (08.03.2012 tarihinden geçerli olmak<br />
üzere)<br />
(Yapılan değişiklik 08.03.2012 tarihinden önce tahakkuk ettirildiği halde<br />
ödenmemiş olan cezalar için de uygulanır, ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve<br />
iade veya mahsup edilmez.)<br />
• Sigortalılığı Sona Eren 4/a Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Bildirim ile<br />
506 Sayılı Kanunun Geçici 20 nci Maddesinde Yer Alan Sandıklara, Sandık<br />
İştirakçiliğinin Başlama ve Sona Ermesine İlişkin Bildirimin Yasal Süresi<br />
Geçtikten Sonra İlgililerce 30 Gün İçinde Verilmesi (102/2)<br />
Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca<br />
yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi<br />
mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelere ya<br />
da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden düzenlenenler hariç olmak<br />
üzere, bildirimin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün<br />
içinde verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini<br />
takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde her bir sigortalı<br />
veya sandık iştirakçisi için için........................... 22,16 TL 23,51 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Genel Sağlık Sigortalılarının Bakmakla Yükümlü Oldukları Kişilere Ait Bilgi<br />
Girişlerinin Süresinde Yapılmaması Veya Bakmakla Yükümlü Olunan Kişi<br />
Olmayanlara Ait Bilgi Girişi Yapılması (102/1-k)<br />
Genel sağlık sigortalılarının bakmakla yükümlü oldukları kişilere ait bilgi<br />
girişlerini süresinde yapmayan, bakmakla yükümlü olunan kişi olmayanlara<br />
ait bilgi girişi yapan kamu idarelerine, işverenlere ve bu Kanunun 4 üncü<br />
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılara asgari ücretin yarısı.. 443,25 TL 470,25 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
• Bildirim ve Kontrol Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmemesi (102/1-l)<br />
Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri<br />
ile 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden<br />
fazla kişi tarafından çalıştırılanlar ile çalışanların üye olduğu meslek odası,<br />
birlik veya benzeri kuruluşlarca bildirim ve kontrol yükümlülüklerinin yerine<br />
getirilmemesi halinde her bir fiil için asgari ücret …………….…..…………………. 886,50 TL 940,50 TL<br />
tutarında idari para cezası uygulanır.<br />
4 İdari para cezası uygulanmasında sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için fiilin oluştuğu tarihte<br />
uygulanan asgari ücret esas alınır.<br />
4 İdarî para cezası uygulanması İşyeri Bildirgesi, Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ve Aylık Prim ve Hizmet belgelerinin<br />
kuruma verilmesi yükümlülüğünü kaldırmaz.<br />
4 İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da<br />
Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı<br />
reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler.<br />
Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.<br />
4 İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren<br />
onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı<br />
yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak Kurumca veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce<br />
tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 89 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir.<br />
4 Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün<br />
içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı<br />
ile birlikte tahsil edilir.<br />
4 İdarî para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.<br />
114<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012
DİĞER<br />
ARAÇ MUAYENE ÜCRETLERİ<br />
Otobüs, kamyon, çekici ve tanker<br />
Otomobil, Minübüs, kamyonet, özel amaçlı taşıt, arazi taşıtı, römork, yarı römork<br />
Traktör (römorklu ve römorksuz), motosiklet, motorlu bisiklet<br />
199,42 TL<br />
148,68 TL<br />
76,70 TL<br />
KARŞILIKSIZ ÇIKAN ÇEKLERDE MUHATAP BANKALARIN<br />
ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ<br />
(31.01.2012 tarihinden geçerli olmak üzere)<br />
Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;<br />
a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,<br />
-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirası veya üzerinde ise ................................................................................ 725,00<br />
-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirasının altında ise çek bedelini,<br />
b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,<br />
-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı yediyüzyirmibeş Türk Lirasına<br />
tamamlayacak bir miktarı,<br />
-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak yediyüzyirmibeş<br />
Türk Lirasını,<br />
ödemekle yükümlüdür.<br />
Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi<br />
sözleşmesi hükmündedir.<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
20.10.2010 tarihinden önce yayımlanan Tebliğlere göre bastırılan çeklerden ötürü muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması<br />
halinde her çek yaprağı için altıyüz Türk Lirasına kadar ve kısmen karşılığının bulunması halinde ise bu miktarı her çek yaprağı için altıyüz Türk Lirasına<br />
tamamlayacak biçimde ödeme yapmakla yükümlüdür.<br />
TOPTAN EŞYA FİYATLARI GENEL ENDEKSİ (TEFE) (1994=100)<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 14729,94 14716,29 14716,45 14781,66<br />
2011 13254,42 13482,86 13647,36 13730,69 13751,52 13752,24 13748,65 13990,74 14206,97 14434,69 14528,08 14673,91<br />
2010 11962,11 12161,10 12397,44 12689,09 12543,26 12480,04 12460,64 12604,31 12668,24 12821,25 12781,02 12948,40<br />
2009 11253,10 11384,56 11417,60 11491,59 11485,84 11594,31 11512,42 11560,55 11631,67 11664,71 11815,57 11893,15<br />
2008 10429,14 10696,37 11035,44 11531,83 11776,07 11814,14 11961,40 11681,96 11577,08 11643,17 11639,58 11227,24<br />
2007 9797,71 9890,38 9986,64 10066,38 10105,89 10095,11 10101,58 10187,78 10291,22 10277,57 10369,52 10385,32<br />
2006 8957,94 8980,93 9003,20 9177,76 9432,06 9811,35 9896,12 9822,13 9799,14 9843,68 9814,95 9802,74<br />
2005 8328,42 8326,55 8503,6 8675,43 8647,64 8677,15 8655,06 8804,91 8950,24 9009,11 8805,20 8785,74<br />
2004 7576,5 7700,6 7862,2 8070,5 8067,8 7982,7 7861,6 7923,5 8069,7 8330,1 8392,7 8403,8<br />
2003 6840,7 7055,7 7281,8 7410,0 7364 7222,2 7183,5 7169,4 7173,3 7213,4 7336,2 7382,1<br />
2002 5157,4 5289,5 5387,9 5485,5 5508,4 5572 5720,7 5842,8 6024,6 6213,3 6314,3 6478,8<br />
2001 2686,8 2757,6 3035 3470,8 3689,6 3795,6 3920,6 4059,5 4276,7 4564,5 4755,5 4951,7<br />
2000 2094 2179,3 2246,8 2300,5 2339,5 2346,4 2370,5 2393 2448,3 2516,7 2577,2 2626<br />
1999 1258,6 1301 1352,9 1424,4 1469,9 1496,5 1556 1606,8 1700,8 1780,1 1852,7 1979,5<br />
1998 839,10 877,40 912,70 949,30 980,20 995,50 1020,70 1045,30 1101,20 1146,80 1185,70 1215,10<br />
1997 435,80 462,80 490,70 517,90 544,80 563,40 593,10 624,60 663,70 708,00 747,60 787,70<br />
1996 244,80 259,10 277,30 299,70 312,10 320,60 328,20 340,60 358,00 377,60 396,90 412,50<br />
1995 148,50 159,00 167,80 176,40 179,70 182,00 186,10 190,30 199,10 206,50 213,80 223,10<br />
01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere vergi kanunlarında yer alan "toptan eşya fiyatları genel endeksi" ibaresi<br />
"üretici fiyatları genel endeksi" ve "TEFE" ibaresi "ÜFE" olarak uygulanır. (VUK. Mük. Madde: 298)<br />
TÜKETİCİ FİYATLARI ENDEKSİ (TÜFE) (2003 = 100)<br />
Endeks<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİR. TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 201,98 203,12 203,96 207,05<br />
2011 182,60 183,93 184,70 186,30 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,70 200,85<br />
2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,90 179,07 182,35 182,40 181,85<br />
2009 160,90 160,35 162,12 162,15 163,19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91<br />
2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,40 155,02 155,72 159,77 161,10 160,44<br />
2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,70 140,13 142,67 145,45 145,77<br />
2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,20 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49<br />
2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65<br />
2004 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,50 113,86<br />
2003 94,77 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 115
ÜRETİCİ FİYATLARI ENDEKSİ VE DEĞİŞİM ORANLARI<br />
(ÜFE) (2003 = 100)<br />
• PRATİK BİLGİLER<br />
Endeks<br />
Aylık Değişim %<br />
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına<br />
Göre Değişim %<br />
Yıllık Değişim (Bir Önceki<br />
Yılın Aynı Ayına Göre<br />
Değişim) %<br />
Oniki Aylık Ortalamalara<br />
Göre Değişim %<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 205,05 204,86 205,60 205,77<br />
2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27<br />
2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174,61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25<br />
2009 156,65 158,48 158,94 159,97 159,89 161,40 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56<br />
2008 145,18 148,90 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29<br />
2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57<br />
2006 124,70 125,02 125,33 127,76 131,30 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46<br />
2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,30<br />
2004 107,17 107,40 108,03 110,49 115,50 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13<br />
2003 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,80 99,16 99,70 99,61 100,66 102,80 103,28<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 0,38 -0,09 0,36 0,08<br />
2011 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00<br />
2010 0,58 1,66 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31<br />
2009 0,23 1,17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66<br />
2008 0,42 2,56 3,17 4,50 2,12 0,32 1,25 -2,34 -0,90 0,57 -0,03 -3,54<br />
2007 -0,05 0,95 0,97 0,80 0,39 -0,11 0,06 0,85 1,02 -0,13 0,89 0,15<br />
2006 1,96 0,26 0,25 1,94 2,77 4,02 0,86 -0,75 -0,23 0,45 -0,29 -0,12<br />
2005 -0,41 0,11 1,26 1,21 0,20 -0,48 -0,74 1,04 0,78 0,68 -0,95 -0,04<br />
2004 3,77 0,21 0,59 2,27 4,54 0,80 -0,74 0,97 0,72 2,47 0,00 -1,08<br />
2003 2,20 1,73 -0,82 -0,98 -0,24 0,36 0,54 -0,09 1,06 2,12 0,47<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 0,38 0,29 0,65 0,73<br />
2011 2,36 4,13 5,40 6,04 6,20 6,21 6,18 8,05 9,72 11,48 12,20 13,33<br />
2010 0,58 2,25 4,24 6,69 5,47 4,93 4,77 5,98 6,52 7,80 7,47 8,87<br />
2009 0,23 1,40 1,70 2,35 2,30 3,27 2,54 2,97 3,60 3,90 5,24 5,93<br />
2008 0,42 3,00 6,26 11,04 13,39 13,76 15,18 12,49 11,48 12,11 12,08 8,11<br />
2007 -0,05 0,89 1,88 2,69 3,09 2,98 3,05 3,93 4,98 4,84 5,78 5,94<br />
2006 1,96 2,22 2,48 4,46 7,36 11,68 12,64 11,80 11,54 12,04 11,72 11,58<br />
2005 -0,41 -0,30 0,96 2,18 2,38 1,89 1,14 2,18 2,98 3,69 2,71 2,66<br />
2004 3,77 3,99 4,60 6,98 11,84 12,73 11,89 12,99 13,80 16,60 16,60 15,35<br />
2003<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 11,13 9,15 8,22 7,65<br />
2011 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33<br />
2010 6,30 6,82 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87<br />
2009 7,90 6,43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 -1,04 0,47 0,19 1,51 5,93<br />
2008 6,44 8,15 10,50 14,56 16,53 17,03 18,41 14,67 12,49 13,29 12,25 8,11<br />
2007 9,37 10,13 10,92 9,68 7,14 2,89 2,08 3,72 5,02 4,41 5,65 5,94<br />
2006 5,11 5,26 4,21 4,96 7,66 12,52 14,34 12,32 11,19 10,94 11,67 11,58<br />
2005 10,70 10,58 11,33 10,17 5,59 4,25 4,26 4,32 4,38 2,57 1,60 2,66<br />
2004 10,50 8,36 7,13 10,47 16,62 17,84 16,54 17,04 17,99 19,63 17,15 15,35<br />
2003<br />
YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />
2012 11,11 10,96 10,79 10,72<br />
2011 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09<br />
2010 1,14 1,20 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52<br />
2009 12,81 12,63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23<br />
2008 6,08 5,94 5,95 6,39 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 12,03 12,56 12,72<br />
2007 9,68 10,08 10,63 11,01 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 7,23 6,75 6,31<br />
2006 5,45 5,04 4,49 4,09 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 7,76 8,60 9,34<br />
2005 14,55 14,70 15,03 14,96 13,97 12,78 11,72 10,65 9,54 8,16 6,89 5,89<br />
2004 14,57<br />
2003<br />
116<br />
BÜLTEN • MART-NİSAN 2012