18.11.2014 Views

Doküman - asmmmo

Doküman - asmmmo

Doküman - asmmmo

SHOW MORE
SHOW LESS

PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!

SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.

İÇİNDEKİLER<br />

ASMMMO üyesi 3000 meslek<br />

mensubu Oda önünden Maliye Bakanlığına<br />

kadar sloganlar eşliğinde<br />

yürümüş, Maliye Bakanlığı kapısında<br />

sorunlarımızı ve taleplerimizi<br />

dile getiren basın açıklaması<br />

okunmuştur. Yukarıda belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp<br />

edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler devam ettikçe, gücümüzü<br />

daha etkili bir şekilde göstereceğimiz birçok yeni 13<br />

Haziran’lar yaşayacağımız anlaşılmaktadır.<br />

Yeni döneme dikkat çeken<br />

Ankara SMMM Odası<br />

Başkanı Koç, "Muhasebe<br />

mesleği şekil değiştiriyor.<br />

Her dönemden daha çok<br />

toplumsal sorumluluğumuzun<br />

arttığını görüyoruz.<br />

Muhasebe uygulamalarında<br />

ticari kesimler bizden daha farklı bir hizmet<br />

bekliyor," dedi.<br />

Başkan Koç, "Mükellef Bildirim Formlarının doldurulmasıyla<br />

ilgili olarak bir ücret tarifesi var. Bu<br />

bildirimleri ücretsiz yaparsanız bu angaryaya dönüşür.<br />

Şayet bazı meslektaşlarımız bu ücreti alıp<br />

bazıları almazsa bu hem haksız rekabete neden<br />

olur, hem de angarya katmerlenir," diyerek meslektaşlarımızı<br />

duyarlı olmaya çağırdı.<br />

Yaşayarak görüyoruz ki küreselleşme her ülkeyi,<br />

her ekonomiyi, her bireyi, kısaca dünyayı etkiliyor.<br />

Kuşkusuz, mesleğimiz de küreselleşmeden etkilendi,<br />

etkilenmeye de devam edecek.<br />

Küresel krizin beşinci yılı dolarken, son otuz<br />

yılın kapitalist küreselleşme sürecinde oluşan<br />

kurum ve ekonomik ilişkiler çatırdıyor. Ekonomik<br />

büyümenin motorları olarak görülen ABD<br />

ve Avrupa Birliği açık bir gerileme içerisindeyken,<br />

Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya gibi yeni<br />

büyüme merkezleri öne çıkıyor.<br />

Ankara SMMM<br />

Odası'nın mesleğimize<br />

yeni<br />

katılan meslektaşlarımıza<br />

ruhsatlarının<br />

verilmesiyle ilgili düzenlediği tören 27<br />

Nisan’da Ankara Dedeman Otel’de Yapıldı. 349 yeni<br />

meslektaşımıza ruhsatlarının dağıtıldığı törende<br />

Oda Başkanımız Mehmet Koç, yeni meslektaşlarımıza<br />

ve törene katılan yakınlarına hitaben yaptığı<br />

konuşmasına, niçin böyle bir tören düzenlendiğini<br />

anlatarak başladı.<br />

Ankara SMMM Odası Başkanı Mehmet Koç, yeni<br />

TTK'nın yürürülüğe girmesinden sonra olacak gelişmeleri<br />

yorumladı:“Artık toplum bizi ülke gelirlerinin<br />

yaratıcıları ve finansal tablo kullanıcılarına doğru<br />

bilgileri aktaran bir kesim olarak anacaktır” dedi.<br />

Yeni TTK ticaret<br />

ve muhasebe<br />

yaşamında<br />

değişiklikler yaratmaya<br />

devam<br />

ediyor.<br />

Anlamlı, standart ve doğru bilginin karar vericilerin<br />

doğru kararlar almasını ve doğru planlar<br />

yapmasını sağlayacaktır.<br />

Bağımsız denetçilik konusunda belirsizlik hâlâ<br />

sürmektedir. İkinci bir lisanslama anlamına gelecek<br />

yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşıyız.<br />

Böyle bir düzenleme denetimin yabancılara peşkeş<br />

çekilmesidir.<br />

Uzun yıllardan beri her kesimin, ekonomik<br />

ve sosyal hayattaki gelişmelere göre bir<br />

Ticaret Kanunu beklentisi, en sonunda oldu<br />

gibi gözükürken, sermaye temsilcilerinin<br />

itirazlarıyla TTK’daki değişiklik hakkındaki<br />

kanun taslağı, Gümrük ve Sanayi Bakanlığınca<br />

hazırlanarak siyasi partilerin gruplarına<br />

incelenmek üzere gönderilmiştir.


BÜLTEN<br />

Ankara SMMM Odası’nın yerel<br />

süreli iki aylık<br />

ücretsiz yayın organıdır.<br />

ISSN: 1307-7554<br />

Sahibi<br />

Ankara Serbest Muhasebeci Mali<br />

Müşavirler Odası Adına<br />

Mehmet KOÇ<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Canan GEDİK<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Necmettin KELEŞ<br />

Yayın Kurulu<br />

Mehmet KOÇ<br />

Hasan YILDIRIM<br />

Necmettin KELEŞ<br />

Naci ALKAN<br />

Ali Metin POLAT<br />

İbrahim ULUSOY<br />

Mehmet OKKALI<br />

Nevzat AKKAYA<br />

Kemal KAYAOĞLU<br />

Yayın Danışmanları<br />

Bülent AK (YMM)<br />

Sinan AYDIN (YMM)<br />

İbrahim DEĞİRMENCİ (YMM)<br />

Sakıp ŞEKER (YMM)<br />

Kazım YILMAZ (YMM)<br />

A. Murat YILDIZ (YMM)<br />

M. Kemal OKTAR (SMMM)<br />

Ali İrfan YILMAZ (SMMM)<br />

Ahmet ELBAŞI (SMMM)<br />

Erol SÖNMEZOCAK (SMMM)<br />

Yönetim Yeri:<br />

Kumrular Caddesi No: 26<br />

06440 Kızılay / Ankara<br />

Tel: (0312) 232 33 77<br />

Fax: (0312) 231 71 17<br />

Web Adresi:<br />

www.<strong>asmmmo</strong>.org.tr<br />

E-posta: <strong>asmmmo</strong>@<strong>asmmmo</strong>.org.tr<br />

Görsel Yönetmen:<br />

Uğur MERMER<br />

Baskı:<br />

Bizim Repro Ofset Matbaacılık Ltd. Şti.<br />

(312) 341 10 20<br />

Büyük Sanayi 1. Cadde<br />

Alibey İş Hanı 99/22 İskitler/Ankara<br />

Baskı Tarihi:<br />

29.06.2012<br />

(Bültenimize gönderilen yazılar<br />

yayınlansın, yayınlanmasın geri<br />

verilmez, yazılardaki düşün ve görüşler<br />

yazarlarına aittir.<br />

Yazılar kaynak gösterilerek<br />

aktarılabilir.)<br />

İÇİNDEKİLER<br />

ASMMMO Fotoğraf topluluğu fotoğraf sergisi düzenledi<br />

ASMMMO TİYATRO TOPLULUĞU VE HALK MÜZİĞİ KOROSU<br />

GÖSTERİLERİNİ SERGİLEDİ<br />

MEHMET ÇELİK VEFATININ 1. YILINDA ANILDI<br />

KİTAP<br />

ŞİİR<br />

VERGİ KANUNLARI YÖNÜNDEN TRANSİT TİCARETİN İRDELENMESİ<br />

Ebru KILKIŞ<br />

FAZLA VEYA YERSİZ ÖDENEN KDV'NİN İADESİ<br />

Ramazan AKBAK<br />

VERGİ UYGULAMALARI AÇISINDAN İŞ ORTAKLIKLARI VE KONSORSİYUMLAR<br />

Cem ARSLAN<br />

KIYMETİ ÖNEMLİ ORANDA AZALIŞ GÖSTEREN, ZAYİ OLAN (YOK OLAN)<br />

ÜRETİM AŞAMASINDA YOK OLAN (FİRE) VE ÇALINAN MALLARIN VERGİ<br />

KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU İLE TEKDÜZEN MUHESEBE SİSTEMİ<br />

UYGULAMA GENEL TEBLİĞLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Mesut UÇAK<br />

MESLEĞİMİZİN YENİ İLGİ ALANI: HİBE VE DESTEK PROGRAMLARI<br />

Aynur MUMYAKAN<br />

YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA LİMİTED ŞİRKETLER HAKKINDA<br />

YAPILAN DÜZENLEMELER<br />

Sergen BAYRAM<br />

İŞÇİ YAŞLANMASINDAN DOLAYI İŞYERİNDEN AYRILIRSA KIDEM<br />

TAZMİNATI ALABİLİR Mİ?<br />

Erol GÜNER<br />

ÖZÜRLÜ ÇOCUĞU OLAN KADININ NASIL ERKEN EMEKLİ OLACAĞININ<br />

UYGULAMAYA DÖNÜK SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLANMASI<br />

Vakkas DEMİR<br />

APARTMAN GÖREVLİLERİNE TAHSİS EDİLEN KONUT VE KIDEM<br />

TAZMİNATI<br />

Doğan KESKİN<br />

MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ<br />

YARGI KARARLARI<br />

ÖZELGELER<br />

PRATİK BİLGİLER


BAŞLARKEN<br />

Değerli Meslektaşlarım<br />

1992 – 2000 yıllarında oda başkanlığımızı<br />

yürüten kurucu yönetim kurulu<br />

üyemizdi Merhum Mehmet ÇELİK. Onu<br />

kaybedişimizin birinci yılı doldu. Ölüm<br />

kaçınılmaz bir sondur, hiçbir canlı için<br />

ayrıcalık tanımaz. Bu sonsuz akıntı<br />

içinde sıralı sırasız geçip gidiyoruz<br />

hepimiz. Zaten mesele çok uzun yaşamak<br />

değil yaşamın içini doldura doldura<br />

anlamlı yaşamaktır. Birkaç yıl fazla<br />

ya da eksik neyi değiştirir. Yüz yıl yaşayıp<br />

öldükten kısa bir süre sonra bile<br />

hatırlanmayan hiç bir iz bırakmayanların yanı sıra, sadece<br />

yakınları için değil insanlık için bile kayıp sayılan insanlar<br />

vardır. Yaşarken bir değer olduğunu kavrarsınız ancak öldüğünde<br />

bir şeyleri de beraber götürdüğünü insanların bir<br />

şeyler kaybettiğini daha net görmeye başlarsınız. Yüzünde<br />

gülücüğü içinde insan sıcaklığı eksik olmayan üstadımızın<br />

eksikliğini şimdi daha derinden duyuyoruz.<br />

Tebliğler kanunların uygulanmasına yönelik açıklayıcı<br />

metinlerdir. Kanunlarla ilgili konunun çerçevesi çizilir. Tebliğlerde<br />

ise dorudan doğruya konun anlaşılmasına yönelik<br />

açıklamalara yer verilir. Son dönemde yayınlanan tebliğlerde<br />

yeterli açıklamalara yer verilmediği gözlenmektedir.<br />

20.01.2012 tarihinde yayınlanan 413 sıra numaralı Vergi<br />

Usul Kanunu genel tebliğinin anlaşılması için yeni bir tebliğ<br />

çıkarılsa yeridir. Bu durumda bir tebliği başka bir tebliğ<br />

ile açıklamak gibi tuhaf bir durum ortaya çıkacaktır. Gelir<br />

idaresi internet sayfasında Mükellef bilgileri bildiriminin<br />

doldurulmasına yönelik şu ana kadar 45 soruya cevap verilmiş<br />

bu soru ve cevaplarla tebliğde ne istendiği açıklanmaya<br />

çalışılmıştır. Meselenin bir başka boyutu ise bu işlemin<br />

ücretlendirilmesidir. Mükellef Bilgileri Bildirimi için asgari<br />

ücret tarifesinde yer alan 100 TL ücretin meslek mensubu<br />

ile müşteriler arasında zaman zaman sıkıntılar yarattığı görülmektedir.<br />

Maliye Bakanlığınca yayınlanan 117 sıra numaralı KDV<br />

Genel Tebliği KDV tevkifatının tek tebliğde toplanması sağlanmıştır.<br />

Bu konudaki çalışmayı takdirle karşılıyoruz. Aslında<br />

KDV Kanununda tevkifatla ilgili herhangi bir madde<br />

bulunmamaktadır. Anılan kanunun 9. Maddesi “Mükellefin<br />

Türkiye içinde ikametgahının, işyerinin kanuni ve iş merkezinin<br />

bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer<br />

hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına<br />

alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları<br />

verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.” şeklindedir. Burada<br />

amaç doğrudan doğruya Türkiyede KDV mükellefiyeti<br />

bulunmayanlara yönelik teslim ve hizmetlere ilişkin KDV<br />

nin sorumlu sıfatı ile tevkif edilmesidir. Ancak Maliye Bakanlığına<br />

verilen yetki uygulama alanının genişletilmesine<br />

yol açmıştır. 15 sıra numaralı KDV Genel Tebliğ ile başlayan<br />

tevkifat uygulaması zamanla genişleyerek 34 adet KDV<br />

tebliği çıkarılmasına yol açmıştır. Yeni tebliğ ile 34 adet<br />

KDV tebliğinde yer alan tevkifat tek tebliğde toplanmıştır.<br />

Ancak tebliğin Mali Müşavirlik hizmetlerini<br />

kapsam dışı bırakmasını da bir<br />

eksiklik olarak gördüğümüzü belirtmekte<br />

yarar var.<br />

Bu sayımızda yine günceli yakalayan<br />

makalelere yer verdik. TÜRMOB<br />

Yönetim Kurulu Üyesi ve TESMER Sekreteri<br />

Ali Rıza Akdora, “TTK Standartlar,<br />

Yeni Denetim Düzeni ve TÜRMOB”<br />

başlıklı makaleyi hazırladı. TTK taslağındaki<br />

değişiklik önerilerinin işlendiği<br />

makale üyelerimizden SMMM Ertuğrul<br />

Kılıç tarafından hazırlandı. Prof. Dr.<br />

Hayri Kozanoğlu ekonomi ile ilgili “Avrupa<br />

Çatırdıyor, Türkiye Yavaşlıyor”<br />

başlıklı ilginç bir makale hazırladı. Kitap<br />

tanıtım sayfası yine SMMM Ali İrfan<br />

Yılmaz tarafından hazırlandı. Bu sayıda José Saramago’nun<br />

Körlük kitabını tanıtıyor. Alaattin Arman tarafından hazırlanan<br />

şiir sayfasında, Ataol Behramoğlu ve şiirleri tanıtılıyor.<br />

Üyelerimizden SMMM Ebru Kılkış “Vergi Kanunları Yönünden<br />

Transit Ticaretin İrdelenmesi” konulu makaleyi<br />

hazırladı. Tüm detaylarıyla ele alınan konu ilgililer tarafından<br />

dikkatle okunması gereken bir çalışma. Devlet Gelir<br />

Uzmanı Ferit Öz “Fazla veya Yersiz Ödenen KDV’nin İadesi”,<br />

Devlet Gelir Uzmanı Cem Arslan “Vergi Uygulamaları<br />

Açısından İş Ortaklıkları ve Konsorsiyumlar” başlıklı makaleleri<br />

hazırladılar. Vergi Müfettişi Mesut Uçak’ın “Kıymeti<br />

Önemli Oranda Azalış Gösteren, Zayi Olan (Yok Olan) Üretim<br />

Aşamasında Yok Olan (Fire) ve Çalınan Malların Vergi<br />

Kanunları Karşısındaki Durumu ile Tekdüzen Muhasebe<br />

Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri Açısından Değerlendirilmesi”<br />

konusuyla karşınızda. Bu sayımızda ilginç bir konuya<br />

yer verdik. Üyelerimizden SMMM Aynur Mumyakan “Hibe ve<br />

Destek Programları”nı inceliyor. Bundan öyle hibe ve destek<br />

programlarıyla ilgili gelecek sayılarımızda da sıkça makalelere<br />

rastlayacaksınız. Baş İş Müfettişi Erol Güner “İşçi<br />

Yaşlanmasından Dolayı İşyerinden Ayrılırsa Kıdem Tazminatı<br />

Alabilir mi?” konulu makaleyi, SGK Baş Müfettişi Vakkas<br />

Demir ise “Özürlü Çocuğu Olan Kadının Nasıl Erken Emekli<br />

Olacağının Uygulamaya Dönük Somut Örneklerle Açıklanması”,<br />

Emekli İş Baş Müfettişi Doğan Keskin ise “Apartman<br />

Görevlilerine Tahsis Edilen Konut ve Kıdem Tazminatı”<br />

konulu makaleleri hazırladılar. Oda danışmanlarımız tarafından<br />

hazırlanan Yargı Kararları ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri<br />

yine bu sayıda bulabileceğiniz konular arasında yer<br />

almaktadır.<br />

Mevzuat değişiklikleri arasında 6111 sayılı yasadan yararlanıp<br />

da borçlarını zamanında ödeyemeyen mükelleflere<br />

getirilen yeni imkanların yer aldığı, 6322 sayılı kanunu<br />

da bu sayımızdaki mevzuat değişiklikleri bölümünde bulabilirsiniz.<br />

Emek ve bilgilerini bizimle paylaşan yazarlarımıza içtenlikle<br />

teşekkür ediyor, yeni bir sayıda buluşmak üzere<br />

hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.<br />

Necmettin KELEŞ<br />

ASMMMO Oda Sekreteri<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 3


ASMMMO üyesi 3000 meslek mensubu Oda önünden Maliye<br />

Bakanlığına kadar sloganlar eşliğinde yürümüş, Maliye Bakanlığı<br />

kapısında sorunlarımızı ve taleplerimizi dile getiren basın açıklaması<br />

okunmuştur. Yukarıda belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp<br />

edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler devam ettikçe, gücümüzü daha<br />

etkili bir şekilde göstereceğimiz birçok yeni 13 Haziran’lar yaşayacağımız<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Değerli Meslektaşlarım<br />

Mehmet KOÇ<br />

ASMMMO Başkanı<br />

Bir gecede aniden yayımlanan kanun hükmünde kararname ile kurulan<br />

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, kuruluşundan<br />

bu yana geçen sekiz aylık sürede bir satırlık resmi açıklamada bulunmamışken,<br />

bu alana yönelik siyasi iradece değişiklik girişimlerinde bulunulmaktadır.<br />

15 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Amme Alacaklarının<br />

Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına<br />

Dair Kanunla, mesleğin her adımına, her gelişimine yeni harçlar getirilmiştir.<br />

“1- Denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri (Her yıl için):<br />

a) Kamu yararını ilgilendirenkuruluşları denetleyecek<br />

bağımsız denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />

aa) Belgenin verildiği yıl<br />

30.000 TL<br />

bb) Takip eden yıllarda 10.000 TL'den az olmamak<br />

üzere bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen<br />

bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />

Binde 5'i<br />

b) Diğer kuruluşları denetleyecek bağımsız denetim<br />

kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />

aa) Belgenin verildiği yıl<br />

15.000 TL<br />

bb) Takip eden yıllarda 5.000 TL'den az olmamak üzere<br />

bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen bir<br />

önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />

Binde 5'i<br />

2- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik ruhsat harçları:<br />

a) Yeminli mali müşavirlik ruhsatı 1.800 TL<br />

b) Bağımsız denetçi yetkilendirme belgesi 900 TL<br />

c) Serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı 450 TL<br />

Bakanlar Kurulu gayrisafi işhasılatı üzerinden hesaplanacak harcın<br />

oranını binde 2’den az, binde 10’dan çok olmamak üzere yeniden belirlemeye<br />

yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini denetim kuruluşlarının<br />

gayrisafi işhasılatlarına göre farklı oranlar belirleyerek de kullanabilir.”<br />

• Bu ülkede faaliyet gösteren şirketlerin faaliyetlerinin denetimi,<br />

bu ülkenin denetçilerine kapatılmaktadır:<br />

Getirilen bu harçlar, hiçbir benzer serbest meslekte bu derece yüksek<br />

değildir. Özellikle denetim alanına getirilmiş olan fahiş tutarda yüksek<br />

harçlar, bu alana yeni şirketlerin girmesini önleyeceği gibi, mevcut birçok<br />

şirketin denetim işini terk etmesine neden olacak, bu alan, yanlıca beşaltı<br />

adet uluslararası bağımsız denetim şirketine ve onların iş ortaklıklarına<br />

terk edilmiş olacaktır. Böylelikle birçok meslektaşımızın denetçi olma<br />

heveslerinin önüne de set çekilmiş olunmaktadır.<br />

• Açıklık ve şeffaflıktan vazgeçilmektedir:<br />

Mesleki kamuoyunun, on yıldan fazla bir süredir tartıştığı ve çıkmasını<br />

beklediği yeni Türk Ticaret Kanunu, henüz yürürlüğe girmeden ticari<br />

hayata getirdiği önemli yenilikler budanıp, ruhundan uzaklaştırılmak<br />

istenmektedir(Şu anda mecliste görüşülmekte olan, bu yazının okunduğunda<br />

muhtemelen çıkmış olacak tasarı ile). Kanunun yayınlandığı geçen<br />

bir yıllık sürede, ticari hayata uluslararası bir düzen getiren, açıklık, şeffaflık<br />

ve hesap verilebilirlikle güvenilirlik getirecek hükümler aleyhine belli<br />

bir kesim tarafından çarpıtılarak oluşturulan kampanyalar nihayet sonuç<br />

vermiştir. Kapalı kapılar ardında, sırları kendilerine menkul eski geleneksel<br />

yapılarını sürdürmek isteyenler, Kanunla getirilmiş olan çağdaş yenilikleri,<br />

iğdiş etme çabalarını sonuçlandırma noktasına getirmiş bulunmaktadırlar.<br />

İşletmelerin mallarını sattıkları, hisselerini satıp, borç aldıkları, kredi aldıkları<br />

ilgili taraflardan mali yapılarını gizlemeleri, hakkaniyetle bağdaşır<br />

bir durum değildir.<br />

• Denetim görev ve yetkisi, mesleğimizden alınmaya çalışılmaktadır:<br />

Bağımsız denetim kapsamına alınmış olan birçok şirketin bu kapsamdan<br />

çıkarılmak istenmesi, yalnızca Bakanlar Kurulunca belirlenecek anonim<br />

şirketlerin bu kapsama alınmaları, bağımsız denetime mesleğimiz adına<br />

yeni bir iş alanı olarak bakmayı zorlaştırmış bulunmaktadır.<br />

Dünyanın her yerinde, UFRS’ye göre oluşturulmuş mali tabloların denetiminde,<br />

akademik bir eğitimi almış muhasebeci ve mali müşavirlik mesleği<br />

temel alınmaktadır. Ülkemizde de, bu güne kadar bağımsız denetim<br />

için, SMMM ve YMM’ler dışında hiçbir kesim bağımsız denetçi olarak düşünülmemiştir.<br />

Bu anlayışla yeni TTK’nın 400. maddesinde bağımsız denetimi<br />

yapacak olanların, serbest muhasebeci ve mali müşavirler olduğu açık bir<br />

şekilde yazılmıştır. TTK’daki yeni değişiklik tasarısı ile bu maddeden mesleğimizin<br />

adı çıkarılmak istenmiş fakat, TÜRMOB’un yoğun girişimleriyle<br />

denetçi yetkilendirmede 3568 Sayılı Yasaya göre yetki almış Yeminli Mali<br />

Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir unvanını taşıyanların esas<br />

alınmamaları, Adalet Komisyonunda kabul ettirilmiştir. Yasa maddesinin bu<br />

şekilde onaylanacağını umuyoruz. Bu, binlerce tıp fakültesi mezunu varken<br />

kimlerin doktorluk yapacağına Sağlık Bakanlığının karar vermesi veya<br />

kimlerin mimarlık, mühendislik, eczacılık yapacağına meslek dışı kişileri<br />

dahil ederek karar verilmesi gibi, eğitimi ve bilimi inkar eden bir anlayışı<br />

ortaya çıkmaktadır. Eğitim almış bunca meslek mensubu varken, bu alanla<br />

hiçbir ilgileri olmayanlara denetçi unvanının verilmeye çalışılmasını iyi niyetle<br />

yorumlamak mümkün değildir.<br />

• Bu mesleğin mensupları adeta cezalandırılmak istenmektedir:<br />

Mesleğimize ha bire yeni angaryalar yüklenerek, meslek yasasında seçimlere<br />

getirilen nispi temsil sistemiyle oda yönetimlerinin yetki ve karar<br />

anlamında eli kolu bağlanarak, Maliye Bakanlığının vesayeti en etkin bir<br />

şekilde yürütülerek, meslek mensuplarına maliyenin memurları gibi bakılmaktadır.<br />

Her beyanname dönemi, Maliyenin internet alt yapısındaki aksaklıklar,<br />

meslektaşlarımız için büyük bir eziyet haline gelmektedir. Buna<br />

rağmen gecikmelerden kaynaklı haksız usulsüzlük cezaları uygulamasına<br />

maruz bırakılmaktadırlar.<br />

Mesleğimiz etkisizleştirmeye, meslek örgütleri yok edilerek meslektaşlarımız<br />

kimsesizleştirilmeye çalışılmaktadır.<br />

Denetim alanına getirilen harçlar, TTK’dan meslek adının çıkarılması<br />

ve bir de bu angaryalar, görev ve ceza baskıları bir arada düşünüldüğünde,<br />

bu mesleğin mensuplarına yönelik eziyetlerin daha da artırılmakta olduğunu<br />

görmekteyiz.<br />

Mesleğimiz adına tüm bu olumsuzluklara karşın, aynı zamanda meslek<br />

yasamızın çıkışının 23. yılı olan 13 Haziran günü kısa geçmişimizde<br />

ilk defa ve böylesine sorunsuz bir birliktelikle, vesayete, angaryalara ve<br />

mevcut haklarımıza yönelik saldırılara karşı yapılan gösteriler, protesto<br />

eylemleri, basın açıklamaları yüreğimize su serpen, yaşadığımız sorunların<br />

üstesinden gelmede en önemli gücün, mesleki örgütlerimiz öncülüğünde<br />

sergileyeceğimiz birliktelikler olduğunu göstermiş, bizlere moral ve güç<br />

kazandırmıştır.<br />

ASMMMO üyesi 3000 meslek mensubu Oda önünden Maliye Bakanlığına<br />

kadar sloganlar eşliğinde yürümüş, Maliye Bakanlığı kapısında sorunlarımızı<br />

ve taleplerimizi dile getiren basın açıklaması okunmuştur. Yukarıda<br />

belirtmiş olduğumuz, haklarımızın gasp edilmesine yönelik olumsuz düzenlemeler<br />

devam ettikçe, gücümüzü daha etkili bir şekilde göstereceğimiz<br />

birçok yeni 13 Haziran’lar yaşayacağımız anlaşılmaktadır.<br />

4<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


YENİ MESLEKTAŞLARIMIZA<br />

RUHSATLARI TÖRENLE<br />

VERİLDİ<br />

Ankara SMMM Odası Başkanı Mehmet Koç, yeni TTK'nın yürürlüğe girmesinden<br />

sonra olacak gelişmeleri yorumladı:“Artık toplum bizi ülke<br />

gelirlerinin yaratıcıları ve finansal tablo kullanıcılarına doğru bilgileri<br />

aktaran bir kesim olarak anacaktır” dedi.<br />

• RUHSAT TÖRENİ<br />

"Bundan böyle muhasebe mesleği tam bir kariyer meslek olacaktır."<br />

Ankara SMMM Odası'nın mesleğimize yeni katılan<br />

meslektaşlarımıza ruhsatlarının verilmesiyle<br />

ilgili düzenlediği tören 27 Nisan’da Ankara Dedeman<br />

Otel’de Yapıldı. 349 yeni meslektaşımıza<br />

ruhsatlarının dağıtıldığı törende Oda Başkanımız<br />

Mehmet Koç, yeni meslektaşlarımıza ve törene<br />

katılan yakınlarına hitaben yaptığı konuşmasına,<br />

niçin böyle bir tören düzenlendiğini anlatarak<br />

başladı. Toplumun bu güne kadar muhasebecileri,<br />

“vergiyi doğuran kişi ya da işverenin bazı<br />

işlerini yapan biri” olarak gördüğünü, ancak bu<br />

önyargının artık kırıldığını söyledi. “Artık toplum<br />

bizi ülke gelirlerinin yaratıcıları ve finansal tablo<br />

kullanıcılarına doğru bilgileri aktaran bir kesim<br />

olarak anacaktır,” diye sürdürdüğü konuşmasında,<br />

“01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 5


• RUHSAT TÖRENİ<br />

yeni Türk Ticaret Kanunu ile mesleğimiz uluslararası<br />

bir boyut kazanmıştır,” dedi. Böyle bir dönemde<br />

mesleğe katılan yeni meslektaşlarımızın<br />

bu yeni sorumluluğu da omuzlarında taşıyacaklarını<br />

belirtti.<br />

başlattığı eğitimlerden bahsederek ve bu eğitimlerin<br />

gerekliliğine ve önemine değinerek sürdürdüğü<br />

konuşmasında bu eğitimlerden 78 saatlik<br />

“Denetim Standartları Eğitimi”nin önümüzdeki<br />

günlerde başlayacağını da duyurdu.<br />

2013 yılının mesleğimiz açısından “tam bir değişim<br />

ve dönüşüm yılı” olduğunu vurgulayan Başkan<br />

Koç, “Bundan böyle muhasebe mesleği tam<br />

bir kariyer meslek olacaktır,” dedi. TÜRMOB’un<br />

660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile denetim<br />

alanının tek otoritesi olması gereken Kamu<br />

Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun<br />

kurulduğunu, henüz bağımsız denetimlerle<br />

ilgili yetkilendirmenin belli olmadığını, bu<br />

yüzden de şayet bir sınav yapılacaksa bu eğitimlerin<br />

referans kabul edilmesi gerektiğini söyledi.<br />

Avrupa Birliği’nin 8’inci yönergesinin “lisans eğitimi,<br />

ardından 3 yıllık staj ve sınavların bir kısmının<br />

yazılı ortamda yapılmasını” şart koştuğunu,<br />

meslektaşlarımızın da bu ruhsata hak kazanırken<br />

bu şartların da yerine getirildiğini belirten Koç,<br />

“Bu yüzden siz bu ruhsata hak kazanırken uluslararası<br />

standartlarda aynı zamanda Bağımsız Denetçi<br />

Ruhsatı da almış oluyorsunuz,” dedi. Konuşmasının<br />

devamında özetle: "Meclise sevk edilen<br />

yeni bir torba yasada, ruhsatlar için harçlar<br />

6<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


elirlendiğini, ücretlerin çok yüksek olduğunu,<br />

bu şekilde yasalaşırsa, zaten % 80’ini uluslararası<br />

tekel pozisyonundaki 4 şirket tarafından yapılan<br />

denetim faaliyetlerinden muhasebecilerin dışlanacağını,<br />

böyle bir durumda en doğal demokratik<br />

tepkilerimizi ortaya koyacağız,” dedi.<br />

Yeni meslektaşlarımızın yakınlarına da seslenen<br />

Koç, “Yeni meslektaşlarımızın yakınları olarak<br />

sizleri de tebrik ediyorum. Çünkü onlar, kurslarla,<br />

stajlarla hem süre ve hem de maddi olarak<br />

çok zorlu süreçlerden geçtiler. Bir yığın zorlukla<br />

karşılaştılar. Yetmedi, 7 dersten mesleki yeterlilik<br />

sınavına girdiler. Bu kadar baraj hiçbir meslekte<br />

yoktur. Bu kadar zorluğu aştıkları için onlarla<br />

gurur duymalısınız. Onların yakınları olduğunuz<br />

için sizleri kutluyorum,” diye sözlerini sürdürdü.<br />

Meslektaşlarımıza “haksız rekabetten kaçınmalarını”<br />

ve “mesleğimizin uluslararası bir boyut<br />

kazandığı dönemde meslekiçi sürekli eğitimlerden<br />

kaçınmamalarını ve uluslararası boyutta rapor<br />

yazabilecek düzeyde yabancı dil öğrenmelerini”<br />

tavsiye eden Başkan Koç, “yeni meslektaşlarla<br />

odamızın daha güçlü olacağını” kaydetti.<br />

Milletvekili Mehmet Necati ÇETİNKAYA’nın<br />

da katıldığı, Oda Başkanımız ve yönetim kurulu<br />

• RUHSAT TÖRENİ<br />

üyelerimizin yeni meslektaşlarımıza ruhsatlarını<br />

takdim ettiği tören, daha sonra düzenlenen kokteylle<br />

son buldu.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 7


KURUMLAR VERGİSİ BEYANINDA<br />

ÖZELLİKLİ KONULAR<br />

SEMİNERİ YAPILDI<br />

• SEMİNER<br />

Yeni döneme dikkat çeken Ankara SMMM Odası Başkanı Koç, "Muhasebe mesleği şekil<br />

değiştiriyor. Her dönemden daha çok toplumsal sorumluluğumuzun arttığını görüyoruz.<br />

Muhasebe uygulamalarında ticari kesimler bizden daha farklı bir hizmet<br />

bekliyor," dedi.<br />

Başkan Koç, "Mükellef Bildirim Formlarının doldurulmasıyla ilgili olarak bir ücret<br />

tarifesi var. Bu bildirimleri ücretsiz yaparsanız bu angaryaya dönüşür. Şayet bazı<br />

meslektaşlarımız bu ücreti alıp bazıları almazsa bu hem haksız rekabete neden olur,<br />

hem de angarya katmerlenir," diyerek meslektaşlarımızı duyarlı olmaya çağırdı.<br />

Kocatepe Kültür Merkezi Seminer Salonunda<br />

30.03.2012 tarihinde yapılan Kurumlar Vergisi Beyanında<br />

Özellikli Konular” başlıklı YMM A. Murat<br />

Yıldız ve YMM Sakıp Şeker’in sunumlarla meslektaşlarımıza<br />

değerli bilgiler aktardığı seminerin başlangıcında,<br />

Odamız Genel Sekreteri Necmettin Keleş,<br />

“TÜRMOB eğitimlerinin birinci aşaması olan yeni<br />

TTK Eğitiminin 4000’e yakın meslektaşımızın katılımıyla<br />

tamamlandığını, ikinci aşama olan KOBİ-TFRS<br />

Eğitimlerinin ise Nisan ayı başında tamamlanacağını”<br />

belirterek yaptığı açılış konuşmasının ardından<br />

Oda Başkanımız Mehmet Koç da bir konuşma<br />

yaptı. TÜRMOB’un başlattığı eğitim seferberliğine<br />

meslektaşlarımızın gösterdikleri ilgiden duyduğu<br />

memnuniyeti belirterek konuşmasına başlayan Koç,<br />

katılımın yüksek olmasıyla ilgili olarak “Bu katılım,<br />

muhasebecilerin mesleklerini ne kadar ciddiye aldıklarını<br />

gösteriyor,” dedi. Ayrıca, bu eğitimlerde<br />

bazı sınıflarda %100 katılımın olduğuna da değinen<br />

Başkan Koç, “mesleki yoğunluğun zirve yaptığı<br />

Mart-Nisan aylarında eğitimlerin başladığını ve bu<br />

arada Ankara Odası olarak 10.000 kişinin eğitim organizasyonunun<br />

yapıldığını, bunun kolay bir süreç<br />

olmadığını" belirterek, "bu güne kadar ufak tefek<br />

aksaklıklar dışında programları sekteye uğratacak<br />

herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını” söyledi.<br />

Yeni TTK’nın yürürlüğe girmesi hususuna da değinen<br />

Koç, “Yeni bir sürece giriyoruz. Muhasebe<br />

mesleği şekil değiştiriyor. Her dönemden daha çok<br />

toplumsal sorumluluğumuzun arttığını görüyoruz.<br />

8<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


• SEMİNER<br />

Muhasebe uygulamalarında ticari kesimler bizden<br />

daha farklı bir hizmet bekliyor. Bundan böyle finansal<br />

tablo kullanıcıları denetimden geçmiş finansal<br />

tablolar istiyorlar. Sizlerin de bu süreci önemsediğiniz<br />

belli. Önümüzdeki süreçte denetimin yetkilendirilmesi<br />

konusunda her ne kadar belirsizlikler<br />

olsa da bizlerin sorumluluğu sizlerin ciddiyetine yakışır<br />

bir hazırlık yapmaktı. Bu eğitimler sonunda,<br />

01.01.2013’te bütün ticari kesimlere, 300-350 bin<br />

sermaye şirketinin denetimini yapmaya hazırız diyebileceğiz.<br />

Diliyor ve umuyoruz ki Kamu Gözetimi,<br />

Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu ve Gümrük<br />

ve Ticaret Bakanlığı bu eğitimleri referans kabul<br />

eder ve yetkilendirmeyi buna göre yapar,” dedi.<br />

413 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle<br />

ilgili de konuşan Koç, bu konuda da şunları<br />

söyledi: “Bu yıldan itibaren ekonomik faaliyetlerin<br />

uluslararası NACE kodlama sistemime göre işlenmesi<br />

de bizler tarafından yapılacak. Ayrıca Mükellef<br />

Bildirim Formlarının doldurulmasıyla ilgili olarak bir<br />

ücret tarifesi var. Bu bildirimleri ücretsiz yaparsanız<br />

bu angaryaya dönüşür. Şayet bazı meslektaşlarımız<br />

bu ücreti alıp bazıları almazsa bu hem haksız<br />

rekabete neden olur hem de angarya katmerlenir.<br />

Lütfen emeklerinizi angaryaya dönüştürmeyin, ücretinizi<br />

alın.”<br />

Ayrıca, kodlama sistemine de değinen Başkan<br />

Koç; “kodlama sistemi ile ilgili TOBB, TÜRMOB, Gelir<br />

İdaresi ve Gelir Ortaklığı kurumlarının ortak bir<br />

kitap bastırdığını ve bu kitabın meslektaşların elinde<br />

olacağını” söyledi. “Bu yüzden işlerinin ilk yıl<br />

hariç çok zor olmayacağını, kodlama sisteminin 1<br />

Nisan–31 Mayıs tarihleri arası doldurulması gerektiğini,<br />

ancak TÜRMOB’un bu sürenin Haziran sonuna<br />

kadar uzatılmasını istediğini ve talebin sonucunun<br />

meslektaşlara duyurulacağını” da sözlerine ekledi.<br />

Daha sonra, Kurumlar Vergisinin önceki yıllara<br />

göre daha çok tabana yayıldığının gözlendiğini<br />

söyleyerek sunumuna başlayan YMM A. Murat Yıldız,<br />

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 5746 sayılı<br />

ARGE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında<br />

Kanunu, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri<br />

Kanun ile ilgili istisnalardan ve vergi indiriminden<br />

yararlanma konularında meslektaşlarımıza bilgiler<br />

verdi. Kanunları karşılıklı olarak değerlendiren Yıldız,<br />

ayrıca bağış ve yardımların Kurumlar Vergisinden<br />

düşülmesiyle ilgili de açılamalarda bulundu.<br />

Sunumunu farklı örneklerle zenginleştiren Yıldız,<br />

raporların düzenlenme sorumluluğunun ve son veriliş<br />

tarihleri hakkında da bilgiler verdi.<br />

Seminerin ikinci bölümünde YMM Sakıp Şeker söz<br />

aldı. 5520 sayılı KVK 35. Maddesiyle, 5746 sayılı Kanunun<br />

çelişkisinden söz ederek, 5520 sayılı Kanunun<br />

aşındığından söz ederek başladığı sunumunda,<br />

Kooperatiflerde muafiyetlerden söz ederek KDV iadesiyle<br />

ilgili istisnaları anlattı. Organize Sanayi Bölgelerinde<br />

kurumlar vergisi muafiyet ve istisnalar ile<br />

yurtdışı kazançlarının ve yabancıların Türkiye’deki<br />

kazançlarının istisnaları ve muafiyetlerini anlattı.<br />

İştirak hisselerinin istisnalarından, eğitim ve serbest<br />

bölgelerdeki istisnaları da anlatan Şeker, son<br />

olarak bilançodan söz ederek, kamu ihalelerinde<br />

bilançonun düzenlenmesinde, dönen varlıklara da<br />

dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 9


MÜKELLEF BİLGİLERİ FORMU<br />

VE KDV TEVKİFATI SEMİNERİ<br />

YAPILDI<br />

Yeni TTK ticaret ve muhasebe yaşamında değişiklikler yaratmaya devam ediyor.<br />

• SEMİNER<br />

Anlamlı, standart ve doğru bilginin karar vericilerin doğru kararlar almasını ve doğru<br />

planlar yapmasını sağlayacaktır.<br />

Bağımsız denetçilik konusunda belirsizlik hâlâ sürmektedir. İkinci bir lisanslama anlamına<br />

gelecek yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşıyız. Böyle bir düzenleme denetimin<br />

yabancılara peşkeş çekilmesidir.<br />

2012 yılını Eğitim Yılı ilan eden<br />

Odamız, eğitim çalışmalarını tüm<br />

hızıyla sürdürüyor. Türkiye’de ilk<br />

defa Ankara SMMMO tarafından<br />

üyelerine sunulan Mükellef Bilgileri<br />

Formu’nun doldurulması<br />

konusunda meslektaşlarımız bilgilendi.<br />

Bu doğrultuda Odamız<br />

tarafından daha önce 8000 adet<br />

kitap ve CD de meslektaşlarımıza<br />

gönderilmişti.<br />

TÜRMOB yöneticilerinin de<br />

hazır bulunduğu "Mükellef Bilgileri<br />

Formu ve KDV Tefkivatı" konulu seminer 15<br />

Mayıs’ta Milli Eğitim Şura Salolonu'nda yapıldı.<br />

Meleğimizde yeni düzenlenecek olan belgelerden<br />

biri olan 403 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği<br />

doğrultusunda “Mükellef Bilgileri Formu” ile ilgili<br />

TÜİK uzmanı Ahmet Gürel ve 117 sayılı Katma Değer<br />

Vergisi Genel Tebliği hakkında GİB’den KDV Sektörel<br />

Değerlendirme Müdürü Murat Ülker birer sunum<br />

gerçekleştirdi.<br />

Seminerin açılış konuşmasını yapan Oda Başkanımız<br />

Mehmet Koç, “Yeni TTK ticaret ve muhasebe<br />

yaşamında değişiklikler yaratmaya devam ediyor”<br />

diye başladığı konuşmasında, “küreselleşen dünyada<br />

gelişen teknolojiye uygun olarak e-ortamın ticari<br />

yaşamın vazgeçilmezi olduğunu ve yeni TTK’nın birçok<br />

uygulamanın yolunu açacağını”<br />

söyledi. Bugüne kadar tutulan<br />

muhasebe kayıtlarının ve<br />

finansal uygulamaların bundan<br />

böyle finansal alanların, kamusal<br />

sorumluluğu olan alanların denetime<br />

tabii tutulacak olmasının<br />

muhasebe standartlarında da çok<br />

ciddi değişime neden olduğunu<br />

belirtti. TÜRMOB’un bu değişimi<br />

aylar öncesinden öngördüğünü ve<br />

TESMER vasıtasıyla tüm ülke çapında<br />

bir eğitim projesini hayata<br />

geçirdiğini, bunda da TESMER’in<br />

Genel Sekreteri olan Ankara Odası Temsilcisi Ali<br />

Rıza Akdora’nın çabalarının önemine değindi.<br />

Artık çağa uygun olarak internet üzerinden uzaktan<br />

eğitime başlanacağını anlatan Koç, bu sistemde<br />

alınan eğitim sonunda meslektaşlarımızın 20 sorudan<br />

oluşan bir değerlendirmeyle kendilerini sınayabileceğini<br />

söyledi. Bu eğitimin ardından da 42 saatlik<br />

yüz yüze eğitimlerin başlayacağını belirtti.<br />

Daha sonra Mayıs ayı başında Samsun’da yapılan<br />

bir toplantıda Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim<br />

Standartları Kurulu Başkanı Seyit Ahmet Baş’ın<br />

“iki aya kadar KOBİ-TFRS Tebliği ile Muhasebe Uygulamaları<br />

Genel Tebliğinin hesap planına uygun olarak<br />

yayınlanacağını, yıl sonunda muhasebe kayıtla-<br />

10<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Ahmet Gürel<br />

rının KOBİ-TFRS’ye dönüştürüleceğini” söylediğini<br />

belirten Mehmet Koç, bunun “önümüzdeki günlerde<br />

KOBİ-TFRS’de önemli değişiklikler olacağı" anlamına<br />

geldiğine vurgu yaptı.<br />

Bağımsız denetçilik konusunda hâlâ belirsizliğin<br />

sürdüğünü, ikinci bir lisanslama anlamına gelecek<br />

yeni bir düzenlemeye kesinlikle karşı olacaklarını<br />

belirtirken, "böyle bir düzenlemenin denetimin yabancılara<br />

peşkeş çekilmesinden başka bir anlayış<br />

olamayacağını belirtti. Mükellef Bilgi Formlarının<br />

ücretsiz doldurulmaması ve meslek içi haksız rekabete<br />

yol açılmaması isteğini de yineleyen Koç, “Bu<br />

formların doldurulması mükellefin kendi sorumluluğudur,<br />

bunun için emeğinizin karşılığını alın ve mesleğimizin<br />

bir hizmet çeşitlemesi olarak düşünün,”<br />

dedi.<br />

kararlar almasını ve doğru planlar yapmasını sağlayacağını”<br />

belirterek, kod sisteminin ve uluslar arası<br />

standartların mali yönden kullanımının hayatımıza<br />

getireceği değişikliklerle NACE (Avrupa Topluluğunda<br />

Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflaması)<br />

kodlarını anlattı ve Mükellef Bilgilerini Formunun<br />

doldurulmasında ne tür bir yol izleneceği konusunda<br />

bilgiler verdi.<br />

14.04.2012 tarih ve 28264 sayılı Resmi Gazetede<br />

yayımladığı 117 seri no’lu KDV Genel Tebliğinin yayımlanması<br />

üzerine 1 Mayıs 2012 tarihinden önceki<br />

uygulamalarla yeni dönem arasında ne tür değişiklikler<br />

ve farklar olduğu hakkında bilgiler verdi. Seminer<br />

sonunda meslektaşlarımızın sorduğu soruları<br />

da yanıtladı.<br />

• SEMİNER<br />

Ahmet Gürel, sunumuna başlarken “Anlamlı,<br />

standart ve doğru bilginin karar vericilerin doğru<br />

Seminer bitiminde sunumculara Odamız tarafından<br />

birer plaket verilerek teşekkür edildi.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 11


TÜRK TİCARET KANUNU, STANDARTLAR,<br />

YENİ DENETİM DÜZENİ VE TÜRMOB<br />

Ali Rıza AKDORA<br />

TÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi<br />

TESMER Sekreteri<br />

• TÜRMOB'dan<br />

Yaşayarak görüyoruz ki küreselleşme her ülkeyi,<br />

her ekonomiyi, her bireyi, kısaca dünyayı etkiliyor.<br />

Kuşkusuz, mesleğimiz de küreselleşmeden etkilendi,<br />

etkilenmeye de devam edecek.<br />

Mali nitelikli olayların kayıtlanması, raporlanması<br />

ve yorumlanmasında ortak bir dil kullanılması<br />

ihtiyacı küreselleşme ile ortaya çıktı. Adı konulan<br />

bu ortak dil “uluslararası muhasebe, finansal raporlama<br />

ve denetim standartları”. Ülkeler, muhasebe<br />

meslek örgütleri ve muhasebe meslek mensupları,<br />

uluslararası standartlara uyum sağlamak yönünde<br />

yoğun çalışmalar yürütüyor.<br />

Yaklaşık 55 yıldır uygulanmakta olan Türk Ticaret<br />

Kanunu’nun yerine geçmek üzere, 14 Şubat<br />

2011 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6102 sayılı<br />

yeni Türk Ticaret Kanunu’nu da küreselleşmenin bir<br />

sonucu olarak değerlendirmek mümkün.<br />

Sonuçları itibariyle tüm dünyayı etkileyen Enron,<br />

Tyco, Worldcom, Parmalat, Ahold skandalları<br />

gibi olumsuz gelişmeler kurumsal yönetim, şeffaflık,<br />

hesap verebilirlik, güvenilirlik, kalite güvence<br />

sistemi ve kamu gözetimi gibi kavramları gündemimize<br />

taşıdı.<br />

2 Kasım 2011 tarih ve 28103<br />

sayılı Resmi Gazetede yayımlanan,<br />

660 sayılı “Kamu Gözetimi,<br />

Muhasebe ve Denetim<br />

Standartları Kurumunun Teşkilat<br />

ve Görevleri Hakkında Kanun<br />

Hükmünde Kararname”de<br />

bu uluslararası gelişmelerin<br />

bir sonucu olarak değerlendirilebilir.<br />

TÜRMOB, bu gelişmeleri<br />

vazgeçilmez olarak benimsediği<br />

“sürekli eğitim” politikası<br />

ile karşıladı. TÜRMOB’un geliştirerek<br />

“Temel Eğitim ve Staj Merkezi TESMER”<br />

eliyle uygulamaya aldığı “TÜRMOB Eğitim Projesi”,<br />

kapsamı, uygulandığı alan, dokümanlar ve eğitim<br />

yöntemleri ile Türkiye’de örneği olmayan bir proje.<br />

Muhasebe meslek mensuplarında ve meslek örgütünde,<br />

1989 yılında meslek yasasının yayımlanması<br />

ile yaşanan heyecanın bir yenisinin yaşanmasına<br />

neden olan TÜRMOB Eğitim Projesi, eğiticilerin<br />

eğitimi ve meslek mensuplarının ve diğer muhasebe<br />

ilgililerinin eğitimi olmak üzere iki aşamadan oluşuyor.<br />

Proje kapsamında, verilen eğitim ise “Türk<br />

Ticaret Kanunu”, “KOBİ-TFRS” ve “Denetim, Denetim<br />

Standartları ve Uygulamaları”nı içeriyor.<br />

“TÜRMOB Eğitim Projesi” için çalışmalar, 2011<br />

yılı Nisan ayında başladı. Proje, ilk aşamada TÜR-<br />

MOB eğiticilerinin belirlenmesi, yetiştirilmesi ve<br />

yetkinleştirilmesi ile başladı. Ankara, İstanbul ve<br />

İzmir illerinde yürütülen “Eğiticilerin Eğitimi” faaliyetleri<br />

kapsamında 460 TÜRMOB Eğitici Adayı eğitimlere<br />

katıldı.<br />

Eğitici adaylarının önemli bir bölümü YMM ve<br />

SMMM unvanlı meslek mensuplarımızdan, bir bölümü<br />

üniversite öğretim üyelerinden ve eğitim alanı<br />

ile doğrudan ilgili kamu<br />

görevlilerinden oluştu. Eğitici<br />

adaylarımız, yetişecekleri<br />

alana ilişkin derslerin yanı sıra<br />

sunum teknikleri dersleri de<br />

aldı, projeler sundu, değerlendirme<br />

ve sınavlara katıldı.<br />

Eğitici olarak yetiştiği ve<br />

yetkinleştiği tespit edilenler,<br />

“TÜRMOB Eğiticisi” olarak belirlendi.<br />

“TÜRMOB Eğitim Projesi”nin<br />

ikinci aşamasını oluşturan<br />

meslek mensuplarımıza<br />

yönelik eğitimler için başvu-<br />

12<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


uları alabilmek, uzaktan eğitim<br />

faaliyetlerini yürütebilmek için<br />

http://egitim.turmob.org.tr adresli<br />

bir portal oluşturuldu. İlk<br />

başvuru döneminde, 43.000 meslek<br />

mensubumuz eğitim almak<br />

üzere talepte bulundu. Bu sayı,<br />

meslek mensuplarımızın eğitime<br />

ve denetime olan ilgisini ortaya<br />

çıkarıyordu ve meslek camiamız<br />

için övünç kaynağı oldu.<br />

Meslek mensuplarımıza yönelik<br />

eğitimler için oluşturulan<br />

eğitim dokümanları, uzaktan eğitim<br />

uygulaması için portalda yer<br />

aldığı gibi DVD ortamında dağıtılan<br />

“Eğitim Setleri”nde de yer<br />

aldı. Sınıf eğitimleri öncesinde,<br />

meslek mensuplarımıza verilen<br />

eğitim setleri ile her bir alan için yüzlerce sayfalık<br />

eğitim dokümanının yanı sıra 60 saati aşan ders video<br />

kaydı da portalda meslek mensuplarımızın kullanımına<br />

sunuldu.<br />

"TÜRMOB Eğitim" Projesi kapsamında ilk defa olmak<br />

üzere, meslek mensuplarımıza fotoğraflı digital<br />

eğitim kartları verildi. Meslek mensuplarımızın<br />

eğitime girişleri ve eğitim çıkışları bu kartlar ile takip<br />

edildi. “Kart Okuma ve Kişi Tanıma Cihazları”nın<br />

portala gönderdiği bilgiler ile “TÜRMOB Eğitim Kütüğü”<br />

oluşumu ve bu kütüğün izlenmesi sağlanabilmektedir.<br />

TTK alanı için 7 saat, KOBİ-TFRS alanı için 14<br />

saat süren sınıf eğitimlerine katılmış ve bu alanlar<br />

için katılım belgesi almış “Serbest Muhasebeci<br />

Mali Müşavir” unvanlı meslek mensuplarımız, portal<br />

üzerinden ya da portalda yer alan dokümanlar ve<br />

aynı bilgileri içeren eğitim DVD’leri ile “Denetim,<br />

Denetim Standartları ve Uygulamaları” alanı için 36<br />

saate karşılık gelen uzaktan eğitim sürecine katılabiliyorlar.<br />

Denetim uzaktan eğitiminin tamamlanmasından<br />

sonra, eğitimde etkinliği ve<br />

verimliliği sağlayabilmek üzere<br />

portalda yer almış olan “Kendinizi<br />

Deneyin Uygulaması”na katılım<br />

gerekli. “Kendinizi Deneyin<br />

Uygulaması”na katılarak başarı<br />

sağlamış meslek mensuplarımız,<br />

yeterli ve yetkin bir denetçi olabilmek<br />

için son aşama olan “Yüz<br />

Yüze, Denetim Sınıf Eğitimleri”ne<br />

katılıyorlar.<br />

TÜRMOB Eğitim Projesi kapsamında<br />

eğitimlere katılmış meslek<br />

mensuplarımız TTK ve KOBİ-TFRS<br />

alanları için "Eğitime Katılım belgesi",<br />

Denetim, Denetim Standartları<br />

ve Uygulamaları alanı<br />

için ise “Eğitime Katılım ve Başarı<br />

Belgesi” alabiliyor.<br />

TÜRMOB Eğitim Projesi’nde, ilk aşamada başvuruda<br />

bulunan 43.000 meslek mensubumuzun eğitimlerinin<br />

tamamlanmasından sonra ikinci aşama<br />

başvuruları alınacak. Nihai hedefimiz ise tüm meslek<br />

mensuplarımızın ve meslek mensubu olacakların<br />

bu eğitimleri alabilmeleri.<br />

“TTK”, “KOBİ-TFRS” ve “Denetim, Denetim<br />

Standartları ve Uygulamaları” alanlarında yürütülmekte<br />

olan eğitimlerin, “3568 sayılı Kanunun,<br />

5786 sayılı Kanun ile değişen 44'üncü maddesinde<br />

yer alan Mesleki Geliştirme Eğitimleri” kapsamında<br />

değerlendirilmesine yönelik olarak yürütülen çalışmalarda<br />

sürdürülüyor.<br />

TÜRMOB Eğitim Projesi ile yetişerek yetkinleşen<br />

eğiticiler mesleğimiz ve ve meslek örgütümüz için<br />

önemli bir kazanım. Bu proje ile yürütülen eğitimler<br />

kesinlikle büyük yararlar sağlayacak. Aynı anda<br />

Türkiye genelinde 43.000 meslek mensubuna yönelik<br />

olarak eğitim yürütebilmek önemli bir başarı<br />

ve güç göstergesi. Sürekli eğitimi sağlamak üzere<br />

hedef koymak ve bu hedef için çalışmak ise mesleğimizin<br />

geleceğini aydınlatıyor.<br />

• TÜRMOB'dan<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 13


"VERGİCİ MUHASEBE ANLAYIŞI"<br />

YENİ TTK'YI ELE GEÇİRİYOR...<br />

Ertuğrul KILIÇ<br />

SMMM<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

GİRİŞ<br />

Uzun yıllardan beri her kesimin, ekonomik ve<br />

sosyal hayattaki gelişmelere göre bir Ticaret Kanunu<br />

1 beklentisi, en sonunda oldu gibi gözükürken,<br />

sermaye temsilcilerinin itirazlarıyla TTK’daki değişiklik<br />

hakkındaki kanun taslağı, Gümrük ve Sanayi<br />

Bakanlığınca hazırlanarak siyasi partilerin gruplarına<br />

incelenmek üzere gönderilmiştir. Bu teklifteki<br />

değiştirilen maddeler yasallaşırsa her şey tekrar<br />

başa dönüyor ve “HOŞ GELDİN VERGİ MUHASEBE-<br />

Sİ” dedirtiyor. Buna Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />

Denetim Standartları Kurumu’nun, 2 umarım olmaz<br />

ama yüksek gerçekleşme olasılığıyla, finansal tabloların<br />

düzenlenmesine “VERGİ ESASLI DENETİM”<br />

mantığıyla yaklaşması ve düzenlemelerde bunu öne<br />

çıkartması tamamen bağımsız denetim standartlarının<br />

ilkesel yaklaşımını ortadan kaldırır. Uluslararası<br />

finansal tablolar üretme hayal olur. Bütün<br />

bunları göz önüne getirildiğinde, yeni TTK’da yer<br />

alan “İŞLEM DENETÇİSİ” unvanı bütün maddelerden<br />

kaldırılıyor; denetçinin belirlenmesinde geçen<br />

“SMMM VE YMM” unvanları da hiçbir yerde geçirilmeyerek<br />

denetçi olmak için meslek mensubu olma<br />

koşulu yeni TTK’dan çıkarılmış oluyor. Değişiklikler<br />

bu haliyle yasalaştığı takdirde defter tutma ve koşullarını<br />

belirlemede yeni ve vazgeçilmez ortağımız<br />

“MALİYE BAKANLIĞI” da kendine önemli bir yer<br />

buluyor. Değişiklik önerilerinin yer aldığı teklif, Muhasebe<br />

ve Denetçilik konularında meslek mensuplarında<br />

yüksek düzeyde kaygıya neden olmaktadır.<br />

DEĞİŞİKLİK ÖNERİLEN YENİ TTK MADDELERİ,<br />

MESLEĞİMİZLE İLGİLİ NELERİ DEĞİŞTİRİYOR<br />

TTK’da değişikler yapacak olan teklif, birçok<br />

konuda değişiklik getirecek olsa da bu makale,<br />

muhasebecileri ilgilendiren konularla sınırlı tutula-<br />

1 6102 sayılı TTK, 14.01.2011 tarih ve 27846 sayılı R.G, Yürürlülük<br />

tarihi, 01.07.2012.<br />

2 660 sayılı KHK, 02.11.2011 tarih ve 28103 sayılı R.G yayınlanmıştır.<br />

caktır. İşverenlerin hep şikâyet ettiği hapis cezaları<br />

yumuşatılarak, para cezalarına çevriliyor. Teklif bu<br />

şekliyle yasalaşırsa, çok yüksek olarak verilen para<br />

cezaları sınırlanmış ve/veya hapis cezası maddeleri<br />

birkaç konu dışında kalkmaktadır. Şirketten para<br />

çekme sınırları iyice genişletiliyor. Kayıt dışı ekonomiyle<br />

mücadele edelim derken, kayıt dışı ekonomi<br />

ile mücadele etme ve muhasebenin temel kavramları<br />

arasında olan “kişilik kavramı”na aykırı işlemlerin<br />

sürmesine göz yumuluyor. Sermayedarlarımızın<br />

ve tüm işverenlerimizin gözleri aydın.<br />

Gelelim çağdaş bir yasa olarak, günümüzün ekonomik<br />

sorunlarına çözüm olarak sunulan TTK’nın<br />

mesleğimizi ilgilendiren maddelerinin dönüşeceği<br />

hale.<br />

Defter tutmayı düzenleyen 64’üncü maddedeki<br />

“Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde,<br />

ticari işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye<br />

Muhasebe Standartlarına ve 88’inci madde hükümleri<br />

başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça<br />

görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır”<br />

ifadesi, teklifle Kanundan çıkartılıyor. Kanunun<br />

64/3 maddesinde belirtilen, defter kapanış tasdiki<br />

“…izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna<br />

kadar yapılır” ifadesi teklifte “…Yevmiye defteri ile<br />

yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen<br />

faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar<br />

notere yaptırılır” ifadesi getirilerek kapanış tasdikini<br />

üç ay öne çekilmektedir. Elektronik ortamda<br />

tutulan defterler için ise herhangi bir açılış veya<br />

kapanış tasdiki öngörmemektedir. Asıl sorun buradan<br />

itibaren başlamaktadır. TTK değişiklik taslağındaki<br />

64’üncü maddesinin son cümlesinde “…Fiziki<br />

ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari<br />

defterlerin nasıl tutulacağı, deftere kayıt zamanı,<br />

onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının<br />

şekli ve esasları Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı ve<br />

Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılacak bir<br />

14<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


tebliğ ile belirlenir” denilmektedir. Mevcut TTK’da<br />

“Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik<br />

ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin<br />

açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları<br />

ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret<br />

Bakanlığınca bir tebliğ ile belirlenir” şeklinde düzenlenmişti<br />

(TTK 64/3).<br />

Diğer taraftan teklifte, 64/5’in değişiklik maddesinde,<br />

“Bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler,<br />

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />

defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri<br />

ile aynı Kanunun 175 ve mükerrer 257’nci<br />

maddelerinde yer alan yetkiye istinaden yapılan<br />

düzenlemelere uymak zorundadırlar. Bu Kanunun<br />

defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi,<br />

aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar,<br />

değerleme, saklama ve ibraz hükümleri 213 sayılı<br />

Kanun ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları<br />

düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi<br />

kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit<br />

edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına<br />

engel teşkil etmez” halinde düzenleme<br />

önerilmektedir. Teklifteki metinde de görüldüğü<br />

gibi Maliye Bakanlığının düzenleyeceği “VERGİ<br />

ESASLI” “defter tutma ve kayıt zamanlı hükümleri<br />

ve karşılık, değerleme, saklama ve ibraz hükümlerine<br />

uymak zorundadır” denilmektedir. Eğer TMS/<br />

UFRS uygulanırsa buna göre yapılacak değerleme<br />

hükümleri ile aynı şekilde ayrılık ve/veya aykırılıklar<br />

teşkil edebilecektir.<br />

Değişiklik taslağında önerilen maddelerden görüleceği<br />

gibi yine mükelleflerin ve muhasebecilerin<br />

şansına ikili (TTK ve VUK) düzenlemeler çıkmaktadır.<br />

Tek elden yapılacağı düşünülen ve bir ülkenin<br />

ticaretini düzenleyen TTK, diğer kanunla düzenlenen<br />

sistematik düzenlemeler ile ikili bir yapı oluşturacaktır.<br />

Farklı olarak ortaya konulacak kanun<br />

metinleriyle “hangi kurum neyi düzenledi, bu süre<br />

ve kayıt sistemi hangisinde ne idi” gibi konularda,<br />

meslek mensuplarına yine sıkı bir takip zorunluluğu<br />

doğuracaktır.<br />

Kanunlaşmış TTK’nın 88’inci madde öncesindeki<br />

“VII- Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkisi”<br />

yan başlığı, teklifte değiştirilerek 660 sayılı<br />

KHK ile yasalaşan “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />

Denetim Standartları Kurumunun yetkisi” başlığı<br />

şeklinde değiştirilmektedir. Türkiye Muhasebe<br />

Standartları Kurulunun 660 sayılı KHK ile kaldırılmasıyla,<br />

yetkisi bütünüyle Kamu Gözetimi, Muhasebe<br />

ve Denetim Standartları Kurumunun kapsamına<br />

alınmış olmaktadır. Mevcut TTK’nun (88/3)<br />

“Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunca, değişik<br />

ölçütteki işletmeler ve sektörler için, Uluslararası<br />

Finansal Raporlama Standartları tarafından farklı<br />

düzenlemelere izin verildiği hâllerde özel ve istisnai<br />

standartlar konulabilir; bunları uygulayanlar,<br />

söz konusu durumu finansal tablo dipnotlarında<br />

açıklarlar” şeklinde yer almış iken, yeni TTK değişiklik<br />

teklifinde “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />

Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme<br />

büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen<br />

kuruluşlar için, özel ve istisnai standartlar koymaya<br />

ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir.<br />

Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe<br />

Standartlarının cüz’ü addolunur” şeklinde düzenlenmektedir.<br />

Mevcut TTK’nın standartlar tarafından<br />

izin verilen “özel ve istisnai” durumlar mali<br />

tabloların dipnotlarında açıklanırken, yasa teklifinde<br />

“standartların cüz’ü” olarak addolunur şeklinde<br />

ifade edilmesi, açıklamadan daha çok yeni bir<br />

standart eklenmiş ve/veya uluslararası standarttan<br />

farklı olarak standart yorumu oluşturulmuş olmaktadır.<br />

Bu durum UFRS’deki ilkesel yaklaşımla ve<br />

standartların yorumu ile ne kadar örtüşecek onu<br />

hep birlikte yaşayıp göreceğiz.<br />

Muhasebecileri ilgilendiren diğer bir madde de<br />

6102 sayılı TTK’nun 397-406 maddeleri arasındaki<br />

yer alan denetim ile ilgili maddeleridir. TTK’nın denetimde<br />

genel hükümler başlığı altında düzenlenen<br />

397’nci maddesinde “Denetçinin denetiminden<br />

geçmemiş finansal tablolar ile yönetim kurulunun<br />

yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş hükmündedir”<br />

ifadesi tamamen kaldırılarak, teklifte “Denetime<br />

tabi olanlar, hazırlanmış olan finansal tablolarının<br />

denetimden geçip geçmediğini, denetimden<br />

geçmiş ise denetçi görüşünü ilgili finansal<br />

tablonun başlığında açıkça belirtmek zorundadır.<br />

Bu hüküm, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu<br />

için de uygulanır. Denetime tabi olduğu halde,<br />

denetlettirilmemiş finansal tablolar ile yönetim<br />

kurulunun yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş<br />

hükmündedir” şeklinde düzenlenmektedir. Bu iki<br />

ifade arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bir<br />

defa denetimden geçmemiş finansal tablolar mevcut<br />

olan yasa maddesinde düzenlenmemiş hükmü<br />

mevcut iken, teklifte bu durum daraltılarak sadece<br />

belirlenmiş (yani denetime tabi tutulacak sermaye<br />

şirketleri) şirketlerle sınırlı hale getirilmiştir. Yine<br />

taslakla 397/4 diye bir bent eklenerek denetime<br />

tabi olacak şirketler “Bu Kanunun 398’inci mad-<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 15


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

desi kapsamında denetime tabi olacak şirketler<br />

Bakanlar Kurulunca belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.<br />

Bakanlar Kurulu, hangi şirketlerin denetime<br />

tabi olduklarını belirleyecektir. Yani ticari ve sosyal<br />

gereklerden değil de siyasi otoritenin kararıyla şirketlerin<br />

denetimine karar verilebilecektir. TTK’nın<br />

398/4 maddesinde belirtilen yetkilerin kullanımını<br />

geçici 2 ve 3’üncü maddelere bırakmışken, teklifteki<br />

mevcut öneri “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve<br />

Denetim Standartları Kurumunca belirlenir” şekline<br />

dönüştürülmektedir.<br />

Teklifte SMMM ve YMM’leri asıl ilgilendiren ve<br />

3568 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin c bendinde<br />

“…Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine<br />

dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak,<br />

malî tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı<br />

görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek,<br />

tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak” 3 diye<br />

belirtilen, “denetim yapmak” olarak ifade edilen<br />

müktesep hakkın ortadan kaldırılmasıdır. Mevcut<br />

TTK’da “Denetçi, ancak ortakları, yeminli mali<br />

müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir<br />

unvanını taşıyan bir bağımsız denetleme kuruluşu<br />

olabilir. Orta ve küçük ölçekli anonim şirketler,<br />

bir veya birden fazla yeminli mali müşaviri veya<br />

serbest muhasebeci mali müşaviri denetçi olarak<br />

seçebilirler. Bağımsız denetleme kuruluşlarının<br />

kuruluş ve çalışma esasları ile denetleme elemanlarının<br />

nitelikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından<br />

hazırlanan, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe<br />

konulacak bir yönetmelikle düzenlenir” şeklinde<br />

iken, Taslakla önerilen ise “Denetçi, Kamu Gözetimi,<br />

Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca<br />

yetkilendirilen bağımsız denetçi veya bağımsız<br />

denetim kuruluşu olabilir” şeklinde değiştirilmektedir.<br />

Görüldüğü gibi yasalaşmış olan TTK’da denetçilerin<br />

meslek mensuplarından olacağı hükmü<br />

var iken, Teklifte denetçinin meslek mensubu olma<br />

zorunluluğu bulunmamaktadır. Yani, Kamu Gözetimi,<br />

Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca<br />

yetkilendirilen bağımsız denetçi veya bağımsız<br />

denetim kuruluşunu oluşturan kişilerin unvanlarının<br />

mutlaka meslek mensubu olması gerekmemektedir.<br />

Kurum, denetçi olma koşullarını belirlerken<br />

SMMM veya YMM unvanı olanlar arasından koşulları<br />

olanlar değil de, Kurumun koşullarını sağlayanlar,<br />

meslek mensubu olmasalar da “denetçi” olabileceklerdir.<br />

Muhasebe mesleğinde uzmanlaşmak için<br />

uzunca bir eğitim ve staj döneminden geçen meslek<br />

3 3568 Sayılı Kanun, Kabulü: 01.06.1989, Yayımı:<br />

13.6.1989 tarih ve 20194 sayılı Resmi Gazete.<br />

mensupları yerine, hiçbir şekilde muhasebe mesleği<br />

uzmanlık bilgisine sahip olmayan kişiler denetçi<br />

olabilecektir. Uzmanlık isteyen muhasebe bilgisine<br />

sahip olmayan hiçbir denetçi, finansal tabloları yüksek<br />

bir güvenceyle denetleme imkânına sahip olamaz.<br />

TTK’nın 400’üncü maddesinin 2’nci bendinde<br />

“Bir bağımsız denetleme kuruluşunun, bir şirketin<br />

denetlenmesi için görevlendirdiği denetçi yedi yıl<br />

arka arkaya o şirket için denetleme raporu vermişse,<br />

o denetçi en az iki yıl için değiştirilir” hükmü de<br />

teklifte “on yıl içerisinde yedi yıl arka arkaya denetim<br />

yapan denetçi, üç yıl geçmeden tekrar aynı<br />

şirketi denetleyemez” diyerek TTK’da iki yıl olan<br />

süreyi üç yıla çıkartmaktadır.<br />

SONUÇ<br />

Çok uzun zamandır bütün kamuoyunca da beklenen<br />

TTK, tam kadük oldu derken çok kısa bir sürede<br />

TBMM’den bütün partilerin ittifakıyla geçmesi her<br />

kesim için bir sürpriz olmuştu. Yaklaşık on yıldır sürdürülen<br />

çabalar boşa gitmemiş, ülkemize çağımızın<br />

koşularını karşılayan, bir yasa olarak meri mevzuatımızda<br />

yerini almak üzereydi. Daha yürürlüğe<br />

girme imkânı bile bulamadan birçok maddesi SER-<br />

MAYE ve İŞVEREN gruplarının bazı maddelerinden<br />

rahatsızlığı nedeniyle, yeni bir çalışma başlatılmış<br />

ve yasada önemli değişiklik önerileri hazırlanarak<br />

Türkiye Büyük Millet Meclisin’ne sunulmuştur. Bu<br />

teklifte sermaye şirketlerinin defter tutma TMS/<br />

UFRS’nin uygulaması, denetimi ve denetçi kavramları<br />

üzerinde önemli değişiklikler yapılarak meslek<br />

mensuplarımızın beklentilerinden çok çok uzaklaşılmıştır.<br />

TTK’nunda değişiklik gerçekleşir ise kayıt<br />

dışının bu kadar çok olduğu ülkemizde, adaletli bir<br />

vergi sisteminin oluşturulması ve Anayasa’nın herkesin<br />

gücüne göre kamu hizmetlerine katılımının<br />

sağlanması ilkesinden uzaklaşılmasına neden olacaktır.<br />

Toplumların hayatında önemli bir yer tutan<br />

uzmanlaşmış “Meslek Örgütlerinin” görüşleri alınmadan<br />

düzenlenmiş bir ticaret yasasının da ülkenin<br />

yeni hedefleri açısından ülkemize kazandıracağı<br />

umulan faydayı sağlamayacağı da ortadır. Yeni TTK<br />

değişikliklerindeki toplumsal temel kaygının giderilmesindeki<br />

klasik yönetim anlayışından farklı olarak,<br />

yönetişim kavramına geçilmesi sağlanmalıdır.<br />

Toplumu oluşturan tarafların karşılıklı iletişiminin<br />

ve etkileşiminin sağlanmasına da hizmet etmesi,<br />

yararlı ve anlamlı bir çaba olacaktır.<br />

16<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


AVRUPA ÇATIRDIYOR<br />

TÜRKİYE YAVAŞLIYOR<br />

Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU<br />

Marmara Üniversitesi İİBF<br />

Küresel krizin beşinci yılı dolarken, son otuz yılın<br />

kapitalist küreselleşme sürecinde oluşan kurum ve<br />

ekonomik ilişkiler çatırdıyor. Ekonomik büyümenin<br />

motorları olarak görülen ABD ve Avrupa Birliği açık<br />

bir gerileme içerisindeyken, Çin, Hindistan, Brezilya,<br />

Rusya gibi yeni büyüme merkezleri öne çıkıyor.<br />

Avro bölgesi üçlü bir ekonomik krizle yüzyüze:<br />

Durgunluktan çıkılamaması nedeniyle imalat sanayinin<br />

çarkları bir türlü hızlanamıyor; dış ticaret geriliyor;<br />

Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’de<br />

bankacılık sektörü sallanıyor, başta Almanya ve<br />

Fransa olmak üzere alacaklı ülkeleri de sürekli tehdit<br />

altında tutuyor. Her altı ayda bir Avrupa hükümet<br />

ve devlet başkanları bir liderler zirvesinde bir<br />

araya gelerek, krize yönelik aldıkları önlemleri yüksek<br />

sesle ilan ediyor, kısa bir iyimserlik döneminin<br />

ardından kriz bu kez başka bir ülkede nüksediyor.<br />

Ama neoliberal ideolojinin esiri Avrupa egemenleri,<br />

kemer sıkmaya, emekçilerin gelirlerini düşürmeye,<br />

sosyal programları budamaya dayalı, bir sonuç vermediği<br />

artık ayan beyan görülen aynı reçeteyi dayatmaya<br />

devam ediyor.<br />

IMF küresel büyümenin 2011’deki %4 düzeyinden,<br />

2012’de %3’e gerileyeceğini öngörüyor.<br />

Avrupa’nın kamu borç krizleri ve genel güven kaybı<br />

nedeniyle yumuşak bir durgunluğa gireceği, bankaların<br />

borçlarını azaltma çabasının reel ekonomiyi<br />

olumsuz etkileyeceği öngörülüyor. Böylelikle gelişmiş<br />

ekonomiler 2012’de yalnızca %1.5 büyürken,<br />

iyimser bir tahminle büyüme 2013’de ancak %2’ye<br />

çıkacak. Yeni istihdam yaratılamazken, işsizler için<br />

gelir desteği, beceri geliştirme ve yetiştirme eğitimleri<br />

gerekecek. Buna karşın yükselen ve gelişen<br />

ekonomilerde büyüme 2012’de %5.75’e gerilese de,<br />

2013’te tekrar %6’lık tempo yakalanacak. Bu yavaşlamada<br />

Avrupa’nın yaşadığı derin kriz nedeniyle dış<br />

talebin duraklaması büyük rol oynayacak.<br />

Ekonomik krize çözüm aranırken, her şeyden<br />

önce yaşanan krizin bir kamu maliyesi krizi olmadığını<br />

vurgulamak gerekiyor. Diğer bir ifadeyle kamudaki<br />

savurgan harcamalar, refah devletini ayakta<br />

tutmak için kasanın ağzının ardına kadar açılması<br />

bu krize yol açmadı. Küresel kriz, finans sektöründe<br />

patlak verdi. Bankaların, spekülatörlerin, borsacıların<br />

neden olduğu büyük zararları karşılamak için<br />

kamu kaynaklarına başvuruldu.<br />

Böylelikle kamunun borçları kabardı, vergi mükellefi<br />

sade yurttaşların cebinden bankalar kurtarıldı.<br />

Şimdi bir kez daha emekçilere yüklenip, emekli<br />

maaşlarını, ücretleri, sosyal programları aşağı çekmekle,<br />

harcamalardan kesilen dolaylı vergileri artırmakla<br />

sonuç alınamayacağı ortada. Zaten Avrupa<br />

halkları bu kadere rıza göstermeyeceklerini her<br />

fırsatta ifade ediyor. Yunanistan’da solun yükselişi,<br />

halkın ilgisinin kemer sıkma programını uygulamayacağını<br />

ilan eden partilere yönelmesi önemli bir<br />

gelişme.<br />

Haziran 2012’de en büyük bankalarından Banxia<br />

batma noktasına gelen, tüm bankacılık sektörü<br />

çatırdayan İspanya, krizin dinamiklerini anlamak<br />

açısından ders alınması gereken bir örnek. 2007<br />

yılında İspanya’nın kamu borcu GSMH’nın %42’si,<br />

bütçe açığı ise GSMH’nın %1.9’u ile çok makul bir<br />

düzeydeydi. İspanya’nın bütçesinin çökmesi, kamu<br />

borçlarının %100 sınırına dayanması yalnızca 5 yıl<br />

içerisinde gerçekleşti. İspanya ekonomisi konut sektörüne<br />

dayalı büyümüş, finansman ise büyük ölçüde<br />

dış fazla veren Almanya gibi ülkelerden gelmişti.<br />

Krizle birlikte 1 milyon konut inşaatı yarım kaldı,<br />

yüksek fiyattan konut alanlar borçlarını ödeyemeyecek<br />

hale düştüler. İşsizlik %20’leri aştı, gençlerde<br />

ise %53 ile bir rekora ulaştı. Kısaca gerek İspanya,<br />

gerekse krizle boğuşan diğer ülkeler, küreselleşmeneoliberalizm-finansallaşma<br />

silsilesiyle gelen yanlış<br />

• EKONOMİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 17


• EKONOMİ<br />

bir kurgunun kurbanlarıdır. Tüm dünyada gelir ve<br />

serveti emekçiler ve geniş halk kitleleri lehine dağıtmayı<br />

öngörmeyen hiçbir çözüm sonuç vermeyecektir.<br />

Gerek kendilerinin geleceği, gerekse dünya<br />

ekonomisinin düzlüğe çıkabilmesi için gereken irade,<br />

geniş halk kitlelerinin Yunanistan’daki gibi kendi<br />

kaderlerini kendi ellerine alabilmesiyle mümkün<br />

olabilecektir.<br />

Türkiye Ekonomisi Yavaşlıyor<br />

Türkiye ekonomisi 2009 yılındaki daralmanın<br />

ardından büyüme ivmesi kazanmış, 2011 yılını da<br />

%8.5’luk bir genişleme ile kapatmışı. Orta Vadeli<br />

Programda 2012 yılı için, “yumuşak iniş” tabir edilen<br />

%4 büyüme öngörülmüştü. 2012’nin ilk çeyrek<br />

büyüme rakamını ancak Temmuz başında öğrenebileceğiz.<br />

Ama ilk belirtiler, büyümenin hızlı bir biçimde<br />

hız kestiğine işaret ediyor.<br />

Sanayi üretimi 2012’nin ilk üç ayında sadece<br />

yüzde 2.8 artış gösterdi. Buna karşın 2011’in aynı<br />

döneminde yüzde 14.4’lük bir artış gözlenmişti. Nisan<br />

ayı sanayi Üretim Endeksi, Mart ayına göre yüzde<br />

1.0 arttı. Tüm bu göstergeler, ekonominin hızla<br />

yavaşladığının altını çiziyor. Betam’ın tahminleri,<br />

2012’nin birinci çeyrek büyümesinin yüzde 3.5,<br />

ikinci çeyrek büyümesinin ise % 3.3 gerçekleşeceği<br />

yolunda. Büyümenin giderek ivme kaydetmesi, gerekli<br />

önlemler alınmaz ise Türkiye ekonomisinin yılın<br />

ikinci yarısında daha düşük bir büyümeye, 2012<br />

genelinde ise % 4’ün altı bir rakam doğru sürüklenmekte<br />

olduğu sinyalini veriyor. Türkiye’nin kırılgan<br />

yapısı %4’ün altında bir büyümede işsizliğin artmasını<br />

getirir. Ayrıca vergi gelirleri büyük ölçüde geniş<br />

kitlelerden alınan KDV ve ÖTV’ye endeksli olduğundan;<br />

yavaş büyüme, kamu maliyesini de bozar.<br />

Dünya Gazetesinden Aleattin Aktaş, ekonomideki<br />

canlılığın azalmakta olduğunu ortaya koyan ciro<br />

endeksine dikkat çekiyor:<br />

"TÜİK tarafından yapılan açıklamada, ticaret ve<br />

hizmet sektöründe yılın ilk çeyreğindeki ciro endeksinin<br />

geçen yıla göre yüzde 5.1 arttığı belirtildi.<br />

İlk başta fena değilmiş izlenimi veren bir oran. Ancak,<br />

bu parasal bir artış, dolayısıyla bu dönemdeki<br />

enflasyonu dikkate almak gerekiyor. TÜFE’de bu<br />

yılın ilk çeyreğindeki fiyat düzeyi, geçen yılın aynı<br />

döneminin yüzde 10.49 üstünde gerçekleşti. Yani,<br />

buna göre ticaret ve hizmet sektöründeki ciro, enflasyon<br />

kadar bile artmadı. Bir başka ifadeyle ciro,<br />

reel olarak geçen yılın altında kaldı. Ciro endeksindeki<br />

artış yüzde 10.49 olsaydı, “sıfıra sıfır, elde<br />

var sıfır” durumu oluşacaktı, o bile yakalanamadı."<br />

Cari Açık Hız Kesiyor<br />

Bilindiği gibi Türkiye ekonomisi 2011 yılını 77.2<br />

milyar dolarlık bir cari açıkla kapatmıştı. Aydan aya<br />

en yüksek cari açık rakamı ise, 78.6 milyar dolarla<br />

2011 Ekim ayında görülmüştü. Bekleneceği üzere<br />

ekonomi hız kesince cari açık daralmaya başladı.<br />

Şubattaki 75.2 milyar dolardan sonra nisanda 69.2<br />

milyara kadar geriledi.<br />

Nisan ayında cari açık 5 milyar dolar olarak gerçekleşti.<br />

Geçen yıl aynı ayda ise cari açık 6.6 milyar<br />

dolardı. Cari açığın daralmasında en önemli rolü dış<br />

ticaret açığının gerilemesi oynadı. 2012’nin ilk dört<br />

ayında ihracat 48 milyar dolar, ithalat 75 milyar<br />

dolar, sonuçta dış ticaret açığı da 27 milyar dolar<br />

oldu. Geçtiğimiz yılın ilk 4 ayında dış ticaret dengesi<br />

28.7 milyar dolar açığa işaret ediyordu. Özetle,<br />

Türkiye ekonomisinin OVP’de 2012 için öngörülen<br />

65.4 milyar doların oldukça altında bir cari açıkla<br />

yılı kapatma olasılığı çok yüksek. Olayın önemli bir<br />

boyutu da, bu açığın hangi kaynaklardan karşılandığı.<br />

2012’nin ilk 4 ayında 21.2 milyar dolar cari açık<br />

verildi. Buna karşın 19.8 milyar dolar net döviz girişi<br />

kaydedildi. Dış alemden net 11 milyar dolar kredi<br />

sağlanırken, 6.3 milyar dolar borsaya ve kamu kağıtlarına<br />

portföy yatırımı gerçekleşti. Doğrudan yabancı<br />

sermaye yatırımı ise 2.5 milyar dolarda kaldı.<br />

Net hata noksan kalemi ise kaynağı belli olmayan<br />

2.9 milyar dolarlık bir döviz girişine işaret ediyor.<br />

Bu rakama ulaşmak için rezerv değişimine bakıyor,<br />

1.5 milyar dolar bir artış olduğunu görüyoruz.<br />

Cari açığın finansmanının büyük ölçüde borç yaratan<br />

kaynaklarla yapılması ekonominin kırılganlığını<br />

artırıyor. Eğer bir ülke cari işlemler açığı veriyor<br />

ise, o ülkenin tasarruflarından fazla yatırım yaptığı<br />

sonucu kolayca çıkarılabilir. Burada da, tasarruflarının<br />

ötesinde yatırım yapacak iki aktör vardır: Kamu<br />

ve özel sektör. 2012 yılında GSMH’nın yüzde 1-2’si<br />

aralığında bir bütçe açığı bekleniyor. Bu da kabaca<br />

15 milyar dolar. Demek ki, cari açık büyük ölçüde<br />

özel sektörü finanse etmekte kullanılıyor. Diğer bir<br />

deyişle özel sektörün borçları bu oranda artıyor. Yabancı<br />

sermaye yatırımı rakamının güdüklüğü de göz<br />

önüne alınırsa, borç yaratan sermayenin cari açığının<br />

finansmanındaki belirleyiciliği ortaya çıkar.<br />

1994 krizinin bir ölçüde, 2001 krizinin ise büyük<br />

ölçüde özel sektörün borçlarını tasfiye etmek,<br />

18<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


özel sektörü kurtarmak sonucu verdiği düşünülürse;<br />

Türkiye’nin bu anlamda çok ciddi bir kırılganlıkla<br />

karşı karşıya olduğu söylenebilir. 2001 krizinden<br />

sonra Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu’nun<br />

(BDDK) bankacılık sektörünü disipline ettiğini biliyoruz.<br />

Eskisi gibi ticari bankaların büyük döviz açıklarından,<br />

açık pozisyonlarından bahsetmek söz konusu<br />

değil. Elimizdeki son rakamlar, bankaların açık<br />

pozisyonunun 20 milyar doların altında seyrettiğini<br />

gösteriyor. Ama buradan, bankacılık sisteminin riskli<br />

olmadığını söylemek mümkün değil.<br />

Bankaların açık pozisyonu, bilançolarındaki döviz<br />

yükümlülüklerinin döviz varlıklarından daha<br />

fazla olmasından kaynaklanır. Döviz kuru oynaklık<br />

gösterdiği, TL değersizleştiği zaman da bu bankalar<br />

için büyük sıkıntı yaratır. Şu anda bankacılık sisteminde<br />

böyle bir risk şiddetle hissedilmiyor. Çünkü<br />

bankaların Eylül 2011 rakamlarıyla 105 milyar dolar<br />

döviz kredisi kullandırdığı görülüyor. Bankalar dış<br />

alemden aldıkları borçları, özel sektöre döviz kredisi<br />

biçiminde veriyorlar. Bu nedenle açık pozisyon<br />

gerilerken, özel sektörden kaynaklanan kredi riski<br />

korkutucu biçimde artıyor.<br />

Türkiye’de Çocuklar da Çalıştırılıyor<br />

DİSK-AR’ın yer verdiği ve Uluslararası Çalışma<br />

Örgütü’nün (ILO) yaptığı araştırmaya göre, dünya<br />

genelinde 5-17 yaş arasındaki 1 milyar 586 milyon<br />

çocuğun 306 milyonu çalışıyor. Bu rakam 5-17 yaş<br />

grubunda her 5 çocuktan birinin çalıştığını ortaya<br />

koyarken, Türkiye’de aynı yaş grubunda, ev işleri<br />

de dahil edilirse çalışan çocukların oranı yüzde 49’u<br />

buluyor. Dünyadaki 5-17 yaş arasında 1 milyar 586<br />

milyon çocuktan 306 milyonu çalışıyor. Söz konusu<br />

rakam 2004 yılına göre sadece 17 milyon gerileme<br />

gösterdi. 5-14 yaş grubu için çocuk 176 milyona gerilerken,<br />

aynı zaman diliminde 15-17 yaş çocuklar<br />

için istihdam 127 milyondan 129 milyona yükseldi.<br />

Türkiye’de ise ev işlerinde çalışan çocukların sayısında<br />

olağanüstü artış kaydedildi. Değerlendirilmeyen<br />

ev işlerinde çalışan çocukların sayısı 1999’da<br />

4 milyon 447 bin iken, bu sayı 2006 yılında 7 milyona<br />

ulaştı. Çocuk emeği ev içine kayarken, çalışma<br />

yaşamındaki çocuk istihdamı tarımdaki çözülmeye<br />

bağlı olarak sanayi ve ticaret alanlarına yöneldi.<br />

AKP’nin çıkardığı 4+4+4 yasasıyla eve mahkum edilen<br />

çocukların, özellikle kızların sayısında patlama<br />

beklenmeli.<br />

Ayrıca OECD ülkelerinde 0-14 yaş grubundaki<br />

çocuk sahibi ailelerin istihdam profiline yönelik bir<br />

araştırma, ilginç veriler ortaya koydu. OECD ortalaması<br />

ailelerin yüzde 57’sinde eşlerin her ikisi de<br />

çalışırken, Türkiye’de bu oranın sadece yüzde 15<br />

olmasıydı.<br />

TİSK bu durumu, “Erkek işte, kadın evde” biçiminde<br />

yorumladı. Türkiye’de yüzde 15 olan oran,<br />

Slovenya’da yüzde 82.1, İsveç’te ise yüzde 81.4<br />

düzeyine çıkıyordu. Türkiye’de yüzde 15 olan çocuk<br />

sahibi eşlerden her ikisinin de çalışma oranı,<br />

sondan ikinci Meksika’da bile yüzde 30’a ulaşıyor.<br />

OECD ortalamasında yüzde 5.7 düzeyinde seyreden<br />

her iki ebeveynin de çalışmaması oranı ise,<br />

Türkiye’de yüzde 13.4’e kadar yükseliyor.<br />

Aslında bu rakamlar, Türkiye’de işsizlik oranının<br />

göreceli düşük görünmesinin tamamıyla işgücüne<br />

katılma oranının düşüklüğü ile ilgili olduğunun kanıtları.<br />

Türkiye’deki kadınların ancak yüzde 30’u işgücüne<br />

katılıyor. 75 milyonluk Türkiye’de ev kadını,<br />

ev kızı olarak evde oturanların sayısı 14 milyonu buluyor.<br />

İş aradığı halde iş bulamayan kadınların sayısı<br />

da 1 milyonun üzerinde. Kısaca, kadınlarımızın çoğu<br />

pasif durumda, üretime emeğiyle katılma fırsatı<br />

bulamıyor. Yüksek eğitimli kadınları çıkarttığımız<br />

zaman, kadınların işgücüne katılma oranının yüzde<br />

20’lere kadar indiğini görüyoruz. Bu, Türkiye’nin<br />

kendi standartlarında da büyük bir gerilemeye işaret<br />

ediyor. Örneğin, daha 1998’de kadınların işgücüne<br />

katılma oranı yüzde 34 iken, şimdi yüzde 25’e<br />

gerilemiş. Bunu üyelik başvurusunda bulunduğumuz<br />

AB’nin yüzde 60’lar civarındaki kadınların işgücüne<br />

katılma oranı ile karşılaştırınca, ne kadar vahim bir<br />

durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.<br />

Türkiye’de şöyle bir tampon mekanizmasından<br />

da sözedilebilir: Kadınlar, ekonomik krizlerde, erkeklerin<br />

işsiz kaldığı, mevcut nominal ücretinden<br />

çok daha azına çalışmaya rıza göstermediği bir dönemde,<br />

aileyi açlıktan kurtarmak için, ailenin varlığını<br />

devam ettirebilmesi amacıyla, çok elverişsiz<br />

koşullarda, çok düşük ücretlerle işgücü piyasasına<br />

katılıyorlar. Ama hayat biraz normale dönünce, tekrar<br />

kendilerini işgücü piyasasının dışında buluyorlar.<br />

Bu nedenle zaman zaman kadınların işgücüne katılma<br />

oranlarının sıçramasını kalıcı kabul etmemek,<br />

fazla hayıra yormamak gerekiyor.<br />

• EKONOMİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 19


• ETKİNLİKLER<br />

ASMMMO FOTOĞRAF TOPLULUĞU FOTOĞRAF<br />

SERGİSİ DÜZENLENDİ<br />

Odamız sosyal ve kültürel etkinlikler<br />

komisyonumuz tarafından<br />

başlatılan, fotoğrafçılık kursu 26<br />

aylık bir çabanın sonunda, Nisan<br />

– 2011’de sonuçlandı ve Odamızın<br />

kuruluşundan sonraki yirmi bir yıl<br />

içinde ilk kez Odamız bünyesinde<br />

fotoğraf eğitimi verilmeye başlandı;<br />

iki grup olarak, haftada iki<br />

gün yapılan ve sekiz hafta süren<br />

“Fotoğraf Temel Eğitimi” çalışmalarımızdan<br />

sonra fotoğraf çalışmalarına<br />

devam etmek isteyen<br />

arkadaşlarımızla “ASMMMO Fotoğraf<br />

Topluluğu” oluşturuldu. Başlangıçta yaklaşık yirmi<br />

arkadaşımızın katıldığı ve 2011 yaz döneminde çalışmalarına<br />

başlayan ileri düzey fotoğraf çalışmaları<br />

bugüne kadar aralıksız sürdürüldü.<br />

2011 yılı son bahar döneminde temel eğitim çalışmalarımız<br />

devam etti. Bu dönemde temel eğitim<br />

alan bazı arkadaşlarımızın da katılmasıyla ileri düzey<br />

fotoğraf çalışmalarına katılan fotoğrafçı sayısı yirmi<br />

beş kişiye ulaştı.<br />

Yaklaşık bir yıldır sürdürülen fotoğraf çalışmaları<br />

sürecinde bir yandan teorik eğitimler yapılırken<br />

aynı zamanda Ankara çevresindeki farklı bölgelere ve<br />

önemli fotoğraf platolarına yirmi bir fotoğraf çekim<br />

gezisi düzenlendi. Bu çalışmalar önümüzdeki dönemlerde<br />

daha sistemli olarak devam edecek.<br />

Odamızda yürütülmekte olan sosyal etkinliklerden<br />

Halk Müziği ve Tiyatro çalışmalarının ve diğer etkinliklerin<br />

fotoğraflarla kaydı yapıldı. Fotoğraf Topluluğumuz,<br />

Odamızın bütün etkinliklerinin estetik ve sanatsal<br />

anlamda fotoğrafik olarak kaydedilmesi konusunda<br />

da duyarlı davranmaya devam edecektir. Önümüzdeki<br />

süreçte,<br />

bu ve<br />

benzeri çalışmaların<br />

estetik<br />

düzeyi giderek<br />

yükselen içerikte<br />

kaydedilmesi<br />

ve görsel<br />

arşiv sisteminin<br />

oluşturulması<br />

hedeflenmektedir.<br />

Bir yıl önce<br />

fotoğraf makinesini<br />

tanımayan<br />

arkadaşlarımız,<br />

bugün<br />

Erol Bektaş<br />

her biri ba-<br />

Ali ŞAHİN<br />

Sosyal Etkinlikler Komisyon Başkanı<br />

ğımsız çalışmalar yürütebilecek düzeyde fotoğrafçı<br />

adayları olmuşlardır. Bu çalışmalarını gerek Odamız<br />

bünyesindeki etkinliklerde gerekse fotoğraf kurumlarında<br />

yürütmeleri halinde, çok daha iyi ve ileri düzeylere<br />

gelebileceklerdir.<br />

Meslek Mensupları arasındaki kültürel ve sanatsal<br />

yatkınlığın daha da yaygınlaştırılmasında önemli bir<br />

işlevi olduğunu ve olacağını düşündüğümüz fotoğraf<br />

çalışmalarımızı, hem temel eğitim düzeyinde, hem<br />

de ileri düzey fotoğraf çalışmaları biçiminde sürdüreceğiz.<br />

Bu sergi, ileri düzey fotoğraf çalışmalarına katılan<br />

fotoğrafçı arkadaşlarımızın, Nallıhan – Beypazarı,<br />

Kapadokya, Tuzgölü Havzası – Cihanbeyli, Kızılcahamam;<br />

Çamkoru - Azapderesi ve Işıkdağı, Çubuk Karagöl,<br />

Mogan – Eymir Gölü Havzası, İstanbul ve daha<br />

başka yerlerdeki çalışmalarında ürettikleri fotoğraflardan<br />

oluşmaktadır. Çalışmalarda doğa, emek, kültür<br />

ilişkisinin insan ve toplum yaşamındaki belirleyici<br />

öneminin eksen alınmasına özen gösterilmiştir.<br />

Odamız Yönetim Kurulu’na, temel eğitim ve ileri<br />

düzey fotoğraf<br />

çalışmalarımız<br />

sırasında verdikleri<br />

desteklerden<br />

dolayı<br />

teşekkür ediyoruz.<br />

İdari ve<br />

teknik kadrolarda<br />

hizmet<br />

veren Odamız<br />

çalışanlarına,<br />

aydınlık oda<br />

işlemlerini özveri<br />

ile yürüten<br />

Asdoğan Fotoğrafçılık<br />

çalışanlarına<br />

içten teşekkürlerimizi<br />

Cem Demir<br />

sunuyoruz.<br />

20<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


ASMMMO TİYATRO TOPLULUĞU OYUNUNU<br />

SERGİLEDİ<br />

ASMMMO HALK MÜZİĞİ KOROSU KONSERİ<br />

Odamızın tiyatro topluluğu, sosyal<br />

ve kültürel etkinlikler komisyonu<br />

tarafından alınan karar doğrultusunda,<br />

hocamız Neşet Erdem'in çalıtırıcılığında,<br />

Odamızın boş olan salonlarında<br />

çalışmalarına başlamıştır.<br />

Öncelikle tiyatro eğitiminin teorik<br />

bilgileri çalışmalara katılan arkadaşlara<br />

hocamız tarafından verilmiş,<br />

daha sonra da uygulamalı eğitime<br />

geçilmiştir.<br />

Çalışmalara katılan arkadaşlar<br />

belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra,<br />

hocamız tarafından belirlenen "Üfürükçü"<br />

adlı oyun sahneye konulmak için çalışmalara devam<br />

edilmiştir.<br />

Aksesuarlı provalar için Yenimahalle Belediyesi Dört<br />

Mevsim Tiyatro Salonu kullanılmıştır.<br />

Tiyatro topluluğumuzun meslektaş oyuncuları her türlü<br />

fedakarlığı göstererek bütün çalışmalara azami ölçüde<br />

katılmışlardır. Bazen çalışmaların çok uzun sürmesine<br />

rağmen hiçbir meslektaş tiyatrosever bu durumdan şikayetçi<br />

olmadığı gibi, saatin nasıl geçtiğinin farkına varmadan<br />

3,5-4 saat süren çalışmalara sonuna kadar devam<br />

etmiştir.<br />

Yaşadığımız ülkede tiyatro yapmanın ne kadar zor ve<br />

meşakkatli bir iş olduğunu bizzat çalışmalar esnasında<br />

yaşayarak görmüşlerdir.<br />

Tiyatro ekibimizin ilk oyunu olan "Üfürükçü"yü Yenimahalle<br />

Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Salonu'nda 2<br />

Nisan 2012, ikinci oyununu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda 7<br />

Mayıs 2012 tarihlerinde tamamen dolu salonlarda coşkulu<br />

bir meslektaş kitlesine sergilemiştir.<br />

Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Halk<br />

Müziği Koromuz, ilk çalışmalarına Nisan 2011’de Koro Şefi<br />

Bilal Bal ile başladı.<br />

Önceleri Odamız dersliklerinde yapılan koro çalışmalarımız,<br />

çalışma ortamının uygunluğu nedeniyle, başkanlığını<br />

koro şefimizin yaptığı Müzik Derneği adresinde<br />

devam etti.<br />

Gittikçe yoğunlaşan mesleki faaliyetlerimizin, sosyal<br />

yanımızı olumsuz etkilediğinin farkında olarak ve kültür<br />

değerlerimizin yaşatılması maksadıyla da, Odamız sosyal<br />

ve kültürel etkinlikler komisyonunun kararı ve Oda<br />

Yönetimimizin oluru ile kurulan Halk Müziği Korosu çalışmalarının<br />

meslektaşlarımız için, muhasebe mesleği dışında<br />

bu tür faaliyetlerin olumlu olduğuna inanmaktayız.<br />

Anadolu ezgilerinin, her yöremizin sevinçleri, kederleri,<br />

umutları ve dostlukları yaşattığını bilerek, kardeşlik<br />

ve bir arada yaşamı arzuladığını hissederek Odamız korosu<br />

tarafından icra edilen türkülerimizin, aynı zamanda<br />

yaşatmamız gereken kültür hazinemiz olduğunun da<br />

bilincindeyiz.<br />

Bu bilinç ve sevgiyle, geliştirmeyi düşündüğümüz bu<br />

çalışmalarımıza emek ve zaman vererek katılan, yöneten,<br />

söyleyen, eşlik eden ve izleyen tüm türkü sever<br />

meslektaşlarımızı bundan sonraki yapılacak koro çalışmalarına<br />

katkı sunmalarını beklemekteyiz.<br />

• ETKİNLİKLER<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 21


MEHMET ÇELİK<br />

VEFATININ 1. YILINDA ANILDI<br />

• ANMA<br />

1992-2000 yılları arasında<br />

Oda Başkanlığımızı<br />

yapan değerli meslektaşımız<br />

Mehmet Çelik,<br />

vefatının 1. yılında mezarı<br />

başında anıldı. Oda<br />

yönetimimiz ve<br />

meslektaşlarımızın<br />

diğer<br />

da<br />

katıldığı anmada Mehmet<br />

Çelik, sevgiyle yadedildi.<br />

KAYIPLARIMIZ<br />

Üyelerimizden, Bünyamin MUTLUER 03.03.2012, Musa KARDEŞ 10.03.2012,<br />

Ergül SAYILI 02.05.2012, tarihinde vefat etmiştir.<br />

Yakınları ve dostlarına başsağlığı ve sabır dileriz.<br />

22<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Kitap<br />

Körlük<br />

Ali İrfan YILMAZ<br />

SMMM<br />

José Saramago<br />

Kitapta bir ülke ve yer adı yok, insanlar var<br />

adlarıyla anılmayan. Bu şekliyle anlatılanlara evrensel<br />

bir bakış verilebiliyor, zaten dünyanın her<br />

yerinde görmeyen insanların adları aynı.<br />

Araba kullanan bir adam kırmızı ışıkta beklerken<br />

aniden körleşir. Bu ilk kör olan “birinci<br />

kör adam” gidebilmişti doktora, tıbben kusursuz<br />

olan gözleri görmüyordu. Hızla yayılıyordu körlük<br />

kim bir körle temas etse koyu bir beyazlık<br />

kaplıyordu dünyasını.<br />

Bir adamın birdenbire kör oluşu, bunun bir<br />

salgın halinde toplumda yayılması bir uygarlığın<br />

da dağılmasına neden olur. Bu dağılma yukarıdan<br />

başlar ve hükümet de üzerine düşen “görevi” yerine<br />

getirir:<br />

“Hükümetimiz, hakkı ve görevi olarak gördüğü şeyi, içinden geçmekte<br />

olduğumuz ve görünüşte bir körleşme salgını olarak ortaya<br />

çıkan ve şimdilik ‘beyaz felaket’ deyimiyle ifade edilen kriz dönemi<br />

içinde, elindeki tüm olanakları seferber ederek, halkı koruma görevini<br />

enerjik biçimde yerine getirmek zorunda kaldığından dolayı<br />

üzgündür. (…) Hastalığa yakalanmış kişileri aynı mekan içinde ve bu<br />

yere yakın, fakat ayrı bir yerde de bu kişilerle her hangi bir biçimde<br />

temas etmiş kişileri toplama kararı, uzun uzun düşünüldükten sonra<br />

alınmıştır.”(s.57)<br />

Herkesin kör olduğu bir toplumda görünmezlik yaşanan bir gerçekliktir.<br />

Bu gerçeklik ise, kötülüklere sığınak olur. Zorbalıklar, acımasızlıklar,<br />

soygunlar, hırsızlıklar, arsızlıklar, katliamlar, tecavüzler körlükle<br />

birlikte sürer gider. Her zaman her yerde olduğu gibi suyun başını tutanlar<br />

çıkar; körlerin tıkıldıkları kampta bir grup vicdansız kör, askerlerin<br />

bıraktıkları yemeklerin koğuşlara dağıtım işini ele geçirir. Yemek<br />

karşılığı, zavallı körlerin neleri var neleri yok her şeylerini ellerinden<br />

alırlar. Gelecekte de zorbalığa maruz kalmadan yemeklerini alabilmek<br />

için, hiç direnmeden her şeylerini verip kurtulmak isterler, bu halleriyle<br />

hem neye ihtiyaçları vardı ki karınlarını doyurmaktan başka?<br />

“Aradan bir hafta geçti, vicdansız körler bu kez de kadın istedi.<br />

Hiç utanıp sıkılmadan, resmen, Bize kadın gönderin, diyorlardı. (…)<br />

Verilen yanıt kısa ve kesin oldu, Kadın yoksa mama da yok.”(s.187).<br />

“İlk isteklerini bize dayatmaya geldiklerinde onlara gerektiği<br />

gibi direnmedik, Doğru, korktuk, oysa korku her zaman en iyi yol<br />

gösterici değildir.”(s.216).<br />

Asıl zor olan ise, herkesin kör olduğu bir kentte gören bir kişinin<br />

durumu… Görebilmesi, onu hiçbir özveriyle üstesinden gelemeyeceği<br />

kadar ağır bir yükün altına sokmaktadır.<br />

“… körler dünyasında yaşayıp gözleri gören biri olmanın ne demek<br />

olduğunu bilmiyorsunuz siz, bilemezsiniz, ben bir kraliçe değilim,<br />

hayır, gözleri dehşeti görsün diye dünyaya gelmiş bir kadınım<br />

yalnızca, siz o dehşeti duyumsuyorsunuz, bana gelince, hem duyumsuyor<br />

hem de gözlerimle görüyorum,”(s.303).<br />

Direnebilmek, görmeyenlerin dünyasına bir parça umut ışığı katabilecek<br />

tek yoldu oysa… Nitekim öyle de olur.<br />

“Cehennem içinde cehenneme çevirdiğimiz bu yerde utanç sözcüğünün<br />

hala bir anlamı kaldıysa bu, o sırtlanı<br />

gidip kendi ininde öldürmeyi göze alabilmiş olan<br />

o yürekli kişi sayesinde oldu. (…) kursaklarını yeterince<br />

utanma duygusu taşımadıkları için doldurabilen<br />

insanlar şimdiye kadar her zaman çıkmıştır,<br />

ama bizlerin, şu ana kadar hak etmediğimiz o<br />

son onurdan başka elimizde hiç bir şey kalmamış<br />

olan bizlerin işte hakkımız olan o onuru kurtarmak<br />

için hala savaşabileceğimizi kanıtlamamız<br />

gerekir,”(s.218).<br />

Bir araya gelemeyen hiçbir dayanışma duygusuna<br />

sahip olmayan insanlar, yakalandıkları fiziki<br />

körlükte, hayatlarını devam ettirebilmek için, bir<br />

arada olmaya, ortak bir ipe tutunarak aynı anda<br />

durup aynı anda yürüyerek sanki tek bir canlı organizmaymış<br />

gibi bir birlerinden kopmamaya çabalıyorlar.<br />

Fiziki körlükte aynı ipe tutunup birbirlerine sıkıca sarılanlar, asıl<br />

körlüğün üstesinden gelmede izlenecek çıkış yolu konusunda bizlere yeterince<br />

ışık sunmaktadırlar:<br />

“Bir körler toplumu yaşamını sürdürebilmek için nasıl bir düzen<br />

kurabilir, Örgütlenerek, örgütlenmek bir bakıma görmeye başlamak<br />

demektir, Haklısın kuşkusuz ama yaşadığımız bu körlük deneyimi<br />

bize yalnızca ölüm ve sefalet getirdi. (…) hastalıklar insandan insana<br />

değişebilir, ama şu anda bizi tam anlamıyla öldüren yalnızca körlük,<br />

Ölümsüz değiliz, ölümden kaçamayız ama hiç olmazsa kör olmaktan<br />

kaçınmalıyız.”(s.325).<br />

“Gözlerimizi açalım, bunu yapamayız, çünkü körüz, dedi Doktor.<br />

Körlerin en körünün artık görmek istemeyen kör olduğunu söylersek<br />

çok büyük bir gerçeği dile getirmiş oluruz,”(s.327).<br />

Körlük, Can Yayınları 2011 yılı 18.baskısı, çevirisi Aykut Derman<br />

tarafından yapılmış, 360 sayfa. Tırnak içindeki koyu yazılar kitaptan<br />

alıntılardır.<br />

Yazarı José Saramago; Nobel Edebiyat Ödülü sahibi 16 Kasım<br />

1922’de Lizbon’da doğan Portekizli yazar, 1998 yılında Nobel Edebiyat<br />

Ödülü’nü kazanır. Kanarya Adaları’ndaki Lanzarote adasında 18 Haziran<br />

2010 tarihinde vefat etti. Ölümü üzerine ülkesi Portekiz’de iki günlük<br />

milli yas ilan edildi.<br />

Sıra dışı bir edebiyatçı ve düşünür olan José Saramago, toplum<br />

olarak hep karıştırdığımız sevgiyi ve sahiplenmeyi şu sözüyle ayırmıştır:<br />

“Sevmek sahiplenmenin en güzel yoludur, sahiplenmek ise sevmenin<br />

en çirkin yolu.”<br />

Yaşadığımız dünya için yorumu ise: “Özgürlüklerin giderek daraldığı,<br />

eleştirinin yer bulmadığı, çokuluslu şirketlerin, piyasanın totalitarizminin<br />

artık bir ideolojiye bile gerek duymadığı, dinsel hoşgörüsüzlüğün<br />

yükselişe geçtiği karanlık bir çağda yaşıyoruz.” şeklindedir.<br />

Günümüz faşizminde, artık sembol olarak gamalı haç, siyah giysiler<br />

taşınmıyor, saç ve bıyık şekilleri ve gülünç hareketlerle karakterize<br />

edilmiyor der.<br />

Türkçeye çevrilmiş çok sayıda eseri bulunan yazarın Körlük en ünlü<br />

kitabıdır.<br />

• KİTAP<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 23


iir<br />

Alaattin ARMAN<br />

SMMM<br />

Ataol BEHRAMOĞLU<br />

• MEVZUAT ŞİİR DEĞİŞİKLİĞİ<br />

İlk kitabı 1965’te yayımlanan şairin ikinci kitabı<br />

“Bir Gün Mutlaka” geniş yankılar uyandırdı. 1984 yılında<br />

yurtdışına çıkan şair, Fransa'da Türk ve Dünya<br />

Şiiri üstüne çalışmalar yaptı.<br />

Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attila İlhan<br />

ve İkinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek<br />

şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı,<br />

Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan<br />

şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerinde toplumcu, etkin bir<br />

edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı.<br />

Şiirleri bütün büyük dillere çevrildi. Toplumcu gerçekçi<br />

şiir ilkelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema<br />

arayışlarıyla besledi. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları,<br />

antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde<br />

gelen yazarları arasına girdi.<br />

Tüm şiirleri, 1981 yılında Afrika-Asya Yazarlar<br />

Birliği'nin Lotus Edebiyat Büyük Ödülü'yle onurlandırıldı.<br />

BEBEKLERİN ULUSU YOK<br />

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım<br />

bu duyguyu<br />

Bebeklerin ulusu yok<br />

Başlarını tutuşları aynı<br />

Bakarken gözlerinden aynı merak<br />

Ağlarken aynı seslerinin tonu<br />

Bebekler , çiçeği insanlığımızın<br />

Güllerin en hası , en goncası<br />

Sarışın bir ışık parçası kimi<br />

Kimi kapkara bir üzüm tanesi<br />

Babalar , çıkarmayın onları akıldan<br />

Analar, koruyun bebeklerinizi<br />

Susturun, susturun söyletmeyin<br />

Savaştan,yıkımdan söz ederse biri<br />

Bırakalım sevdayla büyüsünler<br />

Serpilip gelişsinler bir fidan gibi<br />

Senin, benim hiç kimsenin değil<br />

Bütün bir yeryüzünündür onlar<br />

Bütün insanlığın gözbebeği<br />

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım<br />

bu duyguyu<br />

Bebeklerin ulusu yok,<br />

Bebekler, çiçeği insanlığımızın<br />

Ve geleceğimizin biricik umudu<br />

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR<br />

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:<br />

Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi<br />

Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten<br />

Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği<br />

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne<br />

Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa<br />

Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır<br />

Kopmaz kökler salmaktır oraya<br />

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını<br />

Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin<br />

Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara<br />

Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin<br />

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine<br />

Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına<br />

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın<br />

Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına<br />

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar<br />

Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla<br />

yanmalısın<br />

Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu<br />

Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın<br />

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle<br />

Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı<br />

Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına<br />

Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı<br />

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:<br />

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene<br />

karışırcasına<br />

Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır<br />

Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana<br />

24<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


VERGİ KANUNLARI YÖNÜNDEN<br />

TRANSİT TİCARETİN İRDELENMESİ<br />

I – GİRİŞ :<br />

06.06.2008 tarih ve 26190 sayılı resmi gazetede<br />

yayınlanan Transit Ticarete İlişkin 2006/6 nolu<br />

Tebliğde Transit Ticaret; “Yurtdışında veya serbest<br />

bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan<br />

satın alınan malların, ülkemiz üzerinden<br />

transit olarak veya doğrudan doğruya yurtdışında<br />

veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya<br />

ya da antrepoya satılması” şeklinde tanımlanmıştır.<br />

Bu tebliğ 2008 yılında 2008 /11 numaralı<br />

tebliğ ile kaldırılmış olsa da transit ticaretin<br />

tanımında bir değişikliğe gidilmemiştir. Burada<br />

hemen dikkati çeken şey satıcının ve son alıcının<br />

yurt dışındaki müşteriler olmasıdır. Yerli firma ise<br />

yurt dışındaki bir firmadan malları alıp gene yurt<br />

dışındaki başka bir firmaya satmaktadır.<br />

Mallar doğrudan doğruya bir ülkeden başka<br />

bir ülkeye satılır. Yani millileştirilmeden, ülkemiz<br />

gümrüğüne girmeden transit olarak gönderilir.<br />

Transit ticaret, yurt dışından alınan bir malın<br />

yine yurt dışına gönderilmesi şeklinde olmakla<br />

beraber, serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya<br />

da antrepodan satın alınan malın ülkemiz üzerinden<br />

transit olarak veya doğrudan doğruya yurt<br />

dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya<br />

ya da antrepoya satılması şeklinde de gerçekleşebilir.<br />

Ebru KILKIŞ<br />

SMMM<br />

Antrepo, gümrük vergisine konu olup da henüz<br />

vergi ve resimleri ödenmemiş malların korunduğu,<br />

gerekiyorsa küçük tamamlayıcı işlemlerin<br />

yapıldığı gümrük binalarına yakın olan bir<br />

tür depodur. Fransızcadan dilimize geçmiştir ve<br />

kelime anlamı olarak gümrüklere gelen ticari eşyanın<br />

konulduğu, korunduğu yer, ardiye anlamlarına<br />

gelmektedir. Antrepo gümrük gözetimi altında<br />

bulunan eşyanın konulması amacıyla kurulan<br />

ve kuruluşunda aranılacak koşulları ve nitelikleri<br />

yönetmelikle belirlenen yerleredir. Antrepolar<br />

eşyanın gümrük mevzuatında düzenlenen şekilde<br />

konulması halinde süresiz kalabildiği ve eşyanın<br />

antrepoda kaldığı süre içerisinde eşyaya terettüp<br />

eden vergilerin ödenmediği bir gümrük rejimidir.<br />

Transit ticaret konu olan malların satın alınması<br />

ithalat, satılması da ihracat sayılmadığından,<br />

malın satın alınmasına ilişkin işlemler, İthalat<br />

Rejimi, malın satılmasına ilişkin işlemler ise<br />

İhracat Rejimi hükümlerine tabi tutulmaz. Gümrük<br />

idarelerince verilebilecek izne istinaden malların<br />

Türk gümrük hattını aşarak işçilik görmek<br />

üzere fiktif depo veya antrepolara alınması “fiili<br />

ithalat” hükmünde değildir. Bu nedenle Transit<br />

ticarete konu olan mallarla ilgili olarak, ithalata<br />

ve ihracata ilişkin vergi, resim, harç ve fon<br />

tahsil edilmez. Uluslar arası yasaklanmış mallar<br />

ile Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın madde politikası<br />

itibariyle transit ticaretinin yapılmasının uygun<br />

görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />

İthalat ve ihracat yapılması yasaklanmış ülkelerle<br />

transit ticaret yapılamaz.<br />

Kimler Transit ticareti yapabilir? Vergi numarası<br />

sahibi Türkiye’de yerleşik gerçek veya tüzel<br />

kişi tacirler, esnaf ve sanatkar odalarına kayıtlı<br />

olup üretim faaliyetiyle iştigal eden esnaf ve sanatkarlar<br />

ve joint-venture ( Ortak Girişim) ile<br />

konsorsiyumlar transit ticaret yapabilirler. Bu konuda<br />

herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiye kısıtlama<br />

getirilmemiştir.<br />

Belge düzeni ve mal hareketi: Transit ticarete<br />

konu mal alım ve satımında normal ticari<br />

işlemlerdeki gibi belge düzenine uyulması yani<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 25


• MESLEKİ YAZILAR<br />

alışlarda fatura alınması satışlarda ise fatura düzenlemesi<br />

gerekir. Alınan ve düzenlenen faturaların<br />

diğer işlemlerde olduğu gibi yasal defterlere<br />

kaydedilmesi gerekiyor. Malın satıcıdan alıcıya<br />

gitmesi sürecinde arada nerelerden geçtiği<br />

önemli değildir. Sevk evraklarının güzergâha göre<br />

düzenlenmesi, ancak malın çıktığı ülke ve gireceği<br />

ülke mevzuatlarının göz önünde bulundurulması<br />

gerekir.<br />

08.02.2008 tarih, 26781 sayılı Resmi Gazete’de<br />

yayımlanan 2008/13186 sayılı karar ile transit ticarette<br />

taahhüt takibi kaldırılarak satış bedellerinin<br />

tasarrufu serbest bırakılmıştır. Yapılan<br />

değişiklik sonrasında TTF ( Transit Ticaret Formu)<br />

düzenlenmesi ve düzenlenen TTF’ lerin bankalarca<br />

onaylanması şeklindeki uygulamaya son verilmiştir.<br />

ll-TRANSİT TİCARETİN VERGİSEL AÇIDAN DE-<br />

ĞERLENSİRİLMESİ:<br />

A – Katma Değer Vergisi Açısından:<br />

Transit ticaret; genellikle malların bir ülkeden<br />

temin edilip millileştirilmeden başka bir<br />

ülkeye satılması şeklinde ortaya çıkar. Bu gibi<br />

durumlarda KDV yönünden Vergiyi doğuran olay<br />

ülkemiz sınırları içinde değil de başka bir ülkede<br />

meydana gelir.<br />

Katma değer vergisi gibi dolaylı vergilerde<br />

vergileme yetkisi Ülkelerin hükümranlık alanları<br />

ile sınırlanmıştır. Bir başka deyişle siyasal sınırlar<br />

vergilendirme işleminin de sınırlarını oluşturmaktadır.<br />

Bu nedenle KDV Kanunu’nun 1. Maddesinde<br />

sadece Türkiye’ de yapılan işlemlerin KDV nin konusuna<br />

girdiği açıkça belirtilmiştir.<br />

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun<br />

birinci maddesi aşağıdaki gibidir.<br />

“Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma<br />

değer vergisine tabidir.<br />

1- Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek<br />

faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,<br />

2- Her türlü mal ve hizmet ithalatı,<br />

3- Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler.”<br />

Kanun’un 2. Maddesinde Teslim; “Bir mal üzerindeki<br />

tasarruf hakkının malik ve onun adına hareket<br />

edenlerce, alıcıya veya onun adına hareket<br />

edenlere devredilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.<br />

İki veya daha fazla kimse tarafından zincirleme<br />

akit yapılmak suretiyle, malın bu arada el<br />

değiştirmeden doğrudan sonuncu kişiye devredilmesi<br />

halinde, aradaki safhaların her birinin ayrı<br />

birer teslim olduğunu hüküm altına almıştır.<br />

Kanun’un 6. maddesinde ise “işlemlerin<br />

Türkiye’de yapılmasından” ne anlaşılması gerektiği<br />

açıklanmıştır. Madde metnine göre işlemlerin<br />

Türkiye de yapılmış olduğunun kabulü için<br />

malların teslim anında Türkiye’de bulunması gerekmektedir.<br />

Söz konusu olan şey mal değil de<br />

hizmet teslimi ise Hizmetin Türkiye de yapılması<br />

veya hizmetten Türkiye’de faydalanılması gerekir.<br />

Bir işlemin katma değer vergisine tabi olması<br />

için ön koşul bu işlemin Türkiye’de yapılmış olması,<br />

bu işlem hizmetse bu hizmetten Türkiye’de<br />

yararlanılması, malsa bu malın Türkiye’de kullanılması<br />

ya da Türkiye de tüketilmesi gerekir.<br />

Uluslararası uygulamalarda katma değer vergisinde<br />

varış ülkesi prensibi geçerlidir. Bu nedenle<br />

de yurt dışına gönderilen mallar ihracat istisnası<br />

kapsamındadır. Transit ticarette yurt dışında satın<br />

alınan veya imal olunan malın yine yurt dışında<br />

teslimi söz konusudur. Hindistan’dan alınan<br />

bir malın Kazakistan’a, yada Almanya dan alınan<br />

bir malın Suriye’ye satılması transit ticarettir.<br />

Bu işlemlerde vergiyi doğuran olayın Türkiye’de<br />

geçekleşmemiş olması, Satıcının ve nihai alıcının<br />

yurt dışındaki mükellefler olması konuyu KDV dışına<br />

çıkarmaktadır. Bu işlemler KDV Kanunu’nun<br />

1. Ve 6. Maddelerine göre KDV ne tabi değildir.<br />

Mal tesliminin Türkiye sınırları dışında gerçekleşmesi<br />

halinde bu işlemin Türkiye’de katma<br />

değer vergisine tabi tutulması mümkün değildir.<br />

Transit Ticaret işlemleri ile ilgili KDV hesaplanmayacak<br />

ve beyan edilmeyecektir. Bu<br />

nedenle transit ticaret işlemleri hiçbir şekilde<br />

katma değer vergisi beyannamesine girmeyecektir.<br />

Katma değer vergisi Kanunu’nun 14. Maddesinde<br />

yer alan Transit Taşımacılık istisnasını<br />

Transit Ticaret ile karıştırmamak gerekir.<br />

B – Gelir ve Kurumlar Vergisi Açısından:<br />

1-Tam Mükellefler Açısından:<br />

26<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


a) Gelir Vergisi Mükellefleri:<br />

Ülkemizde uygulana vergi kanunlarına göre<br />

mükellefler Tam Mükellefler ve Dar Mükellefler<br />

olmak üzere iki gurupta toplanmıştır. Gelir<br />

Vergisi Kanunu gerçek kişilerin vergilendirilmesi<br />

ile ilgili kuralları belirleyen bir kanundur. Bu<br />

Kanunu’nun 3. maddesinde tam mükellefler tanımlanmış<br />

ve bu mükelleflerin Türkiye içinde ve<br />

dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı<br />

üzerinden vergilendirilmesi gerektiği hüküm altına<br />

alınmıştır. Tam mükellefler geliri ister Türkiye<br />

içinde isterse Türkiye dışında elde etsin bu<br />

gelirlerin tamamını beyan etmek ve gelirlerin<br />

tamamı üzerinden vergi vermek zorundadır. İkili<br />

anlaşmalarla bazı istisnalar getirilse bile genel<br />

uygulamanın çerçevesi budur. Son yıllarda<br />

çeşitli ülkelerle “Çifte Vergilendirmeyi Önleme<br />

Anlaşmaları” imzalanmış, karşılıklı olmak kaydı<br />

ile o ülkelerde elde edilen gelirlerin beyan dışı<br />

bırakılması ya da gelirin elde edildiği ülkede vergilendirilmişse<br />

mükellefiyetin bulunduğu ülkede<br />

mükerrer vergilendirmeyi önlemek adına tekrar<br />

vergilendirilmemesi yoluna gidilmiştir. Ancak yukarıda<br />

açıklandığı gibi Tam mükellefiyette Ülke<br />

içinde ve dışında elde edilen gelirlerin tamamı<br />

üzerinden vergilendirilmesi genel uygulamadır.<br />

Transit ticaretten elde edilen gelirlerin de defterlere<br />

kaydedilip beyan edileceği açıktır.<br />

Transit Ticarette Gelir Vergisi Kanunu’nun<br />

40/1. Maddesinde Belirtilen Götürü Gider Uygulaması<br />

Yapılıp Yapılmayacağı: Gelir Vergisi<br />

Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40.<br />

maddesinde sayılan giderler safi kazancın tespit<br />

edilmesinde indirim olarak kabul edilir. Söz konusu<br />

maddenin 1. fıkrasına göre;<br />

“40/1- Ticari kazancın elde edilmesi ve<br />

idame ettirilmesi için yapılan genel giderler<br />

(4108 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle eklenen<br />

hüküm) (01.01.1995 tarihinden geçerli olmak<br />

üzere) (İhracat, yurt dışında inşaat, onarma,<br />

montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan<br />

mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten<br />

bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri<br />

hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla<br />

yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık<br />

olmak üzere götürü olarak hesapladıkları<br />

giderleri de indirebilirler.)”<br />

hükmü ile bazı giderlerin Vergi Usul Kanunu’nun<br />

ilgili hükümlerine göre tevsik edilmediği hallerde<br />

de ticari kazancın tespitinde indirime müsaade<br />

edilmiştir. Buna göre götürü giderden; ihracat,<br />

yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve teknik<br />

hizmetler ile taşımacılık faaliyetinde bulunan,<br />

dar mükellefiyet esasında vergilendirilenler<br />

de dahil olmak üzere gelir ve kurumlar vergisi<br />

mükellefleri yararlanabileceklerdir. Bu tür faaliyetleri<br />

bulunmayan mükelleflerin Gelir Vergisi<br />

Kanunu’nun 40. maddesi hükmüne göre götürü<br />

gider kaydı ve bu giderleri kazancın tespitinde indirim<br />

konusu yapmaları mümkün değildir. Transit<br />

ticarette GVK 40/1. Maddesine göre indirim yapılası<br />

kabil değildir.<br />

b) Kurumlar Vergisi Mükellefleri:<br />

Kurumlar vergisi Kanunu’nun 3. Maddesinde<br />

Tam mükellefiyet tanımlanırken Kanuni merkezinin<br />

veya İş merkezinin Türkiye’de olması tam<br />

mükellef kurum olmak için yeterli görülmüş, Tam<br />

mükellef kurumların ise Türkiye içinde ve dışında<br />

elde ettiği tüm kazançlar üzerinden vergilendirilmesi<br />

gerektiği hüküm altına alınmıştır. Kazancın<br />

yurt dışında elde edilmiş olması vergilendirmeyi<br />

etkilememektedir.<br />

Tam mükellefiyete tabi gelir ve kurumlar<br />

vergisi mükelleflerinin Türkiye içinde ve dışında<br />

elde ettikleri her türlü kazanç ve iratları,<br />

Türkiye’de vergilendirilmektedir. Dolayısıyla,<br />

tam mükelleflerin transit ticaret dolayısıyla<br />

kâr elde etmeleri durumunda bu karın tamamı<br />

Türkiye’de vergiye tabi tutulacaktır.<br />

Transit ticarette malların alındığı yerden fatura<br />

alınmalı, malın satıldığı yere de fatura kesilmelidir.<br />

Bu şekilde alış satış arasındaki fark<br />

Türkiye’de vergiye tabi gelir olarak kayıtlara<br />

yansıtılır.<br />

Transit ticaretten zarar edilmesi durumundaki<br />

bu zararlar genel hükümler çerçevesinde<br />

indirim konusu yapılmalıdır.<br />

2- Dar Mükellefler Açısından:<br />

a) Gelir Vergisi Mükellefleri:<br />

Gelir vergisi yönünden dar mükellefler kanunun<br />

6 maddesinde “Türkiye’de yerleşmiş olmayan<br />

gerçek kişilerin sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />

kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilmesi”<br />

şeklinde tanımlanmıştır.<br />

Gelir Vergisi Kanunu’nun 7. Maddesinde Dar<br />

Mükellefler için kazancın hangi şartlarda Türkiye’<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 27


• MESLEKİ YAZILAR<br />

de elde edilmiş sayılacağı açıklanmıştır. Özetle<br />

söylenecek olursa dar mükellefin Türkiye’de ticari<br />

kazanç elde etmiş sayılması için Türkiye’de<br />

işyerinin olması veya daimi temsilci bulundurması<br />

ve kazancın bu yerlerde veya bu temsilciler<br />

vasıtasıyla sağlanması, Zirai kazançta; Zirai<br />

faaliyetlerin Türkiye’de icra edilmesi, Serbest<br />

meslek kazançlarında; serbest meslek faaliyetinin<br />

Türkiye’de icra edilmesi ve değerlendirilmesi,<br />

Ücretlerde; hizmetin Türkiye’de ifa edilmesi<br />

ve değerlendirilmesi, GMSİ de gayrimenkulün<br />

Türkiye’de bulunması Menkul sermaye iradında<br />

Sermayenin Türkiye’de yatırılmış olması gerekir.<br />

b) Kurumlar Vergisi Mükellefleri:<br />

KVK’ nun 3. Maddesinde dar mükellefiyet tanımlanırken<br />

Kanuni merkezi veya İş merkezi<br />

Türkiye’de olmayan mükellefler dar mükellef<br />

olarak tanımlanmış, bunların sadece Türkiye içinde<br />

elde ettiği kazançlar üzerinden vergilendirilmesi<br />

gerektiği hüküm altına alınmıştır.<br />

Dar mükellefler sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />

kazançlar üzerinden vergilendirilirler.<br />

Dar mükellef kişi ve kurumlar, transit ticaret<br />

işlemini Türkiye’de bulunan daimi temsilcileri<br />

veya işyerleri vasıtasıyla gerçekleştirmeleri<br />

ve bu işlemden gelir doğması halinde bu gelir<br />

Türkiye’de vergiye tabi olacaktır. Dar mükellef<br />

bu geliri yurt dışındaki merkezi yada şubeleri<br />

yoluyla elde ederse bu gelirin Türkiye ile ilişkilendirilmesi<br />

gerekir.<br />

3 – Transit Ticarete İlişkin Ba,Bs Bildirimleri:<br />

Ba, Bs Formları kanun metinlerinde yer almamasına<br />

rağmen hakkında en fazla tebliğ düzenlenen<br />

formlardır. Doksanlı yıllarda KDV beyannamelerinde<br />

en yüksek üç faturanın bildirilmesi<br />

ile başlayan süreç şu anda 396 sıra numaralı VUK<br />

tebliği ile son şeklini almıştır. Arada düzenlenen<br />

tebliğlerle konunun kapsamı ve bildirim tutarı bazen<br />

genişletilmiş bazen daraltılmıştır. Bir ara Serbest<br />

Meslek Erbaplarının da Ba, Bs bildiriminde<br />

bulunmaları zorunluluğu getirilmişse de bu uygulamada<br />

fazla ısrarcı olunmamış ve kaldırılmıştır.<br />

Ba, Bs Formları Bilanço esasına tabi mükelleflerin<br />

belli bir haddi aşan (Şu andaki had 5.000 TL dir)<br />

mal ve hizmet alışları ile satışlarının bildirilmesi<br />

amacı ile mali idareye verilen bildirimlerdir.<br />

Esasen tek başına bu bildirimlerden hareketle<br />

mükellefin matrahını tayin etmek gibi bir sonuç<br />

beklenmemekte ancak mükelleflerin birbirlerine<br />

düzenledikleri faturalardan çapraz kontrol yapılmaktadır.<br />

Bu formlardan hareketle matrah tayin<br />

edilemeyeceği açıktır. Ancak sahte ve muhteviyatı<br />

itibarı ile yanıltıcı belgelerin düzenleyicilerinin<br />

ve kullanıcılarının tespiti konusunda da başarılı<br />

sonuçlar alındığı görülmektedir.<br />

Ba, Bs formları Türkiye’de vergi kaydı bulunan<br />

mükellefler arasında oto kontrol yapılabilmesine<br />

yönelik bir uygulamadır. Dolayısıyla yurtdışındaki<br />

firmaların alış satışı Türkiye’de kullanılacak bilgileri<br />

içermemektedir.<br />

Transit ticarete ilişkin satıcıdan alınan ve alıcıya<br />

düzenlenen faturaların Ba, Bs bildirimine dahil<br />

edilip edilmeyeceği tebliğlerde açıklanmamıştır.<br />

Bu konuda verilen özelgelerde ise farklı görüşlere<br />

yer verilmiştir.<br />

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 01.07.2010<br />

tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-219 sayılı<br />

özelgesinde transit ticaret kapsamında yapılan<br />

alım satım işlemlerinin Ba-Bs formlarına dahil<br />

edilip edilmeyeceği konusunda ………….. “Yukarıda<br />

yer alan açıklamalara göre; transit ticaret<br />

kapsamında şirketiniz tarafından yapılan işlemlerin<br />

belgelendirilmesi halinde Ba-Bs bildirim<br />

formlarına dahil edilmesi gerekmektedir.” Şeklinde<br />

görüş verilmiştir.<br />

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının<br />

vermiş olduğu özelgede ise tam tersi görüş<br />

yer almaktadır. Özelge Özeti şöyledir:<br />

“Sayı :B.07,1.GİB.4.99.16.01/01 VUK Mük.<br />

257/2009/-MUK-34 06.05.09/15130<br />

Konu : Transit ticaret kapsamında yapılan<br />

alım satım işlemlerinin katma değer vergisi beyannamesine<br />

ve Ba-Bs formlarına dahil edilip<br />

edilmeyeceği<br />

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun<br />

148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği<br />

yetkiye dayanılarak, 362 Sıra No’lu Vergi Usul<br />

Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre<br />

defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan<br />

mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına<br />

İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve<br />

hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına<br />

İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri<br />

hususunda yükümlülük getirilmiştir. Söz konusu<br />

düzenleme ile Katma Değer Vergisi mükellefle-<br />

28<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


inin beyanlarının oto-kontrolüne imkan vermek<br />

ve bu formlar sayesinde mükelleflerin mal<br />

alım ve satımları ile katma değer vergisi beyanlarının<br />

çapraz kontrole tabi tutulabilmesi<br />

amaçlanmaktadır.<br />

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara<br />

göre; transit ticarete konu mallar şirketin mal<br />

varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile<br />

belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin<br />

satışa konu olduğu için katma değer vergisinin<br />

konusuna girmemektedir. Dolayısıyla, katma<br />

değer vergisinin konusuna girmeyen işlemler<br />

“Katma Değer Vergisi Beyannamesinde”, “Mal<br />

ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu<br />

(Ba)” ve “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim<br />

Formu (Form Bs)” de hiçbir şekilde yer<br />

almayacaktır.”<br />

Bize göre de transit ticarette Ba, Bs bildirimi<br />

yapılması konunun mantığına uymamaktadır.<br />

Ba,Bs bildirimlerine ilişkin son üç tebliğde (<br />

VUK 362, 381 ve 396 sıra numaralı Genel Tebliğleri)<br />

ithalat ve ihracat işlemlerinin Ba ve Bs formlarına<br />

yazılacağı açıklanmaktadır. VUK nun 396<br />

numaralı tebliğin 3.2 bölümünde “İthalat işlemlerinin<br />

form Ba ile bildirilmesinde Gümrük Beyannamesi<br />

giriş tarihi, ihracat işlemlerinin form<br />

Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın gerçekleştiği<br />

tarih dikkate alınacaktır. Ayrıca serbest<br />

bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin yurt<br />

içine yaptıkları satış işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde<br />

serbest bölge işlem formu tarihi ve<br />

tutarı dikkate alınacaktır. Bildirim formlarında<br />

alıcı veya satıcının vergi kimlik numarası, ithalat<br />

işlemlerinde «1111111111», ihracat işlemlerinde<br />

ise «2222222222» olarak kodlanacaktır.”<br />

İfadesine yer verilmiştir. Dikkat edilecek olursa<br />

ithalat ve ihracata yönelik bildirim verilmesine<br />

yönelik zorunluluk getirilmiştir. Oysa Transit ticaret<br />

konu olan malların satın alınması ithalat,<br />

satılması da ihracat sayılmadığından, anılan<br />

tebliğlere göre de Ba, Bs bildirimi verilmemesi<br />

gerekir.<br />

Alıcının ve satıcının yurt dışındaki firmalar olması<br />

bu firmalara ait alış ve satış bilgileri yerli<br />

firmaların oto kontrolüne bir işe yaramayacağı<br />

açıktır.<br />

III – SONUÇ:<br />

Transit ticarete konu olan mallarla ilgili olarak,<br />

ithalata ve ihracata ilişkin vergi, resim, harç<br />

ve fon tahsil edilmez. Uluslar arası yasaklanmış<br />

mallar ile Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın madde politikası<br />

itibariyle transit ticaretinin yapılmasının<br />

uygun görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />

İthalat ve ihracat yapılması yasaklanmış ülkelerle<br />

transit ticaret yapılamaz.<br />

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre;<br />

transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına<br />

girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine<br />

rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu<br />

olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.<br />

Tam mükellefiyete tabi gelir ve kurumlar vergisi<br />

mükelleflerinin Türkiye içinde ve dışında elde<br />

ettikleri her türlü kazanç ve iratları, Türkiye’de<br />

vergilendirilmektedir. Dolayısıyla, tam mükelleflerin<br />

transit ticaret dolayısıyla kâr elde etmeleri<br />

durumunda bu karın tamamı Türkiye’de vergiye<br />

tabi tutulacaktır.<br />

Transit ticarette malların alındığı yerden fatura<br />

alınmalı, malın satıldığı yere de fatura kesilmelidir.<br />

Bu şekilde alış satış arasındaki fark<br />

Türkiye’de vergiye tabi gelir olarak kayıtlara<br />

yansıtılır.<br />

Transit ticaretten zarar edilmesi durumundaki<br />

bu zararda genel hükümler çerçevesinde indirim<br />

konusu yapılmalıdır.<br />

Dar mükellefler sadece Türkiye’de elde ettikleri<br />

kazançlar üzerinden vergilendirilirler. Dar<br />

mükellef kişi ve kurumlar, transit ticaret işlemini<br />

Türkiye’de bulunan daimi temsilcileri veya işyerleri<br />

vasıtasıyla gerçekleştirmeleri ve bu işlemden<br />

gelir doğması halinde bu gelir Türkiye’de vergiye<br />

tabi olacaktır. Dar mükellef bu geliri yurt dışındaki<br />

merkezi yada şubeleri yoluyla elde ederse<br />

bu gelirin Türkiye ile ilişkilendirilmesi mümkün<br />

değildir.<br />

Transit ticarete ilişkin Ba ve Bs formları konusunda<br />

idarenin birbiri ile çelişen özelgeleri<br />

mevcuttur. Bize göre de transit ticarette Ba, Bs<br />

bildirimi yapılması konunun mantığına uymamaktadır.<br />

Gerek tebliğlerdeki mantık gerekse Büyük<br />

Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının vermiş olduğu<br />

özelge de Ba, Bs bildirimi verilmemesi doğrultusunda<br />

bir mantık içermektedir.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 29


FAZLA VEYA YERSİZ ÖDENEN<br />

KDV'NİN İADESİ<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

Ramazan AKBAK<br />

Vergi Müfettiş Yardımcısı<br />

GİRİŞ:<br />

KDV sisteminde vergi kayıp kaçağını<br />

önlemek ve KDV’nin temel özelliği olan indirim<br />

mekanizmasının işleyişini güvence altına alma<br />

adına, Kanunun 8. maddesiyle KDV’ye tabi bir<br />

işlem söz konusu olmadığı veya KDV’yi fatura<br />

veya benzeri vesikalarda göstermeye hakkı<br />

bulunmadığı halde düzenlediği bu tür vesikalarda<br />

KDV gösterenler, bu vergiyi ödemekle mükellef<br />

kılınmışlardır.<br />

Kanunun gerekçesinde düzenlemeyle<br />

bu kişilerin “vergi” adı altında para tahsil<br />

edip haksız kazanç sağlamalarının önlenmek<br />

istendiği, ayrıca indirim mekanizmasının tam<br />

olarak işletilebilmesinin mümkün kılındığı<br />

belirtilmektedir.<br />

Aynı maddede, bu gibi sebeplerle fazla ödenen<br />

vergilerin, Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul<br />

ve esaslara göre ilgililere iade edileceği hükmü<br />

yer almaktadır. Başlangıçta Bakanlığın yetkisi<br />

fazla ödenen vergilerin, sadece indirim hakkına<br />

sahip olmayanlara iadesiyle sınırlıyken 5035 sayılı<br />

Kanunla madde bugünkü halini almıştır.<br />

Konuyla ilgili olarak 23 Seri No.lu KDV Genel<br />

Tebliğinde indirim hakkına sahip olmayanlara<br />

iade, 91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde indirim<br />

hakkına sahip KDV mükelleflerine iade ve 93<br />

Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde ise fazla veya<br />

yersiz tevkif edilen vergilerin iadesine yönelik<br />

açıklamalar yer almıştır.<br />

19/1/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan<br />

116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle vergi idaresi<br />

fazla veya yersiz ödenen KDV’nin iadesine ilişkin<br />

usul ve esasları yeniden belirlemiştir. Akabinde<br />

14/4/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan<br />

117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle fazla veya<br />

yersiz tevkif edilen KDV’nin iadesine ilişkin<br />

açıklamlar detaylandırılmıştır.<br />

Yazımızda konuyla ilgili yapılan değişiklikler<br />

işlemlerin taraflarının özelliklerine göre ve önceki<br />

uygulamalarla karşılaştırmalı olarak açıklanmaya<br />

çalışılacaktır.<br />

1. Nihai Tüketicelere Yapılan Satışlarda KDV<br />

İadesi<br />

23 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre indirim<br />

hakkına sahip olmayan nihai tüketicilerin alımları<br />

sırasında fazla veya yersiz vergi hesaplandığı<br />

durumlarda, alıcıların bu işlemi yapan satıcı<br />

mükellefle birlikte vergi dairesine başvurması<br />

gerekmekteydi. Vergi dairesince fazla veya<br />

yersiz vergi uygulanan nihai tüketicinin indirim<br />

hakkına sahip olmadığı tespiti yapıldıktan sonra<br />

bu vergiler Vergi Usul Kanununun hükümleri<br />

uyarınca bunlara verilmek üzere satıcı mükellefe<br />

iade edilmekteydi.<br />

116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle yapılan<br />

değişiklik sonrasında nihai tüketicilerin satıcıyla<br />

birlikte vergi dairelerine başvurmaları uygulaması<br />

sona erdirilmiştir. Yeni sistemde fazla veya yersiz<br />

olarak hesaplanan vergi, vergi dairesi tarafından<br />

sadece satıcı mükellefe iade edilmektedir.<br />

30<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Aslında fazla veya yersiz hesaplanıp beyan<br />

edildikten sonra vergi ödenmişse satıcıya iade<br />

yapılmaktadır. Şöyleki aynı satışın yapıldığı<br />

dönem içinde ve beyanname verilinceye<br />

kadar yapılacak düzeltmeler bu kapsamda<br />

değerlendirilmeyecektir. Yine beyanname<br />

verildikten sonra satıcı mükelleflerin indirilecek<br />

KDV veya devreden KDV tutarlarının fazlalalığı<br />

nedeniyle ödenecek KDV çıkmamışsa iade söz<br />

konusu olmayacaktır.<br />

Buna göre, fazla veya yersiz olarak hesaplanan<br />

vergi, öncelikle satıcı tarafından alıcıya iade<br />

edilecektir. Sonrasında satıcının söz konusu fazla<br />

veya yersiz KDV tutarını nihai tüketici alıcıya<br />

(indirim hakkı bulunmayan) ödediğini gösterir bir<br />

belge ile vergi dairesine başvurması ve işlemin<br />

KDV uygulanmadan önceki hale döndürülmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Örnek: Emekli öğretmen Nur Hanım Şubat<br />

ayında 590¨ ’ye aldığı elbisede KDV oranının %18<br />

olarak hesaplandığını farketmiştir. Şehir dışında<br />

olması nedeniyle iki ay sonra satıcı mağazaya<br />

gidildiğinde satıcı fazla tahsil ettiği %10 KDV<br />

olan 50¨ ’yi Nur Hanıma iade edecektir. Satıcı<br />

mağaza aynı hafta yapılan tüm satışlarda benzer<br />

hatanın yapıldığını farketmiş ve başvuran tüm<br />

alıcılara fazla tahsil ettiği KDV’nin iadesini<br />

yapmıştır. Nisan ayında aynı gerekçeyle toplamda<br />

2500¨ alıcılara ödeme yapan mağaza, 1500¨ KDV<br />

ödenecek KDV çıkan Şubat beyanını düzeltecek<br />

ve 1000¨ iade alacaktır.<br />

Öte yandan, fazla veya yersiz vergiye muhatap<br />

olan alıcıların KDV mükellefiyetinin bulunmaması,<br />

bulunsa bile fazla veya yersiz verginin indirim<br />

hakkı tanınmayan işlemlerle ilgili olması halinde,<br />

düzeltme işlemleri nihai tüketicilere yapılan<br />

satışlar gibi değerlendirilecektir.<br />

Örnek : Basit usule tabi Öz Piknik<br />

süpermarketten aldığı kaşarların KDV oranının<br />

fazla hesaplanması durumunda fazla ödediği<br />

vergiyi süpermarketten talep edecek, alıcıya<br />

iade yapan süpermarket işletmesi KDV beyanını<br />

düzelterek iade çıkması durumunda vergi<br />

dairesine başvuracaktır.<br />

Örnek : Lastik alım satımı faaliyetinde<br />

bulunan (X) A.Ş.’ye kayıtlı yat için limanda<br />

verilen ve KDV’den istisna olan hizmetler için KDV<br />

hesaplandığı farkedilmiştir. X A.Ş. KDV mükellefi<br />

olmasına karşın yat işletme faaliyetinde<br />

bulunmadığından bu gider nedeniyle ödediği<br />

KDV’yi indirim hakkına sahip değildir. Dolayısıyla<br />

istisna olduğu halde yersiz hesaplanan KDV’yi<br />

hizmeti sunan satıcı firmadan talep edecek ve<br />

sadece satıcı firmanın KDV beyanlarını düzeltmesi<br />

yoluyla iade işlemi gerçekleşecektir.<br />

2. KDV Mükellefleri Arasında Yapılan<br />

Satışlarda İade:<br />

5035 sayılı Kanunla KDV Kanununun 8.<br />

maddesinde yapılan değişikliğin ardından 91<br />

Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle fazla veya yersiz<br />

ödenen vergilerin indirim hakkına sahip olanlara<br />

iadesi olanağı getirilmiştir.<br />

Tebliğin yayımlandığı 2004 yılı öncesinde KDV<br />

mükellefi alıcıların fazla ödedikleri vergileri<br />

vergiye tabi faaliyetleri üzerinden hesaplanan<br />

KDV’den indirebilmeleri mümkün olduğu<br />

gerekçesiyle vergi dairesince herhangi bir iade<br />

işlemi yapılmasına gerek görülmemekteydi.<br />

91 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde alıcı<br />

konumundaki KDV mükelleflerinin iade talep<br />

edebilmeleri için fazla veya yersiz verginin indirim<br />

konusu yapıldığı dönemle iade talebinin yapıldığı<br />

dönem arasındaki dönem beyannamelerinin<br />

tamamında “Sonraki Dönemlere Devreden KDV”<br />

bulunması gerektiği, herhangi bir dönemde<br />

devreden vergi bulunmaması halinde fazla veya<br />

yersiz ödenen verginin iadesinin söz konusu<br />

olmayacağı açıklanmıştı.<br />

Bütün dönemlerde devreden vergi<br />

bulunması halinde devreden vergi tutarları<br />

ile fazla veya yersiz ödenen vergi tutarının<br />

mukayesesi yapılmakta; bu mukayese sonunda:<br />

- Devreden vergi tutarları bütün dönemlerde<br />

fazla veya yersiz ödenen vergiden fazla ise fazla<br />

veya yersiz ödenen verginin tamamı iade olarak<br />

talep edilebilmekteydi.<br />

- Devreden vergi tutarları bir veya bir<br />

kaç dönemde fazla veya yersiz ödenen vergi<br />

tutarından küçükse, en küçük olan devreden<br />

vergi tutarı kadar iade talep edilebilmekteydi.<br />

- Fazla veya yersiz ödenen vergi iade hakkı<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 31


• MESLEKİ YAZILAR<br />

doğuran “diğer” işlemlerle ilgili ise bu işlemlerle<br />

ilgili iade hesaplarına dahil edilmemesi<br />

gerekmekteydi.<br />

Ayrıca Tebliğde sayılan birkaç durum dışında<br />

iade talebi, yeminli mali müşavir tasdik raporu<br />

veya vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine<br />

getirilmekteydi.<br />

Örnek: (A) Ltd. Şti. 5 yıldır aktifine kayıtlı<br />

bulunan taşınmazı (B) A.Ş.’ye 2010/Ocak<br />

döneminde %18 KDV hesaplayarak toplam<br />

236.000¨ ’ye satmıştır. (B) A.Ş.’nin mali<br />

müşavirinin 2010/Nisan döneminde söz konusu<br />

satışın KDV’den istisna olduğunu farketmesi<br />

üzerine iade işlemleri şu şekilde gerçekleşmiştir:<br />

- Alıcı (B) A.Ş.’nin 2010/Ocak beyanında<br />

ödenecek vergisi bulunduğundan mükellef yersiz<br />

ödediği vergiyi indirim yoluyla telafi etmiştir.<br />

Herhangi bir iade işlemi söz konusu olmayacaktır.<br />

- (B) A.Ş.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />

beyanlarının hiçbirinde ödenecek vergisi<br />

bulunmamaktadır. Devreden iade tutarları aylar<br />

itibariyle 50.000¨, 30.000¨, 40.000¨’ dir. Buna<br />

göre, 36.000¨ yersiz ödenen KDV’nin 6.000¨ ’si<br />

Şubat ayında indirim yoluyla telafi edildiğinden<br />

kalan 30.000¨ YMM Raporu veya vergi inceleme<br />

raporu yoluyla iade edilir.<br />

116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğiyle<br />

yapılan düzenlemeyle alıcı konumundaki KDV<br />

mükelleflerine fazla veya yersiz ödenen verginin<br />

iadesinden vazgeçilmiştir. Fazla veya yersiz<br />

hesaplanan vergi bulunması durumunda iade<br />

satıcı konumundaki KDV mükellefine yapılacak<br />

ve gerek satıcı gerekse alıcı nezdinde işlemin<br />

KDV uygulanmadan önceki hale döndürülmesi<br />

sağlanacaktır.<br />

Satıcı, fazla veya yersiz ödenen vergiyi<br />

alıcıya (indirim hakkı bulunan) iade ettikten<br />

sonra öncelikle kendi beyanlarını düzeltecektir.<br />

Bu düzeltme işlemiyle birlikte fazla veya yersiz<br />

KDV tutarını alıcıya ödediğini gösterir belgenin<br />

yanında, alıcının fazla veya yersiz KDV tutarını<br />

indirim hesaplarından çıkarmak suretiyle<br />

düzeltme yaptığını, alıcının vergi dairesinden<br />

alınacak bir yazıyla da kendi vergi dairesine ibraz<br />

edecektir.<br />

Beyanlarda düzeltme yapılırken fazla veya<br />

yersiz hesaplanan KDV tutarı ilgili dönem<br />

beyannamesinden tenzil edilecek ve sonraki<br />

dönemler de buna göre düzeltilecektir.<br />

Fazla veya yersiz olarak ödenen KDV’nin, satıcı<br />

tarafından iade olarak talep edilebilmesi için;<br />

- KDV beyannamesinde hesaplanan KDV olarak<br />

beyan edilmesi ve beyana konu edildiği dönem<br />

ile iade talep edilen dönem arasında asgari söz<br />

konusu KDV tutarı kadar ödenecek KDV çıkması<br />

gerekmektedir.<br />

- Beyan edilen dönemle iade talep edilen<br />

dönem arasında fazla veya yersiz uygulanan KDV<br />

tutarından daha düşük tutarda ödenecek KDV<br />

çıkması durumunda, sadece bu tutar iadeye konu<br />

edilebilecektir.<br />

- Beyan edilen dönemle iade talep edilen<br />

dönem arasında ödenecek KDV çıkmaması<br />

durumunda ise, sadece düzeltme yapılacak, iade<br />

söz konusu olmayacaktır.<br />

Yukarıdaki örneğimizi yeni duruma uyarlarsak:<br />

Örnek: (A) Ltd. Şti. 5 yıldır aktifine kayıtlı<br />

bulunan taşınmazı (B) A.Ş.’ye 2010/Ocak<br />

döneminde %18 KDV hesaplayarak toplam<br />

236.000¨ ’ye satmıştır. (B) A.Ş.’nin mali<br />

müşavirinin 2010/Nisan döneminde söz konusu<br />

satışın KDV’den istisna olduğunu farketmesi<br />

üzerine iade işlemleri şu şekilde gerçekleşecektir:<br />

Alıcı (B) A.Ş talebi üzerine satıcı (A) Ltd. Şti.<br />

yersiz tahsil ettiği 36.000¨ KDV’yi (B) A.Ş’ye<br />

ödeyecektir. Alıcı (B) A.Ş. KDV beyanlarını<br />

düzeltecektir.<br />

- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />

beyanlarının hiçbirinde ödenecek vergisi<br />

bulunmamaktadır. Bu durumda (A) Ltd. Şti.<br />

yersiz tahsil ettiği vergiyi indirim KDV hesabının<br />

fazla olması nedeniyle Hazine’ye intikal<br />

ettirmediğinden erhangi bir iade işlemi söz<br />

konusu olmayacak, ancak devreden KDV hesabı<br />

ve ilgili dönem beyanları düzeltilecektir.<br />

- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />

beyanlarında sırasıyla 50.000¨, 60.000¨,<br />

80.000¨ ödenecek KDV’si çıkmıştır. Buna göre,<br />

36.000¨ yersiz tahsil edilen ve alıcı (B) A.Ş.’ye<br />

32<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


ödenen KDV, alıcı (B) A.Ş.’nin KDV beyanlarını<br />

düzelttiğini gösteren alıcının vergi dairesi<br />

yazısıyla başvurulduğu takdirde satıcı (A) Ltd.<br />

Şti’ye iade edilecektir.<br />

- (A) Ltd. Şti.’nin 2010/Ocak-Şubat-Mart<br />

beyanlarında sırasıyla 20.000¨, 25.000¨,<br />

50.000¨ ödenecek KDV’si çıkmıştır. Buna göre,<br />

36.000¨ yersiz tahsil edilen ve alıcı (B) A.Ş.’ye<br />

ödenen KDV’nin 16.000¨ ’lik kısmı indirim KDV<br />

hesabından düşüldüğünden alıcı (B) A.Ş.’nin KDV<br />

beyanlarını düzelttiğini gösteren alıcının vergi<br />

dairesi yazısıyla başvurulduğu takdirde satıcı<br />

(A) Ltd. Şti’ye 20.000¨ iade edilecektir. 16.000¨<br />

için ayrıca devreden KDV hesabı ve ilgili dönem<br />

beyanları düzeltilecektir.<br />

Bu noktada, 116 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin<br />

getirdiği en büyük kolaylığın fazla veya yersiz<br />

ödenen KDV’nin iadesinde geçmiş uygulamadan<br />

farklı olarak yeminli mali müşavir tasdik raporu<br />

veya vergi inceleme raporu aranılmaması<br />

olduğunu söyleyebiliriz.<br />

3. Fazla veya Yersiz Tevkif Edilen KDV’nin<br />

İadesi:<br />

Yersiz ve hatalı olarak yapılan tevkifat<br />

uygulamalarının düzeltilmesine yönelik<br />

açıklamalar 93 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde<br />

yer almıştır. Söz konusu Tebliğde sorumlu sıfatıyla<br />

tevkifat yapan alıcıların yersiz ve hatalı tevkifat<br />

uygulamaları durumunda, satıcı konumundaki<br />

KDV mükelleflerinin tevkifatlı işlemlerdeki<br />

verginin tamamını beyan edip etmemelerine göre<br />

alıcılara iade prosedürü açıklanmıştı.<br />

116 Seri No.lu KDV Genel Tebliği ve tüm<br />

tevkifat düzenlemelerini bir araya getiren 117<br />

Seri No.lu KDV Genel Tebliğinde de benzer bir<br />

yaklaşım olmakla birlikte, 93 No.lu Tebliğden<br />

farklı olarak sadece ödeme yönünden düzeltme<br />

yapılmamakta, satıcı ve alıcıların beyanlarının da<br />

düzeltilmesi sağlanmaktadır.<br />

117 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre,<br />

fazla veya yersiz tevkif edilerek ödenen<br />

vergi bulunması halinde, gerek alıcı gerekse<br />

satıcının beyanlarının düzeltilmesi suretiyle<br />

işlemin tevkifat uygulanmadan önceki hale<br />

döndürülmesi gerekir.<br />

- Fazla veya yersiz tevkif edilen vergi<br />

öncelikle tevkifatı yapan alıcı tarafından satıcıya<br />

iade edilecektir. Alıcının, fazla veya yersiz tevkif<br />

ettiği KDV tutarını satıcıya ödediğini gösterir<br />

belge ve satıcının düzeltmeyi yaptığını gösterir<br />

vergi dairesi yazısı ile birlikte başvurması halinde,<br />

fazla veya yersiz tevkif edilen vergi, bu vergiyi<br />

vergi dairesine beyan ederek ödeyen alıcıya iade<br />

edilecektir.<br />

Örnek: (B) Bankası, Öz Eğitim Akademisinden<br />

aldığı eğitim hizmeti nedeniyle ödediği bedeller<br />

üzerinden hesaplanan KDV tutarlarına tevkifat<br />

uygulamış ve II No.lu KDV beyannamesi ile<br />

kesinti yaptığı tutarları beyan edip ödemiştir.<br />

Söz konusu eğitim hizmeti herhangi bir teslim<br />

ya da hizmet kapsamında veya bu teslim ya da<br />

hizmetin devamı niteliğinde verilmediğinden<br />

tevkifata tabi bulunmamaktadır. Bu durumun<br />

farkedilmesi üzerine (B) Bankası kesinti yaptığı<br />

tutarları Öz Eğitim Akademisine ödeyecektir.<br />

Öz Eğitim Akademisi de ilgili dönemde verdiği<br />

I No.lu KDV beyannamesini düzelttiği takdirde<br />

(B) Bankası yersiz tevkif ettiği vergiyi iade<br />

alabilecektir.<br />

- Tevkifata tabi olmadığı halde tevkifat<br />

uygulanan ve satıcı tarafından verginin tamamının<br />

beyan edildiği durumlarda, satıcının düzeltmeyi<br />

yaptığını gösterir vergi dairesi yazısının ibrazı<br />

aranmayacaktır.<br />

Örnek: Yukarıda verdiğimiz örnekte satıcı Öz<br />

Eğitim Akademisinin verdiği eğitim hizmetinde<br />

tevkifat olmadığını bilerek hesaplanan KDV’nin<br />

tamamını beyan ettiğini farz edelim. Bu durumda<br />

(B) Bankası kesinti yaptığı tutarları Öz Eğitim<br />

Akademisine ödedikten sonra yersiz tevkif ettiği<br />

vergiyi iade alabilecektir.<br />

- Tevkifata tabi olan ve tevkifata tabi tutulan,<br />

ancak satıcı tarafından verginin tamamının<br />

beyan edildiği durumlarda, satıcının düzeltmeyi<br />

yapmasından sonra, varsa önceki beyanı üzerine<br />

ödenen KDV’nin, söz konusu işlemle sınırlı kısmı<br />

satıcıya iade edilecektir. Dolayısıyla bu durumda<br />

alıcıya iade söz konusu olmayacaktır.<br />

Örnek: (B) Bankası, (C) Yazılım’dan bankaya<br />

kurulan yeni bilgisayar sisteminin kullanımı<br />

konusunda eğitim hizmeti almıştır. Banka ödediği<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 33


• MESLEKİ YAZILAR<br />

bedeller üzerinden hesaplanan KDV tutarlarına<br />

tevkifat uygulamış ve II No.lu KDV beyannamesi<br />

ile kesinti yaptığı tutarları beyan edip ödemiştir.<br />

Eğitim hizmeti yeni bilgisayar sisteminin<br />

devamı niteliğinde ve bedeli ayrıca belirlenerek<br />

verildiği için tevkifata tabi olmasına karşın (C)<br />

Yazılım hesaplanan verginin tamamını beyan<br />

edip ödemiştir. Bu durumda alıcı (B) Bankasının<br />

yaptığı tevkifat işlemi doğru olduğundan satıcı<br />

(C) Yazılım tarafından düzeltme yapılacak iade<br />

talep edilebilecektir.<br />

Diğer fazla veya yersiz uygulanan KDV<br />

işlemlerinde olduğu gibi tevkifat düzeltmelerinde<br />

doğan iadelerde de teminat, YMM KDV İadesi<br />

Tasdik Raporu ve Vergi İnceleme Raporu<br />

aranmayacaktır.<br />

gerçekleştirilmektedir. KDV mükelleflerinin<br />

ithalat sırasında ödedikleri vergiyi indirim hakkına<br />

sahip olmaları nedeniyle gümrükte fazla veya<br />

yersiz ödense dahi indirim mekanizmasıyla bu<br />

vergiyi telafi edebilmeleri mümkün olduğundan<br />

düzeltme işleminin vergi dairesince yapılması<br />

gerekir.<br />

Bunun için, indirim hakkına sahip mükellef<br />

gümrük idaresine bir dilekçe ile başvurmakta,<br />

gümrük idaresi fazla veya yersiz tahsil ettiği<br />

vergi tutarını mükellefin vergi dairesine<br />

doğrudan göndereceği bir yazı ile bildirmektedir.<br />

Vergi dairesi bu yazı üzerine iade talebini<br />

sonuçlandırmaktadır.<br />

Tevkifata tabi tutulan KDV’nin alıcı tarafından<br />

beyan edilmiş ancak ödenmemiş olması<br />

halinde, sorumlu sıfatıyla beyan edilen bu vergi<br />

tahakkuktan terkin edilecektir.<br />

Öte yandan, genel bütçe kapsamındaki kamu<br />

idarelerinin muhasebe birimleri tarafından yapılan<br />

fazla veya yersiz tevkifatlar, satıcının beyanlarını<br />

düzelttiğini gösterir vergi dairesi yazısını<br />

ibraz etmesi üzerine ödemeyi yapanmuhasebe<br />

birimlerince düzeltilecek ve gereken durumlarda<br />

iade edilecektir.<br />

4. İthalatta Fazla veya Yersiz Tahsil<br />

Edilen KDV’nin İadesi:<br />

İthalat sırasında fazla veya yersiz<br />

uygulanan vergilerle ilgili düzeltme işlemleri KDV<br />

Kanununun 48 inci maddesi hükmü çerçevesinde<br />

yerine getirilmektedir.<br />

Daha önce 23 ve 91 Seri No.lu KDV Genel<br />

Tebliğlerinde belirlenmiş uygulamada 116 Seri<br />

No.lu KDV Genel Tebliğiyle herhangi bir değişiklik<br />

yapılmamıştır.<br />

Buna göre, ithalat sırasında fazla veya yersiz<br />

uygulanan KDV, indirim hakkına sahip olmayanlara<br />

(nihai tüketicilere) Gümrük Kanununa göre iade<br />

edilmektedir.<br />

İthalat sırasında fazla veya yersiz uygulanan<br />

verginin indirim hakkına sahip mükelleflere<br />

iadesi ise mükellefin beyanlarının düzeltilmesi<br />

üzerine bağlı olduğu vergi dairesince<br />

Ancak, ithalatın yapıldığı dönem içinde 1 No.lu<br />

KDV beyannamesi verilmeden fazla veya yersiz<br />

ödenen KDV’nin farkedildiği durumlarda indirim<br />

hesaplarına intikal etmemiş verginin Gümrük<br />

İdaresinden iade olarak talep edilmesi gerekir.<br />

SONUÇ:<br />

KDV Kanununun 8. maddesinde yer alan fazla<br />

veya yersiz ödenen KDV’nin ilgililere iadesine<br />

ilişkin hüküm bugüne kadar 3 farklı KDV Genel<br />

Tebliğiyle (23, 91, 93) düzenlenmiş bulunuyordu.<br />

116 Seri No.lu KDV Genel Tebliği öncelikle<br />

bu düzenlemeleri tek çatı altında toplayarak<br />

mükelleflerin ve meslek mensuplarının bilgiye<br />

daha kolay erişebilmelerine olanak sağlamıştır.<br />

Bunun yanında düzeltme işlemlerinin sadece<br />

Hazineye fazla intikal etmiş verginin geri<br />

ödenmesi esasından işlemlerin muhatabı olan alıcı<br />

ve satıcının defter kayıtlarının ve beyanlarının<br />

düzeltilmesi esasına geçilmiştir. Bu yapılırken de<br />

hem işlemler basitleştirilmiş hem de mevzuat dili<br />

sadeleştirilmiştir.<br />

Vergi İdaresinin mükellef odaklı yaklaşımına<br />

örnek teşkil eden bu düzenlemenin pratikte<br />

en büyük kolaylığı ise mükelleflerin iade<br />

taleplerinde vergi inceleme raporu veya YMM<br />

raporu istenmeyecek olmasıdır.<br />

34<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


VERGİ UYGULAMALARI AÇISINDAN İŞ<br />

ORTAKLIKLARI VE KONSORSİYUMLAR<br />

1. GİRİŞ<br />

Kurumlar ile gerçek kişilerin ticari faaliyetlerine<br />

ilişkin tüm kararlar, “risk planlaması” yapılarak verilir.<br />

Özellikle büyük sermaye birikimi, teknolojik<br />

donanım ile teknik uzmanlık gerektiren köprü, otoyol,<br />

baraj ve enerji santrali inşaatları gibi ihalelere<br />

dahil olan yerli ve yabancı firmaların belli bir sürede<br />

sonuçlandırılacakları işler için, bürokratik ve<br />

hukuki işlemleri herhangi bir sürece bağlı olmayan<br />

ve esas itibariyle riskin dağıtılması esasına dayanan<br />

“iş ortaklığı” veya “konsorsiyum” şeklinde organizasyon<br />

kurma yoluna gittikleri görülmektedir.<br />

Literatürde en fazla isimlendirilen kavramlardan<br />

biri olan iş ortaklığı; adi ortaklık, joint venture,<br />

ortak girişim ve konsorsiyum olarak da adlandırılmakta<br />

ve içerikleri itibariyle farklı anlamlar ifade<br />

etmelerine rağmen bu terimler birbirinin yerine<br />

kullanılmaktadır.<br />

Söz konusu terimler, Borçlar Kanunu, Kurumlar<br />

Vergisi Kanunu (KVK), Kamu İhale Kanunu ve uluslararası<br />

uygulamalar çerçevesinde aşağıdaki şekilde<br />

karşılık bulmaktadır.<br />

- Adi Ortaklıklar; Borçlar Kanununun 520-541.<br />

maddeleri arasında düzenlenmiş ve anılan Kanunun<br />

520. maddesinde; İki veya daha fazla kişinin ortak<br />

bir amaca ulaşmak için, bir sözleşmeye dayanarak<br />

emek ve mallarını birleştirmesi adi ortaklık olarak<br />

tanımlanmıştır.<br />

Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi kurumlar<br />

vergisi mükellefi olmaları da söz konusu<br />

değildir. İki veya daha fazla kurumlar vergisi mükellefinin<br />

adi ortaklık kurmak suretiyle faaliyet göstermeleri<br />

halinde, ortaklıktan elde ettikleri kârlar,<br />

hisseleri oranında şirketlerin kurum kazancına dahil<br />

edilir. Adi ortaklık kurulmasında hiçbir şekil şart<br />

aranmaz.<br />

Cem ARSLAN<br />

Devlet Gelir Uzmanı<br />

- Joint Venture; İki ya da daha fazla tüzel kişinin,<br />

genel olarak ihale yoluyla aldıkları belirli bir<br />

yatırım projesi çerçevesinde birlikte hareket etmek<br />

için oluşturdukları ortak “işletme yapısına”<br />

joint venture denmektedir. Örneğin, iki firmanın<br />

değişik hisse oranlarıyla, kendi ülkelerinde ya da<br />

yabancı bir ülkede kurdukları “yeni bir firma” joint<br />

venture kapsamına girer.<br />

Joint venture’un konsorsiyum ya da iş ortaklığından<br />

en önemli farkı, tarafların oluşturacakları proje<br />

için adi ortaklık yerine “yeni bir sermaye şirketi”<br />

kurmalarıdır. Konsorsiyum ve iş ortaklığında ise yeni<br />

bir sermaye şirketi kurulması söz konusu değildir.<br />

- İş Ortaklığı; Kurumlar vergisine tabi kurumların,<br />

kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da<br />

gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını<br />

ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla<br />

kurdukları ortaklıklardan mükellefiyet tesis<br />

edilmesini talep edenler iş ortaklıklarıdır. KVK’da<br />

yer alan bu hükme göre, hukuki statüsü adi ortaklık<br />

olan ve tüzel kişiliği bulunmayan iş ortaklıkları,<br />

kurumlar vergisi açısından ihtiyari olarak mükellef<br />

olmayı tercih edebilmektedirler.<br />

- Konsorsiyum ve Ortak Girişim; Konsorsiyum<br />

kelimesi, tek idare altında toplanmış şirketler birliğini<br />

ifade eder. İki veya daha fazla kişinin, taahhüt<br />

ettikleri işin bir bölümünün yerine getirilmesinin<br />

sorumluluğunu diğerlerinden bağımsız olarak yüklenmek<br />

suretiyle katkılarını birleştirmeleri konsorsiyum<br />

olarak tanımlanır.<br />

Kamu İhale Kanununda 1 ortak girişimler, “İhaleye<br />

katılmak üzere birden fazla gerçek veya tüzel kişinin<br />

aralarında yaptıkları anlaşma ile oluşturulan iş<br />

1 22.01.2002 tarih ve 24648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 35


• MESLEKİ YAZILAR<br />

ortaklığı ve konsorsiyumlar” olarak tanımlanmıştır.<br />

Ortak girişim ve konsorsiyum terimleri genel olarak<br />

birbirinin yerine kullanılmakla birlikte, ilgili Kanuna<br />

göre konsorsiyum, ortak girişimin bir alt koludur.<br />

2. İŞ ORTAKLIĞININ VERGİLENDİRİLMESİ<br />

Yukarıda da açıklandığı üzere iş ortaklıkları<br />

KVK’da tanımını bulmuş ve 1 seri no.lu KVK Tebliğinde<br />

2 de gerekli açıklamalara yer verilmiştir.<br />

2.1. İş Ortaklığının Tanımı ve Unsurları<br />

Yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığının kurumlar<br />

vergisi mükellefiyeti tesis ettirebilmesi için;<br />

- Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi<br />

mükellefi olması,<br />

- Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı<br />

bir sözleşmeyle kurulması,<br />

- İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması,<br />

- Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde<br />

gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,<br />

- İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim<br />

sözleşmesinin olması,<br />

- Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli<br />

bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından<br />

işverene karşı sorumlu olmaları,<br />

- İşin bitiminde kazancın paylaşılması<br />

gerekir.<br />

Şirketler tarafından kurulan ortaklıklar, “iş ortaklığı”<br />

adıyla faaliyet gösterse dahi, vergi dairesine mükellefiyet<br />

için başvuru yapılmadıkça kurumlar vergisi mükellefiyeti<br />

tesis ettirilmeyecektir. Başka bir deyişle, kurulan yapının<br />

adı iş ortaklığı olsa dahi mükellefiyet isteğe bağlı<br />

olacaktır.<br />

İş ortaklığı, devamlılık gösteren ve aynı nitelikte<br />

olan iş veya işler için değil, belirli sürede bitecek<br />

bir iş için kurulacak ve tam mükellefiyete tabi olacaktır.<br />

Yukarıda sayılan unsurları taşımak kaydıyla, iş<br />

ortaklıkları her türlü iş için kurulabilir. Belli bir iş<br />

için kurulan iş ortaklığında işverenin birden fazla<br />

olması, iş ortaklığının da birden fazla olmasını gerektirmez.<br />

Ancak bir işverene karşı birden fazla işin<br />

yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığı çerçevesinde<br />

yüklenilmesi halinde her iş, ayrı bir iş ortaklığının<br />

kurulmasını gerektirecektir.<br />

Örneğin; bir hidroelektrik santrali inşası işi için<br />

tek bir iş ortaklığı kurulabilir. Aynı işveren tarafın-<br />

2 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />

dan söz konusu santral ile bağlantılı elektrik iletim<br />

sisteminin kurulması işi için ayrı bir ihale düzenlendiği<br />

takdirde bu iş için ayrı bir iş ortaklığı kurulması<br />

gerekecektir.<br />

İş ortaklığının kurumlar vergisi yönünden bağlı<br />

olduğu vergi dairesi, ortaklığın kuruluş sözleşmesinde<br />

gösterilen merkezinin bulunduğu yer vergi<br />

dairesi; sözleşmede ortaklık merkezi belirtilmemiş<br />

ise iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesi olarak<br />

belirlenir.<br />

İş ortaklığında işin bitim tarihi, taahhüt sözleşmesinde<br />

belirlenen esaslara göre tayin edilir.<br />

Ancak, işin bitimi iş ortaklığının da sona erdiğini<br />

göstermez. Bu iş dolayısıyla mükellefiyetle ilgili<br />

ödevlerin tamamının da yerine getirilmesi (Örneğin,<br />

tahakkuk eden vergilerin tamamının ödenmesi)<br />

gerekir. Vergisel ödevlerin tamamının ikmal<br />

edilmesinden sonra iş ortaklığı sona ermiş sayılır.<br />

İş ortaklığının sona ermesinden sonra, ortaklık<br />

adına tarh olunacak vergi ve cezalardan tüm ortaklar<br />

müteselsilen sorumlu olurlar.<br />

2.2. İş Ortaklıklarının Kurumlar Vergisi Mükellefiyeti<br />

İş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefiyeti<br />

tesis ettirmeden adi şirket şeklinde faaliyet<br />

göstermeleri durumunda, ortaklıktan elde edilen<br />

kârlar, hisseleri oranında şirketlerin kurum kazancına<br />

dahil edilir. Adi ortaklıkların, KDV ve muhtasar<br />

beyanname yönünden mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri<br />

gerekir. Bunun dışında gelir vergisi ve geçici<br />

vergi beyannamesi vermelerine gerek yoktur.<br />

Kurumlar vergisi mükellefi olan iş ortaklıkları<br />

ise, tüm kurumlar vergisi mükelleflerine uygulanan<br />

mevzuata tabi olurlar. Kurumlar vergisi mükellefiyetini<br />

tercih eden iş ortaklıkları, vergi hukuku<br />

açısından bağımsız bir kişilik sayılmakta, defter<br />

tutma, stopaj sorumluluğu ve diğer mükellefiyetler<br />

açısından ortaklarından tamamen ayrı değerlendirilmektedirler.<br />

İş ortaklıklarının faaliyetinden<br />

doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulmakta<br />

ve vergi sonrası kazanç ortaklara dağıtılmaktadır.<br />

İş ortaklığınca dağıtılan kazanç, elde edenin hukuki<br />

niteliğine göre değişen şekilde vergilendirilir.<br />

Kurumlar tarafından elde edilen iştirak kazançları<br />

KVK’nın 5/a-1 maddesine göre vergiden istisna edilirken,<br />

gerçek kişilerin veya kurumlar vergisinden<br />

muaf olanların elde ettikleri iştirak kazançları %15<br />

oranında tevkifata tabi tutulur.<br />

36<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


2.3. İş Ortaklıklarının Zararının Mahsubu<br />

Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının,<br />

bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi<br />

mümkün olmayıp aynı durum kurumlar vergisi<br />

mükellefi iş ortaklarının zararları için de geçerlidir.<br />

Başka bir deyişle, iş ortaklığının zarar etmesi<br />

durumunda, söz konusu zarar tutarlarının iş ortaklığına<br />

ortak olan firmaların beyannameleri üzerinden<br />

indirilmesi mümkün değildir. 3<br />

Örneğin; Eylül-Defne İş Ortaklığı 2007 yılında<br />

üstlendiği yıllara sari inşaat işini 2012 yılında bitirmiş<br />

ve 200.000 TL zarar etmiştir. İş ortaklığının<br />

ortakları olan Eylül A.Ş. ve Defne Limited Şirketinin<br />

bu zarar tutarını hisseleri oranında beyannamelerine<br />

aktarmaları mümkün değildir.<br />

Buna göre, iş ortaklığını oluşturacak şirketlerin<br />

mükellefiyet tesisi konusunda, ortaklık faaliyeti<br />

sonucunda zarar edilmesi ihtimalini de göz önüne<br />

alarak karar vermeleri yerinde olacaktır.<br />

2.4. İş Ortaklıklarında Tevkifat<br />

Muhtasar beyanname yönünden iş ortaklıklarının<br />

mükellefiyeti tesis edilmekte ve iş ortaklığının istihkakları<br />

üzerinden yapılacak kesinti de yine ortaklık<br />

adına yapılmaktadır. Yapılan bu tevkifatlar ise, iş<br />

ortaklığının vereceği kurumlar vergisi beyannamesi<br />

üzerinden mahsup edilecektir.<br />

Örneğin; Kerem-Sedef İş Ortaklığınca yapılacak<br />

yıllara yaygın inşaat işine ilişkin hakediş ödemeleri<br />

üzerinden, ortaklar dikkate alınmaksızın ortaklık<br />

adına tevkifat yapılacak, iş ortaklığının ortağı bulunan<br />

şirketlerden birinin pilot ortak olması da durumu<br />

değiştirmeyecektir.<br />

İş ortaklarının yıllara yaygın inşaat işlerine<br />

ilişkin istihkakları KVK’nın 15. maddesine göre %3<br />

tevkifata tabidir.<br />

Öte yandan, proje çizimi ve denetim hizmetleri<br />

faaliyeti gibi inşaat ve onarım işi niteliğinde bulunmayan<br />

ve tevkifata tabi olmayan ödemeler üzerinden<br />

kesinti yapılması söz konusu değildir. 4<br />

2.5. İş Ortaklığında Tevkif Yoluyla Kesilen Vergilerin<br />

Mahsup ve İadesi<br />

Gelir ve kurumlar vergilerine ilişkin iade prosedürü<br />

252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde 5<br />

düzenlenmiştir.<br />

3 Gelir İdaresi Başkanlığının 20.03.2012 tarih ve 88 sayılı özelgesi<br />

4 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.05.2010 tarih ve 358 sayılı özelgesi<br />

5 06.04.2004 tarih ve 25425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.<br />

Tevkif yoluyla kesilen vergilerin yıllık beyannamedeki<br />

mahsuplar sonunda kalan kısmının, mükellefin<br />

diğer vergi borçlarına mahsup talebi tutarına<br />

bakılmaksızın, inceleme raporu ve teminat aranılmadan<br />

yerine getirilir. Mükellefler isterlerse ortağı<br />

bulundukları adi ortaklık veya kollektif şirketlerin<br />

müteselsilen sorumlu oldukları vergi borçlarına da<br />

mahsuben iade talebinde bulunabilirler.<br />

a) İş Ortaklığının İade Alacağının, Ortakların<br />

Vergi Borçlarına Mahsubu<br />

Kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklığının yıl içinde<br />

tevkif yoluyla ödediği vergilerin sırasıyla;<br />

- Kurumlar vergisi beyannamesinde hesaplanan<br />

vergisinden mahsup edilmesi,<br />

- Ortaklığın muaccel hale gelmiş başka vergi<br />

borçlarına mahsup edilmesi,<br />

- Böyle bir borcun olmaması ve vergi borcuna<br />

mahsubu istenen kurumun da muvafakatinin alınması<br />

şartıyla, ortaklığı oluşturan şirketlerin vergi<br />

borçlarına mahsuben iade edilmesi<br />

mümkündür. Başka bir ifadeyle, iş ortaklığının<br />

tevkif yoluyla kesilen vergilerden doğan iade alacağı,<br />

ortağı bulunan şirketlerin de vergi borçlarına<br />

mahsup edilebilecektir.<br />

b) İş Ortaklığını Oluşturan Şirketlerin İade Alacaklarının,<br />

İş Ortaklığının Vergi Borcuna Mahsubu<br />

KVK’ya göre ortaklar, iş ortaklığının vergi borcundan<br />

müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.<br />

252 seri no.lu Tebliğde yer alan açıklamada ise,<br />

mükelleflerin ortağı bulundukları “adi ortaklıkların”<br />

müteselsilen sorumlu oldukları vergi borçlarına<br />

mahsuben iade talep edebilecekleri belirtilmiştir.<br />

Buna göre, iş ortaklıklarının adi şirket statüsünde<br />

bulunması ve ortaklarının iş ortaklığının vergi<br />

borcundan müteselsilen sorumlu olmaları nedeniyle,<br />

iş ortaklığını oluşturan şirketlerin tevkif yoluyla<br />

kesilen vergilerinden oluşan iade alacaklarının;<br />

- Kurumlar vergisi beyannamelerinde hesaplanan<br />

vergiden mahsup edilmesi,<br />

- Daha sonra muaccel hale gelmiş diğer vergi<br />

borçlarına mahsup edilmesi,<br />

- Bu mahsuplar sonucu bir tutarın kalması durumunda<br />

ise, mahsup dilekçesi ile birlikte ve iş ortaklığının<br />

hangi dönem borçları için mahsup talep<br />

edildiği belirtilmek suretiyle iş ortaklığının vergi<br />

borcuna mahsup edilmesi<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 37


• MESLEKİ YAZILAR<br />

mümkündür.<br />

2.6. İş Ortaklıklarında Belge Düzeni<br />

Adi ortaklıklar ve iş ortaklıkları ile ilgili en çok<br />

tereddüt edilen hususlardan birisi de, faturaların<br />

kim tarafından düzenleneceği ve faturaların kimin<br />

adına alınacağı noktasındadır.<br />

Vergi Usul Kanununda fatura, satılan emtia veya<br />

yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı<br />

göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan<br />

tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika<br />

olarak tanımlanmıştır.<br />

Buna göre, adi şirketlerin veya kurumlar vergisi<br />

mükellefi iş ortaklıklarının, ortaklık adına fatura<br />

düzenlemeleri ve yine ortaklık adına fatura almaları<br />

şarttır. 6 İş ortaklığını oluşturan şirketlerin<br />

kendi adlarına düzenledikleri faturaları kullanmaları<br />

mümkün değildir.<br />

2.7. İş Ortaklığının Tasfiyesinden Sonra Elde<br />

Edilen Kazançlar<br />

İş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefi olsa<br />

dahi adi şirket olarak nitelendirilmekte ve bunların<br />

tasfiyesi Borçlar Kanununun 538-540. maddelerine<br />

göre gerçekleştirilmektedir.<br />

İş ortaklıklarının tasfiyesinden sonra mahkeme<br />

kararı, eksik hesaplama ve benzeri nedenlerle<br />

lehe hasılat elde etme durumu ortaya çıkabilmektedir.<br />

Bu durumda, iş ortaklığının sona ermesinden<br />

sonra çeşitli nedenlerle (Örneğin, ihale makamınca<br />

yapılan eksik hesaplama) lehe oluşan hasılat<br />

farkının, hisseleri oranında iş ortaklığını oluşturan<br />

şirketlerin kurum kazancına ilave edilerek vergilendirilmesi<br />

gerekir. 7<br />

3. KONSORSİYUM<br />

Kamu İhale Kanununun (KİK) 14. maddesinde,<br />

“Ortak girişimler birden fazla gerçek veya tüzel kişi<br />

tarafından iş ortaklığı veya konsorsiyum olarak iki<br />

türlü oluşturulabilir. İş ortaklığı üyeleri, hak ve sorumluluklarıyla<br />

işin tümünü birlikte yapmak üzere,<br />

konsorsiyum üyeleri ise, hak ve sorumluluklarını<br />

ayırarak işin kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili<br />

kısımlarını yapmak üzere ortaklık yaparlar. İş<br />

ortaklığı her türlü ihaleye teklif verebilir. Ancak<br />

idareler, işin farklı uzmanlıklar gerektirmesi durumunda,<br />

ihaleye konsorsiyumların teklif verip ve-<br />

6 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.01.2012 tarih ve 139 sayılı özelgesi<br />

7 Gelir İdaresi Başkanlığının 12.09.2011 tarih ve 57 sayılı özelgesi<br />

remeyeceğini ihale dokümanında belirtirler. İhale<br />

aşamasında ortak girişimden kendi aralarında bir iş<br />

ortaklığı veya konsorsiyum yaptıklarına dair anlaşma<br />

istenir. İş ortaklığı anlaşmalarında pilot ortak,<br />

konsorsiyum anlaşmalarında ise koordinatör ortak<br />

belirtilir. İhalenin iş ortaklığı veya konsorsiyum<br />

üzerinde kalması halinde, sözleşme imzalanmadan<br />

önce noter tasdikli iş ortaklığı veya konsorsiyum<br />

sözleşmesinin verilmesi gerekir. İş ortaklığı anlaşma<br />

ve sözleşmesinde, iş ortaklığını oluşturan gerçek<br />

veya tüzel kişilerin taahhüdün yerine getirilmesinde<br />

müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları,<br />

konsorsiyum anlaşma ve sözleşmesinde ise, konsorsiyumu<br />

oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin,<br />

işin hangi kısmını taahhüt ettikleri ve taahhüdün<br />

yerine getirilmesinde koordinatör ortak aracılığıyla<br />

aralarındaki koordinasyonu sağlayacakları<br />

belirtilir.” denilmektedir.<br />

KVK ve gerekçeleri ile KİK hükmünden de anlaşılacağı<br />

üzere işverene karşı olan sorumluluk yönünden<br />

konsorsiyum ile iş ortaklıkları ayrılır. İş ortaklığında<br />

taraflar, müştereken yüklenilen işin belli<br />

bir bölümünden değil, tamamından işverene karşı<br />

sorumludurlar. Konsorsiyumlarda ise, her ortak işin<br />

belli bir bölümünden sorumlu olmaktadır. (Örneğin,<br />

baraj inşaatının ulaştırma, inşaat ve teknik donanım<br />

kısımlarının ayrılması)<br />

Burada önemli olan husus, şirketlerin ve ihaleye<br />

çıkan idarenin tercihi konusudur. İdare, ihale konusu<br />

işin tamamından iş ortaklığını oluşturan tüm şirketlerin<br />

sorumlu olmasını istemekte, böylelikle ihalenin<br />

gerçekleştirilmesinden tüm ortakları sorumlu<br />

tutarak sözleşmeyi sağlamlaştırmaktadır.<br />

Ancak iş ortaklığını oluşturan firmalar, ihalenin<br />

tamamından değil uzmanlaştıkları alanda ve sadece<br />

yüklendikleri işten sorumlu olmak istemekte,<br />

böylelikle işin bir kısmında oluşabilecek risklerden<br />

kurtulmakta, kar-zarar dağıtımı konusunda ortaya<br />

çıkabilecek ihtilafların önüne geçmek istemekte ve<br />

tevkifat konusunda müstakil olarak değerlendirilmektedirler.<br />

3.1. Konsorsiyumun Unsurları<br />

KVK açısından, bir inşaat işini gerçekleştirmek<br />

üzere konsorsiyum halinde hareket eden firmaların<br />

kendi aralarında yapmış oldukları bu işe ilişkin<br />

konsorsiyum sözleşmesinde;<br />

- İşin bütünü içinde birbirinden fiziken ayrılabilen<br />

belli bölümlerin konsorsiyum üyelerince<br />

38<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


paylaşılarak bu bölümlerin gerçekleştirilmesinden<br />

kendilerinin sorumlu olacağı<br />

- Taahhüt edilen işler ile fiziken ayrılabilen alt<br />

bölümlerin ve işin gerektirdiği malzeme ve teçhizata<br />

ilişkin bedellerin ayrı ayrı tayin ve tespit<br />

edileceği<br />

- Ayrıntılı hazırlanan iş programına tarafların<br />

uyma zorunluluğunun bulunacağı<br />

- Her bir ortağın yüklendiği işin alt aşamalarında<br />

üstlenmiş olduğu kısmına ait gelir ve giderlerin<br />

kendi yasal defterlerinde izleneceği<br />

- Ortakların üstlendikleri işler için gerekli olan<br />

ve kendilerince sağlanması gereken makine ve<br />

teçhizatın kendi mülkiyetinde kalacağı<br />

- Her bir ortağın yapmış olduğu iş sonucunda<br />

elde edilen kâr veya zararın diğer ortakla ilişkilendirilmeksizin<br />

kendisinin geliri olacağı,<br />

- Kurulan konsorsiyumun bu iş için kurulacağı<br />

ve işin bitiminde sona ereceği<br />

- İdare ile yapılacak işlemlerde yalnızca bir ortağın<br />

(koordinatör ortak) muhatap olacağı, ancak<br />

bu ortağın yapmış olduğu tüm işlemlerden doğan<br />

sonuçların hangi iş kısmı ile ilgili ise o işi gerçekleştiren<br />

firmaya yansıtılacağı<br />

hususlarının yer alması ve bunlara aynen uyulması<br />

gerekmektedir.<br />

3.2. Konsorsiyum Ortağı Firmalardan Yapılacak<br />

Tevkifat<br />

Konsorsiyum olarak hareket eden firmalarca<br />

yapımı taahhüt edilen yıllara yaygın inşaat ve<br />

onarım işlerinde (makine, teçhizat ve taşıt temini<br />

dahil);<br />

- Firmalar arasındaki konsorsiyum anlaşmasında,<br />

yukarıda açıklanan “konsorsiyum” tanımı için<br />

gerekli olan şartların yer almış olması,<br />

- İdare ile konsorsiyum arasında yapılan sözleşmede<br />

işin tamamının alt aşamada kısımlara ayrılabilmesi<br />

ve her bir kısım için ödenecek bedelin<br />

belirlenmesi,<br />

- Yurt dışından makine, teçhizat ve taşıt teminini<br />

içeren sözleşmelerde, temin işinin doğrudan<br />

yurt dışındaki ana merkez tarafından ve Türkiye’deki<br />

işyerinin hiçbir katkısı olmaksızın gerçekleştirilmiş<br />

olması<br />

halinde, ihale edilen iş için yapılan ödemeler,<br />

vergi kesintisi açısından konsorsiyum üyesi firmaların<br />

taahhüt ettikleri işle sınırlı olmak üzere<br />

ayrı ayrı değerlendirilecektir.<br />

Buna göre, işin kısımlara ayrılabildiği konsorsiyumların<br />

yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde,<br />

ortakların hukuki statüsüne göre ilgili vergi kanunu<br />

referans alınarak ayrı ayrı tevkifat yapılmakta ve<br />

ortaklar yapılan bu tevkifatları beyannamelerine<br />

dahil etmektedirler.<br />

Örneğin, raylı taşıma sistemi kurulması ile ilgili<br />

belediyeden alınan ihalenin, malzeme temini konusunda<br />

dar mükellef bir kurumun, inşaat işleri<br />

ile ilgili ise Türkiye mukimi firmanın üstlendikleri<br />

ve konsorsiyum şeklinde oluşturulan adi ortaklıkta,<br />

malzeme temini işinin inşaat işi olmaması nedeniyle<br />

ödenecek olan istihkakların tevkifata tabi<br />

tutulmaması, ancak Türkiye mukimi şirkete ödenen<br />

istihkaklar üzerinden %3 oranında tevkifat yapılması<br />

gerekmektedir. 8 Görüleceği üzere bu durumda<br />

tevkifat, konsorsiyum adına değil, işlerin kısımlara<br />

ayrılması suretiyle ortaklar hesabına yapılmaktadır.<br />

Bu işlemde faturaların konsorsiyum adına düzenlenmesi<br />

ancak ortakların yapacakları işlerin ayrı şekilde<br />

fatura edilmesi yerinde olacaktır. Konu ile ilgili<br />

çifte vergilendirme önleme anlaşması bulunması<br />

durumunda, anlaşmanın öncelikle değerlendirilmesi<br />

gerekeceği tabiidir.<br />

4. SONUÇ<br />

İş ortaklıklarının kurulmasının temel nedeni<br />

“risk” dağıtımı ya da paylaşımıdır. Bu çerçevede<br />

büyük ölçekli inşaat işleri dolayısıyla oluşturulan<br />

iş ortaklıklarının hukuki yapısının adi ortaklık<br />

niteliğinde olması, bunun yanında istenilmesi<br />

halinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeleri<br />

sonucu vergi uygulamalarında çeşitli tereddütler<br />

yaşanmakta, konu ile ilgili olarak Gelir<br />

İdaresi Başkanlığınca yukarıda açıklanan şekilde<br />

tebliğ, sirküler ve özelge bazında uygulamaya<br />

yön verilmektedir.<br />

8 Gelir İdaresi Başkanlığının 23.06.2006 tarih ve 46940 sayılı özelgesi<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 39


• MESLEKİ YAZILAR<br />

KIYMETİ ÖNEMLİ ORANDA AZALIŞ GÖSTEREN,<br />

ZAYİ OLAN (YOK OLAN) ÜRETİM AŞAMASINDA<br />

YOK OLAN (FİRE) VE ÇALINAN MALLARIN<br />

VERGİ KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU<br />

İLE TEKDÜZEN MUHASEBE SİSTEMİ<br />

UYGULAMA GENEL TEBLİĞLERİ AÇISINDAN<br />

DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Mesut UÇAK<br />

Vergi Müfettişi<br />

1- GİRİŞ:<br />

Bilindiği üzere ticari hayat iniş ve çıkışları olan<br />

beklenmedik risklerle karşılaşılabilen uzun bir yoldur.<br />

Ticaretle uğraşanlar ülke ve dünya konjonktüründen<br />

kaynaklanan risk ve belirsizliklerin yanında<br />

kendi içsel belirsizlikleriyle de mücadele etmek zorundadırlar.<br />

İşletmeler sınırsız kabul edilen ömürleri<br />

boyunca ekonomik risk ve belirsizliklerden kaynaklanan<br />

fiyat dalgalanmaları ( satış fiyatının alış<br />

fiyatının çok altına düşmesi gibi) yanında ticaretini<br />

yaptıkları ürünlerin üretim veya muhafaza esnasında<br />

ortaya çıkan olağan (fire gibi ) veya olağan üstü<br />

( doğal afetler gibi ) bir çok sebepten kaynaklanan<br />

zayiatlarla karşılaşmaktadırlar.<br />

Zayi olma sözlük 1 anlamıyla kaybolma, yitme,<br />

kayıp, yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş, işe<br />

yaramayan, yararsız, boş anlamlarına gelmektedir.<br />

Diğer bir ifadeyle var olan bir maddenin veya cismin<br />

fiziki olarak yok olması, kaybolması demektir.<br />

Tanım üzerinde vurgulanan husus bir cismin veya<br />

maddenin olağandışı, iradi veya gayri iradî bir şekilde<br />

fiziki yapısının yitirilmesidir.<br />

Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak<br />

ele alacağımız üzere,“zayi olma” kavramıyla ilgili<br />

vergi kanunları ile ikincil düzenlemelerde (genel<br />

tebliğ, sirküler ) herhangi bir tanımlama yapılma-<br />

1 Türk Dil Kurumu , Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr<br />

mış sadece zayiat durumunun vergisel sonuçları<br />

üzerinde durulmuştur.<br />

Uygulama yönüyle kavrama baktığımızda mükelleflerin<br />

üretim veya muhafaza aşamasında aşağıdaki<br />

durumlarla karşılaştıklarını görmekteyiz.<br />

- Deprem, sel, yangın gibi doğal afetler, su basması,<br />

kırılma, çatlama, gibi sebeplerle malların elden<br />

çıkması durumu,<br />

- Kullanım süresi geçen veya kullanılamayacak<br />

hale gelen malların zayi olma durumu,<br />

- Değer kaybının kısmi olması, yani mal tamamen<br />

yok olmamakla birlikte değerinde önemli bir<br />

düşüklük meydana gelmesi durumu,<br />

- Bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye arzına<br />

kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel<br />

kayıplar neticesinde oluşan zayiat ile normal akış<br />

dışında oluşan firelerin durumu,<br />

- Üretim aşamasında hammaddelerin, satış aşamasında<br />

mamullerin veya ticari malların çalınması<br />

durumunda ortaya çıkacak zayiatların durumu.<br />

Yazımızda, yukarıda yer verdiğimiz nedenlerle<br />

ortaya çıkabilecek zayiatlar üzerinde durulacak,<br />

vergi kanunları ile bu paralelde yayımlanan ikincil<br />

mevzuat ile Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygululama<br />

Genel Tebliğ hükümleri ışığı altında konu hakkındaki<br />

görüş ve önerilerimize yer verilecektir.<br />

40<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


2-ÇEŞİTLİ NEDENLERLE ZAYİ OLAN MALLARIN<br />

KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DU-<br />

RUMU:<br />

- Malların Tamamen Zayi Olması Sonucu Meydana<br />

Gelen Kayıplar:<br />

Katma değer vergisinin en önemli özelliği indirim<br />

mekanizmasına sahip olmasıdır. Üretim aşamasından<br />

nihai tüketiciye kadar olan bütün safhalarda<br />

katma değer vergisi alınacak, ancak her bir safhada<br />

hesaplanan katma değer vergisinden bir önceki safhanın<br />

vergisi düşülerek bakiye vergi Hazineye intikal<br />

ettirilecektir.<br />

Yukarıda da yer verdiğimiz üzere vergi mevzuatında<br />

zayi olma kavramının tanımına yer verilmemiş,<br />

sadece zayiat durumunun vergisel sonuçları<br />

üzerinde durulmuştur. Bu durum “zayi olma” kavramının<br />

vergi idaresi ile mükelleflerce farklı yorumlanmasına<br />

ve farklı uygulanmasına neden olmuştur.<br />

Zayi olma kavramı sadece malların tamamen fiziki<br />

açıdan yok olması, değersiz olması anlamında mı<br />

değerlendirilmeli ya da kavram biraz daha genişletilip<br />

Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesi kapsamında<br />

değeri düşen mallar da zayi olan mal olarak mı<br />

değerlendirilmelidir.<br />

Yüksek yargı, aşağıya örnek mahiyetinde aldığımız<br />

kararlarında da görüleceği üzere tamamen veya<br />

kısmen zayi olmayı aynı anlamda değerlendirmiştir.<br />

Danıştay 7. Dairenin 2 bir kararında“sözlük anlamında<br />

“zayi” nin kayıp, yitik anlama geldiği, mal<br />

bütünüyle kaybolduğunda zayi olmuş sayılması,<br />

malın bütünüyle zayi olmayıp hasar görmesi ve<br />

değer kaybının oluştuğu kısımlarının vergilendirme<br />

açısından zayi olan mal kapsamında değerlendirilmesinin<br />

vergi kanunları ve adaleti konusunda daha<br />

uygun olduğu görüşüne varmıştır.”<br />

Yine, Danıştay 11. Dairesi 3 bir kararında ” Cam<br />

şişe ve Teneke kutular halinde satışa sunulan meyve<br />

sularının gerek sel felaketi nedeniyle tahrip olması,<br />

gerekse iktisadi ve teknik nedenlerle imha<br />

edilmesi halinde meyve suları yeniden teslime<br />

konu edilemeyeceğinden, zayi olduğunun kabulü<br />

gerekecek, bunun doğal sonucu olarak da meyve<br />

sularının üretimi nedeniyle yüklenilen KDV indirim<br />

konusu yapılamayacaktır. Öte yandan, söz konusu<br />

emtianın ayrılmaz parçası olan ve fiziksel değişiklik<br />

nedeniyle yüklenilen KDV’nin değer kaybına isabet<br />

eden kısmının indirimler dışında bırakılması,<br />

2 Danıştay 7’inci Dairesinin 02.04.1991 tarih ve E. 1990/3043, K.<br />

1991/1334 sayılı kararı<br />

3 Danıştay 11’inci Dairesinin 02.12.1997 tarih ve E. 1997/2808, K.<br />

1997/4353 sayılı kararı<br />

yeniden ve hasarlı haliyle teslim konusu edilmesi<br />

durumunda, hurda veya hasarlı bedele isabet eden<br />

ve bu kısım için yüklenilen KDV ‘nin indirim konusu<br />

yapılması KDV uygulaması ve vergide adalet perensibi<br />

yönünden uygun olacaktır.” şeklinde bir açıklama<br />

yapmıştır.<br />

Vergi idaresi ilk zamanlarda zayi olan mal kavramına<br />

farklı yaklaşmıştır. Bu durum vermiş olduğu<br />

müktezalarda kendini göstermektedir. Maliye Bakanlığı<br />

bir müktezasında 4 “Komisyon kararınca<br />

fiziken var olduğu saptanan ve değeri (0) sıfır<br />

olarak belirlenen malların, çürüme, bozulma<br />

veya kullanım süresinin geçmesi gibi sebeplerle<br />

takdir komisyonu gözetiminde imha edilmesi<br />

durumunda bu malların, zayi olan mallar kapsamında<br />

değerlendirilmeyeceği, buna göre, imha<br />

edilen malların alımı sırasında yüklenilen ve alış<br />

faturalarında gösterilen katma değer vergisinin<br />

indirim konusu yapılmasının mümkün bulunduğu”<br />

görüşü bildirilmiştir.<br />

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun günümüzde yürürlükte<br />

olan 30’uncu maddesinin birinci fıkrasının<br />

( c ) bendinde, “deprem, sel felaketi ve Maliye<br />

Bakanlığı’nca yangın sebebiyle mücbir sebep<br />

ilan edilen yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar<br />

hariç, zayi olan mallara ait katma değer vergisi”<br />

nin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden<br />

hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği<br />

hükmüne yer verilmiştir.<br />

Söz konusu bendin ilk düzenleniş hali ile zamanla<br />

yapılan yeni düzenlemeler ve ilgili düzenlemelerin<br />

gerekçeleri aşağıdaki gibidir:<br />

“Maddenin (c) bendindeki hüküm esas itibariyle<br />

vergilendirme emniyetini sağlamak ve<br />

malların zayi olduğu gerekçesiyle yaratılabilecek<br />

vergi kaybını önlemek amacına yönelik bulunmakta,<br />

bunun yanı sıra tasarı genel esprisi<br />

itibariyle her kademede yaratılan katma değeri<br />

mutlak vergilendirmeyi hedef tutmaktadır. Bu<br />

açıdan bakıldığında malların mükellef tarafından<br />

kendi özel ihtiyaçlarında kullanılması veya<br />

her ne suretle olursa olsun işletmeden çekilmesi<br />

ile zayi edilmesi arasında hiçbir fark bulunmamakta,<br />

dolayısıyla zayi olan mallar için alış<br />

vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin<br />

indirilmesi mümkün görülmemektedir”<br />

Öte yandan, söz konusu bent hükmü 4503 Sayılı<br />

Kanun 5 ’la ( 05.02.2000 yürüklük tarihi ) “Deprem<br />

4 M.B.’nın 19.11.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.055.5530-88/0540409<br />

sayılı Muktezası<br />

5 29.01.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 41


• MESLEKİ YAZILAR<br />

veya sel felaketi nedeniyle zayi olanlar hariç olmak<br />

üzere zayi olan mallara ait KDV” şeklinde<br />

yeniden düzenlenmiştir. İlgili bent hükmüne 5228<br />

sayılı kanun 6 ile “ Maliye Bakanlığı’nın yangın sebebiyle<br />

mücbir sebep ilan ettiği yerlerdeki yangın”<br />

da eklenmiştir. Söz konusu değişikliğin yapılma<br />

gerekçesi ise, “deprem ve sel felaketi sebebiyle<br />

zarar gören mükelleflerin zayi olan mallar için satın<br />

aldıkları esnada ödemiş oldukları katma değer<br />

vergisini indirim konusu yapabildikleri, maddede<br />

yapılan değişiklik ile Maliye Bakanlığı tarafından<br />

mücbir sebep ilan edilen yerlerdeki yangınlar nedeniyle<br />

malları zayi olan mükelleflerin de zayi<br />

olan malları için ödemiş oldukları katma değer<br />

vergilerinin indirim konusu yapılabilmesinin sağlanmasıdır.”<br />

Katma Değer Vergisinde, vergilendirme her safhada<br />

oluşturulan katma değere bağlı olarak hesaplanır.<br />

Katma değer vergisini diğer dolaylı vergilerden<br />

ayıran en önemli özellik indirim sistemine<br />

sahip olmasıdır. Bu sistem ile mükellefler, alışlarında<br />

ödedikleri katma değer vergisini, satışları<br />

üzerinden hesapladıkları katma değer vergisinden<br />

indirmek suretiyle yalnızca kendi safhalarında oluşan<br />

katma değerin vergisini ederek ödemektedirler.<br />

Türk vergi sisteminde “toplu indirim esası” kabul<br />

edildiğinden, malların alımında yüklenilen katma<br />

değer vergisinin indirimi için, bu malların satışının<br />

yapılmasına gerek bulunmamakta, bu vergiler diğer<br />

vergiye tabi işlemler nedeniyle tahsil edilen katma<br />

değer vergisinden indirilmektedir. İndirim sistemi,<br />

malların satışı sırasında nasıl olsa vergiye tabi tutulacağı,<br />

eklenen değerin vergilendirileceği düşüncesine<br />

dayanmaktadır.<br />

Yasal düzenleme ve gerekçesinden de görüleceği<br />

üzere vergi idaresi deprem, sel felaketi ve Maliye<br />

Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilan ettiği<br />

yerlerdeki yangın dışında meydana gelen zayiatlar<br />

nedeniyle malların ilk alımında indirim konusu<br />

yapılan katma değer vergilerini, bu malların satışı<br />

sırasında nasıl olsa vergiye tabi tutulacağı, prensibinden<br />

sapma yani zayi olan malların satış ve dolayısıyla<br />

oluşturulan bir katma değer olamayacağı<br />

düşüncesiyle ve indirim sisteminin mantığına ters<br />

düşmesi gerekçesiyle zayiatın meydana geldiği dönemde<br />

geri almaktadır.<br />

Yasal düzenleme, gerekçesi ve katma değer<br />

vergisinin indirim mekanizması birlikte değerlendirildiğinde<br />

Katma değer vergisi kanunu’nun 30/c<br />

bendinde yer alan hükümlerde isabet olmakla bir-<br />

6 31/7/2004 tarih ve 25539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />

likte deprem, sel felaketi gibi doğal afetlerin tadadı<br />

olarak sayılması ve ülkemizde her an olabilecek<br />

yıldırım düşmesi, hava sıcaklığının ani değişmesi,<br />

fırtına, kasırga gibi doğal afetlerin kapsam dışı bırakılması<br />

bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Yazımızın önceki bölümlerinde de açıkladığımız<br />

üzere malların fiziki miktarlarında bir kayıp söz konusu<br />

ise o mal zayi olmuş sayılmaktadır. Ancak tamamen<br />

zayi olmamakla birlikte çeşitli nedenlerle<br />

kıymeti düşen malların durumu ne olacaktır. Bu konuda<br />

vergi idaresinin ve Yargının görüşleri ilk başta<br />

aşağıdaki gibiydi.<br />

Danıştay 9. Dairesi 7 bir kararında “…kullanım<br />

süresi dolan ilaçlar için takdir komisyonuna başvurarak<br />

değer belirlettiği (0 TL ) ve yine idarenin bilgisi<br />

ve gözetimi dahilinde söz konusu ilaçları imha<br />

ettirdiğinin tartışmasız olduğu, ilaçların ekonomik<br />

değerinin kalmadığı ve imhasının zorunluluk arz<br />

ettiği, bu nedenle kullanım süresi dolan ve değer<br />

tespit ettirilerek idarenin huzurunda imha ettirildiği<br />

anlaşılan ilaç girdileri için ödenen katma değer<br />

vergisinin anılan yasanın 30/c maddesindeki zayi<br />

olan mal kavramı içinde değerlendirilemeyeceğinden<br />

indirilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle kabul<br />

eden 6. Vergi Mahkemesi’nin 4.03.2002 tarih<br />

ve 2002/526 sayılı kararının onanmasına…” hükmetmiştir.<br />

Vergi İdaresi kendisine intikal eden olaylardan;<br />

mükelleflerin faaliyetlerine ilişkin olarak stoklarında<br />

mevcut olan ancak kullanım süresi geçen veya<br />

bir başka nedenle kullanılamayacak durumda olan<br />

malların, ilgili mevzuat uyarınca teşkil edilen resmi<br />

komisyonlar veya Takdir Komisyonu huzurunda<br />

imha edilmesi durumunda, bu mallara ilişkin yüklenilen<br />

KDV’nin indirilip indirilemeyeceği hususunda<br />

tereddüde düşüldüğünü belirttikten sonra 113 no’lu<br />

KDV Genel Tebliği 8 ile aşağıdaki açıklamalarda bulunulmuştur.<br />

“KDV Kanununun (30/c) maddesinde; deprem,<br />

sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle<br />

mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın<br />

sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan<br />

mallara ait KDV’nin indirim konusu yapılamayacağı<br />

hükme bağlanmıştır.<br />

Bu hüküm uyarınca, kullanım süresi geçen<br />

veya bir başka biçimde kullanılamayacak hale<br />

gelen ve imha edilen mallar, zayi olan mal mahiyetinde<br />

olduğundan mükelleflerce bu malların<br />

7 Danıştay 9’uncu Dairesinin E.2002/ 3313 K. 2004/4389 sayılı<br />

kararı<br />

8 05.12.2009 tarih ve 27423 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.<br />

42<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV’nin indirim<br />

konusu yapılması da mümkün bulunmamaktadır.<br />

Bu çerçevede, zayi olan mallara ait yüklenilen<br />

ve daha önce indirim konusu yapılan KDV’nin,<br />

imha tarihini kapsayan vergilendirme dönemine<br />

ait 1 No.lu KDV Beyannamesinin “İlave Edilecek<br />

KDV” satırına dahil edilmek suretiyle indirim<br />

hesaplarından çıkarılması gerekmektedir” şeklinde<br />

açıklamada bulunmuştur.<br />

Diğer taraftan Vergi İdaresi yazımızın önceki bölümlerinde<br />

açıklamaya çalıştığımız tereddütleri de<br />

göz önünde bulundurarak 57 9 ve 60 10 no’lu Katma<br />

Değer Vergisi Sirküleri ile bu tereddütleri giderecek<br />

aşağıda yer verdiğimiz açıklamalarda bulunmuştur.<br />

Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın<br />

sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki<br />

yangın sonucu zayi olan mallar nedeniyle yüklenilen<br />

vergilerin indirimine olanak tanınmaktadır.<br />

Örneğin; sel felaketi nedeniyle bir şirketin deposunda<br />

yer alan malların zayi olması veya Maliye<br />

Bakanlığınca yangın sebebiyle mücbir sebep ilan<br />

edilen yerde olması koşuluyla, yangın nedeniyle<br />

malların kullanılamaz duruma gelmesi halinde bu<br />

mallara ilişkin yüklenilen vergiler indirim konusu<br />

yapılabilecektir.<br />

Buna karşılık Maliye Bakanlığınca yangın sebebiyle<br />

mücbir sebep ilan edilmediği sürece, yangın<br />

sonucu zayi olan mal nedeniyle yüklenilen KDV nin<br />

indirim konusu yapılması mümkün değildir. Örneğin,<br />

ithal edilen malların depolandığı antrepolarda<br />

çıkan yangın sonrasında Maliye Bakanlığınca mücbir<br />

sebep ilan edilmediği takdirde zayi olan malların<br />

ithalinde ödenen KDV nin indirim konusu yapılması<br />

mümkün bulunmamaktadır.<br />

Bu çerçevede;<br />

- İmalatta kullanılmak için alınan ancak imalata<br />

girmeden eskime, bozulma, çürüme, çatlama vb. nedenlerle<br />

kullanılamaz hale gelen ve bu nedenle imalatta<br />

veya ambalajlamada kullanılabilme vasfını yitiren<br />

hammadde ve malzeme ile ambalaj maddeleri,<br />

- Son kullanma tarihinin geçmesi, çeşitli kimyasallar<br />

içerdiğinin tespit edilmesi gibi nedenlerle<br />

kanunen tekrar satılması mümkün olmayan ve imha<br />

edilen bisküvi, çikolata, konserve gibi gıda ürünleri,<br />

- Sağlık Bakanlığınca kullanımının yasaklanması<br />

nedeniyle imha edilen ilaçlar ile kullanım süresi<br />

içinde formül hatası bulunan, miadının dolması<br />

9 23.06.2010 tarih ve KDV-57 / 2010 -5 sayılı<br />

10 08.08.2011 tarih ve KDVK-60/2011-1 sayılı<br />

veya hasar görmesi nedeniyle kullanılamaz hale<br />

gelmiş, üretimden kalkmış, insan sağlığını tehdit<br />

eden ilaçlar,<br />

- Hatalı dikim, renk farklılığı, leke ve benzeri<br />

nedenlerle ya da şirket politikası gereği satışı mümkün<br />

olmadığından imha edilen mallar,<br />

- Kullanım ömrünü tamamladığı için imha edilen<br />

araç lastikleri,<br />

için yüklenilen KDV indirim konusu yapılamayacaktır.<br />

Görüleceği üzere vergi idaresi son yapılan düzenleme<br />

ile konu hakkında ki görüşünü değiştirmiştir.<br />

Daha önce verilen muktezalarda bozulma, çürüme<br />

veya kullanım süresinin geçmesi gibi nedenlerle<br />

imha edilen malları zayi olan mallar kapsamında<br />

değerlendirmemiş, bu mallarla ilgili olarak yüklenilen<br />

katma değer vergisinin indirim konusu yapılabileceğine<br />

hükmetmişken son düzenleme ile bu<br />

düşüncesini tamamen tersi yönde değiştirmiştir.<br />

Kanunun 30/c maddesi, 113 no’lu tebliğ ile 57<br />

ve 60 no’lu KDV sirkülerinde geçen “ mal” tabiri<br />

işletmelerin satmak amacıyla elinde bulunan mallar<br />

( ticari mal niteliğinde olan varlıkları ) ile işletme<br />

ihtiyaçları için stoklarda tutulan varlıkları ifade etmektedir.<br />

- Üretim veya Satış Aşamasında Oluşan Fireler:<br />

Tereddüdü hasıl olan diğer bir konu ise firelerdir.<br />

Fire, bir malın imalat sürecinde veya tüketiciye arzına<br />

kadar kendi doğal akışı içinde uğradığı fiziksel<br />

kayıp olarak tanımlandığından, imalat sırasında veya<br />

sonrasında meydana gelen firelerin zayi olan mal kapsamında<br />

değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.<br />

Bu durumda, daha önce indirim konusu yapılan<br />

KDV’nin de düzeltilmesine gerek yoktur. Ancak, yasal<br />

düzenleme veya ilgili mesleki kuruluşlar tarafından<br />

belirlenen fire miktarını aşan kayıplara ilişkin giderlerin,<br />

Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre<br />

kazancın tespitinde indiriminin kabul edilmemesi<br />

halinde, bu giderler dolayısıyla yüklenilen KDV’nin<br />

de indirim konusu yapılması mümkün değildir.<br />

Örneğin;<br />

- Akaryakıtın depolanması sırasında ortaya çıkan<br />

ve ilgili kuruluşlar tarafından belirlenen oranlar dahilindeki<br />

kayıplar,<br />

- Balık çiftliklerinde balık üretimi esnasında pazarlama<br />

aşamasına ulaşıncaya kadar geçen süreçte,<br />

balık üretim ve besleme firesi olarak oluşan balık<br />

ölümleri,<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 43


• MESLEKİ YAZILAR<br />

- Tavuk çiftliklerinde, üretimin doğal sonucu oluşan<br />

kayıplar,<br />

- Hazır giyim eşyası dikiminde veya ayakkabı yapımında<br />

üretim sürecindeki kesme, biçme, dikme<br />

gibi işlemlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkan kayıplar,<br />

fire olarak değerlendirilmekte olup, bunlara ilişkin<br />

yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilecektir.<br />

- Kısmi Değer Kaybı Olması Hali:<br />

Diğer bir tereddüdü hasıl olan husus ise malların<br />

tamamen zayi olmayarak değerinin düşmesi halidir.<br />

Örneğin 50.000 TL’ye alınan ancak su basması neticesinde<br />

değerini kaybeden ve ancak 10.000 TL’ye<br />

satılabilen bir malın başlangıçta 50.000 TL’lik alış<br />

nedeniyle ödenen ( yüklenilen ) 9.000 TL’lik KDV’nin<br />

tamamının mı, yoksa zayi olan 40.000 TL’lik kısma<br />

tekabül eden 7.200 TL’nin mi indirim dışına çıkarılacağı<br />

hususu tartışmalıdır. Bir görüşe göre neden<br />

ne olursa olsun, malların fiziki miktarında bir kayıp<br />

söz konusu ise o mal zayi olmuş sayılmalıdır. Çünkü,<br />

çeşitli nedenlerle meydana gelen değer düşmeleri<br />

fiziki miktarlarının azalmasına da neden oluyorsa,<br />

bu mal kısmen zayi olmuş sayılmalıdır. Dolayısıyla,<br />

kısmen zayi olan malın zayi olan bölümüne isabet<br />

eden verginin de indirimi söz konusu olamayacaktır.<br />

11<br />

Malın tamamen yok olmaması, ancak değerinde<br />

önemli derecede düşüklük meydana gelmesi halinde<br />

malın zayi olması hükümleri geçerli olmayacaktır.<br />

Bu durumda malların zayi olması değil düşük bedelle<br />

veya zararına satışı söz konusu olacağından,<br />

bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV nin<br />

indirim konusu yapılabileceği tabiidir.<br />

Örneğin;<br />

- Üretim esnasında renginde problem olan giyeceklerin,<br />

- Yangın sonucu tamamen yok olmayan ve ekonomik<br />

değeri olan yedek parça ve malzemelerin<br />

daha düşük bir fiyatla satılması halinde bunlar<br />

nedeniyle yüklenilen KDV’nin tamamı indirim konusu<br />

yapılabilecektir.<br />

Görüleceği üzere yazımızın içerisinde ayrıntılı<br />

olarak açıkladığımız ve idare, yargı ve mükellef<br />

tarafından farklı algılanarak farklı uygulamalara<br />

neden olan hususlar 57 ve 60 no’lu Katma Değer<br />

Vergisi Sirküleri ile açıklığa kavuşturulmuştur.<br />

11 Abdullah TOLU, “Zayi Olan Malların Katma Değer Vergisi<br />

Karşısındaki Durumuna İlişkin Bir Görüş II” Maliye Postası,<br />

Sayı:268, 1 Kasım 1991, s.81<br />

- Hırsızlık veya Kaybolma Neticesinde Zayi<br />

Olan Mallar:<br />

Çalınan veya Kaybolan mallarda KDV uygulaması,<br />

malların çalındığı veya kaybolduğunun ispat ve<br />

tevsikine bağlı olarak farklılık arz etmektedir.<br />

- Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />

ve tevsik edilmesi halinde yapılacak işlem ;<br />

Mükellefler mallarının çalındığını polis tutanağı<br />

veya mahkeme kararıyla ispat ve tevsik ederlerse<br />

yasalar karşısındaki durumları farklılık gösterecektir.<br />

Şöyle ki; Kanunun 30/c maddesine göre mallar<br />

zayi olan mal kapsamında değerlendirilecek ve yüklenilen<br />

KDV’lerin malların çalındığı veya kaybolduğu<br />

dönemin KDV beyannamesine “ilave edilecek<br />

KDV” olarak yansıtılarak beyan edilecektir.<br />

Öte yandan bu şekilde indirim hesaplarından çıkarılan<br />

ya da düzeltilen KDV’nin Gelir ve Kurumlar<br />

Vergisi Kanunları yönünden safi kazancın tespiti esnasında<br />

gider olarak dikkate alınması da mümkün<br />

değildir.<br />

-Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />

ve tevsik edilememesi halinde yapılacak işlem;<br />

Malların çalındığının veya kaybolduğunun geçerli<br />

belgelerle ispat ve tevsik edilememesi halinde,<br />

malların çalınmadığı, belgesiz satıldığı kabul edilecektir.<br />

Bu durum ise, kaybolduğu veya çalındığı<br />

iddia olunan malların emsal satış bedeli üzerinden<br />

hasılat yapılması ve KDV hesaplanmasını gerektirmektedir.<br />

( konuyla ilgili örneklere yazımızın 5- Tamamen<br />

zayi olan, Değeri Düşen ve Çalınan Malların<br />

Muhasebeleştirilmesi bölümünde yer verilecektir. )<br />

3- ZAYİ OLAN MALLARIN GELİR VE KURUMLAR<br />

VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU :<br />

Kanun koyucu hangi nedenlerde karşılık ayrılacağını<br />

ve bu suretle gider yazılacağını Vergi Usul<br />

Kanunu’nda tadadı olarak belirlemiştir. Söz konusu<br />

kanuna göre, karşılık ayrılabilecek haller (kanunda<br />

belirlenen bir takım koşulların varlığı altında) “kıymeti<br />

düşen mallar”,“şüpheli alacaklar” ve “değersiz<br />

alacak” olarak belirlenmiştir.<br />

V.U.K’nun 278’inci maddesi aşağıdaki gibidir:<br />

“Yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden<br />

veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak,<br />

paslanmak gibi haller neticesinde iktisadi<br />

kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile<br />

maliyetlerinin hesaplanması mutat olmayan hurdalar<br />

ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartalar emsal<br />

bedeli ile değerlenir.”<br />

44<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Emsal bedeli ise, yine aynı Kanun’un 267. Maddesinde,<br />

“Emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen<br />

veyahut doğru olarak tespit edilemeyen<br />

bir malın, değerleme gününde satılması halinde<br />

emsaline nazaran haiz olacağı değer”<br />

Olarak ifade edilmiştir.<br />

Dolayısıyla, herhangi bir emtianın, kıymeti düşen<br />

mal olarak emsal bedeli ile değerlenebilmesi<br />

için, kıymette vuku bulacak kaybın şu iki sebepten<br />

birine dayanması gerekir.<br />

- Kıymet kaybı, ticari faaliyetin normal icapları<br />

dahilinde bozulma, kırılma, çatlama, paslanma gibi<br />

haller sonucunda meydana gelmeli,<br />

- Ya da normal icapların istisnası olarak, kıymet<br />

kaybı bir takım deprem, sel vb. doğal afetler neticesinde<br />

oluşmalıdır.<br />

Bir emtia da kısmen veya tamamen meydana gelen<br />

değer kaybının zarar veya gider olarak yazılabilmesi<br />

için, oluşan bu değer kaybının ya normal ticari<br />

faaliyet içerisinde ya da tabii afetler neticesinde<br />

meydana gelmiş olması gerekmektedir. Madde hükmünde<br />

geçen “gibi” edadıyla emtialarda kıymet<br />

kaybına neden olabilecek, madde hükmünde sayılmayan<br />

benzer durumlarında söz konusu olabileceği<br />

vurgulanmıştır. Dikkat edilmesi gereken husus<br />

emtiadaki kıymet kaybının, ekonomik değerindeki<br />

düşüşlerin ticari faaliyet veya doğal afetlerle mutlak<br />

bir bağlantısının olmasıdır. Dolayısıyla yukarıda<br />

verilen durumlara uygun düşen emtialar için imalat<br />

veya ticaret işletmeleri karşılık ayırarak kıymeti<br />

düşen kısma isabet eden bedel giderleştirilebilir.<br />

Bunun dışında ortaya çıkan kayıplar gider veya zarar<br />

yazılsa bile bu vergi mevzuatı açısından kanunen<br />

kabul edilmeyen gider olarak kabul edilecektir.<br />

Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus<br />

ise değer düşüklüğünün yasada sayılan haller veya<br />

bunlara benzer haller neticesinde meydana gelmesi<br />

yanında değer düşüklüğünün takdir komisyonu<br />

kararıyla takdir edilmesi gerektiğidir. Mükelleflerin<br />

takdir komisyonuna başvurmadan değer düşüklüğünü<br />

kendileri belirleyip karşılık ayırmaları durumunda<br />

ayrılan karşılık vergi mevzuatı açısından kanunen<br />

kabul edilmeyen gider olarak kabul edilecektir.<br />

Ayrıca, K.D.V.K. ‘nun 30 uncu maddesinin ( c )<br />

bendinde hüküm altına alınan zayi olan ( çalınma<br />

veya kaybolma hariç) mallara ait yüklenilen KDV<br />

aynı kanunun 58 inci maddesi gereği gelir veya kurumlar<br />

vergisi matrahının tespitinde gider olarak<br />

dikkate alınabilinecektir.<br />

Maliye Bakanlığının 12.10.1998 tarih ve<br />

B.07.0.GEL.0.52/5230-1/36565 sayılı müktezasında<br />

“…fabrikada çıkan yangın sonucu yanan mallar<br />

için yüklenilen katma değer vergisinin adı geçen<br />

şirket tarafından indirilmesi, Kanunun 30/c<br />

maddesine göre mümkün bulunmamaktadır. İndirimi<br />

mümkün olmayan bu verginin kurumlar vergisi<br />

açısından gider veya maliyet unsuru olarak<br />

dikkate alınması gerekir” denilmektedir.<br />

Hırsızlık, bir mal veya kıymetin sahibinin bilgisi<br />

ve isteği dışında elinden çıkmasıdır. Zayi olan malların<br />

düzenlendiği Vergi Usul Kanunu’nun 278’ınci<br />

maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30/c<br />

maddesinde yer alan düzenlemeler hırsızlık veya<br />

kaybolma nedeniyle sahibinin elinden çıkan malları<br />

kapsıyor mu? Kapsamıyor mu? Öncelikle bu hususu<br />

ortaya koymamız gerekmektedir.<br />

Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun<br />

“Ticari kazancın tespiti” başlıklı 37.maddesinde;<br />

“Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan<br />

kazançlar ticari kazançtır...” hükmü yer almaktadır.<br />

Meskur kanunun 38.maddesinde ise ticari kazancın<br />

tespinin bilanço usulune tabi mükelleflerde<br />

farklı, işletme hesabı esasına tabi mükelleflerde<br />

farklı esaslara bağlandığı açıklanmıştır. Ticari kazancın<br />

bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi<br />

Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu<br />

kanunun 40 (indirim konusu yapılabilecek giderler)<br />

ve 41’inci (indirim konusu yapılamayacak giderler)<br />

maddeleri hükümlerine uyulacağı yasal hüküm altına<br />

alınmıştır.<br />

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1’inci<br />

maddesinin ikinci fıkrasında “Kurum kazancı, gelir<br />

vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından<br />

oluşur” denilmektedir. Diğer taraftan aynı yasanın<br />

6’ıncı maddesinde, kurumlar vergisinin, bu verginin<br />

mükelleflerinin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri<br />

safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi<br />

kazancın tespitinde de, Gelir Vergisi Kanunu’nun<br />

ticari kazanca ilişkin hükümlerinin uygulanacağı<br />

belirtilmiştir. Bunların yanında kurumlara özgü giderler<br />

ise ayrıca Kurumlar Vergisi kanunu’nun 8’ıncı<br />

maddesinde düzenlenmiştir. Bu nedenle yukarıda<br />

yer alan açıklamalar kurumlar vergisi mükellefleri<br />

içinde geçerlidir.<br />

Yukarıda yer alan hükümlerden, gerçekleşen bir<br />

olayın gider olarak dikkate alınabilmesi için öncelikle<br />

G.V.K.’nın 40’ncı maddesinin birinci bendinde<br />

ki “genel giderler” dışında tadadı olarak sayılmış<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 45


• MESLEKİ YAZILAR<br />

bentlerin birini kapsaması gerektiği anlaşılmaktadır.<br />

Dolayısıyla “genel giderler “ dışındaki gider kalemlerinin<br />

kıyas yoluyla genişletilmesi söz konusu<br />

değildir. Aynı maddenin birinci bendinde ki genel<br />

giderlere dâhil edilebilecek bir giderin her şeyden<br />

önce ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi<br />

arasında direkt bir ilişkinin yani “illiyet<br />

bağının” bulunması gerekmektedir.<br />

Öte yandan; yukarıda açıkladığımız hususlar dışında<br />

vergi kanunlarında, kaybolan mal bedellerinin<br />

zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme<br />

yer verilmemiştir.<br />

Yüksek Yargı, aşağıya aldığımız örnek kararlarında<br />

da görüleceği üzere çalınan malların gider olarak<br />

dikkate alınamayacağına hükmütmiştir.<br />

Danıştay 4. Dairesi 12 bir kararında“213 sayılı<br />

V.U.K.’nun 274 ve 273 ve 193 sayılı G.V.K.’nun<br />

40/I’inci maddeleri hükmü karşısında, çalınan mal<br />

bedelinin ticari kazançtan indirilmesine olanak bulunmamaktadır.”<br />

Şeklinde karar vermiştir.<br />

Danıştay 3.Dairesi 13 bir kararında “Ticari işletmeden<br />

çalınan emtia bedelinin ticari kazançtan<br />

indirilmesi mümkün olmayıp, mükellefin vergi kaybına<br />

yol açan eylemi kusur cezasını gerektirir” şeklinde<br />

karar vermiştir.<br />

Vergi idaresi ise verdiği bir özelgede 14 “193 sayılı<br />

Gelir Vergisi Kanununun 40’ncı maddesinde,<br />

safi ticari kazancın tespitinde hasılattan indirilecek<br />

giderler 8 bent halinde sayılmış olup, bunlar<br />

arasında ticari işletmede mevcut varlıkta<br />

herhangi bir suretle meydana gelen eksilmelerin<br />

gider yazılacağı hususuna yer verilmemiştir.<br />

Bu nedenle, çalınan emtia bedelinin vergi matrahının<br />

tespitinde zarar veya gider olarak indirilmesi<br />

de mümkün bulunmamaktadır. “ şeklinde bir<br />

açıklama getirmiştir.<br />

4- TAMAMEN ZAYİ OLAN ,DEĞERİ DÜŞEN VEYA<br />

ÇALINAN MALLARIN MUHASEBELİŞTİRİLMESİ :<br />

- Tamamen Zayi Olan mallar :<br />

Örnek 1 : Beyaz eşya ticaretiyle iştigal eden<br />

Eren Ltd. Şti’nin Ankara ili Çay yolu semtinde bulunan<br />

deposu aşırı yağışlar nedeniyle sel suları altında<br />

kalmıştır. Şirketin deposunda 100.000 TL ve yüklenilen<br />

KDV’si 18.000 TL olan muhtelif beyaz eşyaları<br />

12 Danıştay 4’üncü Dairesinin 3.10.1979 tarih ve E:1979/78<br />

K.1979/2429 sayılı kararı<br />

13 Danıştay 3.Dairesinin 11.01.1989 tarih ve E.1989/1787 K.1989/40<br />

sayılı kararı<br />

14 24.03.1999 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4009-39/11978 sayılı<br />

müktezası<br />

zayi olmuştur. Mükellef satın almış olduğu malların<br />

KDV’sini önceki dönemlerde indirim konusu yapmıştır.<br />

Mükellef durumu tespit ettirerek takdir komisyonuna<br />

başvurmuştur. Takdir komisyonu malların<br />

değerini “ 0” olarak tespit etmiştir. Mükellefin yapacağı<br />

kayıtlar aşağıdaki gibidir.<br />

1 ——————————————— / —————————————————<br />

153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />

191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />

100 KASA 118.000<br />

Mal alış kaydı<br />

2 ——————————————— / —————————————————<br />

157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />

153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />

Malın sel nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi<br />

3 ——————————————— / —————————————————<br />

689 DİĞER OLAĞAN DIŞI<br />

GİDER VE ZARARLAR 100.000<br />

157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />

Zayi olan malın bedelinin takdir komisyonunca<br />

belirlenmesi hali<br />

——————————————— / —————————————————<br />

Örneğimizde mükellefin deposunda meydana<br />

gelen doğal afet V.U.K.’un 278. maddesinde yer<br />

almaktadır. Ayrıca mükellef takdir komisyonuna<br />

başvurarak zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir.<br />

Bu nedenlerle mallarında meydana gelen<br />

zayiat tutarını zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir.<br />

Ayrıca K.D.V.K’nın 30/c bendinde “sel” felaketi<br />

hariç olduğu için KDV açısından hiçbir işlem<br />

yapmayacaktır.<br />

Örnek 2 : Yukarıda yer alan örneğimizde mükellefin<br />

deposunun akşam çeşmenin açık unutularak<br />

sular altında kaldığını varsayarsak ;<br />

1 ——————————————— / —————————————————<br />

153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />

191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />

100 KASA 118.000<br />

Mal alış kaydı<br />

2 ——————————————— / —————————————————<br />

157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />

153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />

Malın su basması nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi<br />

3 ——————————————— / —————————————————<br />

689 DİĞER OLAĞAN DIŞI<br />

GİDER VE ZARARLAR 118.000<br />

157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />

46<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


391 HESAPLANAN KDV<br />

- İlave Edilecek KDV 18.000<br />

Zayi olan malın bedelinin takdir komisyonunca takdir<br />

edilmesi hali<br />

——————————————— / —————————————————<br />

Örneğimizde mükellefin deposunda meydana gelen<br />

olay V.U.K.’un 278. maddesinde yer almaktadır.<br />

Ayrıca mükellef takdir komisyonuna başvurarak<br />

zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir. Bu<br />

nedenlerle mallarda meydana gelen zayiat tutarını<br />

zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir. Ayrıca<br />

K.D.V.K’nın 30/c bendinde su basması hali doğal<br />

afet olarak sayılmadığı için malların alımı esnasında<br />

indirim konusu yapılan KDV tutarı mükellef tarafından<br />

olayın meydana geldiği dönemde “ ilave edilecek<br />

KDV “ olarak beyan edilmesi gerekmektedir.<br />

İlgili KDV tutarı ise KDV kanunun 58. maddesi gereği<br />

zarar ( veya gider ) olarak kayıtlara yansıtılabilecektir.<br />

- Kısmi Değer Kaybı Durumunda Yapılacak Muhasebe<br />

Kaydı:<br />

Örnek 3: Yukarıda yer alan örnekte takdir komisyonu<br />

malların bedelini 50.000 TL olarak belirleseydi;<br />

1 ——————————————— / —————————————————<br />

153 TİCARÎ MALLAR 100.000<br />

191 İNDİRİLECEK KDV 18.000<br />

100 KASA 118.000<br />

Mal alış kaydı<br />

2 ——————————————— / —————————————————<br />

157 DİĞER STOKLAR 100.000<br />

153 TİCARİ MALLAR 100.000<br />

Sel baskını sonucu yapılan kayıt<br />

3 ————————————— 31.12.... ———————————————<br />

654 KARŞILIK GİDERLERİ 50.000<br />

158 STOK DEĞER DÜŞÜK<br />

KARŞILIĞI (-) 50.000<br />

Değer düşüklüğü için dönem sonunda karşılık ayrılması<br />

——————————————— / —————————————————<br />

Örneğimizde mükellefin deposunda meydana gelen<br />

olay V.U.K.’un 278. maddesinde yer almaktadır.<br />

Ayrıca mükellef takdir komisyonuna başvurarak<br />

zayi olan malların kıymetini takdir ettirmiştir. Bu<br />

nedenlerle mallarda meydana gelen zayiat tutarını<br />

zarar olarak kayıtlarına yansıtabilecektir. 60 no’lu<br />

KDV sirküleri gereği malın tamamen yok olmaması,<br />

ancak değerinde önemli derecede düşüklük meydana<br />

gelmesi halinde malın zayi olması hükümleri geçerli<br />

olmayacaktır. Bu durumda malların zayi olması<br />

değil düşük bedelle veya zararına satışı söz konusu<br />

olacağından, bu malların iktisabı dolayısıyla yüklenilen<br />

KDV nin indirim konusu yapılabileceği tabiidir.<br />

- Malların Çalınması veya Kaybolması Durumunda<br />

Yapılacak Muhasebe Kaydı:<br />

Örnek; X Ltd Şti’nin Ankara ili Keçiören semtinde<br />

bulunan deposunda15.07.2011 tarihinde meydana<br />

gelen hırsızlık olayı neticesinde maliyet değeri<br />

50.000 TL ( KDV hariç ) olan 10 adet oturma<br />

grubu çalınmıştır. Şirket malların çalındığını öğrendiği<br />

gün durumu polise bildirmiş ve durum polis tarafından<br />

tutanakla tespit edilmiştir.<br />

——————————— 15.07.2011 ———————————————<br />

689 Diğer Olağan Dışı Gider<br />

ve Zararlar 59.000<br />

01 Çalınan Mallar 50.000<br />

02 Çalınan Mal KDV’si 9.000<br />

153 Ticari Mallar 50.000<br />

391 Hesaplanan KDV 9.000<br />

02 İlave Edilecek KDV<br />

——————————— 15.07.2011 ———————————————<br />

950 Kanunen Kabul Edilmeyen<br />

Giderler Borç 59.000<br />

951 Kanunun Kabul Edil.<br />

Gider Alacak 59.000<br />

——————————————— / —————————————————<br />

Görüleceği üzere hem mal bedeli hemde KDV’si<br />

kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.<br />

Beyanname verilmesi esnasında Ticari<br />

Kardan Mali Kara geçiş aşamasında 59.000 TL kanunen<br />

kabul edilmeyen gider olarak ticari kara eklenecektir.<br />

- Malların Çalındığının veya kaybolduğunun ispat<br />

ve tevsik edilememesi halinde yapılacak işlem;<br />

Malların çalındığının veya kaybolduğunun geçerli<br />

belgelerle ispat ve tevsik edilememesi halinde,<br />

malların çalınmadığı, belgesiz satıldığı kabul edilecektir.<br />

Bu durum ise, kaybolduğu veya çalındığı<br />

iddia olunan malların emsal satış bedeli üzerinden<br />

hasılat yapılması ve KDV hesaplanmasını gerektirmektedir.<br />

Örnek ; Yukarıda yer verdiğimiz örnekte mükellef<br />

durumu polis tutanağı ile ispat edememiş olsaydı<br />

muhasebe kaydı aşağıdaki gibi olacaktı. Oturma<br />

Grubunun 1 âdetinin satış fiyatı 10.000 TL’dir. ( KDV<br />

hariç )<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 47


• MESLEKİ YAZILAR<br />

——————————————— / —————————————————<br />

131 Ortaklardan Alacaklar 118.000<br />

600 Yurt İçi Satışlar 100.000<br />

391 Hesaplanan KDV 18.000<br />

10 *10.000 = 100.000 TL<br />

——————————————— / —————————————————<br />

621 Satılan Ticari Malların<br />

Maliyeti 50.000<br />

153 Ticari Mallar 50.000<br />

Sürekli Envanter Yöntemi Uygulanmaktadır<br />

——————————————— / —————————————————<br />

Görüleceği üzere işletmeden çalınan mallar zayi<br />

olan mal kapsamında değil normal satış olarak değerlendirilmiştir.<br />

5- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:<br />

Yazımızın önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak<br />

izah ettiğiz üzere zayi olan malların durumuyla ilgili<br />

olarak 113 no’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği<br />

ile 57 ve 60 no’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />

yayımlanmadan önce farklı yaklaşımlar mevcuttu.<br />

Ancak ilgili tebliğ ve sirküler örnekleme yöntemiyle<br />

vergi idaresi, yargı ve mükellef nezdinde olaşan<br />

farklı yaklaşımları ortadan kaldırmıştır.<br />

Mükelleflerin envanterlerinde veya aktiflerinde<br />

bulunan mallarında bir kayıp olduğunda durumu<br />

öncelikle zayi olma, değer düşüklüğü veya fire açısından<br />

değerlendirmeleri gerekmektedir. Meydana<br />

gelen olayın niteliğine göre Vergi Usul Kanunu’nun<br />

278. maddesi açısından değer düşüklüğünün şartlarını<br />

sağlayıp sağlamadığı, Katma Değer Vergisi<br />

Kanunu’nun 30. maddesinin “c” bendi gereğince<br />

indirim konusu yapılan K.D.V.’nin indirilemeyecek<br />

KDV olup olmadığı ve bunların paralelinde değer<br />

düşüklüğü ile indirilemeyecek KDV’nin Gelir Vergisi<br />

Kanunu’nun 40’ıncı maddesi ve Kurumlar Vergisi<br />

Kanunu’nun 8’inci maddesi kapsamında gider veya<br />

maliyet olarak dikkate alınıp alınmayacağı hususlarına<br />

ilave tarhiyat ve vergi ziyaı cezalarıyla karşılaşmamaları<br />

için azami özen gösterilmeleri gerekmektedir.<br />

Ayrıca çeşitli nedenlerle çalınan veya kaybolan<br />

malların zayi olan mal kapsamında değerlendirilmeyeceği<br />

duruma göre polis tutanağı vb. tevsik<br />

edici belgelerle ispatlanması durumunda stoklardan<br />

çıkarılarak zarara aktarılacağı, alımı esnasında<br />

indirim konusu yapılan KDV’nin de olayın vuku bulduğu<br />

dönemin KDV beyannamesinde beyan edileceği<br />

hususu ile hem mal tutarının hem de KDV tutarının<br />

Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate<br />

alınması gerektiği, ayrıca ispat edici bir belgeyle<br />

tevsik edilememesi durumunda emsal bedelle satış<br />

sayılacağı hususlarına da ilave cezalı tarhiyatla<br />

muhatap olunmaması için azami özen gösterilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Diğer taraftan önemli bir hususta Katma Değer<br />

Vergisi Kanunu’nun 30.maddesinin ( c ) bendinde<br />

sayılan “deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının<br />

mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın<br />

sonucu zayi olanlar hariç” ibaresinin, yapılabilecek<br />

bir yasal düzenlemeyle “ doğal afetler” veya<br />

ibarenin sonuna “ gibi haller “ ifadelerinin eklenmesi<br />

vergi idaresinin maddeyi düzenlemedeki amacını<br />

tam olarak yansıtacağı kanaatindeyim.<br />

KAYNAKLAR:<br />

— 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu<br />

— 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu<br />

— 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu<br />

— 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu<br />

— 113 No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği<br />

— 57 No’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />

— 60 No’lu Katma Değer Vergisi Sirküleri<br />

— Danıştay 7. Dairesinin 02.04.1991 tarih ve E.<br />

1990/3043, K. 1991/1334 sayılı Kararı<br />

— Danıştay 11. Dairesinin 02.12.1997 tarih ve E.<br />

1997/2808, K. 1997/4353 sayılı Kararı<br />

— Danıştay 9’uncu Dairesinin E.2002/ 3313 K.<br />

2004/4389 sayılı kararı<br />

— Danıştay 4’üncü Dairesinin 3.10.1979 tarih ve<br />

E:1979/78 K.1979/2429 sayılı kararı<br />

— Danıştay 3.Dairesinin 11.01.1989 tarih ve<br />

E.1989/1787 K.1989/40 sayılı kararı<br />

— Maliye Bakanlığı’nın 19.11.2004 tarih ve B.07.0.G<br />

EL.0.055.5530-88/0540409 sayılı Muktezası<br />

— Maliye Bakanlığı’nın 12.10.1998 tarih ve<br />

B.07.0.GEL.0.52/5230-1/36565 sayılı müktezası<br />

— Maliye Bakanlığı’nın 24.03.1999 tarih ve<br />

B.07.0.GEL.0.40/4009-39/11978 sayılı müktezası<br />

— Şükrü KIZILOT “ Katma Değer Vergisi Kanunu Ve Uygulaması<br />

“ Yaklaşım Yayınları<br />

— Mehmet Emin AKYOL “ Zayi Olan Mallara Ait Katma<br />

Değer Vergisinin Akıbeti” Yaklaşım, Ağustos 2010<br />

— Abdullah TOLU, “Zayi Olan Malların Katma Değer<br />

Vergisi Karşısındaki Durumuna İlişkin Bir Görüş II” Maliye<br />

Postası, Sayı:268, 1 Kasım 1991, s.81<br />

— Türk Dil Kurumu , Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.<br />

gov.tr<br />

48<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


MESLEĞİMİZİN YENİ İLGİ ALANI:<br />

HİBE VE DESTEK PROGRAMLARI<br />

Bilgi çağında mesleğimiz defter tutma, beyanname<br />

hazırlamayı çoktan aşmış, işletmelerde her tür<br />

mali ve finans işlerinde vazgeçilmez unsur olmanın<br />

yanında ekonomide ana rol oynayan meslek grubu<br />

niteliği kazanmıştır.<br />

Mesleğimizin artan öneminin farkında olmamız<br />

ve fark edilmesini sağlamamızın gerekliliğini sürekli<br />

anımsamalıyız. Günümüzde muhasebeciler işletmelerin<br />

sacayağıdır. Bir işletmenin kurulmasında<br />

ilk yapılması gereken muhasebe sisteminin kurulmasıdır.<br />

Sağlıklı yürüyen ve gelişen bir işletme de<br />

iyi bir muhasebe sisteminin varlığı, doğru finansal<br />

ve yönetsel kararların alınmasının ön koşuludur. Bu<br />

sistemleri kurmak mali müşavirlere düşmektedir.<br />

Bizler, işletmelerin günlük, haftalık, aylık ve yıllık<br />

faaliyetlerinin yönetiminde, işletme politikasının<br />

oluşturulmasında, karar alma süreçlerinde ve günümüz<br />

koşullarında rekabet edilebilirliliği, verimliliği<br />

sağlamakta en önemli bilgi kaynağı olabilmeliyiz.<br />

İşletme denilince ilk aklımıza kar elde etmesi gerektiği<br />

gelmektedir. Kar elde edebilmek için mal ve<br />

hizmet geliri elde edilmesi gerekmektedir. Bunları<br />

gerçekleştirebilmesi için insan kaynaklarına, firmaların<br />

teknolojik alt yapısına, pazarlama ve tanıtım<br />

faaliyetlerine, yeni yatırımlarına kaynak yaratma<br />

ihtiyacı bulunmaktadır. İşte burada bizler bu işi icra<br />

edenler olarak devreye girmek, bilgi ve birikimlerimizi<br />

kullanmak durumundayız.<br />

İşletmelerimiz kaynak bulma konusunda en<br />

önemli imkanları banka kredileri dışında ulusal ve<br />

uluslar arası fon kuruluşlarının yarattığı imkanlardır.<br />

Bu nedenle bizlerin yurtiçi ve yurtdışı fon,<br />

kaynak ve destekleri takip etmesi işimizin yeni bir<br />

unsuru haline gelmektedir. Bir anlamda meslektaşlarımız<br />

hibe ve destek arz eden kurumlarla ve kaynak<br />

talep eden firmalar arasında bir “ara yüz” ya da<br />

“buluşturma noktası” işlevi görebilmelidir.<br />

Aynur MUMYAKAN<br />

SMMM<br />

Bu bilgilere ulaşmanın sanıldığından daha kolay<br />

olduğunu anlatmak ve meslektaşlarımızın farkındalığını<br />

sağlamak amacıyla bu makale hazırlanmıştır.<br />

Önemli olan bu bilgilerin neler olduğunu ve bilgilere<br />

nasıl ulaşılacağını bilmek gerekmektedir. Daha<br />

sonrası bu bilgilerin firmalara servis edilmesi, gereken<br />

formatlarda projeler yazılması veya başvuru<br />

dokümanlarının hazırlanması gerekmektedir. Bir<br />

projenin başarısının ön koşulları; iyi tasarlanması,<br />

faaliyetlerinin doğru planlanması, risk analizlerinin<br />

iyi yapılması yanında iyi bütçelendirilmesidir. Ama<br />

gerçekçi bir bütçesi olmayan projelerin başarısız<br />

olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.<br />

Hayatın her alanında akademik yaşantıdan iş hayatına<br />

kadar her alanda proje yapmak problemlere<br />

karşı yaklaşım yöntemlerini öğretir ve gelişimimize<br />

katkıda bulunur. Proje yaklaşımı; planlama, araştırma<br />

ve kaynak kullanımı konularında kişilerin bireysel<br />

olarak gelişimlerinde katkıda bulunur. Proje<br />

üzerinde çalışmak, kişiyi hayatın herhangi bir alanında<br />

hep birkaç adım önde tutmaktadır. Bu önderlik<br />

öncelikle bireysel ardından kurumsal, ulusal ve<br />

yaygınlaşarak küresel anlamda vazgeçilmez unsurlarından<br />

en önemlisidir.<br />

Biz muhasebecilerin; mesleğimizle ilgili yeni bir<br />

iş alanı olarak bu projelerde önemimiz, proje faaliyetleri<br />

ile proje harcamalarının örtüşüp örtüşmediğini<br />

raporlamak ve uygunluğunu ortaya koymak<br />

dışında, mesleğimizin prestijini artırmanın, meslektaş<br />

kültürünü geliştirmenin yanı sıra yeni iş olanakları<br />

yaratmak anlamına gelmektedir.<br />

Evet fonlar dedik, destekler dedik. Şu an da ülkemizde<br />

çok yaygın yerli ve yabancı hibe ve destek<br />

programları yürütülmektedir. Makalemizde özellikle<br />

firmalara yönelik fon dağıtan kurum ve kuruluşları,<br />

yaygın kullanılan programları tanıtmak istiyoruz.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 49


• MESLEKİ YAZILAR<br />

Kalkınma Ajansları, KOSGEB, TÜBİTAK ve TTGV kurumlarının<br />

programları, destek ya da hibe imkanlarını<br />

sizlere tanıtmak istiyoruz.<br />

Kuşkusuz bu kuruluşların yatırım, istihdam, iş<br />

süreçlerini geliştirme, kurumsal kapasite artırma<br />

alanlarında çok sayıda yerli yabancı fon imkanları<br />

bulunmaktadır. Makale sınırlarını aşmamak için bu<br />

kısıtlamayı yapmak durumundayız.<br />

1-KALKINMA AJANSLARI<br />

Türkiye’ de 81 ilimizde faaliyet gösteren 26 Kalkınma<br />

Ajansı bulunmaktadır. Kalkınma Ajansları,<br />

bölgenin kalkınma sürecinin hızlandırılması ve bölge<br />

için kritik öneme sahip faaliyetlerin hayata geçirilmesi<br />

amacıyla bölge planı ve programları çerçevesinde<br />

bölge aktörlerine (Kamu kuruluşları, Yerel<br />

yönetimler, STK’ lar, Üniversiteler, Meslek Örgütleri<br />

ve Firmalar) mali ve teknik destek sağlamaktadır.<br />

Bu destekleri 3 ana başlıkta toplayabiliriz.<br />

MALİ DESTEK<br />

Ajanslar, hazırladıkları yıllık çalışma programlarında<br />

bölge aktörlerinin ve özellikle firmaların proje<br />

ve faaliyetlerine mali destek vermektedir. Ajansların,<br />

bu başlık altında sağladıkları mali destekler;<br />

doğrudan finansman desteği, faiz desteği ve faizsiz<br />

kredi desteği olmak üzere üç alt başlıkta toplanmaktadır.<br />

Genellikle Projelerin firmalara sağlayacağı destek<br />

oranı %50 olarak belirlenmiş olup, proje bütçesine<br />

75.000 TL’ ye kadar hibe desteği verilmektedir. Bazı<br />

ajanslar yılda iki kez çağrı yapmaktadır. Bu başlıktaki<br />

projeler için uygulama süresi 3 ay olarak belirlenmiştir.<br />

Bu program ile firmalara fizibilite, verimlilik,<br />

istihdam artırma, yenilik ve ar-ge uygulama<br />

geliştirme alanlarında destek verilmektedir.<br />

TEKNİK DESTEK<br />

Ajanslar tarafından sağlanan teknik desteğin<br />

amacı, bölgedeki yerel aktörlerin bölgesel kalkınma<br />

açısından önem arz eden, ancak kurumsal kapasite<br />

eksikliği nedeniyle hazırlık ve uygulama aşamalarında<br />

sıkıntı ile karşılaşılan çalışmalarını desteklemektir.<br />

Bu başlıkta yer alan destekler sadece kar<br />

amacı gütmeyen kuruluşlara eğitim ve danışmanlık<br />

desteği olarak verilmektedir.<br />

DOĞRUDAN FAALİYET DESTEĞİ<br />

Ajanslar yetkili oldukları bölgelerde Ulusal plan<br />

ve programlar çerçevesinde bölgesel gelişme planları<br />

ve programların uygulama kapasitesini geliştirmeye,<br />

yerel ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlamaya<br />

yönelik stratejik araştırma, planlama ve<br />

fizibilite çalışmalarına mali destek sağlamaktadır.<br />

Bu başlıkta verilen desteklerden firmalar da yararlanmaktadır.<br />

Desteğin firmalar açısından önemi, genellikle<br />

75.000 TL’ ye kadar ki projelerin tamamına<br />

hibe desteği veriyor olmasıdır.<br />

2-KOSGEB DESTEKLERİ<br />

KOSGEB firmalara yönelik hibe ve destekler konusunda<br />

hem çeşitlilik hem de yaygınlık bakımından<br />

çok önemlidir. Ana başlıkları itibariyle KOSGEB<br />

destek programları şöyledir:<br />

2.1 KOBİ PROJE DESTEK PROGRAMI<br />

İşletmelere özgü sorunların, işletmeler tarafından<br />

projelendirildiği ve projelendirilen maliyetlerin<br />

desteklenebildiği bir programdır. KOBİ’lerde<br />

proje kültürü ve bilincinin oluşturulması, işletmelerin<br />

proje yapabilme kapasitelerinin geliştirilmesini<br />

hedefleyen programda projelere verilen destek üst<br />

limiti 150.000 TL olup, projenin toplam bütçesinin<br />

% 50-60’ına hibe sağlanmaktadır. Bu program ile<br />

işletmelerin; üretim, yönetim-organizasyon, pazarlama,<br />

dış ticaret, insan kaynakları, mali işler ve<br />

finans, bilgi yönetimi ve bunlarla ilişkili alanlarda<br />

sunacakları projeler desteklenir.<br />

1.2 TEMATİK PROJE DESTEK PROGRAMI<br />

Programın amacı; KOBİ’lerin kendi işletmelerini<br />

geliştirmeleri ve Meslek Kuruluşları tarafından küçük<br />

ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi amacıyla<br />

daha fazla proje hazırlamalarının teşvik edilmesi,<br />

KOBİ’lerin uluslararası mevzuat ve önceliklere<br />

uyumunun sağlanmasıdır. Programdan hem KOBİ’<br />

ler, hem de meslek kuruluşları yararlanmakta ve<br />

150.000 TL ye kadar hibe verilmektedir.<br />

1.3 İŞBİRLİĞİ GÜÇBİRLİĞİ DESTEK PROGRAMI<br />

Programın amacı; KOBİ’lerin işbirliği-güç birliği<br />

anlayışında bir araya gelerek “Ortak Sorunlara Ortak<br />

Çözümler” üretilmesi, KOBİ’lerin tedarik, pazarlama,<br />

düşük kapasite kullanımı, rekabet gücü<br />

zayıflığı, finansman başta olmak üzere tek başlarına<br />

çözümünde zorlandıkları birçok soruna çözüm<br />

bulunmasıdır. Verilen destek üst limiti 250.000 TL<br />

(Geri Ödemesiz) ya da 500.000 TL. sıdır.<br />

(Geri Ödemeli)<br />

Programa verilecek proje teklifleri; Hammadde,<br />

ara mamul, mamul, lojistik ve diğer hizmetleri<br />

daha hızlı ve ucuz temin edebilmeleri amacıyla<br />

50<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


ortak tedarik, müşteri istekleri ve pazarın talebi<br />

doğrultusunda ürün ve hizmet geliştirmeleri, ürettikleri<br />

ürün ve hizmetleri yeni pazarlara sunmaları<br />

amacıyla ortak tasarım, Ürün ve hizmet kalitelerini<br />

yükseltmek ulusal ve uluslararası pazar paylarını<br />

artırmak, marka imajı oluşturmak, uluslar arası pazarın<br />

ihtiyaçlarına cevap vermeleri amacıyla ortak<br />

pazarlama, ürün ve hizmet standartlarını geliştirmeleri<br />

amacıyla ortak laboratuar kurma gibi konularda<br />

olmalıdır.<br />

1.4 AR-GE, İNOVASYON VE ENDÜSTRİYEL UY-<br />

GULAMA DESTEK PROGRAMI<br />

Bu programın amacı; bilim ve teknolojiye dayalı<br />

yeni fikir ve buluşlara sahip KOBİ ve girişimcilerin<br />

geliştirilmesi, Teknolojik fikirlere sahip tekno-girişimcilerin<br />

desteklenmesi, KOBİ’lerde Ar-Ge bilincinin<br />

yaygınlaştırılması ve Ar-Ge kapasitesinin<br />

artırılması, Mevcut Ar-Ge desteklerinin geliştirilmesi,<br />

İnovatif faaliyetlerin desteklenmesi, Ar-Ge<br />

ve İnovasyon proje sonuçlarının ticarileştirilmesi ve<br />

endüstriyel uygulamasına yönelik firma faaliyetlerini<br />

desteklemektir. Destekler 950.000.-TL ye kadar<br />

uzanmakta ve proje bütçesinin % 75’i desteklenebilmektedir.<br />

2.5 GENEL DESTEK PROGRAMI<br />

Proje hazırlama kapasitesi düşük KOBİ’ler ile<br />

KOSGEB hedef kitlesine yeni dahil olmuş sektörlerdeki<br />

KOBİ’lerin de mevcut KOSGEB desteklerinden<br />

faydalanması, KOBİ’lerin kaliteli ve verimli mal/<br />

hizmet üretmelerinin sağlanması, , KOBİ’lerin rekabet<br />

güçlerini ve düzeylerini yükseltmek amacıyla<br />

genel işletme geliştirme faaliyetlerinin teşvik edilmesi,<br />

KOBİ’lerin yurt içi ve yurt dışı pazar paylarını<br />

artırmak amacıyla tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin<br />

geliştirilmesi amacına yönelik bir programdır.<br />

Bu programda; işletmelere 10.000 TL- 30.000.-TL<br />

destek sağlanmaktadır. Destek konuları şunlardır;<br />

Yurt İçi Fuar Desteği, Yurt Dışı İş Gezisi Desteği,<br />

Tanıtım Desteği, Eşleştirme Desteği, Nitelikli Eleman<br />

İstihdam Desteği, Danışmanlık Desteği, Eğitim<br />

Desteği, Enerji Verimliliği Desteği, Tasarım Desteği,<br />

Sınai Mülkiyet Hakları Desteği, Belgelendirme<br />

Desteği, Test, Analiz ve Kalibrasyon Desteği, Bağımsız<br />

Denetim Desteği<br />

2.6 GİRİŞİMCİLİK DESTEK PROGRAMI<br />

Ekonomik kalkınma ve istihdam sorunlarının çözümünün<br />

temel faktörü olan girişimciliğin desteklenmesi<br />

ve yaygınlaştırılması, iş geliştirme merkezlerinin<br />

kurulması ile girişimciliğin geliştirilmesi,<br />

İstihdamın artırılması; programın ana hedefleridir.<br />

Girişimcilik Destek Programı 3 alt programdan<br />

oluşur:<br />

● Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi<br />

Minimum 60 saatlik eğitim ve atölye çalışmasından<br />

oluşan eğitim programını kapsar (girişimcilik<br />

özelliklerinin sınanması, iş fikri egzersizleri yapılması<br />

ve iş planı hazırlanması), uygulamalı Girişimcilik<br />

eğitimleri KOSGEB veya diğer kurum ve kuruluşlar<br />

(üniversite, İŞKUR, meslek kuruluşu, belediye<br />

v.b. tarafından düzenlenebilir.<br />

● Yeni Girişimci Desteği<br />

Bu destekten; Uygulamalı girişimcilik eğitimini<br />

tamamlayarak işini kuran girişimciler yararlanabilir.<br />

● İş Geliştirme Merkezi Desteği<br />

İş Geliştirme Merkezleri, bünyesinde barındırdığı<br />

işletmelere, işletme geliştirme danışmanlığı, uygun<br />

koşullarda iş yeri mekânı, ortak ofis ekipmanı,<br />

ofis hizmetleri gibi hizmetler sunarak işletmelerin<br />

en kırılgan oldukları ilk yıllarını sağlıklı bir şekilde<br />

aşmalarını ve büyümelerini sağlamak amacıyla kurulan<br />

ve işletilen merkezlerdir.<br />

2.7 GELİŞEN İŞLETMELER PİYASASI KOBİ DES-<br />

TEK PROGRAMI<br />

Programın amacı; “Gelişen İşletmeler Piyasası<br />

KOBİ Destek Programı” ile gelişme ve büyüme potansiyeline<br />

sahip küçük ve orta ölçekli işletmelerin;<br />

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Gelişen<br />

İşletmeler Piyasası’nda işlem görebilerek sermaye<br />

piyasalarından fon temin edilmesine imkan sağlanmasıdır.<br />

Program kapsamında, KOBİ’lerin paylarının<br />

Gelişen İşletmeler Piyasası’nda işlem görmek üzere<br />

halka açılma sürecinde;<br />

- Piyasa danışmanı danışmanlık hizmet bedeli,<br />

- Bağımsız denetim hizmeti bedeli,<br />

- Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) kurul kaydına<br />

alma ücreti,<br />

- İMKB Gelişen İşletmeler Piyasası Listesine kabul<br />

ücreti,<br />

- Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) masrafı,<br />

- Aracı kuruluşa ödenecek aracılık komisyonu,<br />

KOSGEB tarafından geri ödemesiz destek olarak<br />

KOSGEB tarafından karşılanmaktadır.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 51


• MESLEKİ YAZILAR<br />

2.8 KREDİ FAİZ DESTEĞİ<br />

Kredi Faiz Desteği programları ile KOSGEB tarafından;<br />

küçük ve orta ölçekli işletmelere uygun<br />

koşullarda finansal destek temin edilerek; üretim,<br />

kalite ve standartlarını artırmaları ya da firmaların<br />

finansman sorunlarının çözümü, istihdam yaratmaları,<br />

uluslararası düzeyde rekabet etmelerinin sağlanması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

3-TTGV DESTEKLERİ<br />

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, firmalarımıza<br />

destek sağlayan önemli fon kuruluşlardan biridir.<br />

Misyonu, ülkemizde Ar-Ge ve inovasyon bilincinin<br />

yaygınlaşmasına ve Ulusal İnovasyon Sistemimizin<br />

gelişmesine katkıda bulunmaktır. Ağustos 2006 tarihinden<br />

itibaren destek yelpazesini genişletmiştir.<br />

Destek Programları şunlardır.<br />

3.1 AR-GE PROJE DESTEKLERİ<br />

Destek Mekanizması: Üst limiti 1.000.000 ABD Doları<br />

olarak belirlenen geri ödemeli desteğin çerçevesi<br />

ticarileşme sürecinin gereklerine uygun olarak<br />

genişletilmiş, tamamlanan Ar-Ge projesi sonrasında<br />

uluslararası pazarlarda rekabet gücüne kavuşmak<br />

amacıyla yapılması gerekli üretim ve satışa yönelik<br />

hazırlık çalışmaları destek kapsamına dahil edilmiştir.<br />

Destek süresi azami 1 yıldır.<br />

3.1.3 İLERİ TEKNOLOJİ PROJELERİ DESTEĞİ<br />

Destek Amacı: Vakfımızın desteklediği projelerin<br />

oluşturduğu portföyde ülkemiz için öngördüğü<br />

değerle orantısız temsil edildiği değerlendirilen<br />

teknoloji alanlarında «Teknolojik Ürün» ve «Teknolojik<br />

Proses İnovasyonu» kavramları çerçevesinde,<br />

bilgi birikimi projeyi gerçekleştiren firmada<br />

kalmak üzere, ticari değeri olan ürünlerin elde<br />

edildiği teknoloji geliştirme düzeyindeki Ar-Ge<br />

ve ticarileştirme faaliyetleri desteklenmektedir.<br />

Ardışık ve tümleşik mekanizmaları içeren bu desteklerin<br />

amacı; işletmelerin sahip olduğu teknoloji<br />

geliştirme potansiyelinden azami faydayı sağlamalarına<br />

olanak vererek geliştirdikleri teknolojiler ile<br />

küresel pazarlarda rekabet eden teknoloji şampiyonu<br />

işletmeler haline gelmelerini sağlamaktır.<br />

3.1.1 TEKNOLOJİ GELİŞTİRME PROJELERİ DES-<br />

TEĞİ<br />

Destek Amacı: “Teknolojik Ürün” ve “Teknolojik<br />

Proses İnovasyonu» kavramları çerçevesinde, bilgi<br />

birikimi projeyi gerçekleştiren firmada kalmak üzere,<br />

ticari değeri olan ürünlerin elde edildiği teknoloji<br />

geliştirme düzeyindeki Ar-Ge faaliyetleri desteklenmektedir.<br />

Altyapı veya üretim yatırımına dayalı<br />

projeler TGP destek kapsamı dışında kalmaktadır.<br />

Destek Mekanizması: Sanayi kuruluşları ve yazılım<br />

şirketlerinin Ar-Ge faaliyetlerini desteklemek amacıyla<br />

oluşturulan desteğin tamamı geri ödemeli<br />

olup, destek miktarı en fazla 1.000.000 ABD Doları<br />

olarak belirlenmiştir. Destek süresi azami 2 yıldır.<br />

3.1.2 TİCARİLEŞTİRME PROJELERİ DESTEĞİ<br />

Destek Amacı: TTGV’ nin Teknoloji Geliştirme Projeleri<br />

desteğinden yararlanarak prototip geliştirme<br />

aşamasını başarı ile tamamlamış firmaların faydalanabileceği<br />

Ticarileştirme Projeleri Desteği, bu projeler<br />

sonucunda oluşan çıktıların ölçek ekonomisine<br />

uygun şekilde ticarileştirilmesine yönelik geliştirilecek<br />

projelere destek sağlamayı amaçlamaktadır.<br />

Destek Mekanizması: Sanayi kuruluşları ve yazılım<br />

şirketlerinin Ar-Ge ve ticarileştirme faaliyetlerini<br />

desteklemek amacıyla oluşturulan desteğin tamamı<br />

geri ödemeli olup, destek miktarı en fazla<br />

3.000.000 ABD Doları olarak belirlenmiştir. Destek<br />

süresi azami 3 yıldır.<br />

3.2 ÇEVRE PROJE DESTEKLERİ<br />

TTGV Çevre Destekleri Programı” ile çevre teknolojileri<br />

(temiz üretim/ sürdürülebilir üretim),<br />

enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında<br />

sanayi kuruluşları tarafından gerçekleştirilen uygulama<br />

projelerine finansman desteği sunulmaktadır.<br />

Bu kapsamda, sanayicimizin çevre performansını<br />

artırıp üretim maliyetlerini düşüren ve dolayısıyla<br />

rekabet gücünü artıran uygulamalar desteklenmektedir.<br />

3.2.1 ÇEVRE TEKNOLOJİLERİ DESTEĞİ<br />

Amacı: Çevre Teknolojileri Desteği’nin temel<br />

amacı, eko-verimlilik (temiz üretim/ sürdürülebilir<br />

üretim) anlayışı çerçevesinde üretim süreçlerinde<br />

asgari enerji, su, hammadde tüketimi ve atık üretimi<br />

için teknolojik yenilik içeren, sanayide uygulanabilir<br />

ve ekonomik değeri olan temiz üretim teknolojilerinin<br />

uygulanmasına yönelik uygulama projelerinin<br />

teşvik edilmesi ve desteklenmesidir.<br />

3.2.2 ENERJİ VERİMLİLİĞİ DESTEĞİ<br />

Enerji Verimliliği Destek Programı, Türkiye’nin<br />

dünyada artan enerji fiyatları karşısında, özellikle<br />

enerji yoğun sektörlerde rekabet gücünün koruma-<br />

52<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


sı, dışa bağımlılığını azaltması ve sera gazı salımlarının<br />

azaltılmasına katkı sağlanması ve sanayicinin<br />

ilgili faaliyetlerinin teşvik edilmesi amacıyla oluşturulmuştur.<br />

Destek kapsamında enerji verimliliği<br />

etütleri de dahil olmak üzere, enerji verimliliğine<br />

yönelik uygulama projelerinin uygun şartlarda desteklenmesi<br />

amaçlanmaktadır. Bu destek programı<br />

ile aynı zamanda Enerji Verimliliği Kanunu ve Enerji<br />

Verimliliği Yönetmeliği ile belirlenen amaç ve hedeflerin<br />

gerçekleştirilmesine katkı sağlanması öngörülmektedir.<br />

3.2.3 YENİLENEBİLİR ENERJİ DESTEĞİ<br />

Yenilenebilir Enerji Destek Programı ile rüzgar,<br />

güneş, biyokütle, biyogaz ve jeotermal gibi yenilenebilir<br />

enerji kaynaklarından enerji üretimi ile ilgili<br />

yatırım projelerinin uygun şartlarda desteklenmesi<br />

ve sera gazı salımlarının azaltılmasına katkı sağlanması<br />

amaçlanmıştır.<br />

1.1 STRATEJİK ODAK KONULARI PROJELERİ<br />

Stratejik Odak Konuları Projeleri (STOKP), ülkemizde<br />

mevcut sanayi yapısı, teknoloji ve insan<br />

gücü birikimi ve uluslararası rekabet üstünlüklerine<br />

ait kriterler esas alınarak, hangi alanlarda teknolojik<br />

projeler yürütülmesinde yarar bulunduğunu<br />

veya araştırma, teknoloji geliştirme ve inovasyon<br />

faaliyetlerinin, ülkemizde gelişip yaygınlaşması için<br />

alınması gereken tedbirleri tespit eden projeler<br />

olarak tanımlanmıştır.<br />

4-TÜBİTAK DESTEKLERİ<br />

4.1 SANAYİ AR-GE PROJE DESTEKLERİ<br />

4.1.1 1501-SANAYİ AR-GE PROJELERİ DESTEK-<br />

LEME PROGRAMI<br />

Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı,<br />

1995 yılından 23 Eylül 2010 tarihine kadar TÜBİTAK<br />

ile Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) işbirliği içinde<br />

yürütülmüştür. Yeni düzenlemeyle program sadece<br />

TÜBİTAK tarafından yürütülmektedir. Program,<br />

firma düzeyinde katma değer yaratan kuruluşların<br />

Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarını teşvik<br />

etmek ve bu yolla Türk sanayisinin Ar-Ge yeteneğinin<br />

yükseltilmesine katkıda bulunmak üzere oluşturulmuştur.<br />

“Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu<br />

Teknoloji ve Yenilik Destek Programlarına İlişkin<br />

Yönetmelik” ve “Sanayi Araştırma Teknoloji Geliştirme<br />

Ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı<br />

Uygulama Esasları” uygun olarak yürütülen programın<br />

amacı, sanayi kuruluşlarının Ar-Ge Projelerine<br />

%60’a varan oranlarda hibe şeklinde destek sağlamaktır.<br />

4.1.2 1503 - PROJE PAZARLARI DESTEKLEME<br />

PROGRAMI<br />

Proje pazarlarının tanımı çerçevesindeki proje<br />

fikirleri ile ilgili olarak, bilgi ve görüş alışverişinin<br />

sağlanmasına ve Ar-Ge projelerine ilişkin teknolojik<br />

ve finansal işbirliklerinin oluşturulmasına yönelik<br />

üniversite, araştırma ve özel sektör kuruluşlarından<br />

temsilcilerin bir araya gelerek aktif katılımlarıyla<br />

düzenlenecek ulusal veya uluslararası etkinlik harcamalarının<br />

desteklenmesidir.<br />

4.1.3 1507 - KOBİ AR-GE BAŞLANGIÇ DESTEK<br />

PROGRAMI<br />

Projelere program kapsamında sağlanacak desteklerle<br />

KOBİ’lerin, teknoloji ve yenilik kapasitelerinin<br />

geliştirilerek daha rekabetçi olmaları, sistematik<br />

proje yapabilmeleri, katma değeri yüksek<br />

ürün geliştirebilmeleri, kurumsal araştırma teknoloji<br />

geliştirme kültürüne sahip olmaları, ulusal ve<br />

uluslararası destek programlarında daha etkin yer<br />

almaları hedeflenmektedir.<br />

4.1.4 1508- TEKNOLOJİ VE YENİLİK ODAKLI Gİ-<br />

RİŞİMLERİ DESTEKLEME PROGRAMI<br />

Ulusal strateji ve eylem planlarında vurgulanan<br />

bilgiye dayalı üretimin gerekliliği gerçeğinden hareketle<br />

girişimcilik olgusunun teknoloji ve yenilik<br />

odaklı firmalara yönelmesini ve lisans, yüksek lisans<br />

veya doktora düzeyinde eğitimli kişilerin bilgi ve<br />

araştırmalarını ticari ve katma değeri yüksek ürünlere<br />

dönüştürebilmelerini teşvik etmek amacıyla<br />

oluşturulmuştur.<br />

4.1.5 1509- ULUSLAR ARASI SANAYİ AR-GE<br />

PROJELERİ DESTEKLEME PROGRAMI<br />

• EUREKA<br />

• EUREKA Küme Projeleri<br />

• EUROSTARS<br />

• Ortak Teknoloji Girişimleri<br />

• CORNET<br />

• MNT-ERA.NET II ve 1509 Programının Uygulama<br />

Esasları’nda belirtilen diğer ilgili uluslararası<br />

programlarına sunulan projelerin desteklenmesini<br />

amaçlamaktadır.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 53


YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA<br />

LİMİTED ŞİRKETLER HAKKINDA<br />

YAPILAN DÜZENLEMELER<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

da yürürlüğe girmiş olan Türk Ticaret Kanunu<br />

tarafından düzenlenmiştir. Ancak takdir edilmelidir<br />

ki, hayatın tüm alanında yaşanan gelişmeler, Avrupa<br />

Birliği’ne girme süreci, Türk Ticaret Kanunun bir<br />

süredir yetersiz kalmasına sebep olmuş, Yeni Türk<br />

Ticaret Kanunu ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu kapsamda<br />

yapılan çalışmalar neticesinde, 6102 sayılı Türk<br />

Ticaret Kanunu 13.01.2011 tarihinde TBMM’de kabul<br />

edilmiştir. Bir takım maddelerinin aşamalı olarak<br />

yürürlüğe girmesi söz konusu olsa da, Yeni Türk<br />

Ticaret Kanunu 01.07.2012 de yürürlüğe girecektir.<br />

Yeni Türk Ticaret Kanununda, eski Kanunda olmayan<br />

yeni düzenlemelere de yer verilmiştir. Aşağıda<br />

limited şirketlerle ilgili yapılan düzenlemelere<br />

değinilmiştir.<br />

2. LİMİTED ŞİRKETLER İLE İLGİLİ YAPILAN DE-<br />

ĞİŞİKLİKLER<br />

Limited Şirketler ile ilgili düzenlemeler YTTK’nun<br />

İkinci Kitabı’nın Altıncı Kısmında, Madde 573- 652<br />

arasında yer almıştır. Aşağıda Yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki<br />

limited şirketlerle ilgili hususlara değinilmiştir.<br />

a. Genel Tanım:<br />

Yeni Türk Ticaret Kanununda; limited şirketlerin<br />

bir veya daha fazla gerçek ve/veya tüzel kişi tarafından<br />

bir ticaret ünvanı altında kurulabileceğine<br />

yer verilmiştir. Esas sermayenin belirli olması koşulu<br />

ve ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye<br />

paylarını ödemekle yükümlü olmaları ile ortakların<br />

şirket borçlarından sorumlu olmamaları hususu aynen<br />

korunmakta iken; YTTK ile, ortakları, şirket<br />

sözleşmelerinde olması koşuluyla ek ödeme ve yan<br />

edim yükümlülüklerinden de sorumlu tutmuştur.<br />

6762 sayılı TTK da limited şirketlerin sigortacılık<br />

hariç kanunen yasak olmayan her türlü işi yapabilecekleri<br />

açıklanmışken, YTTK’da sadece ‘kanunen<br />

yasak olmayan her türlü işi yapabilecekleri’ belirtilmiştir.<br />

Bunun sebebi limited şirketlerin artık sigortacılık<br />

yapabilecek olmaları değil, Sigorta Murakabe<br />

Kanununda öngörülen tür zorunluluğunda zaten<br />

belirtildiği için burada tekrar edilmemesindendir.<br />

b. Ortakların Sayısı :<br />

Yapılan en önemli değişikliklerden biri de limited<br />

şirketlerin ortak sayısında meydana gelmiştir.<br />

6762 sayılı kanuna göre limited şirketler en az iki<br />

en fazla elli ortaklı olabilecekken, YTTK ile, tek ortaklı<br />

limited şirket kurma ve devam ettirme hakkı<br />

da verilmiştir. Ancak şirket tek ortaklı kurulduğunda<br />

ve/veya tek ortaklı hale dönüştüğünde, durumun<br />

müdürlere 7 gün içinde bildirimi şarttır. Müdürler<br />

de bildirimin kendilerine yapıldığı tarihten itibaren<br />

7 gün içinde bu ortakla ilgili bilgileri ticaret sicilinde<br />

tescil ve ilan ettirmek zorundadırlar. YTTK’da<br />

yer verilen bir diğer husus da şirketin tek ortağının<br />

kendisinin olacağı bir şirkete dönüşeceği sonucu doğuracak<br />

şekilde esas sermaye payını iktisap edemeyeceğine<br />

yöneliktir.<br />

c. Şirket Sözleşmesi :<br />

Sergen BAYRAM<br />

SMMM<br />

Şirket Sözleşmesinin Şekli : Söz konusu maddede<br />

hiç bir değişiklik yapılmamış olup, sözleşmenin yazılı<br />

olarak yapılması ve bütün kurucuların imzalarının<br />

noterce onaylanması şartı korunmuştur.<br />

Şirket Sözleşmesinin İçeriği : Şirket sözleşmelerinin<br />

içeriği üç kapsamda ele alınmıştır. Bunlar zorunlu<br />

kayıtlar, bağlayıcı hükümler ve emredici hükümlerdir.<br />

Zorunlu Kayıtlar : Şirket sözleşmesinde açıkça<br />

bulunması gereken kayıtlar; şirketin ticaret ünvanı<br />

54<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


ve merkezinin bulunduğu yer, şirketin işletme konusu,<br />

esas sermayenin itibari tutarı, esas sermaye<br />

paylarının sayısı, itibari değerleri, varsa imtiyazlar,<br />

esas sermaye paylarının grupları , müdürlerin ad soyad,<br />

ünvan ve vatandaşlıkları ile şirket tarafından<br />

yapılacak ilanların şekli olarak listelenmiştir. 6762<br />

sayılı Kanunda yer alan şirketin müddeti, YTTK’da<br />

zorunlu kayıtlar içinde yer almamıştır.<br />

Ortaklar, şirket anasözleşmesine, YTTK’nun limited<br />

şirkete ait olan hükümlerine aykırı olmadığı<br />

sürece, istedikleri hükümleri koyabilirler. Şirket<br />

sözleşmesiyle bazı hükümler bağlayıcı duruma gelebilmektedir.<br />

Bu hükümler YTTK nun Madde 577.<br />

listelenmiştir. Bunlar,<br />

a) Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılmasına<br />

ilişkin kanuni hükümlerden ayrılan düzenlemeler.<br />

b) Ortaklara veya şirkete, esas sermaye payları<br />

ile ilgili olarak önerilmeye muhatap olma, önalım,<br />

geri alım ve alım hakları tanınması.<br />

c) Ek ödeme yükümlülüklerinin öngörülmesi,<br />

bunların şekli ve kapsamı.<br />

d) Yan edim yükümlülüklerinin öngörülmesi,<br />

bunların şekli ve kapsamı.<br />

e) Belirli veya belirlenebilir ortaklara veto hakkı<br />

veya bir genel kurul kararının oylanması sonucunda<br />

oyların eşit çıkması hâlinde bazı ortaklara üstün oy<br />

hakkı tanıyan hükümler.<br />

f) Kanunda ya da şirket sözleşmesinde öngörülmüş<br />

bulunan yükümlülüklerin hiç ya da zamanında<br />

yerine getirilmemeleri hâlinde uygulanabilecek<br />

sözleşme cezası hükümleri.<br />

g) Kanuni düzenlemeden ayrılan rekabet yasağına<br />

ilişkin hükümler.<br />

h) Genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin<br />

özel hak tanıyan hükümler.<br />

ı) Genel kurulda karar almaya, oy hakkına ve oy<br />

hakkının hesaplanmasına ilişkin kanuni düzenlemeden<br />

ayrılan hükümler.<br />

i) Şirket yönetiminin üçüncü bir kişiye bırakılmasına<br />

ilişkin yetki hükümleri.<br />

j) Bilanço kârının kullanılması hakkında kanundan<br />

ayrılan hükümler.<br />

k) Çıkma hakkının tanınması ile bunun kullanılmasının<br />

şartları, bu hâllerde ödenecek olan ayrılma<br />

akçesinin türü ve tutarı.<br />

l) Ortağın şirketten çıkarılmasına ilişkin özel sebepleri<br />

gösteren hükümler.<br />

m) Kanunda belirtilenler dışında öngörülen sona<br />

erme sebeplerine dair hükümler.<br />

Emredici Hükümler : Emredici hükümlerle, ansözleşme<br />

hazırlanırken, YTTK nun limited şirketlere<br />

ait hükümlerinin esas olduğu, bunlardan ancak<br />

kanunda açıkça izin verildiyse sapılabileceğine vurgusu<br />

yapılmıştır. Bu ifade ile amaç, paysahipleriyle<br />

alacaklıların haklarını zedeleyen veya sınırlayan<br />

hükümlerin anasözleşmeye girmesini engellemektir.<br />

d. Sermaye :<br />

Limited şirket sermayesi en az 10.000.-TL(onbin<br />

TürkLirası) olarak belirlenmiştir. Sermaye artırımının<br />

YTTK ‘nun yürülüğe girdiği tarihten itibaren 3<br />

yıl içinde yapılması gerekmektedir, aksi takdirde<br />

süre sonunda firma infisah etmiş sayılacaktır. Ayni<br />

sermaye olarak da; üzerinde sınırlı ayni bir hak, haciz,<br />

tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen<br />

ve devrolunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal<br />

ortamlar da dahil, malvarlığı unsurları ayni sermaye<br />

olarak konulabilir denmiştir. Söz konusu maddede<br />

hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi<br />

gelmemiş alacaklar ayni sermaye dışında tutulmuştur.<br />

Kurucular tarafından, kurulmakta bulunan<br />

şirketle ilgili olarak, şirket hesabına alınan malların<br />

bedelleri ile şirketin kurulmasında hizmeti geçenlere<br />

tanınan menfaatler şirket sözleşmesine yazılacaktır.<br />

Şirket sözleşmesinde esas sermaye paylarının<br />

itibari değerleri minimum 25 TL, ve katları olarak<br />

belirlenmiştir. Ayrıca YTTK ile, limited şirketlere intifa<br />

senedi çıkarma hakkı verilmiştir.<br />

e. Kuruluş :<br />

Limited şirket, YTTK’na uygun olarak düzenlenmiş<br />

anasözleşmede, kurucuların şirket kurma<br />

beyanları ve sermayenin tamamını şartsız taahhüt<br />

etmeleri ve nakit kısmı hemen ve tamamen ödemeleriyle<br />

kurulur, ticaret siciline tescil ile de tüzel<br />

kişilik kazanır. Ticaret siciline başvuruda, başvuru<br />

tüm müdürler tarafından imzalanır. Başvuruda, bütün<br />

ortakların ad ve soyadları, ikamet adresleri ve<br />

tabiyetleri, üstlendikleri sermaye payı ve ödedikleri<br />

toplam tutar, müdürlerin ad soyad ve ünvanları,<br />

Şirketin ne suretle temsil edileceği açıkça yazılacaktır.Aşağıdaki<br />

belgeler de başvuru dilekçesine<br />

eklenir :<br />

1.Onaylı şirket sözleşmesi örneği,<br />

2.Kurucular Beyanı (YTTK.Mad.349’a göre dü-<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 55


• MESLEKİ YAZILAR<br />

zenlenmiş)<br />

3.İşlem Denetçisi raporu<br />

4. Şirketi temsile yetkili kişilerin ve denetçinin<br />

seçimini gösterir belge,<br />

Şirket sözleşmesinin tamamı kurucuların imzalarının<br />

noterce onaylanmasını izleyen 30 gün içinde,<br />

şirketin merkezinin bulunduğu Ticaret siciline tescil<br />

ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilir.<br />

Tescil ve ilanın üçüncü şahıslara etkisi 6762 sayılı<br />

Kanunda olduğu gibi YTTK da da düzenlenmiştir. Bu<br />

maddenin gerekçesinde , sözleşmesinin yayınlanmış<br />

olması, sözleşmedeki her hükmün üçüncü kişiler<br />

tarafından biliniyor anlamına gelmediği, üçüncü<br />

şahıslara etki edecek hukuki sonuçların (yani bilinmesi<br />

beklenen) Madde 587 ile sınırlı tutulacağı<br />

açıklanmıştır. İlgi maddede yer alan hükümler de<br />

aşağıdadır:<br />

a) Şirket sözleşmesinin tarihi.<br />

b) Şirketin ticaret unvanı ve merkezi.<br />

c) Esas noktaları belirtilmiş ve tanımlanmış şekilde<br />

şirketin işletme konusu; şirket sözleşmesinde<br />

bu konuda bir hüküm varsa, şirketin süresi.<br />

d) Esas sermayenin itibarî değeri.<br />

e) Gerçek kişi ortağın adı ve soyadı, yerleşim<br />

yeri, tüzel kişi ortakların unvanı, merkezleri ve her<br />

ortağın üstlendiği esas sermaye payları.<br />

f) Ayni sermayenin konusu ve bu tür sermayenin<br />

karşılığında verilecek esas sermaye payları; bir aynın<br />

devralınması hâlinde ilgili sözleşmenin konusu,<br />

sözleşmenin karşı tarafı, şirketin borçlandığı karşı<br />

edim; özel menfaatlerin içerik ve değeri.<br />

g) Öngörülmüş ise, intifa senetlerinin sayısı ve<br />

bunlara sağlanan hakların içeriği.<br />

h) Müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin<br />

adları, soyadları veya unvanları ve yerleşim<br />

yerleri.<br />

ı) Temsil yetkisinin kullanılma şekli.<br />

i) Denetçinin yerleşim yeri, merkezi, varsa ticaret<br />

siciline tescil edilmiş şubesi, denetçinin yeminli<br />

mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir<br />

olması hâlinde adı, soyadı, yerleşim yeri, meslek<br />

odası numarası.<br />

j) Şirket sözleşmesinde öngörülmüş bulunan imtiyaz,<br />

ek yükümlülük veya yan edim yükümlülükleri,<br />

esas sermaye payları ile ilgili önerilmeye muhatap<br />

olma, önalım, geri alım ve alım hakları.<br />

k) Şirket tarafından yapılacak olan ilanların şekli,<br />

türü ve şirket sözleşmesinde bu konuda bir hüküm<br />

bulunduğu takdirde, müdürlerin ortaklara ne<br />

şekilde bildirimde bulunacakları.<br />

Şirket tüzel kişilik kazanmadan önce, şirket adına<br />

işlem yapanlar, bu işlemlerden dolayı şahsen ve<br />

müteselsilen sorumlu tutulurlar, bu işlemlerin ve<br />

doğmuş taahhütlerin, kurulacak şirket adına yapıldıklarının<br />

açıkça bildirilmeleri gerekmektedir ve<br />

tescili izleyen 3 ay içinde, bu tahhütlerin şirket tarafından<br />

kabul edilmeleri koşuluyla, bunlardan yalnız<br />

şirket sorumlu olmaktadır.<br />

Kuruluş işlemleri 01.07.2012 tarihinden itibaren<br />

yukarıda bahsedildiği şekilde yapılacaktır. Ancak<br />

01.07.2012 tarihinden önce şirket anasözleşmesinin<br />

yapılmış, ortaklar tarafından imzalanmış ve noterce<br />

onaylanmış olması durumunda, bir ay içinde tescil<br />

için başvurulması durumunda söz konusu şirket<br />

6762 sayılı TTK hükümlerine göre kurulacaktır.<br />

f. Şirket Sözleşmesi Değişiklikleri<br />

Şirket sözleşme değişiklikleri esas sermayenin<br />

üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.<br />

Şirket anasözleşmesinde yapılan her değişiklik<br />

tescil ve ilana tabidir. Limited şirketler, aşağıda<br />

yer alan ve kanunda ‘Önemli Kararlar’ olarak<br />

belirtilmiş kararları temsil oylarının en az üçte ikisinin<br />

ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının<br />

salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde<br />

alabilecekler. Bu kararlar :<br />

a. İşletme konusunun değiştirilmesi<br />

b. Oyda imtiyazlı esas sermaye paylarının öngörülmesi<br />

c. Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması,<br />

yasaklandırılması ya da kolaylaştırılması<br />

d.Esas sermayenin artırılması<br />

e.Rüçhan hakkının sınırlandırılması ya da kaldırılması<br />

f.Şirket merkezinin değiştirilmesi<br />

g.Müdürlerin ve ortakların, bağlılık yükümüne<br />

veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına<br />

genel kurul tarafından onay verilmesi<br />

h.Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla, şirketten<br />

çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir<br />

ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten<br />

dolayı şirketten çıkarılması<br />

ı. Şirketin feshi<br />

Kanunda belli kararların alınabilmesi için ağır-<br />

56<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


laştırılmış nisap aranıyorsa, bu nisabı daha da<br />

ağırlaştırılacak şirket sözleşmesi hükümleri, ancak<br />

şirket sözleşmesinde öngörülecek çoğunlukla kabul<br />

edilebilir.<br />

g. Ortakların Hak ve Borçları<br />

Esas sermaye payı devir ve miras yoluyla başkasına<br />

geçebilir. Ortakların hak ve borçlarıyla ilgili 593.<br />

Maddenin ikinci fıkrası, yeni bir hüküm ifade etmektedir.<br />

Limited şirkete nama yazılı esas sermaye<br />

senetleri çıkarmasına olanak vermektedir. Ancak bu<br />

senetler anonim şirketlerdeki gibi dolaşım kolaylığı<br />

sağlamamakta sadece ispat aracı olarak pay devrinde<br />

kolaylık sağlamaktadır.. Şirket esas sermayesinin<br />

paylarını içeren bir pay defteri de şirketçe tutulur.<br />

Hisse devri, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda<br />

da olduğu gibi, yazılı şekilde yapılır ve imzalar noterce<br />

onaylanır. Devir sözleşmesinde tüm yükümlülükler<br />

de açıkça yer alır. Şirket sözleşmesinde aksi<br />

öngörülmedikçe, hisse devri için genel kurul onayı<br />

gerekir. Ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin<br />

hisse devrini reddedebilir. Şirket sözleşmesiyle<br />

sermaye payının devri yasaklanabilir ancak, ortağın<br />

haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklıdır.Şirket<br />

sözleşmesinde ek ödeme yan edim yükümlülüklerinden<br />

dolayı, devralanın ödeme gücünden emin<br />

olunmadığı takdirde genel kurul yeni ortaktan teminat<br />

isteyebilir, eğer teminat veremezse, hisse<br />

devrini reddedebilir.Eğer başvurudan itibaren 3 ay<br />

içinde genel kurul hisse devrini reddetmediği takdirde<br />

onay vermiş sayılır.<br />

Miras, eşler arasındaki mal rejimi ve icra yoluyla<br />

esas sermaye payının el değiştirmesi durumunda<br />

genel kurul onayına gerek bulunmamaktadır. Şirket<br />

genel kurulu esas sermayenin el değiştirmesinin<br />

öğrenilmesinden itibaren, devri, 3 ay içinde onaylamazsa,<br />

bu süre içinde devralan ortağa payları gerçek<br />

değeri üzerinden, kendi veya ortağı veya göstereceği<br />

üçüncü şahıs tarafından devralınmasını önermesi<br />

şarttır. Red kararı devrin gerçekleştiği günden<br />

itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir.<br />

Hisse devrilerinde taraflar, aralarında, anlaşamamışlarsa,<br />

şirket merkezinin bulunduğu asliye ticaret<br />

mahkemesince değer belirlenir.<br />

Hisse devrinin tescili şirket müdürlerince 30 gün<br />

içinde yapılmalıdır. Aksi takdirde devreden kişi Ticaret<br />

Sicile kendisi başvuru yapar, sicil müdürü de<br />

şirkete, devralanın adını bildirmesi için süre tanır.<br />

YTTK’da paylı mülkiyet maddesi aynen yer almakla<br />

birlikte, intifa ve rehin hakkı ile ilgili de bir<br />

düzenleme yapılmıştır. Esas sermaye payı üzerinde<br />

intifa hakkı kurulması şirket sözleşmesiyle genel kurul<br />

kararına bırakılabilir, ancak genel kurul sadece<br />

haklı sebeplerin varlığında rehne onay vermekten<br />

kaçınabilir. Esas sermaye payı üzerinde intifa hakkı<br />

bulunması durumunda, pay, intifa hakkı sahibi tarafından<br />

temsil edilir.<br />

Ortaklara sermayenin azaltılması hariç, esas<br />

sermaye payı geri verilmez, ortaklar da bu borçtan<br />

ibra edilemezler.<br />

Şirket, borç ve yükümlülüklerina karşılık sadece<br />

malvarlığı ile sorumludur.<br />

Ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri:<br />

YTTK’da ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri<br />

getirilmiştir. Şirket anasözleşmesiyle, ortaklar ek<br />

ödeme ile yükümlü tutulabilirler. Bu durum şirketin<br />

mali durumunun zaafa uğramasıyla gündeme<br />

gelmektedir. Eğer esas sermaye ve yedek akçeler<br />

şirketin zararını karşılamıyorsa, eğer ek ödeme olmadan<br />

işlerine devam etmesi mümkün değilse, ve/<br />

veya iflas açılması durumlarında; şirket anasözleşmesinde<br />

bulunması kaydıyla ek ödeme talep edilir.<br />

Ek ödemeyi müdürler talep eder.. Şirket sözleşmesinde<br />

belirlenen ek ödeme yükümlülüğü, esas sermaye<br />

payının itibari değerinin iki katını aşamaz.<br />

Her ortak sadece kendi esas sermaye payına düşen<br />

tutarı ödemekle yükümlüdür. Ek ödeme yükümlülüğünün<br />

azaltılması veya kaldırılması ancak esas sermaye<br />

ve yedek akçeler toplamının zararları tamamen<br />

karşılaması halinde mümkündür.<br />

Şirket ortağı hissesini devretse bile, şirketin iflası<br />

durumunda, iki yıl süreyle ek ödeme yükümlülüğünden<br />

sorumludur. Ek ödeme yükümlülüğü, halef<br />

tarafından yerine getirilmemişse, ortağın sorumluluğu,<br />

yükümlülüğü gerçekleştiği tarihte ortağa karşı<br />

ileri sürülebileceği ölçüde devam eder.<br />

Ek ödeme yükümlüğünün kısmen veya tamamen<br />

geri ödenmesi mümkündür ancak, bu durum ancak<br />

ek ödemeye esas tutarın serbestçe kullanılabilecek<br />

yedek akçe ve fonlardan karşılanabilir olması gerekmektedir.<br />

Bu durumun da işlem denetçisi tarafından<br />

doğrulanmış olması gerekir.<br />

YTTK ile gelen yeni bir kavram da yan edim<br />

yükümlülüğüdür. Yan edim yükümlülüğü , şirketin<br />

işletme konusunun gerçekleşmesine yardımcı<br />

olacak, yapma, yapmama, katlanma kullandırma<br />

edimleridir. Ancak bunların anasözleşmede açıkça<br />

yazılması gerekmektedir.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 57


• MESLEKİ YAZILAR<br />

Şirket sözlemesinde değişiklik yapılmasıyla, sözleşmeye<br />

dahil edilmesi düşünülen ek ve yan edim<br />

yükümlülükleri veya mevcut yükümlülükleri artıran<br />

kararlar ancak tüm ortakların onayı ile karara bağlanabilir.<br />

h. Kar payı :<br />

Kar payı, net dönem karından ve bunun için ayrılmış<br />

yedek akçelerden dağıtılabilir. Kanunen ve<br />

şirket sözleşmesi gereği ayrılması gereken yedek<br />

akçeler ayrıldıktan sonra kar payı dağıtımı kararı<br />

alınabilir. Kar payı esas sermaye payının itibari değerine<br />

göre hesaplanır, ancak ek ödeme yükümlülüğü<br />

yerine getirmiş olanlarda itibari değere ek ödeme<br />

yükümlülük tutarı eklenir.Şirket genel kurulu,<br />

eğer zarar söz konusu ise, veya ortakların menfaati<br />

için (yatırım kararı nedeniyle olabilir) öngörülenden<br />

fazla yedek akçe ayrılmasına karar verebilir.<br />

Eğer hasız kar payı alınması söz konusu ise, ortak<br />

ve müdür bunu geri vermekle yükümlüdür.<br />

ı. Şirketin kendi esas sermaye paylarını iktisabı:<br />

Şirket kendi esas sermaye paylarını, yeterli<br />

özkaynakları varsa alabilir. Alacağı payların itibari<br />

değerleri, esas sermayenin %10 nu aşamaz. Bu<br />

oran, eğer şirket sözleşmesi gereği veya mahkeme<br />

kararıyla,şirketten çıkma veya çıkarılma durumu<br />

sözkonusuysa, %20 olarak uygulanır. Ama %10 nun<br />

üzerindeki oran 2 yıl içinde elden çıkarılmalıdır,<br />

şirket ayrıca payların iktisabı için ödediği miktar<br />

kadar da yedek akçe ayırmalıdır. Eğer elden çıkaramadığı<br />

durumda sermaye azaltmasına gidecektir.<br />

i. Diğer Hususlar:<br />

• Ortaklar şirket sırlarını korumakla görevlidir.<br />

Şirketin çıkarlarını zedeleyecek davranışlarda da<br />

bulunamazlar.<br />

• Ortakların her zaman bilgi alma ve inceleme<br />

hakkı vardır.<br />

• Özkaynakların yerini tutan ödünçler :<br />

Ortaklar veya onlara yakın kişiler tarafından<br />

şirkete verilen ödünç paralar geri ödemede en son<br />

sırada gelir. İflas açılmasından önceki 1 yıl içinde<br />

şirkete verilen ödünçler eğer geri ödendiyse, ödenen<br />

kişiden geri alınır.<br />

j. Limited Şirketin Organları<br />

Genel kurul<br />

Genel Kurul müdürler tarfından toplantıya çağrılır.<br />

Her hesap döneminin kapanışını izleyen 3 ay<br />

içinde olağan genel kurul toplantısı yapılır. Gerektikçe<br />

de olağanüstü genel kurul toplantısı yapılabilmektedir.<br />

Genel Kurul’un devredilemez yetkileri<br />

YTTK.Mad.616 da listelenmiştir.<br />

a) Şirket sözleşmesinin değiştirilmesi.<br />

b) Müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları.<br />

c) Topluluk denetçisi ile işlem denetçileri de<br />

dâhil olmak üzere, denetçilerin atanmaları ve görevden<br />

alınmaları.<br />

d) Topluluk yılsonu finansal tabloları ile yıllık faaliyet<br />

raporunun onaylanması.<br />

e) Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet<br />

raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar verilmesi,<br />

kazanç paylarının belirlenmesi.<br />

f) Müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibraları.<br />

g) Esas sermaye paylarının devirlerinin onaylanması.<br />

h) Bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden<br />

istemde bulunulması.<br />

ı) Müdürün, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda<br />

yetkilendirilmesi veya böyle bir iktisabın<br />

onaylanması.<br />

i) Şirketin feshi.<br />

j) Genel kurulun kanun veya şirket sözleşmesi ile<br />

yetkilendirildiği ya da müdürlerin genel kurula sunduğu<br />

konularda karar verilmesi.<br />

(2) Aşağıda sayılanlar, şirket sözleşmesinde öngörüldükleri<br />

takdirde genel kurulun devredilemez<br />

yetkileridir:<br />

a) Şirket sözleşmesi uyarınca genel kurulun onayının<br />

arandığı hâller ile müdürlerin faaliyetlerinin<br />

onaylanması.<br />

b) Önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım<br />

ve alım haklarının kullanılması hakkında karar verilmesi.<br />

c) Esas sermaye payları üzerinde rehin hakkı kurulmasına<br />

ilişkin onayın verilmesi.<br />

d) Yan edim yükümlülükleri hakkında iç yönerge<br />

çıkarılması.<br />

e) Şirket sözleşmesinin 613 üncü maddenin dördüncü<br />

fıkrası uyarınca ortakların onayını yeterli<br />

görmemesi hâlinde, müdürlerin ve ortakların şirkete<br />

karşı bağlılık yükümü veya rekabet yasağı ile<br />

bağdaşmayan faaliyetlerde bulunabilmelerinin ona-<br />

58<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


yı için gereken iznin verilmesi.<br />

f) Bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerden<br />

dolayı şirketten çıkarılması.<br />

(3) Tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak genel<br />

kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Tek ortağın genel<br />

kurul sıfatıyla alacağı kararların geçerlilik kazanabilmeleri<br />

için yazılı olmaları şarttır.<br />

Yönetim ve temsil<br />

Şirketin yönetim ve temsili şirket sözleşmesi<br />

ile belirlenir. Şirket ortaklarından bir veya birkaçı<br />

müdür olabileceği gibi, dışarıdan da bir müdür<br />

atanabilir. En azından bir ortağın şirketi yönetim ve<br />

temsil hakkının bulunması gerekmektedir. Eğer şirket<br />

müdürlerinden biri tüzel kişi olursa, onun yetkilendireceği<br />

kişi işleri yürütür. Genel Kurula bırakılmamış<br />

tüm konularda karar alır ve yürütür. 6762<br />

sayılı Kanunda tüzel kişinin temsilcisi, müdür olarak<br />

tescil ve ilan edilmekteydi. Ancak YTTK’da ‘şirket<br />

müdürü tüzel kişi olduğu takdirde, tüzel kişi bu görevi<br />

tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi<br />

belirler’ demektedir. Bu da tüzel kişinin müdür<br />

olarak yönetimde yer alacağına işaret etmektedir.<br />

Bu sebeple 6762 sayılı Kanun gereği müdür seçilen<br />

gerçek kişinin YTTK nun yürülüğe girmesinden itibaren<br />

3 ay içinde istifa etmesi, yerine tüzel kişi veya<br />

başka birinin seçilmesi gerekmektedir.<br />

Birden fazla müdür olması durumunda, bir müdür<br />

Başkan seçilir.Başkan olan müdür, genel kurulla ilgili<br />

çağrıyı ve topalntıyı yürütmekle yükümlüdür. Müdürler<br />

kararları oy çokluğu ile alırlar, eşitlik olması<br />

durumunda Başkan’ın oyu üstün sayılır. Şirket müdürlerinden<br />

en az birinin ikmetgahının Türkiye’de<br />

bulunması gerekir.Genel kurul müdürleri görevden<br />

alabilir,ama herhangi bir ortak da müdürün görevden<br />

alınması için mahkemeye başvurabilir.Şirket<br />

müdürünün görevi ifası sırasında işlediği haksız fiilden<br />

dolayı şirket sorumludur.<br />

Müdürün Devredilemez ve vazgeçilemez görevleri<br />

: Bu görevler 625.maddede düzenlenmiştir.<br />

MADDE 625 (1) Müdürler, kanunların ve şirket<br />

sözleşmesinin genel kurula görev ve yetki vermediği<br />

bütün konularda görevli ve yetkilidir. Müdürler,<br />

aşağıdaki görevlerini ve yetkilerini devredemez ve<br />

bunlardan vazgeçemezler:<br />

a) Şirketin üst düzeyde yönetilmesi ve yönetimi<br />

ve gerekli talimatların verilmesi.<br />

b) Kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket<br />

yönetim örgütünün belirlenmesi.<br />

c) Şirketin yönetimi için gerekli olduğu takdirde,<br />

muhasebenin, finansal denetimin ve finansal planlamanın<br />

oluşturulması.<br />

d) Şirket yönetiminin bazı bölümleri kendilerine<br />

devredilmiş bulunan kişilerin, kanunlara, şirket<br />

sözleşmesine, iç tüzüklere ve talimatlara uygun hareket<br />

edip etmediklerinin gözetimi.<br />

e) Küçük limited şirketler hariç, risklerin erken<br />

teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması.<br />

f) Şirket finansal tablolarının, yıllık faaliyet raporunun<br />

ve gerekli olduğu takdirde topluluk finansal<br />

tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi.<br />

g) Genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel<br />

kurul kararlarının yürütülmesi.<br />

h) Şirketin borca batık olması hâlinde durumun<br />

mahkemeye bildirilmesi.<br />

(2) Şirket sözleşmesinde, müdürün veya müdürlerin;<br />

a) Aldıkları belirli kararları ve<br />

b) Münferit sorunları,<br />

genel kurulun onayına sunmaları gereği öngörülebilir.<br />

Genel kurulun onayı müdürlerin sorumluluğunu<br />

ortadan kaldırmaz, sınırlandırmaz. Türk<br />

Borçlar Kanununun 51 ve 52 nci madde hükümleri<br />

saklıdır.<br />

3. SONUÇ<br />

Yeni Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde<br />

yürülüğe girecektir. Söz konusu kanun gereği şirket<br />

sözleşmelerinde yapılması gereken değişiklikler<br />

ve bu kanunun uygulama şekli ile ilgili 6103 sayılı<br />

Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli<br />

Hakkında Kanun da 14.01.2011 tarihinde TBMM’de<br />

kabul edilmiştir. Söz konusu Kanunun 22.Maddesinde<br />

esas sözleşmelerin Yeni Türk Ticaret Kanununa<br />

uyumlu hale getirilmesi için kanunun yürülüğe girdiği<br />

tarihten itibaren 18 aylık süre tanınmıştır. Bu<br />

değişiklikler için yapılacak genel kurullarda toplantı<br />

nisabı aranmayacak,kararlar toplantıda mevcut<br />

oyların çoğunluğu ile alınacak denmiştir.<br />

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yapılması planlanan<br />

değişiklikler ve yayınlanması beklenen ikincil<br />

mevzuatla birlikte uygulama daha netleşecektir.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 59


İŞÇİ YAŞLANMASINDAN DOLAYI<br />

İŞYERİNDEN AYRILIRSA KIDEM<br />

TAZMİNATI ALABİLİR Mİ?<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

I. Giriş:<br />

Kıdem tazminatı işçilere tanınmış önemli haklardan<br />

biridir. Getirdiği mali yük bakımından da işverenler<br />

için önemlidir. Bu nedenle yoğun bir şekilde<br />

tartışma ve uyuşmazlıklara yol açmaktadır. Kıdem<br />

tazminatının işverenler üzerinde ağır bir yük oluşturması<br />

yanında pek çok işçinin hak ettikleri tazminatı<br />

alamamaları söz konusudur. Bu noktada kıdem<br />

tazminatı fonu kurulması düşünülse de uygulamaya<br />

geçirilememiştir.<br />

Kıdem tazminatı, İş Yasasına tabi olan, iş sözleşmesi<br />

yasada öngörülen durumlarda birisi ile sona<br />

eren ve belirli süre kıdemi bulunan işçiye veya işçinin<br />

ölümü halinde mirasçılarına işveren tarafından<br />

ödenmesi gereken, işçinin çalışma süresine, ücretine<br />

ve ayni ve nakdi sosyal yardımlarına göre belirlenen<br />

parasal haktır.<br />

10.06.2003 tarihinde yürürlülüğe giren yeni 4857<br />

sayılı İş Kanunu’nun 120 ve geçici 6.maddesi gereği<br />

mülga 1475 sayılı İş Yasası’ nın 14. maddesi yürürlülüktedir.<br />

Yeni 4857 sayılı İş Yasası’ nın Geçici 6. maddesi;<br />

“Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu<br />

kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe<br />

gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için<br />

1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesi hükümlerine<br />

göre kıdem tazminatı hakları saklıdır” hükmünü düzenlemiştir.<br />

Makalemizde, kıdem tazminatı ile ilgili genel bilgiler<br />

verdikten sonra, bağlı bulundukları kanunla kurulu<br />

kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük<br />

aylığı bağlanan veya bu şekilde bir aylık bağlanmaksızın,<br />

işçilerin belli bir yaşa gelmeleri halinde<br />

yaş ve yaşlanmalarını gerekçe göstererek ayrılmak<br />

istemeleri halinde kıdem tazminatı haklarının olup –<br />

olamayacağını irdelemeye çalışacağım.<br />

II. Yasal Düzenleme:<br />

Kıdem tazminatı mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın<br />

14. maddesinde düzenlenmiş olup, yeni 4857 sayılı<br />

İş Yasası’nın 120. maddesi ile halen yürürlülüktedir.<br />

Mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesine göre;<br />

“ Bu Kanun’a tabi işçilerin hizmet akitlerinin;<br />

1-İşveren tarafından bu Kanun’un 17. maddesinin<br />

II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,<br />

2-İşçi tarafından bu Kanun’un 16. maddesi uyarınca,<br />

3-Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,<br />

4-Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya<br />

sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı<br />

yahut toptan ödeme almak amacıyla,<br />

5-(Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun<br />

60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin<br />

(a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında<br />

kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81<br />

inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için<br />

öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün<br />

sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları<br />

nedeniyle, feshedilmesi veya kadının evlendiği<br />

tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu<br />

ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son<br />

bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren<br />

hizmet akdinin devamı süresince her geçen<br />

tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında<br />

kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler<br />

için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır<br />

İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş<br />

veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın<br />

aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde<br />

çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır.<br />

……………….”<br />

Erol GÜNER<br />

Baş İş Müfettişi<br />

* Bültenin önceki sayısında (198) konunun muhasebeleştirilme esasları açıklanmıştır.<br />

60<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Kıdem tazminatı ile ilgili yasal düzenleme dikkate<br />

alındığında;<br />

1 - Kıdem Tazminatına Hak Kazanma:<br />

İşyerinde en az 1 yıl çalışmış olan işçilerin kıdem<br />

tazminatına hak kazanması için iş sözleşmesinin aşağıdaki<br />

nedenlerle sona ermesi şarttır.<br />

1- İşveren tarafından İş Kanunu’nun 25. maddesinin<br />

II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında<br />

işçinin işten çıkarılması.<br />

2- İşçinin İş Kanunu’nun,24. maddesi uyarınca işi<br />

bırakması.<br />

3- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla işçinin<br />

işten ayrılması.<br />

4- Yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut<br />

toptan ödeme almak amacıyla işçinin işi bırakması.<br />

5- Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl<br />

içerisinde kendi arzusu ile işten ayrılması.<br />

6- İşçinin ölümü.<br />

7- (Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun<br />

60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin<br />

(a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında<br />

kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci<br />

maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen<br />

sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını<br />

tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları<br />

nedeniyle.<br />

(Bu bendeki hüküm bağlamında;<br />

4447 sayılı Yasa’ nın 45. maddesinde belirtilen<br />

düzenleme içinde yer alan 506 sayılı Yasa’ nın 60 /<br />

A. Maddesine göre;<br />

A) Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra<br />

ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık<br />

aylığından yararlanabilmesi için;<br />

a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması<br />

ve en az 7000 gün veya<br />

b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması,<br />

25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4<br />

500 gün,<br />

08.09.1999 tarihinden sonra ilk defa işe girenler<br />

için emeklilik şartları içinde artık sigortalılık süresi<br />

diye bir şey yoktur. Sadece prim ödeme gün sayısı ile<br />

belli bir yaş şartı vardır.<br />

Bent içinde geçen 506 sayılı Yasa’ nın Geçici 81.<br />

maddesi (4759 ile değişik B ve C) bentlerinde de bilindiği<br />

üzere 23.05.2002 tarihi itibariyle kadın ise 20<br />

ve erkek ise 25 yıllık sigortalılık süresi ile belirli gün<br />

sayısını istemektedir.<br />

60/C. Bendine göre ise;<br />

a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini<br />

kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş<br />

ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları<br />

primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık<br />

aylığı bağlanır.<br />

b) 23.5.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen<br />

şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;<br />

ba) 24.5.2002 ile 23.5.2005 tarihleri arasında<br />

yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını<br />

doldurmuş olmaları,<br />

bb) 24.5.2005 ile 23.5.2008 tarihleri arasında<br />

yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını<br />

doldurmuş olmaları,<br />

bc) 24.5.2008 ile 23.5.2011 tarihleri arasında<br />

yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını<br />

doldurmuş olmaları,<br />

bd) 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar<br />

58, 24.5.2011 ile 23.5.2014 tarihleri arasında<br />

yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,<br />

be) 24.5.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler<br />

60 yaşını doldurmuş olmaları, şartı ile yaşlılık<br />

aylığından yararlanabilirler.<br />

C bendi a fıkrasında görüldüğü üzere 15 yıllık sigortalılık<br />

süresi ve en az 3600 gün sayısı tamamlayanların<br />

emekli olacakları yaşlar verilmektedir. Bu<br />

bende göre, yaşları ne olursa olsun 15 yıllık sigortalılık<br />

süresi ile en az 3600 gün sayısını tamamlayanlarda<br />

işyerlerinden ayrılabilecek ve diğer koşulları<br />

(işyerindeki hizmet süresinin en az 1 yılı doldurması,<br />

İş Yasası kapsamında bir işçi olması) da sağlaması durumunda<br />

yasal kıdem tazminatı alabilecektir.<br />

Bu düzenleme 5953 sayılı Basın İş Yasası kapsamındaki<br />

gazetecilere, 854 sayılı Deniz İş Yasası<br />

kapsamındaki gemi adamlarına uygulanmamaktadır.<br />

Başka bir anlatımla söz konusu düzenlemeler<br />

4857 sayılı İş Yasası kapsamındaki işçiler için<br />

getirilmiştir.<br />

Bu yasal düzenlemeler bağlamında;<br />

1- Kadın ya da erkek olsun başkaca bir şart aranmaksızın<br />

7000 sigorta gün sayısı varsa,<br />

2- Kadın ya da erkek 25 yıllık sigortalılık süresi ve<br />

en az 4500 günü var ise,<br />

3- 506 Geçici 81. maddesine göre;<br />

a- Kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl sigortalılık<br />

süresi ile aynı maddede belirtilen gün sayılarına<br />

ulaşmış olanlar,<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 61


• MESLEKİ YAZILAR<br />

b- İster kadın olsun ister erkek en az 15 yıldan beri<br />

sigortalı olması ve en az 3600 gün sayısını tamamlayanlar,<br />

istedikleri zaman Sosyal Güvenlik Kurumuna<br />

başvurup “ Kıdem Tazminatı Ödenebilir “ yazısını<br />

aldıktan sonra işverenliğe hitaben düzenleyecekleri<br />

dilekçeye bu yazıyı da ekleyerek 1475 sayılı İş Kanununun<br />

14. maddesinin 5. bendine göre işyerinden<br />

ayrılıp kıdem tazminatına hak kazanabilirler.<br />

2- Kıdem Tazminatının Hesaplanması ve Ödenmesi:<br />

1- İşçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin<br />

devamı süresince her geçen tam yıl için<br />

işverence işçiye 30 günlük giydirilmiş son ücreti tutarında<br />

kıdem tazminatı ödenir. Giydirilmiş son brüt<br />

ücretten kasıt; İşçiye verilen ikramiye, prim, yakacak<br />

yardımı, giyim aile çocuk konut yardımı vb.<br />

çıkarlardır. Süreklilik göstermeyen yardımlar ise kıdem<br />

tazminatının hesaplanmasında dikkate alınmaz.<br />

Örneğin evlenme yardımı. Bu ödemelerin yıllık tutarının<br />

365 e bölünmesi suretiyle çıkan ücret günlük<br />

ücrete ilave olur.<br />

2- Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden<br />

ödeme yapılır.<br />

3-İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş<br />

veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın<br />

aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde<br />

çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır.<br />

4-İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi<br />

bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi<br />

veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi,<br />

işyeri veya işyerlerindeki iş sözleşmesi sürelerinin<br />

toplamı üzerinden hesaplanır.<br />

5-Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem<br />

tazminatı veya ikramiye ödenmez.<br />

6- Kıdem tazminatının hesaplanması son ücret ve<br />

sosyal yardım tutarları üzerinden yapılır.<br />

7-Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi<br />

ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre<br />

içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere<br />

bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu<br />

tazminatın hesabına esas tutulur.<br />

Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı<br />

takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma<br />

tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan<br />

ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi<br />

suretiyle hesaplanır.<br />

8-İşçiye yapılacak kıdem tazminatı ödemesinden<br />

sadece 0,0066 oranında damga vergisi kesilecektir.<br />

Kıdem tazminat ödemesinden gelir vergisi kesilmez.<br />

9-Kıdem tazminatı nakden ödenmelidir. İşçiyle<br />

anlaşılması halinde kıdem tazminatı taksitler halinde<br />

ödenebilir. Kıdem tazminatının süresinde ödenmemesi<br />

halinde, geçen süre için mevduata uygulanan<br />

en yüksek faiz uygulanır.<br />

III. Yaşlılık, Emeklilik veya Malullük Aylığı yahut<br />

Toptan Ödeme Almak Amacıyla İşyerinden Ayrılma<br />

ve Kıdem Tazminatı:<br />

Mülga 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesinin bu<br />

Kanun’a tabi işçilerin hizmet akitlerinin,<br />

,……….<br />

4-Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya<br />

sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı<br />

yahut toptan ödeme almak amacıyla sona ermesi<br />

durumunda işçinin işe başladığı tarihten itibaren<br />

hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl<br />

için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem<br />

tazminatı ödenir. İşçinin bu durumdan yararlanabilmesi<br />

için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış<br />

bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması<br />

veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası<br />

bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa<br />

müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin<br />

ölümü halinde bu şart aranmaz.<br />

Belirtilen düzenleme dikkate alındığında, bağlı<br />

bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan<br />

yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut<br />

toptan ödeme almak amacıyla işyerinden ayrılmak<br />

isteyen işçilerin buna hak kazandıklarını ve bağlı<br />

bulundukları kurum ve sandığa müracaat ettiklerini<br />

belgelemeleri ve bu belgeleri ayrılma tarihinde işverenliğe<br />

ibraz ederek kıdem tazminatını talep etmeleri<br />

gerekmektedir.<br />

İşyerinden ayrılan işçi ayrılma tarihinde söz konusu<br />

belgeleri ibraz etmemesi durumunda kıdem<br />

tazminatı hakkı ve talebi ortadan kalkıp kalmayacağı<br />

da uygulamada, doktrinde tartışılmakta ve konu<br />

yargıya taşınmaktadır. Yasa da bu konuda herhangi<br />

bir hüküm bulunmamasına karşın Yargıtay 9. Hukuk<br />

Dairesinin 01.03.1992 Tarih ve 1981-3231/2126 Esas<br />

nolu kararı dikkat çekmektedir. Söz konusu karar, “<br />

başvuru gününde kanuni gerekleri taşıyan ve o tarihten<br />

sonra da herhangi bir işte çalışmayan işçinin<br />

yazılı belgeyi işten ayrıldığı tarihten itibaren<br />

iki ( 2 ) yıldan fazla süre geçtikten sonra getirmesinin<br />

kıdem tazminatı talebine engel değildir.<br />

“ şeklindedir.<br />

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin söz konusu kararı<br />

bağlamında, bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum<br />

veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya ma-<br />

62<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


lullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla<br />

işyerinden ayrılmak isteyen işçilerin bu koşulu sağladıklarına<br />

ilişkin belgeyi ayrılma tarihinde ibraz etmemelerine<br />

karşın, ayrılma tarihinde kanuni koşulları<br />

taşımaları, bu tarihten sonra herhangi bir işte<br />

çalışmamaları ve işçilerin sonradan bu belgeyi ibraz<br />

etmeleri halinde kıdem tazminatı talebinde bulunabileceği<br />

ve kıdem tazminatı haklarının olduğu ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Böyle bir durumda kıdem tazminatının zamanında<br />

ödenmemesi nedeniyle işçinin faiz talebinde bulunup<br />

bulunmayacağı konusunda ise; olayda işverenliğin<br />

kusurunun bulunmaması, zamanında belgelerin<br />

işverenliğe ibraz edilmemesi bağlamında borcun muaccel<br />

hale gelmemesi dikkate alındığında faiz borç<br />

ve alacağının doğmayacağı, sadece yargı kararının<br />

işverenliğe tebliğ edilmesine rağmen kıdem tazminatının<br />

ödenmemesi durumunda tebliğ tarihinden<br />

itibaren faiz talebinin söz konusu olabileceği düşünülmektedir.<br />

IV. Belli Bir Yaşa Gelmiş İşçinin İşyerinden Ayrılması<br />

Halinde Kıdem Tazminatı Ödenmesi:<br />

Hükmü bağlamında yaşlılıklarının işin yapılmasında<br />

sağlık ve yaşayışları için tehlikeli bir durum meydana<br />

getirmesi ve bu durumu da alacakları sağlık raporu<br />

ve belgeleriyle kanıtlamaları halinde işyerinden<br />

ayrılmaları ve 1 yıllık hizmet süresini doldurmaları<br />

halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları mümkün<br />

olabilecektir.<br />

İşçilerin yaşı ve yaşlanmaları ile ilgili olarak şu<br />

hususa da dikkat çekmek istiyorum; Memurlar da resen<br />

emeklilik uygulaması bulunmasına karşın işçiler<br />

de böyle bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla<br />

belli bir yaşa gelmiş olup da yaşlanmış olan işçiler<br />

sadece yaşlarından dolayı işten çıkartılamamaktadır.<br />

Çıkarılmaları halinde işe iade davası açabilme kapsamında<br />

iseler, yargı kararı ile tekrar işlerine dönebilmekte<br />

veya mahkemenin belirleyeceği tazminatı<br />

almaya hak kazanabilmekte, değil iseler yasal ihbar<br />

ve kıdem tazminatlarını alabilmektedirler. Buradan<br />

hareketle, işçiyi işveren sadece yaşından dolayı çıkaramıyorsa<br />

işçinin de sadece yaşından dolayı ayrılmak<br />

istemesini haklı görmek yerinde değildir.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

Çalışma yaşamında bağlı bulundukları kanunla<br />

kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik<br />

veya malullük aylığına hak kazanarak kendilerine bu<br />

şekilde aylık bağlandıktan sonra çalışmaya devam<br />

eden ve sosyal güvenlik destekleme primi ödenen<br />

yaşlı işçiler ile bu türden bir aylık bağlanmamakla<br />

birlikte belli bir yaşa gelmiş dolayısıyla da yaşlanmış<br />

işçiler de çalışmakta ve çalıştırılmaktadır. Bu istihdam<br />

ile ilgili uygulamada şu soru akla gelebilir veya<br />

karşılaşılabilir; “ yaşlılık, emeklilik veya malullük<br />

aylığı bağlansın bağlanmasın belli bir yaşa gelmiş<br />

işçilerin ayrılması halinde bu ayrılma şekli kıdem<br />

tazminatına hak kazandıracak bir ayrılma olarak<br />

kabul edilebilecek midir? “<br />

4857 sayılı İş Kanunu ile bu kanunun 120. maddesine<br />

göre halen yürürlülükte bulunan mülga 1475<br />

sayılı İş Kanunun 14. maddesinde kıdem tazminatı<br />

ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. Mevzuatımızda<br />

belirtilen düzenlemeler, usul ve esaslar dikkate<br />

alındığında, belli bir yaşa gelip de yaşlanmış olan işçilerin<br />

sadece yaşlarından dolayı işyerinden ayrılmaları<br />

halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları söz<br />

konusu olamayacaktır.<br />

Belli bir yaşa gelerek yaşlanan işçiler 4857 sayılı İş<br />

Kanunun “ işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı<br />

“ başlığı altında düzenlenen 24/ I. Sağlık Sebepleri<br />

a. Maddesindeki “ a) İş sözleşmesinin konusu olan<br />

işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple<br />

işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.”<br />

V. Sonuç:<br />

Kıdem tazminatı, 10.06.2003 tarihinde yürürlülüğe<br />

giren yeni 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120 ve geçici<br />

6.maddesi gereği mülga 1475 sayılı İş Yasası’ nın 14.<br />

maddesi halen yürürlülükte olup, maddede belirtilen<br />

usul ve esaslar bağlamında kıdem tazminatı hesaplanmakta<br />

ve işçiye veya ölümü halinde mirasçılarına<br />

ödenmektedir.<br />

Kıdem tazminatına hak kazanma koşulları, sorumluluk<br />

esasları, hesaplama ve ödeme şekli ile zamanında<br />

ödenmemesi durumunda uygulanacak gecikme<br />

faizi hakkında düzenlemeler ilgili madde de<br />

yer almaktadır.<br />

4857 sayılı İş Kanunu ile bu kanunun 120. maddesine<br />

göre halen yürürlülükte bulunan mülga 1475<br />

sayılı İş Kanunun 14. maddesinde kıdem tazminatı<br />

ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. Mevzuatımızda<br />

belirtilen düzenlemeler, usul ve esaslar dikkate<br />

alındığında, belli bir yaşa gelip de yaşlanmış olan<br />

işçilerin sadece yaşlarından dolayı işyerinden ayrılmaları<br />

halinde kıdem tazminatına hak kazanmaları<br />

söz konusu olamayacaktır. Mevzuatımıza göre işçiyi<br />

işveren sadece yaşından dolayı çıkaramıyorsa işçinin<br />

de sadece yaşından dolayı ayrılmak istemesini yasal<br />

anlamda haklı nedenle ayrılma olarak görmek ve kıdem<br />

tazminatına hak kazandığını söylemek yerinde<br />

olmayacaktır.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 63


ÖZÜRLÜ ÇOCUĞU OLAN KADININ NASIL<br />

ERKEN EMEKLİ OLACAĞININ UYGULAMAYA<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

DÖNÜK SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLANMASI<br />

Vakkas DEMİR<br />

SGK Müfettişi<br />

I- GİRİŞ<br />

5510 sayılı sosyal güvenlik reform yasasının<br />

28 inci maddesinin 8 inci fıkrasında yer<br />

alan; “Emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması<br />

talebinde bulunan kadın sigortalılardan<br />

başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede<br />

malul çocuğu bulunanların, bu Kanunun<br />

yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen<br />

prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim<br />

ödeme gün sayılarına eklenir ve eklenen bu<br />

süreler emeklilik yaş hadlerinden indirilir.”<br />

hükmü gereği, başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç özürlü çocuğu olan bütün kadın sigortalılara<br />

1 Ekim 2008 tarihinden itibaren erken<br />

emeklilik imkanı getirilmiştir.<br />

Kamuoyunda bir çok kişi, özürlü çocuğu<br />

olan kadınlara, 5510 sayılı sosyal güvenlik<br />

reform yasasıyla erken emeklilik imkanının<br />

getirildiğini bilmekle birlikte, bu konunun<br />

detaylarını ve uygulamada bu imkandan nasıl<br />

yararlanıldığını bilmemektedirler.<br />

Biz bu makale çalışmamızda, 5510 sayılı<br />

yasa hükümleri ile SGK’nın yönetmelik, tebliğ<br />

ve genelge gibi ikincil mevzuat hükümlerinden<br />

yararlanarak, özürlü çocuğu olan kadınların<br />

erken emeklilik imkanından nasıl yararlanacaklarını,<br />

uygulamaya yönelik olarak ve<br />

somut örnekleriyle açıklamaya çalışacağız.<br />

II- BAŞKASININ BAKIMINA MUHTAÇ ÇOCU-<br />

ĞUN OLDUĞU SGK TARAFINDAN NASIL TES-<br />

PİT EDİLDİĞİ<br />

Başkasının sürekli bakımına muhtaç çocuğu<br />

olduğu için, 5510 sayılı yasanın 28 inci<br />

maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden yararlanarak,<br />

erken emekli olmak isteyen kadın<br />

sigortalıların öncelikle yapması gereken iş;<br />

çocuğunun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />

olduğu halini tespit ettirmek için, SGK<br />

müdürlüklerindeki emeklilik servislerine başvurmaktır.<br />

SGK emeklilik servislerine başvuran kadın<br />

sigortalıya SGK görevlileri tarafından öncelikle<br />

“Sağlık Kuruluşuna Sevk Talep Belgesi”<br />

doldurtulmaktadır. Bu sevk talep belgesinde<br />

1 özetle; “Kurumunuzda …sigorta sicil/<br />

Bağ-no ile kayıtlıyım. Halen çalışıyorum/çalışmıyorum.<br />

Başka birisinin sürekli bakımına<br />

muhtaç derecede malul çocuğum bulunduğu<br />

için, 5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin<br />

8 inci fıkrası gereği, ikametgahıma en yakın<br />

bir hastaneye sevk işleminin yapılmasını arz<br />

ederim.” bilgileri yer almaktadır.<br />

Sağlık Kuruluşuna Sevk Talep Belgesini dolduran<br />

kadın sigortalılar hakkında SGK müdür-<br />

1 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />

11 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />

64<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


lüklerindeki emeklilik servisleri tarafından<br />

“Sağlık Kuruluşuna Sevk Yazısı” belgesi 2 düzenlenmektedir.<br />

Bu belgede özetle; “…sigorta<br />

sicil/Bağ-no …..T.C. kimlik numaralı kadın<br />

sigortalı (X), başka birisinin sürekli bakımına<br />

muhtaç çocuğu olduğunu iddia etmektedir.<br />

Söz konusu iddianın tespit edilebilmesi için,<br />

5510 sayılı yasanın 95 inci maddesi gereğince<br />

sağlık kurulu raporu düzenlenmesi gerekmektedir.<br />

Sağlık kurulu raporunun düzenlenerek<br />

Müdürlüğümüze gönderilmesini arz ederiz”<br />

şeklinde bilgiler yer almaktadır.<br />

Bu belge üzerine özürlü çocuğu olan kadın<br />

sigortalı, ikametgahına en yakın devlet<br />

hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri ile<br />

üniversite hastanelerine çocuğu ile birlikte<br />

gitmekte ve çocuğunun malullük durumuyla<br />

ilgili sağlık kurulu raporu düzenlenmektedir.<br />

Kadın sigortalının özürlü çocuğuyla ilgili<br />

düzenlenen sağlık kurulu raporu SGK müdürlüklerine<br />

intikal edince, söz konusu rapor<br />

SGK’nın Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü<br />

bünyesinde faaliyet gösteren sağlık kuruluna<br />

bir yazı 3 ile gönderilmektedir. Bu yazının<br />

gönderildiği ilgili sağlık kurulu, kadın sigortalının<br />

özürlü çocuğunun başkasının bakımına<br />

muhtaç olup olmadığı ile malul çocuğun hangi<br />

tarihten itibaren başkasının sürekli olarak bakımına<br />

muhtaç olduğuna karar vermektedir.<br />

Hangi sağlık sorunlarının başka birisinin sürekli<br />

bakımına muhtaç hallerden sayılacağı,<br />

Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü<br />

Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin 4<br />

15 inci maddesinde sayılmıştır. Bu hallerin<br />

başlıcaları; Kuadripleji, parapleji, dipleji ve<br />

sigortalının yaşamını kendi başına yürütmesine<br />

engel hemipleji veya merkezi sinir sisteminin<br />

sfinkter bozuklukları ile birlikte olan<br />

diğer hastalık ve arızalar, süreli veya sürekli<br />

ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde kalmayı<br />

gerektiren ve tedavi edilemeyen psikotik<br />

hastalıklar, iki gözde de yüzde yüz (tam) gör-<br />

2 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />

13 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />

3 Söz konusu belgenin asıl matbu formatı 2011/58 sayılı SGK genelgesinin<br />

16 numaralı ekinde mevcut bulunmaktadır.<br />

4 11.10.2008 tarihli ve 27021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak<br />

yürürlüğe girmiştir.<br />

me kaybı, iki elin kaybı, bir kolun omuzdan<br />

ve bir bacağın kalçadan kaybı, her iki bacağın<br />

alttan en az 1/3’ünün kaybı, tedavisi olanaksız<br />

bir hastalıktan ileri gelen ağır beslenme<br />

bozuklukları ve kaşeksiler ile bu hastalık ve<br />

arızalar dışında kaldığı halde tedavi edilemeyen,<br />

başka birinin sürekli bakımına muhtaç<br />

olan ağır hastalık ve arızalar şeklinde sıralanabilir.<br />

SGK’nın ilgili sağlık kurulunun kadın sigortalının<br />

çocuğu hakkında vermiş olduğu; “annesinin<br />

veya başkasının sürekli bakımına<br />

şu tarihten itibaren muhtaçtır” kararından<br />

sonra, kadın sigortalı hakkında 5510 sayılı<br />

yasanın 28 inci maddesinin 8 inci fıkrasında<br />

sayılan erken emeklilik koşulları uygulanmaktadır.<br />

III- BAŞKASININ BAKIMINA MUHTAÇ ÇO-<br />

CUĞU OLAN KADININ NASIL ERKEN EMEKLİ<br />

OLACAĞI<br />

En son sigortalı çalışmasının geçtiği işyerinin<br />

bağlı olduğu SGK müdürlüğüne başvurarak,<br />

özürlü çocuğu hakkında SGK sağlık<br />

kuruluna başkasının sürekli olarak bakımına<br />

muhtaç kararı aldırtan kadın sigortalı, bu<br />

aşamadan sonra SGK’dan hakkında 5510 sayılı<br />

yasanın 28 inci maddesinin 8 inci fıkrasının<br />

emeklilik avantajıyla ilgili hükümlerinin<br />

uygulanmasını isteyebilir. Kadın sigortalının<br />

çocuğunun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />

olduğunu SGK’ya üstte belirttiğimiz şekilde<br />

belgelemeden, 5510 sayılı yasanın 28 inci<br />

maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden faydalanması<br />

mümkün değildir.<br />

5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin 8<br />

inci fıkrasına göre, başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç derecede malul çocuğu bulunan<br />

kadın sigortalıların, 1 Ekim 2008 tarihinden<br />

sonraki prim ödeme gün sayılarının dörtte<br />

biri, prim ödeme gün sayısına eklenmekte<br />

ve eklenen süreler emeklilik yaş hadlerinden<br />

indirilmektedir.<br />

Şimdi başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />

derecede malul çocuğu bulunan kadın sigortalıların,<br />

nasıl erken emekli olacağını üç ör-<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 65


• MESLEKİ YAZILAR<br />

nekle açıklayalım.<br />

Örnek 1: 25.01.1977 doğumlu Bayan A, 4/a<br />

(SSK) sigortalısı olup, ilk olarak sigortalı çalışmaya<br />

20.04.1995 tarihinde başlamıştır. Bayan<br />

A’nın ihtiyaçlarını kendi başına gideremeyen<br />

10.09.2007 doğumlu felçli bir çocuğu bulunmaktadır.<br />

Bayan A, 2004 yılından günümüze<br />

kadar kesintisiz olarak 4/a sigortalısıdır. Bayan<br />

A’nın 4/a sigortası kapsamındaki normal<br />

emeklilik koşulları; 20 yıl sigortalılık süresi,<br />

51 yaşın ikmali ve 5750 gün prim ödeme gün<br />

sayısına sahip olması şeklindedir. Bayan A,<br />

felçli çocuğu için SGK sağlık kurulundan doğduğu<br />

tarihten itibaren başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç olduğuna dair bir karar aldırırsa,<br />

01.10.2008’den günümüze (31.03.2012)<br />

kadar ödediği primlerin dörtte biri prim ödeme<br />

gün sayısına eklenecek ve emeklilik yaş<br />

haddinden indirilecektir. Buna göre, Bayan<br />

A’nın 1 Ekim 2008’den 31.03.2012’ye kadar<br />

toplam beş yıl prim ödeme gün sayısı hesaplanmıştır.<br />

Söz konusu beş yıllık sürenin dörtte<br />

birisi 1 yıl 3 ay (450 gün) olmaktadır. Bu<br />

durumda Bayan A’nın normal emeklilik prim<br />

ödeme gün sayısı olan 5750 günden 450 günü<br />

çıkardığımızda, emeklilik için kendisine gerekli<br />

olan prim ödeme gün sayısı 5300 güne<br />

inmektedir. Ayrıca, söz konusu 450 günlük süreyi<br />

Bayan A’nın emekliliği için ikmal etmesi<br />

gerekli olan 51 yaşından da düştüğümüzde<br />

Bayan A’nın emeklilik için ikmal etmesi gereken<br />

yaşı 50 yaş 9 ay olarak tespit edilecektir.<br />

Örnek 2: Başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç derecede malul çocuğu bulunan 4/b<br />

(Bağ-Kur) sigortalısı Bayan B’nin 01.10.2008<br />

sonrası hizmet süresi 1200 gün olup, çocuğun<br />

sürekli bakıma muhtaçlığı SGK sağlık kurulu<br />

tarafından 01.10.2008 tarihi itibariyle tespit<br />

edilmiştir. Bu durumda 4/b sigortalısı bayan<br />

B’nin toplam prim ödeme gün sayısına ilave<br />

edilecek gün sayısı; 1200/4 = 300 gün olarak<br />

tespit edilecektir.<br />

sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç duruma<br />

geldiği tespit edilmiştir. 4/c sigortalısı<br />

kadının 01.01.2009’dan sonraki hizmet süresi<br />

1600 gün olup, emeklilik yaş haddi ise 49’dur.<br />

Bu durumda kadın sigortalının emeklilik yaş<br />

haddinden indirilecek süre; 1600 gün/4 = 400<br />

gün /360 = 1 yıl 1 ay 10 gündür. 49 yaşından<br />

1 yıl 1 ay 10 günlük süre indirildiğinde ise,<br />

kadın sigortalının emeklilik yaş haddi 47 yıl,<br />

10 ay, 20 gün olarak belirlenecektir. Dolaysıyla<br />

bu örnekteki kadın sigortalı SGK’dan aylık<br />

talebinde bulunduğu tarihte 47 yıl, 10 ay, 20<br />

gün yaşını ikmal etmiş olması gerekmektedir.<br />

IV- KONUYLA İLGİLİ ÖNEMLİ DETAYLARIN<br />

İZAHI<br />

Başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede<br />

malul çocuğu bulunan kadın sigortalının<br />

prim ödeme gün sayısına eklenen ve yaş haddinden<br />

düşürülen dörtte bir oranındaki süre,<br />

malul çocuğun başka birisinin sürekli bakımına<br />

muhtaç olduğu tarihten itibaren hesap<br />

edilmektedir. Bu muhtaçlık tarihi, SGK<br />

sağlık kurulunca; “Kadın sigortalının oğlu/<br />

kızı ………’ın …./…/…. tarihi itibariyle sürekli<br />

başkasının bakımına muhtaçtır.” ifadesiyle<br />

tespit edilmektedir.<br />

Sağlık kurulunun rapor tarihi veya kadının<br />

sigortalılık başlangıç tarihinin 1 Ekim<br />

2008’den önce olması halinde, malul çocuğun<br />

sürekli bakıma muhtaçlık tarihi 1 Ekim<br />

2008 olarak belirlenmektedir. Malul çocuğun<br />

ölümü halinde, 1 Ekim 2008 tarihinden ölüm<br />

tarihine kadar olan hizmet sürelerinin dörtte<br />

birisi prim ödeme gün sayısına eklenmekte ve<br />

emeklilik yaş haddinden düşülmektedir. Malul<br />

çocuğun bakıma muhtaçlığının kalkması<br />

halinde ise, 1 Ekim 2008 tarihinden bakıma<br />

muhtaçlığa karar verilen sağlık kurulu rapor<br />

tarihine kadar geçen hizmet sürelerinin dörtte<br />

birisi prim ödeme gün sayısına eklenmekte<br />

ve emeklilik yaş haddinden düşülmektedir.<br />

Örnek 3: 4/c (Emekli Sandığı) sigortalısı<br />

kadının başkasının sürekli olarak bakımına<br />

muhtaç derecedeki malul çocuğu, SGK sağlık<br />

kurulu tarafından 01.01.2009 tarihi itibariyle<br />

Malul çocuğun sürekli bakıma muhtaç olduğu<br />

tarih belirlenirken, kesinlikle kadın<br />

sigortalının SGK’ya başvuru tarihi dikkate<br />

alınmamaktadır. Kadın sigortalı örnek olarak<br />

66<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


2012 yılında 28 inci maddesinin 8 inci fıkrası<br />

hükümlerinden faydalanmak için SGK’ya başvursa<br />

bile, SGK sağlık kurulu kararında çocuğun<br />

2008 yılından beri başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç olduğu yazılıysa, 2008 yılından<br />

beri kazanılan hizmet sürelerinin dörtte birisi<br />

prim ödeme gün sayısına eklenmesi ve emeklilik<br />

yaş haddinden düşülmesi gerekmektedir.<br />

Kadın sigortalının özürlü çocuk için devlet<br />

hastanelerinden, eğitim araştırma hastanelerinden<br />

ve üniversite hastaneleri gibi sağlık<br />

kurum ve kuruluşlarından aldığı sağlık raporundaki<br />

özür oranının, 28 inci maddenin 8<br />

inci fıkrası hükümlerinden faydalanmak için<br />

herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Malul<br />

çocuğun başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />

olduğuna dair karar tamamen SGK sağlık<br />

kurulunca verilmekte ve diğer hastanelerin<br />

bu konudaki kararlarının herhangi bir önemi<br />

bulunmamaktadır.<br />

Bu konuyla ilgili çok önemli bir soru akla<br />

gelmektedir. Şöyle ki; birden fazla malul çocuğu<br />

olan kadın sigortalıya her bir çocuk<br />

için ayrı ayrı dörtte bir oranında prim ödeme<br />

gün sayısı eklenir mi? Bu konuda 5510<br />

sayılı yasada ve diğer ikinci mevzuatlar ile<br />

SGK’nın 2011/58 sayılı tahsis genelgesinde<br />

açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle,<br />

günümüz itibariyle bu konudaki SGK uygulamaları;<br />

bir kadının başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç durumda birden fazla malul<br />

çocuğu olsa bile, her bir çocuk için ayrı ayrı<br />

dörtte bir oranında prim ödeme gün sayısına<br />

eklenmemesi ve emeklilik yaş haddinden<br />

düşülmemesi şeklindedir. Yani, birden fazla<br />

malul çocuğu olan kadın sigortalı yalnızca bir<br />

çocuk için 5510 sayılı yasanın 28 inci maddenin<br />

8 inci fıkrası hükümlerinden faydalanabilmektedir.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

Ayrıca, 28 inci maddesinin 8 inci fıkrası hükümlerinden<br />

faydalanmak için alınacak sağlık<br />

kurulu raporlarında çocuğun, 5510 sayılı<br />

yasanın 25 inci maddesinde düzenlenen ve<br />

malullük aylığı almak için aranılan yüzde 60<br />

oranında çalışma gücünü kaybetmiş olmasına<br />

gerek bulunmamaktadır.<br />

5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin 8<br />

inci fıkrası hükümlerinden; başkasının sürekli<br />

bakımına muhtaç derecede malul çocuğu<br />

bulunan bütün 4/a kadın sigortalıları, bütün<br />

4/b kadın sigortalıları, bütün 4/c kadın<br />

sigortalıları ile bütün isteğe bağlı kadın sigortalılar<br />

faydalanabilir. Malul çocuğu olan<br />

babaların bu haktan faydalanması mümkün<br />

değildir.<br />

Kadın sigortalılar, çocuklarının başka birinin<br />

sürekli bakımına muhtaç derecede malul<br />

olup olmadıklarının tespiti için SGK’ya müracaatlarını,<br />

sigortalılıkları devam ederken<br />

yapabilecekleri gibi emeklilik aşamasında da<br />

yapabileceklerdir. Ancak, bu konuda bizim<br />

tavsiyemiz, emeklilik işlemlerinin uzamaması<br />

için, bir an önce bu işlemlerin yapılıp neticelendirilmesi<br />

yönündedir.<br />

V- SONUÇ<br />

Bu makale çalışmamızda, 5510 sayılı yasanın<br />

28 inci maddesinin 8 inci fıkrası hükümleri<br />

ile başkasının sürekli bakımına muhtaç<br />

derecede malul çocuğu olan kadın sigortalılara<br />

getirilen erken emeklilik imkanının uygulamasını<br />

ve detaylarını örneklerle izah etmeye<br />

çalıştık. 5510 sayılı yasanın 28 inci maddesinin<br />

8 inci fıkrası ile getirilen bu düzenlemenin<br />

özünde, başkasının sürekli bakımına<br />

muhtaç özürlü çocuğu olan kadınların, 1 Ekim<br />

2008’den sonraki prim ödeme gün sayılarının<br />

dörtte birisinin prim ödeme gün sayılarına<br />

ilave edilmesi ve emeklilik yaş hadlerinden<br />

düşürülmesi gelmektedir. Bu yazımızda, az<br />

veya çok bir şekilde herkes tarafından bilinen<br />

bu konunun, yani özürlü çocuğu olan kadına<br />

erken emeklilik imkanının SGK’da uygulamasının<br />

nasıl yapıldığını izah ederek, okurlara<br />

faydalı olmaya çalıştık. 5510 sayılı yasanın<br />

çok önemli bir yönü olan bu hükümden bütün<br />

özürlü çocuğu olan kadınlarımızın haberdar<br />

olmasını temenni ediyor ve faydalanmalarını<br />

diliyoruz.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 67


APARTMAN GÖREVLİLERİNE TAHSİS<br />

EDİLEN KONUT VE KIDEM TAZMİNATI<br />

Doğan KESKİN<br />

İş Baş Müfettişi - Emekli<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

Konutlarda çalışan apartman görevlileri (kapıcılar),<br />

1971 yılından bu yana İş Kanunu kapsamında<br />

çalışmaktadırlar. Bu nedenle, diğer işçilerin<br />

sahip olduğu haklara aynen sahiptirler.<br />

Ancak, gördükleri işin özelliği gereği, apartman<br />

görevlilerinin çalışma biçimleri, görevleri<br />

özel ayrı bir yönetmelikle düzenlenmiştir.<br />

Nitekim, konutlarda çalışan apartman görevlileri<br />

çalıştıkları apartmanın temizliğinden, konutlarda<br />

ikamet edenlerin temel gereksinimlerini<br />

karşılamaya, kaloriferli apartmanlarda ısı merkezini<br />

çalıştırmaya, apartmanın bahçe işlerini görmeye<br />

kadar çeşitli işleri yapmaktadırlar.<br />

Özellikle apartman ısı merkezini çalıştırmakla<br />

yükümlü olan apartman görevlileri, kömürden<br />

doğal gaza kadar kullanılan farklı yakıtlardan hareketle,<br />

günün erken saatlerinden geç saatlerine<br />

kadar aralıklı da olsa çalışmak durumunda kalmaktadırlar.<br />

Isı merkezi kış aylarında hafta tatilleri, genel<br />

tatil ve bayramlar dahil çalıştırılmak durumundadır.<br />

Bu nedenle apartman görevlileri, kış aylarına<br />

rastlayan söz konusu günlerde başka hiçbir<br />

iş görmese de, ısı sistemini kontrol, gerektiğinde<br />

müdahale etmekle yükümlü olmaktadırlar.<br />

Isı merkezinin çalıştırılması kadar, ekmek, süt,<br />

gazete gibi günlük gereksinimleri karşılamak için<br />

de günün erken saatlerinde çalışmaya başlamak<br />

durumundadırlar.<br />

Hal böyle olunca, apartman görevlilerinin çalışma<br />

koşulları, diğer işçilere göre farklılaşmaktadır.<br />

Erken saatlerde çalışmaya başlayıp geç<br />

saatlere kadar çalışmak durumunda kalacakları<br />

için çalışma süreleri yasadaki sürelerin üstünde<br />

ara dinlenmeleri ile bölünerek sürdürülmektedir.<br />

Apartman görevlileri, kışın hafta tatillerinde, genel<br />

tatil ve bayramlarda çalışmak zorundadır.<br />

Hafta tatillerinde işçinin bu hakkı kullanması<br />

yasal bir zorunluluk olsa da, “Konut Kapıcıları<br />

Yönetmeliği”nde bu yönde bir açıklama yer alsa<br />

da, özellikle kış günlerinde katı yakıtla çalışan<br />

apartmanlarda bu hakkın uygulanamayacağı yaşanarak<br />

görülen bir gerçekliktir.<br />

İşte, çalışmalarındaki bu özel konumu nedeniyle,<br />

imar yönetmeliğine (Planlı Alanlar Tip<br />

İmar yönetmeliği) göre oniki ve daha fazla daireli<br />

kaloriferli veya kalorifersiz konutlarda, apartman<br />

görevlilerine tahsis edilmek üzere, “kapıcı<br />

dairesi” bulunacak ve bunlara tahsis edilecektir<br />

(İmar yönetmeliğinin “Kapıcı Dairesi ve Bekçi<br />

Odası” başlıklı 52.maddesine göre, “Kapıcı dairesi<br />

ayrılacak binalar:Konut olarak kullanılacak<br />

kaloriferli veya kalorifersiz binalardır. Bu binaların<br />

12 daireden fazla olanlarında kapıcı dairesi<br />

yapılması mecburidir).<br />

Yani, “kapıcı dairesi”, apartmanda görevlendirilecek<br />

“kapıcı”ya görecekleri işin niteliği<br />

gereği barınması amacıyla, imar yönetmelikleri<br />

uyarınca zorunlu olarak inşa edilecek yerdir.<br />

Şu halde, apartman görevlilerine kullandırılan<br />

“konut” işin niteliğinden kaynaklanan bir yükümlülüktür<br />

İşin niteliği ile bütünleşmiş olduğu içindir<br />

ki, sosyal yardım niteliğinde karşılanan bir<br />

menfaat değildir.<br />

68<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


Konutun yasal karşılığı<br />

4857 sayılı İş Kanununun 110.maddesinde,<br />

“ Konut kapıcılarının hizmetlerinin kapsam ve<br />

niteliği ile çalışma süreleri, hafta tatili, ulusal<br />

bayram ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin<br />

hakları ve kapıcı konutları ile ilgili hususların<br />

düzenlenmesinde uygulanacak değişik şekil ve<br />

esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca<br />

hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” denilmektedir.<br />

Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin 3.maddesine<br />

göre;<br />

Konut Kapıcısı :” Anataşınmazın bakımı, korunması,<br />

küçük çaptaki onarımı, ortak yerlerin<br />

ve döşemelerin bakımı, temizliği, bağımsız bölümlerde<br />

oturanların çarşı işlerinin görülmesi,<br />

güvenliklerinin sağlanması, kaloriferin yakılması<br />

ve bahçenin düzenlenmesi ve bakımı ve benzeri<br />

hizmetleri gören kişi” dir.<br />

İşyeri: “Kapıcının çalıştığı konut ile bağımsız<br />

bölüm, ortak yerler, eklenti ve tesislerin tümünü,”<br />

kapsayacaktır.<br />

Apartman görevlisine tahsis edilen “konut” la<br />

ilgili olarak yönetmelikte aşağıdaki düzenlemelere<br />

yer verilmiştir.<br />

1. “Apartman yöneticisinin görev ve yetkilerini”<br />

düzenleyen hükme göre yönetici, “Kapıcı<br />

için ayrılan konutun sağlık ve yaşama koşullarına<br />

uygunluğunu sağlama (m.4/f) ve Kapıcı<br />

konutunun tahliyesi gerektiğinde, 634 sayılı Kat<br />

Mülkiyeti Kanunu gereğince, idari makamlara<br />

başvurma(m.4/g) görev ve yetkisine sahiptir.<br />

2. “Kapıcının görev ve yetkileri” ni düzenleyen<br />

hükme göre apartman görevlisi, “Kendisine<br />

ayrılan konutu başka amaçlarla kullanmamak,<br />

konutu korumak, kendisi veya ailesinden<br />

birisinin konuta vereceği zarar ve hasarları<br />

karşılamak(m.5/d)” tan sorumludur.<br />

3. Apartman görevlisinin çalışma süresi ve<br />

ara dinlenmeleri başlıklı hükmüne göre, “Kapıcı<br />

konutu tahsis edilmiş işyerinde çalışma biçimine<br />

göre günlük çalışma süresi en çok dörde bölünebilir.<br />

Ara dinlenmesi çalışma süresinden …<br />

(m.7)”sayılmayacaktır.<br />

4. Yönetmelikte apartman görevlisine tahsis<br />

edilen konut için özel bir düzenleme de yapılmıştır.<br />

Buna göre, “Kapıcıya görevi nedeniyle<br />

konut verilmesi zorunlu değildir. Kapıcıya görevi<br />

nedeniyle konut verilmişse, konutun 3194 sayılı<br />

İmar Kanunu ve Belediye İmar Yönetmelikleri ile<br />

öngörülen asgari koşullara uygun olması gerekir.<br />

Kapıcıya, görevi nedeniyle verilmiş olan konut<br />

için iş sözleşmesinin devamı süresince kira istenemez.<br />

Kapıcının su, elektrik, ısınma ve sıcak su<br />

giderlerine kısmen ya da tamamen katılıp katılmayacağı<br />

sözleşme ile belirlenir.Kapıcı konutunun<br />

boşaltılmasında, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun<br />

Ek 2 nci maddesi hükümleri uygulanır.<br />

Bu konuda iş veya toplu iş sözleşmesinden doğan<br />

haklar …” saklı tutulacaktır(m.13).<br />

Yönetmeliğin, konutla ilgili maddesindeki,<br />

“Kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu<br />

değildir” hükmü Danıştay tarafından iptal<br />

edilmiştir(1). Danıştay’ın iptal kararı alması son<br />

derece yerinde olmuştur. Çünkü, yönetmelikte<br />

apartman görevlileri için belirlenmiş görevlerin<br />

uygulanabilmesi için “üstelik imar mevzuatı gereği<br />

zorunlu tutulmuş bağımsız birimin, apartman<br />

görevlisine tahsis edilmesi işin niteliğinden<br />

kaynaklanan bir zorunluluktur. Başka bir ifadeyle,<br />

bazı işyerlerinde uygulandığı üzere (örneğin<br />

lojman gibi), sosyal yardım mahiyetinde bir yararlandırma<br />

değildir.<br />

Yönetmeliğin apartman yöneticisini, apartman<br />

görevlisine tahsis ettiği konutun sağlık ve<br />

yaşama koşullarına uygunluğunu sağlamakla yükümlü<br />

tutmasının nedeni de, işverenlerin iş<br />

sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğünden<br />

kaynaklanmaktadır(m.4/f).<br />

Bu yükümlülük nedeniyle, iş sağlığı ve güvenliği<br />

açısından apartman görevlisine görevi gereği<br />

tahsis edilen konutun temel gereksinimleri karşılayacak<br />

şekilde ısınma, elektrik ve su giderlerinin<br />

sağlanması da zorunluluk taşımaktadır. Bu<br />

nedenle ancak, temel gereksinimin ötesine giden<br />

sarflar çalışandan alınabilecektir.<br />

Gün içerisinde günün erken saatlerinden gecenin<br />

ilerleyen saatlerine kadar uzun bir periyoda<br />

yayılan çalışmasını gerçekleştirebilmesi için ara<br />

dinlenmeleri sayısı, apartman görevlilerine özel<br />

dörde çıkarılabilecektir. Ancak, apartman görevlisi<br />

de olsa “ara dinlenmesi” sayısının gün içinde<br />

dörde çıkarılabilmesi için, “konut” tahsis edilmesi<br />

zorunlu tutulmuştur.<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 69


• MESLEKİ YAZILAR<br />

Bu zorunluluk da, konutun tamamen işin niteliği<br />

gereği apartman görevlisine tahsis edildiğini<br />

anlatmaktadır. Sosyal yardım olarak kullandırılan<br />

konutlar (örneğin lojmanlar), çalışanların çalışma<br />

koşullarında bu şekilde bir farklılık yaratamazlar.<br />

Kaldı ki, yönetmelik hükmünde açık olarak<br />

görev karşılığı tahsis edilen konuttan, kira alınamayacağı<br />

da açık olarak hükme bağlanmıştır.<br />

Halbuki, işçiye sosyal yardım niteliğinde tahsis<br />

edilen lojmanlardan kira alınabilmektedir.<br />

Bütün bu verilerin bir araya gelmesi sonucu<br />

konut, apartman görevlisine işin niteliği gereği<br />

verilmekte ve söz konusu konutun tahsis edilmesinden<br />

dolayı işçinin çalışma koşulları günün<br />

önemli bir bölümüne yayılabilmektedir.<br />

Bu nedenle, apartman görevlilerine tahsis edilen<br />

konut, işin niteliği gereği, işin görülme biçimini<br />

belirleyecek şekilde tahsis edildiğinden sosyal<br />

yardım değildir.<br />

Apartman görevlisine tahsis edilen konutun<br />

ısınması, aydınlanması ve temizliği açısından işçinin<br />

ve ailesinin temel gereksinimlerini karşılayacak<br />

şekilde belirli miktarlarda su, elektrik ve<br />

yakıt giderlerinin karşılanması da, iş sağlığı ve<br />

güvenliği bağlamında gerekmektedir. Bunların<br />

üstündeki kullanımlar için karşılıklarının tahsili<br />

gündeme gelebilecektir. Bu nedenle, apartman<br />

görevlilerine tahsis edilen konutlar ve temel gereksinimler<br />

karşılığı olarak bu konutların ısınması,<br />

aydınlatılması ve temizliği için verilen olanaklar,<br />

işçiye sağlanan ücret niteliğinde menfaatler<br />

değildirler.<br />

Kıdem tazminatı hesabında konutun yeri<br />

“Konut kapıcıları”, 1971 yılından bu yana İş<br />

Kanunu kapsamında olduklarından, kıdem tazminatını<br />

hak edecek şekilde sözleşmesi feshedildiğinde,<br />

İş Kanunundaki esaslara göre kıdem tazminatının<br />

hesaplanıp ödenmesi gerekir.<br />

İş Kanununa göre, kıdem tazminatı hesaplanırken,<br />

işçiye ödenmekte olan son ücretin brüt<br />

tutarı dışında eğer işçiye ödenmekte olan nakdi<br />

ve ayni ödemeler varsa, bunların bir güne düşen<br />

miktarları da kıdem tazminatına esas ücretin hesaplanmasında<br />

dikkate alınacaktır.<br />

Nakdi veya ayni olsun sözleşmeden veya kanundan<br />

kaynaklanan menfaatlerin kıdem tazminatı<br />

hesabında dikkate alınabilmesi için süreklilik<br />

göstermesi gerekmektedir.<br />

Bu bağlamda, örneğin işveren tarafından nakdi<br />

olarak karşılanan kira parası veya ayni olarak<br />

kullanıma verilen konutlar, sözleşmeden kaynaklanan<br />

menfaatler olarak kıdem tazminatının<br />

hesabında dikkate alınacaklardır. Eğer işçiye işyerinde<br />

konut lojman olarak kullandırılmaktaysa,<br />

bu konutun emsal kira bedeli bulunacak ve<br />

bu meblağ kıdem tazminatının hesabında dikkate<br />

alınacaktır.<br />

İşte konumuzla ilgili soru, “konut kapıcıları”<br />

için, imar mevzuatına göre binada yapılması zorunlu<br />

tutulmuş, “birim”in, “kapıcı dairesi” olarak<br />

tahsis edilmesi halinde, emsal kira karşılıklarının<br />

kıdem tazminatı hesabında dikkate alınıp alınmayacağı<br />

hususudur.<br />

Yüksek mahkemenin 1996 yılında vermiş olduğu<br />

bir kararda, apartman görevlisine tahsis<br />

edilmiş “kapıcı dairesi”, yasadan kaynaklanan<br />

menfaat olarak değerlendirilerek emsal karşılığı<br />

kira bedelinin kıdem tazminatı hesabında dikkate<br />

alındığı anlaşılmaktadır (2).<br />

Yüksek mahkemenin verdiği bu karar tartışmaya<br />

açık bir karardır.<br />

Nitekim, yukarda konut kapıcılarına yönelik<br />

yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılan<br />

açıklamalar, apartman görevlilerine kullandırılan<br />

konutların(kapıcı dairesinin) işin niteliğinden<br />

kaynaklandığını hatta, apartman görevlisinin<br />

günlük çalışma programındaki “ara dinlenmeleri”<br />

nin konut tahsisine bağlı olarak dört defa verilebilmesinin<br />

imkan dahiline girdiğini gösterdiğinden,<br />

sağlanan konutun, yasadan kaynaklanan<br />

sosyal yardım niteliğinde bir menfaat olmadığı<br />

sonucunu doğurmaktadır.<br />

Apartman görevlisine işi gereği barınmak üzere<br />

tahsis edilen “kapıcı dairesi”, sosyal yardım<br />

niteliğinde olmadığından, kıdem tazminatının<br />

hesabında bir ücret olarak değerlendirilmemelidir.<br />

Benzer yaklaşım, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda<br />

da benimsenmiştir. Nitekim, 193 sayılı Kanuna<br />

göre, “Genel olarak maden işletmelerinde<br />

ve fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına<br />

göre barındırılması gereken memurlarla<br />

70<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


müstahdemlere konut tedariki ve bunların aydınlatılması,<br />

ısıtılması ve suyunun temini suretiyle<br />

sağlanan menfaatler ile mülkiyeti işverene<br />

ait brüt alanı 100 m²’yi aşmayan konutların<br />

hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle<br />

sağlanan menfaatler (Bu konutların 100 m²’yi aşması<br />

halinde, aşan kısma isabet eden menfaat<br />

için bu istisna hükmü uygulanmaz)” gelir vergisinden<br />

muaf tutulmuşlardır.<br />

Yukarıda açıklanan nedenlerle, diğer işçilere<br />

tanınmayan bir hak olarak günde dört ara dinlenmesi<br />

imkanı sağlanarak günün önemli bir dilimine<br />

yayılan çalışma biçimine yasal zemin oluşturan<br />

konut (kapıcı dairesi)olanağı, apartman görevlilerine<br />

sağlanan sosyal yardım anlamında bir menfaat,<br />

başka bir ifadeyle ücret değildir.<br />

Yüksek yargının, apartman görevlisine tahsis<br />

edilen konutu, ayni ücret olarak değerlendirerek<br />

kıdem tazminatının hesabında dikkate alan kararı,<br />

İş Kanunu ve Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin<br />

amacına uygun düşmemiştir.<br />

Apartman görevlilerine gördükleri işin niteliği<br />

olarak ve çalışma biçimini belirleyen bir unsur<br />

olarak tahsis edilen konut ve iş sağlığı ve güvenliği<br />

gereği işçi ve ailesinin temel gereksinimlerini<br />

karşılamakla sınırlı olarak temin edilen su, elektrik<br />

vb imkanlar da ücret olarak değerlendirilemeyeceğinden,<br />

kıdem tazminatlarının hesabında<br />

ücret olarak dikkate alınarak hesaplama yapılamayacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

(1) DANIŞTAY 10.DAİRESİ 13.03.2007 Tarih,<br />

2004/6952 Esas No.,2007/946 sayılı Kararı<br />

İstemin Özeti: 03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı<br />

Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut Kapıcıları<br />

Yönetmeliği”nin 13. maddesinde yer alan “kapıcıya<br />

görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu değildir.”<br />

hükmünün; imar mevzuatına göre kapıcı<br />

konutu ayrılması zorunlu olan binalarda çalışan<br />

kapıcılara, kapıcı konutu verilmesi zorunluluğu<br />

gözetilmeksizin yapılan düzenlemenin hukuka<br />

aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.<br />

Karar: Dava, 03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı<br />

Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut Kapıcıları<br />

Yönetmeliği”nin 13. Maddesinde yer alan “kapıcıya<br />

görevi nedeniyle konut verilmesi zorunlu değildir.”<br />

hükmünün iptali istemiyle açılmıştır.<br />

4857 sayılı İş Kanunu’nun “Konut kapıcılarının<br />

özel çalışma koşulları” başlıklı 110. Maddesinde;<br />

“Konut kapıcılarının hizmetlerinin kapsam ve<br />

niteliği ile çalışma süreleri, hafta tatili, ulusal<br />

bayram ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin<br />

hakları ve kapıcı konutları ile ilgili hususların<br />

düzenlenmesinde uygulanacak değişik şekil ve<br />

esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca<br />

hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.” Kuralı<br />

bulunmaktadır.<br />

Yukarıda anılan Yasa kuralında belirtilen hususlar,<br />

dava konusu Yönetmelik ile düzenlenmiş<br />

olup; anılan Yönetmeliğin “Kapıcı Konutu ve Tahliyesi”<br />

başlıklı 13. maddesinde; kapıcıya görevi<br />

nedeniyle konut verilmesinin zorunlu olmadığı,<br />

eğer kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmişse,<br />

konutun 3194 Sayılı İmar Kanunu ve Belediye İmar<br />

Yönetmelikleri ile öngörülen koşullara uygun olması<br />

gerektiği; kapıcıya görevi nedeniyle verilmiş<br />

olan konut için iş sözleşmesinin devamı süresince<br />

kira istenemeyeceği kuralına yer verilmiştir.<br />

Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 36.<br />

Maddesinin 1. fıkrasında, kapıcı dairesi ayrılması<br />

mecburiyeti olan binalarda, bu dairelerin yönetmelikte<br />

belirtilen şart ve ölçüleri taşıması gerektiği;<br />

son fıkrasında da nerelerde ve hangi binalarda<br />

kapıcı dairesi ayrılması gerektiğinin imar<br />

yönetmeliklerinde gösterileceği belirtilmiştir.<br />

3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler<br />

Tip İmar Yönetmeliği’nin 52. maddesinde,<br />

konut olarak kullanılacak daire sayısı 12’den<br />

fazla olan binalarda kapıcı dairesi yapılmasının<br />

mecburi olduğu; aynı Yönetmeliğin 53. maddesinde<br />

de kapıcı dairelerinin amacı dışında kullanılamayacağı<br />

kuralı yer almaktadır.<br />

4857 sayılı Yasanın 110. maddesinde, konut<br />

kapıcılarının çalışma koşullarının; sözleşme serbestisi<br />

ilkesi uyarınca taraflar arasında yapılacak<br />

iş akdiyle belirlenmesi yerine, yürüttükleri hizmetin<br />

niteliği, çalışma sürelerinin farklılığı ve<br />

sorumlulukları itibariyle kamu hukuku kapsamında<br />

yönetmelikle düzenlenmesi gereken bir husus<br />

olarak ele alındığı, anılan maddede kapıcı konutu<br />

ile ilgili hususların da yönetmelikle düzenlenecek<br />

hususlar arasında sayılması nedeniyle Yönetmeli-<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 71


ği 13. maddesinde kapıcı konutu ile ilgili düzenlemeye<br />

yer verildiği görülmektedir.<br />

(2) YARGITAY 9.HUKUK DAİRESİ<br />

T.25.06.1996, E.3107, K.14356<br />

• MESLEKİ YAZILAR<br />

Diğer taraftan imar ile ilgili mevzuat hükümlerinin<br />

değerlendirilmesinden; konut olarak kullanılan<br />

ve daire sayısı onikiden fazla olan binalarda<br />

kapıcı dairesi yapılmasının zorunlu olduğu ve kapıcı<br />

dairesinin amacı dışında kullanılamayacağı,<br />

dolayısıyla bu konutların, görev nedeniyle yalnızca<br />

kapıcıya tahsis edilebileceği, ancak 12 daireden<br />

az olan ve konut olarak kullanılan binalar ile<br />

işyeri olarak kullanılan binalarda kapıcı dairesi<br />

ayrılması ve dolayısıyla kapıcıya konut tahsisine<br />

ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığı sonucu çıkmaktadır.<br />

Özellikle kaloriferli konutlarda, kapıcıların,<br />

konutun kaloriferini zamanında yakma,<br />

ısıyı ayarlama ve söndürme görevini yerine getirebilmeleri,<br />

günlük çalışma süresinin gün içinde<br />

bölünmesini gerektirmekte olup, bu çalışma biçimi<br />

de kapıcının kapıcı konutu olarak ayrılan yerde<br />

oturmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, 1774<br />

sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 11. maddesi<br />

ile kapıcılara yüklenen, binalarda bildirim dışı<br />

kimselerin oturup oturmadığını, garaj kömürlük,<br />

boş daire gibi bölümlere saklanmalar, sığınmalar,<br />

bazı eşya ve maddeleri gizlemeler olup olmadığını<br />

kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi;<br />

kapıcıların, imar mevzuatı uyarınca<br />

kendilerine ayrılan konutta oturmaları ile mümkündür.<br />

Yasa koyucunun konut olarak kullanılan<br />

ve daire sayısı on ikiden fazla olan binalarda kapıcı<br />

konutu ayrılmasını öngörmekle, bu türden<br />

binalarda çalışan kapıcıların bizzat işyerlerinde<br />

ikamet etmelerini amaçladığı açıktır.<br />

Bu durumda, imar mevzuatına göre kapıcı<br />

konutu ayrılması zorunlu olan binalarda çalışan<br />

kapıcılara kapıcı konutu verilmesi zorunluluğu<br />

gözetilmeksizin, tüm konut kapıcılarına kapıcı<br />

konutu verilmesinin zorunlu olmadığı sonucunu<br />

yaratan dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık<br />

bulunmamaktadır.<br />

Açıklanan nedenlerle, 03.03.2004 tarih ve<br />

25391 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Konut<br />

Kapıcıları Yönetmeliği”nin 13. maddesinde yer<br />

alan “kapıcıya görevi nedeniyle konut verilmesi<br />

zorunlu değildir.” hükmünün iptaline, oybirliğiyle<br />

karar verildi.<br />

DAVA : Davacı, ihbar, kıdem ve kötüniyet<br />

tazminatı, fazla çalışma parası ile hafta<br />

ve genel tatili gündeliklerinin ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme,<br />

isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

KARAR : 1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle<br />

kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere<br />

göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı<br />

dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.<br />

2. 1475 Sayılı iş Kanunu 14/11. maddesinde<br />

ihbar ve kıdem tazminatına esas alınarak ücretin<br />

hesabına 26. maddenin birinci fıkrasında yazılı<br />

ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para<br />

ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan<br />

menfaatlerin de gözönünde tutulması gerekir.<br />

Davacı işyerinde kapıcı ve kaloriferci olarak<br />

çalışmış olup, kapıcı konutundan yasa gereği bir<br />

kira ödemeksizin yararlandığı gibi aydınlatma,<br />

yakıt ve su parası ödememek suretiyle de para<br />

ile ölçülebilen menfaatlerden de yararlanmaktadır.<br />

Böyle olunca kıdem tazminatı hesabında<br />

belirlenecek günlük ücrete bu menfaatlerin de<br />

yansıtılması suretiyle kıdem tazminatının tesbit<br />

edilerek hüküm altına alınması gerekir. Hatalı değerlendirme<br />

ile bu hususun dikkate alınmaksızın<br />

düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm<br />

kurulması bozmayı gerektirmiştir.<br />

3. Davacının çalışma süresine göre ihbar önelinin<br />

sekiz hafta olduğu tartışmasızdır. Böyle olunca,<br />

dört hafta üzerinden ihbar tazminatının hesaplanması<br />

hatalıdır. Öte yandan, yukarıda ikinci<br />

bentde sözkonusu edilen menfaatlerin de ihbar<br />

tazminatı hesabında nazara alınması gerekir. Yazılı<br />

şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.<br />

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen<br />

nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan<br />

temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,<br />

25.6.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

72<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


2012 YILININ MART-NİSAN AYLARINDA<br />

MEVZUATTA YAPILAN ÖNEMLİ<br />

DEĞİŞİKLİKLER<br />

-I-<br />

6283 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL<br />

SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK<br />

YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />

(8.3.2012/ RG. 28227).<br />

1.3.2012 tarihli ve 6283 sayılı Yasa ile 5510 sayılı<br />

Yasada yapılan değişiklik, kamuoyunda intibak yasası<br />

olarak adlandırılan değişiklikleri içermektedir.<br />

Yasada emekli maaşının hesaplanması ile ilgili olarak<br />

yapılan değişiklikler 1.1.2013 tarihinde yürürlüğe<br />

girecektir. Bu Yasa ile emekli maaşları arasındaki<br />

farklılık giderilmeye çalışılmıştır.<br />

-II-<br />

52 NO’LU VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ<br />

YAYIMLANDI. (08.3.2012/ VUK-52/2012-2/<br />

Mücbir sebep-1)<br />

Bu sirkülerde, Suriye’de meydana gelen olaylardan<br />

etkilenen mükelleflerin durumlarını ispat<br />

veya tevsik eden bilgi ve belgelerle etkilendikleri<br />

süreyi de belirtmek suretiyle gelir/kurumlar vergisi<br />

bakımından bağlı oldukları vergi dairesine müracaat<br />

etmeleri ve yapılacak araştırma sonucunda,<br />

olaylardan vergi ödevlerinin yerine getirilmesine<br />

engel olacak derecede etkilendikleri anlaşılanların<br />

durumlarının mücbir sebep kapsamında değerlendirilerek<br />

Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerinden<br />

yararlandırılacakları belirtilmiştir.<br />

-III-<br />

7 NO’LU ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ SİRKÜLERİ<br />

YAYIMLANDI. (19.3.2012/ ÖTV-1/2012-2)<br />

Gelir İdaresi Başkanlığınca çıkarılan Bu sirkülere<br />

göre,<br />

ü 1 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin (9.1.)<br />

bölümünde yer alan açıklamalara göre tecil-terkin<br />

uygulamasından ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listenin<br />

(B) cetvelindeki malları, (I) sayılı listeye dahil<br />

olmayan malların imalinde kullanmak üzere söz<br />

konusu Tebliğ ekinde yer alan talep ve taahhütnameleri<br />

vermek suretiyle satın alan veya ithal eden<br />

“sanayi sicil belgesi”ni haiz imalatçılar yararlanacaktır.<br />

ü<br />

Bu uygulamadan yararlanmak isteyen sanayi<br />

sicil belgesini haiz imalatçıların, (I) sayılı listenin<br />

(B) cetvelindeki malları ithalatçılardan veya<br />

rafineriler dahil imalatçılardan alımında, Tebliğ<br />

ekinde bir örneği olan (EK:2) “Talep ve Taahhütname”<br />

ile birlikte sanayi sicil belgesinin noter veya<br />

yeminli mali müşavir (YMM) tarafından onaylanmış<br />

örneğini ÖTV mükellefine vermeleri gerekmektedir.<br />

ü ÖTV mükellefleri, bu kapsamda teslim ettikleri<br />

mallar için, Bakanlar Kurulunun ürünün<br />

bu amaçla kullanılmasına ilişkin olarak belirlediği<br />

tutara göre ÖTV hesaplayarak beyannamelerinin<br />

ilgili bölümünde beyan edecektir. Beyan edilen<br />

verginin Bakanlar Kurulu Kararına göre tecil edilmesi<br />

öngörülen kısmı; bu tutar ile 12 aylık gecikme<br />

faizi tutarı toplamı kadar teminat verilmesi<br />

üzerine tecil edilecek, kalan kısmı tahsil edilecektir.<br />

ü Bu kapsamda malın teslim edildiği dönem<br />

beyannamesine alıcının verdiği “Talep ve Taahhütname”<br />

ile sanayi sicil belgesi ve indirimli teminattan<br />

yararlanılan dönemler için “Tecil -Terkin Kapsamında<br />

%5 Oranındaki İndirimli Teminattan Yararlananlara<br />

İlişkin Bilgi Formu”nun satıcı tarafından<br />

aslının aynı olduğu kaşe tatbik edilip imzalanmak<br />

suretiyle onaylanmış fotokopileri eklenecektir.<br />

ü Diğer taraftan, vergisi tecil edilerek satın<br />

alınan malların tecil tarihini veya bu kapsamda ithal<br />

edilen malların ithal tarihini takip eden aybaşından<br />

itibaren 12 ay içinde imalatta kullanılması<br />

ve bu kullanımın yukarıda bahsi geçen Tebliğin ilgili<br />

bölümlerinde ifade edilen süreler içinde YMM<br />

tarafından düzenlenen üretim raporuyla tevsik<br />

edilmesi zorunlu olup, usulüne uygun düzenlenen<br />

raporun ibrazı ve uygulama kapsamında hesaplanan<br />

vergiden tecil edilen kısım düşüldükten sonra<br />

kalan tutarın ödenmiş olması halinde, tecil edilen<br />

vergi terkin edilecek ve teminat çözülecektir.<br />

ü Tecil-terkin uygulaması seçimlik bir hak<br />

olup, bu uygulamadan yararlanmak isteyenlerin<br />

ÖTV mevzuatında belirlenen usul ve esaslara uyma<br />

zorunlulukları bulunmaktadır.<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 73


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

-IV-<br />

ÖLÇÜ VE ÖLÇÜ ALETLERİNİN TAMİR VE<br />

AYARINI YAPACAK KİŞİLERE VERİLECEK<br />

YETKİ BELGESİ HAKKINDA YÖNETMELİK<br />

YAYIMLANDI (20.3.2012/ RG. 28239).<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca çıkarılan<br />

bu Yönetmelikte, 11.1.1989 tarihli ve 3516 sayılı<br />

Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamında bulunan ölçü<br />

ve ölçü aletlerinin tamir ve ayar hizmetlerini yapacak<br />

kişilere verilecek yetki belgesi ve işyeri uygunluk<br />

belgesi ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir.<br />

Bu Yönetmelik, 3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu<br />

kapsamında bulunan ölçü ve ölçü aletlerinin tamir<br />

ve ayar hizmetlerini yapacak kişilere verilecek yetki<br />

belgesi ile ilgili işlemleri kapsamaktadır.<br />

3516 sayılı Ölçüler ve Ayar Kanunu kapsamında<br />

bulunan ölçü ve ölçü aletlerinin tamir ve ayar hizmetlerini<br />

yapacak kişilerin, bu Yönetmelik hükümleri<br />

çerçevesinde işyerinin bulunduğu il müdürlüğünden<br />

yetki belgesi almaları zorunludur.<br />

Yönetmeliğin 7 nci maddesi uyarınca işyeri uygunluk<br />

belgesi sahipleri, tamir ve ayar hizmetlerini<br />

yaptıkları ölçü ve ölçü aletlerinin kaydedilecek<br />

olup, işyerine ait olan ve il müdürlüğünce tasdik<br />

edilen bir defter tutmakla yükümlüdür. Bu deftere,<br />

ölçü aleti sahibinin adı, adresi, ölçü aletinin seri<br />

numarası, markası, cinsi, sınıfı, tipi, kapasitesi ile<br />

yapılan tamir ve ayar işleminin kısa açıklaması, tamirin<br />

yapıldığı tarih ve tamiri yapan kişinin adı ve<br />

soyadı kaydedilecektir.<br />

Yayımı tarihinde yürürlüğe giren bu Yönetmelikle<br />

5.6.2002 tarihli ve 24776 sayılı Resmî Gazete’de<br />

yayımlanan Ölçü ve Ölçü Aletlerinin Tamir ve Ayarını<br />

Yapacak Kişilere Verilecek Yetki Belgesi Hakkında<br />

Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

-V-<br />

KARAYOLLARI TRAFİK YÖNETMELİĞİNDE<br />

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />

YAYIMLANDI (21.3.2012/ RG. 28240).<br />

İçişleri Bakanlığınca çıkarılan Yönetmelikle<br />

18.7.1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî<br />

Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliğinde<br />

önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu Yönetmelikle,<br />

ÖTVK açısından da uygulama olanağı bulunan<br />

istiap haddi, Taşıma Sınırı (Kapasite) adı altında<br />

aşağıdaki şekilde yeniden tanımlanmıştır:<br />

Taşıma Sınırı (Kapasite): Bir aracın güvenle<br />

taşıyabileceği, en çok yük ağırlığı ve/veya yolcu<br />

ve hizmetli sayısıdır.”<br />

Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir taşıtın taşıma<br />

sınırı hesaplanırken, sürücünün ağırlığı dikkate<br />

alınmamaktadır. Çünkü, taşıtlarda imalatçı firmaca<br />

düzenlenen uygunluk belgesinde taşıtın boş ağırlığı<br />

belirlenirken sürücü dahil edilmektedir. Çünkü,<br />

taşıtın sürücüsüz hareket edemeyeceği kabul<br />

edilmektedir. Ancak, ÖTVK’nunda ise sürücü dahil<br />

dikkate alınmaktadır. Bu iki mevzuat arasındaki<br />

uyumsuzluk da doblo, kango gibi hafif ticari araçların<br />

ÖTV oranının belirlenmesinde uygulamada sorun<br />

yaratmaktadır.<br />

-VI-<br />

DÖVİZ KAZANDIRICI FAALİYETLERDE DAMGA<br />

VERGİSİ VE HARÇ İSTİSNASI UYGULAMASI<br />

HAKKINDA TEBLİĞ (SERİ NO: 1)’DE<br />

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ<br />

NO: 5) YAYIMLANDI<br />

(21.3.2012/ RG. 28240).<br />

Ekonomi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından<br />

müştereken çıkarılan bu Tebliğde, kati ihraç edilen<br />

mallara ait ambalaj malzemesinin geçici ihracı ve<br />

ithali” de istisna kapsamına alınmıştır.<br />

-VII-<br />

2012/2931 SAYILI BKK YAYIMLANDI<br />

(24.3.2012/ RG. 28243).<br />

Bu Karar ile KDV oranlarında değişiklik yapılmış<br />

olup, yapılan değişiklikler 25 Mart 2012 tarihinde<br />

yürürlüğe girmiştir. Yapılan değişiklik, Sağlık Bakanlığı<br />

ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca ithaline<br />

ve üretimine izin verilen ürünlerin terkibinde<br />

bulunan aktif maddeler ve aktif madde üretiminde<br />

kullanılan hammaddelerinde KDV oranı indirilmiştir.<br />

-VIII-<br />

2012/2856 SAYILI BKK YAYIMLANDI<br />

(24.3.2012/ RG. 28243).<br />

17/2/ 2012 tarihli ve 2012/2856 sayılı BKK ile<br />

6 Ekim 2009 tarihinde İstanbul’da imzalanan ve<br />

7/12/2011 tarihli ve 6256 sayılı Kanunla onaylanması<br />

uygun bulunan ekli “Türkiye Cumhuriyeti ile<br />

Finlandiya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden<br />

Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması”<br />

ile Anlaşmaya dair Protokol ve notaların<br />

onaylanması kararlaştırılmıştır.<br />

-IX-<br />

BÜROKRASİNİN AZALTILMASI VE<br />

İŞLEMLERİN BASİTLEŞTİRİLMESİNE YÖNELİK<br />

BAŞBAKANLIK, BAKANLIKLAR, BAZI BAĞLI<br />

VE İLGİLİ KURULUŞLAR VE ÜNİVERSİTELERE<br />

AİT 84 ADET YÖNETMELİK YAYIMLANDI<br />

(3.4.2012/ RG. 28253).<br />

Bürokratik işlemleri azaltmak amacıyla çeşitli<br />

kurum ve kuruluşlarca çıkarılan (84) adet Yönetmelikte<br />

çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Yapılan deği-<br />

74<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


şiklikler genellikle, e-devlet çerçevesinde manyetik<br />

ortamda alınan bilgilerin kişilerden ayrıca talep<br />

edilmeyerek, vatandaşlık kimlik numarası bazlı takip<br />

edilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır. Ayrıca,<br />

Yönetmelik değişikliklerine devam edilerek 4<br />

Nisan 2012 tarihli ve 2824 sayılı Resmi Gazete’de de<br />

bürokrasiyi azaltıcı yönetmelikler yayımlanmıştır.<br />

Diğer taraftan bu Yönetmeliklerde VUK uyarınca<br />

işe başlama bildirimi ekleri ile ilgili bir düzenleme<br />

yer almamaktadır. Çünkü, işe başlama<br />

bildirimi ile ilgili Yönetmelik bulunmamakta olup,<br />

bildirim ekinde verilen belgeler yayımlanmamış<br />

idari düzenlemelerde yer almaktadır. Dolayısıyla,<br />

vergi dairelerinde işe başlama bildiriminde bulunulurken,<br />

idarenin yayımlanmamış düzenleyici<br />

işlemlere göre eskiden olduğu gibi eklerin tam<br />

olarak verilmesi germektedir.<br />

-X-<br />

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU<br />

YÖNETMELİĞİ YAYIMLANDI (3.4.2012/ RG.<br />

28253).<br />

Adalet Bakanlığınca yayımlanan bu Yönetmelikte,<br />

adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve<br />

bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin yargılama<br />

ve yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesine<br />

dair usul ve esaslar düzenlenmiştir. Bu Yönetmelik,<br />

12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri<br />

Kanununun uygulama alanını, adli yargı ilk derece<br />

hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri<br />

hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri<br />

hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın<br />

kullanılmasına dair usul ve esasları kapsamaktadır.<br />

Bu Yönetmelikle, Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin<br />

Yazı İşleri Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

-XI-<br />

DANIŞTAY ONBEŞİNCİ DAİRE BAŞKANLIĞINCA<br />

[ESAS NO: 2011/12942 KARAR NO :<br />

2011/3325] KANUN YARARINA BOZMA<br />

KARARI YAYIMLANMIŞTIR. (3.4.2012/<br />

Mükerrer RG. 28253).<br />

Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte<br />

bulunan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar<br />

Kanunu’nun 8. maddesinde; işverenin, örneği Kurumca<br />

hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı<br />

çalıştırmaya başladığı tarihte Kuruma doğrudan<br />

vermek veya iadeli taahhütlü olarak göndermekle<br />

yükümlü olduğu; sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin<br />

başka bir işverene devrolunması veya intikal<br />

etmesi halinde de, yeni işverenin bildirge vermesi<br />

gerektiği, bu işlerde çalışan sigortalıların sigorta<br />

hak ve yükümlerinin devam edeceği; 140. maddesinde<br />

de; Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;<br />

bu Kanunun 8’inci maddesinde belirtilen bildirgeyi<br />

Kanunda belirtilen tarihte Kuruma vermeyenlere<br />

idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.<br />

Danıştay 15 inci dairesince, dava konusu uyuşmazlıkta,<br />

yukarıda aktarılan Kanun hükmü uyarınca<br />

sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka<br />

bir işverene devir olunması halinde yeni işveren<br />

bildirge vermekle yükümlü olduğu, ancak, bir işyerinin<br />

devri demek, onun bütün hukuki neticeleri<br />

ile yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte<br />

faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demek olduğu,<br />

şirketin tüzelkişiliğinde herhangi bir değişiklik<br />

olmamıştır. Bu durumda, anonim şirketin hisse<br />

devri sonucunda mevcut tüzel kişiliğinin sona ermesi<br />

ve onun yerine başka bir tüzel kişinin işverenlik<br />

sıfatına sahip olması gibi bir durum söz konusu<br />

olmadığından, olayda hukuken bir işyeri devrinden<br />

söz etmenin olanaklı olmadığı ve işverenin unvan<br />

ve isim değişikliği de 506 sayılı Kanun uyarınca işyeri<br />

devir bildirgesi verilmesi yükümlülüğü doğuran<br />

hallerden olmadığından, hisse devrinde olduğu<br />

gibi, unvan değişikliğinde de, değişiklik öncesi ve<br />

sonrasında ortada aynı ve tek bir tüzel kişi, dolayısıyla<br />

tek bir işveren bulunmakta olup sadece bu<br />

işverenin unvanı değişikliğinde bildirge verilmesini<br />

zorunlu kılan bir işveren değişikliği veya işyerinin<br />

devredilmesi söz konusu olmadığından, davacı şirkete<br />

verilen idari para cezasının hukuki dayanağı<br />

bulunmadığına hükmedilmiştir.<br />

-XII-<br />

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK<br />

UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK<br />

YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ YAYIMLANDI<br />

(4.4.2012/ RG. 28254).<br />

Sosyal Güvenlik Kurumunca çıkarılan bu Tebliğ<br />

ile 25.3.2010 tarihli ve 27532 sayılı mükerrer Resmî<br />

Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık<br />

Uygulama Tebliğinde çeşitli değişiklikler yapılmıştır.<br />

Tebliğde yapılan değişikliklerden biri de eczanelerin<br />

fatura düzenlemesi ile ilgili 9.2.2 numaralı<br />

maddesini aşağıdaki şekilde değiştirilmesidir.<br />

“9.2.2. Eczane Faturalarının Düzenlenmesi;<br />

(1) Eczaneler tarafından, her ayın ilk ve son<br />

gününü kapsayan döneme ait reçeteler, o ayın son<br />

günü tarihini taşıyacak şekilde sonlandırılır ve faturalandırılır.<br />

a) Yabancı ülkelerle yapılan sosyal güvenlik sözleşmeleri<br />

kapsamında kurum sağlık yardımlarından<br />

yararlandırılan ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerince<br />

düzenlenmiş ve onaylanmış Sosyal Güvenlik<br />

Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi (aslı veya<br />

fotokopisi) ile müracaat eden kişilerin reçeteleri-<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 75


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

ne ait faturalar ülke bazında ayrı ayrı olmak üzere<br />

manuel,<br />

b) Kurum bilgi işlem sisteminden hasta takip<br />

numarası/provizyon alınamamasına rağmen sağlık<br />

yardımları yeterli prim ödeme gün sayısı olmaksızın<br />

ve/veya prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın<br />

Kurumca karşılanacak olan;<br />

1- İş kazasına uğrayan kişilere ait faturalar her<br />

hasta için ayrı ayrı (sadece iş kazası nedeniyle sunulan<br />

sağlık hizmeti bedelleri ödenir) olmak üzere<br />

manuel,<br />

2-“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere<br />

Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında<br />

Yönetmelik” kapsamında, yetkilendirilmiş özürlü<br />

sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kuruluşlarınca,<br />

ağır özürlü olduğu özürlü sağlık kurulu<br />

raporu ile belgelendirilen tıbben başkasının bakımına<br />

muhtaç kişilere ait faturalar her hasta için<br />

ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />

3- Bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık tespit edilen<br />

kişilere ait faturalar her hasta için ayrı ayrı<br />

olmak üzere manuel,<br />

4- Acil haller nedeni ile sağlık yardımlarından<br />

yararlandırılan kişilere ait faturalar her hasta için<br />

ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />

5- Koruyucu sağlık hizmetleri nedeni ile sağlık<br />

yardımlarından yararlandırılan kişilere ait faturalar<br />

her hasta için ayrı ayrı olmak üzere manuel,<br />

6- Gebeliğin başladığı tarihten itibaren doğumdan<br />

sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde<br />

ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık<br />

halini kapsayan analık haliyle ilgili rahatsızlık<br />

ve özürlülük hallerinde sağlık hizmeti sağlanan kadınlara<br />

ait faturalar, her hasta için ayrı ayrı olmak<br />

üzere manuel,<br />

7- Meslek hastalığına uğrayan kişilere ait faturalar<br />

her hasta için ayrı ayrı manuel,<br />

c) İş kazası, meslek hastalığı, trafik kazası ve<br />

adli vaka reçetelerine ait faturalar her hasta için<br />

ayrı ayrı olmak üzere,<br />

ç) Yatan hasta reçeteleri, günübirlik tedavi reçeteleri<br />

ve sağlık raporu ile temin edilen ilaç/ilaçları<br />

içeren reçetelere ait faturalar,<br />

d) Kan ürünü ve hemofili ilacı/ilaçları içeren reçetelere<br />

ait faturalar,<br />

e) İçeriğinde en az bir adet geçici karekod etiketli<br />

ilaç bulunan reçetelere ait faturalar,<br />

f) Eczanelerden ilaç teminine ilişkin mevzuatta<br />

ayrı faturalandırılmasına dair düzenleme yapılmış<br />

reçetelere ait faturalar,<br />

g) Yukarıdaki grupların dışında kalan reçetelere<br />

ait faturalar,<br />

ayrı ayrı üçer nüshalı (bir nüshası eczacı tarafından<br />

aslı gibidir onaylı fotokopi olabilir) alt gruplar<br />

halinde düzenlenir.<br />

(2) Birinci fıkranın (a), (b), (c), (e) ve (f) bentlerinde<br />

belirtilen reçeteler hariç olmak üzere; içeriğinde<br />

en az bir raporlu ilaç, kan ürünü veya hemofili<br />

ilacı bulunan reçeteler, ilgisine göre (ç) veya (d)<br />

bentlerinde belirtilen reçete grubuna dâhil edilerek<br />

faturalandırılacaktır.”<br />

Yukarıda yer alan değişiklik Tebliğin yayım tarihi<br />

olan 4.4.42012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />

-XIII-<br />

PETROL PİYASASI LİSANS YÖNETMELİĞİNDE<br />

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK<br />

YAYIMLANDI (7.4.2012/ RG. 28257).<br />

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca çıkarılan<br />

ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren bu Yönetmelik<br />

ile 17.6.2004 tarihli ve 25495 sayılı Resmî Gazete’de<br />

yayımlanan Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin<br />

18 inci maddesinin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde<br />

değiştirilmiştir.<br />

“Serbest kullanıcılar hariç olmak üzere lisans<br />

sahipleri, kullanıcılar dışındaki kişilere yapılan<br />

ham petrol ve akaryakıt satışları ile hizmet ifalarında,<br />

213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine<br />

göre tanzim edecekleri fatura ve irsaliyelerde satış<br />

yapılan muhatabın lisans numarasını da belirtmekle<br />

yükümlüdür.”<br />

-XIV-<br />

6287 SAYILI İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM<br />

KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK<br />

YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />

(11.4.2012/ RG. 28261).<br />

Toplumda tartışılmaksızın çıkarılan bu Yasa ile<br />

ilk ve orta öğretime ilişkin eğitim sisteminde önemli<br />

değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca, söz konusu Yasanın<br />

15 nci maddesi ile 2547 sayılı Kanunun 56 ncı<br />

maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci paragrafı<br />

aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından<br />

üniversitelere, yüksek teknoloji enstitüleri<br />

ile gelirlerinin en az dörtte üçünü münhasıran devlet<br />

üniversitelerinin faaliyetlerinin devam ettirilmesi<br />

ve desteklenmesini amaç edinmek üzere<br />

kurulan ve fiilen bu çerçevede faaliyette bulunan<br />

vakıflardan Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti<br />

tanınanlara makbuz karşılığında yapılan bağış-<br />

76<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


lar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerine<br />

göre yıllık beyanname ile bildirilecek gelirden<br />

ve kurum kazancından indirilebilir. Bu hükmün<br />

uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />

Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

Yapılan değişiklikle, devlet üniversitelerini faaliyetlerini<br />

devam ettirilmesi ve desteklenmesini<br />

amaç edinen ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti<br />

tanınanlara yapılan bağış ve yardımların yıllık beyanname<br />

ile bildirilecek gelirden ve kurum kazancından<br />

indirilebilmesine izin verilmiştir. Yapılan bağış<br />

ve yardımlar gelir/kazançtan indirileceğinden,<br />

beyannamede vergiye tabi bir matrah çıkması halinde<br />

indirimden yararlanılacak olup, aksi durumda<br />

indirilemeyecek ve indirilemeyen bağış tutarı izleyen<br />

yıllara da devredilmeyecektir. Ayrıca, bu madde<br />

hükmü devlet üniversiteleri ile sınırlıdır.<br />

-XV-<br />

6289 SAYILI KAMU GÖREVLİLERİ<br />

SENDİKALARI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK<br />

YAPILMASINA DAİR KANUN YAYIMLANDI<br />

(11.4.2012/ RG. 28261).<br />

Bu Kanun ile 25.6.2001 tarihli ve 4688 sayılı<br />

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun adı “Kamu<br />

Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu”<br />

şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanunda memurların<br />

toplu sözleşme görüşmelerinin usul ve esasları düzenlenmiştir.<br />

-XVI-<br />

ANONİM ŞİRKET ESAS MUKAVELELERİNDE<br />

İMTİYAZ TESİS EDEN HÜKÜMLERİN<br />

UYARLANMASINA İLİŞKİN TEBLİĞ (TEBLİĞ<br />

NO: İÇ TİCARET 2012/1)YAYIMLANDI<br />

(11.4.2012/ RG. 28261).<br />

Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan 2012/1<br />

No’lu Tebliğ ile 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk<br />

Ticaret Kanununun 401 inci maddesinin üçüncü fıkrasında<br />

düzenlenen esas mukavelelerin ikinci fıkraya<br />

uygun hale getirilmesine ilişkin süre 3.6.2011<br />

tarihli ve 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının<br />

Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde<br />

Kararnamenin geçici 6 ncı maddesi ile verilen yetkiye<br />

dayanılarak 2.7.2012 tarihine kadar uzatılmıştır.<br />

Ancak, 13.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret<br />

Kanunu 1.7.2012 tarihinde yürürlüğe girecek olup,<br />

bu tarih itibariyle de 6762 sayılı TTK yürürlükten<br />

kalkmış olacaktır. Dolayısıyla, 2012/1 sayılı Tebliğ<br />

ile yapılan süre uzatımı 1.7.2012 tarihinde hükümsüz<br />

hale gelecek olup, 6102 sayılı TTK hükümlerine<br />

göre işlem yapılması gerekecektir<br />

-XVII-<br />

69 SERİ NO’LU KATMA DEĞER VERGİSİ<br />

MÜKELLEFLERİNİN ÖDEME KAYDEDİCİ<br />

CİHAZLARI KULLANMALARI MECBURİYETİ<br />

HAKKINDA KANUNLA İLGİLİ GENEL TEBLİĞ<br />

YAYIMLANDI (11.4.2012/ RG. 28261).<br />

Maliye Bakanlığınca çıkarılan bu Tebliğde anlık<br />

ya da dönemsel olarak, elektronik yolla Gelir İdaresi<br />

Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezine veri gönderebilecek<br />

ve Gelir İdaresi Başkanlığınca da erişilebilecek<br />

özellikleri taşıyacak olan yeni nesil ödeme kaydedici<br />

cihazlara ilişkin özellikler ve bu cihazların kullanılmaya<br />

başlama zamanı belirlenmiştir. Tebliğe<br />

göre;<br />

i. Mükellefler önceki mevzuat hükümlerine<br />

tâbi ellerindeki ödeme kaydedici cihazlarını,<br />

31.12.2015 tarihini geçmemek üzere mali hafızaları<br />

doluncaya kadar kullanabileceklerdir.<br />

1.1.2013’ten itibaren geçerli olmak üzere, bu<br />

süre içerisinde mali hafızaları dolan ödeme kaydedici<br />

cihazlara, yeni mali hafıza takılmayacak ve<br />

cihaz 60 Seri No.lu ödeme kaydedici cihaz Genel<br />

Tebliğinin 4 üncü Bölümünde yapılan açıklamalar<br />

çerçevesinde hurdaya ayrılacaktır. Cihazı hurdaya<br />

ayrılan mükellefler yeni nesil ödeme kaydedici<br />

cihazları almak suretiyle kanuni yükümlülüklerini<br />

yerine getireceklerdir.<br />

ii. Faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullanan<br />

mükellefler 1.1.2013 tarihinden itibaren bu<br />

cihazlar yerine EFT-POS özelliği olan yeni nesil ödeme<br />

kaydedici cihaz kullanmak zorundadırlar.<br />

iii. Yol kenarı otopark hizmeti veren mükellefler,<br />

faaliyetlerinde 1.1.2013 tarihinden itibaren<br />

EFT-POS özelliği olan yeni nesil ödeme kaydedici<br />

cihaz kullanmak zorundadırlar.<br />

-XVIII-<br />

117 SERİ NO’LU KDV GENEL TEBLİĞDİ<br />

YAYIMLANDI (14.4.2012/ RG. 28264).<br />

Maliye Bakanlığı’nca çıkarılan bu Tebliğde, Maliye<br />

Bakanlığınca KDVK’nun m.9, f.1 hükmüne istinaden<br />

KDV tevkifatına tabi tutulacak mal teslimleri<br />

ve hizmet ifalarının çeşitleri ve yapılacak tevkifat<br />

oranları belirlenmiştir. Bu Tebliğde yapılan düzenlemeler<br />

1 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.<br />

Bugüne kadar uygulana gelen ve uygulamaya<br />

da devam edilen KDV tevkifatı müessesesi KDVK,<br />

m.9,f.1’de sadece ve sadece mükellefin Türkiye<br />

içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi<br />

ve iş merkezinin bulunmaması halleri ile sınırlıdır.<br />

Maddede “ve diğer hallerde” ifadesi ile Maliye<br />

Bakanlığı’na yetki tanınırken “veya” bağla-<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 77


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

cı kullanılmadığından Bakanlıkta Türkiye içinde<br />

ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin<br />

bulunmaması halinde tevkifat yapılmasına<br />

ilişkin düzenleme yapabilmesine izin verilmiştir. Ancak,<br />

yasa maddesi bu şekilde yorumlanmamış olup,<br />

madde KDV mükellefleri ve KDV mükellefi olmayanların<br />

da dahildeki işlemlerde Maliye Bakanlığınca<br />

tevkifat uygulaması getirebileceği kabul edilmiştir.<br />

Dolayısıyla, Tebliğin dayanak aldığı yasa hükmü ile<br />

Tebliğde yapılan düzenlemelerin birbirine uyumlu<br />

olmadığı düşünülmektedir. Ayrıca;<br />

1- KDVK, m.9, f.1kısmi tevkifata ilişkin bir<br />

yetki vermemektedir. Anayasanın 73 üncü maddesi<br />

uyarınca vergi oranı belirleme yetkisi sadece<br />

Bakanlar Kurulu’na tanınabilmekte olduğundan,<br />

Maliye Bakanlığı’nca kısmi tevkifata ilişkin düzenlemelerin<br />

hukuka uygun olup olmadığı da tartışılması<br />

gereken önemli hususlardan biridir.<br />

2- KDVK’nda tevkifatta vergiyi doğuran olay<br />

ayrıca belirlenmemiştir. Ancak, Tebliğde tevkifatta<br />

vergiyi doğuran olayın KDVK m.10’na göre belirleneceği<br />

açıklanmıştır. Ayrıca, KDVK’nunda vergiyi<br />

doğuran olay tahakkuk esasına bağlanmışken,<br />

Tebliğde kur farkları açısından vergiyi doğuran olay<br />

tahsil esasına bağlanmıştır.<br />

3- KDVK’nunda tevkifat suretiyle kesilen<br />

KDV’nin iade edilebilmesine ilişkin bir düzenleme<br />

bulunmamasına rağmen, Tebliğler ile tevkif edilen<br />

vergilerin iade usul ve esaslarının da düzenlenmiş<br />

olması da hukuki açıdan tartışmalı olup, iadenin yasal<br />

dayanaktan yoksun olduğu düşünülmektedir.<br />

Dahildeki işlemlerde KDV’de tevkifat uygulaması<br />

KDVK’nun temel sistematiğine ve kanun tekniğine<br />

aykırıdır. Bir de buna, Tebliğlerde yapılan düzenlemelerin<br />

de hukuka uygunluğunun tartışmalı olduğu<br />

hususu eklendiğinde, öncelikle hukuki açıdan<br />

düzenlemelerin gözden geçirilmesine önemli yarar<br />

bulunmaktadır.<br />

-XIX-<br />

5510 SAYILI KANUNUN 4 ÜNCÜ<br />

MADDESİNİN BİRİNCİ FIKRASININ (c) BENDİ<br />

KAPSAMINDA SİGORTALI SAYILANLARIN<br />

HİZMET BİLGİLERİNİN ELEKTRONİK<br />

ORTAMA AKTARILMASI HAKKINDA TEBLİĞ<br />

YAYIMLANDI (14.4.2012/ RG. 28264).<br />

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca çıkarılan<br />

bu Tebliğde, 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal<br />

Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4<br />

üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında<br />

sigortalı sayılanların tüm hizmet bilgilerinin<br />

ve bu bilgilerde oluşacak değişikliklerin güncel<br />

olarak Sosyal Güvenlik Kurumunca hazırlanan web<br />

tabanlı programa internet üzerinden aktarılmasına<br />

ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.<br />

-XX-<br />

6292 SAYILI ORMAN KÖYLÜLERİNİN<br />

KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE<br />

HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA<br />

ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN<br />

SATIŞI HAKKINDA KANUN YAYIMLANDI<br />

(26.4.2012/ RG. 28275).<br />

Kamuoyunda 2-B yasası olarak da ifade edilen<br />

bu Yasada 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman<br />

Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına<br />

orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi,<br />

yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline<br />

karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde<br />

bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve<br />

orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi<br />

ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin<br />

usul ve esaslar belirlenmiştir Bu Kanun, 6831 sayılı<br />

Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına orman<br />

sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım<br />

arazileri hakkında da uygulanacaktır.<br />

Bu Yasanın “Yeni orman alanlarının tesisi,<br />

Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan<br />

köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar<br />

ve muafiyetler” başlıklı 10 uncu maddesinin<br />

(6) numaralı fıkrasında Bu Kanun hükümlerinin<br />

uygulanmasında yapılacak satış, tescil, devir, kayıt,<br />

terkin, düzeltme, ifraz, tevhit, cins değişikliği ve<br />

ipotek işlemleri ile bunlara bağlı ve tamamlayıcı nitelikteki<br />

işlemler veraset ve intikal vergisinden,<br />

492 sayılı Kanun ile 26.5.1981 tarihli ve 2464<br />

sayılı Belediye Gelirleri Kanunu kapsamında alınan<br />

harçlardan, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek<br />

kâğıtlar damga vergisinden ve genel yönetim<br />

kapsamındaki kamu idarelerince alınan<br />

ücretlerden muaf olduğu hüküm altına alınmıştır.<br />

78<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ<br />

HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA<br />

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN<br />

Kanun No : 6322<br />

Kabul Tarihi : 31.05.2012<br />

Resmi Gazete : 28324<br />

Resmi Gazete : 15.06.2012<br />

MADDE 1 – 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme<br />

Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 39 uncu<br />

maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bu yerin belediye<br />

sınırları dışındak i” ibaresi “diğer” şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 2 – 6183 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesinin<br />

birinci fıkrasında yer alan “31/12/2014” ibaresi<br />

“31/12/2023” şeklinde, “genel bütçeye dahil daireler<br />

ve katma bütçeli idarelerce” ibaresi “merkezi yönetim<br />

kapsamındaki kamu idarelerince” şeklinde, “29.1.2004<br />

tarihli ve 5084 sayılı Kanun” ibaresi “29/6/2001 tarihli<br />

ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi<br />

ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanunun ek 3 üncü maddesi” şeklinde<br />

değiştirilmiştir.<br />

MADDE 3 – 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri<br />

Kanununun 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında<br />

yer alan “(operatör değişiklikleri hariç)” ibaresi “(iş ve<br />

hizmetlerin merkezi bir sunucu tarafından uzaktan izlenmesi<br />

ve yürütülmesine yönelik makineler arası veri<br />

aktarımına mahsus olan ve bunların yürütülmesi için<br />

zorunlu olanlar dışında sesli, görsel iletişim veya genel<br />

amaçlı internet erişimi için kullanılmayan mobil telefon<br />

aboneliğinin ilk tesisi ile operatör değişiklikleri hariç)”<br />

şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 4 – 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi<br />

Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (8)<br />

numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, fıkraya<br />

aşağıdaki bent ve maddeye son fıkrasından önce gelmek<br />

üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.<br />

“8. Bu Kanunun 47 nci maddesinde yazılı şartları haiz<br />

olanlardan kendi ürettikleri ürünleri satanlara münhasır<br />

olmak üzere el dokuma işleri, bakır işlemeciliği, çini ve<br />

çömlek yapımı, sedef kakma ve ahşap oyma işleri, kaşıkçılık,<br />

bastonculuk, semercilik, yazmacılık, yorgancılık,<br />

keçecilik, lüle ve oltu taşı işçiliği, çarıkçılık, yemenicilik,<br />

oyacılık ve bunlar gibi geleneksel, kültürel, sanatsal<br />

değeri olan ve kaybolmaya yüz tutan meslek kollarında<br />

faaliyette bulunanlar;”<br />

“9. Yukarıdaki bentlerde sözü edilen işlere benzerlik<br />

gösterdikleri Maliye Bakanlığınca kabul edilen ticaret ve<br />

sanat işleri ile iştigal edenler.”<br />

“Esnaf muaflığına ilişkin şartları taşıyanlara talepleri<br />

halinde vergi dairesince Esnaf Vergi Muafiyeti Belgesi<br />

verilir. Bu belgenin şekil ve muhtevasının tayin ve tespiti<br />

ile iptali ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />

Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 5 – 193 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin<br />

ikinci fıkrasında yer alan “gelirleri bunlar tarafından<br />

bildirilecek olanlar” ibaresi “istisna haddinin üzerinde<br />

hasılat elde edenlerden, beyanı gerekip gerekmediğine<br />

bakılmaksızın ayrı ayrı veya birlikte elde ettiği ücret,<br />

menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer<br />

kazanç ve iratlarının gayri safi tutarları toplamı 103<br />

üncü maddede yazılı tarifenin üçüncü diliminde ücret<br />

gelirleri için yer alan tutarı aşanlar” şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 6 – 193 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci<br />

fıkrasının mülga (9) numaralı bendi aşağıdaki şekilde<br />

yeniden düzenlenmiştir.<br />

“9. Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını<br />

aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere,<br />

yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan<br />

yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade<br />

farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan<br />

gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak<br />

üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.<br />

Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya<br />

Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />

esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 7 – 193 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin altıncı<br />

fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye<br />

aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.<br />

“Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini<br />

takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından<br />

itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 79


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini<br />

yazı ile bildirenler dilekçelerinde belirttikleri<br />

tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe<br />

başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek<br />

usulde vergilendirilirler. Gerçek usulde vergilendirilen<br />

mükelleflerden, 47 nci maddede yazılı şartları taşıyanlardan<br />

arka arkaya iki hesap döneminin iş hacmi 48 inci<br />

maddede yazılı hadlerden düşük olanlar, yazılı talepleri<br />

üzerine bu şartın gerçekleşmesini takip eden takvim<br />

yılından başlayarak basit usule geçebilirler. İşin eş ve<br />

çocuklara devri halinde iş hacminin hesabında devirden<br />

önceki süreler de dikkate alınır. Sahte veya muhteviyatı<br />

itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler<br />

hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.”<br />

“Gerçek usulde vergilendirilmekte iken işini terk<br />

eden mükellefler ile basit usulün şartlarını kaybedenlerden<br />

gerçek usulde vergilendirilmeye başlamadan önce<br />

işini terk eden mükellefler, terk tarihini takip eden yılın<br />

başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usule dönemezler.<br />

Bu hüküm, işin eş veya çocuklara devri halinde<br />

de uygulanır.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />

belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 8 – 193 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin<br />

ikinci fıkrasının (14) numaralı bendinde yer alan “Bu<br />

maddenin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yer alan<br />

menkul” ibaresi “Menkul” olarak değiştirilmiş, fıkraya<br />

aşağıdaki bent eklenmiştir.<br />

“16. Yukarıdaki bentlerde sayılanlar dışında Sermaye<br />

Piyasası Kanunu hükümlerine göre ihraç edilen her türlü<br />

sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirler.”<br />

MADDE 9 – 193 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin<br />

birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan “rehabilitasyon<br />

merkezi” ibaresi “rehabilitasyon merkezi ile<br />

mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak<br />

yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı<br />

denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin” şeklinde<br />

değiştirilmiş, (11) numaralı bendinde yer alan<br />

“Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinden sonra gelmek<br />

üzere “ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine” ibaresi ve fıkraya<br />

aşağıdaki bentler eklenmiştir.<br />

“12. Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine göre<br />

girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların beyan<br />

edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.<br />

13. Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri,<br />

kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye’de<br />

verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık,<br />

mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe<br />

kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti<br />

alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri<br />

ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim<br />

ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye’de<br />

yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin<br />

münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın<br />

%50’si. Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya<br />

benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi<br />

şarttır. Bu bentte yer alan oranı, hizmet alanları<br />

itibarıyla sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya<br />

Bakanlar Kurulu, bu bendin uygulamasına ve<br />

denetime ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili bakanlıkların<br />

görüşünü almak suretiyle Maliye Bakanlığı<br />

yetkilidir.”<br />

MADDE 10 – 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin<br />

birinci fıkrasının (5) numaralı bendine aşağıdaki alt bent<br />

eklenmiş, (7) numaralı bendinin (c) alt bendinde yer<br />

alan “Kamu Ortaklığı İdaresi” ibaresi “28/3/2002 tarihli<br />

ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin<br />

Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan varlık kiralama<br />

şirketleri” şeklinde değiştirilmiş, (10) numaralı<br />

bendinin (a) alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,<br />

fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş ve altıncı fıkrasında yer<br />

alan “6, 7, 8 ve 9 numaralı” ibaresi “6, 7, 8, 9 ve 16<br />

numaralı” şeklinde değiştirilmiştir.<br />

“d) Yabancı devletlere, yabancı kamu idare ve kuruluşları<br />

ile uluslararası kuruluşlara ait diplomatik statüsü<br />

bulunmayan gayrimenkullerin kiralanması karşılığında<br />

bunlara yapılan kira ödemelerinden,”<br />

“a) Başbayiler hariç olmak üzere, 14/3/2007 tarihli<br />

ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi,<br />

Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunda tanımlanan<br />

şans oyunlarına ilişkin olarak; bilet, kupon ve benzerlerini<br />

satanlara, düzenlenen her türlü bahis ve şans<br />

oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere, diğer kişilerce<br />

çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara yapılan<br />

komisyon, prim ve benzeri ödemelerden,”<br />

“16. 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (16) numaralı<br />

bendi kapsamındaki menkul sermaye iratlarından,”<br />

MADDE 11 – 193 sayılı Kanunun geçici 67 nci maddesinin<br />

(1) numaralı fıkrasının altıncı paragrafı ile (2)<br />

numaralı fıkrasında yer alan “Hazine” ibareleri “Hazine<br />

ve 4749 sayılı Kanuna göre kurulan varlık kiralama<br />

şirketleri”, (7) numaralı fıkrasında yer alan “Hazine ve<br />

tam mükellef kurumlar” ibaresi “Hazine, 4749 sayılı<br />

Kanuna göre kurulan varlık kiralama şirketleri ve tam<br />

mükellef kurumlar” şeklinde değiştirilmiş, (17) numaralı<br />

fıkrasında yer alan “bunları elde edenler” ibaresinden<br />

önce gelmek üzere “bunların vadesi ve”, “yatırım<br />

80<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


fonlarının katılma belgelerinin fona iade edilmesinden”<br />

ibaresinden sonra gelmek üzere “veya diğer şekillerde<br />

elden çıkarılmasından” ibareleri eklenmiştir.<br />

MADDE 12 – 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />

eklenmiştir.<br />

“Gelir vergisi stopajı teşviki:<br />

GEÇİCİ MADDE 80- Bakanlar Kurulunca istatistiki bölge<br />

birimleri sınıflandırması, kişi başına düşen milli gelir<br />

veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri dikkate alınmak<br />

suretiyle belirlenen illerde yapılacak yatırımlar için<br />

Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenen yatırım teşvik<br />

belgeleri kapsamında; bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />

tarihten itibaren 31/12/2023 tarihine kadar gerçekleşen<br />

yatırımlarda teşvik belgelerinde öngörülen ve fiilen<br />

istihdam edilen işçilerin ücretlerinin sanayi kesiminde<br />

çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari<br />

ücretin brüt tutarına tekabül eden kısmı üzerinden hesaplanan<br />

gelir vergisi, yatırımın kısmen veya tamamen<br />

işletilmesine başlanılan tarihten itibaren 10 yıl süreyle<br />

verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk<br />

eden vergiden terkin edilir.<br />

Birinci fıkraya istinaden terkin edilecek verginin hesabında,<br />

öncelikle 32 nci maddede yer alan asgari geçim<br />

indirimi dikkate alınır.<br />

Yatırımın tamamlanamaması veya teşvik belgesinin<br />

iptal edilmesi halinde, gelir vergisi stopajı teşviki uygulaması<br />

nedeniyle terkin edilen vergiler, vergi ziyaı cezası<br />

uygulanmaksızın gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur.<br />

Yatırımın faaliyete geçmesinden önce devri halinde<br />

devralan, aynı koşulları yerine getirmek kaydıyla gelir<br />

vergisi stopajı teşviki uygulamasından yararlanır.<br />

Yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçmesinden<br />

sonra devri halinde, gelir vergisi stopajı teşviki uygulamasından<br />

devir tarihine kadar devreden, devir tarihinden<br />

sonra ise kalan süre kadar devralan yararlanır.<br />

Bu madde kapsamındaki gelir vergisi stopajı teşvikinden<br />

yararlananlar, diğer kanunlarda yer alan aynı mahiyetteki<br />

hükümlerden ayrıca yararlanamazlar.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />

belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 13 – 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />

eklenmiştir.<br />

“Basit usulde vergilendirmeye geçişte sürelerin hesabı:<br />

GEÇİCİ MADDE 81- 46 ncı maddenin altıncı ve yedinci<br />

fıkralarında yer alan şartların tespitine 1/1/2012 tarihinden<br />

itibaren başlanır.”<br />

MADDE 14 – 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul<br />

Kanununun 112 nci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından<br />

iptal edilen (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde<br />

yeniden düzenlenmiş, maddeye aşağıdaki (5) numaralı<br />

fıkra eklenmiş ve mevcut (5) numaralı fıkra (6)<br />

numaralı fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.<br />

“4. Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler,<br />

fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması<br />

halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde<br />

verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe<br />

tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde<br />

6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında<br />

hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine<br />

göre mükellefe red ve iade edilir.”<br />

“5. Vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin,<br />

ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması<br />

gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı<br />

tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde,<br />

bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme<br />

fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen<br />

süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen<br />

tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 nci madde<br />

hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte<br />

mükellefe ödenir.”<br />

MADDE 15 – 213 sayılı Kanunun 325 inci maddesinden<br />

sonra gelmek üzere aşağıdaki 325/A maddesi eklenmiştir.<br />

“Girişim sermayesi fonu:<br />

MADDE 325/A- Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme<br />

ve denetimine tabi olarak Türkiye’de kurulmuş veya<br />

kurulacak olan girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına<br />

sermaye olarak konulması veya girişim sermayesi yatırım<br />

fonu paylarının satın alınması amacıyla, ilgili dönem<br />

kazancından veya beyan edilen gelirden girişim sermayesi<br />

fonu ayrılabilir. Bu fon, kurum kazancının veya<br />

beyan edilen gelirin %10’unu ve öz sermayenin %20’sini<br />

aşamaz.<br />

Girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarlar pasifte<br />

geçici bir hesapta tutulur. Mükelleflerce, fonun ayrıldığı<br />

yılın sonuna kadar girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına<br />

veya girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım<br />

yapılmaması halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen<br />

vergiler gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir.<br />

Bu fon; amacı dışında herhangi bir suretle başka bir<br />

hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi, ortaklara<br />

dağıtılması, dar mükelleflerce ana merkeze aktarılması<br />

veya işin terki, işletmenin tasfiyesi, devredilmesi, bölünmesi<br />

ya da girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 81


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

hisse senetlerinin veya girişim sermayesi yatırım fonu<br />

katılma paylarının elden çıkarılmasından itibaren altı<br />

ay içinde bu maddede belirtilen amaçla yeniden kullanılmaması<br />

halinde, bu işlemlerin yapıldığı veya sürenin<br />

dolduğu dönemde vergiye tabi tutulur.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar<br />

Maliye Bakanlığınca belirlenir.”<br />

MADDE 16 – 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde<br />

eklenmiştir.<br />

“Fazla veya yersiz tahsilatta faiz ödemesi:<br />

GEÇİCİ MADDE 29- Bu Kanunun 112 nci maddesinin<br />

(4) numaralı fıkrası, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten<br />

sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin<br />

iadesinde uygulanır.”<br />

MADDE 17 – 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga<br />

Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun “IV- Ticari ve<br />

medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (23) ve<br />

(30) numaralı fıkralarında yer alan “kredilerin temini<br />

ve geri ödenmesi amacıyla düzenlenecek kağıtlar ile bu<br />

kağıtlar üzerine konulacak şerhler (kredilerin kullanımları<br />

hariç)” ibaresi “kredilere, bunların teminatlarına ve<br />

geri ödenmelerine ilişkin kâğıtlar ile bu kâğıtlar üzerine<br />

konulacak şerhler (kredilerin kullanımları hariç)” şeklinde<br />

değiştirilmiş, “V- Kurumlarla ilgili kağıtlar” başlıklı<br />

bölümünün (25) numaralı fıkrasına “(Söz konusu kurum,<br />

kuruluş ve işletmelerde geçici personel olarak istihdam<br />

edilenlerle yapılan sözleşmeler ile 24/11/2004 tarihli ve<br />

5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununa göre hizmet alımına<br />

ilişkin yapılan hizmet sözleşmeleri dahil)” ibaresi eklenmiştir.<br />

MADDE 18 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar<br />

Kanununun 113 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna<br />

aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />

“Denetim kuruluşları yetkilendirme belgesi harçları<br />

ise kurumlar vergisi beyannamesi verme süresi içerisinde<br />

verilen bildirim üzerine, bağımsız denetim faaliyetlerinden<br />

elde edilen gayrisafi iş hasılatı esas alınarak<br />

tahakkuk ettirilir, tahakkuk ettirilen harçlar ayrıca mükellefe<br />

tebliğ edilmez ve mayıs ayı içerisinde ödenir.”<br />

MADDE 19 – 492 sayılı Kanunun 123 üncü maddesinin<br />

üçüncü fıkrasında yer alan “kredilerin temini ve bunların<br />

teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler”<br />

ibaresi “kredilere, bunların teminatlarına ve geri ödenmelerine<br />

ilişkin işlemler (yargı harçları hariç)” şeklinde<br />

değiştirilmiştir.<br />

MADDE 20 – 492 sayılı Kanunun (8) sayılı Tarifesinin<br />

mülga “VIII-Telsiz harçları” bölümü aşağıdaki şekilde<br />

yeniden düzenlenmiş, “XI-Finansal faaliyet harçları”<br />

başlıklı bölümünün (8) numaralı fıkrasına (b) bendinden<br />

sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf ve bu Tarifeye<br />

aşağıdaki bölüm eklenmiştir.<br />

“VIII- Yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım<br />

izin harcı:<br />

1.Ticari mahiyette olmaksızın, yolcuların kendi 100 TL<br />

kullanımları için yurt dışından getirdikleri alıcısı<br />

bulunan verici portatif telsiz telefon cihazları<br />

kullanım izni (Söz konusu harç, elektronik kimlik<br />

bilgisinin kayıt altına alınması işleminden önce<br />

ödenir. Elektronik kimlik bilgisinin kayıt altına<br />

alınması için yapılan başvuru sırasında harcın<br />

ödendiğine ilişkin belge aranır ve harç ödenmeden<br />

kayıt işlemi yapılmaz. Harç ödenmeden kayıt<br />

işlemi yapılan ve kullanıma açılan cihazlar, Bilgi<br />

Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından<br />

kullanıma kapatılır. Ödenmeyen harç %50 fazlasıyla<br />

ilk kayıt tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanuna göre<br />

hesaplanan gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.<br />

Bu tahsilat yapılmadan cihaz kullanıma açılamaz.)<br />

“(a) ve (b) bentlerinde yer alan şirket kuruluş izin belgelerinin<br />

her ikisini de alanlardan, izin belgelerinin<br />

alındığı yıldan sonraki yıllarda, bu belgelere ait harçlardan<br />

sadece yüksek olanı alınır.”<br />

“XIV- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik<br />

ruhsat harçları:<br />

1- Denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri (Her<br />

yıl için):<br />

a) Kamu yararını ilgilendirenkuruluşları<br />

denetleyecek bağımsız denetim kuruluşları<br />

yetkilendirme belgeleri:<br />

aa) Belgenin verildiği yıl 30.000<br />

TL<br />

bb) Takip eden yıllarda 10.000 TL'den<br />

az olmamak üzere bağımsız denetim<br />

faaliyetlerinden elde edilen bir önceki yıl Binde 5'i<br />

gayrisafi iş hasılatının<br />

b) Diğer kuruluşları denetleyecek bağımsız<br />

denetim kuruluşları yetkilendirme belgeleri:<br />

aa) Belgenin verildiği yıl 15.000<br />

TL<br />

bb) Takip eden yıllarda 5.000 TL'den az olmamak<br />

üzere bağımsız denetim faaliyetlerinden elde<br />

edilen bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının<br />

Binde 5'i<br />

2- Denetim yetkilendirme belgeleri ve müşavirlik<br />

ruhsat harçları:<br />

a) Yeminli mali Müşavirlik ruhsatı 1.800 TL<br />

b) Bağımsız denetçi yetkilendirme belgesi 900 TL<br />

c) Serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı 450 TL<br />

Bakanlar Kurulu gayrisafi iş hasılatı üzerinden<br />

hesaplanacak harcın oranını binde 2’den az, binde<br />

10’dan çok olmamak üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.<br />

Bakanlar Kurulu bu yetkisini denetim kuruluşlarının<br />

gayrisafi iş hasılatlarına göre farklı oranlar belirleyerek<br />

de kullanabilir.”<br />

MADDE 21 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma<br />

Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4)<br />

numaralı fıkrasının (g) bendinde yer alan “kira sertifikaları”<br />

ibaresinden sonra gelmek üzere “, Türkiye’de<br />

82<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları”<br />

ibaresi eklenmiştir.<br />

MADDE 22 – 3065 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin<br />

birinci fıkrasında yer alan “perakende safhası için”<br />

ibaresi “perakende safhası ve inşaatın yapıldığı arsanın<br />

veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas<br />

alarak konut teslimleri için” şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 23 – 3065 sayılı Kanunun geçici 26 ncı maddesinin<br />

birinci fıkrasında yer alan “Birleşmiş Milletler<br />

(BM) temsilciliği, BM’ye bağlı” ibaresi “Birleşmiş<br />

Milletler (BM) ile Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı<br />

(NATO) temsilcilikleri ve bu Teşkilatlara bağlı” şeklinde<br />

değiştirilmiş ve maddeye birinci fıkrasından sonra<br />

gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.<br />

“Bu maddede düzenlenen istisnalar dolayısıyla<br />

yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler üzerinden<br />

hesaplanan vergilerden indirilir. İndirim yoluyla telafi<br />

edilemeyen vergiler ise 32 nci madde hükümleri uyarınca<br />

istisna kapsamında işlem yapan mükellefin talebi<br />

üzerine nakden veya mahsuben iade edilir.”<br />

MADDE 24 – 3065 sayılı Kanunun geçici 29 uncu<br />

maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sağlık tesislerine<br />

ilişkin projelerden” ibaresi “sağlık tesislerine<br />

ilişkin projeler ve 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî<br />

Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun<br />

Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesine göre<br />

Bakanlık tarafından kiralama karşılığı yaptırılmasına<br />

karar verilen eğitim öğretim tesislerine ilişkin projelerden”<br />

şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 25 – 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici<br />

madde eklenmiştir.<br />

“Büyük ve stratejik yatırımlarda iade:<br />

GEÇİCİ MADDE 30- 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak<br />

üzere, yatırım teşvik belgeleri kapsamında<br />

asgari 500 milyon Türk Lirası tutarında sabit yatırım<br />

öngörülen stratejik yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle<br />

yüklenilen ve takvim yılı sonuna kadar indirim<br />

yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi, izleyen<br />

yıl talep edilmesi halinde belge sahibi mükellefe iade<br />

olunur. Teşvik belgesine konu yatırımın tamamlanmaması<br />

halinde, iade edilen vergiler, vergi ziyaı cezası<br />

uygulanarak iade tarihinden itibaren gecikme faizi ile<br />

birlikte tahsil edilir. Bu vergiler ve cezalarında zamanaşımı,<br />

verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren<br />

durumun meydana geldiği tarihi takip eden<br />

takvim yılı başında başlar.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları<br />

belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 26 – 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik<br />

Sigortası Kanununun 49 uncu maddesinin son fıkrası<br />

yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

MADDE 27 – 4447 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin<br />

dördüncü fıkrasında yer alan “gelirlerinden” ibaresinden<br />

sonra gelmek üzere “vergi kesintileri hariç”<br />

ibaresi ile beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />

“Bu muafiyetin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı<br />

Gelir Vergisi Kanunu ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı<br />

Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak vergi<br />

kesintilerine şümulü yoktur.”<br />

MADDE 28 – 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik<br />

Piyasası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.<br />

“GEÇİCİ MADDE 18- Elektrik dağıtımı şirketleri ile<br />

elektrik üretim tesisleri ve/veya şirketlerinin özelleştirilmesi<br />

çalışmaları kapsamında 31/12/2023 tarihine<br />

kadar yapılacak devir, birleşme, bölünme, kısmi bölünme<br />

işlemleri ile ilgili olarak ortaya çıkan kazançlar<br />

kurumlar vergisinden müstesnadır. Madde kapsamında<br />

yapılacak işlemler nedeniyle zarar oluşması halinde bu<br />

zarar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaz.<br />

Yapılan bu bölünme işlemleri Kurumlar Vergisi Kanunu<br />

kapsamında yapılan bölünme işlemi olarak kabul<br />

edilir.<br />

Bu madde kapsamında yapılacak teslim ve hizmetler<br />

katma değer vergisinden müstesnadır. Söz konusu<br />

teslim ve hizmet ifalarıyla ilgili olarak yüklenilen<br />

vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan<br />

katma değer vergisinden indirilir. İndirim yoluyla giderilemeyen<br />

katma değer vergisi iade edilmez. Bu madde<br />

kapsamına giren işlemlerde 6762 sayılı Türk Ticaret<br />

Kanununun ilgili hükümleri uygulanmaz.”<br />

MADDE 29 – 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel<br />

Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (2) numaralı<br />

fıkrasında yer alan “(III) sayılı listedeki mallar<br />

için asgari maktu vergi tutarları;” ibaresi “(III) sayılı<br />

listenin (A) cetvelindeki mallar için asgari maktu vergi<br />

tutarları ile (B) cetvelindeki mallar için asgari maktu<br />

vergi ve maktu vergi tutarları;” şeklinde, fıkranın (b)<br />

bendi ile maddenin (5) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde<br />

değiştirilmiştir.<br />

“b) (B) cetvelindeki mallar için asgari maktu vergi<br />

tutarları perakende satışa sunulan sigaraların birim<br />

ambalajı içinde yer alan her bir sigara, diğer tütün<br />

mamullerinin birim ambalajı içindeki mamulün her bir<br />

gramı itibarıyla, maktu vergi tutarları ise 20 adet siga-<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 83


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

radan veya 50 gram tütünden oluşan birim ambalaj itibarıyla<br />

(Birim ambalajların farklı adet veya gramdan<br />

oluşması halinde vergi tutarı, anılan adet veya grama<br />

göre oranlanarak hesaplanır.),”<br />

“5. (III) sayılı listenin (A) cetvelindeki mallar için<br />

asgari maktu vergi tutarlarına göre hesaplanacak vergi<br />

tutarından az olmamak üzere yalnızca nispi vergi<br />

uygulanır. (B) cetvelindeki mallar için maktu vergi ile<br />

birlikte, asgari maktu vergi tutarına göre hesaplanacak<br />

vergi tutarından az olmamak üzere nispi vergi uygulanır.”<br />

MADDE 30 – 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin<br />

(2) numaralı fıkrasının (b) bendine “(B) cetvelindeki<br />

mallar için listede yer alan asgari maktu vergi tutarlarının,<br />

perakende satışa sunulan ürünlerin birim ambalajı<br />

içinde yer alan her bir sigara adedi, diğer tütün<br />

mamullerinin birim ambalajı içindeki mamulün her bir<br />

gramı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarın %20’sine<br />

tekabül eden tutarı aşmamak üzere; birim ambalaj<br />

itibarıyla maktu vergi tutarı belirlemeye, bu tutarı<br />

malların cinsleri, özellikleri, ambalajları (paketleri)<br />

ve bunların fiyatları ve fiyat grupları itibarıyla farklılaştırmaya,”<br />

ibaresi eklenmiş ve mülga (3) numaralı<br />

fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.<br />

“3. (III) sayılı listedeki mallar için belirtilen asgari<br />

maktu vergi tutarları veya Bakanlar Kurulunca bunlara<br />

ilişkin belirlenen en son asgari maktu vergi ve maktu<br />

vergi tutarları, ocak ve temmuz aylarında, Türkiye<br />

İstatistik Kurumu tarafından ilan edilen üretici fiyat<br />

endeksinde son altı ayda meydana gelen değişim<br />

oranında, bu değişimin ilanı gününden geçerli olmak<br />

üzere yeniden belirlenmiş sayılır. Bakanlar Kurulu, uygulama<br />

dönemlerini gün veya ay olarak belirlemeye<br />

veya belirleyeceği mallar ve aylar itibarıyla yeniden<br />

belirlenmiş sayılan tutarların uygulanmamasına karar<br />

vermeye yetkilidir.”<br />

MADDE 31 – 4760 sayılı Kanuna ekli (IV) sayılı listeye<br />

aşağıdaki G.T.İ.P. numaralı mal vergi oranı ile birlikte<br />

eklenmiştir<br />

G.T.İ.P. NO<br />

Mal ismi<br />

Vergi Oranı<br />

(%)<br />

Elektrik akümülatörleri<br />

85.07<br />

(bunların separatörleri dâhil)<br />

(kare veya dikdörtgen şeklinde<br />

olsun olmasın) (yalnız elektrik 3<br />

motorlu taşıt araçlarının<br />

motorunu çalıştırmaya mahsus<br />

olanlar)<br />

MADDE 32 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal<br />

Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 2 nci<br />

maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“EK MADDE 2- Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında<br />

kararlar çerçevesinde düzenlenen teşvik belgeleri<br />

kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarla istihdam<br />

edilen sigortalılar için, 81 inci maddede sayılan<br />

ve 82 nci madde uyarınca belirlenen prime esas kazanç<br />

alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin; işveren<br />

hisselerinin tamamına veya Bakanlar Kurulunca<br />

istatistiki bölge birimleri sınıflandırması, kişi başına<br />

düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik düzeyleri<br />

dikkate alınmak suretiyle belirlenen illerde<br />

işveren hisseleri ile birlikte sigortalı hisselerinin tamamına<br />

kadar olan kısmı Ekonomi Bakanlığı bütçesinden<br />

karşılanır. Bakanlar Kurulu ayrıca Ekonomi Bakanlığınca<br />

karşılanacak tutarın uygulama süresini, karşılama<br />

oranını ve kapsamını; yatırımın sektörü, büyüklüğü ve<br />

bulunduğu illere göre farklılaştırmaya yetkilidir.<br />

Primlerin Ekonomi Bakanlığınca karşılanabilmesi<br />

için işverenlerce, çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak<br />

bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin<br />

yasal süresi içerisinde Kuruma verilmesi ve Ekonomi<br />

Bakanlığınca karşılanmayan tutarın yasal süresi<br />

içinde ödenmiş olması şarttır.<br />

Bu madde hükümleri, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı<br />

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde<br />

Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin<br />

ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara<br />

ait işyerleri ile sosyal güvenlik destek primine tabi<br />

çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında<br />

uygulanmaz.<br />

Ekonomi Bakanlığınca karşılanan prim tutarları işverenler<br />

bakımından gelir ve kurumlar vergisi matrahının<br />

tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate<br />

alınmaz. Bu Kanun gereğince yapılan kontrol ve<br />

denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği<br />

veya bildirilen sigortalının fiilen çalışmadığının<br />

tespit edilmesi halinde işverenler bir yıl süreyle<br />

bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.<br />

Bu madde kapsamındaki teşvikten yersiz olarak<br />

faydalanıldığının tespiti halinde işverenden yararlanılan<br />

teşvik tutarı gecikme zammı ve gecikme cezası<br />

ile birlikte tahsil edilir. Ayrıca, işyerinde sigortalının<br />

fiilen çalışmadığı halde bildirildiğinin tespit edilmesi<br />

halinde işveren hakkında Cumhuriyet başsavcılığına<br />

suç duyurusunda bulunulur.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar<br />

Ekonomi Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı<br />

tarafından müştereken belirlenir.”<br />

MADDE 33 – 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici<br />

madde eklenmiştir.<br />

84<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


“GEÇİCİ MADDE 41- 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak<br />

üzere, özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar<br />

dâhil 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi<br />

Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname<br />

hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu<br />

iktisadi kuruluşları ile bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları<br />

ve iştirakleri, 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı<br />

mülga Bankalar Kanununa tabi faaliyeti devam eden<br />

kamu bankaları, büyükşehir belediyeleri, belediyeler,<br />

il özel idareleri ve bunlara ait tüzel kişilerin veya<br />

bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini<br />

haiz kuruluşların, Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan<br />

ve Kuruma bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Kanun<br />

kapsamında takip edilen borçlarına karşılık, mülkiyeti<br />

bu idarelere ait ve üzerinde herhangi bir takyidat<br />

bulunmayan taşınmazlardan Kurum tarafından uygun<br />

görülenler Kurumun görevlendireceği üç temsilci ile<br />

taşınmazın bulunduğu yerdeki defterdarlık tarafından<br />

görevlendirilecek iki temsilciden oluşan komisyon tarafından<br />

ve gerektiğinde bilirkişi mütalaası alınmak<br />

suretiyle takdir edilecek değeri üzerinden, borçlu kurumun<br />

da uygun görüşü alınarak Kurum bütçesinin gelir<br />

ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin Kurumca<br />

satın alınabilir.<br />

Bu idarelerin satın alınan taşınmazlarının tapu işlemlerine<br />

esas olan ve yukarıda belirtilen şekilde tespit<br />

edilen değerine eşit tutarda Kuruma ait olan ve<br />

6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen borçları<br />

terkin edilir.<br />

Bu madde hükmü, yukarıda sayılan kuruluşlar dışında<br />

kalan, borcunu ödemede çok zor duruma düştüğü<br />

Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı denetim elemanlarının<br />

inceleme raporu ile tespit edilen ve Kuruma bağlı<br />

tahsil dairelerine 6183 sayılı Kanun kapsamında takip<br />

edilen borcu bulunan diğer mükelleflerin (tüzel kişiliği<br />

bulunanların ortaklarına ait olanlar dâhil) taşınmazları<br />

için de uygulanabilir.<br />

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller<br />

Kurum tarafından belirlenir.”<br />

MADDE 34 – 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar<br />

Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci<br />

fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.<br />

“a) Kurumların;<br />

1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine<br />

katılımlarından elde ettikleri kazançlar,<br />

2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına<br />

katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa<br />

senetlerinden elde ettikleri kâr payları,<br />

3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım<br />

fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım<br />

ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr<br />

payları.<br />

Diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları<br />

ve hisse senetlerinden elde edilen kâr payları bu istisnadan<br />

yararlanamaz.”<br />

MADDE 35 – 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinden<br />

sonra gelmek üzere aşağıdaki 5/A maddesi eklenmiştir.<br />

“Yabancı fon kazançlarının vergilendirilmesi<br />

MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 2 nci maddesinin birinci<br />

fıkrasında belirtilen yabancı fonların, Sermaye Piyasası<br />

Kurulunca verilen portföy yöneticiliği yetki belgesine<br />

sahip tam mükellef şirketler aracılığıyla, organize bir<br />

borsada işlem görsün veya görmesin her türlü menkul<br />

kıymet ve sermaye piyasası aracı, vadeli işlem ve opsiyon<br />

sözleşmesi, varant, döviz, emtiaya dayalı vadeli<br />

işlem ve opsiyon sözleşmesi, kredi ve benzeri finansal<br />

varlıklar ve kıymetli maden borsalarında yapılan emtia<br />

işlemlerinden elde ettikleri kazançları nedeniyle,<br />

aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde portföy<br />

yöneticiliği yapanlar; söz konusu fonlar için daimi<br />

temsilci, bunların işyerleri de bu fonların işyeri veya iş<br />

merkezi sayılmaz. Bu kazançlar için beyanname verilmez,<br />

diğer kazançlar nedeniyle beyanname verilmesi<br />

halinde bu kazançlar beyannameye dahil edilmez.<br />

a) Fon adına tesis edilen işlemlerin portföy yöneticiliği<br />

yapan şirketin mutat faaliyetleri arasında yer<br />

alan işlemlerden olması.<br />

b) Portföy yöneticiliği yapan şirketin ticari, hukuki<br />

ve finansal özellikleri dikkate alındığında, yabancı fon<br />

ile arasındaki ilişkinin, emsale uygun koşullarda birbirlerinden<br />

bağımsız olarak faaliyet gösteren kişilerdeki<br />

gibi olması.<br />

c) Portföy yöneticiliği yapan şirket tarafından, verilen<br />

hizmet mukabilinde emsallere uygun bedel alınması<br />

ve transfer fiyatlandırması raporunun kurumlar<br />

vergisi beyannamesinin verilme süresi içerisinde Maliye<br />

Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına verilmesi.<br />

ç) Portföy yöneticiliği yapan şirketin ve ilişkili olduğu<br />

kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinde, sağladığı<br />

hizmet mukabilinde her ne ad altında olursa olsun<br />

hesaplanan bedeller düşüldükten sonra, doğrudan<br />

veya dolaylı olarak %20’den fazla hak sahibi olmaması.<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 85


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

(2) Birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen transfer<br />

fiyatlandırması raporunun süresinde verilmemesi durumunda,<br />

bu raporun ilgili olduğu hesap dönemi için<br />

portföy yöneticiliği yapan şirket, fonun Türkiye’de<br />

daimi temsilcisi sayılır. Transfer fiyatlandırması raporu<br />

verilmiş olmasına rağmen portföy yöneticiliği yapan<br />

şirket ile fon arasındaki ilişkide emsaline nazaran daha<br />

düşük bedel alınması durumunda ise sadece portföy<br />

yöneticiliği yapan şirket adına transfer fiyatlandırmasına<br />

yönelik olarak gerekli tarhiyat yapılır.<br />

(3) Portföy yöneticiliği yapan şirketin, yukarıda belirtilen<br />

şartları sağlamak kaydıyla yabancı fondaki pay<br />

sahipliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden<br />

müstesnadır. Fon kazancından portföy yöneticiliği yapan<br />

şirkete düşen kısmın hesabında, bu şirkete yönetim<br />

ücreti, teşvik, prim, performans ücreti gibi her ne<br />

nam adı altında olursa olsun ödenen ücretler dikkate<br />

alınmaz. Portföy yöneticiliği yapan şirketin ve ilişkili<br />

olduğu kişilerin yabancı fonun kazançları üzerinden<br />

doğrudan veya dolaylı olarak %20’den daha fazla hak<br />

sahibi olması halinde, ilgili fon kazançlarından bunlara<br />

isabet eden tutar genel hükümlere göre vergilendirilir.<br />

(4) Portföy yöneticiliği yapan şirketin yabancı fondaki<br />

pay sahipliğinden doğan kazançları hariç olmak<br />

üzere; fonun katılımcı ve kurucuları arasında doğrudan<br />

veya dolaylı olarak tam mükellef gerçek kişi veya<br />

kurumların kazanç payının %5’i geçmesi durumunda,<br />

tam mükellef gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcılarının<br />

tamamı portföy yöneticiliği yapan şirket<br />

tarafından Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına<br />

bildirilir. Bildirim yükümlüğünün yerine getirilmemesi<br />

ya da eksik yerine getirilmesi halinde tam mükellef<br />

gerçek kişi veya kurum kurucu veya katılımcıları adına<br />

fon işlemleri nedeniyle tarh edilecek vergi ve kesilecek<br />

cezalardan portföy yöneticiliği yapan şirket müştereken<br />

ve müteselsilen sorumludur.<br />

(5) Türkiye’de bulunan taşınmazlar, aktif büyüklüğünün<br />

%51’inden fazlası taşınmazlardan oluşan şirketlere<br />

ait hisse senetleri veya ortaklık payları veya<br />

bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri,<br />

nakdi uzlaşmayla sonuçlananlar dışında emtiaya dayalı<br />

vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri<br />

ve bunlara ilişkin vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinden<br />

elde edilen kazançlar bu madde kapsamına<br />

girmez.<br />

(6) Bu maddede düzenlenen kazanç istisnasının,<br />

söz konusu fonların Türkiye kaynaklı gelirleri üzerinden<br />

yapılacak vergi kesintilerine şümulü yoktur.<br />

(7) Bu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi ile<br />

üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan oranları sıfıra<br />

kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya,<br />

beşinci fıkrasında yer alan oranı yarısına kadar indirmeye<br />

veya %50’sine kadar artırmaya Bakanlar Kurulu,<br />

maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye<br />

Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 36 – 5520 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin<br />

birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “rehabilitasyon<br />

merkezi” ibaresi “rehabilitasyon merkezi ile<br />

mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak<br />

yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı<br />

denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin” şeklinde<br />

değiştirilmiş, aynı fıkranın (f) bendinde yer alan<br />

“Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinden sonra gelmek<br />

üzere “ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine” ibaresi ve aynı<br />

fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.<br />

“g) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine<br />

göre girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların<br />

beyan edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.<br />

ğ) Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri,<br />

kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara<br />

Türkiye’de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan<br />

mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi<br />

raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve<br />

veri saklama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan<br />

hizmet işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine<br />

tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren<br />

ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet<br />

veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden<br />

elde ettikleri kazancın %50’si.<br />

Bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya<br />

benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesi<br />

şarttır.<br />

Bu bentte yer alan oranı, hizmet alanları itibarıyla<br />

sıfıra kadar indirmeye veya %100’e kadar artırmaya Bakanlar<br />

Kurulu, bu bendin uygulanmasına ve denetime<br />

ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgili bakanlıkların<br />

görüşünü almak suretiyle Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 37 – 5520 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin<br />

birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.<br />

“i) Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal<br />

kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında,<br />

kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde,<br />

aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın<br />

maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan<br />

86<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı,<br />

kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan<br />

gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak<br />

üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.<br />

Belirlenecek oranı sektörler itibarıyla farklılaştırmaya<br />

Bakanlar Kurulu, bendin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />

esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”<br />

MADDE 38 – 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin<br />

birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Toplu Konut<br />

İdaresi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, 28/3/2002<br />

tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin<br />

Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre kurulan<br />

varlık kiralama şirketleri,” ibaresi ile fıkraya aşağıdaki<br />

bent eklenmiştir.<br />

“g) Başbayiler hariç olmak üzere 5602 sayılı Kanunda<br />

tanımlanan şans oyunlarına ilişkin bilet, kupon ve<br />

benzerlerini satanlara, düzenlenen her türlü bahis ve<br />

şans oyunlarının oynatılmasına aracılık edenlere, diğer<br />

kişilerce çıkartılan bu nitelikteki biletleri satanlara<br />

yapılan komisyon, prim ve benzeri ödemelerden.”<br />

MADDE 39 – 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin<br />

birinci fıkrasında yer alan “Hazine Müsteşarlığı” ibaresi<br />

“Ekonomi Bakanlığı” şeklinde, ikinci fıkrasının (a)<br />

bendi aşağıdaki şekilde, (b) bendinde yer alan “Her bir<br />

il grubu” ibaresi “Her bir il grubu, stratejik yatırımlar<br />

veya (a) bendinde belirtilen yerler” şeklinde değiştirilmiş,<br />

ikinci fıkrasının (b) bendinden sonra gelmek<br />

üzere aşağıdaki (c) bendi eklenmiş, mevcut (c) bendi<br />

(ç) bendi olarak teselsül ettirilmiş ve altıncı fıkrasına<br />

aşağıdaki cümle eklenmiştir.<br />

“a) İstatistikî bölge birimleri sınıflandırması ile kişi<br />

başına düşen milli gelir veya sosyoekonomik gelişmişlik<br />

düzeylerini dikkate almak suretiyle illeri gruplandırmaya<br />

ve gruplar itibarıyla teşvik edilecek sektörleri<br />

ve bu sektörler ile organize sanayi bölgeleri, Gökçeada<br />

ve Bozcaada’da yapılan yatırımlara ve Bakanlar<br />

Kurulunca belirlenen kültür ve turizm koruma ve gelişim<br />

bölgelerinde yapılan turizm yatırımlarına ilişkin<br />

yatırım ve istihdam büyüklüklerini belirlemeye,”<br />

“c) Yatırıma başlanan tarihten itibaren bu maddeye<br />

göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben,<br />

toplam yatırıma katkı tutarının %50’sini ve gerçekleştirilen<br />

yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere;<br />

yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden<br />

elde edilen kazançlarına indirimli kurumlar vergisi<br />

oranı uygulatmak suretiyle yatırıma katkı tutarını kısmen<br />

kullandırmaya, bu oranı her bir il grubu için sıfıra<br />

kadar indirmeye veya %80’e kadar artırmaya,”<br />

“Yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanmadan<br />

önce indirimli kurumlar vergisi uygulanan<br />

hallerde, yatırımın tamamlanıp işletilmeye geçilmemesi<br />

durumunda ikinci fıkranın (c) bendi uyarınca indirimli<br />

vergi oranı uygulanması nedeniyle zamanında<br />

tahakkuk ettirilmemiş vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın<br />

gecikme faiziyle birlikte tahsil edilir.”<br />

MADDE 40 – 5520 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi<br />

yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

MADDE 41 – 18/2/2009 tarihli ve 5838 sayılı Bazı<br />

Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici<br />

2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1985”<br />

ibaresi “1990” şeklinde, dördüncü fıkrasında yer alan<br />

“1998” ibaresi “2000” şeklinde, birinci, ikinci ve dördüncü<br />

fıkralarında yer alan “31/12/2011” ibareleri<br />

“31/12/2014” şeklinde değiştirilmiştir.<br />

MADDE 42 – 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı<br />

Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar<br />

ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı<br />

Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik<br />

Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.<br />

“GEÇİCİ MADDE 19- (1) Bu Kanunun Birinci, İkinci,<br />

Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarına göre yapılandırma<br />

başvurusunda bulunduğu halde bu maddenin yürürlüğe<br />

girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gereken tutarları<br />

süresinde ödemeyerek Kanun hükümlerini ihlal edenler,<br />

bu tutarları ödemeleri gerektiği tarihten itibaren<br />

Kanunun 19 uncu maddesinde belirlenen geç ödeme<br />

zammı ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi<br />

takip eden ayın başından itibaren dört ay içerisinde<br />

ödemeleri şartıyla Kanun hükümlerinden yararlandırılır.<br />

(2) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu ve<br />

14 üncü maddesinin üçüncü fıkralarında vadesinde<br />

ödenmesi öngörülen alacakların bu maddelerin hükümlerine<br />

göre ödenmemesi nedeniyle bu maddenin<br />

yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanun hükümlerini<br />

ihlal etmiş olan borçluların ihlale neden olan tutarları,<br />

birinci fıkrada belirtilen sürede ödemeleri ya da<br />

bu süre içerisinde veya bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />

tarihten önce yaptıkları başvurulara dayanılarak 6183<br />

sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre çok zor durumda<br />

olduklarının tespit edilmesi halinde bu borçlular da<br />

Kanun hükümlerinden yararlandırılır.<br />

(3) Bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördün-<br />

• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 87


• MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ<br />

cü Kısımlarına göre yapılandırma başvurusunda bulunduğu<br />

halde ödenmesi gereken tutarları süresinde<br />

ödemeyerek yapılandırmayı ihlal edenlerden; bu Kanunun<br />

6274 sayılı Kanunla değişik 168 inci maddesinin<br />

Bakanlar Kuruluna verdiği yetkiye istinaden yabancı<br />

ülkelerde de faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden,<br />

Ekonomi Bakanlığı tarafından olağanüstü politik<br />

riskin gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan<br />

ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle durumları<br />

213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre mücbir<br />

sebep hali kabul edilenler ile 213 sayılı Kanunun 15<br />

inci maddesine göre doğal afet nedeniyle mücbir sebep<br />

hali ilan edilen yerlerdeki dairelere borçlulardan<br />

mücbir sebep hali bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih<br />

itibarıyla devam edenler, birinci fıkra kapsamındaki<br />

ödemelerini mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi<br />

izleyen ayın sonuna kadar yapmaları şartıyla Kanun<br />

hükümlerinden yararlandırılır.<br />

(4) Bu Kanunun 5 inci maddesi hükümlerinden yararlanmak<br />

üzere başvuruda bulunduğu halde bu maddenin<br />

yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanun hükümlerini<br />

ihlal eden borçluların ihlale neden olan tutarları<br />

birinci fıkrada belirtilen süre ve şekilde, diğer tutarları<br />

ise Kanunda öngörülen şekilde tamamen ödemeleri<br />

halinde ilgili mevzuat uyarınca kesilmesi gereken vergi<br />

cezaları ve para cezalarının kesilmesinden ve tahakkuk<br />

edip etmediğine bakılmaksızın bu alacaklardan ve<br />

bunlara ilişkin fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilir.<br />

(5) Bu madde hükümlerinden yararlanan borçlulardan,<br />

bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu<br />

Kanun kapsamında yapılandırılan alacaklara karşılık<br />

cebren ya da rızaen tahsil edilen tutarlar, bu Kanuna<br />

göre ödenmesi gereken taksitlerin en eski vadeli<br />

olanından başlamak üzere ve tahsil edildikleri tarihler<br />

dikkate alınarak bu madde hükmüne göre mahsup<br />

edilir. Bu şekilde yapılan mahsup sonrasında bu Kanun<br />

hükümlerine göre ödenmesi gereken tutarlardan fazla<br />

ödendiği tespit edilen tutarlar ilgili mevzuat hükümlerine<br />

göre red ve iade edilir.<br />

(6) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve<br />

esasları belirlemeye ilgisine göre bu Kanunun 168 inci<br />

maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu kurum ve<br />

kuruluşları yetkilidir.”<br />

GEÇİCİ MADDE 1- T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi<br />

Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarım giderleri<br />

karşılığı olarak 30/4/2012 tarihi itibarıyla Ulaştırma,<br />

Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından olan ve bu Bakanlıkça<br />

tespit edilen alacaklarına karşılık, bu Genel<br />

Müdürlüğün ve bağlı ortaklıklarının 30/4/2012 tarihine<br />

(bu tarih dâhil) kadar vadesi geldiği hâlde bu Kanunun<br />

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş ve Maliye<br />

Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen her<br />

türlü vergi, fon ve paylar ile vergi cezaları, bunlara<br />

bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerinden oluşan<br />

borçlarının (28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı<br />

ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında<br />

Kanun kapsamında olup bu maddenin yürürlüğe girdiği<br />

tarihe kadar tahsil dairesine takip için intikal etmiş<br />

olan borçları dâhil); merkezi yönetim bütçesinin gelir<br />

ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahsup<br />

suretiyle terkin edilmesine, Ulaştırma, Denizcilik ve<br />

Haberleşme Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı<br />

yetkilidir. Bu kapsamda mahsuba konu olacak borçlara<br />

bu Kanunun yayımlandığı tarihten sonra gecikme zammı<br />

hesaplanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin<br />

usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.<br />

MADDE 43 – Bu Kanunun;<br />

a) 3 üncü, 12 nci ve 28 inci maddeleri ile 10 uncu<br />

maddesiyle 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci<br />

fıkrasının (10) numaralı bendinin değiştirilen (a)<br />

alt bendi ve 38 inci maddesiyle 5520 sayılı Kanunun<br />

15 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen (g) bendi<br />

yayımını izleyen ay başında,<br />

b) 5 inci maddesi 1/1/2013 tarihinden itibaren elde<br />

edilen hasılata uygulanmak üzere yayımı tarihinde,<br />

c) 22 nci maddesi, yapı ruhsatı 1/6/2012 tarihinden<br />

önce alınan konut inşaatı projeleri ile kamu kurum ve<br />

kuruluşları ile bunların iştirakleri tarafından ihalesi bu<br />

tarihten önce yapılan konut inşaatı projelerine ilişkin<br />

konut teslimleri hariç olmak üzere yayımı tarihinde,<br />

ç) 6 ncı, 34 üncü ve 37 nci maddeleri ile 30 uncu<br />

maddesiyle 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin yeniden<br />

düzenlenen (3) numaralı fıkrası 1/1/2013 tarihinde,<br />

d) 39 uncu maddesinde öngörülen yatırım döneminde<br />

katkı tutarı kullandırılmasına ilişkin düzenleme<br />

1/1/2013 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara<br />

uygulanmak üzere yayımı tarihinde,<br />

e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,<br />

yürürlüğe girer.<br />

MADDE 44 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu<br />

yürütür.<br />

14/6/2012<br />

88<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


YARGI KARARLARI<br />

İlgili Kanun / Madde<br />

4857S.İşK/17,60<br />

1475 S.İşK/14<br />

T.C<br />

YARGITAY<br />

9. HUKUK DAİRESİ<br />

Esas No: 2006/15954<br />

Karar No: 2006/17843<br />

Tarihi: 20.06.2006<br />

YILLIK İZİN İÇİN İŞÇİNİN BİR AY ÖNCESİNDEN<br />

BAŞVURMASININ GEREKMESİ<br />

YILLIK İZİN KULLANILACAĞI ZAMANIN BELİR-<br />

LENMESİNİN İŞVERENİN YÖNETİM HAKKINA GİRME-<br />

Sİ<br />

İŞVERENİN YÖNETİM HAKKINI İYİ NİYET KU-<br />

RALLARI ÇERÇEVESİNDE KULLANMASININ GEREK-<br />

MESİ<br />

İZİN TALEBİ İŞVERENCE ONAYLANMADAN İŞ-<br />

ÇİNİN İŞYERİNDEN AYRILMASININ İŞVERENE HAKLI<br />

NEDENLE FESİH HAKKI DOĞURMASI<br />

ÖZETİ: Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 7.<br />

maddesinde, işçinin izin isteğini en az bir ay önceden<br />

işveren bildirmesi gerektiği açıklanmış,<br />

8. maddede ise, işverenin işçinin izin kullanma<br />

tarihi ile bağlı olmadığı, işçinin talebi ve iş durumu<br />

dikkate alınarak izin döneminin belirleneceği<br />

ifade edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 8. maddesinde<br />

ayrıca, “Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde<br />

işyerindeki kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı<br />

tarih dikkate alınarak öncelikler belirlenir”<br />

şeklinde düzenleme bulunmak-tadır Yıllık ücretli<br />

izin yönetmeliğinde de belirtildiği üzere yıllık<br />

izin kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin<br />

yönetim hakkı kapsamında kalmaktadır. İşverenin<br />

bu hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde<br />

kullanılması gerektiği açıktır. Bir başka anlatımla,<br />

işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkının,<br />

işyerinin gereklerine uygun biçimde ve mümkün<br />

olduğunca işçinin talebi çerçevesinde kullandırılması<br />

gerekir. İşverenin bu noktada yönetim<br />

hakkını kötüye kullanmasının yasalar karşısında<br />

korunmayacağı kabul edilmelidir. Davalı işveren,<br />

işyerinde davacı ile aynı görevde çalışmakta olan<br />

diğer işçiye aynı tarihlerde izin verilmiş olmasını,<br />

davacının izin talebinin karşılana-mamasının gerekçesi<br />

olarak göstermiştir. Gerçekten, davacıya<br />

göre daha kıdemli olduğu anlaşılan diğer işçi de<br />

hacca gitmek için aynı dönemde izin istemiştir.<br />

İşverence davacı ile diğer işçinin her ikisinin birden<br />

izne ayrılmasının uygun olmadığı belirtilmiş<br />

ve daha kıdemsiz konumda olan davacı işçinin<br />

izin talebi onaylanmamıştır. Kaldı ki, izin isteği<br />

de yönetmeliğe göre 1 ay öncesinden talep edilmemiştir.<br />

Bu şekilde işçinin izin talebinin karşılanması<br />

noktasında işverene yeterli süre de tanınmıştır.<br />

İşverence yapılan bu işlemlerde, 4857<br />

sayılı İş Kanunu ile Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği<br />

hükümlerine bir aykırılık yoktur. Bu itibarla davacı<br />

işçinin işyerinden ayrılması geçerli bir mazerete<br />

dayanmamaktadır. İşverence davacı işçinin iş<br />

sözleşmesinin feshi haklı nedene dayandığından,<br />

davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatlarına hak<br />

kazanmasına olanak bulunmamaktadır.<br />

DAVA: Davacı, kıdem, ihbar tazminatlarının ödetilmesine<br />

karar verilmesini istemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.<br />

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından<br />

temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği<br />

konuşulup düşünüldü:<br />

Davacı işçi, son yıla ait iznini kullanmak için<br />

8.1.2005 tarihinde bir dilekçe ile işverene başvurmuş<br />

ve 9.1.2005 tarihinde hac yolculuğuna çıkacağından<br />

bahisle izinli sayılmasını bildirmiştir.<br />

Davalı işveren aynı tarihli cevabi yazısı ile işyerinde<br />

iki kasap olduğunu ve diğer çalışanın da izinli<br />

bulunduğunu açıklayarak izin talebinin karşılanamadığı<br />

belirtilmiştir.<br />

Davacı işçi izin talebine olumlu cevap verilmediğini<br />

bildiği halde işyerine 10.1.2005 ve 11.1.2005<br />

tarihleri arasında gitmediğinden bahisle işverence<br />

iş sözleşmesi 12.1.2005 tarihinde 4857 sayılı İş Kanununun<br />

25/2-g bendi uyarınca feshedilmiştir. İşverence<br />

yapılan bu feshin haklı olup olmadığı, bunun<br />

sonucu olarak davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatlarına<br />

hak kazanıp kazanamayacağı uyuşmazlığı<br />

oluşturmaktadır. Mahkemece, işverence iyi niyet<br />

kuralları dışına çıkarak işçiye izin verilmediği ve<br />

feshin haklı olmadığı gerekçesiyle isteklerin kabulüne<br />

karar verilmiştir.<br />

4857 sayılı İş Kanununun 60..maddesinde, “Yıllık<br />

ücretli izinlerin, yürütülen işlerin niteliğine göre<br />

yıl boyunca hangi dönemlerde kullanılacağı, izinlerin<br />

ne suretle ve kimler tarafından verileceği veya<br />

sıraya bağlı tutulacağı, yıllık izninin faydalı olması<br />

• YARGI KARARLARI<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 89


• YARGI KARARLARI<br />

için işveren tarafından alınması gereken tedbirler<br />

ve izinlerin kullanılması konusuna ilişkin usuller ve<br />

işverence tutulması zorunlu kayıtların şekli Çalışma<br />

ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak<br />

bir yönetmelikle gösterilir” şeklinde kurala yer<br />

verilmiştir. Anılan madde uyarınca hazırlanarak yürürlüğe<br />

konulmuş olan Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin<br />

7. maddesinde, işçinin izin isteğini en az bir<br />

ay önceden işveren bildirmesi gerektiği açıklanmış,<br />

8. maddede ise, işverenin işçinin izin kullanma tarihi<br />

ile bağlı olmadığı, işçinin talebi ve iş durumu<br />

dikkate alınarak izin döneminin belirleneceği ifade<br />

edilmiştir. Aynı yönetmeliğin 8. maddesinde ayrıca,<br />

“Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde: işyerindeki<br />

kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı tarih dikkate<br />

alınarak öncelikler belirlenir” şeklinde düzenleme<br />

bulunmaktadır.<br />

Yıllık ücretli izin yönetmeliğinde de belirtildiği<br />

üzere yıllık izin kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin<br />

yönetim hakkı kapsamında kalmaktadır. İşverenin<br />

bu hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde<br />

kullanılması gerektiği açıktır. Bir başka anlatımla,<br />

işçinin anayasal temeli olan dinlenme hakkının, işyerinin<br />

gereklerine uygun biçimde ve mümkün olduğunca<br />

işçinin talebi çerçevesinde kullandırılması<br />

gerekir. İşverenin bu noktada yönetim hakkını kötüye<br />

kullanmasının yasalar karşısında korunmayacağı<br />

kabul edilmelidir.<br />

Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı<br />

işçi, ilk olarak 22.12.2004 tarihinde izin için talepte<br />

bulunmuş, bu dilekçe üzerine işverence bir işlem<br />

yapılmadığından bahisle 8.1.2005 tarihinden ikinci<br />

bir dilekçe vermiştir. İzin talebi işverence onaylanmadığı<br />

halde işyerinden ayrılmış ve davalı işveren<br />

devamsızlık tutanakları düzenleyerek 4857 sayılı İş<br />

Kanununun 25/2-g maddesi uyarınca iş sözleşmesini<br />

feshetmiştir.<br />

Davalı işveren, işyerinde davacı ile aynı görevde<br />

çalışmakta olan diğer işçiye aynı tarihlerde izin<br />

verilmiş olmasını, davacının izin talebinin karşılanamamasının<br />

gerekçesi olarak göstermiştir. Gerçekten,<br />

davacıya göre daha kıdemli olduğu anlaşılan<br />

diğer işçi de hacca gitmek için aynı dönemde izin<br />

istemiştir. İşverence davacı ile diğer işçinin her ikisinin<br />

birden izne ayrılmasının uygun olmadığı belirtilmiş<br />

ve daha kıdemsiz konumda olan davacı işçinin<br />

izin talebi onaylanmamıştır. Kaldı ki, izin isteği de<br />

yönetmeliğe göre 1 ay öncesinden talep edilmemiştir.<br />

Bu şekilde işçinin izin talebinin karşılanması<br />

noktasında işverene yeterli süre de tanınmıştır. İşverence<br />

yapılan bu işlemlerde, 4857 sayılı İş Kanunu<br />

ile Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği hükümlerine bir<br />

aykırılık yoktur. Bu itibarla davacı işçinin işyerinden<br />

ayrılması geçerli bir mazerete dayanmamaktadır.<br />

İşverence davacı işçinin ş sözleşmesinin feshi haklı<br />

nedene dayandığından, davacı işçinin ihbar ve kıdem<br />

tazminatlarına hak kazanmasına olanak bulunmamaktadır.<br />

Mahkemece davanın reddi gerekirken<br />

yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı<br />

gerektirmiştir.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı<br />

sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının<br />

istek halinde ilgiliye iadesine, 20.6.2006 gününde<br />

oybirliği ile karar verildi.<br />

İlgili Kanun / Madde<br />

4857S.İşK/17,24<br />

T.C<br />

YARGITAY<br />

9. HUKUK DAİRESİ<br />

Esas No: 2006/27619<br />

Karar No: 2007/14145<br />

Tarihi: 07.05.2007<br />

İHBAR ÖENLİ SÜRESİ İÇERİSİNDE İŞ ARAMA İZNİ-<br />

Nİ KULLANDIRMAMA<br />

İZİN KULLANDIRLMASA DAHİ ÖNELİN GEÇERLİ<br />

OLMASI<br />

YENİ İŞ ARAMA İZİNİ SÜRESİNCE ÇALIŞTIRILAN<br />

İŞÇİNİN BU ÇALIŞMALARININ %100 ZAMLI ÖDENMESİ<br />

ÖZETİ: “BiIdirim” başlıklı işverence düzenlenen<br />

yazıda 01.03.2005 tarihinde davacının iş sözleşmesinin<br />

feshedileceği belirtilmiştir. Her ne kadar<br />

davacı bildirimi tebellüğden imtina etmişse de bu<br />

hususta tutanak tutulmuş ve tutanak tanıkları da<br />

mahkemede dinlenilmiştir. Dinlenen tanıklar davacı<br />

ve davalı ile aynı durumda olan işçilere önel verildiğini<br />

beyan etmişlerdir. 4857 sayılı iş kanunu’nun<br />

17. maddesi uyarınca verilen ihbar öneli iş arama<br />

izni içermemesi halinde dahi geçerlidir.Zira anılan<br />

kanunun 27. maddesinde iş arama izninin verilmeyip<br />

çalıştırılması nedeniyle işçi bu süreye ilişkin<br />

ücretini %100 zamlı olarak almaya hak kazanmıştır.<br />

Mahkemece yeni iş arama izni süresince davacı<br />

çalıştırıldığından bunun %100 zamlı olarak tahsiline<br />

karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ihbar tazminatına<br />

hüküm kurulması hatalıdır.<br />

DAVA; Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai,<br />

yıllık izin ücreti, alacaklarının ödetilmesine karar<br />

verilmesini dilemiştir.<br />

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına al-<br />

90<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


mıştır.<br />

DAVA: Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, fazla mesai,<br />

yıllık izin ücreti, alacaklarının ödetilmesine<br />

karar verilmesini dilemiştir. Yerel mahkeme, isteği<br />

kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde<br />

davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla<br />

dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü<br />

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın<br />

dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının<br />

aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz<br />

itirazlar yerinde değildir.<br />

2-”BiIdirim” başlıklı iş verence düzenlenen yazıda<br />

01.03.2005 tarihinde davacının iş sözleşmesinin<br />

feshedileceği belirtilmiştir. Her ne kadar davacı<br />

bildirimi tebellüğden imtina etmişse de bu hususta<br />

tutanak tutulmuş ve tutana! tanıklarıda mahkemede<br />

dinlenilmiştir.Dinlenen tanıklar davacı ve davalı<br />

ile aynı durumda olan işçilere önel verildiğini beyan<br />

etmişlerdir. 4857 sayılı iş kanunu’nun 17. maddesi<br />

uyarınca verilen ihbar öneli iş arama izni içermemesi<br />

halinde dahi geçerlidir.Zira anılan kanunun 27.<br />

maddesinde iş arama izninin verilmeyip çalıştırılması<br />

nedeniyle işçi bu süreye ilişkin ücretini % 100<br />

zamlı olarak almaya hak kazanmıştır. Mahkemece<br />

yeni iş arama izni süresince davacı çalıştırıldığından<br />

bunun %100 zamlı olarak tahsiline karar verilmesi<br />

gerekirken yazılı şekilde ihbar tazminatına hüküm<br />

kurulması hatalıdır.<br />

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı<br />

sebepten BOZULMASINA peşin alman temyiz harcının<br />

istek halinde ilgiliye iadesine, 7.5.2007 gününde<br />

oybirliğiyle karar verildi.<br />

DANIŞTAY<br />

3. Daire<br />

E. 2011/1610<br />

K. 2011/5355<br />

T. 30.9.2011<br />

DEFTER TUTMA MECBURİYETİ<br />

DEFTER VE BELGELERİN MUHAFAZASI VE<br />

İBRAZI<br />

ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI<br />

USULSÜZLÜK CEZASI<br />

BİLANÇO ESASINDA TUTULMASI ZORUNLU OLAN<br />

VE TASDİKİNE İLİŞKİN TARH DOSYASINDA BİLGİ BU-<br />

LUNMAYAN DEFTERLERİN TUTULMADIĞI TARAFLAR<br />

ARASINDA TARTIŞMASIZ OLUP, TUTULMAYAN ENVAN-<br />

TER DEFTERİNİN VE DEFTERİ KEBİRİN İBRAZ YÜKÜM-<br />

LÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİREMEYECEĞİ AÇIK OLAN DA-<br />

VACININ İŞLEDİĞİ FİİLİN 213 SAYILI YASANIN 352’NCİ<br />

MADDESİ UYARINCA BİRİNCİ DERECE USULSÜZLÜK<br />

CEZASI KESİLMESİNİ GEREKTİRMESİ KARŞISINDA, SÖZ<br />

KONUSU DEFTERLERİN İBRAZ EDİLMEDİĞİNDEN BA-<br />

HİSLE KESİLEN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASINDA YASA-<br />

YA UYGUNLUK GÖRÜLMEDİĞİ HAKKINDA<br />

213/md. 172, 182, 253, 256, 351, 352, mük. Md.<br />

355<br />

İstemin Özeti : Davacı şirketin 2008 yılına ait<br />

envanter defteri ve defteri kebiri incelemeye ibraz<br />

etmemesi nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />

Mükerrer 355’inci maddesi uyarınca kesilen<br />

özel usulsüzlük cezasını; yasal defterlerin incelemeye<br />

ibraz edilmemesi nedeniyle özel usulsüzlük<br />

cezası kesilebilmesi, usulüne uygun olarak tasdik<br />

ettirilip tutulan defterlerin varlığı halinde mümkün<br />

olup, 2008 yılı nda envanter defteri ve defteri kebir<br />

tuttuğuna dair hakkında bir tespit bulunmayan<br />

davacı şirket adına defter tutmama eylemi için birinci<br />

derece usulsüzlük cezası kesilmesi gerekirken,<br />

özel usulsüzlük cezası kesilmesinde yasaya uygunluk<br />

bulunmadığı gerekçesiyle kaldıran Adana 2.<br />

Vergi Mahkemesinin 19.1.2010 gün ve E:2009/1190,<br />

K:2010/56 sayılı kararına karşı davalı idare tarafından<br />

yapılan itirazı kısmen kabul ederek, muhafaza<br />

süresi içinde olmak üzere inceleme elemanınca yapılan<br />

tebligata rağmen yasal defter ve belgelerin<br />

mazeretsiz olarak ibraz edilmemesi halinde özel<br />

usulsüzlük cezası kesilebileceği, vergi mahkemesinin<br />

ibraz edilmeyen defterlerin hiç tutulmamış olması<br />

halinde usulsüzlük cezası kesilmesi gerektiği<br />

yolundaki yargısı, defterlerini tutan mükelleflerin<br />

aynı eylem nedeniyle daha ağır ceza ile karşı karşıya<br />

kalmasına yol açacağından, hakkaniyete uygun<br />

düşmediği, bu durumda ibraz yükümlülüğünün yerine<br />

getirilmemesi halinde özel usulsüzlük cezası<br />

kesileceğinin duyurulduğu yazılı bildirime karşın<br />

verilen sürede ilgili defterlerini incelemeye ibraz<br />

etmeyen davacı adına özel usulsüzlük cezası kesilmesinde<br />

yasaya aykırılık bulunmadığı ancak, cezanın<br />

5904 sayılı Yasa ile belirlenen 1.000 TL ceza<br />

miktarını aşan kısmın kaldırılmasını n hukuka uygun<br />

düşeceği gerekçesiyle cezanın 1.000 TL’ ya isabet<br />

eden kısmını kaldıran, bu miktarı aşan kısmı yönünden<br />

itirazı reddeden Adana Bölge İdare Mahkemesinin<br />

28.4.2010 gün ve E:2010/1667, K:2010/1941<br />

sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun<br />

“Defter Tutma” başlıklı İkinci Kısmında yer alan<br />

171’inci maddesinde mükelleflerin, bu Kanuna göre<br />

tutacakları defterleri, vergi uygulaması bakımından,<br />

maddede sayılan maksatları sağlayacak şekilde<br />

tutacaklarının hükme bağlandığı, aynı Kanunun<br />

• YARGI KARARLARI<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 91


• YARGI KARARLARI<br />

253’üncü maddesi ile de tutulan defterlerin muhafaza<br />

edilmesi mecburiyeti getirildiği, 213 sayılı<br />

Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde<br />

yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci<br />

madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan<br />

1’inci sınıf tüccarlar hakkında maddede belirtilen<br />

tutarda özel usulsüzlük cezası kesileceğinin belirtildiği,<br />

atıf yapılan 256’ncı maddede de, mükelleflerin,<br />

muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü<br />

defter, belge ve sayılan diğer kayıtların muhafaza<br />

süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi<br />

üzerine ibraz etme zorunluluğunun getirildiği,<br />

dava konusu olayda, davacı şirketin 2008 yılı defter<br />

ve belgelerinin incelenmek üzere istenmesine rağmen<br />

envanter ve defter-i kebirin ibraz edilmemesi<br />

üzerine özel usulsüzlük cezası kesildiği, ancak defter<br />

ve belge ibraz etmeme nedeniyle özel usulsüzlük<br />

cezasına dayanak oluşturan ibraz zorunluluğunun<br />

yerine getirilmesi için defter tutma ve muhafaza<br />

etme koşullarının gerçekleşmiş olması yani, “defter<br />

ve belge ibraz etmeme” fiilinin gerçekleşmesi için<br />

öncelikle, defter tutma ve bu defterleri muhafaza<br />

etme halinin gerçekleşmesi gerektiği, nitekim Vergi<br />

Usul Kanununun 359’uncu maddesinin (a) fıkrasının<br />

son paragrafında; “varlığı noter tasdik kayıtları<br />

veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında<br />

vergi incelemesine yetkili kimselere defter<br />

ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün<br />

uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir” denilmek<br />

suretiyle usulüne uygun olarak tutulan ve defter<br />

ve belgelerin ibraz edilmeme halinin kaçakçılık<br />

suçunu oluşturduğu kabul edilmiş olmakla, defter<br />

ve belgelerin hiç tutulmaması halinin 213 sayılı Vergi<br />

Usul Kanununun 352’nci maddesi uyarınca I’inci<br />

derece usulsüzlük cezasını gerektirmesi karşısında;<br />

hiç tutulmayan defterlerin ibraz edilmemesi nedeniyle<br />

özel usulsüzlük cezası kesilmesinde mevzuata<br />

uygunluk görülmediği ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı<br />

tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.<br />

TÜRK MİLLETİ ADINA<br />

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay<br />

Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz<br />

edilen Adana Bölge İdare Mahkemesinin 28.4.2010<br />

gün ve E:2010/1667, K:2010/1941 sayılı kararı incelendikten<br />

ve Tetkik Hakimi ……………………. nın açıklamaları<br />

dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp<br />

düşünüldü:<br />

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 172’nci maddesinde,<br />

bu Kanun esaslarına göre defter tutmaya<br />

mecbur olan gerçek ve tüzel kişiler; 182’nci maddesinde<br />

de bilanço esasında tutulması gereken defterler<br />

sayılmış, bu Kanuna göre tutulması mecburi<br />

olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olmasının,<br />

usulsüzlük fiili olduğu ve birinci derece<br />

usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirdiği Yasanın<br />

351’inci maddesinde hükme bağlanmıştır.<br />

213 sayılı Yasanın 253’üncü maddesinde, bu Kanuna<br />

göre defter tutmak mecburiyetinde olanların,<br />

tuttukları defterleri ilgili bulundukları yılı takibeden<br />

takvim yılı başından itibaren beş yıl süre ile<br />

muhafaza etmeye mecbur oldukları, aynı Kanunun<br />

256’ncı maddesinde de, mükelleflerin muhafaza<br />

etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge<br />

ve sayılan diğer kayıtların muhafaza süresi içinde<br />

yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz<br />

ve incelemeye sunmak zorunda bulundukları kurala<br />

bağlanmış, Yasanın Mükerrer 355’inci maddesinde,<br />

256’ncı maddede yer alan zorunluluklara uymayanlara<br />

özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülmüştür.<br />

Defterlerin ibraz yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi,<br />

defter tutma ve muhafaza etme koşullarının<br />

varlığına bağlı olup, bu koşullar bulunmadıkça<br />

özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren ibraz<br />

etmeme eyleminin işlenip tamamlanmasından söz<br />

edilemez. Nitekim yasa koyucu defterlerin hiç tutulmaması<br />

eyleminin yaptırımını 213 sayılı Yasanın<br />

351’inci maddesinde ayrıca düzenlemiştir.<br />

Davalı idarenin 25.3.2009 günlü yazısıyla 2008 yılına<br />

ilişkin defter ve belgelerinin ibrazının istenmesi<br />

üzerine, noter tarafından tasdikli yevmiye defteri<br />

ile alış ve satış faturalarını incelemeye sunan davacının<br />

envanter defteri ve defteri kebiri ibraz etmemesi<br />

nedeniyle 213 sayılı Yasanın Mükerrer 355’inci<br />

maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.<br />

Bilanço esasında tutulması zorunlu olan ve tasdikine<br />

ilişkin tarh dosyasında bilgi bulunmayan bu<br />

defterlerin tutulmadığı taraflar arasında tartışmasız<br />

olup, tutulmayan envanter defterinin ve defteri<br />

kebirin ibraz yükümlülüğünü yerine getiremeyeceği<br />

açık olan davacının işlediği fiilin 213 sayılı Yasanın<br />

352’nci maddesi uyarınca birinci derece usulsüzlük<br />

cezası kesilmesini gerektirmesi karşısında, söz<br />

konusu defterlerin ibraz edilmediğinden bahisle<br />

kesilen özel usulsüzlük cezasında yasaya uygunluk<br />

görülmemiştir.<br />

Açıklanan nedenlerle Danıştay Başsavcısının<br />

temyiz isteminin kabulü ile Adana Bölge İdare<br />

Mahkemesinin 28.4.2010 gün ve E:2010/1667,<br />

K:2010/1941 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama<br />

Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca<br />

kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili<br />

olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin<br />

Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gön-<br />

92<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


derilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına,<br />

30.9.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.<br />

DANIŞTAY<br />

4. Daire<br />

E. 2008/3231<br />

K. 2010/5199<br />

T. 21.10.2010<br />

KDV İNDİRİMİ<br />

KDV İNDİRİMİNİN BELGELENDİRİLMESİ<br />

DEFTER VE BELGELERİN İBRAZI<br />

İSPAT<br />

MÜCBİR SEBEP HALİ OLMADAN DEFTER VE BELGE-<br />

LERİNİ İNCELEMEYE İBRAZ ETMEYEREK İNDİRİM HAK-<br />

KINDAN YARARLANMAK İÇİN YASAL KOŞULLARDAN<br />

BİRİNİ YERİNE GETİRMEYEN DAVACININ, SONRADAN<br />

MAHKEMEYE İBRAZ ETTİĞİ BELGELERDE YER ALAN<br />

KATMA DEĞER VERGİSİNİN İNDİRİM KONUSU YAPILA-<br />

MAYACAĞI HAKKINDA<br />

213/md.<br />

3065/md. 29, 34<br />

Temyiz Eden Taraflar: Çerkezköy Vergi Dairesi<br />

Müdürlüğü<br />

Vekili: .....<br />

İstemin Özeti: 2002 yılına ilişkin defter ve belgelerini<br />

ibraz etmeyen davacı adına katma değer<br />

vergisi indirimlerinin reddi suretiyle 2002 yılından<br />

devreden katma değer vergisinin olmadığı ileri sürülerek<br />

2005/6 ncı dönem için salınan katma değer<br />

vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması<br />

istemiyle dava açılmıştır. Tekirdağ Vergi Mahkemesinin<br />

4.10.2007 günlü ve E:2006/406, K:2007/752<br />

sayılı kararıyla; davacı tarafından 2002 yılına ilişkin<br />

defter ve belgelerin bulunamaması sebebiyle<br />

incelenmek üzere ibraz edilmediği, 2002 yılı için<br />

katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle<br />

matrah takdir edildiği, devreden katma değer<br />

vergisinin var olmadığı anlaşıldığından dava konusu<br />

dönem için tarhiyat yapıldığı, Mahkemelerince<br />

davacı tarafından ibraz edilen bilgisayar kayıtları<br />

ile aslı gibidir ibaresini taşıyan belgeler üzerinde<br />

bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, düzenlenen bilirkişi<br />

raporuna göre, aslı gibidir onaylı 305 adet alış<br />

ve gider belgesi örneklerinin Katma Değer Vergisi<br />

Kanununda belirtilen indirim şartlarını taşıdığının<br />

tespit edildiği, bilgisayar kayıtları ile örtüşen söz<br />

konusu belgelerde yer alan katma değer vergileri<br />

dikkate alınarak yeniden hesaplanan beyan tablosu<br />

uyarınca 2002 yılından devreden katma değer vergisinin<br />

hesaplandığı, söz konusu tutar dikkate alınarak<br />

dava konusu dönem için ödenecek vergi çıktığı,<br />

kesilen vergi ziyaı cezasının ise, matrah farkı<br />

davacının belgeleri üzerinde yapılan inceleme ile<br />

ortaya çıkarıldığı için bir kat olması gerektiği, vergi<br />

ve cezanın fazlaya ilişkin kısmında hukuka uyarlık<br />

bulunmadığı gerekçesiyle tarhiyatın kısmen kaldırılmasına<br />

karar vermiştir. Davalı idare, tarhiyatın<br />

tamamının yasal olduğunu, davacı ise eksik inceleme<br />

ile verilen kararın hukuka uygun olmadığını ileri<br />

sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.<br />

Savunmanın Özeti: Taraflarca temyiz istemlerinin<br />

reddi gerektiği savunulmuştur.<br />

Tetkik Hakimi ........’un Düşüncesi: Taraflar<br />

temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize<br />

konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak<br />

nitelikte bulunmadığından taraflar temyiz isteminin<br />

reddi gerektiği düşünülmektedir.<br />

Danıştay Savcısı .........’in Düşüncesi: İdare ve<br />

vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen<br />

incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari<br />

Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin<br />

birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması<br />

gerekmektedir.<br />

Taraflar temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar,<br />

söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine<br />

uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz<br />

edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

TÜRK MİLLETİ ADINA<br />

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği<br />

görüşüldü:<br />

2002 yılına ilişkin defter ve belgelerini ibraz etmeyen<br />

davacı adına katma değer vergisi indirimlerinin<br />

reddi suretiyle 2002 yılından devreden katma<br />

değer vergisinin olmadığı ileri sürülerek 2005/6 ncı<br />

dönem için salınan katma değer vergisi ile kesilen<br />

vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan<br />

davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararının<br />

redde ilişkin kısmı davacı tarafından, kaldırılan<br />

vergi ve cezaya ilişkin kısmı davalı İdare tarafından<br />

temyiz edilmiştir.<br />

Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar,<br />

bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler<br />

karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak<br />

durumda görülmemiştir.<br />

Davalı İdarein temyiz istemine gelince; 213 sayılı<br />

Vergi Usul Kanunu’nun 3 üncü maddesinde, vergi-<br />

• YARGI KARARLARI<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 93


• YARGI KARARLARI<br />

lendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin<br />

muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş<br />

olup, Kanunun 30’uncu maddesinin ikinci<br />

fıkrasının 3 üncü mendinde de; bu Kanuna göre tutulması<br />

mecburi olan defter ve belgelerin hepsinin<br />

veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili<br />

olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi hali<br />

re’sen takdir nedeni olarak sayılmış, yine Kanunun<br />

13 üncü maddesinin 2 nci bendinde; vergi ödevlerinin<br />

yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer<br />

sarsıntısı ve su basması gibi afetler mücbir sebep<br />

olarak kabul edilmiştir.<br />

Öte yandan, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi<br />

Kanunu’nun 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının<br />

(a) bendinde, mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi<br />

işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden,<br />

bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine<br />

ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim<br />

ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen<br />

fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer<br />

vergisini indirebilecekleri, 34 üncü maddesinin<br />

1 inci fıkrasında, yurt içinden sağlanan veya ithal<br />

olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin,<br />

alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük<br />

makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar<br />

kanuni deftere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği<br />

hükmüne yer verilmiştir.<br />

Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim<br />

müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma<br />

değer vergisi sisteminde mükellef, üretim ve dağıtım<br />

kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin<br />

yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık<br />

eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir<br />

görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma<br />

değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler<br />

üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında<br />

gösterilen verginin indirilmesidir. İndirim konusu<br />

yapılabilecek katma değer vergisinin indirilebilmesi<br />

için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu<br />

şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir.<br />

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun indirim için aradığı<br />

şekil şartları Kanunun 34 üncü maddesinde hükme<br />

bağlanmış olup, bunlardan bir tanesi de, katma<br />

değer vergisi üzerinde gösterilen mal ve hizmetlere<br />

ait alış faturalarının kanuni defterlere kaydedilmesidir.<br />

Bundan amaç, indirimin gerçeğe uygun olması<br />

ve bu hususun mükelleflerce belgelendirilmesidir.<br />

Bu şartlardan herhangi birinin, 213 sayılı Kanunda<br />

belirtilen mücbir sebepler mevcut olmamasına<br />

rağmen yerine getirilmemesi halinde, mükelleflerin<br />

yüklendikleri katma değer vergisini indirim konusu<br />

yapabilmelerine olanak bulunmamaktadır.<br />

İncelenen dosyada, davacının 2002 yılına ait<br />

defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi<br />

nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin reddi<br />

suretiyle uyuşmazlık konusu dönem için tarhiyatın<br />

yapıldığı, Mahkemeye ibraz edilen bilgisayar kayıtları<br />

ve düzenleyen firmalar tarafından aslı gibidir<br />

onaylı bazı gider belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi<br />

incelemesi sonucu tarhiyatın kısmen kaldırılmasına<br />

karar verildiği görülmüştür.<br />

Davacı, yasal defterlerini bulamadığını, muhasebecisinde<br />

olduğunu ileri sürmüş ise de, defter ve<br />

belge saklama ve ibraz yükümlülüğü olan ve ispat<br />

yükü kendisine düşen davacı tarafından mücbir<br />

sebebin varlığına dair hukuken itibar edilebilecek<br />

herhangi bir belge ibraz edilmediğinden, bu hususun<br />

ispatlanamadığı anlaşılmıştır.<br />

Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere mücbir<br />

sebep hali olmadan defter ve belgelerini incelemeye<br />

ibraz etmeyerek indirim hakkından yararlanmak<br />

için yasal koşullardan birini yerine getirmeyen davacının,<br />

sonradan Mahkemeye ibraz ettiği belgelerde<br />

yer alan katma değer vergisi indirim konusu yapılamayacağından,<br />

2002 yılından devreden katma<br />

değer vergisinin reddedilmesi sonucu 2005/6 nci<br />

döneme ilişkin olarak salınan dava konusu vergi ve<br />

cezada hukuka aykırılık bulunmamaktadır.<br />

Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin<br />

kabulü ile, Tekirdağ Vergg Mahkemesinin<br />

4.10.2007 günlü ve E:2006/406, K:2007/752 sayılı<br />

kararının kabule ilişkin kısmının bozulmasına, davacı<br />

temyiz isteminin reddine, kararın redde ilişkin<br />

kısmının ise onanmasına, 21.10.2012 güünde esasta<br />

ve gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.<br />

94<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


T.C.<br />

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI<br />

BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ<br />

BAŞKANLIĞI<br />

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü<br />

Sayı: B.07.1.GİB.4.99.16.02-KVK-2-88<br />

Konu: İş ortaklığından doğan zararın kurum<br />

kazancından indirilip indirilemeyeceği<br />

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin<br />

%50 ortağı olduğu iş ortaklığının 2011 yılında<br />

tasfiyesinin tamamlandığı ve faaliyetinin zararla<br />

sonuçlandığı belirtilerek, tasfiye sonucu payınıza<br />

düşen tutarın kayıtlarınızda yer alan tutardan az<br />

olması nedeniyle aradaki farkın, vergi matrahının<br />

tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği<br />

konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.<br />

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci<br />

maddesinin yedinci fıkrasında iş ortakları aynı<br />

maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların<br />

kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da<br />

gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını<br />

ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak<br />

amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde<br />

mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler şeklinde<br />

tanımlanmıştır.<br />

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin<br />

“2.5. İş Ortaklıkları» başlıklı bölümünde konuya<br />

ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılmış olup «2.5.3.<br />

İşin bitiminde ortaya çıkan zararların durumu»<br />

başlıklı alt bölümün de,<br />

“...<br />

ÖZELGE<br />

İş ortaklıkları ise Kurumlar Vergisi Kanununda<br />

ayrı bir kurum olarak değerlendirilmekte ve kurumlar<br />

vergisi mükellefi olarak sayılmaktadırlar.<br />

İş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazanç,<br />

kurumlar vergisine tabi tutulmakta ve vergi sonrası<br />

kazanç ortakların hisselerine göre ortaklara<br />

dağıtılmaktadır.<br />

Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının,<br />

bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi<br />

mümkün olmayıp aynı durum kurumlar<br />

vergisi mükellefi iş ortaklarının zararları için<br />

de geçerlidir.”<br />

açıklamalarına yer verilmiştir.<br />

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere,<br />

şirketinizin %50 ortağı olduğu iş ortaklığının zararlarının<br />

şirketiniz kurum kazancının tespitinde<br />

indirim konusu yapılması mümkün değildir.<br />

Bilgi edinilmesini rica ederim.<br />

T.C.<br />

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI<br />

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI<br />

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü<br />

Sayı : B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-900<br />

08/03/2012<br />

Konu : Transit ticaret kapsamında yapılan alım<br />

satım işlerinin KDV karşısındaki durumu ve Ba-Bs<br />

bildirim formlarına dahil edilip edilmeyeceği.<br />

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, transit<br />

ticaret kapsamında yaptığınız alım satım işlemlerinizin,<br />

katma değer vergisi karşısındaki durumu<br />

ile Ba-Bs formlarında bildirime konu edilip edilmeyeceği<br />

hakkında Başkanlığımız görüşü talep<br />

edilmektedir.<br />

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu›nun<br />

1›inci maddesinin birinci fıkrasında; Türkiye›de<br />

yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest<br />

meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve<br />

hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithalatının<br />

katma değer vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.<br />

Yine, aynı Kanun›un 6›ncı maddesinde ise işlemlerin<br />

Türkiye›de yapılmasının;<br />

a) Malların teslim anında Türkiye›de bulunmasını,<br />

b) Hizmetin Türkiye›de yapılmasını veya hizmetten<br />

Türkiye›de faydalanılmasını, ifade ettiği<br />

hüküm altına alınmıştır. Mezkûr Kanun›un 16›ncı<br />

• ÖZELGELER<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 95


• ÖZELGELER<br />

maddesinin birinci fıkrasının c bendinde ise;<br />

Gümrük Kanunu›ndaki transit ve gümrük antrepo<br />

rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin<br />

uygulandığı malların katma değer vergisinden<br />

istisna olduğu hüküm altına alınmıştır.<br />

Genel olarak, transit ticaret, alış ve satış bedelleri<br />

arasında lehte fark esas olmak üzere (makul<br />

olmak üzere aleyhte fark kabul edilebilir)<br />

gerçek veya tüzel kişi transit tacirince yurt dışından<br />

alınan bir malın yine yurt dışına gönderilmesi<br />

şeklinde olmakla beraber, serbest bölgede yerleşik<br />

bir firmadan ya da antrepodan satın alınan<br />

malın ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan<br />

doğruya yurt dışında veya serbest bölgede<br />

yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılmasıdır.<br />

Uluslararası anlaşmalarla ticareti yasaklanmış<br />

mallar ile Dış Ticaret Müsteşarlığı›nın madde politikası<br />

itibarıyla transit ticaretinin yapılmasını<br />

uygun görmediği mallar transit ticarete konu olamaz.<br />

Yine ithalat ve ihracat yapılması yasaklanmış<br />

ülkelerle de transit ticaret yapılamaz.<br />

Transit ticaret işlemlerinin gümrük mevzuatında<br />

yer alan transit rejimi çerçevesinde yürütülmesi<br />

gerekmektedir. Transit ticarete konu olan<br />

mallarla ilgili olarak, ithalata ve ihracata ilişkin<br />

vergi, resim, harç ve fon tahsil edilmez. Gümrük<br />

idarelerince verilebilecek izne istinaden malların<br />

Türk gümrük hattını aşarak işçilik görmek üzere<br />

fiktif depo veya antrepolara alınması «fiili ithal»<br />

hükmünde değildir.<br />

Transit ticarete yurt dışında satın alınan veya<br />

imal olunan malın yine yurt dışında teslimi söz<br />

konusudur. Transit ticarete konu mallar kurumun<br />

mal varlığına girip çıkmasına ve satışın fatura ile<br />

belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin satışa<br />

konu olduğu için malın teslimi Türkiye sınırları<br />

içinde olmaması nedeniyle, KDV›nin konusuna<br />

girmez ve KDV beyannamesinde hiçbir şekilde<br />

gösterilmez.<br />

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu›nun<br />

148, 149 ve Mükerrer 257›nci maddelerinin verdiği<br />

yetkiye dayanılarak, 350 Sıra No›lu Vergi Usul<br />

Kanunu Genel Tebliği ile bilanço esasına göre<br />

defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan<br />

mal ve hizmet alımlarını «Mal ve Hizmet Alımlarına<br />

İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)» ile; mal ve<br />

hizmet satışlarını ise «Mal ve Hizmet Satışlarına<br />

İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)» ile bildirmeleri<br />

hususunda yükümlülük getirilmiştir.<br />

Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip<br />

yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde<br />

uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim<br />

hadleri 396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu Genel<br />

Tebliği›nde açıklanmıştır.<br />

396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu Genel<br />

Tebliği›nin, 1.2.1 bölümünde «Bildirim mecburiyeti<br />

bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler<br />

çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya<br />

hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin<br />

türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek<br />

makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası,<br />

akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz<br />

fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu<br />

bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına<br />

dahil edilecektir.» açıklaması yer almaktadır.<br />

Ayrıca aynı Tebliğ›in, 1.2.2. bölümünde de<br />

«Mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık<br />

dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları<br />

ile mal ve/veya hizmet satışlarına uygulanacak<br />

had 5.000 TL olarak yeniden belirlenmiştir. Buna<br />

göre, bir kişi veya kurumdan katma değer vergisi<br />

hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet<br />

alışları, ‹Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim<br />

Formu (Form Ba)› ile; bir kişi veya kuruma<br />

katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki<br />

mal ve/veya hizmet satışları ise ‹Mal ve Hizmet<br />

Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)›nun<br />

Tablo II alanında bildirilecektir.» açıklamasında<br />

bulunulmuştur.<br />

Buna göre; Kurumunuz tarafından yurt dışından<br />

ithal edilen tıbbi ilaçlar Gümrük Kanunu<br />

uyarınca gümrük antrepo rejimi veya geçici<br />

depolama hükümlerinin uygulandığı yerlere konulması<br />

ve henüz millileştirilmeden tekrar yurt<br />

dışına satılması işleminde, mallara ilişkin fatura<br />

bilgileri kurumun mal varlığına girip çıkmasına ve<br />

satışın fatura ile belgelenmesine rağmen, millileştirilmeksizin<br />

satışa konu olduğu için malın teslimi<br />

Türkiye sınırları içinde olmaması nedeniyle,<br />

KDV›nin konusuna girmez ve KDV beyannamesinde<br />

hiçbir şekilde gösterilmez.<br />

Diğer taraftan, transit ticaret kapsamında<br />

yapılan işlemlerde faturalandırma işleminde,<br />

yabancı ülke firmasınca adınıza fatura düzenlen-<br />

96<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


mesi gerekmekte olup diğer taraftan da başka<br />

bir ülke veya serbest bölgede faaliyette bulunan<br />

firmaya mal satıldığında firmanızca da fatura düzenlenmesi<br />

gerekmektedir. Genel olarak bu mal<br />

alım satım işlemi sonucunda satışınız ile alışınız<br />

arasında müspet kâr oluşacağı tabidir.<br />

Bu nedenle, transit ticaret kapsamında yapılan<br />

mal alım satımlarında fatura düzenlenmesi<br />

gerektiğinden, 396 Sıra No›lu Vergi Usul Kanunu<br />

Genel Tebliği›nin 1.2.2. bölümünde belirlenen,<br />

katma değer vergisi hariç 5.000 TL ve üzerindeki<br />

mal ve/veya hizmet alış ve satış bilgileri Ba-Bs<br />

bildirim formlarına dahil edilerek bildirilmesi gerekmektedir.<br />

*******<br />

Büyük mükellefler vergi dairesi B.07,1.<br />

GİB.4.99.16.01/01 VUK b Mük. 257/2009/-MUK-<br />

34 06.05.09/15130,müktezası ise şöyledir;<br />

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun<br />

1/1.maddesinde Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet<br />

ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde<br />

yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ne tabi olduğu<br />

hükme bağlanmıştır. Kanunun 2.maddesinin<br />

1.bendinde teslim, bir mal üzerindeki tasarruf<br />

hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce<br />

alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi,<br />

şeklinde tanımlandıktan sonra bir malın<br />

alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği<br />

yere veya kişilere tevdiinin de teslim hükmünde<br />

olduğu, belirtilmiştir. Anılan Kanunun 6’ıncı<br />

maddesinde; işlemlerin Türkiye’de yapılması ile<br />

malların teslim anında Türkiye’de bulunmasının<br />

ifade edildiği hüküm altına alınmıştır.Diğer taraftan;06.06.2006<br />

tarih ve 26190 sayılı Resmi Gazetede<br />

yayımlanarak yürürlüğe giren İhracat Yönetmeliğinin<br />

4’ncü maddesinin (n) fıkrasında; transit<br />

ticaret yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik<br />

bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın,<br />

ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan<br />

doğruya yurt dışında veya serbest bölgede<br />

yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılması,<br />

şeklinde tanımlanmıştır. Öte yandan, 213 sayılı<br />

Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve Mükerrer 257<br />

nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 362<br />

Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço<br />

esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli<br />

bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal<br />

ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form<br />

Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet<br />

Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)”<br />

ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir.<br />

Söz konusu düzenleme ile Katma Değer Vergisi<br />

mükelleflerinin beyanlarının oto-kontrolüne<br />

imkan vermek ve bu formlar sayesinde mükelleflerin<br />

mal alım ve satımları ile katma değer vergisi<br />

beyanlarının çapraz kontrole tabi tutulabilmesi<br />

amaçlanmaktadır.<br />

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre;<br />

transit ticarete konu mallar şirketin mal varlığına<br />

girip çıkmasına ve satışın fatura ile belgelenmesine<br />

rağmen, millileştirilmeksizin satışa konu<br />

olduğu için katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.<br />

Dolayısıyla, katma değer vergisinin<br />

konusuna girmeyen işlemler “Katma Değer Vergisi<br />

Beyannamesinde”, “Mal ve Hizmet Alımlarına<br />

İlişkin Bildirim Formu (Ba)” ve “Mal ve Hizmet<br />

Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” de<br />

hiçbir şekilde yer almayacaktır.<br />

• ÖZELGELER<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 97


PRATİK BİLGİLER<br />

VERGİ<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

DAMGA VERGİSİ ORANLARI<br />

2011 Yılı 2012 Yılı<br />

Ücretlerde (Binde 6,6) (Binde 6,6)<br />

Sözleşmeler, taahhütnameler ve temliknameler (Binde 8,25) (Binde 8,25)<br />

Kira mukavelenameleri (Mukavele süresine göre kira bedeli üzerinden) (Binde 1,65) (Binde 1,65)<br />

Kefalet, teminat ve rehin senetleri (Binde 8,25) (Binde 8,25)<br />

Yıllık gelir vergisi beyannameleri 30,00 TL 34,50 TL<br />

Kurumlar vergisi beyannameleri 40,10 TL 46,10 TL<br />

Katma değer vergisi beyannameleri 19,90 TL 22,85 TL<br />

Muhtasar beyannameler 19,90 TL 22,85 TL<br />

Diğer vergi beyannameleri (Damga vergisi beyannameleri hariç) 19,90 TL 22,85 TL<br />

Gümrük idarelerine verilen beyannameler 40,10 TL 46,10 TL<br />

Belediye ve il özel idarelerine verilen beyannameler 14,80 TL 17,00 TL<br />

Sosyal güvenlik kurumlarına verilen sigorta prim bildirgeleri 14,80 TL 17,00 TL<br />

Bilançolar 23,20 TL 26,55 TL<br />

Gelir tabloları 11,30 TL 12,95 TL<br />

İşletme hesabı özetleri 11,30 TL 12,95 TL<br />

Yıl<br />

DOĞRUDAN GİDER YAZILABİLECEK PEŞTEMALLIK, ALET, EDAVAT, MEFRUŞAT VE DEMİRBAŞ<br />

BEDELLERİNDE SINIR<br />

2012 770 TL<br />

2011 700 TL<br />

2010 680 TL<br />

2009 670 TL<br />

2008 600 YTL<br />

2007 560 YTL<br />

EK MALİ TABLOLARI DÜZENLEME ZORUNLULUĞU<br />

Tutar<br />

Dönemi Aktif Toplamı Net Satışlar Toplamı<br />

2011 yılına ait ek mali tablolar için - (2012 yılında verilmesi gereken) 10.805.800 24.012.600<br />

2010 yılına ait ek mali tablolar için - (2011 yılında verilmesi gereken) 9.800.300 21.778.200<br />

2009 yılına ait ek mali tablolar için - (2010 yılında verilmesi gereken) 9.099.600 20.221.200<br />

2008 yılına ait ek mali tablolar için - (2009 yılında verilmesi gereken) 8.903.700 19.785.900<br />

2007 yılına ait ek mali tablolar için - (2008 yılında verilmesi gereken) 7.949.700 17.666.000<br />

TL’nı (aktif toplamı veya net satışları toplamı) aşan mükellefler ek mali tabloları düzenlemek zorundadır.<br />

EMLAK VERGİSİ ORANLARI<br />

Mesken İşyeri Arazi Arsa<br />

Normal yörelerde Binde 1 Binde 2 Binde 1 Binde 3<br />

Büyükşehir belediye sınırları İçinde Binde 2 Binde 4 Binde 2 Binde 6<br />

EMLAK VERGİSİ DEĞERİ YILLIK ARTIŞ ORANLARI<br />

Yıl Açıklama Artış Oranı<br />

2012 2011 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 10,26<br />

2011 2010 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,85<br />

2010 Genel Tarh ve Tahakkuk -<br />

2009 2008 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 6<br />

2008 2007 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,6<br />

2007 2006 yılı vergi değerine uygulanacak artış oranı % 3,9<br />

98<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


GECİKME ZAMMI ORANLARI<br />

Dönemi Aylık Yıllık<br />

19.10.2010 Tarihinden itibaren % 1,40 % 16,80<br />

19.11.2009 – 18.10.2010 Tarihleri arası % 1,95 % 23,40<br />

21.04.2006 – 18.11.2009 Tarihleri arası % 2,5 % 30<br />

02.03.2005 - 20.04.2006 Tarihleri arası % 3 % 36<br />

GEÇİCİ VERGİ ORANLARI<br />

Gelir Vergisi Mükelleflerinde<br />

01.01.2004 tarihinden itibaren 01.01.2005 tarihinden itibaren 01.01.2006 tarihinden itibaren<br />

% 20 % 20 % 15<br />

Kurumlar Vergisi Mükelleflerinde<br />

01.01.2004 tarihinden itibaren 01.01.2005 tarihinden itibaren 01.01.2006 tarihinden itibaren<br />

% 33 % 30 % 20<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

GELİR VERGİSİ TARİFESİ<br />

(2012 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />

Gelir vergisine tabi gelirler;<br />

10.000 TL'ye kadar % 15<br />

25.000 TL'nin 10.000 TL'si için 1.500 TL, fazlası % 20<br />

58.000 TL'nin 25.000 TL'si için 4.500 TL, (ücret gelirlerinde 88.000 TL'nin 25.000 TL'si için 4.500 TL),<br />

% 27<br />

fazlası<br />

58.000 TL'den fazlasının 58.000 TL'si için 13.410 TL. (ücret gelirlerinde 88.000 TL'den fazlasının 88.000<br />

% 35<br />

TL'si için 21.510 TL), fazlası<br />

oranında vergilendirilir<br />

(2011 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />

Gelir vergisine tabi gelirler;<br />

9.400 TL’ye kadar % 15<br />

23.000 TL’nin 9.400 TL’si için 1.410 TL, fazlası % 20<br />

53.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL (ücret gelirlerinde 80.000 TL’nin 23.000 TL’si için 4.130 TL),<br />

% 27<br />

fazlası<br />

53.000 TL’den fazlasının 53.000 TL’si için 12.230 TL (ücret gelirlerinde 80.000 TL’den fazlasının 80.000<br />

% 35<br />

TL’si için 19.520 TL), fazlası<br />

oranında vergilendirilir.<br />

(2010 takvim yılı gelirlerine uygulanmak üzere)<br />

Gelir vergisine tabi gelirler;<br />

8.800 TL’ye kadar % 15<br />

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası % 20<br />

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'nin 22.000 TL'si için<br />

% 27<br />

3.960 TL) fazlası<br />

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'den fazlasının 76.200<br />

% 35<br />

TL'si için 18.594 TL) fazlası<br />

oranında vergilendirilir.<br />

KAZANÇLARDA BEYAN SINIRI<br />

2008 2009 2010 2011 2012<br />

Konut kira gelirlerinde 2.400 YTL 2.600 TL 2.600 TL 2.800 TL 3.000 TL<br />

Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan<br />

menkul sermaye iratları ve vergi alacağı<br />

dahil kurumlardan elde edilen kar<br />

19.800 YTL 22.000 TL 22.000 TL 23.000 TL 25.000 TL<br />

paylarında<br />

Tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan<br />

gayrimenkul sermaye iratlarında<br />

19.800 YTL 22.000 TL 22.000 TL 23.000 TL 25.000 TL<br />

Değer artış kazançlarında 6.800 YTL 7.600 TL 7.700 TL 8.000 TL 8.800 TL<br />

GVK 82. Maddesinde belirtilen bazı arızi<br />

kazançlarda<br />

16.000 YTL 17.900 TL 18.000 TL 19.000 TL 20.000 TL<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 99


01.05. 2012 Tarihinden itibaren Uygulanacak olan KDV tevkifat oranları<br />

Hizmetin Niteliği<br />

Tevkifat Uygulayacak Alıcı<br />

Tevkifat<br />

Oranı<br />

1. Yapım işleri ile bu işlerle birlikte ifa edilen mühendislik-mimarlık ve<br />

etüt-proje hizmetleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar* 2/10<br />

2. Etüt, plan-proje, danışmanlık, denetim ve benzeri hizmetler b) Belirlenmiş alıcılar* 9/10<br />

3. Makine, teçhizat, demirbaş ve taşıtlara ait tadil, bakım ve onarım<br />

hizmetleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />

4. Yemek servis ve organizasyon hizmetleri b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

5. İşgücü temin hizmetleri<br />

6. Yapı denetim hizmetleri<br />

7. Fason olarak yaptırılan tekstil ve konfeksiyon işleri, çanta ve<br />

ayakkabı dikim işleri ve bu işlere aracılık hizmetleri<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

9/10<br />

9/10<br />

5/10<br />

8. Turistik mağazalara verilen müşteri bulma / götürme hizmetleri a) KDV mükellefleri 9/10<br />

9. Spor kulüplerinin yayın, reklâm ve isim hakkı gelirlerine konu<br />

işlemleri<br />

10. Temizlik, çevre ve bahçe bakım hizmetleri<br />

11. Servis taşımacılığı hizmeti<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

9/10<br />

7/10<br />

5/10<br />

12. Her türlü baskı ve basım hizmetleri b) Belirlenmiş alıcılar* 5/10<br />

Mal teslimleri ve tevkifat oranları<br />

Teslimin Niteliği<br />

Tevkifat Uygulayacak Alıcı<br />

Tevkifat<br />

Oranı<br />

1. Külçe metal teslimleri<br />

2. Bakır, çinko ve alüminyum ürünlerinin teslimi<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

7/10<br />

7/10<br />

3. Hurda ve atık teslimi (KDV Kanununun (17/4-g) maddesindeki<br />

istisnadan vazgeçenlerin metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam<br />

hurda ve atıklarının teslimi)<br />

a) KDV mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

9/10<br />

4. Metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt ve cam hurda ve atıklardan elde<br />

edilen hammadde teslimi<br />

5. Pamuk, tiftik, yün ve yapağı ile ham post ve deri teslimleri<br />

6. Ağaç ve orman ürünleri teslimi<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

a) KDV Mükellefleri<br />

b) Belirlenmiş alıcılar*<br />

9/10<br />

9/10<br />

9/10<br />

2012 Mayıs ayından itibaren Büyükbaş ve küçükbaş hayvan eti teslimleri tevkifat<br />

kapsamından çıkarıldı.<br />

100<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


PERAKENDE SATIŞ FİŞİ, YAZAR KASA FİŞİ, FATURA DÜZENLEME SINIRI<br />

Dönemi<br />

Tutar<br />

01.01.2012 - 31.12.2012 Dönemi 770 TL<br />

01.01.2011 - 31.12.2011 Dönemi 700 TL<br />

01.01.2010 - 31.12.2010 Dönemi 680 TL<br />

01.01.2009 - 31.12.2009 Dönemi 670 TL<br />

01.01.2008 - 31.12.2008 Dönemi 600 YTL<br />

01.01.2007 - 31.12.2007 Dönemi 560 YTL<br />

REESKONT VE AVANS İŞLEMLERİNDE UYGULANACAK FAİZ ORANLARI<br />

Dönemi Reeskont Avans<br />

29.12.2011 - tarihinden itibaren % 17 % 17,75<br />

30.12.2010 - 28.12.2011 Tarihleri arası % 14 % 15<br />

22.12.2009 - 29.12.2010 Tarihleri arası % 15 % 16<br />

12.06.2009 - 21.12.2009 Tarihleri arası % 18 % 19<br />

09.04.2009 - 11.06.2009 Tarihleri arası % 19 % 20<br />

28.12.2007 - 08.04.2009 Tarihleri arası % 25 % 27<br />

20.12.2006 - 27.12.2007 Tarihleri arası % 27 % 29<br />

20.12.2005 - 19.12.2006 Tarihleri arası % 23 % 25<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

TECİL FAİZİ ORANLARI<br />

Dönemi Aylık Yıllık<br />

21.10.2010 - Tarihinden itibaren % 1 % 12<br />

21.11.2009 - 20.10.2010 Tarihleri arası % 1,583 % 19<br />

28.04.2006 - 20.11.2009 Tarihleri arası % 2 % 24<br />

04.03.2005 - 27.04.2006 Tarihleri arası % 2,5 % 30<br />

TİCARET SİCİLİ HARÇLARI<br />

Gerçek Kişilere<br />

ve kooperatiflere<br />

Ait İşletmelerde<br />

Şahıs<br />

Şirketlerine Ait<br />

İşletmelerde<br />

Sermaye<br />

Şirketlerine Ait<br />

İşletmelerde<br />

I- Kayıt ve Tescil Harçları; (Ticari İşletme Rehni Dahil)<br />

1. Ticari işletmenin ve unvanının tescil ve ilanında: 156,60 TL 448,95 TL 1.011,50 TL<br />

2. Temsile yetkili kılınan kişilerin tescil ve ilanında (her kişi<br />

için):<br />

77,70 TL 111,30 TL 246,20 TL<br />

3. Ticaret siciline tescil edilmiş olan vakalardaki değişikliklerin<br />

tescilinde: (Ticari işletme rehini ile ilgili vakalar dahil)<br />

77,70 TL 111,30 TL 246,20 TL<br />

(muhteva ile ilgili bulunmayan düzeltmelerde harç alınmaz.)<br />

4. Kayıt silinmesinde : (Ticari işletme rehni kaydının silinmesi<br />

dahil)<br />

30,35 TL 43,90 TL 77,70 TL<br />

Şubelerin herbiri (Yabancı müesseselerin Türkiye’deki şubeleri dahil) ayrıca aynı harca tabidir.<br />

II- Kayıt ve Belge Suretleri ve Tasdikname Harçları<br />

1. Bir ticari işletmeye ait sicil esas defterindeki kayıtların tamamının veya bir kısmının veya memurlukta saklanan bütün<br />

belgelerin örneğinin beher sayfasının (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde 11/1)<br />

7,80 TL<br />

2. Tasdiknamelerden (Ticaret Sicili Tüzüğü Madde 11/2, 104, 105) 25,90 TL<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 101


• İmzalatma Kapsamındaki Mükellefler<br />

2011 yılı faaliyet döneminde;<br />

BEYANNAME İMZALATMA ZORUNLULUĞU<br />

Aktif toplamı 5.176.000<br />

Net satışlar toplamı 10.349.000<br />

TL’ nı aşmayan kurumlar vergisi veya ticari, zirai ve mesleki kazancı nedeniyle gerçek usulde vergilendirilen Gelir Vergisi<br />

mükellefleri 2012 yılı beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatmak zorundadırlar<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

• İmzalatma Kapsamı Dışında Kalan Mükellefler<br />

1- 2011 yılı faaliyet döneminde;<br />

-Serbest meslek faaliyetinde bulunanlardan gayrisafi hasılatları 121.000<br />

-II. sınıf tacirlerden Alım satım veya imalat faaliyetinde bulunanlardan satışları 173.000<br />

-II. sınıf tacirlerden yukarıda yazılı olanlar dışındaki işlerle uğraşanlardan gayrisafi iş hasılatları 87.000<br />

-Zirai kazancı işletme hesabı esasına göre tespit edilen çiftçilerden hasılatları 173.000<br />

TL’ nı aşmayan mükelleflerin,<br />

2- Noterlerin,<br />

3- Özel kanunlarına göre kurulan kooperatifler ile bunların oluşturdukları birliklerin,<br />

4- Gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan mükelleflerin,<br />

beyannamelerini meslek mensuplarına imzalatma zorunluluğu bulunmamaktadır.<br />

YENİDEN DEĞERLEME ORANLARI<br />

Yıl Oran Yıl Oran<br />

2011 % 10,26<br />

2010 % 7,7 2005 % 9,8<br />

2009 % 2,2 2004 % 11,2<br />

2008 % 12 2003 % 28,5<br />

2007 % 7,2 2002 % 59<br />

2006 % 7,8 2001 % 53,2<br />

SOSYAL GÜVENLİK- ÇALIŞMA MEVZUATI<br />

ASGARİ ÜCRET TUTARLARI<br />

Dönemi<br />

16 Yaşından Büyükler İçin 16 Yaşından Küçükler İçin<br />

Aylık Brüt<br />

Aylık Brüt<br />

01.01.2012 - 30.06.2012 886,50 TL 760,50 TL<br />

01.07.2012 - 31.12.2012 940,50 TL 805,50 TL<br />

01.07.2011 - 31.12.2011 837,00 TL 715,50 TL<br />

01.01.2011 - 30.06.2011 796,50 TL 679,50 TL<br />

01.07.2010 - 31.12.2010 760,50 TL 648,00 TL<br />

01.01.2010 - 30.06.2010 729,00 TL 621,00 TL<br />

01.07.2009 - 31.12.2009 693,00 TL 589,50 TL<br />

01.01.2009 - 30.06.2009 666,00 TL 567,00 TL<br />

01.07.2008 - 31.12.2008 638,70 YTL 540,60 YTL<br />

01.01.2008 - 30.06.2008 608,40 YTL 515,40 YTL<br />

01.07.2007 - 31.12.2007 585,00 YTL 491,40 YTL<br />

01.01.2007 - 30.06.2007 562,50 YTL 476,70 YTL<br />

İSTEĞE BAĞLI SİGORTA PRİMİ ORANI<br />

Prim Oranı<br />

Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi % 20<br />

Genel sağlık sigortası primi % 12<br />

Toplam % 32<br />

102<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


İŞSİZLİK ÖDENEĞİ VE SÜRESİ<br />

Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama<br />

brüt kazancının yüzde kırkıdır.<br />

Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre onaltı yaşından büyük<br />

işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.<br />

İşsizlik Ödeneği Süresi<br />

600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 180 gün<br />

900 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 240 gün<br />

1080 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olan işsizlere 300 gün<br />

süre ile İşsizlik ödeneği verilir.<br />

İşsizlik ödeneği almaya hak kazanılması için gerekli şartlar;<br />

-Hizmet akdinin sona erdiği tarihten önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak prim ödenmiş olması,<br />

-İş akdinin feshedildiği tarihten geriye doğru sürekli 120 gün prim ödenmiş olması,<br />

-Hizmet akdinin, İşsizlik Sigortası Kanununun 51’inci maddesinde sayılan hallerden birisine dayalı olarak sona ermiş<br />

olması,<br />

-Sigortalı işsizin, İşten Ayrılma Bildirgesi ile birlikte; hizmet akdinin feshedildiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün<br />

içinde İŞKUR’un ilgili birimine doğrudan veya elektronik ortamda başvurması,<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

KENDİ ADINA VE HESABINA BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR<br />

İÇİN PRİM ORANI<br />

Prim Oranı<br />

Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi % 20<br />

Kısa vadeli sigorta kolları primi % 1 - 6,5<br />

Genel sağlık sigortası primi % 12,5<br />

Toplam 33,5 – 39<br />

SİGORTA PRİMİ VE İŞSİZLİK SİGORTASI PRİMİNE ESAS KAZANÇLARIN<br />

ALT VE ÜST SINIRLARI<br />

16 Yaşından Küçükler<br />

İçin<br />

16 Yaşından Büyükler<br />

İçin<br />

Alt Sınır (Taban)<br />

Üst Sınır (Tavan)<br />

Günlük Aylık Günlük Aylık Günlük Aylık<br />

01.01.2012 - 30.06.2012 25,35 TL 760,50 TL 29,55 TL 886,50 TL 192,08 TL 5,762,25 TL<br />

01.07.2012 - 31.12.2012 26,85 TL 805,50 TL 31,35 TL 940,50 TL 203,78 TL 6.113,25 TL<br />

01.07.2011 - 31.12.2011 23,85 TL 715,50 TL 27,90 TL 837,00 TL 181,35 TL 5.440,50 TL<br />

01.03.2011 - 30.06.2011 22,65 TL 679,50 TL 26,55 TL 796,50 TL 172,58 TL 5.177,40 TL<br />

01.01.2011 - 28.02.2011 26,55 TL 796,50 TL 26,55 TL 796,50 TL 172,58 TL 5.177,40 TL<br />

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİ ORANLARI<br />

• Hizmet Akdine Bağlı Çalışan Emekliler İçin (4/a) Prim Oranı<br />

İşçi İşveren Toplam<br />

Sosyal güvenlik destek primi % 7,5 % 22,5 % 30<br />

Kısa vadeli sigorta kolları primi - % 1 - 6,5 % 1 - 6,5<br />

Toplam % 7,5 % 23,5 - 29 % 31 - 36,5<br />

• Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışan Emekliler İçin (4/b) Prim Oranı<br />

2008<br />

Yılında<br />

2009<br />

Yılında<br />

2010<br />

Yılında<br />

2011 ve<br />

sonrası<br />

Emekli Aylığı Üzerinden % 12 % 13 % 14 % 15<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 103


BİLDİRİM SÜRELERİ VE İHBAR TAZMİNATI<br />

Hizmet Süresi Bildirim Süresi İhbar Tazminatı<br />

6 aydan az sürmüş işçi için 2 hafta 2 haftalık ücret<br />

6 aydan 1,5 yıla kadar sürmüş olan işçi için 4 hafta 4 haftalık ücret<br />

1,5 yıldan 3 yıla kadar sürmüş işçi için 6 hafta 6 haftalık ücret<br />

3 yıldan fazla sürmüş işçi için 8 hafta 8 haftalık ücret<br />

İŞSİZLİK SİGORTASI PRİMİ ORANLARI<br />

Prime Esas Aylık Brüt Kazanç Üzerinden İşçi Payı İşveren Payı Devlet Katkı Payı<br />

01.01.2002 Tarihinden İtibaren % 1 % 2 % 1<br />

01.06.2000 - 31.12.2001 Tarihleri arasında % 2 % 3 % 2<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

KIDEM TAZMİNATI TAVANI<br />

Dönemi<br />

Tutar<br />

01/01/2012 - 30/06/2012 2,805,04 TL<br />

01/07/2011 - 31/12/2011 2,731,85 TL<br />

01/01/2011 - 30/06/2011 2.623,23 TL<br />

01/07/2010 - 31/12/2010 2.517,01 TL<br />

01/01/2010 - 30/06/2010 2.427,04 TL<br />

01/07/2009 - 31/12/2009 2.365,16 TL<br />

01/01/2009 - 30/06/2009 2.260,04 TL<br />

01/07/2008 - 31/12/2008 2.173,18 YTL<br />

01/01/2008 - 30/06/2008 2.087,92 YTL<br />

01/07/2007 - 31/12/2007 2.030,19 YTL<br />

01/01/2007 - 30/06/2007 1.960,69 YTL<br />

ÖZÜRLÜ VE ESKİ HÜKÜMLÜ ÇALIŞTIRMA ORANLARI<br />

İşyeri<br />

İstihdamı Zorunlu Olan Özel Kamu<br />

Özürlü işçi % 3 % 4<br />

Eski Hükümlü - % 2<br />

Mükellef Grupları<br />

SUÇ VE CEZALAR<br />

BİRİNCİ VE İKİNCİ DERECE USULSÜZLÜK CEZALARI<br />

Birinci Derece<br />

Usulsüzlükler<br />

2011 2012<br />

İkinci Derece<br />

Usulsüzlükler<br />

Birinci<br />

Derece<br />

Usulsüzlükler<br />

İkinci Derece<br />

Usulsüzlükler<br />

Sermaye Şirketleri 96,00 TL 53,00 TL 105,00 TL 58,00 TL<br />

Sermaye şirketleri dışında kalan birinci sınıf<br />

tüccar ve serbest meslek erbabı<br />

60,00 TL 30,00 TL 66,00 TL 33,00 TL<br />

İkinci sınıf tüccarlar 30,00 TL 15,00 TL 33,00 TL 16,00 TL<br />

Yukarıdakiler dışında kalıp beyanname usulüyle<br />

gelir vergisine tabi olanlar<br />

15,00 TL 8,00 TL 16,00 TL 8,80 TL<br />

Kazancı basit usulde tespit edilenler 8,00 TL 3,70 TL 8,80 TL 4,00 TL<br />

Gelir vergisinden muaf esnaf 3,70 TL 2,15 TL 4,00 TL 2,30 TL<br />

l Bu cetvel de mükellef grubu: Gelir, Kurumlar Vergilerinden başka, Gider, İstihlak İşletme ve Dış Seyahat Harcamaları<br />

Vergilerine ait usulsüzlükler hakkında da esas tutulur.<br />

l Emlak Alım, Gayrimenkul Kıymet Artışı, Veraset ve İntikal Vergisi, Taşıt Alım ve Motorlu Taşıtlar Vergilerine ait<br />

usulsüzlükler ile Damga Vergisinin, beyanname verilmek suretiyle ödeneceği hallerde beyannamenin süresinde<br />

verilmemesine ilişkin usulsüzlükler bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasında göre cezalandırılır.<br />

l Emlak vergisine ait usulsüzlükler, bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />

l Kamu İdare ve müesseseleri ile dernek ve vakıfların yaptıkları usulsüzlükler (Bunların iktisadi işletmelerine ait<br />

usulsüzlükler hariç) bu cetvelin mükellef grupları sütununun 3’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />

l Yukarıdakiler dışında kalan diğer vergi, resim ve harçlara ait usulsüzlükler bu cetvelin mükellef grupları sütununun<br />

4’üncü sırasına göre cezalandırılır.<br />

104<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARI<br />

l Fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzunun verilmemesi,<br />

alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması<br />

(2011yılında her belge için 180 TL’den az, cezalar toplamı 88.000 TL’den fazla olamaz.)<br />

l Perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş, giriş ve yolcu taşıma bileti, sevk<br />

irsaliyesi, ve benzeri evrak verilmemesi ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması<br />

(2011 yılında her bir tespit için 8.800 TL’nı ve yıllık toplam 88.000 TL’nı aşamaz.)<br />

l VUK’un 232’nci maddesinin 1-5.bentlerinde sayılanlar dışında kalan kişilerin fatura,<br />

gider pusulası, müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, Perakende satış fişi, Ödeme<br />

kaydedici cihaz fişi ve yolcu taşıma bileti almadıklarının tespitinde<br />

l Maliye Bakanlığınca tutulma ve günü gününe kayıt edilme mecburiyeti getirilen<br />

defterlerin; bulundurulmaması, günü gününe kayıt yapılmaması, yetkililere ibraz<br />

edilmemesi ile levha bulundurma mecburiyetine uyulmaması<br />

l Belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin<br />

usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ilişkin kural<br />

ve standartlara uyulmaması<br />

l Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak işlemlerde kullanılma<br />

zorunluluğu getirilen vergi numarasını kullanmaksızın işlem yapanlara,<br />

l Belge basımı ile ilgili bildirim görevini tamamen veya kısmen yerine getirmeyen matbaa<br />

işletmecilerine<br />

l 4358 sayılı Kanun uyarınca vergi kimlik numarası kullanma zorunluluğu getiren<br />

kuruluşlardan yaptıkları işlemlere ilişkin bildirimleri, belirlenen standartlarda ve zamanda<br />

yerine getirmeyenlere<br />

l VUK.’nun127 nci maddenin (d) bendi uyarınca Maliye Bakanlığının özel işaretli<br />

görevlisinin ikazına rağmen durmayan aracın sahibi adına<br />

2012<br />

% 10<br />

180 TL<br />

36 TL<br />

180 TL<br />

4.000 TL<br />

220 TL<br />

660 TL<br />

880 TL<br />

660 TL<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

BİLGİ VERMEKTEN ÇEKİNENLER İLE 256, 257 VE MÜKERRER 257 NCİ MADDE HÜKMÜNE UYMAYANLARA UYGULANACAK<br />

ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI<br />

1 - Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.170 TL<br />

2 - İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 580 TL<br />

3 - Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 280 TL<br />

özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />

• Kanuni Süserinden Sonra Elektronik Ortamda Verilen Beyannameler İçin Ceza Uygulaması;<br />

Beyannamenin kanuni verilme süresinin sonundan başlayarak<br />

İlk 30 Gün<br />

İçinde<br />

Verilmesi<br />

İkinci 30<br />

Gün İçinde<br />

Verilmesi<br />

Sonrası<br />

Verilmesi<br />

-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 117 TL 234 TL 1.170 TL<br />

-İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit<br />

edilenler hakkında<br />

58 TL 116 TL 580 TL<br />

-Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 28 TL 56 TL 280 TL<br />

özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />

• Kanuni Süresinden Sonra Düzeltme Amacıyla Elektronik Ortamda Verilen Bildirim ve Formlar İçin Ceza Uygulaması;<br />

Bildirim veya formun düzeltme amacıyla kanuni verilme süresinin<br />

sonundan başlayarak<br />

İlk 10 Gün<br />

İçinde<br />

Verilmesi<br />

Takip Eden<br />

15 Gün İçinde<br />

Verilmesi<br />

Sonrası<br />

Verilmesi<br />

-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında Ceza yok 234 TL 1.170 TL<br />

-İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit<br />

edilenler hakkında<br />

Ceza yok 116 TL 580 TL<br />

-Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında Ceza yok 56 TL 280 TL<br />

özel usulsüzlük cezası kesilir.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 105


İDARİ PARA CEZALARI<br />

(4857 Sayılı İş Kanunu)<br />

Fiil Ceza 2012<br />

Mad. Mad. Ceza Uygulanan Fiil Ceza Tutarı<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

3 98<br />

İşyerinin Açılmasını, Devir alınmasını, Çalışma Konusunun Kısmen veya<br />

Tamamen Değiştirilmesini, Kapatılmasını Bir Ay İçinde Bölge Müdürlüğüne<br />

Bildirmemek<br />

✓<br />

Bildirme yükümlülüğüne aykırı davranan işveren veya işveren vekiline<br />

çalıştırılan her işçi için<br />

134 TL.<br />

✓<br />

Ağır ve tehlikeli iş kapsamındaki işyerlerinde bildirme yükümlülüğüne<br />

aykırı davranan İşveren veya işveren vekiline çalıştırılan her işçi için<br />

1.358 TL.<br />

✓<br />

İşyerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ile alt işveren veya<br />

vekillerine ayrı ayrı<br />

13.591 TL.<br />

✓<br />

Para cezasının kesinleşmesinden sonra bildirim yükümlülüğüne<br />

aykırılığın sürmesi halinde takip eden her ay için aynı miktar ceza<br />

uygulanır<br />

5 99/a İşçilere Eşit Davranma İlkesine Aykırı Davranışta Bulunmak<br />

✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />

7 99/a Geçici İş İlişkisine İlişkin Yükümlülüklere Uymamak<br />

✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />

8 99/b<br />

Yazılı İş Sözleşmesi Yapılmayan Hallerde İki Ay İçinde Çalışma Koşullarına<br />

İlişkin Belgeyi İşçiye Vermemek<br />

✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />

14 99/b Çağrı Üzerine Çalışma Hükümlerine Aykırı Davranmak<br />

✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />

28 99/c<br />

İşten Ayrılan İşçiye Çalışma Belgesi Vermemek, Belgeye Gerçeğe Aykırı Bilgi<br />

Yazmak<br />

✓ İşveren veya İşveren vekiline bu durumdaki her işçi için 110 TL.<br />

29 100 Toplu İşçi Çıkarma Hükümlerine Aykırı Olarak İşçi Çıkartmak<br />

✓ İşçi çıkaran işveren veya işveren vekiline işten çıkarılan her işçi için 450 TL.<br />

30 101 Özürlü ve Eski Hükümlü Çalıştırma Yükümlülüğüne Uymamak<br />

✓<br />

İşveren veya işveren vekiline çalıştırmadığı her özürlü ve eski hükümlü<br />

ve çalıştırılmadığı her ay için<br />

1.700 TL<br />

32 102/a<br />

Ücret, Prim, İkramiye Ve Bu Nitelikteki Her Çeşit İstihkakın Zorunlu<br />

Tutulduğu Halde Özel Olarak Açılan Banka Hesabına Ödememek<br />

✓<br />

İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />

ay için<br />

125 TL.<br />

32 102/a<br />

Ücret İle Kanundan, TİS’den Veya İş Sözleşmesinden Doğan Ücret Ödemelerini<br />

Süresi İçinde Kasten Ödememek Veya Eksik Ödemek<br />

✓<br />

İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />

ay için<br />

125 TL.<br />

37 102/b Ücret Hesap Pusulası Düzenlememek<br />

✓<br />

Ücrete ilişkin hesap pusulası düzenlemeyen işveren veya işveren<br />

vekiline<br />

450 TL.<br />

38 102/b<br />

Yasaya Aykırı Ücret Kesme Cezası Vermek Veya Kesintinin Sebep ve Hesabını<br />

Bildirmemek<br />

✓<br />

Yasaya aykırı ücret kesme cezası veren veya yaptığı kesintinin sebebini<br />

ve hesabını bildirmeyen işveren veya işveren vekiline<br />

450 TL.<br />

39 102/a<br />

Asgari Ücret Ödememek veya Eksik Ödemek, Ücret, Prim, İkramiye ve Bu<br />

Nitelikteki Her Çeşit İstihkakı Zorunlu Tutulduğu Halde Özel Olarak Açılan<br />

Banka Hesabına Ödememek<br />

✓<br />

İşveren, işveren vekili ve üçüncü kişiye bu durumda olan her işçi ve her<br />

ay için<br />

125 TL.<br />

41 102/c<br />

Fazla Çalışma Ücretini Ödememek, İşçiye Hak Ettiği Serbest Zamanı Altı Ay<br />

İçinde Kullandırmamak Veya İşçinin Onayını Almadan Fazla Çalışma Yaptırmak<br />

✓ İşveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için 220 TL.<br />

52 102/b Yüzde İle İlgili Belgeyi Temsilciye Vermemek.<br />

Yüzde usulü uygulanan işyerlerinde her hesap pusulasının genel<br />

✓ toplamını gösteren belgeyi işçilerin seçtiği temsilciye vermeyen<br />

450 TL.<br />

işveren veya işveren vekiline<br />

56 103 Yıllık Ücretli İzni Yasaya Aykırı Şekilde Bölmek<br />

✓<br />

Yıllık ücretli izni yasaya aykırı bölen işveren veya işveren vekiline bu<br />

durumda olan her işçi için<br />

220 TL.<br />

106<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


57 103 Yıllık İzin Ücretini Yasaya Aykırı Şekilde Ödemek Veya Eksik Ödemek<br />

✓<br />

Yıllık izin ücretini yasada belirtilen usule aykırı olarak ödeyen veya<br />

eksik ödeyen işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />

59 103<br />

Sözleşmesi Herhangi Bir Nedenle Sona Eren İşçiye Hak Kazanıp da<br />

Kullanmadığı Yıllık İzin Sürelerine Ait Ücreti Ödememek<br />

✓<br />

İş sözleşmesinin sona ermesinde işçiye kullanmadığı iznin ücretini<br />

ödemeyen işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />

60 103<br />

Yıllık İzin Yönetmeliğinin Esas ve Usullerine Aykırı Olarak İzni<br />

Kullandırmamak Veya Eksik Kullandırmak<br />

Yıllık ücretli izinleri yönetmelik hükümlerine uygun kullandırmayan<br />

✓ veya eksik kullandıran işveren veya işveren vekiline bu durumda olan<br />

her işçi için<br />

63 104 Çalışma Sürelerine ve Buna İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />

✓<br />

Yönetmelikle belirlenen çalışma sürelerine aykırı olarak işçilerin<br />

çalıştıran işveren veya işveren vekiline<br />

64 104 Telafi Çalışması Usullerine Uymamak<br />

✓<br />

Telafi çalışması usullerine uymayan işveren veya işveren vekiline bu<br />

durumda olan her işçi için<br />

68 104 Ara Dinlenmesini Yasa Hükümlerine Göre Uygulamamak<br />

✓<br />

Ara dinlenmelerini yasa hükümlerine göre uygulamayan işveren veya<br />

işveren vekiline<br />

69 104<br />

İşçileri Geceleri 7,5 Saatten Fazla Çalıştırmak, Gece ve Gündüz Postalarını<br />

Değiştirmemek<br />

✓<br />

Gece süresi ve gece çalışmaları konusunda kanun hükümlerine uymayan<br />

işveren veya işveren vekiline<br />

71 104 Çalıştırma Yaşı ve Çocukları Çalıştırma Yasağına Aykırı Davranmak<br />

✓<br />

Çalıştırma yaşı ve çocukları çalıştırma yasağına aykırı davranan işveren<br />

veya işveren vekiline<br />

72 104 Yer ve Sualtında Çalıştırma Yasağına Uymamak<br />

✓<br />

Yer ve su altında onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki<br />

kadınları çalıştıran işveren veya işveren vekiline<br />

73 104<br />

Çocuk ve Genç İşçileri Gece Çalıştırmak Veya İlgili Yönetmelik Hükümlerine<br />

Aykırı Hareket Etmek<br />

220 TL.<br />

220 TL.<br />

220 TL.<br />

1.200 TL<br />

220 TL.<br />

1.200 TL.<br />

1.200 TL.<br />

1.200 TL.<br />

1.200 TL.<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

✓<br />

Sanayie ait işlerde onsekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçileri<br />

gece çalıştıran, kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin<br />

yönetmelik hükümlerine uymayan işveren veya işveren vekiline<br />

1.200 TL.<br />

74 104<br />

Doğum Öncesi - Sonrası Sürelerde Kadın İşçiyi Çalıştırmak, Ücretsiz İzin Veya<br />

Süt İzni Vermemek<br />

✓<br />

Yasa hükmüne aykırı olarak doğum öncesi ve sonrası kadın işçiyi<br />

çalıştıran ücretsiz izin veya süt iznini vermeyen işveren veya vekiline<br />

1.200 TL.<br />

75 104 İşçi Özlük Dosyasını Düzenlememek<br />

✓ İşçi özlük dosyasını düzenlemeyen işveren veya işveren vekiline 1.200 TL.<br />

76 104 Çalışma Sürelerine İlişkin Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />

✓<br />

Çalışma sürelerine ilişkin yönetmelik hükümlerine uymayan işveren<br />

veya işveren vekiline<br />

1.200 TL.<br />

77 105/c İş Sağlığı ve Güvenliği Hükümlerine Aykırı Davranmak<br />

✓<br />

İş sağlığı ve güvenliği hükümlerine aykırı davranan işveren veya işveren<br />

vekiline<br />

1.250 TL.<br />

78 105/a İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliklerindeki Hükümlerine Uymamak<br />

✓<br />

Yönetmeliklerdeki hükümlere uymayan işveren veya işveren vekiline<br />

alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için<br />

250 TL.<br />

✓ Alınmayan önlemler için izleyen her ay aynı miktar<br />

78 105/c<br />

İşletme Belgesi Almadan İşyeri Açmak Veya Belgelendirilmesi Gereken İşler<br />

Veya Ürünler İçin Belge Almamak<br />

✓<br />

İşletme belgesi almadan işyeri açan veya belgelendirilmesi gereken<br />

işler veya ürünler için belge almayan işveren veya işveren vekillerine<br />

1.250 TL.<br />

79 105/c<br />

Faaliyeti Durdurulan İşi İzin Almadan Devam Ettirmek, Kapatılan İşyerini<br />

İzinsiz Açmak<br />

Faaliyeti durdurulan işi izin almadan devam ettiren veya kapatılan<br />

✓<br />

işyerini izinsiz açan işveren veya işveren vekiline<br />

1.250 TL.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 107


• PRATİK BİLGİLER<br />

80 105/c<br />

İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının Kurulması ve Çalıştırılması İle İlgili<br />

Hükümlere Aykırı Davranmak, Kurullarca Alınan Kararları Uygulamamak<br />

İş sağlığı ve güvenliği kurullarının kurulması ve çalıştırılması ile ilgili<br />

✓ hükümlere aykırı davranan, iş sağlığı ve güvenliği kurullarınca alınan<br />

1.250 TL.<br />

kararları uygulamayan işveren veya işveren vekiline<br />

81 105/c İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri İle İlgili Yükümlülükleri Yerine Getirmemek<br />

İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturma, işyeri hekimi ve diğer sağlık<br />

✓<br />

personeli görevlendirme ve sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği<br />

uzmanı görevlendirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen İşveren veya<br />

1.250 TL.<br />

işveren vekillerine<br />

85 105/d Ağır ve Tehlikeli İşlerde Mesleki Eğitim Almamış İşçi Çalıştırmak<br />

✓<br />

Ağır ve tehlikeli işlerde mesleki eğitim almamış işçi çalıştıran işveren<br />

veya işveren vekiline her işçi için<br />

550 TL.<br />

85 105/d<br />

Ağır ve Tehlikeli İşlerde 16 Yaşından Küçükleri Çalıştırmak Veya Yönetmelikte<br />

Gösterilen Yaş Kayıtlarına Aykırı İşçi Çalıştırmak<br />

Ağır ve tehlikeli işlerde küçükleri veya yönetmelikte gösterilen yaş<br />

✓ kayıtlarına aykırı işçi çalıştıran işveren veya işveren vekiline her işçi<br />

1.250 TL.<br />

için<br />

86 105/b Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışanlar İçin Sağlık Raporu Almamak<br />

✓<br />

Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçilere doktor raporu almayan işveren<br />

veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için<br />

250 TL.<br />

87 105/b 18 Yaşından Küçük İşçiler İçin Sağlık Raporu Almamak<br />

✓<br />

18 yaşından küçük işçiler için doktor raporu almayan işveren veya<br />

işveren vekiline bu durumdaki her çocuk için<br />

250 TL.<br />

88 105/c Gebe ve Emzikli Kadınlar Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine Uymamak<br />

✓<br />

Gebe ve emzikli kadınlar hakkındaki yönetmeliklerde gösterilen<br />

şartlara ve usullere uymayan İşveren veya işveren vekillerine<br />

1.250 TL.<br />

89 105/c İş Kanununa Göre Çıkartılan Çeşitli Yönetmeliklerine Aykırı Davranmak<br />

✓<br />

Yönetmeliklerde gösterilen şartlara ve usullere uymayan işveren veya<br />

işveren veya işveren vekillerine<br />

1.250 TL.<br />

90 106 İş ve İşçi Bulmaya Aracılık Faaliyetini İş-Kur’dan İzin Almadan Yürütmek<br />

✓ İş-Kur’dan izin almadan faaliyet gösteren işverene 13.591 TL.<br />

92/2 107/a<br />

İş Müfettişlerinin Davetine Gelmemek, İfade ve Bilgi Vermemek<br />

Gerekli Olan Belge ve Delilleri Göstermemek Veya Vermemek, Görevlerini<br />

Yapmaları İçin Gerekli Kolaylığı Göstermemek<br />

Teftiş ve denetleme sırasında çağırıldıkları zaman gelmek, ifade ve<br />

✓ bilgi vermek, gerekli belge ve delilleri göstermek yükümlülüğünü<br />

10.873 TL.<br />

yerine getirmeyen işveren veya işveren vekillerine<br />

96 107/b<br />

İş Müfettişleri tarafından İfade ve Bilgilerine Başvurulan İşçilere İşverenlerce<br />

Telkinlerde Veya Kötü Davranışlarda Bulunmak<br />

İfade ve bilgilerine başvurulan işçilere gerçeği saklama, değiştirme<br />

✓ yönünde telkinde bulunan, ilgili makamlara başvurmaları üzerine kötü<br />

10.873 TL.<br />

davranan işveren veya işveren vekillerine<br />

107/2<br />

İş Müfettişlerinin Kanunlardan Doğan Teftiş ve Denetim Görevlerini<br />

Yapmalarını ve Sonuçlandırmalarını Engellemek<br />

✓<br />

İş müfettişlerinin teftiş ve denetim görevlerini yapma ve<br />

sonuçlandırmaya engel olan kimselere<br />

10.873 TL.<br />

Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 ve 106 ncı maddelerdeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek<br />

suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 inci ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları<br />

ise doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından; birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlere uygulanacak idari para cezaları<br />

ise işyerlerinin merkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürünce verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir. 106 ncı<br />

maddeye göre verilecek idari para cezası için, 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (h) bendindeki tutar esas alınır. (Madde:108)<br />

İdari para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için VUK mükerrer 298 inci maddesi hükmü uyarınca<br />

tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idari para cezasının hesabında bir Türk Lirasının<br />

küsuru dikkate alınmaz. Bu hüküm nispi nitelikteki idari para cezaları açısından uygulanmaz. (5326 sayılı Kanun Madde:17)<br />

108<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


5510 - Madde: 102<br />

İDARİ PARA CEZALARI<br />

(Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu)<br />

Dönem / Ceza Tutarı<br />

Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle; 01-06/2012 07-12/2012<br />

• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesinin<br />

Süresinde Veya Kurumca Belirlenen Şekle ve Usule Uygun Verilmemesi<br />

(102/1-a-1)<br />

Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ile Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesini yasal<br />

süresi içinde ya da kurumca belirlenen şekle ve usule uygun vermeyenler veya<br />

kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu<br />

tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında her bir sigortalı için<br />

asgari ücret ................................................................................ 886,50 TL 940,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık Sigortası Giriş Bildirgesinin<br />

Yasal Süresi Geçtikten Sonra İlgililerce Kendiliğinden 30 Gün İçinde<br />

Verilmesi (102/2) *<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />

düzenlenenler hariç olmak üzere, Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin / Genel Sağlık<br />

Sigortası Bildirgesinin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30<br />

gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat<br />

tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde her bir<br />

sigortalı için ............................................................................... 221,63 TL 235,13 TL<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden geçerli olmak<br />

üzere)<br />

•Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin Verilmediğinin Kurumca Tespit Edilmesi<br />

(102/1-a-2)<br />

Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nin verilmediğinin, mahkeme kararından veya<br />

kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden ya<br />

da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince<br />

yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden veya bankalar, döner<br />

sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan<br />

alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması halinde bildirgeyi vermekle yükümlü<br />

olanlar hakkında her bir sigortalı için asgari ücretin iki katı ........................ 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin Verilmemesi Fiilinin Bir Yıl İçerisinde<br />

Yeniden Tekrarlanması (102/1-a-3)<br />

İşyeri esas alınmak suretiyle Sigortalı İşe Giriş Bildirgesinin verilmediğine<br />

ilişkin; mahkemenin karar tarihinden, kurumun denetim ve kontrolle görevli<br />

memurlarının tespit tarihinden, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetim<br />

elemanlarının rapor tarihinden, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu<br />

idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi veya<br />

belgelerin kuruma intikal tarihinden itibaren bir yıl içinde yukarıdaki sayılan<br />

(102/a-2) durumlardan biriyle tekrar bildirge verilmediğinin anlaşılması<br />

halinde, bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında bu defa her bir sigortalı<br />

için asgari ücretin beş katı..............................................................<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />

• İşyeri Bildirgesinin Süresinde Veya Kurumca Belirlenen Şekle ve Usule<br />

Uygun Verilmemesi (102/1-b)<br />

İşyeri Bildirgesini yasal süresi içinde ya da kurumca belirlenen şekle ve usule<br />

uygun vermeyenler veya kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda<br />

göndermekle zorunlu tutulduğu halde, anılan ortamda göndermeyen;<br />

Kamu idareleri ile bilânço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için<br />

asgari ücretin üç katı .................................................................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />

Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için asgari ücretin iki katı ................. 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için bir aylık asgari ücret ...................... 886,50 TL 940,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 109


• PRATİK BİLGİLER<br />

• İşyeri Bildirgesinin Yasal Süresi Geçtikten Sonra İlgililerce Kendiliğinden<br />

30 Gün İçinde Verilmesi (102/2) *<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />

düzenlenenler hariç olmak üzere, işyeri bildirgesinin yasal süresi geçtikten<br />

sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların<br />

ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde<br />

ödenmesi halinde;<br />

Kamu idareleri ile bilânço esasına göre defter tutmak zorunda olanlar için..... 664,88 TL 705,38 TL<br />

Diğer defterleri tutmak zorunda olanlar için ........................................ 443,25 TL 470,25 TL<br />

Defter tutmakla yükümlü olmayanlar için ............................................ 221,63 TL 221,63 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />

olmak üzere)<br />

• Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Süresinde Veya Kurumca Belirlenen<br />

Şekle ve Usule Uygun Verilmemesi (102/1-c-1,2)<br />

Asıl veya ek Aylık Prim ve Hizmet Belgesini belirlenen süre içinde ya da kurumca<br />

belirlenen şekilde ve usulde vermeyenlere veya kurumca internet, elektronik<br />

veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda<br />

göndermeyenlere her bir fiil için;<br />

Belgenin asıl olması halinde aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla<br />

belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin beşte biri .............. 177,30 TL 188,10 TL<br />

Belgenin ek olması halinde, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla<br />

her bir ek belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin sekizde<br />

biri .......................................................................................... 110,81 TL 117,56 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Sigortalıların Otuz Günden Az Çalıştığını Gösteren Bilgi ve Belgelerin<br />

Süresinde Verilmemesi, Verilen Belgelerin Kurumca Geçerli Sayılmaması,<br />

Ek Belgenin Kurumca Resen Düzenlenmesi (102/1-c-3)<br />

Sigortalıların otuz günden az çalıştığını gösteren bilgi ve belgelerin aylık prim ve<br />

hizmet belgesinin verilmesi gereken süre içinde kuruma verilmemesi veya verilen bilgi<br />

ve belgelerin kurumca geçerli sayılmaması ek belgenin kurumca re’sen düzenlenmesi<br />

durumunda, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla her bir ek belgede kayıtlı<br />

sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin yarısı................................................ 443,25 TL 470,25 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Sigortalılarla İlgili Hizmet Veya Kazançların Bildirilmediğinin Veya Eksik<br />

Bildirildiğinin Kurumca Tespit Edilmesi (102/1-c-4)<br />

Belgenin mahkeme kararı, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu<br />

idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden,<br />

hizmetleri veya kazançları Kuruma bildirilmediği veya eksik bildirildiği<br />

anlaşılan sigortalılarla ilgili olması halinde, belgenin asıl veya ek nitelikte olup<br />

olmadığı, işverence düzenlenip düzenlenmediği dikkate alınmaksızın, aylık<br />

asgari ücretin iki katı ..................................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Eksik İşçilik Bildirildiğinin Kurumca Tespit Edilmesi (102/1-d)<br />

Kurumun defter ve belge incelemeye yetkili denetim ve kontrolle<br />

görevlendirilmiş memurları tarafından veya serbest muhasebeci malî<br />

müşavirler ile yeminli malî müşavirlerce düzenlenen raporlara istinaden,<br />

kuruma bildirilmediği tespit edilen eksik işçilik tutarının mal edildiği her bir<br />

ay için, aylık asgari ücretin iki katı ..................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• İşyerine Ait Defter Belge Kayıt ve Belgelerin Süresinde İbraz Edilmemesi<br />

(102/1-e-1,2,3)<br />

İşyeri defter, kayıt ve belgelerini Kurumca yapılan yazılı ihtara rağmen onbeş<br />

gün içinde mücbir sebep olmaksızın ibraz etmeyen;<br />

Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />

oniki katı ................................................................................... 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />

Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı kat .... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />

Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı ......................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

110<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


• Defter Kayıtlarının Geçersiz Sayılması (102/1-e-4)<br />

Tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle<br />

verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla; defter ve belgelerin tümünü<br />

verilen süre içinde ibraz etmekle birlikte; kanunî tasdik süresi geçtikten sonra<br />

tasdik ettirilmiş olan defterlerin tasdik tarihinden önceki kısmı, işçilikle ilgili<br />

giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler, sigorta primleri hesabına<br />

esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkân vermeyecek şekilde<br />

usulsüz veya noksan tutulmuş defterler, herhangi bir ay için sigorta primleri<br />

hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin<br />

(sigorta primine esas kazancın ödemeye bağlı olduğu durumlar dahil) o ayın<br />

dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması halinde, o<br />

aya ait defter kayıtları geçerli sayılmaz ve bu geçersizlik hallerinin gerçekleştiği<br />

her bir takvim ayı için, aylık asgari ücretin yarısı ................................... 443,25 TL 470,25 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Defterlerin Tasdiksiz Olarak Tutulmuş Olması (102/1-e-4)<br />

Kullanılmaya başlanmadan önce tasdik ettirilmesi zorunlu olduğu halde<br />

tasdiksiz tutulmuş olan defterler geçerli sayılmaz ve tutmakla yükümlü<br />

bulunulan defter türü dikkate alınarak;<br />

Bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />

oniki katı................................................................................... 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />

Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı..... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

• Defterlerin Bilanço Esasına Göre Tutulması Gerekirken İşletme Hesabı<br />

Esasına Göre Tutulması (102/1-e-4)<br />

Vergi Usul Kanunu gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gerekirken<br />

işletme hesabı esasına göre tutulmuş defterler geçerli sayılmaz ve tutmakla<br />

yükümlü bulunduğu defter türü dikkate alınarak aylık asgari ücretin oniki katı 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Aylık Ücret Tediye Bordrosunun Geçersiz Sayılması (102/1-e-5)<br />

İşverenler tarafından ibraz edilen aylık ücret tediye bordrosunda; işyerinin<br />

sicil numarası, bordronun ilişkin olduğu ay, sigortalının adı, soyadı, sigortalının<br />

sosyal güvenlik sicil numarası, ücret ödenen gün sayısı, sigortalının ücreti,<br />

ödenen ücret tutarı ve ücretin alındığına dair sigortalının imzasının bulunması<br />

zorunludur. Belirtilen unsurlardan herhangi birini ihtiva etmeyen (imza şartı<br />

yönünden makbuz mukabilinde veya banka kanalıyla yapılan ödemeler hariç)<br />

ücret tediye bordroları geçerli sayılmaz ve her bir geçersiz ücret tediye<br />

bordrosu için aylık asgari ücretin yarısı ............................................... 443,25 TL 470,25 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• İbraz Süresi Geçirildikten Sonra İncelemeye Sunulan Defter ve Belgelerin<br />

Geçersiz Sayılması (102/1-e-5)<br />

İbraz süresi geçirildikten sonra incelemeye sunulan ve tümünün veya bir<br />

bölümünün geçersiz olduğu tespit edilen defter ve belgeler yönünden, ayrıca<br />

geçersizlik fiilleri için idari para cezası uygulanmaz, sadece tutulan defter türü<br />

dikkate alınarak;<br />

Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin<br />

oniki katı…................................................................................. 10.638,00 TL 11.286,00 TL<br />

Diğer defterleri tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı.... 5.319,00 TL 5.643,00 TL<br />

Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı ...................... 2.659,50 TL 2.821,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Asgari İşçilik Uygulaması Kapsamında Kamu İdareleri, Döner Sermayeli<br />

Kuruluşlar, Kanunla Kurulan Kurum ve Kuruluşlar İle Bankalardan Kurumca<br />

İstenecek Bilgi ve Belgelerin Süresinde Verilmemesi (102/1-f)<br />

Kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar<br />

ile bankalar, asgari işçilik uygulamasıyla ilgili kurumca istenilecek bilgi ve<br />

belgeleri yazılı olarak en geç bir ay içinde vermeye mecburdur. Söz konusu<br />

bilgi ve belge verme yükümlülüğünü belirtilen sürede yerine getirmeyenlere<br />

aylık asgari ücretin iki katı............................................................... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 111


• PRATİK BİLGİLER<br />

• İşe Başlama / Bırakma, Vazife Malullüğü ve İhaleli İşlere İlişkin Bildirim<br />

Yükümlülüğünün Kurum ve Kuruluşlarca Süresinde Yerine Getirilmemesi<br />

(102/1-g)<br />

4/b kapsamında sigortalı sayılanlardan, gelir vergisi mükellefi olanlar ile şahıs şirketlerinden<br />

kolektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki<br />

ortaklarının vergi mükellefiyeti işleminin tesis tarihinden itibaren iki ayı geçmemek<br />

üzere vergi mükellefinin işe başlama işlemlerinin tekemmül ettirildiği tarihten, sermaye<br />

şirketlerinden limited şirket ortakları ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin<br />

komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluklarınca tescil edildikleri tarihten,<br />

anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kuruluna seçildikleri<br />

tarihten, gelir vergisinden muaf olanların ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı oldukları<br />

tarihten itibaren onbeş gün içinde, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların<br />

meslek kuruluşuna kayıtlarının yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde, köy ve mahalle<br />

muhtarlarının seçildiklerine ilişkin mazbatalarını ilgili seçim kurulundan aldıkları tarihten<br />

itibaren onbeş gün içinde, kendi mevzuatına göre kayıt veya tescili yapan ilgili kurum,<br />

kuruluş, birlikler, vergi daireleri ve Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü sigortalı işe giriş<br />

bildirgesi düzenleyerek Kuruma vermekle yükümlüdür.<br />

Sigortalılığı (4/b) sona erenlerin durumları faaliyetin sona erme halinin bildirildiği kuruluşlar<br />

veya vergi daireleri tarafından, (Vergi dairelerince vergi mükellefiyetinin sona erdiğine ilişkin<br />

yapılacak bildirimlerde bu süre vergi mükellefiyeti terk işleminin tesis tarihinden itibaren iki<br />

ayı geçmemek üzere vergi mükellefinin işi bırakma işlemlerinin vergi dairelerince tekemmül<br />

ettirildiği tarihten başlar.) en geç on gün içinde Kuruma bildirilir.<br />

Kamu idareleri vazife malullüğüne (4/c kapsamındaki sigortalılara ilişkin) sebep olan olayı, o<br />

yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatına göre yetkili mercilere derhal, kuruma<br />

da en geç onbeş iş günü içinde bildirmekle yükümlüdür.<br />

Kamu idareleri ile döner sermayeli kuruluşlar ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamındaki<br />

kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, ihale yolu ile yaptırdıkları her türlü işleri<br />

üstlenenleri ve bunların adreslerini onbeş gün içinde Kuruma bildirmekle yükümlüdür.<br />

Yukarıda yer alan yükümlülükleri süresinde yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlar ile tüzel<br />

kişilere aylık asgari ücret................................................................................. 886,50 TL 940,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• İşe Başlama / Bırakma, Vazife Malullüğü ve İhaleli İşlere İlişkin Bildirim<br />

Yükümlüğünün Kurum ve Kuruluşlarca Yasal Süresi Geçtikten Sonra 30 Gün<br />

İçinde Yerine Getirilmesi (102/2) *<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />

düzenlenenler hariç olmak üzere, kurum ve kuruluşlarca bildirimin veya<br />

belgenin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde<br />

verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip<br />

eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde.............................. 221,63 TL 235,13 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />

olmak üzere)<br />

• Sigortasız Kişilerle İlgili Kamu İdareleri ve Bankaların Bildirim<br />

Yükümlülüğünü Süresinde Yerine Getirmemesi (102/1-g)<br />

Kamu idareleri ile bankalar, kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan<br />

yararlanmak suretiyle, kurumca belirlenecek işlemlerde, işlem yaptığı kişilerin<br />

sigortalılık bakımından tescilli olup olmadığını kontrol etmek ve sigortasız<br />

olduğu tespit edilen kişileri, kuruma bildirmekle yükümlüdürler.<br />

Bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kamu idareleri ile bankalara<br />

sigortalı başına aylık asgari ücretin onda biri ......................................... 88,65 TL 94,05 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Sigortasız Kişilerle İlgili Bildirim Yükümlülüğünün Kamu İdareleri ve<br />

Bankalarca Yasal Süresi Geçtikten Sonra Kendiliğinden 30 Gün İçinde Yerine<br />

Getirilmesi (102/2) *<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />

düzenlenenler hariç olmak üzere, bildirimin veya belgenin yasal süresi geçtikten<br />

sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların<br />

ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde<br />

ödenmesi halinde her bir bildirim yükümlülüğü için ............................... 22,16 TL 23,51 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />

olmak üzere)<br />

112<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


• Ticaret Sicil Memurluklarınca ve Yapı Ruhsatı ve Ruhsat Niteliği Taşıyan<br />

Bilgi ve Belgeleri Vermeye Yetkili Makamlarca Bildirim Yükümlülüğünün<br />

Yerine Getirilmemesi (102/1-h)<br />

Şirket kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe<br />

başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu<br />

bildirimleri Kuruma yapılmış sayılır. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine<br />

yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma bildirmek zorundadır.<br />

Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk<br />

tüzel kişileri, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan<br />

işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunların verilmesine esas olan<br />

istihdama ilişkin bilgileri, verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Kuruma<br />

bildirmekle yükümlüdürler.<br />

Ticaret sicil memurlukları, Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili<br />

diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişilerince süresinde yerine getirilmeyen her<br />

bir bildirim yükümlülüğü için aylık asgari ücret ..................................... 886,50 TL 940,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Ticaret Sicil Memurluklarınca ve Yapı Ruhsatı ve Ruhsat Niteliği Taşıyan<br />

Bilgi ve Belgeleri Vermeye Yetkili Makamlarca Bildirim Yükümlülüğünün<br />

Yasal Süresi Geçtikten Sonra 30 Gün İçinde Yerine Getirilmesi (102/2) *<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş<br />

memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim<br />

elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim<br />

ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden<br />

düzenlenenler hariç olmak üzere, bildirgenin veya belgenin yasal süresi<br />

geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu<br />

cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15<br />

gün içinde ödenmesi halinde, her bir bildirim yükümlülüğü için .................. 221,63 TL 235,13 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır. * (26.01.2012 tarihinden itibaren geçerli<br />

olmak üzere)<br />

• İnceleme ve Soruşturma Görevlerini Yerine Getiren Kurum Elemanlarına<br />

Engel Olunması (102/1-ı-1)<br />

Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının kanunun<br />

uygulanmasından doğan inceleme ve soruşturma görevlerini yerine getirmeleri<br />

sırasında işverenler, sigortalılar, işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler<br />

görevlerini yapmasına engel olamazlar; engel olanlar hakkında eylemleri başka<br />

bir suç oluştursa dahi, asgari ücretin beş katı ........................................ 4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

• İnceleme ve Soruşturmayı Engellenmek Amacıyla Kurum Elemanlarına<br />

Cebir ve Tehdit Kullanılması (102/1-ı-2)<br />

Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının görevlerini<br />

yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanan işverenler, sigortalılar,<br />

işyeri sahipleri ve bu işle ilgili diğer kişiler fiil daha ağır bir cezayı gerektiren<br />

ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesinin<br />

ikinci fıkrasına göre cezalandırılır. Bu suçu işleyenler hakkında ayrıca asgari<br />

ücretin on katı ……..…… 8.865,00 TL 9.405,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Bilgi ve Belgelerin Süresinde Verilmemesi (102/1-i)<br />

Kanunun 100 maddesi kapsamında Kurum tarafından istenen bilgi ve belgeleri<br />

belirlenen süre içinde mücbir sebep olmaksızın vermeyen kamu idareleri,<br />

bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlar ile<br />

diğer gerçek ve tüzel kişiler hakkında aylık asgari ücretin beş katı ............... 4.432,50 TL 4.702,50 TL<br />

İstenen bilgi ve belgelerin geç verilmesi halinde aylık asgari ücretin iki katı .... 1.773,00 TL 1.881,00 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki<br />

sigortalılara geçici iş göremezlik ödeneği ödemelerinde 100 üncü maddeye<br />

istinaden Kurumca işverenlerden istenilen bildirimlerin;<br />

Belirlenen süre içerisinde ve elektronik ortamda yapılmaması halinde sigortalı<br />

başına aylık asgari ücretin onda biri ................................................... 88,65 TL 94,05 TL<br />

Hiç yapılmaması halinde ise sigortalı başına aylık asgari ücretin yarısı.. 443,25 TL 470,25 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 113


• Sigortalılığı Sona Eren 4/a Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Bildirim İle<br />

506 Sayılı Kanunun Geçici 20 nci Maddesinde Yer Alan Sandıklara, Sandık<br />

İştirakçiliğinin Başlama ve Sona Ermesine İlişkin Bildirimin Süresinde<br />

Kuruma Verilmemesi 102/1-j)*<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

Sigortalılığı sona erenlere (4/a kapsamındaki sigortalılar) ilişkin bildirim<br />

ile 506 sayılı kanunun geçici 20 nci maddesinde yer alan sandıklara, sandık<br />

iştirakçiliğinin başlama ve sona ermesine ilişkin bildirimi, süresi içinde ya da<br />

Kurumca belirlenen şekle ve usule uygun olarak yapmayanlar veya Kurumca<br />

internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu<br />

halde anılan ortamda göndermeyenler hakkında, bir takvim ayında işlenen<br />

bu fiillerden dolayı (tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz<br />

edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla) her<br />

bir sigortalı veya sandık iştirakçisi için asgari ücretin onda biri .................... 88,65 TL 94,05 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.* (08.03.2012 tarihinden geçerli olmak<br />

üzere)<br />

(Yapılan değişiklik 08.03.2012 tarihinden önce tahakkuk ettirildiği halde<br />

ödenmemiş olan cezalar için de uygulanır, ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve<br />

iade veya mahsup edilmez.)<br />

• Sigortalılığı Sona Eren 4/a Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Bildirim ile<br />

506 Sayılı Kanunun Geçici 20 nci Maddesinde Yer Alan Sandıklara, Sandık<br />

İştirakçiliğinin Başlama ve Sona Ermesine İlişkin Bildirimin Yasal Süresi<br />

Geçtikten Sonra İlgililerce 30 Gün İçinde Verilmesi (102/2)<br />

Mahkeme kararına, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca<br />

yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi<br />

mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelere ya<br />

da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden düzenlenenler hariç olmak<br />

üzere, bildirimin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün<br />

içinde verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini<br />

takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde her bir sigortalı<br />

veya sandık iştirakçisi için için........................... 22,16 TL 23,51 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Genel Sağlık Sigortalılarının Bakmakla Yükümlü Oldukları Kişilere Ait Bilgi<br />

Girişlerinin Süresinde Yapılmaması Veya Bakmakla Yükümlü Olunan Kişi<br />

Olmayanlara Ait Bilgi Girişi Yapılması (102/1-k)<br />

Genel sağlık sigortalılarının bakmakla yükümlü oldukları kişilere ait bilgi<br />

girişlerini süresinde yapmayan, bakmakla yükümlü olunan kişi olmayanlara<br />

ait bilgi girişi yapan kamu idarelerine, işverenlere ve bu Kanunun 4 üncü<br />

maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılara asgari ücretin yarısı.. 443,25 TL 470,25 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

• Bildirim ve Kontrol Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmemesi (102/1-l)<br />

Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri<br />

ile 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden<br />

fazla kişi tarafından çalıştırılanlar ile çalışanların üye olduğu meslek odası,<br />

birlik veya benzeri kuruluşlarca bildirim ve kontrol yükümlülüklerinin yerine<br />

getirilmemesi halinde her bir fiil için asgari ücret …………….…..…………………. 886,50 TL 940,50 TL<br />

tutarında idari para cezası uygulanır.<br />

4 İdari para cezası uygulanmasında sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için fiilin oluştuğu tarihte<br />

uygulanan asgari ücret esas alınır.<br />

4 İdarî para cezası uygulanması İşyeri Bildirgesi, Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi ve Aylık Prim ve Hizmet belgelerinin<br />

kuruma verilmesi yükümlülüğünü kaldırmaz.<br />

4 İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da<br />

Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı<br />

reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler.<br />

Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.<br />

4 İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren<br />

onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı<br />

yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak Kurumca veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce<br />

tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 89 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir.<br />

4 Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün<br />

içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı<br />

ile birlikte tahsil edilir.<br />

4 İdarî para cezaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren başlar.<br />

114<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012


DİĞER<br />

ARAÇ MUAYENE ÜCRETLERİ<br />

Otobüs, kamyon, çekici ve tanker<br />

Otomobil, Minübüs, kamyonet, özel amaçlı taşıt, arazi taşıtı, römork, yarı römork<br />

Traktör (römorklu ve römorksuz), motosiklet, motorlu bisiklet<br />

199,42 TL<br />

148,68 TL<br />

76,70 TL<br />

KARŞILIKSIZ ÇIKAN ÇEKLERDE MUHATAP BANKALARIN<br />

ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ<br />

(31.01.2012 tarihinden geçerli olmak üzere)<br />

Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;<br />

a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,<br />

-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirası veya üzerinde ise ................................................................................ 725,00<br />

-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirasının altında ise çek bedelini,<br />

b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,<br />

-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı yediyüzyirmibeş Türk Lirasına<br />

tamamlayacak bir miktarı,<br />

-Çek bedeli yediyüzyirmibeş Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak yediyüzyirmibeş<br />

Türk Lirasını,<br />

ödemekle yükümlüdür.<br />

Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi<br />

sözleşmesi hükmündedir.<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

20.10.2010 tarihinden önce yayımlanan Tebliğlere göre bastırılan çeklerden ötürü muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması<br />

halinde her çek yaprağı için altıyüz Türk Lirasına kadar ve kısmen karşılığının bulunması halinde ise bu miktarı her çek yaprağı için altıyüz Türk Lirasına<br />

tamamlayacak biçimde ödeme yapmakla yükümlüdür.<br />

TOPTAN EŞYA FİYATLARI GENEL ENDEKSİ (TEFE) (1994=100)<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 14729,94 14716,29 14716,45 14781,66<br />

2011 13254,42 13482,86 13647,36 13730,69 13751,52 13752,24 13748,65 13990,74 14206,97 14434,69 14528,08 14673,91<br />

2010 11962,11 12161,10 12397,44 12689,09 12543,26 12480,04 12460,64 12604,31 12668,24 12821,25 12781,02 12948,40<br />

2009 11253,10 11384,56 11417,60 11491,59 11485,84 11594,31 11512,42 11560,55 11631,67 11664,71 11815,57 11893,15<br />

2008 10429,14 10696,37 11035,44 11531,83 11776,07 11814,14 11961,40 11681,96 11577,08 11643,17 11639,58 11227,24<br />

2007 9797,71 9890,38 9986,64 10066,38 10105,89 10095,11 10101,58 10187,78 10291,22 10277,57 10369,52 10385,32<br />

2006 8957,94 8980,93 9003,20 9177,76 9432,06 9811,35 9896,12 9822,13 9799,14 9843,68 9814,95 9802,74<br />

2005 8328,42 8326,55 8503,6 8675,43 8647,64 8677,15 8655,06 8804,91 8950,24 9009,11 8805,20 8785,74<br />

2004 7576,5 7700,6 7862,2 8070,5 8067,8 7982,7 7861,6 7923,5 8069,7 8330,1 8392,7 8403,8<br />

2003 6840,7 7055,7 7281,8 7410,0 7364 7222,2 7183,5 7169,4 7173,3 7213,4 7336,2 7382,1<br />

2002 5157,4 5289,5 5387,9 5485,5 5508,4 5572 5720,7 5842,8 6024,6 6213,3 6314,3 6478,8<br />

2001 2686,8 2757,6 3035 3470,8 3689,6 3795,6 3920,6 4059,5 4276,7 4564,5 4755,5 4951,7<br />

2000 2094 2179,3 2246,8 2300,5 2339,5 2346,4 2370,5 2393 2448,3 2516,7 2577,2 2626<br />

1999 1258,6 1301 1352,9 1424,4 1469,9 1496,5 1556 1606,8 1700,8 1780,1 1852,7 1979,5<br />

1998 839,10 877,40 912,70 949,30 980,20 995,50 1020,70 1045,30 1101,20 1146,80 1185,70 1215,10<br />

1997 435,80 462,80 490,70 517,90 544,80 563,40 593,10 624,60 663,70 708,00 747,60 787,70<br />

1996 244,80 259,10 277,30 299,70 312,10 320,60 328,20 340,60 358,00 377,60 396,90 412,50<br />

1995 148,50 159,00 167,80 176,40 179,70 182,00 186,10 190,30 199,10 206,50 213,80 223,10<br />

01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere vergi kanunlarında yer alan "toptan eşya fiyatları genel endeksi" ibaresi<br />

"üretici fiyatları genel endeksi" ve "TEFE" ibaresi "ÜFE" olarak uygulanır. (VUK. Mük. Madde: 298)<br />

TÜKETİCİ FİYATLARI ENDEKSİ (TÜFE) (2003 = 100)<br />

Endeks<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİR. TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 201,98 203,12 203,96 207,05<br />

2011 182,60 183,93 184,70 186,30 190,81 188,08 187,31 188,67 190,09 196,31 199,70 200,85<br />

2010 174,07 176,59 177,62 178,68 178,04 177,04 176,19 176,90 179,07 182,35 182,40 181,85<br />

2009 160,90 160,35 162,12 162,15 163,19 163,37 163,78 163,29 163,93 167,88 170,01 170,91<br />

2008 146,94 148,84 150,27 152,79 155,07 154,51 155,40 155,02 155,72 159,77 161,10 160,44<br />

2007 135,84 136,42 137,67 139,33 140,03 139,69 138,67 138,70 140,13 142,67 145,45 145,77<br />

2006 123,57 123,84 124,18 125,84 128,20 128,63 129,72 129,15 130,81 132,47 134,18 134,49<br />

2005 114,49 114,51 114,81 115,63 116,69 116,81 116,14 117,13 118,33 120,45 122,14 122,65<br />

2004 104,81 105,35 106,36 106,89 107,35 107,21 107,72 108,54 109,57 112,03 113,50 113,86<br />

2003 94,77 96,23 98,12 99,09 100,04 100,12 99,93 100,09 101,44 102,38 103,68 104,12<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012 115


ÜRETİCİ FİYATLARI ENDEKSİ VE DEĞİŞİM ORANLARI<br />

(ÜFE) (2003 = 100)<br />

• PRATİK BİLGİLER<br />

Endeks<br />

Aylık Değişim %<br />

Bir Önceki Yılın Aralık Ayına<br />

Göre Değişim %<br />

Yıllık Değişim (Bir Önceki<br />

Yılın Aynı Ayına Göre<br />

Değişim) %<br />

Oniki Aylık Ortalamalara<br />

Göre Değişim %<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 205,05 204,86 205,60 205,77<br />

2011 184,51 187,69 189,98 191,14 191,43 191,44 191,39 194,76 197,77 200,94 202,24 204,27<br />

2010 166,52 169,29 172,58 176,64 174,61 173,73 173,46 175,46 176,35 178,48 177,92 180,25<br />

2009 156,65 158,48 158,94 159,97 159,89 161,40 160,26 160,93 161,92 162,38 164,48 165,56<br />

2008 145,18 148,90 153,62 160,53 163,93 164,46 166,51 162,62 161,16 162,08 162,03 156,29<br />

2007 136,39 137,68 139,02 140,13 140,68 140,53 140,62 141,82 143,26 143,07 144,35 144,57<br />

2006 124,70 125,02 125,33 127,76 131,30 136,58 137,76 136,73 136,41 137,03 136,63 136,46<br />

2005 118,64 118,77 120,27 121,72 121,96 121,38 120,48 121,73 122,68 123,52 122,35 122,30<br />

2004 107,17 107,40 108,03 110,49 115,50 116,43 115,56 116,69 117,53 120,43 120,43 119,13<br />

2003 96,99 99,12 100,84 100,02 99,04 98,80 99,16 99,70 99,61 100,66 102,80 103,28<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 0,38 -0,09 0,36 0,08<br />

2011 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00<br />

2010 0,58 1,66 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31<br />

2009 0,23 1,17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66<br />

2008 0,42 2,56 3,17 4,50 2,12 0,32 1,25 -2,34 -0,90 0,57 -0,03 -3,54<br />

2007 -0,05 0,95 0,97 0,80 0,39 -0,11 0,06 0,85 1,02 -0,13 0,89 0,15<br />

2006 1,96 0,26 0,25 1,94 2,77 4,02 0,86 -0,75 -0,23 0,45 -0,29 -0,12<br />

2005 -0,41 0,11 1,26 1,21 0,20 -0,48 -0,74 1,04 0,78 0,68 -0,95 -0,04<br />

2004 3,77 0,21 0,59 2,27 4,54 0,80 -0,74 0,97 0,72 2,47 0,00 -1,08<br />

2003 2,20 1,73 -0,82 -0,98 -0,24 0,36 0,54 -0,09 1,06 2,12 0,47<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 0,38 0,29 0,65 0,73<br />

2011 2,36 4,13 5,40 6,04 6,20 6,21 6,18 8,05 9,72 11,48 12,20 13,33<br />

2010 0,58 2,25 4,24 6,69 5,47 4,93 4,77 5,98 6,52 7,80 7,47 8,87<br />

2009 0,23 1,40 1,70 2,35 2,30 3,27 2,54 2,97 3,60 3,90 5,24 5,93<br />

2008 0,42 3,00 6,26 11,04 13,39 13,76 15,18 12,49 11,48 12,11 12,08 8,11<br />

2007 -0,05 0,89 1,88 2,69 3,09 2,98 3,05 3,93 4,98 4,84 5,78 5,94<br />

2006 1,96 2,22 2,48 4,46 7,36 11,68 12,64 11,80 11,54 12,04 11,72 11,58<br />

2005 -0,41 -0,30 0,96 2,18 2,38 1,89 1,14 2,18 2,98 3,69 2,71 2,66<br />

2004 3,77 3,99 4,60 6,98 11,84 12,73 11,89 12,99 13,80 16,60 16,60 15,35<br />

2003<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 11,13 9,15 8,22 7,65<br />

2011 10,80 10,87 10,08 8,21 9,63 10,19 10,34 11,00 12,15 12,58 13,67 13,33<br />

2010 6,30 6,82 8,58 10,42 9,21 7,64 8,24 9,03 8,91 9,92 8,17 8,87<br />

2009 7,90 6,43 3,46 -0,35 -2,46 -1,86 -3,75 -1,04 0,47 0,19 1,51 5,93<br />

2008 6,44 8,15 10,50 14,56 16,53 17,03 18,41 14,67 12,49 13,29 12,25 8,11<br />

2007 9,37 10,13 10,92 9,68 7,14 2,89 2,08 3,72 5,02 4,41 5,65 5,94<br />

2006 5,11 5,26 4,21 4,96 7,66 12,52 14,34 12,32 11,19 10,94 11,67 11,58<br />

2005 10,70 10,58 11,33 10,17 5,59 4,25 4,26 4,32 4,38 2,57 1,60 2,66<br />

2004 10,50 8,36 7,13 10,47 16,62 17,84 16,54 17,04 17,99 19,63 17,15 15,35<br />

2003<br />

YIL OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMM. AĞUS. EYLÜL EKİM KASIM ARALIK<br />

2012 11,11 10,96 10,79 10,72<br />

2011 8,89 9,23 9,36 9,17 9,21 9,42 9,59 9,76 10,03 10,26 10,72 11,09<br />

2010 1,14 1,20 1,63 2,52 3,50 4,30 5,33 6,18 6,89 7,71 8,27 8,52<br />

2009 12,81 12,63 11,99 10,65 8,96 7,34 5,47 4,19 3,22 2,20 1,37 1,23<br />

2008 6,08 5,94 5,95 6,39 7,20 8,39 9,76 10,68 11,29 12,03 12,56 12,72<br />

2007 9,68 10,08 10,63 11,01 10,95 10,09 9,03 8,29 7,77 7,23 6,75 6,31<br />

2006 5,45 5,04 4,49 4,09 4,27 4,97 5,82 6,49 7,06 7,76 8,60 9,34<br />

2005 14,55 14,70 15,03 14,96 13,97 12,78 11,72 10,65 9,54 8,16 6,89 5,89<br />

2004 14,57<br />

2003<br />

116<br />

BÜLTEN • MART-NİSAN 2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!