Kant'ta Mutluluk-Ahlaklılık Ä°liÅkisi Dr. Lokman ... - Felsefe Bölümü
Kant'ta Mutluluk-Ahlaklılık Ä°liÅkisi Dr. Lokman ... - Felsefe Bölümü
Kant'ta Mutluluk-Ahlaklılık Ä°liÅkisi Dr. Lokman ... - Felsefe Bölümü
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
6<br />
“Kyniklerin, Epikürosçuların, Stoalıların ve Hıristiyanların ideleri şu şekilde özetlenebilir: Doğallık (doğa<br />
yalınlığı), basiret (Klugheit), bilgelik ve kutsallık” (KpV, A 230 Anm.).<br />
Saf Aklın Eleştirisi’nde en yüksek iyi “ahlaki dünya” olarak tasvir edilir. Ahlaki dünya, insanın tüm<br />
ahlaki taleplerini gerçekleştirmeye çabaladığı bir dünya idesidir.<br />
“Bu [dünya] saf intelligible bir dünya olarak düşünülüyor, çünkü ondan ahlaklılığa mani olan tüm şart (amaç)<br />
ve unsurlar ile (insan doğasının tüm zayıflık ve hataları) soyutlanmıştır. Buradan o yalın, ancak mümkün<br />
mertebe reel olanla uyumlu olabilmek için de pratik ve dolayısıyla da duyu dünyasına etki edebilen ve etmek<br />
zorunda olan bir idedir. Böylece ahlaki bir dünya idesi, yalnızca intelligible bir görünün nesnesi olarak değil<br />
[...], aynı zamanda duyusal dünyada, fakat saf aklın bir nesnesi olarak ve onun pratik kullanımında nesnel bir<br />
gerçekliğe sahiptir”(KrV, B 836).<br />
Ahlaki dünya saf aklın bir talebidir. Bu talebin bir anlam taşıması için saf akıl pratik olabilmelidir.<br />
Bu ise üç teorik kavramın, yani özgürlük, Tanrı ve ölümsüzlüğün var sayılmasını şart koşar. Bir<br />
bakıma, uygun bir etki tasavvur edilmeksizin ahlak yasası bizim için bağlayıcı değildir. Kant’ın<br />
tabiriyle, bu kabul olmaksızın “ahlak yasası boş bir kuruntudan ibaret” (KrV, B 839) kalır. Böylece<br />
ahlak yasası gerekli etki gücünü en yüksek iyi idesi yardımıyla kazanmaktadır.<br />
Pratik Aklın Eleştirisi’nde en yüksek iyi idesi, yukarıda da belirtildiği gibi, ahlak yasasının<br />
gerçekleşim aracı olmanın ötesinde bir anlam taşımaz. Artık en yüksek iyi etik bir değerlendirmenin<br />
ilkesi olarak değil, fakat, insanın ölümlü-sonlu bir varlık olmasından kaynaklanan “sınırlı ahlaki<br />
bilincinin, sonsuza değin bir açılımı” 13 için gereklidir. Bu bağlamda en yüksek iyi “saf pratik aklın<br />
şartsız bütünlüğü” (KpV, A 194) olarak düşünülmelidir 14 .<br />
En yüksek iyinin bu dünyadaki etkisi ahlak yasası tarafından belirlenen iradenin zorunlu nesnesidir<br />
ve Kant için onu tüm davranışlarımızın son nesnesi yapmak bir ödevdir. En yüksek iyi yalnızca bir<br />
güdü olarak değil, aynı zamanda kendi başına amaç belirleme durumunda olan irade için de bir anlam<br />
taşır. Ancak bu en yüksek ahlaki amaçta kişinin kendi mutluluğunu da (ahlaki davranışlarımızın<br />
sonucu olarak) birlikte düşünmek zorundayız.<br />
Yargı Gücünün Eleştirisi’nde en yüksek iyiyi fiziki ve ahlaki teleolojiyle bağlantı içinde<br />
görüyoruz 15 . İnsan akıl sahibi bir varlık olarak en yüksek amacı kendinde taşır ve aynı zamanda doğa<br />
da son amacını, ahlaki bir varlık olduğu ölçüde insanda bulur. Bu insan, Kant’a göre, “yaratılışın son<br />
amacı” (KU, B 399) dır. Burada mutluluğun koşullu bir amaç, insanınsa, ancak ahlaki bir varlık<br />
olarak, yaratılışın koşulsuz son amacı olduğu unutulmamalıdır. Yani insanın varoluşsal durumu söz<br />
konusu olduğunda “mutluluk, yalnızca bir etki, diğer amaçlarla uygunluğu içerisinde, varlık<br />
amaçlarıyla bağlantılı olarak bir amaçtır”(KU, B 400 Anm.). Bu çerçevede en yüksek iyinin imkanı,<br />
dünyanın bizzat en yüksek gerçekleşim imkanı anlamına gelir 16 .<br />
Şimdi mutluluk ile ahlaklılığın birlikteliğinin doğurduğu saf pratik aklın diyalektiğini daha<br />
yakından inceleyebiliriz.<br />
d) Saf pratik aklın çatışkısı<br />
Kant, aklın teorik kullanımı ile pratik kullanımı arasındaki benzerlikten hareketle, pratik sahada da<br />
bir diyalektiğin kaçınılmaz olduğunu söyler. Akıl, “saf pratik akıl olarak, (eğilimler ve doğal<br />
ihtiyaçlara dayanan) pratik koşullu olanda koşulsuz olanı; gerçi onu iradeyi belirleyen neden olarak<br />
değil, bu neden (ahlak yasasında) verilmiş olduğu zaman bile, saf pratik aklın, en yüksek iyi adı<br />
altındaki nesnesinin koşulsuz tümlüğü olarak arar” (KpV, A 194) 17 . Diyalektik ve saf aklın<br />
13 Düsing (1971), 28.<br />
14 Eğer ahlaki davranış, bizim sahip olabileceğimiz herhangi bir nesneye yönelmemişse, saf pratik akıl bir nesne alabilir.<br />
Ancak bu noktada ortaya çıkan güçlük, erdem ve ahlaki değerlere uygun bir mutluluğa katılma gerekliliğinin, biz ahlaki<br />
sınırlar içinde kaldığımız ve bu talep de umudun ötesinde bir anlam taşıdığı sürece, Kant’ın bu zamana kadar ki<br />
düşünceleriyle nasıl bağdaştırılabileceğidir.<br />
15 Bel ki bu noktada hatırlamamız gereken şey, en yüksek iyi idesinin Kant’ta yalnızca ahlaka değil aynı zamanda dine de ait<br />
olduğu gerçeğidir (krş. KpV, A 221).<br />
16 Düsing’e (1971) göre bu varsayımdan hareketle en yüksek iyi idesi yalnızca öznel-pratik bir gerçekliğe sahiptir (38).<br />
17 Gerek Beck (1974), gerekse Albrecht (1978) ilk eleştiri açısından bakıldığında “saf pratik aklın diyalektiği”ni gereksiz<br />
görüyorlar, çünkü onlara göre şüpheci yöntem etik sahada kabul edilebilir değildir (krş. KrV, B 453). Albrecht burada<br />
cevaplaması güç bir soruyla karşı karşıya kalmaktadır: “niçin saf pratik akıl, burada mutlak tümlüğü arıyor ve böylece de