13.06.2015 Views

Kasım 2008 - Sayı: 143 (6076 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Kasım 2008 - Sayı: 143 (6076 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

Kasım 2008 - Sayı: 143 (6076 KB) - İzmir - TMMOB İnşaat ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>TMMOB</strong><br />

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İZMİR ŞUBESİ<br />

haber bülteni<br />

Yıl: 23 • Sayı: <strong>143</strong> • Basım Tarihi: 28 Kasım <strong>2008</strong><br />

İki ayda bir yayınlanmaktadır.


Başyazı<br />

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKU<br />

İMO İzmir Şube Başkanı<br />

CUMHURİYET KOLAY KURULMADI<br />

Cumhuriyetimizin 85. yıldönümünü kutladık. Bazı illerimizde<br />

ilçelerimizde göstermelik törenler yapılmış<br />

olmasına, 29 Ekim gecesi fener alayı yürüyüşlerine<br />

güvenlik gerekçesiyle engel olunmasına rağmen tüm<br />

yurtta Cumhuriyet Bayramı coşkuyla kutlandı. Ancak<br />

bu bir günlük coşku içinde bulunduğumuz durum,<br />

yaşadığımız gerçeği görmemize engel olmasın. Bugün<br />

büyük bir tehlike içinde bulunduğumuzu görmek<br />

ve Kemalist aydınlanma devrimlerine daha sıkı<br />

sarılarak korumak zorundayız.<br />

Geçen yıl Harp Akademileri diploma töreninde 10.<br />

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu konudaki<br />

endişelerini şöyle dile getirmişti: “Türkiye’de siyasal<br />

rejim Cumhuriyet kurulduğundan beri hiçbir dönemde<br />

günümüzde olduğu kadar tehlikeyle karşı karşıya<br />

kalmamıştır.”<br />

Cumhuriyet veya demokratik cumhuriyet sözcüğünün<br />

içi doldurulmadan, kavram haline getirilmeden<br />

cumhuriyet ile yönetilmek hiçbir şey ifade etmez.<br />

Yakın komşumuz İran cumhuriyet ile yönetiliyor.<br />

Adı İran Cumhuriyeti olan bu yönetim şeriata dayalı<br />

düzenlemeleri temel alan bir yönetimdir. Cumhuriyet<br />

ile yönetilmek kavramı içinde bütün anlam ve<br />

yaşam şekli ile uygar bir toplum hedefi yoksa, insan<br />

haklarına saygı yoksa, kadın-erkek eşitliği ilkesi yoksa,<br />

siyasal ve ekonomik bağımsızlık yoksa, herkese lazım<br />

olan yargı adaleti ve demokratik ilkeler yoksa bu<br />

cumhuriyet yönetimi değildir. Bu özelliklerin cumhuriyet<br />

yönetiminde bulunmasının tek şartı ise laikliktir.<br />

İşte yazının başında söylemek istediğim budur. 85. yılını<br />

kutladığımız Cumhuriyetimizde laiklik tehlikededir.<br />

Laiklik kaldırıldıktan sonra geriye hiçbir şey kalmayacaktır.<br />

Cumhuriyetin üzerine yükseldiği temel<br />

zayıflatılıyor. Çökmesi için 1950’den bugüne planlı<br />

olarak büyük uğraş verildi. Bu uğraş bugün de devam<br />

ediyor.<br />

Cumhuriyetimizin iki temel öğesi olan ulusal bütünlüğümüz<br />

ve laiklik dış güçlerin desteği ile milliyetçi,<br />

ulusalcı, vatansever, yurtsever, cumhuriyetçi, Atatürkçü<br />

hatta Kemalist kavramlara sözde kendini adamış<br />

güçler tarafından yarım asırdan beri kemiriliyordu.<br />

Bugün bu oyun artık açıkça oynanıyor (uygulanıyor).<br />

Laik cumhuriyet yerine dine dayalı bir cumhuriyet hevesi<br />

cumhuriyetin kuruluşundan beri Devrim Yasalarına<br />

rağmen zaman zaman yeraltından ortamını bulduğu<br />

anda da açıkça gündemden hiç çıkmadı. Bugüne<br />

kadar bu emele ulaşmak için ulusal bütünlüğümüz<br />

dış güçlerin teşviki ve yardımı ile tehdit edilmiş,<br />

etnik milliyetçilik körüklenmiş, bu ayrılıkçı akımın terör<br />

eylemlerine dönüşmesine kaygısız kalınmıştır. Bugün<br />

Amerikan işgali altında bulunan Kuzey Irak’ta<br />

üstlenip yuvalanan bölücülük epey mesafe almıştır.<br />

Bugün adına terör dediğimiz olayın Cumhuriyetimizin<br />

ilk yıllarında adı isyan idi. Şeyh Sait isyanı aynı<br />

amacı taşımıyor muydu?<br />

Cumhuriyetimiz yaklaşık 60 yıldan beri sağ iktidarların<br />

veya ara rejimlerin iktidar olduğu güçlerin elindedir.<br />

Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet bu iktidarların<br />

oy kaygısı nedeniyle yaptıkları din istismarı politikası<br />

sayesinde başlangıç, amaç ve hedeflerinden<br />

bugün daha geriye gitmedi mi?<br />

Mustafa Kemal’in öncüsü olduğu hareket içinde olup<br />

da hala padişahlık yönetimi düşüncesinde olan, dine<br />

bağlılığı önde olan, laiklik ilkesini benimsemeyen arkadaşları<br />

vardı.<br />

Mustafa Kemal niye cumhuriyeti gençliğe emanet<br />

etti?<br />

Alışkanlıklar insanın yaşı ilerledikçe vazgeçilmez hale<br />

gelir, tutku olur, sonuç olarak bu insan tutucu olur.<br />

Gençlerin alışkanlıkları yoktur. Gençleri yerinde tutamazsınız.<br />

Gençlik durağan değildir. Gençlik daima<br />

ilerlemek ister.<br />

İşte bu politikayı cumhuriyet karşıtları iyi anladılar.<br />

Cumhuriyet karşıtı gençlik yetiştirilmesi projesini<br />

yaptılar ve uyguladılar.<br />

Eğitim sistemimizde böyle bir gençlik yetiştirmek için<br />

elli yıl önce eğitimde bütünlük ilkesini değiştirdiler.<br />

Bu eğitimi alan gençler, özellikle devletin ve özel sermayenin<br />

karar mekanizmasına yerleşti ve gün geçtikçe<br />

sayıları artarak yerleşecek. Düşünen ve üreten<br />

genç yetiştirmek üzere kurulan Kemalist devlet politikası,<br />

iktidarı elde tutmak uğruna terk edildi. Şimdi<br />

artık herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi<br />

gerekiyor.<br />

Gençler Mustafa Kemal bu görevi size vermişti, “Cumhuriyeti<br />

bizler kurduk, sizler yaşatacaksınız” demişti.<br />

Yazımı Mustafa Kemal’in bir sözüyle bitirmek istiyorum:<br />

“Çağdaş savaşlar orduyla değil, milletle verilir.”<br />

2<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Yayın Kurulundan<br />

Merhaba,<br />

Yıl sonu geliyor. Dünyanın küresel ısınma nedeniyle<br />

fokurdamaya başlamış olması yetmiyormuş gibi,<br />

emperyalistlerin finansman ve ekonomik güçleriyle<br />

olduğu kadar askeri güçleri ile de dünyayı cadı kazanına<br />

çevirdikleri yetmiyormuş gibi, bugünlerde<br />

emperyalizmin klasik bunalım süreçlerinden birisi de<br />

“yüzyılın ekonomik krizi” adı altında dünya ülkelerini<br />

yangın yerine çevirmiş vaziyettedir.<br />

Durum böyle olunca emperyalist sisteme eklemlenmeye<br />

çalışan ülkemiz de bu yangınlardan nasibini almaktadır.<br />

Halihazırdaki görünüm hiçte iç açıcı değildir.<br />

Ancak yinede bu sayımızda bu karanlık tablodan<br />

ziyade mesleğimize yönelik geleceğe bakalım dedik.<br />

Zorluklar ve aksilikler karşısında iyimser bir bakış açısıyla;<br />

meslektaş ve meslek odası olarak takım çalışması<br />

yaratarak, örgütlülüğün özünde varolan gücü hep<br />

birlikte hatırlayalım istedik.<br />

Geçmiş yaşananlardan bilinmektedir ki inşaat sektörü<br />

ülkemizde, ekonominin ve istihdamın motoru<br />

görevini yapa gelmiştir. Mesleğimiz üretici güçlerin<br />

gelişmesi noktasında önemli bir olgudur. İnşaat mühendisliği<br />

medeniyetin alt yapısı olan yapı çevresini<br />

planlama ve geliştirme bilim ve sanatıdır aynı zamanda.<br />

O halde gelecek süreçte mesleğimize toplumun<br />

gereksinimi devam edecektir.<br />

Bir başka açıdan mesleğimizin toplumdaki yerini, insanlığın<br />

yararına faydalar getirecek çalışmalar olarak<br />

ta düşünebiliriz. Bu bakımdan inşaat mühendisliği<br />

birçok insanı, toplumu ilgilendiren sistemler ve toplumsal<br />

kararlar alınmasında karar verici bir mekanizmadır.<br />

Öte yandan mesleki örgütümüz İMO’da, topluma yön<br />

verme, devletin ekonomik ve siyasi kararlarında etkili<br />

olma, sosyal değişimde öncü olma, mesleki ve toplumsal<br />

sorunlarda çözümler sunma, ülkenin sanayi ve<br />

ekonomi politikalarının üretiminde etkili olma, siya-<br />

sal iktidarlar üzerinde etkili bir baskı grubu olma gibi<br />

amaçları yerine getirmeye çalışmaktadır.<br />

Dünyada ve ülkemizde gelişen olumsuzluklara karşı<br />

durabilmek için, meslekte bilgiyi, üretkenliği ve onuru<br />

sağlamalıyız. Bunun için de mesleki birikimlerimizi<br />

artırmak, kendimizi uzmanlaştırmaya çalışmak, mesleğimizi<br />

geliştirmeye çalışmak, mesleğimize ülkemize<br />

ve geleceğimize sahip çıkmak gibi iş ve eylemler<br />

yapabiliriz. Toplumun ihtiyacına cevap verecek kalitede<br />

hizmetler üretecek meslek adamı olmak için<br />

örgütlü çalışmalar yapmalıyız. Meslek odamızı bu konuda<br />

zorlamalıyız. Böylece alınacak eğitimlerle; kendi<br />

emek gücümüze nitelik kazandırırken, kendimizi piyasa<br />

için üretme yerine, toplumun ve halkın yararına<br />

hizmetler sunulmasına katkı koyabiliriz. Bilgimizi ve<br />

yeteneklerimizi arttırırken, etkili mesleki uygulamalara<br />

elverişli tavırlarımızı geliştirirken kamu yararı ve<br />

toplumsal çıkarları öne aldığımız oranda mesleki uygulamalardan<br />

alacağımız hazda artacaktır.<br />

Şurası unutulmamalıdır ki, meslek ve meslektaş sorunları<br />

tek başına ülkenin ve halkın çıkarlarından ayrı<br />

tutularak çözülemeyecektir. O halde bizim ne ürettiğimiz<br />

kadar neyin yanında yer aldığımız da önemli<br />

olmaktadır. Üstelik günümüzün yüklü gündemi ve<br />

sorunların çözümü de ancak örgütlü mücadele ile çözümlenebilecek<br />

boyutlardadır.<br />

Mesleğini bilen onu halkın hizmetinde kullanan inşaat<br />

mühendislerinden, ülkesinin her işini yapabilecek<br />

nicel ve nitel gücü olan teknik elemana; kalkınmamızın<br />

ve gelişmememizin denetiminden meslek düzeyimizin<br />

geliştirilmesine, ülke meslek ve meslektaş<br />

sorunlarının çözümüne kadar, amaç iş ve eylemleri<br />

gerçekleştirmek için çaba harcamaya devam etmeliyiz.<br />

Evrensel medeniyetimizin devam etmesi inşaat mühendislerinin<br />

var olmasıyla mümkündür.<br />

Sevgilerimizle….<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 3


Şubeden<br />

2 Eylül <strong>2008</strong><br />

İzmir İlindeki okullar ve hastanelerin<br />

yapısal durumlarıyla ilgili olarak<br />

NTV televizyonu ile Cumhuriyet<br />

ve Milliyet Gazetelerinde Şube<br />

Başkanımız Ömer Zafer ALKU’nun<br />

yazıları yayınlandı. Bu demeçlerde<br />

İzmir’deki resmi dairelerin, özellikle<br />

okullar ve hastanelerin güçlendirilmesinin<br />

gerekliliği vurgulandı.<br />

Yaklaşık 3600 adet okul binasından<br />

sadece 24 tanesinde güçlendirme<br />

yapılmasının eksikliği ve<br />

yanlışlığı dile getirildi.<br />

5 Eylül <strong>2008</strong><br />

genç-İMO güz dönemi ilk toplantısını<br />

yaptı. Toplantıda Mühendislik<br />

fakültelerinin öğrenime başlamasıyla<br />

okullarda yapılacak çalışmalar,<br />

toplantılar programlandı.<br />

Okul ve sınıf temsilciliklerinin seçimi<br />

için gerekli ön çalışmaların<br />

yapılması kararlaştırıldı. Ayrıca<br />

Ankara’da yapılacak öğrenci kurultayı<br />

hakkında bilgilenildi.<br />

8 Eylül <strong>2008</strong><br />

İzmir’deki kaçak yapılaşmalarla ilgili<br />

olarak Şube Başkanımız Ömer<br />

Zafer ALKU İzmir Life Dergisine<br />

demeç verdi.<br />

12 Eylül <strong>2008</strong><br />

• İMO 2. Danışma Kurulu Ankara’da<br />

“İMO Yetkinlik Belgelendirme<br />

Yönetmeliği Taslağı” gündemiyle<br />

toplandı. Gündemin dilekler<br />

kısmında ise SİM yönetmeliği ve<br />

uygulamalarında karşılaşılan sorunlar<br />

şube temsilcileri tarafından<br />

dile getirildi. Şubemizce yapılan<br />

öneri doğrultusunda; yönetmelik<br />

ve uygulamalarında görülen eksikliklerin<br />

giderilmesi amacıyla,<br />

tek gündem maddesi SİM yönetmeliği<br />

olan ve şubelerin katılımıyla<br />

ortak bir toplantının acilen yapılması<br />

uygun görüldü.<br />

13 Eylül <strong>2008</strong><br />

• Danışma Kuruluna katılan Şube<br />

Yönetim Kurulu üyelerimiz ve danışma<br />

kurulu üyelerimizle birlikte<br />

Ankara Tandoğan’da yapılan 12<br />

Eylül’ü telin mitingine katılındı.<br />

• İzmir’de yapılan 12 Eylül telin mitingine<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon<br />

Kurulu bileşenleriyle birlikte<br />

katılındı.<br />

22 Eylül <strong>2008</strong><br />

• Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik<br />

Fakültesi’nin 40. Kuruluş Yıldönümü<br />

törenine katıldık. Törende<br />

Fakültenin İnşaat Bölümünün<br />

ilk öğrencilerine Dekanlık ve Şube<br />

Yönetim Kurulumuz adına plaket<br />

verildi. Fakültenin eski ve yeni yöneticileri<br />

ile ilk öğrencileri kuruluş<br />

dönemi ve sonraki yıllara ait anılarını<br />

anlattılar.<br />

• 22-25 Eylül <strong>2008</strong> tarihleri arasında<br />

beş gün sürecek olan Eylül<br />

<strong>2008</strong> Meslekiçi Eğitim Kursları<br />

başladı. Kurs sonunda yapılan sınava<br />

katılıp başarılı olan 22 üyemiz<br />

sınav başarı belgesi almaya<br />

hak kazandı.<br />

24 Eylül <strong>2008</strong><br />

İşyeri temsilcileri ortak toplantısı<br />

yapıldı.<br />

25 Eylül <strong>2008</strong><br />

• Şubemiz sekreterliğinde yürütülen<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir Kent Sempozyumunun<br />

11. hazırlık toplantısı<br />

Şubemizde yapıldı.<br />

• Üyemiz İnş. Müh. Hasan AYDIN’ın<br />

sunduğu “İzmir Metrosu Özelinde<br />

Zayıf Zeminlerde Kullanılan Tünel<br />

Açma Yöntemleri” adlı proje tanıtım<br />

seminerlerimizin ilki yapıldı.<br />

26 Eylül <strong>2008</strong><br />

Şube Yönetim Kurulu Sekreter<br />

Üyemiz Tahsin VERGİN Devlet Demiryolları<br />

3. Bölge Müdürü İnş.<br />

Müh. Sabahattin Eriş’le görüştü.<br />

4<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Yapılan görüşmede önümüzdeki<br />

dönem eğitim ve seminerlerde<br />

demiryolları üzerine etkinlikler<br />

yapılması ve demiryollarına teknik<br />

geziler düzenlenmesi kararlaştırıldı.<br />

6 Ekim <strong>2008</strong><br />

genç-İMO Ege Üniversitesi İnşaat<br />

bölümüne bu yıl kayıt yaptıran<br />

öğrencilerle tanışma toplantısı<br />

düzenledi. İnşaat bölümü 1. sınıfların<br />

“İnşaat Mühendisliğine Giriş”<br />

dersinde yapılan bu toplantıda,<br />

öğrencilere inşaat mühendisliği<br />

ve İnşaat Mühendisleri Odası<br />

amaçları ve çalışmaları anlatıldı.<br />

öğrenci üyelerle ortak toplantı<br />

yapıldı. Toplantı sonucunda adı<br />

geçen ilçelerde toplam 130 muhtarla<br />

yüzyüze görüşme yöntemiyle<br />

anket çalışması planlandı.<br />

• İnşaat Yüksek Mühendisi Erhan<br />

KARAESMEN’in sunduğu “Türk ve<br />

Anadolu Yapı Sanatının Tarihsel<br />

Gelişmesi ve Koca Sinan’da Doruğa<br />

Ulaşması” adlı seminer geniş<br />

bir katılımla ilgi ile izlendi.<br />

Şubeden<br />

“Gördes Barajı” na teknik gezi<br />

düzenlendi. Öğleden önce Salihli<br />

yakınlarındaki Sard Antik Kenti<br />

harabeleri gezildi.<br />

Baraj teknik gezisinde Şantiye Şefi<br />

İnş. Müh. İbrahim Uslu tarafından<br />

kapsamlı bir brifing verildi (Bu brifinge<br />

ait sunum sitemizden temin<br />

edilebilir.) Bu Geziye 85’i öğrenci<br />

olmak üzere toplam 190 kişi katıldı.<br />

Teknik gezi için destek veren<br />

DSİ 2. Bölge Müdürlüğü yetkililerine<br />

ve Sard harabelerinin tanıtımını<br />

yapan üyemiz İnş. Müh. Muammer<br />

Dalgıç’a teşekkür ederiz.<br />

11 Ekim <strong>2008</strong><br />

• genç-İMO toplantısı yapıldı. Yapılan<br />

çalışmalar değerlendirilerek<br />

önümüzdeki dönemde “Mesleğimiz<br />

ve İMO” etkinliğinin yapılması<br />

ve genç-İMO sitesinin (www.gencimo.org)<br />

aktif hale getirilmesi kararlaştırıldı.<br />

13 Ekim <strong>2008</strong><br />

• genç-İMO Dokuz Eylül üniversitesi<br />

inşaat bölümüne bu yıl kayıt<br />

yaptıran öğrencilerle tanışma<br />

toplantısı düzenledi. İnşaat bölümü<br />

DEÜ Konferans salonunda yapılan<br />

bu toplantıda, öğrencilere<br />

inşaat mühendisliği ve İnşaat Mühendisleri<br />

Odası amaçları ve çalışmaları<br />

anlatıldı.<br />

9 Ekim <strong>2008</strong><br />

• İlçe temsilcilikleri ortak toplantısı<br />

yapıldı. Bu toplantıda Kasım ve<br />

Aralık ayları içersinde proje kontrolleri<br />

sırasında betonarme ve<br />

statik bilgisayar hesap programlarının<br />

kullanımında dikkat edilecek<br />

hususlar konusunda şubemizce<br />

kurs verilmesi kararlaştırıldı.<br />

• <strong>TMMOB</strong> İzmir Kent Sempozuyumu<br />

çalışmaları kapsamında<br />

Konak, Bornova, Buca, Karşıyaka<br />

ilçelerinde görevli Muhtarlarla yapılacak<br />

anket çalışması için İnşaat<br />

Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları<br />

Odası ve Peyzaj Mimarları<br />

Odası İzmir Şubeleri yetkilileri ve<br />

anket çalışmasında görev alacak<br />

• Ankara’da yapılan <strong>TMMOB</strong> 40.<br />

Dönem 1. Danışma Kurulu toplantısına<br />

şube yönetim kurulu üyemiz<br />

Aydın NOGAY katıldı.<br />

12 Ekim <strong>2008</strong><br />

Şubemizce düzenlenen Teknik<br />

Gezi programları çerçevesinde<br />

• Şubemiz 40. Dönem Yönetim Kurulunda<br />

görev yapan Yönetim Ku-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 5


Şubeden<br />

rulu Sekreteri Jale ALEL, Sayman<br />

Üye A. Fuat GÜNAK, Yönetim Kurulu<br />

üyeleri Ali İhsan ARGIT ve K.<br />

Abidin ÖZTÜRK ile Şube Sekreterliği<br />

görevinden ayrılan Vedat<br />

YORULMAZEL’e yaptıkları başarılı<br />

çalışmalar, odamıza sağladıkları<br />

kazanımlar için teşekkür etmek<br />

amacıyla plaket verildi.<br />

14 Ekim <strong>2008</strong><br />

İzmir Valiliğine yazdığımız yazı ile<br />

Valilikçe düzenlenmesini istediğimiz,<br />

binaların güçlendirilmesine<br />

yönelik bir danışma kurulu kurulması<br />

talebimiz doğrultusunda,<br />

İzmir Valiliği Kriz Merkezi yönetimince<br />

oluşturulan danışma<br />

kurulunun ilk toplantısına Şube<br />

Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz<br />

Tahsin VERGİN ve Afet Komisyonu<br />

üyemiz Birol BORA katıldılar.<br />

15 Ekim <strong>2008</strong><br />

genç-İMO Celal Bayar üniversitesi<br />

inşaat bölümüne bu yıl kayıt yaptıran<br />

öğrencilerle tanışma toplantısı<br />

düzenledi. Geniş katılımla yapılan<br />

bu toplantıda, öğrencilere inşaat<br />

mühendisliği ve İnşaat Mühendisleri<br />

Odası amaçları ve çalışmaları<br />

anlatıldı.<br />

17 Ekim <strong>2008</strong><br />

• Ege Üniversitesi Mühendislik<br />

Fakültesi Mezuniyet Törenine<br />

katıldık. Törende dereceye giren<br />

İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerine<br />

Şube Başkanımız Prof.<br />

Dr. Ömer Zafer ALKU tarafından<br />

ödülleri verildi.<br />

• Yeni mezun üyelerimiz için düzenlediğimiz<br />

eğitim programları<br />

çerçevesinde “Mesleğimiz ve İMO”<br />

adlı semineri Yönetim Kurulu üyemiz<br />

Aydın NOGAY ve Üyemiz Gülşen<br />

IŞIK verdiler. Mesleğimizin,<br />

odamızın, çalışma alanlarımızın<br />

ve örgütlenmemizin anlatıldığı ve<br />

tartışıldığı bu seminere öğrenci ve<br />

yeni mezun toplam 87 kişi katıldı.<br />

Seminer sonrası kokteyl verildi.<br />

18 Ekim <strong>2008</strong><br />

Çine Barajı’na teknik gezi düzenlendi.<br />

Gezide verdikleri destek için<br />

DSİ 21. Bölge Müdürlüğü yetkililerine<br />

teşekkür ederiz.<br />

22 Ekim <strong>2008</strong><br />

İşyeri Temsilcilerimizle ortak toplantı<br />

düzenlendi. Geçen dönem<br />

başladığımız işyerlerinin tanıtım<br />

programına bu yıl da devam edilmesi<br />

kararlaştırıldı. Ayrıca İş Güvenliği<br />

konusunda eğitim programı<br />

düzenlenmesi ve Dünya Su<br />

Gününde DSİ – İZSU ile birlikte<br />

İzmir Su sorunlarının tartışılacağı<br />

bir “İzmir Su Paneli” düzenlenmesi<br />

kararlaştırıldı.<br />

23 Ekim <strong>2008</strong><br />

Perşembe etkinliklerimizden olan<br />

“Deprem Yönetmeliğinde Doğrusal<br />

Olmayan Yöntemler” adlı seminer<br />

İMO Meslekiçi Eğitim Komisyonu<br />

Başkanı Prof. Dr. Zekai Celep<br />

tarafından sunuldu.<br />

25-26 Ekim <strong>2008</strong><br />

Değerli Hocamız Prof. Dr. Sıracettin<br />

BİLYAP anısına düzenlediğimiz<br />

ve geleneksel hale gelen satranç<br />

turnuvasının 8.si Halkapınar Kapalı<br />

Spor Salonunda yapıldı.<br />

27 Ekim <strong>2008</strong><br />

İzmir Kent Sempozyumunun 12.<br />

toplantısı <strong>TMMOB</strong> İzmir İKK bileşenleri<br />

ile yapıldı. Bu toplantıda<br />

çalışmaların 10 Kasıma kadar son<br />

haline getirilmesi kararlaştırıldı.<br />

30 Ekim <strong>2008</strong><br />

• Afet Komisyonu toplantısı yapıldı.<br />

Bu toplantıda Valilikte yapılacak<br />

Kriz Masası danışma kurulu<br />

toplantısına odamız görüşü olarak<br />

götürülecek konular üzerinde<br />

çalışma yapmak için görevlendirmeler<br />

yapıldı. Valilik danışma kurulu<br />

toplantısında özellikle “yaşlanmış<br />

ve depreme hazır olmayan<br />

binalara ne yapılmalı” konusunda<br />

bir panel yapılması konusunda ısrarlı<br />

olunması önerildi.<br />

• İzmir Kent Sempozyumu hazırlık<br />

çalışmaları çerçevesinde Şubemizce<br />

sunum yapacak üyeler ortak<br />

toplantısında kararlaştırılan<br />

“İzmir Ulaşımı ve Geleceği” adlı<br />

panelin hazırlık çalışmasının ilk<br />

toplantısı yapıldı. Bu toplantıda<br />

Üyelerimiz, Sibel Börekçioğlu, Osman<br />

Berk, Ilgaz Candemir, Abdullah<br />

İncir, Veli Akçaoğlu, Aydın Nogay,<br />

Perviz Ahmetzade, Prof. Dr.<br />

Adnan Akyarlı, Yard. Doç. Dr. Serhan<br />

Tanyel ve Demiryolları 3. Bölge<br />

Müdürü Sabahattin Eriş’ten<br />

oluşan bir yürütme kurulu oluşturulması<br />

ve 07 Kasım <strong>2008</strong> Cuma<br />

saat 15.00 de İMO da bir toplantı<br />

yapmaları kararlaştırıldı.<br />

6<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Şubeden<br />

15 Aralık <strong>2008</strong> tarihinde, mesleğinde 50, 40 ve 25. yılını<br />

dolduran üyelerimize plaket töreni düzenlenecektir.<br />

Üyelerimizi kutlar, sağlıklı nice yıllar dileriz.<br />

“Ortak olmak her sevince<br />

Her derde kedere<br />

Ve yürümek ömür boyu<br />

Beraberce el ele”<br />

Şubemiz kayıtlarına göre Meslekte 50, 40 ve 25. yılını<br />

dolduran üyelerimizin listesi aşağıda bulunmaktadır.<br />

Listedeki üyelerimizin plaketleri hazırlanarak, Şubemiz<br />

kayıtlarındaki adreslerine yazılı davet gönderilecektir.<br />

Listede herhangi bir yanlışlık görülmesi durumunda<br />

Şubemize telefonla bilgi verilmesini rica ederiz.<br />

Telefon : 462 56 55<br />

e-posta : imoizmir@imoizmir.org.tr<br />

SİCİL ADI SOYADI<br />

3011 MÜNİR KOÇAK<br />

3050 ÖZER ERDENİZMENLİ<br />

3054 OKTAY ÖZDEN<br />

3087 AYHAN PAKER<br />

3094 İLHAN ŞENER<br />

3145 OKTAY EROKAY<br />

3159 ÖZDEMİR ERKMEN<br />

3178 KAMURAN ALTINTAŞ<br />

3194 M. HADİ ÖZGÜRKAN<br />

3233 RAHMİ ŞEN<br />

3348 BERSÜL BERKSOY<br />

3460 AHMET ADİL DEMİRYÜREK<br />

3612 ATİLLA ERTEN<br />

3962 MUSTAFA YILMAZ İZMEN<br />

4028 ÖZDEMİR KARABABA<br />

4862 ENGİN KÜÇÜKÖZER<br />

13730 MUSTAFA KEMAL ÖZKAN<br />

SİCİL ADI SOYADI<br />

5688 AHMET İSAM ULUŞANS<br />

5766 OKAN GÖZEN<br />

5788 TUNCER SERTELLİ<br />

5791 BÜLENT OMAY<br />

5810 ŞEVKİ RASİN ALCA<br />

5853 VELİ AKÇAOĞLU<br />

5855 ŞÜKRÜ SEPİL<br />

5877 HALİS ACAR<br />

5951 ATİLLA TANSEL<br />

5961 İHSAN KEYİK<br />

5966 İRFAN KIRSOY<br />

5981 KAYA SERDAROĞLU<br />

5984 BEKİR YILDIZ<br />

6009 ENVER GÜNDAY<br />

6020 CAN ÖZKAYNAK<br />

6035 SÜLEYMAN KÖKSAL BAYDERE<br />

6036 İSMAİL ÜNAL AYVAZ<br />

6066 H. İBRAHİM KARAOĞLU<br />

6136 YILMAZ TANSU<br />

6199 ORHAN YÜKSEL<br />

6212 KAMİL SANCAR<br />

6248 NUH KESKİNEĞE<br />

6561 MUSTAFA YAŞAR<br />

6698 ADİL ÜNAL<br />

6785 BERAT KARABAY<br />

6816 ORAL AKSU SARIHAN<br />

6876 H. TEKİN GÖKTÜRK<br />

7132 YAVUZ AKINCI<br />

7211 İRFAN BERBEROĞLU<br />

7497 URAL ERGİN<br />

7606 HAMDİ TAYFUN KEPSUTLU<br />

7627 MUZAFFER KAYABAŞI<br />

7910 RAŞİT YILMAZ<br />

9320 ZEKERİYA TANIK<br />

23009 TEVFİK KALAY<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 7


Şubeden<br />

SİCİL ADI SOYADI<br />

14075 TURGUT KAYA<br />

19260 LEVENT ÇELİK<br />

21152 ERTUĞRUL ZEKİ GÜRSES<br />

28975 SERHAN MENTEŞE<br />

29013 SÜLEYMAN SÜHA ATASOY<br />

29047 DİNÇER ÇALIŞKAN<br />

29204 M. AYDIN GÜLLÜ<br />

29217 SERAP KAHRAMAN<br />

29218 ŞABAN MELİH RODOPLU<br />

29222 FEYYAZ SUNGUR<br />

29223 GÜVENÇ TUNCER<br />

29227 SERAY ZÜNBÜLCAN<br />

29241 FATMA DÜNDAR<br />

29277 USAME İSKİFOĞLU<br />

29325 FAHRETTİN KAÇAR<br />

29373 MEHMET EMİN GEÇER<br />

29378 DEVRİM KALKAR<br />

29406 CİHAN SAYAR<br />

29443 RAGIP NADİR YÜZGEÇ<br />

29446 SEDAT HACIRAİFOĞLU<br />

29458 BESİM ÜNER<br />

29462 GÜRGANİ SÖZER<br />

29480 YURDAER KANTAR<br />

29489 CELAL KOLOĞLU<br />

29498 DİLEK PINAR<br />

29556 OSMAN BAFRALI<br />

29587 RECEP ÜMİT DURMAZ<br />

29636 KAMİL KAYA<br />

29663 ŞEVKET ALTINİŞ<br />

29665 HÜSEYİN ÇAPKINOĞLU<br />

29666 CAN DOĞANCAN<br />

29667 YONUS EMRE ŞENAKIN<br />

29669 İBRAHİM CEYHANLI<br />

29699 NURTEN DURMAZ (ERBAŞ)<br />

29730 TAHSİN KESERER<br />

29740 SERDAR ÇOLPAN<br />

29752 HÜSEYİN FAİK GÜNGÖR<br />

29754 YAVUZ ÖZER<br />

29764 MEHMET BİLDİŞ<br />

29772 TURHAN KOCA<br />

29782 ULVİYE AKÇAY<br />

29837 CELALETTİN KÖSEOĞLU<br />

29854 LATİFE SERAP HELVACIZADE<br />

29856 SELAHATTİN YALÇIN<br />

29857 İLHAN SEBATİ YOLAL<br />

29858 ATANUR YILMAZ<br />

29860 HIDIR ALİ ZERAY<br />

29872 TURGAY TANYÜ<br />

29904 NAİL ORAL<br />

29914 SÜLEYMAN ÖZMEN<br />

29942 UFUK AKYURT<br />

29943 HAKAN DEMİRER<br />

29945 HASAN RECEP GÜLBAHARLI<br />

29948 GÜVEN ABDİ SUN<br />

29994 ORHAN BALA<br />

29996 ERTUĞRUL BAŞOĞLU<br />

30029 MUSTAFA GÜRHAN EDREMİTLİOĞLU<br />

30030 EKREM DOĞAN<br />

30034 SELÇUK TÜRKEL<br />

30037 MUHAMMET SAYIM ULUTAŞ<br />

30078 YUSUF ŞENOL<br />

30090 AYTÜRK AKYÜREK<br />

30112 KAMİL YILMAZ<br />

30142 LEVENT AKDİL<br />

30144 MEHMET KOCABAŞ<br />

30145 SİNA KUTLUĞ<br />

30162 SEDAT ERDEM<br />

30163 GÖKHAN TİLKİOĞLU<br />

30202 HASAN TURUT<br />

30226 ARDAHAN DİNÇER<br />

30228 KADİR HÜSEYİN EROĞLU<br />

30230 MEHMET BÜLENT GÜNEŞ<br />

30232 MİTAT KALE<br />

30236 HURŞİT USLU<br />

30296 AYDIN BALCI<br />

30298 İBRAHİM HALİL COŞKUN<br />

30299 BENAY ÇEÇEN<br />

30300 İSMET DURNABAŞ<br />

30304 AYHAN HEKİMOĞLU<br />

30305 NİHAL ATAKÖY<br />

30306 ASLAN SEDAT ÖZYATIK<br />

30353 AHMET CAN ÇALIK<br />

30360 LEVENT BİLGE<br />

30362 IŞIL TÜTÜNCÜOĞLU<br />

30363 SALİHA KÖROĞLU<br />

30377 FİKRET REİS<br />

30379 MOLLA GÜRANİ KOÇ<br />

30380 RAMAZAN SAYIM<br />

30385 ULVİ ANIL<br />

30393 ULVİ HADIMLI<br />

30429 RECEP SONGÜR<br />

30439 FETTAH BAYDAR<br />

30440 YAVUZ ŞİBİL<br />

30477 VOLKAN TAFTAF<br />

30512 ÜLKÜ KETENCİ<br />

30515 AYŞE DİLEK DEMİROĞLU<br />

30557 HÜSEYİN MAHİR YAZICI<br />

30659 NİLSER YÜCEL<br />

30695 BİNNUR CURA<br />

30697 ADNAN NACİ GÜLER<br />

30699 RAMAZAN KORKMAZ<br />

30763 MUHARREM TARKIN<br />

30881 HAKAN ATAKÖY<br />

30916 NURETTİN DOĞAN<br />

30977 DUYGU ÖZER<br />

30998 HAŞMET KARASU<br />

31151 ŞEFİKA SEYHAN HAS<br />

31153 OSMAN YALÇINDAĞ<br />

31205 KAYA PEKER<br />

31302 SEZGİN SAYDAM<br />

31465 ALAADDİN AŞUT<br />

31628 ZEKAYİ ÇELİK<br />

31920 TAHİR AKKAN<br />

32338 UFUK AYKOL<br />

32530 MEHMET DOĞAN SARAÇOĞLU<br />

32800 ADNAN ADIGÜZEL<br />

32806 GÜLDEN DENLİ<br />

32838 SADIK ÖNDER<br />

33091 İLKER NEZİH SELÇUK<br />

33849 AKIN CELAL İNAN<br />

35132 SÜREYYA ALPTEKİN<br />

35225 MİTHAT CANDABAKOĞLU<br />

35400 HAKAN CELAL ÇEÇEN<br />

36897 MEHMET CEMALETTİN KESTİK<br />

37783 SEVİL GÜNGÖR<br />

42957 ALİ RIZA EĞİLMEZ<br />

43902 HÜSEYİN YALÇIN ŞAN<br />

45293 FİLİZ ZORLU<br />

45704 NİHAT SARICAN<br />

50036 MUSTAFA ÖZKAN<br />

58214 SEMA ELEKLER<br />

8<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Şubeden<br />

ARALIK <strong>2008</strong> ETKİNLİKLERİMİZ<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 9


Şubeden<br />

KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS ve MEMURLARIN SENDİKAL HAKLAR<br />

MÜCADELESİ İLE YÖNETENLERİN ENGELLEME TAKTİKLERİ VE<br />

TRUVA ATLARI …<br />

İnş. Müh. Aydın NOGAY<br />

İMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi<br />

“…işveren devlet, sarı sendikaların, sendika üye<br />

aidatlarını % 100 artırılmasını istemesinin dışında,<br />

ücret artışlarında % 3-5’lere razı olan YENİ YENİ<br />

sendika ağalarıyla, kamu emekçilerini teslim almaya<br />

devam etmektedir.”<br />

1990 yılından bugüne kamuda çalışan memur ve mühendislerin<br />

sendikal hak ve özgürlüklerinin kabul ettirilmesi<br />

mücadelesinde hep iki kesimle karşı karşıya<br />

gelindi.<br />

Bunların bir kesimi,<br />

Kaynak dağılımında ve kamuda çalışan mühendis ve<br />

memurların kaderi üzerinde tek söz ve karar sahibi olmak<br />

isteyen ve bugüne kadar olan, bu ülkenin nüfusunun<br />

% 20 sini oluşturup, milli gelirin % 55 ‘ıni götüren<br />

yerli ve yabancı varlıklı kesimler (yani İşbirlikçi büyük<br />

burjuvazi) ve bunların siyasi sözcüleriydi.<br />

Kamuda toplu sözleşmeli çalışma düzenine geçilmesini<br />

isteyen memur ve mühendisler; “hak verilmez<br />

alınır, haklar ve özgürlükler eğer uğrunda mücadele<br />

edilirse vardır” anlayışıyla, her türlü baskı ve<br />

sürgün tehdidine rağmen, mücadelesini sürdürürken,<br />

Bir diğer kesim de vardı ki, onlar da hep işveren devlet<br />

gibi konuşuyor, mücadelenin önemli dönüm noktalarında<br />

hep bir bölen olarak sendikal mücadelenin<br />

karşısında duruyorlardı.<br />

Bunlar “Kamusen” adını almadan önce, “vakıf”tılar.<br />

Çünkü o gün ki yasalarla memurların sendikalara üye<br />

olamayacağını söylüyor ve siyasi iktidarlardan önce<br />

bunlar, memurlara sendikal örgütlenme yasağı koyuyordu...<br />

Kamu çalışanları Mayıs 1990 da ilk sendikalarını kurup<br />

kitleselleşmeye ve mücadeleyi yükseltmeye başladığı<br />

günlerde, onlar dergilerinde;<br />

*“Memurların Sendika Kurma Hakkı Yoktur”(Kamu<br />

Çalışanları Dergisi Sayı: 11 Sayfa10)<br />

* Sendikal hak için ise, “sadece memurlar böyle bir<br />

haktan mahrumdur” (Kamu Çalışanları Dergisi Sayı<br />

12 Sayfa: 3 ) dediler.<br />

* Sonra da “Anayasamızda ve yasalarımızda memura<br />

sendika kurma hakkı verilmediği için; kurulan sendikaların<br />

tamamı yasalar önünde illegal durumdadır. Biz<br />

memurlarımızı maceraya atmamak için, kanun çıkıncaya<br />

kadar kanunsuz sendika kurmayı uygun bulmadık<br />

ve memurlarımıza da tavsiye etmiyoruz” diyordu,o<br />

zamanın konfederasyon başkanı Ali IŞIKLAR ( Kamu<br />

Çalışanları Dergisi Sayı 13, Sayfa:4 )<br />

Onlar uygun bulmadı ama kamu çalışanları birçok<br />

işkolunda sendikalarını kurdular, binlerce memur<br />

ve mühendis de o sendikalara üye oldu.Üstelik birçok<br />

eylem ve etkinlik de gerçekleştirerek meşruluklarını<br />

dosta düşmana herkese gösterdiler.<br />

Bunun yanında eylem ve etkinlikler sonucu kamu<br />

çalışanları ile görüşmek zorunda kalan hükümet<br />

yetkililerini de uyarmaktan kendilerini alamıyorlardı<br />

bu kesimin yöneticileri.<br />

Şöyle ki,<br />

“hükümetin, söz konusu illegal kuruluşları hem de<br />

protokol prosedürü içerisinde kabul ederek, sanki<br />

bunları legal sendikalarmış gibi lanse etmesini,<br />

devlet eliyle hukuk dışılığa bir özendirme olarak<br />

görüyor, bu anlayışın yaygınlaşmasından endişe<br />

duyuyoruz” diyorlardı, Kamu Çalışanları Dergisi sayı<br />

14, Sayfa 5, 15 Şubat 1992 tarihinde.<br />

Kamu Çalışanlarının örgütlenme mücadelesinin önünde<br />

siyasi iktidarların baskı, sürgün, sendika kapatma<br />

gibi uygulamaları ile kendisini vakıf olarak adlandıranların<br />

her türlü çarpıtmaları, Kamu Çalışanlarının sendikal<br />

hak ve özgürlük mücadelesini engelleyememişti,<br />

Bu gidişat engellenmeliydi. Kim bu gelişmelerden<br />

rahatsız oluyorsa, işte o güçler, hemen karşı bir örgütlülük<br />

yaratıp, kamu çalışanların güçlerini bölmeli<br />

ve hareketi kendi denetimleri altına almalıydı.<br />

Çünkü yasa dışılık suçlamaları, memurlara korku<br />

salmak çabaları, memurların sendikalarda örgütlenmesini<br />

engelliyemiyordu.<br />

Bir anda; “kanunsuzluk”, “illegallik “ açıklamaları ve ithamları<br />

unutuldu “Anayasa değişmeli”, “kanunlar değişmeli”<br />

diyenler, o güne kadar söylediklerinin hepsini<br />

yuttular ve Türk Kamusen’i bir gecede tek tip program<br />

ve tüzükle kurdular.<br />

Ve o günün Türk Kamusen Genel Başkanı Ali IŞIKLAR<br />

şöyle demeye başladı. “O günün şartlarında sendika<br />

kurmamız mümkün değildi. Zaten yeterince mağdur<br />

olan memurları kanunsuz yollara iterek daha<br />

da kötü durumlara sokmamak için sendikamızı<br />

kurmadık.” (Kamu Çalışanları Dergisi Sayı 20, Sayfa:<br />

23)diyenler eski söylediklerini unutmuş gözüküp,<br />

sendikalarının nasıl yasal kuruluşlar olduğunu anlatmaya<br />

koyuldular. Tüm bunlar da yetmedi, “Biliyorsunuz<br />

memur sendikaları kurulduğu günlerde bazı<br />

10<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Şubeden<br />

yöneticiler ve valiler “sendika yasal değildir, kapatın<br />

bunları” diye ihbar etmeyi de ihmal etmediler<br />

(Kamu Çalışanları Dergisi Sayı: 32, Sayfa: 48) sanki<br />

aynı o sözleri kendileri de söylememiş gibi...<br />

Kamu emekçileri sendikalarını kurduğunda,<br />

Siyasi iktidar “sendikalar yasadışıdır” diyordu.<br />

Arkasından Türk Kamu Sen yöneticileri’ de “sendikalar<br />

yasadışıdır” diyordu.<br />

Siyasi iktidar mücadeleler sonucu sendikaları tanımak<br />

zorunda kaldı,<br />

Ardından Türk Kamu-Sen kuruldu.<br />

Kamu emekçileri Toplu Sözleşme hakkımız var diyordu.<br />

Birçok Belediye KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen’le<br />

Toplu Sözleşme İmzalıyor. Ona göre ücret alıyordu.<br />

Bu süreçte siyasi iktidar, mücadelenin önünü kesmek<br />

uluslararası sözleşmelere göre kamu emekçilerinin<br />

var olan toplu sözleşme ve grev hakkını kullandırmamak<br />

için toplu sözleşme ve grev hakkını içermeyen<br />

4688 sayılı sendika yasasını gündeme getirdiğinde ise<br />

bu sendikanın yöneticileri işi gücü bırakarak, binlerce<br />

memurun örgütlenmesini yasaklayan, toplusözleşme<br />

ve grev hakkını içermeyen yasakçı sahte sendika yasasının<br />

kabul edilmesi için mecliste çaba sarf etti. Başlarında<br />

da Ali IŞIKLAR Türk Kamu-Sen hala Anayasa “toplu<br />

görüşmeden bahsediyor diye” “toplu sözleşme hakkımız<br />

yoktur” demeye devam ediyor.<br />

Kamu çalışanları bir çok kez iş bırakarak meydanlara<br />

çıkıyor. Kimisinde yargı süreci yaşanıyor bir kısmında<br />

grev hakkımız tescil ettiriliyor. Türk Kamu–Sen hala<br />

grev hakkımız yok diyordu.<br />

Meclisin kabul ettiği uluslararası sözleşmelere uygun;<br />

örgütlenme, toplu sözleşme ve grev haklarımızı içeren<br />

uyum yasalarının yapılmasını istemek ve onun<br />

için mücadele etmek yerine, yasakçı sahte sendika<br />

yasasının genel kurulda kabul edilmesi için çalışanlar<br />

da bunlardı.<br />

Varlık nedenleri gereği bu güne kadar sendikal hak ve<br />

özgürlüklerin elde edilmesi ve geliştirilmesi adına “hareketi<br />

bölmenin dışında” hiçbir şey yapmayanlar.<br />

Şimdi Güya kamuda çalışan memur ve mühendislerin<br />

hak ve özgürlükleri için işverenle masaya oturuyor.<br />

Kamu emekçileri adına görüşme yapıyor…<br />

Fiili ve meşru bir mü cadele anlayışıyla kurulan sendikalarla<br />

haklar savunuldu geliştirildi.<br />

Sendikalar meşrulaştı. Fakat iş toplu sözleşme masasına<br />

işveren devleti oturtmaya gelince güç yetmedi.<br />

Bu süreçte, kamu emekçilerinin hukuki alanda meşruiyetlerini,<br />

“uluslararası sözleşmelerin Anayasanın 90.<br />

Maddesine göre TBMM inde usulüne uygun olarak kabul<br />

edilmesi sağlıyordu. 87, 98 ve 151 sayılı İLO sözleşmeleri<br />

ile evrensel haklar sen dikal mücadelemizde<br />

siyasi iktidarlarca görülmek istenmese de fiili ve meşru<br />

mücadele süreci, işveren devletin temsilcilerine bu<br />

sözleşmelerin varlığını kabul ettirdi.<br />

AİHM ‘sinde kazanılan davalar bu güne kadar mücadele<br />

ile hareketi bir aşamaya getirenlerin haklılığının<br />

somut göstergeleridir. Birilerinin de hangi<br />

safta olduğunun göstergesi.<br />

Bugün gelinen noktada ise, geçmişte söylendiği<br />

gibi;<br />

Uluslararası sözleşmelere göre, Kamu emekçilerinin<br />

toplu sözleşme ve grev haklarının var olmasına<br />

rağmen, siyasi iktidarların sınıfsal siyasi tercihleri<br />

ve kamu emekçilerinin de bu hakkı kullanacak örgütlülüğe<br />

ve mücadele azmine sahip olmamaları nedeniyle<br />

toplu sözleşmeli çalışma düzenine geçilememektedir.<br />

Kamu Emekçilerinin Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde,<br />

toplu sözleşme ve grev haklarını görmezden<br />

gelen hükümetler; kamu emekçilerini 4688<br />

sayılı ya sanın çizdiği dar çerçeve içerisine çekmekte, ve<br />

sarı sendikalarla al gülüm ver gülüm anlayışı ile kamu<br />

emekçilerini oyalamakta, işveren devlet, sarı sendikaların,<br />

sendika üye aidatlarını % 100 artırılmasını istemesinin<br />

dışında, ücret artışlarında % 3-5 lere razı olan<br />

YENİ YENİ sendika ağalarıyla, kamu emekçilerini teslim<br />

almanın keyfini, rahatlığını yaşamaktadır.<br />

“TOPLU SÖZLEŞME VE GREV HAKKININ KULLANIL-<br />

MASI” VE AİHM KA RARLARI<br />

Gaziantep Belediyesi ile KESK’e bağlı Tüm Bel Sen arasında<br />

1993 yılında yapılan toplu sözleşmenin uygulanmaması<br />

nedeni ile iç hukuk tüketilmiş ve AİHM’e<br />

başvurulmuştu. AİHM’in 34503/97 sayılı Demir ve<br />

Baykara-Türkiye davasında 21 Kasım 2006 günü<br />

verdiği kararında, yapılan top lu sözleşmenin İLO sözleşmeleri<br />

uyarınca kabul edilmesi ve gereğinin yerine<br />

getirilmesi belirtilmiş olup, Türkiye AİHS’in 11. maddesini<br />

ih lalden mahkum edilmiştir.<br />

1-Bu karardan sonra kamu emekçilerinin toplu pazarlık<br />

hakkının varlığı veya yokluğu tartışması bitmiştir.Toplu<br />

sözleşme hakkının varlığı AİHM tarafından<br />

tescil edilmiştir.<br />

2000’li yılların başlarında İstanbul Boğaz Köprüsü gişelerinde<br />

çalışan KESK’e bağlı Yapı Yol Sen üyesi gişe memurları,<br />

sendikalarının almış olduğu karar nedeniyle iş<br />

bırakma eylemi yapmıştı ve bunlara çok yüklü miktarda<br />

idari para cezası uygulanmıştı. İç hukuk süreci tamamlanmış<br />

ve AİHM’ne gidilmişti.<br />

AİHM’e yapılan başvuru sonucu Avrupa İnsan Hakları<br />

Mahkemesi, “sen dika kararıyla toplu eylem yapılabilmesini”<br />

sözleşmenin 11. maddesi çerçevesinde değerlendirmiş,<br />

Gişe Memurlarının Sendikanın almış olduğu<br />

iş bırakma kararı nedeniyle cezalandırılamayacağına<br />

hükmetmiş ve Türkiye’yi de para cezasına mahkum<br />

etmiştir. Memurlara verilen idari para cezaları ( ki<br />

bu para cezaları KESK’e bağlı Yapı Yol Sen tarafından<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 11


Şubeden<br />

idareye ödenmiştir.) AİHM tarafından mahkum edilen<br />

Türkiye tara fından Gişe Memurlarına tazminat<br />

olarak geri ödenmiştir.<br />

2-AİHM’in 17 Temmuz 2007 tarihli 74611/01,<br />

26876/02 ve 27628/02 başvuru sayılı Satılmış ve<br />

Diğerleri - Türkiye kararı Sendika hakkı ile ilgili bir<br />

karardır. (Top lu Eylem ve GREV hakkı ) Artık hiç kimse<br />

kamuda çalışan memur ve mühendislerin toplu eylem<br />

ve grev hakkını tanımamazlıktan gelemez.<br />

KESK’e bağlı Eğitim-Sen’in çağrısına uyarak, “iş koşullarının<br />

iyileşti rilmesi” amacıyla 2000 yılında bir günlük<br />

greve katıldıkları gerekçesiy le mahkûm olan ve ceza<br />

alan 11 kadın üyenin açtığı davada<br />

AİHM, 17 Temmuz <strong>2008</strong> tarihli kararında,<br />

Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin<br />

örgütlenme ve gösteri hakkıyla ilgili 11. maddesini”<br />

ih lal ettiğine hükmetti.<br />

3-Yapılan ön açıklamada, grevin hak arama<br />

mücade lesinde emekçilerin en temel araçlarından<br />

biri olduğu belirtilmiştir. (Grev Hakkının tesçil ve<br />

teslim edilmesi.)<br />

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararla aslında<br />

öteden beri Av rupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11.<br />

maddesi kapsamındaki örgütlen me özgürlüğü çerçevesindeki<br />

bakış açısını biraz daha ilerletmiş, sendi ka<br />

hakkı kapsamı içine haklı olarak toplu eylemde bulunma<br />

hakkını da dâhil etmiştir.<br />

Anayasanın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, temel<br />

hak ve öz gürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle<br />

mevcut yasalar arasında herhangi bir çelişki<br />

söz konusu olduğunda, uluslararası sözleşmelerin<br />

esas alınacağı Anayasa hükmü haline getirildi.<br />

87, 98 ve 151 Sayılı ILO sözleşmeleri ile “kamu<br />

emekçilerinin mücadelesini engellemek, dizginlemek<br />

sarı sendikalara platform yaratmak amacıyla<br />

yapıldığı hiçbir tereddüde mahal bırakmadan,<br />

apaçık ortaya çıkan 4688 Sayılı Sendika Yasası” arasında<br />

çok ciddi bir çelişki olduğu şimdi daha net<br />

görülmektedir.<br />

Anayasanın 90. maddesindeki bu değişiklikle birlikte<br />

artık 87, 98 ve 151 Sayılı ILO sözleşmelerinin<br />

esas alınması gerekmektedir.<br />

Siyasi iktidarların;<br />

Toplu sözleşme masasına oturmak istememenin esas<br />

nedeni hukuki değil, siyasidir. Kimden yana taraf oldukları<br />

ile ilgilidir. Ve Kamu emekçilerinin sendikalarının<br />

örgütsel zayıflığı nedeniyle işveren, toplu sözleşme<br />

masasına oturtulamamaktadır.<br />

Toplu iş sözleşmeli çalışma düzenine geçişte esas görev,<br />

öncelikle, gerçek sendikalara bilinçli kamu çalışanlarına,<br />

teknik elemanlara düşmektedir.<br />

Kaynakça: KESK ve Yapı Yol Sen belgeleri.<br />

12<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İMO’dan<br />

HENÜZ VAKİT VARKEN...<br />

İnşaat Mühendisleri Odası tarafından, Aktütün Karakol baskını ile ilgili<br />

yapılan basın açıklaması. 6 Ekim <strong>2008</strong><br />

Hakkâri’nin Şemdinli İlçe sınırları içinde bulunan Aktütün Karakoluna<br />

yapılan saldırıda 15 askerimizin öldürülmesi ve birkaç<br />

gün öncesinde Altınova’da yaşanan gerginlik, Kürt sorununun<br />

acilen ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasının kaçınılmaz olduğunu<br />

göstermiştir.<br />

Açıkçası artık ne sözün bir anlamı kalmıştır ne de genç ölümlerin<br />

ardından dökülen gözyaşlarının. Bir kez daha sözün kifayetsiz<br />

kaldığı noktaya gelip dayanmış bulunuyoruz; söz bitiyor<br />

bitmesine ama ölümlerin ardı arkası kesilmiyor.<br />

Ortada bir sorun bulunuyor; görmezden gelemeyeceğimiz, iç<br />

ve dış düşmanlar diyerek içimizi rahatlatamayacağımız, salt askeri<br />

tedbirlerle çözemeyeceğimiz.<br />

Türkiye’nin batısında Türk-Kürt çatışmasını körüklemek doğrultusunda<br />

ırkçı kalkışma sahneleniyor. Doğusunda ise PKK kanlı<br />

eylemleri gitgide artıyor.<br />

Ne yapılmak istendiğini fark etmemek mümkün değil ama asıl<br />

tehlikenin Türkler ve Kürtler arasında sevgi bağının, birlikte yaşama<br />

isteğinin ortadan kalkması olduğunu görmek gerekiyor.<br />

Eğer Anadolu coğrafyasında yüzyıllardır birlikte yaşayan insanlar<br />

aralarındaki gönül bağını yitirirlerse, bu sonuç ölümlerden<br />

daha acı olacak ve nice yeni ölümlere yol açacaktır. Bu hassasiyet<br />

nedeniyle Aktütün baskınını gerçekleştiren ve 15 askerimizi<br />

katleden PKK’yı kınıyoruz. Aynı eleştirilerimizi Altınova’da sıradan<br />

bir kavgadan Türk-Kürt çatışması yaratmaya kalkışanlara<br />

da yöneltiyoruz.<br />

Artık yeter! Irkçılıktan, terörden, şiddetten bu toplum çok çekti.<br />

Terörle, şiddetle, kan dökerek sonuç elde etmenin mümkün<br />

olmadığı anlaşılmadı mı?<br />

Sorunları görmezden gelmenin ya da salt askeri tedbirlerle sorun<br />

çözmeye çalışmanın yeni çözümsüzlükleri doğurduğu açığa<br />

çıkmadı mı?<br />

Barış, kardeşlik, bir arada yaşamak, eşit ve özgür birliktelikler<br />

inşa etmek zor değildir. Yeter ki henüz vakit varken, ırkçılıktan,<br />

terörden, şiddetten beslenen anlayışları etkisiz kılalım.<br />

İnşaat Mühendisleri Odası, 15 askerimizin acısını tüm kalbiyle<br />

hissetmeye çalışıyor; ailelerine, sevenlerine baş sağlığı ve sabır<br />

diliyor.<br />

DEPREM VE TSUNAMİ KONFERANSI<br />

HAZIRLIKLARI DEVAM EDİYOR<br />

2009 yılının Haziran ayında düzenlenecek olan Uluslararası Deprem<br />

ve Tsunami Konferansı için hazırlıklar 23 ve 24 Eylül tarihlerinde<br />

yapılan toplantılarla önemli bir dönemece daha ulaştı.<br />

İki günlük toplantı maratonu 23 Eylül günü Yerel Düzenleme Kurulu<br />

İMO İstanbul Şubesi’nde toplanmasıyla başladı. Geçtiğimiz<br />

Haziran ayı sonunda konferans için özet gönderme süresi sona<br />

ermişti. Dolayısıyla makale metinlerinin değerlendirilmeye başlanacağı<br />

ve organizasyonla ilgili birçok detayın açıklığa kavuştuğu<br />

bu dönem aynı zamanda konferansa olan geri sayımın da<br />

başlayacağı önemli bir dönem olarak dikkati çekiyordu. Bu bağlamda<br />

yapılan toplantıda konferans organizasyonunun lojistik<br />

detaylarından akademik çalışmalara, konferans program ilkelerinden<br />

önümüzdeki dönemdeki iş bölümüne kadar birçok konu<br />

masaya yatırıldı. Fikir zenginliği ve buna bağlı olarak alınan kararlar<br />

göz önüne alındığında çok verimli bir toplantı yapıldığını<br />

söylemek yanlış olmayacaktır. Alınan kararların yansımaları zamanı<br />

geldikçe konferans web sitesinden duyurulacaktır.<br />

DARBECİLER YARGILANMADAN<br />

DEMOKRATİKLEŞMEK MÜMKÜN<br />

DEĞİLDİR<br />

12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıldönümü nedeniyle, İnşaat<br />

Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 11 Eylül <strong>2008</strong><br />

Türkiye, <strong>2008</strong> 12 Eylül askeri darbesini Ergenekon tartışmaları<br />

ile karşıladı. Ergenekon operasyonları başladığında kamuoyunda<br />

açığa çıkan beklenti ne yazık ki karşılıksız kaldı.<br />

Darbeler, faili meçhul cinayetler, karanlık ilişkiler nedeniyle<br />

büyük yara alan demokrasimiz için umutlu bir adım gibi<br />

görünen Ergenekon operasyonu, tuhaf bir şekilde, bir sınıra<br />

gelip dayandı ve asıl deşifre edilmesi gereken ilişkilere<br />

uzanamadı.<br />

Anlaşılan o ki, Türkiye, hâlâ darbecilerini yargılamayan bir<br />

ülke olmanın utancını üzerinde taşımaya devam edecek.<br />

Bırakalım darbecilerden hesap sorulmasını, Ergenekon<br />

operasyonunu gerçekleştiren ilişkinin, ülkemizin 12 Eylül<br />

yasalarıyla yönetildiği, YÖK gibi 12 Eylül ürünü olan kurumların<br />

varlığını koruduğu, darbecilerin yargılanamayacağının<br />

Anayasal güvence altına alındığı gerçeğini değiştirmeye<br />

muktedir olmadığı, böyle bir niyet taşımadığını, buna uygun<br />

siyasi bir iradeye sahip olmadığı açığa çıktı.<br />

Darbecilerin yargılanmasını önleyen Anayasa’nın geçici 15.<br />

maddesi varlığını korumaya devam ederken, son dönemde<br />

yaşananların, demokrasi adına umut vadeden gelişmeler<br />

olduğu ne yazık ki ileri sürülemiyor.<br />

Türkiye kararını vermek zorundadır; yakın tarihimizde yer<br />

alan bütün darbeler, katliamlar, arkasındaki karanlık güçler<br />

deşifre edilmeli, sorumlular yargı önüne çıkartılmalıdır.<br />

Türkiye darbelerden o kadar çok çekmiştir ki, birkaç emekli<br />

devlet görevlisinin yargılanması kamuoyunu tatmin etmemektedir.<br />

Darbeler, birkaç emekli askerin ya da politik gidişattan hoşnut<br />

olmayan görevlilerin işgüzarlığıyla gerçekleşen sıradan<br />

bir girişim değildir. Darbelerin nasıl gerçekleştiği, tecrübeyle<br />

sabittir.<br />

12 Eylül sıradan bir gün değildir; politik, ekonomik ve kültürel<br />

sonuçlarını düşününce neden salt askeri özellikler taşımadığı<br />

daha kolay anlaşılabilir. Bütün özellikleri dikkate<br />

alındığında 12 Eylül’ün toplumsal bir travmaya yol açtığı<br />

bilinmektedir. Üzerinden çeyrek asırdan fazla bir zaman<br />

geçmesine rağmen, toplumsal hayatımızda hâlâ izlerini taşıyor<br />

olmamızın nedeni budur; 12 Eylül Türkiye’yi derinden<br />

yaralamıştır. Kanama içten içe devam etmekte, her muhalif<br />

harekette, her talepte, her örgütlenme girişiminde karşımıza<br />

çıkmaktadır.<br />

Belki de hepsinden önemli olan 12 Eylül’ün bir korku toplumu<br />

yaratmış olmasıdır. 12 Eylül’le birlikte örgütlülük öcü<br />

gibi algılatılmış, baskı ve zor tüm sorunları çözecek araç<br />

gibi görülmüş, özgürlük ve insan hakları toplumsal hayatın<br />

dışına itilmiş, baskıcı yönetim biçimi, farklılıkları yok sayan,<br />

hoşgörüden nasibini almayan bir anlayış içselleştirilmiştir.<br />

Türkiye, yakın tarihinin bu en karanlık döneminin bütün<br />

sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına ihtiyaç duyuyor. Bunun<br />

yolunun da, başta 82 Anayasası olmak üzere, 12 Eylül ürünü<br />

tüm yasaların ve 12 Eylül anlayışından beslenen tüm düzenlemelerin<br />

ortadan kaldırılmasından geçtiğini biliyor.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 13


İMO’dan<br />

ÇOCUKLARIMIZ ATEŞE ATILIYOR;<br />

KATLİAMA DAVETİYE ÇIKARTILIYOR<br />

Okullardaki güçlendirme çalışmaları ile ilgili olarak İnşaat Mühendisleri<br />

Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp tarafından yapılan açıklama.<br />

5 Eylül <strong>2008</strong><br />

• Güçlendirme çalışmaları tamamlanmadan okul<br />

binalarını eğitime açmak, katliama davetiye<br />

çıkartmaktır<br />

• Sorumluları açıklama yapmaya çağırıyoruz:<br />

Okullardaki güçlendirme çalışmaları ile ilgili<br />

kamuoyunu bilgilendirin<br />

• Kamu kuruluşlarının verdiği bilgiler birbirini<br />

tutmuyor. Güçlendirme çalışmalarıyla ilgili tam<br />

bir bilgi kirliği yaşanıyor<br />

• Okullar, yurtlar, kreşleri kullanacak çocuklarımız<br />

hayati tehlike altında bulunmaktadır<br />

<strong>2008</strong>-2009 ders zili çaldı. İlkokula yeni başlayan çocuklarımız<br />

ilk defa okulla tanıştı. 8 Eylül’de ise 15 milyona yakın<br />

çocuğumuz ders başı yapmış olacak. Eğitimin kendine<br />

has sorunları üzerinde tartışmalar yavaş yavaş gündeme<br />

gelmeye başladı ama ne yazık ki asıl ve büyük sorun<br />

görmezden geliniyor.<br />

Okullar açılırken kamuoyu hâlâ şu soruların yanıtını arıyor:<br />

Okul binaları depreme karşı ne kadar güvenli? Gözümüz<br />

gibi koruduğumuz, canımızdan değerli çocuklarımız<br />

sağlıklı, güvenli yapılarda eğitim görebilecek mi? Çocuklarımızın<br />

neredeyse tam günlerini geçireceği okul binaları<br />

olası bir depreme karşı güvenli mi?<br />

Can güvenliği ülkemizin asli sorunudur ancak ne yazık ki<br />

siyasi iktidar sorunun yakıcılığının farkında değildir; sorunun<br />

ne kadar ciddi olduğu gerçeği, kamu yöneticileri<br />

tarafından toplumun bilgilendirilmesi zorunluluğu yok<br />

sayılmaktadır.<br />

1999 depremlerinden bu güne geçen sürede, ne ihtiyaç<br />

duyulan yasal değişiklikler gerçekleştirilmiş ne de güçlendirme<br />

çalışmaları tamamlanabilmiştir.<br />

Sorunun doğal muhatabı olan İnşaat Mühendisleri<br />

Odası’nın yıllara yayılan ısrarına ve bu konudaki görüş,<br />

öneri, uyarılarına; 2004 yılında toplanan Deprem Şurası<br />

kararlarına rağmen siyasi iktidarın gerekli önlemleri almaması,<br />

toplumun içini rahatlatacak adımlar atmaması<br />

açıkçası yeni ölümlere davetiye çıkartmaktadır.<br />

Binlerce insanımızın hayatına mal olan, ekonomide büyük<br />

zararlara yol açan, toplumsal travma yaratan 1999<br />

depremleri bile siyasi iktidarı harekete geçirmemişse, ne<br />

yazık ki, geleceğe güvenle bakabilmek mümkün olmaktan<br />

çıkmaktadır.<br />

Bilindiği gibi Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının<br />

yüzde 93’i aktif deprem kuşağında bulunmaktadır. Nüfusunun<br />

yüzde 98’i ise deprem kuşağı üzerinde yaşamaktadır.<br />

Depreme önlemlerini almamak, tehlikenin büyüklüğünü<br />

görmemek telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlara<br />

yol açacaktır.<br />

Çocuklarımızı bekleyen büyük tehlike<br />

Bütün bu gerçekler ışığında, okulların açılmasına sayılı<br />

günler kala, okulların depreme karşı güvenli olup olmadığını,<br />

güçlendirme çalışmalarında alınan mesafeyi gündemimize<br />

almak zorundayız.<br />

İlk dikkat çekilmesi gereken nokta; kamu kurumları arasında<br />

bir eşgüdüm olmadığı doğrultusundadır ki, bu<br />

gerçeklik tam bir bilgi kirliği halini almıştır. Deprem güvenliği<br />

açısından bina envanteri bile olmadığı sık sık dile<br />

getirilmektedir. Bunun okuması şudur: Binaların depreme<br />

güvenli olup olmadığını bilinmemektedir.<br />

Okullara, yurtlara dönük güçlendirme çalışmaları ise ülke<br />

gerçeğinin bir başka ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Hangi kurumun hangi alanda çalıştığı, sorumluluk sınırları,<br />

güçlendirme için ayırdığı bütçe, çalışmaların tamamlanması<br />

için daha ne kadar bütçeye ihtiyaç olduğu, merkezi<br />

ve yerel idarenin sorumlulukları, Milli Eğitim Bakanlığı<br />

ve valilikler arasındaki uyumsuzluk, merkezi düzeyde<br />

bir araya getirilmiş bilgi olmaması, kaç okulda güçlendirme<br />

çalışması yapılması gerektiği, kaç okulda çalışmaların<br />

tamamlandığı gibi konular, sorunlu noktalardır. Çünkü<br />

kurumlarımız ne yaptığını bilmez haldedir.<br />

Bilinen tek gerçek; çocuklarımızın güvenli olmayan yapılarda<br />

eğitim göreceği gerçeğidir.<br />

İSMEP’e göre; durum vahimden de öte<br />

1999 depremlerinden sonra İSMEP (İstanbul Sismik Riskin<br />

Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) çalışmaları<br />

çerçevesinde ortaya çıkan tablo, okullar, kreşler, yurtlar<br />

başta olmak üzere toplu kullanım alanlarının açık tehdit<br />

oluşturduğunu göstermektedir.<br />

İSMEP verilerine bakıldığında; güçlendirilmesi ya da yıkılıp<br />

yeniden yapılması gereken 1738 okul bloğundan sadece<br />

114 tanesinin güçlendirildiği anlaşılmaktadır. Aynı<br />

verilerden çıkan sonuç, güçlendirilmesi gereken öğrenci<br />

yurdu blok sayısı 55 iken, gerçekleşen rakamın 5 olduğu<br />

görülecektir.<br />

PİO’lar tehlike altında<br />

Pansiyonlu Ortaöğretim Kurumları (PİO) ve Yatılı İlköğretim<br />

Bölge Okulları (YİBO) güçlendirme çalışmaları ile ilgili<br />

olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluk alanında<br />

bulunmaktadır. Türkiye genelinde ortalama 550-560<br />

YIBO bulunmakta, bunlardan 330 civarında okul 1. ve 2.<br />

deprem kuşağında yer almaktadır. Depremler sonrası 84<br />

okulda güçlendirilmesi gerektiği tespit edilmiş, 2005 yılında<br />

ihalesi çıkmış, çalışmalar büyük oranda tamamlandığı<br />

duyurulmuştur.<br />

Pansiyonlu Ortaöğretim Okulları ise çocuklarımızı açısından<br />

büyük tehlike içermektedir. Türkiye genelinde 900<br />

civarında PİO bulunmakta, bunlardan 426 tanesi 1. ve 2.<br />

deprem bölgesinde yer almaktadır. Bu okullar incelenmiş,<br />

yüzde 35-40’ının güçlendirilmesine ihtiyaç olduğu<br />

tespit edilmiştir. Güçlendirme projelerinin hazırlandığı,<br />

14<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İMO’dan<br />

ihale edilmeyi beklendiği basında yer almıştır.<br />

MEB’in 21 Kasım 2007 tarihinde kurumuzun talebi doğrultusunda<br />

paylaştığı verilere göre; pansiyonlu okullarda<br />

toplam 1087 blok bulunmaktadır. Eğitim, pansiyon, lojman,<br />

atölye, spor salonu ve yemekhaneden oluşan 1087<br />

bloktan yalnızca 72 tanesi sağlamdır. Bunun anlamı açıktır:<br />

Geriye kalan 1015 blok çocuklarımızın hayatı için tehdit<br />

oluşturmaktadır.<br />

Milli Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Genel<br />

Müdürlüğü’nün, Nisan 2007’de açıkladığı bir başka rapora<br />

göre; ülke genelinde MEB’e bağlı okulların toplam 240<br />

milyon metrekare kullanım alanı bulunmaktadır ve 120<br />

milyon metrekarelik alanda güçlendirme çalışması yapılması<br />

gerekmektedir. Güçlendirme için yaklaşık 15 milyar<br />

YTL bir paraya ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Bu bilgiler Nisan 2007 tarihine aittir. Daha yakın bir tarih<br />

olan 21 Eylül 2007 ise Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar<br />

Yardımcısı Prof. Dr. Abdussamet Arslan basına açıklamada;<br />

Türkiye’de 60 bin okulun bulunduğunu, bunlardan<br />

44 bini kullanıldığını belirtmiş, son dört buçuk beş<br />

yılda bu 44 bin okulun yüzde 14’ünde yani yaklaşık 6 bin<br />

binada güçlendirme yapılabildiğini sözlerine eklemiştir.<br />

44 bin okulun yüzde 40’ının 1. ve 2. deprem bölgesinde<br />

yer aldığı düşünülürse çocuklarımızın nasıl bir tehlike<br />

altında bulunduğu daha net anlaşılacaktır. Dokuz yılda<br />

yüzde 14’ü bitirilmiş, 1. ve 2. deprem kuşağında bulunan<br />

yüzde 26’sına çivi bile çakılmamıştır. Bu binalarda eğitim<br />

gören çocukların canı Allaha emanet edilmiştir.<br />

Tablo vahimdir; vahim olduğunun kanıtı yukarda verilen<br />

rakamlar ve oranlardır. Okullar, yurtlar, kreşlerin mevcut<br />

durumu katliama davetiye çıkartmaktadır. Ayrıca güçlendirme<br />

çalışmaları haricinde, kullanılmaması gereken<br />

binaların yıkılıp yıkılmadığı konusunun da muamma olduğu<br />

hatırlanırsa, çocuklarımızı bekleyen tehlikenin boyutu<br />

daha net anlaşılacaktır.<br />

Türkiye toplumuna, anlaşılan o ki, sadece deprem olmaması<br />

için dua etmekten başka bir yol bırakılmamıştır. Siyasi<br />

iktidarın ideolojik tercihleri zaten böyle bir toplumsal<br />

hayatın hüküm sürmesini, böyle bir kültürün hakim<br />

olmasını hedeflemektedir. Bilim devre dışı bırakılacak,<br />

insan hayatı değil, kadere razı olan bir psikolojik hal hayatımıza<br />

nüfuz edecektir.<br />

1 metrekarelik alanın güçlendirilmesi için 200 YTL gerekmektedir.<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin <strong>2008</strong> yılı<br />

hariç, 5 yıl boyunca lalelere 670 milyon YTL harcadığını,<br />

bu parayla 3 milyon 350 bin metrekarelik bir alanın güçlendirileceği<br />

bilmek bile başlı başına siyasi iktidarın hangi<br />

tercihlerde bulunduğunu açığa çıkartmaktadır.<br />

İnşaat Mühendisleri Odası olarak; kamuoyunu bilgilendirmeyi,<br />

gerekli uyarıları yapmayı asli görev sayıyoruz.<br />

Vurdumduymazlık, telafi mümkün olmayan sonuçlara<br />

yol açmadan, gerekli önlemler alınmalı, güçlendirme çalışmaları<br />

bir an önce bitirilmeli, yıkılması gereken binalar<br />

yıkılmalı, çocuklarımız güvenli yapılarda eğitim görmelidir.<br />

İMO II. DANIŞMA KURULU<br />

TOPLANTISI YAPILDI<br />

İMO 41. Dönem II. Danışma Kurul Toplantısı “İMO Yetkinlik<br />

Belgelendirme Yönetmeliği Taslağı” gündemiyle 12 Eylül<br />

<strong>2008</strong> Cuma günü Teoman Öztürk Konferans Salonu’nda<br />

gerçekleştirildi.<br />

Divan başkanlığını Taner Yüzgeç’in yaptığı toplantı, “Açılış<br />

konuşması, İMO Yetkinlik Belgelendirme Yönetmeliği Taslağının<br />

Sunulması, İMO Yetkinlik Belgelendirme Yönetmeliğinin<br />

Görüşülmesi, dilek ve kapanış” gündemiyle gerçekleştirildi.<br />

Yönetmelik taslağının bir çok yönüyle değerlendirildiği<br />

toplantı İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp’in açılış<br />

konuşmasıyla başladı.<br />

Harp, Yetkin Mühendislik, İMO Gölcük Yürüyüşü ve 12 Eylül<br />

askeri darbesinin 28. yıl dönümü olması nedeniyle 12 Eylül<br />

askeri darbesini değerlendiren bir konuşma yaptı.<br />

İMO’nun Yetkin Mühendisliğe neden öncelikli çalışmaları<br />

arasında yer verdiğini açıklayan Harp, Yetkin Mühendisliğin<br />

inşaat mühendisliğinin geleceğe hazırlanmasında bir şans<br />

olduğunu ve mesleğin dönüşümünün hazırlayıcısı bir uygulama<br />

olduğunu belirtti. Harp, Yetkin Mühendisliğin, çuvaldızı<br />

sisteme batırmadan önce iğneyi kendisine batırma çabası<br />

olduğunu söyleyerek, her meslek grubunun bu yaklaşımı<br />

sergilemesi gerektiğine dikkat çekti.<br />

İMO’nun 17 Ağustos Gölcük yürüyüşünü değerlendiren Harp,<br />

Gölcük yürüyüşünün İMO tarihinde bir ilk olduğunu, İMO’nun<br />

kendi gücü ve potansiyeliyle gerçekleştirdiği bir etkinlik olduğunu<br />

ifade etti. Harp, küçük bazı aksaklıklara rağmen başarılı<br />

bir etkinliğe imza atıldığını belirtti. Harp, 12 Eylül’ün yarattığı<br />

tahribatları darbe döneminde yaşanan ölüm, yıkım ve<br />

kayıp rakamlarını vererek hafızaları tazeledi.<br />

Serdar Harp’in ardından Yetkin Mühendislik Komisyonu<br />

Üyesi Tuğrul Tankut, İMO’nun Yetkin Mühendislik sürecini<br />

özetleyerek hazırladıkları yönetmelik taslağı hakkında bilgi<br />

verdi. Tankut, amaçlarının kendine bir inşaat mühendisliği<br />

alanı belirleyen inşaat mühendisinin alanının temel kavramlarına<br />

hakim olması ve diğer inşaat mühendisliği alanlarının<br />

genel bilgilerine sahip olmaları olduğunu belirtti.<br />

Tankut’un ardından sırasıyla, Ömer Zafer Alku, Mutlu Öztürk,<br />

Cemal Gökçe, Hilmi Yüncü, Nevzat Ersan, Sabri İnce,<br />

Erman Gölet, Murat Gökdemir, Hasan Fehmi Kara, İbrahim<br />

Helvacı, Coşkun Kaya, Veysel Özkan, Selçuk Uluata, Taner<br />

Yüzgeç konuştu.<br />

Kurul üyelerinin taslak ve Yetkin Mühendisliğe ilişkin yaptıkları<br />

konuşmaların ardından Tuğrul Tankut Komisyon adına,<br />

Serdar Harp İMO Yönetim Kurulu adına söz aldı.<br />

Tankut, önemli bir toplantı geçirdiklerini, yapılan eleştirilerin<br />

taslağın geliştirilmesinde kendilerine faydalı olacağını söyledi.<br />

Harp ise, kesinlikle yılgınlığa düşmemek gerektiğini belirterek,<br />

önümüzdeki süreçte yönetim kulununun ve komisyonun<br />

yasal süreci bir an evvel sonuçlandırmak üzere çalışmalar<br />

yürüteceğini ifade etti.<br />

Taslak görüşmelerinin ardından yapılan üçüncü oturumda<br />

sırasıyla söz alan Osman Taşseten, Hüsnü Gürpınar, Alifer<br />

Atasever, Turan Kapan, Selim Harbiyeli, Galip Kılınç, Musa<br />

Aynuru, Durmuş Nar, Sadi Sürenkök, SİM yönetmeliğinin uygulamalarına<br />

ilişkin birer konuşma yaptılar. Toplantı, Serdar<br />

Harp’in kapanış konuşmasıyla sona erdi.<br />

Toplantıya 105 kişi katıldı.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 15


<strong>TMMOB</strong>’den<br />

<strong>TMMOB</strong> 40. DÖNEM<br />

I. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI<br />

GERÇEKLEŞTİRİLDİ<br />

<strong>TMMOB</strong> Danışma Kurulu Toplantısına ekonomik kriz damgasını<br />

vurdu.<br />

<strong>TMMOB</strong> 40. Dönem I. Danışma Kurulu, 11 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde<br />

İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu’nda Çalışma<br />

Programı gündemiyle toplandı. İMO Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Serdar Harp ve İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal<br />

Gökçe’nin de söz aldığı toplantıda konuşmacılar dünyadaki<br />

ekonomik krize ve Türkiye’de son günlerde yaşanan çatışma<br />

ortamının dikkat çektiler.<br />

Danışma Kurulu toplantısı <strong>TMMOB</strong> Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Mehmet Soğancı’nın açılış konuşmasıyla başladı. Soğancı,<br />

ekonomik kiriz, Kürt sorunu ve AKP Hükümeti döneminde<br />

ortaya çıkan yolsuzlukları değerlendiren bir konuşma<br />

yaptı. Soğancı, neo-liberal değişim sürecinin dünyada ve<br />

Türkiye’de her geçen gün etkisini daha fazla hissettirdiğini<br />

söyledi. Küresel mali krizin tüm müdahalelere rağmen önü<br />

alınamaz bir şekilde derinleştiğini ifade eden Soğancı, bu<br />

krizle birlikte, kapitalizmin geleceğinin de tartışmalı hale<br />

geldiğini ifade etti.<br />

“Krizin faturası yine emekçilere çıkacaktır”<br />

Mehmet Soğancı, bu krizin faturasının yine emekçilere ve<br />

geri kalmış ülkelere çıkacağını belirterek, “Kapitalizmin iflasının<br />

ilan edildiği böylesine bir dönemde, tüm dünyadaki<br />

emekten ve halktan yana güçlerin “daha demokratik, daha<br />

barışçı, gelirini adaletli paylaşan’ bir dünya için mücadelesinin<br />

yükseltilmesi zamanıdır. Böyle bir süreçte, <strong>TMMOB</strong>’ye<br />

ve bağlı odalarına büyük görevler düşüyor. Ülkemizin<br />

emekten ve halktan yana güçlerini seferber edebilmek için<br />

üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmemiz gerekiyor.”<br />

dedi.<br />

Konuşmasında, Kürt sorunu ve son yaşanan gelişmelere de<br />

değinen Soğancı, “Bu ülkede sıkılan her kurşun, atılan her<br />

bomba, patlayan her mayın, yapılan her türlü saldırı, gerçekleşen<br />

her türlü silahlı çatışma ülkemizde barış içinde bir<br />

arada yaşama umuduna vurulan bir darbe oluyor. Yıllardır<br />

devam eden silahlı çatışmaların kimseye fayda getirmediği<br />

ortada, silahların konuştuğu yerde barışın sesi duyulamıyor<br />

ne yazık ki. Artık, savaş çığlıkları yerine demokrasiye, hukuk<br />

devleti düzenine ve özgürlüklere kulak vermek gerekiyor”<br />

diye konuştu.<br />

Harp: Emek bloğunu örmek gerek<br />

İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, küresel ekonomik<br />

krizi, AKP Hükümeti’nin “neo-liberal” politikalarını,<br />

emek cephesini ve Kürt sorununu değerlendiren bir konuşma<br />

yaptı.<br />

Dünyayı saran ekonomik krizin neo-liberal politikalar uygulayan<br />

Türkiye ekonomisini de ciddi boyutlarda etkileyeceğine<br />

dikkat çeken Harp, emek ve demokrasi cephesine çok<br />

iş düştüğünü belirterek, “Neo-liberalizm hak gaspları ile somutlandığına<br />

göre, önümüzdeki süreç hak mücadelesinin<br />

öne çıkartılması gereken bir dönem olacaktır. <strong>TMMOB</strong>’nin<br />

de aralarında bulunduğu emek ve demokrasi cephesinin,<br />

bütün muhalif sol kurum ve kuruluşların önünde somut<br />

bir görev bulunmaktadır.Emek cephesi; sosyal politikaları,<br />

eğitim, sağlık, barınma gibi temel hakları odağına alan bir<br />

mücadele programı oluşturmalı, neo liberal programının<br />

mağdurlarını harekete geçirecek, hak talebi merkezli politik<br />

açılımlara nefes alacak ortamları sağlamalıdır. Biz istersek,<br />

AKP’yle simgeleşen neo liberal politikaların etki alanını<br />

yitirme, toplumsal meşruiyetini kaybetme sürecini hızlandırabiliriz.”<br />

dedi.<br />

“Kürt-Türk çatışmasına dikkat”<br />

Aktütün saldırısı ve Altınova’da yaşanan linç girişimlerini de<br />

değerlendiren Harp, Türkiye’nin bir Kürt-Türk çatışmasına<br />

doğru sürüklenmek istendiğini belirtti. Harp sözlerini şöyle<br />

sürdürdü: “Gerek Aktütün saldırısı gerekse Altınova’da yaşanan<br />

gerginlik Kürt sorununun acilen ve kalıcı bir çözüme<br />

kavuşturulmasının kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.<br />

Açıkçası artık ne sözün bir anlamı kalmıştır ne de genç<br />

ölümlerin ardından dökülen gözyaşlarının. Bir kez daha sözün<br />

kifayetsiz kaldığı noktaya gelip dayanmış bulunuyoruz;<br />

söz bitiyor bitmesine ama ölümlerin ardı arkası kesilmiyor.<br />

Ortada bir sorun bulunuyor; görmezden gelemeyeceğimiz,<br />

iç ve dış düşmanlar diyerek içimizi rahatlatamayacağımız,<br />

salt askeri tedbirlerle çözemeyeceğimiz. Türkiye’de, Türk-<br />

Kürt çatışmasını körüklemek doğrultusunda ırkçı kalkışma<br />

sahneleniyor. Ne yapılmak istendiğini fark etmemek mümkün<br />

değil ama asıl tehlikenin Türkler ve Kürtler arasında<br />

sevgi bağının, birlikte yaşama isteğinin ortadan kalkması<br />

olduğunu görmek gerekiyor.”<br />

<strong>TMMOB</strong> İZMİR İKK MÜHENDİSLİK<br />

MİMARLIK HAFTASI AÇIKLAMASI<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) 17 Ekim <strong>2008</strong><br />

tarihinde <strong>TMMOB</strong> Birlik Parkı’nda basın açıklaması yaptı.<br />

Açıklamaya <strong>TMMOB</strong>’ye bağlı Odaların İzmir Şube yöneticileri<br />

ve üyeleri katıldılar. İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi “Mühendisler,<br />

mimarlar ve şehir plancıları, kamu çıkarlarını<br />

korumaya, mesleğin ve meslektaşların hakkını savunmaya,<br />

emekten, emekçiden yana politikalar üretmeye, eşit, özgür<br />

ve demokratik bir Türkiye’de barış içinde bir arada yaşamı<br />

savunmaya devam edecektir” dedi.<br />

16<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


<strong>TMMOB</strong> İKK’dan<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İKK Kadın Üyeler Çalışma Grubu, ilk Çalıştayını gerçekleştirdi:<br />

“KADIN OLMANIN FARKINDALIĞI”<br />

Prof. Dr. Serpil Sancar, “Ülkemizde kadın<br />

örgütlerinin ömrü kadından sorumlu devlet<br />

bakanlarını eğitmekle geçiyor. Kadın<br />

bakanlar, göreve geldikleri ilk yıl, “kadın<br />

sorunu mu olurmuş, hepimiz insanız” diye<br />

karşımıza çıkar. “Biz gider konuşur anlatırız.<br />

İkinci yıl “galiba bazı sorunlar var” demeye<br />

başlarlar. Üçüncü yıl tam da “kadınların<br />

da hakları var, yapılması gerekenler<br />

var” demeye başladıklarında, bir de bakarız<br />

ki görevlerinden alınmışlar.” dedi.<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon Kurulu<br />

Kadın Üyeler Çalışma Grubu<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İl Koordinasyon Kurulu<br />

Kadın Üyeler Çalışma Grubu üyelerinin<br />

“kadın farkındalığı ve toplumsal cinsiyet” konusundaki<br />

düşüncelerini geliştirmek ve kavramsal bir zemin<br />

oluşturmak amacıyla ilk Çalıştay etkinliğini düzenledi.<br />

Tepekule Kongre ve Sergi Merkezinde 18 Ekim <strong>2008</strong><br />

Cumartesi günü düzenlenen Çalıştaya <strong>TMMOB</strong>’ne<br />

bağlı Odaların İzmir Şube Başkanları, yönetim kurulu<br />

üyeleri ve Şubelerin gruba görevlendirdikleri üyelerden<br />

oluşan 26 kadın mühendis ve mimar katıldı.<br />

Çalıştaya konuşmacı olarak KADER’den Y. Şehir Plancısı<br />

Yıldız Tokman ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesinden aynı zamanda A.Ü. Kadın Sorunları<br />

Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr.<br />

Serpil Sancar katıldılar.<br />

Saat 10.00’da başlayan Çalıştay bir saat öğlen arası ile<br />

17.00’ye kadar sürdü. Çalıştayın ilk bölümünde, Serpil<br />

Sancar, grup üyelerine sorular yönelterek onları kendi<br />

yaşamları ve karşılaştıkları sorunlar üzerine düşünmeye<br />

yöneltti. Karşılıklı sohbet ortamında gelişen bu<br />

bölümün ardından, öğleden sonra grup olarak çalışma<br />

hedefleri üzerine görüşmeler yapıldı.<br />

Kadın sorununu tartışmak zor!<br />

Sanırız ülkemizde tartışılması en zor konulardan biri<br />

de “kadın sorunu”dur. Kadın sorunu üzerine başlayan<br />

sıradan bir sohbet bile genellikle kısa sürede gayri<br />

ciddi mecralara doğru kayar. Çoğu zaman da müstehzi<br />

gülüşlerle sonlanır. Konuyu açan da, konudan<br />

kaçan da bu konuşmadan bir şey alamadan konu kapanır.<br />

Sorun ise öylece ortada kalır.<br />

Sanırız ilk yapılması gereken “Kadın sorunu” denildiğinde<br />

ülkemizde ve dünyada ne anlaşılması gerektiğini<br />

netleştirmek.<br />

Prof. Dr. Serpil Sancar’ın bilgi ve deneyimlerinden<br />

kaynaklanan yoğun birikimiyle yaptığı yorumlar ve<br />

soruları, grup içinde verimli bir tartışma ortamı oluşturdu.<br />

Prof. Sancar, Türkiye’de kadın konusunda yapılmış çalışmaları<br />

içeren çok geniş bir doküman arşivini sanal<br />

ortamda grup üyeleriyle paylaşmak üzere Çalışma<br />

Grubu Sekreteryasına verdi. Yıldız Tokman ise böylesi<br />

gruplarda alınan eğitimler, bilgi birikiminin paylaşılmasında<br />

gerekli ve yararlı olmakla birlikte her grubun<br />

kendi duruşunu ve çalışma programını yine kendisinin<br />

keşfederek geliştirebileceğini söyledi.<br />

Her iki konuşmacı da <strong>TMMOB</strong> içinde bir kadın çalışmasının<br />

başlatılmış olmasını büyük bir heyecanla<br />

karşıladıklarını, çalışmanın başarılı ve uzun soluklu<br />

bir yapıyla sürmesini yürekten dilediklerini belirttiler.<br />

Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınların aldıkları<br />

eğitim, iş yaşamındaki konumları ve entelektüel<br />

düzeyleri ile önemli bir potansiyel oluşturduklarını<br />

ifade eden konuşmacılar, grubun her çalışmasına<br />

gönüllü olarak katkıda bulunmaya hazır olduklarını<br />

vurguladılar.<br />

Çalıştaya katılan <strong>TMMOB</strong> üyesi kadınlar ise, etkinliğin<br />

çok verimli olduğunda birleştiler. Bu çalışmaların bir<br />

program çerçevesinde devam etmesini isteyen üyeler,<br />

toplantıdan çok şey kazandıklarını ifade ettiler.<br />

<strong>TMMOB</strong> İzmir İKK Kadın Üyeler Çalışma Grubunun etkinlikleri<br />

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete<br />

Karşı Eylem Günü etkinliğiyle ve 8 Mart’a hazırlık<br />

çalışmalarıyla devam edecek.<br />

Grup sekreteryası iletişim : 0232 444 86 66 / 170- 187<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 17


İncelemeler<br />

BACA DİNAMİĞİ<br />

Prof.Dr. Hikmet Hüseyin ÇATAL<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü,İZMİR<br />

1. Giriş:<br />

Sanayi yapılarında kullanılan yüksek bacalar, kullanım<br />

süreleri boyunca, diğer yüklerin yanısıra dinamik<br />

olarak deprem ve rüzgar yüklerinin de etkisi altında<br />

kalırlar. Yüksek sanayi bacaları,tuğla yada çelik malzemesinin<br />

yanında, yaygın olarak sabit veya yüksekliği<br />

boyunca daralan halka kesitli ve betonarme taşıyıcılı<br />

olarak imal edilmektedirler. Sanayi bacalarının dinamik<br />

analizinde, sistemin dinamik hesap modeli ve<br />

bacanın mesnetlendiği zemin koşulları önem kazanmaktadır.<br />

Bacaların dinamik hesabına esas teşkil edecek<br />

hesap modeli, diğer taşıyıcı sistemlerin dinamik<br />

hesabında olduğu gibi iki ana gruba ayrılmaktadır. Bu<br />

gruplardan ilki yayılı kütleli, ikincisi ise topaklanmış<br />

kütleli dinamik hesap modelidir. Analiz, paket bilgisayar<br />

programları kullanılarak sonlu elemanlar yöntemi<br />

ile de gerçekleştirilebilmektedir.<br />

Geçmişte bazı araştırmacılar, sismik yükler altında,<br />

bacaların serbest titreşimine ait açısal frekans ve periyotlarının<br />

pratik olarak hesaplanmasına olanak veren<br />

çalışmalar ile, analatik çalışmalar neticesinde elde<br />

edilen bağıntıları sunmuşlardır [1],[2],[3].<br />

Bu çalışmada, bacanın mesnetlendiği zeminin davranışı<br />

dikkate alınarak, bacanın yayılı ve topaklanmış<br />

kütleli olarak modellenmesi halinde, eğilme etkisi altındaki<br />

bacanın serbest titreşimine ait açısal frekanslarının<br />

değişimi araştırılmış, literatürdeki, bacaların<br />

açısal frekanslarının pratik olarak hesaplanması için<br />

bir yöntem tanıtılmış, bu yöntem ile elde edilen sonuçlar<br />

kıyaslanmış, sayısal uygulamalar neticesinde<br />

elde edilen sonuçlar çizelge ve grafikler halinde sunulmuştur.<br />

2. Kabuller:<br />

Bu çalışmada , aşağıda sunulan , hesapları kolaylaştırcı<br />

kabuller yapılmıştır.<br />

1. Malzeme davranışı doğrusal-elastiktir.<br />

2. İkinci mertebe tesirler terk edilmiştir.<br />

3. Bacanın en kesiti sabittir.<br />

4. Küçük deplasmanlar teorisi geçerlidir.<br />

3. Dinamik Hesap Modeli:<br />

Bacanın dinamik hesap modeli, sürekli kütleli veya<br />

topaklanmış kütleli olarak kurulabilir. Her iki modelde<br />

de, bacanın temelinin dairesel en kesitli olduğu<br />

ve elastik zemin üzerine mesnetlendirildiği düşünülmüştür.<br />

Sürekli ve topaklanmış (ayrık kütleli) hesap<br />

modelleri sırasıyla (Şekil1- a) ve (Şekil1-b)’de sunulmuştur.<br />

Her iki hesap modelinde, baca, dairesel kesitli rijit bir<br />

temel bloğu ile, kalınlığı Hs olan elastik zemin üzerine<br />

mesnetlendirilmiştir. Hs kalınlığındaki elastik zeminin<br />

yapısal davranışı sırasıyla K θ<br />

ve K x<br />

doğrusal- elastik<br />

dönme ve ötelenme yayları ile temsil edilmektedir.<br />

Yarı çapı R 0<br />

olan dairesel kesitli temelin altındaki elastik<br />

zeminin davranışını temsil eden yay katsayıları,<br />

değişik araştırmacılar tarafından aşağıda sunulan<br />

bağıntılara göre hesaplanabilmektedir. Kausel’e göre<br />

yay katsayıları aşağıdaki gibidir [4].<br />

8GR R<br />

K<br />

o<br />

(1<br />

o<br />

x = + )<br />

2 − ν 2Hs<br />

K<br />

θ<br />

3<br />

o<br />

+<br />

8GR<br />

= (1<br />

3(1 − ν)<br />

R<br />

6H<br />

o<br />

s<br />

Amerikan İnşaat Mühendisleri Birliği (ASCE) tarafından<br />

nükleer yapıların dairesel temelleri için önerilen<br />

yay katsayıları aşağıdaki gibidir [5].<br />

K x<br />

32(1 − ν)GR<br />

o<br />

=<br />

7 − 8ν<br />

G 2<br />

K θ = βθBL<br />

(1 − ν)<br />

Elastik zeminin üzerine oturan temel biçiminin (B) genişlikli<br />

ve (L) uzunluklu dikdörtgen formunda olması<br />

halinde, yay katsayıları Gorbunov-Posadov tarafından<br />

aşağıdaki gibi önerilmiştir [6].<br />

0.5<br />

K x = 2(1 + ν)Gβ(BL)<br />

K<br />

θ<br />

G<br />

= β<br />

(1 − ν)<br />

θ<br />

BL<br />

2<br />

)<br />

(1)<br />

(2)<br />

(3)<br />

(4)<br />

(5)<br />

(6)<br />

18<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İncelemeler<br />

Şekil-1-a: Sürekli kütleli hesap modeli, b: Ayrık kütleli hesap modeli.<br />

Burada, β ve β θ<br />

katsayıları temelin (B) ve (L) boyutlarına<br />

bağlı terimleri, G zemin kayma modülünü, ν<br />

zeminin poisson oranını göstermektedir. Zeminin<br />

kayma modülü zeminin görünen kayma dalgası hızı<br />

ve yoğunluğuna bağlı olarak aşağıdaki gibi hesaplanabilmektedir<br />

[7].<br />

G = v<br />

2<br />

ρ<br />

Burada; ν, zeminin görünen kayma dalga hızını; ρ,<br />

zeminin yoğunluğunu göstermektedir. Zeminin poisson<br />

oranı, suya doygunluk oranına bağlı olarak (0.3 ~<br />

0.5) arasında değişkenlik göstermektedir [8].<br />

(7)<br />

3.1 Sürekli kütleli dinamik hesap modeli<br />

Bacanın sürekli kütleli ve eğilme tesirleri dikkate alınarak<br />

modellenmesi halinde, bacanın serbest titreşimine<br />

ait hareket denklemi, sönüm ihmal edilerek<br />

aşağıdaki gibi yazılır [9].<br />

∂<br />

m<br />

2<br />

u(y, t) ∂<br />

+ EI<br />

2<br />

∂t<br />

4<br />

u(y, t)<br />

= 0<br />

4<br />

∂y<br />

(8)<br />

Bir ucu serbest, diğer ucu ankastre mesnetlendirilmiş<br />

bacanın sınır koşulları dikkate alınıp, (8) numaralı diferansiyel<br />

denklen çözüldüğünde, bacanın serbest<br />

titreşimine ait sonsuz adet açısal frekansları hesap-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 19


İncelemeler<br />

lanır. İlk dört moda göre hesaplanmış açısal frekans<br />

değerleri aşağıdaki gibidir.<br />

ω<br />

ω<br />

4<br />

3<br />

120.9 ⎛ EI⎞<br />

= ⎜ ⎟<br />

h ⎝ m ⎠<br />

61.7 ⎛ EI⎞<br />

= ⎜ ⎟<br />

h ⎝ m ⎠<br />

0.5<br />

0.5<br />

ω<br />

ω<br />

4<br />

2<br />

22.03 ⎛ EI⎞<br />

= ⎜ ⎟<br />

h ⎝ m ⎠<br />

120.9 ⎛ EI⎞<br />

= ⎜ ⎟<br />

h ⎝ m ⎠<br />

Burada, m, bacanın yayılı kütlesini; u(y,t), deplasman<br />

fonksiyonunu; t ve y sırasıyla zaman ve konum değişkenlerini;<br />

EI bacanın eğilme rijitliğini; ω i<br />

, i inci moda<br />

ait açısal frekans değerlerini; h, baca yüksekliğini göstermektedir.<br />

3.2. Topaklanmış kütleli dinamik hesap modeli<br />

Kütlenin, baca yüksekliği boyunca belirli noktalarda<br />

topaklandığı kabulüne dayanan dinamik hesap modelinde,<br />

hareket denklemi, sönüm ihmal edilerek,<br />

aşağıdaki matris denklem olarak yazılır.<br />

[ M]{y} + [K]{y} = {0}<br />

Burada, [M], kütle matrisini; [K], sistem rijitlik matrisini;<br />

{y}, deplasman vektörünü; { y<br />

} , ivme vektörünü<br />

göstermektedir. (10) numaralı matris-diferansiyel<br />

denkleminin çözümü özdeğer-özvektör probleminin<br />

çözümüne indirgenerek, bacanın serbest titreşimine<br />

ait açısal frekans değerleri ve mod vektörleri hesaplanır.<br />

4. Yönetmelikler<br />

Depreme dayanıklı yapı tasarımı ve üretimi konusunda<br />

kullanılan yönetmeliklerden bazıları, yüksek sanayi<br />

bacaları için de kullanılmaktadır. Amerikan Beton<br />

Enstitüsü’nün yönetmeliği (ACI-307 ), Üniform Yapı<br />

Yönetmeliği (UBC) ve Avrupa Yönetmeliği (EC 8-3) bu<br />

yönetmeliklere örnek olarak verilebilir. Ayrıca Alman<br />

yönetmeliği, bacalara etkiyen rüzgar yüklerinin belirlenmesinde<br />

kullanılmaktadır (DIN-1056) [10], [11],<br />

[12], [13].<br />

Yüksek sanayi bacalarının dinamik analizine yönelik<br />

önemli yönetmeliklerde biri , Uluslararası Endüstri<br />

Bacaları Komitesi’nin (CICIND) yayınlamış olduğu<br />

yönetmeliktir[14]. Bu yönetmelikte, depreme dayanıklı<br />

ve sünek baca imalatı için gerekli koşullar<br />

sunulmuştur. Yönetmelikte tasarım için, 50 yıl içerisinde<br />

aşılma olasılığı %10 olan deprem etkileri dik-<br />

0.5<br />

0.5<br />

(10)<br />

kate alınmaktadır. Yönetmelikte, önem sınıfına göre<br />

bacanın dinamik tasarımında kullanılacak önem faktörü<br />

katsayısının 1.0 ve 4.0 değerlerinde olması öngörülmektedir.<br />

Yönetmelikte, baca temel seviyesinde<br />

oluşabilecek eğilme hasarlarının önüne geçilebilmesi<br />

için moment dayanım faktörünün (1.5) alınması önerilmektedir.<br />

Baca yüksekliğine bağlı olarak, oluşabilecek<br />

kesme hasarlarının önüne geçebilmek amacıyla,<br />

kesme dayanım faktörü tanımlanmıştır. Kesme dayanım<br />

faktörünün, baca yüksekliğinin (%0 - %10) aralığında<br />

(2.5), (%10 - %80) aralığında (2.2), (%80 - %100)<br />

aralığında (1.0) değerinde alınması öngörülmüştür.<br />

Ayrıca temel üst kotundan itibaren baca yüksekliğinin<br />

%80’ine kadar olan kısımda, plastik mafsal oluşumuna<br />

engel olmak amacıyla, baca nihai moment taşıma<br />

kapasitesinin, bu yükseklik değerindeki çatlamaya<br />

yol açacak moment taşıma kapasitesinden büyük<br />

olması önerilmektedir.<br />

5. Pratik Amaçlı Yaklaşık Açısal Frekans Denklemleri<br />

Yayılı kütleli olarak modellenmiş, eğilme tesiri altındaki<br />

bacanın serbest titreşimine ait açısal frekans ve<br />

periyotlarının pratik amaçlı olarak yaklaşık hesabına<br />

ilişkin literatürdeki yöntem aşağıda sunulmuştur [1].<br />

Yöntemde bacanın temelinin mesnetlendiği elastik<br />

zeminin davranışı, K x<br />

ve K θ<br />

yay katsayıları ile temsil<br />

edilmektedir. Yöntemde, bacanın birinci moduna ait<br />

açısal frekansı aşağıdaki bağıntı kullanılarak hesaplanmaktadır.<br />

ω<br />

(11)<br />

2 0.5<br />

A1<br />

⎛ EI⎞<br />

1<br />

= ⎜ ⎟<br />

2<br />

h ⎝ m ⎠<br />

(12)<br />

2<br />

⎛ A2<br />

⎞<br />

2 = ω1<br />

⎜<br />

A<br />

⎟<br />

⎝ 1 ⎠<br />

(13)<br />

3<br />

= h<br />

x<br />

K<br />

x<br />

İkinci moda ait açısal frekans denklemi aşağıdaki bağıntı<br />

kullanılarak hesaplanmaktadır.<br />

ω<br />

Burada A 1<br />

ve A 2<br />

değerleri, S x<br />

ve S θ<br />

boyutsuz katsayılarına<br />

bağlı olarak sırasıyla (Şekil-2) ve (Şekil-3)’de<br />

sunulan grafikler kullanılarak belirlenmektedir. S x<br />

ve<br />

S θ<br />

boyutsuz katsayıları aşağıdaki bağıntılar ile hesaplanmaktadır.<br />

S<br />

EI<br />

(14)<br />

20<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İncelemeler<br />

Şekil-2: S x<br />

ve S θ<br />

değerlerine bağlı olarak A 1<br />

katsayıları<br />

Şekil-4: 100m yüksekliğindeki beton bacanın boy kesiti.<br />

Şekil-3: S x<br />

ve S θ<br />

değerlerine bağlı olarak A 2<br />

katsayıları<br />

S<br />

θ =<br />

K<br />

θ<br />

h<br />

EI<br />

(Şekil-2) ve (Şekil-3)’de sunulan grafiklerin kullanımı<br />

aşağıdaki işlem sırasına göre gerçekleştirilecektir.<br />

1- Boyutsuz S x<br />

ve S θ<br />

katsayıları sırasıyla (13) ve (14)<br />

numaralı bağıntılar ile hesaplanır.<br />

2- S x<br />

boyutsuz katsayısının değerlerini gösteren grafiğin<br />

yatay ekseninden çıkılan düşey hattın, ilgili S θ<br />

boyutsuz<br />

katsayısına bağlı eğriyi kestiği nokta belirlenir.<br />

Bu noktadan yatay olarak çizilen hattın grafiğin düşey<br />

eksenini kestiği yerdeki A 1<br />

ve A 2<br />

değerleri okunarak,<br />

A 1<br />

ve A 2<br />

değerleri belirlenir.<br />

6.Sayısal Örnek<br />

Yüksekliği h=100m, çapı 6.4 m, cidar kalınlığı 0.7 m<br />

olan dairesel, sabit en kesitli bir baca (Şekil-4), elastik<br />

zemin üzerine yarıçapı R 0<br />

=4.2 m olan bir temel ile<br />

mesnetlendirilmiştir. Zeminin,parametrelerine bağlı<br />

olarak, dönme ve yatay deplasman yapabildiği varsayılmaktadır.<br />

Bacanın eğilme rijitliği EI=92,96.106 tm 2 ,<br />

yayılı kütlesi m=3 ts 2 /m 2 , zeminin yoğunluğu 0.214<br />

ts 2 /m 4 , poisson oranı 0.3 olarak verilmiştir. Zeminin<br />

kayma modülüne bağlı, açısal frekansların değişimini<br />

belirlemek amacıyla, zemin kayma modülleri 4000<br />

t/m 2 , 7000 t/m 2 , 10000t/m 2 , 15000 t/m 2 , 18000 t/m 2<br />

alınarak, bacanın birinci ve ikinci moda ait serbest<br />

titreşim açısal frekansları (11) ve (12) bağıntıları kullanılarak<br />

hesaplanmıştır. Bacanın açısal frekanslarının<br />

hesaplanması için, S x<br />

,S θ<br />

boyutsuz değerleri kullanılarak,<br />

A 1<br />

ve A 2<br />

katsayıları, sırasıyla (Şekil-2) ve (Şekil-<br />

3)’den belirlenmiş, belirlenen değerler, (Çizelge-1)’de<br />

7 ve 8. inci sütunlarda sunulmuştur. Zeminin kayma<br />

modüllerine bağlı olarak, K x<br />

, K θ<br />

yatay deplasman ve<br />

dönme yay katsayıları sırasıyla (1) ve (2) bağıntıları<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 21


İncelemeler<br />

Çizelge-1: Zemin kayma modüllerine göre hesaplanan değişkenler.<br />

G(t/m 2 ) V (m/s 2 ) K x (t/m) K θ (tm/r) S x S θ A 1 A 2<br />

4000 136.71 80719.0 1136862.7 868.2 1.22 1.30 3.85<br />

7000 180.85 141258.4 1989509.8 1519.4 2.14 1.45 3.95<br />

10000 216.16 201797.6 2842156.8 2170.6 3.06 1.50 4.05<br />

15000 264.70 302696.5 4263235.2 3255.9 4.59 1.55 4.10<br />

18000 290.02 363235.8 5115882.2 3907.0 5.50 1.60 4.15<br />

kullanılarak; S x<br />

ve S θ<br />

boyutsuz değerleri ise (13),(14)<br />

bağıntıları kullanılarak hesaplanmış ve (Çizelge-1)’de<br />

sunulmuştur.<br />

A 1<br />

ve A 2<br />

değerlerine bağlı olarak, (11) ve (12) bağıntıları<br />

ile bacanın yaklaşık birinci ve ikinci moda ait<br />

serbest titreşim açısal frekansları (Çizelge-2)’de 2 inci<br />

ve 3. üncü sütunlarda sunulmuştur. Bacanın kütlelerinin<br />

eşit aralıklı olarak 21, 51 ve 101 adet noktada<br />

topaklandığı, zemin davranışının K x<br />

ev K θ<br />

katsayıları<br />

ile temsil edildiği varsayılarak birinci ve ikinci modlara<br />

ait açısal frekans değerleri SAP2000 yapısal analiz<br />

programı [15] kullanılarak hesaplanmış ve elde edilen<br />

değerler (Çizelge-2)’de sunulmuştur.<br />

Bacanın elastik zemin özellikleri dikkate alınarak,<br />

birinci ve ikinci modlarına ait olan ve sırasıyla (11)<br />

ve (12) numaralı bağıntılar kullanılarak elde edilen<br />

serbest titreşim açısal frekans değerleri ile kütleleri<br />

101 adet eşit arlıklı noktada topaklanmış, elastik<br />

zemin özellikleri dikkate alınmış modelin,SAP2000<br />

yapısal analiz programı kullanılarak elde edilmiş<br />

açısal frekanslarının, zeminin kayma modülüne bağlı<br />

değişimleri kıyaslamalı olarak (Şekil-5) ve (Şekil-<br />

6)’daki grafiklerde sunulmuştur.<br />

Bacanın zemine ankastre olarak mesnetlendirilmesi<br />

ve yayılı kütleli olarak modellenmesi halinde bacanın<br />

serbest titreşimine ait birinci ve ikinci açısal frekansları<br />

(9) numaralı bağıntılar kullanılarak hesaplanmış ve<br />

elde edilen değerler sırasıyla (Çizelge-3)’de 1. inci ve<br />

2.inci sütunlarda sunulmuştur.<br />

Çizelge-2: Açısal frekans değerleri<br />

Şekil-5: Zemin kayma modülü ile 1 moda ait açısal<br />

frekans değerlerinin değişimi.<br />

Şekil-6: Zemin kayma modülü ile 2 moda ait açısal<br />

frekans değerlerinin değişimi.<br />

Yaklaşık Formül SAP2000 Programı<br />

G ω 1 ω 2 n=21 Nokta n=51 nokta n=101 nokta<br />

(t/m 2 ) (rad/sn) (rad/sn) ω 1 ω 2 ω 1 ω 2 ω 1 ω 2<br />

4000 0.940 8.244 0.936 8.886 0.937 8.908 0.937 8.912<br />

7000 1.170 8.682 1.146 9.275 1.146 9.300 1.146 9.303<br />

10000 1.252 9.127 1.279 9.566 1.280 9.592 1.280 9.596<br />

15000 1.337 9.354 1.423 9.934 1.424 9.962 1.424 9.966<br />

18000 1.425 9.586 1.483 10.109 1.484 10.138 1.484 10.142<br />

22<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İncelemeler<br />

Çizelge-3: Baca temelinin ankastre kabul edilmesi halinde açısal frekans değerleri.<br />

Analatik Formül SAP2000 Programı<br />

ω 1 ω 2 n=21 nokta n=51 nokta n=101 nokta<br />

(rad/sn) (rad/sn) ω 1 ω 2 ω 1 ω 2 ω 1 ω 2<br />

1.957 12.263 1.955 12.217 1.957 12.258 1.957 12.264<br />

7. Sonuçlar<br />

Sanayi yapılarında kullanılan yüksek bacaların<br />

dinamik analizinde, serbest titreşime ait açısal<br />

frekansların belirlenmesi önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Bacanın mesnetlendiği elastik zeminin özelliklerine<br />

bağlı olarak, zemin davranışı, bağıntıları literatürde<br />

verilen ötelenme ve dönmeye karşı elastik yaylar ile<br />

temsil edilebilmektedir. Elastik zemine oturan, mesnet<br />

koşullarına bağlı, sürekli kütleli veya topaklanmış<br />

kütleli hesap modelleri ile dinamik çözüm yapmak<br />

olasıdır. Pratik yaklaşımlar için, elastik zemine<br />

mesnetlendirilmiş bacanın birinci ve ikinci modlarına<br />

ait serbest titreşim açısal frekansları ve buna bağlı<br />

olarak periyodları çalışmada sunulan grafikler<br />

yardımıyla kolaylıkla hesaplanabilmektedir. (Şekil-<br />

5)’de görüldüğü gibi,yaklaşık bağıntılar kullanılarak<br />

hesaplanan, bacanın birinci moduna ait açısal<br />

frekans değerleri, özellikle kayma modülü düşük<br />

olan zeminlerde, aynı bacanın kütleleri sık noktalarda<br />

topaklanmış olan hesap modeli ve SAP2000 programı<br />

kullanılarak elde edilen açısal frekans değerlerine<br />

oldukça yakındır.Çalışmada sunulan,elastik zemine<br />

oturan bacanın, serbest titreşimine ait birinci ve<br />

ikinci mod açısal frekanslarının pratik amaçlar için<br />

hesaplanmasına yönelik bağıntılar, SAP2000 paket<br />

programı kullanılarak elde edilen sonuçlara oldukça<br />

yaklaşmakta olup, açısal frekansların yaklaşık<br />

değerlerin hesaplanması açısından faydalıdır.<br />

Öte yandan (Çizelge-3)’de görüldüğü gibi, bacanın<br />

zemine ankastre olarak mesnetlendiği durumda,<br />

baca boyunca topaklanmış kütle adedi arttıkça elde<br />

edilen açısal frekans değerleri, sürekli kütleli model<br />

için analatik bağıntılar kullanılmak suretiyle hesaplanan<br />

açısal frekans değerlerine yaklaşmaktadır.<br />

(Şekil-5), (Şekil-6) ve (Çizelge-2)’de görüldüğü gibi,<br />

zeminin kayma modülü değerleri arttıkça, hem birinci<br />

moda hem de ikinci moda ait serbest titreşim açısal<br />

frekans değerlerinde artış meydana gelmektedir.<br />

8. Kaynaklar<br />

[1] Güven, N.,”Televizyon kuleleri ve sanayi bacaları”,Cilt<br />

I,1982,İstanbul.<br />

[2] Fernandez,V.I., Dunner, R.A., et al, “Simplified method for<br />

seismic analsis of industrial chimneys”,ACI Structural Journal,<br />

May.,2005.<br />

[3] Beriow,B.,Schrot,G.Osterrieder,P., ”Dynamic diagnostic of<br />

transmission towers”, Second International Conference,<br />

Structural Dynamic Modelling, 1996, Glasgow.<br />

[4] Kausel,E., Res.Rep. ,R74-11,Department of Civil<br />

Engineering,MIT,1974,USA.<br />

[5] ASCE 4-98,”Seismic Analysis of safety-related nuclear structures<br />

and commentary”,American Society of Civil Engineers,<br />

1998,USA.<br />

[6] Gorbunov-Posadov,M.I.,Serebrjanyi,R.V.,”Design of structures<br />

on elastic foundation”, Proc. 5th.Int.Conf.Soil Mech.Found.<br />

Eng.,Vol. 1,1961,pp643-648.<br />

[7] Castelani,A.,”Construzioni in zona sismica”,Milano,Mason Italia<br />

Editori,1983,Italy.<br />

[8] Lambe,T.W.,Whitman,R.V.,”Soil Mechanics”, Jhon Wiley and<br />

Sons,1969,p. 553, USA.<br />

[9] Chopra,A.K.,” Dynamics of Structures”,Prentice-Hall.<br />

Inc.,1995,USA.<br />

[10] ACI-307,” Standart practice fort he design and construction<br />

of cast in place reinforced concrete chimneys”,American Concrete<br />

Institute,1998,Michigan.<br />

[11] International Conference of Building Officials, Uniform Building<br />

Code, Chapter 23: Earthquake Design, 1997.<br />

[12] Eurocode 8-1:”Design provisions for earthquake resistance of<br />

structures”, Part I: General Rules,1996,Beussels.<br />

[13] DIN1056,Solid Construction, free-standing chimneys, Deutsches<br />

Intitut fur Normung e.V.,1984,p.28,Berlin.<br />

[14] CICIND,”Model code for concrete chimneys”, part A:The shell,<br />

International Committee on Industrial Chimneys,2000, Switzerland.<br />

[15] SAP2000 v.12,Structural Analysis Programme,version 12,<br />

Computers and Structures Inc., Berkeley.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 23


İncelemeler<br />

MODERN TRAMVAY VE HAFİF RAYLI SİSTEM İNŞAAT TEKNİKLERİ VE<br />

AVRUPA’DAKİ HIZLI VE EKONOMİK UYGULAMALARI<br />

İnş. Yük. Müh. Ilgaz CANDEMİR<br />

İZMİR METRO A.Ş. Yapılar Şefi<br />

Giriş<br />

Bu makalede gürültü ve vibrasyonsuz sistem içeren<br />

Modern tramvay yapım yöntemleri hakkında farklı methodları<br />

ortaya koyacağız.Şüphesiz ki bu anlatılan metotlar<br />

klasik inşaat yöntemlerine göre daha hızlı ve hataya<br />

izin vermeyen prosesler içeriyor! Daha da önemlisi klasik<br />

yapım yöntemleri ile karşılaştığında daha ekonomik çözümler<br />

sunuyor. Özellikle modern tramvay sistemi veya<br />

hafif raylı sistemleri benimseyen kentler için en efektif<br />

çözüm methodları ilerleyen sayfalarda farklı Avrupa ülkelerindeki<br />

başarılı performans örnekleri ile anlatılmıştır.<br />

Balastsız üstyapı uygulamaları<br />

Bugün Avrupa ve Uzakdogu’da çok sık kullanılan bir raylı<br />

sistem yapım metodu olan balastsız üstyapı uygularını<br />

3 ana bazda incelemek mümkündür. Bu uygulamaların<br />

odağında da “ceket sistemi” olarak tabir edilen yüksek<br />

kalitede rayı saran ve çevreleyen reçine bazlı kauçuk<br />

malzemeler vardır.Bu malzemenin rayın etrafında kullanılmasının<br />

en önemli nedeni,gürültü,vibrasyon ve kaçak<br />

akım izolasyonudur.<br />

Bağlantı malzemesiz sıvı elastomer dolgulu<br />

sistemlerde elastikiyet<br />

Fransız blok travers üstüne beton içine direk gömülen<br />

ray sistemleri ve Alman gergi çubuklu klasik döşeme<br />

sistemindeki elastikiyet ve vibrasyon sorunlarını yaşayan<br />

Avrupalı meslektaşlarımız 1990’lı yılların başında<br />

bağlantı malzemesi içermeyen beton ile ray arasında<br />

kimyasal elastik sıvı ile doldurulan sistemler ürettiler.Bu<br />

sistemlerde gergi çubukları yoktu ve ray etrafı sıvı elastik<br />

içinde betona gömülüydü.<br />

Sürekli boyuna ve enine elastisite içeren bu sistem inşaat<br />

döşeme kalınlığının düşmesine maliyetin ve kolay<br />

bakım imkanı verirken vibrasyonu ise 10dbV azalttığı<br />

görülmüştür.<br />

Şekil 1 : Reçine esaslı Kauçuk ray ceketleri - Avrupa’da<br />

patent altında üretilmektedirler.<br />

Şekil 2 : Sıvı elastomer dolgulu sistemlerde kesit ve<br />

uygulama (porotrack)<br />

Tablo 1. Balastsız üstyapı sistemleri ve bölümleri<br />

BALASTSIZ ÜSTYAPI SİSTEMLERİ<br />

ARALIKLI DESTEKLENMİŞ RAY<br />

Travers veya bloklu<br />

Travers olmayan<br />

SÜREKLİ DESTEKLENMİŞ<br />

RAY<br />

Travers<br />

veya bloklar<br />

beton içinde<br />

Traversler asfaltbeton<br />

yatağı ile<br />

aynı hizada veya<br />

üstte<br />

Prefabrik<br />

beton plak<br />

Tek parçalı<br />

yerinde<br />

dökülen plak<br />

Gömülü ray<br />

Birbiriyle bağlantılı<br />

ve sürekli<br />

desteklenmiş ray<br />

24<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İncelemeler<br />

Ray Bağlantı Malzemesiz - Sürekli Ekartman Ayarlı<br />

Sistemlerle “Tramvay ve Hafif raylı Sistem İmalatı”<br />

(Gauge Support Fixation; GSF metodu)<br />

“Bağlantı malzemesiz sürekli ekartman ayarlı” sistemler<br />

Avrupa’nın şuanda kullandığı en hızlı gömülü ray inşaat<br />

metodudur. Özellikle tramvay sistemi inşaatlarında<br />

kullanılırlar. Ses ve vibrasyon izolasyonu ray etrafındaki”<br />

kauçuk ceket” ve alttaki ekstra ped ile en üst seviyededir.Ceket<br />

3 parçadır en alt parçanın kalınlığı 10mm ile<br />

35 mm arasında değişir(projeye bağlı,şekil 2)Bağlantı<br />

malzemelerinin olmayışı inşaat hızını artırır ve ilerideki<br />

olası bakımları minimize eder (fastener-less embedded<br />

system).<br />

Şekil 4 : Ray Bağlantı malzemesiz ekartman ayarlı sistem<br />

(Gauge support fixation, GSF) inşaatı ve sistem şeması<br />

Şekil 3 : Farklı enkesitler taban kalınlıkları 10mm-35 mm<br />

arası değişmektedir. 3 farklı ceketin raya özel yapıştırıcı ile<br />

yapıştırılması ile ray kapsüle hale getirilir.Kalınlıklar proje<br />

yüklerine göre değişmektedir.<br />

Ray Bağlantı Malzemesiz - Sürekli Ekartman Ayarlı<br />

Sistemlerle “Tramvay ve Hafif raylı Sistem İmalatı”<br />

(Gauge Support Fixation; GSF metodu)<br />

“Bağlantı malzemesiz sürekli ekartman ayarlı” sistemler<br />

Avrupa’nın şuanda kullandığı en hızlı gömülü ray inşaat<br />

metodudur. Özellikle tramvay sistemi inşaatlarında<br />

kullanılırlar. Ses ve vibrasyon izolasyonu ray etrafındaki”<br />

kauçuk ceket” ve alttaki ekstra ped ile en üst seviyededir.<br />

Ceket 3 parçadır en alt parçanın kalınlığı 10mm ile<br />

35 mm arasında değişir (projeye bağlı,şekil 2)Bağlantı<br />

malzemelerinin olmayışı inşaat hızını artırır ve ilerideki<br />

olası bakımları minimize eder (fastener-less embedded<br />

system).<br />

Avantajları;<br />

1. Çabuk ve kolay montajları (günde 144 m ‘lik döşeme<br />

hızı)<br />

2. En düşük seviyede gürültü -15 dBA kazanç, > -20 dBV<br />

kazanç (63,80,100,120 Hz ,1/2 oktav bant )<br />

3. Günlük montajda max 12 hat işçisi+ 2 kaynakçı<br />

4. Minimum inşaat kalınlığı (245 mm’ye varan ) sayesinde,<br />

daha az toprak işi ve zaman ve para tasarrufu(Bakınız<br />

Şekil 9)<br />

5. Mükemmel Kaçak akım izolasyonu (EN 50122-2 +A1<br />

normuna uygun)<br />

6. Yüksek yatay stabilite<br />

7. Her hava koşulunda montaj (örnek: Oslo veya Barselona<br />

)<br />

8. Kanıtlanmış Sürekli destek sayesinde daha yavaş ondülasyon<br />

gelişimi<br />

Şekil 5: GSF ile Brüksel şehir merkezinde STIB ‘e yapılmış<br />

bir hat solda yapım aşaması, sağda ise sistem çalışırken<br />

görülmektedir. İzmirde de bu tip bir imalat yapıla bilinir,<br />

İlerleyen sayılarda bu konuyla ilgili bir başka inceleme<br />

yapılacaktır. Bostanlı-Alaybey arası , İnciraltı-Narlıdere ,<br />

Narlıdere-Güzelbahçe, Buca-Şirinyer arası ile Alsancak’ta<br />

da “karışık trafik” denilen bu sistem uygulanabilinir.<br />

38 mm. çaplı galvaniz destekler, M12 cıvatalı mastarlı<br />

düzenek sayesinde ekartman devamlı korunmaktadır,<br />

beton döküldükten sonra düzenek kolaylıkla çıkarılır,<br />

rayın etrafındaki ceket betonun içinde kalır. Şekil 10’da<br />

Ri60N sınıfı ray görülmektedir.Bu sistemin Avrupa’da<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 25


İncelemeler<br />

Fransa, İspanya, Belçika, İtalya, Polonya, Almanya, Portekiz<br />

ve Yunanistan’da 350.000 metre uygulaması bulunmaktadır.<br />

şekilde bir korumaya gidilmiştir. Kirişler 9m uzunluğunda<br />

toplam uzunluğu 54 m ‘lik sistemlerdir. En pratik uygulama<br />

ise kirişlerin yerleştikten sonra dökülen beton<br />

sonrası; üstyapı ister yine beton, asfalt, blok taş veya doğal<br />

veya yapay çimenle kaplanabilinir. Bu sistemin en<br />

büyük avantajlarından biride yapım sırasında trafiğe<br />

ara vermeniz gerekmez, düşük hızlarla da olsa işletime<br />

devam eder,gece çalışmaya devam edebilirsiniz.Bu sistemin<br />

maliyeti ortalama projeye bağlı olarak ~500-600<br />

EUR /tek hat/metredir.<br />

Şekil 6 : Metro ve Tramvay depoları inşaatlarında GSF<br />

sistemi çok hızlı ve pratik çözümler üretmektedir,sağladığı<br />

en büyük avantaj depo içinde her türlü lastik tekerlekli<br />

araç rahatça hareket edebilir.<br />

Bu sistemin maliyeti ortalama proje kriterlerine bağlı<br />

olarak ~580-620 EUR /tek hat metredir.Günde 144 metre<br />

yol döşeyerek zamandan ve paradan tasarruf edilir,tüm<br />

sistemi sadece 14 kişi yapım grubuyla döndürebilirsiniz.<br />

Örnek 10 km’lik tek hattı sadece 90 günde trafiğe açmaya<br />

hazır hale gelir. Klasik sistemlerde 10 km ‘lik tramvay<br />

inşaatı 360-400 gün sürmektedir.<br />

Sürekli Kiriş Sistemi Metodu ile “Modern tramvay<br />

İmalatı” (Rail beam method)<br />

Önceden tesiste veya sahada çelik kalıplar içinde hazırlanan<br />

kirişlerin içinde tamamen reçine esaslı kauçuk ile<br />

kaplı ray sistemleridir. Uzunlukları ortalama 6 m ile 18<br />

m arasında değişir. Yaklaşık bu sistem sayesinde de 20<br />

dBA kazanç elde edilir. Çok pratik montaj yapılır. Özellikle<br />

vibrasyonun kötü etkisi nedeniyle Avrupa’da tarihi<br />

binaların veya yapıların olduğu yerlerden geçen sistemler<br />

bu sistemler ile değiştirilir. Ülkemizde de Çemberlitaş<br />

ve Ayasofya yanından geçen tramvay hattında bu<br />

Yapay çimen<br />

Doğal çimen<br />

Şekil 8 : Üst yapıyı tamamlayan alternatiflerden birisi de<br />

çimen kaplamadır.<br />

PREFABRİK RAYLI SİSTEM ÇÖZÜMLERİ<br />

Genellikle işlerin çok çok hızlı gitmesi gerektiğinde operasyona<br />

devam eden metro ve tramvay işletmelerin kullandığı<br />

sistemlerdir. Örneğin hattın uzun süre kapatılmaması<br />

gerekiyorsa daha önce tesiste dökülen kalıplarda<br />

genelikle 250-320 mm kalınlığındaki 9-18 metre<br />

uzunluk ve 2ila 2,5 m genişliğindeki paneller sahaya<br />

tır ile getirilirler.Vinç ile montajları yapılmadan grobeton<br />

ve beton traversler konur (genellikle her modüle<br />

3 adet) üzerlerine plastik şimler yerleştirilir ve bunun<br />

üzerine modül yerleştirilir. Modüllerin birbiri ile seviyesi<br />

hava yastıkları ile ayarlanır ,kaynakları yapılır ;Modüllerin<br />

içinde de sürekli desteklenmiş bağlantı malzemesiz<br />

ceketler vardır.Kazanç 15-20 dBA ‘den az değildir. Modül<br />

kalınlığına-altyapıya-üzerinden geçecek trafik yüküne ,<br />

boyutlarına ve kullanılacak raya bağlı fiyatı 1500-1850<br />

Eur/tek hat-m olarak değişir metodudur,bölgenin yağmur<br />

şartlarına bağlı yapay veya doğal tercih edilebilinir.<br />

Şekil 7 : Solda Çemberlitaş’ta yapılan sürekli kiriş<br />

sistemi-1500 senelik Bizans kolonuna 5 m uzaktaki hattan<br />

gelen tüm Zararlı etkiler ceket sayesinde elemine ediliyor,<br />

üst kaplama asfalt. Temmuz <strong>2008</strong><br />

Şekil 8 : Brüksel’den bir hat inşaatı, Şubat <strong>2008</strong><br />

26<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İncelemeler<br />

Makaslarda Elastikiyet ve Vibrasyon Önleyici<br />

Sistemler<br />

Bilindiği gibi makaslar demiryollarında en yüksek gürültüyü<br />

çıkaran elemanlardır, bu sebeple makasları da gürültü<br />

kirliliğine karşı izole etmek gereklidir. Ceket sistemi<br />

ile elastik reçine esaslı kauçuk kaplanan makaslar yerinde<br />

20 dbA ‘e varan kazanımlar elde edildiği görülmüştür.<br />

Sistemin montajı fabrika ortamında yapılır ama sahada<br />

sonuç edilmesi mümkündür, makasın tümü uygun kalınlıktaki<br />

kauçuk ceketle kaplanır.<br />

Şekil 11: Üst yapıyı tamamlayan alternatiflerden birisi de<br />

çimen kaplamadır.<br />

Şekil 9: Ağır tonajlı kamyonların bile geçtiği demiryolu -<br />

karayolu geçişleri, aks yükü min. 12,5 ton.Montaj süresi altyapı<br />

düzeltmeleri ile beraber 2 gece vardiyası (6 saat/vardiya ) veya<br />

toplam 12 saat-10 işçi tutmaktadır. Bu gibi yapılarda en önemli<br />

kriter en hızlı sürede yolu tekrar kullanıma açmaktır. Bu tip<br />

geçişler özellikle tramvay veya devlet demiryolları geçişlerinde<br />

şehir dışında da kullanılabilinir. İzmir ‘de bu sistemler kurulacak<br />

olan tramvay veya Banliyö hatlarında kullanılabilinir.<br />

Şekil 10: Bir bakışta modüllü-prefabrik ray sistemleri ,kesit<br />

kalınlığı 44 cm ile 56 cm arasında değişmektedir.! Buda şehrin<br />

göbeğinde yapılacak olan toprak işleri çalışmalarını,kamyon<br />

sayısını diğer klasik sistemlere göre azaltır.Şehir içinde çok fazla<br />

toprak işi ve hafriyat yapılması gerekmez.<br />

Sonuç<br />

Bu makalede vurgu yapılması gereken yerlerin başında<br />

“BAĞLANTI MALZEMESİZ” raylı sistem inşaatıdır. Özellikle<br />

belediyelerimiz benimsediği Tramvay hatları inşaatlarında<br />

kullanılması gereken method gerek zaman,gerek<br />

teknoloji ve gerekse ekonomik yönden üstünlüğü dünyaca<br />

kabul edilmiş kauçuk –gömülü ray çözümleri olmalıdır.<br />

Böylelikle istenirse karışık trafik imkanı da sağlanmış<br />

olur(karayolu araçları ve tramvay iç içe).<br />

İkinci sonuç; Üstyapı ve altyapıda elastik malzeme kullanımı<br />

ileride karşılaşmak istemeyeceğimiz büyük sorunları<br />

minimize eder, inşaat bütçelerini zorlamayacağı<br />

gibi ileride karşılaşılacak büyük makineli bakımları indirger<br />

, özellikle son bölümde bahsedilen elastik balastsız<br />

üstyapı inşa sistemleri inşaat maliyetlerinizi düşürür ve<br />

zamandan kazanmanızı sağlar ;bakım maliyetlerini yarı<br />

yarıya düşürür ve yolcuya uluslararası standartlara uygun<br />

yolculuk imkanı ve konfor sağlar. Başlangıç inşaat<br />

maliyetleri klasik yöntemlere göre %10 daha pahalı olan<br />

bu sistemler ile zamandan 4 kat tasarruf etmek mümkündür.<br />

GSF sistemi ile 10 km‘lik bir raylı sistemi 90<br />

günde bitirmek mümkündür. Yada Prefabrik modülleri<br />

kullanarak çok akıcı trafiğin olduğu şehrin göbeğindeki<br />

bir kurb parçasını (120-150 metre) 3 gecelik toplam 18<br />

saatlik çalışmayla Cuma gece-Ctesi gece ve Pazar gece<br />

çalışarak tamamlayıp pazartesi trafiğe açılır.<br />

Özellikle modern tramvay ve hafif raylı sistemlerinin<br />

Üstyapı ve altyapısında elastik malzeme kullanımı ; ileride<br />

karşılaşmak istemeyeceğimiz(şekil 11) büyük sorunları<br />

minimize eder, inşaat bütçelerini zorlamayacağı gibi<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 27


İncelemeler<br />

Şekil 12: Klasik yapım yöntemleri ile yapılan hatlarda (Fransız ve<br />

Alman sistemleri ile yapılmış) zamanla üstyapı sorunları yaşamaya<br />

başlamış hatlardan örnekler, bu tip hatlarda üst tabaka ne olursa<br />

olsun (üstte asfalt kaplamalar) trafiğe bağlı 20-30 Milyon Gros Ton<br />

sonunda sorunlar çıkarmaya başlar, gergi çubukları asfaltın içinde<br />

kırılır ,yolun ekartmanı bozulur, ray altı taşları titreşim ve vibrasyon<br />

nedeniyle yerinden oynayabilir. 1980-1995 arası uygulanan Fransız<br />

ve Alman sistemleri “ klasik yapım yöntemleri” olarak adlandırılırlar<br />

, Hollanda ve Belçika sistemleri ise bugün bütün dünyada<br />

uygulanan modern kentiçi raylı sistem yapım yöntemleridir.<br />

Ülkemizde de birçok Anadolu kenti de tramvay yapım ve uygulama<br />

şartnamelerinde “yeni yapım yöntemlerini” benimseyen bir çizgide<br />

devam etmektedir.<br />

ileride karşılaşılacak büyük makineli bakımları indirger ,<br />

zamandan kazanmanızı sağlar; bakım maliyetlerini yarı<br />

yarıya düşürür ve yolcuya uluslararası standartlara uygun<br />

yolculuk imkanı ve konfor sağlar.<br />

Üstyapıda elastikiyet günümüz demiryollarının olmazsa<br />

olmazlarının başında gelmektedir, Özellikle kentlerdeki<br />

ana arterlere yakın tarihi eser niteliğindeki yapıların vibrasyondan<br />

arındırılması, eski omurgalarına birde raylı<br />

sistemin zararlı yan etkilerinin aktarılmaması şarttır. Bu<br />

bakımdan İstanbul,İzmir,Bursa kentlerimizde tarihi mirasın<br />

oldukça yoğun olduğu yerler başta olmak üzere,<br />

demiryollarımızın ana hatlarında, eski çelik köprülerinde<br />

,tünel ve peronlarda ve hafif raylı sistemlerin tünel<br />

ve viyadüklerde elastik çözümlere gidilmesi doğal bir<br />

ihtiyaç haline gelmiştir.<br />

Yukarıda bahsedilen sistemlerle kentlerimizde metroların,<br />

banliyölerin erişemeyeceği bölgelere tramvaylarla<br />

kısa zamanda erişmek ve bunların klasik metotlara göre<br />

ekonomik olmalarını sağlamak mümkündür.İzmir’de tasarlanacak<br />

tramvay sistemlerinin bir turizm şehri olan<br />

İzmir’imize extra bir güzellik ,nostalji ve farklı bir sofistike<br />

bir hava vereceği kanısındayım.<br />

8.Kaynaklar<br />

[1] I.Candemir, “ Best Performance Elasticity and Vibration Implementations<br />

at Ballasted and Fastenerless Embedded<br />

Systems from Europe “ II .International Railway Symposium,<br />

<strong>2008</strong>,Istanbul-Haydarpasa<br />

[2] 2002/49/EC (2002) , “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve<br />

Yönetimi Yönetmeliği” Çevre ve Orman Bakanlığı<br />

[3] I.Candemir, “ Aralık 2007 ve Şubat <strong>2008</strong> Teknik Gezi Balastsız<br />

Üstyapı/ Saha raporları Raporu, Fransa-Belçika-Almanya<br />

[4] I.Candemir, “Temmuz <strong>2008</strong> Teknik Gezi Balastsız Üstyapı / Saha<br />

raporları Raporu , İspanya<br />

ÖDEMİŞ BELEDİYE BAŞKANI İNŞ. MÜH.<br />

MAHMUT BADEM’DEN MÜHENDİS VE<br />

MİMARLARA PLAKET<br />

Ödemiş’te 37 bin metrekare alanda Türkiye’nin en<br />

büyük hayvan pazarı ve borsasının projesinin hazırlanmasında<br />

hiçbir ücret almadan çalışma yapan<br />

mühendis ve mimarlara, Ödemiş Belediye Başkanı<br />

İnşaat Mühendisi Mahmut Badem tarafından teşekkür<br />

plaketi verildi. Törende Odamızın Ödemiş<br />

Temsilcisi Ufuk Aykol ile Temsilci yardımcısı Şevket<br />

Hasırcı da plaketlerini aldılar.<br />

Ufuk Aykol ve Şevket Hasırcı törende birer konuşma<br />

yaparak kendisi de inşaat mühendisi olan Belediye<br />

Başkanı’nın taleplerinin yanında olacaklarını<br />

ve Ödemiş yararına yapılacak her türlü projede<br />

yer alacaklarını söylediler.<br />

KAYBETTİKLERİMİZ<br />

Üyemiz Kurtuluş AKILLILAR’ın babası<br />

Hüseyin AKILLILAR<br />

22 Eylül <strong>2008</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Okyay NALBANTOĞLU’nun babası<br />

S. Namık NALBANTOĞLU<br />

15 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Kaya TÜFEKÇİOĞLU’nun oğlu,<br />

Üyemiz Adnan AKYARLI’nın yeğeni<br />

Murat TÜFEKÇİOĞLU<br />

2 Eylül <strong>2008</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyemiz Mustafa TIRPANCI’nın eşi<br />

Fatma TIRPANCI<br />

2 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde vefat etmiştir.<br />

Üyelerimizin acısını paylaşır,<br />

kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.<br />

28<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Beton<br />

SOĞUK HAVA ŞARTLARINDA BETON DÖKÜMÜ<br />

İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL<br />

TS 1248 Ortalama hava sıcaklığı ard arda üç gün süre<br />

ile +5 0 C‘nin altında bulunduğu süredeki hava durumunu<br />

“soğuk hava” olarak tanımlamaktadır.<br />

Soğuk Hava Koşullarının Beton Özelliklerine<br />

Etkileri<br />

Soğuk hava koşullarındaki taze betonun priz alma süresi,<br />

normal sıcaklık koşullarında betonun priz alma<br />

süresine göre daha uzun, dayanım kazanma hızı ise<br />

daha yavaş olmaktadır.<br />

İlk zamanlarda (beton priz almadan veya yeterli dayanımı<br />

henüz kazanmadığı süre içerisinde) betonun içerisindeki<br />

suyun bir kez dahi donması, beton dayanımını<br />

ve dayanıklılığını çok büyük ölçüde azaltmaktadır.<br />

Yerleştirilen betondaki sıcaklık ile çevre sıcaklığı arasında<br />

büyük fark olması durumunda, betonda gerilmeler<br />

oluşmakta ve çatlaklara yol açmaktadır.<br />

İlk Zamanlarda Yer Alan Donma’ nın Beton<br />

Özelliklerine Etkisi<br />

Betonun içerisindeki suyun beton priz almadan donması<br />

durumu,<br />

Priz alarak sertleşmiş fakat yeterince dayanım kazanmamış<br />

betonun içerisindeki suyun donması sonucu<br />

içsel çatlaklar oluşur ,geçirgen ve boşluklu düşük dayanımlı<br />

beton elde edilir.<br />

-5 0 C’ de beton karışım suyunun % 92’ si donar,<br />

-12 0 C den düşük sıcaklıkta betonun dayanım kazanmadığı<br />

kabul edilir,<br />

Donan su hacminin % 9 oranında genleşir,<br />

İlgili Türk Standardı, betonun basınç mukavemetinin<br />

50 kgf/cm2’ ye erişmesinden sonra don sebebiyle zarar<br />

görmeyeceğini kabul eder.<br />

Çizelge 2. Karılma İşlemi Sonunda Betonda Bulunması Tavsiye<br />

Olunan Minimum Sıcaklıklar<br />

Beton<br />

kesitin<br />

kalınlığı,<br />

cm<br />

Aşağıdaki hava sıcaklıklarında üretilecek<br />

beton karışımının üretildikleri anda sahip<br />

olması gereken sıcaklık, o C<br />

-18 o C’den<br />

düşük<br />

-18 o C ile -<br />

1 o C arası<br />

-1 o C’den<br />

yüksek<br />

180 13 10 7<br />

Soğuk Hava Koşullarında Alınması Gereken<br />

Önlemler<br />

• Beton karışımının sıcaklığını yükseltebilmek için,<br />

betonu oluşturan malzemelerin ısıtılarak kullanılması,<br />

• Betonun ilk günlerindeki dayanımının yüksek olmasını<br />

sağlayacak türde çimento ve katkı maddesi<br />

kullanılması,<br />

• Soğuk havada dökülen betonların korunması için<br />

uygun kalıp ve izolasyon malzemelerinin ve/veya<br />

uygun kür yöntemlerinin uygulanması, (Resim<br />

1-2-3)<br />

Çizelge 1. Soğuk havada üretilen ve yerleştirilen betonlarda<br />

bulunması gereken sıcaklıklar<br />

Beton kesitinin<br />

kalınlığı, cm<br />

Yerleştirilme esnasında<br />

betonda olması gereken<br />

minimum sıcaklık o C<br />

180 5<br />

Resim 1. Betonun korunması<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 29


Beton<br />

Resim 2. Betonun korunması<br />

• İşin önceden planlanması ve beton dökümünden<br />

önce gereken hazırlıkların yapılması,<br />

• Soğuk havada dökülen betonların yeterli süreyle<br />

kür edilmeleri,<br />

• Mümkünse kalıpların ısıtılması,<br />

• Klor içermeyen hava sürükleyici katkıların kullanılması,<br />

• Soğuk havada dökülen betonun soğuk suyla sulanmaması.<br />

Resim 3. Betonun korunması<br />

Soğuk Havada Dökülen Betonlar İçin Yeterli Kür<br />

Süresi<br />

Betonun servis kategorisi, a, b, c ve d olarak dört bölüm<br />

halinde tanımlanmaktadır.<br />

• Betonun yüksüz olduğu ve dışarı ile temasının bulunmadığı<br />

durum,<br />

• Betonun yüksüz olduğu, fakat dışarıyla temasının<br />

bulunduğu durum,<br />

• Betonun kısmen yüklü olduğu ve dışarıyla temasının<br />

bulunduğu durum,<br />

• Betonun tam yüklü olduğu durum.<br />

Çizgelge 3. Standart Kür Uygulanarak Elde Edilecek 28 Günlük Beton Dayanımının % 50, 65, 85, 95‘ inin Kazanılabilmesi İçin Tavsiye<br />

Olunan Koruma Süresi<br />

Yapıdaki<br />

betonun<br />

basınç<br />

dayanımı<br />

oranı*, %<br />

10 o C ‘ da yapılan betonların<br />

korunma süresi, gün<br />

21 o C ‘ da yapılan betonların<br />

korunma süresi, gün<br />

betonları<br />

C**<br />

betonları<br />

D***<br />

betonları<br />

E****<br />

betonları<br />

C**<br />

betonları<br />

D***<br />

betonları<br />

E****<br />

betonları<br />

50 6 9 3 4 6 3<br />

65 11 14 5 8 10 12<br />

85 21 28 16 16 18 14<br />

95 29 35 26 23 24 20<br />

* Bu kolondaki değerler yapıdaki beton dayanımının, standart yöntemle elde edilen betonun 28 günlük<br />

dayanımına göre oranlarının göstermektedir.<br />

** ”C” kolonundaki betonlar, ASTM Tip I, veya PÇ 32,5 türdeki çimentolarla yapılan betonlardır.<br />

*** “D” kolonundaki betonlar, ASTM Tip II, veya KÇ 32,5 türdeki çimentolarla yapılan betonlardır.<br />

**** “E” kolonundaki betonlar, ASTM Tip III, veya EYÇ 52,5 türdeki çimentolarla yapılan betonlardır.<br />

30<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Prefabrik<br />

SES BARİYERLERİ VE İSTİNAD DUVARLARI<br />

Türkiye Prefabrik Birliği Beton Prefabrikasyon Dergisi’nden (Sayı: 85, Ocak <strong>2008</strong>) alınmıştır<br />

SES BARİYERLERİ: Özellikle Avrupa ülkelerinde gürültü<br />

kirlenmesine karşı oluşan rahatsızlıklar için ses<br />

bariyerlerinin yapılmaya başlamasıyla otoyollarda<br />

oluşan gürültünün yaşam alanlarından uzak tutulmuştur.<br />

Çoğu ülkede mimari yapıları, etkili çözüm oluşturması<br />

ve düşük maliyetlerinden dolayı bu yapılar prefabrike<br />

betonarme ile yapılmaktadır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 31


Prefabrik<br />

32 Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Prefabrik<br />

İSTİNAD DUVARLARI: T tipi istinad duvarları önceden<br />

fabrikada hazırlanan yüzey ve payanda yapısı<br />

sayesinde çalışma koşullarının zor olduğu inşaat<br />

sahasında hızlı çözüm oluşturmaktadır. Saha ekibi<br />

toprak işlerinin ağır olduğu bu alanda, her detayıyla<br />

önceden projeye uygun olarak hazırlanan bu sistem<br />

sayesinde, zorlanmadan gelen yükleri taşıtma ve güzel<br />

yüzey oluşturma işlemini gerçekleştirmektedir.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 33


İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

ALT İŞVEREN UYGULAMALARI VE ALT İŞVEREN YÖNETMELİĞİ<br />

Alpaslan ERTÜRK<br />

Öğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)<br />

DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.<br />

İşverenlerin İş Kanunu hükümleri çerçevesindeki zorunluluklarından<br />

kurtulmak, sendikalaşmayı engellemek,<br />

işçiliği ucuza getirmek amacıyla uyguladıkları bir yöntem<br />

olan altişveren(taşeron) çalıştırma iş güvenliği açısından<br />

da sağlıksız ve güvenliksiz koşullarda çalışmayı<br />

gündeme getirmektedir.<br />

2003 Yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri<br />

çerçevesinde alt işveren(taşeron) uygulamaları<br />

ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde;<br />

“Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet<br />

üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde<br />

işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle<br />

uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği<br />

işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran<br />

diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan<br />

ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide<br />

asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak<br />

bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf<br />

olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden<br />

alt işveren ile birlikte sorumludur.” (Tanımlar, madde<br />

2 , 6. fıkra)<br />

Denilerek, asıl işveren, altişveren ilişkisinin kurulabilmesi<br />

için bir takım koşulların varlığı öngörülmüştür. Bu koşullardan<br />

ilki, işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin olması<br />

ve işyerinde işçi çalıştırması öngörülmektedir. Yani<br />

iş bütünüyle başka bir işverene devredilmemiş olmalıdır.<br />

İkinci koşul işin asıl işverene ait işyerinde yapılıyor<br />

olması gerekmektedir. Kısaca mal veya hizmet üretimine<br />

ilişkin çalışmanın asıl işveren tarafından bir bölümünün<br />

başka bir işveren ve bağlı işçilerine yaptırılması durumudur.<br />

Bu ilişkide alt işverenin işçilerine karşı her iki<br />

işverende birlikte sorumlu tutulmuştur.<br />

Kısıtlamaların daha belirgin bir biçimde konduğu;<br />

“ Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak<br />

çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz<br />

veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse<br />

ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel<br />

olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme<br />

dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan<br />

itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler.<br />

İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle<br />

uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere<br />

verilemez.” (Tanımlar, madde 2 , 7. fıkra)<br />

Denilerek, işin asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından<br />

çalıştırılması ile asıl işverenin işçisi olanların alt<br />

işveren olarak görevlendirilemeyeceği belirtilerek asıl<br />

işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında<br />

bölünerek alt işverene verilemeyeceği hükmü getirilmektedir.<br />

Yani işyerinde yürütülmekte olan asıl işin bölünerek verilmesi<br />

önüne engeller konulurken, ancak işin yardımcı<br />

bölümlerinde alt işveren kullanılabilmesine olanak tanınmaktadır.<br />

4857 sayılı İş Kanunu kapsamında yer alan ve yukarıda<br />

açıkladığımız hükümlerin; alt işveren uygulamalarının<br />

yaygınlaşması, işkazalarındaki artış, işçi haklarında ortaya<br />

çıkan sorunlar bu konuya ilişkin olarak yapılan tartışmalar,<br />

paneller sonunda bu konuda Çalışma Ve Sosyal<br />

Güvenlik Bakanlığı tarafından 27.09.<strong>2008</strong> tarihinde<br />

27010 sayılı Resmi gazetede yayımlanan “Alt İşverenlik<br />

Yönetmeliği” ile yeni açılımlar ve düzenlemeler getirilmiştir.<br />

Söz konusu Yönetmelik ile İnşaat Sektöründe de yaygın<br />

olan alt işveren(taşeron) uygulamaları ile ilgili olarak<br />

aşağıda gerekli maddeleri verilen Yönetmelik çerçevesinde<br />

gerkli bildirimlerin yapılması gerekmektedir.<br />

ALT İŞVERENLİK YÖNETMELİĞİ (27 Eylül <strong>2008</strong>-27010<br />

sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır)<br />

Tanımlar<br />

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;<br />

a) Alt işveren: Bir işverenden, işyerinde yürütülen<br />

mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde<br />

veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği<br />

ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş<br />

alan, bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde<br />

aldığı işte çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut<br />

tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları,<br />

b) Alt işverenlik sözleşmesi: Asıl işveren ile alt işveren<br />

arasında yazılı olarak yapılan ve 10 uncu maddede<br />

belirtilen hususları ihtiva eden sözleşmeyi,<br />

c) Asıl iş: Mal veya hizmet üretiminin esasını<br />

oluşturan işi,<br />

ç) Asıl işveren: İşyerinde yürüttüğü mal veya hizmet<br />

üretimine ilişkin yardımcı işleri veya asıl işin bir bölümünde<br />

işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle<br />

uzmanlık gerektiren işleri diğer işverene veren, asıl<br />

işte kendisi de işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiyi yahut<br />

tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları,<br />

d) Bakanlık: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,<br />

e) Bölge Müdürlüğü: İşyerinin kayıtlı olduğu Bakanlık<br />

Bölge Müdürlüğünü,<br />

f) Kanun: 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununu,<br />

g) Muvazaa:<br />

34<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

1) İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine<br />

ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen<br />

işlerin alt işverene verilmesini,<br />

2) Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan<br />

alt işverenlik ilişkisini,<br />

3) Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından<br />

işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya<br />

devam ettirilmesini,<br />

4) Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin<br />

iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma<br />

mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da<br />

ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye<br />

yönelik işlemleri,<br />

ihtiva eden sözleşmeyi,<br />

ğ) Yardımcı iş: İşyerinde yürütülen mal veya hizmet<br />

üretimine ilişkin olmakla beraber doğrudan üretim<br />

organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu<br />

bir unsuru olmayan ancak asıl iş devam ettikçe devam<br />

eden ve asıl işe bağımlı olan işi,<br />

ifade eder.<br />

Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Kurulması,<br />

Bildirimi ve İşyerinin Tescili<br />

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulma<br />

şartları<br />

MADDE 4 – (1) Asıl işveren alt işveren ilişkisinin<br />

kurulabilmesi için;<br />

a) Asıl işverenin işyerinde mal veya hizmet üretimi<br />

işlerinde çalışan kendi işçileri de bulunmalıdır.<br />

b) Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet<br />

üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin<br />

bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen<br />

iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık<br />

gerektiren bir iş olmalıdır.<br />

c) Alt işveren, üstlendiği iş için görevlendirdiği<br />

işçilerini sadece o işyerinde aldığı işte çalıştırmalıdır.<br />

ç) Alt işverene verilen iş, işyerinde yürütülen mal<br />

veya hizmet üretimine ilişkin bir iş olmalı, asıl işe bağımlı<br />

ve asıl iş sürdüğü müddetçe devam eden bir iş olmalıdır.<br />

d) Alt işveren, daha önce o işyerinde çalıştırılan<br />

bir kimse olmamalıdır. Ancak daha önce o işyerinde çalıştırılan<br />

işçinin bilahare tüzel kişi şirketin ya da adi ortaklığın<br />

hissedarı olması, alt işveren ilişkisi kurmasına<br />

engel teşkil etmez.<br />

İşyerini bildirme<br />

MADDE 5 – (1) Alt işveren, kendi işyeri için Kanunun<br />

3 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre<br />

bildirim yapmakla yükümlüdür.<br />

(2) Alt işveren, işyerinin tescili için şekli Bakanlıkça<br />

belirlenen işyeri bildirgesi ile birlikte 6 ncı maddede<br />

belirtilen belgeleri bölge müdürlüğüne verir.<br />

(3) Bir işyerinde her ne suretle olursa olsun asıl<br />

işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması yeni bir işyeri<br />

kurulması olarak değerlendirilir.<br />

İşyeri bildirgesi ile birlikte verilecek belgeler<br />

MADDE 6 – (1) İşyeri bildirgesi ile birlikte;<br />

a) Tüzel kişiler için Ticaret Sicil Gazetesi sureti,<br />

b) İmza sirküleri,<br />

c) Alt işverenlik sözleşmesi ve ekleri,<br />

bölge müdürlüğüne verilir.<br />

İşyeri tescili<br />

MADDE 7 – (1) Bölge müdürlüğünce, 5 inci<br />

maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirimde bulunan<br />

alt işverenin işyeri tescil edilerek işyeri için bir sicil numarası<br />

verilir.<br />

(2) İşyeri bildirgesinde beyan edilen bilgilerin ve<br />

eklenmesi gereken belgelerin eksik veya gerçeğe aykırı<br />

olması hâlinde işyerinin tescili yapılmaz.<br />

Kayıt dışı alt işveren işyerlerinin tescil işlemleri<br />

MADDE 8 – (1) Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri<br />

veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetim<br />

elemanlarınca işyerlerinde yapılan denetimlerde ya<br />

da ihale makamları, ruhsata tabi işlerde (maden arama<br />

ve işletme, inşaat, taş ocağı ve benzeri) ruhsatı veren<br />

merciler (valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler), sosyal<br />

güvenlik il müdürlükleri, vergi daireleri de kendi mevzuatları<br />

açısından yaptıkları işlemler sırasında, işyerlerinin<br />

Kanunun 3 üncü maddesine göre ilgili bölge müdürlüğüne<br />

bildirimde bulunup bulunmadığını kontrol<br />

ederler. Bildirim yapmamış olan işyerlerinin unvan ve<br />

adreslerini ilgili bölge müdürlüğüne bir yazı ile en geç<br />

15 gün içinde bildirirler.<br />

(2) Denetim elemanlarınca veya kamu kurumlarınca<br />

yapılan bildirimler dikkate alınarak bölge müdürlüğünce<br />

Kanunun 3 üncü maddesine göre gerekli işlemler<br />

yapılır.<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

Alt İşverenlik Sözleşmesi, Asıl İşin Bölünmesi ve<br />

Muvazaanın İncelenmesi<br />

Alt işverenlik sözleşmesi<br />

MADDE 9 – (1) Alt işverenlik sözleşmesi asıl işveren<br />

ile alt işveren arasında yazılı şekilde yapılır.<br />

(2) Asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan<br />

ve işin üstlenilmesine esas teşkil eden sözleşmede, 10<br />

uncu maddede yer alan hususların bulunması hâlinde<br />

söz konusu sözleşme alt işverenlik sözleşmesi olarak kabul<br />

edilebilir.<br />

Alt işverenlik sözleşmesinde yer alması gereken<br />

hususlar<br />

MADDE 10 – (1) Alt işverenlik sözleşmesinde;<br />

a) Asıl işveren ile alt işverenin işyeri unvanı ve<br />

adresi,<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 35


İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

b) Asıl işveren ile alt işverenin tüzel kişiliği ya da<br />

tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluş olması hâlinde<br />

işveren vekillerinin adı soyadı ve adresi,<br />

c) İşyerinde yürütülen asıl işin ne olduğu,<br />

ç) Alt işverene verilen işin ne olduğu,<br />

d) Alt işverene asıl işin bir bölümü veriliyor ise;<br />

verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle<br />

uzmanlık gerektirme koşuluna ilişkin teknik<br />

açıklama,<br />

e) Taraflarca öngörülmüş ise işin başlama ve bitiş<br />

tarihleri,<br />

f) Alt işverenin faaliyetlerini işyerinin hangi bölümünde<br />

gerçekleştireceği,<br />

g) Kanunun 2 nci maddesinde yer alan; asıl işverenin,<br />

alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak<br />

Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu<br />

toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden,<br />

alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı,<br />

ğ) Alt işverenlik sözleşmesinin yapılmasından<br />

önce asıl işveren tarafından çalıştırılan işçilerin alt işveren<br />

tarafından işe alınması hâlinde, bu işçilerin haklarının<br />

kısıtlanamayacağı,<br />

h) Alt işverene verilen işin taraflar açısından yürütülme<br />

esasları,<br />

ı) Asıl işveren veya vekili ile alt işveren veya vekilinin<br />

imzası,<br />

hususlarına yer verilir.<br />

(2) Bir işyerinde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik<br />

sebeplerle uzmanlık gerektiren bir işin alt işverene<br />

verilmesi hâlinde, alt işverenin uzmanlığını belgelendirmesi<br />

amacıyla sözleşme kapsamındaki işe uygun;<br />

iş ekipmanı listesi, iş bitirme belgesi, operatör ve teknik<br />

eleman sertifikaları sözleşmeye eklenir.<br />

İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle<br />

uzmanlık gerektiren iş<br />

MADDE 11 – (1) İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik<br />

sebeplerle uzmanlık gerektiren iş, mal veya hizmet<br />

üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği<br />

gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık<br />

gerektiren iştir.<br />

(2) İşverenin kendi işçileri ve yönetim organizasyonu<br />

ile mal veya hizmet üretimi yapması esastır.<br />

(3) Ancak asıl iş;<br />

a) İşletmenin ve işin gereği,<br />

b) Teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi,<br />

şartlarının birlikte gerçekleşmesi hâlinde bölünerek<br />

alt işverene verilebilir.<br />

(4) Asıl işin bir bölümünde iş alan alt işveren, üstlendiği<br />

işi bölerek bir başka işverene veremez.<br />

Muvazaanın incelenmesi<br />

MADDE 12 – (1) 7 nci madde uyarınca tescili yapılan<br />

işyeri için 6 ncı maddede belirtilen belgelerde Kanuna<br />

aykırılık veya muvazaa kanaatini oluşturan delillerin<br />

bulunması hâlinde, söz konusu belgeler gerekçesi<br />

ile birlikte incelenmek üzere bölge müdürlüğünce iş<br />

teftiş grup başkanlığına intikal ettirilir.<br />

(2) Muvazaanın incelenmesinde özellikle;<br />

a) Alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren<br />

tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin<br />

asıl işin yardımcı işlerinden olup olmadığı,<br />

b) Alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği<br />

ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş<br />

olup olmadığı,<br />

c) Alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan<br />

bir kişi olup olmadığı,<br />

ç) Alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye<br />

sahip olup olmadığı,<br />

d) İstihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak<br />

işe uygun olup olmadığı,<br />

e) Alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon<br />

ve denetimle görevlendirilenlerden başka<br />

asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı,<br />

f) Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun<br />

öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı<br />

amaçlayıp amaçlamadığı,<br />

g) Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş<br />

sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan<br />

bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya<br />

da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığı,<br />

hususları göz önünde bulundurulur.<br />

İnceleme sonucu yapılacak işlemler<br />

MADDE 13 – (1) Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin<br />

iş müfettişlerince incelenmesi sonucunda muvazaanın<br />

tespitine ilişkin gerekçeli müfettiş raporu bölge<br />

müdürlüğünce işverenlere tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden<br />

itibaren 6 işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine<br />

itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar<br />

kesindir.<br />

(2) Rapora 6 işgünü içinde itiraz edilmemiş veya<br />

mahkeme muvazaanın tespitini onamış ise tescil işlemi<br />

bölge müdürlüğünce iptal edilir ve alt işveren işçileri<br />

başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.<br />

(3) İş müfettişinin muvazaalı işlemi tespit etmesi<br />

durumunda; itiraz süresinin geçmesi ya da mahkeme<br />

kararı ile muvazaanın onanması hâlinde asıl işveren ve<br />

alt işveren veya vekillerine idari para cezası uygulanır.<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

Çeşitli ve Son Hükümler<br />

Geçiş hükmü<br />

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe<br />

girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen devam eden<br />

asıl işveren-alt işveren ilişkisinde 10 uncu maddenin<br />

ikinci fıkrasında belirtilen belgeler aranmaz.<br />

36<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


LİMİTED ŞİRKETTEKİ SERMAYE PAYINI DEVREDEN ORTAKLAR VE<br />

LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİ DİKKAT !!!<br />

6183 sayılı Kanun’un 4369 sayılı Kanunla değişik 35<br />

inci maddesinde 06.06.<strong>2008</strong> tarihli ve mükerrer 26898<br />

sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5766 sayılı Kanunla<br />

yapılan düzenlemelere göre madde metni “Limited<br />

şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil<br />

edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme<br />

alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan<br />

doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri<br />

gereğince takibe tabi tutulurlar.<br />

Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde,<br />

payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine<br />

ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra<br />

hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.<br />

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği<br />

zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları<br />

halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden<br />

birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu<br />

tutulur.” şeklini almıştır.<br />

Maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, limited<br />

şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil<br />

edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan<br />

amme alacağından sermaye hisseleri oranında<br />

doğrudan doğruya sorumlu tutulacaklardır.<br />

Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek<br />

veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü<br />

maddesi uyarınca amme borçlusu olup, bu Kanun<br />

hükümlerine göre takip edilecektir.<br />

6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve<br />

müteakip maddelerinde limited şirketlerin kuruluşu<br />

düzenlenmiş, Kanunun 511 inci maddesinde tescil<br />

ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği<br />

ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer<br />

almış, 515 inci maddesinde şirket esas mukavelesinde<br />

yapılan her değişikliğin ilk mukavelede olduğu<br />

gibi tescil ve ilan edileceği, 519 uncu maddesinde<br />

de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların<br />

ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu<br />

bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu<br />

hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme<br />

bağlanmıştır.<br />

Aynı Kanunun 520 nci maddesi hükmüne göre de<br />

ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter<br />

tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine<br />

muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile<br />

Aykut KOLATAR<br />

Vergi Denetmeni<br />

Vergi<br />

hüküm ifade etmektedir.<br />

Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden de<br />

görüleceği gibi, limited şirket ortaklarının kimliği<br />

ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler;<br />

şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan<br />

edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan<br />

değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş<br />

olduğu hallerde ise pay defterinde yer almaktadır.<br />

6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited<br />

şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için,<br />

Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket<br />

hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda<br />

amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen<br />

tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin<br />

anlaşılması gerekmektedir.<br />

5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 3 üncü<br />

maddesinde yapılan değişiklikle;<br />

-Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi; “Amme<br />

borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal<br />

varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir<br />

mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının<br />

satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin<br />

amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil<br />

edilemeyen amme alacaklarını,”<br />

-Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı<br />

terimi; “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına<br />

bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme<br />

alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas<br />

kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme<br />

alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin<br />

anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen<br />

takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme<br />

borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme<br />

alacaklarını,”<br />

şeklinde tanımlanmıştır.<br />

Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının<br />

sorumluluğuna başvurulmadan önce alacaklı<br />

tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü maddesinde<br />

yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak<br />

suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak amme<br />

alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil<br />

edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.<br />

“Kanunun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince,<br />

ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde,<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 37


Vergi<br />

payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait<br />

olan ve devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan<br />

amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra<br />

hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.”<br />

Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi<br />

halinde, devreden ve devralan şahıslar, şirketin devir<br />

tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş<br />

borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin birinci<br />

fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu<br />

olacaklardır. Ancak bu sorumluluğa başvurulabilmesi<br />

için amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen<br />

tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin<br />

anlaşılmış olması gerekmektedir.<br />

Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince,<br />

amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği<br />

zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları<br />

halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden<br />

birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu<br />

tutulacaktır.<br />

Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil<br />

edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme<br />

alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda<br />

farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz konusu<br />

kişilerin bu amme alacağından müteselsilen sorumlu<br />

tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası<br />

uyarınca sermaye hisseleri oranında takip edilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Kanunun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikler<br />

çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında<br />

yapılacak takipte aşağıdaki hususlara dikkat<br />

edilecektir.<br />

- Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil<br />

edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan<br />

amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği<br />

zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu<br />

ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi,<br />

ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki<br />

kayıtlardan tespit edilecektir.<br />

- Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu<br />

olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar<br />

belirlenecektir.<br />

- Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen<br />

veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının<br />

ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu<br />

tutulması gereken ortağın, hissesini devredip<br />

devretmediği araştırılacak, hisse devrinin söz konusu<br />

olduğu hallerde, devralan şahsın devir tarihi itibarıyla<br />

vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından<br />

sorumlu tutulacağı tutar tespit edilecektir.<br />

- Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı<br />

Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek<br />

ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır.<br />

6762 sayılı Kanunun 540 ıncı maddesinde, aksi<br />

kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte<br />

müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi<br />

temsile mezun ve mecbur oldukları hükme<br />

bağlanmıştır. Böyle bir durumda ortaklar hakkında<br />

6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci<br />

madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında<br />

olmayacaktır. Ortakların hepsi kanuni temsilci sıfatına<br />

haiz olacaklarından, haklarındaki takip 6183 sayılı<br />

Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre, amme<br />

alacağının tamamından müşterek ve müteselsil<br />

sorumluluk esasına göre yürütülecektir.<br />

6183 sayılı Kanunun “Amme alacaklarının korunması”<br />

başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme,<br />

ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer koruma<br />

hükümleri, yeterli şartların varlığı halinde amme<br />

borçlusu sayılan ortak hakkında da uygulanacaktır.<br />

6183 sayılı Kanunun 35 inci Maddesinde yapılan<br />

düzenlemeler sonucunda Limited Şirketlerin<br />

ortaklarının ve müdürlerinin limited şirketlerin<br />

amme borçlarından dolayı olan sorumlulukları<br />

Seri: A Sıra No :2 Tahsilat Genel Tebliğinde yer alan<br />

açıklamalar çerçevesinde yukarıda özetlenmiştir.<br />

Mükelleflerin ileride olası sorunlarla karşılaşmamak<br />

için söz konusu değişiklik hükümlerini bilmelerinde<br />

fayda görülmektedir.<br />

38<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Sağlık<br />

DEPREM ve HASTANELER<br />

Dr. Fatih SÜRENKÖK<br />

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Her 17 Ağustos ve her 12 Kasım kuşkusuz ülkemizi yasa boğan,<br />

on binlerce canı yitirdiğimiz depremleri aklımıza getirir.<br />

Aklımıza gelir de açıklamalar yaparız. Biz eksiklikleri tekrarlarken,<br />

yetkililerde “gerekli tedbirlerin alındığını - alınacağını”<br />

söyler. Hani aradan 1-2 yıl geçse bir umut taşırsınız<br />

geleceğe dair; “evet dersiniz bu konuda gerekeni yapmayacaklar<br />

da neyi yapacaklar”. Ama aradan tam 9 yıl geçtikten<br />

sonra yapılmayanı da gördükçe umut kalmaz yüreğimizde.<br />

Yıl 1996. Dinar depreminin ardından sağlanan Dünya Bankası<br />

kredisiyle İstanbul ve İzmir hastanelerinin incelenmesini<br />

isteyen Toplu Konut İdaresi Proje Uygulama Birimi projeyi<br />

İngiliz Laing Owen Williams Şirketi’ne verir. Boğaziçi Üniversitesi<br />

Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü<br />

de projenin bilimsel gözetim ve onayı bölümünü yönetir.<br />

Araştırması 2 yıl süren ve 2001 de bitirilen proje kapsamında<br />

incelenen hastaneler ve sonuçlar şöyledir:<br />

” Depreme dayanıklılığı incelenen hastane sayısı 56. Bu hastanelerdeki<br />

toplam bina sayısı 644. Depreme dayanıksız çıkan<br />

bina sayısı 504.<br />

Proje kapsamında İzmir’de de tüm hastaneler incelendi ve 30<br />

hastanenin yüzde 70’inin depreme dayanıksız olduğu ortaya<br />

çıktı.<br />

İzmir’deki hastaneler hakkında incelemeye zemin çalışmasıyla<br />

başlayan uzmanlar, binaların zemininden örnekler alıp<br />

“gevşekliğini” inceledi. Ardından binanın mimari özellikleri ve<br />

taşıma gücüne bağlı olarak temel incelendi. Bir sonraki etapta<br />

binalardan beton örnekleri alan uzmanlar, bunu laboratuvar<br />

ortamında basınç testine tabi tuttu.<br />

Beton örnekleri, bölgenin depremselliği ve zemin yapısı, binanın<br />

mimari özellikleri ve kolonların taşıma gücüyle karşılaştırıldı.<br />

Projesi olmayan eski yapıların demir rölevesi çıkarıldı.<br />

Ortaya çıkan tüm veriler bilgisayar ortamında 6. 5 şiddetindeki<br />

bir deprem yaratılarak yeniden değerlendirildi. İnceleme<br />

sonunda elde edilen bilgilerle binaların deprem dayanımı<br />

ve güçlendirilmesi konusunda bir proje hazırlandı. İncelenen<br />

30 hastanenin 28’inde “güçlendirme” çalışması gerektiği ortaya<br />

çıktı. ”<br />

Yapılan çalışma sonuçları aşağıdaki gibi idi:<br />

Hastane Adı (Toplam Bina Sayısı/Güçlendirilmesi Gereken<br />

Bina Sayısı)<br />

1- Atatürk Devlet Hastanesi (6/6)<br />

2- Foça Devlet Hastanesi (4/2)<br />

3- Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi (14/14)<br />

4- Göğüs Hastalıkları Hastanesi (30/26)<br />

5- Karşıyaka Devlet Hastanesi (6/6)<br />

6- Diş Hastanesi (1/1)<br />

7- Bornova Trafik Hastanesi (3/0)<br />

8- Doğum ve Kadın Hastalıkları Hastanesi (2/2)<br />

9- Bayındır Devlet Hastanesi (3/3)<br />

10- Bergama Devlet Hastanesi (8/6)<br />

11- Çeşme Devlet Hastanesi (3/0)<br />

12- Kiraz Devlet Hastanesi (4/4)<br />

13- Menemen Devlet Hastanesi (8/7)<br />

14- Ödemiş Devlet Hastanesi (5/4)<br />

15- Selçuk Devlet Hastanesi (4/2)<br />

16- Tire Devlet Hastanesi (8/8)<br />

17- Torbalı Devlet Hastanesi (2/1)<br />

18- Alsancak Devlet Hastanesi (7/6)<br />

19- Urla Devlet Hastanesi (7/5)<br />

20- Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi (79/64)<br />

21- SSK İzmir Tepecik Eğitim Hastanesi (20/9)<br />

22- SSK Ege Doğum Hastanesi (2/1)<br />

23- SSK İzmir Eğitim Hastanesi (17/9)<br />

24- SSK Aliağa Hastanesi (5/4)<br />

25- 9 Eylul Araştırma ve Eğitim Hastanesi (35/7)<br />

26- SSK Buca Eğitim Hastanesi (4/4)<br />

27- İzmir Büyükşehir Belediye Hastanesi (13/12)<br />

28- Hava Kuvvetleri Hastanesi (9/5)<br />

29- Kara Kuvvetleri Hastanesi (11/6<br />

30- TCDD İzmir Hastanesi (1/1)<br />

Bu sonuç kısaca, İzmir’deki hastane binalarından yüzde<br />

70’inin “Depremde riskli yapı” olduğunu ortaya koydu.<br />

2002 yılı itibari ile güçlendirme çalışmaları için için 34 trilyon<br />

gerekiyordu. Dönemin İnşaat Mühendisleri Odası Genel<br />

Başkanı Muzaffer Tunçağ, hesaplanan bu rakamın 25<br />

trilyon lirayı Kordon’daki dolguya harcayan İzmir için çok<br />

fazla olmadığını belirtti. Dönemin Sağlık Bakanı Osman<br />

Durmuş, hazırlanan raporun ardından ilginç yaklaşımlarıyla<br />

yine kendini gösterdi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma<br />

Enstitüsü Müdürü Ahmet Mete Işıkara’nın devlet hastanelerinin<br />

depreme dayanıklı olmadığı yönündeki açıklamalarına<br />

ilişkin olarak, “Hastaneler en son yıkılacak. Bundan<br />

emin olabilirsiniz” dedi sayın Durmuş.<br />

Evet, 2001 itibari ile durum böyle idi. Ya bugün:<br />

Her yıl yapılan basın açıklamaları, valiliğin gereğini yapmadığı<br />

için yapılan suç duyurularına rağmen geldiğimiz nokta<br />

hiç de iç açıcı değil. Yukarıdaki tablodan yüzde 10’luk bir<br />

düzelme bile yapılamadı.<br />

Sayın Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hastanelerin depreme<br />

karşı güçlendirilmesine yönelik projeler için <strong>2008</strong> yılında 53<br />

bin YTL ödenek ayrıldığını açıkladı. Dikkatinizi çekerim bu<br />

rakam tüm Türkiye için.<br />

Bu hastanelere bir günde kaç insanın girdiğini tahmin edebilir<br />

misiniz? İnanması zor ama sadece Tepecik Eğitim Hastanesine<br />

bir günde 10 bin üstünde hasta ve yakını gelmekte.<br />

Diğer hastaneler için genel bir rakam verirsek tüm İzmir<br />

için 100 binin üzerinde insan. Evet insan. Gereken parayı bu<br />

sayıya bölersek acaba kişi başı değerimiz kaç YTL dir? Bir<br />

enkazın altında kalmamak için…<br />

Bir de bu hastanelerin depremde ayakta kalması depremin<br />

yaralarını sarmak için gerekmiyor mu? Kendi ayakta kalamayan<br />

sağlık sistemi göçükten çıkarılmış hangi yaralıya nerede<br />

nasıl yardım edecek?<br />

Küresel krizle birlikte banka ve eş dost şirketleri kurtarma<br />

operasyonlarının yakında başlayacağı ülkemizde bakalım<br />

hastanelerimizi kurtarma operasyonları hangi bahara kalacak?<br />

Bu kararları alanlar unutmasın ki olmasını hiç istemediğimiz<br />

o depremlerde kendileri de o sağlıklı sağlık binalarına<br />

ihtiyaç duyacaklar.<br />

Sadece 17 Ağustos, 12 Kasım’larda değil her gün aklımıza<br />

getirmeli ve ilgili meslek odaları olarak başta hastaneler ve<br />

eğitim kurumları olmak üzere tüm toplu yaşam alanlarının<br />

depreme dayanıklı yapılar olması için mücadele etmeliyiz.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 39


Hukuk<br />

İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ VE HUKUK İLİŞKİSİ ÜZERİNE<br />

Avukat Baki OKAN<br />

Bir üst yapı kurumu olarak hukuk, toplumsal yaşamın<br />

tüm alanlarını düzenleme iddiasındadır. Hukukun ortaya<br />

koyduğu normların/kuralların bu iddiayı fiilen<br />

gerçekleştirip gerçekleştirmediği ülkeden ülkeye ve<br />

toplumdan topluma değişiklik gösterdiği ise ayrı bir<br />

tartışma konusudur. Buradan yola çıkıldığında hukukun<br />

ilgi alanın dışında kalan hemen hiçbir alan/kurum/meslek<br />

vs. olmadığı söylenebilir. İşte bu ilgi/ilişki<br />

çerçevesinde bakıldığında da genelde mühendislik<br />

mesleği özelde ise inşaat mühendisliği ve onun bağlantılı<br />

olduğu tüm bilim alanları ve disiplinler de hukuk<br />

ile neredeyse iç içedir diyebiliriz.<br />

İnşaat mühendisliği mesleğinin eğitimi aşamasında<br />

başlayan bu ilgi/ilişkinin mesleğin uygulama ve yürütülmesi<br />

aşamasında daha da önem ve anlam kazandığı<br />

ise açık bir gerçektir.<br />

Örneğin; borçlar hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku,<br />

imar hukuku, ihale hukuku, kooperatifler hukuku,<br />

vergi hukuku, idare hukuku, çevre hukuku vs. Görüldüğü<br />

gibi, inşaat mühendisliği mesleğini yürütenlerin<br />

saydığım hukuk alanları ile ve mevzuat dediğimiz<br />

yürürlükteki hukuk kuralları açısından somutlaştırırsak;<br />

Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, İş Kanunu,<br />

İmar Kanunu, idare hukukunun ilgi alanına giren<br />

tüm yasa/yönetmelik/tüzükler ile öyle ya da böyle<br />

ilgi/ilişkisi olduğu/olması gerektiği açıktır. O halde,<br />

inşaat mühendisinin mesleğe özgü temel bilgi ve birikimi<br />

yanında bir çok hukuk kuralını içeren yasal düzenlemeler<br />

hakkında da belirli bir düzeyde bilgilenmesi<br />

gerektiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz. Kuşkusuz<br />

bu bilgilenme lisans eğitiminden başlayarak meslekte<br />

çalışmaya başladıktan sonra daha da yoğunlaşan<br />

ve somutlaşan bir ivme takip etmelidir.<br />

Elbette bir inşaat mühendisinin bir hukukçu kadar<br />

hukuk bilgisine sahip olması gereğinden söz etmiyorum.<br />

Ancak, ilgisi oranında belirli bir düzeyde hukuk<br />

bilgisinin inşaat mühendisinin işini kolaylaştıracağı,<br />

uyuşmazlıkları aza indireceği ve bu bilgilerden yoksun<br />

olanlara göre üstünlük/yarar sağlayacağını anlatmak<br />

istiyorum. Yeri gelmişken belirtelim ki, hukuksal<br />

konularda bir hukukçunun yardımı ve danışmanlığından<br />

yararlanmayı hiçbir zaman göz ardı etmemek gerektiğine<br />

de işaret etmek gerekir.<br />

İnşaat hukuku denildiğinde, akla ilk gelen; özellikle<br />

inşaat mühendisinin doğrudan yaptığı iş/eser/yapıt<br />

ile ilgili olan ve Borçlar Yasası’nda düzenlenen eser<br />

sözleşmesine – yasadaki adıyla istisna akdine- ilişkin<br />

hükümlerdir. Gerçekten uygulamada da inşaat nedeniyle<br />

adli yargıya yansıyan hukuksal uyuşmazlıkların<br />

önemli bir çoğunluğunu bağıtlanan eser sözleşmeleri,<br />

yüklenici ile iş sahibi ilişkisi ve buna bağlı diğer konular<br />

ile kat/arsa karşılığı inşaat sözleşmelerinin oluşturduğu<br />

görülmektedir. İnşaat ile ilgili diğer hukuksal<br />

uyuşmazlıklardan sözederken özellikle iş/iş güvenliği<br />

hukuku ve kooperatifler hukukundan doğan<br />

uyuşmazlıkları da eklemek gerekir.<br />

Bu bağlamda, inşaat, imar ve belediye mevzuatı açısından<br />

oldukça yoğun uyuşmazlıkların yaşandığı idari<br />

yargı alanına da değinmeden geçemeyiz. İdare hukuku<br />

bakımından, inşaat mühendisliği mesleğinin ilgisinin<br />

yoğunlaştığı belediye ve imar mevzuatına aykırı<br />

uygulamaların ezelden beri çokça yaşanageldiği<br />

bir ülke olarak kişisel değil ama örgütsel bir yapı içinde<br />

sorumluluk bilincini üst düzeye çıkararak <strong>TMMOB</strong><br />

ve bağlı şubelerince çeşitli idari davaların açıldığı kamuoyunun<br />

bilgisindedir. Aslında bu yolla bir yandan<br />

hukuka ve yasaya aykırı uygulamaya yeltenen kimi<br />

idarelerin hukuka uygun davranmaya yönlendirildiği,<br />

bir yandan da yurttaşlık bilincinin yaygınlaşmasına<br />

ve yerleşmesine katkı sağlandığı da bir gerçektir.<br />

Bundan böyle bana bu köşede söz düştüğü sürece,<br />

özellikle inşaat mühendisini ve İMO’yu ilgilendiren<br />

hukuksal konu ve uyuşmazlıklar ile güncel hukuksal<br />

sorunlar üzerine görüşlerimi paylaşmak isterim.<br />

Sözü Bertold Brecht’in Halkın Ekmeği adlı şiirinden birkaç<br />

dizeyle bitirelim:<br />

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.<br />

bakarsınız bol olur bu ekmek,<br />

bakarsınız kıt,<br />

bakarsınız doyum olmaz tadına,<br />

bakarsınız berbat.<br />

Azaldı mı ekmek,başlar açlık,<br />

bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.<br />

Bozuk adalet yeter artık!<br />

Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!<br />

Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!<br />

Dura dura bayatlayan adalet yeter!<br />

…<br />

40<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Üyelerimizden<br />

AKARSULAR VE KIVRIMLARINA MATEMATİKSEL BAKIŞ<br />

Fatoş ÖZDAL<br />

İnşaat Mühendisi<br />

Akarsular yeryüzünün şekillenmesinde en etkili olan<br />

dış kuvvetlerdir. Çünkü, kutup bölgeleri, çöller ve dağların<br />

yüksek kısımları dışında kalan yerlerde akarsular<br />

etkilidir. Sahip olduğu konum, iklim ve topoğrafya<br />

özelliklerinden dolayı Türkiye de akarsuların etkili olduğu<br />

ülkeler arasındadır.<br />

Türkiye’deki akarsu sistemi Üçüncü Jeolojik Zaman’ın<br />

sonunda, orojenik hareketlerin bitmesiyle oluşmaya<br />

başlamıştır. Daha sonraki epirojenik hareketler sonucu<br />

meydana gelen yükselmeye bağlı olarak akarsular,<br />

vadilerine iyice gömülmüşlerdir. İç kuvvetlerin hazırlamış<br />

olduğu ana yer şekilleri akarsular tarafından işlenmekte<br />

ve değiştirilmektedir. Böylece akarsu sistemi<br />

de gelişerek bugünkü şeklini almıştır. Yeryüzünün ve<br />

Türkiye’nin şekillenmesini sağlayan akarsular şekillerini<br />

iki yolla oluştururlar.<br />

AŞINDIRMA ve BİRİKTİRME<br />

Akarsu aşındırmasının bağlı olduğu etkenler; suyun<br />

miktarı, yatak eğimi, akarsuyun hızı taşıdığı yük miktarı<br />

taş ve tabakaların özellikleri gibi faktörlerdir.<br />

Akarsuların aşındırması; su kütlesinin yatak kenarlarına<br />

çarpması, içlerindeki kum ve çakılların çarpması ve<br />

suyun çözmesi sonucu meydana gelir.<br />

1. Aşındırma Şekilleri:<br />

Türkiye’de akarsu aşındırmasının etkili olmasını başta<br />

gelen nedeni, yüksek dağların fazlalığıdır. Çevrelerine<br />

göre çok yüksek olan Kuzey Anadolu Dağları ve Toros<br />

Dağlarından kaynaklanan akarsular, hızla akarlar.<br />

Onun için de aşındırma güçleri fazladır.<br />

Türkiye’de akarsuların aşındırmayla oluşturdukları şekillerin<br />

başında vadiler gelir. Vadiler, akarsuların içinde<br />

aktığı uzun çukurluklardır. Vadiler, akarsuların yaptığı<br />

aşındırmayla yanlamasına, derinlemesine gelişir. Diğer<br />

yandan da geriye aşındırma sonucu boylarını uzatırlar.<br />

Akarsuların derine aşındırması, döküldükleri deniz<br />

veya gölün seviyesine kadar devam eder. Akarsular bu<br />

seviyeye göre yapabilecekleri aşındırmayla vadilerin<br />

enine, derinlemesine ve boyuna uzatırlar.<br />

Yamaçlardaki vadiler, tabansız vadilerdir. Bunlara kertik<br />

vadi ya da “V” denir.<br />

Dik yamaçlarda eğim fazla olduğu için hızla akar. Onun<br />

için aşındırma güçleri fazladır. Bu vadiler büklüm yapmadan<br />

uzanır. Enini aşındırmadan çok derine aşındırma<br />

etkilidir. Onun için yamaçlar diktir. Doğu Karadeniz<br />

Dağlarının kuzeye bakan yamaçlarındaki kısa boylu<br />

vadiler böyledir.<br />

Düz yerlerdeki akarsu vadileri, geniş tabanlıdır. Böyle<br />

vadiler içinde akarsular büklümler yaparak akar. Bu<br />

vadilerde derine aşındırma yavaşlamış enine aşındırma<br />

devam etmektedir. Geniş vadi tabanı içerisinde<br />

akarsa yayvan bir yatak içinde akar. Tabanlı vadilerin<br />

yamaçları yatıktır. Düzlüğe ulaştıkları yerlerdeki vadilerde<br />

geniş tabanlıdır.<br />

2. Biriktirme Şekilleri:<br />

Akarsuların oluşturdukları şekillerin bir kısmı da onların<br />

taşıdıkları malzemeyi biriktirmeleri sonucu oluşur.<br />

Bunların başında birikinti konileri gelir.<br />

Birikinti konileri akarsuların taşıma güçlerinin iyice<br />

azaldığı yerlerde oluşur. Dik yamaçlar boyunca akarsular<br />

hızlı akar. Bu suların aşındırma ve taşıma güçleri<br />

de fazladır. Ancak akarsular birden düzlüğe ulaştıkları<br />

zaman hızları ve alüvyon taşıma güçleri azalır. Bunun<br />

sonucu akarsular yamaçlardan taşıdıkları alüvyonları<br />

düz yerlerde biriktirirler. Birikinti konilerini daha yayvan<br />

olanlarına da birikinti yelpazeleri denir.<br />

Bir başka birikinti şekli ise deltalardır. Bunlar akarsuların<br />

taşıdıkları alüvyonların deniz veya göl kıyılarında<br />

birikmeleri sonucunda olur. Deltaların oluşabilmesi<br />

için gel – git olayları, deniz akıntıları ve dalgaların<br />

güçlü olmaması gerekir. Aksi halde akarsuların kıyıya<br />

getirdiği alüvyonlar, bu hareketler sonucu deniz açıklarına<br />

taşınır ve delta oluşamaz.<br />

Akarsu yataklarında meydana gelen kum adaları da<br />

birikinti şeklidir. Bunlar, kurak mevsimde akarsu yatak-<br />

Şekil 1: Menderes<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 41


Üyelerimizden<br />

larında suların azalması sonucu oluşan geçici şekillerdir.<br />

Akarsu yataklarında meydana gelen kum adaları<br />

da birikinti şeklidir. Bunlar, kurak mevsimde akarsu<br />

yataklarında suların azalması sonucu oluşan geçici<br />

şekillerdir.<br />

Akarsular tarafından oluşturulan sekiler, önce biriktirilen<br />

alüvyonların daha sonra aşındırılmasıyla olur. Aşındırma<br />

sonucu bazen alüvyonların altındaki ana kaya<br />

da kazılır. Sekiler, önceki vadi tabanlarının akarsularla<br />

yeniden kazılması sonucu yüksekte kalmış düzlüklerdir.<br />

Akarsu yataklarının kenarlarında basamaklar şeklinde<br />

bulunurlar.<br />

Nehir Kıvrımlarına Matematiksel Bakış<br />

Nehir kıvrımlarını inceleyen jeologlar bazı temel prensiplere<br />

ulaşmışlardır:<br />

i) Hiçbir nehir, genişliğinin 10 katından fazla bir mesafeyi<br />

düz gitmemektedir.<br />

ii) Kıvrımın eğrilik yarıçapı her zaman nehrin o noktadaki<br />

genişliğinin 2-3 katıdır.<br />

iii) Kıvrımların dalga boyu ortalama genişliğin 7-10<br />

katıdır.<br />

Birbirinden çok farklı yüzeylerde farklı yatak şartlarına<br />

ve büyüklüklerine sahip nehirlerde şaşırtıcı benzerlikler<br />

bulunabilmektedir. Kıvrımlar tesadüfi şekilde oluşmamakta,<br />

aksine, tepedeki bir A noktasından aşağıdaki<br />

bir B noktasına ulaşmada en az iş yapacak dönme<br />

enerjisi kullanılmaktadır.<br />

‘Kıvrım’ anlamına gelen İngilizce’deki ‘meander’ kelimesi<br />

kök olarak Ege Bölgesi’ndeki meşhur Menderes<br />

Nehri’nin kıvrımlarından gelmektedir. İlk bakışta nehir<br />

içindeki ve kenarlarındaki düzensizliklerin kıvrımlara<br />

yol açtığı düşünülebilir. Kaya parçaları, düşen ağaçlar<br />

ve kayalık zeminler kıvrımların oluşmasında bir sebep<br />

olabilmekle birlikte kıvrım geometrilerini açıklamakta<br />

yeterli değildir. Bu tip durumların olmadığı Gulf Stream<br />

gibi okyanus akıntılarında veya buzulların üzerindeki<br />

su kanallarında da benzer kıvrımlara rastlanmaktadır.<br />

İlk başta deprem ve kabuk hareketleri yoluyla meydana<br />

gelen büyük kırılmalar dağlık alanlarda dar vadi<br />

ve ırmak yatağı oluşumuna yol açar. Dağların içindeki<br />

büyük yeraltı suyu dolaşımlarının yüzeye çıktığı noktalardan<br />

itibaren bu dar vadileri takip ederek yüksek<br />

kottan alçak kotlara doğru akan yüzey suları bilhassa<br />

yağmur mevsimlerinde dışarıdan da beslenir. Aşırı yağışın<br />

etkisiyle debisi yükselen bu sular, nehir yatağı<br />

ve hatta vadi geometrisinin değişmesinde rol oynar.<br />

Böylece erozyon, taşıma ve biriktirme ile ırmakların<br />

şekilleri sürekli değişir. Bu sular denize doğru olan<br />

yolculuklarında, kıyıya yakın düz ovalara ulaştığında,<br />

yatağının da genişlemesiyle yavaşlar, enerjisi azalır;<br />

dolayısıyla taşıdığı sediman malzemenin tane büyüklüğü<br />

de giderek ufalır. Zaman zaman meydana gelen<br />

taşkınlar sırasında ise, nehir yükselir ve sular iki yandan<br />

ovaya yayılır. Bu yolla, bloktan kil ve çamur taneciğine<br />

kadar nehrin taşıdığı irili ufaklı malzemeden bilhassa<br />

çok ince taneli olan kum, silt, kil ve çamur tanecikleri<br />

ovayı kaplar. Nil, Dicle, Fırat, Menderes gibi nehirler bu<br />

konudaki en tipik örneklerdendir.<br />

Bir ırmakta küçük bir kıvrılma olduğunu varsayalım. Irmağın<br />

akışı sırasında su kütlesinin uyguladığı merkezkaç<br />

kuvvetle eğrilik merkezine uzak olan kıyıda erozyon<br />

artar. Su aşındırdığı kıyıya doğru yönelecek, daha<br />

sonra da diğer kıyıya çaprazlama hareket edecektir. Bu<br />

hareket esnasında dipteki sürtünmeden dolayı diğer<br />

kıyıya yakın kısımda taşınan kum ve çakıllar dibe çökecektir.<br />

Zamanla aşındırılan kıyıda eğrilik diğer kıyıya<br />

kıyasla daha da artacaktır. Bu eğrilik elbetteki sürekli<br />

artamaz; çünkü böyle bir durum ırmağın yukarıya<br />

doğru akması demektir ki, bu hiçbir zaman mümkün<br />

değildir. Bu tip kıvrımlar zamanla aşağıya doğru da hareket<br />

eder. Kıvrımların meydana gelmesinde en ideal<br />

şartlar; hafif eğim, kolayca aşınabilen ve yapışkanlık<br />

özelliği olan ince taneli kumlardır.<br />

Nehirler genellikle sinüs fonksiyonu yapısında eğriliklere<br />

sahiptir. Nehirlerde görülen bu geometride acaba<br />

ne gibi faydalar vardır? Daire, parabolik ve sinüs tipi<br />

benzer yapıdaki eğrilikler karşılaştırıldığında, sinüs<br />

tipi eğriliğin, eğrilik boyunca yön değiştirme açıları<br />

toplamının en küçük olduğu bulunmuştur. Böyle bir<br />

eğri aynı zamanda en az iş eğrisidir. Bunu anlamak için<br />

esnek bir çubuğu iki ucundan tutarak eğelim. Çubuk<br />

sinüs yapısında bir eğrilik şeklini alacaktır; çünkü bu<br />

yapıda en az eğme işi yapılmaktadır. Bu şekilde yerel<br />

olarak eğrilikte aşırı değişimler olmamakta, eğrilik olabilecek<br />

en düzenli şekilde pürüzsüz değişmektedir.<br />

Nehrin dönerken en az iş yapması ile neticelenen bu<br />

şeklin başka bir avantajı daha vardır; kıyılarda en az<br />

aşınma bu yapıda olmaktadır.<br />

Eğrilikleri ifade etmede aşağıdaki formül kullanılabilir:<br />

l bir referans başlangıç noktasından uzunluk boyunca<br />

çizilen koordinatı, L nehrin seçilen iki noktasının<br />

arasındaki uzunluğu, θ herbir l değerinde nehir<br />

merkez eğrisinin aşağıya doğru hareket yönü ile<br />

yaptığı açıyı, θ 0<br />

ise orijindeki bu açının değerini temsil<br />

eder.<br />

KAYNAKLAR<br />

1- http://www.ircpaylasim.com<br />

2- http://www.bilgipasaji.com<br />

3- Schumm et al.(2000), Active Tectonics and Alluvial Rivers.<br />

Cambridge University Press, 276s<br />

4- http://forum.yapisal.net<br />

42<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


ULAŞTIRMA POLİTİKASI AÇISINDAN DEMİRYOLLARININ<br />

ULAŞTIRMA SİSTEMİNDEKİ GELİŞİMİ, DURUMU VE ÖNERİLER<br />

Onur Burak MİLLİ<br />

İnşaat Mühendisi<br />

Üyelerimizden<br />

Bir ülkenin kaynaklarının verimli bir şekilde işletilebilmesi,<br />

iç ve dış ticaretinin geliştirilerek kalkınması ortaya<br />

konulan ulaşım politikalarının etkinliği ile mümkündür.<br />

Ulaşım, kaynakların etkin kullanımı, mal ve hizmetlerin<br />

zamanında, süratli bir biçimde dağıtılması, düzenli<br />

bir kentleşme ve sosyal yapının şekillenmesinde önemli<br />

bir faktördür. Ulaştırma Politikası da ülkelerin ulaştırma<br />

gereksinimlerini kısıtlı kaynaklarını en iyi biçimde değerlendirerek<br />

karşılama amacına yönelik eylemler bütünüdür[1].<br />

Demiryollarının ulaştırma politikası ve ulaştırma planı<br />

içerisinde özel bir konumu bulunmaktadır. Sanayi devriminin<br />

gelişimine paralel olarak demiryolları, 18. yüzyılda<br />

ilk olarak İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Demiryollarının<br />

gelişimi ekonomik ve teknolojik faktörlere bağlı<br />

olduğu kadar politik ve askeri faktörlere de bağlı olmuştur.<br />

Türkiye’de demiryollarının gelişimi ise Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun Dağılma döneminde gündeme gelmiş<br />

ve uygulanmıştır. Sanayi devrimi geçirmemiş İmparatorluğa<br />

İngiltere ve Fransa tarafından demiryolu dayatılmıştır.<br />

İngiltere ile imzalanan Balta limanı Antlaşması<br />

(1838) ile serbest ticarete açılan ülke topraklarında İngilizler<br />

istedikleri her şeyi gümrük vergisi ödemek kaydıyla<br />

getirip götüreceklerdi. İngiltere ve Fransa’nın ticari<br />

amaçlarına göre şekillendirilen demiryolu hatları<br />

aynı zamanda siyasi amaçları da güdüyordu. İngiltere<br />

Ortadoğu’yu kontrolü altına alarak etki alanını genişletme<br />

ve sömürgelerine ulaşma çabası içindeydi. Bu yüzden<br />

Osmanlı topraklarında yapılan demiryolu hatları,<br />

geçtiği güzergâhlar bakımından bu ülkelerin ekonomik<br />

ve siyasi amaçlarına göre biçimlendirildi[2].<br />

Cumhuriyet döneminde çeşitli yabancı şirketler tarafından<br />

inşa edilen demiryollarının 4000 km.lik bölümü,<br />

Cumhuriyet’in ilanı ile milli sınırlarımız içinde kalmıştır.<br />

Osmanlı İmpara-torluğu’ndan Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne<br />

yabancı şirketlere ait 2352 km.lik normal genişlikte<br />

hat ile devlet yönetiminde olan 1734 km.lik normal<br />

genişlikte hat devredilmiştir[3].<br />

Türkiye’de ulaştırmanın Cumhuriyet dönemindeki gelişimini<br />

ise 1923-1950 yılları arasında Demiryolu Ağırlıklı<br />

Dönem ve 1950 sonrası Karayolu Ağırlıklı Dönem olarak<br />

ayırarak incelemek mümkündür. Demiryolu ağırlıklı dönem<br />

de içerisinde Atılım Dönemi (1923–1940) ve Durgunluk<br />

Dönemi (1940–1950) olmak üzere iki dönemden<br />

söz edilebilir[1].<br />

Cumhuriyet dönemi ile birlikte hükümetlerin ana ulaştırma<br />

politikası Osmanlı’dan devralınan demiryollarını<br />

geliştirmek olmuştur. Bu dönemde en gelişmiş ulaştırma<br />

altyapısına demir-yollarının sahip olması, emek yoğun<br />

teknolojiye sahip olması nedeniyle istihdam sağlaması,<br />

ulusal güvenliğin sağlanması açısından önemli<br />

konumda olması nedenleriyle ulaştırma poli-tikalarının<br />

geliştirilmesi için demiryolları seçilmiştir. Mevcut olan<br />

sömürge ülkelere özgü “ağaç” tipi hat yapısı; milli ekonominin<br />

güçlenmesini sağlamak, eko-nomik, toplumsal<br />

ve kültürel açıdan ülke içerisinde dengeyi sağlamak<br />

amaçlarıyla “ağ” tipi yapısal özellik kazanmıştır[4]. Atılım<br />

döneminde 1923–1940 yılları arasında yılda ortalama<br />

olarak 200 km demiryolu yapılmıştır. 1923 yılında<br />

1734 km.si hükümetin, 2352 km.si yabancı kuruluşların<br />

elinde olan toplam 4086 km.lik demiryolu ağı yeni yapılan<br />

hatlarla 15 yıl içerisinde 6718 km.ye çıkarken; bu arada<br />

yabancıların elinde olan hatlar da devletleştirilmiştir.<br />

Cumhuriyetle başlayan bu atılım II. Dünya Savaşı’na kadar<br />

sürmüştür. 1940 ve bunu izleyen yıllarda demiryolu<br />

ağımızı güçlendiren çalışmalar çok yavaşlamıştır.<br />

1950–1960 yılları arasında ise karayolları ağırlıklı dönemin<br />

başladığı görülmektedir.1950 sonrası dönemi de<br />

İlk Atılım Dönemi (1950–1953), Planlı Atılım Dönemi<br />

(1963–1980), Ulaştırma Ana Planı Dönemi (1983–1986)<br />

ve Otoyollar Dönemi (1986-…) olarak kendi içerisinde<br />

dönemlere ayrılabilir. Karayolu, 1950 yılına kadar uygulanan<br />

ulaşım politikalarında demiryolunu besleyecek,<br />

bütünleyecek bir sistem olarak görülmekteydi. ABD’nin<br />

Marshall yar-dımıyla Türk ekonomisi üzerinde etkin olduğu<br />

dönemde demiryolları adeta yok sayılarak, karayolu<br />

yapımına başlanmıştır[3]. Böylece karayolu yapım<br />

dönemi, diğer ulaştırma sistemlerini unutan ve ulaştırma<br />

sistemini karayolundan ibaret sayan bir anlayışla<br />

uluslararası otomotiv sanayinin itici gücüyle sürdürülmüştür.<br />

Karayolu atılım döneminde, demiryollarına ayrılan<br />

kaynaklar ulaştırma yatırımlarının %18 ine düşürülerek<br />

demiryollarını iyileştirici yönde çabalar gösterilememiştir.<br />

1983–1993 Ulaştırma Ana Planının gerçekleştirilerek<br />

uygulanmaya başlanıl-ması, ulaştırma sistemimiz<br />

açısından bir umut olsa da 1986 yılında bu plan anlaşılmaz<br />

bir biçimde hiçbir açıklama yapılmaksızın ortadan<br />

kaldırılmıştır. Bu dönem sonrasında demiryolları kaderine<br />

terk edilirken, otoyolların yapımı için olanaklar zorlanmıştır.<br />

1998 yılı itibariyle karayollarının yolcu taşımacılığındaki<br />

payı % 95, yük taşımacılığındaki payı %92’dir.<br />

Demiryollarının ise yolcu taşımacılığındaki payı %4, yük<br />

taşımacılığındaki payı ise % 7 dolaylarındadır[1]. 1955<br />

yılında yükte %60, yolcuda %25’lik demiryolu taşıma<br />

payı, 1996 yılında %7 ve %3’e gerilemiştir[4].<br />

Günümüzde yeni raylı sistemlerin geliştirilme amaçlarını<br />

üç temel başlık altında toplamak mümkündür: Toplu<br />

taşım hizmetini iyileştirmek ve kent trafiğini azaltmak;<br />

kentsel gelişmeyi kontrol etmek ve yönlendirmek; kent<br />

merkezini güçlendirmek ve canlandırmak. Yeni sistemlerin<br />

hedeflerine ne derece yaklaştıkları, son yıllarda pek<br />

çok araştırmaya konu olmuş [5] [6] [7]; ve bu araştırmalar<br />

benzer bir sonuca varmıştır: Pek çok yeni raylı sistem<br />

yatırımı başarısızlıkla sonuçlanmakta, beklenen hedef-<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 43


Üyelerimizden<br />

lere ulaşamamaktadır. Bu saptama, artan araba kullanımı<br />

ve beraberinde getirdiği kentsel sorunların çözümü<br />

için toplu taşıma yatırım yapmanın da yeterli olmadığı<br />

yolunda tartışmaları beraberinde getirmektedir.<br />

Ancak kimi kentsel raylı sistem yatırımları tamamen<br />

boşa gider, beklenen etkiler elde edilemezken; başka<br />

kentlerde sistemlerin çok başarılı olduğu, gerek kent trafiği<br />

gerek kent gelişimi gerekse kent merkezi üzerinde<br />

istenen etkileri bırakabildikleri görülmüştür.<br />

Bu noktada, hatırlanması gereken bir gerçek şudur ki,<br />

arabaların hakim olduğu günümüz kentlerinde, toplu<br />

taşıma yatırım yaparak kent trafiğinin hemen düzelmesini<br />

beklemek, ya da toplu taşım sistemleriyle kent gelişimi<br />

arasındaki etkileşimin arabadan önceki dönemlerde<br />

olduğu kadar güçlü ve kendiliğinden olacağını sanmak<br />

yanlıştır.<br />

Başarılı bir raylı sistem geliştirmek için sadece sistemi<br />

inşa etmek yeterli değildir. Sistemin başarısında, pek çok<br />

faktör rol oynamaktadır.<br />

Bu nedenle, araba kullanımının yarattığı sorunları çözmeye<br />

yönelen ulaşım politikalarının ve özellikle İzmir<br />

kent ulaşım politikasının başlıca hedefi kentsel raylı sistemlerin<br />

başarısını etkileyen bu faktörlerin neler olduğunu<br />

belirlemek, bu faktörleri kontrol altına alarak yeni<br />

sistemlerin olumlu etkilerinin nasıl arttırılabileceğini anlamak<br />

olmalıdır.<br />

Kent formunun raylı sistemlerin etkinliğinde önemli<br />

rol oynadığı görülmektedir. Türk kentlerinde Amerikan<br />

kentlerine oranla daha yoğun olan kent dokusu bir<br />

avantajdır, ancak kentsel gelişimin toplu taşımı destekleyecek<br />

şekilde olduğunu söylemek zordur: Kent gelişimi<br />

belli ana arterlerde yoğunlaşmakla beraber, dinamik<br />

büyüme nedeniyle kent çeperlerinde hızla yayılan ve<br />

formsuz, yağ lekesi şeklinde gelişen yeni alanların toplu<br />

taşımı destekleyici bir kent formu oluşturduğu söylenemez.<br />

Yerel Planlama birimleri arasındaki işbirliğinin raylı sistemlerin<br />

başarısındaki yeri önemlidir. Türkiye kentlerinden<br />

Ankara örneğine bakıldığında, yeni raylı sistemlerin<br />

geliştirilmesi aşamasında başarılı bir kent planlamasıulaşım<br />

planlaması koordinasyonu olduğu görülür. Büyükşehir<br />

belediyesinin ürettiği stratejik kentsel gelişim<br />

planlarında arazi kullanımı ve ulaşım alanlarındaki temel<br />

politikalar belirlendiğinden, karar düzeyinde bu iki<br />

alanın birbiriyle ilişkisi sağlam şekilde kurulabilmektedir.<br />

Türkiye kentlerinde, kent ulaşımından sorumlu örgütlerin<br />

(EGO gibi) Büyükşehir belediyelerine bağlı olarak<br />

çalışması ve ilçe belediyelerinin planlarında Büyükşehir<br />

belediyelerinin kontrol yetkisinin olması uygulamada<br />

da işbirliğini sağlamaktadır.<br />

Böyle bir yerel örgütlenme sonucu üretilen raylı sistemler<br />

kent planlarıyla uyumludur. Ancak sistemlerin başarısını<br />

destekleyici arazi kullanım politikaları, Türkiye kentlerinde,<br />

Amerika örneklerinde olduğu kadar yaygın değildir.<br />

Amerika örneklerinde, sistem duraklarında, toplu<br />

taşım seyahati yaratacak büyük projelerle, kent merkezine<br />

yolculukları artıracak kent yenileme çalışmalarıyla,<br />

sistem çevresindeki kent alanlarını canlandırıp çekiciliğini<br />

artıran iyileştirme projeleriyle, raylı sistemler desteklenmektedir.<br />

Türkiye kentlerinde de, raylı sistemlerin<br />

etkinliğinin sistem çevresindeki bu tür projelerle artırılabileceği<br />

hatırlanmalıdır.<br />

Planlama sürecinde kentsel katılımın önemi, St Louis’teki<br />

başarılı katılım deneyiminden ve Miami’deki zayıf katılım<br />

süreci sonunda yaşanan sorunlardan anlaşılmaktadır.<br />

Ankara’daki raylı sistemler için yapılan kent toplantılarını<br />

ve kentliyi bilgilendirici eylemlerin bu açıdan<br />

olumlu sonuçlar verdiği açıktır. Raylı sistemlerin kullanıcıya<br />

“pazarlanması” gereken bir ürün olduğunu hatırlamak<br />

gerekir.<br />

Finansman kaynağı, raylı sistemlerin başarısındaki bir<br />

diğer önemli etkendir. Merkezi fonlarla yapılan yatırımlarda,<br />

Miami örneğinde olduğu gibi, yerel düzeyde karar<br />

alma özgürlüğü azalmakta; sistemin büyütülmesi<br />

veya hizmetin iyileştirilmesi kararlarında temel belirleyici<br />

merkezi hükümet olmaktadır. Sınırlı mali özerklikleri<br />

olan Türkiye belediyelerinde bu konunun önemi açıktır.<br />

Bugün, Türkiye kentlerinde ileri teknoloji ve yatırım<br />

gerekir ki; bu da yerel fonların dışına çıkmak demektir.<br />

Ulaşım plancıları, yüksek teknolojili sistemlerde, ilerde<br />

dış fonlarda kesinti olabileceği riskini göz önüne almalı,<br />

hangi seçeneğin kentleri için uygun olduğuna karar<br />

vermelidirler.<br />

Amerika örneklerinde, sistemin sosyal güvenlik düzeyinin<br />

başarıda önemli rol oynadığı görülmüştür. Ancak,<br />

sosyal güvenlik ve suç, Türkiye kentlerinde Amerika’daki<br />

örnekler gibi, Türkiye’deki sistemlerde de henüz yeni geliştirilen,<br />

kentlerin sınırlı bir bölümüne hizmet veren sistemlerdir.<br />

Bu nedenle, ancak kentin tümüne hizmet veren<br />

otobüs sistemleriyle hem güzergah hem ücret açısından<br />

entegre edilirse kentteki toplu taşım kullanımına<br />

ve araba trafiğine etkileri olabilir.<br />

Yeni sistemler, kentlerin sınırlı bir bölümünü kapsadıkları<br />

alan için bile olsa, araba kullanıcılarını arabalarından<br />

çıkartmayı başarabilmek için sistemin bitiş noktalarında<br />

yüksek kapasiteli park yerleri sağlamak gereklidir. Eğer<br />

sistemin hizmet verdiği bölgede trafik sıkışıklığı önemli<br />

boyuttaysa, sistemin başında ve sonunda yer alan araba<br />

parkları araba kullanıcıları için cazip çözümler haline<br />

gelirler.<br />

Ancak daha etkili bir politika sisteme paralel oto koridorlarında<br />

araba kullanımını ve parkını kısıtlayıcı trafik<br />

düzenlemeleriyle, bu alanlarda toplu taşımı avantajlı<br />

hale getirmektir. Türkiye’de de Amerika’da olduğu gibi,<br />

araba kullanımını kısıtlayıcı politikaların popüler olmadığı<br />

bir gerçektir. Ankara raylı sistemlerinin çıkış noktası<br />

olan 1985 Ankara Ulaşım Planı’ndaki [8], araba kullanımını<br />

kısıtlayıcı trafik düzenlemeleri uygulamaya geçirilmelidir.<br />

Bu tür düzenlemeler olmadan, arabaya raylı sistem<br />

alternatifi sunmakla araba yolcularının raylı sisteme<br />

kaymasını beklemenin gerçekçi olmadığı, birçok kentlerin<br />

deneyimlerinden anlaşılmaktadır.<br />

Öneri bağlamında özet olarak sunabileceklerimiz çözümler<br />

özellikle tek noktada toparlanmaktadır. Ülkemiz-<br />

44<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Üyelerimizden<br />

de giderek daha yoğun biçimde kendini gösteren kentsel<br />

ulaşım sorunlarının çözümünde raylı sistem gereksinimi<br />

tartışılmaz bir gerçek olarak kabul görmektedir.<br />

Belirtilen gereksinim kentlerimizin imar nazım plan ve<br />

ulaşım ana planı bağlamında doğru olarak saptanabilir.<br />

Türkiye geneli için yüzeysel bir değerlendirme yaparsak;<br />

21 kentimizin tramvay, hafif metro ve metro olarak raylı<br />

sistem gereksinimi dünya kentsel raylı sistem istatistik<br />

verilerine dayanılarak öngörülmeye çalışılmıştır.<br />

Hat uzunluğu, taşıt sayısı ve altyapı maliyetleri olarak<br />

belirlenen değerlere göre aşağıdaki yorumlar yapılabilir.<br />

Günümüzün gereksinimi olarak öngörülen raylı sistemlerin<br />

abartılı olduğu düşünülür ve gerçekleştirilmelerinin,<br />

önümüzdeki 10-15 yıla yayılması tasarlansa bile çok<br />

büyük bir etkinlik ve çabayı gerektirdiği gerçeği yadsınamaz.<br />

İşin büyüklüğü, gerek hat yapımı için, gerekse taşıtlar<br />

için bir sanayi geliştirilmesini gerekli ve ekonomik kılacak<br />

düzeydedir.<br />

Hesaplar sonucunda bulunan kaynak gereksinimi gayri<br />

safi milli hâsılanın %15’ini aşmaktadır. Bu kapsamdaki<br />

bir raylı sistem yapımının 10-15 yıla yayılması durumunda<br />

bile ciddi finansman modellerinin oluşturulması zorunlu<br />

bulunmaktadır.<br />

Türkiye kentsel raylı sistemleri, stratejik yaklaşımları,<br />

planlamaları, kurumsal yapılanmaları içeren köklü ve<br />

kapsamlı bir incelemeyi gerektirmektedir. Böyle bir incelemenin<br />

yetkilisi ve sorumlusu da ancak yerel yönetimleri<br />

temsil eden bir kurum ve Ulaştırma Bakanlığı olabilir.<br />

KAYNAKLAR<br />

[1] Evren, G. (1998). Yanlış Politikaların Kurbanı Demiryollarımız.<br />

Türkiye Mühendislik Haberleri. 397-5,5-11.<br />

[2] Eriş, S.(2003). İhmal Edilen Demir-yollarımız ve Sosyo-Ekonomik<br />

Yapıya Tesirleri. İMO İzmir Şubesi Yayın No: 43<br />

[3] http://www.tcdd.gov.tr<br />

[4] MİLLİ, Onur Burak (2006).”Ulaştırma Politikası Açısından Raylı<br />

Sistemler ve Adana Hafif Raylı Sistem Örneği”. Lisans Bitirme Tezi.<br />

Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü.<br />

[5] CERVERO,B & LANDIS,J (1995) “Development Impacts of Urban<br />

Transport : A US Perspective” in BANISTER,D (ed) “Transport and<br />

Urban Development”, E&FN Spon, UK.<br />

[6] Tablolar, 1997 Haziranında adı geçen 5 kentte yapılan araştırma<br />

gezisinde, ulaşım planlama örgütleri ve belediyelerdeki ilgili kişilerle<br />

yapılan görüşmeler ve bu örgütlerce sağlanan çeşitli dokümanlardan<br />

çıkarılan verilerle hazırlanmıştır.<br />

[7] LARWIN, T.F & LANGLEY, C.P. (1992)“Light Rail Transit in San Diego:<br />

The Past as Prelüde to the Future”, Transportation Research Record,<br />

no.1361.<br />

[8] EGO (1987) “Ankara Kentsel Ulaşım Çalışması: Ulaşım Ana Planı”<br />

Ankara Büyükşehir Belediyesi, EGO Genel Müdürlüğü, Ankara.<br />

[9] I. Bushell C., 1997, “Jane’s Urban Transport Sistemé, 14. Edition<br />

1995-1996<br />

[10] Evren Güngör, Öğüt Kemal S. “Ülkemizde Kentsel Raylı Sistemlerin<br />

Gelişimi”<br />

WEB SİTEMİZ YENİLENİYOR<br />

Üyelerimizle iletişimde ve üye hizmetlerinde etkin bir şekilde<br />

kullanmaya çalıştığımız web sitemizin yenilenme çalışmaları<br />

devam ediyor. Yeni web sitemiz 2009 Ocak ayından<br />

itibaren kullanılabilecek.<br />

Mesleğimizle ve üyelerimizle ilgili güncel haberleri ve Odamızla<br />

ilgili duyuruları sistemli bir şekilde üyelerimize duyurmak<br />

ve etkileşimli bir iletişim sağlamak amacıyla geliştirdiğimiz<br />

sitemizin bazı yenilikleri şunlar olacak:<br />

Etkinlikler<br />

Özellikle yoğun bir şekilde sürdürdüğümüz Meslek İçi Eğitim<br />

kurs ve seminerleri, diğer seminerlerimiz, bilgisayar<br />

eğitim kurslarımız, sosyal etkinliklerimiz ve diğer tüm etkinliklerimiz<br />

daha düzenli ve kapsamlı olarak duyurulacak.<br />

Etkinliklerle ilgili belgeler ve fotoğraflara sitemiz üzerinden<br />

ulaşılabilecek.<br />

Site üyeliği<br />

Üyelerimiz ve öğrenci üyelerimiz aynı zamanda e-posta<br />

kullanıcı adı olacak kullanıcı adlarıyla sitemize üye olabilecekler.<br />

Siteye üye olup profil bilgilerini güncelleyen üyelerimizin<br />

bilgileri, istemeleri halinde sitede yayınlanacak. İş<br />

arayan üyelerimiz ve staj yeri arayan öğrenci üyelerimiz sitemize<br />

ilan bırakabilecek. Sitemize üye olma aşamasında<br />

çalıştıkları alan ve uzmanlık alanı bilgilerini dolduran üyelerimize<br />

özel duyurular, kendilerine daha etkin bir şekilde<br />

ulaştırılabilecek.<br />

Firma üyeliği<br />

Eleman arayan firma sahipleri de sitemize üye firma olarak<br />

giriş yapıp ilan bırakabilecek veya istedikleri özelliklerdeki<br />

ilanları inceleyebilecekler.<br />

Elektronik posta hizmeti<br />

Teknik olarak daha iyi bir altyapıya sahip yeni e-posta sunucumuzla<br />

üyelerimiz daha kaliteli ve kullanışlı bir e-posta<br />

hizmetinden yararlanacaklar.<br />

Şubemizin e-posta hizmetini kullanan üyelerimize mesleki<br />

duyurularımız ve etkinlik duyurularımız daha düzenli bir<br />

şekilde iletilebilecek.<br />

ÖNEMLİ DUYURU<br />

Daha sonra kesin olarak duyuracağımız bir tarihte tüm<br />

e-posta hesapları yeni bir sunucuya taşınacağı için üyelerimizin<br />

mevcut e-posta hesaplarında bulunan bilgileri yedeklenmelidir.<br />

Yeni e-posta sunucumuzun güvenlik kriterleri nedeniyle<br />

mevcut e-posta hesabı şifrelerinden bazılarının değiştirilmesi<br />

gerekmektedir (çok kısa olan şifreler, kullanıcı adına<br />

benzer kelimeler içeren şifreler, gibi). Bu konudaki bilgi<br />

e-posta hizmeti kullanan tüm üyelerimize Aralık ayı sonunda<br />

iletilecektir.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 45


genç-İMO<br />

EYLÜL-EKİM <strong>2008</strong> genç-İMO ETKİNLİKLERİMİZ<br />

TANIŞMA TOPLANTILARI<br />

Tanışma toplantılarımız sırasıyla Ege, Dokuz Eylül ve<br />

Celal Bayar Üniversitelerinde 6-13-15 Ekim <strong>2008</strong> tarihlerinde<br />

gerçekleştirildi. Amacımız üniversiteye<br />

yeni giren öğrenci arkadaşlarımıza İMO, genç-İMO<br />

ve etkinliklerini tanıtmaktı. Hazırladığımız genç-İMO<br />

yönetmelik ve etkinlik sunumlarıyla toplantılarımıza<br />

görsellik unsuru da katıldı. Sabri İNCE “İMO”, Fırat ÜM-<br />

METOĞLU “genç-İMO Yönetmeliği”ni anlattılar genç-<br />

İMO etkinlik kısmını ise, Ege Üniversitesinde Onur<br />

TANYERİ, Tutku KAŞLIOĞLU, Dokuz Eylül Üniversitesinde<br />

Recep Sedat ÇELİK, Ahmet Taylan ATASOY, Celal<br />

Bayar Üniversitesinde Erkay KILIÇ arkadaşlarımız<br />

sundular.<br />

17. 10. <strong>2008</strong> “MESLEĞİMİZ VE İMO” SEMİNERİ<br />

VE TANIŞMA KOKTEYLİ<br />

İnş. Müh. Gülşen IŞIK ve İnş. Müh. Aydın NOGAY’ın konuşmacı<br />

olarak katıldığı seminerimize 70 öğrenci arkadaşımız<br />

katılmıştır. İnş. Müh. Gülşen IŞIK tarafından<br />

arkadaşlarımıza inşaat mühendisinin nasıl bir hayatı<br />

olduğu, mühendisin toplum içerisindeki yeri, yer aldığımız<br />

bilincin ve sorgulayıcı olmanın önemi, mesleğimizin<br />

uygulama alanları ve verdiğimiz hizmetler<br />

anlatıldı.<br />

Toplantılarımızın verimini ölçmek için öğrenci arkadaşlarımıza<br />

1, sınıf anketi yapılmıştır. Anketimize Ege<br />

(41), Dokuz Eylül (102), Celal Bayar (35) toplam 178<br />

1. sınıf öğrencisi katılmıştır. Anket sayesinde öğrencilerin<br />

mesleğimizdeki gelişmeler, meslek odaları ve<br />

faaliyetleri hakkında ne kadar bilgileri olduklarını öğrendik.<br />

İnş. Müh. Aydın NOGAY tarafından özlük haklarımızın<br />

eski ve yeni hali, toplumsal muhalefetin örgütlü<br />

gücü, sahip olduğumuz örgütlenmeler, 12 Eylül sonrası<br />

sendikal mücadelenin durumu ve sarı sendikalar<br />

anlatıldı.<br />

Güzel bir dinleyici kitlesinin olduğu seminerde, sunumlarıyla<br />

bizleri aydınlatan Sn. Gülşen IŞIK ve Şube<br />

Yönetim Kurulu üyemiz Sn. Aydın NOGAY’ a teşekkür<br />

ederiz.<br />

Ege ve Dokuz Eylül Üniversitelerinde “İnşaat Mühendisliğine<br />

Giriş” derslerini bize ayıran Yrd. Doç. İsmail<br />

ÇİL ve Yrd. Doç. Dr. Okan FISTIKOĞLU hocalarımıza ve<br />

tabiî ki sunumlarda emeği geçen bütün arkadaşlarımıza<br />

teşekkür ederiz.<br />

Seminer sonrası tanışma kokteylimiz yapılmıştır. Bu<br />

güzel etkinliğimiz sayesinde öğrenci arkadaşlar belli<br />

konularda aydınlanmış ve odamızın sıcak ortamını<br />

tanıma imkanı bulmuşlardır.<br />

46<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


genç-İMO<br />

12. 10. <strong>2008</strong> GÖRDES BARAJI TEKNİK GEZİSİ<br />

Gezimize 85 genç-İMO üyesi katılmıştır. Öncelikle barajın<br />

kullanım amacı, maliyeti, dizaynı ve ömrü hakkında<br />

brifing verilmiştir. Ardından sahaya inilerek bilgiler<br />

alınmıştır. 190 kişilik yüksek bir katılımla gerçekleşen<br />

gezimiz, tatlı bir yorgunlukla sona ermiştir.<br />

18. 10. <strong>2008</strong> ÇİNE BARAJI TEKNİK GEZİSİ<br />

150 kişinin katılım sağladığı gezimizde, 85 genç-İMO<br />

üyesi bulunmaktaydı. DSİ’nin konferans salonunda<br />

gerçekleşen brifingden sonra şantiye sahası görülmeye<br />

gidildi. DSİ mühendisleri yaklaşık bir saat sorularımızı<br />

yanıtladılar. İnşaat mühendisleriyle birlikte<br />

katıldığımız gezide, genç-İMO lar mühendislerle tanışma<br />

fırsatı bulmuşlardır.<br />

genç-İMO Bülteni<br />

www.gencimo.org<br />

genç-İMO İzmir’in etkinlikleri hakkında her şeyi<br />

buradan öğrenebilirsiniz.<br />

Forum kısmımızda ise öğrenci arkadaşlarımızın<br />

işine yarayacak ders notları bulunmaktadır.<br />

<strong>TMMOB</strong> İnşaat Mühendisleri Odası tarafından<br />

yayınlanan Teknik Güç dergisinin genç-İMO<br />

Özel Sayısı olarak çıkan genç-İMO Bülteni<br />

Şubemizden, üniversite ve sınıf temsilcilerimizden<br />

ücretsiz olarak alınabilir.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 47


genç-İMO<br />

GATS – HİZMET TİCARETİ GENEL ANLAŞMASI<br />

Fırat ÜMMETOĞLU<br />

Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, 4. Sınıf Öğrencisi<br />

Türkiye’nin küreselleşme sürecini tarihsel olarak incelersek<br />

GATS anlaşmasını daha iyi anlayabiliriz.<br />

Türkiye 1970’li yıllardan itibaren küreselleşme sürecine<br />

girmiştir. Öncelikle ülke ekonomisinin dünya çapına<br />

açılması özendirilmiş ve bu sayede küresel sermaye<br />

için zemin hazırlanmıştır.1970 ve 1980 yılları arasında<br />

bu temelin atılmasını sağlayan önemli beş olay şu şekildedir.<br />

1. “Tokyo Raund” Uluslararası Toplantılar Zinciri<br />

2. 1979 IMF Stand-by Anlaşması<br />

3. Dünya Bankası Program Kredisi Anlaşması<br />

4. 24 OCAK 1980 İktisadi Kararları<br />

5. 12 EYLÜL 1980 darbesi<br />

Özellikle 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye, ani bir<br />

şekilde serbest piyasaya açılmış ve dünya piyasasıyla<br />

rekabet etmek zorunda kalmıştır. Türkiye işte bu zor<br />

döneminde başını, Dünya Bankasının yeşil omuzlarına<br />

yaslamıştır.1980 -1984 arasında her yıl düzenli olarak<br />

5 SAL (Yapısal Uyarlama Kredisi) kredisi (1,6 milyar dolar)<br />

almıştır. Devamında ise SECAL ( Sektörel Uyarlama<br />

Kredisi ) kredileri gelmiştir. Adından da anlaşılacağı<br />

gibi SAL kredileri ile temelleri atılan ihracata dönük<br />

ekonominin, SECAL ( Sektörel Uyarlama Kredisi) kredileriyle<br />

bütün sektörlere uyarlanması sağlanmıştır.<br />

Tarım SECAL, mali SECAL, enerji SECAL gibi. Bu sayede<br />

sektörlerin rekabete açılması teşvik edilmiş ve özelleştirmeler<br />

başlamıştır. Çünkü özelleştirmeler kadar, sektörleri<br />

rekabete açan başka bir sistem yoktur. Tabi ki<br />

bu sistem her zaman güçlü firmaların işine yaramıştır.<br />

Rekabet ortamında zayıf olanın yenilmesi doğanın kanunudur.<br />

1990 lı yılların başında ise Dünya Bankasının yerini IMF-<br />

Dünya Ticaret Örgütü almıştır ve Türkiye artık güvendiği<br />

dağlara sadece başını değil, gövdesini yaslamaya<br />

başlamıştır. Fakat enteresandır, IMF ve Dünya Ticaret<br />

Örgütünün bu durumdan hiçbir şikâyeti olmamıştır.<br />

İşte bu gelişmeler arasında Dünya Ticaret Örgütünün<br />

yönetimini üstlendiği GATS anlaşması 25.02.1995 yılında<br />

TBMM’den geçmiştir. Üzerinden 13 sene geçmesine<br />

rağmen şu an bile, hala bu anlaşma bilinmemektedir.<br />

GATS anlaşmasının Türkiye’deki ilgili ayağı Hazine Müsteşarlığı/Bankacılık<br />

ve Kambiyo Genel Müdürlüğüdür.<br />

Bu bölümde GATS çalışmalarıyla ilgilenen 4 kişi vardır<br />

ve Bankacılık ve Kambiyo Genel Müdürünün açıklamasına<br />

göre; GATS, Türk iş dünyasının konusudur. Bu yüzden<br />

anlaşmanın halkla ya da kamuyla tartışılmasına<br />

gerek duyulmamıştır.<br />

GATS - 25.02.1995<br />

GATS 29 maddelik bir anlaşmadır. Anlaşma kapsamını<br />

“devlet tarafından görülen hizmetleri kapsamaz” olarak<br />

belirlemiş. O zaman buradan anlaşılan, devlet ve<br />

kamu otoritesinin yürüttüğü hizmetler GATS’ ın kapsamına<br />

girmez.Fakat bu konuda ek bir açıklama daha<br />

vardır.”Eğer kamuca yapılan hizmette ticari amaç güdülüyorsa,<br />

bu hizmette rakipler varsa” devletin yaptığı<br />

bu işler, GATS kapsamına girecektir. Bu sayede GATS<br />

kamu alanını kendi belirleyerek, kamuya rahatça müdahale<br />

edebilecektir. Kamu hizmetlerinin büyük bir<br />

kısmının küreselleşmesi demek, mecburen özelleştirme<br />

demektir. Bu durum, özellikle sağlık ve eğitim gibi<br />

kamu hizmetlerinde önemli tehlikeler yaratmaktadır.<br />

GATS’ a göre her hizmet dört şekilde ticarete konu edilebilir;<br />

1. Sınır Ötesi Ticaret (e-ticaret): Mesela<br />

Türkiye’den bir mühendis Amerika’daki bir barajın<br />

tasarımını bilgisayar başından yapabilecek ve internet<br />

üzerinden bu projesini karşı tarafa satabilecek.<br />

Anlaşma soruyor. E-ticarette devlet olarak bir sınır<br />

koydun mu? Yurtdışındaki şirketler eğitim hizmetlerini<br />

e-ticaret olarak verebilir mi, veremez mi?<br />

Üçüncü bir soruda kendi şirketlerine uyguladığın<br />

kuralları, devlet olarak yurtdışından gelen şirketlere<br />

de uygulayacak mısın? Türkiye’de Koç ve Sabancı<br />

şirketleri e-ticaret yapabilmektedir. Bu uygulamayı<br />

yapabilmek için gelişmiş bir veri tabanı ve teknoloji<br />

gerekmektedir.<br />

2. Yurtdışında Tüketim: Mesela Türk vatandaşı<br />

Amerika’ya gidip eğitim hizmeti almak istiyor. Sen<br />

devlet olarak buna herhangi bir sınır getiriyor musun?<br />

Ya da Türk vatandaşın yurtdışından turizm hizmeti<br />

alıp, İspanya’da tatil yapmak istiyor. Sen devlet<br />

olarak buna bir sınır getiriyor musun?<br />

3. Ticari Varlık Bulundurma: Bu kısım önemlidir.<br />

Yurtdışında herhangi bir kamu alanında(sağlık, eğitim<br />

vb…) çalışan bir şirket, Türkiye’ye gelip şirket<br />

kurabilir mi ya da herhangi bir Türk şirketle ortak<br />

olup şirket açabilir mi? Eğer bir sınır koymak istiyorsa<br />

onu belirtecek. Mesela yurtdışından gelip burada<br />

şirket kurmak istiyorsan asgari olarak elli bin dolar<br />

yabancı sermaye getireceksin gibi. Fakat GATS anlaşması<br />

bu sınırların ticareti kısıtladığı kanısındadır.<br />

İşte bu durum Türk şirketlerini, büyük yabancı şirketlerle<br />

rekabet etmek zorunda bırakacak. Böylece<br />

zayıf olan Türk şirketleri ya yabancı şirketlere satılacak<br />

ya da onlarla ortak olmak zorunda kalacaktır.<br />

4. Gerçek Kişilerin Varlığı: Bu ticaret şekli ise,<br />

Ticari Varlık Bulundurmanın devamıdır. Yabancı ya-<br />

48<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


genç-İMO<br />

tırımcının, kendi personelini iş yapacağı ülkede serbestçe<br />

istihdam etmesidir. Bu durumsa Türk mühendis<br />

ve işçilerinin zararına olabilir. Yurtdışında master<br />

yapan mühendislerin iş görüşmelerinde öne çıktığı<br />

bir zamanda, yabancı mühendislerin Türk mühendislerden<br />

daha üstün görünmesi hiç de zor değildir.<br />

Ayrıca dikkati çeken bir nokta da, Türk mühendislerin<br />

ve işçilerin yurtdışında çalışmalarının kabul<br />

edilmesi için sınava girdikleri biliniyor. Bu sınavlar<br />

ülke devletlerinin kendi isteklerine göre koydukları<br />

şartlardır. İşte enteresan nokta, Türkiye’de devletin<br />

böyle bir şart koymamasıdır. Bu sayede yabancı<br />

mühendis ve işçiler serbest bir şekilde ülkemizde<br />

çalışabileceklerdir. Bu durum kafalarda soru işareti<br />

yaratmaktadır.<br />

GATS anlaşması, Türkiye tarafından hiçbir şart konulmadan,<br />

dört ticaret şeklinin tüm şartları tamamıyla<br />

kabul edilmiştir. Bu durumda hizmet sektörü, dünya<br />

ölçeğinde serbestleştirilmiş ve rekabete açık bir konuma<br />

getirilmiştir. Rekabet, gerektiğinde verim getiren<br />

bir uygulama da olsa, Türkiye’nin durumu göz önüne<br />

alındığında zarar verecek konumdadır.<br />

Bu anlaşmadan sonra özellikle sağlık ve eğitim sektöründe<br />

yabancı sermayenin gücü artmış, Türk mühendis<br />

ve işçileri ikinci plana düşme durumuna gelmiştir.<br />

Sağlık ve eğitim sektörlerinde hizmetin arka plana atılıp,<br />

paranın ön plana çıkartılması sade vatandaşı çok<br />

zor duruma sokmuştur ve daha da sokacak gibidir.<br />

Türkiye’nin küreselleşme sürecini tarihsel olarak incelediğimiz<br />

zaman, bu olayların plansız ve sebepsiz bir<br />

şekilde gelişmesi olasılık dışıdır. Bunları görmek ve<br />

göstermek geleceğimiz için önemli girişimlerdir. Yorum<br />

size kalmış. Yalnız öğrenci arkadaşlarımız, bu yazıyı<br />

okuduklarında çok üzülmüşlerdi.<br />

Üyemiz Ramazan Yaprak’ın oğlu<br />

Üyemiz Cem Yaprak ile Nazan Dikmen<br />

13 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde evlendiler.<br />

Üyelerimiz Gökhan Güneş ile Ayşegül Semerci<br />

3 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde evlendiler.<br />

Üyemiz Ruhi Bağcık ile Özgür Subaşı<br />

25 Ekim <strong>2008</strong> tarihinde evlendiler.<br />

Üyemiz Gürkan Erdoğan ile Gönül Dursun<br />

8 Kasım <strong>2008</strong> tarihinde evlendiler.<br />

Kendilerini kutlar, ömür boyu mutluluklar dileriz.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 49


genç-İMO<br />

UNUTULMUŞ, UNUTTURULMUŞ PROJELER<br />

Ufuk TABAKLI<br />

İnşaat Mühendisi<br />

İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak unutulmuş,<br />

unutturulmuş kalkınma projeleri kapsamında<br />

barajlar, demiryolları ve limanlar konularında bir çalışma<br />

yapmanın gereğini hissettik.<br />

Her bir proje kendi için de ülke ekonomisi ve mühendislik<br />

pratiği açısından büyük anlamalar taşımaktadır.<br />

Yine bir ekonomik kriz içersinde bulunduğumuz bu<br />

dönemlerde böyle büyük yatırımlı projelerin yapılamamasının<br />

sonuçları düşünülmelidir.<br />

Ülkelerin ticaret kapıları olan limanları tanımlarsak, karadan<br />

denize, denizden karaya veya gemiden gemiye<br />

yük alış-verişinin çeşitli ekipmanlar vasıtasıyla yapıldığı<br />

üst düzeyde bilgi ve veri akışı olan mühendislik hizmetleri<br />

verilen alanlardır. Yük kavramı içersinde limanların<br />

tarihini de görmek mümkündür. Limanlar ilk başlarda<br />

ağırlıklı olarak askeri amaçlar için kurulsa da günümüzde<br />

daha çok gemilerin barınabileceği, bakım ve<br />

onarımlarının yapıldığı, limbolama usulü yük transferinin<br />

yapıldığı yerlerdir. Günümüz teknolojisi ile limanlar<br />

her türlü yükü(konteynır, genel kargo ve katı dökme<br />

yük, dökme sıvı yük ,Ro Ro v.b.) elleçleyebilmektedir.<br />

Limanlar bu hizmetlerin bir veya birden çoğunu<br />

verebilmektedir. Dünya deniz ticareti taşımacılığında<br />

konteynır limanları büyük bir paya sahiptir. Bu pay<br />

her geçen yıl artmaktadır. Türkiye de ise konteynır taşımacılığı<br />

1950’li yılların ortalarında başlamış olup, 1970<br />

yılından sonra önemli hareketlenmeler olmuştur Konteynırlaşma<br />

klasik taşımacılığa oranla %40 bir ekonomikleşme<br />

sağlamaktadır. Türkiye genelinde 2007 yılında<br />

4,7 milyon konteynırın elleçlendiği ve 2003 yılından<br />

itibaren %47 lik bir artışın olduğu da görülmektedir.<br />

Fakat halen limanlarımız yeterli altyapı ve ekipmana<br />

sahip olamadığından ya konteynırlaşması sağla-<br />

namamış ya da yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Çözüm<br />

yolu özelleştirme politikaları gösterilmekte ve limanlarımız<br />

satılmaktadır. Şu anda özelleştirme sürecinde<br />

olan İzmir limanı aslında TCDD’ye bağlı olup Türkiye<br />

ihracatının üçte birini, bölge ihracatının %90ını gerçekleştirmektedir.<br />

işlevselliği bu kadar yüksek bir kurumun<br />

devlet elinden çıkartılarak özelleştirilmesi, yeni<br />

bir rant alanı sağlamaktan ve kamunun elini güçsüzleştirmekten<br />

başka bir amaca hizmet edemez.<br />

Tonaj bazında ülkemizdeki dış ticaretin yaklaşık %73,<br />

iç ticaretin ise yaklaşık %90 denizyolu ile yapılmaktadır.<br />

Buna karşın ulaşım yollarına göre yük ve yolcu taşınması<br />

verilerinden deniz taşımacılığın 2001 yılında<br />

%5,34, 2002 yılında %3,80 ve 2003 yılında %3,54’e gerileyen<br />

pasta dilimindeki payının azaldığı görülmektedir.<br />

Yarım ada ülkesi olan Türkiye de 1950 li yıllara kadar<br />

taşımacılığın güvenli, hızlı, ekonomik, konforlu,<br />

daha az enerji gereksinimi duyan, çevreyi daha az kirleten<br />

taşımacılık olan demir ve deniz yolu seçilir iken<br />

ABD’nin yaptığı Marşal yardımının bir şartı olarak ülkemiz<br />

karayoluna yönlendirilmiştir. Bu uygulama sonucunda<br />

1950 yılında yük taşımalarında miktar (ton)<br />

olarak demiryolu %55.1, denizyolu %27.8 pay alırken,<br />

karayolunun payı %17.1 idi. Aynı dönemde yolcu taşımacılığında<br />

taşıma türleri arası dağılım %49.9 karayolu,<br />

%42.2 demiryolu, %7.5 denizyolu ve %0.6 havayolu<br />

şeklindeydi. 1950 yılından sonra en pahalı taşıma türü<br />

olan karayolu taşımacılığını destekleyen politikalar,<br />

her hükümet döneminde devam ederek Türkiye’de<br />

ulaşım karayoluna bağımlı hale getirilmiştir. Böylece<br />

günümüzde yurtiçi taşımacılık; yükte %92, yolcuda<br />

%95 karayolu payı ile dengesiz, pahalı ve sağlıksız bir<br />

yapıya dönüşmüştür. Başa geçen her hükümet karayolu<br />

taşımacılığını destekleyen politiklar üreterek, ül-<br />

TÜRKİYE GENELİNDE LİMANLARIN YÜK ELLEÇLEMELERİ<br />

Konteynır(teus) 2003 % 2004 % 2005 % 2006 % 2007 %<br />

TÜRKLİM Üyeleri 1543786 61,84 1956105 63,48 2175274 65,89 2568631 67,19 3389867 72,00<br />

TCDD limanları 948943 38,01 1123697 36,47 1125556 34,10 1248654 32,66 1295954 27,53<br />

Diğerleri 3661 0,15 1549 0,05 310 0,01 5442 0,14 22339 0,47<br />

Toplam 2496390 100 3081351 100 3301140 100 3822727 100 4708160 100<br />

G.Kargo ve Kuru D.Y(ton) 2003 % 2004 % 2005 % 2006 % 2007 %<br />

TÜRKLİM Üyeleri 2625260 63,18 31350910 53,50 39765894 59,92 45273927 59,04 56069134 59,94<br />

TCDD limanları 1530072 36,82 16778382 28,63 15388436 23,19 15346470 20,01 17484379 18,69<br />

Diğerleri - - 10466398 17,86 11215250 16,90 16062476 20,95 19984892 21,37<br />

Toplam 4155332 100,00 58595690 100 66369580 100 76682873 100 93538405 100<br />

Dökme Sıvı yük(ton) 2003 % 2004 % 2005 % 2006 % 2007 %<br />

TÜRKLİM Üyeleri - - 10701911 84,73 10617815 86,13 9953099 86,93 11060550 76,81<br />

TCDD limanları - - 1928553 15,27 1710312 13,87 1496249 13,07 1332332 9,25<br />

Diğerleri - - - - - - - - 2006295 13,93<br />

Toplam - - 12630464 100,00 12328127 100,00 11449348 100,00 <strong>143</strong>99177 100<br />

Not:Bilgi alınabilen limanlar dahildir. Ham petrol hariç dökme sıvı yüklerdir. Kaynak:www.turklim.org<br />

50<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


genç-İMO<br />

Ulaşım yollarına göre yük ve yolcu taşıması<br />

A. Ton kilometre - B. Yolcu kilometre<br />

(Milyon)<br />

2001 2002 2003 2004 2005 2006<br />

Karayolu<br />

A 151421 150912 152 163 156 853 166 831 177 399<br />

B 168211 163327 164 311 174 312 182 152 187 593<br />

Denizyolu<br />

A 8 100 5 738 5 400 ... ... ...<br />

B 31 21 22 ... ... ...<br />

Demiryolu<br />

A 7 562 7 224 8 669 9 417 9 152 9 676<br />

B 5 568 5 204 5 878 5 237 5 036 5 277<br />

Havayolu<br />

A 285 275 276 321 392 ...<br />

B 2 859 2 706 2 752 3 223 3 992 ...<br />

Kaynak: www.tuik.gov.tr<br />

kemizi karayolu taşımacılığına bağımlı hale getirmiştir.<br />

Sonuç olarak taşıma maliyetinin demiryoluna göre<br />

3.5, karayoluna göre 7 ve havayoluna göre 22 kat daha<br />

ucuz olan denizyolu taşımacılığının önemli avantajından<br />

yararlanılamaz hale gelinmiştir.<br />

<strong>2008</strong>-2009 Sonbahar-Kış Döneminde yukarıdaki<br />

bilgisayar eğitim kurslarımız açılacaktır.<br />

Bilgisayar kurslarımız 26 kişiyle sınırlı olup hafta içi<br />

akşam ve hafta sonu uygulanmaktadır.<br />

Kurs tarih ve saatleri ön kayıtlar alındıktan sonra<br />

kesinleşecektir.<br />

Kurslara katılmak isteyen üyelerimiz Şubemizi<br />

arayarak ön kayıt yaptırabilirler.<br />

Ayrıntılı bilgi ve ön kayıt için:<br />

Telefon: 462 56 55 / 105 - Sabri İNCE<br />

Yarışma şartnamesi www.imoizmir.org.tr/iks<br />

adresinden PDF formatında indirilebilir.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 51


genç-İMO<br />

ABET HAKKINDA<br />

Erkay KILIÇ<br />

CBÜ Mühendislik Fakültesi, 4. Sınıf Öğrencisi<br />

2009 yılı İMO Öğrenci Kurultayı doğrultusunda bir süredir<br />

ABET ve Akreditasyon Süreci hakkında araştırma<br />

yapmaktayız. Devam eden araştırma süreci içinde yaptığımız<br />

konuşmalar ve tartışmalar ile “ABET / akreditasyon<br />

olmalı mı olmamalı mı?” sorusunun cevabını da<br />

arıyoruz. Sanırım mühendislik öğrencileri olduğumuzdan,<br />

önce artıları ve eksileri görmeye karar verdik. Bu<br />

doğrultuda da ABET’in kimliği, uygulamaları ve kıstasları,<br />

akreditasyon süreci, bu sürecin yararları ve zararlarını<br />

araştırdık.<br />

ABET Nedir?<br />

ABET: Accreditation Board of Engineering and Technology,<br />

Türkçesi, Mühendislik ve Teknoloji için Akreditasyon<br />

Kurulu’dur. Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan<br />

mühendislik, teknoloji ve temel bilimlere ait eğitimin<br />

programlarını kredilendiren, bu alanlarda kalitenin ve<br />

yaratıcılığın yükseltilmesini hedefleyen, bu amaçla danışmanlık<br />

hizmetleri veren, programların aktiviteleri ve<br />

gerçekleştirdikleri hakkında kamuoyunu bilgilendiren<br />

bir kuruluştur.<br />

Mesleki ve teknik alanlarda üye 28 kuruluşa sahip olan<br />

ABET, 36 idari memur ve 1500 gönüllü değerlendiriciyle<br />

çalışma yapmaktadır.<br />

ABET, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 550 üniversitede<br />

2700, yurt dışında ise 14 ülkedeki 27 üniversiteden<br />

<strong>143</strong> programı incelemiştir.<br />

ABET’in Amacı<br />

1. Mühendislik eğitimi veren akademik kurumların eğitim<br />

programları planlamalarına yardım etmek<br />

2. Mühendislik ve mühendislikle ilişkili mesleklerde<br />

entelektüel gelişmeyi teşvik etmek, mühendislik ve<br />

mühendislikle ilişkili kurumlara teknik yardım yapmak<br />

3. Derece veren mühendislik programlarının müfredat<br />

ve eğitimlerini akredite etmek olarak tanımlanabilir.<br />

AKREDİTASYON Nedir?<br />

Akreditasyon, sözcük olarak, eğitimin üçüncü bir tarafça<br />

belirlenen kıstaslara göre düzenli aralıklarla denetlenmesi<br />

ve değerlendirilmesi demektir. Akreditasyon<br />

süreci sonunda bir onay işlemi yapıldığından akreditasyon<br />

kelimesi onay olarak da anılmaktadır.<br />

Rahmi ALPER<br />

CBÜ Mühendislik Fakültesi, 4. Sınıf Öğrencisi<br />

ABET Uygulamaları ve Anlaşmaları<br />

-Yabancı Akreditasyon (Non-Domestic Accredition)<br />

2005 yılının sonlarında ABET yönetim kurulu yurt dışında<br />

akreditasyon vermek için karar almıştır. Bu uygulamanın<br />

içerdiği programlar ise daha önceden ABET’in<br />

uyguladığı “karşılıklı tanıma anlaşması” (mutual recognition<br />

agreements), “mutabakat muhtıraları” (memoranda<br />

of understanding) ve uygulaması bitirilen “özünde<br />

denklik” (substantial equivalency) programlardır.<br />

Özünde denklik programı uygulamadan kaldırıldığı<br />

için yurt dışı akreditasyon taslağı oluşturulmuş ve ilk<br />

yurt dışı akreditasyon incelemeleri 2007 yılının sonlarında<br />

yapılmıştır.<br />

Yurt dışı akreditasyon incelemeleri, ABD’de uygulanan<br />

akreditasyon kıstasları, ilkeler ve prosedürlere göre yapılmaktadır.<br />

-Özünde Denklik (Substantial Equivalency)<br />

Bu değerlendirme akreditasyon için kullanılan politikalar<br />

ve prosedürlerle benzerlikler gösterse de akreditasyon<br />

verilmemekte, program akreditasyon sürecine<br />

alınmamakta ya da böyle bir değerlendirme sonucunda<br />

akredite olmamaktadır. ABET’in resmi internet sitesinde<br />

de belirtildiği üzere “Özünde denklik akreditasyon<br />

değildir”<br />

Özünde denklik program içeriği ve eğitim deneyimi<br />

açısından kıyaslanabilir anlamına gelmektedir, ancak<br />

böyle programlar biçim veya bilginin aktarım yöntemi<br />

açısından tamamen aynı olmayabilir. Özünde denklik,<br />

programın mezunlarını profesyonel çalışmaya giriş düzeyinde<br />

hazırladığına dair makul bir güvence ifade etmektedir.<br />

-Karşılıklı Tanıma Anlaşması (Mutual Recognition Agreements)<br />

Karşılıklı Tanıma Anlaşması (KTA) ABET ile diğer ülkelerin<br />

akreditasyon kuruluşları arasındaki karşılıklı anlaşmadır<br />

(bazı durumlarda bir ülkede birden fazla olabilir).<br />

KTA bazı uluslararası akreditasyon sistemlerini o<br />

ülkede yetiştirilen mezunların meslekteki başarılarını<br />

göz önüne alarak tanımaktadır. Bu anlaşmadaki taraflar<br />

KTA’ya dâhil mezunların kendi ülkesindeki mezunlarla<br />

eşit haklara ve ayrıcalığa sahip olduğunu kabul<br />

eder.<br />

KTA’ya dâhil akreditasyon program sayısı ABET’le birlikte<br />

12’dir. Bunlardan bazıları, “Engineers Ireland”,<br />

“Hong Kong Institution of Engineers (HKIE)”, “Engineering<br />

Council of South Africa (ECSA)”dır.<br />

-Mutabakat Muhtıraları (Memoranda of Understanding)<br />

Mutabakat Muhtıraları (MM) ABET ve denk akreditasyon<br />

kuruluşları arasındaki anlaşmadır. MM’nin amacı<br />

diğer ülkelerdeki akreditasyon kurullarının ABET’le bir-<br />

52<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


genç-İMO<br />

lik içinde ve aynı kalitede gelişimini sağlamak için yapılar<br />

oluşturmaktır. Bu anlaşmalardaki en belirgin uygulamalar<br />

ise; uygulanan yöntemleri paylaşmak, akreditasyon<br />

sürecinde programlara yardım sağlamak, gönüllülere<br />

ve çalışanlara atölye imkânları sağlamaktır.<br />

MM’ye dâhil olan program sayısı 14’tür. Bunlardan bazıları,<br />

“Acredita CI, Şili”, “IEET, Chinese Taipei”, “Ministry<br />

of Higher Education, Ukrayna”dir.<br />

ABET, Akreditasyon Kıstasları<br />

1. Öğrenciler: Öğrencilerin eğitim amaçlarına uygun<br />

şekilde yetişmesini sağlamakta gösterilen başarının<br />

belirlenmesi için öğrencilerin değerlendirilmesi, yönlendirilmesi,<br />

izlenmesi ve programın gereklerini yerine<br />

getirmesini sağlayacak kural ve prosedürlerin bulunması.<br />

2. Eğitim Amaçları: Bölümün;<br />

a. Misyonu ile tutarlı eğitim amaçları olması,<br />

b. Eğitim amaçlarının periyodik olarak belirlenmesini<br />

sağlayan bir sürecin işler halde bulunması,<br />

c. Eğitim amaçlarının gerçekleşmesini sağlayacak bir<br />

programın ve sürecin bulunması,<br />

d. Eğitim amaçlarının gerçekleşmesini gösteren ve sonuçları<br />

programın etkinliğini artırmakta kullanılan bir<br />

değerlendirme sisteminin bulunması<br />

3. Eğitim Hedefleri ve Değerlendirme: Mezunların<br />

ABET’in ve bölümün belirlediği niteliklere sahip olduğunun<br />

gösterilmesi, bunun için bölümde belgelenmiş<br />

sonuçlar üreten bir ölçme değerlendirme sürecinin<br />

işler halde bulunması ve değerlendirme sonuçlarının<br />

programın daha da etkinleştirilmesi için kullanıldığının<br />

gösterilmesi.<br />

4. Profesyonel Boyut: Eğitim programının derslerin detayına<br />

inmeden, genelde kapsaması gereken konular<br />

ve özellikler<br />

5. Öğretim Üyeleri: Öğretim üyelerinin nitelik ve nicelik<br />

bakımından yeterli olması<br />

6. Fiziksel Altyapı: Derslikler, laboratuvarlar, bilgisayar<br />

altyapısı vb.nin yeterliliği.<br />

7. Kurumsal Destek ve Maddi Kaynaklar: Programın kalitesini<br />

ve sürekliliğini sağlayacak kurumsal desteğin,<br />

maddi kaynakların ve liderliğin bulunması.<br />

8. Program Kriteri: İlk 7 kıstas tüm mühendislik programları<br />

için geçerliyken 8. kıstas bölümlere göre değişiklik<br />

göstermektedir.<br />

ABET, Mühendislik Kıstasları<br />

• Matematik, temel bilimler ve mühendislik bilgilerini<br />

uygulama yeteneği<br />

• Deney tasarımı, deney yapma, veri analizi ve veri yorumlama<br />

yeteneği<br />

• İstenen özelliklere sahip bir sistemi, bileşenlerini veya<br />

çözüm yöntemlerini tasarlama yeteneği<br />

• Disiplinler arası bir grup içinde çalışabilme yeteneği<br />

• Mühendislik problemlerini tanımlama, modelleme,<br />

çözme yeteneği<br />

• Profesyonel ve etik sorumlulukların farkında olma<br />

• Etkin bir biçimde iletişim kurabilme yeteneği<br />

• Mühendislik çözümlerinin evrensel ve toplumsal bağlamda<br />

etkisini kavrayabilecek geniş bakış açısı oluşturabilme<br />

• Gereksinimleri tanımlama, yaşam boyu öğrenmeye<br />

çalışma yeteneği<br />

• Yürürlükte olan yönetmelikler ile ilgili bilgi sahibi<br />

olma<br />

• Mühendislik uygulamaları için gerekli modern mühendislik<br />

araçlarını, becerilerini ve tekniğini kullanma<br />

yeteneği<br />

ABET, Akreditasyon Süreci<br />

1. Programın ABET kıstaslarına uygun bir işleyişe sahip<br />

olduğunu belgeleyen bir raporun ABET’e verilmesi<br />

2. Rapor iletildikten sonra bir ABET ekibinin programı<br />

ziyareti<br />

3. Bu ekibin hazırlayacağı raporun gözden geçirilmesi<br />

ve yanıtlanması içermektedir.<br />

ABET’le ilgili araştırmalarımız sonucunda ortaya çıkan<br />

fiziki verilerin ana hatları bunlardır ve bütün bu bilgiler<br />

sonucunda fark edilebileceği gibi akreditasyon, eğitimi<br />

geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda<br />

üniversiteler akredite olabilmek için; ders içerikleri,<br />

pratik bilgiler, değerlendirme sistemleri, öğretim<br />

üyeleri gibi özelliklerde olumlu değişiklikler sağlamalıdır.<br />

Bütün bu somut bilgiler ABET’in yararları olarak adlandırılabilir.<br />

Ancak dikkat edilmesi gereken kısım; ABET<br />

ve akreditasyon yoluyla küreselleşmeye ayak uydurabilecek<br />

düzeyde bir mühendislik eğitimi oluşturulmaya<br />

çalışılmasıdır.<br />

ABET, özünde denklik ve yurt dışı akreditasyon uygulamalarıyla,<br />

hâli hazırda ABD ve Avrupa’nın aldığı beyin<br />

göçünü daha da kolay hale getirmekte, mühendislerin<br />

piyasaların ve uluslararası tekellerin ihtiyaç duyduğu<br />

nitelikli ve ucuz iş gücüne dönüşümünü sağlamaktadır.<br />

Bu konuda sormamız gereken soru; piyasa isteklerinin<br />

eğitimle ne ölçüde ve nasıl kesişmesi gerektiğidir.<br />

Sonuç olarak; hepimizin farkında olduğu üzere, ülkemizde<br />

üniversite eğitiminde ve sayılarında düzenleme<br />

yapılması gereklidir. Bu düzenlemeler akreditasyon<br />

veya denetim yoluyla tabi ki de olabilir. Ancak eğitimdeki<br />

değişiklikler piyasacı niteliklere sahip olmaktan<br />

ziyade toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda planlanmalıdır.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 53


Kültür ve Sanat<br />

İnş. Müh. Alim ŞADAN<br />

SAYISAL ANALİZ<br />

Prof.Dr. Mehmet<br />

BAKİOĞLU<br />

İ.T.Ü İnşaat Fakültesi<br />

Birsen Yayınevi<br />

20. yüzyılın ortalarından<br />

itibaren bilgisayarların<br />

gelişmesi, sayısal analiz<br />

için yeni bir dönemin başlangıcı<br />

olmuştur. Bilgisayarların<br />

kullanılması sayısal<br />

analiz için bir milattır.<br />

Zaman içinde bilgi işlem<br />

merkezlerinin işlevleri değişmiş<br />

ve bilgisayar programları değişerek birinci, ikinci,<br />

üçüncü kuşak gibi evrelerden geçmiştir.<br />

Ayrıca belirli bir yerden sonra kullanıcıların program<br />

yapması yerine,hazır programı kullanma becerisi verilmeye<br />

başlanmıştır. Kitabın yazılma gayesi lisans, yüksek<br />

lisans,doktora öğrencileri ve araştırmacılara sayısal yöntemleri<br />

tanıtmaktır.<br />

Kıtapta algoritmalar üzerinde durulmamış olup sayısal<br />

yöntemler üzerinde durulmuştur. Bunun nedeni Kullanıcıya<br />

bilgisayar programı yaptırmak olmayıp sayısal<br />

yöntemlere hakim olmasını sağlamaktır.<br />

Sayısal yöntemlere hakim olan bir kullanıcı hazır program<br />

paketlerine etkin bir şekilde kullanabilir.<br />

Kıtap onaltı bölümden oluşmaktadır.<br />

Giriş,<br />

Hata Analizi,<br />

Serilerin Hesaplanması,<br />

Doğrusal Denklem Sistemleri,<br />

Özdeğerler ve Özvektörler,<br />

Doğrusal olmayan Denklemler,<br />

Interpolasyon ve ekstrapolasyon,<br />

En Küçük Kareler Kriterleri,<br />

Chebyshev Yaklaşımı,<br />

Fourier Yaklşımı,<br />

Sayısal Türev, Sayısal Integrasyon,<br />

Adi Diferansiyel Denklemlerde Başlangıç Değer Problemi,<br />

Adi Diferansiyel Denklemlerde Sınır ve Özdeğer Problemi,<br />

Kısmi Türevli Diferansiyel Denklemlerin Sayısal Çözümleri,<br />

Sonlu Elemanlar<br />

DEPREMLER<br />

Bruce A. Bolt<br />

TÜBİTAK<br />

“Şurasını açıklığa kavuşturmam<br />

gerekir: Kitapta yer<br />

alan görüşler benim kişisel,<br />

mesleki değerlendirmelerimdir<br />

ve her zaman<br />

genel, ortak bir kanıyı yansıtmaz.<br />

Kaliforniya Üniversitesi<br />

(Berkeley), Deprem<br />

Kayıt Istasyonlan (artık Sismoloji<br />

Laboratuvarı) Yönetmeni<br />

olarak geçirdiğim<br />

28 yıl boyunca meslektaşlarımın ve öğrencilerimin işbirliğiyle<br />

yürüttüğüm araştırmalarımdan büyük ölçüde yararlanmış<br />

olmam doğaldır. 1993 yılında öğretmenlikten<br />

emekliye ayrıldığımdan bu yana, büyük köprü, baraj ve<br />

ulaşım sistemlerinin inşası gibi can alıcı önemdeki girişimlerde<br />

deprem etkilerine ilişkin yaptığım danışmanlık<br />

sonucu daha geniş bir bakış açısı katmış bulunuyorum.<br />

Elinizdeki kitap Earthquakes: A Primer (Depremlerin<br />

Abecesi) adıyla bundan çeyrek yüzyıl önce basıldığı<br />

tarihten bu yana oldukça ilgi gördü. Rusça, İspanyolca,<br />

İtalyanca, Almanca, Çince, Yunanca ve Japoncaya çevrilip<br />

yayımlandığı gibi, Ingilizce konuşulan pek çok ülkede<br />

de üniversite ders kitabı olarak benimsendi.<br />

Kitabın gözden geçirilmiş bu beşinci baskısı, yapısal bir<br />

değişim ve önemli ölçüde yeni malzeme içermektedir.”<br />

Bruce A. Bolt<br />

Kaliforniya Üniversitesi<br />

İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü<br />

“TÜBITAK Popüler Bilim Kitapları, kültürel gelişimi etkileyen<br />

önemli etmenlerden birisi olan bilim tarihi ve etkileri<br />

konusunda okuyucunun farkındalığını artırmayı<br />

da hedeflemektedir. TUBİTAK Popüler Bilim Kitapları bu<br />

doğrultuda toplum, felsefe, yaşam, çevre, yer- bilimleri<br />

ve diğer temel ve uygulamalı bilim dallarında pek çok<br />

örnek başvuru eserini okuyucuya sundu: Bilim Tarihi:<br />

Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişimi (Colin A.<br />

Ronan), Darwin ve Beagle Serüveni (Alan Moorehead),<br />

İnsan Düşüncesinde Yerküre: Yerbiim ‘e Bir Tarihsel Bakış<br />

(David R. Oldroyd) ve Türkiye ‘de ve Komşu Bölgelerde<br />

Sismik Etkinlikler (N. N. Ambraseys - C. Finkel) birkaç örnek<br />

olarak verilebilir.”<br />

Prof. Dr. Tuncay Taymaz<br />

İTÜ Maden Fakültesi<br />

54<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Kültür ve Sanat<br />

ON KASIM’LARDA YÜRÜMEK<br />

Atatürk’üm işte 10 Kasım yine<br />

Dalgalanır ağaçlarla oğullar<br />

Dalgalanır oğullarla nineler<br />

Dalgalanır ninelerle genç kızlar<br />

Özlemin ta yüreğime işlemiş<br />

Seni bulmak, seni görmek için ben<br />

Bütün toprakaltıyla barışacağım ..<br />

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA<br />

(1914-<strong>2008</strong>)<br />

26 Ağustos 1914 tarihinde İstanbul’da doğdu. Süvari yarbayı<br />

Hasan Hüsnü Bey’in oğludur, ilk öğrenimini Konya,<br />

Kayseri, Adana ve Kozan’da, orta öğrenimini Tarsus ve<br />

Adana ortaokulundan sonra girdiği Kuleli Askeri Lisesi’nde<br />

tamamladı (1933). 1935’te piyade subayı göreviyle Doğu<br />

ve Orta Anadolu’nun, Trakya’nın pek çok yerini dolaştı. Ordudaki<br />

hizmeti on beş yılı doldurunca, ön yüzbaşı rütbesiyle<br />

askerlikten 1950’de ayrıldı. 1952-1960 yılları arasında<br />

Çalışma Bakanlığı’nda iş müfettişi olarak İstanbul’da çalıştı.<br />

Buradan ayrıldıktan sonra İstanbul Aksaray’da Kitap<br />

kitapevini açtı ve yayıncılığa başladı. Dört yıl Türkçe isimli<br />

aylık dergiyi çıkardı. (Ocak 1960-Temmuz 1964). İlk yazısı<br />

1927’de Yeni Adana gazetesinde yayınlanan bir hikâyedir,<br />

İstanbul dergisinde 1933’te çıkan “Yavaşlayan Ömür” adlı<br />

şiiriyle adını duyurmaya başladı. Varlık, Kültür Haftası,<br />

Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde<br />

şiirleri çıktı. Bugüne kadar kendisine bir çok ödül<br />

verilen şair 1967’de ABD’deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından<br />

“En iyi Türk Şairi” seçildi.<br />

Cumhuriyet döneminin, özellikle ikinci kuşak şairlerinin<br />

en özgünü, nicelik ve nitelik bakımından en verimlilerinden<br />

biridir. Gerek dili, sözcükleri, gerek temaları, şiir kalıpları<br />

ile kendinden önceki şairlere benzemediği gibi, çağdaşlarına<br />

da benzemez. İnsan denen bilinmezin çekirdeği<br />

çocuk’tan başlayarak Tanrıya; Tanrı’yı da, insan aklının yüzyıllardan<br />

bu yana vardığı Evren kavramını da aşan, ancak<br />

engin bir sezgiyle (aklın durduğu yerde başlayan sezgiyle)<br />

alacakaranlık halinde sezebildiğimiz gerçeküstü gerçeğe<br />

şairce kanat açabilmiştir.<br />

Dağlarca’nın şiirini, o engin, çağlayanlar gibi gürül gürül<br />

akan, aktıkça coşan, coştukça akan şiirini, Daha’daki (1943)<br />

“Dışımızla içimiz” adlı şu dörtlük özetlemektedir:<br />

Görünenle<br />

Olmak<br />

Düşünmek<br />

Görünmeyenle.<br />

Anısına Saygıyla…<br />

Ereceğim sana usta, barışta, başarıda<br />

Öyle<br />

Güçlüsün ki<br />

Güçleneceğim<br />

Öyle yücesin ki, yüceleceğim<br />

Düşüne düşüne seni kocaman kocaman<br />

Dağlara, dağlara karışacağım ..<br />

Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz<br />

Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün<br />

Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt<br />

Sanki ellerim gece<br />

Sanki ellerim gündüz<br />

Yazacağım seni daha, bir daha<br />

Ben senin ölümünle yarışacağım ...<br />

SAMSUNDAN ANKARAYA<br />

- Ordunun silahları alınmış<br />

ve alınmakta<br />

Atım acından hasta, çalmışlar kılıcımı,<br />

Üşürüm.<br />

İçimde silah sesleri,<br />

Sabaha kadar, tövbe tövbe,<br />

Gecelerle dövüşürüm.<br />

Kabzelerim vardı parıl parıl,<br />

Altın elmas.<br />

Getirmiştim ta Orta Asyadan,<br />

Ta batı Avrupa hayran olmuştu,<br />

Kalmış ağırlıklarınca avuçlarımda yas.<br />

Hepsi bir başka biçimdeydi,<br />

Ama kardeşti tüfekle yay.<br />

Onlarla yaşamam hızlanırdı,<br />

Duyulurdu suyun ekmeğin lezzeti daha hoş,<br />

Daha kolay.<br />

Çalmışlar kılıcımı,<br />

Vaktim bir ateşle kızıllaşır önce.<br />

Sonra tarihler tarihler döğer içimizdekileri,<br />

O kadar hafif, o kadar yalın,<br />

Kılınç olur düşünce.<br />

~ Fazıl Hüsnü DAĞLARCA ~<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 55


Kültür ve Sanat<br />

İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL<br />

SEÇME ANILAR<br />

Acı kaybımız<br />

3 ay önce ailemize katılan, Necmi ismini verdiğimiz<br />

kaplumbağamız dün vefat etmiş. Aile arasında sade<br />

bir törenle evin arka bahçesine gömdük.<br />

Hayvancağız durduk yerde can verdiği için gidip<br />

Necmi’yi aldığımız dükkanın sahibine sebebinin ne<br />

olabileceğini sorduğumuzda ”Abi onlar kış uykusuna<br />

yatar” cevabını almış bulunmaktayız, hepimizin başı<br />

sağolsun. Bu vicdan azabıyla ben de çok yaşamam<br />

herhalde.<br />

Annemin Maceraları<br />

Shrek’in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında,<br />

el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona’yı gören annem,<br />

‘Bunlar Süleyman ve Nazmiye demirel çifti mi?’ diye<br />

sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden.<br />

Alfabe<br />

Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir<br />

moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: ‘Örrrtmenim,<br />

taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak<br />

mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?’ deme cesaretini<br />

gösterdiği için.<br />

Annem!<br />

‘Bu taraf bitti.’ diye CD’yi arkasına çeviren ve sonra<br />

da ‘CD çalar çalışmıyor!’ diye feryat eden anneme alkış<br />

az geliyor!<br />

Modem<br />

Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun<br />

bakan anneanem ‘Bu ne?’ diye sordu. Ben de kolay anlasın<br />

diye ‘Hani benim bilgisayarım var ya onunla internete<br />

giriyorum. İşte internete girmek için o kutu<br />

zorunlu.’ diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi<br />

beni; ‘Yani modem bu’ dedi ve konu kapandı…<br />

Yaz Okulu<br />

Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini<br />

veren üniversite öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa<br />

şapka çıkartılır.<br />

Beyin göçü<br />

Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-<br />

Taksim midibüsünde yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır.<br />

”Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS’ye,<br />

ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika’ya<br />

o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!”. Sen<br />

git, masrafları ben karşılıyorum.<br />

Alman yazar<br />

Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir<br />

bitince sınıfa dönüp ‘Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe<br />

yazmıştır’ diyen hocaya, ‘Niye, kağıt bulamamış<br />

mı?’ cevabını veren arkadaşa gönderelim.<br />

Düz mantık<br />

Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ”Bu ev<br />

kiralıktır” yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım<br />

sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ”Bu<br />

da” yazısını görürseniz bilin ki Trabzon’dasınız.<br />

İngilizce yazılısı<br />

Bir alkış da ingilizce sınavında ‘Nice ……..’ şeklindeki<br />

boşluğu ‘Nice mutlu yıllara!’ şeklinde dolduran, dahi<br />

mi aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime<br />

istiyorum.<br />

Hügo’lar Beşledi<br />

Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni<br />

tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo’ya ‘Beşinci<br />

Hugo’ diyen arkadaşımıza gelsin.<br />

Ne zaman?<br />

Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu<br />

vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları<br />

sıralıyordu; ‘Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın<br />

kötü bir şey söylemeyin.’ Uyarılar özellikle babama<br />

yönelikti; ‘Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.’<br />

Babam daha fazla dayanamadı ve sordu; ‘Karne<br />

için ne zaman özür dileyeceğiz?’<br />

Havale<br />

Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum.<br />

Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye,<br />

işlemini yapan kadın soruyor:<br />

‘Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?’<br />

Teyzem cevap veriyor:<br />

‘Bu paranın hayrını görme inşallah yazalım.’<br />

Lamba<br />

Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa<br />

gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine<br />

alkışı hak ettiricek anons: ‘Bacım o geçtiğin<br />

gece lambası değildi, çek sağa.’<br />

56<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Kültür ve Sanat<br />

“İNŞAİ ÇİZGİLER”<br />

İnş. Yük. Müh. Müfit GÖ<strong>KB</strong>UDAK’ın Şubemizce yayınlanan<br />

“İnşai Çizgiler ve Hiciv” kitabından seçilen karikatürler.<br />

Gecekondular oy karşılığı artıyor<br />

mg<br />

SAZAN:<br />

- EVİMİ SAZLIĞA DEĞİL<br />

DAĞLIĞA YAPTIM<br />

Doğa özlemli şehircilik.<br />

“İlle de gecekondu!”<br />

YAPSATÇI:<br />

- Dökün dökün bu kazıklı bina!<br />

Çok para yiyor.<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 57


Oyun<br />

İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ<br />

BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER<br />

Türkiye Briç Tarihinde İlkleri Yaşamaya Başladı.<br />

Bu yıl Avrupa şampiyonu senyörlerde Türkiye Milli Takımı oldu.<br />

Gelecek için çok önemli olan Pekin Olimpiyatlarında U-28 kategorisinde<br />

gençlerimiz ikili şampiyonasını kazanarak dünya gençler<br />

şampiyonu oldular.<br />

Yine bireysel ikilide birinci olan Murat Anterde altın madalya kazandı.<br />

GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ<br />

108765<br />

Atak: Kör,<br />

10432<br />

A2<br />

Kontrat: 5 trefl<br />

83<br />

R3 K V94<br />

RDV5<br />

9876<br />

876 B D R1093<br />

7642 G R5<br />

AD2<br />

A<br />

DV<br />

ADV109<br />

Çözüm:<br />

Güney kör ruasını alır. Karo oynar. As ile oynar ve küçük karo döner.<br />

Doğu Rua ile almaz ise Güney Karo Dam ile alır, bir Karo Kup yapar.<br />

Trefl empas ile ele geçer, kozları bitirir. Pik As ve ufak pik oynayarak<br />

Pik Damı sağlar.<br />

Doğu Karo Ruasını alınca, en iyi defans kör oynamaktır. Güney köre<br />

çakar, karo Damını çeker. Yerden ufak bir kör atar, Pik Asını çeker,<br />

Güney Karo Valesini çektiğinde Batı çakarsa yerden 8 ile geçer, Trefl<br />

empas yapar, son koz kalacak şekilde kozları bitirir, ufak pik oynayarak<br />

pik Damını sağlar.<br />

Eğer Batı çakmaz ve kör atarsa: Güney yerden Kör 10’luyu atar. As<br />

pik, küçük pik ile eli batıya verir. Batı Trefl oynarsa güney kozları<br />

çeker ve elini açar. Kör oynar ise yerden çakar ve elden sağlamış Pik<br />

Damını atar. Trefl empası yapar ve kalan elleri alır.<br />

BU SAYININ PROBLEMİ<br />

987<br />

RV97<br />

-<br />

986543<br />

AR654<br />

A6432<br />

43<br />

2<br />

32<br />

5<br />

AR8765<br />

ARDV<br />

DV10<br />

D108<br />

DV1092<br />

107<br />

Batı Trefl çıkar. Güney her savunmaya karşı 5 karo yapar.<br />

B<br />

K<br />

G<br />

D<br />

BULMACA ÇÖZÜMLERİ<br />

KARE BULMACA<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

1 N E F S A N İ Y E T<br />

2 A L A R A K A B E<br />

3 M A R K Z İ L Z<br />

4 Ü K A T I L I M<br />

5 T O B E R E A D<br />

6 E Y Y A M M E R İ<br />

7 N E R A T K A L<br />

8 A P R E A C E Z E<br />

9 H A M Ö N A L I M<br />

10 İ L E R L E M E E<br />

Sudoku 1<br />

2 5 3 4 1 6 8 7 9<br />

1 4 6 7 8 9 2 3 5<br />

7 8 9 2 3 5 1 4 6<br />

3 1 2 5 4 7 6 9 8<br />

4 6 5 1 9 8 3 2 7<br />

8 9 7 3 6 2 4 5 1<br />

5 2 1 6 7 3 9 8 4<br />

6 3 8 9 5 4 7 1 2<br />

9 7 4 8 2 1 5 6 3<br />

Sudoku 3<br />

6 1 2 3 4 5 7 9 8<br />

3 4 5 7 8 9 1 2 6<br />

7 8 9 1 2 6 3 4 5<br />

1 2 3 4 5 8 6 7 9<br />

4 5 6 9 7 1 8 3 2<br />

8 9 7 2 6 3 4 5 1<br />

2 3 1 8 9 4 5 6 7<br />

5 7 4 6 1 2 9 8 3<br />

9 6 8 5 3 7 2 1 4<br />

Sudoku 2<br />

3 1 4 2 7 6 5 8 9<br />

7 2 8 1 9 5 6 3 4<br />

5 6 9 3 4 8 1 2 7<br />

1 3 2 4 5 7 8 9 6<br />

4 5 6 8 1 9 2 7 3<br />

8 9 7 6 2 3 4 1 5<br />

2 4 3 7 6 1 9 5 8<br />

6 7 5 9 8 2 3 4 1<br />

9 8 1 5 3 4 7 6 2<br />

58<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>


Oyun<br />

Enis BİLYAP<br />

Değerli Hocamız Sıracettin Bilyap anısına her yıl düzenlenen<br />

satranç turnuvasının sekizincisi 25-26 Ekim <strong>2008</strong> tarihlerinde<br />

Halkapınar Spor Salonu’nda gerçekleşti.<br />

Turnuva sonunda kategorilere göre dereceye girenler şunlar:<br />

9 Yaş:<br />

1. Egemen KARŞU<br />

2. Kıvanç KARAOĞLA<br />

3. Can AYKO<br />

10-13 Yaş:<br />

1. Yağız EDEN<br />

2. Ayça Nuriye GÜLAY<br />

3. Kutluhan BÜYÜ<strong>KB</strong>URÇ<br />

Açık Kategori:<br />

1. Cengiz ŞENGÜL<br />

2. Burak FIRAT<br />

3. Emin GÖKPINAR<br />

2.Ugur Yuvarlak 5.5 puan<br />

- 3. Kerim Altınok 5.5<br />

puan - 4. Selim Altınok<br />

5.5 puan - 5. Levent Açlan<br />

5.5 puan.<br />

18-28 Ekim <strong>2008</strong> tarihleri<br />

arasında Yunanistan’ın<br />

Girit Adası’nda oynanacak<br />

olan Görme Engelliler<br />

Olimpiyatı’nda ülkemizi<br />

temsil etmeye hak<br />

kazanmışlardır. Takım sıralaması ise şöyle oluştu:<br />

1. İstanbul Görme Engelliler K.P. - 2. Ankara Altı Nokta Körler<br />

K.P. - 3. Eskişehir Görme Engellileri K.P. - 4. Çankaya Belediyesi<br />

Görme Engelliler K.P.<br />

Ödül törenine Görme Engelliler Federasyonu Genel Sekreteri<br />

Salih Ceceli, İzmir Gençlik ve Spor Şube Müdürü Mehmet<br />

Veziroğlu ve İzmir İl Temsilcisi, Merkez Hakem Kurulu<br />

Başkanı Selçuk Büyükvural da vardı.<br />

1.Dünya Zihin Sporları<br />

Oyunları’nın ikinci<br />

gününde Yıldırım kategorisinin<br />

finallerinin<br />

yanı sıra Hızlı Satranç<br />

Önelemeleri’nin<br />

ilk turları oynandı. Yıldırımda<br />

erkeklerde<br />

Ukraynalı GM Martyn<br />

Kravtsiv, bayanlarda ise GM Alexandra Kosteniuk zafere<br />

ulaştılar.<br />

1981 yılından bu yana gerçekleştirilen Milli Eğitim Bakanlığı<br />

Türkiye Satranç Birinciliği bu sene 01-04 Aralık <strong>2008</strong><br />

tarihleri arasında İskenderun / Hatay’da düzenlenecektir.<br />

Şampiyonanın yönergesi ve formlarına Okuliçi Beden Eğitimi<br />

Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığı (OBESID) web sayfasından<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

Şampiyonanın yeri, konaklama koşulları ve diğer hususlarda<br />

bilgi alındıkça bu bölümden sizlerle paylaşılacaktır.<br />

Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası’nda 10 Yaş Erkekler’de<br />

altın madalya alan Cemil Can Ali Marandi ve Atilla Köksal<br />

Yüksel Ankara Atatürk Satranç Merkezi’ni ziyaret ettiler ve<br />

Ankaralı satranç severler ve TSF Yönetimi ile bir araya geldiler.<br />

Kısa bir konuşma yapan Türkiye Satranç Federasyonu<br />

Ali Nihat Yazıcı, artık eğitimini sürdüren Dünya ve Avrupa<br />

Şampiyonu olan sporculara eğitim bursu verileceğini müjdeledi.<br />

2-6 Ekim <strong>2008</strong> tarihlerinde İzmir’de yapılan <strong>2008</strong> Türkiye<br />

Görme Engelliler Satranç Şampiyonası’nda birinciliği 6,5<br />

puan toplayan Mümin Aksu elde etti. Şampiyonaya 16 kulüpten<br />

toplam 64 sporcu katıldı.<br />

7 tur İsviçre Sistemi olarak oynanan şampiyonanın sonunda<br />

ilk beş dereceyi elde eden:<br />

1.Mümin Aksu 6.5 puan<br />

İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong> 59


Oyun<br />

İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT<br />

KARE BULMACA<br />

SUDOKU ( 1 )<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10<br />

SOLDAN SAĞA<br />

1 - Kin besleme. 2 -.Karışık renkli – Mal sahipliği. 3<br />

- Alman eski para birimi – İşaret vermek, uyarmak<br />

için kullanılan alet. 4 – İştirak, duhul. 5 – Eski<br />

Japon hacim ölçüsü – Başa takılır - İsim. 6 – Her<br />

durum ve zamanda fırsat kollayarak büyüklere<br />

yaranmaya çalışan kimsenin hareketleri –<br />

Yürürlükte olan, geçerli olan. 7 - Erler – Madenleri<br />

birbirinden ayırma işlemi. 8 - Kumaş ya da derinin<br />

cilalanması, perdahlanması – Acizler, güçsüzler. 9<br />

– Yenecek kadar olgunlaşmamış – Bir mülk kaça<br />

alınmışsa o mülke o para ile sahip olma, şufa<br />

hakkı. 10 – İleriye gitme, ikdam.<br />

YUKARIDAN AŞAĞI<br />

1 – Sonsuz. 2 – Gözde sarıya çalar kestane<br />

rengi – rey – Bir güvercin cinsi. 3 – Bir kimse<br />

ya da nesnenin başkasıyla karıştırılmamasını<br />

sağlayan ayrılık – bir şeyi kötüleme. 4 – Çeşitli<br />

gösterilerin yapıldığı eğlence yeri. 5 – Güzel sanat<br />

– Herhangi bir sanat yapıtında işlenen konu, ana<br />

fikir – Toprağın nemi, yaşlık, höl. 6 – Bakan –<br />

Herhangi bir sayıda olan şey. 7 – İki şey arasında<br />

tereddütte kalma – Soda ya da potas katılmış silisli<br />

kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert ve saydam<br />

cisim. 8 – Su kıyısında yapılmış görkemli bina –<br />

Çok yiyenler, oburlar. 9 – Ata, baba, cet – Hastalık<br />

seviyesinde olan. 10 – İddia, sav – Temenni.<br />

6 3 5 7 8<br />

4 9 6<br />

7 2 4<br />

2 4 7 9<br />

6 1<br />

9 6 5<br />

2 6<br />

6 9<br />

9 5 7 1<br />

SUDOKU ( 2 )<br />

2 6 9<br />

4 8 3 5<br />

2<br />

3 4 9<br />

6 1 8 3 7<br />

8 7 2 1<br />

1 7 8<br />

8 4<br />

4 6<br />

SUDOKU ( 3 )<br />

3 4 7 9<br />

3<br />

9 3 8<br />

3 7 9<br />

4 8 3<br />

9 3 1<br />

4 6 8<br />

7 9 1<br />

9 4 6<br />

Çözümleri sayfa 58’de<br />

60<br />

Kasım <strong>2008</strong> - <strong>143</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!