10.07.2015 Views

Layout 1 (Page 4) - David Jennings Gramling

Layout 1 (Page 4) - David Jennings Gramling

Layout 1 (Page 4) - David Jennings Gramling

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

201004 SAYI 4 HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010 7 TL KIBRIS 8.5 TLDÜNYA KUPASIJabulani’nin aynas›ndaJUDITH BUTLERHomofobi adl›ruhsal bozuklukTAL‹P ÖZKAN’IN ARDINDANBin yaylan›n zeybe€iPAUL WELLERGömleklerin diliCEMAL KAFADAR’LA fiARKILI TAR‹HMazi denen o yaban ülkeMICHEL MARIAN’LA “ERMEN‹ TABUSU” ÜZER‹NE (2)Millî gurur neyin gururu?


!"#$%&'()#*+&*,-!"#$#%&'('%&'%)*+,--,./012,3%040$56#/7!-%30/'8-'19&:;%2#?/'6'%#4'1!"#$%"&'$()$#"!"&'$)$*$+$),-./0'-@AB%CDEFD&:;0'663*7+:)!7>37.626=&6)$31$%$+BGJ%CDEFD0?-'2%4#80,-./0'-+)A'


MaradonaA’DAN X’E 4SERG‹: “AH OH” 6JUDITH BUTLER 8HEL‹N ANAH‹T 12LOUISE BOURGEOIS 14DÜNYA KUPASI VE ‹K‹ SORU 18GÜNEY AFR‹KA VE KUPA 21JABULANI VE ÇOCUK EME⁄‹ 24TAL‹P ÖZKAN 26SES DUVARI 32PAUL WELLER 33COURTNEY LOVE 36GÖKSEL 38SAKARELLER 40GRUP YORUM 42CEMAL KAFADAR 45OKUMA GÖZLÜ⁄Ü 50JOSE SARAMAGO 52MICHEL MARIAN 54fiEF‹N TAVS‹YES‹ 58D‹L, TAR‹H, CO⁄RAFYA 60Ahmet Gürata, Alican Tayla,Arslan Ero€lu, Betül Kad›o€lu,Burak Karacan, BülentErkmen, Çi€dem Öztürk, <strong>David</strong><strong>Gramling</strong>, Derya Bengi,Didem Dan›fl, Ender Ergün,Erdir Zat, F›rat Demir, F›ratGenç, Hakan Lokano€lu, HüseyinUstao€lu, Jérôme Cler,‹rfan Aktan, Koray Löker,Merve Erol, Mithat FabianSönmez, Muhsin Akgün, MuratMeriç, Özay Selmo, ÖzhanÖztürk, Pelin Özer, Rag›pDuran, Salih Nâz›m Peker,Selen fiahin, Saner fien, SerkanSeymen, Siren ‹demen,Sungu Çapan, fiahan Nuho€lu,Tuncer Erdem, TurgutYüksel, Ulafl Özdemir, UlusAtayurt, Yücel Göktürk, ZeynepNuho€lu, Zeyno PekünlüBASKI: Ezgi Matbaac›l›k,Sanayi Caddesi Altay Sok.No: 10 Yenibosna/‹stanbulTel: 0.212.452 23 02BASIM YER‹ VE TAR‹H‹: ‹stanbul,Haziran 2010 DA⁄ITIM:Do€an Da€›t›m A.fi. YÖNE-T‹M YER‹: Kulo€lu Mah. GazeteciErol Dernek Sok.No: 11/4 Oda 3 Beyo€lu -‹stanbul TEL-FAKS:0.212.251 87 67 E-POSTA VEABONEL‹K: yekyekk@gmail.com y›l 1 say› 4 Haziran2010 ‹MT‹YAZ HAKKI: BülentYurttafl SORUMLU YAZI‹fiLER‹MÜDÜRÜ: fiahan Nuho€lu‹LAN ‹RT‹BAT: Özay Selmo(0.533.514 90 49)YEREL SÜREL‹ YAYINDIR.AYDA B‹R YAYINLANIR.ISSN 1309-5722ARZUHALYensen deyenilsen deTürkiye de olsayd› ” diye hay›flanan varm› aram›zda? Bir gözümüzün önüne getirelim:Terim’iyle, sahadaki klonlar›yla,“Keflkemedyas›yla... Peki, “kupay› Arjantin als›n” demeyen varm› aram›zda?Pele, “Arjantin teknik direktörsüz oynuyor” buyurmufl.Onun kastetti€i anlam›yla “teknik direktör” kimin umurunda?Arjantin Maradona’yla oynuyor, dünyan›n dört biryan›nda milyonlarca insan için mühim olan bu. Teknik direktörlüve fakat Maradona’s›z bir Arjantin, kime ne ifadeederdi? Messi sempatisi bir yere kadar, “teknik direktörlü”Arjantin’in Brezilya’dan veya ‹spanya’dan veya Hollanda’danbir fazlas› olmazd›, eksi€i olurdu. Oysa flimdi, herrenkten, her cinsten ve her milliyetten milyonlarca insan›nkalbi mavi-beyaz çarp›yor; o bayraktaki ‹nka günefltanr›s› ‹nti için de€il elbette, ‹nti’nin meflin yuvarlak âlemindekikarfl›l›€› olan Maradona için. Malûm, futbolsadece futbol de€il, Maradona da sadece futbol ‹nti’si de-€il. ‹çimizi ›s›t›yor, zihnimizi aç›yor. Evet, “halk›nafyonu”: Hem a€r› kesiyor, hem kafam›z› “güzellefltiriyor.”Evet, “yoksullar›n iç çekifli”. Sadece iç çekifli de€il, kükreyifli. “Tanr›n›n Eli”nin (‹thaki, 2003) yazar›Jimmy Burns’ün anlatt›€› gibi: “Maradona muzaffer bir tav›rla kollar›n› gökyüzüne kald›rd›€› anda, her yerikaplayan bir kükreme onu selâml›yor: ‘Maradoona... Maradoona...’ diye 盀l›k at›yor taraftarlar. Üstünde, ‘hoflgeldinDiego’ yazan devasa bir balon sahaya iniyor. ‘Descamisados’, yani ‘gömleksizler’ için bunun bir büyüdenfark› yoktur.Maradona hakk›nda kesinlikle söylenebilecek tek fley, cenazesinin en az Evita’n›nki kadar görkemliolaca€› ve o zaman bile insanlar›n onun ölmüfl oldu€una inanmayacaklar›d›r. Bu durumun büyük k›sm› Maradonagibi göçmen-k›z›lderili melezi yoksul s›n›ftan gelen Boca Juniors taraftarlar›n›n ateflli ritüellerinden dahakolay farkedildi€i bir yer yoktur. Bu taraftarlar›n ço€u futbol için yaflar, futbolla nefes al›r, çünkü inanacak baflkabir fleyleri kalmam›flt›r.”Hadi Boca taraftarlar›n› ve Arjantinlileri anlad›k, “Maradona’dan Bangladefllilere ne?” Bu soru, ‘94 DünyaKupas›’nda H›ncal Uluç’u da meflgul ediyordu: “Bangladefl’in Dakka kentinde, FIFA’n›n Maradona’y› (dopingyapt›€› gerekçesiyle) diskalifiye etmesine k›zan Bangladeflliler ortal›€› birbirine katm›fllar. Halk sokaklara dökülmüfl,Havalange’›n (FIFA baflkan›) bir maketini yap›p yakm›fllar, mühendislik okulu ö€rencileri final s›navlar›n› boykotetmifller. Baflbakan Ahmed, ‘bundan böyle Dünya Kupas›’n› izlemeyece€im’ diye beyanat vermifl. fiimdi Maradona’danBangladefllilere ne diye soracaks›n›z. Bana niye soruyorsunuz, gidin onlara sorun.” (8 Temmuz 1994, Sabah)Onlara sormaya ne gerek, dünyan›n dört bir yan›nda, farkl› dozlarda da olsa, bütün gömleksizler ayn› kahr›yafl›yordu. Evet, “yoksullar›n iç çekifli” ve sahalardaki “kükreyifli” –Maradona aflk›n›n bir yüzü bu. Öbür yüzü,gömleksizler kadar, gömleklileri de cezbeden taraf›: “Ruhsuz bir hayat›n ruhu, kalpsiz bir dünyan›n kalbi.”Arjantinliler, Jimmy Burns’ün dedi€i gibi, “Maradona’n›n oyun tarz›na fliir ad›n› vermifllerdi”. Rahmetli‹slâm Çupi de, 1994 hüsran›n›n yafland›€› günlerde, Maradona’y› anlat›rken fliirden ve flark›ozanlar›ndan dem vuruyordu. Express’te, “Mum Söner, Yal›m Sürer” bafll›kl› yaz› da ayn› telden çal›yordu,Çupi’ye flapka ç›kararak: “Maradona yapmamas› gerekeni yapm›flt›. Peki, niçin? Masörü Cerrini durumuiki kelimeyle özetliyordu: ‘Amatörlük ve dikkatsizlik.’ Belki de tek sözcük yeterliydi: Amatörlük. Maradona ençok kazanan profesyonel sporculardan biriydi, ama hep amatör kalm›flt›. Futbolu ‘amour’la seviyor, aflkla oynuyordu.Futbolun flairiydi, meflin topla fliir yaz›yordu. Ama Eflatun’un ‘Devlet’inde oldu€u gibi, FIFA devletinde deflairlere yer yoktu. (...) H›ncal Uluç, Maradona’n›n trajedisini ‘Allah›n tokad›’ diye yorumluyor. Bir ‘otorite’ninbaflka türlü bir fley söylemesi mümkün de€il zaten. Ama spor sayfalar›n›n flairi ‹slâm Çupi olup bitene baflka biraç›dan bak›yor, do€al olarak: ‘Futbolda kurallar kitapt›r, insanlar ise hareket, estetik ve fliir... FIFA’n›n futbolkardinalleri Amerika ‘94’te en ibretli ve büyük dersi Maradona’dan alm›fllard›r. Maradona yasak futbol ilaçlar›n›vücuduna fazlaca doldurdu€u için güya ahlâk ve kural kafesine kapat›lm›fl bir insand›r. Futbol hayat› boyuncavücuduna ve beynine çok kar›fl›k dünyalar› sokan Maradona, ola ki son resitalini kusursuz verebilmek için ilaçsanayiine s›€›nm›flt›r. Müzi€in büyük ölümsüzleri, kitleleri mutlu etmek için kendilerini gram gram öldürmüfllerdir.Edith Piaf da yapm›flt›r ileri yafllarda dopingi, Yves Montand da... Maradona’n›n dopingi, büyük ustan›nbu resitali seyretmek için saha ve TV bafl›na çöreklenen bir milyara yak›n insana en iyisini sunma kayg›s›n› anlatmaktad›r’...”(Kâz›m Hapavko, 9 Temmuz 1994)Nakletti€imiz yaz›, “ne intikam olurdu ama!” diye bafll›yor, “1994 Dünya Kupas› finali... Almanya veArjantin karfl› karfl›ya. Dört y›l önce, ‹talya’da oldu€u gibi. Ama bu kez kazanan Arjantin!” Ve flöyle bitiyor:“Maradona’n›n son sözü yürek burkucu: ‘Yeni bir intikam için halim yok, ruhum k›r›ld›.’ Bizim deruhumuz k›r›ld›, ama ‘insano€lu hayal ettikçe’ misali, bir intikam hayali kuruyoruz yine de: ‘98 DünyaKupas›, Maradona sahada! 1990’da 38’lik Milla Kamerun’u çeyrek finale sürüklemiflti. 1998’de 37’lik Maradona’l›bir final ne intikam olur ama!”O hayal gerçekleflmedi. Lâkin, 2010’da gerçekleflmeyece€ini kim iddia edebilir? Bu kez kaptanl›k band›yok kolunda, ama en zor günlerinde ona kucak açan Küba’da yapt›rd›€› Che dövmesi var.Neden olmas›n? Hepimiz için için biliyoruz ki, olmas› zor, baya€› zor. Ve hepimiz için için biliyoruzki, iki Maradona var: Biri gönlümüzdeki imge, öbürü Maradona’n›n kendisi... Yine de hayali cihana bedel:Maradona ceketini, gömle€ini fora etmifl, ç›plak –“Descamisados”– kollar›yla 2010 Dünya Kupas›’n›kald›r›yor. Omuzunda Che... Ya olmazsa? Ne gam! Yensen de, yenilsen de...B‹R+B‹R | 03 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Afrika Ne diyordu Can Yücel: Afrika gibi birk›ta yazayd›m, hiç durmaz ölürdüm.” Ölmemeyiseçip, Sisifos söylenindeki felsefeyi düstur edinmiflbir foto€rafç› Roger Ballen. Kara k›tan›nzenci beyazlar›na, kesif yoksullu€una, derinmelankolisine objektifini yönelten Güney Afrikal›ustan›n sitesinde yeralan galerilerde kaybolmakmümkün.Blog Kediler ve Kitaplar, film, kitap, oyun, dizi,liste anabafll›klar›na sahip iki kiflilik bir blog.Ad› Kediler ve Kitaplar ama, kedilerden bir kezbahsettiler, o da neden blogda kedilerden bahsetmedikleriniaç›klarken. Filmve dizi fazla genelgörünümlübafll›klar, amaiçerik hem çeflitzengini hem deözeniyle realityshow dahi okutuyor.Liste bafll›€›blogun nev-i flahs›namünhas›ryanlar›ndan. En ‹yi 13 Orkestral Soundtrack(Score), Saçmal›k Derecesinde Uzun & Komik‹simli fiark›lar, Çocuklu€un Unutulmaz Kitaplar›,Amiga Oyunlar› gibi yaz›lar, blogun geri kalan›ndade€inilen muhteviyata dair editörünseçkisi ya da flefin tavsiyesi desek olur. Bir flefhassasiyeti var zaten. Futbol sevmez görünüyorlar,yoksa film festivali s›ras›nda sinemaya dönenblog temas› flu anda da iki kale maç olurdudiye tahmin ettik.Çarp›flma Mustafa Horasan, kendi yaflant›s›ndabirçok kere karfl› karfl›ya kald›€›, kafas›na yak›nbuldu€u sanatç›lar›n ifllerinden, videoperformanslar›ndan hareketle üretmifl son dönemyap›tlar›n›. Paul Mc Carthy, Jan Fabre, MaurizioCattelan ve Otto Muehl gibilerden ald›€›esini tualine geçirmifl. Ça€dafl ustalara selamçakan büyük ebat ya€l›boya seçkisiyle, hem Horasan’›ndi€erleriyle temas›n›, hem de bu temastannas›l bir çarp›flma ve toplama ulaflt›€›n›gözlüyoruz. Pi Artworks’ün iki galerisine yay›-lan “Çarp›flma” adl› sergi 26 Haziran’a dek izlenebiliyor.Dokumentarist ‹stanbul Belgesel Günleri,22 - 27 Haziran’da üçüncü kez düzenleniyor.Tart›flmal› filmleriyle tan›nan ‹srailli kronikmuhalif Eyal Sivan’›n “Belgesel Sinema, Tarihsel(Re)vizyon ve ‹srail - Filistin Ba€lam›ndaDirenifl” bafll›kl› semineri dikkat çeken etkinlikleraras›nda. Belgesele hakk›yla doyuracak gibigörünen 120 küsur filmlik seçkiyse, KapitalizmÇ›kmaz›, Kent ve Sinema, Ortado-€u’nun Fay Hatt›: Filistin-‹srail, Kad›nl›kHalleri, Siyad seçkisibölümleri; Polonya, Balkanlar,Türkiye, ‹sviçre filmleri gösterimleri,Mazhar fievket ‹pfliro€lu toplugösterimi ve son dönemdetoplumsal olaylardaki tan›kl›€›n›yeni medya ile aktaran Fatih P›nar’›nmultimedya gösterimiyle doluyor.Documentarist belgesel foto€rafa dayer açm›fl: “‹fade ve Bas›n Özgürlü€üneS›k›lan Kurflunlar” konulubir dokümantasyonsergisiile “BelgeselFoto€raf›nMecra Sorunlar›”n›ntart›-fl›laca€› panelikonunun merakl›lar›atlamayacakt›r.Hamifl: TCKültür ve TurizmBakanl›€›ile ‹stanbul2010 Ajans›’ndanbu senede destek görmemifl Documentarist.www.documentarist.orgError 14 “Kaos”unun da, “Kütle”sinin de yeriayr› memleket rock’unda. Farkl› alg›lara kap›lar›n›aç›k b›rakan Hakan Kurflun eski tayfas›ylatoplanm›fl, ar›za ç›kart›yorlar. Error 14, hasrock’tan deneysel sulara alan araflt›rmalar› bar›nd›r›yor.Hangi error bu diye sorduk HakanKurflun’a: “‹nsan bazen sistematik kararlar veremez.‹ki seçenek kal›r. Saniyeler geçer. Al›ndater damlac›klar› oluflur. Atmosfer sesi gergin,›fl›klar keskin ve çevresinde duran kifliler sald›rganolur. Iflte o an benim için Error 14 = Muhakemedeusul hatas›. Herfley yolunda. Sak›nkendini b›rakma. Tekrar muhakeme sürecinibafllat. Duygular›n› dinle.” Merakl›s›na not: Gitarlarasarmalanan pedall› distorte klarnet partisyonlar›Nguyen Lee’nin Hendrix tecrübesiniça€r›flt›r›yor. Hata olmas›n, 8 Temmuz’da, Beyo€luHayal Kahvesi’nde, 22:30’da.Futuristika Kitapç›n›n birinde elini tutansürprizlerden biri gibi, Borges’in Ayna Adambelgesiyle tesadüfî bir karfl›laflma. Böyle bafllayantan›fl›kl›k kötü gider mi zaten? S›ras›n› bekleyenkonular hep güzel ç›kt›. Kafas›nagöreli€ini Cemil Meriç’ten kerterizle tarif etti:“Dergi, hür düflüncenin kalesidir.” DerdiniTürkçe anlatma gayretiyle, enteresan mevzular›ya da gayet s›radan durumlar› aktarma gibi dünyevîbir meselenin peflinde olan bir derginin onlineolan›, internetten okunan›. Güncel sanat,efemera, B s›n›f› film/roman hafiyeli€i, tasar›m,sinema, mimari derken uzay›p giden bir liste.Bir yan› internet üzerinde bir rehber,derledi€i, iflaret etti€iyle. Bir yan› dijitalbir arfliv, etiketleriyle, arama kutusuyla.Bir yan› dergi, dergicili€e özgü özeniyle,delili€iyle. Bafl›na otururken iyi vakitay›rmak, abone olup geliflmeleri kaç›rmamakönerilir...www.futuristika.orgGrace Jones ‹koncanlar›n alay›n› yayab›rak›r. Seneler sonra dörtbafl› mamur “Hurricane”le(2009) ç›kageldi€inde, flimdininmüzi€ini yapt›€›n›söylüyordu, “oflimdi her neyse”.1948 do€umlu,Jamaika kökenliGrace Jones.Onca sene müzi-€e ara verdi, amaniye? Filmler yönetti,podyumlar›arfl›nlad›, undergroundflovlarlayüksek sanat ortamlar›ndavitesküçültmeden yolald›. Disko plaklar›ylareggae ve rock aras›nda kurulan yeni dalgan›nen ikonik flahsiyetlerinden biriydi.‹stanbul festivaller tarihinin en y›rt›c› gecesinedo€ru geri say›mday›z, 16 Temmuz gecesi HarbiyeAç›khava’day›z. Tedirgin olmaya gerek yok.Art›k durulmufl deniyor, ama ihtiyatl› olmaktafayda var: “Korkaklar›, herhangi bir derinli€i olmayanlar›ay›klamak istiyorduk. Kitab›n kapa€›-n› açmak cesaret ister. O kadar da korkutucubiri de€ilim asl›nda. En güzel partilerim o anneredeysem orada olur.”Halk›n Leopar› Ali Öz’den bahsediyoruz.Sosyolog Ayhan Aktar’›n deyifliyle “toplumunfoto€raf›n› de€il, röntgenini çeken” müstesna,hamarat bir deklanflör. Y›ld›r›m Türker ise, “foto€rafl›Türkye sosyal tarihi” olarak tan›mlam›flt›“Foto€raflarla Türkiye” sergisini. Kad›köyNâz›m Hikmet Kültür Merkezi’nde bu sergi deizlenebiliyor, yeni aç›lan bahçede konser de var.Mesela Bülent Ortaçgil 25 Haziran’da.Kadavra “Dans edin kemiklerinizetraf›nda” demiflti Burroughs. O mecaz›gerçek k›lan bir biliminsan› Dr.Gunther von Hagens. Ç›lg›nca birifle önayak olmufl. 200’den fazlainsan bedeni parçalar›n›“plastination” yöntemiylebir çeflit mumyalayarak,B‹R+B‹R | 04 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


ya da past›rmalaflt›rarak m› demeli, çürümezhale getirip bir sergi ç›karm›fl ortaya. ‹nsanlar›nkendi vücutlar›n› ba€›fllamalar› sonucu bedenlerininve iç organlar›n›n halka sunuldu€u biranatomisi sergisi. Kaslar, damarlar, dokular, organlaryaflayan vücudun içinde oldu€u halde,bozulmam›fl haliyle öylece önünüzde dikiliyor.Karaköy Antrepo No:3’te y›l sonuna dek görülebilir.Massive Attack Son albümleri “Heligoland”induman› üstünde. Eski-yeni dostlar›(Tracey Thorn, Damon Albarn, Horace Andy,Mazzy Star’›n sesi Hope Sandoval) yanlar›nakonuk al›p ‘90’lardaki havalar›na çalan bir ambiyanslageri döndüler. Has trip, has hiphop...‹stanbul karanl›k bir tatmin duygusuyla dönüfltürücü,seksî, sinematografik bir elektronikayakucak açacak. Yaz›n en erotoman gecesi 13Temmuz’da Kuruçeflme Arena’da.Nekropsi Nekropsi’nin 1998’de birkaç gündederledikleri, bir flekilde gün yüzü görmemiflflark›lar›n› içeren kay›tlar nihayetyay›nlan›yor. O birkaçgünde uzayda ve ekibin stüdyosuAtlantis’te nas›l bir elektrikhas›l olduysa, 12 sene öncesininsedas› bugünün ruhunda tazebir soluk olabilmifl. Mahflerin dört atl›s›2 ve 3 Temmuz’da Peyote’de sahnedeolacak. 9 Temmuz gecesi21:00’de ise Caddebostan Park›’ndakiücretsiz etkinlikte boy gösterecekler.fiiflmanlar Figüratif resmin dünya çap›ndason temsilcilerinden biri Fernando Botero. NicedirParizyen. Avrupa resminden beslendi€ikadar memleketi Kolombiya’n›n ›fl›€›n›, gölgesini,insan›n› da tualine tafl›yor. Sanat çevrelerindevarl›kl› insan figürlerini konu etti€iresimlerle ve sanat tarihine geçmifl ikonografikimgeleri meflrebince, fliflmanlatarak yeniden yorumlad›€›çal›flmalar›yla tan›n›yor. 18 Temmuz’akadar Pera Müze’sinde aç›k olacak 64parçal› seçkide 70’lik delikanl›n›n sirk, bo€a gürefli,Latin Amerika halk›, natürmortlar izleniyor.Politik tavr›n› Irak’ta, Ebu Garip’tekiiflkence sahnelerini tuvale aktararak belli edenressam›n o çal›flmalar› flehre gelmemifl yaz›k ki.Troçki’nin Hayaletleri Niçinini sergi bültenindeflu sat›rlarla aktarm›fl foto€rafç›: “Geçmiflflu âna ne kadar yans›t›labilir? Bir görüntü, gerçektenyaflanan› ne kadar anlat›r? Tarihsel haf›-zam›z geçmiflin hayaletlerinden ne ölçüdeetkilenir? Uzun zamand›r bu sorulara görsel yan›tlarbulmaya çal›fl›yorum ve bu sergide de,benzer sorulara ‘Troçki’nin Hayaletleri’yle baz›ipuçlar› veriliyor. Kitaplardan okudu€um kadarbafl döndürücü olmasa da, hâlâ çok güzeldi Büyükada.Tarihî belgelerle desteklemeye çal›flt›-€›m ve Troçki’nin dört buçuk y›l (1929-33)geçirdi€i mekânlar›, üç ayr› evde (ki bunlardanbiri art›k yok), iki y›lda foto€raflad›m. ‹nsanl›-€›n ard›nda b›rakt›€› izlerin, an›lar›m›z›n oluflmas›n›nbiraz bu ‘hayaletlere’ bir kez dahabakabilmemiz, biraz da Troçki’nin dilinden düflürmedi€iSpinoza’n›n ünlü sözünü an›msamam›zlailintilidir: ‘Ne a€lay›n, ne de gülün,sadece anlay›n.” Kuzey ‹rlandal› foto€raf sanatç›s›James Hughes’un “Troçki’nin Hayaletleri:Bir Sürgünün Kaybolan Mekânlar›” çal›flmas› 19Haziran’da ‹stanbul Hat›ras› Foto€raf Merkezi’ndeaç›ld›. Üç ay süresince gezilebilir.3D ‹nsan›n teknolojiyle imtihan› bitmiyor:“http://students.cs.tamu.edu/yuriys/media/virtual-barbershop.mp3”adresine kulakl›kla ba€land›€›n›ztakdirde, üç boyutlu bir sedasarmal›yor çevrenizi. Gac›rdayan ahflap döflemelerdeaya€›n› sürerek verandaya ç›kan ihtiyarmüflteriden huylanan Tom Waitsyen köpek havlamalar›eflli€inde, Bat› yakas›nda bir berberdükkân›nda ense trafl› oluyorsunuz. Yani, sanalolarak... Birkaç dakika süren dinleti, kulaklar›niçinde pencereleri aral›yor...Yol Son ürün yerine oluflum süreçlerine odakland›€›“‹kon olarak endüstri: Endüstriyel estetik”,“‹nfla” gibi önceki çal›flmalar›ndan sonra ,kentler üstünden kurdu€u “Aura”n›n ard›ndan“Yol”a ç›kar›yor Murat Germen. Yolcu uçaklar›,viyadükler, metro istasyonlar› panoramikler,tekrarlar, manipülasyonlar, çok az insan, amabolca befleriyet üstüne düflünülerek tasarlanm›flantropolojik bir görsel merasim.19 Eylül’e kadar‹stanbul Modern’de...B‹R+B‹R | 05 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


potansiyeliAflk›n politikas›,arzunun ritüelleri,ahlâk›n ç›kmazlar›,varoluflumuzunpsikanalitikdinamikleri, verilensözleri tutman›nimkâns›zl›€›, sözvermenin ihtiyaçhali... 10 Temmuz’adek Galeri Non’dasergilenen “AH OH”kiflisel-politik biryüzleflmeye davetediyor hepimizi.Çeflitli kolektiflerin,yerli ve ecnebisanatç›lar›nifllerinden oluflan,hedefleri aras›nda18 Haziran’dabafllayan OnurHaftas›’na dadikkat çekmekolan “AH OH”u“€” kolektifindenAykan Safo€lu’dandinliyoruz.Söylefli: Zeyno PekünlüAykan Safo€luSERG‹: “AH OH”€ kolektifi nas›l ortaya ç›kt›?Aykan Safo€lu: Berlin - ‹stanbularas›nda yaflayan, elefltirel ve performatifbir küratörlük yaklafl›m›ylaqueer politika üzerine çal›flan bir birliktelik“€”. Güncel sanat pratiklerinlardaifl yapacak bir kolektif kurmakbizi epey heyecanland›rd›. Sergilerle,konferanslarla, konuflmalarla, türlüiflbirlikleriyle ilerleyecek, kat›lmak isteyenlerid›fllamayacak, genifllemeyeaç›k bir kolektif hayal ettik.Yumuflakl›€›nde toplumsal cinsiyet duyarl›€› olanifllerin, sergilerin, etkinliklerin azl›€›bizi bir araya getirdi. Bir sergiye gitti-€imizde, erkeklerin domine etti€i, kad›nlar›nbir flekilde varolamad›€›, geyoldu€unu aç›k aç›k söyleyen sanatç›-lar›n ise belirli estetik kayg›larla politikolmay› öteledikleri ifllergörmekten b›kt›€›m›z bir noktada iknaoldu€umuz bir projeydi. ‹stanbul’unhareketli politik gündemi,Avrupa’dan bariz bir flekilde ayr›fl›yor.‹stanbul’da büyük bir yak›c›l›kla tart›-fl›lan mevzular, Avrupa’da yaflanna özgürleflmesonucu öncelik s›ras›n›yitirmifl görünüyor; cinsellik politikalar›,aflk›n politikas› da buna dahil. ‹stanbulOnur Haftas› mesela,ajandan›n çeflitlili€i ve kat›l›mc›lar›nhevesi, Avrupa’da veya yaflad›€›m›zflehir Berlin’de hayal edilebilecek birfley de€il. Ama ayn› fley sanat ortam›ndafarkl› tezahür ediyor. ‹stanbul’daelbette birtak›m giriflimleroluyor, ama flimdiye dek Hafriyat’tadüzenlenen “Makûl”, “Haks›z Tahrik”d›fl›nda “gender-specific” (cinsiyeteözgü), insanlar›n kafas›n› açabileceksergiler görmedim. Bu havay› k›rmakiçin, iki flehirden hareketle, bu alan-Birlikte yapt›€›n›z ilkiflin Onur Haftas›’nadenk gelmesi tesadüfde€il muhtemelen…‹lk ifl olarak Onur Haftas›’naparalel bir sergifikri cazip geldi. Do€rudanOnur Haftas› etkinli€i olmayacak,ama Onur Haftas›’n› iflaretedecek bir sergi yapmak istedik.Serginin konsepti de Onur Haftas›’n›nana temas› olan “Aile” ile iliflkili,de€il mi?Serginin kavramsal metnini haz›rlarken,Onur Haftas› komitesinintart›flmalar›n›,çal›flmalar›n› takip ediyorduk;nitekim, bizlerde Onur Haftas› aktivistleriyiz.Onur Haftas›’n›nana temas› “aile” olarakflekillendi€inde bize ilhamveren birtak›m geliflmeleroldu. Mesela,geçen seneden beri homofobisinintavan yapt›-€›n› bildi€imiz AliyeKavaf, gündemin orta yerineoturan aç›klamalardabulundu. Hem homofobininsistematize bir fley oldu€unu okuyabilenTürkiye’deki LGBTT (Lezbiyen,gey, biseksüel, travesti, transseksüel)örgütler için, hem de bizim için bueflssiz bir f›rsat yaratt›, çünkü aile gibi,kendi içinde birtak›m kurallarla kapal›devre iflleyen mikro sistemlerin baflkadüzlemlerle kesiflti€i noktalar ortayaç›k›vermifl oldu. Bir anda kendimizit›p terminolojisiyle konuflurken bulduk;bürokrasinin nas›l iflledi€ine,devletleraras› anlaflmalar›n insan haklar›konusunda nas›l bir konsensusavard›klar›na kadar, gündem farkl›perspektiflerden bir sürü yandafl vekarfl›t fikre bo€uldu. O yüzden, biz sadeceaileye odaklanmak yerine, sevgililik,arkadafll›k, aile, devlet, devrim,hareket gibi di€er insan yap›s› “kurumlara”uzanacak, elefltirmekten çekinmeyecekifllerden oluflan bir sergiyapal›m dedik. Ben mesela, ailenintart›fl›lmas›n› önemli görüyorum elbette,ama cinsellik, dostluk, sevgililiktede aileye do€ru evrilen, herkesi“Ahde vefa”danyola ç›karak ahlâkmodelleriyle dalgageçebilecek, biraz1970’lerin pornoendüstrisinian›msatacak, birazda zevk ve ac›pratiklerineuzanan bir okumaalan› açabilecek“AH OH”da karark›ld›k.ortak noktada buluflturan koflullar nedir,daha çok merak ediyorum. GuidoWesterwelle, Alman D›fliflleri Bakan›,ocak ay›nda Türkiye’yi ziyaret etmifltive her Avrupal› bürokrata sorulan oklasik soru ona da sorulmufltu: Türkiye’ninAB üyeli€i hakk›nda ne düflünüyordu?O da bir performans olarakgördü€ümüz bir fley yapt› ve antlaflmalar›nkorunmas› ilkesine dayanan birkavram olan “ahde vefa”yla, Türkçe“ahde vefa” diyerek cevap verdi. Biranlamda kestirip att›; öbür yandan,Türkçe konuflarak tribünlere oynad›.Bu, bana, sevgililerin birbirini kand›rmakiçin giriflti€i oyunlar› an›msat›-yor. “Benim gülüm sensin”vari birfley... Yani Türkiye’nin Avrupa sevdas›neden sadakat üzerinden okunmas›n?Bol entrikal›, ihanet dolu, sezon finalibir türlü gelemeyen bir “Yalan Rüzgâr›”onlarca senedir sahneleniyordu.Buna referansla serginin bafll›€›na kararverdik. “Ahde vefa”dan yola ç›karak,Türkiye’de yeniden örgütlenenahlâk modelleriyle dalga geçebilecek,biraz 1970’lerin pornoendüstrisini an›msatacak,biraz da zevkve ac› pratiklerineuzanabilecek bir okumaalan› açabilecekbir isimde, “AHOH”da karar k›ld›k.Kolektifin ismi de buters köfle mant›€›ylaortaya ç›kt›; “€” nas›ltelaffuz edilmesi gerekti€inibile tam bilemedi€imizbir harf.Alfabenin “ötekisi”gibi bir fley, “yumuflak” kelimesininneyi ça€r›flt›rd›€›n› hepimiz biliyoruz.Yumuflak olma haline sahip ç›karak,bu yumuflak olma halinin bar›nd›rd›€›potansiyele inanarak, bir harfte somutlaflacakbir ismimiz olsun istedik.‹flte burada queer bir tav›rdan bahsedebiliriz.Bir sergiyi queer yapan fleyler nelerdir?Kamusal alana müdahale etme fikrigeldi akl›m›za. Judith Butler Ankara’daçok güzel bir konuflma yapt›. S›radanvatandafl›n, heteronormativiteye denkdüflmeyen kimlikler konusunda birnevi polislik üstlenerek, farkl› olanasald›rma pratiklerini tahlil etti€i birkonuflmayd›. Toplumu polisler ordusuolarak okumak, kamusal alana müdahaleetmeyi daha da gerekli k›ld› bizimiçin. Tart›flma açabilecek,rahats›zl›k yaratacak, –burada alt›n›çizelim– aktivist ve fark›ndal›€› olanLGBTT birey ile yoldan geçen heteroseksüeleayn› mesafeyle yaklaflacak,onlar› soru sormaya itecek iflleri birBiR+B‹R | 06 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


araya getirelim dedik. Kendimiziperformatif ve elefltirel bir kolektifolarak kodlay›p, Onur Haftas›’ndapanel de örgütlemiflken, sergiye yak›flt›€›n›,cuk oturdu€unu düflündü-€ümüz kifli ve birliktelikleriaram›za katt›k. Bu serginin güniçinde aç›k oldu€u saatler d›fl›ndada muhtemel izleyiciyle gündelikhayatta karfl›laflmas›n› istedik.Sergideki sanatç›lardan ve ifllerindenbahsedebilir misin?Akl›m›za gelen ilk kolektif iç-mihrak’t›.Birçok özneden oluflan, yaratt›klar›n›propaganda sanat›olarak niteleyen, rahats›zl›k yaratmaüzerine kurulu bir izle€i olanbir oluflum. Küratörlerle çal›flm›-yorlar asl›nda, ama biz iki kolektifinortak eylemlili€i olarak ortaya güzelbir fley ç›kaca€›n› düflündük. Kamusalalana müdahale etmek de onlar›heyecanland›rd›. Sonuçta, ortayaç›kan fley farkl› ebatlarda, farkl›amaçlar için kullan›labilecek posterleroldu.Neler var bu posterlerde?Mesela Erdo€an ve kurmaylar›ndanoluflan Kuran Berries isimli birpunk rock grubunun olas› konserafifli, “Qawaf” isimli eflcinsel katliam›nas›rt›n› yaslayan bir korku filmiafifli... Karahaber videokolektifinden Oktay ‹nce’nin birkampanya esnas›nda Kaos GL aktivistlerinindi€er STK’larla ve örgütlerleiletiflimlerini belgeleyen, ayn›zamanda sokaktaki insan›n da konuylaalâkal› fikirlerini, LGBTTmücadeleyle yollar› kesiflen farkl›geleneklerden aktivistlerin durufllar›n›da gösteren, tüm bu süreci sorgulayan“Devrim Beni Aramad›”adl› filmi var. “Ford Mach 1” isimliroman›nda yaln›z bir kad›n›n birarabaya yönelen aflk› ve nefreti dolay›m›ylaakl›m›za gelen bir baflkaisim de Sevim Burak oldu. Oyunoynamay›, kimlik de€iflimini seven,afl›r› ilham verici libidinal enerjisiylequeer bir durufla sahip oldu€unudüflündü€ümüz Sevim Burak’›, roman›yazma sürecinde sanatsal iflbirli€iyleüretime dahil etti€i k›z›Elfe Uluç arac›l›€›yla davet etmekistedik. Romanda karfl›m›za ç›kandesenler ve kitab›n sonunda yeralan “Elfe’nin dersi” isimli bölüm,anne / k›z, üreten / tüketen, sanatç›/ okuyucu gibi ayr›mlar› birbirineçarpan bir özelli€e sahip. Sevim Burak’›nElfe’ye çizdirdi€i desenler asl›ndabir anlamda k›z›n›n yerinegeçmek isteyen yazar anneninoyunlar›ndan ç›k›yor. Bu da, bizegöre, Sevim Burak’›n ve metinlerininqueer bir okumaya tâbi olmas›Üstte Hasan Aksayg›n’›n “O€ula takdim”i (2010), afla€›da iç-mihrak’›n çeflitli boyutlardaki poster çal›flmalar›ndan (2010)için yeterli. Ebeveyn-çocuk iliflkisi,Patty Chang adl› Amerikal› sanatç›-n›n “Afl›k” (In Love, 2001) adl› iflindede karfl›m›za ç›k›yor. Kendi anneve babas›yla öpüfltü€ü rahats›z edicivideo enstalasyonunda Patty, annebabayayönelen sevgi, ensest gibiba€lamlara ironik bir bak›fl at›yor.Hasan Aksayg›n ise, Türkiye’de epeyyads›nan K›br›s meselesine bir duvarresmi ile eklemleniyor. Anne vebabas›n› Ortodoks H›ristiyan duvarboyama, mozaik gelene€inden gelenbir kompozisyon anlay›fl›ylaK›br›s ba€lam›na yerlefltiriyor, aileninbask›c› vaatkârl›€›n› görünür k›-l›yor. Ming Wong ise izleyiciyigülümsetecek manevralar›yla, hüzünlüç›k›fllar›yla izlenmeyi hakediyor.Hem feminist hareketin hem deLGBTT hareketinin bafllang›c›ndasanat hep önemli bir rol oynad›, hattabu alanlara neredeyse vazgeçilemezbir malzeme sundu. Sence buetkin rolü hâlâ devam ediyor mu?Aç›l›flta, kalabal›k bir LGBTT aktivistgrubu da aram›zdayd›. Sergininkurulum aflamas›nda, trans-erkekatölyesinden ç›kan arkadafllar merhabademek için kap›m›z› çald›lar.Türkiye LGBTT camias› için sanather zaman derdini anlatabilece€iönemli bir mecra oldu. Daha önceLambdaistanbul’un ça€›r›c›s› oldu-€u “Makûl” sergisi, stencil atölyeleri,sanatç› konuflmalar›, her senedüzenlenen Onur Haftas› sergileribunun güzel örnekleri. Kaos GL’deher ay güncel sanatç›lar›n iflleri ç›-k›yor. Bu sene Onur Haftas› kapsam›nda,Sanatorium’da “AileSalonu” isimli bir baflka sergi deaç›lacak. Ayr›ca, 24 Haziran’daOnur Haftas› program›nda yeralan, € olarak da katk› sundu€umuz“Zeki Müren’i Seviniz” bafll›kl›, ErdenKosova, Fatih Özgüven ve ÖzlemGüçlü’ nün konuflmac› olarakyer ald›€› panelden de bahsetmekgerek.BiR+B‹R | 07 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


JUDITH BUTLERBöyle bir dönemde Türkiye’de olmak sizin için ne ifadeediyor?Jud›th Butler: Türkiye’de olmak heyecan verici, çünkü buradakitart›flman›n kavramlar› Avrupa’dakinden, ABD’dekindenfarkl›. Burada çok önemli fleyler ö€rendim. Ayn›zamanda, Türkiye bir dönüflüm sürecinden geçiyor. Bu daHomofobi adl›ruhsal bozuklukKaos GL’nindüzenledi€i5. Uluslararas›Homofobi Karfl›t›Buluflma’n›n buy›lki konu€u,zaman›m›z›nkalburüstü düflünürve aktivistlerindenJudith Butler’d›.“Queer Yoldafll›€›ve Savafl Karfl›t›Siyaset” bafll›kl›konuflmas›n›nöncesinde teybimiziuzatt›k, meram›n›dinledik...Söylefli: <strong>David</strong> <strong>Gramling</strong> -Ahmet Gürataaktivistlere yeni konular› gündeme getirme f›rsat› sunuyor.Bu çabaya katk›da bulunabildi€im için mutluyum. Önemlibir hareket do€uyor. Homofobinin ya da transfobinin ne anlamageldi€i konusunda yeni bir kavray›fl üretebilme flans›nasahibiz. Ayr›ca, t›pk› di€er vahfli fliddet eylemleri gibi de€erlendirilmesigereken fliddet eylemlerine dikkatleri çekebilmeimkân›na sahibiz.Trans, gey ve lezbiyen kimlikleri Bat›’ya özgü ya da sekülaristdayatmalar olarak de€erlendiren genifl bir kesim var.Benzer biçimde, “queer” kavram›n›, küreselleflmenin ve ulusalegemenli€in sars›lmas›n›n kültürel bir sonucu olarak yorumlayanlarvar. Bu kesimlere acaba ne söylemek istersiniz?Öncelikle, birkaç farkl› kategoriyi birbirinden ay›rt etmeyeçal›flal›m. Ortado€u’da ve Orta Asya’da, eflcinsel iliflki sürdüreninsanlar aras›nda farkl› gelenekler oldu€unu düflünüyorum.Ara s›ra bu türden bir iliflki yaflamakla, genç bir insanolarak bu tür bir iliflkiye girmek ya da günlük yaflam›n birparças› olarak böyle bir iliflki sürdürmek aras›nda fark var.Eflcinsel olarak damgalanmak ile bu tür bir kimli€i benimsemekapayr› fleyler. Örne€in, Latin Amerika’da gey ve lezbiyenlerinkimliklerini kamusal olarak aç›klamalar› (comingout) konusu gündeme geldi€inde, söz konusu kimlik kategorilerininAmerika’dan ithal edildi€i gerekçesiyle ciddi itirazlaryükseldi. Bir baflka örnek vereyim: Los Angeles’taki ‹spanyolcakonuflan cemaate AIDS konusunda e€itim verilece€izaman, uzmanlar kimin eflcinsel oldu€unun mevcut kimlikkategorileriyle saptanamad›€›n› gördüler. Ancak, kilise ya dabenzeri kurulufllara gidip “kim flu flu cinsel iliflkileri denedi?”diye sorduklar›nda, insanlar el kald›r›yor!(gülüyor) O zaman bir problem olmuyor, insanlarel kald›r›p “evet, ben bazen sözünü etti€iniztürden iliflkilere giriyorum”diyebiliyor. Öyleyse esas sorulmas› gerekenflu: Bu bölgede bu tür cinseliliflkilerin gizli tarihi nedir? Negibi biçimler al›yor? Nas›l görmezdengeliniyor? Nas›l yaflan›yor?Bu konudaki bölgeselfarklar nelerdir? Bu sorular,Lübnan, Filistin, Ürdün ve M›-s›r için de geçerli. Her ülkenin bu ba€lamda uzun bir geçmiflivar ve bunlar Bat›’da göz önüne al›nm›yor. Bu son dereceönemli bir nokta. Günümüzde, “lezbiyen” ve “gey” birer kimlikkategorisi olarak de€erlendiriliyor. Ve bu kategoriler, kamusalolarak kimli€ini aç›klama süreci ve kendini ifadebiçimiyle iliflkilendiriliyor. “Queer” ise bir kimlik kategoriside€il, bir tür koalisyona verilen ad. Mevcut kategorilerleaç›klanamayacak bir fleyi ifade ediyor. Genel kategorilerimizialtüst eden bir fley. Bu anlamda, “ben queer’im” dedi€inizdebir kategoriye dahil olmuyorsunuz; insanlar san›r›m “benlezbiyenim” ya da “gey’im” dedi€inizi düflünüyor. Ancak,bence queer bunu ifade etmek için kullan›lan bir kavram de-€il. Ama sonuçta, bu kelimenin nas›l kullan›lmas› gerekti€iniben belirleyemem. Önemli olan flu: Eflcinsel iliflkiler veedimler konusundaki stratejiler, yerel ve bölgesel ba€lamda,mekân›n siyasetiyle uyumlu bir dil ve hareket arac›l›€›ylaüretilmeli. Küresel gey kültürünün gelip kendi kategorilerinidayatmas› kabul edilemez. Bu türden bir dayatma kültürelemperyalizme girer.“Cinsiyet Belas›” (Gender Trouble) ve “Kaydade€er Bedenler”(Bodies That Matter) gibi erken dönem eserlerinizin yay›nland›€›tarihlerde, galiba elefltirilerinizin veFoto€raflar: Burak KaracanB‹R+B‹R | 08 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


PANELDEN NOTLARFarkl›l›klar›n birli€ikavramlar›n›z›n baflka dillere nas›l çevrildi€i konusundakayg› duyman›za gerek yoktu. Ancak,bugünden geriye dönüp bakt›€›m›zda, queer kuram›n›nyo€un ve kollektif bir çabayla farkl› dillereaktar›ld›€›n›, bununla birlikte söz konusudillerden ‹ngilizceye çeviriler yap›ld›€›n› görüyoruz.Bugün art›k “her an çeviri halinde” bir düflünürsünüz.Yap›tlar›n›z›n yo€un çeviri serüvenininsavlar›n›z› ve alana katk›n›z› etkiledi€ini düflünüyormusunuz?Dünyan›n farkl› yerlerinde farkl›dillere çevrilen eserlerimin dönüpdolafl›p bana nas›l ulaflt›€›nailiflkin deneyimlerimden hareketle,bir çeviri ve jeopolitik projesigelifltirdim. Her zaman çeviri halindeüretti€im saptamas›na dakat›l›yorum. ‹ngilizcemin eskisindendaha sorunlu oldu€unun fark›nday›m.(gülüyor) Bir metinbaflka bir dile çevrildi€inde, baflkametinlerle, baflka hareketlerle iliflkilendiriliyor;böylece farkl› bir siyasal zamansall›k kazanm›floluyor. Bu süreçte, eserlerim hiç bilmedi€im metinlerinizinden gidiyor ya da hiç okumad›€›m metinlerüzerine bir yorum olarak de€erlendiriliyor.Baflka bir dile çevrilen metnimin izini sürdü€ümzaman, söz konusu metnin orada nas›l de€erlendirildi€ineiliflkin çok fley ö€reniyorum. Bu sayede,farkl› konularla ilgilenme ve farkl› konularda yazmaimkân› buluyorum. Örne€in, yap›tlar›m Arapçayapek çevrilmedi. Bu nedenle, Arapçakonuflulan ülkelere gitti€imde, her fleye s›f›rdanbafllamak durumunday›m ya da çevirmenlerle konuflarak,belirli kavramlar›n nas›l alg›lanaca€›n›ö€renmem gerekiyor. Bazense, yap›tlar›m Frans›zcaya da baflka diller üzerinden çevriliyor. Çin’deeserlerimin çevirisi çok baflar›l›ym›fl. Bu nedenlebir ara oraya gidip bu metinlerin ne ifle yarad›€›n›görmek istiyorum. Sonuçta, eserlerimin sürekliçevriliyor oluflu, savlar›m› nas›l gelifltirece€imi deetkiliyor. Buna karfl›n, savlar›m›n kimi zaman kaç›n›lmazolarak yerel ve s›n›rl› oldu€unu düflünüyorum.Bunlar›n her zaman her yerde geçerliolmas› mümkün de€il. Ama ilginç olan flu ki, bazenucu hiç ummad›€›m yerlere gidebiliyor. K›sacas›,evet, çeviri süreci çal›flmalar›m› etkiledi.Kabahatler Kanunu adl› düzenleme, Türkiye’de“Lezbiyen” ve “gey”birer kimlik olarakde€erlendiriliyor.“Queer” ise kimlikkategorisi de€il.Bir koalisyonaverilen ad. Mevcutkategorilerleaç›klanamayacakbir fleyi ifade ediyor."genel ahlâka ayk›r› davran›fllar›" önlemeyi amaçl›yor.Bu düzenlemeler çerçevesinde, farkl› toplumsalcinsiyet gruplar›na yönelik polis bask›s›son üç y›lda giderek artt›. Para cezalar› en az 100Liradan bafll›yor. Eski ö€rencilerimden biri –ki ayn›zamanda eflcinseldir– okuldan mezun olduktansonra baflka bir ifl bulamad›€› için polis oldu. Onaverdikleri görevse, travestilere ceza kesmek. ‹flintrajik yönü, internet sayesinde çok küçük yafllardanberi queer kültürü hakk›nda hemen hemenher fleyi ö€renmifl olmas›. Travestileri sistematikolarak taciz etmekle görevlendirilenkolluk güçlerinin bir parças›olarak yaflad›€› çeliflki içindengeçmekte oldu€umuz dönemaç›s›ndan çok anlaml›. Bu gençarkadafl›m›z›n, tarihteki konumunailiflkin olarak internettenö€renemeyece€i fleyler nelerdirsizce?Eflcinselli€i ya da gey ve lezbiyenfantezilerini yaln›zca internettenö€renenler, meseleyi tamamenfantezi boyutunda alg›layabilir. Bunda hiçbir sorunyok. Saf fantezi mekânlar›na da ihtiyac›m›zvar. Eflcinsellik bir fantezi olarak da kurgulanabilir,ancak, içinde yaflad›€›m›z dünyada, ayn› zamandabir risk. Eflcinsel ya da trans olarak“AH OH” sergisindenBaflörtüsü yasa€› ve kamusal alanFrans›z hükümeti, kamusal alanda örtünme yasa-€› getirerek, kamusal yaflam›n bir parças› olmakiçin örtünmek durumunda kalan kad›nlar›n özgürlüklerinik›s›tl›yor. Baflörtülü k›zlar›n okullaragirmesini engelleyerek Müslüman k›zlar›n e€itimhaklar›n› ellerinden al›yor. K›zlar›n, kad›nlar›n,kamusal alandan ve e€itimden d›fllanmalar›n›nfeminizmle uzaktan yak›ndan alâkas› olmad›€›n›düflünüyorum.Kamusal alanda dinsel aidiyetle varolabilme hakk›,belki de kamusal giyim-kuflam› düzenleyen di-€er haklarla yak›ndan ilgili. Bedenin nas›lgörünmesi gerekti€inin tek bir flekli yok. Kamusalalanda varolma hakk›, kapsay›c› demokratiksiyaset anlay›fl›n›n temelidir.Normlar ve bu çerçevede kamusal alana kiminkabul edilip kimin edilmeyece€i konusuna, bu sorunlara,transseksüel aktivizmden, feminizmden,eflcinsel evlilik hareketinden, seks iflçilerinin hakmücadelesinden aflinay›z. Bu normlar, iktidar iliflkilerininbir yans›mas› olmakla kalmaz, bizatihiiktidar›n araçlar›ndan biridir. Söz konusu normlar›nnas›l iflledi€ini ele almadan, iktidar iliflkilerinitan›mlamak mümkün de€ildir. ‹ktidar flu ya da bubiçimde kendini yeniden üretmeden muktedirolamaz. ‹ktidar, yaln›zca belirli öznelere üreterekde€il, yeniden üretim koflullar›n› haz›rlayarakvarl›€›n› sürdürür.MilitarizmBütün queer ya da feminist hareketler, bütün insanhaklar› hareketleri, insanl›€a karfl› ifllenensuçlara muhalif olanlar, toplumsal cinsiyet eflitli-€i için mücadele eden ya da ayr›mc›l›€a karfl›olan gruplar, militarizme karfl› ç›kmal›d›rlar. Ayr›-ca, ister 1915’te Ermenilerin katledilmesi, isterseAnkara sokaklar›ndaki transseksüellerin öldürülmesiörne€inde olsun, iflledi€i suçlar› örtbas etmeyeçal›flan her türlü devlet gücüne de karfl›durmal›d›rlar. Bu tür bir militarizme karfl› ç›kanher grup, güçlü, radikal ve demokratik bir hareketinparças›d›r.Devlet Bakan› Aliye KavafEflcinselli€in bir hastal›k oldu€unu ve tedavi edilmesigerekti€ini söyledi. Kendi kendime soruyorum,bu görüflleri kiflisel ifade özgürlü€ükapsam›nda m› de€erlendirmek gerekir? Cinselli€inkorunmas› gereken bir ifade özgürlü€ü oldu€unudikkate almadan, vatandafllar›n› hastaolarak tan›mlayan devletin dilini mi konufluyor?Özel ve ahlâkî inançlar›n› m› dile getiriyor? Sokaktayakalanan transseksüellere kesilen ceza,Kaos GL ve Pembe Hayat gibi örgütlere getirilenk›s›tlama ve kapatma kararlar› ile bu aç›klamaaras›ndaki iliflki nedir? Bakan bir makam› temsilenkonufluyor. E€er hükümet bu konuda bir karfl›görüfl belirtmiyorsa, Kavaf’›n görüflleri devletinaç›klamalar› demektir. E€er devlet eflcinsellerihasta olarak nitelendiriyorsa, polis cinsel az›nl›klarasald›r›da bulunuyorsa ya da bu az›nl›klarayönelik suçlar› kas›tl› olarak takip etmiyorsa, si-B‹R+B‹R | 09 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


€ kolektifinin küratörlü€ünde düzenlen “AH OH” sergisinden, 12 Eylül sonras›nda Bülent Ersoy’un gözalt›na al›n›fl ân›ndan bozarakgörülmek ya da toplumsal cinsiyeti di€erlerindenfarkl› olmak, taciz, ayr›mc›l›k ve fliddeti de beraberindegetiriyor. Bu nedenle, gey ve lezbiyenkimli€i, homofobinin hâkim oldu€u koflullarda,hem bir risk hem de bir haz aray›fl› olarak de€erlendirilebilir.Bu iki boyutu da göz önüne almal›-y›z. Ancak, daha genel olarak flunu sormakistiyorum: Devlet Bakan› Selma Aliye Kavaf’›n eflcinselli€inbir hastal›k oldu€u yolundaki aç›klamas›ile sokaktaki transseksüellerin toplumsaldavran›fl biçimine uymad›klar› gerekçesiyle cezaland›r›lmalar›,ya da gey, lezbiyen ve transseksüellerin,polis, ö€renciler ya da baflkalar› taraf›ndantaciz edilmesi aras›nda nas›l bir yap›sal iliflki var?Elbette, para cezas› kesmekle birini öldürmek ayn›fley de€il. Ancak, para cezas› kesmek, bu yollabirini damgalamak ve homofobiyi savunmak, eflcinselve transseksüelleri toplumsal hedef konumunagetiren bir iklim yarat›yor. Cinselaz›nl›klar›n düzenli olarak nas›l hedef haline getirildiklerinebakt›€›m›zda, sistematik bir uygulamaylakarfl›lafl›yoruz: Söz konusu bireylerinyaflamlar› kaale al›nm›yor, haklar› tan›nm›yor veölümleri münferit olarak de€erlendiriliyor. Bu daaç›kça bir suçtur.Avrupa Konseyi’nde vicdanî ret hakk›n›n tan›nmad›€›üç ülke var: Azerbaycan, Beyaz Rusya ve Türkiye.Ayr›ca, askerli€e karfl› olan bir eflcinsel ya datransseksüel, psikolojik yönden askerli€e uygunolmad›€›na dair belge almak için eflcinselli€ini kan›tlamayazorlan›yor. Muafiyet için istenen belgeleraras›nda, anal ya da oral seks s›ras›nda pasifpartner olarak göründükleri, yüzlerini aç›k ve netbiçimde gösteren foto€raf ya da video görüntüleride var. Kan›t niteli€i tafl›yan bir foto€raf sunmak,böyle bir foto€raf çekimi için mizansenyaratmak, bu foto€rafla muayeneye gitmek...Buutanç uygulamas›, militarizm aç›s›ndan ne anlamageliyor?Bu uygulamay› o kadar korkunç buluyorum ki,üzerinde do€ru düzgün düflünemiyorum bile. Bubana bir parça Ebu Garip Hapishanesi’nde çekilenfoto€raflar› hat›rlat›yor. Tabii oradaki foto€raflartamamen cebren ve tehdit yoluyla çekilmifl. (susuyor)Ne diyece€imi bilemiyorum. Birinden böylebir foto€raf çektirmesini istemek özel hayat›nkorkunç bir ihlâlidir. Cinsel eylemin görsel kan›t›-n› istemek, daha sonra da bu foto€raflar›n t›bbî veaskerî personel taraf›ndan incelenmesi, ahlâks›zcabir zulümdür. Ayr›ca bu, eflcinselli€in ne oldu€unuhiç anlamad›klar›n› da gösteriyor. Zira eflcinselli€iyaln›zca bir dizi cinsel eyleme indirgiyorlar.San›yorum, eflcinsel iliflkiye girmifl pek çok heteroseksüelvard›r. Onlar kendilerini eflcinsel olaraktan›mlamayabilirler. Porno film y›ld›zlar› da, kamerakarfl›s›nda, gündelik hayatlar›nda hiç yapmayacaklar›cinsel eylemlere girifliyorlar. Cinseleylemin bu türden bir görsel kan›ta indirgenmesi,askerlikten muaf tutulmak isteyen kifliyi alçaltmakve küçük düflürmeye yönelik bir uygulama.Kendinizi teflhir etmeniz ve küçük düflürmenizesas›na dayanan bir cezaland›rma ritüeli. Bu uygulamayailiflkin bir di€er sorun da, eflcinsel eyleminkamusal teflhirini utanç kayna€› olarakde€erlendirmesi. Bu teflhiri küçük düflürücü birflekilde düzenliyor. Bu uygulamay›, cinsel eyleminkameralar önünde gerçeklefltirildi€i eflcinsel erkekerotizmiyle iliflkili olarak düflünmek ilginç olabilirdi.Ya da cinsel eylemin –genellikle evlilik veçocuk sahibi olmaya do€ru ilerleyen– ortak anlat›-lar›n bir parças› olarak de€erlendirildi€i, heteroseksüelerotizm ya da aflk iliflkisiylekarfl›laflt›rabiliriz. (gülüyor) Bu, eflcinselli€in tuhafbir biçimde t›bbîlefltirilmesidir. Eylemi ahlâks›zcagörsel olarak saptama ve bireyi eyleme indirgemeçabas›d›r. Vicdanî retçilerin askerlikten muaf tutulmagerekçelerini ahlâkî zeminde savunmalar›-n› engellemek kabul edilemez bir durum. Buamaçla foto€raf vermek, asl›nda, “askerli€e elverifllide€ilim, çünkü benden nefret ediyorsunuz vebu da nefret etti€iniz fley” demek anlam›na geliyor.Askerlikten kaçmak için uygulanan bu yöntembana ak›l hastas› olduklar›n› beyan eden genç‹sraillileri hat›rlatt›. Ancak, bir süre sonra bu yöntemeitirazlar yükseldi. Zira ‹srail militarizminekarfl› ahlâkî ve siyasî argümanlar gelifltirmek gerekiyordu.Bu amaçla foto€raf çektirenlere ça€r›m,kendi kendilerini küçük düflürmek yerine, vicdanîreddin ahlâkî ve sosyal temellerini oluflturabilmekiçin genifl bir uluslararas› deste€e sahip bir hareketekat›lmalar›d›r.Türkiye’deki eflcinsel örgütlerine bu uygulamayakarfl› ç›kmalar›n› m› öneriyorsunuz?Askerlikten kaçmak için farkl› yollara baflvurmakson derece anlafl›l›r bir durum. Kimseyi yarg›lam›-yorum. Ama neler olup bitti€ini iyi de€erlendirmemizgerekiyor. Eflcinsellik, afla€›l›k ve çirkin biretkinlik olarak yeniden mi üretiliyor? Ya da, özündeiktidar›n gözetleme politikas›n›n malzemesihaline mi getiriliyor? Cinsel yaflamlar›m›z asla gözetlemeyemaruz kalmamal›.So€uk Savafl tehdidi ortadan kalkarken, Türkiye’ninNATO’daki rolü de önemini yitiyor. Bu, TürkSilahl› Kuvvetleri komuta kademesini baz› kararlaralmaya itiyor. Geçmiflte askerî hiyerarflideyükselmek için Brüksel ya da benzeri Avrupa baflkentlerindegörev yapm›fl olmak gerekirken, bugünrütbe alman›n yolu Güneydo€u’daB‹R+B‹R | 10 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


savaflmaktan geçiyor. Türkiye’nin güvenlik politikas›ndason dönemde gözlemlenen de€iflim yenibir kültürel izolasyon ve yabanc› düflmanl›€› söylemiyarat›yor. Siyasî partilerin de bu söylemi benimsediklerinetan›kl›k ediyoruz. Bu çerçevede,eflcinseller Bat›l› güçlerin maflas› olarak görülüyor.Bat›l› yorumcular›n ço€u ise Türkiye’deki homofobiyiyaln›zca dinsel muhafazakârl›kçerçevesinde de€erlendiriyor. Eflcinsellere yönelikfliddetin, laikli€in savunucusu ilan edilen ordu vegüvenlik güçleri yerine, dinle iliflkilendirilmesinineye ba€l›yorsunuz?Türkiye’de sekülarizmin tarihçesi, Avrupa’daki tart›flmalardagenellikle yanl›fl anlafl›l›yor ya da es geçiliyor.Ayr›ca, sekülarizmle militarizm aras›ndakiittifak› anlamadan, Türkiye’de modern anlamdasekülarizmin, hatta modernitenin tarihçesini yazamazs›n›z.Bu ülkedeki askerî darbelerin hepsilaikler taraf›ndan gerçeklefltirildi. Öte yandan,Hollanda ve ‹ngiltere gibi ülkeler, ulusal bütünlüklerineyönelik tehdit oldu€u gerekçesiyle, sürekliolarak, s›n›rlar›ndaki polis say›s›n› art›rma,‹ran ve Afganistan’daki ‹slâmc› güçlerle mücadeleetme ve ülke içindeki ‹slâmc› az›nl›klar› kontrolalt›na alma önerilerinde bulunuyor. ‹slâm karfl›tl›-€›n›, yükselen militarizmi meflrulaflt›rman›n temelkoflulu olarak görüyorlar. Burada sözünüetti€im militarizasyon, yaln›zca savafllar› sürdürmeyide€il, devletin güvenli€ini ve gözetim hakk›-n› desteklemek anlam›nda yap›lanlar› da içeriyor.Örne€in, Hollanda’daki milliyetçilikve yabanc› düflmanl›€›, ‹slâm’› kendikültürüne karfl› bir tehdit olarak konumland›rd›.Bence bu bir tür ›rkç›-l›kt›r. ‹slâm konusunda çal›flmayapm›fl herhangi biri gayet iyi bilirki, ‹slâm’›n özünü temsil etme iddias›ndaolan radikal ‹slâmc› gruplar›nya da fliddet eylemlerinde bulunan siyasal‹slâmc› gruplar›n varl›€›, ‹slâm’aözgü ya da ‹slâm’a iliflkin birdurum olarak de€erlendirilemez. Ayr›ca,‹slâm’› araflt›rmama konusundada ortak bir çaba var. Bu nedenle de,Fransa’da baflörtüsünü tart›flanlar bile,baflörtüsünün ne anlama geldi€iniya da ne amaçla kullan›ld›€›n› anlamak istemiyorlar.Müslüman cemaatler ya da onlar›n dinî uygulamalar›konusunda en ufak bir fley ö€renmekistemiyorlar. Baflörtüsü yasa€›na karfl› olan liberalarkadafllar›m›z bile, yaln›zca hiçbir dinsel az›nl›€akarfl› ayr›mc›l›k yap›lmamas› gerekti€ine inand›klar›için karfl› ç›k›yorlar. Ama onlara, “baflörtüsününasl›nda ne oldu€unu düflündünüz mü?” ya da“farkl› kültürel anlamlar›n› araflt›rd›n›z m›?” diyesordu€umda “hay›r” diye yan›t vereceklerdir. Çünkü‹slâm’a karfl› derin bir kültürel tiksinti söz konusu.Bu bilmek istedikleri bir tarih, anlamakistedikleri bir din de€il. Asl›nda, hiçbir dini anlamakistemiyorlar. Bu önyarg›yla her yerde, dinîaz›nl›klar için belirli siyasî haklar talebinde bulunanliberaller aras›nda bile karfl›lafl›yorum. Bu sorunlubir durum. Ancak, Türkiye’nin yap›lan›fltarz› bize çok fley ö€retebilir. Zira, ABD ve Avrupamilitarizminin dünyan›n geri kalan›na seküler demokrasigetirece€i iddias› tamamen ak›l almaz vemant›ks›z bir varsay›m.“Seküler ‹slâm”, özellikle Avrupa ve ABD’de, “sekülerYahudilik” ya da “seküler H›ristiyanl›k” kadarderinlemesine tart›fl›lan ve sorgulanan birkavram de€il. Sizce bu söylemin de€ifltirilmesiiçin ne yap›labilir?Seküler ‹slâm ABD’de, hatta Avrupa’daki ço€u insaniçin tahayyül edilemeyecek bir bileflim. SekülerYahudi kavram›n›n insanlara ayk›r›gelmedi€ini göz önüne ald›€›m›zda, bunun ne kadarsaçma oldu€unu görüyoruz. Görünüfle bak›l›rsa,bugün seküler Katoliklerden bile söz ediliyor.Oysa ben yaln›zca “flehit” Katoliklerden söz edebilece€imizisan›yordum. Bu, büyük ölçüde, ne türbir yönetim yap›s›na ya da sivil yaflama inand›€›-n›z, dini yaflam›n›zda nereye ve nas›l yerlefltirdi€inizleilgili bir konu. Buna karfl›n, Hollanda,Belçika ve ‹ngiltere’de, sekülarizm ve dinin belirlibir bilefliminin Musevîlik-H›ristiyanl›k için geçerli,ancak ‹slâm için geçerli olmad›€› varsay›l›yor.‹slâm’›n sekülarizme sald›r›p ayaklar alt›na alaca-€›, onu tahrip edip ortadan kald›raca€› düflünülüyor.Bu bana paranoyakça ve cahilce geliyor.‹slâm’›n farkl› biçimlerde nas›l yafland›€›n› anlamamaktankaynaklan›yor.Afganistan’daki Amerikan askerlerinin, LadyEflcinsel iliflkilerve edimlerkonusundakistratejiler, yerel vebölgesel siyasetleuyumlu bir dil vehareket arac›l›€›ylaüretilmeli.Küresel geykültürünün kendikategorilerinidayatmas› kültürelemperyalizmegirer.Gaga’n›n “Telephone” parças›n›n video klibindenesinlenerek çektikleri klipleri nas›l yorumluyorsunuz?Askerlerin kamera karfl›s›nda,klipte yap›lanlar› hevesle ve zevkle canland›rmalar›n›,bunun YouTube’da salg›na dönüflmesininas›l de€erlendirebiliriz?Militarizmin queer’lefltirilmesiya da queer’li€in militarizasyonundansöz edebilir miyiz?Amerikan ordusundan bu tür videolar›nç›kmas›n› Ebu Garip görüntülerinetercih ederim.Buradan hareketle konuyu flöylebir ba€lama yerlefltirebiliriz: Askerlervideo kameralar›yla ne yap›yor?Hiç de€ilse böyle bir fleyçekiyorlar... Bu son derece ilginçve tart›flmal› bir konu. “Militarizminqueer’lefltirilmesi” mi, yoksa“queer’li€in militarizasyonu” musorusuna gelince, san›r›m bununcevab›n› bilmiyoruz. Bir kez daha, queer ile gey velezbiyen aras›ndaki ayr›ma de€inmek isterim. Militarizminqueer’lefltirilmesi, ordunun art›k amac›nauygun hareket edemeyece€i, yönününsapt›r›ld›€› anlam›na gelir. Ordudaki pek çok asker,bugün neden orada bulunduklar›n›, orada nekadar süre kalacaklar›n› ve savafl›n ard›nda yatanamac› bilmiyor. Bu videoda san›r›m flunu görüyoruz:“Hepimizin neler olup bitti€ine dair kuflkular›var. Burada olanlara bir anlam kazand›raca€›z.”fiunu unutmay›n, flu anda orduda olanlar›n ço€u,özellikle erkekler, “Green Card” almaya çal›fl›yor.ABD, “Green Card”› askere alarak veriyor. ‹nsanlarberbat bir ekonomide çal›flmaktansa, teknikokullara gitmeyi tercih ediyor. Amaçlar›n›n ne oldu€ukonusunda bir fikirleri oldu€unu sanm›yorum.T›pk› ABD halk›n›n Obama’n›nAfganistan’daki savafl› neden hâlâ sürdürdü€ü vehatta fliddetlendirdi€i konusunda bir fikrinin olmamas›gibi. Net bir flekilde göremiyoruz. Bu nedenlede, bu videolar› nas›lyasî olarak tan›nmas› ve korunmas› gerekenaz›nl›klara yönelik sistematik bir sald›r›dan sözediyoruz demektir.Yaln›zca Türkiye’de de€il, ABD’de ve pek çok ülkedeeflcinsellerin hasta oldu€u ve tedavi edilmelerigerekti€i öne sürülüyor. Ancak flu soruyusormam›z gerekiyor: Acaba, bu ifadeler cinselaz›nl›klara yönelik suçlar› örtbas etmeye yönelikbir ayr›mc›l›k m›d›r? Vatandafll›k, yaln›zca yasalartaraf›ndan korunmay› de€il, demokrasiye kat›l›mhakk›n› da içerir. Bunun anlam›, kiflininsoka€a korkmadan ç›kmas›, hiçbir müdahale olmadanistedi€i kiflilerle bir arada olabilmesi vetoplanabilmesidir. Cinsel az›nl›klar›n ruhsal aç›-dan hasta olarak nitelendirilmeleri ile özgürlüklerinink›s›tlanmas›n›n el ele giden uygulamalaroldu€unu dikkate almazsak, yanl›fl yapm›fl oluruz.Özellikle de, eril iktidara dayal› ve askerî güçsergileyen ulus-devletlerde, toplumsal cinsiyetayr›m›na dayal› normlar› sorgulayan cinsel az›nl›klar›nsald›r›ya maruz kalmalar› kaç›n›lmazd›r.Kifli e€er eflcinselli€i ya da transseksüelli€i tasvipetmiyorsa ya da bu tür kifli ve uygulamalara karfl›güçlü bir nefret duyuyorsa, kendi kendine nas›lbir dünyada yaflamak istedi€i sorusunu sormal›-d›r. Yasalar önünde eflit olmak ne demektir? Hattadaha ileri gidip flunu sormak gerekir: Bu türyarg›lara, hangi kayg› ve korkular neden olmaktad›r?Bu korkular devlet politikas›na tahvil edildi-€inde, ne tür adaletsizlikler söz konusu olabilir?Devlet Bakanl›€› belki de ruhsal bir hastal›k olarakhomofobi konusunda bir araflt›rma yapt›rmal›.Eflcinsellikten tiksinen ve tasvip etmeyenkesimler, toplumsal cinsiyet, etnik köken, din ve›rk yönünden farkl› oldu€umuz varsay›m›na dayananbir demokraside yaflaman›n ne anlama geldi-€ini düflünmelidirler. Demokrasiye ba€l› olmak,hiç tercih etmedi€imiz kiflilerle bir arada yaflamataahhüdünü de kapsar. Tan›mad›€›m›z kiflilerekarfl› yükümlülüklerle ba€l› olmak anlam›na gelir.‹ttifaklar›n kofluluMüttefikli€in önkoflulu mutlak mütekabiliyet de-€ildir. Yaln›zca baflka queer’lerle ve kimlik temelindeittifaklar kuran insanlar olmad›€›m›z›vurgulamak isterim. Elbette sevdi€imiz kesimlerleözdefllik kuruyoruz. Ancak, özdefllik kurmak siyasîaç›dan yeterli de€ildir. Ayn› amaçlaraba€l›ysak, bilmedi€imiz, hiç görmedi€imiz kiflileriçin siyaset yapmal›y›z. Devlet fliddetini ve militarizmikaale ald›€›n›z sürece, aran›zda ayr›mlar›nolmas› hiçbir sak›nca yaratmaz. Yine de ortakbir amaç u€runa mücadele edebilirsiniz.Vicdanî ret hakk›Askerlikten muaf tutulmak için eflcinsel oldu€unuzukan›tlayan foto€raflar sunmay›n. Bu afla€›-lama ve küçük düflürmeye boyun e€meyin.Temelleri olmasa bile, iddialar›n›z› ahlâkî, yasalve siyasî zemine oturtun. Sonunda hapse at›labilirsiniz.Böyle bir durumda, uluslararas› hukuk vevicdanî reddi savunan uluslararas› dernekler sizinyan›n›zda olacakt›r. Mahkemeye sunabilece-€iniz uluslararas› içtihatlar bulacaks›n›z. ‹yi biravukat›n deste€iyle bu içtihatlar›n Türkiye’de uygulanmas›n›sa€layabilirsiniz. Bunun için s›n›rlar›zorlamaya devam edin.B‹R+B‹R | 11 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


SERG‹: “AÇIKAÇIK KONUfiMAK”‹stanbullusun, ama Londra’da yafl›yorsun, de€il mi?Helin Anahit: ‘90’lar›n bafl›ndan beri Londra’da yafl›yorum.Gidiflim tesadüf eseri olmufltu. Mimar Sinan ÜniversitesiResim Bölümü’ne girmifltim; o y›llarda herkesin girmekiçin defalarca s›nav›na girdi€i bir yerdi. Çok mutluydum, iyide bir ö€renciydim. Öyle bir seneden sonra, birine âfl›k olup‹ngiltere’ye gittim. Orada e€itimime devam etmeye kararverince hanyay› konyay› anlad›m. Tamamen de€iflik bir sistemvard›, buradan yan›mda götürdü€üm ödevlerim herhaldeorada ortaokul ö€rencilerinin yapt›€› fleylerdi. Resim,heykel vs. diye bölümlere ayr›lmad›€› için istedi€im MiddlesexÜniversitesi’ne girdim. Hiyerarflinin olmad›€› bir yer;duvar yok, herkes birlikte ve yan yana. Kuflbak›fl› bakt›€›ndaMarx’›n resmi gibi duruyordu benim için.Tuval resminden uzaklaflmaya, yeni medyumlar› denemeyeorada m› bafllad›n?O çemberiniçinde olmak“Tarihle yüzleflipbelle€imizikurmayaihtiyac›m›z var.Çünkü ölüm üççeflittir: Silinmiflbellek. Düzmecebellek. Gerçek ölüm.Çünkü art›k nefesal›p yaflamaya‹htiyac›m›z var.Biz tüm ötekileriz.”Helin Anahit’intoplumsal vekültürlerötesikimlikdüflüncelerindenyola ç›kanbefl çal›flmas›n›sergileyen “Aç›kAç›k Konuflmak”,27 Haziran’a kadarTütün Deposu’nda.Helin Anahit’tenserginin öyküsünüdinliyoruz.Söylefli: Zeyno PekünlüFoto€raf: fiahan Nuho€luHelin AnahitEvet. Asl›nda, buradayken de denemeler yap›yordum, kar›flt›rmayahep meyilliydim. Bask›y› seviyordum, bask› atölyelerindeherkes kendi istedi€ini yapabiliyordu çünkü. Ozamanlar, foto€raflar›, yaz›lar›, baflka birtak›m malzemelerispreyle etching (bir gravür tekni€i) yap›yordum, onlar› resmeaktar›yordum. Ancak, resimde as›l tekni€im, katmaneklemek de€il, ç›karmakt›. Önce bir fleyler yap›yordum,sonra katmanlar› ç›kara ç›kara ilerliyordum. Daha sonra, resimleriyere koymaya bafllad›m; üçüncü boyutlar› sayesindeyar› heykel ya da enstalasyon gibi duruyorlard›. Baflka materyallerkullanmaya bafllad›m. Kulland›€›m kumafllar›n de-€iflik dokular› kendi bafl›na anlam kazanmaya bafllad›. Sonrakendimi yaln›zca “bulunan” malzemelerle çal›flmaya adad›m.Bulduklar›m da hep buraya geldi€imde karfl›ma ç›kaneflyalard›. Örne€in, büyükannem öldü€ünde b›rakt›€› eflyalarlabir süre çal›flt›m ve sanatç› kitaplar› yapt›m onlarla.Neredeyse arkeolojik yöntemler kulland›€›n bu ifllerdensonra, tarihe dönüp bakmaya bafllam›fls›n galiba, bu sergidekiifllerde oldu€u gibi. Sergide yer alan ses ve video yerlefltirmelerindekonuflanlar s›k s›k kimliklerinin geneldenfarkl› oldu€unu, Ermeni kimli€ine hoflgörüsüzlü€ükeflfedifllerini anlat›yorlar. Sen de böyle bir süreç yaflad›nm›?Asl›nda bu temalar benim ifllerimde her zaman vard›,ancak sunufl fleklim daha soyuttu. Mesela,1998’de yapt›€›m bir çal›flma var, ‹ngiltere’de çokyüksek tavanl› bir mekânda sergilendi. Tavana ucundantoplu i€nelerin sarkt›€› bir sicim ast›m. Yere dediagonal vaziyette pamuk döfledim, üstündeminik minik i€neler vard›, yol yang›nkoridoruna giden kap›ya ulafl›yordu ve kap›n›nüzerinde kilit vard›. Mekâna girdi€inizzaman bununla yüz yüzegeliyordunuz ve bir taraf› ya da di€eriniseçmeye mecbur kal›yordunuz. Mekân›ikiye böldüm, yol var, basmak istiyorsun,basam›yorsun, atlamak istiyorsun... Butür ifllerin hepsinin alt›nda, bir çeflit arkeolojikkaz›ma vard›. Ama kendimi de€il,seyirciyi kaz›ma durumuyla karfl› karfl›yab›rakmakt› as›l amaç. Burada sanatla ilgiliyazan çizen bir kifli ifllerimi görmüfltü.Güncel sanat pek bilinmiyordu o zamanlar,tek bir galeri vard›, beni onunla tan›flt›rd›.Dosyam› verdim, be€endiler,görüflmeye ça€›rd›lar. ‹lk sorduklar› soru:“1915’te ailen neredeydi?” “‹stanbul’dayd›”dedim. “Yok, gerçekten nerdeydi?”“Gerçekten ‹stanbul’dayd›.” Bu böyle birkaçdefa tekrarlan›nca kötü geldi bana.Akl› bafl›nda, entelektüel insanlar bana buflekilde davran›yorlarsa, bu ülke adam olmazdiye düflündüm. Beni böyle donk diye“Ermeni” diye etiketleyeceklerse, banaburada yer yok dedim. Yani, do€rudan“tarihle ilgileniyorum” diye yola ç›kmad›masl›nda.Bugün tarihle daha aktif ilgilenmeye bafllaman›n,dokümanter ifller üretmenin hikâyesinedir?2005’te, bir araflt›rma için buradayd›m.Timeout dergisinde “Balat temizlenecek”diye bir yaz› okudum. Büyükannemin çocuklu€uBalat’ta geçmiflti. Çocukken oradakikiliseye senede bir defa gitmemizharicinde, pek bir fikrim yoktu semt hakk›nda.O yaz› vesile oldu ve orada birkaçB‹R+B‹R | 12 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Solda, Helin Anahit’in objektifinden Anadolu’da Ermeniizleri; yukar›da, video enstalasyonu “Aç›k Aç›kKonuflmak”günümü elimde kamerayla geçirdim. Aktif olarakilgilenmeye iflte o zaman bafllad›m. Sergide çamafl›rl›bir ifl var (“Hareket”), o zamandan kalmabir çekim. Bir sene sonra kat›ld›€›m bir Anadolugezisi beni çok etkiledi. Ermenilerden kalma y›-k›nt›lar› gezmek için gitmifltim, ama beni etkileyeno olmad›, Tunceli’deki durum oldu.‹nsanl›€›mdan utand›m orada. ‹nsanlar›n yaralar›o kadar derin ki, onlarla göz göze gelemedim,utand›m. “Ya sev ya terk et” slogan›n› herkes bilirde, orada o kadar fazlayd› ki. Onu orada görmekburada gördü€ümüzden çok farkl›. Video enstalasyonunu(“Aç›k Aç›k Konuflmak”) Tunceli’deykenyapma karar› ald›m. Enstalasyondaki sekizkiflili€in konstrüksiyonunun birden fazla okumas›var. Niye befl de€il, dokuz de€il de, sekiz? Sebebi,Kars’ta gördü€üm sekiz köfleli bir kiliseninplan›. Ayr›ca kilisedeki sekiz sütunun bordürlerininhepsinin de€iflik oldu€unu farkettim, mimarlar›n›n,tasar›mc›lar›n›n imzas› gibi. ‹kinciokuma, yuvarlak masa toplant›lar›; illâ ki masayuvarlak de€ildir, ama toplant›n›n ad› yuvarlakmasad›r. Üçüncüsü, çemberin k›s›rdöngü birçember olmas›, Ermenilerin kendilerini bir çemberiçine koymufl olmalar› veya konulmufl olmalar›.‹zleyici mecburen o çemberin içine girmifloluyor; girmezse, ne dediklerini anlayamayacak.Monitörler içe dönük. Bütün bunlar› orada düflünmüfltüm.Çemberin içine girdi€inde, yok say›lmaya, konuflulmamayaçal›fl›lan bir durum izleyeni çevreliyor.‹çeride durmak ve tek tek o insanlar›dinlemek, sesi duyulmas›n istenenlere kulak vermekzorunda kal›yor insan.Evet, mecbursun. Çekimlere 2006 yaz›nda bafllad›m,ekim sonunda 48 çekimim vard›. Görüfltükleriminhiçbirini önceden tan›m›yordum,onlar da benim ne yapt›€›m› bilmiyordu. Onlar›kamerayla yaln›z b›rakt›m, “ne istiyorsan›z söyleyin,bitince de bana haber verin” dedim. Hrant(Dink) biliyordu bu ifli yapt›€›m›, hatta birkaç ismio önermiflti. Son çekimim 25 Ekim 2006 günüydü,o zamana kadar Rakel’le (Dink) birtan›fl›kl›€›m yoktu, evine gittim, üç kaset çektik.Akflam oldu, Hrant eve geldi, “Anadolu’daki çekimlerinigöstersene” dedi. Henüz bir fley yapmam›flt›m.Erivan’a da gitmifltim o ara, “barionlar› yap” dedi. “Tamam” dedim, bir dahaki geliflimiçin sözlefltik. Ertesi gün bir konferans içinAmerika’ya gidiyordu, “flu saatler aras› boflum,u€ra gazeteye” dedi. U€rad›€›mda kameram dayan›mdayd›. “Beni de yaln›z b›rak kamerayla”dedi. Onun çekimi planlanm›fl de€ildi, o istedi€iiçin oldu. Onu son görüflüm budur... Herkes birdenbire“Hrant’›n arkadafl›” oldu ya, bende öylebir durum yok. Çok çirkin geliyorbu bana, kullan›yorlar... SarkisSeropyan amcamd›r, Agos’uhep bilirim, ama Hrant’la samimiyetimyoktu. Agos’ta karfl›laflm›fl›zd›r,birkaç konuflmam›zolmufltur, olan kadar› da yer etmifltirbende. Agos’ta bir arkadafl›m›beklerken, MauriceBlanchot’nun “Writing The Disaster”›n›(Felâketi Yazmak)okuyordum. “Ne okuyorsun?”dedi. Anlatt›m, Türkçeye çevrilirse haber vermemiistedi. Sosyalizm hakk›nda da konuflurduk.Son görüflmemizde duygusal bir konuflmam›z oldu,onun hakk›nda endiflelenmememi, kendimeodaklanmam› söyledi. Ocak sonunda tekrar görüflecektik.Olmad›... “Rakel’i niye koymad›n”diye soruyorlar. Koymad›m, koyamam, yanl›flolurdu. Belki 10-15 sene sonra, ifl olarak de€ilama, arfliv olarak paylaflabilirim. Zaten benimiçin görev gibi oldu bu ifli tamamlamak; 19Ocak’tan önce baflka bir fley olacakt›, 19 Ocak’-tan sonra baflka bir fley oldu. 19 Ocak’tan sonra,“Ne yapay›m ben flimdi bununla? Saklayay›mm›?” diye Vas›f’a (Kortun) sordum. ‹lk tepkimsaklamakt›. Hiç kimse ne yapaca€›n› bilmiyordu.Vas›f, “yapmak zorundas›n” dedi. Çekimleredevam ettim; çal›flmada gördü€ümüz insanlar›ndördü 19 Ocak öncesinde, dördü 19 Ocak sonras›ndakonufltu.Özellikle 19 Ocak’la birlikte, Türkiye’de insanlar›nbafl›na neler gelebildi€ini gördükten sonra,Sergi Ermenilikhakk›nda de€il,Ermenilik üzerindenTürkiye’nin halleriyleilgili. Hiçbir zamankendi kimli€imiErmenilik üzerindentan›mlamam›flt›m,Ermeni oldu€umubaflkalar› hat›rlatt›.bu ifli yapmak ya da burada sergilemek seni tedirginetti mi?Birkaç sene önce olsa, belki tedirginlik duyard›m;ama, zaten yapmazd›m o zaman. Bugün durum1990’lardan farkl›. Ayr›ca, sergi Ermenilikhakk›nda de€il, Ermenilik üzerinden Türkiye’ninhalleriyle ilgili. Befl-on sene öncesinde bu sergininbir yeri, nedeni olmazd›. Ben hiçbir zamankendi kimli€imi Ermenilik üzerinden tan›mlamam›flt›m.Okul öncesi yafllarda oturdu€umuzapartmanda her çeflit insan vard›, biz çocuklar giripç›kt›€›m›z bütün evlerde konuflulan dilleri konuflurduk.Sokakta oynarken hepimiz Türkçekonufluyorduk ama, evlerde anne ne konufluyorsao dili konuflurduk. Üç say›s› Kürtçede “erek”,Ermenicede “yerek”... Süryani arkadafl›m›n evinegitti€imde Süryanice, Levanten arkadafl›m›nevinde ‹talyanca konuflurdum, Rumca konuflurdum,Ladino konuflurdum. Herkesi benim gibisan›rd›m çocukken. Böyleolmad›€›n› büyüyünce anl›-yorsun. Ermeni oldu€umubaflkalar› hat›rlatt› bana.Gitmemin sebebi biraz dabuydu. fiimdi bu konularmoda oldu, dolay›s›yla pozisyonlarde€iflti.Seyirciyi “Aç›k Aç›k Konuflmak”adl› iflin, üç kuflaktanErmeni kad›n›n konufltu€uses yerlefltirme karfl›l›yor;üst katta, “Y›k›nt›lar Aras›nda” adl›, metni feministErmeni yazar Zabel Yesayan’a ait bir iflle gezitamamlan›yor. Bütün serginin ayn› zamandafeminizm parantezine al›nd›€› duygusu uyan›yor.Böyle bir niyet var m›yd›?Afifllerin de, kataloglar›n da rengi mor, rengimizmor. Pek çok çal›flmada kad›nl›kla iliflkili simgeler,ço€ul cinsiyete dair metaforlar bulunabilir.Örne€in “Sus” adl› çal›flmada, “Hareket”te... Buradamilyonlarca bask› var, etnik, kültürel bask›-lar, cinsiyet üzerinden kurulan bask›lar...Sergideki amac›m bu resmi ortaya koymak. Biriolmadan di€eri olmaz. Önüne geleni tekmelemekmarifet burada. Bö€ürtlenli iflte (“Bö€ürtlenler”)eller k›ll› tüylü, ama flovenist erkek ellerde€il. Narin güzel eller, onlar da art›k o kadar busistemin içinde. Tertemiz eller bir süre sonrameyveleri m›nc›kl›yor da m›nc›kl›yor ve durmakbilmiyorlar, suyunu ç›kar›yorlar. Bir sürü ötekivar. Sanatç› olmak bile bafll› bafl›na bir ötekilikdurumu, parazit olmakla eflit.B‹R+B‹R | 13 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


KARA TREN:LOUISE BOURGEOIS(25 Aral›k 1911 - 31 May›s 2010)Kariyerinizin bafl›nda New York'a tafl›nd›n›z. Bunun sanat›n›zabir etkisi oldu mu?Lou›se Bourgeo›s: Bir Amerikal›yla evlenip Fransa’danNew York’a kaçm›flt›m. Paris’te kalm›fl olsayd›m sanatç›olarak devam eder miydim, emin de€ilim. New York’a gelerekbirdenbire aile ortam›ndan kurtulmufl, özgürleflmifloldum. Frans›z olman›n etkisini hissettim. Hem bir yaln›zl›khem de bir heyecan vard›. Erken dönem heykelleriminkonusu hasretti.Baz›lar›na göre, ifllerinizin ana temas› varl›k ile onu çevreleyenleraras›ndaki iliflki; insan iliflkileri de önemli bir yertutuyor eserlerinizde.Benim ifllerim çeflitli iliflkilerin portreleri olarak görülebilir.En önemlisi de annemle iliflkim. Anneme duydu€umhislerin di€er insanlarla iliflkilerimi ve sanatsal iflleriminas›l etkiledi€i karmafl›k ve gizemli. Hâlâ bu mekanizmay›anlamaya çal›fl›yorum.Aileniz hal›c›l›k yap›yordu ve siz matematik e€itimi ald›-n›z. Eserlerinizde bu ikisinin önemli bir etkisi oldu-€u söyleniyor. ‹çinizdeki matematikçiyle sanatç›aras›nda bir ba€ var m›?Geometri sevdam ifllerimdeki formel boyuttaifade buluyor. Hal›lardan ise genifl ölçekduygusunu ald›m. Onlar›n hikâyelerini,sembollerin mânâs›n› ve sanat tarihini ö€rendim.Hal›lar›n onar›lmas› iflinin benimiçin psikolojik bir etkisi de vard›; bozulan,parçalanan fleylerin onar›labilir ve yenidenbir araya getirilebilir oldu€una dair birinanç gelifltirdim. Benim sanat›m da biranlamda kendime ve baflkalar›na karfl›duydu€um hislerin onar›lmas›.En önemli ve tan›nan ifllerinizdenbiri örümcekler.Nas›l ortayaç›kt›lar?Örümcekler, annemebir güzellemeydi.Annem hal›Örümcek nineKendisininde dedi€i gibi,yapayaln›z birkoflucuydu; uzunmesafe koflucusu.1930’lardan beriyarat›yordu; kabulgörmesi, takdiredilmesi 1970’leribuldu. Zamangeçtikçe, zaman›nilerisinde oldu€uanlafl›ld›,feministlerin denizfeneri oldu. 98yafl›nda, hâlâtezgâh›n bafl›ndaçal›fl›rken vefat etti.Louise Bourgeois’y›söyleflilerindenyapt›€›m›z birderlemeyleu€urluyoruz.Derleyen: Didem Dan›flonar›c›s›yd› ve t›pk› bir örümcek gibi örüyordu. Benim koruyucumve en iyi arkadafl›m oldu. Gerçek uzamla psikolojikuzam aras›ndaki fark ilgimi çekiyor, bu meseleyikurcalamay› seviyorum. Annemin portreleri olan örümceklerkocaman, çünkü annem benim için bir an›tt›.Onun çevresinde dolanmak, alt›na girmek ve eskisi gibibeni korudu€unu hissetmek istiyorum. Örümcekler sinekleriyiyen hayvanlard›r. Bu haflaratla bafla ç›kman›n tek yoluörümcekler, bu yüzden onlar› seviyorum.Yani örümcek sizin için bir kahraman...Evet kesinlikle, bir kahraman, difli bir kahraman.Bu örümceklere bakarkeninsan ister istemezorada olmayanbir fleyi, örümce€ina€›n› görüyor ve bua€›n sizin hayat›n›z›bizimkilerle nas›l ba€lant›land›rd›€›üzerinedüflünüyor…Evet, a€ asl›nda bir iliflki kurma metaforu.Ailenizi ifllerinizde hep büyük ölçekli figürler olarak temsilediyorsunuz...Annem 1918’de, savafl›n sonunda, ‹spanyol gribi denenölümcül bir salg›n hastal›€a yakaland›. Herkes bu hastal›-€a yakalananlar›n sinek gibi ölece€ini düflünüyordu,ama o iyileflti. Fakathayat›n›n geri kalan›nda amfizemdenmustarip oldu, güçtendüfltü. Benimse hoflagitmek, çevremdekilerimemnun etmek gibi birhuyum vard›. Babam›hoflnut etmek için anneminbak›m›n› üstlendim.Annemle beraber hal›lar›nbak›m›n›, onar›m›n› yap›-yorduk. O iflin bir parças› olarakda, ben annemin bak›m›n›yap›yor, onu iyilefltirmeye çal›-fl›yordum. Bütün vaktimi tamirifline vermifltim. Annem hastaland›ktansonra seksle ilgilenmezolmufltu.Babam›n metresedinmesi budurumunmant›kî sonucuoldu.Foto€raf: Robert Mapplethorpe, 1982


“Hücre” (üstte, 1993), “Kad›n-Ev” üçlemesi (afla€›da, solda, 1947) ve “Anne” (afla€›da, sa€da, 1999)...Babam ortal›kta baflka çocuk istemiyordu. Metresindençocuk yapt› diye suçlanmak da istemedi€iiçin, hep yabanc›lar› seçiyordu. Bir türyasal önlem al›yordu yani. Bunlar ‹ngilizce mürebbiyelikyapmaya gelmifl yabanc› kad›nlaroluyordu, evin içinde de birtak›m ifllere yar›yorlard›.E€er hamile kal›rlarsa, babam derhal onlar›‹ngiltere’ye geri gönderiyordu.Baz› temalar, unsurlar eserlerinizde s›k s›k karfl›m›zaç›k›yor; bu tekrar bir yandan da onlar›güçlü k›l›yor. Kendi hayat›n›zdan hikâyeler üzerineifller üretmeyi tercih etmenizin nedeni ne?Çünkü onlardan kurtulmak istiyorum. Unutabilmekiçin de öncelikle affetmelisin. E€er k›rg›nsan,içindeki o fley canl› kal›yor. Yoluna devamedebilmek için ondan kurtulman lâz›m.Erken dönem ifllerinizin sürrealizm etkisiyleaç›klanmas› çok garip de€il mi?Evet, büyük bir hata. Sürrealizm benim için birlanet, çünkü sürrealistler her fleyle dalga geçer.Oysa benim için hayat bir trajedidir.Hiçbir grubun üyesi olmad›n›z m›?Olmad›m. Ben yapayaln›z bir koflucuyum; uzunmesafe koflucusu.Genel olarak modern sanat hakk›nda ne düflünüyorsunuz?Modern sanat tarihinde kendinizinereye konumland›r›rs›n›z?Sanat tarihiyle, biçimsel ak›mlarla, geçici modalarlailgilenmiyorum. Sanat sanat hakk›nda de-€ildir. Sanat yaflam hakk›ndad›r ve onu araflt›r›r.Bu söz, 1980’lerin sonunun sanat›n› al›p onusanat tarihiyle iliflkilendirmeye çal›flan tüm sanatç›akademilerine. Zira bu yapt›klar›n›n sanatlahiçbir ilgisi yok. Bu, kendine mâletme,üstüne konmayla ilgili; ünlü bir sanat tarihçisis›radan bir sanatç›dan daha iyidir demekle ilgili.Tarihçiysen, tarihçi haysiyetiyle davranmal›-s›n. Sanatç›dan daha iyi oldu€unu kan›tlamayaçal›flmamal›s›n. Ama flunu da söyleyebilirim.1930’larda, sanatç›lar›n ö€rencilere aç›k atölyelerininoldu€u y›llarda Paris’te okudum. En sevdi€imhocalar›m Fernand Léger, Othon FrieszB‹R+B‹R | 15 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


ve Paul Colin’di. Michel Leiris ve André Bretonda e€itimime büyük katk›da bulundular. Uzunsüre ders de verdim ve pek çok fahrî doktora ald›m.Bunlar›n hepsi gurur okflay›c›, ama benimkendimi ifade etme çabamla hiçbir ilgisi yok.Corbusier, Duchamp, Miró, Arp,Brancusi, Franz Kline ve Warholile arkadafll›klar›ma da de€er veririm.Bugün Robert Mapplethorpeve Gary Indiana ile arkadafll›€›mçok k›ymetli benim için.Hangi sanatç›lar› be€eniyorsunuz?En çok Francis Bacon’› seviyorum,çünkü korkunç sorunlar› varve bunlar›n hiçbirini çözemeyece-€ini biliyor. Ama bunlardan kaçabilece€inive böylece hayattakalaca€›n› da biliyor. ‹flleri onagüç verdi€i için bunu yap›yor.Hem sonra Bacon rahat›na düflkünde de€il. Baz›lar› “hep ayn›resmi yap›yor” diye itiraz edebilir.Do€ru, hep ayn› resmi yap›yor,çünkü tak›lm›fl. Ama rahat›nadüflkün de€il.1992’de Documenta’da sergiledi€iniz eserin ad›Hal›lar›nhikâyelerini,sembolleriniö€rendim. Hal›lar›nonar›lmas› iflininpsikolojik bir etkiside vard›; bozulan,parçalanan fleylerinonar›labilir veyeniden bir arayagetirilebilir oldu€unadair bir inançgelifltirdim. Sanat›mda bir anlamdakendime vebaflkalar›na karfl›duydu€um hislerinonar›lmas›.“Precious Liquids” (De€erli S›v›lar)...Asl›nda o çal›flman›n iki ismi vard›. Giriflin üstündeçelikle kaynak yap›lm›fl bir levhada “sanatak›l sa€l›€›n›n garantisidir” yaz›yordu. Ak›l sa€l›€›n›ntek ilac› sanatt›r demiyordum. Birçokbaflka fley daha vard›r. Ama sanat bir tür dengeyeulaflman›n, sosyal bir insan haline gelebilmeninyollar›ndan biri.‹çinde su birikintisi olan yatak ve etraf›nda dönencam flekiller neydi?Burada bedensel ifllevlerden bahsediyoruz. Gerginoldu€umuzda kaslar›m›z kas›l›r, gevflek olduklar›ndagerilim azal›r ve bir s›v› ç›kar. Yo€unduygular fiziksel olarak s›v›lafl›r, ortaya k›ymetlibir s›v› ç›kar. Bütün mesele bu uçan s›v›larla iletiflimiçinde olmakta. Size onlarca örnek verebilirim.Çok açsan›z, bir kuzu butu gördü€ünüzdea€z›n›z›n suyu akar. Camlarla gösterdi€im ifltebu s›v›lar. Baz›lar› damlalar gibi kapal›, di€erlerihuni gibi a€z› aç›k. Ama hepsi vücudumuzdakikaslar›n metaforlar›. “De€erli S›v›lar”la baz› yeniifllerimin konusu benzer asl›nda; bilinçalt›n›nhikâyesinden bahsediliyor. Meseleflu ki, bilinçalt› her zamanorada, her an can›n› s›kabilir.Ama onunla bar›fl yapmak zorundas›n.E€er yeterince yetenekli ve cömertsen vekendini yeterince be€eniyorsan, bu ifli becerebilirsin.Bu eserde (“Venice”), k›zkendi güvenli€i için, ak›lsa€l›€› için, teflhirci ile uzlaflmakzorunda. O yüzdengözlerini kap›yor, onu görmeyireddediyor ve her fleyi ters yüz edip ceketin içines›€›n›yor. Bu, sanatç› için de bir metafor. Sanatç›,gündelik yaflam›n gerçekleriyle bafledemezse, kendini rahat hissedece€i bilinçalt›naçekilir. Ama aflk korkuyu d›fllar, birdenbire afl›koldu€unda art›k hiçbir fleyden korkmuyorsundur.fiafl›rt›c›, ama do€rudur bu. K›z da bilinçalt›nas›€›nm›flt›r.Kapana k›s›lm›fl, dünyaya oradan bakmaya çal›-flan küçük bir k›z imgesi var ifllerinizde…Evet, s›k›flma, kapana k›s›lma hissi ve kaçma...Bir yandan, geçmifliniz sizi k›st›r›yor; ondankaçmaktan baflka yapabilece€inizbir fley yok. Sanat bu türtatmin edilmemifl arzulardan,korkulardan do€uyor. Yaln›zl›kkorkusu, gruba dahil olmamakorkusu, içine düfltü€ün durumlarlabafl edememe korkusuve kaç›p gitme arzusu... Amaondan sonra, sadece kendimikabullenmiyorum, ondan keyifalmaya da bafll›yorum.Son yapt›€›n›z “Maison Fragile”(K›r›lgan Ev) 1978’de yapt›klar›n›zkadar k›r›lgan de€il.“Femme-Maison”da (Kad›n-Ev)çocuk hapsolmufltu ve sonunda,k›rk y›l sonra “Maisons Fragiles”de(K›r›lgan Evler), evet,evler k›r›lgan ama, kendi ayaklar›üzerinde duruyorlar. Uzunbir sürecin sonunda ad›m ad›m var›lan bir noktabu; kendinle, korkular›nla, dünyadaki konumunlauzlaflmanla ilgili. K›r›lgan bir denge bu,ama bafla ç›kabilirsin.Kulland›€›n›z malzeme ne?Büyük bir mutluluk kayna€›: Siyah mermer. Dirençgösteren bir malzemeyi yontman›n zevki.Sald›rabilece€in birini bulmufl olman›n mutlulu€u.Sana direnebilecek bir malzemeye sald›rman›nzevki. Güreflebilece€im malzemeleriseviyorum. Mermeri incitemezsin; nekadar kopar›rsan kopar, ne kadar ufalarsanufala... Bir parçay› de€ifltirirsin,ama onu yok etmezsin.‹nsanlarla da bu tür iliflkileri seviyorum.Bana direnebilen vebenim sald›r›lar›ma dikkateden insanlardan hofllan›-yorum.Feministlerin feneriKüçük k›z, tüccar babas›n›n dünyan›n dört bir yerindengetirdi€i antika hal›lar› annesiyle birliktetamir ederken, püriten al›c›lar rahats›z olmas›n diyeaflk meleklerinin penislerini keser ve annesininbir kenara ay›rd›€› bu penislerin yerini, baflka hal›-lardan kestikleri çeflit çeflit çiçekle doldurur. Y›llarsonra Robert Mapplethorpe onu koltu€unun alt›ndalatex bir penisle (ünlü “La Fillette”) foto€raflad›€›nda,“onu korkunç bir fley olarak de€il,sevdi€im için tafl›d›m, üç o€lum ve kocam sayesindeerkeklere bakmay› ö€rendim” diyecektir. GüzelSanatlar Fakültesi’nde ç›plak erkek modelin ereksiyonunugördü€ünde onun ad›na üzüldü€ünü, birerke€in de zay›f düflebilece€i durumlar oldu€unuo zaman anlad›€›n› söyler. Fallusun bu çokanlaml›varl›€›, onun için vazgeçilmez bir tema olarak kalacakt›r.T›pk› babas›yla bitmeyen hesaplaflmas›gibi. Babas›n›n yemek masas›nda tüm aileye verdi€irahats›zl›klardan kurtulmak için hep birdenüzerine atlay›p onu yediklerini hayal etti€ini söylemektenkaç›nmayacakt›r. “Baban›n ‹mhas›”n›nkayna€› bu fantezidir. Zaten “itiraf sanat›” ad› verilecektir,modern sanat tarihinin neredeyse tümak›mlar›yla kesiflmifl çal›flmalar›na.Kendisine feminist demese de feminist sanatç›lariçin deniz feneri olmufl, kendisine sürrealistdemese de sürrealizmin son örneklerinden say›lm›flt›r.Tate Modern’da sergilenen dev örümcek“Maman” (Anne) sanatla ilgilenmeyenlerin dahiaflina oldu€u bir alâmet-i farika haline gelmifltir.Ev, “Femme-maison”daki evleflmifl bedenindenç›kmak için yard›m isteyen bir el uzatan kad›ndan,devasa örümceklerine kadar esas temalar›ndanbiridir. Neredeyse bina boyutunda büyüttü€üörümceklerin annesini temsil etti€ini de söyler.Alt›na girip korunmak, saklanmak ister. Dünyan›nen çabuk da€›labilir evidir örümcek a€› ve Bourgeois’yagöre her evin üzerinde bir giyotin sallan›r.Geçmifli yok eden bugündür giyotin. “Geçmifli elletutulur hale getirip ondan kurtulmakistiyorum” diyecektir heykeli nedensevdi€ini anlat›rken. Hat›rlamak,nesnelerde somutlaflt›rmak ve kurtulmak.T›pk› kad›nlar›n yüzy›llard›royalarla, dantellerle,dokumalarla, yapt›klar› gibi. Söylenemeyenleridokunulabilenlere dönüfltürmekve ak›l sa€l›€›n› korumayaçal›flmak...Bir k›z›lderili efsanesine göre, dünyan›nkaranl›kta kalan taraf›-n› ayd›nlatmak için birparça günefl almaya gidenörümcek nine yan›nda bir parça kil götürür. Orayavard›€›nda kurumufl olan kil kab›n içine biraz güneflkoyar ve karanl›€› ayd›nlat›r. Zamanla güneflleriazalan canl›lar, onun a€›n› takip ederek bir parçagünefl al›p ayn› yoldan geri gelirler. Ço€u kad›n sanatç›için öyle bir k›lavuzdur Louise’in örümcekleri.Hat›rlayarak, hayal ederek, düflünerek, çal›flarakgeçmifl 98 y›ll›k bir ömür. “Duygular›m benimfleytanlar›md›r” diyen küçük bir kad›n. Yaratt›€›nesnelere tutunan bir örümcek nine. Yan›lsamalara€›n›n dokumac›s›.Nazl› Ökten


DÜNYA KUPASI’NADA‹R ‹K‹ KR‹T‹KSORUHangi Afrika,Baflka bir Afrika ülkesi düflünülebilir miydi?Pape Diouf’un “Hangi Afrika?” sorusundan bafllayal›m.Asl›nda, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin tarihi Afrika k›tas›n›ntarihinin (Bat› ülkeleri taraf›ndan sanki kadermifl gibiyutturulmaya çal›fl›lan tarihin) bir özeti gibi. K›tan›n enzengin kaynaklar›n›n bulundu€u bu ülke çok göstergeselbir flekilde 1899-1902 aras›nda Avrupa’da de€iflmekte olandengelerin etkisiyle, o k›tayla uzaktan yak›ndan alâkas› olmayaniki süper gücün savafl›na sahne oluyor ve o zamanakadar bir Hollanda kolonisi olan Güney Afrika, Britanya’n›neline geçiyor. Daha sonra, uzun apartheid dönemive nihayet 1994’te Mandela’n›n cumhurbaflkan› seçilmesiylebafllayan yeni demokrasi ve “kardefllik” süreci. FakatGüney Afrika’n›n tarihsel olarak di€er Sahraalt› Afrika ülkelerindenen büyük farkl›l›€›, özellikle Hollanda kolonisioldu€u dönemden itibaren ülkeye gelen ve yüzy›llar boyuncaekonomik gücü ve üretim araçlar›n› elinde bulunduranbeyaz nüfus. Ülkenin endüstriyel kalk›nmas› da bunüfusun yaratt›€› dinamik ve yine bu nüfusun ç›karlar›do€rultusunda geliflmifl durumda. Bugün Güney Afrikanüfusunun yüzde 10’dan az›n› oluflturan beyazlar, apartheid’›nortadan kald›r›lmas›ndan neredeyse yirmi y›l sonra,hâlâ ülkedeki tar›m topraklar›n›n yüzde 80’ine sahip;1994’ten bu yana beyazlar›n üçte birinin ülkeyi terketmiflolmas›na ra€men. Güney Afrika’n›n gayrsafi millî has›las›Sahraalt› Afrika ülkelerinin toplam›n›n yüzde 40’›na, tümAfrika’n›nsa yüzde 25’ine tekabül ediyor, ad› Brezilya veHindistan’la beraber BM Güvenlik Konseyi’nin sürekliüyesi olmaya aday ülkelerle beraber an›l›yor ve dünyan›nen zengin ülkeleri listesinde 32. s›rada. Dünya Kupas›’n›naç›l›fl seremonilerinde de görüldü€ü üzere(sahne alanlar aras›nda Cezayirli Khaled Kuzey Afrika’y›,Nijeryal› Femi Kuti Orta Afrika’y› temsilediyordu) FIFA ve organizatörler, turnuva bütünAfrika taraf›ndan ortaklafla düzenleniyormufl hissi-hangi Güney Afrika?Güney AfrikaCumhuriyetidünyan›n en zenginülkeleri listesinde32. s›rada. GSMH’s›tüm Afrika’n›ntoplam has›las›n›nyüzde 25’inetekabül ediyor.Madalyonun biryüzü bu. Öbüryüzünde iseortalama ömürsüresinin 49 y›l,iflsizlik oran›n›nyüzde 27, 15-45yafl grubundaki herbefl kifliden birininAIDS’li olmas› var.2010 DünyaKupas›’n›nevsahipli€iniyapan k›taya veülkeye kufl bak›fl›bir göz atal›m...Alican TaylaDünya Kupas›’n›n aç›l›fl günü. Akflam France2 kanal›n›nspor program›nda iki önemli konuk yan yana.Biri kar›flt›€› onlarca yolsuzluk hikâyesiTürkiye’ye kadar uzanan, vaktiyle Marsilya belediye baflkanl›€›da yapm›fl ve flike skandal› yüzünden 1993’te fiampiyonKulüpler Kupas›’n› kazand›ktan birkaç ay sonraFransa’da ikinci lige düflürülen ve flampiyonlu€u da elindenal›nan Marsilya’n›n “efsane” baflkan› Bernard Tapie.Mehmet Ali Y›lmaz - Cem Uzan k›rmas› siyasetçi, ifl vefutbol adam› profilinin Frans›z versiyonu. Eski SosyalistPartili, fakat 2007’de Sarkozy destekçisi. Di€er konuk, Tapie’deny›llar sonra, 2005-2009 aras›nda ayn› Marsilya’n›nbaflkan› olan Senegal as›ll› Frans›z Pape Diouf. Senegallibir ailenin o€lu olarak Çad’da do€an ve çocuklu€unu Senegalve Moritanya’da geçiren Diouf, okumak için geldi€iMarsilya’da hayat›n› kazanmak için bir yandan inflaat iflçili€ive çöpçülük de dahil olmak üzere çeflitli ifller yaparken,di€er yandan da Fransa’n›n en prestijli okullar›ndanSiyasal Bilimler Enstitüsü’nü bitirmifl. Ard›ndan da taraftar›oldu€u Marsilya tak›m›n› takip etmek için spor gazetecili€inebafllam›fl. Bu iki eski kulüp baflkan› aras›ndakitek ortak nokta futbol ve Marsilya.Söz konusu programda da, haftalard›r oldu€u gibi,Dünya Kupas›’n›n ilk kez bir Afrika ülkesinde düzenlenmesininne büyük bir sembol, ne kadar anlaml› bir göstergeve önemli bir ad›m oldu€u konufluluyor, futbolbayram›ndan, Afrika’n›n bir bütün olarak, t›pk› organizatörülke Güney Afrika’n›n apartheid’› yendi€i gibi, sorunlar›n›nalt›ndan kalkaca€›ndan söz ediliyor, Mandela veObama ayn› cümlelerde an›l›yor... Tapie ve stüdyodaki di-€er “beyaz Frans›zlar” bu telden çalarken Pape Diouf sonundadayanamay›p araya giriyor: “Peki ama, sormay›unuttu€unuz iki önemli soru yok mu: Hangi Afrika’danbahsediyoruz? Ve hangi Güney Afrika’dan bahsediyoruz?”Kimseden ses gelmeyince Diouf kendi sorusunu “birincisi,Afrika halklar›n›n ço€u Güney Afrika’y› hakiki bir Afrikaülkesi olarak görmüyor...” diye yan›tlamaya bafll›yor,fakat sözü, baflta Bernard Tapie olmak üzere di€erlerininba€r›fl ça€r›fla varan bir hiddetle araya girmesiyle kesiliyor,zira “bu büyük festivale bu tür polemiklerle gölge düflürmemeklâz›m”. Herkes biliyor ki Pape Diouf’un sordu€usorular do€ru; dahas›, ne bunlar› sormak ne de yan›tlamakiçin Afrikal› olmak gerekiyor.ni vermek için ellerinden geleni yap›yor. Bat›l›lar›n ço€uda buna en az›ndan inan›yormufl gibi görünüyor. Turnuvan›nGüney Afrika’da düzenlenmesi için çok çabalayan eskicumhurbaflkan› Thabo Mbeki, ‹sviçreli FIFA baflkan› SeppBlatter’e yollad›€› mektupta flöyle yazm›fl: “En büyük arzumuz,bir gün tarihçilerin 2010 Dünya Kupas›’n› Afrika k›-tas›n›n dirildi€i ve yüzy›llar süren sefalet ve savafllar›sildi€i an olarak göstermesi.” Bu söylemlerin gizledi€i fleyigörmek için de siyah Afrikal› olmak flart m›? Ya da çok basitbir soru: Dünya Kupas›’n›n Güney Afrika’da de€il de,çok daha büyük birer futbol ülkesi olan Nijerya ya da Gana’dadüzenlenmesi düflünülebilir miydi?Bir Afrika ülkesi kupay› neden kazanamaz?Gelelim Pape Diouf’un ikinci sorusuna: “Hangi Güney Afrika?”Yukar›da bahsetti€imiz, h›zl› geliflen ve Afrika’n›nen zengin ülkesi manzaras›, tabii ki madalyonun bir yüzü.Güney Afrika’da ortalama yaflam süresi yaklafl›k 49 y›l(Türkiye’de 70’in üzerinde), çocuklarda ölüm oran› yüzde45, iflsizlik oran›ysa yüzde 27. Halk›n yaklafl›k üçte birigünde iki dolardan az parayla yafl›yor. Devletin çürümüfllü€üve etkisizli€i de eklenince, ülke ayn› zamanda, DünyaKupas› yaklafl›rken Bat›l› turistleri korkutan feci bir güvenliksorunu yafl›yor: Y›lda ortalama 19 bin cinayet iflleniyorve 50 bin kad›n tecavüze u€ruyor (resmî kay›tlarayans›d›€› kadar›yla), günde ortalama 52 cinayet, 137 tecavüzdemek! Bu tabloya bir de bütün k›tay› k›r›p geçirenAIDS’i eklemek lâz›m. 5.5 milyondan fazla HIV virüslü kiflininyaflad›€› Güney Afrika’da 15-45 yafl grubunun yüzde20’si AIDS’li. FIFA, Dünya Kupas› s›ras›nda bol miktardabedava prezervatif da€›taca€›n› aç›klayadursun, halihaz›rdakicumhurbaflkan› Jacob Zuma HIV virüslü bir kad›nlakorunmadan cinsel iliflki kurdu€unun ortaya ç›kmas›n›nard›ndan düzenledi€i bas›n toplant›s›nda “ayn› akflam s›k›bir dufl ald›€›n› ve bu sayede virüsten korundu€unu” aç›k-B‹R+B‹R | 18 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


lam›flt›. Zuma’n›n befl kar›s› (üçüncüsü 2000 y›-l›nda b›rakt›€› notta “yirmi y›ll›k cehennem hayat›naart›k dayanamad›€›n›” yazarak intiharetmiflti) ve yirmi çocu€u var. Birçok “iyi niyetli”Bat›l›, bu Dünya Kupas›’n›n, Afrika’n›n bütünündeolmasa da, en az›ndan Güney Afrika’dakiekonomik sefaletin ortadan kald›r›lmas›nda büyükrol oynayaca€›n› iddia ediyor; turizmden,yat›r›mlardan, bu sayede geliflecek olan altyap›-dan bahsediyor. Ne zaman bu kadar büyük birspor organizasyonu geliflmekte olan bir ülkededüzenlense ayn› laflar› duyuyoruz, fakat sonuçgenellikle tam ters yönde oluyor. Hatta bugünbirçok iktisatç› 2004 Atina Olimpiyat Oyunlar›’n›nYunanistan’›n flu an içinde bulundu€ukrizle ba€lant›s›n› anlat›yor. Güney Afrika’da dadurum farkl› olmayacak ve kapitalist dünya ekonomisiayn› flekilde ifllemeye devam edecek.FIFA’ya 3.3 milyar dolar kâr getirecek olan turnuvadangeriye Güney Afrika’da hiçbir ifle yaramayacak27 tane futbol sahas› kalacak. Üstelik,baflta yine FIFA olmak üzere Bat› dünyas› kupay›Güney Afrika’da düzenlemeyi kabul ederekkendi kamuoyuna Afrika k›tas›na destek oldu€umesaj›n› verecek ve bu mesaj mutlulukla vuvuzelalar›n›üfleyen Afrikal› (hani ayn› Bat›l›lar›nbüyük ve zengin Afrika kültürü laflar›n› bir kenaraat›p çok gürültü yap›yor diye yasaklatmakistedi€i vuvuzelalar) taraftar görüntüleriyle süslendirilerekhaftalar boyunca gözümüze sokulacak.K›sacas›, 2010 Dünya Kupas›’n›n Güney Afrika’dadüzenleniyor olmas›, söylendi€i gibi,bütün Afrika k›tas› bir yana, GüneyAfrika’daki sefaletin ortadankald›r›lmas›na dair herhangi birçözüm üretmeyecek. Böyle biramaç da yok zaten, çünkü iflin özügere€i bu amaç kapitalizmin iflleyiflineayk›r›, yoksa Afrika da, GüneyAfrika da bugün bu halde olurmuydu? Ayn› zamanda, bu DünyaKupas› yine söylendi€i gibi Afrika’n›ndirilifline dair bir sembololarak da addedilemez. Olsa olsaAfrika futbolunun geliflimininsembolü olabilir.Sömürünün futbol cephesiTam da bu noktada, Afrika’y› heralanda sömürmeye devam edenkapitalizmin bu k›tadaki futbol üzerindeki etkisinegöz att›€›m›zda karfl›m›za yine tüyler ürperticibir manzara ç›k›yor. Frans›z Le Mondegazetesinde turnuvan›n bafllad›€› günlerde yay›nlananbir yaz›da bir baflka do€ru vard›: “NedenDünya Kupas›’n› bir Afrika ülkesikazanamaz? Hele de böyle bir baflar›n›n organizatörülke Güney Afrika’dan gelmesini nedenEto’o ya da Drogbaayar›nda golcüsüolsa DünyaKupas›’ndapekâla yar› finalizorlayabilecek birtak›ma sahip olanGana’daki futbolokullar› sadeceEssien tipindeoyuncu yetifltiriyor,zira Avrupa’n›nbüyük tak›mlar›Gana’ya orta sahaoyuncusu aramayageliyor.kimse beklemiyor?” Sürpriz (mesela çeyrek finaleç›kmak) yapabilece€i söylenen Afrika ülkeleriGana, Kamerun, Fildifli Sahili’yle GüneyAfrika aras›ndaki fark›n sebebinebak›ld›€›nda, bu sorunun cevab›aç›k bir flekilde görülüyor. Bilindi€igibi, kuvvetli Afrika tak›mlar›ndakioyuncular›n hemen hepsiAvrupa’n›n kalburüstü liglerindeoynuyor, zira bu ülkelerde do€rudürüst bir lig veya tak›m yok. GüneyAfrika’daysa futbol, beyazlar›nsporu olan rugby ve kriketekarfl› siyahlar›n sporu olarak geliflti€inden,rüflvet skandallar›yladolu olsa da ekonomik olarakkendisini döndüren, belli bir rekabetesahip, hatta bir dönemMuhsin Ertu€ral’›n çal›flt›rd›€› veAvrupa’da da ad› bilinen KaiserChiefs gibi tak›mlar› olan bir ligesahip. Bunun sonucu olarak, futbolcular yurtd›-fl›na pazarlanmak için de€il, kendi liglerinde oynamakiçin yetifltiriliyor. Dolay›s›yla, di€erAfrika tak›mlar›n›n aksine, Dünya Kupas› kadrosundakioyuncular›n sadece birkaç› baflka ülkelerdeoynuyor. “Büyük futbol ülkesi” olarakan›lan Gana ve Fildifli Sahili gibi Afrika ülkelerindeysesistem tamamen küresel kapitalizminB‹R+B‹R | 19 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Avrupa kulüplerinin orta saha oyuncu madeni Gana...sömürüsü ve modern kölelik kurallar›na göre iflliyor.Bu ülkelerde, ço€u Avrupal› olan yat›r›mc›larkurduklar› futbol okullar›nda tamamenAvrupa’ya pazarlamak üzere genç Afrikal› futbolcularyetifltiriyor. Bu okullardan ülkeye enufak bir yat›r›m veya altyap› kalm›yor. ‹ngilizspor yazar› Steve Bloomfield’in “Africa United:How Football Explains Africa” (Birleflik Afrika:Futbol Afrikay› nas›l ‹zah Ediyor) adl› kitab›ndaayr›nt›l› bir flekilde anlatt›€› bu sistemin en çarp›c›yan›ysa, kapitalizmin bütün bildik kurallar›n›içinde bar›nd›rmas›. Bunlardan biri dearz-talep kural›. Avrupa’ya oyuncu pazarlamakiçin kurulan bu okullar›n oyuncu yetifltirmestratejisi de bu kural› göz önünde bulunduruyor.Mesela Eto’o ya da Drogba ayar›nda golcüsüolsa Dünya Kupas›’nda pekâlâ yar› finali zorlayabilecekbir tak›ma sahip olan Gana, Avrupapiyasas›nda orta saha oyuncular›ylatan›nd›€› için bu ülkedekifutbol okullar› son y›llarda sadeceEssien tipinde oyuncular yetifltiriyor,zira Avrupa’n›n büyüktak›mlar› Gana’ya orta sahaoyuncusu aramaya geliyor. Akl›-m›za bunun dünyada belki engüzel örne€i olan Haiti geliyor.Sene bafl›ndaki deprem felaketiylesefaleti tekrar gündeme gelenHaiti, dünyan›n bir numaral›golf topu üreticisi. Ülkedeki profesyonelgolfçü say›s›ysa s›f›r!Ayr›ca, unutmamak lâz›m ki bütündünyan›n ad›n› ezberledi€i,milyonlar kazanan ve ‹spanya,‹talya liglerinde oynayan Afrikal›futbolcular aysbergin sadece ucuna tekabülFinal maç›n›nHollanda-‹ngiltereolmas› gayetmümkün. Bir as›rönce BoerSavafl›’na sahneolan GüneyAfrika’daki DünyaKupas› finalinin buülkeyi s›raylasömürmüfl iki eskikolonyal güçaras›ndaoynanmas› güzelbir ters köfleolmaz m›?ediyor. Türkiye liginden de bildi€imiz gibi, say›-s›z Afrikal› futbolcu hiç tan›mad›klar› ülkelerinvasat tak›mlar›nda, hiç de büyük olmayan paralarkarfl›l›€›nda kimsenin akl›nda yer etmeyenbir futbol kariyeri sürdürüyor. Mesela, 2010 itibariyleRomanya Birinci Ligi’nde Afrikal›lar, Romenlerde dahil olmak üzere di€er bütünoyunculardan daha kalabal›k. 2009-2010 aras›nda,Avrupa genelinde yap›lan bütün transferlerinbeflte birini Afrikal› oyuncular oluflturuyor.Ucuz iflgücünün futbola yans›ma biçimi.Sonuç olarak, bir Afrika ülkesinin –ki o da ancakGüney Afrika– Dünya Kupas›’n› düzenlemesimümkün olsa da, bu turnuvay› kazanmas›henüz mümkün gözükmüyor. Dolay›s›yla, 2010büyük ihtimalle Dünya Kupas› tarihinin ikitemsilî istatisti€ini de sona erdirecek: Birincisi,flu ana kadar Brezilya’dan baflka hiçbir ülke kendik›tas›n›n d›fl›nda kupay› kazanamad›. ‹kincisiyse,flu ana kadar hiçbir Dünya Kupas›’nda evsahibi ülke ilk turda elenmedi. Bu iki veri bilek›talararas› dengesizli€in basit, ama net bir göstergesi.Bafla dönüp tekrar Pape Diouf’a ba€lanal›m,zira kendisi ayn› zamanda Fransa millî tak›m›antrenörü Raymond Domenech’i savunan az›nl›€›nda içinde. Futbol tarihi boyunca Domenechkadar kendisinden nefretedilen bir millî tak›m antrenörü olmuflmudur, bilinmez. Öyle ki, hiçbeklenmedi€i halde 2006’da Fransa’yaDünya Kupas› finali oynatt›-€›nda “tak›m› zaten Zidanekuruyor” deniyordu. Fakat Fransakamuoyu ve medyas›n›n nefreti,Domenech’in ötesinde, bütün tak›-ma ve hatta futbolun kendisine deyay›l›yor. Geçti€imiz aylarda yap›-lan çeflitli anketlere göre, yüzde 80oran›nda Henry’nin elle oynamas›-n›n ard›ndan tak›m›n Dünya Kupas›’nagitmeyi hak etmedi€inidüflünen Frans›zlar›n neredeyse yar›s›,tak›m›n Meksika, Uruguay veGüney Afrika’yla ayn› gruba düfltü-€ünün aç›klanmas›ndan beri ilk turda elenece-€ini söylüyor. Bir yanda tak›mda “yeteri kadar”beyaz olmad›€›n› söyleyen klasik afl›r› sa€c›lar;bir yanda, baflta Benzema ve Nasri olmak üzereMagriplilerin hiçbirinin tak›ma al›nmamas›nak›zan Magrip as›ll› Frans›zlar; tak›m›n Henry,Anelka, Ribéry üçlüsüne ra€men bir türlü golatamad›€›ndan yak›nan güzel futbol tutkunlar›;Henry’nin eli ve Benzema, Ribéry, Govou üçlüsününkar›flt›€› söylenen fuhufl skandal›yla tak›-m› destekleyemeyen ahlâkç›lar derken geriyepek taraftar kalm›yor.Fakat bu nefretin esas sebebi, galiba, bütünbunlar›n ötesinde, özellikle de ekonomik krizinbafllang›c›ndan beri futbol piyasas›nda dönenmilyarlar› duymaya kimsenin tahammülününkalmam›fl olmas›. Gerek oynanan futbol, gereksespor ahlâk› üzerine bütün tart›flmalarda lafdönüp dolafl›p oyuncular›n kazand›klar› parayageliyor. Hatta Fransa millî tak›m› Güney Afrika’yageldi€inde, Sarkozy hükümetinde vitrinmankeni rolü gören genç ve güzel spordan sorumludevlet bakan› Senegal as›ll› Rama Yade,futbolcular›n kald›€› otelin fazla pahal› oldu€unuve “kriz döneminde daha mütevaz› yaflayarakhalka örnek olmalar›” gerekti€ini söyleyerekyeni bir polemik yaratm›fl, ama bu polemik RamaYade’›n kald›€› otelin daha da pahal› oldu€ununortaya ç›kmas›yla sönmüfltü. Frans›zoyuncular ise, tak›mlar›n›n Uruguay maç›ndansonraki bofl gününde, otellerine yak›n bir gecekondumahallesini ve büyük sefalet içinde yaflayanyöre halk›n› ziyarete gitti. Bir baflka Senegalas›ll›, tak›m kaptan› Patrice Evra gezi s›ras›ndakendine tutulan mikrofonlara “Güney Afrika’yakadar gelip de buradaki sorunlar› görmezdengelecek halimiz yoktu. Buradaki hayat›n gerçekleriesas bu manzaralar” diyerek “bu büyük futbolflölenine polemiklerle gölge düflüren”Afrikal›lar aras›ndaki yerini ald›. Bütün bunlarara€men, Fransa ittire kakt›ra da olsa finale ç›kmay›baflar›rsa, düne kadar yerden yere vurulantak›m›n ülkeye halk kahraman› olarak dönece-€ini herkes biliyor. Zira Fransa’da da Bat› dünyas›nahas bir haf›za sorunu var. Böyle bir olas›senaryonun ard›ndan Patrice Evra “bugün bizialk›fllayanlar düne kadar bize s›rt›n› çeviriyordu”der mi, bilinmez ama, Pape Diouf bununbir benzerini Dünya Kupas› için söylüyor:“Dünya Kupas›’n›n Güney Afrika’da düzenlenmesinesevinenler, Afrika’ya s›rt çevirenlerinbafl›nda geliyor.”‹deal finalDünya Kupas› ve benzeri büyük uluslararas›spor müsabakalar›n›n bir zevkli yan› da, döneminsiyasal konjonktürü ya da belli ülkelerin tarihlerive birbirleriyle iliflkileri aç›s›ndan baz›ilginç maçlar›n oynanabilmesi. 1974 Dünya Kupas›’ndaDo€u Almanya’n›n Bat›’y›, 2002’de deSenegal’in aç›l›fl maç›nda favori Fransa’y› 1-0yendi€i maçlar veya her daim Kuzey ‹rlanda -Serbest ‹rlanda karfl›laflmalar› gibi. Bu sefer deelemelerden ç›k›p turnuvaya kat›lma hakk›n›kazanan ülkelere bakt›€›m›zda, birçok kiflininfantezisi bir ABD - Kuzey Kore maç› seyretmekti,fakat ayn› grupta olmad›klar›ndan ve ikisininbirden bir üst tura ç›kma ihtimali s›f›ra yak›noldu€undan böyle bir maç henüz oynanmayacak.Buna karfl›l›k, final maç›n›n Hollanda - ‹ngiltereolmas› gayet mümkün. Bir as›r önceBoer Savafl›’na sahne olan Güney Afrika’dakiDünya Kupas› finalinin bu ülkeyi s›rayla sömürmüflolan iki eski kolonyal güç aras›nda oynanmas›bafl›ndan beri bir semboller dizisi olaraksunulan bu kupan›n sonu için güzel bir ters köflesembol olmaz m›?B‹R+B‹R | 20 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


HANG‹ GÜNEYAFR‹KA?S›n›fsalapartheidfiimdi yak›n planageçiyoruz. DünyaKupas› GüneyAfrika’n›nkalk›nmas›nakald›raç m› olacak,yoksa zenginleyoksulunaras›ndakiuçurumunbir fersah dahaderinleflmesinevas›ta m›?Mithat Fabian Sönmezburada görmek istemediklerini söylediler.Stadyum çevresinde bulunmam›z› istemiyorlar.“BiziYani gitmek zorunday›z.” Bu sözler, k›rk y›ld›rDurban Kings Park Stadyumu’nun çevresinde iflportac›l›k yaparakgeçinen Regina Twala’ya ait. Önemli sözler, çünküTwala’n›n maruz kald›€› bu d›fllay›c› tav›r, Güney Afrikal›kent yoksullar›n›n Dünya Kupas›’yla birlikte artarak hissetti-€i bask›y› yans›t›yor. Durban’da art›k Kings Park adl› bir stadyumyok. Onun yerinde 457 milyon dolara mâlolan sonteknoloji ürünü bir yap› var: Moses Mabhida Stadyumu. Bugörkemli yap›, çevresindeki yoksullu€u neoliberal bir abrakadabraylayok etti. Bir baflka deyiflle, “pislik” hal›n›n alt›na süpürüldüve art›k her fley pîrüpak!Öyle mi gerçekten? Dünya Kupas›’ylabirlikte Güney Afrika’y›vars›l, ayd›nl›k bir gelecek mi bekliyor?Yoksa o kupa tam da bu müreffehhayallerinkatili mi? Ülkedeyoksullar›n, siyahlar›nsporu olarakbilinen futbol, bupahal› ve gösteriflliflenli€iyle ülkeningeliflmesine yard›mc› olmaya m› geliyor, zenginle yoksulunaras›ndaki uçurumu art›rmaya m›?Bunlar her büyük spor organizasyonunda muhalif kutuplar›nseslendirdi€i sorular. Özellikle dünyan›n 1980’lerde geçirdi€ineoliberal dönüflümle birlikte sporun ola€anüstü birflekilde ticarîleflmesi ve devasa bir endüstri hâline gelmesi,yaratt›€› çeliflkileri ve sorunlar› daha da görünür k›ld›. Bu seferkico€rafya Güney Afrika. Irkç› apartheid rejiminden kurtuluflunun16. y›l›n› kutlayan Zulu diyar›nda yeni ayr›mc›l›kdöneminin bayraktarl›€›n› neoliberal politikalar yap›yor veDünya Kupas› bu politikalarla hayli içli d›fll›.ANC (African National Congress / Afrika Ulusal Konseyi),iktidara Neo-Keynesçi RDP (Yeniden ‹nfla ve Kalk›nma)ile geldi, ama k›sa sürede bu program› tedavüldenkald›rd› ve vaatlerinin tam aksi bir siyaseti dikte eden GEARsistemini devreye soktu. GEAR, kalk›nma, istihdam ve refah›npaylafl›m›n› öngörüyordu. Fakat beraberinde özellefltirmeyi,ücretlerin düflürülmesini ve tenkisatlar› getirdi. ANC,yeni bir siyahî eliti semirtirken, emekçi s›n›f› görmezden geldive Güney Afrika, 1990’lar›n sonunda yay›nlanan BM raporunagöre zenginle yoksulun aras›ndaki uçurumun en yüksekoldu€u ikinci ülke hâline geldi. (Dönemin birincisi Brezilya.)1999’da Thabo Mbeki’nin baflkanl›€a gelmesiyle ANC,bir seçimden daha zaferle ayr›ld›, ama hükümetin emekçilerüzerindeki bask›s› azalmad›. Bu dönemde GEAR politikas›n›bir üst seviyeye tafl›yan hükümet, merkezine yeni geliflenburjuvaziyi alarak sermayeye dayal› bölgesel bir güç olmay›hedef tahtas›na oturttu. “Sub-imperialism” olarak an›lan buagresif neoliberal anlay›fl›n çal›flan kesim üzerinde fliddetlietkileri oldu. ‹flsizlik, yüzde 20’lerden yüzde 48’lere kadarç›kt›, halk yüzde 20 oran›nda fakirleflti, zenginle yoksul aras›ndakiuçurum iyice artt›. AIDS’li oran› ve fuhufl ak›l almazboyutlara eriflti. Hükümetin ad› s›kça yolsuzluklarla an›l›r olduve son olarak büyük tepki toplayan zorunlu gecekondutahliyeleri yaflanmaya bafllad›.Engels’in Haussmann’› Güney Afrika’daKonut yetersizli€i, bar›nma sorunu ve gecekondu mahalleleri,Güney Afrika yöneticilerinin apartheid döneminden beribafl›n› a€r›tan konular. Mike Davis’in “Gecekondu Gezegeni”kitab›ndan aktaracak olursak: “...Sömürge ›rkç›l›€› temelindekurulan apartheid rejimi köyden kente göçü kriminalize etmeklekalmam›fl, tarihsel olarak kent merkezlerinde yaflayanbeyaz olmayan topluluklar›n müthifl bir ac›mas›zl›kla yerlerindensürülmelerine de neden olmufltu. Yaklafl›k bir milyonsiyahî, sözde ‘beyazlara’ ait bölgelerden tahliye edilmiflti.”Apartheid dönemindeki bir milyon kiflinin zorla tahliyesi ac›-l› ve kanl›yd›. 1980’lerin sonunda dünya tarihinin en fliddetligecekondu isyanlar›ndan birini ortaya ç›karan bu süreç, rejimekarfl› savaflan ANC’nin önemli kozlar›ndan biri olmufltu.Irkç› rejim y›k›ld›ktan sonra siyahlar›n flehirlere girmesiniyasaklayan kanunlar iptal edildi ve böylece Güney Afrikal›sanatç› Rian Malan’›n tasviriyle “bir baraj y›k›ld› ve milyonlarcaperiflan, umut dolu siyahî, da€lardan sel gibi akmayabafllad›.” Yeni rejimle birlikte kentleflme oranlar› muazzambir art›fl gösterdi. Ülkenin büyük flehirleri böyle bir yükü kald›racakaltyap›ya sahip de€ildi; Johannesburg, Cape Town veDurban’da devasa gecekondu mahalleleri oluflmaya bafllad›.Foto€raflar: Saner fien / NarPhotos


2000’lerde ANC iyiden iyiye neoliberalleflince konut projeleri de Friedrich Engels’in deyifliyle “Hausmann’laflt›”ANC’deki de€iflimiMandela’n›n dörty›l arayla söyledi€iiki cümledenanlayabiliriz.1990: “ANC’nintemel politikas›,ekonomidekamusallaflmad›r.”1994: “ANC’nintemel politikas›,ekonomideözellefltirmedir.”ANC hükümeti iktidara gelir gelmez konut sorununuçözebilmek için “befl y›lda bir milyon ev”projesini devreye soktu ama, 1990’lar boyunca hat›r›say›l›r bir ilerleme kaydedemedi. 2000’lerdeANC iyiden iyiye neoliberalleflince, konut projeleride Friedrich Engels’in deyifliyle “Hausmannlaflt›”.Engels, burjuvazinin konutsorununa getirdi€i kendince çözümleri1860’larda Paris’i yenideninfla eden flehir planc›s›Georges-Eugene Haussmann’laözdefllefltirir ve bu çözümleri sorununkaç›n›lmaz olarak yenidenüretilece€i tarzda çözümsüzlüklerolarak de€erlendirir. ÖzetleANC, 2000’lerle birlikte konutsorununu duyars›z serbest piyasausûlleriyle çözmek için BNG(Breaking New Ground) program›n›aç›klad›.Mike Davis, üçüncü dünyametropollerinde uygulanan Haussmann tipi kentleflmeyi,devletin “güzellefltirme”, hatta “yoksullaratoplumsal adalet sa€lama” nam›na planl›müdahalelerde bulunarak sermaye s›n›f›na ve çal›-flan orta s›n›fa yeniden mekânsal s›n›rlar çizdi€ibitmek bilmeyen bir toplumsal savafl olarak betimler.Yoksul kesimin kentsel olarak kârl› bölgelerdekonufllanm›fl yaflam alanlar›, ekonomik gelirelde etmek ve sosyal kontrolü sa€lamak ad›nagaspedilmekte ve yerinden edilen yoksullar kentçeperlerindeki izole bloklara mahkûm edilmektedir.Elbette böyle tart›flmal› ve fliddetli süreçleregebe projeleri hayata geçirebilmek için devletinkamuyu ikna edici kozlara sahip olmas› gerekmektedir.‹flte bu noktada uluslararas› çapta “mega etkinlikler”devreye girer. Olimpiyatlar ve DünyaKupas›, nüfuzlar› itibariyle bu alanda öne ç›kanörneklerdir. Ev sahibi uluslar ad›na dünyan›n gerikalan›na karfl› ülkelerinin propagandas›n› yapmaimkân› veren bu etkinlikler d›flar›ya karfl› güzel,zengin, geliflmifl vs. görünme kayg›lar›n› ön planaal›r ve verilecek iyi bir s›nav›n ülkenintan›t›m›na, dolay›s›yla turistik albenisineve ekonomisine önemlikatk›lar› olaca€›n› halka empoze eder.Güney Afrika Cumhuriyeti Spor Bakan›Danny Jordan, Dünya Kupas›’n›nülke için önemini flöyle anlat›yor:“Bütün dünya Güney Afrikal›lar›n birincis›n›f oldu€unu görecek.” HalbukiGüney Afrika, yolsuzluklar›, yüzde30’lara varan iflsizlik oran›, AIDS vefuhufl problemi ve belki de en önemlisi,konut sorunuyla hiç de birinci s›-n›f bir ülke de€il. Kuflkusuz, GüneyAfrikal›lar da bunun fark›nda. FakatDünya Kupas›’nda çizilecek iyi bir imaj›n ülkeyibir anda refaha kavuflturaca€› illüzyonuna da özellikleorta s›n›f› ikna etmek çok kolay.Mega organizasyonlar ve kent yoksullar›Uluslararas› spor etkinliklerinin kent yoksullar›için kâbus hâline dönüflmesinin tarihi 1936 BerlinOlimpiyatlar›’na kadar uzan›yor. O dönemde“ulu” rejimlerinin imaj›na halel gelmesinden korkanNaziler, flehir merkezindeki evsizleri ve gecekonducular›ac›mas›z yöntemlerle yabanc›laragörünemeyecekleri “›raklara” sürmüfllerdi. Sporlar›nafl›r› ticarîleflmesi ve neoliberalizmin hâkimoldu€u ‘80’ler ve sonras›nda ise bu tarz spor etkinlikleriadeta seri katile dönüfltü.COHRE’nin (Bar›nma Hakk› ve TahliyelerMerkezi) raporlar›na göre yaklafl›k 720 bin kiflininyerinden edildi€i ‘88 Seul Olimpiyatlar›’yla bafllayansüreç, 2008 Pekin’le tavan yapt›. Pekin’de 1.5milyona yak›n kiflinin kitlesel tahliyesi nihayetmedyan›n ilgisini çekebildi. Oysa ki Pekin’e gelenekadar, yirmi y›lda, yine COHRE raporlar›na göre,tam iki milyon kent yoksulu mega spor etkinliklerininyaratt›€› bahanelerle evlerinden kovulmufl,yaflam alanlar›n› kaybetmifl ve ma€dur durumadüflürülmüfltü. COHRE raporlar›na göre, 1992Barcelona Olimpiyatlar› s›ras›nda tam 624 aile evlerindensürüldü, oyunlar sebebiyle 1986 ila 1993aras›nda konut kiralar› yüzde 145 oran›nda artt›.Yerinden edilmeler en çok kentin Roman nüfusunuhedef ald› ve yaklafl›k 60 bin kifliyi kapsad›. ‘96Atlanta Olimpiyatlar›’nda ezici ço€unlu€u Afro-Amerikal› olmak üzere 30 bine yak›n yoksul yaflamalanlar›n› de€ifltirmeye zorland›, 3 bin evy›k›ld›, mahalleler ve evini kaybeden halk kriminalizeedildi. Bu dönemde (1995-96 y›llar›) tam 9bin evsiz tutukland›.2004 Atina Olimpiyatlar› yaln›zca ülke ekonomisindebedelleri halen ödenen bir gedik açmaklakalmad›. 2 bin 700 Roman vatandafl›n bar›nmahaklar› oyunlar sebebiyle tecavüze u€rad›, toplamda10 bin kifli ma€dur edildi. Gecekondular›n y›k›-m› için kanunlar› çi€neyen jet bürokratik kararlaral›nd›. Yerinden edilen kent yoksullar›na verilenalternatif konut sözleri tutulmad›.2010 Vancouver K›fl Olimpiyatlar›, do€a harikas›ormanlar›n katledilmesine, kent merkezindekimahallelere uygulanan soylulaflt›rma projesi,700 yoksulun evlerinden kovulmas›na ve al›fl›lageldi€iüzere bedelini Vancouver halk›n›n vergilerleödeyece€i büyük malî zararlara yol açt›.ANC’nin gözünü Dünya Kupas›’na dikmesiylekentsel dönüflüm projelerinin, gecekondu y›-B‹R+B‹R | 22 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


k›m ve tahliyelerinin ayn› döneme denk gelmesitesadüf de€il. Cape Town, Johannesburg, Durbangibi kentler baflta olmak üzere maçlara ev sahipli€iyapacak tüm flehirlerde apartheid döneminiaratmayan görüntüler yaflan›yor.Cape Town, Dünya Kupas› zulmünün en çokhissedildi€i yer. Hükümetin dar gelirlilerin konutsorununu çözmek için uygulamaya koydu€uN2 Gateway Projesi, Cape Town’›n merkeziylehavaalan›n› birlefltiren N2 Karayolu’nun çevresindeinfla ediliyor. Dünya Kupas›’yla birlikte CapeTown’a gelecek olan onbinlerce turistinGüney Afrika’ya dair görece€i ilk görüntüler burayaait olacak. Hükümetin projede gösterdi€iivedilik ve “özveri” bu bilgiyle biraz daha anlamkazan›yor. Projenin hayata geçirilmesi için JoeSlovo Enformel Bölgesi olarak an›lan mahallenin20 bin sakini, evleri y›k›lmak suretiyle bölgedensürüldü. Sürüldükleri yer, bir toplama kamp›ndanfarks›z olan ve resmî kay›tlarda Delft olarakgeçen bir cehennem parças›. Delft’te yaflamayazorlanan ma€durlar›n bölgeye takt›klar› isim“Blikkiesdorp”, Afrikaan dilinde “Teneke fiehir”anlam›na geliyor. Burada insanlar, neredeyse bütüntemel hizmetlerden yoksun bir flekilde, periflanbarakalarda yaflamaya zorlan›yor. Hükümetbunun geçici bir durum oldu€unu söylese de uzmanlar,N2 Gateway Projesi’yle üretilen evlerinkent yoksullar› için sürdürülebilir bir sonuç sa€lamad›€›kan›s›nda.Benzer müdahaleler, y›k›mlar ve yerinden etmelerDurban’da da yaflan›yor. Bir gecekondumahallesi olan Kennedy Road, Eylül 2009’daANC taraf›ndan görevlendirildi€i iddia edilen sivilgörünümlü 40 kifli taraf›ndan yerle bir edildi,birçok gecekondu sakini dövüldü, baz› evler yak›ld›.Kentte Dünya Kupas› döneminde “çirkin”görüntüler yaratmas›ndan çekinilen birçok gecekondusakini, iflportac› ve çocuk ya tutuklan›yorya da kent çeperlerine gönderiliyor. Bu kiflilerepolis copunun söyledi€i tek bir fley var: “DünyaKupas›’nda ortal›kta gözükmeyin.”Ülkenin en büyük flehri Johannesburg’dakiy›k›mlar ve zorunlutahliyelerse tipik bir soylulaflt›rmaprojesi örne€i olarak göze çarp›yor.fiehir konseyinin ekonomik yat›-r›mlar› art›rmak için gündeme getirdi€i“Birinci s›n›f Afrika flehri:Johannesburg” hedefini gerçeklefltirmekiçin kollar› s›vayan yetkililerbunun için ilk ad›m› att› vekent merkezinde yaflayan gecekonducular›nevlerini y›karak 67 binyoksulu flehrin çeperlerine postalad›.COHRE raporlar›na göre, y›k›mlar ve zorunlutahliyeler geceyar›lar›nda gerçeklefltirildi. Bu y›-k›mlarda hükümet, ac›mas›zl›klar›yla nam salanK›rm›z› ve Mavi Kar›ncalar adl› paral› milis kuvvetlerinikulland›.Güney Afrika Cumhuriyeti, Dünya Kupas› içinüç milyar dolara yak›n para harcad›. Befl yeni stadyuminfla edildi, varolan stadlardan befli de yenilendi.Sadece spor tesisleri için harcanan para birmilyar dolar›n üzerinde. Bu rakam 2004’te yap›-lan ilk maliyet hesaplar›n›n üç buçuk kat üzerinde.Tüm bu harcanan paralar›n, yap›lan lüzumsuzbüyüklükteki lüks stadyumlar›n, befl y›ld›zl› tesislerinyerine, teneke kentlerde, insanl›k d›fl› koflullardayaflamaya mecbur edilen kent yoksullar›n›nbirçok sorunu çözülebilirdi. Çözülmedi! Yüzde30’u vuran ve turnuva sonras› geçici inflaat iflleriGüney Afrika,Dünya Kupas›için üç milyardolar harcad›.Bu parayla tenekekentlerde insanl›kd›fl› koflullardayaflamayamecbur edilenkent yoksullar›n›nbirçok sorunuçözülebilirdi.bitece€i için artacak olan iflsizlik oran›n› afla€› çekecekyat›r›mlar yap›labilirdi. Yap›lmad›! Fuhuflve AIDS sorunlar›yla mücadele etmek için projelerbafllat›labilirdi. Olmad›! T›pk› daha öncekidünya kupalar›nda, olimpiyatlarda oldu€u gibihalktan esirgenen bu devasa yat›-r›mlar bir göz boyama ve propagandaarac›n›n nesneleri olarakkullan›ld›.Nelson Mandela, Güney Afrika’dadüzenlenen 1995 RugbyDünya Kupas›’n› apartheid rejimindebirbirinden ayr› yaflayansiyahlarla beyazlar için bir kaynaflma,dayan›flma ve uzlaflmaarac› olarak kullanm›flt›. 2010Dünya Kupas› ise Mandela’n›nhayallerinin tam aksine hizmetediyor. Yoksulla vars›l›n aras›ndakiuçurumun geri döndürülmez boyutlara eriflti-€i, yoksullar›n aç›kça d›flland›€›, kentleresokulmad›€› bir s›n›fsal apartheid’›n pervas›zbir flekilde hayata geçirildi€i görülüyor.Bir yanda toplama kamplar›ndan beter tenekekentlerde yaflamaya zorlanan onbinlerce insan,di€er yanda 500 milyon dolarl›k futbolstadyumlar›nda sadece belli s›n›flar›n davetli oldu€ubir “karnaval”. 2010 Dünya Kupas›, sporunsosyal adaletsizli€in kalesi hâlinegetirilmesi konusunda çarp›c› bir örnek olarakliteratürdeki yerini alacak. Anaak›m medyabunlar›n hiçbirinden bahsetmeyecek elbette,ama biz ekran bafl›nda futbol keyfini yaflarkenbu festivalin maliyetini çok a€›r bir flekilde ödeyenGüney Afrikal› kent yoksullar›n›n varl›€›n›görmezden gelmeyelim.L›esel Hardenberg / NarPhotos / Str›nger


“RESM‹ TOP” VEILO KAMPANYASIDünya Kupas›’nda adettir, futbolcular ve yorumcularFIFA’n›n resmen tescilledi€i, turnuvada kullan›lacaktop hakk›nda görüfllerini beyan eder. fiimdiyekadar hiçbir resmî top, 2010’un Jabulani’si kadar elefltirilmemiflti.1970’ten beri Dünya Kupas› toplar›n› üreten Adidas,150 dolara sat›lan ve Zuluca “keyif vermek” mânâs›nagelen Jabulani’nin 2006’n›n “Teamgeist” (Tak›m ruhu) ad›-n› tafl›yan ve 15 milyon adet satan topundan daha fazla ra€betgörece€ini iddia etse de, topçular isyanda.Örne€in, ‹talya’n›n forveti Giampaolo Pazzini ve Brezilya’n›ngol aya€› Luis Fabiano, Jabulani’nin “aya€a oturmad›€›n›”,Almanya’n›n emektar› Marcus Hahnemann“çok hafif” oldu€unu ve “çok fazla falso ald›€›n›” söylüyor.Jabulani’ninaynas›ndaFutbolcular veyorumcular DünyaKupas›’n›n resmîtopu Jabulani’yitart›fladursun, ILO,meflin yuvarla€›nda iflin içindeoldu€u ölümcülbir sömürüye karfl›FIFA desteklibir kampanyayürütüyor: “Hedefekitlen, çocukiflçili€ine son ver!”ILO kampanyas›ba€lam›nda veJabulani’ninaynas›ndaneoliberalkapitalizmin çocukeme€i sömürüsünebak›yoruz...Ulus AtayurtILO’nun 1996’dayapt›€› araflt›rma,büyük markalar›nfutbol topu üretti€iPakistan’›nSailkot bölgesindeyafllar› 5 ila 14aras›nda de€iflen 7bin çocu€un meflintop dikimindetam zamanl›çal›flt›r›ld›€›n›tespit etmiflti.En fliddetliitiraz› dilegetirenlerise kaleciler.‹spanya’n›nfilebekçisi Iker Casillas, Jabulani’yi tek kelimeyle özetliyor:“Berbat.”Kupan›n grup maçlar›nda ‹ngiltere’nin ABD’den, Cezayir’inSlovenya’dan yedi€i gollerdeki inan›lmaz kalecihatalar›, baz› yorumculara göre, resmî topun azizli€iydi.Futbol âlemi Jabulani’nin saha içinde yaratt›€› ma€duriyetlerikonuflurken ILO (Uluslararas›Çal›flma Örgütü) da Dünya Kupas›’n› vesileederek iflin içinde meflin yuvarla€›nda oldu€u sahad›fl› ma€duriyetlere, “ma€duriyet”sözcü€ünün hafif kald›€› ölümcülbir sömürüye dikkat çeken birkampanya yürütüyordu: “Go for the Goal– End Child Labour” (Hedefe kitlen, çocukiflçili€ine son ver).ILO’nun “hedef”i, halihaz›rda 215milyon civar›nda oldu€u tahmin edilenve yo€un bir emek sömürüsüne maruzkalan 15 yafl alt› çocuklar›n özgürlü€e kavuflmas›.Yaklafl›k 120 milyonu tam zamanl›istihdam edilen bu iflçi çocuklar›n40 milyonu sa€l›k aç›s›ndan ölümcül flartlarda çal›flt›r›l›-yor. ILO’nun kampanyas›na, turnuva boyunca çocuk iflçili-€in sonland›r›lmas›na dair bilgilendirme kitleri da€›tacakFIFA’n›n yan›s›ra birçok STK, Dünya Spor Ürünleri SanayicileriDerne€i (WFSGI), UNICEF ve spor camias›n›nulusötesi markalar› destek veriyor.Son 12 y›lda 5-14 yafl aras›nda ölümcül flartlarda çal›-flan çocuklar›n say›s›n›n yüzde 31 azald›€›n› belirleyenILO, çocuk iflçi çal›flt›ran firmalar›n kay›plar›n› karfl›lamakmaksad›yla hukuken çocuk say›lmayan 15-17 yafla yöneldiklerinive bu yafl kufla€›ndaki iflçilerin yüzde 20 artt›€›n›vurguluyor.Güneydo€u Asya gibi çocuk iflçili€inin yayg›n oldu€uco€rafyalarda sorun bir nebze hafiflerken, Dünya Kupas›’n›nev sahibi Güney Afrika’y› da kapsayan Sahra-alt›Afrika’da çocuk iflçi say›s›n›n giderek arttt›€›n› ve 80 milyonuaflt›€›n› belirleyen ILO raporundaki Mali örne€i tüylerürpertici:5-17 yafl aras›ndaki çocuklar›n üçte ikisi çal›flmaya zorlan›yor,5-14 yafl aras›ndaki “iflçilerin” ise yüzde 40’› ölümcülflartlarda çal›flt›r›l›yor.ILO’nun öncülü€ünü yapt›€› ve “çocuk iflçi çal›flt›rmayak›rm›z› kart” etkinli€ini de içeren kampanyan›n dünyaçap›nda çocuk sömürüsüne karfl› bir etkisi olup olmayaca-€›n› zaman gösterecek. Ancak, “karineler” iyimserli€e izinvermiyor.Büyük organizasyonlar etraf›nda dönen rant iliflkileriçok çeflitli alanlarda toplumsal ma€duriyetler yaratmak içinideal bir ortam yarat›yor. Mesela 2006’da, FIFA stadyumlardave 500 metre civar›ndaki tüm mekânlarda bira sat›fl hakk›n›Anheuser-Busch tekeline vererek yüzlerce küçükiflletmeyi ma€dur etmekte beis görmemiflti. 2000’de, Hollanda- Belçika ortakl›€›nda gerçeklefltirilen Avrupa Futbolfiampiyonas›’nda Avrupa’n›n çeflitli ülkelerinden “Temiz Elbise”(CCC) dernekleri turnuvan›n bir numaral› sponsoruAdidas’›n Bulgaristan’›n Savina kentindeki tafleron fabrikalar›nda,asgarî ücretin yar›s›na tekabül eden 50Avro’ya sözleflmesiz iflçi çal›flt›rd›€›n› ortaya ç›-karm›flt›. Ancak, Adidas pervas›zca “oralar› bizde denetledik, bizce sorun yok” demifl, FIFA dapek oral› olmam›flt›. Dünya Kupas›’ndan sonraturistik aç›dan en flaflaal› organizasyon say›lanOlimpiyatlar›n 2008 buluflmas›nda, Çin’de tamtam›na 1 milyon 750 bin kiflinin evi y›k›lm›fl, bukorkunç yerinden edilmeye ne Olimpiyat Komitesine de di€er uluslararas› kurulufllardan birk›nama gelmiflti. ILO’nun kampanyas›n›n oyunlarve rant aras›ndaki iliflkiye dikkat çekerekDünya Kupas›’n› izlemeye gelen yaklafl›k 40milyon futbolsever aras›nda etkin bir fark›ndal›kyaratmas› zor gözükse de, bu ac›mas›z sömürününgörünürlük kazanmas› nispî bir baflar› addedilebilir.fiimdi bu “baflar›”n›n arkaplan›na, meflin top üretiminin tarihineodaklanarak bakal›m.Meflin yuvarl›€›n toplumsal maliyeti1995-96 y›llar›nda baflta BBC olmak üzere Avrupal› yay›nkurulufllar› çocuk sömürüsü ve futbol endüstrisi aras›ndakiiliflkiyi iffla eden bir habere yer verdiler. Büyük markalar›nfutbol topu üretti€i Pakistan’›n Sialkot bölgesinde,meflin parçalar›n dikiminde büyük ölçüde 14 yafl alt› çocuklarkullan›l›yordu. ILO’nun 1996 Avrupa fiampiyonas›öncesinde yapt›€› araflt›rma, Sailkot’ta yafllar› 5 ila 14 aras›ndade€iflen 7 bin çocu€un meflin top dikiminde tam zamanl›çal›flt›r›ld›€›n› tespit etmiflti.Bölgede üretim yapan Nike, Adidas, Reebok ve Mitrebaflta olmak üzere spor flirketleri, markalar›n›n imaj›n› temizeç›karmak için ILO, FIFA, WFSGI ve Uluslararas› Ba€›ms›z‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu (ICFTU) ile bir arayagelerek top üretiminde çocuk sömürüsünün sonland›r›lmas›için iflbirli€i yapacaklar›n› aç›klad›.


Foto€raflar: Bachpan Bachao Andolan Derne€iAncak, flok haberler gelmeye devam ediyordu.1998 Dünya Kupas›’n›n arifesinde, ÇocukHizmetkârl›€›na Karfl› Güney Asya Koalisyonu’nun(SACCS) haz›rlad›€› rapor, Hindistan’dada meflin top üretiminde benzer bir vahametinyafland›€›n› ortaya koydu. Hindistan’›n Pencapeyaletinin Jallunder-Batala ve Uttar Pradefl eyaletininMeerut bölgelerinde 25-30 bin çocuk,spor endüstrisinde kölelik flartlar›nda çal›flt›r›l›-yordu. Bu rapor üzerine sadece Puma söz konusubölgelerde üretim yapmayaca€›n› aç›klarken,Adidas, Mitre ve Umbro gibi devler “konuyae€ileceklerini” beyan etmekle yetindi.Giderek durumun vahametinin fark›na varanFIFA ve WFSGI kafa kafaya vererek önlemalmaya karar verdi. ‹lkin Hindistan’›n en büyük32 spor üreticisinin birleflmesiyle HindistanSpor Ürünleri Derne€i (SGFI) kuruldu. Adlar›-n› and›€›m›z uluslararas› kurulufllar›n deste€iyle,SGFI çocuk sömürüsünün engellenmesi içinbir izleme komitesi kurdu ve çocuklar›n geçifldöneminde yararlanmas› için dört okulun aç›lmas›ndanmesul say›ld›.Aradan iki y›l geçmeden Hollanda HindistanKomitesi’nin (ICN) zehir zemberek raporuortal›€› sarst›. SGFI’n›n en yo€un flekilde çal›flt›-€› Jalandhar ve Batala’da yevmiyeler resmî rakamolan 82 rupinin (2 dolar) çok alt›ndayd›.150 dolara sat›lan ve tam alt› aflamada çeflitlikimyasallar›n devreye girdi€i, gayr›hijyenikflartlarda üretilen FIFA toplar›n›n tüm üretiminiyapan çocuk ve kad›nlar top bafl›na sadece 4-5 Rupi (10 cent) ücret al›yordu. Üstelik FIFA,büyük markalar ve SGFI elbirli€iyle araflt›rmasonuçlar›nda tahrifat yap›yor, mevcut çal›flmayasalar›n› hiçe say›yor ve iflçi örgütlenmesineköstek oluyordu. Hikâye, asl›nda “tafleronlaflmaaç›s›ndan” oldukça tan›d›kt›.Özellikle büyük turnuvalar›n arifesinde resmîmaç oynanacak kalitede top üreten büyükfirmalar Hindistan ve Pakistan’daki büyük sporürünleri üreticilerine yükleniyorlar. Üreticilerise üretimin büyük bir k›sm›n› tafleronlara, tafleronlarda, hiçbiri kay›t alt›nda tutulmayan, denetlenmesiçok zor olan merkezden uzaktakiköylerde kurulan ev atölyelerine tafl›yor. FIFA-SGFI iflbirli€i ise sadece “resmî” üreticileri denetliyor.SGFI’n›n Hindistan spor üreticilerininkurdu€u bir “dernek” oldu€u göz önüne al›nd›-€›nda, “kuzular›n kurtlara emanet edildi€i” birdurumla karfl› karfl›ya oldu€umuzu idrak etmekkolaylafl›yor. 2006 Dünya Kupas› s›ras›nda Tehalkadergisinde Shalini Singh imzal› bir dosya,FIFA, WFSGI ve SGFI öncülü€ündeki çabalar›nMeerut bölgesinde hiçbir sonuç vermedi€ininet flekilde ortaya koyuyordu. Yeni Delhi’ye 85kilometre mesafedeki 50 kadar köyde top üretimindeçocuk sömürüsü tüm h›z›yla devam ediyordu.Kherkhi köyündeki Ishwari ailesinin 17ferdi, meflin top üretiminden ayda toplam 1000Rupi, yani 25 dolar gelir sa€l›yordu. Bu miktar,Yeni Delhi’de, lüks bir mekânda Dünya Kupas›’n›seyrederken yudumlanacak üç biran›n bedelineeflit. Emek Haklar› Örgütü’nün(laborrights.org) 2008’de ayn› bölgede yapt›€›bir baflka araflt›rma ise, onca y›ld›r bir ilerlemekaydedilmedi€inin aç›k ispat›yd›: Meerut köylerindeailelerin ve dolay›s›yla çocuklar›n yüzde69’u meflin top dikiminde çal›flt›r›l›yordu. Buoran kent merkezinde yüzde 33 dolay›ndayd›.Asl›nda spor malzemeleri üretiminde çocukeme€ine son vermenin yolunun izleme komitelerikurmak ve çocuklar› atölyelerden kurtararakokullara yerlefltirmekten çok daha fazlas›n› gerektirdi€iniEtik Birli€i’nden (EthicalCorporation) Doug Cahn net bir flekildeifade ediyor: Hindistan’da meflintop dikifli atölyelerinden al›nançocuklar›n büyük bir k›sm› denetimuygulanmayan di€er atölyelere, meselaameliyat aletleri üreten tafleronfirmalara aktar›l›yor. Meerut’da çocukçal›flt›rmaktan men edilen ailelerinbüyük bölümü bir yandanmonokültürel tar›m›n yerleflikleflmesindendolay› topraklar›ndan d›flland›€›için büyük bir yoksullu€amahkûm ediliyor. Böylece, “çocuk iflçili€in”asl›nda s›n›fsal bir sorun oldu€unu, çözümünçocuklar›n “özgürlefltirilmesiyle”mümkün olmayaca€›n› belirten Cahn, çözümünHindistan ve Pakistan sermayesi ile el ele sendikalaflmaya,emek yasalar›n›n iyilefltirmesine veuygulanmas›na karfl› ç›kan, baflta Coca Cola veAdidas gibi Dünya Kupas› sponsoru flirketlerinve devlet destekli ulusötesi sermayenin karfl›s›ndadikilmekten geçti€ini vurguluyor.ILO’nun “hedefe kitlen, çocuk iflçili€ine sonver” kampanyas›na destek amac›yla FIFA’n›nGüney Afrika’daki kupa esnas›ndada€›tt›€› bilgilendirmekitlerinin böylesine anti-kapitalist,küresel sermayenin tahakkümünekarfl› genifl birperspektif sunmas›n› beklemek,en hafif tabiriyle safl›kolur. Zaten denetimden s›yr›lmaazmi devam eden büyükfirmalar›n Çin k›rsal›na ve Sahra’n›ngüneyine yöneldi€iniILO da tespit ediyor. Büyükmedyada Dünya Kupas›’yla ilgilien büyük sorunun 1960’lardanberi Güney Afrika futbol kültürünün birparças› say›lan vuvuzela olarak gösterilmesininhikmetini de meflin topla ilgili bu sakl› gerçeklerdearamak yanl›fl say›lmaz herhalde.Emek Haklar›Örgütü’nün 2008’deHindistan’›nMeerut bölgesindeyapt›€› araflt›rmaonca y›ld›r ilerlemekaydedilmedi€ininaç›k ispat›yd›:Çocuklar›n yüzde69’u meflin topdikimindeçal›flt›r›l›yordu.B‹R+B‹R | 25 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


KARA TREN:TAL‹P ÖZKAN(2 A€ustos 1939 –27 May›s 2010)Paris 10. Bölge, Parmentier Caddesi, alt›nc› kat: Y›llarca,pek ço€umuz için bu adres “ulvî bir nokta” oldu–zaman›n durdu€u, Paris’in hayhuyunun, geriliminin,yoruculu€unun silinip gitti€i bir mekân. Paris’te nadir görülen,ola€and›fl› bir iflaret, bu mekâna ilk defa ad›m atanlaraalt›nc› katta karfl›laflacaklar›n›n bir ipucunu verebilir: ParmentierCaddesi’nin bu ucunda sa€l› sollu dut a€açlar› s›ralan›r,‹pek Yolu buraya kadar uzanm›fl sanki, ya da bu Pariskald›r›mlar› dut a€ac›ndan yap›lma sazlar›yla burada sürgündeyaflayan sanatç›ya Ac›payam k›rlar›n› ça€r›flt›rmay› istiyormuflgibi...Bin yaylan›nzeybe€iBa€lamaya itibar›n›iade eden büyük birvirtüozu yitirdik.Uzun y›llard›rParis’te yaflayanTalip Özkan,el becerisininötesinde, yaratt›€›duyguyla veçalg›s›na sayg›s›ylaAnadolu’nunyetifltirdi€i büyükustalardan biriydi.Özkan’›n do€du€utopraklardaetnomüzikolojiaraflt›rmalar› dayapan Jérôme Cler,hocas›n›n s›rr›n›anlat›yor...Jérôme ClerÇeviren: Siren ‹demenTalip’le 1988’de tesadüfen,insana tesadüf diye bir fley yokturdedirten cinsten bir tesadüfeseri tan›flt›m. ‹ki y›l ‹spanya’dayaflam›fl oldu€um için, o dönemflamenko gitar çal›yor ve büyükbir merakla farkl› farkl› geleneklerden“saz” icrac›lar›n› dinliyordum: Dariush Tala’i’den ‹rantar›, Munir Bachir’den Irak udu ve Anadolu saz›. Gelenekselmüziklere düflkün bir Frans›z için o zamanlar Anadolu saz›-na ulaflabilmenin bafll›ca üç kayna€› vard›: Ezoterik geleneklerive Alevî âlemini temsil eden ve Jean During ile IrèneMélikoff’un özenli çabalar›yla Ocora Radio France’›n bir albümünüyay›nlad›€› Afl›k Feyzullah Ç›nar; Alain Gheerbrant’›n‘50’li y›llarda gerçeklefltirdi€i kay›tlar› bir araya“Bin Yayla”daDeleuze’ün h›zve yavafll›€›niç içeli€indenbahsederkenne kastetti€inianlamak içinTalip’i zeybekoynarkenseyretmekyeterliydi.getirdi€i ve biri tamamen Afl›k Veysel’e ayr›lm›fldouble albümü ve yine Ocora-Radio-France’›n ç›-kard›€›, Talip’in kendine has saz sanat›n›n ruhunuortaya koydu€u göz kamaflt›r›c› albümü “l’Artvivant de Talip Özkan”. Bu albümü ilk dinledi-€imde “fazla virtüoz” buldu€umu hat›rl›yorum;onun elleri aras›nda saz›n kaç›n›lmaz olarak mükemmelses verdi€ini o zamanlar ne bileyim.1988 k›fl›n›n sonlar›nda, tar ö€renmeye vebana ders verecek bir hoca bulmaya niyetlenmifltim.Bir arkadafl›m Paris’te yaflayan Ermeni bir taricrac›s›yla beni tan›flt›rmay› teklif etmifl ve bu ustaylaFontaine au Roi soka€›nda “l’Anatolie” adl›küçük lokantada buluflmak için sözleflmifltik. Ne var ki tarüstad›n›n mazereti ç›km›fl ve arkadafl›mla ikimiz baflbafla kalm›flt›k.Lokantaya girdi€imizde, masalardan birinde TalipÖzkan’› görünce çok flafl›rm›flt›m, yüzünü albümünün kapa-€›ndan hat›rl›yordum... Fransa’da yaflad›€›ndan bile haberimyoktu. “Siz Talip Özkan’s›n›z, de€il mi?” diyerek yan›na gittim.“Evet.” Ona övgülerimi sunduktan sonra, ders verip vermedi€inisordum –kendimi düflünerek de€il, akl›mda büyükbir saz› olan ve bu aleti çalmaya hevesli bir arkadafl›m vard›.Talip flöyle cevap verdi: “Ö€renecek olan sizsiniz; düflünüptafl›narak olmaz bu ifl, giriflmeniz lâz›m.” Ortak hikâyemizböyle bafllad›. ‹ki gün sonra, o alt› kat› ilk defa ç›k›yordum.Küçük bir saz›m vard›, bir cura, ‹spanya’dayken “tesadüfen”bulmufltum. Daha ilk derste, Talip bana Hüseynî makam› ve5 zamanl› bir ezgi çald›rd›... Ve çok k›sa sürede, beni aksakritmlerin evrenine, önce 5/8 ve 7/8’lerin, sonra da 9’luklar›nengin dünyas›na götürdü.1988 -92 aras›nda, her hafta iki kere o alt› kat› t›rmand›m–asansör birkaç y›l sonra yap›lacakt›... Tepeye vard›€›-n›zda, sa€a k›vr›l›yordunuz, Talip’in kap›s› koridorunsonundayd›. Ço€u zaman, kap›y› çalmadan önce, içeride devameden ve bölmeye cesaret edemedi€im dersten gelen seslere–saz, tanbur, ud– kulak veriyordum. Sonra kap›y› t›klat›-yordum, birkaç saniye sonra, Talip ya da ö€rencilerden birigelip aç›yordu. Eflikten ad›m att›€›n›z anda, bütün aciliyetduygusunu, telafl› bir kenara b›rakman›z, o ân›n tad›n› ç›karmay›,dinlemenin zevkine varmay› ö€renmeniz gerekiyordu.Dersler müzikal aktar›m›n iki temel boyutunu iç içe geçiriyordu:Usta ile ö€rencisinin iliflkisi ve nüfuz etme. Talip ö€rencisiyledo€rudan ve istisnaî bir iliflki kuruyor, onudinliyor, hatalar›n› düzeltiyor ve ona bir repertuar oluflturuyordu:“Ders” ad›n› verdi€imiz seans, bir önceki derste verilenparça üzerinden ö€rencinin ne kadar ilerledi€inis›nayarak bafll›yor, baz› teknik detaylar üzerinde çal›flarak veTalip’le birlikte çalarak devam ediyor, bir sonraki ders içinyeni bir parçan›n yaz›lmas›yla sona eriyordu. Özellikle ilk aylarda,her bir ö€renci için, Talip “melodik iskelet” dedi€itranskripsiyonlar› yazard› –bu da, verdi€i derslerin ne kadar“kifliye özel” oldu€unun bir göstergesidir. Seçti€i parçalar herzaman ö€rencinin ihtiyac›na, kapasitesine, yetene€ine uygunolurdu. Art›k bütün çal›flma bu “iskeleti” ete büründürmeyeyönelikti, yani “köylülerin deyifllerini taklit etmeye”. De€iflmeyentavsiyelerinden biri, vokal süslemelere, ses oyunlar›nanüfuz edip bunlar› saz üzerinde taklit edebilmek için mümkünoldu€unca çok ezgi dinlememizdi. Zeybek çalmaya gelince,klarinet ya da zurnay› örnek almam›z›, onlar›nsüslemelerini, oyunlar›n› ve cümlelerini saza uyarlamam›z›isterdi. Ö€renci “ileri” seviyedeki gruba yetiflince, derslerTRT partisyonlar› üzerinden yürürdü ya da daha da iyisi Talipçalar, ö€renci de notaya dökerdi.Kiflisel hoca - talebe iliflkisinin ötesinde, ö€rencinin–özellikle de Türkiyeli de€ilse!– orada uzun süre vakit geçirmesi,di€erlerini dinlemesi, çay demlemeyi, kahve yapmay›ö€renmesi, bu müzi€e oldu€u kadar, bu dile, pek de “Parizyen”olmayan bu yaflama sanat›na yavafl yavaflnüfuz edebilmesi için elzemdi. Böylece birçok“ders” bütün ö€leden sonraya yay›l›rd›. Kalk›pgitmeye karar vermenin ne kadar zor geldi€inihat›rl›yorum, d›flar›daki dünya öylesine uzaklafl›rd›,silikleflirdi... Ayr›ca, yar›m saat üzerindenstandart ders ücreti –ço€u zaman da çok pahal›-d›r– vermeye al›flk›n bütün Frans›z müzisyenleriçin Talip’in “metodu” keskin bir kopufl, yarg›lar›n,de€erlerin sars›lmas› anlam›na geliyordu.Cömertlik, di€erkâml›k, maddiyatç›l›ktan uzakl›k...1989’da, Talip haftada iki gün ders için ayda500 Frank (yaklafl›k 80 Avro) al›yordu;Paris’te o çat›n›n alt›nda geçirilen onca saat için elbette çokazd› bu miktar...Bu “nüfuz etmeye” uzun sohbetler efllik ediyordu; Talipmüzik hakk›ndaki, ritmler hakk›ndaki teorilerini anlat›yor,bunlar›n bozk›rda yaflayan göçerlerin, O€uz boylar›n›n dünyalar›ylaba€lar›n› izah ediyordu. Bize Gök O€uz, Gagavuz,Moldavya müziklerini incelemek, Türk müziklerinin temelindekieski “Türkik” kökleri araflt›rmak gibi araflt›rma konular›öneriyordu –Bartók’un Türk ve Macar müzikleri aras›ndaortak bir töz aramas› gibi biraz...Talip bu sohbetlerde ayr›ca, derlemeler yaparken Anadoluluköylülerle yaflad›€› hikâyeleri, baz› köylülerin saz çalmadakiustal›€› karfl›s›nda nas›l da cesaretinin k›r›ld›€›n›anlat›rd›. Köylüleri, onlar›n dünyas›n› sayg›yla anmas› bizeverdi€i e€itimin bir laytmotifiydi. TRT için repertuar haz›rlayanmemur müzisyenlere karfl› köylülerin taraf›ndayd›.Talip her fleyden önce “ö€retmendi”. Ö€rencileri de çokçeflitliydi. Okullar›n tatil günü olan çarflambalar›, genellikleen genç ö€rencileri gelirdi; ço€u atölyelerde çal›flan ebeveynleriylebirlikte. Ayr›ca, epey ikinci - üçüncü kuflak göçmenö€rencisi vard›, ya ö€leden sonra ifllerinden iki saat izin al›pB‹R+B‹R | 26 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


TAL‹P ÖZKAN’AEGE’DEN BAKMAKMandolinden curaya, oradan da ba€lamaya geçti€im1988-89 y›llar›nda, etrafta “Muhabbet” (Arif Sa€,Musa Ero€lu, Yavuz Top ve Muhlis Akarsu’nun ortaklaflaç›kard›klar›, genelde Alevî deyifl ve semahlar›n› içerenkaset dizisi) rüzgâr› esiyordu. 12 Eylül 1980 felâketindensonra sol politikadan ba€›ms›zlafl›p Alevî kimli€iyle siyasîarenaya ç›kan Alevîler, hatta Alevî olmasalar da solcular›nbüyük bir k›sm› için Arif Sa€’lar›n gelifltirdi€i k›sa sapl› ba€lamaadeta bir bayrakt›. “Muhabbet” tarz›, Anadolu folklorununuzun y›llard›r yasakl› kalan büyük bir cevherini ortayaBa€lamanınTanp›nar’›‹zmir ve yöresininklarnetle, zurnaylaflekillenen gelene€i,ba€lamada TalipÖzkan’›n ellerindehayat bulmufltu.Benzer bir yolugrubu K›r›ka’ylakat etmek isteyenSalih Nâz›m Peker,Özkan’›n halkmüzi€inde açt›€›ç›€›r› kefliföyküsüylenaklediyor...Salih Nâz›m Pekerkoyuyor, hempiyasadaki arabeskleflenkadercitürküyekarfl› devrimcibir bayrak aç›-yor, hem de TRT’deki s›k›c› ve sansürlü icran›n, Yurttan Sesler’in“devletlû sesi”nin karfl›s›na yepyeni bir solukgetiriyordu Pîr Sultan Abdal’›n o isyankâr nefesiyle...Herkes zaman›n ruhuna uymufltu. Zülfü Livaneli, FerhatTunç, Grup Yorum, Ahmet Kaya, hatta onun milliyetçi sa€dakimuadili Fatih K›saparmak dahi k›sa sapla ba€lama düzeniçal›yordu. Bu kuvvetli icra tarz›, sonuçta büyük ölçüde,halay / semah yöresi olarak bilinen Sivas - Erzincan - Kahramanmaraflüçgenine s›k›flm›fl, tek tip bir ba€lama tavr›n› iflaretediyordu. Kendi içinde hem müzikal hem de kültürelolarak anlaml› olan bu icra tarz› –ki günümüzün zengin halkmüzi€i icralar›n›n büyük ölçüde temelini oluflturdu– benimgibi uzun sapl› ba€lama çalan ve kula€›nda çocukluk dü€ünlerinde,sünnetlerinde dinledi€i Harmandal›, Tavas Zeybe€i,Misget ve Fidayda as›l› olan bir Egeliyi tam olarak tatmin etmiyordu.Bu yöresel ruh ve tav›r farkl›l›€›n›, Roll dergisindekisöyleflisinde (Roll, say› 15, Ocak 1998) merhum Ali EkberÇiçek flu anekdotla anlat›r: Bekârl›k günlerinde, Ali EkberÇiçek ve Talip Özkan ayn› evde tak›l›rlarm›fl. Talip Özkan,bütün gün elinde saz, zeybekler çal›yor, ancak Ali Ekber Çiçek’inSivas’tan, Erzincan’dan gelen dostlar›n› bir türlü e€leyemiyormufl.Ali Ekber Çiçek de, “ne anlas›n Sivasl› adamzeybekten” demifl...Tabii TRT içerisinde yöresel tav›rlar› harikulâde çalanNida Tüfekçi, Mehmet Erenler, Coflkun Güla gibi büyük icrac›larher zaman vard›. Ancak o y›llarda piyasada görülmeyenbu ustalar, Yurttan Sesler’in tekdüze sesini y›k›p bana ulaflam›yorlard›.Zeybekle alâkas› olmasa da, uzun sapl› ba€laman›nve Orta Anadolu tavr›n›n yaflayan abidesi Neflet Ertaflgibi büyük bir usta da Türkiye’de de€ildi. Rahmetli ÖzayGönlüm ise, Ege tavr›n›n Talip Özkan’la birlikte en büyükustas› olmas›na ra€men, ‘80’lerin bafl›nda, Denizli flivesiyleokudu€u afl›r› komiklefltirilmifl “nineden mektuplar›” ve Özalhükümetinin KDV’yi topluma benimsetmek için haz›rlatt›€›“fiflini de al Mustafa Ali” reklamlar›yla, o günkü delikanl›sertli€ime çok yavan geliyordu.Suyu ayn›, tas› baflka‹flte bu s›ralarda etrafta bir Talip Özkan efsanesini duyarolmufltum: Eski TRT’cili€ini, ancak TRT’deki ba€lamac› prototipineayk›r› olarak Ankara DTC’den mezun bir etnomüzikologve folklorcu oldu€unu, iyi Frans›zca bildi€ini, NidaTüfekçi’nin tekdüze Yurttan Sesler anlay›fl›na ve Alevî semahlar›n›sansür etmesine itiraz ederek TRT’den istifa etti€ini,Paris’te gönüllü bir sürgünlük yaflad›€›n›, orada müzikyapmaya ve ö€retmeye devam etti€ini, yabanc› ö€rencileriyleTezene ad›nda bir ba€lama grubu oluflturdu€unu, Paris Üniversitesi’ndeetnomüzikoloji çal›flmalar›n› sürdürdü€ünü,hatta bir dönem Do€u Araflt›rmalar› Enstitüsü’nün bafl›ndabulundu€unu... Baz› abart›l› flehir efsaneleri de kula€›ma geliyordu:“Talip Özkan, Yunan buzukisine bizim perdelerimiziba€lam›fl, böylece Türk ve Yunan tarzlar›n› tek bir sazda toplayarakmükemmel bir Ege enstrüman› oluflturmufl” ya da“Talip Hoca saz›n›n gö€sünü deldirmifl, böylece Bat› enstrümanlar›ndakigür sesi yakalam›fl” gibi... Ama gerçek olan birFoto€raf: Jerome Cler


fley vard›: Onu bilenler, baflta zeybek olmak üzere,en zor tezene tav›rlar›n› nas›l att›€›n›, araya ne kadarh›zla na€meler yerlefltirdi€ini söylüyorlard›.Kalan Müzik’in ‘90’lar›n ortalar›nda yay›nlad›-€›, Radio France kay›tlar›n› içeren ve “Ya€ar Ya€mur”adl› Denizli / Tavas yöresi a€›r zeybe€ininad›n› tafl›yan Talip Özkan albümünü dinleyenekadar bunlar efsaneydi benim için. Ama gitgideakl›mda büyüyen, kafamdaki ba€lama tavr›na serdengeçtibir sancaktar arayan yüre€imle büyüttü-€üm bir efsane... Bu albümü ilk dinleyiflimi hiçunutam›yorum. Ezelebed Alevî deyiflinin en büyükozanlar›ndan Nesimî’nin “Gâh ç›kar›m gökyüzüne,seyreylerim âlemi” diye bafllayan ovaroluflçu ve Tanr›’ya kafa tutan deyifli, “Muhabbet”çilerinkindençok farkl› bir ses ve tav›rla karfl›mdayd›.Kand›€›m p›nar›n suyu, serçeflmesiayn›yd› da, tas› bambaflkayd›. Talip Özkan’›n elindeba€lama, o köylü âvâz›n› terk edip daha evrenselbir sese dönüflürken, akademik bir s›k›c›l›€a dakurban gitmiyordu. Orta Anadolu’dan “Suda Bal›kOynuyor”daki o divan saz› ve merdâne tav›r, “RumeliHoronu”ndaki h›z muhteflemdi. Ba€lamatekdüzeli€inden kurtulmufl, tav›rdan tavra, düzendendüzene genifl bir co€rafyay› odamadolduruvermiflti: “Düz Horon”dakemençe düzeni, “Kocaarap Zeybe-€i”nde müstezat düzeni, “Kad›o€luZeybe€i”nde fidayda düzeni, “AvflarZeybe€i” ve “Topal Sipsi”de ba€lamadüzeni, “Girdim Yârin Bahçesine”deise Fuzulî lehçesiyle bozuk düzenüzerinde nihavent...Üstad, “Ya€ar Ya€mur” diye kükredive zaman durdu... Bu çok a€›rzeybe€e bafllamadan önce, adeta m›zrapl›tanburda ‹stanbul ifli bir girifltaksimini hat›rlatan bir gezintiyleba€lamay› evç ve evcara hatt›na soktu. Tanburî CemilBey’e ve Tanburî Mustafa Çavufl’a selâm veripkromatik modülasyonlarla iflledi€i bu solosu, dahasonra dinleyece€im “L’Art du Tanbur” (Tanbur Sanat›)albümünün müjdecisiydi. Ba€lama, evç makam›nauygun olarak art›k misget düzenindeydi vebu düzenin tüm güzellikleri Talip Özkan’›n geniflkültüründen süzülen icrayla flaha kalk›yordu. Trillerle,tremololarla, vibratolarla, çarpt›rmalar vegecikmelerle süslü zeybek de “küçük da€lar› benyaratt›m” diyerek, a€›r a€›r, efelene kostaklana,Büyük Menderes gibi ça€lad›, Ege’ye akt›...“Huzur” roman›ndaki Tevfik BeyTalip Özkan, folklorcu ve etnomüzikolog kimli€ininyan›s›ra ve belki de onlardan önce, birinci s›-n›f bir ba€lama ustas›yd›. Bu saz› hakk›yla çalard›.Yani icra edilen parçan›n yöresel tav›r ve düzenözelliklerine uygun, zengin bir tarz› vard›. Amaonu yukar›da sayd›€›m›z TRT’ci ustalardan ay›ranen büyük özelli€i, icras›ndaki yaflayan ruhtu. Buruh, her an yeni bir na€me ya da süsleme ile ezgiyedo€açlama bir katk› yapan özgürlü€ündenbesleniyordu. Bu yüzden de, kendi yöresi olanzeybeklerin o bafl›bozuk, ma€rur efe tavr›na cukoturuyordu bu hür 盀l›k: “Hayd’efemmm, çözd’al!” Asl›nda do€açlama ve solo bir dans olan veoyuncunun kiflisel özelliklerine göre icra edilenzeybe€in, son elli y›lda, halkoyunlar› yar›flmalar›Tanp›nar, KlasikTürk Mus›kîsi veTürk Halk Müzi€iaras›ndamütemadiyenbir kardefllikaram›flt› ya?Talip Özkan daba€lamaylatanbur aras›ndabu kardeflli€i hepgördü ve yaflatt›.için yaz›l› çizili koreografilerinin yap›lmas› sonucundaortaya ç›kan “zeybek sporu”ndan ziyade,Atçal› Kel Memet Efe’de Ayd›n ‹htilali, Yörük AliEfe’de ise Kuvay› Milliye ad›n› alan ruhuyla, TalipÖzkan’›n saz›nda yaflad›€›n› düflünüyorum. TalipÖzkan’›n saz›nda zeybek düze inmez, kartal kanatlar›ylahep da€dad›r...Talip Özkan’›n baflka bir ay›rt edici özelli€i ise,Bat› gelene€indeki resital tarz›na benzer konserlervermesi ve bunu ayn› makam, düzen ve tav›rlaicra edilen sözlü ve enstrümantal halk havalar›ndanoluflturup, kimi zaman aralar›na do€açlamabölümler de yerlefltirdi€i uzun süitler halinde düzenlemesiydi.Do€u’da halen ‹ran ve Hint müziklerindedevam eden bir nevi “tek kiflilik kümefasl›” ya da “tak›m” anlay›fl›, icrac›n›n saz› üstündekibütün sanat›n› gösterebilece€i özgür bir alanb›rakmas› aç›s›ndan çok önemliydi.Talip Özkan hiçbir zaman bir hareketin, çevreninya da iktidar›n adam› olmad›. Belki ad›n›ngörece az bilinmesinin sebebi de buydu. Alevî deyifllerinive semahlar›n› okudu, ama o çevreninsözcülerinden de€ildi. Azerî türkülerini ve tar›Türkiye’de icra eden belki de ilk sanatç›yd›, amapopüler Azerî furyas›ndan yararlanmad›.Ba€lama düzeni ve flelpeyiçok iyi çalmas›na ra€men,Arif Sa€ ve ö€rencileri Erol Parlakve Erdal Erzincan gibi bu tekniklerinbayraktarl›€›n› yapmad›.Zeybekleri belki en iyi o çald›,ama hiçbir zaman bir Ege bölgecili€iyapmad›. Ama flunu yapt›:Türk Halk Müzi€ine, daha da ötesindeTürk Müzi€ine yönelik bütüncülbir bak›fl gelifltirdi. Buflüphesiz sadece iyi bir teknik icrayla,yani beden e€itimiyle olacakifl de€ildi. Önemli bir entelektüel emek vebirikim istiyordu. ‹flte bu noktada, Talip Özkan’›nAnkara DTC e€itimi, TRT dönemindeki derlemeleri,Paris Üniversitesi’ndeki etnomüzikoloji vefolklor çal›flmalar› çok önemli.Talip Özkan, Ahmed Hamdi Tanp›nar’› ne kadartan›r ve severdi bilmiyorum. Ama ben TalipÖzkan’›, ba€laman›n Tanp›nar’› olarak görüyorum.Tanp›nar, “aruzla hece veznini Dicle ve F›rat kadarkardefl” gören ustas› Yahya Kemal’i izleyerek, KlasikTürk Mus›kîsi ve Türk Halk Müzi€ini karfl›t uçlarayerlefltirmekten kaç›nm›fl ve bu iki mus›kîaras›nda mütemadiyen bir kardefllik aram›flt› ya?Talip Özkan da ba€lamayla tanbur aras›nda bukardeflli€i hep gördü ve yaflatt›. Ba€lamac›l›€›n›nyan›nda tanburîli€i epey amatör say›labilir, ancakbak›fl aç›s›ndaki bütünsellik çok önemlidir. Entelektüelbirikimden süzülen bu bütünsellik, üstad›nba€lama icras›ndaki klasik etkilerde ve “L’art duTanbur” albümünde aç›kça görülür.Tanp›nar’›n “Huzur” roman›ndaki Tevfik Bey,1918 ‹stanbul’undaki iflgalci istimbotlar›n›n aras›ndans›ras›yla bir gazel, fiakir A€a’dan beste,Hac› Arif Bey’den iki flark› söyleyip, hüzünlü birmaya taht›nda Bo€aziçi ile Bingöl da€lar›n› öpüfltürür,sonra da “e€er bu gece bir zeybek oynayamadanyatarsam hasta olurum” der. Kay›kç› Yanive ‹stratos dahil, kay›ktaki herkes buna a€lar. TalipÖzkan benim Tevfik Bey’im iflte...ROLL SAYFALARINDA TAL‹P ÖZKANKöylü nas›l çal›yorsaYedi-sekiz yafllar›mda saz çalmaya bafllad›m. Ailemdeenstrüman çalan yoktu, ama hepsinin sesi çok güzeldi.Hatta anneannem çok güzel uzunhavalarsöylerdi. Denizli’nin Ac›payam kazas›nda oturuyorduk.Yöreselbir ustam›z vard›, bütün gençlere saz ö€retirdi,ad› Ç›ng Hasan –ç›ng› kelimesi çengidenbozmad›r. Ondan sonra kendi kendime gelifltirdim. Oyafllarda yöresel ezgilerin g›rtlaklar›na hayrand›m. Liseson s›n›fta Pamukkale Festivali’ne Ankara YurttanSesler ekibi gelmiflti. Rahmetli hocam›z Muzaffer Sar›sözende bafllar›nda. Sar›sözen hoca “liseyi bitirirbitirmez derhal Ankara’ya gel, seni radyoya alaca€›m,benim sizin yöreden eleman›m yok” dedi. Nitekim sözünütuttu, usûlen bir imtihandan sonra radyoya girdim.Ayn› zamanda DTCF’nin Frans›z Filolojisi’nikazanm›flt›m. 1957-58 y›llar›nda radyo çal›flmalar›nabafllad›m.Sar›sözen hocaya bizim yöreden “K›z›lhisar” zeybe-€ini çalm›flt›m. Çocukken day›mdan ö€renmifltim. Zatenyörede çok çal›n›p oynanan bir zeybektir. Oyafllarda zurna ve klarnetten ç›kan yöresel sesleri sazayerlefltirmifltim. Benim tarz›m biraz da odur...Derleme yapt›€›n›z kiflilerden etkilenmenin flekli var:Köylü nas›l çal›yorsa öyle çalacaks›n›z. E€er halk sanat›n›korumak istiyorsan›z, onu iyi bilmek zorundas›n›z.Usta, ça€dafl bir çalg›c› bu eserlerdenkompozisyonlar yaratabilir, yan yana getirebilir. Amakafadan atarak de€il, bilerek.Rak› sofras›nda dostlarla çalarken süratli fleyler çalmam.Daha a€›r fleyler çalar›m, erenlerin eserlerinitercih ederim. Konserlerde süratli çalarken birden yavafllayabilirim.Türkiye’debu tarz kompozisyona al›fl›kde€il kulaklar.Avrupa’daki baz› konserlerimde küçük bir türküyü geniflkapsaml› bir kompozisyonun içinde çalar›m. ‹kisinibir eser gibi sunar›m. Aç›fl mesela, ta bozlaklaragitmifltir, hemen arkas›na da bir âfl›k deyifli eklerim.Türkü biter, yine bozlak aç›fl›na devam ederim. Öylebitiririm aç›fl›. Yer yer en sonda ritme girer, oyun havas›çalar›m. Öyle bir oyun havas› yoktur asl›nda. Olsaiyi olurmufl derler. Girdim mi befl-alt› eserç›karmal›y›m. Avrupal› da öyle tatmin oluyor. Azeritürküler konserlerde cankurtaran oluyor, sürat aç›s›ndan.“KocaArap”zeybe€i Türkiye’nin en yavafl zeybe-€idir. Oynayan adam yürüyor mu, düflünüyor mu,anlamazs›n›z. Ama çok genifl bir armoni vard›r...Plaklar› örnek olmas›, konserlere yol açmas› ve biraztan›nmak için yapt›m. Ultra bir Talip Özkan pla€› de-€ildir onlar. Güzel çald›m, o ayr› konu. Çok de€iflikyörelerden virtüozane örnekler getirdim. Sabah›nköründe dört saatte bitirdim kay›tlar›. O saatte viskiistedim Frans›zlardan, “o€lum, ben içmeden çalamam,bir fleyler getirin” dedim. Kofluflturduçocuklar, marketlere bakt›lar, dükkânlar kapal›. Biravarm›fl, bira getirdiler, dört saatte küçük örneklerlekaydettik pla€›.Rak›yla beraber yemek gerekir, mideyi fliflirir, uyku haliolur, sese tesir eder. Sahnede zorluk çekersiniz.Amakonser bittikten sonra viskiyi arayan kim! Rak› gelsin!Hayat›mda en rahat etti€im zamanlar, konser sonras›ndarak› içti€im zamanlard›r. Bir oh çekerim ki...(Roll’dan k›saltarak, say› 12, Ekim 1997.Söylefli: Ulafl Özdemir - Derya Bengi)B‹R+B‹R | 29 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Sambistanbul, Kara Günefl derken,en çok Bandista’daki ritmlerindentan›n›yordu belki. Dünün ac›s›n› gözard›etmeden bugüne gaz, yar›-na el veren Bandistamarfllar›n›n nabz›n› o ayarl›yor,bando m›z›ka gibi de€il, askerkaça€› gibi çal›yordu trampetini.Ali Aslanbay, bir süredir tedavisinigördü€ü kanserhastal›€›na yenildi. 32 yafl›ndayd›.Haziranda ölmek zorama, ard›nda nefleli bir devrimcisada b›rakt›€›ndan emin olsunisteriz. Ali’yi udlarlaçal›nm›fl bir sambayla u€urluyoruz...Cassady kardefller, birbirlerini y›llar sonra bulmufllar,banyoya kapan›p y›llar›n hasretini müzikle dindirmeyeçal›flm›fllard›. Çocuk vokallerinin,m›r›lt›lar›n, oyuncak enstrümanlar›n, buluntu aletlerinakusti€ini en iyi banyo veriyordu. O etkiyistüdyoda yaratmak üzere dördüncü albümleri“Grey Oceans”› da Coco Rosie nam›yla yay›nlad›lar(konserde nas›l bir etkiyaratt›klar›n› daha nice konserlergöresi Emek sinemas›ndaizleyenler bilir). K›zçocuklar›na yak›flt›r›lmayacakgizli kapakl› insanl›khallerini organikbir elektronikayla vehep acayiplikleri deneyerekdeflen özgür ruhluikili sanki dozaj› düflürüyor,e€lence vaadiniazalt›yor ama, flark› ilmindeki maceral› sular› terkedecekgibi de de€iller.Dünyan›n en modern müzi€ini dünyan›n en “geri”insanlar› yap›yor. Çünkü zaten geride kalmak istiyorlar.Sahra Çölü’nün göbe€inde ürettikleri müzikonlara yetsin istiyorlar. Bir ulusa, birtak›mifllere ve çal›flma koflullar›na ba€lanmak istemiyorlar.Ama Afrika’n›n göbe€inde, dört ülke taraf›ndanpaylafl›lan bir çöl alan› var ki, siz Tuaregde€ilsiniz diyor, Nijerlisiniz, Malilisiniz diyor, yahutCezayirli, Libyal›. Ve çat›flmalar bafll›yor, sürgünler,kaç›fllar, büyük yoksulluklar... Çöl hayat›ndadirenen Tuareg’lerin dili en çok rock’n’roll’a dönüyor,Tinariwen’de mesela. Muddy Waters’› yerindens›çratacak büyüyü onlar buluyor. Tinariwengibi, Toumast’›n müzi€inde de, yeni albümleri“Amachal”da da kumlar›n ritmi, cereyanl› gitar›ngetirdi€i öfke var. ÜstelikAfrika’n›n ç›ra€› Waters’›n ç›-raklar› Stones’a selamlarla, Afrikannaifli€inin üzerinemaharetle sürülmüfl hard rockkayma€›yla. Toumast, üstelik,Anadolu’nun da iki ad›ml›kyer oldu€unu unutturmuyor...Grubumuz Ataturk Band, albümleri“Anatolia Beat”: Anadolu’nunisyankâr blues’u,sokaklar›n vahfli funk’› ve“AtaDirty” tango! Müzikleriniböyle tarif ediyorlar. Finli ikili,derslerden filan de€il, sokakmüzisyenli€i günlerinden, alet kurcalamalardanbu acayip deneyselli€e gelmifller.Amerikan armonikas›n› klarnetle zurnayaakran bilmifller, gitar›n yan›na dervifl saz›n›koymufllar. Ve verevine çalm›fllar, kâh bir köydü€ününde, kâh ciddiyetle bir konser salonunda,kâh sanayi mahallesinin soka€›ndaym›flgibi... Bu topraklar›n do€açlama haf›zas›üzerinde bunca uçmay› Finlilerden bulmakvarm›fl, hem de kimlerin kartvizitiyle...Yolu Boris’ten, Sun City Girls’ten, SunnO)))’dan geçen, seslerden diyarlar yaratan birkolektif Master Musicians Of Bukkake. ‹lerigeri feedback yard›rmalar›, org tufllar›ndauzun tutulan parmaklar, birden bir zil darbesi...Ama peki Mercan Dede’nin o kadar deneyipde yapamad›€›n›, nice neyzenlerin camikubbeleri alt›nda arad›€›n› Seattle’da bir grupavangard rock’çu nas›l yapabilmifl? “PerdeKald›rma”da Tanp›nar’›n “Huzur”una çok yak›flacakbir Itrî sesini, bir vecd semâs›n›nahengini nas›l bulabilmifl? Hem de böyleisimli bir grup?.. Cevab›, ritüeller serisininikincisinde,“Totem Two” albümünde...Abisi Rufus Aya ‹rini’de büyüleyicibir konser vermiflti iki seneönce. 6 Temmuz’da Martha Wainwrightbaflka türlü bir büyüyaratacak SepetçilerKasr›’nda. Bir tür, kad›nl›kbüyüsü: Sadece Kanada’n›nde€il, dünyan›nen önemli flark›yazarlar›ndanWainwright,bir baflka büyük kad›nsanatç›ya, Edith Piaf’asayg›lar›n› sunacak, yeni yay›nlanankonser albümü“Sans Fusils, Ni Souliers, àParis”de oldu€u gibi. fiüphesiz,yak›n zamanda kaybetti€i annesi KateMcGarrigle’›n ruhu da sahnede olacak.‘90’larda, trip-hop’un k›y›s›nda, benzer bir ruhikliminin sular›nda Divine Comedy gibilerininorkestral popunun da büyük nam› vard›. Grubuntek istikrarl› üyesi Neil Hannon,“BangGoes The Knighthood” albümüyle yine yüksekç›talarda seyrediyor.“At The Indie Disco”sueski diskolar gibi de€il art›k ama, yinede bir dandihakikati varalbümde.uzunçalarThe Bagdhdaddies DancylvaniaCaribou SwimCowboy Junkies Remin ParkCypress Hill Rise UpDead Weather Sea Of CowardsDDR agitpropEce Dorsay K›rm›z› Karanl›kFoals Total Life ForeverGayngs RelaytedHole Nobody’s DaughterLCD Soundsystem This Is HappeningMikail Aslan Petag –Dersim Ermeni Halk fiark›lar›Mor ve Ötesi Masumiyetin Ziyan OlmazMuammer Ketenco€lu GezginNas & Damien Marley Distant RelativesNatalie Merchant Leave Your SleepPaul Weller Wake Up The NationPhosphorescent Here’s To Taking It EasyRichochet The Burning OneSakareller Befl Dakika DahaSerj Tankian Elect The Dead Symphonyfievval Sam Has ArabeskTeenage Funclub ShadowsTom Petty & the Heartbreakers MojoWillie Nelson Country Musick›saçalarArmenian Navy Band Let Factories OpenChehade Brothers SigaraCypress Hill feat. Tom Morello Rise UpDevo FreshDrive-By Truckers This Fucking JobKele TenderoniKhaled Aljaramani & Serge Teyssot-Gay ShatarabanMalt DoldurM.I.A. XXXOOzan Do€ulu feat. Tarkan Unutmamal›The Like Wishing He Was DeadSalih Baysal Hakim Han›mTalip Özkan Ya€ar Ya€murY›ld›z Tilbe Sende Kals›nlarZeki Müren Ben Zeki Mürenmüzik ekran›Anthrax & Public Enemy Bring The NoiseSonisphere Festivali flerefine, dört büyüklerin en funky’sinden:www.dailymotion.com/video/xtjjo_anthrax-public-enemy_musicChemical Brothers Escape VelocityYedinci albüm “Further”›n her bir parças› için Adam Smith veMarcus Lyall ayr› ayr› filmler çekti. Ön izleme burada:/www.thechemicalbrothers.com/#/news/article/156/further-interactive-videoDerdiyoklar Kalkt› Göç Eyledi Avflar ElleriGökhan ‹nler, Hakan Yak›n ve Mardinli Eren Derdiyok için gelsin:video.google.com/videoplay?docid=-5678708803105315826#Marc Almond VarietyMarc Almond’un yeni albümü “Varieté”den ilk klip, dumanl› kulüp havalar›:http://vimeo.com/12511868Serge Gainsbourg La javanaiseHafifmüzik’çiler sa€olsunlar, nefis bir Gainsbourg belgeselini sitelerine yüklemifller.Upuzun bir söylefli, sene ‘73, Jane Birkin tabii güzel, Charlotte daha bebek, duman bol:http://www.hafifmuzik.org/?p=8520B‹R+B‹R | 32 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


PAUL WELLER“Wake Up The Nation” planlanmam›fl bir albümdü galiba...Paul Weller: Evet, öyle. Albümün prodüktörü ve bütünflark›lar›n benimle birlikte ortak yazar› Simon Dine sadeceatmosferik kurgulardan, eskizlerden ibaret afla€› yukar› ontane k›sa parçadan oluflan bir CD’yi göndermeden önce ortadahiçbir fley yoktu. Bunlar› dinleyince beni bir heyecansard›, koca bir albümü kulaklar›mla duyabiliyordum adeta.Bu kay›tlarda belki bütün detaylar yoktu ama, harbiden iyibir albümün iskeleti vard›. “22 Dreams”deki (Weller’›n2008 albümü) baz› flark›lar›n, özellikle albümün sonlar›nado€ru olanlar›n yolundan, daha deneysel bir hattan gidiyordubu parçalar. “Wake Up The Nation”daki parçalar illâDe€iflmeninbilgisi1977’de punkpatlamadan önceyolu döfleyenlerdenbiri The Jam’leoydu. ‘80’lerdeStyle Council’ikurdu: Diskomatikbir soul, angajmanyüklü, zehirzemberek sözler...‘90’larda olgunbir flark›yazar›olarak duruyordukarfl›m›zda. 2006‹stanbul konserindeonu niye bu kadarsevdi€imizi bir decanl› canl› anlad›k.‹ki albümdürbambaflka birmüzik yap›yorPaul Weller:Savrulmalara,tehlikeli sulara,do€açlama ataklaraaç›k, cesur ve diri,fiflek gibi bir rock...Yeni albümü “WakeUp The Nation”daöfkesi de yerliyerinde...Çeviren: Merve Erolda “22 Dreams”dekiler gibidir demekde€il bu, ama deneysellik anlam›nda birortakl›k var. Müzikte böyle bir defa,ama sözler de öyle benim aç›mdan.Normalde sözler bitmifl halde stüdyoyagirerim, bu kez elimde hiçbir fley yoktu,müzik geliflirken sözleri ç›karmak zorunda kald›m. Buncay›ldan, bunca albümden sonra farkl› bir çal›flma yöntemiolabilece€ini bilmek güzel bir fley, hem heyecanuyand›r›c› hem de korkutucu. Bellibir yap›y› öngörmemek benim için özgürlefltiricioldu. Vokal vakti geldi-€inde “hadi aç bakal›m a€z›n›,ne ç›kacak” diye ifle girifliyordum.Daha önce hiç böyle birfley yapmam›flt›m.Bu atmosferik parçalar sizicezbetti€i için bu albüme girifltinizyani...Evet, biraz da Dine’la muhabbetlerimizden,halihaz›rdamüzi€in ne kadar s›k›c›laflt›-€›na dair flikâyetlerimizden.Sadece eski usûl post-indieparçalar yap›l›yor ya daboktan süpermarket flark›-lar›... Bu albümde, dinlemekisteyip debulamad›€›m›z, içinde cesaretbar›nd›ran bir müzi-€i yapmaya, nas›l birmüzik istedi€imizi hayaletmeye çal›flt›k. Ortal›ktadolanan müziklerin ço€uçok yavan, güvenli, homojenbir yerden sesleniyor. Biz dahagergin, asabi bir müzik istiyorduk.‹nflallahbecermiflizdir.Nas›l bir sound istedi€inizi hep tart›fl›yor muydunuz aran›zda?Konufltuk tabii, daha deneysel ve sert bir sound istiyorduk.Simon daha flehir kokan bir albüm istiyordu, “22 Dreams”tekipastoral ânlardan daha sert bir fley vard› akl›nda.Akustik gitar istemiyordu, dolu dolu bir düzenleme istiyordu,öyle de oldu. Albümde 16 flark› var, ama hepi topu 40dakika sürüyor, çok az flark› üç dakikay› afl›yor. Bence birtür aciliyet duygusunu ve enerjiyi yakalad›k, bir tür diklenmeve öfke var flark›larda, son dönemde sanki tam dabunlar› ›skal›yorduk.“Wake Up The Nation” pek çok müzikal türü, üslûbu da bar›nd›r›yorbünyesinde, halbuki pek çok grup ve müzisyentek bir türe ba€l› kal›r. Siz niye bunca y›l sonra böyle güvenlibir yolu tercih etmediniz?Öyle de yapabilirdim, ama “22 Dreams” için yap›lan yorumlarcesaretlendirdi beni biraz. Bunca insan›n albümübe€enmesine çok flafl›rm›fl ve memnun olmufltum. Bir sürüdeneysel durum vard› “22 Dreams”te, “madem öyle, bunlar›gelifltirelim” dedim o cesaretle. Bu albümün deneysellikdozu yüksek, ama yine de o kaos ve delilik aras›nda bir türpop duyuflu içinde kal›n›yor, yine eski usûl güzel melodilervar. Albüme girebilmek öyle imkâns›z de€il, belki birkaçkere dinlemek gerekiyor al›flmak için. Kimseyi yabanc›laflt›rmak,uzaklaflt›rmak istemiyoruz elbette, ama yol aç›c›,fikir aç›c› bir sound olmal›yd› bizimki. fiafl›rtmak iyidir,ama insanlar›n be€enmesini de isteriz tabii.Dinleyicinizin her yapt›€›n›z› takip etmeyece€inidüflündü€ünüz içinmi “22 Dreams”e gelen tepkilereflafl›rm›flt›n›z?Asl›nda “22 Dreams”ikendim için yapmak istemifltim.Ellinci do€umgünümyaklafl›yordu,mümkün olan en hoflgörülesialbümü yaparakkendime birhediye vermek istemifltim.21 flark›l›k bir dublealbüm, sereserpeyay›lm›fl bir ifl say›l›r.Pek çok insana çok flafl›rt›c›geldi, bu da do€rusubenim hoflumagitti. Ayn› zamanda bafl›sonu belli bir “tam” albüm“22 Dreams”, hayat›n›zdan70 dakikay› feda etmenizi,bilgisayar› boku püsürü kapat›psadece müzi€e odaklanman›z›talep ediyor. ‹nsanlar›nalg› efli€inin çok düfltü€ününsöylendi€i zaman›m›zda dinleyicilerinalbüme böyle dikkatleyaklaflmas› hakikaten yüreklendiricioldu.Yeni al-Kaynak: Q, MusicOMH, Guardian,The Quietus, Mojo


ümde bu u€urda bir ad›m daha att›k, öyleumuyorum.Eski grubunuz The Jam’den arkadafl›n›z BruceFoxton iki flark›da efllik ediyor size. Nas›l tekrarbir araya geldiniz?Çünkü tekrar konuflabilmeye bafllad›k. Nur içindeyats›n, efli Pat geçti€imiz sene vefat etti. Çokhasta oldu€unu duymufltum, arad›m, Pat ç›kt›,uzun zaman sonra sesini duymak çok güzeldi.Bruce’la irtibata da böyle geçmifl olduk. Geçensene ben de babam› kaybettim, ikimiz de en yak›n›m›zdakiinsanlar› yitirmifl olduk, hayat›n k›-sal›€›n›, ölümü düflünmeye bafllad›k, bir türdayan›flma içine girdik galiba. Sonra hangimizberaber çalal›m dedik, bilmiyorum. Bu albümdeki“Fast Car / Slow Traffic”te çalmas›n› istedim,onun bas üslûbuna cuk oturacak birflark›yd›, geldi, bir-iki kadeh bir fley içti, muhabbetekoyuldu ve iki-üç denemede ifli bitirdi. Neredeyseotuz sene olmufl beraber çalmayal›, amailk uyumlu notalar önümüze düfltü€ünde oncay›l eriyip gitti sanki. Bunca y›ld›r ben hiç durmad›m,hep ileri bakt›m, albümler yapt›m, hep yoldayd›m.Otuz sene öncesindenkonufluyormuflum gibi gelmiyor bana, bu kadarsene geçti€inin fark›nda bile de€ilim.fiafl›rt›c› bir baflka konuk da My Bloody Valentine’danKevin Shields. Y›llar önce Velvet Underground’undünyan›n en abart›lm›fl grubuoldu€unu söylemifltiniz, Shields da o ekoldengeliyor say›l›r...Öyle demiflsem, sözümü geri al›yorum. MuhtemelenVelvet Underground’u adam gibi dinlemedenetmiflimdir o laf›. ‹ki-üç y›ld›r sürekliVelvet dinliyorum. K›z›m ilk albümlerini alm›flt›,be€enmedi, bir bakay›m dedim ve “bunca y›ld›rneler ›skalam›fl›m” diye geçirdim içimden.My Bloody Valentine’› da büyük k›z›m vermiflti.Ama Kevin’› daha ziyade Primal Scream üzerindenseviyordum, gayet ahenksiz, gürültülü birses duvar› kuruyordu orada. Belki de birkaç seneönceye nazaran müzi€e bak›fl›m de€iflmifltir, kimbilir. Ama son y›llarda pek çok de€iflik müziklereaçt›m kendimi, galiba yaflland›kça daha aç›k fikirlioluyorum. Bugünlerde mümkün olan herfleyi dinlemek istiyorum, vakit azal›yor gibi hissediyorum.Bu yaflad›€›m›z dönemin yak›n geçmifle görefarkl›l›klar› var m›?Donuk bir dönem bu, her fley çok uysal ve homojen.Müzikte de böyle bu, medya da, siyasettede, ama televizyon flok edici gerçekten. Televizyonunhakikaten “kitlelerin afyonu” niteli€i yokmu? Çok derin bir çukura çekiyor üstelik. Çokucuz programlar var, en düflük ortak payda gözönüne al›narak haz›rlan›yorlar, bu da insanlar›nzihnini gerçekte olan bitenden, hakikatten uzaklaflt›r›yor,insanl›€› ucuzlaflt›r›yor. 12 milyon kiflininoturup da bir yetenek yar›flmas›n› izlemesibence gayet rahats›z edici bir fley.Müzi€e bafllad›€›n›z dönemlerde genç topluluklarkulüplerde sahne alma flans›n› buluyordu, buda e€lence hayat›n›n önemli bir parças›yd›...Eskiden oturdu€un yerden befl dakikal›€›na daolsa meflhur olma flans›n yoktu. Bir grup kurman›n,üç-dört sene var›n› yo€unu koyup çal›flman›n,sonunda ortaya bir fley ç›karman›n ne kötüyan› var ki? Bunu baflar›rsan neden art›k oradaoldu€unu, bunu nas›l becerdi€ini, ne amaçlaböyle bir fley yapt›€›n› da bilirsin. Kal›c› ifllerböyle olur, bir fley ancak böyle anlam kazan›r.Mevcut politik durum hakk›nda neler düflünüyorsunuz?Can›m› s›k›yor. Bir avuç afla€›l›k yalanc› var ortada–ama zaten hep böyle olmufltu galiba. Fazlakibar bir ifl haline geldi siyaset, birbirine muhalifolanlar›n aralar›ndaki fark› görmekbile zorlaflt›. Oyumu ‹flçi Partisi’neveriyorum, ama s›rf Muhafazakârlar›nekme€ine ya€ sürülmesin diye.Sonuçta da pek bir fley de€iflmifl olmuyor.Hepsi birbirinin ayn› politikalar›uyguluyor. Belli bir dünyagörüflünü hakk›yla tafl›yan kimseyok. ‹nsanlar›n gerçekte nas›l yaflad›€›n›bilebilecek birilerine ihtiyac›-m›z var. Biz asl›nda modern, ileridüflünceli bir halk›z bence, ama politikasahnesinde böyle temsil edilmiyoruz.En az›ndan ben kendimi temsiledilmifl saym›yorum. Bence ‹ngiliz toplumu son15-20 y›ld›r eskisine oranla daha ileri görüfllü.Daha aç›k ve misafirperver bir toplum olabildik,zenofobi ve ›rkç›l›k azald›. Bu ülkeyi temsil edende bu ülkenin halk›d›r, bu kokuflmufl düzenin entepesinde duran monarfli filan de€il. Gerçeklikteniyice kopmufl gibi onlar, korkutucu derecedeböyleler hatta. Politikac›lar da halk›n geldi€i yerintamamen gerisindeler. Sesimizi duyuracakkimseyi bulamamam›z utanç verici. Bir milyonkiflinin, yani illâ adanm›fl anarflistlerin de€il,ailelerin, s›radan insanlar›n savafl› durdurmakiçin koca bir meydan› doldurmas› ne kadariyiyse, “yerinde bir düflünce, ama bizplanlar›m›z› yapt›k” cevab›yla karfl›laflt›klar›n›görmek o kadar kahredici bir fley.Müzi€inizi politik bir müzik olarak yorumluyormusunuz?Herhangi bir biçimde politikaya dahil oldu€umudüflünmüyorum. ‘80’lerde bir ara do€rudanmüdahil olmufltum, ama bunu bir kez yapt›ktansonra elimi ete€imi çekmek istedim. Ama folkabak›fl›m belirleyicidir bu konuda. Bence pop bugününfolkudur. Folk hep güncel meselelerdenbahsetmifl, insanlar› haberdar k›lmak, onlar› e€lendirmek,a€latmak yahut neflelendirmek istemifltir,birden çok yüzü vard›r. Pop niye baflkatürlü olsun, anlam›yorum. 45y›ld›r da böyle zaten. Büyümeça€lar›mda etkilendi€im bütüngruplar beni bir fleylerden haberdaretmifltir, herhangi bir politikac›danya da ö€retmendençok daha fazla söyleyecek fleyleriolmufltur. Ben de bu gelene€edahilim: Evet, bu bir e€lence iflidir,kendini iyi hissetmeni sa€lar,ama ayn› zamanda senibilgilendirir, dünyaya farkl› birgözle bakmana yard›mc› olur.Ben de bunu yapmaya çal›fl›yorum. Yeni bir müzikdalgas› bekliyorum, gençlerin ç›k›p reaksiyongöstermesini gözlüyorum. Genç gruplar›nkendi jenerasyonlar›yla diyalog kurmalar›önemli bir fleydir, bunu bekleyen koca bir kitlevar. Böyle fleyler döngüler halinde olur, ama buseferki biraz gecikti.Mod ekolüne ‘70’lerin ortas›nda, biraz geç birEtkilendi€im bütüngruplar beni birfleylerden haberdaretmifltir, herhangibir politikac›danya da ö€retmendençok daha fazlasöyleyecek fleyleriolmufltur. Bende bu gelene€edahilim.dönemde girdiniz, ama ad›n›z hep Mod’culararas›nda an›ld›. K›l›k k›yafete düflkünlü€ünüzle,bu erken dönem ‹ngiliz rock gelene€ini birucundan sürdürüyorsunuz gibi...1970’lerin bafllar›nda bir suedehead’dim ben.K›yafetlere düflkündük, kulüplerde Motown vereggae dinlerdik. “Quadrophenia”y› dinleyip(The Who’nun 1973 albümü) ilk scooter’›m› ald›m:70 pound’a Lambretta GP 150. Paray› babamdanborçlanm›flt›m. Kapak foto€raf›ndakiayakkab›lar nerede sat›l›yor diye hâlâ aran›yo-B‹R+B‹R | 34 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


um. Small Faces benim için mükemmel grupdemekti. Bir bütün gibi görünüyorlard›, soka€›ndilinden anl›yorlard›, fl›k ve zeki çocuklard›.Bence Mod sürekli evrilmekle ilgili bir fleydir,nereye do€ru evrilece€ine sen kendin karar verirsin.Halk› Mod’a sürüklemek gibi bir derdinyoktur, kendin için yapars›n. Pantolonunun paçalar›n›biraz geniflletirsin, bunu belki kimsefarketmeyecektir, ama sen onun öyle oldu€unubilirsin, mesele de budur.Malcolm McLaren’› daha yeni kaybettik. Kendisinisever miydiniz?Pek tan›mazd›m. Punk’›n ilk dönemlerinde birkaçdefa karfl›laflm›flt›k ancak. Punk rock’u onunbafllatt›€›n› filan söyleyemem, ama belli bir vizyonuvard›, kiflilik sahibi biriydi, oras› kesin.McLaren, Joe Strummer gibi isimlerin vefat›ndansonra, ‘70’lerin sonunu temsil edenlerdenbiri oldu€unuzu düflünüyor musunuz?Pek öyle hissetmiyorum, ama nas›l cevap verece€imide bilemiyorum. O zamanlar inand›€›mbaz› de€erlere hâlâ sad›€›m. Mesela yapt›€›mfleye güveniyorum ve günübirlik trend’lerdenetkilenmesine izin vermiyorum, bu da punk’laberaber gelen bir fley. Gerçeklikle, soka€›n müzi€iyleba€›m› korumaya çal›fl›yorum. Konserlerimegelen yafl›tlar›m hâlâ var, ama gençler deçok fazla, onlar›n beni nas›l gördü€ünü bilemiyorum.Sonuçta ben sadece iyi müzik yapmayaçal›fl›yorum.Belki gençler de sizde bir gençlik hali buluyordur...Bilemiyorum ki. Ben de hâlâ hayranl›k güdülerimikoruyorum, bu duyguyu asla kaybetmek istemem.Ben yeni bir müzik yapsam da,yapmasam da, gidip baflkalar›n›n müzi€ini almayadevam ederim. Müzik benim yaflam p›nar›m,sekiz yafl›mdan beri öyle. Müzi€in büyükbir gücü oldu€una, büyük bir kültür yaratt›€›nahâlâ inan›yorum. Medyadan, politikac›lardandaha önemli oldu€unu düflünüyorum. Müzikbenim hayat›m› de€ifltirdi. Beatles sadece benimüzi€e ve gitara özendirmekle kalmad›, dünyayabak›fl›m›, düflüncelerimi de de€ifltirdi. Vebunu sadece bir grup olarak becerebildiler. Benimgibi düflünen baflkalar› da oldu€unu biliyorum.Müzik her zamanki kadar önemli, amadikkati da€›tacak çok fley var ortal›kta.1983’te Marc Talbot’la kurdu€unuz Style Council’daThe Jam’de çizdi€iniz görüntünün, yapt›-€›n›z müzi€in tam tersini yap›p eskihayranlar›n›z› k›zd›rd›n›z: Derin bir soul yapt›-n›z, sözleri Frans›zca okudunuz, dünyan›n engey kliplerinden birini çektiniz. Niye böyle birdönüflüm gere€i hissetmifltiniz?E€lenceli geliyordu bunlar o ara. ‹nsanlar›nhakk›mda edindi€i yarg›lar› k›r›p parçalamak istiyordum.Punk’›n bol gitarl› sound’undan da s›-k›lm›flt›m, benim için bir hayal k›r›kl›€›olmufltu punk, ama bir Gang Of Four’u dinledimve ifl de€iflti. Soyunmufl, eksiltilmifl bir müzikyap›yorlard›, bir dub reggae etkisihissediliyordu. Sonra Joy Division ve Wire popflark›lar›n› yeniden infla ettiler, harika melodilerivard›, pop gelene€ine dahildiler, ama bambaflkabir yerden geliyorlard›. Onlar›n etkileri TheJam’de, mesela “Sound Affects”te (1980) de görülmeyebafllanm›flt›. Style Council’deyse bütünkurallar› y›kt›k, ilk albümün üçte ikisi enstrümantaldi,caz, gospel, funk, hiphop, folk deniyorduk,sonralar› empresyonist bestecilere,Debussy’ye, Ravel’e tak›ld›k.Son iki albümün zor nüfuz edilir olmas› dahakk›n›zda edinilmifl yarg›lar› k›rmak için mi?fiimdi biraz daha farkl›. O zamanlar bir mücadeleveriyordum, bir kavanoza hapsedilmemek,rahat b›rak›lmak istiyordum. fiimdiyse insanlara“benimle beraber gelin, iyi biri olaca€›m” dergibiyim. De€iflmek harika bir fley, yolculu€a ç›kmak,geliflmek ve dinleyicini de oraya berabergötürmek... ‹fle yararsa, hep beraber mutlu oluruzdemektir.Üç eflinizden befl çocu€unuz, genç bir sevgilinizvar, yine de turne program›na hemen bafllad›-n›z. Çevrenize karfl› ac›mas›z de€il misiniz?Müzik yapmaya bafllad›€›m gün, baflka hiçbirfleyle ilgilenmeyece€im, müzi€e odaklanaca€›mdemifltim. 13-14 yafl›nda bile baz› fleylerden vazgeçebilmenizgerekir: Haftasonu geceleri, düzenlisevgili, bir sürü fley. Amy Winehouse’ugördü€ümde, “belki de bu ifli o kadar da istemiyor”diye düflünüyorum. Yollara düflmek zordur,hele genç bir kad›n için. Allah vergisi bir yetenek,ama belki de sevgilisiyle oturup televizyonizlemek, arkadafllar›yla gezip tozmak istiyordursadece.Albümde “Facebook’tan kald›r flu yüzünü art›k”diye bir dize var...Anlamakta zorlan›yorum, belki eski kuflak oldu-€umdand›r ama, garip buluyorum bu durumu.Hele ben yafllardakilerin, efliyle dostuyla, sanalde€il, gerçek arkadafllar›yla buluflmak varkenneden bafl›n› bütün gece bilgisayar ekran›ndankald›rmad›€›n› anlayam›yorum. Ya da ne bileyim,bir plak koysun, bir konsere gitsin, bir flekildeinsanî bir temas kursun. Yeni araçlar›nfaydal› yanlar› da var elbette, bu çok aç›k, amakendine has derin ve karanl›k yanlar› da var.The Jam günlerinden beri hem menajerinizhem dostunuz olan baban›z John Weller’› geçensene kaybettiniz. “Trees”in esin kayna€› onunson dönemleri galiba...Son dönemlerinde annem bak›yordu babama,ama onun da dinlenmesi gerekiyordu, babam›iki haftal›€›na huzurevine yat›rd›k. Ondan çokdaha yafll› insanlar vard› orada, fosilleflmifl a€açlargibiydiler, y›pranm›fl, iki büklüm haldeydiler.Fakat kap›lar›nda hep gençlik dönemlerininresmi vard›. Anneydiler, güzel genç kad›nlar,güçlü, gururlu delikanl›lar... fiimdiyse bir ortadünyada, bir geçifl halinde gibiydiler. “Trees”dehayatlar›n›n daha önce nas›l oldu€unu hayal etmeyeçal›fl›yorum.Baban›z›n ölümü sizi çok sarst› m›?Hastanede ölü bedenini görmek, birkaç haftaönce ac›lar içindeki haline flahit olmak kadarüzüntü verici de€ildi. Onun ruhu hâlâ benimleberaber. Öldükten sonra ne olaca€›z, hiç fikrimyok. Herhalde havaya, topra€a, insanlar›n düflüncelerinekar›fl›yoruz. Cennet ve cehennemdedi€imiz fley sonuçta insan icad›. Bunlar› burada,dünyada da yaflayabilirsiniz, bazen siz kendinizhaz›rlam›fls›n›zd›r bunu, bazen deelinizde olmayan sebeplerle bafl›n›za gelmifltir.WELLER WELLER’I G‹YD‹R‹YORGömleklerin diliÇocuklar›n iki dirhem bir çekirdek giyindi€i bir dönemdengeliyorum. Aksi takdirde ortamlarda bar›-namazd›n›z. Afliret durumu epeyce. Bunda güzelfleyler var. Benim için kültür, köken bu.Woking’deyken, daha t›f›lken, her hafta dansa giderdik,en haval› çocuklar her hafta farkl› giyinirdi. Heponlara yetiflmeye çal›fl›rd›k, ama asla beceremedik.Geçen hafta giydikleri kostümü alacak paray› biriktirenekadar onlar çoktan baflka bir fleye geçmiflolurdu. Mod hikâyesi böyle bir fley galiba...‘60’lar›n sonu, ‘70’lerin bafl›yd›, hepimiz skinheadolma derdindeydik.Do€ru düzgün skinheadolabilmek içinçok küçüktük. As›lflekli veren, anaak›mAmerikan kolejtipiydi, Brook Brotherstarz›: H›rkalar,kolsuz süveterler,dü€meleri afla€›dagömlekler, Levi’s’lar... Ortak payda buydu. Gösterifliçin fazla imkân› olmayan insanlar›n tarz›yd›.‹lk Ben Sherman gömle€imi alabilmek için para biriktirmemgerekmiflti. Brutus gömlekleri al›rd›k, dahaucuzdu, ikinci en iyiler… Ama en çok ra€betgörenler Ben Sherman’lard›. ‹lk ald›€›m, limon sar›s›bir gömlekti. 12-13 yafllar›ndayd›m, üstüme biraz büyükgeliyordu. Çocuktum, dükkâna iade edebilece€imibilmiyordum. Üzerime oturuncaya kadar giydim.Zihnime kaz›nan, iflin estetik taraf›yd›. Renkler ve ogörüntü her zaman benimle kald›. Benim için herfley demekti bu, bir ifade biçimiydi. Dedim ki, k›rky›l önce yapt›klar› gibi bir Ben Sherman’›m olsa fenam› olur? Kendi tasar›m›m› yapmak için Ben Sherman’lakonufltum… Eskiden yapt›klar› gibi, ya da iflteonun gibi bir fley. Birkaç ufak, modern dokunufl.Küçük bir eskiz yapt›m, bütün detaylar›n› koydum:Genifl yaka, biraz oraya, biraz buraya birkaç müdahale.Sonuçta atla deve de€il.Ayr›nt› aflk›, Mod durumu, benim için ölümsüz birfley. ‹çime ifllemifl. Mobilyac› dükkân›na gitmek zevkveriyor bana, bir fley sat›n almasam bile. Eflyan›nk›vr›mlar›, kesimi, flekli… Sanat iflte sonuçta!Knightsbridge yolundan inerken bir dükkân var, tamamen‹talyan mobilyalar› –bir resim galerisine girmekgibi… Bütün düzgün k›yafetler de ‹talya’dayap›lmaz m› zaten?Galiba benim ayr›nt› merak›m, ‘60’lar›n sonu, ‘70’lerinbafl›ndaki o skinhead hareketinden geliyor. Böylediyorum ama, sonuçta kifliyle alâkal›. Benim zaman›mdaküçük skinhead’ler olan yafl›tlar›mla flimdibir pantolonun kesimi hakk›nda konuflsam, “Seninolay›n ne? Modayd›, geçti gitti” derler. Belki hakl›larama, benim için daha fazla fley ifade ediyordu.Kendi markam› yapmam için teklifler de geldi. Buhâlâ mümkün. Yapmasam üzülmem, ama hofl birfley. Yan›p tutuflmuyorum yani ama, flöyle güzel, kalitelibir fley yapmak da haval› olur.Bu yaz Ben Sherman gömlekleri giyece€im. Birkaçtane belefl verseler makbule geçer valla. Cool birdurum olmasa giymezdim herhalde, öyle de€il mi?The Observer’dan çeviren: Zeynep Nuho€luB‹R+B‹R | 35 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


COURTNEY LOVEShakespeareformasyonuKocas› KurtCobain’inintihar›n›nard›ndan ona birtür Yoko muamelesiçekenler oldu.Halbuki Cobainolmasayd› da,grubu Hole’labirlikte, grunge’›nve rock’takad›n varl›€›n›nsimgelerindenbiriydi. CourtneyLove, yenialbümü “Nobody’sDaughter”da yineHole’la beraber...Çeviren: Selen fiahin -Merve ErolKaynak: Mojo, LesInrockuptiblesCourtney Love: (söylefliye gecikerek geliyor) Kusura bakmay›n,çok geciktim. Felâket akflamdan kalmay›m. Çok fazlaroze içtim. Uzun zamand›r flarap içmemifltim. En son SaintPaul de Vence’da, Brad ve Angie’nin ikâmetgâh›nda içmifltim.Zaten hiçbir zaman çok içkici olmad›m.Uzun zamand›r senden haber almam›flt›k. Neler oldu fluson senelerde?Depresyondayd›m. Bütün param› kaybettim. Para kazand›m.K›z›m› kaybettim, sonra geri ald›m. Kilo kaybettim, kiloald›m. Erkekler... Yaflad›m yani. Kötü bir dönemdi,baya€› iniflli ç›k›fll›. Ama flimdi geçti art›k.Bir önceki albümün “America’s Sweetheart”tan (2004)memnun kalmad›n m›?Hay›r, o albümü hiç be€enmedim. Ama bir kad›n› baflar›s›zl›klar›ylada tan›y›p de€erlendirebilirsin. Yine de iyi parçalarvar albümde. “All The Drugs”› seviyorum mesela. Yap›msüreci ise tam bir felâketti. O s›ralar salak bir sevgilim vard›ve yap›mc›l›€› üstlenmesine izin verdim. Klasik hikâye.Neden bir Courtney Love albümü daha ç›karmak yerineHole’u tekrar oluflturmay› seçtin?Courtney Love’› bitirmek istedim. Art›k dayanam›yorumona. Bu ismi hayat›mda istemiyorum. Bundan böyle CourtneyMichelle’im. Michelle benim gerçek ismim. Her neyse,grupla daha iyiyim. Hole da benim kendi grubum.Soyad›n Harrison’› da hiç kullanm›yorsun...Nüfus k‛d›mdan silinmeden önce dört y›l o soyadlayaflad›m. Art›k öyle biri yok. Annem büyük bir velayetmücadelesine giriflmiflti, yani ben zaten birvelayet savafl›n›n ortas›na do€dum. (gülüyor) 18 yafl›-ma geldi€imde, biyolojik babamla hiçbir ilgim kalmam›flt›.Annemin yapt›€› tek iyi fley buydu. Mahkemedenbana yaklaflmas›n› yasaklayan bir emir ç›karm›flt›, keflkekendisi için de ç›karsayd›. Dokuz yafl›mda yat›l› okulda okumakiçin evi terkettim ve bir daha hiç evim olmad›. Anneminbir baflka güzelli€i de beni Nancy Drew ve Shakespearekitaplar›yla dolu bir odada büyütmesiydi. Okumay› ö€renenherkeste görülen bir hevesle Shakespeare’e dald›m. Banaçok iyi bir ‹ngilizce duygusu kazand›rd› bu.Yeni albümünde ‹ngiliz müzisyenlerle çal›flt›n. “L.A. k›zlar›n›istemiyorum art›k. Bu flehirde herkes zehirlenmifl”demifltin...Do€ru. Los Angeles’ta yirmi sene yaflad›m ve hâlâ neden bukadar uzun süre dayand›m, anlam›yorum. Özellikle müzisyenlerikastediyorum. Safiyane hedeflerle bu flehre gelenbir müzisyenin masumiyetini yitirmesi çok vakit alm›yor.Müzik hemen aksesuar haline geliyor. Ne kadar telif alaca-€›m, yüzdem ne kadar olacak, elime ne geçecek?.. Bu sorulara€›r bas›yor. Para. Akl›n paradayken müzik yapamazs›n.Bu ikisi bir arada olmaz; büyük çeliflki, tam mânâs›yla saçmal›k.Ben her gün Dylan dinliyorum.Albümde Dylan’dan izler hissediliyor do€rusu…Albümdeki en bariz, en görünen etkilerden biri olacakt›ama, baz› parçalar› ay›klad›m. San›r›m “Honey”de ondançok etkilendim. “Diamond Dogs”u (<strong>David</strong> Bowie, 1974) çokfazla dinledim. Bir de tabii “Wall”u (Pink Floyd, 1979).Konsept albümlere bay›l›yorum. Hep böyle bir fley yapmakistemiflimdir. “Rid of Me”yi (PJ Harvey, 1993) tekrar tekrardinledim. Tamam, asla ona yetiflemeyiz ama, san›r›m ilhamB‹R+B‹R | 36 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


verdi bana. Her ne kadar “White Chalk” (PJ Harvey,2007) beni pek sarmam›fl olsa da, PJ Harvey’ebay›l›yorum. Elli kere denedim o albümüniçine girmeyi, bir türlü olmad›. Beni saran tekparça “Under Ether” oldu. Muhteflem. Bana kal›rsa“Uh Huh Her” de (PJ Harvey, 2004) de pekiyi flark› yok.“Skinny Little Bitch”te bir adamdan bahsediyorsunve diyorsun ki: “Benimle birlikte olmakiçin çok gençsin.” Genç erkeklerle tak›lmak sanaters mi?Genç erkek avc›l›€›, flu “cougar” laf› korkunç, birde üstelik moda oldu flimdilerde. Geçen gecebakt›m, 27 yafl›nda bir herif etraf›mda dolan›pduruyor. Flört ediyor benimle. Dedim ki: “Bak,ben 45 yafl›nday›m, senin annen yafl›nday›m.Göster bakay›m kimli€ini. Hiç de€ilse ehliyetinvar m› bari?” Benim hofluma gidebilmesi için birerke€in daha ilginç, kültürlü ve kad›ns› olmas›gerekir.Bu albüm bir nevi “kefaret” mi?Hay›r. “Celebrity Skin” (Hole, 1993), dul kalm›flolmakla, Kurt’ü kaybetmifl olmakla yüzyüze gelmektenkaçt›€›m bir albümdü. Bundaysa sonunakadar üstüne gidiyorum, kendimle yüzlefliyorum;o evreyi aflt›m. Art›k hayat›m›n geride kalm›flbir parças›.Bu albümde kendinden, yaflad›€›n zorluklardan,ac›lardan çok dürüstçe bahsediyorsun. Sankiher fleyi afl›p hayata tutunuyor gibisin.Çok do€ru de€il, biliyor musun. Dün gece birazâlemcilik yaflayay›m dedim. Kafay› çekmeye, kötük›z olmaya çal›flt›m. Odama gelen herkes çeflitçeflit uyuflturucu teklif ediyordu. Ama içimdengelmedi. Yaln›z kalmak, kitap okuyup müzik dinlemekistiyordum. San›r›m çok kat›, çok dirençliyim;bir yandan canavar gibi feci bir hatunum,ama bir yandan da çok kolay incinebiliyorum.Sorunlar›mdan biri de bu. Austin’de South by Southwestfestivalinde falan çald›k; iki günde üçkonser verdik. Sonunda sinirlerim iflas etti, krizgeçirdim. Sahnede en zor fley insanlar›n gözününiçine bakmak. ‹nsan kaybolabiliyor. Kendimikorumam lâz›m. 45 yafl›na geldim. Hayat›m› yaflamak,rock yapmak istiyorum. Ben bunlar içinyarat›lm›fl›m. Benim ailem grubum. fiu anda baflkabir ailem yok.K›z›n Frances’in velayetini kaybetmen hakk›ndane düflünüyorsun?Bence geri gelecek. Geçen gün bu saçmal›€› çözmekiçin mahkemedeydik yine. Her fley yolunagirecek, eminim. Üniversiteye gitmesini istiyorum,o da istiyor tabii. Asl›nda, Paris’e, Sorbonne’agitmeyi daha çok istiyor, çünkü Marianne(Faithfull) orada. Marianne’a saplant› derecesindedüflkün. Ben de severim Marianne’›. Bana‘60’lardan kalma çizmeler verdi, çok müthifller,ama ‘80’lerin deri pantolonlar›n› Frances kapt›!Marianne harikad›r. Ama seslerimizin karfl›laflt›-r›lmas›ndan hofllanm›yorum. ‹kimiz de sar›fl›n›zve rock starlar›yla ç›kt›k diye bunu çok s›k yap›-yorlar. Bana kal›rsa, ben daha çok Patti (Smith)ve rock yapan Poly Jean aras›nday›m.Albümün ismini neden “Nobody’s Daughter”koydun?Bu isimde kendimi buluyorum. Frances de buluyor,her ne kadar bir annesi olsa da. Ve bizdenönce, annem de kendini buluyor. Ve onun anneside. Annem istenmeyen çocuk üzerine bir fleyyazm›flt›. Korkunç bir kad›nd›r. Ama bak buraday›m,kürtaj yapt›rmam›fl. Bunun d›fl›nda hiç annemolmad›, insan›n annesi olmas›n›n neanlama geldi€ini bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum.Hayat›mda bana karfl› tek iyi insan üveybabamd›.“Never Go Hungry”yi ne zaman yazd›n?Ekim 2005’te. 90 günlü€üne rehabilitasyondayd›m,tamamen, tecritte. Böyle söyleyince korkutucugeliyor, ama asl›nda içinde kimseninolmad›€› büyük bir ev gibiydi. Bütün param›,kredi kartlar›m› kaybetmifltim, hepsini elimdenalm›fllard›. iTunes hesab›m bile yoktu. fiark› derlemeyeçal›fl›yordum ve herfleyi youtube’dan bulmakzorundayd›m.On sene önce “Larry Flint”te oynam›flt›n. Sinemadünyas›n›n büyüsüne kap›lm›fl, çok fley beklergibiydin.Ben hiçbir fley beklemiyordum.Baflkalar› benden çok fley bekliyordu.fiimdi tamamen kendime geldim.Hollywood’u gerçekten desevmedim. Bütün oyuncular, enünlüleri bile, adlar› bir listeye yaz›-l›, birileri taraf›ndan seçilmeyi bekliyorlar.Bir listede yer almay› ve demainstream olmay› hakaret olarakal›yordum. Tahammül edemiyordum.fiimdilerdeyse bu fikirdenhofllanmaya bafllad›m. GeçenlerdeGwyneth’i (Paltrow) Londra’da ziyaretegitti€imde tekrar heveslendim. Gwynethbeni çok gaza getirdi. Süper güçlü yeni bir menajerimvar. Do€ru düzgün davranabilece€imi biliyor–yani en az›ndan bir noktaya kadar. Tahtayavural›m da zaptedilemez hale gelmeyeyim. Birazönce aram›fl menajerim, ödüm koptu. Belki debana göre bir ifl ayarlayamad›€›n› söyleyecek.Neyse, benim de gitar›m var; o sayede kendimiözgür ve ba€›ms›z hissediyorum.fiark› sözü yazar› olarak de€erin tam anlafl›lm›-yor sanki…Evet, ben de ayn› fikirdeyim!Kad›n oldu€un için mi?Evet, elbette. Baflka neden olabilir ki? Her sabahfliir yaz›yorum. Rock yazmak, tamam, Neruda veyaRilke olmak demek de€il ama, müzikaliteönemli. Her sabah kendimi zorluyorum. Cohenve Dylan mükemmel flairler, çünkü kafiye aram›-yorlar. Bu tip fleyler benim gerçekten ilgimi çekiyor.Önemli olan rock flekilcili€i de€il, durufl.Bak, hakiki inciler tak›yorum, üzerimdeki muhteflemelbise de Givenchy! Y›rt›k p›rt›k, vücudumusaran bir jean giyip “tiflört bende, em beniflimdi!” demek istemiyorum. Çok mânâs›z. Mühimolan tek fley müzik. (Facebook’tan bir resminigösteriyor) ‹flte öldü€ümde bu resmi kullanacaklar.Kurt’ün de gözlerine sürme çekilmifl bir resminikullanm›fllard›, görse sinir olurdu. Asl›nda osürmeli hallerinden ben nefret ediyordum. Pat(Smear –Nirvana’n›n son dönem gitaristi) onungöz kalemi kullanmas›na önayak olarak beni delietmiflti. “Koç gibi kocam› k›z çocu€una niye çeviriyorsun”diyordum, “ama bu Bowie stili” diyordu.Elbiseler giyip tüller takarlard›, bu ifl dahaAkl›n paradaykenmüzik yapamazs›n.Bu ikisi bir aradaolmaz; büyükçeliflki, saçmal›k.Ben her günDylan dinliyorum.Cohen ve Dylanmükemmel flairler,çünkü kafiyearam›yorlar.nereye kadar gider, bilemiyordum, süveter giyenerke€imi geri istiyordum.15 sene geçti, ad›n hâlâ Kurt Cobain’le an›l›-yor…Evet ya, egzotik bir nesne gibi. Bitsin art›k, boflanmakistiyorum. Courtney Love’dan kurtulmakistememin bir sebebi de bu. Art›k o kad›n› s›rt›mdatafl›mak istemiyorum. Kendi hayat›m› kazan›yorum,ba€›ms›z›m, ayaklar›m›n üstündeduruyorum, bir erke€in paras›na ihtiyac›m yok;hiçbir zaman olmad›.Cobain’le geçirdi€in seneler üzerine biyografikbir ortak yap›ma giriflmiflsin. Kendi bak›fl aç›n›ortaya koyman›n zaman› geldi diye mi düflündün?Tam olarak “benim” bak›fl aç›m de€il. Senaryogüzel. Ben sadece “gerçe€i söyleyin” dedim.Cobain rolü için Robert Pattinson’›n ismi dolafl›yorortal›kta…Pattinson m›? Kesinlikle olamaz! Çok saçma! Ogitsin yüzüne par›lt›l› pudralarsürsün. Son zamanlarda 25-30yafllar›nda bir sürü yeniyetme aktörünpeflimde kofltu€unu farkettim.Neden oldu€unuanlamam›flt›m. Ufakl›klardan hofllanmamben. Yönetmen bir arkadafl›muyand›rd› beni: “Courtneycan›m, rolü istiyorlar!”Gus Van Sant’in Kurt Cobain’inson günlerine odaklanan “LastDays” (2005) filmini izledin mi?Hay›r, izlemek de istemiyorum.Güzellikten ve güzelli€in yitiriliflinden bahsedenbirçok flark› yazd›n...Evet. Bu meselelere tak›k olup olmad›€›m› bilmiyorumama, bu konuda epey flark› yazd›m, bir taneside bu albümde. Her daim güzel olan,güzelli€iyle bilinen ve s›rf bu nedenle iltimas göreninsanlar konusu ilgimi çekiyor. Ve buna ba€l›olarak, masumiyet, kibir... 14-15 yafllar›mda çirkinleflmeyebafllad›m. Burnum, surat›m›n ortas›ndapatlad›. O zamana kadar hofl, narin birçocuktum. Güzel olup da bu güzelli€i kaybetmekgerçekten tuhaf bir deneyim. Otuzlar›mda estetikyapt›rd›m. “Siktir et, yapt›r gitsin” dedim.Burnumdan hoflnut kald›m, çünkü gerçektenmesele ediyordum, kafay› takm›flt›m. fiimdi idareeder. Ama iki kere yapt›rmak zorunda kald›m.‹nternette korkunç foto€raflar›m var. Burnumpatates gibi. Dudaklar›m da... Gö€üslerimi deyapt›rd›m, ama patlad›lar. Z›rt p›rt tiflörtümü ç›-kar›p atma al›flkanl›€›m vard› ya, flu Amazonlukbelas›, neyse...Sahneye yeniden ç›kma fikri seni heyecanland›-r›yor mu?Sahnede hakikaten kendimden çok fley veriyorum.O kadar ki, beni tüketiyor. Bilmiyorum,belki de yafltand›r... Eskiden sahnede olmak tambir katarsis yarat›yordu. Hâlâ da öyle asl›nda.Ama art›k zorluyor. Seyirci de verebilece€i herfleyi veriyor: Bütün sözleri ezbere biliyorlar, kendileriniflark›lara veriyorlar... Daha ne yaps›nlar?Ç›k›flta daha fazla tiflört mü als›nlar? Bilemiyorum.Tek bildi€im, art›k bunun bana yetmedi€i.San›r›m bir kocam›n, ailemin, kendime ait birhayat›m›n olmas›n› özledim.B‹R+B‹R | 37 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


GÖKSELNas›l gidiyor yeni albümün ilk günleri?Göksel: Çok iyi gidiyor. Kendi flark›lar›n›söylemeye al›fl›kken sadece baflkalar›n›nflark›lar›ndan oluflan bir albümhaz›rlamak ürkütücüydü. Bir yandanda, senelerdir çok istiyordum. Hayattaher fleyden çok flark› söylemeyi seviyorum.Bu kadar güzel flark›lar› söylemekde çok heyecan verici. Yine de, kendimikendi sözlerimle ifade etmeye çokal›flm›fl›m. Bir de, insanlar›n ne diyece-€ine çok kulak as›yorum. ‹nsanlar›n kabullendi€ini,albümün sevildi€inigördüm, rahatlad›m. “Hayat Rüya Gibi”yiyaparken “ne yap›yorum, bu dahane kadar devam edecek?” diye tedirgindim,albüm ç›kt›ktan sonra rahatlad›m.Görüyorum ki yine ulaflt›m insanlara.Bu albümler sanki müzik hayat›m boyuncayapmak zorunda oldu€um birgörevdi. Bundan sonra yine kendi flark›lar›m›söyleyerek devam edece€im.Bestelerinden oluflan albümlerinin herbirinde yeni bir Göksel’le karfl›laflmayaal›flm›flt›k. Cover albümlerinde de eskiyerli filmlerden f›rlayan bir karakterdo€du galiba...Çerçeveninde€ifltirdi€iresimlerfiark› yazarl›€›naal›flt›€›m›z Göksel,yeni albümü “HayatRüya Gibi”de debir önceki albümü“MektubumuBuldun mu”nunizinden gidiyor,‘70’lerin popülerflark›lar›n›, filmmüziklerini yenidenyorumluyor,masumiyet atfetti€ibir dönemi yenidenyarat›yor. Göksel’ledün, bugün, yar›nüzerine konufltuk...Söylefli: Koray LökerRuh halimi çok iyi yans›tan flark›larseçtim. “Mektubumu Buldun mu?”, hayat›m›nbir k›r›lma ve de€iflme döneminedenk geldi. Biraz depresif veduygusald›m, seçti€im flark›lar da öyleoldu. Sonraki sene çok renkli bir hayatyaflamaya bafllad›m. Hayat›ma çokrenkli, çok e€lenceli insanlar girdi, çoke€lenceli konserler yapt›k. Duygusal taraf›mher zaman var, hep hüzünlü flark›larvar, ama bir yandan hayat›m›niçinde espri, nefle var. Albüme de yans›-d› bu durum.Ruh halini yans›tmas›, sesine uygunlu-€u... Baflka hangi kriterlere göre seçildiflark›lar?Kendimce “ben bu flark›y› iyi söylerim”diye düflündü€üm flark›lara bakarak“birçok flark› yapal›m, be€enmezsek yada sesime uymazsa ç›kart›r›z” diye düflündük.Ama stüdyoda deneyip de vazgeçti€imizflark› olmad›. Eski Türk filmiflark›lar›, baladlar, daha duygusal flark›-lar sesime uyuyor... Bu arada çok ilginçbir deneyim oldu, ben söylerken AjdaPekkan flark›lar›n›n baflka bir hale döndü€ünüfarkettim. Ayn› aranjeyle ayn›flark›y› söylüyorum, ama baflka bir flark›gibi oluyor. Baz› flark›c›larda çok netoluyor bu. Ajda Pekkan’›n sesindendinledi€imiz bir flark›, çerçevelenmiflbir resim gibi haf›zam›za çok net yerleflmifltir,o flark›lar› “öyle” biliriz ya,ben söyleyince ayn› resim baflka birçerçevede baflka bir resim gibi oluyor.‹lk dinledi€imde bana bile çok de€iflikgeliyor. Kimileri hofllan›yor, kimilerihofllanm›yor.Olumsuz anlamda nas›l bir elefltirigeldi?Daha çok, ikinci albümü de yapt›€›miçin tepki ald›m.“Çok sat›nca ikincisini yapt›” gibi birelefltiri mi?Muazzez Ersoy yak›flt›rmas› yap›ld›. Elbettebeni daha önce hiç dinlememiflinsanlarla da buluflturdu bu albümler.Hep kendi flark›lar›m› söyledi€im içinbüyük konserler güzel geçiyordu ama,bu kadar coflkulu geçmiyordu.Geneldemütevaz›y›md›r, amaflu konuda mütevaz›olmayaca€›m: O flark›lar›daha önce söyleyenbaflka flark›c›larda oldu, bense bu ifleçok özendim, çok çal›flt›mve çok sevdim,dinleyici de bana oflark›lar› yak›flt›rd›.Benim sesimden duymay›sevdi insanlar. fiuna çok güldüm:Rod Stewart da ayn› benim gibi, senelercekendi flark›lar›n› yapt›, derken bircover albüm yap›yor, sonra ikincisini,üçüncüsünü, dördüncüsünü. Meraktanekflisözlük’e girdim; bizim ekflisözlük’çüler,aynen bana yapt›klar› MuazzezErsoy yak›flt›rmas›n› Rod Stewart’ada yapm›fllar. (gülüyor) Birden içim çokrahatlad›.Di€er cover albümlerinden ayr›lanözelliklerden biri de özgün düzenlemeleresadakatin galiba. Bu tercih neden?Bütün aranjelerin akustik olmas›n›n,enstrümanlar›n hepsinin canl› çal›nmas›n›nözlemini çekiyorum. Çocuklu-€umda müzi€in bende bu kadar yo€unbir tutku oluflturmas›n›n sebebi bu sound.Bir de, müzi€in kusursuz olmamas›n›istiyorum. Birtak›m kusurlarvar o müzikte, çünkü bugünün teknikimkânlar› gibi de€il, küçücük bir masadayap›l›yor kay›tlar. fiark›c›lar iki kanaldasöylüyor, müzisyenler hepberaber giriyor, çal›yor ve orada bir ruhbütünlü€ü sa€lan›yor. Müzik o. Benmüzi€i canl› seviyorum, o yüzden sahnededaha çok keyif al›yorum. Coveralbümlerden önceki son dört albümüeski eflimle (Alper Erinç) birlikte yapm›flt›m.Alper çok de€erli bir müzisyen,beraber çok da güzel fleyler yapt›k.Ama o yaln›zl›k hissi, iki kiflinin kapan›pmüzik yapmas› hissi, birçok fleyinbilgisayar ortam›nda yap›l›yor olmas›beni birazc›k so€uttu. “Ay’da Yürüdüm”albümü, her fleyden so€udu€um, “baflkabir yolu olmal›” diye düflündü€ümbir dönemdi. Bunu pek çok insan, müzisyen,flark›c› düflünür ve baflka aray›fllaragirer. O s›rada ilk cover albümümçok nefes ald›rd›. fiu andaysa tekrarbeste yapmay›, yeni bir fley yaratmaduygusunu özledim. Ama hiçbir fleyakustik müzi€in yerini tutamaz. Fikirde€ifltirmezsem –çok s›k de€ifltiriyorum–buradaki aranje anlay›fl›n› kendiflark›lar›ma uygulamak istiyorum. Müzikalkariyerimi, kendi sözlerini söyleyen,kendi flark›lar›n› yazan klasik birflark›c› olarak sürdürmek istiyorum.“Arka Bahçem” ç›kt›€› s›rada konuflurken(Roll, say› 97) söz yazar› olmaktançok bahsetmifliz, bu albümlerde sözlerlenas›l bir iliflki kurdun?O dönemde çok politik sözleri olan flark›larvar. Politik bir söylem içerisindeolmay› kendime uygun görmedi€imiçin o flark›lardan uzak durmaya çal›flt›m.Bir de, erkek dilinden yaz›lm›flsözler çok var o dönemde.Politik bir söylemin olmas›n› tercih etmesende, seyirci senin için bir rol düflünüyorgaliba. Greenpeace’in sonreklam filmleri internette yay›nlan›rken,Akkuyu’da nükleer karfl›t› bir konserveriyordun. O günlerde HandeYener’in Greenpeace kliplerinde rol almas›üzerine “Aylin Asl›m, Göksel varkenona nereden s›ra gelmifl?” gibi biryoruma denk geldik.Seyirci sen alt›n› çizmesen de nas›l birhayat anlay›fl›n oldu€unu görüyor. Do€rubir tespit olmufl. Greenpeace için birfleyler yapmas› gereken flark›c›lardanbiri benim. Teknolojiyi sevmedi€im gibi,do€ay› çok seviyorum, hepimizin bukonuda bir fleyler yapmas› gerekti€inidüflünüyorum. Hande Yener’inkini görmedim,fievval Sam’›n oynad›€›n› izlemifltim,çok baflar›l› buldum.Söylemek istedi€in bir flark›y› sözlerinedeniyle seçmedi€in oldu mu?Var ama, akl›ma gelmiyor. Bu albümdeki“K›skan›yorum”, tamamen erkek a€z›ylayaz›lm›fl bir flark›. Onu koyarkentereddüt ettik. Sonra bakt›k ki, kad›nflark›c›lar söylemifl, Emel Say›n, ‹nciÇay›rl›... O dönemde öyle bir fley yokmufl,kimse dikkat etmiyormufl.“Eylülde Gel” de erkek a€z›ndan...O da hofluma gidiyor. Alpay liseli sevgilisinibekliyor sanki okulun kap›s›nda.Ben söyleyince liseli bir k›z,B‹R+B‹R | 38 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


okuldaki sevgilisini bekler gibi oluyor.fiark›n›n hikâyesi de€iflmifloluyor böyle olunca.Manga’yla çok baflar›l› bir düet yapm›flt›n,flimdi de “Palavra Palavra”y›Teoman’la birlikte söylüyorsun. Baflkadüetler olacak m›?Düet gibi bir fikrim yoktu. “Palavra”y›m› yapsak diye düflünürkenTeoman’la ortak arkadafllar›m›z›nakl›na geldi. Teoman da çok heyecanland›,çok severmifl flark›n›norijinalini. Bu sayede o iki karakteriyaflad›k bir anlamda, yaflatmaya çal›flt›k.Manga’yla “Dursun Zaman”da öyle bir kesiflme olmufltu. Asl›ndailk düetim Yavuz Çetin’le, onun birflark›s›na yapt›€›m düetti, onu ayr›caseverim. fiimdi farkettim ki, hiç benimyazd›€›m bir düet yapmad›m.Cover albümlerin ç›karken bir de“The Best Of Göksel” yay›nland›,ama galiba senden ba€›ms›z yap›lanbir ifl olmufl...Kendi “best of”umu ben yapamad›m.Ben klibin montaj›na bile girerim,iflin o kadar içinde olmay›seviyorum. Benim için çok büyükbir ac› oldu o albüm. Elime al›p bakmad›mbile. Geçenlerde bir yerdegösterdiler, iki kapakç›ktan oluflançok çirkin bir fley. Tamamen eskiplak flirketim taraf›ndan ticarî amaçlayap›lm›fl. “Best of” diye adland›r›lmasayd›bari, onlar benim en iyiflark›lar›m de€il çünkü. Daha özenliseçmek isterdim. Belki ilerde bütüno flark›lar› akustik olarak çalaca€›mbir albüm yapabilirim.Sence “Best Of Göksel”de hangiflark›lar olur?“Uzatmalarda”, “Günün Birinde”,“Sab›r”, “Uzun Uzun Yollar”, “KurflunîRenkler” mutlaka olmal›yd›. ‹lkalbümün haklar› onlarda de€il, oyüzden “Sab›r”› koyamad›lar. “GününBirinde”nin bestecisi ben de€ilim.Benim bestelerimi sonsuzkullanma haklar› var ama, “GününBirinde” için besteciye tekrar paraödemeleri gerekiyor. O paray› ödememekiçin o flark›y› koymayabiliyorlar.‹lk albümün haklar› kimde? Koleksiyonnesnesine dönen albümlerdenbiri oldu o da, tekrar bas›l›r m› birgün?Bir daha bas›lmaz, tahmin etmiyorum.Albümler yeni ç›kt›€›nda bilesatm›yor. Fakat dijital ortamda yay›nlanmas›gibi bir olanak do€acakyak›nda. Raks’a ait bütün katalog AvrupaMüzik taraf›ndan al›nd›. Raksve Universal art›k mevcut olmad›€›için o flark›lar sahipsiz kald›. Birçokflark›c› benimle ayn› durumda.Dijital ortam›n faydalar›ndan biri debu arflivler olacak demek ki.CD’ler sadece arfliv anlam›nda kalacak,insanlar baflka yerlerde müzikdinlemeye bafllayacak. Yasal mp3’lerinindirilebilece€i çal›flmalar›n geniflletilmesilâz›m. O zaman kimseiçin sorun kalmaz.Kendi prodüksiyonunu yapabilmek,basit bir dizüstü bilgisayar›nda bilealbüm yapabilme olana€› ba€›ms›zsanatç›lar›n iflini kolaylaflt›r›yor. Yap›mflirketleri ve sanatç›lar aras›ndakiiliflki nas›l etkilenir bugeliflmelerden?Yap›m flirketleri de, albümler de hepolacak bence. Ben albümümü müzikmarkette CD olarak görmek istiyorum.Çocuklu€umdan beri en sevdi-€im fleylerden biri müzik albümleri.Kim ne çalm›fl, görmek istiyorum. Oyüzden yap›m flirketi de hayat›mdahep olsun isterim. Ayr›ca flark›lar›ndaha genifl kitlelere ulaflmas›n› dasa€l›yorlar. ‹nternet üzerinde dikkatçeken sanatç›lar da genellikle sonradanyap›mc›larla çal›fl›yorlar.Dijital yay›nc›lar ç›k›p da bas›l› albümlerortadan kalkarsa ne olacakpeki? Bir yandan da, tek tek flark›satmak mümkün hale gelince albümkavram› ölüyor diye konufluluyor.fiimdi plaklar› özledi€imiz gibi birfley olabilir. Belki CD’leri özleriz.Bilgisayar ortam›nda müzik dinlemektenhiç hofllanm›yorum, mp3olarak indirip dinlemekten hiç keyifalm›yorum. Yayg›nlaflt›rmak aç›s›ndanflahane bir fley, ama müzi€in kalitesiniöldürüyorlar.O mecran›n eriflime engellenmesidurumu hakk›nda ne düflünüyorsun?Müyap’›n haklar›n› korumas›n› normalkarfl›l›yorum. E€er özgürlük istiyorsan,yap›mc›y› aradan ç›karmakzorundas›n. fiark›c› hayr›na flark›söyler, kimse para vermese de söyler,müzik yapar. Baflka türlü duramay›z,yaflayamay›z. Ama yap›mc›lar ifladamlar›,bizim gibi müzisyen de€iller.Sektörün kendini döndürmesiiçin de yap›mc›lara ihtiyaç var.Roll’da son buluflmam›zda hayat›n›nbir soundtrack’i olsa bugünlerin müzi€ine olur diye sormufluz. Bugüntekrar sorsak?Albüm yeni ç›kt›€› için birsüredir hiçbir fley dinleyemiyorumgaliba. Geçengün yine eski bir fley dinledim,Carole King’in “Tapestry”albümünü. Çokseverim o albümü, içim temizlendidinlerken. Bugününmüzik anlay›fl›n›galiba çok sevmiyorum.Bu cover’lar o yüzden banaiyi geldi.Geçen sefer de, Morcheeba,Portishead, Suzanne Vega, NatachaAtlas akl›na gelmifl. Acaba birgün yabanc› bir cover albümü gelirmi?Hiç akl›ma gelmedi. Müzikle ilgiliyapt›€›m en iyi fley, duygu aktar›m›.‹yi vurgu yap›yorum. Bunu da en iyikendi dilimde yap›yorum. Harflerinsöyleniflinin bile önemi oluyor. Baflkabir dilde konuflmuyorum ki, baflkadilde nas›l iyi flark›söyleyebilirim? Güzel ses ç›karabilirimama, güzel söz söyleyemem baflkabir dilde. Bence kimsesöyleyemez. Çünkü duyguysa ifl, çokhâkim olmak lâz›m. Hâkim olmay›ncabir fleyin benzeri gibi oluyor, papa€angibi. Bu flekilde flark›ya stilini,kimli€ini katmak çok zor.“Körebe” çok büyük bir ç›k›flt›, “ArkaBahçem” ç›kt›€›nda “ayn› tiraj›yakalayamad›k, üzüldüm” demiflsin...“Arka Bahçem” “Körebe” kadar çoksatmad›, ama en sevilen albümümoldu, “Bi Seni Konuflurum”, “BendenGeçti Aflk” gibi flark›larla. Bir albümünbaflar›s›n› sahnedeanl›yorum. Ben her ne kadar bazenalternatif olarak görülüyor olsam da,pop müzik flark›c›s›y›m. Yap›mc›larlaçal›flman›n iyi yanlar› oldu€u gibi,kötü yanlar› da var. Bir buçuk y›ldabir albüm ç›karma zorunlulu€u gibi.Benim de varl›€›m› sürdürmek içinorkestram› tutabilmek, konserleridevam ettirmek gibi zorunluluklar›mvar. Sahneleri de çok sevdi€imiçin, albüm yapmal›y›m, o albüm deinsanlara ulaflmal›. Yoksa ne anlam›var ki, evde oturup biz bize dinliyorsak?Albüm yaparken kendimdenbir fleyler kopar›p insanlara sunuyorum,be€enmedikleri zaman bu beniçok üzüyor. Bu aç›dan baflar›l› bulmad›€›miki albümüm var. Biri “SözVer”, di€eri de “Ay’da Yürüdüm”. ‹kiside ayn› sebepten dolay› baflar›s›zoldu. Çok k›sa sürede ç›kt›lar. Kendiflark›lar›n› yazan bir insan için beflsenede dört albüm ç›karmak, o kadarflark› yazmak hiç kolay bir fleyde€il. “Ay’da Yürüdüm” ç›kt›ktansonra uzun birsüre albüm ç›karmamayakararvermifltim, yenibir fley söylemekistiyordum. Dönüpdolafl›p neyaflayabilirsinizki, farkl› bir fleysöylemek için?Kendinden dekaçam›yorsun,kendini tekraretmeye bafll›yorsun.O arada ald›€›m bir teklifti bucover albümü, o yüzden s›cak geldi.Kendime daha çok dönebilirim, dahaçok fley yaflar›m ve söyleyecek dahafazla sözüm olur, baflka bir fleysöylerim, baflka bir müzik yapar›mdiye düflündüm. Aray›fltayd›m.Eflimle ayr›l›€›m, müzikal olarak daart›k ayr›l›yor olmam›z... fiimdi bak›yorumo dönem yapt›€›m flark›lar›nsözlerine, ne kadar s›k›ld›€›m›n,özgürlü€ümü kaybetmeye bafllad›€›-m›n sinyallerini ta “Karar Verdim”devermeye bafllam›fl›m. Belki baflkalar›becerebilir ama, evlilik ve müzi€i birarada ben beceremedim.Rod Stewartbir coveralbüm yap›yor,sonra ikincisini,üçüncüsünü,dördüncüsünü.MeraktanEkflisözlük’e girdim,Muazzez Ersoyyak›flt›rmas›n›ona da yapm›fllar.‹çim rahatlad›.B‹R+B‹R | 39 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


SAKARELLERDost rockBir bar olarak‹stanbul, hattadünya ölçe€indebir müzik kültürügelifltiren Peyote,yaz taarruzunageçti, dört flahanealbüm birden bast›.‹lk hediyeleri,Sakareller’in ilkalbümü “Befl DakikaDaha”. Komik vek›zg›n, sert ve naif,sakar ve yetkin,sözden de, çalg›danda imtina etmeyenbir rock varSakarellermüzi€inde.Dörtlüylehaliyle Peyote’debulufltuk...Söylefli: Merve Erol -fiahan Nuho€lu‹lk albümünüzü geçen ay yay›nlad›n›z, ama bildi€imiz kadar›ylauzun y›llara dayanan bir grupsunuz...Ifl›k Bar›fl Fidaner: Bu dörtlü 2003’te bulufltu. Baflar’laben 1998’de ‹zmir Fen Lisesi’nde bafllad›k. Yat›l› okuduk,izoleydik, dünyadan az haberimiz oluyordu. Okula girdi€imizdemüzik odas›nda bir davulla elektro gitar duruyordu,biz de çalmaya bafllad›k.O zamanlar ne tarz fleylerden hofllan›yordunuz?Baflar U€ur: Green Day, “Another Brick In The Wall”,“Still Got The Blues” falan kar›fl›kt›.Bar›fl: Onu bir arkadafl›m›z gitar çals›n diye seçmifltik.(gülüyorlar) Baflar’la ikimiz ayn› üniversiteye düflünce, Bo-€aziçi’nde, Tafloda’da çal›flmaya bafllad›k. U€ur’la Bahad›rbizi baya€› toparlad›,tam oldu grup.Okudu€unuz bölümlerneydi?Bar›fl: Baflar’la benimkiBilgisayarMühendisli€i. U€ur’unki Fizik, Bahad›r Felsefe.Fen a€›rl›kl› bir grupsunuz yani. Halbuki rock ve flark› formunaedebiyat ö€rencileri daha e€ilimli de€il midir?Baflar: Fikret K›z›lok doktor, Bülent Ortaçgil mühendis.Öyle örneklere benzemifl oluyoruz. Müzi€e hiç teknik birhaz gözüyle bakmad›k. Dinledi€imiz fleyler de öyle virtüoziteifli de€ildi hiç. fiark› yazarlar›n›, Bülent Ortaçgil’i,Radiohead gibi gruplar› seviyorduk. ‹yi flark›lar›, derdinik›saca anlatan, gündelik hayatla iliflkili, haliyle kusursuzolmayan fleyleri dinledikçe ne yapabilirsin? Onlar› taklitetmek, onlar gibi yapmak istersin. Biz de öyle yapt›k.Bahad›r Mafla: Çocuk yedi-sekiz yafl›nda neye e€ilimi oldu€unubelli eder. Biraz kafas› çal›fl›yorsa, o çocu€un mühendisolmas› lâz›m diye düflünülür. Olmazsa sanki yaz›keder kendine. Böyle bir anlay›fl var Türkiye’de.Sen Felsefe kazan›nca ailen üzülmedi mi?Bahad›r: ODTÜ Endüstri Mühendisli€i’ni kazanm›flt›masl›nda, yapamad›m. Felsefe okumak için Bo€aziçi’ne geldim.Ben de t›rnak içinde kendine yaz›k edenlerdenim.Deneyimlerimiz biraz farkl›. Ben müzi€e evdeki k›r›k birba€lamay› al›p tamir ettirerek bafllad›m. Kendili€inden gelifltiher fley.Kim çal›yormufl ba€lamay› evde?Bahad›r: Babam. Orhan Gencebay hayran›d›r çok fena. Oda kendi kendine merak salm›fl. Antalyal›y›z biz, Neflet Ertaflgelirmifl, konserlerine gidermifl. Ailesi karfl› ç›kmas›nara€men ilgilenmifl, ba€lama alm›fl, babaannem ba€lamay›kafas›nda k›rm›fl.O ba€lamay› m› tamir ettirdin yoksa?Bahad›r: Yok. (gülüyorlar) Ama o ba€laman›n çal›nd›€›zamanlar› hat›rl›yorum. Albümde ba€lamalar› ben çal›yorum.Eskiden daha iyi çalard›m. Basa geçince, geri plandakald›.U€ur Güney: Benim de flöyle bir tesadüf hikâyem var:Babam avukat. Müvekkilleri ödeyemeyecek durumda oldu€uzaman çok üstüne gitmezmifl. Müvekkillerinden birimüzik hocas›ym›fl. Vekâlet ücretini ödeyemeyecek durumdaolunca, “sizin büyük o€lunuz çok yetenekli, ona dersvereyim” demifl. Abime org dersleri verilmesiyle girdi bizimeve müzik. Ders bittikten sonra orgun bafl›na ben gidiyordum.As›l ders alan abin ne yapt› sonra?U€ur: Grup faaliyetine girmedi. “Bir ritm vereyim, oryantalakarken akor basay›m” tekni€i üzerine gitti.Baflar: U€ur’lar›n bir sünnet videosunu izledik. Bunlarresmen birbirleriyle yar›fl›r gibi çal›yorlar. (gülüyorlar)Bahad›r: Rekabet var. U€ur “Daha dün annemizin”in sözleriniunutuyor, a€lamaya bafll›yor, ama çalmay› b›rakm›-yor. Youtube olsayd›, baya€› bir hit al›rd› o zaman.Peyote çevresindeki gruplarda ve yeni kuflaklarda do€açlamayayatk›nl›k göze çarp›yor. Siz niye flark› formuna dahasad›ks›n›z?U€ur: Çaba ve yetenek gerektiriyor do€açlama. fiark› üretimsafhas›nda do€açlama yapmaya çal›fl›yoruz, ama birikimelodi tutturabiliyoruz. Bafltan sona dinlenebilir birfley pek ç›kartam›yoruz.Bahad›r: Dinleyici olarak tercihlerimizin de etkisi var.Kendimizi kapt›r›p dinleyebilece€imiz do€açlama müziklervar, ama bunlar›n say›s› s›n›rl›. Yap› aramak gibi bir fleysöz konusu olabilir. fiark› formunun hâlâ bitmedi€ine, ilgiçekici fleyler yap›labilece€ine inan›yoruz.Kat›ld›€›n›z bir radyo program›nda, kendi flark›lar›n›z d›-fl›nda, Nusrat Fateh Ali Khan, Asian Dub Foundation ve biremprovizasyon harikas› olan Orhan Gencebay’›n “SevmiyorumDeme”sini çalm›fls›n›z...Bahad›r: ‹ki flark› aras›nda bir bütünlük var. Ama tabiiyanl›fl anlafl›lmas›n, Gencebay gelene€ini devam ettirmekgibi bir niyetimiz yok bizim. O çok a€›r bir fley. (gülüyor)Baflar: Do€açlama deyince, Replikas’› düflünelim. Takipetti€imiz kadar›yla, konserlerde eskisi kadar do€açlamayapm›yorlar. Bunun zaman içinde niye evrildi€ini bilmiyorum.Nihaî ürünü albüm olarak düflünen her grup o kal›bagirecektir. Çok daha cesur davranabilecek, albümüne15 dakikal›k do€açlama flark› koyacak gruplar var m›, bilmiyorum.Siz biraz Replikas’a benzetiliyorsunuz, de€il mi?U€ur: Bu iyi bir fley. Ortaklafla takdir etti€imiz, sevip sayd›€›m›zgruplardan biri Replikas.Baflar: Hem buradan beslenen hem yüzünü Bat›ya dönengruplar içinde yetkinli€i itibariyle aradan s›yr›lan bir grupReplikas. Üzüldü€üm fley, neredeyse tek grup olmas›. Ben-Soldan sa€a Sakareller: Ifl›kBar›fl Fidaner (gitar, vokal),Bahad›r Mafla (bas gitar,ba€lama), Baflar U€ur (davul,vokal), U€ur Güney (gitar,elektronik aksam)


zeri gruplar ço€alsa, aradaki farklar da ortaya ç›-kacakt›r, bizim fark›m›z da görülecektir.Bahad›r: Albümü Replikas’›n elemanlar› kaydetti,ama müzik ne kadar benziyor? Albümüalan biri orada isimleri görünce alg›s› ister istemezde€iflecek. Müzik deneyiminde bu da var,sadece seslerden ibaret de€il müzik. Albüm kapa€›ndakiyaz›, kulland›€›n enstrüman, onu nas›lsundu€un, giydi€in tiflört... Bunlar dinleyicialg›s› üzerinde küçük küçük etkisi olan bileflenler.Baflar: Alt›n Mikrofon zamanlar›nda da birbirinebenzeyen çok grup var, her birini ayr› ayr› seviyoruz.Olay böyle alg›lan›rsa daha güzel olur.Radyo program›nda ‘68’in ABD menfleli Ortado-€u rock grubu Devil’s Anvil’i de anm›fls›n›z.Baflar: Yeni keflfettik. New York’ta albüm ç›kar›yorlar,tam savafla denk geliyor ve hafiften gümegidiyor. Öyle örnekler var, y›llar öncesindenMustafa Özkent gibi bir adam mesela... Hemyerli ve flehirli olup hem de beslendi€i kaynaklar›Bat› formuna katmay› bilen bir sürü örnekvar. Onlardan beslensek daha yarat›c› fleyler ortayaç›kabilir. Erkin Koray’›n Devil’s Anvil’denbirebir ald›€› iki flark› var, Çamur’un “HalimÖyle”si de öyle. Sonuçta, Türkçe söylemifller üstüne.Aranjman mevzuu bu aralar çok ilgimiziçekiyor. Biz de Kraftwerk ve Radiohead flark›lar›nael att›k.Sözlerin içeri€ine ba€l› kal›yor musunuz?U€ur: Radiohead’in “Anyone Can Play Guitar”flark›s›n› “Herkes Ba€lama Çalamaz” diye uyarlad›k.“Destiny” diye bafll›yor Radiohead, bizimki“ah kader” diye.Bahad›r: Londra ‹stanbul oldu, gitar ba€lama.Söz uyarlama aflamas› çok e€lenceli. Müzi€e okadar kafa yormuyoruz bunlar› yaparken. Radiohead’de“I wanna be wanna be wanna be JimMorrison” diye bir bölüm var. “Orhan Abi hanabi han Abi olmak istiyorum” diyoruz biz de.Yapt›€›n›z müzi€e avam rock diyorsunuz.“Avant”dan bozma, güzel bir tabir. O da m› birtür aranjman?Bahad›r: (gülüyor) Baflkalar› da var. K›raatrock’ta karar k›ld›k en son.Bar›fl: Sözde rock var, özde rock var. Post rockde€il de, dost rock var...Bu aralar bir arabesk furyas› yaflan›yor. FairuzDerin Bulut klasik arabesk flark›lar›ndan oluflanbir albüm yapm›flt›. Geçti€imiz günlerde fievvalSam ve Ifl›n Karaca kendi janrlar›nda benzer albümlerç›kard›lar...Baflar: Geçen gün Fairuz Derin Bulut için tart›-fl›yorduk: Arabesk mi desek, neo-arabesk mi?Mesela Reha Erdem’in “Hayat Var” filmi de neo-arabeskgibi bir fley. Fairuz’cular Ali Tekintüre’yiyanlar›na alm›fllar, onun iyi fliirleriniseçmifller gibi geldi bana. Albümleri Doublemoon’danç›kt›, Babylon seyircisi de melankolik birbiçimde onunla rak› içecek ama, Fairuz DerinBulut bu insanlara müzik yapacak grup de€il. Ozaman çok sahipsiz kal›yor albüm ve cesur birfley haline gelmifl oluyor.Okudu€unuz bölümler itibariyle beyaz yakal›bir meslek grubuna dahilsiniz. “Befl Dakika Daha”flark›s› bu sosyal grubun rahats›zl›klar›n›nyans›mas› gibi okunabilir mi?Bar›fl: Mesaili hayat...(gülüyor) Kafa iflçisiyiz.Meslekte de var o s›k›nt›, ama flark›daki üslûpdaha çok ö€rencili€e uygun galiba. fiimdi ç›ksao parça daha ciddi olurdu.Bahad›r: Nas›l daha ciddi? Olmazd› be.U€ur: En temelinden, müzi€e daha çok vakitay›rmay› isterdik. Befl dakika daha prova yapabilseydik...Gruba verebilece€imden çok dahaaz›n› veriyorum gibime geliyor. Okulda asistanl›kyap›yorum. Fizi€i seviyorum.Hepsine ayn› anda hak etti€i ilgiyiverememek s›k›nt› yap›yor.Bar›fl: “Yörünge”yle “Befl DakikaDaha”y› beraber düflünebiliriz.“Befl Dakika Daha”da kalkmak, iflegitmek lâz›m. “Yörünge”deyse bütünflehri saran ulafl›m hatlar›ndadolaflan insanlar var. Kaptan kabaaktar›lmak diyoruz flark›da buna...“Ne Sev Ne Terket” biraz bunlarlam› alâkal›?Baflar: Tutkusuzluk hali... ‹nsanlar›ntamamen hayat› idame ettirmekiçin baz› iflleri yapmas›, bu iflleri kimseninne sevmesi, ne de terketmesi... Türkiye’dekigruplar›n do€açlamadan flark› formuna evrilmeside sanki bu gibi durumlarla ilgili. Kimse sahnedeuzun do€açlamalara tahammül edemezhale geldi. ‹nsanlar›n hayat›ndan belli bir süreistiyorsun, büyük sanatç› gelmedikçe kimseuzun performans beklemiyor. “Meram›n› hemenanlat, alaca€›m› alay›m, gidip e€leneyim”diyorlar. (gülüyor)Sizin de bileti hemen kesen flark›lar›n›z var. Dahailk flark›da, “An› H›rs›z›”nda söze tak diye giriyorsunuz.Ama “Yörünge” gibi do€açlamayaaç›k parçalar da var...U€ur: Dönem dönem baflka baflka flark›lara takt›k.Bir ara halk türküsü formuna yak›n melodilergeliyordu, bir ara math rock olay›na girdik,15 dakikal›k, 26 dakikal›k flark›lar falan. “BirMetrekare” ve “‹breler” öyle bir dönemde ç›kt›.“Befl Dakika Daha”da, “Ne Sev Ne Terket”te,“Tercüman-› Ahval”de bir tür kapitalizm elefltirisiyok mu?Baflar: Çocuklu€un terkedilme zorunlulu€undanbahsediliyor “Tercüman-› Ahval”de: “Y›llarönce sünnet art›€›yla gömülen bir çocuk, flimdimilyonlarla oynuyor...” Sünnet art›€› veya göbekba€›, üniversite bahçesine gömülür ya. “Adamoldun sen” vurgusu da tabii ki kapitalizmle iliflkili.fiark›da bir kapitalizm elefltirisi var ama,çocuklu€un b›rak›lma zorunlulu€u çok kafamatakt›€›m bir mesele. “‹çimdeki çocuk” laf› çokküçümsenen bir fley, ama çok büyük bir hadise.U€ur: Çocukluk b›rak›l›yor ama, yetiflkinli€ede geçilmiyor. Robotlu€a geçiliyor. Ben de acayipdertliyim o konuda. S›navlar yüzünden çokfedakârl›k yapt›m. Abime al›nan org bende klasikpiyano çalmaya evrilmiflti. ÖSS yüzünden oyetene€imi kaybettim.Baflar: Sadece flehirli çocuklar da de€il, köy yada varofllardaki çocuklar için de çocukluk yafl›çok afla€›ya çekildi. fiehire yans›mas› baflka oluyor.Çocuk iflçi say›s› da anormal yüksek.Albümün son flark›s› “Yaz›s›z”, ama sonunda bircümlelik bir yaz› var. Hikâyesi ne?‹yi flark›lar›,derdini k›sacaanlatan, gündelikhayatla iliflkili,haliyle kusursuzolmayan fleyleridinledikçe neyapabilirsin?Onlar› taklitetmek, onlar gibiyapmak istersin.Biz de öyle yapt›k.U€ur: Anneannemin yafl› baya€› ileri, 80’lerinde.“Teflekkürler” bölümünde ismi geçiyor, HaticeKocabafl. Cümlenin bafl›ndan bafllay›p, ikiparagraf sonraki baflka bir cümlenin sonundanyüklemini al›p, birinin cümleci€ini al›p, daldandala atlay›p da€›n›k konuflan biri. Gizli gizlikaydetmeye bafllad›m anneannemi. O gün decoflmufltu. Tam olaylar zaman›nda iki çocu€uüniversitede falan. Kay›nçosu da Fatsa’da DenizGezmifl’i a€›rlam›fl. ‘80 darbesinianlatmaya bafllad›. Namaz k›lmadanönce pencereye ç›km›fl, yaz›-lama yapanlar anneannemigörmüfl. O da telafl etmifl, “acababana bir fley yaparlar m›” diye.“Allahtan o gece darbe oldu dabana bir fley yapmad›lar” diyecekti,dili sürçtü, “Allahtan o gecedevrim oldu” dedi. “Yaz›s›z” ve albümo cümleyle bitiyor. Kay›t aletinigörünce hatta panik olduanneannem. O korkuyu hâlâ yafl›-yorlar. “Duyulur, Türkeflçiler hakk›m›zdakötü düflünür” diyor.Size bilgisayar mühendisli€inde ne ö€retiyorlar?Mezun ettiklerinde görmek istedikleri insannas›l biri?Baflar: Baz› derslerde teknik konular oluyor veörnekler veriliyor. Sözgelimi, kamerayla bir ortam›nalg›lanmas›. Hoca örnek veriyor, “Skorskyhelikopterler bunu kullan›yor” diye. Bunuduydu€umda so€umufltum. Derslerdeki siyasetmühendislik bölümlerinde çok belli olmuyor,ama çok can al›c›.Bar›fl: Kamerayla bir fley tespit edece€iz, teröristmi, de€il mi, bilgisayar anlas›n istiyorlar.Böyle bir fley yapmak istemiyorum. “Can›m hakalem anlam›fl ha silgi ha terörist, senin için neönemi var? Teze kalem ve silgi diye yazar›z.”Çünkü para nerede? Orduda. Bilgisayara ilgim,bir abimizden oldu. Programlama yap›yordu.Kendim de oyun yazabileyim diye ilgilenmeyebafllad›m. O zamanlardan tan›d›€›m bir arkadafl›m,birtak›m füzeler üzerine çal›flt›€›n›, bilmemhangi ülkenin deniz kuvvetleriyle projeyapt›€›n› anlatt›. Askerlik de sektörlerden birsektör diye düflünülüyor. Mesela atom bombas›:Manhattan Project’e girmifl kiflileri “vatan içinçok önemli bir fley yap›yorsunuz” diye bir yerekoyuyorlar. “‹breler” flark›s›n›n ç›kt›€› nokta bu.Ö€renciler sonradan ö€reniyor ki, atom bombas›projesinde çal›flm›fllar. Bir de bilenler var:Tamamen denklemlere ve teknik baflar›ya odaklanm›fllar.O tür bir uyku bizden beklenen.Baflar: fiirketlerde çal›flan, paraya angaje olmuflolanlar, paras› için yapt›€› ifli akflam bir kenarakoyup her gün Beyo€lu’nda arkadafllar›yla içiplanet okuyor olabilir. Sonuçta, patronla iliflkisinide sorgulam›yor insanlar.Bahad›r: Kamu d›fl›ndaki her fley esnek. Her iflilan›nda iyi ve standart bir fley olarak geçiyor art›k:“Esnek çal›flma saatlerine uyum sa€layabilen...”Dedi€i flu asl›nda: “Deadline gelecek,sizin ebenizi sikece€iz, g›k›n›z› ç›karmayacaks›-n›z!” Örgütsüz bir demokrasi yafl›yoruz. Tek bafl›nakalmak ve ekmek korkusu var. fiikâyet varama, çok fazla seçenek de yok.B‹R+B‹R | 41 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


GRUP YORUM25 YAfiINDA‹nönü stad›ndaki 25. y›l konserinden önce, Aç›khava’n›nsize art›k yetmedi€ini, 40 bin kifli bekledi€inizi söylüyordunuz.Konser çok görkemli geçti, en az 50 bin kiflinin kat›ld›€›aç›kland›. Neler hissettiniz?‹brahim Gökçek: Aylar öncesinden bafllayan bir çal›flmayd›bu. TümTürkiye’de binlerceinsan eflzamanl›olarakemek verdi bukonser için. Biranlam› vard› ‹nönükonserinin.‹nsanlar oraya sadece Grup Yorum dinlemekiçin de€il, gelece€e dair umutlar›n›hayk›rmak için de geleceklerdi.Konserde a€layanlar oldu. “Yerin yedikat dibine saklad›€›m duygular›m a盀aç›kt›” diyenleri duyduk. 40 bin kifli bekliyorduk ama, kendiaram›zda “niye 50 bin olmas›n” diye konufluyorduk.Herkesin kafas›nda flu anlamda bir netlik vard›: Ne olursaolsun o stad o gün dolacak. Kapasitesinin üstünde dolmufloldu, bu da ayr› bir mutluluk, ayr› bir gurur.‹dil Kültür Merkezi’nin duvarlar›n› eski gazete haberleriy-Stadyumhalay›Grup Yorum, y›llarsüren engellemelerera€men 25 y›l›devirdi ve 12Haziran’da ‹nönüStad›’nda adeta birgövde gösterisiyapt›. Konserinve 25 y›l›nmuhasebesinigrubun gençüyeleriyle yapt›k...Söylefli: Murat Meriç -Merve Erolle kaplam›fls›n›z. ‘90’larda Grup Yorum konserlerinin yasaklanmas›n›,üyelerinin gözalt›na al›nmas›n› aktaranhaberler vakay› adiyedendi. Sizin izledi€iniz ilk Grup Yorumkonseri hangisiydi?Gökçek: Çok iyi hat›rl›yorum, Eskiflehir’de ö€renciydim,konser kapal› spor salonundayd›. Polis yine s›k›nt› yaratm›flt›,ama çok güzel konser olmufltu. Sonra Harbiye konserinegeldim.Caner Bozkurt: fiimdi de bir çok zorluk var, sadece flekilde€iflti. Konser mahalline gitti€imizde Yorum elemanlar›gözalt›na al›nm›yor art›k, ama öncesinde konser çal›flmas›-n› yürütenler tutuklan›yor. Bu konserin çal›flmas›n›n yap›ld›€›flehirlerde de bu yafland›. Üniversite ö€rencilerininaçt›€› standlar engellendi, ö€renciler taciz edildi. Anadoluflehirlerinde en s›k karfl›laflt›€›m›z fley bu.Çeflitli sebeplerle bildiri da€›tmak, bas›n aç›klamas› yapmakhemen PKK’yla iliflkilendiriliyor ve bir linç sahnesikuruluyor. Benzer olaylar son y›llarda çok çeflitli flehirlerdegörüldü. Bu duruma Grup Yorum da maruz kald› m›?Gökçek: Bunlar bilinçli yap›l›yor. ‹nsanlar demokratik mücadeleverenlere karfl› k›flk›rt›l›yor. Sadece Grup Yorum’ade€il, toplumun, hakk›n› arayan tüm kesimlerine karfl› birlinç kampanyas› var adeta. ‹nsanlar kaderlerine raz› olsunlar,seslerini ç›karmas›nlar, en do€al haklar›n› bile aramas›nlaristeniyor. Suskun bir toplum istiyor iktidar sahipleri.Bizim konserlerimize sald›r›lar› da bu do€rultuda ele almaklâz›m.Bozkurt: 25 y›l konserinin bu kadar genifl kitlelere ulaflmas›yla,bas›nda bu kadar yer almas›yla grup art›k kabul görmüfloluyor ve devlet çok rahat bask› yapam›yor.Gazetelerde ç›kan yaz›larda “koca bir stad ayn› anda halayçekti” deniyordu…Bozkurt: Öbek öbek dalgaland› insanlar. Eller ayn› andakalk›yordu, ayn› anda iniyordu. Bu görüntü çok güzeldi.Sahne de çok kalabal›kt›, de€il mi?Gökçek: 25. y›l kutlamas›n›n sahne aç›s›ndan da zengingeçmesini istiyorduk. 2003’te Harbiye’deki konserde küçükçapl› bir senfonik orkestra kullanm›flt›k. Bu kez dahabüyük bir orkestra istedik ve de€erli hocam›z Orhan fiall›-el ile çal›flt›k. Dans gösterileri, flark›lar› destekleyen barkovizyongörüntüleri de geceye hem dinleyenler aç›s›ndanhem de çal›flanlar aç›s›ndan renk katt›. Büyük bir birlik vedayan›flma gerçekleflti. Bizimle beraber olan sanatç› dostlar›m›ziçin de anlaml›yd› bu.Bugün Grup Yorum tam olarak kaç kifli?Gökçek: fiu anda on. ‹kisi aram›zda de€il. Muharrem Cengiztutuklu ve Trabzon Kapal› Hapishanesi’nde, ‹hsan Cibelikabimiz de yurtd›fl›nda. Davalar› var, Türkiye’yegiremiyor. Ama onlar da bu konsere kat›ld›lar. ‹hsan abi kay›tgönderdi, Muharrem’le haftada bir telefonda görüflüyo-B‹R+B‹R | 42 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Foto€raf: fiahan Nuho€luruz, görüflme s›ras›nda ses kayd›n› ald›k ve konserdeyay›nlad›k. ‹ki y›ld›r hapishanede, 2011a€ustosunda ç›kacak.Bozkurt: Biz Yorum tarihinin bugünkü temsilcileriyiz.Ama bu tarih bizimle de bitmeyecek,bunu biliyoruz.‹dil Kültür Merkezi’yle beraber düflünürsek,Grup Yorum bünyesinde atölyeler, müzikal çal›flmalaryap›yor musunuz? Mesela Kardefl Türkülergibi yan faaliyetlere aç›k m› Grup Yorum?Bozkurt: Anadolu’nun çeflitli yerlerinden Yorumdinleyicileri bizi destekliyor ve deyim yerindeysebesliyorlar geçmiflten beri. Örne€in besteyap›p gönderiyorlar, söz yaz›yorlar, buraya gelipürünlerini paylafl›yorlar. Hapishanelerden gelenürünler de var, bir k›sm› repertuara al›n›yor. Ayr›caAnadolu’da dirsek temas›nda oldu€umuzgruplar var. Anadolu’dan beste anlam›nda de€il,eleman anlam›nda da destek al›yoruz. Ben Band›rma’daüniversite ö€rencisiyken Grup Yorum’akat›ld›m mesela. Bunlar d›fl›nda bir de Grup YorumKorosu var. Koronun grubun tarihine denkdüflen bir geçmifli var, gruba oradan sürekli elemanyetifltiriliyor. fiu anki üyelerin hemen hepsibu korodan yetiflmifltir. Bu anlamda kolektif biroluflumdur Grup Yorum. fiark›lar seçilirken, bestelenirkenya da düzenlenirken bütün elemanlarçal›fl›r. Diyelim ki ‹brahim bir beste yapt›, bu bireyselbir çaba olarak kalm›yor, kolektifin dokunmas›ylason halini al›yor.Bir dönem hapishanelerden Grup Yorum’a besteakard›, siz de yapt›klar›n›z› oralara gönderipdinletirdiniz. ‹lk dönemde özellikle demolargönderilip fikir al›n›rm›fl. Bunu hâlâ yap›yormusunuz?Gökçek: Art›k yapam›yoruz, çünkü F tipi hapishanelerlebu gibi fleyleri yapmak zorlaflt›. Hapisteolup fliirini besteledi€imiz arkadafllara bile flark›-n›n son halini dinletmek mümkün olmuyor. Bazenyöre radyolar› arac›l›€›yla ulaflt›r›yoruzflark›lar›, ama bir demo göndermek gibi bir imkân›m›zsöz konusu de€il, hapishane flartlar›ndandolay›. Ama hapishanelerle Yorum’un yak›nl›€›halen sürüyor. Hâlâ besteler, fliirler, düflüncelergelmeye devam ediyor, birlikte üretmeye devamediyoruz. 1985’te Grup Yorum olufltu€unda hapishanelerdedirenifl vard›. Sonradan ölüm oruçlar›devreye girdi. ‹lk albümlerde hapishanekoflullar›nda üretilen bir sürü eser var, insanlarorada çektiklerini, iflkenceleri flark›larla anlatm›fllar,biz de bunu kitlelere aktard›k. “Güleycan”böyle bir flark›d›r mesela.“Hayata Dönüfl Operasyonu” Grup Yorum tarihindede bir ivme yaratt›. Geçti€imiz günlerde‹brahim Gökçek (bas) ve Caner Bozkurt (ba€lama), Grup Yorum’un son dönem üyelerioperasyonla ilgili aç›lan davada suçlananlar sadeceerlerdi. Nas›l yorumluyorsunuz bu durumu?Gökçek: O iflin sorumlusu erler de€il ki. Arkaplandaki sorumlular, katliama kat›lm›fl olanlar,karar› verenler, uygulatanlar ceza alm›yor. Enbaflta o dönemin hükümeti bundan sorumludur.Orada bir mücadele var ve devam ediyor. Buradakiönemli durum, sosyalizmin ölümüne savunulmas›.Bu düflünceyi tamamen yoketmeye dönük en kapsaml› hapishaneoperasyonuydu bu.Bozkurt: Operasyonun hemensonras›nda eylemlere karfl› pervas›zcabir sald›r› yap›ld›. Solcular daeylemlere karfl› cephe ald› ya dahemen geri ad›m att›. Mücadeleyidestekleyeceklerine, bas›n›n tavr›-na ortak oldular. Üstelik daha öncesindebu ac›y› yaflam›fl insanlarda vard› aralar›nda. Bizim içimizesinmeyen daha çok bu oldu.Gökçek: Emperyalistler “sosyalizmöldü” naras› atarken eylemlerin sürdürülüyorolmas› çok onurlu bir davran›fl. 2000’liy›llar›n bafl›ndan bu yana tecrite karfl› sürdürülenmücadele bir derya deniz. Ölüm oruçlar›yla ilgilikapsaml› bir albüm çal›flmas› içerisindeyiz. Butarihi bütün boyutlar›yla anlatmak gibi bir amac›m›zvar. Üstelik sadece Türkiye’yle ilgili de€ilbu, tüm dünyay› sar›p sarmalayacak bir proje.Tecrit sadece devrimciler için de€il, herkes içinGrup Yorum 25y›lda isimsiz vecisimsiz olmay›baflarm›flt›r, busürede yaratt›€› enbüyük de€er budur.Sadece biz de€il,stadda bulunanherkes sosyalizmeolan inanc›n› dilegetirdi. 25 y›l›n enbüyük hediyesi bu.bir tehdit. Bunu anlatmam›z gerekiyor. Tüm halkabir gözda€›, sesini ç›kartana gözda€› veriliyor;haks›zl›klara karfl› ç›karsan, bunun için bas›naç›klamas› yaparsan, yazarsan, çizersen, müzikyaparsan seni oralara atar›m deniyor.2000’den sonraki Grup Yorum albümlerindeölüm oruçlar›n›n büyük bir yeri var. Müzik, buanlamda, direniflin önemli sacayaklar›ndan birioldu. Ölüm oruçlar›na yönelik en yayg›n elefltirilerdenbiri de, ölümün yüceltilmesiydi. Yapt›-€›n›z flark›lar ba€lam›nda bu elefltiriye kat›l›yormusunuz?Bozkurt: F tipinin amac› belli: Dünyadan tecritedileceksin, inançlar›ndan s›yr›lacaks›n. Bunubir iflkence arac› olarak kullan›yorlar, ki bu insanl›€aayk›r›, ölümden beter bir fley. Buna karfl› insanlar›ncanlar›n› ortaya koyuyor olmas› çok fleyde€il, çünkü zaten yaflam›yorlar. Dolay›s›yla onlarda ölümle canlar›n› koruyorlar. Bu, Anadolu’nungeçmiflinde de olan bir kültür. Can›na,onuruna, yaflam›na, de€erlerinesald›r› varsa, onunla savafl›rs›n.Dört duvar aras›ndaki insan›n teksilah› kendi bedeni. D›flar›daki insangibi grev yapamaz, tafl›, sopas›,tüfe€i yok, savaflamaz. O da verebilece€itek fleyi veriyor. Bu, onurlubir fley ve örnek al›nmas›gerekiyor. Asla ölümü yüceltmekdemek de€ildir bu. ‹nsanlar ölüyor,ölümüne direniyor, ölmemekiçin, yaflatmak için, insanlar daharahat yaflas›n diye ölüyor. Bunuanlatmak, insanlar› ölüme al›flt›rmakya da ölümü yüceltmek de€il. Bizim insan›-m›z yaflamay› çok sever. Ölüm orucundakaybettiklerimiz de severdi. Ama baflka çareleriyoktu. Buna bir alternatif bulsalar, en ufak birumut bile bulsalar, inan›n ona baflvururlard›.Bilhassa “Boran F›rt›nas›”ndan sonraki albümlerdebir içe dönüfl yaflad›n›z sanki. Yorum eskidendaha genifl bir kitleyi kucaklarken bualbümle belli bir mücadelenin sözcüsü oldu gibi.Kat›l›yor musunuz?Gökçek: Tam tersine, d›fla aç›l›m var. Son albümdeen çok üzerinde düflündü€ümüz fley buydu.Bizi takip eden insanlar var ama, bilmeyenmilyonlarca insan daha var. Onlara nas›l ulafl›r›zdiye düflündük ve yeni aray›fllara girdik.Rock, hiphop gibi müzik türleriyle yak›nlaflmada bu çaban›n ürünü mü?Gökçek: Elbette. Yapt›€›m›z müzi€in d›fl›ndatürler bunlar, ama onlar›n iyi yanlar›n› al›p kullanmaktabir sak›nca yok. Kendimizi gelifltirmekistiyoruz, farkl› müzikleri dinliyoruz, ç›kanalbümleri takip ederiz. Sevdi€imiz fleyleri albümlerimizekatmak için çaba sarfediyoruz.System Of A Down, Cake, Bob Dylan gibi isimleridinliyoruz. Müzik dinamik bir fley, yerindedurmuyor. Yorum 25 y›l önceki müzi€i yapsayd›,kimse dinlemezdi. Bugünün dinamikleriniyakalamak gerekiyor. 25 y›ld›r grubun her albümündebir yenilik vard›r. Bir albümde etnikokumalar vard›r, di€erinde farkl› enstrümanlarvard›r, son albümde rock sound’u var. Ama bunlar›popüler olduklar› için kullanm›yoruz. Bak›-yoruz, rock coflkulu, biz de coflkuluyuz. OB‹R+B‹R | 43 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


‹nönü Stad›’n›n gördü€ü en kalabal›k konserde sahnede büyük bir orkestra, çok say›da misafir vard›zaman biz bunu kullan›r›z. Hiphop’ta söz yo-€unlu€u var. Bizim de sözümüz yo€un, o zamanhiphop denemesi de yapar›z. Hiphop ya da rockkötü yap›l›yor, biz iyisini yapar›z gibi bir iddiam›zyok.Bozkurt: Hiphop gettonun müzi€i, agresif birmüzik. Gençlerin düflkünlü€ünü böyle aç›klamakmümkün. Türkiye’de de yayg›n, ama içeri€i yok.Son albümlerinizde bir vatan vurgusu var, “Tank›n›z›topunuzu, soyunuzu sopunuzu ataca€›zyurdumuzdan” ya da “kirli donlar›n›z› çektirmemburçlar›na, bu vatan bizim, bizim o€lu bizim”gibi sözler yaz›yorsunuz. Ulusalc›l›klaparalel bir okuma yap›labilir mi?Bozkurt: Bunlar ba€›ms›z Türkiye iste€inin ifadebuldu€u sözler. Bizim inand›€›m›z bir Türkiyetespiti var: Bu ülke ba€›ms›z de€il, Amerika taraf›ndanyönetiliyor. Amerika’n›n üsleriyle, askeriyle,kültürüyle, insan›yla, her fleyiyle ülkemizdengitmesini istiyoruz. O sözler böyle ç›kt›.Demin Bob Dylan’› and›n›z. “Soy sop” denerekyap›lan total bir anti-Amerikanc›l›k onu, onungibileri de kapsamaz m›?Gökçek: Soy sop dedi€imiz onlar de€il ki ama.Amerikan emperyalizminden söz ediyoruz. Irak’agiren, Afganistan’da savaflan, halklar› katledenAmerika bizim gitmesini istedi€imiz...Bozkurt: Türkiye gerçe€inde bu cümlelerinhedefi bellidir. Türkiye’de Amerika için “soyunusopunu” demek Amerikal› halk demek de€ildir.‹flgalcilerden, emperyalistlerden söz etti€imizaç›kça belli. Y›llar önce Afl›k Mahsuni de “KatilAmerika” dedi€inde, kimse “bu Amerikan halk›-na yönelik bir fleydir” diye iddia etmedi. Y›llard›ro flark›, bu halk›n emperyalizme olantepkisinin aç›k, sembol ifadelerinden biri.Grup Yorum’un dünyada kendini kardefl hissetti€igruplar var m›?Gökçek: Quilapayun, Inti Illimani gibi gruplardaha önce bizim mücadelemize de denk düflenbir çizgideydi. Fakat sonralar›, buralarda da dejenerasyonyafland›. fiimdi, her ne kadar çok populerolmasalar da, dünyan›n çeflitli ülkelerinden,Filistin’den, Almanya’dan diyalog içinde oldu€umuzsanatç› arkadafllar›m›z, müzik gruplar› var.Bozkurt: Bu yelpaze biraz genifl asl›nda. SadeceLatin Amerika’da de€il, Ortado€u’da ve hattakimi zaman Amerika’da Grup Yorum’un kendineörnek ald›€›, müzikal yolculu€unda paralellikolan çok grup var. Ama Grup Yorum en çokQuilapayun’a benziyor. Yoksa Victor Jara’dan JoanBaez’e çok isim var.Ortado€u’da kimleri örnek al›yorsunuz?Bozkurt: En önemlisi Marsel Halife ve Fairuz,ama oras› daha büyük bir kaynakasl›nda. Orada çok grup var, hemflark›lar›n› al›yoruz, hem de beraberkonserler veriyoruz ve projelerüretiyoruz. Bizenternasyonalist dünya görüflünesahip bir müzik grubuyuz, kula-€›m›z d›flar›dan gelen seslere aslakapal› de€il.Sol Filistin davas›n› savunurkenmuhafazakârlar “bunlar terörist,anarflist” derdi. fiimdi ibretersine döndü. Grup Yorum’untarihi boyunca Filistin davas›naRock ve hiphop’upopüler olduklar›için kullanm›yoruz.Bak›yoruz, rockcoflkulu, biz decoflkuluyuz.O zaman bizbunu kullan›r›z.Hiphop’ta sözyo€unlu€u var.Bizim de sözümüzyo€un, o zamanhiphop denemeside yapar›z.destek verdi€ini biliyoruz...Bozkurt: Bu bizim davam›z. Bizzaman›nda bunu savunurken Kanl› Pazar’larda,bizi b›çakl›yorlard›, sonradan bizi yandafl görmeyebafllad›lar.Gökçek: Bu davay› ortaya ç›kartan Türkiye’dekisosyalist harekettir. Gazze’de insanlar öldürülüyor,bunu görmezden gelemezsin ki. Karfl›da vahfli,gaddar bir düflman var, o topraklardan ç›km›flama, geçmiflini, tarihini unutmufl, her fleyi yokediyor. Biz o düflman› insanlar›n tan›mas›n› istiyoruz.Tan›s›nlar ki, karfl› ç›ks›nlar. Bu ifl sadeceyard›m gemileriyle olmuyor. Önemli olan,oradaki direnifli her yönüyle, her anlamda güçlendirmekve tüm dünyada etkin hale getirmek.Bozkurt: Türkiye solcular›n›n yapt›€› bir hatavar. ‹slâmc› kesim bu eylemi savunmaya bafllad›€›andan itibaren solcular onlar›n yede€i gibidavranmaya bafllad›, davay› onlara terk etti. Oysabu bizim davam›z, sahiplenmek gerek.Gökçek: Her fleyden önce ‹srail’le ikili anlaflmalaraimza atanlar›n yarg›lanmas› gerekiyor.Bu adamlar Filistin’i savunuyor görünüyorlar.Bu, ikiyüzlülü€ün ta kendisi. Kimse bize Filistindavas›nda ak›l veremez, bu bizim davam›z. Bunuflark›lar›m›zla dile getirdik, hep onlar›n yan›ndayer ald›k, direnifli güçlendirmeye çal›flt›k.Filistin ve baflta Irak olmak üzere Arap halklar›-n›n onurlu direnifli Yorum müzi€ine ilham verenfleylerin bafl›nda gelir. Darbuka, yayl›enstrümanlar ve Arap ezgileri bizim müzi€imizdeolan fleyler ve bunun bafll›ca nedeni Filistin.1970’lerin devrimci müziklerinde, istisnalar d›-fl›nda, ud, tanbur, keman gibi sanat müzi€ine vearabeske ait oldu€u düflünülen enstrümanlardanuzak durulur, bunlar bir tür yozlu€un sembolüolarak düflünülürdü...Gökçek: Ba€lama nas›l bizim enstrüman›m›zsa,oralarda da ud ve darbuka var. Ac›lar›n›,umutlar›n› bunlarla dile getiriyorlar. Enstrümanüzerinden müzi€i yarg›lamak olmaz ki.Oradaki duruma bakacaks›n, co€rafyaya bakacaks›n.Kendi hayatlar›, özlemleri, umutlar›,bunlar bizimle ayn› olabilir ama, bunu dile getirmeflekli farkl›d›r. Karadeniz türkülerinde deo yörenin h›rç›nl›€› vard›r, bunu bize uzak diyekabul etmemek olur mu?Gençli€inizde Grup Yorum dinleyicisiydiniz,flimdi grubun birer üyesi olarak 25. y›l konserindesahneye siz ç›kt›n›z. Bu durum size nehissettiriyor? Gençli€inizde bunu hayal etmiflmiydiniz?Gökçek: Böyle bir fley elbette akl›-m›za gelmezdi. Yorum hep devamedecek, biz hep dinleyece€iz, bunubiliyorduk ama, bir üyesi olaca-€›m›z› düflünmemifltik. GrupYorum 25 y›lda isimsiz ve resimsizolmay› baflarm›flt›r, bu sürede yaratt›€›en büyük de€er budur. Sadecebiz de€il, stadda bulunanherkes sosyalizme olan inanc›n›dile getirdi. 25 y›l›n insanlara enbüyük hediyesi bu. Yorum, sanat›,esteti€i hiç ihmal etmeden hep bugerçe€i ayakta tuttu, bugüne tafl›-d›. Bir nehrin yata€›n› bulmas› gibi,o gün orada o emeklerkarfl›l›€›n› buldu. Bu konserden sonra görev vesorumluluklar›m›z artt›. Art›k Grup Yorum ç›tay›yükseltti.Bozkurt: Bu emek sadece sahne ekibinin eme-€i de€il elbette. Oraya gelen herkesin, organizasyonuyapanlar›n, bu konser için özveriyleçal›flan binlerce insan›n eme€i bu. Orada bunlarbirleflti, tek oldu ve bir halaya dönüfltü. Benkendi ad›ma sahnede çok heyecanland›m. Eminimki orada bulunan herkes en az benim kadarheyecanlanm›flt›r. O gün orada oldu€umuz içinçok flansl›y›z, çünkü tarihî bir güne tan›kl›k ettik.Ortak bir fley yapt›k ve hepimiz ayn› heyecan›yaflad›k. Sahnede olanla olmayan aras›ndabir fark yoktu. Tek fark, sahnedeki ekip konseriizleyemedi. Tarihî olay› kaç›rd›k! (gülüyor)B‹R+B‹R | 44 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


TEFR‹KA:CEMAL KAFADAR’LAfiARKILI TAR‹H (3)BLUE RONDO A LA TURK (Dave Brubeck Quartet, “T›meOut”)Cemal Kafadar: Bildi€im bir parça. “Take Five” de€il...“Take Five” de€il , ama Dave Brubeck, “Blue Rondo à laTurk”. Aran›z nas›l cazla?Çok severim. Montreal’de ö€renciyken s›k s›k gitti€im bir cazbar› vard›. Boston’da da devam ettim caz dinlemeye. Maalesefkoptum sonra. Boston’da müzik merakl›s› bir dostumvard› –Gil (Levine), Institute of Contemporary Arts’›n kurucular›ndan.O kadar hastas›yd› ki caz›n, kay›ttan dinleyemezdi.Fotokopiye benzetiyordu kay›t olay›n›. Çok takdir etti€imbir müzik bilgesiydi, biz oralara eremedik.Cogito’daki (say› 19) söyleflinizde flöyle diyorsunuz: “Zamaneinsan› kendini çokdilli, çokkültürlü olmakla Ortaça€l›lardançok daha ileri sayarken aceleci davran›yor galiba. Oyüzy›llar›n ‘kamuoyu önderleri’ , unutmayal›m, ‘dört kitab› veMazi deneno yaban ülkeTefrikam›z›n üçüncübölümündeyiz.Cazdan giripMozart’tan,mehterden, Katarfiövalyeleri’nden,Nâz›m’dan, TuncelKurtiz’den veBedreddin’dendolan›pNasreddin Hoca’danç›k›yoruz.Söylefli: Yücel Göktürk72 dili’ ö€reniyorlar büyürken. Ihlara vadisinde bir duvar resmivard›r, gözümün önünden gitmez: Külâh giymifl, def çalankeflifller. ‹flte o keflifllerle düflüp kalkan, onlarla ‹sa’y›, Musa’y›tart›flan, birlikte ‘caz yapan’ insanlar...”‹stanbul tarihiyle ilgili bir seminer vermifltim, çok da güzel,e€lenceli bir seminer oldu. O seminerde s›k s›k flunu düflünmüfltüm:Nas›l ki 20. yüzy›lda New York’un ya da Chicago’nunhikâyesini yazacak olsan, caz› çok ciddiye almanlâz›msa, o kitab› okuyan caz sesi duymal›ysa, 16-17. yüzy›llardada ‹stanbul’un bir müzi€i var, afl›k kahvelerinin müzi€iniduyabilmek lâz›m, ‹stanbul tarihini yazmak için. Öyle bir ‹stanbultarihi hâlâ yazmad›k. Birbiriyle yüzlerce sene ilintisizbir flekilde oluflmufl müzik kültürlerinin flu veya bu flekildebir araya gelmesinden oluflan ilginç bir olay var Anadolu’dada. Oralardan benzettim herhalde caza. ‹çinde çok do€açlamavar, hele ilk yarat›ld›€› y›llarda. 12., 13.,14. yüzy›llarda ortayaç›kan sentezi anlamak istiyorum, müzi€ini anlayabilsemmüthifl bir fley olur da, müzik bilgim yetersiz. Ama benzeribir fleyi fliir veya düflünce dünyas›nda izleyebilmek istemiflimdir.Anadolu’da, hele hele yaz›l› kültürün Türkçe konuflanAnadolulular aras›nda pek yay›lmam›fl oldu€u zamanlardaortaya ç›kan acayip bir fley var. Anadolu Türkçesinde YunusEmre’den baflka yaz›ya geçmifl pek bir fley yok. Sonra 13. yüzy›l›nsonlar›nda, 14. yüzy›l›n bafllar›nda bir fleyler patl›yor vegürül gürül ak›yor. Yeni bir ifade, yeni bir ses var. Orta Asya’dakiifade biçimlerinden çok farkl› bir fley ortaya ç›k›yor.Çald›€›m›z parça Mozart’›n “Türk Marfl›”ndan (“Rondo àla Turca”) mülhem oldu€u izlenimini veriyor, ama Brubecköyle olmad›€›n›, “‹stanbul’daki sokak müzisyenlerindenesinlendi€ini” söylüyor. Mozart’›n ise mehterdenesinledi€i biliniyor. Yani, Yeniçerilerden Mozart’›n piyanosonat›na, ‹stanbul’un sokak müzisyenlerinden caza uzananbir ritm...Viyana kuflatmas› 1683. Mozart o y›llardan biraz sonra yafl›-yor. Viyana ve Salzburg’da 1700’lerin bafl›nda Türk modas› ç›-k›yor –Mozart’tan biraz önce yani. Macar müzik tarihçileri,flark›lar›n›n baz› m›sralar›n› Macarca, baz› m›sralar›n› Türkçeokuyan trubadurlardan söz ediyor. 1990’lar›n ortas›nda,Macaristan’da, 17. yüzy›l metinlerine ya da 17. yüzy›lda yaz›lm›fl,hatta kimi durumlarda notasyona geçilmifl müziklereba€l› kalarak yap›lan bir albüm yay›nland›. Mozart Yeniçeritarz› müzik yapan o trubadurlar› muhakkak duymufltur. Bizzatmehter dinlemifltir diyemeyece€im, sanm›yorum, ama ot›n›larla hafl›r neflir olmufl belli ki.Mehterin kökeni ne?“Çad›r” demek, “çad›r kurmak” anlam›na da geliyor. Belli ritüellerdemehter vuruldu€unu okuyoruz; bir yer fethedildi-€inde, sultanla ilgili bir tören oldu€unda... Askerî ve siyasîbir ritüel müzi€i.Bafl›ndan beri mi öyleydi, zaman içinde mi o hali ald›?Yeniçerili€in Bektâflilikle ba€lant›s› oldu€u gibi, mehter müzi€indede daha sivil temalar belki çok eskiden de vard›. Askerîbir müzik olarak bafllam›flsa bile, daha sivil temalar›n daifllendi€i ve Bektâfli ya da afl›k müzi€ine benzer bir t›n› tafl›d›-€› söyleniyor. Mehter müzi€indeki de€iflim, Yeniçeri Oca-€›’ndaki de€iflimin kültürel bir yans›mas› gibi. Mehmet AliSavruko€lu ad›nda bir müzikolog var, yeni bir mehter besteledi.Mehter müzi€i üzerine çal›fl›yor. 17., 18. yüzy›llarda II.Mahmut’un reformlar›ndan önce mehter müzi€inin ve Bektâflimüzi€inin sesi nas›l bir fleydi, bunu düflünüyor.Yani bugün bilinenin d›fl›nda mehter tarzlar› var.Evet, pek çok mehter tarz› var. II. Mahmut’tan sonra DonizettiPafla’n›n Osmanl› askerî müzi€inde yapt›€› reformlardansonra ortaya ç›kan fleyi tan›yoruz mehter müzi€i olarak.Donizetti Pafla’dan önceki halini bilmiyor muyuz?Foto€raf: fiahan Nuho€lu


Pek bilmiyoruz. Hem repertuar›, hem t›n›s› aç›-s›ndan büyük bilgisizliklerimiz var. Bugün mehtermarfl› diye bildi€imiz, Yeniçerili€in kald›r›lmas›ndansonra Donizetti Pafla’n›n reforme etti€i birmüzik. Modern Avrupa müzi€i etkisi alt›nda elbette,Donizetti Pafla baflka türlü yapabilecek de-€il, onun etkisi alt›nda armonize edilmifl,biçimlenmifl.Donizetti Pafla “modern mehter”i yazarken Mozart’tanetkilenmifl olabilir mi?(gülüyor) Olabilir tabii, dinlemifltir herhalde. BaflkaTürk temal› Avrupa müziklerini de biliyordur.Dolay›s›yla, Mozart’›n “Türk Marfl›” Yeniçeri mehterineflimdiki mehterden daha yak›n olabilir mi?Olabilir, evet. Mozart’›n kulland›€› kadar›yla zillik›s›mlar› için deniyor bu daha çok. Bu arada tabiiZilciyan (Ziljian) ailesini de anal›m. 17. yüzy›lda,Osmanl› ‹stanbulunda bir Ermeni esnaf›n keflfetti€ibir alafl›m sonucu, bugün rock ve caz dünyas›ndael üstünde tutulan bir alet ortaya ç›k›yor.Osmanl› dünyas›nda da acayip tuttu€unu, ailenindevaml›l›€› ve ticarî baflar›s› sayesinde de bu iflinbugüne kadar geldi€ini biliyoruz. Yeniçeri müzi€iniMacar kay›tlar› daha iyi mi yans›t›r acaba? Öylediyenler var... Yeniçeriler ayn› zamanda afl›k müzi€ineve edebiyat›na, kahvelerine de çok yak›n insanlar.fiehirli afl›k edebiyat›nda yeniçerilerin çokönemli bir rolü var; yarat›lmas›, biçimlendirilmesive devaml›l›€› aç›s›ndan. Yeniçeri kökenli çok flair,çok afl›k var; Kul Birlik, Kul Himmet, Kul flu, Kulbu... Birçok örne€ini bildi€imiz fliirleri kimi Cezayir’deicra ediyor, kimi M›s›r’da, kimi Budapeflte’de,kimi Balkanlar’›n fluras›nda buras›nda. Busadece ‹stanbul veya Anadolu co€rafyas›yla s›n›rl›bir konu de€il. 120 bin Yeniçeri var 1600’lerde.Dolay›s›yla Cezayir’de, M›s›r’da, Balkanlar’da kahvelerivar, bu kahvelerde fliir var, edebiyat var, müzikvar. Bununla mesela mehter müzi€i –“eskimehter” diyelim– aras›nda bir iliflki var m›? Benceen az›ndan repertuar aç›s›ndan var gibi gözüküyor.Birtak›m temalar, birtak›m seslerbenziyor. Mesela, “Estergon Kalesi”, militan birfliir de€il, “hadi gidelim, savafl edelim” fliiri de€il.Oldukça duygulu bir fliir, bir tür blues... Blues’uevrensel bir kavram olarak al›rsak, afl›k edebiyat›ndada benim en çok duydu€um ses blues. Hayat›nac›lar›ndan, kaderin sillesini yemektendem vuran, düzenin bozuklu€undan dolay›insanlar›n u€rad›€› haks›zl›klar› anlatan, kimizaman etik, kimi zaman da do€rudan sosyo-iktisadîdiyebilece€imiz temalardan dem vuran birses. ‹flin bir de felsefî taraf› var. Bu dem vurdu€umuzac›lar› bizim karfl›m›za ç›karan fley kader yada düzen, ama çok soyut bir flekilde. Bir yandan“dünya hali”, “kör talih” var, bir yandan da ac›s›-n› çekti€imiz fleyleri bafl›m›za bela eden paflalar,para babalar›, esir tüccarlar› var. Ayn› ikilemeyiafl›k edebiyat›na da, belki halk edebiyat›na dayerlefltirebiliriz. ‹stanbul’da ve di€er Osmanl› flehirlerindekikahvehanelerde terennüm edilenbir çeflit Osmanl› blues’u, ki buna Ermeni veRum afl›klar›n da kat›ld›€›n› okuyoruz. Etnik birolay de€il, yüzde 99’u Türkçe söyleniyor, amaçok kökenli. Yahudi gazelhanlar var 19. yüzy›l sonunda,20. yüzy›l bafl›nda. Aralar›nda çok meflhurolanlar var. Rebetiko kültürü de kahvehaneve afl›k kültürüyle yak›ndan iliflkili. Köken olarakoradan geldi€i üç afla€› befl yukar›belli. Meflhur rebetiko flark›c›lar›aras›nda bir Eskinazi’yerastgeliyoruz, Roza Eskinazi’ye.Rumca söylüyordu; ‹zmir’de yada Selânik’te, o dil üzerindenokunan flark›lar› kendi duygudünyas›n› da anlatt›€› için paylafl›yor.Sesi de, fizi€i de güzel,onun için büyük bir flark›c› oluveriyor.Afl›k edebiyat›, co€rafyave nüfus olarak bütünOsmanl› topraklar› sath›ndayüzbinlerce insan› çok derinden etkilemifl bir fliirve müzik birikimi.“Estergon Kalesi”,militan bir fliir de€il,“hadi gidelim, savafledelim” fliiri de€il.Oldukça duygulubir fliir, bir tür blues.Blues’u evrenselbir kavram olarakal›rsak, afl›kedebiyat›nda dabenim en çokduydu€um ses blues.LES CHEVALIERS CATHARES (Franc›s Cabrel,“Quelqu’un de l’›nter›eur”)Ç›karam›yorum.Francis Cabrel. fiark›n›n ad› “Chevaliers Cathares”,Katar fiövalyeleri...Cabrel’i isim olarak biliyorum, ama ç›karamazd›m.Katar flövalyeleriyle Bedrettin hareketi aras›nda“The Forgotten Kingdom –The Cathar Tragedy” adl› albümünbukletindenbir paralellik, kültürel-siyasal bir akrabal›k var gibi.Bat› ‹ran’dan Bat› Avrupa’ya kadar, kimi zamanH›ristiyanl›k içinde, kimi zaman Müslümanl›kiçinde ortaya ç›km›fl, hem metafizik hem siyasîdüzlemde bir muhalefeti, farkl› bir toplum tasavvurunutemsil etmifl, otoriteler taraf›ndan çizgid›fl› addedilmifl çeflitli hareketler var. “Bunlar›naras›nda bir organik ba€ ya da devaml›l›k var m›?”fleklinde özetleyebilece€imiz soru çok zor. Amabaz›lar› aras›nda k›smen olabilir, bilhassa Katarc›-l›€› düflünürsek. Katarc›l›€› Paulisyen (Pavlikan)harekete ba€layanlar var. Kilisenin ve Bizans devletininPaulisyen hareketi çok zalimane bir flekildedefetti€i, Anadolu’dan göçen PaulisyenlerinAvrupa’da Katarc›l›€› yaratt›€›söylenir. Bu H›ristiyandüflüncesi içinde anlat›lan bir öyküama, Divri€i dedi€imiz anda iflin içine‹slâm da giriyor.Sivas’›n Divri€i’nden bahsediyoruz,de€il mi?Evet Sivas - Divri€i. Dersim veDivri€i, Anadolu’da çeflitli “muz›r”hareketlerin, co€rafî koflullar›n dasa€lad›€› bir otonomi sayesinde tekrartekrar yeflerdi€i ve uzun süre yaflad›€›yerler. Co€rafyay› tarihe katt›€›m›zda, kikatmak lâz›m, Divri€i ve Dersim’de birbirine benzeyenvas›flar var. Çok önemli yollar geçmiyor buralardan,bir sürü kervansaray›n yap›ld›€›Anadolu’da, genifl Dersim bölgesinde, genifl Divri-€i bölgesinde pek kervansaray yok. Ama birtak›m“çizgi d›fl›” hareketler oralarda çok daha uzun yaflayabiliyor.Paulisyen hareketin Divri€i’de ç›k›puzun süre orada yaflam›fl olmas› bana çok çarp›c›geliyor. Çünkü sonradan Babaî hareketinin demerkezi oras› olacak. Alevîli€in yüzy›llar boyu çokkuvvetle yaflad›€› yöreler olacak, hem Dersim,hem Divri€i.Yani Katarlar›n kökü Sivas - Divri€i’ye uzan›yor...Evet. En az›ndan böyle iddialar var, buna karfl› ç›-kanlar da var, ama bunlar ciddi iddialar, öyle uçukkaç›k de€il, H›ristiyanl›k tarihi içinde baya€› köklüampirik birikimi olan iddialar.Bizans Paulisyenleri nereye sürüyor?Balkanlar’a sürüyor; kaçmayla sürme kar›fl›m› birolay. Romantize etmesi çok kolay oldu€u için,“bütün devrimciler, bütün muhalifler birbirinebenzer” gibi bir s›€l›€a düflmekten kaç›nmak için,bu konuda çok tereddütlü davran›l›yor. Ama e€erbir romantizm meselesi de€ilse, temelde bununnas›l olup bitti€ini soruyorsak, bu devaml›l›klar›ciddiye almak gerekir. Romantizm de olabilir,baflka bir fley de olabilir...Daha dün (18 Haziran) Katar direnifl flark›lar›ylaAlevî-Bektâfli deyifllerinin bulufltu€u,“Trubadur ve Afl›klar›n ‹zinde” bafll›kl› bir konsere(Sam Karpienia, Ulafl Özdemir, BijanChemirani) gittik. Nâz›m Hikmet Kültür Derne€i’ndekibu buluflma pekâla romantize edilebilir.Hele bir “özcü”lük de€il de, yeni birsiyasall›k vaat ediyorsa... Örne€in, Katar direniflflark›lar›n› söyleyen Sam Karpienia, JoséBové’nin kampanyalar›nda aktif rol al›yor.Bunlar birbirine konufltu€unda duyguland›ranfleyler; romantizm deyince duygu girecek ifliniçine. ‹lle kötü bir fley de€il ki, o yüzden o paranteziaçt›m. Benzerliklerin de birçok önemliboyutu var. Bir kere flu var bafll› bafl›na birbenzerlik olarak: Kilise yap›s›n›n ya da bellibir flekilde dini örgütleyen bir devlet yap›s›-n›n, onun yaratt›€› düzenin bir zulüm oldu€uiddias›yla karfl›lafl›yoruz. Bu çok önemli bir ortakl›k.Aralar›nda organik ba€ olup olmad›€›ndandaha önemlisi, insanlar›n zulümaddetti€i, zalimane buldu€u bir düzene karfl›ç›kmalar› ve zulüm içermeyen bir toplum tasavvuruylahareket etmeleri. O toplum tasavvurlar›benziyor mu, çok yak›ndan bakmad›m,ama haklar›nda iddia edilen fleyler, yap›lanB‹R+B‹R | 46 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


suçlamalar birbirine benziyor: ‹fltirakç›l›k ve bununlabirlikte gelen bir çeflit ahlâks›zl›k suçlamas›.Ahlâks›zl›ktan genellikle kastedilen, erkeklerinve kad›nlar›n hem ritüelde hem de gündelik hayattaçeflitli birliktelikleri yaflayabilmeleri. Hertoplumda erkekle kad›n ayr› fleyler yap›yor, hiçbirzaman her fley birlikte olmuyor. Kad›nla erkek birbirininayn› yaflas›n diye bir iddia hiçbir ütopyadaduymad›m. Mesele o de€il, birlikte yaflamak, birçokfleyi birlikte yapmak, paylaflmak...Ortak suçlama “komünistlik” yani.Evet, suçlama “komünistlik”... O anlamda komünizminçok derin bir tarihi var. Mesela, 19. yüzy›-l›n Osmanl› muhalifi Mizanc› Murat’›n Bedrettinhareketini bir çeflit Luther’cili€e benzetmesi boflunade€il. “Dini, köklerindeki sosyal adalet anlay›-fl›na geri götürmek istiyor” gibi bir yorumu varMizanc› Murat’›n. ‹slâmiyette ya da H›ristiyanl›ktaya da baflka dinlerde, kök itibariyle eflitlikçi birtav›r oldu€unu, sosyal adalet aray›fl› oldu€unu söyleyenhafifseyemeyece€im yorumlar var. Bu iddialarlaortaya ç›kan hareketler, tarih d›fl› birkonumdan, ortodoks veya heterodoks diye tan›mlan›yor.O yüzden ben “heterodoks” demiyorum,kullan›rsam da t›rnak içinde kullan›yorum. Bellibir ba€lamda birilerinin heterodoks dedi€i fleyler,Katarlar ve Alevîler için örne€in, öz itibariyle H›-ristiyanl›€›n ve Müslümanl›-€›n en temel yaklafl›mlar›n›temsil ediyor. “O iflin do€rusu,özü, asl› budur, geri kalan herfley heterodoksidir” demekiçin bir sebep yok. Bu düzend›fl› hareketlerin hepsini okumam›floldu€um için çok kesinbir fley söyleyemiyorum, amaaralar›nda ba€lant› kuranlarvar. ‹slâmî diskurda, “arac›y›ortadan kald›rmak” diye ifadeetti€imiz bir tav›r var. Bunumodern bireycili€e de benzetebiliriz:Bireyi, aflk›n varl›kKanunî dönemindeidam edilmifl birfleyhle ilgili zab›ttutulmufl. O zab›ttafleyhin flu ifadesivar: “Adam kad›n›nüstüne yat›yor,dokuz ay sonra çocukdo€uyor, buna da‘Allah verdi’ diyorlar.”Bu laf yenilir yutulurde€il yerleflik düzenaç›s›ndan.olarak ne görüyorsa onunla baflbafla b›rakmak, ondanötesine kilise ya da bir dinî örgütlenme yoluylakar›flmamak. Bu tür muhalif yap›lar kendiiçlerinde de karfl› ç›kt›klar› türden bir örgütlenmeyiüretiyorlar belki, ama en az›ndan hâkim dinîyap›ya karfl› olduklar› ve arac›y› ortadan kald›rmakgibi bir iddialar› oldu€u kesin. Tabii “arac›”y›kald›rd›€›n anda ve bu kavray›fl› radikal noktas›nakadar götürdü€ünde, yerleflik düzenler için tehlikearzediyor. Çünkü, arac›yla birlikte, o arac›n›nvaroldu€u düzenin birçok unsuru da reddedilmifloluyor. Mesela, Kanunî Süleyman döneminin bafllar›nda,16. yüzy›l›n ilk yar›s›nda as›larak öldürülenbir fleyh var. Osmanl›larda engizisyonvarî birkurum, engizisyonvarî kay›tlar, “bu adam heretiktir,söyledikleri fludur” diye bir mahkeme önündezab›t tutmak yok. Ama nadiren bu tür insanlar›nneler söyledi€ine dair baz› belgeler ç›k›yor karfl›-m›za. Bu fleyhle ilgili de bir zab›t tutulmufl. O zab›ttafleyhin flu ifadesi var: “Adam kad›n›n üstüneyat›yor, dokuz ay sonra çocuk do€uyor, buna da‘Allah verdi’ diyorlar.” fiimdi bu laf yenilir yutulurde€il yerleflik düzen aç›s›ndan. Arac› dedi€imizde,onun etraf›nda bir sürü mesele var: Evlilik, miras,mülkiyet... Bunlar hep bu çerçevede örülmüfl, birbirinitamamlayan, kimi metafizik, kimi siyasî, kimiiktisadî ve sosyal yap›laflmalar. Bir dinî hareket–bunlar›n hepsi dinî hareket sonuç olarak– dedi-€imiz çizgiye gitti€inde sadece arac›y› reddetmeklekalm›yor, onunla tan›mlanan yap›lar› dareddetmeye geçiyor.“Hepsi dinî hareket” dediniz. Engels’i anal›m; bütüno dinî hareketlerin s›n›f çat›flmas›n›n tezahürüoldu€u ve ça€lar›n›n gere€i, kendilerini dinîformlar içinde ifade etti€ini söylüyor. Katarlar içinde geçerli mi bu?fiu kadar›n› söyleyebilirim: Katar hareketinin befli-€i Güney Fransa ve anlad›€›m kadar›yla daha çokyoksul köylüler ve zanaatkârlar aras›nda yay›lanbir hareket. Daha geç ortaça€larda, Katarlar’danilham alarak devam eden bir tak›m “heresi”ler–t›rnak içinde kullan›yorum tabii–, “zendeka” hareketleri,“z›nd›k” oluflumlar var. Bunlar da yoksulköylüler ve zanaatkârlar aras›nda yayg›n. Örne€in,Fraticelli hareketi –Umberto Eco’nun “GülünAd›”nda konu etti€i hareket– onlardan biri. 12.yüzy›lda onlara karfl› gönderilen bir haçl› seferivar. Malûm, haçl› seferleri, zaman zaman H›ristiyanâleminin kendi içinde düzenleniyor.Bir de Bogomiller var, onlar kim?Bogomiller Balkanlar’da, yo€un bir öbek olarakBosna’da sözü geçen bir oluflum. Ona da flimdilerdekarfl› ç›kan tarihçiler var. “BosnaKilisesi Katoliklerden ve Ortodokslardanfarkl› oldu€u için, onlar›n yak›flt›rmas›d›rBogomillik” diyorlar.Bogomillik zaman içinde bir çeflitküfre, tahkir kelimesine dönüflünce,o kadar kolay kullan›l›yor ki. Bizanskaynaklar› 14. yüzy›lda Bulgaristan’daki,Trakya’daki çeflitli hareketlere“bunlar Bogomildir” diyor, amaiçeriklerine bak›ld›€›nda Bogomilizmlealâkas› yok. Kiliseye ayk›r› düflenbir fley, o yüzden Bogomilizmdeniyor. Az önce de€indi€imiz sebeplerdenkiliseye ve sosyal-siyasaldüzene karfl› ç›k›fllar›yla birbirine çok benzeyenhareketler var, 1000-1500 y›llar› aras›nda. Birbirinebenzer hareketlerin de€iflik co€rafyalarda, de-€iflik zamanlarda ortaya ç›kmas› çok önemli.Hatta, belki daha önemlisi, birbirinden tamamenba€›ms›z koflullarda ortaya ç›kmalar›. ‹ran’dakiMazdak ve Babek hareketinde de bir hak aray›fl›ve hak aray›fl›yla birlikte zulüm karfl›tl›€›, arac›s›zbir din yaflama talebi var. Tamamen materyalistbir çizgide olduklar› söyleniyor. Mazdekili€e baz›Müslüman heresiyograflar› Deprilik yak›flt›r›yor.Depri materyalist tamamiyle; her fleyin kozmostanevrilerek geliflti€i anlay›fl› var, “maddeden ç›-k›p madde içinde evrilir” filan. Hiç beklenmedikyerden öyle bir entelektüel ya da kültürel mirasörne€i ç›k›yor ki, insan flafl›r›yor; devaml›l›klar›ciddiye almak istiyor. “fiahname”de, meflhur ‹ranepi€inde, çok zalim bir hükümdar var, Dahhak;müthifl bir zulüm yap›yor halka. Sonunda Kawediye bir demirci isyan bayra€›n› aç›yor ve etraf›natoplad›€› insanlarla zulmü yok ediyor. 10. yüzy›l›nsonlar›nda anlat›lan bu hikâye orada bir yerde duruyor.Derken geliyoruz 1650’lerin ‹stanbul’una.Evliya Çelebi çok ilginç bir fley anlat›yor; ‹stanbulesnaf›n›n Kawe’yi flad ederek, yad ederek, Kawe’yiB‹R+B‹R | 47 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


sembolize eden bir sancak çekerek –sancak çekmekbüyük bir sembol, kamusal alanda kendiniilan etmek, teflhir etmek demek– ortal›€a ç›kt›klar›n›ve isyan ettiklerini yaz›yor.‹syan eden o kesime “esnaf”tan ziyade “zanaatkâr”demek daha do€ru olmaz m›?Biz Osmanl› tarihçisi dilinde daha çok esnaf diyoruzama, zanaatkâr tabii. Esnaf bugün baflka ça€r›-fl›mlar yap›yor. Esnaf, burada küçük üretici,dükkân sahibi. Osmanl›larda esnaf deyince bunlar›kastediyoruz. Esnaf zümresinin en radikal kesimidebba ustalar›; nedenini tam aç›klayabilmiflde€iliz ama, deri sektöründe çal›flanlar aras›ndabirtak›m radikal hareketler ve ahî evren kültürüçok daha uzun ve güçlü yafl›yor. Hatta ahîlik, esnaf›nbirço€u için unutulan bir fley oluyor, ama debbalararas›nda, tabakç›lar yani, baya€› güçlü.Bilindi€i gibi, ahî evren kültüründebelli bir paylaflma anlay›fl› var. Buradatabii vergi meselesini de vurgulamakgerekiyor. Devlet, flu veya buflekilde vergi toplayarak ve elde etti-€i geliri belli bir flekilde da€›taraküretim yap›s›na müdahale ediyor.Geçen oturumda anlatt›€›m AbdalMusa hikâyesini, Anadolu menk›beleriaras›nda en derine nüfuz edenmenk›belerden biri say›yorum. AbdalMusa’dan keramet istiyorlar,Kaygusuz Abdal’›n bey olan babas›n›a€›rlayabilmek için. O da, “üç gün boyunca p›narlar›nbirinden ya€, birinden bal akacak, gidin toplay›n”diyor. “Bunu devaml› yapsan, üç gündebitmese” diyorlar. “Bunu yapacak olsak devlet gelir”diyor. Orada çok bilgece bir fley var: Do€an›nnimetlerini, do€al kaynaklar› ç›plak haliyle bulupde€erlendirmek diye bir fley yok kahrolas› dünyada.Bu her zaman için insana beli bir güç ve üretimiliflkileri ve üretim tarz› ve yap›s› içindegeliyor. O geldi€i anda do€an›n nimetlerinden faydalanaca€›nveya faydalanamayaca€›n veya faydalan›rsannas›l bir zulüm ve zarar faturas›ylakarfl›laflaca€›n o dünyan›n flartlar›na göre biçimlendiriliyor.O flartlar ayn› zamanda baflka türlü bir üretim tarz›aray›fl›n›, özlemini beraberinde getiriyor; bahsetti€imizhareketlerin temel vasf› ve aralar›ndakiortak payda o aray›fl de€il mi?Do€ru, fakat bu da bizi flu meseleye getiriyor:“Baflka türlü olsun” tahayyülünden yola ç›kaniktidarlar da baflka türlü olduramayabiliyor. Ya dabaflka türlü bakarsak, “Viva Zapata” ya da “Queimeda”(“Kanl› Ada”) gibi filmlerin ele almaya çal›flt›€›çeliflki: Baflar›l› bir isyan hareketi var, ama onoktadan sonra karfl›m›za ç›kan fley çok trajik olabiliyor.Zapata’n›n trajedisi bu de€il mi? Tarihetrajik bak›fl da zaman zaman gerekli olabiliyor.Bir yandan da Zapata’n›n temsil etti€i mücadelebugün Zapatistalarla sürüyor. Ama o konuya flimdigirmeyelim, baflka bir parçaya geçelim.“Mazi yabanc› birülkedir”; günümüztarihçili€inin temelduyarl›l›€› olmal› o.Tarihi, geçmiflibizimsemek çoktehlikeli bir yaklafl›m,o dönemin kendinehas kokusunun,tad›n›n fark›navarmak lâz›m.SED‹RDE (Tuncel Kurtiz -Sema - Dimo-Martin, “günümüziçin bir ayin: fleyh bedreddindestan›”)Nâz›m Hikmet... Söyleyen kad›n›nad›n› hat›rlayamad›m,sesi de aflina gelmedi.Sema... Parça, “Günümüz ‹çinBir Ayin: fieyh Bedreddin Destan›”n›naç›l›fl›, “Sedirde”. Erke€insesini tan›d›n›z tabii...Evet, dinlerken Tuncel Kurtiz’leilgili akl›ma bir fley geldi. “Yol” ve “Umut”karfl›laflt›rmas› yapm›flt›k geçen oturumda, sonrada düflündüm. Benim “Umut”ta karar k›lmam›nbir sebebi de flu: Genel olarak Türkiye’nin siyasîdiskurunda, özel olarak da sosyalist kültürde epikboyutlarda ele al›nan fleylerin hâkim olmas›, belkide mütehakkim olmas›. O yüzden “Umut”un siyah-beyazve nispeten küçük harf sesi bana çok hitapediyor. Asl›nda bu “Yol”a biraz haks›zl›k belki,ama o çok büyük bir kanvasta, çok daha epik birhikâye. “Umut”taki çok daha ufak, çok daha mütevaz›,çok daha gariban... “Yol” için ne övgü duysam,okusam, hak edilmifl buluyorum, ama“Y›lmaz Güney’le Tuncel Kurtiz’in yan yana bir oturufllar› vard›r ya ‘Umut’ta, taklit etmek için neler yapm›flt›k...”“Umut” daha çarp›c› geliyor bana. Genel olarak dasiyah-beyaz filmlere daha bir meftunum. Y›lmazGüney’le Tuncel Kurtiz’in yan yana bir oturufllar›vard›r ya “Umut”ta, o oturuflu taklit etmek içinneler yapm›flt›k. Kolay de€il, çok ciddi tecrübe gerektiriyor.(gülüyor) Bir gece geç vakit Tuncel Kurtiz’letelevizyonda yap›lan bir söylefliye denkgeldim. fiaman müzi€i ve ritüellerinden nas›l etkilendi€inianlat›yordu. Birkaç örnek verdi, amaflaman taklidi yaparak de€il, “ben flamanlar› böyleduyuyorum” gibi. Bay›lm›flt›m, çok ilginç ve yarat›c›gelmiflti bana, hâlâ öyle geliyor... Geçmifl uzakve çok yabanc› bir fley olarak da alg›lanmal›, o yan›n›hiç unutmamal›y›z. Bugünkü sohbetin bafl›nda,kayda geçmeden önce “The past is a foreigncountry” diye Joseph Losey’in “The Go Between”indenbahsediyorduk ya, “mazi yabanc› bir ülkedir”;günümüz tarihçili€inin temel duyarl›l›€›olmal› o. Tarihi, geçmifli bizimsemek çok tehlikelibir yaklafl›m, o dönemin kendine has kokusunun,tad›n›n fark›na varmak lâz›m. Sars›lmak, flafl›rmak,heyecanlanmak, o flekilde heyecanlanmaklâz›m. O ba€lamda Nâz›m’›n “Bedreddin Destan›”nagelirsek, 15. yüzy›l›n fliirini okumuyoruz, bir20. yüzy›l flairi olan Nâz›m’›n 15. yüzy›l› anlatanfliirini okurken çok farkl› teknikler denemeliyiz.Tuncel Kurtiz bunu çok etkileyici flekilde yapm›fl,hüner orada herhalde. Yoksa farkl› olsun deriz, birfley sallar›z, ama Tuncel Kurtiz, çok etkileyici birfley yakalam›fl. 20. yüzy›l sonlar›nda, ben büyürkenhâkim olan güzel fliir okuma flekli destanî biredayd›, o okuma tarz›n› b›rakmam›z lâz›m gibimegelmifltir. Tuncel Kurtiz’i o aç›dan da tecrübe edifliyle,deneyselli€iyle sevdim. “Yaflam›n K›y›s›nda”(Fatih Ak›n, 2009) ile otuz küsur y›l öncesinden“Bereketli Topraklar Üzerinde”yi (Erden K›ral,1979) görme f›rsat›m oldu bu yak›n zamanlarda.‹kisinde de döktürüyor. Çok farkl› dünyalar›, çokfarkl› insanlar› oynuyor. Birisi malûm iflçi, öteki-Almanya’ya iflçi gitmifl, ama kendini tamamen soyutlam›fl,toplumsal hayattan kaym›fl bir adam. Oda bir deneysellik istiyor, Tuncel oyunculukta dakendini devaml› serhatlerde gezdiriyor.Dan›flmanl›€›n› yapt›€›n›z “Simavnal› Bedreddin”belgeselinde (Nurdan Arca, 2006) Genco Erkal’›nseslendirmesi tercih edilmifl. Belki de “Günümüz‹çin Bir Ayin”in etkisinden ama, ne yalan söyleyelim,Tuncel Kurtiz’in sesini arad›k...Ben de Tuncel Kurtiz okuyuflunun etkileyici, amaayn› zamanda yabanc›laflt›r›c› boyutunu seviyorum;o yabanc›l›€›n›, o yabans›l›€›n› diyeyim. Yabans›bir fley var okuyuflunda, art›k evcilleflmifltiyatroya mâl olmayan. Bu flekilde söyleyince GencoErkal’a büyük bir haks›zl›k; onun evcilleflti€inikastetmiyorum, ama duyuldu€unda tiyatro sesiolarak tan›nan bir okuma. Ama Tuncel Kurtiz’in oyaban sesi çok hofluma gidiyor. Çünkü Bedreddin’idüz, ç›plak bir mant›kla okuyup anlayamay›z. Ozaman çeliflkilerin içinden ç›kmak çok daha zor.Yani bu adam, düz bir mant›kla konuflal›m, MusaÇelebi’nin kazaskerli€ini yapm›fl, Osmanl› yöneticis›n›f›n›n zirvesine ç›km›fl, kazaskerlik yaparkende hiç uçuk kaç›k bir fley yapmam›fl. “Bunda nas›lolur da ayk›r›, tehlikeli fikirler bulursunuz” falandiyen bir elefltiri var. Bunu kendi içinde tutarl›,ama yanl›fl buluyorum. Çünkü “Varidat”taki metinlerçapraz, sat›r aras›, çeflitli okumalara aç›k;B‹R+B‹R | 48 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


“Varidat” Bedreddin’e aittir de€ildir diye de tart›flmalarvar. Tabii ki ö€rencisinin notlar› fleklindeortaya ç›km›fl bir metin, ama o ses Bedreddin’insesi bence. Hayat›n›n baflka yanlar›yla çok tutarl›bir flekilde örülmüfl ve dönemin flartlar› içindemüsaade edilebilecek kadar›yla ifade edilmifl birsosyal-siyasal vizyon var “Varidat”ta. Sonunda as›ld›bu adam, bir kere c›v›tmamak lâz›m. Yani“Bedreddin hiç böyle fleyler düflünmedi, yapmad›,fleker fleker Osmanl› elitinin yapt›€›n›n üç afla€›befl yukar› ayn›lar›n› yapt›, zaten Sünnî f›k›h içindeyetiflmifl, Kahire’de en yüksek seviyede e€itimalm›fl bir âlimdi, geldi kazasker oldu, ona böylefleyler yak›flt›rmay›n” demek abes. Bedreddin as›l›-yor, bir fley var ki as›l›yor. ‹lginç olan, Bedreddin’ibu flekilde köflelerinden ar›nd›r›c› yorumun genellikleOsmanl›c› bir tav›r içinden yap›lmas›. E€erBedreddin cici çocuk idiyse, onu asan Osmanl›devletine ciddi bir flekilde muhalefet etmek lâz›mo zaman. Yani hem Osmanl›c› olup hem Bedreddin’icici çocuk göstermek, kendi içinde çok çeliflkili.Çelebi Mehmet ve çevresinin ciddi biryarg›lama yapt›€›n› düflünüyorum. Osmanl› düzenio kadar da keyfî bir fley de€il, ciddi bir yarg›lamasonucunda Bedreddin’i suçlu buluyorlar.Bedreddin’i asmalar›n› ancak o flekilde kendilerineve halka meflru k›lm›fl olabilirler. O suçlu buluflakat›lmam, o ayr› konu.Bu arada tabii Nâz›m’a bir kez daha flapka ç›karmakgerekiyor. Bütün eserleri bir yana, “BedreddinDestan›” bir yana denebilir, çünkü sosyalistmücadele aç›s›ndan geçmiflle bugün aras›nda çoksa€lam bir köprü kurmufl oldu.Çok do€ru. ‹flin içine bir efsanelefltirme girdi€iiçin de itirazlar gelmeye bafllad›. Bunu sosyalistçevrelerden olanlar› kastederek söylüyorum flu anda,öteki türlüsü de var tabii. Nâz›m Hikmet Bedreddin’iefsanelefltirmifl, anakronizmlerle dolufalan diyorlar. O kadar da dolu de€il. Evet, bulunabilirbunlar da tabii, ama ne olacak yani, 20. yüzy›lflairi yaz›yor sonuç olarak. Bedreddin üzerinebir bilimsel inceleme yazma iddias›nda de€il, amabaya€› da çal›fl›lm›fl, ciddi çal›fl›lm›fl bir kitap.Hapishanede yaz›yor, elinde hiçbir kaynak yok,buna ra€men tarihî gerçeklere ba€l› kal›yor, öylede€il mi?Kal›yor temel hatlar›yla. Tarihçiler bunu tart›fl›yorve tart›flacak, çünkü çok net bir flekilde iflin içindenç›kmaya, hele flu anda imkân yok. BörklüceMustafa hakikaten fieyh Bedreddin ad›na m› hareketediyordu, Bedreddin’de bir ifltirakç› fikir varm›yd›? “Her fleyde ortak olmak” bahsi bir tek Dukas’tageçiyor; Dukas Bizans kayna€›, Bedreddinve müridlerine bunu yak›flt›r›yor olabilir, insanlarheretik addettikleri zümrelere bu tür fikirler yak›flt›r›rlar.Dukas da yak›flt›rm›fl, onlar› kötü göstermekiçin anlatm›fl olabilir. “Bedreddin bunlar›kendisi savunmufl muydu, yoksa Börklüce mi uydurdu”deniyor. Ben çeflitli gelgitlerden, aray›fllardanve okumalardan sonra Bedreddin’in çokönemli bir sosyal, siyasal vizyonu oldu€unu düflünüyorum.Belgeselde (“Simavnal› Bedreddin”)bunu daha derinlemesine ifllemek isterdim, amavakit yetmedi. 2006 eylülüydü, çeflitli çekimleryapm›fl›z, montaj›n çeflitli aflamalar›ndan geçmifliz,onlar› aram›zda tart›flm›fl›z falan, yönetmene,“Bedrettin üzerine bir film çekmeye yeni yeni haz›rhissediyorum kendimizi, otural›m bir senaryoyazal›m, bütün bunlar› bir ön araflt›rma olarak kabuledelim” demifltim. “Yok” dedi, “çok geç oldu”.Hakl› o da tabii, film ifllerinde maalesef para, ekip,bir sürü bireysel olarak afl›lamayacak sorun var.Yaln›z flimdi iyi haber, yeniden montaja girelimdiye bir fikrimiz var. Yeniden çekim yapamasakbile, elimizde 90 küsur saatlik film var. Oradande€iflik bir kurgu yapabiliriz, belki biraz daha–masraf ç›karmayaca€› için– stüdyo çekimi yapabilirizdiye umuyorum. Bir Bedreddin belgeselitart›fl›labilir, ama Nâz›m Hikmet’in eseri için böylebir fley söz konusu olamaz. “Bir kaynak böylediyor, ama öbür kaynak böyle diyor” denecek birfley de€il ki Nâz›m’›n destan›. Ama, anlatt›€› hikâye,fantezist bir 20. yüzy›l sosyalistinin hapisteyatt›€› yerden istedi€i gibi uydurdu€u bir fley de€ilkesinlikle. Kendi içinde tutarl›, ikna edici ve kaynaklarlaçeliflmeyen bir hikâye. Bu aç›dan çok takdiredilesi oldu€unu en bafla koymal›. Hapishanedede€il, serbest hayatta yazsaym›fl yine müthifl takdiredilesi bir ifl olacakm›fl. Do€ru dürüst bir araflt›rmada yok o devirde, birkaç yay›n›n d›fl›nda.Onlar› o flekilde örmek, düflünmek, tutarl› ve iknaedici bir fley ç›karmak ve bunu kendine kök ve tariharayan, hatta belki arama ihtiyac› hissetmemifl,ama aramas› gereken bir sol hareketekazand›rm›fl. Muazzam bir baflar›.Demin Börklüce Mustafa’y› and›n›z; Bedreddindendi€inde Börklüce’yle birlikte Torlak Kemal geliyorakla. Torlaklar nas›l bir topluluk?Torlaklar, Abdallar gibi, sonradan Bektâflilik içindeeriyor. 14., 15. yüzy›llarda, o beylikler dönemininkarmaflas› içinde –kargafla de€il, beyliklerdönemini bir kargafla dönemi olarak görmüyorum,ama bir karmafla, kompleks anlam›nda–çeflitli uç sufî tav›rlar›n› temsil eden insanlar,topluluklar› var: Carlaklar, Torlaklar, Abdallar,Efdenîler, Kalenderîler... Giderek Simavnîler ç›-k›yor ortaya. Devlet onlar› temizlemek için tedbirleral›yor. O zümreler, 16. yüzy›l sürecindeBektâflilik içinde eriyor. Torlaklar›n özelli€i,yüzlerindeki k›llar dahil, her türlü k›ldan vazgeçmeleri.Kaygusuz Abdal’›n “bu sakal› k›rkar›m”fliiri de oraya gönderme yap›yor. Kafl, b›y›k,sakal, kendini her türlü estetikten soyutlamak,estetik addedilebilecek her türlü kayg›dan uzaklaflt›rmak,baflkalar›n›n saçma, tuhaf, yaban,hatta çirkin bulaca€› bir hale girmek, o flekildenefsini iyice köreltmek. Nefsini öyle körelteceksinki, güzel olmakla, insanlara güzel görünmeklede ilgilenmeyeceksin –biraz k›saltaraksöylüyorum. Nasreddin hocan›n bay›ld›€›m birf›kras› var, en erken f›kra koleksiyonundan. Birgün uzak bir yere gidecek, tek günde gidebilece-€i bir yer de€il, o gece bir handa kal›yor. Hanc›-ya diyor ki, “yar›n çok uzun yolum var, beni gündo€madan uyand›r”. Çok da yorgun, vuruyor kafay›yat›yor. Yan taraf›nda bir Torlak var. O yatt›ktansonra etraf›ndaki birkaç dalgac› tip,hocan›n saç›n›, sakal›n›, her yerini t›rafl ediyor.Sabah kalk›yor, kendine gelecek vakti yok, giyinipdüflüyor yola. Biraz vakit geçtikten sonragünefl yükseliyor, bizimki terliyor, bir su kenar›ndaduruyor. Suda aksini görünce “aa, flu hanc›n›nyapt›€›na bak” diyor, “beni uyand›raca€›naTorlak’› uyand›rm›fl.”B‹R+B‹R | 49 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Böyle özel günlerin flan›ndand›r,bir küçük okuma listesi debiz yapal›m Dünya Kupas›hakk›nda: Bir defa, bu iflin ustakalemlerinden Simon Kupper’inStefan Szymanski’yleberaber haz›rlad›€› “Futbolunfiifreleri” ‹thaki’den yay›nland›(Kupper’in “Futbol Asla SadeceFutbol De€ildir”i veJimmy Burns’ün Maradonabiyografisi “Tanr›n›n Eli” deayn› yay›nevinden). Maradona’n›nGoa’dan ç›kan otobiyografisitam bu kupan›n ifli.‹letiflim’in Futbol Kitaplar›özel ilgiyi hak ediyor(hele iller baz›ndahaz›rlananlar),ayr›ca elbette‹slâm Çupi,Halit K›vanç, Tan›lBora seçkileri de.Eduardo Galeano’nun“Gölgedeve GüneflteFutbol”u (Can),Metin Kurt’un hikâyesi “Gladyatör”(Everest), Pascal Boniface’tan“Futbol veKüreselleflme” (NTV) di€erkaçmazlar.Can Yay›nlar› yeni bir diziyebafllad›. “K›rkmerak”›n ilk ikikitab›, flu yaz rehavetine hayliuygun: “Ac› Çikolata”dan hat›rlayaca€›n›zLaura Esquivel,“Sakl› Lezzetler”de yetiflkinyafllar›nda yenidenkeflfetti€i çocuklu€unungelenekselailemutfa€›n›kad›nl›€a ve insanl›€adair birfelsefî perspektiflekutsuyor. Thierry Paquot’nun“Bir Sanatt›r Ö€le Uykusu”ise, sanat tarihinin izini sürerekaç›l›yor, belki bir tatil köyühasreti uyand›r›yor insan›niçinde, ama as›l, iflyerlerindemaruz kald›€›m›z maksimumverim iflkencesinde küçük birözgürlük gedi€i açmaya çal›-fl›yor.‹ran as›ll›, Fransa’da yaflam›fl Serge Rezvani’nin elinden ‘68 bahar›n›norta yerine düflmüfl bir roman “Amerikanomanyaklar”.Ama, sunuflunda Ömer Türkefl’in belirtti€i gibi, bugünü önceleyenbir “kara ütopya” her fleyden önce. Birbirineafl›k iki evsiz ihtiyar, Cypriuche veLoupiote, çöp tenekeleri, parçabohçalar›...Ama amerikanomanyakl›klar› var,özellikle ABD denizcilerini gördüklerindekesifleflen. O zaman iflte, iflegiriflmek gerekiyor... Rezvani’ninroman›, y›llar sonra yeniden,Adalet A€ao€lu’nun rahat veoyuncakl› çevirisiyle...Bir toplumda ortakl›k duygusu yaratmak, o topluma dair bir hakikatduygusu keflfetmek her sanatç›n›n harc› de€il. Ertem E€ilmez,yönetti€i, özelliklede prodüksiyonunu üstlendi€ibirçok filmle bunubaflarabilmifl, birortak dil, bir durum yakalayabilmifl,etkisi bugünekadar süren birekol yaratm›flt›. CemPekman’›n derledi€i“Filim Bir Adam”, çeflitlimakaleler vefarkl› merceklerdenyaklafl›mlarla, ErtemE€ilmez formülünüçözümlemeye girifliyor.E€ilmez’in buldu€uo s›r ki, bizedair çok fleyler söylüyor...Billy’yi kaybettik. “Blue Velvet”ten, “Apocalypse Now”dan filanda ç›karanlar var ama, her fleyden önce Billy’ydi. “Easy Rider”›nBilly’si. Sinema serüveni, Billy’nin Amerika yollar›nda arad›€›özgürlü€ün ta kendisiyle kaimdi. James Dean’le beraber oynad›€›temiz yüzlü çocuk rollerinden “Easy Rider”a, endüstriylekap›flarak, bir yarat›c›l›k koflulu arayarak, sinemay› bir sanataddederek gelmiflti. Büyük bütçelere postay› koydu, ba€›ms›zsineman›n kap›s›n› açt›. Dokuz sene önce Roll Kitaplar›’ndanyay›nlad›€›m›z “Easy Rider” senaryosunun yapraklar›n› çeviriyoruztekrar...Joan Jara’n›n efli Victor Jara’n›n ölümünden y›llar sonra yazd›€›“Yar›m Kalan fiark›”, fiilili devrimci flark›c›n›n birinci elden otobiyografiside€il sadece. Dokunakl›, ama hayat dolu bir dilleVictor’la ilk karfl›laflmalar›n›, gündelik hayatlar›n›, fabrika konserlerini,Victor’un ac› sonunu anlat›rken ayn› zamanda Allendeöncesi ve sonras›nda fiili’nin ayr›nt›l› bir portresini sunuyor venihayet, son sayfada, iyi bir roman tad› b›rak›yor...Geçen senenin sonlar›nda Pan Yay›nc›-l›k taraf›ndan yay›nlanan “Dile Kolay”,Nadine Gordimer öncülü€ünde,dünyan›n büyük kalemlerinden öyküleriçeren bir derlemeydi. Çevbirüyesi çevirmenlerin katk›s›yla haz›rlanankitab›n Türkiye’deki geliride AIDS Savafl›m Derne€i’ne ba€›fllanacakt›.Serinin devam›,“Hayat›n Seyri”ylegeldi. Yine AIDS’le mücadeleamac›yla Beril Eyübo€lu eliyle haz›rlanankitapta, Türkiyeli 21 yazardanson elli y›lda yay›nlanm›fl hikâyelervar. Yaflar Kemal’den Latife Tekin’e,Füruzan’dan Bar›fl B›çakç›’ya,hem flahane okuma, hem en güzelhediye “Hayat›n Seyri”...Ardea Skywalker Evrim Bilimi ve Yarat›l›fl Efsanesi (Yordam)Birhan Keskin So€uk Kaz› (Metis)Colin Baker Devrim Provalar› (Yordam)Ertu€rul Mavio€lu - Ahmet fi›k Kontrgerilla ve Ergenekon’uAnlama K›lavuzu (‹thaki)Fatih Özgüven Hep Yazmak ‹steyenlerin Hikâyeleri (Metis)Fred Halliday Ortado€u Hakk›nda 100 Mit (Bilgi Ün.)Gore Vidal Kent ve Tuz (Helikopter)Hakan Gülda€ – ‹brahim Ekinci (haz.) Korkut Boratav–Ayd›nl›k Bir Adam (‹mge)Henri Michaux Çin’de ‹deogramlar (Norgunk)Henry James Aspern’in Mektuplar› (‹letiflim)Jack Goody Çiçeklerin Kültürü (Ayr›nt›)Julia Kristeva Samuraylar (Sel)Michel Chossudovsky Amerika’n›n Terörizme Karfl› Savafl› (‹mge)Mario Levi Bir Yaln›z Adam: Jacques Brel (Do€an)Milan Kundera Bir Buluflma (Can)Murathan Mungan 227 Sayfa (Metis)Naomi Klein fiok Doktrini (Agora)Paul Mason Çal›flarak Yaflamak ya da Savaflarak Ölmek (Yordam)Tim O’Brien Tafl›d›klar› fieyler (Siren)Thierry Paquot Bir Sanatt›r Ö€le Uykusu (Can)B‹R+B‹R | 50 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


KARA TREN:JOSE SARAMAGO(16 Kas›m 1922 -18 Haziran 2010)Geçti€imiz y›l, bir blogda tuttu€unuz “günlükler” kitapolarak yay›nland› (“Not Defterimden”). Sizin asl›nda uzunsüredir kulland›€›n›z bir yaz› türüne, günlü€e, internetin biçimselaç›dan nas›l bir etkisi oldu?Jose Saramago: Blog tutmak kar›m Pilar’›n fikriydi. Önceepey ayak diredim, ama sonuçta onun yürüttü€ü mant›k beniikna etti. Baflkanl›€›n›onun yapt›€›bir vak›f kurmufltuk,veart›k günümüzdekaç›n›lmazoldu€uüzere, internettebir site açt›k. Biry›l boyunca, hemenhemen hergün oraya yazd›m. Art›k o kadar düzenli yazm›yorum, eskis›kl›€a dönece€imi de sanm›yorum. Ama belli olmaz, gelece-€e dair konuflmak pek ak›ll›ca bir fley de€il.Nobel ödül törenindeki konuflman›za “Tan›d›€›m en bilge in-HormonalkomünistBir dev göçtü.Hayata, 1922’deyoksul bir köylüçocu€u olarakbafllad›, iflçilik,gazetecilik derkenedebiyata demiratt›. Onlarca kitapyazd›, 1998 Nobel’ide dahil, birçoködül ald›.Ergenli€indenberi komünistti,çizgisini hiçbozmad›.Çeflitlisöyleflilerindenyapt›€›m›zderlemeyleu€urluyoruz.Çeviren: Siren ‹demen -Betül Kad›o€lusan ne okuma ne de yazma biliyordu” diye bafllam›flt›n›z, dedenizianarak. Baz› bilgi biçimlerinin, hatta bilimlerinyaz›dan ayr›flt›€›n› m› düflünüyorsunuz?Her fleyden önce, insanl›€›n, bütün insanl›€›n, okuma-yazmabilmeden bafllad›€›n› unutmamak lâz›m. Bu anlamda, bugündo€an bir çocuk tarih öncesinde do€uyor. Bir kere diller icatedilince, bu dillerde yazarak icat etmeye devam etmek icapetti. Bu süreç devam ediyor. Yeter ki internet frenlemesin!Bilmek için ö€renmenin gerekmedi€i bir devirde yafl›yoruz.‹nternet, tam mânâs›yla mutlak bir cehaletin, peflinden gidilmesigereken bir örnek olarak sunuldu€u bir mecra. Bir internetyüceltmesi yafl›yoruz.Nobel töreninde “üzerinize ek bir sorumluluk yüklendi€inihissetti€inizi” de söylemifltiniz. Hayat›n›zda bir Nobel öncesi- Nobel sonras› durumu oldu mu?Bütün yazarlar, inkâr etseler dahi, Nobel ödülünün hayalinikurar. Ben de bir istisna de€ildim. “Önce” ve “sonra” diye birfley olmas› kaç›n›lmaz; zira size çok daha fazla söz veriliyor,daha çok dile tercüme ediliyorsunuz, seyahatler, mülâkatlar...Daha büyük bir mesuliyetten söz ederken, esas olaraködülün ilk defa Portekiz dilinden bir yazara verilmifl olmas›n›kastediyordum. Hiç sahte tevazuya girmeden, bütün samimiyetimle,11 y›ld›r bu mesuliyeti hakk›yla yerine getirdi€imidüflünüyorum.Her tür adaletsizli€e, eflitsizli€e, haks›zl›€a, bask›ya karfl›yükseltti€iniz “hay›r” sesiyle bu sorumlulu€u asl›nda yazmayailk bafllad›€›n›z y›llardan itibaren gayet etkili bir flekildeyerine getiriyorsunuz. Angaje yazar denen anlay›fl› sürdürdü-€ünüz söylenebilir mi?Pek çok yazar yegâne angajmanlar›n›n eserleri oldu€unu söylüyor.Yazar olarak sahip olduklar› önem bu tür sözlerini mazurgöstermez. Böyle konuflmak fluna benziyor: “Dünyadayafl›yorum ama, ona ait de€ilim.” Angajman› sistematik birflekilde ortadan kald›ran ideolojik stratejiyi incelemek ilginçolur. E€er sihirli yeteneklerim olsayd›, baflta Camus ve Sartreolmak üzere, baz› Frans›z yazarlar› yeniden hayata döndürürdüm.S›radan yurttafllardan toplumsal meselelere angaje olmalar›n›talep etmek çok yayg›n. Yazarlara da, yazarl›k ileyurttafll›€› ay›ramayaca€›m›z› hat›rlatmak gerekiyor. Yazar olmam›zyurttafll›€› b›rakt›€›m›z anlam›na gelmiyor ki.Salazar diktatörlü€üne karfl› yürütülen mücadele, sömürgecilikve 1974 devrimi yaz›lar›n›z› ve düflüncelerinizi nas›l etkiledi?Ergenli€imden itibaren, siyasî formasyonum Marksizmyönündeydi. Düflüncelerim aktif bir direnifl ortam›ndan etkilendi€indenbu çok do€ald›. Diktatörlük döneminde, 1974devrimine kadar durum buydu. Kamusal özgürlüklerin,haklar›n kazan›lmas›yla ve demokratik sistemin do€as›ndavarolan yükümlülükleriyle, yazarlar diktatörlük s›ras›ndabahsedemedikleri konular› do€rudan ele alabilmeye bafllad›.Benim edebiyat›mda en önemli dönem devrimle bafllad› vedevrimin sonucu olarak geliflti. Ama ayn› zamanda 1975 kas›m›ndakikarfl› devrimci darbenin de bir sonucudur. Gazeteciolarak devam edemeyece€imi anlay›nca kendimi tamamenedebiyata adad›m.Son roman›n›z hariç eserlerinizin aç›ktan siyasî olmad›€›n›söylemifltiniz. 11 Eylülsonras› dünyada sanatlasiyasetin iliflkisini nas›lgörüyorsunuz?Bütün kitaplar›mda siyasîve toplumsal ça€r›fl›mlarbulunabilir; bunlar bazenaç›k, bazen ima yoluylad›r.Sanat ve siyaset iliflkisinegelince, 11 Eylül öncesi vesonras› aras›nda bir ayr›myapm›yorum, öyle birayr›m olsa Hiroflima’n›nöncesinden ve sonras›ndanda bahsedilebilir. Yazarlar,genel olaraksanatç›lar, sonuçta bireryurttafl –en az›ndan öyleolmalar›n› umar›m– ve siyasîeylemleri de yurttafleylemleri. Kant “sanat›nbaflka söylemlerden, örne-€in bilimden ya da tarihtenfarkl› olarak, as›l ifllevi,imkânlar›m›z›n fark›navarmam›z› sa€lamakt›r”derken hakl›yd›. Aceleciokurlar›n düflünebilecek-


lerinin aksine, burada metafizik bir durum yok.Dünyan›n gidiflat›n› etkileme arzunuz kitaplar›-n›zda, okurlar› görünenlerin ötesini görmeye yöneltenmetaforlarda da görülüyor. ‹nsanlar›ntav›rlar›n›, tutumlar›n› de€ifltirebilme, gelece€idüzeltme umuduyla m› yap›yorsunuz bunu?Evet, ama bu hedefe ulaflabilmek için yazarlar›nyeterli olmad›€›n›n aç›k seçik bilincinde olarak.Kitaplar›m›n bir k›sm›n›n okuyucular›n zihnindeolumlu bir etki yaratt›€›n› düflünmeyi isterim tabii,ama bu etkinin sathî olman›n ötesine geçmeyece€inide bilecek kadar sa€duyu sahibiyim. Bukonudaki düflüncelerimi bir cümlede özetlersem,“hayat de€ifltirmezsek, hayat› de€ifltiremeyiz”.Naif görülme pahas›na, insanlar aras›ndaki iliflkilereiyili€in geri getirilmesinin elzem ve acil oldu€unusöylemekten çekinmiyorum. Ama bununolabilmesi için, bu dönüflümü engelleyen ekonomik,siyasal, dinsel, kültürel etkenlere de radikalbir flekilde karfl› ç›kmak acil ve elzemdir. Benimgibi karamsar biri için fazla iyimser konufltu€umusöyleyenler ç›kacakt›r. Hatta baz› sinikleryüzlerinde bir gülümsemeyle tepeden bakacakt›r.Onlar›n ifli bu. Bunun için para alanlar›n say›s›hiç de az de€il!Dünya Sosyal Forumu’nda yapt›€›n›z bir konuflmadasolu ve sendikalar› dünyan›n bafl›ndaki birtak›msorunlara karfl› körlükle ve bu sorunlaraçözüm üretmemekle suçlad›n›z. Solun göz yumdu€usorunlar neler?Hepimiz solun rotas›n›, sendikalar›n da gücünükaybetti€inin fark›nday›z. Sa€›n hükmetmek içinfikre ihtiyac› yok, ama sol fikirsiz yapamaz.Marksist solun y›llard›r yapt›€› hata, geçmiflin silahlar›ylabugünün savafllar›n› kazanabilece€ineinanmak oldu. Teori kendisini yenilemeyincepratik de yolunu kaybetti. Geri kalan›n› pragmatizmhalletti, oportünizm de ifli bitirdi. Komünistpartilerin ço€u “estetik ameliyat” geçirdi ve tan›nmazhale geldi.Ama siz hâlâ komünistsiniz, parti üyesisiniz.Ben hormonal komünistim. Nas›l ki her gün sakal›m›ç›karan bir hormonum varsa, öyle. Komünistrejimlerin yapt›klar›na mazeret uydurmuyorum.Kilise de birçok yanl›fl yapt›, insanlar› diri diri yakt›.Fikirlerimi koruma hakk›m var. Komünizmdendaha iyi bir fikir bulamad›m.Kitaplar›n›zda yaratt›€›n›z durumlar çok genifl birkapsay›c›l›kta: “Yitik Adan›n Öyküsü”nde, bütün‹ber yar›madas› Avrupa k›tas›ndan ayr›l›p güneyedo€ru sürükleniyor; “Körleflme”de, bütün insanl›kkörlükten mustarip; “Ölüm Bir Varm›fl Bir Yokmufl”ta,insanlar ölmez oluyor; “Görmek”te, seçmenlerinyüzde 83’ü bofl oy kullan›yor. Kolektifdurumlar ilginizi çekiyor gibi. Bireycili€i, sorumlulukilkesine karfl› bir yanl›fl olarak sorguluyorsunuzsanki…Romanlar›mda aflk yok de€il, ama hiçbir zamanbir aflk hikâyesi yazmaya niyet etmedim. AntonioMaria’yla karfl›lafl›r, ona vurulur, Maria da onagönlünü kapt›r›r, aflklar› çeflitli inifl ve ç›k›fllardangeçer, mutlu ya da bedbaht olurlar... Bunda ola€anüstübir fley yok ve yazar olarak benim ilgimiçekmiyor. Benim ilgimi çeken, bütün maddî vemoral flartlar› içindeki karakterler; s›radan, sade,tekdüze bir hayat umarken, birdenbire beklenmedikbir hadise sonucu yönlerini ve davran›fllar›n›de€ifltirmek durumunda kalan insanlar. “Bütün‹simler”deki Don Jose, “Lizbon Kuflatmas›n›n Tarihi”ndekiRaimundo Silva bu tür karakterler. Benimilgimi çeken bireyler, ama insanl›€›n ac›s›n›çekti€i bütün s›k›nt›lar›n kayna€› olan bireycilikise midemi buland›r›yor.Deneme ve roman ayr›m› sizin için çok silik gibi;“Körleflme”nin Portekizce ad› “Körleflme Hakk›ndabir Deneme”.“Görmek”in Portekizcesi de öyle. S›k s›k söylemiflimdir:Ben deneme yazmay› bilmedi€im için romanyaz›yorum. Hiçbir zaman tam mânâs›ylakarfl›lanmam›fl olsa da, pedagojik bir temayülüntafl›y›c›s›y›m. Zaman zaman herhalde iyi bir ö€retmenolurdum diye düflünmüflümdür. Ö€retmenolamay›nca, kötü bir yazar olmamakla yetinmekzorunda kald›m.Her kitab›n›zda, anlatt›€›n›z hikâyeyle birlikte üslûbunuzda tamamen de€ifliyor. Bunu nas›l yap›-yorsunuz?Bir makale, hele bir blog yaz›s› gündelik dilde yaz›l›r;roman ise fliir gibi, ilerledikçe yarat›lan,kendi kendini yaratan bir dilde kurulur.Her zaman en çok zaman›m› alan,en çok emek verdi€im sayfa, birincisayfad›r. Anlat›ya uyan tonu bulmamgerekir; bu hiç kolay de€ildir. Evi inflaetmeye çat›dan bafll›yorum diyebilirim.Esas olan, yazmakta oldu€um kelimeleriduyabilmemdir. Bu anlamda,sesimi duyurmak için, iflitilmek içinyaz›yorum.“Çolak Tanr›”da, bafl karakter bir kad›n;insanlar›n içini görme yetisine sahipBlimunda. “Körleflme”de gözlerigören tek kifli yine bir kad›n. Kad›nlar›ndaha güçlü , genel körleflmeye daha dirençliolduklar›n› düflünüyorsunuz gibi. “Not Defterimden”de“Kad›nlara kalsa, dünyaya kaos yerleflmezdi”diyorsunuz. Buna karfl›l›k, “FilinYolculu€u”nda, kraliçe filin gidifline hay›flanmaktanve ölümüne a€lamaktan baflka bir fleyyapm›yor…Siyasal iktidar olsun, ekonomik iktidar olsun, iktidardakikad›n erkektir. Orada ve daha birçok yerdekad›nlara övgüde bulunurken, bir cinsiyetin, erkekcinsiyetinin yerinden edilmesi ve onun yerini di-€er cinsiyetin, kad›n cinsiyetinin almas›n› düflünereksöylemedim. Kesinlikle çok istisnaî baz›durumlar haricinde, cinsiyetleri ne olursa olsun,bir insan› al›p yerine bir baflkas›n› getirmek hiçbirfleyi çözmez. Çokuluslu flirketlerin, büyük holdinglerinyönetim kurullar›nda sadece erkekler vard›r.Karakterlerinizin ço€u yaln›z ve yaflad›klar› ortam›kontrol edemiyorlar, gerçeklikle ba€lar› kopuk,bütün irrasyonellikleri içinde rasyonel seçimleryap›yorlar. E€er insanl›k hali buysa, bunu de€ifltirebilirmiyiz?Edebiyatta “pozitif kahramanlar”dan hiçbir zamanhofllanmad›m. Bunlar›n neredeyse hepsi, istisnas›zklifle, kopyan›n kopyas›. Karmafl›kl›€›, flüpheyi,belirsizli€i sadece daha “üretken” bir edebî malzemeortaya koydu€u için de€il, insano€lu gerçektenböyle oldu€u için tercih ederim. ‹nsan her daiminfla halinde bir varl›k. Tabii buna paralel olarak,sürekli bir y›k›m da var. Marx ve Engels’in “KutsalAile”de yazd›klar›n› hat›rlatmak istiyorum: “‹nsan›yaratan koflullarsa, o koflullar insan taraf›ndanyarat›lmal›.” Bu sözler siyasî düflüncenin en alicenapve hümanist tavr›n› özetliyor.Son roman›n›z “Cain” kilisenin fliddetli tepkisiylekarfl›laflt›. Bunu öngörmüfl müydünüz?Katolik kilisesinin yazd›klar›ma öfkelenmesineal›flk›n›m, ancak “Cain”in “Eski Ahit”le bir alâkas›olmad›€› için, usûlen bir tepki bekliyordum sadece.Ama öyle olmad›. Zil sesine tepki veren Pavlov’unköpe€i gibi, papazlar ve din adamlar›derhal kitab›n üstüne atlad›. Söyleflilerde “‹ncil”in“kötü adetler el kitab›” oldu€unu ve çocuklara verilmemesigerekti€ini söyleyerek onlar› k›flk›rtt›€›-m› kabul ediyorum. “‹ncil”i düz anlam›ylaokumakla suçlad›lar beni; ben de onlara sembolikokuma yapabilmek için her inançl› ya da merakl›okurun bafl›na bir dinbilimci oturtmalar› gerekti€ikarfl›l›€›n› verdim.“Tanr› kâinat›n suskunlu€u, insan ise bu suskunlu€aanlam veren 盀l›kt›r” diye yazm›flt›n›z. “Cain”de,Tanr›yla fleytan› efl görüyorsunuz, Tanr›’y›Hayatde€ifltirmezsek,hayat›de€ifltiremeyiz.Naif görülmepahas›na, insanlararas›ndakiiliflkilere iyili€ingeri getirilmesininelzem oldu€unusöylemektençekinmiyorum.yeryüzündeki kötülüklerden de sorumlu tutuyorsunuz.Kat›fl›ks›z bir ateist misiniz?Evet, su kat›lmam›fl bir ateistimve bunun bin tane sebebi var.Sadece bir tanesini hat›rlatay›msize. Kâinat yarat›lana kadar,ebediyette, Tanr› hiçbir fley yapmad›.Sonra, nedendir bilinmez,onu yaratmaya kararverdi. Alt› günde yapt› bunu,yedinci gün istirahate çekildi. Ogünden beri istirahatte. Ebediyyende istirahate devam edecek.Ona nas›l inan›labilir ki?Sizin için mükemmel okur kimdir?Okudu€u fleyden etkilendi€inde, devam etmedenönce sayfadan bafl›n› kald›r›p bir an duran okur.fiu aralar neler okuyorsunuz?James Wood’un “How Fiction Works” kitab›n›nyan›nda “Büyülü Da€”› yeniden okuyorum. ThomasMann inan›lmaz bir yazar!Günlük yazma rutininiz nas›ld›r?‹ki sayfa yazar›m. Sonra da durmadan okurum.Size en çok benzeyen edebiyat karakteri hangisidir?“Bütün ‹simler” roman›mdaki Señor José.Edebiyat›n›z› kimler etkiledi?Okudu€um her fleyden öyle ya da böyle etkilendim.Ancak Kafka, Borges, Gogol, Montaigne veCervantes her daim yan›mda oldu.Yemekte kimin yan›na oturmak isterdiniz?Beni çok fazla konuflmak zorunda b›rakmayacakbirinin.‹stedi€iniz herhangi bir resme sahip olabilseydinizneyi seçerdiniz?Rembrandt’›n herhangi bir geç dönem otoportresini.Hayat›n›z› anlatan bir filmde sizi kimin canland›rmas›n›isterdiniz?‹yi bir siyah aktörün; Morgan Freeman mesela.Geri dönebilseniz neyi de€ifltirmek isterdiniz?San›r›m hiçbir fleyi, hatalar›m da dahil.Hangi kitab› yazm›fl olmak isterdiniz?Gonzalo Torrente Ballester’in “La saga/fuga de JB”roman›n›. Az bilinen bir baflyap›tt›r.BiR+B‹R | 53 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


MICHEL MARIAN’LA“ERMEN‹ TABUSUÜZER‹NED‹YALOG”A DA‹RGeçti€imiz günlerde, “Ermeni Tabusu Üzerine Diyalog”unTürkiye’de yay›nlanmas›n›n ard›ndan bir dizi toplant› için‹stanbul’dayd›n›z. Nas›l geçti bu karfl›laflma, izlenimlerinizneler?M›chel Mar›an: ‹stanbul’da kald›€›m befl günde halkaaç›k tart›flmalara, baz› gazete ve radyolarla söyleflilere vetoplant›lara kat›ld›m. Agos taraf›ndan Bilgi Üniversitesi’ndedüzenlenen halka aç›k konferansta kendimi ifadeedebildim; bu benim için son derece olumlu bir olayd›.Hürriyet’in ‹ngilizce versiyonu ve Milliyet de dahil olmaküzere baz› büyük gazeteler kitaptan bahsettiler ve Ahmet(‹nsel) ve benimle söylefliler yapt›lar. Bu da olumluydu.Daha az olumlu diyebilece€imiz fleylere gelince... Bir kere,bütün bunlarsadece ‹stanbul’daoldu;Anadolu’da butür tart›flmalar›hangi flehirler-Millî gururneyin gururu?de düzenleyebiliriz diye düflünüyoruz, ama henüz durumçok belirsiz. ‹kincisi, 1915 olaylar› konusunda yak›n gelecektebir somut geliflme olacakm›fl gibi gözükmüyor. Yaklaflanseçimlerin yaratt›€› siyasî ortam da belki bu alandabir blokaj yarat›yor olabilir. Ama daha temel olarak, Türkiye’ninErmenistan’la diplomatik iliflkilerini düzeltme giriflimiönemli olsa da, iç politikada entelektüelarkadafllar›m›z›n düzenledi€i imza kampanyas›ndan buyana içeriden herhangi bir bask›n›n oluflamad›€›n› görüyoruz.Bu düflündürücü bir durum. 2015 sembolik tarihininyaklaflt›€› da düflünülürse, Türkiye hükümeti bir tav›rde€iflikli€ine gidecekmifl gibi gözükmüyor. Di€er birolumsuz noktaysa, kiflisel sohbetlerde kökenlerimin neredengeldi€i sorusuna Bayezit dedi€imde genelde sempatikbir tepki veriliyordu, fakat Erzurum dedi€im anda tepkifarkl› oluyordu ve Erzurum’da Ermeniler taraf›ndan katledilenTürk ailelerden bahsediliyordu. Erzurum’la ilgili neredeyseotomatikleflmifl bir fikir birli€i var. Bu konuda mesafekaydedebilmek için çok daha fazla konuflmaya ve fikiral›flverifline ihtiyaç var.Kitab›n tan›t›m› için Fransa’da da çeflitli toplant›lar düzenlendi.Paris’te bizim de kat›ld›€›m›z Türkiyelilerdenoluflan bir tart›flmada ortam çok daha olumlu ve yumuflakt›,fakat ço€unlu€u Ermenilerin oluflturdu€u toplant›-larda ortam çok gergindi ve özellikle de size yönelikelefltiriler vard›. Paris’teki Ermeni toplumunun kitaba vesize yaklafl›m›n› nas›l de€erlendiriyorsunuz?Kitab›n ç›k›fl› Türkiye ve Ermenistan’›n protokolleri imzalad›€›döneme denk geldi. Ermeni cemaati bu konuyla ilgiliikiye bölünmüfl durumdayd› ve protokollere endifleyleyaklafl›yordu. Bir diyalog giriflimi olan bu kitap da sankiprotokollerin uzant›s›ym›fl gibi alg›land›. Ermeniler bu diyalo€unsomut bir ilerleme getirmesi beklentisi içinde.Diyalo€un sonucunun bir tür aklanma, unutma olmas› ihtimalindentedirgin oluyorlar. Türklerse en ufak bir diyalogbafllang›c›n›, asl›nda Ermenilerle Türklerin iyianlaflabilece€inin bir kan›t› olarak görüyor. Tabiiburada milliyetçi olmayan Türkleri kastediyorum.Ariane Bonzon size bu kitap önerisini getirdi€indetereddüt ettiniz mi?Ahmet ve benimle ayr› ayr› ba€lant›ya geçti, san›-Erzurum kökenliFrans›z Ermenisifelsefeci ve siyasetbilimci MichelMarian’›, Ahmet‹nsel’le beraberkat›ld›€›, ArianeBonzon’unhaz›rlad›€›,‹letiflim’denyay›nlanan“Ermeni TabusuÜzerine Diyalog”adl› kitapvesilesiyle geçensay›m›zda konuketmifltik. Uzunsoluklusöyleflimizinikinci bölümünühuzurlar›n›zagetiriyoruz.Söylefli: Alican TaylaFoto€raf: Alican Taylar›m o da, ben de çok tereddüt etmedik. Türkiye’de imzakampanyas› yeni yap›lm›fl ve bizim de onlara resmen teflekküretti€imiz dönemdi. Uygun bir ortam vard›.Çevrenizden bu projeye kat›lman›z ya da kat›lmaman›zyönünde tavsiyeler geldi mi? “Yapma” diyenler oldu mu?“Yapma”ya varacak kadar de€il ama, biraz merak ve endifleylekar›fl›k tepkiler vard›.Neye karfl› bir endifle?1915 olaylar›n› soyk›r›m olarak kabul etmeyen biriyle yürütülenbir diyalo€un bir tür vazgeçifl, taviz olarak alg›lanmas›ndanduyulan endifle.Kitab›n ismi de toplant›larda çok tart›fl›ld›. Özellikle “Ermenitabusu” kavram›...Bafll›k seçmek epey zordu. Sonunda bu bafll›kta karar k›ld›k.Evet, tabu muhtemelen daha ziyade Türk yakas›nda;Türkiye’de bir Ermeni tabusu var. Ermeniler aç›s›ndan ta-BiR+B‹R | 54 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


u olan fleyse diyalo€un kendisi. Böyle bakt›€›-m›z zaman bir simetri oldu€unu söyleyebiliriz.Türkiye’deki Ermeni tabusu ortadan kalkt›. Tabiiki devlet inkâra dayal› resmî tezini savunmayadevam ediyor, dolay›s›yla tabu ortadankalkm›fl olsa da yaklafl›mlar aç›s›ndan çok derinbir asimetri var. Ermenilerin diyalog tabusu dak›smen ortadan kalk›yor. Soyk›r›m› tan›mayanbir Türk entelektüelle konuflmamak gerekti€inisavunan Ermeniler tabii ki var, ama ço€unlukTürklerle konuflman›n vaktinin geldi€ini düflünüyor.Hem Türkler hem de Ermeniler aç›s›ndan esastabu soyk›r›m de€il mi? Türkiye’de soyk›r›m›nkabul edilme ihtimali, Ermeniler içinse soyk›r›-m›n Türkiye taraf›ndan inkâr›n›n devam etmesi...O nedenle bu diyalo€un belki de en büyükönemi, tam da Türkiye’nin soyk›r›m› kabul etmesigerekti€ini savunan bir Ermeniyle, soyk›-r›m kavram›n› kullanmayan bir Türkübuluflturmufl olmas› de€il mi?Bence iki faktör var. Birincisi, diyalo€un yaln›zcabunun üzerine oldu€unu, hatta temel olarakbunun üzerine oldu€unu düflünmüyorum. Öyleolsa zaten diyalog de€il, bir tür polemik olurdu.Ahmet ‹nsel’in soyk›r›m kavram›n› kullanmamas›tart›flmay› bir polemik haline getirmiyor.Ermenilerin çok büyük ço€unlu€unun umuduve arzusu, böyle bir diyalo€un Türklerin ille desoyk›r›m› kabul etmelerine olmasa da, Ermenileriçin bu kelimenin kabulünün önemini kavramalar›nayard›mc› olmas›. Ama ben bunutart›flman›n ne koflulu ne de hedefi olarak görüyorum.Esas arzum, o imza kampanyas›n› bafllatmacesaretini gösteren –ki bu yaln›zca siyasîde€il, ayn› zamanda ahlâkî bir cesaret göstergesi–ayd›nlardan birinin yaklafl›m›n›, olaya bak›flaç›s›n› yak›ndan görmek ve anlamakt›. Ayr›ca,onlardan talep etti€imiz tan›man›n içeri€iniyaln›zca Türklerle konuflabilece€imize inan›yorum.Bunu Ermeniler aras›nda veya süpergüçülkelerle konuflman›n bir anlam› yok.Soyk›r›m›n tan›nmas› tabii öncelikle siyasî birtart›flma konusu. Ama sorunun çok önemli birde hukukî boyutu var. Halihaz›rda soyk›r›m üzerineen temel hukukî kayna€› 1948 tarihli BirleflmiflMilletler’in Soyk›r›m SuçununÖnlenmesine ve Cezaland›r›lmas›na Dair Sözleflmesioluflturuyor. Bu metnin soyk›r›m tan›-m›n› hukukî aç›dan tatmin edici buluyormusunuz?Afla€› yukar› tatmin edici buluyorum diyelim.Raphaël Lemkin’in son derece somut ve net tan›m›ndan,genel olarak zihniyetlerin geliflmesive kitlesel suçlar›n kabul edilemez hale gelmesiyledaha genifl bir soyk›r›m tan›m›na geçildi.Özellikle de baflta Yugoslavya üzerine olmaküzere bu tür suçlar›n yarg›lanmas› için kurulanözel mahkemelerde hep soyk›r›m kavram› üzerindeduruldu; dolay›s›yla, kavram›n fazla geniflletildi€inidüflünüyorum. Öte yandan,1945-48 y›llar›nda kurulan dengenin kendisi deçok tatmin edici de€ildi; zira, Sovyetler siyasîgörüfllerinden ötürü k›y›ma u€ram›fl topluluklar›nda bu kavrama dahil edilmesinden endifleduyuyordu ve bu gruplar tan›m›n d›fl›nda tutuldu.Bence bu çok önemli bir eksiklik. Çünkü1945’te kabul edilen Lemkin’in anafikrine göreesas olan, bir y›k›m plan›n›n hedefi olmufl birhalk. Bunun arkas›nda yatan sebebin ne oldu€ubelirleyici de€il. Önemli olan üç unsur: Niyet,uygulama biçimi ve üzeri örtük de olsa bir nicelikkriteri. Bu esasa göre bakt›€›m›zda etnik, dinîvb. faktörlerin yan›nda siyasî kimli€in debulunmas› gerekirdi.Anahtar konumda olan›n “niyet” olmas› bu hukukîtemelin zay›f noktas› de€il mi? Ço€u kezkan›tlanmas› neredeyse imkâns›z gözüküyor,hele de ‹ttihat ve Terakki Cemiyeti dönemi kadargeriye dönüldü€ünde... Türkiye Cumhuriyeti’ninresmî söylemi de esas olarak Ermenileriortadan kald›rmak gibi bir niyetin olmad›€›üzerine kurulu.Bunun Türk hükümetleri taraf›ndan uzun süredir,hatta 1915’ten beri kullan›lan argüman oldu€udo€ru. Fakat, çok çeflitli olay ve ipuçlar›,tan›kl›klar bir araya getirildi€inde bir dellillerba€lam› oluflturmak o kadar da zor de€il. Olaylar›n,tehcir emrini veren kiflilerin, baflta Talatve Enver’in iradesine karfl› geliflmifl olmad›€›n›görüyoruz. Bu ba€lamda, müttefik devletlerdenya da tarafs›z ülkelereden kiflilerin, diplomatlar›ntan›kl›klar›, telgraflar var. Bunlar aç›kça gösteriyorki, bu tan›klar 1915’in nisan-may›s’laa€ustos-eylül aras›ndaki dönemindene olup bitti€ini, Ermenilerinyok edilmekte oldu€unuanl›yorlar. Bu tan›kl›klar çokönemli. Bütün hikâyeleri dinledi€imizdegörüyoruz ki, Nazilerinyapt›€› gibi, gaz odalar›navaran sistematiklikte ifllemiyorolaylar tabii. Ama o zamanki hükümetinde umdu€u gibi bir halk›ortadan kald›rman›n birdençok yöntemi var: Tehcirin yürütülüflflekli, yolland›klar› bölgeler...Bütün bunlar, bafltakiniyetin, Ermenileri olabilecek en zor koflullaramahkûm ederek büyük k›sm›n›n ölmesi, kalanlar›nda Müslümanlaflt›r›lmas› oldu€unu gösteriyor.Yürütülen politikan›n Rusya s›n›r›ndakikoruma bölgelerinden ibaret olmad›€›, Bulgaristans›n›r›ndaki ve bat›dakiler de dahil olmaküzere bütün Ermenileri kapsad›€› çok aç›k. Hükümetintepesinden gelen bu mesaj en ufak memurakadar iletiliyor. Bunlar bir bütünoluflturuyor ve hükümetin niyetine dair herhangibir belirsizlik yok ortada. Bu aralar YervantOdian’›n Frans›zcaya yeni çevrilen “Journal dedéportation” (Tehcir Günlü€ü) kitab›n› okuyorum.Son derece etkileyici bir kitap. Bir kere,soyk›r›m›n genellikle belleklerde yer etmifl, bütünErmenilerin bir kereden öldürülmek üzereçöle sürüldü€ü imgesinden çok farkl› bir tan›kl›ksunuyor. Olaylar›n böyle geliflmedi€ini hat›rlatmas›ad›na önemli. Çok farkl› hikâyeler var.Birçok Ermeni ilk baflta saklanmak için vakitbulabiliyor, sonra bir k›sm› bulunup tehcir ediliyor,kimisi önce bir flehre yollan›yor, bazenbirkaç ay orada kal›yor, kimisi bu arada kurtuluyor,di€erleri tekrar sürülüyor... Farkl› dinamiklervar, ama temel olarak hedef, mümkün olanen fazla can kayb›.Millî gurur neanlama gelmeli?Belli bir dönemdekendi görüfllerinegöre tan›mlad›klar›millî ç›karlaru€runa en insanl›kd›fl› suçlar› ifllemekdahil her fleyimübah görmüflkiflileri ba€r›nabasmak m›?Nazilerin soyk›r›m›yla farkl›l›klardan bahsettiniz.Ahmet ‹nsel de neden soyk›r›m kelimesinikullanmaktan kaç›nd›€› soruldu€unda, önceliklesoyk›r›m kavram›n›n holokostla özdeflleflmifloldu€unu ve bu iki felaketi bir tutman›n çok zoroldu€unu söylüyor. Fakat basit bir hukuk mant›€›ylabakarsak, mesela iki farkl› cinayetinbambaflka flekillerde ifllenmifl olmas› ikisinin decinayet kavram› içinde görülemeyece€i anlam›-na gelmiyor... Siz bu yorum hakk›nda ne düflünüyorsunuz?Hakl›s›n›z. Bilgi Üniversitesi’ndeki konferanstaayn› fleyi anlatmaya çal›flt›m. Niyet ne olursa olsun,önceden planlayarak birini öldürdü€ünüzdebu cinayettir. Bence de holokostla aradabirçok fark var, bu kesin. Nazi ideolojisinde neredeysedinî inan›fla varan bir tür misyon duygusuvar. Dünyay› Yahudilerden temizleyerekyaln›zca Aryen ›rk›na de€il, insanl›€a hizmet etti€inidüflünen bir zihniyet bu. Jön Türk’lerdeböyle bir durum olmad›€› aç›k. Bu bak›fl aç›s›ndabeni rahats›z eden iki fley var. Birincisi, sizinde dedi€iniz gibi, farkl›l›klar olmas› böyle birkarar›n al›nm›fl oldu€u gerçe€ini ortadan kald›rm›yor.‹kincisiyse bu yorum, milliyetçili€in ›rkç›l›€agöre daha kabul edilebilir oldu€unusöylemeye geliyor. Bugün hâlâ Türkiye hükümeti,Türk halk›n›n kendini bu mant›€adayanarak tayin etti€ineinan›yor. Bu yüzden sorumlular›nkabul edilmesine bu derece ihtiyatl›yaklafl›yorlar. Kendi ulusunuve topraklar›n› bütün can kay›plar›pahas›na korumay› mübah veanlafl›l›r sayan bir mant›k bu. Bumant›€›n son derece tehlikeli oldu€unudüflünüyorum, çünkü olay›sahiplenmeye ve flartlargerektirirse yine yap›labilir oldu-€unu söylemeye geliyor. Son olarakda, bence asl›ndarasyonellefltirilmesi mümkün olmayan bir fleyinesnel ve rasyonel bir hale getirme çabas› var.Bu mant›€a göre, Araplar›n ve Kürtlerin de katledilmesigerekirdi; bu yap›lmad›, onun yerine,entegre edildiler. Dolay›s›yla, din gibi baflka etkenlerde var iflin içinde. Fakat, Ahmet’in bir argüman›daha var. Kitapta, kendisi de olaylar›nNüremberg kriterlerine göre soyk›r›m oldu€unukabul ediyor. Buna ra€men “soyk›r›m” yerine“insanl›€a karfl› suç” demesinin bir nedeni de,Türk halk›na yönelik pedagojik bir kayg›. Türklerinsanki durduk yerde d›flar›dan gelen birkavramla yarg›lan›yor oldu€u hissinin önünegeçmek istiyor. O yüzden 1919’da ‹stanbul’dakimahkemeden ve orada kullan›lan terimlerdenyola ç›kmay› tercih ediyor. Bunu anlayabilirim.Buradaki as›l amaç soyk›r›m kavram›n› bir kenaraatmak de€il. Ben Ahmet ‹nsel’in arzusununsorundan kurtulmak için herhangi birformül kullanmak de€il, tam tersine, ilerlemekaydetmek oldu€unu görüyorum. Bu da banatamamen meflru ve do€ru bir davran›fl gibi geliyor.Türkiye’nin soyk›r›m› tan›mas›n›n Ermenileriçin önemi nedir? Bu yönde çal›flm›fl biri olaraksizin Türkiye devletinden beklentileriniz neler?BiR+B‹R | 55 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Ermeniler için Türkiye’nin soyk›r›m› tan›mas›-n›n en büyük önemi flu: Bir anda her fleylerinikaybettiler. Nüfuslar›n›n büyük ço€unlu€unukaybetmifl olman›n ötesinde, medeniyetlerinino zamana kadar üzerinde yaflam›fl oldu€u topraklar›,anayurtlar›n› da kaybettiler. Ve bunakarfl›l›k uzun y›llar boyunca en ufak bir k›nama,özür veya yapt›r›m olmad›. Önce biraz 1945’te,ama özellikle de 1960’l› y›llarda, Eichmann davas›ve zaman afl›m›na u€ramayan suçlar kavram›ylaberaber dünyan›n temel de€erlerininde€iflmekte oldu€unu anlad›klar›nda, aradangeçen zamana ve zay›fl›klar›na ra€men, Ermenilerbafllar›na gelen felaketin tan›nmas› veonar›lmas› gerekti€ini anlad›lar. Bence Türk hükümetlerininilk olarak bunu kavrayabilmesi lâz›m.Baz› Türkiyeli ayd›nlar›n yapt›€› gibi özürdileyen bir tav›r al›nmas› çok önemli. Öte yandan,inkâr politikas› o kadar uzun sürdü ve o kadaretkili oldu ki, bu saatten sonra kelimelerleoynayan bir özür, tam tersine, çok tats›z ve afla-€›lay›c› olur. Bence bu kelimenin telaffuz edilmesiflart, çünkü sorunun hakikatenyat›flmas›n›n tek yolu bu. fiunu da eklemek lâz›m:Türkiye’nin soyk›r›m kelimesini kullanmas›,beraberinde, baz› Ermenilerin diledi€i gibiotomatik olarak bir ceza getirmeyecek. Böylebir kabulden sonra, neler yap›labilece€ini Ermenilerve Türkiye belirleyebilir ancak.Türkiye’de birçok kifli beraberinde getirece€inidüflündükleri yapt›r›mlar nedeniyle soyk›r›m›nkesinlikle kabul edilmemesini savunuyor...Geriye dönüp bakt›€›m›zda, Sovyetler Birli€idöneminde böyle bir ihtimalin asl›nda o kadarda imkân d›fl› olmad›€›n› söyleyebiliriz, çünküErmenistan’› da kapsayan devasa ve emperyalbir Sovyetler Birli€i vard›. Hatta 1945’te Sovyetler,soyk›r›mla hiç alâkas› olmayan bir sebeple,Türkiye’den Kars ve Ardahan’› talep etmiflti. Bugünsetamamen farkl› bir denklemdeyiz.Türkiye 70 milyonnüfuslu bir G20 ülkesi; yeni ortayaç›kan, benim de ilk kez duydu€umbir kavram olan “next thirteen”, yaniBrezilya, Rusya, Çin ve Hindistan’›içeren BRIC’in ard›ndangelen geliflen ekonomiler grubununüyesi. Ermenistan ise üç milyonluknüfusuyla zor ayaktaduruyor. Ermenistan’›n veya ErmenilerinTürkiye’den toprak talebindebulunabilece€i bir düzendeolmad›€›m›z çok aç›k. Ayr›ca, ortadaböyle bir arzu da yok, zira Ermenistan cumhurbaflkan›Sarkisyan mevcut s›n›r› tan›d›€›n›aç›klad›. O yüzden bu korkular›n bir anlam›yok; hatta “bizden toprak isteyecekler” diyenTürkler de bunu biliyor. Bence durum art›k saltbir millî gurur meselesine dönüflmüfl durumda.Türkiye’deki bu tür korkular sadece Ermenilereyönelik de€il, “d›fl mihraklar” dedi€imiz, neredeysebütün di€er ülkelere yönelik bir tür paranoyahali var. Kamuoyunun ciddi bir k›sm›n›nAB ve ABD’ye bak›fl aç›s› da bu yönde evriliyor.Bu durum biraz da Türkiye’nin hâlâ kuvay› milliyedönemi zihniyeti ve söyleminde olmas›ndankaynaklan›yor denebilir belki…Millî gurur,en insanl›k d›fl›suçlar› ifllemiflkiflileri Tükiyetarihinin flereflifigürlerininaras›ndanç›karmak ve bunukabul ederekbüyüklü€ünükan›tlamakolmamal› m›?Kitapta Ahmet de benzer fleyler söylüyor. Kitab›nsonlar›nda, bugün hâlâ Türklerin ço€undadünyan›n geri kalan›n›n Anadolu’nun Türklereait olmad›€›n› düflündü€üne dair bir inanç dilegetiriliyor. Bu benim tam olarak kavrayamad›-€›m bir flizofreni hali. ‹mparatorluktan ulusdevletegeçmifl bütün ülkelerde belki benzerdurumlara rastlan›r. Rusya da k›smen ayn› durumdayd›.Esas mesele Ermeni sorunundan çokdaha büyük asl›nda. Ermeni sorunu bunun biruzant›s› ya da özeti gibi.Sizinle bu söylefliyi yapt›€›m›z s›rada ‹stanbul’daflehrin fethinin y›ldönümü kutlamalar›yap›l›yor. Bir fethin bu flekilde kutlanmas› dünyadaefli görülmemifl bir olay. O imparatorlu€unüzerinden bir as›r, fethin ard›ndan da befl yüzy›lgeçmesine ra€men bu gururlanma hali paranoyan›nbir göstergesi de€il mi?Evet, böyle bir millî gurur var, ama bence flu soruyacevap aramak lâz›m: Bu millî gurur ne anlamageliyor, ya da ne anlama gelmeli? Belli birdönemde kendi görüfllerine göre tan›mlad›klar›millî ç›karlar u€runa en insanl›k d›fl› suçlar› ifllemekdahil her fleyi mübah görmüfl kiflileri affetmekve ba€r›na basmak m›? Millî gurur, tamtersine, bu kiflileri Tükiye tarihinin flerefli figürlerininaras›ndan ç›karmak ve bunu kabul ederekbüyüklü€ünü kan›tlamak olmamal› m›?Onun d›fl›nda, Türklerin ‹stanbul’u fethetmektengurur duymalar› anlafl›labilir, Konstantinopolisonlarca kez kuflat›l›p kimsenin almay›baflaramad›€›, dünyan›n en güzel flehriydi...Peki, soyk›r›m›n tan›nmas› her ne pahas›naolursa olsun istenebilecek bir fley mi? Türkiye,soyk›r›m›, herhangi bir toplumsal evrilme olmadan,salt di€er ülkelerin bask›s›yla tan›sa dahibu sizin için anlaml›, tatmin edici olur mu?Bu çok önemli bir soru. Tabii ki tatmin edici olmaz;öncelikle, fazlas›yla hassas olaca€› ve enufak bir kal›c›l›€› olmayaca€›için. Tarihin belli bir dönemindekikoflullar›n ve güç dengelerininsonucu olarak yap›lm›flolur. Arkadan gelecek olan hükümetde muhtemelen bu kabulüngeri al›nmas› vaadiyleseçilir. ‹kincisiyse, daha önce desöyledi€im gibi, Türk hükümetisoyk›r›m› mesela ABD’nin bask›s›ylatan›rsa bu bir yarg› içermeyecek.Dolay›s›yla, bununard›ndan gelecek olak manevîtazminat sorunu da bir tür pazarl›kkonusu haline gelir. Daha do€ru olan,Türkiye sivil toplumu içinde bu konunun güçkazanmas›n› beklemek, ki hükümet de kamuoyunadayanabilsin. K›sacas›, bütün Türkiye’ninyapmas› gereken bir kendini ve kimli€ini sorgulamameselesi bu.Baflta ABD olmak üzere baz› ülkeler parlamentolar›ndasoyk›r›m› resmî olarak tan›d›klar›n›ilan etti. Hatta Fransa Millet Meclisi, Ermenisoyk›r›m›n›n inkâr›n› yasaklayan, henüz yürürlü€egirmemifl bir yasa ç›kard›. Bu giriflimlerinas›l de€erlendiriyorsunuz?Ortada iki farkl› tip yasa var. Soyk›r›m› tan›yanve dolayl› olarak da Türkiye’den ayn› fleyi yapmas›n›isteyen parlamento kararlar›n› olumlubuluyorum. Bence bu zorunlu ve Türkiye’niniçinden gelen bask› yeterli olmad›€› sürece d›flar›danböyle bir bask› gelece€ini göstermek ad›-na ifllevini koruyan bir giriflim. Buna karfl›l›k,soyk›r›m›n inkâr›n› cezaland›rmay› öngören yasalarakesinlikle karfl›y›m. Ermenilerin bütünzay›fl›klar›na ra€men baflard›klar› fley, bafllar›nagelen felaketi evrensel tarihe dahil edebilmelerioldu. Bunu ac›lar›n› hayk›rarak baflard›lar. Bu,ayn› zamanda, bu ça€r›n›n üzerine tarihçilerinkonuyla ilgilenmesiyle oldu. Dolay›s›yla, karfl›ç›kman›n yasaklanmas› tamamen demokratikve özgürce elde edilen bu baflar›n›n meflruiyetinide zedeler. Buna baflta siyasî ve felsefî sebeplerlekarfl›y›m.Ayn› flekilde prensip olarak Fransa’da Yahudisoyk›r›m›n›n inkâr›n› yasaklayan Gayssot Yasas›’nada karfl› m›s›n›z?Evet.Ermeni soyk›r›m›n›n konuflulur hale gelmesiad›na, özellikle 1970’li y›llarda belli bir rol oynayanfaktörlerden biri de ASALA örgütüydü. Sizinde gençli€iniz s›ras›nda aktif olan ASALAyak›nlar›n›z ve sizin için ne ifade ediyordu?Kar›fl›k hisler vard›. ASALA, Ermenilerin, bugünoldu€u gibi soyk›r›m›n tan›nmas› taleplerini ifadeetti€i, ama diplomatik olarak bir sonuç elde etmektegüçlük çekti€i bir dönemde ortaya ç›kt›.Birleflmifl Milletler’in konuyla ilgili bir raporu olmufl,ama BM ‹nsan Haklar› Komisyonu rapordanErmeni soyk›r›m›n› kald›rm›flt›. O yüzden korkunçbir çaresizlik hissi hâkimdi. ASALA sald›r›lar›bu çaresizli€e karfl› bir çözüm gibi karfl›land›.Bu aç›dan belli bir memnuniyet vard›. Ayr›ca,medyan›n tabiat› gere€i, bir fliddet eylemi oldu€uanda, o zamana kadar hiç ilgi göstermemifl olduklar›Ermeni soyk›r›m›yla ilgilenmeye bafllad›lar.Fakat ayn› zamanda birçok Ermenide a€›r basan,“yapt›klar› fley etkili, ama ben yapmazd›m” hissiydi.Ço€umuz kendimizi ASALA’yla özdefllefltirmiyorduk.Uygulanan fliddet, Bat›l› diasporadan çok,Do€u gelene€ine aitti. Bu aç›dan arada bir mesafevard›. ASALA’n›n hedeflerinin yaln›zca diplomatlar›de€il, sivilleri de kapsad›€› ortaya ç›kt›€›ndabu mesafe reddedifle dönüfltü. ‹lk baflta “Ermenilerinsesi” olarak ortaya ç›kan ASALA, Suriye gibiTürkiye’den çok Fransa’ya düflman baz› hükümetlerinkuklas› haline gelmiflti.Kitapta gençli€inize ayr›lan bölümde Ahmet ‹nsel,devrimci mücadele içinde belli koflullardafliddete baflvurunun hakl› olabilece€ini düflünenbir ideolojiyi paylaflm›fl oldu€unuzu anlat›-yor. Bu görüfle hâlâ kat›l›yor musunuz?Özellikle 1970’li y›llar›n ilk yar›s›nda devrimcibir ortamda büyüdü€ümüz ve dolay›s›yla bellifliddet biçimlerine hoflgörüyle yaklaflm›fl oldu-€umuz do€ru. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n an›s› hâlâs›cakt›. Ama ayn› zamanda, yine 1970’liy›llarda, özellikle de Aldo Moro cinayetiyle silahl›örgütlerin nas›l bir tehlike oluflturdu€unuda gördük. K›z›l Tugaylar sadece en gerici siyasetçilerihedef almak yerine, uzlaflmac›lara dasald›r›yordu. Bunun üzerine, fliddet eylemlerindenuzaklaflmak gerekti€ini anlad›k. Bugün deayn› flekilde düflünüyorum. Askerî iflgal gibi baz›son derece uç örnekler d›fl›nda, s›n›f mücade-BiR+B‹R | 56 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Foto€raf: fiahan Nuho€luEkim 2009’da Dünya Kupas› elemeleri son maç›nda Bursa’da oynanan Türkiye - Ermenistan maç›nda devre aras›nda Ahmet ‹nsel, Michel Marian ve Ariane Bonzon ilk devreyide€erlendiriyor.lesi de dahil, hiçbir fikrin fliddete baflvuruyuhakl› ç›karmayaca€›n› düflünüyorum.Bugün Ermeni cemiyetinin belli bir kesimindebir ASALA nostaljisi var m›?Sanm›yorum. Geriye yönelik olarak ASALA’y›k›namaya yanaflmayanlar olabilir, ama bu türeylemlerin yeniden bafllamas›na yönelik bir arzuve beklenti oldu€unu görmüyorum, çünküErmeniler yasad›fl› silahl› örgütlerin ne kadarkolay manipüle edilebilece€ini ve Ermeni ç›karlar›naters düflebilece€ini gördü.Sizin gibi Erzurum’da do€mufl olan, 1921’deBerlin’de Talât Pafla’y› öldüren ve Alman mahkemesiönünde cinayeti itiraf etmesine ra€menberaat eden Sogomon Tehliryan’›n hikâyesi siziniçin ne ifade ediyor?Tehliryan’›n an›s› haf›zalar›m›zda. Jön Türkler’in‹stanbul’da yarg›lanmalar›n›n baflar›s›zl›klasonuçlanmas› ve ço€unun kaçmas› üzerine,soyk›r›m›n sorumlular›n›n öldürülmesi için hareketegeçilmiflti. Tehliryan’›n öne ç›kmas›n›nbir sebebi, soyk›r›m›n bir numaral› azmettiricisiolan Talât’› öldürmüfl olmas›. Tehliryan’›n birdi€er bir önemiyse, Lemkin’in onun mahkemesinigördükten sonra toplu katliam suçu konusuylailgilenmesi. Cinayeti ifllemifl oldu€u aç›kolmas›na ra€men neden beraat etti€i sorusundanyola ç›kt›. Bunlar tarihin bir parças›. Biryandan da çok üzücü, zira do€ru olan Talât’›mahkemenin cezaland›rmas› olurdu.‹stanbul mahkemesi Talât’› suçlu bulmufl, fakato arada Talât ülkeden kaçm›flt›.Evet, ama ayn› fley de€il. Tarihin cilvesi flu ki,Tehliryan’›n tek yapt›€› Talât’› öldürerek bir sayfay›trajik bir flekilde kapamak olmad›; ayn› zamanda,Lemkin’i etkileyerek yeni bir sayfan›naç›lmas›na da önayak olmufl oldu.Hrant Dink cinayeti, Türkiye’de konuyla ilgiliçok derinden bir de€ifliklik yaratm›fl olmasa da,bir hareketlenmeye sebep oldu. Hrant DinkFransa’daki Ermeni diyasporas› taraf›ndan sevilenbir kiflilik de€ildi. Diyasporan›n Dink’e çekinceyle,hatta horgörüyle yaklaflmas›n›nsebepleri nelerdi?Diyaspora, oldum olas›, k›smen do€ru da olsa,Türkiye’deki Ermenilerin özgür bir söz hakk›nasahip olmad›€›n› düflünmüfltür. Özellikle de terörünsürdü€ü y›llarda. O yüzden, diyaspora bukonudaki geliflmeleri, Hrant Dink’in yapmaktaoldu€u devrimi kavrayamad›. Bunu zorlaflt›ranbir etken de, Hrant Dink’in soyk›r›m sözünükullanmakta ihtiyatl› davranm›fl olmas›yd›. Kullanmay›reddetmiyordu, ama bunu çok ölçülübir flekilde yap›yordu. Diyaspora için en anamesele bu oldu€undan Hrant Dink’e çok s›cak‹nkâr politikas› okadar uzun sürdüve o kadar etkilioldu ki, bu saattensonra kelimelerleoynayan bir özürafla€›lay›c› olur.Bence soyk›r›mkelimesinintelaffuzu flart,çünkü sorununyat›flmas›n›ntek yolu bu.bak›lm›yordu. Bu yüzden mesela2005’te Marsilya’ya geldi€inde çokkötü karfl›lanm›flt›. 2006’da Paris’egeldi€inde ortam daha iyiydi. Bende ona soru sormak için seçilen kiflilerdenbiriydim. Aradan geçen biry›ll›k sürede kiflili€inin etkisi hissedilmeyebafllam›flt›. En az›ndan diyasporan›nbir k›sm›, Türkiyekamuoyunda ilk kez bir Ermenininsesinin duyuldu€unu görmüfltü. Buda diyasporan›n ilgisini çekmeyebafllam›flt›. Ayr›ca, Türkiye’dekitoplumun da bir evrim içinde oldu-€unun göstergesiydi; birçok Ermeniçözümün Türkiye’nin kendisinden gelmesigerekti€ini anlamaya bu flekilde bafllad›.Öldürülmesi diyasporay› nas›l etkiledi?O zamana kadar ona çekinceyle yaklaflanlar›nço€u, böyle üzücü bir flekilde olsa da, ciddi birmücadele verdi€ini görmüfl oldu. Türklere duymakistedikleri fleyleri söyleyen biri olmad›€›n›farkettiler. Ama onu gerçekten dinlemifl olanlarbunun zaten fark›ndayd›. Hrant’›n mücadelesi,maalesef cinayetin ard›ndan oluflan öfke veözellikle de cenazesinde onun ad›na yürüyen100 bin Türkün görülmesiyle büyük etki yaratm›floldu. Bu, bir bak›ma, Türkiye’de her fleyinde kötü olmad›€›n›n simgesiydi; Türkiye’de dekonuflabilece€imiz ve beraber çal›flabilece€imizkifliler oldu€unun iflaretiydi.O dönemde bafllayan sürece bakt›€›n›zda, özürkampanyas›, Hrant Dink cinayetinin her duruflmas›ndamahkemeye giden gruplar, soyk›r›mkelimesinin eskisine göre daha rahat kullan›labilirhale gelmesini göz önünde tutarsak, ileriyeyönelik iyimser misiniz?Çok fleyin de€iflti€ini görüyorum. Ama ayn› zamanda,bu geliflmelerin uzun süreayn› h›zla ilerleyebilece€indenemin de€ilim. Bugün 50-60 yafllar›nda,askerî darbeleri ve milliyetçili€içok a€›r bir flekildeyaflam›fl ve bunun sonucu olarakTürk kimli€inin oluflturulufl biçiminisorgulam›fl, bunun üzerinederin bir flekilde düflünmüfl olankuflakla çok önemli bir mesafekatedildi. Ama arkadan gelen,bugün 25-30 yafllar›nda olan venispeten daha kolay bir ortamdayetiflmifl olan kufla€›n, ki bu yaln›zcaTürkiye’de de€il, bütündünyada böyle, ülkelerinin belli sorunlarda de€iflmesigerekti€i konusunda çok daha az ilgili ve çokdaha az sorumluluk duydu€unu görmek beni endiflelendiriyor.Benim kafamdaki en büyük soruiflareti bu, bir kuflaktan di€erine sorumluluklar›naktar›m› çok da kolay görünmüyor.B‹R+BiR | 57 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


fiEF‹N TAVS‹YES‹Bir yemek tarifinin bafl› sonu yoktur; piflirme izahatlar›n›nhangi aflamada gerekli olaca€›na kifli keyfinegöre karar verir, kasab›n iflini bitirmesiyle konuklar›nyeme€e arzu ettikleri gibi tuz-biber ilave etmesi aras›ndakibir anda. Benim tercihim, buzdolab›nabakt›€›mda tavu€un ç›plak beyaz etini farketti€im an oldu.Gö€üslere gözümü dikti€imde, bafl›ma bir a€r› sapland›.Kilise çanlar›n›n sesi karanl›€a gömülen meydandanfleritler halinde kestim.Beyaz et tabakta y›rt›l›p lime lime edilmifl bir sözleflmegibi yat›yordu, apar topar marinenin içine att›m. Soya vebal›k sosu, ›slan›nca da€›lan mürekkep misali etin üstüneyay›ld›. Kar›fl›m›n üstünü örtüp buzdolab›na geri koydum.‹ki saat daha vaktim olsayd›, mükemmel olurdu, ama tavu-€un yar›m saat terbiye edilmesi yeterliydi. ‹leride daha iyisiniyapmam gerekti€ini düflündüm. Et serin karanl›ktaGraham Greene usûlüVietnam tavu€u1/2 çay kafl›€›rendelenmifl limonkabu€u3 difl sarm›sak2 yemek kafl›€›bal›k sosu1 yemek kafl›€›soya sosu1 çay kafl›€›ince ö€ütülmüflkarabiber1/8 çay kafl›€›k›rm›z› ac› biber2 adet kemiksiztavuk gö€sü2 yemek kafl›€›sek fleri2 yemek kafl›€›limon suyu2 yemek kafl›€›f›st›k ya€›1 çay kafl›€›pekmez...Ve karfl›n›zda,Graham Greeneusûlü Vietnamtavu€u.akflam duas›n› duyurdu ve cin tonikten bir yudum ald›m.Toni€in gaz› kaçm›flt›, a€z›mda ac› bir tat b›rakt›. Ne varki, tazesini edinmek için vakit çok geçti. Ya€mur damlalar›pencere cam›na vuruyor ve ya€mur suyu pervazda birikiyordu.Limon kabu€u, bal›k, soya sosu, karabiber ve k›rm›z›biberler ile harmanlad›€›m do€ranm›fl sarm›sa€›n kokusuelime sindi. Tavuk gö€üsleri tezgâhta öylece serilmiflti veellerim, görünmez bir gücün etkisindeymifl gibi onlara yöneldi.Geri dönmek için çok geçti, misafirim her an gelebilirdi.Adeta bir merasim yapar gibi, gö€üsleri incemarine olurken, fleri, pekmez ve limonsuyunu kar›flt›rd›m. Bir cin dahakoydum, bu defa toniksiz.Transistörlü radyoyu açt›m. Koronunsesi 51. ‹lâhi’nin sözleriyle kesildi.Aleti kapatt›m, ama metni bildi€imiçin, ya€› tavada duman› ç›kana kadar ›s›t›rken kelimelerzihnimde sessizce akmaya devam etti.Marine edilmifl gö€üsleri buzdolab›ndan ç›kard›m vek›zg›n ya€a sald›m, çatalla ters yüz ettim. Tavu€un piflmesinedo€ru, flerili sosu ekledim. Sosun zengin s›v› k›vam›,birlikte servis edece€im buharda piflmifl pirincin beyazl›-€›yla keskin bir kontrast oluflturdu.Önlük giymeyi ihmal etmifltim, tavada aceleyle çevirirkeno zengin kar›fl›m beyaz gömle€ime s›çrad›. Bir bezlesilmeye kalkt›m, ama leke daha beter büyüdü. O hüsranla,“lanet olsun” diye hayk›rd›€›m anda kap› çald›.Mark CrickÇeviren: Zeynep Nuho€luB‹R+B‹R | 58 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


‹ç bâde, sev güzelHofluma gitmeyen olay, musikinin bir nevi“rak› mezesi” telakki edilmesidir. Bütünmüzik toplant›lar›nda bir rak› masas› kurulur,okkal›k ekmekler lokma lokmakesilir, fasulya piyaz›, sardalyabal›€› sofraya konulur, Baküs,Dimitrokopolo gibi meflhurrak›lardan birisi meydanagelir ve bir-iki kadeh içildiktensonra, “Efendim, bir-ikiflark› lütfetseniz dekula€›m›z›n pas› silinse” gibibeylik ve mânâs› hiçdüflünülmemifl yâvelers›ralan›rd›. Aradan k›rk y›lgeçmesine ra€men, bugün deDesen: Ceren Oykutolay bundan baflka bir fley de€ildir. Rak›masalar›n›n flekli biraz de€iflmifl ve “‹ç bâde,sev güzel, var ise akl-ü fluurun” beyti yerine“Prozit”ler kaim olmufltur. Halbuki alkolalm›fl bir müzikçi hiçbir zaman ne ritmi nede ses emniyetini lüzumu kadarsa€l›yamaz. Belki biraz daha fazlases ç›kar›r, daha cüretli çalar vesöyler amma, musikinin ilahîgerçekli€ine hiçbir zaman nüfuzedemez. Buna karfl›l›k rak›meclislerinde saz çalmay›itiyad eden sanatkâr, zamanlaakflamc›, daha sonraalkolik olarak, genç yafltasakat ve hasta bir insanolarak karfl›m›za ç›kar.(Burhanettin Ökte, Akflam, 2 Mart 1959)Haz›rlayan: Derya BengiGELECEK HAFTA25 Kasım Çarşamba’dan itibarenBüyük mali külfet ve teknik zorluklara rağmenSÜPER PANAVİZYON 70Sistemiyle çekilmiş bir şaheseriYALNIZSİNEMASINDAYine aynı sistemle takdim etmekte şeref duyar.Kapak: Ayhan ErerBir sara nöbeti‹lk Rock’n Roll filmi “Rock Around The Clock” Amerikasinemalar›nda gösterildikçe genç seyirciler yerlerindeduramaz oldular. Filmden sonra soka€a ç›k›ptepinme€e, kald›r›mlarda ç›rp›nma€a, cadde ortas›ndadövünme€e bafllad›lar. Trafi€i durdurduklar› içinkendilerine mani olma€a çal›flan polislere sald›r›pkarakolluk oldular. Birçok flehirde filmin gösterilmesiyasak edildi. Psikologlar Rock’n Roll’ü iptidai hisleredönüfl diye tasvir ediyorlar; münekkitler ise bir“Rezalet”, “fiehevî ve tehlikeli bir hal” diye tahlil ediyorlar.Bu acayip fley bir sara nöbeti gibi Amerika’dansonra bütün dünyay› sarma€a bafllad›.(Hayat, 4 Ocak 1957)Sallan ve yuvarlanBu bir filmdi. Belki alelâde bir film. Fakat ‹sveç’teonu seyreden gençler sinemadan ç›k›nca otomobilleriters çevirdiler. ‹ngiltere’de ayn› film s›ras›ndakoltuklar parçaland› ve aç›lan yer dans pistine döndürüldü.Amerika’da filmin sonunda coflan k›zlar erkeklerin,erkekler de k›zlar›n elbiselerini y›rtt›lar.Fransa’da dansa filmden sonra sokaklarda devamolundu. Ve iflte bu film dün gece ilk defa ‹stanbul’daROCK’N ROLL SEN ÇOK YAfiAgösterildi. Filmin hususiyeti ne artistlerinde ne demevzuundayd›. Sadece ve sadece “Rock’n Roll - Sallanve Yuvarlan” dans›n› takdim etmesindeydi. Saat21.30’daki program on dakika geç bafllad›ysa bununen büyük sebebi sinema kap›s›ndaki izdihamd›. Biletiolan içeri girme€e çal›fl›rken, biletsiz gençler dekap›da “Rock’n Roll’culara ac›y›n! Fazla biletinizi verin”diye yalvar›yorlard›... Nihayet elektrikler söndü.Alk›fl... Isl›k... Feryat... Befl dakika aradan sonra...Galiba sigara teneffüsünde herkes birbirini coflturmufltu.Sineman›n ön s›ralar›nda ceketlerin havayauçtu€unu görüyorduk. Çok geçmeden koltuklardanf›rlayanlar solu€u aral›klarda ald›lar. Amma bizdekiRock’n Roll f›rt›nas› elektriklerin yanmasiyle bitti.Soka€a ç›kt›ktan sonra dolmufl veya taksi bulmakderdine düflen halk, Rock’n Roll ç›lg›nl›€›n› hemenunutuverdi.(Halit K›vanç, Milliyet, 15 Ocak 1957)Dick ile Nermin’in raks›Gayet garip bir hava çal›nma€a bafllad›. Herkes birbirinebak›yor, fakat kimse meydana gelip oynama€acesaret edemiyordu. Bu yepyeni bir dans müzi€i idi.Adam›n kafas›na, s›rt›na, beklemedi€i yerine bir darbevuruyor, bütün varl›€›n› g›d›kl›yor gibi...Dick, Nermin’in önünde e€ildi, elini uzatt›. Genç kad›n›nelinden yakalayarak ortadaki bofl meydana çekti,götürdü. fiimdi meydanda bir tek çift dans ediyor,fakat bütün kahve halk›n› aya€a kald›r›yor. Bahçedekiler,pencerenin d›fl›ndan burunlar›n› cama yap›flt›rm›fl,gözleri f›rlam›fl, ya da kap›ya y›€›lm›flseyrediyorlar. Bu hava ve bu oyun öyle ölçüsüz birflekilde sinirleri oynat›yor ki... Ancak Bak›rköy Ak›lHastanesinde bulunan hastalar böyle garip hareketleritahayyül edebilirler. Bütün Emirgân sallan›p yuvarlan›yorgibi.Dick, Nermin’i yakalam›fl sall›yor, iki taraf›n kalçalar›vezinli ve durmamacas›na bir sara titremesi içindesa€a, sola, gidip geliyor. Göbek çalkalamak bu sallant›n›nyan›nda haltetsin. Bu iki genç, bazen karfl› karfl›yaduruyorlar, fakat kalçalar makine ile kurulmuflgibi durmadan artan bir tempo ile hareket halinde.Birbirinin çevresinde, birbirine meydan okuyan ikigüreflçi gibi bak›fl›yor ve dönüyorlar. Beklenmedikbir anda kad›n tepe afla€› oluyor, erkek onu belindenyakal›yor, omzuna at›yor, etek afla€›ya iniyor, iki kad›nbaca€› havada...(Halide Edip Ad›var, “Âk›le Han›m Soka€› - Çaresaz”roman›ndan, 1958)ELLER DUYAR SÖZ OLURNATALiE WOODRuss TAMBLYN - Rita MORENOGeorge CHAKIRIS - Richard BEYMER10 OSCAR MÜKÂFATI KAZANANMÜZİKAL - RENKLİ - İNGİLİZCESUPER PANAVİZYON 70Bu film memleketimizde ilk defa yalnız EMEK SinemasındaMevcut Superteknirama 70 lik ÖZEL MAKİNALARLA:1- New-York’da, Londra’da iki ve halen Paris’te “Georges V”Sinemasında üç senedir devam etmekte olduğu sistemleoynatılacaktır.2- Normal-panaromik-sinemaskop filmlere nazaran daha canlı vedaha geniş ekranda gösterilecektir.3- Tekmil müziklerle konuşmalar hoparlörlerle Stereo Manyetikses tertibatiyle verilecektir.NOT: Biletlerin on beş günlüğü (iki haftalığı) birden pazartesigünü saat 13.00 den itibaren satılacaktır.Seanslar: 12.00 – 15.00 – 18.00. Suare: 21.15fiunu unutmamal› ki, musikide ba€›rmak yoktur. Bizimmusikimiz daha ziyade his musikisidir, marifetve yüksek sanat musikisi de€ildir. ‹nsan› düflündüren,hülyalara salan, sürükleyen, hüzünlendiren veyanefl’elendiren, velhas›l dinleyenle kendi ruhu aras›ndagörünmez his telleri kurmas›n› bilen, insana Allah!dedirten icrakâr, davay› kazanm›fl say›l›r.Görülüyor ki hanende olmak pek kolay ifl de€ildir.– EKREM KONGAR, 1958Bilmem fark›nda m›s›n›z, “yutkunmak” kelimesinisöylerken dil öyle bir hareketle dudaklara ve difllerevurur, bu hareket bo€az, g›rtlak ve tükürük bezleriüzerinde bir tepki yapar ki, elimizde olmayarak adetayar› yutkunma geçiririz. Bu itibarla “yutkunmak”sözü, yutkunma fiilinin a€›zda has›l etti€i tesirintam bir tasviri, armonize edilmifl ifadesi, mekanikhareketin sese çevrilmifl dürüst bir na€mesidir.– REF‹K HAL‹D KARAY, 1943(1964)B‹R+B‹R | 60 | HAZ‹RAN - TEMMUZ 2010


Ölümünün 40. y›ldönümünde Orhan Kemal'e sayg› durufluNargilenin flart› kaçt›r? Dörttür…Mefle, köfle, mafla, Ayfle…Orhan Kemal’i özlüyorum. Onunla k›rk y›l önce Yerebatan’da StopOtel’in önünde ayr›lm›flt›k. Her zamanki gibi “k›l pranga k›z›lçengi” fl›kt›. Fötrü bafl›nda, ceketi kolunda, ayakkab›lar› p›r›l p›r›lboyal›, gömle€i ütülü. Giydiklerinin eskiliklerini, eksiklerini birkendi bilirdi.Orhan Kemal’in giyimi kuflam› dendi€inde akl›ma hiç asl›n› okumay›istemedi€im bir mektubu geliyor. Ayakkab›lar›n›n,çoraplar›n›n görünmez bölümlerinin eskili€ini alayla anlatt›€› birmektup. Ne zaman bu sat›rlar› an›msasam, nedense, akl›ma,Hrant’›n vuruldu€undaki görüntüsü düflüyor. Alt› y›rt›k bir pabuç.Ve onun roman›n› ancak Orhan Kemal’in yazabilece€ini düflünüyorum.Orhan Kemal’i özlüyorum. Onun anlatt›€› yar› çocuk yar›ergin delikanl›lar›n özledi€i genç, adil dünyay› özlemek bu.Sennur Sezer, 4 Haziran 2010, Radikal KitapFelsefe yap›yor. Ne demek o? Ne olacak? Sigara dumanlar›n› ipe dizmek!..Ehlikeyfin keyfini kim tazeler?Taze elden, taze piflmifl, taze kahve tazeler…Foto€raf: Ara GülerLaf laf›, laf tütün tabakas›n› açar.Tütün tabakas› aç›ld›€›nda,çok uzun konuflmak lâz›md›r…Orhan Kemal15.09.1914 - 02.06.1970

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!