10.07.2015 Views

Untitled - Türk Eğitim-Sen

Untitled - Türk Eğitim-Sen

Untitled - Türk Eğitim-Sen

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İçindekilerTÜRK EĞİTİM-SENTürkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim HizmetleriKolu Kamu Çalışanları <strong>Sen</strong>dikasıGENEL MERKEZİNisan-Mayıs-Haziran 2009Sayı : 29Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> GenelMerkezi adınaİsmail KONCUKGenel BaşkanGenel Yayın YönetmeniTalip GEYLANGenel Dış İlişkiler ve Basın SekreteriYAYIN KURULUYaşar YENİÇERİOĞLUSeyit Ali KAPLANMustafa KIZIKLICengiz KOCAKAPLANMusa AKKAŞYönetim YeriBayındır 2 Sokak No:46Kızılay/ANKARATel:0312 424 09 60Faks:0312 424 09 68Dergimiz yerel süreli ve ücretsizdir.Bırakın Kaçsın Fırsatlar....................................................................................................Genel Başkan İsmail KONCUK ile <strong>Sen</strong>dikal Çalışmalar Üzerine Söyleşi.............................Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vedat BİLGİN ile Milli Kimlik Üzerine Söyleşi......2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı Değerlendirmesi..............................................................Fethin 556. Yıldönümünü Gururla Kutluyoruz....................................................................Atatürk Döneminde Dış Politikadaki Temel İlkeler ve Tam Bağımsızlık Vurgusu.................Öğretmenlerin Büyük Çoğunluğu Sözlü Şiddet Mağduru...................................................Yönetici Atama Yönetmeliği Taleplerimizi Meb‘e Bildirdik................................................Bilişim Teknoloji Öğretmenlerinin Problemleri.................................................................Eğitimde Bu Ayıp Size Yeter.............................................................................................Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (Kik) Tekliflerimiz............................................................Eğitimi Eğitmeli ..............................................................................................................Ölümünün 26. Yılında Necip Fazık Kısakürek....................................................................Bir Yök Klasiği Daha “Limon Sat Geri Dön”......................................................................Kapı Dosta Açılır .............................................................................................................<strong>Sen</strong>dikal Mücadele Vermek.............................................................................................2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası Atama Klavuzuna Dava Açtık......................................Şehitlerin Anısına............................................................................................................Hal-i Pürmelalimiz...........................................................................................................“Motherland” Anadolu....................................................................................................040204101417182123242729434852565860626364Üç ayda bir yayınlanırDergide bulunan yazıların sorumluluğuyazarlarına aittirGrafik Tasarım ve Baskı10TÜRK EĞİTİM-SEN, TÜRKİYE KAMU-SEN(Türkiye Kamu Çalışanları <strong>Sen</strong>dikalarıKonfederasyonu) Üyesidir.14


BaşlarkenBIRAKIN KAÇSINFIRSATLARTalip GEYLAN Genel Dış İlişkiler ve Basın SekreteriSon yıllarda, siyasetimizde ve sosyal hayatımızı yönlendiren dinamiklerimizdeciddi dönüşümlere(!) sıkça şahit oluyoruz.Önceleri, yalnızca cüretkar marjinal örgütlenmelerin, ayrılıkçı iddialarısahiplenmiş olan oluşumların dillendirdiği bir çok husus; artık sıradanlaştırılmışve alıştırılmış söylemler haline gelmiş bulunmaktadır.Devlet kurumlarındaki ciddi makamları işgal edenler, azımsanmayacakkitlelerin sahibi iddiasındaki sivil toplum kuruluşları ve toplumunyıllardır itimat ettiği (-ya da ettirildiği) kanaat önderleri sürekliyineledikleri söylemlerini, halkımıza bir toplumsal ihtiyaç ve gereklilikolarak sunmaktalar.Peki bir bakalım, görünüşte ideolojik anlamda birbirinden farklıolan bu zevatın birleştikleri ve son zamanlarda 21. Yüzyıl Türkiye’sinesundukları ve ortaya koydukları masumane(!) gerekçeleri nelerdir;-Devletin resmi kuruluşu TRT’nin kanallarında etnik dilde yayınyapılarak; bölücülerin, televizyonları aracılığıyla vatandaşlarımız üzerindekiolumsuz etkisi kırılmalıdır(!). Çünkü, bölücü örgüt kurduğu televizyonüzerinden kendi propagandasını yaparak, beslenme kaynaklarınıdiri tutmakta ve bir kısım vatandaşlarımızda devletimiz aleyhinekanaatler oluşturmaktadır.-Okullarda okutulan Öğrenci Andı, içeriği itibariyle ırkçı söylemleribeslemektedir. Bu durum diğer etnik unsurları rahatsız etmektedir.Dolayısıyla Öğrenci Andı ya okutulmamalıdır ya da farklı etnik gruplardikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.-Toplumsal bir ihtiyaç(!) olan ana dilde eğitim hayata geçirilmelidir.-Devlet hizmetlerinden herkesin faydalanabilmesi için, kamu hizmetlerininana dilde de yapılabilmesi lazımdır. Vatandaşlarımız, resmikurumlara yönelik yazılı ya da sözlü taleplerini ana dillerinde yapabilmelidirler.Resmi yazışmalardaki resmi dil sınırlaması kaldırılmalıdır.Devletin vatandaşıyla kucaklaşması sağlanmalıdır.-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluş süreci de dahil olmak üzerebirden fazla unsuru ihtiva etmektedir. Dolayısıyla Anayasadaki ırkçı-etnikvurgulamaların kaldırılması gereklidir.Çok açıktır ki; yukarıda bahsedilen tüm hususlar, uygulama neticeleriaçısından aynı hedefi rencide edeceklerdir: Milli Kimlik.2 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerinevakıf, tarih ve sosyoloji biliminden bir şekilde nasibinialmış her kişi bilir ki; bu devlet ırkçı-etnik bir anlayıştemeline bina edilmemiştir.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran kadro, birimparatorluğun bakiyesi üzerinde oturulduğununşuuruyla hareket etmiş, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranTürkiye halkına Türk Milleti denir” vurgusunu yaparak,bu topraklardaki birikimi ayırt etmeksizin sahiplenmiştir.Kuruluş kadrosunun kodladığı bu ülkü sayesinde,büyük bedellerle vatan olarak bir kez dahatescillenen bu toprakların üzerinde yaşayan halkımız,binlerce yıllık birikimiyle birlikte “milletleşme” nin enonurlu örneğini dünya tarihine hediye etmiştir.Yeni Cumhuriyet’e ruh veren ve Türk Milliyetçiliğianlayışını benimseyen Kurucu Kadro’nun; siyasette,edebiyatta, bilimde, devlet hayatında görev yapantüm temsilcileri, asla etnik-ırkçı bir hissiyatın yanındaolmamış, “Türk” adını etnik bir vurgudan ziyade bir“Milli Kimlik” olarak sunmuşlardır. Nitekim, Anayasamızın66. Maddesinde de “Türk Devleti’ne vatandaşlıkbağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” ifadesiyle MilliKimlik vurgusu, üzerinde hiç tartışma götürmeyecekderecede çok açık olarak anlamını bulmuştur. Bilindiğiüzere, Kurucu Kadro’nun lideri Mustafa Kemal Atatürk,“Ne mutlu Türküm diyene!” vecizesiyle, vatandaşolarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlılığı ve aidiyetide özetlemiştir.Hal böyleyken, masumane kisvelere büründürülmüşucube iddialarla milli kimliğin örselenmesi,tartışmaya açılması iyi niyetli girişimler değildir. İnsanlarımızınbir kimlik sorunu yoktur. Etnik aidiyetleri,kişisel özlem ve hissedişleri, politik tezleri ve bölgeselsenaryoların Türkiye yüzündeki yansımalarını toplumsalbir ihtiyaç ve sorun olarak göstermek doğrudeğildir. Evet, bu topraklarda varlığını idame ettirenyetmiş milyonu aşkın vatandaşımız, bin yıldır olduğugibi binlerce yıl daha birlikte huzur içerisinde yaşayacaktır.Bu birlikteliği niteleyen “Milli Kimlik” de Cumhuriyetimizinkuruluş harcında anlamını bulmuş ve benimsenmiştir.Milli kimliği tartışmaya açmak demek,Anadolu’daki birlikteliği, kardeşliği, huzuru tartışmayaaçmak, sabote etmek demektir. Bunu yapanlar içinde tek bir sıfat vardır: Hain!İşte;-Devletin resmi televizyon kuruluşundan resmi dilindışında yayın yapılması,-Kamu hizmetlerinde ve yazışmalarda resmi dilindışında bir dil kullanılması,-Devletin okullarında resmi dilin dışında eğitimyapılması,-Anayasadan milli kimlik vurgularının kaldırılması,-Birlikte yaşama arzusunu pekiştiren milli kimlikvurgusunu, taze idraklere nakşeden “Öğrenci Andı”gibi uygulamaların eğitimde sonlandırılması,gibi uygulamalar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin-en azından bugün sahip olduğu niteliklerle- devamındaciddi sıkıntılar yaratacaktır.Her şuurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, cehaletve gafletle ayrıştırıcı girişimlere sempatiyle bakan,bilerek veya farkında olmadan bölücü anlayışlara lojistikdestek sağlayan resmi ve sivil sorumluları ikazetmelidir:Ey akl-ı evveller;“Türk” bizim Milli Kimliğimizdir. Bunu etnik-ırkçıbir nitelikle yansıtmanın sonuçları çok ağır olacaktır.“Ne mutlu Türküm diyene” den rahatsız olmanın birsonraki aşaması bu devletin adından yani “TürkiyeCumhuriyeti Devleti”nden, bu toprakların adındanyani “Türkiye”den rahatsız olmak demektir.TürkiyeTürkiye Cumhuriyeti DevletiTürkiye Büyük Millet MeclisiTürk Silahlı KuvvetleriTürk Eğitim-<strong>Sen</strong>Türk-İşTürkiye Barolar BirliğiTürk Tarih KurumuTürkiye Ziraat BankasıTürk Hava KurumuHaberTürkTürk Hava YollarıTürk TelekomTürk Patent EnstitüsüTürk Tabipleri BirliğiTürk sanayicileri ve İş Adamları Derneği…….Tüm bunlarda kastedilen “Türk” neyi vurguluyorsaMilli Kimliğimizdeki de aynı ruhu ifade etmektedir.Dolayısıyla Milli Kimliği tartışmaya açarken ve butartışmalara destek verirken, aslında neleri tartışmayaaçtığınızı ve hangi değerleri örselediğinizin farkındamısınız?Velhasıl…Bir büyüğümüzün demediği gibi: “Bırakın kaçsınfırsatlar!”Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı293


SöyleşiGENEL BAŞKANİSMAİL KONCUK ileSENDİKAL ÇALIŞMALARÜZERİNE SÖYLEŞİSöyleşi Yapan Meltem YALÇINKAYAYetkili sendika olmanın önemi nedir? Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>’inbu iktidar döneminde üye sayısını her yılsürekli artırarak yetki alıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?Çünkü kamuoyu çok iyi bilmektedirki, özellikle Hüseyin Çelik döneminde, bariz yandaştutumlar MEB’de rutin uygulamalar haline gelmişti.Örneğin Sayın Çelik’in görevden alınmasına rağmengiderayak 76. maddeye dayanarak yaptığı atamalarhayli tartışıldı.Şu anda mutabakat sonuçları tam belli değil. Bazıiller eksik. Ama Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> 10-11 bin civarındabir üye artışıyla bu sene de yetkili sendika olarakgözükmektedir. <strong>Sen</strong>dikacılık deyince bizim aklımıza,doğruları savurmak gelmeli. <strong>Sen</strong>dikalar doğruları söyleyebilmecesaretinde olan, mücadeleci kuruluşlardır.Mücadeleyi kime karşı yapacaksınız? Vatandaşlarımızakarşı değil elbette. Bu ülkeyi yöneten idareye karşıyapacaksınız. Hukuksuzlukları, haksızlıkları gündemegetireceksiniz, mevzuat yönünden yaptığı hatalarıvarsa onları gündeme taşıyacaksınız. Çünkü temsil ettiğinizkitlenin hakkını, hukukunu korumak zorundasınız.<strong>Sen</strong>dikacılığın var olma gerekçesi budur. <strong>Sen</strong>dikalarderneklerden, vakıflardan farklıdır. Dolayısıyla şuanda Türkiye’de sendikacılığın geleceği açısından biziendişeye sürükleyen bir tabloyla karşı karşıyayız. Eğitimalanında faaliyet gösteren bir sendika var. Son 6.5yılda üye sayısını iktidarla beraber korkunç derecedeartırdı. Bu artışın nedenini biliyoruz. İnsanlara makamteklif ediliyor. Vaatlerde bulunularak üye olması sağlanıyor.Bazı yerlerde bilhassa yöneticiler tarafındanbaskılar oluşturuluyor. “Filan sendikadan istifa edin,bu sendikaya geçin, yoksa işinizi yapmayız” gibi baskılaroluşturuluyor. Bütün bunlar bizim bilgimiz dahilindefaaliyetlerdir. Tabi ki sendikacılık böyle değildir,sendikacılık böyle olmamalıdır. <strong>Sen</strong>dikacılık insanlarıtehdit ederek, üye yapan yapılar değildir. <strong>Sen</strong>dikalar;insanları mutlu eden, insanları huzurlu kılmayı amaçlayan,sosyal hakları dile getirerek, insanca yaşamayıesas alan yapılardır. Ancak maalesef son yıllarda iktidarlaberaber bir sendika akıl almaz şekilde büyüyor.Üstelik sendikal faaliyet yapmadan büyüyor. <strong>Sen</strong>dikacılığınvaroluş sebebine aykırı faaliyetler yapıyor.Hükümetin kamu çalışanları adına ortaya koyduğuolumsuzlukları eleştirmiyor. Hükümetin eğitim çalışanlarıadına ortaya koyduğu mevzuat eksikliklerinekarşı eylem yapmıyor, tepki koymuyor. <strong>Sen</strong>dikacılıkadına hiçbir başarı ortaya koymadıkları halde üyeleriartıyor. Burada bizim tüm kamu çalışanlarıyla berabereğitim çalışanlarını da değerlendirmemiz lazım. Buradabir şuur eksikliğini işaret ediyor. Yani eğitim çalışanlarısendikacılıktaki temel hedefin ne olduğunubilmiyor. O halde eğitim çalışanlarının, kamu çalışanlarınınböylesine iktidarlara yakın duran sendikalarıtercih ediyorlarsa, diğer sendikaları da bunu bir stratejiolarak gösteriyorlar demektir. Biz de bu mücadelecisendikacılıktan bir şey kazanamıyorsak, doğrularıcesaretle dile getirmekten zarar görüyorsak biz kendimizisorgulamaya başlarız. Biz doğru olanı yapmaklakaybediyoruz gibi bir algılama içerisine girebiliriz. Ozaman geleceğin sendikacılığı açısından düşündüğümüzdekamu çalışanları için ciddi bir risktir. Halbukihem kamu çalışanlarının hem ülkemizin ihtiyacı olan<strong>Sen</strong>dikacılık insanları tehditederek, üye yapan yapılar değildir.<strong>Sen</strong>dikalar; insanları mutlu eden,insanları huzurlu kılmayı amaçlayan,sosyal hakları dile getirerek, insancayaşamayı esas alan yapılardır.4 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


sendikacılık bu değildir. Mücadele eden, kararlı duran,doğruları savunan bir sendikacılık. Türkiye’de çalışanlaraçısından sayısı artan bir sarı sendikacılık anlayışıvar. Bu tüm kamu çalışanlarının gelecekte gerekekonomik, gerek mevzuat gerek sosyal, özlük haklarıyönünden ciddi kayıplarla karşı karşıya kalma riskinidaha da artırır. Bunu hep beraber önlememiz lazım.Tüm illerimizi geziyoruz. Her yıl çeşitli illerde, ilçemerkezlerinde kamu çalışanlarıyla görüşmeler yapan,sendikacılığın ne olduğunu, ne olması gerektiğini vene olmaması gerektiğini onlara gücümüz ettiğinizceanlatıyoruz. Dolayısıyla şu anda kamu çalışanlarınıngeleceğini tehdit eden bir sözleşmeli memur uygulamasıvar. Belki önümüzdeki süreçte devlet memurutanımı yeniden yapılarak, bugünlerde personel rejimitartışmaları başladı. Şu anda bu ülkeyi yöneteninsanların hep kafasının bir yerinde şu var. Devletmemurluğu tanımını yeniden yaparak, daire başkanıve üzerinde unvanlara sahip olanları devlet memuruolarak kabul etme gibi bir niyetleri var. Tabi buradabizi bekleyen bir tehlike şu anda devlet memurlarınınCumhuriyet tarihi boyunca kazanılmış hakları iş garantisidir.İşte bu iş garantileri devlet memurlarının buuygulamalarla kaybetme riski var. Böylesine önemlirisklerle, bırakınız ekonomik kayıplara uğrayacağımızıfalan devlet memuru olma sıfatını kaybetmemiz sözKamu çalışanlarının bir geleceğivarsa, bu sendikalar eliyle olmalıdır.Bugüne kadar siyasetçi eliyle olmamıştır.Bilhassa AKP iktidarının kamusal alandasözleşmeli personel istihdamı çok büyükoranda artmıştır. 125-130 bin civarında4-B ve 4-C’li istihdam edilen personelbulunmaktadır. Bu ne demektir?Sözleşmeli istihdamının önümüzdekisüreçte genel bir istihdam modeli halinegelmesi demektir. Bu çok büyük birtehlikedir. Hakkını arayamayan, hayırdiyemeyen bir memur kitlesi oluşturmagayreti vardır.konusu iken, bizim sırtımızı dayayacağımız sendikalarınbu anlamda mücadele edebilecek konunun idrakindeolan sendikal yapılar olması gerektiğini tümkamu çalışanlarının, eğitim çalışanlarının bilmesi,kabul etmesi lazım. Böyle bir risk kamu çalışanlarınıbekliyorsa sarı sendikacılığın Türkiye’de kök salmasını,kamu çalışanlarının desteklememesi lazım. Bu durumyarın çocuklarımızın geleceğini de tehdit edenbir hal almıştır. İşte burada sendikal faaliyetin öneminikamu çalışanlarının bir kez daha değerlendirip,düşünüp karar vermesi lazım. “Ben ne yapıyorum?”sorgulamasına girmesi lazım. <strong>Sen</strong>dikalar her türlüproblemi çözebilecek kuruluşlardır demiyorum. Yada sendikaların teşkilatlanma yönünden eksiklikleriyoktur demiyorum. Bunlar elbette olacaktır. Bunlarciddi büyük kuruluşlardır. Binlerce insanı temsil edenkuruluşlardır. Dolayısıyla bunların teşkilatlanma problemleriiçerisinde bulunması, mümkündür. Ama bunudüzeltmek gerekir. Bunu beraberce düzeltebiliriz. Dışarıdakalarak değil, bu güçlü, mücadeleci yapılarıniçerisinde yer alarak, düşüncelerimizi ifade ederek,eleştirerek bu yapılanmayı hep beraber sağlamamızlazım. Kamu çalışanlarının bir geleceği varsa, bu sendikalareliyle olmalıdır. Bugüne kadar siyasetçi eliyleolmamıştır. Bilhassa AKP iktidarının kamusal alandasözleşmeli personel istihdamı çok büyük oranda artmıştır.125-130 bin civarında 4-B ve 4-C’li istihdamedilen personel bulunmaktadır. Bu ne demektir? Sözleşmeliistihdamının önümüzdeki süreçte genel biristihdam modeli haline gelmesi demektir. Bu çok bü-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 295


Söyleşi Genel Başkan İsmail KONCUK ile <strong>Sen</strong>dikal Çalışmalar Üzerine Söyleşiyük bir tehlikedir. Hakkını arayamayan, hayır diyemeyenbir memur kitlesi oluşturma gayreti vardır. Bununönüne geçmemiz lazım. Yani hayır diyemeyen devletmemurin oluşması, bizim anladığımız devlet anlayışınıda ortadan kaldırır. Çünkü devlet dediğimiz kavram,devlet memuruyla anlamlanan, şekillenen birkavramdır. Devlet memurluğunu devlet kavramı içindealdığınızda devlet adına çok ciddi bir şey ortadakalmaz. Devlet memurluğunun istihdam şekli anladığımızanlamda devletin korunması ve milletimizin geleceğibakımından çok önemlidir. Bu nedenle kamuçalışanlarının işin farkında olup, sendikal faaliyetleriniçine girmesi bir mecburiyettir.Hizmet kolunuzdaki sendikalarla mukayeseedildiğinde Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>’i nereye yerleştiriyorsunuz?Yani, çalışanların Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>’i tercihnedenleri neler olabilir?Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> kurulduğu günden bugüne kırmızıçizgilerini ilan etmiş bir sendikadır. Biz siyasetleat başı giden bir kuruluş değiliz. Ya da üyelerimizinsiyasi fikirleriyle bugüne kadar ilgilenmedik. Bizimleberaber yürümek isteyenlere asla siyasi düşüncelerinisormadık. Bunun doğru bir şey olmadığını da düşünüyoruz.Türkiye’de yıllardır dirliğimize, bütünlüğümüzebir saldırı var. PKK terör örgütünün birtakım dışgüçler tarafından taşeron örgüt olarak kullanılmasısonucunda ülkemizde huzur kalmadı. Ve bugün anadilde eğitim talepleri artık ayyuka çıktı. Kürkçe televizyonyayını başlatıldı. Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleriüniversitelerde açılma noktasına geldi. Bütün bunlarTürk Eğitim-<strong>Sen</strong> kurulduğu gündenbugüne kırmızı çizgilerini ilan etmişbir sendikadır. Biz siyasetle at başıgiden bir kuruluş değiliz. Ya daüyelerimizin siyasi fikirleriyle bugünekadar ilgilenmedik. Bizimle beraberyürümek isteyenlere asla siyasidüşüncelerini sormadık.Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda bir federatifyapının oluşturulması talepleridir. Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> ülkeninmilli birlik ve beraberliği noktasında asla tavizvermeyen tek sendikadır. <strong>Sen</strong>dika olarak şunu yapabiliriz:Diyarbakır bölgesinde üye yapmak için onlarınhoşuna gidecek birtakım ifadelerde, söylemlerdebulunabiliriz. Yozgat’ta başka bir ifade kullanabiliriz.Ama biz ülkemizin birlik ve beraberliğinin, vatanınbölünmez bütünlüğünün büyük bir öneme sahipolduğunu düşünüyoruz. Yani ülkemiz birlik ve beraberlikiçerisinde değilse, huzur kalmamışsa, insanlarbirbirine diş bileyen, birbirini öldürmeye çalışan noktayagelmişse burada sendikal faaliyet yapmanın daanlamı yoktur. Dolayısıyla biz ülkemizin bölünmezbütünlüğünün, sendikal faaliyetin merkezine koyduk.Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlı bir sendikacılık anlayışınıtemsil ediyoruz. Atatürk bir tabu değildir. AmaAtatürk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş mayasınıoluşturmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nekuran büyük bir liderdir. Dolayısıyla bizim Cumhuriyetinkuruluş felsefesine, kuruluş değerlerine bağlı olarak,onları daha da ileri götürerek bizim Atatürk İlke veİnkılâplarını bu anlamda değerlendirmemiz gerekir.Atatürk’ün temsil ettiği değerlerin oluşturduğu üniteryapının, birliğin, dirliğin önemini görmek durumundayız.Biz Ulu Önder Atatürk’e, silah arkadaşlarına veşehitlerimize borçluyuz. Biz Atatürk İlke ve İnkılâplarınıbu anlamda birleştirici bir unsur olarak görüyoruz.Milli ve manevi değerlerimize saygıyı da sendikal faaliyetlerimizintemel merkezine koyuyoruz. Dinimizesaygılıyız. Dinimizin insanlara çok daha iyi anlatılmasıgerektiğine inanıyoruz. Ülkemizdeki farklı mezhepleremensup insanların düşüncelerine saygıyı da anlayışımızınmerkezine koyuyoruz.İşte Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> sendikacılık anlayışında, mücadeleetmeyi, kararlı bir duruş göstermeyi, yürekliolmayı, doğruları savunabilmeyi sendikal hedef edinmiştir.Bu mücadeleyi ülkemizin milli birlik ve beraberliğinibozmadan, insanlarımızın huzur ve mutluluğunazarar vermeden yapacağız. Ülkemizle beraber,eğitim çalışanları dışında kalan insanlarla beraberhareket etmeyi düşünmemiz lazım. Çünkü biz bir eğitimsendikadır. Eğitim sendikalarının diğer alanlardafaaliyet yapan sendikalardan farklı özellikleri olmalıdır.Çünkü eğitim bir milletin geleceğini etkileyen enönemli alandır. Ülkemizin geleceğine ve eğitim çalışanlarınasahip çıkılmasını amaç edinen bir kuruluşuz.Bu noktada diğer sendikaların duruşlarının nasılolduğunu söylemek bana düşmez. Diğer sendikalarınmilli birlik ve beraberlik, Atatürk İlke ve İnkılâpları konusunda,vatanın bölünmez bütünlüğü konusundaduruşları nedir, eksikleri nedir bunun takdirini eğitimçalışanlarına bırakmak istiyoruz.Toplu Görüşme hazırlıklarınızı nasıl yürütüyorsunuz?2009 Yılı Toplu Görüşmeleri için sendikanızınönceliklerini nasıl belirlediniz? Yeni kabinedenve görüşmeleri yürütecek olan Devlet Bakanı HayatiYazıcı’dan beklentileriniz nelerdir?2006 yılından beri yetkili sendikayız. 2006 yılındanberi toplu görüşmelere oturuyoruz. 1992 yılında kurulduğumuzdanbugüne kadar çok haklar elde ettik.2001 yılında 4688 Sayılı Kamu Görevlileri <strong>Sen</strong>dikalarıKanunu yayınlandı. Bu kanunun çıkmasında TürkiyeKamu-<strong>Sen</strong> ile ciddi mücadeleler verdik. Aradan geçen8 yılda 4688 Sayılı kanunun eksiklerinin tamamlanamadığınıüzülerek görüyoruz. Biz bu süreçte konfederasyonumuzlaberaber, bir bütünlük içerisinde grev,toplu sözleşme ve siyaset yapabilme hakkını elde6 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Söyleşi Genel Başkan İsmail KONCUK ile SöyleşiBu yıl toplu görüşmeleri hükümet adına Hayati YAZICI yürütecekAttığımız bir adıma, karşıdanda bir adım isteriz. Sürekli adımatan taraf memur sendikalarıolmamalıdır. Hükümetin de ciddiadımlar atmanın zamanı geldi degeçiyor. Artık, 2009 yılında umuyoruzki daha farklı bir toplu görüşmesüreci bekleyecektir. Hükümet adınagörüşmeleri yürütecek olan DevletBakanı sayın Hayati Yazıcı’dan dabeklentilerimiz doğrultusundatutumlar sergilemesini umuyoruz.etmek istiyoruz. Ama bu haklar elde edilinceye kadar4688 sayılı sendika kanununda birtakım acil değişiklikleryapılmasını istiyoruz. Bunlardan en önemlisi kanunun35. maddesinde ifade edilen uzlaştırma kurulukararlarının bağlayıcı hale gelmesidir. Yani sendikaile hükümet anlaşamadığı taktirde uzlaştırma kuruluoluşturuluyor. Bu kurul ne karar verirse, o kararlar heriki tarafı da bağlamalıdır. Aynı işçi sendikalarındakiyüksek hakem kurulunda olduğu gibi. Biz bu süreçteen kısa zamanda uzlaştırma kurulu kararlarının, hemhükümeti hem de sendikaları bağlayıcı hale gelmesiiçin gayret gösteriyoruz. Paris’te yapılan Türkiye-ABKarma İstişare Komisyonunda yayınlanan deklarasyondauzlaştırma kurulu kararlarının bağlayıcı halegetirilmesi için çalışma yapılması gerektiği ifade edilmiştir.Hükümet üzerinde bir baskı oluşturmak, çalışanlarınhaklarını daha ileriye taşımak için önemlidir.Ayrıca Konfederasyonumuzla beraber yaptığımızgörüşmelerde, Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’na sendika kanunu ile ilgili taleplerimiziilettik. Önümüzdeki süreçte bu konuda açılım sağlanmasınıistiyoruz. Ama bu bilhassa uzlaştırma kurulukaralarının bağlayıcı hale gelmesiyle ilgili kanunu düzenlemeyapılmalıdır. 2009 yılı toplu görüşmelerinebu elde edeceğimiz bu hakla oturmak arzusu içerisindeyiz.Bu hakları elde etmemiz toplu görüşmeleridaha anlamlı hale getirecektir.Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>, Türkiye Kamu-<strong>Sen</strong>’e bağlı bir federasyondur.Biz bu birlik içerisinde hareket ederek,2009 yılı toplu görüşmelerinde ne yapılması gerektiğiniberaberce, tüm teşkilatlarımızla müzakere edeceğiz.Zaten teşkilatlarımız vasıtasıyla üyelerimizinve temsilcilerimizin görüşlerini alıyoruz. Bu raporlarıKonfederasyonumuzla birlikte değerlendireceğiz ve2009 yılı toplu görüşmelerinde ne yapılması gerekiyorsaortaya koyacağız.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 297


Biz 2009 yılında daha anlamlı, daha sonuç alıcı,kamu çalışanlarını tatmin edecek bir toplu görüşmesürecine başlamak istiyoruz. Artık sekiz yıldır uygulananToplu Görüşme süreçleri bizleri yeterince tatminetmediğini, gelişme sağlanması gerektiğini hükümetinde görmesi lazım. Hükümet zaman zamandemokratikleşme konusunda adımlar atacağını ifadeediyor. Ama memurların sendikal hakları konusundahiçbir adım atmayarak, demokratikleşme konusundaciddi olmadığını da ortaya koyuyor. Biz sivil toplumörgütleriyle beraber ülkeyi yönetmeli. Ülkenin başarılarını,mutluluğunu daha da artıracağını düşünüyoruz.<strong>Sen</strong>dikalar artık Türkiye’nin gerçeğidir. <strong>Sen</strong>dikalarlahareket edildiği müddetçe iktidarın da rahatçalışması mümkün değildir. <strong>Sen</strong>dikalar gerginlik yaratacakgüçtedir. Biz bu sendikal faaliyetin gerginlikyaratması taraftarı değiliz. Ama üyelerimizin beklentilerinikarşılamak durumundayız. Gerekirse gerginlikyaratmaktan da çekinmeyiz. Ancak biz önce diyalogistiyoruz. Anlaşma noktalarını paylaşmak, değerlendirmekistiyoruz. Attığımız bir adıma, karşıdan da biradım isteriz. Sürekli adım atan taraf memur sendikalarıolmamalıdır. Hükümetin de ciddi adımlar atmanınzamanı geldi de geçiyor. Artık, 2009 yılında umuyoruzki daha farklı bir toplu görüşme süreci bekleyecektir.Hükümet adına görüşmeleri yürütecek olan DevletBakanı sayın Hayati Yazıcı’dan da beklentilerimiz doğrultusundatutumlar sergilemesini umuyoruz.4688 Sayılı yasanın grev ve toplu sözleşmeyi deiçerecek şekilde değiştirilmesi hususunda bir işaretgörünüyor mu?Bizim bu doğrultuda çalışmalarımız devam ediyor.Esasen grev ve toplu sözleşmeli sendika hakkı,Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere aykırıbir hak değil. Şu andaki uluslararası sözleşmeler grevve toplu sözleşme hakkı veriyor. Buradaki sorun budoğrultuda mevzuat düzenlemesinin yapılmamış olmasıdır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararasıplatformda imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelernedeniyle memurların toplu sözleşme ve grevhakkı vardır. Biliyorsunuz Anayasa’nın 90. maddesi;imzalanan uluslararası sözleşmelerin kanun hükmündeolduğunu, iptali için Anayasa Mahkemesi’nedava açılamayacağını ifade etmektedir. Bu nedenleAnayasa’nın 90. maddesiyle beraber değerlendirdiğimizde,Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerkanun hükmündedir. Dolayısıyla kamu çalışanlarınıntoplu sözleşme ve grev hakkı vardır. Mesela; yaptığımıziş bırakma eylemleri sonrasında bazı üyelerimizeverilen cezalar mahkemeler tarafından iptal edilmiştir.Kamu çalışanlarının grev yapmasına bir engel olmadığıda bu mahkeme kararlarından anlaşılacaktır.Kamu çalışanları arasında zaman zaman TopluGörüşmelerde yeterince kazanım elde edilemediğiyönünde görüşlere rastlanmakta. Bu konudaki değerlendirmeniznedir?Olayı değerlendirirken bardağın bir boş tarafı birde dolu tarafı olduğunu görmemiz lazım. Bardağıntamamının dolu olması elbette arzulanandır. Biz desendika olarak bunu istiyoruz. Ama şu anda kamuçalışanlarının yüzde 45’i hala sendika üyesi değil.4688 Sayılı Kamu Görevlileri <strong>Sen</strong>dikaları Kanunundakieksikleri, kısıtlamaları ortadan kaldırmamız lazım.Uzlaştırma Kurulu kararlarının bağlayıcı hale gelmesinisağlamamız lazım. Grev, toplu sözleşme, siyasetyapabilme hakkını elde etmemiz lazım. Bunlar hepbir mücadele sonucunda elde edilen haklardır. Yoksakamu çalışanları sendikalarının Türkiye Kamu-<strong>Sen</strong> vebazı sendikalar 1992 yılında kuruldu. 1992 yılında bulunduğumuznoktanın kazanımlar anlamında değerlendirdiğimizdebugün çok çok ilerisindeyiz. Başarılarelde ediyoruz. Elde ettiğimiz başarıları da insanların8 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Söyleşi Genel Başkan İsmail KONCUK ile <strong>Sen</strong>dikal Çalışmalar Üzerine SöyleşiEn son geçen yıl toplu görüşmelerdeeşit işe eşit ücret kanunununçıkarılmasını sağladık. En düşükdevlet memuruna 100 TL kazandırdık.Banka promosyonları sorununuçözdük. Bazı yerlerde arkadaşlarımız1500 TL para alıyor. Mevzuat ile ilgilidüzenlemelerimiz her alanda devamediyor. Daha önceki yıllarda aldığımızekonomik haklar önemlidir. <strong>Sen</strong>dikaüyelerine yönelik 10 TL aldık. <strong>Sen</strong>dikaaidatlarını vergiden muaf halegetirdik. Üyelerimizin vergi muafiyetidolayısıyla ödediği aidat miktarı kadarvergi iadesi almasını sağladık. Bunlarbir kazanımdır. Mevzuat yönündenelde ettiğimiz yüzlerce kazanım sözkonusudur.değerlendirmesi lazım. En son geçen yıl toplu görüşlerdeeşit işe eşit ücret kanununun çıkarılmasını sağladık.En düşük devlet memuruna 100 TL kazandırdık.Banka promosyonları sorununu çözdük. Bazı yerlerdearkadaşlarımız 1500 TL para alıyor. Mevzuat ile ilgilidüzenlemelerimiz her alanda devam ediyor. Dahaönceki yıllarda aldığımız ekonomik haklar önemlidir.<strong>Sen</strong>dika üyelerine yönelik 10 TL aldık. <strong>Sen</strong>dika aidatlarınıvergiden muaf hale getirdik. Üyelerimizin vergimuafiyeti dolayısıyla ödediği aidat miktarı kadar vergiiadesi almasını sağladık. Bunlar bir kazanımdır. Mevzuatyönünden elde ettiğimiz yüzlerce kazanım sözkonusudur. Bunları da bir broşür haline getirip neleryaptığımızı üyelerimize, eğitim çalışanlarına dağıttık.Bunların değerlendirilmesi lazım. Ancak hep yapamadıklarımızladeğerlendirilsek, o zaman sendikalarbaşarısız demektir. Yaptıklarımızla beraber değerlendirmeklazım. Bizim üyelerimizin birçoğu öğretmendir.Memur, hizmetli, teknisyen v.b. üyelerimizdevardır. Öğretmenlerimiz sınavda not verirken, sadeceöğrencinin bilemedikleri üzerinden not vermez, bildikleriüzerinden değerlendirir. <strong>Sen</strong>dikaları değerlendirirkende 2001 yılında kurulmuş olan ve sendikakanununda birçok eksiklikleri bulunan ve hala yüzde45’i üye olmayan kamu çalışanları ile hak elde etmeyeçalışan kuruluşların bugüne kadar neler elde edebildiğinigörmek, değerlendirmek durumundayız. Yanibaşarısızlığa karar verirken, bütün bunları bilmemiz,görmemiz lazım. Olayı sadece bizi ilgilendiren sorunaçısından, “benim problemim hala çözülmedi, sendikalarne yapıyor?” dersek bu ciddi bir haksızlıktır.Geçtiğimiz yıl kazanılan Toplu Görüşme primihususunda bir bilgi kirliliği yaratılmış durumda. Buprimin öne çıkarmanızın gerekçesini ve sendikalaşmayaolan etkisini izah eder misiniz?Bizim üyelerimiz yıllardır şunu söylediler: Üye olmayaninsanların ya ben üye değilim. Ama senin aldığınhaklardan yararlanıyorum. Aramızda ne fark var kidiye eleştiri getirdiğini hatta alay konusu yaptıklarınıifade ettiler. Biz de sendikalı olanın mutlaka farkı olmasıgerekir dedik. 2006 yılı toplu görüşmelerinde sadecesendika üyelerine 5 TL kazanım elde ettik. 2008yılında da bu 5 TL’yi 10 TL’ye çıkarma imkanımız oldu.Bu miktar olarak büyük bir para değildir. Ama TürkiyeCumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu günden bugüneilk defa sendika üyelerinin, üye olmayanlara nazaranaldığı bir haktır. Bunu bir prestij olarak değerlendirmemizlazım. Artık Türkiye’de sendika üyeleri, az daolsa sendikasızlardan daha fazla ücret alıyorlar. Tabibilgi kirliliğini nedeni şudur: Bunu sendika aidatıylailişkilendiriyorlar. <strong>Sen</strong>dika aidatında bir değişiklik sözkonusu değildir. Üyelerimizin sendikalara ödediğiaidat binden 5’tir, dünde binde 5’ti, bugünde binde5, yarında binde 5 olacak. 10 TL sendika üyesi olandevlet memurlarının direkt bordrolarına işleyen birrakamdır. <strong>Sen</strong>dika aidatıyla aldıkları 10 TL’nin hiçbiralakası yoktur. Halbuki sendika üyeleri sendikalarınafarklı aidatlar ödüyor. Bu sendika aidatı olsaydı herkesinfarklı olurdu. Bu işçi sendikalarında da sendikaikramiyesi olarak vardır. Biz önümüzdeki süreçte 10TL’yi böyle bırakmayacağız. Bunu 100 TL, sonrasındabir maaş tutarında yapacağız. Bu bir başlangıçtır. Artıksendika üyeleri önümüzdeki süreçte sendika üyesiolmayanlara göre farklı ekonomik kazanımlar eldeetmesinin hukuki zemini de oluşturulmuştur. 10 TL’yiartırmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 299


SöyleşiGAZİ ÜNİVERSİTESİÖĞRETİM ÜYESİDoç. Dr. VEDAT BİLGİN ileMİLLİ KİMLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİSöyleşi Yapan Meltem YALÇINKAYASon yıllarda bilimsel açıdan yetkin olan-olmayanherkesin dilediğince kullandığı ve politikmanevralara malzeme edilen alt kimlik-üst kimliktartışmalarını yorumlar mısınız?Kimlik dediğimiz zaman bir bütünden bahsediyoruz.Kimliğin altı ve üstü olmaz. Bunlar ancak kategorikolarak yapılan değerlendirmeler olabilir. Kimlikdediğimiz şey; bir insanın, bir grubun, bir toplumun,bir uygarlığın kendisini nasıl gördüğü; dışarıdan nasılgöründüğüne dair kanaatlerin, imajların, sembolikdüzenlerin ve anlam sisteminin insan bilincine ya datoplumsal bilince yazılmış halidir.Kimlik sorununu anlayabilmemiz içinönce kimliğin nasıl oluştuğuna bakmamızlazım. Kimliği oluşturan şeylerden birincisitarihsel kimliktir. İnsanlar, gruplar,toplumlar bir tarihsel birikimiçerisinde bir sürü değere,imaja sahip olabilir.10 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Söyleşi Doç. Dr. Vedat BİLGİN ile Milli Kimlik Üzerine SöyleşiMilletleşme sürecinin fikri kahramanlarına baktığımızzaman, ilk milliyetçilik düşüncesini ortayaatan düşünürlerdir. Bunların içerisinde Said HalimPaşa, Yusuf Akçura gibi daha burada sayamayacağımızbir sürü isim vardır. Aynı zamanda bunlarınsiyasal aktörleri olarak da milletleşmemize katkıyapan bir sürü kadrodan bahsedebiliriz. Bunlarıiçerisinde Abdulhamit Han da vardır, Abdullaziz devardır, son tarihsel kategorinin içerisinde yer alanCumhuriyetin kurucu kadrosu da vardır. O haldebu kurucu kadronun aktörlerini tanımlamamız, anlamamızlazım. Bu kurucu kadro içerisinde MustafaKemal Paşa ve arkadaşlarının özel bir yeri vardır.Çünkü onlar, imparatorluktan milli devlete geçişinsiyasal önderleridir. Onlar sadece milli mücadeleninkahramanları değil, aynı zamanda imparatorluktanmilli devlete geçişin siyasal önderleridir.Dolayısıyla insanların, içinde doğdukları toplumuntarihsel macerasına dair kendi bireysel bilinçlerineyansıyan şey, onların kim olduklarına dair ipuçlarınıtopladıkları, devşirdikleri yerdir.Sadece tarihsel bilinç bir kimliğin oluşmasına yetmez.Başka şeyler de vardır. Nedir onlar? Tarihsel birikiminiçinde oluşan medeniyettir. Medeniyet kurmakzor bir iştir ve medeniyet kuran birkaç büyük toplumdanbahsedilebilir. Türklerin medeniyet kurantoplumlar arasında yer aldığını biliyoruz. Dolayısıylabir medeniyet kurmuş olmanın tarih bilincindekiyansımaları büyük bir zenginlik ifade eder.Bu daha çok kültürlerde görülür. Kültür bizim anlamdünyamızdır. O halde medeniyet, kültür vetarih bilinci aslında birbirinin üzerineinşa edilen yapı taşlarıdır.Kimlik, kendimizi tanımladığımız yapılardır. Bizimtanımlandığımız yapılar da bunlardır. Bizi tanımlayanlarbizi doğduğumuz uygarlığa göre tanımlarlar, tarihselçizgi içinde tanımlarlar. Dolayısıyla kimlik, çevreya da dışarıdan tanımlanmış bir şeyse, bunun içeriyeve dışarıya az çok tekabül eden tarafları varsa, bu bizimkimliğimizi oluşturur.Milli kimliğin tanımını yapar mısınız?Milli kimlik nasıl oluşur? Millikimlik olmadan milli devletin yaşatılmasımümkün müdür?Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 11


Söyleşi Doç. Dr. Vedat BİLGİN ile Milli Kimlik Üzerine SöyleşiMilli kimlik, yerleşme sürecinde ortaya çıkar. Tarihselmacera içerisinde bizim klandan başlayarak, muhtelifaşamalardan toplumsal yapının geçtiği süreçlervardır. Klandan kabilelere geçilmiştir, kabilelerdenfeodaliteye geçilmiştir, feodaliteden milli devlete geçilmiştir,merkezi devletlere geçilmiştir. Bütün bu aşamalar,nihayetinde modern çağla birlikte milletleşmeolayıyla karşı karşıya getirmiştir.Milletleşme büyük uygarlık mirasına sahip toplumlardaimparatorluk geleneği içerisinden doğmuştur.Bazı toplumlar, uygarlık olmadığı için imparatorluklarda kuramamışlardır. Afrika’daki kabilelerin milletleşmesindensöz edemeyiz. Ancak Türkler büyükbir imparatorluk içinde milletleşmişlerdir. Osmanlıİmparatorluğu, milletleşmemizin zeminini hazırlamıştır.Bu nedenle anlamsız tartışmalar yapılıyor biliyorsunuz.Neo-Osmanlıcılık yapılıyor falan filan. Bukavramlar ve bu tür suçlamalar içinde kullananlarMilliyetçilik aynı zamandamodern yüzyılın ideolojisidir.Milli devletlerin ideolojisidir.Milli devletlerin kuruluş aşamasındanmili devletlerin demokratikleşmesinekadar açılan bir yeni döneminideolojisidir.var. Bunlar yanlış şeylerdir. Biz istesek de istemesekde milletleşmemizi imparatorluğumuza borçluyuz.Dolayısıyla bizim milliyetçiliğimiz, imparatorluğumuzunyarattığı değerler üzerinden değil, o değerlerinbir sentezi olduğu için onun birçok boyutunu içindebarındıran bir milletleşme sürecidir. Bütün tarihsel bilincimizde,uygarlık değerlerimiz içerisinde onun biryeri vardır. Milletleşme sürecimiz, bizim aynı zamandaimparatorluğumuzun dağılma sürecidir. Büyük uygarlıklarınmilletleşmesinde hep bu maceraylakarşı karşıya kalırız. Fransızların, Avusturyalıların,İngilizlerin, Rusların milletleşmeside böyledir. Dolayısıyla bizimmilletleşmemiz aslında tarihselolarak imparatorluğun dağılmasürecinde ortaya çıkar,milli devletin oluşumunadenk düşen bir olaydır.Milletleşme sürecinin fikri kahramanlarına baktığımızzaman, ilk milliyetçilik düşüncesini ortaya atandüşünürlerdir. Bunların içerisinde Said Halim Paşa,Yusuf Akçura daha burada sayamayacağımız bir sürüisim vardır. Aynı zamanda bunların siyasal aktörleriolarak da milletleşmemize katkı yapan bir sürü kadrodanbahsedebiliriz. Bunları içerisinde AbdulhamitHan da vardır, Abdullaziz de vardır, son tarihsel kategorininiçerisinde yer alan Cumhuriyetin kurucukadrosu da vardır. O halde bu kurucu kadronun aktörlerinitanımlamamız, anlamamız lazım. Bu kurucukadro içerisinde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarınınözel bir yeri vardır. Çünkü onlar, imparatorluktanmilli devlete geçişin siyasal önderleridir. Onlar sadecemilli mücadelenin kahramanları değil, aynı zamandaimparatorluktan milli devlete geçişin siyasal önderleridir.Onlar ne yaptıklarını biliyorlardı, tesadüfen yapmamışlardı.Üstlendikleri tarihsel rolün farkındaydılar.İmparatorluğun Abdullaziz’den Abdulhamit’e, İttihatTerakki’ye kadar uzanan hazırlık süreci ama sonundamilletleşme, milli devletin kurulmasıylatamamlanmıştır.Milli devletler 20. yüzyılın başındaya da 19. yüzyılda ortaya çıkanyapılardır. Bu aynı zamanda milliyetçiliğinmodern bir siyasal tasarımıolduğunu gösteriyor.Dolayısıyla milliyetçilikaynı zamanda modernyüzyılın ideolojisidir.Milli devletlerinideolojisidir.12 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Söyleşi Doç. Dr. Vedat BİLGİN ile Milli Kimlik Üzerine SöyleşiMilli devletlerin kuruluş aşamasından mili devletlerindemokratikleşmesine kadar açılan bir yeni döneminideolojisidir. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları millimücadele ve milli devletin kuruluşuyla birlikte biraşamayı tamamlamışlardır.Diğer yandan, milli kimlik olmadan, milli devletolmaz. Milli devlet kendisinden vazgeçmez. Kurumsalolarak bunlar devam eder. Bu tartışmaları yapanlar dayok olup gider. Milli devlet ve milli kimlikler daha uzunömürlüdür. Dolayısıyla bu tartışmaları yapanlar 10 yada 20 sene sonra geriye dönük baktıkları zaman butartışmaların çok anlamlı olmadığını göreceklerdir.Öğrenci Andı üzerindeki tartışmalarısaçma buluyorum. Andın, öğrencilerin,yurttaşlık kimliğini algılamaya yönelikolduğunu düşünüyorum. Oradaki“Ne Mutlu Türküm Diyene” vurgusuda o yurttaşlık kimliğine yapılan birvurgudur. Yoksa etnik ayrıştırmayı dilegetiren bir şey değildir.Türkiye’de bir kimlik sorunu var mıdır? ÖzellikleSayın Başbakan’ın “Türkiyelilik” kavramıylaboyut kazandırdığı tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?Sadece Başbakan değil, Genelkurmay Başkanı dageçenlerde bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Ben butartışmaları talihsizlik olarak görüyorum. Konulardançok fazla haberdar değiller. Tahmin ediyorum kendilerinedanışmanları v.s. bu konularda birtakım şeylersöylüyorlar. Başbakan, Genelkurmay Başkanı ya dabaşka devlet adamları bu konularda birtakım sözlersöylüyorlar. Söyledikleri tam olarak anlaşılıyor mu yada kendilerini iyi ifade ediyorlar mı bu da ayrı bir sorundurama Türkiyelilik kavramı zorlama bir kavramdır.Niye Anadoluluk değil de, Türkiyelilik? Bu topraklarınesas adı, eski adı Türkiye değil. Bu nedenle sormazlarmı; “Niye Anatolia durduk yerde Türkiye olmuş?” diye.Siz Türk Milleti lafına itiraz ederseniz, birisi de çıkarder ki; “Niye Türkiye olsun kardeşim, burası Anatolia.Biz de Anatolia’nın eski halklarından birinin çocuklarıyız”diyebilir. Bakınız, Türkiyelilik kavramının zorlamaolduğu o kadar bellidir ki küçük bir fiske vurduğumuzzaman dağılıyor. Bu tartışmanın hiçbir tutarlılığı yoktur.Kimse bu tartışmadan bir şey çıkarabiliriz gibi biryanılsamaya kapılmasın. Bu toprakların adını Türkiyeyapan ruh, bu milletin ruhudur. Dolayısıyla Türk Milletidediğimiz zaman bir etnik kimliğe vurgu yapmıyoruz.Türk diye bir etnisite yoktur. Türk, millet adıdır. Bütünbu yanılsamanın arkasında da bilgi eksikliği vardır.Anayasamızın 66. maddesindeki “Türk Devletinevatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”şeklinde dile getirilen tanımı milli kimliğimizinifadesi olarak kabul edebilir miyiz?Elbette, pek tabii ki. Anayasamız çok açık ifadeediyor. Dolayısıyla bunu tartışmanın anlamsızlığıaçıkça ortadadır. Zaten bizim vatandaşlığımız Anayasalvatandaşlıktır. Hatırlayacaksınız, sayın SüleymanDemirel de bu tartışmayı yaptı. Demirel, Türk siyasihayatında önemli görevlerde bulundu. Başbakanlıkve Cumhurbaşkanlığı yaptı. Eski Cumhurbaşkanımızınbile maalesef bunların farkında olmaması sadeceüzüntü vericidir.Özellikle bölücü çevrelerin iddiasıyla başlayanve günümüzde farklı kesimlerce de desteklenen“Anayasadaki etnik vurguları kaldıralım” şeklindekiyaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizegöre de Anayasamızda ayrıştırıcı unsurlar var mı?Ayrıca son günlerin güncel konusu, Öğrenci Andıhuusundaki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?1924 Anayasası’ndan bu tarafa Türk Devleti’nin-darbe anayasalarının olumsuzluklarına rağmenoluşturduğutoplumsal sözleşme bozulmamıştır. Türkanayasaları, Anayasal vatandaşlıkla düzenlendiği için;yani, “Türk” tanımı, etnik kimliği değil de, Türkiye topraklarıüzerinde meydana gelen oluşumu anlatmaktakullanıldığı için, bir etnik vurgu taşımaz. DolayısıylaAnayasada etnik esaslı bir düzenleme yoktur, yapılmasıda fevkalade yanlış olur. Hem etnik kimlikler esasındadüzenleme yapmak yanlış olur, hem de Türk’üetnik kimlik olarak algılamak ve yansıtmak yanlışolur.Öğrenci Andı üzerindeki tartışmaları saçma buluyorum.Andın, öğrencilerin, yurttaşlık kimliğini algılamayayönelik olduğunu düşünüyorum. Oradaki “NeMutlu Türküm Diyene” vurgusu da o yurttaşlık kimliğineyapılan bir vurgudur. Yoksa etnik ayrıştırmayı dilegetiren bir şey değildir.Bu toprakların adını Türkiye yapanruh, bu milletin ruhudur.Dolayısıyla Türk Milleti dediğimizzaman bir etnik kimliğe vurguyapmıyoruz. Türk diye bir etnisiteyoktur. Türk, millet adıdır.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 13


Değerlendirme2008-2009EĞİTİM-ÖĞRETİM YILIDEĞERLENDİRMESİ2008-2009 Eğitim-Öğretim yılı 12 Haziran’dasona erdi. Eğitim alanında “parlak” olaraknitelendiremeyeceğimiz bir yılı daha geride bıraktık.Bu dönemde eğitim alanında ileriye yönelik adımlaratılamadığı gibi, mevcut sorunlar çözümlenemedi,eğitim çalışanları yine sahipsiz kaldı.OKULLARDA DERSLİK VE ÖĞRETMEN AÇIĞISORUNU SÜRÜYOROkulların en büyük sorunlarından birisi derslik veöğretmen açığıdır. 2008-2009 eğitim-öğretim yılındaokul öncesinde 26 bin 653 okul, 804 bin 765 öğrenci,29 bin 342 öğretmen ve 39 bin 481 derslik vardır.İlköğretimde 33 bin 769 okul, 10 milyon 709 bin 920öğrenci, 453 bin 318 öğretmen ve 320 bin 393 derslikbulunmaktadır. Ortaöğretimde ise okul sayısı 8 bin675, öğrenci sayısı 3 milyon 837 bin 164, öğretmensayısı 196 bin 713 ve derslik sayısı 109 bin 42’dir. Bunagöre ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı33.4, ortaöğretimde 35.1’dir. Ancak bu rakamlar Büyükşehirlerile Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çokdaha fazladır.Öğretmen açığı sorunu da hala çözümlenebilmişdeğildir. Okul öncesinde istihdam edilen öğretmenlerin28 bin 848’i kadrolu, 494’ü sözleşmeli, 18 bin 291’iusta öğretici; ilköğretimde istihdam edilen öğretmenlerin419 bin 340’u kadrolu, 33 bin 978’i sözleşmeli;ortaöğretimde istihdam edilen öğretmenlerin de 193bin 255’i kadrolu, 3 bin 458’i sözleşmelidir. Atamabekleyen öğretmen sayısı ise bugün 220 bin’dir.Buna karşılık 2009 yılının ilk atama döneminde 8 bin141 kadrolu öğretmen alımı yapılmıştır. Bakanlık, 19Mart 2009 tarihinde de 6 bin 323 sözleşmeli öğretmenistihdam etmiştir. Böylece Bakanlık bu süreçte14 bin 464 öğretmen istihdam etmiştir. Ancakemekli olan öğretmenleri de hesaba kattığımızda,her yıl 20 bin, 30 bin öğretmen alınarak açığın kapatılamayacağıbir gerçektir. Milli Eğitim Bakanlığıkaliteli bir eğitim-öğretim hedefliyorsa, öncelikle öğretmenaçığı sorununu çözmelidir. Şu an 150 bin öğretmenihtiyacımız olduğu göz önüne alındığında,Ağustos ayında en az 50 bin öğretmen istihdamedilmelidir. Öğretmen istihdamı öğretmen ihtiyacıgöz önüne alınarak yeniden planlanmalıdır. Aksi takdirdehem öğretmen açığı büyük bir sorun olarakkalacak, hem de her yıl eğitim fakültelerindenmezun olan ve işsizliğe yenik düşen öğretmenadaylarının sayısı çığ gibi artacaktır.Yeni yapılan derslik sayısı ise yıllara göre düşüşgöstermektedir. Yeni yapılan derslik sayısı; 2003 yılında15 bin 253, 2004 yılında 28 bin 78, 2005 yılında 28bin 698, 2006 yılında 28 bin 243, 2007 yılında 15 bin728, 2008 yılında ise 16 bin 790’dır. Buna göre yeniyapılan derslik sayısı 2004 yılında artış göstermiştir.Ancak 2004 yılı ile 2008 yılı karşılaştırıldığında yeniyapılan derslik sayısının 11 bin 288 düşüş göstermesidikkat çekicidir.ÜLKEMİZDE OKULLAŞMA ORANIHALA YÜZDE 100’E ULAŞAMAMIŞTIROkullaşma oranları da istenilen düzeyde değildir.Bilindiği gibi Avrupa ülkelerinin büyük bölümündeokullaşma oranı yüzde 100’dür. Ülkemizde ise 2002 yılındaokullaşma oranı ilköğretimde yüzde 90,98, ortaöğretimdeyüzde 50,57 iken; 2009 yılında ilköğretimdeyüzde 96,49, ortaöğretimde yüzde 58,52 olmuştur.Aradan geçen 7 yıla karşın okullaşma oranındaki artışçağdaş ülkeleri yakalamaya yetmemiştir.Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma oranı dahala çok düşüktür. 2008-2009 eğitim-öğretim yılındailköğretimde okullaşma oranı erkelerde yüzde 96,99,kızlarda yüzde 95,97; ortaöğretimde ise erkeklerdeyüzde 60,63, kızlarda ise yüzde 56,30’dur. Okullaşmaoranının düşüklüğü ve kız çocuklarının okula gönde-EĞİTİM KADEMESİ OKUL/KURUM SAYISIÖĞRENCİSAYISIÖĞRETMEN SAYISI DERSLİK SAYISIOKUL ÖNCESİ 26.653 804.765 29.342 39.481İLKÖĞRETİM 33.769 10.709.920 453.318 320.393ORTAÖĞRETİM 8.675 3.837.164 196.713 109.04214 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Değerlendirme 2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı Değerlendirmesirilmemesi devletin bu konudaki çaresizliğini de ortayakoymaktadır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’dayoksul aileler çocuklarını okula göndermek yerine,küçük yaşta evlendirmekte ya da tarlada çalıştırmaktadır.Bu noktada çocukların okula gönderilmesi içinyapılan kampanyaların yeterli olmadığı çok açıktır.Bu konuda sonuç alıcı tedbirler alınmalı ve çocuğunuokula göndermeyen aileler tespit edilerek, gerekli yasaluyarı yapılmalıdır.Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi de 2009 yılında artışgöstermesine rağmen, OECD ülkelerini yakalayamamıştır.Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin GSYH oranı2003 yılında yüzde 2.24, 2004 yılında yüzde 2,30, 2005yılında yüzde 2,29, 2006 yılında yüzde 2,18, 2007 yılındayüzde 2,50, 2008 yılında yüzde 2,30, 2009 yılındaise yüzde 2,51 olmuştur. MEB bütçesinin konsolidebütçeye oranı ise 2003 yılında 6,91, 2004 yılında8,53, 2005 yılında 9,53, 2006 yılında 9,47, 2007 yılında10,42, 2008 yılında 10,30, 2009 yılında ise 10,64’tür.KADRO İŞKENCESİ BİTMİYOR, SÖZLEŞMELİLEREVERİLEN SÖZLER TUTULMUYORAKP iktidarıyla birlikte, kadrolu istihdam türleridışında öğretmen alımı uygulaması başlamıştır.Yıllardır öğretmenlere adeta kadro işkencesi yapılmakta;sözleşmeli, ücretli, vekil adı altında öğretmenistihdam edilmektedir. Sözleşmeli öğretmenler özlükhakları bakımından üvey evlat muamelesi görmekte,Anayasa’nın 10. maddesinde ifade edilen “eşitlik”ilkesinin dışında tutulmaktadır. Geleceğe güvenlebakamayan sözleşmeli öğretmenlerden istenilen verimalınması mümkün değildir. Ücretli ve vekil öğretmenlerde adeta modern kölelik hizmeti vermektedir.Gelecek nesilleri yetiştirmekle sorumlu olan bu öğretmenler300-500 TL’ye hayat mücadelesi vermekteve kazanılmış hiçbir haktan faydalanamamaktadır.Ülkeyi yönetenler bir anlamda kendi çocuklarını sömürmektedir.Kadrolu istihdam türleri dışındaki öğretmenalımı bir çifte standarttır, hakka, hukuka da aykırıdır.Buna rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ısrarla baştasözleşmeli öğretmenlik olmak üzere kadrolu öğretmenlikdışındaki istihdam türlerine devam etmektedir.Hüseyin ÇELİK Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemdesözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceğinitaahhüt etmişti. Ancak aradan geçen süre boyuncasözleşmeli öğretmenler kadroya alınmadığı gibi, buyönde yapılan bir çalışmadan da eser yoktur. Bakanlıkmakamı elbette gelip, geçicidir. Ancak verilen sözlerunutulmamalıdır. Milli Eğitim Bakanı, aynı hükümetin,aynı partinin Bakanı olduğuna göre; ÇELİK dönemindeverilen söz bir an önce yerine getirilmelidir.Bu noktada Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU,tüm sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçirerek,kadrolu öğretmenlik dışındaki tüm öğretmenliktürlerine son vermelidir. Herkesin bilmesi gerekirki; mutsuz, huzursuz, geleceğine güvenle bakamayanöğretmenlerle eğitimde verimi, kaliteyi yakalamak,başarı sağlamak, dünya ülkeleriyle rekabet edebilmekmümkün olmayacaktır.BAKAN ÇUBUKÇU USULSÜZ ATAMALARASAHİP ÇIKIYOR, MEB PUAN KAYBEDİYORTürk Eğitim-<strong>Sen</strong>, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığıusulsüz atamaları gündeme getirmiş ve bu konu kamuoyundabüyük yankı uyandırmıştı. <strong>Sen</strong>dikamızınyaptığı araştırmaya göre Milli Eğitim Eski BakanıHüseyin ÇELİK’in, 76. maddenin arkasına sığınarakyaptığı usulsüz atamaların sayısı Türkiye genelinde700’dür. Bu usulsüz atamalar sendikamızınsadece tespit edebildikleridir. Milli Eğitim Bakanlığı;“makam onayıyla” Okul-Kurum Müdürü, MüdürYardımcısı, Şube Müdürü atamaları, Açıktan ve Kurumlararasıatamalarda kariyer ve liyakat ilkelerinigöz ardı ederek, 700 kişiyi dilediği gibi atamıştır.Ne yazık ki Cumhuriyet tarihinin en büyük usulsüzatamalarına bu dönemde imza atılmıştır. Bunedenle haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadeleeden Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>, konuyu yargıya taşımıştır. Bunoktada bizim beklentimiz Milli Eğitim Bakanı NimetÇUBUKÇU’nun 76. madde atamalarını yargıya gerekkalmadan iptal etmesiydi.Ancak Bakan, atamaları iptal etmek yerine, atamalarasahip çıkmayı tercih etmiştir. Yargı ise atamalarıbirer birer iptal etmektedir. Tüm bunlar Milli EğitimYILLARTOPLAMSON ALTI YILDA YAPILAN DERSLİK SAYISIANAOKULU/ANASINIFIİLKÖĞRETİM ORTAÖĞRETİM YAYGINEĞİTİMEĞİTİMEYÜZDE 100DESTEKTENYAPILAN2003 15.253 610 13.959 553 1312004 28.078 884 17.471 2476 104 71432005 28.698 951 20.256 683 155 66532006 28.243 748 19.301 1336 114 67442007 15.728 425 10.721 928 124 35302008 16.790 505 14.169 716 42 1358Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 15


Değerlendirme 2008-2009 Eğitim-Öğretim Yılı DeğerlendirmesiOKULLAŞMAORANLARIİLKÖĞRETİM ORTAÖĞRETİM YÜKSEKÖĞRETİMYILLAR TOPLAM ERKEK KADIN TOPLAM ERKEK KADIN TOPLAM ERKEK KADIN2002-2003 90,98 94,49 87,34 50,57 55,72 45,16 14,65 15,73 13,532003-2004 90,21 93,41 86,89 53,37 58,01 48,50 15,31 16,62 13,932004-2005 89,66 92,58 86,63 54,87 59,05 50,51 16,60 18,03 15,102005-2006 89,77 92,29 87,16 56,63 61,13 51,95 18,85 20,22 17,412006-2007 90,13 92,25 87,93 56,51 60,71 52,16 20,14 21,56 18,662007-2008 97,37 98,53 96,14 58,56 61,17 55,81 21,06 22,37 19,692008-2009 96,49 96,99 95,97 58,52 60,63 56,30Bakanlığı’nın toplum ve eğitim çalışanları nezdindegüvenirliliğini ciddi bir şekilde sarsmıştır. BakanÇUBUKÇU’ya çağrımız, Hüseyin ÇELİK’in makamonayıyla yaptığı usulsüz atamaları bir an önceiptal etmesidir. Şayet bu atamaların büyük çoğunluğuyargı tarafından iptal edilirse, Milli EğitimBakanlığı’nın imajı kamuoyunda büyük zarargörecek ve eğitim çalışanları gözünde puanı sıfırainecektir.eşinden, çocuğundan ayrı bırakılan, devlet eliyleaile bütünlüğü parçalanan öğretmenlerden verimbeklenmesi mümkün değildir. Bu uygulamada iddiaedildiği gibi ne kamu yararı, ne de birey yararı vardır.Dolayısıyla kendisi de bir anne olan Milli EğitimBakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun böylesine hassasbir konuya seyirci kalmaması gerekmektedir. İlemri hakkı elinden alınan öğretmenler için artıkbıçak kemiğe dayanmıştır.YILLARMEB BÜTÇESİNİNGSYH ORANI (%)MEB BÜTÇESİNİNKONSOLİDEBÜTÇEYE ORANI(%)2003 2,24 6,912004 2,30 8,532005 2,29 9,532006 2,18 9,472007 2,50 10,422008 2,30 10,302009 2,51 10,64ÖĞRETMEN AİLELERİ PARÇALANIYOR, BAKANLIKSEYİRCİ KALIYORMilli Eğitim Bakanlığı’nın 31.12.2008 tarihinde yayınladığıkılavuzla özür grubu atamalarında il emrineatanma tercihleri kaldırılarak, aileler parçalanmış, binlerceöğretmen mağdur edilmiştir. Eş durumu mağdurlarınınönündeki engellerin kaldırılması ve MEB’inbir an önce gerekli düzenlemeleri yapması için heryolu deneyen sendikamız, 26.01. 2009 tarihinde kılavuzayürütmeyi durdurma davası açmıştır. Özürgrubu atamalarına ilişkin sendikamızın açtığı davahala sürmektedir. Ancak bu süreçte kimi eşler birbirlerinigöremedikleri, aile kuramadıkları, ailebağı oluşturamadıkları gerekçesiyle ya boşanmanoktasına gelmiştir ya da boşanmıştır. Ailelerinparçalanması eşlerin yanı sına çocukların da psikolojisiniolumsuz etkilemiştir. Babasından ya daannesinden ayrı kalmak zorunda olan çocuklar,içe kapanıklaşmakta, daha hırçın olmakta, kendisinigüvensiz hissetmekte, suçlu aramakta kısacasısağlıksız bireyler olarak yetişmektedir. AyrıcaEKONOMİK KRİZ EĞİTİM ÇALIŞANI ÜZERİNDESİNİR ETKİSİ YAPIYORÖğretmeni, memuru, hizmetlisi, teknisyeni ilebir bütün olan eğitim çalışanları ekonomik açıdanda sıkıntı içindedir. Özellikle ekonomik krizin etkilerieğitim camiasında ciddi anlamda hissedilmektedir.Eğitim çalışanları çarşıya, pazara çıktığı zamanfilesini dolduramadan evine dönmekte, ay sonundasürekli açık vermektedir. Borçla yaşayaneğitimciler için ekonomik krizin etkisi artık siniretkisi yapmaktadır.Anımsanacağı üzere Başbakan Recep Tayyip ER-DOĞAN, tüketici kesiminde para olduğunu söylemiştir.Başbakanın tüketici olarak nitelendirdiği kesimsanıyoruz ki, memur, işçi, işsiz, emekli değildir. Çünkübu kesimlerin tüketim yapabilmesi için önce üçbilinmeyenli denkleme dönen para meselesini çözmesigerekmektedir. Bu nedenle hükümetin parasıolmayan ve dolayısıyla tüketemeyen eğitim çalışanlarınınücretlerine hatırı sayılır bir oranda zamyapması zorunludur. Tedavi yollukları bile ödenmeyeneğitim çalışanları artık gözden çıkarılmışhissine kapılmaktadır.Ayrıca hizmetli, memur, teknisyen vb. personelingörev tanımları ne yazık ki yapılmamıştır. Dolayısıylabu personelin görev tanımları bir an önce yapılmalı,atama ve yer değiştirmeleri konusunda bir yönetmelikçıkarılmalı, özlük hakları yeniden değerlendirilerek,emsali olan diğer bakanlıklarda çalışan personelinfaydalandığı ekonomik ve sosyal haklardan yararlanmalarısağlanmalıdır.Kamuoyuna saygıyla duyurulur.16 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


KutlamaFETHİN556. YILDÖNÜMÜNÜGURURLA KUTLUYORUZKonstantinopolis’i İstanbul yapan, çağ kapatıpyeni çığır açan, Hz. Peygamber’in övgüsüne mazharolarak Türk Milleti’ne tarihinin en büyük övünçlerindenbirisini yaşatan cennet mekan Fatih Sultan MehmetHan’ı ve kahraman alperenlerini minnet ve dualarlayad ediyoruz.Fethin 556. yıldönümünde bütün milletimizin butarihi gururu yeniden yaşamasını; fethin bıraktığı mirasınşuuruyla yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesinive bugün ülkemizi idare edenlerin, nasıl bir tarihibirikimin üzerinde oturduklarını unutmadan, tarihimizeve Türk Milleti’ne yakışır bir onurla devletimiziyönetmelerini temenni ediyoruz.FETİH MARŞIYelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;Kerpetenlerle surun dişleri sökülecekYürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..<strong>Sen</strong> de geçebilirsin yardan, anadan, serden....<strong>Sen</strong>in de destanını okuyalım ezberden...Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?Küçük görme, hor görme, delikanlım kendiniŞu kırık abideyi yükseltecek taştasın;Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır.Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan’dır.Haydi artık uyuyan destanını uyandır!..Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasınKızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!..Delikanlım, işaret aldığın gün atandanYürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan....<strong>Sen</strong> ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!..Arif Nihat AsyaEğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 17


MakaleATATÜRK DÖNEMİNDEDIŞ POLİTİKADAKİTEMEL İLKELER veTAM BAĞIMSIZLIK VURGUSUVural GÜNDÜZ Ankara 3 No’lu ŞubeMustafa Kemal ATATÜRK, büyük devlet adamıolarak iç politikaya olduğu kadar, dış politikayada fikir ve düşünceleri ile yön vermiştir. MustafaKemal ATATÜRK’ün uyguladığı dış politika, milli siyasetedayanmaktadır. Milli siyasetin yanı sıra, yer alandiğer ilkeler milli siyaseti bütünlemektedir.Dış politika iç polikanın aynasıdır. Mustafa KemalATATÜRK’ün deyimi ile ‘’Harici siyasetin en çok alâkadarolduğu ve dayandığı husus devletin dahili teşkilatıdır.Harici siyasetin dahili teşkilatla uygun olmasılazımdır’’ demiştir.Mustafa Kemal ATATÜRK,Türk İnkılâbının ve onundayandığı temel prensipleri bir siyasi mesele ve birmilli siyaset olarak ifade etmektedir.’’Milletimizinkuvvetli, mesut ve bağımsız yaşayabilmesi için,devletin tamamen milli bir siyaset takip etmesi busiyasetin,teşkilât-ı dahiliyemize tamamen uygun olmasılazımdır.’’ diyerek tam bağımsız milli siyasetinönemini vurgulamıştırMilli siyaset, milletçe benimsenen ve uygulanansiyasettir, milli amaçlara uyan ve ona hizmeteden siyasettir. Atatürk, dış politikasını her zamanhalka dayandırmış, halkla birlikte yürütmüştür. MilliMücadele’yi başlatmak için, çok sevdiği askerliktenayrılarak Anadolu’ya geçmesi, kendi deyimiyle “ferdimillet” olarak bu mücadeleyi sürdürmesi, bunun enönemli kanıtlarındandır.Mustafa Kemal ATATÜRK’ün milli siyaset anlayışında,Türk toplumunun politik amacına yönelen birsiyasettir ve millet gerçeğine dayanır.Milletimizinkuvvetli,mesut ve istikrar içinde yaşayabilmesi içinuygulanan bir yöntemdir. Milli hukukumuzun ve millisınırlarımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dış politikadaönem verdiği değişmez olgulardandır.Milli siyasetmilli bir hukukla olur ve uygulanır.ATATÜRK’ün dış politika anlayışı, bir nevi onundünya görüşünü yansıtmaktadır. Atatürk’ün dış politikaanlayışında öne çıkanlar tam bağımsızlık, ulusal18 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Atatürk Döneminde Dış Politikadaki Temel İlkeler ve Tam Bağımsızlık Vurgusuegemenlik ve çağdaşlaşmak yani batılılaşmak’tır. Buanlayış, Misak-ı Milli sınırları içinde Lozan’dan önceve daha sonraki dönemlerde yürütülen siyasal faaliyetlerintemelini oluşturmuştur.İzlenecek Türk dışpolitikasının temelini ve amaçlarını Misak-ı Milli ortayakoymaktadır. Milli sınırlarımızda Osmanlı Meclis-iMebusanı tarafından ilan edilen ‘’Misak-ı Milli’’ deaçıklanmıştır. Milli mücadelenin ilk hedefi memleketidüşmanlardan temizlemekti.Kurulan yeni Devletteher şeyden önce Türk milletinin yerleştiği vatanınhudutları çizilmeli,milli hudut tayin edilmeli idi.Millihudut,Erzurum ve Sivas kongrelerinde kararlaştırılıp,son Osmanlı Mebusan meclisinin tasdiki ile ‘’Misak-ıMilli’’ adını almıştır. Yeni Devletin kurulabilmesi içinyeni Türkiye’nin dış politikası hedef olarak bu topraklarıkurtarmayı gaye edinmiştir.Bu kapsamda milli siyaset,‘’Misak-ı Milli’’ ile öngörülen sınırları kapsamaktadır.ATATÜRK’ün “Ulusal ve ekonomik gelişmemizeolanak bulunması ve daha çağdaş biçimde, düzenlibir yönetimle işlerin yürütülmesinin başarmak için,her devlet gibi, bizim de gelişmemiz koşullarınınsağlanmasında, bütünüyle bağımsızlığa ve özgürlüğekavuşmamız ana ilkesi varlık ve geleceğimizin temelidir.Bu nedenle siyasal, yargısal, mali… alanlardagelişmemizi önleyici sınırlamalara (kapitülasyonlar)karşıyız.” sözleri ülkenin gelişmesininönündeki bütün engelleyici unsurlariçin taviz verilmeyeceğiningöstergesiydi.Osmanlı Devleti, son dönemlerinde dış müdahaleler,yabancılara tanınan imtiyazlar ve kapitülasyonlaryüzünden, bağımsızlığını hemen hemen yitirmişdurumdaydı. Atatürk’ün hedefi ise, bağımlılıklarıtamamen ortadan kaldırıp tam bağımsız bir ülkeyekavuşmaktı. Zaten milli mücadele’nin çıkış noktası dabuydu. Yapılan bütün antlaşmalarda, bütün görüşmelerde,Atatürk’ün koyduğu şartların önemli bir kısmınıbu konu teşkil ediyordu.1936’da, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanmasısürecinde izlenen yol, ATATÜRK döneminde,Türkiye’nin uluslararası hukuka bağlılığını gösterenönemli bir örnektir.Lozan Antlaşması sonrasında, hâkimiyetimiz kısıtlanarakbize bırakılan boğazlar, II. Dünya Savaşı’nagiden yıllarda, Rusya ve İngiltere arasında başarılı birdenge siyaseti izlenmesiyle Türkiye’nin eline geçmişti.Bu başarıyı, hukuki bir mücadeleyle elde etmek,Atatürk’ün barışçı yönünü de ortaya koymaktadır.Batı’ya karşı izlenen politika Atatürk tarafındanşöyle vurgulanmıştır; “Bizim, siyaset-i hariciyemizdeherhangi bir devletin hukukuna tecavüz yoktur. Bizecnebilere karşı düşmanca bir his beslemediğimizgibi, onlarla samimi ilişkiler tesis etmek arzusundayız.Türkler, bütün milletlerin dostudur”.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 19


Makale Atatürk Döneminde Dış Politikadaki Temel İlkeler ve Tam Bağımsızlık VurgusuMilli siyasetin bir diğer unsuru da,kendi kuvvetimizedayanak varlığımızı korumak en geniş anlamıylamilli savunmada kendimize güvenmeyi,millionurumuzu kuvvetlendirmeyi başardığı gibi milligücü de harekete geçirmeyi öngörmektedir. ATA-TÜRK döneminde barış içinde yaşamak için hazırlıkyapmak,gerekirse barış için savaşa hazır olmak kararlılığındabelirgin olarak kendini göstermektedir.Mustafa Kemal ATATÜRK’ün milli siyaset anlayışındakendi gücünü aşan hayaller ve amaçlar peşindenkoşmama temel noktalardan birini oluşturur.hayallerve maceralar peşinden koşan kişilerin Türk milletinine durumlara düşürdüğünü bu noktada iyi düşünmekgerekmektedir. Atatürk dış politikasının ilkelerinibelirlerken, hem ülkenin durumunu hem de diğermilletlerin içinde bulunduğu durumu gerçekçi bir bakışaçısıyla değerlendirmiştir.Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ortaya koyduğu millisiyaset millet menfaatlerine dayanan ilmi ve gerçekçibir dış politika anlayışıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ünmilli dış politika anlayışında öne çıkan en önemli özellikhayalcilikten ve maceradan uzak olmasıdır. ATA-TÜRK gerçekçi ve uygulanabilir bir dış politikanın milletinyararına olduğunu her defasında vurgulamıştır.Türk milletinin dünya insanları içinde onurlu yerini alması,eşit muamele ve karşılıklı dostluk vazgeçilmezlerindendir.Bunaen güzel örnek ülkenin güvenliğiiçin ittifaklar yoluyla Sadabat Paktı ve Balkan Atlantı’nıimzalaması yeni Türk devletinin komşularına ve yakınçevresindeki ülkeler nasıl bir gözle baktığını gösterenönemli bir dış politika olarak karşımıza çıkmaktadır.Devletler topluluğunda şerefli,haysiyetli,namuslubir mevki sahibi olmak ve mutlaka istiklâline riayetettirmek;devlet için istiklâl kelimesinin muadili hayattır.İstiklâli olmayan bir devlet,gerçek manada birdevlet değildir.Milli bağımsızlık yeni kurulan devletinesas fikir ve amacı olduğu kadar,kurtuluş mücadelesinitakip eden devre de,temel bir prensip,devletinvarlığı ile bağdaşır bir esas olmuştur.Milli bağımsızlık,Türk Devleti’nin bağımsızlık sınırlamayıreddettiği gibi iç işlerine karışmayı yani müdahaleyide ret eder.Atatürk’ün eşitlik prensibine önemvermesinin sebebi,Türk milletinin milli haysiyetini vedeğerini milletler arası planda değerlendirmek istemesidir.tamistiklal,kayıtsız ve şartsız istiklal milli mücadelede temel parola olduğundan,kapitülasyonlarve kuruluş anında manda hep reddedilmiştir.Atatürk dış politika da milli çıkarlarımızın gerektirdiğipolitikayı izlemeyi, hiçbir şekilde maceraya atılmamayı,“Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine uygunolarak dış politikada da barışçı olmayı ve sorunlarıbarış yoluyla çözmeyi amaçlar.Türkiye’nin bugündetakip ettiği barış politikası,’’Yurtta sulh,cihanda sulh’’şeklinde en belirgin şekilde ifade edilmiştir.Şunu dabelirtmek gerekir ki ATATÜRK’ün barışçılığı, tavizkarveya yatıştırmacı değildi. Atatürk’ün gerçekçi yönü,böyle bir politika izlenmesini önlemişti. Hatay’ın anavatanakatılması için gösterdiği çaba Fransızlara vedolayısıyla Suriye’ye karşı izlediği politika bunun engüzel örneğidir.Yeni Türk Devleti,1923’den bu yana dış politika işlemuygulamalarında devletler hukukuna riayete dikkatve itina göstermiştir.Bu Türk devletinin ve milletinidiğer milletler farkını ortaya koyması bakımındanövünülecek bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.ATATÜRK’ün barışçı,devletler hukukuna saygılı,eşitlik ve barışçı dış politik anlayışına rağmen ülkesiiçin güvenlik önlemi almasına da mani olmamıştır.Yeni Türk Devletinin kendini koruya bilmesi için gerekligüvenlik önlemlerinin alınması gerektiğine inanATATÜRK,Türk milletinin kendi gücüne dayalı askerive ekonomik yapılanmasını sağlam esaslara oturtmakiçinde çalışmalarda bulunmaktan geri durmamıştır.ATATÜRK bir konuşmasında,’’Bugün vardığımız barışınebedi barış olacağına inanmak saf dillik olur.Bu o kadarönemli bir gerçektir ki,ondan biran bile gaflet,milletinhayatını tehlikeye sokar.Şüphesiz hukukumuza,şerefve haysiyetimize saygı gösterildikçe mukabil saygıdaasla kusur etmeyeceğiz.Fakat ne çare ki,zayıf olanlarınhukukuna saygının noksan olduğunu veya hiç saygıgösterilmediğini çok acı tecrübelerle öğrendik.Onuniçin her türlü ihtimallerin gerektireceği hazırlıklarıyapmakta asla gecikmeyeceğiz.ATATÜRK döneminde izlenen dış politikada tambağımsızlıktan hiçbir şekilde taviz verilmemiştir.ATATÜRK bu konuda alınması gereken bölge devletleriyleyapılan ittifaklar gerekse milletler arası anlaşmalarlaher türlü önlemi almasını bilmiş ve TürkiyeCumhuriyeti’nin döneminin en saygın ülkelerindenbiri olmasını sağlamıştır.KAYNAKÇA-Aptülahat AKŞİN:Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diploma-sisi,TürkTarih Kurumu Basımevi,Ankara1991-Enver Ziya KARAL:Atatürk’ten Düşünceler,ODTÜ Basımevi,Ankara 2006-Esat ARSLAN :BELLETEN DERGİSİ(TTK), Cilt: LXII - Sayı:234 - Yıl: 1998 Ağustos- Mustafa Kemal ATATÜRK, Söylev, Günümüz diline çeviripbasıma hazırlayan: Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, İstanbul,Çağdaş Yayınları, 1996.20 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Anket<strong>Sen</strong>dikamız okullarda yaşanan şiddetin boyutunutespit edebilmek amacıyla bir anketçalışması düzenledi. Anket öğretmenlerin gözüyleokullarda ve öğrenciler arasında yaşanan şiddeti yakınplana aldı.Türkiye genelinde 1.010 öğretmen üzerinde uygulanananket, sonuçları itibariyle dikkat çekicidir. Anketekatılan öğretmenlerin yüzde 15.4’ü kadın, yüzde84.6’sı erkektir. Ankete katılanların yüzde 60’ı ilköğretimde,yüzde 23’ü mesleki ve teknik ortaöğretimde,yüzde 16.9’u da genel ortaöğretim kurumlarında görevyapmaktadır.Eğitimcilerin Yüzde 74.9’U Okullarında ŞiddetUygulayan/Uygulamış Öğrenci Olduğunu SöylediAnkete katılan öğretmenlere okulunuzdaşiddet uygulayan/uygulamışöğrenci var mı sorusunu yönelttik.Buna göre öğretmenlerinyüzde 74.9’u okullarındaÖĞRETMENLERİNBÜYÜK ÇOĞUNLUĞUSÖZLÜ ŞİDDET MAĞDURUTürk Eğitim-<strong>Sen</strong> Anket Çalışması Sonuçlarışiddet uygulayan öğrenci olduğunu söylerken, yüzde25’i şiddet uygulayan öğrenci olmadığını belirtmiştir.Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 23’ü öğrencisitarafından şiddete maruz kaldığını belirtirken, yüzde76.9’u öğrencisi tarafından şiddete maruz kalmadığınısöylemiştir.Öğretmenlerin büyük çoğunluğu sözlü şiddetmağduruÖğretmenlere hangi şiddet türüne maruz kaldığınısorduk. Buna göre öğrencisi tarafından şiddete maruzkaldığını ifade eden öğretmenlerin yüzde 65.1’isözlü şiddete, yüzde 16.9’u psikolojik şiddete, yüzde14.4’ü fiziksel şiddete, yüzde 3.6’sı da cinsel şiddeteuğradığını belirtmiştir.Eğitimciler, Öğrenciler Arasında En Fazla FizikselŞiddetin Yaygın Olduğunu DüşünüyorAnkete katılanlar öğrenciler arasında en fazla fizikselşiddetin yaygın olduğunu düşünmektedir. Öğretmenlerinyüzde 47.8’i öğrenciler arasında fizikselşiddetin, yüzde 44.1’i sözlü şiddetin, yüzde 5.8’i psikolojikşiddetin, yüzde 2.3’ü de cinsel şiddetin yaygınolduğunu düşünmektedir.Öğretmenlere Göre Öğrencileri Şiddete İten EnBüyük Etken Öğrencinin Ailesinden Ya Da ÇevresindenŞiddet GörmesiÖğretmenlere göre öğrencileri şiddete iten en büyüketken yüzde 33.6 ile öğrencinin ailesinden ya daçevresinden şiddet görmesidir. Bunu yüzde 31.7 ileebeveynlerin ilgisizliği, yüzde 16.8 ile mafya/aksiyon/korkufilmleri ya da dizileri,yüzde 8.7 ile eşlerin ayrı olması/parçalanmış aileler, yüzde 4.9 ilebilgisayar oyunları, yüzde 3.7 ileyoksulluk takip etmektedir.Eğitimcilere Göre Öğrencilerin83.8’İ Atari Salonlarına YaDa İnternet Kafelere GidiyorEğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 21


Anket Öğretmenlerin Büyük Çoğunluğu Sözlü Şiddet MağduruAnkete katılanların yüzde 83.8’i öğrencilerinin atarisalonlarına ya da internet kafelere gittiğini, yüzde16.2’si ise gitmediğini ifade etmiştir.Eğitimcilerin Yüzde 85’İ Öğrencilerin FizikselŞiddeti Bireysel Güç İle Gerçekleştirdiği GörüşündeAnkete katılanlara göre öğrencilerin yüzde 85’i fizikselşiddeti bireysel güç (yumruk atmak, kafa atmakv.s.) ile, yüzde 12.9’u kesici aletlerle (bıçak, jilet, çakıv.s.), yüzde 1.6’sı sopayla, yüzde 0.5’i de silahla gerçekleştirmektedir.Öğretmenlerin Yüzde 42’Ü Öğrencilerin OkulaGeliş-Gidişlerinde Kesici Alet Taşıdığını SöylüyorAnkete katılanların yüzde 43’ü öğrencilerin okulageliş-gidişlerinde kesici alet (bıçak, kelebek, ustura,ilet v.s.) taşıdığını, yüzde 57’si taşımadığını söylemektedir.Eğitimcilere Göre Öğrenciler Şiddeti En ÇokOkul Çevresinde Ve Arkadaşlarına UyguluyorAnkete katılan eğitimcilere göre öğrencilerin yüzde84’ü şiddeti arkadaşlarına, yüzde 13.6’sı herkese,yüzde 2.1’i öğretmenlerine uyguladığını belirtmiştir.Eğitimcilere göre öğrenciler şiddeti en çok okul çevresindeuyguluyor. Ankete katılanların yüzde 47.5’iöğrencilerin şiddeti okul çevresinde, yüzde 23.4’üokulda, yine yüzde 23.4’ü sokakta uyguladığını söylemiştir.Bu soruya diğer yanıtını verenlerin oranı yüzde5.7’dir.Ankete Katılanların Yüzde 91.2’Si Madde BağımlılığınınŞiddeti Tetiklediğini DüşünüyorEğitimcilerin yüzde 91.2’si madde bağımlılığınınşiddeti tetikleyen etkenlerden birisi olduğunu düşünmektedir.Ankete katılanların yüzde 77’si şiddet uygulayanöğrencinin okulda başarı düzeyini başarısızolarak tanımlarken, yüzde 22.3’ü vasat olarak tanımlamaktadır.Bu soruya başarılı yanıtını verenlerin oranıise sadece yüzde 0.7’dir. Ankete katılanlara şiddetuygulayan öğrencinin sosyo-ekonomik durumunu dasorduk. Buna göre katılımcıların yüzde 76.2’si şiddetuygulayan öğrencinin alt gelir grubuna, yüzde 20’siorta gelir grubuna, yüzde 3.8’i de yüksek gelir grubunasahip olduğunu düşünmektedir.Eğitimciler Şiddete Yatkın Öğrencinin KişilikYapısını Saldırgan Olarak TanımlıyorEğitimcilerin yüzde 75.3’ü şiddete yatkın öğrencininkişilik yapısını saldırgan diye tanımlarken; yüzde11.4’ü içe kapanık, yüzde 7.7’si soğukkanlı, yüzde4.6’sı dışa dönük/sosyal, yüzde 1’i de çekingen olaraktanımlamaktadır.Ankete katılanlara öğrenci arasında en çok hangisuç türünün işlendiği sorusunu yönelttik. Buna göreankete katılanların yüzde 70.3’ü tehdit, yüzde 9.7’siyaralama, yüzde 9.3’ü taciz, yüzde 5.4’ü hırsızlık, yüzde2.8’i şantaj, yüzde 2’si gasp cevabını vermiştir.Ankete Kalınalar Disiplin YönetmeliklerininYetersizliğinin Öğrencileri Şiddete Teşvik EttiğineİnanıyorEğitimcilerin yüzde 47.5’i disiplin yönetmeliklerininyetersizliğinin öğrencileri şiddete teşvik ettiğinidüşünürken; yüzde 33.5’i öğrencilerin sosyal ve sportifaktiviteler yapabileceği mekanların yetersizliğinin,yüzde 12.1’i rehberlik sistemindeki eksikliklerin, yüzde4.4’ü okul yönetimine yeterli kaynak aktarılmaması,yüzde 2.4’ü de derslerin boş geçmesinin öğrenciyişiddete teşvik ettiğini ifade etmektedir.Ankete katılan eğitimcilerin yüzde 45.2’si okulundaözel güvenlik ya da kamera sistemi olduğunu, yüzde54.8’i okulunda özel güvenlik ya da kamera sistemiolmadığını belirtmiştir.Anketin sonuçlarıyla ilgili açıklama yapan TürkEğitim-<strong>Sen</strong> Genel Başkanı İsmail KONCUK şunlarısöyledi:“ Okullarda şiddet ne yazık ki Türkiye’nin birgerçeğidir. Özellikle son yıllarda öğrencilerin birbirlerine,okul idarecilerine, öğretmenlerine ya dadiğer insanlara karşı uyguladığı şiddet büyük birartış göstermiştir. Bu anket çalışmasında eğitimcileringözüyle, okullarda öğrencilerin uyguladığışiddet mercek altına alınmıştır. Ortaya çıkan manzaraokullarda şiddet konusunda alınan önlemlerinne denli yetersiz olduğudur. Okullarda disiplinyönetmelikleri yetersizdir. Çoğu okulda güvenlikönlemi yoktur. Rehberlik hizmetleri ihtiyaca cevapverememektedir. Kalabalık sınıflar, boş geçen derslerşiddeti tetiklemektedir. Medyada yer alan şiddetiçerikli görüntüler, haberler, dizi ve filmler öğrenciiçin olumsuz davranış oluşturmaktadır. Okullardaöğretmenin etkinliğinin son yıllarda azaltılmasıöğrencinin şiddeti rahatlıkla uygulamasına zeminhazırlamaktadır. Okul çevresinde sıkı gözetim yapılmamakta,okul önlerindeki, köşe başlarındakiseyyar satıcılar tam anlamıyla denetlenmemektedir.İşte tüm bunlar şiddetin uygulama alanı bulmasınayol açmaktadır. Önlemler hızla alınmazsaokullar çete yuvasına dönecek, eğitim kurumları elisilahlı, sopalı çocuklarla dolup, taşacaktır.”22 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


MevzuatMilli Eğitim Bakanlığı Personel Müdürlüğü17/04/2009 Tarih ve 1080/38228 Sayılı yazılarıyla“Eğitim Kurumları Yöneticileri” konusunda <strong>Sen</strong>dikamızdangörüş, öneri ve yönetmelikte yer alması düşünülen“temel yaklaşımların” bakanlığa gönderilmesiniistemiştir. Buna gerekçe olarak, Millî Eğitim BakanlığıEğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliği eki EK–2Yönetici Değerlendirme Formunun bazı bölümlerininiptali ve yürütülmesinin durdurulması talebiyleaçılan bir idari davada Danıştay İkinci Dairesince verilen28/01/2009 tarihli ve E.No: 2008/7402 sayılı kararile sadece “Yöneticilik Hizmetleri” bölümünün birincisatırında yer alan “Müdür Yardımcılığı Görevinde GörevlendirmeOlarak veya Vekaleten Yürütülen Her Yılİçin” karşılığına gelen “0,84”, üçüncü satırında yer alan“Müdür Başyardımcıhğı Görevinde GörevlendirmeOlarak veya Vekaleten Geçen Her Yıl İçin” karşılığınagelen “0,96” ve beşinci satırında yer alan “MüdürlükGörevinde Görevlendirme Olarak veya Vekaleten GeçenHer Yıl İçin” karşılığına gelen “1,08” ibarelerininyürütülmesinin durdurulmasına karar vermesi gösterilmiştir.Bakanlık, eğitim- öğretimin aksatılmaması ve eğitimkurumlarının yönetim sürecinde yargı kararlarınabağlı yaşanan bazı olumsuzlukların giderilmesi amacıylasendikaların da görüş ve önerileri alınarak yenibir çalışma yapacaklarını açıklamıştır.Bu çerçevede, bakanlığın çalışmalarına esas olmaküzere sendikamızın görüş, öneri ve yönetmelikteyer alması düşünülen konularıyla ilgili olarak şube vetemsilciliklerimizden görüş istedik. Gelen görüşler veyönetici atama yönetmelikleri ile ilgili bugüne kadaryargı tarafından verilen hukuk kararlarını da dikkatealarak taleplerimizi Milli Eğitim Bakanlığına ilettik.Türk Eğitim <strong>Sen</strong> olarak yönetici atamalarını çokönemsiyoruz. Yöneticilik görevi, Türk Milli EğitimSisteminin en önemli yapı taşını oluşturmaktadır. Buanlayış çağdaş okul-kurum yönetiminin gereğidir.Kariyer, liyakat dikkate alınarak yapılacak atamalarıneğitimde huzuru ve başarıyı sağlayacağı kuşkusuzdur.Aksi uygulamalar ülkenin var olan. Genç nüfus potan-YÖNETİCİATAMA YÖNETMELİĞİTALEPLERİMİZİ MEB ‘EBİLDİRDİKsiyelinin harcanmasına, eğitim çalışanlarının huzursuzluğuna,kamplara bölünmesine yol açacaktır.Eğitim kalitesinin sorunları, aslında eğitim yönetimisorunlarına bağlı olduğu söylenebilir. Milli EğitimBakanlığı iyi yönetiliyorsa, eğitimin kalitesi kendiliğindenistenen seviyeye doğru yükselecektir. Milli EğitimBakanlığının iyi yönetilmesi demek, okulların iyi yönetilmesisonuçta eğitim çalışanlarının huzur bulduğu,sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi demek olacaktır. Okulve kurumlarda başarının, toplumda huzurun sağlanmasıiçin, Milli Eğitim Bakanlığının, Milli ve bir Devletpolitikası anlayışıyla yönetilmesi ile gerçekleşecektir.Bakanlık, okul ve kurum yöneticilerini hükümetlerinmemuru anlayışıyla değil, Devletin memuru olarakgörmelidir. Bu çalışanlar hükümetlerin emir erleri değildir.Hükümetler, Eğitim yöneticilerini değişen teknolojileritakip eden, bilimsel tutum ve davranış, toplamkalite yönetimi karşısında yeni roller üstlenilmesigerektiğinin bilincinde olan, insan ve vatan sevgisiyledolu, şeffaf, tarafsız bir yönetim anlayışını gerçekleştirenbirisi olarak görmeli, yönetici yetiştirmeyi buanlamda görmeli ve atama yönetmelikleri buna göredüzenlemelidir.Türk Eğitim <strong>Sen</strong> bugüne kadar vekâleten, geçicigörevlendirme yerine asaleten atama yapılmasınısavunmuştur. Yönetici atamalarında; Hukukun üstünlüğü,insan hakları temelinde objektif verileri esasalan ve yönetici adaylarını bir takım mahfillere eğilmekzorunda bırakmayacak bir atama yönetmeliğindenyana tavrını her zaman ortaya koymuştur.Bakanlığa ilettiğimiz taleplerimizi detaylı olarakwww.turkegitimsen.org.tr adresinden teminedeblirsiniz.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 23


MakaleBİLİŞİM TEKNOLOJİÖĞRETMENLERİNİNPROBLEMLERİBilim Teknolojisi öğretmenleri olarak ortakisteklerimiz ve hali pür melalimizdir. Bilişimteknolojileri öğretmenleri olarak Milli EğitimBakanlığı’nın yıllardır süren plansız ve programsız işleyişindenen çok etkilenen öğretmen grubu olduğumuzudüşünüyoruz.Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Teknolojileri öğretmenleriniOkullarda Bilişim Teknolojileri FormatörÖğretmeni ve İl ve İlçelerde Eğitici Bilgisayar FormatörÖğretmeni olarak görevlendiriyor yıllardır. Bu uygulamanınilk başladığı yıllarda (1992-1993) amaç kurulmaktaolan Bilgi Teknoloji sınıflarının işleyebilmesinive okulların bilgi teknolojilerine eğitim amaçlı adaptasyonunusağlamaktı. Fakat aradan geçen bunca yılarağmen bakanlığın hala aynı yönergeleri ilgi tutarakve kullanarak görevlendirme yapmaya devam etmesison yıllarda sayısı hızla artan Bilişim TeknolojileriÖğretmenlerini her bakımdan mağdur ve huzursuzetmiştir.İlk mağduriyetler Denge Tazminatı kanunu çıkmasınınakabinde yaşanmış ve Eğitici Bilgisayar FormatörÖğretmenlerine denge tazminatı verilmemeyebaşlanmasıyla ortaya çıkmıştı. Yani Eğitici BilgisayarFormatör Öğretmenleri(Bundan Böyle yazıda EBİTE-FO olarak kullanılacaktır) okullarındaki diğer branşöğretmenlerinden çok daha fazla çalışmalarına (08:00– 17:00) rağmen onlardan daha az ücret almaya başlamışlardır.Bunun akabinde denge tazminatı kalkmışve yerine ek ödeme gelmiştir. Fakat EBİTEFO lar bu eködemeyi de almamaya mahkum edilmişlerdir. Yanisınav kazandıkları, işlerini iyi bildikleri ve iyi yaptıklarıiçin adete MEB tarafından cezalandırılmışlardır vearadan geçen bunca süreden sonra hala bu sorunlarhiçbir çözüme kavuşturulamamıştır. Şu an içinde bazıillerde ek ödeme kesilmekte, bazı illerde verilmektedir.Geçen zaman da durumu düzelten iller olduğugibi hala yoruma açık genelgeler yüzünden keyfi uygulamalaryapılmaktadır. Ayrıca mesai saatleri dışındaverilmekte olan kursların ücretini bazı iller keyfi uygulamalaryaparak ödememektedir. Egitek her projdenbelirli sayıda öğretmenin bu kurslardan geçirilmesinişart koşuyor. Bu kursları mesai saatlerinde yapacakolursak kaç tane öğretmen bulabiliriz hadi bulduk diyelimbu seferde kursiyer öğretmenler kendi dersleriniaksatmak zorunda kalıyor.Okullarda görevli Bilgisayar Formatör Öğretmenleri(Bundan böyle yazıda BİTEFO olarak kullanılacaktır)ise 1992 yılından beri okullardaki Bilgi Teknolojisınıflarını ayakta tutmak ve okulların Bilişim teknolojilerineadaptasyonu konusunda çalışmış ve emekvermiştir fakat sürekli olarak görevlendirmelerle sürdürülenbu işler BİTEFO ları da çok yıpratmıştır. BirçokBİTEFO okullarda bir odası olmadan, idarenin çeşitliişlerini yaparak, diğer öğretmenlerin sürekli olarak sizne iş yaparsınız ithamlarına maruz kalarak hatta öğrencilerinhocam siz öğretmen misiniz sorularına bilemuhatap olarak, okulların Bilişim Teknolojileri ile bütünleşmesiyönünde emek vermişlerdir.Özetle MEB eğitim kurumlarının bilgi teknolojileriile bütünleşmesi için azımsanmayacak kaynaklar aktarmış,çok büyük miktarda paralar harcayarak BilgiTeknoloji sınıfları kurmuş, Çeşitli firmalarla anlaşmalarimzalayarak (Cisco, İntel, Adobe, Microsoft sadece birkaçörnek) bir çok projenin planlamasını yapmış fakataradan geçen 16 seneye ve bu 16 senede meydana24 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Bilişim Teknoloji Öğretmenlerinin Sorunlarıgelen bu kadar teknolojik gelişmeye rağmen tüm buyatırımları eğitim sahasında hayata geçirecek olanEBİTEFO, BİTEFO ve BT öğretmenlerinin görevlerinitanımlamaya, kadrolarını vermeye, sorunlarını gidermeyedair hiçbir çalışma yapmayarak tüm bu yatırımlarınanlamsız kalmasına sebep olmuştur.Son birkaç ayda ise ilk önce Milli Eğitim BakanıSn.Hüseyin Çelik imzalı Personel İşleri GenelMüdürlüğü’nün bir yazısı tüm BİTEFO ları çiledençıkarmıştı; bu yazıda özetle bir velinin çocuğunundersleri boş geçtiği için şikayet etmesi nedeniyle(16yıldır BİTEFO ve EBİTEFO ların sıkıntılarını duymazdangelen bir kurum bir velinin şikayetine ne kadar değerveriyor) BİTEFO olarak görevlendirilen öğretmenlerinasli görevinin derse girmek olduğunu ve BİTEFO’larınönce derslerine girmeleri arta kalan vakitlerde deisterse BİTEFO görevlerini yerine getirmelerini istemiştir.Yani MEB Tüm projeleri ve Eğitim sistemininbilişim teknolojilerine entegrasyonunu okullardauygulayacak olan öğretmenleri sınıflarına dönmeyezorlamıştır. Bundan bir süre sonra ise 19 Aralık 2008tarihinde (http://www.bitefo61.com/haberler/setup/bitefo2009.rar) yine Milli Eğitim Bakanı Sn. HüseyinÇelik imzalı bu kez Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğündenbir yazı gelmiş ve her okulda bir BİTEFOgörevlendirilmesi gerektiğini ve okullarda bulunanBilişim Teknolojileri Öğretmenlerinin zorunlu olarakBİTEFO olarak görevlendirilmesini istemiştir.(İl milli eğitim müdürlükleri açıklama yazısı:http://www.bitefo61.com/haberler/setup/sss.html)Yani Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri zorunlu görevlendirmeile BİTEFO yapılmaya çalışılmaktadır. Buşartlar altında Bilişim Teknolojileri Öğretmenleri olaraktüm sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan vedeğerli medyamızdan aşağıda yazılı isteklerimizi duyurmalarıve 16 yıldır süren Milli Eğitim Bakanlığınınbu plansız, tutarsız ve anlamsız işleyişine bir çözümbulunması için gündem oluşturmalarını talep etmekteyiz.Bizler öğretmeniz. Eğer ki bizi görev alanımızdışında başka bir şekilde görevlendireceklerse bunubize ve kamuoyuna duyursunlar. Kelime oyunları veyorumlarla bizleri kandırmaya çalışmasınlar.1. Günümüzde okullardaki bilişim teknolojisi ihtiyacıve eğitimin bilişim teknolojilerine entegrasyonunusağlamak için her okulda bir BİTEFO bulunmasıgerektiği görülmektedir. Bilişim Teknolojileri ÖğretmenlerininBİTEFO kadrosu açılarak bu kadro ile görevlendirilmelerigerekmektedir. Bilişim Teknolojileriöğretmenleri zorla bu görevi alacak diye dayatılmamalıdır.Devlet Memurları Geçici Süreli GörevlendirmeYönetmeliğinin II. bölümünde yer alan “Geçici SüreliOlarak Görevlendirilecek Personele İlişkin Şartlar’ı belirten4. Maddesinin “Bu görevde çalışmayı kabul etmesi”nin, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nünB.08.0.ETG.0.21.01.04.00-209.0/22168 sayılı ve 18-122008 tarihli yazısının 7. maddesindeki belirtildiği gibiisteğe bağlı görevlendirmeler yapılmalıdır.2. Okullarımızda görevli Rehber Öğretmenler gibiBİTEFO’larda bir odaya ve uygun çalışma ortamına sahipolmalıdır.3. BİTEFO’ların görev tanımları kadro verilmesiylebirlikte doğru ve açık bir şekilde yapılarak BİTEFO’larınidarelerin keyfi uygulamaları altında ezilmeleri engellenmelidir.4. İstekli sözleşmeli öğretmenlere de BİTEFO olmahakkı verilmelidir. Hiçbir sözleşmeli öğretmenin kadroluöğretmenden farkı olmadığını biliyoruz, böyle birayrım neden yapılıyor anlamış değiliz. Ayrıca Bilişimteknolojisi branşı dışında diğer branş öğretmenleri deBİTEFO olarak görev yapabiliyorlar fakat görev tanımıeksikliğinden ve görevlendirme olacak mı olmayacakmı belirsizliğinden dolayı asli branş görevlerini miyoksa BİTEFO’luğumu tercih edecekleri noktasındasıkıntıya girmektedirler.5. BİTEFO’larda Rehber öğretmenler ve diğer tümöğretmenler gibi yarı yıl ve yaz tatili hakkına sahip olmalıdır.(Songelen yazıya göre görevlendirmeler bir yılolacağı için TÜM BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÖĞRETMEN-LERİ YARI YIL VE YAZ TATİLLERİNDE ZORUNLU OLARAKÇALIŞMAYA MAHKUM EDİLMEKTEDİR OKULLARDAÖĞRENCİ VE EĞİTİM OLMADIĞI HALDE). Bizim diğeröğretmenlerden farkımız nedir ki gün ve yıl boyuokulda durmamız gerekiyor. Eğer okulunda kalmasıgereken BİTEFO varsa bu isteğe bağlı yapılmalıdır, kizaten yaz aylarında öğrencisiz bir okulda BİTEFO’nunyapacağı yoğun bir işi yoktur. Bu durum isteğe bağlıolmalıdır.6. BİTEFO’larda Rehber öğretmenler gibi hem sabahcıgruba, hem de öğlenci gruba rehberlik edecekşekilde 09:00 – 15:00 saatleri arasında mesai yapmalıdır.08.00-17.00 arası çalışma saatleri, çalışma ortamımızolan BT sınıfının gürültüsü ve radyasyon bizi aşırıyormaktadır. Bunların yanında öğrencilerimizin BT sınıfındamaksimum seviyede faydalanması için teneffüslerdeve öğle arasında da BT sınıfını öğrencilerinkullanıma açmak bizim için ayrı bir yük olmaktadır.7. Saatlerce Bilgisayar laboratuarında radyasyonamaruz kalarak sağlığımız da tehlikeye girmektedir.Birçok okulda 20 bilgisayarlık BT sınıfı ve ekipmanlarıbulunuyor. Bununla ilgili önlem alınmasını istiyoruz.8. Bizlerden BT sınıflarını halkın kullanımına açmamızistenmekte ve açmaya zorlanmaktayız. Fakat okulagelen halkı öğrenciler gibi kontrol etmek hem zorhem de bizim görevimiz değil. Resmen bizi internetkafecilik yapmaya zorluyorlar. Halk eğitim merkez-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 25


Makale Bilişim Teknoloji Öğretmenlerinin Sorunlarıleri bünyesinde kurulan KİEM (kamu internet erişimmerkezleri)’ler etkin kullanılırsa okullarda bu uygulamayagerek kalmayacaktır. Öğrencilerle beraber sivilhalkında Bt sınıfını kullanmasının uygun olmadığınıhepimiz anlayabiliriz.9. Bilişim Teknolojileri dersi 4. ve 5. sınıflarda haftada2 saat, 6-7-8.sınıflarda haftada 1 saat seçmeliolarak gösterilmektedir. Fakat ders notla değerlendirilmemektedir.Karnelerde bilişim teknolojisi dersineait not yoktur. Davranış notları bile veremiyoruz. BTdersinin de notla değerlendirilmesi gereklidir. Üniversitede bölümü olup ta seçmeli olan tek branş bizimbranşımızdır. Bilişim çağındayız teknoloji çağındayızdiyoruz ama uygulama da bunu göremiyor, yapılanyatırımların heba olmasına da üzülüyoruz. Siz kendiöğrenciliğinizi düşünün, aldığınız bir ders notla değerlendirilmiyorolsa derse bakış açınız nasıl olurduve öğretmenin pozisyonunu düşünün. Not veremeyenbir öğretmen.10. Dyned gibi BT sınıfının kullanılacağı projelerdendolayı okullarda seçmeli BT dersi gelecek yıldanitibaren artık idareciler tarafından seçilmemeyi düşünülmektedir.Çünkü notla da değerlendirilmeyen birders gereksiz görülmektedir. Bakanlığımızın bu dersolmadan diğer bilgisayar destekli eğitim faaliyetlerindentam verim alınamayacağını ve alınmadığını anlamasıgerekir. Bilgisayar kullanmayı bilmeyen, pratikkazanamayan öğrenci bu tip projelerde zaten başarılıolamamaktadır.11. MEB internete erişim projesi ile lise dengi okulların%100 ü, ilköğretimlerin ise %94 ‘ü olmak üzere12 milyon öğrenci ve 621.000 bilgisayarın internetebağlanması sağlanmış şeklinde bakanlığın her yerdeyaptığı reklamı vardır. Fakat gelin birde bizlere sorunbu bağlantıyı. Bize öyle bir okul gösteriniz ki MEB interneterişim bağlantısını verimli kullanıyor olsun. Dyned,Thinkquest, Meb Vitamin vb gibi projeler geliştirilmekteve bu projelerin hepsi internet ortamındakullanılmaktadır. Buna rağmen biz bu uygulamalarızar zor çalıştırıyoruz bazı okullar hiç çalıştıramıyorlar.MEB internetinde bulunan filtrelemenin de etkisiylebağlantı hızımız aşırı derece yavaştır. Herhangibir sayfayı (dikkat edin uygulamayı değil) açmakiçin defalarca denememiz gerekiyor. Birçok okulunkendine ait özel internet hattı vardır. Maddi imkanıolan okulla bu yolu seçerken maddi imkanı olmayanbir çok okulda ise bağlantıyı kullanamıyor. Bu konudaBakanlığımızın Telekom’la da anlaşarak teknik altyapıyı güçlendirilmesi ve okullara sağlanan bağlantıhızının artırılması gereklidir. Bu şekilde filtreli olarak 1Mbit’lik bağlantı ile okuldaki 20 bilgisayarın internetebağlanması imkansızdır. Bilgisayar konusunda az daolsa teknik bilgisi olan birinin böyle bir bağlantınınçıkaracağı zorluğu anlaması zor değildir.12. BİTEFO’lar ve BT öğretmenleri bilgisayar veelektronik tamircisi konumuna koyulmamalı, gerekirseher ilçeye açılacak teknisyen kadrosuna verilecekbilgisayar teknisyeni bilgisayar ve elektronik sorunlarıile ilgilenmelidir. Görev tanımımızda bulunmamasınarağmen okuldaki bilgisayar ve elektronik cihazlarıntamir ve bakımı ile de ilgilenmek zorunda kalıyoruz.Hem okulların maddi imkansızlıkları hem de zamandantasarruf için her BT öğretmeni ve BİTEFO bu gibifedakarlıklara yapmaktadır. Gerektiğinde görevimizolmadığı halde, mecbur kalarak tornavida matkap çekiçbilumum aletler kullanıp işlerin aksamadan yürümesineyardımcı olduğumuz halde, yapılan fedakarlıktakdir edileceği yerde, sanki asli görevimizmiş gibiidarecilerimizin bizden teknikerlik işleri beklemesiBİTEFO’lar için yapılmasını istediğimiz görev tanımıve kadro ile engellenecektir.Bakanlığın gönderdiği her yazıyı il milli eğitim müdürlüklerikafasına göre yorumlamaktadırlar. http://haszumreler.com/formatorluklistesi.rar adresindenillere göre yapılan formatörlük görevlendirmelerinive tüm illerde yapılan uygulamalardan örnekleri görebilirve ne kadar dağınık bir düzen olduğunu anlayabilirsiniz.Bu senenin sonuna yaklaştık fakat gelecek seneiçin yapılması gereken düzenleme için yukarıda sıralamışolduğumuz sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizindikkate alınmasını rica ediyoruz. Unutulmamalıdırki biz Bilişim Teknolojileri öğretmeni olarak atandık vekararnamemizde öğretmen yazıyor. Eğitim adına tümgörev ve projeleri zaten yapıyoruz ve yapacağız fakatözlük haklarımıza dokunulmamasını istiyoruz. Zorakitamirci sıfatını kabullenmek istemiyoruz.Saygılarımızla26 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


MakaleEĞİTİMDEBU AYIP SİZE YETERMehmet KARABEKİR Kütahya Şube BaşkanıAylardır sendika olarak Milli Eğitim Bakanlığıve Milli Eğitim Eski Bakanının bizzat gerçekleştirdiğiusulsüz atamaların iptal edilmesi ve buusulsüz atamalar sebebi ile mağdur edilen eğitimçalışanlarının haklarını alabilmeleri adına elimizdengelen bütün gayreti gösteriyor ve sesimizi yükselterekherkesin yaşanan haksızlıkları görmesini istiyoruz.Milli Eğitim Bakanlığı, Cumhuriyet tarihimizin enkötü yönetim örneklerinden birini göstererek maaleseftarihe geçmiştir. Onlarca insan gerek Okul-KurumMüdürü, Müdür Yardımcısı, şube müdürü atamalarındaduyuru, yargıdan dönmeyecek Yönetmelik vemevcut Yönetmelik doğrultusunda atama beklerkenBakanlık ve bizzat Eski Bakan, istediği kişiyi istediğiyere atamaya devam etmiştir. Devletin baki, devletiyönetenlerin ise geçici olduğunu sayın eski Bakangörmüştür. Bugün görev başında olanlar da aklındanhiç çıkarmamalıdır. Aksi takdirde eğitim-öğretimolumsuz etkilenecektir. Bunun da sorumlusu baştaMilli Eğitim Bakanı olmak üzere bu ülkenin yönetiminetalip olan siyasi irade olacaktır.Milli Eğitim Eski Bakanı giderayak; Okul–KurumMüdürü, Müdür Yardımcısı, şube müdürü atamaları,açıktan ve kurumlar arası atamalarda onlarca kişiyidilediği şekilde yerleştirmiş ve hiçbir surette kariyer,liyakat ve hak ilkelerini gözetmemiştir. 657 sayılıYasanın 76. maddesinin arkasınasığınarak ve bu maddeyi dilediğigibi yorumlayarak hukuk devletiolma gereklerini hiçesaymıştır. Gerçekleştirilenatamalar hukuk dışıdır veeğitim çalışanlarının tamamına,eğitime saygısızlıktır.Okullarda öğretmenler arasınabilerek ve kasten ikiliklersokularak eğitim-öğretim siyasallaştırılmıştır.Anayasa, yasalaryok sayılmıştır. Resmen hukuk çiğnenmiştir.Devletin baki, devleti yönetenlerinise geçici olduğunu sayın eski Bakangörmüştür. Bugün görev başındaolanlar da aklından hiç çıkarmamalıdır.Aksi takdirde eğitim-öğretim olumsuzetkilenecektir. Bunun da sorumlusubaşta Milli Eğitim Bakanı olmak üzerebu ülkenin yönetimine talip olansiyasi irade olacaktır.Usulsüz yapılan atamaların peşini bırakmayacağız.Eğitim çalışanlarından feryatlar yükselmeyebaşlamıştır. Çok sayıda eğitim çalışanı sendikamızabizzat gelerek, telefonla arayarak haksızlığa karşı tepkigöstermemizi istemişlerdir. Eğitim çalışanları “Bu;bana, okulumda görev yapanlara velhasıl tüm eğitimçalışanlarına saygısızlıktır.” “Haksızlıklara karşı tek tepkigösteren yer olarak, Türk Eğitim <strong>Sen</strong>’i arıyoruz. Neolursunuz, yapılan haksız atamalarınpeşini bırakmayın, okullardabüyük huzursuzluklar yaşanmayabaşladı, bu ülkeyi yönetenlerbunları görmüyor mu, savcılar,sivil toplum örgütleri, siyasipartiler, sendika-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 27


Makale Eğitimde Bu Ayıp Size YeterYapılan atamaların iptal edilmesi halinde, bundansonra kimse keyfi atama yapamayacaktır. Kariyer veliyakate göre atama yapıldığında okulve kurumlarda huzurolacak, çalışanlarbirbirine farklı bakmayacak,kutuplaşma,kamplaşma olmayacak,eğitimde başarıkonuşulacaktır. Biliyoruzki eğitim çalışanlarının istediğide budur. İşte şimdibunun zamanı. Yapılanatamalara “DUR” diyelim.76. Madde denilerek bakanoluruyla nereye atamayapılıyorsa bu yerlere dilekçeile başvuruda bulunalım. “Ben de bu okula, kurumaatanmak istiyorum” diyelim. Şartı tutan, puanına güveneneğitim çalışanları, bu görevi yerine getirecektir.Dilekçeniz idare tarafından kabul görmediğinde hakaramayı yargıda sürdürerek, atamayı yapanlara cevapverelim.Bu cesareti gösterecek binlerce eğitim çalışanıolduğunu biliyoruz. Türk Eğitim <strong>Sen</strong> olarak, dilekçeile başvuruda bulunanlara her türlü hukuksal desteksağlanacaktır. Keyfiliğe son verelim. Görev hepimizin.Türk Öğretmenleri hukuk dışı anlayışa geçit vermeyecektir.76.madde ile yapılan tüm atamaları kınıyor, buatamaların yapılmasına sebep olan herkese “bu ayıpsize yeter” diyorum.lar nerede? Eğitim çalışanları kamplara bölünmek isteniyor.Lütfen… Lütfen sizlerden bu konuda girişimlerinizibekliyoruz” diyen yüzlerce çalışandan telefonlaraldık. Telefon eden eğitim çalışanları sendikalarını dasöylerken, sendikamız mensupları, sendikasız olanlarve başka sendika üyesi olanlar tarafından sendikamızaranmıştır. Türk Eğitim <strong>Sen</strong> olarak, eğitim yöneticiliğindekayırmacılığa karşıyız, kişilerin görüşlerine göredeğerlendirilmesine karşıyız. Yönetici atamada ölçü;liyakattir, kariyerdir. Siyasi birliktelik değildir. Bakanlığave Sayın Bakan Nimet ÇUBUKÇU’ya da yapmalarıgerekenler hususunda çağrılarımızı yineliyoruz: “Yapılanusulsüz atamaları durdurun! Yapılanları iptal edin!”Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Bakan Onaylı” 76. Maddeyedayandırarak yaptığı atamalar, eğitim çalışanlarınıntamamına yapılan bir hakarettir. Eğitim çalışanları buatamalara karşı sessiz kalmamalı, hukuksuzluğa geçitvermeyecek davranışı göstermelidir.“ Bakanlığa ve Sayın Bakan NimetÇUBUKÇU’ya da yapmaları gerekenlerhususunda çağrılarımızı yineliyoruz:“Yapılan usulsüz atamalarıdurdurun! Yapılanları iptal edin!”Milli Eğitim Bakanlığı’nın“Bakan Onaylı” 76. Maddeyedayandırarak yaptığı atamalar,eğitim çalışanlarının tamamınayapılan bir hakarettir. Eğitimçalışanları bu atamalarakarşı sessiz kalmamalı,hukuksuzluğa geçitvermeyecek davranışıgöstermelidir. ”28 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikalNİSAN 2009KURUM İDARİ KURULU(KİK) TEKLİFLERİMİZEğitim iş kolunda en fazla üyeye sahip olan yetkilisendika Türk Eğitim <strong>Sen</strong> olarak,4688 Sayılı Kamu GörevlileriKanunu’nun 22 inci Maddesi gereği yılda ikikez bir araya gelen KİK toplantısının 2009 Yılının ilktoplantısını gerçekleştirdik.<strong>Sen</strong>dikamız, Türk Eğitim <strong>Sen</strong> tarafından, eğitimçalışanlarının talepleri Milli Eğitim Bakanlığı KİK üyelerineverildi. Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdürlerve Türk Eğitim <strong>Sen</strong> temsilcilerinden oluşan Kurumİdari Kurulu üyeleri gündemde bulunan konuları değerlendirdi.Anlaşma noktaları belirlendikten sonraönümüzdeki günlerde yeniden bir araya gelinecek.Kurum İdari Kurullarında MEB bünyesinde bulunantüm çalışanların, çalışma hayatından doğan sıkıntılarıdile getirilmekte, çözüm yolları teklif edilmektedir. Butaleplerimiz MEB tarafından da kabul edilirse KİK kararıolarak yayınlanmaktadır.Türk Eğitim <strong>Sen</strong> yetkili ve sorumlu sendikacılıkanlayışı gereği, tüm eğitim çalışanlarının çalışma hayatındankaynaklanan sorunlarını çözmek için vargücüyle mücadelesini sürdürmektedir. Tüm eğitimçalışanlarımızın ekonomik ve sosyal sıkıntılarını biliyoruz.Tüm şubelerimizden konuyla ilgili gelen raporlardikkate alınarak, KİK toplantısına taşınmıştır.Önceden yapılan KİK toplantılarında kabul edilmeyenmaddeleri tekrar bu toplantımızda da gündeme taşıyarak,her konunun önemli olduğunu ortaya koyduk.TÜRK EĞİTİM-SEN İLE MİLLİ EĞİTİM BAKANLI-ĞI ARASINDA YAPILACAK NİSAN 2009 AYI KURUMİDARİ KURULUNDA GÖRÜŞÜLMESİ İSTENEN KO-NULAR1- 2008 VE GEÇMİŞ YILLARDA İMZA ALTINAALINMASINA RAĞMEN UYGULANMAYAN KONU-LARIN GÖRÜŞÜLMESİ2- SENDİKAL VE DEMOKRATİK HAKLAR3- MALİ VE SOSYAL HAKLARa) Mali Haklarb) Sosyal Haklar4- ÇALIŞMA ŞARTLARIa) Eğitim ve öğretimin sorunlarıb) Eğitim çalışanlarının genel sorunlarıc) 4/B’li sözleşmeli öğretmenler ile 4/C’li çalışanlarınsorunları1- 2008 VE GEÇMİŞ YILLARDA İMZA ALTINAALINMASINA RAĞMEN UYGULANMAYAN KONU-LARIN GÖRÜŞÜLMESİ- Kurum İdari kurullarında görüşülüp mutabakatavarılan, ancak uygulanmayan konuların görüşülmesi2- SENDİKAL VE DEMOKRATİK HAKLAR- Kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyasetekatılma hakkı İLO standartlarına ve yargı kararlarınagöre düzenlenmelidir.- Sicil raporlarının mevcut formatının değiştirilerek,kurumlara özgü ve çok daha az sorulu, somut bilgive belgelere dayandırılabilecek duruma getirilmelive her yıl kişilere verilmesi sağlanmalıdır.- Memurun basın-yayın kuruluşlarına görüş ve düşünceleriniaçıklayabilmesi sağlanmalıdır.- Soruşturmaya dayalı görev yeri değişikliklerinin,soruşturma sonuçlanmadan yapılması engellenmelidir.- Personel mevzuatıyla ilgili konularda alınanolumlu mahkeme kararlarının tekrar dava açılmasınagerek kalmadan diğer personel için de emsal teşkil etmesinisağlayacak mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır.- 4688 sayılı Kanun’un 19/B maddesi gereğincehizmet koluna giren kurum ve kuruluşlarda memuruilgilendiren bütün komisyonlarda yetkili sendika temsilcisibulunmalıdır.2577 sayılı İdari Yargılama UsulKanunu’nun 28. Maddesine;“Danıştay, bölge idare mahkemeleri,idare ve vergi mahkemelerikararlarına göre işlem tesis etmeyenveya eylemde bulunmayanlarhakkında 1 yıldan az olmamak üzerehapis cezası verilir. Ve meydana gelenmaddi zararlar ödettirilir”ibaresi eklenmelidir.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Yetkili sendika üyelerine işçilerde olduğu gibi yıldaiki defa birer asgari ücret kadar “sendika ikramiyesi”ödenmelidir. Üye olmayanların ise yetkili sendikayadayanışma aidatı ödeyerek bu haktan yararlanmalarısağlanmalıdır.- 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 28.Maddesine; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idareve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesisetmeyen veya eylemde bulunmayanlar hakkında 1yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir. Ve meydanagelen maddi zararlar ödettirilir” ibaresi eklenmelidir.- 4688 sayılı Kanun’un l8.maddesi gereği aylıksızizinli olan <strong>Sen</strong>dika yönetim kurulu üyelerinden idareciolanların, Yönetici Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğigerekçe gösterilerek idarecilik görevleri üzerlerindenalınmaktadır. Yönetmelik maddesi Kanununilgili maddesine göre yeniden düzenlemelidir.4688 Sayılı Yasanın3/a maddesinde yapılandeğişiklikler doğrultusunda, adaymemurların ve 4/C çalışanlarınınsendikalara üye olması sağlanmalıdır.- 4688 Sayılı Yasanın 3/a maddesinde yapılan değişikliklerdoğrultusunda, aday memurların ve 4/C çalışanlarınınsendikalara üye olması sağlanmalıdır.- Bilgi Edinme Kanunun amacı, “Demokratik veşeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklıkilkelerine uygun olarak, kişilerin bilgi edinme hakkınıkullanmasına ilişkin esas ve usulleri düzenlemek”olarak belirtilmektedir. <strong>Sen</strong>dika Şubelerimizin BilgiEdinme Kanunu doğrultusunda her türlü bilgiye sahipolmaları için İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerincegerekli kolaylığın gösterilmesi doğrultusunda düzenlemeyapılmalıdır.- Şube olan sendikaların İlçe sendika temsilcilerive yönetim kurulu üyeleri haftada 1 (bir) gün izinli sayılmalarısağlanmalıdır.- <strong>Sen</strong>dika çalışmalarımızın sağlıklı yürütülmesi içinüye bilgilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitim çalışanlarınınil içi ve il dışı atamalarının sendikalara bildirilmesive İlsis’e erişim bilgilerinin sendikalara açılmasısağlanmalıdır.- İllerde de KİK benzeri kurulların oluşturularakyetkili sendikalarla birlikte, yerele ait sorunların veyaçalışmaların tespit edilebileceği ve çözüm bulunabileceğitoplantılar yapılmalıdır.- <strong>Sen</strong>dika görevlilerince üyelere ulaştırılması için ilve ilçe Milli Eğitim Müdürlüğüne teslim edilen sendikaevraklarının, okul-kurum evrak gözlerine dağıtımıyapılarak, evrakların görevlilerce işyerlerine ulaştırılmasısağlanmalıdır.3- MALİ VE SOSYAL HAKLARa) Mali Haklar- Gelir vergisi dilimleri yükseltilmeli, vergi oranlarıdüşürülmelidir.- 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde her türlü ödemelerdikkate alınarak bütün eğitim çalışanlarına birmaaş tutarında ikramiye verilmelidir.- Her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-ÖğretimeHazırlık Ödeneği”; brüt bir maaş tutarındave hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan, Yardımcıhizmetli ve Tüm Genel İdare Hizmetleri personelinintamamına ödenmelidir. Bununla ilgili verilen kanunteklifinin bir an önce yasalaşması için gerekli çalışmayapılmalıdır.- 16.12.2006 gün ve 26378 sayılı Resmi Gazete’deyayımlanan ve 2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıile yürürlüğe konulan, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenve Yöneticilerinin Ders ve Ek Ders Saatlerineİlişkin Esaslarda bugüne kadar yapılan uygulamalarve 5473 sayılı Kanun’la getirilen yeni düzenlemelersonucu ortaya çıkan yanlış ve eksik konuların dikkatealınacağı yeni bir düzenleme yapılmalıdır.- Yönetici ve Öğretmenlerin Ders ve Ek Ders Saatlerineİlişkin karar gereği eğitim çalışanlarının öncedenbilinmeyen ve istenmeyen sebeplerle; hastaolmaları, mazeret izni almaları, ÖSS ve SBS sınavlarınagirecek öğrencilere sınav öncesi verilen idari izinlerde,mevsim şartları ve dini bayramlardan dolayıeğitime ara verilmesi hallerinde küçümsenmeyecekoranlarda maddi kayıplar yaşanmaktadır. Milli EğitimBakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerin Ders ve Ek DersSaatlerine ilişkin 10.05.2008 tarihinde yapılan 16 ncımadde değişikliği ile öğretmenler mağdur edilmişlerdir.Bu karar yeniden gözden geçirilmeli, Bunlardanönce yürürlükte olan 16/12/2006 tarih ve 11350 sayılıbakanlar kurulu kararı ile 2007/19 sayılı genelgedenönce yapılan uygulamada olduğu gibi öğretmenlerinmazeret izni olduğu günlerde maaş karşılığı derse girmeşartı aranmaksızın, maaş ve ücret karşılığı şeklindeikiye ayrılarak haftanın günlerine dağıtımı yapılmaksuretiyle, izinli olduğu günde sadece ek ders ücretininkesileceği şekilde düzenleme yapılmalıdır.- Yönetmeliğin 16.maddesinin ders görevini yapmışsayılacağı halleri düzenleyen (a) bendinin 1.paragrafında“yurt içi görevlendirmelerde göreviniyapmış sayılır” ibaresinden dolayı, yurt dışı görevlendirmelerigörevini yapmış sayılacağı haller kapsamıdışında bırakılmıştır. Dolayısıyla AB programları kapsamındayapılmış olan projelerde yurt dışına gidenöğretmen ve idarecilerimiz mağdur olmaktadır. Göreviniyapmış sayılacağı haller kapsamına “yurt dışı”ilave edilmelidir.- İkinci kademe öğretmenleriyle sınıf ve diğer meslekdersi öğretmenlerin maaş karşılığı girmek zorundaoldukları ders saatleri 15 saat olarak eşitlenmelidir.30 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Beden eğitimi öğretmenleri için yaptıkları herbayram çalışması için ek ücret ödenmelidir.- İl içi, il dışı ve yurt dışında açılan sergi, müsamere,tiyatro, dinleti, bilgi kültür yarışması gibi etkinlikleriçin ders ücreti ödenmesiyle ilgili çalışma yapılmalıdır.- Müzik öğretmenlerine hazırlamış oldukları herprogram için ilave ücret ödenmelidir.- Branş öğretmenlerine verilen rehberlik ek dersücretleri sınıf öğretmenlerine de verilmelidir.- Rehberlik ve kulüp çalışmalarından dolayı ödenenücretler tekrar haftada 3 saat olarak ödenmelidir.- Yüksek Lisans yapan öğretmenlere % 25, doktorayapan öğretmenlere % 40’lık artı olarak verilen ekders ücreti kayıpları iade edilmelidir.- Okullarda yapılan etkinliklerde görev alan,başta Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenleriolmak üzere diğer öğretmenlere, ders yükünündışındaki bu faaliyetler sebebiyle Ders DışıHazırlık ve Planlama adı altında ücret ödenmelidir.- Branş öğretmenlerine kendi branşı dışında dersegirdiklerinde, maaş karşılığı ders saatini doldurupdoldurmadığına bakılmaksızın ek ders ücreti ödenmelidir.Çalışma şartlarına bağlı olaraknöbetçi öğretmenlere, taşımamerkezli okullardaki öğretmenlere,birleştirilmiş sınıf okutanöğretmenlere, teneffüs yapmayanokul öncesi öğretmenlerine ilave ekders ücreti ödenmelidir.- Çalışma şartlarına bağlı olarak nöbetçi öğretmenlere,taşıma merkezli okullardaki öğretmenlere,birleştirilmiş sınıf okutan öğretmenlere, teneffüs yapmayanokul öncesi öğretmenlerine ilave ek ders ücretiödenmelidir.- MEB Öğretmen ve Yöneticilerinin Ders ve Ek DersSaatlerine İlişkin Kararın 12.maddesinin 2.fıkrasındadeğişiklik yapılarak sınav komisyonu üyeliği ve sınavgözcülüğü görevleri sınırlandırması kaldırılmalıdır.- Ortalama yükseltme ve sorumluluk sınavlarındayabancı dil derslerinin sözlü sınav ücretleri ödenmelidir.- Ortaöğretim Kurumları rehber öğretmenlerininek ders ücretleri: Milli Eğitim Bakanlığı Yönetici ve öğretmenlerinders ve ek derslerle ilgili 2006/11350 sayılıbakanlar kurulu kararı ile değiştirilmesinden sonrarehber öğretmenlerin ek ders ücretleri Derslerin başladığıgünden derslerin kesildiği güne kadar geçensürelerde ödenmeye başlanmıştır. İlköğretim ve ortaöğretim okullarında görev yapan rehber öğretmenlerinücret ödemesi ile ilgili tereddütlerin giderilmesiamacı ile personel genel müdürlüğünün 28.06.2007tarih ve 41388 sayılı yazıları ile meslekle ilgili çalışmalarakatılan rehber öğretmenlere 15 saat ücret ödemesindenyararlandırılması ile ilgili açıklamaya göreilköğretimde görev yapan rehber öğretmenlere ücretödemesi yapılmaya başlanmıştır. Fakat Orta öğretimokullarında görev yapan rehber öğretmenlerin meslekiçalışma semineri yapmamaları nedeni ile ortalamayükseltme ve sorumluluk sınav dönemlerinde,tercih dönemlerinde görev almalarına rağmen ücretödemesi yapılmamaktadır. Bununla ilgili karışıklığınortadan kaldırılması için yargı kararları doğrultusundagerekli düzenleme yapılmalıdır.- Nöbetçi öğretmenler, kendi derslerinin dışındaboş olduğu vakitte bir başka öğretmenin dersini doldurduğuzaman ek ders ücreti alamamaktadır. Nöbetçiöğretmen herhangi bir nedenle boş geçen dersegirdiğinde ücret alabilmesi konusunda düzenlemeyapılmalıdır.Öğretmenlere nöbet tuttuklarıgünler için en az 2 saat ek ders ücretiödenmelidir.- Öğretmenlere nöbet tuttukları günler için en az2 saat ek ders ücreti ödenmelidir.- Sınıf öğretmenleri ve teknik öğretmenlere yaptığırehberlik/sosyal etkinliklere karşılık öğrenci kişilikhizmetleri olarak artı 2 saat daha ek ders ödenmelidir- Mesai saatleri dışında ve hafta sonlarında yapılanseminer, hizmet içi eğitim kursları ve toplantıları isteğebağlı olmalı, zorunluluk halinde katılan öğretmen,idareci ve diğer personele ek ders ücreti ödenmeli vemücavir alan dışından gelenlere harcırah ödenmelidir.- 30 öğrenciyi aşan sınıfların öğretmenlerine ekders ücreti arttırılarak ödenmelidir.- Sosyal faaliyetler ve sınıf öğretmenliği aynı öğretmeneverildiğinde ayrı ayrı ücret ödenmelidir.- Olimpiyatlara öğrenci hazırlayan öğretmenlereek ücret ödenmelidir.- Ders dışı çalışmalarda birden fazla etkinlik yapanlarınyaptığı bütün çalışmalardan ücret almalarısağlanmalıdır.- Veli toplantılarında görevli olan öğretmen ve yöneticileregünlük 6 saat ek ders ücreti verilmeli, diğerpersonele fazla çalışma ücreti ödenmelidir.- Eğitim öğretime hazırlık ödeneği altında eğitimçalışanlarına bir dizüstü bilgisayar ücretsiz verilmeli-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 31


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimizdir. Bu sayede sınıflarda bilgisayarlı etkin görsel eğitimegeçilebilecektir. Günlük plan vs gibi evraklardankurtulacak öğretmen bütün iş ve işlemlerini bilgisayarüzerinden yapmış olacaktır.Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşrateşkilatlarında çalışan tüm memur vehizmetlilere, Bağ-Kur’da olduğu gibiyılda en az iki ikramiye,Bağ-Kur ve Maliye Bakanlığı’ndaolduğu gibi fazla çalışma ücretiverilmelidir.- Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatlarındaçalışan tüm memur ve hizmetlilere, Bağ-Kur’daolduğu gibi yılda en az iki ikramiye, Bağ-Kur ve MaliyeBakanlığı’nda olduğu gibi fazla çalışma ücreti verilmelidir.- Hizmetlerin yapılmasında, artırılan performansınher aşamasında çalışanların katkısı inkâr edilemez birgerçek olup, performans ödeneğinden bütün çalışanpersonelin yararlandırılması (ilgili fakülte veya yüksekokulvb.) sağlanmalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan Bağımlı DaireBaşkanları ile Şube Müdürleri arasındaki maaş farkıazaltılmalıdır.- Kadrolu öğretmenler ile sözleşmeli öğretmenlerarasında ders ücreti farkı giderilmelidir. ( Kadrolu öğretmenlerders saati başına 6.32 TL ödenirken, ücretlive sözleşmeli öğretmenlere ise 5.43 TL ödenmektedir.)- Eğitim-Öğretim Kurumlarında çalışan sağlık personelininmali durumları iyileştirilmelidir.- Daktilograf veya memur iken şef olanlarla, VHKİiken şef olanlar arasındaki yan ödeme farkı kaldırılmalıdır.- Memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile eködemeler, döner sermaye ve diğer ödemeler emeklikeseneğine dâhil edilmelidir.- Harcırahlar, amacına uygun olarak görevli personelingünlük ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye çıkarılmalıve tüm yer değişikliğinde - ilk atama dâhil- yolluködemesi yapılmalıdır.- İlçe ve köylerde görev yapan ve zaman zaman sınavevrakı alma, toplantıya katılma ve benzeri sebeplerleil ve ilçeye çağrılan yönetici, öğretmen, memurve diğer çalışanlara yolluk ödenmelidir.- Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında görev yapanyönetici ve şoförlere, gece ve gündüz rahatsızlananöğrencilerin hastalanmaları halinde hastane ve sağlıkocaklarına götürdüklerinde veya görev mahalleri dışınaçıktıklarında yolluk ücreti tahakkuk ettirilmelidir.- Ek gösterge uygulaması 8.dereceden başlamalı,1.derecenin ek gösterge rakamı 2.200 ve aşağısındaolan hizmet sınıflarının 1.derece ek gösterge rakamının3.000’e yükseltilerek hiyerarşik düzene göreyeniden belirlenmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfındabulunan personelin de ek göstergeden faydalanmasısağlanmalı, aynı eğitim düzeyinde olup aynı işi yapankamu görevlileri arasındaki ek gösterge farklılığı giderilmelidir.- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 178.maddesinde değişiklik yapılarak, Milli Eğitim Bakanlığıçalışanlarından şoför, memur, hizmetli, teknisyen,VHKİ, gece bekçisi ve aşçılara fazla çalışma ücretiödenmelidir.- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 176.maddesindeki gösterge yükseltilerek ek ders ücretlerigünün şartlarına uygun hale getirilmelidir.- Öğretmenler girdikleri ders saati sayısına göre5473 sayılı Kanun’la değiştirilen 657 sayılı Kanun’un176.maddesi gereği tüm öğretmenlere 1/10 oranındaverilen Ders Dışı Hazırlık ve Planlama ücretleri okulun,branşın özelliklerine, temin güçlüğü kriterlerine göreyeniden düzenlenmeli ve hak kaybına uğrayan öğretmenlerekaybettikleri haklar iade edilmelidir.657 sayılı Kanun’un64.maddesi yenidendüzenlenmeli ve kalkınmadaöncelikli illerde çalışan personelintamamına 2 yılda 1 kademeilerlemesi verilmelidir.- 657 sayılı Kanun’un 64.maddesi yenidendüzenlenmeli ve kalkınmada öncelikli illerde çalışanpersonelin tamamına 2 yılda 1 kademe ilerlemesiverilmelidir.- Öğretmenlerin mahrumiyet bölgelerinde görevyapmalarını teşvik etmek amacıyla buralarda çalıştıklarıdönemler için farklı tazminat ödenmelidir.- Maaşla ödüllendirme ve diğer ödüllendirmelerdeçıplak maaş tutarı yerine ele geçen maaş miktarıödenmelidir. Ödüllendirmelerde kıstaslar getirilerekkayırmacılığa son verilmelidir.- Eğitim çalışanlarının maaşları AB standartlarınaçıkartılmalıdır.- Eğitim çalışanlarının e-okul kapsamında hergeçen gün yapmakta oldukları iş ve işlemler artmaktadır.Bu yüzden eğitim çalışanları için internetADSL ücretleri özel bir tarifeye bağlanmalıdır.- Hafta sonu ve mesai saatleri dışında sınav hazırlığı,kitap dağıtımı ve benzeri nedenlerle görev yapanpersonele ücret ödenmelidir.32 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Eğitimle ilgili buluş yapan, eser ortaya koyan veüreten eğitim çalışanları, teşvik amacıyla ekonomikolarak desteklenmelidir.- Tercih dönemlerinde ya da merkezi sınav haftalarında,okulları açık tutulan yönetici, öğretmen vediğer personele ücret ödenmelidir.- Okul yöneticilerine ek ders görev ücreti yerine,görev tazminatı adı altında kendi okulunda en fazladers ücreti alabilecek öğretmen kadar tazminat verilmelidir.Ayrıca maaş karşılığı girmesi gereken saatlertamamen kaldırılmalıdır.- Örgün ve yaygın eğitim kurumlarındaki, müdürlerarasında ek ders ücret adaletsizliği ortadan kaldırılmalıdır.- Aynı okul ve kurum bünyesi içinde yöneticilerarasında ek ders ücret adaletsizliği ortadan kaldırılmalıdır.- İkili eğitim yapan okullardaki yöneticiler ve diğerçalışanların mesaiye başlama ve bitiş saatleri devletmemurlarının uyması gereken mesai saatinin üzerindeolduğundan, bununla ilgili ek ders saatlerinde düzenlemeleryapılmalıdır.- Hafta sonu veya mesai saatleri dışında yapılanfaaliyetlerde, yönetim görevini yerine getirmek üzeregörevlendirilen idarecilere ödenecek olan 2 saatlik ekders ücreti ve görevlendirilecek yönetici sayısı öğrencisayısına göre artırılmalıdır.- İdarecilere egzersiz faaliyetlerinde bulunabilmehakları tekrar verilmelidir.- Bünyesinde ana sınıfı bulunan ilköğretim okullarınınidarecilerine ödenen ek ders ücretleri, anaokuluidarecilerine ödenen seviyeye çıkarılmalıdır.- Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne bağlı her türLise ( Yatılı ve Pansiyonlu Okullar hariç) müdür, müdürbaşyardımcısı ve müdür yardımcılarının yönetimkarşılığı haftalık ek ders ücreti saatleri en yüksek ekders ücretinde, ilköğretim okullarında da en yüksekseviyede eşitlenmelidir.Son yapılan ek dersdüzenlemesinden Milli EğitimBakanlığı merkez ve taşra teşkilatındagörev yapan şefler ve uzmanlarıyararlanamamışlardır. Bunların da ekders saatleri arttırılmalıdır.- Ortaöğretim Kurumlarında görev yapan yöneticilere;“Ortalama Yükseltme ve SorumlulukSınavları”nda sınav görevleri karşılığı sınav ücreti verilmelidir.Hükümetin kamudaki maaş adaletsizliğini gidermekiçin çıkardığı ek ödeme düzenlemesinden; şubemüdürleri, uzmanlar, il milli eğitim müdür yardımcıları,ilçe milli eğitim müdürleri, ilköğretim müfettişlerive şefler yararlanamamışlardır. Bu çalışanlar da eködemelerden yararlandırılmalıdır.Hizmetli kadrosunda olup da,valilik onayı ile memur veya verihazırlama ve kontrol işletmeni olarakgörevlendirilen hizmetliler, bukadroların yararlandıkları yan ödeme vegöstergelerinden yararlandırılmalıdır.- Son yapılan ek ders düzenlemesinden Milli EğitimBakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görev yapanşefler ve uzmanları yararlanamamışlardır. Bunlarında ek ders saatleri arttırılmalıdır.- Milli eğitim müdürlerinin ve şube müdürlerinin“Özel Hizmet Tazminatları” arttırılmalıdır.- Bakanlık Merkez ve Taşra Teşkilatında görev yapan,ek ders ücreti alamayan diğer çalışanlara da ekders ücreti veya yerine geçecek tazminat verilmesiiçin çalışma yapılmalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatlarındagörev yapan şoför kadrosundaki memurlar daçalışma saatleri olarak idareye uymaktadırlar. Yanihafta içi 08.00–21.00 hafta sonu 09.00–21.00 çalışmasaatleri olduğu halde izin dışında ek bir mesai ücretiödenmemektedir. Bu çalışanlara ek mesai ücretiödenmelidir.- Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan sınavlarda görevlendirilenhizmetlilere her oturum için ücret verilmelidir.- Nöbet tuttuğu halde ücret alamayan personelede nöbet ücreti verilmelidir. Gece nöbeti tutanlaraizin verme yerine diğer kurumlarda olduğu gibi fazlamesai ücreti ödenmelidir.- Tatil günlerinde ve bayram günlerinde yaptırılanzorunlu çalışma karşılığında fazla mesai ücreti bir katfazla ödenmelidir.- Hizmetli kadrosunda olup da, valilik onayı ile memurveya veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarakgörevlendirilen hizmetliler, bu kadroların yararlandıklarıyan ödeme ve göstergelerinden yararlandırılmalıdır.- Seyyar görev tazminatını hak eden personelin(tekniker, teknisyen, mühendis, şoför vb.)ödemeleri zamanında yapılmalıdır.- Yatılı ve pansiyonlu okullar ile özel eğitim okullarındagörev yapan hizmetlilere ek ücret ödenmelidir.- Döner sermayeli kurumlarda çalışan hizmetli vememurların da döner sermayeden adil biçimde payalmaları sağlanmalıdır.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 33


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Fiilen bilgisayar kullanan personele de VHKİ’lerineverilen tazminatlar verilmelidir.- Yaygın eğitim kurumlarında uygulanan kulüp çalışmalarınaek ders ücreti verilmelidir.- Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüklerindegece geç saatlere kadar ve hafta sonlarında görevyaptırılan memur ve hizmetlilere ek ücret ödenmelidir.- Ticaret Liselerindeki bilgisayar ve muhasebe şeflerineDers Dışı Hazırlık ve Planlama Ücreti verilmelidir.- Teknoloji tasarım öğretmeni olarak atanan tekniköğretmenlere de teknik hizmet tazminatı ödenmelidir.- Meslek Liseleri ve mesleki eğitim merkezlerindekiöğretmen ve idarecilerin ek ders saatleri arasındakifark kaldırılmalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı yönetici ve öğretmenlerininders ve ek ders saatlerine ilişkin kararın 21.maddesinegöre geçici görevlendirmelerde 18 saat ücretödenmesi öngörülmektedir. Bu uygulama kız ve erkekteknik okul ve kurumlarında görev yapan meslekdersi öğretmenleri açısından büyük bir mağduriyeteyol açmıştır. Geçici görevlendirmelerde eskiden olduğugibi emsali öğretmenler esas alınmalıdır.- Meslek Lisesi statüsündeki tüm okullarda meslekdersi öğretmenlerine ek olarak verilen eğitim veöğretim tazminatının branşlar için eşit ve üst orandaödenmesi sağlanmalıdır.- 3308 sayılı Kanun’un gelirlerinden teknik öğretmenlereödenen ek ücret artırılmalıdır.- Ek Ders Kararının 15.maddesi 3.fıkrasında belirtilen“Okul ve kurumun bulunduğu il veya ilçe merkezindeyeterli sayıda işletme bulunmaması halindeilgili mevzuatına göre meslek eğitimi ve stajlarını kendiokullarında yapan öğrencilerin eğitiminde görevlendirilenyönetici ve öğretmenlerin ek ders görevleride bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları kapsamındabelirlenir.” denilmektedir. Yani yazın ve yarıyıl tatillerindehaftada 40 saat ders işleyen bir öğretmene 16saat ücret ödenmektedir. Bu haksızlığın giderilmesiiçin, öğrencilerin toplam staj süresi olan 40 saat ücretalacak şekilde düzenlenmelidir.- Bölüm ve atölye şeflerinin ücretleri düzenlenirken“Planlama ve bakım onarım görevi” ücretinin, EkDers Ücretleri Esaslarının 6/4 birinci fıkrasının (c) bendindebelirtilen atölye ve laboratuar öğretmenlerineverilebileceği belirtilmektedir. Bu düzenlemede TicaretMeslek Liseleri, Sağlık Meslek Liseleri, Otelcilik veTurizm Meslek Liseleri ve İletişim Meslek Liselerindegörev yapan bölüm ve atölye şefleri bulunmamaktadır.Bunlarda kapsama alınmalı, ayrıca kararda vekararın ekinde yer alan çizelgede, ticaret-turizm vesağlık idaresine bağlı okulların ek ders durumu belirtilmelidir.- Endüstri meslek liselerinde çalışan atölye teknisyenlerineyardımcı öğretim görevlisi olarak ödenenek ders ücretinden yararlanmaları konusu bir esasabağlanmalıdır.- Teknik öğretmenlere ödenen Teknik Hizmet Tazminatı,kanunda belirtildiği gibi % 40’a çıkartılmalıdır.- Mesleki ve teknik eğitim kurumlarında görevliteknisyenlerin maaşlarındaki yetersizlik giderilmeli veözel hizmet tazminat oranları yükseltilmelidir.- Teknik öğretmenlerin koordinatörlük görevlendirmekriterleri belirlenmeli, muallâk ifadeler yerinegenel tespitler yapılmalıdır.- Bilgisayar öğretmenleri ve alan daralması sebebiyleilköğretim okullarında görevlendirilen tekstilve benzeri branşlardaki teknik öğretmenler, MeslekLiselerindeki emsalleri gibi özlük haklarından faydalandırılmalıdır.- 5473 sayılı Kanun’la 439 sayılı Kanun’da değişiklikyapılarak “atölye ve meslek dersleri” ifadesikaldırılmış, yerine “ders” ifadesi yazılmıştır.Kanunun eski şekline getirilmesi ve öğretmenlerinmaaş karşılığı sadece branşlarında derse girmelerisağlanmalıdır.b) Sosyal Haklar- 5,8 milyon çalışan hala KEY ödemelerini alamamıştır.İkinci ödemelerin 28 Haziran 2009’dan sonrayapılacağı açıklanmıştır. Hükümet’in ödeme takviminişimdiden belirlemesi ve gecikmeden dolayı meydanagelen hak kaybının nemasıyla birlikte hak sahiplerinegeciktirilmeden ödenmesi için gerekli tedbirlerinalınması sağlanmalıdır.- Tüm eğitim çalışanlarının otobüs, tren, metro vebenzeri hizmetlerden indirimli olarak yararlanmasısağlanmalıdır.Tüm eğitim çalışanlarının otobüs,tren, metro ve benzeri hizmetlerdenindirimli olarak yararlanmasısağlanmalıdır.- Bakanlık merkez çalışanlarına verilen toplu taşımkartlarından, büyük şehirlerdeki tüm eğitim çalışanlarıda yararlandırılmalıdır.- 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 123.maddesine göre verilen aylıkla ödüllendirmelerin,34 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimizdevlet memurunun eline geçen (ödül aldığı aydakizam ve tazminatlar dâhil net tutar) üzerinden ödemeyapılması için düzenleme yapılmalıdır.- Çocuğu yüksek öğrenim gören eğitim çalışanlarına“Eğitim Yardımı” yapılmalıdır.- Bakanlık merkez teşkilatında çalışanlardan vefatedenlerin (hangi kadrolarda çalışırsa çalışsın) cenazeleriile ilgili bilgilerin, merkez teşkilatı birimlerine Öğretmenehizmet ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığıncaayırım yapılmadan duyuruları yapılmalıdır.- Diş, gözlük, ortez, protez ve çeşitli cihaz bedellerinintamamı ücretlerinin devlet tarafından karşılanmalıve özellikle diş tedavilerinde ve protezlerde özelsağlık kuruluşlarından faydalanma imkânı sağlanmalıdır.- Özel sağlık kuruluşlarının eğitim çalışanlarınınmuayene ve tedavisinde fark alınmamasıdoğrultusunda düzenleme yapılmalıdır.- Özürlülerin sağlık cüzdanlarının renkleri değiştirilereksağlık kuruluşlarında öncelik tanınmalıdır.- Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerindeki uygulamaotellerinin tüm imkânlarından eğitim çalışanlarıindirimli faydalanmalıdır.- Dinlenme kampları ve diğer sosyal tesislerdenbütün eğitim çalışanları eşit şekilde yararlanmalıdır.- Eğitim çalışanlarının, eskiden olduğu gibi müzeve diğer tarihi yerlere ücretsiz olarak girebilmelerisağlanmalıdır.- Tüm kamu hizmet araçları KASKO kapsamınaalınmalıdır.- Lojman tahsis edilen ve edilmeyen eğitim çalışanlarıarasındaki eşitsizlik giderilmeli, lojman tahsisedilmeyenlere 100 m2 lojmanda oturan kamu görevlilerindenalınan kira bedeli kadar kira yardımıyapılmalıdır.- Öğretmenevi bandrol uygulaması kaldırılmalıdır.Öğretmenevlerine doğal üyelik statüsünün geri kazandırılarakaidat ödenmeden üye haklarından yararlandırılmasısağlanmalıdır.- İlçelerde öğretmenevi, misafirhane gibi sosyaltesisler açılmalıdır.Milli Eğitim Bakanlığı ve TOKİarasında yapılacak protokolçerçevesinde, eğitim çalışanlarınınyararlanacağı KONUT PROJELERİhayata geçirilmeli, bu sayede evsahibi olamayan eğitim çalışanlarınınuygun şekilde ev sahibi olmalarısağlanmalıdır.- Eğitim çalışanları için daha fazla dinlenme ve tatiltesisleri yapılmalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı ve TOKİ arasında yapılacakprotokol çerçevesinde, eğitim çalışanlarının yararlanacağıKONUT PROJELERİ hayata geçirilmeli, bu sayedeev sahibi olamayan eğitim çalışanlarının uygunşekilde ev sahibi olmaları sağlanmalıdır.- İzin Yönergesi taslağı hakkında görüşümüz09.02.2009 tarihinde bakanlığa gönderilmiştir. İzinYönergesi, görüşlerimiz dikkate alınarak bir an önceuygulamaya konulmalıdır.- Doğum sonrası ücretli izin 32 haftaya çıkarılmalıdır.- İnsan sağlığını tehdit eden atölye, kalorifer dairelerigibi bölümlerde çalışan personele, zehirlenmelerekarşı ayran, yoğurt vb. gıda yardımı yapılmalıdır.- Yiyecek Yardımı Yönetmeliği yeniden düzenlenerek,eğitim çalışanlarının da yemeklerdenücretsiz yararlanmaları sağlanmalı, 50 kişidenaz personelin çalıştığı işyerlerinde yemek ücretikarşılanmalıdır.- Ödenmekte olan sosyal yardım (aile yardımı,çocuk parası, doğum yardımı, ölüm yardımı) göstergerakamları yükseltilerek ödenmelidir. Çocukyardımı çocuk sayısı sınırlaması olmadan ödenmelidir.- Yıllık izinler işgünü esasına göre düzenlenmelive günlük idari izinler yıllık izinden düşülmemelidir.- Yurtdışına görevlendirilen öğretmenlerin yaztatilleri Türkiye’deki öğretmenler gibi olmalı ve derskesimi ile ders yılı başlama tarihleri arasında izinli sayılmalıdır.Ayrıca, uçak geliş-gidiş biletleri devlet tarafındankarşılanmalı ve ücretleri artırılmalıdır.- Devlet memurlarının özel eğitime muhtaç çocuklarının,devletçe karşılanan aylık 8 saatlik ders sayısı12 saate çıkarılmalı ve devlet tarafından karşılanmayadevam edilmelidir.- Engelli öğretmen ve personele; kurum lojmanlarındankontenjan ayrılmalı ve kendi aralarında sıratahsisli olarak yararlandırılmalıdır.- Kamu kuruluşlarında görev yapan engelli personelingüzergâhı uygun olan mevcut kamu servisaraçlarından ücretsiz yararlanmaları için düzenlemeyapılmalıdır.- Eğitim çalışanlarına bir defaya mahsus evlenmeyardımı verilmelidir.- Sözleşmeli personel de sosyal yardımlardan faydalanmalıdır.- Atamalarda şehit ailelerine öncelik verilmelidir.- Terör olaylarında hayatını kaybeden eğitim çalışanlarınındurumları da, şehit ve gazi olan asker vepolislerimiz gibi değerlendirilmelidir.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 35


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) TekliflerimizTerör olaylarında hayatını kaybedeneğitim çalışanlarının durumları da,şehit ve gazi olan asker vepolislerimiz gibi değerlendirilmelidir.- 5450 sayılı Kanun’la Milli Eğitim Bakanlığı’nadevredilen okullardaki meslek dersleri öğretmenlerinormal liselere veya İlköğretim Okullarına verilerekmeslek dersleri öğretmeni olma avantajlarının ortadankaldırılmasından dolayı doğan hak kaybı önlenmelidir.- Milli eğitim müdürleri ile yardımcılarına ve şubemüdürlerine de kariyer basamakları sınavlarına girmehakkı verilmelidir.- Üniversite ve Yurt-Kur çalışanları ile KKTC’ndegörev yapan öğretmenler öğretmenevlerinden yararlandırılmalıdır.- Örgün ve yaygın mesleki ve teknik eğitim kurumlarındakikadrolu usta öğreticilerin, öğretmenlik mesleğineilişkin temel bilgi ve becerilerle donatılmalarıamacıyla hizmet içi eğitim almaları sağlanmalıdır.- Şehit ve gazi çocukları için özel okul ve dershanelerde%5 oranında ücretsiz kontenjan ayrılmalıdır.- Hizmetlilere oda tahsisi yapılmalıdır- Profesyonel sendikacıların sevk kâğıdı olmadantedavi olabilmelerine imkân sağlanmalıdır.- Eğitim çalışanları izin kâğıdı olmadan da başkaillerde sağlık muayenesi olabilmelidir. Sağlık giderleride muayene ve tedavi olunan il milli eğitim müdürlüğütarafından karşılanmalıdır.- Banka promosyonlarının % 100’ünün çalışanlaraverilmesi gerçekleşmelidir. Tek banka bulunan ilçelerdeçalışan MEB personelinin de promosyon almalarısağlanmalıdır.- Bakanlık merkez binasında ve taşrada görev yapantüm eğitim çalışanlarının çocukları için kreş vegündüz bakımevleri açılmalıdır.- Mevcudu 500 öğrenciyi aşan okullara, devlet tarafındangüvenlik ve sağlık görevlisi verilmelidir.- Ders kitapları; her yıl dağıtılmak yerine, ciltlenmişve baskı kalitesi arttırılmış ve 5 yıl süreli kullanılmaküzere okullara verilmeli, öğretim yılı sonunda toplanarakisraf önlenmelidir.- Eğitim çalışanlarının görev yaptığı yerlerde ikâmetetme şartı kaldırılmalıdır.- 6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 10.maddesinin1.fıkrası değiştirilerek her türlü atamalarda yolluködenmelidir.- Okulöncesi eğitimi öğretmenlerine teneffüs hakkıverilmeli ya da ders saatinin süreleri düşürülmelidir.Bu okullarda görev yapan bayan öğretmenlere sütizni kullanmaları sağlanmalıdır.- Atölye ve meslek dersleri öğretmenleri ve öğrencileriiş kazalarına karşı sigorta yaptırılmalıdır.- Üç günü geçmeyen mazeret izinlerinin işyeriamirlerince verilmesi sağlanarak bürokratik işlemlerinazaltılması yoluna gidilmelidir.- Engelli eğitim çalışanları ve öğrenciler için işyerlerininfiziki yapıları uyumlu hale getirilmelidir.- Yaz ve güz dönemi mesleki eğitim çalışmaları ilehizmet içi eğitimler, eğitim-öğretimin kalitesinin veöğretmen verimliliğinin arttırılmasına yönelik olarakyeniden düzenlenmelidir.- Okulların yapacağı etkinliklerde, şehir içi ulaşımlarıbelediyelerce ücretsiz olarak sağlanmalıdır.- Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı öğretmen çocuklarınatanınan kontenjanın Bakanlıkta merkez vetaşra kuruluşlarında çalışan tüm eğitim çalışanları dadâhil edilmelidir. -Parasız Yatılılık ve Bursluluk SınavıSınava başvurabilmek için belirlenen miktar aileninyıllık gelirinin fert başına düşen tutarı 2007 yıllında5100 YTL, 2008 yılında 5400 YTL iken 2009 yılında4353 TL olarak belirlenmiştir. Bu miktarın bu yıl düşürülmesindendolayı kontenjan ayrılan öğretmen çocuklarıiçin bir anlam ifade etmemiştir. Yani öğretmençocukları bu sınavlara başvuru yapamamıştır. Rakamlarınyükseltilerek mağduriyetin giderilmesi gerekir.- Hastaya refakat eden eğitim çalışanları izinli sayılmalıdır.- Burs alan öğrencilerin sağlık karneleri iptal edilmemelidir.- Özel eğitim kurumlarında çalışanlara yıpranmapayı verilmesi gerekmektedir. ( 3 yıla 1, 4 yıla 1 gibi)- Kurumlarda usta öğretici olarak görev yapanlarıntam gün mesai yerine öğretmenlerde olduğu gibieğitim-öğretim faaliyetinin sona ermesiyle mesailerininbitmesi sağlanmalıdır.4- ÇALIŞMA ŞARTLARIa) Eğitim ve öğretimin sorunları- Milli Eğitim müfredat programları, öğretmenlerinve yetkili sendikanın da görüşleri alınarak milli vemanevi değerler ışığında yeniden düzenlenmelidir.- İlköğretim okullarında okul adına ödenek çıkarılmalı,liselere gönderilen ödenekler de ihtiyacı karşılayacakşekilde zamanında gönderilmelidir.- Döner sermaye işletmelerinde yapılan üretiminokul dışında ihale usulü ile yürütülmesi, döner sermaye-öğrenciilişkisini bitirmiştir. Bu uygulamanıntekrar eskisi gibi yapılması, öğrencilerin döner sermayeçalışmalarına katılıp tecrübe sahibi olmalarınısağlarken; teknik öğretmenlerin de döner sermayeücreti alabilmesini sağlayacaktır. Bu şekilde meslek36 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimizliselerinin daha verimli çalışması ve ekonomiye katkısağlaması hedeflenmelidir.- Kadro ihtiyacı duyulan okul ve kurumlarayeteri kadar kadro verilmeli ve personel ihtiyacıgiderilmelidir. Dışarıdan hizmet satın alma yoluylaoluşturulan taşeronlaşmanın önüne geçilmelidir.- Bazı illerimizde Teknik ve Endüstri Meslek Liselerindeikili öğretim yapılmaktadır. Bunun her yöndenzorlukları vardır, bu okullarımızda normal eğitim yapılmasıiçin tedbirler alınmalıdır.- Sağlık Meslek Liseleri mesleki ve teknik eğitimiçerisine alınarak ilgili genel müdürlüğe bağlanmalıdır.Öğrencilerin sosyal aktivitelerininartırılması, enerjilerini yararlı yöndekullanmaları ve yaşanan şiddet olaylarınınönlenmesi kapsamında Beden Eğitimidersleri, ilköğretimde artırılmalı ve OrtaÖğretimde her seviyede zorunlu halegetirilmelidir.- Bütçeden eğitime ayrılan pay gelişmiş ülkeler seviyesineçıkarılmalıdır.- Kayıt ve diğer dönemlerde velilerden para alınmamalı,ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanmalıdır.- İlköğretim okullarında okulun kullanımı açısındanyaş kategorilerinin dikkate alınarak eğitim-öğretimyeniden planlanmalıdır.- İlköğretim kurumları yönetmeliğinin değiştirilmemesindendolayı “e-okul Sistemi”nin iki yıldır uygulanmasındankaynaklanan bazı sorunlar devametmektedir. Öğretmen ve idarecilerin daha rahat çalışabilmeleriiçin sorunlar giderilmelidir.- Mesleğinde ilerleme kaydeden, yeni bir cihazgeliştiren veya buluş yapan eğitim çalışanları teşvikedilmelidir.- Okullarda şiddet olaylarına karşı güvenlik kadrosutahsis edilmelidir.- Okullardaki şiddet ve tacizin önlenmesi, eğitimöğretimve ülke geleceği açısından son derece önemlidir.Bu sebeple;1- Disiplin Yönetmeliği uzmanların görüşü de alınarakyeniden düzenlenmeli, ilköğretim okullarına dabenzeri bir yönetmelik çıkarılmalıdır.2- Okul, öğretmen ve veli işbirliği sağlam kriterlerebağlanmalıdır.3- Yazılı ve görsel medyanın desteği sağlanmalıdır.4- Ölçme ve değerlendirmede, iyi vatandaş olmanınöğretmenlerin not değerlendirilmesinde dikkatedilmesi gereken bir husus olduğu, sınıf geçme sistemiiçerisinde belirtilmelidir.5- Emniyet güçlerinden en verimli şekilde istifadeedilmelidir. Gerekirse okullarda özel güvenlik kadrolarıtahsis edilmelidir.6- Okul ve öğretmenin öğrenci üzerindeki etkinliğiartırılmalıdır.7- Öğrencilere okuma alışkanlığı kazandıracakyöntemler tespit edilmeli ve okumaya teşvik edicitedbirler alınmalıdır.8- Derslerin boş geçmesi önlenmelidir.9- Okullardaki idareci sayıları artırılmalıdır.10- Okul binalarının tip projeleri öğrencilerin hertürlü sosyal ve sportif etkinliği yapacak şekilde düzenlenmelidir.- Öğrencilerin sosyal aktivitelerinin artırılması,enerjilerini yararlı yönde kullanmaları ve yaşanan şiddetolaylarının önlenmesi kapsamında Beden Eğitimidersleri, ilköğretimde artırılmalı ve Orta Öğretimdeher seviyede zorunlu hale getirilmelidir.- Okullarımızda şiddet ve kötü alışkanlıkların önünegeçilmesi için kültürel, sportif etkinliklere ağırlık verilmesigerekir. Bu anlamda okullarda yapılan egzersizçalışmalarının oranı artırılmalıdır.- Öğretmen verimliliği artırılmalıdır. Bu sebeple;1- Derslik başına düşen öğrenci sayıları ideal ölçülerdeolmalıdır.2- Sınıf geçmede öğretmen etkinliği artırılmalıdır.3- Öğretmenin sosyal statü kaybı telafi edilmelidir.4- Öğretmenlerin periyodik olarak hizmet içi kursundangeçirilmeleri sağlanmalıdır.5- Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğiöğretmenin huzur ve çalışma şevkini artıracak şekildeyeniden düzenlenmelidir.- İlköğretimde birleştirilmiş sınıf uygulaması kaldırılmalıdır.Okullarımızda şiddet ve kötüalışkanlıkların önüne geçilmesi içinkültürel, sportif etkinliklere ağırlıkverilmesi gerekir. Bu anlamda okullardayapılan egzersiz çalışmalarının oranıartırılmalıdır.- Üstün zekâlı çocuklar için okul sayıları arttırılmalıdır.- Anayasaya aykırı olarak yabancı dilde eğitim yapanokullardaki (yüksek okullar dâhil) bu uygulamadanvazgeçilmelidir.- Müfredat değişikliği ile birlikte öğrencilerin sos-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 37


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimizyal becerilerini geliştirecek, onların düşünce ufuklarınıaçacak, bedensel gelişimlerini sağlayacak bedeneğitimi, müzik, resim gibi derslerin ders saatleri arttırılmalıdır.- Anaokullarında sınıf başına düşen öğrenci sayısı25’ten 20’ye çekilmeli, ikinci şube açıldığında şubeleriçin 15 sayısı aranmalıdır.b) Eğitim çalışanlarının genel sorunları- İsimsiz ve imzasız dilekçeler ve şikâyetler işlemekonulmamalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları YöneticilerininAtama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ne “4688sayılı Kamu Görevlileri <strong>Sen</strong>dikaları Kanunu’nun 18.maddesi gereğince aylıksız izinli olarak sendika merkezve şube yönetim kurulu üyeliği yapanların, bu görevdegeçirmiş oldukları süreleri, dördüncü kademeyöneticiliğinde geçmiş sayılır.” hükmü eklenmelidir.- Bireysel olarak verilen olumlu Danıştay kararları,tüm eğitim çalışanlarını kapsayacak şekilde düzenlemeyapılmalıdır.- Öğretmenlere, sürücü kurslarında ve etüt eğitimmerkezlerinde derse girme hakkı sağlanmalıdır.- Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Atama ve YerDeğiştirme Yönetmeliği hakkında görüşlerimizi istemiştir.<strong>Sen</strong>dikamızın görüşleri 26.01.2009 tarihindegönderilmiştir. Önerilerimizin dikkate alınarak bir anönce yeni yönetmeliğin uygulamaya konulması gerekir.Atama ve yer değiştirmelerde,her iki eşin branşında norm kadroaçığı olma şartı kaldırılmalı ve ailebütünlüğü göz önüne alınmalı, sağlık,öğrenim durumları dikkate alınmalı,eskiden olduğu gibi, tüm atama veyer değiştirme işlemlerinde hizmetsüresi hesaplamasında 30 Eylül tarihiesas alınmalı ve il emrine atamalargerçekleştirilmelidir.- Atama ve yer değiştirmelerde, her iki eşin branşındanorm kadro açığı olma şartı kaldırılmalı ve ailebütünlüğü göz önüne alınmalı, sağlık, öğrenim durumlarıdikkate alınmalı, eskiden olduğu gibi, tümatama ve yer değiştirme işlemlerinde hizmet süresihesaplamasında 30 Eylül tarihi esas alınmalı ve il emrineatamalar gerçekleştirilmelidir.- Alanları dışında başka bir branşta görev yapmakzorunda kalan öğretmenler durumlarından memnundeğildirler. İl dışına başvuru hakkı verilerek, öğretmenlerinalan değiştirmelerine imkân verilmelidir.- Aday öğretmenlerin özür grubu nakillerinde stajyerliğinkalkmış olması şartı kaldırılmalı, aile bütünlüğünesaygı duyulmalıdır.- Yüksek Lisans yapmak, tayin ve atamalarda, süresınırı olmaksızın özür grubu olarak değerlendirilmelidir.- Müdür ve müdür yardımcılarına idareci olarak illerarası tayin isteyebilme hakkı sağlanmalıdır. Yöneticiiken il dışına öğretmen olarak atananların, yöneticibaşvurularında süre kısıtlamasına gidilmeden başvurularıalınacak düzenleme yapılmalıdır.- Fakültelerin farklı bölümlerinden mezun olup, sınıföğretmeni olarak ataması yapılanlara istekleri dikkatealınarak geçmek istedikleri branş doğrultusundaatamalarının yapılması sağlanmalıdır (Eğitim BilimleriAna bilim Dalı Eğitim Programları ve Öğretimi Bölümündenmezun olanlara 1999 yılında Milli Eğitim Bakanlığıtarafından hizmet içi eğitim seminerine alınarakalan değişikliği yapılmıştır.)- Zorunlu hizmete tabi olma tarihi olarak belirlenen01.06.2000 tarihi değiştirilerek 01.01.2009 tarihitemel alınmalıdır.- Hizmet içi eğitim seminerlerine katılımlarda adaletsağlanmalı, puan getirilmeli, müracaat edenlerve puanları şeffaf bir şekilde elektronik ortamda ilanedilmelidir.- Kurumlar arası geçiş yoluyla eğitim öğretim sınıfınaatananların eski kurumlarında zorunlu hizmetbölgesi içerisinde geçirdikleri süreler Milli Eğitim Bakanlığıncazorunlu hizmetten sayılmalıdır.- Ders dışı hazırlık ve nöbet görevi norm kadro hesaplanmasındadeğerlendirilmelidir.- Eş durumu ve diğer mazeretlerinden dolayı atamaisteyenlerin atamaları takvime bağlı olmaksızınher zaman yapılabilmelidir.- İl dışı ve il içi atanan öğretmenlerin atandıklarıokullar ve puanları bakanlığın internet sayfasında yayınlanmalıdır.- Asker öğretmenlikte geçen süreler zorunlu hizmettensayılmalıdır.- Sonradan D ve E sınıfı kapsamına alınan İlçelerdezorunlu hizmet bölgesine alınmadan önceki hizmetlerzorunlu hizmetten sayıldığı halde puana sayılmamaktadır.Puan hesaplamasında göz önünde bulundurulmalıdır.- Öğretmenler arasında göreve başlama derecelerindekifarklar kaldırılarak 4 yıllık fakülte mezunu tümöğretmenler 8/1 ‘den göreve başlatılmalıdır.- Yaz ve güz dönemlerinde yapılan seminerler tatiladreslerinde tamamlanabilmelidir. - 2005/73 sayılıgenelgeye göre Fen Lisesi ve Anadolu türü okullaraatanıp, yargı kararı sonucu kararnameleri iptal edilenöğretmenlerin çalıştıkları sürelerin bu okullarda görevyapmış olarak dikkate alınmalıdır.38 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Milli eğitim müdürlerinin ve şube müdürlerininatama ve yer değiştirmeleri ile ilgili bir mevzuatlarıolmadığı için, bu kadrolara atamalar “MEB GörevdeYükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği”ne göreyapılmaktadır. Milli eğitim müdürlerinin ve şube müdürlerininatamalarının ve yer değiştirmelerinin nasılyapılacağına ilişkin kriterlerin yer alacağı bir mevzuatdüzenlemesi, sendikaların da görüşü alınarak yapılmalıdır.- 2002 yılından bu tarafa Yönetici atama Yönetmeliğininyargı tarafından iptal edilmesi sonucunda,okul ve kurumlarımız da yönetici boşluğu geçici olarakgörevlendirilen binlerce yöneticiyle yürütülmektedir.Eğitimde kalite ve verimliliği sağlamak, çalışanlarınmoral ve motivasyonlarını artırmak, huzurunutemin için, Duyuru yapılmadan, DMK’nun 76.Maddesigerekçe gösterilerek, Okul-Kurum Müdürü, müdüryardımcısı, şube müdürü atamaları DERHAL iptal edilmelidir.Danıştay’ın Ek–2 yürütmeyi durdurma kararıdoğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılarak atamalaryapılmalıdır.- Ödül belgelerinin verilmesi objektif kriterlerebağlanmalıdır.- Okul ve kurumlarda geçici/vekâleten görevlendirmelerdeve kurucu müdürlüklerde duyuru yapılmalı,hizmet puanı, kariyer ve liyakat kriterleri gözönüne alınmalıdır.- Çeşitli fakültelerden mezun olup öğretmen olarakistihdam edilenlerin, istekleri halinde kendi branşlarınaveya branşlarına uygun kurumlara geçiş hakkıöncelikli olarak tanınmalıdır.- İlköğretim Müfettişlerinin sosyal ve özlük haklarıiyileştirilmelidir. Tayin isteme yılı itibariyle 21 yılınıdolduranların tayinleri isteğe bağlı olarak yapılmalıdır.- Müfettiş yardımcılığı sınavına girişlerde yaş sınırıkaldırılmalıdır.- İlköğretim Müfettişlik mesleği ile ilgili yapısal değişikliğeihtiyaç olduğu gerçeğiyle bu yönde yapılançalışmalar bir an önce sonuçlandırılmalıdır.İlköğretimin birinci kademesinerehber öğretmen kadrosuverilmemektedir. Oysa Rehberlik vePsikolojik danışma her yaşın ihtiyacıdır.Birinci kademe psikolojik destek, hayatahazırlık, yönlendirme, şekillendirmevs. açısından en önemli dönemdir.İlköğretimin birinci kademesine derehber öğretmen ataması yapılmalıdır.- Rehber öğretmenlerin istenilen düzeyde verimsağlayabileceği öğrenci sayısı düşülerek rehber öğretmenataması yapılmalıdır.- İlköğretimin birinci kademesine rehber öğretmenkadrosu verilmemektedir. Oysa Rehberlik ve Psikolojikdanışma her yaşın ihtiyacıdır. Birinci kademepsikolojik destek, hayata hazırlık, yönlendirme, şekillendirmevs. açısından en önemli dönemdir. İlköğretiminbirinci kademesine de rehber öğretmen atamasıyapılmalıdır.- İlk ve açıktan atamalar öğretmenlerin illerarası tayinlerinden sonra yapılmalıdır.- Okul ve kurumların norm kadro sayıları, okul vekurumlar ile Milli Eğitim Müdürlüklerinin internet sitelerindeilan edilmeli, branşlara göre norm kadro açığıolan okul ve kurumlar yer değiştirme dönemindenen az 15 gün önce tüm öğretmenlere duyurulmalıdır.- Sınıf mevcutları; atölye, laboratuar, yabancı dilile güzel sanatlara dönük çalışmalar nedeniyle oluşturulacakgrupların ortalama öğrenci sayıları, gelişmişülkeler için geçerli olan ölçütlere uygun olarak belirlenmelidir.- İlgili mevzuatlarında görev tanımları düzenlenmemişolan kamu görevlilerinin, görev tanımları yapılmalıdır.- Fakültelerin Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümlerindenmezun olanlar, yönetici atamalarındayüksek puanla değerlendirilmelidir.- Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun YD İtirazNo: 2008/774 sayılı kararında sözlü sınavın sesli ve görüntülükayıt imkanlarından yararlanılarak yapılmasıgerektiği, komisyon üyelerince takdir edilen notungerekçelerinin ortaya konulmasının gerekliliği, sözlüsınav öncesinde adaylara yöneltilebilecek sorularınve cevaplarının hazırlanmış olması gerektiği ve sınavsırasında, adaylara hazırlanmış olan bu sorulardankur’a yöntemiyle belirlenenlerin sorulmasının gerektiğivurgulanmıştır. Sözlü uygulamaların Danıştay kararıdoğrultusunda uygulanmasına geçilmelidir.- Okul ve kurumlarda; 506 sayılı Kanun’a göreçalıştırılan personel ile 3308 sayılı Kanun gereğinceişletmelerde meslek eğitimine gönderilen öğrencileriçin verilmesi gereken işe giriş bildirgelerinin geçverilmesi, ödenek olmaması sebebiyle sigorta primleriningeç yatırılması sonucu, idarecilere çıkarılan cezalarıntüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması ve sigortaprimlerinin de maaş gibi ödenek olup olmadığınabakılmaksızın ödenmesi hususunda gerekli düzenlemeleryapılmalıdır.- TUREM Turizm Bakanlığı’na bağlı iken, bu kurumdaçalışan eğitici ve öğreticiler kurslarda teorik veuygulamalı derslere giriyorlardı. MEB’e devredildiktensonra bu hakları ellerinden alınmış oldu. Bu kurumçalışanlarının görev tanımları uzun süredir yapılma-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 39


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimizmıştı. 20 Eylül 2008 Tarihli Resmi Gazetede yayınlananMesleki ve Teknik Eğitim Yönetmeliğinde bu çalışanlarıntanımları yapılmış, ancak yapılan tanımla dahaönceden elde ettikleri hakları ellerinden alınmış oldu.Bu yönetmelikte kadrolu öğretmen olmaması halindederslere girebileceklerine dair hüküm getirilmiştir. Budurum bu çalışanların özlük haklarının yok sayılacağıanlamını taşımaktadır. Konunun yeniden değerlendirilmesineihtiyaç vardır. Bu nedenle;1- TUREM çalışanlarının il içi ve il dışı tayin istemelerindekibelirsizlik giderilmelidir.2- TUREM çalışanlarına ön lisans, lisans veya pedagojikformasyon tamamlama imkanları sağlanmalıdır.3- TUREM çalışanlarının ek ders, eğitim-öğretimödeneği, sınav ücreti gibi özlük durumları açıklığa kavuşturulmalıdır.4- Öğretmenlere uygulanan sömestr ve yaz tatiliimkânları TUREM çalışanlarına da uygulanmalıdır.- Halk Eğitim Merkezlerinde öğretmenlerin branşlarındagirebilecekleri dersler net olarak belirlenmelidir.- Halk eğitim kurslarında, kurs yerlerinin masraflarınınkursiyerler tarafından karşılanması sıkıntılarasebep olduğundan, bu kursların masrafları ilgili Bakanlıkçakarşılanmalıdır.- Halk Eğitimi Merkezlerinde çalışan sınıf öğretmenlerive kadrosu sınıf öğretmeni olan müdür yardımcılarınınİlksan üyelikleri devam ettirilmeli ve budurumda olan eğitim çalışanlarının mağduriyetlerigiderilmelidir.- Kadrolu usta öğreticilere ek ders ücreti ödenmeli,izinlerini kullanmaları sağlanmalı, tayin ve atamalarındakiproblemleri giderilmelidir.Mesleki ve Teknik okullardagörev yapan öğretmenler gelişenteknolojiye adapte olabilmeleri için,meslekleri ile ilgili ikinci işyapmalarına imkân veren yasaldüzenleme bir an önceyapılmalıdır.- Tarım Meslek Liselerinde uygulama gruplarındakiöğrenci sayısı 16 dan 6 ‘ya düşürülmelidir.- Tarım Meslek Liselerinde çalışan teknisyenlerin(üretim ve atölye uygulamalarında etkin çalışmalarınısağlamak amacıyla), yardımcı öğretim görevlisi olarakçalışmaları sağlanmalıdır.- Tarım Meslek Liselerinde görev yapan veterinerhekimler hem öğretmen gibi maaş karşılığı ders girmekteve ücret almaktadır. Ancak bu çalışanlar mesaisistemine göre görev yapmaktadır. Diğer okullardaolduğu gibi bu okullarda görev yapan veteriner hekimlerde ders bitiminde görevi tamamlanmış sayılarakserbest kalmalılar.- Tarım Meslek Liselerinde çalışan ziraat mühendislerive veteriner hekimlerin derslere girmeleri sağlanmalıdır.- Tarım Meslek Liselerinde okutulan meslek derslerininkitapları müfredatlara göre yeniden yazılmalıdır.- Tarım Meslek Liseleri tam gün-tam yıl eğitim öğretimyapan okullar kapsamında değerlendirilmelidir.- Sağlık Bakanlığı’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’nageçen Sağlık Meslek Lisesi yöneticilerinin özlük haklarıgeri verilmeli, kadrolu yönetici olarak kararnameleridüzenlenmelidir.- Okullarda yeni eğitim modülleri konusunda gereklihizmet içi faaliyet düzenlenmeli, çağdaş eğitimingereği olan bilgisayarlı eğitimi gerçekleştirmek içingerekli ders materyaller (VCD, DVD, USB bellek vb)hazırlanıp okullara dağıtılmalıdır.- Mesleki ve teknik eğitimde atölyelerde mutlakateknisyen görevlendirilmeli ve yeni teknisyen kadrolarıaçılmalıdır.- Teknik öğretmenlerin hizmet içi eğitimle gelişenteknolojiye uyum sağlamaları sürekli hale getirilmelidir.- Mesleki ve Teknik okullarda görev yapan öğretmenlergelişen teknolojiye adapte olabilmeleri için,meslekleri ile ilgili ikinci iş yapmalarına imkân verenyasal düzenleme bir an önce yapılmalıdır.- Teknik Eğitim Fakültelerinde maliyeti yüksek bireğitim alarak mezun olan teknik öğretmenlerin, dahaönceden sınıf öğretmeni olarak atananların branşlarınadönmeleri isteğe bağlı olarak gerçekleştirilmelidir.İhtiyaç fazlası olan veya geçerliliğini kaybeden meslekalanlarının öğretmenleri hizmet içi eğitime alınarakyeni mesleklerinde hizmet verecek yeterliliklerekavuşturulmalıdır.- Mesleki Eğitim Merkezlerinde görev yapan muhasebegrubu öğretmenleri meslek ders öğretmeniolarak değerlendirilmelidir.- Nöbetçi öğretmen uygulamalarında mesleki veteknik okullar ile ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarındafarklılıklar bulunmaktadır. Mesleki ve teknikokullarda öğretmenlikteki hizmet süresinin memuriyettekiçalışmalarının dikkate alınarak hizmet süresininbirleştirilmesi gerekmektedir.- Genel İdare Hizmetleri Sınıfında olup şef kadrosundagörev yapan personelin kadro derecelerinin 1ve 2. derece olarak yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.- Kamu görevlilerinin, kadroları dışında çalıştırılmasınınönüne geçilmelidir.40 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) TekliflerimizGörevde yükselme sınavlarıboş kadro olması halinde düzenliolarak yapılmalı, ayrıca kurumunihtiyaç duyduğu ve sınıf değişikliğigerektiren eğitim sonucu elde edilenmeslekler sınavsız olarak atamalarıgerçekleştirilmelidir.- 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 36. maddesininortak hükümler bölümünde personelin öğrenimdurumu itibariyle yükselebileceği derece ve kademebelirlenmiştir. Tüm çalışanların öğrenim durumu itibariyleyükselebilecekleri dereceye kadar yükselmelerisağlanmalıdır.- Görevde yükselme sınavları boş kadro olması halindedüzenli olarak yapılmalı, ayrıca kurumun ihtiyaçduyduğu ve sınıf değişikliği gerektiren eğitim sonucuelde edilen meslekler sınavsız olarak atamaları gerçekleştirilmelidir.- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfıve Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan personelintayinleri sisteme bağlanmalı ve tayinler açıkkurumlar duyurulduktan sonra puan esasına göreyapılmalıdır.- Norm kadro uygulaması memur ve hizmetli içinde olmalı, norm kadro ihtiyacı kadar personel görevlendirilmelidir.- Eğitim kurumlarında gece bekçisi bulunmadığından,yaşanan hırsızlık olaylarında idarecilerin suçlanmasınıönlemek için, eğitim kurumları deprem,yangın, hırsızlık ve benzeri olaylara karşı sigorta yaptırılmalıdır.- Tüm yatılı okullarda bulunması gereken hesapişleri memurluğu kadrolarına atama yapılmalıdır.- Hizmetli ve memurların tahsile devam etmek istemeleridurumunda gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.- Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar birdefaya mahsus sınavsız olarak genel idare hizmetlerisınıfına geçirilmelidir.- Hizmetli ve diğer personelin, sosyal ve kültürelfaaliyetlerin içinde yer alabilmeleri için, Kültür veTurizm Bakanlığı ile işbirliğine gidilerek, bu kurumabağlı tiyatro, müze ve benzeri yerlerden indirimli yararlanmalarısağlanmalıdır.- Bilgisayar eğitim kurslarına hizmetlilerin katılmalarısağlanmalıdır.- Okullarda hizmetli kadrosunda çalıştırılan personelyeterli eğitimi almadığı, hatta görevi olmadığıhalde kaloriferci gibi çalıştırılmaktadır. Bu konu çalışanlarımağdur ettiği gibi güvenlik açısından da sonderece tehlikelidir. Hizmetlilerin kaloriferci olarak çalıştırılmasıönlenmeli, eleman yokluğundan çalıştırılmakzorunda kalınıyorsa mutlaka bu konuda gerekeneğitimi almaları sağlanmalı ve kendilerine bu görevleriile ilgili ayrıca ücret ya da tazminat ödenmelidir.- 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi önlisans ve lisans mezunu hizmetliler için görevde yükselmesınavı yapılmalıdır.- Pansiyonlu okullarda ayniyat saymanlığı kadrosuolmadığı için, ayniyat saymanı mutemetliği yapanmemurlara ya kadro verilmeli, ya da özlük hakları düzenlenmelidir.- Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında görev yapanKaloriferci ve Şoförlerden lojman kirası ve yakıt aidatıalınmamalıdır.- Hizmet içi eğitim seminerlerine teknik personelve şoför kadrolarının da çağrılması sağlanmalı, böylecehizmet kalitesi ve bilgi düzeyi yükseltilmelidir.- Memur kadroları, sınavsız olarak veri hazırlamave kontrol işletmeni kadrosuna dönüştürülmelidir.- Memur ve hizmetli personele yurt dışı ataşeliklerde görev yapma hakkı verilmelidir.- Memur ve hizmetlilerle ilgili subjektif değerlendirmelereyol açan “İDARENİN vereceği diğer görevleride yapar.”ibaresi ile Mesleki ve Teknik EğitimYönetmeliğinin 273 mad. son maddesinde yer alanokul müdürünün verdiği görevleri yapar ibaresi kaldırılmalıdır.- Hizmetlilere gece nöbeti tutturulmamalı, gecebekçiliği kadroya tabi olmalı ve gece bekçilerinin güvenliğininsağlanması için gerekli donanım sağlanmalıdır.c) 4/B sözleşmeli öğretmenler ile 4/C’li çalışanlar- 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesine göre sözleşmeliolarak atanan öğretmenlerin kadroya geçirilerek,bu kapsamda personel istihdamına son verilmelidir.Söz konusu personel kadroya geçirilinceye kadar;Okullarda hizmetli kadrosundaçalıştırılan personel yeterli eğitimialmadığı, hatta görevi olmadığı haldekaloriferci gibi çalıştırılmaktadır. Bukonu çalışanları mağdur ettiği gibigüvenlik açısından da son derecetehlikelidir. Hizmetlilerin kaloriferciolarak çalıştırılması önlenmeli, elemanyokluğundan çalıştırılmak zorundakalınıyorsa mutlaka bu konudagereken eğitimi almaları sağlanmalı vekendilerine bu görevleri ile ilgili ayrıcaücret ya da tazminat ödenmelidir.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 41


<strong>Sen</strong>dikal Nisan 2009 Kurum İdari Kurulu (KİK) Tekliflerimiz- Maaş ve ek dersleri ile ilgili problemleri düzeltilmelidir.- Sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenlerinfarklı mevzuata tabi olması nedeni ile meydana gelenmali, sosyal ve özlük haklarındaki farklılıkları gidermekve kadrolu çalışanlarla eşitlemek amacı ile yasaldüzenleme yapılmalıdır.- 4/B kapsamında çalışan sözleşmeli görev yapanöğretmenlere sağlık ve eş durumu nedeniyle 1 yıl çalışmazorunluluğu kaldırılarak yer değiştirme hakkıverilmelidir.- Kapsam dâhilinde çalışan personele karşılıklı yerdeğiştirme hakkı verilmelidir.- 4/B kapsamında çalışan sözleşmeli öğretmenlerde sosyal yardımlardan faydalandırılmalıdır.- 4/B kapsamında çalışan sözleşmeli öğretmenlerinde asker öğretmen olarak görev yapmalarına imkânsağlanmalıdır.- Çocuk ve aile yardımı verilmelidir.- Özür durumunda yapılan il dışı yer değiştirmelerdeyolluk hakkı tanınmalıdır.- Sicil numarası verilmelidir.- Aralık ayındaki ücret tam olarak verilmelidir.- Sözleşme imzalanırken sözleşme akdi parası vedamga vergisi alınmamalıdır.- Sözleşmeli öğretmenler, kadrolu olarak atandıklarındaçalıştıkları süreler öğretmenlik hizmetindensayılarak hizmet puanı verilmesi sağlanmalıdır. Sözleşmeliöğretmenlere sözleşme yapılan il veya ilçemerkez puanı verilmektedir. Köy okullarında görevyaptıklarında ilave puan alamamaktadırlar. Puanlama,kadrolu öğretmenlerde olduğu gibi verilmelidir.- 4/C kapsamında sözleşmeli olarak çalışan özeleştirmemağduru personelin 12 aylık tam çalışma işgücünegöre sözleşme yapılmalıdır.- 657 Sayılı DMK’nun 4/C maddesi hükmüne göreistihdam edilen geçici personel, kamuda süreklilikarz eden ve memurlar eliyle yürütülmesi gerekengörevleri icra etmektedirler. Bu çalışanların kadroyageçirilerek, devlet memurlarıyla aynı haklara sahip olmasıiçin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/Cmaddesinde gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.- 4/C çalışanları imzaladıkları sözleşmeler Anayasave uluslar arası sözleşmelere aykırı sözleşmedir. Birçoksosyal haktan mahrum bırakılan çalışanların aldıklarıücretler çok yetersizdir. Bu çalışanların kadroyaalınarak maaşlarının iyileştirilmesi gerekir.- 4/C’lilerin görev tanımlarının yapılması, tahsildurumlarına göre istihdamın sağlanması ve tanımlanangörevin dışında görev verilmemesi için çalışmalaryapılmalıdır.42 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


MakaleEĞİTİMİ EĞİTMELİRamazan AYYILDIZ Bornova İlçe TemsilciliğiEğitimdir insanı insan kılan. “Eğitim beşikte başlar”diye bilirdik yıllardır. İnsanlığın bütün alanlarlakendi üzerinde sürdürdüğü araştırmaların şimdiliksonucu; eğitim, ana rahminde başlarmış. Kalıtımsalöğeler de bir başka gerçek. Kalıtım bilimi göstermiştirki; insanın beden, ruh ve davranış bütünü sağlıklıolabilmesi için, eğitim süreci ana rahminin ötesine degider…Kısacası eğitim; insanın belirli bir süreçten geçirilipistenen davranışları kazanmasıdır.Eğitim kelimesini çok duyarız. Hayvanların da eğitiminibilirsiniz. Hayvanların eğitimi acaba, onlarındaha özgür, daha güvenli ve doğalarına daha uygunolmaları için mi yapılır, yoksa insanın isteklerine, zevklerinehizmet için mi? Koskoca ayıyı, aslanı uysallaştırıpkuzu gibi yaparlar. Boşuna mı hayvan severler karşıçıkar. Hayvan severler doğanın varlıklarının doğadamüdahalesiz kalmalarını istemiyorlar mı? Peki, amabinlerce yıl kullandığımız kültür bitkileri ve evcilleştirdiğimizonlarca hayvan çeşidinin daha doğal ve özgüryaşamaları için mi yaptık? Hayvan severler, doğanınbir bölümüne sahip çıkıyorlar da, acaba niye diğerineçıkmıyorlar. Doğru ya, onlar hayvan sever. Doğa sevenveya bitki seven değiller. Doğa seven olurlarsa neylebeslenecekler?Biz yine insana dönelim. Eğitim kelimesi; iyi, güzel,doğru, yararlı gibi öğeler taşımıyor mu? İnsanıneğitimi, her zaman barışa, kardeşliğe, iyiliklere,sevaplara, eşitliğe, güzelliklere ve say sayabildiğinkadar, yani hümanizmaya mı hizmet ediyor? Keşkeöyle olsaydı. Bilim adına geceli gündüzlü ve hem dedoğal insani ihtiyaçlarından mahrum kalarak çalışanbeyinlerin(bilim insanlarının) buluşları, icatları insankatliamı için kullanılmıyor mu? Maalesef…Boşuna denmemiş; önce insan gibi insan olmak,sonra meslek sahibi. İnsan olamamış biri hekim olursa;vay hastaların haline. Hâkim olursa, vay adaletin haline.Evet, insan olamamış biri; polis, öğretmen olursa;vay vatandaşın, vay çocukların vay geleceğimizin haline.İnsan olamamış biri, şu olursa, bu olursa, o olursa;vay, vay, vay, vay, vay…Eğitim hakkında ünlülerin söylediklerinden:‘’Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksekbir toplum olarak yaşatır veya bir milleti köleliğeve yoksulluğa terk eder’’. (Atatürk)‘’Bilgiyle dirilenler ölmez’’.(Hz. Ali)‘’Ekmekten sonra eğitim, bir milletin en büyük ihtiyacıdır.(PaulRicher)‘’En iyi eğitilmiş kişi, yaşadığı hayatı en iyi anlayandır’’.(HelenKeller)‘’Vatan müdafaasının en emin ve ucuz yolu eğitimdir’’.(Buchner)Ülkemizin eğitim durumu nedir? Yetmiş iki milyonun;şu kadarı altı yaşın altındadır, şu kadarı öğren-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 43


Makale Eğitimi EğitmeliCumhuriyet fazilet değil mi? Cumhuriyet;toplumculuk, birlik beraberlik, eşitlik,kardeşlik, özgürlük değil mi? Şanlı tarihimizİslam öncesi ve sonrası aynı değerlerle donatılıdeğil mi?Cumhuriyet yolumuzun neresindeyiz?Nasıl gidiyoruz veya gidiyor muyuz, gitmiyormuyuz? Bu sorularım bile beni ürpertiyor.Ancak, duygularımızı akıl ve mantık süzgecindengeçirerek bilim ışığında yorumlamalıyız.Yoksa kendi kendimizi kandırmış oluruz…Ulus olarak varlığımızın en sağlıklı ve enbaşarılı devamı için eğitim temelimiz nasılatıldı ve yapısı nasıl yükseliyor? Kısa, orta veuzun vadeli hedeflerimiz nelerdir? Bu hedeflerdoğrultusunda çalışırken, bunlar birbirinindevamı olabiliyor mu?ci yaşındadır, bu kadarı çalışma yaşındadır, bu kadaremekli vardır ve benzeri istatistikler çıkarılmıştır.Önemli olan bu bilgilerin olumsuz göstergeleri bizekalıcı tedbirler aldırabiliyor mu?Şanlı tarihimizle övünmek bizi bu gün büyük göstermezve şimdilik hakkımızda yok. Şanlı tarihimiz nekadar, neyle ve ne zamana kadar şanlıydı? Sonundaşanlı tarihimiz, duraklayarak, gerileyerek ve yüz yılkaybederek bizi yüz yıl öncesinin acizliğine ve hattayok olma eşiğine getirmedi mi? Yine tarihimizden feyizalarak, ölüm kalım mücadelesi vererek varlığımızıkanıtlamadık mı?Bizi, dünya hâkimiyetinden yok olma eşiğine getirensebepleri ve sonuçları sorgulayarak yeni uygarlıkyoluna girmedik mi? Yoksa hala Cumhuriyeti kavrayamayanlarmı var? Cumhuriyetin, tümünün birbirini tamamladığıilkeler bütünü uygarlık göstergemiz değilmi? Peki, o zaman niye bu ilkeler parça, parça birilerininsiyasi simgeleri olmuştur? Yetmedi, Türk bayrağınınayyıldızı niye ve nasıl bazı siyasi partilerin armasıolabiliyor?Cumhuriyetimizin ilkeleri bizim tarihimizi mi,değerlerimizi mi ve inançlarımızı mı yok sayıyor dakavrayamıyoruz? Bu ne istismar, bu ne rezalet bu neihanet…En azından elli yıl önce bu günü görebilmişmiyiz ve bu gün elli yıl sonrası için yatırımlaryapabiliyor muyuz? Yoksa günü birlikmi yaşamışız ve öyle mi devam ediyoruz?Bunların sorgulanması gerekir. Ülkenin resmive sivil bütün kurumları uygar biçimdesorgulamalı, tartışmalı. Araştırma kuruluşları sonuçlarıortaya koymalı. Üniversiteler raporları sunmalı veyeni projeleri önermeli. Ülkenin belirli kalkınma planlarıolmalı ve mutlaka uygulanmalı. Siyaset, ülkeninkalıcı refahı için yapılır. Seçimmiş, demokrasiymiş vemillet iradesiymiş, siz bunları külahıma anlatın.Seçmenin tercihi yeterince meclise yansımıyor.Daha da vahimi; seçmenin oyu baraja takılınca entercih edemeyeceği partiye gidiyor, birinci oldu diye.Hiç olmasa iki turlu seçimle seçmene ikinci istediğinetercih hakkı verilmeli. Siyaset eğer tabir uygunsa yerlimalı olmalı. Siyaset kirli, havamız kirli, suyumuz kirli,basın bağımlı, şehirleşme çarpık. Beş yüz sene önceyapılan yapılar çok daha estetik ve çok daha sağlam.Oysa teknoloji hep gelişti. Niçin gelişti? Yaptığımız binalarınaltında kalmak için mi? Fabrikaları niçin kurduk?Havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirlersinlerdiye mi? Anadolu’dan kim kovdu bizi? İstanbul’uniye bu kadar yükledik? Petrol ülkesi miyiz, demiryollarınıniye yıllardır ihmal ettik?İzin verin de uzmanlık alanımda da konuşayım,yazayım. Eğitim-Öğretimi sekiz yıla çıkarabildik vehedefte kesintisiz on iki yıl var. Çok geç kaldık. Bunlarıen az kırk yıl önce yapmalıydık. Yapmalıydık da, ozamandan beri kaliteyi yakalayabilseydik. Komşularınelli yıl önce yaptıklarını ancak yapıyoruz. Sınıf mevcut44 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


sayımız normalleşti. Ancak hala birleştirilmiş sınıflarvar. Bakımsız, zorunlu ihtiyaçları olmayan okullar var.Programlarımız yapboz tahtası. Her farklılık yenilikdeğildir. Her yenilik de yararlı değildir. Öğretim sistemiylesınav sistemi örtüşmüyor. Yönlendirmek içinsekiz yıl yani on beş yaş bile geçtir. Şimdi bunu dokuzyıla çıkardık, on altı yaşına erteledik. Dokuzuncu sınıftansonra alanlar ve mesleklere yönlendirme çok geç.Akademik ve mesleki öğretim arasında oran uçurumuvar. Orta öğretimde akademik oran % 65’in üzerindeve mesleki alana %35 kalıyor. Bu oran gelişmiş ülkelerdetam tersi. Belirli nüfus artışı olan ülkeler üretimfelsefesini benimseyerek uygulamak zorundadır. Aksihalde işsizlik artışı ve yoksulluk kaçınılmaz. Plansız vedengesiz sanayileşmeye çalışıyoruz. Çok boyutlu sorunlarortaya çıkmaktadır. Çok sayıda teknik ürünlerithal. Gıda, giyim ve kırtasiyedede ithal oran çokyükseldi. Artan nüfusumuzlaişsizlikte artmaktadır.İthale dur, dur, dur diyebilmeliyiz.İnanç ürünlerimizekadar Çin mallıolduk. Gelirlerimiz sosyalgüvenceleri taşıyamıyor.İlköğretim çocuklarımız ikincikademede çocukluğunuyaşayamıyor. Sabahtan okul,öğlenden sonra ve hafta sonudershaneye gidiyor. Devlet nerede?Çocuk Hakları Sözleşmesiniimzalamış bir ülkeyiz.Çocuklara sadece bedeni işkenceyapılmaz.Bunların çeşitleri vardır…Türk Milleti’nin sırtındanve hem de sağlıksızkoşullarda, sigortasız,çevre denetimsiz çalıştırarakpalazlanan iş adamlarımız,artık Türk milletineistihdam sağlamıyor.Liberal ekonomide ucuzişgücü olan üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşlarınaekmek kazandırıyor. Tabii kendisi daha çok kazanacağıiçin.Çocuklarımızı bir sınavişkencesinden kurtaralım derken,üç sınav işkencesine soktuk.Makale Eğitimi Eğitmeliİlköğretimde şubeleşme(branş) 4. sınıfa kadar indirilmeli.Sınıf öğretmenliği 3. sınıfa kadar olmalı. Buşubeleşme sınıf öğretmenini çok daha verimli kılacaktır.Şube(branş) öğretmeni de çok daha verimli olacak.Nüfusu 1 300 000 000’nu aşmış Çin’de bile en az otuzyıldır böyle.Yaklaşık on beş yıldır 4. ve 5. sınıflara zaten altıdalda(derste) alan öğretmeni girmektedir. Kala, kalatemel; Türkçe, Matematik, Sosyal ve Fen Bilgisi kaldı.Bu derslere alan öğretmeni girerse çok daha yararlıolacak. İkinci kademe alan öğretmeni yetersizliği desınıf öğretmenlerinden hizmet içi eğitimle sadece 4ve 5 ler için alan öğretmeni çıkarılır. Zaten birçok sınıföğretmeninin belirli bir alana eğilimi ve birikimi vardır.İlköğretim çocuklarımız ikinci kademede çocukluğunuyaşayamıyor. Sabahtan okul, öğlenden sonra vehafta sonu dershaneye gidiyor. Devlet nerede? ÇocukHakları Sözleşmesini imzalamış bir ülkeyiz. Çocuklarasadece bedeni işkence yapılmaz. Bunların çeşitlerivardır…Çocuklarımızı bir sınav işkencesinden kurtaralımderken, üç sınav işkencesine soktuk.Orta birde kötü geçen sınavın rövanşını nasılalırım diye düşünürken bütün yıl yeni sıkıntıda kalıyorlar.Bitmedi, bunun üçüncü sıkıntısı da var. Sonsınıfta sınavlara destek olsun diye gidilen dershane,çocuğun hayatına yerleşiverdi. Bunların önünüalacak siyasi yüksek irade gerek. Buralarda büyükgetirim(rant) oluştu. Kapatmak için hangi siyasiningücü yeter?Çocuklarımızın beslenmesi,daha doğrusu beslenememesibaşka bir dert oldu. Kantinsistemi zehir saçıyor. Her çeşitkatkı maddeleri içeren gıdalaralmış götürmüş. Çocuklarımızınsağlıklı ve dengeli beslenmesiniengelliyor ve adeta geleceğimizleoynuyor.Orta öğretimde düz lise açmakdaha kolay. Bir meslek lisesiTeknik donanımı ile üç düzliseye eşit. Akademik AnadoluLiselerinin sayısı siyasi olarakarttıkça arttı da, tek ayak üzerindekaldılar. Eğitimin olmazsaolmaz üç ayağı vardır. Bunlaröğrenci başarısı, öğretmen kalitesi ve okul donanımıdır.Anadolu Liselerinde sadece öğrenci başarısıkalmıştır. Sınavla geldikleri içindir. Sayı arttıkça öğretmenihtiyacı da arttı. Bu liselere alınan öğretmenlersınavla alınıyordu. Bunlar, kendini yenileyen, zamanıyakalayan ve mesleğinin bilincinde olan öğretmenlerdi.Artık sınav kazanamayan ve hatta sınavsız bilealınabiliyor. Öğretmen seviyesi düştü. Okul donanımıdiye bir olay kalmadı. Bu donanım sadece Fen Liselerindevar. Başarılı çocuklarımıza Anadolu Liselerindehak ettikleri eğitim-öğretimi veremiyoruz. Eğitim öğretiminayıbı olan, dershane gerçeği var. Buraya yatanparalar okullara yatsaydı, gelişmiş ülkelerin eğitiminiyakalardık.Otuz yıl önce planlanmamış, hesaplanmamış olduğundandolayı düzenin içinde Eğitim Fakültelerindengelmeyen belki on binlerce öğretmen var. Devleteyük olur diye emeklilik yaşı dolmuş olanların emekli-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 45


liği istenmiyor. Maalesef onlar durgun, çağı yakalamaçabaları yok. Son on yılda Eğitim Fakültelerine yatırımyapıldı ama mezunlar atanamıyor.Her üniversite mezununa öğretmen olma hakkıtanınmıştı. İşsizlerin yanında binlerce çalışan da kurumdeğiştirerek öğretmenliğe geçti. Bu tamamenyanlıştı ve eğitim öğretimin kalitesini düşürdü.Sadece işsizler geçici olarak alınmalıydı ve bir süresonra kendi mesleki alanlarda boşalan kadrolara aktarılmalıydı.Onların yerine Eğitim Fakültesi mezunlarıyerleşmeliydi. Onlar, sistemin içinde en az otuz yılkalacaklar. O insanlarımız temelden öğretmenliğeyönelmemiş, sadece işsiz kaldıkları için zorunlu seçmişlerdir.Bu bilinç altı şuur onlarda belki hayat boyusürecek. Üniversiteye girişte; devlet üniversiteleriyleözel üniversiteler arasında puan uçurumu var. Servetsahibinin çocuğu, en pahalı dershane ve hattaözel öğretmen desteği aldığı halde bile yüksek puançıkaramamasına rağmen, parayı basınca stratejik bölümleregirebiliyor. Belli ki o, oraları bilgi olarak haketmiyor. Yarın nasıl bilim adamı olacak? Kalitenin yakalanmasıiçin; mevcut lisans taban ve ön lisans tabanpuan sistemi çok yetersizdir. Bilgi ve yüksek performansgerektiren bölümlerin ayrı, ayrı ÖSS puan tabanlarıolmalı. Bu arz talep sistemiyle olmamalı. Özelüniversiteler ticarethaneye dönüşmemeli. Eğitim-öğretimimizinsorunları çok.Ulu önder demiştir; ‘’Eğitimde feda edilecekfert yoktur’’ ve asla olmamalı.Ulu önderin eğitimle ilgili bazı açıklamalarını okuyalımda kendimizi görelim:‘’ Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe,mutluluğa eriştirmek için iki orduya ihtiyaç vardır. Birivatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletingeleceğini yoğuran kültür ordusu...Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebemeydanlarında ne kadar parlak zaferler eldeederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancakirfan ordusuna bağlıdır. 1923Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı,halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğayalnız alfabe okutan bir varlıktan ibaret olmayacağınıanlamalıdır. 1927Milli eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacakolan bir milletin, hayat mücadelesinde maddi ve manevibütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır. 1928Milli eğitim ışığının memleketin en derin köşelerinekadar ulaşmasına, yayılmasına özellikle dikkatediyoruz. 1924En önemli ve verimli vazifelerimiz milli eğitim işleridir.Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak la-46 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Eğitimi Eğitmelizımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekildeolur.Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek vücut vetek düşünce olarak bir program üzerinde çalışması lazımdır.Bence, bu programın iki esaslı noktası vardır:(a) Sosyal hayatımızın ihtiyaçlarına uygun olması(b) Çağın gereklerine uymasıdır.1922 Milli Eğitim programımızın, Milli Eğitim siyasetimizintemel taşı, cahilliğin yok edilmesidir.Cahillik yok edilmedikçe, yerimizdeyiz... Yerinde duranbir şey ise geriye gidiyor, demektir. Bir taraftangenel olan cahilliği yok etmeye çalışmakla beraber,diğer taraftan toplumsal yaşamda bizzat faal ve faydalı,verimli elemanlar yetiştirmek lazımdır. Bu da ilkve orta öğretimin uygulamalı bir şekilde olmasıylamümkündür. Ancak bu sayede toplumlar iş adamlarına,sanatkârlarına sahip olur.Elbette milli dehamızı geliştirmek, hislerimizi layıkolduğu dereceye çıkarmak için yüksek meslek sahiplerinide yetiştireceğiz. Çocuklarımızı da aynı öğretimderecelerinden geçirerek yetiştireceğiz.1922Gelecek için yetiştirilen vatan çocuklarına, hiçbirgüçlük karşısında baş eğmeyerek tam sabır ve dayanıklılıkile çalışmalarını ve öğrenimdeki çocuklarımızınanne ve babalarına da yavrularının öğrenimlerinitamamlaması için her fedakârlığı göze almaktan çekinmemelerinitavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde,uyanan milletlerin kararlarında ne kadar ısrarlıolduklarını tarih doğrulamaktadır. Silahı ile olduğugibi kafasıyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin,birincisinde gösterdiği kudreti ikincisindede göstereceğine asla şüphem yoktur. 1921İlk ve orta öğretim mutlaka insanlığın ve medeniyetingerektirdiği ilmi ve fenni versin, fakat o kadarpratik bir şekilde versin ki, çocuk okuldan çıktığızaman aç kalmaya mahkûm olmadığına emin olsun.1922Milli Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmekdeğil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli,cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığıişleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli,iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli,karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için deöğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir.1923Okullarda öğretim vazifesinin güvenilebilir ellereteslimini, memleket evladının, o vazifeyi kendine hembir meslek, hem bir ideal sayacak üstün ve saygıdeğeröğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlamakiçin öğretmenlik, diğer serbest ve yüksek mesleklergibi, derece ilerlemeye ve her halde refah sağlamayauygun bir meslek haline getirilmelidir. Dünyanın hertarafında öğretmenler insan toplumunun en fedakârve saygıdeğer unsurlarıdır. 1923Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millethenüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır.Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle milletolabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenleremuhtaçtır. 1925Yeni nesil, en büyük Cumhuriyetçilik dersini bugünküöğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleriöğretmenlerden alacaktır. 1924Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askeri, siyasi, idariinkılâplar sizin, sayın öğretmenler, sizin sosyal ve fikriinkılâptaki başarılarınızla pekiştirilecektir. Hiçbir zamanhatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden‘“fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister. 1924(Öğretmenler) Ordularımızın kazandığı zafer, sizin vesizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı...Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz vemutlaka başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanlabütün arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin karşılaşacağınızengelleri kıracağız. 1922Öğretmenler; yeni nesli Cumhuriyetin fedakâröğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz, yeninesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin becerinizve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır.Cumhuriyet; fikren, ilmen, fenlen, bedenen kuvvetlive yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, buözellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizinbaşarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır. 1924Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız!Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacakadamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocuklarıyetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdidenaz çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocuklarıbu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı vefaydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsayetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başkagazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıpdağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi v.s.okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlaraokumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir. 1923’’…Atamızın bu konuda görüş açıklamaları daha yüzlercesayfa devam etmektedir. Şimdilik bu kadarıylayetinelim.Işık dolu saygılar.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 47


AnmaÖLÜMÜNÜN26. YILINDANECİP FAZILKISAKÜREKCengiz KOCAKAPLAN Genel Eğitim ve Sosyal İşler SekreteriKeşke yaşasaydı…Keşke hayatta olsaydı…Keşke bizimle kalsaydı…Keşke hiç ölmeseydi….Keşke diyeceğimize ve yine keşke onun bize bıraktıklarınıbiz yaşatabilsek, biz öldürmesek, biz hayattatutabilsek. Durulan Sakarya’yı O’nun dediği gibi bizyeniden ayağa kaldırsak ve coştursak.Alaüddevle devrinin Şeyhülislamı Mevlâna Bektut’adayanan ve Dulkadiroğulları’na bağlı “Kısakürekler”soyuna mensup olan üstadımız edebiyatımızdaderin izler bırakmıştır.Necip Fazıl’ın en büyük gayesi Türklük ülküsünehizmetti. İnandığını yaşamak ve yaşatmaktı. Hani demişlerya “vatanına hizmet etmek istiyorsan, bildiğinen iyi iş yap”. Yani seni sen yapan işi yap. Amaç, zincirdebir halka olabilmek. Zincirin neresinde olursanol, iki ucu, birleştirebiliyorsan amacına ulaşmışsın demektir.“Kalem kılıçtan keskindir” fikrinden yola çıkanNecip Fazıl en iyi aracı olan kalemini amacı uğrunakonuşturmuş ve Türk ulusunun benliğini her daimdiri tutacak muhteşem derinlikteki sözleri SakaryaNehri’nin berrak sularına yazmıştır.İlk şiirini Girit Muhaciri olan annesinin arzusuylayazdı. Yeni Mecmua’da yayınlanan bu şiirinden sonra,Yeni Hayat, Ağaç, Büyük Doğu dergisi gibi çeşitlidergilerde fikri ve ilmi mücadelesini sürdürdü. ÖrümcekAğı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları ona genç yaştaşöhretin kapılarını açan eserleriydi. 1962 yılındanbaşlayarak hemen hemen bütün Anadolu illerindeverdiği konferanslar büyük ilgi ve merakla karşılandı.Ancak yazdıkları zaman zaman ona acı verdirse de,ülküsünü sağlam bir demir kazık gibi toprağa daha48 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Ölümünün 26. Yılında Necip Fazıl Kısakürekda güçlü çakmasını sağlamış ve bu düşünceleri ölmezkılarak Türk halkına ulaştırmıştır. Büyük Doğudergisinde çıkan yazılarında, İsmet Paşa ve tek partiyönetimine (CHP) muhalif düşünceleri sonucundahakkında birçok dava açıldı. Bu davalarda yüzlerce yılhapsi istendi. Yazıları 163. maddeye aykırı bulunmuş;ancak kimi zaman da çeşitli bahanelerle birkaç yıl sürecekmahkûmiyet süresini yaşamak zorunda kalmıştır.Hapishane anılarını Cinnet Mustatili adlı eserindetoplamıştır. Bu yüzdendir ki, Büyük Doğu Dergisi sıksık kapatılmıştır. Kısakürek bu kapatma dönemlerindeyazılarını Bugün, Son Posta, Yeni İstanbul, BabıalideSabah, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerindeyayımlamayı sürdürmüştür, Ahmet Abdülbaki,Adıdeğmez, Mürid gibi takma adları kullanmıştır.Bu yüce kişilik birçok ödülün de sahibidir. SabırTaşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes YarışmasıBirincilik Ödülü’nü, doğumunun 75. yıldönümünde(1980) Kültür Bakanlığı’nca “Büyük Kültür Armağanı”ödülünü ve Türk Edebiyatı Vakfı’nca “Türkçenin YaşayanEn Büyük Şairi” unvanını almıştır. 1982 yılındayayınlanan “Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu” adlıeseriyle de “Yılın Fikir ve Sanat Adamı” seçildi. O Sultan-üşŞuaradır yani şairlerin Sultanıdır. Türk Devletitarafından, “Bir mısrası Türk Milleti’ni ihya etmeye yeter”biçimindeki övgülerin sahibi Necip Fazıl’dır. ŞairHasan Sami Bolak ise onu “Şiirin süzme balı, tadı NecipFazıl’dır - Fikir, san’at ve çile... Adı Necip Fazıl’dır...”diyerek anlatmıştır.Bundan 26 yıl önce, yani 25 Mayıs 1983’te vefat etmiş,26 Mayıs Perşembe günü, Eyüp sırtlarında, PiyerLoti’de toprağa verilmiştir.Necip Fazıl bu münasebetle ülkenin değişik yerlerinde,kurumlarda, okullarda panel, bilgi şöleni ve söyleşilerleanılmaktadır. Kendisini rahmetle anıyoruz.VASİYETİ1- Bu vasiyet çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımındar ve hususi kadrosundan ziyade, onlarında içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi muhataptutuyor. Başta gerçek Türk’ün ruh köküne bağlı yenigençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuşveya dinlemiş her fert, kısaca Allah ve Resulüneperçinli herkes... Onlara hitap ediyorum ve dilekleriminyerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte buyeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde birhakkım varsa, Hesap Gününde tek tek sorumludurlar.Emanetim, beni seven ve İslam davasında bir hak sahibiolduğumu kabul eden herkese...2- Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün eserlerim, her kelime, cümle, mısrave topyekûn ifade tarzım vasiyettir. Eğer bu kamuslukbütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirsesöylenecek söz “Allah ve Resulü; başka her şeyhiç ve batıl” demekten ibarettir.3- “Büyük Doğu Yayınları” kitabevi kuruluncayakadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddesölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali, dikkatsizve ciddiyetsiz, hürmet ve haşyetten mahrumve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onlarıreddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare, murakabeve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmişve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de buörneklere göre devam ederler, virgül oynatmaktanbile çekinirler. Islama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadanönceki şiirlerim ve yazılarım arasında hatta küfrekadar gidenler ise, çoktan beri eser çerçevem dışınaçıkarıldığı, her birinden ayrı ayrı istiğfar edildiği veçöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimigöstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleribenden çevirmek isteyeceklere -çok denenmiştir- şucevap verilmelidir: “Koca Hz. Ömer bile Allahın Resulünüöldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabelerin,derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.Hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan diluzatan olmuş mudur? Belki o noktadan bu noktayagelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.”Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu: İlk yazılarımdanbirkaçı asla benim değil; sonrakiler de en dakikşeriat mihengine vurulduktan, yani nasip olursa ta-Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 49


Makale Ölümünün 26. Yılında Necip Fazıl Kısakürekrafımdan bütünleştirildikten sonra benim... Bir kısmınışimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerindebu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyisürdürmek borcu ise, mirascılarımın ve manevi mirasçımgençliğin... Ben öldükten sonra kim ve ne suretleeserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyühafifçe bile olsa örselerse, tezgâhını başına yıkınız!En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başınageldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir.4-Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğimgibi, İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz!Burada, umumi vasiyette de belirtilmesi gereken birnoktaya dokunmalıyım:1935 yılında, Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid AbdülhakimEfendi Hazretlerine, bir yazımı okumuştum.Bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşümeait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesindeçıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslamitefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu. Yazıyı ellerinealdılar, kalem istediler ve üstüne öz elleriyle “altınile yazılacak yazı”buyurdular. İşte hususi zarfında duranbu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdiknamesiolarak kefenime iliştirsinler...5-Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir.Fakat imkan aleminde en küçük pay bulundukça, biricikdileğim Ankara’da Bağlum nahiyesindeki yalçınmezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. Eldengelen yapılsın...6-Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecekmakam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle birzahmete girişmeyeceği malum... Fakat bu hususta birmuziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiğide beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bandoyüzgeri koğuşuna...7-Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiçkimseyi istemiyorum! Nede, kim olursa olsun, kadın...Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve “bid’at”belirtici hiçbir şey!... Başucumda ne nutuk, ne şamata,ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur’an...8-Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan vebenim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir izbulunmayacak...Mevlid de istemem!... Onu, uhrevirüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur’an...9-Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan,Eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa,şunları istiyorum: Her ferdin, herhengi bir kifayethesabına yanaşmaksızın, benim için “Necip Fazıl’ınkaza borcuna karşılık” niyeti ile bir günlük (Beş vakit)namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... Mevtanınardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadındacaizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir.Her ferdin, en aşağı yüz Tevhid kelimesi okuyup sevabınınmislini bana hediye etmesi...70 bine dolmasılazım... Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allahrızası için helal etmeleri...Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarındanmümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiğikadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını,nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorumve yardımı Müslümanlardan bekliyorum. “Şey’enlillah”tabiriyle bana Allah için bir şey veriniz! Yardımınızıesirgemeyiniz!10-Allahı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız!Hele düşmanlarını!... Olanca sevgi ve nefretinizibu iki kutup üzerinde toplayınız!11-Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneğive ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarakarada bir hatırlayınız!50 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 51


MakaleBİR YÖKKLASİĞİ DAHA“LİMON SATGERİ DÖN”Yrd. Doç. Dr. M. Hanifi BOSTAN İstanbul 1 No’lu Şube BaşkanıYÖK İLKELERİNİ BİLMEMEK MAZERET SAYILMAZ!16 Mayıs 2009 Cumartesi günü Yeni Şafak gazetesinde10. sayfada “Emekli Hocalar Geri Çağrıldı” başlığıylaverilen Yakup BULUT imzalı haberde YÖK’ünöğretim üyesi açığını gidermek amacıyla daha önceemekliye ayrılmış veya istifa etmiş öğretim üyelerineayrıldığı üniversitelere dönme hakkı tanıdığı belirtilmektedir.Yazıda bu konuyu düzenleyen 2547 sayılıYükseköğretim Kanunu’nun 60/b maddesine hiç atıfyapılmadan sanki YÖK emekli veya istifa etmiş öğretimüyelerine bir lütuf ve imtiyaz vermişçesine haberyapılmıştır. Söz konusu olan düzenlemeye ilişkin YükseköğretimYürütme Kurulu’nun 15.04.2009 tarihliilke kararları çarpıtılarak sadece olumlu konular dilegetirilmiş kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir. Oysagerçekte, YÖK aldığı ilke kararları ve yaptığı uygulamalarıylaayrıldıkları üniversitelere geri dönmekisteyen öğretim üyelerinin önünü açmak bir yana,onların haklarını gasp etmekte ve ülkemizin yükseköğretiminin geleceğini de telafisi imkânsız zararlarauğratmaktadır. Bugüne kadar sorunsuz olarak uygulanan60/b maddesi ile pek çok öğretim üyesi ayrıldığıüniversiteye, yine üniversitenin yönetim kurulu kararlarıyladönüşü sağlanmıştır. Bugünkü YÖK yönetimiise bu hakkı gasp ederek bugüne kadar gelen uygulamayıters yüz etmiş ve bilim adamlarından oluşanyeni bir mağdurlar ordusu oluşturmuştur.Yeni Şafak gazetesinde yer alan haberin ilgili olduğukanun maddesi 2547 sayılı YükseköğretimKanunu’nun 60/b fıkrasıyla ilgilidir. Kurumlara dönüşbaşlığı taşıyan 60. maddenin b fıkrası: “b. (Değişik:1/11/1990 – 3676/1 md.) Yükseköğretim kurumlarından,mahkeme veya disiplin kararları ile çıkarılanlarhariç olmak üzere herhangi bir nedenle kendi isteğiile ayrılan öğretim üyeleri başvuruları üzerine bu Kanunhükümleri çerçevesinde kadro koşulu aranmaksızıntekrar ayrıldıkları yükseköğretim kurumlarınadönebilirler.” demektedir.Madde açıkça Üniversitelerden1-Mahkeme kararı ile çıkarılanlar ve2- Disiplin kararı İle çıkarılanların Üniversiteleredönüşlerinin mümkün olmadığını belirtmektedir.Bunlar dışında kendi istekleriyle üniversitelerdenayrılanların ise ayrıldıkları Yükseköğretim kurumlarınadönebileceklerini ve dönüşlerde de her Türkçeokuma yazma bilenlerin sarih olarak anlayacağı üzerekadro şartı aranmayacağını beyan etmektedir.Burada kendi istekleriyle ayrılmak ifadesi de herne şekilde olursa olsun yasal bir hakkı kullanarak(emeklilik veya istifa gibi) Üniversiteden ayrılmanınkastedildiği de izaha muhtaç olmayacak şekilde açıktır.Yasa, Üniversiteden ayrılanların ayrıldıktan sonrane yapıp yapmadıklarıyla ilgili bir sınırlama veya kayıtda getirmemiştir.—Kanun maddesinin açık amacı ülkemizde kıtolan öğretim üyelerini/bilim adamlarını üniversiteyeyeniden kazandırmaktır. Üniversiteler ihtiyacı olanöğretim elemanlarını normal prosedür yani ilan suretiylekarşılamaktadır. Üniversitelerden ayrılan öğretimüyeleri de (yasal engel olanlar hariç yaş sebebiyleemekli olmak gibi) bu şekilde her zaman üniversiteyedönebilmektedirler. Bu sebeple 60/b maddesi 2547sayılı kanunun diğer maddelerinde belirtilen normalatama şeklinde bir dönüş değil kaldığı yerden devamanlamında, normal atama usulleri dışında bir süreçtensöz etmekte ve öğretim üyelerini kısa yoldan tekrarüniversiteye kazandırmayı amaçlamaktadır. Böyleolmasaydı 60. maddenin başlığı kurumlara dönüş olmazdı.—Kadro şartının aranmaksızın demek suretiyleöğretim üyelerinin dönüşünde karşılarına çıkabilecekveya idarece öğretim üyelerine karşı takınılacakolumsuz tavrı daha baştan ortadan kaldırmayıhedeflemektedir. Bir başka ifadeyle, idarenin kadroyok bahanesi arkasına sığınarak öğretim üyelerinin52 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Bir Yök Klasiği Daha “Limon Sat Geri Dön”üniversitelere dönüşlerini keyfi olarak engelleme veakim kılma ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Kadroşartı aranmaması kadroları veren YÖK kurumununolumsuz tutumlarına karşı, ayrıca, Üniversiteleri dekoruyan bir hükümdür. Nitekim bilindiği üzere Üniversitelerdekadro konusu her zaman problem olmuşve özellikle YÖK terbiye etmek istediği üniversitelerikadro vermemekle cezalandırma ve yıldırma politikasıgütmüştür. Öğretim elemanlarının ve Üniversiterektörlerinin en çok şikâyetçi olduğu konuların başındakadro verilmeme konusu olduğu genel kamuoyuve üniversite kamuoyunun çok iyi bildiği bir durumdur.Kısacası, 60/b de belirtilen kadro şartı aranmamasıhükmü bir yandan öğretim üyelerini Üniversiteyönetimine ve YÖK’e karşı korumakta diğer yandanda üniversiteleri YÖK’e karşı korumaktadır.60/b bendindeki bütün bu açık hükümlere karşılıkYükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 15.04.2009tarihli ilke kararları ile Yasanın verdiği hak buharlaştırılmaktave ortadan kaldırılmaktadır. 16 Mayıs 2009Cumartesi günü Yeni Şafak gazetesinde çıkan haberdebelirtildiği gibi YÖK öğretim üyelerinin üniversiteleredönüşünü kolaylaştırmamakta aksine ortadankaldırmaktadır. İlke kararlarına bakıldığında bu açıkçagörülecektir.Yükseköğretim Yürütme Kurulu 60/b fıkrası ile ilgilialdığı 15.04.2009 tarihli ilke kararlarında:“(1) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60.maddesinin (b) fıkrası hükmü ancak;a) Üniversitedeki görevinden isteğe bağlı emekliliksuretiyle ayrılan,b) Üniversitedeki görevinden istifa etmek suretiyleayrılan,c) Üniversite dışında herhangi bir kamu kurumundabaşka bir kadroya atanmak suretiyle, üniversitedekigörevinden ayrılan,öğretim üyesi ile ilgili olarak uygulanabilir.(2) Öğretim üyesi olarak görev yapmakta iken;a) Bir suçtan mahkumiyete bağlı olarak veya disiplincezası uygulanmak suretiyle üniversiteden ayrılmışolan,b) Bu görevinden yaş haddinden dolayı emekliyeayrılmış olan,c) Bu görevinden ayrılarak bir başka devlet üniversitesindeöğretim üyesi olarak kadroya atanan,ç) Devlet üniversitesindeki görevinden ayrılarakvakıf üniversitesinde görev alan ve bilahare vakıf üniversitesindekigörevinden de ayrılan,Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 53


Makale Bir Yök Klasiği Daha “Limon Sat Geri Dön”kişiler hakkında, 2547 sayılı Kanunun 60. maddesinin(b) fıkrası hükümleri uygulanmaz.(3) 2547 sayılı Kanunun 60. maddesinin (b) fıkrasıhükmünün uygulanabilmesi için, öğretim üyesinin,görevinden ayrılmadan önce üniversitede yardımcıdoçent, doçent veya profesör kadrosuna atanmış olmasıgerekir.(4) Öğretim üyesi, geri dönme talebinde bulunduğutarih itibarıyla hangi akademik unvanı iktisapetmiş olursa olsun, 60. maddenin (b) fıkrasında belirlenenyolla ancak üniversiteden ayrıldığı kadroyaatanabilir.(5) Öğretim üyesi, üniversiteye, ancak ayrılmadanönce görev yaptığı anabilim veya bilim dalında görevyapmak üzere dönebilir.(6) Kişinin, öğretim üyesi olarak üniversitedeki görevinegeri dönebilmesi için;a) İlgili anabilim veya bilim dalında öğretim üyesineihtiyaç bulunması,b) Geri dönme talebi üzerine atama tarihi itibarıyla657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. maddesive ilgili disiplin mevzuatı hükümlerine göre memuriyeteengel bir halinin bulunmaması,c) Yükseköğretim Kurulu tarafından, 2547 sayılıKanunun 60. maddesinin (b) fıkrası hükmüne istinadenatama talebinde bulunulan yükseköğretim kurumununilgili anabilim veya bilim dalında öğretim üyesineihtiyaç bulunup bulunmadığı değerlendirilerek,kadro kullanım izninin verilmiş olması,şarttır.” denilmektedir.İlke kararlarına yüzeysel bir bakış dahi ilke kararlarında60/b de belirtilen düzenlemenin ne kadar dışınaçıkıldığı YÖK’ün kanun koyucu yerine geçerek Kanunmaddesinin vermediği yetki vermediği düzenlemeleryaptığı ve hakkın kullanımını ortadan kaldırdığı görülecektir.Bu ilke kararlarına göre, Üniversiteden ayrılanöğretim üyelerinden1- İstifa ile ayrılanlar,2- Emekli olup yaş haddini aşmayanlar3- Üniversiteden ayrılarak üniversitelerden başkabir kamu kurumunda görev alanlarüniversitelere dönebilirler denmektedir.Ancak (2) c ve ç maddeleri ile emekli olan ve istifaederek ayrılan öğretim üyelerinin kurumlarına dönüşhakları ortadan kaldırılmıştır. Çünkü, ilke kararlarıbirlikte değerlendirildiğinde geri dönüş hakkındanyararlanabilmek için üniversitelerinden ayrılan öğretimüyelerinin ya başka bir kamu kurumunda görevalmaları ya da üniversite dışında ya hiçbir iş yapmamışolmaları veya üniversite dışında bir işle (örneğinlimon ticareti yapmak gibi) uğraşmış olmaları gerekmektedir.Bunlar dışında kalanlarla ilgili olarak ilke kararlarında,örneğin emeklilik veya istifa ile üniversitedenayrılmış ve daha sonra başka bir üniversitede görevalan öğretim üyelerinin ayrıldıkları üniversiteye dönemeyeceklerikarara bağlanmıştır. Daha vahimi, bukişiler emekli olduktan veya istifa ettikten sonra başkabir üniversite görev yapmış ve buradan da ayrılmışolsalar bile üniversitelere dönemeyecekleri hükmügetirilmiştir. Bir başka deyişle hali hazırda herhangibir üniversitede görev yapmayan boşta olan bilimadamları sadece ve sadece üniversiteden ayrıldıktansonra başka bir üniversitede çalışmış ve sonra buradanda ayrılmaları sebebiyle maddenin dışına çıkarılarakcezalandırılmıştır. Daha açık ve anlaşılır bir dilleifade edilecek olursa Üniversiten ayrılan öğretim üyeleriancak üç şekilde kurumlarına geri dönebilir: Ya birbaşka kamu kurumunda çalışmış olmalı; ya boş boşgezmeli; ya da limon satmalı. Bunlar dışında üniversitenayrılmış (istifa ve emeklilik yoluyla) öğretim üyeleribir başka üniversitede görev almış olmaları halinde,bu kurumlardan da ayrılmış olsalar dahi ayrılmış olduklarıüniversitelerine geri dönemeyeceklerdir.İke kararlarındaki mantık tutarsızlığı ise bir başkagülünecek durumdur. Örneğin, ilke kararlarının (2) cve ç maddelerindeki açık tutarsızlıklar. c ve ç maddelerinde:“c) Bu görevinden ayrılarak bir başka devlet üniversitesindeöğretim üyesi olarak kadroya atanan,ç) Devlet üniversitesindeki görevinden ayrılarakvakıf üniversitesinde görev alan ve bilahare vakıf üniversitesindekigörevinden de ayrılan,”denmektedir.Burada c maddesinde belirtilen bir başka devletüniversitesinde öğretim üyesi olarak kadroya atanan,öğretim üyelerinin buradan da ayrılmaları halinde neolacakları sorusuna cevap verilmemesine karşılık çmaddesinde vakıf üniversitesinde görev alan ve bilaharevakıf üniversitesindeki görevinden de ayrılan denilmeksuretiyle açık bir tutarsızlık sergilenmektedir.İlke kararları ayrıca geri dönüş hakkını kadro kullanımiznine bağlamıştır.İlke kararlarında“(6)/c) Yükseköğretim Kurulu tarafından, 2547 sayılıKanunun 60. maddesinin (b) fıkrası hükmüne istinadenatama talebinde bulunulan yükseköğretimkurumunun ilgili anabilim veya bilim dalında öğretimüyesine ihtiyaç bulunup bulunmadığı değerlendirilerek,kadro kullanım izninin verilmiş olması, Şarttır”denmektedir.54 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale Bir Yök Klasiği Daha “Limon Sat Geri Dön”Bu düzenlemenin 60/b de yer alan … kadro koşuluaranmaksızın… hükmüyle uyuşmadığı açıklamayagerek duyulmayacak kadar açıktır.Bütün bu açıklamalarda görüldüğü üzere YÖK keyfidavranmaya, yasaları hiçe sayarak ilke yasaların yerinevarlığını yöneticilerden başkasının bilmediği ilkekararları ile Üniversiteleri yönetmeye kalkmaktadır.Öğretim elemanları yasaya göre hayatlarını düzenlemekte,ona göre hareket etmekte, yasal hakkını talepettiğinde ise ilke kararları karşılarına çıkmaktadır.YASALARI BİLMEMEK MAZERET SAYILMAZ prensibinebundan sonra herhalde YÖK İLKELERİNİ BİLMEMEKMAZERET SAYILMAZ!!! Prensibi de üniversite duvarlarınayazılacak!!!...Gazetelerde yer aldığı şekliyle YÖK boşta olan öğretimüyelerini akademik hayata kazandırmak gibi birçaba içinde olmaktan uzaktır. Aksine geri dönüşleriengelleyen bir tutum ve tavır içindedir. Ancak yandaşmedya vasıtasıyla kamu oyunu da yanlış bilgilendirmektende uzak durmamaktadır.Halen çok sayıda bilim adamını mağdur eden veşaşkınlık içinde bırakan bu ilke kararlarıyla YÖK neyapmak istiyor sorusu mutlaka sorulması gereken birsorudur.1- YÖK bu ilke kararlarıyla ve uygulamalarıyla üniversiteyönetimine ait olan bir yetkiyi gasp etmekte;üniversiteler yerine karar vermekte ve üniversite yönetimlerinibürokratik ast haline getirmektedir.2- Ülkemizde kıt olan bilim adamlarını devlet üniversitelerinedönüşünü, kamuya kazandırılmasını engellemektedir.3- Üniversiteden ayrıldıktan sonra vakıf üniversitelerindeçalışan ve çalışmış olan bilim adamalarınındevlet üniversitelerine dönüşlerini ortadan kaldırarakvakıf üniversiteleri lehine kaynak aktarımında bulunmaktaonları iş kanunu hükümleri altında sözleşmeköleleri haline getirilmelerinin önünü açmaktadır.4- Öğretim üyelerinin hareket kabiliyetini sınırlayarakbulundukları üniversitelerdeki yönetimlerinmutlak hâkimiyeti altına sokmakta ve bilimsel hürriyetleriniortadan kaldırmaktadır.5- Üniversite yönetimlerini öğretim üyelerininihtiyacı olan bilimsel hürriyet ortamını ve bilimselçalışma ortamını hazırlamak yükümlülüğünden uzaklaştırmakta,insan kaynakları açısından üniversiteleringelişmesi için zorunlu olan rasyonel düzenlemeleriyapmaktan alıkoymanın önünü açmaktadır.6- Üniversite öğretim üyelerini çalışmakta olduklarıüniversitelere mahkûm ederek, bilimsel ve kurumsalgelişmeleri sağlayacak şekilde bilim adamlarıve üniversiteler arasındaki rekabeti sağlayacak yerdeböylesi bir rekabetin şartlarını ortadan kaldırmakta,engellemektedir.7- Bütün bunların ötesinde yasalarca öğretim üyelerinetanınmış bir hakkı ortadan kaldırarak hukuk düzenindekarmaşa yaratmakta ve geleceği belirsiz halegetirmektedir.Hâlihazırda, yasal olarak üniversitedeki görevlerindenayrılmış daha sonra başka üniversitelerde (devletve vakıf) görev yapmış ve bu görevlerinden de ayrılmış,memuriyete dönmelerinde sakınca bulunmayan,geri dönüş için başvurdukları üniversitelerinin de pekçok kere ihtiyaç belirttiği, şu anda boşta olan ve 2547sayılı Yükseköğretim Kanununun 60/b maddesininkendilerine tanıdığı haktan yararlanmak üzere üniversitelerinegeri dönmek isteyen bilim adamlarınınhukuka aykırı olarak ilke kararlarıyla haklarının yokedilmesi kabul edilemez.Hukuka aykırı ve keyfi düzenlemenin derhal kaldırılmasısuçu limon satmak olmayan bilim adamlarınıncezalandırılmaktan vaz geçilmesi; bilim dünyasına vekamuya kazandırılması; YÖK’ün üniversiteleri bürokratikaygıt haline getiren uygulamalarına son verilmesi;üniversite rektörlerinin/yönetimlerinin de dahafazla rencide edilmesinin, yok sayılmalarının, önünegeçilmesi ve YÖK’ün yetki gaspından vaz geçmesi,yüksek öğretimimizin şahsiyetine kavuşması için olmazsaolmaz koşulları olarak görmekteyiz.Bir taraftan öğretim üyesi yetersizliğinden bahsetmekdiğer yandan da halen boşta bulunan bilimadamlarının üniversitelere dönüş imkânlarını, sudangerekçelerle ve hukuksuz ilke kararlarıyla, ortadankaldırmak tutarsızlığına son verilmelidir. Unutulmamalıdırki bilimle uğraşmak bir sevda işidir. Ekonomikolarak yoksulluk sınırında olan maaşa talip olmayıbaşka türlü nasıl açıklarsınız. Olumsuz uygulamaların,şikâyetçi olduğumuz, beyin göçüne yol açmasını vebaliniüstünüze alıyor musunuz? Siz bilim adamlarımızıKAZANMAK MI? YOKSA TÜRK BİLİM HAYATINDANSİLMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?Yapılan düzenlemeleri iyi niyetli olarak yorumlamaktazorlanıyoruz… zorlanıyoruz... zorlanıyoruz..EVET…HERHALDE EN İYİSİ LİMON SATMAK!!!LİMON SATAN DA BAŞKA ÜNİVERSİTELERDE GÖ-REV YAPANLAR DA AYRILDIKLARI ÜNİVERSİTELEREGERİ DÖNMELİDİR.YASANIN TANIDIĞI HAK İLKE KARARLARIYLA OR-TADAN KALDIRLAMAZ…YASAYI ÇİĞNEYENİN YASASI ÇİĞNENİR…Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 55


MakaleKAPI DOSTAAÇILIRMustafa ÖZKAN Pasinler İlçe TemsilcisiTarihin tozlu sahifelerinde Türk’ün şanlı tarihiyatar. 5000 yıllık şerefli maziyi yâd ederkenbin yıldan beri yaşadığımız Anadolu coğrafyası,şehit atalarımızın aziz hatıralarıyla vatan olmuşturbizlere…1015 yılında seyri sefer ederken, 1021 tarihindensonra yer aramaya başladığımız Anadolu da,1048 Pasinler savaşı ile yurt olsun diye can vermişiz.1071 de Malazgirt meydan savaşı ile kapısını aralamış,1176 Miryakefelon savaşı ile de tapusunu almışızAnadolu’nun…Anadolu’ya geldiğimizdeErmenilerle karşılaşmışız. Ermeniler,Hıristiyan Bizans’akarşı, Müslüman Türkü tercihetmişlerdir. Dinlerine, dillerine,mabetlerine ve kültürlerinekarışmamışız. Türkün hoşgörüikliminde yaşayana Ermeniler,Osmanlı Devleti’nde zamanındayüksek memurluklara gelmişlerdir.Osmanlı Devleti hiçbirmillete vermediği “TebayıSadıka” unvanını Ermenilerevermiştir. 19. Yüzyılın ikinciyarısında dünyadaki milliyetçilikakımının etkisiyle Rusya,İngiltere ve Fransa’nın kışkırtmasıylaOsmanlı Devleti’ne karşıayaklanan Ermeniler, 1000 yıllık dostluğu da baltalamayabaşlayacaklardır.Erzurum’da, Van’da, Bitlis’de, Diyarbakır’da veİstanbul’da ayaklanmalar tertip eden Ermeniler 1905yılında Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’e suikast düzenleyecekkadar küstahlaşacaklardır. Hınçak ve Taşnakadlı cinayet şebekeleriyle Doğu Anadolu’da MüslümanTürk beldelerinde vahşi katliam işlemekten degeri kalmamışlardır.56 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29I. Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti doğuAnadolu’da rahat durmayan, Ruslarla işbirliği içerisindeolan Ermenilere karşı 24 Nisan 1915 tarihli birgenelge yayınlanmıştır. Genelge kapsamında Hınçak-Taşnak komitelerinin kapatılması, fanatik isyancılarıntutuklanması ve silahlara el konulması istenmiştir.Çok sayıda Hınçak- Taşnak şubesi kapatılmış, isyancıelebaşları yakalanarak hareket alanları daraltılmıştır.Ermenilerin soykırım yıldönümü diye andıkları ve heryıl ABD’nin meclislerine getirilen “24 Nisan” günü meselesibu genelgenin yayınlandığı tarihtir.Osmanlı Devleti’nin aldığıbu önlemlerde sonuçvermeyince 27 Mayıs 1915tarihinde “Tehcir Kanunu”çıkarıldı. Bu kanunla savaşalanı içindeki Ermenilerdenisyan hareketinekatılanlar ülkenin güvenlibölgelerine göç ve yerleşimetabi tutuldular. Ermenilerinve Ermeni lobilerininkıyametler koparıp sözdeermeni soykırımı dedikleriolay bundan ibarettir.osmanlı kayıtlarına göregöçe tabi tutulan ermenisayısı 702 bin 900 dür. Tarafsızkaynakların verdiğirakamlara göre Ermenilerintehcirdeki kaybı en fazla 300 bindir. Tehcirin yapıldığıgünün şartları göz önüne alındığında ölenlerin büyükbir kısmının veba, kolera gibi salgın hastalıklardan öldüğügörülmüştür. Kaldı ki yolculuktaki Ermenileringüvenliğini sağlayan Türk birliğinin de yarıya yakınıbu salgın hastalıklardan ölmüştür. Ermeni ayaklanmalarınadestek veren Bogos Nubar Paşa’ya göre; aynıdönemde ölen Türklerin sayısı 1.400.000’dir ve buölümlerin büyük bir kısmı ermeni saldırıları sonucundaolmuştur. Ancak ölenlerin Müslüman Türk olduğuiçin, hiçbir Avrupalı yazar ve devlet adamı sefalet vefelaketi yaşayanın Türkler olduğu anlatılmamıştır. Bu-Tarafsız kaynakların verdiği rakamlaragöre Ermenilerin tehcirdeki kaybıen fazla 300 bindir. Tehcirin yapıldığıgünün şartları göz önüne alındığındaölenlerin büyük bir kısmının veba, koleragibi salgın hastalıklardan öldüğügörülmüştür. Kaldı ki yolculuktaki Ermenileringüvenliğini sağlayan Türkbirliğinin de yarıya yakını bu salgınhastalıklardan ölmüştür. Ermeni ayaklanmalarınadestek veren Bogos NubarPaşa’ya göre; aynı dönemde ölen Türklerinsayısı 1.400.000’dir ve bu ölümlerinbüyük bir kısmı ermeni saldırılarısonucunda olmuştur.


Makale Kapı Dosta Açılırgünde aynı yaklaşım ülkemizin aleyhine devam etmektedir…Ermeni bölgesinin bir Ermeni vali tarafından idaresiLord Curzon tarafından dile getirildi. Fakat Türk Delegasyonubu konuyu çok kararlı bir tavırla reddetti.Lozan Konferansının azınlıklarla ilgili 37. ve 45. MaddeleriTürkiye Ermenileri için de geçerli oldu.II. Dünya Savaşı’ndan sonra NATO üyesi olanTürkiye’nin güçlenmesini istemeyen Rusya Ermeniiddialarını ortaya attı. 1965 yılından sonra Rusya’nınve Avrupa ülkelerinin desteğiyle oluşan “Ermeni diasporası”dört T olarak adlandırılan (tanıtım, tanıma,tazminat, toprak) planları için çalışmaya başladılar. Buamaçla 20 Ocak 1975’te açılımı “Ermenistan kurtuluşuiçin ermeni gizli ordusu” olan ASALA’yı kurdular. Bukanlı örgüt, 50 den fazla Türk büyükelçisi, elçilik görevlisive yakınını şehit etti. 1980’den sonrada PKK terörörgütü ile birleşme kararı aldılar. Türk kanına doymamışErmeni terörü 1992’de Azerbaycan’ın Karabağbölgesinde işgal ile birlikte HOCALI köyünde 613 kişiyivahşice katletmiştir. Bütün dünya bu vahşeti izlemişgereken tepki verilmediği için 1.000.000 Azeri Türkümülteci durumuna getirilmiştir. Öz yurdunda garipsin,öz vatanında parya dedikleri bu olsa gerek…I.Dünya Savaşın’da Rusya’da çarlık rejimi yıkılıncaRusya savaştan çekildiğini açıkladı. Doğu Anadolu’dançekilmeye başlayan Rusya ile birlikte Ermeniler deçekilmeye başladılar. Çünkü Ermeniler yaptıkları katliamlardansonra Türklerle aynı topraklar üzerinde kalamayacaklarınıanladılar. Bu çekiliş sırasında yaptıklarımezalim dünya tarihinin kara sayfalarından birisiolmuştur.Merhametin zirvesinde adil ülke Osmanlı Devleti,I.Dünya Savaşı sonrası tehcire tabi tuttuğu ermeni vatandaşlarıiçin 31 Aralık 1918’de geri dönüş kararnamesiniçıkardı. Geri dönen Ermeniler mal ve mülklerinigeri aldılar. Fakat Mondros Ateşkes Antlaşması’nın24. Maddesine göre Doğu Anadolu’daki 6 vilayettekarışıklık çıkarsa bu vilayetler İtilaf Devletleri tarafındanişgal edilecek denilmesi, Ermenileri umutlandırdı.Ermeniler doğu Anadolu’yu işgal etmek için Aralık1918 de Aras Vadisi’nden hareketle Türk bölgelerindeyağma ve katliamlar yaptılar. Doğuda Ermenilerleyapılan savaş Aralık 1920’de Ermenilerin barış isteğidoğrultusunda “Gümrü Barış antlaşması” ile sonuçlandırıldı.Antlaşmaya göre; Ermeniler Misakı Milliyitanıyıp, Doğu Anadolu’daki emellerinden vazgeçtiklerinikabul ettiler.Lozan Konferansında Ermeni yurdu konusu veSınırımızı açmaya hazırlandığımız Ermenilerinanayasasının 11. Maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti,Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan da gerçekleştirilen1915 soykırımının uluslar arası kabulünüdestekler” diyerek Türkiye’ye yönelik asılsız iddialarınıdevlet politikası haline getirmiştir. Yine anayasalarının13. Maddesinin 2. Paragrafında devlet armasında AğrıDağı’nın bulunduğu kaydı vardır. Ermenistan’dakiokul duvarlarında asılan haritalarda ülkemizin 12 ilide yer almaktadır. Ermenistan Milli Marşı’nda “topraklarımızişgal altında, bu toprakları azat etmek içinölün öldürün” denmektedir. İşte bu düşüncelere sahipbir komşuya mı açılır kapılarımız… Yoksa dostlaramı açılır ?Avrupa devletlerinin bazılarında ve Amerikanokullarında ermeni iddiaları ders olarak okutulmayabaşladı. 24 Nisan günü, başta Fransa, İtalya, Arjantin,Rusya, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Vatikan, Uruguay,Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere ABD’nin27 eyaletinde kabul edildi. Dostlarımızı tanıma adınaibret verici bir tablo değil mi… ?Ermenistan’a kapılarımızı açmaya hazırlanırken tarihigerçekleri asla unutmayalım. “iki millet, bir devlet”tanımı yaptığımız kardeşimiz Azerbaycan’ı bağrımızabasalım.Kapımızı dosta açıp; suyun uyuyup, düşmanınuyumadığını unutmayalım.Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 57


MakaleSENDİKALMÜCADELE VERMEKAhmet KIRAÇ Düziçi İlçe Temsilcisi<strong>Sen</strong>dikalar çalışanlarının haklarını korumak vegeliştirmek için çeşitli platformlarda mücadeleverirler. Bu mücadelenin başarı ile sonuçlanması iseyasaların ve çalışanların sendikalarına verdiği gücebağlıdır. Bunun yanında hükümetlerin problemlerikabullenmesi ve çözümü için iyi niyet beslemesi gerekir.Hükümetler taleplerin hangi sendikadan geldiğinedeğil de taleplerin yerinde olup olmadığınabakmalıdır. Üyelerin sendikalarını takip etmesi, sendikalarınüyelerini sendikal çalışmalardan haberdaretmesi, sendikacılığı güçlendirecektir. Bu sendikalarınesas itici gücünü oluşturmaktadır. Ülkemizdeki kamuçalışanları sendikalarının durumu böyle mi peki? Evet,demek pek de mümkün görünmüyor. Öncelikli problemsendikaların örgütlenmesinde yatmaktadır. Şöyleki; kamu sendikalarına üye olmak isteğe bağlıdır.Ancak kazanımlardan herkes yararlanmaktadır. Bu daörgütlenme isteğini köreltmekte, çalışanları nemelazımcılığaitmektedir. Üye olmayanlar elini taşın altınasokmadan sendikaları en acımasız bir şekilde eleştirmektedir.Çünkü eleştirmek sorumluluk almaktandaha kolaydır.<strong>Sen</strong>dikalar; sendikal mücadeleyi alanlarda, TopluGörüşmelerde (Toplu sözleşmeli ve grevli sendika istiyoruz),Kurum İdari Kurullarında, Disiplin Kurullarında,Komisyonlarda vermektedirler. <strong>Sen</strong>dikal mücadeleyiüyeleriyle paylaşmak ve kamuoyu desteği sağlamakiçin kitle iletişim araçlarını kullanırlar ve bu yollabaskı oluşturmaya çalışırlar. Buralarda çözülmeyenproblemler için yargıya gitmek zorunda kalınır. Haksızuygulamaların, adalete ve normlar hiyerarşisine uygunolmayan düzenlemelerin yargıya taşınması kadardoğal ne olabilir ki? Hükümetler elbette dava açılmasındanrahatsız olurlar ama bazı sendikaların rahatsızlığınedendir. Hakka ve hukuka rağmen elde edilenyandaş menfaatlerinin engellenmesinden olmalı.Bir dava açıldığı zaman sonucundan bazı çalışanlarmemnun olurken bazıları da mağdur olduk demektedirler.Bu da sendikalarıdava açarken iki kez58 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Makale <strong>Sen</strong>dikal Mücadele Vermekdüşünmeye sevk etmektedir. Ancak genel geçer doğrulardanve hukuktan yana tavır konulması gerektiğiiçin gerektiğinde de dava açılmıştır ve açılacaktır. TürkEğitim-<strong>Sen</strong>’in üyelerinin haklarını korumak için davaaçmasından daha tabii ne olabilir.Kamu Çalışanları; dava açanlara tepki göstermektensehaksız uygulamalar yapan davalı idarelereve hukuka aykırı düzenlemeler yapan hükümet vebakanlıklara tepki göstermelidir. <strong>Sen</strong>dikaların bilgiedinme haklarını kullanmasını engellemeye dönüktavırlar ise daha düşündürücüdür. Bilgi vermemekleçalışanların kurumlara olan güvenini sarstıklarınınfarkında değil midirler? Devletin kurumları uygulamalardaşeffaf ve hesap verebilir olmalı temel ilkesinirafa mı kaldırmaya çalışmaktadırlar? Hukuk devleti,şeffaftır ve hesap verir. Yaptıklarının hukuka uygunluğundanemin olanlar hesap vermekten çekinmez, alnıaçık başı dik olur. Temsil ettiği kurumu da yıpratmayakimsenin hakkı yoktur.<strong>Sen</strong>dikacılıktan bihaber dava açmaktan aciz olanlarınyaptıkları ise çok çarpıcı ve ibret vericidir. TürkEğitim-<strong>Sen</strong>’in açtığı dava sonuçlarını ve yapılan girişimlerdenelde dilen kazanımları kendileri yapmış gibigöstererek mücadele hırsızlıkları yapmaları gülünç olmaktadır.<strong>Sen</strong>dikaların siteleri ziyaret edildiğinde gerçekapaçık ortadadır. Türk Eğitim-<strong>Sen</strong> sitesindeki haberlerinhemen hemen tamamı eğitim çalışanlarınınproblemleri ve çözüme dönük girişimler oluştururkendiğer sendikaların haberlerin ve bilgilendirmelerinekseriyetini tam tarsine günübirlik siyasi nitelikte kihaberler ve yorumlar oluşturmaktadır. Çünkü sendikacılıkyapmak herkesin harcı değildir. Emek ve birikimister.Türk Eğitim –<strong>Sen</strong> olarak örgütlenme anlayışımız;öncelikle üye sayımızı artırarak yetkili sendika olmayısürdürmek, diğer yandan da ülkemizde kamu çalışanlarınınsendikalaşma oranını yukarıya çekmektir.Bu yüzden hedef kitlemiz üye çalmak değil, sendikalıolmayanları üye yapmaktır.Eğitim çalışanlarını ilkeleri; söylemleri ve eylemleriyleTürkiye’nin her yanında aynı olan Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>’e destek vermeye davet ediyoruz. Üyelerimizin;hukuka aykırı mevzuat hükümlerinden ve idareninhaksız uygulamalarından doğan haksızlıklara karşıeğilip bükülmeden mücadele vermeyi vaat ediyoruz.Başkalarının haklarını çiğneyerek bir yerlere gelmeyive çıkar elde etmeyi değil. <strong>Sen</strong>dikalar kişilerin çıkarlarınıdeğil tüm çalışanların ve üyelerinin haklarınıkorumak için vardır. Biz bu yüzden varız. Başkalarınınhaklarını yiyenler bir gün gelir de, kendisinin dehakkının yenebileceğini unutmamalıdır. <strong>Sen</strong>dikalarHAK’kı yüceltmelidir.TÜRK EĞİTİM-SEN’İN ONURLU BİR ÜYESİ OLMAYAVAR MISINIZ?Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 59


Mevzuat2009 YILIÖĞRETMENLERİNİLLER ARASI ATAMAKILAVUZUNA DAVA AÇTIKMevzuat Hukuki Kazanımlar2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve ZorunluÇalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer DeğiştirmeKılavuzu’nun 4.1.4.maddesinin yürütmesinin durdurulmasıve iptali için dava açtık.2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve ZorunluÇalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer DeğiştirmeKılavuzu’nun “İsteğe Bağlı Yer Değiştirme BaşvurusundaBulunacaklar” başlıklı 4.1.4.maddesinde yeralan “Hâlen zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülenil ve ilçelerde görevli zorunlu hizmet yükümlüsüöğretmenler, bulundukları hizmet bölgelerinde MillîEğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer DeğiştirmeYönetmeliğinin 24’üncü maddesinde belirtilensüreler kadar görev yapmaları gerektiğinden,bu öğretmenler zorunlu çalışma yükümlülüklerinintamamlanmasına 6 aydan az süre kaldığı gerekçesiyleyer değiştirme isteğinde bulunamayacaklardır.”hükmünün; Millî Eğitim Bakanlığı ÖğretmenlerininAtama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 24. maddesinin3. fıkrasında yer alan “Zorunlu çalışma yükümlülüğüaltı aydan az olan öğretmenler, zorunlu çalışmayükümlülüğünü tamamlamış sayılır.” hükmüne aykırıolduğu gerekçesiyle, Milli Eğitim Bakanlığı aleyhineDanıştay’da açtığımız davada, dava konusu Kılavuzhükmünün yürütmesinin durdurulması ve iptalini talepettik. (Dava dilekçesi aşağıdadır.)DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NAYürütmenin Durdurulması İstemlidir.DAVACI: Türk Eğitim-<strong>Sen</strong>(Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları <strong>Sen</strong>dikası)VEKİLİDAVALI: Av. Hatice AKALAN- Av. Hilal Kezban DÜZGÜNAv. Dilek Atak ZENGİNKonur Sok. 54/9 Bakanlıklar/ANKARA: T.C.Milli Eğitim BakanlığıBakanlıklar /ANKARAT.KONUSU:2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne BağlıYer Değiştirme Klavuzu’nda yer alan “İsteğe Bağlı Yer Değiştirme Başvurusunda Bulunacaklar” başlıklı 4.1.4.maddesindeyer alan “Hâlen zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen il ve ilçelerde görevli zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenler,bulundukları hizmet bölgelerinde Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin24’üncü maddesinde belirtilen süreler kadar görev yapmaları gerektiğinden, bu öğretmenler zorunluçalışma yükümlülüklerinin tamamlanmasına 6 aydan az süre kaldığı gerekçesiyle yer değiştirme isteğinde bulunamayacaklardır.”hükmünün YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve devamında İPTALİ talebini içerir.ÖĞRENME TARİHİ : 30/04/2009: Dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulması ve devamında iptali hak ve ada-İZAHATlet gereğidir. Şöyle ki;1) 2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer Değiştirme Klavuzu’nda yeralan “İsteğe Bağlı Yer Değiştirme Başvurusunda Bulunacaklar” başlıklı 4.1.4.maddesi “Hâlen zorunlu çalışma yüküm-60 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


Mevzuat Hukuki Kazanımlarlülüğü öngörülen il ve ilçelerde görevli zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenler, bulundukları hizmet bölgelerindeMillî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 24’üncü maddesinde belirtilen sürelerkadar görev yapmaları gerektiğinden, bu öğretmenler zorunlu çalışma yükümlülüklerinin tamamlanmasına 6aydan az süre kaldığı gerekçesiyle yer değiştirme isteğinde bulunamayacaklardır.” ibaresi mevcut olup; bu ibare, yerDeğiştirme Yönetmeliği’nin 24. maddesine aykırıdır.2)Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliği – Zorunlu çalışma yükümlülüğü MADDE24-(1) Bakanlık kadrolarına 11/6/2000 tarihinden sonra öğretmen olarak atananlar;a) Üçüncü Hizmet Bölgesi içindeki illerde en az üç yıl,b) İkinci Hizmet Bölgesi içindeki illerde en az dört yıl,c) Birinci Hizmet Bölgesine dâhil illerin (D) ve (E) sınıfı ilçelerinde en az beş yılveya her üç bölgede toplam dört yıl çalışmakla yükümlüdürler.(2)Zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenler bu yükümlülüklerini, zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen hizmetbölgelerine dâhil illerden birinde yerine getirebilecekleri gibi, birden fazla ilde veya ilçede de yerine getirebilirler. Ancak,bu bölünme sonucu her hizmet bölgesinde veya içindeki illerde ya da ilçelerde geçirilmesi gereken çalışma süresi iki yıldanaz olamaz.(3)Zorunlu çalışma yükümlülüğü altı aydan az olan öğretmenler, zorunlu çalışma yükümlülüğünü tamamlamışsayılır.3)Yönetmelikte açık ve net ifadelerle zorunlu çalışma yükümlülüğü 6 aydan az olan öğretmenlerin zorunlu çalışmayükümlülüğünü tamamlamış sayılacağı belirtilmiş iken, dava konusu Klavuz’un 4.1.4 maddesinde, hâlen zorunlu çalışmayükümlülüğü öngörülen il ve ilçelerde görevli zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenlerin, bulundukları hizmet bölgelerindeYönetmeliğinin 24’üncü maddesinde belirtilen süreler kadar görev yapmaları gerektiğinden, zorunlu çalışma yükümlülüklerinintamamlanmasına 6 aydan az süre kaldığı gerekçesiyle yer değiştirme isteğinde bulunamayacakları hükme bağlanarak,Yönetmelik maddesi ile çelişki oluşmasına sebebiyet verilmiştir. Yönetmeliğin 24. maddesini bertaraf eden işbu Klavuzhükmü nedeniyle, zorunlu çalışma yükümlüsü öğretmenlerin bu yükümlülükleri sona eremediğinden, mağdur durumadüşmektedirler.4)Anayasa’nın 11’inci maddesinde yer alan “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarınıve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklindeki düzenlemeyleAnayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü açıkça vurgulandığı gibi, hukuk hiyerarşisi adına temel bir kural getirilmiştir.Yürütme organı, Anayasa’da öngörülen Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük ve Yönetmeliğin yanı sıra, farklı isimlertaşıyan işlemler ile de genel, soyut ve objektif hukuk kuralları koyabilmektedir.. Yürütme organının, hukuk literatüründe“adsız düzenleyici işlem” olarak isimlendirilen bu tür işlemleri de, tıpkı diğer hukuk normlarında olduğu gibi, kendisininüstünde yer alan hukuk kuralına aykırı olamaz.5) Bu bağlamda, dava konusu Klavuz da, idarenin adsız düzenleyici işlemlerinden olup; Klavuzun bir maddesi,Anayasa’da yer alan “normlar hiyerarşisi” ilkesine aykırı biçimde, kendisinden üst sırada yer alan Yönetmelik hükmü ile çelişemez.Mevcut düzenlemede var olan bu çelişkinin giderilerek, öğretim görevlilerinin mağduriyetlerinin bertaraf edilmesihak ve adalet gereğidir.Takdir Yüce Mahkemenize ait olmak üzere iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.HUKUKİ SEBEPLER : T.C. Anayasası, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği,2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer Değiştirme Klavuzu v.b. mevzuat:2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer Değiş-HUKUKİ DELİLLERtirme KlavuzuSONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ile izahına çalıştığımız ve mahkemenin de re’sen gözeteceği sair hususlarnedeni ile;1) 2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer Değiştirme Klavuzu’nda yeralan “İsteğe Bağlı Yer Değiştirme Başvurusunda Bulunacaklar” başlıklı 4.1.4.madde “Hâlen zorunlu çalışma yükümlülüğüöngörülen il ve ilçelerde görevli zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenler, bulundukları hizmet bölgelerinde Millî EğitimBakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 24’üncü maddesinde belirtilen süreler kadar görevyapmaları gerektiğinden, bu öğretmenler zorunlu çalışma yükümlülüklerinin tamamlanmasına 6 aydan az süre kaldığı gerekçesiyleyer değiştirme isteğinde bulunamayacaklardır.” hükmünün YÜRÜTÜLMESİNİN DURDURULMASI ve devamındaİPTALİ’ne ,2) Tüm yargılama harç ve masrafların karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arzile talep ederiz.26.05.2009Davacı (Türk Eğitim <strong>Sen</strong>) VekilleriAv. Hatice AKALAN-Av. Hilal Kezban DÜZGÜNAv. Dilek Atak ZENGİNEKİ :1-Onanmış vekaletname örneği2-2009 Yılı Öğretmenlerin İller Arası İsteğe ve Zorunlu Çalışma Yükümlülüğüne Bağlı Yer Değiştirme KlavuzuEğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29 61


ŞiirŞEHİTLERİN ANISINANuray USLUOĞLU Adana 2 No’lu ŞubeBiz Türk Milletiyiz;Çanakkale geçilmez dedik,geçirmedik.Şehit veririz dedik, verdik.Biz Türk Milletiyiz; Biz şehit çocuğuyuz,Biz şehit anasıyız.Atam bu vatan size emanet dedin,Emanetine hıyanet etmedik.Vatan sevgisi, Millet sevgisi, Bayrak sevgisi,Olan evlatlar, öğrenciler yetiştirdik.Bu topraklar şehit kanlarıyla sulandı,Bu bayrağımız şehit kanlarıyla dalgalandı.Vatan için, Bayrak için;Göğsümüzü, çocuğumuzusiper ederiz dedik, ettik.Vatanımız, Bayrağımız varsa biz de varız.Selam olsun vatanımızı kurtaran,Bayrağımızı dalgalandıran,Mustafa Kemal Atatürk’e,Selam olsun silah arkadaşlarına.Selam olsun vatanı için can veren şehitlerimize,Selam olsun Türk Bayrağı’yla üstü örtülenlere.Selam olsun şehit analarına, babalarına,Bacılarına,kardaşlarına.Selam olsun OĞLUM SANA.....62 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29


ŞiirHAL-İ PÜRMELALİMİZAhmet KARAKAYA Bursa 1 No’lu Şube Eğitim ve Sosyal İşler SekreteriKriz almış başını gidiyor,Analar, babalar işsiz kalıyor.Eve ekmek götürecek para bulunamıyorAna, babalara FENER GEREK FENER!Asgari ücret olmuş sefalet ücretiYönetenlerin var mı bunu yükseltmeye cüreti?Yok asgari ücretlinin elinden tutacak kimsesiAsgari ücretliye FENER GEREK FENER!Çalışanlar açlık sınırında maaş alıyorÇoluğuna çocuğuna yaranamıyorÇalışacaklar, bulamıyorlar ikinci bir işÇalışanlara FENER GEREK FENER!Emekliler banka kuyruklarında,Açlık sefalet kapılarında.Yaşamlarının son zamanlarındaEmeklilere FENER GEREK FENER!Öğrenciler hem okuyup, hem çalışıyorlar.Bir tabak fasulye ile iki ekmek yiyorlar.Yarınlarından emin olamıyorlarÖğrencilere FENER GEREK FENER!Hastalar hastane kapılarında aç sefilKuyruklarda oluyorlar rezilGidemezlerken mahallerindeki sağlık ocağınaCleveland’ ta gitmek için FENER GEREK FENER!Alamıyor analar babalar çocuklarınaOyuncakta olsa bir gemicikGemicik almak için biraz lazım dolarcıkGemi almak için FENER GEREK FENER!Fenersiz olmuyor fener hayatın her alanında.Fener arayanlara gidiyor fasulye, kömür anında.İşsizlik almış başını gidiyor.Önüne gelen çiftçiyi horluyor.İki lira için öğrencilerin kollarına not yazılıyor.Memlekete LİDER LAZIM LİDER!Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı29 63


Makale“MOTHERLAND”ANADOLUSüleyman PEKİN Kocaeli 1 No’lu Şube Başkanı“Benim de bir annem olsa anneminBeşiğini seve seve sallardım”Böyle başlamış Arif Nihat, Anneler Annesi içinyazdığı şiirine. Annelerimizin ve babalarımızın anası,varlığımızın coğrafyaya işlenmiş manası ve bağımsızlıkkurnası; ANADOLU – ANAVATAN.“Beşikler vermişim Nuh’aSalıncaklar, hamaklarHavvana dünkü çocuk sayılırAnadolu’yum benTanıyor musun?” 1Tanırız ama balıkların suyu tanıdığı kadar. Kuşlarıkanatlandıran sırrın edası kadar. Sönmeyenocağımız, kucağının sıcağına emanettir. Yine dehafıza –i beşer nisyanla şaşar. Bir bitimsiz unutkanlıkbaşlar.Batı icadı yalan - yanlış günlerin belki de en masumuAnneler Günü. Mayıs’ın ikinci Pazar günüherkes hatırlandı, biri unutuldu: ANADOLU. TürkMilleti’nin annesi, İslam Âlemi’nin teyzesi ve gayrimüslimlerinyengesi. Uluslar arası tarih koşusununkanla korunmuş dengesi.Ne zulümler gördü; Haçlı, Moğol, Moskof, Ermeni,Yunan…Ne zaferler gördü; Malazgirt, Miryakefalon, Çanakkale,Dumlupınar...Ne isyanlar gördü; Baba İshak, Şeyh Bedrettin,Şahkulu, Celali, Yeniçeri…Ne kahramanlar gördü; Süleyman Şah, OsmanGazi, Çelebi Mehmet, Fatih, Mustafa Kemal…Ne kıtlıklar gördü, açlıktan süpürge tohumlarınınyendiği.. Ne ihanetler gördü, koynunda besleyip debüyüttüğü.. Ne felaketler gördü, yerlerin ve göklerinihtizaza geldiği.. Ne güzellikler, çirkinlikler gördü;1 Ahmet ARİFhavsalanın almadığı.. Ne dostluklar, düşmanlıklargördü; başkalarının anlamadığı ve anlamayacağı..Ama Mardin Mazıdağı’ndaki vahşeti biz bile anlayamadık,o bile görmemişti. Ne hısımlığın ne husumetinsınırlarına dâhildi. Ne aşkla, ne çıkarla, nehırsla telif edilebilirdi onun toprağına dökülen buçirkef tohum.Ancak bir dış markalı manyaklık böyle bir vakatertipleyebilir. Ancak servislerarası bir insafsızlıklaböyle işler çevrilebilir. Ancak böyle bir alçaklıkGâvuristan’dan ithal edilebilir.Ve yine Anadolu yıkayıp yunacaktır kalbimizinkabuk bağlamamış yaralarını.. Ve yine sarıp sarmalayacaktırhepimizi bir uçtan bir uca yavrukuşlar misali..Tıpkı yüzyıllardır yaptığı gibi.. Yine affedecek, yinekucaklayacak ve yine sevecektir bütün benliğince..Bizi yaşatan işte bu sevgidir. Bu toprağın karşılıksızsevgisi.. Muhabbet’ü-l insan ve’l vatan.Bizi burada birarada tutan o aşkın harcıdır. Veonlarca asırlık gönül borcudur.Biz bu mayaya vurgunuz. Biz Anadolu sevdalılarıyız.Anavatanın vefalı evlatlarıyız. Bizim anavatandediğimize yabancılar ‘fatherland’ derler. Mayıs ayıBabalar Günü’ne de sahnedir.Ey anneler annesi; Günün, Ayın, Yıldızın kutluolsun!“Kızlarım var, oğulların var gelecekteHer biri vazgeçilmez cihan parçasıKaç bin yıllık hasretimin goncasıGözlerindenGözlerinden öperimBir umudum sen deAnlıyor musun?”64 Eğitimin Sesi Nisan-Haziran2009 Sayı 29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!