11.07.2015 Views

Yeşil Ufuklar - REC Türkiye

Yeşil Ufuklar - REC Türkiye

Yeşil Ufuklar - REC Türkiye

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BÖLGESEL ÇEVRE MERKEZİ DERGİSİ - ÜÇ AYDA BİR YAYIMLANIRYıl 4 Sayı 3 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 5,00 YTLKaradeniz havzasında sürdürülebilir kalkınma,ekonomik refah ve kalıcı barışın sağlanması içinbir dizi yaşamsal sorun acil çözüm bekliyorvurgunun eşİğİndekaradenİzkaradenİzDeğişim bizim elimizdeDünya Politika Enstitüsü’nün başkanıve Plan B 3.0’ın yazarı Lester Brown,sorularımızı yanıtladıPoşetlere vedaPolonya’daki yerel bir girişim, bedavapoşetlerden vazgeçmeleri içinperakendecileri işbirliğine çağırıyorYenilenen yasal altyapıYeni Vakıflar Kanunu, çevreoluşumlarının vakıflaşma olanağınıartırıyorsayfa 5▼sayfa 10▼sayfa 28▼


Yeşil Kutu projesidevam ediyorYeşil Kutu Çevre Eğitimi SetiBOSCH Ev Aletleri desteğiyleYeni Öğretmenlerle buluşuyorYeşil Kutu Projesi; Bölgesel Çevre Merkezi(<strong>REC</strong>), Millî Eğitim Bakanlığı ile Çevre veOrman Bakanlığı ortaklığında yürütülüyor.Projenin sponsoru olan BOSCH EvAletleri’nin desteğiyle Yeşil Kutu’nun tümillerde kullanılması hedefleniyor.Nisan 2008’de başlayan proje kapsamında2009 yılı sonuna kadar 5.500 öğretmeneulaşılacak.Öğretmen eğitimlerine başvuru vekonu ile ilgili daha fazla bilgi için:www.yesilkutu.net


yeşil UFUKLARİÇİNDEKİLERYıl 4 Sayı 3 | TEMMUZ-EYLÜL 2008 | ISSN 1305-5232Yeşil <strong>Ufuklar</strong>, Orta ve Doğu Avrupa için Bölgesel Çevre Merkezi(<strong>REC</strong>)’nin üç ayda bir yayımlanan ve özgün adı Green Horizonolan dergisinin Türkiye uyarlamasıdır.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>, Green Horizon dergisinde yer alan haber vemakalelerin yanı sıra Türkiye’den haber ve makalelere de yervermektedir.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>, <strong>REC</strong>’in karar alma süreçlerine katılımı destekleme,bölgesel paydaşlar arasında işbirliğini teşvik etme gibi amaçlarınahizmet eder.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>, Orta ve Doğu Avrupa’da çevre ve sürdürülebilirkalkınma alanında önemli konulara ve gerçek öykülere yervermektedir. Dergi, iş dünyası, uluslararası kuruluşlar,hükümet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, akademikkurumlar ve basın için yararlı bir kaynaktır.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>’da yer alan fikir ve görüşlerin Orta ve DoğuAvrupa için Bölgesel Cevre Merkezi (<strong>REC</strong>) ve <strong>REC</strong>Türkiye’nin görüşlerini yansıtması gerekmez.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>, elektronik olarak www.rec.org.tr adresindenincelenebilir.Yeşil <strong>Ufuklar</strong>Yayın Sahibi: <strong>REC</strong> Türkiye adına Dr. Sibel Sezer EralpDERGİ EKİBİSorumlu Yazı İşleri Müdürü: Yeşim A. ÇağlayanEditör: Nafiz GüderÇeviri: Özge GezerlerÖzgün Tasarım ve Uyarlama: Turgay ArıkYayın Hizmetleri: Bayt Bilimsel Araştırmalar Basın Yayınve Tanıtım Ltd. Şti., Ziya Gökalp Cad. 30/31, Kızılay,Ankara. Tel. 0312 431 3062Baskı: Miki Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.Matbaacılar Sitesi 560. Sok., No:27, İvedik, AnkaraTel. 0312 395 2128Baskı Tarihi: 16 Aralık 2008KATKIDA BULUNANLAROya Ayman ■ Sibel Sezer Eralp ■ Başak Ersen■ Ali Cemal Gücü ■ Sedat Kadıoğlu ■Wojciech Kosc ■ Kenan Kuri ■ Kerem Okumuş■ Nilüfer Oral ■ Canan Saraç ■ Tuna Türkmen■ Yüksel ÜstünGÖRSELLERAvrupa Komisyonu Arşivi ■ Ellen Baltzar ■BP2.BLOGGER.COM ■ Bulgaristan KuşlarıKoruma Derneği ■ Doğa ile Barış Derneği Arşivi ■EBRD ■ FLICKR.COM ■ Greenpeace AkdenizOfisi ■ WWW.GREENPEACE.ORG ■ Ali Güder ■Nafiz Güder ■ Nathan Johnson ■ Cem OrkunKıraç ■ Michal Kosc ■ Aleksander Lesoki ■WWW.MECLISHABER.GOV.TR ■ <strong>REC</strong> TürkiyeArşivi ■ WWW.RESSIAD.ORG.TR ■ Still PhotosGreen HorizonMAGAZINE TEAMEditor in Chief: Pavel AntonovEditor: Nathan JohnsonDesigner: Patricia BarnaProofreader: Michael LindsayAdministrative officer: Zsuzsa TovolgyiWebmaster: Tamas BodaiIntern: Alice WaltonEDITORIAL BOARDClimate and energy: Zsuzsa IvanyiEnvironmental law: Stephen StecEnvironmental policy: Oreola IvanovaEnvironment and security:Marta Szigeti BonifertEU member states: Beata WiszniewskaGreen financing: Ruslan ZhechkovInformation and research: Jerome SimpsonPublic participation: Magdolna Toth Nagy<strong>REC</strong> PR: Zsolt BauerSouth Eastern Europe: Radoje LausevicSustainable development: Janos ZlinszkyTurkey: Sibel SezerF O R U M5 Değişim bizim elimizdePlan B 3.0 kitab›n›n dünyada tan›t›m› kapsam›nda Türkiye’ye de gelenDünya Politika Enstitüsü’nün baflkan› ve dünyaca tan›nan çevre analistiLester Brown, Yeflil <strong>Ufuklar</strong>’›n sorular›n› yan›tlad›.M E R C E K10Poşetlere vedaPolonya’daki yerel bir giriflim, bedava pofletlerden vazgeçmeleri içinperakendecileri iflbirli¤ine ça¤›r›yor.K A PA K K O N U S U1214Vurgunun eşiğinde: KaradenizKaradeniz isminin kökenine dair aç›klamalar hem çok çeflitli hem demu¤lak. Ancak bugün Karadeniz’in, bölgedeki siyasi ve ekonomiksorunlar›n yan› s›ra, çevresel aç›dan da acil çözüm bekleyen sorunlar›var.Sürdürülebilir Karadeniz: Düş mü? Mümkün mü?Karadeniz konusunda çal›flan resmi, akademik ve sivil paydafllar;Karadeniz’in mevcut durumu, sürdürülebilirli¤i, öncelikli hedefler vekurumlar›n sorumluluklar› konusundaki görüfl ve önerileriniYeflil <strong>Ufuklar</strong>’a anlatt›.R E C B Ü LT E N İ22Çevre dostu şirketlere AB'den yeni ödüllerTürkiye dâhil 28 ülkede uygulanan AB Çevre Ödülleri program›,sürdürülebilirlik ilkelerini esas al›yor.22<strong>REC</strong> TÜRKİYE ARŞİVİKAPAK KONUSUVurgunun eşiğinde:KaradenizBulgaristan sahilinde, Silistar’›nkuzeyindeki Lipite sahilindekiKaya oluflumlar›. Önemliekonomik ve stratejik önemtafl›yan Karadeniz’i çevreleyenülkeler, çevresel tahribatnedeniyle, t›pk› denizin kendisigibi ciddi sorunlarla karfl›karfl›ya.KAPAK GÖRSELFlickr.comDOĞA İLE BARIŞ DERNEĞİ ARŞİVİDİĞER BÖLÜMLERForum 4Dış Haberler 6Türkiye’den Haberler 8<strong>REC</strong> Bülteni 24Yasal Boyut 28Bilişim Teknolojileri 29Kitaplık 30İLETİŞİMEditöreditor@rec.org.trAbone işlemleriinfo@rec.org.trBölgesel Çevre Merkezi<strong>REC</strong> Türkiyeİlkbahar Mahallesi, 15. Cadde,296. Sokak, No: 8, 06550 YıldızÇankaya, Ankara-TürkiyeTel: (90-312) 491 95 30Faks: (90-312) 491 95 40Web: www.rec.org.tr▼ ▼▼ ▼▼3 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR14


FORUMeditördenİnsana yapılanyatırımİster bir yer, ister bir iş, ister hayatın birevresi olsun, bir şeyleri geride bırakmak, insanınönemsediği konular hakkında daha açıkkonuşabilmesi için bir özgürlük hissi verir. Bubağlamda, Avrupa İmar ve KalkınmaBankası’nın (EBRD) görevini tamamlayanbaşkanının veda sözlerine değinmeye değer.Bankanın en üst makamına 2000 yılında gelenJean Lemierre, bu süre zarfında bankayı en katıeleştirenlerin bile saygısını kazandı; bu başarısında,yetkiyle çalışan bir bankanın ne yapıpne yapmaması gerektiğine dair farklı görüşleridengeleme becerisinin özellikle payı vardı.EBRD’nin yıllık toplantılarının Kiev’dedüzenlenen sonuncusu, bankanın 1991’denberi yatırım yaptığı bölgenin çelişkilerle dolufotoğrafını gözler önüne serdi. Birkaç istisnadışında, eski Sovyet bloğundaki ülkelerdençoğunun ekonomisi yükselişte. Bankanınpiyasa ekonomisi alanındaki en iyi öğrencisiolan Çek Cumhuriyeti, 2007’de resmen‘mezun’ olarak Orta Avrupa’nın ‘2010Sınıfı’ndaki diğer ülkelerine de öncülük etti.Ancak, asıl çarpıcı değerler daha da doğudangeliyor; 2008 için %20’lik büyüme öngörenAzerbaycan gibi.Lemierre, veda için düzenlediği basıntoplantısında bir bankacıdan beklenmedikşekilde, yalnızca sayılardan değil insanlardanda söz etti. Bunun nedenlerinden biri belkide, bankanın kısa süre önce yürüttüğü ‘GeçişSürecinde Yaşam’ başlıklı araştırmanın, geçişsüreci sonunda bölgedeki çoğunluğun yaşamınıniyileşip iyileşmediğinin net olmadığınıortaya koyan sonucuydu. Bu sonuç,EBRD’nin bölgede ekonomi alanında çizdiğiparlak tabloya önemli gölge düşürüyor.Memnuniyet seviyeleri ülkeden ülkeyedeğişiyor, ancak genel bir hayâl kırıklığı hissiortada. Araştırmaya göre, hayâl kırıklığı sadeceyeni yollar, daha yüksek ücretler ya da alımgücü konusunda değil; daha çok, ekonomikgeçişe rağmen yaşam koşullarının hemen hiçdeğişmemesi –hatta daha da zorlaşmasındankaynaklanıyor. En önemli etkenlerden biri,bölgeye has ve birçok ülkede 1989’dakindendaha fazla olduğu düşünülen yolsuzluklar.Siyasetçilere, kamu görevlilerine ve hemşehrilereduyulan güven azalmış durumda; öte yandangenel talep, sağlığa, eğitime ve sosyal yardımlaradaha fazla yatırım yapılması yönünde.Hükümetler olumlu makroekonomikgöstergeler sunsa da, geçiş süreci olarakadlandırılan dönem, bölgede yaşayan birçokinsan için sancılı ve sürekli bir günlük gerçeğedönüştü. Tezat belki de en çok, ekonomikbüyüme ve piyasa ilkelerinin; insan hakları,iyi yönetişim ve işleyen bir demokrasiyehemen hiç yansımadığı eski Sovyet toplumlarındagörülüyor. Fakat benzer sorunlar, yolsuzluklamücadelede hâlâ somut ilerleme kaydetmeyeve Avrupa’nın hukukî normlarınauyum sağlamaya çalışan Bulgaristan veRomanya gibi AB’nin en yeni üye ülkelerindeyeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 4EBRDSICAK KARŞILAMA: Ukrayna başbakanı Yulia Tymoshenko, EBRD’nin veda eden başkanı Jean Lemierre’i bankanınMayıs’ta düzenlenen yıllık toplantısında karşılıyor. EBRD’nin istikrarlı bir ekonomi ve işleyen bir demokrasi olaraktanımladığı Ukrayna’nın, çözmesi gereken önemli siyasî, toplumsal ve çevresel sorunları var.de sürüyor. Transparency International’ınkısa süre önce yürütüğü araştırmaya göre yolsuzluk,son beş ilâ on yıl içinde Macaristan’dada arttı. Yabancı yatırımın akın ettiği bölgedeakıllara şu soru geliyor: Kârlılık, bütün busosyal ve çevresel bedellere değer mi?EBRD’nin misyonu başından beridemokrasi ile serbest piyasa arasında bağlantıkurmak olmuşsa da; banka bugüne dek otoriterolarak nitelenen ülkelere, çevreci ve toplumsaleylemcilerin eleştirdiği projelere deyatırım yaptı. Ancak Lemierre, eski kuruluşunun,“EBRD için değil bölgenin insanlarıiçin standardlar koyduğu,” konusunda ısrarlı.Standardlar oluşturmak, özellikle yerelyöneticilerin bunu başaramadığı veya bunaisteksiz olduğu toplumlarda çok önemli. Doğakoruma da dahil, birçok sektörün AB üyeliksürecinde öğrendiklerinden biri de tamı tamınabuydu. Kamu bankaları ile uluslararası finanskurumlarının buradaki rolü çok önemli, özelliklede AB üyeliğini hedeflemeyen ülkelerde.Yatırımcıları, toplumsal, çevresel ve güvenlikleilgili ilkelere uymaya zorlamak, hem yaşamkalitesinde hem de kurumların hesap verebilirliğindekayda değer değişimler gerçekleştirebilecekaz sayıdaki etkenden biri.EBRD, çevresel ve toplumsal politikalarındakısa süre önce yaptığı yenileme kapsamında,bölgedeki müşterilerine uygulamayıplanladığı kurallara dair geri bildirim alabilmekiçin takdire şayan bir çaba sarf ediyor.Macaristan Çevre Bakanlığı’ndan TiborFarago, EBRD’nin bu açıdan iyi bir örnekoluşturduğunu ve yatırım kurumlarının dahasıkı kurallar ve daha çok sorumluluk taşıyanuygulamalar benimseyeceği bir sürece katkıdabulunmayı sürdürmesi gerektiğini belirtiyor.Bununla birlikte, CEE Bankwatch yaptırımgrubundan Klara Sikorova’ya göre, yenilenenbu politika tatmin edici değil, hattabazı alanlarda bankaya, sorumluluğunu yerelyatırımcılara ve ulusal düzenleme kurumlarınadevretme kolaycılığı sağlıyor.Lemierre’in son sözleri, “finansal türbülans,enflasyon, siyasî tartışmalar ve bunlarabağlı belirsizlikler,” olarak tanımladığı oynaklıklailgiliydi. EBRD’ye veda eden başkan,kendini bölgenin istikrarına adamış ve bunupekiştirecek güçlü bir kuruluş olma sözüverdi, ki istikrarın gerçekten hayatî önem taşıdığıdüşünülürse, halefi adına iyi bir söz verdiğisöylenebilir. Ancak bu istikrar, sadecekazanç ve yatırımların değil; güçlü birdemokrasi, toplumsal haklar, insan hakları,hukukun üstünlüğü -ve tabii ki çevreyi korumanın-yararına bir istikrar olmalı.Pavel P. Antonov


FORUMsöyleşiPlan B 3.0 kitabının dünyadatanıtımı kapsamındaHaziran’da Türkiye’ye degelen Dünya PolitikaEnstitüsü’nün başkanı vedünyaca tanınan çevreanalisti Lester Brown, Yeşil<strong>Ufuklar</strong>’ın; ‘uygarlığıkurtarma’nın nasıl mümkünolacağı konusundakisorularını yanıtladı.ALİ GÜDERDeğişim bizim elimizdeNafiz GüderMesajınızı neden ‘gezegeni kurtarmak’yerine ‘uygarlığı kurtarmak’ şeklindedeğiştirdiniz? Bunun somut sonuçlarıneler oldu?Biz çevreciler son otuz yıldır ‘gezegenikurtarmak’tan söz ediyoruz, [ama] gezegendaha uzun bir süre varlığını sürdürecek.Demek istediğim, gezegen ‘başka bir yerde’[bizden bağımsız olarak] varlığını sürdürüyor.Mesele artık bu değil. Mesele şu: biz dahane kadar burada olacağız? 2020 yılına kadarkarbon salımlarını %80 azaltmamız gerekiyor.Bu bir savaş seferberliğini andırıyoradeta, ama aynı zamanda gerçekten de birsavaş zamanı halindeyiz. Uygarlığa yönelmişbir tehditle karşı karşıyayız.Uygarlığı kurtarmaktan söz ettiğimizdeise, bu kurtuluşun hepimizin yararına olacağıortada. Bunda hepimizin çıkarı var. Budüşünce, birkaç ay önce üniversitelerle ilgilibir telefon konuşması sırasında aklıma geldi.‘Sürdürülebilir kalkınmayı’ vurgulamalarıgerektiğinden söz ediyorlardı; birden, sürdürülebilirkalkınmanın alternatifinin sürdürülemeyenkalkınma, bir diğer deyişle gerilemeve çöküş olduğunu ayrımsadım. Oysa sürdürülebilirkalkınma çok da çekici bir terimdeğil. Çok fazla şey ifade edemiyor.Üstümüzdeki baskı giderek çoğalıyor vebaşarısızlığa uğrayan devletlerin sayısı artıyor.Bu gidişatı tersine çevirmemiz gerekli.Bu da çok büyük bir çaba gerektiriyor, ancakuygarlığı kurtarmak, oturduğumuz yerdenseyredeceğimiz bir spor karşılaşması değil.Bunda hepimizin çıkarı var. Yani ‘uygarlığıkurtarmak’ insanlara bir şey ifade ediyor.Bence insanlarda işin içinde yer almalarıgerektiği hissini uyandırıyor. İşte bu yüzden,uygarlığı kurtarma stratejisinin, sorunutanımlamak için doğru yol olduğunu düşünüyorum.Plan B 3.0 adlı kitabınızda uygarlığıkurtarmak için neler öneriyorsunuz?Plan B 3.0’te yaptığımız şeylerden biri,bugün tek bir süper güçten kaynaklanan alışıldıkanlamda askerî bir tehdidin var olmadığınısergilemek. Buna rağmen, sanki soğuksavaş dönemindeymişiz gibi hâlâ silah sistemlerikuruyoruz. Oysa bugün güvenliğimizitehdit eden şeyler küresel iklim değişimi,"Güvenlik anlayışınıyeniden tanımlamayagerçekten ihtiyacımızvar. Tehlikelertamamen gerçek veyanı başımızda."nüfus artışı, yoksulluk, toprak erozyonu, gitgideyaygınlaşan su kıtlığı vd. ‘Güvenlik’ anlayışınıyeniden tanımlamaya gerçekten ihtiyacımızvar. Tehlikeler tamamen gerçek ve yanıbaşımızda.Kitapta geleceğimizi tehdit eden genelgidişata karşılık bir plan taslağı öneriyoruz.Bu planın dört unsuru var: karbon salımlarının2020 yılına dek %80 azaltılması; dünyanüfusunun 8 milyarı aşmayacak şekilde sabitlenmesi;tarihte ilk kez yoksulluğun tamamenyok edilmesi –ki gerçekten istersek yoksulluğuyok edecek kaynaklara sahibiz. Nüfusunistikrara kavuşturulması ile yoksulluğun ortadankaldırılmasını birlikte ele alıyoruz,çünkü ikisi birbirini tetikliyor. Dördüncüunsur da ekonominin doğal destek sistemlerini;yani ormanları, otlakları, toprakları, yeraltı su rezervuarlarını ve su ürünleri havzalarınıeski haline getirmek. Bunların tümübozulmakta; hatta kimi yerlerde tamamençökmüş durumda.Nüfusu istikrara kavuşturmak, yoksulluğusona erdirmek ve doğal destek sistemlerinieski haline getirmenin yıllık maliyeti 190milyar Amerikan doları. Artık “bu çok maliyetli,”dememiz de mümkün değil. “Çokmaliyetli,” dediğimiz takdirde, söz gelimidünya enerji ekonomisinin yeniden yapılandırılmasısöz konusuysa kendimize; “bunuyapmazsak bize kaça mal olur,” diye de▼Devamı sayfa 21’de5 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


HABERLERS I N I R A Ş A NS O R U N L A RBelene nükleer projesinin ‘yan etkileri’ Makedonya’da■ Bulgaristan’ın Belene nükleer santrali projesi1980’lerden bu yana ülkede tartışmakonusu oldu; ancak Avrupa Komisyonu’nunAralık 2007’de aldığı kararla santralin yapımınayeşil ışık yakması, komşu ülke EskiYugoslavya Cumhuriyeti Makedonya’da daendişe yarattı. Makedonya sınırına 275 kmuzaklıktaki Belene, sadece deprem kuşağındabulunmakla kalmıyor, aynı zamanda her ikiülkedeki gruplar santralde kullanılması planlananRus yapımı, ancak daha önce denenmemişiki reaktöre de güvenmiyor.Bulgar yetkililer 2005 yılında, Makedonyetkilileri Belene projesine ortak olmayadavet etmiş; ancak bu girişim, halkın kararalma sürecinden bilinçli biçimde dışlanmasıyüzünden Makedon toplumunda büyük tartışmalarayol açmıştı.Makedonyalı eylemci Marija Jankovska ozaman, “Belene’de ciddi bir kaza meydanagelmesi ya da santrale terörist bir saldırıdüzenlenmesi halinde Makedonya da bundanetkilenecektir,” demişti. “Eğer ülkem buprojede yer almayı tartışıyorsa, biz de bununolası etkilerini araştırabilmeli, Belene’ninkurulup kurulmamasına ilişkin nihaî karardaendişelerimizi yansıtabilmeliyiz.”Merkezi Makedonya’da bulunan Ekosvest(Eko-duyarlılık) adlı STK, MakedonyaÇevre ve Fiziksel Planlama Bakanlığı’ndan(MoEPP), hem Bulgaristan hem de Makedonya’nıntaraf olduğu, sınıraşan etki değerlendirmesineilişkin Espoo Sözleşmesi ilkeleridoğrultusunda, toplumun proje değerlendirilmesinekatılması teminatını istedi. YineEko-svest’ten Ana Colovic ise, MoEPP’ninkonuyu Espoo Sekreteryası ile görüştüğünüve bu görüşmede Espoo Sözleşmesi ilkelerinin,söz konusu mesafenin 100 km veya dahayakın olması halinde geçerli olduğuna dairALEKSANDER LESOKItartışmalar yaşandığını ileri sürdü. GreenHorizon’ın temas kurduğu MoEPP ise, iddialararesmi bir yanıt vermedi.Eko-svest ayrıca, Bulgar hükümetindenresmen iki talepte bulundu: “projeyle ilgilitüm bilgilerin (ÇED çalışması) açıklanması;ve Makedonya yurttaşlarının proje değerlendirmesinekatılması. Her iki teklifi de geriçevrilen örgüt, Espoo ve Aarhus sözleşmelerininilkelerinin ihlâl edildiği gerekçesiyle BulgaristanYüksek İdarî Mahkemesi’ne başvurdu.Mahkeme bir yıl sonra, projeyle ilgili bilgilerinMakedonya’ya açıklanması talebinikabul ederken, yurttaşların katılımı konusundabir karara varmadı.Kısa bir süre önce yaşanan bir gelişmeyle,yedi Güney-Doğu Avrupa ülkesinin çevrebakanları ile üst düzey temsilcileri, 20 Mayıs’taBükreş’te bir araya geldi ve Espoo Sözleşmesi’ninuygulama hükümlerinin süresini uzatacakbir anlaşmayı kabul ederek imzaladı.Anlaşmayı kabul ederek imzalayan bu yediülke şunlar: Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ,Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya,Romanya, Sırbistan ve Yunanistan.Balkanlar’da çevre konusunda daha fazlabilgi için adresindeki RERePRecord’a bakınızD O Ğ A L H A Y A T I K O R U M AHırvatistan’dan önemli sulak alanları koruma teklifi■ Hırvatistan Kültür Bakanı Bozo Biskupic’in geçen Şubat’ta,Mura-Drava sulak alan sisteminin öncelikli olarak korunmasıkararnamesini imzalamasıyla, Avrupa’nın en önemli nehir ekosistemlerindenbiri, uzun süredir beklediği desteğe kavuştu. Yaklaşık150,000 hektarlık bir alanı kaplayan bu eşsiz doğal miras, hâlenAvrupa’nın bozulmamış en büyük akarsu rezervi.Hırvatistan Kültür Bakanlığı’nın; Tuna, Mura ve Drava nehirlerininöncelikle korunmasını öngören bu kararnamesi, uzmanlarınve Devlet Doğa Koruma Enstitüsü’nün ayrıntılı bir çalışmasınadayanıyor. Bakanlık, AB doğa koruma standardlarını uygulamasorumluluğunu üstlenirken, hükümetin, bütün sahayı ‘bölgeselpark’ ilan etme yönündeki sözü, nehir sisteminin gelecektekigüvenliğini sağlama açısından hayatî önemde.Hırvatistan Yeşil Eylem’den Irma Popovic, “nehirlerden çakıl vekum alma gibi hâlen süren faaliyetler, hem nehirlere zarar veriyorhem de Hırvatistan ve AB’nin çevre mevzuatını ihlâl ediyor,” diyor.“Bu karardan sonra, bu tür zararlı faaliyetler mümkün olmayacak.”Yaklaşık 600 km uzunluğundaki Tuna, Drava ve Mura nehirekosistemleri, Avusturya, Slovenya, Macaristan, Hırvatistan veSırbistan topraklarına yayılıyor ve nesli tükenme tehlikesindekibitki ve hayvan türleri açısından büyük bir çeşitlilik gösteriyor.Örneğin Drava Nehri’nin çakıl ve kum kıyıları, Küçük Sumru’nunneredeyse ortadan kaybolan karasal popülasyonu için uygun birkuluçka alanı.Drava Liga’nın başkanı Ivan Darco Grlica, Dünya DoğayıKoruma Vakfı’na (WWF) yaptığı açıklamada, “tehlikedeki tür vehabitatların geleceğe kalmasını sağlayacak bu tür yasal düzenlemelerdengurur duyuyoruz,” diyor.Balkanlar’da çevre konusunda daha fazla bilgi için adresindeki REReP Record’a bakınızyeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 6


HABERLERAB’den Güncel HaberlerK O R U N A NA L A N L A RNatura 2000 ağı genişliyor■ Orta ve Doğu Avrupa’nın AB’ye yeni katılan üç ülkesi, Polonya, Slovakyave Slovenya’nın, Natura 2000 koruma altındaki alanlar ağına Ocak-Mart döneminde yeni bölgeler eklemesiyle, ağ nihayet, AB üyesi olmayanülkelerin deniz alanlarını da içine alarak genişlemiş oldu.WWF Tuna-Karpat Programı müdür yardımcısı AndreasBeckmann’a göre, “bu karar, Avrupa’da doğayı koruma yolundaki dönümnoktalarından biri olmasının yanı sıra; AB’nin yeni üye ülkelerinin Natura2000 ağı kapsamına alınması hazırlıklarına yıllardır destek veren WWFiçin de büyük bir başarı. Avrupa Komisyonu’nun ağı genişletme yönündealmış olduğu bu karardan son derece memnunuz” yorumunu yaptı.Kayın ormanlarıyla kaplı Gory Slonne dağlık bölgesi, Polonya’nınNatura 2000 ağına dahil ettiği 18 alandan sadece biri. Slovakya da; Beskydve Karpatlar’da 220 km 2 ’lik geleneksel bir tarım alanı olan Mala Fatra’yıağa dahil ederek payına düşeni yerine getiriyor. Slovenya’nın, iyi biçimdekorunan; orman, otlak ve kalkerli araziden oluşan 750 hektarlık alpin ekosistemiJulian Alpleri de yakında ağa katılacak.Natura 2000 ağındaki mevcut alanlar, AB’nin eski üye ülkelerindekitoprakların yaklaşık %20’sini kapsıyor. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindendaha fazla bölgenin koruma altına alınması, sürdürülebilir olmayanekonomik faaliyetler yönünde artan baskılara direnmek için çok önemlibir gereç. WWF’ye göre, Natura 2000 deniz alanlarına, hatta Güney-Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye dahil olmak üzere AB üyesi olmayanülkelere doğru da genişliyor.Natura 2000 çerçevesinde ve Türkiye’nin Bern Antlaşması’na tarafolmasıyla birlikte Türk hükümeti, önemli doğal alanların sürdürülebilirkullanımını garantilemek için önleyici tedbirler geliştirmeyi hedefleyenbir program olan ‘Elmas Ağı’ stratejisini uygulamaya başladı.■ Verheugen’den yeşil teknoloji çağrısıAvrupa Komisyonu’nun Sanayiden Sorumlu Vekili Gunter Verheugen,Mayıs’ta Ljubljana’da düzenlenen Avrupa Patent Forumu’nda,yeşil teknoloji patentlerinin Avrupa patent tescil sistemiile hızla izlenmesi gerektiğini söyledi. Verheugen bunun,iklim değişikliğiyle mücadelenin ötesinde, AB’nin, ekolojik açıdandünyanın en verimli ekonomisi olma hedefine ulaşmasınayardımcı olacağını belirtti.Şubat’taki Avrupa iş dünyası zirvesinde açıklanan bulgularagöre AB, temiz teknoloji patent tescilinde uluslararası alandakirakiplerinden daha iyi performans göstermekle kalmıyor; bütünyenilenebilir enerji ve temiz taşıt patenlerinin yarısını da ABveriyor.Ends Europe Daily’nin haberine göre, forumu düzenleyenAvrupa Patent Ofisi’nden (EPO) Alison Brimelow, mevcut ABpatent düzenlemelerinin temiz teknolojiler lehine değiştirilmesinesıcak bakılmadığını söyledi, bunun nedeni ise iş dünyasınınmevcut sistemle ilgili ‘genel memnuniyeti’.■ Yasa dışı kerestecilik AB gündemindeAvrupa Komisyonu, mevzuatın çok zayıf olduğu ve fazlaboşluk içerdiği eleştirisine karşı, yasa dışı kereste kesimiylemücadele için yeni düzenlemeler getirmeyi önerdi.Komisyon’un Çevreden Sorumlu Vekili Stavros Dimas,geçen Kasım’da, kerestenin yalnızca belgeli kaynaklardan alınmasınısağlayacak bağlayıcı bir şart konmasından yanaolduğunu söylemişti. Ends’in Nisan’daki haberine göre, yeni birkereste yasasını Fransa da destekliyor.AB’nin 2005’te onaylanan FLEGT kuralları, üye ülkelerlekereste ihraç eden ülkeler arasında işbirliği anlaşmalarına dayanıyor,ancak kurallar yalnızca taraf olan ülkeleri bağlıyor. ABhalen, önde gelen kereste ihracatçısı Endonezya ile bir belgelemeprogramının müzakerelerini iki taraflı olarak yürütüyor.Endonezya’nın ihraç ettiği kerestelerin %80’e yakınının yasadışı yollarla kesildiği tahmin ediliyor.■ Sağlık araştırması IPPC için kilit olabilirİsveç Asit Yağmuru Sekreteryası ve Avrupa Çevre Bürosu; ABÇevre Komitesi’nin, birliğin 1996 tarihli Entegre KirliliğiÖnleme ve Kontrol Direktifi’ni (IPPC) gözden geçirmegörüşmelerinin hemen öncesinde yayımlanan araştırma sonuçlarınadayanarak, Avrupa’nın en büyük elektrik santrallerininazalan sülfür dioksit ve nitrojen oksit salımlarının sağlık açısından‘kayda değer’ fayda sağlayacağı sonucuna vardı.Yeşil gruplara göre, zararlı salımları azaltmanın maliyeti,kirliliğin azalmasıyla sağlık açısından elde edilecek kazancınyalnızca üçte biri. Sorunlu bölgelerde Mevcut En İyi Teknikleri(BAT) kullanmanın kirliliği büyük ölçüde azaltacağı dadikkat çeken bir başka görüş.Araştırma sonuçları, parlamento raportörü Holger Krahmer’in,büyük yanmalı tesislere daha katı kesintiler önermeyeikna olmasını kolaylaştırabilir. AB elektrik sektörü ise bu türönerilere sert biçimde karşı çıkıyor.FLICKR.COM■ Reddedilen GDO’lara yeni incelemeAvrupa Gıda Güvenliği Kurumu’ndan (EFSA), dahaönce güvenli bulduğu genetiği değiştirilmiş iki mısır türü ilebir patates türünü yeniden incelemesi istendi.Yeşil gruplar, EFSA’nın GDO’ların güvenli olduğuyönündeki iddialarını; EFSA’nın genetiği değiştirilmiş ürünleringüvenliğini usulüne uygun biçimde değerlendirmekapasitesi konusunda ciddi şüpheler olduğu gerekçesiyle reddettiği7 Mayıs tarihli Avrupa Komisyonu kararını memnuniyetlekarşıladı.7 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


HABERLERTürkiye’den kısa kısa■ Tuz Gölü’nde temizlikÇevresindeki yerleşim birimlerinden bırakılanatıklarla kirlenen Tuz Gölü’nü kurtaracak enönemli adım olan Konya Atık Su Arıtma Tesisitamamlanma aşamasında. Temeli 2004Eylül’ünde atılmasına karşın yapımına ancakAğustos 2005’te başlanan tesisin inşaatının2008 sonunda tamamlanması planlanıyor. VanGölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük gölüolan Tuz Gölü’nün karşı karşıya bulunduğu enönemli tehlikeler sularının azalması ve kentselatıklar. Konya, Kulu, Cihanbeyli, Eskil ve Şereflikoçhisarile birçok beldenin atık suları, herhangibir arıtma tesisi bulunmadığı için doğrudanTuz Gölü’ne bırakılıyor. Konya BüyükşehirBelediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi GenelMüdürü Ahmet Sorgun, 28.5 milyon dolaramal olan ve günde 140,000 metreküp atık suişleyecek olan tesisin yıl sonundan önce faaliyetegeçeceğini söyledi. Ayrıntılı bilgi için,■ İEF’in teması küresel ısınmaTürkiye'nin ilk ve genel ticaret fuarı İzmir EnternasyonalFuarı (İEF), 22 Ağustos-31 Ağustostarihleri arasında 77’nci kez düzenlendi. İEF’nınbu yılki ana teması ‘Küresel Isınma ve İklimDeğişikliği’ oldu. Sanat ve spor etkinliklerinindüzenlendiği fuarı ziyaret eden yaklaşık 1.5 milyonkişi küresel ısınma konusunda bilgilendirildive “ben ne yapabilirim?” sorusunu kendilerinesorarak, harekete geçmeleri hedeflendi. “Yaşamyok mu oluyor?”, “Dünyaya ne yaptık?”, “Tehlikeliilişkiler” ve “Birlikte kurtaralım” başlığını taşıyanetkinliklerde, küresel ısınma konusundaöncü ve uzman isimler İzmir’e gelerek, görüşlerinipaylaştı. Kamu kurumlarından sanayi tesislerine,kuruluş ve işletmelerde alınacak tedbirlerinyanı sıra, bireysel mücadele ve koruma yöntemleriüstünde duruldu; çevre bilinci ve duyarlılığıuygulamalı yöntemlerle artırılmaya çalışıldı. Geridönüşüme uygun, çevreye zarar vermeyen yeninesil teknoloji ve buluşlar sergilendi. Ayrıntılıbilgi için, < http://www.izfas.com.tr>BP2.BLOGGER.COMYÖRENİN ÜRÜNLERİ, YÖRENİN TÜKETİCİSİNE:Samsunlular'ın ekolojik ürünlere kolay ulaşmasınısağlayan pazarın önemli özelliklerinden biri ağırlıklıolarak yerel üreticilerin katılması ve yol maliyetlerinindüşük olması.T A R I MÜçüncü ekolojik pazar Samsun’da■ Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin yerel yönetimlerle işbirliği içinde 2006’daİstanbul Şişli’de, Mart 2008’de Antalya’da hayata geçirdiği %100 Ekolojik Pazarların üçüncüsü, 12Temmuz Cumartesi günü Samsun Gazi’de açıldı. Gazi Belediyesi tarafından Buğday Derneği’nindanışmanlığı ve denetiminde yürütülecek %100 Ekolojik Pazar’ın açılışını Samsun Valisi HasanBasri Güzeloğlu ve Gazi Belediye Başkanı Süleyman Kaldırım yaptı. Pazar, Cumartesi günleri GaziKılıçdede Mahallesi’ndeki Ekolojik Yaşam Alanı’nda kuruluyor.Süleyman Kaldırım, Samsun’un ekolojik tarıma öncülük eden iller arasında yer aldığını belirterek,“sağlıklı ürünleri ve üreticilerini, tüketiciler ile buluşturuyor olmanın mutluluğunu ve gururunuyaşıyoruz,” dedi. Her Cumartesi günü kurulacak ekolojik pazarda, doğa ve canlı sağlığınazararlı hiçbir yöntem, kimyasal ilaç, gübre ve katkı maddesi kullanılmadan üretilen kontrollü ve sertifikalıorganik ürünler satılıyor.Buğday Derneği’nin tescilli markası olan %100 Ekolojik Pazarlar bu markaya ait ilke ve standardlardoğrultusunda yönetilip denetlendiği için tüketiciye ek bir güvence veriyor. Bafra, ÇarşambaOvaları, Gümüşhacıköy, Terme, 19 Mayıs, Alaçam, Ağcagüney’den birçok üreticinin katılacağıpazarda, çoğu birlik ve kooperatiflerden oluşan 30 tezgâh var. Samsun Pazarı’nın en güçlü tarafı,ağırlıklı olarak yerel üreticilerin katılıyor olması ve pazarın lokomotifi olan sebze grubu için uzunyol maliyetlerinin eklenmemesi. ■ Okullarda enerjik yarışmaMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2008’in ‘EnerjiVerimliliği Yılı’ olması dolayısıyla, öğrencilerinenerji kullanımındaki bilincini artırmak için‘Geleceğe Enerjin Kalsın’ adlı yeni bir yarışma projesibaşlattı. Haziran 2008’de başlayan proje iki yılsürecek. Amacı, okullarda enerji israfının önlenmesi,elektrik, su ve ısınma konusunda duyarlılığınartırılması, öğrencinin enerji verimliliği bilinci ile,araştırma, sorgulama becerilerinin geliştirilmesiolan proje kapsamında, projeye katılan ve enerjininverimli kullanımında duyarlılık gösteren okullarMEB’e başvuracak. Başvurular; Elektrik, Su,Isınma ve Bilinçlendirme Çalışmaları ana başlıklarıaltında toplam 29 adet kıstas çerçevesindedeğerlendirilecek. Yerinde yapılacak incelemlerdeise okulların su depoları, depoların bakımı, aydınlatmasistemi, musluklar, pencerelerin yalıtımı,ıslak zeminlerde su kaçağının olup olmadığı değerlendirilecek.Başarılı bulunan okullara sertifika vebayraklar verilecek ve sonuçlar MEB web sitesindenduyurulacak. Ç E V R EA N A L İ Z İTürkiye çevresel açıdan kırılgan■ Dünya Ekonomik Forumu’nun ‘Geleceğin Küresel Liderleri Çevre Çalışma Grubu’,Columbia Üniversitesi Yerbilimi Bilgi Merkezi ile Yale Üniversitesi Çevre Hukuku vePolitikası Merkezi’nin birlikte hazırladığı Çevresel Performans Endeksi (EnvironmentalPerformance Index), 149 ülkeyi altı politika kategorisinde 25 göstergeye göre sıralıyor.Çevre sağlığı, hava kirliliği, biyoçeşitlilik ve doğal yaşam alanı, doğal kaynaklar ve iklimdeğişikliği politikaları kategorilerinin yer aldığı endekste Türkiye 2008 yılında 75.9puanla 72. sırada yer alıyor.Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden(BETAM) Barış Gencer Baykan’ın endeksle ilgili yaptığı analize göre, Türkiye çevrekonusunda kırılgan bir ülke ve vasat bir çevre performansı sergiliyor. Analizde ayrıca,doğa ile insan arasındaki ilişkinin dengesinin son 50 yılda giderek daha da bozulduğu vebunun sonucunda oluşan bilincin gerek siyasî partileri gerek iş dünyasını bu konudaönlem almaya ve somut adımlar atmaya yönlendirdiği vurgulanıyor. Ayrıntılı bilgi için,yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 8


HABERLERtürkiyeY E Ş İ LB İ N A L A RYapılardayeni yaklaşımlar■ Kentsel yaşam alanlarına değer katmak,binanın değerini artırmak, yapım aşamasındaçevre tahribatını en aza indirmek, enerji tasarrufusağlamak, temiz teknolojilerin kullanımıve geliştirilmesine ortam yaratmakda dahil olmak üzere pek çok yararı olan ‘yeşilbina’ uygulaması Türkiye’ye de geliyor.Amerikan Yeşil Bina Konseyi’nin(USGBC) verdiği yeşil bina sertifikasıdanışmanlığını Türkiye’den alan ilk kişi, AlarkoCarrier’ın Genel Müdür Yardımcısı HırantKalataş oldu. Enerji ve Çevre Tasarımı Liderliği(Leadership in Energy and EnvironmentalDesign - LEED) programını tamamlayanKalataş, ilk etapta ticarî binalara danışmanlıkyapacak.Dünyada enerji tüketiminin yaklaşıküçte biri binalarda gerçekleşiyor. Yeşil binauygulamaları, enerji tasarrufu, doğayı korumave konforlu bir yaşam ortamını hedefliyor.Belli standardlara göre sertifikalanan yeşilbinalar yapı sektöründe daha değerli, doğayasaygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketiminiazaltan binalar olarak yeni bir yönelim ve sektörortaya çıkarıyor. Binaya ‘yeşil bina’ özelliklerini;yer, tasarım, kullanılan yapı malzemeleri,yapım tekniği ve atık malzemelerin yenidenkullanımı veriyor. Sertifika alarak yeşilbina statüsü kazanan binaların normal binalaragöre satış bedelleri %64, kira bedelleri ise%36 artıyor.Kalataş, yeşil bir binanın maliyetininyeşil olmayan bir binaya göre %2-7 oranındadaha yüksek olduğunu kaydediyor. Türkiye’deSiemens’in Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeyapılan idarî binası, LEED sertifikasıalma çalışmalarını sürdürüyor, ,GREENPEACE AKDENİZ OFİSİN Ü K L E E RE N E R J İNükleer santrale rağbet yok■ Pek çok ülke tarafından uzun zamandır kullanılan ve tartışmalara neden olan, Türkiye’nin de 50 yıldanberi ilgilendiği nükleer enerji konusu yeniden gündemde. Haziran ayında Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı tarafından, Türkiye’nin Mersin Akkuyu’dan sonra ikinci nükleer santralinin Sinop’ta kurulmasıile ilgili ihale hazırlıklarına başlandığı açıklanmıştı.İhale işlemleri süren Akkuyu santrali için ise Türkiye Elektrik Ticaret Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafındanMart 2008’de ihaleye çıkılmıştı. Dördüncü kez düzenlenen ve teklif teslim tarihi 24 Eylül 2008olan ihaleye girmek için şartname alan uluslararası şirketler ve konsorsiyum oluşturdukları yerli gruplar,piyasa koşullarının kredi bulmak için uygun olmadığı gerekçesiyle ve ihale şartnamesindeki bazı belirsizlikleringiderilmesi için altı aylık erteleme talep etti; ancak bu talep geri çevrildi. İhale için 13 yatırımcı şartnamealdığı halde, tek teklif Rus devlet şirketi Atomstroyexport, Inter Rao ve Park Teknik’ten oluşan OrtakGirişim Grubu’ndan geldi. Enerji Bakanlığı önünde toplanan çevre grupları ise, ihaleye sadece bir teklifverilmesini gösteriler yaparak kutladı.Teklifi inceleyen ihale komisyonu, dosyadaki bilgi ve belgelerin eksiksiz olduğunu onayladı ve dosyayı,değerlendirmeyi yapacak olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na (TAEK) teslim etti. Bu değerlendirmeninardından, grubun, yıllara göre elektrik üretim miktarları ve satış fiyatlarının yer aldığı diğer zarfıaçılacak. İhale komisyonu tarafından uygun bulunması halinde, teklif Bakanlar Kurulu’nun onayına sunulacak.Ayrıntılı bilgi için, İSTENMEYEN İHALE:Küresel Eylem Grubuve Greenpeace'den otuza yakın eylemci,23 Eylül günü Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı önünde ölü benzetmesi yaparaknükleer ihaleyi protesto etti.Y E N İ L E N E B İ L İ RE N E R J İRüzgâra talep beklemedeWWW.RESSIAD.ORG.TR■ Türkiye genelinde, özellikle çevre ve enerji sektörlerinde gerçekleştirilecek küçükve orta ölçekli yatırımların finansmanı amacıyla Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın(TSKB) Avrupa Yatırım Bankası'ndan (EIB) Hazine Müsteşarlığı garantisiylesağlayacağı toplam 200 milyon avro tutarındaki ‘Çevre ve Enerji Kredisi’neilişkin sözleşme, Mayıs ayında Ankara'da imzalandı. TSKB, Alman SanayileşmeFonu, Fransız Kalkınma Ajansı ve Dünya Bankası gibi kaynaklardansağlanan kredilerle pek çok çevre yatırımını finanse ediyor. Atık su arıtma tesisi,filtre, toz alma ve gaz emisyonu azaltma yatırımları, yakıt dönüşümleri, katıatık toplama ve ayrıştırma tesislerinin kurulması, üretimde su kullanımınınazaltılmasına yönelik projeler, yeni yatırımlar ile mevcutta çevre kirliliğine sebepolan üretim teknolojilerinin ikâmesi ve Çevre Yönetim Sistemi kurmayayönelik çalışmalar, TSKB tarafından kredi kullandırılan yatırımlar arasında.TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu, bankanın son beş yılda 120’nin üstündeyenilenebilir enerji projesini değerlendirdiğini, bunların içinden 70’inin finansmanınakatıldığını, bu projelerin toplam kapasitesinin ise Türkiye'nin yenilenebilirkaynaklarla elektrik üretim kapasitesinin %17'sini oluşturduğunu belirtti.Türkiyenin en büyük rüzgâr enerjisi santrali olan ve Bilgin Enerji A.Ş. tarafındankurulan Balıkesir Rüzgar Enerji Santrali (BARES) bu projelerden biri.2006 Mayıs ayında üretime geçen 30 MW kurulu güçteki BARES’te yıllık ortalama120 milyon kWh enerji üretilerek serbest piyasaya satılıyor. TSKB projeye26 milyon dolarlık bir katkı sağladı.Yetkili ve yatırımcıların olumlu görüş ve desteğine rağmen, yerli ve yabancıyatırımcıların Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'na (EPDK) yaptığı, 78,000MW’lık rüzgâr enerjisi lisans başvuruları ise hâlâ beklemede. 9 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


MERCEK | iyi örneklerPolonya’daki yerel bir girişim, bedava poşetlerden vazgeçmeleri içinperakendecileri işbirliğine çağırıyorPoşetlere vedaWojciech KoscPoşet ister misiniz? Müşterilerin işitmeyepek alışık olmadığı bu soru,Polonya’daki tüm dükkân, market vehipermarketlerde soruluyor. Aslındakasiyerler yakın zamana dek, -alınansadece bir elma veya müşteri özellikle poşet istememişbile olsa-, ürünleri doğrudan naylonpoşete koyardı.Müşteri istese de istemese de poşet verilmesi,bu poşetlerin çoğunun kısa süredesokaklarda, ağaç ve çalıların üstünde yerlerinialması, telefon tellerinden sallanması ya darüzgârda savrulması demekti. Göze hiç de hoşgörünmeyen bu atıkların bütün suçlusu, işeyarasın yaramasın, kendilerine ücretsiz olarakverilen bir şeyi geri çevirmek istemeyen müşterilerdeğil. Öte yandan, poşetlerin böylegelişigüzel dağıtılmasına şiddetle karşı çıkanların,tüketicileri bu amaç doğrultusunda biraraya getirmesi de pek kolay değil. Bu yüzden,Polonya’da her gün yapılan milyonlarca alışveriştekullanılan milyonlarca poşeti ortadankaldırmak için yasal bir girişim ve kapsamlıbir medya kampanyası başlatıldı.Polonya Hukuk ve Adalet Partisi’ninLodz şehri belediye meclisi üyesi olan vepoşet karşıtı kampanyayı başlatan KrzystofPiatkowski’ye göre her gün Lodz’da müşterilereverilen poşet sayısı yaklaşık 600,000.Varşova’da bu sayı 1.8 milyonu bulurken, tümülkede 18 milyona ulaşıyor.Piatkowski, “bu poşetlerin büyük bölümügeri dönüşüme veya yeniden kullanımakazandırılmıyor, dönüp dolaşıp atık sahalarındakiyerlerini alıyor,” diyor.Varşova Belediyesi çevre dairesinin verilerinegöre, Varşova’daki bir hipermarkettemüşterilere verilen tek kullanımlık poşet sayısıayda yaklaşık 500,000. Aynı hipermarket,yeniden kullanılabilir poşetler de satıyor veolağan bir ayda bu poşetlerden yaklaşık9,000’i alıcı buluyor.Naylon poşet karşıtlarına göre, tek kullanımlıkbu poşetlerin neredeyse anında atıkolmalarının yanı sıra başka mahsurları da var.Naylon poşetlerin doğada yok olması neredeyse400 yıl sürüyor ki bu, bozunurkenzehirli maddeler salmasının yanında, doğanıngörünümünü bozan ve sürekli büyüyenatık yığınlarına dönüşmesi; ve zaman zamanyağmur tahliye kanallarını tıkaması demekoluyor. Piatkowski’ye göre, kirliliğe yol açanen önemli etken, naylon poşetlerin üretiminde,hemen tüm dünyanın küresel ısınmaya yolaçmak ya da bunu hızlandırmakla suçladığıfosil yakıtların kullanılması.Girişim başlıyorPiatkowski’nin, bölgedeki mağazalarınücretsiz naylon poşet vermesinin yasaklanmasıiçin geçen yaz oylamaya sunduğu yereldüzenleme, Lodz Belediye Meclisi tarafındanonaylandı. Bu yasağı başka belediyelerdede uygulama girişimi Tychy, Zabrze,Inowroclaw ve Gdansk belediye meclislerindenonay almıştı, ancak uygulama Lodz’taengellerle karşılaştı.İlk olarak, Lodz valisi, Lodz düzenlemesini,ekonomik serbestlik ilkesini ihlâl ettiği veanayasa aykırı olduğu gerekçesiyle geri çevirdi.Piatkowski’ye göre, “valinin bu kararı, sadeceLodz girişimini değil, Polonya’da benzerdüzenlemelerin oylamaya sunulacağı diğerşehirleri de etkiledi. Çünkü yerel mülkî idarîamirler Lodz valisinin kararını bekliyordu.”Lodz bölge valisi Jolanta Chelminska,verdiği bu hukukî karara gerekçe olarak,poşetlere getirilecek böyle bir yasak kararının“kamu için önemli bir yarar” sağladığı taktirdeancak Sejm (Polonya Parlamentosu) tarafındanalınabileceğini belirtti. Karşılaştıklarıbu engelin ardından Piatkowski ile diğerkasaba ve şehirlerdeki yerel siyasetçiler, kampanyalarında,bu yasağın gerçekten de kamuyararına olduğuna ikna edecek bir gerekçeortaya koymaya odaklandı.‘Poşet karşıtı hareket’in temsilcileri, çokdaha etkili bir strateji başlatabilmek amacıyla17 Şubat’ta Lodz’ta toplandı. Bu arada,Polonya’nın dört bir yanında belediye meclisitemsilcileri uyum içinde hareket ederek,bugün yürürlükte olan Ambalaj Kanunu’nunbazı maddelerinin değiştirilmesi için ‘yurttaşlarınkanun tasarısı’ adını verdikleri birbelgeye 1,000 imza toplamayı başardı.Bu, Sejm’i, söz konusu tasarıyı gündeminealmaya ikna etmek için atılan ilk adımdı;ancak parlamentoya resmi bir tasarı sunabilmekiçin 100,000 imza toplanması gerekiyordu.Milletvekilleri, ancak ondan sonratasarı üzerinde müzakerelere başlayabilirdi.Piatkowski, “100,000 imza toplanmasışartının çok sorun olacağını düşünmüyorum,içim bu yüzden rahat,” diyor. “Lodzgirişimi medyada yer bulduğundan beriPolonya’nın her köşesinden destek verenyüzlerce telefon ve e-posta aldım. ÇevreSTK’larının da desteğini almış durumdayız.”Piatkowski’nin, Sejm’e resmen sunulmasındanönce bir nüshasını Green Horizon’agösterdiği, naylon poşetlerin yasaklanmasınıöngören bu tasarıda, “perakende satış yapanve hizmet sunanların, biyolojik olarak çözü-EVDEN ONSUZ ÇIKMAYIN: Sağlam biralışveriş çantası, herkesin alışverişlistesinin ilk sırasında yer almalı.yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 10MICHAL KOSC


K APAK KONUSU | karadeniz ve sürdürülebilirlikKaradeniz isminin kökenine dairaçıklamalar hem çok çeşitli hem de muğlak.Ancak bugün Karadeniz’in, bölgedeki siyasîve ekonomik sorunların yanı sıra, çevreselaçıdan da acil çözüm bekleyen sorunlarıvar.Sibel Sezer EralpKaradeniz’in benzersiz ekolojisi, Tuna, Dinyester, Don ve diğer büyük nehirlerintaşıdığı kirleticilerle son birkaç on yılda büyük ölçüde bozulurken; kıyılarındagerçekleşen ekonomik kalkınma, çevre üstündeki baskıyı giderek artırıyor.Uzmanlar ve siyasîler, enerji arzının Doğu’dan Batı’ya aktarılmasında önemli birkoridor haline de gelen Karadeniz’de işlevsel bir çevre-ekonomi dengesi kurulabilmesiiçin, altı kıyı ülkesinin tamamının (Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya, Türkiye veUkrayna’nın) yer aldığı daha güçlü bir girişim gerektiği konusunda hemfikir.Gürcistan Dışişleri Bakanı, Gürcistan ile Rusya arasındaki askerî çatışmanın yaşandığıbölgenin çevresel durumunu tanımlamak için, “çevresel bir felaketten başka bir şeydeğil,” diyor. Aslında savaş halinde, ilk kurban edilen ve yaraları en son sarılan unsurdoğa oluyor; ancak Karadeniz, yazın sonunda Kafkaslar’da silahlar patlamadan çokönce de çevre açısından kaygı uyandırıyordu.Sürdürülebilir kalkınma konulu bir seminere katılmak için Haziran ayındaİstanbul’da bir araya gelen bir grup üst düzey uzman, sürdürülebilir kalkınma kavramınınkendisinin Karadeniz bölgesinde hem karar mercileri hem de toplumlar tarafındanyanlış anlaşıldığı sonucuna vardı. Örneğin, Ukrayna Sürdürülebilir KalkınmaEnstitüsü’nden Zoriana Mishchuk; siyasîlerin, kısa vadeli hedefler peşinde koşarak,uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma hedeflerini zora soktukları görüşünde.Karadeniz kıyısındaki ülkeler, endişe verici bir dizi toplumsal ve ekonomik güçlüklekarşı karşıya. Makro-ekonomik güçlükler, sağlık ve ilköğretimin bugünkü durumu;bu ülkelerin sosyo-ekonomik boyutta ilerleyebilmesi için daha zaman gerektiğini gösteriyor.Bölgede, yıllık kişi başına GSYİH, Avrupa Birliği’ne kıyasla oldukça düşük;örneğin Gürcistan’da 4,700 dolar iken, Rusya’da 14,692 dolar. AB’de yıllık kişi başına enyüksek GSYİH ise Lüksemburg ve Danimarka’ya ait, (sırasıyla 83,456 dolar ve 38,864dolar). AB’nin geri kalanıyla karşılaştırıldığında Karadeniz ülkelerinde işsizlik oranı dayüksek. Karadeniz ülkeleri içinde en yüksek enflasyon %11 ile Rusya’da; en düşükenflasyon ise %4.5 ile Bulgaristan’da. Kayıt dışı ekonomi ve yoksulluk bölgede yaygınolarak görülürken; kadın-erkek eşitsizliği, toplumsal dışlanma ve toplumsal katılımınzayıflığı da yaşanan diğer sorunlar.Brundtland Raporu’na göre (1987) sürdürülebilir kalkınma, bugünün nesillerininihtiyaç ve isteklerini, gelecek nesillerin ihtiyaç ve isteklerini tehlikeye atmadan karşılamayıgerektirir. Rapora göre bunu sağlamanın en iyi yolu, çevre koruma ile toplumsaladaleti, ekonomik kalkınmayla bir arada götürmekten geçiyor, ancak bölgedeki sürdürülebilirkalkınma çabalarının çoğu, planlama aşamasının ötesine geçemiyor. Kimiülkeler, ulusal sürdürülebilirlik stratejilerini, 2002 Johannesburg zirvesinde kararlaştırıldığıgibi son tarih olan 2005 itibariyle sonuçlandırsa da diğerleri hâlâ bu konudaçalışmaya devam ediyor.Savaşın faturasıBölgenin çevresel açıdan savunmasızlığı, Gürcistan ve Rusya arasında patlak verensilahlı çatışmadan sonra, iki tarafın birbirine yönelttiği suçlamalar vesilesiyle ortaya çıktı.Gürcistan, Gürcü gemilerinin, Karadeniz’deki limanlarından biri olan Poti’de, Rus güçleritarafından bombalanıp batırılması sonucu büyük miktarda hidrokarbonun (motorinve benzin) ve hidrolik yağın denize karıştığını iddia etti. Gürcistan DışişleriBakanlığı, 50 ilâ 70 ton petrolün denize döküldüğünü ve bu miktardaki bir kirliliğinyeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 12▼Devamı sayfa 15’teDEĞERLİ KAYNAKLAR, HASSAS DENGELERKaradeniz birçok insan için geçim kaynağı olurken, birçok(Soldan sağa) Samsun sahilinde bir gezinti yolu; KaradenEforie’deki bir iskele gezmeye çıkanların uğrak yeri; Alapltersane. (Altta) bir atlı araba, Romanya Vama Veche’dekiVURGUNUNÜST SIRADAKİ GÖRSELLER: FLICKR


karadeniz ve sürdürülebilirlik | K APAK KONUSUkişi için de dinlenme ortamı sunuyor.iz dalgalarının tadını çıkaranlar; Romanyaı sahilinde gemi gövdesi onarılan birkalabalık bir plajın yanından geçiyor.STILL PICTURESEŞİĞİNDE KARADENİZ13 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


K APAK KONUSU | karadeniz ve sürdürülebilirlikYeşil <strong>Ufuklar</strong>, Karadeniz konusunda çalışan resmî akademik ve sivil paydaşların; Karadeniz’inmevcut durumu, sürdürülebilirliği, öncelikli hedefler ve kurumların sorumlulukları konusundakigörüş ve önerilerini öğrendi.SÜRDÜRÜLEBİLİR KARADENİZ:DÜŞ MÜ? MÜMKÜN MÜ?Sedat KadıoğluCEM ORKUN KIRAÇKaradeniz havzasında sürdürülebilir bir koruma-kullanmadengesi sağlamanın koşullarıneler?Karadeniz’in doğal kaynaklarındaki problemler, altıkıyı ülkesi başta olmak üzere, Karadeniz’in drenaj alanıiçinde bulunan tüm bölgeyi kapsar. Özellikle, su vehava kirliliği kontrolü konularında diğer 11 ülkenin desorumluluğu paylaşması gerekiyor. Kaynakların yoğunkullanımından dolayı su kalitesinin bozulmasını, biyolojikçeşitliliğin azalmasını engellemek; su kalitesini,deniz ve kıyı ekosistemini iyileştirmek; bölgede sürdürülebilirkalkınmayı sağlamak için ulusal (kurumlararası) ve uluslararası işbirliği önem taşıyor.Sürdürülebilirliğin sağlanması için; kara kökenli kirleticilereilişkin Ulusal Eylem Planı’nda tanımlanan kirleticiunsurlar, bölgenin özellikleri ve insan aktiviteleriningözden geçirilmesi; su kullanımının ekonomik analizi;koruma alanlarının belirlenmesi ve önleme programlarıuygulanması; ekonomik araçların geliştirilmesi; etkin birizleme sisteminin oluşturulması; tüm sektörleribilinçlendirme çalışmalarının ulusal düzeyde gerçekleştirilmesive çıktıların uluslararası ve bölgesel düzeydeentegrasyonu gerekiyor. Avrupa Komisyonu’nun bir girişimiolan ve Karadeniz bölgesinde su ve suyla ilgili ekosistemlerinkorunması için işbirliği platformu oluşturmayıamaçlayan Tuna-Karadeniz (DABLAS) Görev Gücübuna bir örnektir.Bakanlık olarak Karadeniz ile ilgili çalışmalarınız,geleceğe yönelik planlarınız neler?Taraf olduğumuz Bükreş Sözleşmesi altında imzalanan“Karadeniz Stratejik Eylem Planı” kapsamındaetkin bir çevre yönetiminin sağlanması için ülkemizinKaradeniz kıyısı boyunca mevcut kirlilik durumunun,kirlilik kaynakları da göz önüne alınarak ortaya konmasıve önceliklerin belirlenmesi amacıyla “Karadeniz’deKirlilik İzleme Projesi” 2004’ten itibaren Bakanlığımızcayürütülüyor.yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 14Gemilerin normal operasyonlarından kaynaklanankirliliğin önlenmesi çalışmaları çerçevesinde“Gemilerden Atık Alınması ve Atıkların KontrolüYönetmeliği” 2004’te yürürlüğe girdi. Karadeniz’de 10tane lisanslı atık kabul tesisi bulunuyor. Ülkemiz, MAR-POL 73/78 Sözleşmesi’ne taraftır; EK I, II ve V imzalanmıştır.EK III, IV ve VI’e taraf olma çalışmaları isesürmektedir.“Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer ZararlıMaddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahaleve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun” kapsamındaKaradeniz bölgesinde toplam 33 tane kıyı tesisineRisk Değerlendirmesi ve Acil Müdahale Planlarıhazırlaması yükümlülüğü getirildi. Ayrıca bölgesel acilmüdahale planları hazırlanacak ve bölgesel acil müdahalemerkezleri oluşturulacak.Karadeniz’in Kirliliğe Karşı KorunmasıKomisyonu’na ve Daimi Sekreterya’ya Türkiye evsahipliği yapıyor; Karadeniz Sekreteryası’nın yıllık bütçesinin%40’ı ülkemiz tarafından ödeniyor. KaradenizÇevre Programı kapsamındaki Stratejik EylemPlanı’nın hükümleri çerçevesinde kurulan altı faaliyetmerkezinden Kara Kökenli Kirleticilerin KontrolüFaaliyet Merkezi’nin çalışmaları Türkiye tarafındankoordine edilmekte.BSEC altında faaliyet gösteren 15 çalışma grubundanbiri olan Çevre Koruma Çalışma Grubu’nunfaaliyetleri de Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.Karadeniz’in sürdürülebilirliği için üç öneridebulunmanız gerekse bunlar neler olurdu?1) Öncelikle, yapılan çalışmaların ulusal (kurumlararası) ve uluslararası işbirliği içinde olması önemli.Karadeniz’e dökülen nehir deşarjları 17 ülkeden geliyor.Avrupa’nın 2., 3. ve 4. büyük nehirlerin tümü (Tuna,Dinyeper ve Don) Karadeniz’e dökülüyor. DolayısıylaKaradeniz sadece kıyısı olan altı ülkeden değil,Karadeniz’e ulaşan nehirlerin geçtiği tüm bölgelerdenetkilenmekte. Bu yüzden altı ülkenin yanı sıra, bu genişetkilenme alanındaki tüm ülkelerle işbirliği yapılarak,kirliliği önleyerek ve ekosistemi koruyarak geleceknesiller için devamlılık sağlanabilir.2) Bütünsel havza yönetimiyle, nehir ve havzalarınınşimdiki ve gelecek kuşaklar için çok yönlü kullanımınındevam ettirilmesi (sürdürülebilir gelişme) amaçlanmalı.Bütünsel havza yönetimi; havza bazında biryaklaşımı; farklı tip ve biçimlerdeki suları ayrı değerlendirmeyi;arazi ve su kaynakları ilişkisini göz önünealmayı; doğal sınırlamaların, sosyal ve ekonomik ihtiyaçların,politik ve idarî süreçlerin entegrasyonunu içerir.Avrupa çapında entegre su yönetimine çerçeve oluşturmayıamaçlayan Su Çerçeve Direktifi (WFD), 2000yılında Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonutarafından yürürlüğe kondu. WFD nehir havzası yönetimigibi yeni unsurlar da getirmiştir; her bir nehir havzasıiçin bir Nehir Havzası Yönetim Planı (NHYP) oluşturulmasınıgerektirir. NHYP birçok analiz sonucundaortaya çıkar ve 2015’de iyi duruma ulaşmak için alınmasıgereken önlemleri gösterir. Ülkemizdeki çalışmalarBakanlığımız ve DSİ Genel Müdürlüğü öncülüğünde,ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak yürütülüyor.3) Özel sektör çevre yatırımlarına dahil edilmeli veteşvik edilmelidir. Özel sektörün çevre yatırımlarındakipayının artırılması, kamu-özel sektör işbirliğinin dahaetkin devreye girmesi ve Yap-İşlet-Devret gibi finanskaynaklarının daha yoğun kullanılması, kamu harcamalarınarahatlama getirecektir. Özel sektörün, çevreselaltyapı hizmetleri sağlamaya katılımının, işletme veyönetim uzmanlığı yanında finansal kaynak açısındanda katkı yapması bekleniyor.◗Sedat Kadıoğu, Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı


karadeniz ve sürdürülebilirlik | K APAK KONUSUAT VE TUT: Amatör balıkçılar İstanbul Boğazı’nda,Karadeniz’den gelen sulara oltalarını atmışşanslarını deniyor; bir sivil toplum kuruluşunungönüllüleri, Bulgaristan’daki Burgaz yakınlarındaekositem temizleme çalışmalarına yardım ediyor.Önce yasal zeminNilüfer OralBaştarafı sayfa 12’de“Gürcistan kıyılarında bir ilk,” olduğunuaçıkladı. Sonrasında ise, deniz akıntıları,bu sızıntıyı kuzeye, Kolkheti MillîParkı’na ve onun koruma altındaki kıyısınadoğru sürükledi.Bakanlığa göre, “Kolkheti MillîParkı’nın koruma altındaki alanı ve çevresiekolojik bir felaket yaşıyor ve bu durum,Karadeniz’in bütün ekolojik sisteminiolumsuz etkileyebilir.” Bakanlığa göre,temizleme çalışmaları da engellendi;çünkü Rus ordusu, süzgeçlerin ve alanıçevirecek engellerin kullanılmasını yasakladıve yetkili mercilerin bölgeye girişineizin vermedi.Rusya’nın NATO büyükelçisiDimitrii Rogozin, merkezi Sofya’da bulunanhaftalık dergi Capital’den bir gazetecininsorusuna verdiği yanıtta,Karadeniz’in yüzeyinin hemen altındabulunan yüksek miktardaki sülfür klorürün,bir silahlı çatışma durumunda çevre▼STILL PICTURESBULGARİSTAN KUŞLARI KORUMA DERNEĞİfelaketine yol açabileceği uyarısındabulundu.“İşte bu yüzden NATO’yu,Karadeniz’de gövde gösterisi yapmamasıiçin uyarıyoruz,” diyor Rogozin.“Gürcistan’a insanî yardımda bulunduklarınısöylüyorlar, peki ama neden askerigemilerle? Biz, Rumenler’in, Bulgarlar’ınve Karadeniz kıyısındaki bütün ülkelerinkendi sularında ne yaptığına ya da neyapılmasına izin verdiğine çok dikkatetmesini istiyoruz. Karadeniz, ticaret veturizm amacıyla kullanılmalı, askerî amaçlariçin değil.”Karadeniz’in ve kıyılarının korunmasınınyanı sıra, biyolojik çeşitlilik ve peyzajmirasına yönelik bölgesel tehditlerinde acilen ele alınması gerekiyor. Bölgeninen ciddi çevre sorunları arasında; organikmaddelerin artışının doğal bir sonucuolan, ancak Karadeniz’e dökülen büyüknehirlerin taşıdığı yüksek miktardaki▼Karadeniz havzasında sürdürülebilir birkoruma-kullanma dengesi sağlamanınkoşulları neler?Karadeniz’in, deniz ve kıyısal yaşam alanlarınınsürdürülebilirliği güçlü bir yasal çerçeve oluşturulmasınabağlı. Karadeniz’de koruma ve kullanmayla ilgilimevcut yasal çerçeve 1992’de oluşturuldu. Ancakbu yasal çerçeve, bence yetersizdir. Akdeniz’inkorunmasına yönelik yasal çerçeveyle kıyaslandığında,Karadeniz’inki daha yetersizdir. Karadeniz’de,özellikle kıyıdaş ülkelerin işbirliğini gerektiren yerlerdedeniz koruma alanları oluşturmak için bölgeselhukukî bir çerçeve yok. Oysa Akdeniz’de, deniz korumaalanlarını, sınır aşan ya da açık deniz kapsamınasokan SPAMI Protokolü var.Akdeniz ülkeleri, bölgesel düzeydeki yasalyükümlülüklere uyulması için de yasal bir mekanizmageliştiriyor. Bu, özellikle denizlerin sürdürülebilirkorunması söz konusu olduğunda, ülkeleri yasalyükümlülüklere uymaya zorlamak açısından çokönemli. Önemli olan, sistemin mutlaka cezalandırıcıdeğil, ülkelerin yasal yükümlülüklerine uyması anlayışıüstüne kurulması. Karadeniz’de böyle bir mekanizmayok. Bu öncelikle ele alınmalı.Bu süreçte hangi aktörlere ne tür işlerdüşüyor? Türkiye’nin Karadeniz havzasındaönemi ve yükümlülükleri neler?Karadeniz’in koruma-kullanımında anahtaraktörler, bütün kıyıdaş ülkeler, KaradenizKomisyonu, BSEC ve Avrupa Birliği’dir. Açıkçası,AB’nin daha ciddi bir rol üstlenmesi gerektiği kanısındayım.AB’nin öncelikle Bükreş Sözleşmesi’netaraf olması gerek. Kıyı ülkeleri, AB’nin benzersiz birdeneyime sahip olduğu balıkçılık ve ulaşım konularıbaşta olmak üzere, AB ile etkin ve uygulanabilirişbirliğinin yollarını aramalı. Deniz taşımacılığı,AB’ye üye ülkelerin de uyması gereken uluslararasıanlaşmalara bağlı olduğundan, ulaşım konusu dahaaz sorunlu. Balıkçılık ise, üye olmayan kıyı ülkelerinin,AB politikalarına uyum sağlamasını gerektirecek.Bu bağlamda, Karadeniz balıkçılığında etkin biraktör olan Türkiye’nin önemi artacak. AB ile işbirliğikonusunda, aday ülke konumundaki Türkiye’ninyükümlülüğü, diğer Karadeniz ülkelerine kıyasladaha fazla olacak.Karadeniz'in sürdürülebilirliği için üç öneridebulunmanız gerekse bunlar neler olurdu?1) Öncelikle, toplumun katılımını artırmak veSTK’ların rolünü güçlendirmek gerek. Karar merciiolan kamu kurumları tam anlamıyla hesap verebilirolmadığı sürece, çevresel sürdürülebilirliği sağlayacakönlemler eksiksiz ve doğru biçimde uygulanamayacak.2) İkincisi, bir hukukçu olarak, çevre hukukukonusunda uzmanlaşmış avukatlar ve yargıçlardanoluşan güçlü bir kadro olması gerektiğine inanıyorum.Avukatlar kanunun bekçisi, yargıçlar da garantörüdür.Bu nedenle, çevre hukuku konusunda Karadenizülkelerinin yasal kapasitesini güçlendirmeliyiz.3) Son olarak, Karadeniz ülkelerinin, KaradenizKomisyonu Sekreterliği’ne desteğini artırması gerek.Kıyı ülkeler, sekreterliğe daha fazla siyasî ve maddîdestek verdiği takdirde, Komisyon çok daha etkin olabilir.Karadeniz’de sürdürülebilir çevresel koruma vekullanmayı sağlamak için bölgesel işbirliği kilit unsurdur,bölgesel yönetişimdeki kilit kurum da KaradenizKomisyonu Sekreterliği’dir.◗Dr. Nilufer Oral, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi;IUCN Çevre Hukuku Komisyonu, Okyanuslar Eşbaşkanı15 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


K APAK KONUSU | karadeniz ve sürdürülebilirlikÇevre farkındalığı için ihtilaflardankurtulmak gerekMurat SungarBSEC’in kuruluş amacı ve misyonu nedir?Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (BSEC),Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni doğacak ülkelerarasında kurulacak işbirliğinin ve Türkiye’nin bunaöncü olmasının yararlarının gündeme geldiği birdönemde, dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ın da önayak olması ve siyasî destek sağlanmasıyla 1992’deİstanbul deklarasyonu ile hayata geçiyor. Kuruluş belgesinebaktığınızda, BSEC, tamamiyle ve sadeceekonomik işbirliğine yönelik bir örgüt olarak öngörülüyor,fakat tam manasıyla örgüt olması aşağı yukarı 10sene sürüyor. 1998’e kadar BSEC bir deklerasyon, birniyet beyanı iken, 1998’de Yalta’da bir esas kuruluşbelgesi kabul ediliyor; 1999’da da, tam manasıyla birbölgesel örgüt niteliği kazanıyor ve BM’ye de tescilediliyor. Zaman içinde de bu, ‘sadece ekonomik ilişkiler’hedefi ele alınıyor. O dönemde ortak payda ekonomikişbirliği; kimse karşı çıkamıyor, yararına inanılıyor.Ancak o dönemde Karadeniz’den kimsenin pekbahsettiği yok. Hakikaten 10 sene öncesine kadar,Balkanlar var, Kafkaslar var Orta Asya var amaKaradeniz’den hiç kimse bahsetmiyor. O döneminkoşullarında bir takım projeler üretilse de hayata geçirilemiyor,işbirliği kâğıt üstünde kalıyor. BSEC’in enbüyük başarısı, taraf olan bütün bu ülkelerin bir anlaşmayaimza atmış olmasıdır.Son 10 sene içinde ise Karadeniz, önemli birbölge haline gelmeye başladı. Amerikalılar’ın mevcudiyetgöstermek istedikleri bir bölge oldu. ABD’ninilgi gösterdiği her bölge sonuçta hareketleniyor, birheyecan doğuyor ve o bölgenin değeri artıyor. Bölgeiçinde Amerika’ya çok yakın ülkeler var. Romanyamesela, Türkiye ile ABD’nin 1950’lerdeki ilişkisinebenzer bir ilişkileri var, özellikle kredi konusunda.ABD’nin Ukrayna ile, Gürcistan ile özel ilişkileri var;ABD böyle yakınlaştıkça ve siyasî konulara el attıkça,bölge ülkeleri daha dikkatli davranmaya başlıyor.Karadeniz’e ilginin artmasının esas sebeplerindenbir tanesi de enerji kaynakları ve enerji güvenliğikonuları. Dolayısıyla, BSEC olarak Karadeniz’e ilişkindüşüncemiz, artık yavaş yavaş ekonomik ilişkilere ilaveten,güvenlik ve enerji güvenliği gibi bir takım başkasorunlara el atmamızın yararlı olduğu şeklinde.BSEC’in en önemli kazanımları neler?Aralarında ciddi ihtilaflar olan ülkelerin böyle birörgütte bir araya gelebilmiş olması, işbirliğini hâlensürdürmeleri BSEC’in en büyük başarısıdır. Bütün otoplantılar sayesinde birbiriyle anlaşamayan insanlarıbir araya getirebilen bir örgüt oldu BSEC. ÖrneğinTürkiye ve Ermenistan. Burada bir daimî temsilcilerivar, bayrakları var; Türk Ermeni ilişkileri açısındanNAFİZ GÜDERbence çok önemli bir işlev görüyor. Bir turizm ve kültürkomitesi kurduk. Bu alanlarda, Türkiye veErmenistan olarak sınır aşırı bir etkinlik yaptık.Kimse rahatsız olmuyor bu tip etkinliklerimizden.Gürcüstan ve Rusya, Ukrayna ve Rusya, birbirlerinekendilerini anlatacak bir forum ortamı buluyor. Bencebugüne kadar gelmemiz önemli bir kazanım; bundansonraki varlığımızı ise, biraz daha derinliği olankonulara el atmamız belirleyecek. Ayrıca BSEC’inAB ile daha yakın ilişki kurmasında yarar görüyorum.Bir anlamda, “sizin Doğu’da yapmaya çalıştığınızpek çok şeyi sizin adınıza biz yapalım, elimizde buimkânlar var,” demeye çalışıyoruz. AB de bunu anlamayabaşlıyor.Bir diğer önemli ve başarılı gördüğümüz gelişmede, Avrupa Birliği’nin BSEC’e ilgi göstermeyebaşlamasıdır. Hem ‘AB Komşuluk Politikası’ çerçevesinde,hem de bizim gayretlerimiz sonucunda, ABKomisyonu bize gözlemci oldu ve ilk kez 14 Şubat2007’de AB bakanları ile BSEC bakanları Kiev’de biraraya geldi. Bu çerçevede, adeta AB’nin bir alt-sözleşmesiniteliğinde bir statüye kavuşmaya çalıştığımızısöyleyebilirim.BSEC’in güncel projeleri neler?Yeni profilimiz biraz daha değişik olacak. Yenigenel sekreter ile ben iki sene önce göreve başladığımızda,BSEC’i tamamen proje odaklı bir organizasyonhaline getirmeyi düşündük, büyük projeleryürüten bir organizasyon. Şu anda odaklandığımıziki önemli proje var:Birincisi, Karadeniz’i çevreleyecek bir yol projesi.Yani Karadeniz’in etrafında, hali hazırdaki yollardanda yararlanarak bir yol yapmak. Bunun iki önemliveçhesi var. Bir tanesi turizm. Bölgenin çok büyükbir turistik potansiyeli var. Baktığım zaman, dolaştığımzaman fantastik bir iklim ve tabiat görüyorum.İkincisi de ticaret. Ticaret için yeterli yol yok. Böylebir yol olursa hem turizm hem ticaret canlanır düşüncesiylebu projeyi başlattık. İlke olarak ülkeler arasındaanlaşmaya varıldı, şimdi bunun ülkeler tarafındantasdiki bekleniyor ki hayata geçsin. Bu tip büyükprojelere el atıp hayata geçirebilirsek hiç olmazsaBSEC’in bu bölgedeki insanlara bir yararı olduğunugöstermiş oluruz. Bu yol projesi de böyle bir yaklaşımladoğdu.İkinci büyük proje ise, Karadeniz’de limanlar arasındaseyrüsefer. Tarihte Karadeniz, farklı limanlararasındaki deniz trafiği açısından çok hareketli birbölge. Biz bu trafiği yeniden canlandırmayı hedefliyoruz.Bu iki proje ile ilgili çalışmalarımız sürüyor. Özetle,Karadeniz ülkelerinin, mümkün mertebe ticaretodaklı olarak kurmuş olduğu bu örgütü; şimdi dahaçok büyük projelere el atan, belki de kısa süre sonra,daha başka alanlara, güvenlik alanına belki siyasîalanlara girecek bir örgüt haline getirmeye çalışıyoruz.Böylece BSEC daha etkili bir örgüt olabilecek.Karadeniz’in sürdürülebilirliği açısındanönümüzdeki dönem nasıl olacak?Bir kere ülkelerin buna inanması ve bir takım ihtilaflarıbir tarafa atabilmeleri lazım. Geçiş ekonomilerindepek çok konu yeni yeni anlaşılmaya başlanıyor;çevre de bunlardan biri. Bölgede çevre konusundakifarkındalığın oluşabilmesi için ihtilaflardan kurtulmakgerek. Dolayısıyla BSEC var olduğu sürece, çevreselfarkındalık açısından da yarar sağlayacaktır.Murat Sungar, Karadeniz Ekonomik İşbirliğiÖrgütü (BSEC) Genel Sekreter Yardımcısı◗gübre nedeniyle hızlanan ötrofikasyonda yer alıyor. Denizin diğer çevresorunları, kirlilik, yabancı türlerin ortayaçıkması ve deniz kaynaklarının aşırı tüketimiolarak sıralanabilir.1990’ların başında bu tür sorunlar,altı kıyı ülkesinin, Bükreş Sözleşmesi’niimzalamasını sağladı. Bu anlaşma, ihtilafdönemlerinde bile işbirliği yapılabileceğinigösteren çok anlamlı bir örnekti;çünkü o dönemde Rusya ve Ukrayna,Karadeniz’deki donanmanın kime kalacağıkonusunda uzlaşamıyordu. Kısa süreönce Gürcistan’da yaşanan silahlı çatışmaise, Karadeniz kıyısında yeni bir uluslararasıkimliği, şimdiye dek yalnızcaRusya’nın ve az sayıda ülkenin tanıdığıAbhazya Cumhuriyeti’ni ortaya çıkararaksürece bir belirsizlik getirdi. Rusya veGürcistan’dan farklı olarak, AbhazyaCumhuriyeti, çevre korumayı ya da sürdürülebilirkalkınmayı teşvik etmeyeyönelik hiçbir uluslararası anlaşmaya veyahukukî norma taraf değil.▼Büyüme ve bozulmaKaradeniz bölgesi sakinleri, zengindoğal kaynaklardan hep yararlandı veyararlanmaya da devam ediyor. Doğalkaynakların sunduğu ürün ve hizmetler,doğal gaz ve enerjiden, ulaşım yollarınadek çeşitlilik gösteriyor. Özetle kalkınma,doğal çevreyle yakından ilgilidir. Genelbir kurala göre, ekonomik bir faaliyetdoğal kaynaklara ne kadar bağımlı ise,çevresel bozulma da o kadar çok ve tahribatda o denli geri dönülemez olur- ki buda tabii olarak, doğal kaynaktan beslenenekonomik faaliyeti çok ciddi biçimdeolumsuz etkiler.Karadeniz’de balıkçılık, Akdeniz’deise turizm, doğal bir kaynağa dayananekonomik faaliyetlerin çevreye nasıl zararverebileceğini gösteren en bildik örneklerdir;ayrıca her ikisi de sürdürülebilirkalkınma stratejilerinin neden uygulanmasıgerektiğini de açıkça gösterir.Doğa ile Barış Derneği’nden YükselÜstün, Karadeniz’de ‘sonuçlarına bakmadan,ne pahasına olursa olsun üretimyapma’ anlayışının yerini nihayet, ‘sürdürülebilirçevre’, ‘doğal kaynaklarınetkin kullanımı’, ‘sürdürülebilir tüketim’gibi yeni kavramlara bıraktığına dikkatçekiyor. Üstün’e göre bu sağlıklı değişim,doğal kaynakların sürdürülebilir veetkin biçimde kullanılmasını, yatırımlarınmaliyet-fayda çerçevesinde yapılmasını,teknolojik ilerlemeyi ve gereklikurumsal düzenlemeleri de beraberindegetirecek.Karadeniz’deki çevre tahribatı, özellikledeniz yaşamındaki yoksullaşmadagöze çarpıyor. Daha 1960’lardaKaradeniz’de 170 balık türü bulunuyor,yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 16


karadeniz ve sürdürülebilirlik | K APAK KONUSUbunlardan yaklaşık 25’i ticarî amaçla avlanıyordu.Otuz yılda ticarî amaçla avlananbalık türü beşe düştü. Bu türlerden bazılarıise çok az miktarda yakalanabiliyor.Adnan Menderes ÜniversitesiBiyoloji Bölümü’nden su ürünleri uzmanıMurat Bilecenoğlu, “yakalanan hamsimiktarının 1999–2004 yılları arasındayıllık ortalama 345,000 ton civarındaolduğunu, bu miktarın 2005’te âni birbiçimde 235,000 tona düştüğünü,” belirtiyor.Bu düşüşün nedenlerinden biri, ticarîamaçla avlanan balıkçı teknelerinin sayısınınartmış olması. Karadeniz ÇevreProgramı’nın (BSEP) yayımladığı birrapora göre avlanan tekne sayısı 1980’de3,000 iken 1994’te 4,500’e çıkmış. Bunakarşın, aynı dönemde avlanan balık miktarıyılda 850,000 tondan 410,000 tonadüşmüş. Tahminlere göre bugünKaradeniz’de ticarî amaçla avlanan 8,000balıkçı teknesi bulunuyor.Ondokuz Mayıs Üniversitesi SuÜrünleri Fakültesi’nden Prof. LeventBat’a göre, balık nüfusundaki bu düşüşünbir diğer sebebi de henüz üreme yaşınagelmemiş balıkların avlanması.Karadeniz’in kıyı bölgesi, günümüzeözgü bir başka sorundan, nüfus artışınınetkilerinden de mustarip. Nüfus artışınınen çarpıcı özelliklerinden biri, bir bölgeselve çevresel kullanım biçiminin (örneğinbalıkçılık), başka bir kullanımla(örneğin turizm) çatışması. Bu yüzden,hem her iki faaliyetten de ödün veriliyor,hem de çevre üstündeki bileşik tahribatartıyor.Uzun ama emin yolÇevresel iyileştirmelerin maliyet/fayda analizlerinin dâhil edilmesinin,merkezî ve yerel yönetimler için daha iyimaliyet karşılama mekanizmaları sağlamasımümkün. Daha temiz teknolojilerinkullanılması, ‘kirleten öder’ ve ‘kullananöder’ ilkelerinin daha yaygın biçimdebenimsenip uygulanması, bölgeninsürdürülebilirliğe doğru giden yolda ilerlemesinikolaylaştıracaktır. Ekolojikturizmin teşvik edilmesi de, bölge sakinlerineiş imkânları yaratması bakımındanbir çözüm olabilir.Karadeniz bölgesi, büyüyen bir ekonominingelişen bir pazarı olarak, uzunvadede barış ve istikrar sağlandığı takdirde,bugünün zorluklarından ve fırsatlarındanyararlanmaya hazır durumda.Hükümetlerin şeffaflığı, hesap verebilirlikve karar alma süreçlerine etkin paydaşkatılımı, bunların hepsi de aynı yapbozunparçaları. Bölgenin zengin doğalkaynakları benzersiz fırsatlar sunarken,insan kaynaklı çevresel tehlikeler ciddiengeller oluşturuyor.▼Karadeniz’in tekrar üretken bir denizolması mümkünAli Cemal GücüKirlilik hangi aşamada, önlemek ve geriyedöndürmek için neler yapılabilir?Deniz kirliliğinin oldukça farklı çeşitleri var;ancak Karadeniz'i ölümün eşiğine getiren ötrofikasyonya da basin ağı yüklemesi; yani denizdeki birincilüretim için gübre görevi gören besin tuzlarındaki(nütrientlerdeki) artış. Evsel, tarımsal ve bazı endüstriyelatıklar yüksek oranlarda besin tuzu içeriyor. Butuzların denize ulaşması denizdeki üretimin artmasınaneden oluyor. Önce bitkisel planktonlar artıyor.Bunlarla beslenen hayvansal planktonun besini artıyorve çoğalıyorlar. Bunları balıklar ve Karadeniz'dede hamsi tüketiyor. “Bu durumda üretimin artmasınınne zararı var” diyeceksiniz? Aslında belli bir noktayakadar yok zaten. Ancak üretilen organik madde besinzinciri boyunca yukarı doğru taşınamaz seviyede iseişte o zaman kirlilik ortaya çıkmaya başlıyor. Örneğin,bitkisel plankton hayvansal plankton tarafındankontrol edilemez seviyede ürerse, tüketilemeden ölüyor,zemine çöküyor, burada biyolojik parçalanmasonucunda sudaki oksijeni tüketiyor. 1980'lerde kıtasahanlığının çok geniş olduğu ve bu nedenle deKaradeniz'in biyolojik olarak can damarı sayılankuzey batı sahanlığında ötrofikasyon nedeni ile çokciddi oksijen yetersizliği yaşandı.Oksijensiz sular, bazı noktalarda yüzeye sadece1 metreye kadar yaklaştı. Bunun sonucundaKaradeniz'in ormanı sayılan Philophora çayırlarıhızla yok olmaya başladı. Bu çayırlarda can bulanmidye yatakları bunu izledi. Tabii bu alanları üremeve gelişme için kullanan başta balıklar olmak üzerediğer deniz canlılarının durumunu anlatmaya gerekyoktur sanırım. Ancak belirtmekte yarar var:Karadeniz'in en önemli balık türlerinden olan hamsive kalkan da, oksijensiz kalan bu sahanlık alanınıüreme için kullanan türler arasında.WWW.GREENPEACE.ORGKirletici kaynaklar neler? Orta vadede bunlarkesilebilir mi?Besin tuzlarını Karadeniz'e taşıyan kaynaklarbaşta Tuna olmak üzere nehirler. Başta evsel vetarımsal faaliyetler olak üzere insan tarafından üretilenbu maddeler önce nehirlere sonra da Karadeniz'eboşalıyor. Bu yolla Karadeniz'de meydana çıkanötrofikasyonun boyutları 1980'lerde katastrofikboyutlara ulaştı.Örnek verecek olursak, Türkiye'nin Karadeniz'denelde ettiği hamsi miktarı 300,000 tondan60,000 tona kadar düştü. Ötrofikasyon sonucuKaradeniz ekosistemindeki dinamikler alt üst oldu vemeydana gelen bu ekolojik karmaşa fırsatçı türleriçin Karadeniz'i cennete çevirdi. Taraklı medüz olarakbilinen jelimsi canlı Karadeniz'e bu dönemde musallatoldu.Aslında Karadeniz için hiç birşey yapılmıyordeğil. Örneğin ekosistemin çökme noktasına geldiğiyıllarda Karadeniz için başlıca kirletici kaynaklarındanbiri olan Tuna nehrinin korunması ve kullanımınınyönetilmesi amacıyla Tuna havzasındaki ülkelerarasında Tuna Nehri Koruma Sözleşmesi kuruldu.1994 yılında imzalanan antlaşma 1998’de yürürlüğegirdi. Bu antlaşmanın Karadeniz ekosistemi üzerineen olumlu etkisi Tuna havzasındaki ülkelerinKaradeniz’deki ötrofikasyonun baş aktörü olan nitratınsalınımını azaltmaları olmuştur. Karadeniz’deTuna yolu ile boşaltılan nitratın azaltılması Kuzeybatısahanlığında olumlu etkiler göstermiştir. Bunlarınbaşında Philophora çayırlarının tekrar genişlemeyebaşlaması gelmektedir. Kıta sahanlığı ekosistemininanahtar türlerinden olan bu bitkinin kendini yenileyebilmesiumut verici bir gelişmedir. Olumlu gelişmelerbununla da kalmadı, 1980’lerin sonunda kaybolduğusanılan bazı balıkların bugün ticarî olarak tekraravlanmaya başladığı rapor edilmekte. Tuna nehriKaradeniz ekosistemindeki hastalığın nedenlerindensadece biri. Bu nehir yolu ile Karadeniz’e boşaltılankirleticilerin kontrol altına alınması herşeyin yolunagirdiği anlamına gelmiyor; ancak diğer taraftanKaradeniz’in kurtarılması için çok geç kalınmadığınıve orta vadede Karadeniz’in tekrar üretken bir denizolmasının mümkün olduğunu da artık biliyoruz.Karadeniz’in sürdürülebilirliği için öncelikliönerileriniz nelerdir?Karadeniz’in sürüdürülebilirliğine inanmıyorum;sebebi de Karadeniz ekosistemi olgun bir ekosistemdeğil zaten. Karadeniz çok genç bir deniz. Var olduğugünden bu yana şekilden şekile girmiş. Kâh balinalaraev sahipliği yapan uçsuz bucaksız bir okyanusolmuş, kâh bölünmüş tatlı su gölüne dönmüş.Bildiğimiz formunu ise ancak 6,000-7,000 yıl öncealmış; yani Akdeniz ile bağlantısı en son tekrar budönemde kurulmuş. O günden bu yana daAkdenizleşme sürecinde. Küresel ısınma da bu sürecihızlandırıyor. Her geçen gün Karadeniz’e yeni türlergiriyor. Her yeni gelen türle de ekosistem yenidenşekilleniyor. Ancak yine de Karadeniz için öneridebulunacak olursam: 1) Tuna havzasında uygulananve nehre bırakılan kirleticilerin azaltılması için alınanönlemlerin başta Türkiye olmak üzere tüm Karadenizülkelerinde yaygınlaştırılması; ve 2) Ötrofikasyonunsebep olduğu dengesizleşmenin Karadeniz ekosistemineverdiği hasarın katlanarak artmasına nedenolan aşırı avcılığın kontrol altına alınabilmesi içinbalıkçılık baskısının azaltılması gerektiğini söyleyebilirim.◗Doç. Dr. Ali Cemal Gücü, ODTÜ-Erdemli, DenizBilimleri Enstitüsü17 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


K APAK KONUSU | karadeniz ve sürdürülebilirlikÇevresel yıkım, ekonomik ilerlemeyiengelliyorTuna Türkmen ve Canan SaraçKaradeniz'in bugünkü durumu nedir?Sürdürülebilirlik için üç öneride bulunmanızgerekse bunlar neler olurdu?Özellikle Tuna Nehri'nin onlarca yıldır Karadenizhavzasına taşıdığı endüstriyel kirlilik, zaten kendinehas kırılgan bir ekosistem olan havzayı ekolojik anlamdaölümün eşiğine getirdi. Karadeniz havzasınınTürkiye sınırları içinde kalan bölümünde sanayileşme,ülkenin diğer bölümlerine kıyasla oldukça sınırlı. Ancakartan nüfus ve plansız kentleşme sonucu, Karadenizsahilindeki kentlerde evsel atık su ve katı atıklar doğrudandenize ve akarsulara boşaltılıyor. Öte yandan,çevrecilerin bütün uyarılarına rağmen inşa edilenKaradeniz sahil yolu, kıyı ekosistemini kelimenin tamanlamıyla dozer gibi ezip geçti. İç bölümlerde de, yoliçin kullanılan dolgu malzemesinin sağlandığı taşocaklarının lokal yıkıcı çevresel etkileri oldu.Birçok endemik türü barındıran eşsiz dağ ekosistemleriyleKaradeniz dağları paha biçilmez bir yeryüzümirası. Dünyada son 30 yılda kaybedilen ormanvarlığı son 10,000 yılda kaybedilen orman varlığınındörtte birini oluşturmakta. Karadeniz havzasında yeralan ülkeler dünyanın sadece %10’unu oluşturan eldeğmemiş ormanlarını koruma konusunda daha dikkatlidavranmalı, ormanların yok edilmesi ve biyoçeşitlilikarasında doğrudan bağlantı bulunduğunu unutmamalıyız.1) Baraj yapımı için, Akdeniz ikliminin hakimolduğu Yusufeli ve Çoruh vadileri gibi çok özel mikroklimaalanlarının yok edilmesi, birçok bitki ve hayvantürünün varlığını tehdit ediyor ve gelecekte bölgeniniklimini daha da değiştirerek daha nice türlerinyaşamını etkileyecek. Ciddi yerel muhalefete rağmençaışmalar sürüyor. Bunun yerine; sayıca fazla, amaküçük, baraj gölü gerektirmeyen ve çevreyi daha aztahrip eden küçük barajların yapımına yönelmek, bölgedekibiyoçeşitliliği koruyacağı gibi doğa turizmininbaltalanmasını da engelleyecek. Ayrıca bölgedekibiyogaz gibi diğer alternatif enerji kaynaklarına yatırımyapmak bölgenin geleceği açısından büyük önemtaşıyor.2) Yerel balıkçılık kültürünün yerini donanımlıgemilere ve aşırı avlanmaya bıraktığı bölgede, balıknüfusu ve tür sayısı alarm veriyor. Geçtiğimiz avlanmasezonunda ortaya çıkan hamsi bolluğu ne balıkçılarane de ekosisteme bir şey kazandırmadı. Kotatalep eden balıkçılar, tam kapasiteyle avladıklarıhamsileri düşük fiyat nedeniyle ücretsiz dağıtmakzorunda kalırken, aşırı avlanmanın orta ve uzunvadedeki etkilerinden bahseden pek olmadı. TarımBakanlığı sirküler hazırlarken endüstrinin baskısı vebeklentileri yüzünden, bilim adamlarınının önerileriniihmal etmemeli ve kararların takibi konusunda dahaaktif rol oynamalı.yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 183) Karadeniz halkının yaşam tarzını bozmadan,sürdürülebilirlik esasıyla oluşturulacak dağ turizmi,ekoturizm çalışmaları çok önemli. Bu yaklaşım turizminyarattığı çevresel etkileri minimuma indirebilir.Yerel yönetimlerin girişimleriyle yürütülen küçük vesınırlı projelerin yerini entegre planlamanın esasolduğu, merkezi yönetim tarafından da tanınan vedesteklenen çalışmalara bırakması hayatîdir. Ancakbu şekilde turizmin ekonomik getirisi aynı zamandakoruma faaliyetlerine yönlendirilebilir.Bu süreçte hangi aktörlere neler düşüyor,bunlar gerektiği gibi yapılıyor mu?Planlama ve kalkınma süreçlerinde göz ardı edilençevresel öncelikler, bir koruma-kullanma dengesininoluşması önündeki en büyük engel. Öte yandançevresel yıkım, umulan ekonomik ilerlemelerin deönünü keserek kısır bir döngü yaratıyor. Merkezi veyerel idarelerin bu durumu bir an önce farketmesi,koruma kullanma dengesini oluşturma yönünde adımatması gerekiyor. Zira bölge insanı bu dönüşümü gerçekleştirecekduyarlılık düzeyine erişeli oldukça uzunzaman oldu. Halkın karar alma süreçlerine katılmasıve karar alma mekanizmalarının şeffaflaştırılmasısağlanmalı. Bütün bu unsurlar gözönüne alınarakadım atılmadan Karadeniz havzasında sürdürülebilirliktenbahsetmek mümkün değil.Greenpeace’in Karadeniz ile ilgili çalışmaları,geleceğe yönelik planları neler?Greenpeace olarak geçmişte Karadeniz sahillerinevuran, İtalya kaynaklı zehirli varillerle ilgili yıllarcasüren bir mücadele yürüttük. Sinop ve Samsun'dakidepolarda zehir saçan bu kimsayasal atıkların sorumlularıtarafından bertaraf edilmesinin takipçisi olduk.Çernobil kaynaklı radyasyon kirlenmesinin sonuçlarınınyeni yeni ortaya çıktığı bölgede planlanan nükleersantrale karşı yoğun çalışmalar yürüttük. Sinop’takiyerel muhalefet ile birlikte yürütülen çalışmalardevam edecek. Tüm dünyadaki denizlerin ve okyanusların%40’ı deniz rezervi ilan edilirse gelecekkuşaklara sağlıklı denizler bırakılacağı anlayışıyla;Akdeniz için hazırladığımız açık deniz haritasının birbenzerinin Karadeniz için hazırlanması gerektiğinidüşünüyoruz. Greenpeace'in bölgeye ilişkin yürüteceğiçalışmalar, ulusal çevre politikaları üzerindenolacak. Karadeniz havzasına yönelik doğrudan birçalışmamız olmasa da sürdürülebilirliğin sağlanmasıiçin yürüttüğümüz savunuculuk, kampanya ve bilgilendirmefaaliyetleri; dolaylı olarak bölgeyi de dahamakro düzeyde olumlu yönde etkileyecektir.Tuna Türkmen ve Canan Saraç, GreenpeaceAkdeniz Ofisi◗GREENPEACE AKDENİZ OFİSİKaradeniz bölgesindeki başlıca ekonomikfaaliyetlerin hepsi de doğal kaynaklarabağımlı ve turizm, birçok kıyıbölgesi için en önemli sektörlerden biri.Karadeniz kıyıları, Sovyet dönemindealtı Karadeniz ülkesinden beşi için–Türkiye hariç- önde gelen bir turistikbölgeydi. Ancak turizm Karadeniz’debeklendiği gibi gelişmedi; buna karşıngemicilik ve taşımacılık gibi “rakip” sektörlerdaha başarılı bir grafik çizdi.Kıyıdaki nüfus ile çeşitli ekonomik sektörlerarasındaki arazi rekabetinin talihsizbir sonucu da çarpık kentleşmeninhızlanması oldu. Türkiye’nin Karadenizkıyılarında giderek artan plansız kentselyerleşimler, buna örnek gösterilebilir.Kıyı şeridi boyunca inşa edilen ve çevreyebüyük zarar veren ring kara yolu budurumu daha da kötüleştirdi.Söz konusu kara yolunun inşa edilmesineöncülük eden kurumlardan biride merkezi İstanbul’da bulunanKaradeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü(BSEC). Örgütün genel sekreter yardımcısıMurat Sungar, kara yolunun hemturizm sektörünü geliştireceği, hem debölgedeki ticarî faaliyetleri hızlandıracağı,her iki sektörün de yetersiz ulaşım altyapısınedeniyle şimdiye dek gelişememişolduğu görüşünde. BSEC, KaradenizRing Kara Yolu ve Denizler OtoyoluProjesi’yle Karadeniz limanları arasındakideniz taşımacılığını da canlandırmayıhedefliyor. Karadeniz boyunca uzanangaz ve petrol geçiş hatları da, özellikleAB’nin, enerji tedarik kanallarının çeşitlendirilmesineöncelik verilmesine yönelikaçıklaması kapsamında yatırımcılarınilgisini çeken bir başka konu.Ring kara yolu projesi, hem halkınhem de çevre örgütlerinin güçlü direnişinerağmen şimdiden epey ilerledi.Greenpeace Akdeniz ofisi, projeyi kıyıekosistemini yerle bir eden bir buldozerebenzetirken, kara yolunun inşasında kullanılanhammaddelerin de daha önce eşigörülmemiş bir tahribata yol açtığınıvurguluyor.<strong>REC</strong> Bulgaristan Ofisi başkanıGerassim Gerassimov, “Bulgaristan’ınKaradeniz kıyısındaki ekonomik faaliyetlerdeson zamanlarda yaşanan canlanma,geçiş dönemindeki bir ekonomide doğanındeğerlerini korurken kalkınmayı başarabilmeninne denli zor olduğunu gösterenbir örnek,” diyor. Gerassimov’a göre, çevredostu gibi görünen projeler bile tam tersinitelikte olabiliyor. Bulgaristan’da bunaörnek olabilecek iki projeden biri, kısa süreönce inşa edilen rüzgâr santralleri, diğeriise Karadeniz kıyısındaki, ekolojik olduğuiddia edilen turizm faaliyeti; bunların herikisi de peyzajı değiştirecek ve çevreyezarar verecek nitelikte.▼


karadeniz ve sürdürülebilirlik | K APAK KONUSUGerassimov, diğer ülkelerin, her ikiside yerel toplulukların yararına olan, kısavadeli ekonomik kazançlar ile uzun vadelikalkınma planları arasında dengeyi sağlayacaken iyi çözümü bulma konusundaBulgaristan deneyiminden ders alacağınainanıyor ve ekliyor: “aslında Karadeniz’-deki her ülke ve her toplum bu ikilemiçözmek için kendine özgü çözümler bulabilirve bulmalıdır da; ancak işbirliğininyanı sıra, iyi ve kötü uygulamaların paylaşılması,daha sürdürülebilir bir geleceğeulaşabilmeyi mutlaka hızlandıracaktır.”Uyum arayışı2002 Johannesburg planı, durumunaciliyeti ile hükümetlerin taahhütlerine‘sahip çıkması’ ve bölgesel ortaklıklaryoluyla sürdürülebilir kalkınma hedeflerineulaşmak için daha fazla sorumlulukgerektiriyor. Bugün bölgesel işbirliği, yaygınbiçimde temel bir zorunluluk olarakkabul edilse de, hükümetlerin, ulusal veyerel ölçekteki olumlu örnekleri hemtoplum hem de özel sektörle paylaşması,bölgesel başarı için son derece önemli.Karadeniz kıyısındaki ülkelerin yanısıra, BSEC, Karadeniz Komisyonu veAvrupa Birliği de bölgenin kilit aktörleri.İki Karadeniz ülkesi Bulgaristan veRomanya, Ocak 2007’de AB’ye katıldı veAvrupa Komisyonu, bu üyeliklerinKomisyon ve ona ait programlar nezdindeKaradeniz’i bir ‘Avrupa’ denizi halinegetirdiğini kabul etti. Bundan başka,Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinsürdüğünü de belirtmek gerek.Bunun yanı sıra, Karadeniz bölgesiartık AB Bölgesel Politika fonlarındanda yararlanabilecek; Bulgaristan veRomanya’nın, bu fonlar sayesinde bölgeninsürdürülebilir kalkınma göstergeleriniiyileştirmesi muhtemel. Bulgaristan ileRomanya ve Bulgaristan ile Türkiye arasındasınır aşan işbirliği programları dagerçekleştirilecek. AB’nin sağlayacağıfonlarla birlikte, hâlen Küresel ÇevreFonu (GEF) ve çeşitli ulusal programlartarafından sağlanan fonlara yenilerieklenmiş olacak.Şu an BSEC’in 12 üye ülkesi bulunuyor,AB ise gözlemci statüsünde. Altı kıyıülkesinden ikisi, Rusya ve Türkiye kurucuüye. GEF’in Karadeniz ÇevreProgramı (BSEP), altı Karadeniz kıyıülkesinin imzaladığı Karadeniz’inKirliliğe Karşı Korunması Anlaşması’nınhayata geçirilmesine ve protokollerinedestek vermek amacıyla 1992 yılındahayata geçti.Karadeniz ülkeleri, UluslararasıDenizcilik Örgütü’nün (IMO) MAR-POL Sözleşmesi ve Rio Sözleşmesi gibibaşka önemli uluslararası anlaşmalara dataraf. Ülkeler aynı zamanda, Rio▼Sınır tanımayan çevre korumaYüksel ÜstünKaradeniz havzasında, sürdürülebilir birkoruma-kullanma dengesi sağlamanınkoşulları neler?Çok uluslu havzalarda sürdürülebilir koruma-kullanmadengesini sağlamak mümkün olsa bileKaradeniz’i bu havzaların dışında değerlendirmek gerekir.Karadeniz havzası barındırdığı Türk Boğazları sistemininde benzersiz konumu itibarı ile tüm bölge ülkelerininsonunu getirebilecek tehlikeleri bünyesinde taşıyor:a) Kıyısında altı ülke olmasına rağmen, Avrupa veAsya’daki akarsular; havzalarındaki 17 ülkenin (toplam2.3 milyon km 2 ) tüm atıklarını Karadeniz’e taşıyor; b)Karadeniz havzası ve Türk Boğazları sistemi, özellikleTuna-Rhein-Main kanalının açılıp Baltık-Kuzey Deniziile birleştikten sonra trafiği giderek artan bir su yolu oldu;c) Karadeniz dip sularında 3 milyon ton kadar hidrojensülfür (H 2 S) bulunuyor. Ölçümler bu kütlenin yüzeyekimi zaman 100 m kadar yaklaştığını gösteriyor; d)Kıyısındaki ülkeler organize olamadıkları için, tüm dünyanınradyoaktif atıkları, kimyasal ve zehirli çöpleri sahibiyokmuşçasına Karadeniz’e dökülüyor.Bütüncül havza koruma planları ve uzun vadeli birkoruma programı ile kullanma sözleşmesi, tüm havzaülkeleri tarafından kabul edilmeli ve uygulanmalıdır.Karadeniz ve Tuna havzaları için bir an önce bütüncüliyileştirilme ve koruma tedbirleri alınmalı, orta vadedeuluslararası havza koruma ve kullanma planları hazırlanmalı;uzun vadede ise entegre havza yönetimi oluşturulmalıdır.Böyle bir süreçte hangi aktörlere nelerdüşüyor, bunlar gerektiği gibi yapılıyor mu?Bu süreçte yapılması gereken tabandan tavanaorganize olmaktır. İş çevreleri, akademisyenler, yerelyönetimler, meslek odaları, sendika ve STK’lar gibiaktörlerin havza ölçeğinde sınırlar ötesi organize olmasıgereklidir. Bugün merkezî ve yerel yönetimler, meslekodaları ve iş çevreleri bu konuda üzerine düşenleriEkolojik ölümün uluslararası galerisiKenan KuriKaradeniz havzasında, sürdürülebilir birkoruma-kullanma dengesi sağlamanınkoşulları neler?Tabii ki mümkündür, bunun için gerekli koşullarşunlardır: 1992 Bükreş Sözleşmesi, 1993 Odessa Bildirgesive 1996 Karadeniz Stratejik Eylem Planı’nda verilensözler yerine getirilmeli. Ekosistemi tehdit eden her türlütehlikenin engellenmesi için uluslararası tedbirler acilenartırılmalı. En önemli ve vazgeçilmez doğal varlık olandenizin korunmasına ve potansiyel olarak daha iyideğerlendirilmesine öncelik verilmeli. Karadeniz havzasındakikoruma statülü alanların sınırları tekrar gözdengeçirilmeli, dışarda kalan hassas alanlar ve tür yaşamalanları koruma alanlarına dahil edilmeli. Uluslararasıenerji projelerinin çevresel etkileri ve toplumsal maliyetlerimutlaka göz önüne alınmalı, ÇED’leri ve toplumsalmaliyetleri yapılmadan bu projeler uygulanmamalı.Karadeniz ekolojik ölümün uluslararası galerisihaline gelmiştir. Karadeniz insanlarını korumak için neyaptıysa, insanlar da Karadeniz’i korumak için onu yapmalı.Karadeniz’e yaşama şansı tanımalı. Karadenizekosisteminin havza bazında korunması vesürdürülebilirliğinin reçetesi Karadeniz Çevre Programı(BSEP) çalışmaları ile ortaya konmuştur. Karadeniz’ekıyı her ülke, bir an evvel kendi ulusal KaradenizStratejik Eylem Planı’nı hayata geçirmeli. STK’larınrolü ve katkısı da göz ardı edilmemeli.gereğince yapamıyor. Bu durumda, siyasî veya ticarîçıkar gözetmeden halkı bilinçlendirmek ve örgütlemek,ve çevresel değerleri sınır tanımadan korumak amacıylaçalışan STK’lar en önemli aktörler haline gelmektedir.Karadeniz'in sürdürülebilirliği için üç öneridebulunmanız gerekirse bunlar neler olurdu?Havzada bulunan tüm ülkelerin karar verici mercileridâhil, tüm sektörlerine ve yaşayanlarına üç aşamalıönerimiz var:1) Bölgede yaşanabilecek olumsuzluklardan halkınve tüm sektörlerin ciddi bir şekilde etkileneceklerininfarkına varmaları, farkındalığı artırmak için de bilinçlendirmeçalışmalarının yapılması;2) Tehlikenin farkına varanların, uzun vadedeyaşamsal çıkarlarını ön planda tutan tüm havza ülkeleriniiçerecek şekilde koruma-kullanma dengesini gözetenbir yapıyı oluşturmaya öncülük etmesi;3) Giderek Karadeniz havzası ülkelerinin tüm sektörlerineyayılacak, hatta yerel, bölgesel ve küreselkarar mercilerini etkileyebilecek lobi mekanizmalarınıgeliştirerek ortak bir örgütlenme sürecine girilmesi ilehavza ölçeğinde bilgili, bilinçli ve örgütlü halkları oluşturmakgereklidir.1993’ten beri Karadeniz havzası ve TürkiyeBoğazları sistemi ile ilgili çalışmalar gerçekleştirenDoğa ile Barış Derneği’nin Karadeniz havzası içintemel hedefi, yaşanabilecek olumsuzlukların ve felaketlerinönlenmesi ile bu bölgenin sürdürülebilir kalkınmasıiçin hükümetlerin, STK’ların, iş organizasyonlarınınve havza halklarının katılımını sağlayacak, maddîve yönetimsel açıdan bağımsız ve özerk UluslararasıKaradeniz Ortakları (UKOR/ IBSP) gibi bir yapılanmanıngerçekleştirilmesidir.◗Yüksel Üstün, Doğa ile Barış Derneği, Uluslararası KaradenizOrtakları Genel SekreteriKaradeniz Çevrecileri’nin Karadeniz ile ilgiliçalışmaları, geleceğe yönelik planları neler?Karadeniz Çevrecileri, Doğu Karadeniz’de bölgesinde400’e yakın ilköğretim okulunda binlerceöğrenciye görsel materyal destekli olarak, yararlandığımızdoğal kaynaklar, besin zinciri, bilinçsizavcılık, erozyon, temel çevre sorunları ve çözümlerikonularında eğitim verdi. Ulusal Karadeniz StratejikEylem Planı çalışmaları içinde yer aldı. DoğuKaradeniz’de, ulusal ve uluslararası işbirlikleriyle, Kıyıve Deniz Kirliliklerinin Minimizasyonu, Trabzon-RizeKatı Atık Projesine Halkın Katılımı, Uzungöl TabiatParkının Sorunları ve Rehabilitasyonu, ÇevreKirliliklerinin İnsan ve Yaban Hayat Üzerindeki Etkilerigibi projeleri yürüttü. Doğu Karadeniz Eğitim Projesi,Kaçkar Dağları - Dağ Alanları Yönetimi ve “KarDoğa:Ulusal Doğa Koruma Ağı’na Doğru Karadeniz’deDoğa Koruma İşbirliği Ağı Pilot Projesi projelerindeaktif rol oynadı.Geleceğe yönelik çalışmalar ise, aşırı ve plansızturizm yapılaşması, yaylalar arası yol ağının engellenmesive her yere yol yapılmasının kontrol altına alınmasıkonularında olacak.◗Kenan Kuri, Karadeniz Çevrecileri19 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


K APAK KONUSU | karadeniz ve sürdürülebilirlikSUYUN İKİ YAKASI: Ukrayna’nın liman şehri Sivastopol yakınlarındaki Crimea’da bir çocuk denizin tadını çıkarıyor, denizin karşı kıyısındaki Sinop marinası isebalıkçı teknelerini ve yatları ağırlıyor.GÖRÜNTÜLER: FLICKR▼yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 20Sözleşmesi’nde ve KaradenizStratejik Eylem Planı’nda (BS-SAP)vurgulanan çeşitli çevresel sorunlarınçözümü için birlikte hareket etmeyi detaahhüt etmiş durumda.İstanbul Bilgi Üniversitesi HukukFakültesi’nden Nilüfer Oral, Karadeniz’inve kıyı çevresinin sürdürülebilir biçimdekorunması ve yaşatılması için, sağlam birhukukî çerçeve gerektiği görüşünde. Oral,mevcut hukukî çerçevenin yetersiz olduğunuve Karadeniz’de, korunan denizalanları oluşturmak için bölgesel bir yasalçerçeve bulunmadığını belirtiyor.Oral, öte yandan Akdeniz bölgesi için,Akdeniz’in Yararına Özel KorumaAlanları (SPAMI) protokolü bulunduğunu,bu protokolün sınır aşırı bağlamda veaçık denizlerde deniz koruma alanlarıoluşturduğunu belirtiyor. Oral, Akdenizülkelerinin, mevcut yasal zorunluluklarınbölgesel düzeyde uygulanmasını ve buzorunluluklara uyulmasını teşvik etmekiçin yasal bir mekanizma oluşturduğunuda ifade ediyor. Oral, ülkelerin denizlerekarşı yasal zorunluluklarını yerine getirmesinisağlayacak bir sistem olması gerektiğiiçin bunun son derece önemli olduğunusöylüyor. Maalesef Karadeniz böyle birmekanizmadan yararlanamıyor ve bununöncelikle ele alınması gerekli.Bununla birlikte, bütün kıyı ülkelerinin1996’da kabul ettiği Karadeniz’inIslahı ve Korunması için Stratejik EylemPlanı (1996 BS-SAP) gibi başka girişimlerde var. Buradaki hedef, Karadeniz’deekolojik bozulmaya ve sürdürülebilirolmayan kaynak kullanımına karşı ortakhareket etmeyi sağlayacak temel bir çerçeveoluşturmaktı. 1996 BS-SAP, 2002’degözden geçirildi ve bitiş tarihlerini uzatmakiçin bazı değişiklikler yapılmakla birlikte,özel politika önlemlerine değinilmedive eylem konusunda bir görüş birliği dehenüz sağlanamadı.Beklentiler ve paydaşlarKaradeniz Çevrecileri’nden KenanKuri’ye göre, 1992’de imzalanan BükreşSözleşmesi, 1993’te imzalanan OdessaDeklarasyonu ve 1996 BS-SAP’ye ulusaldüzeyde daha fazla sahip çıkılması veuygulanması; ayrıca, enerji projelerinin de,ayrıntılı çevresel ve toplumsal etki değerlendirmeleritamamlandıktan sonra hayatageçirilmesi gerekiyor. Kuri, STK’laradüşen kritik rolde sivil toplumun öneminide vurguluyor.GEF bünyesinde su konusunda uygulananen iddialı proje, Tuna-KaradenizHavzasında Besin Kirliliğinin Azaltılmasıiçin Stratejik Ortaklık (2001-07) idi.Tuna Karadeniz Uygulama Ekibi’ningünümüzdeki misyonu, Karadeniz bölgesinindaha geniş bir bölümünde kirliliğiazaltmak ve ekosistemi iyileştirmek içinprojelere yatırım yapılmasını sağlayacakfinansal mekanizmaları geliştirmek.GEF’in de desteklediği KaradenizEkosistemini İyileştirme Projesi; Tuna-Karadeniz Stratejik Ortaklığı, TunaBölgesel Projesi (DRP) ve DünyaBankası’nın Karadeniz Besin KirliliğiniAzaltma Fonu ile bağlantılı bir proje.Bölgesel girişimlerin başarılı olmasınısağlamada siyasî kararlılık kilit önem taşıyor,bu da kimi zaman daha fazla malî destekile kendini gösterebilir. Örneğin hükümetler,kıyı ülkeleri arasında güçlü bir bölgeselişbirliğiyle kurulmuş olan KaradenizKomisyonu Sekreteryası’na verdikleri malîdesteği artırabilir. Böylece sekreterya dahaetkin hale gelebilir ve daha güçlü siyasîdesteğin göstergesi olabilir.Çevre ve Orman Bakanlığı MüsteşarYardımcısı Sedat Kadıoğlu, ulusal sahiplenmeve bölgesel işbirliğinin öneminivurguluyor. Kadıoğlu, Avrupa’nın ikinci,üçüncü ve dördüncü büyük nehirlerinin,yani kıtanın nehir sularının neredeyseüçte birinin döküldüğü Karadeniz’inadeta dev bir havuz işlevi gördüğünübelirtiyor. Kadıoğlu’nun, yalnızca altı kıyıülkesinin değil, Karadeniz’in çevresel tahribatındasorumluluğu olan 17 ülkenintümünün bölgesel işbirliği yapmasınınönemini vurgulamasının nedeni de iştebu. Kadıoğlu, bu görüşten yola çıkarak,bölgede sürdürülebilir kalkınma hedefineulaşabilmek için havza temelli bir yaklaşımave içinde özel sektörün de yer aldığıbütün paydaşların sahiplenmesine inanıyor.Karadeniz’in, sadece bölge için değilAB’ye üye komşuları için de ekonomik vestratejik önem taşıdığı çok açık. İyi biryönetişimle, silahlı çatışma olmadan vesağlam, uzun vadeli sürdürülebilir kalkınmastratejileriyle bölge, daha önce erişilmemişbir ekonomik refah düzeyine erişebilirve bir gün çevre tahribatı durdurulabilir,hatta tersine bile çevrilebilir.◗Dr. Sibel Sezer Eralp, <strong>REC</strong> Türkiye ve KaradenizBölge Direktörü


FORUMsöyleşiBaştarafı sayfa 5’tesormamız gerekir. Ödenecek bedel,başlı başına uygarlığın geleceği; buna nasıl birfiyat biçebilirim, bilemiyorum? İşte bugüngeldiğimiz nokta bu.Çevresel destek sistemlerinin süreklibozulması ve çöküşü sonucunda şimdiye dekhiçbir uygarlık ayakta kalamadı. Biz de kalamayız.Şu an çevre açısından sürdürülebilirolmayan bir ekonomi yolundayız ve sorungerekli yön değişikliklerini zamanında yapıpyapamayacağımızla ilgili. Bizim yaptığımız, APlanı yerine B Planı’nı koymak. Bir ‘B Planı’ya da ona çok benzer bir şey benimsemezsek,uygarlığımızın ayakta kalması neredeyseimkânsız.▼Plan B 3.0’ı hayata geçirmek için ne türkurumsal değişiklikler gerekiyor?Bugün bulunduğumuz yerden 2020’ninyeni enerji ekonomisine, vergi sistemini yenidenyapılandırarak ulaşabiliriz. Piyasa birçokşeyi iyi yapıyor, ancak yapmadığı şeylerdenbiri, fosil yakıtların kullanımından doğandolaylı maliyetleri hesaba dahil etmemesi.Örneğin benzin aldığımızda, petrolün çıkarılmasının,rafineriye götürülmesinin ve benzinistasyonuna taşınmasının maliyetini ödüyoruz.Ama iklim değişiminin, asit yağmurlarınınyarattığı hasarın, solunum hastalıklarınınve bu hastalıkların tedavi maliyetleriniödemiyoruz.Stern Raporu’na göre iklim değişimi,piyasanın topyekün bir başarısızlığıdır.Sosyalizm, piyasanın, ekonomik gerçeği söylemesiniengellediği için çöktü. Kapitalizmise, piyasanın ekolojik gerçeği söylemesiniengellediği takdirde çökebilir.Yapmamız gereken, piyasanın gerçeğisöylemesini sağlamak ve bütün maliyetlerihesaba katmaktır. Bunu yapmanın yolu;iklim değişimi, hava kirliliği, asit yağmurununverdiği zararların maliyetlerini tahminetmek ve bu maliyetleri, vergi sistemini yenidenyapılandırarak benzin ve kömürle üretilenelektriğin fiyatına dahil etmekten geçiyor.Vergi gelirinin miktarını artırmamıza gerekyok; bu düzenleme, iş olanakları yaratmayı vekarbondan daha fazla vergi almamızı kolaylaştıracak,böylece fosil yakıtlardan yenilenebilirenerji kaynaklarına ve verimliliğe yatırımageçiş de hızlanacaktır.Çok uluslu şirketler, piyasanın verdiğisinyallere göre hareket eder. Kararlarını alırkenfiyatları hesaba katarlar. Ekonomi alanındakikarar alıcılar olarak onlar, tüketicilerolarak da bizler için sorun, piyasanın fiyatlarkonusunda yanıltıcı bilgiler vermesidir. İştebu yüzden, piyasanın doğruyu söylemesi içinvergi sisteminin yeniden yapılandırılmasıgerektiği üstünde bu kadar ısrarla duruyorum.İklim değişimin maliyetlerini fosilyakıtların fiyatına dahil etmeye başlarsak çokuluslu şirketler de davranışlarını değiştirir.Eğer piyasanın doğru fiyat sinyalleri vermesinisağlarsak, davranışlarda köklü değişikliklermeydana geldiğini görebiliriz.Karbondan vergi almak önemli, ancakbu kaynağın doğru amaçla, yani seragazlarının azaltılması için kullanılmasıda önemli. Mevcut siyasî düzenlerdebunun sağlanabileceğini düşünüyormusunuz?Burada iki nokta var: ilki, kaynak sağlamakiçin vergi koymak, ikincisi elde edilenvergi gelirini nasıl kullanacağımız? Banagöre ABD’de, demokratik bir başkan görevegelinceye dek bu sağlanamayacak; umuyorumçok yakında bu başkana kavuşacağız.Kongre son iki yıldır, petrol sübvansiyonlariniazaltıp, bunu yenilenebilir enerjiye kaydırmayaçalışıyor. Dolayısıyla mâli bilançodabir değişiklik olmuyor, amaCumhuriyetçiler, petrol sübvansiyonununazaltılmasına karşı çıktı.Temel soru, ülke kaynaklarını nasıl kullanacağımızdır.Vergi sisteminin yenidenyapılandırılmasının öteki cephesi, sübvansiyonlarınyeniden yapılandırılmasıdır; sübvansiyonlarınyeniden yapılandırılması da,vergilerinki gibi, tamı tamına aynı amacahizmet etmelidir. Bu da ekonomiyi sürdürülebilirbir yöne çevirmek içindir.Dolayısıyla, petrol ya da kömür sübvansiyonlarınıazaltır, rüzgâr enerjisi sübvansiyonlarınıartırırsınız.“Gezegeni siz ve ben değiştireceğiz,”diyorsunuz. Paradigma değişimindeöncülüğü kimler yapacak? Yoksulhalklar, zengin ülkeler, entelektüeller,iş adamları ya da devlet adamları mı?Bunu söylemek zor. Yani, bazı durumlarda,Amerika’daki kömürle işleyen yeni elektriksantrallere karşı çıkan ve gün geçtikçe büyüyensiyasî hareketi, bir anlamda bireyler ortayakoyuyor, tanımlaması zor. Bu insanların birbölümü çevreci, ama birçoğu da kirliliktenendişe duyan topluluklar. Bugün sadece alışıldıktanımıyla çevreciler değil, birçok insaniklim değişiminden endişe duyuyor. Bu yüzdendeğişimin bir çok yerden yeşerebileceğinidüşünüyorum ve bence önderlik hiç umulmadıkyerlerden ve hiç umulmadık şekillerdegelebilir. Örneğin ABD’nin, kömür santrallerinemuhalefet konusunda öncülük ediyorolması gerçekten çok heyecan verici bir gelişme.Bu, uluslararası toplantılarda yaşanan,‘hangi ülke ne yapacak’ pazarlıklarından çokfarklı bir durum. Bu tür toplantılar neredeysebir yanılsama, çünkü hiçbir ülke temsilcisi ‘çokfazla ödün verdi’ izlenimi vermek istemiyor;bu da kazanımları sınırlıyor. Başarıya ulaşacaksakbu, ülkelerin gerçek anlamda tek tek öneçıkmaya başlaması ve kendi başlarına bir şeyleryapmasıyla gerçekleşecek. Bunun gerçekleşmekteolduğuna dair belirtiler var.Enerji bakanları dünyanın en önemli işiniyapıyor, çünkü ne kadar iklim değişimi yaşayacağımızıonlar belirleyecek. Bundan dahaönemli bir sorumluluk düşünemiyorum. Bu,geleceği biçimlendirecek, ama gerçekleşmesibize bağlı.Çok kısa bir süre öncesine kadar, yiyecekkıtlıkları, tarım bakanlarının halledilebileceğibir sorundu. Bugünkü gerçek şu ki, tarımbakanları tek başlarına gıda güvenliğini sağlayamaz.Dünyadaki enerji bakanlıklarında alınankararlar, uzun vadedeki gıda güvenliğiüstünde, tarım bakanlıklarında alınan kararlarve yapılan uygulamalardan çok daha etkili olabilir.Sağlık ve aile planlamadan sorumlubakanlıkların başarı ya da başarısızlığı, gelecektekigıda güvenliği üstünde, dünya çiftçilerininyapabileceklerinden çok daha etkili olabilir.Bugün, geçmişte bildiğimiz dünyadan çokfarklı bir dünya var karşımızda. Bu da çokbüyük bir seferberlik gerektiriyor, yalnızcaçiftçiler değil, yalnızca tarım bakanları değil,en genel anlamıyla insanlığın tamamınına ihtiyacımızvar.Birçok sebepten dolayı, sanayi ülkelerininiklim değişiminde çok büyük bir payı olduğunudüşünüyorum. Bunlardan biri, bugünatmosferdeki CO 2 ’nin büyük bölümünün soniki yüz yıldır sanayileşmiş ülkelerin salımlarındankaynaklanması. İkincisi, sanayileşmiş ülkelerinalternatif üretme konusunda kalkınmaktaolan ülkelerden daha fazla kaynağa, dahafazla bilime ve mühendislik bilgisine sahipolması. Sanayileşmiş ülkelerin, büyük orandafosil yakıtlara dayanmayan alternatif bir ekonomikmodel yaratma sorumluluğu taşıdığıkanısındayım.Sırası gelmişken, günümüzde medya dason derece büyük bir sorumluluk taşıyor.Çünkü toplum içinde, toplumsal farkındalığıartırma ve etkili politikaları desteklemeyönünde sorunların yeterince kısa sürede kavranmasınısağlayacak medyadan başka birkurum yok.Önemli insanlar, yaptıklarımızla --ve yapmadıklarımızla--dünyanın kaderini belirleyenaltı milyar insan. Siz, ben ve dünyanın dört biryanındaki birkaç milyar insan bu sürece dahilolmak zorundayız; çünkü gelecekten bir beklentimizvar. Çoğumuzun çocukları, birçoğumuzuntorunları var, bugün karar verdiğimizonların dünyası ve onların geleceği.Bugün Plan B 3.0’ı gerektiği gibihayata geçirmeye başlarsak 2040 yılındainsan yaşamı nasıl olacak?Sanayileşme başladığından beri ilk kez,büyük oranda kirlilikten arınmış büyükşehirlerde yaşıyor olacağız. Yaşadığımız şehirlersessiz olacak çünkü şarjlı hibrid otomobillerfazla gürültü yapmıyor. Bugün içindeyaşadığımızdan çok daha güzel bir dünya olacakve işin heyecan verici tarafı da işte bu.Türkiye’ye özgü bir gözleminiz var mı?Bir sürü ülke, modası geçmiş, verimsizelektrik ampullerini artık kullanmıyor. Bu,Türkiye için bir hedef olabilir. Bir tarih belirleyip,harekete geçin. Kömürle çalışan yenisantrallerin yasaklanması da bir diğer konu.Bunlar gibi pek çok konu var; dünya standardlarındabir geri dönüşüm sistemi örneğin.Ancak bütün bunlar bize bağlı, bunubaşarmak zorundayız.◗21 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


<strong>REC</strong> BÜLTENİ | özel programlarTürkiye dâhil 28 ülkede uygulanan AB Çevre Ödülleriprogramı, sürdürülebilirlik ilkelerini esas alıyorÇevre dostuşirketlere AB'denyeni ödüllerKerem OkumuşAVRUPA KOMİSYONU ARŞİVİAvrupa Komisyonu tarafından, ilki1987 yılında “Çevre için AvrupaSanayi Sektörü Ödülleri” adı altındagerçekleştirilen “Avrupa Birliği(AB) Çevre Ödülleri”, sürecin içinde2006 yılından bu yana yer alan Türkiye’de20 Mayıs 2008; Avrupa’da ise 5 Haziran 2008tarihlerinde düzenlenen ödül törenleri ilesahiplerini buldu.Geride kalan 20 yıllık dönemde, hemküresel düzeyde hem de Avrupa’da çevre korumaanlayışında çok önemli değişiklikler oldu.Özellikle “yasa çıkar – denetle”, “kirleten öder”ve “boru sonu” (end of pipe) gibi konvansiyonelçevre koruma yöntemleri yerine; “kaynaktakirlilik önleme”, “temiz üretim” ve “tedbirliolma/ ihtiyat” gibi yeni prensipler, son yıllardaçevre koruma anlayışının temelini oluşturmayabaşladı. Bugün, çevresel önlemlerin diğerpolitika alanları ile bütünleştirilmesini, piyasaile daha yakından ilişki kurulmasını, bireylereönem verilerek davranış değişikliğini destekleyen,temelinde sürdürülebilir kalkınma anlayışınıteşvik eden yeni bir sürecin içerisinde yeralıyoruz.Çevre koruma alanında değişen bu yaklaşımdeğişikliği, Avrupa düzeyinde 1987 yılındanbu yana gerçekleştirilen “AB Çevre Ödülleri”nindeğerlendirme ölçütlerinin de yaşanandeğişiklikler ışığında yeniden gözden geçirilmesinive sürekli güncellenmesini gerektiriyor.Bugün, Türkiye dâhil 28 ülkede düzenlenenödüllerin dağıtımında, 20 yıl önce sadece çevreselperformans göstergeleri dikkate alınırken,bugün sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde,ödüle aday olan şirketlerin çevresel, sosyalve ekonomik performansları bütüncül biryaklaşımla değerlendiriliyor.Ödül sürecinde şirketler artık, sürdürüle-yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 22bilir kalkınma çerçevesinde gerçekleştirdikleriuygulamaları içselleştirmiş olduklarını ve tümiş süreçlerine sürdürülebilir bir şekilde yansıttıklarınıkanıtlamak zorunda. Şirketlerin, buçerçevede, çevresel iyileştirme çalışmalarınınve uygulamalarının sürdürülebilirlik açısındanşirket bilânçosuna olumlu yansımalarını göstermesigerekiyor. Ayrıca, çalışanların sosyalhakları, tedarik zinciri içerisinde benzer çevreselyaklaşımların uygulanmasını desteklemekve çalışma önceliği haline getirmek, sosyalsorumluluk çalışmaları ve yerel halkın görüşlerininalınmasına kadar birçok faktör ABÇevre Ödülleri’nin değerlendirme ölçütleriiçerisinde yer alıyor.Diğer yandan, AB’nin çevresel kamupolitikaları, ilgili çevre mevzuatları ve uygulamalarıartık şirketlerin çevreyi tüm iş süreçlerinedâhil etmelerini gerektiriyor. Piyasanınçevre için çalışmasını teşvik eden bir süreçte,enerji ve karbon vergileri gibi uygulanançeşitli ekonomik araçlar, şirketlerin çevreseletkilerini muhasebe sisteminde faaliyete bağlıana gider kalemlerden biri olarak görmelerini,dolayısıyla çevreyi temel iş süreçlerinin birparçası olarak tanımlamalarını sağlıyor. Bunedenle, şirketleri çevre için daha yenilikçibir anlayışa, yeni çevre teknolojilerini ve tekniklerinikullanmalarına ve çevre koruma içinbuluşçuluğa dayalı bir çalışma sürecine yönlendiriyor.AB Çevre Ödülleri, işte bütün bu unsurlarınışığında, sürdürülebilir bir çevre yöntemiuygulayan şirketlerin sürdürülebilirlik ilkeleridoğrultusunda gerçekleştirdikleri en yenilikçiuygulamaları (teknoloji, teknik, ürün, yönetimmodeli, vb.) ödüllendirmeyi amaçlıyor.Bu doğrultuda, Türkiye’den ulusal ödüllerikazanan şirketlerin de Avrupa ödüllerinekatılımıyla 5 Haziran 2008 tarihinde Brük-AB Çevre Ödülleri, Avrupa Programı,2007–2008 Dönemi Dereceye Giren ŞirketlerÖdül kategorileri Ödül gerekçesiYönetim KategorisiCo-operativeGroup Ltd.(İngiltere)Ürün KategorisiErtex Solar GmbH.(Avusturya)Süreç KategorisiChoren GmbH.(Almanya)Uluslararasıİşbirliği KategorisiKIT (Royal TropicalInstitute) Holding(Hollanda)Jüri, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için şirketiçindeki tüm iş süreçlerini yeniden tasarlayanve bu konuda sosyal sorumluluk çalışmaları ileöne çıkan Co-operative Group’u yönetim kategorisindeödüle layık gördü. Jüri, ayrıca yönetim kuruluseviyesinde çevresel ve sosyal taahhütlerin engüçlü şekilde tanımlanmış olmasını ve sürdürülebilirlikhedefi doğrultusunda yeni bir iş anlayışı geliştirenbu şirketin ödüllendirilmesi gereğini belirtti.Bunun yanında, çalışanların performans değerlendirmesindekişisel çevresel hedeflerin belirlenmişolmasının fark yaratacak önemli bir yaklaşım olduğunuve şirketin rüzgâr santrali ile birlikte yeşilenerji satın almasını önemli başarı ölçütleri olarakdeğerlendiri.Jüri, şirketin fotovoltaik güneş pillerini lamine edilmişcamlar ile bütünleştirmesini ödüle değergördü. Ürünün muhtemel kırılmalara karşı yüksekgüvenlik özellikleri, ısı yalıtımı, gün ışığından dahaçok faydalanarak enerji tasarrufu sağlamasını veürünün ticarî olarak birçok binada uygulanabilirolması, yenilenebilir enerji teknolojilerinin kullanımalanının yaygınlaştırılması açısından çok önemlive yenilikçi bir çalışma olarak görüldü.Jüri, çevre koruma için şirketin etkin bir biyo-yakıtüretimi geliştirmiş olmasını ödüle lâyık gördü. Katıbiyo-kütle atıklarından geliştirilen yeni yakıtta,kükürt ve CO 2 olmaması, ödül için en önemli başarıölçütü olarak değerlendirildi. İkinci kuşak biyoyakıtolarak nitelenen bu üründe, gıda amacıylakullanılabilecek hiç bir bitki türünün bulunmamasıürünün bir diğer özelliği.Jüri, AB üyesi bir ülke (Hollanda) şirketi ile gelişmekteolan diğer bir ülke (Mali) şirketinin sürdürülebilirenerji kullanımı için yapmış olduğu işbirliğiniödül için yeterli gördü. İki şirketin tarım arazileridışında gıda olarak kullanılmayan bitkilerden (jatrophanuts) ürettikleri biyo-dizel, Mali’de bugünönemli bir enerji kaynağı olarak kullanılıyor. Ürün,Mali’de halka gelir kaynağı sağlayarak sürdürülebilirbir yerel ekonomik kalkınmayı desteklerken,Mali’nin ihraç ettiği ürünlerden biri haline geliyor.


özel programlar | <strong>REC</strong> BÜLTENİAVRUPA KOMİSYONU ARŞİVİ AVRUPA KOMİSYONU ARŞİVİSICAK BULUŞMA: Son 20 yıl içinde ödüllendirme ilkeleride çevre kavramına paralel olarak değişen AB ÇevreÖdülleri'nin 2008 töreni, Avrupa Komisyonu’nun çevredensorumlu üyesi Stavros Dimas’ın yönetiminde,Brüksel'deki Solvay Kütüphanesi'nin sıcak ortamındagerçekleşti.AB Çevre Ödülleri, Türkiye Programı,2007–2008 Dönemi Dereceye Giren ŞirketlerÖdül kategorileriÖdül gerekçesiYönetim Kategorisi1. Çelik Enerji (İÇDAŞ) A. Ş. Yer altı suyu kullanımını %99 oranında azaltan kullanma suyu tesisi inşası; enerjiverimliliği için soğutmada kullanılan deniz suyunun tekrar denize deşarj edildiğinoktalara 3 MW ve 6 MW gücünde iki hidroelektrik santral inşasına başlaması.2. Ford Otomotiv A. Ş. Üretilen araç başına su ve enerji kullanımında önemli ölçüde tasarruf sağlaması; subazlı boya kullanımı ve solvent yakma sistemi sayesinde uçucu organik bileşikemisyonları 35 gr/m 2 'ye düşürmesi (limit Avrupa ve Türkiye'de 90 gr/m 2 ); iki yılda birçevre raporu yayımlayarak paydaşlarını bilgilendirmesi.3. Aygaz A. Ş. Sürdürülebilir kalkınma raporu yayımlayan ilk Türk şirketlerinden birisi olması; işçisağlığı, iş güvenliği ve risklerin tüm iş süreçlerinde değerlendirilmesi; tüm süreçlerinrisk yönetiminin bir parçası olarak değerlendirilmesi.Ürün Kategorisi1. Ford Otomotiv A. Ş. Öncelikle ticarî araç segmentinde kullanıma sunmak üzere, şehir içinde 60 km/h hızseviyesinde elektrik motoru ile çalışacak ve sıfır emisyon yayacak, yakıt tasarrufusağlayan hibrid araç geliştirmesi.2. Çanakkale Seramik A. Ş. Enerji tüketimini düşürmek, binaların ısıtılmasında açığa çıkan zararlı gazlarınatmosferde oluşturduğu etkileri azaltmak ve ekosisteme zarar verecek atıkların gerikazanımı için alternatif çözüm üretmesi. Seramik atıklarından inşaat sektörü, gemiyapım, savunma sanayiinde kullanılabilecek alternatif malzeme üretmesi.3. verilmedi.Süreç Kategorisi1. Metro Asset Management - Küresel ısınmaya karşı çok önemli bir proje olarak değerlendirilen, hiçbir şekilde fosilyakıt kullanılmayan ve kirletici gaz emisyonu sıfır olan 'Toprak Kaynaklı Isı PompasıSistemi'nin bir alışveriş merkezinde uygulanarak merkezin tüm ısıtma ve soğutmaihtiyacının karşılanması.2. ASAŞ Ambalaj A. Ş. Baskı mürekkebi, laminasyon tutkalı ve lak gibi girdilerin içinde bulunan solventleriçin geri kazanım tesisi kurarak, solvent üretimi için gerekli petrol bazlı hammaddekullanımının azaltılması; petrolden solvent üretme ve saflaştırma sırasındaki enerjitüketiminin minimize edilmesi; baca gazlarından kaynaklanan hava kirliliğininazaltılması.3. verilmedi.sel’de düzenlenen AB Çevre Ödülleri’ndedört ayrı kategoride ödüller sahiplerinibuldu.Avrupa Komisyonu’nun çevredensorumlu üyesi Stavros Dimas’ın yönetimindedüzenlenen törende ödülleri; yönetim kategorisindeİngiltere’den Co-operative GrooupLtd., ürün kategorisinde Avusturya’danErtex Solar GmbH., süreç kategorisindeAlmanya’dan Choren GmbH., ve uluslararasıişbirliği kategorisinde ise, Mali’de BioCarburantSA şirketiyle ortak çalışma yürütenHollanda’dan KIT (Royal Tropical Institute)Holding aldı.<strong>REC</strong> Türkiye’nin de yer aldığı AB ÇevreÖdülleri yürütme kurulu çalışmalarında gelecekdönem ödüllerin isminin “AB SürdürülebilirlikÖdülü” ya da “AB Sürdürülebilir Kalkınma”ödülü gibi çeşitli isimler altında yenidentanımlanması konusunda bazı görüşlerbulunuyor. Çevre ödüllerinin geliştirildiği veuygulandığı ilk dönemlerde şirketlerin sadeceçevresel performansların ölçümlendiği günlerdenartık şirketlerin başarısının çevresel, sosyalve ekonomik ölçütler ile bütüncül bir şekildedeğerlendirildiği günümüzde ödüllerin buçerçevede yeniden tanımlanması ihtiyacı ortayaçıkıyor.Avrupa Komisyonu tarafından iki yıldabir düzenlenen ve AB üyesi tüm ülkeler ileTürkiye’den şirketlerin katılımına açık olanödüllere başvurmak için öncelikle ulusaldüzeyde gerçekleştirilen ödül programlarındadereceye girmek gerekiyor. Türkiye’de BölgeselÇevre Merkezi <strong>REC</strong> Türkiye’nin ulusalsekretarya olarak yürüttüğü ulusal ödülleriçin yeni dönem başvuruları Ocak 2009 tarihindeaçılacak.◗Kerem Okumuş, <strong>REC</strong> Türkiye Direktör Yardımcısı23 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


<strong>REC</strong> BÜLTENİ | türkiyeSürdürülebilir Kalkınma için Ortaklıklar başlıklı seminer dizisi,Karadeniz’de sürdürülebilirlik yolunda önemli bir adım oldu.Ortak eylem vaktiYeşim ÇağlayanKaradeniz’e kıyısı olan ülkelerde yaşananhızlı ekonomik kalkınma bölgeyepek çok fırsat sunmanın yanı sıraberaberinde zorluklar da getiriyor.Bir iç deniz niteliğindeki Karadeniz,kıyısında bulunan ülkelerin kalkınmasındandoğrudan etkilenen ve sürdürülebilirliği de buülkelerin çevre ve kıyı yönetimi politikalarınadoğrudan bağlı olan bir deniz. Hem bölgeülkeleri hem de Karadeniz’in kendisi için sürdürülebilirkalkınma politikalarının uygulanmasıbüyük önem taşıyor. Dünyada, sürdürülebilirkalkınmayı kendi sınırları içerisinde enetkin şekilde uygulayan siyasî yapıların başındagelen Avrupa Birliği (AB), 2007 yılı genişlemesürecinde Romanya ve Bulgaristan’ı bünyesinekatarak, en yeni Karadenizli oldu. Karadeniz’leilgili her türlü süreçte özne konumundakiTürkiye ise, tarihî kökleri ve AB uyum süreciylebu yeni Karadeniz kurgusunda da artanbir öneme sahip.İşte bu gerçekler ve gerekçeler göz önündebulundurularak hazırlanan ‘SürdürülebilirKalkınma için Ortaklıklar’ başlıklı seminerdizisinin ilk ayağı 15-24 Haziran 2008 arasındaBilgi Üniversitesi Santral İstanbul kampüsünde,ikinci ayağı ise 28 Eylül–7 Ekim 2008arasında Venedik Uluslararası ÜniversitesiKampüsünde gerçekleştirildi. Bulgaristan,Gürcistan, Moldovya, Romanya, Rusya,Ukrayna ve Türkiye’den 30’dan fazla katılımcınınbuluştuğu seminer Bölgesel Çevre Merkezi’nin(<strong>REC</strong>) koordinasyonunda, Bilgi Üniversitesi,Venedik Uluslararası Üniversitesi veAgroinnova`nın işbirliğiyle düzenlendi. Seminerkatılımcılarından Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı, Enerji Kaynakları ve İstatistikDaire Başkanı Handan Zeynep Dönmez’in,“hem Karadeniz ülkelerinin birbirleriyle olanişiklilerini geliştirme açısından, hem sürdürülebilirkalkınmanın Karadeniz bölgesi itibarıylageliştirilmesi anlamında, hem de yeni enerjikaynaklarına diğer ülkelerin de bakışını görmeanlamında uygun bir program olarak,” değerlendirdiğiseminer; İtalya Çevre, Arazi veDeniz Bakanlığı’nın ana sponsorluğu, veAT&T, İstanbul Çevre Koruma ve Atık MaddeleriDeğerlendirme A. Ş. (İSTAÇ) ve DışEkonomik İlişkiler Konseyi’nin (DEİK) desteğiile hayata geçirildi.Her iki ayağında da, ilk gününden songününe katılımcılara yoğun bir programsunan seminerin içeriği sürdürülebilir kalkınmanınhedeflerine ulaşmak için kamu ve özelsektör ortaklığının önemini ortaya koymaküzere çok yönlü olarak şekillendirildi. Katılımıcılardan,Ukrayna Kyiv-Mohyla AkademiÜniversitesi Doğa Bilimleri Fakületisi DekanıProf. Iryna Vyshenska, bir akdemisyen olarakprogramın çok iyi hazırlandığı düşüncesinde.Vyshenska, “seminerde herşey vardı: iyi hazırlanmışbir ders programı, pek çok saha ziyaretive grup çalışmaları. Eğitmenler de kendialanlarında çok deneyimli kişilerdi,” diyor.İstanbul, denizlerin, kıtaların, kültürlerinbuluşma noktası olması nedeniyle, böyle birbuluşma için de ideal bir kent olarak öne çıktı.Akdeniz’in en özgün su kentlerinden biri olanVenedik ise, Akdeniz havzasında sürdürülebilirlikadına elde edilen deneyim ve derslerin,Karadeniz ülkeleri ile paylaşılmasında sonderece önemli bir işlev üstleniyor.Seminer programları hazırlanırken teorikve pratik bilgi arasındaki denge korunarak sür-<strong>REC</strong> TÜRKİYE ARŞİVİdürülebilir kalkınma politika ve araçları ile ilgilibilginin aktarılmasına özen gösterildi. Seminerdeayrıca, AB üye ülkelerinden iyi uygulamalarave örnek çalışmalara da yer verildi.İstanbul ve Venedik ayaklarında 3’er adetolmak üzere seminerde toplam altı modülbulunuyordu.Seminerin her iki ayağında da birer modülİklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Doğal KaynakYönetimi’ne ayrılırken; İstanbul’daki birmodülde AB Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımlarıve Venedik’teki bir modülde SürdürülebilirKalkınmanın Ekonomik ve Politik Araçlarıişlendi.Gerek İstanbul’da gerek Venedik’teki dersler,uzmanlıkları uluslararası ölçekte bilinen vesaygı gören akademisyenler, kamu ve özel sektörtemsilcileri tarafından verildi. İstanbul2010 Kültür Başkenti Yürütme Kurulu BaşkanıNuri Çolakoğlu, Bilgi Üniversitesi Uluslararasıİlişkiler Bölümü’nden Soli Özel, BoğaziçiÜniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof.Fikret Adaman, Avrupa Komisyonu UyumPolitikaları ve Çevresel Etki Analizi birimibaşkanı Georges Kremlis, George WashingtonÜniversitesi’nden çevre hukukçusu Prof.Lee Paddock, Macaristan Başbakanı ÇevrePolitikaları danışmanı ve <strong>REC</strong> uzmanı Prof.Janos Zlinszky, seminer boyunca ders veren vekonuşma yapan 50’nin üstünde uzmadansadece bir kaçı.Karadeniz, katılımcıların tümü için önemlibir kaynak ve bu kaynağın korunması dahepsi için bir öncelik durumunda. Seminer buaçıdan da, ülkeler ve kurumlar arasında ortaklıklarınoluşması ve yeni projelerin tohumlarınınatılması için eşsiz bir fırsat sundu. GürcistanÇevre Koruma ve Doğal KaynaklarBakanlığı, Sürdürülebilir Kalkınma BirimiBaşkanı Revaz Enukidze, “seminerin en faydalıyönü yeni insanlarla tanışıp bir iletişim ağıoluşturulması oldu,” diyor ve ekliyor, “bu alandaçalışan kişilerle doğrudan, yüz yüze konuşmakher zaman daha iyi.”Seminerin kayda değer başka bir çıktısıda özellikle Türkiye’de konu ile ilgili özel sektörünilgisinin artırılması oldu. Karadeniz’een uzun kıyısı olan ve Karadeniz’deki olumsuzluklardanen çok etkilenen ülke konumundaolması, Karadeniz’in sürdürülebilirliğinisağlama sürecinde Türkiye’nin öncü birrol üstlenmesini gerektiriyor. Seminer, özelsektör ile yakından çalışarak Türkiye’nin busüreçteki önderliğini ve etkinliğini de sağlamayıamaçladı. Seminer’in son gününde gerçekleşenpanel, seminerin başlıca hedeflerindenbiri olan özel sektörün katılımını sağlamakadına da önemli bir adım niteliğindeydi.Panele Zorlu Enerji, Türkiye İş Bankası, TürkiyeSınaî Kalkınma Bankası gibi Türkiye’deözel sektörün öncüleri yer aldı ve Karadeniz’insürüdürlebilirliğini konuştu.<strong>REC</strong>, semineri her yıl tekrarlayarak, buetkiyi daha da güçlendirmeyi ve kalıcı kılmayıhedefliyor. Seminerin İnternet sitesi sayesindekatılımcılar tüm seminer programına kolaylıklaerişebiliyor. Ayrıca seminer sonrası kurulaniletişim ağı da yakın gelecekte sitede etkin halegelecek. Daha fazla bilgi için, ◗yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 24


türkiye | <strong>REC</strong> BÜLTENİ<strong>REC</strong> TÜRKİYE ARŞİVİ <strong>REC</strong> TÜRKİYE ARŞİVİK A P A S İ T EG E L İ Ş T İ R M ESivil toplum AB yolunda■ 10 Eylül’de gerçekleşen, “Rio Sözleşmeleri’ninUygulanması; AB Uyum Süreci Işığında, Sinerjiiçin Fırsatlar” başlıklı seminerde Biyolojik ÇeşitlilikSözleşmesi (UNCBD), Çölleşme ile MücadeleSözleşmesi (UNCCD) ve İklim DeğişikliğiÇerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) yöneliksinerji ve etkilişimin artırılması amaçlandı.Seminerin hedef kitlesi, ulusal çevre STK’ları ileözel sektör temsilcileriydi. Katılımcılar, bu üçsözleşmeyi esas alarak AB katılım sürecinde sürdürülebilirkalkınma stratejileri ve yaklaşımlarınıtartıştı.Ç E V R EE Ğ İ T İ M İYeşil Kutu 60 ile ulaştıProje kapsamındaki ‘Kamu–STK DiyalogToplantısı: Çölleşme ile Mücadelede Ortaklıklar,AB Deneyimi ve CRIC7 için Fırsatlar’ başlıklıtoplantı ise 11 Eylül’de düzenlendi. 3-14Kasım 2008’de Çevre ve Orman Bakanlığı’nınev sahipliğinde, geniş bir uluslararası katılımlaİstanbul’da yapılacak BM Çölleşmeyle MücadeleSözleşmesi 7. Gözden Geçirme Komitesi(CRIC) ile Bilim Teknoloji Komitesi’nin(CST) toplantılarına hazırlık niteliğindeki butoplantıya, çölleşmeye karşı Türkiye genelindeçalışan STK temsilcileri ile ilgili bakanlık görevlilerikatıldı. Toplantıda, çölleşmeyle mücadele,konunun sürdürülebilir kalkınmayla ilişkisi,AB’nin konuya yaklaşımı, Çölleşmeyle MücadeleUlusal Eylem Planı kapsamında gerçekleştirilençalışmalar ele alındı. Grup çalışmalarında ise,CRIC7 ve CST toplantılarına yönelik ülkegörüş ve önerilerinin neler olacağı tartışıldı.17 Eylül’de İstanbul’da gerçekleşen son toplantı,‘Avrupa Birliği Karar Alma SüreçlerineSivil Toplumun Katılımı’ başlığını taşıyordu.Toplantıya Türkiye’de ulusal ölçekte çalışanSTK temsilcileri ile önde gelen özel sektör temsilcilerikatıldı. Yuvarlak masa düzenindesoru–cevap şeklinde yapılan toplantıya katılanlar;TUSİAD, Türkiye Avrupa Birliği Derneği,İktisadi Kalkınma Vakfı, TRPlus gibi kuruluşların;AB üyelik sürecinde AB kurumlarıyla etkinbir iletişimi nasıl sağlayıp sürdürdüğünü öğrenmeolanağı buldu. Eğitimler hakkında ayrıntılıbilgi ve sunumlar için, ■ Yeşil Kutu Projesi kapsamında, 2008 yılının ilk döneminde Yeşil Vagon ile Malatya, Elazığ, Muşve Van’da gerçekleştirilen ‘Formatör Öğretmen Eğitim Seminerleri’nin ardından, Eylül ayında 17 ildaha projeye dâhil edildi. Böylece, yeni başlayan öğretim yılında, geçen yıllardaki eğitimlerle birliktetoplam 60 ilde binlerce öğretmen tarafından çevre bilinci oluşturma ve artırma yolunda yüzbinlerce öğrenciye ulaşıldı.Milli Eğitim Bakanlığı Erzurum Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü’nde 1–4 Eylül 2008 tarihlerindegerçekleştirilen seminere; Erzurum, Bayburt, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Batman, Gümüşhane, Kars veŞırnak’ta görev yapan öğretmenler katıldı. Çanakkale Öğretmenevi’nde 17 öğretmenin bilgi vedeneyimlerini paylaştığı eğitim ise 8–11 Eylül 2008 arasında ise yapıldı. Bu eğitim seminerine;Çanakkale, Bartın, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Kütahya, Uşak ve Bilecik’ten öğretmenler katıldı.Bu iki eğitime katılan toplam 38 öğretmenin her biri, görev bölgelerinde 20’şer öğretmene YeşilKutu Eğitim Seti’ni uygulama eğitimleri verecek. 2009 yılı için, yine dört ilde Yeşil Vagon ile gezicieğitimler ve geriye kalan 17 ilde de sabit eğitimlerin gerçekleştirilmesi, böylece yaygınlaştırmaçalışmalarının, Türkiye’nin 81 ilinin tümünde tamamlanması planlanıyor. Daha fazla bilgi için,H İ B EP R O G R A M IRapor hazırlama eğitimi■ İzleme ve değerlendirmesi <strong>REC</strong> Türkiye tarafından yürütülenve AB tarafından desteklenen “Katılım Öncesi Süreçte Sivil ToplumunGüçlendirilmesi: STK Hibe Programı/Bileşen A5: ÇevreninKorunması” programı kapsamında hazırlanan 17 proje, Aralık2008 tarihinde tamamlanıyor. Proje sahiplerinin nihaî raporlarınıhazırlamasını kolaylaştırmak amacıyla 14-15 Ağustos 2008tarihlerinde bir eğitim programı düzenlendi. Merkezi Finans veİhale Birimi’nin ilgili bölümlerinden uzmanların sunumlar yaptığıeğitime, proje yöneticileri ile proje uzmanları katıldı. Teknikrapor, malî rapor ve nihaî raporların hazırlanışı ile ilgili ayrıntılarınanlatıldığı toplantının ikinci gününde katılımcılar, gruplaraayrılarak hibe programını ve çalıştıkları konu hakkında ne türkazanımlar elde ettiklerini değerlendirdi ve diğer katılımcılarlapaylaştı.25 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


<strong>REC</strong> BÜLTENİ | haberPARLAK GÖRÜNTÜ: Bişkek yakınlarındaki harikapeyzaj üstüne güneş doğuyor. Kırgız başkenti geçenŞubat ayında, EBRD’nin bölgesel olarak düzenlediğitopluma danışma toplantılarından birine evsahipliği yaptı.K A P A S İ T EG E L İ Ş T İ R M EYenilenen EBRD politikaları halka soruldu■ Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası(EBRD) geçtiğimiz şubat’ta, STK’ları, müşterilerini,ortaklarını ve ilgilenen bireyleri ‘Çevreselve Toplumsal Politikası’ ile ‘ToplumsalBilgilendirme Politikası’nı birlikte gözdengeçirmeye davet etti. EBRD, ilgilenen tümtarafların bu topluma danışma sürecine serbestçekatılımını sağlamak ve revizyondan enverimli sonucu almak için, altı adet danışmatoplantısı düzenledi. <strong>REC</strong> Toplumsal KatılımProgramı; Belgrad, Bişkek, Budapeşte, Londra,Moskova ve Tiflis’te bölgesel toplumadanışma toplantıları gerçekleştiren bir konsorsiyumaöncülük etti.Toplantılara; çoğu çevre, şeffaflık, insanhakları, toplumsal cinsiyet ve toplumsalsorunlarla ilgilenen STK’ları ve iş dünyasınıtemsil eden yaklaşık 150 kişi katıldı.EBRD’nin maddî desteğiyle 40 STK bu toplantıyakatılabildi. Katılanlar arasında pek çokbakanlık temsilcisi ile gazeteciler de vardı.EBRD Çevre ve SürdürülebilirlikKurumsal Müdürü Alistair Clark, “Müşterilerimiz,kendilerinden beklenenin daha netFLICKR.COMolmasını ve kendi sorumlulukları ileEBRD’nin sorumluluklarını ayırt etmek istiyor.Bu yüzden, yeni Çevresel ve ToplumsalPolitikamızı, bu sorumlulukların daha nettanımlanmasını sağlayacak şekilde yapılandıraraken iyi uygulamayı hayata geçirmek istiyoruz,”dedi.Tartışılan ikinci politika ise, üç yıllık olağandeğerlendirmesi 2009’da yapılacak olan;ancak çevre politikası ile eş zamanlı değerlendirilmeküzere EBRD’nin öne aldığı ToplumsalBilgilendirme Politikası (PIP) idi. Bazıdeğişikliklerin yanı sıra, yeni PIP taslağınabankanın çevresel bilgiyi kamuya açıklamasıylailgili bir bölüm de eklendi. Danışma toplantılarınınardından, her iki politika da kabuledilerek Mayıs’ta Kiev’de düzenlenenEBRD’nin yıllık toplantısında açıklandı.Clark, yönetişim politikaları konusundaolabildiğince eksiksiz ve işlevsel bir danışmasüreci gerçekleşmesinin büyük önem taşıdığınıbelirtirken; EBRD’nin bunu hem içerdehem de dışarda başardığını, kendisinin vemesai arkadaşlarının hem bankanın üst düzeyyöneticilerine ve yönetim kuruluna, hem deilgili departmanlara danıştığını söyledi.Kurumsal müdür, EBRD’nin dışarda da, müşterilerine,diğer bankalara, Uluslararası ÇalışmaÖrgütü ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararasıkuruluşlara ve sivil topluma danıştığınısözlerine ekledi. Mart-Nisan dönemindede Rusya’nın çeşitli yerlerinde yerel halkınkatıldığı ve özel politika ihtiyaçlarını konualan üç atölye düzenlendi.Gözden geçirilmiş ‘Çevresel ve ToplumsalPolitika’ ve ‘Toplumsal Bilgilendirme Politikası’ile paydaş danışma raporları EBRD’ninweb sitesinde görülebilir: ve .S Ü R D Ü R Ü L E B İ L İ RK A L K I N M AKazakistan, 5. Sürdürülebilirlik Kursu’na ev sahipliği yaptı■ ‘Sürdürülebilirlik Kursu: Kazakistan için Stratejiler, Yöntemler, Politikalar, Eylemler’ başlıklı konferans, Kazakistan’ın başkenti Astana’da14 Nisan’da resmen başladı. Hafta boyunca süren eğitime Kazak hükümetinden 40 üst düzey yetkili katıldı. Kursun açılışı dolayısıyla,bir açılış oturumu ve basın toplantısı düzenlendi ve bir akşam yemeği verildi.Açılış konuşmacıları arasında, BG Group Politika ve Kurumsal İşler Başkan Yardımcısı Charles Bland, İtalya’nın Kazakistan büyükelçisiBruno Antonio Pasquino ve <strong>REC</strong> İcra Direktörü Marta Szigeti Bonifert bulunuyordu. İtalya Çevre, Arazi ve Deniz BakanlığıGenel Müdürü Corrado Clini adına konuşmayı İtalyan Tröst Fonu’ndan Stefania Romanio yaparken; Kazakistan Çevre Bakanı NurlanIskakov adına konuşmayı da bir bakanlık yetkilisi yaptı. Oturumu, proje ortağı olan Orta Asya Bölgesel Çevre Merkezi’nden TalaybekMakeev yönetti.Kursta; Sürdürülebilirlik Kursu’nun, sürdürülebilir kalkınmaya sadece çevreyle ilgili yetkililerin değil, farklı aktörlerin katılımını sağlamayönündeki hedefini desteklercesine, dokuz farklı bakanlık ve kurumdan katılımcı bulunuyordu. Kursta, küresel eğilimlere genel birbakışın yanı sıra, karar verme gereçlerinden iyi yönetişim ilkelerine kadar pek çok konu ele alındı.Beşincisi Kazakistan’da düzenlenen sürdürülebilirlik kursuna, BG Group ve IMELS malî destek sağladı. IMELS’in tek destekçiolduğu önceki dört kurs, Orta ve Doğu Avrupa’daki resmi yetkililere yönelikti. Bundan sonraki ikinci-dördüncü modüller ise VenedikUluslararası Üniversitesi’nde (VIU) gerçekleşiyor.yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 26


haber | <strong>REC</strong> BÜLTENİDEĞİŞİME YAPILAN YATIRIM: <strong>REC</strong>’tenDusan Sevic, Belgrat’ta PEIP temsilcilerinehitap ediyor.ELLEN BALTZARK A P A S İ T EO L U Ş T U R M APEIP, su ve atık yasalarını iyileştirmeye yardımcı oluyor■ Küresel ölçekteki çevresel bozulma konusundaduyulan endişe ve sorunla ilgili farkındalıkGüneydoğu Avrupa’da giderek artıyor. Ancakasıl soru şu: Yapılan çevresel düzenlemeleranlamlı bir çevresel değişime nasıldönüştürülebilir? Bölge, bu sorunun yanıtlarınıbulmak için Avrupa Komisyonu’ndan malî destekalan ve Öncelikli Çevre Yatırım Programı(PEIP) isimli yeni bir programdan yararlanıyor.PEIP en genel anlamda, AB standartlarınauyum için gereken kapasiteyi oluşturarakçevre üstündeki baskıyı azaltmak için Arnavutluk,Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ,BM yönetiminin tanımıyla Kosova 1244,Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya veSırbistan’da gerçekleştirilebilir yatırım projelerinibelirlemeyi amaçlıyor.Gerçekçi çevresel yatırım altyapı projelerininbelirlenmesi, geliştirilmesi, uygulanmasıve bunlara malî destek sağlanması; önceliklistratejik yatırım projelerini saptayarak,somut proje yaklaşımları geliştirerek, donörkuruluşları ve nakit akışını belirleyerek vepaydaşlar arasında iletişimi sağlayarak gerçekleştiriliyor.<strong>REC</strong>, PEIP’in genel uygulamaorganı olarak faaliyet gösteriyor. Sırbistan’dakiuygulama ortağı ise, Sırbistan Çevre KorumaBakanlığı (MoEP).Bu yıl Sırbistan’ın PEIP temsilcileri, 8-9Mayıs tarihlerinde Belgrad’ta gerçekleşen“Sırbistan’daki Su ve Atık Sektörlerinde ÇevreselAltyapı Projeleri Geliştirme” başlıklıulusal atölyeye katıldı.Etkinlikte, proje hazırlama yatırımı ileamme hizmetlerinin işletme verimliliğini vekalitesini artırmaktan, fiyatlandırma reformunadek pek çok konuda 26 panel ve sunumyapıldı. Yapılan her tartışma, Sırbistan’dakiçevresel altyapı projelerine malî kaynağı artırmayıamaçlıyordu. İki gün süren etkinlik,proje sahipleriyle, Uluslararası FinansKurumlarını (UFK) ve donör kuruluşları,merkezî ve yerel yetkilileri aynı masa etrafındatoplayarak ortak çıkarların, ihtiyaç ve beklentilerintartışılmasını sağlamak gibi önemlibir işlevi de yerine getirdi.Atölyeye katılanların vardığı önemlisonuçlar şunlardı: Çevresel altyapı projelerinesağlanacak malî desteğin stratejik ve yasalçerçevesi güçlendirilmeli. Bazı strateji, planve yasalar hâlen mevcut olmasına rağmen,daha başkaları tasarlanmalı, güncellenmelive/ veya yürürlüğe girmeli. Merkezî ve yerelyetkililer ile amme şirketleri, yatırım projeleribelgelerinin hazırlanması konusunda kapasiteoluşturma programlarına ve daha fazla desteğeihtiyaç duyuyor. Stratejik, yasal vekurumsal kapasite boşluğunu doldurmak,malî açığın kapanmasını da sağlayacak.Donörler, UFK’lar ve bilhassa özel bankalar,karşılığını aldıklarına inandıklarında fonaktarımlarını artıracak. Son olarak finansörler,önerilen projelerden hangilerinin yatırımaen uygun olduğunun yanı sıra, ‘ulusalöncelik’ taşıyan projelerin hangileri olduğununet olarak bilmek istiyor.Balkanlar’da çevre konusunda daha fazlabilgi için adresindeki RERePRecord’a bakınız.<strong>REC</strong> Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa Bölgesindeki çevre sorunlarınınçözümüne yardımcı olmak amacıyla çalışan, siyasî görüşlerden veçıkar guruplarından bağımsız, kâr amacı gütmeyen, uluslararası birkuruluş olan Orta ve Doğu Avrupa için Bölgesel Çevre Merkezi’nin(<strong>REC</strong>) Türkiye’deki temsilcisidir. <strong>REC</strong> bu hedefe ulaşabilmek için sivilörgütler, resmi kurumlar, özel sektör ve diğer çevre paydaşları arasındakiişbirliğini teşvik etmekte, serbest bilgi paylaşımını ve çevreyönetimine toplumsal katılımı desteklemektedir.<strong>REC</strong> 1990 yılında ABD, Avrupa Komisyonu ve Macaristan tarafındankurulmuştur. Bugünkü yasal zemini, 29 ülke hükümeti ve AvrupaKomisyonu tarafından imzalanan bir sözleşmeye ve MacaristanHükümeti ile yapılan uluslararası bir anlaşmaya dayanmaktadır.<strong>REC</strong>’in merkezi Macaristan’da Szentendre’dedir. Hizmet verdiği 17ülkede; Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,Estonya, Hırvatistan, Karadağ, Letonya, Litvanya, Macaristan, Makedonya,Polonya, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya ve Türkiye’deülke ofisleri bulunmaktadır.<strong>REC</strong>’in mevcut bağışçıları, hükümetlerarası ve özel pek çok kurumunyanı sıra Avrupa Komisyonu ile ABD, Almanya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti,Hırvatistan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Macaristan,Makedonya, İtalya, Japonya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Norveç,Polonya, Slovakya, Slovenya, İsveç, İsviçre, Türkiye ve Birleşik Krallıkhükümetleridir.ARNAVUTLUKRr. Ismail Qenali, No.27,Third Floor, TiranaTel/Faks: (355-4) 223-2928BOSNA HERSEKKalemova 3471000 SarajevoTel/Faks: (387-33) 263-050, 209-130E-posta: diasna@rec.org.baBanya Luka Saha OfisiSlavka Rodica 178000 Banja Luka, RSBosnia and HerzegovinaTel/Faks: (387-51) 317-022E-mail: rec.bl@inecco.netBULGARİSTANTzar Simeon 42, Ap. 21000 SofiaTel: (359-2) 983-4817Faks: (359-2) 983-5217E-posta: rec-bulgaria@rec.orgÇEK CUMHURİYETİSenovazna 2,11000 PragueTel/Faks: (420) 224-222-843E-posta: rec@reccr.czESTONYARavala str 8 10143 TallinnTel/Faks: (372) 646-1423E-posta: info@recestonia.eeHIRVATİSTANDjordjiceva 8a Br.10000 ZagrebTel: (385-1) 481-0774Tel/Faks: (385-1) 481-0844E-posta: rec@rec-croatia.hrKARADAĞIvana Crnojevica 16/281000 PodgoricaTel: (382) 020-210-235Faks: (382) 020-210-236Kosova Saha OfisiKodra e Diellit Rruga 3Lamela 26, PO Box 16010000 PristinaTel/Faks: (381-38) 552-123E-posta: info@kos.rec.orgLETONYAPeldu 26/28, 3 LV-1050 RigaTel/Faks: (371-7) 228-055E-posta: reclat@parks.lvLİTVANYASvitrigailos g. 7/1603110 VilniusTel: (370-5) 231-0067Tel/Faks: (370-5) 233-5451E-posta: rec@rec.ltMACARİSTANAdy Endre ut 9-112000 SzentendreTel: (36-26) 504-075Faks: (36-26) 302-137E-posta: coh@rec.orgMAKEDONYAIlindenska 118 1000 SkopjeTel/Faks: (389-2) 309-0135,309-0135, 306-0146E-posta: katarina@rec.org.mkPOLONYAul. Grojecka 22/2402-301 WarsawaTel: (48-22) 823-8459, 823-9629Faks: (48-22) 822-9401E-posta: recpl@data.plWeb: www.rec.org.plROMANYAStr Episcop Timus nr.4, Sector 1, BucharestTel: (40-21) 316-7344, 316-7345Faks: (40-21) 316-7264E-posta: rec@recromania.roSIRBİSTANPrimorska 3111000 BelgradeTel: (381-11) 329-2899Faks: (381-11) 329-3020E-posta: office@recyu.orgSLOVAKYAVysoka 18, 81106 BratislavaTel: (421-2) 5263-2942Faks: (421-2) 5296-4208E-posta: rec@changenet.skSLOVENYASlovenska cesta 51000 LjubljanaTel: (386-1) 425-6860Faks: (386-1) 421-0939E-posta: rec-slovenia@guest.arnes.siTÜRKİYEİlkbahar Mahallesi, 571.Cadde,617.Sokak, No:8,06550 Yıldız-Çankaya, AnkaraTel: (90 312) 491 9530Faks: (90 312) 491 9540E-posta: info@rec.org.tr27 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


YEŞİL BAKIŞYasal BoyutBaşak ErsenYenilenen yasal altyapıYeni Vakıflar Kanunu, çevre oluşumlarının vakıflaşma olanağını artırıyorAvrupa Birliği uyum sürecinde sivil toplumve STK’lara yönelik iyileştirmeler kapsamındayeni Dernekler Kanunu’nun 2004yılında yürürlüğe girmesi sivil toplum tarafındanheyecanla karşılanmıştı. DerneklerDairesi’nin sivilleşerek polis kontrolündençıkarılması, dernek kurucuları üstündeki kısıtlamalarınazaltılması ve kuruluş şartlarınınhafifletilmesi, özellikle uygulamada karşılaşılankeyfî muamelenin giderilmesi ile birliktedernek sayısında dikkate değer bir artış olmuştu.Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın adresli web sitesindekiresmi verilere göre, 2004’te 69,439 olan faaldernek sayısı 2008’de 79,661’e yükselirken;derneklerin üye sayısı da 5,250,000 seviyesinden8 milyon seviyesine yükseldi. O dönemdegelişen birçok çevre girişimi de faaliyetlerinibugün dernek çatısı altında sürdürüyor.Dernekler için edinilmiş kazanımlarınvakıflara yansıması ise 27 Şubat 2008 tarihindeyürürlüğe giren yeni Vakıflar Kanunu ilesağlanmış gibi gözüküyor. Vakıflar Kanunukamuoyunda genel olarak siyasî bir çerçevedetartışılmış ve genel bir kafa karışıklığı yaratmışolmakla birlikte, özellikle Cumhuriyet dönemindekurulmuş ‘yeni vakıflar’ olarak tanımlananve hepimizin gündelik hayatımızdan bildiği,hatta çalışmalarına destek verdiği vakıflariçin getirdiği yenilikler tartışılmaz nitelikte.Eski mevzuatla kıyaslandığında ve özellikleanti-terör ve kara para aklama tedbirlerinedeniyle Batı ülkelerinde bile hızla artandenetleyici uygulamalar ile karşılaştırıldığında,yeni kanunun oldukça iyi bir yerde durduğunurahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta Türkiye’de sivilVAKIFLARA MODERNLİK: Yeni yasa, sivil toplumkuruluşlarının daha modern bir yapıya kavuşmasıiçin gerekli yasal altyapıyı sunuyor.toplum kuruluşlarının daha modern bir yapıyakavuşması için gerekli yasal altyapının oluştuğunusöylemek artık çok iddialı değil. Budurum, ülkemizde etkili fakat sayısı oldukça azolan çevre vakıflarının sayısının artmasınazemin de hazırlayabilir.Her ne kadar ülkemizdeki çevre kuruluşlarınınbüyük çoğunluğu dernek yapısı çerçevesindeörgütlenmiş olsa bile, AnayasaMahkemesi’nin 2008/ 92 sayılı ve henüzkamuoyunda pek tartışılmamış kararıyla vakıflardaüyeliğin önünü açması da STK’lar içinyeni açılımlar getirebilir. Ülkemizde birçokvakfın yeni üye alamamaları sebebiyle maddîzorluklar yaşıyor olması bilinen bir gerçek.Diğer taraftan, dernek olarak örgütlenmişyapılarda da yönetim organları ile üyeler arasındazaman zaman anlaşmazlıklar olması vebunun dernekleri iş yapamaz hale getirmesi desıklıkla rastladığımız bir durum.WWW.MECLISHABER.GOV.TRBu karardan sonra, yeni ortaya çıkacakkuruluşların dernek yerine vakıf modelini tercihetmesine önümüzdeki günlerde belki dahasık rastlayacağız. Böyle bir gelişmenin ülkemizdekisivil toplum kuruluşlarına etkisininolumlu mu yoksa olumsuz mu olacağına iseancak zaman içinde tanık olacağız.Kuruluşun türü, büyüklüğü veya maddîgücünden bağımsız olarak üstünde istisnasızçalışılması gereken konu ise toplumun desteğininkazanılması gerçeği olarak öne çıkıyor.Özellikle çevre kuruluşlarının göreceli olarak azsayıda olmaları toplumdan arzu edilen düzeydemaddî ve manevî destek görmemeleri, geniş birkesim tarafından pek tanınmamaları, birkaçbüyük vakıf ve dernek haricinde yaptıkları işlerinkamuoyu tarafından bilinmemesi, üstündedurulması ve değiştirilmesi için çaba sarf edilmesigereken konuların başında geliyor.Bu noktada hepimize, özellikle de çevregibi hayatî bir konuda ülkemizde önemli birbilinçsizlik olduğunun farkında olan ve buamaç için çabalayan kişilere büyük bir görevdüşmekte: Yılmadan çalışmak ve ülkemizdeçevre bilincinin kazanılması için gerekli olanher şeyi yapmak. Şu gerçeği aklımızdan hiççıkartmamalıyız: mevzuat mükemmel olmayabilir,uygulamadaki sorunlar veya bürokratikengeller bizi yıldırabilir fakat tüm bu sorunlarson kertede aşılabilir ancak çevre sorunlarınailgisizlik, bu konulardaki bilgisizlik hakkındabir şeyler yapamazsak yakında değiştirebileceğimizbir çevremiz de kalmayacak.◗Başak Ersen, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV)Proje Koordinatörü/ STK hukuku uzmanıTürkiye’nin çevre yoluna ışık tutan belgesel…İZ TV Digiturk 88. kanaldayayın yapmaktadır.Türkiye’nin ilk belgesel kanalı İZ TV liderliği ve <strong>REC</strong> Türkiye danışmanlığındahazırlanan “Avrupa’nın Çevre Yolu” belgeseli, Avrupa Birliği’neyeni üye Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan veRomany’nın üyelik sürecinde edindikleri tecrübeyi, Türkiye’nin çevrealanındaki problemeleri ve çözüm yolları, AB’nin destek ve yaptırımlarınıözetleyen kapsamlı bir belgesel.Belgesel, AB üyeliğinin hafife alınacak kadar kolay ve göz korkutacakkadar da zor olmadığını vurguluyor.Üç bölümden oluşan belgeselin yayın tarih ve saatleri; 1. Bölüm; 28 Kasım - 02.55, 04Aralık - 08.10, 06 Aralık - 09.00, 07 Aralık - 18.00 / 2. Bölüm: 26 Kasım - 22.05,27 Kasım - 09.00, 29 Kasım - 13.45, 30 Kasım - 22.40, 05 Aralık - 03.15 /3. Bölüm: 29 Kasım - 21.50, 30 Kasım - 13.00, 03 Aralık - 22.05, 04 Aralık - 09.00.Daha fazla bilgi için: www.iztv.com.tryeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 28


YEŞİL BAKIŞBilişim Teknolojileriİnternet’te aralanan kapılarPortalların eyleme dönük işlevler üstlenmesi, katılımcılığın artışıyla doğru orantılıOya AymanYirmi yıl önce gazeteciliğe başladığımdabilgi almak bazen onlarca telefon gerektirirve günler sürebilirdi. Değil Google veyaİnternet, gazetede bilgisayar bile yoktu.Kilitlenen telefonlarla aradığımız kişiyi bulmakmucizeydi.Bugün İnternet’te bilgi ararken aklımda odeneyimler var. Artık “Google’layarak” pekçok bilgiye ulaşılıyor. Ama bu bilgi ne kadaryeni, güvenilir, tarafsız ya da yeterli? Veriyetersizse, konuya hâkim değilseniz; konudansapmanız, aldanmanız, yeşil bir vadi yerinebir çöle düşmeniz, saatler harcayıp sonuç alamamanızmümkün. Özellikle de çevre ve ekolojibaşlığında.Türkiye’de çevre, doğa koruma veya ekolojikonularındaki bilgi ve haberlere, bu alandakikamu kurumları ve STK’ların sitelerindenulaşılabiliyor. Ama bu siteler çoğunluklakurumun faaliyetleriyle sınırlı. En iyisi, sizidolaşmak istediğiniz sulara götürecek kapılarıaralayabileceğiniz bir web sitesi: popülertabiriyle portal.Yabancı portallara bakınca, uzmanlaşmış,gerçek kapılar açan sanal mekânlar görürüz.Örneğin ’da ev tipi bir rüzgârsantralinin özelliklerinden, yenilenebilirenerji kurslarına dek pek çok bilgiye ulaşılabilir. biyo çeşitlilik, tarım,gıda güvenliği gibi konularda bilgi verirken;konferans, kampanya ve etkinliklere yönlendirerekİnternet kullanıcısını etken kılıyor. her alanda başvurulabilecekbir yeşil rehber.Az da olsa, Türkiye’de çevre ve ekolojikonusunda sinerji ve ortak akıl oluşturmayaçabalayan, gündemi ve görüşleri ileten, etkileşimve iletişim ortamı sağlayan interaktif portallarvar. Tüm işlevlere sahip tek bir portalolmasa da, bir kısmını kapsayan portallar bunlar.Örneğin, ’da haber vemakaleler dışında, çevre STK’larına ulaşmakmümkün. Buğday Ekolojik Yaşamı DesteklemeDerneği’nin sitesinde haber vemakalelerin yanı sıra doğal ürünler, sertifikasyonşirketleri ya da evde doğal temizlik yöntemlerigibi rehberler ’da iklim değişikliği hakkında bilgiler var. günceli izlemenin yanı sırakatılımcılığa ve aktivizme zemin oluştururken;’da makale ve araştırmalaraulaşabiliyorsunuz.Facebook’ta funclub türü gruplar oluşturupmesajlaşmak mümkünse de, Türkiye’dehenüz bir grup ve ortak değerler oluşturabilmeye,görüş alış verişi yapmaya ve forum-tartışmazeminleri oluşturmaya yönelik bir portalyok. Bazı portallar interaktif tartışma vebuluşma zeminleri yaratıyor. ’un Yeşil Ekran kapsamındabaşlattığı, ‘Bugün çevre için ne yaptın?’ bölümüyeni grup ve örgütlenmelere doğru biradım olabilir. Kullanıcılar, burada hemsorunları ve çözümleri paylaşıyor; hem de iletişimsağlıyor. Portal, çevre haberlerinin yanısıra, doğa dostu tüketim alışkanlığının yaygınlaşmasındaönemli rol üstleniyor. adresindekiArkitera Forum da, bağımsız çalışan ArkiteraMimarlık Merkezi 'nin interaktif platformu. Forum, dahanitelikli bir çevrede yaşamak isteyenlerin kullanabileceğibir tartışma ortamı sunuyor.Benzer bütün portalların listesini vermekmümkün olmasa da bu örnekleri vermeminbir nedeni, Türkiye’de çevre ve doğa konusundakisitelerin özellikle kentli tüketicininbilinçlenmesinde en az TV, radyo ve gazetekadar etkili olabildiğini anlatmak.Yine de çevre hareketine sanal alemdenkatılımımız, e-posta grupları ya da çevrecidostlardan gelen kampanya ve haberleri birbirimizeiletmekle veya İnternet’ten imzakampanyalarına katılmakla sınırlı henüz.Mail gruplarının etkisi üyelerle sınırlı olduğundanyaygınlaşamıyor.Sonuçta, geniş bir İnternet izleyicisini portallararacılığıyla çevre hareketinde aktif kılmakmümkün. TEMA’nın ‘Suyunu boşa harcama’kampanyasıyla İstanbul’da %15’e varan su tasarrufusağlanması gibi; Buğday’ın, interaktif gruplaroluşmasını sağlayan, ‘Evde doğal temizlikyöntemleri’ gibi bireye yönelik çalışmaları;’un insanları katılımcıkılma çabası, toplamda değişime katkı sağlayabiliyor.Bireysel girişimler küçük değişimleryaratırken, sanal alemde dolaşanları bir arayagetirecek toplu ve örgütlü hareketler de kamuoyuçalışmalarında önemli bir ivme yaratacak.Çevre hareketinde bilinçlendirme ve bilgilendirmeişlevi ile henüz yeni boy göstermeyebaşlayan çevre ve ekoloji portallarının yakıngelecekte daha eyleme dönük işlevler üstlenmeside, toplumdaki katılımcılık ve etkenolmaya yönelimin artmasıyla doğru orantılıolacak. O zaman İnternet’in sanal dünyasınınkapıları, gerçek dünyada olup bitenlere izleyicikalmayıp bir şeyler yapma konusunda adımatmamız için aralanabilecek.◗Oya Ayman, Gazeteci ve Buğday Derneğiİletişim Koordinatörüİleri doğru bir adım!Küreselleşen Dünyada AvrupaGüvenlik ve refah için siyasi seçeneklerKitap bugün içinde yaşadığımız yeni dünyanın ana hatlarını açık bir biçimdeortaya koyuyor. Yüzleşilmesi gereken yeni güçlükler gibi, yeni fırsatlar daolduğunu vurguluyor. Avrupa Birliği’nin yeni küresel güçlükler karşısındaoynayacağı rolün ivedi olarak tanımlaması gereğinden yola çıkan kitap, verdiğimesajla bizi, doğrudan uygulamaya geçirilebilecek somut eylemler üstündedaha derin düşünmeye sevkediyor.Daha fazla bilgi içinYeşim Çağlayan, <strong>REC</strong> Türkiye Çevresel Bilgi ProgramıTel: (90-312) 491 95 72, E-posta: yesim.caglayan@rec.org.tr29 | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | yeşil UFUKLAR


YEŞİL BAKIŞKitaplıkNafiz GüderDönüm noktasındaki uygarlıkUygarlığı kurtarma planı, bize çözümün maliyetini de söylüyorPlan B 3.0Uygarlığı kurtarmak içinharekete geçmekLester R. Brown, TEMA Vakfı Yayınları,2008Earth Policy Institute’ün kurucusu vebaşkanı Lester R. Brown’ın öncülüğündekiuzman bir ekibin eseri olan Plan B 3.0’ın,kendinden önceki sürüm olan Plan B2.0’dan en önemli farkı, ‘baskı altındaki birgezegeni ve sıkıntıdaki bir uygarlığı kurtarmak’ çıkış noktasının yerineartık ‘uygarlığı kurtarmak için harekete geçmek’ anlayışı üstünekurgulanması. Lester R. Brown, bu strateji değişikliğini Yeşil<strong>Ufuklar</strong>’a verdiği mülakatta “Biz çevreciler son otuz yıldır gezegenikurtarmaktan söz ediyoruz, [ama] gezegen daha uzun bir süre varlığınısürdürecek. Mesele şu: biz daha ne kadar burada olacağız?Uygarlığa yönelmiş bir tehditle karşı karşıyayız,” şeklinde özetliyor.Plan B 2.0 iki yıl önce yayımlandığında, buzulların erimesi endişeverici idi; bugün ise korkutucu bir düzeyde. Yine geçen iki yıl içindeçöken devletlerin sayısı giderek arttı; bu da uygarlığın çöküşününilk işaretleri. Plan B 3.0’ın dayandığı gerçeklerden biri, eski kalkınmazihniyetinin artık sürdürülemez olduğu. Gelecek hakkında bilmediğimizpek çok şey var; emin olduğumuz konu ise, bugünkü gidişatınsürdürülebilir olmadığı.Plan B 3.0, uygarlığı kurtarmak için dört temel hedef belirliyor,bunlar: iklimi istikrara kavuşturmak; nüfusu istikrara kavuşturmak;yoksulluğu ortadan kaldırmak; ve dünyanın bozulan ekosistemlerinionarmak. Kitap, bütün bunların da eşzamanlı olarak uygulanmasıgerektiğini vurguluyor, üstelik büyük bir süratle. Bu aciliyeti ifadeetmek için de ‘savaş seferberliği’ benzetmesini kullanıyor.Kitap üç ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm olan ‘Sıkıntıdakiuygarlık’ta, petrol ve gıda güvenliği, küresel iklim değişimi, su kıtlığıve doğal sistemlerin yaşadığı baskılar ayrıntılı olarak irdelenerek,dünyanın mevcut durumu gözler önüne seriliyor. ‘Çözüm’ başlıklıikinci bölümde, yoksulluk ve nüfus, doğal sistemlerin onarılması,gıda güvenliği, enerji ve sürdürülebilir kent tasarımı konularındaseçeneklerimizin neler olduğu anlatılıyor. Kitabın en çarpıcı yanlarındanbiri ise, uygarlığı kurtarmanın yıllık maliyetini hesaplamasıve bunun dünya ülkelerinin yaptığı askerî harcamalarla kıyaslaması.Kitabın, ‘Heyecan verici yeni bir seçenek’ başlıklı üçüncü bölümündeişte bu malî analiz yapılıyor. Karşılaştırma, uygarlığı kurtarmanınsadece gerekli değil aynı zamanda mevcut kaynaklarımızla mümkünde olduğunu gösteriyor.Plan B 3.0’a göre, dünya ekonomisini yeniden yapılandırmak veiklimi istikrara kavuşturmak olağanüstü zorluklar içerse de, iyimserolmak için pek çok nedenimiz var. Çünkü karşılaştığımız tümsorunları çözmek için aslında gerekli teknolojiye sahibiz ve bu teknolojiler,dünyanın çeşitli yerlerinde uygulanmaya başladı bile.Bunların arasında, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi, enerjitasarrufu, bitkilendirme, melez otomobiller gibi uygulamalar var.Asıl sorun, eyleme geçecek siyasî iradeyi oluşturmakta. Bu da, dünyanınher yanındaki bireylerin harekete geçmesini ve yöneticilerizihniyet değişimine zorlamasını gerektiriyor.Plan B 3.0, bütün yetkinliğine karşın aynı zamanda mütevazi.Brown’ın, önsözdeki ifadesiyle, “Plan B kutsal bir girişim değil.Sadece, mevcut modele, uygarlığı kurtarmamızı sağlayacağınıumduğumuz bir seçenek oluşturma girişimi. Daha iyi bir planı olanvarsa memnuniyetle karşılarız. Çünkü dünyanın, mümkün olan eniyi plana gereksinimi var.” Kitabın İngilizce aslı, adresinden indirilebiliyor.◗Avrupa’dan haberler EurActiv ile1 yıldır parmaklarınızın ucunda!AB konusunda 10 sitede 10 farklı dilde yayın yapan ve ayda500 bin kişi tarafından izlenen EurActiv uluslararası haberağının Türkiye ayağı EurActiv.com.tr, şimdi 1 yaşında!Türkiye’deki özel sektörün, resmi kuruluşların ve sivil toplumörgütlerinin AB karar mekanizmalarınıetkilemesini sağlayacak bir bilgipaylaşım ortamı yaratan EurActiv.com.trile siz de AB platformuna seyircikalmayın, sesinizi duyurun!yeşil UFUKLAR | TEMMUZ - EYLÜL 2008 | 30


Doğal kaynakları verimli kullanıyor, çevreseldüzenlemelere uyuyor, kimyasal atıklarınızıgereği gibi yönetebiliyor, musunuz?Çevresel, sosyal ve etik değerlerin yönetimişirketinizin temel politikalarından birisi mi?O halde Avrupa'nın en saygın şirketlerindenbiri siz olabilirsiniz.Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğütarafından 1987 yılında verilmeye başlanan“Avrupa Birliği Çevre Ödülleri”, çevre dostupolitika ve ürünlere öncülük eden şirketlerinbaşarılarını ödüllendiriyor.<strong>REC</strong> Türkiye’nin eşgüdümünde yürütülen programlaTürkiye’den şirketler de bu yarışa katılma ve bu saygın ödülükazanma fırsatını elde ediyor.2009 - 2010 ödülleri için başvurular 16 Şubat 2009 tarihinde başlıyor.Sizi de çevre ve sürdürülebilir kalkınmaya olan duyarlılığınızıödüllendirmeye davet ediyoruz.Ayrıntılı bilgi içinwww.abcevreodulleri.info adresini ziyaret edebilirsiniz.BÖLGESEL ÇEVRE MERKEZİ<strong>REC</strong> Türkiye

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!