24.11.2012 Views

kurtce-gramer

kurtce-gramer

kurtce-gramer

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

avesta I DÎL ÇALIŞMALARI! 171 I 3<br />

Grammaire Kürde<br />

(Dialecte Kurmandji)<br />

Emir Djeladet Bedir Khan<br />

et Roger Lescot<br />

(Paris, 1971)<br />

Paris Kürt Enstitüsü gözetiminde Türkçeye çevrilmiştir<br />

Editör: Abdullah Keskin<br />

Kapak: Genco Demirer<br />

Teknik Hazırlık: Sacha Ilitch<br />

Tashih: Avesta<br />

Birinci Baskı: 1990, Paris<br />

İkinci Baskı: 2004, istanbul<br />

Baskı: Berdan Matbaacılık<br />

© Institut Kürde de Paris-Avesta<br />

Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında<br />

yayınevinin izni olmadan hiçbir şekilde çogaltılamaz<br />

AVESTA BASIN YAYIN<br />

REKLAM TANITIM MÜZlK DAĞITIM LTD. ŞTt.<br />

Evliya Çelebi Malı.<br />

Aybastı Sok. 48/4<br />

BEYOĞLU / tSTANBUL<br />

Tel: (0212) 251 44 80<br />

(0212) 243 89 74<br />

Fax: (0212) 243 89 75<br />

Ekinciler Caddesi<br />

Nurlan Apt. Giriş Katı No: 2<br />

OFtS / DİYARBAKIR<br />

Tel-Fax: (0412)222 64 91<br />

ISBN: 975-8637-74-6


Celadet Ali Bedir Han<br />

Roger Lescot<br />

KÜRTÇE GRAMER<br />

(KÜRMANCÎ LEHÇESİ)<br />

avesta I DlL ÇALIŞMALARI


CELADET ALİ BEDİR HAN-1893'te İstanbul'da doğdu. İlk ve Ortaöğreti¬<br />

mini orada tamamladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında,- Osmanlı ordusu<br />

sallarında Kafkas Cephesinde bulundu. Osmanlı İmparatorluğunun da¬<br />

ğılmasından sonra Kürtlerin birliğini sağlamak için çaba gösterdi. 1922'de<br />

kardeşi Kamıran'la birlikte Almanya'ya gitmek durumunda kaldı. Alman¬<br />

ya'da da bütün zorluklara karşın öğrenimini sürdüren Bedir Han, 1925'te<br />

Kahire'ye geçti, daha sonra da Suriye'ye yerleşti. Suriye'de Haco Ağa ve<br />

önde gelen diğer Kürt aydınlarıyla birlikte Xoybûn'un kuruluşunda aktif<br />

rol oynadı. 30'lu yıllarla birlikte Kürtçeyle ilgili çalışmalarını yoğunlaştır¬<br />

dı. "Hawar" ve "Ronahi" adlarıyla iki Kürtçe dergi çıkardı. Hawar'da kı¬<br />

sa sürede Latin alfabesine geçildi. 15 Temmuz 1951'de Şam'da öldü.<br />

Avesta'da çıkan diğer kitapları: "Günlük Notlar (1922-1925)" (Haz.<br />

Malmîsanij, 1997), "De la Question Kurde/Kürt Sorunu Üzerine"<br />

(Fransızca-Türkçe, Fransızcadan Çeviren: Taylan Doğan, 1997), "Were<br />

Dotmam" (Kürtçe şiirler, 1998).<br />

ROGER LESCOT-1914, Lyon doğumlu. Paris Üniversitesi'nde Fransız<br />

edebiyatı; siyasal bilimler ve Doğu dillerini okudu. 1936 yılında üniversi¬<br />

teyi bitirdikten sonra Fransız hükümeti tarafından bilimsel araştırmalar<br />

yapması için Şam'daki Fransız Enstitüsüne gönderildi. Avrupa dilleri dı¬<br />

şında Arapça, Farsça ve Türkçe de bilen Lescot, Şam'daki ilk yıllarında<br />

Celadet Ali Bedir Han'la tanıştı. Kürt folklor ürünlerini derledi, Hawar'da<br />

Tawûsparêz ismiyle Kürtçe-Fransızca yazılar yazdı. Suriye Kürtleri arasın¬<br />

da o kadar çok tanınıp sevildi ki herkes ona Lezgin Axa ismiyle hitap<br />

ederdi. 1938'de Cebel Sincar ve Suriye Yezidileriyle ilgili çalışması yayım¬<br />

landı. ("Yezidiler, Din Tarih ve Toplumsal Hayat, Cebel Sincar ve Suriye<br />

Yezidileri", Fransızcadan Çeviren: Ayşe Meral, Avesta, İstanbul, 2001) Da¬<br />

ha sonra "Textes Kurdes" (Kürtçe Metinler) iki cilt halinde (ikinci cilt, Me¬<br />

me Alan, Amadekar: Roger Lescot, Avesta, İstanbul, 1997) Fransızcalarıyla<br />

birlikte yayımlandı. 1945 yılında Sorbonne Üniversitesi'nde Kürt Dili<br />

Kürsüsü'nü kurdu ve Kürtçe dersler vermeye başladı. Bir yıl sonra üni¬<br />

versitedeki yerini Beyrut'tan gelen Kamıran Ali Bedir Han'a devreden<br />

Lescot, Fransız Dışişleri Bakanlığı'nda diplomat olarak çalışmaya başladı.<br />

İspanyolca ve Farsçadan (Hayyam, Hafız, Sadi) çeviriler de yapan Roger<br />

Lescot, 1975'te Tayland büyükelçiliği görevindeyken vefat etti.


ËÇËNDEKËLER<br />

ÖNSÖZ ......................................................................................................I<br />

GËRË∑ .....................................................................................................V<br />

BËRËNCË BÖLÜM. ALFABE VE FONETËK ...........................................................1<br />

I. Kürt alfabesi ................................................................................3<br />

II. Ünlüler .........................................................................................8<br />

III. Ünsüzler.....................................................................................16<br />

IV. Hece ve sözcüfiün fonetik yapÈsÈ..............................................38<br />

ËKËNCË BÖLÜM. MORROLOJË ..........................................................................61<br />

I. Dilbilgisi kategorileri. Cins ve sayÈ ...........................................63<br />

II. TakÈlar. Tamlama takÈsÈ ............................................................72<br />

III. TakÈlar. Belgisiz takÈ..................................................................76<br />

IV. TakÈlar hakkÈnda açÈklamalar ...................................................80<br />

V. Ad çekimi. Belirli haldeki adÈn çekimi .....................................93<br />

VI. Ad çekimi. Belgisiz durumdaki adÈn çekimi ..........................104<br />

VII. ∑ahÈs zamiri .............................................................................107<br />

VIII. Fiil. Genel özellikler ................................................................119<br />

IX. GeçiÒsiz fiilin çekimi (birinci grup zamanlar) .......................135<br />

X. Bûn fiili....................................................................................146<br />

XI. GeçiÒsiz fillerin çekimi. SÈfat fiiler ve ikinci grup<br />

zamanlar (bileÒik zamanlar)...................................................153<br />

XII. Üçüncü grup zamanlarÈn çekimi.<br />

Emir (geçiÒsiz ve geçiÒli fiiller)..............................................159<br />

XIII. GeçiÒli fiil (birinci ve ikinci grup zamanlar)..........................171<br />

XIV. BileÒik fiiler..............................................................................182<br />

XV. Deyim filler..............................................................................190<br />

XVI. Hatin yardÈmcÈ fiili ve edilgen çatÈ .........................................194<br />

— 373 —


XVII. Hebûn ve vîn fiileri ................................................................199<br />

XVIII. Niteleme sÈfatÈ .........................................................................209<br />

XIX. SayÈlarÈn adlarÈ.........................................................................215<br />

XX. Gösterme sÈfatlarÈ ve zamirleri ...............................................223<br />

XXI. Belgisizlik ve soru sÈfatlarÈ ve zamirleri. Ëlgi zamirleri ..........231<br />

XXII. Edatlar .....................................................................................242<br />

XXIII. Belirteçler - Bafilaçlar - Ünlemler ..........................................259<br />

I. Belirteçler ........................................................................259<br />

II. Bafilaçlar ve Ünlemler.....................................................269<br />

XXIII. Sözcüklerin bileÒimi ................................................................275<br />

I. Önekler ............................................................................275<br />

II. Sonekler...........................................................................285<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM. SÖZDËZËMË.......................................................................299<br />

I. Belirlilik ve belirsizlik halleri ile durumlarÈn kullanÈmÈ<br />

üstüne açÈklamalar ..................................................................301<br />

II. Eklenme bafilantÈsÈ ve niteleme bafilantÈsÈ. KarmaÒÈk<br />

epitetler. KoÒuntu ...................................................................306<br />

III. ∑ahÈs zamirlerinin kullanÈmÈ. Fiillerin uyumu........................312<br />

IV. ÇatÈlarÈn, zamanlarÈn, kiplerin kullanÈmÈ................................316<br />

V. Cümlenin yalÈn öfieleri, yalÈn cümlede sözcüklerin sÈrasÈ -<br />

çeÒitli yalÈn cümle tipleri ........................................................324<br />

VI. Yan cümlelerin yapÈsÈ, karmaÒÈk cümlelerin öfieleri..............333<br />

VII. KarmaÒÈk cümle.......................................................................344<br />

BAÒLICA KÜRTÇE GRAMER VE SÖZLÜK ÇALIÒMALARI.................................355<br />

ENDEKS .................................................................................................379<br />

— 374 —


ÖNSÖZ<br />

Kürtçe Orta Doğu ve Yakın Asya'nın Arapça, Türkçe ve Farsçadan sonra<br />

en çok konuşulan dilidir. Geniş Hint-Avrupa dilleri ailesinin İran grubu¬<br />

na girer ve bu grubun tarihi kökenlerinden en az uzaklaşmış,<br />

özgünlüğünü en iyi koruyabilmiş dillerinden biridir. Yapı olarak Ural-<br />

Altay dil ailesine giren Türkçe ve bir Sami dil olan Arapçadan çok<br />

farklıdır. Ama hem <strong>gramer</strong> hem de bazı temel sözcükler açısından gerek<br />

Avestî ve Sankrit gibi eski diller, gerek Fransızca, ingilizce, Rusça ve<br />

Almanca gibi çağdaş Avrupa dilleri ile önemli benzerlikler arz eder. Aynı<br />

kökten gelen Kürtçe ile Farsça arasındaki benzerlik ve farklılıklar ise<br />

Latinceden türeyen Fransızca, italyanca ve ispanyolca arasındaki<br />

ayrılıklarla karşüaştırüabilir. Bir kısım sözcükler aynı eski Iranca köken¬<br />

den gelip, zamanla değişik bir evrim sonucu bugün iki dilde tamamen .<br />

farklı telaffuz edilmektedir. Her iki düin ayrıca tamamen kendilerine<br />

özgü zengin kelime hazineleri, morfoloji, fonoloji ve <strong>gramer</strong> kurallan<br />

vardır. Örneğin Kürtçede önemli bir rol oynayan adların, Fransızcada<br />

olduğu gibi eril ve dişil olarak cinslere göre ayrımı olayı Farsçada yoktur.<br />

Kürtçe ne X-XI. yüzyılda Kürdistan'm çeşitli bölgelerinde kurulan<br />

Şedadî, Hesenwehîd ve Mervanî Kürt devletleri döneminde, ne de daha<br />

sonra İslam aleminin büyük bir bölümünü içeren Kürt Sultanı Selahaddin<br />

Eyyubi'nin oluşturduğu imparatorluk döneminde resmi devlet dili<br />

statüsüne kavuşmamış, müslüman halkların ortak kültür ve iletişim dili<br />

olan Arapçanm yerini geçici de olsa alamamıştır. Bilindiği gibi aynı<br />

dönemlerde, benzer dinsel nedenlerden dolayı, Avrupa devletlerinin de'<br />

resmi yazışma ve iletişim dilleri Kilise dili Latince idi. Buna rağmen,<br />

Kürtçede zengin bir sözlü ve yazılı edebiyat gelişebilmiş, düşün<br />

yaşamının başlıca dallarında (felsefe, ilahiyat, tıp, tarih, edebiyat, müzik<br />

I


vs) bu dilde ürünler verilmiştir. Ibn-el Esir, Ibn-el Erzaq, Idris Bidlisi,<br />

Nefî, Nabî gibi egemen dillerde yazan Kürt düşünürlerin yanı sıra, özerk<br />

Kürt devlet ve beyliklerinin himayesiyle Kürtçe yazan, Kürtçeyi yücelten<br />

ve Kürtlüğüyle öğünen şair yazar ve düşünürler de olmuştur. Örneğin<br />

divanı bugün de halk arasında büyük bir hayranlıkla okunan XVI. yüzyılın<br />

büyük Kürt şairi Melayê Cizîrî<br />

"Gulê baxê îremê Botan im<br />

Şebçiraxê şevên Kurdistan im"<br />

(Botan cennet bahçelerinin gülüyüm<br />

Kurdistan gecelerinin meşalesiyim)<br />

diye övünürken, Kürt ulusal destanı Mem û Zm'in yazarı, Kürt milliyet¬<br />

çiliğinin ilk düşünürü XVII. yüzyıl Kürt şair ve filozofu Ehmedê Xanî<br />

Kürt diline olan tutkusunu şu sözcüklerle ifade etmiştir:<br />

Ev meywe eğer ne abîdar e<br />

Kurmancî ye ew geder li kar e<br />

(Bu meyve sulu olmasa bile<br />

Kürtçedir, o kadar yeter.)<br />

1898'de Kahirede Kurdistan dergisinin yayınıyla birlikte artık bir basım<br />

dili de olan Kürtçe 1920iere kadar Kürt elitlerinin giderek daha yoğun<br />

bir şekilde kullandıklan bir yazım dili yönünde geliştiyse de, bu gelişme<br />

Kürdistan'm bölgede yeni oluşan devletler arasında bölüşümü ve bu dev¬<br />

letlerden bazılarında, özellikle Türkiye'de, bağnaz bir milliyetçi ideoloji¬<br />

nin yerleşmesi sonucu şiddetle durdurulmaya çalışıldı. Siyasal gelişmeler<br />

o dönemin Kürt elitlerini ya suskunluğa ya da sürgüne mahkum etti. Bu<br />

yeni ve çok güç koşullarda da Kürtçe kırlık kesimlerde halkın anadiline<br />

bağlılığı ve sürgündeki aydınların, özellikle son bağımsız Kürt hükümdarı<br />

Bedir Han Bey'in torunları Celadet ve Kamuran Bedir Han'ların<br />

Suriye'de sürdürdükleri çabalar sonucu varlığını ve yazım alanındaki<br />

gelişimini bir ölçüde sürdürebildi. ingiliz mandası altında oluşan Irak<br />

devletinde de Kürtlere kültürel haklar tanınması, Kürtçenin okullarda<br />

II


okutulması, bu ülkede önemli bir kültür hayatının gelişmesini sağladı.<br />

Ancak bu gelişme, Ankara'nın diplomatik girişimleri sonucu, Türkiye<br />

Kürtlerince anlaşılması biraz zor olan Soranice lehçesinde ve Arap har¬<br />

fleriyle oldu.<br />

Elinizdeki Kürtçe Grameri iran'ın Urmiye kentinden Akdeniz<br />

kıyılarındaki Kürt Dağın, Erzurumdan Irak'ın Amediye ve Suriye'nin<br />

Kamışlı kentlerine kadar Kürdistan'm yaklaşık üçte ikisine yakın bir<br />

bölümünde ve Orta Asya, Horasan, Kafkasya ve Afganistan Kürtlerinin<br />

de konuştuklan Kurmancî lehçesini esas almaktadır. Bu kitap Kürt<br />

kültürel rönesansının düşünürlerinden, Latin alfabesini Kürtçeye adapte<br />

edip bu alfabeyle dergi ve kitaplar yayımlamış olan yazar ve dilbilimci<br />

Celadet Ali Bedir Han ile tanınmış Fransız şarkiyatçısı ve diplomatı<br />

Roger Lescot'nun uzun çalışma ve araştırmalarının ürünüdür.<br />

Bu yapıt, kuşkusuz ilk Kürtçe <strong>gramer</strong>i değildir. 1787'de İtalyan<br />

şarkiyatçı Maurizio Garzoni'nin yayımladığı Grammatica e Vocabolaria<br />

della Lingua Kurda eserinden bu yana gerek Fransızca, ingilizce,<br />

Almanca, Rusça gibi başlıca Avrupa dillerinde, gerekse Kürtçe, Arapça,<br />

Farsça, Ermenice ve daha küçük bir ölçüde de Türkçe birçok <strong>gramer</strong> ve<br />

sözlük yayımlanmıştır. Ekteki bibliyografyada bunların başlıcalan zikre¬<br />

dilmiş, aynca en önemlilerinin kapaklanmn fac-simileleri okuyucuların<br />

bigileri için kitabın sonuna eklenmiştir.<br />

Bütün bu çalışmaların içinde orijinali 1970'te Paris'te Librairie<br />

d'Amêrique et d'Orient yayınevi tarafından Fransa Ulusal Bilimler<br />

Araştırma Merkezinin (CNRS) katkısıyla Grammaire kürde (Dialecte<br />

kurmandji) başlığıyla yayımlanan bu yapıtı bilimsel değerinden ötürü<br />

seçip Türkçeye çevirdik. Bu <strong>gramer</strong> günlük yaşamda konuştuklan anadiUerinin<br />

kurallarım daha iyi öğrenmek isteyen Türkiye Kürtlerine ve<br />

Kürtçeyi öğrenmek isteyen tüm Türkiyelilere<br />

gütmektedir.<br />

yardımcı olma amacını<br />

III<br />

Kendal Nezan


GİRİŞ<br />

Iran dilleri grubuna giren Kürt dili (kurdî) başlıca iki lehçeye<br />

ayrılır : Kurmancî ve Soranı. Bunların her biri de birçok yerel ağızlar<br />

içerir. Bazen kuzey lehçesi adıyla da anılan Kurmancî Türkiye, Suriye<br />

ve Kafkasya'nın Kürt bölgelerinde konuşulduğu gibi Iran ve Irak<br />

Kürdistanırun kuzey bölümlerinde de konuşulur. Baba Kurdî de denilen<br />

Soranî lehçesi Kürdistan'ın güneydoğusunda, yani Süleymaniye bölge¬<br />

sinde konuşulur. Bu özet dil haritasını tamamlamak için Dersim'de ve<br />

Siverek bölgesinde konuşulan Dumilî ÇZaza) lehçesi ile iran'da<br />

Kermanşah yöresinde Ehli Haklarca konuşulan ve giderek ortadan kalk¬<br />

makta olan Goranî lehçesinden de söz etmek yerinde olur.<br />

Şimdi kamuya sunduğumuz Kürt <strong>gramer</strong>i, günümüzde normal ola¬<br />

rak hem konuşma dilinde, hem yazı dilinde kullanılan Kurmancî lehçe¬<br />

sine dayanmaktadır.<br />

Bu kitap, aslında, 1951'de ölen merhum Emir Celadet Bedir<br />

Hanin yirmi yılı aşkın bir süre giriştiği çabaların bir sonucudur. Eski<br />

Botan beylerinin soyundan gelen Emir, Birinci Dünya Savaşmdan hemen<br />

sonra Kürt mm^etçiüginin uyanmasında üstün bir rol oynadı; aynı<br />

zamanda, bu hareketle birlikte başlayan Kürt kültür rönesansırun<br />

düşünürlerinden biri oldu. O zamana kadar ancak eksiki gedik<br />

araştırılmış olan bir dilin kurallarını ortaya çıkanp düzene bağlamak<br />

şerefi onundur.<br />

Kurmancî lehçesini konuşan Kürtlerin büyük çoğunluğunun<br />

yaşadığı Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformdan esinle¬<br />

nen Celadet Beyin ilk işi latin harflerine dayanan bir alfabe yaratmak<br />

V


oldu. Kürtçenin fonetiği (bk. bu kitabın Birinci Bölüm'ü) hakkında<br />

giriştiği, yıllar süren çabalar sonucunda, Türklerin uluslararası uzman¬<br />

lardan da yararlanarak düzenleyip kabul ettikleri sisteme çok yakın bir<br />

sistem ortaya koydu. Yaratılan bu okuma yazma aracının Kürtçeyi<br />

okuyup yazmaya çok uygun olduğu, hatta hiç okuma yazması olmayanlarca<br />

bile kolayca kavranabildiği hemen anlaşıldı.<br />

Bu alfabe, Emir'in Şam'da önce Arap ve Latin harfleriyle (1-23.<br />

sayılar, Mayıs 1932- Temmuz 1933), sonra yalnız latin harfleriyle (24-57.<br />

sayılar, Nisan 1934-Ağustos 1943) yayımladığı Kürtçe Hawar dergisin¬<br />

de denendi. Sonra, başlangıçta Haıuar'm. renkli eki olan Ronahî dergisi<br />

(Nisan 1943 -Eylül 1944) gibi, Suriye'de basılmakta olan başka peryodiklerde<br />

ve yapıtlarda kullanıldı. Türkiye ve Irak'ta resmen izin verilme¬<br />

mekle birlikte bu alfabe çok laıUanılmaktadır ve değişik sistemleri dene¬<br />

dikten sonra SSCB Kürtlerince de kesin olarak artık benimsenmiş<br />

görünmektedir.<br />

Celadet Beyin Kurmancî morfolojisi hakkındaki araştırmalarının<br />

sonuçlan Ravoaf m ilk serilerinde (16-17-18 ve 26. sayılar) Fransızca<br />

olarak, sonra aynı derginin ikinci serisinde (27. ve sonraki sayılar)<br />

Kürtçe olarak çıkan makalelerde ele alındı. Ben, Suriye'de bulunduğum<br />

sırada, Şam Fransız Enstitüsü'nde görevli iken, 1 941 'de Hawar yeniden<br />

yayımlanmaya başlandığında (1935'ten beri çıkıyordu) Celadet Bedir<br />

Han'a, daha tam bir <strong>gramer</strong>in Fransızca yazımı için işbirliği önerdim.<br />

Emir kabul etti ve sınırlı araçlarla basıma geçmek için hemen gerekli<br />

önlemleri aldık. Yazüar hazır oldukça acemi bir dizgiciye teslim ediliyor¬<br />

du; adam ne Fransızca, ne Kürtçe biliyordu, ama pekâlâ işin üstesinden<br />

geliyordu; 168 sayfa böylece matbadan çıktı. O sayfalar bu kitabın birin¬<br />

ci bölümüne ve ikinci bölümün I ila IX. ara bölümlerine tekabül etmek¬<br />

tedir, ama yeniden ele alınıp gerekli düzeltmeler ve biçim değişiklikleri<br />

yapılmıştır, ikinci bölüm X ila XX. ara bölümleri, Eylül 1944'te benden<br />

Şam'ı terketmek istendiği zaman hemen hemen hazırdı. Ondan sonra,<br />

uzun bir süre, başka uğraşlar beni Kürt dili araştırmalarından uzak tuttu;<br />

öte yandan Suriye'deki ağır koşullar dostumu yayım kesmeye zorluyor¬<br />

du. Ancak yalan bir tarihte bu <strong>gramer</strong> dosyasını yeniden açabüdim ve<br />

hem Emir Bedir Hanin anısını yaşatmak, hem de onun çalışmalanrun<br />

meyvesini yok olmaktan kurtarmak için işi sonuna vardırmaya girişebil-<br />

VI


dim. Ortaklaşa başlanıp yalnız basma bitirilen bir eserin bu son<br />

aşamasında bana düşen görev, esas yazarın onayıyla yazılmış olan<br />

bölümü (yani aşağı yukan XX. ara bölümün sonuna kadar) son defa göz¬<br />

den geçirmekten ve ikinci Bölüm'ün kalan kısmı ile Üçüncü Bölüm'ün<br />

(sentaks) tamamını yeniden hazırlamaktan ibaretti.<br />

Bu eserde ve özellikle merhum dostum Celadet Beyin göremediği<br />

bölümlerde yanlışlar ya da boşluklar bulunursa bütün sorumluluk bana<br />

aittir.<br />

Bu <strong>gramer</strong>in hangi anlayışla hazırlandığı hakkında da birkaç söz<br />

söylemek isterim.<br />

Amacımız öğrencilerin eline pratik bir öğretim kitabı verebilmek<br />

için Kurmancî'mn özellMerinin elden geldiğince tam bir dökümünü<br />

yapmaktır. Bu uğraşların ikincisi, bazen benimsenen anlatım düzenini<br />

açıklamaktır. Örneğin, fiilin ve çekimin incelenebilmesi için muhakkak<br />

bilinmesi gerekli olan şahıs zamirleri (dönüşlü ve karşılıklı) Morfoloji'nin<br />

VII. ara bölümünde ele alınmış, oysa diğer zamirler daha sonra<br />

yazılmıştır. Aynı anlayışla, önemli paragraflar siyah harflerle dizilip<br />

numaralanmıştır. Sözcük listeleri ve alıştırmalar başlangıçta her ara<br />

bölümün sonunda yer alıyordu. Kitabı hafifletmek için onlan çıkardık.<br />

Kuşkusuz şunu da belirtmekte yarar var. Geçmişte ve günümüzde<br />

Kürtçe hakkında Doğu dilleri bilginlerince yayımlanmış pek çok kitaptan<br />

farklı olarak bu kitap bir dilin normal <strong>gramer</strong>i olarak sunulmaktadır, bir<br />

diyalektoloji anketi değildir. Kitabın amacı, Emir Bedir Han'a da yol gös¬<br />

teren yönetici fikre göre, her türlü bölgeci ayrılığı ve her türlü "bilgince"<br />

yenilik yapma iddialarını bir kenara iterek Kurmancfrûn en iyi, en<br />

doğru kullanımını saptamaktır. Biz burada yerel özelliklerin altını çizmek<br />

yerine, bir çeşit temel birlik yaratmak çabasına bağlandık. Bizim<br />

anlayışımıza göre diyalektolojik araştırma, Kürtçe açısından henüz<br />

tanımı yapılmamış genel yapılar tam anlamıyla bilinmedikçe gerçekten<br />

verimli sonuçlar doğuramaz.<br />

VII


Bu bakımdan bizim yöntemimiz dil olgularım, temas ettiğimiz<br />

çeşitli ağızlarda (yani en başta Türkiye Kürdistan'ında, daha az oranda<br />

Irak ve çok daha az oranda Iran Kürdistan'ında konuşulan ağızlar)<br />

bulunduklan gibi saptamaktan, en yaygın kullanış biçimlerini kaydet¬<br />

mekten ve nihayet en belirgin lehçe özelliklerini ya da istisnalarım elden<br />

geldiğince tam belirterek bütün bunlardan yararlanıp toplu kurallan<br />

ortaya çıkarmaktan ibarettir. Kitabımızda bazen "doğru" ve "hatalı"<br />

terimler kullanılmıştır. Bunlar Kürtçe gibi henüz çok az yazılı bir dilde<br />

bir deyime uygulanmış keyfi terimler gibi görünebilir. Bununla birlikte<br />

hiçbir sübjektif seçim söz konusu değildir; onların hepsi, bütün ele<br />

alman durumlarda, dilin espirisine ve mantığına uygun seçilmiştir.<br />

Araştırmalarımız sırasında, okumamış köylülerin ya da göçerlerin kasden<br />

söylediğimiz yanlış ifadeler karşısında nasıl irkildikleri ya da uzun<br />

gece toplantılarında aydınlara sunulan dil sorunlanmn nasıl tutkuyla<br />

tartışıldığını defalarca gördük. Ayrıca Hawar dergisinde, yazarlar çok<br />

değişik bölgelerden olduklan halde yazılı Kurmancî'rân. ortalama kul¬<br />

lanımının kendiliğinden nasıl çabuk yerleştiğini belirtmek yerinde olur.<br />

Okuyucu bu kitapta, Kürt dili hakkında yabancılarca ya da 'ülke<br />

aydmlannca yayımlanmış denemelere, ne kadar saygın olurlarsa olsun¬<br />

lar, hiçbir referans yapılmadığını elbette farkedecektir. Öyle yapsaydık,<br />

hemen hemen adım başında bir, şüpheli transkripsiyonlan, yanlış<br />

yazımları, yanlış yorumlan düzeltmeye çalışmak ve dolayısıyla bu kitabı<br />

ağır ve yararsız bir eleştiri yüküyle doldurmak gerekecekti.<br />

Durumu belirtmek için, sanırım bir tek örnek yeter. Bilinçli ve<br />

uyanık bir bilgin ve diyalektolog olan Oskar Mann, Die Mundart der<br />

Mukri-Kurden (Berlin, 1906-6) adlı kitabının 131. sayfasında şöyle yaz¬<br />

maktadır: "Es". Bu durumda eril ve dişil dolaylı çekimler arasında sade¬<br />

ce bir ayrımlaşma söz konusudur; o daj Emir Bedir Hanin ilk olarak<br />

aydınlığa kavuşturduğu ve iki cins arasında ayrım yapabilmeyi sağlayan<br />

karakteristiklerden biridir.<br />

Daha yeni yayınlar, takdire değer olmakla birlikte, pek de<br />

yanlışsız sayılmazlar; okuyucuyu, örneğin, L'Afrigue et l'Asie dergisinin<br />

51. sayısında (1960'm 3. üç aylık sayısı) yayımladığım Sovyetlerde<br />

yapılmış olan bazı çalışmalan taratan yazıya gönderebilirim.<br />

VIII


Bu <strong>gramer</strong>de yer alan örnekler, yazarlar tarafından, yukanda<br />

açıklamış olduğumuz nedenlerle, açıklanacak kurallarla bağlantılı olarak<br />

tasarlanmış ve gerektiğinde, ne yazık ki pek çok olan yanlışlan düzelt¬<br />

mek suretiyle Hawar ÇH.), Ronahî (R.~) ya da Xwendina Kurdî (Şam,<br />

1938) adlı küçük okuma kitabından alınmıştır.<br />

IX<br />

Roger Lescot<br />

Amman, Nisan "1968


BËRËNCË BÖLÜM<br />

ALFABE VE FONETËK


I. KÜRT ALFABESË<br />

1. Latin harfli Kürt alfabesi fonetik bir alfabedir. Onu oluÒturan harflerin<br />

her biri, ender nüanslar dÈÒÈnda, tek bir sese tekabül eder ve hiçbir<br />

Òekilde, bir baÒka sesi karÒÈlamaz (ihtiyari olarak kullanÈlabilen iki ünsüz<br />

müstesna, bk. par. 5). Bütün sözcükler, hiç tereddütsüz, söylendikleri<br />

gibi yazÈlÈr; aynÈ Òekilde, okunurken de bütün yazÈlÈ harfler telaffuz edilir.<br />

2. Kürt alfabesinde otuz bir harf, efier kullanÈmÈ ihtiyari olan iki harf de<br />

eklenirse (bk. par. 5) otuz üç harf vardÈr :<br />

a, b, c, ç, d, e, ê, f, g, h, i, î, j, k, l, m, n, o, p, q, r, s, Ò, t, u, û, v,<br />

w, x, y, z.<br />

Bu ilk bölümde, harflerin her birinin defierini kÈsaca belirtmekle yetinecefiiz<br />

; Kürtçenin fonetifii sonraki sayfalarda ayrÈntÈlÈ olarak ele alÈnacaktÈr.<br />

3. Kürtçede sekiz ünlü vardÈr ; bunlarÈn üçü kÈsa, beÒi uzundur.<br />

KÈsa ünlüler. Üç tanedir : e, i, u. Hepsi ön çÈkÈÒlÈ ya da karmadÈr.<br />

E — Türkçedeki «e» gibidir<br />

Ör. : dev, dest, der, ser, ev, evor, vejandin.<br />

I — Türkçedeki «ı» sesine yakÈndÈr. Almanca «kommen, gehen,<br />

machen» gibi mastarlarÈn sonlarÈndaki «en» ekine yakÈn bir ses verir. KÈsa ve<br />

sert söylenir.<br />

Ör. : kir, bir, mir, di, ji, li, dil, tevir, bivir, kirin.<br />

— 3 —


U — Türkçedeki «ü» ve «u» sesleri arasÈnda bir sestir. Hiçbir Avrupa<br />

dilinde tam karÒÈlÈfiÈ yoktur ; Almanca «kurz, kultur, Burg, Kurdisch» sözcüklerindeki<br />

«u» sesine yakÈndÈr.<br />

Ör. : kur, gul, hundir, kun, kutilk, kulav, kumbir.<br />

4. Uzun ünlüler. Kürtçede beÒ uzun ünlü vardÈr: a, ê, î, o, û. Bunlardan<br />

ê ve î ön çÈkÈÒlÈ, a, o, û arka çÈkÈÒlÈdÈr.<br />

A — Türkçedeki «a»’nÈn uzatÈlmÈÒÈdÈr.<br />

Ör. : bav, kal, mal, sar, av, ga, sal, savar, sahî.<br />

Ê — Türkçe karÒÈlÈfiÈ yoktur; FransÈzcadaki «é» (été sözcüfiündeki gibi)<br />

sesini verir.<br />

Ör. : kê, kêl, têt, têr, mêr, lêv, hêk, mêkew, nêrîn, kêm.<br />

Î — Türkçedeki «i»’nin uzatÈlmÈÒÈ gibidir.<br />

Ör. : mîr, sîr, pîr, îro, îsal, spî, penîr, zînî, tîr.<br />

O — Türkçedeki «o» gibidir.<br />

Ör. : ol, pol, por, sol, sor, soz, lor, gol, torin, dorhêl.<br />

Û — Türkçedeki «u» gibidir.<br />

Ör. : dûr, mû, tûr, Òûrik, rû, dûv, kûr, Òalûl.<br />

5. Ünsüzler. SÈnÈflandÈrÈlmalarÈ kÈsaca Òöyledir :<br />

DUDAKSILLAR : b, f, m, p, v, w. BunlarÈn ilk beÒi Türkçedeki gibidir ; w<br />

ise Türkçedeki «u» ve «a» ünlülerinin birlikte telaffuzu ya da Ëngilizcede<br />

«well» sözcüfiündeki «w»’nin telaffuzu gibidir.<br />

Ör. : war, were, wir, wî, winda, dewar, hewandin.<br />

DËÒSELLER : d, l, n, r, s, t, z. Hepsi Türkçedeki sesleri gibidir.<br />

ÖNDAMAKSILLAR : c, ç, Ò, j, y. Hepsi Türkçedeki sesleri gibidir.<br />

Ör. : car, cil, cêrî, cisin, ciwan, can, cendek.<br />

çek, çilo, çûn, çol, çêkirin, çar, çep, çeqçeqok.<br />

Òil, Òûv, Òev, Òûr, Òandin, Òal, Òapik, paÒîv, ÒevereÒ.<br />

yar, diyar, heyirîn, peyivîn, meyizîn, neyar.<br />

— 4 —


DAMAKSILLAR VE GIRTLAKSILLAR : g, h, k, q, x.<br />

G — Türkçedeki «g» gibi örümlü (yumuÒak) bir ünsüzdür, «girmek»,<br />

«garson» sözcüklerinde oldufiu gibi.<br />

H — Türkçede oldufiu gibidir.<br />

Ör. : heyv, heval, cih, guh, qehirîn, bihêle.<br />

K — Türkçedeki ince «k» (ke) gibi okunur: «kilogram», «kerem»<br />

sözcüklerinde oldufiu gibi.<br />

Q — Arapçadaki «‚» sesini verir. Türkçedeki ötümsüz kalÈn «k»<br />

(sokak) gibi okunur.<br />

Ör. : qul, daliqandin, qedandin, qam, qenc, qehreman.<br />

X — Arapçadaki «Œ» harfinin sesine benzer bir ses verir. Almanca<br />

«suchen» sözcüfiündeki «ch», Ëspanyolca «jota» sesi gibidir. GÈrtlaktan gelen<br />

«h» ye (ahir, çuhur) yakÈn bir sestir.<br />

Ör. : xew, ax, axaftin, Sernex, xwarin, xwe, xwelî.<br />

ËHTËYARË KULLANILAN ÜNSÜZLER : yukarÈda sayÈlan ünsüzlere, kullanÈmÈ<br />

genel olmayÈp bazÈ afiÈzlara özgü olan iki iÒareti daha eklemek uygun olur.<br />

Bunlar Arapçadaki «Õ» harfine tekabül eden, Türkçe normal «h» ile yazÈlÈp<br />

okunan «h ¨ » ile Arapça « ⁄» sesinin karÒÈlÈfiÈ «x¨» harfidir.<br />

— 5 —


KÜRT ALFABESË<br />

harfler defier örnek<br />

a â Bav<br />

b b Bûn<br />

c c Car<br />

ç ç Çûn<br />

d d Dîn<br />

e e Dest<br />

ê ê uzun Kêr<br />

f f Firîn<br />

g g Gol<br />

h h Hon<br />

h¨ h gÈrtlak Hereket<br />

i i Dil<br />

î i uzun Îro<br />

j j Jar<br />

k k ince Kal<br />

l l Lal<br />

m m Mar<br />

n n Nan<br />

o o Kon<br />

p p Par<br />

q k kalÈn Qam<br />

r r Rêl<br />

s s Sol<br />

— 6 —


Ò Ò ∑îr<br />

t r Tehil<br />

u ü Kur<br />

û u uzun ∑ûr<br />

v v Vîn<br />

w ua War<br />

x fi Xanî<br />

x ¨ fi Ax ¨ a<br />

y y Yar<br />

z z Zanîn<br />

— 7 —


II. ÜNLÜLER<br />

6. Kürtçede ünlülerin sayÈsÈ sekizdir : a, e, ê, i, î, o, u, û.<br />

Bunlar çeÒitli ilkelere göre birçok gruba ayrÈlabilir: SayÈ bakÈmÈndan göz<br />

önüne alÈnÈrlarsa üçü kÈsa ünlüdür (e,u,i), beÒi uzun ünlüdür (a, ê, î, o, û).<br />

Bu ayrÈm temel ayrÈmdÈr.<br />

Ünlüler bofiumlandÈklarÈ damak bölgesine göre de sÈnÈflandÈrÈlabilir.<br />

Buna göre ünlülerin üçü, î, ê, e ön çÈkÈÒlÈ, ikisi karma, i ve u, ve üçü art<br />

çÈkÈÒlÈdÈr, a, o, û.<br />

∑unu da belirtmekte yarar var : kÈsalar ve onlara tekabül eden uzunlar<br />

defiiÒik ötümlüdür ve apayrÈ çÈkÈÒ noktalarÈndan gelir.<br />

Bundan baÒka, dilin dikey düzlemdeki konumu göz önüne alÈnacak olursa,<br />

ünlüler yüksek (î, û, i, u), orta (ê) ve alçak (e, a, o) olarak ayrÈlÈr.<br />

UZUNLAR KISALAR<br />

ön art ön art<br />

Yüksek î û i, u<br />

Orta ê<br />

Alçak a, o e<br />

Birinci ara bölümde, ünlülerin defierlerini belirtmiÒtik. ∑imdi bunlardan<br />

hangilerinin ilginç özellikler taÒÈdÈfiÈnÈ inceliyecefiiz.<br />

A. KISA ÜNLÜLER<br />

7. KÈsa ünlüler üç tanedir, e, i, u. Bunlardan ilk ikisi, e ve i, Kürt ünlü<br />

sisteminin temelidir, üçüncüsü ise ileride görülecefii gibi (büzüÒme) yeni<br />

bir oluÒumdur.<br />

— 8 —


8. E — alçak ön çÈkÈÒlÈdÈr. Bu ünlü herhangi bir ünsüzün önünde ya da<br />

ardÈnda olabilir. Uzun ünlülerden a, ê, ve î’nin de yapÈcÈ öfiesi olarak görev<br />

yapar (bk. ilerde).<br />

I ile biten bir sözcük, birinci harf olarak bu ünlüyü taÒÈyan bir ek aldÈfiÈ<br />

zaman, iki e, lehçelere göre, ya bir koruma ünsüzü ile biribirinden ayrÈlÈr, ya<br />

da a, veya ê ile birleÒir. Mase, masa, Òöyle olur : maseyek, masak, masek,<br />

bir masa.<br />

AynÈ Òekilde, son e, ê ya da a takÈsÈ alÈrsa ya ortadan kalkar ya da bir y<br />

ile ayrÈlÈr. Mase sözcüfiü Òöyle olur : maseyê ya da masê (tekil efiik durum);<br />

maseyên min ya da masên min, masalarÈm; maseya min ya da masa<br />

min, benim masam; maseyan ya da masan (Çofiul efiik durum).<br />

9. I — karÈÒÈk yüksek. Kural olarak Kürtçe hiçbir sözcük i ile baÒlamaz,<br />

i ile sona ermez.<br />

Ama bu ünlü di, ji, li, gibi edatlarda, çi zamirinde ve i’ li ortaçlarda<br />

(partisip) bulunabilir (ör.: hati bûn’da hati). YukarÈda anÈlan çekim ekleri<br />

ve zamir, asla baÒlÈbaÒÈna rastlanÈlmayan proklitiklerdir, hepsi konuÒmada<br />

öyle çabuk çÈkarÈlarak söylenir ki, âdeta kendinden sonra gelen sözcükle bir<br />

bütün olur. Ë’li ortaça gelince, ancak bazÈ bileÒik zamanlarÈn çekiminde<br />

ortaya çÈkar ve dolayÈsÈyla daima bûn yardÈmcÈ fiili ile birlikte bulunur.<br />

AÇIKLAMA I. I ile baÒlayan ender sözcükler, çofiunlufiu Arapçadan<br />

gelmiÒ yabancÈ sözcüklerdir. Bu taktirde i, klasik Arapçadaki kesra herekeli<br />

bir ayÈna (Ÿ) ya da elife («) tekabül eder.<br />

Ör. : Izin<br />

IÒaret<br />

Insan<br />

Imza<br />

Esasen dafilÈ afiÈzlarÈn çofiunda (Botan, Garzan, vb.) Arap ayÈn (Ÿ) ve<br />

elifleri («), Kürtlerce zor telaffuz edildifiinden yerlerini hi ya da î sesleri alÈr.<br />

Bölgelere göre hizin ya da îzin hinsan ya da însan , hiÒaret<br />

ya da iÒaret , himza ya da îmza denir. Izin, îÒaret, insan<br />

imza, vb. biçimleri ancak Òehirlerde yaÒayanlar ile ovada yaÒayanlarÈn<br />

bazÈlarÈnca kullanÈlÈr, çünkü bunlar yabancÈlarla, daha sÈk iliÒkiler sonucu bu<br />

telaffuzlarÈ öfirenmektedirler.<br />

— 9 —


∑unu da belirtmek gerekir ki, bu son tip telaffuz, Kürt fonetifiinin kurallarÈyla<br />

bafidaÒmasa da, günümüzde, özellikle GüneybatÈ Kürdistan’daki<br />

Òehirlilerle köylüler sayesinde yazÈlÈ dile girmiÒ durumdadÈr.<br />

AÇIKLAMA II. Kürt alfabesinin tamamen fonetik oldufiunu ve okurken<br />

yazÈlÈ her harfi telaffuz etmek gerektifiini daha önce gördük. ∑imdi Òunu da<br />

belirtmek gerekir ki, i, ve yalnÈz bu ünlü, bazen bu kurala aykÈrÈ olabilir.<br />

Gerçekten de, bir sözcüfiün son hecesinde yer alan her i, bu sözcük bir ünlü<br />

ile baÒlayan bir sözcükten önce gelirse ya da tesadüfen bir ek alÈrsa düÒer.<br />

Örnefiin, kevin (eski) sözcüfiünün ardÈndan bir e (dÈr) gelirse, her<br />

zaman «kevin» biçiminde yazÈlmakla birlikte «kev’n» biçiminde telaffuz edilir,<br />

ve bu düÒme çofiu zaman yazÈda da görülür, bu da bazÈ kurallarÈn kullanma<br />

ile zamanla yerleÒecefiini gösterir.<br />

AÒafiÈdaki örnekler bu olguyu daha iyi anlamaya yarayabilir :<br />

Qetila wî helal e. Okuma : qet’la wî helal e.<br />

Ev çi bihin e? Okuma : ev çi bih’n e ?<br />

Ma eqilê wî heye? Okuma : ma eq’lê wî heye ?<br />

Ji qehran mir. Okuma : ji qeh’ran mir.<br />

Rikinên Birca Belek. Okuma : rik’nên Birca Belek.<br />

Ez di vê fikirê de me. Okuma : ez di vê fik’rê de me.<br />

AÇIKLAMA III. Fakat sözcüfie eklenen öfie tesadüfi defiil de sürekli olabilir,<br />

örnefiin bir sonek ya da bileÒik bir ad ya da sÈfatÈn, vb. ikinci sözcüfiü<br />

bir söz konusu oldufiu zaman, telaffuz edilmeyen i, artÈk yapÈya da girmez :<br />

Bihin-ok olur : bihnok, parfüm.<br />

Kevin-ar olur : kevnar, kevnare, antika.<br />

Tersine aÒafiÈdaki örneklerde i, telaffuz edildifii gibi yazÈda da devam eder.<br />

Sêhir-baz olur: sêhirbaz, büyücü.<br />

Eqil-mend olur: eqilmend, bilge.<br />

Bihin-dar olur: bihindar, kokulu.<br />

10. «E»’nin «i»’ye ve «i»’nin «e»’ye dönüÒü. BaÒka Ëran dillerinde oldufiu<br />

gibi Kürtçede de e ve i ünlüleri kararlÈ defiildir. BazÈ sözcüklerde birbirlerinin<br />

yerine geçebilirler. Örnefiin, tejî, dolu, merov, erkek, çel, kÈrk, xerab,<br />

kötü, vb. sözcüklerine, hatta aynÈ afiÈzlarda bile Òu biçimlerde rastlanÈr: tijî,<br />

mirov, çil, xirab, vb.<br />

— 10 —


11. U — karma yüksek. YabancÈlar için w ve i ünlülerinin<br />

kaynaÒmasÈndan oluÒan bir ünlü sayÈlÈr. Çok az sözcükte rastlandÈfiÈ için<br />

Kürtçeye yakÈn zamanda girdifii söylenebilir.<br />

AÇIKLAMA. KararlÈ bir ünlü olan «u» defiiÒik sözcüklerde geçen ve w ile<br />

i’nin birlikte telaffuzundan dofian sesle bir tutulmamalÈdÈr. Örnefiin xwarin,<br />

yemek fiili, Òimdiki zamanÈn birinci tekil ÒahsÈnda dixwim, ve aynÈ zamanÈn<br />

çofiul üçüncü ÒahsÈnda dixwin olur. Bu iki Òekil asla dixum ve dixun biçiminde<br />

yazÈlamazlar.<br />

12. Nadir istisnalar bir yana, u ünlüsü ancak g, h, k, q ve x ünsüzlerinden<br />

sonra gelir.<br />

Ör. : Gur (gwir), kurt.<br />

Hundir (hwindir), iç.<br />

Kur (kwir), ofiul.<br />

Gul (gwil), gül.<br />

BazÈ sözcüklerde u’den önce baÒka ünsüzler gelir, örnefiin:<br />

Tu, sahis zamiri, tekil ikinçi ÒahÈs.<br />

Tu, hiçbir, belirsiz sÈfat ve zamir.<br />

Du, iki, dido, iki’nin sÈfat ve zamir Òekli.<br />

Sund, ant. Bu biçime ancak s harfinin, Kürt fonetik sistemine yabancÈ,<br />

tumturaklÈ bir Arap «’» si gibi telaffuz edildifii lehçelerde rastlanÈr. Difier<br />

bütün afiÈzlarda sond denir.<br />

AÇIKLAMA I. Guhartin defiiÒtirmek; guhastin taÒÈmak; guvaÒtin<br />

sÈkmak, sÈkÈÒtÈrmak gibi fiiller (aslÈnda gwihartin, gwihastin, gwivaÒtin<br />

yazÈlmalarÈ gerekirdi) bölgelerin birçofiunda gihartin, gihastin, givaÒtin<br />

biçiminde kullanÈlmaktadÈr. Belki de bunlarda ileri bir evrim sonucu, w sesinin<br />

temelli ortadan kalkmasÈ söz konusudur.<br />

AÇIKLAMA II. Kürdistan’Èn batÈ kÈsmÈnda, medreselerde okumuÒ mollalarÈn<br />

etkisiyle, Arapçadan alÈnma sözcüklerden ötre’lerin yerine çofiu zaman<br />

u kullanÈlmaktadÈr. Böylece u esas telaffuzunu kaybetmekte ve çok kÈsa bir<br />

û biçiminde telaffuz edilmekte ve herhangi bir ünsüzden sonra gelebilmek-<br />

— 11 —


tedir. Fakat Kürt fonetifiinin kurallarÈndan bu Òekilde ayrÈlma ancak bazÈ bölgelerde<br />

söz konusudur. BaÒka her yerde, özellikle dofiuda (buralarda<br />

yabancÈ sözcüklerle temas daha az oldufiundan dil daha iyi korunmuÒtur)<br />

Arap dililinden geçmiÒ nadir sözcüklerde yer alan ötreler yanlÈÒ olarak, i ile<br />

karÒÈlanmÈÒtÈr :<br />

mirad, arzu.<br />

midir, müdür.<br />

mihim, mühim.<br />

Arapça ( ) tanÈyan, ikrar eden sözcüfiü Kürtçeye girerken garip bir<br />

defiiÒiklifie ufiramÈÒtÈr: min’Èn ötre’si yerine u ve kaf’Èn kesre’si yerine i konmasÈ<br />

gerekirdi. Ama u ancak bir gÈrtlak ünsüzünden sonra gelebilecefiinden<br />

iki ünlü yer defiiÒtirmiÒtir ve sözcük miqur olmuÒtur. AyrÈca, bu evrimin<br />

sonunda, gerek telaffuzu kolay oldufiu için, gerek - qur hecesi ile Kürtçe kur<br />

sözcüfiü arasÈnda benzerlik bulundufiu için q (ka) nÈn yerini k (ke) almÈÒtÈr.<br />

Bu nedenle sözcük Kürtçede mikur biçiminde kullanÈlmaktadÈr.<br />

13. «U» ünlüsü, hiçbir durumda, «w»den önce gelemez. Bu nedenle tu,<br />

hiçbir ve du, iki zamirleri tuwan ve duwan çofiulunu verecek yerde u’nun<br />

yerini i alarak tiwan ve diwan biçimine girer.<br />

Ama u, hiçbir defiiÒiklifie ufiramadan y’den önce gelir.<br />

B.UZUN ÜNLÜLER<br />

14. Kürtçede beÒ uzun ünlü vardÈr: a, ê, î, o, û.<br />

A — belirtilmesi gerekli herhangi bir durum göstermez. BazÈ yönleri par.<br />

71’de ele alÈnacaktÈr.<br />

15. Î — bu ünlü alfabetik sÈrada ê’den sonra gelirse de, açÈklamanÈn<br />

kolaylÈfiÈ bakÈmÈndan onu önce ele alacafiÈz.<br />

«Î» ünlüsü hiçbir zaman «y» den önce gelmez. Bir sözcük «î» ile sona<br />

eriyorsa, önünde kaynaÒtÈrma «y»si (ya da bazÈ afiÈzlarda «h» bulunan bir<br />

ek alÈr ve son ünlüsü de «i»ye döner.<br />

— 12 —


Ör. : Ronahî, ÈÒÈk; efiik hali : ronahiyê.<br />

Piçûkahî, çocukluk; efiik hali: piçûkahiyê.<br />

AÇIKLAMA. î ile sona eren sözcükten sonra y ile baÒlayan bir sözcük<br />

gelirse, sondaki î, gene i telaffuz edilir, ama normal biçimde yazÈlÈr.<br />

Ör. : Ev kî ye, bu nedir? OkunuÒ: ev ki ye?<br />

Ev derzî ye, bu ifinedir. OkunuÒ: ev derzi ye.<br />

Bununla birlikte, cümlenin anlamÈ, î ile sona eren sözcüklere bir y ile<br />

baÒlayÈp onu izleyen sözcük arasÈnda, sesin bir duraklama yapmasÈnÈ gerektiriyorsa<br />

î aynen telaffuz edilir.<br />

Ör. : Ev derzî, ya min e, bu ifine benimdir.<br />

Cümle bir çÈrpÈda telaffuz edilirse muhatap cümleyi Òöyle iÒitecek: «Ev<br />

derziya min e» ve «bu benim ifinemdir» diye anlayacaktÈr.<br />

16. Ê — tÈpkÈ î gibi ê de asla y’den önce gelmez. Bunun nedeni belki<br />

de ê’nin çÈkÈÒ noktasÈnÈn î’ninkine çok yakÈn olmasÈdÈr; bu iki ünlünün ikincisinin<br />

uydufiu kural böylece birinciye de teÒmil edilmiÒ oluyor.<br />

«Ê» ile sona eren bir sözcük, «y» ile baÒlayan bir ek alÈrsa, sözcüfiün<br />

son ünlüsü «e»’ye döner.<br />

Ör. : Pê, ayak; peyên min, ayaklarÈm; wan peyan, bu ayaklar<br />

(çofiulun efiik hali).<br />

Rê, yol; reya min, yolum; di vê reyê re, bu yolda.<br />

Dê, ana; deya wî, anasÈ; vê deyê, bu ana (efiik hal).<br />

AÇIKLAMA I. î hakkÈnda belirtilen kural (par. 15, AçÈk.) ê’ye de uygulanÈr:<br />

ê ile sona eren bir sözcük, y ile baÒlayan bir sözcükten sonra gelirse,<br />

sondaki ê, e biçiminde telaffuz edilir, ama normal biçimde yazÈlÈr.<br />

Ör. : Tu kurê kê yî, kimin ofilusun? OkunuÒu: tu kurê ke yî ?<br />

Kitêb li ser masê ye, kitap masanÈn üstündedir. OkunuÒ:<br />

kitêb li ser mase ye.<br />

AÇIKLAMA II. BazÈ afiÈzlarda, ve daima ê’nin î’ye yakÈnlÈfiÈ nedeniyle,<br />

y’den önce gelen ê’nin yerini e defiil, i alÈr. Önceki örnekleri alacak olursak :<br />

— 13 —


Ör. : Pê: piyên min, wan piyan.<br />

Rê: riya min, di vê riyê re.<br />

Dê: diya wî, vê diyê.<br />

E’nin yerine i’nin gelmesiyle birtakÈm karÈÒÈklÈklar olacafiÈ meydandadÈr.<br />

Gerçekten, örnefiin rê, yol, ve rî, sakal sözcüklerinin ikisi de efiik halde, vê<br />

riyê biçimini alacaklardÈr, oysa birincisinin normal olarak reyê biçimini<br />

almasÈ gerekirdi. AynÈ Òekilde pê, ayak, ve pî, omuz sözcüklerinin ikisi de<br />

piyê min olacaktÈr.<br />

AÇIKLAMA III. Y’nin önündeki ê ve î’nin yerini e ve i’nin almasÈ, Kürtçeyi<br />

yeni öfirenmeye baÒlayan bir yabancÈnÈn kafasÈnÈ karÈÒtÈrabilir. -eyê, -eyî, -<br />

iyê, -iya, -iyîn vb. eki almÈÒ olan bir sözcüfiün kesin biçimini bulmakta çofiu<br />

zaman güçlük çekilecektir. Ama Kürtçede hiçbir adÈn i ile sona ermedifiini<br />

unutmamak bu bakÈmdan iÒe yarayabilir. DolayÈsÈyla, tiyê min, braziyê<br />

min’de «tiyê» ve «braziyê» biçimleri ancak tî, kayÈnbirader, ve brazî,<br />

yefien sözcükleriyle karÒÈlanacaktÈr.<br />

AynÈ Òekilde, e ile sona eren adlarÈn aldÈfiÈ ekler genellikle son ünlü ile<br />

kaynaÒtÈfiÈndan, «derpeyê» ya da «brazeyê» gibi biçimler (derpeyê min, brazeya<br />

min’de), esasen mevcut olmayan derpe ya da braze biçimlerinden çok,<br />

derpê, don ve brazê, yefien (kÈz, kadÈn) sözcüklerine tekabül edecektir.<br />

Bununla birlikte, yukarÈda iÒaret edilen kuralsÈzlÈfiÈn (AçÈklama II)<br />

geçerli oldufiu bir afiÈzla karÒÈ karÒÈya bulundufiu taktirde sorun<br />

karmaÒÈklaÒacak ve ancak dildeki pratik uygulama, sorunu çözebilecektir.<br />

Gerçekten, anÈlan örnekler Òöyle olacaktÈr: derpiyê min, braziya min,<br />

xwarziya min, diya min, ve derpê ve derpî; brazê, yefien (kÈz) ve brazî,<br />

yefien (erkek); xwarzê, yefien (kÈz) ve xwarzî, yefien (erkek); dî (ad olarak<br />

bulunmaz) ve dê arasÈnda tereddüt edilebilecektir. Brazê durumunda,<br />

sözcüfiün cinsi a takÈsÈ ile belirtilecefiinden sorun kendilifiinden çözülecektir.<br />

Ama bu sözcükler çofiul olurlarsa cinslik belirgin olmayacaktÈr: braziyên<br />

min ve xwarziyên min hem «erkek yefiernlerim», hem «kÈz yefienlerim»<br />

olarak çevrilebilecektir. O zaman sözün gidiÒine bakmak gerekecektir.<br />

17. AynÈ Òekilde e ve i, ê ve î biribirinin yerine kullanÈlmaya elveriÒlidir. BazÈ<br />

afiÈzlarda bîn (koku) yerine bên; mêvan (konuk, davetli) yerine mîvan; fehêt<br />

(utanç) yerine fehît denir, vb. Bu olguya, bu iki ünlüden birini ya da ötekini içeren<br />

emir kiplerinde özellikle sÈk rastlanÈr. Bölgelere göre telaffuzlar Òöyle olur :<br />

— 14 —


Anî, getirmek fiili için bîne ya da bêne.<br />

HiÒtin, bÈrakmak fiili için bihîle ya da bihêle.<br />

Man, kalmak fiili için bimîne ya da bimêne, vb.<br />

18. O — art çÈkÈÒlÈ yüksek. a gibi o da, hiçbir defiiÒiklifie ufiramaksÈzÈn<br />

herhangi bir ünsüzden sonra ya da önce gelebilir.<br />

«O»’dan sonra gelen ekin kaynaÒmasÈ «w»’ya da «y» ile yapÈlÈr.<br />

Ör. : Cowa avê ya da coya avê, su boru hattÈ.<br />

Stowê min ya da stoyê min, benim boynum.<br />

Çowê wî ya da çoyê wî, onun bastonu.<br />

AÇIKLAMA. «O»’dan sonra (û’dan sonra oldufiu gibi) bafilantÈ ünsüz olarak<br />

y’nin kullanÈlmasÈ dofiu bölgelerine özgüdür (bk. par.19 ve 21).<br />

19. Û — art çÈkÈÒlÈ yüksek. Û ünlüsü hangi ünsüz olursa olsun onunla birlikte<br />

gelebilir, tek istisna w’dir, w ondan sonra gelebilir, ama önce gelemez.<br />

«Û» ile sona eren bir sözcük kaynaÒtÈrma harfini gerektiren bir ek<br />

alacak olursa kaynaÒma «w» ile safilanÈr, bunun için de «u»’nun yerini «i»<br />

alÈr.<br />

Ör. : Tû, dut; dara tiwê, dut afiacÈ.<br />

Rû, yüz, çehre; riwê min, benim yüzüm.<br />

Ez biwam, olsaysdım (bûn fiilinden).<br />

AÇIKLAMA. «Û»’nun «ü» olarak kullanÈldÈfiÈ bölgelerde (bk. par. 20),<br />

kaynaÒma bafilantÈsÈ, û’da defiiÒiklik olmaksÈzÈn y ile safilanÈr.<br />

Ör. : Dara tûyê, dut afiacÈ.<br />

Rûyê min, benim yüzüm.<br />

20. Botan’da, Behdinan’da ve Hakkari’de normal Kürt û’sunun yerini wî<br />

ile ü arasÈ bir ünlü alÈr. Bu ünlü de ü biçiminde yazÈlÈr. Bu sesin bulundufiu<br />

afiÈzlarda, esasen «o»nun kullanÈmÈ yoktur, bu ünlünün yerine û kullanÈrlar.<br />

Ör. : Kûr, derin, yerine kür.<br />

∑ûr, kÈlÈç, yerine Òür.<br />

Dor, sÈra, yerine dûr.<br />

Kor, kör yerine kûr.<br />

— 15 —


Bu ü özel bir iÒaret gerektiren dokuzuncu bir ünlü sayÈlmamalÈdÈr. Onun<br />

bazÈ bölgelerde û yerine kullanÈlmasÈ, tÈpkÈ o’nun û’ya dönüÒmesi gibi, Kürt<br />

ünlü sistemine girmiÒ yerel defiiÒikliklerden baÒka bir Òey defiildir.<br />

AÇIKLAMA. Hakkari bölgesinde, bûn, olmak, bün biçiminde telaffuz edilir.<br />

Ama Botan’da bu fiil bîn biçiminde kullanÈlÈr (bu yüzden di’li geçmiÒ<br />

zaman Òöyle olur: ez bîm, tu bî, ew bî, vb.). Bu özellik û’dan sonra y’yi<br />

kaynaÒma ünsüzü olarak kullanan afiÈzlarda ilk söz konusu mastarÈn<br />

baÒlangÈçta bûyin (telaffuzu bûyîn) olmasÈndan, öteki afiÈzlarda biwîn<br />

olmasÈndan dofimaktadÈr. Sonradan bûyîn fiili bîn’e, biwîn de bûn’a<br />

dönüÒmüÒtür.<br />

∑unu da belirtelim ki, bîn biçimi hiçbir zaman yazÈlÈ dilde yer alma hakkÈ<br />

kazanmamÈÒtÈr. Botan kökenli olan Òair Melayê Cizerî (XV. yüzyÈl), kuÒkusuz<br />

sözcüfiü bîn biçiminde telaffuz ettifii halde yazÈda ( ) biçimine sadÈk<br />

kalmÈÒtÈr.<br />

21. Ö — bu harf Kürt alfabesinin yazarÈ tarafÈndan folklor metinlerini<br />

yazabilmek için öngörülmüÒtür, çünkü ö sesi Kurmancî lehçesinde hemen<br />

hemen yoktur, bazÈ Soranî afiÈzlarÈnda bulunur.<br />

AÇIKLAMA. «Ö» ünlüsü, Òimdiye kadar, Kurmancî lehçesinde üneydeki<br />

(Urfa bölgesi) Berazi’lerce kullanÈlan ve «killi çamur» anlamÈna gelen öks<br />

sözcüfiünde geçmektedir. Bu sözcük Kürtlerde oks biçiminde bile bilinmez;<br />

büyük bir olasÈlÈkla Türkçedeki ökse (Yunanca iksas) sözcüfiünden gelmektedir.<br />

«Ö» sesi Kürt ünlü sistemine o kadar yabancÈdÈr ki, baÒka dillerden<br />

geçen sözcüklerde bile onun yerine «o» kullanÈlÈr.<br />

Ör.: Soz, Türkçe söz.<br />

Donim, Türkçe dönüm.<br />

III. ÜNSÜZLER<br />

22. Par. 5’te kÈsaca açÈkladÈfiÈmÈz sÈnÈflandÈrmaya burada ayrÈntÈlÈ olarak<br />

ele alacafiÈz.<br />

DUDAKSILAR : p (ötümsüz kapantÈlÈ); b (ötümlü kapantÈlÈ); f (ötümsüz<br />

sÈzÈcÈ); v (ötümlü sÈzÈcÈ); m (genizsil kapantÈlÈ); w (iki dudakla, sürekli<br />

ötümlü).<br />

— 16 —


DË∑SELLER : t (ötümsüz kapantÈlÈ); d (ötümlü kapantÈlÈ); s (ötümsüz<br />

sÈzÈcÈ); z (ötümlü sÈzÈcÈ); r (itreÒimli akÈcÈ); l (akÈcÈ yan ünsüz) n (genizsel<br />

kapantÈlÈ).<br />

ÖNDAMAKSILLAR : ç (hÈÒÈrtÈlÈ yarÈ kapantÈlÈ); c (ç’nin ötümlü, hÈÒÈrtÈlÈ yarÈ<br />

kapantÈlÈsÈ); Ò (ötümsüz sÈzÈcÈ); j (ötümlü sÈzÈcÈ); y (yarÈ ünlü).<br />

DAMAKSILAR VE GIRTLAKSILAR : k (ötümsüz kapantÈlÈ); g (ötümlü<br />

kapantÈlÈ); q (ötümsüz kapantÈlÈ); x (ötümsüz sürekli); x¨ (ötümlü sürekli).<br />

∑imdiden belirtelim ki, Kürt ünsüz sisteminde hiçbir ikileÒme olgusu<br />

yoktur. Bu konuda bk. par. 64.<br />

A. DUDAKSILAR<br />

23. P — ötümsüz kapantÈlÈ. Bu ünsüz b ’nin yerine geçmeye elveriÒlidir,<br />

(bk. sonraki paragraf.)<br />

Dofiu Kurmancî afiÈzlarÈnda (Botan, Garzan, Behdinan, Hakkari) ilerde<br />

sözü edilecek daha birçok ünsüz gibi p de çok belirgin ve tumturaklÈ telaffuz<br />

edilir.<br />

24. B — ötümlü kapantÈlÈ. Etimolojik bakÈmdan, Kurmancî baÒ harf<br />

olarak b, çofiu zaman eski Ëran v’si yerini alÈr.<br />

Ör. : Beziyan, koÒmak (Avesta dilinde -vaz, sürmek, arabayla gitmek)*<br />

Berf, kar (Avesta vafra-).<br />

Bîr, bellek (Av. vifra-).<br />

Bîst, yirmi (Av. vîsant-).<br />

Ba, rüzgar (Av. vaya-).<br />

Beraz, domuz (Av. varâza-).<br />

Baran, yafimur (Av. vâr-).<br />

Bê, sÈz (Av. vî-).<br />

Bu ikame Kürt lehçelerinin sÈnÈflandÈrÈlmasÈ bakÈmÈndan ilginç sayÈlabilir.<br />

Gerçekten, Kurmancî lehçesinin tersine, Dumilî (Zaza) lehçesi eski ilk<br />

v’leri, hiçbir defiiÒiklik yapmaksÈzÈn konuÒturur.<br />

________________<br />

* Bu örneklerde geçen Ëranca sözcükler Bartholomae sözlüfiünden alÈnmÈÒtÈr.<br />

Transkripsiyona elden geldifiince uyulmuÒtur; ama, Ëran harflerini latin harfleriyle<br />

yazabilmek bakÈmÈndan hafif defiiÒiklikler olabilir.<br />

— 17 —


Ör. : VazdayîÒ, kaçmak (Kurm. bazdan).<br />

Vewr, kar (Kurm. berf).<br />

Vîst, yirmi (Kurm. bîst).<br />

Va, rüzgâr (Kurm. ba).<br />

VarayîÒ, yafimak (Kurm, barîn).<br />

Verg, kurt (Av. vehrka-, Kurm. gur/gurg).<br />

VatiÒ, demek (Av. vak-, bk. Kurm. bêje, söyle).<br />

25. Kürtçe b, bazÈ durumlarda yerini v’ye ya da p’ye bÈrakÈr.<br />

a) «v» ile defiiÒ. Bu olguya, birçok afiÈzda, özellikle Eruh (Botan) bölgesi<br />

afiÈzlarÈnda ve Serhedan denen bölgede sÈk rastlanÈr. Oralarda Òu biçimler<br />

kullanÈlÈr :<br />

Ör. : Bi için vi, ile, tarafÈndan.<br />

Ba için vê, sÈz.<br />

Cewab için cewav, haber.<br />

Kebanî için kevanî, ev kadÈnÈ.<br />

Erivan yayÈnlarÈndan da aÒafiÈdaki örnekleri alÈyoruz:<br />

Ez bibim yerine ez bivim, olayÈm.<br />

Bikari bim yerine bikari vim, yapabileyim.<br />

Xirab yerine xirav, kötü, harap.<br />

Sibe yerine sive, yarÈn.<br />

Seba yerine seva, için.<br />

Hesab yerine hesav, hesap.<br />

Xebat yerine xevat, iÒ.<br />

AÇIKLAMA. Görülüyor ki b’nin bu çeÒit bozuluÒu yabancÈ kökenli sözcükleri<br />

de kapsÈyor: yukarÈdaki örneklerde görüldüfiü gibi Arapça cevab, ( ),<br />

cewav; hirab, ( ) xirav; hesab, ( ) hesav; oluyor. Bu olguya bazÈ<br />

sözcüklerde yalnÈz çok yerel olarak defiil bütün afiÈzlarda rastlanÈyor:<br />

Tevdîr, oyun, hile (b’nin yer defiiÒtirmesiyle Ar. tedbir’den ).<br />

Evdilezîz, özel ad (Ar. Abdülaziz).<br />

Evdilkerîm, özel ad (Ar. Abdülkerim).<br />

b) «P» ile defiiÒ. Bu ikame bazÈ dofiu afiÈzlarÈnda (örnefiin Botan bölgesinde<br />

hemen hemen hep yapÈlÈr; özellikle sözcüklerin baÒÈnda yer alan b’lerde<br />

yapÈlÈr.<br />

— 18 —


Ör. : Biçûk yerine, piçûk, küçük.<br />

Brûsk yerine prûsk, ÒimÒek.<br />

Bütün lehçelerde, büzüÒme hallerinde ilk b’nin yerini normal olarak p alÈr:<br />

Ör. : Par, pay (behir’den, Avesta baxdhra).<br />

Ponijîn, uyuklamak (bihinijîn’den).<br />

Bu ikamenin, konuÒma dilinde, bi edatÈ bir zamirle kaynaÒtÈfiÈ zaman onu<br />

daima etkiledifiini, bozdufiunu özellikle belirtmek gerekir:<br />

Bi vî, bi vê, bi wî, bi wê, hepsi aynÈ Òekilde pê verir. Bi hev, pev verir,<br />

bi êk, pêk verir.<br />

Bu büzüÒmelerin çofiunlukla önek olarak kullanÈldÈfiÈnÈ da belirtelim.<br />

AÇIKLAMA. «bi» edatÈnÈn vi biçiminde telaffuz edildifii afiÈzlarda yukarÈda<br />

sayÈlan büzüÒmeler Òu Òekileri alÈr: vê, vêk (vev biçimi çok nadirdir).<br />

26. F — ötümsüz sÈzÈcÈ. Fonetik yakÈnlÈfiÈndan dolayÈ bu ünsüzün yerini<br />

bazen v alÈr. Bu olguya Òu hallerde rastlanÈr:<br />

a) f iki ünlü arasÈna geldifii zaman: örnefiin -ftin ile sona eren fiillerin<br />

emir kiplerinde: hingaftin, vurmak (emir, bihingivîne), axaftin,<br />

konuÒmak (emir, baxêve), ketin, düÒmek (eski keftin, kewtin ve kevtin;<br />

emir, bikeve).<br />

b) bileÒik ya da sonek almÈÒ sözcüklerin içinde: örnefiin hevdeh, on yedi<br />

(heftdeh yerine), hevsar, yular (hefsar yerine), movik, mafsal/eklem<br />

(mofirk yerine).<br />

27. V — ötümlü sÈzÈcÈ. Kürtçe v’nin Türkçedeki v’den hiçbir farkÈ yoktur.<br />

YalnÈz bazÈ yörelerde (Ör. Botan) iki dudakla çÈkarÈlÈr ve f’ ye çok yakÈn<br />

söylenir.<br />

«V» Kurmancî ünsüz sisteminde çok önemli rol oynar: çofiu zaman b<br />

ya da f yerine kullanÈldÈfiÈnÈ az önce gördük (bk. par. 25 ve 26).<br />

AyrÈca pek çok sözcük gövdesinde, eski Farsça köklerde yer alan birçok<br />

baÒka fonemin yerini almaktadÈr. AynÈ fonem bazen Kürtçeye girmiÒ olan<br />

yabancÈ sözcüklerde de ortaya çÈkar. Bu defiiÒimlere birkaç örnek göstermekte<br />

de yarar vardÈr :<br />

a) Eski Ërancadaki m’nin yerini alan Kürtçe v.<br />

Nav, ad (Av. nâman-, Fars. nam, ).<br />

— 19 —


Xav, çifi (Fars. ham, ).<br />

Hev, karÒÈlÈklÈ zamir (Av. hama-, eski Fars. hauw, Fars. hem, ).<br />

Nîv, yarÈ (Av. naêma-, Fars. nîm, ).<br />

Zava, damat (Av. zâmâtar, Fars. damad, ).<br />

Gav, adÈm, an (Av. gâma-, Fars. gâm, ).<br />

Havîn, yaz (Av. hâmin).<br />

Zivistan, kÈÒ (Av. zyam-, Fars. zimistan, ).<br />

Zîv, gümüÒ (Fars. sîm, ).<br />

Ev, iÒaret zamiri ve sÈfatÈ (Av. ima-).<br />

b) Ëranca b ya da p’ nin yerini alan Kürtçe v.<br />

Sivik, hafif (Fars. sebuk, ).<br />

Ava, abat, bayÈndÈr (Fars. abad, ).<br />

Av, su (Av. âp, Fars. ab, ).<br />

∑ev, gece (Av. xÒap-, Fars. Òeb, ).<br />

Lêv, dudak (Fars. leb, ).<br />

Nivîsandin, yazmak (eski Fars. nipiÒtanaiy, çok eski Far. nipiÒtan,<br />

).<br />

Sonek -van (Farsça ban, buradaki b, p’den gelir).<br />

AÇIKLAMA. Tersine, eski Ërancadaki baÒ harf b’lerin Kurmancî lehçesindeki<br />

bazÈ sözcüklerde alÈkonmuÒ oldufiu da görülmektedir.<br />

Ör. : Birin, taÒÈmak (Av. bar-).<br />

Bûn, olmak (Av. bav-).<br />

Bext, baht (Av. baxta-).<br />

c) Arapça sözcükteki b’nin yerini alan v : bk. par. 55.<br />

d) Arapça sözcükteki mim’in yerini alan v :<br />

Civat, meclis ( cemaat, ).<br />

Silav, selam (selam, )†<br />

Dirav, para (dirhem, ).<br />

28. V’nin kullanÈmÈ Kürt lehçelerinin sÈnÈflandÈrÈlmasÈnda çok önemli bir<br />

ölçüttür. Gerçekten, Kurmancî ve Dumilî lehçelerinde çok sÈk kulanÈlan bu<br />

ünsüz Soranî lehçesinde son derece seyrektir. Bu lehçede hemen hemen<br />

yalnÈz w kullanÈlÈr; ayrÈca, çofiu zaman FarsçanÈn eski m’leri ile eski b’leri de<br />

korunmuÒtur (özellikle leb, dudak, ve gösterme sÈfatÈ em sözcüklerinde).<br />

— 20 —


AÇIKLAMA I. Son yÈllarda sÈklaÒan entellektüel alÈÒveriÒler nedeniyle v<br />

içeren birtakÈm Kurmancî sözcükler Soranî’ye girmeye baÒlamÈÒtÈr; bu<br />

sözcüklerin hepsi ana lehçelerdeki biçimlerini korumuÒlardÈr.<br />

AÇIKLAMA II. Buna karÒÈlÈk Kuzey Kürtlerinin, çofiu zaman Güneye ait<br />

w’li özel adlarÈ v ile tellaffuz etmeleri ilginç bir noktadÈr: örnefiin Hewlêr<br />

yerine Hevlêr ve ∑eqlawe yerine ∑eqlave derler.<br />

Dumilî lehçesinde de v, Kurmancî de kullanÈldÈfiÈ kadar sÈk kullanÈlÈr<br />

(bk. par. 27). Bununla birlikte Dumilî v’sinin çofiunlukla eski Ëranca v’den<br />

geldifii anlaÒÈlmaktadÈr, oysa Kurmancîdekiler her zaman öyle defiildir. AynÈ<br />

Òekilde, bu lehçelerin birincisi, ikincisinde defiiÒimini belirttifiimiz m’leri korumaktadÈr<br />

(bk. par. 27, a); yukarÈda anÈlan örneklere Zazacada Òu biçimlerde<br />

rastlanÈr. nam (Kurm. nav ), xam (Kurm. xav), nîm (Kurm. nîv), zama<br />

(Kurm. zava), gam (Kurm. gav), amnan (Kurm. havîn), zimistan (Kurm.<br />

zivistan), sîm (Kurm. zîv). Esasen Kurmancîde v ile defiiÒmiÒ olan Ëran b’leri<br />

Dumilîde w verir: aw (Kurm. av ), Òew (Kurm. Òev), lew (Kurm. lêv).<br />

29. M — genizsel kapantÈlÈ. Belirtilmesi gereken hiçbir ilginç yanÈ yoktur.<br />

30. W — sürekli ötümlü çift dudaksÈl. Kurmancî’ de sözcüklerin<br />

baÒÈnda ya da sonunda ender olarak w’ye rastlanÈr. Buna karÒÈlÈk, ona ünsüz<br />

baÒ harf gruplarÈnda ikinci konumda sÈk rastlanÈr. O zaman ondan sonra a, e,<br />

ê, î gibi bir ünlü gelir ve ilerde görecefiimiz gibi (par.70 ve devamÈ) onlarla<br />

kaynaÒÈp büzüÒme efiilimi gösterir. Bununla birlikte, x’den sonra gelen w’nin<br />

genelikle özümlenmeye direndifiini belirtmek gerekir. Bu eski Farsça ünsüz<br />

grubun (xw) süreklilifiini korumasÈ (çünkü w Farsçada artÈk kullanÈlmamaktadÈr)<br />

Kurmancî fonetifiinin karekteristiklerinden biridir.<br />

Ör. : Xwedê, xwe, xwelî, xwarin, xwestin, xwar, vb.<br />

AÇIKLAMA I. Kürt «xw» sinin yaÒam gücü o kadar kuvvetlidir ki, bazen<br />

yabancÈ sözcüklerdeki x’lerden sonra bile w kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Xwal, dayÈ (Ar. xal, ).<br />

Xwerdiyan, gardÈyan (FransÈzca gardien’den).<br />

Xwernûf, keçiboynuzu (Ar. harnup, )<br />

— 21 —


AÇIKLAMA II. Bununla birlikte Òunu da belirtmek gerekir ki, en batÈdaki<br />

afiÈzlarda (Kürt Dafi, Malatya ve Urfa yöresi) ikinci baÒ harf olarak w, hemen<br />

hemen tamamen ortadan kalkmÈÒtÈr, hatta x’den sonra bile.<br />

Ör. : Xwe yerine xo, xa, kendi.<br />

Xwestin yerine xastin, istemek.<br />

Xwarin yerine xarin, yemek.<br />

31. W — ne u’den önce, ne de sonra gelebilir. Bazen û’dan önce görülür,<br />

ama sonra asla gelemez. Paragraf 19’da belirtilen kural buradan kaynaklanÈr.<br />

AÇIKLAMA. Par. 55’teki tablo gösterecektir ki w, Soranîde Kurmancîde<br />

oldufiundan çok daha sÈk kullanÈlmaktadÈr. Bu özellik v harfinin Soranî lehçesinde<br />

bulunmamasÈndan ileri gelir.<br />

B. DË∑SELLER<br />

32. T — ötümsüz kapantÈlÈ. T, aÒafiÈdaki durumlarda ortadan kalkma<br />

efiilimi gösterir.<br />

a) Sözcüklerin sonunda. Bu olgu, özellikle tekil üçüncü ÒahÈs belirten -<br />

it’li fiil ekini etkiler; burada t ünsüzü afiÈzlarÈn çofiunda kalkmÈÒtÈr, ancak<br />

bazÈ bölgelerde (ör. Botan, Behdinan) devam etmektedir.<br />

Ör.: Dibêje, diyor, dibêjit yerine.<br />

Diçe, gidiyor, diçit yerine.<br />

AynÈ Òekilde got, diyor (tekil üçüncü ÒahÈs, gotin fiili), çofiu zaman go<br />

biçiminde görülür.<br />

b) -tin’le sona eren fiillerin çekimlerinde de kalkar ve -î ’ye indirgenir.<br />

Ör. : Heriftin yerine herifîn, yÈkÈlmak.<br />

Dîtin yerine dîn, görmek.<br />

Nihêrtin yerine nihêrîn, bakmak.<br />

c) BileÒik sözcüklerin içinde:<br />

Ör. : Destgeh yerine desgeh, aygÈt.<br />

Destgirtî yerine desgirtî, niÒanlÈ.<br />

Fetkirîn yerine fekirîn, bakmak.<br />

33. D — ötümlü kapantÈlÈ. BüzüÒme durumlarÈnda d’nin t’ye dönüÒerek<br />

ötüÒerek ötümsüzleÒme özellifii vardÈr. Özellikle Òu defiiÒikliklere ufirar.<br />

— 22 —


a) fiil öneki di- bir ünlü ile birleÒip büzüÒtüfiünde.<br />

Ör. : Diêm (hatin fiili) yerine têm, geliyorum.<br />

Diînim (anîn fiili) yerine tînim, getiriyorum.<br />

DiêÒe (êÒin fiili) yerine, têÒe, acÈyor.<br />

b) di edatÈ, bazÈ zamirlerin önüne geldifiinde.<br />

Ör. : Di vî, di vê, di wî, di wê yerine tê.<br />

Di hev yerine tev.<br />

Di êk yerine têk.<br />

AÇIKLAMA. Tê, tev, têk biçimleri önek olarak çok sÈk kullanÈlÈr. Di edatÈ,<br />

hespekî di Soro, Soro’nun atÈ cümlesinde oldufiu gibi tamlama takÈsÈ olarak<br />

«nÈn» anlamÈnda kullanÈldÈfiÈ zaman zamirle kaynaÒmaz. Onun için hespekî<br />

di wî demek gerekir. Hespekî tê denirse cümle anlaÒÈlmaz olur. Bu durumda<br />

da yalnÈz takÈ ile kaynaÒÈr, yani bafilantÈ iliÒkilerindeki birinci sözcüfiü<br />

etkiler, ikinci sözcük hiçbir defiiÒiklifie ufiramaz.<br />

Ör. : Hespên di wî yerine, hespêt wî, onlarÈn atlarÈ.<br />

34. S — ötümsüz sÈzÈcÈ. S bir ünlüden sonra geldifiinde genellikle z biçiminde<br />

telaffuz edilir.<br />

Ör. : Derbas yerine, derbaz, geçen.<br />

Osman yerine, Ozman, özel ad.<br />

Bibihîse yerine, bibihîze, dinle.<br />

Desgirtî (destgirtî’den) yerine, dezgirtî, niÒanlÈ.<br />

AÇIKLAMA I. Erivan Kürt yayÈnlarÈndan çofiunlukla yukarÈda anÈlan<br />

örnek sözcüklerin yazÈmÈnda z kullanÈlmaktadÈr. Burada sadece bir telaffuz<br />

nüansÈ söz konusudur, s yazÈlsa daha iyi olur.<br />

AÇIKLAMA II. Kurmancî alanÈnÈn dofiu bölümünde (Botan, Garzan,<br />

vb.) s harfi sund sözcüfiünde oldufiu gibi, dofial olarak tumturaklÈ telaffuz<br />

edilir (bk. par. 12).<br />

35. Z — ötümlü sÈzÈcÈ. Z dofiuda, aynÈ afiÈzlarda, p ve s hakkÈnda daha<br />

önce belirttifiimiz efiilime uygun olarak tumturaklÈ telaffuz edilir.<br />

Kürt z’si bazen ËrancanÈn ve FarsçanÈn s’sine (’) ya da Ò’sine tekabül eder.<br />

— 23 —


Ör.: Zîv, gümüÒ (Fars. sîm, ).<br />

Pez, küçükbaÒ hayvan (Av. pasav).<br />

Zik, karÈn (Fars. Òikem, ).<br />

AÇIKLAMA. Z sesi Kurmancî’ye göre Dumilî de daha sÈk geçer (bk.<br />

tablo, par. 55).<br />

36. R — titreÒimli akÈcÈ. Daha önce karakteristiklerini belirttifiimiz normal<br />

r’nin yanÈ sÈra Kürtçede çok Òeddelenen bir r daha vardÈr ki, istisnai olarak<br />

bazÈ sözcüklerde rastlanÈr, ama enderlifii nedeniyle alfabede yer almaz.<br />

En ilginç iki örnek Òu sözcüklerdedir:<br />

Kirîn, satÈn almak.<br />

Birîn, kesmek, yaralamak.<br />

Görüldüfiü gibi bu iki fiil, î hariç, kirin, yapmak ve birin, taÒÈmak fiillerinin<br />

homonimi yani, eÒadlÈsÈdÈr; hatta, bütün zamanlar için çekimleri de aynÈdÈr.<br />

Bu gözlem ilerde (par. 46 ) sert k için saptama ile benzerlik göstermektedir.<br />

37. Sözcüklerin içinde ya da sonunda r-l defiiÒimine oldukça sÈk rastlandÈfiÈ<br />

söylenebilir :<br />

KermêÒ (sözcüfiüne eÒek sinefii) yerine kelmêÒ, büvele.<br />

∑erît yerine Òelît, Òerit, (Ar. ).<br />

38. L — akÈcÈ yan ünsüz. Kürt l’si Türk l’si ile aynÈdÈr. Ama Dofiu<br />

afiÈzlarÈnda ve Soranîde, Rus l’sine benzer artdamaksÈl bir l daha vardÈr.<br />

r defiiÒimi de r-l defiiÒimi kadar sÈk rastlanÈlan bir olgudur.<br />

Ör. : ∑alûl yerine Òalûr.<br />

AlîgûÒk yerine argûÒk, çenekemifiinin art kenarÈ.<br />

Bu konuda, akÈÒmalÈ ya da kaynaÒmalÈ bafilantÈ bulunan bazÈ sözcüklerin<br />

kâh l, kâh r aldÈfiÈnÈ belirtmekle yetinecefiiz.<br />

Ör. : Cebilxane ya da cebirxane (Türkçe cephane).<br />

Sîlebend ya da sîrebend, göfiüslük (sîngebend’den).<br />

39. L’nin düÒmesi çok enderdir. Fakat çok kullanÈlan bir örnek var ki,<br />

belirtmek gerekir: li edatÈ, bazÈ hallerde, î ile kaynaÒÈp büzüÒür ve katÈldÈfiÈ<br />

sözcükle birleÒir.<br />

— 24 —


Ör. : Tevî, ile (tev li’den).<br />

40. N — genizsil kapantÈlÈ. AkÈÒmalÈ n’nin belirmesine bileÒik sözcüklerde<br />

sÈk rastlanÈr.<br />

Ör. : Seranser, bir uçtan öbür uca.<br />

Beranber, karÒÈ afiÈrlÈklÈ.<br />

Spîndar, kavak, spî (ak) dar (afiaç) tan. Darspî de denir.<br />

Sözcüklerin sonundan n’nin düÒmesi özellikle yaygÈndÈr.<br />

Ör. : Min yerine mi, ben.<br />

Yên yerine, yê, bunlar.<br />

Hespên min yerine hespê min, benim atlarÈm.<br />

Gundan yerine, gunda (efiik durum), köyler.<br />

AÇIKLAMA. Bununla birlikte n ünsüzü, fiillerin çekiminde çofiul -in, iyan,<br />

vb. eklerinde düÒmedifii gibi adlarÈn -in çofiul takÈsÈnda da asla düÒmez.<br />

Böyle bir olguya yalnÈz bir afiÈzda, Botan afizÈnda rastlanÈr, fiilin çofiul eki<br />

-in, î biçiminde kaynaÒÈr.<br />

Ör.: Em ketin yerine em ketî, düÒtük.<br />

Hon rûniÒtin yerine, hon rûniÒtî, oturdunuz.<br />

Ew hatin yerine ew hatî, geldiler.<br />

C. ÖNDAMAKSILLAR<br />

41. Ç ve C- hÈÒÈltÈlÈ yarÈ kapantÈlÈ. Kayda defier ilginç bir özellikleri yoktur.<br />

42. ∑ — ötümsüz sÈzÈcÈ. Bazen j olarak ötümleÒir:<br />

a) bileÒik bir sözcüfiün ilk sözünün sonunda geldifii zaman.<br />

Ör. : ∑eÒderb, tabanca, altÈpatlar, yerine Òejderb.<br />

DiÒwar, zor yerine dijwar.<br />

Hejdah ya da hijdeh, on sekiz (heÒtdeh’den).<br />

b) Kürtçeye geçmiÒ yabancÈ Òözcüklerde.<br />

Ör. : Mijûl, meÒgul (Ar. meÒgul’dan).<br />

— 25 —


43. J — ötümlü sÈzÈcÈ. Etimolojik bakÈmdan Kürt j’si eski Ërancadaki Òu<br />

fonemlerin yerine ortaya çÈkar :<br />

a) Farsçada z’ye dönüÒen c yerine.<br />

Ör. : Jin, kadÈn (Av. canay-, Fars. zen, ).<br />

Jîn yaÒam (esk. Fars. cîva-, Fars. zendegî, ).<br />

Jîr, kurnaz (Av. cîra-, Fars. zîrek, ).<br />

Dirêj, uzun (Av. dracâh-, Fars. draz, ).<br />

Jentin, dövmek, taramak (Av. cana-, Fars. zedn, ).<br />

b) farsçada z’ye dönüÒmüÒ olan ç yerine.<br />

Ör. : Ji, -den (Av. haça, Fars. ez “«).<br />

Roj, gün (Av. raoçah-, Fars. rûz “Ë— ).<br />

Bêje, de, konuÒ (Av. vaçah-).<br />

c) Farsçada alÈkonan z yerine.<br />

Ör. : Jî, dahi (Av. zî).<br />

Mejî, beyin (Av. mazga-, Fars. mefi ).<br />

Kurmancîden daha çok eski Ërancaya yakÈn olan Dumilî, her zaman<br />

oldufiu gibi, anÈlan sözcüklerin pek çofiunda ilk, yani köken ünsüzleri korumuÒtur.<br />

Ondan birkaç örnek: zî, dahi (Kurm. jî), cin, kadÈn (Kurm. jin).<br />

Bununla birlikte, daha baÒka birçok durumda, Kurmancî de oldufiu gibi<br />

Dumilîde de j ortaya çÈkmaktadÈr.<br />

AÇIKLAMA I. Kurmancî konuÒtuklarÈ zaman jî dedikleri halde kendi<br />

lehçelerinde zî biçimi bulundufiu için olsa gerek Dumilîlere genellikle Zaza<br />

adÈ verilmektedir.<br />

Soranî lehçesinde bazen Kurmancî’nin j’si yerine l bulunur.<br />

Ör. : Bilê, söyle (Kurm. bêje).<br />

Le, -den (Kurm. ji).<br />

AÇIKLAMA II. Güney Kürtleri çofiu zaman Kurmancî konuÒan<br />

yurttaÒlarÈna, büyük bir olasÈlÈkla onlar «le» yerine «ji» dedikleri için<br />

«Kurdên Jiyan» (J’li Kürtler) demektedirler. Öte yandan, Süleymaniye’nin<br />

aÒafiÈ yukarÈ bin kilometre kuzeybatÈsÈnda, Malatya bölgesinde Kurmancî’de<br />

«le» biçiminin bulunmasÈ da ilginç bir noktadÈr.<br />

— 26 —


44. J’nin düÒmesi ender görülür. Ancak çok sÈk kullanÈlan roj, gün gibi<br />

birkaç kelimede görülür (ro demek gibi). Bir de kendisinden önce gelen<br />

sözcükle kaynaÒÈp büzüÒen ji edatÈnda görülür.<br />

Ör. : Dûr ji te, senden uzakta, yerine dûrî te.<br />

Hej ji te dikim, seni seviyorum, yerine hejî te dikim.<br />

45. Y — yarÈ ünlü. Bilindifii gibi y harfi, a, ê, î, e ile sona eren<br />

sözcükler ile bunlara eklenen ve ünlü ile baÒlayan çekimekleri arasÈnda<br />

akÈÒma bafilantÈsÈ ünsüzü iÒlevi görür. AynÈ Òekilde o, û ve u’den sonra<br />

kullanÈmÈ bazÈ bölgelerle sÈnÈrlÈdÈr. Y’nin bu kullanÈmÈna iliÒkin kurallar<br />

par. 15, 16, 18 ve 19’da belirtilmiÒtir. Y, Kürtçe sözcük köklerinde yapÈcÈ<br />

öge olarak çok nadir ortaya çÈkar. Sözcüklerin içinde bulunuÒu, çofiu<br />

zaman, bir kesintiden sakÈnmayÈ safilar.<br />

Ör. : Payîz, sonbahar.<br />

Dayîn, dadÈ.<br />

Heyîn, varlÈk.<br />

Neyîn, yokluk.<br />

Mayîn, kalmak.<br />

Y ile baÒlayan sözcüklerin sayÈsÈ sadece elli kadardÈr: bunlarÈn da yarÈsÈ<br />

yek (bir)’den türemiÒtir, dörtte birden fazlasÈ da yabancÈ dillerden alÈnmÈÒ ve<br />

istisna olarak ilk biçimlerini korumuÒ olan sözcüklerdir. AslÈnda, y ile<br />

baÒlayan yabancÈ sözcüklerin çofiunlufiu Kürtçeye geçerken bu ünsüzü yitirmiÒlerdir;<br />

örnefiin Arapça özel ad Yusuf ( ) Ûsif (bazÈ bölgelerde Îsif)<br />

olmuÒtur.<br />

D. DAMAKSILLAR VE GIRTLAKSILAR<br />

46. K — ötümsüz kapantÈlÈ. K’nin, ker, safiÈr, kir, taÒlÈ tepe gibi birkaç<br />

sözcükte normalden daha sert söylendifiini belirtmek gerekir.<br />

Bu nüansÈn varlÈfiÈ, eÒadlÈlarÈ (homonim) elden geldifiince farklÈlaÒtÈrmak<br />

kaygÈsÈyla açÈklanabilir. Gerçekten, normal bir k ile telaffuz edilen ker ve kir<br />

sözcüklerinin birincisi eÒek, ikincisi yaptÈ (kirin fiili) anlamÈna gelir. Dilin<br />

buna benzer karÈÒÈklÈklardan sakÈnma efiilimi ilerde de (par. 51) görülecektir.<br />

— 27 —


AÇIKLAMA I. Ender oluÒu nedeniyle, iÒaret ettifiimiz fonetik özellik latin<br />

alfabesinde belirtilmemiÒtir ve iki k, yani hem yumuÒak (normal), hem sert olan<br />

k aynÈ iÒaretle yazÈlÈr. Erivan Kürtleri ilk alfabelerinde bunlarÈn her biri için ayrÈ<br />

bir harf kabul etmiÒlerdi, ama bu ayrÈlÈk çok geçmeden yazÈdan kalktÈ.<br />

Ziyaeddin PaÒa’nÈn, el-Hedîye el-Hemîdîye (Ëstanbul, 1310 H.) adlÈ<br />

Kürtçe-Arapça küçük sözlüfiünde bu nüansÈ belirttifiini anÈmsamak yerinde<br />

olur. Yazar, çafiÈna göre ilginç sayÈlabilecek bu yapÈtÈnda sf. 208’de Òöyle<br />

yazÈyor : ( ) eÒek (ker); safiÈr (ker, sert k ile); hazÈr (ker), parça (ker ya<br />

da kerî). Kürtler bu sözcüfiü, aldÈfiÈ anlama göre, yabancÈlarÈn farketmesi<br />

güç ve burada açÈklanmasÈ olanaksÈz hafif nüanslarla telaffuz ederler.»<br />

AÇIKLAMA II. YukarÈdan anÈlan örneklerde (ker, safiÈr, ve kir, taÒlÈ tepe)<br />

r’nin afiÈzda normal r’den daha çok yuvarlandÈfiÈnÈ da belirtmek gerek (bk.<br />

par. 36).<br />

47. Sözcüklerin sonundaki k’nÈn düÒüÒü sÈk raslanan bir olaydÈr.<br />

Ör. : SerÒok, banyo, yerine serÒo.<br />

Berbûk, geline refaket eden kiÒi, yerine berbû.<br />

Sözcüklerin baÒÈnda, bazen k ses defiiÒimine ufirayÈp g olur.<br />

Ör. : Ko, ki, yerine go.<br />

Koçer, göçebe, yerine goçer.<br />

Kopal, baston, yerine gopal.<br />

K-g defiiÒimi için bir sonraki paragrafa bakÈnÈz.<br />

48. G — ötümlü kapantÈlÈ. Sözcüklerin sonunda -ng gurubunun çok sÈk<br />

bulundufiunu belirtmek uygun olur.<br />

Ör. : Deng, ses.<br />

Reng, renk.<br />

Çeng, kol, kanat.<br />

Ziving, meskun mafiara.<br />

Quling, turna, vb.<br />

G ve k ünsüzleri çok sÈk olarak biribirinin yerine geçer.<br />

Ör. : Pûng ve pûnk, yarpuz.<br />

Rizyang ve rizyanik, rezene.<br />

Zarong ve zarok, çocuk.<br />

— 28 —


Çong ve çok, diz.<br />

Brang ve brak, kardeÒ (erkek)<br />

Mang ve mak, ana.<br />

Belg yerine belk, yaprak.<br />

49. Q — artdamaksÈl, ötümsüz kapantÈlÈ. Bu ünsüz özellikle Ëranca dÈÒÈ<br />

dillerden alÈnma sözcüklerde rastlanÈr. Ama Ëranca kökenli sözcüklerde de<br />

çok seyrek bulunur.<br />

50. X — artdamaksÈl, sürekli ötümsüz. Normal olarak bulundufiu<br />

sözcüklerdeki kullanÈmÈnÈn dÈÒÈnda, x birçok afiÈzlarda, Ëranca sözcük köklerindeki<br />

ya da yabancÈ dilden geçmiÒ sözcüklerdeki x’nin yerini alÈr.<br />

Ör.: Bex¨çe (Farsça bafiçe ) yerine, baxçe.<br />

Kax¨ez (Farsça kâfiÈz ) yerine, kaxez.<br />

X ¨ ulam (Ar. fiulam ) yerine, xulam.<br />

Ax¨a (Türkçe afia) yerine, axa aÒiret reisi.<br />

X ¨ erîbî (Ar. fierib ) yerine xerîbî, yabancÈ ülke, gurbet, vb.<br />

X çofiu zaman, Türkçeden ya da Arapçadan alÈnmÈÒ sözcüklerdeki k’ nin<br />

de yerini alÈr.<br />

Ör. : NexÒ, nakÈÒ (Ar. nakÒ ).<br />

Yasax, yasak (Türk. yasak).<br />

Next, baÒlık parası (Ar. nakd ).<br />

Ancax, ancak (Türk. ancak).<br />

Qayix, kayÈk (Türk. kayÈk).<br />

51. X ¨ — artdamaksÈl, ötümlü sürekli. YukarÈda görüldüfiü gibi, bu<br />

ünsüzün kullanÈmÈ, sÈk olmakla birlikte, büsbütün genel defiildir. Bugün için,<br />

yazÈlÈ dilde, yukarÈdaki örneklerde de görüldüfiü gibi, onun yerine x kullanma<br />

efiilimi vardÈr (baxçe, kaxez, xulam, axa, xerîbî).<br />

52. H — ötümlü sürekli. Bu ünsüzün rolünü incelemek özellikle yararlÈ<br />

sayÈlabilir; çünkü Kürt fonetifiindeki geliÒmenin en karakteristik iki<br />

aÒamasÈnÈ belirtmek olanafiÈ verir. Birinci aÒamada h önemli ölçüde artar,<br />

çünkü eski Ërancadaki pek çok fonemin yerini alÈr; ikinci aÒamada ise bu ses<br />

yavaÒ yavaÒ ortadan kalkar.<br />

— 29 —


1° E s k i Ë r a n c a d a k i ü n s ü z l e r i n y e r i n i a l m a s È.<br />

a) x’nin yerini almasÈ:<br />

Rihnî, ÈÒÈk (Av. raoxÒna-).<br />

Behir, pay (Av. baxdhra-).<br />

Sihur, kÈrmÈzÈ (Av. suxra-).<br />

AÇIKLAMA I. Botan emirlifiinin adÈ bile yukarÈdaki örnekler arasÈna sokulabilir:<br />

XVII. yüzyÈlda bile (∑erefname’de) bu ad ( ) biçiminde yazÈlÈyor<br />

ve kuÒkusuz Bixtan ya da Bextan okunuyordu: zamanla x yumuÒayÈp h’ye<br />

dönüÒtü; günümüzde bile aynÈ yörede söylenen Bihtan, Buhtan telaffuzunu<br />

aldÈ. Gene de her taraftaki tek kullanÈm olan Botan adÈ, -ih gurubunun<br />

büzüÒüp o’ya dönüÒmüÒ olmasÈndan dofimaktadÈr (bk. par. 74).<br />

b) dh ya da th’nin yerini almasÈ:<br />

Reh, yol (Av. raithya-).<br />

Pehin, geniÒ (Av. pathana-).<br />

∑ehir, kent (Av. xÒathra-).<br />

Bihin, koku (Av. baodhay-).<br />

c) Ò’nin yerini almasÈ:<br />

Guh, kulak (Av. gaoÒa-).<br />

Mih, koyun (Av. maêÒa-).<br />

Tihnî, susuzluk (Av. tarÒna-).<br />

Çehiv, göz (Av. çaÒman-).<br />

AÇIKLAMA II. Kürtçede h, Arapçadan geçmiÒ sözcüklerdeki aynÈn (Ÿ )<br />

yerine de kullanÈlÈr.<br />

Ör.: Hinda, taraf, yöre (Ar. ).<br />

Sinhet, meslek (Ar. ).<br />

Hinad, inat (Ar. ).<br />

AÇIKLAMA III. Dilin bu aÒamasÈnda, baÒ harf ünsüz olarak h, baÒlangÈçta<br />

bir ünlü ile baÒlayan Ëranca ya da yabancÈ kökenli bütün sözcüklerde ortaya<br />

çÈkar (bk. bu konuda par. 9 ve 58).<br />

2° H ’ n i n o r t a d a n k a l k m a s È.<br />

YukarÈdaki örneklerde anÈlan biçimlerin çofiu bugün özellikle muhafazakâr<br />

olan bazÈ dafilÈ afiÈzlarÈnda (Botan, Behdinan, Hakkari) tek tük bulun-<br />

— 30 —


maktadÈr. Esasen, biraz ilerde ayrÈntÈlarÈyla ele alÈnacak olan (par.71-75)<br />

birleÒip kaynaÒma olgularÈ nedeniyle bu gibi sözcüklerin hemen hemen hepsi<br />

h’lerini yitirmiÒlerdir. Gerçekten de, çafidaÒ Kürt afiÈzlarÈ, büyük çofiunlukla,<br />

ünsüz sisteminden h’yi atma efiilimi göstermektedir. Bu fonem aÒafiÈda yazÈlÈ<br />

hallerde kaybolmaktadÈr:<br />

a) Sözcüklerin baÒÈnda, içinde ve sonunda kÈsa ünlülerle kaynaÒÈnca.<br />

(Bk. ilerde, par.71 ve dev.)<br />

b) Yerini bir baÒka ünsüz alÈnca.<br />

Ör.: Sonek -ahî, olur: -ayî, -atî.<br />

Mastar eki -ihan, olur: -iyan.<br />

Mehter, atuÒafiÈ yerine, meyter.<br />

Dihêl, davul yerine, diwêl.<br />

Hênik, serin yerine, fênik.<br />

c) Sözcüklerin baÒÈndan düpedüz düÒerek:<br />

Ör. : Hevor, dafikeçisi yerine, evor.<br />

HêÒ, acÈ, afirÈ yerine, êÒ.<br />

Hêvar, akÒam yerine, êvar.<br />

Hûr, mumbar yerine, ûr.<br />

Haza, özgür yerine, aza.<br />

Hîser, sÈkÈÒÈk yerine, îser, vb.<br />

Sözcüklerin içinden düÒerek :<br />

Ör. : Dergehvan, kapÈcÈ yerine, dergevan.<br />

Merhov, insan yerine, merov.<br />

Ewhinde, o kadar yerine ewinde.<br />

Rehwan, rehvan (at) yerine, rewan.<br />

Sözcüklerin sonundan düÒerek :<br />

Ör. : Hevdeh, on yedi yerine, hevde.<br />

Fireh, geniÒ, ferah yerine, fire.<br />

Dergeh, kapÈ yerine, derge.<br />

∑eh, tarak yerine, Òe.<br />

AÇIKLAMA IV. H düÒerken çofiu zaman kendisinden önce ya da sonra<br />

gelen ünlüyü de birlikte düÒürür.<br />

Ör.: Hewe, hon zamirinin efiik durumu, yerine we.<br />

HeÒîn, mavi yerine Òîn.<br />

— 31 —


53. H ¨ — ötümsüz sürekli. Bu ünsüz daha çok Kürtlerin aldÈklarÈ yabancÈ<br />

sözcüklerde geçer. Hafif yumuÒamÈÒ bir Arap ha’sÈ gibi okunur. H ¨ esp, at ;<br />

h ¨ eft, yedi; teh ¨ il, acÈ gibi Ëranca kökenli birkaç sözcükte de rastlanÈr.<br />

TÈpkÈ x¨ ’nin kullanÈmÈ gibi h ¨ ’nin kullanÈmÈ da, çok sÈk olmakla birlikte<br />

büsbütün genelleÒmiÒ defiildir. YazÈlÈ dilde bu ünsüzün yerine h kullanÈlmasÈ<br />

efiilimi vardÈr ve yazÈm Òöyle olur: hesp, heft, tehil.<br />

E. YABANCI SESLERËN GÖRDÜflÜ Ë∑LEM<br />

54. Difier müslüman halklar gibi Kürtler de dillerine pek çok Arapça<br />

sözcük almÈÒlardÈr. Bu yabancÈ sözcüklerin çofiu ileri derecede özümlenme<br />

konusu olmuÒlardÈr. Bu defiiÒiklikler Kürt fonetik sisteminin semitik dil sistemiyle<br />

bafidaÒmamasÈnÈn sonucudur. Kurmancînin Arap ünsüzlerine uyguladÈfiÈ<br />

iÒlemi Òöyle kÈsaca gözden geçirmek hiç de yararsÈz sayÈlmaz. BunlarÈn<br />

bazÈ örnekleri zaten yukarÈda önerilmiÒtir. Difierleri de Òöylece sÈralanabilir:<br />

1. Arap se’si (À†) Türkçeye geçerken oldufiu gibi t ya da s olur<br />

Mîrat ya da mîras, miras ( ).<br />

Sebat ya da tebat, sebat ( ).<br />

Sewab, sevap ( ).<br />

2. ha (Õ) çofiu zaman aynen geçer, ama hafifçe yumuÒar.<br />

3. zel (–) z’ye dönüÒür :<br />

Lezet, lezzet ( ).<br />

Zewq, zevk ( ).<br />

4. sat , ti ’, ◊ ve zi ÿ tumturaklÈlarÈ t, s ve z gibi telaffuz edilirler.<br />

Dat ÷ ise bazen z, bazen d olur:<br />

Zabit, subay ( ).<br />

Zerer, zarar ( ).<br />

Erd, toprak, arz ( ).<br />

5. ayin (Ÿ) Òu defiiÒiklikleri geçirir :<br />

a) Sözcüklerin baÒÈnda bulunuyor ve ardÈndan bir elif (« ) geliyorsa a<br />

— 32 —


olur ; efier bir üstün ile hareketlenmiÒse e ya da hi; bir esre taÒÈyorsa î ya da<br />

i olur.<br />

Ör.: Adet, adet ( )<br />

Aqil, akÈllÈ ( )<br />

Esker ya da hesker, asker ( )<br />

Ezab ya da hezab, azap ( )<br />

BaÒka örnekler için par. 52 (AçÈk. II) ye bak.<br />

b) Sözcüklerin gövdelerinde ya yerini h’ye bÈrakÈr ya da bir kesinti yaratarak<br />

kaybolur. Bazen de aynÈn’Èn (Ÿ) yok olmasÈ, yanÈndaki kÈsa ünlünün<br />

uzamasÈ sonucunu verir.<br />

Ör. : ( ) olur : dehwa, dehiw, dawa, dava.<br />

( ) sinhet, sanet, sanat, meslek.<br />

( ) olur : tam, tat.<br />

AÇIKLAMA. Kürt dili alanÈ ile Arap dil alanÈnÈ ayÈran (Ÿ) sÈnÈrda bulunan<br />

bölgelerdeki lehçeler aynÈ alÈkorlar, ama hafifletirler.<br />

c) sözcüklerin sonundaki (Ÿ) düpedüz kaybolacafiÈ gibi bir h ile de yer<br />

defiiÒtirebilir.<br />

Ör. Camî ve camih, cami ( )<br />

Tima, açgözlü ( )<br />

Rib, çeyrek ( )<br />

6. Hemze (¡) yerine bir y’ye bÈrakÈr ya da istisnai olarak bir kesinti yaratarak<br />

kaybolur:<br />

Xayîn ya da xaîn, hain ( )<br />

Leyiq ya da laîq, layÈk ( )<br />

Qayîl ya da qaîl, kail ( )<br />

— 33 —


TABLOLAR<br />

55. Bu bölümü izleyen tablolar, 1932’de Kürtçe Hawar dergisinin kuruluÒu<br />

sÈrasÈnda düzenlenmiÒtir. Kürt lehçelerinde her harfin ne kadar sÈk geçtifiini<br />

anlamaya ve böylece harf kasalarÈnda her harften ne kadar bulunmasÈ gerektifiini<br />

saptamaya, dolayÈsÈyla basÈm iÒini kolaylaÒtÈrmaya yarÈyordu. Birinci tablo<br />

yalnÈz Kurmancî içindir: çeÒitli konularla ilgili birçok metin taranarak<br />

hazÈrlanmÈÒtÈr. Bu çeÒitli fonemlerin dildeki önemini yaklaÒÈk olarak göstermektedir;<br />

ikincisi ise sözcüklerin baÒÈndaki kullanÈm sÈklÈfiÈnÈ verir.<br />

Ëkinci tablo harflerin üç Kürt lehçesindeki (Kurmancî, Soranî Dumilî)<br />

oranÈnÈ göstermektedir. Bunlar önceden hazÈrlanÈp Soranî ve Dumilî lehçelerine<br />

de (Palu ve Siverek) uyarlanmÈÒ olan metinlerden alÈnan cümlelere<br />

bakÈlarak düzenlenmiÒtir.<br />

Bu listeler nisbî bir defier taÒÈmakla birlikte onlarÈ burada yayÈnlamak bize<br />

hiç de yararsÈz görünmedi. BunlarÈn incelenmesinde çÈkan sonuçlarÈn çofiu<br />

daha önce yukarÈda ele alÈnÈp incelenmiÒtir; Òimdi, henüz açÈklanmamÈÒ olan ya<br />

da yeniden üzerinde durulmasÈ gereken yönlere kÈsaca göz atmakla yetinecefiiz.<br />

TABLO I. Uzun ünlüler ve kÈsa ünlüler hemen hemen eÒit orandadÈr.<br />

En az rastlanan ünlü u’dür.<br />

Y ile ya da bir ünlü ile baÒlayan sözcüklerin ender oluÒu da bir gerçektir.<br />

Metinlerimizde bu son durumda bulunan 265 sözcüfiün üçte<br />

ikisi yabancÈ kökenlidir; geri kalan üçte biri ise, yakÈn tarihlerde edinilmiÒ<br />

bir h ile yumuÒatÈlmÈÒ yerli ünlülerdir (bk. par. 52). Sözcüklerin<br />

baÒÈnda u kesinlikle bulunmaz.<br />

TABLO II. Burada j harfinin Dumilî ve Soranî deki azlÈfiÈna karÒÈlÈk<br />

Kurmancî ’deki kullanÈm sÈklÈfiÈ ortaya çÈkmaktadÈr. Ama bu farklÈlÈk<br />

özellikle ji edatÈnÈn bu son iki lehçenin birincisinde ra, ikincisinde le<br />

ile karÒÈlanmasÈndan ileri gelir. AynÈ Òekilde jî’ye Dumilîde zî denir ve<br />

her ikisi de dahi anlamÈna gelir. DolayÈsÈyla o iki lehçede bu iki hece<br />

daha sÈk geçer.<br />

AyrÈca Soranîde m’ye b’ye ve özellikle w’ye çok sÈk rastlanÈr (daha<br />

önce görüldüfiü gibi w bu lehçede Kurmancî deki v’nin yerini alÈr).<br />

— 34 —


Bundan baÒka, Güney lehçesi Kuzey lehçesine göre daha çok e içerir.<br />

Gerçekten, Kurmancî ’deki li ve bi edatlarÈ, Soranîde le ve be<br />

biçimini alÈr; bir tanÈm takÈsÈ olan -ke, bazÈ durumlarda adlara eklenir<br />

(örnefiin Kurmancî de peya hat yerine piyaweke hat, adam geldi,<br />

denir). Bu kullanÈmdan dolayÈ Güney Kürtlerine «Kurdeke», yani -ek’li<br />

Kürtler lakabÈ verilmiÒtir.<br />

E konusunda belirtilen olgularÈn tersine, i’nin hem Soranîde, hem<br />

Kurmancîde yaygÈn bir kullanÈmÈ oldufiu varsayÈlabilir. Bunun nedeni<br />

Güney dilinde cinslifiin kaybolmasÈdÈr: ek bafilantÈsÈ artÈk a, ê, vb.<br />

takÈlarÈyla yapÈlmakta, Farsçadaki gibi «îzafet» biçimi de, i ve î arasÈ<br />

bir bafilantÈ ünlüsüyle yapÈlmakta, bu ünlü de bu iki sesten birincisine<br />

daha yakÈn oldufiundan aynÈ harfle yazÈlmaktadÈr.<br />

Dumilîde, öteki lehçelere göre iki kat o bulunur. Bunun nedeni<br />

di’li geçmiÒ zaman tekil üçüncü ÒahÈs çekiminin -o eki almasÈdÈr.<br />

Ör. : Min kerdo (Dumilî), min kird (Kurmancî); kirdiwe<br />

(Soranî). O rûniÒto (Dumilî), oturdu; ew rûnîÒt (Kurmancî); ew<br />

daniÒt (Soranî).<br />

∑unu da belirtelim ki, Kurmancî de bazen fiil o ile çekilir, ama<br />

bu çok seyrek görülür, çünkü yalnÈz halk ÒarkÈlarÈnda, uyafiÈ denk<br />

getirmek ya da sözcüfie daha bir renk katmak için yapÈlÈr: örnefiin<br />

vane, xuyane, berane, berxane yerine vano, xuyano, berano,<br />

berxano gibi.<br />

Were konê me, konê me vano.<br />

Serê stûnê kona ji te re bi xuyano.<br />

Tu mêvanê sîng û berano.<br />

∑îva Òivanê mala bavê min Òîr e.<br />

PaÒîva wî goÒtê di berxano.<br />

ÇadÈrÈmÈza gel, iÒte Òurada.<br />

Direklerin dikilmiÒ oldufiunu gördün iÒte.<br />

Sen sinemin, göfiüs tahtÈmÈn konufiusun.<br />

Baba evimin çobanÈnÈn akÒam yemefii süt,<br />

Suhuru kuzu etidir.<br />

— 35 —


TABLO I<br />

HARFLERËN SIKLIKflI<br />

GENEL SIKLIK<br />

a: 1500 î : 700 Ò : 160<br />

b : 650 j : 300 t : 400<br />

c : 120 k : 650 u : 120<br />

ç : 150 l : 450 û : 450<br />

d : 840 m : 550 v : 500<br />

e : 2200 n : 1300 w : 350<br />

ê : 1000 o : 400 x-x¨ : 340<br />

f : 150 p : 120 y : 200<br />

g : 200 q : 140 z : 150<br />

h-h ¨ : 350 r : 1100<br />

i : 1800 s : 340<br />

SÖZCÜKLERËN BA∑INDA<br />

a : 97 î : 12 Ò : 188<br />

b : 238 j : 22 t : 275<br />

c : 135 k : 417 u : 0<br />

ç : 179 l : 96 û : 4<br />

d : 282 m : 259 v : 44<br />

e : 120 n : 126 w : 28<br />

ê : 11 o : 5 x-x¨ : 227<br />

f : 111 p : 195 y : 4<br />

g : 184 q : 215 z : 148<br />

h-h ¨ : 258 r : 170<br />

i : 16 s : 292<br />

— 36 —


TABLO II<br />

ÇE∑ËTLË LEHÇELERDE HARFLERËN SIKLIKflI<br />

KUZEY GÜNEY KUZEYBATI KUZEYBATI<br />

(Palu) (Siverek)<br />

a : 239 332 292 292<br />

b : 73 90 67 68<br />

c : 10 20 27 28<br />

ç : 29 24 27 26<br />

d : 101 109 95 94<br />

e : 378 564 386 389<br />

ê : 170 85 151 167<br />

f : 12 6 13 12<br />

j : 44 51 40 38<br />

h : 56 47 53 53<br />

i : 337 291 308 296<br />

î : 139 160 142 145<br />

j : 62 10 0 5<br />

k : 116 137 88 89<br />

l : 64 130 66 63<br />

m : 112 140 114 114<br />

n : 260 231 238 253<br />

o : 60 44 115 121<br />

p : 27 28 30 29<br />

q : 11 14 14 13<br />

r : 191 209 212 222<br />

s : 41 45 39 41<br />

Ò : 57 69 57 55<br />

t : 133 131 86 90<br />

u : 29 37 38 38<br />

û : 62 54 40 44<br />

v : 65 0 69 71<br />

w : 83 161 95 98<br />

x : 50 33 39 41<br />

y : 51 68 45 44<br />

z : 38 36 77 76<br />

— 37 —


IV. HECE<br />

VE SÖZCÜflÜN FONETËK YAPISI<br />

56. Kürtçede uzun heceler ve kÈsa heceler vardÈr ve bunlarÈn ikisi de<br />

açÈk ya da kapalÈ olabilir. Kürtçede hece, duruma göre Òöyle oluÒur:<br />

a) kÈsa ya da uzun bir ünlü (e, ê, a- gir, e-nîÒk).<br />

b) bir ünsüz ile onu izleyen bir ünlüden (ba, pê, re, gi-rav, te-hil, pe-re).<br />

c) bir ünlü ile onu izleyen bir ya da birçok ünsüzden (ar, om, al, erd,<br />

îsk, av-sark, ar-gûsk).<br />

d) önünde ve ardÈnda bir ünsüz bulunan bir ünlüden (bar, pol, Òev, bingeh,<br />

per-gîn).<br />

e) birkaç ünsüzden sonra gelen bir ünlüden (qlê-wî, stro, sto).<br />

f) önünde birçok, ardÈnda bir ya da birçok ünsüz bulunan bir ünlüden<br />

(stran, stêwr, stêrk, Òkeft, dran).<br />

57. Ünlülerden oluÒan tek hecelerin sayÈsÈ yedidir: bunlar a, ê, e ve î<br />

zamirleri, o ve ê ünlemleri ve û bafilacÈdÈr. Bu bafilaç sesli bir harfle baÒlayan<br />

bir sözcükten önce geldifiinde bazen w olarak telafuz edilir.<br />

58. Bir ünlü ile onu izleyen bir ya da birkaç ünsüzden oluÒan heceler,<br />

kesinti durumu (bk. par. 63) hesaba katÈlmazsa, ancak sözcüklerin baÒÈnda<br />

ya da baÒlÈbaÒÈna bulunur. SayÈlarÈ da pek azdÈr. Gerçekten, hiçbir Kürt<br />

sözcüfiü u ile baÒlamaz; i baÒ harfine ise ancak yabancÈ dillerden alÈnmÈÒ<br />

sözcüklerde rastlanÈr (bk. par. 9); e, ê, o, î, ve û katÈksÈz Kürtçe sözcüklerin<br />

baÒÈnda ancak istisnai olarak bulunur. YalnÈz a harfi çofiu zaman birinci harf<br />

iÒlevi yüklenir. Bununla birlikte, genel olarak denilebilir ki, a ile baÒlayan ve<br />

eski Ërancadan oldufiu gibi korunan (agir, ateÒ; av, su gibi) birkaç sözcük bir<br />

kenara bÈrakÈlacak olursa, ünlüler ancak bir ünsüzü, genellikle h’nin<br />

düÒmesiyle sözcüfiün baÒÈnda belirtmektedir.<br />

— 38 —


Ör.: AÒ, haÒ’tan, defiirmen.<br />

Avêtin, havêtin’den, fÈrlatmak.<br />

Arî, harî’den, yardÈm.<br />

Ajnî, hajnî’den, yüzme.<br />

Aza, haza’dan, özgür.<br />

EvrîÒim, hevrîÒim’den ipek.<br />

Ev, hev’den, iÒaret zamiri ya da sÈfat.<br />

Ew, hew’den, zamir 3. ÒahÈs, iÒaret zamiri ya da sÈfatÈ.<br />

Enî, anî, henî’den, alÈn.<br />

EnîÒk, anîÒk, henîÒk’ten, dirsek.<br />

Evraz, hevraz’dan, yamaç.<br />

ÊÒ, hêÒ’den, afirÈ, acÈ.<br />

Êvar, hêvar’dan, akÒam.<br />

Êvrist, hêvrist’ten, bir tür yabani ardÈç.<br />

Ëbret, hibret’ten (Ar. ), örnek, emsal.<br />

Ëflas, hiflas’dan (Ar. ), iflas.<br />

Ësbat, hisbat’tan (Ar. ), ispat, saptama.<br />

Îro, hîro’dan bugün.<br />

Îcar, hîcar’dan, bu kez, Òimdi.<br />

Îsal, hîsal’dan, bu yÈl.<br />

Osta, hoste’den, usta.<br />

Ûr, hûr’dan, iÒkembe.<br />

Ûçik, hûçik’ten, kol yeni.<br />

59. Kürtçe sözcükler çok ender olarak açÈk hecelerle sona erer. AçÈk<br />

hece varsa, genellikle bu ya bir uzun ünlüdür ya da e’dir. Ë’nin ya da u’nün<br />

bir sözcüfiün sonunda bulunmasÈ tamamen istisnaidir (bk. par. 9 ve 10).<br />

KatÈksÈz Kürtçede bir sözcüfiün son harfinin ünlü olarak belirmesi genellikle<br />

ya sondaki bir ünsüzün düÒmesinden ya da bir birleÒme-büzüÒme olgusundan<br />

ileri gelir.<br />

a) Son ünsüzün düÒmesi.<br />

Ro, gün, roj’dan.<br />

SerÒo, banyo, serÒok’tan.<br />

Fire, geniÒ, ferah, fireh’den.<br />

— 39 —


) BirleÒme-büzüÒme olgusu.<br />

Pê, ayak, pey’den.<br />

Tirî, üzüm, tirih’ten.<br />

Gilî, yakÈnma, gilih’ten, vb. (bk. par. 71-75).<br />

AÇIKLAMA. Bununla birlikte, birtakÈm Kürtçe sonekler bir ünlüden<br />

oluÒur ya da bir ünlü ile sona erer. (Bk. Böl. XXIV-II).<br />

60. Ëlk birkaç ünsüzle baÒlayan heceler çofiu zaman baÒlÈ baÒÈna bulunur<br />

(tek heceler) ya da çok heceli sözcüklerin baÒÈnda yer alÈr (ör. standin,<br />

almak, frotin, satmak). Ancak bileÒik sözcüklerde ikinci ya da üçüncü hece<br />

konumunda rastlanÈr. (Ör. vexwendin, davet etmek, rîspî, yaÒlÈ).<br />

AÇIKLAMA. BileÒik sözcüklerde, özellikle bu sözcük aynÈ sözün yinelenmesiyle<br />

oluÒuyorsa, iki ünsüz grubunu birbirinden ayÈrmak üzere araya bir<br />

ünlünün girdifii bazen görülür.<br />

Ör.: Giregir, önemli kiÒi (gir-gir).<br />

Keskesor, gökkuÒafiÈ (kesk-sor).<br />

HiÒkeber, sert taÒ (hiÒk-ber).<br />

Deverû, yüzükoyun (dev-rû).<br />

61. Kürtçe sözcüklerin baÒÈnda ender olarak iki ünsüzden oluÒan gruplar<br />

ve çok istisnai olarak üç ünsüzden oluÒan gruplar ve istisnai olarak üç ünsüzlü<br />

gruplar bulunur. ∑imdiye kadar saptayabildifiimiz sözcük listeleri (ki elbette<br />

tam sayÈlamaz) ancak aÒafiÈdaki durumlarÈ belirtme olanafiÈ vermektedir:<br />

1° B a Ò t a i k i ü n s ü z g r u b u n u n b u l u n m a s È.<br />

B- l, b-r: blêç, yÈldÈrÈm; blûr, kaval; brandox, orakçÈ, ekin biçen; branguh,<br />

afiÈr, yavaÒ; braÒtin, kÈzartmak, brûsk, ÒimÒek.<br />

D-r: dran, diÒ (ve türevleri).<br />

F-r: frotin, satmak; frûmaye, bayafiÈ.<br />

J-m: jmartin, saymak.<br />

P-r: prot, çömlekçi.<br />

Q-l, q-r: qlêwî, kalayci; qrêj, pis; qrên, kavga.<br />

S-p, s-t: pek çok örnek var, baÒlÈcalarÈ: spas, teÒekkür; spehî, güzel; spî,<br />

ak (ve türevleri), vb.; sto, boyun; stûr, kalÈn; stêrk, yÈldÈz, vb.<br />

— 40 —


∑-k, Ò-t: Òkevik, çanak; Òkênandin, kÈrmak; Òkêr, taÒ yÈfiÈnÈ; Òkêvlatok,<br />

kaplumbafia: Òtiyar, üstü açÈk; Òtex¨ilîn, konuÒmak.<br />

T-r: traÒtin, yontmak.<br />

Z-m: zmanok, küçük dil.<br />

GÈrtlaksÈ bir ünsüzle bir w’den oluÒan baÒ harf kümeleri ise pek çoktur:<br />

gwîz, ceviz; hwîr, ufak; kwîr, derin; qwîz, sansar; xwîn, kan. X-w grubu<br />

özellikle çok yaygÈndÈr (bk. par. 30).<br />

AÇIKLAMA I. Bununla beraber bazÈ afiÈzlarda, yukarÈda yazÈlÈ örneklerdeki<br />

iki ünsüzlü baÒ harf grubunda yer alan ünsüzleri bir birinden ayÈrmak için<br />

bir i araya sokuldufiunu belirtmek gerekir.<br />

Ör.: Zman yerine, ziman, dil.<br />

∑keft yerine, Òikeft, mafiara.<br />

Bra yerine, bira, kardeÒ (erkek).<br />

YazÈlÈ dilde her iki yazÈm da geçerlidir.<br />

2° B a Ò t a ü ç h a r f g r u b u.<br />

Bu konuda saptanabilmiÒ tek örnek s-t-r’dir: stran, ÒarkÈ; strî, diken;<br />

stro, boynuz; ve bunlarÈn türevleri.<br />

SÈralanan bu örneklere bakÈlarak denebilir ki, yalnÈz kapantÈlÈ harfler<br />

(gÈrtlak ünsüzleri g ve k hariç) ile sÈzÈcÈ ünsüzler, sözcük baÒÈndaki ünsüz<br />

grubunun önünde yer alabilirler, ikinci harf de w’den baÒka bir harf olmak<br />

üzere. Bütünün ikinci öfiesi, kapantÈlÈlardan sonra daima bir akÈcÈ ünsüz<br />

(r ya da l), ya da ÈslÈksÈzlardan sonra bir kapantÈlÈ ünsüzdür (m, p, t ya da k).<br />

AÇIKLAMA II. Bununla birlikte, Kürt araÒtÈrmalarÈnÈn bugünkü durumunda,<br />

çÈkardÈfiÈmÈz bu sonuçlarÈn kesin sayÈlamayacafiÈnÈ belirtmek isteriz.<br />

AyrÈca her bakÈmdan yalnÈz Kurmancî için geçerlidirler.<br />

62. Ëki ünsüzlü bir harf grubu ile sona eren heceler çoktur.<br />

Ör.: Rind, iyi.<br />

Berf, kar.<br />

Bilind, yüksek.<br />

Pirs, söz, soru.<br />

FerÒ, düz kayalÈk.<br />

TirÒ, eÒki, vb.<br />

— 41 —


∑imdiye kadar saptadÈfiÈmÈz örneklerden çÈkarsadÈfiÈmÈz kadarÈyla bu iki<br />

ünsüzden birincisinin asla kapantÈlÈ ünsüz olmadÈfiÈnÈ söyleyebiliriz. W ve y<br />

bir yana, bütün ünsüzler bu gruplarda ikinci konumda yer alabilirler.<br />

AÇIKLAMA. Sözcük sonuna gelen üç ünsüzlü yegâne grup, Òimdiye kadar<br />

saptadÈfiÈmÈz heceler içinde yalnÈz -rÒk hecesidir; avtirÒk, ekÒi salça.<br />

63. Kesinti. Cümle içinde bir son ünsüzle bir ilk ünsüzün raslantÈ sonucu<br />

yan yana gelmesinden dofian kesintiler ender defiildir.<br />

Ör. : Hate ava kirin, inÒa edildi.<br />

Mala apê min, amcamÈn evi.<br />

Bihayê êzing, odunun fiyatÈ.<br />

AÇIKLAMA I. Bununla birlikte, karÒÈlaÒmasÈ kesintiye neden olan iki<br />

sözcükten birincisi tek heceli bir edat, bir zamir, bir iÒaret sÈfatÈ, vb oldufiu<br />

zaman son ünlüsü düÒme efiilimi gösterir.<br />

Ör. : Vê êvarê, bu akÒam Òöyle okunur: v’êvarê.<br />

Bi izna te, müsaadenle, Òöyle okunur: b’izna te.<br />

Ji aliyê din, öte yandan, j’aliyê din.<br />

Sözcüklerin içinde kesintiye ender rastlanÈr. RastlandÈfiÈnda da aÒafiÈdaki<br />

nedenlerin birinden ileri gelir:<br />

1. Ëranca kökenli sözcüklerin içinden bir ünsüzün düÒmesi.<br />

Ör. : Paîz, sonbahar, pehîz ya da payîz’den.<br />

Roava, BatÈ, gün batÈÒÈ, rojava’dan.<br />

2. Arapçadan alÈnma sözcüklerden bir ayÈn (Ÿ) ya da hemze (¡)’nin<br />

düÒmesi.<br />

Ör. : Siûd, Òans (Ar. ).<br />

Îane, yardÈm (Ar. ).<br />

Qaîl, rÈza gösteren (Ar. ).<br />

Miamele, iÒlem (Ar. ).<br />

3. BileÒik bir sözcüfiün içinde, rastlantÈ sonucu iki ünlünün yan yana<br />

gelmesi.<br />

Ör. : DilbiêÒ, üzüntülü.<br />

Bêesas, temelsiz.<br />

Dûajo, çoban yamafiÈ.<br />

— 42 —


AÇIKLAMA II. Kesintiye nispeten yakÈn zamandan beri hoÒgörü gösterildifii<br />

anlaÒÈlÈyor. Gerçekten, dil, çofiu hallerde, gerek bir ünlüyü atarak (ör. a<br />

ya da ê ile baÒlayan fiillerin çekiminde di ve bi fiil örneklerindeki i’nin<br />

düÒmesi), gerek bir bafilantÈ ünsüzü kullanarak (ör. durum bildiren takÈ ve<br />

çekim ekleri önüne y gelmesi) kesintiden sakÈnmaya çalÈÒÈr.<br />

64. ËkileÒme. Kürtçede ünsüzlerin ikileÒmesine cevaz yoktur. AynÈ çÈkÈÒ<br />

noktasÈndan gelen iki ünsüz (örnefiin iki t, iki l, iki d, vb.) art arda geldifii<br />

zaman yalnÈz biri telaffuz edilir.<br />

Ör. : Xurt, kuvvetli’den, xurt-tir yerine, xurtir.<br />

Rast, dofiru’dan, rast-tir yerine, rastir.<br />

PaÒ-Òîv, gece yemefii yerine paÒîv.<br />

BaÒ-Òev, iyi geceler yerine baÒev.<br />

Yek-kîte, tek hece yerine, yekîte.<br />

Bu örneklerde görüldüfiü gibi, ikinci ünsüzün düÒmesi, bileÒik ya da<br />

sonek almÈÒ bir sözcükten süreklilik kazanmÈÒsa yazÈmda da yer alÈr.<br />

Buna karÒÈlÈk, rastlantÈ sonucu, bir cümlede, birincisi bir ünsüzle sona<br />

erer ve ikincisi aynÈ ünsüzle baÒlayan iki sözcük karÒÈlaÒmÈÒ bulunuyorsa,<br />

yazÈmda hiçbir defiiÒiklik olmaz. ∑öyle yazÈlÈr :<br />

Di gund de, köyde, ama Òöyle telaffuz edilir: di gund’de.<br />

Ji gayê gewir re, beyaz sÈfiÈra, ama Òöyle telaffuz edilir: ji gayê gew’re.<br />

Dengbêj jî hene, ÒarkÈcÈlar da var, ama Òöyle telaffuz edilir : dengbê’jî<br />

hene.<br />

Ev her du gund bi hev ve ne, bu iki köy bitiÒiktir, ama Òöyle telaffuz<br />

edilir :<br />

Ev her du gund bi he’ve ne.<br />

65. Bir önceki paragrafta belirtilen kurala uygun olarak, defiiÒik iki<br />

ünsüz yan yana gelip de bunlardan biri ötekini özümlerse, varlÈfiÈnÈ koruyan<br />

asla ikileÒmez.<br />

Özümlenen ünsüzün kayboluÒu süreklilik kazandÈfiÈ taktirde yazÈda da<br />

gösterilmeyerek belirtilir (bileÒik ya da sonek almÈÒ sözcükler).<br />

— 43 —


Ör. : PiÒt-dawî yerine, piÒdawî, yeniden dofiuÒ (roja piÒdawiyê’de).<br />

Rind-tir, rind’in, karÒÈlaÒtÈrÈlmasÈ, yerine rintir.<br />

Dewlemend-tir, dewlemend, zengin’in karÒÈlaÒtÈrmalÈsÈ yerine<br />

dewlementir.<br />

Ama, ez ji kû zanim, yazÈlÈr, e’ji kû zanim, okunur.<br />

66. Metatez ya da göçüÒme. Oldukça yaygÈn bir olgudur. Birkaç örnek<br />

verecefiiz:<br />

Desgirtî (destgirtî’den) yerine, dergistî, niÒanlÈ.<br />

Nîvro yerine, nîrvo, öfile.<br />

Berf yerine, befir, kar.<br />

Qehbik, kahpe ( kebih kökünden).<br />

Bu bakÈmdan hevrîÒim, ipek (öteki biçimleri: hevrêÒim, hevrûÒim),<br />

Farsça ( )ibriÒim, sözcüfiünün evrimi de ilginçtir, metatez yoluyla<br />

hevirmêÒ verdifii gibi ardÈndan hermîÒ, harmîÒ, ermiÒ biçimlerine<br />

dönüÒür.<br />

FONEMLERËN DÜÒMESË VE BÜZÜLME<br />

67. Kürt dehasÈnÈn dil konusundaki en belirgin özellifii kelimelerin durmadan<br />

kÈsaltÈlarak özleÒtirilmesidir. Bu efiilim özellikle bu dilin sentaksÈ<br />

(sözdizimi) incelendifii zaman daha iyi ortaya çÈkacaktÈr. Ama bu olguyu,<br />

aÒafiÈdaki paragraflarda ele alÈnacak olan kurallar bakÈmÈndan daha Òimdiden<br />

baÒlayarak belirtmekte yarar var. Kürtçe her sözcük, dofial evrimine<br />

bakÈlÈrsa, son derece yofiunlaÒma efiilimi gösterir, öyle ki; olasÈ en kalabalÈk<br />

ses sayÈsÈnÈ gittikçe azaltarak tek heceye inmeye çalÈÒÈr. Bu süreç bazen bazÈ<br />

öfielerin düpedüz kaldÈrÈlÈp atÈlmasÈyla, bazen büzülmeyle safilanÈr. Bu çeÒitli<br />

olgularÈ birer birer ele alacafiÈz.<br />

68. Ünlülerin düÒmesi. Uzun ünlülerin temasÈ sÈrasÈnda i’nin ve e’nin<br />

düÒmesine daha önce iÒaret etmiÒtik (bk. par. 8 ve 9). ∑imdi kÈsa ve uzun<br />

ünlülerin düÒmesinin baÒka örneklerini sunuyoruz:<br />

Rizyanik yerine, rizyang, rezene.<br />

Dargerînek yerine, dargering, sarmaÒÈk.<br />

Alîgûsk yerine, argûÒk, altçenenin arka kenarÈ.<br />

Parûxan yerine, parxan, serbest kaburga.<br />

— 44 —


69. Ünsüzlerin düÒmesi. T, j, k, h, l, n bakÈmÈndan daha önce verilen<br />

örnekler hakkÈnda 44, 47, 52, 58,59 ve 40. paragraflara bakÈlabilir.<br />

Bu çeÒitli ünsüz atÈmlarÈ genelikle birçok ünsüzden oluÒan harf gruplarÈnÈ<br />

hafifletmek efiiliminden dofiar :<br />

a) S ö z c ü k l e r i n i ç i n d e n ü n s ü z d ü Ò m e s i.<br />

Ör. : Destgeh yerine, desgeh, aygÈt, tezgâh.<br />

Dotmam yerine, domam, amca kÈzÈ.<br />

Destmal yerine, desmal, mendil.<br />

Cêndîk yerine, cênîk, Òakak.<br />

Binçeng yerine, biçeng, koltukaltÈ.<br />

Cehwar yerine, cihar, dafiarcÈk.<br />

b) S ö z c ü k l e r i n s o n u n d a n ü n s ü z d ü Ò m e s i.<br />

Genellikle sonek iki ünsüzün ikincisi düÒer.<br />

Ör. : YekÒemb yerine, yekÒem, pazar.<br />

Port yerine, por, saç.<br />

Bend yerine, ben, bafi.<br />

Berçavik, yerine, berçav, gözlük.<br />

Erzînik yerine, erzîn, çene.<br />

Girs yerine, gir, iri.<br />

Sondaki iki ünsüzden birincinin düÒmesine iliÒkin de birkaç örnek verile-bilir<br />

:<br />

Zengelork yerine, zengelok, âdemelmasÈ.<br />

Pêping (pêpeling’den) yerine, pêpik, derece.<br />

70. Fonem gruplarÈnÈn düÒmesi. Birçok durumda, düÒen harfler yalnÈz<br />

ayrÈ ünlüler ya da ünsüzler defiil, birlikte atÈlan birçok fonem olabilir. Bu gibi<br />

defiiÒiklikler genelikle üç ya da daha çok heceden oluÒan bileÒik sözcüklerde<br />

olur ve onlarÈ iki ya da üç heceli duruma getirir.<br />

Ör. : Mastar eki -ayîn, îhan yerine -an fonemi geçer.<br />

Nihêrîn olur nêrîn, bakmak.<br />

Gurçîlik olur gurçik, böbrek.<br />

Agir olur ar, ateÒ.<br />

— 45 —


Tevna pîrikê olur, tevnepîrk, örümcek afiÈ.<br />

Zêringer olur, zêrker, kuyumcu.<br />

Peransû olur, parsû, kaburga.<br />

Mezintir olur, mestir, daha büyük.<br />

∑emsedîn olur, ∑emdîn, özel ad.<br />

71. Büzülme. Büzülme olgularÈ arasÈnda Òunlar sayÈlabilir:<br />

a) RastlantÈ sonucu yan yana gelen fonemler (edat ve zamir, önfiil ve fiil,<br />

vb.). BunlarÈn en önemlileri daha önce incelenmiÒti (par. 25, 27, 32).<br />

b) Daha önce par. 66’da belirtilen kural gerefiince sözcüklerin içinde süreklilik<br />

kazanan durumlar. BunlarÈn hepsi, uzun ünlüler lehine (genellikle kÈsa)<br />

ünlü ve ünsüzden oluÒan sabit bazÈ gruplarÈn atÈlmasÈ sonucunu dofiurur.<br />

AÒafiÈdaki tablolar, genel olarak daha tutucu olan bazÈ dafi afiÈzlarÈndaki<br />

(Botan, Hakkari, Behdinan ve hatta Tor Abdîn) biçimler ile ova lehçelerindeki<br />

sözcükler karÒÈlaÒtÈrÈlarak düzenlenmiÒtir. Bu Òekilde saptanan örneklerin sayÈsÈ<br />

ve uygunlufiu öyledir ki, ona dayanÈlarak bu defiiÒikliklerin Kürt ünlü sisteminin<br />

geliÒmesinde bir aÒama sayÈlabilecefii yolunda bir kuram öne sürülebilir: bunun<br />

için bilimsel yayÈnlar beklenmelidir ve bu arada söz konusu defiiÒikliklerin Arap<br />

ve Fars kökenli sözcüklerde çok belirgin oldufiu söylenebilir.<br />

Buna göre -eh, -we-, -ehe-, -ehi- yerine a geçer.<br />

Ör. : Kehnî olur, kanî, kaynak, çeÒme.<br />

Pehtin olur, patin, piÒirmek.<br />

Dehnû olur, danû, dövme.<br />

DehÒik, olur, daÒik, sÈpa.<br />

Cehnî olur, canî, tay.<br />

Reh olur, ra damar, sinir.<br />

Behjo olur, bajo, ajotin fiilinin emir kipi.<br />

Behvêje olur, bavêje, avêtin’in emir kipi.<br />

Behwer olur, bawer (bawer kirin, inanmak).<br />

∑ehir olur, Òar, kent.<br />

Pehnî olur, panî, topuk.<br />

Pehîz olur, paîz, sonbahar.<br />

Fehim (Ar. ) olur, fam.<br />

— 46 —


Xwestin olur xastin, istemek.<br />

Xweher olur, xwar, efiri.<br />

Behir olur, par, pay.<br />

Tehil olur, tal, acÈ (kahve acÈsÈ).<br />

Çehiv olur çav, göz.<br />

Pehin olur, pan, geniÒ.<br />

72. -eh-, -ehi-, -ey- gruplarÈnÈn yerine ê geçer.<br />

Ör. : Reh olur, rê, yol.<br />

Behvil olur, bêvil, burun.<br />

∑eh olur, Òê, sarÈÒÈn, al.<br />

Rehil olur, rêl, orman.<br />

Avehtin olur, avêtin, fÈrlatmak, atmak.<br />

Mehvan olur, mêvan, misafir.<br />

Behtir olur, bêtir, en iyi.<br />

Çehlek olur, çêlek, inek.<br />

Pey olur, pê, ayak.<br />

Keyf olur, kêf, zevk. (Ar. )<br />

Eleyh olur, elêh, aleyh. (Ar. )<br />

Heyiv olur, hêv, ay.<br />

Meyiw ya da mehiw olur, mêw, asma kütüfiü.<br />

73. -ih-, -ihi-, -iyi- gruplarÈnÈn yerine î geçer.<br />

Ör. : Tirih olur, tirî, üzüm.<br />

Bih olur, bî, söfiüt.<br />

Cih olur, cî, yer, mevki.<br />

Pêçih olur, pêçî, ayak parmafiÈ.<br />

Sipih olur, sipî, bit.<br />

Sihwan olur, sîwan, Òemsiye, gölgelik.<br />

Sih olur, sî, gölge.<br />

Dihtin olur, dîtin, görmek.<br />

Bibihne olur, bibîne, gör.<br />

Rihtin olur, rîtin, sÈçmak.<br />

Mih olur, mî, koyun (diÒi).<br />

Tihin olur, tî, susamÈÒ.<br />

— 47 —


Mihvan olur, mîvan, misafir, davetli.<br />

Gilih olur, gilî, yakÈnma.<br />

Bihin olur, bîn, koku.<br />

Dihin olur, dîn, deli.<br />

Hiyiv olur, hîv, ay.<br />

AyrÈca, sözcüklerin baÒÈnda -hi- gurubunun yerine çofiu zaman î geçer<br />

(bk.par. 9, AçÈk.I).<br />

AÇIKLAMA I. -eh- gurubun bazen a, bazen ê oldufiu görülür.<br />

AÇIKLAMA II. YukarÈdaki listelerde sözü geçen ve mevân ve mîvan’a<br />

dönen mehvan ve mihvan; hêv ve hîv’e dönen heyiv ve hiyiv gibi ilk ya<br />

da büzülmüÒ paralel biçimler, daha önce par. 10’da iÒarat edildifii gibi e’den<br />

i ’ye ve tersine geçiÒin sÈklÈfiÈyla açÈklanabilir.<br />

Kürtçeye uyarlanmÈÒ yabancÈ sözcüklerin de tÈpkÈ Ëranca kökenli sözcükler<br />

gibi büzülme olgularÈna ufiradÈfiÈnÈ görmek ilginç bir sonuçtur. Fehm,<br />

keyf, eleyh sözcüklerinde durum böyledir. AÒafiÈdaki listelerde de benzer<br />

örnekler bulunacaktÈr.<br />

74. -uh-, we-, -wî-, -ih-, -wi-, -ihu-, -weyi- gruplarÈnÈn yerine o geçer.<br />

Ör. : Guhtin olur, gotin, demek, söylemek.<br />

Rihnî olur, ronî, ÈÒÈk.<br />

Rihnahî olur, ronahî, ÈÒÈk.<br />

Ciht olur, cot, çift.<br />

Sihtin olur, sotin, yakmak.<br />

Werdek olur, ordek, ördek.<br />

Guh olur, go, kulak.<br />

Swind olur, sond, ant, yemin.<br />

Kwîr olur, kor, kör.<br />

Kwîz olur, gûz, ceviz.<br />

Stirih olur, stiro, boynuz.<br />

Ajihtin olur, ajotin, itmek, götürmek, sürmek.<br />

Mihvik olur, movik, omur, eklem.<br />

Mihtac olur, motac, muhtaç. (Ar. )<br />

— 48 —


Dihun olur, don, yafi.<br />

Bihust olur, bost, karÈÒ.<br />

Bihurîn olur, borîn, geçmek.<br />

Xweying olur, xong, kÈz kardeÒ.<br />

75. -wî- ve çok nadiren -ih- gruplarÈnÈn yerine û geçer.<br />

Ör.: Dwîr olur, dûr, uzak.<br />

Kwîr olur, kûr, derin.<br />

Biwîk olur, bûk, gelin.<br />

Qwîz olur, qûz, sansar.<br />

Xwîn olur, xûn, kan.<br />

XwîÒk olur, xûÒk, kÈz kardeÒ.<br />

Hwîr olur, hûr, ince, ufak.<br />

Stwîr olur, stûr, kalÈn.<br />

Twîj olur, tûj, 1) sivri, keskin. 2) biberacÈsÈ<br />

∑wîr olur, Òûr, kÈlÈç.<br />

∑ihjin olur, Òûjin, çuval ya da yorgan ifinesi.<br />

AÇIKLAMA I. -ih- gurubu î kadar o’ya da döndüfiü gibi -wî-de genellikle<br />

û’ya, bazen de o’ya döner.<br />

AÇIKLAMA II. Bu tablolarda yer alan sözcükler çofiunlukla, ünlü ve<br />

ünsüz gruplarÈ içeren eski Ëranca köklerle ve yukarÈdaki örneklerde gösterdifiimiz<br />

büzülmeye tekabül etmektedir (Ör. par. 52’de söz konusu edilenler).<br />

Ama, difierleri, ancak uzun ünlülerin bulundufiu sözcüklerde gelir; dûr,<br />

dîtin, kanî, vb. sözcüklerinde oldufiu gibi.<br />

76. Bu büzülme olgularÈna paralel olarak, Kürtçe eÒil, yani çift sözcüklerle<br />

bazen aynÈ sözcüfiün içerdifii çeÒitli anlamlarÈ vermeye ve sözcükleri<br />

çeÒitlendirmeye çalÈÒÈr. ËÒte birkaç tipik örnek :<br />

Rê ve ra sözcüklerinin ikisi de reh, yol sözcüfiünden gelir, ama rê, yol<br />

ve ra, atardamar demektir.<br />

Kor ve kûr. BazÈ Kuzeydofiu afiÈzlarÈnda kwîr sözcüfiü hem «derin» hem<br />

«kör» anlamÈna gelir; bu anlamlardan birincisi bugün de yaÒamaktadÈr, oysa<br />

— 49 —


ikincisi bir atasözünde kalmÈÒtÈr: «ne çira ji kwîra re, ne duhêl ji kera re»<br />

(ne köre ÈÒÈk, ne safiÈra davul). Büzülme sonucu kwîr olur; kor, kör ve kûr,<br />

derin.<br />

Rêtin ve rîtin. Bir tek mastardan, rehtin ya da rihtin’den, rêtin, dökmek,<br />

yaymak, ve rîtin, sÈçmak eÒil sözcükleri dofiar.<br />

Kêr ve kîr. Kehir ya da kihir eski biçiminden, her biri defiiÒik anlamda<br />

kullanÈlan kêr ve kîr, sözcükleri dofimuÒtur. Ama defiiÒik lehçelerde bu iki<br />

sözcüfie verilmesi gereken anlam üzerine uyum safilanamamÈÒtÈr:<br />

Kurmancîde kîr, penis (erkeklik organÈ), ve kêr, bÈçak demektir. Tersine<br />

Soranîde kêr, penis, ve kêrd, bÈçak anlamÈna gelir.<br />

VURGU<br />

77. BÜKÜNSÜZ SÖZCÜKLERËN VURGULANMASI. Vurgunun yeri hep aynÈ<br />

defiildir. Sözcükler aylÈn haldeyken genellikle son hece üzerindedir; ama,<br />

bazÈ hallerde, sondan bir önceki hecenin üstüne düÒer. Uzun olsun, kÈsa<br />

olsun, her ünlü vurgu almaya elveriÒlidir.<br />

78. S o n h e c e d e v u r g u a l a n s ö z c ü k l e r. BileÒik<br />

olmayan bütün adÈl biçimler (adlar, sÈfatlar, belirteçler), bileÒik adÈl biçimlerin<br />

çofiunlufiu, mastarlar ve sÈfatfiiller (partisipler) böyledir.<br />

Ör. : Derman, ilaç.<br />

Perde, perde.<br />

Gotin, söylemek, demek.<br />

KuÒtî, maktul.<br />

Brazava, safidÈç.<br />

Derzîdank, ifinelik.<br />

Daristan, orman.<br />

∑îpane, eÒik.<br />

Mersef, sini.<br />

Dewlemend, zengin.<br />

Tirsonek, ödlek.<br />

Dergevanî, kapÈcÈlÈk, vb.<br />

— 50 —


Vurgunun yegâne etkisi, vurguladÈfiÈ ünlünün Òiddetinde defiiÒiklik yapmasÈdÈr.<br />

Ünlünün tÈnÈsÈnda ve çÈkÈÒ süresinde, hiçbir durumda, herhangi bir<br />

defiiÒime ya da bozulmaya neden olmaz : vurgulanan kÈsa ünlü gene kÈsa<br />

kalÈr.<br />

79. BileÒik sözcükler, yalÈn haldeyken, son parçanÈn son hecesi vurgu alÈr.<br />

Ör. : Cotkarî, çiftçi.<br />

Havîngeh, yazlÈk.<br />

Virker, yalancÈ.<br />

Önemli bir nokta da Òudur: bileÒik sözcükler çofiu zaman, son hecedeki<br />

vurgudan ayrÈ, yalÈn haldeyken birinci parçayÈ normal olarak etkileyen vurgunun<br />

süreklilifiinin sonucu olarak ikinci bir vurgu daha alÈrlar.<br />

Ör. : Dergevan, kapÈcÈ (dergeh-van).<br />

Ezmandev, damak (ezman-dev).<br />

Keskesor, gökkuÒafiÈ (kesk-e-sor).<br />

Sîngebend, göfiüslük (sîng-e-bend).<br />

Herêna, kararsÈzlÈk (herê-na).<br />

∑îpane, eÒik (Òîp-ane).<br />

Seyrangeh, gezinti yeri (seyran-geh).<br />

80. S o n d a n b i r ö n c e k i h e c e d e v u r g u a l a n s ö z -<br />

c ü k l e r. -ik ve -î sonekleriyle oluÒan bazÈ bileÒik sözcükler bu katagoriye<br />

girer.<br />

-ik soneki alan ve üç ya da daha fazla heceli olan bileÒik sözcükler sondan<br />

önceki hecede vurgulanÈr. Sonekin i’si o zaman belli belirsiz telaffuz edilir.<br />

Ör. : Sorevêrik, sülüngillerden kuÒ türü.<br />

Erzînk, çene<br />

Xelîtik, fiÒeklik.<br />

Malxelîtik, fiÒeklik gözü.<br />

TeÒîrêsik,kerkenez.<br />

DirêÒik, biz (delgi).<br />

Gurçîlik,böbrek.<br />

Tilotêzik, su püskürtme borusu.<br />

Strotêzik, su püskürtme borusu.<br />

— 51 —


Sinsiyarik, akbaba.<br />

Zengelorik, âdemelmasÈ.<br />

Darkutik, yeÒil afiaçkakan.<br />

Bilbilîtanik, kelebek.<br />

Pîrqelaçik, semizotu.<br />

Fakat, bölgelerin birçofiunda, bu son heceden bir öncekini vurgulama<br />

i’nin, hatta bazen ona bitiÒik ünsüzün yok olmasÈ sonucunu verir.YukarÈdaki<br />

sözcükler Òöyle söylenir:<br />

Sorevêrk (sorevêr, surevêlk), erzînk (erzîng, erzîn), xelîtk, malxelîtk<br />

(malxelît), teÒîrêsk (teÒîrês), tilotêzk, zengelork (zengelok, zengelor),<br />

darkutk, bilbilîtank, pîrqelaçk (pîrqelaç, pîçak).<br />

Sözcükler böyle kÈsalÈnca vurgu son hecenin üstünde yer alÈr.<br />

AÇIKLAMA I. Sorevêr, erzîn, teÒîrês gibi eÒil sözcüklerin sonekin<br />

atÈlmasÈndan dolayÈ mÈ ortaya çÈktÈfiÈ, yoksa tersine, bu sözcüklerin ilk biçimleri<br />

mi oldufiu üzerinde düÒünülebilir.<br />

AÇIKLAMA II. -ik’li bileÒik sözcükler, iki heceli olduklarÈ zaman normal<br />

olarak son hecede vurgu alÈrlar.<br />

Ör. : Kurik, ofilan çocuk.<br />

Dêrik, kent adÈ.<br />

Keçik, kÈz çocuk.<br />

Kêrik, çakÈ.<br />

Holik, kulübe.<br />

81. -î sonekiyle oluÒan ve ikiden fazla hece içeren bileÒik sözcükler, soyut<br />

bir anlam taÒÈmÈyorlarsa, genellikle sondan önceki hecede vurgu alÈrlar.<br />

Ör. : Garisî, Mêrsinî, Hesînî, aÒiret adlarÈ.<br />

Bajarî, kentli, Òehirli.<br />

Destarhêrdî, defiirmenci (el defiirmeni kullanan).<br />

Beredayî, baÒÈboÒ, berduÒ, serseri, beyhude.<br />

Tirsoyî, ödlek.<br />

∑erevanî, savaÒçÈ.<br />

Kenokî, güleç, küstah, arsÈz.<br />

Daweriwandî, süzülmüÒ.<br />

— 52 —


Bu sözcüklerin bir kÈsÈmÈnÈn soyut anlamlÈ eÒadlÈlarÈ (homonim) bulundufiunu<br />

da belirtelim. Gerçekten, -î soneki, bazen ad yerine geçebilen ve<br />

eylemi yapan kiÒiyi ya da bir özellifii belirten sÈfatlar yapmaya (somut<br />

anlam), bazen de bu eylemi ya da özellifii ifade eden adlarÈ yapmaya yarar<br />

(soyut anlam).<br />

Soyut anlamlÈ -î’li bileÒik sözcükler son hecede vurgulanÈr.<br />

Ör. : Mezinahî, büyüklük.<br />

Spehîtî, güzellik.<br />

Mêranî, cesaret, erkeklik.<br />

Piranî, sayÈ, çokluk, çokluk.<br />

Kêmasî, kusur.<br />

AÒafiÈdaki örnekler, bazÈ hallerde, bu vurgulama farkÈnÈn soyut ve somut<br />

anlamlÈ eÒadlÈlarÈn nasÈl birbirinden ayÈrt etmeye yaradÈfiÈnÈ göstermektedir.<br />

Ör. : Karwanvanî, kervancÈlÈk.<br />

Karwanvanî, kervancÈ.<br />

Kenokî, güleçlik, hayasÈz.<br />

Cotkarî, tarÈm.<br />

Cotkarî, çiftçi.<br />

Mazîvanî çûne maziyan, meÒe palamudu toplayÈcÈlarÈ palamudu<br />

toplamaya gittiler.<br />

Mazîvanî ne karê ax¨an e, meÒe palamudu toplamak afialarÈn iÒi defiil.<br />

Ne jina kenokî, ne mêrê fêtokî, ne hayasÈz kadÈn, ne utangaç erkek<br />

(atasözü).<br />

Fêtokî li mêran, kenokî li jinan naye, ne utangaçlÈk erkefie yaraÒÈr,<br />

ne hayasÈzlÈk kadÈna (atasözü).<br />

AÇIKLAMA I. -çî sonekiyle yapÈlan ve hepsi somut anlamlÈ olan bileÒik<br />

sözcüklerde, istisna hep son hece vurgulanÈr.<br />

AyrÈca bunlarÈn hiçbirinin soyut eÒadlÈsÈ da yoktur.<br />

Ör.: Dawaçî, davacÈ.<br />

Tifingçî, tüfekçi, iyi niÒancÈ.<br />

Qehweçî, kahveci.<br />

— 53 —


AÇIKLAMA II. AynÈ Òekilde, iki heceli olduklarÈ taktirde, -î’li bileÒik<br />

sözcükler, anlamlarÈ nasÈl olursa olsun, son hecede vurgulanÈrlar.<br />

Ör. : MûÒî, Wanî (MuÒ’lu, Van’lÈ); Botî (Botan’lÈ), Jêlî, Kerî,<br />

Xiyî, Memî, Remî (aÒiret adlarÈ); Avî (sulanmÈÒ); bejî (kurak);<br />

kovî (yabanî); kedî (evcil).<br />

AÇIKLAMA III. -kî ile sona eren belirteçler de son î üzerine vurgu alÈrlar:<br />

êvarkî, akÒa müzeri : teniÒtkî, yandan; dirêjkî, boyuna; kerkî, tîÒtîÒkî, ayaküstü.<br />

82. BÜKÜNLÜ SÖZCÜKLERËN VURGULANMASI. Herhangi bir sözcüfie sürekli<br />

olmayan sonekler (takÈlar, ad ve fiil çekimekleri) ya da önekler (fiil<br />

öneki) eklenmesi, genel olarak vurgunun yerini defiiÒtirmez. Çofiunlukla<br />

sözcük yalÈn haldeyken hangi hece vurgulanÈyorsa gene o hece vurgulanÈr.<br />

KarÒÈlaÒÈlabilecek çeÒitli olanaklarÈ, her biri için, belirtilmiÒ olan kurala<br />

aykÈrÈ istisnalar varsa onlarÈ da göstererek art arda inceleyecefiiz.<br />

83. T a k È l a r. Belirtici ya da belirtisizleÒtirici bir takÈnÈn varlÈfiÈ (bk.<br />

Böl. III ve IV) vurgunun konumunu asla etkilemez.<br />

Ör. : Derman, ilaç: dermanek, bir ilaç; dermanê wî, onun ilacÈ;<br />

dermanên wan, onlarÈn ilaçlarÈ.<br />

Zava, damat: zavayê min, damadÈm (benim damat).<br />

Dar, afiaç: dara mezin, büyük afiaç; darek, bir afiaç;<br />

dareke mezin, büyük bir afiaç; darine mezin, büyük afiaçlar.<br />

Mase, masa: maseya spî, beyaz masa; maseke dirêj, uzun bir<br />

masa.<br />

Açiklama. Belirsizlik takÈsÈ -ek ile sonek -ek ya da -ik’i karÈÒtÈrmamak<br />

gerekir. Birincisi asla vurgu almaz, oysa sürekli bir öfie olan ikincisi alabilir<br />

(bk. par. 80).<br />

Ör.: Kêr, bÈçak; kêrek, bir bÈçak; kêrik, çakÈ.<br />

Hol, hol; holek, bir hol; holik; kulübe.<br />

Fort, meydan okuma; fortek, bir meydan okuma;<br />

fortek, övüngen, palavracÈ.<br />

— 54 —


84. D u r u m b ü k ü n l e r i. Çok heceli sözcüklerle tek heceli<br />

sözcükler arasÈnda ayrÈm yapmak gerek.<br />

1. Çok heceli sözcüklerde vurgunun yeri, ad takÈlarÈnÈn varlÈfiÈyla asla<br />

defiiÒiklifie ufiramaz.<br />

Ör. : Mehîn, kÈsrak: mehînê, mehînan, mehînekê, mehînina.<br />

Dotmam, kÈz yefien: dotmamê, dotmaman, dotmamina.<br />

∑ivan, çoban: Òivanî, Òivanan, Òivanekî, Òivanine.<br />

AÇIKLAMA I. Ëlerde görecefiiz ki, tÈpkÈ takÈlar gibi durum bükünleri de, a<br />

ya da e ile sona eren sözcüklerin son ünlüsü ile kaynaÒÈp büzüÒebilir. Vurgu<br />

bu taktirde ek öfienin üstüne düÒer gibidir. AslÈnda, yalÈn halde alÈnan<br />

sözcüfiün son hecesinin üstünde kalÈr, son ünlü büzüÒme dolayÈsÈyla sadece<br />

tÈnÈ defiiÒiklifiine ufirar.<br />

Ör.: Mase, masa: masa min, masam; masê, masan (tekil ve<br />

çofiul efiik durum).<br />

Pale, orakçÈ, ekin biçen: palên gund, köyün orakçÈlarÈ;<br />

palê, palan (tek. ve çofi. efi.dur.).<br />

Mecrefe, kar kürefii: mecrefê, mecrefan (efi. durum).<br />

AnÈlan örneklerin büzüÒmemiÒ biçimleri; maseya, maseyê, maseyan;<br />

paleyên, paleyî, paleyan; mecrefeyê, mecrefeyan.<br />

AÇIKLAMA II. Bir ad çekim ekinin varlÈfiÈ, -ek belirsizlik takÈsÈndaki<br />

ünlünün düÒmesine sebep oldufiu gibi -ik, -ek soneklerindeki ünlünün de<br />

düÒmesine sebep olur.<br />

Ör.: Keçkê, bir kÈz (keçek, bir kÈz’Èn efi. durumu).<br />

Keçkê, küçük kÈz (keçik’in efiik durumu).<br />

Bu Òekilde ortaya çÈkan eÒadlÈlar (homonim) vurgulamayla ayÈrt edilir:<br />

belirsizlik takÈsÈ almÈÒ tek heceli bir ad söz konusu oldufiunda, vurgu<br />

sözcüfiünün kökü üzerindeki normal yerini korur (keçkê, keçek’Èn efiik<br />

durumu, bir kÈz); tersine, -ik, -ek almÈÒ bileÒik bir sözcük söz konusu oldufiu<br />

zaman, sonek ünlüsünün düÒmesi dolayÈsÈyla vurgu ad çekim ekinin zaman,<br />

sonek ünlüsünün düÒmesi dolayÈsÈyla vurgu ad çekim ekinin üstüne kayar<br />

(keçkê, keçik’in efiik durumu, küçük kÈz).<br />

— 55 —


Ör. : Keçkê ya da keçikê, küçük kÈz (keçik’in tekil efiik durumu).<br />

Keçkê ya da keçekê, bir kÈz (keçek’in tekil efiik durumu)<br />

Kêrkê (ya de kêrekê) bide min, bana bir bÈçak ver<br />

(kêrek, bir bÈçak’tan).<br />

Di holkê (ya da holekê) de, bir holde (holek, bir hol’den).<br />

Di holkê (ya da holikê) de, kulübede (holik, kulübe’den).<br />

2. Tek hecelere eklenen ad çekim ekleri, aÒafiÈdaki sözcüklere<br />

takÈldÈklarÈ zaman, kendi üstlerine almak üzere vurgunun yerini defiiÒtirirler.<br />

a) Bir ünsüzden önce ya da sonra gelen uzun ya da kÈsa ünlü.<br />

Ör. : Av, su : avê, avan.<br />

Ap, amca : apî, apan.<br />

Ol, din : olê, olan.<br />

Ew, tekil 3. Òah.: iÒar. zam. ve sÈf.: ewî, ewê, ewan.<br />

Ba, rüzgâr : bayî, bayan.<br />

Pê, ayak : peyî, peyan.<br />

Se, köpek : seyî, seyan.<br />

Dê, ana : deyê, deyan.<br />

b) Önünde ve ardÈnda bir ünsüz bulunan kÈsa ya da uzun ünlü.<br />

Ör. : Dar, afiaç : darê, daran.<br />

Ker, eÒek : kerî, keran.<br />

Dot, kÈz : dotê, dotan.<br />

Bav, baba : bavî, bavan.<br />

c) Önünde bir ünsüz, ardÈnda iki ünsüz bulunan kÈsa ünlü.<br />

Ör. : Dest, el : destî, destan.<br />

Çeng, kol, kanat : çengî, çengan.<br />

Deng, ses : dengî, dengan.<br />

Hesp, at : hespî, hespan.<br />

YukarÈda anÈlanlarda baÒka tipteki tek heceli sözcükler, ad çekim eki<br />

alsalar bile, vurgularÈ normal yerinde kalÈr.<br />

Ör. : Stran, ÒarkÈ : stranê, stranan.<br />

Stêrk, yÈldÈz : stêrkê, stêrkan.<br />

— 56 —


Blûr, kaval, blûrê, blûran.<br />

Brûsk, ÒimÒek: brûskê, brûskan.<br />

85. F i i l ç e k i m e k l e r i. Fiilin ÒahÈs ekleri almayan biçimleri<br />

(mastar, sÈfatfiil, emir) ile ÒahÈs ekleri alan biçimleri (çekim zamanlarÈ) ayrÈ<br />

ayrÈ ele alÈnÈp incelenmelidir. Birincilerde genellikle son hece vurgu alÈrlar.<br />

a) Mastar.<br />

Daima son heceye vurgu alÈr.<br />

Ör.: Hatin, gelmek; ketin, düÒmek; bezîn, koÒmak; geriyan, dolaÒmak;<br />

çûn, gitmek.<br />

b) SÈfatfiil.<br />

-î sonekiyle elde edilen ve ada benzer bir biçim olan sÈfatfiil -î’li sözcüklere<br />

uygulanan genel kurallara uyar (bk. par. 81).<br />

Ëki heceli sÈfatfiiller, bundan dolayÈ, son heceye vurgu alÈrlar; üç ya da<br />

daha fazla heceli olanlar vurguyu sondan bir önceki hecede alÈrlar.<br />

Ör.: KuÒtî, öldürülmüÒ; hatî, gelmiÒ; ketî, düÒmüÒ; çûyî, gitmiÒ.<br />

Kelandî, kÈzarmÈÒ; dawerivandî, süzülmüÒ; zivirandî,<br />

döndürülmüÒ; geriyayî, dolaÒmÈÒ.<br />

c) Emir.<br />

Daima son heceye vurgu alÈr.<br />

Ör.: Were, gel (hatin’den).<br />

Biçe, git (çûn’dan).<br />

Bikeve, düÒ (ketin’den).<br />

Bibeze, koÒ (bezîn’den).<br />

d) fiilin ÒahÈslÈ biçimleri.<br />

Vurgu ÒahÈs çekim ekini asla etkilemez; daima fiil kökünün son hecesine<br />

düÒer; ama bu son hece, bazÈ hallerde, çekim ekine katÈlÈp büzüÒebilir ve<br />

onunla kaynaÒabilir.<br />

Örnek olarak -in’li fiillerin geçmiÒ zamanlarÈ için, hatin, gelmek fiilinin<br />

isteme kiplerinden preteritin belirli bildirme zamanÈ ile bileÒik zamanÈnÈ<br />

verecefiiz.<br />

— 57 —


Ez hatim. (Bila) ez bihatama.<br />

Tu hatî. (Bila) tu bihatayî.<br />

Ew hat. (Bila) ew bihata.<br />

Em hatin. (Bila) em bihatana.<br />

Hon hatin. (Bila) hon bihatana.<br />

Ew hatin. (Bila) ew bihatana.<br />

ËÒte Òimdi de -an, -în ve -ûn’lu fiiller için geriyan, dolaÒmak bezîn,<br />

koÒmak; çûn, gitmek fiillerinin aynÈ zamanlarÈ.<br />

Ez geriyam. (Bila) ez bigeriyama.<br />

Tu geriyayî. (Bila) tu bigeriyayî.<br />

Ew geriya. (Bila) ew bigeriya.<br />

Em geriyan. (Bila) em bigeriyana.<br />

Hon geriyan. (Bila) hon bigeriyana.<br />

Ew geriyan. (Bila) ew bigeriyana.<br />

Ez bezîm. (Bila) ez bibeziyama.<br />

Tu bezî (Bila) tu bibeziyayî.<br />

Ew bezî. (Bila) ew bibeziya.<br />

Em bezîn. (Bila) em bibeziyana.<br />

Hon bezîn. (Bila) hon bibeziyana.<br />

Ew bezîn. (Bila) ew bibeziyana.<br />

Ez çûm. (Bila) ez biçiwama.<br />

Tu çûyî. (Bila) tu biçiwayî.<br />

Em çûn. (Bila) em biçiwana.<br />

Hon çûn. (Bila) hon biçiwana.<br />

Ew çûn. (Bila) ew biçiwana.<br />

AÇIKLAMA I. Biraz ilerde görecefiimiz gibi, yukarÈda ele aldÈfiÈmÈz kategoriye<br />

ait bütün zamanlar preteritin tekil üçüncü ÒahÈsÈndan yararlanarak<br />

oluÒur. O da mastar ekinin atÈlmasÈyla, yanÈ -in’li fiiller için -in’in (hatin’den<br />

ha; ketin’den ket kalmak üzere) ve -an, ûn, -în’li fiiller için -n’nin<br />

atÈlmasÈyla elde edilir (geriyan’dan geriya; çûn’dan çû ; bezîn’den bezî kalmak<br />

üzere). -in’li fiillerde o zaman vurgu kökün son hecesine kaydÈrÈlÈr (hat,<br />

ket); sürekli bir öfie olmayan bir ÒahÈs çekim ekinin gelmesi, yeni konum<br />

— 58 —


akÈmÈndan etkisiz kalÈr (hat-im, ket-im, vb.). Buna karÒÈlÈk, -an, -ûn, -în’li<br />

fillerdeki -n mastar ekinin atÈlmasÈ, vurgunun yerinin defiiÒmesine yol açmaz,<br />

çünkü vurgunun normal olarak bulundufiu ünlü yerinde kalmÈÒtÈr<br />

(geriyan’dan geriya, vb.) Bu duruma göre, bu fiillerde preteritin tekil üçüncü<br />

ÒahsÈ vurgulu bir ünlü ile sona eriyor demektir; ÒahÈs çekim ekinin varlÈfiÈ,<br />

bazen bir bafilantÈ ünsüzünün gelmesine, gerektifiinde kökün son ünlüsünde<br />

bir tÈnÈ defiiÒimine (ez biçiwama, ez bibeziyama vb.), bazen bir büzülmeye<br />

(bezî-î yerine tu bezî;çû-in yerine, hon çûn, vb.) yol açar, ama bu olgularÈnÈn<br />

ne biri, ne öteki vurgunun konumunu etkileyebilir; normalde etkiledifii fonemin<br />

üstünde kalÈr o fonem defiiÒiklifie ufirasÈn ufiramasÈn farketmez.<br />

Emirden türeme zamanlarda (üçüncü grup zaman) vurgu daima çekim<br />

ekine desteklik eden ünlünün üstüne düÒer.<br />

Örnek olarak ketin (bikeve), düÒmek ve rahiÒtin (rahêje), yakalamak<br />

fiillerinin Òimdiki zaman bildirme kipi çekimlerini verecefiiz.<br />

Ez dikevim. Ez radihêjim.<br />

Tu dikevî. Tu radihêjî.<br />

Ew dikeve. Ew radihêje.<br />

Em dikevin. Em radihêjin.<br />

Hon dikevin. Hon radihêjin.<br />

Ew dikevin. Ew radihêjin.<br />

Açiklama II. Kürtçede emir kipi, daha önce görüldüfiü gibi, daima vurgulu<br />

bir son ünlü taÒÈr ve ÒahÈs çekim ekleri onunla birleÒip büzüÒür, vurgunun<br />

yeri de defiiÒmez.<br />

86. Genel açÈklama. Okuyucu, paragraf 77’de söyledifiimiz gibi,<br />

Kürtçede vurgunun konumunun düzensiz oldufiunu asla aklÈndan çÈkarmamalÈdÈr.<br />

DolayÈsÈyla belirtmiÒ oldufiumuz bütün kurallarÈn istisnasÈ var<br />

demektir. ËÒte birkaç örnek:<br />

Jîrkî, -den, -den beri (bk. par.81, AçÈkl. III).<br />

Avî, sürüden ayrÈlmÈÒ koyun (bk. par. 81. AçÈk. II).<br />

Qaqib, kazan; qaqiban da denir (bk. par.78).<br />

Cizerî, Cizreli (bk. par. 81).<br />

Palewî, Palu’lu (bk. par. 81).<br />

Îro, bugün (bk. par. 81).<br />

— 59 —


Öte yandan, hindistanî, Hintli; Òaristanî, kentli; frengistanî, avrupalÈ,<br />

vb. gibi sözcükler par.81. AçÈkl. I’de incelenmiÒ olan sözcükler sÈnÈfÈnda yer<br />

alÈr.<br />

SÖZGÜCKLERDE E∑MLEME<br />

Bir û bafiÈ ile birbirine bafilÈ iki sözcük birbirini izlerse birincisinin çÈkÈÒ<br />

süresi daima ya ötekininkiyle eÒit ya da ondan daha kÈsadÈr ve ses aygÈtÈnÈn<br />

en ön tarafÈnda bofiumlanÈr.<br />

1) DefiiÒik sayÈda hece içeren sözcükler: en kÈsa daima baÒta yer alÈr.<br />

Ör. : Ga û çêlek, öküz ile inek.<br />

∑ûr û xençer, kÈlÈç ile hançer.<br />

Dîk û mirîÒk, horoz ile tavuk.<br />

2) AynÈ sayÈda hece içeren sözcükler: en çok uzun ünlüyü içeren sözcük<br />

ikinci sÈrada yer alÈr.<br />

Ör. : Pismam û dotmam, amca ofilu ile amca kÈzÈ.<br />

Çep û rast, sol ile safi.<br />

Jin û mêr, kadÈn ve erkek.<br />

Ëki sözcüfiün ünlüleri aynÈ sayÈda ise, en çok sayÈda ünsüz içeren sözcük<br />

ikinci sÈrada yer alÈr.<br />

Ör. : Dê û bav, ana ile baba.<br />

Mil û ling, kol ile bacak.<br />

Mê û nêr, diÒi ile erkek.<br />

Her iki sözcüfiün çÈkÈÒ süresi tÈpatÈp aynÈ ise damafiÈn en önünde<br />

bofiumlanan birinci sÈrada yer alÈr.<br />

Ör. : Keç û kur, kÈz ile ofilan.<br />

Dest û ling, el ile bacak.<br />

Rî û rû, sakal ile yüz.<br />

Açiklama. Bugün geliÒtirilmekte olan yazÈlÈ dil, mantÈkî nedenlerle bu<br />

paragrafta belirtilen kurallardan sÈk sÈk sapmaktadÈr.<br />

— 60 —


ËKËNCË BÖLÜM<br />

MORFOLOJË


I. DËLBËLGËSË KATEGORËLERË<br />

CËNS VE SAYI<br />

88. Kürt dilinin çeÒitli öfieleri çok belirgin iki gruba ayrÈlÈr<br />

a) D e fi i Ò k e n s ö z c ü k l e r. Bunlar takÈ, çekim eki ya da ÒahÈs<br />

eki alabilen sözcüklerdir. Adlar ve ad gibi kullanÈlan bütün sözcükler, zamirlerin<br />

çofiu, iÒaret ve soru sÈfatlarÈ, belgisiz sÈfatlarÈn çofiu, fiiller bu kategoriye<br />

girer.<br />

b) D e fi i Ò m e y e n s ö z c ü k l e r ; Bunlar niteleme sÈfatlarÈ (ad olarak<br />

kullanÈlmadÈklarÈ taktirde), bazÈ soru sÈfatlarÈ, belgisiz sÈfatlar ve belirteçler,<br />

ilgeçler (edat), bafilaç, vb. gibi hiçbir takÈ, hiçbir çeÒit ek almayan<br />

sözcüklerdir.<br />

89. Kürtçede iki cins, eril ve diÒil, ve iki sayÈ, tekil ve çofiul vardÈr. Cins<br />

ve sayÈ ayrÈmÈ ad olarak kullanÈlan bütün sözcüklere uygulandÈfiÈ gibi<br />

defiiÒken sözcük kategorilerine (par.88-a) giren zamirlerle sÈfatlarÈn çofiuna<br />

da uygulanÈr. Fiillerin çekiminde cins dikkate alÈnmaz, yalnÈz ÒahÈs ve sayÈ<br />

dikkate alÈnÈr.<br />

Bir sözcük yalÈn halde kaldÈfiÈ taktirde (bak par. 98, not 1) hiçbirÒey, a<br />

priori, onun eril ya da diÒil, tekil ya da çofiul oldufiunu göstermez. Ancak bir<br />

takÈ ya da ek aldÈfiÈ zaman cinsi anlaÒÈlabilir. Öte yandan, sayÈ ancak bir tekil<br />

ya da çofiul takÈsÈnÈn ya da ekinin varlÈfiÈ halinde, (par.97) ya da bükünsüz<br />

bir sözcüfiün tekil ya da çofiul bir fiil ile uyumu halinde ortaya çÈkar.<br />

— 63 —


AdlarÈn iki cins arasÈnda dafiÈlÈmÈ birtakÈm genel kurallara bafilÈdÈr; bu<br />

kurallar kesin olmamakla birlikte incelenmeye defier. ∑imdi, canlÈ varlÈklarÈ<br />

gösteren sözcüklerin cinsini ve cansÈz nesnelere ya da soyut kavramlara<br />

uygulanan terimlerin cinsini art arda ele alarak inceleyecefiiz.<br />

CËNS<br />

90. C a n l È v a r l È k l a r È g ö s t e r e n s ö z c ü k l e r i n c i n s i.<br />

Erkek varlÈklarÈ gösteren bütün cins adlarla özel adlar erildir.<br />

Ör. : Mirov, adam, erkek.<br />

Bav, baba.<br />

Cotkar, çiftçi.<br />

Rîspî, aksakallÈ, ileri gelen, yaÒlÈ.<br />

Hesp, at, aygÈr.<br />

Beran, koç.<br />

Nêrî, teke.<br />

Soro, erkek özel adÈ.<br />

AynÈ Òekilde, diÒi varlÈklarÈ gösteren bütün cins adlar ile özel adlar<br />

diÒildir.<br />

Ör. : Jin, kadÈn.<br />

Dê, ana.<br />

Kebanî, ev kadÈnÈ.<br />

Çêlek, inek.<br />

Mehîn, kÈsrak.<br />

Mî, koyun.<br />

Bizin, keçi.<br />

RewÒen, kadÈn özel adÈ.<br />

AÇIKLAMA. Özel adlarÈn cinsi konusunda ilerde par. 117, AçÈkl. II’ye de<br />

bak. ∑imdiden Òunu da belirtelim ki, somut bir anlamÈ olan bazÈ adlar aynÈ<br />

zamanda eril ve diÒil olarak kullanÈlabilirler. O zaman, ilke olarak, yeni kullanÈmlarÈna<br />

uygun cins edinirler.<br />

— 64 —


Ör. Baran, yafimur; Keser, acÈ, sÈkÈntÈ; ∑êr, aslan; Xem, gam, keder,<br />

erkek ya da kadÈn özel adÈ olarak kullanÈldÈklarÈ zaman uygun olan cinsi edinirler.<br />

91. YukarÈdaki örneklerden birkaçÈnÈn da gösterdifii gibi, aynÈ türden<br />

olan bazÈ evcil hayvanlar, erkek ya da diÒil olduklarÈna göre defiiÒik ad alÈrlar.<br />

Bununla birlikte, evcil ve yabani hayvanlarÈn çofiunun, cinsiyet ayrÈmÈ gözetilmeksizin<br />

bir tek cins adÈ vardÈr. O zaman bu ad onun özel cins adÈ demektir.<br />

Ör. : Rovî, er., tilki.<br />

∑êr, er., aslan.<br />

Kevok, diÒ., güvercin.<br />

Qijik, diÒ. , karga.<br />

Bu taktirde hayvanÈn cinsiyeti belirtilmek istenirse, cins adÈndan sonra<br />

nêr, erkek, ya da mê, diÒi epiteti getirilir.<br />

Ör. : Ker, er., eÒek:<br />

kerê nêr, erkek eÒek;<br />

kera mê, diÒi eÒek.<br />

Hirç, diÒ., ayÈ:<br />

hirçê nêr, erkek ayÈ;<br />

hirça mê, diÒi ayÈ.<br />

Kew, er., keklik:<br />

kewê nêr, erkek keklik;<br />

kewa mê, diÒi keklik.<br />

KêvroÒk, er., tavÒan:<br />

kêvroÒkê nêr, erkek tavÒan;<br />

kêvroÒka mê, diÒi tavÒan.<br />

Fakat bazen öyle olur ki, adÈ çok geçen türler için, hayvanÈn cinsiyetini<br />

belirtmek üzere kullanÈlan sÈfat cins ada örnek olarak eklenir ve böylece yeni<br />

bir bileÒik sözcük ortaya çÈkar.<br />

Ör. : Nêreker, er, erkek eÒek.<br />

Maker, diÒ., diÒi eÒek.<br />

Nêrekew, er., erkek keklik.<br />

— 65 —


Mêkew, dis., diÒi keklik (marî de denir).<br />

Mange, diÒ., inek (çêlek,çêl de denir).<br />

Dêlegur, diÒ., diÒi kurt.<br />

Tek baÒÈna kullanÈldÈfiÈ zaman dêl (dêlegur’deki) köpek cinsinden her<br />

çeÒit hayvanÈn diÒisini gösterir. AynÈ Òekilde mak ya da mang (maker ve<br />

mange’deki) ana demektir.<br />

Cinsiyet ayÈrÈmÈ yapabilmek için, efier bir yapÈm, yani çatÈ söz konusuysa,<br />

sözü edilen cinse uyan bir takÈ ya da durum eki cins ada eklenir.<br />

Ör.: Ez li hespî siwar bûm, erkek ata bindim.<br />

Ez li hespê siwar bûm, kÈsrafia bindim.<br />

Siwarê kerê ne tu siwar e, diÒi eÒefie binen süvari<br />

sayÈlmaz (atasözü).<br />

Bu son örnekte, kerê yerine kerî kullanÈlsaydÈ, «erkek» diye çevirmek<br />

gerekirdi.<br />

AÇIKLAMA. Cinsi defiiÒebilen canlÈ varlÈklarÈ gösteren sözcükler için bk.<br />

par. 95- a.<br />

92. C a n l È v a r l È k l a r d a n b a Ò k a n e s n e l e r i g ö st<br />

e r e n s ö z c ü k l e r i n c i n s i. Bu kategorideki sözcüklerin iki cinse<br />

dafiÈlÈmÈ, ilerdeki listelerde görülecefii gibi, genel olarak, anÈlan nesnelerin ya<br />

da kavramlarÈn biçimine ya da dofiasÈna bafilÈdÈr. Önerdifiimiz sÈnÈflamanÈn<br />

kesinlik taÒÈmadÈfiÈnÈ da belirtmeliyiz. Bunun da genel bilgi vermenin dÈÒÈnda<br />

bir yararÈ yoktur. YalnÈz diÒil sözcüklerin eril sözcüklerden daha çok oldufiu<br />

görülecektir.<br />

93. ∑unlar erildir :<br />

1) Herhalde benzetme yoluyla, çÈkÈntÈlÈ ya da yüksek somut nesneleri<br />

gösteren sözcüklerin çofiu. Ama bu kuralÈn da birçok istisnasÈ vardÈr.<br />

2) Yek’den (bir) baÒka bütün sayÈ adlarÈ.<br />

3) AkarsularÈ gösteren sözcükler ve özel adlar.<br />

4) Madenlerin ve metallerin adlarÈ.<br />

5) Ad olarak kullanÈlan renklerin adlarÈ.<br />

— 66 —


6) BüyükbaÒ ve küçükbaÒ evcil hayvanlardan (sÈfiÈr, koyun, keçi) elde<br />

edilen ürünleri gösteren sözcüklerin çofiu ve aynÈ Òekilde bütün süt mamullerinin<br />

adlarÈ. Ëstisna olarak hirî, yün; liva, ince yün, ve lorik, lor peyniri<br />

diÒildir.<br />

94. ∑unlar diÒildir :<br />

1) YukarÈda andÈfiÈmÈz gibi benzetme yoluyla (par. 93-1), çukur, delik ya<br />

da düz nesneleri gösteren sözcüklerin çofiu. Örnefiin zinar, kaya eril oldufiu<br />

halde, yassÈ kayalarÈ gösteren lat ve ferÒ sözcükleri diÒildir.<br />

2) Oturulan yerleri gösteren adlar. ËstisnalarÈ ÒunlardÈr: kon, çadÈr;<br />

xanî, ev; axur, ahÈr, ve stewl, tavla sözcükleri erildir.<br />

3) TaÒÈtlarÈ ve ulaÒtÈrma araçlarÈnÈ gösteren sözcükler erildir. ∑imdiye<br />

kadar hiçbir istisnasÈ saptanmamÈÒtÈr.<br />

4) Irmak adlarÈ dÈÒÈnda (bk. par. 93-3) bütün cofirafi özel adlar (Òehirler,<br />

ülkeler, dafilar, vb.).<br />

5) Gökte bulunan ya da gökten düÒen her Òeyi belirten sözcükler ve aynÈ<br />

Òekilde atmosfer olaylarÈnÈn çofiu. Ama gök (ezman) sözcüfiünün kendisi<br />

eril oldufiu gibi rüzgar da (ba) erildir.<br />

6) ZamanÈ ve bölümlerini gösteren sözcüklerin çofiunlufiu. Ama bazÈlarÈ,<br />

birkaç lehçede erildir (bk. par. 95-d).<br />

7) HastalÈklarÈ, afirÈlarÈ, yaralarÈ gösteren adlar.<br />

8) Ekmek (nan) ve benzerleri ile (bk. par. 95-c) et (goÒt) hariç, piÒmiÒ<br />

yemeklerin adlarÈ.<br />

9) Müzik aletleri ve büro gereçleri.<br />

10) Silah adlarÈ. AteÒli silahlara ait adlarda Òimdiye kadar hiçbir istisna<br />

saptanmamÈÒtÈr. Ama aÒafiÈda yazÈlÈ kesici silahlarÈn adlarÈ erildir: Òûr, kÈlÈç;<br />

— 67 —


gurz, topuz; hiwêzî, topuz; ÒeÒperî, ÒeÒper; altÈ çentikli gürz, doqik, topuz;<br />

bivir, balta; tevirzîn, iki afiÈzlÈ balta.<br />

11) Genel olarak mantÈki yoldan bir cins belirlenemeyen, ama ad olarak<br />

kullanÈlmÈÒ olan bütün sözcükler: alfabedeki harf adlarÈ, belirteçler, bazÈ<br />

dillerdeki nötr zamirlerin karÒÈlÈfiÈ olan zamirler, vb.<br />

12) ËstisnasÈz olarak, bir ilk sözcük gövdesine -î soneki getirilerek<br />

yapÈlan bütün soyut sözcükler.<br />

Ör.: Mezinahî, büyüklük.<br />

Spehîtî, güzellik.<br />

Dirêjahî, uzunluk.<br />

Mêranî, cesaret.<br />

Camêrî, cömertlik.<br />

Xizanî, fakirlik.<br />

Açiklama. Somut bir anlam taÒÈdÈklarÈ taktirde -î’li adlar (bk. par. 81) eril<br />

olabilir.<br />

Ör.: Belekî, er., kar lekesi (ama belekahî, diÒ., alacalÈk).<br />

Karwanvanî, er., kervancÈ (ama karwanvanî, diÒ., kervancÈlÈk).<br />

13) Ad olarak kullanÈlan bütün mastarlar.<br />

Ör.: Nalîn (inlemek), inleme.<br />

Mirin (ölmek), ölüm.<br />

Dayîn (vermek), bafiÈÒ.<br />

Jîn (yaÒamak), besin, yiyecek.<br />

95. D e fi i Ò i k c i n s t e s ö z c ü k l e r. Daha önce yukarÈda anÈlanlardan<br />

baÒka, Òimdi de cinsi defiiÒen ya da normal cinsinden baÒka bir cinste<br />

kullanÈlmaya elveriÒli olan sözcüklerin listesini verecefiiz<br />

a) Normalde eril olduklarÈ halde, gösterdikleri kiÒi kadÈn olan sözcükler<br />

diÒil olabilirler.<br />

Ör.: Heval, er arkadaÒ: hevala min, (kadÈn) arkadaÒÈm.<br />

Dijmin, er., düÒman: dijmina min, (kadÈn) düÒmanÈm.<br />

— 68 —


Dost, er., dost: dosta min, (kadÈn) dostum.<br />

Cîran, er., komÒu: cîrana min, (kadÈn) komÒum.<br />

Mîr, er., emir: mîra Botan: Botan emiresi.<br />

AÇIKLAMA. Nezaket cümlelerinde mecazi anlamda kullanÈlan ve iki cins<br />

hakkÈnda da kulanÈlabilen sözcükler (qurban, diÒ., kurban; heyran, diÒ.,<br />

hayran; semyan, diÒ., yükseklik; gorî, kurban gibi) asla cins defiiÒtirmez.<br />

b) Ad olarak kullanÈlan sÈfatlar, erkek bir varlÈfiÈ gösterdikleri zaman eril,<br />

diÒi bir varlÈfiÈ gösterdikleri zaman diÒil olurlar. Örnefiin: delal, güzel, aziz,<br />

sevgili, iki cinste de olabilir.<br />

Ör.: Delala min, (kadÈn) sevgilim.<br />

Delalê min, (erkek) sevgilim.<br />

c) AnlamÈna göre cinsi defiiÒen bazÈ sözcükler.<br />

Ör.: Mal, diÒ., ev.<br />

Mal, er., mal, mülk.<br />

Ben, diÒ., tarla sekisi.<br />

Ben, er., bafi, ilinti.<br />

Savar, er., çifi bulgur, yarma.<br />

Savar, diÒ., bulgur (bk. par.94-8).<br />

Dar, diÒ., afiaç.<br />

Dar, er., odun, sopa.<br />

-î’li adllar (bk. par. 94. AçÈkl.).<br />

d) Kimi afiÈzlarda eril olan (genellikle Dofiuda) ve kimi afiÈzlarda diÒil<br />

olan (genellikle BatÈda) sözcükler. Ama belirli bir afiÈz içinde cinsleri asla<br />

defiiÒmez. En önemlileri ÒunlardÈr:<br />

Çax, dönem, zaman.<br />

Wext, vakit.<br />

Qeder ve mixtar, miktar.<br />

Sîng, göfiüs, sine.<br />

Kursî, sandalye.<br />

Balgih, yastÈk.<br />

Xeber, söz, haber.<br />

TiÒt, Òey.<br />

— 69 —


96. B i l e Ò i k s ö z c ü k l e r l e y a b a n c È s ö z c ü k l e r i n<br />

c i n s i. DefiiÒik cinste sözcüklerde oluÒan bileÒik sözcükler, gösterdikleri<br />

nesneye ya da varlÈfia uygun gelen cinsi alÈrlar.<br />

Ör.: Dotmam, diÒ., amca kÈzÈ (dot, kÈz, ve mam, amca).<br />

Qelemzirêç, diÒ., kurÒunkalem (qelem, diÒ., kalem, ve zirêç, er., kurÒun).<br />

AynÈ Òekilde, Kürtçeye geçmiÒ yabancÈ sözcükler, bu dilin mantÈfiÈnÈn<br />

gerektirdifii cinsi alÈrlar.<br />

Ör.: Hamam, diÒ., hamam (Ar. eril).<br />

∑imendifer, diÒ., Òimendifer (Fr. eril).<br />

Trên, diÒ., tren (Fr. eril).<br />

SAYI<br />

97. Kürtçede sözcüklerde sayÈ ikidir: tekil ve çofiul. Genel kural olarak,<br />

bir sözcük yalÈn halde kaldÈfiÈ takdirde, onun bu iki sayÈdan hangisi için kullanÈldÈfiÈnÈ,<br />

a priori, anlamak kabil defiildir.<br />

1. Adlar için sayÈ Òöyle gösterilir:<br />

a) YalÈn halde kaldÈklarÈ takdirde (bk. par. 89) fiilin uyumuna bakÈlarak<br />

(bak. par. 184).<br />

Ör.: Mirov hat, adam geldi.<br />

Mirov hatin, adamlar geldiler.<br />

Min mirov kuÒt, adamÈ öldürdüm.<br />

Min mirov kuÒtin, adamlarÈ öldürdüm.<br />

b) Bir takÈ aldÈklarÈ taktirde bu takÈnÈn biçiminden.<br />

Ör.: Mirovê xurt, kuvvetli adam.<br />

Mirovên xurt, kuvvetli adamlar.<br />

c) çeÒitli eklerden.<br />

Ör.: Ez mirovî dibînim, adamÈ görüyorum.<br />

Ez mirovan dibînim, adamlarÈ görüyorum, vb.<br />

Lo mirovo, ey adam.<br />

Gelî mirovan, ey adamlar.<br />

— 70 —


2. BazÈ ÒahÈs zamirlerinin tekil için ayrÈ, çofiul için ayrÈ biçimleri vardÈr.<br />

Ör.: Ez, tu, em, hon, ben, sen, biz, siz.<br />

Bununla birlikte zamirlerin çofiunlufiu, yalÈn halde bulunduklarÈ taktirde,<br />

iki sayÈnÈn her birine özgü aynÈ görünümü korurlar, yani tekil ya da çofiul<br />

olduklarÈ ilk bakÈÒta anlaÒÈlÈr:<br />

a) fiil ile uyumlarÈndan.<br />

Ör.: Ew hat, (o) geldi.<br />

Ew hatin, (onlar) geldi.<br />

b) ad bükülmesinin varlÈfiÈndan.<br />

Ör.: Ez wî dibinim, onu görüyorum.<br />

Ez wan dibînim, onlarÈ görüyorum.<br />

AyrÈca, bazÈ zamirler iki sayÈnÈn ancak biri için kullanÈlÈr.<br />

Örnefiin iÒteÒ çatÈ zamiri hev daima çofiuldur, oysa soru zamiri çi, ne hep<br />

tekil kalÈr.<br />

3. SÈfatlarÈn sayÈsÈ, defiiÒken sÈfat da olsa, defiiÒmez sÈfat da olsa, ilgili<br />

oldufiu adla uyumlarÈna göre belli olur.<br />

Ör.: Ev mirov hat, bu adam geldi (ev, iÒa. sÈf.).<br />

Ez van mirovan dibînim, bu adamlarÈ görüyorum.<br />

Mirovekî xurt, kuvvetli adam.<br />

Mirovine xurt, kuvvetli adamlar.<br />

4. Fiiller uyum kurallarÈna uygun ÒahÈs çekim ekleri alÈrlar.<br />

Ör.: Ez hatim, geldim.<br />

Em hatin, geldik.<br />

AÇIKLAMA. Ad çekimlerini, zamirleri, sÈfatlarÈ ve fiilleri incelerken uyum<br />

kurallarÈnÈ ayrÈntÈlarÈyla ele alacafiÈz.<br />

Atasözü. Dinya gulek e, bihin bike û wê bide hevalê xwe, dünya bir<br />

güldür, kokla onu ve yakÈnÈndakine ver.<br />

— 71 —


II. TAKILAR<br />

TAMLAMA TAKISI<br />

98. TakÈlarÈ incelemeye giriÒmeden önce aÒafiÈdaki iki kuralÈ bilmek<br />

gerekir :<br />

1° Kürtçede yalÈn halde bulunan her ad, kural olarak belirlidir.<br />

Ör.: Hesp, at.<br />

Mehîn, kÈsrak.<br />

Mal, ev.<br />

2° DurumlarÈn çofiunda, adÈn önüne onu tamlayan bir epitet ya da tümleç<br />

gelir.<br />

Ör.: Mala spî, beyaz ev.<br />

Destê min, (benim) elim.<br />

Ad yalÈn haldeyken taÒÈdÈfiÈ anlamÈn belirginlifiinde ve geniÒlifiinde<br />

defiiÒiklik yapmak için ona eklenen bazÈ öfielere takÈ diyoruz. TakÈlar ÒunlarÈ<br />

göstermeye yarar:<br />

a) Ad belirli oldufiu halde, bir baÒka sözcükle onu daha belirli<br />

duruma getirmek (tamlama takÈsÈ).<br />

Ör.: Hesp-ê Soro, Soro’nun atÈ.<br />

b) Belirsiz durumda oldufiunu göstermek.<br />

Ör.: Hesp-ek, bir at.<br />

— 72 —


99. Tamlama takisi. Tamlama takÈsÈ yalÈn haldeki bir ad ile (yani belirli<br />

bir ad ile) onu tamlayacak ve izleyecek durumda bulunan her öfie (epitet,<br />

ad, zamir, sözcük grubu) arasÈnda ilinti kurmak için kullanÈlÈr. TakÈ, tamlaman<br />

sözcüfiün sonuna getirilir ve onunla bir bütün olur. TakÈldÈfiÈ sözcüfiün<br />

cinsine ve sayÈsÈna göre aÒafiÈdaki biçimleri alÈr:<br />

-ê, tekil eril için;<br />

-a, tekil diÒil için;<br />

-ên, her iki cinsten çofiul için.<br />

1° T e k i l e r i l. Hesp, at; nan, ekmek; goÒt, et; dar; sopa; kon, çadÈr,<br />

adlarÈna gelince durum Òöyle olur:<br />

a) Bir epitetle belirli adlar:<br />

Hespê boz, boz at (hesp).<br />

Nanê hiÒk, kuru ekmek (nan).<br />

GoÒtê sor, kÈrmÈzÈ et (goÒt).<br />

Darê stûr, kalÈn sopa (dar);<br />

Konê reÒ, kara çadÈr (kon).<br />

b) Bir adla tamlanan ad:<br />

Hespê Soro, Soro’nun atÈ.<br />

Nanê tenûrê, tandÈr ekmefii.<br />

GoÒtê golikan, dana eti.<br />

Darê Òivên, çobanÈn sopasÈ.<br />

Konê ax¨ê, afianÈn çadÈrÈ.<br />

c) Bir zamirle tamlanan ad:<br />

Hespê min, benim atÈm.<br />

Nanê te, senin ekmefiin.<br />

GoÒtê wî, onun eti.<br />

Darê me, bizim sopamÈz.<br />

Konê we, sizin çadÈrÈnÈz.<br />

Hespê wan, onlarÈn atÈ.<br />

— 73 —


2° T e k i l d i Ò i l. Örnek olarak mehîn, kÈsrak; Òev, gece; kêr, bÈçak;<br />

av, su; dar, afiaç; mirîÒk, tavuk adlarÈnÈ ele alacafiÈz.<br />

a) Bir epitetle tamlanan ad :<br />

Mehîna qenc, iyi kÈsrak.<br />

∑eva sar, sofiuk gece.<br />

Kêra piçûk, küçük bÈçak.<br />

Ava germ, sÈcak su.<br />

Dara heÒîn, yeÒil afiaç.<br />

MirîÒka qelew, yafilÈ tavuk.<br />

b) Bir adla tamlanan ad :<br />

Mehîna Soro, Soro’nun kÈsrafiÈ.<br />

∑eva baranê, yafimur gecesi.<br />

Kêra pola, çelik bÈçak.<br />

Ava çem, dere suyu.<br />

Dara gund, köyün afiacÈ.<br />

MirîÒka pîrê, yaÒlÈ kadÈnÈn tavufiu.<br />

c) Bir zamirle tamlanan ad :<br />

Mehîna min, benim kÈsrafiÈm.<br />

∑eva te, senin gecen.<br />

Kêra wî, onun bÈçafiÈ.<br />

Ava me, bizim suyumuz.<br />

Dara we, sizin afiacÈnÈz.<br />

MirîÒka wan, onlarÈn tavufiu.<br />

Dar, er., ve dar, diÒ., anlam farkÈ için bk. par. 95-c.<br />

3° H e r i k i c i n s t e ç o fi u l. Hesp, nan, dar gibi eril adlar ve<br />

mehîn, kêr, av gibi diÒil adlar Òöyle olur :<br />

a) Bir epitetle tamlanan ad :<br />

Hespên boz, boz atlar (hesp).<br />

Nanên tenûrê, tandÈr ekmekleri (nan).<br />

Darên Òivên, çobanÈn sopalarÈ (dar).<br />

Mehînên qenc, iyi kÈsraklar (mehîn).<br />

— 74 —


Kêrên mezin, büyük bÈçaklar (kêr).<br />

Avên sar, sofiuk sular (av).<br />

b) Bir adla tamlanan ad:<br />

Hespên Soro, Soro’nun atlarÈ.<br />

Nanên tenûrê, tandÈrÈn ekmekleri;<br />

Darên Òivên, çobanÈn sopalarÈ.<br />

Mehînên Soro, Soro’nun kÈsraklarÈ.<br />

Avên Kurdistanê, Kürdistan’Èn sularÈ.<br />

Kêrên pola, çelik bÈçaklar.<br />

c) Bir zamirle tamlanan ad :<br />

Hespên min, te, wî, me, we, wan, benim, senin, onun, bizim, sizin,<br />

onlarÈn atlarÈ.<br />

Mehînên min, te, wî, vb., benim, senin, onun, vb. kÈsraklarÈ.<br />

AÇIKLAMA. Günlük konuÒma dilinde çofiul takÈsÈ -n çofiu zaman düÒer ve<br />

o zaman biçimleri Òöyle olur: hespê min, mehînê min, vb. (hespên min,<br />

mehînen min yerine).<br />

Atasözü: Rê reya mirinê be jî, tu her li pêÒ be, yol ölüme giden yol<br />

olsa bile daima önde ol.<br />

— 75 —


III. TAKILAR<br />

BELGËSËZ TAKI<br />

100. YalÈn haldeki belirli ad (bk. par.98) belgisizlik takÈsÈ denilen bir<br />

takÈnÈn eklenmesiyle belirsiz kÈlÈnabilir: tekil diÒil ve eril için -ek; her iki cinsin<br />

çofiulu için -in.<br />

Hesp, at; nan, ekmek; dar, sopa, eril adlarÈ ile mehîn, kÈsrak; Òev,<br />

gece; kêr, bÈçak; av, su, diÒil adlarÈ için durum Òöyle olur:<br />

Hespek, bir at. Hespin, atlar.<br />

Nanek, bir ekmek. Nanin, ekmekler.<br />

Darek, bir sopa. Darin, sopalar.<br />

Mehînek, bir kÈsrak. Mehînin, kÈsraklar.<br />

∑evek, bir gece. ∑evin, geceler.<br />

Kêrek, bir bÈçak. Kêrin, bÈçaklar.<br />

Avek, bir su. Avin, sular.<br />

101. Belgisiz durumdaki ad gene de bir tümleçle ya da epitetle tamlanmÈÒ<br />

olabilir. O zaman belgisizlik takÈsÈ aÒafiÈdaki biçimleri alÈr:<br />

-ekî, tekil eril için;<br />

-eke, tekil diÒil için;<br />

-ine, her iki cinsin çofiulu için.<br />

1° T e k i l e r i l. Önceki bölümde aldÈfiÈmÈz örnekleri alalÈm: hesp, at;<br />

nan, ekmek; goÒt, et; dar, sopa; kon, çadÈr.<br />

a) Belgisiz durumda, ama bir epitetle tamlanmÈÒ ad:<br />

Hespekî boz, boz bir at (hesp).<br />

Nanekî hiÒk, kuru bir ekmek (nan).<br />

— 76 —


GoÒtekî sor, kÈrmÈzÈ et (goÒt).<br />

Darekî stûr, kalÈn bir sopa (dar).<br />

Konekî reÒ, kara bir çadÈr (kon).<br />

b) Belgisiz durumda, ama bir adla tamlanmÈÒ ad:<br />

Hespekî Soro, Soro’nun bir atÈ.<br />

Nanekî tenûrê, tandÈrda piÒmiÒ bir ekmek, bir tandÈr ekmefii.<br />

GoÒtekî golikan, bir dana eti.<br />

Darekî Òivên, çobanÈn bir sopasÈ, bir çoban sopasÈ.<br />

Konekî koçeran, bir göçer çadÈrÈ.<br />

c) Belgisiz durumda, ama bir zamirle tamlanmÈÒ ad:<br />

Hespekî min, te, wî, benim, senin, onun bir atÈ.<br />

Hespekî me, we, wan, bizim, sizin, onlarÈn bir atÈ.<br />

2° T e k i l d i Ò i l. Gene yukarÈdaki örnekleri alacafiÈz: mehîn, kÈsrak;<br />

Òev, gece; kêr, bÈçak; av, su; dar, sopa; mirîÒk, tavuk.<br />

a) Belgisiz durumda, ama bir epitetle tamlanmÈÒ ad:<br />

Mehîneke qenc, iyi bir kÈsrak (mehîn).<br />

∑eveke sar, sofiuk bir gece (Òev).<br />

Kêreke piçûk, küçük bir bÈçak (kêr).<br />

Dareke mezin, büyük bir sopa (dar).<br />

MirîÒkeke reÒ, kara bir tavuk (mirîÒk).<br />

b) Belgisiz durumda, ama bir adla tamamlanmÈÒ ad:<br />

Mehîneke Soro, Soro’nun bir kÈsrafiÈ.<br />

∑eveke baranê, bir yafimur gecesi.<br />

Kêreke pola, çelik bir bÈçak.<br />

Aveke çeman, bir dere suyu.<br />

MirîÒkeke pîrê, ihtiyarÈn bir tavufiu.<br />

c) Bir zamirle tamlanmÈÒ ad:<br />

Mehîneke min, te wî, me we, benim, senin, onun kÈsrafiÈ, vb.<br />

— 77 —


3° Ë k i c i n s i n ç o fi u l u. Hesp, at; dar, sopa; kon, çadÈr, eril adlarÈ<br />

ve mehîn, kÈsrak; mirîÒk, tavuk; kêr, bÈçak diÒil adlarÈ Òöyle olur:<br />

a) Bir epitetle tamlama:<br />

Hespine boz, boz atlar (hesp).<br />

Darine stûr, kalÈn sopalar (dar).<br />

Konine reÒ, kara çadÈrlar (kon).<br />

Mehînine qenc, iyi kÈsraklar (mehîn).<br />

MirîÒkine spî, beyaz tavuklar (mirîÒk).<br />

Kêrine tûj, keskin bÈçaklar (kêr).<br />

b) Bir adla tamlama:<br />

Hespine Soro, Soro’nun atlarÈ.<br />

Darine Òivên, çoban sopalarÈ.<br />

Konine koçeran, göçer çadÈrlarÈ.<br />

Mehînine ax¨a, afianÈn tavuklarÈ.<br />

Kêrine pola, çelik bÈçaklar.<br />

c) Bir zamirle tamlama:<br />

Hespine min, te, wî, me, we, wan, bana, sana, vb. ait atlar.<br />

Mehîne min, te, vb., bana, sana, vb. ait kÈsraklar.<br />

AÇIKLAMA. Günlük konuÒma dilinde, çofiul zaman, tekil belirsizlik<br />

takÈsÈndaki ünlü telaffuz edilmez. YukarÈda sözü geçen örnekler Òu biçimi<br />

alÈr: hespkî boz, nankî hiÒk, goÒtkî sor, darkî stûr, konkî reÒ, mehînke<br />

qenc, Òevke sar, kêrke piçûk, darke mezin. MirîÒkeke reÒ’te e’nin<br />

düÒmesine cevaz yoktur. O zaman Òöyle olur; mirîÒk-ke reÒ, Kürtçe ünsüzlerin<br />

ikizleÒmesine izin vermedifii için mirîÒke reÒ olarak telaffuz edilecektir.<br />

O zaman da takÈ ortadan kalkacaktÈr. Bu gözlem k ile sona eren bütün<br />

sözcüklere uygulanÈr.<br />

— 78 —


ÖZET TABLO<br />

TEKËL ÇOflUL<br />

Eril hespek, bir at; hespin, atlar.<br />

DiÒil mehînek, bir kÈsrak; mehînin, kÈsraklar.<br />

Eril hespekî Soro, Soro’nun; hespine Soro,<br />

bir atÈ Soro’nun atlarÈ.<br />

DiÒil mehîneke Soro, Soro’nun mehînine Soro,<br />

bir kÈsrafiÈ; Soro’nun kÈsraklarÈ<br />

Atasözü. Mirov kuÒtiyê Òêran bit, ne girtiyê roviyan, tilkiye tutsak<br />

olmaktansa aslana kurban olmak evlâdÈr.<br />

— 79 —


IV. TAKILAR HAKKINDA AÇIKLAMALAR<br />

102. Bütün takÈlar, her biri kendi biçimine özgü olmak üzere, bir ünlü<br />

ile baÒlar. Herhangi bir takÈ almak üzere açÈk heceyle sona eren bir sözcük<br />

söz konusu oldufiunda her zaman bir kesinti ortaya çÈkacak demektir; bu<br />

sakÈnca daima aÒafiÈdaki iki yöntemden biriyle giderilir :<br />

a) Düzgün biçim: bir bafilantÈ ünsüzü araya girerek son ünlü ile takÈyÈ<br />

kaynaÒtÈrÈr (bk. par. 15, 16,18,19).<br />

b) TakÈnÈn son ünlü ile birleÒip büzüÒmesi.<br />

Bir bafilantÈ ünsüzünün kullanÈlmasÈ her zaman mümkündür, oysa<br />

büzüÒmeye her durumda cevaz yoktur. Ama bulunduklarÈ zaman, daha kÈsa<br />

olduklarÈ için büzüÒmüÒ biçimler tercihen kullanÈlÈr.<br />

Açiklama. Genel olarak denebilir ki, büzüÒmüÒ ve büzüÒmemiÒ biçimlere<br />

aynÈ afiÈzlarda asla bir arada rastlanmaz. BafilantÈ ünsüzünün kullanÈmÈ<br />

özellikle Dofiu afiÈzlarÈna özgüdür, büzüÒmüÒ biçimlerin kullanÈmÈ BatÈya<br />

dofiru ilerledikçe daha sÈk görülür. Bu gözlem, takÈlarÈn kullanÈmÈnÈn<br />

yarattÈfiÈ özellikler için daha ilerde iÒaret edilecek aynÈ cinsten bütün olgular<br />

için de geçerlidir.<br />

103. «a» i l e s o n a e r e n s ö z c ü k l e r. BafilantÈ ünsüzü<br />

y’dir. TakÈlar son ünlü ile birleÒip büzüÒebilir de.<br />

— 80 —


a) -a’lÈ eril sözcükler; örnek: zava, damat.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-ê zavayê min benim damadÈm zavê min<br />

-ên zavayên min benim damatlarÈm zavên min<br />

-ek zavayek bir damat zavak<br />

zavêk<br />

zavek<br />

-ekî zavayekî qenc iyi bir damat zavakî qenc<br />

zavêkî qenc<br />

zavekî qenc<br />

-in zavayin damatlar zavan<br />

zavên<br />

ine zavayine qenc iyi damatlar zavane qenc<br />

zavêne qenc<br />

BaÒka örnekler: çiya, dafi; bira, (erkek) kardeÒ; peya, adam; ga, öküz;<br />

giya, bitki, ot; ra, kök; ba, rüzgâr.<br />

b) -a ’lÈ diÒil sözcükler; örnek: çira, lamba.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a çiraya min benim lambam çira min<br />

-ên çirayên min benim lambalarÈm çirên min<br />

-ek çirayek bir lamba çirak<br />

çirêk<br />

çirek<br />

-eke çirayeke geÒ parlak bir lamba çirake geÒ<br />

çirêke geÒ<br />

çireke geÒ<br />

-in çirayin lambalar çiran<br />

çirên<br />

-ine çirayine geÒ parlak lambalar çirane geÒ<br />

çirêne geÒ<br />

BaÒka örnekler : serma, sofiuk; ka, saman; ta, humma, sÈtma.<br />

— 81 —


104. «e» i l e s o n a e r e n s ö z c ü k l e r. BafilantÈ ünsüzü y’dir;<br />

büzüÒmeye de cevaz vardÈr.<br />

a) -e’li eril sözcük; örnek: pale, orakçÈ.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam Büzülmüs<br />

biçimler<br />

-ê paleyê pîr ihtiyar orakçÈ palê pîr<br />

-ên paleyên pîr ihtiyar orakçÈlar palên pîr<br />

-ek paleyek bir orakçÈ palêk<br />

palak<br />

palek<br />

-ekî paleyekî pir bir ihtiyar orakçÈ palêkî pîr<br />

palakî pîr<br />

palekî pîr<br />

-in paleyin orakçÈlar palên<br />

palan<br />

-ine paleyine pîr ihtiyar orakçÈlar palene pîr<br />

BaÒka örnekler: yekane, yegâne; perçe, parça; bexçe, bahçe; çelte, valiz,<br />

çanta; gewende, köçek, davul ve zurnacÈ, çingene.<br />

b) -e’li diÒil sözcük; örnek: perde, perde.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a perdeya min benim perdem perda sor<br />

-ên perdeyên min benim perdelerim perdên min<br />

-ek perdeyek bir perde perdêk<br />

perdak<br />

perdek<br />

-eke perdeyeke sor bir kÈrmÈzÈ perde perdêke sor<br />

perdake sor<br />

perdeke sor<br />

-in perdeyin perdeler perdên<br />

perdan<br />

-ine perdeyine sor kÈrmÈzÈ perdeler pêrdene sor<br />

BaÒka örnekler: mase, masa; cade, cadde; merge, salça; hevêrke, bölge;<br />

gore, çorap.<br />

— 82 —


105. «ê» ile sona eren sözcükler. AkÈÒmalÈ y ile bafilanan çeÒitli takÈlar<br />

alÈrlar. Bu adlarda son ê’nin yerini e (bazÈ afiÈzlarda i) alÈr (bk. par. 16). BazÈ<br />

büzüÒme biçimlerine de cevaz vardÈr.<br />

a) -ê’li eril sözcük: malxwe, ev sahibi, mülk sahibi, koca.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-ê malxweyê ciwan genç mal sahibi malxwê ciwan<br />

malxwiyê ciwan<br />

-ên malxweyên ciwan genç mal sahipleri malxwên ciwan<br />

malxwiyên ciwan<br />

-ek malxweyek bir mal sahibi malxwêk<br />

malxwiyek<br />

-ekî malxweyekî ciwan bir genç mal sahibi malxwêkî ciwan<br />

malxwiyekî ciwan<br />

-in malxweyin mal sahipleri malxwên<br />

malxwiyin<br />

-ine malxweyine ciwan genç mal sahipleri malxwêne ciwan<br />

BaÒka örnekler: ketxwê, köy muhtarÈ; pê, ayak.<br />

b) -ê’li diÒil sözcük; örnek: dê, ana.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a deya te<br />

diya te<br />

senin anan<br />

-ên deyên qenc<br />

diyên qenc<br />

iyi analar dên qenc<br />

-ek deyek bir ana dêk<br />

diyek dak<br />

-eke deyeke qenc iyi bir ana dêke qenc<br />

diyeke qenc dake qenc<br />

-in deyin<br />

diyin<br />

analar dên<br />

-ine deyine qenc<br />

diyine qenc<br />

iyi analar dêne qenc<br />

BaÒka örnekler: rê, yol ; mê, diÒil ; xwê, tuz.<br />

— 83 —


106. «î» i l e s o n a e r e n s ö z c ü k l e r. AkÈÒma bafilantÈsÈ y<br />

ile safilanÈr, son î’nin yerini de i alÈr (bk. par. 15). BüzülmüÒ bizimlere ancak<br />

belgisiz takÈlarda cevaz vardÈr.<br />

a) -î’li eril sözcük; örnek: rêwî, yolcu.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-ê rêwiyê kal yaÒlÈ yolcu<br />

-ên rêwiyên me yolcularÈmÈz<br />

-ek rêwiyek bir yolcu rêwîk<br />

-in rêwiyin yolcular rêwîn<br />

-ine rêwiyine kal yaÒlÈ yolcular rêwîne kal<br />

BaÒka örnekler : tî, kocanÈn kardeÒi; rovî, tilki; serî, baÒ; derî, kapÈ;<br />

rîspî, koca; xanî, ev.<br />

b) -î’li diÒil sözcük; örnek : kebanî, ev kadÈnÈ.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a kebaniya qenc iyi ev kadÈnÈ<br />

-ên kebaniyên qenc iyi ev kadÈnlarÈ<br />

-ek kebaniyek bir ev kadÈnÈ kebanîk<br />

-eke kebaniyeke qenc iyi bir ev kadÈnÈ kebanîke qenc<br />

-in kebaniyin ev kadÈnlarÈ kebanîn<br />

-ine kebaniyine qenc iyi ev kadÈnlarÈ kebanîne qenc<br />

BaÒka örnekler: rî, sakal; mêranî, cesaret; xizanî, fakirlik; dewlemendî,<br />

zenginlik.<br />

107. «û» i l e s o n a e r e n s ö z c ü k l e r. AkÈÒma bafilantÈsÈ w<br />

ile safilanÈr. Son û’nun yerine i geçer. Ama, bazÈ bölgelerde (bk. par. 19-20).<br />

w’nun yerine y kullanÈlÈr ; o zaman û’da hiçbir defiiÒiklik olmaz. Belgisizlik<br />

takÈsÈyla büzüÒmüÒ biçimlere cevaz vardÈr.<br />

— 84 —


a) -û ’lu eril sözcük; örnek: rû, yüz, çehre.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-ê riwê min<br />

rûyê min<br />

benim yüzüm<br />

-ên riwên spehî<br />

rûyên spehî<br />

güzel yüzler<br />

-ek riwek<br />

rûyek<br />

bir yüz rûk<br />

-ekî riwekî spehî<br />

rûyekî spehî<br />

güzel bir yüz rûkî spehî<br />

-in riwin<br />

rûyin<br />

yüzler rûn<br />

-ine riwine spehî<br />

rûyine spehî<br />

güzel yüzler rûne spehî<br />

BaÒka örnekler: dû, duman; gû, dÈÒkÈ; mû, saç, kÈl.<br />

b) -û’lu diÒil sözcük; örnek: xwesû, kaynana.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a xwesiwa min benim<br />

xwesûya min kaynanam<br />

-ên xwesiwên me bizim<br />

xwesûyên me kaynanalarÈmÈz<br />

-ek xwesiwek bir kaynana xwesûk<br />

xwesûyek<br />

-eke xwesiweke qenc iyi bir xwesûke qenc<br />

xwesûyeke qenc kaynana<br />

-in xwesiwin kaynanalar xwesûn<br />

xwesûyin<br />

-ine xwesiwine qenc iyi xwesûne qenc<br />

xwesûyine qenc kaynanalar<br />

BaÒka örnekler: berû, meÒe palamudu; tû, dut.<br />

— 85 —


108. «o» i l e s o n a e r e n s ö z c ü k l e r. AkÈÒma bafilantÈsÈ w<br />

ile (bazÈ bölgelerde y ile; bk. par. 18) safilanÈr. Belgisizlik takÈsÈ ile büzülmüÒ<br />

biçimlere de cevaz vardÈr.<br />

a) -o’lu eril sözcük; örnek: zaro, çocuk.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-ê zarowê min<br />

zaroyê min<br />

benim çocufium<br />

-ên zarowên qenc<br />

zaroyên qenc<br />

iyi çocuklar<br />

-ek zarowek bir çocuk zaro 1<br />

zaroyek<br />

-ekî zarowekî qenc<br />

zaroyekî qenc<br />

iyi bir çocuk zarokî qenc<br />

-in zarowin<br />

zaroyin<br />

çocuklar zaron<br />

-ine zarowine qenc<br />

zaroyine qenc<br />

iyi çocuklar zarone qenc<br />

BaÒka örnekler: çilo, ölü yapraklar; ço, definek; stro, boynuz; ro, dere,<br />

Èrmak; sergo, gübre yÈfiÈnÈ; sto, boyun.<br />

b) -o’lu diÒil sözcük; örnek: co, ark, kanal.<br />

TakÈ Düzgün biçim Anlam BüzülmüÒ<br />

biçimler<br />

-a cowa kûr, coya kûr derin ark<br />

-ên cowên kûr<br />

coyên kûr<br />

derin arklar<br />

-ek cowek, coyek bir ark cok<br />

-eke coweke kûr<br />

coyeke kûr<br />

derin bir ark coke kûr<br />

-in cowin, coyin arklar con<br />

-ine cowine kûr<br />

coyine kûr<br />

derin arklar cone kûr<br />

1 «Zaro» sözcüfiünde bu büzüÒme biçimi asla kullanÈlmaz; çünkü, sözcüfiün küçültmesi<br />

olan zarok ile karÈÒÈklÈk dofiar. Ama -o’lu baÒka sözcüklerde büzüÒme geçerlidir,<br />

örnefiin sto, boyunda oldufiu gibi (stok, bir boyun).<br />

— 86 —


BaÒka örnek : serÒo, banyo.<br />

109. S o n h e c e s i n d e «i» b u l u n a n s ö z c ü k l e r.<br />

YukarÈda gördüfiümüz gibi (bk. par. 101), bir takÈnÈn bulunmasÈ, bazÈ durumlarda,<br />

bu i’nin düÒmesine yol açar.<br />

Ör. : Qetla wî, onun katli olayÈ (qetila wî için).<br />

Gotina wî rast e, onun dedifii dofirudur (gotin’den).<br />

Pratik uygulama bu iki kategoriden her birine ait sözcükleri çok çabuk<br />

öfiretecektir.<br />

TARËHSEL AÇIKLAMA<br />

110. Kürt dilinin özgün yanlarÈndan biri olan belirtme (tamlama) ve belgisizlik<br />

takÈlarÈ, yê, ya, yên zamirleri ve yek ve hin belgisiz sÈfatlarÈ ile ilintili<br />

görünmektedir (bk. par. 242 ve 245). Bu dilbilgisinin baÒlÈca yazarÈ Emir<br />

Bedir Han, bu bakÈmdan aÒafiÈda açÈklanan kuramÈ geliÒtirdi.<br />

A) Belirtme takÈlarÈnÈn kökeni. ËÒaret zamirlerinin çatÈ biçimlerine benzetilebilir:<br />

yê, ya, yên, onunki (erkek), onunki (diÒil), onlarÈnki (ikisi de).<br />

AÒafiÈdaki örnekler, ilerde gene ele alacafiÈmÈz bu biçimlerin kullanÈmÈ<br />

hakkÈnda özet bir fikir verecektir.<br />

ESKË BËÇËM ANLAM MODERN<br />

BËÇËM<br />

Yê di wî onunki yê wî.<br />

Yê di Soro, Soro’nunki yê Soro.<br />

Yê di qenc, iyi olan yê qenc.<br />

Ya di wî, onunki (diÒil) ya wî.<br />

Ya di Soro, Soro’nunki (diÒil) ya Soro.<br />

Ya di qenc, iyi olan (diÒil) ya qenc.<br />

Yên di wî, onlarÈnkiler (iki cinsten) yên wî.<br />

Yên di Soro, Soro’nunkiler yên Soro.<br />

Yên di qenc, iyiler, iyi olanlar (iki cinsten) yên qenc.<br />

— 87 —


Eskil biçimlerde görünen, ama modern türevlerde yer almayan di öfiesi<br />

Türkçe’de tamlayan takÈsÈ olan -in, -in, -nÈn, -nin karÒÈlÈfiÈ olan di ilgecinden<br />

(edat) baÒka bir Òey defiildir. BazÈ Dofiubilimciler bu di’nin Aramîce’den<br />

alÈnma oldufiu görüÒündedirler.<br />

1) T e k i l e r i l.<br />

yê iÒaret zamirinin kullanÈmÈ aÒafiÈdaki paralellikleri kurma olanafiÈ verir:<br />

Zamirin kulanÈmÈ TakÈnÈn kullanÈmÈ<br />

Ev hesp yê di Soro ye, ev hespê di Soro ye.<br />

Bu at Soro’nunkidir, bu Soro’nun atÈdÈr.<br />

Ev hesp yê Soro ye, ev hespê Soro ye,<br />

bu at Soro’nunkidir, bu Soro’nun atÈdÈr.<br />

Ev hesp yê di qenc e, ev hespê di qenc e,<br />

bu at iyidir, iyi olandÈr, bu iyi attÈr, iyi at budur.<br />

Ev hesp yê qenc e, ev hespê qenc e,<br />

bu at iyidir, iyi olandÈr, bu at iyidir, iyi at budur.<br />

«Ev» cümlesinde, hesp sözcüfiü ile yê zamiri arasÈnda büzüÒme olmuÒ,<br />

zamirde y düÒmüÒtür: ev hespê di Soro ye. (ê) takÈsÈ durumuna indirgenince<br />

yê eski yê zamiri kimlifiini kaybetmiÒtir. Bundan Òu sonuç çÈkar: artÈk hiçbir<br />

tümleç, mantÈken, o zamire yüklenemez ; Soro sözcüfiü artÈk hesp sözcüfiüne<br />

bafilanmak için ona muhtaç defiildir, çünkü hesp adÈ ile onun tümleci olan Soro<br />

adÈ arasÈnda bafi kurmaya yarayan takÈ görevini artÈk ê yapmaktadÈr.<br />

Dilin evriminin ilerki bir evresinde, di edatÈ bu çatÈda yer almaz oldu,<br />

cümle Òu biçimi aldÈ: ev hespê Soro ye.<br />

YukarÈda sÈralanan iki örnek dizisi arasÈnda böylece çok olasÈ, gerçek<br />

izlenimi veren etimolojik bir bafiÈntÈ kuruldu. Esasen baÒka Ëran dillerinin<br />

incelenmesi sonucunda yukarÈda anlatÈlan benzer bir olgunun saptandÈfiÈnÈ<br />

da unutmamak yerinde olur : parantezdeki ve modern Farsçadaki «izafet»<br />

i’sini, benzer bir süreç sonucunda, Akemenîd FarsçasÈndaki hya’dan türemesi<br />

ve ortaya çÈkÈÒÈ böyle olmuÒtur.<br />

∑imdi de, özel örnekler kullanarak, ama ayrÈntÈsÈna girmeden, iki cinsin<br />

tekil ve çofiul diÒil belirtme takÈlarÈnÈn muhtemel kökenini gösterecegiz.<br />

— 88 —


2) T e k i l d i Ò i l.<br />

Biçimler : KarÒÈlÈklarÈ :<br />

Ev mehîn ya di Soro ye, Ev mehîna di Soro ye,<br />

ev mehîn ya Soro ye, ev mehîna Soro ye,<br />

bu kÈsrak Soro’nunkidir. Bu Soro’nun kÈsrafiÈdÈr.<br />

Ev mehîn ya di qenc e, Ev mehîna di qenc e,<br />

ev mehîn ya qenc e, ev mehîna qenc e,<br />

bu kÈsrak iyi olandÈr. bu iyi olan kÈsraktÈr.<br />

3) Ë k i c i n s i n ç o fi u l u.<br />

Biçimler : KarÒÈlÈklarÈ :<br />

Ev hesp yên di Soro ne, Ev hespên di Soro ne,<br />

ev hesp yên Soro ne, ev hespên Soro ne,<br />

bu atlar Soro’nunkilerdir. bunlar Soro’nun atlarÈdÈr.<br />

Ev hesp yên di qenc in, Ev hespên di qenc in,<br />

ev hesp yên qenc in, ev hespên qenc in,<br />

bu atlar iyi olanlardÈr. bunlar iyi olan atlardÈr.<br />

Em mehîn yên di Soro ne, Em mehîn yên di Soro ne,<br />

Bu kÈsraklar Soro’nun kilerdir. bunlar Soro’nun kÈsraklarÈdÈr.<br />

Em mehîn yên di qenc in, Ev mehînên di qenc in,<br />

ev mehîn yên qenc in, ev mehînên qenc in,<br />

bu kÈsraklar iyi olanlardÈr. bunlar iyi olan kÈsraklardÈr.<br />

4) B e l i r t m e ( t a m l a m a ) t a k È s È n d a n s o n r a di<br />

e d a t È n È n k u l l a n È m È.<br />

Tekil eril ve diÒil belirtme takÈlarÈndan sonra günümüzde bu edatÈn kullanÈmÈ<br />

çok enderdir. Bazen yazÈlÈ edebiyat ürünlerinde, ama yalnÈz Òiir dalÈnda görülür.<br />

Buna karÒÈlÈk, çofiulun belirtme takÈsÈndan sonra di’nin kullanÈmÈ birçok<br />

afiÈzda, özellikle -ên’in n’sinin telaffuz edilmedifii bölgelerde yaygÈndÈr. Bu taktirde<br />

di’nin varlÈfiÈ tekil eril ile her iki cins çofiul arasÈnda ayrÈm yapmaya yarar.<br />

Ör. : Hespê Soro, Soro’nun atÈ (ya da: -ên’deki n’nin<br />

düÒmesiyle Soro’nun atlarÈ).<br />

Hespê di Soro, Soro’nun atlarÈ (hespên Soro yerine).<br />

Mehînê di Soro, Soro’nun kÈsraklarÈ (mehînên Soro yerine).<br />

— 89 —


BazÈ yörelerde, özellikle Behdînan’da, di edatÈ çofiulun belirtme takÈsÈ ile<br />

kaynaÒÈp büzüÒür ve örnefiin -êt olur.<br />

Ör. : Hespêt Soro, Soro’nun atlarÈ (hespê di Soro yerine).<br />

Mehînêt Soro, Soro’nun kÈsraklarÈ (mehînê di Soro yerine).<br />

AÇIKLAMA. - ê, -a, -ên biçiminde adlara takÈlarak büzüÒmüÒ olan yê, ya,<br />

yên zamirleri, sÈfatlarÈ önüne gelmek üzere yeniden ayrÈlÈrlar.<br />

Ör. : Ê qenc, iyi (eril).<br />

A qenc, iyi (diÒil).<br />

Ên qenc, iyiler (eril ve diÒil).<br />

Ama, bazÈ afiÈzlar (ör. Botan) bu durumda gene yê, ya, yên kullanmaya<br />

devam eder.<br />

Ör. : Yê qenc, ya qenc, yên qenc (ê qenc, a qenc, ên qenc yerine).<br />

B) Belgisiz takÈlarÈn kökeni.<br />

1) T e k i l b e l g i s i z l i k t a k È s È.<br />

Yek, bir, sayÈ sÈfatÈnÈn, baÒtaki y atÈlarak ek biçimine sokulmasÈndan<br />

baÒka bir Òey defiildir.<br />

Ör.: Yek hesp, bir (tek) at: hespek, bir (herhangi) at.<br />

Yek mehîn, bir (tek) kÈsrak: mehînek, bir (herhangi) kÈsrak.<br />

2) Ç o fi u l u n b e l g i s i z l i k t a k È s È.<br />

Benzer bir süreçle, hin, birtakÈm, bazÈ sÈfatÈndan yapÈlmÈÒtÈr.<br />

Ör.: Hin hesp, birtakÈm atlar, bazÈ atlar; hespin, atlar.<br />

Hin mehîn, birtakÈm kÈsraklar, bazÈ kÈsraklar; mehînin, kÈsraklar.<br />

Çofiul belgisizlik takÈsÈ nispeten yakÈn zamanda ortaya çÈkmÈÒ görünüyor:<br />

gerçekten, bazÈ afiÈzlarda bu biçim çok ender kullanÈlmakta ve hin hesp, hin<br />

mehîn ya da hinek hesp, hinek mehîn (atlar, kÈsraklar) çatÈlarÈnÈn kullanÈmÈ<br />

tercih edilmektedir ki, aynÈ zamanda asÈl ve her zamanki anlamlarÈnÈ<br />

da korumaya elveriÒlidir (birtakÈm atlar, birtakÈm kÈsraklar).<br />

Bununla birlikte, -in takÈsÈnÈn varlÈfiÈna Ehmedê Xanî’nin (1061H.)<br />

Memozîn’inde raslandÈfiÈnÈ da unutmamak gerekir. Bu yazar örnefiin Òöyle der :<br />

— 90 —


Mîrin hene, aqil in, ezîz in.<br />

AkÈllÈ ve aziz emirler (beyler) var.<br />

C) Belgisizlik takÈlarÈyla çatÈlmÈÒ biçimlerin kökeni. Özellikle tutucu<br />

bazÈ afiÈzlarda, bazÈ eskil biçimlerin hâla yaÒamasÈna bakÈlÈrsa, belgisizlik<br />

takÈsÈnÈn çesitli biçimleri (-ekî, -eke, -ine) yalÈn biçimlerinden (-ek, -in) çok<br />

uzun zaman sonra ortaya çÈkmÈÒtÈr.<br />

ÇatÈlÈ durumdaki belgisizlik takÈlarÈnÈn baÒlangÈcÈnda, içlerinde yê, ya,<br />

yên zamirlerinin bugün de rol oynadÈfiÈ unutulmuÒ biçimler bulunmaktadÈr.<br />

ESKË BËÇËMLER MODERN BËÇËMLER<br />

1) T e k i l e r i l<br />

Hespek yê di Soro, Hespekî di Soro,<br />

hespek yê Soro, hespekî Soro,<br />

bir at, Soro’nun atÈ. Soro’nun bir atÈ.<br />

2) T e k i l d i Ò i l<br />

Mehînek ya di Soro, Mehîneke di Soro,<br />

mehînek ya Soro, mehîneke Soro,<br />

bir kÈsrak, Soro’nun kÈsrafiÈ. Soro’nun bir kÈsrafiÈ.<br />

3) Ë k i c i n s i n ç o fi u l u<br />

Hespin yên di Soro, Hespine di Soro,<br />

hespin yên Soro, hespine Soro,<br />

atlar, Soro’nun atlarÈ Soro’nun atlarÈ<br />

Mehînin yên di Soro, Mehînine di Soro,<br />

mehînin yên Soro, mehînin Soro,<br />

kÈsraklar, Soro’nun kÈsraklarÈ Soro’nun kÈsraklarÈ<br />

Hevêrkan aÒiretinin (Tor Abdin yöresi) afizÈnda bugün de görülen<br />

aÒafiÈdaki biçimler, çatÈlÈ biçimdeki belgisizlik takÈsÈ sonlarÈnÈn nasÈl ortaya<br />

çÈktÈfiÈnÈ göstermektedir: -î (tekil eril için), -e (tekil diÒil için), -en (her iki<br />

cinsin çofiulu için):<br />

Yek hespî Soro, Soro’nun bir atÈ (hespekî Soro yerine).<br />

Yek mehîne Soro, Soro’nun bir kÈsrafiÈ (mehîneke Soro yerine).<br />

Hin hespen Soro, Soro’nun atlarÈ (hespine Soro yerine).<br />

Hin mehînen Soro, Soro’nun kÈsraklarÈ (mehînine Soro yerine).<br />

YukarÈdaki örneklerde verilen -î, -e ve -en sonekleri, -ekî, -eke ve -ine<br />

— 91 —


yapmak için -ek ve -in takÈlarÈna sonek olarak takÈlmÈÒlardÈr. Çofiul için sondaki<br />

n düÒmüÒ olmalÈdÈr (-inen yerine -ine); herhalde çofiulluk zaten daha<br />

önceden -in ile gösterilmiÒ oldufiundan bu fonem fazlalÈk sayÈlmÈÒtÈr.<br />

Eskil diye yukarÈda verdifiimiz çatÈlarÈn bazÈlarÈ Botan’da bazÈ yörelerde<br />

yaÒamaktadÈr; oralarda Òöyle denir:<br />

Hespekî Soro yerine Hespek yê Soro.<br />

Hespekî qenc yerine, hespek yê qenc.<br />

Mehîneke qenc yerine, mehînek ya qenc.<br />

Gene bu yörelerde hatta Òöyle denir: hespek Soro hebû, Soro’nun bir atÈ<br />

vardÈ; mehînek Soro hebû, Soro’nun bir kÈsrafiÈ vardÈ (hespekî Soro hebû,<br />

ya da hespek yê Soro hebû yerine, vb.). Belirsiz, belgisiz adla tümleci<br />

arasÈndaki her türlü bafilantÈ öfiesinin atÈlmasÈ kesinlikle yanlÈÒtÈr ve yazÈlÈ<br />

dilde asla yer bulmaz.<br />

AynÈ afiÈzlarda, hatta (hespin yerine) hin hesp çatÈsÈnÈn sadÈk kalan<br />

afiÈzlarda çatkÈlÈ haldeki çofiul belgisizlik takÈsÈnÈn yerine ad hin belgisizlik<br />

sÈfatÈndan sonra gelmek üzere aynÈ sayÈnÈn tamlama (belirtme) takÈsÈ alÈr.<br />

Ör. : Hespine Soro yerine, hin hespên Soro.<br />

Mehînine Soro yerine, hin mehînên Soro.<br />

Bu biçimler, sözün geliÒine göre Ama, aynÈ ad iki kez (biri hin ile, ve<br />

öteki in ile) belgisiz yapÈlamayacafiÈndan asla hin hespine Soro denemeyecefii<br />

apaçÈktÈr.<br />

Açiklama. ÇatkÈlÈ durumdaki belgisizlik takÈlarÈnÈn-î ve -e son ünlüleri,<br />

Türkçedeki belgisiz «bir» sÈfatÈ gibi, sÈfatlarÈn önünde baÒlÈbaÒÈna kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Ev hesp î qenc e, bu at iyi bir attÈr.<br />

Ev mehîn e qenc e, bu kÈsrak iyi bir kÈsraktÈr.<br />

Çofiul halinde bu görevi en üstlenir :<br />

Ev hesp en qenc in, bu atlar iyi atlardÈr.<br />

ê, a, ê, ve î, e, en’lerin kullanÈmÈndaki nüanslar üzerinde ileride gene<br />

duracafiÈz.<br />

Atasözü. Du parên xizaniyê nezanî ye, fakirlifiin üçte ikisi bilgisizlikten<br />

gelir.<br />

— 92 —


V. AD ÇEKËMË.<br />

BELËRLË HALDEKË ADIN ÇEKËMË<br />

111. Kürtçedeki adlar, ve genel olarak, ad gibi kullanÈlan bütün sözcükler,<br />

özel adlar, sayÈ adlarÈ, zamirler çofiul ve bazÈ sÈfatlar (örnefiin gösterme<br />

sÈfatlarÈ) çekim takÈsÈ alÈr.<br />

Kürtçede üç çekim hali vardÈr: özne ya da ad durumu, efiik durum ve<br />

seslenme durumu.<br />

Bu bölümde belirli ve belirsiz durumlardaki adÈn çekimini ele alacafiÈz.<br />

DefiiÒken zamir ve sÈfatlarÈnki ilerde açÈklanacaktÈr.<br />

BELËRLË DURUMDAKË ADIN ÇEKËMË<br />

112. Kürtçede adlar, her duruma özgü çekim ekleri alÈr. Bu ekler tekil<br />

eril ve tekil diÒil için ayrÈdÈr, her iki cinsin çofiulu içinse birdir, aynÈdÈr.<br />

113. Özne durumu ya da yalÈn durum. Özne durumunda belirli ad, cinsi<br />

ve sayÈsÈ ne olursa olsun, yalÈn biçimini korur.<br />

a) tekil eril:<br />

Hesp hat, at geliyor.<br />

Mirov dixwe, adam yemek yiyor.<br />

b) tekil diÒil:<br />

Mehîn dibeze, kÈsrak koÒuyor.<br />

Dotmam dikene, amca kÈzÈ gülüyor.<br />

c) iki cinsin çofiulu:<br />

Hesp hatin, atlar geliyorlar.<br />

Mirov dixwin, adamlar yemek yiyorlar.<br />

— 93 —


Mehîn dibezin, kÈsraklar koÒuyorlar.<br />

Dotmam dikenin, amca kÈzlarÈ gülüyor.<br />

AÇIKLAMA. YukarÈdaki örneklerde ancak fiilin özne ile uyumuna<br />

bakÈlarak adÈn sayÈsÈ anlaÒÈlabilir.<br />

114. Tümleç durumu ya da efiik durum. Bir tümleç iÒlevi gördükleri<br />

zaman, yani daha sonra belirtecefiimiz koÒullarda, ya bir fiilde, ya bir ad ile,<br />

ya bir edat ile yönlendirdikleri zaman, çekilebilir bütün sözcüklerin normal<br />

olarak bulunduklarÈ durumdur.<br />

Efiik durumdaki ad çekimleri ÒunlardÈr:<br />

a) tekil eril: -î<br />

Ez hespî dibînim, atÈ görüyorum.<br />

Ez mirovî dibînim, adamÈ görüyorum.<br />

b) tekil diÒil: -ê.<br />

Ez mehînê dibînim, kÈsrafiÈ görüyorum.<br />

Ez dotmamê dibînim, amca kÈzÈnÈ görüyorum.<br />

c) iki cinsin çofiulu: -an.<br />

Ez hespan dibînim, atlarÈ görüyorum.<br />

Ez mirovan dibînim, adamlarÈ görüyorum.<br />

Ez mehînan dibînim, kÈsraklarÈ görüyorum.<br />

Ez dotmaman dibînim, amca kÈzlarÈ görüyorum.<br />

AÇIKLAMA. Günlük konuÒma dilinde çofiu -an çekiminin n’si, çofiu<br />

zaman kalkar, hespan, mirovan, vb. sözcükleri hespa, mirova, mehina,<br />

dotmama biçiminde söylenir.<br />

115. «a» y a d a «e» i ç e r e n e r i l a d l a r È n ö z e l<br />

b ü k ü m ü. Bu adlar tekil olduklarÈ taktirde, yukarÈda par. 114’de belirtilen<br />

genel kurala uyacak yerde, a ya da e ünlüsü ê’ye bükünerek tümleç durumu<br />

oluÒturabilirler. Örnefiin, hesp, at, ve aÒ, defiirmen sözcükleri, hespî yerine<br />

hêsp, ve aÒî yerine êÒ olur.<br />

— 94 —


Ör. : Ez hespî dibînim yerine: ez hêsp dibînim, ben atÈ görüyorum.<br />

Ez ji aÒî têm yerine: ez ji êÒ tem, ben defiirmenden geliyorum.<br />

Ga, öküz; xanî, ev; ba, rüzgar; çiya, dafi; kevir, taÒ; kew, keklik; Bozan,<br />

öz. ad; Xabûr, Habur (çay adÈ) gibi sözcükler de aynÈ kategoriye girer.<br />

Bir sözcük a ve e ünlülerinini birlikte ya da biribirini iki kez içerdifii takdirde,<br />

daima ikinci konumdaki ünlü bükün alÈr. Örnefiin:<br />

Ezman, gök: ezmên (tek. efi. du.).<br />

Welat, yurt: welêt (tek. efi. du.).<br />

Bajar, kent: bajêr (tek. efi. du.).<br />

Beran, koç: berên (tek. efi. du.), vb.<br />

a ya da e ünlülerinin bükülmesiyle efiik durum oluÒumu, onlarÈ içeren<br />

sözcük bir gösterme (iÒaret), belgisizlik, soru ya da sayÈ sÈfatÈndan sonra<br />

geldifii zaman kabul edilir olmaktan çÈkar. ∑öyle denir:<br />

Tu kîjan hespî dixwazî? Hangi atÈ istiyorsun? ve tu kîjan hêsp dixwazî<br />

? denmez.<br />

Ez ji vî aÒî têm, bu defiirmenden geliyorum, ve ez ji vî êÒ têm denmez.<br />

Ez çel beranî dibînim, kÈrk koç görüyorum, ve ez çel berên dibînim<br />

denmez, vb.<br />

AÇIKLAMA. Tekil eril efiik durumunun kullanÈmÈ kaybolma yolundadÈr:<br />

YalnÈz, bütün afiÈzlarda, sözcük bir gösterme sÈfatÈndan, vb. sonra geldifii<br />

zaman kesinlikle zorunludur (bak önceki bent). Tersi durumda, -î ad çekim<br />

ekinin eklenmesi ancak Dofiu afiÈzlarÈnda (Botan, vb.) kesin kuraldÈr.<br />

Ör. : Ez hespî (mirovî) dibînim, atÈ (adamÈ) görüyorum.<br />

Bununla birlikte her yerde, tekil eril efiik durum artÈk a ve e ünlülerinin<br />

-ê’ye bükülmesiyle safilanmaktadÈr; bu iki fonemden ne birini, ne ötekini<br />

içermeyen sözcüklerse defiiÒiklifie ufiramaz.<br />

Ör. : Ez hêsp dibînim, atÈ görüyorum.<br />

Ama : ez mirov dibînim, adamÈ görüyorum.<br />

KaldÈ ki, pek çok bölgede, a ya da e içeren sözcüklerin bükülmesi de<br />

ihmal edilmektedir.<br />

— 95 —


116. - a n ’ l È s ö z c ü k l e r. -an’la sona eren sözcükler iki kategoriye<br />

ayrÈlÈr: birinci kategoriden olan sözcüklerde -an öfiesi ana sözcüfiün<br />

ayrÈlmaz bir parçasÈdÈr.<br />

Ör. : Baran (diÒ.), yafimur.<br />

Derman (er.), ilaç.<br />

Garan (diÒ.), sÈfiÈr sürüsü.<br />

Kevan (er.), yay.<br />

Dran (er.), diÒ.<br />

Rewan (diÒ.), Erivan, vb.<br />

Bütün bu sözcükler düzgün tümleç durumu oluÒtururlar.<br />

Ëkinci kategoride yer alan sözcüklerde, -an soneki, çofiulun efiik durumunu<br />

belirten ad çekim ekinden baÒka bir Òey defiildir. Bu sözcükler hemen<br />

hemen yalnÈz aÒiret adlarÈdÈr ve -an bunlardan çofiunlukla tamlama takÈsÈ<br />

olarak kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Cihê Botan, eÒîra Kîkan, welatê Xerzan,<br />

«Bot» larÈn bölgesi, «Kik»lerin aÒireti, «Xerz»lerin ülkesi.<br />

Günlük konuÒmada, -an çekim eki, ana sözcükle bütünleÒir ve çatkÈlÈ<br />

durumun dÈÒÈnda bile, oldufiu gibi kalÈr: ayrÈca bu sözcükler ikinci bir bükün<br />

de alamazlar. Yani Òöyle denir :<br />

Ez ji Botan têm, Botan’dan geliyorum, ve ji Botanê denmez.<br />

Ez çûme Xerzan, Xerzan’a gittim, ve Xerzanê denmez.<br />

Açiklama I. Daha önce defiindifiimiz bu kuralÈn tek istisnasÈ, gul, gül’den<br />

türemiÒ olan gulan, mayÈs sözcüfiüdür (çofi. efi. du.: gulan; meha gulan,<br />

güller ayÈ) ve gene de tekil tümleç durumu çekim eki alÈr.<br />

Ör.: Meha Gulanê, MayÈs ayÈ.<br />

Nîvê Gulanê, MayÈs ortasÈ.<br />

Bu -an’lÈ adlarÈn çofiu, özellikle aÒiret adlarÈ tamlama takÈsÈ almaya elveriÒlidir.<br />

Ör. : Mirdêsanên Gawastî, yerleÒikleÒmis Mirdêsan’lar.<br />

Berazanên Serhedan, Serhedan’lÈ Berazan’lar.<br />

Botaniya Jorîn, YukarÈ Botan (burada î ’nin ortaya çÈktÈfiÈnÈ belirtelim).<br />

— 96 —


AÇIKLAMA II. Bu -an’lÈ sözcükler arasÈnda xwalan ve apan sözcüklerine<br />

bir göz atmak ilginç olabilir. Birincisi xwal, dayÈ’dan türemedir; kollektif<br />

bir defier taÒÈr ve babasÈ yabancÈ bir gruptan karÈ almÈÒ birine göre ; gerçek<br />

bir aile bafiÈ olmadÈfiÈ halde bu erkekler evlenme yoluyla akraba olmuÒ<br />

sayÈlÈrlar. AynÈ Òekilde «apan» (ap, amca’dan) sözcüfiü ile babanÈn bütün<br />

kardeÒ çocuklarÈ (amca ofilularÈ) kasdedilir. ∑öyle denir :<br />

Xalanên min, «dayÈlarÈm».<br />

Apanên min, «amcalarÈm».<br />

Ama: xwalên min, (öz) dayÈlarÈm.<br />

Apên min, (öz) amcalarÈm.<br />

117. Seslenme. Seslenme çekim ekleri ÒunlardÈr:<br />

a) tekil eril: -o.<br />

Mirovo, ey adam (mirov).<br />

Xorto, ey delikanlÈ (xort).<br />

b) tekil diÒil: -ê.<br />

Dotmamê, ey amca kÈzÈ (dotmam).<br />

XwiÒkê, ey bacÈ (xwiÒk).<br />

c) iki cinsten de çofiul: -ino.<br />

Mirovino, ey adamlar (mirov).<br />

Xortino, ey delikanlÈlar (xort).<br />

Dotmamino, ey amca kÈzlarÈ (dotmam).<br />

XwiÒkino, ey bacÈlar (xwiÒk).<br />

Seslenme tekil eril ve çofiul lo, tekil diÒil lê ünlemi getirilerek de yapÈlabilir.<br />

Ör. : Lo xorto, ey delikanlÈ.<br />

Lê dotmamê, ey amca kÈzÈ.<br />

AÇIKLAMA I. Çofiul seslenme çekimi gelî ünlemi ile de yapÈlabilir. O<br />

zaman bu ünlem yalnÈz çofiulun efiik durumu çekim eki alan sözcüfiün önünde<br />

yer alÈr.<br />

— 97 —


Ör. : Gelî mirovan, ey adamlar (mirovino yerine).<br />

Gelî Kurdan, ey Kürtler (Kurdino yerine).<br />

Gelî ünlemi gel, grup sözcüfiünden gelir (digel, ile edatÈ da ondan gelir).<br />

BazÈ Güney afiÈzlarÈnda bu sözcük sonek durumunda geçer ve çofiul ödevi görür.<br />

AÇIKLAMA II. Seslenmede kullanÈmlarÈnÈn sÈklÈfiÈ nedeniyle bazÈ adlar,<br />

yalÈn durumdayken de bu durum ekini korurlar.<br />

Ör.: Biro, Misto, MiÒo, Soro, Pûrto, Rindo, özel adlar.<br />

Kalo, ihtiyar (kal ’dan).<br />

Rindê, Gulê, Bazê, kadÈn özel adlarÈ.<br />

AyrÈca bazÈ erkek özel adlarÈ, bazen eril seslenme takÈsÈ, bazen diÒil seslenme<br />

takÈsÈ alarak bir çeÒit yan yana bulunurlar. Birçok kadÈn özel adlarÈ<br />

aynÈ özellifii gösterir.<br />

Ör. : Bûbo ve Bûbê, Beso ve Besê, Misto ve Mistê, erkek özel adlarÈ.<br />

Xecê ve Xeco, Bêzê ve Bêzo, Nazê ve Nazo, kadÈn özel adlarÈ.<br />

Bu adlarÈn eril biçimleri, kadÈn olsun erkek olsun, ancak soylu kiÒilere<br />

hitap edilirken kullanÈlÈr. Buna karÒÈlÈk, diÒil biçimleri sÈradan insanlar içindir.<br />

Örnefiin bir afia ofiluna Bûbê, ama sÈradan birine Bûbo; soylu bir kÈza<br />

Xecê, ama bir köylü kÈzÈna Xeco denir.<br />

AÇIKLAMA III. Daha önceki açÈklamada belirttifiimiz gibi -o seslenme takÈsÈnÈ<br />

sürekli olarak koruyan sözcükler, tekil efiik durumdayken defiiÒmezdirler; gerçekten,<br />

böyle hiçbir sözcük artÈk bir ad çekim eki alamaz. Ve Òöyle denir :<br />

Hespê MiÒo, MiÒo’nun atÈ (efi. du.).<br />

Keça kalo, ihtiyarÈn kÈzÈ (efi. du.).<br />

Ama yalÈn efiik durumda -o takÈsÈnÈn atÈlmasÈyla yalÈn ad farklÈlaÒabilecek<br />

ve sözcük gene ilk biçimini alacaktÈr.<br />

Ör. : Kal hat, ihtiyar geldi.<br />

MîÒo çû, MiÒo gitti.<br />

AÇIKLAMA IV. Normal olarak her durumda -o seslenme çekim ekiyle kullanÈlan<br />

sözcükler tamlama takÈsÈ alabilirler.<br />

Ör. : Pûrtowê Biro, Biro’nun ofilu Purto.<br />

Sorowê ∑êrvan î, ∑êrwan’lÈ Soro.<br />

— 98 —


118. Daha önce tamlama takÈsÈ almÈÒ olan hiçbir sözcük ad çekim eki<br />

alamaz.<br />

Ör. : Ez hespê Soro dibînim, ben Soro’nun atÈnÈ görüyorum.<br />

Lê dotmama delal, ey sevgili amca kÈzÈ.<br />

119. Özet tablo.<br />

A— Eril; örnekler: mirov, adam; hesp, at.<br />

Tekil Çofiul<br />

YalÈn Mirov Mirov<br />

Hesp Hesp<br />

Tümleç durum Mirovî Mirovan<br />

Hespî yada hêsp Hespan<br />

Seslenme Mirovo Mirovino<br />

B— DiÒil; örnek: dotmam, amca kÈzÈ.<br />

Tekil Çofiul<br />

YalÈn Dotmam Dotmam<br />

Tümleç durum Dotmamê Dotmaman<br />

Seslenme Dotmamê Dotmamino<br />

120. Bir ünlü ile sona eren sözcüklerde ad çekimi. Son harfi ünlü olan<br />

sözcüklere ad çekim eki eklenmesi, daha önce takÈlar hakkÈnda anlattÈfiÈmÈz<br />

olgulara (bk. Böl. IV) çok benzeyen olgular yaratÈr. Ama bu durumlarda dahi<br />

büzülmüÒ biçimlerin genellikle, kullanÈlma olanafiÈ bulundufiu takdirde<br />

düzgün biçimlere tercih edildifiine iÒaret etmek gerekir.<br />

AÇIKLAMA I. Söz konusu sözcüfiün önüne bir gösterme, belgisizlik soru<br />

ya da sayÈ sÈfatÈ geldifii zaman hiçbir büzülme biçimine cevaz yoktur<br />

(bk.par.115, üçüncü bent).<br />

— 99 —


AÇIKLAMA II. Her gün olup bitenin tersine, benzer durumlarda, bir ünlü<br />

ile sona eren sözcüklere tekil -o seslenme çekim ekinin eklenmesin genellikle<br />

bir bafilantÈ ünsüzünün ya da bir büzülme olgusunun ortaya çÈkmasÈna yol<br />

açmaz. Bu o’nun a, e, ê, o’lu sözcüklere eklenmesi sonucunda ortaya çÈkan<br />

kesinti normal sayÈlÈr; yalnÈz sondaki î ünlüsünden sonra bafilantÈ y’si zorunludur.<br />

DolayÈsÈyla bu y, û foneminin ü biçiminde telaffuz edildifiini bölgelerde<br />

bu ünlüden sonra muhakkak gelir (bk. par.20).<br />

Öte yandan, akÈÒmalÈ bafilantÈ genel kurallarÈna bir baÒka istisna daha<br />

vardÈr; her iki cinsin çofiul seslenme çekim eki -ino, ünlü ile sona eren bir<br />

sözcüfie eklendifii zaman, y ya da w’den defiil, –n’den destek alÈr.<br />

121. -a ’ l È s ö z c ü k l e r. Ëki sayÈnÈn efiik durumunda bafilantÈ<br />

ünsüzü y’dir; büzülmüÒ biçimler tekil için -ê ve iki cinsin çofiulu için -an<br />

verirler. Seslenmeye gelince, büzülmeye yalnÈz çofiul için cevaz vardÈr.<br />

1) -a’lÈ sözcükler.<br />

ERËL<br />

Ör. : zava, damat<br />

DËÒËL<br />

Ör. : çira, lamba<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. zavayî zavê çirayê çirê<br />

Sesl. tek. zavao çirayê çirê<br />

Efi. du. çofi. zavayan zavan çirayan çiran<br />

Sesl. çofi. zavanino zavano çiranino çirano<br />

2. -e’li sozcükler.<br />

ERËL<br />

Ör. : pale, orakçÈ.<br />

DËÒËL<br />

Ör. : perde, perde.<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. paleyî palê perdeyê perdê<br />

Sesl. tek. paleo perdeyê perdê<br />

Efi. du. çofi. paleyan palan perdeyan perdan<br />

Sesl. çofi. palenino paleno perdenino perdeno<br />

— 100 —


AÇIKLAMA I. Franse, Sûriye, Tirkiye gibi bazÈ -e’li özel adlar düzgün<br />

biçimde efiik duruma girerler, son e’leri, bafilantÈ y’siyle bitiÒen bir -a ile<br />

uzar, Òöyle olur: Fransayê, Sûriyayê, Tirkiyayê.<br />

AÇIKLAMA II. -e ye da -a ile sona eren eril adlarÈn tekil efiik durumunun<br />

büzülmeye ufiramasÈ, aslÈnda, par. 114’teki kuralÈn özel durumundan baÒka<br />

bir Òey defiildir.<br />

122. -ê’li sözcükler. Son ünlü -ê’nin yerini e alÈnca bafilantÈ ünsüzü<br />

y’dir. Tümleç durumu için büzülmeye yalnÈz tekil halde cevaz vardÈr; her iki<br />

cins için -ê oldufiundan sözcüfiün görünümü defiiÒmemiÒ kalÈr. Seslenme<br />

durumu için çofiul halinde bir büzülme biçimine cevaz vardÈr.<br />

ERËL DËÒËL<br />

Ör. : malxwe, mal sahibi. Ör. : dê, ana.<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. malxweyî malxwê deyê dê<br />

malxwiyî diyê<br />

Sesl. tek. malxwêo deyê<br />

diyê<br />

Efi. du. çofi. malxweyan deyan<br />

malxwiyan diyan<br />

Sesl. çofi. malxwênino malxwêno dênino dêno<br />

123. -î’li sözcükler. Son ünlü î’nin yerini i alÈrken bafilantÈ ünsüzü<br />

daima y’dir. Büzülme olanafiÈ ancak tekil erilin tümleç durumu için geçerlidir<br />

(sözcüfiün görünümü defiiÒmez kalÈr) ve çofiulun seslenme durumu için<br />

vardÈr.<br />

— 101 —


ERËL DËÒËL<br />

Ör. : rêwî, yolcu. Ör. : kebanî, ev kadÈnÈ.<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. rêwiyî rêwî kebaniyê<br />

Sesl. tek. rêwiyo kebaniyê<br />

Efi. du. çofi. rêwiyan kebaniyan<br />

Sesl. çofi. rêwînino rêwîno kebanînino kebanîno<br />

124. û’lu ve -o’lu sözcükler. Efiik durumda bafilantÈ ünsüzü normal olarak<br />

w’dir (bazÈ afiÈzlarda y, bk. par. 19-20); w’nin önünde, son ünlü û’nun<br />

yerini i alÈr; o hiçbir defiiÒiklifie ufiramaz. BafilantÈ ünsüzü olarak y’nin kullanÈmÈ,<br />

son ünlü û’yu ya da o’yu defiiÒmez bÈrakÈr. Dofiu afiÈzlarÈnda -û’lu eril<br />

sözcüklerin tekil seslenme durumunda bir bafilantÈ y’si ortaya çÈkar.<br />

Kabul edilebilir yegâne büzülmeler, -û’lu ve -o’lu sözcüklerin çofiul seslenme<br />

durumuyla ve -o’lu eril sözcüklerin tekil seslenme durumuyla ilgilidir.<br />

1) -û’lu sözcükler.<br />

ERËL DËÒËL<br />

Ör. : rû, yüz, çehre. Ör. : xwesû, kaynana.<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. riwî xwesiwê<br />

rûyî xwesûyê<br />

Sesl. tek. rûo xwesiwê<br />

rûyo xwesûyê<br />

Efi. du. çofi. riwan xwesiwan<br />

rûyan xwesûyan<br />

Sesl. çofi. rûnino rûno xwesûnino xwesûno<br />

— 102 —


2) -o’lu sözcükler.<br />

ERËL DËÒËL<br />

Ör. : zaro, çocuk. Ör. : co, ark, kanal.<br />

Düzg. biç. Büzülme Düzg. biç. Büzülme<br />

Efi. du. tek. zarowî cowê<br />

zaroyî coyê<br />

Sesl. tek. zaroo zaro cowê<br />

coyê<br />

Efi. du. çofi. zarowan cowan<br />

zaroyan coyan<br />

Sesl. çofi. zaronino zarono conino cono<br />

125. S o n h e c e s i - i i ç e r e n s ö z c ü k l e r . Bu sözcüklere<br />

durum çekim eklerinin eklenmesinin dofiurdufiu olgular, yukarÈda (par.<br />

109) takÈlarla ilgili olarak iÒaret edilenlerle aynÈdÈr.<br />

Atasözü. Bav hirsim dixwe, dranên kur disekihin, baba koruk<br />

(olmamÈÒ üzüm) yiyince ofilun diÒi kamaÒir.<br />

— 103 —


VI. AD ÇEKËMË<br />

BELGËSËZ DURUMDAKË ADIN ÇEKËMË<br />

126. Özne durum. ad fazladan hiçbir ek almadan sadece takÈ almÈÒ olarak<br />

kalÈr.<br />

a) Eril tekil:<br />

Mirovek, bir adam (mirov).<br />

Hespek, bir at (hesp).<br />

b) DiÒil tekil:<br />

Dotmamek, bir amca kÈzÈ (dotmam)<br />

Mehînek, bir kÈsrak (mehîn).<br />

c) Ëki cinste çofiul:<br />

Mirovin, adamlar.<br />

Hespin, atlar.<br />

Dotmam’Èn, amca kÈzlarÈ.<br />

Mehînin, kÈsraklar.<br />

127. Tümleç durumu ya da efiik durum. Sözcüfie önceden sonek olarak<br />

eklenmiÒ takÈya ayrÈca eklenen çekimekleri normal olarak belgisiz<br />

durumdaki adÈ etkileyecek eklerdir.<br />

a) Eril tekil: -î.<br />

Ez mirovekî dibînim, bir adam görüyorum.<br />

Ez hespekî dikirim, bir at satÈn alÈyorum.<br />

b) diÒil tekil: -ê.<br />

Ez dotmamekê dibînim, bir amca kÈzÈ görüyorum.<br />

Ez mehînekê dikirim, bir kÈsrak satÈn alÈyorum.<br />

c) Ëki cinsten çofiul: -a.<br />

Ez mirovina (hespina, jinina, mehînina) dibînim, adamlar (atlar,<br />

kadÈnlar, kÈsraklar) görüyorum.<br />

— 104 —


AÇIKLAMA I. Belgisiz çofiul efiik durum -a çekim eki normal -an çekim<br />

ekinden baÒka bir Òey defiildir, sadece n düÒmüÒtür.<br />

AÇIKLAMA II. Belgisiz durumdaki adlar seslenme durumuna giremez.<br />

AÇIKLAMA III. Hevêrkan’larÈn konuÒmasÈnda (Tor Abidin) belgisiz<br />

durumdaki adlarÈn çofiul efiik durumunun çok özel bir biçimi saptanmÈÒtÈr.<br />

Bu durum eril için takÈya -î ve diÒil için takÈya -ê çekim eki eklenerek yapÈlÈr.<br />

Normal biçimle birlikte kullanÈlÈr, ama kÈsmi bir anlam ifade eder.<br />

Ör. : Avinê bide min, bana su (av, diÒ.) ver.<br />

GoÒtinî bide min, bana et (goÒt, er.) ver.<br />

Öteki afiÈzlarda Òöyle denir :<br />

Ör. : Avê (ya da av) bide min, bana su ver.<br />

GoÒtî (ya da goÒt) bide min, bana et ver.<br />

AÇIKLAMA IV. -in belgisizlik takÈsÈ kullanmayan afiÈzlarda (bk. par.110),<br />

çofiulun efiik durumunun -ina takÈsÈnÈn yerine aÒafiÈdaki çatÈlar kullanÈlÈr:<br />

Ez hespina dibînim yerine: ez hinek hespan dibînim, (bazÈ) atlar<br />

görüyorum.<br />

Ez carina diçim nêçîrê, bazÈ bazÈ ava gidiyorum yerine: yek caran ez<br />

diçim nêçîrê, bazÈ kereler ava gidiyorum.<br />

Yek’in bu özel kullanÈmÈ, çofiul, yalnÈz tümleç durumu için geçerlidir.<br />

Yek hesp ya da yek car ifadesi hespin ve carin için için asla kullanÈlmaz.<br />

128. Bir çekim ekini varlÈfiÈ belgisizlik takÈsÈndaki ünlünün düÒmesine<br />

neden olabilir, sözcükler Òu biçime girer :<br />

Hespekî için, hespkî, bir at (tek. efi. du.).<br />

Mehînekê için, mehînkê, bir at (tek. efi. du.).<br />

Mirovina için, mirovna, adamlar (çofi. efi. du.).<br />

Ama bu düÒme her zaman mümkün defiildir. Nitekim, mehîn durumunda,<br />

mehînina yerine mehîn’na denmez. Gerçekten, mehîn’na’nÈn<br />

kÈsaltÈlmÈÒ biçimi mehîna olacaktÈr, çünkü Kürtçede ikilenmeye (ikizlifie)<br />

cevaz yoktur (bk. par. 64). O zaman da sözcüfiün belirgin efiik durumu belgisiz<br />

efiik durumundan ayÈrt etmek kabil olmayacaktÈr (mehînan için mehî-<br />

— 105 —


na). Benzer nedenlerle, çêlek (inek), mirîÒk (tavuk) ,vb. sözcüklerin tekil<br />

tümleç durumu, belgisiz için çêlekekê, mirîÒkekê, vb. olacaktÈr ve asla çêlekê<br />

ya da mirîÒkê, vb. olmayacaktÈr.<br />

129. -a’lÈ, -e’li, vb. sözcüklerin belgisiz durumdaki ad çekiminin belirtilmesi<br />

gereken hiçbir özellifii yoktur. Zaten belgisizlik takÈsÈ taÒÈmakta olan bu<br />

sözcüklere (bk;par. 103 ve dv.) özel çekimeklerinin eklenmesi yeter.<br />

Ör. : Paleyekî (ya da palakî, palêkî, palekî), bir orakçÈ, pale’nin tekil<br />

efiik durumu.<br />

Cowekê (ya da coyekê, cokê), bir ark, co’nun tekil efiik durumu.<br />

130. Özet tablo.<br />

Eril DiÒil<br />

Tekil yalÈn Mirovek Dotmamek<br />

Hespek Mehînek<br />

Tekil efi. du. Mirovekî Dotmamekê<br />

Hespekî Mehînekê<br />

Çofiul yayÈn Mirovin Dotmamin<br />

Hespin Mehînin<br />

Çofiul efi. du. Mirovina Dotmamina<br />

Hespina Mehînina<br />

Atasözü. Malê dinê qilaçê mêran e, koça boynuz ne ise dünya malÈ da<br />

insan için odur.<br />

— 106 —


VII. ∑AHIS ZAMËRË 1<br />

131. ∑ahÈs zamiri üç kiÒi, iki cins ve iki sayÈ içerir. TÈpkÈ ad gibi çekimekleri<br />

alÈr.<br />

a) Özne durumunda ÒahÈs zamiri :<br />

ER. VE DË∑. TEKËL ER. VE DËÒ. ÇOflUL<br />

Ez, ben. Em, biz.<br />

Tu, sen. Hon (hûn), siz.<br />

Ew, o; Ew, o.<br />

b) Tümleç durumunda ÒahÈs zamiri :<br />

TEKËL ÇOflUL<br />

Min, beni. Me, bizi.<br />

Te, seni. We, bizi.<br />

Wî, onu (er.). We, sizi.<br />

Wê, onu (diÒ.). Ewan, wan, onlarÈn.<br />

AÇIKLAMA. Çofiul ikinci sahÈs zamiri, bazÈ afiÈzlarda aÒagÈdaki çok eski<br />

biçimleri içerir: hingû (hon yerine özellikle Behdînan’dan kullanÈlÈr), hewe<br />

(we için özellikle Botan’dan söylenir).<br />

132. ∑ a h È s z a m i r l e r i n i n k u l l a n È m È . Genel olarak,<br />

üçüncü ÒahÈs zamiri cümlede, tekrarÈndan sakÈnÈlmak istenen her adÈn yerini<br />

alÈr.<br />

YalÈn ÒahÈs zamiri geçiÒsiz fiillerin bütün zamanlarÈnda özne olarak ve<br />

geçiÒli fiillerin üçüncü grup zamanlarÈnda özne olarak kullanÈlÈr (bk. par. 142).<br />

1 Bu bölümde yalnÈz ÒahÈs zamirleri, dönüÒlü zamirler ve karÒÈlÈklÈ zamirler<br />

incelenecek, iÒaret zamirleri ile baÒka bir bölümde ele alÈnacaktÈr.<br />

— 107 —


Ör. : Ez têm, ben geliyorum (hatin, gçz. fiil).<br />

Ez hatim, ben geldim (hatin, gçz.).<br />

Ez dibînim, ben görüyorum (dîtin, gçl.).<br />

Tümleç durumunda ÒahÈs zamiri geçiÒli fiillerin ilk iki grup zamanlarÈnÈn<br />

çekmeye yarar (bk. par. 185).<br />

Ör. : Min dît, ben gördüm (dîtin, gçl.).<br />

We dît, siz gördünüz (dîtîn, gçl.).<br />

Hep tümleç durumunda olmak üzere, ad bükünü almÈÒ adlarla aynÈ<br />

koÒullarda gene tümleç rolü oynar.<br />

Ör. : Tu min dibîni, sen beni görüyorsun.<br />

Ji bona te, senin için.<br />

AÇIKLAMA. ∑ahÈs zamirlerini kullanÈmÈ hakkÈndaki bu özet açÈklamalar<br />

GeçiÒli fiil’e ve Fiilin Uyumu’na ayrÈlmÈÒ olan bölümlerde ele alÈnÈp tamamlanacaktÈr.<br />

133. Efiik durumdaki ÒahÈs zamiri iyelik (mülkiyet) rolü oynar. «Benim»<br />

vb. demek için ada, cinse ve sayÈya uygun olarak çatÈlÈ durumdayken belirtme<br />

ya da belirsizlik takÈsÈ bitiÒtirilir ve arkasÈndan efiik durumdaki zamir<br />

getirilir.<br />

Ör. : Hespê min (te, wî, wê, me, we, wan), benim (senin, onun,<br />

onlarÈn, vb). kÈsraklarÈm, kÈsraklarÈ, vb. hespên min, mehîna min, mehînên<br />

min.<br />

Belgisizlik takÈsÈ almÈs adlarla çatÈlar da Òöyle olur :<br />

Hespekî min (te, wî, wê, me, we, wan), bana ait bir at, sana ait bir<br />

at, vb.<br />

Hespine min (te, wî, wê, me, we, wan), bana ait atlar, sana ait<br />

atlar, vb.<br />

Mehîneke min (te, wî, wê, me, we, wan), bana ait bir kÈsrak, sana<br />

ait kÈsrak, vb.<br />

Mehînine min (te, wî, wê, me, we, wan), bana ait kÈsraklar, sana<br />

ait kÈsraklar, vb.<br />

— 108 —


134. «ê» zamiri. Tekil üçüncü ÒahÈsta ve efiik durumda, ÒahÈs zamirinin,<br />

ancak aÒafiÈdaki hallerde kullanÈlan ve iki cinste de ortak olan kÈsa bir ê<br />

biçimi vardÈr :<br />

a) Dofirudan bir fiile bafilÈ dolaylÈ tümleç.<br />

Ör. : Min got wî (ya da wê) yerine, min got ê, ben ona dedim.<br />

Ez didim wî (ya da wê) yerine, Ez didim ê, ben ona veriyorum.<br />

Min da wî (ya da wê) yerine, min da ê, ben ona verdim.<br />

YukarÈdaki örneklerde de anlaÒÈlacafiÈ gibi ê, zorunlu olarak, bafilÈ oldufiu<br />

fiilden sonra gelir. YazÈda, kendinden önce gelen sözcüfie sonek olabilir ve bu<br />

kullanÈm yaygÈnlaÒma efiilimindedir.<br />

Ör. : Min gotê.<br />

b) Bir edatla bafilantÈlÈ dolaylÈ tümleç.<br />

Bu takdirde aÒafiÈdaki gibi büzülmeler olur:<br />

Pê ya da vê (bi wî, bi wê yerine) onunla (er. ve diÒ.).<br />

Jê (ji wî, ji wê yerine), ondan (er. ve diÒ.).<br />

Lê (li wî, li wê yerine), onun üstüne (er. ve diÒ.).<br />

Tê (di wî di wê yerine), ör. : tê re, onun arasÈnda (er. ve diÒ.).<br />

Daha ileride görecefiimiz gibi (Böl. XXII), bütün bu büzülmüÒ biçimler<br />

çeÒitli edatlarla birlikte kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Jê re, ona (er. ve diÒ.), ji wî re, wê re yerine.<br />

Pê re, onunla (er. ve diÒ.), bi wî (wê) re yerine;<br />

AyrÈca pê ya da vê, jê, lê, tê büzüntüleri bir çeÒit<br />

önek oluÒtururlar.<br />

AÇIKLAMA. aynÈ iÒlevi görmek üzere, efiik durumdaki vî, vê (ev’den),<br />

wî ve wê (ew’den) iÒaret (gösterme) zamirlerinin yerine de kullanÈlabilir.<br />

135. DönüÒlü ÒahÈs zamiri. Kürtçede de Türkçede oldufiu gibi bir<br />

«kendi» (xwe) zamiri vardÈr, iki cinsin (er. ve diÒ.) ve iki sayÈnÈn (tek, ve<br />

çofi.) üç ÒahÈsÈnda da hep aynÈ biçimde (xwe) kullanÈlÈr ve daima Türkçe<br />

kendi iÒlevi görür.<br />

— 109 —


«Xwe» bir cümlenin içinde tümleç olarak kullanÈlan ve ister<br />

dofirudan, ister örtülü biçimde özneyi temsil edecek olan her zamirin<br />

yerini tutar.<br />

Yani Xwe, gerek dofirudan ya da dolaylÈ fiil tümleci, gerekse ad tümleci<br />

(iyelik) olarak kullanÈlabilir.<br />

136. X w e ’ n i n f i i l t ü m l e c i o l a r a k k u l l a n È m È .<br />

Xwe, ayrÈm gözetmeksizin, ama zorunlu olarak fiil tümleci iÒlevi görürken<br />

bütün ÒahÈs zamirlerinin yerini tutar, yeter ki bu zamirler cümlede özne<br />

ya da özne gurubu halinde bulunsunlar. BaÒka bir deyiÒli, xwe, fiil tümleç<br />

zamiri ne kullanÈlÈrsa o kadar kullanÈlabilir.<br />

OLAflAN ZAMËRLERËN<br />

KULLANIMI<br />

Ez te dibînim, ben seni görüyorum<br />

(Özne: ez, l. Òah.; tüml.: te, 2. Òah.).<br />

Ew te dibîne, o seni görüyor (özne:<br />

ew, 3. Òah. tek.; tüml.: te, 2. Òah.<br />

tek.).<br />

Ew wî dibîne, o onu görüyor<br />

(Öz. ve tüml.: 3. Òah. tek., ama her<br />

biri ayrÈ bir varlÈfiÈ temsil eder).<br />

Hon me dibînim, siz bizi görüyorsunuz<br />

(ör.: 2. Òah; çofi.; tüml.: 1.<br />

Òah. çofi.).<br />

Emê ji we re goÒt bikirin, biz size<br />

et satÈn alacafiÈz.<br />

— 110 —<br />

«xwe»’NËN KULLANIMI<br />

Ez xwe dibînim, ben kendimi görüyorum<br />

(öz. ve tüml.: 1. Òah., tek.)<br />

Tu xwe dibîni, sen kendini<br />

görüyorsun (öz. ve tüml.: 2. sah.<br />

tek).<br />

Ew xwe dibîne, o kendini görüyor<br />

(öz. ve tüml.: 3. Òah. tek., aynÈ kiÒiyi<br />

temsil ederler).<br />

Em xwe dibînin, biz kendimizi<br />

görüyoruz (öz. ve tüml.: 1. Òah.<br />

çofi.).<br />

Honê ji xwe re goÒt bikirin, siz<br />

kendinize et satÈn alacaksÈnÈz.


Ew mase li ber wan datînin, onlar<br />

masayÈ onlarÈn önüne koyuyorlar<br />

(öz. ve tüml.: 3. Òah. çofi., ama ayrÈ<br />

kiÒileri temsil eden.<br />

YukarÈdaki örneklerde yer alan fiillerin hepsi ücüncü grup zamanlarla<br />

çekilmiÒ geçiÒli fiillerdir. Ëki birinci grup zamanlarÈyla da xwe’nin kullanÈm<br />

kurallarÈ aynÈdÈr.<br />

Me xwe êÒand, biz kendimize acÈ verdik.<br />

Min xwe dît, ben kendimi gördüm..<br />

We ji xwe re goÒt kirî, siz kendinize et aldÈnÈz, vb.<br />

AÇIKLAMA II. Xwe bir çofiulu temsil etse bile, onun tümleç oldufiunu<br />

geçmiÒ zaman geçiÒli fiilleri, özneleri ifade edildifii taktirde, daima tekil kalÈr.<br />

Buna karÒÈlÈk, özneler örtülü ise, çofiul uyumu yapÈlÈr.<br />

Ör. :Wan bila sebeb xwe aciz kir, onlar boÒuna kendilerini<br />

rahatsÈz ettiler.<br />

Bila sebeb xwe aciz kirin, aynÈ anlam.<br />

137. X w e ’ n i n i y e l i k ( m ü l k i y e t ) z a m i r i o l a r a k<br />

k u l l a n È m È .<br />

YukarÈda anlatÈlan kurala uygun olarak xwe, zamirleri temsil ettikleri<br />

sözcük ya da sözcükler cümlede tek özne ya da bir özne gurubu oldufiu taktirde<br />

bütün ÒahÈs zamirlerinin (min, te vb.) yerini alÈr. AÒafiÈdaki örnekler<br />

xwe’nin bu kullanÈmÈ ile olafian iyelik zamirlerinin kullanÈmÈ arasÈnda ayÈrÈm<br />

yapma olanafiÈ safilayacaktÈr.<br />

OLAflAN ËYELËKLER<br />

Hespê min boz e, benim atÈm bozdur<br />

(özne: hesp).<br />

— 111 —<br />

Ew masê li ber xwe datînin, onlar<br />

masayÈ kendÈ önlerine koyuyorlar.<br />

(öz. ve tüml.: 3. Òah. çifi., aynÈ<br />

kiÒileri temsil eden).<br />

«xwe»’NËN KULLANIMI<br />

Ez hespê xwe dibînim, ben kendi<br />

atÈmÈ görüyorum (özne: ez).


Kitêba te giran e, senin kitabÈn<br />

afiÈrdÈr (özne: kitêb).<br />

Gundê wî dûr e, onun köyü uzaktÈr<br />

(özne: gund).<br />

Konê me reÒ e, bizim çadÈrÈmÈz<br />

karadÈr (özne: kon).<br />

Dotmama we hat, sizin amca<br />

kÈzÈnÈz geldi (özne: dotmam).<br />

Ez bajarê wan nas dikim, ben<br />

onlarÈn kentini biliyorum (özne: ez).<br />

— 112 —<br />

Tu kitêba xwe dixwînî, sen kendi<br />

kitabÈnÈ okuyorsun (özne: tu).<br />

Ew diçe gundê xwe, o kendi köyüne<br />

gidiyor (özne: ew).<br />

Em di konê xwe de ne, biz kendi<br />

çadÈrÈmÈzdayÈz (özne: em).<br />

Honê bi dotmama xwe re herin,<br />

kendi amca kÈzÈnÈzla gideceksiniz<br />

(özne: hon).<br />

Ew ji bajarê xwe dernakevin,<br />

onlar kendi kentlerinden çÈkmÈyorlar<br />

(özne: ew).<br />

AÒafiÈdaki cümlelerden her birinde birçok özne var, xwe onlarÈn<br />

tümünün birden yerini tutar.<br />

Soro û Lezgîn bi bavê xwe re diaxêvin, Soro ile Lezgîn kendi babalarÈyla<br />

konuÒuyorlar.<br />

Ez û tu, em diçin cem cîranê xwe, ben ve sen, kendi komÒumuza<br />

gidiyoruz.<br />

Te û CemÒîd, we bîstanê xwe av da, sen ve CemÒîd, kendi bahçenizi<br />

suladÈnÈz.<br />

Ëyelik öznelerin tümü için defiil de içlerinden yalnÈz biri için söylenecekse<br />

artÈk xwe kullanÈlmaz. O zaman ona özgü ÒahÈs zamirine baÒvurmak gerekir.<br />

Ör. : Min û te, me keriyê te anî gund, ben ve sen, senin sürüyü köye<br />

götürdük (bu cümlede, keriyê xwe «kendi» anlamÈna gelirdi).


AynÈ ilke gerefiince, bir cümle birçok özne içerdifii zaman, xwe ancak,<br />

öznelerin hepsi aynÈ ÒahÈstan iseler ve ondan önce geliyorlarsa, onlardan<br />

biriyle iyelik çatÈsÈ kurarak hepsinin birden yerini tutabilir. Aksi taktirde özel<br />

ÒahÈs zamirinin bükülü biçimi kullanÈlacaktÈr.<br />

Ör. : Soro û Lezgîn û deya xwe hatin, Soro, Lezgîn ve anneleri<br />

geldiler.<br />

Ez û deya xwe hatin, ben ve kendi annem geldik.<br />

AÒafiÈdaki cümlelerde, iyelikler gerek öznelerden yalnÈz birini gerek<br />

defiiÒik ÒahÈslardan birçok özneyi temsil ettifiinden xwe iÒe karÈÒamaz.<br />

Ez, tu û deya min em çûn, ben, sen ve benim annem gittik.<br />

Soro, Lezgîn û deya wî hatin, Soro, Lezgîn ve annesi<br />

(Lezgîn’in annesi) geldiler.<br />

Ez, tu û deya te, em çûn, ben, sen ve senin annen gittik.<br />

Ez, tu û deya me, em çûn, ben, sen ve annemiz gittik.<br />

Em, hon û deya we, em çûn, biz, siz ve sizin anneniz gittik.<br />

Em, hon û deyên me, em çûn, biz, siz ve annelerimiz gittik.<br />

Em, Soro û deya wî (me), em çûn, biz, Soro ve onun (bizim) annesi<br />

(annemiz) gittik.<br />

138. x w e ’ n i n k u l l a n È m È n a b a Ò k a ö r n e k l e r .<br />

AÒafiÈdaki cümleler, içerdikleri nüanslar nedeniyle, xwe’nin kullanÈmÈna<br />

okuyucuyu biraz daha alÈÒtÈrmak için seçilmiÒtir:<br />

Ew dersa xwe dixwîne, o kendi dersini okuyor.<br />

Ew dersa wî dixwîne, o dersini okuyor (baÒkasÈnÈn dersini).<br />

Ez te û brayê te dibînim, ben (sizi) görüyorum, seni ve kardeÒini.<br />

Ez te û brayê xwe dibînim, ben (sizi) görüyorum, seni ve kendi<br />

kardeÒimi ( xwe cümlenin öznesi olan ez’in yerini tutmaktadÈr ve min için<br />

konmuÒtur).<br />

— 113 —


∑öyle de söylenebilir :<br />

Ez we û brayê we dibînim, ben (sizi) görüyorum, sizi ve kardeÒinizi<br />

(we burda iki kez tümleçtir, ama özneyle bafilantÈlÈ defiil).<br />

Ez we û brayê me dibînim, ben (sizi) görüyorum, sizi ve kardeÒinizi<br />

(ikinci tümleç, me, çofi. 1. ÒahÈstÈr, oysa özne ez, tekil 1. ÒahhÈstÈr; bu nedenle<br />

xwe kulanÈlmaz).<br />

Ez pezê me diçêrînim, koyunlarÈmÈzÈ otlatÈyorum (bir önceki örnekteki<br />

aynÈ olgu).<br />

Ez pezê xwe diçêrînim, kendi koyunlarÈmÈ otlatÈyorum (burada xwe,<br />

özneyi (ez) temsil eden min için konmuÒtur).<br />

Ez û xwîÒka te, em hatin, ben ve senin kÈz kardeÒin geldik (tümleç<br />

olan te, burada özne ez’i temsil etmez).<br />

Ez û bavê xwe, em hatin, ben ve benim babam geldik (burada xwe,<br />

özneyi (ez) temsil eden min konmuÒtur).<br />

AÇIKLAMA. BazÈ BatÈ afiÈzlarÈnda (Firat, Malatya, Harput, Suruç, Roha,<br />

vb.), cümlede özneyi temsil etsin etmesin, iyelik rollerinde üçüncü ÒahÈs<br />

zamirlerinin hepsinin yerini tutar. Örnefiin Òöyle denir: xanîkî xwe hebû,<br />

onun bir evi vardÈ (xanîkî wî hebû yerine).<br />

139. ËÒdeÒ zamir. AfiÈzlara göre aÒafiÈdaki biçimlerde olur :<br />

HEV YEK ÊK<br />

hevûdin, yekûdin, êkûdin,<br />

hevûdî, yekûdi, êkûdi,,<br />

hevdi, yekdi, êkdi,<br />

hevûdu (dû), yekûdu (dû), êkûdu (dû),<br />

hevdû. yekdû. êkdû.<br />

Lehçelerde difierlerinin de çok yaygÈn olmsÈna rafimen, kÈsalÈklarÈ nedeniyle<br />

hev, yek, êk biçimleri yazÈlÈ dilde tercih edilmektedir. BatÈ afiÈzlarÈ<br />

yalnÈzca hev’i ve ikizlerini kullanÈrlar. Yek, êk ve bunlarÈn defiisik biçimleri<br />

yalnÈz birkaç Dofiu afiÈzÈnda kullanÈlmaktadÈr. AÒafiÈdaki örneklerde özellikle<br />

— 114 —


hev’i kullanacafiÈz. Bununla birlikte, her yerde onun yerine hevûdin, yekûdin,<br />

êkûdin, vb.’lerinin kullanÈlabilecefii de gözden Èrak tutulmamalÈdÈr.<br />

AÇIKLAMA. Çofiul zamir Òöyle yazÈlÈr: hevudin, hevdu, vb.<br />

140. EÒdeÒ zamir defiiÒmezdir. Xwe ile aynÈ koÒullarda kullanÈlÈr, ama<br />

kolektif olarak bütün özne gruplarÈnÈ temsil eder; özne gruplarÈ açÈkça ya da<br />

üstü örtülü ifade edilmiÒ olabilir, birbiri üzerinde karÒÈlÈklÈ etki yapabilir ya<br />

da karÒÈlÈklÈ iliÒkilerle birleÒmiÒ olabilir, ama ne olursa olsun, aynÈ cümlenin<br />

içinde tümleç gibi bütünüyle yenilenmiÒ bulunmalÈdÈr.<br />

1) Hev’in dolayÈsÈz ya da dolaylÈ fiil tümleci olarak kullanÈlÈmÈ.<br />

Hev’in kullanÈmÈnÈn xwe’inkinden farklÈ nüanslarÈ ortaya koymak için<br />

burada par. 136-138’deki örnekleri yeniden ele alacafiÈz.<br />

xwe KULLANIMI<br />

Em xwe dibînin, biz kendimizi<br />

görüyoruz.<br />

Honê ji xwe re goÒt bikirin, siz<br />

kendinize et satÈn alacaksÈnÈz.<br />

— 115 —<br />

hev KULLANIMI<br />

Em hev dibînin, biz birbirimizi<br />

görüyoruz.<br />

Honê ji hev re goÒt bikirin, siz birbiriniz<br />

için et satÈn alacaksÈnÈz.<br />

GeçmiÒ zaman için geçiÒli fillerle durum Òöyle olacak :<br />

Me xwe dît, biz kendimizi gördük.<br />

We ji xwe re goÒt kirî, sizler kendinize<br />

et satÈn aldÈnÈz.<br />

Me hev dît, biribirimizi gördük.<br />

Fiil tümleci olarak hev’in kullanÈmÈna baÒka örnekler:<br />

We ji hev re goÒt kirî, sizler birbirlerinize<br />

et satÈn aldÈnÈz.<br />

Em hev nas dikin, biz birbirimizi (ya da birbirilerimizi) tanÈyoruz.<br />

Soro û Lezgîn bi hev re daxêvin, Soro ve Lezgîn (birbiriyle) sohbet<br />

ediyorlar.<br />

Em carina diçin cem hev, bazen birbirimize gidiyoruz.


Em hero dersên xwe ji hev dipirsin, derslerimizi her gün birbirimize<br />

soruyoruz ;<br />

Me hevûdû nas kir, biz birbirimizi tanÈdÈk.<br />

Zînê û Gulê hev maç kir, Zînê ve Gulê öpüÒtüler.<br />

AÇIKLAMA I. DolaysÈz tümleç için hev almÈÒ olan, geçmiÒ zamana ait her<br />

geçiÒli fiil, öznesi ifade edilmiÒse tekil kalÈr. Özne örtülü ise çofiulla uyum<br />

yapÈlÈr.<br />

Ör. : Dibêjin ko wan hevûdin dît, birbirlerini (ya da birbirini)<br />

gördükleri söyleniyor.<br />

Dibêjin ko wan hevûdin dîtin, aynÈ anlam.<br />

AÇIKLAMA II. Ëlerde Böl. XV’te görecefiimiz gibi çofiul zaman fiil deyimleri<br />

ve bileÒik fiiller yapmaya yarar.<br />

Ör. : Li hev hatin, mutabÈk kalmak, anlaÒmak.<br />

Bi hev çûn, kavga etmek.<br />

Li hev siwar kirin, kurmak, birleÒtirmek, monte etmek.<br />

Bir cümlede hev, cümlenin mantÈki öznesini defiil de bir tümleci temsil<br />

ettifii takdirde bu fiil deyimlerinden birinde yer alÈyor demektir.<br />

Ör. : Ez wan ji hev nas nakim, onlarÈ birbirlerinden ayÈrt etmiyorum<br />

(ji hev nas kirin, ayÈrt etmek).<br />

Vê tifingê ji min re li hev siwar bike, bu tüfefii bana kur (li hev<br />

siwar kirin, kurmak).<br />

— 116 —


xwe KULLANIMI<br />

Em di konê xwe de ne, biz kendi<br />

çadÈrÈmÈzÈn altÈndayÈz.<br />

Honê bi dotmama xwe re herin,<br />

siz kendi amca kÈzÈnÈzla gideceksiniz.<br />

Ew li bajarê xwe diçin, onlar<br />

kendi kentlerine gidiyorlar.<br />

Hev’le belirtilen sözcükler daima çofiuldur, olmayan ki ancak tekil kullanÈlabilen<br />

soyut sözcükler olalar.<br />

Hev’in iyelik olarak kullanÈmÈna baÒka örnekler:<br />

Em ap û pismamên hev nas dikin, biz birbirimizin amcalarÈnÈ ve amca<br />

zadelerini tanÈyoruz.<br />

Em brayên hev in, biz birbirimizin kardeÒiyiz.<br />

Tu û Zîn, hon xweh û brayên hev in, sen ve Zîn, bacÈ kardeÒsiniz.<br />

Ew, diçin malên hev, biz biribirimizin evlerine gidiyoruz. Li li êviyê<br />

man, birbirinin gelmesini beklediler. (Hêvî, soyut oldufiundan ancak tekil<br />

olarak kullanÈlabilir).<br />

Ferzo û Biro qala hev dikir, Ferzo ve Biro birbirinden söz ediyorlardÈ<br />

(bileÒik fiil qal kirin’deki qal, soyut oldufiunddan ancak tekil olarak kullanÈlabilir).<br />

3) Hev’in edat tümleci olarak kullanÈmÈ.<br />

Bi, di, ji edatlarÈyla çatÈlan hev (ya da êk) zamiri çofiunlukla aÒafiÈdaki<br />

gibi büzülme yapar :<br />

— 117 —<br />

hev KULLANIMI<br />

Em di konê hev de ne, biz birbirimizin<br />

çadÈrÈnÈn altÈndayÈz.<br />

Honê bi dotmamên hev re herin,<br />

siz birbirinizin amca kÈzlarÈyla gideceksiniz.<br />

Ew li bajarên hev diçin, her bir<br />

öbürünün kentine gidiyor (ya da<br />

birbirlerinin kentlerine gidiyorlar).


Bi hev ya da bi êk yerine, pev, pêk ya da vêk.<br />

Di hev ya da di êk yerine, tev ya da têk.<br />

Ji hev ya da ji êk yerine, jev ya da jêk.<br />

Li hev ya da ji êk yerine, lev ya da lêk.<br />

Bu büzülmeler normal çatÈlarÈn kullanÈldÈfiÈ gibi kullanÈlÈr, ama ayrÈca<br />

örnek olarak da kullanÈlabilir.<br />

Atasözü. Agir xweÒ e, lê xwelî jî jê çêdibe, atêÒ iyidir, am kül de<br />

bÈrakÈr.<br />

— 118 —


VIII. FËËL<br />

GENEL ÖZELLËKLER<br />

141. Kürtçede fiiller yalÈn ya da bileÒik olabilir. Mastar (adfiil) halindeyken<br />

yalÈn fiiller<br />

a) bir kök ;<br />

b) bir fiil eki içerirler.<br />

Ör.: Hat-in, gelmek.<br />

Xist-in, düÒürmek.<br />

Xwar-in, yemek.<br />

Kir-in, yapmak.<br />

An-în, getirmek.<br />

Da-n, vermek.<br />

BileÒik fiiler, fiil dÈÒÈ bazÈ öfieler eklenerek yalÈn fiillerden yapÈlÈr.<br />

YukarÈda anÈlan örneklere bu bakÈmdan Òunlar eklenebilir :<br />

Dahatin, inmek, (da-hatin).<br />

Pêxistin, (ÈÒÈk) yakmak (pê-xistin).<br />

Vexwarin, içmek (ve-xwarin).<br />

Deranîn, üretmek, çÈkarmak (der-anîn).<br />

Bazdan, koÒmak (baz-dan).<br />

Ava kirin, inÒa etmek.<br />

Kürtçe, yalÈn ve bileÒik fiillerden baÒka deyim fiillerde kullanÈr.<br />

Ör. : Li hev hatin, anlaÒmak, uyuÒmak.<br />

Tê derêxistin, keÒfetmek, bulmak, tahmin etmek.<br />

— 119 —


Bi lêv kirin, telaffuz etmek.<br />

Ber hev kirin, toplamak.<br />

Bu baÒlangÈç bölümünde açÈklanacak kurallar yukarÈda sayÈlan üç kategoriye<br />

uygulanÈr; ama verilecek örnekle, elden geldifiince yalÈn fiiller<br />

arasÈndan seçilecektir. BileÒik fiiller ile deyim filleri daha ileride ele alacafiÈz<br />

(Böl. XV ve XVI).<br />

142. ÇatÈ, kipleri ve zamanlar. Kürtçe fiil çekiminde iki çatÈ (etken ve<br />

edilgen), dört kip (bildirme, istek, dilek-Òart, emir) ve yalÈn biçimler (mastar<br />

ve sÈfatfiil) bulunur.<br />

YapÈmlarÈ göz önüne alÈnÈnca zamanlar Òu çeÒitlere ayrÈlÈr :<br />

a) mastardan yararlanÈlarak yapÈlan zamanlar (birinci grup zamanlar):<br />

preterit (di’li geçmiÒ), anlatÈlÈ preterit (di’li geçmiÒ hikaye), bileÒik zamanlÈ<br />

hikâye, sürekli bileÒik zamanlÈ hikâye, istek-hikâye, dilek-Òart (1.biçim);<br />

b) salt bileÒik zamanlar (ikinci grup zamanlar): sanal geçmiÒ hikâye,<br />

yaklaÒÈk sanal geçmiÒ hikâye, ön gelecek, istekrivayet, istek sanal geçmiÒ,<br />

dilek-Òart (2. biçim);<br />

c) emirden yararlanÈlarak yapÈlan zamanlar (üçüncü grup zamanlar):<br />

Òimdiki zaman, sürekli Òimdiki zaman, istek Òimdiki zaman, gelecek.<br />

Fakat, tersine, söz konusu eylemin oldufiu an göz önüne alÈnÈrsa zamanlar<br />

Òu çeÒitlere ayrÈlÈr:<br />

a) geçmiÒ zamanlar (ilk iki grup zaman, bir de ön gelecek);<br />

b) Òimdiki ve gelecek zamanlar (üçüncü grup zamanlar).<br />

143. GeçiÒli ve geçiÒsiz fiiller. Kürtçe fiillerin kimisi geçiÒli, kimisi<br />

geçiÒsizdir.<br />

a) G e ç i Ò l i f i i l l e r .<br />

DolayÈsÈz tümleç alabilen her etken fiil geçiÒlidir.<br />

Ör.: Kirin, yapmak.<br />

Gotin, demek.<br />

Dan, vermek.<br />

Anîn, getirmek.<br />

— 120 —


Girtin, yakalamak, almak, kapamak.<br />

KuÒtin, öldürmek.<br />

Kirîn, satÈn almak.<br />

AÇIKLAMA I. GeçiÒli yalÈn mastarlardan yararlanÈlarak elde edilen<br />

birleÒik fiiller, hiçbir zaman dofirudan tümleç almasalar bile, daima geçiÒli<br />

gurubun çekim kurallarÈna uyarlar (Bk. Böl. XV)<br />

Ör. : Bazdan, koÒmak (dan, vermek, geçiÒlidir).<br />

Nimêj kirin, namaz kÈlmak (kirin, yapmak, geçiÒlidir).<br />

AÇIKLAMA II. AslÈnda geçiÒsiz olan lehîstin, oynamak; nêrîn, bakmak;<br />

axivîn, konuÒmak fiilleri bazÈ BatÈ afiÈzlarÈnda, yanlÈÒ olarak geçiÒli fiil çekim<br />

kurallarÈna uyularak çekilir.<br />

AÇIKLAMA III. DolaylÈ tümleçlerini bir edat aracÈlÈfiÈyla alan geçiÒli fiillerin<br />

özellikleri ilerde, par. 190’da incelenecektir.<br />

b) G e ç i Ò s i z y a d a y a n s È z f i i l e r .<br />

Bunlar asla nesne almazlar.<br />

Ör. : Çûn, gitmek.<br />

Hatin, gelmek.<br />

Mirin, ölmek.<br />

Ketin, düÒmek.<br />

GihaÒtin, varmak, ermek.<br />

Revîn, kaçmak.<br />

Man, kalmak.<br />

Girîn, afilamak.<br />

Peyivîn, konuÒmak.<br />

GeçiÒli fiiller ile geçiÒsiz fiiller Òimdiki ve gelecek zamanlarÈn çekiminde<br />

özdeÒ kurallara, ama geçmiÒ zamanlarÈn çekiminde farklÈ kurallara<br />

uyarlar.<br />

DolayÈsÈyla bir fiil, geçiÒli mi, geçiÒsiz mi oldufiu önceden bilinmeden ve<br />

ayrÈca mastarÈ, emri belli olmadan çekilmez.<br />

— 121 —


MASTAR<br />

144. Morfolojik açÈdan Kürtçe mastarlar baÒlÈca iki guruba ayrÈlÈr: -in’li<br />

ve -în’li mastarlar. BazÈ fiillerin -an’lÈ ve -ûn’lu ikizlerine ayrÈca yer verilmelidir.<br />

- i n ’ l i m a s t a r l a r .<br />

AÒafiÈdaki çÒitlere ayrÈlÈrlar:<br />

a) -andin’li mastarlar.<br />

Ör. : ∑andin, göndermek.<br />

∑kênandin, kÈrmak.<br />

Rijandin, dökmek, yaymak…<br />

Xwandin (xwendin), okumak, ötmek.<br />

Görüldüfiü gibi -andin’li fiillerin hepsi geçiÒlidir.<br />

- andin’li mastarlarÈn bir kÈsÈmÈnÈn -tin’li ikizleri vardÈr ki, büzülme olgusundan<br />

dofiar.<br />

Ör. : GuvêÒandin ve guvaÒtin, sÈkÈÒtÈrmak.<br />

Hejmirandin ve hejmartin, saymak.<br />

QeÒirandin ve qeÒartin, soymak.<br />

Hingivandin ve hingaftin, defimek, dokunmak.<br />

Guhêrandin ve guhartin, defiiÒtirmek, dönüÒtürmek.<br />

Bijêrandin ve bijartin, seçmek.<br />

Bu fiiller için -an’li ikizler çok daha seyrektir (bk. par. 146).<br />

Ëlerde (par. 157) - andin ekinin ettirgen fiiller oluÒturmaya yaradÈfiÈnÈ<br />

görecefiiz.<br />

b) -tin’lÈ mastarlar.<br />

- tin’lÈ mastarlarÈn bir kÈsmÈ geçiÒli, bir kÈsmÈ geçiÒsizdir.<br />

Ör. : Alastin, yalamak (gçl.).<br />

Ketin, düÒmek (gçz.).<br />

BraÒtin, kÈzartmak (gçl.).<br />

— 122 —


Avêtin, atmak, fÈrlatmak (gçl.).<br />

Nihêrtin, bakmak (gçz.).<br />

Gestin, ÈsÈrmak (gçl.).<br />

Peyiftin, konuÒmak (gçz.).<br />

c) -rin’li mastarlar.<br />

Oldukça enderdir.<br />

Ör. : Xwarin, yemek (geçl.)<br />

Vexwarin, içmek (gçl.).<br />

Mirin, ölmek (gçz.).<br />

Birin, taÒÈmak (gçl.).<br />

Kirin, yapmak (gçl.).<br />

Bu mastarlar, çofiunlukla eski -din’li biçimlere tekabül etmektedir; artÈk<br />

-din’li biçimler günümüzde Kurmancî’de kullanÈlmamakta, ama Soranî’de<br />

sürmektedir: xwardinewe, mirdin, birdin, kirdin.<br />

145. - î n ’ l i m a s t a r l a r .<br />

-tin’li fiiller gibi bunlarÈn da kimisi geçiÒli, kimisi geçiÒsizdir.<br />

Ör. : Bezîn, koÒmak (gçz.).<br />

Barîn, yafimak (gçz.).<br />

Borîn, geçmek (gçz.).<br />

∑ewitîn, yanmak (gçz.).<br />

Anîn, getirmek (gçl.).<br />

Tirsîn, korkmak (gçz.).<br />

Pirsîn, sormak (gçz.).<br />

Dizîn, çalmak (gçz.).<br />

Rîn, sÈçmak (gçl.).<br />

Kirîn, satÈn almak (gçl.).<br />

WeÒîn, düÒmek (gçz.).<br />

Girîn, afilamak (gçz.).<br />

-în’li mastarlarÈn çofiu, -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ, -an’lÈ ve bazen de -ûn’lu<br />

ikizler içerirler.<br />

— 123 —


- î n ’ l i f i i l l e r d e - i y a n ’ l È y a d a - i h a n ’ l i i k i z -<br />

l e r.<br />

Bunlar bazÈ geçmiÒ zamanlarÈn çekiminde iÒe karÈÒan -ama, -ayî, -aya,<br />

-ana gibi ÒahÈs eklerinden dolayÈ ortaya çÈkarlar.<br />

-în’li fiillerin kökü bir son -î taÒÈdÈfiÈndan (ör.: girîn, afilamak girî), bu<br />

eklerin kullanÈmÈ bir bafilantÈ ünsüzünü, yani y’yi gerektirir (çeÒitli Dofiu<br />

afiÈzlarÈnda h). O zaman î ünlüsünün yerini i alÈr.<br />

Ör. : Ez bigiriyama, afilasaydÈm (girîn’den).<br />

Ez bitirsiyama (ya da bitirsiham), korksaydÈm (tirsîn’den)<br />

Tu bibeziyayî (ya da bibezihayî), koÒsaydÈn (bezîn’den).<br />

Ëstek ve dilek-Òart kÈplerine özgü -ama, -ayî, vb. (bazen -am, -ayî, -a,<br />

-an biçiminde kÈsaltÈlmÈÒ olarak) ÒahÈs eklerinin kullanÈmÈ uygulamada bildirme<br />

kipinin di’li geçmiÒ ve Òimdiki zaman hikâye zamanlarÈna da<br />

yaygÈnlaÒmÈÒ bulunmaktadÈr; bu yüzden iki biçim bir arada yaÒamaktadÈr :<br />

Ez giriyam ve ez girîm, afiladÈm.<br />

Ez tirsiyam (ya da tirsiham) ve ez tirsîm, korktum.<br />

Tu beziyayî (ya da bezihayî) ve tu bezî, koÒtun, vb.<br />

Normal olarak fiil köküne -m, -î, vb. eklerinin eklenmesiyle elde edilen<br />

bildirme kipi zamanlarÈnÈn bu -am’lÈ, -ayî’li, vb. çekimi, ister istemez,<br />

afiÈzlara göre -iyan’li ya da -ihan’li mastarlarÈn varlÈfiÈnÈ düÒündürmektedir.<br />

Ör. : Giriyan, girihan (girîn), afilamak.<br />

Tirsiyan, tirsihan, (tirsîn), korkmak.<br />

Beziyan, bezihan (bezîn), koÒmak.<br />

Çêriyan, çêrihan (çêrîn), otlamak.<br />

Reviyan, revihan (revîn), kaçmak.<br />

Görüldüfiü gibi -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ ikizler ancak geçmiÒ zaman çekimi<br />

için kullanÈlabilir ; gerçekten onlarÈn özel emir kipleri yoktur.<br />

Ör. : Giriyan, em. bigirî (girîn’den).<br />

Tirsiyan, em. bitirse (tirsîn’den).<br />

Beziyan, em. bibeze (bezîn’den).<br />

— 124 —


AÇIKLAMA. BazÈ ender Dofiu afiÈzlarÈnda, örnefiin Botan’Èn bazÈ bölgelerinde<br />

ihan’lÈ bazÈ mastarlar gene de özel emir kipi oluÒumuna katÈlabilmektedir.<br />

Ör. : Arihan, em. biarihe, sancÈmak.<br />

Gerihan, em. bigerihe, dolanmak, dönmek.<br />

AyrÈca -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ mastarlar, -în’li paralel biçimlerin tersine,<br />

asla ad olarak kullanÈlamazlar.<br />

Daima barîna berfê, kar yafiÈÒÈ, denir, asla bariyana berfî denmez.<br />

146. - a n ’ li mastarlar.<br />

Dofirusunu söylemek gerekirse, -iyan’lÈ ya da -ihan’li fiiller gibi -an’lÈ<br />

fiiller de özerk bir grup sayÈlmaz; bunlar tümüyle ikizdirler. Ama aralarÈndan<br />

epeyce bir kÈsÈm, uygulamada, türedikleri ilk fiillere tamamen gömülmüÒlerdir.<br />

-an’lÈ fiiller Òu kaynaklardan gelirler :<br />

a) -ayîn’li biçimlerin büzülmesinden.<br />

Ör. : Man, kalmak (mayîn, aynÈ mandin).<br />

Dan, vermek (dayîn);<br />

Zan, dofiurmak (zayîn).<br />

Pan, gözetmek, beklemek (payîn).<br />

b) -andin’li ya da -tin’li mastarlarÈn büzülmesinden.<br />

Ör. : Kutan, vurmak (kutandin’den).<br />

Kolan, deÒmek, kazmak (kolandin’den).<br />

Gan, (gihaÒtin, gihan, kavuÒmak’tan).<br />

Pêçan, sarmak (pêçandin’den).<br />

Niyan, nihan, çiftleÒmek (niyandin ve nihandin’den).<br />

Kelan, kaynamak (kelandin’den).<br />

c) -în’li, -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ ikizlerden.<br />

Ör. : Çêran, otlamak (çerîn, çêriyan ya da çêrihan’dan).<br />

Geran, dolaÒmak, gezmzk (gerîn, geriyan ya da gerihan’dan).<br />

Bezan, koÒmak (bezîn, beziyan ya da bezihan’dan).<br />

— 125 —


(a) ve (b) kategorisinden -an’lÈ mastarlar özel emir kipleri içerir ki, ilgili<br />

üçüncü gurup fiillerin zamanlarÈ normal olarak onlardan yararlanÈlarak<br />

çekilir.<br />

Ör. : Dan (bide), zan (bizê), pan (bipê), kutan (bikute), kolan<br />

(bikole), gan (bigê).<br />

mayîn, dayîn gibi biçimler artÈk hiç kullanÈlmamaktadÈr ve emir kipleri<br />

de kullanÈmdan kalkmÈÒtÈr.<br />

AÇIKLAMA I. Ëstisna olarak, man’Èn bimîne biçiminde emiri vardÈr ki,<br />

eski mandin’e tekabül eder.<br />

AÇIKLAMA II. Bu -an’lÈ mastarlarÈn çofiul, -în’lÈ ya da -andÈn lÈ biçimlere<br />

paralel olarak ad halinde kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Man ya da mayîn, ikamet.<br />

Dan ya da payîn, verme.<br />

Pan ya da dayîn, bekleme, gözetme.<br />

(c) kategorisindeki -an’lÈ mastarlarsa, tersine, asla ad olarak<br />

kullanÈlmazlar; özel emir kipleri olup olmadÈfiÈ da söylenemez, çünkü olsaydÈ<br />

da -în’li biçimlerin normal emir kipleriyle karÈÒÈrdÈ.<br />

Ör. : Çêran ve çêrîn, em.: biçêre.<br />

Geran ve gerîn, em.: bigere.<br />

Bezan ve bezîn, em: bibeze.<br />

147. ûn’lu mastarlar.<br />

Çok ender olan -ûn’lu fiiller de -în’li ya da -in’li fiiller kadar ikizlidirler.<br />

Ör. : Bûn, olmak (bûyîn ya da bîwîn’den).<br />

Çûn, gitmek (çûyin’den; çûndin bugün de Diyarbekir’de<br />

kullanÈlmaktadÈr).<br />

Sûn, bilemek (sûtin’den).<br />

Dûn, sÈvamak (dûyîn’den).<br />

Cûn, çifinemek (cûtin’den).<br />

Pûn, sepilemek (pûyîn’den).<br />

Dirûn, biçip kaldÈrmak, dikmek (dirûtin’den).<br />

— 126 —


Bûn (bibe) ve çûn (biçe) fiilleri kesin olarak bûyîn (ya da biwîn) ve<br />

çûyin (ya da çûndin) biçimlerinin yerini almÈÒ durumdadÈr. YalnÈz çûyîn,<br />

Botan’Èn bazÈ bölgelerinde, geçmiÒ zaman olarak çekilmektedir.<br />

AÇIKLAMA. Bûyîn ve çûyîn (Diyarbekir’de çûndin) mastarlarÈnÈn ad<br />

olarak kullanÈmÈ geçerlidir.<br />

Sûn, dûn, dûn, pûn, dibûn fiilleri yalnÈz geçmiÒ zamanlarÈ için çekilir,<br />

emir kipleri olan bisû, bidû, bipû, bidirû da sûtin, dûyin, cûtin, pûyîn,<br />

dirûtin fiillerininkiyle aynÈdÈr.<br />

EMËR<br />

148. YalÈn fiillerin emir kipinin tekil ikinci sahsÈ, fiil kökünün önüne<br />

«bi-» önceki getirilerek ve mastar ekinde de tipine göre defiiÒiklikler<br />

yapÈlarak elde edilir.<br />

Ör. : Birîn, kesmek; bi-bir-e, kes.<br />

Birin, taÒÈmak; bi-b-e, taÒÈ.<br />

Çêrandin, otlatmak; bi-çêr-îne, otlat.<br />

Hejmartin, saymak; bi-hejmêr-e, say, vb.<br />

Esasen nadir olan birkaç istisna hesaba katÈlmazsa Kürtçede emirlerin<br />

hemen hemen hepsi düzgün kurallÈdÈr. Ama gene de önemli ölçüde çeÒitlilik<br />

gösterirler; bu nedenle aÒafiÈdaki paragraflarda belirtilen bilgiler yavaÒ yavaÒ<br />

bellenmeye, kavranmaya çalÈÒÈlmalÈdÈr.<br />

AÇIKLAMA. KonuÒma dilinde çofiu zaman emirdeki -e eki atÈlÈr. Were,<br />

bixwaze, birevîne, bimale, bikoje, vb. yerine wer, bixwaz, birev, bimal,<br />

bikoj denir.<br />

Bu uygulamaya yazÈ dilinde ancak Òiirde cevaz edilir.<br />

149. -andin’li fiillerde emir. Emirde, bu fiillerin -andin eki, yerini istisnasÈz<br />

-îne’ye bÈrakÈr.<br />

Ör. : ∑andin, göndermek, biÒîne.<br />

Revandin, kaçÈrmak, birevîne.<br />

WeÒandin, silkmek, sarsmak, biweÒîne.<br />

— 127 —


Standin, almak, bistîne.<br />

∑ewitandin, yakmak, biÒewitîne.<br />

Pijandin, piÒirtmek, bipijîne.<br />

Gihandin, vardÈrmak, bigihîne.<br />

HingivandÈn, defimek, dokunmak, bihingivîne.<br />

HêrandÈn, öfiütmek, bihêrîne.<br />

Kezixandin, budamak, bikezixîne.<br />

Ceribandin, denemek, biceribîne.<br />

Rijandin, akÈtmak, dökmek, yaymak, birijîne.<br />

Bu fiillerden bazÈlarÈnÈn -tin’li ikizleri vardÈr : hingivandin, hingaftin;<br />

hêrandin, hêrtin; kezixandin, kezaxtin; rijandin, rêtin. Bu kÈsaltÈlmÈÒ<br />

biçimlerin özel emir biçimleri vardÈr, bk. aÒafi. par.<br />

150. -tin’li fiillerde emir. Emirde, bu fiillerin -tin eki yerini -e’ye bÈrakÈr.<br />

Kökün son hecesinde a ünlüsü varsa onun yerini bir ê alÈr.<br />

Ör. : Spartin, ele vermek, bispêre.<br />

Nihêrtin, bakmak, binihêre.<br />

Bihîstin, iÒitmek, bibihîse.<br />

Biwartin ya da bihartin, bihurtin, geçirmek, bibiwêre ya<br />

da bibihêre, bibihure.<br />

Hêrtin, öfiütmek, bihêre.<br />

Girtin, almak, bigire.<br />

Bijartin, seçmek, bibijêre.<br />

Hejmartin, saymak, bihejmêre (baÒka biçimi: bijmêre,<br />

baÒka bir mastardan: jmartin).<br />

QeÒartin, soymak, biqeÒêre.<br />

Alastin, yalamak, bialêse.<br />

BivaÒtin, eritmek, bibivêÒe.<br />

HilmaÒtin, çemremek, hilmêÒe.<br />

TraÒtin, yontmak, biterêÒe.<br />

Simtin, delmek, bisime.<br />

Quraftin, 1) toplamak, devÒirmek, biqurêfe 2) bükerek kÈrmak.<br />

Parastin, korumak, savunmak, biparêse.<br />

Guhastin, taÒÈmak, nakletmek, biguhêse.<br />

— 128 —


GuvaÒtin, sÈkÈÒtÈrmak, biguvêÒe.<br />

KelaÒtin (qelaÒtin), yarmak, bikelêÒe (biqelêÒe).<br />

Fiilin kökü f, s ya da Ò gibi sert ünsüzlerden biriyle sona erdifii taktirde<br />

bu ünsüzler emirin -e eki ile bitiÒirken v, z ya da j’ye dönüÒüp yumuÒayabilir.<br />

Ör. : Axaftin, konuÒmak, biaxêve (buradan da axivîn ikizi dofiar).<br />

Peyiftin, konuÒmak, bipeyive (peyivîn ikizi burada dofiar).<br />

Mîstin, iÒemek, bimîze.<br />

Gestin, ÈsÈrmak, bigeze.<br />

KuÒtin, öldürmek, bikuje.<br />

BraÒtin, kÈzartmak, bibrêje.<br />

GihaÒtin, defimek, bigihêje.<br />

151. -tin’li bazÈ fiiller, emir kiplerini oluÒtururken genel kuraldan<br />

ayrÈlÈrlar. ËÒte onlar:<br />

a) -atin’li -otin’li, -êtin’li fiiller -êje, -oje ve -oÒe eki alÈrlar.<br />

Ör. : Patin, piÒirmek, bipêje.<br />

Dotin, safimak, bidoÒe.<br />

Frotin, satmak, bifroÒe.<br />

Kotin, kemirmek, bikoje.<br />

Sotin, yakmak, bisoje.<br />

Avêtin, atmak, fÈrlatmak, bavêje.<br />

Rêtin, akÈtmak, dökmek, yaymak, birêje.<br />

Mêtin, emmek, bimêje.<br />

b) -istin’li bazÈ fiiller -êse alÈr.<br />

Ör. : Heristin, ezilmek, biherêse.<br />

Hilawistin, asmak, hilawêse.<br />

Ristin, efiirmek, birêse.<br />

c) -iÒtin’li bazÈ fiiller.<br />

Ör.: HilperiÒtin, tÈrmanmak, tünemek, hilperêÒe.<br />

MaliÒtin (maltin), süpürmek, bimale.<br />

— 129 —


RûniÒtin, oturmak, rûne.<br />

VeniÒtin, konmak (kuÒ), vene.<br />

AÇIKLAMA. Birinci tipteki bileÒik fiiller, hilperiÒtin, rûniÒtin ve<br />

veniÒtin emirde bi - öneki almazlar (bk. ilerde par. 193 ve 196).<br />

d) -ûtin’li bazÈ fiiller.<br />

Ör. : Cûtin, çifinemek, bicû (bu fiilin cûn ikizi vardÈr).<br />

Sûtin, bilemek, bisû.<br />

e) Emir kiplerinin kural dÈÒÈ oluÒturan çeÒitli fiiller (listesi biraz ilerde<br />

par. 155’te).<br />

152. -tin’li fiillerin birtakÈmÈ -andin’li fiillerin ikizleridir, bütün zamanlarda<br />

eksiksiz olarak onlarÈn yerlerini tutarlar. Ama, bazÈ Dofiu afiÈzlarÈnda,<br />

bu -tin’li fiiller, ancak iki birinci gurup zamanlarÈnda (geçmiÒ zamanlar) kullanÈlÈrlar,<br />

üçüncü gurubunkiler -îne’li emir kipleri oluÒturmaya devam ederler<br />

ki, -andin’li mastarlara tekabül eden bu emirlerin çekimlerinde bu yüzden<br />

âÒikâr bir kuralsÈzlÈk göze çarpar. Örnefiin ez dihingêvim yerine, min<br />

hingaft, ben dokundum (hingaftin’den) ve ez dihingivînim, ben dokunuyorum<br />

(em. bihingivîne, hingivandin’den) denir. BaÒka örnekler.<br />

Hejmartin (bihejmirîne), saymak: hejmirandin.<br />

QeÒartin (biqeÒirîne), soymak: qeÒirandin.<br />

GuvaÒtin (biguvêÒîne), sÈkmak, guvêÒandin.<br />

KelaÒtin (bikeliÒîne), yarmak, keliÒandin.<br />

153. -irin’li fiillerde emir. Çok ender olan bu fiillerde emir için mastardaki<br />

-irin ekinin yerini -e eki alÈr.<br />

Ör. : Kirin, yapmak, bike.<br />

Birin, taÒÈmak, getirmek, bibe.<br />

154. -în’li, -an’lÈ ve -ûn’lu fiillerde emir. -în’lÈ fiiller ve bütün zamanlarÈ<br />

çekilen -an’li ve -ûn’lu fiillerin mastarlarÈ emir kiplerini, sonlarÈndaki -în,<br />

-an, -ûn eklerinin yerine -e eki alarak oluÒtururlar.<br />

— 130 —


a) -în’li fiiller.<br />

Ör. : Bezîn, koÒmak, bibeze.<br />

Barîn, yafimak, bibare.<br />

Gerîn, dolaÒmak, bigere.<br />

Çêrîn, otlamak, biçêre.<br />

Borîn, geçmek, bibore.<br />

Revîn, kaçmak, bireve.<br />

Kirîn, satÈn almak, bikire.<br />

Kenîn, gülmek, bikene.<br />

Pirsîn, sormak, bipirse.<br />

Nêrîn, bakmak, binêre.<br />

∑evitîn, yakmak, biÒewite.<br />

Zanîn, bilmek, bizane.<br />

Nalîn, inlemek, binale.<br />

WeÒîn, düÒmek, biweÒe.<br />

Karîn, yapabilmek, bikare.<br />

Çinîn, toplamak, biçine.<br />

Pijîn, piÒmek (gçz.), bipije.<br />

Nivîsîn, yazmak, binivise.<br />

Viritîn, tehlikede olmak, yÈkÈma dofiru gitmek, bivirite.<br />

Rijîn, akmak, dökülmak, yayÈlmak, birije.<br />

Ama bazÈ -în’li fiillerin emirleri kuralsÈzdÈr. Par. 155’teki listede verilecektir.<br />

b) -an’lÈ fiiller.<br />

Ör. : Kolan, eÒmek, kazmak, bikole.<br />

Dan, vermek, bide.<br />

Kutan, vurmak, dövmek, bikute.<br />

Gihan, varmak, eriÒmek, bigehe.<br />

c) -ûn’lu fiiller.<br />

Ör. : Çûn, gitmek, biçe.<br />

Bûn, olmak, bibe.<br />

— 131 —


155. Emir kiplerinin kuralsÈz oluÒturan ve Òimdiye kadar saptanabilen<br />

fiillerin alfabetik listesi bu paragrafta verilmiÒtir.<br />

Ajotin, itmek, sürmek, götürmek, bajo.<br />

Anîn, getirmek, bîne (emir, kendisi de înandin biçiminde gelen eski<br />

bir înan ikizinin benzeridir).<br />

Danîn, koymak, yerleÒtirmek, deyne, dêne.<br />

Dîtin, görmek, bigê.<br />

Gan, çiftleÒmek, bigê.<br />

Girîn, afilamak, bigirî.<br />

Gotin, demek, bibêje (emir, bugünkü Dumilî’de vatiÒ karÒÈlÈfiÈ olan eski<br />

bir sözcükten gelir).<br />

Hatin, gelmek, bê (bê yalnÈz üçüncü gurup zamanlarÈ oluÒtumaya yarar;<br />

asÈl emir olarak werîn’den were sözcüfiü kullanÈlÈr)<br />

Herîn, gitmek, here (bu fiil yanÈz üçüncü gurup zamanlarda kullanÈlÈr).<br />

HiÒtin, bÈrakmak, bihêle, bihîle (emir, hêlan ikizinden gelir).<br />

Jentin, vurmak, taramak, bijene.<br />

Jiyîn ya da jîn, yaÒamak, bijîn.<br />

Ketin, düÒmek, bikeve (emir, eski kevtin biçiminden türemiÒtir,<br />

Soranî’de kewtin buna tekabül eder).<br />

MaliÒtin, süpürmek, bimale (emir, maltin ikizinden gelir).<br />

Man ya da mayîn, kalmak, bimîne, bimêne (eski mandin’den).<br />

Nivistin, uyumak, binive.<br />

Pan ya da payîn, gözetmek, beklemek, bipê.<br />

Pûyîn, sepilmek, bipû.<br />

Rewitîn, yaprak dökmek, birewije (birewite de denir).<br />

Rîtin, sÈçmak, birî.<br />

RûniÒtin, oturmak, rûne.<br />

∑iÒtin, yÈkamak, biÒo.<br />

∑kestin, kÈrÈlmak, biÒkê.<br />

VeniÒtin, konmak (kuÒ), vene.<br />

Vexwarin, içmek, vexwe.<br />

Werîn, gelmek, were (bu fiil yalnÈz üçüncü gurup zamanlarda<br />

kullanÈlÈr).<br />

Xistin, düÒürmek, bêxe (êxistin ikizinden, bixe de denir).<br />

— 132 —


Xwarin, yemek, bixwe.<br />

Xwestin, xwastin, istemek, bixwaze.<br />

Zayîn, ya da zan, dofiurmak, bizê.<br />

156. Tekabül ettikleri mastarlardan bafiÈmsÈz olarak göz önüne alÈnan<br />

emir kipleri iki kategoriye ayrÈlÈr :<br />

a) e ile sona eren emirler ki, çofiunluktadÈr.<br />

Ör. : Bikuje (kuÒtin’den), biçêre (çêran’dan), bibe (bûn’dan),<br />

bîne (anîn’den).<br />

b) uzun bir ünlü (î, û, ê, o) ile sona eren emirler.<br />

Ör. : Bijî (jîn’den), birî (rîtin’den), bipû (pûyîn’den), bisû<br />

(sûtin’de), bivê (vîn ya da viyan’Èn kuramsal emir kipi), bizê<br />

(zayîn’den), bajo (ajotin’den).<br />

Bu ayÈrÈm üçüncü gurup zamanlarÈn çekimi için önemlidir.<br />

ETTËRGEN FËËLLER<br />

157. Kürtçede geçiÒli karÒÈlÈfiÈ bulunan, defiiÒik köklerden dofima çok az<br />

sayÈda geçiÒsiz fiil vardÈr.<br />

Ör.: Hatin, gelmek, ve anîn, getirmek.<br />

Ketin, düÒmek, ve xistin, düÒürmek.<br />

Bûn, olmak, ve kirin, yapmak.<br />

Buna karÒÈlÈk, her geçiÒsiz fiil, geçiÒli bir türev vermeye elveriÒlidir.<br />

GeçiÒli fiil, önceden -e ve bi- ekleri atÈlarak ve kÈsaltÈlmÈÒ emir gövdesine -<br />

andÈn mastar eki getirilerek yapÈlÈr.<br />

Bu Òekilde yapÈlan fiillere ettirgen fiil denir.<br />

Ör. : Werîn (were), gelmek; werandin, getirmek, getirtmek.<br />

Rijîn (birije), akmak, dökülmek, yayÈlmak; rijandÈn, akÈtmak,<br />

dökmek.<br />

∑ewitîn (biÒewite), yanmak (gçz.); ÒewitandÈn, yakmak (gçl.)<br />

— 133 —


Pijîn (bipije), piÒirmek; pijandin, piÒirtmek.<br />

Bezîn (bibeze), koÒmak; bezandin, koÒturmak.<br />

Mirin (bimire), ölmek; mirandin, öldürmek.<br />

Çûn, gitmek; Òandin (Òiyandin), göndermek (Zazacada bugün<br />

de bulunan eski bir mastar olan Òîn, gitmek’ten; bu mastar artÈk<br />

Kurmancî’de yalnÈz ad olarak «matem» anlamÈnda kullanÈlÈr).<br />

Jiyîn (bijî), yaÒamak; jiyandin, yaÒatmak.<br />

Çêrîn (biçêre), otlamak (gçz.); çêrandin, otlatmak (gçl.).<br />

Tirsîn (bitirse), korkmak; tirsandin, korkutmak.<br />

Terikîn (biterike), çatlamak; terikandin, çatlatmak.<br />

Derizîn (biderize), yarÈlmak; derizandin, yarmak.<br />

QeliÒîn (biqeliÒe), yarÈlmak; qeliÒandÈn, yarmak.<br />

Buhartin (bibuhêre), geçmek; buhêrandin, geçirmek.<br />

AÇIKLAMA I. -andin eki, çok ender de olsa, geçiÒli gövdelere de eklenebilir.<br />

Ör. : Pirsîn (bipirse), sormak; pirsandin, sordurmak.<br />

Bazen fiil geçiÒli oldufiu halde, -andin eki almakla ilk gövdenin<br />

anlamÈndan hiçbir defiiÒiklik olmaz.<br />

Ör. : Nivîsîn (binivîse), yazmak; nivîsandin (binivîsîne), yazmak.<br />

AÇIKLAMA II. -andin eki çofiu zaman yabancÈ köklerde fiil yapmak için<br />

de kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Ceribandin, denemek (Arapçadan).<br />

Belifandin, blöf yapmak (Ëngilizceden).<br />

Qedimandin, takdim etmek (Arapçadan).<br />

WeÒandin, buyurmak (Arapçadan).<br />

AÇIKLAMA III. BileÒik fiillerin bazÈ tiplerinin ettirgen yapÈmÈ özel kurallara<br />

bafilÈdÈr (bk. ilerde Böl. XIV).<br />

Atasözü. Adetên bav û bapîran, kerik xweÒtir in ji hêjîran, dededen<br />

babadan âdetse ham incir olgun incirden daha iyidir.<br />

— 134 —


IX. GEÇË∑SËZ FËËLËN ÇEKËMË<br />

(BËRËNCË GURUP ZAMANLAR)<br />

158. Birinci gurup zamanlar ÒunlardÈr :<br />

a) Bildirme: di’li geçmiÒ (preterit), di’li geçmiÒ hikâye, bileÒik hikâye,<br />

sürekli bileÒik hikâye.<br />

b) Ëstek hikâye.<br />

c) Dilek-Òart (1. biçim).<br />

Bütün bu zamanlar, kendisi de mastardan türemiÒ olan preteritin (di’li<br />

geçmiÒ) tekil üçüncü ÒahÈs temel alÈnarak çekilir.<br />

159. Birinci gurup zamanlarÈn çekimi bakÈmÈndan mastarlar iki kategoriye<br />

ayrÈlmalÈdÈr :<br />

a) -in’li mastarlar (ör.: ketin, düÒmek; hatin, gelmek; mirin, ölmek, vb.).<br />

Bu fiillerin preteritinin tekil üçüncü ÒahÈs mastardaki -in eki atÈlarak<br />

elde edilir.<br />

Ör. : Hat, geldi (hatin’den).<br />

Ket, düÒtü (ketin’den).<br />

Mir, öldü (mirin’den).<br />

b) Sonekinde bir uzun ünlü bulunan mastarlar, yani -în’lÈ mastarlar<br />

(ve bunlarÈn -iyan’li ve -ihan’li ikizleri), -an’li mastarlar (ör.: man, kalmak)<br />

ve -ûn’lu mastarlar.<br />

Bütün bu fiillerin preteritinin (di’li geçmiÒ) tekil üçüncü ÒahÈs mastar<br />

ekinden sadece n atÈlarak yapÈlÈr.<br />

Ör. : Bezî, koÒtu (bezîn’den).<br />

Revî, kaçtÈ (revîn’den).<br />

Reviya, kaçtÈ (reviyan’dan).<br />

— 135 —


Ma, kaldÈ (man’dan).<br />

Çû, gitti (çûn’dan).<br />

Bû, oldu (bûn’dan).<br />

Preteritin tekil üçüncü ÒahsÈnda, mastar ekindeki uzun ünlünün devam<br />

etmesi dolayÈsÈyla bu fiillerin çekimi, biraz ilerde ele alÈnacak olan özellikeri<br />

taÒÈr (par. 163-165).<br />

Bu bölümde -in’li fiiller için yalÈn geçiÒsiz fiiller arasÈndan seçilecektir.<br />

GeçiÒli fiillerin çekim gibi bileÒik fiillerinki de ayrÈ bölümlerde ele alÈnacaktÈr.<br />

-in’LI FËËLLER<br />

160. Örnek olarak ketin (bikeve), düÒmek fiilini alÈyoruz.<br />

Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) Preterit (di’li geçmis).<br />

Mastardaki -in ekinin atÈlmasÈyla elde edilen (bk. yuk. par.) tekil üçüncü<br />

ÒahÈs gövdesi ket’e -im, -î (1. ve 2. tek. Òah.) ve -in (çofi. üç ÒahÈs için) ÒahÈs<br />

eklerinin eklenmesiyle çekilir.<br />

Ez ketim, ben düÒtüm.<br />

Tu ketî, sen düÒtün.<br />

Ew ket, o düÒtü.<br />

Em ketin, biz düÒtük.<br />

Hon ketin, siz düÒtünüz.<br />

Ew ketin, onlar düÒtüler.<br />

AÇIKLAMA I. Preterit hep kesin geçmiÒ anlamÈ taÒÈr.<br />

AÇIKLAMA II. BazÈ Dofiu afiÈzlarÈnda (Behdînan) çofiul sahÈs eki -în’dir.<br />

Ör. : Em, hon, ew ketin yerine em, hon, ew ketîn.<br />

Botan’da bu ek -î’dir. Em, hon, ew ketî denir.<br />

— 136 —


) Preterit (miÒ’li geçmiÒ) hikâye.<br />

Preteritin tekil üçüncü ÒahsÈna asafiÈdaki ekler eklenerek yapÈlÈr: -ime, -<br />

iye, -iye, (tekil üç sahÈsÈn her biri için) ve -i,e (çofiulun üç ÒahÈsÈ için).<br />

Ez ketime, ben düÒmüÒüm.<br />

Tu ketiyî, sen düÒmüÒsün.<br />

Ew ketiye, o düÒmüÒ.<br />

Em ketine, biz düÒmüÒüz.<br />

Hon ketine, siz düÒmüÒsünüz.<br />

Ew ketine, onlar düÒmüler.<br />

AÇIKLAMA III. Preterit hikâyenin tekil 3. ÒahsÈ olan «ketiye» ile preteritin<br />

tekil 3. ÒahÈsÈnÈn ikinci biçimi olan ve ket’e bir akÈÒma e’si eklenerek elde<br />

edilen (anlamda hiçbir defiiÒiklik yapmaz) «kete»yi birbiriyle karÈÒtÈrmamak<br />

gerekir.<br />

Ör. : Xencera min ket erdê (ya da kete erdê), hançerim yere düÒtü.<br />

c) BirleÒik hikâye.<br />

Preteritin defiiÒik ÒahÈslarÈna di- fiil öneki getirilerek çekilir.<br />

Ez diketim, ben düÒüyordum.<br />

Tu diketî, sen düÒüyordun.<br />

Ew diket, o düÒüyordu.<br />

Em diketin, biz düÒüyorduk.<br />

Hon diketin, siz düÒüyordunuz.<br />

Ew diketin, onlar düÒüyorlardÈ.<br />

AÇIKLAMA IV. BazÈ afiÈzlarda di- öneki baÒtaki ünlü ile bitiÒince i’sini<br />

kaybeder. O zaman d- ya da t- olur. AynÈ olgu h ile baÒlayan fiillerde de gerçekleÒebilir;<br />

o zaman bu ünsüz yok olur.<br />

Ör. : Ez diêÒiyam yerine, ez dêÒiyam ya da têÒiyam,<br />

acÈ çekiyordum, denir.<br />

AynÈ Òekilde, ez dihatim yerine, ez tatim, geliyorum, denir.<br />

d) Sürekli bileÒik-hikâye.<br />

Hemen hemen kullanÈlmaz olan bu zaman, preterit hikâyenin defiiÒik<br />

— 137 —


ÒahÈslarÈna di- öneki getirilerek yapÈlÈr ve geçmiÒin belirli bir diliminde<br />

tamamlanmakta olan bir eylemi anlatmak için kullanÈlÈr. Uygulamada sÈrada<br />

birleÒik hikâye ile bunun arasÈnda çok az bir nüans vardÈr.<br />

Ez diketime, ben düÒmekteydim.<br />

Tu diketiyî, sen düÒmekteydin.<br />

Ew diketiye, o düÒmekteydi.<br />

Em diketine, biz düÒmekteydik.<br />

Hon diketine, siz düÒmekteydiniz.<br />

Ew diketine, onlar düÒmekteydiler.<br />

161. Ëstek birleÒik hikâye.<br />

Preteritin tekil üçüncü ÒahÈs temel alÈnarak çekilir. Ona bir yandan biöneki,<br />

öte yandan -ama (tek. 1. Òah.), -ayî (tek. 2. Òah.), -a (tek. 3. Òah.),<br />

-ana (çofi. üç ÒahÈs) eklenerek çekim elde edilir.<br />

Ëstek genel olarak, bila (ki), ko (ki), da ko (ta ki), vb. bafilaçlarÈ<br />

katÈlarak safilanÈr.<br />

(Bila) ez biketima, ben düÒeydim.<br />

(Bila) tu biketayî, sen düÒeydin.<br />

(Bila) ew biketa, o düÒeydi.<br />

(Bila) em biketana, biz düÒeydik.<br />

(Bila) hon biketana, siz düÒeydiniz.<br />

(Bila) ew biketana, onlar düÒeydiler.<br />

AÇIKLAMA I. Ëstek birleÒik hikâye halinde çekilen fiil üçten fazla hece<br />

içeriyorsa, ÒahÈs takÈlarÈndaki son -a atÈlarak kÈsaltma efiilimi görülür ve<br />

çekim Òu biçimi alÈr: ez biketam, hon biketan, ew biketan.<br />

Tekil üçüncü ÒahsÈn da kurala uygun eki aslÈnda -aya’dÈr; son ünlünün<br />

düÒmesiyledir ki, sÈk kullanÈlan -a’lÈ görünümünü alÈr (ew biketaya yerine,<br />

ew biketa).<br />

ÇeÒitli afiÈzlarda tekil ikinci ÒahÈs eki, yanlÈÒ olarak -aya’dÈr (tu biketayî<br />

yerine, tu biketaya); üçüncü ÒahÈs eki ise hep -a olur.<br />

AÇIKLAMA II. Fiilin baÒÈnda bir ünlü varsa fiil öneki bi-, i’sini kaybedebilir.<br />

Par. 160, AçÈkl. IV’deki örnekleri yerinden alÈyoruz.<br />

Ez biêÒiyam yerine, ez bêÒiyama, acÈ çekmiÒ olaydÈm.<br />

Ez bihatama yerine, ez batama, gelmiÒ olaydÈm.<br />

— 138 —


162. Gelecek zamanÈn hikâyesi.<br />

Ëstek birleÒik hikâyenin özne zamirine -ê takÈsÈ eklenerek ya da ardÈndan<br />

dê getirilerek yapÈlÈr.<br />

Ezê (ez dê) biketama, ben düÒecektim.<br />

Tuê (tu dê) biketayî, sen düÒecektin.<br />

Ewê (ew dê) biketa, o düÒecekti.<br />

Emê (ew dê) biketana, biz düÒecektik.<br />

Honê (hon dê ) biketana, siz düÒecektiniz.<br />

Ewê (ew dê) biketana, onlar düÒeceklerdi.<br />

AÇIKLAMA. Par. 161’deki AçÈkl. I ve II bu zamana da aynen uygulanÈr.<br />

Ezê, tuê (tiwê ve tê dahi), ewê, vb. biçimleri çeÒitli zamirlerin dê belirticiyle<br />

birleÒip büzülmesinden gelir; dê belirticisi ise her halde baÒlangÈçta<br />

dilek-Òart kipi için normal bir kullanÈmdÈ.<br />

Bu belirtici özne ile birleÒip büzülmesi, özne ÒahÈs zamirinden baÒka bir<br />

Òeyse olamaz.<br />

Ör. : Lezgîn dê (ya da wê) bihata, Lezgîn gelecekti. (ve Lezgînê<br />

bihata defiil).<br />

Brayê min dê (ya da wê) biketa, kardeÒim düÒecekti.<br />

Kî dê bimira? Kim ölecekti? (mirin, ölmek; kî, soru zamiri).<br />

Ev ew) dê bibeziya, o koÒacaktÈ.<br />

Özne ÒahÈs zamiri baÒka bir sözcükle dê ya da wê belirtecinden ayrkldÈfiÈ<br />

zaman da büzülme olmaz.<br />

Ör. : ez dihî dê bihatama, dün gelecektim (ezê dihî bihatama<br />

yerine).<br />

Bir ÒahÈs zamirinden baÒka bir üçüncü ÒahÈs öznesi ile (ew dê için) wê<br />

büzülmesi dê belirtecinin yerine kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Lezgîn wê biketa, Lezgîn düÒecekti (Lezgîn dê biketa yerine).<br />

Buna karÒÈlÈk Òöyle demek yanlÈÒ olurdu :<br />

— 139 —


Ew wê biketa, o düÒecekti.<br />

Ew wê biketana, onlar düÒeceklerdi.<br />

∑öyle demek gerekir : ewê biketa, ya da: ew biketa.<br />

Ewê biketana, ya da: ew dê biketana.<br />

-în’LI, -an’LÈ, -ûn’LU FËËLLER<br />

163. Bildirme zamanlarÈ. Bu fiillerin çekimleri, zaman ve kiÒilere göre,<br />

ya kiÒi ekinin mastarÈn son uzun ünlüsüyle büzülmesiyle, ya da ses uyumu<br />

safilayan bir ara ünsüz (duruma göre y ya da w) yardÈmÈyla yapÈlÈr.<br />

-în’li fiiller. Ör. bezîn (bibeze), koÒmak.<br />

1) Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) di’li geçmiÒ (preterit).<br />

Ez bezîm, (ben) koÒtum.<br />

Tu bezî, (sen) koÒtun.<br />

Ew bezî, (o ) koÒtu.<br />

Em bezîn, (biz) koÒtuk.<br />

Hon bezîn, (siz) koÒtunuz.<br />

Ew bezîn, (onlar) koÒtular.<br />

AÇIKLAMA I. Dofiuda, çok eski bir biçim olan tu beziyî (bezî bunun<br />

büzülmüÒüdür) bugün de tekil 2. ÒahÈs için kullanÈlmaktadÈr.<br />

b) miÒ’li geçmiÒ (preterit) hikâye.<br />

Ez bezîme, (ben) koÒmuÒum.<br />

Tu beziye, (sen) koÒmuÒsun.<br />

Ew bezye, (o ) koÒmuÒ.<br />

Em bezîne, (biz) koÒmuÒuz.<br />

Hon bezîne, (siz) koÒmuÒsunuz.<br />

Ew bezîne, (onlar) koÒmuÒlar.<br />

— 140 —


c) bileÒik hikâye.<br />

Ez dibezîm, (ben) koÒuyordum.<br />

Tu dibezî, (sen) koÒuyordun.<br />

Ew dibeze, (o ) koÒuyordu.<br />

Em dibezîn, (biz) koÒuyorduk.<br />

Hon dibezîn, (siz) koÒuyordunuz.<br />

Ew dibezîn, (onlar) koÒuyorlardÈ.<br />

d) sürekli birleÒik hikâye.<br />

Ez dibezîme, (ben) koÒmaktaydÈm, (koÒmakta idim).<br />

Tu dibezîye, (sen) koÒmaktaydÈn, (koÒmakta idin).<br />

Ew didezîye, (o ) koÒmaktaydÈ.<br />

Em dibezîne, (biz) koÒmaktaydÈk.<br />

Hon dibezîne, (siz) koÒmaktaydÈnÈz.<br />

Ew dibezîne, (onlar) koÒmaktaydÈlar.<br />

2) Ëstek hikâye.<br />

(Bila) ez bibeziyama, (ben) koÒaydÈm.<br />

(Bila) tu bibeziyayî, (sen) koÒaydÈn.<br />

(Bila) ew bibeziya, (o) koÒaydÈ.<br />

(Bila) em bibeziyana, (biz) koÒaydÈk.<br />

(Bila) hon bibeziyana, (siz) koÒaydÈnÈz.<br />

(Bila) ew bibeziyana, (onlar) koÒaydÈlar.<br />

3) Gelecek zamanÈn hikâyesi.<br />

Ezê (ez dê) bibeziyama, (ben) koÒacaktÈm.<br />

Tuê (tu dê) bibeziyayî, (sen) koÒacaktÈn.<br />

Ewê (ew dê) bibeziya, (o) koÒacatÈ.<br />

Emê (em dê) bibeziyana, (biz) koÒacaktÈk.<br />

Honê (hon dê) bibeziyana, (siz) koÒacaktÈnÈz.<br />

Ewê (ew dê) bibeziyana, (onlar) koÒacaklardÈ.<br />

AÇIKLAMA II. -în’li fiillerin büyük bir kÈsÈmÈnÈn -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ ikizleri<br />

bulundufiunu daha önce görmüÒtük (bk. par. 145). Bazen bu ikincilerin<br />

di’li geçmiÒli ve bileÒik hikâyede, paralel -în’li biçimlerden daha canlÈ oldufiu<br />

görülmektedir. Bunlar -an’lÈ fiil modeline göre çekilir (bk. arkadaki par.).<br />

— 141 —


Ör. : Ez beziyam (ya da beziham, bezam) ve ez dibeziyam<br />

(ya da dibeziham, dibezam) (ez bezîm ve ez dibezîm yerine).<br />

Ez giriyam, afiladÈm, ve ez diqiriyam (ez girîm ve ez diqirîm).<br />

164. -an’lÈ fiiller. Örnek : man (bimîne), kalmak.<br />

1) Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) DiÒ’li geçmiÒ (preterit).<br />

Ez mam, (ben) kaldÈm.<br />

Tu may, (sen) kaldÈn.<br />

Ew ma, (o) kaldÈ.<br />

Em man, (biz) kaldÈk.<br />

Hon man, (siz) kaldÈnÈz.<br />

Ew man, (onlar) kaldÈlar.<br />

b) Di’li geçmiÒ (preterit) hikâye.<br />

Ez mame, (ben) kalmÈÒÈm.<br />

Tu maye, (sen) kalmÈÒsÈn.<br />

Ew maye, (o) kalmÈÒ.<br />

Em mane, (biz) kalmÈÒÈz.<br />

Hon mane, (siz) kalmÈÒsÈnÈz.<br />

Ew mane, (onlar) kalmÈÒlar.<br />

c) bileÒik hikâye.<br />

Ez dimam, (ben) kalÈyordum.<br />

Tu dimayî, (sen) kalÈyordun.<br />

Ew dima, (o) kalÈyordu.<br />

Em diman, (biz) kalÈyorduk.<br />

Hon diman, (siz) kalyordunuz.<br />

Ew diman, (onlar) kalÈyordular.<br />

d) sürekli birleÒik hikâye.<br />

Ez dimame, (ben) kalmaktaydÈm.<br />

Tu dimayî, (sen) kalmaktaydÈn.<br />

Ew dimaye, (o) kalmaktaydÈ.<br />

Em dimane, (biz) kalmaktaydÈk.<br />

Hon dimane, (siz) kalmaktaydÈnÈz.<br />

Ew dimane, (onlar) kalmaktaydÈlar.<br />

— 142 —


2) Dilek-Òart (1. biçim).<br />

(Bila) ez bimama, (ben) kalaydÈm.<br />

(Bila) tu bimayayî, (sen) kalaydÈn.<br />

(Bila) ew bimaya, (o) kalaydÈ.<br />

Bila) em bimana, (biz) kalaydÈk.<br />

(Bila) hon bimana, (siz) kalaydÈnÈz.<br />

(Bila) ew bimana, (onlar) kalaydÈlar.<br />

3) Gelecek zamanÈn hikâyesi.<br />

Ezê (ez dê) bimama, (ben) kalacaktÈm.<br />

Tuê (tu dê) bimayayî, (sen) kalacaktÈn.<br />

Ewê (ew dê) bimaya, (o) kalacaktÈ.<br />

Emê (em dê) bÈmana, (biz) kalacaktÈk.<br />

Honê (hon dê) bimana, (siz) kalacaktÈnÈz.<br />

Ewê (ew dê) bimana, (onlar) kalacaklardÈ.<br />

165. -ûn’lu fiiller. Örnek: çûn (biçe), gitmek.<br />

1) Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) di’li geçmiÒ (preterit).<br />

Ez çûm, (ben) gittim.<br />

Tu çûyî, (sen) gittin.<br />

Ew çû, (o) gitti.<br />

Em çûn, (biz) gittik.<br />

Hon çûn, (siz) gittiniz.<br />

Ew çûn, (onlar) gittiler.<br />

b) miÒ’li geçmiÒ hikâye.<br />

Ez çûme, (ben) gitmiÒim.<br />

Tu çûyî, (sen) gitmiÒsin.<br />

Ew çûye, (o) gitmiÒ.<br />

Em çûne, (biz) gitmiÒiz.<br />

Hon çûne, (siz) gitmiÒsiniz.<br />

Ew çûne, (onlar) gitmiÒler.<br />

— 143 —


c) bileÒik hikâye;<br />

Ez diçûm, (ben) gidiyordum.<br />

Tu diçûyî, (sen) gidiyordun.<br />

Ew diçû, (o) gidiyordu.<br />

Em diçûn, (biz) gidiyorduk.<br />

Hon diçûn, (siz) gidiyordunuz.<br />

Ew diçûn, (onlar) gidiyordular.<br />

d) sürekli bileÒik hikâye.<br />

Ez diçûme, (ben) gittiydim<br />

Tu diçûyî, (sen) gittiydin.<br />

Ew diçûye, (o) gittiydi.<br />

Em diçûne, (biz) gittiydik.<br />

Hon diçûne, (siz) gittiydiniz.<br />

Ew diçûne, (onlar) gittiydiler.<br />

2) Ëstek birleÒik hikâye.<br />

(Bila) ez biçiwama, (ben) gideydim.<br />

(Bila) tu bibiçiwayî, (sen) gideydin.<br />

(Bila) ew biçiwa, (o) gideydi.<br />

(Bila) em biçiwana, (biz) gideydik.<br />

(Bila) hon biçiwana, (siz) gideydiniz.<br />

(Bila) ew biçiwana, (onlar) gideydiler.<br />

3) Gelecek zamanÈn hikâyesi.<br />

Ezê (ez dê) biçiwama, (ben) gidecektim.<br />

Tuê (tu dê) bibiçwayî, (sen) gidecektin.<br />

Ewê (ew dê) biçiwa, (o) gidecekti.<br />

Ewê (em dê) biçiwana, (biz) gidecektik.<br />

Honê (hon biçiwana, (siz) gidecektiniz.<br />

Ewê (ew dê) biçiwana, (onlar) gideceklerdi.<br />

— 144 —


Olumsuz çekim<br />

166. birinci gurup zamanlarÈn olumsuz çekimi, bildirme zamanlarÈ için<br />

fiilin önüne olumsuzluk öfiesi ne getirilerek yapÈlÈr.<br />

Ör. : ketin fiili.<br />

Di’li geçmiÒ : ez ne ketim, düÒmedim, vb.<br />

MiÒ’li geç. hik.: ez ne ketime, düÒmemiÒim, vb.<br />

BirleÒik zaman : ez ne diketim, düÒmüyordum, vb.<br />

Sür. birl. zaman : ez ne diketime, düÒmemekteydim, vb.<br />

Ëstek birleÒik zaman : bila ez neketama, düÒmeyeydim, vb.<br />

Gelecek zamanÈn hikayesi : ezê nekatama, düÒmeyecektim, vb.<br />

Atasözü. Ko agir li çiyê ket, ter û hiÒk tev de diÒewitin, ateÒ dafiÈ<br />

sarÈnca, yaÒ kuru, her Òey yanar.<br />

— 145 —


X. BÛN FËËLË<br />

167. Bûn fiili (ikizi, bûyîn), kullanÈldÈfiÈ zamanlara göre ve yer aldÈfiÈ<br />

çatÈlara göre bazen «var», bazen de «olmak», «duruma» anlamÈ taÒÈr. Bu<br />

zamanlarÈn bazÈlarÈnda «imek» yardÈmcÈ fiili gibi bileÒik zamanlarÈn yapÈmÈna<br />

yarar. Bu nedenle söz konusu zamanlara geçmeden önce onu bu bakÈmdan<br />

incelemek gerekir.<br />

168. Birinci gurup zamanlarda «bûn» (bk. par. 158).<br />

a) di’li geçmiÒ (preterit).<br />

Bu zaman, içerifiine göre, «olmak», «var olmak» fiilinin bildirme birleÒik<br />

zamanÈ ya da kesin geçmiÒ zaman anlamÈ taÒÈr. (FransÈzca être, Ëngilizce to<br />

be fiillerinin anlamÈnÈ verir).<br />

Ez dewlemend bûm, zengin idim (zengindim).<br />

Tu dewlemend bûyî, zengin idin (zengindin).<br />

Ew dewlemend bû, zengin idi (zengindi).<br />

Em dewlemend bûn, zengin idik (zengindik).<br />

Hon dewlemend bûn, zengin idiniz (zengindiniz).<br />

Ew dewlemend bûn, zengin idiler (zengindiler).<br />

AÇIKLAMA I. Bu zamanda, yüklem fiilden önce defiil de sonra gelirse<br />

anlam «olmak», «duruma» tÈr. (FÈransÈzca devenir, Ëngilizce to become<br />

fiillerinin anlamÈnÈ verir).<br />

Ör. : Ez bûn dewlemend, ben zengin oldum<br />

BazÈ afiÈzlarda bûn’un «var» anlamÈ taÒÈyan bütün zamanlarÈna uygulanÈr.<br />

b) miÒ’li geçmiÒ hikâye.<br />

«Olmak», «duruma», anlamÈndadÈr.<br />

Ez dewlemend bûme, ben zengin olmuÒum.<br />

Tu dewlemend bûyî, sen zengin olmuÒsun, vb. (fiil -ûn’lu fiilllere uygulanabilen<br />

kurallara göre çekilir).<br />

— 146 —


c) BileÒik zaman.<br />

Ez dibûm, oluyordum, duruma geliyordum.<br />

d) bileÒik zaman hikâye.<br />

Ez dibûm, aynÈ anlam. Az kullanÈlÈr.<br />

e) Ëstek birleÒik zamanÈ.<br />

Ëki biçimi vardÈr: biri fiil öneki bi-’den yoksundur ve «var» «olmak»<br />

anlamÈ taÒÈr, difier bi- öneklidir ve «olmak» «duruma», anlamÈ içerir. Bu<br />

biçimsel ayrÈmÈn bûn’un bütün istek ve Òart zamanlarÈnda geçerli oldufiu<br />

görülecektir.<br />

1) «var olmak».<br />

(Bila) ez biwama (bûma, bama). (var) olaydÈm.<br />

(Bila) tu biwayî (bayî), (var) olaydÈn.<br />

(Bila) ew biwa (bûya), (var) olaydÈ.<br />

(Bila) em biwana (bûna, bana), (var) olaydÈk.<br />

(Bila) hon biwana (bûna, bana), (var) olaydÈnÈz.<br />

(Bila) ew biwana (bûna, bana), (var) olaydÈlar.<br />

2) «olmak».<br />

(Bila) ez bibiwama (bibûma, bibama). olaydÈm, (duruma geleydim).<br />

(Bila) tu bibiwayî (bibûyî, bibayî), olaydÈn, (duruma geleydin).<br />

(Bila) ew bibiwa (bibûya, biba), olaydÈ, (duruma geleydin).<br />

(Bila) em bibiwana (bibûna, bibana), olaydÈk, (duruma geleydik).<br />

(Bila) hon bibiwana (bûna, bana), olaydÈnÈz, (duruma geleydiniz).<br />

(Bila) ew bibiwana (bibûna, bibana), olaydÈlar, (duruma geleydiler).<br />

f) G elecek zamanÈn hikâyesi.<br />

Bunun da, biri önek bi- ile, öteki öneksiz olmak üzere iki çeÒidi vardÈr.<br />

Onlar da sÈrayla «var olmak» ve «olmak», «duruma», anlamlarÈnda kullanÈlÈr.<br />

1) «var olmak».<br />

— 147 —


Ezê (ez dê) biwama (bûma, bama), (var) olacaktÈm.<br />

Tuê (tu dê) biwayê (bayî), (var) olacaktÈn.<br />

Vb.<br />

2) «olmak», «duruma gelmek».<br />

Ezê (ez dê) bibiwama (bibûma, bibama), olacaktÈm, «duruma<br />

gelecektim»<br />

Tuê (tu dê) bibiwayî (bibûyayî, bibayî, bibayî), olacaktÈn,<br />

«duruma gelecektim»<br />

Vb.<br />

169. Ëkinci gurup zamanlarda «bûn».<br />

a) Sanal geçmiÒ hikâye.<br />

«var olmak» anlamÈnda ; efier yüklem fiili izlerse «olmak», «duruma gelmek»<br />

analmÈnda.<br />

Ez bû bûm, (var) olmuÒtum.<br />

Tu bû bûyî, (var) olmuÒtun.<br />

Ew bû bû, (var) olmuÒtu.<br />

Em bû bûn, (var) olmuÒtuk.<br />

Hon bû bûn, (var) olmuÒtular.<br />

b) YaklaÒÈk sanal geçmiÒ hikâye.<br />

«Olmak», «duruma gemlek» analmÈnda.<br />

Ez bû bûme, olmuÒtum, duruma gelmiÒtim.<br />

Vb.<br />

c) Ön gelecek.<br />

KullanÈlmaz.<br />

d) Ë stek sanal geçmiÒ hikâye.<br />

«Var olmak» anlamÈnda.<br />

(Bila) ez bû biwama, (var) olaymÈÒÈm.<br />

Vb.<br />

— 148 —


e) Dilek-Òart (2. biçim).<br />

«Var olmak» anlamÈnda.<br />

Ez dê bû biwama, gelseymiÒim.<br />

Vb.<br />

Ëlk iki gurubun zamanlarÈnda ve kiplerinde bûn’un olumsuz çekimi kurala<br />

uygun olarak gerçekleÒir (bk. par. 166 ve 177).<br />

170. Üçüncü gurup zamanlarda «bûn».<br />

a) Emir.<br />

Be, (var) ol.<br />

Bibe, ol, duruma gel.<br />

Bin, (var) olun, olunuz.<br />

Bibin, olun, olunuz, duruma gelin.<br />

b) B ildirme Òimdiki zaman.<br />

— «olmak» anlamÈnda bûn bu zaman bakÈmÈndan kÈsa bir biçimde<br />

çekilir. Ve yüklem önce bulunur. Ëki biçimden birinde yüklem bir ünsüzle<br />

sona erer.<br />

Ez mezin im, ben büyüfiüm.<br />

Tu mezin î. sen büyüksün.<br />

Ew mezin e, o büyüktür.<br />

Em mezin in, biz büyüfiüz.<br />

Hon mezin in, siz büyüksünüz.<br />

Ew mezin in, onlar büyüktürler.<br />

— Difierinde yüklem bir ünlüyle sona erer.<br />

Ez tî me, ben susuzum.<br />

Tu tî yî, sen susuzsun.<br />

Ew tî ye, o susuzdur.<br />

— 149 —


Em tî ne, biz susuzuzuz.<br />

Hon tî ne, onlar susuzdurlar.<br />

AÇIKLAMA. Yüklem olmazsa, ez im, tu yî, ew e, vb. «benim», «sensin»,<br />

«odur», vb. anlamÈna gelir.<br />

Olumsuz çekim<br />

Bûn fiilinin Òimdiki zamanÈ yüklemsiz kullanÈlÈrsa olumsuzluk öfiesi<br />

ne’dir ve özneden önce yer alÈr.<br />

Ör. : Ne ez im, ben defiilim.<br />

Ne tu yî, sen defiilsin<br />

Vb.<br />

Efier fiilin bir yüklemi varsa olumsuzluk öfiesi ne ondan önce yer alÈr.<br />

Ör. : Ez ne ciwan im, ben genç defiilim.<br />

Ez bawer dikim ko tu ne dijmina min î, sanÈyorum ki sen<br />

benim düÒmanÈm defiilsin.<br />

BaÒka kullanÈmlarda, bûn’un Òimdiki zaman olumsuzu hebûn, malik<br />

olmak, var olmak fiilininkiyle karÈÒÈr: bk. par. 211 (3).<br />

Ör. : Ez nînim, ben yokum, ben mevcut defiilim.<br />

«Olmak» anlamÈnda, bûn’un Òimdiki zamanÈ bibe emir biçimine dayalÈ<br />

olarak düzenli biçimde çekilir. Yüklem normal olarak fiilden önce gelir, ama<br />

sonra da gelebilir.<br />

Ez …dibim, ben oluyorum, duruma geliyorum.<br />

Tu…dibî, sen oluyorsun, duruma geliyorsun.<br />

Vb.<br />

— 150 —


Olumsuz çekim<br />

Olumsuz çekim na olumsuzluk öfiesinin yardÈmÈyla gerçekleÒir ve bu bildirme<br />

kipi, Òimdiki zaman için kuraldÈr. (bk. par. 182).<br />

Ez …… nabim, ben olmuyorum, ben olmayacafiÈm.<br />

Tu …… nabî, sen olmuyorsun, sen olmayacaksÈn, vb.<br />

AÇIKLAMA. Pek sÈk olmamakla birlikte bu zamanÈn olumsuz çekimi «var<br />

olmak, olmamak» fikri yaratabilir, verebilir.<br />

Ör. : Beran bê qiloç nabe, boynuzsuz koç olmaz.<br />

c) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

Pratikte kullanÈlmaz.<br />

d) Gelecek zaman.<br />

«Var olmak » analmÈnda bi- öneksiz çekilir.<br />

Ezê (ez dê) mezin bim, büyük olacafiÈm.<br />

Tuê (tu dê) mezin bî, büyük olacaksÈn.<br />

Vb.<br />

«Olmak», «duruma gelmek», anlamÈnda bûn, tersine, bi- önekini kullanÈr,<br />

ama o zaman çofiunlukla bileÒik fiil yapÈmÈnda yardÈmcÈ fiil olarak iÒ<br />

görür.<br />

Ezê (ez dê) mezin bibim, büyüyecefiim (mezin bûn, büyümek)<br />

e) Ë stek Òimdiki zaman.<br />

«Var olmak» anlamÈnda.<br />

(Bila) ez …… bim, (var) olayÈm.<br />

(Bila) tu …… bî, (var) olasÈn.<br />

(Bila) ew …… be, (var) ola.<br />

(Bila) em …… bin, (var) olalÈm.<br />

Vb.<br />

— 151 —


(Bila) ez …… bibim, (var) olayÈm, duruma geleyim.<br />

(Bila) tu …… bibî, (var) olasÈn, duruma gelesin.<br />

(Bila) ew …… bibe, (var) ola, duruma gele.<br />

Bila) em …… bibin, (var) olalÈm, duruma gelelim.<br />

Vb.<br />

Bu paragrafÈn (b) bendinde iÒaret edilen anomaliler bir yana bûn’un<br />

üçüncü grup zamanlarÈnÈn olumsuz çekimi, ilerde belirtilecek kurallara göre<br />

düzenli biçimde çekilir (par. 128).<br />

Atasözü. Zêr di zikakan de winda nabe, altÈn sokaklarda kaybolmaz.<br />

— 152 —


XI. GEÇË∑SËZ FËËLERËN ÇEKËMË<br />

SIFATFËËLER VE ËKËNCË GRUP ZAMANLAR<br />

(BËLE∑ËK ZAMANLAR)<br />

171. Kürtçede iki çeÒit sÈfatfiil (ortaç) vardÈr : -î’li sÈfatfiil ve son ses<br />

düÒmeli sÈfatfiil.<br />

-î’li sÈfatfiil Òöyle elde edilir :<br />

a) -in’lÈ fiillerde, mastardaki -in ekinin yerine -î ünlüsü getirilerek.<br />

Ör. : Hatî, gelmiÒ (hatin, gelmek).<br />

Ketî, düÒmüÒ (ketin, düÒmek).<br />

Mirî, ölmüÒ (mirin, ölmek).<br />

b) -în’li fiillerde, mastardaki ekin n’si atÈlarak.<br />

Ör. : Girî, afilamÈÒ (girîn, afilamak).<br />

Revî, kaçmÈÒ (revîn, kaçmak).<br />

Zayî, dofimuÒ (zayîn, dofimak).<br />

c) an’lÈ fiillerde, mastardaki ekin n’si atÈlarak ve elde edilen gövdeye<br />

-yî eki takÈlarak.<br />

Ör. : Mayî, kalmÈÒ (man, kalmak).<br />

Payî, beklenmiÒ (pan, beklemek).<br />

-în’li fiillerin -iyan’lÈ ya da -ihan’lÈ ikizleri de düzgün olarak, yani kurallÈ<br />

olarak sÈfatfiiler verir.<br />

Ör. : Revîn (reviyan, revihan), kaçmak: revî, reviyayî, revihayî<br />

kaçmÈÒ.<br />

Gerîn (geriyan, gerihan), dolaÒmak : gerî, geriyayî, gerihayî,<br />

dolaÒmÈÒ.<br />

Bezîn (beziyan, bezihan), koÒmak : bezî, beziyayî, bezihayî<br />

koÒmuÒ.<br />

— 153 —


d) -ûn’lÈ fiiller, sÈfatfiil olarak, türemiÒ olduklarÈ (bk. par. 147) -<br />

în’li ya da -in’li fiillerinkini verirler.<br />

Ör. : Çûn, gitmek: çûyî, gitmiÒ (çûyin’ den).<br />

Bûn, olmak: bûyî, olmuÒ (bûyîn’den).<br />

Cûn, çifinemek: cûtî, çifinenmiÒ (cûtin’den).<br />

Dirûn, dikmek, ürün toplamak: dirûtî, dikilmiÒ, derlenmiÒ<br />

(dirûtin’den).<br />

172. SÈfatfiiller arasÈnda, bunlarÈn türedikleri fiillerin geçiÒsiz ve geçiÒli<br />

oldufiuna göre etken ve edilgen bir fark vardÈr.<br />

Ör. : Ketî, düÒmüÒ, düÒmüÒ olan (ketin, geç.).<br />

KuÒtî, öldürülmüÒ (kuÒtin, gçl.).<br />

Kirî, yapÈlmÈÒ (kirin, geç.).<br />

Gotî, söylemiÒ (gotin, gçl.).<br />

AÇIKLAMA. SÈfatfiil ile bazen di’li geçmiÒ hikâyede ÒahÈÒ ekinin büzülmesinden<br />

dolayÈ ortaya çÈkan -î’ li biçimleri birbirine karÈÒtÈrmamak önemli<br />

bir noktadÈr.<br />

Ör. : TiÒtê gotî ev e, söylenmiÒ olan Òey (harfi harfine: söylenmiÒ<br />

Òey budur; gotî, sÈfatfiil).<br />

TiÒtê min gotî ev e, söyledifiim Òey budur (tiÒtê ko min gotiye<br />

ev e yerine).<br />

TiÒtên gotî ev in, söylenmiÒ Òeyler bunlardÈr (gotî, sÈfatfiil ).<br />

TiÒtên min gotî ev in, söyledifiim Òeyler bunlardÈr (tiÒtên ko<br />

min gotine ev in yerine).<br />

173. Son ses düÒmesiyle oluÒan sÈfatfiil, bütün fiillerde, mastarÈn<br />

sonundaki n’nin atÈlmasÈyla elde edilir.<br />

Ör. : Hati (hatin’den); keti (ketin’den); miri (mirin’den); zayî<br />

(zayîn’den); ma (man’dan); da (dan’dan); çû (çûn’dan); bû (bûn’dan), vb.<br />

Bu sÈfatfiil ancak ve yalnÈz bileÒik zaman çekimlerinde kullanÈlÈr. BaÒlÈ<br />

baÒÈna asla rastlanmaz.<br />

AÇIKLAMA. YaklaÒÈk sanal geçmiÒ hikâye kipinde kullanÈlan üçüncü bir<br />

sÈfatfiil biçimi daha vardÈr: son ses düÒmesiyle oluÒan sÈfatfiile bir di- öneki<br />

getirilerek yapÈlÈr<br />

Ör. : Diketi (ketin’den).<br />

— 154 —


ËKËNCË GRUP ZAMANLAR<br />

174. BileÒik zamanlarÈn sayÈsÈ altÈdÈr.<br />

a) Bildirme kipi için: sanal geçmiÒ hikâye, yaklaÒÈk sanal geçmiÒ<br />

hikâye ve ön gelecek.<br />

b) Ëstek için: geçmiÒ istek ve istek sanal geçmiÒ hikâye.<br />

c) Dilek-Òart (2. biçim).<br />

d) Bu zamanlarÈn hepsine karÒÈlÈk bir tek bileÒik mastar vardÈr.<br />

Ör. : Hati bûn, gelmiÒ olmak.<br />

AÇIKLAMA. Bütün bu zamanlar arasÈnda gelecekten her zaman kullanÈmÈ<br />

olanlar ÒunlardÈr: bildirme kipi sanal geçmiÒ, istek kipi geçmiÒ ve sanal<br />

geçmiÒ, dilek-Òart kipi (2. biçim).<br />

BileÒik zamanlar bûn yardÈmcÈ fiilinin bazÈ zamanlarÈ ile son ses düÒmesine<br />

dayalÈ sÈfatfiilin yardÈmÈyla yapÈlÈr. ÇeÒitli kiplerde bu Òekilde kullanÈlan<br />

bûn zamanlarÈ ÒunlardÈr : preterit (di’li geçmiÒ), Òimdiki zaman istek ve<br />

birleÒik zaman istek («imek» anlamÈnda ve biçiminde çekimlerle).<br />

175. -in’li fiillerde birleÒik zamanlar.<br />

Son ses düÒmeli sÈfatfiili keti olan ketin (bikeve), düÒmek fiilini örnek<br />

olarak alacafiÈz.<br />

1- B i l e Ò i k m a s t a r.<br />

Keti bûn, düÒmüÒ olmak.<br />

2- B i l d i r m e z a m a n l a r È.<br />

a) Sanal geçmiÒ hikâye.<br />

Bûn’un preteritinin yardÈmÈyla çekilir.<br />

Ez keti bûm, düÒmüÒtüm.<br />

Tu keti bûyî, düÒmüÒtü.<br />

Ew keti bû, düÒmüÒtü.<br />

— 155 —


Em keti bûn, düÒmüÒtük.<br />

Hon keti bûn, düÒmüÒtünüz.<br />

Ew keti bûn, düÒmüÒtüler.<br />

Olumsuz biçim :<br />

Ez ne keti bûm, düÒmemiÒtim;<br />

Tu ne keti bûyî, düÒmemiÒtin.<br />

Ew ne keti bû, düÒmemiÒti.<br />

Em ne keti bûn, düÒmemiÒtik.<br />

Vb.<br />

b) YaklaÒÈk sanal geçmiÒ hikâye.<br />

di -’önekli sÈfatfiil ve bûn’un preteriti kullanÈlarak yapÈlÈr.<br />

Ez diketi bûm, düÒmüÒ oluyordum.<br />

Tu diketi bûyî, düÒmüÒ oluyordun.<br />

Ew diketi bû, düÒmüÒ oluyordu.<br />

Em diketi bûn, düÒmüÒ oluyorduk.<br />

Hon diketi bûn, düÒmüÒ oluyordunuz.<br />

Ew diketi bûn, düÒmüÒ oluyordular.<br />

Olumsuz biçim :<br />

Ez ne diketi bûm, düÒmeyecektim.<br />

Tu ne diketi bûyî, düÒmeyecektin.<br />

Ew ne diketi bû, düÒmeyecekti.<br />

Em ne diketi bûn, düÒmeyecektik.<br />

Vb.<br />

c) Ön gelecek.<br />

Ëstefiin geçmiÒ zamanÈndan yararlanÈlarak (bk. sonraki bent) ve bu<br />

zamanÈn öznesinin ardÈndan dê belirteci getirilerek yapÈlÈr (çofiu zaman bu<br />

belirteç büzülme sonucu özne zamirle birleÒerek -ê biçimini alÈr).<br />

Ezê (ez dê) keti bim, düÒmüÒ olacafiÈm.<br />

Tuê (tu dê) keti bî, düÒmüÒ olacaksÈn<br />

Ewê (ew dê) keti be, düÒmüÒ olacak.<br />

Emê (em dê) keti bin, düÒmüÒ olacafiÈz.<br />

Honê (hon dê) keti bin, düÒmüÒ olacaksÈnÈz.<br />

Ewê (ew dê) keti bin, düÒmüÒ olacaklar.<br />

— 156 —


AÇIKLAMA. Bu zaman çok ender kullanÈlÈr. Genellikle buna baÒ vurmaktansa,<br />

yakÈn anlamlÈ daha basit Òekiller kullanÈlÈr. Ezê’nin ê’si için, vb. bk. par.<br />

162, AçÈkl. Ön gelecek konusunda ayrÈca par.185, AçÈkl. “ya da bak.<br />

3 — Ë s t e k z a m a n l a r È.<br />

a) Ëstek geçmiÒ.<br />

Bûn’un istek Òimdiki zamanÈ yardÈmÈyla çekilir (bak. par. 170-e).<br />

(Bila) ez keti bim, düÒmüÒ olayÈm.<br />

(Bila) tu keti bî, düÒmüÒ olasÈn.<br />

(Bila) ew keti be, düÒmüÒ ola.<br />

(Bila) em keti bin, düÒmüÒ olalÈm.<br />

(Bila) hon keti bin, düÒmüÒ olasÈnÈz.<br />

(Bila) ew keti bin, düÒmüÒ olalar.<br />

Olumsuz biçimi :<br />

(Bila) ez ne keti bim, düÒmemiÒ olayÈm.<br />

(Bila) tu ne keti bî, düÒmemiÒ olasÈn.<br />

(Bila) ew ne keti be, düÒmemiÒ ola.<br />

(Bila) em ne keti bin, düÒmemiÒ olalÈm.<br />

Vb.<br />

b) Ëstek sanal geçmiÒ hikâye.<br />

(Bila) ez keti biwama, düÒmüÒ olaydÈm.<br />

(Bila) tu keti biwayî, düÒmüÒ olaydÈn.<br />

(Bila) ew keti biwa, düÒmüÒ olaydÈ.<br />

(Bila) em keti biwana, düÒmüÒ olaydÈk.<br />

(Bila) hon keti biwana, düÒmüÒ olaydÈnÈz.<br />

(Bila) ew keti biwana, düÒmüÒ olaydÈlar.<br />

Olumsuz biçim.<br />

Ez ne keti biwama, düÒmemiÒ olaydÈm.<br />

Vb.<br />

4 — D i l e k - Ò a r t ( 2 . b i ç i m )<br />

Bir önceki zamanla, ama dê belirtecinin yardÈmÈyla çekilir (dê belirteci<br />

ê’ye dönebilir, bk. yukarÈda, 2-c).<br />

— 157 —


Ezê (ez dê) keti biwama, düÒmüÒ olacaktÈm.<br />

Tuê (te dê) keti biwayî, düÒmüÒ olacaktÈn.<br />

Ewê (ew dê) keti biwa, düÒmüÒ olacaktÈ.<br />

Emê (em dê) keti biwana, düÒmüÒ olacaktÈk.<br />

Honê (hon dê) keti biwana, düÒmüÒ olacaktÈnÈz.<br />

Ewê (ew dê) keti biwana, düÒmüÒ olacaktÈlar.<br />

AÇIKLAMA. Ëlerde görecefiimiz gibi, dilek-ÒartÈn iki biçimi de çok az farkla<br />

aynÈ amaçla kullanÈlÈr.<br />

176. -în’li, -an’lÈ, -ûn’lu ve ên’li fiillerin bileÒik zamanlarÈ.<br />

Hiçbir güçlük göstermezler. Biraz önceki tablolarda, keti sÈfatfiilinin<br />

yerine istenen fiilin son ses düÒmeli sÈfatfiilinin konmasÈ yeter.<br />

Ör. : Bezîn, koÒmak: bezî, ez bezî bûm, koÒmuÒtum.<br />

Man, kalmak: ma, ez ma bûm, vb.<br />

Geriyan, dolaÒmak: geriya, ez geriya bûm, vb.<br />

Çûn, gitmek: çû, ez çû bûm, vb.<br />

Bûn, olmak: bû, ez bû bûm, vb.<br />

177. BileÒik zamanlarÈn olumsuz çekimi.<br />

BileÒik fiillerin olumsuz çekimi sÈfatfiilin önüne konan ne belirteciyle<br />

safilanÈr. Ketin zamanlarÈndan her birinin birinci ÒahÈslarÈnÈn olumsuz biçimini<br />

yukarÈda göstermiÒtik.<br />

Ön gelecek zamanÈn olumsuz çekimi yoktur.<br />

Atasözü. Gotina xweÒ buhara dilan e, iyi söz yüreklerin baharÈdÈr.<br />

— 158 —


XII. ÜÇÜNCÜ GRUP ZAMANLARIN ÇEKËMË<br />

E M Ë R<br />

(GEÇË∑SËZ VE GEÇË∑LË FËËLLER)<br />

178. Üçüncü grubun kipleri ve zamanlarÈ ÒunlardÈr:<br />

a) emir.<br />

b) bildirme kipi olarak: Òimdiki zaman, sürekli Òimdiki zaman ve<br />

gelecek zaman.<br />

c) istek Òimdiki zaman.<br />

GeçiÒli ve geçiÒsiz fiiller üçüncü grup zamanlarÈn hepsinde aynÈ tarzda<br />

çekilirler.<br />

Üçüncü grup zamanlar emir kipine fiil önekleri ve özel ÒahÈs çekim<br />

ekleri eklenerek yapÈlÈr.<br />

ÇeÒitli fiil tiplerini hesaba katmadan, iki kategori emir bulundufiu söylenebilir<br />

:<br />

a) tekil ikinci ÒahsÈ kÈsa bir -e ünlüsü ile sona erenler.<br />

Ör. : Bibe, ol, bûn, olmak.<br />

Bike, yap, kirin, yapmak.<br />

BiÒîne, gönder, Òandin, göndermek.<br />

b) tekil ikinci ÒahsÈ -î, -û, -ê, -o uzun ünlülerinden biriyle sona erenler.<br />

Ör.: Bijî, yaÒa, jîn ya da jiyan, yaÒamak.<br />

Bisû, bile, sûtin, bilemek.<br />

Bizê, dofiur, zayîn, dofiurmak.<br />

Bajo, sür, yürüt, ajotin, sürmek, yürütmek.<br />

— 159 —


AÇIKLAMA II. Emirlerin son ünlülere göre sÈnÈflandÈrÈlmasÈnÈn fiil mastarlarÈ<br />

için bölüm VIII’de belirtilen kurallara genel olarak tekabül etmedifiini<br />

akÈlda tutmak uygun olur. Örnefiin, çûn (biçe), bûn (bibe) -e’li emirler verdikleri<br />

halde sûtin fiili bisû verir. AynÈ tarzda ajotin (bajo) ve firotin<br />

(bifiroÒe) fiillerininki de defiiÒiktir. ÇeÒitli emir tipleri için bk. par. 148 ve<br />

sonrasÈ.<br />

179. E m i r i n ç e k i m i.<br />

Kürtçede emir kipinde bir tek ÒahÈs vardÈr, ikinci.<br />

a) ketin fiili.<br />

Bikeve, düÒ. Bikevin, düÒün, düÒünüz.<br />

b) dîtin fiili.<br />

Bibîne, gör. Bibînin, görün, görünüz.<br />

AÇIKLAMA. Fiil kökünün birinci harfi ünlü ise, fiil öneki bi- onunla<br />

birleÒip büzülür.<br />

Ör. : Baxêve, konuÒ (axaftin’den).<br />

Bavêje, fÈrlat (avêtin’den).<br />

Bêxe, koy (êxistin’den).<br />

BaÒka ÒahÈslara emir verme, baÒÈna bila getirilen istek Òimdiki zamanÈ ile<br />

ifade edilir.<br />

Bila bikevim, düÒeyim. Bila bikeve, düÒsün.<br />

Bila em bikevin, düÒelim. Bila bikevin, düÒsünler.<br />

Emirin olumsuz biçimi, ikinci ÒahÈs için bi-’nin yerine me getirilerek<br />

yapÈlÈr.<br />

a) ketin fiili.<br />

Mekeve, düÒme. Mekevin, düÒmeyin, düÒmeyiniz.<br />

b) dîtin fiili.<br />

Mebîne, görme. Mebînin, görmeyin, görmeyiniz.<br />

BaÒka ÒahÈslar için istek kipinin olumsuz biçimi kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Bila nekeve, düÒmesin.<br />

— 160 —


180. - e e m i r l i f i i l l e r i n b i l d i r m e v e i s t e k<br />

k i p l e r i.<br />

a) ∑imdiki zaman, bildirme.<br />

Emirdeki bi- önekinin yerine di- öneki konarak ve sondaki -e’nin yerine<br />

özgül ÒahÈs ekleri getirilerek yapÈlÈr (tekilin her bir ÒahsÈ için sÈrayla -im, î, -<br />

e ve çofiul üç ÒahÈÒ için de -in).<br />

Ör. : Ketin, em. bikeve: bil. Òim. zam. tek. l. Òah.: dikevin.<br />

Dîtin, em. bibîne: bil. Òim. zam. tek. 1. Òah.: dibînim.<br />

∑imdiki zaman aÒafiÈdaki gibi çekilir.<br />

Ketin fiili.<br />

Ez dikevim, düÒüyorum.<br />

Tu dikevî, düÒüyorsun.<br />

Ew dikeve, düÒüyor.<br />

Em dikevin, düÒüyoruz.<br />

Hon dikevin, düÒüyorsunuz.<br />

Ew dikevin, düÒüyorlar.<br />

Dîtin fiili.<br />

Ez dibînim, görüyorum.<br />

Tu dibînî, görüyorsun.<br />

Ew dibîne, görüyor.<br />

Em dibînin, görüyoruz;<br />

Hon dibînin, görüyorsunuz.<br />

Ew dibînin, görüyorlar.<br />

AÇIKLAMA I. Fiil bir ünlü ile baÒlÈyorsa fiil öneki di onunla birleÒip<br />

büzülür ve d-, bazen de t-verir.<br />

Ör.: Ez davêjim (tavêjim), fÈrlatÈyorum (avêtin).<br />

Ez tînim, getiriyorum (anîn, em. bîne).<br />

Tu tînî, getiriyorsun.<br />

Ve aynÈ Òey için: anîn için: ez ditînim, tu ditînî.<br />

AÇIKLAMA II. Ëstisna olarak zanîn, bilmek ve karîn, yapabilmek fiilleri<br />

Òimdiki zamanda di- öneki alamazlar, özellikle :<br />

-zanîn «yapabilmek» anlamÈnda kullanÈldÈfiÈ zaman :<br />

— 161 —


Ör. : Zor zane, zêr zane, kuvvet (her Òeyi) yapabilir, altÈn (her Òeyi)<br />

yapabilir.<br />

- karîn baÒka bir uydu fiil ile çatÈ kurdufiu zaman :<br />

Ör. : Ez karim bêjim ko…, diyebilirim ki…<br />

AÇIKLAMA III. BazÈ Dofiu afiÈzlarÈnda, tekil birinci ÒahÈs için -îm<br />

(Behdînan); -it, -ît (Botan, Behdinan) ekleri ve tekil üçüncü ÒahÈs için -ê<br />

eki; çofiul üçüncü ÒahÈs için -î (Behdînan) eki bulunur. Örnefiin Òu biçimlere<br />

rastlanabilir.<br />

Ew dikevit, dikevît, dikevê (ew dikeve yerine).<br />

Ew dibînit, dibînît, dibînê (ew dibîne için).<br />

Dikevîn, dikevî (dikevin yerine).<br />

Dibînîn, dibînî (dibînin yerine).<br />

b) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

Çok seyrek kullanÈlan bu zaman normal Òimdiki zaman gibi çekilir, ama<br />

her ÒahÈsta bir -e eki eklenerek.<br />

Ketin fiili<br />

Ez dikevime, düÒmekteyim.<br />

Tu dikeviye, düÒmektesin.<br />

Ew dikeviye, düÒmektedir.<br />

Em dikevine, düÒmekteyiz.<br />

Hon dikevine, düÒmektesiniz.<br />

Ew dikevine, düÒmektedirler.<br />

Dîtin fiili<br />

Ez dibînime, görmekteyim.<br />

Tu dibîniye, görmektesin.<br />

Ew dibîniye, görmektedir.<br />

Em dibînine, görmekteyiz.<br />

Hon dibînine, görmektesiniz.<br />

AÇIKLAMA. Bu zaman artÈk ender kullanÈlÈr. Ama bazÈ BatÈ afiÈzlarÈnda,<br />

tekil ikinci ve üçüncü ÒahÈslarÈn normal Òimdiki zamanÈnkiler yerine aynÈ<br />

anlamda kullanÈldÈklarÈ görülür.<br />

— 162 —


c) Gelecek zaman.<br />

Ëstefiin Òimdiki zamanÈndan (bk. bir sonraki bent) yararlanÈlarak yapÈlÈr.<br />

Bu zamana ait her bir ÒahÈs öznesinden sonra dê öfiesi getirilerek elde edilir.<br />

Günlük dilde, çofiul zaman dê, daha önce gördüfiümüz gibi, zamirle<br />

birleÒip büzülür ve ê’ye dönüÒerek kÈsalÈr.<br />

Ketin fiili<br />

Ezê (ez dê) bikevim, düÒecefiim.<br />

Tuê (tu dê) bikevî, düÒeceksin.<br />

Ewê (ew dê) bikeve, düÒecek.<br />

Emê (em dê) bikevin, düÒecefiiz.<br />

Honê (hon dê) bikevin, düÒeceksiniz.<br />

Ewê (ew dê) bikevin, düÒecekler.<br />

Dîtin fiili<br />

Ezê (ez dê) bibînim, görecefiim.<br />

Tuê (tu dê) bibînî, göreceksin.<br />

Ewê (ew dê) bibîne, görecek.<br />

Emê (em dê) bibînin, görecefiiz.<br />

Honê (hon dê) bibînin, göreceksiniz.<br />

Ewê (ew dê) bibînin, görecekler.<br />

AÇIKLAMA. Bir ünlü ile baÒlayan fiillerde bi- fiil öneki bu ünlü ile birleÒip<br />

büzülür.<br />

Ör. : Ezê baxêvim, konuÒacafiÈm (axaftin’den baxêve).<br />

Tuê bavêjî, fÈrlatacaksÈn (avêtin’den bavêje).<br />

Anîn (ki emir kipi bîne’dir) Òöyle olur: ezê bînim.<br />

d) Ëstek Òimdiki zaman.<br />

Bu zaman da emire dayanÈlarak ve özgül ÒahÈs ekleri eklenerek yapÈlÈr;<br />

tekil ikinci ÒahÈsta emir kipindeki -e’nin yerini bunda -î eki alÈr.<br />

ÇatÈsÈz biçiminde istek kipi genellikle bila ile bulunur; o zaman onun<br />

varlÈfiÈ ÒahÈs zamirini bertaraf edebilir.<br />

— 163 —


Ketin fiili<br />

(Bila) ez bikevim, düÒeyim.<br />

(Bila) tu bikevî, düÒesin.<br />

(Bila) ew bikeve, düÒe.<br />

(Bila) em bikevin, düÒelim.<br />

(Bila) hon bikevin, düÒesiniz.<br />

(Bila) ew bikevin, düÒeler.<br />

Dîtin fiili<br />

(Bila) ez bibînim, göreyim.<br />

(Bila) tu bibînî, göresin.<br />

(Bila) ew bibîne, göre.<br />

(Bila) em bibînin, görelim.<br />

(Bila) hon bibînin, göresiniz.<br />

(Bila) ew bibînin, göreler.<br />

AÇIKLAMA. KuÒkusuz, sÈk kullanÈldÈklarÈ için, gotin fiilinin (em. bibêje)<br />

emir, gelecek zaman ve istek Òimdiki zaman kipleri çofiu zaman bi- fiil önekini<br />

atarak hafifler.<br />

Ör. : Bibêje yerine, bêje, söyle.<br />

Ezê bibêjim yerine, ezê bêjim, söyleyecefiim.<br />

(Bila) ez bibêjim yerine, (bila) ez bêjim, söyleyeyim.<br />

181. -î ’ l i, - û ’ l u , - ê ’ l i, o ’l u e m i r k i p l i f i i l l e r.<br />

Emirdeki son uzun ünlü ile ÒahÈs eklerinin birleÒip büzülmesi nedeniyle<br />

bu fiillerin çekimi, emir kipi -e sonekli olanlarÈnkinden farklÈ defiikdir.<br />

Ör. : girîn (bigirî), afilamak.<br />

î ’li emir kipli fiiller<br />

1— Emir.<br />

Bigirî, afila. Bigirîn, afilayÈn, afilayÈnÈz.<br />

— 164 —


2- Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) ∑imdiki zaman.<br />

Ez digirîm, afilÈyorum.<br />

Tu digirî, afilÈyorsun.<br />

Ew digirî, afilÈyor.<br />

Em digirîn, afilÈyoruz.<br />

Hon digirîn, afilÈyorsunuz.<br />

Ew digirîn, afilÈyorlar.<br />

AÇIKLAMA. ÇeÒitli Dofiu afiÈzlarÈnda, bugün hâlâ, tekil ikinci ÒahÈsta bir -<br />

iyî biçimine rastlanÈr (tu digiriyî).<br />

b) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

Ez digirîme, afilamaktayÈm.<br />

Tu digiriye, afilamaktasÈn.<br />

Ew digiriye, afilamaktadÈr.<br />

Em digirîne, afilamaktayÈz.<br />

Hon digirîne, afilamaktasÈnÈz.<br />

Ew digirîne, afilamaktalar.<br />

c) Gelecek zaman.<br />

Ezê (ez dê) bigirîm afilayacafiÈm.<br />

Vb.<br />

3 — Ëstek Òimdiki zaman.<br />

(Bila) ez bigirîm, afilayayÈm.<br />

(Bila) tu bigirî, afilÈyasÈn.<br />

(Bila) ew bigirî, afilaya.<br />

(Bila) em bigirîn, afilayalÈm.<br />

(Bila) hon bigirîn, afilayasÈnÈz.<br />

(Bila) ew bigirîn, afilayalar.<br />

AÇIKLAMA. Üçüncü ÒahÈs için -it eki kullanan afiÈzlarda (bk. par. 180,<br />

AçÈkl. III), -î’li emir kipli fiiller için bir -ît’ li biçim vardÈr.<br />

Ör. : Ew digirî için ew digirît.<br />

Ewê bigirî için ewê bigirît.<br />

— 165 —


Ör. : sûtin (bisû), bilemek.<br />

-û’lu emir kipli fiiller<br />

1— Emir.<br />

Bisû, bile. Bisûn, bileyin, bileyiniz.<br />

2 — Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) ∑imdiki zaman.<br />

Ez disûm, bileyorum.<br />

Tu disûyî, bileyorsun.<br />

Ew disû, bileyor.<br />

Em disûn, bileyoruz.<br />

Hon disûn, bileyorsunuz.<br />

Ew disûn, bileyorlar.<br />

b) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

Ez disûme, bilemekteyim. (kullanÈlmaz).<br />

…… (kullanÈlmaz).<br />

Ew disûye, bilemektedir.<br />

Em disûne, bilemekteyiz.<br />

Hon disûne, bilemektesiniz.<br />

Ew disûne, bilemektedirler.<br />

c) Gelecek zaman.<br />

Ezê (ez dê) bisûm, bileyecefiim.<br />

Tuê (tu dê) bisûyî, bileyeceksin.<br />

3 — Ëstek Òimdiki zaman.<br />

(Bila) ez bisûm, bileyeyim.<br />

(Bila) tu bisûyî, bileyesin.<br />

(Bila) ew bisû, bileye.<br />

(Bila) em bisûn, bileyelim.<br />

(Bila) hon bisûn, bileyesiniz.<br />

(Bila) ew bisûn, bileyeler.<br />

— 166 —


- ê’li emir kipli fiiller.<br />

Ör. : zayîn (bizê), dofiurmak (çocuk dofiurmak).<br />

1— Emir.<br />

Bizê, dofiur. Bizên, dofiurun, dofiurunuz.<br />

2 — Bildirme zamanlarÈ.<br />

a) ∑imdiki zaman.<br />

Ez dizêm, dofiuruyorum.<br />

Tu dizê, dofiuruyorsun.<br />

Ew dizê, dofiuruyor.<br />

Em dizên, dofiuruyoruz.<br />

Hon dizên, dofiuruyorsunuz.<br />

Ew dizên, dofiuruyorlar.<br />

AÇIKLAMA Tekil üçüncü ÒahÈs eki olarak -it kullanan afiÈzlarda ew dizêt<br />

denir.<br />

b) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

(kullanÈlmaz).<br />

c) Gelecek zaman.<br />

Ezê (ez dê) bizêm, dofiuracafiÈm.<br />

Vb.<br />

3 — Ëstek Òimdiki zaman.<br />

(Bila) ez bizêm, dofiurayÈm.<br />

(Bila) tu bizê, dofiurasÈn.<br />

(Bila) ew bizê, dofiura.<br />

(Bila) em bizên, dofiuralÈm.<br />

(Bila) hon bizên, dofiurasÈnÈz.<br />

(Bila) ew bizên, dofiuralar.<br />

— 167 —


Ör. : ∑iÒtin (biÒo), yÈkamak.<br />

-o’lu emir kipli fiiller.<br />

1— Emir.<br />

BiÒo, yÈka. BiÒon, yÈkayÈn, yÈkayÈnÈz.<br />

2 — Bildirme zamanlarÈ<br />

a) ∑imdiki zaman.<br />

Ez diÒom, yÈkayorum.<br />

Tu diÒoyî, yÈkayorsun.<br />

Ew diÒo, yÈkayor.<br />

Em diÒon, yÈkayoruz.<br />

Hon diÒon, yÈkayorsunuz.<br />

Ew diÒon, yÈkayorlar.<br />

b) Sürekli Òimdiki zaman.<br />

Ez diÒome yÈkamaktayÈm.<br />

Tu diÒoyî (kullanÈlmaz).<br />

Ew diÒoye yÈkamaktadÈr.<br />

Em diÒone yÈkamaktayÈz.<br />

Vb.<br />

c) Gelecek zaman.<br />

Ezê (ez dê) biÒom, yÈkayacafiÈm.<br />

Vb.<br />

3 — Ëstek Òimdiki zaman.<br />

(Bila) ez biÒom, yÈkayayÈm.<br />

(Bila) tu biÒoyî, yÈkayasÈn.<br />

(Bila) ew biÒo, yÈkaya.<br />

(Bila) em biÒon, yÈkayalÈm.<br />

(Bila) hon biÒon, yÈkayasÈnÈz.<br />

(Bila) ew biÒon. yÈkayalar.<br />

— 168 —


182. O l u m s u z ç e k i m.<br />

Üçüncü grup zamanlarda Òöyle yapÈlÈr :<br />

— emir kipi için bi- fiil önekinin yerine me-olumsuzluk öfiesi getirilerek<br />

(bk. par. 179).<br />

Ör. : Bikeve, düÒ ; mekeve, düÒme.<br />

— ∑imdiki zaman ve sürekli Òimdiki zaman için di -fiil öneki yerine naolumsuzluk<br />

öfiesi getirilerek; ez nakevim, düÒmüyorum.<br />

Ez diÒom, yÈkayorum; ew naÒo, yÈkamÈyor.<br />

— Ëstek Òimdiki zaman için bi- fiil öneki yerine ne olumsuzluk öfiesi getirilerek.<br />

Ör. : Bila bikevim, düÒeyim; bila nekevim, düÒmeyeyim.<br />

Bila biÒîne, göndersin; bila neÒîne, göndermesin.<br />

— Gelecek zamanÈn olumsuz çekimi yoktur; Òimdiki zaman bildirme<br />

kipinin olumsuz biçimi onun da yerini tutar.<br />

Ör. : Emê bikevin, düÒecefiiz.<br />

Em nakevin (düÒmüyoruz), düÒmeyecefiiz.<br />

AÇIKLAMA I. BaÒtaki ünlü ile bi- fiil önekinin büzülmesine yer veren<br />

fiillerin emir kipi için aÒafiÈdaki özellikler geçerlidir:<br />

Anîn, getirmek; bîne, getir; me bîne, getirme.<br />

Êxistin, koymak; bêxe, koy; me êxe, koyma.<br />

AÇIKLAMA II. ∑imdiki zaman bildirme kipinde, karîn, muktedir olmak<br />

ve zanîn, bilmek fiillerinde na- olumsuzluk öfiesinin yerini ni- alÈr.<br />

Ör. : Ez nizanim, bilmiyorum;<br />

Tu nikarî, muktedir defiilsin, yapamazsÈn.<br />

AÇIKLAMA III. a ile baÒlayan fiillerle na- ve ne- olumsuzluk öfielerinin<br />

birleÒip büzülmesi bildirme ve istek Òimdiki zamanlarÈnÈn olumsuz biçimindeki<br />

gibi etki dofiurur.<br />

Ör. : Avêtin, fÈrlatmak, atmak; ez navêjim, atmÈyorum;<br />

(bila) ez navêjim, atmayayÈm.<br />

— 169 —


AÇIKLAMA IV. Okuyucu olumsuzluk öfiesinin bazen fiilden ayrÈ, bazen<br />

ona bitiÒik oldufiunu görmüÒtür. Bu konudaki kural ilke olarak Òöyledir:<br />

— Olumsuzluk öfiesi bir fiil önekinin (di-, bi-) yerini alÈyorsa fiil ile bir<br />

bütün oluÒturmak durumundadÈr.<br />

Ör. : Ez dibînim, görüyorum.<br />

Ez nabînim, görmüyorum.<br />

Bikeve, düÒ.<br />

Mekeve, düÒme.<br />

— fiil öneki oldufiu gibi duruyorsa ya da yoksa, olumsuzluk öfiesi ayrÈ<br />

yazÈlÈr.<br />

Ör. : Min dizanî, biliyordum; min ne dizanî, bilmiyordum.<br />

Ew hat, o geldi; ew ne hat, o gelmedi.<br />

— birinci tipteki bileÒik fiillerde (bk. par. 193), bir fiil önekinin yerini<br />

alsÈn almasÈn, iki fiil öfiesinin arasÈna girer.<br />

Ör. : Ez vedixwim, içiyorum; ez venaxwim, içmiyorum.<br />

Min vedixwar, içiyordum; min venedixar, içmiyordum.<br />

Atasözü. Derew sêwî ye, yalan öksüzdür.<br />

Derew dujminê Xwedê ye, yalan TanrÈ’nÈn düÒmanÈdÈr.<br />

— 170 —


XIII. GEÇË∑LË FËËL<br />

(BËRËNCË VE ËKËNCË GRUP ZAMANLAR)<br />

183. Daha önce gördüfiümüz gibi (Böl. XII), geçiÒli fiilin çekimi, üçüncü<br />

grup zamanlarda, bütün kiplerde geçiÒsiz fiilin uydufiu aynÈ kurallara uyar.<br />

Buna karÒÈlÈk, geçmiÒ, yalÈn ve bileÒik zamanlarda (birinci ve ikinci grup<br />

zamanlar) bazÈ özellikler gösterir ki, Òimdi onlarÈ bu bölümde inceleyecefiiz.<br />

184. G e ç i Ò l i f i i l i n g e ç m i Ò z a m a n l a r È n È n<br />

y a p È m È.<br />

GeçmiÒ, yalÈn ve bileÒik zamanlarÈn yapÈm kurallarÈ geçiÒli fiiler için de<br />

geçiÒsiz fillerde oldufiu gibidir. Bu nedenle onlarÈ ayrÈntÈlarÈyla anlatmayacafiÈz;<br />

gerekli olanlar par. 185’ten ve biraz sonra verilecek olan tablodan<br />

öfirenilebilir.<br />

185. GeçiÒli fiil, bütün geçmiÒ, yalÈn ve bileÒik zamanlarda nesne<br />

almadÈkça, tekil üçüncü ÒahÈsta defiiÒmez kalÈr ; öznesi ister ad ister<br />

zamir olsun, efiik duruma girer.<br />

AÒafiÈdaki tablo, çeÒitli ÒahÈs zamirlerini özne alan -in’lÈ, -an’lÈ, -în’li ve<br />

ûn’lu dört geçiÒli fiil tipinden her birinin çekiminden örnekler vermektedir.<br />

— 171 —


Dîtîn, görmek Dan, vermek<br />

Di’li geç. Min dît, gördüm. Min da, verdim.<br />

Te dît, gördün. Te da, verdin.<br />

Wî, wê dît, gördü. Wî, wê da, verdi.<br />

Me dît, gördük. Me da, verdik.<br />

We dît, gördünüz. We da, verdiniz.<br />

MiÒ’li geç. hik. Min dîtiye, görmüÒüm, vb. Min daye, vermiÒim, vb.<br />

BirlÒ. hik. Min didît, görüyordum, vb. Min dida, veriyordum, vb.<br />

Sür. brl. hik. Min didîtiye, görmekteydim. Min didaye, vermekteydim, vb.<br />

Ës. brl. hik. (Bila) min bidîta, (Bila) min bidaya,<br />

göreydim, vb. vereydim, vb.<br />

Dil. -Òart Minê (min dê) bidîta, Minê (min dê) bidaya,<br />

(I. biçim) görecektim, vb. verecektim. bv.<br />

Sanal geçmiÒ<br />

zaman. Min dîti bû, görmüÒtüm. Min da bû, vermiÒtim, vb.<br />

Y. san. bgç. z. Min didîti bû, görmüÒmüÒüm vb. Min dida bû, vermiÒmiÒim, vb.<br />

Ön gelec. Minê (min dê) dîti be, Minê (min dê) da be,<br />

görmüÒ olacafiÈm, vb. vermiÒ olacafiÈm, vb.<br />

Ëstek gç. (Bila) min dîti be, göreydim, vb. vb<br />

Ës. san. gç. hik. (Bila) min dîti biwa. (Bila) min da be, vereydim, vb.<br />

görmüÒ olaydÈm, vb. (Bila) min da biwa. vermiÒ olaydÈm vb.<br />

Dil. -Òart Minê (min dê) dîti biwa, Minê (min dê)<br />

görmüÒ olacaktÈm, vb. da biwa, vermiÒ olacaktÈm, vb.<br />

— 172 —<br />

TAB<br />

BËRËNCË GRUP<br />

ËKËNCË GRUP


LO I<br />

ZAMANLAR<br />

Kirîn, satÈn almak Dirûn, dikmek<br />

Min kirî, satÈn aldim. Min dirû, diktim.<br />

Te kirî, satÈn aldÈn. Te dirû, diktin.<br />

Wî, wê kirî, satÈn aldÈ. Wî, wê dirû, dikti.<br />

Me kirî, satÈn aldÈk. Me dirû, diktik.<br />

We kirî, satÈn aldÈnÈz. We dirû, diktiniz.<br />

Ewan (wan) kirî, satÈn aldÈlar. Ewan (wan) dirû, diktiler.<br />

Min kiriye, satÈn almÈÒÈm, vb. Min dirûye, dikmiÒim, vb.<br />

Min dikirî, satÈn alÈyordum, vb. Min didirû, dikiyourdum, vb.<br />

Min dikiriye, satÈn almaktaydÈm, vb. Min didirûye, dikmekteydim, vb.<br />

(Bila) min bikiriya, satÈn alaydÈm, vb. (Bila) min bidirûya, dikeydim, vb.<br />

Minê (min dê) bikiriya, satÈn alacaktÈm, vb. Minê (min dê) bidirûya, dikecektim, vb..<br />

ZAMANLAR<br />

Min kirî bû, satÈn almÈÒtÈm, vb. Min dirû bû, dikmiÒtim, vb;<br />

Min dikirî bû, satÈn almÈÒmÈÒÈm, vb. Min didirû bû, dikmiÒmiÒim, vb.<br />

Minê (min dê) kirî be, Minê (min dê) dirû be,<br />

satÈn almÈÒ olacafiÈm, vb. dikmiÒ olacafiÈm, vb.<br />

(Bila) min kirî be, (Bila) min dirû be,<br />

satÈn alaydÈm, vb. dikeydim, vb.<br />

(Bila) min kirî biwa, (Bila) min dirû biwa,<br />

satÈn almÈÒ olaydÈm, vb. dikmiÒ olaydÈm, vb.<br />

Minê (min dê) kirî biwa, Minê (min dê) dirû biwa,<br />

satÈn almÈÒ olacaktÈm. dikmiÒ olacaktÈm.<br />

— 173 —


AÇIKLAMA. GeçiÒli fiillerin çekiminde dê belirtecinin kullanÈmÈ, daha önce<br />

geçiÒsiz fiillerin çekimi hakkÈnda belirttifiimiz (par. 162) genel kurallara uyar.<br />

Bununla birlikte yedi ÒahÈs zamirinden beÒi, efiik durumda ünlü ile sona<br />

erdifiinden kesintiden sakÈnma kaygÈsÈ, dê’nin ê biçiminde kÈsaltÈlmasÈnÈn<br />

geçiÒli fiillerin ön gelecek ve dilek-Òart (ikinci biçim) kiplerine de genelleÒtirilmesini<br />

gerektirir. Böylece minê (min dê yerine) yaygÈn bir kullanÈm halini<br />

alÈr. Teê ya da tê (te dê yerine), wîê (wî dê), wêê (wê dê), meê ve mê (me<br />

dê), weê (we dê), wanê (wan dê ) biçimleri de bulunur.<br />

Wîê, wêê ve weê yerine wê büzülmesi, afiÈzlarÈn çofiunda kural olma<br />

yolundadÈr; ama kendi bafilamÈnda karÈÒÈklÈfia yol açabilecefii zaman bundan<br />

sakÈnÈlmaktadÈr.<br />

186. YukarÈdaki tabloda, çekilmiÒ fiillerin özneleri efiik durumdaki ÒahÈs<br />

zamirlerinden oluÒmaktadÈr. Bu özneler cins ad ya da özel ad olsalar bile,<br />

par. 185’teki kurala göre efiik durum eki alÈrlar. Gotin, demek, söylemek fiili<br />

ile Òivan (er.), çoban; keçik (diÒ.), kÈz cins adlarÈ ve Bozan (er.) ve RewÒen<br />

(diÒ.) özel adlarÈ bu bakÈmdan bize çeÒitli olanak örnekleri safilayacaktÈr.<br />

∑ivên got, çoban dedi.<br />

Keçkê got, kÈz dedi.<br />

Bozên got, Bozan dedi.<br />

RewÒenê got, RewÒen dedi.<br />

∑ivanekî got, bir çoban dedi.<br />

Keçkekê got, bir kÈz dedi.<br />

∑ivanan got, çobanlar dediler.<br />

Keçkan got, kÈzlar dediler.<br />

∑ivanina got, çobanlar dediler.<br />

Keçkina got, kÈzlar dediler.<br />

187. GeçmiÒ zamanlÈ geçiÒli bir fiil nesne aldÈfiÈ zaman çekimi aÒafiÈdaki<br />

kurala göre yapÈlÈr :<br />

Bütün geçmiÒ, yalÈn ya da bileÒik zamanlarÈnda, geçiÒli fiil gerek ÒahÈs,<br />

gerek sayÈ bakÈmÈndan, özne durumunda kalan nesne ile uyum safilar. MantÈkî<br />

özne efiik duruma geçer.<br />

Ör. : Min ew dît, ben onu gördüm.<br />

Te ez dîtim, sen beni gördün.<br />

— 174 —


Min hon dîtin, ben sizi görüyorum.<br />

We ew dîtin, siz onlarÈ görüyorsunuz.<br />

Bu örneklerin her birinde fiil, ona tümleç (nesne) ödevi gören zamire<br />

(ew, ez, hon, ew) tekabül eden ÒahÈs ekini alÈr. MantÈkî özne rolü oynayan<br />

zamir efiik duruma geçer (min, te, min, we).<br />

Tablo II ve III, çeÒitli ÒahÈs zamirleri fiile sÈrayla özne ve nesne olmak<br />

üzere, geçiÒli fiilin geçmiÒ zamanlarÈndan her birinin çekimini göstermektedir.<br />

Seçilen örnek : dîtin, görmek.<br />

— 175 —


Özne Nesne Di’li geçmiÒ MiÒ’li geçmiÒ.<br />

Te, wî, wê, we, wan ez dîtim dîtime<br />

Min, wî, wê, me, wan tu dîtî dîtiyî<br />

Min, te, wî, wê, we, wan ew dît dîtiye<br />

Te, wî, wê, we, wan em dîtin dîtine<br />

Min, te, wî, wê, me, wan hon dîtin dîtine<br />

Min, te, wî, wê, me, we, wan ew dîtin dîtine<br />

— 176 —<br />

TAB<br />

BËRËNCË GRUP<br />

TAB<br />

BËRËNCË GRUP<br />

Özne Nesne San. gç. hik. YaklaÒÈk san. gç. hik.<br />

Te, wî, wê, we, wan ez dîti bûm didîti bûm<br />

Min, wî, wê, me, wan tu dîtî bûyî didîti bûyî<br />

Min, te, wî, wê, we, wan ew dîti bû didîti bû<br />

Te, wî, wê, we, wan em dîti bûn didîti bûn<br />

Min, te, wî, wê, me, wan hon dîti bûn didîti bûn<br />

Min, te, wî, wê, me, we, wan ew dîti bûn didîti bûn


LO II<br />

ZAMANLAR<br />

BrlÒ. hik. Sür. brlÒ. hik. Ës. brlÒ. hik. Dil.-Òart (I. biçim)<br />

didîtim didîtime bidîtam(a) dê bidîtam(a).<br />

didîte didîtiyî bidîtayî dê bidîtayî.<br />

didît didîtiye bidîta dê bidîta.<br />

didîtin didîtine bidîtan(a) dê bidîtan(a)<br />

didîtin didîtine bidîtan(a) dê bidîtan(a)<br />

didîtin didîtine bidîtan(a) dê bidîtin(a)<br />

LO III<br />

ZAMANLAR<br />

Ön gelecek Ëstek geçmiÒ Ës. san. gç. hik. Dil. - Òart (2. biçim)<br />

dê dîti bim dîti bim dîti biwam (biwama, dê diti biwam(a), vb.<br />

bûyam, bûyama, bam) vb. dê dîti biwayî, vb.<br />

dê dîti bî dîti be dîti biwayî, vb. dê dîti biwa, vb.<br />

dê dîti be dîti bin dîti biwa, vb. dê dîti biwa, vb.<br />

dê dîti bin dîti bin dîti biwan(a),vb. dê dîti biwan(a), vb.<br />

dê dîti bin dîti bin dîti biwan(a),vb. dê dîti biwan(a), vb.<br />

dê dîti bin dîti bin dîti biwan(a),vb. dê dîti biwan(a), vb.<br />

— 177 —


KuralÈn -an’lÈ, -în’li, -ûn’lu fiillere uygulanmasÈ özdeÒtir, bu nedenle<br />

onlar için ayrÈ tablo düzenlenmesi gerekli görülmemiÒtir. Olumsuz çekim için<br />

de durum aynÈdÈr.<br />

188. ∑imdi, çeÒitli olanaklarÈ özetleyen örneklerin yardÈmÈ ile, geçiÒli fiil,<br />

geçmiÒ zamanda özne olarak zamir defiil de ad aldÈfiÈ zaman par. 87’deki<br />

kuralÈn nasÈl uygulanacafiÈnÈ gösterecefiiz. Bunun için dîtin, görmek fiili, di’li<br />

geçmiÒ zamanda özne olarak Òivan (çoban), keçik (kÈz) adlarÈ ile ve nesne<br />

(tümleç) olarak çeÒitli zamirler ve hesp (at) adÈ kullanÈlacaktÈr.<br />

∑ivên (keçkê) ez dîtim, çoban (kÈz) beni gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) ez dîtim, çobanlar (kÈzlar) beni gördüler.<br />

∑ivên (keçkê) tu dîtî, çoban (kÈz) seni gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) tu dîtî, çobanlar (kÈzlar) seni gördüler.<br />

∑ivên (keçkê) ew dît, çoban (kÈz) onu gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) ew dît, çobanlar (kÈzlar) onu gördüler.<br />

∑ivên (keçkê) hesp dît, çoban (kÈz) atÈ gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) hesp dît, çobanlar (kÈzlar) atÈ gördüler.<br />

∑ivên (keçkê) em (hon, ew) dîtin, çoban (kÈz) bizi (sizi, onlarÈ) gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) em (hon, ew) dîtin, çobanlar (kÈzlar) bizi (sizi,<br />

onlarÈ gördüler.<br />

∑ivên (keçkê) hesp dîtin, çoban (kÈz) atlarÈ gördü.<br />

∑ivanan (keçkan) hesp dîtin, çobanlar (kÈzlar) atlarÈ gördüler.<br />

Özne ya da nesne olan ad bir belirsizlik eki alÈyorsa kural daima aynÈ<br />

tarzda uygulanÈr :<br />

∑ivanekî (keçkekê) hesp (hespek) dît, bir çoban (bir kÈz) atÈ (bir at)<br />

gördü.<br />

∑ivanina (keçkina) hesp (hespek) dît, çobanlar (kÈzlar) atÈ (bir at)<br />

gördüler.<br />

∑ivanekî (keçkekê) hesp (hespin) dîtin, bir çoban (bir kÈz) atlarÈ<br />

(atlar)- gördü.<br />

∑ivanina (keçkina) hesp (hespin) dîtin, çobanlar (kÈzlar) atlarÈ<br />

(atlar) gördüler.<br />

— 178 —


DÖNÜ∑LÜ FËËLLER<br />

189. DönüÒlü fiiller dönüÒlü zamir xwe ile yalÈn ya da bileÒik geçiÒli mastarlarla<br />

yapÈlÈr.<br />

Ör. : Xwe avêtin, kendini atmak, kendini fÈrlatmak (avêtin, atmak,<br />

fÈrlatmak).<br />

Xwe dirêj kirin, uzanmak, yayÈlmak, (dirêj kirin, uzatmak,<br />

yaymak, bileÒik fiil).<br />

Westiyan, yorulmak.<br />

∑aÒ bûn, (bileÒik fiil), aldanmak, yanÈlmak.<br />

DönüÒlü fiillerin çekimi, sÈradan geçiÒli fiillerinkiyle aynÈ ilkelere uygun<br />

yapÈlÈr: özneleri efiik durum alÈrlar ; gerek ÒahÈsta, gerek sayÈda nesneleriyle uyum<br />

kurarlar, yani daima tekil üçüncü ÒahÈs gibi sayÈlan xwe zamiri ile uyuÒurlar.<br />

Örnek olarak, xwe avêtin, kendini atmak, kendini fÈrlatmak fiilinin di’li<br />

geçmiÒi ile sanal geçmiÒ zaman hikâye kiplerini verecefiiz.<br />

a) di’li geçmiÒ (preterit).<br />

Min xwe avêt, kendimi attım, fÈrladÈm.<br />

Te xwe avêt, kendini attÈn, fÈrladÈn.<br />

Wî (wê) xwe avêt, kendini attÈ, fÈrladÈ.<br />

Me xwe avêt, kendimizi attÈk, fÈrladÈk.<br />

We xwe avêt, kendinizi attÈnÈz, fÈrladÈnÈz.<br />

Ewan xwe avêt, kendilerini attÈlar, fÈrladÈlar.<br />

b) sanal geç. zam. hikâye.<br />

Min xwe avêti bû, kendimi atmÈÒtÈm, fÈrlamÈÒtÈm.<br />

Te xwe avêti bû, kendini atmÈÒtÈn, fÈrlamÈÒtÈn.<br />

Wî (wê) xwe avêti bû, kendini atmÈÒtÈ, fÈrlamÈÒtÈ.<br />

Me xwe avêtî bû, kendimizi atmÈÒtÈk, fÈrlamÈÒtÈk.<br />

— 179 —


We xwe avêti bû, kendinizi atmÈÒtÈnÈz, fÈrlamÈÒtÈnÈz.<br />

Ewan xwe avêti bû, kendilerini atmÈÒtÈlar, fÈrlamÈÒtÈlar.<br />

AÇIKLAMA I. Üçüncü grup zamanlarda dönüÒlü geçiÒli fiillerin çekimi<br />

normaldir.<br />

Ör. : xwe avêtin (xwe bavêje), atÈlmak fiilinin Òimdiki zamanÈ.<br />

Ez xwe davêjim, kendimi atÈyorum.<br />

Tu xwe davêjî, kendini atÈyorsun.<br />

Ew xwe davêje, kendini atÈyor.<br />

Em xwe davêjin, kendimizi atÈyoruz.<br />

Hon, xwe davêjin, kendinizi atÈyorsunuz.<br />

Ew xwe davêjin, kendilerini atÈyorlar.<br />

AÇIKLAMA II. «KarÒÈlÈklÈ fiiller» söz konusu olmaksÈzÈn «hev» zamiri kullanÈlarak<br />

da benzer çatÈlar kurulabilir, o zaman fiilin uyumu par. 140, AçÈkl.<br />

I’de gösterilen kurala göre yapÈlÈr.<br />

DOLAYLI GEÇË∑LË FËËLLER<br />

190. DolaylÈ geçiÒli fiiller, nesnelerini bir edat aracÈlÈfiÈyla alma özellifii<br />

taÒÈyan geçiÒli fiillerdir.<br />

Birinci ve ikinci grup zamanlarda bu fiillerin mantÈki öznesi, genel kurala<br />

uygun olarak, efiik durumdadÈr. Ama, tümleçleri dolaylÈ olarak bir edat<br />

aracÈlÈfiÈyla alÈndÈfiÈndan bu fiiller ne bu tümleçler, ne ÒahÈs, ne sayÈ<br />

bakÈmÈndan uyum kuramazlar. Bu durumda, çatÈsÈz geçiÒli fiiller gibi davranarak<br />

(bk. par. 185’teki kural), tekil üçüncü ÒahÈsta defiiÒmez olarak kalÈrlar.<br />

Örnek olarak zanîn, bilmek; karîn, muktedir olmak fiillerini alacafiÈz.<br />

BunlarÈn ikisi de bi edatÈ ile çatÈ kurar.<br />

Ör. : Min bi van çîrokan ne dizanî, bu masallarÈ bilmiyordum.<br />

Wan pê nizanî bû, onlar onu bilmiyorlardÈ.<br />

Ma wê çawan bi dijminên xwe bikari biwa ? Peki nasÈl<br />

düÒmanlarÈnÈn hakkÈndan gelebilirdi.<br />

— 180 —


AÇIKLAMA. BazÈ geçiÒsiz çekimli fiiller bir edat aracÈlÈfiÈyla dolaylÈ nesne<br />

alabilirler. Bu özellik onlarÈn çekimini defiiÒtirmez, çekim gene geçiÒsiz<br />

fiillerdeki gibi uygulanÈr.<br />

Ör. : Fetkirîn ya da fekirîn, seyretmek.<br />

Ez li bejna te a zirav difekirîm, senin selvi boyunu seyrediyorum.<br />

Atasözü. Diyarî qesp in, Òûndiyarî hesp in, armafian (hediye) olarak<br />

hurma alÈnÈnca, karÒÈlÈfiÈnda at vermek gerekir.<br />

— 181 —


XIV. BËLE∑ËK FËËLLER<br />

191. Kürtçede yalÈn, geçiÒsiz ve geçiÒli fiillerden baÒka bir de bileÒik<br />

fiiller ve deyim fiiller vardÈr (bk. böl. XV).<br />

BileÒik fiiller fiil olmayan bir öfie (ad, sÈfat, edat, belirteç, vb.) ile bir fiil<br />

öfiesinin (genellikle bir yardÈmcÈ fiil) birleÒmesinden dofiar. Bu birlifiin belirgin<br />

bir anlamÈ vardÈr ve bazen bu iki kurucu öfienin birbirine eklenmesinin<br />

ilk bakÈÒta vermesi gereken anlamdan oldukça farklÈdÈr.<br />

Ör. : Çêkirin, imal etmek; yapmak (çê, iyi; kirin, yapmak).<br />

Ava kirin, inÒa etmek (ava, bayÈndÈr; kirin, yapmak).<br />

192. BileÒik fiiller, çekimlerindeki bazÈ özelliklerden çÈkarÈlabilecek<br />

sonuca göre iki tipe ayrÈlÈr (bk. par. 196-197) ve birinci tip ikincisine göre<br />

daha kararlÈ morfolojik bir yapÈ gösterir.<br />

193. B i r i n c i t i p t e k i b i l e Ò i k f i i l l e r.<br />

Bu fiiller fiil olmayan bir öfienin bir mastarla kaynaÒmasÈndan dofiar. Fiil<br />

olan ve olmayan öfieler tek sözcük halinde yazÈlÈr.<br />

Fiil olmayan öfie Òunlar olabilir :<br />

a) yalÈn bir önek (bk. böl. XXIV’te önek listesi).<br />

Ör. : Rabûn, kalkmak (ra + bûn, olmak).<br />

Rakirin, kaldÈrmak, alÈp götürmek (ra + kirin, yapmak).<br />

Vexwarin, içmek (ve + xwarin, yemek).<br />

Dagirtin, doldurmak (da + girtin, tutmak).<br />

Hilgirtin, yukarÈ kaldÈrmak, taÒÈmak (hil + girtin).<br />

Hilatin, kalkmak -güneÒin dofimasÈ anlamÈnda (hil + hatin; iki<br />

öfienin kaynamasÈ hatin’deki h’nin düÒmesini safilar).<br />

Vekirin, açmak (ve + kirin).<br />

Vexwandin, davet etmek (ve + xwandin, çafiÈrmak).<br />

— 182 —


AÇIKLAMA I. Bu fiillerden bazÈlarÈnÈn fiil öfiesine asla ayrÈ olarak rastlanmaz.<br />

Örnefiin rûniÒtin, oturmak ; daniÒtin, tünemek : niÒtin fiili yalÈn olarak<br />

kullanÈlmaz. Ramîsan, öpmek hilkiÒîn, tÈrmanmak için de aynÈ Òey.<br />

b) BileÒik bir önek (bir edat ile bir zamir öfiesinin birleÒip büzülmesinden<br />

dofian bir önek), tê (di wî, di wê), lê (li wî, li wê), pê (bi wî, bi<br />

wê), jê (ji wî, ji wê) gibi.<br />

Ör. : Lêxistin, vurmak (lê + xistin, devirmek, düÒürmek).<br />

Pêketin, tutuÒmak (pê + ketin, düÒmek)<br />

Jêkirin, dilmek, kesmek (jê + kirin, yapmak).<br />

AÇIKLAMA II. Ender de olsa bazen öneke baÒka öfieler de eklenir.<br />

Ör. : Serjêkirin (ya da Òerjêkirin), bofiazlamak, baÒÈnÈ kesmek (ser,<br />

baÒ + jê + kirin).<br />

c) bu durumda önek iÒlevi gören bir ad ya da sÈfat.<br />

Ör. : Rêkirin, göndermek (rê, yol + kirin, yapmak).<br />

Girêdan, bafilamak (girê (k), bafi, düfiüm + dan, vermek).<br />

Çêbûn, gerçekleÒmek, oluÒmak (çê, iyi + bûn, olmak).<br />

Çêkirin, imal etmek (çê + kirin).<br />

194. Ë k i n c i t i p t e b i l e Ò i k f i i l l e r.<br />

Öteden beri sÈk kullanÈlan bu fiiller bir ad ya da sÈfat ile bir mastardan<br />

oluÒur. Latin alfabesinin kullanÈmÈna bafilÈ genel kabulden sonra bu iki<br />

bileÒen daima ayrÈ yazÈlÈr; zaten Arap alfabesi kullanÈlÈrken de durum aynÈ<br />

idi. Fiil olmayan öfie asla ek almaz ve bir metinden bileÒik bir fiil ile bir fiil ve<br />

tümlecinin tesadüfen karÒÈlaÒmasÈ halinde ayÈrÈm buna dayanÈlarak yapÈlÈr.<br />

Çofiu zaman fiil öfiesi kirin (bike), yapmak; bûn (bibe), olmak; dan<br />

(bide), vermek; hatin (bê), gelmek yardÈmcÈ fiillerinden biridir.<br />

Ör. : Limêj kirin, namaz kÈlmak (limêj, namaz + kirin).<br />

Hazir kirin, hazÈrlamak (hazir, hazÈr + kirin).<br />

— 183 —


Ava kirin, inÒa etmek (ava, bayÈndÈr + kirin).<br />

Tijî kirin, doldurmak (tîjî, dolu + kirin).<br />

Vala kirin, boÒaltmak (vala, boÒ + kirin).<br />

Pîr bûn, ihtiyarlamak (pîr, yaÒlÈ + bûn.).<br />

Qaîl bûn, razÈ olmak (qaîl, razÈ + bûn, olmak).<br />

Av dan, sulamak (av, su + dan, vermek).<br />

Guh dan, dinlemek (guh, kulak + dan).<br />

Mikur hatin, itiraf etmek (mikur, itiraf eden + hatin, gelmek).<br />

AÇIKLAMA I. YardÈmcÈ fiillerden baÒka fiiller de bileÒik fiil yapÈmÈna<br />

yarar, ama çok ender olarak.<br />

Ör. : Nav girtin, meÒhur olmak (nav, ad + girtin, olmak).<br />

Çêtir girtin, tercih etmek (çêtir, en iyi + girtin).<br />

AÇIKLAMA II. Bûn’dan yararlanÈlarak yapÈlan bileÒik fiiller genellikle<br />

kirin’li bir ettirgeni içerir.<br />

Ör. : Ava bûn, müreffah olmak,<br />

ava kirin, inÒa etmek, defierlendirmek.<br />

Derbas bûn, geçmek,<br />

derbas kirin, geçirmek.<br />

AÇIKLAMA III. ∑imdiye kadar anÈlan bütün durumlarda fiil olmayan öfie<br />

mastardan önce gelmektedir. Ama bazen, fiil öfiesi hareket ya da yüklem halinde<br />

bir kavramÈ ifade ettifii zaman (bk. par. 217) bu düzen tersine dönebilir.<br />

Ör. : Dan pey, ardÈndan gitmek, izlemek.<br />

Anîn cih, yerine getirmek (bi cih anîn deyimi de aynÈ<br />

anlama gelir).<br />

Çûn ava, batmak (güneÒ için).<br />

Kirin der, dÈÒarÈ atmak.<br />

Ketin rê, yola koyulmak, hareket etmek (bi rê ketin de aynÈ<br />

anlama gelir).<br />

AÇIKLAMA IV. Ëkinci tip bileÒik fiillerdeki mastarlarÈn, ad olarak<br />

kullanÈldÈklarÈ takdirde ilke olarak tek sözcük halinde yazÈlmasÈ gerektifii<br />

hatÈrlanmalÈdÈr.<br />

Ör.: Av dan, sulamak.<br />

avdan, diÒ., sulama.<br />

Rast hatin, rastgelmek.<br />

rasthatin, diÒ., rastlantÈ.<br />

— 184 —


BËRLE∑ËK FËËLLERËN ÇEKËMË<br />

195. BirleÒik fiiller, baÒlÈ baÒÈna alÈnan fiil öfielerine, bunlarÈn geçiÒsiz ya<br />

da geçiÒli oldufiuna göre normal olarak uygulanan çekim ve uyum kurallarÈna<br />

uyarlar.<br />

Ör. : Derbas bûn, geçmek (geçiÒsiz).<br />

Pêketin, tutuÒmak, yanmak (geçiÒsiz).<br />

Lêxistin, vurmak (geçiÒli).<br />

Girêdan, bafilamak (geçiÒli).<br />

Bazdan, kaçmak (geçiÒli).<br />

Dereng kirin geciktirmek (geçiÒli).<br />

Guh dan, dinlemek (geçiÒli).<br />

Jin anîn, evlenmek (erkekiçin) (geçiÒli).<br />

AÇIKLAMA. GeçiÒli bir çekim izledifii ve dofirudan geçiÒli bir fiil öfiesi<br />

içerdifii halde bu fiillerin pek çofiu ancak dolaylÈ nesne alabilir. Bunlar uygulamada<br />

öfirenilir. YukarÈdaki örneklerden pêketin, lêxistin, bazdan, guh<br />

dan fiillerinde görülen durum budur. Dereng kirin, jin anîn gibi difierleri<br />

geçiÒli çekilmelerine rafimen, hiçbir nesne almazlar.<br />

Ëki tip bileÒik fiilin çekimleri arasÈnda apaçÈk farklar vardÈr. Bu farklar<br />

Òöyle sÈralanabilir:<br />

196. B i r i n c i t i p b i l e Ò i k f i i l l e r.<br />

a) Bu tip fiillerde, fiil öneki bi- kiplerin ve zamanlarÈn yapÈmÈnda<br />

görev almaz (emir, gelecek zaman, istek birleÒik hikâye, birinci biçim dilek-<br />

Òart), oysa normal fiillerde alÈr.<br />

Ör. : Çêke, imal et (çêkirin’den emir).<br />

Rabe, ayafia kalk (rabûn’dan emir).<br />

Lêxe, vur (lêxistin’den emir).<br />

Ezê çêkim, imal edecefiim (çêkirin’in gelecek zamanÈ).<br />

Ezê rabim, kalkacafiÈm (rabûn’un gelecek zamanÈ).<br />

Ezê lêxim, vuracafiÈm (lêxistin’in gelecek zamanÈ).<br />

— 185 —


ËÒte fiil öneki bi-’nin bu yoklufiuna dayanÈlarak iki tip bileÒik fiil arasÈnda<br />

ayÈrÈm yapÈlÈr (çêke, çêkirin’den, birinci tip; ama ava bike, ava kirin’den,<br />

ikinci tip).<br />

AÇIKLAMA I. Ëstisna olarak, bir ünlü ile baÒlayan birinci tipteki ender<br />

bileÒik fiiller bi- öneki alÈrlar.<br />

Ör. : Bêxe, koy (êxistin, koymak’tan).<br />

AÇIKLAMA II. Kendisi da-anîn’in büzülmesi ve emir kipi deyne ya da<br />

dêne olan, ama çekimi artÈk kullanÈlmadan kalkmÈÒ bir emir kipinden (dabîne)<br />

(anîn, bîne) yararlanÈlarak yapÈlan danîn, koymak, yerleÒtirmek fiilinin<br />

durumuna iÒaret etmek uygun olur.<br />

Ör. : Ez datînim, koyuyorum, yerleÒtiriyorum. vb.<br />

Buna karÒÈlÈk gelecek zaman Òöyle olur : Ezê dênim, vb.<br />

AÇIKLAMA III. Bu tip fiillerde bi-’nin çekimde kullanÈmdan kalkmasÈ nispeten<br />

yakÈn bir zamanÈn olgusu gibi görünmektedir. BazÈ kanÈtlara göre, XIX.<br />

yy’Èn sonuna dofiru bile Botan’da çêke, rabe, vb. yerine çêbike, rabibe, vb.<br />

deniyordu.<br />

b) Birinci tip bileÒik fiillerin çekiminde di-fiil öneki normal kurallara<br />

göre görev yapar. Ama, fiil olmayan öfie ile fiil öfiesi arasÈna sÈkÈÒÈr.<br />

Ör. : Ez çêdikim, min çêdikir (çêkirin’in Òim. zam. ve birlÒ. hikâye<br />

zamanÈ).<br />

Ez radibim, ez radibûm (rabûn’un aynÈ zamanlarÈ).<br />

Ez lêdixim, min lêdixist (lêxistin’in aynÈ zamanlarÈ).<br />

AÇIKLAMA IV. BazÈ afiÈzlarda (Tor Abdîn, Hevêrkan), di-’nin kullanÈmÈ<br />

için, bu tip bileÒik fiiller tÈpkÈ yalÈn fiiller gibi iÒlem görür. Bu afiÈzlarda ez<br />

radibim, ez lêdixim, vb. yerine ez dirabim, ez dilêxim, vb. denir.<br />

c) Olumsuz çekim. TÈpkÈ di- fiil öneki gibi, me, na ve ne olumsuzluk<br />

belirteçleri de fiilin iki öfiesi arasÈna sÈkÈÒÈr.<br />

Ör.: Ez ranabim, kalkmÈyorum (rabûn’dan).<br />

Ez ranedibûm, kalkmÈyordum.<br />

Ez ranebû bûm, kalkmamÈÒtÈm.<br />

Ramebe, kalkma.<br />

— 186 —


Efier fiil öfiesinin ilk harfi ünlü ise, olumsuzluk belirtecinin varlÈfiÈ normal<br />

büzüÒmeler yaratÈr.<br />

Ör. : Ez hilnavêjim, (yukarÈ) atmÈyorum (hilavêtin, (yukarÈ) atmak).<br />

Ez danayêm, inmiyorum (dahatin).<br />

197. Ë k i n c i t i p b i l e Ò i k f i i l l e r.<br />

Çekimleri normaldir ve fiil öfieleri baÒlÈ baÒÈna kullanÈldÈklarÈ zamanki<br />

gibidir. Fiil olmayan öfie hiçbir zaman durum ve sayÈ eki almaz.<br />

Ör. : Limêj kirin, namaz kÈlmak.<br />

Limêj bike, namaz kÈl.<br />

Ez limêj dikim, namaz kÈlÈyorum.<br />

Ez limêj nakim, namaz kÈlmÈyorum.<br />

Me limêj kir, namaz kÈldÈk.<br />

Derew kirin, yalan söylemek.<br />

We derew ne kiri bû, yalan söylememiÒtiniz.<br />

Pîr bûn, ihtiyarlamak.<br />

Ez pîr bûme, ihtiyarladÈm.<br />

AÇIKLAMA. Bu ikinci tip bileÒik fiili belirleyen özellifiin fiil olmayan<br />

öfienin ek almamasÈ oldufiunu yukarÈda görmüÒtük (par. 194). AÒafiÈdaki<br />

örnekler bu görüÒü daha da pekiÒtirecektir :<br />

Ez limêj dikim, namaz kÈlÈyorum.<br />

Ez limêjê dikim, namaz kÈlarÈm, anlamÈna gelecektir.<br />

Ronahî kirin, aydÈnlatmak, ÈÒÈklandÈrmak.<br />

Ronahiyê kirin, aydÈnlÈk yapmak, ÈÒÈfiÈ yakmak, anlamÈna gelecektir.<br />

Bu tip geçiÒli fiiler yalÈn fiillerin uydufiu aynÈ kurallara uyarlar; nesneleri<br />

ile aynÈ biçimde çatÈ kurarlar.<br />

Ör. : Ez wî nas dikim, ben onu tanÈyorum (nas kirin, tanÈmak).<br />

Tu vî mirovî nas dikî, sen bu adamÈ tanÈyorsun.<br />

Me ew nas dikirin, biz onlarÈ tanÈyorduk.<br />

— 187 —


Wan em nas ne kirin, onlar bizi tanÈmadÈlar.<br />

Bêriya… kirin, özlemek.<br />

Me bêriya te kir, seni özledik (nezaket cümlesi).<br />

198. D o l a y l È g e ç i Ò l i b i l e Ò i k f i i l l e r.<br />

DolaylÈ geçiÒli bileÒik fiiller deyince, nesnesini ister bir edat yardÈmÈyla<br />

alsÈn, ister fiil olmayan öfie ile bafilantÈ kurarak alsÈn, geçiÒli çekim yapÈm<br />

dolayÈsÈyla, bu fiiller daima, birinci ve ikinci grup zamanlarda, par. 185”teki<br />

kurala göre, ana nesneleri ile uyum safilamadan çekilir.<br />

a) Bir edat yardÈmÈyla alÈnan nesne.<br />

Ör. : Hêvi kirin, ummak; jê hêvî kirin, (birinden) rica etmek.<br />

Ez hêvî dikim, umuyorum.<br />

Ji te hêvî dikim, senden rica ediyorum.<br />

Me ji wan hêvî kir, onlardan rica ettik.<br />

Guh kirin (ya da guh dan), dinlemek, itaat etmek.<br />

TemaÒa kirin, seyretmek; lê temaÒa kirin, seyretmek<br />

(tümleç ile).<br />

Ez li çiyê temaÒa dikim, ben dafiÈ seyrediyorum.<br />

Me li çiyan temaÒa dikir, dafilarÈ seyrediyorduk.<br />

b) Fiil olmayan öfie ile bafilantÈlÈ nesne.<br />

Ör.: Arîkarî kirin, yardÈm etmek.<br />

Em arîkariya wan dikin, biz onlara yardÈm ediyoruz.<br />

Me arîkariya wan dikir, biz onlara yardÈm ediyorduk.<br />

Qala… kirin, … den söz etmek.<br />

Me qala Bozên kir, Bozan’dan söz ettik.<br />

AÇIKLAMA. TÈpkÈ bazÈ geçiÒsiz yalÈn fiiller gibi (bk. par. 188, AçÈkl.) bazÈ<br />

bileÒik geçiÒsiz fiiller de dolaylÈ nesne alabilirler. Ve geçiÒsiz fiillerin çekim<br />

kurallarÈna uyarlar.<br />

— 188 —


Ör. : Rast hatin, rastgelmek, rastlamak.<br />

Ez rastî wî (ya da rasta wî- Botan) hatim, ona rast geldim.<br />

Bawer bûn, inanmak.<br />

Ez pê bawer ne bûm, ben ona inanmadÈm.<br />

Atasözü. HêÒtir radibin hev, hêstir û ker bin lingên wan de diçin,<br />

develer dövüÒünce katÈrlarla eÒekler tekmeleri altÈnda ezilirler.<br />

— 189 —


XV. DEYËM FËËLLER<br />

199. Ëkinci tip bileÒik fiiller fiil olmayan bir öfie ile bir fiil öfiesinden meydana<br />

geldifii halde, deyim fiiller, fiil olmayan birçok öfie (edatlar, önedatlar<br />

ve sonedatlar, zamirler, sÈfatlar, adlar) ile yalÈn ya da bileÒik bir fiil öfiesinden<br />

oluÒur. Ve geçiÒsiz ya da geçiÒli olabilir. BileÒik fiiller gibi onlar da belirgin<br />

anlam taÒÈyan kararlÈ bütünlerdir.<br />

200. G e ç i Ò s i z d e y i m f i i l l e r.<br />

Fiil olmayan öfieleri genellikle bir edat (ya da edat takÈmÈ) ile onun tümlecinden<br />

oluÒur (bu tümleç çofiu zaman bir zamirdir, ama bir ad da olabilir).<br />

Fiil öfiesi ise geçiÒsiz bir mastardÈr.<br />

Ör.: Bin av bûn, dalmak, suya batmak.<br />

Li hev hatin, anlaÒmak, uzlaÒmak.<br />

Bi hev ketin, biribirine düÒmek, kavga etmek.<br />

Li ber xwe ketin, üzülmek.<br />

Hatin ser xwe, iyileÒmek (bk. sonraki par. AçÈkl.).<br />

Lê geriyan (lê; li wî), aramak.<br />

Bi rê ketin, yola koyulmak, gitmek.<br />

Bu tip deyim fiiller, tekabül ettikleri geçiÒsiz fiil modeline göre düzgün<br />

kurallÈ olarak çekilir.<br />

Ör. : Em bi hev ketin, kavga ettik.<br />

Lê bigere, ara.<br />

201. G e ç i Ò l i d e y i m f i i l l e r.<br />

Öncekiler gibi yapÈlÈr. Fiil öfieleri geçiÒli bir fiildir.<br />

— 190 —


Ör. : Ji hev danîn, sökmek, demonte etmek.<br />

Li ber … dan, Èsrar etmek.<br />

Dev jê berdan, bÈrakmak, terketmek, vazgeçmek (dev, afiÈz;<br />

jê: ji wî; berdan, bÈrakmak).<br />

Dest pê kirin, baÒlamak, giriÒmek (dest, el; pê: bi wî).<br />

Baweriya xwe (pê) anîn, inanmak, kabullenmek<br />

(bawerî, inanç).<br />

Bala xwe dan, gözlemlemek, dikkat etmek (bal, zihin).<br />

Ji bîr rakirin, unutmak (bîr, bellek; rakirin, kaldÈrmak).<br />

Berê xwe dan, yönelmek (ber, yüz).<br />

AÇIKLAMA. Fiil öfiesi bir yüklem ya da hareket fikri içerdifii zaman deyim<br />

öfielerinin bazÈlarÈndan önce gelebilir (bk. par. 217).<br />

Ör. : Danîn ber hev, karÒÈlaÒtÈrmak.<br />

Dest dan hev, yardÈmlaÒmak.<br />

Xwe dan ber bara… yardÈm etmek (bar, diÒ., yük).<br />

Xwe dan revê, kaçmak.<br />

Hatin ser xwe, iyileÒmek.<br />

202. GeçiÒli deyim fiillerin çekimi, bu tip yalÈn ve bileÒik fiiller hakkÈnda<br />

daha önce belirtilen kurallara uygun yapÈlÈr. BileÒik fiillerde oldufiu gibi<br />

Òimdi deyim fiiller için de dofirudan nesneli ve dolaylÈ nesneli diye ayÈrÈm<br />

yapÈlacaktÈr. BunlarÈn da bir kÈsmÈ bazen tümleç alÈr, bazen tümleç almaz.<br />

AÇIKLAMA I. DolaylÈ nesneli geçiÒli deyim fiiller dolaylÈ nesneli geçiÒli<br />

bileÒik fiillerden Òu bakÈmdan ayrÈlÈr: tümleçsiz kullanÈldÈklarÈ zaman edat +<br />

zamir öfielerini korurlar (jê, lê, pê, ji hev, vb.).<br />

Ör. : Dev jê berdan (deyim fiil), vazgeçmek.<br />

Min dev jê berda, vazgeçtim.<br />

Min dev ji nêçîrê berda, avdan vazgeçtim.<br />

Dest pê kirin, baÒlamak.<br />

Wî dest pê kir, o baÒladÈ.<br />

Wî dest bi nivîsandinê kir, yazmafia baÒladÈ.<br />

Tersine, dolaylÈ nesneli geçiÒli bileÒik bir fiil söz konusu ise, edat ancak<br />

bir tümleç varsa ortaya çÈkar.<br />

— 191 —


Ör. : Guh kirin dinlemek.<br />

Min guh dikir, dinliyordum.<br />

Tu guh li min nakî, sen beni dinlemiyorsun.<br />

AÇIKLAMA II. Ëkinci tip bileÒik fiillerde oldufiu gibi (bk. par. 194. açÈkl.<br />

IV), geçiÒli ve geçiÒsiz deyim fiiler de, mastar olmak kaydÈyla ad gibi<br />

alÈndÈklarÈ zaman tek sözcük halinde yazÈlÈrlar.<br />

Ör. : Dest pê kirin, baÒlamak.<br />

Destpêkirin, diÒ., baÒlama.<br />

Ji hev danîn, sökmek, demonte etmek.<br />

Jihevdanîn, diÒ., sökme, demontaj.<br />

1) Tümleçsiz çekim. Ëlk iki grup zamanlar için geçiÒli deyim fiillerin çekimi<br />

genel kurala uygun olarak yapÈlÈr; fiil öfiesi tekil üçüncü ÒahÈsta defiiÒmez<br />

olarak kalÈr.<br />

Ör. : Wan dev jê berda, onlar vazgeçtiler.<br />

Min bala xwe da, dikkat ettim.<br />

2) Tümleçli çatÈ. DolaysÈz tümleçli çatÈ ile dolaylÈ tümleçli çatÈyÈ biribirinden<br />

ayÈrd edecefiiz.<br />

a) DolaysÈz tümleçli çatÈ: uyum kurallarÈ.<br />

Ör. : Min tifinga wî ji hev danî, onun tüfefiini demonte ettim<br />

(ji hev danîn).<br />

Te sundên xwe ji bîr rakirin, yeminlerini unuttun.<br />

b) DolaylÈ tümleçli çatÈ: daha önce dolaylÈ geçiÒli bileÒik fiiller için belirtilen<br />

kurallara göre yapÈlÈr (bk. par. 198).<br />

Ör. : MiÒo xwe da ber bara min, MiÒo bana yardÈm etti.<br />

Te bala xwe neda derdê min, çektifiim acÈya dikkat etmedin<br />

(dan, vermek ile ve tümleçleri ile yayÈlan çatÈ için, bak par. 217).<br />

AÇIKLAMA. BazÈ geçiÒsiz deyim fiiller de dolaylÈ tümleç alabilirler. O<br />

zaman onlarÈn çekimleri, bu tipteki yalÈn ve bileÒik fiiller için par. 188, AçÈkl.<br />

ve 189, AçÈkl.’da verilen kurala göre yapÈlÈr.<br />

Ör. : Lê geriyan, aramak ;<br />

Rêwî li reya xwe digeriyan, yolcular yollarÈnÈ arÈyorlardÈ.<br />

— 192 —


203. Ç i f t t ü m l e ç l i g e ç i Ò l i d e y i m f i i l l e r.<br />

Morfolojik bileÒimleri dolaylÈ tümleçli deyim fiillerinki ile aynÈdÈr; onlardan<br />

yalnÈz biri dofirudan, difieri dolaylÈ olmak üzere ikiye kadar tümleç alabilmekle<br />

ayrÈlÈrlar.<br />

Ör. : Bi ser de girtin, tercih etmek.<br />

Bi ser de kirin, eklemek;<br />

ÇatÈ ve uyum için uygulanacak kurallar daha önce belirtilen kurallardan<br />

çÈkar.<br />

Ör. : Min honikahiya zozanan bi ser havîna deÒtê de digirt,<br />

yaylalarÈn serinlifiini ovanÈn yazÈna tercih ediyordum.<br />

Atasözü. Min xelk hîn kir govendê, êdî kesî destê min ne girt, insanlara<br />

oyun oynamayÈ öfirettim, o zamandan beri kimse (oyuna katÈlmak için)<br />

elimden tutmuyor.<br />

— 193 —


XVI. HATIN YARDIMCI FËËLË VE EDËLGEN ÇATI<br />

204. Edilgen biçim, yalÈn ya da bileÒik geçiÒli fiilin, ya da geçiÒli deyim<br />

fiilin önüne hatin (gelmek) yardÈmcÈ fiili getirilerek yapÈlÈr ve geçiÒsiz fiillere<br />

uygulanan kurallara göre çeÒitli zamanlarÈ ve kipleri çekilir.<br />

Ör. : Hatin kuÒtin, öldürülmek.<br />

Pismamê min hatiye girtin, yefienim yakalandÈ (tutuklandÈ,<br />

hapsedildi).<br />

Hatin vexwandin, toplantÈya çafirÈlmak.<br />

Hatin ava kirin, inÒa edilmek.<br />

Hatin ji hev danîn, yÈkÈlmak, çözülmek, sökülmek,<br />

demonte olmak.<br />

205. Hatin’in çekimi birinci ve ikinci grup zamanlar için düzgün<br />

kurallÈdÈr. Üçüncü grup zamanlar için, biraz sonra anlaÒÈlacafiÈ gibi birtakÈm<br />

kural dÈÒÈlÈklarÈ vardÈr; bunlar bu fiilin were ve bê diye iki emir kipinin bulunmasÈndan<br />

ve ikincisinin oldufiu gibi kullanÈlmayÈp yalnÈz bu grup zamanlarÈn<br />

yapÈmÈnda kullanÈlmasÈndan ileri gelmektedir.<br />

a) E m i r.<br />

Were, gel.<br />

Bila were (bê), gelsin.<br />

Bila em werin ya da bila em bên, gelelim.<br />

Werin, gelin, geliniz.<br />

Bila werin ya da bila bên, gelsinler.<br />

b) ∑ i m d i k i z a m a n b i l d i r m e.<br />

Emir kipi bê’ den hareketle oluÒur, di- öneki büzülüp t- olur.<br />

Ez têm, geliyorum.<br />

Tu têî, geliyorsun;<br />

Ew tê, geliyor.<br />

Em tên, geliyoruz.<br />

— 194 —


Hon tên, geliyorsunuz.<br />

Ew tên, geliyorlar.<br />

c) S ü r e k l i Ò i m d i k i z a m a n.<br />

Ez tême, gelmekteyim.<br />

Tu têyî, gelmektesin.<br />

Ew tête, gelmektedir.<br />

Em têne, gelmekteyiz.<br />

Hon têne, gelmektesiniz.<br />

Ew têne, gelmektedirler.<br />

d) G e l e c e k z a m a n.<br />

Ezê (ez dê) bêm, gelecefiim.<br />

Tuê (tu dê) bê (bêî) geleceksin.<br />

Ewê (ew dê) bê (bête) gelecek.<br />

Emê (em dê) bên (bêtin) gelecefiiz.<br />

Honê (hon dê) bên (bêtin) geleceksiniz.<br />

Ewê (ew dê) bên (bêtin) gelecekler.<br />

Gelecek zamanÈn ikinci biçimi (emir were’den yararlanÈlarak çekilen) :<br />

Ezê (ez dê) werim,<br />

tuê (tu dê) werî,<br />

vb.<br />

e) Ë s t e k Ò i m d i k i z a m a n.<br />

(Bila) ez bêm, geleyim.<br />

(Bila) tu bêî, gelesin.<br />

(Bila) ew bê (bête) gele.<br />

(Bila) em bên, gelelim.<br />

(Bila) hon bên, gelesiniz.<br />

(Bila) ew bên, geleler.<br />

Ëstek Òimdiki zamanÈn ikinci biçimi :<br />

(Bila) ez werim,<br />

(Bila) tu werî,<br />

vb.<br />

— 195 —


206. Ü ç ü n c ü g r u p z a m a n l a r È n o l u m s u z<br />

ç e k i m i.<br />

Bundan da kural dÈÒÈlÈklar vardÈr.<br />

a) E m i r.<br />

Meye, gelme.<br />

Bila ew naye, gelmesin.<br />

Bila em nayin, gelmeyelim.<br />

Meyin, gelmeyin, gelmeyiniz.<br />

Bila nayin, gelmesinler.<br />

b) ∑ i m d i k i z a m a n b i l d i r m e.<br />

Ez nayêm, gelmiyorum (gelmeyecefiim).<br />

Tu nayî.<br />

Ew nayê.<br />

Em, hon, ew nayên.<br />

c) S ü r e k l i Ò i m d i k i z a m a n.<br />

Ez nayême.<br />

Öteki ÒahÈslar kullanÈlmaz.<br />

d) Ë s t e k Ò i m d i k i z a m a n.<br />

(Bila) ez nayim, gelmeyeyim.<br />

(Bila) tu nayî.<br />

(Bila) ew naye (nayête).<br />

(Bila) em, hon, ew nayin (nayine).<br />

207. Par. 204’te gösterildifii gibi, yalÈn ya da bileÒik etken fiilin ya da<br />

deyim fiillerin edilgen biçimi, bu fiillerin ya da deyim fiillerin mastarÈnÈn<br />

önüne hatin, gelmek fiili getirilerek ve bu fiilin çeÒitli zaman ve kiplere göre<br />

çekimi yapÈlarak oluÒturulur.<br />

Ör. : Hatin dîtin’in (görülmüÒ olmak) di’li geçmiÒi.<br />

Ez hatim dîtin, görüldüm.<br />

Tu hatî dîtin, görüldün.<br />

Ew hat dîtin, görüldü.<br />

Em (hon, ew) hatin dîtin, biz (siz, onlar) görüldük.<br />

— 196 —


AynÈ fiilin istek birleÒik hikâye kipi.<br />

(Bila) ez bihatama dîtin, görüleydim.<br />

(Bila) tu bihatayî dîtin, görüleydin. vb.<br />

Hatin girtin (yakalanmak) fiilinin Òimdiki zamanÈ.<br />

Ez têm girtin, yakalanÈyorum.<br />

Tu têî girtin, yakalanÈyorsun.<br />

Ew tê girtin, yakalanÈyor.<br />

Em (hon, ew) tên girtin, biz (siz, onlar) yakalanÈyoruz.<br />

AynÈ fiilin gelecek zamanÈ.<br />

Ezê (ez dê) bêm girtin, yakalanacafiÈm.<br />

Tuê (tu dê) bêî girtin, yakalanacaksÈn.<br />

Vb.<br />

AynÈ fiilin sanal geçmiÒ hikâyesi.<br />

Ez hati bûm girtin, yakalanmÈÒtÈm.<br />

Tu hati bûyî girtin, yakalanmÈÒtÈn.<br />

Vb.<br />

208. Edilgen fiil aracÈ bir tümleçle kuruldufiu zaman, söz konusu tümleç,<br />

«tarafÈndan»ya da «aracÈlÈfiÈyla» anlamÈna gelen bi, ji, ber, bi destê …<br />

(yani eliyle), ji aliyê (yani tarafÈndan) gibi ya da daha baÒka bir edat ya da<br />

deyimle fiile katÈlÈr.<br />

Ör. : Axayê me bi destê MiÒo hatiye birîndar kirin, afiamÈz MiÒo<br />

tarafÈndan yaralandÈ.<br />

Soro ji ber hikûmetê hatiye hebs kirin, Soro hükümet<br />

tarafÈndan hapsedildi.<br />

AÇIKLAMA. Üçüncü grup zamanlar için, yalnÈz teorik bê emir kipinden<br />

türeme biçimler edilgen çatÈyÈ kurmaya yarar (were’den gelenler dÈÒÈnda);<br />

öte yandan, sürekli Òimdiki zaman basit Òimdiki zamana tercih edilir.<br />

Ör. : Xatirê wî wê pê bête Òikestin, o bundan incinecek (xatirê …<br />

Òikestin, yaralamak, incitmek, kÈrmak; pê, onun tarafÈndan<br />

anlamÈna gelen bi wî’nin büzülmüÒü).<br />

— 197 —


209. Genellikle etken çatÈnÈn çeÒitli Òekilleri tercih edildifiinden edilgen<br />

biçim oldukça seyrek kullanÈlmaktadÈr. Çofiu zaman, özellikle Òimdiki zamanda<br />

ve olumlu ya da olumsuz kullanÈldÈfiÈna göre, bir imkân ya da imkânsÈzlÈk<br />

anlamÈ içerir.<br />

Ör. : Ev jî tête gotin, böyle de denir.<br />

Ev goÒt nayê xwarin, bu et yenemez.<br />

Xwendin û zanîn nayêne talan kirin, öfirenmek ve bilmek<br />

yafima edilemez.<br />

Ma tiÒtên wisa tên kiÒandin? Böyle Òeye dayanÈlÈr mÈ?<br />

Gotina te nayê bawer kirin, senin dedifiine inanÈlamaz.<br />

(gotin mastarÈ burada ad olarak kullanÈlmÈÒtÈr).<br />

Edilgen biçim bazen kiÒisiz kÈlmaya yarar.<br />

Ör. : Hate seh kirin ko…, öyle görünüyor ki…(kelimesi kelimesine<br />

anlaÒÈldÈ ki).<br />

Atasözü. Serîkî birî nayê kirîn, kesik baÒ satÈn alÈnmaz.<br />

Xwîn bi xwînê nayê ÒiÒtin, xwîn bi avê tête ÒiÒtin, kan kanÈ temizlemez,<br />

kanÈ su temizler.<br />

— 198 —


XVII. HEBÛN VE VÎN FËËLLERË<br />

210. Bu iki fiil, kullanÈmlarÈndaki özellikler dolayÈsÈyla özel olarak incelenmek<br />

ister.<br />

HEBÛN<br />

211. Hebûn fiili bazen «var olmak, mevcut olmak» anlamÈ taÒÈr, bazen<br />

de «malik olmak» anlamÈna gelir. Bu kullanÈmlarÈn her birine özgü defiiÒik iki<br />

çekimi vardÈr ve ancak bazÈ zamanlar için çekilir.<br />

212. H e b û n ’ u n (v a r o l m a k) b i r i n c i k u l l a n È m È.<br />

«Var olmak» anlamÈnda hebûn fiili bûn fiili modeline göre çekilir ve<br />

yalÈn özne edinir. Çekim için verdifiimiz örnekler kÈsmen teorik bir karakter<br />

taÒÈr, çünkü yalnÈz tekil ve çofiul üçüncü ÒahÈslarÈn yaygÈn kullanÈmÈ vardÈr.<br />

A — BËRËNCË GRUP ZAMANLAR<br />

a) D i ’ l i g e ç m i Ò (p r e t e r i t).<br />

Ez hebûm, ben hazÈrdÈm, ben vardÈm.<br />

Tu hebûyî, sen hazÈrdÈn, sen vardÈn.<br />

Ew hebû, o hazÈrdÈ, o vardÈ.<br />

Em hebûn, biz hazÈrdÈk, biz vardÈk.<br />

Hon hebûn, siz hazÈrdÈnÈz, siz vardÈnÈz.<br />

Ew hebûn, onlar hazÈrdÈlar, onlar vardÈlar.<br />

Hebûn’un bu birinci anlamdaki di’li geçmiÒi daha çok üçüncü sahÈs için<br />

«vardÈ» olarak kullanÈlÈr.<br />

— 199 —


Ör. : Mirovekî belengaz hebû, yoksul bir adam vardÈ.<br />

Li wî bajarî çar mizgeft hebûn, o kentte dört cami vardÈ.<br />

b) Ë s t e k b i r l e Ò i k h i k â y e.<br />

Bi- öneki almaksÈzÈn çekilir, yaygÈn kullanÈmÈ yoktur.<br />

(Bila) ez hebiwama, var olaydÈm.<br />

(Bila) tu hebiwayî, var olaydÈn.<br />

(Bila) ew hebiwa (ya), var olaydÈ.<br />

(Bila) em hebiwana, var olaydÈk.<br />

(Bila) hon hebiwana, var olaydÈnÈz.<br />

(Bila) ew hebiwana, var olaydÈlar.<br />

c) D i l e k - Ò a r t ( 1. b i ç i m ).<br />

Ezê (ez dê) hebiwama, var olacaktÈm.<br />

Vb.<br />

B.— ËKËNCË GRUP ZAMANLAR<br />

Pratikte kullanÈlmaz. Çekimi kurala uygun yapÈlÈr.<br />

C.— ÜÇÜNCÜ GRUP ZAMANLAR<br />

a) ∑ i m d i k i z a m a n.<br />

Ez heme (heyim), ben varÈm, hazÈrÈm.<br />

Tu heyî, sen varsÈn, hazÈrsÈn.<br />

Ew heye, o var, hazÈr.<br />

Em (hon, ew) hene (heyin), biz (siz, onlar) varÈz, varsÈnÈz, varlar.<br />

AÇIKLAMA. Heyîm ve heyîn biçimleri hebûn’un ikizi olan ve<br />

«varlÈk» anlamÈnda yalnÈz ad olarak kullanÈlan heyîn mastarÈndan<br />

gelir.<br />

Ör.: Heyîn û neyîn, varlÈk ve yokluk.<br />

— 200 —


Heye ve hene daima «var, mevcut» anlamÈnda kullanÈlÈr.<br />

Ör.: Li wê derê, çemek heye, orada bir dere var.<br />

Li Kurdistanê, mêr hene, Kürdistan’da erkekler (yifiitler) var.<br />

Heye ko deyimi «belki», «olabilir»; hebû ko «olabilirdi», «yapÈlabilirdi»<br />

anlamÈna gelir.<br />

Ör. : Heye ko tu ji min aciz bûyî, belki benden bÈktÈn.<br />

Gelecek zaman anlamÈnda heye ko istek kipini gerektirir.<br />

Ör. : Heye ko tu ji min zû aciz bibî, belki benden çabucak bÈkarsÈn.<br />

b) G e l e c e k z a m a n.<br />

Ezê (ez dê) hebîm, var olacafiÈm, hazÈr olacafiÈm.<br />

Tûê (tu dê) hebî,<br />

Ewê (ew dê) hebe,<br />

Emê (em dê) hebin,<br />

Honê (hon dê) hebin,<br />

Ewê (ew dê) hebin.<br />

c) Ë s t e k Ò i m d i k i z a m a n.<br />

(Bila) ez hebim, var olayÈm, hazÈr olayÈm.<br />

(Bila) tu hebî,<br />

(Bila) ew hebe,<br />

(Bila) em (hon, ew) hebin.<br />

d) O l u m s u z ç e k i m.<br />

Hebûn fiilinin, nîn bûn ve tu ne bûn gibi bileÒik iki olumsuz mastarÈ<br />

vardÈr. Heyîn ikizi için de bir neyîn olumsuzu vardÈr ve bundan türeyen bazÈ<br />

biçimler çok kullanÈlÈr.<br />

1) Di’li geçmiÒin olumsuz çekimi.<br />

Ez nîn bûm, ben mevcut defiildim.<br />

Vb.<br />

Tu ne bûn ve neyîn ise ancak «yoktur», «mevcut defiildir» anlamÈnda<br />

ve üçüncü ÒahÈs olarak çekilir.<br />

Ör.: Li wê derê, kes tu ne bû (ya da kes nîn bû), orada kimse yoktu.<br />

— 201 —


Li gundê me, hesp tu ne bûn (ya da hesp nîn bûn), köyümüzde<br />

at yoktu.<br />

AyrÈca Òu biçim çatÈlar da kurulur.<br />

… tu kes ne bû (nîn bû),<br />

… tu hesp ne bûn (nîn bûn).<br />

AÇIKLAMA. Belirsiz sÈfat ve belirsiz zamir olan tu, hiç kimse,<br />

hiçbir, kimse anlamÈna gelir.<br />

2) Ëstek birleÒik hikâyenin olumsuz çekimi.<br />

(Bila) ez nîn biwama, var olmayaydÈm.<br />

Vb.<br />

Bu zamanÈn normal olarak olumsuz kullanÈmlarÈnÈn yegâne biçimleri tu<br />

ne bûn’un xwezî alarak kullanÈlan üçüncü ÒahÈslardÈr, dilek-istek belirtir.<br />

Ör. : Xwezî tu dijminên me ne biwana, keÒke hiç düÒmanÈmÈz olmasaydÈ.<br />

3) ∑imdiki zamanÈn bildirme olumsuz çekimi.<br />

Ez nînim (ez neyim), ben mevcut defiilim, ben yokum.<br />

Tu nînî (tu neyî),<br />

Ew nîne (ew neye),<br />

Em (hon, ew) nînin (nene).<br />

AÇIKLAMA. Neyim, neyî, vb. biçimleri enderdir.<br />

Nîne (tu neye), nînin (tu nînin), sÈrayla tekil ve çofiul için «yoktur»<br />

anlamÈna gelir.<br />

Ör. : Kes nîne (tune, tu neye), kimse yoktur.<br />

Tune (tu neye), nînin (tu nînin) «ondan yok, bulunmaz» anlamÈnda,<br />

hatta sadece «hayÈr, yok, olmaz» anlamÈnda defiiÒmez bir kullanÈmdÈr.<br />

Ör.: - Gelo, av heye? Su var mÈ?<br />

- No, nîne, HayÈr, yok.<br />

213. H e b û n ’ u n ( m a l i k o l m a k ) i k i n c i k u l l a n È m È.<br />

Bir nesnenin herhangi bir özneye ait oldufiunu göstermek için kullanÈlan<br />

hebûn fiili, aÒafiÈdaki iki çatÈdan biri ile kullanÈlabilir :<br />

— 202 —


a) Bu çatÈlarÈn birincisi hebûn’un «var olmak» anlamÈndaki kullanÈmÈnÈn<br />

özel bir durumundan baÒka bir Òey defiildir. Sahip olunan nesneyi gösteren<br />

terim, mâliki gösteren terimle bafilantÈlÈ olarak çatÈ kurar. O özne rolü oynar<br />

ve kurala uygun olarak onunla uyum safilar.<br />

Ör. : Hespê min hebû, bir atÈm vardÈ.<br />

Mehîna te hebû, bir kÈsrafiÈn vardÈ.<br />

Hespên wî hebûn, onun atlarÈ vardÈ.<br />

Hespê wan hebû, onlarÈn atÈ vardÈ.<br />

Soro tifinga wî heye, Soro’nun bir tüfefii var.<br />

Mala te heye, senin bir evin var. 1<br />

Xwezî xaniyê min hebiwa, keÒke bir evim olsaydÈ. 1<br />

Hespê min nîn bû (tu ne bû), beni atÈm yoktu;<br />

Hevalên wî nînin, onun dostu yoktur.<br />

AÇIKLAMA I. Kürtçede «benim atÈm var» Òöyle söylenir: hesp<br />

yê min e, at bana aittir. Bu örneklerde «bir at», «bir kÈsrak», v.b. olarak<br />

çevrilen sözcüklerin belirsizlik eki almadÈklarÈ görÚlmektedir,<br />

anlamÈnÈn apaçÈk olmasÈ bu ekin kullanÈmÈnÈ gerektirmez.<br />

Hepsekî min heye: belirli bir atÈm var anlamÈna gelecekti.<br />

Hevaline me hene: birkaç arkadaÒlarÈnÈz var anlamÈnÈ verir.<br />

Kürtçede «at benimdir, atÈn sahibi benim» anlamÈ hesp yê<br />

min e deyimiyle verilir.<br />

∑öyle söyleyiÒler de vardÈr.<br />

Nanê min heye, benim ekmefiim var.<br />

Nanekî min heye, benim bir ekmefiim var.<br />

AÇIKLAMA II. «Malik olmak» anlamÈnda cem min (te, wî, vb.)<br />

heye ya da hene ifadesine de oldukça sÈk rastlanÈr (ör.: cem wî mehfûr<br />

hebû, onun halÈsÈ vardÈ), muhtemelen Arapça ( ) taklit edilerek.<br />

AynÈ Òekilde ve belki de gene Arapça maa ( )vb. söyleyiÒine<br />

öykünülerek «malik olmak» anlamÈnda bi min re (bi te re, pê re, bi me re,<br />

vb.) heye ya da hene (tam tamÈna: benimle seninle, vb. var) söyleyiÒide kullanÈlmaktadÈr.<br />

Ör.: Bi min re deh peya hene, benimle on kiÒi var.<br />

Hezar dînar pê re hebûn, onun üzerinde bin dinar vardÈ.<br />

1 Mal ile xanî arasÈndaki nüans farkÈna dikkat etmek gerekir : mal ailenin oturdufiu çadÈr<br />

ya da kârgir bina gibi bir konuttur, xanî ise yalnÈz inÒa edilebilen kârgir bina demektir.<br />

— 203 —


) «Malik olmak» anlamÈnda kullanÈlan ikinci hebûn çatÈsÈ geçiÒli fiillerin<br />

geçmiÒ zamanÈna ait uyum kurallarÈna uyar (Böl. XIII), ama bu fiilin özel<br />

durumu gerefii, Òimdiki zamanlara da uygulanÈr.<br />

Ör. : Min hespek heye, benim bir atÈm var.<br />

Me hespek heye, bizim bir atÈmÈz var.<br />

Min hesp hene, benim atlarÈm var.<br />

Min hesp nîne, benim atÈm yok.<br />

Wî mehînek hebû, onun bir kÈsrafiÈ vardÈ.<br />

Wî mehîn hebûn, onun kÈsraklarÈ vardÈ.<br />

Zaro du kitêb hebûn, çocuklarÈn iki kitabÈ vardÈ;<br />

Zaroyan du kitêb hebûn, çocuklarÈn iki kitabÈ vardÈ.<br />

∑ivên sayine baÒ hebûn, çobanÈn iyi köpekleri vardÈ.<br />

Min nanek heye, benim bir ekmefiim var.<br />

Min nan heye, benim ekmefiim var.<br />

Min nan nîne, benim ekmefiim yok.<br />

AÇIKLAMA. Görüldüfiü gibi, «malik olmak» anlamÈnda hebûn’un (a) tipi<br />

çatÈsÈ için izlenen yolun tersine, (b) tipi çatÈda normal olarak, yukarda anÈlan<br />

örnekte oldufiu gibi belirsizlik takÈsÈnÈn kullanÈlmasÈna yer verilir: min hespek<br />

heye (benim bir atÈm var). Buna karÒÈlÈk çofiulda: me hesp hene (bizim<br />

atlarÈmÈz var) ya da olumsuzlukta: min hesp nîne (benim atÈm yok) denecektir.<br />

Bir de aÒafiÈdaki nüans farkÈ var:<br />

Min gopal nîne, benim bastonum yok, ama :<br />

Min gopalek nîne ko ez ber xwe bidim, kendimi savunacak bir<br />

bastonum bile yok.<br />

VÎN<br />

214. Vîn (bivî), istemek, gerekmek fiilinin bive ve bivê emir kipli birkaç<br />

ikizi vardÈr: vêtin, viyan, vên. Vîn’in çekimi ve çatÈsÈ hebûn’un ikinci<br />

kullanÈmÈnda uygulanan aynÈ kurallara (par 213,b) uygun yapÈlÈr.<br />

Vîn fiilinin özellikle bildirme kipinin sanal geçmiÒ zaman hikâyesi ve<br />

ikinci derecede olmak üzere Òimdiki ve gelecek zamanlarÈ kullanÈlÈr.<br />

— 204 —


a) S a n a l g e ç m i Ò h i k â y e.<br />

Vîn’in bu zamanÈ bazen bildirme kipinin birleÒik zamanÈ, bazen dilek-<br />

Òart kipinin geçmiÒ zamanÈ anlamÈnÈ verir.<br />

Min (te, wî, wê, me, we, wan) diviya bû, ben istiyordum, sen istiyordun.<br />

o istiyordu. vb.; bana gerekiyordu, sana gerekiyordu, vb. ben isterdim,<br />

bana gerekirdi, vb.<br />

ÇatÈ kuruldufiunda durum Òöyle olacaktÈr :<br />

Min (te, wî, wê, me, we, wan) tifingek divaya bû, bize tüfek gerekiyordu,<br />

gerekirdi.<br />

Min (te, wî, wê, me, we, wan) piÒtmêr diviya bû, bize arkadaÒ gerekiyordu,<br />

gerekseydi, vb.<br />

Diviya bû ko ez biçiwama bajêr, kente gitmem gerekirdi.<br />

Bu zamanÈn olumsuz çekimi, kurala uygun olarak fiilin önüne ne olumsuzluk<br />

öfiesi getirilerek yapÈlÈr.<br />

Min, vb., ne diviya bû.<br />

AÇIKLAMA I. Vîn’in mantÈki öznesi çofiu zaman ji … re, edat takÈmÈnÈn<br />

iÒe karÈÒmasÈyla safilanÈr.<br />

Ör. : Ji min re (ji te re, jê re, vb.) diviya bû (min, vb.; diviya bû yerine).<br />

Ji min re (vb) tifingek diviya bû.<br />

b) B i l d i r m e k i p i Ò i m d i k i z a m a n.<br />

Min (te, wî, wê, me, we, wan) divêt (divê), istiyorum, vb.: bana gerek, vb.<br />

ÇatÈlÈ durum:<br />

Min (vb.) tifingek divê (t), tüfek istiyorum, vb.; bana tüfek gerek, vb.<br />

Min (vb) piÒtmêr divên (divêtin), ben arkadaÒ istiyorum, vb.; bana<br />

arkadaÒ gerek, vb.<br />

Min divê ko tu herî bajêr, senin kente gitmeni istiyorum.<br />

AÇIKLAMA II. Divêt, gayri Òahsi «olmalÈ», «gerek» anlamÈ verebilir.<br />

Ör. : Li wê derê divêt nêçîr hebe, orda av olmalÈ, av olmasÈ gerek.<br />

Divê(t) (ko) ez herim bajêr, kente gitmem gerek.<br />

Olumsuz çekim :<br />

Min (vb.) navê(t).<br />

Min (vb.) piÒtmêr navên (navêtin).<br />

— 205 —


c) G e l e c e k z a m a n.<br />

YalnÈz çatÈlÈ halde ve «gerekmek» anlamÈnda olmak üzere pek az kullanÈlÈr.<br />

Wê min (te, wî, wê, me, we, wan) tifingek bivê(t).<br />

Wê min (vb.) piÒtmêr bivên (bivêtin).<br />

AÇIKLAMA III. Vîn’in kullanÈlmayan zamanlarÈnÈn anlamÈnÈ verebilmek<br />

için baÒka fiillere ya da deyimlere baÒvurulur: xwestin (bixwaze), istemek;<br />

dil … hebûn, arzu etmek, istemek (çekimi: dilê min (te, wî, vb.) heye ve<br />

bu fiiller nesne alamaz, lazim bûn, gerek bûn, gibi gereklik belirten yan<br />

cümlelerle yürütülür.<br />

Ör. : Jê re çavsorî lazim bû, onun gözüpek olmasÈ gerekliydi.<br />

Soro xwest here bîstana xwe, Soro kendi bahçesine gitmek istedi.<br />

BËRKAÇ FËËL HAKKINDA AÇIKLAMA<br />

215. Kürtçe birçok fiilde görülen aÒikâr kuraldÈÒÈlÈk çofiunlukla ancak<br />

fonetik olgularla ya da daha önceki bölümlerde defiinilen nedenlerle açÈklanabilir<br />

(Ör. : anîn, getirmek; bk. par. 180, AçÈkl. I). KuraldÈÒÈ fiillerin<br />

baÒlÈcalarÈ (bûn, hatin, hebûn, bîn) zaten incelenmiÒ bulunuyor.<br />

∑imdi, emir, yalÈn gelecek zaman ve istek Òimdiki zamanda çûn, gitmek<br />

yerine tercihan ve çok sÈk kullanÈlan bozuk herin (here) fiilini ele alalÈm.<br />

Zaten o da birinci ve ikinci zamanlarda kullanÈlmaz. Çekimi Òöyledir:<br />

a) E m i r.<br />

Here, git.<br />

Bila here, gitsin.<br />

Herin, gidin, gidiniz.<br />

Bila em herin, gidelim.<br />

Bila herin, gitsinler.<br />

b) ∑ i m d i k i z a m a n ( a z k u l l a n È l È r ).<br />

Ez diherim, gidiyorum.<br />

Tu diherî, gidiyorsun.<br />

Vb.<br />

— 206 —


Ez narim, gitmiyorum.<br />

Tu narî, gitmiyorsun.<br />

Vb.<br />

c) G e l e c e k z a m a n ( ç o k k u l l a n È l È r ).<br />

Ezê (ez dê) herim, gidecefiim.<br />

d) Ë s t e k Ò i m d i k i z a m a n.<br />

(Bila) ez herim, gideyim.<br />

Vb.<br />

(Bila) ez nerim, gitmeyeyim;<br />

Vb.<br />

216. Dan, vermek, zanîn, bilmek ve kirin, yapmak fiilleri yardÈmcÈ fiil<br />

rölü oynayabilir.<br />

O zaman dan fiili «yapmak» anlamÈnÈ alÈr.<br />

Ör. : Dan çêkirin, imal ettirmek.<br />

Dan zanîn, bildirmek;<br />

Wî jê re da zanîn ko …, ona bildirdi ki …<br />

Zanîn «yapabilmek», «muktedir olmak» anlamÈ verir.<br />

Ör. : Zêr zane, zor zane, altÈn yapabilir, kuvvet yapabilir (atasözü).<br />

Kirin, birleÒik zaman yapÈmÈnda kullanÈldÈktan baÒka «üzere olmak»,<br />

«hazÈr olmak» anlamÈnda da kullanÈlÈr ve o taktirde istek kipine girer.<br />

Ör. : Ez dikim herim, gitmek üzereyim, gidecefiim.<br />

Rovî dikir mirîÒkê bixwe, tilki tavufiu yemek üzereydi.<br />

217. Bir yere, bir yükleme dofiru hareket anlamÈ taÒÈyan fiiller, dolaylÈ<br />

nesnelerinin ya da tümleçlerinin ya da bir edat takÈmÈ yardÈmÈyla ya da sadece<br />

efiik durumla alÈrlar; o zaman tümleç fiili izler.<br />

1. ÇatÈ.<br />

Wî ji min re kitêbek daye, o bana bir kitap verdi.<br />

Lezgîn li bajêr diçe, Lezgîn kente gidiyor.<br />

— 207 —


Bavê Soro li welêt vegeriyaye, Soro’nun babasÈ memleketine döndü.<br />

Li min guh bide, beni dinle.<br />

2. ÇatÈ.<br />

Wî kitêbek da min, o bana bir kitap verdi.<br />

Lezgîn diçe bajêr.<br />

Bavê Soro vegeriyaye welêt.<br />

Guh bide min.<br />

Atasözü. Zikê bixwe savarê divê here hawarê, bulgur yiyen imdada<br />

koÒmalÈ.<br />

Ne dixwim savarê, ne diçim hawarê, ne bulgur yerim, ne imdada<br />

koÒarÈm.<br />

Bu atasözleri, misafirlifiin, misafirlikten yararlanmÈÒ olan için yarattÈfiÈ<br />

yükümlülüfiü, gerekirse ev sahibini silahla savunmasÈ gerektifiini belirtmektedir.<br />

— 208 —


XVIII. NËTELEME SIFATI<br />

218. Niteleme sÈfatÈ belgeç, yüklem ya da belirteç olarak kullanÈlabilir.<br />

AyrÈca ad gibi de kullanÈlabilir. Ama bu son durumda daima defiiÒmez kalÈr,<br />

yani ek, takÈ almaz.<br />

219. B e l g e ç s È f a t.<br />

Cins, sayÈ ve durum bakÈmÈndan defiiÒmez. Normal olarak niteledifii<br />

sözcükten sonra gelir; nitelenen nesne sÈfat takÈmÈ kuruldufiunda bir belirteci<br />

ya da belgisizlik takÈsÈ alÈr. Bu türlü çatÈlara «sÈfat takÈmÈ» denir.<br />

Ör. : Xaniyê spî, beyaz ev.<br />

Deya pîr, yaÒlÈ ana.<br />

Çiyayên bilind, yüksek dafilar.<br />

Çemekî kûr, derin bir dere.<br />

Aveke sar, sofiuk bir su.<br />

Gundine mezin, büyük köyler.<br />

AynÈ belgeç sÈfat birkaç adÈ birden niteledifii zaman bu adlardan yalnÈz<br />

sonuncusu takÈ alÈr.<br />

Ör. : Hesp û mehîna boz, boz at ve kÈsrak.<br />

Hesp û mehîneke boz, boz bir at ve bir kÈsrak.<br />

Hesp û mehînên boz, boz atlar ve kÈsraklar.<br />

Hesp û mehînine boz, boz atlar ve kÈsraklar.<br />

Bu örneklerin gösterdifii gibi, takÈ bu durumda, tek olarak kullanÈlan ve<br />

normal olarak belgeç sÈfattan önce gelen ada takÈlan ektir ve adÈn cinsine,<br />

belirli ya da belirsiz oluÒan sayÈsÈna, sÈralanan sözcüklerin topuna iliÒkin<br />

duruma ve sayÈya göre defiiÒik olur.<br />

AÇIKLAMA. SÈfatÈn kendisi de bir baÒka sÈfat tarafÈndan anlama daha<br />

kesinlik ya da üstünlük vermek üzere tümlenebilir ve bir niteleme takÈmÈ<br />

oluÒturabilir (bk. par; 224, AçÈkl.).<br />

— 209 —


Ör. : Sorê qehveyî, sora qehveyî, kÈzÈl-kahverengi (er. ve diÒ).<br />

Belgeç sÈfat niteledifii sözcükten önce de gelebilir. Bu takdirde günlük<br />

konuÒmada ya da Òiirsel ifadelerde yer alÈr.<br />

Ör. : XweÒ mirov e, yifiit adamdÈr.<br />

Sîmîn beden û semen ezaran, gümüÒ beden ve yasemin<br />

yanaklar (Ehmedê Xanî).<br />

220. Y ü k l e m s È f a t.<br />

O da defiiÒmez ve genellikle tümledifii fiilden hemen önce gelir.<br />

Ör. : Ez dewlemend bûm, ben zengin idim.<br />

Ev mirov zana ye, bu adam bilgindir.<br />

Bununla birlikte, efier kullanÈlan fiil bir defiiÒim, bir oluÒum fikri<br />

taÒÈyorsa, yüklemden önce gelir.<br />

Ör. : Ez bûm dewlemend, ben zengin oldum.<br />

Bû bû zana, o bilgin olduydu.<br />

Yüklemin kullanÈmÈna iliÒkin olup daha önce inclenmiÒ bulunan kurallar<br />

için par. 170’e baÒvurulmasÈ yararlÈ olur.<br />

221. S È f a t È n b e l i r t e ç o l a r a k k u l l a n È l m a s È.<br />

Kürtçe sÈfatlarÈn çofiu, hiçbir defiiÒiklifie ufiramadan belirteç olarak kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Destên wî pihêt girêdan, onun ellerini sÈkÈca bafiladÈlar.<br />

Bakî sera li min sar tê, üstüme saraydan sofiuk rüzgâr esiyor<br />

(halk ÒarkÈsÈ).<br />

XweÒ dipeyive, iyi konuÒuyor.<br />

222. A d o l a r a k k u l l a n È l a n s È f a t.<br />

Ad olarak kullanÈlan sÈfat sÈradan bir ad gibidir; bu durumda, dil iÒlevleri<br />

bakÈmÈndan bir adÈn almasÈ gereken bütün takÈlarÈ ya da ekleri alabilir.<br />

— 210 —


Ör. : Delal, güzel, sevgili; delal, er. ya da diÒ., sevgili.<br />

Delala min, (kadÈn) sevgilim; lê delalê, ey sevgili. (kadÈn).<br />

Delalê min, (erkek) sevgilim; lo delalo, ey sevgili (erkek).<br />

Mezin, büyük, yaÒlÈ; mezin, er., Òef;<br />

Mezinê Hevêrikan, Hevêrikan’larÈn Òefi.<br />

ReÒ, kara; ReÒê Òevê, gecenin kara’sÈ (umacÈ).<br />

Pîr, ihtiyar; pîr, er., bir tarikatÈn ulusu, yezidi dini ulusu.<br />

223. Ö l ç ü m l e m e.<br />

SIFATTA ÖLÇÜMLEME VE A∑IRILIK<br />

Kürtçede nitelemede üstünlük, eÒitlik yada da aÒafiÈlÈk ifade eden<br />

ölçümleme sÈfatlarÈ vardÈr. Derecesi sÈfata -tir soneki eklenerek elde edilir.<br />

Ör.: Spehî, güzel: spehîtir, daha güzel.<br />

Dirêj, uzun; dirêjtir, daha uzun.<br />

Pîr, ihtiyar; pîrtir, daha ihtiyar.<br />

Ciwan, genç; ciwantir, daha genç.<br />

AÇIKLAMA. -tir sonekinin gelmesiyle sÈfatÈn son ünsüzü yan yana<br />

geldifiinde, bir ikizlik olgusu ortaya çÈkÈyorsa son ünsüz atÈlÈr.<br />

Ör. : Dewlemend, zengin: dewlementir, daha zengin.<br />

KullanÈmÈ yaygÈn olan bazÈ sÈfatlar ölçümlemeyi kuraldÈÒÈ yapar.<br />

Ör. : Mezin, büyük: meztir, daha büyük.<br />

Mezintir de kullanÈlÈr;<br />

Pir, çok: bêtir, daha çok (pirtir de var).<br />

Ëki sözcük arasÈndaki ölçüm (karÒÈlaÒtÈrma) ji edatÈyla yapÈlÈr ve efiik<br />

durumda tümleç alÈr.<br />

Ör. : Tu ji min ciwantir î, sen benden daha gençsin.<br />

Xaniyê te ji yê min biçûktir e, lê jê xweÒtir e, senin evin benimkinden<br />

daha küçük, ama ondan daha güzeldir.<br />

— 211 —


Hespê min ji mehîna te bezatir e, benim atÈm senin kÈsrafiÈndan<br />

daha hÈzlÈdÈr.<br />

Birîna min ji ya te kûrtir e, benim yaram seninkindan daha<br />

derindir.<br />

«Daha çok» anlamÈ, ölçüm sÈfatÈnÈn önüne gelek, pir, zehf, zor, vb.<br />

belirteçleri getirilerek elde edilir.<br />

Ör. : Tu ji min gelek (pir) ciwantir î, sen benden daha çok gençsin.<br />

Ölçümleme derecesini daha kesin belirtmek için hinek, biraz; yekcar,<br />

tamamen gibi baÒka baÒka belirteçler kullanÈlÈr.<br />

EÒitlik ölçümü bi qasî, o kadar deyimiyle ya da wek, wekî, gibi, vb.<br />

belirteciyle ifade edilir.<br />

Ör. : Lezgîn bi qasî Soro xurt e, Lezgîn, Soro kadar kuvvetlidir.<br />

Tu wekî min ehmeq î, sen benim kadar ahmaksÈn.<br />

Ez û tu, em bi qasî hev ehmeq in, sen ve ben, birbirimiz kadar<br />

ahmafiÈz.<br />

AÒafiÈlÈk ölçümü ne bi qasî, ne ewqas, o kadar defiil ifadesiyle elde edilir.<br />

Ör. : Soro ne bi qasî Lezgîn pîr e, Soro Lezgîn kadar yaÒlÈ defiildir.<br />

Lezgîn ne bi qasî hevalên te xweÒ reqas e, Lezgin senin dostlarÈn<br />

kadar iyi oyuncu defiildir.<br />

224. S È f a t t a a Ò È r È l È k.<br />

SÈfatlarda aÒÈrÈlÈk sÈfatÈn önüne gelek, pir, zehf, vb., çok, fazla belirteçleri<br />

getirilerek elde edilir.<br />

Ör. : Bajarekî gelekî mezin bû, çok büyük bir kentti.<br />

Çiyayê me gelekî asê ye, dafiÈmÈz çok sarptÈr.<br />

Carina çavên te gelekî Òêrîn in, bazen gözlerin çok tatlÈdÈr.<br />

Axayê me pir dewlemend bû, afiamÈz çok zengindi.<br />

AÇIKLAMA I. Belirteç, bazÈ durumlarda, aÒÈrÈlÈk sÈfatÈnÈn niteledifii adÈn<br />

önüne de gelebilir.<br />

Ör.: Pir mirovekî baÒ bû, çok iyi bir adamdÈ.<br />

— 212 —


AÇIKLAMA II. Salt aÒÈrÈlÈk çofiun ê, e, en zamirlerinin yardÈmÈyla da<br />

safilanÈr (bk. par. 243, b).<br />

Ör. : Bajarekî gelek î mezin bû, çok büyük bir kentti;<br />

Bejna te gelek e zirav e, senin boyun çok incedir.<br />

Xulamê te pir î dilketî ye, bendeniz (nezaket formülü)<br />

çok üzgündür.<br />

Pirsên te yên duhî Òev gelek en hiÒk bûn, senin dün akÒamki<br />

sözlerin<br />

çok afiÈrdÈ.<br />

AÇIKLAMA III. Salt aÒÈrÈlÈk, istisnaî olarak, sÈfatÈn pekiÒtirilmesiyle de<br />

ifade edilebilir.<br />

Ör. : Ava hêdî hêdî, me ecêb jê dî, çok yavaÒ sudan çok garabetler<br />

gördük. (atasözü).<br />

Nispi aÒÈrÈlÈk, aÒafiÈdaki çatÈlarda kullanÈlan üstünlük ölçümünden baÒka<br />

bir Òey defiildir.<br />

a) SÈfatÈn önüne sadece yê, ya, yên ya da ê, a, ên zamirleri getirilebilir<br />

ve o zaman «en» anlamÈ verir.<br />

Ör.: Yê pîrtir, en yaÒlÈ, en ihtiyar (er.).<br />

Ya sphehîtir, en güzel(diÒ.).<br />

Yên dewlementir, en zenginler;<br />

b) Ji hemî, ji hemiyan «bütün, hepsi», li nav, ji nav, li nabêna,<br />

«arasÈnda», vb. kullanÈlarak da elde edilebilir.<br />

Ör.: Nik dilê min, tu ji hemî jinan a (ya) spehîtir î, bana göre<br />

bütün kadÈnlarÈn en güzeli sensin.<br />

Ji hemiyan, tu ya xweÒiktir î, hepsinin en güzeli sensin.<br />

Ji nav (li nav, li nabêna) xortên me, CemÒîd ê (yê) çêtir bû,<br />

gençlerimiz arasÈnda CemÒîd en iyisiydi.<br />

c) Nitelemeyle bafiÈntÈlÈ olarak da üstünlük belirtici çatÈ kurulabilir<br />

(bk. par. 219, AçÈkl.).<br />

Ör.: CemÒîd çêtirê xortên me bû, CemÒîd gençlerimizin en iyisiydi.<br />

AÇIKLAMA. -tir soneki olmaksÈzÈn da nitelemeyle bafilantÈlÈ olarak salt<br />

üstünlük belirtici çatÈ kurulabilir.<br />

— 213 —


Ör. : Wî xwe bextiyarê dinê dizanî; o kendisini dünyanÈn en mutlusu<br />

sayÈyordu.<br />

225. S È f a t t a k ü ç ü l t m e.<br />

-ek, -ik, -ok, kok soneklerinin yardÈmÈyla yapÈlÈr (bunlar adlardan da<br />

aynÈ Òekilde küçültme yapabilirler, bk. par. 227).<br />

Ör. : XweÒ, sevimli, kibar; xweÒik, cici, minimini.<br />

Atasözü. Rovîkî berdayî ji Òêrekî girêdayî çêtir e, özgür bir tilki, zincire<br />

vurulmuÒ bir aslandan daha iyidir.<br />

— 214 —


226. SayÈlarÈn adlarÈ Òöyledir :<br />

1, yek.<br />

2, dido, didu, do, du.<br />

3, sisê, sê.<br />

4, çar.<br />

5, pênc.<br />

6, ÒeÒ.<br />

7, heft.<br />

8, heÒt.<br />

9, neh.<br />

10, deh.<br />

11, yanzdeh, yazdeh.<br />

12, diwanzdeh,<br />

dwanzdeh.<br />

13, sêzdeh.<br />

14, çardeh.<br />

15, panzdeh.<br />

16, Òanzdeh.<br />

17, hevdeh.<br />

18, hejdeh.<br />

19, nozdeh.<br />

20, bîst.<br />

21, bîst û yek.<br />

22, bîst û dido (do, du).<br />

23, bîst û sisê (sê).<br />

24, bîst û çar.<br />

25, bîst û pênc.<br />

26, bîst û ÒeÒ.<br />

27, bîst û heft.<br />

28, bîst û heÒt.<br />

29, bîst û neh,<br />

XIX. SAYILARIN ADLARI<br />

30, sî, sih.<br />

31, sî û yek, vb.<br />

40, çel, çil.<br />

41, çel û yek, vb.<br />

50, pêncî.<br />

60, Òêst.<br />

70, heftê.<br />

80, heÒtê.<br />

90, nod, not.<br />

100, sed.<br />

101, sed û yek, vb.<br />

111, sed û yanzdeh, vb.<br />

121, sed û bist û yek, vb.<br />

200, du sed.<br />

201, du sed û yek, vb.<br />

233, du sed û sî û sisê, vb.<br />

300, sê sed.<br />

500, pênc sed, vb.<br />

1000, hezar.<br />

1100, hezar û sed.<br />

1200, hezar û du sed.<br />

1544, hezar û pênc sed û çel û çar.<br />

2000, du hezar.<br />

3000, sê hezar.<br />

4000, çar hezar.<br />

4637, çar hezar û ÒeÒ sed û sî û<br />

heft, vb.<br />

10.000, lek.<br />

500.000, kirûr.<br />

1.000.000, milyon.<br />

— 215 —


227. SayÈ adlarÈ bazen asal sayÈ olarak (ör.: sî û dido, otuz iki), bazen<br />

sayÈ sÈfatÈ olarak kullanÈlÈr, o zaman etkiledikleri adÈn önüne gelir:<br />

Ör. : Penc sêv, beÒ elma.<br />

Çar sed peya, dört yüz adam.<br />

Asal sayÈ olarak kullanÈldÈklarÈnda belirtici takÈ alabilirler ki (yek hariç,<br />

çünkü o zaman zamir sayÈlÈr, bk. par. 245), çofiul ekiyle aynÈdÈr.<br />

Ör. : Didoyên din, iki öteki.<br />

Çarên mayî, kalan dört.<br />

AÇIKLAMA. Dido ve sisê, asal sayÈ sÈfatÈ durumunda du ve sê oluverir.<br />

Ör. : Du lîre û sê qirûÒ, iki lira ve üç kuruÒ.<br />

Sed û du dînar, yüz iki dinar.<br />

Çel û sê kîlo, kÈrk üç kilo.<br />

ASAL SAYILARIN EK ALMASI<br />

228. SayÈ adlarÈ, gerektifiinde, aÒafiÈdaki kurallara uygun olarak efiik<br />

durum eki alÈrlar.<br />

a) Yek tekil diÒil bir ad gibi ek alÈr.<br />

Ör. : Ji yekê bêtir, birden fazla.<br />

Yekê bide min, birini bana ver.<br />

Belgisiz zamir olarak kullanÈlan yek (bk. par. 245), çofiul efiik durum eki<br />

alabilir :<br />

Yekan yekan, birer birer (yeko yeko da denebilir).<br />

b) Dido (iki)’den bîst (yirmi)’ye kadar sayÈ adlarÈ çofiul efiik<br />

durum eki alÈr.<br />

— 216 —


Ör. : Ji didowan (siseyan, çaran … hejdehan… bîstan) kêmtir,<br />

ikiden (üçten, dörtten … on sekizden … yirmiden) az.<br />

Ez heftan dibînim, yedisini görüyorum.<br />

AÇIKLAMA. Dido ayrÈca didoyan, diduyan, didiwan biçiminde de efiik<br />

durum yapar.<br />

c) Sih ya da sî (30), çel ya da çil (40), pêncî (50), Òêst (60), heftê (70),<br />

heÒtê (80), nod ya da not (90), sed (100), hezar (1000), lek (10 000),<br />

kirûr (500000), milyon tekil eril adlar gibi ek alÈr.<br />

Ör. : Ji sihî (çelî, pêncî, Òêstî … sedî) û pê ve, otuzdan (kÈrktan,<br />

elliden, altmÈÒtan … yüzden ) baÒka.<br />

BileÒik sayÈlarda, yalnÈz sondan gelen sayÈ, normalde kendisini etkileyen<br />

ek gibi bir ek alÈr.<br />

Ör. : Li nav heÒtê û heftan, seksen yedinin arasÈnda.<br />

Ji çar sedî bêtir, dört yüzden fazla.<br />

Ji bîst û çaran heta çelî bihijhmêre, yirmi dörtten kÈrka<br />

kadar say.<br />

Di hezar û neh sed û Òêst û heftan de, 1967’de.<br />

Bununla birlikte önüne bir sayÈ sÈfatÈ gelen hezar (bin) ve milyon<br />

sözcükleri ad gibi davranÈr ve söz konusu sayÈ sÈfatÈna tekabül eden ad ekini<br />

alÈrlar (bk.par.230).<br />

Ör. : Ji çar hezaran (panzdeh hezaran) kêmtir, dört binden (on beÒ<br />

binden) az.<br />

Ji bîst hezarî (çel hezarî, sed hezarî) bêtir, yirmi binden<br />

(kirk binden, yüz binden) fazla.<br />

AÇIKLAMA I. «Yüzlerce», «binlerce» anlamÈnda kullanÈldÈfiÈnda, sed ve<br />

hezar çofiul efiik durum eki alÈr.<br />

Ör.: Bi sedan, bi hezaran, yüzlerce, binlerce.<br />

AÇIKLAMA II. Dofiu afiÈzlarÈnda (Botan, Behdînan) yukarÈdaki kurallar<br />

büyük ölçüde sadeleÒmiÒtir, öyle ki, istisnasÈz, bütün sayÈ adlarÈ, çofiulun -an<br />

ekiyle efiik durumlarÈnÈ yaparlar.<br />

— 217 —


Ör. : Ji yekan bêtir, birden fazla.<br />

Ji çelan û jor de, kÈrkÈn üstünde.<br />

Ji xeynî hezaran, binden ayrÈ.<br />

AÇIKLAMA III. «YarÈm» anlamÈna gelen eril ad nîv, «buçuk» fikri vermek<br />

için kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Yek û nîv, çar û nîv, bir buçuk, dört buçuk.<br />

BaÒlÈ baÒÈna nîv, efiik durumda, kendine özgü eki alÈr.<br />

¨Ör. : Ji nîvî (nîvekî) bêtir, buçuktan fazla (yani: yarÈdan fazla,<br />

yarÈmdan fazla).<br />

Nîv bir sayÈ adÈnÈ izledifii zaman, efiik durumda, ya bu duruma ait özel<br />

sayÈ ad ekini, ya çofiulun ekini alÈr.<br />

Ör. : Ji yek û nîvê (nîvan) bêtir, bir buçuktan fazla.<br />

Ji çar û nîvan û pê ve, (saat) dört buçuktan sonra.<br />

Ji çel û nîvê (nîvan) kêmtir, kÈrk buçuktan aÒafiÈ.<br />

Bu tip çatÈlarda, nîv belgisizlik takÈsÈ da alabilir; o zaman yalnÈz kendisine<br />

özgü olan ad ekini alabilir.<br />

Ör. : Ji yek û nîvekî (çar û nîvekî, çel û nîvekî) bêtir.<br />

SAYI SIFATLARI<br />

229. A s a l s a y È s È f a t l a r È.<br />

YalÈn ve bileÒik bütün sayÈ adlarÈ, dido ve sisê hariç, asal sayÈ sÈfatlarÈ<br />

gibi defiiÒiklifie ufiramadan kullanÈlÈrlar (dido ve sisê ise du ve sê biçimini<br />

alÈr).<br />

Ör. : Çar hesp, pênc mehîn, du mirov, sê zaro, dört at, beÒ kÈsrak,<br />

iki adam, üç çocuk.<br />

Sed û pêncî kon, hezar û pênc sed û çel û yek ga, yüz elli çadÈr,<br />

bin beÒ yüz kÈrk bir sÈfiÈr.<br />

SayÈ sÈfatÈnÈn iliÒkin oldufiu sözcük daima ikinci konumda yer alÈr ; yalÈn<br />

kaldÈfiÈ sürece hiçbir özel ek almaz.<br />

AÇIKLAMA I. Yek sayÈ sÈfatÈ belirsizlik takÈsÈnÈn yerine geçebilir.<br />

— 218 —


Ör. : Hespek, bir at, için: yek hesp.<br />

Bîst û hespek, yirmi bir at, için: bîst û yek hesp.<br />

AÇIKLAMA II. SayÈ sÈfatÈ olarak nîv’in kullanÈmÈ aÒafiÈdaki gibi çatÈlar<br />

kurulmasÈnÈ safilar :<br />

Nîv zebeÒ ya da nîv zebeÒek, yarÈm karpuz.<br />

Yek gav û nîv, gavek û nîv, gav û nîvek, bir buçuk adÈm.<br />

Du gav û nîv, du gav û nîvek, iki buçuk adÈm.<br />

230. Ö n ü n e a s a l s a y È s È f a t È g e l e n a d l a r È n<br />

ç e k i m i.<br />

Önüne sayÈ sÈfatÈ gelen her ad, efiik durumda, bu sayÈ sÈfatÈna tekabül<br />

eden sayÈ adÈna özgü ad ekini alÈr ve bu bakÈmdan cins de önem taÒÈmaz. SayÈ<br />

sÈfatÈ defiiÒmez kalÈr.<br />

Ör. : Ez çar hespan dibînim, dört at görüyorum.<br />

Ez pêncî hespî dibînim, elli at görüyorum.<br />

Ez pêncî û ÒeÒ hespan dihijmêrim, elli beÒ at sayÈyorum.<br />

Deh mirovan got, on adam dedi.<br />

Çel mirovî got, kÈrk adam dedi.<br />

Çel û pênc mirovan got, kÈrk beÒ adam dedi.<br />

Min ev kitêb bi deh qemeriyan kirî, bu kitabÈ on kuruÒa aldÈm.<br />

Bi hezar û ÒeÒ sed û pêncî eskerî ve, 1650 askerle.<br />

Di nav heftê keçikî de, yetmiÒ genç kÈz arasÈnda.<br />

Hêkên çel mirîÒkî, kÈrk tavufiun yumurtasÈ.<br />

AÇIKLAMA. Son iki örnekte görüldüfiü gibi, yukarÈda belirtilen kuralÈn<br />

uygulanmasÈ gerefii, sih, çel, vb. sayÈlarla kurulan çatÈlardaki diÒil adlar, efiik<br />

durumda eril ek alÈrlar.<br />

231. Önceki paragraftaki kuralÈn istisnasÈ nîn, yek ve kÈsmen hezar’dÈr.<br />

a) Nîv.<br />

Nîv sayÈ sÈfatÈnÈn varlÈfiÈ adlarÈn çekim eki almasÈndan etkisiz kalÈr.<br />

— 219 —


Ör. : Nîv zebeÒ (nîv zebeÒekî) bide min, bana yarÈm karpuz<br />

ver (zebeÒ, er.).<br />

Nîv sêvê (nîv sêvekê) bide min, bana yarÈm elma ver (sêv, diÒ.).<br />

Nîv bileÒik bir sayÈ sÈfatÈnda yer aldÈfiÈ zaman aÒafiÈdaki çatÈlar<br />

kurulabilir :<br />

Ji bîst û nîv gavî (gavekî) bêtir, yirmi buçuk adÈmdan fazla.<br />

Ji bîst gav û nîvî (nîvekî, nîvan) bêtir, yirmi buçuk adÈmdan<br />

fazla (gav, er.).<br />

Ji sih û nîv qirûÒê (qirûÒekê) bêtir, ya da: ji sî qirûÒ û nîvî<br />

(nîvekî, nîvan) bêtir, otuz buçuk kuruÒtan fazla.<br />

AÇIKLAMA. BileÒik sayÈ sÈfatÈ yek û nîv ise, Òöyle denebilir.<br />

Ji gav û nîvî (nîvekî) bêtir, bir buçuk adÈmdan fazla.<br />

b) Yek.<br />

TÈpkÈ nîv gibi yek de önüne geçtifii adlarÈn normal çekimini defiiÒtirmez.<br />

Ör. : Ji yek mirovî re, bir adam (mirov, er.).<br />

Ji yek jinikê re, bir kadÈna (jinik, diÒ.).<br />

Bîst û yek zebeÒî bide min, ya da : bîst û zebeÒekî bide min,<br />

bana yirmi bir karpuz ver (zebeÒ, er.).<br />

Bîst û yek sêvê bide min, ya da: bîst û sêvekê bide min, bana<br />

yirmi bir elma ver (sêv, diÒ.).<br />

c) Hezar.<br />

YalnÈz kullanÈldÈklarÈnda hezar, lek, kirûr ve milyon, düzenli olarak,<br />

efiik durumda adlara î aldÈrÈrlar.<br />

Ör. : Ezê hezar mirovî biÒînim, bin adam gönderecefiim.<br />

Ji hezar malî bêtir, bin evden fazla.<br />

Buna karÒÈlÈk, hezar bileÒik bir sayÈ sÈfatÈnÈn son sözcüfiü oldufiu zaman,<br />

onu izleyen ad yalÈn kalÈr.<br />

Ör. : Bi çar hezar qirûÒ, dört bin kuruÒ için.<br />

Dijmin ji sed û deh hezar mirov bêtir kuÒtin, düÒman yüz<br />

on bin kiÒiden fazla öldürdü.<br />

— 220 —


AÇIKLAMA. Botan ve Behdînan afiÈzlarÈndan nîv ve yek’ten baÒka sayÈ<br />

sÈfatÈndan sonra gelen adlar efiik durumlarÈnÈ daima -an çofiul ad bükünü<br />

yardÈmÈyla oluÒtururlar.<br />

Ör. : Ez çel hespan dibînim, kÈrk at görüyorum.<br />

Bi deh hezar mirovan ve, on bin adamla.<br />

YukarÈda incelenen oldukça karmaÒÈk kurallar, daha basit olan bu kullanÈm<br />

lehine pekâlâ ihmal edilebilir ve bu bir kusur sayÈlmaz.<br />

232. S È r a s a y È s È f a t l a r È.<br />

«Birinci» Òöyle söylenir: pêÒî, pêÒîn, yekimîn, êkimîn, yekê, ewilî,<br />

ewil (bu son ikisi Arapça evvel’den bozmadÈr).<br />

Difier sÈra sayÈ sÈfatlarÈ, sayÈ adlarÈna, normal olarak efiik durumda<br />

aldÈklarÈ bükünün eklenmesiyle elde edilir.<br />

Ör. : Didiwan, ikinci.<br />

Siseyan, üçüncü.<br />

Çaran, dördüncü.<br />

Sihî, otuzuncu.<br />

Sedî, yüzüncü.<br />

Sed û sih û çaran, yüz otuz dördüncü.<br />

SÈra sayÈ sÈfatlarÈnÈn kullanÈmÈ niteleme sÈfatlarÈna uygulanan kurallara<br />

uyar.<br />

Ör. : Cara pêÒîn, birinci defa.<br />

Îsal, sala siseyan e ko em hevûdin nas dikin, bu yÈl üçüncü<br />

yÈldÈr ki tanÈÒÈyoruz.<br />

Min ev kitêb heta rupelê wê ê bîst û yekê xwend, bu kitabÈ yirmi<br />

birinci sayfasÈna kadar okudum.<br />

Di vê rêzê de, siwarê siseyan brayê min e, ê ÒeÒan apê min e,<br />

bu sÈradan üçüncü süvari kardeÒim, altÈncÈ amcamdÈr.<br />

Mehîna min di bezê de a pêncan derket, kÈsrafiÈm, yarÈÒta,<br />

beÒinci geldi.<br />

Tu di sala sî û yekê ya emrê xwe de yî, sen ömrünün otuz<br />

birinci yÈlÈndasÈn.<br />

— 221 —


233. Bu paragraftaki birkaç örnek saatÈn ve tarihin nasÈl ifade edildifiini<br />

göstermektedir.<br />

Ör. : Saet çar e, saat dört.<br />

Saet deh û nîv e, saat on buçuk.<br />

Saet deh kêm bîst e, saat ona yirmi var.<br />

Saet nîv yek e, saat yarÈm (öfile ya da gece yarÈsÈnda).<br />

Pênc kêm çaryek e, beÒe çeyrek var.<br />

Ji pêncan re panzdeh deqîqe divêtin, beÒe on beÒ dakika var.<br />

Tu di saet pêncan de hatî, sen beÒte geldin.<br />

Sibe êvarê, ezê di saet heÒt û nîvan de bêm cem te (ya da: li<br />

saet heÒt û nîvan), yarÈn akÒam, sekiz buçukta sana gelecefiim.<br />

Yekê gulanê, bir mayÈs.<br />

Didoyê gulanê, iki mayÈs.<br />

Bîst û çarê gulanê, yirmi dört mayÈs.<br />

234. Kesirler efiik durumdaki sayÈ adÈnÈn önüne ji edatÈ getirilerek ve<br />

arkasÈndan miktar belirtisi yapÈlarak gösterilir.<br />

Ör. : Ji heÒtan dido, sekizde iki.<br />

Ji sedî yek, yüzde bir.<br />

«YarÈm», «üçte bir», «dörtte bir» Òöyle söylenir : nîv, er. (bk.par. 228),<br />

siseyek, çaryek.<br />

Yüzde de kesirlerin belirtilmesi gibi belirtilir.<br />

Ör. : Ji sedî deh, yüzde on.<br />

235. ÜleÒtirme sayÈ sÈfatlarÈ Òöyle yapÈlÈr: bîste bîst, yirmiÒer, yirmiÒer,<br />

çile çil, kÈrkar kÈrkar.<br />

Atasözü. Ji hirçekî du eyar dernayê, bir ayÈdan iki post çÈkarÈlmaz.<br />

— 222 —


XX. GÖSTERME (Ë∑ARET) SIFATLARI<br />

VE ZAMËRLERË<br />

236. G ö s t e r m e s È f a t l a r È.<br />

Kürtçede defiiÒken iki gösterme sÈfatÈ vardÈr :<br />

ev, yakÈn nesneleri ve varlÈklarÈ göstermeye yarar;<br />

ew, mekânda ve zamanda uzak olan nesneleri ve varlÈklarÈ göstermek<br />

için kullanÈlÈr.<br />

Gösterme sÈfatlarÈ daima iliÒkin olduklarÈ adlardan önce gelirler; cins,<br />

sayÈ ve durum bakÈmÈndan onlarla uyum kurarlar.<br />

EV’ËN ÇEKËM EKLERË<br />

YalÈn durum :<br />

Eril tekil: ev hesp, bu at.<br />

DiÒil tekil: ev mehîn, bu kÈsrak.<br />

Çofiul ortak: ev hesp (mehîn), bu atlar (bu kÈsraklar).<br />

Efiik durum :<br />

Eril tekil: (evî) vî hespî, bu at.<br />

DiÒil tekil: (evê) vê mehînê, bu kÈsrak.<br />

Çofiul ortak: (evan) van hespan (mehînan), bu atlar<br />

(bu kÈsraklar).<br />

EW’ËN ÇEKËM EKLERË<br />

YalÈn durum :<br />

Eril tekil : ew hesp, Òu at.<br />

DiÒil tekil : ew mehîn, Òu kÈsrak.<br />

Çofiul ortak : ew hesp (mehîn), Òu atlar (kÈsraklar).<br />

— 223 —


Efiik durum :<br />

Eril tekil: (ewî) wî hespî, Òu at.<br />

DiÒil tekil: (ewê) wê mehînê, Òu kÈsrak.<br />

Çofiul ortak: (ewan) wan hespan (mehînan), Òu atlar<br />

(kÈsraklar).<br />

AÇIKLAMA I. Ëki cins ve iki sayÈ için de ortak olan defiiÒmez bir baÒka<br />

iÒaret sÈfatÈ daha vardÈr: ha, he ya da han. ËliÒkin oldufiu sözcükten sonra<br />

gelir ve onunla niteleme bafilamÈnda çatÈ kurar. Ev ya da ew ile birlikte de<br />

kullanÈlabilir.<br />

Ör. : (Ev, ew) mirovê ha (n), bu adam.<br />

(Ev, ew) jinika ha (n), bu kadÈn.<br />

(Ev, ew) çiyayên ha (n), bu dafilar.<br />

BazÈ afiÈzlarda, ha (n) kendisinden önce gelen sözcükle birleÒip büzülür.<br />

Ör. : Ev (ew) mirova (tek. ve çofi.).<br />

Ev (ew) jinika.<br />

AÇIKLAMA II. Önünde iÒaret sÈfatÈ bulunan eril tekil adlarÈn aldÈfiÈ çekim<br />

eki konusunda par. 115’e bak.<br />

237. Ev ve we aynÈ cümlede bir arada bulunurlarsa bir karÒÈtlÈk fikri<br />

ifade etmeye yararlar. O zaman ew «öteki» anlamÈna gelir.<br />

Ör. : Tu diçî vî gundî an wî gundî? bu köye mi gidiyorsun yoksa öteki<br />

köye mi gidiyorsun?<br />

KarÒÈtlÈk olmadan da ev ile kullanÈlan ew, bazÈ durumlarda, aynÈ tarzda<br />

anlam ifade eder;<br />

Ör. : Li wê dinê, öteki dünyada.<br />

Here wî alî, öteki yana git.<br />

Wê rojê, öteki gün.<br />

238. Cümlede birbirini izleyen birkaç sözcük aynÈ iÒaret sÈfatÈndan etkilendifii<br />

zaman aÒafiÈdaki iki çatÈ arasÈndan biri tercih edilir:<br />

1) ev (ew) hesp û ev (ew) mehîn, bu at ve bu kÈsrak (bu atlar ve bu<br />

kÈsraklar), ya da :<br />

— 224 —


2) ev (ew) hesp û mehîn, aynÈ anlam.<br />

Efier söz konusu cümle efiik durum eki almak zorunda ise üç durum olabilir<br />

:<br />

a) Tekil olan adlarÈn ikisi de aynÈ cinstendir ; ya da, defiiÒik cinstendir,<br />

ama ikisi de çofiuldur.<br />

YukarÈda 1no. lu bentte yazÈlÈ çatÈ kullanÈlÈrsa cümle Òöyle olur :<br />

Ezê vê saetê û vê zincîrê bikirim, bu saati ve bu zinciri satÈn alacafiÈm.<br />

Van tîran û van kevanan bide min, bu oklarÈ ve bu yaylarÈ bana ver.<br />

2 no. lu çatÈ tercih edilirse iÒaret sÈfatÈ ve sayÈnÈn son sözcüfiü yalnÈz ad<br />

takÈsÈ alÈrlar :<br />

Ezê vê saet û zincîrê bikirim.<br />

Van tîr û kevanan bide min.<br />

b) Ëki adÈn ikisi de tekil, ama defiiÒik cinstendir.<br />

Normal olarak 1no. lu çatÈ kurulur :<br />

Vê tîrê û vî kevanî bide min, bu yayÈ ve bu oku bana ver.<br />

Vî hespî û vê mehînê bibe sûkê, bu atÈ ve bu kÈsrafiÈ pazara götür.<br />

2 no. lu çatÈ durumunda, iÒaret sÈfatÈ ve sayÈnÈn son sözcüfiü yalnÈz ad<br />

takÈsÈ alÈr, onu da etkilenip de ait oldufiu ada özgü cins belirler. O zaman söz<br />

konusu örnekler Òöyle olur:<br />

Vî tîr û kevanî bide min.<br />

Vê hesp û mehînê bibe sûkê.<br />

c) SÈrada yer alan adlarÈn kimisi tekil kimisi çofiuldur.<br />

O zaman adlarÈn her birinin önünde iÒaret sÈfatÈ bulunur ve sÈfat gibi<br />

olanlar da kendilerine uygun ek alÈrlar.<br />

— 225 —


Ör. : Tu van mirîÒkan, vî gayî, vê bizinê û wan beranan dibînî,<br />

sen bu tavuklarÈ, bu sÈfiÈrÈ, bu keçiyi ve o koçlarÈ görüyorsun.<br />

239. Ë Ò a r e t ( g ö s t e r m e ) z a m i r l e r i.<br />

Ev ve ew iÒaret zamiri görevi de yapar; o zaman «bu», «Òu», «bunlar»,<br />

«Òunlar» anlamÈna gelir.<br />

Ë∑ARET ZAMËRË OLARAK EV’ËN EK ALI∑I<br />

YalÈn durum :<br />

Tekil eril: ev, bu.<br />

DiÒil tekil: ev, bu.<br />

Çofiul ortak: ev, bunlar.<br />

Efiik durum :<br />

Eril tekil: evî (vî), bu.<br />

DiÒil tekil: evê (vê), bu.<br />

Çofiul ortak: evan (van), bunlar.<br />

Ë∑ARET ZAMËRË OLARAK EW’ËN EK ALI∑I<br />

YalÈn durum :<br />

Eril tekil: ew, Òu.<br />

DiÒil tekil: ew, Òu.<br />

Çofiul ortak: ew, Òunlar.<br />

Efiik durum :<br />

Eril tekil: ewî (wî), Òu.<br />

DiÒil tekil: ewê (wê), Òu.<br />

Çofiul ortak: ewan (wan), Òunlar.<br />

AÇIKLAMA. Ev ve ew iÒaret zamirleri, anlam defiiÒiklifii olmaksÈzÈn ha<br />

(han) ile birlikte de kullanÈlabilirler. O zaman tamlama takÈsÈ alÈrlar, çekim<br />

eki almazlar.<br />

— 226 —


Ev’Ènki: Evê ha ya da vîna (er. tek.).<br />

Eva ha ya da vêna (diÒ. tek,).<br />

Evên ha ya da vêna (vana ) (çofi. or.).<br />

Ew’Ènki: Ewê ha ya da wîna (er. tek.).<br />

Ewa ha ya da wêna (diÒ. tek.).<br />

Ewên ha ya da wêna (wana) (çofiul. or.).<br />

BatÈ afiÈzlarÈnda iÒaret sÈfatlarÈnÈn ha ile birleÒip büzüÒmeleri Òu sonucu<br />

verir :<br />

Vaya (er. ve diÒ. tek.), evê ha ve eva ha için.<br />

Vana (çofi. or.), evên ha için.<br />

Waya (er. ve diÒ. tek.), ewê ha ve ewa ha için.<br />

Wana (çofi.or.), ewên ha için.<br />

Görüldüfiü gibi bu büzülmelerden dolayÈ cinsler arasÈ ayrÈm ortadan kalkar,<br />

yalnÈz sayÈ farkÈ kalÈr.<br />

240. ËÒaret zamiri ev ve ew, iÒaret sÈfatÈ olarak kullanÈldÈklarÈ zaman<br />

anlamda aynÈ nüans farklarÈyla ayrÈlÈrlar.<br />

Ev yakÈn nesne ve varlÈklarÈ gösterir ve «bu», «Òu» anlamÈna gelir.<br />

Ew ise, tersine, mekânda ve zamanda uzak olan nesneleri ve varlÈklarÈ<br />

göstermeye yarar; «Òu» diye karÒÈlanabilir.<br />

Ëkisi bir arada kullanÈldÈfiÈ zaman, genellikle karÒÈtlÈk fikri vermeye yarar.<br />

Ör. : Ev hat, ew çû, bu geldi, Òu gitti; biri geldi, öteki gitti.<br />

Ev mezin e lê ew piçûk e, bu büyüktür, ama öteki küçüktür.<br />

241. Ev ve ew «bunu» ve «Òunu» anlamÈnda da kullanÈlabillirler; o<br />

zaman diÒil tekil gibi iÒlem görürler.<br />

Ör. : Min ev got, ben bunu dedim.<br />

Te ew Òanî min ne da, bana Òunu göstermedin.<br />

242. ÇatÈlÈ durumda iÒaret zamirleri.<br />

ËÒaret zamirleri baÒka öfielerle (ad, zamir, sÈfat) tamamlanmaya<br />

elveriÒlidirler. O zaman cins ve sayÈlarÈna denk düÒen tamlama takÈlarÈ alÈrlar.<br />

— 227 —


Ör. : Evê ko hat, bu, gelen.<br />

Eva ko li cem me ye, Òu bizde bulunan.<br />

Evên ko tu dibêjî, senin söyledifiin bunlar.<br />

Ewê ko mîr e, Òu emir olan.<br />

Ewa ko min jê hej dikir, Òu benim sevdifiim.<br />

Ewên ko me ew nas dikirin, Òunlar bizim tanÈdÈklarÈmÈz.<br />

ËÒaret zamirlerinin evê, eva, evên ve ewê, ewa, ewên çatÈlÈ biçimlerine<br />

Òu büzülmeler tekabül eder; ve çok yaygÈn olarak kullanÈlÈr.<br />

Yê, bu, evê ve ewê için (er. tek.).<br />

Ya, bu, eva ve ewa için (diÒ. tek),<br />

Yên, bunlar, evên ve ewên için (çofi. or.).<br />

243. Y ê , y a , y ê n ’ i n k u l l a n È l È Ò È.<br />

a) Adlarla.<br />

«Bununki», «Òununki», «onunki» anlamlarÈnÈ verir.<br />

Ör. : Tu kîjan hespî dibîni? — Yê Soro. Hangi atÈ görüyorsun?<br />

— Soro’nunkini.<br />

Ava bîra we honik e, lê ya kaniya me jê çêtir e, sizin kuyunun<br />

suyu serindir, ama çeÒmemizinki ondan daha iyidir.<br />

∑evên zivistanê dirêj in, yên havîne kurt in, kÈÒ geceleri<br />

uzundur, yazÈnkiler kÈsadÈr.<br />

b) SÈfatlarla.<br />

Çofiu zaman y’nin atÈlmasÈyla ê, a, ên kÈsa biçimlerini alÈrlar.<br />

Ör. : Hespê boz baÒ e, lê ê Òê bezatir e, boz at iyidir, ama al at<br />

daha hÈzlÈdÈr.<br />

Te destmala sor bijartiye an a kesk? KÈrmÈzÈ mendili mi yeÒil<br />

mendili mi seçtin?<br />

Reya me a dûr e, yolumuz uzaktÈr.<br />

Sêvên sor çêtir in an ên spî? KÈrmÈzÈ elmalar mÈ iyidir yoksa<br />

beyazlar mÈ?<br />

— 228 —


Durî te, Òevên min ên dirêj in, senden uzak, gecelerim uzundur.<br />

Xaniyê me ê spî ye, evimiz beyaz olanÈdÈr.<br />

AÇIKLAMA I. KarmaÒÈk niteleme bafilamÈnda ê, a, ên’in kullanÈmÈ için<br />

ilerde par. 284’e bak. AyrÈca par 110, AçÈklama’ya da bak.<br />

c) ∑ahÈs zamirleriyle bafilantÈlÈ olarak yê, ya, yên mülkiyet zamiri<br />

anlamÈ da verir.<br />

Yê min, ya min, yên min, benimki (er.), benimki (diÒ.), benimkiler.<br />

Yê te, ya te, yên te, seninki (er.), seninki (diÒ.), seninkiler.<br />

Yê wî, ya wî, yên wî, onunki (er.), onunki (diÒ.), onunkiler.<br />

Yê wê, ya wê, yên wê, onunki (er.), onunki (diÒ.), onunkiler.<br />

Yê me, ya me, yên me, bizimki (er.), bizimki (diÒ.), bizimkiler.<br />

Yê we, ya we, yên we, sizinki (er.), sizinki (diÒ.), sizinkiler.<br />

Yê wan, ya wan, yên wan, onlarÈnki (er.), onlarÈnki (diÒ.),<br />

onlarÈnkiler.<br />

AÇIKLAMA II. YukarÈda belirtilen kurala (bk. par. 137), yê, ya, yên ile<br />

temsil edilen nesnenin sahibi (maliki), aynÈ zamanda cümlenin de öznesidir,<br />

bu durumda dönüÒlü zamir xwe difier, min, te, wî, wê, me, we ya da wan<br />

zamirlerinin yerini alabilir. Yê xwe, ya xwe, yên xwe çatÈlarÈ o zaman ne<br />

olursa olsun bütün ÒahÈslar için mülkiyet zamiri rolü oynar.<br />

Yê min li vir e, benimki burdadÈr (özne: yê min).<br />

Ez yê xwe dibînim, benimkini görüyorum (özne: ez).<br />

Ez ya te dixwazim, seninkini istiyorum (özne: ez).<br />

Tu ya xwe difiroÒî? Seninkini satÈyorsun (özne: tu)?<br />

Em yên wî nas dikin, onunkileri biliyoruz, tanÈyoruz (öz.: em).<br />

Ew yên xwe nas dikin, onlar kendilerininkini tanÈyorlar (öz. ew).<br />

AÇIKLAMA III. ËÒaret zamirleri yê, ya ve yên ile aynÈ çatÈda yer alan<br />

karÒÈlÈklÈlÈk zamiri hev de mülkiyet zamiri yapÈmÈnda görev alÈr. KullanÈmÈ, bu<br />

özel durumda, par. 140’ta incelenen kurallara uygun olur.<br />

Ör. : Hevalên me hene, ez û tu, em yên hev nas dikin, dostlarÈmÈz<br />

var, ben ve sen, birbirimizinkini tanÈyoruz.<br />

— 229 —


d) ∑ahÈs zamirlerinden baÒka zamirlerle kullanÈm.<br />

Ör. : Yê ko, ya ko, yên ko,<br />

Yê kê, ya kê, yên kê?<br />

Ev kitêb ya kê ye? bu kitap kiminkidir?<br />

244. Belgisizlik takÈsÈnÈn î, e, en sonekleri çatÈ içinde baÒlÈbaÒÈna kullanÈldÈklarÈ<br />

zamanda zamir iÒlevi görürler, birinci sözcük, bazÈ durumlarda,<br />

bu zamirler yüklemle birlikte kullanÈldÈklarÈ zaman (bk. par. 110, AçÈkl. son),<br />

bu takÈmdan etkilenir (bk. par. 284).<br />

Ör.: Hespekî min î spehî hebû, benim güzel bir atÈm vardÈ.<br />

Destmaleke piçûk e sor, küçük kÈrmÈzÈ bir mendil.<br />

Ev gundî mezin e, bu köy büyüktür.<br />

Avên çemên zozanan en sar in, yaylalarÈn dere sularÈ sofiuktur.<br />

AÇIKLAMA. Yê, ya, yên; ê, a, ên ve î, e, en zamirlerinin, par. 243, AçÈkl.<br />

II’da gösterilen örnekler tipindeki çatÈlarÈnda kullanÈmÈnda bir ölçüde<br />

gevÒeklik vardÈr. ∑öyle dense de yalnÈÒ yapÈlmÈÒ olmaz :<br />

Avên çemên zozanan ên sar in.<br />

Atasözü. ∑ûÒa dilan, wekê diÒkê, cebar nabe, gönül bir billûrdur,<br />

kÈrÈlÈnca onarÈlamaz.<br />

— 230 —


XXI. BELGËSËZLËK<br />

VE SORU SIFATLARI VE ZAMËRLERË<br />

ËLGË ZAMËRLERË<br />

245. B e l g i s i z s È f a t v e z a m i r l e r.<br />

AynÈ sözcükler bu iki iÒi de gördüfiünden belgisiz sÈfat ve zamirler bu<br />

paragrafta alfabetik sÈrayla inceleneceklerdir.<br />

Belgisiz sÈfatlarÈn iliÒkin olduklarÈ sözcükten daima önce geldifii ve cinsce<br />

de, sayÈca da defiiÒmez kaldÈfiÈ hatÈrlanacaktÈr.<br />

Belgisiz zamirlerin kullanÈmÈndaki çeÒitlilik (ek alma ve sayÈ) her özel<br />

durum için ayrÈca belirtilecektir.<br />

1) Behvan (belgisiz zamir): falan.<br />

YalnÈz ve ancak filan ile birlikte kullanÈlÈr.<br />

2) Çend (belgisiz sÈfat ve zamir): birkaç, birçok, birileri.<br />

Belgisiz sÈfat :<br />

Ez çend salan li wî bajarî rûniÒtim, birkaç yÈl var ki o kentte oturdum.<br />

Te çend caran gotiye ko tûê ji min re binivîsînî, bana yazacafiÈnÈ birçok<br />

defa söyledin.<br />

Çend zaro hatin, birkaç çocuk geldi.<br />

Çend mîsalên din, birkaç baÒka örnek.<br />

Belgisiz zamir (ek alabilir); daima çofiul anlamÈ verir :<br />

Çend ji wan, aralarÈndan birkaçÈ, birçofiu.<br />

Çend hatin, çend çûn, birkaçÈ geldi, birkaçÈ gitti.<br />

Çendan genimê xwe firot, birkaçÈ bufidayÈnÈ sattÈ.<br />

AyrÈca bak par. 247 ve 248.<br />

— 231 —


3) Çendek, belgisiz zamir çend ile aynÈ anlamda ve aynÈ biçimde kullanÈlÈr.<br />

4) Din (belgisiz sÈfat) : baÒka.<br />

Ör. : Yê (ya, yên) din, baÒka (er., diÒ., çofi.).<br />

Yekî (yeke) din, bir baÒka.<br />

TiÒtekî din e, bu baÒka Òey.<br />

Dojeh, yên din in, cehennem, baÒkalarÈdÈr.<br />

Careke din, baÒka sefer.<br />

5) Filan, filankes (eril ve diÒil belgisiz zamir, tekilken ek alabilir): filan,<br />

filankes.<br />

Ör. : Filanî (filên) got ko …, filan dedi ki…<br />

Çavê min bi filanê ketiye, filanÈ gördüm.<br />

Te îro filankes dît, bê î ko tu ji min re bibêjî, bugün filancayÈ<br />

gördün ama bana söylemedin.<br />

Behvan, falan sözcüfiü filan’Èn ikizidir ve yalnÈz bu zamirle birlikte kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Gelek caran, çofiu zaman, çofiu kez.<br />

Gelek ji wan çûne, aralarÈndan çofiu gitti.<br />

Xwedê gelekan dike ser reya xwar û gelekan jî digehîne<br />

rastiyê, TanrÈ onlarÈn çofiunu kötü yola iter ve birçofiunu da dofiru<br />

yola iletir (H.).<br />

Gelek’in belirteç olarak kullanÈmÈ için bk. par. 256.<br />

7) GiÒ, giÒk, gî (ek alabilen belgisiz zamir): herkes, hepsi.<br />

Ör. : Ew giÒkî dizane, o hepsini biliyor.<br />

GiÒkan (giyan) pê bawer dikir, herkes ona inanÈyordu.<br />

8) Hemî, hemû (iÒaret sÈfatÈ ve zamiri): bütün, tüm, hep.<br />

SÈfat :<br />

Hemî mirovên me çûne Òerî, bütün adamlarÈmÈz savaÒa gittiler.<br />

— 232 —


Di hemî dinyayê de mîna te nîne, bütün dünyada senin gibisi yoktur.<br />

Zamir (çofiulda ek alabilir) :<br />

Hemî reviyan, hepsi kaçtÈ.<br />

Ez hemiyan nas dikim, onlarÈn hepsini tanÈyorum.<br />

Siwarên me hemî berê xwe dane deÒtê, süvarilerimiz hep ovaya yöneldiler.<br />

9) Her (belirsiz sÈfat): her.<br />

Ör. : Dilê min dixwaze ko ez te her roj bibînim, gönlüm seni her gün<br />

görmek ister.<br />

Her car, her gav, her sefer, her defa.<br />

Her du, her ikisi.<br />

Her, belirteçlerin (bk. Böl. XXII) ve bileÒik belgisiz zamirlerin<br />

yapÈmÈnda geniÒ bir kullanÈm alanÈ bulur (bk. alttaki bend).<br />

10) Herçi, heçi (her + çi’den oluÒan sÈfat ve zamir): kim, kim ki, her<br />

kim, ne ki.<br />

SÈfat:<br />

Heçi gundî hebû dihat bajêr, köyde her kim varsa kente geliyordu.<br />

Zamir :<br />

Heçi welê dibêje, derewa dike, kim ki böyle konuÒuyor, yalan söylüyor.<br />

Herçi min hebû, min daê, ne ki bende vardÈ ona verdim.<br />

Herçi jar e, li havînê jî sar e, kim ki zayÈftÈr yazÈn bile üÒür (atasözü).<br />

Herçi ko, her kim ki.<br />

11) Herkes (her + kes’ten oluÒan zamir): herkes.<br />

ËnsanlarÈ belirtmek için ve yalnÈz tekil olarak kullanÈlÈr; eril efiik durum<br />

eki alabildifii gibi tamlama takÈsÈ da alabilir.<br />

Ör. : Herkes pê dizane, herkes onu biliyor.<br />

Min ji herkesî pirsî, herkese sordum.<br />

— 233 —


Herkesî ev kitêb xwendiye, herkes bu kitabÈ okudu.<br />

Herkesê mala me, tüm hane halkÈmÈz.<br />

12) HertiÒt (her + tiÒt’ten yapÈlan zamir): herÒey.<br />

Nesneleri göstermek için ve yalnÈz tekil olarak kullanÈlÈr; eril efiik durum<br />

eki alabildifii gibi tamlama takÈsÈ da alabilir.<br />

Ör. : HertiÒt hazir e, herÒey hazÈrdÈr.<br />

Ji hertiÒtî bêtir, herÒeyden fazla.<br />

HertiÒtê wê bedew bû, onda herÒey güzeldi.<br />

13) Heryek (her + yek’ten oluÒan zamir): herkes, herbir.<br />

CanlÈ varlÈklarÈ belirtmek için ve yalnÈz tekil durumda kullanÈlÈr; tekil eril<br />

ya da diÒil efiik durum ek alabilir.<br />

Ör. : Heryek çû îÒê xwe, herkes iÒine gitti.<br />

Heryekî pesna xwe dida, herkes övünüyordu.<br />

Heryekê jê hej dikir, herkes onu seviyordu.<br />

14) Hin (sÈfat ve zamir): bir, birkaç, bazen.<br />

SÈfat :<br />

Ör. : Hin hesp, birkaç at.<br />

Hin caran, bazen.<br />

Hezar û hin, bin bir.<br />

Zamir : hin ve ikiz hinek daima «birkaç, birçok» anlamÈnda kullanÈlÈr ve<br />

efiik durum eki alabilir.<br />

Ör. : Hin (hinek) hatin, birçofiu geldi.<br />

Ezê hinan (hinekan) bi xwe re bibim, birkaçÈnÈ birlikte<br />

götürecefiim.<br />

Hinên (hinekên) din hene, birçok baÒkalarÈ da var.<br />

Hin (hinek) pekiÒtirmeli olarak «kimisi… .kimisi» anlamÈnda çokça kullanÈlÈr.<br />

— 234 —


Ör. : Hin (hinek) pê dikenin, hin (hinek) jê digirîn, kimisi buna<br />

gülüyor, kimisi afilÈyor.<br />

AÇIKLAMA. Hinek «az», «biraz» anlamÈna da gelir, hindik ya da hindek<br />

de aynÈ anlamda kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Te hindek xwar, sen az yedin.<br />

Hinekî (hindikî) bide min, biraz bana ver.<br />

Bir de hinekî din, biraz sonra deyimi var.<br />

15) Hîç (zamir): hiç.<br />

Az kullanÈlÈr.<br />

16) Kes, kesek (zamir): kimse;<br />

Hemen hemen yalnÈz olumsuz olarak «kimse» anlamÈnda kullanÈlÈr; eril<br />

tekil efiik durum eki alÈr.<br />

Ör. : Kes (kesek) ne hat, kimse gelmedi.<br />

Kesî (kesekî) ne gotiye…, kimse demedi ki,…<br />

AÇIKLAMA. Kes, zamir olarak kullanÈlan kes, kimse adÈndan baÒka bir Òey<br />

defiildir. Kesek hatiye «bir kimse (kiÒi) geldi» anlamÈnda çevrilebilir.<br />

«Herhangi bir kimse» genellikle yek sözcüfiü ile ifade edilir (bk. aÒafi. 21).<br />

17) Kî (zamir): kim, kim ki. Daima tekil olarak kullanÈlÈr; efiik durum: kê.<br />

Ör. : Kî li vir dimîne, burada kim kalÈyor.<br />

Keça kê be, kimin kÈzÈ olursa olsun,.<br />

(Par. 247’ye de bak.)<br />

18) TiÒtek (zamir): herhangi bir Òey, hiçbir Òey (olumsuz anlamda).<br />

Tekil eril efiik durum eki alÈr.<br />

Ör. : TiÒtek heye, herhangi bir Òey var.<br />

Ez nawêrim ji te re tiÒtekî bibêjim, sana hiçbir Òey söylemeye<br />

cesaretim yok.<br />

19) Mirov, adam, insan, gayri Òahsi anlamda zamir gibi kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Mirov dibêje ko…, adam diyor ki…, deniliyor ki…<br />

— 235 —


Heta ko mirov nekeve nava gund, xaniyan nabîne, insan<br />

köyün ortasÈna ulaÒmayÈncaya kadar evler görünmez (H.).<br />

TiÒtine welê bi serê mirov nakevin, böyle Òeyler insanÈn aklÈna gelmez.<br />

20) Tu, çu (sÈfat ve zamir): hiçbir, hiç kimse, hiç.<br />

SÈfat :<br />

Tu mirov nîne ko jê natirse, ondan korkmayacak adam yoktur.<br />

Tu, belgisiz sÈfat, birçok belgisiz bileÒik zamirin yapÈmÈna katÈlÈr (bk.<br />

aÒafiÈdaki bent).<br />

Zamir: Tu, çofiul efiik durum eki alabilir. O zaman da «hiç», «hiç kimse»,<br />

«hiç bir Òey» anlamÈ vermeye elveriÒlidir.<br />

Ör.: Tu ne hat, hiç kimse gelmedi.<br />

Min tu ne dît, hiç kimseyi görmedim (ya da bafilamÈna göre: onu<br />

görmedim, hiç bir Òey görmedim).<br />

Ez tu nizanim, hiç bir Òey bilmiyorum.<br />

Ez tiwan nabînim, hiç kimseyi görmüyorum, bir Òey görmüyorum.<br />

Tiwan ne xwar, kimse yemek yemedi.<br />

Tiyên wan, onlardan hiç biri (-yên, belirli çofiul takÈsÈ).<br />

21) Tukes (tu + kes’ten oluÒan zamir): hiç kimse. Eril tekil efiik durumu<br />

eki alÈr.<br />

Ör.: Tukes pê nikare, hiç kimsenin ona gücü yetmez.<br />

Ez tukesî nas nakim, ben hiç kimseyi tanÈmÈyorum.<br />

Evê ji tukesî re nebêje, bunu hiç kimseye söyleme.<br />

22) TutiÒt (tu + tiÒt’ ten oluÒan zamir): hiç bir Òey. Eril tekil efiik durum<br />

eki alÈr.<br />

Ör. : Min tutiÒt pêda nekîr, hiç bir Òey bulamadÈm.<br />

Ez tutiÒtî jê re nadim, ona hiç bir sey vermeyecefiim.<br />

23) Xelk, halk, insanlar, gayri Òahsi anlamda «adam, insan» gibi kullanÈlÈr.<br />

DiÒil efiik durum eki alÈr.<br />

Ör.: Xelk jê hej nakin, o sevilmez, halk onu sevmez.<br />

Xelkê digot ko… halk diyor ki…, diyorlar ki…<br />

— 236 —


24) Yek (zamir): bir, biri. Genelde tekil olarak kullanÈlÈr. Her iki cinse<br />

göre ad takÈsÈ alabilir. ÇatÈlmÈÒ durumda da rastlanabilir.<br />

Ör. : Yek hat, biri geldi.<br />

Yekî digote yekê, biri(er) birine (diÒ) diyordu.<br />

Yekî din, yeke din, bir baÒkasÈ (er.), bir baÒkasÈ (diÒ.).<br />

Ez bawer nakim ko li dinyayê yeke din peyda bibe,<br />

sanmamki dünyada bir baÒka öylesi bulunsun.<br />

Yek dihat, yek diçû, biri gelip biri gidiyordu.<br />

AÇIKLAMA. Belgisiz yek zamirinin Òu kullanÈmlarÈ vardÈr :<br />

Yek bi yek, yekê yekê, yeko yeko, yekan yekan, birer birer (er.) birer<br />

birer (diÒ.), art arda.<br />

Daha baÒka :<br />

Ew wan yek bi yek (yekan yekan) dihijmêre, onlarÈ birer birer sayar.<br />

Ev yek, buradaki, Òuradaki, bu, Òu.<br />

Li ber vê yekê, bunun için, onun için.<br />

Ew yek, burdaki, Òurdaki.<br />

Çavên min li wê yekê keti bûn, Òurdakini gözüm ÈsÈrÈyor.<br />

246. Eyn, wek, x¨eyr.<br />

BazÈ kullanÈmlarÈndan dolayÈ, belgisiz sÈfat ve zamir olarak Kürtçeye<br />

Arapçadan geçmiÒ olan eyn ( ), aynÈ ve x¨eyr ( ), gayri sözcüklerini<br />

de anmak gerek, ama bunlar oldukça seyrek kullanÈlÈr.<br />

Ör.: Eynê ev, aynÈ bu.<br />

Eynê ev e, tÈpatÈp aynÈdÈr.<br />

Xeyrê wî, ondan baÒka.<br />

Wek, wekî, weke, wey için de aynÈ Òeyler söylenebilir. ª yek’in büzülmesi<br />

sonucunda ortaya çÈkmÈÒa benzeyen bu sözcükler «gibi» anlamÈna gelir.<br />

Ör. : Wek te, wekî te, weke te, senin gibi.<br />

Wek hev, benzer.<br />

— 237 —


Wekî xwe, weke xwe, oldufiu gibi.<br />

Weke xwe kirin, aklÈna eseni yapmak.<br />

247. S o r u s È f a t v e z a m i r l e r i.<br />

Belgisiz sÈfat ve zamirler hakkÈnda 245. paragrafÈn baÒlangÈcÈnda yapÈlan<br />

açÈklama soru sÈfat ve zamirlerine de aynen uygulanabilir.<br />

1) Çend (sÈfat ve zamir): kaç?<br />

SÈfat:<br />

Ör. : Çend brayên te hene? Kaç kardeÒin (erkek) var?<br />

Brayên te çend in? AynÈ anlam.<br />

Çend zaro hazir bûn? Kaç çocuk vardÈ (mevcuttu)?<br />

Hon çend bûn? Kaç kiÒiydiniz?<br />

Ev gundor bi çend qirûÒan e? Bu kavun kaç kuruÒtur?<br />

Zamir: genellikle yalnÈz çofiul olarak kullanÈlÈr. Efiik durum eki alabilir ve<br />

çatÈlÈ durumda da görülebilir.<br />

Ör. : Çend in? Kaç tanedirler?<br />

Çend hene? Kaç tane var?<br />

Te çend hene? Sende kaç tane var?<br />

Çendên te hene? AynÈ anlam.<br />

Ev sêv bi çend in? Bu elma kaça?<br />

Tu çendan dixwazî? Kaç tane istiyorsun?<br />

∑unlar da var :<br />

Saet çend e? Saat kaç?<br />

Saet bi çend e? Saat kaça?<br />

2) Çi (sÈfat ve zamir): hangi? Ne?<br />

SÈfat :<br />

Ör. : Ew çi tiÒt e? Bu nedir.<br />

Ew çi tiÒtî dixwaze? Ne istiyor?<br />

Ew çi kesî ye? Kimdir o?<br />

— 238 —


Zamir : Daima tekil kullanÈlÈr. TakÈ almaz.<br />

Ör. : Çi heye? Ne var?<br />

Ev çi ye? Bu nedir?<br />

Tu çi dibêjî? Ne diyorsun?<br />

Ji bona çi? Niçin?<br />

Ji ber çi? Ne için?<br />

Ez nizanim çi pê bikim, ne yapayÈm bilemiyorum.<br />

ÇatÈlÈ halde de bulunabilir.<br />

Ör. : Çiyê te ye? -Pismamê min. Senin neyin oluyor? -Amcam ofilu.<br />

Çiyê min tê de ye? Benimle ne ilgisi var?<br />

3) Kî (iki cinse de özgü zamir): kim? Efiik durumda kê olur.<br />

Ör. : Ev kî ye? Bu kim?<br />

Yê ko hat, kî bû? O gelen kimdi?<br />

Kî hatin? Kimler geldi?<br />

Tu kê dibînî? Kimi görüyorsun?<br />

Duhî, tu li cem kê bûyî? Dün, kimlerdeydin?<br />

Kê kî kuÒt? Kim kimi öldürdü?<br />

Kê ev got? Bunu kim dedi?<br />

Keça kê ye? Bu kimin kÈzÈ?<br />

4) Kîjan, kîjik (sÈfat ve zamir): hangi, hangisi, hangileri?<br />

SÈfat :<br />

Ör. : Ew ji kîjan gund e? O hangi köydendir?<br />

Tu kîjan mirovî dibînî? Hangi adamÈ görüyorsun?<br />

Zamir : iki cins ve iki sayÈ için de ek alabilir.<br />

Tekil.<br />

YalÈn durum kîjan, kîjik hangi (er.), hangi (diÒ.).<br />

Eril efiik durum kîjanî, kîjikî hangi (er. ve diÒ.).<br />

DiÒil efiik durum kîjanê, kîjikê hangi (diÒ.).<br />

— 239 —


Çofiul<br />

YalÈn durum kîjan, kîjik hangileri (er. ve diÒ.).<br />

Efiik durum (iki cins) kîjanan, kîjikan hangileri (er. ve diÒ.).<br />

Ör. : Kîjan derketiye ? Hangisi çÈktÈ ?<br />

Kîjanî (kîjanê) tu dîtî? Hangisi seni gördü?<br />

Kêfa te ji kîjanan re tê? Hangileri hoÒuna gidiyor?<br />

Tuê ji wan re kîjanan biÒînî? Hangilerini onlara göndereceksin?<br />

AÇIKLAMA I. Kîjik’in kullanÈmÈ kîjan’dan daha azdÈr.<br />

AÇIKLAMA II. Kîjik ve kîjan soru zamirlerinin, görünüÒe bakÈlÈrsa, «ki<br />

ji van yek» ve «ki ji van» sözcüklerinin büzülmesinden dofidufiu söylenebilir.<br />

5) Kû (sÈfat ve zamir): nere? Ancak bazÈ deyimlerde geçer.<br />

SÈfat :<br />

Ör. : Li kû derê? Nerede? Neresi?<br />

Ji kû derê? Nereden?<br />

Tu çûyî kû dere? Nereye gittin?<br />

Zamir :<br />

Ör. : Li kû? Nere?<br />

Ji kû? Nereden?<br />

248. Ë l g i z a m i r l e r i.<br />

1) Ko, ki en çok kullanÈlan ilgi zamiridir. Ek almaz ve kendinden önce<br />

gelen sözcükle niteleme bafilamÈnda normal çatÈ kurar.<br />

Ör. : Mirovê ko hat brayê min e, gelen adam benim kardeÒimdir.<br />

Mirovê ko te dît, senin gördüfiün adam.<br />

Mehîna ko baz da, kaçan kÈsrak.<br />

Yên ko welê dibêjin, böyle konuÒanlar.<br />

— 240 —


Destmalên ko wî kirîne sor in, onun satÈn aldÈfiÈ mendiller<br />

kÈrmÈzÈdÈr.<br />

TiÒtin hene ko tu pê nizanî, senin bilmedifiin Òeyler var.<br />

AÇIKLAMA. Bafilaç ko, bk. par. 264, ilgi zamiri ko ile karÈÒtÈrÈlmamalÈdÈr.<br />

Ör. : Tu zanî çi di dilê min de heye, gönlümde ne oldufiunu<br />

biliyorsun.<br />

Ji min pirsî me çi anî bû, ne getirdifiimizi bana sordu.<br />

Te çi danî beroÒê, tuê wî bixwî, tencereye ne koyduysan onu<br />

yersin (atasözü).<br />

3) TiÒtê ko, tiÒtê, ne, ne ki, anlamÈnda çevrilebilir.<br />

Ör. : TiÒtê ko min got rast e, ne dedimse dofirudur.<br />

TiÒtê ez zanim ev e, ne bildifiim budur.<br />

AÇIKLAMA. Kürtçede ilgi adÈlÈ çeÒitli baÒka biçimlerde de ifade edilir.<br />

Ör. : Mirovê ko navê wî ji bîra min çû bû, adÈnÈ unuttufium adam;<br />

TiÒtê ko xebera min jê nîn bû, hatina wî bû, haberimin<br />

olmadÈfiÈ Òey onun geliÒiydi.<br />

Havalê ko ez jê re dinivîsînim, mektup yazdÈfiÈm dost.<br />

Xulamê ko min hespê xwe destê wî da, atÈmÈ emanet ettifiim<br />

uÒak.<br />

Gundê ko tê de dareke gwîzê heye, ceviz afiacÈ bulunan köy.<br />

Atasözü. Yê ko ji jina xwe natirse ne tu mêr e, karÈsÈndan korkmayan<br />

erkek defiildir.<br />

Yê ko bi jina xwe nikare ne tu mêr e, karÈsÈnÈn hakkÈndan gelemeyen<br />

erkek defiildir.<br />

— 241 —


XXII. EDATLAR<br />

249. Kürtçede ön edatlar ile art edatlar aynÈ derecede kullanÈlÈr ve bunlar<br />

biraraya gelip «edat takÈmlarÈ» da oluÒturabilirler. Ön edatlar ile edat<br />

takÈmlarÈ, belirteç sayÈlan bazÈ deyimler dÈÒÈnda, efiik durum çekim eki<br />

alÈrlar. Efiik durumun bu kullanÈmÈna bakÈlarak edatlarla (ilgeçler) belirteçler<br />

ayÈrt edilebilir.<br />

250. Ö n e d a t l a r.<br />

AsÈl edatlar (ön edatlar) ile edat durumuna geçen adlar ya da baÒka<br />

sözcükler arasÈnda ayrÈm yapÈlacaktÈr.<br />

AsÈl edatlar (ön edatlar) ÒunlardÈr:<br />

Bi, ile, eÒlik, araçlÈk, aletlik fikri verir.<br />

Bê, -siz, -sÈz, vb.; -meden, -meksizin, vb.<br />

Di, sÈfia, içerme, davranÈÒ fikri ifade eder.<br />

Ji, uzaklaÒma, kesip atma, gitme fikri ifade eder.<br />

Li, verme, yükleme, yer belirleme fikri ifade eder.<br />

BazÈ adlar ve sÈfatlar ya da bunlarÈn türemiÒ biçimleri, ayrÈca bazÈ<br />

büzülmüÒ biçimleri ya da Arapça ve Türkçeden alÈnmÈÒ bazÈ sözcükler de<br />

edat gibi kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Ber, a. er., ön, cephe, yüz: ber, ön, ileri.<br />

Serî, er., baÒ: ser, üstünde.<br />

(Ji) bo, (ji) bona (ji bûyîna’nin büzülmüÒü…, varlÈfiÈyla…), için,<br />

yararÈna.<br />

Böyle sözcükler özellikle edat takÈmlarÈ yapÈmÈna yarar; bk. aÒafiÈda ber,<br />

nav, ser, vb.<br />

251. A r t e d a t l a r.<br />

— 242 —


AsÈl edatlarÈn anlamÈnÈ pekiÒtirmeye yarar ve genellikle onlarla bir çatÈda<br />

yer alÈrlar. EdatlarÈn ilgili oldufiu söz ya da sözcüklerden sonra gelirler.<br />

Ör. : Ji te re, sana.<br />

Art edatlar istisnai olarak ön edatsÈz kullanÈlÈrlar.<br />

Ör. : Dû re, sonunda, nihayet.<br />

PiÒt re, aynÈ anlam;<br />

Art edatlar üç tanedir :<br />

… de, içerme, davranÈÒ, yer fikri (di…de, içinde).<br />

… re, verme, yükleme, geçiÒ fikri (ji …re, ye, ya).<br />

… ve, eÒlik, hareket, aidiyet fikri (bi …ve, ile).<br />

AÇIKLAMA I. Birçok afiÈzlarda, özellikle BatÈda, de, re, ve edatlarÈ da,<br />

ra, va olur.<br />

AÇIKLAMA II. Der belirteç ve ön edadÈ, bazen ama nadiren, art edat rolü<br />

oynar : ji…der, dÈÒÈnda, hariç.<br />

252. E d a t t a k È m l a r È.<br />

Birçok edattan ya da bir yahut birkaç ön edat ile art edattan oluÒan<br />

sözcük takÈmlarÈna «edat takÈmÈ» diyecefiiz.<br />

Ör. : Li ber…, önüne, önünde.<br />

Bi ser…de, üstünde.<br />

Di ser…re, üstten, -in üstünden.<br />

Di bin…re, alttan, altÈndan.<br />

AÇIKLAMA. Ön ve art edatlar arasÈndaki olasÈ çeÒitli birleÒmelerin<br />

anlamÈnÈn oynak ve defiiÒken oldufiu ve birçok «edat takÈmÈ’nÈn» çift anlam<br />

taÒÈdÈfiÈ, bu bölümün okunmasÈyla anlaÒÈlacaktÈr. Bunu, hem lehçelerin,<br />

afiÈzlarÈn çoklufiu, hem de dildeki esneklik bakÈmÈndan, istenileni ifade için<br />

normal bir sonuç saymak gerekir. AyrÈca, benzer nedenlerle, edat olarak<br />

verilen bazÈ sözcüklerin sÈfat ve belirteçler arasÈnda sayÈlabilecefii de görülecektir<br />

(örnefiin, berî, raser, rex, gibi); yarÈ edadÈmsÈ kullanÈmlarÈ gene de<br />

bugünkü Kürtçenin durumunu yansÈtmaktadÈr.<br />

— 243 —


253. AçÈklamanÈn rahatlÈfiÈ bakÈmÈndan, edatlar aÒafiÈda alfabetik sÈra ile<br />

birer birer ve aynÈ zamanda birleÒikleriyle birlikte incelenmiÒtir.<br />

1) Bal ya da ba (bi alî’nin büzülmüÒü), -den yana, yönüne, dofiru,<br />

yanÈnda (hareketli ya da hareketsiz), göre.<br />

Ba min, benim evimde, benim yanÈmda, bende.<br />

Li bal min, aynÈ anlam.<br />

Ji bal apê xwe dihat, amcasÈnÈn yanÈndan geliyordu.<br />

Bal… ve, yönünde, -e dofiru.<br />

2) Ber, berî (ber, er., ön, yüz, cephe), önünde, karÒÈsÈnda, karÒÈda, -e<br />

dofiru (hareketli ve hareketsiz).<br />

a) Ber hev, karÒÈ karÒÈya.<br />

Herwekî here ber mirinê (H.), sanki ölüme gidiyordu.<br />

b) Berî (artÈk kullanÈmdan kalkmÈÒ olan ber ji’den), önce; özellikle<br />

zaman fikri verir.<br />

Berî nîvro, öfilenden önce.<br />

Berî her tiÒtî, her Òeyden önce.<br />

Di benda berî wê da (H.), bundan önceki makalede.<br />

Berî ko, önceki (beriya ko da denir).<br />

c) Ber bi…, yönünde, dofiru.<br />

Ber bi rohelatê çû, dofiu yönünde gitti.<br />

Ber bi êvarê, akÒama dofiru.<br />

Ber bi xêr e, iyi gidiyor, iyileÒiyor.<br />

d) Ber bi…ve, yönünde, -den yana, -e dofiru (yaklaÒma).<br />

Ber bi min ve dihat, bana dofiru geliyordu.<br />

e) Di ber, üstünde, hakkÈnda.<br />

Di ber hev didin, kavga ediyorlar, dövüÒüyorlar (deyim).<br />

f) Di ber…de, önde, önünde (hareketsiz), için.<br />

Di ber mala me de darek heye, evimizin önünde bir afiaç var.<br />

Di ber hev de, karÒÈ karÒÈya, yan yana.<br />

— 244 —


g) Di ber…re, önünden, boyunca.<br />

Di ber qesrê re derbas bû, sarayÈn önünden geçti.<br />

h) Di ber…ve, karÒÈsÈnda, dolayÈsÈyla.<br />

Di ber vê xebata hêja ve (H.), bu defierli çalÈÒma karÒÈsÈnda.<br />

i) Ji ber, karÒÈsÈnda, nedeniyle, için.<br />

Ji ber wî rabû, onun karÒÈsÈndan kaçtÈ.<br />

Ji ber çi? Niçin? Neden dolayÈ?<br />

Ji ber ko, çünkü.<br />

Ji ber vê yekê, bundan dolayÈ, bunun için.<br />

Ji ber vê hindê, bunun içindir ki.<br />

Ji ber xwe, kendilifiinden.<br />

j) Ji ber…re, için.<br />

Az kullanÈlÈr.<br />

k) Ji ber…ve, önünde, yerine, yerinde, adÈna, tarafÈndan.<br />

Ji ber mîr ve rabû, beyin önünde ayafia kalktÈ (saygÈ için)<br />

Min ∑emso ji ber Tacîn ve Òand bajêr, Tacîn’in yerine ∑emso’yu kente<br />

gönderdim.<br />

Ji ber wî ve, onun yerine, onun adÈna, onun tarafÈndan.<br />

AynÈ zamanda uzaklaÒma fikri de verebilir:<br />

Ji ber Òîr ve kirin, sütten kesmek.<br />

l) Li ber, önünde, yanÈnda, ile, göre, için, üzere.<br />

Li ber Òêx disekinîn, Òeyhin önünde ayakta duruyorlar.<br />

Li ber mirinê ye, ölmek üzeredir.<br />

Li ber nanê xwe penîr dixwe, ekmefiiyle birlikte peynir yiyor.<br />

Ev gotin li ber xelkê eyb e, bu söz halkÈn gözünde ayÈptÈr.<br />

Li ber Xwedê, Allah aÒkÈna.<br />

3) Bê, bêî, -siz, gayri, -den baÒka, -e karÒÈ, dahasÈ.<br />

Bê min, bensiz.<br />

Bê tiÒt, hiç bir Òeysiz.<br />

Bê lez û tirs, acelesiz ve korkusuz; sakin olarak.<br />

Bê wan kes ne hat, onlardan baÒka hiç kimse gelmedi.<br />

— 245 —


Bêî tu diÒwariyê, hiçbir güçlük olmadan.<br />

Bêî ko, olmaksÈzÈn.<br />

Bêî ko te bigota, min zanî bû, sen demiÒ olmasan da ben biliyordum.<br />

Ev erdê han ê gelê kurd e û bê wan kes tê de rûnane (H.), Bu toprak<br />

Kürt halkÈnÈndÈr ve ona aittir, baÒka hiç kimse orda oturmuyor.<br />

Bê zimanê xwe, gelemperiya xelkên vî bajarî bî tirkî dizanin (H.),<br />

bu kentin insanlarÈnÈn çofiu, kendi öz dillerinden baÒka Türkçe bilirler.<br />

Bê gotiniya min kir, benim görüÒüme aykÈrÈ davrandÈ.<br />

4) Bi, ile, tarafÈndan, vasÈtasÈyla, onunla, göre, vb.<br />

a) ile, tarafÈndan (araç; tarz, zaman da ifade eder).<br />

GoÒt bi kêra xwe birî, eti bÈçafiÈ ile kesti.<br />

Dinya bi dor e, ne bi zor e, dünya sabÈr ile yürür, Òiddet ile defiil<br />

(atasözü)<br />

Xaniyê xwe bi destên xwe ava kir, evini kendi elleriyle yaptÈ.<br />

Bi darê zorê, zorla (sopa zoruyla).<br />

Gundê me bi dêstê Hemo hatiye Òewitandin, köyümüz Hemo<br />

tarafÈndan yakÈldÈ (Hemo’nun eliyle yakÈldÈ).<br />

Bi sivikahî, kolaylÈkla.<br />

Bi vî avayî, bu tarzda, böylece.<br />

Bi qencî, iyilikle (belirteç).<br />

Bi çend? Kaça?<br />

Yek heye, bi sedî; sed heye, ne bi yekî, bir tekil yüze defier ve yüz<br />

tanesi bir etmez (atasözü).<br />

Bi carekê, bir anda, ansÈzÈn.<br />

Bi tenê, bi tena xwe, yalnÈz baÒÈna.<br />

Bi xwe, kendi, Òahsen, bizzat.<br />

Mîr bi xwe hat, emir (bey) Òahsen geldi.<br />

Hon xwe bi xwe, bizzat siz.<br />

Bi gotinê, lafzen, sözle.<br />

Bi navê Xudayê pak ê dilovan û mihrivan, esirgeyen ve bafiÈÒlayan,<br />

pak TanrÈ adÈna.<br />

PiÒtî rohelatê bi du saetan, güneÒin dofiuÒundan iki saat sonra.<br />

— 246 —


) Ëçinde, üzerinde.<br />

Pere bi bêrika xwe xist, parayÈ cebine koydu.<br />

Bi hewa ket, uçtu (harfi harfine: havaya düÒtü).<br />

c) Göre.<br />

Bi min, bana göre.<br />

Bi a min bike, benim tavsiyeme göre hareket et.<br />

d) Bi bazÈ fiillere tümleç ya da yüklem sokmaya da yarayabilir.<br />

Ez bi Òivan bûm, ben çoban oldum.<br />

Tu hêj bi Kurmancî nizanî, sen daha Kürtçe bilmiyorsun.<br />

MîÒo gayê xwe bi firotin da, MîÒo öküzünü satÈÒa çÈkardÈ.<br />

e) Bi …de, üstünde, arasÈnda.<br />

Destmala min bi avê de çû, su mendilimi götürdü (tam kar. mendilim<br />

suyun üstünde gitti).<br />

Bi rê de, yolda, yol üstünde.<br />

Ez bi dehl û rêlan diçûm nêçîra hirça (H.), afiaçlar ve ormanlar<br />

arasÈndan ayÈ avÈna gidiyordum.<br />

f) Bi …re, ile (birlikte), yoluyla, arasÈndan, ardÈndan.<br />

Gurgîn bi min re hat, Gurgîn benimle geldi.<br />

Em pev re çûn, birlikte gittik (pev: bi hev’in büzülmüÒü).<br />

Pê re, onunla (pê: bi wî, bi wê’nin büzülmüÒü).<br />

Bi derencê re hilkiÒiya, merdivenden çÈktÈ.<br />

g) Bi…ve, ile (beraberlik, aidiyet, bitiÒiklik).<br />

Mîr bi sed siwarî ve bi rê ket, emir yüz süvari ile yola koyuldu.<br />

∑emso bi min ve ye, ∑emso benimledir (yani bana bafilÈdÈr).<br />

Axa, bi deh gundên xwe ve, bawer dike Keyxosrow e, afia, on köyü<br />

ile kendini Keyhüsrev sanÈyor (atasözü).<br />

Botan bi Behdînan ve ye, Botan (Kürt ili) Behdînan’la (BaÒka bir Kürt<br />

ili) bitiÒiktir.<br />

Bi ser û berê xwe ve, tamamiyle, baÒtan baÒa, baÒtan ayafia.<br />

— 247 —


AÇIKLAMA. Çok yaygÈn bir kullanÈm olarak bi wî, bi wê normal olarak<br />

büzülme sonucu pê’ye, çok nadir olarak da vê’ ye döner.<br />

Ör.: Ez pê dizanim, onu biliyorum.<br />

Tukes pê nikare, kimse onunla baÒa çÈkamaz.<br />

Ez pê dixebitim, onun üzerine çalÈÒÈyorum.<br />

Ew pê hesiya, farkÈna vardÈ, ondan haberdar oldu.<br />

Dilê min pê diÒewite, ona acÈdÈm (tam karÒ.: kalbim onun için<br />

yanÈyor).<br />

Hev, êk eÒdeÒ zamirleri ile büzülme pev, pêk, vêk verir.<br />

Ör. : Pêk anîn, kotarmak, gerçekleÒtirmek.<br />

Pev çûn, dövüÒmek, kavga etmek.<br />

Pev re, vêk re, birlikte, beraber.<br />

5) Bil, ayrÈ, hariç, baÒka (her halde Arapça bila’dan).<br />

Bilî wî, ondan ayrÈ.<br />

Ji bil min ve kes ne ma bû, benden baÒka, kimse kalmamÈÒtÈ.<br />

6) Bin (ad olarak bin, er., dip, alt), alt, altÈnda.<br />

a) Bin av bûn, dalmak, batmak.<br />

b) Di bin… de, altÈnda (hareketsiz).<br />

Hespê min di bin min de hate kuÒtin, atÈm altÈmda ölmüÒtü.<br />

Kursî di bin masê de ye, sandalye masanÈn altÈndadÈr.<br />

Sed gund di bin destê wî de bûn, yüz köy onun yönetimindeydi.<br />

c) Di bin …re, altÈnda, altÈndan.<br />

Malên xelkê delal danî bûn di bin malên me re, sevgilinin<br />

(oymafiÈnÈn) çadÈrlarÈ bizimkilerin altÈna kurulmuÒtu (halk ÒarkÈsÈ).<br />

Di bin çavan re li min dinêre, alttan alta beni süzüyor.<br />

d) Ji bin, üstten.<br />

Destê xwe ji bin kulavê xwe derîne, elini kepenefiinden çÈkar.<br />

e) Ji bin…de, ji bin’le aynÈ anlamda.<br />

f) Ji bin …ve, alt tarafÈndan.<br />

Ji bin pirê ve derbas bû, köprünün altÈndan geçti.<br />

— 248 —


g) Li bin, altÈnda, altÈndan, (hareket ile).<br />

Were li bin darê rûne, gel afiacÈn altÈnda otur.<br />

7) (Ji) bona, (ji) bo (varlÈfiÈyla…anlamÈnda ji bûyîna’nin büzülmüÒü),<br />

için, dolayÈsÈyla.<br />

Ezê (ji) bona (ji bo) zaroyên xwe bixebitim, çocuklarÈm için<br />

çalÈÒacafiÈm.<br />

Gula ko min çinî ji bona (bo) te ye, kopardÈfiÈm gül senin içindir.<br />

Pezê nêr ji bo kêrê ye, koç bÈçak içindir (atasözü).<br />

Ji bo vê, ji bo vê yekê, bunun için, bu nedenle, bundan dolayÈ.<br />

Ji bo hin ramanên siyasî (H.), bazÈ siyasi art düÒüncelerde.<br />

Ji bona Xwedê, Allah aÒkÈna.<br />

AÇIKLAMA. (Ji) bona, (ji) bo, lehçelerde kullanÈlan ikizler de içerir:<br />

seba, sebo, sebona, sewa, seva.<br />

8) Cem (belki de Arapça ’den), -de, nezdinde, yanÈnda.<br />

Cem me, bizde, bizim evde.<br />

Li cem, bizde, -de, nezdinde (hareketli ya da hareketsiz).<br />

Ji cem apê min hatiye, amcamÈn yanÈndan (evinden) geldi.<br />

9) Der, üstünde, dÈÒÈnda (edat olarak az kullanÈlÈr; daha çok belirteç kullanÈmÈ<br />

yaygÈndÈr).<br />

Der heqê wan, onlarÈn hakkÈnda.<br />

Ji der vê avê, bu akarsuyun öte yanÈnda.<br />

Xwiya ye ko nivîsevan lîwa Rihayê derî Kurdistanê dihesibîne<br />

(H.), yazarÈn Urfa ilini Kürdistan’Èn dÈÒÈnda saydÈfiÈ görülüyor (derî, der<br />

ji’nin büzülmüÒü).<br />

Ji derveyî …, dÈÒÈnda, ayrÈ (yer belirteci olarak ji derve dÈÒarÈ; yî, ji’nin<br />

büzülmüÒü).<br />

10) (Ji) dêl (her halde Arapça bedel ’den) , yerine. Az kullanÈlÈr.<br />

Ji dêl xweÒiyê, te dilê me ji xema û kesera dagirtiye, kalbimizi sevinç<br />

yerine gam ve acÈyla doldurdun (Lavij, Yezidi din kitabÈ, Hawar, sayÈ 25).<br />

11) Di, aidiyet, durum, vb. fikri verir.<br />

— 249 —


a) Ekleme ve niteleme bafiÈntÈlarÈ kurmaya yarayabilir (bk. par. 110).<br />

Hespê di Soro, Soro’nun atÈ.<br />

Çiyayên di bilind, yüksek dafilar.<br />

b) Ëçinde, üstünde (hareketli ya da hareketsiz).<br />

Vî kefçî di Òorbê meke, pîs e, bu kaÒÈfiÈ çorbaya sokma, pistir.<br />

Ez di xwe fekirîm, (kendi kendime) düÒündüm.<br />

Halan di hev dan, birbirlerini yüreklendirdiler.<br />

Merhem di xwe da, merhem süründü.<br />

Zanîna min di vî warî (H.), bu konuda bildifiim Òey.<br />

AÇIKLAMA. Zamirlerle yan yana gelen di Òu büzülmeleri yapar tê (di wî,<br />

di wê), tev (di hev), têk (di êk).<br />

Tev, tev de, tevî (di hev li’nin büzülmüÒü) çofiu zaman «birlikte», «ile»<br />

anlamÈnda kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Emê tev de herin, birlikte gidecefiiz.<br />

Ez welatê xwe tevî xelkên xwe çêtirî biyaniyan dinasim (H.),<br />

ben kendi ülkemi, kendi insanlarÈmÈ yabancÈlardan daha iyi bilirim<br />

(çêtirî, çêtir ji’nin büzülmüÒü).<br />

c) Di…de, içinde (hareketsiz), esnasÈnda, sÈrasÈnda, vb.<br />

Ez zanim di bêrîka te de çi heye, senin cebinde ne oldufiunu biliyorum.<br />

Di bajarê me de, sûkeke mezin heye, kentimizde büyük bir pazar<br />

(çarÒÈ) var.<br />

Di van rojan de, bu günlerde.<br />

Di wê wextê de, o zamanda.<br />

Di gavê de, anÈnda, derhal.<br />

Min hîn di spehîtiya te de tukes ne ditîye, daha senin kadar güzel<br />

kimse görmedim.<br />

AÇIKLAMA. Di…de takÈmÈndaki di edatÈ bazen kalkar.<br />

Ör. : Her tengiyê de ma, o hep sÈkÈntÈ içinde kaldÈ.<br />

d) Di …re, -den, arasÈnda, yoluyla.<br />

Em di newalekê re derbas bûn, bir vadiden geçtik.<br />

Tê re (di wî (wê) re), arasÈndan.<br />

— 250 —


e) Di…ve, içinde (hareketli), arasÈndan, yoluyla.<br />

Ez di deÒtê ve hatim, ovadan geldim, ova yoluyla geldim.<br />

Min bizmar di dîwêr ve kir, çiviyi duvara çaktÈm.<br />

12) Digel (di+gel, er., grup), ile (birlikte), rafimen.<br />

Digel hev, birlikte.<br />

Digel min bû, o benimle idi.<br />

Digel vî çendî, bununla birlikte.<br />

Digel vê hindê, buna rafimen, oysa.<br />

13) Dor (ad, dor, diÒ., sÈra), çevre.<br />

Di dora me de, li dora me, çevremizde, etrafÈmÈzda.<br />

Dor’un dorhela diye bir de ikizi vardÈr.<br />

14) Fena, bk. mîna.<br />

15) Gir (ad, gir, er., ).<br />

Ji girê min ve, bana rafimen.<br />

16) Gor (Türkçe göre’den), göre.<br />

Li gora vê kitêbê, bu kitaba göre.<br />

Li gora min, bana göre.<br />

Li goreyî xwe, onun kendi görüÒüne göre.<br />

17) Heta, hetanî, heyanî, bk. ta.<br />

18) Hinda, nezdinde (Arapça ).<br />

19) Jêlî, jîrkî, -den beri (az kullanÈlÈr).<br />

20) Ji, den, arasÈ, arasÈnda, ile (araç), den beri.<br />

a) -den.<br />

Mala min ji bajêr dûr e, evim kentten uzaktadÈr.<br />

Koçer ji deÒtê hatine, göçerler ovadan geldiler.<br />

Ewê ji qehrê guldank Òikand, öfkeden vazoyu kÈrdÈ.<br />

Ji nêza mir, açlÈktan öldü.<br />

Ez ji xebata te pir razî me, çalÈÒmandan çok memnunum.<br />

Ji xwe, kendilifiinden, dofial olarak.<br />

— 251 —


) Arada, arasÈnda.<br />

Yekî ji wan, onlardan biri.<br />

c) Ële (araç).<br />

Helaw ji Òîrêzê çênabe, zamk’tan helva yapÈlmaz (atasözü).<br />

d) -den beri, itibaren.<br />

Ji wê rojê Hawar nema derket (H.), O günden itibaren Hawar<br />

çÈkmadÈ (Hawar, Kürtçe dergi).<br />

e) KarÒÈlaÒtÈrma yapmaya yarar (bk.par. 223) ve ayrÈca bazÈ fiillere<br />

tümleç olur.<br />

Riwê te ji heyva çardehê rewÒentir e, senin yüzün dolunaydan daha<br />

parlaktÈr.<br />

Ez ji te hej dikim, seni seviyorum.<br />

f) Tarz, davranÈÒ gösterebilir.<br />

Ji piya, ayakta.<br />

g) Ji…de, -den, itibaren, -den baÒlayarak.<br />

Ji jor de hate xwar, (yukarÈdan aÒafiÈ) indi.<br />

Roja xweÒ ji sibehê de xweÒ e, güzel gün sabahtan belli olur (atasözü).<br />

h) Ji…der, dÈÒÈnda, hariç, dÈÒarÈsÈnda.<br />

Ji reya me der, yolumuzun dÈÒÈnda.<br />

i) Ji…re, -ye, -ya, için.<br />

Ji te re, sana, senin için.<br />

Ez ji te re hertiÒtî dibêjim, sana her Òeyi söyledim.<br />

Min ji xwe re digot, kendi kendime diyordum.<br />

Ji Hono re bêbextî kirin, Hono’ya ihanet edildi.<br />

Kêfa min jê re tê, bu hoÒuma gidiyor.<br />

j) ji…ve, itibaren, den beri, göre. DavranÈÒ da gösterir.<br />

Ji mêj ve, uzun zamandan beri.<br />

Ji nêzîk ve, yakÈnda, hemen.<br />

— 252 —


Ji dûr ve, eskiden, uzaktan.<br />

Ji te ve, sana göre.<br />

Ji piya ve, ayakta.<br />

k) Ji…pê ve, dÈÒÈnda, ayrÈ.<br />

Ji te pê ve, senin dÈÒÈnda, senden baÒka.<br />

l) Ji…û vir de, -den beri, itibaren.<br />

Ji wê rojê û vir de, bugünden itibaren.<br />

AÇIKLAMA. Ji aÒafiÈdaki tarzda büzülmeler yapar:<br />

Jev, jêk: ji hev, ji yek, ji êk.<br />

Jê: ji wî, ji wê.<br />

Ör.: Min jê re da, ona verdim.<br />

Jû: ji wî û, yalnÈz aÒafiÈdaki ifadelerde rastlanÈr:<br />

Jû pê ve (ji wî û pê ve), ayrÈca, öte yandan, üstelik, artÈk.<br />

Ji kendisinden önce gelen sözcükler -î’li büzülme yapabilir.<br />

Ör. : Hejî te dikim, seni seviyorum (hej ji te dikim yerine).<br />

Bêtirî wan, pirtirî wan, aralarÈndan çofiu, onlardan çofiu.<br />

21) Li, içinde, -ya, -ya, için, üstünde (hareketli, hareketsiz).<br />

a) Gurgîn li mal e, Gurgîn evdedir.<br />

Li avê xist, suya girdi.<br />

Ez duhî li cem te bûm, dün, sende idim.<br />

b) Li Òera xal û xwarzî; li xwarina, mam û brazî, savaÒta dayÈ<br />

ve yefien, yemekte amca ve yefien (aile iliÒkilerini belirten atasözü).<br />

c) Çavê min li te ye, gözüm sendedir, seni gözetliyorum.<br />

Min ji Tacîn li te pirsî, seni Tacîn’den sordum.<br />

Wey li mino! Wey li minê! Vay baÒÈma! (eril ve diÒil).<br />

d) BazÈ bileÒik fiillere tümleç olarak girer ve mastarÈn yanÈnda<br />

büzülmüÒ lê (li wî, li wê) olarak yer alÈr.<br />

Lê geriyan, aramak.<br />

Lê guh dan, boyun efimek, itaat etmek.<br />

Lêxistin, vurmak, dövmek.<br />

— 253 —


Ez li pezê xwe digerim, koyunlarÈmÈ arÈyorum.<br />

Heke tu li min guh nadî, ezê li te xim, bana itaat etmezsen seni döverim.<br />

AÇIKLAMA. TÈpkÈ ji gibi li de kendinden önce gelen sözcükler birleÒip<br />

büzülerek -î’ye dönüÒebilir.<br />

Ör. : Tevî, ile (tev li yerine).<br />

22) Mîna (man, bimîne, kalmak, benzemek, fiilinden), gibi.<br />

Mîna min, mîna te, benim gibi, senin gibi.<br />

23) Nav (nav, diÒ., orta’dan), ortasÈnda, arasÈnda. Belirtilen sözcükle ek<br />

bafilantÈsÈ kurarak yarÈ edat gibi de sÈk kullanÈlÈr.<br />

Ör. : Nava gund, köyün ortasÈnda.<br />

a) Ez diçûm nav gundiyên xwe, kendi köyümden insanlarÈn<br />

arasÈna gidiyordum.<br />

b) Di nav…de, arasÈnda (hareketsiz), ortasÈnda.<br />

Em di nav hev de rûniÒti bûn, bir arada oturmuÒtuk.<br />

Di nav bajêr de, kentin ortasÈnda.<br />

Di nav wan de, onlarÈn arasÈnda.<br />

c) Di nav …re, arasÈnda, arasÈndan (hareketli).<br />

Di nav xelkê re derbas bû, kalabalÈfiÈn arasÈndan geçti.<br />

d) Ji nav, arasÈnda, arasÈndan.<br />

Hirç ji nav daran derket, ayÈ afiaçlarÈn arasÈndan çÈktÈ.<br />

Min ev kitêb ji nav yên din bijartiye, bu kitabÈ difierlerinin arasÈndan<br />

seçtim.<br />

e) Li nav, arasÈnda, arasÈndan.<br />

Li nav hemiyan, min tu bijartî, hepsinin arasÈndan seni seçtim.<br />

AÇIKLAMA. Ji nav ve li nav’dan daha çok li nabeyna (nabêna), arasÈndan,<br />

ji nabên, arasÈndan sözcükleri kullanÈlÈr. Li navbera, ji navbera (aynÈ<br />

anlamda) sözcükleri de kullanÈlÈr. Gene çok sÈk kullanÈlan li nabêna, ji nabêna<br />

sözcükleri büyük bir olasÈlÈkla Kürtçe nav ve Arapça beyn sözcüklerinin karÈÒmasÈndan<br />

dofimuÒtur. Li (ji) navbera, daha seyrek kullanÈlÈr ve belki de<br />

difierlerinin ikizleridir.<br />

Ör. : Li nabêna me dan û standin hebû, biz iliÒki içindeydik.<br />

— 254 —


Di navbeyna me û we de, bizimle sizin aranÈzda.<br />

Di navbera erd û ezman de, yer ile gök arasÈnda.<br />

24) Nik, -de, nezdinde.<br />

Cem gibi (bk.) kullanÈlÈr. Nik dilê min, bana kalÈrsa (tam karÒÈ.:<br />

gönlümde) deyimini ayrÈca belirtmek gerekir.<br />

25) Nêzingî, nêzikî, yanÈnda.<br />

26) Nola, bk. mîna.<br />

27) Ort (Türkçe orta’dan), arasÈnda.<br />

BazÈ BatÈ afiÈzlarÈ hariç çok az kullanÈlÈr.<br />

28) PaÒ (paÒî, diÒ., sÈrt’tan), arka, sonra. özellikle belirteç olarak kullanÈlÈr.<br />

a) Arka (hareketli).<br />

Ez çûm paÒ xênî, evin arkasÈna gittim.<br />

b) PaÒ ve, arkasÈnda, ardÈnda.<br />

c) Di paÒ…de, arka, arkasÈnda (hareketsiz).<br />

Di paÒ xaniyê me de kaniyek heye, evimizin arkasÈnda bir kaynak var.<br />

d) di paÒ…re, arkadan, arkasÈndan, ardÈndan.<br />

Gur di paÒ Òivên re derbas bû, kurt çobanÈn arkasÈndan geçti.<br />

e) Ji paÒ, arkasÈndan, ardÈndan.<br />

Dijmin ji paÒ çiyê derket, düÒman dafiÈn arkasÈndan çÈktÈ.<br />

f) Li paÒ, arkasÈndan (hareketsiz), bk. di paÒ …de.<br />

29) Pey (pey, er., ayak’tan), ardÈndan, sonra (hareketli).<br />

Pey hev, biri öbürünün ardÈndan.<br />

Çofiul zaman bileÒik ve deyim fiillerinde rastlanÈr.<br />

Ör.: Pey wî hatin, onlar onun ardÈndan gittiler (pey hatin).<br />

Min da pey wî, ben onu izledim, onun ardÈndan gittim (dan pey).<br />

30) PêÒ (pêÒî, diÒ., yüz, cephe), önde, önünde (hareketli ve hareketsÈz).<br />

Genel olarak pêÒ’in kullanÈmÈ ber’inkini de kapsar (bk). Örnek olarak Òunlar<br />

verilebilir :<br />

PêÒ min de, di pêÒiya min de, benim karÒÈmda, önümde.<br />

— 255 —


Bêbêxtiya xwe pêÒ çavê min kir, ihanetini önüme koydu.<br />

PêÒ…ve, karÒÈlÈfiÈnda.<br />

31) PêÒber, karÒÈda, karÒÈsÈnda.<br />

PêÒberî hev, karÒÈ karÒÈya (-î, li’nin büzülmüÒü).<br />

32) PiÒt (piÒt, er., sÈrt’tan), arka, sonra. PaÒ (bk) ile aynÈ.<br />

a) PiÒtî nîvro, öfilenden sonra.<br />

PiÒtî ko, sonra ki (piÒtî’deki î için, bk. yukarÈda, (21. AçÈk.<br />

b) Di piÒt …de, arkasÈnda (hareketsiz).<br />

Gundê me di piÒt çiyê de ye, köyümüz dafiÈn arkasÈndadÈr.<br />

c) Di piÒt …re, sonra, arkasÈndan, ardÈndan.<br />

Ez di piÒt te re derbas bûm, senin arkandan geçtim.<br />

(Di) piÒt rê, sonra, sonunda.<br />

d) Di piÒt …ve, aynÈ anlamda.<br />

Ezê, di piÒt xwe ve, jin û zarok bihelîm, benden sonra arkada kadÈn<br />

ve çocuklar bÈrakacafiÈm.<br />

e) Ji piÒt, arkadan.<br />

f) Li piÒt, arka, arkada (hareketli).<br />

33) Raber, dofiru, -ye dofiru (yükselme hareketi ile).<br />

Destê xwe raberî Xwedê kim, kollarÈmÈ Allaha dofiru uzatayÈm (halk<br />

türküsü).<br />

34) Raser, üstünde, yukarÈda.<br />

Mizgeft raserî gund e, cami köyün yukarÈsÈndadÈr (-î, li’nin<br />

büzülmüÒü).<br />

35) Rex (rex, er., yan’dan), yanÈnda.<br />

Were rex min rûne, gel yanÈma otur.<br />

Rex hev, yan yana.<br />

36) Rexme, rafimen (Arapça rafime’den). Az kullanÈlÈr.<br />

— 256 —


37) Ser (serî, er., baÒ’tan), hakkÈnda, için, üst, üstte.<br />

a) Vê kitêbê dêne ser masê, bu kitabÈ masanÈn üstüne koy.<br />

Ser wan, onlar için.<br />

b) Bi ser …de, üst, üstünde (hareketle).<br />

Av bi ser wî de rijand, onun üstüne su döktü.<br />

c) Bi ser …ve, -ye, -ya.<br />

Bi ser…zêde kirin, -ye eklemek.<br />

d) Di ser…re, üstünde, üstünden (hareketli ve hareketsiz).<br />

Xaniyên wan di ser hev re ne, evleri birbirinin üstündedir.<br />

Kevir di ser dîwêr re avêt, taÒÈ duvarÈn üstünden attÈ.<br />

Daran di ser xwe re mebire, afiaçlarÈ üstünden kesme.(atasözü: seni<br />

koruyan, senden büyük olana saldÈrma).<br />

e) Ji ser, üstünden.<br />

Rojname ji ser kursiyê rakir, gazeteyi sandalyenin üstünden aldÈ.<br />

f) Li ser, üstüne, hakkÈnda, dofiru, ardÈndan.<br />

Min kitêbek li ser Êzîdiyan nivîsand, Yezidiler üstüne bir kitap<br />

yazdÈm.<br />

Li ser vê qerarê, bu kararÈn ardÈndan, bu karar üzerine.<br />

g) Li ser…ve, yönünde, -e dofiru.<br />

Li ser kebab ve çû, li ser dexdexana keran ve bû, kebaba giderken<br />

eÒek dafilamasÈna rast geldi. (atasözü).<br />

38) ∑o, için (bk.bo).<br />

39) ∑ûn (Òûn, diÒ., yer, alan).<br />

Li Òûna wî, onun yerine,<br />

Li Òûna ko, yerine.<br />

40) Ta, heta, hetanî, heyanî (Arapça dan), -ye kadar.<br />

Em çûne heta gund, köye kadar gittik.<br />

Heyanî vê rojê, bugüne kadar.<br />

Ta bi Òevê, geceye kadar.<br />

Heta dawiyê, vesaire (sonuna kadar).<br />

— 257 —


Heta li mirinê, çav li kirinê, ölünceye kadar çalÈÒ (atasözü).<br />

41) Tev, tevî (tev bi), birlikte, ile (bk. 21, AçÈkl.).<br />

42) Têkil, têkilî (di êk li’nin büzülmüÒü), arasÈnda.<br />

43) Wek, bk. par. 246.<br />

44) (Ji) xeyna, (ji) xeynî (kuÒkusuz Arapça gayri’den), gayri,<br />

baÒka, ayrÈ.<br />

Atasözü. Gundê bê rez, konê bê pez, mirovê dibêjê ez û ez, hemî ne<br />

tutiÒt e, bafisÈz köy, koyunsuz çadÈr, hep ben ben diyen adam, bunlarÈn hepsi<br />

iÒe yaramaz (beÒ para etmez).<br />

Bi lavlavê mirov ji ber jina xwe nake der, yalvarmayla karÈnÈn<br />

hakkÈndan gelinemez.<br />

Berxê nêr li ber du maka ye, iyi bir koç iki koyun eder.<br />

Heçî li hespê hevalan siwar e, herî peyar e, dost atÈna binen hep yaya<br />

kalÈr.<br />

— 258 —


XXIII. BELËRTEÇLER — BAflLAÇLAR — ÜNLEMLER<br />

I. BELËRTEÇLER<br />

254. Her niteleme sÈfatÈ, biçim defiiÒiklifiine ufiramaksÈzÈn belirteç olarak<br />

kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Ez xweÒ dizanim, iyi biliyorum.<br />

Kin birîn, kÈsa kesmek.<br />

Têr xwarin, doyasÈya yemek (têr, doyma).<br />

SÈfatlara ya da adlara getirilen sonekler belirteç yapÈmÈ için de geçerli<br />

olabilir. Ama kullanÈmlarÈ oldukça sÈnÈrlÈdÈr. ËÒte söz konusu ekler:<br />

-ane :<br />

Kurdane, Kürt gibi, Kürdane.<br />

Delîrane, cesurca, merdane.<br />

-e : Nêzike, yaklaÒÈk olarak (nêzik, yakÈn).<br />

-kî : Mêvankî, misafirce.<br />

Nivîskî, yazÈlÈ.<br />

Nîvrokî, öfileyin.<br />

Êvarkî, akÒamleyin.<br />

-nî : Kutanî, kÈsaca, sonuç olarak (kuta, son).<br />

-tir : Sibetir, öbür gün, yarÈndan sonra (sibe, yarÈn).<br />

Pirtir, daha fazla.<br />

Bir yandan «kalÈtÈmsal» belirteçler, öte yandan söylemdeki bazÈ öfielerin<br />

— 259 —


özel kullanÈmÈndan ya da birçok sözcüfiün birleÒiminden dofian belirteçler<br />

üçüncü bir kategori olarak verilecektir.<br />

Ör. : Gelo, mi dir (gel, grup, çafirÈ durumundan)?<br />

Birast, dofirusu (edat bi + rast, dofiru, gerçek).<br />

BerepaÒ, gerisin geriye (ber, yüz, ön + e uyum takÈsÈ + paÒ, arka, geri).<br />

Serdawiyê, sonuç olarak, nihayet (ed. ser + dawî, son, art,<br />

sözcüfiünün efi. durumu).<br />

AÇIKLAMA. Yer belirtmek için efiik durum kullanÈmÈ da bazÈ adlara belirteç<br />

anlamÈ vermeye yarar.<br />

Ör. : Sibehê, sabahleyin (sibeh, diÒ., sabah).<br />

Carina, bazen (car, diÒ., defa).<br />

Carekê, bir kere, bir defa.<br />

Rojekê, bir gün (roj, diÒ., gün).<br />

∑evekê, bir gece (Òev, diÒ., gece).<br />

Tersine, bazÈ nadir hallerde, kullanÈmÈ kural oldufiu halde efiik durumun<br />

kullanÈlmayÈÒÈ ya da eksiklifii de aynÈ sonucu verir.<br />

Ör. : Ez diçim mal, eve gidiyorum.<br />

Li mal e, evdedir.<br />

Bu iki örnekte mal sözcüfiü diÒilifie -ê bükününü almak gerekirdi; bu<br />

bükünün bulunmayÈÒÈ adÈn belirteç olarak kullanÈldÈfiÈ anlamÈna gelir. AynÈ<br />

açÈklama, biraz ilerde belirtilecek olan bi dizî ve bi rastî tipindeki deyim<br />

belirteçlere de uygulanabilir.<br />

ËÒte kullanÈlan belirteç deyimlerden örnekler.<br />

Bi dizî, gizlice, el altÈndan.<br />

Bi rastî, gerçekten, gerçekte, dofirusu.<br />

Pir û hindik, az çok, aÒafiÈ yukarÈ.<br />

Bivê nevê, iyi kötü, ister istemez, Òüphesiz.<br />

Bi roj; bi Òev, gündüzün; geceleyin.<br />

Roj ji roj, günden güne.<br />

∑ev û roj, gece gündüz.<br />

Roj pê de, günü gününe.<br />

Di vê navê de, bu sÈrada, bu arada.<br />

BaÒlÈca belirteçler ve belirteç deyimler, morfolojik kategori ayrÈmÈ<br />

yapÈlmaksÈzÈn aÒafiÈdaki paragraflarda sÈralanmÈÒtÈr.<br />

— 260 —


255. D u r u m b e l i r t e ç l e r i.<br />

AxiÒ, ne iyi ki, bereket versin.<br />

Bêtir, daha çok, daha fazla.<br />

Bi dizî, gizlice, el altÈndan.<br />

Birast, bi rastî, gerçekten, dofirusu.<br />

Bivê nevê, iyi kötü, ister istemez.<br />

Çêtir, çok iyi.<br />

Çilo, çito, nasÈl, gibi, öylece.<br />

Dirêjkî, boylu boyunca, uzunlamasÈna.<br />

Devdevkî, yüzüstü.<br />

Eseh, gerçekten, dofirudan. (Ar. ).<br />

Halo, holê, o halde, nitekim, o zaman.<br />

Hema hema, hemen hemen.<br />

Herwekî, gibi.<br />

Ör. : Herwekî me got, dedifiimiz gibi.<br />

Hevtone, böylece.<br />

Ji dil, içtenlikle, samimiyetle.<br />

Jor û jêr, genel olarak aÒafiÈ yukarÈ.<br />

Kereker, gizlice, çaktÈrmadan.<br />

Lez: bi lez, bi lez û bez, çabuk, hÈzlÈ, hÈzla, acilen.<br />

Nêzike, yaklaÒÈk olarak.<br />

Qenc, iyi.<br />

Rind, iyi.<br />

Ûha, ûlo, wanî, welê, welo, wilo, wiha, wisa, böyle, bunun gibi, öyle.<br />

Belgisiz sÈfat gibi de kullanÈlabilir.<br />

Ör. : Bi awakî welê, öyle bir Òekilde.<br />

Wer, werge, öyle, böyle, böylece.<br />

Wisan, öyle, böyle, böylece.<br />

256. M i k t a r v e s a y È b e l i r t e ç l e r i.<br />

Ancax, yalnÈz, ancak (Türkçe’den).<br />

Balo, en azÈndan, hiç defiilse,<br />

— 261 —


Beraber, kadar, fazla.<br />

Ör. : Du beraber, iki kat kadar, iki kat fazla.<br />

Bes, yeter, oldukça, yeterince.<br />

Ör. : Besî min e, bana yeter, bende yeteri kadar var (-î, li için),<br />

Bêdira, yeterince, gerçekten.<br />

Bêtir, bihtir, daha fazla, artÈk, dahasÈ.<br />

Ör. : Bêtirî wan, onlardan fazla (ji için -î).<br />

AÇIKLAMA. Bêtirî wan «onlarÈn birçofiu» anlamÈna da gelebilir.<br />

Bi temamî, tamamen, tamamiyle.<br />

Bitenê, yalnÈz.<br />

Çend, bi çendî, kadar.<br />

Çiko, o kadar ki (çiqas ko’nun büzülüÒü).<br />

Çiqas, çiqeder, kaç, ne kadar.<br />

Çiqas…ewçend (ewqas)…, ne kadar ise…o kadar.<br />

Evende, evhinde, ewçend, ewende, ewende, ewqas, o kadar, ne kadar.<br />

Gelek, çok.<br />

Bi gelekî, pek çok.<br />

GiÒkî, toplam, toptan, aÒafiÈ yukarÈ.<br />

Hefqas, bk. ewqas.<br />

Herçend…ewçend…, ne kadar ise … o kadar.<br />

Ör. : Herçend mirov nezan e, xwe ewçend zana dihesibîne (H.)<br />

KiÒi ne kadar cahil olursa kendini o kadar alim sanÈr.<br />

Herçî, ne kadar, o kadar.<br />

Hindek, hindik, hinek, az, biraz.<br />

Kêm, az; kêmtir, az, eksik, daha az.<br />

Ör. : Ma ew kêmtirî wan e? Yani onladan daha az mÈ (ji için -î ).<br />

Kêm û zêde, az ya da çok, az çok, hemen hemen.<br />

Kutanî, kÈsaca, nihayet.<br />

Nîvanî, yarÈ yarÈya.<br />

Qas, bi qasî, kadarÈyla, mümkün mertebe.<br />

Qene, en azÈndan, hiç defiilse.<br />

Pir, çok.<br />

— 262 —


Pir û hindik, az çok, az ya da çok, hemen hemen.<br />

Pirtir, daha fazla, artÈk.<br />

Ör. : Pirtirî du hezar dînar, iki bin dinardan fazla (-î, ji’nin<br />

büzülmüÒü).<br />

Sif, yalnÈz, sadece.<br />

Tenê, tinê, bi tenê, yalnÈz, tekçe.<br />

Teqe, en azÈndan, hiç defiilse.<br />

Xulase, kÈsaca, özet olarak (Arapça hulasaten’den).<br />

Zehf, çok, fazla.<br />

Zeyde, zêde, zêdetir, çok, pek çok, daha fazla.<br />

Zihar, en azÈndan, hiç defiilse.<br />

Zor, çok, fazla.<br />

257. Y e r v e y ö n b e l i r t e ç l e r i.<br />

Alî (er., yan): Ji vî alî ve…û ji wî ali ve, bu yönden … öte yana; bir<br />

yandan öbür yana.<br />

Bala, yukarÈ.<br />

Balorkî, aÒafiÈ yuvarlanarak.<br />

Banî, bk. bala.<br />

Beraber, karÒÈ karÒÈya, -in karÒÈsÈnda.<br />

Berbijêr, inerek, aÒafiÈ dofiru, aÒafiÈya.<br />

Berbijor, çÈkarak, yukarÈ dofiru, yukarÈya.<br />

BerepaÒ, gerisin geri.<br />

Berve, ileri.<br />

Der, dÈÒarÈ, dÈÒarda, dÈÒÈnda.<br />

Ör. : EÒkere ye ko ev ji qeyda gelemper der e (H.), bunun<br />

genel kural dÈÒÈnda oldufiu apaçÈktÈr.<br />

Ji adetê der, alÈÒÈlmamÈÒ, adet dÈÒÈ.<br />

Derve, ji derve, dÈÒarÈ.<br />

Dûr, uzak, uzakta.<br />

Ör. : Bi dûr ketin, uzaklaÒmak.<br />

Dûr û dirêj, enine boyuna, uzun uzadÈya.<br />

Ji dûr ve, uzaktan.<br />

Eve, iÒte.<br />

Ör. : Eve gundê min ya da gundê min ev e, iÒte köyüm.<br />

— 263 —


Ewe, iÒte.<br />

Hindir, hindur, hundir, içerde, içerisi.<br />

Herde, orda.<br />

Hir, li hir, bura, burasÈ.<br />

Jêr, aÒafiÈ.<br />

Jor, yukarÈ.<br />

Mal, li mal, evde.<br />

Mil (er.yan): ji milê din, öte yandan.<br />

Nêzik, nêzing, nizik, yakÈn.<br />

PaÒve, arka, arkada.<br />

PêÒve, ileri, ilerde, önce.<br />

PêlepaÒ, gerisin geri, arkaya.<br />

Rexkî, rexrexkî, yandan.<br />

Serbijêr, bk. berbijêr.<br />

Serbijor, bk. berbijor.<br />

Va, vaya, vaye, veye, veha, iÒte.<br />

Vir, vira, li vir, bura, burada (hareketli ya da hareketsiz).<br />

258. Z a m a n b e l i r t e ç l e r i.<br />

Berê, eskiden, önce.<br />

Bitirpêr, üç gün önce.<br />

Car (diÒ.a., defa) aÒafiÈdaki belirteçleri verir:<br />

Carcaran, ji carcaran, bazen.<br />

Cardin, baÒka sefer, gene.<br />

Carekê, bir defa.<br />

Carina, bazen.<br />

Hercar, her defa, hep.<br />

Bîstekê, bir lahza.<br />

Cihde, derhal, hemen.<br />

Da, gibi, o halde.<br />

Dawî, dawiyê, daha sonra, sonra, nihayet.<br />

Dihî, do, duh, duhî, dün.<br />

Do ne pêr, yakÈn zamanda (bk.pêr).<br />

— 264 —


Dîsa, dîsan, yeniden, gene.<br />

Dû, dûre, nihayet, sonra.<br />

Dûnîro, öfileden sonra.<br />

Êdî, artÈk, bundan böyle; olumsuzluk takÈsÈyla kullanÈldÈfiÈnda êdî<br />

«artÈk…defiil» anlamÈna gelir.<br />

Êvarkî, akÒamleyin.<br />

Gav (diÒ., an):<br />

Vê gavê, o zaman.<br />

Wê gavê, o zaman.<br />

Gavekê, bir lahza, bir an.<br />

Gavina, gavgavina, bazen, zaman zaman.<br />

Geh…geh, kâh…kâh…<br />

Halo, hele, o zaman, yani.<br />

Hem…hem, him…him, aynÈ zamanda, hem…hem.<br />

Ör. : Mecbûr bûn hem bi rê ve herin, hem Òer bikin (H)., hem<br />

yollarÈna devam etmek, hem savaÒmak zorundaydÈlar…<br />

Hema, hema, derhal, hemen, o saat.<br />

Her, daim.<br />

Her û her, hep, sürekli olarak.<br />

Hergav, daima, sürekli olarak, sÈk sÈk.<br />

Hero, her gün, gündelik (her roj’un büzülmüÒü).<br />

Hew, asla, hiçbir zaman, artÈk.<br />

Ör. : Ez hew dixwim, artÈk yemiyorum.<br />

Hey, bk. hema.<br />

Hêj, hê, hîn, hîna, gene, hep, her zaman.<br />

Hindî, hingaft, hingê, hinganî, hingavî, o zaman, o sÈrada.<br />

Îcar, încar, bu defa.<br />

Îro, îroro, bugün.<br />

Îsal, bu yÈl.<br />

ÎÒev, bu gece.<br />

Jêlî, -den beri.<br />

Jû paÒî, jû pê ve, bundan böyle, artÈk.<br />

Kotek, ancak, tam, henüz.<br />

Ör. : Min kotek nan xwar û ez rabûm, ancak yemek yeyecek<br />

kadar zaman buldum ve kalktÈm.<br />

Niho, niha, noke, nika, Òimdi.<br />

— 265 —


Ji niho û pê de, bundan böyle, bundan sonra.<br />

NiÒk (diÒ., an, zaman): Ji niÒkekê ve, aniden, birdenbire.<br />

Nîvrokî, öfileyin,<br />

Nû, yeni olarak.<br />

Ji nû ve, yeniden.<br />

Par, geçen yÈl.<br />

PaÒê, paÒkê, paÒkî, paÒtir, sonra, daha sonra, ilerde, nihayet.<br />

Pêde, durmadan, sürekli olarak, aralÈksÈz.<br />

Ör. : Ji sibehê pêde, aralÈksÈz sabahtan beri.<br />

Salê pêde, bütün yÈl.<br />

Pêr, önceki gün.<br />

Pêrar, iki yÈl önce, evelki yÈl.<br />

PiÒtre, di piÒt re, sonunda, sonra, daha sonra.<br />

Roj bi roj, günden güne, günü gününe.<br />

Serdawiyê, nihayet, sonunda.<br />

Sibe, yarÈn.<br />

Sibehê, sabahleyin.<br />

Sibetir, yarÈndan sonra.<br />

Sibetira dî, üç gün sonra.<br />

Tim, daima, her zaman.<br />

Tim û tim, durmadan, durmaksÈzÈn, sürekli.<br />

Ve, va, o zaman, o sÈrada.<br />

Vêca, vêga, o zaman, o sÈrada.<br />

Zînhar, asla, zinhar.<br />

Zû, zûka, erken, çabuk.<br />

Ör. : Tu zû hatî, erken geldin.<br />

Zû here, çabuk git.<br />

259. T a s d i k v e i s t e k b e l i r t e ç l e r i.<br />

Belê, evet.<br />

Bi carekê, tamamen, hepten.<br />

Bixwe, zaten, bundan baÒka.<br />

BêÒik, Òüphesiz, kuÒkusuz.<br />

— 266 —


Erê, evet.<br />

HaÒa, haÒa.<br />

He, demek, o halde, öyleyse.<br />