12.07.2015 Views

75 - Yeni Ümit

75 - Yeni Ümit

75 - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Atmalarına gerek de yok, zira birkaç adım ötede bağrınıaçmış Müzdelife onları bekliyor. Vicdanlarımızdan Müzdelife’ninbizi beklediği mesajını alır almaz, içinde bulunduğumuzışıklardan ve ümitle bize tebessüm eden Arafat’tanayrılır, rükûa nisbetle secde seviyesinde Allah’a yakın olmanınunvanı sayılan Müzdelife’ye yürürüz.. sonsuza, mekânsızlığa,ebediyete ve Allah’a yürüdüğümüz gibi Müzdelife’yeyürürüz. Tamamlanmaya yüz tutmuş mehtâbın, dağ-dere,vadi-yamaç her yanı aydınlatan ışıklarla cilveleştiği bir mübarekmekânda ve göklerin yere indiği, arzın semâvîleştiğiduyguları içinde, kendimizi, orada, Hakk’a ulaştıran ayrı birrıhtım, ayrı bir liman ve ayrı bir rampada buluruz. Kâbe’denberi değişmeyen hâlleriyle, göklerin pırıl pırıl çehresinin,hacıların simalarındaki akislerini, Allah’a yönelmiş yalvaranbu sâdık bendelerin seslerini bedenlerimizde, ruhlarımızda,gözlerimizde ve gönüllerimizde duyarak ötelerde dolaşıyorgibi öteleşir, meleklerle ve melekûtla hemhâl olur uhrevîleşirve kendimizi bütün bütün rahmetin enginliklerine salarız.İbn Abbas, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun, Arafat’ta ümmetiadına sarih olarak elde edemediği önemli bir reçete veberaati Müzdelife’de elde ettiğini söyler. Gönlüm bu tespitinyüzde yüz doğru olmasını ne kadar arzu ederdi..! EğerHz. İbn Abbas’ın dediği gibi ise, başların secdeye varmışlığıölçüsünde insanları Allah’a yaklaştıran Müzdelife, bir başkaferyâd u figan, bir başka âh u zâr ister...Müzdelife’nin hemen her yanında, lambalardan aksedenışıklarla, hacıların parıldayan yüzleri, buğulu bakışlarıve heyecanla çarpan sîneleri, sadece gecesiyle tanıdığımızo mübarek sahaya, büyüleyen ayrı bir güzellik katar. Helegece ilerleyince her yanı daha derin bir esrar bürür. Bir kısımkimseler ertesi günkü zor vazifeleri için dinlenirken, sabahakadar elpençe divan duran insanlar da vardır. Sesini sînesineçekip duygularıyla tıpkı bir mızrap gibi gönlünden gönülehline nağmeler dinleten bu engin ruhlar kim bilir nelerdüşünür, neler söyler ve içlerinden neler geçirirler..! Kalbsesleri her zaman kendilerini aşan bir seviyede cereyan ederve meleklerin soluklarıyla atbaşıdır. Kalbini dinleyen ve kalbiylekonuşan bu zamanüstü insanlar, şimdi seslendirdikleribu gönül bestelerinin yanında, daha önce, ondan da önce,duygu mızrabıyla gönül telleri üzerinde duyurup duymayaçalıştıkları ne kadar nağme varsa, hepsini bir koro gibi birdenduyar, birden dinler ve geçmişlerini bu günle beraber birzevk zemzemesi hâlinde yudumlarlar.Ufuklarda şafak emâreleri tüllenmeye başlayınca, bir günönce Arafat’ta yaşanan ses-soluk, his-heyecan katlanarak bütünüyleMüzdelife’ye akar.. akar ve tan yeri bir sürü his, birsürü iniltiye karışarak ağarır. Namaz dışı Hakk’a yönelişler,namaz içi teveccühler.. ve namazın içine akıp kunutlaşandualar her biri Hakk’a yakınlığın ayrı bir buudu olarak keyfiyetlerüstü bir derinlikte edâ edilirler. Bazen dört bir yanımızısaran ve bütün duygularımızı okşayan bir ipek urbagibi.. bazen ümitlerimize fer ve acılarımıza tesellibahş olansemâvî eller gibi.. bazen ocaklar gibi yanan sînelerimize suserpen birer tulumba gibi.. bazen ruhlarımıza en yüce hakikatiduyurup gönüllerimize ürpertiler salan ezanlar gibi..bazen yıkılmış, dağılmış eski dünyamızın parçalarını birarayagetirerek, özümüzden, ebediyetimizden, dünyamızdan,ukbâmızdan öyle mânâlar duyururlar ki, kendimizi yenidenkeşfediyor, özümüzü daha yakından tanıyor, dünyaya farklıbir zâviyeden uyanıyor, ukbâyı da ayrı bir yakınlık, ayrı birnetlik içinde görüyor gibi oluruz.Bu yalvarış ve yakarışlar, güneş ışınları yeni bir gününmüjdesiyle ufukta belireceği âna kadar da devam eder. Güneşdoğarken de, âdeta o âna kadar secdede olan başlar, bir başkayakınlığa ulaşmak için yeniden “şedd-i rihâl” eder ve yollarakoyulurlar. Şimdi, önümüzde daha önce de uğrayıp ve vadivadi selâm durup geçtiğimiz Mina var. Safvete ermiş kalblerin,düz mantığa zimam vurup onu ruhun eline teslim edecekleriMina.. teslimiyete ermiş gönüllerin inkıyadlarını ortayakoyacakları Mina.. Hz. Âdem’den Hz. İbrahim’e, ondan dainsan nev’inin Şeref Yıldızı’na kadar binlerin, yüzbinlerin akılve mantıklarını gemleyip muhâkemelerini kalble irtibatlandırdıklarıMina.. nihayet bütün bunlardan sonra, şeytanı taşlarkennefislerimizin de paylarını aldıkları, ayrıca ibadetin esası sayılantaabbüdîliğin ma’şerî vicdan tarafından temsil edildiği Mina...Ve şeytan taşlamanın yanında daha neler neler yapılır orada..kurban, tıraş, hac esvâbından soyunma.. ve yol boyu derinleştirilenkonsantrasyondan sonra tam bir metafizik gerilimle edaedilen farz tavaf bunlardan sadece birkaçı…Hac yolcusu, evinden ayrıldığı andan itibaren, yol boyu,nefis ve enâniyeti hesabına iplik iplik çözülür; kalbî ve rûhîhayatı adına da bir dantela gibi ibrişim ibrişim örülür. Evet,insan bu ışıktan yolculuğunda en eski fakat eskimeyen, enezelî ama taptaze gerçeklerle tanışır ve hâlleşir.. ve hiçbirzaman unutamayacağı edalara ulaşır. Hele yapılan işin şuurundaolanlar için bu arzî fakat semâvî yolculuk, ihtiva ettiğivâridât ve hâtıralarla daha bir derinleşir ve ebediyet gamzetmeyebaşlar.. başlar ve güya semânın renkleri, hacıların seslerigelir, hülyalarımıza dolar, ruhlarımızı sarar ve ömür boyugönül gözlerimizde tüllenir durur.Dünyada, Kâbe ve çevresi kadar, biraz hüzünlü de olsa,ama mutlaka füsunlu daha câzip bir başka yer göstermekmümkün değildir. İnsan, onun harîminde her zaman efsânevîbir güzelliğe şâhit olur ve her şeyi en olgun, en tatlı birmeyve gibi koparır ve yer. Oralara yüz sürme tâli’liliğini paylaşanruhlar, ebediyen başka bir ibadet mahalli arama vehmindenkurtulurlar.. ve oraların öteler buudlu cazibesiniömürlerinin gurûbuna kadar da asla unutmazlar.Sızıntı Dergisinin Haziran 1994 Tarihli 185. Sayısından Alınmıştır.6

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!