Untitled - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir Belediyesi
Untitled - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir Belediyesi
Untitled - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir Belediyesi
PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
BUSAYIDA6Büyük TezhipSanatkarýMuhsinDemironat16Bir MasalDiyarýdýrMardin veMidyat6470Bir AnýtÇeþme;TophaneÇeþmesiÖmer Faruk CANÇiniyi YaþamBiçimineDönüþtüren“Amel-i Faik”Doç. Dr. Faruk TAÞKALEDilek CANLatife AKTAN74YazmaEserler veDüþündürdükleriProf. Dr. Ýlhan ÖZKEÇECÝ28TopkapýSarayý’ndakiPadiþahKýlýçlarý38KumaþlarýnKalbineÝþleyenMinyatürler44Çinide YeniBir Yorum:Ebruli Çiniler80Yýldýz’daDünya MarkasýBir PorselenKlasiðiHilmi AYDINMelis GÜZELYrd. Doç.Þemsettin DAÐLIOðuzhan AYDIN84TürkMinyatürSanatý’ndaGarip HayvanFormlarýFatih BAÞBUÐ48GeçmiþinAynalarýndanYansýyanÇorum-Ýskilip58Gül ileLale’ninYüzyýllarýAþanHikâyesi62Gönül DostuFakirleri Aþk’aGetirenSergi…88ÝSMEK CamAtölyesi’ndenGöz KamaþtýranEserlerRana KAYACIKYusuf ILGINRukal KAYRAÝlbike SEZER
124ÝBB AtatürkKitaplýðýNadir EserKoleksiyonlarýÝrfan DAÐDELEN92MedeniyetlerinDerinlerdekiÝzleri:Vakýflar95GelenekselSanatFormlarýTuval Üzerinde98Bir YazMüzayedesindekiNadideEserler128KitaplarýnReviriRestorasyonAtölyeleriM. Fatih AKYÜZLÜHülya KÜPÇÜOÐLUBelma OÐUZNergis ULU132DeðiþenÝstanbul’unTanýðýHarita ArþivleriÝrfan DAÐDELEN102ÝSMEKTürk KitapSanatlarýSempozyumu104OsmanlýdanGünümüzeTemizlikÝþçileri107SanatlaIþýldayanBir SivilToplumKuruluþu138EyüpOyuncaklarýve KuklalarNeva OLUTHüseyin IRMAKBala KAYNARKANFadime GELEÞ144UnutulmazKartpostallarve AlbümlerDeniz ÇALIÞIR111KapakDosyasý:ÝBB AtatürkKitaplýðý veMüzesi112ÝBBAtatürkKitaplýðýnýnGizliHazineleri120Türk ÝslamSanatlarýnýnNadideÖrnekleri152ÝnançDünyamýzýnGizemliObjeleriErhan ÞENOLHüseyin TÜRKMENYasemin MASARACI
Sanat, insanoðlunun doðadan etkilenerek oluþturduðu, kendiruhundan kattýklarý ile þekillendirdiði materyalleri yaþamahediye etmesidir bir anlamda… Bir eserin sanat kabuledilebilmesi, insanlýða ait deðerler taþýmasý ve kitleler tarafýndankabul görmesi ile gerçekleþir. Objelere deðer katan ve pâyeveren ise onu oluþturan insanoðlunun bakýþ açýsýdýr. Hersanatçý baþka baþka pencerelerden görür hayatý ve onabiriktirdiklerinden anlam katar. Baki kalan sanatçýlar ise içindeyaþadýklarý kültürden özümsedikleri ile kavuþurlarsakladýklarýna…Bizim kültürümüz geleceðe býrakacaðýmýz hazineler açýsýndançok zengindir. Türk el sanatlarýmýz yüzlerce yýllýk deðerlibirikimler sonucu oluþmuþ ve bünyesinde hayranlýk uyandýrýcýbir incelik ve zarafeti gizlemiþtir. Sanat yoluyla nesilden nesilegeçen bu miras, kimi isimleri asýrlarca yaþamaya mahkumetmiþtir. Bu kýymetli mahkumiyet, Babil’in asma bahçelerikadar güzel ve mis kokuludur, tarih boyunca kimbilir kaçsanatçý bu bahçelerdeki sonsuzluðu özlemiþtir. Günümüzdünyasýnýn modernite ile süslü karanlýk dehlizlerinden sýyrýlmakisteyen niceleri ise geleneðin ýþýðýnda yol almak istemiþlerdir.Bu yolu açmak ve aydýnlatmak, sanat dünyasýna yeni neferlerkazandýrmak için çeþitli eðitim kurumlarý mesuliyetyüklenmiþtir. Bu eðitim kurumlarýndan biri olan ve ÝstanbulBüyükþehir <strong>Belediyesi</strong>’ne baðlý olarak 1996 yýlýnda bu yanaücretsiz sanat ve meslek eðitimi sunan ÝSMEK, geleceðinsanatkarlarýný yetiþtirmek amacýyla büyük emek sarfetmiþve emeklerinin karþýlýðýný da almaya baþlamýþtýr. ÝstanbulBüyükþehir Belediye Baþkaný olarak bundan gurur ve mutlulukduymaktayým. Unutulmaya yüz tutan geleneksel sanatlarýmýzýnyaþatýlmasý yolundaki çabalarýmýz beyhude kalmamýþ, nadidesanat eserleri üreten sanatkarlar ÝSMEK sayesindetoplumumuza kazandýrýlmýþtýr.Ýstanbul’un 30 ilçesindeki 198 kurs merkezinde 97 sanat vemeslek branþýnda 155 bin Ýstanbulluya hizmet götüren ÝSMEK,yayýnlarý ile de sanat dünyasýnda iz býrakacak iþlere imzaatmýþtýr. Branþ kitaplarý, albümler ve El Sanatlarý Dergisi ÝSMEK’intaçlanmýþ yayýnlarý arasýndadýr.Deðerli sanat erbaplarýyla yapýlan röportajlar, haberler,makaleler, unutulmaya yüz tutmuþ ya da fazlaca bilinmeyençeþitli el sanatlarý ile birbirinden farklý pek çok konunun yeraldýðý El Sanatlarý Dergisi’nin muhteva ve teknik hazýrlýðý daÝSMEK bünyesinde, büyük bir titizlikle hazýrlanmaktadýr. Busayýda kapak konusu olarak ÝBB Atatürk Kitaplýðý’na yerverilmesi de özel bir anlam taþýmaktadýr.Sanatla güzelleþecek yarýnlarda her zaman birlikte olmakdileðiyle diyorum…
Büyük Tezhip SanatkarýMuhsin DemironatDoç. Dr. Faruk TAÞKALEMuhsin Demironat devrin hat ustalarýnca yazýlan güzel yazýlarýn birçoðunu tezhiplemiþ,klasik üsluptan yola çýkarak tezhip sanatýnda birçok stili denemiþ üretken bir sanatkârdýr.27 Haziran 1983’de hayata gözlerini yuman büyük tezhip ustasý “ÜsküdarlýMuhsin”, 48 yýllýk sanat hayatý boyunca 60 kadarý hilye olmak üzere yaklaþýk 2500kadar eser vermiþtir...Yazgan (1869-1940), Bahaeddin Tokatlýoðlu (1867-1989) gibisanatçýlarla da tanýþtý.Muhsin Bey öðretmen okulundan mezun olduktan sonra Bandýrma’nýnPerama isimli sahil köyünde öðretmen olarak görevebaþladý. Ýki sene sonra Galatasaray Lisesi’nin ilk kýsmýna resimöðretmeni olarak atandý. Bu arada kendisini tezhip sanatýnayönelten hocasý Tuðrakeþ Ýsmail Hakký Bey’le münasebetinikesmeyerek tezhip çalýþmalarýna devam etti.Cumhuriyetin ilanýndan sonra adý Þark Tezyini Sanatlar Mektebiolan Hattatlar Mektebi, 1936 yýlýnda Burhan Toprak’ýn müdürlüðüsýrasýnda Türk Süsleme Bölümü adýyla Güzel SanatlarAkademisi’ne baðlandý. Muhsin Demironat, Ýstanbul’da bulunmasýnýfýrsat bilerek yeniden okula devama baþladý ve Altýnbezerhocayla tezhip konusunda çalýþmalarýna devam etti. Hakkýhocanýn önce fahri asistanlýðýný yapan Muhsin Demironat birsüre sonra da maaþýný Galatasaray Lisesi’nden almak suretiyleAkademi’de öðretim üyesi olarak görevlendirilirdi.XX. yüzyýl Türk Tezhip ve Lake sanatýnýn en önemli isimlerindenbiri olan Mehmet Muhsin Demironat, 1907 yýlýnda Ýnebolu,Hatipbaðý’nda doðdu. Daha sonra ailece Ýstanbul’a gelerekBeylerbeyi’nin Abdullahaða mahallesine yerleþtiler. BabasýTrablusgarp savaþlarýnda þehit olan Hüseyin Hikmet Bey, annesiise Makbule Haným’dýr. Henüz çocukluk yýllarýndayken Üsküdar’ýnToygartepe’sinde satýn aldýklarý evde yaþamaya baþladýlar.1937 senesinde Nezihe hanýmla evlenen Muhsin Demironat’ýnbu evliliðinden bir oðlu. bir de kýzý bulunmaktadýr. 1966 senesinekadar Akademi’deki tezhip hocalýðýna devam eden sanatçý,1966’da Yýldýz Porselen Fabrikasý’na müdür tayin edildi veburada bir yandan çini deseni hazýrlayarak, diðer yandan dabu konu üzerine araþtýrmalar yaparak baþarýlý bir çalýþma sergiledi.1972’de Yýldýz Porselen’den emekli olan Muhsin Bey,Muhsin Demironat, ilk eðitimine Üsküdar Sultanisi’nde baþladý.1928’de Ýstanbul öðretmen okulunu bitirdi. Bugünkü ÝstanbulKýz Lisesi’nin yerinde bulunan öðretmen okulunda okurkenyazý derslerine gelen Tuðrakeþ Ýsmail Hakký Altunbezer’in(1873-1946) yönlendirmesiyle boþ vakitlerinde Tuðrakeþ’in dehocalýk yaptýðý Caðaloðlu’nda bugünkü M.E.B satýþ bürosu olarakkullanýlan Hattatlar Mektebi’ne (Medreset-ül Hattatin) devametmeye baþladý ve burada Altunbezer’den baþka NecmeddinOkyay (1883-1976), Kamil Akdik (1861-1941), HulusiSoldan saða Emin Barýn, Necmeddin Okyay ve Muhsin Demironat6
1976’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde Geleneksel Türk Sanatlarý Bölümüadý altýnda yeniden açýlan bölümde, Yýldýz Porselen Fabrikasý’ndaki müdürlüðününsonlarýna doðru geçirdiði bir kalp ameliyatý ve kalbine pil takýlmasýsebebiyle bozulan sýhhatinin müsaadesi nisbetinde tezhip derslerivermeye devam etti.Birbirinden güzel yüzlerce eser veren büyük tezhip ustasý “ÜsküdarlýMuhsin”, 27 Haziran 1983’de Kadýköy’deki evinde vefat etti ve pek çoksanatkârýn bir arada bulunduðu Karacaahmet’e defnedildi.Muhsin Demironat devrin hat ustalarýnca yazýlan güzel yazýlarýn birçoðunutezhiplemiþ, klasik üsluptan yola çýkarak tezhip sanatýnda birçok stilidenemiþ üretken bir sanatkârdýr.Rikkat Kunt, Muhsin Bey, eþi Nezihe Haným ve Çiçek DermanMuhsin Bey’in kendi çizimiyle tezhip sanatýnda kullandýðý bazý motifler10
Mýsýr Kralý Fuad için Kamil Akdik tarafýndan nesih hattý ile yazýlanKur’an-ý Kerim’i 1935 yýlýnda Muhsin Bey tezhiplemiþtir. Bu çalýþmanýnsanatkârýn profesyonel olarak yaptýðý ilk çalýþma olduðu söylenir.1936 yýlýnda Ankara’da Opera Binasý’nda açýlan I. Türk Süsleme SanatlarýSergisi’nde çinilerden esinlenerek hazýrladýðý, 50 cm çapýndakibir ahþap tabak, sergiyi gezen Atatürk tarafýndan beðenilip600 TL.’ye satýn alýnýr. Dönemin krallarýna ve devlet baþkanlarýnaverilen hediyelerin birçoðu Muhsin Bey tarafýndan süslenmiþtir.Mýsýr, Irak ve Suudi Arabistan krallarýna, Ýran þahýna, ABD’nin dörtcumhurbaþkanýna, Kennedy Vakfý Salonu ve Metropolitan Müzesi’ne,devlet büyükleri tarafýndan verilen hediyeler ve Mýssourizýrhlýsýna Ýstanbul namýna verilen lake ok kuburu sanatkâr tarafýndanhazýrlanmýþ nadide eserlerdendir.Ýstanbul’un fethinin 500’üncü yýldönümü nedeniyle Ýsmail HikmetErtaylan’ýn yönetiminde hazýrlanan Fatih Divaný’ndaki tezhiplerinbazýlarýný da Muhsin Demironat yapmýþtýr.Bugün özel bir koleksiyonda bulunan Muhsin Bey’in tezhibini yaptýðýMustafa Ýzzet Ketebeli büyük boy hilye, Cumhuriyet dönemindeyapýlmýþ en güzel hilyelerin baþýnda gelir.14
Sadberk Haným müzesinde bulunan Necmeddin Okyay ketebelitalik yazýnýn ve yine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resimve Heykel Müzesi koleksiyonunda bulunan bazý yazýlara stilizeedilmiþ hayvansal ve bitkisel motifleri kullanarak yaptýðý süslemelerde sanatkârýn dikkate deðer çalýþmalarýndandýr.Tezhip Sanatý’nýn yaný sýra lake cilt kapaklarý konusunda da önemlieserler veren Muhsin Demironat, XVIII. yüzyýlýn en önemli çiçekressamý, tezhip ve lake ustasý Ali Üskadari’nin yolundan giderekbirbirinden güzel lake eserler vermiþ ve bazý eserlerine de Muhsin-iÜsküdari þeklinde imza atmýþtýr.Muhsin Demironat da önceleri yakýn dostu ve meslek arkadaþýRikkat Kunt (1903-1986) gibi ilk tezhip hocasý Hakký Bey’in tezhipanlayýþý doðrultusunda eserler vermiþ ancak Necmeddin Okyay’ýnyönlendirmesiyle Topkapý Sarayý’ndaki eserleri inceleyerek, klasiktezhip ekolleri doðrultusunda eserler vererek kendi tarzýný geliþtirmiþve adeta bir “Muhsin Demironat” ekolü ortaya çýkarmýþtýr.Gerek tezhip gerekse çini sanatýnda motif ve kompozisyonlarý oldukçaince ve detaylý çizilmiþ ve ustaca renklendirilmiþtir.48 yýllýk sanat hayatýnda 60 kadarý hilye olmak üzere yaklaþýk2500 kadar eser veren tezhip sanatýnýn büyük üstadý Muhsin Demironat’ýrahmetle anýyoruz.KAYNAKÇATaþkale, Faruk; “Türk Tezhip Sanatýnýn Büyük Ustasý Muhsin Demironat”,Antik Dekor, S:18, s.84-89, Ýstanbul.Derman, Çiçek ; “Gözün, Elin ve Sabrýn Yarattýðý Güzellikler”, Antik Dekor,S:79, s.78-83, Ýstanbul.Prof. Kerim Silivrili’den naklen.15
Yazý: Dilek CAN Fotoðraflar: Mustafa YILMAZYukarý Mezopotamya bölgesinin masal diyarýdýr Mardin ve þirin ilçesi Midyat… Ezan ve çan seslerinin birbirinekarýþtýðý daracýk sokaklarýnda, muhteþem taþ iþçiliðinin en güzel örnekleri arasýnda dolaþýrken taþýntaþ olmaktan gurur duyduðuna þahit olursunuz adeta. Gümüþlere bezenmiþ süslü ve maðrur bir gelin gibigelip geçer gözlerinizin önünden bu þehir…17
Medeniyetler beþiði, dillerin, dinlerin ve sanatýn buluþma noktasýMardin, bir daðýn tepesinden selamlýyor gelip geçen yolcularý… Daracýksokaklarý yüzyýllarýn tanýðý olan bu mistik þehir, en baþta tarihiolmak üzere, mimarisi, kültürel yapýsý ve sosyal dokusu iletam anlamýyla bir dünya kenti... Altýnda akýp giden yemyeþil Mezopotamya’nýnbekçisi edasýyla kalenin üzerine sýra sýra dizmiþ taþevlerini… Öyle ki hepsi bir inci tanesi sanki ve dile gelmiþlerde anlatýyorlar bize Mardin’in hikayesini…Tarihi MÖ 4500’lere uzanan Mardin (halk arasýnda“Merdin” deniliyor), Subari, Sümer,Akad, Babil, Mitani, Asur, Pers, Roma,Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu veOsmanlý’dan derin izler taþýryüreðinde…Mardin’den yaklaþýk 1,5 saat uzaklýkta yer alan ve týpký Mardin gibibir müze kent olan Midyat da dünyanýn en eski yerleþim bölgelerindenbiridir. Taþ konaklarý, kemerli geçitleri, pazar yerleri,Süryani kiliseleri, hanlarý, manastýrlarý, camileri ve çok çeþitli mimariyapýlarý ile Midyat, bugün yerli ve yabancý turistlerin adetaakýnýna uðruyor. Kültür turizmi için Mardin’e gelen Midyat’a uðramadangeçemiyor ki bir yaný eksik kalýyor sanki bütünün, birbirinitamamlýyor bu iç içe iki þehir… Kent, bu zengin kültürü tümyozlaþmalara inat hala taþýmaya devam ediyor… Þahidi olmak istersenizbu masal diyarý muhakkak ziyaret edin…Son zamanlarda Mardin adý geçince Midyat’ýn öne çýkmasýnda “Sýla”,“Kara Duvak” gibi televizyon dizilerinin bu mekanlarda çekilmesininde büyük payý var elbette. Sinema ve dizi sektörünün yönelimi,tüm dikkatleri buraya topluyor fakat gelin görün ki bu18
filmlerde yansýtýlan þaþalý yaþamýn izlerinden sokaklarda eser yok.Midyat’ýn daracýk sokaklarýnda gezinirken o filmlerin aksine alabildiðinebir mütevazilik sarýyor insaný… Ancak Midyat’taki dizi turizmininyansýmalarý, sosyolojik açýdan incelenmeye deðer boyutlarda.Ýnsanlar bu dizilerin çekildiði mekanlarý gezerken adeta mestoluyor, es kaza o sýrada çekim yapýlýyorsa çekimlerin aksamasýnabile neden olabiliyorlar…Mardin ve Midyat’ta en ilgi çekici el sanatý elbette ki yapýlardakigöz alýcýlýðý ile dikkat çeken taþ iþlemeciliði… Neredeyse ölmekteolan bu sanat dalý, turistlerin yoðun ilgisi sebebiyle canlanmayabaþlamýþ denilebilir. Mardin’in diðer el sanatlarý arasýnda çanakçömlek yapýmý, demircilik, bakýrcýlýk, semercilik, iðne oyalarý, boyacýlýk(sibbeð),dericilik(dabbað), el nakýþý, tohum iðnesi, yorgancýlýk,dokumacýlýk/þal-ü þapik(bir dokuma türü), kilimcilik, halýcýlýk,semercilik, keçecilik, kakmacýlýk, semercilik ve sedef iþlemeciliðibulunuyor. Bu sanatlardan pek çoðu Mardin’de yaþam savaþý veriyor.Mardin ve Midyat’ýn telkari sanatý (gümüþ iþlemeciliði) bilinenen gözde el sanatlarýndan. Midyat deyince akla meþe, bitim,antepfýstýðý gibi ürünler ile kendine has acur ve kavun da geliyor.Ayrýca bir detay daha; dünyanýn en kaliteli üzümlerininyetiþtiði bir kavþak noktasýnda yer alýyor Midyat…19
20“Mardin ve Midyat, camiler, kiliseler, manastýrlar, katedrallerile dinlerin kaynaþma noktasý görünümünde, farklý kültürlerinbir arada yaþayabileceklerine dair harika bir örnek… Kentininiþli çýkýþlý daracýk sokaklarýnda gezerken buna adým adým sizde þahit olacaksýnýz.”
Þehre Ýmzasýný Atan MekanlarMardin ve Midyat, camiler, kiliseler, manastýrlar, katedraller iledinlerin kaynaþma noktasý görünümünde, farklý kültürlerin birarada yaþayabileceklerine dair harika bir örnek… Kentin iniþli çýkýþlýdaracýk sokaklarýnda gezerken buna adým adým siz de þahitolacaksýnýz.Mardin’den Midyat’a geçiyor, biraz da bu gezimizden bilgiler sunmakistiyoruz. Midyat’ýn önemli tarihi yapýlarý arasýnda 1915 yýlýndayapýlmýþ, minaresi Midyat taþýndan Cevat Pasa Camii, tarihi1800’lere dayanan tek þerefeli Ulu Camii, 1915 yýlýnda inþa edilmiþtek minareli tek þerefeli H. Abdurrahman Camii, Süryani Kilisesi tarafýndanPiskoposluk merkezi olarak kullanýlan, ayný zamanda adýMor Gabriel olarak da bilinen temelleri 379 yýlýnda atýlmýþ Deyr-ülUmur Manastýrý, 10. asrýn izlerini taþýyan Mor Smuni Kilisesi, tarihi4. asra dayanan Mor Barsavmo Kilisesi, ilçe merkezinin en eski kilisesiolan Mor Aksanoya Kilisesi, en ilgi çekici kiliselerden Mor SarbelKilisesi, 1900’lerin baþýnda inþa edilen Protestan Kilisesi, Katolikcemaatine ait olan Meryem Ana Kilisesi, Midyat Hýristiyanlarýnýnmerkez mezarlýðýný da bulunduran Mor Abraham Kilisesi, 6.yüzyýlda inþa edilmiþ olan Hah Katedrali, yazýlý bir kaynak bulun-Keþfetmeyi size býrakýyor, sadece bu yapýlardan birkaçýný tanýtmakistiyoruz. Adý “kaleler” anlamýna gelen Mardin, yakýnýnda pekçok kale bulunduðu için bu adý almýþ. En ünlüsü Mardin kalesi,yüksekliði doðuda 1200 m. batýda 1800 m. olan bir tepe üzerindebulunuyor. Cami ve ev kalýntýlarýný kalbinde gizliyor. 12. yy’da Artukoðullarýtarafýndan yapýlmýþ olan uzunluðu ve taþ iþlemeleriyledikkat çeken Ulu Cami þehrin siluetini tamamlayan bir sanat þaheseri.Zinciriye Medresesi’nin güneydeki basamaklarla çýkýlan taþkapýsýný görmeden sakýn geçmeyin öyle ki bu kapý, taþ iþçiliðinindoruk noktasý. Latifiye ve Þehidiye Camileri, Deyrulzafaran ÞeyhZýrrar Camisi, Kasýmiye Medresesi, Kýrklar Kilisesi, Mar Mihail Kilisesive Hýristiyan dünyasýnýn en eski kiliselerinden biri olan DeyrulzafaranManastýrý mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Mardin’e8 kim uzaklýktaki manastýrýn en önemli özelliði, 4. asýrda Hýristiyanlýðýndini merkezi olmasý…21
22“Medeniyetler beþiði, dillerin, dinlerin ve sanatýn buluþma noktasý Mardin, birdaðýn tepesinden selamlýyor gelip geçen yolcularý… Daracýk sokaklarý yüzyýllarýntanýðý olan bu mistik þehir, en baþta tarihi olmak üzere, mimarisi, kültürelyapýsý ve sosyal dokusu ile tam anlamýyla bir dünya kenti... Altýnda akýp gidenyemyeþil Mezopotamya’nýn bekçisi edasýyla kalenin üzerine sýra sýra dizmiþ taþevlerini… Öyle ki hepsi bir inci tanesi sanki ve dile gelmiþler de anlatýyorlar bizeMardin’in hikayesini… “
durmamasýna raðmen yüksek bir medeniyetin izlerini taþýyan HahHarabeler-i bulunuyor. Bir dip not daha belirtelim; Midyat’ta MeryemAna Kilisesi, Deyr-ül Umur Manastýrý, Gelüþke Haný ve kentmüzesi en fazla gezilen mekanlar arasýnda yer alýyor.Midyat’ta Taþ Ýþçiliði’nin Büyülü ÝzleriMardin ve Midyat’ý gezerken evlerin içinin, dýþýnýn, kapýlarýnýn,pencerelerinin, sütunlarýnýn, kemerlerinin, taþýn sýrrýna ermiþ ustalartarafýndan oya gibi iþlenmiþ olduðunu görürsünüz. Taþçý geleneðesýký sýkýya sarýlan Midyatlý ustalardan öðrendiðimize göre evlerinyapýmýnda kullanýlan bu taþ normal taþtan farklý özellikler arzediyormuþ. Kalter taþý ya da katori olarak adlandýrýlan açýk renklisarýmsý bu taþ, kolay kesilebilir olmasýndan dolayý rahat iþlenebilirbir yapý sunuyormuþ. Evlere sýva malzemesi kullanýlmamasýdikkat çekici bir özellik. Belli zamanlarda taþlarý temizlemek içintaþ kýrýntýlarý kum haline getirilerek duvarlar ovuluyormuþ.Hiçbir evin gölgesinin diðer evin üzerine düþmediði Midyat’takidaracýk sokaklar, öyle bir intizam üzerine kurulmuþ ki, evler güneþýþýnlarýnýn aksi yönde durduklarýndan dolayý yazýn kavurucusýcaðýnda gölgelikler oluþturuyor. Ayrýca ilginçtir ki sýcak ve soðuktasertleþen taþlar, yazýn serin kýþýn ise sýcak olmasýna sebep oluyormuþ.Süslemelere göz attýðýnýzda ise en çok iþlenen motiflerin baþýndakaranfiller, burmalar, üzüm salkýmlarý, laleler ve beyaz güvercinlergöze çarpýyor. Midyat evlerinin dýþarýya açýlan þahin bakýþlý gözleripencereler, iklim þartlarýndan dolayý küçük tutulsa da göz alýcýbir görünüm sergiliyor.Midyat’ta son önemlerde taþ iþlemeciliði turistlerin yoðun ilgisiüzerine yeniden canlanmýþ, tarihi evler restore edilmeye baþlanmýþ.Sevginin, hoþgörünün ve kardeþlik duygularýnýn taþlara iþlendiðiözgün bir mimariye sahip olan Midyat’ta önce kaymakamlýðýnöncülüðünde bir taþ atölyesi kurulmuþ ardýndan da kurslar açýlmayabaþlanmýþ, þu anda Midyat’ta 8 adet taþ iþleme atölyesi faaliyetlerinisürdürüyor. Yaz aylarýnda gelen yoðun sipariþleri kar-24
“Midyatlý ustalardan öðrendiðimize göre yapýlarda kullanýlan taþ normal taþtan farklý özellikler arz ediyor. Kaltertaþý ya da katori olarak adlandýrýlan açýk renkli sarýmsý bu taþ, kolay kesilebilir olmasýndan dolayý rahat iþlenebilirbir yapý sunuyor...”25
þýlayamadýklarýný belirten atölye yetkilileri, bu sektörün geliþmesindenhayli memnun. Çünkü Midyat’a özgü bu eþsiz sanat, hemvarlýðýný korumaya devam ediyor hem de gittikçe daha çok insanbu sanattan evine ekmek götürüyor.Midyat’ta konuþtuðumuz bir taþ ustasý, taþ yapýlara artan ilgiyiþöyle özetliyor; “Bölge turizminin canlanmasý sanatlara olan ilgiyide artýrdý. Bu nedenle þu anda taþ iþçiliðine daha doðrusu taþ yapýlarabüyük önem veriliyor. Eskiden genellikle Süryanilerin yaptýðýbu sanat þimdi Müslümanlar tarafýndan da baþarýlý bir biçimdeicra ediliyor. Yapýmý normalden pahalýdýr ancak binlerce yýllýk taþyapýlarýn hala sapasaðlam ayakta olduklarýný görürsünüz çünkütaþ dirençlidir. Bu nedenle taþ yapýlar çok tercih ediliyor. Tadilatlarýnýyapýyoruz ya da sýfýrlarýný inþa ediyoruz. Bu canlýlýktan çokmemnunuz.”Gelelim Mardin ve Midyat’in diðer el sanatlarýna… Tahta Oymacýlýðý,Mardin’de taþ oymacýlýðý kadar ünlü bir sanat dalý. Kapýlar, kosollar,divanlar, gelin sandýklarý yapýlýr özene bezene… Mardin’inbir de Bakýrcýlar Çarþýsý vardýr. Bakýr ürünlere, eskisi kadar raðbetolmasa da yaþatýlmaya çalýþýlýr bu sanatta büyük bir inatla. Tencereler,ibrikler, leðenleri çanaklar, kaþýklar, kepçeler… Basmacýlýksanatýna da þahit olursunuz, kök boya ile elle yapýlmýþ tahta kalýplarkullanýlarak ortaya konur perdeleri nevresimler, masa örtü-Sanatýn Güzelliklerini Seyreylerken…26
leri, bohçalar… El emeði göz nuru iðne oyalarý meþhurdur Mardin’in,becerikli kadýnlarýnýn maharetli ellerinden yansýyan…Merkezve Midyat ilçelerinde çok eski yýllardan beri devam eden birsanat dalý ise çanak ve çömlek yapýmý. Yörenin kýrmýzý topraðý,küp yapýmcýlýðýna uygun olduðu için bu sanat dalý geliþim göstermiþ.Testiler ayný zamanda evlerin kubbeli tavanlarýnda da kullanýlmýþ.Bir zamanlar nice kervanlarýn gelip geçtiði bu yollarda semerciliken gözde el sanatý iken bugünün þartlarý törpülemiþ onuda, can çekiþmekte adeta.Yurdumuzun en önemli telkari merkezidir Mardin’in Midyat ilçesi.Bilinen diðer adý “vav iþi” olan telkari yani gümüþ iþlemeciliði, literatürde“çift iþi” olarak da geçer. Motiflere, kullanýlan malzemeyegöre çeþitlenen bu isimler, özünde ayný zarif iþi anlatmanýn farklýyollarýdýr sadece… Midyat’taki küçücük atölyelerde, gümüþ tellerleicra edilen ve göz kamaþtýrýcý eserler ortaya konan bu sanat ilekemer, þekerlik, bardak altý, mücevher kutusu, fincan zarfý, silahkabzasý, sigara aðýzlýðý, tütün kutusu, tepsi, fotoðraf çerçevesi,anahtarlýk, künye, kaþýk, kibritlik, vazo, tespih, gondol, tepelik, yüzükve daha pek çok objenin yapýlabildiðine þahit olursunuz vehayranlýkla izlersiniz hepsini bir bir…Sözün özü; her noktasý tarihten bir yaprak sunan, sanatla sarmaþdolaþ olan, dostluk, kardeþlik ve barýþ konan Mardin’de ve ruh eþiMidyat’ta gezmek bir bambaþka duygudur… Her þey ölçülü bir biçimdebirbirine karýþýr; en baþta ise þaþkýnlýk, hayranlýk ve huzur…27
Hilmi AYDIN *Türkler, giydikleriçoraptankullandýklarý silahakadar herþeye birgüzellik anlayýþý ile yaklaþmýþlardýr.Bu nedenledir ki; tarihboyunca aslýnda bir savaþ aletiolan kýlýcýn Türk sanatýndaki yeri veönemi diðer sanat eserlerinden farklý olmamýþtýr.Kýlýca en fazla itibar edenler içindeOsmanlýlar ön plana çýkmaktadýr. Cengâverlikte,yani binicilikte maharet sahibi olan Osmanlý padiþahlarýustaca kýlýç kullanmalarýyla þöhret kazanmýþlardýr.28
Topkapý Sarayý Müzesi Silah Bölümü’nde yer alan PadiþahKýlýçlarý bahsine geçmeden önce bazý deðerlendirmelerdebulunmak istiyorum. Kýlýç, Türkçe bir ad olup aslý “Kýlýç”týr.Kaynaklarda þöyle tarif edilmiþtir: “Harpte kullanýlan, birtarafý keskin ve saplý, uzunca yassý demir ki daima birkýn içinde olarak bir kayýþla bele takýlýr.” “Tarihte uzunbir dönem kullanýlmýþ el silahý. Uzunluðu, geniþliði, biçimiülkelere ve dönemlere göre deðiþebilen, bir kesiciaðýz ile genellikle siperlikli bir kabzadan oluþur.”“Bele asýlarak taþýnan, siperlikli bir sapa geçirilmiþ,uzun, sivri, çelikten meydana gelen silah.” “Silahýnicadýndan evvel kullanýlan en mühim harp aletininadý”dýr.Üzerlerindeki süslemelerde Kur’an-ý Kerim’denayetler, beyitler, Rumiler, pal metler, þemseler,sal bekler, bitkisel ve figüratif bezemeler ileçeþitli armalar görülür. Osmanlý yataðanlarýüzerinde genellikle Fetih Suresi’nden ayetler,Kelime-i Tevhit, “Cennet kýlýçlarýn gölgesindedir.”“Ali gibi yiðit, Zülfikar gibi kýlýçyoktur” ibareleri ile Ashab-ý Kehf’in isimleribir yüzde yer alýrken diðer yüzde usta,sahip adý ve tarih gibi ibareler yer alýr.Kýlýç; Taban, Kabza, Balçak ve Kýn’danOluþurTaban; kýlýcýn ana gövdesidir. Buna“dermen”, “namlu”, “timur” gibi isimlerde verilir. Kýlýcýn diðer aksamý,sonradan deðiþtirmeler nedeniyleyapýldýðý devre ait olmayabilir.Türk kýlýçlarý; tabanlarýnýn formunagöre düz kýlýç,eðri kýlýç, burmakýlýç, çatalkýlýç gibiisimlerlede anýlýrlar.Düzkýlýçlar,bazen tek,genelde çiftaðýzlý ve düztabanlýdýrlar.Buformdaki kýlýçlar az sayýdadýr. Eðri kýlýçlarýn iki çeþidi vardýr; tekaðýzlý eðri kýlýç ya da Ýranlýlarýn “þimþir” (aslankuyruðu) ismini verdikleriformdaki kýlýçlardýr ki, bunlarýn tabanlarý eðri kýsýmdan itibarenuca doðru gittikçe incelmekte ve sivrilmektedirler.Diðer çeþidi ise Türk ka-vimleri arasýnda X-XI. yüzyýllarda Avarlar’da,IX. yüzyýlda Kaçarlar’da ve diðer bütün Türk kavimlerindeson dönemlere kadar kullanýlan kýlýç tabaný biçimi; eðri, bir aðýzlýve bir-iki kanoluklu veya kanoluksuz, sýrtýnýn 1 / 3 -1 / 4 kýsmý kýlaðýlý(keskin) ve en geniþ yeri kýlaðýlý kýsmýn baþladýðý mahmuzlunoktada olan taban formudur ki bu Türk kýlýcýnýn karakteristik tabanbiçimidir. Burma kýlýç; taban þekli yýlan kavi olan kýlýçtýr. Düzve veya eðri tabanlý olabilir.Kabza; kýlýcýn elle tutulan kýsmýdýr. Yuvarlak, köþeli veya baþ taraflarýkabzanýn elden kaymasýna engel olacak biçimde mahmuzlu(çýkýntýlý) olarak þekillendirilmiþtir. Çoðunda kýlýcý bileðe takmakveya bir yere asabilmek için ip deliði vardýr. Kabzalar üzeri derikaplý, tahta, fildiþi, balýk diþi (som) gibi maddelerden, yeþim taþýve diðer deðerli taþlardan, altýn, gümüþ, demir gibi madenleryapýlmýþtýr. Tahta kabzalar zamanla tahrip olduðundan yenilenmiþlerdir.Kabzalar kýlýcýn en tezyinatlý bölümlerindendir.Balçak; kýlýç tutan eli darbelerden koruyarak siperlik vazifesiniyerine getirir. Genellikle ýþýnsal yýldýz biçimindeolurlar. Üstü kabzaya, altý ise kýnýn aðýzlýðýna geçecekbiçimde yapýlmýþlardýr. Genelde demirden yapýlmalarýnaraðmen deðerlibazý kýlýçlarda altýnveya altýn yaldýzlýgümüþtenyapýldýklarý da görülür.Türk kýlýçlarýnda,XV. y.y.’da kollarýdüz balçak, XV-XVIII. y.y.’da kollarýdüz ve baþlarý yuvarlak balçak, XVIII-XIX. yüzyýllarda kollarý kýlýcýn tabanýnadoðru kývrýk balçak formlarý görülür.Kýn; kýlýcý korumak için tahtadan veyamadenden yapýlmýþ kýlýftýr. Kýlýçlargenelde kýn içerisinde taþýnýrlar.Kýn aðýzlýðý, pabuç ve bilezikgibi aksamlardan oluþur. Tahtakýnlarýn üzeri genellikle deri, nadirende olsa kadife kumaþ, altýnveya gümüþ ile kaplanmýþtýr.Üzerleri deðerli taþlarla tezyinedilmiþleri az da olsa vardýr.Aðýzlýk, çamurluk, aský halkalarýile bilezikleri de demirveya gümüþtendir. Kýnlarda;kabzalar gibi her zaman kýlýç tabanlarýylaayný döneme ait olmayýp,daha geç tarihli de olabilirler.Sýrt; kabzanýn ve balçaðýn altýndaki tabanýnen kalýn olan ve kýlýç eðiminden önceki kýsýmdýr.Kýlýçtaki süslemeler, yazýlar buradan baþlar. Kýlýcýn sýrtý ucunagöre üç veya dört katý kalýnlýktadýr.Kol; kýlýcýn ucunun hafifletilmesi, aðýrlýk merkezinin etkili hale gelebilmesiiçin, tabanýn iki yanýnýn kýlýcýn eðilimine göre boydan boyadengeli bir þekilde inceltilmesine denir.Yalým; kýlýcýn boydan boya keskin yüzüne denir. Kýlýca su verirkenen çok dikkat edilmesi gereken kýsýmdýr.Yalman; kýlýcýn en ucuna denir. Tabanýn sýrtýndan gelen çizgi ileyalým çizgisinin birleþtiði noktadýr.Kan Oluðu; sýrt ve yalman üzerinde kanýn sýzmasý için açýlan ve tabanboyunca uzanan “yiv”dir.Meç (Þiþ); kesici fonksiyonundan ziyade delici bir özelliðe sahiptir.Buna eski hazine kayýtlarýnda “meç kýlýç” ismi de verilir. Ensiz tabanlý,tek veya çift aðýzlý bir kýlýçtýr. Osmanlý Türk kýlýçlarý arasýndasayýsý çok azdýr. Müzede Fatih’in, Kanuni’nin ve I. Ahmet’in isimlerinitaþýyan üç adet harikulade meç vardýr. Meçler genelde Avrupalýustalarca yapýlmýþ ve Avrupa ordularýnda kullanýlmýþtýr.29
en münkeþif (keþfedilmiþ, ortaya çýkarýlmýþ) haddini buldu. Ýranminyatürlerine giren bu tip eðri kýlýçlar, Timur ve oðullarýna aitminyatür okulunun tesiriyledir.”Türk Medeniyetinde Kýlýcýn Yeri ve ÖnemiFatih’in kýlýcýTürk Kýlýçlarýnýn Tarihsel GeliþimiEski devirlerden itibaren “hâkimiyet” ve “istiklâl” kavramlarýný ifadeeden kýlýcýn her ulusta ayrý bir tarihi ve deðeri vardýr. Altay Daðlarý’ndaen eski kýlýcýn Kudurga Kurganý’nda bulunduðu, uzun ve eðribir görünüme sahip olduðu, kabza ve balçaðýnýn daha sonrakiTürk kýlýçlarýnýn tam bir prototipi olduðu ve ayný zamanda kýlýcýn üçbilezikli bir kýnýnýn varlýðý biliniyor. Orta Asya’da bulunan heykellerinbirçoklarýnýn kýlýç kuþandýklarýný görüyoruz. Altay, Tuva, Moðolistanve Iþýk-Göl bölgesinde bulunan heykellerin çoðunluðunun ikikayýþla bel kemerine baðlanmýþ kýnlý eðri kýlýç taþýdýklarý bilinmektedir.Eski Çin kaynaklarýndan edinilen bilgilere göre; Çinliler ileTürkler arasýnda geliþen ticarette Hunlar’dan ýsrarla satýn alýnan veÇin’e götürülen mallar arasýnda kýlýç da bulunmaktadýr.Bahaeddin Ögel, Ýslam’dan sonraki Türk kýlýçlarýnýn kaynaðý itibariyleOrta Asya’ya baðlý olduðunu ve gelen Oymaklar vasýtasý ilegetirildiðini ifade etmektedir. “Volga boylarýndan, Güney Rusyayolu ile Avrupa’ya giden Türk kitleleri ile Ýslamý kabul ederek Ýslamkültürüne giren Türklerin harp aletleri, kýlýçlarý ayný menþei vemahiyeti taþýyorlardý. Selçuk ve Atabeylere ait kýlýçlar ayný tip vekaynaktan geldikleri gibi Osmanlý kýlýçlarý da Kayý Kabilesi’nin izlerinitaþýyordu. Çaðatay, Timur ve oðullarý devrine ait kýlýçlar Osmanlýkýlýçlarý ile ayný geliþme aþamasýna sahiptir. Babür ve oðullarýdevrinde Türk kýlýcýTarihin en eski çaðlarýndan beri Türklerin yaptýklarý büyük fetihhareketlerinde at yetiþtirme ve madencilik önemli etken olan ikisanat dalýdýr. Özellikle demircilikte Türk, Çin ve Arap kaynaklarýndaTürklerin atalarýnýn demirci olduðundan bahsedilmektedir.Türklerle Ýranlýlarýn arasýnda eski devirlerde geçmiþ olan savaþlarýtasvir eden Firdevsi’nin “Þehname” adlý eserinde Türk ordularýnýndemirden, çelikten kurulmuþ bir ordu olduðu anlaþýlmaktadýr. Veyine Türkler silahlar arasýnda en fazla kýlýca itibar etmiþler ve bunukullanmaktaki maharetleriyle þöhret kazanmýþlardýr. BabürÞah der ki: “Dilli topuz, topuz, küçük topuz, ay balta ve baltadanbiri isabet ederse, ancak bir yere tesir eder. Hâlbuki kýlýç isabetederse baþtan ayaða kadar keser. Bundan dolayý kýlýç bütün silahlarýnbaþýdýr.”Kýlýç Türk kavimlerinin toplumsal ve dinî yaþamlarýnda herhangibir harp silahý olmaktan çok daha önemli bir yere sahiptir. KýrgýzlarýnManas Destaný’nda demirci ustasýna “Darkan” diye seslenilmektedir.Manas demirci ustaya soruyor: “Kýlýcý yaptýn mý Darkan?”,“Kýlýcý döktün mü Darkan?” Demirci, Manas’a kýlýcý ve zýrhýnasýl yaptýðýný, yaparken neler çektiðini anlatýyor. Eðelenmesineelli eðe dayanmamýþ, kýrýlmýþ, dövmesine balyozlar dayanmamýþ,daðýlmýþ, keskin yüzünü zehirle tavlamýþ... Manas’ýn rakibi Alp Colay’ýnkýlýcý da þöyle tasvir ediliyor: “Yapmasýna dayanamadan kýrkusta helak oldu, eðelenmesinde kalýn eðe dümdüz oldu, kömürüiçin çok sýk orman kesildi, tavlanmasýnda temiz pýnarýn suyu yetiþmedi,kurudu...” Bunlar elbetteki abartýlý tasvirler olsa da, kýlýcaverilen deðeri, gösterilen özeni ortaya koymasý bakýmýndanönemlidir.30
Yemin Törenlerinde KýlýçKýrgýz, Yabaku, Kýpçak ve baþka boylarýn halký kan içtiklerinde veyasözleþtiklerinde kýlýcý önlerine koyarlar ve “Bu gök girsin, kýzýlçýksýn” derler. Bu, “Sözünde durmazsan kýlýç kanýna bulansýn, öcümüalsýn” demektir. Bizans tarihçisi Menandros, Avar Hakaný Bayan’ýnbir kýlýç önünde merasimle yemin ettiðini anlatýyor. TunaBulgarlarý bir kimseyi herhangi bir iþe baþlatacaklarý zaman bir kýlýcýortaya koyup onun üzerine yemin ederlerdi(1) .“Ýstanbul elbet bir gün fetih olunacaktýr. Onu fetheden komutanne güzel komutan, onun askerleri ne güzel askerlerdir.” hadis-i þerifiile müjdelenen ve kendisinden övgüyle bahsedilen Fatih SultanMehmet, henüz on iki yaþýnda Osmanlý gibi koca bir devletinbaþýna geçmiþ; þer kuvvetlerin Osmanlý topraklarýna girmesi üzerineyaþýnýn çok üstünde bir olgunluk göstererek, babasý GaziHünkâr II Murat’a “Padiþah sen isen, gel ordunun baþýna geç... Padiþahben isem, emrediyorum, gel ordunun baþýna geç!” diyerek,tarihe altýn harflerle kaydedilen sözü söylemiþ ve daha o yaþtaþahsiyetini ortaya koymuþtur. Ki bu þahsiyet, Akþemseddin gibimanevî karakterlerle yoðrulmuþtur.Fatih’in üstünlüðü yalnýz bununla da bitmez. Tahta ikinci defa geçtiðion dokuz yaþýnda “cülûs” merasiminde; “Ben ki emir-i a’zamSultan Murat Bey’in oðlu, padiþah-ý muazzam Sultan MehmetBey’im... Yeri ve göðü yaradan namýna, Peygamberimiz Muhammed(S.A.V.) namýna, kuþandýðým kýlýç aþkýna yemin ederim ki...”diye baþlayan konuþmasý da çelik gibi bir karakterin dýþa yansýmasýdýr.Burada, Osmanlý’nýn büyüklüðünün sadece kýlýç gücündenkaynaklanmadýðýný, Batý Rönesansýný aþan bir bilgi, kültür, sanatve medeniyeti de üretebilmesinden tevellüt ettiðini bir kez dahabelirtelim. Batýlýlar hiçbir zaman, siz Ýstanbul’u aldýnýz ama oradakimedeniyet altýnda ezildiniz diyememiþlerdir.31
Osmanlýlarda padiþahýn tahta çýkmasýndan sonra bir hakimiyet göstergesi olarak kýlýç alayý yapýlýrdý.Fatih’ten, Kanunî’ye Türkler, medeniyette ve insanlýk âlemindekent-soylu olarak zirveye çýkmýþlardýr. Fethin ve Fatihlerin temelinde,çekirdeðinde inanç, tasavvufî estetik, zarafet ve incelik yatmaktadýr.Fatih Sultan Mehmet, Galata Hýristiyanlarýna verdiði ahitnamedede kýlýca yemin eder, der ki: “Ben ki emir-i azam Sultan Murat Beðinoðlu padiþah-ý muazzam ve emir-i azam Sultan Mehmet Beðim,Halik-ý arz ve âsuman namýna, büyük peygamberimiz Muhammed(s.a.v) namýna biz Müslümanlarýn mu’tekid (inanan, inançsahibi, dinine baðlý) olduðumuz seb-al mesani namýna, büyük babamýnve babamýn ruhuna, oðullarýmýn namýna, kuþandýðým kýlýçaþkýna yemin ederim ki...” Aþýk Paþazade tarihinde þöyle bir vakaanlatýlýr: Þeyh Edebali, Osman Gazi’nin rüyasýný tabir ederek padiþahlýðýkendisine ve nesline müjdeledi. Yanýnda þeyhin Kumral Dededenilen bir müridi vardý. O derviþ, “Ey Osman sana padiþahlýkverildi. Bize dahi þükrane” dedi. Osman Gazi: “Her ne vakit padiþaholayým sana bir þehir vereyim” dedi.Derviþ bunu ispat edecek bir belge isteyince Osman Gazi: “Atamdanbir kýlýç hatýra olarak kalmýþtýr. Sende niþan olarak dursun. AllahüTealâ bana padiþahlýðý nasip ederse benim neslimden olanlaro kýlýcý görsünler ve köyünü almasýnlar” diyerek kýlýcý senet (belge)yerine vermiþtir.görülür. Son kýlýç alayý ise 1918 Aðustosunda Mehmet VI (Vahdettin)’ün(1918/1922) ilk tahta çýkýþý münasebeti ile yapýlmýþtýr. Bir kýlýçalayýna dair D’ohsson’un (Tableau general de I’Empire Ottoman,Paris 1791) intibalarý þöyledir; “Sabahleyin askerler sarayýnbirinci avlusunda toplanýrlar, mevkib (bir büyüðün yanýnda yavaþyürüyerek giden atlý ve yayalarýn hepsi, alay) teþkil edilir, devletricali önden gider; bunlarýn arkasýnda Sadr-ý azam ile Þeyhül-islamyürür, daha sonra saray mensuplarý yürürler; evvela otuz iki yedekat mükemmel takýmlarýyla geçerler; bunlarýn on ikisinin üzerindealtýn ve mücevheratla müzeyyen kalkanlar vardýr. Bu alaydaiki aða dikkati çeker; ikisinin elinde padiþahýn kýymetli sorguçlarlamüzeyyen birer sarýðý (kavuðu) vardýr. Bunlarý münavebe ilehalka doðru eðdirirler; ahali de bu verilen selamlara karþý mukabeledebulunmaya dikkat eder. Üçüncü bir aða gümüþle iþlenmiþve gümüþ levhalarla kaplý padiþaha mahsus bir iskemle taþýr; padiþahata binerken ve inerken bu iskemleye basar, koz bekçisi denilendiðer bir aða bir asanýn ucuna takýlmýþ mücevherli bir ibriktaþýr ve bu, padiþah istimaline (kullanýmýna) mahsus suyu havidir.Bu alay, resmi üniformalý yeniçerilerden müteþekkil iki sýranýnarasýndan derin bir sükut içinde geçer, padiþah yalnýz saf teþkil etmiþolan askerlere selam verir. Sað elini göðsünde tutar ve baþýný,Osmanlýlarda padiþahýn tahta çýkmasýndan sonra bir hâkimiyetgöstergesi olarak yapýlan kýlýç alayý, padiþahlýðýn ilanýnda ki baþlýcatörenlerdendir. Padiþahlarýn saltanat makamýna oturmalarýüzerine hükümdarlýk alameti olarak kýlýç kuþanmalarý bir kýsým ÝslamDevletleri’nde olduðu gibi Osmanlýlarda da kanun olduðundanbu adet ve anane saltanatlarýn sonuna kadar devam etmiþtir.Osmanlýlardaki kýlýç kuþanma usulü, protokol ve hiyerarþik düzeniçerisinde, çok önemli bir biçimde yapýlmasý açýsýndan krallarýn taçgiyme merasimine denktir. Tahta çýkan padiþah, biat (bir hükümdarýnhükümetini kabul ve tasdik etme) merasimini takip eden ikiile yedi gün içinde, bir sabah namazýndan sonra atýna binerek, saraydançýkar; çoðu zaman saltanat kayýðý ile deniz yolundan,Eyüp’e, Ebu Eyyub el-Ensari’nin türbesine gider, orada kýlýç kuþanýr,sonra atalarýnýn türbelerini ziyaret eder saraya dönerdi.Osmanlý Devleti’nde ilk defa kýlýç kuþanan, daha doðru bir deyimlekýlýç alayýný hükümdarlýk þiarlarý arasýna alan Yýldýrým Beyazýd’dýr(1389-1402). Kaynaklarda açýklanan ilk kýlýç alayý 1421’de II.Murat’ýn (1421-1444/1445-1451) cülusunu takip eden günlerdeEdirne’de Eski Camii’de yapýlmýþtýr. Geleneklerde kýlýç alayýnýn gerçekyapýcýsý Fatih Sultan Mehmet (1444-1445),(1451-1481) olarakÝtalyan ressam Gentile Bellini'nin 25 Kasým 1480 tarihli Fatih tablosu.33
daha doðrusu gözlerini hafifçe saða sola çevirir; yeniçerilerin mukabelesibaþlarýný omuzlarýna doðru eðmekle olur. Yeniçerilerinbaþlarýnda beyaz börk, ayaklarýnda geniþ mavi þalvar ve kýrmýzýpabuç vardýr. II. Mehmet’in camiine gelince padiþah attan Ýner vebüyük ceddinin türbesine girer dua eder,sonra hareket ile Eyyub’a giderdi. Türbededuadan sonra padiþaha, nakib-ül eþraf,sadr-ý azam, yeniçeri aðasý ve silahtartarafýndan muavenet görmeksuretiyle þeyhülislam kýlýç kuþatýr,ayný zamanda caminin dýþ duvarlarýharicinde elli adet kurban kesilir.”Kanunname ve teþrifat kayýtlarýnagöre çok defa kýrk iki ve elliarasýnda kurban kesilmiþtir. Bukurbanlar cami ve türbe hademeleriylefukaraya daðýtýlýrdý.Yine kanun üzere bu kýlýçalayýnda kapýcýlar kethüdasýylamirahur aða karayoluyla avdette türbe kapýsýndansaray kapýsýna kadaryaya yürüyerek halkýnpadiþaha verilmek üzeretakdim ettikleri istidalarýalýrlardý; saraya gelince buistidalarý kapý aðasý mühürleyippadiþah namýna,görülüp muameleleri yapýlmaküzere ve kapýcýlarkethüdasý vasýtasýylasadrazama gönderirdi.Kýlýç kuþanma merasiminihayet bulup padiþahsarayýna geldikten sonrabostancý ocaðý kayýkçýlarýnave teþrifatçý, piþ keþçi,mataracý, kürsidar-ý simdenilen iskemleci, orta kapýve bab-ý hümayun nöbetçikapýcýlarý, seccadecibaþý, bevvabiyn-i dergâh-ýali bölükbaþlarý denilen ortakapý kapýcýlarýnýn bölükbaþlarýnamuayyen miktar hasene(altun) ihsan olunmasý dakanundu. Tarih boyunca hükümdarlarbirbirlerine ve muzafferkomutanlarýna þerefsembolü olarak kýlýç hediye etmiþlerdir.Serdar-ý Ekrem tayinolunan þahýs büyük bir alay ileOtað-ý Hümayun’a gider. Buradapadiþah Serdar’ýn beline murassaveya kýymettar kýlýç baðlardý. Savaþtamaðlup olan düþmanýn kýlýcý boynunaasýlýrdý. Tarihçi Naima 1601 senesindeKarayazýn Ýsyaný’ný bastýrmaklagörevli Hasan Paþa’nýn asiler tarafýndanöldürüldükten sonra; paþanýn parasýnýnkalkan ile, çuha, ipekli ve diðer kumaþlarýnkýlýç ile ölçülüp paylaþýldýðýný yazmaktadýr.Türk Kýlýcýnýn Bazý TeknikÖzellikleriTürk kýlýcý diðer dünya kýlýçlarýndagörülmeyen bir mekaniðe sahiptir.Ayrýca bu kýlýcý kullanmak çok yüksekbir maharet ve bilgi ister. Türk kýlýcýnýnesas formu hafif eðri olmasýdýr. Özellikleriitibariyle düz bir forma ve fazlaca aðýrlýðasahip olan Orta Çað kýlýçlarýnda kol kuvveti vedarbe etkisi gibi fiziksel özellikler önem kazanýrken,eðri ve hafif olan Türk kýlýçlarýnda bileðinrahatça hareketi önem kazanmýþtýr. Bu sebepleTürk kýlýçlarýnda kütle, boy ve eðrilik arasýndakioranlar daima göz önüne alýnmýþtýr. XVI-II. yüzyýlda Türk askeri kýyafetleri hakkýnda eseryazmýþ olan bir Ýngiliz diyor ki: “Düz bir alet-i cariha yalnýzca dürtmek ve tazyik neticesi ile tesirliolur. Bunun tesiri isabet ettiði yerle sýnýrlýdýr.Hâlbuki eðri olan bir aleti cari ha ise aðzýný geri çekerkende tesirini gösterir, kolun kuvvet ve gayretiile kayar, hareket tesiri daha uzun olur.”Kýlýçlarýn Yapým KaynaðýHazine Defterleri ve diðer yazýlý kaynaklardan edindiðimizbilgilere göre kýlýç yapýmýnda kullanýlan demirler,deðiþik yerlerden gelmiþlerdir. Arþiv vesikalarýndakýlýç yapýmýnda kullanýlan demirler þu isimlerle anýlmýþlardýr:Kara batan Timurlu kýlýç, Kara kýlýç, KarahasanTimurlu kýlýç, Eski Ýstanbul demirli kýlýç, Diyarbakýrdemirli kýlýç, Eski Þam demirli kýlýç, Eski Mýsýr demirli kýlýç,Mýsýr demirli kýlýç, Horasan demirli kýlýç, Kirmani demirlikýlýç, Acem demirli kýlýç, Seyhani demirli kýlýç, Þamdemirli kýlýç, Hindi demirli kýlýç, Çintiyan demirli kýlýç vs.Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Osmanlý’da kýlýç yapýmýndakullanýlan demir madeninin kaynaðý hakkýndaþu bilgiler yer almaktadýr: “On ikinci maden, Tophanekasabasý üstünde Galatasaray denilen padiþahsarayýnýn altýnda Eski Ýstanbul adý ile anýlan demirmadenidir. Dünya üzerinde Eski Ýstanbul demiri diyeün yapmýþtýr. Ayasofya’nýn bütün demir kýsýmlarý,Dikilitaþ’ýn baðlarý bu demir madenindendir.Tâ ki Sultan Beyazýt zamanýnda buradan kolaylýklademir çýkartýlmakta idi. Sultan Beyazýtorada bir þifa evi ve medrese yaptýrmýþtýr.Sonra burasý padiþah sarayý olmuþ. Eski Ýstanbulmadeni kullanýlmaz duruma gelmiþtir.Benim gençlik zamanlarýmda II.(Genç) Osman (1618-1622) devrinde Kurþunlumahzen ile Topkapý arasýnda Dimiþkihane(Kýlýçhane) iþyeri vardý. Fatih’inyapýsý idi. Sultan Mehmet, sözünüettiðimiz madenden demir çýkartýpbu Dimiþkihane’de usta kýlýççýlaraçeþitli kýlýçlar yaptýrýrdý. Hatta SultanIV. Murat’ýn Kýlýçcýbaþýsý Davut Usta’yýburada çalýþýrken ben gördüm.Kale dýþýnda deniz kenarýnda34
üyük bir iþyeri idi. Sonra Sultan Ýbrahim tahta çýkýnca Kara MustafaPaþa’yý þehit ettikleri sene devletin idaresine gevþeklik gelmiþti.Gümrük Emini Ali Aða bu Dimýþkihane’yi devletten alýp katkat Yahudi evleri yaptýrmýþtýr.”Dimiþkihane’nin terk edilmesinin sebebi baþka bir yerde kýlýçhaneninaçýlmýþ bulunmasýdýr. Yoksa kýlýçtan istiðna hâsýl olmuþ deðildi.Bunu da tesadüfen öðreniyoruz. Henüz tarihlerde arþivdekivesikalarda bir kayda rastlayamadýk. Fakat 1284-I867’de Ýstanbul’daSanayi Mektebi açýldýðý zaman bunun Sultanahmet’te AtikKýlýçhane binasýnda açýlmýþ olduðunu o mektup hakkýndaki resmitebliðde münderiç “Atik Kýlýçhane mahallinin mektep ittihazý ileona göre tesviyesi” fýkrasýndan öðreniyoruz. Ýþte bu kayda göreOsmanlý Ýmparatorluðu’nun kýlýç fabrikasý, Atmeydaný’nda ve þimdikiÝktisat Fakültesi’nin arkasýna düþen bugünkü sanatlar mektebininolduðu yerde imiþ. 1807’de bir sanat mektebi açýlmasý düþünüldüðüzaman orada demir dökecek, eritecek ve iþleyecek tesisatýnmevcudiyeti hatýrlanarak mektep halinde ihya edilmiþ demekdoðru olur.Çok özel bir yapýya sahip olan Türk kýlýcýný iyi bir biçimde kullanmak,çok çalýþmak ve beceri isteyen bir vakadýr. Emir Hacip AþýkTimur “Kitab-ý Tuhfetul Müluk Vel Salat’în” adlý eserinde iyi kýlýçkullanma talimatlarýna dair þunlarý yazmýþtýr: “Kýlýç ile vurmayý öðrenmekisteyen bir kimse süvari ise süvarinin yüksekliðinde, piyadeise piyadenin boyunda bir kamýþý saðlamca topraða diker. Sonrabu kamýþ sað tarafýnda kalacak þekilde uzakça bir mesafeye gidiporadan atýný dörtnala koþturur ve kamýþa yaklaþýnca kýlýcýný kýnýndançýkarýp kamýþý þiddetle keser.Her defasýnda bir karýþ kesmek suretiyle yerden bir arþýn yüksekliðindekamýþ kalýncaya kadar bu hareketi tekrarlar. Kýlýçla kamýþýkesmekte tam ihtisaslaþma için beþ adet ok alýnýr ve bunlar süvarininsaðýna gidecek þekilde onar arþýn aralýkla topraða saðlamcadikilir. Süvari atýný son süratle koþtururken oklarý yelelerinin birerparmak aþaðýsýndan muntazam bir þekilde keser. Bu iþte de tamihtisas kazanýnca iki sýra halinde ve onar arþýn uzaklýk ile on adetok dikilir. Ýki sýra arasýndan dörtnala koþuþtururken oklar saðlý sollubiçilir. Kýlýçla vururken kolun bilek mafsalý bükülmelidir.”Kýlýç YapýmýPadiþah Kýlýçlarýnýn Form GeliþimiTürk kýlýcý “kýlýç yumurtasý” ismi verilen üç ile beþ kilogram aðýrlýðýnda,beþ ile sekiz santim çapýnda ve sekiz ile on iki santim yüksekliðindekiçelik kütlesi dövülmek suretiyle yapýlýrdý. Yaþ pamuktanyapýlmýþ ve havaya fýrlatýlan bir yumaðý, tereyaðý keser gibikolayca kesen Türk kýlýçlarýnýn yapýmýnda deðiþik formüller vardý.Kýlýca su verilmesi iþlevi çok önemlidir. Zira az su verilirse eðrilir,çok su verilirse kýrýlýr; onun için tam kývamýnda olmasý þarttýr. Kýlýçlarýnuçtan itibaren iki karýþlýk kýsmý bilhassa keskin olmalýdýr.Kemankeþ Mustafa Aða kýlýca su verilmesine dair þunlarý yazmýþtýr:“Benim kardeþim, sana temren, kýlýç veya býçaða verilen öylebir su yazdým ki, bunu vaktiyle yapmýþlar ve kimya gibi saklamýþlar.Bugün ne bir temrencide, ne de bir kýlýççýda vardýr. Ben dahisaklayacaktým; lakin hayýr duanýzdan mahrum eylemeyiniz diyebunu açýklýyorum. Bu usulü ben bizzat tecrübe ettim. Bu suyuyapmak için aþaðýda cins ve miktarý yazýlan maddeler birbirleriylekarýþtýrýlarak bir kaba konup mayalanmak üzere kýrk gün güneþtebýrakýlýr. Sonra bu kap ateþe konulup imbiktengeçirilerek damla damla toplanýr. Bu þekilde eldeedilen suyun bir okkasý bir kýlýca su vermeyekâfi gelir. Bir okkasý bin altýna deðer. Bu sudan suverilmiþ kýlýç ile bir zýrhavuran paramparça eder.”Kemankeþ Mustafa Aða’nýn reçetesi þu bilgileri içermektedir;MiktarýCinsi1 Okka Sönmemiþ kireç (CaO)1/2 Okka Pelit külü (Valanet gland)1/2 Okka Bevrek-ül Ermeni (Na-Ca-Soda) /1/2 Okka Cenkar (Bakýr çalýðý)1/2 Okka Sarý zýrnýk (AsS-Arsenik Sülfüt)1 Okka Yaban soðaný suyu (Alium Satium)1 Okka Katran (Govdron)Osmanlý padiþah kýlýçlarýnýn form geliþimini, 15. yüzyýlýn ikinci yarýsýndanitibaren gözlemleyebiliyoruz. Fatih döneminden önceyeait, Osmanlý yapýmý olduðu kesinlik taþýyan bir kýlýca rastlanmýyor.Erken Osmanlý Devri (1299-1453), kýlýçlarýndan hiç örnek bulunmamasýnýiki açýdan deðerlendirebiliriz: Bu dönemdeki Osmanlý topraklarýndaçeliðin çok deðerli bir ithal malý olmasý nedeniyle eldekieski kýlýç tabanlarýnýn dövülerek yeni kýlýç yapýmýnda kullanýlmasý,Bursa ve Edirne’deki saraylarda ve silahhanelerde bulunankýlýçlarýn Fetihten sonra Ýstanbul’a getirilmeyip oralarda kalmasýve zamanla zayi olmasý. Bu döneme ait sadece kýlýçlar deðil, diðersilah çeþitlerinden de örnek bulunmamaktadýr. Tek istisna ÝstanbulAskeri Müzedeki Sultan Orhan’ýn (1326-1359) miðferidir.Osmanlý kýlýç örnekleri, Fatih S. Mehmet’in (1541-81) adýný ve unvanýnýtaþýyan dört kýlýçla baþlar. Bunlarýn ve bu döneme ait diðerkýlýçlarýn, ilk bakýþta dikkati çeken ortak özellikleri ileri aþamadabir forma sahip olmalarýdýr. Fatih’in ihtiþamlý tören kýlýcý (ayný zamandaiþlevselliðe de sahiptir) formununestetik olgunluðuylabu devir Osmanlý kýlýçlarýnýnen tipik örneðidir(Env. No: 1/90). Diðerbir kýlýç ise burmalýkýlýçlara güzel birörnektir (Env. No:1/93). Bu tip kýlýçlarkesici olmaktan ziyadedelici bir silaholarak etkilidirler. Bu kýlýcýn bizim için diðer bir önemi; kabzave balçaðýnýn demirden yapýlmýþ olmasý sebebi ile orijinal formunugünümüze kadar muhafaza etmesidir. 15. yüzyýlda deðiþikform gösteren kýlýçlar; tabaný düz ve iki aðýzlý, eðri ve tek aðýzlý, yýldýrým(burmalý) aðýzlý, çatal (Zülfikar) aðýzlý ve meç’tir. Bunlarýn içindemuhakkak ki 15. yüzyýlý belirleyen karakteristik form “eðri vetek aðýzlý” kýlýç formu olmuþtur.Osmanlý Devleti’nin tarihteki en parlak dönemi, Batýlýlarýn “Muhteþem”,Türklerin “Kanunî” unvanýyla andýklarý Sultan I. Süleyman’ýnsaltanat yýllarýdýr. Onun 46 yýl süren padiþahlýðýnda, Osmanlý’nýnaskerlik ve diplomasi alanýndaki rakipsiz üstünlüðünün yaný sýra,ilim ve sanatta da zirveye çýkýlmýþtýr. Ýsmail Hami Daniþmend’inifadesine göre; “Kanunî Sultan Süleyman, týpký birer ordu kuman-35
Kanuni Sultan Süleyman’ýn Topkapý Sarayý’nda sergilenen kýlýçlarýdaný gibi cepheden cepheye ve zaferden zafere koþarak OsmanlýDevleti’ni kuran ve bilhassa imparatorluðu günden güne geniþletenilk on padiþahýn sonuncusudur.” Saltanatýnýn toplam 10 yýl, 3ay, 5 gününü sefer yollarýnda ve harp meydanlarýnda geçirmiþ olmasýve 72 yaþýnýn içinde iken Zigetvar Kuþatmasý’nda vefat etmesi,onun þahsiyetini þekillendiren unsurlar arasýnda askerliðin nederece önemli bir pay teþkil ettiðini ortaya koyar.Kanunî, Osmanlý padiþahlarýnýn çoðunda görüldüðü gibi, cengâverlikte,yani binicilikte ve kýlýç kullanmada maharet sahibidir. MohaçMeydan Muharebesi’nde, üç seçkin Macar þövalyesiyle karþý karþýyagelince, kýlýcýný çekip üçünü birden haklamasý, bu kabiliyetinindelilidir.Kýlýç, Türklerin hayatýnda ve inançlarýnda daimayer almýþtýr. Rýfký Yazýcý’nýn þu tespiti ne kadaryerinde ve isabetlidir: “Tacýn yanýnda asa, kýlýcýnyanýnda dua vardýr.” Elbette ki, kýlýcý kýnýnda tutan,zamanlayan, takvimleyen, bileyen ve “Hadi”diye emirleyen dua sahipleridir. Dua kýlýcahedef ve istikamet kazandýrýr, hatta haysiyetekler. Kanunî Sultan Süleyman keskinlerin keskinibir muhteþem kýlýç ise, Þeyhülislâm HocaSâdeddin Efendi duadýr. Dualarla kýlýçlar, tarihboyunca hep yan yana, iç içe olmuþlardýr.Tek baþýna madde, kuvvettir, öfkedir, emirdir.Yaný baþýnda her zaman manayý da bulabilmeli,onunla frenlenip, onunla þaha kalkmalý,Kanuni’nin yataðanýonunla temellenmeli, onunla köklenmeli ki bütünlüðünü,anlamýný saðlamýþ olsun. Kýlýç dazulmün deðil adaletin tesisi yolunda kullanýlýrsa þan ve þeref taþýr.Aksi takdirde basit bir demir parçasý, kan dökme aracýdýr.Fatih Sultan Mehmet’ten beri devam eden kýlýç formunun KanuniSultan Süleyman ve ondan sonraki dönemlerde deðiþmeden 18.yüzyýl sonlarýna kadar sürdüðünü görüyoruz. 19. yüzyýlda ise Türkkýlýçlarýnda Avrupa etkisi görülmektedir. Bu etki kabza, balçak vetaban biçimlerinde de kendisini hissettirmektedir. Bu yüzyýldansonra Türk kýlýcýnýn orijinal formu unutulmuþtur.Sultan Selim II ve Sultan Mehmet II’ ye ait kýlýç (Env. No: 1/496-486)XVI-XVII. yüzyýl baþlarýna ait Türk kýlýcý formuna örnek olarak gösterilebilir.Sultan Mehmet’in kýlýcýnýn Beyazýt II’ nin kýlýçlarýna çokbenzediði görülüyor. Sultan Osman’a ait kýlýcýn (Env. No: 1/487) gelenekselformdan ayrýldýðý tabanýnýn eninin artmasýndan ve mahmuzçýkýntýsýndan anlaþýlýyor. Sultan Selim II’ ye ait eðri kýlýç (Env.No: 1/499) saf Türk kýlýcý formunun en son örneði olarak gösterilebilir.Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve SultanAbdulhamid’e ait üç kýlýç, Türk kýlýç formunatekrar dönüþün birer temsilcisiymiþ gibi gözükselerde gerek eðriliðin, gerekse tabanýn kýsýmlarýarasýndaki oranlarýn, gözden kaçmayacakderecede bozulmuþ olduðu görülebilmektedir.Sultan Mehmet Reþat’a ait olan örnek ise, o devirAvrupa bahriye kýlýçlarýnýn tamamen aynýsýdýr.Türk kýlýcý özelliklerini göstermemektedir.15.yüzyýl ikinci yarýsý Osmanlý kýlýç kabza vebalçaklarýnda, bu dönem kýlýç tabanlarýnda olduðugibi, uzun bir geliþme aþamasýnýn sonucuolduðu anlaþýlan belirli ve uyumlu bir formlakarþýlaþýyoruz.Fatih Sultan Mehmet adýný taþýyan düz ve ikiaðýzlý kýlýçtan ancak birinin kabza ve balçaðýkalmýþtýr (Env. No: 1 / 376). Kabza tepesi çýkýntýlýdýr. Bu da bize, kýlýcýniki aðzýnýn kullanýldýðýný gösteriyor. Eðri ve tek aðýzlý kýlýç kullanýmýnageçildiði bir dönemde, bazý Memluk kýlýçlarýnda yapýldýðýgibi, kabza eðriltilerek aðzýn tek taraflý kullanýmýna gidilmemiþtir.Buna mukabil Fatih’e ait düz kýlýçta taban kuyruðu hafif eðridir.(Env. No: 1/374) Fatih’e ait eðri kýlýçlardan ilki, balýk diþinden yuvar-36
1 2453Resim 1: Abdülaziz’in yataðaný, Resim 2: Sultan Beyazýt’ýn kýlýcý, Resim 3: III. Selim’in kýlýcý, Resim 4: III. Selim’in kýlýcýnýn detayý, Resim 5: 1. Ahmed’in Mecilak ve hafif eðri kabzalý, ýþýnsal yýldýz biçimi dolgun demir balçaklýdýr.(Env. No: 1/90) Bu harikulade tören kýlýcýnýn her parçasý orijinaldir.Bu sebeple tarihi belli en erken Türk kýlýçlarý arasýnda özelbir yeri vardýr, ikinci eðri kýlýcýn da ayný özellikleri taþýdýðýný görüyoruz(Env. No: 1/375). Sultan Beyazýt II dönemi kýlýç kabzalarý deðiþikbir forma sahiptir. Balýk diþi kaplamalý kabza yerini aðaç veyayekpare demir kabzaya býrakmýþ, yassýlaþmýþ ve eðriliði artmýþtýr.Bu yeni formlarýyla Beyazýt II devri kýlýç kabzalarý, tabanlarý gibive onlarla uyumlu olarak, olgun bir estetik biçim gösterirler.Ayný kabza formuna, bu dönemin iki aðýzlý burmalý kýlýçlarýnda darastlýyoruz(2).Kabzalarý iki ana tipte deðerlendirebiliriz: Önceleri hafif eðri ve yuvarlakyapýlmakta, kabza tepeliði çýkýntýlý olmadýðýndan elden kaymasýnýönlemek üzere iç kýsmýnda bir çýkýntý bulunmaktadýr. Fatih’ineðri kýlýçlarýnda kabzalar bu formdadýr. Sultan Beyazýt devrindenkalma orijinal demir kabzalý bir kýlýçta ise ikinci bir tipin ortayaçýktýðýný anlýyoruz. Burada kabza; yassý ve eðridir. Yine elinkaymasýný önleyen bir çýkýntý vardýr. Kanuni devrinden itibaren koleksiyonumuzdabu tiplere uyabilen çok az örnek kalmýþtýr. 18.yüzyýl sonu ve 19. yüzyýl boyunca yapýlan kötü tamiratlarda kabzalarýnbu orijinal formlarýna dikkat edilmemiþ “tabanca sapý” diyeadlandýrýlan iri, topuz tepelikli boynuz kabzalar veya Avrupa kabzabiçimleri kullanýlmýþtýr. Daha önce kýlýçlarýn taban formlarýnýngeliþiminde de gördüðümüz gibi, Kanuni Sultan Süleyman ve ondansonraki dönemlerde kabza ve balçak formu deðiþmeden 18.yüzyýl sonlarýna kadar sürmüþtür. 19. yüzyýlda ise kýlýçlarda Avrupaetkisi görülüyor(3).Silah seksiyonunda teþhir edilen padiþah kýlýçlarýnýn balçaklarýnabaktýðýmýzda; Fatih Sultan Mehmet dönemindeki demir balçaklarýnyerini, Beyazýt döneminde daha çok gümüþ balçaklarýn aldýðýný,Kanuni Sultan Süleyman döneminde bunlarýn yerini, altýn yaldýzlýgümüþ balçaklara býraktýðýný ve daha sonraki zamanlarda ise,bu çeþitlemelerin hepsinin kullanýldýðýný gözlemleyebiliriz.Kýlýçlarýn kýnlarý, genelde aðaç üzerine deri kaplýdýr. Aðýzlýk, iki bilezikve çamurluklarý demirdendir. Fatih devri kýnlarýnda madenikýsýmlar, genellikle kabza tepeliði ve balçakta olduðu gibi süslemesizdir.Beyazýt II. zamanýnda madeni aksam genellikle altýnkakma motiflerle süslenmiþtir. Daha sonraki dönemlerde aðýzlýðý,bileziði, çamurluðu altýn yaldýzlý ve altýndan olan kýnlar da görülür.Kýlýçlar Üzerinde Görülen SüslemelerOsmanlý Devleti’nde kýlýç ustalarý ehli-i hiref arasýnda kabul edilmektedir.Saray atölyelerinde çalýþan ve Osmanlý merkez ordusununihtiyacýna cevap veren tüm (ehli-i hiref) ustalarýn sayýsý iki binibulmakta idi. Türkler silahlarýndaki maddî güce paralel olaraksüslemenin de geliþmesini arzu etmiþler ve bunda da baþarýlý olmuþlardýr.Hazine defterlerinden birinde “Þeyh hattý ile ayeti kerimeyazýlý kýlýç” kaydýna rastlanýyor. Bu kayýt bize þunu gösteriyorki, bu kýlýçlarýn yapýlmasýnda devrin meþhur hattat, nakkaþ, kuyumcuve kýlýç ustalarý iþbirliði içerisinde çalýþmýþlardýr. “Hacý Sungur,Mehmet Seyyid Bayram, Zülfikâr Zeki Mehmet, Hayreddinvb.”leri eþsiz Türk kýlýçlarýný imal eden ustalardan bir kaçýdýr. Bunlarýnkýlýca verdikleri form, demire verdikleri su Türk kýlýcýný þaheseryapmýþtýr. Osmanlý Türk kýlýçlarýndaki süslemelerde sarayýn gelenekseluygulamasý hâkimdir. Süslemelerde ana hattý kuyumculukoluþturur.Süslemeler altýn, gümüþ, demir vs. madenler ve fildiþi üzerinde oymacýlýkve kakmacýlýk þeklinde kendini gösterir. Bu þekilde yapýlmýþbir kýlýcýn esas dekorasyonu yazýdýr. Deðiþik kýlýçlarda çeþitliyazý örnekleri görülürse de bu yazýlarýn içerisinde en çok nesih yazýgörülür. Kýlýçlarýn özellikle taban kasýmlarýnda kýlýcý imal edenustanýn adý, padiþahýn tuðrasý, Kur’an-ý Kerim’den ayetler, hadisler,dualar, þecereler, manzum parçalar yer alýr. Bütün bu süslemelerve yazý örneklerinin çelik üzerinde yer almasý için; oyma, kakma,telkari, savat teknikleri kullanýlmýþtýr.15-16 ve 17. yüzyýllara ait eserlerde dönemin süslemesine uygunolarak Rumi motifler bolca kullanýlmýþtýr. Lale, yaprak, kývrýk dallarkabza ve balçak üzerindeki diðer motiflerdir. Kýnlarýn üzerlerindede bolca süsleme ve deðerli taþlar görülür. Kýlýçlar üzerlerindekiyazýlarýyla da sahiplerinin ruh halini bizlere anlatabilmektedir,Silah Seksiyonundaki 1/11037 envanter numaralý kýlýcýn üzerinenakþedilmiþ olan þu beyit bu durumu açýklamaktadýr: “Ey gönülbir can içün her cana minnet eyleme izzet-i dünya içün Sultanaminnet eyleme.” Ýnsanlarýn yaþamlarýnda maddi, ruhi ve sosyal olmaküzere deðiþik gereksinimleri olduðu bir gerçektir. Türkler buihtiyaçlarýnýn hepsine daima güzellik fikri ve duygusu ile yaklaþmýþlardýr.Giydikleri çoraptan kullandýklarý silaha kadar her þeydebu güzelliði aramýþlardýr. Bütün bu nedenlerden dolayýdýr ki, tarihboyunca aslýnda bir savaþ aleti olan kýlýcýn Türk sanatýndaki yerive önemi diðer sanat eserlerinden farklý olmamýþtýr.Dipnotlar:(1)-Orkun, Hüseyin Namýk “Eski Türkler Nasýl Yemin Ederlerdi.” Cilt 1, Ýstanbul 1950s.39(2)- Öz, Tahsin, Topkapý Sarayýnda Fatih Sultan Mehmet II’ ye ait eserler Ankara 1953.(3)-Aydýn, Hilmi, “Topkapý Sarayý Müzesinde Sergilenen Kýlýçlar” Antik Dekor, Ýstanbul1996 s.180-182.* Ýstanbul 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlýklarýný Koruma Bölge Kurulu Müdürü.37
Kumaþlarýn KalbineÝþleyen MinyatürlerMelis GÜZELÇeþit çeþit rengarenk kumaþlarýn üzerinde canlanýyor eþsiz minyatürler… Seyridoyumsuz koskoca bir tarih iþleniyor iplik iplik… ÝSMEK tarafýndan 2003 yýlýndan buyana düzenlenen sergilerle Ýstanbullulara tanýtýlan ve sanatseverlerin gönlünde tahtkuran mefruþatta minyatür sanatý, gittikçe tanýnýyor, tanýndýkça seviliyor ve bayanlartarafýndan zevkle icra ediliyor.“Mefruþatta minyatür” ya da baþka bir ifadeyle “kumaþta minyatür”uygulamalarý, 2003 yýlýndan bu yana ÝSMEK’te icra edilenilgi çekici ve göz alýcý bir sanat kombinasyonu... Ev tekstil ürünlerinintasarlanýp, çeþitli teknikler kullanýlarak göze hoþ gelecekbir þekilde dikilmesi iþlemi olarak bildiðimiz mefruþat veküçük boyutlu resim yapma sanatý olarak tanýdýðýmýz minyatür,sanatýn o ince çizgisinde birleþiyor ve ortaya herkesinhayranlýkla izlediði mefruþatta minyatür tablolarý çýkýyor.Deðiþik özellikteki kumaþlarýn (küçük desenli saten, basma,dokulu, tafta, pamuklu, yün, keçe vb.) bir arada kullanýlabiliyorolmasý bu çalýþmalarý görsel anlamda dahada zenginleþtiriyor. Bu el sanatýný rölyefçalýþmalarýndan ayýran en belirginözelliði ise ahþap, tel, kartonvb malzemelerin yerinetamamen kumaþlarla yapýlmasý.Kumaþla minyatürçalýþmalarýna en yakýnbranþ ise kýrkyama(patchwork)…ÝSMEK Ýmzalý Bir SanatÝSMEK mefruþatta minyatürusta öðreticisiHamiyet Çaylý hanýmefendi,bu sanat dalýnýndaha önce el sanatlarýylailgili özel veya resmikurslarda yer almadýðýný,ilk olarak 2003 yýlýnda ÝSMEK bünyesinde yenibir branþ dalý olarak programa dahil edildiðini ve günümüzekadar konu ile ilgili çalýþmalar süregeldiðini belirtiyor.Bu branþý ÝSMEK’e kazandýran ise dönemin usta öðreticisi(2004’den itibaren teknik rehber) Hacer Çaylý. Sayýn Çaylý MaltepeÝSMEK kursiyerleriyle birlikte, bir eðitim yýlý boyunca yapmýþolduklarý çalýþmalarý 2003-2004 eðitim döneminde “Osmanlýminyatürleri” adýyla Taksim Metro Sergi Salonu’nda Ýstanbullularasundu ve sergi büyük ilgi gördü. Serginin yoðun ilgi görmesininardýndan 2005-2006 eðitim döneminde Mecidiyeköy ProfiloAlýþveriþ Merkezi Sergi Salonu’nda “Osmanlý’da Minyatür veTuðralar” konu baþlýklý, 2006-2007 eðitim döneminde TaksimMetro Sergi Salonu’nda usta öðretici Sukeyne Tulan ve KadýköyÝSMEK kursiyerleri tarafýndan “Osmanlý Kanyonlarý” adlý karmasergi açýldý. Gene bu eðitim döneminde Küçükyalý MaltepeKültür Merkezi’nde, Suadiye ÝSMEK kursiyerleri ve usta öðreticileriHamiyet Çaylý tarafýndan “Osmanlý’da Kadýn veÇiçek” konulu sergi açýlarak, kumaþla minyatür çalýþmalarýnýnsergilenmesi ÝSMEK’te geleneksel bir hal aldý. Sonsergi; Türkiye’nin ilk minyatür parký olan Miniaturk’tegerçekleþtirildi. ÝSMEK kursiyerlerinin Miniatürk’te bulunaneserleri tablolara yansýttýðý sergideyer alan 74 adet tablo ziyaretçilertarafýndan çok beðenildi.“Sergiyi gezen insanlar ilkdefa böyle bir çalýþmaylakarþýlaþtýklarýný dile getirip,þaþkýnlýk ve hayranlýklarýnýgizlemiyorlar.Konu ile ilgili detaylýbilgi sahibi olabilmekiçin, ÝSMEK’in hangi kursmerkezlerinde bu sanatlarile ilgili çalýþmalarayer verildiðini öðrenmekve yeni öðretimdöneminde kursiyerimizolmak istiyorlar.”þeklinde konuþanmefruþatta minyatür usta öðreticisiHamiyet Çaylý, sergiler sayesindepek çok insana ulaþtýklarýný ancak bunun yeterlibir sayý olmadýðýný, bu güzellikleri daha fazla insanla paylaþmakistediklerini anlatýyor.Kursiyerlerine de her sanat dalýnda olduðu gibi bu sanat dalýnýnda bir sabýr iþi olduðunu ve ortaya çýkan sonucu gördüktensonra yorgunluklarýndan eser kalmayacaklarýný telkineden usta öðreticinin öðrencilerinden Suadiye ÝSMEK’te eðitimalan Mine Tatoðlu, “Ýlk baþta zor geldi, yaptýkça zevk almaya38
aþladým. Sonunda iþime hayran oldum.” diye konuþuyor. MeryemSevinç Batur, “Minyatür çalýþmasýný ilk defa gördüm, çok sevdim,öðretmenimiz sayesinde bir adet tablomu tamamladým. Seneyetekrar gelmek istiyorum. Bu el sanatýný çok sevdim.” þeklindedüþüncelerini ifade ederken, ayný kurstan Dürdane Balboy ise“Açýkçasý zor geldiði için yapmayý düþünmüyordum. Öðretmenimizinsayesinde ikna olup yapmaya karar verdim ve yaparken çokkeyif aldým. Yaptýðým iþle ve kendimle gurur duyuyorum.” diyor.Amaç Minyatürün Ýnce Dokusunu YansýtabilmekMefruþatta minyatürün uygulama alanýnýn çok geniþ olduðunuifade eden bu karma sanatýn icracýlarý, kumaþta minyatür ile evtekstiline yönelik bütün objelerde (yatak örtüsü, kýrlent, aplik,abajur vb) rahatlýkla zengin tasarýmlar olarak sunulabileceðini vemefruþatta kumaþla minyatür yaparken doðru seçilmiþ her türlüresim, manzara, obje aslýna uygun bir þekilde yapýlabildiðini söylüyorlar.Ustalarýmýzdan öðrendiðimize göre, bu göz alýcý sanatý yapmayabaþlarken ilk önce kaynak taramasý yapýlýyor ve çalýþýlacak olanminyatür seçiliyor. Seçilen resim büyütüldükten sonra aydýngerya da parþömen kaðýdýna detaylý olarak çiziliyor. Modeldeki herdetaya uygun olabilecek kumaþlar temin edilerek, uygulanacakmodele göre kalýplar çýkarýlýyor. Uygun renkte ve desende kumaþakarar veriliyor. Sonrasýnda kumaþlara tela yapýþtýrýlarak kalýplaryerleþtirilip, küçük kalýplarda çevresinden (dýþ kontör) iðne ardýyapýlýyor. Büyük desenlerdeyse çevresinden (dýþ kontör) kumaþdöndürülüp kalýbýn arkasýna baský þeklinde hazýrlanýyor. Desenlerþablonun üstüne yerleþtirilip tamamlandýktan sonra zemine yerleþtirilipara baský gerçekleþtiriliyor, zemindeki nakýþlarda tamamlanýyor.Bu iþlemler yapýlýrken modellere uygun desende kumaþlar,el nakýþý iplikleri, dikiþ iplikleri, tela, elyaf, boncuk, pul vb. malzemelerkullanýlýyor. Mevcut teknikler ise; iðne ardý, ara baský, elnakýþý, makine nakýþý, pul/boncuk iþi vb.Mefruþatta minyatür uygulamalarý ile minyatürler üç boyutlu birþekilde kumaþa aktarýlmýþ oluyor. Bu uygulamada önemli olan iseminyatürün tarihsel dokusu ve ince detaylarýný mefruþata yansýtabilmek…ÝSMEK usta öðreticilerimiz ve kursiyerlerimiz bunu baþarýlýbir þekilde gerçekleþtiriyor ve açýlan sergilerle de Ýstanbullularýnbeðenisine sunuyor…43
Çinide Yeni Bir Yorum:Ebruli ÇinilerYrd. Doç. Þemsettin DAÐLIÇiniyle ebruyu birleþtirerek uluslararasý platformlarda ebruli çinileri yeni bir sanatyorumu olarak tanýtan deðerli sanatçý ve akademisyen Þemsettin Daðlý, “Daha dünekadar bir yan sanat kolu olarak karþýmýza çýkan Türk ebrusu, Türk çinisine hayatveren malzemelerle bambaþka bir formda ve nitelikte, bir sanat deðeri olarak kültürve sanat ürünlerimiz arasýnda en saygýn yerini alacaktýr.” diyor…Ýslam felsefesi etkisinde asýrlardýr özümlenen Türk zevki,estetik yargýsý ve sempatisinin doðal bir sonucu olarakkarþýmýza çýkan, geleneksel sanatlarýmýzýn özgün bir þubesiTürk çini sanatýmýzý deðerlendirirken geçmiþten aldýðýmýzbedii zevkleri, yine bir Türk sanatý olan, Batýnýn da birTürk sanatý olarak kabullenip “Turkish papier” (Türk kâðýdý),“Turkish Marmor papier” (Türk mermer kâðýdý) olarakisimlendirdiði ebru sanatýmýzla bütünleþtirmenin adýdýrebruli çiniler…Bu iki muhteþem sanatýmýzýn birlikteliðinden oluþan yenibir sentezi, yeni bir soluk olarak sunumu çýkan Türk ebruliçinilerini belli bir norma oturtup savunmak, gelenekselliðitahrip etmeden zengin bir çeþniye yeni bir sanat þubesikatarak sanatýmýzýn evrensel boyutlarýný geniþletmek vebu doðrultuda ilk kez karþýlaþýlan ebrulu çinilerinuluslararasý platformlarda sunuma ulaþtýrmaktýramacýmýz…Ýslam sanatlarýnda, resim yasaðýnýngereðince anlaþýlamamasý, figürünbelli formlarda kullanýlmasý ya damekruhsayýlmasý Ýslam sanatçýsýný soyuta mücerret olana yönelmiþtir.Bu felsefenin etkisiyle geliþen Ýslam sanatlarý; minyatürhat, tezhip, çini, ebru daha ziyade soyut ve bazý þubelerdede birim tekrarýna giden bir forma bürünmüþlerdir.Diðer geleneksel sanatlarýmýz halý, kilim örgüleri, taþtezyinatý, aðaç oymacýlýðý (kündekari), sedefkarlýk, ciltçilikgibi bu felsefenin ýþýðýnda geliþen birbiriyle benzeþen yalnýzcafarklý karakterlerde üsluplandýrýlmýþ örneklerle doludur.Yazýmýzda bu þubelerde en yenisi olan ebrulu çinileri görselörnekleri ile birlikte ortaya koyacaðýz. Görsel örneklerdekendi çalýþmalarýmýzdan oluþan deðiþik türlerde ebruluçiniler bulunmaktadýr.Renkli ve cilalý sýrla kaplanmýþ piþmiþ topraklara fayans kelimesininkarþýlýðý olan çini(çini iþi) adý verilir. Aslýnda bu yanlýþ anlaþýlmadan dolayývaktinde çini porseleni anlamýna gelen deyimin yanlýþ kullanýmýsonucu yerleþtirmiþtir.(Bakýr 1999- s 10) Bu porselenlere“imparatoruna ait” anlamýndan “faðfuru” denilmekteydi.(Arseven1973 s 50 )Ýslam sanatý içinde önemli bir yer tutan Türk çini ve seramiksanatýnýn geçmiþi, 8-9. yy’da Uygurlara kadar dayandýrýlmaktadýr.Ýran’ýn Moðollarca istilasý sonucu çok sayýdabilim ve sanat adamýnýn Selçuklulara sýðýnmalarýna nedenolmuþ ve bu sanatçýlar çininin Selçuklu Türklerinde geliþmesineyardýmcý olmuþtur. ( Arseven 1973 s 50 )Anadolu Selçuklularý’nda ilk kullanýlan teknik, Selçuklularýnçini sanatýmýza hediyesi olan mozaik tekniðidir. (Arseven 1973 s 243 ) Bu özellikle mimari kompleksleriniç kesimlerinde kubbe ve tabanlardabolca kullanýlmýþtýr.13 yy. ortalarýnda Moðol akýnlarýylasarsýlan Selçuklular, Türkistan,Azerbaycan ve Horasan’danAnadolu’ya göçen44
Türk geleneklerini güçlendirdi. Sanat ve köklerde yeni bir canlanmabaþladý. ( Öney 1995 s 77)Ýslam çini sanatýný ilk büyük aþamasý Anadolu Selçuklu mimarisindegörülür. Cami, mescit, medreseler minarelerinde firuzeve mor renkli sýrlý tuðlalar sýrsýz tuðlalarla çok deðiþik komposizyonlarbilezikler oluþturur. ( Öney 1995 s 83 )Selçuklu mozaik çini tekniðiyle renkli sýr tekniðini birleþmesiyleOsmanlý çinilerine bir baþlangýç olmuþtur. (Aslanapa 1989 s 322)Ýlk zamanlarda çini bir duvar kaplamasý olarak kullanýlmaktaydý.Selçuklularda bu daha çok mozaik formunda görülmektedir.Daha çok geometrik bir süsleme oluþturmaktadýr. KonyaKaratay sýrçalý medrese Alâeddin camisinde güzel örnekleribulunmaktadýr. ( Arseven 1973 s 243)Ýslam çini sanatýmýza genel anlamda baktýðýmýz zaman, çinininmimari ile bütünlük arz ettiði görülmektedir. Mimaride bir bezemeunsuru olarak karþýmýza çýkan çini ile gündelik kullanýmdaseramik olarak karþýlaþmaktayýz.Türk Çini sanatýnda cami, türbe gibi mimarinin dýþýndaki sivilmimaride de minai, sýraltý ve lüster ( perdah) gibi farklý tekniklerlede karþýlaþmaktayýz. Genelde yapýlarýn iç ve dýþ alanlarýndabir kaplama malzemesi olarak kullanýlan çini; piþmiþ toprak,kare, yýldýz, çokgen formunda görülen, yüzeyi renkli ya dasaydam olabilen bir maddedir. Bunun dýþýnda Selçuklu ve Osmanlýda kullaným eþyalarý olarak da kullanýlmýþtýr. Bu kaplaraOsmanlý’da “ kaþý” seramik eþyalara “evani” denilmektedir(Yetkin 1984)Mimaride ilk kez MÖ 3000 yýllarýnda mýsýr piramitlerinde(sakkara piramidi) görülen çiniyi (Öney 1987)seramik formunda daha ileriki tarihlere götürmekmümkündür.Çini ve seramikte bezeme, genelde sýr denilen ve camýandýran ince bir tabaka ile elde edilir. (Demiriz1982) Sýr bir tür bezeme olduðu kadar, ayný zamandayalýtkanlýðý saðlayarak geçirgenliðe önleyen koruyucubir madde olarak karþýmýza çýkar.Anadolu çini sanatýnda gözlemlediðimiz örnekler, ilkdönemlerde çoðunlukla renkli sýrlý olarak karþýmýzaçýkmaktadýr. Lüster ve minai tekniðindeki örneklerdede görülmesine karþýlýk, sýr altý tekniði ile ilgiliçiniler, Osmanlýlarla birlikte daha fazla görülmektedir.Sýr altý tekniðinde; yüzeyi örten, alttakirengi ortaya çýkaran koruyucu bir tabakaolarak kullanýlýr renksiz ve saydamdýr.Anadolu’da Türk süsleme sanatlarý vemimari, Ýslam sanatlarý kapsamýndabakýldýðý zamanda son derece güzel örneklerledoludur. Özellikle çini - seramik;alanlarýnda döneminin en belirgin üslup ve örneklerinisunmuþtur.Þemsettin Daðlý, ebru çalýþmasý yaparken.Selçuklu dönemi çini, özellikle mimari konstrüksiyona uyarlanançiniye karþýlýk seramik buluntularý pek yoktur. En azýndangünümüze kadar rastlanmamýþtýr. Bu alanda bulunanlarise Beyþehir Kubadabad sarayý, Karahisar, Adýyaman’daSamsat, Keban ve Atatürk Barajý gölleri altýndakalan bölümde ele geçen vazo, sürahi, tabak, kâse vebenzeri eþyalardan oluþan, kýrmýzý gri ve gevþek hamurluseramiklerdir. Kubadabat Sarayý’ndaki çinilerinde görülendikkat çeken en önemli özellik kuþkusuz üzerlerindekifigüratif zenginlikleridir.Osmanlýlardan geliþmeye baþlayan bu sanat çini panolarþeklinde geliþmiþ, koyu mavi, firuze, yeþil ve domateskýrmýzýsý gibi renklerin hâkimiyetine girmiþ daha ziyademimari yapýtlarýn iç kýsýmlarýnýn dizaynýnda yeralmýþtýr. (Önder 1977 s 106 )Osmanlý döneminde 1320’de Bursa’nýn fethiyle çiniyeduyulan ihtiyaç artmýþ Bursa, Ýznik ve Kütahya’daham maddeye yataklarýný bulunmasýsonucu çini atölyeleri birbiri ardýnaaçýlmýþtýr. ( Koçer 1997 s 73) Osmanlý çinisiseramikleri 14. yy.’dan itibaren deðiþiktürde kaliteli örneklere Ýslamsanatýnýn ihtiþam ve zarafetini yansýtmýþtýr.(Öney 1987 ) Ýlk Osmanlýseramiklerinin Ýznik’te 14.yy. ortalarýyla15.yy. baþlarýnda yapýldýðý bilinmektedir.Kütahya’da ilk Osmanlý seramiklerininbu tarihleri arasýnda yapýldýðýgörülmektedir. Ýlk Osmanlý çinilerininde Ýznik ve Kütahya’da yapýldýðý söylenebilir.45
12 34 51) Kitre hazýrlanmasý, 2) Boyalarýn tekneye yatýrýlarak form düzenlenmesi, 3) Hatip yapýmý, 4) Tabaðýn daldýrýlmasý, 5) Ebrulu tabak(Sümer 334) Osmanlýlarda seramik merkezi Ýznik’tir. Bu dönemdeiliþkin olarak bulunan parçalar çukur tabakalar ve kâseler olarakgörülür yine bu döneme ait örnek olarak vazo ve sürahiye pekrastlanamamýþtýr. ( Demiriz 1982) Bu yüzyýllarda büyük geliþmegösteren Osmanlý çini ve seramikleri imparatorluðunda gücü vezenginliði nispetinde zirveye çýkmýþtýr.Geçmiþi Asya’ya dayanan Anadolu’da geliþim gösteren çini sanatýteknik ve estetik açýdan Selçuklu ve Osmanlý dönemlerinde farklýiki üslup geliþtirmiþtir.16. yy. ile 17. yy. ilk yarýsýnda en önemliürünleri sunan çini sanatý daha sonra bu özelliðini yitirdi. (Boy1997 s 331)17. yy. ortalarýna kadar mükemmel bir üretimin sürdürüldüðünübiliyoruz ama ne var ki 17. yy. ikinci yarýsýndan sonra imparatorluðundurumu ile paralel olarak çini ve diðer sanatlarda gerilemeve yozlaþma baþladý. Çininin ana renkleri solmaya ve baþkalaþmayadesenler deformasyona uðramaya baþladý.Yine ayný dönemde Ýznik’in önemini kaybetmesinin ardýndan 16.yy. da yeni bir çini merkezi olarak Kütahya gözlenmektedir. AslýndaKütahya’nýn Ýznik ile birlikte 14. yy.’da çini üretmeye baþladýðýbilinse de sürekli Ýznik’in yanýnda ikinci planda kalmýþtýr.Sultan III. Ahmet döneminde Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa’nýn dagayretleriyle Ýznik’e bir ferman gönderilip Ýstanbul’a kurulacakatölye için, malzemeler, usta, fýrýn planlarý gönderilmesi emredilmiþ(Öney 1995) ve muhtemelen Ýstanbul Eyüp’te Tekfur Sarayýdenilen alanda bir atölye kurulmuþtur. (1724-1725)Burasý ile ilgili en erken örnek ise, Cezeri Kasýmpaþa Camii mihrabýndagörülmektedir.Yine bu üretim oldukça kýsa sürmüþ, türlü nedenlerden dolayý birmüddet sonra bu atölyede daðýlmýþtýr.Klasik Osmanlý Döneminde çinicilikte kullanýlan ev süslemeleri,desenler, çok baþarýlý kompozisyonlar uygulanmýþtýr. Bunlar Lale,karanfil, gonca gül, menekþe, sümbül, narçiçeði, þakayýk, bahardallarý, üzümer, çiçekler, madolyanlar, arabeskle süslü yazýlar,(Öney 1987) kýsacasý tezhipteki süsleme unsurlarý mermer taklidibenekler görünmesine raðmen konumuz olan ebrulu çini örneklerinerastlanýlmýþtýr.Ebrulu ÇinilerTarihsel süreç içerisinde tüm bu geliþim çizgilerine bakýldýðý zaman,geleneksel tavýrla Türk zevki ve estetiðini birlikteliðinde organizeolan Türk çini sanatýnýn, özgün karakteri içerisinde alaylý diyetabir ettiðimiz usta- çýrak iliþkisi ile günümüze kadar geldiði görülmektedir.Kubadabad’dan Ýznik’e, Kütahya’ya ve günümüzde çini þekilleniyor.Halk örgeleri ve geleneksellik bütünleþiyor. Çinideki motiflertezhipte, ebruda farklý malzemelerde birleþiyor.Farsçada “ebri” bulutumsu, eski Türkçede “ab-ru” su yüzü, birincisindeüzerinde bulutu andýran görüntüler, ikincisinde ise su yüzeyindekiboyalarýn görünümü; isim ne olursa olsun, Batýnýn da nasýlsakabullendiði “Turkish Marmor Papier”, Türk mermer kâðýdý, suüzerindeki boyalarýn kâðýda alýnmasý, kâðýt üzerinde mermerimsihoþ görünümler elde edilmesi sanatýdýr. 9 yy.’da Orta Asya içlerinekadar uzanan bu sanatýn ilk defa kim tarafýndan, nerede ve nasýlbulunduðu bilinmez ama sonrasý kesin ki geliþimini yine ayný yüzyýllardaTürk sanatçýsýnýn elinde göstermiþtir. Günümüzde müze vekütüphanelerde bulunan el yazmasý kitaplar ve belgelerde ise konuyailiþkin herhangi bir bilgiye, bulguya rastlanýlmamýþtýr.Konuyla ilgili olarak 9. yy.’da hatta bu sanatýn yapýldýðýna iliþkingörüþler bulunmaktadýr. Yine ayný dönemde Uygur Türklerininkâðýt ve boyayý bilmeleri 4-5 çeþit renkli minyatür yapabilmeleri46
de düþündürücüdür (Hep gül 1990: 58). 8. yy.’da Çin’de Liu Sha Shien,7. yy.’dan itibaren de Japonya’da benzer tekniklerde yapýlanbazý çalýþmalarýn bulunmasý, (Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi10.c 1994: 80) sonraki yüzyýllarda Çaðatay Türklerinde “ebre”ismiyle Türkistan’da ortaya çýkan ebru sanatýnýn, tarihsel geliþimsüreci içerisinde bize bazý önemli fikirler sunmaktadýr. Bu bilgilerýþýðýnda ebrunun Doðuda þekillenmiþ bir sanat dalý olduðusöylenebilir.Bu sanat Anadolu’ya, Türklerin eski vatanýndan Ýpek Yolu ile gelmiþ,Türkistan’da Buhara’da yola çýkmýþ, Ýran üzerinden adýný daberaber alarak Anadolu’ya yerleþmiþtir. (Yazan 1986: 41)Ýlk kez 16. yy.da þekillenmeye, belli formlarý aramaya baþlanmýþtýr.Ebruda malzeme nedense hep kâðýt olarak kullanýlmýþ son yýllarakadar bu böyle devam etmiþ, yüzyýlýmýza kadar diðer kitapsanatlarý, ciltçilik, tezhip, minyatür, hat sanatýnýn bir yardýmcýsýolarak görünüþe ulaþan bunlardan herhangi biri olmazsa olmazolan bu sanat kendi kimliðine 20. yy.’ýn büyük sanatçýsý MustafaDüzgünman’la eriþmiþ, duvarlara sanat eseri olarak asýlan bir tablohalini almýþtýr. Türk ebrusunda çiçekli ebrular M. Düzgünman’dansonra þekillenmiþ; tezhipte, çinide kullanýlan tüm çiçeklerTürk ebrusunda kullanýlmýþtýr.Kâðýdýn dýþýnda cam, fayans, kumaþ, aðaç ve diðer malzemelerüzerinde denenen ebru birkaç ustanýn dýþýnda çini bisküvi üzerindepek denenmemiþ ya da üzerinde durulmayarak geçiþtirilmiþtir.Geleneksel tavýr içinde ortaya çýkan tüm diðer sanat þubelerindeolduðu gibi ebru ve bisküvinin, hammaddenin birlikteliði ve çiniylebütünleþmesi; sanatta yeni anlayýþlara giden ve geliþmenin paralelindeolan Türk sanatý ve sanatçýsýnýn hedefi neden olmasýn.arihsel süreç içerisinde bizden öncekilerin býraktýklarý mirasý geliþtirereksonraki nesile neden farklý sunumlarla kültürel bir senteziçinde aktarmayalým…Sanat olarak bir hat eseri ebrusuz ve tezhipsiz bir yalýnlýk ifadeedebiliyor, çiniye ait bir motifi yine bir cilt olarak görebiliyoruz. Birtezhibi bir çini üzerinde görebiliyorsak bir ebruyu bir çinide nedengörmeyelim.Ateþte açan çiçekler; çinide boyalar fýrýnda piþerek nasýl doðal görünümleridýþýnda bir görünüme bürünüyorsa ayný olay ebrulu çinilerdede gerçekleþmektedir. Farklýlýk tekniklerdedir. Çini bezemelerfýrça ve tahrir, ebru ise bir süs sanatýdýr. Yöntem ne olursaolsun ikisine de hüviyetini veren ateþ ve fýrýndýr. Çinide kullanýlantüm renkler ve boyalar ebrulu çinilerde de kullanýlmaktadýr. AynýSeramiðe uygulanmýþ ebru örnekleri. (Nasreddin Hoca, kedi ve güvercin)süsleme, karþýmýza farklý karakterlerde, bazen lekeci (taþist) biranlayýþla, bazen salýmsý karmaþýk, bazen transparan, bazen de figüratifbitkisel bir bezeme olarak çýkabiliyor.Klasik Türk çinisinin dýþýnda yine bir Türk sanatý olan ebruyu farklýyöntemlerle tanýtarak bu sanatýmýzýn karakteristik yapýsýný, çinikarolar, bisküviye nakþederek, çininin kullaným alanlarýyla baðdaþtýrmak.Ebrulu çiniler diðer sanat þubelerimiz gibi Türk zevkininbir örneði olarak deðiþik malzeme ve biçimlerde somutlaþtýraraközgün yerini almalýdýr.Daha düne kadar bir yan sanat kolu olarak karþýmýza çýkan Türkebrusu, Türk çinisine hayat veren malzemelerle bambaþka birformda ve nitelikte bir sanat deðeri olarak kültür ve sanat ürünlerimizarasýnda saygýn yerini alacaktýr.Çaðdaþ bir yorumlama ile bazen bir masa üzerinde, bazen duvarlarýmýzaastýðýmýz bir tabak formunda, bazen vazolarýmýzda bir defalýkbir prosesle gerçekleþtirilen ve bazen yeni bir sanat eseri olmaniteliðiyle motif ve renk kompozisyonu müthiþ bir çizgi zenginliðiebrulu çiniler…Dileðimiz geleneksel formda soyut çizgilerle görünüþe ulaþan ebruluçinilerin sanat tarihimizde yerini alarak batý plastik sanatlariçerisinde yeni bir yorumlama olarak özgünlüðünü bulmasý, týpkýbattal ve taraklý ebruda olduðu gibi soyut lirizmle çaðdaþ batý sanatlarýnaöncülük teþkil etmesidir.KAYNAKÇAARSEVEN Celal Esat, Türk Sanatý, Cem Yayýnevi, Ýstanbul, 1973ASLANAPA Oktay, Türk Sanatý, Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1989BAKIR Sitare Turan , Ýznik Çinileri ve Gülbekyan Koleksiyonu, T.C. Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý1999BOY Safiye, Geleneksel çini sanatý verilerinin günümüz sanatýnýn deðiþen koþullariçinde deðerlendirilmesi, “ Türkiye’de El Sanatlarý Geleneði ve Çaðdaþ Sanatlar ÝçindekiYeri” Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara, 1997DEMÝRÝZ Yýldýz, “Anadolu Türk Sanatýnda Süsleme ve Küçük Sanatlar, (Çini ve seramikmaddesi )”, Görsel Anadolu Uygarlýklarý Ansiklopedisi, Ýstanbul 1982HEPGÜL Nusret, “Boya ile Kaðýdýn Sudaki Aþký”, Vip Mecmuasý, Sayý:13 Temmuz 1990.KOÇER Mehmet, Türk Çini Sanatýnýn Dünü Bugünü Yarýný, El Sanatlarý Dergisi Sayý 1,Türk El Sanatlarýnýn Dünü Bugünü Yarýný Sempozyumu Tebliðleri, ( 4 Nisan 1994) Konya1997ÖNEY Gönül, Ýslam Mimarisinde Çini, Ada Yayýnlarý, Ýzmir 1987ÖNEY Gönül, “Çini ve Seramik Maddesi” Geleneksel Türk Sanatlarý, Haz. Mehmet Özel,Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ýstanbul 1995ÖNEY Gönül , Geleneksel Türk Sanatlarý (Hazýrlayan: Mehmet ÖZEL), Kültür BakanlýðýYayýnlarý, Ýstanbul, 1995ÖNDER Mehmet , Selçuklu Devri Kubatabat Sarayý Çini Süslemeleri, Kültür ve Sanat,Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Sayý 5, Ýstanbul, Ocak 1977SÜMER Güner , Kütahya Çinisi ve Günümüzdeki Durumu, “ Türkiye’de El Sanatlarý Geleneðive Çaðdaþ Sanatlar Ýçindeki Yeri” Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara, 1997YAZAR Iþýk, “Ebru Sanatý”, Antika Sayý: 14 Mayýs 1986.YETKÝN Suat Kemal, Ýslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayýnlarý, Ýstanbul 198447
Yazý: Rana KAYACIK Fotoðraflar: Mustafa YILMAZAnadolu kültür mozaiðinin içerisinde eþsiz bir konuma sahip olan Çorum ilinin, el sanatlarý ile nam salmýþinci gerdanlýðýdýr Ýskilip… Ýlçede halen sepetçilik, semercilik, aðaç oymacýlýðý, ayakkabýcýlýk, bakýrcýlýk gibigeçmiþin aynalarý, özverili bir avuç insan tarafýndan sabýrla günümüze yansýtýlmaya çalýþýlýyor. AyrýcaÇorum'da kargý bezi dokumacýlýðý da teknolojiye karþý büyük bir mücadele veriyor.48
Türkiyemizde her yöremiz, adýnýn yanýnda simgesini de beraberindetaþýr, hemen o canlanýr zihinlerimizde. Denizli'nin horozu, Ýzmit'inpiþmaniyesi, Rize'nin çayý, Ýznik'in çinileri, Kütahya'nýn porselenleri,Gemlik'in zeytinleri, Kayseri'nin pastýrmasý, Maraþ'ýn dondurmasý,Antep'in fýstýðý… Bu liste uzayýp gider… Çorum denildiðindeilk akla gelen ise elbette ki "leblebi" olur. Çorum'da her köþebaþýnda bir leblebici dükkaný bulmanýz mümkün. Bu yörede yetiþennohutun iriliði ve leblebiye dönüþme aþamalarý, Çorum leblebilerinihaklý bir üne kavuþturuyor. Herkesin bildiðinin yaný sýra birde bilenlerin bildiði var ki; o da Ýskilip'in leblebisi. Ýlçenin arastakültürü içerisinde önemli bir yeri olan ve birkaç esnaf tarafýndanyürütülmeye çalýþýlan leblebi yapýmý, zanaatlar içerisinde en zahmetlilerindenbiri aslýnda. Bir ay süren zorlu bir çalýþmanýn sonucundaortaya konan leblebiler, özellikle odun ateþinde yapýlýyorolmasýndan dolayý diðerlerinden farklýlýk gösteriyor. Ve elbettekienfes tadý da…Çorum ve Ýskilip denildiðinde leblebilerin yaný sýra en büyük güzellik;kentin pek çok uygarlýðýn kalýntýsýný barýndýran açýk havamüzesi konumu ile yaþatýlmaya çalýþýlan el sanatlarý. Öyle ki; KaradenizBölgesi'nin Ýç Anadolu'ya açýlan kapýsý olan Çorum, günümüzden7 bin yýl öncesine kadar uzanan hazineleri baðrýnda taþýyor.Çorum ili sýnýrlarýndaki Hititlerin ilk baþkenti Hattuþa, Unescotarafýndan Dünya Kültür Mirasý Listesi'ne alýnmýþtýr bile… Buradabulunan çivi yazýlý tablet arþivleri de Unesco'nun Dünya Belleði Listesi'ndeyer alýyor. Çorum'un Boðazkale ilçesindeki Hattuþa'nýn enetkileyici kutsal mekaný ise; Yazýlýkaya Tapýnaðý. Bu açýk hava tapýnaðýndabulunan yüze yakýn tanrý, tanrýça, hayvan ve figür iþlenmiþolduðu kaya yüzeylerinden adeta bizleri izliyor. Eski Tunç Çaðýve Hitit Çaðý'nýn sanat merkezi kabul edilen Alacahöyük, Hititlerinönemli kentlerinden olan Þapinuva (Ortaköy) Çorum'da mutlakagörülmesi gereken mekanlardan. Ayrýca þehirdeki diðer önemliyapýlar arasýnda Çorum Kalesi, Hüseyin Gazi Türbesi, Ýskilip Kalesi,Osmancýk Kandiber Kalesi, Hacýhamza Kalesi, Ýskilip'te Redif Kýþlasý,Çorum Saat Kulesi, Sungurlu Saat Kulesi, Koyunbaba Türbesi,Veli Paþa Haný, Yeni Hamam, Paþa Hamamý, Hacýhamza Hamamý,Koyunbaba Köprüsü, Maraz Hatça Çeþmesi, Baltacý Mehmet PaþaÇeþmesi bulunuyor. Çorum tarihi güzelliklerin yaný sýra doðal güzellikleriile de turistlere huzurlu ve keyifli vakit geçirme olanaðýsunuyor. Eðer Çorum'a uðrayacaksanýz keþfedilmeyi bekleyen çokgüzel tabiat parklarý, yaylalar, mesire yerleri, çamlýklar ve kanyonlarýolduðunu unutmayýn…Tarih boyunca nice gezgin, sanatkâr ve edebiyatçýnýn eserlerinekonu olmuþ Ýskilip ise Hattuþa'ya sadece iki saatlik uzaklýkta. Bölgeyeyerleþimin Hititlerin Anadolu'ya geldiði tarih olan M.Ö.3000'lere uzandýðý çeþitli kaynaklarda yer almakta olup, Hatti uygarlýðýnýnkent yerleþme alanýnýn Ýskila (Ýskilip'in tarihteki ilk adý)olduðu düþünülüyor.Soluk Almaya Çalýþan El SanatlarýÇorum kentinde eski dönemlerde yoðun olarak dokumacýlýk yapýldýðýnýöðreniyoruz, þimdilerde ise sýnýrlý da olsa bu sanatýn yaþatýlmayaçalýþýlýyor. Yöre halkýnýn ihtiyaçlarýna göre genellikle ipek veiplikten dokunan kargý bezinin özellikle Kýzýlýrmak vadisindeki yerleþimbirimlerinde halen dokunmakta olduðuna þahit oluyoruz.Çorum'da sepetçilik, semercilik, aðaç oymacýlýðý ve ayakkabýcýlýkÝskilip ilçesinin sanatlarý arasýnda anlatýlýyor ki yoðun olarak bubölgede yapýla gelmiþ. Ýskilip'i gezen fotoðraf sanatçýsý Haluk Uygur"Az Gittik, Uz Gittik" adlý eserinde Ýskilip'i þöyle anlatmýþ; "Yýllardanberi yörede faaliyet gösteren, esnaf loncalarýnýn etkisiyleolacak, Türkiye'nin çok yerinde artýk yok olmuþ birçok zanaat erbabýÝskilip'te hala faaliyetine devam ediyor. Birçok el sanatýnýbaðrýnda yaþatan Ýskilip, bu yüzden bende, doðal bir etnografik50
Çorum denildiðinde ilkakla gelen “leblebi” olur.Herkesin bildiðinin yanýsýra bir de bilenlerin bildiðivardýr ki; o da Ýskilip’inleblebisidir.51
kent müze izlenimini býraktý. Bence Ýskilip'te Unesco tarafýndankorunmaya alýnmalý ve kent, bir açýk etnografya müzesine dönüþtürülmelidir."Bakýrcýlýk ve demircilik ise Çorum kentinin geleneksel üretim kollarýndabiri. Eski dönemlerde bakýrcýlýk için gerekli hammadde Ergani'dekibakýr yataklarýndan saðlanýrmýþ. Ancak ham bakýrdansaf bakýr elde edilen haddehanelerin en yakýn Tokat'ta bulunmasýbakýrcýlarýn üretimlerini düþürmüþ ve 20. yy. baþlarýnda Çorum'dademircilik yükselmeye baþlamýþ. Kentte demirden tarýmaletlerinin her türlüsü yapýlmaktaymýþ. Ancak ustalarýn anlattýðýnagöre sonralarý bakýcýlýk tekrar yükselmeye baþlamýþ. Çorum'da bakýrürünler genellikle kazan, tabak, sini, sahan, lenger, tava gibimutfak eþyasý olarak kullanýlýyor, ayrýca ibrik ve leðen gibi eþyalarda yýllardýr yapýla geliyor. Ancak günümüzde bakýr malzemelereraðbet azalsa da Çorum ve Ýskilip'te, süs eþyasý yapýmý ve ilçedeyapýlan düðünlerde kullanýlan düðün kazanlarýnýn kalaylanmasýndabakýr kullanýlýyor. Sanatlarýný icra etmeye çalýþan ustalarýnen büyük derdi ise elbette ki çýrak bulmakta zorluk çekmeleri…Özellikle Karadeniz'de fýndýk toplamak için sýk yapýlan sepet örmeciliði,Çorum'un Ýskilip ilçesinde de yaþatýlýyor. Tarým faaliyetlerininyoðun olduðu ilçede "He, çit, zembil, el sepeti, sele, sepet,kadýn sepeti, çocuk sepeti" isimleri verilen sepetler kullanýlýyor.Bu sepetler, fýndýk aðacý ve ak söðüt denilen söðüdün bir türündenyapýlýyor.53
561849 yýlýnda Ýskilip’i ziyaret eden gezgin Tschihatscheffkasabayý, “Tepeyi aþýnca iniverdiðimiz dar vadide resimgibi uzanan bir yer çýktý karþýmýza, meyve ve asmabahçelerinin taze yeþiliyle kuþatýlmýþ bu yer Ýskilip’tir.”þeklinde tarif etmiþtir.
1849 yýlýnda Ýskilip'i ziyaret eden gezgin Tschihatscheff kasabayý,"Tepeyi aþýnca iniverdiðimiz dar vadide resim gibi uzanan bir yerçýktý karþýmýza, meyve ve asma bahçelerinin taze yeþiliyle kuþatýlmýþbu yer Ýskilip'tir." þeklinde tarif etmiþ. Yemyeþil doðasý ile insanýnruhunu aydýnlatan, ciðerlerini ferahlatan Ýskilip'te ve onabaðlý orman köylerinde aðaç iþlemeciliðin yapýldýðý el sanatlarý büyükgeliþim göstermiþ. Özellikle Elmalý ve Aluç köylerinde oymacýlýksanatýnýn en güzel örneklerini görüyoruz. Aðaç iþleri ile yapýlaneþyalar içerisinde kaþýk, kaþýklýk, kepçe, çam oyma hamur teknesi,çam oyma su kaplarýndan senek bardak gibi aðaç iþleri, sofraaltlarý, yufka açmak için yaslaðaç, yufkayý saç üzerinde piþirmekiçin bisleeç, yufkayý yapmak için oklaaðaç (oklava), kulp, bilye,pul, köpeç, þekerlik, tokmaklý kaðný, pýt pýt tahtasý, düveç, küçükçocuklarýn yürümeye alýþmasý için kaðnýcak (kýndýrcak), çeþitlitopaçlar (maymun), çocuklarýn yatmasý için beþik, çocuklaraoyuncak, aðaç oturma yeri hasýr olan iskemle (sandalye) vb. evdekullanýlan pek çok malzeme bulunuyor.Ýskilip'te ve tüm ülkemizde son dönemlerini yaþayan bir sanatolan semercilik, yük hayvanlarýnýn kullanýmýnýn azalmasýna baðlýolarak eskisi kadar sýk yapýlamakta ve ilgi görmemekte. Ýlçede semercilikyapan sadece birkaç kiþi kalmýþ. Ustalar, semerleri keçiderisi ve kamýþtan (saz) yapýyorlar. Semerlerin, palan, çatal semer,sele semer, katýrlara takýlan kara semer þeklinde çeþitleri var. Yapýlansemerler genellikle ilçe içerisindeki ve çevre köylerdeki kullanýcýlarýnaulaþtýrýlýyor.Ayakkabýcýlýk da Ýskilip'te sayýlý ustalarca yapýlanve geleneksel tarzda icra edilen sanatlardan.Talep az olduðundan dolayý ustalar sipariþusulü çalýþmalarýný yürütüyorlar. Ustalar, kýþmevsimlerinde kullanýlan ve özel bir yapým gerektiren"mes" adý verilen ayakkabýlarýn dahadiðerlerine nazaran daha çok ilgi gördüðünüsöylüyorlar.Sonuç itibari ile Anadolu'nun uygarlýklar beþiðiÇorum ile þirin kasabasý Ýskilip, bakýrcýlýk ile, sepetörmeciliði ile, aðaç iþlemeciliði ve diðer elsanatlarý ile geçmiþin izlerini bugünlere taþýmakiçin büyük bir mücadele veriyor. Bu mücadeleAnadolu'nun pek çok köyünde kasabasýnda devamediyor. Sayýlarý gittikçe azalan bu deðerliustalarýmýzýn sanatlarýný yeni icracýlarýna devrederek,gelenekselin güzelliðini gelecek kuþaklaraaktarmalarýný diliyoruz…57
Yusuf ILGINSevgilinin mis kokulu terindendir gül; nice Kur’ân-ý Kerimlere, kitaplara, Hilye-iÞerîflere, levhalara, yazý albümleri ve cilt kapaklarýna nakýþ nakýþ iþlenmiþtir nadidezamanlarda… Allah ve hilal kelimelerinin kutsallaþtýrdýðý nazlý çiçektir lale; camileri,çeþmeleri, mezar taþlarýný, zýrhlarý, silahlarý, kaftanlarý süslemiþtir asýrlarca…Süsleme sanatlarýnýn gülen iki yüzüdür; lale ve gül…58
Bütün sanatlar, doðadaki güzelliklerden kendine ilham alýr ve onlarlabeslenerek, yücelir. Çiçekler ise doðanýnbizlere armaðan etmiþ olduðu, milyonlarca çeþitlilikte,birbirinden göz alýcý ve güzelsüslerdir. Bu nedenledir ki süslemesanatlarý içerisinde çiçeklerinyeri yadsýnamayacak kadar önemlidir.Çiçekler elbetteki sadecegüzel sanatlara deðil ayný zamandaedebi eserlere, kumaþve takýlara, kullaným eþyalarýnave hatta dini sembollere de konu olmuþtur.Ýnsanlar her dönem çiçeklere ayrý deðerler lütfetmiþler,yaþadýklarý zamanýn sosyo-kültürel özelliklerine göre ayrýanlamlar katmýþlardýr… Lâle, gül, karanfil, sümbül gibiçiçekler özellikle Selçuklulardan buyana Türk halkýnýn beðenisini kazanmýþve yüzyýllar boyunca Türkkültüründeki önemlerini korumuþlardýr.Çiçekler süsleme sanatlarýndastilize, yarý stilize ve natüralistolarak kullanýlmýþlardýr.‘’Allah’’, ‘’Hilal’’, ‘’Lale’’Efsaneye göre, bir yapraðýn üstündeki çið tanesineyýldýrým düþer, alev alan yaprak, o hali iledonup lale çiçeðine dönüþür. Ýç bünyesinde kalansiyahlýklarda yýldýrýmdan kalan yanýk izleridir... Bu tarihtenberi sevgililerin birbirine olan aþkýný anlatmayayarayan kýrmýzý lale “Güzelliðinle kalbimi ateþe verdin, aþkýnlayanýp kül oldum” þeklinde yorumlanmýþtýr…Lale’nin yazýldýðý “lam”-”he”-”elif” harfleri eskilerin tabiriyle “cevahir-ihuruf” ayný zamanda Allah ve Hilal kelimelerinin de yazýldýðýharflerdir. Bir ilginç nokta da, her üç kelimenin de “Allah”, “Hilal”,“Lale”; Ebced hesabýnda toplamlarýnýn 66 olmasýdýr.Bir diðer dikkat çekici bir konu ise Osmanlý’da, lale meraklýlarý arasýndalekesiz lalelerin makbul olmasýdýr. Bunun nedeni de her üçkelimeyi oluþturan harflerin noktalý olmamasýndan kaynaklanmaktadýr.Türkler’in Avrupa’ya tanýttýðý bu çiçek gerek Osmanlý’da gereksebatý aleminde çok sevilmiþ Hollanda da ‘’Lalemania’’,Osmanlý’da da ‘’Lale Devri’’olarak adlandýrýlarak belirli dönemleremarkasýný vurmuþtur.Çini, kalem iþi, minyatür, madeniþçiliði gibi pek çok alandasüsleme unsuru olarak karþýmýzaçýkan “lale” motifi, padiþahlarýntýlsýmlý gömleklerinden, savaþa gidenaskerin kalkanýna kadar pek çok alandayerini almýþtýr.Lale, Halkar ve Þikaf tarzýnda altýnla çalýþýlmýþ,koltuk süslemelerinde ve kenarbordürlerinde tezhib olarak iþlenmiþtir.Yüzyýllariçinde stilize ve naturalist üsluptada çoðunlukla iþlenerek Barok, Rokoko,Ampir diye adlandýrdýðýmýz Eklektik tarzýniçinde yoðrularak Þukufe demetleri içindehak ettiði yere ulaþmýþtýr.Gül; Sevgilinin Mis Kokulu TeriBir devre damgasýný vuran ve Osmanlý sanatlarýnýn gözbebeðisayýlan lalenin formlarýnýn zamanla deðiþmesi sanatada yansýmýþ, 18.yy’da aþýrý uzun biçim alan laleninyerini, 19.yy’da gül almýþtýr.Ýslam’ýn kutlu peygamberi Hz. Muhammed’in gül yüzününgül kolu terinden kaynaklanan anlam itibariylegül, dini bir sembol olarak Osmanlýlardan bu yana kullanýlagelmiþ ve süsleme sanatlarý içerisinde kendineözel bir yer edinmiþtir. Kur’ân-ý Kerîm’lerin sayfa kenarlarýndakiaþer, hizib ve secde iþaretlerinin adý güldür. Gül, kitap sanatlarýiçerisinde en çok, Hz. Muhammed’in kutsal özelliklerini anlatanHilye-i Þerîf levhalarýnýn tezyinatýnda kullanýlmýþtýr.59
“Efsaneye göre, bir yapraðýn üstündeki çið tanesine yýldýrým düþer, alev alan yaprak, o hali ile donup lale çiçeðinedönüþür. Ýç bünyesinde kalan siyahlýklarda yýldýrýmdan kalan yanýk izleridir... Bu tarihten beri sevgililerinbirbirine olan aþkýný anlatmaya yarayan kýrmýzý lale “Güzelliðinle kalbimi ateþe verdin, aþkýnla yanýp kül oldum”þeklinde yorumlanmýþtýr…“Fâtih Sultan Mehmed tanýnmýþ portresinde sað elinde gül koklarkenresmedilmiþtir. Sinan Bey’e veya Þiblizade Ahmed’e atfedilenportrede Fatih Sultan Mehmed, baðdaþ kurarak oturmakta, gözleriuzaklara dalmýþ, küçük parmaðý yüzüklü elinde tuttuðu küçük birdaldaki gülleri koklamaktadýr. Hükümdar diðer elinde de bir mendiltutmaktadýr. Ýç ve dýþ kaftanýnýn kumaþ kývrýmlarýndaki gölgelendirme,yakasýndaki kürkün tüylerinin, açýk renkli sakalýnýn iþleniþi,adeta onun Batý’ya açýlýmýný, baðdaþ kuruþu ise onun Doðu’yabaðlý kültürünün köklerini yansýtmaktadýr. Tarihi deðiþtiren bir askeridehanýn, elinde gül ile canlandýrýlmasý ayrýca anlamlýdýr. FatihSultan Mehmed’in bu portresi, genel anlamda Osmanlýlarýn çiçeksevgisi ve merakýnýn en azýndan Fatih Sultan Mehmed döneminekadar gittiðinin de bir göstergesidir. Genelde çiçeklere, özelde isegül ve laleye son derece düþkün olan bu padiþahýn hanýmlarýndanbirinin adý Gülbahar, birinin Gülþah ve birinin de Çiçek’tir…Gül ve lale… Bu iki güzel çiçeðin figürleri, doðadaki gerçekliklerin insanyeteneði ile birleþerek, sanatçýnýn hayal dünyasýndan süzülüpruh dünyamýza aktýðý yerde oluþur aslýnda…Tarih boyunca türlü türlü þekillerde, özelliklerde, tat ve dokularda…Son söz olarak iyi ki varsýn ve yüreðimizi süslemiþsin asýrlarca gülve lale…60
Gönül Dostu FakirleriAþk’a Getiren Sergi…Rukal KAYRA1436 yýl önce þereflendirdi dünyayý bir kul, adý Muhammet resul … Kutlu doðumununhürmetine Türk Ýslam Eserleri Müzesi, gönülleri, güllerin peygamberinin aþkýyladolduran bir sergiye imza attý; “Bir Kul, Bir Resul”. Paha biçilemeyen, birbirindendeðerli 130 eser, kiþisel eþya ve malzeme, Ýstanbullularý manevi bir iklimin huzurundabirleþtirdi.Ýslam dininin yüce peygamberi Hz. Muhammet’in ümmeti,yüzyýllar boyunca onun açtýðý nurlu yolu takip etmiþler, birnebze olsun onu hatýrlatýr gayesiyle kullandýðý eþyalarý saygýylamuhafazaya almýþlardýr. Bu emanetler itina ile saklanarakgünümüze kadar ulaþmýþtýr. Bunlar çoðu zaman gün ýþýðýylabuluþmuþ, milyonlarýn ilahi aþkýyla kucaklanmýþ, kimi zamanise bazý eþyalarýn narinliði zarar görür endiþesini doðurmuþ vesürekli sergilenmekten çekince duyulmuþtur.Yüce peygamberin en büyük mucizesi olan Kur’an-ý Kerim’i deAllah-u Teala’nýn mübarek kelamýyla ümmetinin baþ tacý olmuþ,tarih boyunca hat, tezhip, ebru gibi en güzel sanatlarýnoluþumuna ve zevkle, þevkle icrasýna yol açmýþtýr. Sanatkârlar,bu kutsi kelimeleri en güzel biçimde yazabilmek, süsleyebilmekgayesi ile üstün bir çaba sarf etmiþ, Türk Ýslam sanatlarýnýnýþýltýlarýný insanlýða armaðan etmiþlerdir. Tarih boyunca engüzel hattatlarýn, müzehhiplerin, en iyi sanatkarlarýn eserleriözenle saklanmýþ ve bu gelecek kuþaklara en büyük armaðanolmuþtur. Ayrýca günümüze gelene deðin pek çok sanatçý, elyazmasý nadide eserleri ile edebiyat dünyasýnýn hazineleriniortaya koymuþtur.Gözlerden ve birbirinden uzak çeþitli müzelerde ve özel koleksiyonlardaortaya çýkmayý bekleyen bu hatýralar, dinî ilimler,edebiyat ve hat sanatý açýsýndan da çok kýymetli olan tablolarve el yazmasý eserler, Kutlu Doðum’un 1436. yýldönümündeSultanahmet’teki Türk Ýslam Eserleri Müzesi’nde sanatseverlerle,deðerbilenlerle ve onun yolunda giden gönül ehilleriylebuluþtu.Sadece 15 gün süren “Bir Kul, Bir Resul” adý verilen sergide yeralan eserlerin önemli bölümü, müzelerde korunan, ancak teþ-62
hir edilemeyeneserlerdenoluþuyordu.Eserler,Türk ve ÝslamEserleriMüzesi, TopkapýSarayý Müzesi,Konya Müzesi, ÝstanbulTürbeler Müzesi Müdürlüðü Koleksiyonlarý,Süleymaniye Kütüphanesi ve Hýrka-i Þerif CamiiHizmet Vakfý’ndan özenle seçildi ve “gözlerdenuzak bekleyenler” þeklinde tanýmlandý.Yaklaþýk 130 mukaddesemanet ve gelenekselsanatlarda Hz. Peygamber’in izlerini taþýyan eser, serginin açýkkaldýðý günler boyunca Türkiye’nin ve dünyanýn pek çok yerindengelen ziyaretçilerin tanýmýyla adeta “güllerin peygamberinin miskokusunu taþýyordu…”Sergilenen eserler arasýnda; Hz. Muhammet’in;gömleði, nalýn-ý saadeti (bir çeþit sandalet), sakalýþerifleri gibi þahsi eþyalarý, en büyük emanetiolan Kur’an-ý Kerim’lerin 8.-19. yüzyýla ait en görkemliörnekleri, Hz. Muhammet’in hadislerinden veyaHz. Muhammet’le ilgili Kur’an ayetlerinden konusunualan ve Osmanlý sultanlarýnýn yazmýþ olduðu hat levhalarý,bugüne kadar sergilenmemiþ olan Hz. Muhammet’inhadislerinin Müslimi, Tahavi, Buhari ve Týrmizi’nin kalemealdýðý hadis þerhlerinin 14. -15. yüzyýla ait örnekleri, Delail’iHayratlar, Hz. Muhammet için yazýlmýþ Nat’lar, Miraciyeler vs.,Hz. Peygamber’in þeceresini, hayatýný ve miracý anlatan el yazmalarý,Zübdet ‘üt Tevarih gibi dünya ve peygamberlertarihini konu alan yazmaeserler, Kabe ve Medine minyatürleri,Kabe örtüleri, Kabe anahtarlarý,Kabe süpürgeleri, feraþet beratlarý,Ravza-i Mutahhara örtüleri,Medine topraðý, alemler, týlsýmlýgömlekler gibi müze koleksiyonlarýndanseçilen mukaddes emanetlerve eserler bulunuyordu.HANGÝ ESERLER NEREDEN GELDÝMekke topraðý: Türk ve Ýslam Eserleri Müzesi, Mahfazalar: Topkapý Müzesi,Resulullah’ýn Gömleði: Hýrka-i Þerif Camii Hizmet Vakfý, Sandal-ý Þerif: Hýrka-iÞerif Camii Hizmet Vakfý, Kabir süngeri: Hýrka-i Þerif Camii Vakfý, Kabir topraðý:Hýrka-i Þerif Camii Vakfý, Veysel Karani Hýrka parçasý: Hýrka-i Þerif Camii Vakfý,Medine Mührü: Türk ve Ýslam Eserleri MüzesiEserlerin geldiði diðer müzeler ise þöyle: Ýstanbul Türbeler Müzesi, KonyaMüzesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Köprülü Kütüphanesi ve Topkapý MüzesiHýrkai Þerif Camii Hizmet Vakfý.63
Bir Anýt Çeþme;Tophane ÇeþmesiYazý :Ömer Faruk CAN Fotoðraflar: Mustafa YILMAZÝstanbul çeþmelerinin en yükseðidir, en büyüklerinden ve güzellerinden de biridirTophane çeþmesi… En son 2006 yýlýnda restore edilen bu çeþme, kitabesinden duvarsüslemelerine, kabartmalar ve oymalarla bezeli saçaklarýna kadar her ayrýntýsý ileeþsiz bir anýt gibi dikilir Tophane semtinde karþýmýza…64
Roma ve Bizans dönemlerinden bu yana özenle inþa edilmiþ,yüzyýllardýr nice þaire, yazara ve sanatçýya ilham kaynaðý olmuþturÝstanbul'da çeþmeler… Çoðu o dönemlerden bugünlere ulaþamasalardahi Osmanlý zamanýnda dönemin zevkine ve sanatanlayýþýna göre yeniden biçimlenmiþ, meydanlardan mahallelereve özel mekanlarýn içlerine kadar yüzlercesi daha yapýla gelmiþtir.Genellikle sultan, valide sultan ve diðer saray mensuplarý tarafýndanyaptýrýlan bu çeþmeler, Osmanlý sanatýnda, kültüründe, sosyalyaþamýnda ve mimarisinde önemli yer tutmuþtur. Dönemleregöre ekonomik gücün, refah seviyesinin ve siyasi yapýnýn bilegöstergesi olmuþlardýr. Ayrýca halk arasýnda, bir yere çeþme yaptýrmaksevaplarýn en büyüðü kabul edildiðinden irili ufaklý buçeþmeler adeta Ýstanbul'u sarmýþtýr. Çeþme denildiðinde ilk aklagelenlerden olan çeþme baþý sohbetleri ise yaþamamýþ olsak dahihepimizin bildiði bir þeydir ki, toplumsal iletiþimde kendine önemlibir yer edinmiþtir. Öyle ki; güncel olaylar, su taþýmaya gelenkadýnlar tarafýndan burada dilden dile aktarýlmýþ, kimi zaman bubuluþmalarda yeni yeni dostluklar kurulmuþ ve kimbilir kaç aþkkaç sevda çeþme baþýnda alevlenmiþtir…Ama artýk ne lülelerinden gürül gürül su akan çeþmeler, ne çeþmebaþýnda þeker sohbet eden semt sakinleri kaldý… Çeþme, sebil,selsebil zengini Ýstanbul kenti, þimdi bu güzellikler açýsýndan çokfakir… Yol kenarlarýnda, sokak köþelerinde, kýrýlmýþ, dökülmüþ, birkenara itilmiþ, kaderine terk edilmiþ bu yapýlar bizden ilgi bekliyorki hayatýn kaynaðýný yeniden sunsunlar bize týpký eskisi gibi…"Tophane Çeþmesi Taþtan...""Tophane çeþmesi kapý komþumuzSýk sýk buluþup dertleþirizYanýnda bir sýra kavak aðacýÖnünde tramvaylar dururÇeþme dediðin böyle olurGürül gürül akar dururAkar sebil sebil deyuTophane çeþmesi taþtanYapanlar yýlmamýþ iþtenTiftiðini sökmüþler mermerinAvuç içi kadar boþ yer koymamýþlarKabarmýþ karýþ karýþ her bir yaný gül gülSaksýdan, meyvadan, nakýþtan."diye ne güzel anlatmýþ Bedri Rahmi Eyüboðlu bu dizeleriyleTophane çeþmesini… Biz konuya girmeden önce ustanýn dizelerianlatsýn istedik önce bu nadide yapýyý…Ýstanbul'un üçüncü büyük meydan çeþmesi olan Tophane çeþmesi,tarihi surlarýn dýþýnda kalan çeþmelerin en güzellerinden biridir.Güneyden Kýlýç Ali Paþa, kuzeyden Nusretiye camileriyle, batýdanTophane atölyeleri ve doðudan rýhtým ile çevrili olan TophaneMeydaný'nda, 1732 yýlýnda 1. Mahmut tarafýndan yaptýrýlan çeþme,"1. Mahmut Han Çeþmesi" olarak da bilinir. Türk rokokosu tarzýndainþa edilen çeþmenin mimarý, Mehmet Aða'dýr. Þehrin en yüksekduvarlý çeþmesinin dört yaný da mimarý olarak aynýdýr. Çeþmenintarih kitabesi, þair Nafihi'ye aittir. Kitabe, Yahya Fahreddin(ö.1756 ) tarafýndan celî sülüsle yazýlmýþtýr, üstte de Sultan I.Mahmud'un tuðrasý mevcuttur. Tophane Çeþmesi bir geçiþ dönemieseridir. Öyle ki; 1700'lerin baþýnda meydanlara geniþ saçaklýanýtsal çeþmeler yaptýrýlmýþ, klasik üsluptan Batý üslubuna ince birgeçiþ yaþanmýþtýr.Çeþme Gümrük Emini Ahmed Aða'ya 76.000 kuruþ 84 akçeye yap-65
Tophane Çeþmesi Taþtan..."Tophane çeþmesi kapý komþumuzSýk sýk buluþup dertleþirizYanýnda bir sýra kavak aðacýÖnünde tramvaylar dururÇeþme dediðin böyle olurGürül gürül akar dururAkar sebil sebil deyuTophane çeþmesi taþtanYapanlar yýlmamýþ iþtenTiftiðini sökmüþler mermerinAvuç içi kadar boþ yer koymamýþlarKabarmýþ karýþ karýþ her bir yaný gül gülSaksýdan, meyvadan, nakýþtan."66
týrýlan Tophane Çeþmesi'nin 1700'lü yýllarda geniþ saçaklý, kubbeörtülü, 8 musluklu bir çeþme olduðu eski Ýstanbul gravürlerindeaçýkça görülür. Bir detay daha; kýyýnýn doldurulmasýyla denizdeniçeride kalan çeþme, eskiden Tophane Ýskelesi'nin bulunduðumeydanda yer almaktaymýþ.Bitki motifleri ile bezenmiþ olan çeþmenin taþ süslemelerindesaksý içindeki meyve aðaçlarý, vazoda çiçek görüntüleri vardýr.Motifler sanki bir inci dizi gibi sýralanmýþlardýr ve bunlar birbirlerindenfarklý kompozisyonlarda birer natürmorttur.var ki, darýsý onlarýn baþýna diyelim… Ve mademki Bedri RahmiEyüboðlu ustanýn dizeleriyle anlatmaya baþladýk, onunla sonaerdirelim;Ýstanbul'un ÇeþmeleriGenç yaþta sütü kurumuþ analar gibiÞahdamarlarý burulmuþKimi yýllardýr su demiþ yorulmuþBýrakmýþ kendini sýrt üstü güneþeÇöp tenekesi olmuþ…Tophane çeþmesi tarihi süreç içerisinde çeþitli tadilatlar veonarýmlar görmüþtür. Bunlardan ilk büyük onarým 1837 yýlýndagerçekleþtirilmiþ ve çeþme örtüsü deðiþtirilerek, teras çatýsýyapýlmýþtýr. 1956-1957 yýlýnda ise ikinci kez Ýstanbul SularÝdaresince restore edilmiþ, bu restorasyonda tarihi gravürleresadýk kalýnarak saçak ve kubbe yeniden inþa edilmiþtir.Osmanlý çeþme mimarisinin en önemli yapýlarýndan biri olanTophane Çeþmesi, son olarak 2006 yýlýnda Sabancýlar tarafýndanrestore edildi. Sabancý Grubu'nun gýda platformu Gýda SAbünyesinde yer alan Saka Su tarafýndan gerçekleþtirilen proje, TaçVakfý danýþmanlýðýnda, ÝSKÝ, Ýstanbul Büyükþehir belediyesi veYýldýz Teknik Üniversitesi'nin katkýlarýyla yürütüldü. 12 ay sürenaraþtýrma ve koordinasyon faaliyetlerinin ardýndan TophaneÇeþmesi'nin restorasyonu 65 kiþilik bir ekiple üç ay gibi kýsa birsüre içerisinde tamamlandý. Çeþme çevresinin düzenlenmesi de 4ay aldý ve toplamda 19 aylýk bir süreçte Tophane Çeþmesi pýrýl pýrýlbir görünüme kavuþtu. 15 mimar ile 4 hat ustasýnýn görev aldýðýrestorasyon çalýþmalarýnda 740 metrekare kurþun, 40 metrekare23 ayar altýn varak ve 20 adet aydýnlatma armatürü kullanýldý.Tophane Çeþmesi, hayatýn kaynaðýný bizlere sunmak için yenidencanlandýrýldý ancak Ýstanbul'da ona imrenen o kadar çok çeþme69
Çiniyi Yaþam Biçimine Dönüþtüren“Amel-i Faik”Latife AKTAN*“Toprak, astar ve sýrýn uyumudur çini… Çini bir ateþ oyunudur. Renklere ve kaliteyeateþle hakim olunur.” der büyük çini ustasý Faik Kýrýmlý… Çiniyle ilgilenen herkesinKýrýmlý’yý tanýsýn tanýmasýn bir vefa borcu vardýr. Çünkü çininin günümüzde canlanýpyeniden hayat bulmasý hocamýza ait bir olgudur...Henüz 20’li yaþlarýnda uzun boylu bir delikanlý iken kader onuilginç bir tesadüf sonucu çini ile tanýþtýrýr. Yýllar boyunca çinininpeþinde koþar. Onun için yaþam biçimine dönüþen çinidenvazgeçmek artýk mümkün deðildir. Birkaç kez vazgeçmeye niyetlenmiþolsa bile bunu baþaramaz ve yola devam eder. ÇünküFaik Kýrýmlý için tek yönlü yolda yolculuk baþlamýþtýr. Buyol hepimizin bildiði gibi bugünküÝznik’in çiniyle yeniden buluþmasýylaþekillenir. Hocaya neden Ýznikdediðimde “Çünkü buradabaþlamýþ devamý da buradan olmalý”demiþti.Ýznik’in merkez olmasýnýn temelnedeni Ýznik gölü suyunun tatlýve az sodalý olmasý, çömlekçilikiçin demirli, milli dinlenmiþ balçýðýngölün çevresinde bolca bulunmasýdýr.Antika meraký olan ve gravür sanatçýsýolarak yaþamýný sürdürenFaik Hoca bir gün kaderini deðiþtirençini parçasýyla karþýlaþýr. Niþantaþý’ndakiantikacýlardan Rumasýllý Povilli “Faik bu çini parçasýçok deðerli” diye bir þeyi eline tutuþturur.Bir süre sonra o günlerindelikanlýsý yýllarýný vereceði çinininpeþine düþer ve kendini Ýznik’tebulur. Ve araþtýrma incelemelerleyýllar yýllarý kovalar. (Kadý defterleri,Osmanlý arþivleri, hocanýn incelediðieskiye dayalý kaynaklardýr.)12 yýl önce hocayla tanýþtýðýmdaçok heyecanlýydým. Hoca bir süresonra Asmalý Mescit’teki atölyesininanahtarýný vererek istediðim zaman gelip çalýþabileceðimisöylediðinde heyecandan yüreðim duracak sanmýþtým.Sonrasýnda birlikte çok hoþ çalýþmalar yaptýk. Doktoramývereli henüz bir yýl olmuþtu. Bir þeyler bildiðimi sanýyordum.Hocayla her görüþmemiz bilgisizliðimi yüzüme vuruyordu.Hem bilgisizliðime üzülüyor, hem de öðrendiklerimle tarifsizbir keyif alýyordum. Bu arada hoca öylesine kibar ve nazikdavranýyordu ki istemeden de olsa hocayý incitecek bir þey yaparýmkorkusundan aklýma gelen her þeyi soramýyordum. Bazenatölyeden birlikte çýkar Ýstiklal Caddesi’nde yürürdük. Çokzarif bir beyefendi olarak her zamannazik davranmýþtýr. Son zamanlardaFlorya’daki evindekendini birkaç kez ziyaret ettim.Her seferinde döneceðim yeretaksi çaðýrarak yollamýþtýr. Hocasadece bir çini ustasý deðil aynýzamanda çok özel bir insandýr.Tanýyor olmakla ayrýcalýklý olduðumudüþünürüm.Hocamýn atölyesinde ziyaretinegittiðim günlerden bir gün birazparam var diye yüreklenip küçücükteolsa hocamýn yaptýðý birçini parçasýný istemiþtim. Hocabana boyutlarý 33 x 44 cm. olanyekpare lacivert zeminli bir çinikaro getirdi. Þaþkýnlýktan ne diyeceðimibilemedim. Ben bueserin parasýný ödeyemezdim.Aman hocam bu çok büyük dedim.“Bunun deðerini senden dahaiyi kim bilebilir” demiþti. Sanýyorumhaklýydý. Tabi artýk parateklif edemezdim. Ýsteðimdendolayý çok utanç duymuþtum.Ama bugün sahip olduðum endeðerli eserdir.Faik Hoca Ýstanbul Mevlanakapý, atahýrýndaki atölyesinde ilk kümbet fýrýnýnýyapar ve o günleri anlatýrken hala heyecanlanýr.Büyük özverili bir dönemini kapsayan süreç 6 ay gibikýsa bir dönem olarak baþlayýp yýllarca sürmüþtür. Bu süreçtebu çabalarýn hiç yararýnýn olmayacaðýný Prof. Celal Esat Arse-70
dürdü. Faik Hoca böylece 300 yýlaradan sonra yeniden ateþini yaktýðýçini fýrýnlarý ile çiniyi güncelyaþama tekrar getirdi.Faik Hoca’nýn evinden genel görüntüven de söylemiþti hocaya. Faik Kýrýmlý baþaramayacaðým duygusunakapýlarak fýrýnýný yýkar fakat bir süre sonra yeniden kurar. Bugün 45 yýlý aþan bir süre sonra hoca geriye baktýðýnda yetiþtirdiðiöðrencileri, baþarýlarý ve onlarýn öðrencileri þeklinde çoðalan biryelpazeye yayýlýmýný izlemekte ve büyük bir keyif duymaktadýr.Yetiþtirdiði fakat artýk aramýzda olamayan Eþref Eroðlu ve RasihKocaman ustalarýn öðrencileri bu yola devam etmekteler.Ýznik’teki ilk araþtýrmalarýnda sonuç alamayýnca Kütahya’ya gidenFaik Kýrýmlý bu kez orada uzmanlarýn da katýlýmý ile altyapýsý da dahilönemli bir üretime ön ayak olmuþtur.Faik Kýrýmlý III. Murat zamanýnda sünnet düðünü alayýnda geçen fýrýnýnaynýsýnýn Ýznik’te kurdu ve Ýznik çinisini yeniden hayata dön-Faik Hoca Art Decor Dergisi’ne Çinihane’ninkuruluþunu þöyle ifadeetmiþtir. “1980 yýlýnda Ýznik’e gittiðimdebelediye baþkanýyla konuþtumve Ýznik’te çini atölyesikurmak için yer istedim. Tümmasraflarýný da ben karþýlayacaktým.Ama bana Ýznik dýþýnda yerverdiler. Fakat bu bir kültür iþiydi.Eðer çinihane Ýznik içinde olmazsakim gelirdi görmeye. Bunu düþünerekkabul etmedim. Daha sonraEþref Eroðlu atölyeyi kurmam içinbana yer verdi. 1986’da çinihaneyikurdum. Eðer atölyeyi kurmadanve çini yapmadan Ýznik’tengidersem mahvolurdum. Çiniler fýrýndançýkmaya baþlayýnca, Ýznik’tekilerdeçini almaya baþladý. Müze müdürleri belediye baþkanlarýhepsi geliyordu atölyeme. Bu þekilde çiniler tutuldu ve yürüyüpgitti. O dönemlerde cami ve mescitlere yaptýðým çiniler haladuruyor. Ayrýca Eþref’in dükkanýndaki yazýlý büyük levhalar ilkyaptýðým çinilerdi.”Hoca bilgisini öðrenmek isteyenlerden esirgememiþtir. Hattauzaktakilere de ulaþtýrmýþtýr. Faik Hoca çinicilik hakkýnda bilgileriniyayýnlayarak da paylaþmýþtýr. Bu çalýþmalara birkaç örnekse: SanatTarihi Yýllýðý XI. 1982 yayýnýnda “Ýstanbul Çiniciliði”, Antika dergisi16. sayý ve 27. sayýlarýnda “Ýstanbul’da Ehli Hiref Çini Ustalarý”ve “Ýznik Çinileri ve Cenovalý Çini Tüccarlarý” baþlýklý yazýlarýný çinimeraklýlarý ile paylaþmýþtýr. “Ýstanbul Antikacýlarý” baþlýklý kitabý1996’da Ýstanbul’da yayýnlanmýþtý.Faik Kýrýmlý’nýn dedesi Mir Ali Svastopol’de tuz tüccarýymýþ, babasýtramvay idaresinde daha sonra Florya’da Atatürk’ün geçtikçe uðradýðýbir çiftliðin yöneticiliðini üstlenmiþ, erken yaþta vefat etmiþ.Üç kardeþin ortancasý olan Kýrýmlý, bir abla ve bir erkek kardeþesahiptir.Hocanýn sanata olan düþkünlüðü, gravürü Andre’den öðrenmesine,bir dönem de Fransa’da Fikret Mualla, Ressam Avni ve SelimTuran ile ayný yerde kalmasýna neden olmuþ. Sanat ve antika merakýünlü ressamlarýn tablolarýný toplamasýný saðlamýþ. Elinde orijinalünlü ressamlarýn tablolarý bulunan hoca, bir gün müze açmakistemektedir. Bu isteði uzun yýllara dayanmaktadýr. Çini için gereklimaddi desteði, yapýp sattýðý tablolar, gravürler ve antikalardantemin etmiþ, bir serveti ve de ömrü bu uðurda harcamýþtýr. Fakatpiþman deðildir. Yaþamý da çini kadar seven hocaya, “Nasýlsýnýz?”dediðinizde yanýt her zaman þu olmaktadýr: “Her þey fevkalade”“Bu çalýþmalarý kültür faaliyeti olarak yürüttüm kazanç düþünmedim.”diyen hoca cümlesini, “Amerika ve Avrupa’nýn dikkatini bunedenle çekmektedir.” þeklinde tamamlýyor. Çünkü yerli medyadaçok ilgi görmeyen hoca, yýllar öce Alman TV’si WDR tarafýndanyarým saatlik programda Ýznik çinisinin yapýmýný anlatmýþ. Yakýngelecekte Amerika’dan hocaya ait bir belgesel için söz alýnmýþ.Yakýn geçmiþte de 2002’de genç yapýmcý Selim Evci yönetmenliðindehazýrlanan belgesel “Kýrmýzýyý Arayan Adam” filmi, 15. Yüz-72
yýl da Osmanlý çiniciliðinde kullanýlan fakat daha sonra reçetesikaybolan ve adýndan kayýp kýrmýzý olarak söz ettiren efsane renk,mercan kýrmýzýsýnýn peþindeki Faik Kýrýmlý Ustayý anlatýyor. Oldukçabaþarýlý olan bu belgesel Uluslararasý belgesel yarýþmalarýndanödül alýrken Kültür Bakanlýðýmýzýn ilgisinden uzak kalmýþtýr.“Toprak, astar ve sýrýn uyumudur çini. Çini bir ateþ oyunudur.Renklere ve kaliteye ateþle hakim olunur.” þeklinde altýný çizereksöylediði sözlerini meþhur mercan kýrmýzýsýnýn özelliklerini anlataraktamamlýyor.Kýrmýzý renk sýratlýnda ilk defa 14. yüzyýl da Rakka’lý bir sanatçý tarafýndanbulundu ve uygulandý. Osmanlýlarda kýrmýzý rengi yapanmalzemeyi ilk defa 1530 yýllarýnda Ýstanbullu bir çini ustasý tespiteder. Bu esrarlý malzeme o dönemde kumaþ boyacýlýðýnda da kullanýlanhalk arasýnda zaçý kýbrýz [Demirsülfat (FeSO4)] denilen yeþilrenkli bir tuzdu. Bu renk diðer renkler gibi sýratlýnda satýh sürüldüðündepiþme anýnda kurþun sýr tarafýndan yutulmakta verenk kaybolmaktaydý. Usta sýratlýna rengi bolca kabarýk olaraksüslerdi. Piþme anýnda sýr renge nüfuz etse de piþimden sonra kalanrenk sýratlýnda kabarýk þekilde meydana geliyordu. Çiniciliðimizinkýrmýzý rengi mecburiyetten kabarýk olmuþtur.Hoca yayýnlarýnda ve söyleminde Ýstanbul çiniciliðinden sýkça bahseder.Resmi dayanak olarak da belgeler önerir. “Ýstanbul çiniciliðihenüz yeni bir konudur. Topkapý Sarayý Arþivi ve bilhassa NusretiyeArþivi vesikalarý tetkik edilme imkanýna eriþtiði zaman çinitarihimizin niceliðini belirleyecek sayýsýz vesikalar bulunacaktýr.”þeklinde açýklamalar yapmaktadýr.Faik Hocanýn çinileri yurt içi ve yurt dýþýndaki birçok koleksiyonerinelinde bulunmakta. Bu eserlerden hocanýn ilk aklýna gelenleriþu þekilde daðýlmýþtýr: Hollanda’da bir müzede, Amerika’da ErtegünKardeþler Koleksiyonu’nda, Londra Victoria and Albert Museum’daÝnan Kýraç Koleksiyonu’nda (70 adet Amel-i Faik imzalý çini,Niþantaþý’ndaki Bolu Mücevherat’ta (6-7 eser bulunmakta.) Hocadanalan zenginler arasýnda raðbet gören eserleri tercih nedeniolmaya devam ediyor, hatta günümüzün popüler sanatçýsý Tarkanbile Amel-i Faik almak istiyorum diye basýna duyuruda bulunmuþ.Faik Hoca atölyesinde çalýþýrken“Son dönem panolarýmda 30 kadar Hilye-i Þerif, Adem ile Havva veKristof Colomb’u çalýþtým” derken, hoca çalýþmalarýnda geçmiþi inkaretmeden yeni tasarýmlara da yer vermiþtir.Faik Hocanýn çinileri, Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nde yapýlan Harkortdeneyinde dayanýklýlýðý her koþulda (aþýrý sýcak, aþýrý soðukhatta don olayýna bile ) tespit edildikten sonra resmiyet kazanmýþve dikkatleri biraz daha üzerine çekmiþtir. Teste katýlan birçokkiþi ve firma bu deney sonucu baþarýsýz olurken hocamýzýn özveriliçalýþmalarý bir kez daha baþarýsýný kanýtlamýþtýr. Hocamýz çalýþmalarýylaçini dünyasýna ýþýk tutarken çini eðitimi veren yüksekokullar ve Güzel Sanatlar Fakültesi kapsamýndaGeleneksel Türk El Sanatlarý Bölümü’ndeEski Çini Onarýmlarý Anasanat Dalýaçýlmasýna da vesile olmuþtur. (Son dönemaçýlan bölümler için geçerlidir) Ayný zamandagünümüzde birçok çini atölyesinin özellikleÝznik’te Ýznik Vakfý ve küçük atölyelerin iþlerhale gelmelerine sebep olmuþtur. Tüm bunedenlerden dolayý çiniyle ilgilenen herkes,çini ustalarýnýn ustasý, gravür sanatçýsý, ressam,sanatsever, antikacý, yazar, son dereceduyarlý hassas, beyefendi ve asil olan A. FaikKýrým’lýya vefa borçludur. Hocayý tanýyanmutlu azýnlýktan olduðum için mutluyum.Saygý ve sevgilerimle Hocam…Kaynaklar:Faik Hoca çalýþmasý Bordür Parçasý renk denemesiNational Geographic, “Posta Kodu Ýznik” Mayýs 2005Skylife, Ekim 2005Art Decor, “Kaybolan Çini Güzellik” Eylül 2000Art Decor, Ekim 1998Atlas, “Ýznik Çini Kýrmýzý Sýr” Kasým 2006Prof. Dr. Ara Altun, “Osmanlý’da Çini ve Seramik Öyküsü”Ýstanbul 1998* Yrd. Doç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, GüzelSanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatlarý BölümüÖðretim Üyesi, ve Çini Sanatçýsý73
Yazma Eserlerve DüþündürdükleriProf. Ýlhan ÖZKEÇECÝ *Günümüzde matbaalarýn hâkimiyetiyle el yazmalarý artýk yok olmuþ gibi görünse deonlarýn deðeri hiçbir zaman deðiþmez. Teknoloji ne kadar geliþirse geliþsin el ileyapýlan, insanî olan, insanýn tabiatýna hitap eden þeyler hiç eskimez. Bu güzel þeylerkýymetini bilsek de bilmesek de, farkýnda olsak da olmasak da bir biçimde bizle debizden sonra da devam edecektir.Yazý, insanoðlunun kendinden sonra gelenlere kalýcý ve anlamlýizler býrakmasýnda en önemli unsurlardan biridir. Duygu ve düþünceleriifade eden dil yazýyla hayat bulur. Bu sebeple insanlarpapirüsten deriye, pamuk levhadan kâðýda, taþtan ahþabakadar çok deðiþik malzemeler üzerinde yazýlar yazmýþtýr. Mezopotamyauygarlýklarý, Mýsýr, Antik Yunan, Hint, Çin, Ýslâm gibi bilebildiðimizbütün büyük medeniyetler özgün bir yazý geliþtirerekkendi deðerleri ve bakýþ açýsýyla kendi tarihlerini yazmýþtýr.Her türlü materyal üzerinde duygu ve düþüncelerin kayýt altýnagirip gelecek nesillere aktarýlmasýný saðlayan yazý; dýþ ve içmimari mekânlarda, mezar taþlarýnda, kitabelerde, kitaplardageniþ bir kullaným alaný bulmuþtur. Bunlar arasýnda kâðýt üzerineel ile yazýlan eserler, yani el yazmasý eserler çok yaygýndýrve büyük önem taþýr. Bu yazmalar çok çeþitli biçimlerdeanaliz edilip incelenebilir ama bu eserlerin tahlilinde temeldeiki ana unsur öne çýkmaktadýr. Birincisi yazmalarýn kapsamý,mahiyeti ile ilgili çalýþmalar, diðeri ise görünümü ve estetik deðerleriile ilgili araþtýrmalardýr. Ýnsanlar çivi yazýsýndan bu yanasadece yazmak deðil, güzel yazmak kaygýyla hareket ederekyazýya belirli kurallar, kaideler, normlar ve estetik ölçüler getirmiþtir.Dolayýsýyla yazýlý belgeler tarihi aydýnlatan ayrýcalýklýbirer kaynak olmanýn yaný sýra ayný zamanda birer sanat eserikimliði taþýrlar.Tetraevangelon; 4 Ýncil’in de birarada bulunduðu 12. yy’a ait kitap. Atina Bizans müzesinde bulunan eserin orijinal metin ve illustrasyonlarý.74
Eski Mýsýr’da hristiyan olan Kopt’larýn yazýsý. Yunan harflerine üç harf dahaeklemiþ olan bu topluluða peygamberimiz davet mektubu göndermiþtir.Yeraltý odalarýndan birinde iyi korunmuþ bir hiyeroglif.Yazýnýn ve yazma eserlerin Türk tarihi içinde çok eski bir geçmiþivardýr. Bugün bilinen en eski yazýlý Türkçe metinlerin kökeni M.Ö.V. veya IV. yüzyýllara kadar uzanmaktadýr. Türk yazýsý M.S. VIII.yüzyýlda Orhun abideleri (Göktürk yazýtlarý) ile anýtlaþmýþtýr. Buabidelerle tarih sahnesine çýkan yazý, sanata büyük deðer verenUygurlar ile önemli geliþmeler göstermiþtir. Uygurlar yerleþik hayatageçerek sanat alanýnda üstün baþarýlar elde etmiþ ve uzunsüre etkili olmuþlardýr. Türklerin Ýslâmiyet’i kabul etmeleri ile birliktebilim ve sanat alanýnda da büyük deðiþimler yaþanmýþ, inanýlmazatýlýmlar gerçekleþmiþtir. Karahanlýlar, Gazneliler, Selçuklularladevam eden birikimler Osmanlý Devleti döneminde de sürmüþ,Fatih döneminde ve XVI. yüzyýlda özgün, mükemmel eserlerverilmiþtir.Tabiidir ki güzel yazý sanatý sadece bize has bir sanat deðildir,özellikle kutsal metinleri en deðerli meta olan altýnla en güzel biçimdesüsleyerek yüceltmek büyük medeniyetlerde görülen biruygulamadýr. Bugün Çinliler, Japonlar ve daha birçok toplum geçmiþlerindengelen özgün estetik güzellikleri yaþatmýþ ve yaþatmaktadýrlar.Bununla birlikte yazma kitap sanatlarý, özellikle dehat (yazý) sanatý Ýslâm inancýna sahip toplumlarda diðer sanat dallarýnanazaran çok daha fazla önemsenmiþ ve geliþmiþtir. GüzelSelçuklular ve özellikle Osmanlýlar Ýslam dünyasýnýn lideri olmakonumlarý gereði Kur’an dili olan Arap harflerini kullanmýþlar, fakatyazýyý salt iletiþim aracý olarak görmeyip estetik unsurlarla birleþtirerekdünya sanat tarihindeki özgün yerini almasýna katkýdabulunmuþlardýr.Mukaddes kabul edilen Hint destaný Ramayana’dan ayetler.yazý yazmak giderek ciddi bir kültür ve sanat faaliyeti haline gelmiþtir.Disiplinli ve sabýr gerektiren bir eðitim sonucunda güzel yazýyazabilenler diðerlerinden ayrýlmýþ vebu usta sanatçýlara hattat adý verilmiþtir.Kalemlerini, kâðýtlarýný, mürekkepleriniözenerek seçen usta hattatlarýnyazdýklarýný okuyanlar yazýlanlarýnmuhtevasý kadar yazýnýn güzelliðindende etkilenir.Ünlü British Museum’da bulunan tarihi bir tablet.Hat sanatý; tezhip, resim, cilt, ebru vekatý’ gibi yazma eserlerin yapýmýnda istifadeedilen sanatlar diðer sanat dallarýylabirlikte yazma kitap sanatlarý içindeyer alýr. Türk-Ýslâm dünyasýnda yazmakitap sanatlarý (el yazmasý eserler)her aþamasý ayrý özen gösterilerek birekip çalýþmasýyla, büyük emek ve ustalýklameydana getirilmiþtir. Kendine özgüteknikler geliþtiren bu farklý alanlarýnher biri zamanla bir sektör halinegelmiþtir. Kitap sanatlarý; üzerine yazýldýðýmalzeme, kullanýlan kamýþ kalem,mürekkep, sayfa düzeni, süsleme alanlarý,geliþtirilen yazý karakterleri, satýr75
76Ahþap oyma gül desenli kitap, Ýstanbul Fotoðraf Albümü.
Osman Þevki tarafýndan 1268 H. tarihinde yazýlan Kur'an-ý Kerim nüshasýnýn zahriye sayfasý.tertibi gibi birçok konuda, baþlangýçtan bu yana çok büyülü, enerjidolu ve hareketli bir akýþ izlemiþtir. Ýlk dönemlerin parþömen(ceylan derisi) üzerine yazýlmýþ harekesiz ve noktasýz yatay formdakimushaflarýnda, zaman içinde çeþitli süsleme unsurlarý görülmeyebaþlanmýþ, bu suretle ayet sonlarýna noktalar, sure baþlarýnauzunca þeritler halinde baþlýklar, sayfa kenarlarýna muhtelif þekillerderozetler konulmuþtur. Bu anlayýþ diðer sahalardaki bilimselve edebi eserlere de yansýmýþ ve böylece yazma kitap sanatlarý,yazý ve süslemenin (hat ve tezhip) birlikteliði ile devam edipgitmiþtir. El yazmalarý, yüksek kalitesini hiç bozmadan sürekli geliþmiþ,farklý ülkeler bünyesinde deðiþen ekoller ve üslûplar içindemükemmel eserler vermiþtir. Hat, tezhip, cilt, resim gibi çeþitli sanatdallarýndan büyük üstadlar yetiþmiþtir.Ýslâm’ýn kutsal kitabý Kur’ân-ý Kerim baþta olmak üzere el yazmasýeserlerin tasarýmý dönemlere, toplumlara göre deðiþse de, yazýya,kitaba, ilme verilen deðer deðiþmemiþ, genellikle devletadamlarý tarafýndan desteklenen sanatçýlar verdikleri eserlerle diðersanat dallarýyla bütünleþen tam bir üslûp birliði oluþturmuþlardýr.Yazma eserlerin formlarý ve tezhipleri farklý dönemlerde devrinestetik duygularý ve sanat anlayýþýyla deðiþik biçimler alarakdekorlanmýþ, altýnlanmýþ, renklendirilmiþ ve resimlenmiþtir. Zamaniçinde deðiþik kültür çevrelerinden gelen sanatçýlarýn katkýsýylayazma eserlerde farklý estetik deðerler, grafik anlayýþlar vesanatsal ifadeler ortaya çýkmýþtýr.Yazma kitap, belli bir kiþi tarafýndan belli bir isimle, belli bir konuüzerinde yazýlan eserdir. Arþiv kayýtlarýnda, kütüphane ve müzelerdebulunan özgün yazma eserlerin, hiçbiri basma eser gibi birbirininaynýsý deðildir. Günümüzde matbaalarýn hâkimiyetiyle elyazmalarý artýk yok olmuþ gibi görünse de onlarýn deðeri hiçbir za-Sadi Þirazi'nin “Bostan” isimli eserinin serlevhasý.77
m. Rüya tabirin. Ansiklopedik eserler, fihristler.Bu ilimlerin hepsinde yazma eserler bulunmasý nasýl zengin birilim dünyasý olduðunu anlatýr. Yazmalarýn çoðu Arapça, diðerleriTürkçe ve Farsça yazýlmýþtýr. Bu eserlerin bir kýsmý telif, bir kýsmýtercümedir. Ayrýca bir eseri açýklamak (þerh), ona ilaveler yapmak(hâþiye), onu tamamlamak (zeyl) gayesiyle yazýlan eserler; bir müellifinveya deðiþik müelliflerin risalelerinin bir araya toplandýðýmecmua tarzýnda yazmalar ve bir müellifin bütün eserlerini içinealan külliyatlar kütüphanelerdeki yazmalarýn belli baþlý çeþitleriniteþkil etmektedir.Selçuklu ve Osmanlý dönemlerinde çeþitli dillerinden tercümelerlebir intikal ve öðrenme sürecinden sonra özgün eserler verilmiþ vebilimsel geliþmeye önemli katkýlarda bulunulmuþtur. Osmanlý dönemindeözellikle Fatih Sultan Mehmet döneminde bilim ve sanatfaaliyetleri çok geliþir. Fatih, Ýstanbul’u fethettikten sonra bu þehrinÝslâm dünyasýnýn önemli bir kültür merkezi olmasý için uðraþmýþtýr.Ýstanbul ve Ýmparatorluðun Edirne, Bursa, Amasya ve Konyagibi diðer yerlerindeki devlet adamlarý ve ünlü bilginler tarafýndanmedreseler bünyesinde kurulan zengin kütüphaneler baþlýcakültür merkezleri olmuþtur. XVI. yüzyýlýn sonunda III. Murad tarafýndanÝstanbul’da Rasathane bünyesinde kurulmuþ, sadece astronomiile ilgili eserler içeren bir ihtisas kütüphanesi bile vardýr.Kur'an-ý Kerim 18 cüz, Muallim Cevdet Yazmalarý.man deðiþmez. Uygurlarda ve Ýslâm dünyasýnda -Batýdan yüzyýllaröncesinde- matbaa bilinmesine raðmen yazýnýn ve yazma eserlerinbu görkemli geçmiþi, insanlarýn bilinçli olarak el yazmalarýnýbaský kitaplara tercih etmesine sebep olmuþtur.Bugün kütüphanelerimizde bulunan yazma eserleri muhteva bakýmýndanele aldýðýmýzda görülür ki, ilme, dolayýsýyla yazýya ve yazýlanlarabüyük deðer veren kültür tarihimiz boyunca, baþta dinieserler olmak üzere toplumun ihtiyaç duyduðu her ilim sahasýndakitap yazýlmýþtýr. Bu kitaplar tasnif kurallarýna göre, bir mukaddime,bablara ayrýlan ana kýsým ve hatimeden oluþur. Ancak bazýkitaplarda bu unsurlardan bir kýsmý bulunmayabilir. Kur’an’la baþlayanyazýlý Ýslâm literatürü asýrlar boyu devam eden Ýslâm âlimlerininçabalarýyla muazzam bir yazýlý edebiyat haline gelmiþtir.Konularýnda kitap yazýlan bu ilimleri kýsaca þöyle tasnif edilir:a. Din ilimleri: Tefsir, kýraat, tecvid, usul-i tefsir, hadis, icazet, þemail,akaid(kelam), fýkýh, usul-i fýkýh, feraiz, adab-ý þer’iye, zühdtasavvuf,mevaiz, dini ahlak, havas, ediye.b. Dil ilimleri: Hat, sarf, nahiv, lugat.c. Edebiyat: Þiir, þiir tenkidi, aruz, kafiye, edeb, belagat, meani, inþasanat, atasözleri, folklor, masal, destan.d. Tarih: Siyasi-askeri tarih, medeniyet tarihi, siyer, megazi, ensab,biyografi-tabakat, menakýb, ilim tarihi, münþeat, dinler tarihi.e. Coðrafya.f. Felsefe: ilahiyat, mantýk, cedel, siyaset, ahlak.g. Riyaziyat: Hesap, cebir, mesaha, hendese, vefk, astronomi, astroloji,mikat, musiki, mevazin-mekayil, meteoroloji.h. Fizik: Hey’et, optik, ilmü’l-ahcar ve’l-meadin, cerrü’l - eskal,fenn-i harb.ý. Kimya: simya, çeþitli el sanatlarýna dair kitaplar.i. Týp: Genel týp, cerrahi, baytarlýk.j. Zooloji: Hayvanat, baznameler.k. Botanik: filaha, nebatl. SihirXV. asýrda Türkçe, Osmanlýlarla batýda, Timurlularla doðuda baðýmsýzbir bürokrasi ve ilim dili, Arapça ve Farsçanýn yaný sýra Ýslâmdünyasýnýn üçüncü büyük kültür dili olmuþtur. XVII. asýrdan itibarenÝslâm dünyasýnda hemen her konuda Türkçe telif ve tercümeeserler meydana getirilmiþtir. Çok geniþ topraklara yayýlmýþ olandiðer medeniyetlerden elde edilen birikim, bilim ve teknolojiyi geliþtirmiþtir.Orta Asya ve Anadolu’nun mamur, canlý þehir merkezlerindekicamiler, zamanýn üniversiteleri olan çok sayýda medreseler,hastaneler, rasathaneler, atölyeler ve ahlâkî eðitim verentekke ve zaviyeler geliþen baþlýca eðitim kurumlarý olmuþtur. Ayrýcayönetici ve devlet büyüklerinin destekleriyle çok sayýda deðerliyazma kitapla birlikte, içinde tercüme ve bilimsel çalýþmalarýnsürdürüldüðü kütüphaneler ve enstitüler kurulmuþ, halk tarafýndanbüyük raðbet görmüþ ve yaygýnlaþmýþtýr. Bu geliþmeler bilimeve bilgiye olan alakanýn sadece bir elitin elinde olmadýðý, halkýnda bu konuda istekli ve gayretli olduðunu göstermektedir.Yorulmak bilmez birçok meþhur bilim adamý ve sanatçý yetiþmiþ,bilimde ve sanatta bugüne temel olan teori ve kurallar ortayakonmuþ ve bilimsel icat yapýlmýþ, üstün teknolojik geliþmeler yaþanmýþtýr.Ýnanç siteminden güç alarak eriþilmez bir zirveye ulaþanbu ilim ve kültür ortamý doðal olarak günlük hayata da yansýmýþve bugün bizim çok uzaðýmýzda olan bir hayat tarzý getirmiþtir. Ýslammedeniyeti içindeki tüm toplumlarý kuþatan bu farklý yaþamtarzýný anlatan kaynaklarda ifade edildiði gibi; o zengin, görkemli,medeni, ilim ve irfan merkezleri þehirlerde; hemen herkes þiir veedebiyattan anlar, evlerden müzik sesleri yükselir, nezaketli, ferasetliinsanlar seviyeli ilmi, edebi sohbetler yapar, fakirler korunupgözetilir, yolcular ücretsiz aðýrlanýr, hastalar þefkatle tedavi edilir,öðrenciler ücretsiz eðitim görürdü.Bu kadar köklü ve kadim bir sanat, bilim ve düþünce dünyasý zamanlabir gevþeme, gerileme ve yozlaþma sürecine girmiþ ve sonundamodernleþme süreci içinde adeta býçakla kesilircesine kesinbir kopuþa sahne olmuþtur. Sanat tarihi araþtýrmalarýnda vegünümüz sanat anlayýþý içinde bu muhteþem sanatsal ve bilimselveri kaynaklarý “geleneksel” kimliði ile daha çok geçmiþte kalan78
ve çaðýmýzdan uzak, eskimiþ bir anlayýþ olarak kabul edilir. Zamanýnýniletiþim ve plastik sanat aracý, grafik sanatý olan hat sanatýda bugün maalesef sadece bir dua yazýsý gibi algýlanmakta ve anlaþýlamamaktadýr.Þu bir gerçek ki sanatsal üretim ve projeler, bilimsel geliþmeler,teknik tasarýmlar bir toplumun kültürel bütünlüðünden ayrý düþünülemez,o toplumun ekonomisi, politikasý, yaþam tarzý, ahlaki deðerlerivb. hepsi birbirini tamamlayacak veya etkileyecek tarzdabir bütünlük arz eder. Dolayýsýyla toplumsal hayatýn bir alanýndagörülen yozlaþmalar veya sorunlarýn diðer alanlarla etkileþimiyadsýnamaz. Yaþadýðýmýz çaðda sanat alanýnda çabalar ve ortayakonan eserler bulunmakla birlikte, gerek ülkemizde gerekse tümdünyada can alýcý ya da insanlarý etkisi altýna alýp sürükleyecekbaþarýlý bir sanat akýmý, ekol veya üsluptan söz edilemez. Zira sanatahayat veren inanç ve düþünce sistemleri kurudur. Bu eksiklik,yaþadýðýmýz teknolojik çaðýn insan hayatýna getirdiði en önemliolumsuzluklardan birisidir.Bu açmazlar çerçevesinde günümüzün küçülüp, küreselleþen veinsana dar gelmeye baþlayan dünyasýnda tüm deðerlerini yitirenmateryalist bir görüþ temelinde sadece tüketici konumunda olmaktanbunalan insanlar, kültürel ve manevî deðerlerine dahaçok önem vermeye baþlamýþtýr. Tüm dünyada hâkim olmaya baþlayanyeni bir akýmla inançlar, dini ve ahlaki deðerler ön plana çýkmaktadýr.Ýnsanlar köklerini araþtýrmaya, diðer toplumlardan kendiniayýracak özgün kültürel, sanatsal zenginliðin, mirasýn arayýþýnagirmiþtir. Bizler bu konuda çok þanslýyýz ve tarihi süreklilik içindedaha güçlü ve güvenli bir gelecek kurabilmek için, bu asil vegörkemli geçmiþten alacaðýmýz çok þey var.Türkiye günümüzde bütün ilimlerde Ýslâmî yazmalarýn en çok bulunduðuülkedir. Zaman içerisinde çeþitli sebeplerle birçoðu kaybolsabile bu yazmalarýn bir kýsmý bizlere ulaþmýþtýr. Arþivlerdekievrak dýþýnda, Türkiye’de 300.000 cilt civarýnda yazma olduðu tahminedilmektedir. Ortalama olarak bunlarýn 160.000’den fazlasýArapça, 70.000 cilt kadarý Türkçe, 13.000 ciltten fazlasý Farsça’dýr.Yunanca, Ermenice, Süryanice yazmalar da vardýr. Türkiye’dekiyazma eserlerin 160.000 kadarý Kültür Bakanlýðý Kütüphaneler GenelMüdürlüðü bünyesinde görev yapan 35 kütüphanede yer almaktadýr.Yazma Eser Kütüphanesi olarak Kültür Bakanlýðý KütüphanelerGenel Müdürlüðü çatýsý altýnda faaliyet gösteren 13 kütüphaneden7 adedi Ýstanbul’dadýr. Ülkemiz dýþýnda diðer ülkelerdekileri,tasnif dýþýnda kalanlarý, özel koleksiyonlarda bulunanlarýda ilave edersek yazmalarýn bu sayýdan çok daha fazla olduðusöylenebilir.19. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren Müslüman ülkelerde çok sayýdayazmalar kataloðu hazýrlanmýþtýr. Yazma kitaplarýn tasnifi vekataloglarýnýn yapýlmasý geniþ kültür ve bilgi birikimi isteyen bir iþ,önemli derecede tecrübe, dil bilgisi, genel kültür isteyen bir konudur.Sadece dil ve genel kültür bu konuda yeterli deðildir. Bir yazmanýntanýtýmýnda bazý hususlar vardýr ki, bunlar tecrübe bilgi birikimive sezgiyle ortaya çýkar. Günümüzde ortak kültür mirasýmýzolan yazma eserlerin depolanmasý, bakýmý, restorasyonu, tasnifedilip kataloglanmasý, bilgisayar ortamýna aktarýlmasý ve araþtýrmacýlariçin yararlanmaya sunulmasý yavaþ da olsa sürmektedir.Tüm insanlýk için geçmiþin en önemli kaynaklarý olan yazma eserlerinbir an önce araþtýrmacýlarýn ve toplumun istifadesine sunulmasýgerekir.Yazma kitaplardan baþka sadece Osmanlý arþivlerindeki 150 milyonbelgenin varlýðý bizlere tarihi asýl kaynaklarýndan öðrenmekMüzehheb Sultan Abdülmecid tuðralý “Kavanin ve nizamat mecmuasý”ve araþtýrmak için ne derece zengin bir mirasa sahip olduðumuzugösterir. Bu mükemmel miras ayný zamanda ortaçaðlarda Türk veÝslam devletlerinin nasýl ileri bir medeniyet seviyesine ulaþtýklarýnýgöstermek açýsýndan da önemlidir.Türkiye’de bulunan yazmalar bizi olduðu kadar tüm Ýslam ülkelerini,hatta Balkan ülkelerini ve diðer kültür ve bilim çevrelerini yakýndanilgilendirmektedir. Yazmalar kendi medeniyet çevresi içindeolduðu gibi diðer kültür ve medeniyet çevreleri içinde vazgeçilmezkýymettedir. Nitekim Batý toplumlarýnýn aydýnlanma çaðlarýndadoðudan batýya kervanlarýn taþýdýðý en deðerli yük ne mücevher,ne ipek, ne baharattýr, bunlar içinde ilmi, insani, teknik deðerlibilgiler içeren ve Batý medeniyetinin bilimsel teknolojik geliþmelerine,keþiflerine temeli olan ama ýsrarla gizlenen eþsiz yazmalardýr.Bu kadar çok ve deðerli eserin günümüz Türkçesine çevrilerek anlaþýlýrhale gelmesi de çok büyük önem taþýmaktadýr. Zira yazmaeserler hayata dair her konuda yazýlan bilgileriyle ve görsel estetikzirveleriyle içlerinde bizim ihtiyaç duyduðumuz ve ulaþmamýzgereken önemli sýrlarý saklayan hem belgesel, hem kültürel, hemde estetik açýdan insanlýk tarihinin vazgeçilmez hazineleridir.Araþtýrmalar devam ettikçe ve bizler bu nadide eserlerin muhtevasýnavâkýf oldukça geçmiþten gelen birçok tecrübeyi ve bilgiyide elde etmiþ olacaðýz.Teknoloji ne kadar geliþirse geliþsin el ile yapýlan, insanî olan, insanýntabiatýna hitap eden þeyler hiç deðiþmez ve hiç eskimez. Bugüzel þeyler kýymetini bilsek de bilmesek de, farkýnda olsak da olmasakda bir biçimde bizle de bizden sonra da devam edecektir.Mevlana’nýn þu dizelerinde çok güzel dile getirdiði gibi:Dünyada gördüðün her suretin bir aslý vardýr.Suret kaybolsa da olur, aslý durduktan sonraGördüðün güzellikler, duyduðun iyi sözlerGelip geçiyor diye üzülmeKaynaklar kaynadýkça, nehirler akar durur.Kederi üstünden at, iç nehrin suyunu doyuncaHala devam eden bir süreçtir.Su biter diye korkma, zira nehir sonsuzdur.* (Fatih Üni. Öðretim Üyesi).79
Yýldýz’da Dünya MarkasýBir Porselen KlasiðiOðuzhan AYDINÜlkemizin porselen alanýnda üretime devam eden en eski tesisi olan Yýldýz PorselenFabrikasý ya da eski adýyla Yýldýz Çini Fabrika-i Humayunu, Osmanlý saraylarýnýnihtiþamýný, maharetli ustalarýn ellerinde bugünlere taþýyor. Dünyanýn pek çok müzeve koleksiyonunda, burada üretilmiþ ve halen üretilmekte olan el yapýmý þaheserleryer alýyor.Beþiktaþ ile Ortaköy arasýnda þehrin hengamesindenbunalýp da bir soluk almak isteyenlerin sýðýnacaðýbir kapý vardýr. Ýstanbullular bilir ki o kapýnýnardýnda saklýdýr; 500 bin metrekarelik arazi üzerinde,asýrlýk ulu aðaçlarýn gölgesinde, rengarenk çiçeklerlebezeli yemyeþil bir koru… Osmanlý'nýn Hasbahçesi,Büyük Mabeyn, Harem, Çit Kasrý, Þale Köþkü, SarayTiyatrosu, Silahhane ve Set Kasrý'ný gizlerkoynunda, Yýldýz Parký adýyla halka açýkolan Dýþbahçe'de ise Çadýr ve Malta Köþkleriile Yýldýz Porselen Fabrikasý bulunur.Ýhtiþamý ile nam salmýþ Osmanlý'nýn kültürelizlerini motif motif gündelik yaþamýmýzataþýyan, dünyanýn en zarif porselenlerininüretildiði müzefabrikaolan Yýldýz PorselenFabrikasý yazýmýzýn konusu.Osmanlý'da saray ve çevresininçini ihtiyacýný karþýlamak,gerilemekteolan çini sanatýnýyeniden canlandýrmakgayesi ile Sultan 2. Abdülhamid'in talimatýyla 1892-1894 yýllarýnda kurulmuþtur.Yýldýz Çini Fabrika-i Humayunu adý verilen tesis, Fransa'dangetirilen teknoloji ile üretime baþlamýþ ancak 1894 Ýstanbuldepreminde ciddi zarar görmüþtür.Ýtalyan bir mimar tarafýndan onarýmý yapýldýktan sonratekrar faaliyete geçen fabrika, kurucusu olan Sultan2. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi neticesindeyeniden üretimlerine ara vermiþtir, ta ki 1911 yýlýnakadar… Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda çok önemli biriþlev gören tesis, 'porselen telgraf-telefon fincanlarýný'üretmiþtir bir dönem. O yýllarda telgraf tellerinibirbirine baðlamak için kullanýlan kaolin fincanlarýnaimza atan fabrika, 1957 yýlýnda Sümerbak'adevredilmiþ, 1995 yýlýndan itibaren ise TBMM Milli SaraylarDaire Baþkanlýðý'na baðlanmýþtýr.Geleneksel çini sanatýnýn dünyaca tanýnmasýnda önemli roloynayan Yýldýz Porselen Fabrikasý, yüzyýlý aþkýn süredir pekçok badire atlatmýþ, kimi dönemler üretime ara verilmiþ,kapýsýna kilit vurulmuþ ancak tüm sýkýntýlý süreçler aþýlarakbugünlere ulaþýlmýþtýr.80
El'den Yansýyan TarihYýllar boyu Osmanlý sarayýnýn ve sýnýrlarý içerisinde bulunan topraklarýnkültürel zenginliklerini yansýtan fabrika, bugün Türkiye'ninüretimine halendevam eden eneski porselenfabrikasý olmaözelliði taþýyor.Burada üretilenporselenler, biryandan günümüzinsanýnýn beðenilerinehitapeden örnekler sunarken diðer yandan Osmanlý'nýn görkemini bugünleretaþýyor ve bu gaye ile saray porselenlerinin birebir aynýlarýbaþta olmak üzere çok sayýda orijinal esere imza atýlýyor...Üretilenler arasýnda kahve ve çay fincanlarý (özellikle Osmanlý'yahas ikili fincan takýmlarý), lengerler, yemek takýmlarý, þekerlikler,aþure ve boza takýmlarý, güllü avizeler, asker biblolarý, motifli tabaklarve çini duvar panolarýna deðin saray havasýný soluyabileceðinizpek çok obje bulunuyor. Satýþ bölümünde hayranlýkla imcelediðimizeserler yapým atölyelerine olan merakýmýzý gittikçe artýrýyor.Yýldýz Porselen Fabrikasý, çamur atölyesi, modelhanesi, el dekor veteknik dekor atölyeleri ile bir bütünün ayrýlmaz parçalarý þeklindebizi selamlýyor. Fabrikanýn son dönemlerde günlük temel ihtiyaçmalzemelerinden çok kültürel ve sanatsal eserlere aðýrlýk verdiðiniöðreniyoruz. Fabrikanýn alt katýndaki çamur atölyesini ziyaretediyoruz ilk olarak. Bu bölümde, özel olarak hazýrlanmýþ olan porselençamurlarý, kocaman makinelerde istenilen ebatlara getirilerek,þekil verilmesi için modelhaneye gönderiliyor. Modelhanedekalýp ustalarý karþýlýyor malzemeleri. Üretilecek olan eserler, kalýplanarakpiþirilmek üzere fýrýnlara konuluyor. Yüksek sýcaklýktapiþen ürünler, teknik dekor ve el dekor atölyelerine gönderiliyorancak o bölümlerde yapýlacak iþlemlerin sonrasýnda tekrar fýrýnlanmakiçin buraya geri dönüyor.Teknik dekor atölyesi, hazýr motiflerin, logolarýn, çýkartmalarýn hazýrlandýðýve yerleþtirildiði bölüm. El dekor atölyesinde ise günümüzsanatkarlarý büyük bir özen ve itina ile motif motif iþliyor fincanlarý,testileri, biblolarý, avizeleri, tabaklarý, vazolarý, þekerlikleri…El dekor atölyesinde çalýþanlarla konuþuyoruz bir bir. Hepsi yaptýðýiþten öylesine memnun ve zevk alýyorlar ki gözlerine ve sözlerineyansýyor þevkleri… Zaten pek çoðu fabrikaya yýllarýný vermiþsanatkârlar. Öðrendiðimize göre iþe yeni alýmlar yapýlamaya daözen gösteriliyormuþ, güzel sanatlar fakültelerinden mezun yenisanatkârlar da baþlýyormuþ her yýl fabrikaya. Ancak, en az iki yýlgeçmesi gerekiyor alýþmalarý için diyor bir usta. Tasarým gücünekavuþabilmeleri için ise 9-10 yýl…82
Dünyanýn Tanýdýðý Marka; Yýldýz PorselenYýldýz porselenleri, tarih boyunca padiþahlarýn, vezirlerin, elçilerin,komutanlarýn, cumhurbaþkanlarýnýn, meclis baþkanlarýnýn, bakanlarýn,milletvekillerinin, valilerin, belediye baþkanlarýnýn, þirket yöneticilerininelinde, dünyanýn hemen her yerindeki devlet baþkanlarýna,yöneticilerine taþýnmýþ ve hala da taþýnmaya devam ediyor.Nam-ý sýnýrlar aþmýþ bu porselenler ile dünyanýn pek çok müze vekoleksiyonunda karþýlaþmanýz mümkün…Devletin erkanýnýn hediyelik eþya ihtiyacýnýn yüzde 80'inin YýldýzPorselen Fabrikasý'ndan karþýlandýðýný öðreniyoruz. Ziyaretçiler,özellikle yurt dýþý gezileri öncesinde hediyelik eþya seçmek, özelsipariþler vermek için geliyorlarmýþ sýk sýk. Ancak Osmanlý'nýn kültürelizlerine, geleneksel sanatlarýna ilgi duyan herkes atölyeleriziyaret edip, istediði motiflerin sipariþini verebiliyor.Yýldýz Porselen'in müdavimlerinin yarýsýna yakýný ise yabancýlardanoluþuyormuþ ve baþta Arap ülkeleri olmak üzere Amerika, Almanyagibi ülkelerden yoðun bir ilgi varmýþ nadide porselenlere.Þömineler, tablolar, saray vazolarý ve duvar çinileri yurtdýþýndanen çok sipariþ verilen ürünler arasýndaymýþ. Ülkemizi ziyaret edenturistlerin yanlarýnda götürdükleri objeler ise genellikle daha çokküçük ebatlý vazo, þekerlik, çay ve kahve takýmlarý imiþ. Padiþahfincanlarý içinde ise en çok Fatih Sultan Mehmet ve Abdülhamidtercih ediliyormuþ…Bu kadar özel ve deðerli bir kültürel birikimi yansýtan eserlerinüretildiði Yýldýz Porselen Fabrikasý, dünya çapýnda bu kadar ünlenmesinekarþýlýk ülkemizde yeterince tanýnýyor mu dersiniz? El yapýmýþaheserlerin vücut bulduðu bu fabrikanýn eserlerinin ülkemizdede hak ettiði deðeri bulmasý, öz kültürümüzün ýþýltýlarýnýtüm dünyaya yaymaya devam etmesi dileklerimizle…83
Türk Minyatür Sanatý’ndaGarip Hayvan FormlarýFatih BAÞBUÐ *“Garip hayvan motifleri ile, sanatçý bir bakýma efsanelere dayalý, kültürü yaþatmaendiþesi içinde görülmektedir. Nakkaþlar, hayalinde canlandýrdýðý hayvan biçimlerinikendine has yorumuyla tasvir ederek, geleceðe mesaj vermek ister gibidir. Minyatüryalnýzca, kitap resimleme sanatý olarak hizmet etmemiþ, sanatçýnýn da kendi yorumlamasýnýkatabildiði bir alan haline gelebilmiþtir.”Sanatçý, yaratýlýþýndan beri iç dünyasýndan yükselen þiddetlibir arayýþla, eserlerinde her zaman “estetik kaygýlar” gütmüþ,güzelliðe giden yolda üretkenliðinin ve yeteneklerinin onaverdiði imkânlarý sanatsal objelere dönüþtürmüþtür. Bu hâl ondaköklü bir sevdaya dönüþmüþ ve sanatçý, aradýðý güzeli dýþdünyada bulabilmek için sonsuz bir çaba sarfetmiþtir. Kimi sanatçýeline tuvalini alarak en güzelin manzarasýný resmetmekte,kimi de küçücük kaðýda, ipek kumaþa incecik fýrçayla minyatürlerçizerek son derece gerçek bir dünyayý, rüyalar ülkesininen güzelini bir anda bize hediye etmektedir. Çalýþmamýzdayer alacak bazý minyatürlü el yazmalarda yer alan garip hayvanlarve hayvan formlarý sanatçý dünyasýnýn ufkunun geniþliðinide gözler önüne sermektedir. Ancak hayvan formlarýnageçmeden önce ilk olarak minyatür hakkýnda kýsa bir bilgi vermekyerinde olacaktýr.Minyatür SanatýMinyatür; çoðunlukla elyazmasý kitaplarda, metnin anlaþýlmasýnýkolaylaþtýrmak ve konuyu zenginleþtirmek amacýyla yapýlanküçük boyutlu resimlere verilen isimdir. Geleneksel Türksanatlarýnýn en önemli türlerinden biri olan minyatür; bizeyüzyýllardan beri çok çeþitli güzellikler sunan, nakkaþlarýný çokuzun bir zaman diliminde yetiþtiren, mükemmeli aramada büyükve görkemli bir saha, sanatkârýn engin ruh dünyasýndanalýnan muhteþem bir resim tekniðidir. Minyatür, hikaye, þiir veResim 4: Hz. Hamza Simurg üzerinde. 1750 civarý84
Anadolu Selçuklularý minyatür sanatýnda çok seçkin örneklermeydana getirmiþlerdir. Bu devrin en ilgi çekici ve tipik örnekleri,Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi’nde korunan Varka ve Gülþahadlý mesnevide yer almaktadýr. Ufak boyda 71 minyatürden oluþan,Varka ve Gülþah, 13. yüzyýlýn baþýndan günümüze kalan Selçuklumektebinin en eski ve tek örneði olup, kendi kýyafetleriyleTürk tiplerini yansýtmaktadýr. Anadolu Selçuklu minyatür okulununson örnekleri, gene Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi’ndebulunan ve 13. yüzyýl sonlarýna doðru hazýrlandýðý sanýlan Kelile veDimne adlý yapýtta yer almaktadýr. Selçuklu döneminden günümüzegelmiþ bir baþka eser ise, 1271 yýlýnda Aksaray’da yazýlarak, SivaslýNasreddin tarafýndan Selçuklu Sultaný III. Gýyaseddin Keyhüsrev’esunulan bir Astroloji kitabýdýr.Türk Minyatür Sanatýnda Garip Hayvan FormlarýTürk Minyatür sanatýnda garip hayvan motifleri denilince ilk aklagelen ressamlardan biri Muhammed Siyah Kalem’dir. Uygur ve Çinsanatýndan etkilendiði düþünülen Muhammed Siyah Kalem’inminyatürleri zamanýn ve mekânýn belirsiz derinliðinde Asya kültürortamýnda yaþamýþ insanlarýn, gündelik hayatýný yansýtmaktadýr.Göçerler, sýradan insanlar, derviþler, Budistler, Kamlar, Hýristiyankeþiþler ve doðaüstü varlýklar Muhammed Siyah Kalem minyatürlerininkonularýný oluþturmaktadýr. Resimlerinde kullandýðý rulomalzemenin özellikle Budist ve Maniheizm kültürü içinde önemlibir yeri vardýr. (Baþbuð, 2007).Resim 1: Deniz ayýsý ve ateþ kuþlarý. 1583-4, Suûdî, Hadîs-i Nev, ÝstanbulÇalýþmamýzda farklý minyatürlere yer vermek istediðimizden dolayýSiyah Kalem’in resimlerine yer vermemeyi düþünerek, kaynaklardaçok fazla yer bulamayan minyatürleri çalýþmamýza taþýmayýuygun bulduk. III. Murad’ýn emriyle, Matali’ü’s-sa’âde çevirisiyletanýdýðýmýz Suûdi’nin Ýspanyolca kitaplar ve Ýtalyanca tercümelerinibir araya getirdiði, Amerika’nýn keþfini anlatan ve Batý Hint adalarýnýtanýtan Hadis-i Nev, sultanýn siyasi ve iktisadi kaygýlarýnýnyanýnda, uzak ülkelere merakýyla da ortaya çýkmýþ olmalýdýr. Ancak,eserin sonundaki Yeni Dünya’nýn olaðanüstü bitki ve hayvanlarýný,bazýlarýný resimleriyle tanýtan bölüm, yine Ýspanyol ve Ýtalyandillerinden tercüme olmakla birlikte, Ýslam dünyasýnýn klasikmetinlerinden biri olan Kazvini’nin kozmoloji ve coðrafya kitabýAcâ’ibü’l-mahlûkat ve Garâ’ibü’l-mevcûdat’la iyice yaygýnlaþan“acâ’ib” kültürü ve görsel yorumlarý geleneðine de yakýndýr. Bu resimlerdeadalardaki garip hayvanlarýn kimileri Ýslam efsaneleriylebirleþtirilerek canlandýrýlmýþtýr (Goodrich, 1990).tarihin canlý bir türemesidir. Bir minyatüre bakýldýðýnda, o eseri ortayakoymuþ olan sanatkarýn içinden yetiþtiði cemiyetin ahlâk vemedeniyetini, o devir insanýnýn giyiniþ tarzýný ve tarihî hadiselerigünümüze kadar getirdiði görülmektedir. Tüm minyatürlerde ortakve en belirgin özellik perspektifin olmamasýdýr.Türk Minyatür Sanatý8. ve 9. yüzyýla ait olan ve Turfan bölgesinde Hoço, Bezeklik, Sorçuggibi Uygur merkezlerinden günümüze gelmiþ Türk resim sanatýnýnörnekleri arasýnda, duvar resmi ve figürlü iþlemelerin yanýndaminyatürler bulunmaktadýr.Türklerin Ýslâmiyet’i kabul etmelerinden önceki devreye ait yazmalardakiminyatürler, Uygur prens ve prensesleri ile Mani ve Uygurrahiplerini canlandýrýrlar. Türk minyatür sanatýnýn 13. yüzyýlakadar olan geliþimini gösteren daha sonraki örnekler ne yazýk ki,kaybolup gitmiþtir.Resim 2: Mýsýr’dan getirilen su aygýrýnýn baþýnýn Arslanhane’de halka gösterilmesi.Seyyid Lokman, Þehnâme-i Selîm Han, 158185
Kubâgu Adasý’ndaki su canavarý ve adalýlar. 1580-90, Suûdî, Hadîs-i Nev,ÝstanbulHaiti yakýnlarýnda yaþayan bir denizayýsýný tasvir eden resmi, zenginbir yorum yansýtmaktadýr. Metinde anlatýlanla uyumlu bir biçimde,madenler bulunan daðlarýn ortasýndan akan tatlý su nehirleriyle betimlenmiþadada, sahilde denizayýsý ve yavrularý bulunur. AdadakiÝspanyollarýn ellerindeki meþaleler, kanatlarýnýn altýndan ýþýk saçankuþlarý görmeye gece vakti çýktýklarýný göstermektedir (Resim 1).Bir baþka minyatürde, Arslanhane’nin kubbesinden bir kýsým dýþgörünümüyle betimlenmiþtir. Yapýnýn ana mekânýnda özel olarakyapýlmýþ bir sehpa üzerine yerleþtirilen su aygýrýnýn baþý ve o günekadar görülmemiþ yaratýðý hayretle izleyen yediden yetmiþeÝstanbullular görülmektedir. Yapýnýn kesit halinde gösterilen altkýsmýndaki hücrede baðlý olarak muhafaza edilen arslanlar, kapýsýnýnönünde adeta bir insan gibi bacak bacak üstüne atmýþ oturan,aðaca baðlý bir maymun ve görevli yer almaktadýr (Resim 2).Bir baþka yazmanýn resminde ise derviþ kýlýðýna girmiþ bir tilkininrol aldýðý hikâye canlandýrýlmýþtýr (Resim 3). Enbiyânâme’nin Habilile Kabil’i betimleyen tasvirine çok benzeyen bu resimde, arkaplândaki kent tasviri, sol üst köþedeki insan yüzlü güneþ, yüzyýlbaþýnda, II. Bayezid dönemi eserlerinde gördüðümüz Avrupalýtemsil dilinin sürekliliðini ya da yeniden doðuþunu göstermektedir.Tepenin ardýnda, düzgün bölümler halindeki tarlasýný sürençiftçi ise, yine yukarýda sözünü ettiðimiz Avrupa takvimlerindemevsimleri simgeleyen minyatürleri hem üslup hem de ikonografikaçýdan yakýndan izleyerek bu geleneðin Osmanlý resim sanatýndakiyansýmalarýný örnekler. Bu sanatçýnýn Ârifi’nin Enbiyânâme’sinintamamýný ve Süleymânnâme’nin bir grup resminide yapan Musavvir olmasý, Ravzatü’l-uþþâk’ýn, sarayýn büyük tasarýmlýprojesinde görev alacak yazar, kâtip, müzehhib, mücellid veressamdan istenen bir tür sýnama veya ön çalýþma olduðu izleniminiverir (Baðcý, Çaðman, Renda, Tanýndý, 2006).Bir baþka minyatürde Hz. Hamza Simurg kuþu üzerinde Kaf Daðý’nagiderken görülmektedir (Resim 4). Hz. Hamza’nýn yaþamý veolaðanüstü serüvenleri destanlara dönüþmüþ, halk edebiyatýndaHamzanâme adýyla bilinen eserlerin, yeniçeri ortalarýnda, sýnýr boyukalelerinde ve kahvehanelerde okunduðu veya meddahlar tarafýndananlatýldýðý bilinmektedir. Bu minyatürde bu tarz bir anlatýmahizmet etmektedir. Hz. Hamza Arap cengaveri kýyafeti içindebetimlenmiþ ve elinde aslan baþlý bir gürz tutmaktadýr. Bulutlar veyýldýzlar arasýnda gökyüzünde uçan Simurg’un bedeni çeþitli insanve hayvan tasvirlerinden oluþur (Mahir, 1998). Simurg motifi deTürk kültürü içinde sýkça görülen motiflerden biridir. Otuz kuþunbirleþmesiyle oluþan Simurg, kendi külleri arasýndan yeniden doðanbir kuþtur.Türk kültürü içinde minyatür sanatý, günümüze kalan en önemlimiraslardan biridir. Geçmiþ kültürün görsel yolla en güzel biçimdeifade edildiði bir tarzdan öte, üstlendiði misyon ile geçmiþi günümüzeanlatan en önemli belgelerdendir. Her açýdan düþünüldüðündeminyatürün gerçekçi ifadeleri yanýnda, sanatçýnýn duygu vesezgileriyle dünyaya bakýþ açýsýný da yansýttýðý görülmektedir. Gariphayvan motifleri ile, sanatçý bir bakýma efsanelere dayalý, kültürüyaþatma endiþesi içinde görülmektedir. Nakkaþlar, dini motiflerdenyola çýkarak, hayalinde canlandýrdýðý hayvan biçimlerinikendine has yorumuyla tasvir ederek, geleceðe mesaj vermek istergibidir. Minyatür sanatçýsý, yalnýzca dini ve efsanelere dayalýhayvan biçimleri üretmemiþ, dünyada geliþen diðer olaylardanhissettiði farklýlýklarý da eserlerinin konusu haline getirmiþtir. Minyatüryalnýzca, kitap resimleme sanatý olarak hizmet etmemiþ, sanatçýnýnda kendi yorumlamasýný katabildiði, duygununda kendineyer bulabildiði bir alan haline gelebilmiþtir.KAYNAKLARGOODRICH, Thomas D., (1990), “The Ottaman Turks and the New World”, Wiesbaden.BAÞBUÐ, Mehmet, BAÞBUÐ, Fatih, (2007), “Çin ve Uygur Resim Sanatýnda GelenekBilinci”, Laçin Yayýnlarý, Kayseri.BAÐCI, Serpil, ÇAÐMAN, Filiz, RENDA, Günsel, TANINDI, Zeren, (2006), “Osmanlý ResimSanatý”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlýðý Yayýnlarý, Ýstanbul.MAHÝR, Banu, (1998), “Resim Gösterim Amacýyla Hazýrlanmýþ Bir Grup 17. Yüzyýl OsmanlýMinyatürü”, 17. Osmanlý Kültür ve Sanatý, Sempozyum Bildirileri, Ýstanbul.* Selçuk Ünv., Eðitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Anabilim Dalý Araþtýrma Görevlisi.86
ÝSMEK Cam Atölyesi’ndenGöz Kamaþtýran EserlerÝlbike SEZERBranþ alanlarýný geniþletme ve hizmet çeþitliði sunabilme konusunda yoðun çalýþmalaryürüten ÝSMEK, cam sektörüne canlýlýk getirmek gayesiyle Bakýrköy’de bir CamAtölyesi kurdu. Sektörde ilk adýmlarýný atan atölyede cam süslemeciliði konusundayoðun çalýþmalar yürütülüyor. Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong>’nin protokolhediyelerinin de bu atölyede yetiþen ustalarca yapýlmasý hedefleniyor…10 yýldan bu yana Ýstanbullulara sanat ve meslek eðitimi konusundabüyük imkanlar saðlayan ÝSMEK, her geçen yýl hizmetlerineyenilerini ekleyerek yoluna devam ediyor. Sadece2006-2007 eðitim döneminde 155 bin kursiyere ulaþan ÝS-MEK’te 97 sanat ve meslek branþýnda eðitimler veriliyor. Ýstanbul’un198 merkezine yayýlmýþ olan bu kurslarda bireylere,el sanatlarýndan meslek branþlarýna, müzik, dil vespor eðitimlerine kadar geniþ bir yelpazede seçim þansýsunuluyor. ÝSMEK’in cam eðitimleri ise Beykoz Merkez, BüyükçekmeceGüzelyurt (Haramidere), Büyükçekmece Yakuplu,Küçükçekmece Yeþilova, Sarýyer Ferahevler, ÜsküdarMerkez kurslarý ile Üsküdar Türk Ýslam Sanatlarý Merkezi’ndeveriliyor.Branþ çeþitliliðini artýrarak daha çok Ýstanbulluya ulaþmayýhedefleyen ÝSMEK, Bakýrköy’de 2006-2007 eðitim dönemindefaaliyete geçirdiði Cam Atölyesi ile cam sektöründeki açýða yamaolmaya çalýþýyor. Cam Atölyesi’nde eðitim veren ÝSMEK ustaöðreticisi Fahriye Özbey, atölyenin kurulmasýndaki amaçlarýþöyle özetliyor: “Baþlarken ilk düþüncemiz kursiyerlere öðretilenbilginin atýl olmamasýydý elbetteki. Bu bilgi ve becerininkiþiye maddi kazanç saðlayabileceði bir ortam oluþturmaktý.Belediyenin çeþitli kurum ve kuruluþlaraverilen hediyelikleri böyle bir atölyede üretilebilirve piyasaya yönelik imalat yapýlarakbu ürünlerin satýþý koordine edilereksatýþtan gelen gelir ile kursiyerlereiþçilik bedeli ödemekkaydýyla gelir saðlanabilirdi.Böylelikle ÝSMEK’in ‘sanat vemeslek eðitimi’ açýlýmýnýn‘meslek’ ayaðý saðlam bir temeleoturmuþ olurdu.”Usta öðretici, bu projeyestart verilirken Beykoz’dakiCam Ocaðý ile Kadýköy <strong>Belediyesi</strong>’ninAB desteðindeki KadýnKalkýnma Projesi’nin atölyeninkurulumu ve çalýþma esaslarý konusundayol gösterici olduðunu ifadeediyor. Atölyenin hazýrlýklarýnýn88
“ÝSMEK Bakýrköy cam atöþyesinde planlanan ürünlerin tasarýmý grafikerler tarafýndanyapýlýyor, desenler bilgisayar ortamýnda çizildikten sonra kalýplarýn kesimi için plotter’agönderiliyor. Plotter’dan çýkan folyolar öðrenci tarafýndan ayýklanýyor ve camatransfer ediliyor. Folyo iþlenen camlar kumlamacý tarafýndan kumlanýyor. Kumlanancamlarýn kalýplarý temizleniyor ve altýn/platin gibi metallerle kaplanýyor ve fýrýnlanýyor.Atölyede klasik Türk motifleri fýrça teknikleriyle birlikte öðretiliyor ayrýca kalýpayýklayýp transfer etme, kumlama, altýn&platin kaplama, eskitme teknikleri deeðitim olarak veriliyor.”89
uzamasý nedeniyle eðitimlere gecikmeli olarak Mart ayýnda baþladýklarýnýbelirten Özbey, 39 öðrenci ve 3 misafirin bu yýlki eðitimlerdenfaydalanabildiðini ancak 1 yýllýk eðitimin bile bu iþ için yeterliolmadýðýný, ihtisas eðitimleri vermeyi istediklerini de sözlerineekliyor.Bakýrköy Cam Atölyesi’nde þuanda sadece cam süslemeciliðidersleri veriliyor. Ýki katlýbinanýn üst katýndaderslik ve bekleme salonubulunuyor. Derslikteiki ayrý gurup, ikiþer günders görüyor. Ýlk önce öðrencilerdesenler ve tekniklerkonusunda eðitimalýyor ve el becerilerini geliþtirecekantreman yapýyor, dahasonra her türlü malzeme atölyebünyesinden verilmek kaydýylaüretim gerçekleþtiriyorlar. Yapýlan ürünler,atölyede kalýyor ve satýþý yapýldýðý zamanbelli bir iþçilik bedeli, üretimi yapan kursiyere ödeniyor. Atölyeninalt katýnda ise fýrýn, kumlama odasý, grafik tasarým ve plotter içinayrý bir bölüm mevcut.Planlanan ürünlerin tasarýmý grafikerler tarafýndan yapýlýyor, desenlerbilgisayar ortamýnda çizildikten sonra kalýplarýn kesimi içinplotter’a gönderiliyor. Plotter’dan çýkan folyolar öðrenci tarafýndanayýklanýyor ve cama transfer ediliyor. Folyo iþlenen camlar kumlamacýtarafýndan kumlanýyor. Kumlanan camlarýn kalýplarý temizleniyorve altýn/platin gibi metallerle kaplanýyor ve fýrýnlanýyor.Atölyede klasik Türk motifleri fýrça teknikleriyle birlikte öðretiliyorayrýca kalýp ayýklayýp transfer etme, kumlama, altýn&platin kaplama,eskitme teknikleri de eðitim olarak veriliyor.Piyasada cam konusunda gerçek bir kalifiyeeleman açýðý olduðunu, cambölümünden mezun olan birininiþ bulma konusundaavantajý çok fazla olduðunubelirten Fahriye Özbey,ÝSMEK’in satýþ pazarlamadepartmanýyla ortakbir çalýþma içersindeolduklarýný, ürünlerinsergilerde satýþa çýktýðýnýve alýcýya ulaþtýðýný söylüyor.Ayrýca aracý bazý firmalariçin fason imalat yapabildiklerinide belirtiyor.Atölyede üretimi yapýlan camlar, kahvefincanýndan ibriklere; komposto kasesindenlenger tabaklara; limonluktan vazolara kadar çok geniþ bir yelpazedeve kullanýma yönelik olarak tasarlanýyor. Özbey ürünler hususunda,“En çok kumlamalý ve altýn kaplamalý ürünler ilgi görüyorbu sebeple bunlara aðýrlýk veriyoruz.” diyor.ÝSMEK Cam Atölyesi, daha kaliteli ve daha fazla üretim yapabilmek;elde edilen gelirin kursiyere geri dönüþünü görebilmek; piyasaiçin kalifiye eleman yetiþtirebilmek, eleman arayan firmalarýnilk adresi olabilmek; ÝSMEK markalý camlarý piyasada aranýr kalitedeüretebilmek için çalýþmalarýna son hýzla devam ediyor.91
Medeniyetlerin Derinlerdeki Ýzleri;VakýflarM. Fatih AKYÜZLÜKöklü bir geleneðe ve kültüre sahip olan vakýflar, tarih boyunca sanat ile iç içe olmuþ,sanatýn ve sanatçýnýn her zaman yanýnda olmuþtur. Geleneðine baðlý, evrensel deðerleresahip çýkan, þanlý geçmiþini ve tüm deðerlerini ön planda tutan ve ayný zamandageleceðin de parýltýlarýný yansýtarak eserler ortaya koyan vakýflar, her zaman içintoplumun aynasý olmuþtur.Ýnsanoðlu kendisinin ölümlü bir varlýk olduðunu bildiði halde,ruhunun derinliklerinde daima bir ölümsüzlük inanç ve arzusutaþýr. Bu yüzden kýsa süren ömründe, kazandýðý servetinive baþarýlarýný ölümsüz kýlmanýn yol ve yöntemini daimaaraþtýrýr. Nihayet, fânî olan dünya malýný bâkîleþtirmenin, geçiciolaný kalýcý kýlmanýn ve bir anlamda ölümsüzlük hazzýnýtatma yolunun vakýf kurmaktan ve vakfý yaþatmaktan geçtiðininbilincine varýr.Ýnsanlýk tarihi kadar köklü olan bütün dinlerde vakýf anlayýþýnarastlamamýz mümkündür. Hangi dinden olursa olsun, inananher insan, sahip olduðu nimetleri baþkalarýyla paylaþarakAllah'ýn hoþnutluðuna ereceðini ve yardýmlaþmanýn ruha verdiðidoyumsuz hazla mutlu olacaðýný düþünür. Ayný zamandabunun âhiret için de önemli bir sermaye olduðu inancý da bulunmaktadýr.Ýþte medeniyetler de, böylesine ulvî düþünceyesahip olan yardýmsever ve hamiyetperver insanlarýn omuzlarýndayükselerek insanlýða tarih boyunca sayýsýz hizmetlersunmaktadýr.Vakýflar, baþta insan olmak üzere, bütün varlýklara hizmet etmeyitarih boyunca temel amaç edinmiþtir. Bu anlamda uygarlýklarýnda bekçisi konumundadýr vakýflar. Yaratýlana merhametiprensip edinen Müslümanlar ise, iyi olmayý, iyilik yapmayýve iyi davranmayý tarih boyunca erdemlerin baþý saymýþlardýr.Bununla beraber, katýlýmý, paylaþmayý, dayanýþmayý,yardýmlaþmayý ve baþkalarýnýn yardýmýna koþmayý dinî birvecîbe olarak görmüþler ve bu amaçla da pek çok hayýr kurumutesis etmiþlerdir. Bu nedenle de Ýslâm medeniyetininbelki de en temel karakteristiði bir "vakýf medeniyeti" olmasýdýr.Bilindiði kadarýyla ilk defa Emevîler devrinde kurumsallaþmayabaþlayan vakýflar, Abbasîler döneminde de büyük bir geliþmekaydetmiþtir. Sonrasýnda, Ýslâm coðrafyasýnýn muhtelifbölgelerinde vakýflar yaygýnlaþmýþ olup, hayatýn her alanýnýiçine alan sosyal yardýmlaþma kurumlarý haline dönüþmüþtür.Vakýflar Genel Müdürlüðü,“Vakýf Medeniyeti” FotoðrafYarýþmasý ikincisi OrhanKaymak’ýn eseri.Özellikle Müslüman Türkler'in, bu alandaki katkýsý muazzamdýrelbet. Selçuklular ve Osmanlýlar, hakim olduklarý her yerdedeðiþik vakýflar kurmuþlar ve hemen her alanda hizmetvermiþlerdir. Türkiye Cumhuriyeti de deðiþik zamanlarda çý-92
"Vakýf ve Vakýf Kültürü" minyatür yarýþmasýnda plaket alanlardan Mine Sultan Ünver’in eseri.kardýðý kanun ve kararnamelerle toplumsal dayanýþmanýn temeliniteþkil eden vakýflarýn kurulup geliþtirilmesini destekleyip, teþviketmiþtir. Bu çerçevede, 1924 yýlýnda ilk kez "Vakýflar Genel Müdürlüðü"kurulmuþ olup, vakýf müesseselerinin idare ve denetimi tekelde toplanmýþtýr.Kýsacasý, Müslüman-Türk medeniyetini, her anlamda bir "vakýfmedeniyeti" olarak nitelendirmek mümkün. Bugün kendi öz kültürümüzüyeniden yaþatmaya ve ihtiþamlý geçmiþimizi çaðdaþ biryaklaþýmla yeniden kurmaya çalýþtýðýmýz ülkemizde, vakýflarýntoplum gündeminde yeniden hak ettiði yere taþýnmasý ve böylece,mevcut vakýflarýn etkinliklerinin artýrýlarak deðiþik alanlarda dayeni vakýflarýn kurulmasýný saðlamak ve desteklemek öncelikli hedefimizolmalýdýr elbet.Bunu yapmak, geçmiþimize saygýnýn gereði olduðu kadar, yurttaþlýksorumluluðumuzun tabii sonucu ve geleceðimizi teminat altýnaalmanýn icabýdýr. Zira yarýnýn dünyasý, bireyin mutluluðununher þeyin önünde geldiði bir dünya olacaktýr. Bireyin mutluluðuise, ancak toplumsal dayanýþma, yardýmlaþma ve güven ile mümkündür.Netice itibariyle, vakfýn ruhunu anlamak, önemine inanmak, vakýflarkurarak insanlara ve tüm mahlukata faydalý olmak için çalýþmakhayýrlý bir hizmettir. Vakýf kurumlarý da, geçmiþte olduðu gibibugün de medeniyetimizin ve toplumsal yaþamýmýzýn vazgeçilmezbir unsurunu oluþturmaktadýr. Bu alanda tarihte son dereceçarpýcý örnekleri görebilmek mümkün. Böylesine alicenap bir milletinvarisleri olmak da bizlere mutluluk vermektedir. Ayný anla-93
yýþla günümüzde de toplum ve tüm insanlýða hizmet etmek baþlýcahedeflerimizden olmalýdýr. Bu çerçevede vakýf ve hayýr anlayýþýnýngenç nesillere öðretilerek yaþatýlmasý ve yarýnlarýmýzý kucaklamasýen baþta gelen vazifelerimizden olmalýdýr. Vakýf medeniyetianlayýþýmýz yeniden yeþertilebildiði takdirde ise, insanlarýmýzýnbireysel sýkýntýlarýnýn hafifletilip, toplumsal huzurun tesisi hedefineçok önemli katkýlar yapýlmýþ olacaktýr.Geleneksel Sanatlar ve Vakýf AlgýsýMedeniyetin ve toplum kültürünün göstergesi olan sanat, ayný zamandageleceðe býrakýlan bir izdir. Tarih boyunca insanlarý býraktýklarýsanat eserleri ile tanýr ve biliriz. Kalýcý olmak, iz býrakmak,kültürlerini, deðerlerini ve duygularýný aktarmak adýna sanat eserleriortaya konulmaktadýr.Köklü bir geleneðe ve kültüre sahip olan vakýflar, tarih boyuncasanat ile iç içe olmuþ, sanatýn ve sanatçýnýn her zaman yanýnda olmuþtur.Geleneðine baðlý, evrensel deðerlere sahip çýkan, þanlýgeçmiþini ve tüm deðerlerini ön planda tutan ve ayný zamandageleceðin de parýltýlarýný yansýtarak eserler ortaya koyan vakýflar,her zaman için toplumun aynasý olmuþtur.Hat yarýþmasý birincisi Ömer Faruk Özoðul’un Celî Sülüs eseri.Vakýf kültürünün yaygýn bir þekilde toplumun bütün kesimlerindeyeniden canlandýrýlmasý, çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin vakýf bilincive kültürü ile yetiþmeleri, geleneksel sanatlarýn desteklenerekteþvik edilmesi ve çaðdaþ normlara kavuþturulmasý vakýflarýnbaþlýca ilkelerindendir.Bu geleneði sürmekle sorumlu olan Vakýflar Genel Müdürlüðü, gelenekselsanatlara verdiði önemi ortaya koyarak, bu yýlý bir temaçerçevesinde kutlamakta olup, 2007 yýlýný Vakýf Medeniyeti ÇevreYýlý ilan etmiþtir. Bu çerçevede birçok etkinlik, toplantý, sergi veyarýþmalar tertip edilmiþtir.Yarýþmalarýn, insanýn güzeli bulmasýnda, iyiyi keþfetmesinde hattagüzeller arasýnda en güzele, iyiler arasýnda en iyiye ulaþmasýndaen önemli araçlardan olduðunu bilen ve bunu dikkate alan VakýflarGenel Müdürlüðü, konusu ve hedef kitlesi itibari ile, vakýf ruhunuyeniden fark ettirici, geleneðine sahip çýkan, düþündürücüve yaygýnlaþtýrýcý son iki yýlda bir çok yarýþma düzenlemiþtir. Gelenekselsanatlara özel önem vererek hassasiyet gösteren vakýflar,bu yýl Hat ve Resim olmak üzere 2 ayrý kategoride özel yarýþmatertip etmiþtir. Bununla beraber; fotoðraf, proje, aný ve kompozisyonyarýþmalarý da gerçekleþtirilmiþtir."Vakýf" konulu hat yarýþmasýna Türkiye geneli hat sanatçýlarý katýlmýþtýr.Hat sanatý, kadim olana yönelen ve onu estetik bir formile daha da kadimleþtiren bir sanattýr. Yazý sanatý olmanýn yanýndainsan ruhunu ve yaratýcýnýn estetiðini yansýtan bir seyirdir aynýzamanda. Vakýf ruhu ile hat estetiði bu anlamda ayný iklimdenbeslenen farklý ýrmaklar gibidir.Yarýþma ile vakfetmeyi, yardýmlaþmayý, vermeyi, paylaþmayý emredenveya öven ayet, hadis, kelâm-ý kibâr ve atasözlerinin gelenekselhat sanatý ile kalýcý hale gelmesi amaçlanmýþtýr.Lise öðrencilerine yönelik ise, "Genç Gözü ile Vakýf" konulu resimyarýþmasý düzenlenmiþtir. Pek çok güzel sanatta olduðu gibi resimsanatý da insan ruhundaki estetiðin dýþa yansýmasýndan ibarettir.Vakýf geleneði yakýndan incelendiðinde, vakýf anlayýþýmýzýn özündede insan ruhunda var olan güzelliklerin yansýmalarý bulunduðugörülmektedir. Özünü, her türlü mahlukata sevgiden alan buarayýþ, ayný zamanda derin estetik duygularýn dabir tezahürüdür. Resim sanatý aracýlýðý ile vakýf ruhunu,vakfýn amaç ve faaliyet çeþitliliðini gençlerimizekavratmak, vakýf medeniyetimizin zenginliðiile renk dünyasý arasýnda baðlantý kurdurmak hedeflenmiþtir.Yarýþma ile, lise ve dengi okullarda öðrenim görenöðrencilerimiz, vakýf ruhunun kökenlerindeki güzelliklerive çeþitliliði resim sanatýyla ortaya koyarak,resim sanatýnýn sihirli renk dünyasýnda vakýfmedeniyeti anlayýþýmýzýn parýltýlarýný bizlere yansýtmýþlardýr.Vakýf Medeniyeti Çevre Yýlý Resim Yarýþmasý Birincisi Ahmet Toplu (Gemlik Anadolu Lisesi)Türkiye geneli yönelik düzenlenen yarýþmalaraçok sayýda baþvuru gerçekleþtirilmiþtir. VakýflarGenel Müdürlüðü'nce oluþturulan jüri heyetleri,dereceye giren eserleri tespit etmiþlerdir. Dereceyegiren yarýþmacýlara ödülleri ise Vakýflar Haftasý'ndaverilmiþtir.94
Geleneksel Sanat FormlarýTuval ÜzerindeHülya KÜPÇÜOÐLUÇini, mozaik ve minyatür sanatlarýna hayran olan ressam Berna Erkün, güncelmalzemeler kullanarak, geleneksel figürleri tuvallerine yansýtýyor ve Ýstanbul’u farklýfarklý açýlardan yorumluyor. “Devamlý çalýþýrým ben. Çünkü sanat yapmaktan baþkaiþim yok.” diyen sanatçýnýn resimleri sanatseverler tarafýndan ilgi çekici bulunuyor…95
“Akademi’de okuduðum ilk yýllarda Arkeoloji Müzesi’ne gitmiþtikve çok etkilenmiþtim. Özellikle Anadolu Selçuklularý, Osmanlýlar veBizanslýlara ait mozaikler, çiniler beni büyülemiþti” diye söze baþlýyorBerna Erkün. Öðrencilik yýllarýndan beri sürdürdüðü araþtýrmacýkimliðini tuvallerine farklý biçim, içerik ve renk arayýþlarý ileyansýtan sanatçý, yapmýþ olduðu resimlerdeki farklýlýðý belli noktalardabuluþturarak oluþturuyor sanatsal geçmiþini. Son yýllardaüzerinde çalýþtýðý formlar ve renkler bizi Ýstanbul’un geçmiþ kültürüneyönlendiriyor. Bu anlayýþ içerisinde Erkün elbette etkilenmiþolduðu biçimleri yansýtýyor tuvaline. Bunlar arasýnda lale formu,mozaik etkileri ve çini motifleri ilk izlenenlerden... Bu noktada sanatçýnýnÝstanbul’a ait biçimleri direkt almasý ve üzerine çeþitli boyamüdahalelerinde bulunmasý ise dikkat çekici. Erkün son dönemresimleriyle 90’lý yýllardaki çalýþmalarý arasýnda baðlantý kuruyorve “Elbette ki o zamandan bugüne deðiþiklikler oldu. Þimdidaha farklý bir boyutta gündeme getiriyorum Ýstanbul’u” diyor.“Biçim ve Ýçerik Dengede…”Tuval yüzeyinde izlenen ve kaligrafiye gönderme yapan biçimlerise, anlam kaygýsýndan öte farklý form arayýþlarýnýn bir yansýmasýsanatçý için. Erkün, “Onlar sadece biçim olarak kullanýlmýþ olanformlar… Harf olarak bir karþýlýðý yok aslýnda çünkü deðiþtiriyorumonlarý.” diyor ve ekliyor: “Doðu sanatlarýna her zaman yakýnlýðýmoldu.” Sanatçý çalýþmalarýyla ilgili þöyle devam ediyor: “Ben resminiçeriði ile pek ilgilenmiyorum. Plastik yönünü düþünerek ilerlemeyeçalýþýyorum. Ancak sözlerimin yanlýþ anlaþýlmasýný istemem, içerikelbette var. Ýkisi dengede gibi. Ama ben içeriði geri çekip biçimleriön planda tutmak istiyorum. Bence doðru olan da bu.”Resimlerinde görülen dekoratif ögelerin bilinçli bir tercih olduðunuifade eden sanatçý, “Kullandýðým formlara genel olarak bakýncadekoratif yanlarýnýn aðýr bastýðýný görüyorum. Bu kullandýðým farklýboyalardan da kaynaklanýyor” diyor. Ahþap boyama alanýndakullanýlan tüm boya ve malzemelerden faydalanarak resimlerinioluþturuyor Erkün. Genelde tuval üzerine akrilik boya ve bununyanýnda su bazlý olan tüm boyalarý kullanan sanatçý, zaman zamanelli kat verniðin þeffaf görüntüsünün ilgisini çektiðini belirtiyor.Son zamanlarda yoðun olarak kullandýðý varak, vitray dolguboyalarý, cam hissi vermesi için vernik, çeþitli jel boyalar, çini mürekkebi,pýrýltý veren boyalar Berna Erkün’ün tercih ettiði farklýmalzemeler.96
“Çini Muhteþem Bir Sanat”Çalýþmalarýnda mozaik görüntülerine benzer formlarý da yoðun birbiçimde kullanan sanatçý, týpký bir hat ya da tezhip ustasý gibi tektek iþliyor, boyuyor ve kurguluyor çalýþmalarýný.Net planlamalardan kaçýndýðýný belirten sanatçý, yaptýðý resimlerindezavantajlarý olduðunu belirtiyor ve þunlarý ekliyor: “Örnek aldýðýmçini sanatý çok muhteþem bir sanat. Dünyanýn hayranlýðýný kazanmýþbir sanat. Ve zaten bunun üzerine benim bir þey yapmamimkansýz. O kendi baþýna bitmiþ birþey. Mozaik desen tek tek baktýðýnzaman tonlarý bile görebiliyorsun. Kurgulanmýþ bir sanat vealtýnda çok iyi bir bilgi birikimi var. Ben onu alýp bugünün malzemesiile yorumluyorum. Kafamdaki þeyleri malzeme ile bütünleþtirmeyeçalýþýyorum.” Sabýr gerektiren detaylarla tuval yüzeyindeuzun zaman harcayan sanatçý, “Ara ara sabýr gerektiren detaylaryapýyorum evet. Ara ara diyorum çünkü çalýþmalarýmýn genelinebaktýðýmýzda hepsinde ayný etki yok. Ýnce detaylar biraz da benimruh halime göre deðiþiyor. Konsantrasyonumun tam olmasý lazým.Hayatýn akýp geçen süresi içinde ucu açýk bir zamanýn varsa onlardaðýnýk kalýr. Belli sýnýrlamalarýn varsa olmayabilir bu etkiler. Tuvalyüzeyinde bir anda çýkýyor.” þeklinde konuþuyor.Uzun araþtýrmalar ve süreçler sonrasý iþlerini üreten ve araþtýrmaiçin harcadýðý zamanýn daha fazla olduðunu belirten Berna Erkün,oluþturduðu resimler hakkýnda resmini yapmadan önceki düþünmesüresinin fazla sürdüðünü, hatta bazen ön çalýþmalar ve düþünmesüresinin iki sene sürebildiðini belirtiyor. Su bazlý boya kullandýðýiçin bazý þeyleri çözdükten sonra resmi yapmanýn çok fazlazaman almadýðýný ekliyor ve “Dýþardan bakýldýðýnda belki çalýþmýyorgörülürken aslýnda aklýmda bir þeyler çözülüyor. Meselamutlaka kiþisel sergilerimin arasý iki ya da beþ sene arasýnda deðiþir.Ama devamlý çalýþýrým ben. Çünkü sanat yapmaktan baþkaiþim yok. Ama þunu da belirtmeliyim ki bana en heyecan verenþey araþtýrma kýsmýdýr.” diyor.Farklý kültürlerin birikimleriyle resmini yoðuran sanatçý dýþavurduðubiçimler ile dikkat çekmeye çalýþtýðý Ýstanbul’u aktarýyor. Bunuyaparken görsel anlamda zengin bir ifade biçimi kullanýyor, týpkýÝstanbul’un içinde barýndýrdýðý zenginlik gibi…97
Yaz Müzayedesi’ndekiNadide EserlerBelma OÐUZÝstanbul Antik Sanat Müzayede Evi’nin “Yaz Müzayedesi” (Osmanlý Gümüþ, Tablo,Ferman, Hat ve Sanat Eserleri Müzayedesi) baþlýðýyla düzenlediði tarihi sanat eserlerinsatýþ etkinliðinde 270 parçadan oluþan göz alýcý koleksiyon satýþa sunuldu.98
ÝNGÝLÝZ ÇÝFT PORSELEN TABAKÝngiliz-Osmanlý pazarý için yapýlmýþ, dairesel formlu, dilimli kenarlý, beyazsýrtlý tabaklarýn iç bölümünde eski Türkçe dualar yazýlmýþtýr.Çapý 24 cm.2.000 ytlÝstanbul Antik Sanat Müzayede Evi, Türk hat, resim, ferman, porselenve tekstil ürünleri ile çeþitli sanat eserlerinden oluþan 270parça koleksiyonu, 19 Mayýs-26 Mayýs 2007 tarihleri arasýnda Teþvikiye’dekiÝstanbul Antik Sanat Sergi Salonu’nda özel bir tanýtýmlasanatseverlere sundu.Yapýlan özel tanýtýmýn ardýndan “Yaz Müzayedesi” (Osmanlý Gümüþ,Tablo, Ferman, Hat ve Sanat Eserleri Müzayedesi) baþlýðýylaHyatt Regency’de düzenlenen organizasyonda Osmanlý ve Cumhuriyetdevri ünlü hat ustalarý, Derviþ Ali, Sýrrý Efendi, Mustafa HalimÖzyazýcý, Mehmed Hulusi Efendi, Hamid Aytaç, Macid Ayral, HasanRýza, Necmettin Okyay gibi hattatlarýn levhalarý, Ýbrahim Çallý,Melek Celal Sofu, Eren Eyüpoðlu ve Ýbrahim Safi gibi usta ressamlarýntablolarý, Kabe ve Ravza-i Mutahhara yaðlý boya tablolarý, Kabeörtüleri, seccade, halý, porselen örnekleri, Osmanlý padiþahlarýnaait fermanlar, Osmanlý bohçalarý, Osmanlý ipek kumaþlarý, Beykozkoku þiþesi, Osmanlý tuðralý þekerlik, Osmanlý derviþ bastonu,tabaka, Osmanlý tuðralý hokka seti, divit, nargile, tabaklar, kahvesetleri, gülabdanlar, laledanlar gibi pek çok eser yer aldý.Sergideki eserler arasýnda 25 bin YTL’ye satýþa sunulan Sultan Abdülmecid’inceli sülüs ile yazdýðý “Muhammed’in Allah’ýn elçisi olduðuna,Allah’ýn þahitliði yeter” mealindeki ayet-i kerime dikkatçekti.Yöneticiliðini Mehmet Çebi’nin, koordinasyonunu Mehmet Baþdaþ’ýnsaðladýðý müzayedeye Talip Mert, Erkan Öksüz, Dursun Yýldýz,Yavuz Çoban ve ÝSMEK hat branþý usta öðreticisi SüleymanBerk katkýda bulundular. Ýstanbul Antik Sanat’ýn yaz müzayedesiyoðun ilgi gördü.Bohem çift gülabdan, 20. yy baþlarý. Boy 30 cm, 2.000 ytl.99
BEYKOZ ÇÝFT LALEDANDairesel ayak üzerinde yükselen armudi gövdeli, dýþadönük aðýzlý, süt beyaz renkte laledanlarýn gövdeüzerlerine altýn yaldýz kontürler içerisinde çokrenkli papatya çiçeði motifleri iþlenmiþtir. 19 yy.Boy 22 cm.3.000 ytlBOHEM KARAFDüz dipli bohem hazneli karafýn gövde üzeri derinkesme iþçiliði geometrik motifli, kýrmýzý-billur renklidir.Kulp, boyun ve aðýz kýsmý gümüþ geçmelidir.19 yy.Boy 30 cm.2.000 ytl100
OSMANLI TUÐRALI ÇÝFT ÞEKERLÝKGümüþ Sultan Abdülaziz tuðralý, gümüþ dört ayaküzerinde yükselen fýstýki yeþil bohem hazneli, hazneçevresi gümüþ kabartma iþi floral motiflerle dekorlanmýþ,kapaklý, kapak üzeri papatya çiçeði motiflive (E.N) inisiyallidir. 19 yy.Boy 13 cm.6.500 ytlOSMANLI TUÐRALI NARGÝLEBohem nargilenin gövde üzeri derin kesme iþçiliðigeometrik motifli olup dairesel kontürlerin içi altýnyaldýz floral motiflidir. Aðýz kýsmý Sultan II Abdülhamit(1876-1909) tuðralý kabartma iþi gül ve çiçekmotiflidir.Yükseklik 40 cm.15.000 ytlKÜTAHYA TABAKDairesel yayvan formlu beyaz sýrtlý tabaðýn iç kýsmýndaçok renkli floral motifler iþlenmiþtir. 19 yy.Çapý 30 cm.1.500 ytl101
ÝSMEK Türk Kitap SanatlarýSempozyumuNeva OLUTÜcretsiz eðitim hizmetlerinin yaný sýra düzenlediði seminerler, sergiler, söyleþiler,konferanslar ve sempozyumlar ile toplumsal dokuya önemli katkýlarda bulunanÝSMEK, Darphane-i Amire'de akademisyenler ve sanatçýlarýn katýlýmýyla "Türk KitapSanatlarý Sempozyumu" düzenledi. ÝSMEK'in bundan sonra diðer el sanatlarý alanlarýndada sempozyumlar gerçekleþtirmesi planlanýyor.Gelenekli sanatlarýmýz içerisinde kitap sanatlarý kolektif bir yapýtaþýr. Bu özelliðinden dolayý bir kitabýn hazýrlýk sürecinde deðiþiksanat dallarýndan pek çok sanatçý ortak hedef için çalýþýrve ortaya tüm sanatlarýn ruhunu taþýyan bir güzellik çýkar. Bukadar güzelliðin bir arada bulunmasý onu çok deðerli kýlacaðýgibi, yapýldýðý günün izlerini taþýyan bu eser, geleceðe en güzelarmaðan olur. Bu sanat dallarý tek baþlarýna da icra edilebilirlerancak genellikle bir ya da birkaçý birleþerek eserin sanatdokusunu ve köklerini güçlendirirler.Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Sanat ve Meslek Eðitimi KurslarýÝSMEK, Türk kitap sanatlarýnýn geliþime katkýda bulunacakhat, tezhip, ebru, minyatür, cilt gibi gelenekli sanatlarýmýzýneðitimleri veriyor ve bu hazineleri gelecek kuþaklara aktarmamisyonuna hizmet ediyor. Gerek Üsküdar'daki Türk Ýslam SanatlarýMerkezi'nde, gerek Ýstanbul'un 30 ilçesine yayýlmýþ olankurs merkezlerinde gerekse çeþitli kurum, kuruluþ ve derneklerleiþbirliði halinde gerçekleþtirilen çalýþmalarda bu eðitimlerÝstanbullulara ücretsiz olarak sunuluyor. ÝSMEK'in 2006-2007eðitim dönemi boyunca hat, tezhip, ebru ve minyatür branþlarýndaeðitim alan toplam kursiyer sayýsý 3222. Ülke çapýndakiüniversitelerde bu eðitimleri alanlarýn sayýsýnýn her fakülteyegöre deðiþmekle birlikte yüzlerle ifade edilmesine karþýnÝSMEK'te ulaþýlan 3222 sayýsý çok büyük anlam taþýyor.ÝSMEK Türk Kitap Sanatlarý Sempozyumu Darphane-i Amire’de gerçekleþtirildi ve çok büyük ilgi gördü.102
2006-2007 eðitim dönemi itibariyle 198 kurs merkezinde 97branþta 155 bin Ýstanbulluyla ücretsiz sanat ve meslek eðitimi imkanýsunan ÝSMEK, eðitimler dýþýndaki etkinlikleri ile de dikkat çekiyor.ÝSMEK, 5 Mayýs 2007 tarihinde Cemal Reþit Rey KonferansSalonu'nda düzenlediði "Öðrenen Toplum Ýçin Yetiþkin EðitimiSempozyumu"nun ardýndan 23 Haziran 2007 tarihinde DarphaneiAmire'de "Türk Kitap Sanatlarý Sempozyumu"nu tertip etti. ÝS-MEK'in düzenlediði bu iki sempozyum da yoðun ilgi gördü.Tezhip, hat, minyatür, ebru ve cilt sanatý branþlarýndan akademisyenlerve sanatçýlarýn konuþmacý olarak katýldýðý "Türk Kitap SanatlarýSempozyumu", Ý.B.B. Meslek ve Beceri Eðitimi Müdürü ÝlknurAkalýn'ýn yaptýðý ÝSMEK'lerin önemine deðinen açýlýþ konuþmasýile baþladý. Ardýndan açýlýþ tebliðini sunmak üzere Prof. UðurDerman kürsüye davet edildi. Derman, "Türk Kitap SanatlarýnýnGeçmiþten Günümüze Seyri" baþlýklý tebliðini katýlýmcýlarla paylaþtý.Derman, kitap sanatlarýnýn süregelen tarihi hakkýnda önemlitespitlerde bulundu.Birinci oturumun konuþmacýlarý; Ýrvin Cemil Schýck, Prof. Dr. AyþeÜstün ve Sadreddin Özçimi oldu. ABD Massachutesetts TeknolojiEnstitüsü Araþtýrma Görevlisi Ýrvin Cemil Schick, "Geçmiþten GeleceðeTürk Hat Sanatý" baþlýklý tebliðinde, hüsn-i hat eserlerine nasýlyaklaþýlmasý gerektiðine deðindi. Konuþmacý, sade üslubu veaçýk anlatýmýyla büyük beðeni topladý. Sakarya Üniversitesi GüzelSanatlar Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Ayþe Üstün, "Türk Tezhip Sanatýmýz"baþlýklý tebliðinde, Türk tezyinat sanatýnýn büyükçe bir bölümünüoluþturan kitap sanatlarýna deðinerek, bunlarýn içindetezhip sanatýnýn önemine vurgu yaptý. Ýstanbul Devlet Türk MüziðiTopluluðu Ney Sanatkarý Muhammet Sadrettin Özçimi de "GeçmiþtenGünümüze Ebru Sanatý"ný anlattýðý tebliðinde ebru yapýmýndankullaným alanlarýna kadar geniþ bilgiler sundu.Birinci oturumun ardýndan verilen arada, ÝSMEK kursiyerleri ve ustaöðreticilerinin kitap sanatlarýna iliþkin eserlerinin sergilendiðibölüm gezildi. Ýkinci oturumun ilk tebliðini sunan Selçuk ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatlarý BölümüÖðretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ýnci Ayan Birol "Minyatür SanatýnýnGeçmiþi ve Geleceði" baþlýklý tebliðinde bir Türk tasvir sanatý olanminyatürün tarihçesine, tekniklerine ve özelliklerine deðindi.Sonraki teblið, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar FakültesiGeleneksel Türk Sanatlarý Cilt Anasanat Dalý Araþtýrma GörevlisiGürcan Mavili'nin "Güzel Sanatlar Akademisinden Günümüze DörtTürk Cilt Sanatçýsý" adlý tebliði idi. Mavili, akademiden günümüzekadar uzanan klasik ve modern cilt sanatý öðretmenlerinin yaþamlarýndanve eserlerinden oluþan örnekler verdi.Ýkinci oturumun son tebliðini Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> GenelSekreter Yardýmcýsý Muammer Erol sundu. Erol, ÝSMEK eðitimlerininönemli bir toplumsal fayda saðladýðýna deðinerek, yýllara göregeliþimine dikkat çekti ve diðer belediyelere örnek olduðunu söyledi.Kitap sanatlarý eðitim ve öðretiminin yaygýnlaþtýrýlmasý içinneler yapýlamasý gerektiðinin üzerinde duran Erol, bu eðitimleretalep oluþmasý için karþýlýðýný bulmasý gerektiðine de vurgu yaptý.Sempozyumun son aþamasý ise "Müzakere ve Deðerlendirmeler"bölümü idi. Bilim Danýþma Kurulu'nda bulunan Prof. Uður Derman,Prof. Dr. Sadettin Ökten, Prof. Dr. Çiçek Derman, Ýslam Seçen, AlparslanBabaoðlu sempozyumun sonunda bir genel deðerlendirmeyaparak, katýlýmcýlarýn sorularýný cevapladý.Sonuç olarak, sanata saygý duyan, okuyan, okudukça öðrenen vedüþünen insanlarýn geleceði kuracaðýna inanan ÝSMEK, toplumumuzunkanayan yarasý kitap ve unutulmaya yüz tutan kitap sanatlarýkonusuna kamuoyunun ilgisini bir nebze olsun çekebilmekdüþüncesi ile "Kitap Sanatlarý Sempozyumu"nu düzenledi ve buanlamda büyük bir aþama kaydetti. ÝSMEK sempozyumlarýnýn ilerleyendönemlerde el sanatlarýnýn diðer alanlarýný da kapsayacakbir þekilde devam etmesi planlanýyor…103
Osmanlý’dan GünümüzeTemizlik ÝþçileriHüseyin IRMAK*“Her biri tek tek elde oluþturulan, bütün kýyafet ve aksesuarlarý da elde hazýrlanansevimli temizlik iþçileri maketlerimiz sergimize can veren… Kaðýthane’nin ardýndanAnkara, Erzurum, Malatya ve Eskiþehir garlarýnda büyük kitlelerle buluþuyoruz. ÇalýþmalarýmýzýnTürkiye’de çýkabileceði en yüksek nokta; Etnografya Müzesi. Sergimiz buen görkemli noktaya da ulaþýyor, bizler de bunun gururunu yaþýyoruz…”Önünde tek tekerleði ile küçük el arabalarýný hepimiz biliriz.Günümüzde çoðunlukla inþaatlarda kullanýlýr. Eskiden o el arabalarýnýnahþap olanlarýný sokaklardaki temizlik iþçileri kullanýrdý.Ahþap el arabalarýnýn minyatürleri ise çiçekçilerde bulunuyorþimdilerde, içi kurutulmuþ çiçeklerle süslü bir þekilde.Ýþte biz de çiçekli bir minyatür el arabasýndan esinlenerek “temizlikiþçilerinin kullandýðý el aletlerinin minyatürlerini yapsak”dedik. Karþýlýklý fikir alýþveriþi sunucunda,iþçilerin kýyafetlerinide dahil etmeye karar verdikve “Osmanlý’dan GünümüzeTemizlik Ýþçileri veAletleri” sergisinin projesiçýkmýþ oldu ortaya…Projenin hayata geçirilmesiiçin ilk adýmlarýmýzý atmayabaþlamýþtýk; Ephemeramüzayedelerinden, temizlik iþçilerine ait eski fotoðraf ve kartpostallartakip edilmeye baþlandý. Konuyla ilgili kimi koleksiyoncularýnelinde bulunan materyallere bakýldý ve kopyalaralýndý. Kaynaklar araþtýrýldý. Bu tarama ve derleme iþlemi yaklaþýk4,5 yýl sürdü. Bu sürenin son bir yýlýnda eldeki materyalebakarak bize iþçi maketi yapacak ve bunlarý aslýna uygun kýyafetlerlegiydirecek birini aramaya da baþladýk. Çeþitli þehirlerdeninsanlarla görüþtük, eldeki malzemeyi gösterip ne istediðimizianlattýk. Bazýlarýdaha baþtanolumsuz görüþ belirtmelerineraðmenbirkaç isimbize birer numunehazýrladý.104
Yapýlanlar bizim istediðimiz biçimde olmadýðý için arayýþýmýz devamediyordu. Bu arada materyal derlemelerimiz de artýk dahaeksiksiz hale gelmiþti. Derken Ýstanbul’da biriyle görüþtük. Kendisiilçesinin halk eðitim merkezinde eðitim almýþ bir ev hanýmýydý.Malzemelerimizi gösterdik, ne istediðimizi anlattýk ve bir örnekçalýþma istedik kendisinden. Yaklaþýk bir ay sonra gelen örnek hakikatençok güzeldi. Nihayet aradýðýmýzý bulmuþtuk. Hemen gerekliprosedür tamamlandý ve görsel malzeme örnekleri kendisineulaþtýrýldý. Sibel Özcan son hýzla çalýþmalarýna baþlamýþtý. Biryandan maketler yapan, bir yandan ahþap, kumaþ, teneke vs. gibimalzemeler arayan Sibel Haným, bir yandan da kendisinden sürekliilgi isteyen küçük kýzýyla uðraþýyordu.Bütün olumsuzluklara raðmen çalýþma hýzla ilerliyor, ortaya birþeyler çýktýkça da hep beraber heyecanlanýyorduk. Ve nihayet bütüngörsel malzemeler maketleþtirildi. Her biri tek tek elde oluþturulan,bütün kýyafet ve aksesuarlarý elde hazýrlanan temizlik iþçilerimaketleri, alet-edevatlarýyla birlikte göz önündeydi artýk.Her biri birbirinden sevimli maketler, ayaklý tahta kaidelere yerleþtirilereksergiye hazýr hale getirildi. Bilgi levhalarý çakýldý ve maketlerkendi fotoðrafý/gravürü ile birlikte sergilenecek duruma getirildi.Gören herkeste sevimli heyecanlar uyandýran bir sergi ortayaçýkmýþtý. Özellikle de çocuklarýn çok ilgisini çekiyordu sergimiz.Kaðýthane <strong>Belediyesi</strong>’nin bir kültür çalýþmasý olan sergi, önceliklebelediyemizin salonlarýnda insanlarýn önüne çýktý. Hem görselmalzemenin hem maketlerin fotoðraflarýnýn yer aldýðý ve geçmiþtengünümüze temizlik faaliyetleri hakkýnda bilgi veren bir de kataloghazýrlandý. 28.5x24 ebadýndaki katalogumuz da hak ettiðibeðeniyi kazandý. Sergi, Erkin Koray’dan duyup sevdiðimiz fakataslýnda Urfalý Ali isimli bir halk sanatçýsýna ait olan “Körolasý ÇöpçülerAþkýmý Süpürmüþler” þarkýsýnýn orijinalinin fon müziði eþliðindeaçýldý. Ýnsanlar, bu müziðin orijinalini dinleyebilmenin hazzýnýda duyumsayarak sergiyi gezdiler. Sonraki günlerde ilçe okullarýsergiye gezi düzenledi. Belediyeye herhangi bir nedenle gelenherkes sergiyi gezdi. Komik bir anekdot da þöyleydi; bazý çocuklar105
maketleri alýp evine götürmek isteyip de amacýna ulaþamadýðýiçin koridorlarda aðladý.Ve bir gün TCDD Ankara Müzesi ve Sanat Galerisi Yönetmeni Sn.Servet Sarýaslan, eþiyle birlikte sergiyi gezdi. Çok beðendiðini ifadeeden Servet Haným, bu serginin TCDD’nin 150. kuruluþ yýldönümüetkinlikleri çerçevesinde Türkiye’yi dolaþmasýnýn çalýþmaya bambaþkabir hava katacaðýný ifade ederek, bu konu hakkýndaki fikrimizisordu. Olumlu cevap verdik. Böylece “Temizlik Ýþçileri ve AletleriSergisi” için bir baþka aþama baþlamýþ oldu. Gerekli yazýþmalarýnardýndan sergi, Türkiye turuna/turnesine baþladý. HaydarpaþaGarý’ndan vagonlara yüklenen maketlerin ilk duraðý Ankara’daydý.Öncelikle Ankara Garý’nýn görkemli binasýnda Ankaralýlarýnbeðenisine sunulan sergi, burada hakikaten büyük ilgi gördü.Servet Sarýaslan ve eþi Ümit Bey’in unutulmaz gayretleri, Ankara’nýnçeþitli kurum yöneticilerini de sergiye çekti. Yorulmak bilmezbir enerjiyle bir ay boyunca herkese sergiyi anlattýlar. Gar,ayný zamanda ülkenin tüm bölgelerine giden veya oralarda geleninsanlarýn kesiþtiði yerdi ve bu sayede çok sayýda insan bu sergiyigezmiþ oldu.Burada bir ay kalan sergimizin, yeni yolculuðu bu defa ErzurumGarý’ydý. Yeniden vagonlara yüklenen maketler, Erzurum Garý’ndaErzurumlularýn önüne çýkacaktý. Karlý daðlarýn, ovalarýn arasýndangeçerek ray týkýrtýlarý eþliðinde doðunun karlý kýþýna yolculuk edenKaðýthane maketler, burada Gar Müdürü Ahmet Baþar tarafýndanheyecanla karþýlandý. Açýlýþ davetiyelerin günler önceden heyecanlahazýrlayan, þehrin tüm protokolünü eksiksiz haberdar eden,tek tek dolaþarak sergi hakkýnda bilgi veren ve mehteriyle, protokolüylegörkemli bir açýlýþýn mimarý da olan Ahmet Baþar Bey, açýlýþývali ve belediye baþkanlarýndan, askeri ve mülki erkandan oluþanbir heyete yaptýrdý. Sergi malzemelerine küçük gelen gar salonlarýnýmaharetle kullanan Ahmet Bey, bir aylýk sergi süresincebir an bile heyecanýný kaybetmedi.Sergimizin Erzurum’daki görkemli aðýrlanýþý sonrasýnda yeni adresimizMalatya Garý’ydý. Orada malzemelerin kurulmasý, sergiye hazýrhale getirilmesi yine Servet ve Ümit Sarýaslan çiftinin omuzlarýndaydý.Sergiyle birlikte il il gezen Sarýaslan çifti, birer gönül insanýolduklarýný fazlasýyla gösterdiler. Malatya’da da þehir protokolününve camiasýnýn büyük ilgisini çeken sergi, gittiði her yerde bölgeselgazetelerde, televizyonlarda konu oluyor, üniversitelerinözel ilgisini çekiyordu.Bir aylýk Malatya macerasýnýn sonrasýnda bir üniversite þehri olanEskiþehir, sergimizin yeni ev sahibiydi. Eskiþehir Garý’nýn geniþ salonu,temizlik iþçisi maketlerini ve fotoðraflarýný rahatlýkla kucaklarkenbu aydýn kentin genç-yaþlý aydýn insanlarý yüzlerinde gülümsemeyle,gözlerinde beðeniyle gezdiler sergiyi.Bir ay da Eskiþehir noktasýndan Türkiye’nin her yerine giden ya dagelen insanlarý karþýlayan ya da uðurlayan Kaðýthane Sergisi’ninson duraðý ise Ankara Etnografya Müzesi idi. Sergi, Ankara Garý’ndaiken Servet Haným’ýn özel dostluðuna binaen tam kadro sergiyigezmeye gelen Ankara Etnografya Müzesi yönetimi, beðenerekgezdikleri çalýþmayý kendi müzelerinde de görmek istediklerinibelirtmiþler ve Kaðýthane <strong>Belediyesi</strong> ile konuyla ilgili yazýþmalarýda yapmýþlardý.Çalýþmamýzýn etnografik özellik göstermesi nedeniyle Türkiye’deçýkabileceði en yüksek noktaydý Etnografya Müzesi. Yani sergi,hak ettiði yere çýkýyordu ve bu onun için bir onurdu. EtnografyaMüzesi’ndeki açýlýþ, Müzeler ve Kütüphaneler Haftasý’nýn ilk gününedenk düþürüldü ve açýlýþa bu defa Kaðýthane Belediye BakanýFazlý Kýlýç da katýldý. Mehteran takýmý ve seymen gösterisiyle yapýlanaçýlýþ töreni, maketlerimizin bu uzun yolculuðundaki en görkemlinoktaydý.Kaðýthane <strong>Belediyesi</strong> Sergisi’nin, Atatürk’ün naaþýnýn 1952’ye kadarkaldýðý salonda, gerek Ankaralýlarýn gerekse ülkenin her yerindengelen ziyaretçilerin beðenisine çýkmasý daha baþka bir duyguydubizler için…Ve buradaki sergilenme süresini de baþarýyla tamamlayan maketlerimiz,baþýndan beri kendisine eþlik eden bir diðer sergimiz “OsmanlýBelgelerinde Kaðýthane” çalýþmasý ile birlikte sýnavlarýný geçmiþolmanýn, görevini layýkýyla yerine getirmiþ olmanýn huzurunuyaþadý. Kataloðu kütüphanelere girdi, kitap müzayedelerinde satýþaçýktý, ülkenin önemli kitap koleksiyoncularýnýn arþivlerindekiyerini de alarak tarihe mal oldu, kalýcýlaþtý…106
Sanatla IþýldayanBir Sivil Toplum KuruluþuBala KAYNARKANEl sanatlarýna gönül vermiþ nice akademisyen, tasarýmcý, el sanatý ustasý, bürokrat,uzman, iþ adamý bundan on sekiz yýl önce ortak bir amaç için, “sanat için, sanatýevrenselleþtirmek için bir araya geldi. Kimi el emeði göz nuru döktü nadide eserlerortaya koydu, kimi ise bu eserleri yurt içinde ve yurt dýþýnda tanýtabilmek için gecesinigündüzüne kattý. Onlarýn öyküsünün adýdýr; Geleneksel Türk El Sanatlarý Vakfý (GESAV).Ankara’ya gidenler meþhur kaleye gitmeden, þöyle tepedenuzun uzun baþ þehri seyreylemeden dönmezler geri. Gidenlerdendetay görenlerin bir kýsmý da kalenin içindeki GelenekselTürk El Sanatlarý Vakfý (GESAV)’nýn tarihi binasýný bilirler. Ýþte obinaya can verenlerin hikayesi bu yazýmýzýn konusu…1989 yýlýnda bir avuç insan tarafýndan kurulan GESAV, o gündenbu yana el sanatlarý alanýnda önemli faaliyetlere imza atýyor.El sanatlarýna gönül vermiþ bu kiþiler arasýnda akademisyenler,tasarýmcýlar, el sanatý ustalarý, bürokratlar, uzmanlar, iþadamlarý bulunuyor. Kimi Ankara, Marmara, Hacettepe ya daDokuz Eylül Üniversitelerinden birinde öðretim üyesi; kimi gümüþ,kimi seramik, kimi dokuma ustasý. Bazýlarý yeni bir ürüngeliþtirmek için aylarca uðraþveriyor, bazýlarý da bugüzellikleri eniyi biçimde yurt içinde ve dýþýnda tanýtabilmek için gecesinigündüzüne katýyor.Anadolu’nun zengin kültürünü yeni tasarýmlara yansýtmaya,bazý müze objelerini kopyalayýp yeniden ürettirerek yaþatmayaçabalayan bu insanlar, el sanatlarý alanýnda yýllardýr aktifgörev yapmýþ kiþiler olup, pek çoðu Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nýnbenzer amaçla çalýþan birimlerinde Uzmanlar Kuruluüyesi olarak çalýþmýþlar. Kültür ve Turizm Bakanlýðý’nda bu çalýþmalarýyaparken, ürünlerin kimine yeni fonksiyonlar yükleyerek,kimini hepsinden baðýmsýz olarak çaðdaþ tasarýmlardanoluþturmuþlar. Bir sivil toplum kuruluþu çatýsý altýnda birleþmekararý alan bu sanatseverin birlikteliðinden de GESAV doðmuþ.GESAV Yönetim Kurulu Baþkaný Doðan Yýlmazkaya, “GESAV sayesindeüstün nitelikli, artistik yaný güçlü ürünler çoðaldý, benzeralanda çalýþmalar yapanlariçin öncü ol-107
du, en güzel, en doðru üretilmiþ el sanatý örnekleri çoðalýp bugünleregeldi.” diyor.Vakfýn amacý, Kuruluþ Senedi’nin 4. maddesinde “Geleneksel TürkEl Sanatlarýnýn araþtýrma, geliþtirme, eðitim, üretim, tanýtým ve pazarlamaaþamalarýnda canlandýrýlmasý, yaþatýlmasý ve kalkýndýrýlmasý”olarak tanýmlanýyor. GESAV yetkilileri misyonlarýný ise þöyleaçýklýyor; “Zengin Anadolu kültürünün önemli bir kesitini oluþturan,büyük uygarlýklarýn izlerini taþýyan Türk El Sanatlarý; deðiþentoplum yapýsý, ilgi ve ihtiyaçlarýn farklýlaþmasý gibi sosyal, ekonomikve kültürel nedenlerle giderek daha az yapýlýr olmuþtur. Bunundoðal sonucu olarak, el sanatlarýnýn türleri bozulmuþ, yozlaþmýþve çoðu unutulmuþtur. Öte yandan, el sanatlarý önemli bir istihdamöðesidir. Kadýn, erkek, çocuk ve yaþlýlar tarafýndan yapýlabilentürleri/aþamalarý ile doðrudan ya da ek gelir saðlayýcý emekyoðun bir uðraþtýr. GESAV, kültürel ve ekonomik önemi büyükolan el sanatlarýnýn sorunlarýný ve nedenlerini anlamak, giderilmesinekatkýda bulunmak için vardýr. Bu baðlamda; araþtýrma, belgeleme,eðitme, tanýtma ve pazar payýný arttýrma doðrultusunda hertürlü çalýþma ile kendini görevli saymaktadýr.”Anadolu el sanatlarýnýn sorunlarýný nedenselliðe dayalý yöntemlerleçözen, kültürel deðerlerin bilincine varan, koruyan, üretken, erdemli,bilinçli bir üretim toplumu oluþumuna katkýda bulunmayýhedefleyen GESAV, amaç ve hedeflerini benimseyen tüm kurum,kuruluþ ve bireylerle iþbirliðine açýk.108
Vakýf çalýþmalarý kapsamýnda belli görevler belirleyen yetkililer,bunlardan birkaçýný þöyle sýralýyor; “ Yurt içinde ve yurt dýþýnda, elsanatlarý konusunda araþtýrma ve geliþtirme çalýþmalarý yapmak,yapanlarý desteklemek, geleneksel Türk El Sanatlarýný belirlemek,envanterini hazýrlamak, arþivlemek, tanýtýlmasýný saðlamak, el sanatlarýeðitim programlarý hazýrlamak, uygulamak, bu alanda eðitimverenleri desteklemek, eðitim kurumlarý kurmak, unutulmayabaþlayan el sanatlarýný canlandýrmak için çalýþmalar yapmak, yapýlmasýnýteþvik etmek, Türk el sanatlarýnýn pazarlama imkanlarýnýnartýrýlmasý için yurt içinde ve dýþýnda her türlü tanýtým ve satýþprogramlarý hazýrlamak, uygulamak, bu amaçla; belgeleyici ve tanýtýcýyayýnlar yapmak, yapýlmasýný teþvik etmek, sergi, fuar vefestivaller düzenlemek, düzenlenenlere katýlmak, seminer, sempozyum,kongre vb toplantýlar ile yarýþmalar düzenlemek, ödüllervermek, satýþ dükkanlarý açmak, el sanatlarý köyleri, mahallelerioluþturmak, bu amaçla gerektiðinde yerel yönetimlerle iþbirliðiyapmak…”Görev bildiklerini en iyi biçimde yapmaya çalýþan GESAV üyeleri,Türkiye çapýnda yaklaþýk 1000 el sanatlarý üreticisi ile iletiþim içinde.Bu üreticilere yeni tasarýmlar için yol gösteriliyor, tanýtým vesatýþ desteði veriliyor. Üreticiler, el sanatlarýnýn hammaddeleri temelalýnarak yapýlan bir sýnýflandýrma baðlamýnda çalýþmalarýnýsürdürüyor. Bunlar; her türlü sýrlý sýrsýz seramik, çini, porselen vbmalzemeden eser üreten Toprak Ürünleri Grubu, her türlü oyma,kazýma vb yöntemlerle biçimlendirilmiþ taþ ürünler ile süs taþlarýndaneser üreten Taþ Ürünleri Grubu, bakýr, bronz, altýn, gümüþvb ile üretilmiþ ürünler kullanan Maden Ürünleri Grubu, her türlükalýpla ya da üfleme tekniði ile biçimlendirilmiþ cam objelerdeneserler icra eden Cam Ürünleri Grubu, deri, kemik, boynuz, boða,mercan, deniz ve kara yumuþakçalarýnýn kabuklarýný kullananHayvansal Ürünler Grubu, ahþap; bitki lifleri, saplarý, taneleri ve kabuklarý;kaðýt türevleri temel alýnarak eser üreten Bitkisel ÜrünlerGrubu, her türlü dokuma, örme; dokuma ve örme üzeri nakýþlamave basma yoluyla desenleme; oya, halý ve kilim dahil olan TekstilÜrünleri Grubu, her türlü hammadde kullanýlarak üretilmiþ eserlerveren Taký Grubu.GESAV, ülkenin deðiþik bölgelerindeki sanatçýlarca üretilmiþ seçkinel sanatý örneklerini de Sanatevi’nde teþhir ediyor. Anadolukadýnýn gizli iletiþim biçimi olan oyalar, nakýþlar, eþsiz güzellikte çiniler,porselenler, vazolar, tabaklar, takýlar… Türk el sanatlarý adýnaaklýnýza ne gelirse bulabileceðiniz bu mekanda teþhir edilenlerisatýn alma imkanýnýz da bulunuyor. Her türlü Türk el sanatýnakolayca eriþebileceðiniz bu mekan adeta gizli bir hazine gibi Ankara’nýntarihi kalesinde sizleri bekliyor…109
Bilinen en eski Mevlana minyatürü / ÝBB Atatürk Kitaplýðý arþiviKapak DosyasýÝBB Atatürk KitaplýðýErhan ÞENOL, Hüseyin TÜRKMEN, Ýrfan DAÐDELEN, Nergis ULU, Fadime GELEÞ, Deniz ÇALIÞIR, Yasemin Masaracý
ÝBB Atatürk Kitaplýðý’nýnGizli HazineleriErhan ÞENOLCumhuriyet döneminde kurulan ilk belediye kütüphanesi olan ÝBB AtatürkKitaplýðý'nýn depolarý, gün ýþýðýna çýkmamýþ binlerce eserlerden oluþan dev bir kültürhazinesine ev sahipliði yapýyor. Türkiye'nin en iyi kütüphanesi olarak gösterilen ÝBBAtatürk Kitaplýðý, yazma eserlerden el çizimi haritalara, albümlerden kartpostallarauzanan zengin koleksiyonlarý ile ülkemizin en önemli kütüphanelerinden biri…ÝBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü, kütüphaneler ve müzelerolmak üzere iki ayrý bölümden oluþuyor. Kütüphane veMüzeler Müdürlüðü’nün yönetim merkezi olarak kullanýlanAtatürk Kitaplýðý binasý, Sedat Hakký Eldem’in mimari projesiüzerine Koç Vakfý tarafýndan Cumhuriyetin 50. yýlý hatýrasý olarak1973 yýlýnda yapýlmýþ, 1981 yýlýndan beri de kütüphaneolarak kullanýlýyor. 1995 yýlýna kadar Kütüphane ve MüzelerMüdürlüðü, kütüphane olarak sadece Atatürk Kitaplýðý, müzeolarak ise Þehir, Aþiyan, Tanzimat, Karikatür ve Mizah ile AtatürkMüzesi’nden oluþmaktaymýþ. 1995 yýlýnda Ý.E.T.T’den 5adet otobüs alarak gezici (mobil) kütüphaneler oluþturulmuþ,1997 yýlýnda ise halen kullanýlmakta olan midibüsler satýn alýnarakkütüphane olarak iç mekan düzenlemeleri yapýlmýþ. Hermobil kütüphanede 3 bin civarýnda kitap bulunuyor ve þehrinvaroþlarý dediðimiz civar semtler baþta olmak üzere her otobüs20 ayrý yerde hizmet veriyor. Toplamýnda bu hizmet 100ayrý yere ulaþýyor. Bu gezici kütüphaneler öðleden önce vesonra ayrý olmak üzere her gün iki ayrý yerde duruyor, üyelerineödünç kitap saðlýyor, ayrýca yararlanmak isteyen herkesede kapýlarý açýk…1997 yýlýndan itibaren ilçelerde Halk ve Çocuk Kütüphaneleriaçma çalýþmalarýna devam eden müdürlük, bugün itibariyleGüngören, Esenler, Eyüp, Ümraniye (2), Kartal (2) ve Tuzla’datoplam 8 adet þube kütüphaneyi Ýstanbullularýn hizmetinesunmuþ durumda...Kütüphaneler ve Müzeler Müdür Vekili Ramazan Minder, “Açtýðýmýzher kütüphaneye her biri kültürümüzün önemli þahsiyetlerindenolan Muallim Cevdet, A. Süheyl Ünver, Osman Ergin,Halil Ýnalcýk, Barýþ Manço gibi isimleri vererek gençlerimizebu isimleri de tanýtma imkaný sunarken ayný zamanda toplumolarak çok þey borçlu olduðumuz bu insanlara azda olsa birvefa borcu ödeyerek isimlerinin sonsuza kadar yaþatýlmasýndaüzerimize düþen görevi yapmaya çalýþýyoruz.” diyor ve ekliyor;“Müdürlüðümüz sadece yeni kütüphaneler açmakla kalmamýþbaþta Atatürk Kitaplýðý olmak üzere tüm kütüphanelerimizindermesini zenginleþtirmek için her ay yeni çýkan kitaplarý satýnalmakta, ayrýca dergi ve gazetelerden de bir kýsmýný satýnalarak kütüphaneleri kullanan okuyucularýmýzýn hizmetinesunmaktadýr.”112
“Adeta bir kültür hazinesi olanzengin deposu, cilt ve onarýmatölyesi, konferans ve sergisalonlarý gibi pek çok özelliðiile dikkat çeken ÝstanbulBüyükþehir <strong>Belediyesi</strong> AtatürkKitaplýðý’nda gayet zengin kitap,dergi, gazete, salname (yýllýk),takvim, harita, atlas, albüm vekartpostal koleksiyonlarýnýnyaný sýra yazma eserler, yazmaKur’anlar, arþiv belgeleri,fermanlar, haritalar ve özel bir müziknotasý da koleksiyonu bulunuyor.”113
Müdürlüðün elinde temaþa sanatlarý (kukla, hacivat-karagöz),oyuncaklar (eyüp oyuncaklarý), eski Ýstanbul’un gündelik yaþamýnadair esnaf malzemeleri (lülecilik, kahve kültürü, fes kalýplarý,yazmacýlýk vb.), hat örnekleri, tasavvuf kültürüne ait objeler,þifalý taslar ve mühürler olmak üzere 20 bin parçaya yakýn eserbulunuyor. Bu malzemelerin çok az bir kýsmý mevcut müzelerdesergilenirken kalan kýsým Atatürk Kitaplýðý depolarýnda muhafazaediliyor. Depo malzemelerinin her yýl düzenli sayýmlarý yapýlýyorve zaman zaman tematik sergilerle ziyaretçilere gösteriliyor.Atatürk Kitaplýðý’nýn fiziki mekânlarý çok yeterli deðil ancak kitaplýktatemel bakým ve koruma yöntemleri ihmal edilmiyor,depolarýn ýsý ve nem kontrolleri yapýlýyor ve eserlere herhangibir zararýn ulaþmamasýna azami özeni gösteriliyor. Müdürlüðünamacý; halk kültürünü yansýtan bu objelerden bir “Kent Müzesi”oluþturmak…Bu nadide eserlerin ne zaman ve nasýl gün ýþýðýna çýktýðýný merakediyoruz doðal olarak. Kültür Bakanlýðý ve özel müzelerin zamanzaman düzenledikleri sergiler için kitaplýktan eser talep ettikleriniöðreniyor, ayrýntýlarýný merak ediyoruz. Konu hakkýndabilgi veren Minder, “2005 yýlýnda Japonya’da düzenlenen EXPO2005 Dünya Fuarý için Kültür ve Turizm Bakanlýðý’na içerisineyaprak üzerine hat yazýlý eserimizin de bulunduðu bir takýmeserler verdik. Yine bu yýl Kültür Bakanlýðý’nýn Mevlana Yýlý münasebetiyleAyasofya Müzesi’nde düzenleyeceði sergi için TasavvufKoleksiyonu’nda bulunan baþta, bilinen en eski Mevlanaminyatürü olmak üzere 24 parça eseri kendilerine sergi amaçlýteslim ediyoruz. Ayrýca bugüne kadar Yapý Kredi Bankasý’na HalifeAbdülmecid Efendi’nin Baðlarbaþý’da bulunan Köþkü’nün açýlýþýdolayýsýyla düzenlenen sergi için Halife Abdülmecid Efendi’ninyaptýðý SÝS tablosu ile diðer birçok eserini vermiþtik. Yine2006 yýlýnda Pera Müzesi’nde düzenlenen “Türk Resminde Kadýn”konulu sergi için 3 adet resim saðlamýþtýk. Görüldüðü gibikoleksiyonlarýmýz dönem dönem iþ ortaklýðý kapsamýnda diðerkurumlara verildiði gibi, kendimizin oluþturduðu birçok sergidede eserlerimizi sergilemekteyiz. Ayrýca isteyen araþtýrmacýlaramüracaatlarý halinde çalýþmalarýna kaynak teþkil etmek üzereeserler çýkarýlýp gösterilmekte ayrýca isteyenlere fotoðraf çekimizni verilmektedir.” diyor.Kitaplýðýn Ýlgi Çekici BölümleriAtatürk Kitaplýðý’nda modern bir kütüphanede bulunmasý gereklibütün birimlere yer verilmiþ. Bunlara kýsaca bir göz atmak gerekirse;Giriþ Kat ve Üst Okuma Salonu: Binanýn giriþ katýnda konferans,seminer, film gösterimi, söyleþi ve benzeri etkinliklerin yapýldýðý75 kiþilik “Konferans Salonu”nun yaný sýra, yerli-yabancý kültürelve sanatsal zenginliklerin sergilendiði 75 m2’lik “Sergi Salonu”bulunuyor. “Okuyucu Vestiyeri”, kütüphanede yeni satýn alýnanyayýnlarýn sergilendiði “Kitap Sergileme” ve Kütüphane Müdürlüðütarafýndan yayýnlanan kitaplarýn teþhir edildiði “Yayýn TeþhirStandlarý” ile “Halk Bölümü” de bu katta. Çoðunlukla yetiþkinlerve orta öðrenim öðrencileri tarafýndan kullanýlan Üst Okuma Salonu’nunön cephesi eþsiz Boðaziçi manzarasýna bakýyor. Bu bölümde;Danýþma Kaynaklarý, Atatürk Kitaplarý, Ödünç Verme,Halk Kitaplarý, Fotokopi ve Katalog Fiþleri birimleri var.Araþtýrma Salonu: Giriþ katýnýn altýndaki Araþtýrma Salonu’ndaise; Teknik Hizmetler, Süreli Yayýnlar, Ýstanbul Kitaplýðý ve Bilgi-Ýþlem Bölümleri bulunuyor. Bu salon daha ziyade yerli ve yabancýaraþtýrmacýlar tarafýndan kullanýlýyor.ÝBB Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüðü’nünelinde temaþa sanatlarý(kukla, hacivat-karagöz), oyuncaklar(eyüp oyuncaklarý), eski Ýstanbul’ungündelik yaþamýna dair esnaf malzemeleri(lülecilik, kahve kültürü, feskalýplarý, yazmacýlýk vb.), hat örnekleri,tasavvuf kültürüne ait objeler,þifalý taslar ve mühürler olmak üzere20 bin parçaya yakýn eser bulunuyor.Bu malzemelerin çok az bir kýsmýmevcut müzelerde sergilenirkenkalan kýsým Atatürk Kitaplýðý depolarýndamuhafaza ediliyor.114
Atatürk Kitaplýðý Depo malzemelerininher yýl düzenli sayýmlarý yapýlýyorve zaman zaman tematik sergilerleziyaretçilere gösteriliyor. Atatürk Kitaplýðý’nýnfiziki mekânlarý çok yeterlideðil ancak kitaplýkta temel bakýmve koruma yöntemleri ihmal edilmiyor,depolarýn ýsý ve nem kontrolleriyapýlýyor ve eserlere herhangi bir zararýnulaþmamasýna azami özenigösteriliyor. Müdürlüðün amacý;halk kültürünü yansýtan bu objelerdenbir “Kent Müzesi” oluþturmak…115
Süreli Yayýnlar Bölümü: Atatürk Kitaplýðý, 370 adet farklý gazeteye ait9.000’in üzerinde gazete cildi ve 3.122 farklý dergiye ait 17.000’i aþandergi cildi ile Süreli Yayýnlar konusunda Türkiye’nin sayýlý kütüphanelerindenbirisi. Vakayý-ý Mýsriye, Takvim-i Vekayi, Tercüman-ý Ahval,Ceride-i Havadis koleksiyondaki Osmanlý basýnýndan sadece birkaçý.Söz konusu dergi ve gazetelerden bir kýsmýnýn tek nüsha, þapirografbaský ve elyazmasý olduðu dikkate alýndýðýnda, kütüphaneninsüreli yayýnlar koleksiyonunun deðeri bir kat daha artýyor. EnîniMazlûm, Bâdiye ve Varlýk bunlardan ilk akla gelenleri…Ýstanbul Kitaplýðý: Ýstanbul konusunda araþtýrma yapan okuyucularýnisteklerine daha etkin ve hýzlý bir þekilde cevap verebilmekiçin oluþturulmuþ bir birim. Kütüphanenin elyazmasý eserleri, Arapharfli (Arapça, Farsça ve Osmanlýca) eserleri, nadir eserleri, haritave kartpostal koleksiyonu ile ilgili teknik ve okuyucu hizmetleride bu birimde veriliyor. Ýstanbul Kitaplýðý, dermesinde bulunan Ýstanbulile ilgili kitap, elyazmasý, harita, gravür, albüm, kartpostal,seyahatnameler ve benzeri türdeki yayýnlarla Türkiye’nin Ýstanbulkonulu en kapsamlý kütüphanelerinin baþýnda geliyor. 3.500’ü Ýstanbul’adair 7.000’e yakýn kartpostalýn bulunduðu Kartpostal Koleksiyonuda ayný bölümde hizmete sunuluyor. Kütüphanenin hertürlü görsel arþivinin -albümler, kartpostallar vb.- kataloglama vesýnýflama iþlemleri de bu birimde yapýlýyor. Söz konusu görselmalzemelerinin tamamýnýn kataloglama ve sýnýflama iþlemleri tamamlanmýþ,bunlarýn dijital ortama aktarýlmasý iþlemleri ise devamediyor. Araþtýrmacýlar ilgili katalog bilgileri ile dijital ortamaaktarma iþlemleri biten görsel malzemenin tamamýnýn -haritalar,yazma ve basma kitaplar hariç- okuyucu kopyalarýna intranet veinternet üzerinden ulaþabiliyor.Bilgi-Ýþlem Bölümü: 1998 yýlýnda Kütüphane Haftasý etkinliklerikapsamýnda hizmete girmiþ olan birim, Atatürk Kitaplýðý’ndakibaþta Osmanlýca gazete ve dergiler olmak üzere nadir eserlerin dijitalortamda; okuyuculara intranet ve internet üzerinden hizmetverebilmek için kurumuþ ve 2004yýlýnda “Atatürk Kitaplýðý Dijital ArþivSistemi” (AKDAS) projesi ile yenibir yapýya kavuþmuþ. Kütüphanedekiarþivlemeye yönelik her türlütarama ve çekim iþlemleri bu birimdeyapýlýyor.Teknik Hizmetler Bölümü: Kütüphanedekiel yazmasý eserler ileArap harfli eserler hariç her türlüLatin harfli kitabýn kataloglama iþlemleribu birim tarafýndan yürütülüyor.Kütüphanenin Ýdari ve KültürelÝþler Bölümleri, Körler Bölümüve Sesli Kitap Stüdyosu ile SistemDestek Bölümü de bu katta bulunuyor.116
Zemin Kat: Bu katýn altýndaki katta ise þu birimler bulunuyor; 1.Restorasyon Atölyesi 2. Cilthane Bölümü 3. Yemekhane 4. KýrtasiyeDeposu, 5. Sýhhi Tesisat ve Kalorifer DairesiKitap Deposu: Kütüphanenin ana kitap deposu ise en alt katýnda.Kitap deposu 500.000 cilt kitap alabilecek kapasitede inþa edilmiþ.Kütüphanedeki açýk raflarda bulunan kitaplar dýþýndaki her türlükitap, kitap dýþý malzemeler ile nadir eserler bu depoda koleksiyonadlarý altýnda demirbaþ numarasýna göre yerleþtiriliyor.Zengin KoleksiyonlarAdeta bir kültür hazinesi olan zengin deposu, cilt ve onarým atölyesi,konferans ve sergi salonlarý gibi pek çok özelliði ile dikkat çekenAtatürk Kitaplýðý’nda gayet zengin kitap, dergi, gazete, salname (yýllýk),takvim, harita, atlas, albüm ve kartpostal koleksiyonlarýnýn yanýsýra yazma eserler, yazma Kur’anlar, arþiv belgeleri, fermanlar,haritalar ve özel bir müzik notasý da koleksiyonu bulunuyor.Osmanlý tarihine ait önemli yapýtlar, basma divanlar, devlet ve vilayetsalnameleri, yabancý devlet görevlilerinin sefaretname ve hatýralarý,Türkçe ve yabancý dil seyahatnameler; yazma eserler arasýndadivanlar, mecmuatü’r-resailler, cönkler, vakfiyeler ve beratlarkütüphane koleksiyonunun deðerli bölümlerini oluþturuyor. Osmanlýdönemi ile Cumhuriyet’in ilk yýllarýndan itibaren yayýnlanangazete ve dergileri içeren süreli yayýnlar, Kurtuluþ Savaþý sýrasýndayerel basýn, dýþ ülkelerde yapýlan Türkçe yayýnlar, Jön Türkler’in Ýngiltere,Fransa ve Ýtalya’da yayýmlanan gazeteler de bulunuyor.1930’lu yýllarda Dr. A. Süheyl Ünver, Osman Nuri Ergin, Mehmet FuatKöprülü, Halil Edhem gibi saygýn kiþilerden oluþan bir komisyonunÝnkýlap Müzesi kurma gayretleri ile teþekkül etmeye baþlayankoleksiyon, Muallim Cevdet Ýnançalp, Osman Ergin, Muhsin Ertuðrul,Sadrettin Celal Antel, M. Halid Bayrý, Behcet Kemal Çaðlar, ZiyaEmiroðlu, Neyzen Tevfik, Feridun Metin Nigar, Halit Fahri Ozansoy,Kemal Salih Sel, Ýsmail Habip Sevük, Ahmet Kutsi Tecer olmak üzereçok sayýda hayýrseverin kütüphanelerini baðýþlamalarýyla geliþmiþ,kýymetli baðýþlar devam etmekle birlikte, son dönemde koleksiyongeliþiminde satýn almaya aðýrlýk kazanmýþ.Kütüphanede Mayýs 2007 sonu itibarý ile yaklaþýk 252.000 cilt kitapve süreli yayýn cildi bulunuyor. Atatürk Kitaplýðý Nadir EserlerKütüphanecisi Hüseyin Türkmen’den aldýðýmýz bilgilere göre bunlarýnyayýn türüne ve dillere göre daðýlýmý þu þekilde:ATATÜRK KÝTAPLIÐI NADÝR ESERLER DAÐILIMITürü/Dili Türkçe Osmanlıca Arapça Farsça Yabancı Dil ToplamKitap 150.000 22.000 3.500 450 27.000 202.950Atlaslar 49Dergiler 13.050 51 35 4.000 17.139Gazeteler 8.700 335 9.035Albümler 445Kartpostallar 8.000Haritalar 9.000Yazma Eserler 4.400Salnameler 565Takvimler 334TOPLAM 251.917117
Kütüphaneye gelen araþtýrmacýlardan Türk vatandaþý olanlar, herhangibir izne gerek olmaksýzýn her türlü malzeme üzerinde, ücretsizolarak araþtýrma yapabiliyor. Bunlardan görüntü ve CD kopyaalmalarý ise izne ve ücrete tabi. Yabancý vatandaþlar ile bunlaradýna araþtýrma yapanlarýn ise öncelikle “Yabancý AraþtýrmacýlarMüracaat Formu”nu doldurmalarý gerekiyor. Formun doldurulmasýnýmüteakiben, araþtýrma konularý uygun bulunanlara ayný güniçersinde araþtýrma izni veriliyor.Okuyucu salonlarýnda, kütüphane malzemelerine ait kataloglardanbilgisayar ortamýnda katalog taramak, dijitalleþtirme iþlemleribiten eser veya belgeyi bilgisayar ortamýnda inceleyebilmek, inceleneneserden veya belgeden istenildiði kadarý -tamamý veyabir kýsmý- CD ortamýnda verebilmek gibi hizmetler sunuluyor.Kütüphaneler ve Müzeler Müdür Vekili Ramazan Minder:“Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Atatürk Kitaplýðý olaraküzerimize düþen sorumluluðun bilincindeyiz. Üretmiþolduðumuz hizmet kalitesiyle Türkiye’nin en iyi kütüphanesiolarak gösterilmemizin yanýnda, özellikle kültürümüzekatkýda bulunmaya, ecdadýmýzýn birikimlerini sonrakinesillere aktarmaya çalýþýyoruz. Pek çok alanda olduðu gibiel sanatlarý alanýnda da eþsiz kaynaklara sahip olankütüphanemize bütün sanatseverleri bekliyoruz.“Internet üzerinden sunulan hizmetler ise kütüphane malzemelerine,eserlerin tamamýna ait katalog bilgilerine, albüm ve kartpostallarýnkullanýcý kopyalarýnýn görüntülerine ulaþým, istenilen belgelerdenposta veya e-mail yolu ile CD kopya sipariþi hizmeti.Yetkililerden edindiðimiz bilgiye göre Ocak - Mayýs 2007 tarihleriarasýnda Atatürk Kitaplýðý’ný toplam 40 bin 166 kiþi kullanmýþ. Bunlarýniçinde 6943 kiþi süreli yayýnlar bölümünden (Gazete, Dergi,Dijital Arþiv, Harita vb.) yararlanmýþ, bu yararlananlardan 187 kiþiise yabancý araþtýrmacýlardan oluþmakta.Atatürk Kitaplýðý’na gelen okuyucularýn çoðunluðunu yüksek lisansveya doktora tezlerini hazýrlayanlar, kitap çalýþmasý yapanlar,üniversite hocalarý, üniversite öðrencileri, medya mensuplarý, TVkanallarýna program yapan yapýmcý veya yönetmenler gibi deðiþikkesimlerden insanlar oluþturuyor. Yabancý araþtýrmacýlar isegenellikle ABD, Japonya ve Fransa’dan…Atatürk Kitaplýðý’nýn en çok kullanýlan koleksiyonu ise Gazete Arþivleri.Osmanlýca gazete arþivinin çok zengin olduðu kitaplýkta, buarþiv ayný zamanda dijitalize edilmekte olduðundan çok rahat birþekilde kullanýlýyor. Bunun yanýnda Harita Koleksiyonlarý ile görselarþiv de fazlaca ziyaretçi alýyor. Ayrýca Atatürk Kitaplýðý içinde ayrýbir bölüm olarak hizmet veren Ýstanbul Kitaplýðý da çok ilgi çekenbir bölümlerden biri…Öncü UygulamalarAtatürk Kitaplýðý’nýn öncülük ettiði hizmetler içerisinde dijital arþivleme(e-kütüphane) çalýþmalarý, sesli kütüphane, kitap basmaçalýþmalarý ve eski eser alým faaliyetleri gibi uygulamalar bulunuyor.Atatürk Kitaplýðý’nýn zenginliðini Osmanlýca süreli yayýnlar (gazeteve dergi), haritalar, kartpostallar, yazmalar, albümler, salnamelervb. oluþturuyor. Basým tarihleri itibariyle hayli eski olan bueserlerin her gün okuyucuya çýkarýlmasý neticesinde eserlerdetahribat oluþuyor. Bunun nedenini ise kütüphaneciler “eserleri depoortamýndan okuyucu salonlarýna çýkarýrken ýsý ve nem deðiþkenliklerinetkisi sonucu oluþan zararlar, okuyucunun sayfalarý çevirirkenister istemez verdiði zararlar ile kasýtlý zararlar” þeklindeözetliyor. Ýþte bütün bu olumsuz etkileri engelleyebilmek, eserlerigelecek kuþaklara koruyarak aktarabilmek amacýyla 1998 yýlýndaAtatürk Kitaplýðý içerisinde Dijital Arþiv Ünitesi kurulmuþ. AOscaner ve dijital fotoðraf makineleri ve ilgili yazýlýmlardan oluþanbu sistem, Türkiye’de bir kütüphanede ilk çalýþma... Atatürk Kitaplýðý’ndabu yolla yaklaþýk 500 bin sayfa veriye intranetten eriþilebiliyor.1998 yýlýnda baþlanan bir hizmet de körler için sesli kitap üretenbir ünitenin kurulmasý. Ses yalýtýmlý stüdyolar, ses kayýt sistemleri,ekran seslendirme programlarý, kabartma ekran denilen biril alfabeliklavyeler ve yine biril alfabeli printer sistemiyle donatýlanbu bölümde gönüllü okuyucular tarafýndan stüdyo ortamýndaokunan kitaplar CD’lere yazýlýyor ve ücretsiz olarak körlere teslimediliyor.Türkiye’de kütüphanecilik genel olarak basýlý kitaplarý satýn alarakbunlarý zenginleþtirmeye dönük faaliyet yapan yerler olarak bilinir.Ancak Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü olarak bu anlayýþý tamamýyladeðiþtirip kendi arþivlerinden yararlanarak 38 adet kitabýnbasýmýný gerçekleþtirmiþ. 2007-2008 yýllarýnda yayýnlamaküzere hazýrladýklarý çalýþmalar arasýnda; bu yýl satýn alýnan ve çoknadir bir eser olan Ermeni ressam Tatikyan’a ait Padiþah Albümüadlý kitabýn týpký basýmý, Koç Vakfý tarafýndan Atatürk Kitaplýð’ýnabaðýþlanan Muhsin Ertuðrul arþivi kataloðu, ÝBB hat koleksiyon kataloðu,Fransýz Anadolu Araþtýrmalarý Enstitüsü ve kitaplýðýn elindebulunan Goad Paþa tarafýndan 1904-1905 yýllarýnda hazýrlanan1/600 ölçekli Eminönü, Üsküdar, Beyoðlu Bölgeleri ile Ýzmir’i gösterenharitalarýn kitabýnýn basýmý bulunuyor.Ayrýca Atatürk Kitaplýðý yeni yayýnlarý takip etmekle kalmayýp sahafve koleksiyonerlerden harita, kartpostal, Osmanlýca matbu kitap,süreli yayýn, yazma kitaplar, Ýstanbul’la ilgili yabancý dilde kitaplargibi çok önemli nadir ve eski eserleri de satýn alarak arþivinizenginleþtiriyor.118
Türkiye’nin En Ýyi KütüphanesiAtatürk Kitaplýðý, bu yýl Hürriyet Gazetesi’nin “Türkiye’nin en iyi 10kütüphanesi” sýralamasýnda birinci sýrada yerini aldý. Jüri, Gazeteci-YazarDoðan Hýzlan, Yaþar Aksoy, Arkeolog Aksel Tibet, ÝstanbulÜniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölüm Baþkaný Prof. Dr.Ayþe Üstün, Hacettepe Üniveritesi Bilgi ve Belge Bölüm BaþkanYardýmcýsý Prof. Dr. Bülent Yýlmaz, Araþtýrmacý-YazarGökhan Akçura, Sahaf Emin Nedret Ýþli, Araþtýrmacý SamiÖnal, Araþtýrmacý-Yazar M. Sabri Koz ve Sanat TarihçiProf. Dr. Nurhan Atasoy gibi sahalarýnda saygýn isimlerdenoluþuyordu.Bu seçim neticesi kütüphaneciler arasýnda çoktartýþýldý. Atatürk Kitaplýðý’nýn birinci olmasýnýdoðru bulanlar olduðu gibi eleþtirenler de oldu.Biz de Kütüphaneler ve Müzeler MüdürüRamazan MÝNDER’e seçimi ve sonuçlarýnyankýlarýný sorduk. Minder konu hakkýndakigörüþlerini þöyle özetliyor; “Þu bir gerçek ki butarz seçimler kütüphaneler ve kütüphaneciler arasýndailk kez tatlý bir rekabetin yaþanmasýna sebep oldu. Kanýmcabu tarz çalýþmalarý her yýl Kütüphaneler Haftasý’ndayenileyip yýlýn en iyi kütüphanesi ve en iyi kütüphanecisini seçereködüllendirmek, böylece hizmet yarýþýnda kütüphanelerin dekatýlmasýný saðlamak faydalý olacaktýr. Jürinin Atatürk Kitaplýðý’nýneden birinci sýraya çýkardýðýný açýkçasý bilemiyorum. Fakat diðerkütüphanelerle kýyaslama yaptýðýmda; okuyucunun istediði yayýnaen hýzlý þekilde ulaþmasý, ulaþtýðý yayýndan CD kopya alabilmesi,güler yüzlü hizmet, Dijital Kütüphane hizmetimiz, yeni yayýnlarýtakip etmemiz, yeni kitaplar yayýnlamamýz gibi bazý belirginfarklýlýklarýmýzýn bizi öne çýkardýðýný düþünüyorum. Bu baþarý bizlerigeleceðe dönük projelerimizde cesaretlendirmekte ve takipettiðimiz yolun doðruluðu konusunda haklý çýkarmaktadýr.”Minder,2010yýlýna kadargerçekleþtirmeyihedefledikleri projeleri ise þuþekilde sýralýyor; Kütüphane koleksiyonlarýndabulunan tüm kitap ve kitap dýþý materyalinkatalog ve tasnif iþlerini bitirerek künyelerini bilgisayara iþlemek,dijital ortama aktarýlan tüm belgeleri internet üzerinden satýþasunmak, koleksiyonlarda bulunan kartpostal, fotoðraf ve diðerimajlardan yararlanarak Ýstanbul Ýmaj Bankasý oluþturmak vebunu web üzerinden pazarlamak, Atatürk Kitaplýðý’ný çocuk vehalk bölümlerinden ayrýþtýrarak bir araþtýrma ve özelde Ýstanbulkonulu bir kütüphaneye dönüþtürmek, Ýstanbul’la ilgili tüm dillerdeyayýnlanmýþ kitap ve makale gibi yazýlý belgelerin katalog bilgilerindenoluþan bir Ýstanbul Belgeliði Veritabaný oluþturmak, Harita,kartpostal, yazma, Osmanlýca matbu kitap, önemli kiþi evraký,salname vb. nadir eserleri toplamaya devam etmek, satýn alýnantüm kýymetli materyalden yararlanarak yeni ve sahasýnda ilkyayýnlarý yapmak…1973 yýlýndaki ilk yapýmýndan itibaren küçük bakým ve onarým iþleriharicinde genel bir bakýmdan geçmemesi sebebiyle pek çokolumsuz koþulla mücadele etmekte olan Atatürk Kitaplýðý, gerçekleþtirilecekolan büyük tadilat nedeniyle 4 Haziran - 1 Ekim 2007tarihleri arasýnda okuyucusuna hizmet veremeyecek. Ancak iyihaber, tadilat sonunda açýk raflarýn yeniden yapýlmasý ve atýl duranbazý bölümlerin okuyucu salonuna ilave edilmesi dolayýsýylasalondaki kitap sayýsý artýrýlacak, her okuyucu masasýna bilgisayarkonularak intranetten dijital arþive eriþim saðlanacak, okuyucuaradýðý yayýný bilgisayardaki katalog tarama programýndan rahatlýklabulabilecek…Týpký basýmý yapýlmasý düþünülen, Ermeni ressam Tatikyan’a ait PadiþahAlbümü.Atatürk Kitaplýðý, içindeki deðerli materyallerin varlýðýný bilenler vebundan istifade etmek isteyenler için gerçekten büyük bir hazineniteliði taþýyor. Bu büyük hazinin en güzel biçimde gelecek kuþaklaraaktarýlmasý dileklerimizle…119
Türk ve Ýslam SanatlarýnýnNadide ÖrnekleriHüseyin TÜRKMEN *Geleneksel Türk ve Ýslam sanatlarý arasýnda kitap sanatlarý büyük pay sahibidir.Bunlarýn baþýnda da cilt, hat, tezhib ve minyatür sanatlarý gelir. ÝBB AtatürkKitaplýðý'nda bu sanatlara iliþkin pek çok eser bulunuyor. Bu yazýda Geleneksel Türkve Ýslam Eserleri üzerine araþtýrma ve uygulama çalýþmalarý yapanlar için ÝBB AtatürkKitaplýðý'ndaki eserlerin önemi konusunda fikir verecek örneklere yer veriliyor.Bir kütüphaneyi dünyadaki ve bir ülkedeki diðer kütüphaneler arasýndaöne çýkaran özelliklerden birisi koleksiyonunun güncelliði diðeriise tarihselliðidir. Kütüphane koleksiyonunun güncelliði, araþtýrmacýlarýnaraþtýrma konularýndaki yenilik ve geliþmeleri takip edebilmeleriiçin çok büyük önem taþýmaktadýr. Araþtýrmacýlarýn, araþtýrmakonularýyla ilgili geliþme ve dönüþümü takip edebilmeleri ise,konunun tarihi kökenleri hakkýnda bilgiler veren tarihsel kaynaklarýnincelenmesi ile mümkündür. Ýþte Atatürk Kitaplýðý koleksiyonubu iki özelliði bir arada yürüten ender kütüphanelerimizin baþýndagelmektedir.Atatürk Kitaplýðý’nda gayet zengin bir yazma ve basma kitap, dergi,gazete, salname (yýllýk), takvim, harita, atlas, albüm, kartpostal,arþiv belgeleri ve özel bir müzik notasý koleksiyonu vardýr. AtatürkKitaplýðý’nýn bu kýymetli dermesi edebiyat, tarih ve þehir tarihi üzerinearaþtýrma yapanlar tarafýndan sýkça kullanýlmaktadýr. AncakTürk ve Ýslam Sanatlarý araþtýrmacýlarý ve uygulayýcýlarý tarafýndanpek fazla kullanýlmamaktadýr. Öyle ki son 10 yýlda Türk ve ÝslamSanatlarý konularýnda yapýlan araþtýrmada bulunan araþtýrmacýve sanatkâr sayýsý yýlda iki-üç kiþiyi geçmemiþtir. Ýþte bu yüzdenyazýmýzda, Atatürk Kitaplýðý’nýn sadece edebiyat ve tarih araþtýrmacýlarýiçin deðil ayný zamanda Geleneksel Türk-Ýslam Sanat tarihçilerive uygulayýcýlarý için de büyük önem taþýdýðý örnekler ileortaya konulmaya çalýþýlacaktýr.Geleneksel Türk ve Ýslam sanatlarý arasýnda kitap sanatlarý büyükpay sahibidir. Kitap sanatlarý baþýnda ise Cilt, Hat, Tezhib ve Minyatürsanatý gelmektedir. Atatürk Kitaplýðý’ndaki söz konusu busanatlara iliþkin pek çok eser bulunmaktadýr. Bu eserlerin tanýtýlmasýnayönelik birçok sergi düzenlenmiþtir. Bu sergiler arasýndaAtatürk Kitaplýðý Türkçe Yazma Divanlar Sergisi (19 Eylül-29 Eylül1988), Atatürk Kitaplýðý Türkçe Yazma Mesneviler Sergisi (7 Mayýs-18Mayýs 1990), Hüsn-i Hat I (20 Mayýs-6 Haziran 1997), HüsniHat II (18 Mayýs-3 Haziran 1998), Vakýfnameler Sergisi (1-12Aralýk 1997), Yazma Kur’an-ý Kerimler Sergisi (12-23 Ocak1998) öne çýkmaktadýr. Ancak söz konusu bu sergiler çok darbir çevre tarafýndan izlenmiþtir.Bu yazýda Atatürk Kitaplýðý’nýn Geleneksel Türk ve Ýslam Eserleriüzerine araþtýrma ve uygulama çalýþmalarý yapanlar içinönem ve deðeri konusunda fikir verecek örneklere yer verilecektir.120Ýbrahim Enverî'nin 1205 H./1790 M. tarihli murakkaasý
Osman Þevki tarafýndan 1268 H. tarihinde yazýlan Kur'an-ý Kerim nüshasýndaki Nâs Suresi, Yazma Kur'an 57121
Delailü'l-Hayrat mecmuasýnda Medine ve Mekke tasvirli minyatürlerKabe örtüsü kaplý Mushaf-ý Þerif cildiAtatürk Kitaplýðý’ndaki Muallim Cevdet Koleksiyonu K. 575 numaradakayýtlý yazma eser, hat sanatýnýn bütün güzelliklerini bir aradasunan orijinal bir eserdir. Gerek içindeki hat sanatý ile ilgili risalelerigerekse hat sanatýnýn inceliklerini ortaya koyan örnekleri ilesahasýnýn en nadidelerindendir.Bu eserde hat sanatý ile ilgili þu 8 risale bulunmaktadýr:1. Hattýn fevaidi ve envaý (1-20 yk.),2. Hat icazetname örnekleri ve duasý (21-27 yk.),3. Mizanü’l-hat ala vazi’l-ustadi’s-selef (29-45 yk.),4. Risale-i hendesetü’l-hat (46-62 yk.),5. Risale-i kitabiye Gülzar-ý savab / Nefeszade Ýbrahim Efendi (64-100 yk.),6. Hutut-i kadime örnekleri, Þekl-i hat (101-106 yk.),7. Muhtasar silsile-i hattatin / Kebecizade Mehmed Vasfi (108-113 yk.),8. Mufassal silsile-i hattatin (114-120 yk.)Hat sanatýnýn müstesna örnekleri arasýnda murakkalar önemli biryere sahiptir. Bunlarýn güzel örneklerden birisi de Belediye Yazmalarýkoleksiyonundaki Ýbrahim Enverî’nin 1205 H./1790 M. tarihlimurakkaasýdýr.Hat sanatýnýn zirve ürünleri arasýnda hat levhalarý müstesna biryer tutmaktadýr. Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü koleksiyonundakihat levhalarý müstakil bir çalýþmaya konu teþkil edecek kadargeniþ ve zengindir. Bu zenginlik iki sergiye konu olmuþtur. Ancak,Atatürk Kitaplýðý’ndaki hat levhalarý koleksiyonu iki sergi ilesýnýrlandýrýlamayacak derecede çok olup önümüzdeki yayýn dönemindebu zenginliðin kültür ve sanatseverlerin hizmetine sunulmasýplanlanmaktadýr. Bu koleksiyonda pek çok hattatýn imzasýnarastlanmaktadýr. Kazasker Mustafa Ýzzet, Hamid Aytaç, Macid Aryal,Ýsmail Hakký Altunbezer bunlardan ilk akla gelenleridir.Vezir-i Azam Kemankeþ Mustafa Paþa'ya verilmiþ1049 H. tarihli mülknameberatý, Muallim Cevdet Fermanlar nr. 37Bir mecmua veya kitabýn yapraklarýnýn daðýlmadan ve sýrasý bozulmadanbir arada tutabilmek için yapýlan koruyucu kapaða “Cilt”denilmektedir. Türk-Ýslam kültüründe kitaba ve yazýya verilen deðereparalel olarak ciltçilik sanatý da zirve yapan sanatlarýn baþýndagelmektedir. Türkiye ve dünya kütüphanelerinde bu sanatýnzirve örnekleri arasýnda pek çok Türk-Ýslam cilt numuneleri bulunmaktadýr.Atatürk Kitaplýðý’nda da bunlardan pek çok numune bulunmaktadýr.Bunlar arasýnda 2 numaralý Kabe örtüsü kaplý yazmaKur’an, ahþap oyma gül desenli Ýstanbul Fotoðraf Albümü ile bu122
Hat sanatýnýn klasik eserlerinden "Mizanu'l-hat"Babür Þah'ýn Türkçe "Divan"ý.sanatýn günümüzdeki önemli ustalarýndan Gürcan Mavili tarafýndannumune olarak yapýlan ciltler öne çýkmaktadýr.Minyatür, el yazmasý kitaplarý süslemek için sulu boya ile yapýlanresimler hakkýnda kullanýlan bir tabirdir. Metni açýklamak amacýylakullanýlan Ýslam minyatür sanatýnda, kutsal yerlerin ayrýntýlý tasvirleriönemli yer tutmaktadýr. Esas olarak hac ibadetinin yerinegetirilmesi ile ilgili olarak geliþen bu gelenekte özellikleMekke ve civarlarýndaki kutsal mekânlar resimlenmiþtir.Bu geleneðin en güzel örneklerine Delailü’l-Hayratile diðer günlük dua ve zikir kitaplarýndarastlanmaktadýr. Atatürk Kitaplýðý’ndada, Osmanlý minyatür sanatýný zirveörnekleri arasýnda Delailü’l-Hayrat mecmualarýöne çýkmaktadýr. 2006 yýlýndasatýn alýnan Delailü’l-Hayrat mecmuasýndakiMekke ve Medine tasvirliminyatürler bu sahanýn en güzel örneklerininbaþýnda gelmektedir.Edebî eserlerin serlevhalarý ile fasýl baþlýklarýnda pek çok güzeltezhib örneklerine rastlamak mümkündür. Atatürk Kitaplýðý’ndakiBabür Þah’ýn Türkçe Divaný (Muallim Cevdet Yazmalarý K.332), SadiÞirazi’nin “Bostan”ý (Muallim Cevdet Yazmalarý K.161), Yusuf SinanGermiyeni’nin Hüsrev ve Þirin isimli eseri (Muallim Cevdet YazmalarýK.3) ile Ali b. Ebi Talib’in satýr altý Türkçe tercümeli “Mie kelime”si(Muallim Cevdet Yazmalarý K.53) bu örneklerden bazýlarýdýr.Hat tablolarý ve levhalarýnda da pek çok tezhib örneklerinerastlanmaktadýr. Yukarýda belirtildiðiüzere Atatürk Kitaplýðý’nda pek çok hat þaheseribulunmaktadýr. Bunlarýn bir kýsmý basitbir kýsmý ise nefis tezhiblidir. Bunlardan bazýlarýþunlardýr: Hamid Aytaç’ýn Celi-Talikhattý ile Osmanlý Padiþahý II. Selim’e aitbir beyti, Macid Aryal’in 1952 tarihli MuhakkakBesmele-i Þerifi ve KazaskerMustafa Ýzzet’in Celi Sülüs istifli lafza-icelal ve ehlibeyt kompozisyonu.Yazma kitaplarýn, hüsn-i hat murakkalarýnýnkenarlarýný boya ve yaldýzlýsüslemelerle tezyin etme iþine “Tezhib”denilmektedir. Tezhib ayný zamanda,hüsn-i hat ve cilt gibi diðereski kitapçýlýk sanatlarýmýzý tamamlayan,onlara ahenk ve güzellik kazandýran,bu sanatlarla birlikte kitaba nakýþve renk harmonisi katan bir Türk-Ýslamsanatýdýr.Tezhib sanatýnýn eser verdiði bir diðeralan ise padiþah tuðralarýdýr. Vezir-iAzam Kemankeþ Mustafa Paþa’ye verilmiþ1049H. tarihli mülkname beratýile “Kavanin ve nizamat mecmuasý”serlevhasýndaki tuðralar, Atatürk Kitaplýðý’ndakimüzehheb tuðralardan sadeceikisidir. Atatürk Kitaplýðý’nda bu iki örneðindýþýnda da pek müzehheb tuðra bulunmaktadýr.Tezhib sanatýnýn en güzel örnekleri arasýndaYukarýda anlatýlanlar ve iþaret edilen örneklerKur’an-ý Kerimlerin zahriye sayfalarýnýnayrý bir yeri vardýr. Atatürk Kitap-denizden bir katre misali olup AtatürkKitaplýðý’nda Türk-Ýslam sanatlarýnalýðýndaki yazma Kur’an-ý Kerimlerde Yaprak üzerine hat levha, Expo 2003 Japonya fuarýnda ait daha pek çok örnek bulunmaktadýr.Bunlar deðerli sanat tarihi araþtýr-de bu geleneðin izlerini sürmek ülkemiz kültürünü temsil etti.mümkündür. Bu nüshalar arasýndamacýlarýnýn ilgilerini ve elleri öpülesiBelediye Koleksiyonundaki B.4 numaralýnüsha ile Yazma Kur’an 57 numaralý nüsha öne çýkmaktadýr. Busanatkârlarýmýzýn himmetlerini beklemektedir.iki nüsha gerek zahriyelerindeki, sure baþlýklarýndaki ve ketebe kayýtlarýndakitezhibleri gerekse hizib güllerindeki tezhibleriyle göz * Atatürk Kitaplýðý Nadir Eserler Kütüphanecisikamaþtýrmaktadýr.123
ÝBB Atatürk KitaplýðýNadir Eser KoleksiyonlarýÝrfan DAÐDELEN *ÝBB Atatürk Kitaplýðý 2005 yýlýndan itibaren düzenli olarak nadir eser ve koleksiyonlarsatýn alýyor. Bugüne kadar toplam 5241 adet evrak, 1974 adet fotoðraf, 951 adetkartpostal, 612 adet Osmanlýca kitap, 365 adet yazma kitap, 339 adet nadir kitap, 241adet harita, 40 adet Albüm, 7 adet gravür, 4 adet dergi, 2 adet gazete ve 2 adet tablo,koleksiyon bünyesine katýldý.Nadir olan bu koleksiyonlardan dikkat çekici olanlarýndan birkaçýnýtanýtýrsak ÝBB Atatürk kütüphanesine kazandýrýlan eserlerinönemi açýða çýkmýþ olacaktýr.Pertevniyal Valide Sultan EvrakýPertevniyal Valide Sultan (1812-5 Þubat 1883) Osmanlý padiþahýAbdülaziz'in annesi ve II. Mahmut'un eþidir. Pertevniyal ValideSultan, Romen asýllýydý ve doðduðu zamanki ismiBesime'ydi. 1829 yýlýnda II. Mahmut'un eþi oldu. 10 yýllýkbir evlilikten sonra eþi vefat etti. 25 Haziran 1861 tarihindeSultan Abdülmecit'in vefatý üzerine oðluAbdülaziz tahta geçince Pertevniyal ValideSultan da Valide Sultan unvanýný aldý. Oðlununbütün saltanatý boyunca Valide Sultan kaldý. Hayýrhasenata çok önem verirdi. Pertevniyal Lisesi'nive Pertevniyal Valide Sultan Camii'ni yaptýrdý.Oðlu vefat edince Valide Sultanlýk dönemi bittiama 7 yýl daha yaþadý.5 Þubat 1883 tarihinde Dolmabahçe Sarayý'ndavefat etti. Ýstanbul'un Aksaray semtinde bulunankendisinin yaptýrmýþ olduðu Valide Sultan Camii'ndekiPertevniyal Sultan Türbesi'ne gömüldü.Hayýrseverliði ile ün yapmýþ olan Pertevniyal ValideSultan birçok vakýf kurarak yoksullara yardýmetmiþ ve cami, okul, kütüphane, çeþme, sebil gibihayýr kurumlarý inþa ettirmiþtir.Hayatý ve yaþadýðý döneme damgasýný vuran PertevniyalValide Sultan, "Mehd-i Ulya" imzasýný dakullanýldýðý 5.000'e yakýn evraký satýn alýnmýþtýr. Henüzdaha tasnifine baþlanmamýþ olan evrak üzerindeyaptýðýmýz sontaj çalýþmasýnda, Valide Sultan'ýnimzaladýðý mektuplar, akarlarýyla alakalý defterler,Haremeyn'e vakfedilen akarlar, Sultanýn yetiþmesive büyütülmesi ile ilgili sarayýn iç iþleriyle alakalý belgeler,kethüdasý makamýna yazýlmýþ evraklar, FatmaSultan'a ve haremdeki diðer kadýnlara ait masraf defterleriile Aksaray'da yaptýrmýþ olduðu cami, çeþmeve sebille alakalý evraklarýný muhtevidir.124
Ýlerleyen zamanlarda Valide Sultan evrakýyla alakalý külliyetli birdefter grubu satýn alýnmýþtýr. Toplam olarak 26 defterden oluþanbu gurupta Bendegan'ýn maaþ defteri, Valide Sultan'a ait 1878-1879 yýllarý arasýnda vuku'bulan tesliþmat ve masarýfat defteri, Ýcaredefteri (Mart 1895 - Aðustos 1909), Valide Sultan evkafý idaresievrak kayýt defteri, Hasan Bey'in idaresinde bulunan çiftlikat defteri,bazý kuyudat defteri, Aksaray'da inþa ettirdikleri cami içinharcama defteri, Tezkire ve muharrerat gibi defterleri muhtevidir.Söz konusu arþiv malzemeleri devlet ve millet hayatýný ilgilendirentarihi, sosyal ve kültürel mirasýmýzý muhtevi bilgiler içermektedir.Nadir Yazma EserlerAtatürk Kitaplýðý yazma eser koleksiyonlarý; Muallim M. Cevdet,Mecelle-i Umur-ý Belediye ve Türkiye Maarif Tarihi müellifi OsmanNuri Ergin, Cevdet Paþa gibi çok deðerli baðýþçýlarýmýzýn eserleriyleoluþmuþtur. Bu koleksiyona yeni satýn alýnanlar da eklenerekdinamik yapýsýný güngeçtikçe geniþletmekteve büyütmektedir.Mevcut çok kýymetli yazmalarýmýza son yýllarda yaklaþýk olarak365 adet daha eklenmiþtir. Bunlar arasýnda nefis tezhipli ve hatsanatýnýn en güzel örneklerinden olan Kur'an-ý Kerimler, Delailü'lhayratlar,Esmaü'l-hüsnalar da yer almaktadýr.Yakýn tarihimizle alakalý birçok yazma da koleksiyonumuza katýlmýþtýr.Kurtuluþ Savaþý notlarýný içeren defterler, Ermeni olaylarý,Atatürk'e yapýlan suikast raporu, Osmanlý - Yunan harbi, I. DünyaSavaþý Irak cephesi notlarý gibi.Edebiyat tarihimizle alakalý cönkler, münþeat mecmuasý, yazýþmasuretleri, þiir mecmuasý gibi eserler ile sarf ve nahiv ile ilgili birçokyazma yer almaktadýr.Ýlmihal, Akaid, Hadis, Ýslam Tarihi, Peygamberler Tarihi, Tasavvuf,Kelam gibi Ýslami ilimlerle alakalý yazma eserlerin yanýnda biyografi,silsilename ve þecereler satýn alýnmýþtýr.Nadir KartpostallarAtatürk Kitaplýðý koleksiyonunda geniþ bir kartpostal arþivi bulunmaktadýr.6626 adetten oluþan bu koleksiyon tamamý kataloglanmýþ,taranmýþ ve internet ortamýndan araþtýrmacýlarýn hizmetinesunulmuþtur.Son alýmlarla birlikte koleksiyonumuzda eksik kalan Ýstanbul'aait çok sayýda nadir kartpostal eklenmiþtir. Bunlar arasýnda Ýstanbulsilüetleri ve çarpýcý fotoðraflarý ile tanýnan ve son yýllardaçektiði fotoðraflarla sergiler düzenlenen Othmar'da bulunmaktadýr.Diðer bir koleksiyonda Ernest Mamboury'nin (1 Nisan 1878 - 23Eylül 1953) fotoðraf arþivinin satýn alýnmasýdýr. Ernest MambouryÝstanbul'un bilhassa Bizans eserleri hakkýndaki yayýnlarý vehazýrlamýþ olduðu Ýstanbul rehberleri ile ünlüdür. Ýstanbul'a1909 yýlýnda geldi ve bir daha buradan ayrýlamadý. Ýstanbul'dabýkmadan yorulmadan eski eserleri inceleyerek ve fotoðraflayarakgünümüze eþsiz bir koleksiyon býrakmýþtýr.Ýstanbul araþtýrmalarýnda görsel malzeme sýkýntýsý çeken araþtýrmacýlarýmýzýnilk baktýklarý yer olan kartpostal arþivimiz, dinamikyapýsýyla her geçen gün yeni eklenenlerle birlikte sayýsýný güngeçtikçe çoðaltmaktadýr.Nadir AlbümlerKitaplýk koleksiyonlarýnda albümler önemli bir yer tutmaktadýr.Bunlara ilave olarak alýnan yeni albümler arasýnda öneme haizolanlarý bulunmaktadýr. Ýstanbul ile alakalý olanlarýn yanýnda Türksiyasi hayatýna damgasýný vurmuþ ve 1960 ihtilaliyle YassýadaMahkemeleri ve duruþmalarý ile gündeme gelen Adnan Menderes'indeiçinde bulunduðu "Yassýada Duruþma Fotoðraflarý Albümleri"satýn alýnmýþtýr. Duruþma fotoðraflarý dava dava hazýrlanmýþolup meþhur Köpek davasý, 6-7 Eylül olaylarý, Bebek davasý, Zimmetdavasý, Deðirmen davasý gibi bölümlere ayrýlmaktadýr. Yaklaþýk600'e yakýn fotoðrafýn yer aldýðý bu koleksiyon yakýn siyasi tarihimizeýþýk tutacak fotoðraflarý içermektedir.125
126
Yabancý Dil Nadir KitaplarAtatürk Kitaplýðý sayýsý 27.000'leri bulan yabancý dil kitap koleksiyonuile Türkiye'nin en zengin kütüphanelerinden biridir. Son yýllardasatýn alýnan yabancý dil kitaplarda koleksiyonunu zenginleþtirmeyedevam etmektedir. Bunlar arasýnda çok nadir olan ve "DescrýptýonSuccýnte de la Collonne Hýstorýee de Constantýnople Dressee al'Honneur de l'Empereur Theodose le Juune-Claude Francoýs Menestrýer-GravürlerJerome Vallet" adýný taþýyan kitap 1702 Paris baskýsýdýr.34 sayfalýk kitapta þu anda olmayan ve bir rivayete göre Kýztaþý'ndabir rivayete göre Atpazarý'nda olan bir sütun üzerindekitasvirleri göstermektedir.Nadir diðer bir kitapta A. Thalasso'nun "Déri-Séadet ou Stamboul"adlý kitabýdýr. 18 ve 19. y.y. Ýstanbul sosyal yaþamýyla ilgili olan bueserde ünlü Saray ressamý Zonaro'nun çizmiþ olduðu eþsiz güzelliktekiresimler de yer almaktadýr.Ayrýca Ýstanbul araþtýrmalarýna kaynaklýk edecek yüzlerce eserikoleksiyonumuza katmýþ bulunmaktayýz.Bir rivayete göre Kýztaþý diðer bir rivayete göre Atpazarý'nda olan birsütun üzerindeki kabartmalarOsmanlýca KitaplarAtatürk Kitaplýðý koleksiyonlarýnda mevcut olan 22.000 adet Osmanlýcamatbu kitap bulunmaktadýr. Bu geniþlikteki bir koleksiyonunkütüphanemizde mevcut olmayan kitaplarýný tamamlamakve alanýnda belkide bir ilki gerçekleþtirmekidealiyle tamamlamayoluna gidilmiþtir.Bu gayretler neticesinde1000'e yakýn Osmanlýcamatbu kitapalýnmýþtýr. Bu proje tamamlandýðýndaTürkiye'deve dünyada Osmanlýcamatbu' kitaplarýtam bir koleksiyonunolmasýyla bir ilk olmaözelliðini de kazanmýþolacaktýr.Siyer-i Veysi adlý kitabýn cildiA. Thalasso'nun anlatýmý Saray Ressamý Zonaro'nun çizimiyle Dersaadetkitabýndan bazý sayfalar* Atatürk Kitaplýðý NadirEserler Kütüphanecisi127
Kitaplarýn ReviriRestorasyon AtölyesiNergis ULU *“Bu Kitap Adam Olur mu?”, “Bu Gazete Kurtulur mu?”, “Bu Fermaný OnarmakMümkün mü?”, “Bu Harita Düzelir mi?”, “Kaðýt Çok Yýpranmýþ Ama?” sorularýnýnmuhatabýdýr kaðýt restoratörleri… Atatürk Kitaplýðý restoratörleri de dünyanýn en zenginarþivi için bu sorularýn yanýtý oluyorlar ve bir doktor edasýyla hummalý bir çalýþmayürütüyorlar. Yüzyýllarý bize kazandýran ustalara “Ellerinize Saðlýk!” diyoruz…Dünya çapýnda çok zengin bir arþivi bünyesinden barýndýranAtatürk Kitaplýðý’nýn Restorasyon Atölyesi’nin kuruluþunu vefaaliyetlerini kaðýt restoratörü Nergis Ulu’dan anlatmasýný ricaettik. Ulu’nun cümleleriyle kitaplýðýn reviri atölye, doktorlarý vetedavi yöntemleri…“Kütüphane ve arþiv koleksiyonlarýn temel unsuru olan kaðýt;fiziksel, kimyasal, biyolojik etkenlerin dýþýnda hatalý kullaným,yanlýþ depolama, doðal afetler vs. sebeplerle birlikte zamanaþýmýna da uðrayarak tahribata uðramaktadýr.Ülkemizde Osmanlý’dan kalma zengin bir kaðýt arþivi olmasýnaraðmen; öncelikli olarak kitaplarýn dýþ görüntüsü daha mýönemliydi? Nedeni bilinmez ama fazla önem verilerek, kütüphaneve arþivlerin hemen hemen hepsinde bir cilt atölyesioluþturulmuþ, kaðýdýn saðlýðýný koruma bilinci zamanla oluþarakbu konuya yönelik çalýþmalara daha sonralarý baþlanmýþve günümüzde kaðýt restorasyonu ve konservasyonu atölyesiher arþiv ve kütüphane de neredeyse zorunlu hale gelmiþtir.Atatürk Kitaplýðý’nda da baþlangýçta bir birim olarak düþünülmeyenkaðýt restorasyonu çalýþmalarýna 1990 yýlýnda baþlanmýþtýr.Bu yýllarda kütüphanenin orta katýnda bulunan bir bölümde(bugün Teknik Hizmetler Bölümü) ve Cilt Atölyesi’ninbir bölümünde yapýlan çalýþmalar yeterli olmayan teknik donanýmve sýnýrlý malzemeyle üç personel tarafýndan yapýlmaktaydý.Geçen yýllarda Kaðýt Restorasyonu çalýþmalarýnýn yetersiz olduðudüþünülerek kütüphanenin alt katýnda Cilt Atölyesi’nin128
karþýsýnda bulunan Yemekhane Bölümü iptal edilmiþ ve diðer bölümlerdeçalýþan personel buraya nakledilmiþtir. Restorasyon faaliyetiburada devam ederken, 1995 yýlýnda deðiþen yerel yönetimlebirlikte atölyenin geliþmesi yönünde çalýþmalar hýzlanmýþdört yeni personel iþe alýnmýþ; kaðýt restorasyonuna uygun olanmalzeme ve araç-gereç yurt dýþýndan ithal edilmiþtir.Kitaplýk koleksiyonumuza kýsaca deðinirsek; 10.000’e yakýn harita,kartpostal, gravür, albüm, atlas, hat, ferman ve berat; ayrýca 4.500civarýnda yazma eser bulunmaktadýr. Bunun yanýnda Atatürk Kitaplýðý26.000 cildi aþan gazete ve dergi koleksiyonuyla Türkiye’ninsayýlý kütüphanelerinden birisidir.Kitaplýðýmýz koleksiyonunun büyük bölümünü oluþturan, süreklikullanýmda olan ve gerek ebatlarýnýn büyüklüðü gerekse kaðýdýnkalitesizliðinden kaynaklanan sebeplerle gazete ve dergiler diðerarþiv materyallerine göre daha fazla yýpranmaktadýr.Mayýs 2007 itibariyle, 1995 yýlýndan beri hizmet veren Atatürk Kitaplýðý KaðýtRestorasyonu Atölyesi’nin bugüne kadar 12 yýllýk süreçte restore ettikleri materyalve çalýþmanýn istatistiði aþaðýdadýr.Eski Türkçe Gazete Restorasyonu, 186.327 sayfaEski Türkçe Dergi Restorasyonu, 34.329 sayfaYazma Eser Restorasyonu, 8774 yaprakTaþbaský Kitap Restorasyonu, 5303 sayfaKuran-Kerim Restorasyonu, 601 sayfaMatbu Kitap Restorasyonu, 25.229 sayfaFerman ve Berat Restorasyonu, 62 adetPlan Restorasyonu, 939 adetGravür Restorasyonu, 86 adetAhþap ve Kaðýt Hat Restorasyonu, 206 adetEvrak Restorasyonu, 970 adetHarita Restorasyonu, 1950 adetYazma Kitap Temizliði, 171 adetTürkçe Gazete Restorasyonu, 2492 sayfaFotoðraf Restorasyonu, 16 adetAlbüm Restorasyonu , 41 sayfaYabancý Dil Gazete Restorasyonu, 2135 sayfaDefter (Nüfus kayýt, gelen-giden evrak vs.) , 894 sayfaGenel Toplam270.525 sayfa / adetEn yaygýn olan gazete restorasyonu tekniði “Sandviç Tekniði” denilen,gazetenin orijinal kaðýdýna uygun nitelikli, yazýlarýn okunmasýnaengel olmayacak þekilde alt ve üst yüzeyine kaðýt geçirilmesitekniðidir. Bizim de baþlangýçta Hutbak Kaðýdý (bir çeþit pelürkaðýdý) ile yaptýðýmýz gazete restorasyonu hem fazla zaman almasýhem de yeterli saðlamlýkta olmamasý sebebiyle bu tekniðe uygunrestorasyon çalýþmalarý hususunda araþtýrmalar yapýlmayabaþlanmýþtýr.Araþtýrmalarýn sonucunda dünyada hemen hemen bütün arþiv vekütüphanelerde kullanýlan “Lamination Machine” Türkiye’de ilkdefa Atatürk Kitaplýðý Kaðýt Restorasyonu Atölyesi’ne 1997 yýlýndaÝstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> tarafýndan satýn alýnmýþ ve o tarihtenitibaren kullanýlmaya baþlanmýþtýr.Makinenin kýsaca iþleyiþine deðinirsek; bu makinede kullanýlankaðýt yalnýzca makine için özel üretilmiþ olup, iç tarafý ýsýyla yapýþmaözelliðinde dýþ tarafý mat görünümlü Japon kaðýdýdýr. Kaðýt istenilenölçülere göre özel üretilmekte olup, gazetenin ebatlarýnauygun olan ve tercih ettiðimiz ölçü 200x70 cm.’dir. Makinenin üstve alt kýsmýnda bulunan demir aparatlara laminasyon kaðýdý yerleþtirilirve makine yeterli ýsýya ulaþtýktan sonra makinenin ortayüzeyinde bulunan tezgaha temizlenmiþ, asidinden arýndýrýlmýþ,Yeniden ciltlenmiþ eserlerin cilt fazlalýklarýnýn traþlandýðý kesim aþamasý.129
gazete sayfasý yerleþtirilir, rulolarýn iç tarafýnda bulunan yapýþkanyüzey ýsýyla gazetenin alt ve üst yüzüne yapýþarak makinenin arkasýndabulunan iki merdanenin arasýndan geçerek alt ve üst yüzeyikaplanmýþ olur. Pelür kaðýdý ve iptidai þartlarda yapýlan gazeterestorasyonu o günlerde 20 - 30 sayfa arasý iken bugün laminasyonmakinesiyle bu rakam 1500 - 2000 sayfayý bulmaktadýr.Teknolojik geliþmelerin yanýnda atölye personelinin bilgi ve becerisiniartýrmak, ayrýca kütüphanede doðru arþivleme ve konservasyonyöntemlerini uygulamak amacýyla Ekim 1999 - Þubat 2000tarihinde Uzman Restoratör Saadet Gazi’den danýþmanlýk ve eðitmenlikhizmeti alýnmýþ ve bu eðitim süresi sonunda Türkiye’de ilkdefa olarak “Hayata Yeniden Merhaba” isimli Kaðýt Restorasyonusergisi açýlmýþtýr. Sergide eðitim ve danýþmanlýk süresince restoreedilen belgelerin restorasyon aþamalarý fotoðraflarýyla ve orijinalhalleriyle sergilenmiþtir. Sergi ilk olmasý sebebiyle büyük ilgi toplamýþtýr.Atölye personeli konularýyla ilgili yazýlmýþ ve basýlmýþ kitap, makalevb.’ni sürekli olarak izlemekte ve bir arþiv oluþturmaktadýr.2004 yýlýnda Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nde yapýlanbir takým konservasyon çalýþmalarý önce atölye personeli tarafýndanbasýndan takip edilmiþtir. Buna müteakip zamanda personelKonya’da bulunan Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Mevlana MüzesiÝhtisas Kütüphanesi, Yusuf Aða Yazma Eserler Kütüphanesi veKoyunoðlu Müzesi ve Yazma Eserler Kütüphanesi’ni ziyaret etmiþve yazma eserlerin konservasyon çalýþmalarýný yerinde görerekincelemelerde bulunmuþlardýr.Atölye personeli tarafýndan restore edilecek eserlerin seçimi, kitaplýðýnbilgi-iþlem, süreli yayýnlar, Ýstanbul kitaplýðý ve depo birimsorumlularýyla birlikte yapýlmaktadýr.Kaðýt Restorasyon Atölyesi’nde, sarf malzeme olarak her türlü kaðýtmateryalin restore edilmesine ve kaðýdýn orijinalliðine uygunrenkte, ebatta ve kalýnlýkta Japon Kaðýdý ve geri dönüþümlü doðalyapýþtýrýcýlar kullanýlmaktadýr. Bunun yanýnda bir takým küçük elaletleri ve araç-gereç, kimyasallar ve solventlerin yanýnda; ayrýcaatölye personeli kaðýdýn saðlýklý þekilde korunmasý ve saklanmasýnayönelik malzeme ve araç-gereci depoda kullanmaktadýr. Gereklimalzemeler atölye personeli tarafýndan tespit edilmekte vetalepler Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Satýn Alma Müdürlüðü’ne bildirilerekmalzemeler ihale yöntemi ile satýn alýnmaktadýr.Ýnanýyoruz ki; Atatürk Kitaplýðý Kaðýt Restorasyonu Atölyesi önümüzdekiyýllarda da yýpranmýþ ve yýpranmakta olan kaðýt materyallerihayata yeniden döndürecek ve gelecek nesillerin bu eserlerdenfaydalanmasýna yardýmcý olacaktýr.”* Kaðýt Restoratörü; Atatürk Kitaplýðý130
131
Ýrfan DAÐDELEN *Coðrafi mekanlarýn hafýza kayýtlarý olarak nitelenebilen haritalar, deðiþen dünyanýn tanýðý olarak önemli iþlevlergörüyor. ÝBB Atatürk Kitaplýðý Harita Koleksiyonu kullaným yoðunluðu ve büyüklüðü açýsýndan Türkiye’deen geniþ harita arþivi olma özelliðini taþýyor. 10.000’e yakýn haritadan oluþan ve büyük çoðunluðu elleçizilen bu haritalar Ýstanbul’un tarihsel topografyasýnýn nasýl deðiþtiðini gözler önüne seriyor.132
Atatürk Kitaplýðý’nda bulunan harita koleksiyonu, kullaným yoðunluðuve büyüklüðü açýsýndan Türkiye’deki kütüphaneler arasýndaönemli bir yere sahiptir. Kitaplýðýn Harita Koleksiyonu’nda 10.000’eyakýn harita bulunmaktadýr. Bugüne kadar 4 cilt olarak yayýnlananHaritalar Kataloðu’nda 6812 harita tanýtýlmýþtýr.Haritalar açýsýndan zengin bir arþive sahip olan Atatürk Kitaplýðý’ndahazýrlanan kataloglar sayesinde araþtýrmacýlar, þehir planlamacýlarýve mimarlar yaptýklarý iþin mahiyetine göre koleksiyonumuzdanönemli ölçüde yararlanmaktadýrlar. Son yýllarda gerekBüyükþehir Belediye Baþkanlýðý, gerekse ilçe belediyeleri tarafýndanyapýlan imar planlarýnýn hazýrlanmasý, þehir planlarýnýn yapýlmasý,restorasyon faaliyetlerinin yürütülmesinde kütüphanemizharita koleksiyonunun da kaynak olarak ele alýnmakta olmasý, yayýmlanacakeserlerin önemini bir kat daha artýrmaktadýr.Bu iþin bilincinde olan müdürlüðümüz kataloglarýn yayýmlanmasýnýnyanýnda eski haritalarýn zarar görmemesi için digital ortamaaktarýlmasýna hýz vermiþ ve koleksiyonun üçte ikisi bilgisayar ortamýnaaktarýlmýþtýr.Araþtýrmacýlar ve konu uzmanlarýnýn yoðun istekleri doðrultusundabu haritalarýn týpkýbasýmý gündeme gelmiþ ve ilk olarak Beyoðlu’nunSultan Abdülaziz Dönemi ilk kadastral planlarý “Cadastre DeLa Ville De Constantinople - VI. Cercle Municipal” adýnda Türkçe -Fransýzca olarak yayýnlanmýþtýr.1839 yýlýnda Tanzimat Fermaný ile ilan edilen ve idari sistemde yenidüzenlemelerle baþladýðý kabul edilen XIX. yüzyýl modernleþmesürecinin önemli kurumlarýndan biri olan VI. Daire <strong>Belediyesi</strong>’nin, ilkolarak kurulduðu 1857 senesi ile belediyeler kanunun çýkýþý olan veCadastre de la Ville de Constantinople’ýn kapaðý ve iç sayfalarýndan biri.133
Beyoðlu’na ait genel planbu kurumun ayrýcalýklý statüsünün sonu olarak kabul edilen 1876yýlýna kadar geçen süreçte sürekli olarak üzerinde çalýþtýðý konulardanbiri bölgenin oldukça detaylý kadastral planýnýn hazýrlanmasýdýr.Bu kurum yirmi seneye yakýn bir süre içinde önce kendi bünyesindeoluþturduðu, daha sonra da merkezi bir kimlik kazanacakolan teknik bürosu ile Karaköy’den Taksim meydanýna kadar olanbölgenin ilk detaylý kadastral çalýþmasýný gerçekleþtirmiþtir.Sultan Abdülaziz döneminde VI. Daire <strong>Belediyesi</strong>’ndeki deðiþiklikleride içeren son aþamasýný 1876 yýlýna kadar sürdürmüþ olduðuanlaþýlan kadastral planlarýný izleyebildiðimiz ve “Cadastre de laVille de Constantinople - VI. Cercle Municipal” adlý atlasýn kütüphanemizdebulunan dört cildinin yanýnda koleksiyonumuzda olmayandiðer ciltlerinin yoðun çalýþmalarýmýza raðmen maalesefulaþamadýðýmýz bu çalýþma, Beyoðlu’nun günümüzde de kýsmenvarlýðýný sürdüren mimari ve kentsel dokusunu ve önceki durumunubizlere aktarýyor olmasýndan dolayý oldukça eski ve önemlibir kaynak olarak tanýmlanmaktadýr.Beyoðlu bölgesinin kentsel ve mimari dokusu konusundaki çalýþmalaraönemli bir kaynak oluþturan bu kadastral planlar, VI. Daire<strong>Belediyesi</strong>’nin sýnýrlarý içinde bulunan alaný belli bölgelere ayýrmaksuretiyle oluþturulan ciltlerde bulunmaktadýrlar. Bu ciltlerin ilksayfalarýnda kadastrosu yapýlan alanýn 1:2000 genel planý bulunmaktadýr.Bu plan üzerinde oluþturulan kadraj üzerinde enlem veboylamlar belirtilmiþtir, ayrýca binalar, yapý malzemelerine göre(kârgir, ahþap), bahçeler ve boþ alanlarda farklý renklerde olmaküzere boyalýdýr, sokak, cadde ve çýkmazlarýn da isimleri bu planlardabulunmaktadýr. Oldukça detaylý bu ilk genel plandan sonra,1:200 ölçekli paftalar gelmektedir. Bu planlarda ise her parseldebulunan binanýn yapý malzemesi, bahçesi veya boþ alanlar farklýrenklerde boyanarak belirlenmiþ ayrýca sokak-cadde-çýkmaz isimlerive bu yollar üzerindeki ölçüm röperleri gösterilmektedir.Bunlarla beraber, parsellerin kenar uzunluklarý, yapýlarýn plan düzlemindekiboyutlarý, parsellerin koordinatlarý, bina ve bahçelerinalan ölçümleri de bulunmaktadýr.Tüp geçit projesi, adý mail olarak gelecek tekrar134
Bu yayýnlarýmýz XXII. Uluslararasý Mimarlar Kongresi’nde yoðun birilgiyle karþýlanmýþ ve bu yöndeki yayýnlara hýz verilmesi gerekliliðivurgulanmýþtýr. Bu kapsamda Ýstanbul - Rumeli Ciheti “Sarýyer,Ýstinye, Arnavutköy, Bebek, Tarabya, Beþiktaþ, Kâðýthane” haritalarýbasýlmýþtýr.Ayný ciddiyetle ve üzerine aldýðý sorumlulukla bu tür yayýnlara biryenisi daha eklenmiþ ve “Alman Mavileri - 1913 - 1914 I. DünyaSavaþý Öncesi Ýstanbul Haritalarý” adý ile 3 cilt olarak yayýnlanmýþtýr.“Alman Mavileri” diye ün yapmýþ olan bu haritalar 1914 I. Dünyasavaþý öncesi Almanlarýn “Deutsch Syindikat für Staebaliche Arbeiten”adlý þirketi tarafýndan yapýlmýþ tüm suriçi Ýstanbul’ununyanýnda Eyüpsultan, Beyoðlu, Beþiktaþ, Kadýköy, Üsküdar gibi yerleþimmerkezlerini de içermektedir. Bu haritalar hakkýnda kýsacamalumat vermek gerekirse:Ýstanbul’un kent planlamasýna temel oluþturacak harita alýmý içinilk adým Ýstanbul Þehremaneti’nce, Halil Edhem Bey’in (ELDEM)þehreminliði döneminde (20 Temmuz 1909 - 6 Ocak 1910) atýlmýþtýr.Bu haritalarýn oluþturulmasý için gereken “Nirengi sistemi kurmaiþi” Fransýz Topoðrafya Cemiyeti’ne ihale edilmiþtir. Fransýzplancýlar Galata Kulesi merkezli bir nirengi sistemi kurarak, ölçümlerini1911 yýlýnda tamamlamýþlardýr. Nirengiye dayanan harita almaiþi 1913 yýlýnda “Deutsch Syindikat für Staebaliche Arbeiten”firmasýna ihale edilmiþtir. Bu firmanýn ölçümlerinden elde edilenbilgiler Almanya’ya gönderilerek çizimleri Almanya’da gerçekleþtirilmiþtir.Daha sonra Türkiye’ye geldikten sonra Osmanlýca kopyalarýyapýlmýþtýr.Her paftasý 66x100 cm. boyutunda, renkli, 1/1000 ve 1/500 ölçekliolarak hazýrlanan bu haritalarda mahalle veya semt adlarý, sokakve cadde, yapý adlarý, saraylar, elçilik binalarý, karakol, itfaiye, belediyevb. resmi binalar; cami, tekke, medrese, mezarlýk, hazire, türbe,kilise, sinagog vb. dini yapýlar; kule, duvar, sur, kýþla, jandarmakarakolu, tersane, atölye, levazým deposu vb. askeri yapýlar; hastahane,iskele, demiryolu, gar, istasyon türü kamu yapýlarý; adlarý ve135
gabarileriyle gösterilmiþtir. Semt, mahalle, cadde,sokak ve bina isimleri Türkçe isimlerin Fransýzcatelaffuz ediliþ þekliyle yazýlmýþtýr. Örneðin“cami” yerine “djami”, “çýkmaz sokak” yerine“tchikmaz sokak” yazýlmasý gibi. Adý geçen buyapýlar özellikle 1/500 ölçekli haritalarda plandüzleminde tüm dýþ konturlarýnýn ölçüleriylegösterilmesine karþýn; yapý malzemesinin cinsibelirtilmemiþtir.Alman Mavileri’nde ada ve parsel bilgileri iþlenmemiþ,birkaç istisna dýþýnda hamamlar ve konutlarçizilmemiþtir. Konutlar ada etrafýnda dönenyaklaþýk 0,5 cm. kalýnlýðýnda gri bir gölgeile gösterilmiþtir. 1/1000 ve 1/500 ölçekli, tekyapý ölçeðine kadar inen haritalar 1913-1914’te çizilmesine karþýn, 1/2000 ölçekli haritalardaha ziyade rehber nitelikli haritalar oluphangi paftanýn hangi bölgeye ait olduðunu göstermek amacýylayapýlmýþ ve 1918 - 1921 yýllarý arasýnda çizilmiþtirBu haritalarý teknik açýdan incelediðimizde:- Dikdörtgensel koordinat þebekesi Galata Kulesi’nin merkez koordinatlarýtarafýmýzdan bilinmemekle birlikte kuzey ve batý yönündeele alýnmýþtýr. Koordinatlarýn gösterici rakamlarý þebekenin kenarýndayazýlmýþtýr. 100 m.’ye 100 m.’lik simetrik kareler ve 10000m2’lik ayný alanlar halinde oluþturulmuþ koordinat þebekesininyardýmý sayesinde plan üzerindeki bütün uzaklýklar ve alanlar ölçülebilirve hesaplanabilir. Kuzeye doðru yönlenmiþ olan þebekeaþaðýdan yukarýya doðru bir çizgi halinde güney-kuzey yönündeolup, saðdan sola doðru olanlar ise doðu-batý yönündedir.- Önemli yükseklik kotlarý: Kotlar santimetre cinsinden Haliç seviyesindenverilmiþtir.- Eþ yükselti eðrileri: Haliç su seviyesinin 2’þer metre üzerinden verilmiþolan yükseltiler mahalleye göre yazýlmýþtýr. 10, 20, 30, 40m.’lik eðriler diðerlerine göre daha büyük gösterilmiþtir.- Kesin iþaretlerin eþitleþtirilmesi (Yükseklikler milimetre cinsindenHaliç seviyesinden verilmiþtir.) Ýþaretler (röperler) yatay olarakyerleþtirilmiþ olup, sivil ve anýt eserlerin duvarlarýna ya da kaldýrýmlarýndöþeme taþýna ve geniþ merdivenlere iþlenmiþtir.- 1/1000 ölçekli haritalar þehrin genel planýnýnnumaralandýrýlmasý ve açýlýmý.- 1/500 ölçekli haritalar þehrin genel planýnýnnumaralandýrýlmasý ve açýlýmýný göstermektedir.1925 yýlýnda Harita ve Kadastro Genel Müdürlüðü’nünkurulmasýyla Ýstanbul’un kadastralharitalarý yapýlmaya baþlanýldýðýnda“Alman Mavileri” altlýk olarak kullanýlmýþtýr.Ýstanbul ve bilad-ý selase (Suriçi ve Eyüp, Galata,Üsküdar), Beþiktaþ, Haliç ve çevresinidetaylý bir þekilde gösteren bu haritalarýnlejandý mevcuttur. Alman Mavileri’nin Osmanlýcaharfleriyle yazýlmýþ paftalarý da dahasonraki yýllarda yapýlmaya baþlanmýþ, budurum 1926 yýlýna kadar devam etmiþtir.Almanya’da çizilen ve “Alman Mavileri” adýyla anýlan bu haritalaraneden bu adýn verildiði bilinmemekle birlikte; havuz, dere, gölve deniz gibi su öðelerinin bu haritalarda mavi renkle gösterilmesindendolayý haritalarýn bu isimle anýlmasý bir tahminden öteyegitmemektedir.Arþivimizde araþtýrmacýlarýmýz tarafýndan en sýk kullanýlan bu haritalar,3 cilt olarak tasarlanmýþtýr. 1. ciltte Üsküdar, Kadýköy, Beþiktaþ’ýnbir kýsmý yer almaktadýr. 2. ciltte Beyoðlu, Eminönü veFatih’in çok az bir bölümü yer almaktadýr. 3. ciltte ise Fatih, Eyüpsultanbölgelerini kapsamaktadýr. Planlarda aranýlan yerleri rahatbulabilmek için kitabýn baþýna bir anahtar pafta konulmuþtur. Ayrýcacilt ve pafta numaralarýnýn yer aldýðý yaklaþýk 14.000 adetsemt, cadde, sokak ve bina dizini yer almaktadýr.Alman Mavilerini yoðun olarak kullanan mimarlar, þehir plancýlarý,avukatlar, tarihçiler ve diðer araþtýrmacýlar için bu kitap büyük bireksiklik giderilmiþ olacaktýr.Harita koleksiyonumuzda ayrýca Ýstanbul’un en eski haritalarý yeralmaktadýr. XIV. yy.’dan baþlayarak XX. yüzyýlýn baþlarýna kadarÝstanbul genel görünümünü yansýtmasý bakýmýndan da önemehaizdir.Yangýn haritalarýmýz Ýstanbul topografyasýnýizleme ve geliþimini tespit etmebakýmýndan eþsiz bir koleksiyondur.XIX. ve XX. yüzyýllarda Ýstanbul’un baþýnabir bela gibi çöreklenen Ýstanbulyangýnlarý kentin þehircilik anlamýndayapýsýný yok ettiði gibi kültürel birikimide kül etmiþtir. Muntazam bir suretteyapýlan yangýn haritalarý yangýn öncesive sonraki deðiþimleri tespit etmek veþehir planlarýndaki uygulamalara yardýmcýolmasý son zamanlarda en çokbaþvurulan kaynaklar arasýnda yerinialmýþtýr. Haritalar üzerindeki kotlamalarlabirlikte maalesef elimizde olmayanyangýn haritalarýna iþlenmiþ vemuhteþem deðerde bir kaynak oluþturmuþtur.Haritalarýn görsellikleri dekayda deðer bir ayrýntýdýr. Harita adlarý136
Ýstanbul - Feuille No J 8 1913 - 1914, Alman Mavisi Harita No, 2662güzel bir hatla yazýlmýþ ve harita üzerindeki iþaretler el yapýmý haritalarýnen güzel örneklerini bize sunmaktadýr.Ýstanbul imarý için yapýlan kimi planlarda koleksiyonumuzun deðeriniortaya koyma bakýmýndan önemlidir. Bunlardan bir iki örnekverecek olursak bu konuyu daha iyi aydýnlatmýþ oluruz.Bunlardan birincisi G.D’Ostoya’nýn haritasýdýr. Bu harita Büyük Beyoðluyangýnýndan [5 Haziran 1870] önce hazýrlanmasý önemini birkat daha artýrmaktadýr. 1858-1860 yýllarý arasýnda hazýrlanmýþ olanbu harita “lan Général de Galata, Péra, Pancalti” adý ile anýlmaktadýr.Galata’dan Taksim’e Azapkapý’dan Dolmabahçe’ye kadar uzanangeniþ bir yelpazede tam bir Beyoðlu haritasý görünümü vermektedir.Haritanýn 1/2.000’lik büyük ölçekli bir harita olmasý ayrýntýlarýen iyi þekliyle ortaya koymaktadýr. Haritada bölgenin mimariözelliklerini tespit etmek mümkün olmaktadýr. Kâgir ve ahþapyapýlaþmanýn yoðun olduðu bölgeler gösterilmekte ve bu yapýlanmahangi yelpazede daðýlým göstermekte olduðunu tespit etmekmümkündür.Günümüzde varlýðýný koruyan ve ayný zamanda yok olan birçokyapýnýn yeri yapý adlarýyla harita üzerinde yer almaktadýr. GalataKulesi, Yeni Camii, Bedesten, Zincirli Han, Kurþunlu Han, HavyarHan, Halil Paþa Haný, Arap Cami, Yeraltý Camii, St. Pierre Kilisesi, St.Benoit, Ermeni Kilisesi [Surp Grigor Lusavoriç Kilisesi], Ýngiliz konsoloslukbürosu, Fransýz telgrafhanesi, kýyýdaki gümrük binalarý,çoðunlukla saray adýyla bütünleþtirilen elçilik binalarý; Mevlevihane’denTaksim’e doðru sýrasýyla Ýsveç Sarayý, Rus Sarayý, AvusturyaSarayý, Fransýz Sarayý, Hollanda Sarayý’dýr.Yeþil alanlar ve mezarlýklar ayrýntýlarýyla gösterilmiþtir. Bu babdaGalata Mevlevihane’si geniþ bir külliye içersinde yeþillikler ve ahþapyapýlarýyla haritada yerini almýþtýr.Bölgenin bundan sonra daha detaylý planlarý yapýlmýþ ve sigortaharitalarý da dediðimiz ve Joseph Pervititch’in çizmiþ olduðu haritalarýnyanýnda Beyoðlu ciheti haritalarý ve Suat Nirven’in çizmiþolduðu planlar ile istikamet, ifraz, istimlak haritalarýyla da Beyoðlusokak sokak çizilmiþtir.Ýkinci olarak kesin tarihi ve kimin zamanýnda yapýldýðý bilinmemeklebirlikte Sultan Abdülmecit veyahut II. Abdülhamit dönemindeyapýlmýþ olabileceði kaynaklarda gösterilen bu proje, mühendisS. Préault tarafýndan “Avant - Projet D’un Pont-Tunne Ýmmerge,brevete par le Gouvernement Ýmperial Ottoman: Traversantle Bosphore entre Constantinople et Scutari pour le roccordementdes voier ferres d’Europe a celles D’Asie” adýyla anýlan veAvrupa ile Asya demiryollarýný birbirine baðlayacak bir projedir.Koleksiyonumuzda yer alan diðer bir harita gurubu Erkan-ý Harbiye-iUmumiye’nin çizmiþ olduðu haritalardýr. Bu haritalarda belirlenenbölgeler pafta pafta yer almakta vilayet, kaza, bucak veköyler gösterilmektedir. Bunun yanýnda dereler, yaylalar gibi doðalalanlarýn yanýnda mandýra ve çiftlik gibi önemli sayýlabilecekyerler gösterilmektedir ki bunlarda yerel tarih çalýþmalarýnda veyer tespitlerinde sýkça kullanýlmaktadýr.Arþivimizin bu derece zengin olmasýnýn üzerimize yüklediði misyonve sorumluluk gereði koleksiyonumuzun eksikliklerini gidermekve Ýstanbul üzerine yapýlmýþ haritalarý toplamak amacýyla2005 yýlýndan itibaren nadir harita alýmlarýyla birlikte arþivimizTürkiye’nin en geniþ tarihî harita arþivi olma özelliðini de kazanmýþtýr.Tasnif çalýþmalarý tam anlamýyla bittiðinde Ýstanbul’un tarihseltopografyasýnýn nasýl deðiþtiðini görmek tam manasýylamümkün olacaktýr.* Atatürk Kitaplýðý Nadir Eserler Kütüphanecisi137
Fadime GELEÞ *Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü’nün koleksiyonlarýnda bulunan hazineleriçerisinde kent kültürüne ait geleneksel “Eyüp Oyuncaklarý”, tarihin aðzý var dili yok tanýklarý olan kuklalarkültürel araþtýrmalara kaynak oluþturan nadir örnekler içermesi açýsýndan büyük önem taþýyor.138
139
Bir Klasiktir Eyüp OyuncaklarýArabaOyun, çocuk kültürünün en önemli alaný, oyuncak ise bu kültürünen önemli aracýdýr. Oyuncaðýn eskilere dayandýðýný tarih içinde gözlemlemekteyiz.Pompei, Sus, Lalaþ antik kent kazý buluntularý arasýnda,toprak malzemeden yapýlmýþ minyatür ev eþyalarý, hayvancýklar,arabalar, askerler gibi oyuncaklar bunu kanýtlamaktadýr.Yunanistan’da kollarý, bacaklarý hareket edebilen bebekler ve ilkoyuncak toplar, önceleri kilden yapýlmýþ, sonralarý ise saz malzemekullanýlmýþtýr. Yine eski Çin’de çocuklar demir bilyelerle oynarken,daha sonra Almanya, Hollanda, Ýngiltere ve ABD’ de akik, taþ,mermer, kil ve renkli camdan bilyeler üretilmeye baþlanmýþtýr. Ortaçaðda,at baþý takýlmýþ sopalar çocuklarýn gözde oyuncaðý iken,zamanla dört tekerlek ve eðerin eklenmesi ile oyuncak atlar geliþtirilmiþtir.Ülkemizde ise, Osmanlýlar döneminde Ýstanbul’da Eyüp semtioyuncak üretim merkezi olmuþ, oyuncaklar da “Eyüp Oyuncaklarý”olarak isimlendirilmiþlerdir. Bu isim, bir özele indirgeme ve yöresellikçaðrýþýmý yapmakla birlikte, geleneksel oyuncakçýlýðýmýzýnüretimi, satýþý tüm Ýstanbul ve Anadolu için bu merkezden yapýlmýþtýr.Eyüp Sultan Türbesine giden Ýskele caddesi üzerinde“Oyuncakçý Çýkmazý” denilen sokakta karþýlýklý iki sýra dükkanlardayüzyýllarca oyuncak üretilmiþ ve satýlmýþtýr.Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde 17.yy’ýn ilk yarýsýnda 100dükkan ve 105 nefer olarak “Oyuncakçý Esnafý” belirtmiþtir.Diðer kaynaklarda da buradaki oyuncak üretimiiçin 18. yy. tarihlendirmesi yapýlmakla birlikte, daha17. yy. baþlarýnda 100 oyuncakçý dükkaný olmasý,üretimin tarihleme açýsýndan daha eskiye dayandýðýnýdüþündürmektedir.Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong>, Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðü’nünkoleksiyonlarýnda bulunan, kent kültürüne ait geleneksel“Eyüp Oyuncaklarý”, oyun ve oyuncak üzerine yapýlançalýþmalara kaynak oluþturan nadir örnekler içermesi açýsýndanbüyük önem taþýmaktadýrlar.Eyüp’te üretilen oyuncaklar, çeþitlilik olarak oldukça geniþ bir yelpazeyikapsar. 20.yy baþýna kadar üretimi sürdürülen, çember,tahta araba, dönme dolap, toprak testi, düdük, def, dümbelek, fýrýldak,top, topaç, þakþak, kaynana zýrýltýsý, aynalý beþik, vb. dýþýnda,tel dolap, sandalye, beþik gibi ev eþyalarýnýn minyatürleri deyapýlmýþtýr. Malzeme olarak incelendiðinde; ana malzeme olaraktahta ve toprak, yan malzeme olarak deri, kaðýt, teneke, çivi, boncukkullanýldýðý görülmektedir. Bezeme olarak toprak boya ileve sarý yaldýzla, yine çocuklara hitap edecek, dikkat çekicirenkler (kýrmýzý, mavi, yeþil, beyaz) kullanýlmýþolup, stilize, fazla karmaþýk olmayan, yumuþakdalgalý þeritler, benek bezemeler,ýþýnsal ve basit çizgilerleyüzeylerin hareketlenmesisaðlanmýþtýr.Kaynana zýrýltýsýBu oyuncaklar kendi arasýnda þu þekilde gruplandýrýlabilir:-Hareketli oyuncaklar; Ýtilip çekilme özelliði gösterebildiði halde çivi,tel, teneke malzeme baðlantýlarý ile mekanik özellikler kazandýrýlmýþoyuncaklardýr. Bir tekerleðin ya da parçanýn baþka bir parçayýharekete geçirmesi, döndürmesi ile hareket, dönme, ses çýkarmagibi çocuðun ilgisi canlý tutulmakta, boyama renklerinin decanlý olduðu gözlemlenmektedir. Bu tür oyuncaklardan biri olankaynana zýrýltýsý, deðiþik kültürlerde (Hindistan, Ýtalya, Fransa) vebizim kültürümüzde de gezgin derviþlerin doðadaki hayvanlarý, çýkardýðýsesle ürkütme ve uzaklaþtýrmada kullanýlan nefirin çocukdünyasýna yansýyan modelidir.-Müzik aletleri; Oyuna eðlence katmak, dinleme becerisi, müzikkulaðý geliþtirerek ve ritim duygusu kazandýrmakla çocuk geliþiminekatkýda bulunan oyuncaklardýr. Tef, semai kahvelerindekilerinminyatürü, davul Halep’ in kil kutularýnýn formundanuyarlamadýr. El davulu ise, alttan saplý, iki yandankordonlu ve döndürülerek deriye çarptýrýlmasý ileses çýkaran Orta Asya Tapýnak ayinlerinde de kullanýlmýþ(Çin’ e Türklerden gitmiþ) olan Lama davullarýnýn20.yy baþlarýna kadar oyuncak kültürümüzekaynak oluþturan örneklerdendir.-Minyatür ev eþyalarý; Çocuk, doðumundanyetiþkinliðe nesneleri, sesleri, hareketleri,kendi fiziksel özelliklerine uygun büyüklükteolan ve büyüklerin dünyasýna aitobjelerle algýlayýp, kurgulayarak tanýmayaçalýþýr. Tel dolap, sandalyeve beþik gibi objeler bu amacayönelik oyuncaklardandýr.Mini minnacýk bir oyuncak, çocukluktarihi, kültür tarihi (giyim-kuþam,yeme-içme, mimari,sosyal yaþam, aile yaþamý) eðitim,sanayi gibi birçok araþtýrmada, çok büyük bir araçtýr.Toplumsal belleðimiz olan bu objelerin çocukluk tarihi müzesi, çocukmüzesi ya da oyuncak müzesi oluþumlarý ile halkýn ve çocuklarýneðitimine, araþtýrmacýlarýn da hizmetine sunulmasý gerekliliðigöz ardý edilemeyecek bir gerçekliktir.Geleneksel Gösteri Sanatlarýmýzýn Renkli Simalarý; Kuklalar-Ýtilen, çekilen oyuncaklar; Tahta tekerlekli ve önden ip takýlarakçekilen, çocuða izleme, yürümeyi öðretmesi açýsýndan faydalý, ayrýcakas geliþimine katkýlarý olan arabalarla, yine ayný özellikteki,iki itme kolu olan önden tek tekerlekli el arabasý bu guruptakioyuncaklardýr.Tahta oyuncaklarýn günümüze kadar gelememiþ olmalarý, dayanýksýzmalzemeden yapýlmýþ olmalarýna, kendinden sonra gelen kardeþlercede kullanýlmalarýna, geleneksel komþuculuk iliþkilerimizdenkaynaklanan, diðer çocuklara verilmesi ve en büyük nedenolarak da, üretimin teknolojiye yenik düþmesine baðlanýlabilir.140
KatipRum DoktorÞeytanDünyanýn her yerinde insanlar, ahþaptan, taþtan, topraktan, madenve bezlerden faydalanarak basitten baþlayýp günümüze uzananzenginlik içinde kuklalar yapmýþlardýr. Bunlara hareket ve konuþmalareklenerek de gösterimler oluþturulmuþtur.Kuklacýlýk, Türk orta oyunu ve karagözden daha eskilere dayanmakta,diðerleri gibi oluþumundan çok sonralarý bugünkü adlandýrýlmalarýile anýlmaya baþlanmýþtýr. Kaynaklarda XVI. yüzyýlda Türkiye’yegirmiþ olan orta oyunu için XIX. yüzyýl, çok daha eskiye dayanankukla için de XVII. yüzyýlda bu adlandýrmalarla karþýlaþýlmaktadýr.Gölge oyunu terimleri arasýnda kargaþaya uðrayan busanatýmýzýn, karagöz kadar tanýnýp sevilmiþ olamamasýnýn en büyüknedeni, üzerinde yeterince durulmamýþ olunmasýndandýr. Aksitakdirde minyatürlerdeki þenlik betimlemelerinden de anlaþýldýðýüzere, tiplemelerin çekici görünüþleri ve renkli kimlikleri ile gelenekselyapýmýzý yansýtan sýcaklýðý çok güzel hissedilebilmektedir.Orta Asya Türkleri’nde, henüz gölge oyunu bilinmediði zamanlardakukla geleneði bulunmaktadýr. Türkçe “bebek” anlamýna gelenve bugün Anadolu’da yaþayan “korçak, kudurcuk, kucak, kavur,kabarcuk, kavurcak, goðurcak” sözcükleriyle gölge oyunu arasýndave ayrýca Orta Asya Türklerinin kukla oyunlarý olan “Çadýr Hayal”ve “Kol Korçak” ile gölge oyunu arasýnda bir ilinti kurulmakistenmiþ olmasýndan çýkar. Karýþýklýða yol açan bir baþka unsur daperde kullanýmý olmuþtur. Gölge oyununda figürler perde arkasýnda,kukla oyununda ise kuklayý oynatanlar perde arkasýný kullanmýþlardýr.Bu yanýlsama iki kukla türünü bilmemekten, tanýmamaktan veÇadýr Hayal’deki “hayal” sözcüðünü gölge oyunu zannetmektençýkmýþ, oysa hayal sözcüðü birçok kaynakta daha çok kukla içinkullanýlmýþtýr. Çadýr Hayal; ipli kukla, Kol Korçak ise el kuklasýdýr.Kaþgarlý Mahmud’un Divan-u Lugat-it Türk’ünde “kudurcuk” bebek-kuklakelime karþýlýðý olarak kullanýlmýþ olup, bu da tarih olarak11.yüzyýlý iþaret etmektedir.Türkiye’de kukla üzerine geniþ bilgiler gölge oyununda olduðu gibiyine 16.yy.’dan baþlamaktadýr. 1582’deki þenliklere tanýk bir Alman’ýnizlenimlerini aktarýmý þöyledir: Küçük bir kulübe kurulmuþ,onun içinde kuklalar konuþup sýçramýþlar, zarif neþeli bir biçimdedansetmiþler, bir düðün canlandýrýlmýþ, bu düðünde Türk oðlanlarýellerinde çalparalarla dansetmiþler, bunlarý oynatanýn yardýmcýsýkulübenin önünde sanki bunlar canlý insanmýþ gibi bunlarý eðlendirmekiçin oyunlar yapýyormuþ... kuklalar oynarken bir oyuncuonlarla dýþarýdan söyleþiyormuþ.DansözKöylü KýzýHoca141
142Çýðýrtkanlar
Yine bu þenliklerle ilgili bilgiler içeren ve Topkapý Sarayý’nda bulunan yazmada;kukla oynatýcýsý olarak “suret-bazan”, bir kukla oyunu için ya da yalnýz saraylardaoynatýlan bir oyun için “hayal-i has”, çadýr-hayal (ipli kukla) türünü çaðrýþtýran “cemaat-ipiyade çadýrlarý” gibi deyimler yanýnda kayýtlarda ismin önünde Pehlivanmahlasýnýn bulunmasý ise, bu sanatla uðraþan ustalarýn ayný zamanda baþkameslek ve uðraþýlarýnýn olduðu varsayýmýný güçlendirmektedir.Bu kaynakta geçen “ayak kuklasý” 18.yy þairi Kani’nin bir beyitindegeçen “yer kuklasý” gibi bugün Anadolu’da köylerde rastlananoynatým tarzý ile bu oyunu oynatan usta adlarýnýn da geçtiðigörülmektedir. Bunlardan birkaç benzeþen “iskemble kuklasý”gibi Ýtalyan, Doðu Avrupa, Yugoslavya, Yahudilerin Ýspanyave Portekiz’den getirdikleri etkiler içermektedir.Eski þenliklerin betimlendiði minyatürlerde kuklanýn, Osmanlýdöneminde çeþit olarak zengin ve yaygýn bir eðlencearacý olduðu anlaþýlabilmektedir.Türkiye’ye Batý kuklasýnýn giriþi 18. yüzyýldadýr ve üçtürde yaygýn bir eðlence aracý olmuþtur. Bunlardan“iskemble kuklasý”; sokaklarda oynatýlan, göðüslerindenyatay olarak geçmiþ iplerin çekilerek müzikeþliðinde dans ettirilmesi þeklindeki kukla çeþididir.Eski Ýstanbul yaþamý ile ilgili yazýlarý ile tanýnan edebiyatçýAhmet Rasim, kuklayý uygulama yaygýnlýðýndandolayý alafranga kukla(iplikukla) ve alaturkakukla(el kuklasý) olarak nitelendirmiþtir.ÝPLÝ KUKLA: Hareket ettirmekiçin arkalarýndan baðlananipler kullanýlýr. Bu tür kuklanýnÝstanbul’da yaygýnlaþmasý Ýngiliz kuklacý Thomas Holdentarafýndan saðlanmýþtýr.EL KUKLASI: Giysiden içeri sokulan elin iþaret parmaðý ile baþý, baþ ve ortaparmakla kollarýn hareket ettirilmesi ile oynatýlmaktadýr. Bu kuklalarýngövdeleri bezden, kol ve baþlarý tahta ya da mukavvadan oluþturulmuþtur.El kuklasý ipli kuklaya göre, daha ucuz ve kullanýmýnýn basitliðindendolayý daha fazla tercih edilmiþtir. Konularýný Orta Oyunu, Karagöz,aþk hikayeleri, masal ve efsanelerden alan kukla oyunlarýnda boldayak sahneleri, takma isimler, yakýþtýrmalar ve ikinci kiþilerle, iyi vekötü mücadeleleri, yergiler, toplumsal olaylarýn içinden her an karþýlaþýlabilecektiplerle canlandýrýlmýþ olduðu görülmektedir.Birincil tipler Ýbiþ ve Ýhtiyardýr. Ýbiþ; Ýhtiyarýn uþaðý ve sadakatindendolayý “sadýk” denilmektedir. Ýhtiyarýn düzenbaz ve kötü kahyasý “tiran”,kadýnlar” gaca” diðerleri ise “þeytan”, “cadaloz”, “Arap”, “dalkavuk”,“efe”, “Yahudi”, “Laz” gibi çok kullanýlan ve sevilen tiplemelerdir.19.yy Ýstanbulu’nda Tepebaþý, Sultanahmet ve Direklerarasý’ndabirçok tiyatro ve “kukla tiyatrosu” nda gösteriler yapýlýp, oyunlaroynatýldýðý bilinmektedir. Dünyada birçok kukla koleksiyoneri,müzesi, tiyatrosu bulunmasýna raðmen, Osmanlý baþkentive kültür merkezi olan Ýstanbul’un; aðzý var dili yok butanýklarýndan, günümüze korunarak taþýnabilen en zenginkoleksiyon Kütüphane ve Müzeler Müdürlüðümüz müzeeþyalarý arasýnda bulunmaktadýr.* Müze Uzmaný143
Unutulmaz Kartpostallarve AlbümlerDeniz ÇALIÞIR *ÝBB Atatürk Kitaplýðý’nýn önemli ve deðerli arþivlerinden biri olan Görsel Arþiv,kütüphanenin koleksiyonlarýnda yer alan gravür, kartpostal, fotoðraf vb. görselmalzemelerden oluþuyor. Bu arþiv “Kartpostal Koleksiyonu” ve “Albüm Koleksiyonu”ve olarak iki farklý bölümde hizmet veriyor.Atatürk Kitaplýðý baðýþçýlarý, dünyanýn pek çok yerinden ziyaretlerisýrasýnda aldýklarý, uzaktaki dostlarýnýn gönderdiði,önemli bir belge olarak gördükleri toplumsal olaylarýn anýsýnabasýlan kartpostallarý toplayarak zengin bir görsel birikimin“Kartpostal Koleksiyonu”nda bir araya gelmesine katký saðlamýþlardýr.Baðýþçýlar arasýnda adet ve kalite olarak yaptýðý katkýnedeniyle Talat Albayrak ismi ön plana çýkmaktadýr. Yapýlanaraþtýrma ve sorgulamalar sonucunda ne yazýk ki bu deðerlikiþi ile ilgili bir bilgi edinilememiþtir. Adý yalnýz kartpostalýn arkasýndakibir damgada koleksiyon baðýþçýsý olarak yaþamayadevam etmektedir. Talat Albayrak’ýn baðýþýnýn katkýsý döneminingörsel panoramasýnýn eksik parçalarýnýn tamamlanmasýndave araþtýrmacýlarýn zihinlerinde yeniden kurulmasýnda çokönemlidir. Atatürk Kitaplýðý “Albüm Koleksiyonu”nun kataloglarýnýhazýrlarken dosyalarýn içinde bulduðumuz suluboya resimler,bu resimlerin kartpostal ve gravürlerden kopyalar olmasýve Talat Albayrak damgasý þahsýn görsel belgeye olan ilgisinibizim için biraz da olsa aydýnlatmýþtýr. Her ne kadar resmeçok yeteneði olmasa da görsel olana tutkusu hayranlýkuyandýracak derecededir. Kartpostallar görsel birer belge olmanýnyaný sýra, üzerlerinde gönderen ve gönderilen kiþi ilgiliözel koþullar ve anlarýn yazýlý izini taþýmasý ile sosyal tarihçiler,biyografi yazarlarý için önemli bir kaynaktýr. Bu açýdan yenidendeðerlendirildiðinde önemli bilgi ve baðlantýlarýn ortaya çýkarýlacaðýnýdüþünüyoruz.Kartpostal Koleksiyonu’nun koleksiyon bünyesinde yer alanyaklaþýk 10.000 adet kartpostal kataloglanarak tasnif edilmiþve konu baþlýklarý verilerek araþtýrmacýnýn hizmetine sunulmuþtur.Othmar Pferschy’nin yeni cumhuriyeti tanýtýcý kitaplarda kullanýlmak üzere çektiði fotoðraflardan Galata Kulesi’ni gösteren bir kare.144
Eminönü yakasýndan Galata KöprüsüOsmanlý’da Fotoðraf ve FotoðrafçýlýkKartpostallarFotoðraf icat edildikten kýsa bir süre sonra Osmanlý Ýmparatorluðu’nagirerek Osmanlý kentlerini, gündelik hayat ve önemli olaylarýngörsel belgelerinin kayýt edilmesinde kullanýlmýþtýr. Ceride-iHavadis’in 17 Temmuz 1842 tarihi sayýsýnda Mösyö Dauger’in öðrencisiMösyö Kompa’nýn geldiði ve fotoðraflar çektiði açýklanmaktadýr.Fotoðraf tekniðindeki geliþmeler, iç mekanda fotoðraf çekmeyeizin verir hale gelince fotoðraf stüdyolarý açýlmýþtýr. Yine Ceride-iHavadis gazetesinden öðrendiðimize göre Carlo Naya 1845yýlýnda bir stüdyo açmýþtýr. Ünlü fotoðrafçý Viçen Abdullah Rebachstüdyosunda yetiþmiþtir. Saray fotoðrafçýlýðýna kadar yükselen Viçen,Hovsep ve Kevork kardeþler, Abdullah Fréres adý altýnda yenibir stüdyo açmýþtýr. Bunlara ek olarak Berggren, Kargopoulo, Andromenos,Seabah and Joaillier gibi pek çok sayýda stüdyoyu sayabiliriz.Fotoðrafçýlýk mesleðine azýnlýklar raðbet gösterirken Ýstanbul’unilk Türk fotoðraf stüdyosu Rezna Bahaeddin Bediz tarafýndan1910 yýlýnda kurulur. FotoðrafçýlýðýnAnadolu topraklarýnda yaygýnlaþmasýndafotoðrafýn gerçeði kayýt ve belgedeðerini gören II. Abdulhamit’in rolü büyüktür.Osmanlý topraklarýnda görevlendirdiðifotoðrafçýlar coðrafyayý, kentleri,insanlarý, hayvanlarý, bitkileri, gemileri,fabrikalarý vs. görsel kayýt altýna almýþlardýr.Cumhuriyet döneminde OthmarPferschy yeni cumhuriyeti tanýtýcý kitaplardakullanýlmak üzere fotoðraflar çekmiþtir.Bu dönem içinde Sebahattin Giz’ide anmak gerekir. Osmanlý ve genç cumhuriyetingörsel konstrüksiyonunu hafýzalarýmýzdayeniden kurmamýza büyükkatkýlarý olan bu sanatçýlar gerek fotoðraflarýgerek sonradan basýlan kartpostallardakullanýlan görselleri ile Atatürk KitaplýðýKoleksiyonu’nda yer almaktadýrlar.1891 yýlýnda iletiþim aracý olan kartpostalarýn ön yüzüne fotoðrafbasýlarak resimli kartpostallar “Cartes Postales Illustées” ortayaçýktý. Osmanlý Ýmparatorluðu’nda kartpostal yayýncýlýðýna 1890-1915 Grand Rue de Pera (Beyoðlu)’nda açtýðý dükkanýnda M. Fruchtermannöncülük etmiþtir. J. Ludwingsohn, Sarrafian Kardeþler,Römmler-Jonas, A. Zellich Fils, Au Bon Marché ve Papantoine Ýstanbul’dakidiðer kartpostal yayýncýlarýdýr. Konya’da karpostal yayýncýlýðýyapan Solakian Anadolu karpostal yayýncýlýðýnýn önemli temsilcisidir.Bu dönemde kent görünümleri, anýtlar, cami ve binalarýnfotoðraflarý, önemli þahýslarýn portreleri, önemli olaylarýn fotoðraflarý(Ýlk Meclis-i Mebusan’ýn açýlýþý, Kýlýç alayý, Cuma selamlýðý, Ýdamgörünümleri, Yeþilköy Ayastafanos anýtýnýn yýkýlmasý vs.), hatýrakartpostallarý (II. Meþrutiyet), sosyal hayata ait görünümler, meslekler,stüdyoda düzenlenen daha çok çeþitli ýrklara ait insan vegiysi fotoðraflarý belli baþlý konular olarak sayýlabilir. Osmanlý Ým-Othmar’ýn Süleymaniye tarafýndan çektiði Ýstanbul karesi.145
146E. F. Rochat’ýn Ayasofya Camii’nitasvir ettiði gravürü.
Üsküdar semt pazarýparatorluðu’nun çok kimlikliliði ve renkliliði kartpostal yayýncýlarýnýnda dikkatini çekerek belgelenmiþtir.Kitaplýðýn Albüm KoleksiyonuAtatürk Kitaplýðý “Albüm Koleksiyonu” ise daha geniþ bir yelpazedeseyahatnameler, nadir baský kitaplar ve albümlerin içinde yeralan gravür, fotoðraf ve kartpostal gibi görsel malzemeden oluþmaktadýr.“Albüm Kolekisyonu”nda kayýtlý malzeme kütüphanenintüm koleksiyonlarý taranarak belli kriterler doðrultusunda yapýlanseçim ile belirlenmiþtir. Araþtýrmacýlarýn öncelikle dikkatiniçekeceðini düþündüðümüz, yaþadýðýmýz coðrafyayý içine alan, Osmanlýile iliþkili ve çok eski tarihli nadir örnekler özellikle tercihedilmiþtir. 15.775. adet görsel kartpostal koleksiyonu ile ortak sistemdoðrultusunda kataloglanarak tasnif edilmiþ, konu baþlýklarýve detaylý anahtar sözcükler verilerek araþtýrmacýlarýn hizmetinesunulmuþtur. Atatürk Kitaplýðý yaklaþýk 25.000 arþivlenmiþ görselmalzeme ve bu malzemenin çeþitliliði ile oldukça önemli bir birikimesahiptir.Gezginler gittikleri yerlerin doðal doku, þehir, kýyafet, yaþam biçimigelenek ve göreneklerini yazý ile ifade etmenin yaný sýra kendileriveya yanlarýnda götürdükleri sanatçýlara resimlerini yaptýrmakta,bu desenler gravür ustalarý tarafýndan kazýnmakta, baskýcýlartarafýndan çoðaltýlmaktadýr. Bir gravürün altýnda bazen 3-4 isminyer almasý bu kolektif çalýþma ile ilgilidir. Gravürlerdeki görüntülersanatsal deðerlerinin yaný sýra nesnel bir belge olarak önemKitaplýðýn sahip olduðu zengin görsel birikim, koleksiyonlarda yeralan nadir örnekler ile tanýtýlmaya çalýþýlacaktýr. Görsel malzemeninyoðun olarak kullanýldýðý kitaplar özellikle seyahatnamelerdir.Osmanlý’da esnaflara örnek olarak berberler ve seyyar satýcýlar147
148
149
Ýstanbul Panoramasý / Atatürk Kitaplýðý Belediye Yabancý Dil Koleksiyonu No: O. 3219taþýsa da; bazen ön yargýlý ya da eksik bilgilendirilmiþ sanatçýnýnzihnindeki zahirî görüntüyü bize sunmaktadýr.Nadir yazma eserlerde gravürün 15. yy’dan itibaren kullanýlmayabaþlandýðýný görüyoruz. Ýlk olarak ahþap baský gravürler, daha sonrabakýr üzerine kazýnarak yapýlmýþtýr. 19. yy’da çelik’in gravürdekullanýlmasý kazýma kalýplarýn baský sayýsýnýn artmasýna neden olmuþtur.Çünkü, kalýp ne kadar uzun sürede yýpranýrsa o kadar çokbaský yapýlabilmektedir. 19. yy’da Ýstanbul’u görüntüleyen Allom veBartlett’in gravürlerinin hala orjinallerinin bu kadar çok bulunmanedeni de çelik üzerine kazýma olmasýdýr. 18. sonunda keþfedilentaþ üzerine yapýlan kazýma tekniði litograf olarak adlandýrýlmaktadýr.Bu teknikte taþýn dokusu nedeni ile kaðýt üzerine yapýlan baskýdadaha serbest ve soft görünümler elde etmeniz mümkün olmaktadýr.Mezzotint tekniði ton ve yarým tonlarý daha kullanarakýþýk-gölge ve dokuyu daha baþarýlý ifade edebilmenize yardýmcý olmaktadýr.Teknik olarak zor olmamasýna raðmen iyi kalitede baskýalmak zordur. 1760’larda Fransa’da ilk olarak kullanýlan akuatintbaskýlarda daha net ve parlak bir etki elde edilebilmektedir.Jean-Baptiste van Mour, Cornelis de Bruyn, J.B. Hilaire, Antoine IgnaceMelling, Eugene Flandin, Thomas Allom, William Bartlett,Gaspare Fossati, Louis-François Cassas, Joseph Schranz, AmadeoPireziosi gibi sanatçýlarýn gravürleri, Atatürk Kitaplýðý koleksiyonundayer almaktadýr.“Albüm Koleksiyonu”na kaydý yapýlan en erken tarihli seyahatname;1650 tarihli “Histoire des Turcs” isimli 2 ciltlik kitaptýr. Bu kitaptaönlü Bizanslý tarihçisi Chalcondyle’in yazýlarý vardýr. Kitabýngörseller arasýnda Osman’dan baþlayarak I. Ýbrahim’e kadar olanOsmanlý sultanlarýnýn portreleri, yeniçeriler, derviþler ve Ýstanbul’unbir görünümü yer almaktadýr.Ýngiliz gezgin George Sandys’in “A relation of a Journey Begun An:Dom: 1610, Foure Bookes, Containing a Description of the TurkishEmpire, of Egypt, of the Holy Land, of the remote parts of Italy,and Islands adjoyning” isimli seyahatnamesi erken tarihli örneklerdenbiridir. Sandys 1610 yýlýnda Fransa, Ýtalya, Venedik, Ýstanbuloradan Mýsýr, Sina Daðý, Filistin, Kýbrýs, Sicilya, Napoli ve Roma’yayaptýðý seyahat sonucunda hazýrladýðý kitabýný ilk olarak 1621 yýlýndabastýrýr. Bu kitap 1621’deki ilk basýmýndan sonra 17. yy.’dapek çok kere yeniden basýlmýþtýr. Atatürk Kitaplýðý’ndaki nüshaPhilip Chetwin basýmevinin 1670 tarihli yeni basýmýdýr Seyahatnameniniçinde görseller Osmanlý imparatorluðu ve Ýtalya’yý gösterenharitalar ile baþlamakta Ýstanbul, Mýsýr, Filistin, kutsal toprak-Kanuni Sultan Süleyman / Atatürk Kitaplýðý Talat Bayrakçý Koleksiyonu No: 7150
lar, Malta ve Ýtalya betimlemeleriile devam etmektedir.Grelot, “Relation nouvelle d’unvoyage de Constantinople”in1680 tarihli ilk baskýsý oldukçaönemlidir. Greolt Ayasofya, SultanAhmet ve Süleymaniye’nindetaylý planlarýný da çizen ilk kiþidir.Ýstanbul anýtlarýnýn görünümlerinekitabýnda yer vermiþtir.Atatürk Kitaplýðý koleksiyonundaCornelis de Bruyn’un OsmanlýÝmparatorluðu’na yaptýðýseyahatin 1698 tarihli Flemenkcebaskýsý ve 1702 tarihli Ýngilizcebaskýsý yer almaktadýr. Ressamve seyyah Bruyn 1674 yýlýndaHollanda’dan Ýtalya’ya gitmekiçin ayrýlýr. Oradan Ýzmir’egeçerek Osmanlý topraklarýnda seyahat eder. Panoramik kent görünümlerioldukça baþarýlýdýr.Sadabat Sarayý / Muallim Cevdet Yabancý Dil Koleksiyonu No: 3418etmiþtir. Seyahatnamenin ikinci cildi ölümünden sonra 1822 yýlýndaiki ayrý bölüm olarak basýldý.Atatürk Kitaplýðý’nda 18. yy’da hazýrlanan pek çok sayýda albümvardýr. Bunlardan birkaç önemli örneðe deðinirsek:Tournefort, 1718 tarihli seyahatinde “A voyage into the Levant,vol.I” Ege adalarýndan baþlayan seyahatinde Trabzon, Sinop, Tokat,Ankara, Tiflis vs. ziyaret ederek kent ve insan tasvirlerine yervermiþtir.Perry’nin 1743 tarihli “A view of the levant: particularly of Constantinople,Syria, Egypt and Greece” isimli seyahatnamesi 1730 yýlýndakiYeniçeri ayaklanmasý ile ilgili önemli bir görseli de içerir,Patrona Halil’in portesi. Mýsýr ile ilgili zengin bir kaynaktýr.Guer, ilk cildi 1746 ikinci cildi 1747 tarihli “Moeurs et usages desTurcs, leur religion, leur gouvernement civil, militaire, et politique,avec un abregé de l’histoire Ottomane, ouvrage enrichi de figures,entailles douce” isimli seyahatnamesinde gündelik hayat ve Osmanlý’dançeþitli mesleklere, giysiler ve karakteristik portrelereöncelik vermiþtir.Choiseul-Gouffier Voyage pittoresque de la Grèce (1782) in 1776yýlýnda ressam J.B. Hilaire ile birlikte yaptýklarý Ege adalarý ve anakara gezilerinden oluþmaktadýr. 1784 yýlýnda Ýstanbul Büyük elçiliðinegetirilen Choiseul-Gouffier 1792 yýlýna kadar görevine devamDiðer önemli bir eser de D’Ohsson’un 1787 tarihli “Tableaugénéral de l’Empire Othoman, divisé en deux parties, dont l’unecomprend la l’égislation Mahométane; l’autre, l’histoire de l’EmpireOthoman” isimli seyahatnamesidir.Atatürk Kitaplýðý’nda 19. yy.’da hazýrlana pek çok sayýda albümvardýr. Bunlardan birkaç önemli örneðe deðinirsek:Olivier, Atlas pour servir au voyage dans l’Empire Othoman l’Égypteet la Perse, fait par ordre du gouvernement, pendant les sixpremieres années de la république, 1801-7, seyahatnamenin içindeEge adalarý ile ilgili özel görseller yer almaktadýr. 1792’de Ýran’agörevlendirilen Olivier Fransa tarafýndan 1795 yýlýna kadar çeþitlinedenlerle Ýran’a gidememiþ, Ege adalarý, Ýstanbul ve Mýsýr’a seyahatleryapmýþtýr. Albüm harita, plan, giyisi, hayvanlar ve bitkilerhakkýnda bilgi ve görsel içermektedir.Forbin’in 1819 tarihli “Voyage dans le Levant en 1817-1818” albümüLouvre Müzesi için eser satýn almak üzere çýktýðý yolculuðungörsel hikayesidir. Milos adasýndan baþlar, Atina, Ýstanbul, Efes, Suriye,Filistin ve Mýsýr’a uzanýr.19. yy’dan diðer iki örnek ise Allom ve Bartlett’in gravürlerinin kullanýldýðýMiss Julia Pardoe ve Walsh’ýn kitaplarýdýr.Kütüphane koleksiyonlarýnda yer alan tüm bu görsel malzemearaþtýrmacýlarýn titiz ve gerçek ilgileri ile görsel tarihi yazýmýna oldukçaönemli katkýlar saðlamaktadýr.KAYNAKÇAArslan, Nejla Gravür ve Seyahatnamelede Ýstanbul (18. yüzyýl sonu ve19. yüzyýl) Ýstanbul, Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Kültür Ýþleri Dairesi BaþkanlýðýYayýnlarý no ; 9, 1992.Eken, Ahmet, Kartopstallarda Ýstanbul, Ýstanbul, Ýstanbul Büyükþehir<strong>Belediyesi</strong> Kültür Ýþleri Dairesi Baþkanlýðý Yayýnlarý no ; 10 , 1992Erzurum - Hasankale / Belediye Yabancý Dil Koleksiyonu No: O. 3150* Dr., Ý.T.Ü. Mimarlýk Fakültesi, Ýç Mimarlýk Bölümü.151
Ýnanç DünyamýzýnGizemli ObjeleriYasemin MASARACI *Kötü etkilerden koruyan ve þans getiren bir mesaj ya da sembol taþýyan nazarlýklar;üzerine vefkler, koruyucu çeþitli kelimeler, dua, sure veya ayet kazýnmýþ bir tür muskaözelliði olan týlsýmlý mühürler; içerisinden su içen insanlar ve hatta hayvanlarýn yakalandýðýhastalýktan kurtulmasýný saðladýðýna inanýlan þifa taslarý… Ýnanç dünyamýzýnbu gizemli objeleri Yasemin Masaracý’nýn satýrlarýndan bugüne yansýyor…Ýnsanýn en ilginç ve belki de güçlü yönlerinden birinin “inanmak”olduðu söylenebilir. Her dönemde insanlar, eski yüzyýllardankalma inançlarý, onlarýn niçin oluþtuklarýný, nereden çýktýklarýnýbilmeden önemsemiþlerdir. Kaynaklarý çok eski kültürlere,silinip gitmiþ yaþam biçimlerine dayanan ve onlarýyansýtan bazý inançlar, küçük deðiþikliklerle günümüzde degeçerliliklerini korumuþlardýr. Bununla birlikte doðumdan ölümekadar belirsizliklerle, bazen de sürprizlerle dolu yaþam içerisindeinsaný saran gerilimlerin, endiþelerin bir dýþa vurum biçimiolarak deðerlendirilmiþlerdir.Ýnsanlar kanýtlanmasý olanaksýz þeylere de inanmýþlar, her nekadar mantýkla ve gerçekle baðdaþmýyor olsa bile yanlýþlýðý ispatedilene kadar, ümit veren herþeyi yaþamýþ ve yaþatmýþlardýr.Çeþitli inançlar, binlerce yýldan beri sürdürülegelen biradet, çoðu zamanda alýþkanlýk haline gelmiþtir.Bakýþlardaki GüçÇok yaygýn olan ve baþlangýcý yazýsýz tarihe kadar uzanan evrenselniteliðe sahip inançlardan biri de “Nazar”dýr. Arapça da“bakmak” ya da “bakýþ” anlamýna gelen “nazar” sözcüðü Türkçe’debir halk inancýný ve bu inanca baðlý olarak yapýlan uygulamalarýkapsar. Yalnýz bu bakýþ, göz atar veya manzaraseyreder gibi bir bakýþ deðil de kýskanmayý, imrenmeyikýsacasý olumsuz duygularý içeren bir bakýþtýr. Ancakinanýþ odur ki kýskançlýðýn yaný sýra aþýrý sevgi, beðenive hayranlýktan doðan bakýþlarda nazara neden olabilmektedir.Hasan M.El.Shamy’nin “Folktales of Egypt” kitabýnda anlatýlanve nazar hakkýnda bilinen tek efsane olma özelliðini taþýyanbir efsaneyle devam edelim konumuza: “Eski Mýsýr tanrýlarýndanAtum, kaybolan iki tanrýçayý aramak için, gözlerinden birinigörevlendirir. Tanrýçalarý arayan göz uzun zaman geçmesineraðmen gelmeyince Tanrý Atum onun yerine parlak ve güzelbir göz yaptýrýp koyar. Ancak bir süre sonra geri dönen veyerini yeni bir göze kaptýrdýðýný öðrenen Atum’un eski gözübüyük bir hiddete kapýlýr. Ülkede yaþayan insanlar için kötülükve felaket planlarý yapmaya baþlar. Ýnsanlara zarar vermeyekararlýdýr. Öç almayý istemektedir. Ancak iyi tanrý Toth, TanrýAtum’un eski gözünü, bu düþüncesinden vazgeçirmeyi baþarýr.Ve onun vereceði zarar sadece bireysel olarak kalýr.” Bu mittensonra, meydana gelen zararlý olaylar bir nedene baðlanamadýðýnda,kýsaca “Nazar deðdi” deyimiyle açýklanmýþtýr.Nazar sözcüðüne yüklenilen anlam, bazý insanlarýn bakýþlarýndakizararlý güç olarak tanýmlanýr. Bu gücün sonucu olarak dabir kiþiye, bir hayvana veya bir nesneye bakmakta olanlarüzerinde olaðanüstü bir etki oluþturmayý anlatýr. Nazar, canlýlarüzerinde hastalýk, sakatlýk ve ölüm gibisonuçlar oluþtururken,nes-Diþ ve diþe baðlý üzerinde “Lailaheillallah”diðer tarafýnda “Kulvüallahü” yazýlýbir puldan yapýlmýþ nazarlýk152
ne üzerinde ise kýrýlma, parçalanma vb. olumsuz etkiler oluþturmaktadýr.Canlýlar arasýnda nazardan en çok korunmasýgereken çocuklardýr. Çünkü onlar korunmasýz olduklarýndanbu güçten daha çok etkilenmektedirler. Yeni doðmuþçocuklarýn yüzlerinin örtülmesi, bazý kimselere gösterilmemesibu inançtan kaynaklanmaktadýr. Örneðinsaðlýklý bir bebek aniden hastalandýðýnda “Nazar deðdi”,“Göze geldi” denilmesi de yine nazar inancýna olan baðlýlýðývurgulamaktadýr. Bazý zamanlarda ise, kiþinin istemeden nazardeðdirdiðine inanýlsa da, ancak genel inanç nazarýn çekememezliktenkaynaklanýyor oluþudur. Beðenilen bir özelliði övmektenkaçýnarak “Nazar deðmesin”, “Allah nazardan saklasýn” gibi ifadelerkullanma alýþkanlýðý da yine bu inanç doðrultusunda kullanýlansözcüklerdir.Karýnca boynuzu,çekirdek, boncuklardanoluþmuþbir el, minikakik altýgenbiçimli taþýnbirleþmesiyleyapýlmýþnazarlýkNazar deðmesi daha çok gözlerle baðlantýlandýrýlýr. Çünkü kökeniSümerlere, Babillere, Eski Mýsýr’a deðin uzanan inanýþa göre, insanýniçindeki kötü düþünceler ruhun dýþarý açýldýðý gözlerden bakýþlarladýþarý çýkar, bu vurucu bir güçtür. Gözde çýkýþ yolunubulan bu vurucu gücü önlemenin ve onun getireceðizararlardan korunmanýn ilk çaresi de “göze gözle”karþý koyma düþüncesini doðurmuþtur. Bu nedenlerengi, biçimi gözü andýran her nesne, nazarýyani kötü bakýþý ya da kötü düþünceyiuzaklaþtýrýcý bir savunma aracý olarak kabul edilmiþtir.Kültürümüzde bunlarýn sayýsýz ve ilginçörnekleri bulunur. Anadolu’da önemli olan iþlev veyararlýlýk olmanýn yaný sýra dekoratif amaçlarla üretilenve bu özellikleri taþýyan çeþitli nazarlýklar yapýlmýþ,kullanýlmýþ ve günümüzde de kullanýlmaktadýrlar.Binbir Çeþit NazarlýkÝnsanlar neredeyse var olduðu günden beri nazardan korunmakiçin bir çok yola baþvurmuþ ve buna karþý çeþitli önlemnesneleri üretmiþler. Nazarýn olumsuz etkilerinekarþý baþvurulan en etkili yöntemlerden biri çeþitlinesnelerin olumlu yada olumsuz bir güç ileyüklü olduðuna iliþkin inançlaoluþturulan nazarlýklardýr.Bu düþüncebaðlamýnda çokzenginbir tablo oluþturandoðal ve yapay koruyucularýnarasýnda bulunançeþitli hayvanlarýn sahip olduðugüç, cesaret, çeviklik, iyigörme gibi bir takým özellikleri kendine aktarma düþüncesiyleoluþturulmuþ onlarýn diþ, boynuz, kemik vb. gibi uzuvlarýný veyasalyangoz, kaplumbaða, karýnca, deniz böceði gibi hayvanlar kullanýlarakyapýlmýþ nazarlýklar insanlarýn bedeninde, aracýnda veyaevinde bulundurulmuþtur.Ayný yaklaþým biçimiyle, koruyucu gücüyle birlikte saðlýk ve þansgetirdiðine inanýlan bazý taþlarda (akik, firuze, mercan, turkuvazvb. ) nazarlýklarda, bazen tek olarak, bazen de birkaç çeþidibir araya getirilerek kullanýlmýþlar.Kullanýlan malzemeler saymakla bitecekgibi deðildir. Ceviz, kestane,üzerlik, sarýmsak, hindistan cevizi,çörek otu gibi bitkisel malzemelerleoluþturulan nazarlýklar, koruyucuözelliklerinin yaný sýra doðalgüzellikleriyle de cazip görünmüþolsalar gerek...Hem kötü etkilerden koruyan, hem de þans getiren bir mesaj yada sembol taþýyan týlsýmlý nesneler olarak nitelendirebileceðimiznazarlýklar, bazen ayet, sure, dua gibi dini öðelerle de desteklenerekgüçlerinin arttýðýna inanýlýr. Maþallahlar, muskalar, þifa mühürleribunlara verilecek örneklerden…Nazarlýk (Kolye ucu) akiktaþýn ayný zamandavücuda enerji verdiðineve bir çok hastalýktankoruduðuna inanýlýr.Toplumlarýn sosyolojik ve folklorik özelliklerine göre biçimlenennazardan korunma yöntemleri, Türkler de Orta Asya ve153
Muska, gümüþ üzeri telkari süslemeli, boncuktan yapýlmýþ püskülsallamalý.Nazarlýk (Kolye ucu) Mavi taþ, hayvan kabuðunun gümüþe monteedilmesi ile yapýlmýþtýr.Þamanizm kökenli olup, çeþitli din ve kavimlerin etkisiyle bu günküþeklini almýþtýr. Ýslamiyet’te ise nazara karþý en güçlü olgu okumaktýr.Bir hadiste “Nazar gerçektir, zira deveyi kazana, insaný mezara sokar”denirken, Hz. Muhammed’in sahabeleriyle bir mezarlýktan geçerken,“Bu mezarlýkta kaç kiþi yatýyorsa, mutlaka yarýsýndan çoðunazardan ölmüþtür.” þeklindeki sözleri de nazardan nasýl korkulduðunungöstergesi olarak karþýmýza çýkmaktadýr.Kurþun dökme, ateþ söndürme, tuz patlatma da nazardan korunmayöntemleri arasýnda yer alýyor olsalar bile, nazarlýklar her ankullanýlma özellikleri açýsýndan daha da yaygýn bir özellik taþýmaktadýrlar.Nazar yaþamýn her alanýnda kendinigöstermiþ, türkülere þarkýlara aðýtlarakadar girmiþtir.“Elemterefiþ, Kem gözlere þiþ, Üzerlikpatlasýn, Nazar eden çatlasýn” tekerlemesinibilmeyen yok gibidir.“Alim gitme pazara uðratýrlar nazara“diyen halk türküsünde , “GözemiGeldik” diye seslenen þarkýda hepnazar korkusu gündemdedir.Ýlk çaðlardan bu yana, bunca bilimsel,teknolojik geliþmeye karþýn Nazarinancýnýn günümüzde de geçerliliðinikorumasý, en beklenmedik kiþilerdebile olmasý, bu inançla oluþanve geliþen nazarlýklara, muskalaraönem vererek insanlarýn yaþamýnda yer vermesi ve bunlarýmutluluk arayýþlarýnýn araçlarý olmalarýný saðlamalarý, belki de þaþýrtýcýbir gerçek olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Üstelik bunlara inananlarkendilerini koruduðuna, yardýmcý olduðuna öylesine inanmýþlardýrki aksini söylediðinizde size içerleyecek, belki de sizdenuzaklaþacaklardýr. Ýster inanalým ister inanmayalým tümü yaþamýmýzýnbir parçasý nazar boncuklarý, inanan inanmayanlarýn kolundaboynunda. Oldukça kapsamlý olan Nazar ve Nazarlýk konusunu,gizemli olarak nitelendirebileceðimiz bu dünyanýn sýr perdesini20.yy. ortalarýna tarihlendirdiðimiz nazarlýk örnekleriyle biraz olsunaralamaya çalýþtýk.Günümüzde de hala nazara inanma oranýn yüksek olduðunu bilmekteyiz.Yapýlan araþtýrmalarda“Nazara inanýrmýsýnýz” sorusuna toplumunyüzde otuzunun evet yanýtýverdiði görülmüþ, nazara inanmadayaþ, eðitim, ekonomik ve sosyal durumgibi unsurlarýn bu konuda peketkili olmadýðý saptanmýþtýr. Gelecektebu gün halen yaþayan inançlarýnne kadarýnýn unutulacaðýný,bunlardan baþka nasýl yeni inançlargeliþtirileceðini bilememekteyiz.Hayvan diþi,boncuk ve þapparçalarýndan nazarlýkFakat þimdilerde bir müze koleksiyonundabile önemli bir yere sahipolmayý baþarabilen, maddi ve sanatdeðerinden çok geleneksel deðerleriylede öne çýkmayý baþarmýþ olanbu eserler, yüzyýllardan bu yana pekfazla þey deðiþmemiþ olduðunu bizeyansýtmaktadýrlar.154
Týlsýmlý MühürlerÝslamiyetin ilk yýllarýnda hastalýklarýn tedavisi ve onlardan korunma,genellikle ruhi ve manevi yolla yapýlmýþ, týlsýmlar bu yoldaönemli bir iþlev üstlenmiþlerdir. Hz.Muhammed’in, büyüyü yasaklamaklabirlikte, muska kullanýlmasýna, nazara, yýlan ve akrepsokmasýna ve genel olarak hastalýklara karþý nefes etmeye (okuyupüflemeye) izin verdiði bilinir. Týlsýmlar yüzyýllar boyu çoðu insanýnçaresizliðine çare olmuþ, güçsüzlüðüne güç vermiþ, belki dekimilerinin yalnýzlýðýna dost aramak için sýðýnýp nefes aldýðý koruyucugücünün altýnda kendini güvende hissettiði bir korunak göreviüstlenmiþtir.Týlsýmlý mühürler, üzerine vefkler, koruyucu ve uður getirici olduðunainanýlan çeþitli kelimeler, dua, sure ve ayet de kazýnmýþ birtür muska özelliðindedirler. Bunlarýn çoðunda da gerçek yardýmve þifanýn Allahtan geleceði ile ilgili ayet, hadis ve ifadelere rastlanmasýher ne kadar olaðanüstü güçler harekete geçirileceksede, istenen sonuca ulaþmanýn ancak Allah yardýmý ile olabileceðininunutulmamasýnýn istenmesindendir. Bir baþka söylemle; dindengüç alýnarak dine karþý olunmadýðý, aksine dini öðelerle dedesteklenerek güçlerinin arttýðý sonucuna varýlabilir.Formlarý bakýmýndan çeþitlilik gösteren týlsýmlý mühürlerde; besmele,nazar ayeti, Allah’ýn kimi sýfat ve isimleri, dört büyük melek,Ashab-ý Kehf’in isimleri sýkça karþýlaþýlan unsurlar olmasýnýn yanýsýra harfler, rakamlar, cin adlarý ve özel iþaretler de üzerlerindekullanýlanlar arasýnda bulunmaktadýrlar.Yine bu mühürlerin üzerlerindeki ayný düzenlemelerin seri üretimleyapýldýðý göz önüne alýnýrsa da, bir anlamda matbaanýn yaygýnlaþmadýðýdönemde týlsýmlarýn çoðalmasýnda önemli birer görevüstlenmiþ olduklarý görülmektedir.Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Ýstanbul mühürcü esnafýndansöz ederken mühür kazýcýlarýný üç bölümde anlatmakta. Þifa ve týl-155
sým için mühür kazýyanlar üçüncü bölüme girmekte olup, EvliyaÇelebi bunlara “Esnaf-ý mühürkünan-ý sim heykel” ünvaný vermekte.Yine onlar hakkýnda “bunlar mühür týlsýmat kazýr, baþka bir esnaftýr.Akik-i yemeniyi kazýmazlar “ diye bize tanýmlamaktadýr.Hastalýk Ýlacý Þifa TaslarýTaslar, genellikle içinden içilen þeyin veya kullaným özelliðine göreisimlendirilip böylece anýlýrlar. Çorba tasý, hamam tasý vs. gibi.Burada bu þekilde isimlendirilmeyen baþka bir tas türünden sözedeceðiz. Bunlar geniþ anlamý ile þifa tasý diye tanýmlanan çeþitlikaplar.Týp ilminin geliþmediði veya çeþitli nedenlerle giremediði yörelerdeinsanlar, hastalýklara karþý kayýtsýz kalamamýþlar. Bu nedenlebelli dönemlerde, bilimsel teknik tedavi yöntemleri yerine, içlerindebulunduklarý toplumun inanýþ ve geleneklerine göre mistik, ilkelyöntemlerle hastalýklarla mücadeleye giriþmiþlerdir. Ýþte þifataslarý bu tarz ruhsal, moral tedavi yöntemlerinden birini gerçekleþtirmeküzere kullanýlmýþlardýr. Bunlar, koruyucu ve iyileþtiricietkisi olduðuna inanýlan çeþitli ayet, dua, týlsýmlý düzenlemeler(vefkler, rakamlar ve yazýlar), semboller, gezegen ve zodyak kuþaðýtasvirleri ile bezenmiþ, genellikle madenden (bakýr, pirinç veyabronz) ve bazen de pek az olarak topraktan yapýlmýþ su taslarýdýr.Ýnanca göre, bu tastan su içen insanlar ve hatta hayvanlar (koyun,keçi ) yakalandýðý hastalýktan kurtulmaktadýr.Çiçek hastalýðýnda kullanýldýðýnda çiçek tasý, korkudan oluþmuþ(kekemelik gibi) hastalýklarda kullanýldýðýnda ise korku tasý olarakisimlendirildikleri bilinmektedir. Çoðunlukla ülkemizde yapýlmýþolmalarý, gerek biçim ve gerekse içine ve dýþýna yazýlan yazý teknikleribakýmýndan açýkça anlaþýlmasýyla birlikte, bazýlarýnýn Mekkeve Medine’den geldiðinin þüphesiz olduðunu yine taslarda kullanýlanbiçim ve yazý tekniði bakýmýndan ayýrt etmekteyiz. Bu taslarýnüzerlerinde tarih olanlarýn dýþýndakilere yaþ belirlememiz oldukçazor. Bazý efsanelere göre bunlarýn baþlangýcý Müslümanlýðýnilk yýllarýna kadar inebilmekte.Bu efsanelerden birisi ise þöyle: Gayrimüslimler Peygambere sihiryapmýþlar ve peygamber bu sihirle gitgide zayýflamaya baþlamýþ,Mescid-i Saadet’e oturup hastalýðýný düþünürken Allah Cebrail aracýlýðýylaPeygambere “Ey Muhammedsen hastalýðýna çok üzülüyorsun,amahastalýðýnpekönemli deðil, düþmanlarýn sana sihir yaptýlar. Bir tasa yazý yazýp suiçilmeyen bir kuyuya atýn. Bunu oradan tekrar çýkarýp ve þu ayetleritemiz bir su üzerine okuyarak o suyu iç, sihir bozulacaktýr.”Peygamber denilenleri yaparak iyi olmuþtur. Ýþte o zamandan buyana ayetler bir tas üzerine yazýlmaya devam etmiþ ve günümüzekadar gelmiþ. Bu efsaneden bir tarih çýkarmak bize bir yararsaðlamayacak olsa bile, gerçek olan bir þey varsa o da Kuran’danalýnan ayetlerin taslar üzerine yazýlmasý. Bu da bu taslarýn Ýslamiyet’tensonra ortaya çýktýðýný göstermeye ciddi olarak bize ispatlamakta.Þifa taslarý form bakýmýndan Türk hamam, dolayýsýyla Gordion’dabulunan Frig taslarýna çok benzerler. Aralarýndaki fark ise þifa taslarýnýniçlerinin çiçek veya diðer þekillerle süslenmiþ olmayýp,ayetlerle bezenmiþ olmasý. Bu taslarýn ortasýnda genellikle bir göbekkýsmý bulunmakta, bu göbek içine konan suyun etrafa sýçramamasýnýsaðladýðý gibi, tasý elle tutarken parmaðýn kavrayacaðýyer görevini de yapmakta.Yine þifa taslarýna benzeyen sebil, hamamlarda kullanýlan taslarolsa da bunlarýn içerlerinde ayetler yazýlý olmadýðý gibi, çoðunundibi düzdür.Gelelim þifa tasý kullanýrken nelere dikkat edileceðine. Bunun dakendine göre kurallarý var elbette, bir kere su herhangi bir su olmayacak,kýbleye karþý akan bir çeþmeden gün doðmadan öncesu alýnacak, su alýnýrken köpeklerin görmemesine dikkat edilecek.Alýnan suyun bir damlasý bile yere dökülmeyecek. Ve son olarakda ayýn ilk çarþamba günü su alýnýrsa, sonucun daha kesin olacaðýnainanýlmýþ. Kimi zaman bu taslara normal suyun yaný sýra,yaðmur suyu hatta bal ve pekmez þerbeti de konulduðu olurdu.Bal þerbeti konulmasýnýn sebebi ise Kuran’daki “onda-balda-insanlariçin þifa vardýr” anlamýndaki ayet olsa gerekti. Tabi ki buarada yöntemler yörelere göre de deðiþikler göstermekteydi.Toplumlarýn geleneksel inançlarýyla koþut giden bu uygulamalarýntümünde bilgelik aramak ne denli sakýncalý ise onlarý büsbütüngeçersiz saymakta o denli yanlýþ olabilir. Bu inançlarýn bir kýsmýbelki de saðlýða hiçbir katkýda bulunmaz ama önemli bir zarar davermezler. Hatta kimi zaman o hastalýk için bir þeyler yapýlmýþ olmaduygusu rahatlama getirir. Tabi ki bu rahatlamanýn ancak yapýlabilecektýbbý tedaviyi geciktirmediði sürece zararsýz olduðununda göz önünde bulundurulmasý ve her durumda bilimsel kuþkuculuðunelden býrakýlmamasý kaydýyla...KAYNAKÇAACAR Þinasi, “Týlsýmlarýn Gizemleri”, Antik Dekor, Sayý:62, Ýst. 2001AKSOY Osman, “Þifa Taslarý”,Türk Etnografya Dergisi, Sayý:14 TürkTarih Kurumu Basýmevi, Ank.1974BAYRI M.H, Ýst.’da Doðum ve Çocukla Ýlgili Adet ve Ýnanmalar,Mart 1941Dünden Bugüne Ýstanbul Ans., C.6,Kültür Bak.ve Tarih VakfýYay. Ýst.1994EYÜBOÐLU Ý.Zeki , Anadolu Ýnançlarý Anadolu Mitolojisi, , GeçitKitabevi Ýst.1987HANÇERLÝOÐLU Orhan, Ýnanç Sözlüðü, Ýst.1975MASARACI Yasemin, “Halk Sanatýnda Nazar ve Þifa Ýnancý”,Sanat ve Ýnanç Sempozyumu, Mimar Sinan Üniversitesi,Ýst.2000OÐUZ Burhan, Türkiye Halkýnýn Kültür Kökenleri 2, Doðu BatýYay., Ýst.1980* Ýstanbul Büyükþehir <strong>Belediyesi</strong> Kütüphane ve MüzelerMüdürlüðü Þehir Müzesi Yöneticisi.156
Osmanlý Çini Sanatý ÞaheseriEdirne Muradiye CamiiDr. Hatice AKSUZaviyeli bir camii olan Muradiye Camii, arka arkaya iki kubbe ve yanlarda birer kubbelieyvandan ibaret, iyice sadeleþtirilmiþ bir ters T planý gösterir. Renkli sýr tekniðindeve mozaik örnekleri taklit eden 6.35*3.85m. boyutlu çini mihrabý, eþsiz güzelliktedir.Ýstalaktitli (sarkýtlý) yaþmak, kenar suyu ve yazýlarý ile Bursa Yeþil Camiinden sonraOsmanlý sanatýnýn en görkemli çinili mihrabýdýr.Cemaate ikram edilmek üzere þerbet daðýtma geleneðiOsmanlýda , ilk defa Muradiye Camii'ninmusluklarýndan akýtýlarak yapýlmaya baþlanmýþtýr.Padiþah II. Murat'ýn, tarihi kaynaklara göre 1426yýlýnda vakfiyesine göre 1436 yýlýnda yaptýrdýðýbelirtilen Muradiye Camii, Sarayiçi'ne bakan birtepe üzerinde ve þehrin kuzey doðusunda yeralmaktadýr.Cami’nin mimarý ne yazýk ki bilinmemektedir. Cami, mevlevihane,derviþ hücreleri, aþevi, þeyh evi, mektep olmak üzerebeþ birimden oluþan yapýlar topluluðundan bugün sadece camikalmýþtýr. Bu yapýlar topluluðunun etrafýný yüksekçe bir duvarçevrelemektedir. Muradiye imareti aþevi Edirne'nin 9 imaretiiçinde varlýðýný en uzun sürdürenlerden biridir. Ýmaret Balkanve Birinci Dünya savaþlarý 1935 yýlýna kadar baðýmsýz olarakayakta kalabilmiþtir.III. Murat Engürüs seferine çýkarken Edirne'de Muradiye diyebilinen cami-i þerif ve imareti yapmak için ferman buyurmuþlardý.Sefer dönüþü savaþ ganimetlerinden kendi payýna düþenhissesini bu cami ve imaret için harcamýþtýr 1439(H.843).Zaviyeli bir camii olan Muradiye Camii, arka arkaya iki kubbeve yanlarda birer kubbeli eyvandan ibaret, iyice sadeleþtirilmiþbir ters T planý gösterir. (Ýlk örneði 1330 yýlýnda Ýznik'tegörülen bu cami planýnýn birçok Osmanlý kentinde,157
16. Yüzyýl sonuna dek yapýlan camilerde sýklýkla kullanýldýðý görülür.)Ters T camii planýndan farklý olan bir özelliði ise caminin mihrapkýsmýyla giriþ kýsmýnýn ayný düzeyde tutulmuþ olmasýdýr. Ortadayüksek bir kubbe, yanlarda ise aðýr payeler üzerine oturan ortakubbe daha büyük olup, aydýnlýk feneri vardýr. Kubbeli sofaylabu sofaya açýlan iki tabhane hücresi bulunmaktadýr. Kuzey cephedepayelere oturan ve tuðladan yapýlmýþ beþ sivri kemerin oluþturduðugiriþ revaðý vardýr.Edirne Muradiye Camii'nde, giriþ revaðý kemerlerindeki tuðla malzemedýþýnda tamamen düzgün kesme taþ kullanýlmýþtýr. Taç kapýnýnsöve ve kemeriyle, iki katlý olarak yapýlan pencerelerden altkattakilerin kiriþ ve sövelerinde beyaz mermer kullanýlmýþtýr. Arkaarkaya iki büyük kubbe ve yanlarda birer küçük kubbe olmaküzere üç kubbesi vardýr.Ýki büyük kubbe arasýnda kemerlerde kalemiþi süslemeler vardýrve üzerleri sýva ile kapanmýþtýr. Hücre duvarlarýnda ise çiçek demetlerindenoluþan kalemiþi süslemeler bulunmaktadýr ve bu eskikalemiþleri ilk kez 1930 yýlýnda sývalar kazýnarak ortaya çýkarýlmýþtýr.Mihrap bölümünün batý ve doðu duvarlarýný kaplayan çinilerve büyük kemerin iç yüzü ile duvarlarýn yukarýsýnda meydanaçýkarýlan eski kalem iþleri bakýmýndan Bursa Yeþil Camii ile aynýguruba girer. Renkli sýr tekniðinde ve mozaik örnekleri takliteden 6.35*3.85m. boyutlu çini mihrabý, eþsiz güzelliktedir. Ýstalaktitli(sarkýtlý) yaþmak, kenar suyu ve yazýlarý ile Bursa Yeþil Camiindensonra Osmanlý sanatýnýn en görkemli çinili mihrabýdýr. BursaYeþil Cami çinilerinin imalatýnýn Yeþil Cami Külliyesi’nin yakýnýndakurulan fýrýnlarda yapýldýðý düþünülmektedir, yapýlan Ýznik kazýlarýndarenkli sýr tekniði ile tek bir çini parça çýkmamýþtýr. DolayýsýylaEdirne Muradiye Cami çinilerinin imalatýnýn ayný usta tarafýndanbu fýrýnlarda yapýldýðý düþünülmektedir.Mihrabýn sað ve solunda rölyef, yýldýz þekilleri ve diðer motiflerlesüslü, sarý renkli güzel çinilerle döþelidir. Teknik ve üslüp bakýmýndanda Bursa'ya baðlanmaktadýr. Mihraptaki çiniler, renkli sýr ve sýraltýtekniðinin en baþarýlý örnekleri arasýnda yer alýr. Yan duvarlardakiçiniler Ýznik mavi beyaz çinilerin kalitesini göstermektedir..Eþsiz mihrabýn tasarýmlarý 15. yüzyýlýn özelliklerini yansýtmaktadýr.Mihrapta rumi ve bitkisel kompozisyonlar dengeli biçimde daðýlmaktadýr.Rumilerde Anadolu Selçuklu özelliklerini görmekle birlikte15. yüzyýlýn yeni arayýþlarýný da hissederiz. Dilimli rumilermünhani motifini hatýrlatmakta hurde rumiler ise ayrý bir hat üzerindekompozisyon oluþturmaktadýr. Hurde rumiler beyaz, zeminleriise yeþil renklidir. Sarýyla renklendirilmiþ zencerek kompozisyonmihrapta baþtan baþa dolaþmaktadýr. Köþe süslemeleri çevreleyenüç iplik rumi bordür yer almaktadýr. Bu bordürü takiben, sarýzemin üzerinde bitkisel tasarýmlý bir desen görülmektedir. Dahasonra ise oldukça kalýn sekizgen köþeli geometrik bir tasarým bulunmaktave içlerinde rumi motifleri yer almaktadýr. Mihrabýn ortakýsmýnda ise rumilerden ve geometrik geçmelerden bir tasarýmbulunmaktadýr. Geometrik geçmeler beyaz, rumiler sarý ve siyahhurdelidir. Mihrapta zemin ise mavi ile renklendirilmiþtir. Genelolarak kullanýlan renkler sarý, beyaz, patlýcan moru, turkuaz, yeþilve eflatundur. Mihrabýn iç kýsmý mavi beyaz çinilerle süslenmiþtir.Mavi beyaz motiflerde hatai, penç ve yapraklardan oluþan süslemelerbulunmaktadýr.Osmanlý çinilerinde diðer bir yenilik, sýr altý tekniði ile yapýlan mavi-beyazçinilerdir. Camii içindeki yan duvarlarda 37 deðiþik örneklialtýgen çiniler bunlarýn en güzel örnekleridir. Beyaz zemin üzerinebirbirinden çok farklý desenlerle koyu ve açýk mavi dekorlu altýgençiniler, aralarýný dolduran firuze üçgen çinilerle bir yýldýzmeydana getirmiþtir. Bu çinileri Þam'da Tavrizi türbesi çinilerine veLondra Victoria Albert müzesinde Emeviye Camii’nden geldiði söylenençinilere bakarak Suriye'ye baðlamak fikri ileri sürülmüþ, diðertaraftan burada, Ýranlý ustalarýn çalýþtýðý kabul edilmek istenmiþtir.Fakat ne çinilerin hamuru ne de kalitesi, üslubu böyle görüþlereimkan býrakmaz. Caminin iç mekânýnda bulunan çini süslemelerinBursa Yeþil Cami’de çalýþtýklarý bilinen Türk çini ustalarýtarafýndan yapýlmýþ olduklarý kuvvetle muhtemeldir. Bursa YeþilCamii çinilerini yapan usta nakkaþ Ali bin Ýlyas'týr. Timurla birlikte1402'de Semerkand'a gitmiþ orada teknik incelikleri öðrenerekBursa'ya gelmiþ ve daha kaliteli eserler üretmiþtir. Ýran'da Safavilerdevrine kadar bu kalitede ve zenginlikte eser yapýlmamýþtýr.Yeþil Camii ve külliyesindeki çinilerin hemen yakýnlarýnda bulunanfýrýnlarda hazýrlandýðýný söylemiþtik ve Edirne Muradiye 15.yüzyýlýnilk yarýsýnda, Osmanlý süsleme sanatýnýn en cana yakýn eserlerindendir.Taþ süsleme, caminin taçkapýsýnda, giriþ revaðý kemerleri yastýklarýndave pencerelerin alýnlýk kemerlerinde görülmektedir. Kuzeycephe ortasýna yerleþtirilen taçkapý, dikdörtgen bir kütle olarakduvardan çok az çýkýntý yapmaktadýr. Taçkapý iç ve dýþ bükey yarýmdaire profilli silmeyle üç taraftan çerçevelenmiþtir. Kavsarabaþlangýcýndan zemine kadar olan bölümün, silmelerle uzunlamasýnadikdörtgen panoya bölündüðü görülmektedir. Taçkapý niþiyanlardan birer sütunceyle bitirilmiþtir.Yedi sýra mukarnas dizisindenoluþan yaþmak bir sivri kemerle çerçevelenmiþtir. Taçkapý'nýnyan niþleri üç köþelidir ve üzerinde herhangi bir süsleme bulunmamaktadýr.Niþler yedi sýra mukarnaslý bir yaþmaða sahiptirler.Son cemaat yeri dört köþeli 6 sütun üzerine beþ gözlü olup, bualan da beþ küçük kubbeyle örtülüdür. Camiye giriþ kapýsýnýn basýkkemerinde, kýrmýzý ve beyaz taþlarla elde edilmiþ renkli taþsüsleme vardýr. Payelere oturan kemerlerin yastýklarý, iç ve dýþ bü-158
key yarým daire profilli iki silmeyle süslenmiþtir.Pencereler camide iki katlý olarak, duvardan 5 santimçökertilmiþ bir yüzeye yerleþtirilmiþlerdir.Yüzeylerdebir iki sýra silme dýþýnda süsleme bulunmamaktadýr.Alt kat pencerelerinin kiriþ ve söveleri beyaz mermerdendir.Sivri kemerli pencerelerin alýnlýklarý dayalýn býrakýlmýþtýr. Pencerelerin kemerlerinden bazýlarýndakýrmýzý-beyaz renkli taþ kullanýlarak renkgeçiþleri elde edilmiþtir.Evliya Çelebi’ye dayanarak Mevleviler tarafýndankullanýldýðý belirtilen Tire Yeþil Ýmaretteolduðu gibi, Muradiye Camii'nde de içmekân, renkli duvar resimleriyle süslenerekâdeta bir cennet bahçesi imajý yaratýlmýþtýr.Sultan II. Murad rüyasýndaHz.Mevlana'yý görür ve Hz. Mevlana ondanbir Mevlevihane yaptýrmasýný ister.Ýþte Muradiye Cami böylelikle birMevlevihane olarak yapýlýr(1426). Ancak kýsa süre sonraMevlevi Derviþler arasýnda çýkan ve kanla sonuçlanankavgalar, Sultan II. Murat'ýn burasýný kapatarak Camiyedönüþtürmesine yol açacaktýr. Sultan II.Murat, MevlanaSülalesinden 5. kuþak Celalettin ile altýncýsý CemalettinÇelebi'leri Edirne'ye getirterek, Muradiye yanýnda ayrýcayaptýrdýðý Dergaha yerleþtirmiþtir. Geçmiþ yýllardaMuradiye Cami'ne Mevlevihane Camisi de denmiþtir.Muradiye Camii ile birlikte yaptýrýlan imaret kullanýlmayýncaharap hale dönmüþ ve Cumhuriyet'in ilkyýllarýnda Mevlevihane ile birlikte yýktýrýlmýþtýr.Muradiye Camisi'nin geniþ haziresinde EdirneÞairlerinden Enis Recep Dede, Þair Neþati, HacýEþref'in ve genellikle Mevlevi'lerin mezarlarý dabulunur. Ayrýca Ýngilizlerin Ýkinci Dünya Savaþýsonrasýnda Edirne'ye sürgün ettikleriÞeyhülislam ve Türk Bilginlerinden MusaKazým'ýn da mezarý buradadýr.159
160