12.07.2015 Views

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜ ANADOLU ... - Yürüyüş

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜ ANADOLU ... - Yürüyüş

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜ ANADOLU ... - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

7 Günde 10 Saldırı 16 Gözaltı: İrade Savaşını Biz KazandıkTutsak Dev-Genç’liler OnurumuzdurUğruna Tutsak Düştükleri DeğerlerHalkındırSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012“Dev-Genç’liler liderdirLiderler hiç durmazlarOligarşi yaşarkenYorulup oturmazlar”Eski bir devrimci marşa ait olanbu sözlerin Dev-Genç’lileritarifinde eskiyen bir şey yoktur. Mahirler’denbugüne Dev-Genç’liler ülkesiningeleceği, halkının kurtuluşu içinmücadelenin en önünde olanlardır.Hesapsız, çıkarsız, fedakar, atılgandırgençlik. Ne zaman insanlığınolumlu bu özellikleri ardı ardınasıralansa arkasından bir Dev-Genç’linin adı gelir. Adı Buluthanolur, Selma olur, Hasan Selim olur…Bir yaş grubunu tarif etmeninötesine geçen bu özelliklerülkemizde Mahirler’den bugüne DevGenç’lilerle özdeşleşmiş durumdadır.Örneğin Dev-Genç’li şehitlerimizianlatan satırlarda mutlaka onlarınhesapsızlığına, fedakarlığına, atılganlığınadair satırlara rastlarız. Dev-Genç’liler için bir istisna olmaktan çıkmıştırfedakarlık, atılganlık, hesapsızçıkarsız olmak.Gençliğin mücadelede ön saflardayer almasını sağlayan buözellikler Mahirler’in; Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamınıengellemek için kendini fedayıgöze aldığı Kızıldere’ye uzanan bir sürecibaşlatarak; dayanışmanın, sahiplenmenindoruğunda örneklerin yaşanmasınaneden olmuştur.“Bir direniş geleneği yaratmalıyız.Bu direnişte bir çoğumuz,belki de hepimiz ölebiliriz, ama gelecekkuşaklara bir direniş geleneğibırakırız...” der Mahir Çayan. Çünkü1972 Mart’ında Kızıldere’nin yoludevrimin yoludur; sahiplenilen Denizler’inşahsında devrimdir, sosyalizmdir.Şimdi bu sözün karşılığı yeni şehitlervermek pahasına şehitlerimizinhesabını sormak, tutsaklarımızıyeni tutsaklar vermek pahasınasahiplenmektir.7günde 10 saldırı, 16 gözaltıyıllık onurlu geleneğin sahi-43 bi Gençlik Federasyonu’nuntutuklu Dev-Genç’lilerin serbest bırakılmasıtalebiyle başlattığı kampanyaikinci ayını geride bıraktı.Kampanya çerçevesinde iki aydır İstanbulÜniversitesi Beyazıt Kampüsüönünde her hafta oturma eylemiyapan Dev-Genç’liler kampanyayıbüyüterek üniversite önlerinde açacaklarıçadırlarda bir hafta boyuncaaçlık grevi yapma, her hafta buçadırı başka bir üniversitenin önünetaşıma kararı aldılar.Gençlik Federasyonu’nun İstanbulÜniversitesi BeyazıtKampüsü önündeki çadır ve açlıkgrevi eylemi oligarşiyle yeni bir iradesavaşının yaşanmasının da başlangıcıoldu.13Kasım günü “Tutsak Dev-Genç’liler serbest bırakılsın” talebiyleDev-Genç’lilerin kurduğu açlıkgrevi çadırına AKP’nin işkencecipolisleri 7 gün boyunca gazları, copları,kalkanlarıyla saldırdılar. Dev-Genç’liler çadırı vermemek için direndi.7 gün içinde 10 kez saldıran ve16 Dev-Genç’liyi gözaltına alan işkenceciler,her seferinde çadırı, pankartları,tüpü ve hatta çöpleri bile çalacakkadar acizleşti. AKP’nin işkencecipolisleri o kadar acizleşti ki her saldırıdane olduğu henüz bilinmeyenkimyasal bir gaz kullandı.Bir Dev-Genç’li sıkılan kimyasalgazı şöyle anlatıyor: "Bayılacakgibi oldum, gaz sıktıklarındagöremez oldum, kafam sürekli yanıyor.Saldırmadan önce silahla tehditettiler, gaz sıktıktan sonra vurmayadevam ettiler, kalkan ve silah dipçikleriile vurmaya devam ettiler,küfür ettiler, kelepçeyi sürekli sıkıyorlardı."Bu kadar düşmanlar gençliğe,bu kadar gözü dönmüş birşekilde saldırıyor işkenceci polisler. Neiçin? Gençlik tutsaklarını sahiplenmesindiye. Sınavsız gelecek parasızeğitim istedikleri için, füze kalkanınahayır dedikleri için bugün 15Dev-Genç’li tecrit hücrelerinde. Sonolarak kendisi de tutsak Dev-Genç’lilerinserbest bırakılması için eylemlerdeyer alan Gürkan Türkoğlu adlıDev-Genç’li komployla geçtiğimizhaftalarda tutuklandı.Bugün “Tutuklu Dev-Genç’lilerSerbest Bırakılsın” kampanyasıAKP’nin saldırıları nedeniyleyeni tutsaklıklar, sakat kalmalar pahasınasürüyor.Tutuklu Dev-Genç’liler bu halkınonurudur. Faşizmle yönetilenbir ülkede; işkenceli saldırıları, busaldırılar sonucunda sakat kalmaları,yeni tutsaklıklar yaşamayı göze almadanbir sahiplenme yaratmak, tutsaklarımızınserbest bırakılmasını sağlamakmümkün değildir.Tutsaklarını sahiplenmeyen birmücadelenin hiçbir inandırıcılığıolmadığı gibi, devrim mücadelesindeyeni bir mevzi, yeni bir gelenekyaratması da mümkün değildir.halkımız, başta kendineTüm devrimciyim demokratım diyenişçisi, memuru, gecekondulusutüm halkımız tutuklu Dev-Genç’lilerisahiplenmeli, onların serbest bırakılmasıiçin sürdürülen kampanyayadestek olmalı ve kimyasal saldırılarkullandırtacak kadar acizleşen iktidarakarşı mücadeleyi büyütmelidir.Tutsak Dev-Genç’liler bu halkınonurlu evlatlarıdır. Gençliğimize,geleceğimize sahip çıkmak görevimizdir.4


Bütün Ülkeyi Hapishaneye Çevirdiler!Şimdi Bütün Ülkeyi “Hayata Dönüş” Operasyonlarına Çeviriyorlar!Bunlar, Bayrampaşa Hapishanesi’nde Değilİstanbul Üniversitesi Önünde Yapıldı!AKP’nin Polisi Kimyasal GazlarlaDev-Genç’lileri Yaktı!Gençlik Federasyonu’nun “ParasızEğitim Sınavsız Gelecek İstiyoruz”,“Tutsak Dev-Genç’liler Serbest Bırakılsın”talepleri ile başlattığı kampanyaçerçevesinde, 13 Kasım günüBeyazıt’ta bulunan İstanbul ÜniversitesiMerkez Kampüsü önünde açılançadırda yapılan açlık grevi eyleminepolis azgınca saldırmıştı.Dev-Genç’lilerin 13 Kasım günündenberi İstanbul ÜniversitesiBeyazıt Meydan’ında “Tutsak Dev-Genç’liler Serbest Bırakılsın” talebiyleaçtığı açlık grevi çadırınaAKP’nin işkenceci polisleri tam 10defa saldırdı. Dev-Genç'liler işkenceylegözaltına alındı ve üzerlerinetıpkı 19-22 Aralık hapishaneler katliamındakullandıkları şekilde tutkalgibi yapışan, değdiği yeri yakan birkimyasal gaz sıkıldı. Kendilerininyetmediği yerde sivil faşistleri Dev-Genç'lilerin üzerine saldırttılar. Dev-Genç'lilerin kafaları yarıldı, kollarımorardı.18 Kasım'da Beyazıt meydanındaGençlik Federasyonu tarafından basınaçıklaması yapıldı. Nehir Sarıkayatarafından yapılan konuşmada “Bizleresıkılan gazın içeriğinin ne olduğunudahi tarif edemiyorum. Nasılbir kimyasal ise, sıkıldığı yerde yanıklaroluşturuyor; sıkılan kişiyi bayıltacakkadar etkili, her hak talebimizinkarşılığında AKP’nin işkencecikatil polisi bizleri gaza boğuyor, öldüresiyeişkence yapıyor. Bunlarıntek sebebi var; Dev-Genç’lilerdenkorkuyorlar. Biliyorlar ki Dev-Genç’liler bu halkın onurlu evlatlarıdır.Biliyorlar ki Dev-Genç’lilerdevrimin öncülerindendir" denildi.Çağdaş Hukukçular Derneği adınakonuşan Av. Ebru Timtik ise, “Polislerinsıktıkları gaz Filistin halkınıvuran, masum çocukları katleden İsrail’ingazıdır. İsrail’in maşası olmuşAKP hükümetinin katil, işkencecipolisinin yaptığı hiçbir hukuk çerçevesindeaçıklanamaz” diye konuştu.Grup Yorum elemanı İbrahimGökçek ise konuşmasında; “Dev-Genç’liler bu ülkenin en onurlu evlatlarıdır.Polisin korkusu, Dev-Genç’lilerin yeniden mücadele çıtasınıyükseltmesindendir." dedi.Kurulan çadırın başında halaylarçekildi, türküler söylendi. Halka,Dev-Genç’lilerin neden tutuklandığı,nasıl işkence edildiği anlatıldı.AKP’nin işkenceci katil polisi oradakiDev-Genç’lilerin çoğunluğundan korkarakçadıra saldırmadı, saldıramadı.Onların elinde copları da olsa, kalkanlarıda olsa, gazları da olsa özünedönüş yaptılar. Bunların özü korkaklıktır.Bunların özü halka zulümetmektir. Bunların özü işkencede insankatletmektir.Çadır yaklaşık olarak 1 buçuksaat orada kaldı. Kitlenin azalmasınıfırsat bilen işkenceciler 17.30’dayüzlerce kana susamış çevik kuvvetpolisi Dev-Genç’lilere gazlarıyla,coplarıyla, kalkanlarıyla saldırdı.Dev-Genç’liler çadırı vermemek içinorada direndi. Ama sıkılan gazın yoğunluğu,yapılan işkencenin öldüresiyeoluşundan kaynaklı Dev-Genç’lilerkısa süreliğine dağıldı. Orada bulunanişkenceci katil çevik kuvvetpolisi Dev-Genç’lilerin pankartı, çadırı,tüpü hatta orada bulunan çöpleribile çalıp gitti. Polis işkenceciliğininyanında bu sefer de hırsızlığını günyüzüne çıkardı. 6 gün içerisinde 8çadırı, pankartı ve oradan bulunanbütün eşyalarımızı çaldılar. 6 günde8 saldırı… Ve her saldırıda sıkılanne olduğu belirsiz bir gaz kullandılar.Bu kadar acizler ve bu kadar korkuyorlarDev-Genç’lilerden.Dev-Genç'liler, polisin saldırısına"Polisi uyarıyoruz. Bizler halkın çocuklarıyız,bizler halkın onurlu, başıeğilmeyen evlatlarıyız. Bizler mil-Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım20125


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012yonlarız, sizler ise biravuç işbirlikçisiniz.Biz kazanacağız sizlerkaybedeceksiniz. Bizimirademiz çifte suverilerek çelikleşmiştir"diyerek cevap verdiler.Kazananlar Hep DirenenlerOlacak!Gençlik Federasyonu’nun 13 Kasım2012 tarihinde başlattığı 7 günlükaçlık grevi çadırı son olarak 20 Kasım'daaçıldı ve saat 15.00’a kadarsüren oturma eylemiyle iradi olaraksonlandırıldı.Gençlik Federasyonu bir haftadırsürdürdüğü açlık grevi ve çadır direnişiboyunca 10 kez katil polislerin,bir kez de sivil faşistlerin saldırısınauğradı. 16 Dev-Genç'li işkenceylegözaltına alındı. Ancak Dev-Genç’lilerbir gün olsun uzlaşmadı, çadıraçmaktan ve tutsak Dev-Genç’lilerisahiplenmekten geri durmadı. Birhaftalık direnişin son 3 saldırısındaişkenceci katil polis daha önce kullanmadığıbir kimyasal gazı Dev-Genç’lilerin üzerine sıktı. Her defasındaDev-Genç'lilere azgınca saldıranpolis, son günde de bütün hazırlığınıyapmış, onlarca çevik ve sivil polisleriyle,işkence araçlarıyla Dev-Genç’lilerin karşısına sıralandı.Dev-Genç’liler ise her hafta Salıolduğu gibi yine açıklamalarını yapmakiçin toplandı. Gençlik Federasyonuadına Mehmet Ali Yılmaz’ınokuduğu açıklamada öncelikle Dev-Genç’lilerin bir hafta boyunca uğradığıfaşist saldırılar anlatıldı. Yılmaz“Peki, neden bu kadar pervasızcaKİMYASAL GAZLARINIZ,İŞKENCELERİNİZ NAFİLEDİR!DEV-GENÇ'LİLERİNİRADESİNE TESLİM OLUN!saldırıyorlar AKP’nin işkenceci polisleri?Çünkü bu halkın onurlu evlatlarıDev-Genç’liler bu ülkeye sahipçıkan, bu düzeni değiştirecek olanlardır.Dev-Genç tutsakları ‘AmerikaDefol Bu Vatan Bizim’ dedikleri için,‘Parasız Eğitim İstedikleri’ için, ‘ÜlkemizdekiAmerikan Üslerinin Kapatılmasınıİstedikleri’ için hukuksuzcatutuklanmışlardır. Tutsaklarımızonurumuzdur. Dev-Genç’liler bu ülkeninen onurlu evlatlarıdır. Biz vatanımızısevmenin ustası Dev-Genç’lilerşu ana kadar saldırılarınıza boyuneğmedik ve hiçbir zaman da eğmeyeceğiz!Yaptığınız bu saldırılar Dev-Genç tutsaklarını sahiplenmemiziengelleyemeyecek. 19 Aralık katliamında kullandıkları gibi üzerimizetutkal gibi yapışan ve değdiği yeriyakan bir gaz sıktılar. Görün AKP’yi,tanıyın işkence yapanları. 19 Aralıklar’danÜniversite Önlerine… DağlardanSokaklara… Kimyasal GazlarlaHalkı Teslim Alamazsınız! Dahafazla saldırın daha fazla gaz sıkınama hiçbir zaman istediğiniz sonucualamayacaksınız. Çünkü sizin karşınızda43 yıldır emperyalizme veonun ülkemizdeki işbirlikçilerinekarşı savaşan Dev-Genç’liler var. Buhalkın onurlu evlatları Dev-Genç’lilersizin olduğunuz her yerde karşınızaçıkmaya devam edecek.” denildi.50 kişinin katılımıyla gerçekleştirilenaçıklamanın ardından Dev-Genç’liler marşlarla ve halaylarla2,5 saat oturma eylemiyaptı. Bir hafta boyuncahiçbir saldırıda geri adımatmayan Dev-Genç’lilerher gün olduğu gibi songün de çadırlarını açtılarve 43 yıllık direniş mirasındaolduğu gibi polisin tüm baskılarınarağmen eylemlerini ilk gün söylendiğişekilde bitirdiler, Dev-Genç’liler çadırlarınıkendileri toplayarak BeyazıtMeydanı'ndan ayrıldı.Gazlarınız HalkıTaleplerindenVazgeçiremeyecek!İstanbul Üniversitesi önünde tutsakDev-Genç’lilerin serbest bırakılmalarıiçin bir hafta çadır açıp,açlık grevi yapacaklarını duyuranDev-Genç’liler, bir hafta boyuncaher gün polisin saldırısına uğradılar.Sürekli çadırları ve pankartları çalınanDev-Genç’lilerin üzerinde yeni yeniişkence yöntemleri denedi polisler.AKP’nin katil polisleri, ne olduğubelli olmayan kimyasallarla herkesingözü önünde gaza boğarak işkenceyaptılar.Dev-Genç’liler, yaşadıkları bu işkencelerhakkında suç duyurusundabulunmak için 21 Kasım’da Çağlayan’dabulunan İstanbul Adliyesiönündeydiler.“7 Günde 10 Saldırı 16 Gözaltı,Baskılar Bizi Yıldıramaz” pankartınıaçarak “Parasız Eğitim İstemek SuçDeğildir”, “Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz” sloganlarını atan Dev-Genç’liler bir açıklama yaptılar. Açıklamayıokuyan Eylem Kayaoğlu,çadır açma sebeplerini ve saldırılarıanlattı. Berk Ercan ve Erdem Hanoğlu6<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


da polisin saldırısı sırasında yaşadıklarınıanlattılar. Son olarak Av.Ebru Timtik söz aldı. Saldırıda kullanılangazı anlatan Timtik, “Bu kimyasalgaz, gaz değil tamamen sıvıdır.Elbise ya da başka bir şey tanımıyor,sıkıldıktan sonra insan vücuduna yapışıyorve derinin altındaki tabakayayerleşip inanılmaz acılar çektiriyor.Herhangi bir merhem ya da ilaçlaacısı dindirilemeyen bu gazın ne olduğunumerak ediyoruz.” dedi.50 kişinin katıldığı eylemin ardındanCumhuriyet Başsavcılığı’nasuç duyurusunda bulunuldu.Dev-Genç'lilere SahipÇıkmak Onuruna SahipÇıkmaktırGençlik Federasyonu, aydın vesanatçılara 18 Kasım günü bir çağrıdabulundu. Çağrıda, "Sizler bu ülkeninaydın ve sanatçıları olarak, ülkemizdebulunan adaletsizliklere, zulme karşı;halka yol gösterme, karşı çıkma,hakkını aramaya yönlendirme misyonuomzunuza sırtlayanlarsınız. Vesizlerin yanı da halkın ve Dev-Genç’lilerin yanı olmalıdır. AKP iktidarıbugün sadece bize saldırmıyor.Saldırı tüm halkadır. Son dönemdetutuklanan kişilerin çoğu devrimcidemokrat, aydın ve sanatçı kesimidir.Dolayısıyla AKP’nin bize karşı gerçekleştirdiğisansüre siz de ortak olmamalısınız.Yeriniz bizim yanımızdır,yeriniz bu halkın en onurlu evlatlarıDev-Genç’lilerin yanıdır. Bunedenle tüm aydınlarımızı, sanatçılarımızıdireniş çadırımızı desteklemeyeçağırıyoruz." denildi.Dev-Genç’liler Bu VatanınEn Onurlu Damarıdır!Yunanistan Halk Cephesi, Dev-Genç'lilere yapılan saldırıyla ilgiliolarak bir açıklama yaparak, "AKPzulmü her yerde… Kah bir hapishanedetutsaklara, kah hapishanedekileredestek olmak isteyen tutsakyakınlarına, hakkını arayan işçiye,emekçiye, öğrenciye… Herkese, herkesime azgınca saldırıyor AKP’ninfaşist polisi" dedi.Dev-Genç'lilerin Anadolu'nun enonurlu damarı olduğunun söylendiğiaçıklama, "Halkı ve vatanı için gençyaşta kavgaya giren, halkının kurtuluşuiçin en önde, ölümü göze alarak yiğitçeçarpışan bir gelenektir Dev-Genç’lilik.Faşizmin açlık grevindekilere saldırısı,taleplerini duymazlıktan gelmesi acizliğindendir.34 yıl önce yine aynıyerde saldırmış ve 7 devrimci gencikatletmişti faşizm… Katletmeyle bitiremediniz,bugün yine aynı yerdeaynı kavgayı veriyor dev yürekli Dev-Genç’liler. Bugün de bitiremeyeceksiniz"denilerek bitirildi.İzmirDev-Genç'lilerin İradesiTeslim Alınamaz!Gençlik Federasyonu'nun, parasızeğitim istediği, “Füze Kalkanına Hayır!”dediği için tutuklanan Dev-Genç’lilerin serbest bırakılması içinbaşlattığı "Dev-Genç TutsaklarınaÖzgürlük" talebi İzmir'de de haykırılıyor.Dev-Genç'liler Beyazıt'ta butaleple kurulan açlık grevi çadırınayapılan azgınca saldırıları boşa çıkarıyor.Aynı taleple son zamanlardaöğrencilerin eylemlerine polis-ÖGBişbirliğiyle saldırılan İzmir Ege Üniversitesi'nde26-30 Kasım arası 5günlük açlık grevi çadırı açacak olanDev-Genç'liler kampanyayı tanıtmakve açılacak direniş çadırını öğrencilereduyurmak için Ege Üniversitesi'ndeçalışmalara başladı.19 ve 20 Kasım'da Ege ÜniversitesiÖğrenci Çarşısı'nda masa açanDev-Genç'liler, Dev-Genç tutsaklarınınserbest bırakılması için imzatopladı. Masaya gelen öğrencilerlevatanı sevmenin ustası Dev-Genç'lilerinneden tutsak düştüğü anlatıldıve açılacak açlık grevi çadırı hakkındasohbet edildi. İki günde iki yüz "Dev-Genç Tutsaklarına Özgürlük" kampanyabildirisi öğrencilere dağıtıldı.Gün boyu Grup Yorum şarkılarınınçalındığı masada <strong>Yürüyüş</strong> ve Tavırdergileri de öğrencilere ulaştırıldı.İçişleri Bakanı İdris NaimŞahin, Dev-Genç’lilereSaldırının HesabınıVermelidirDev-Genç’lilere yapılan saldırıylailgili olarak CHP İstanbul MilletvekiliMahmut Tanal, İçişleri Bakanı İdrisNaim Şahin'in cevaplaması için 20Kasım 2012 Meclis kürsüsünde konuşmayapıp, bir soru önergesi verdi.Önergede Tanal şu ifadelerde bulundu:“Değerli milletvekilleri, 17-18 Kasım 2012 tarihinde İstanbulÜniversitesi Beyazıt Meydanı’ndaparasız eğitim isteyen öğrencilereözgürlük için yapılan basın açıklamasında-öğrencilerin üzerine- kimyasalmadde içeren suyla toplulukdağıtılmıştır. Sıkılan bu kimyasalmadde öğrencilerin vücutlarını yakmakta,vücuduna yapışmakta ve izbırakmaktadır. Bu, gerçekten, kabuledilebilen bir davranış değil. Bakanlığınbu konuyla ilgili derhal hareketegeçmesini talep ediyorum.”Tanal, İçişleri Bakanı İdris NaimŞahin’in cevaplandırması için de şusoruları sordu:“17-18 Kasım 2012 tarihlerindeİstanbul İli Fatih İlçesi, İstanbul Üniversitesiönündeki Beyazıt Meydanındabasın açıklaması yapmak isteyenbir kısım üniversite öğrencisipolis müdahalesi ile karşılaşmıştır.Bu müdahale sırasında polis tarafındankimyasal maddeler kullanılaraküniversite öğrencileri dağıtılmayaçalışılmış ve bazı öğrenciler gözaltınaalınmıştır.Basına da yansıyan olaylar sırasındakullanılan; kimyasal maddenin,insan vücudunu yakan, aşırı yanmahisse veren, nefes darlığı yaratan,güneş altında derinin kabarmasınayol açan, elbise, el ve yüzde iz bırakan,etkisi yıkamayla geçmeyen,yapışkan bir madde olması kullanılanbu kimyasalın ne olduğu hususundaönemli tereddütlere yol açmıştır.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 7


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Çağlayan1- Anılan olayda öğrencilerin üzerindekullanılan; insan vücudunu yakan, aşırıyanma hissi veren, nefes darlığı yaratan,güneş altında derinin kabarmasına yolaçan, elbise, el ve yüzde iz bırakan,etkisi yıkamayla geçmeyen, yapışkankimyasal madde nedir?2- Daha önceki olaylarda kullanılanbiber gazıyla anılan olayda kullanılaninsan vücudunu yakan, aşırı yanma hisseveren, nefes darlığı yaratan, güneş altındaderinin kabarmasına yol açan, elbise, elve yüzde iz bırakan, etkisi yıkamaylageçmeyen, yapışkan kimyasal maddearasındaki fark nedir?3- Kullanılan bu madde daha önceherhangi bir olayda kullanılmış mıdır?4- Emniyet güçlerince toplumsal olaylardakullanılan kimyasal bileşikler nelerdir?Bu maddelerin insan sağlığı üzerinekalıcı etkisinin olup olmadığına dairlaboratuvar testleri yapılmış mıdır? Yapıldıise sonuçların tarafıma verilmesinitalep ederim.5- Emniyet güçlerince toplumsal olaylardakullanılan kimyasal bileşikler vebiber gazları, ülkemiz dışında başkahangi ülkelerde kullanılmaktadır?6- Emniyet güçlerince toplumsal olaylardakullanılan kimyasal bileşikler vebiber gazlarının menşei nedir? Hangiülkelerden ithal edilmektedir?7- 2000 yılından itibaren önerge tarihinekadar her yıl için ayrı ayrı belirtmeküzere kimyasal bileşikler ve biber gazlarınane kadar harcama yapılmıştır? Buharcamalar hangi kalemden ödenmiştir?8- CS gazının üretici firması tarafındanverilen kalite güvenlik belgesinde “uyguneğitimi almış personel tarafından kullanıldığındainsan sağlığına zararlı olmadığına”ilişkin bilgi yer almakta mıdır? Eğerbu bilgi mevcutsa bu gazı kullanan emniyetgüçleri gereken eğitimi almış mıdır? Eğeraldı ise bu eğitimin içeriği hakkında tarafımabilgi verilmesini talep ederim.9- Emniyet güçlerince toplumsal olaylardakullanılan kimyasal bileşikler vebiber gazları hangi mesafeden, hangi ölçülerdeve hangi yükseklikte kullanılmasıgerekmektedir?10- Anılan olayda kullanılan maddekullanma talimatına uygun mu kullanılmıştır?11- Anılan olayda kullanılan maddeninkullanılabilmesi için bakanlığınızdanizin alınması gerekmekte midir? Eğerizin alınması gerekiyor ise izin verildiğinedair belgenin bir fotokopisinin tarafımaverilmesini talep ederim.12- Eğer kullanılan maddeler iznetabii ise bu maddeleri izinsiz kullananemniyet güçleri hakkında ne tür işlemyapılacaktır?”Devlet Artık BasınAçıklamalarınaSaldırıdaKimyasal MaddeKullanıyor!Çağdaş Hukukçular Derneği(ÇHD), 20 Kasım günübir açıklama yaparak, BeyazıtMeydanı'nda basın açıklamasıyapan Dev-Genç'lilere sıkılankimyasal madde ile ilgili "Polisinkullandığı bu gaz, salepkıvamında, kokusuz, vücudayapışarak yakan ve çok uzunbir süre etkisini yitirmeyen,değdiği yeri kızartıp şişiren vedayanılmaz acılar yaşatan birgazdır. 12 Eylül faşist darbesininürünü olan 1982 Anayasası'ndadahi, güvence altınaalınmış olan temel hak ve özgürlüklerinkullanımına tahammüledemeyen siyasal iktidarıve siyasal iktidarın talimatlarıdoğrultusunda hareket ederek,toplumsal olaylara biber gazı,gözyaşartıcı gaz ve son olarakkimyasal gaz benzeri, insansağlığına zararlı gazlar kullanarak,faşizan yöntemlerle müdahaleeden polisin bu tavrınıkınıyor, sorumluların cezalandırılmasıiçin ÇHD olarak sürecintakipçisi olacağımızı ilanediyoruz" değerlendirmesindebulundu.LiselilerinSesiTürkiye' de hemen hemen tümliselerde yaşanan paralı eğitim sorununuBakırköy Lisesi'nde de yaşıyoruz.Bakırköy Lisesi'nde yaşadığımızsorun, daha okula giremeden başlıyor.Okula kayıt yaptırmak için gidenvelilere öncelikle yüksek kayıt parasıfiyatları biçiliyor. Veliler itiraz edincegöstermelik fiyatları düşürüyorlar.Kaydını yaptıran öğrencilerin velileri“1000 TL ile kurtuldum" diye seviniyorlardı.Evet, zengin aileler o1000 lirayı ödeyebiliyor ama parasıolmayan yoksul halk çocukarı yineher okulda olduğu gibi kayıt yaptıramamaktadırlar.1000-2000 lira arasında değişenfiyatlar sedece kayıt paralarıydı.Kantindeki yiyecek fiyatları 5 TL-10 TL arasında değişiyor. İçeceklerise 3 TL'den başlıyor. Neden bukadar pahalı diye sorduğumuzda ise;(sanki kullandıkları malzemeler çokkaliteliymiş gibi) "kaliteli olduğuiçin pahalı ama bu fiyatlar uygun"diyorlardı.Bunlar sadece okulun paralı eğitimsorunu. Bir de okulda faşistgericieğitim sorunu var. Din Kültürüve Ahlak Bilgisi derslerinde farklıdini inançlara sahip öğrenciler zorladerse sokuluyor. Ayrıca neredeyseseçmeli dersler haricindeki bütünderslerde milliyetçiliğin propagandasıyapılıyor. Faşist öğretmenler kendigerici görüşlerini bize kabul ettirmeyeçalışıyor ve karşı olan öğrenciler isesusturuluyor.8<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Ülkemizde GençlikGençliğinGündemindenDüzenin Gençler Arasındaki YeniModası; Bunalım GençlikHer gün intihar eden, bunalıma giren, psiklojik destekalan öğrencileri görüyor, duyuyoruz. Bu durumun birçoknedeni var. Bunların başında okul, aile ve arkadaşlarıyla olansorunlar geliyor. Okulun yoğunluğu, anti bilimsel, anti demokratikeğitim sistemi öğrencileri kadercileştirerek, bencilleştirerekyalnızlaştırılmaları gibi nedenlerle gençlik psikolojikrahatsızlıklar yaşıyor.Onları bu duruma sürükleyen bir çok neden sayılabilirfakat hepsinin temelinde olan bu düzenin kokuşmuşluğu yatıyor.Okullarda daha oyun çağındadaki çocuklardan başlayaraksürekli sınav ve proje ödevleriyle düşünmesine izinvermeden, araştırma yapacağı konuları bile kendisi belirleyerekdüzenin istediği yönde geliştiriyor. Bunu yaparkendegözü kendi kar hırsından başka bir şey görmeden, bir canavargibi saldırıyor. Düzenin denetiminin dışında gençliğin, öğrencilerinyetişmesini, gelişmesini engellemeye çalışıyor.Aile ve arkadaş ilişkilerini bile kendi denetimi altına almakistiyor. Ancak her zaman hesapları tutmuyor. Bu kadar üstünedüştüğü titizlikle inşa ettiği gençlik, bu yüklemeye dayanamayıpçökebiliyor. Hiçbir yerde boşluk bırakamadığınısanarak yürümeye devam ediyor, planlarında bunu hesabakatarak ilerliyor. Kendi kalıpları dışına çıkanları psikolojiksorunlar yaşayan gençler olarak ilan ediyor. Kendikalıpları dışındaki her şeyi delilik olarak görüyor, göstermeyeçalışıyor. Yarattığı sorunlara çözümü de anti depresanları önesürerek sözde düzeltmeye çalışıyor. Ancak anti depresanlarkullanıldığında düşünce dağınıklığı, odaklanamama vesürekli uyku hali gibi etkileri gösterir. Bu da istediği modelindışına çıkılmasını engellemek için bir yöntemdir.Gerçekleri gören, düşünen belli kalıplar içine sığmayanve bu yöne yönelmeyen gençliğe; psikolojisi bozulmuş, bunalımlı,düşünce bozukluğu olan insanlar olarak bakıyor.Neden mi? Çünkü düzenin yaratmak istediği değil doğruve haklı olanı savunur, savundukları bu düzenin vermek istediklerineters düşer. Sözde destek birimleri olarak kurulmuşokullarda rehberlik servisleri, dışarda psikoljik destekalacağı danışmanlar düzenin kirli düşüncelerini yaymayadevam eder. Onlar da gençlik üzerine binbir hesapla kurulanplanların bozulmaması için, okul dışında başka şeylerle ilgilenmemeleri,eğitimlerine yoğunlaşmaları doğrultusundayönlendirirler.Düzenin bu çarkının dönmesindeki en büyük engel Dev-Genç’lilerdir. Her şeyi düşünüp kendince çözüm bulan budüzen, karşısına çıkan bu engel için çaresiz kalmıştır. Kendidüşüncelerini yaymak için ne kadar televizyonunu, eğitimsistemini, basınını yoğun baskılarını kullansa da Dev-Genç’lilerin cüretkar duruşu karşısında kullandığı yöntemlerişlevini kaybeder. Dev-Genç’liler her durum karşısında sorarak,sorgulayarak, araştırarak çözüm bularak Düzenin planlarınıalt üst eder. Dev-Genç'in doğruluğu ve haklılığı karşısındahiçbir durum engel oluşturamaz.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Tutsak Dev-Genç’li̇ler Anlatıyor:Tutsak Dev-Genç’li̇ Candaş Kat Serbest Bırakılsın!Merhaba;Sizlere Kırıkkale F Tipi Hapishanesi'ndensesleniyorum. Yıllardır tecritle,işkence ile, katliamlarla halkınhaklınınsesinin kısılmaya çalışıldığıyerlerden, hücrelerden. Yıllardır halkısindirmenin, hak arayamayacakderecede korkutmanın aracı olarak kullanılmayaçalışılır hücreler... Bu gerçeğisizlere bir kez de kendi yaşadıklarımdananlatmak istiyorum.Adım Candaş, 20 yaşındayım. FıratÜniversitesi Kimya Mühendisliği2. sınıf öğrencisiyim. Tutsaklığımın18. ayındayım. Hakkımda verilmiş13 yıl 4 ay hapislik kararı şuan Yargıtay'ın önünde. Belki de, dakikadabir dosya inceleyen Yargıtay,bu kararın altına imzayı hızlıca atacak...Suçlarımsa büyük, çok büyük...Aşure dağıtmak; 1 Mayıs' a gitmek;Grup Yorum' un 150 bin kişilik BağımsızTürkiye Konseri' ne katılmak,konserin çalışmasını yapmak; "AmerikaDefol" dedikleri için tutuklanandevrimcilerin Erzurum'da görülenmahkemelerine katılmak; 19 Aralık2000'de devletin hapishanelerde yaptığıkatliamı protesto etmek; toplumezarların açılmasını istemek; Kızıldere'yegidip Mahir Çayan'ı anmak;"Parasız, Bilimsel, DemokratikLiseler İstiyoruz, Alacağız"diyen liseli gençliğin yaptığı basınaçıklamasına katılmak... Kısacasıhepsi demokratik eylem ve etkinliklerdir...Ama AKP'nin polisi vesavcısına bunlar tek başına yeterligelmiyor ki, arkadaşlarımla akşamyemeği yemem, onlarla fakülte kantinindebuluşup sohbet etmem örgütüyeliğimin tamamlayıcı delilleri oluveriyorbir anda...Başladığımız yere, mektubumunbaşına geldik geri... Bu mesaj esasolarak tüm gençliğe , tüm halkımızadır.Bu mesajla korkutulmaya çalışılanvatansever gençliktir, halktır,devrimcilerdir. Oysa vatan namustur.Dostluk, yoldaşlık halk değerimizdir.En büyük onur, bunlara sahipçıkmak, vatanın bağımsızlığıiçin savaşmak, bedel ödemektir.Tüm halk düşmanlarına, namus düşkünlerinekarşı bu onuru taşımak bizim,tüm gençliğin görevidir diyorsevgi ve selamlarımı yolluyorum...Umutla, Dirençle...CANDAŞ KAT<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 11


Devletin Saldırmadığı Akıllı,Uslu Gençlik Olmayacağız!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012- "Demek ki, gazsız daoluyormuş"- "Halaylar eşliğindeYÖK eylemi"- "Güle oynaya YÖKprotestosu"- Polis barikatının önündehoron tepip, halay çekti.- Bazı öğrenciler,gazeteciler ve polislerpanzer ve polis barikatıönünde ayrı ayrı hatırafotoğrafı çektirdi."Bu sene YÖK Ankara'da iki ayrıeylemle protesto edildi. 3 ve 4 Kasımgünleri Dev-Genç'lilerin yaptığı eylemepolis gaz bombaları, biber gazı,plastik mermilerle saldırdı. Sokaktangeçen halktan, eylem yapılan bölgedekitüm esnaflar çok yoğun sıkılanbiber gazından ekilendi. Dev-Genç’lilerkafaları kırılıp gözleri patlatılıncayakadar işkence yapılarak gözaltınaalındı.9 Kasım’da da Ankara’da çeşitligençlik örgütlenmeleri tarafındanYÖK “protestosu” yapıldı. Akşamtelevizyonların büyük çoğunluğundabu protesto polisin saldırdığı diğereylemlere atıfta bulunarak "Demekki, gazsız da oluyormuş" diye haberyaptılar.Yani eylemlere yapılan saldırılardapolisin bir kabahatı yok, eylemciler“uslu, akıllı” olursa polis de durdukyere saldırmaz diyorlardı.Ertesi gün gazetelerde 9 Kasım'daTKP, Gençlik Muhalefeti, ÖğrenciKolektifleri ve Genç-Sen tarafındanyapılan YÖK protestosunun haberigazetelerde şu başlıklarla verildi:- "Halaylar eşliğinde YÖK eylemi"- "Güle oynaya YÖK protestosu"- "Demek ki, gazsız da oluyormuş"Devletin resmi haber ajansı olanAnadolu Ajansı eylemi şöyle duyurdu:"Açıklamanın sonunda gruplar polisbarikatının önünde horon tepip, halayçekti.Olaysız sona eren eylemin ardından,bazı öğrenciler, gazetecilerve polisler panzer ve polis barikatıönünde ayrı ayrı hatıra fotoğrafıçektirdi."Doğrusu polisin her eyleme saldırdığıgünümüzde polis barikatıönünde “hatıra” fotoğrafı çektirilmesiçok isabetli olmuş. O anın tarihekaydedilmesi iyi olmuş. Herkes bueylemden ders almalı; polislerin gazına,copuna, işkencelerine mazharolunmadan eylem nasıl yapılır. İkiarkadaş arasındaki tartışmada bilebiber gazı kullanan polis 31 yıldırgençliğin başında terör estiren faşitYÖK protestosunda polisle hatırafotografı çekiliyor. Herkes reformizmdenbunun sırrını öğrenmeli.Düşmanın bize karşı tavrı bizimiçin önemlidir. Bizi ne kadar ciddiyealdığını, bize bakışını gösterir. Saldırıyorsa,doğru yoldayız demektir.Düşmanın saldırısı bizim için bu anlamıylaonurdur. Çünkü karşısındagüç olarak gördüklerine saldırır, onlarıkatleder Devlet. Devrimcilerin, politikalarıylahalkı örgütlemesindenve iktidara karşı mücadeleyi örgütlemesindenkorkarlar ve bunun içinsaldırırlar, katlederler.Ama bizim için onur olan, reformizmiçin akıllılık oluyor.2009 1 Mayıs'ında yaşanan çatışmanınardından TKP'nin eski genelbaşkanı Aydemir Güler şunları yazmıştı:“Devlet terörünün düpedüz'size saldırarak işçilerin 1 Mayıs’ailgi göstermelerini engelliyorum’dediği, medyanın da gerekeni yaptığıkesimlerin bu saldırıyı zora koşmakiçin, oyunu boşa çıkarmak için neyapmayı düşündüklerini de merakediyorum. Kaldırım taşı sökmeyeçalışmaktan gayrı.” (www.sol.org.tr)Aynı yazıda Güler, siyasi mücadeleninamacını şöyle anlatıyor: "Konumuzsiyasi mücadeledir. Siyasimücadelede amaçlardan biri de,karşı tarafı gündemdeki tartışmadandüşürmek ve oyunun kurallarınaitelemektir." Yani kendinizi dövdürteceğinize,Devletin eline koz vereceğinize,siz kurallı olarak onları dakurallı olmaya zorlayın diyor.Devletin istediği tam da budurzaten. Kendi kendine çeki düzen verenakıllı solculuk...İşin “sırrı”: “Biz onlardan değiliz.Biz ‘akıllı’ gençliğiz. Biz kendimizidövdürtmeyiz, protestomuzu güle oynayayapar sonra evimize gideriz..."AKP’nin polisi de aptal değiltabii ki, “akıllı” gençliği gözündentanıyor. Saldırır mı? Saldırmaz...Tüm gençliğe örnek gösteriyor. Bakın;bunlar “akıllı” gençlik, kendilerinidövdürtmüyor. Siz de böyle olun diyor.Reformizmin akıllı gençliği farkınıkoyuyor.Nasıl bir gençliktir ki bu, Türkiye'deaile kavgaları bile biber gazınaboğulurken; tek bir biber gazı yemedeneylem yapabiliyor? Bu maharetlerininsebebi nedir? Devrimcieylem ciddiyetinden uzak, “sempatik”olma kaygısıyla yapılan bu eylemler,Burjuva Medya tarafındanda tercih ediliyor.Burjuva Medya neden bu gençleriörnek gösteriyor? Polis gözaltına bilealmıyor çoğu zaman. Tek bir tutsaklarıdahi yoktur. Ama örnek gösteriliyorlar,çünkü gençliğin devrimci saflarakatılmasından korkuyor burjuvazi.Solcu olacaksanız bunlar gibiolun diyor. Eylem yapacaksanız bunlargibi yapın diyor. Hele bir de 6Kasım YÖK Protestoları gibi Dev-12<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


imci Gençliğe saldırarak teşhir olmuşsapolis, “akıllı gençlik” imdatlarınayetişiyor. Bakın durduk yeresaldırmıyoruz. Siz de akıllı olun kendinizidövdürtmeyin diyor.Gençliğin umudu, öfkesi düzeniçine hapsedilmek isteniyor. Bizimçizdiğimiz sınırlar içinde kalın, işteböyle olun deniliyor.Eylem böyle de yapılıyor diyerekburjuva basında övgü haberleri yapılıyor.Gençliğe solcu olacaksanızTKP'li olun, ÖDP'li olun, çatışmayın,devlete karşı gelmeyin, uslu usluprotestonuzu yapıp dağılın diyorDevlet. Ve onlar da bu çerçeve içindeeylem yapmaktadırlar.Reformizmin Düzen İçi“Tehlikesiz”, Yoz EylemAnlayışıYumurta, pasta, boya atma, saçkesme, düdüklü, zırıltılı eylemler,maske takma, uzun eşşek oynama,soyunma gibi protesto eylemleri Avrupaburjuva demokrasisinin vitrinlikeylemleridir. Bu eylemler “sivil toplumculuğu”veya “muhalif” olmayısadece protesto etmekle sınırlayananlayışların başvurdukları eylem biçimleridir.Bu sadece protestoculukla yetinenbir eylem anlayışıdır. Burjuvazininicazetinde, burjuvazinin kabul edebileceğisınırlar içinde bir muhalefetanlayışıdır. Temelinde devrimcilikdeğil düzen içilik vardır. Yapılan hereylemde emperyalizme ve oligarşiyedüzen için tehdit olmadığını gösterenbir mesaj vardır. Ve “medyatik” olmakaygısı. Eylemlerine yön veren enönemli etkenlerden birisi de budur.Burjuvazinin hoşuna gideceği eylemleryaparak onlara “şirin” görünmekister. Burjuva medyanın övgülerinialacağı ve haber yapılacağınıdüşünür. Onun için olmadık şarlatanlıklaryaparlar.1996’da bir grup ÖDP’li genç kızınAnkara Güven Park’ta “soyunarak”yaptıkları eylem, reformizminbu yozlaşmış eylem biçimini benimsemesindedönüm noktalarından biriolmuştur. Bu tür eylemler DY-ÖDPçizgisi ile özdeşleşmiş olmakla birliktereformizmin genel eylem anlayışıhaline gelmiştir.Eylem, sloganıyla, muhtevasıyla,biçimiyle kitleleri bilinçlendirir, örgütler...Peki reformizmin bu eylem anlayışıtaleplerin, amacın yozlaştırılmasından,sulandırılmasından başkaneye hizmet ediyor?Örneğin; halkların kanını ementekeller, “Sermaye pabucu yarım,çık dışarı oynayalım” diye “göbekhavası”yla alkışlanarak protesto edildireformist anlayışlar tarafından.Bir başka eylemde barikat başında“uzun eşek” oynandı.F tiplerindeki işkenceyi gündemegetirmek için dışarda da “saç kestirme”gösterileri yapıldı. Bir başkaeylemde polise su tabancalarıyla susıkıldı.Bir başka gençlik eyleminde polisbarikatının üzerine koşup barikatınönüne gelince “1 Nisan” dövizleriaçıp “1 Nisan şakası” yapıldı. Aynıgünlerde polis devrimcilere azgıncasaldırırken yapılan tam bir şarlatanlık.Sonuçta yumurta atmaktan, saçkesmeye, uzun eşek oynamaya kadaryapılan bu tür eylemler düzenle devrimarasındaki tercihin sonucudur.ÖDP-DY’nin düzeniçi legal particiliği“geceleri rahat uyuyan devrimcilik”olarak bedel ödemektenkaçan bir mücadele anlayışında somutlanmıştı.Düdük çalmalı, süpürgeli,soyunmalı, saç kesmeli, yumurtalıve benzeri eylemlerde bu anlayışınürünü olarak ortaya çıkmıştı.Ama AKP iktidarının artık en küçükdüzen içi bir muhalefete dahitahammülü yoktur. Demokrasicilikoyunu faşizmin çizdiği sınırlar içindedir.Eylemleri yozlaştırarak, sulandırarakfaşizmin saldırılarındankurtulamazsınız.Halkevci olmak, ÖDP’li olmak,TKP’li, CHP’li olamak, ya da çevreciolmak, futbolcu olmak... faşizminpolitikalarına hizmet etmiyorsasaldırılarına maruz kalmaktadır.9 Kasımda reformizmin Ankara’daYÖK’e karşı yaptığı eyleme polissaldırmamışsa devrimcilerin yaptığıeylemlere saldırılar karşısında teşhirolan YÖK ve polisin bu tür eylemlerleaklanmasına hizmet ettiği için saldırılmamıştır.Reformizmin yaptığı bu eylemledevlet, “bakın polisimiz durduk yeresaldırmıyor” demiştir. Siz de, akıllıuslu olursanız, bizim çizdiğimiz sınırlariçinde kalırsanız polis saldırmaz.Reformizmin gençlik örgütleri depolise özellikle “biz onlardan değiliz”demek için elinde geleni yapmıştır.Binlerce öğrenci Ankara’da neiçin toplandınız? Polis barikatınınönüne gelince horon tepip hatıra fotoğrafıçektirmek için mi? Türkiyenindört bir yanında onca yolu bu pozuvermek için mi geldiniz?Nedir amacınız? 31 yıldır öğrencigençlik üzerinde terör estiren, 12Eylül gençliğinin yaratılmasında enönemli etken olan faşizmin en temelkurumlarından biri olan YÖK’ü böylemi protesto edecektiniz.Devletin istediği tam da budurzaten. Kendi kendine çeki düzen verenakıllı solculuk...Yani deniliyor ki; “biz onlardandeğiliz. Biz akıllı solcularız. Bizesaldırmayın. Biz sadece muhalefetlikyapıyoruz. Bizden korkmayın. Bizsizin istediğini gençlerdeniz.Polisin saldırısını sanki devrimcileristiyormuş. Siz kurallara uymayarak,saldırıyı üzerinize çekiyorsunuzdiyor. İşkencecileri değil de,işkence gören, saldırıya uğrayanlarısuçluyor.Ankara’da yapılan YÖK eylemide bu temelde yapılmıştır. Devrimcileronların deyimiyle kendilerini dövdürtmüş,akıllı solcular ise polislehatıra fotoğrafı çektirmiştir. “Direnmedende, çatışmadan da bir eylemyapılabiliyormuş” propagandasıyladevrimcilerin “marjinal” gösterilmesinede katkı sağlamış oluyorlar.Dev-Genç’liler, burjuvazinin akıllıçocukları olmayacak; hakların direnilmeden,çatışılmadan alınmayacağıgerçeğiyle hesap sormaya devamedecekler.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 13


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Liseliyiz BizTutsak Dev-Genç’lilereMektup Yazalım, Yazdıralım;Eğitimde yapılan son değişikliklerleberaber 9. sınıflardaseçmeli derslere 2 yeni ders eklendi.Bu dersler Kur’an-ı Kerimve Hz. Muhammed’in Hayatı’ydı. AKP iktidarı getirmişolduğu bu derslerle ne bilimsel eğitimi ne de demokratikeğitimi savunmaktadır. AKP iktidarının amaçladığıtek şey dindar, gerici, faşist eğitim sistemiyle kendidüzenine uygun gençlik yetiştirmektir. Öyle ki, liselerdegetirilen tüm uygulamalar AKP iktidarının bu amacına hizmeteder niteliktedir. Bu uygulamalardan en başta geleniders seçimlerinde görülen adaletsizliktir. Örneğin liselerdeseçilen derslerin çoğu hatta hepsi AKP iktidarınınokutmak istediği derslerdir. Hiçbir liselinin ve ailelerinders seçimlerinde karar ve söz hakkı yoktur. Bu uygulamanınnasıl işlediğini Milli Eğitim Bakanı açıklamalarındanda görebiliyoruz. Şöyle diyor Milli Eğitim BakanıÖmer Dinçer: “Türkiye’de450 bin öğrenci Kuran-ı Kerimseçmeli dersini tercih etti.”Peki gerçekte seçilen derslerinsayısı Ömer Dinçer’in dediği gibimidir?Elbette hayır! Çünkü adına seçmeliders denilen bu uygulamagerçekte seçmeli değildir. 4+4+4eğitim sisteminde uygulanan seçmelidersin aslı seçtirilen derslerdir.Yani işin özü 450 bin öğrencininzorla ve baskıyla Kuran-ı Kerimderslerini seçtirilmesidir. Bu konudaöğrenciler farklı dersler seçse de budersler öğrencilere verilmemektedir.Bahane olarak gösterilenler isekontenjan yetersizliği, öğretmeneksikliği, sınıf yetersizliği vs. gibinedenlerdir. İşte bu bahanelerleAKP iktidarı gerici-faşist eğitimini yaygınlaştırıp daha fazlaöğrenciyi kendi düzenine yedeklemeye çalışmaktadır.Seçmeli dersler uygulamasında süre gelen başka birkonu da halkımızın ve öğrenci gençliğin dini duygularınınsistem odaklı kullanılmasıdır. Amaçlanan sadece öğrencilerindini bilgileri öğrenmesi değildir. İşsizliğin, açlığın,yoksulluğun olduğu ülkemizde gençliğin dinleuyutulmasıdır. Haksızlıklar, açlık ve yoksulluk karşısındakaderci bir gençlik yetiştirmektir. AKP iktidarınagöre din sömürü iktidarını sürdürebilmesi için bir araçtır.İşte liselerimizde bugün uygulanan ve yaygınlaştırılmayaçalışılan budur. Öğrenciler din odaklı seçmeli derslerlekandırılıp düşünmeyen, üretmeyen ve sorgulamayan birgençlik haline getirilmeye çalışılıyor.Bizler Liseli Dev-Genç’liler olarak düzenin istediği gibibir gençlik olmayacağız. Ve AKP iktidarınınyalanlarına kanmayarak öğrencileribilinçlendireceğiz. AKP’ninbugün söylemiş olduğu 450 bin öğrencinin Kuran-ı Kerimderslerini seçmesi bir yalandan ibarettir. Asıl olan 450bin öğrencinin alternatif sunulmadan bu dersleri seçmeyezorunlu bırakılmasıdır. Ayrıca, AKP iktidarının getirmekistedikleri bunlarla da sınırlı değildir. Bir yandan dindersleri veriyoruz derken bir yandan diğer tüm halklarıninancını yok sayıyor, inançlarını asimile etmeye çalışıyor.Halkımızın ve öğrencilerimizin inançları öyle yok sayılıyorki; verilen din eğitiminin temeli dahi asimile ve yoketmeye dayanıyor.İşte böyle bir eğitim sisteminde bize düşen görev dahafazla mücadele etmek ve alternatiflerimizi büyütmektir.Alternatif olan nedir? Alternatif olan; parasız, bilimsel, demokratikbir eğitimdir. Tüm halkımızın çocuklarınınokuyabildiği ve dini duygularıyla oynanmadığı bir eğitimdir.Tüm bu nedenlerden kaynaklı seçmeli ders uygulamasınınne amaçla getirildiğini ve ne istediğimizi liseligençliğe anlatacakve örgütleneceğiz.Gericifaşisteğitim sisteminekarşı ancakörgütlü gücümüzlekazanırız.Liseli Dev-Genç saflarındaörgütlenelim vekazanalım! Ülkemizdegençlikher dönemde faşizminen çoksaldırdığı ve sindirmeyeçalıştığıkesim olmuştur.Özellikle 43 yıllıkmücadele tarihindeDev-Genç'liler bu saldırılardanen çok nasibini alan olmuştur. 43 yıllık bu tarihkesintisiz bedellerle örülen tarihtir. Yeri geldi katledildi,yeri geldi işkencelerden geçirildi ve kaybedildi ama yılmadı.Hiç bir güç Dev-Genç'lileri mücadelesinden alıkoyamadı.Her zaman yeni sıra neferleriyle çıktı zulmün karşısına...Her saldırıdan daha güçlü bir şekilde çıkmayı bildi.Ve düşmanın bittiler dediği dönemde örgütlenmektenkaçınmayarak yeni hedeflerle umudu büyüttü.İşte Dev-Genç bu misyonlarından ötürüdür ki; halkımızınumudu ve kurtuluşudur. Yine bu misyonlarından ötürüdürki oligarşinin en fazla saldırdığı kesim olmuştur. Vebu yüzdendir ki bugün, 14 Dev-Genç'li hala F Tipi tecrithücrelerinde tutsaktır.14 Dev-Genç'li; Parasız eğitim istedikleri, füze kal-Tutuklu Dev-Genç'liler ve Adresleri;1- Hatice Kalkan (Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi)2- Hakan Karabey (Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi)3- Ayberk Demirdöğen (Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi)4- Eser Morsümbül (Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Hapishanesi)5- Doğan Taştan (Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Hapishanesi)6- İlkay İşler (Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Hapishanesi)7- Metin Bulut (Sincan 1 No'lu F Tipi Hapishanesi)8- Candaş Kat (Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishanesi)9- Rıdvan Akbaş (Sincan 1 No'lu F Tipi Hapishanesi)10- Gülşah Işıklı (Gebze M Tipi Hapishanesi)11- Meral Dönmez (Gebze M Tipi Hapishanesi)12- Cemray Baş (Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi)13-Melis Ciddioğlu (Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi)14-Gürkan Türkoğlu (Kandıra 1 No'lu F Tipi Hapishanesi)14<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Yola Gelmeyeceğiz! Bağımsızlık Mücadelesi Vermeye Devam Edeceğiz!AKP Komplolarıyla Kendi Pisliğini DevrimcilereBulaştıramaz!ABD İşbirlikçisi AKP’den Hesap Soracağız! AKP; Uyuşturucunun, Fuhşun,Ahlaksızlığın, Yozlaşmanın Hamisidir!Bakmayın siz AKP’nin dindar geçindiğine Yoksul Gecekondu MahallelerindeUyuşturucu Çetelerine Karşı Mücadele EdenHalk Cepheliler’e Sabaha Karşı AKP’ninPolisi Operasyon Yaptı! Gülsuyu’da 13 Devrimci Gözaltına Alındı! Antalya, Malatya, Kocaeli ve İzmir’den 12Devrimci Gözaltına Alındı! İftiralarınızla Yalanlarınızla, TerörünüzleBizi Yıldıramazsınız!Sayı: 34019 Kasım sabahı İstanbul'un GülsuyuMahallesi'nde yüzlerce polis,özel tim, zırhlı araçlar ve helikopterlereşliğinde Halk Cepheliler’e yönelikbir operasyon düzenledi. Sabahsaat 05.00’te İstanbul Maltepe’debulunan Gülsuyu-Gülensu HaklarDerneği’ne düzenlenen baskında polis,derneği talan etti, eşyaları çaldı,devrimci önderler ve savaşçıların fotoğraflarınıyırtıp yere attı ve 13 devrimciyigözaltına alındı.Çok geçmeden mahalle halkı derneğisahiplendi. Dernek toparlanarakönüne “Baskılar Gözaltılar Bizi Yıldıramaz!”pankartı asıldı.Polisin basına servis ettiği haberlerdebu halkın onuru devrimcilerinadı, uyuşturucu satıcılarıyla aynı haberlerdekullanılarak, bilinç bulanıklığıyaratılmaya çalışıldı.Baskınlar 20 Kasım' da Anadolu'yayayılarak devam etti. Antalya,Kocaeli, İzmir ve Malatya’da da kurumlarve evler basıldı, toplam 12devrimci gözaltına alındı.AKP devrimcilere yönelik saldırılarınahiç ara vermeden devam ediyor.En son 9 Mayıs' ta Anadolu çapındayapılan baskınlarda 100 Dev-<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012kanına karşı çıktıkları, Grup Yorumkonserine katıldıkları için tutuklandılar.1 Mayıs'a katılmak dahi suç olarakgösterildi ülkemizde. Tüm bukoşullarda Dev-Genç'lilerimizi sonunakadar sahiplenecek ve yaşananadaletsizliği tüm halkımıza anlatacağız.Ve DEV-GENÇ TUTSAKLA-RINA ÖZGÜRLÜK demekten vazgeçmeyeceğiz.Çünkü, DEV-GENÇ; Ülkemizinen soylu damarıdır. Kesintisiz 43yıllık mücadelenin adıdır. Ülkemizinonurlu ve gururlu mücadele tarihidir.Dev-Genç, halkımızın kurtuluşuve zaferimizin adıdır.İşte bu yüzden bir kez dahahaykırıyoruz.TUTSAK DEV-GENÇ'Lİ-LERİMİZ SERBEST BIRA-KILSIN!Bakın, oligarşi nasıl hazmedemiyorsahiplenmemizi...Beyazıt önünde sürdürdüğümüzoturma eylemine 6 günde 10 saldırıoldu. İlk defa kullanılan kimyasalgazlar sıkıldı üzerimize... 16arkadaşımız gözaltına alındı, işkencelerdengeçirildi.Neden; çünkü Dev-Genç'lileri sahiplenmekve özgürlüklerini istemeksıradan bir talep değildi AKP iktidarıiçin...Evet, biz biliyoruz: Dev-Genç'lilerisahiplenmek bağımsızlık, demokrasi,sosyalizm mücadelesinde ısrardır.Dev-Genç'lileri sahiplenmek iktidarhedefinden şaşmamaktır.Dev-Genç'lileri sahiplenmek yoksulhalkımıza umut düşmana korku salmaktır.Bizler Dev-Genç'liler olarak, yinesöylüyoruz; Dev-Genç'lilerimizi sahiplenmeyiasla bırakmayacağız.Tutsaklarımıza özgürlük kampanyasıkapsamında tutsaklarımızamektup yazıyoruz.Hepimiz Dev-Genç'li dev yürekleremektup yazalım, yazdıralım!<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 15


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Genç’li gözaltına alınmış, 30’un üzerindeDev-Genç’li tutuklanmıştı. Birkez daha AKP'nin polisinin ahlaksızlığınatanık olduk.AKP iktidarı çaresizliğini HalkCepheliler’i karalamaya çalışarakgösteriyor... Uyuşturucu satıcılarını,fuhuş çetelerini, bar ve pavyonları mahallelerindenkovanlar, yozlaşmayakarşı örgütlenenler suçlu(!); uyuşturucusatmak, fuhuş yapmak, hırsızlıkyapmak meşru. Bu, AKP'nin ahlakıdır.Bu, kapitalist düzenin ahlakıdır.“Gizlilik kararı” ardına sığınan poliskeyfiyeti işkencelerle sürdü. Mahallehalkı derneklerini sahiplenmekve saldırıyı protesto etmek için GülsuyuHeykel Meydanı’nda aynı günprotesto eylemi gerçekleştirdi. Eylemdeyapılan açıklamada baskınlarve gözaltılar hakkında bilgi verildi.Sloganlarla bitirilen eyleme, Partizan,ESP ve KÖZ destek verdi.TAYAD’lı Aileler, polis terörüyleilgili olarak bir açıklama yaparak,“Baskı, gözaltı, işkence, kimyasalgazlar ve terörle halkın mücadelesiniengelleyemezler! Tüm halkımızıAKP'nin faşizmine direnmeye çağırıyoruz!”dediler.AKP polisinin bu hukuksuzluğunakarşı 20 Kasım tarihinden itibarenVatan Emniyet Müdürlüğü önündeHalk Cephesi tarafından oturma eylemibaşlatıldı. Gözaltındaki HalkCepheliler serbest bırakılana kadar süreceğibelirtilen eyleme polis önce gazsıkarak saldırdı, ardından işkencelerle9 kişiyi gözaltına aldı.Liseli Dev-Genç’liler, arkadaşlarıYusuf Sinan Kul’un da gözaltınaalındığı bu saldırının ardından biraçıklama yaparak, “Bu terörün nedeni;yıkımlara, yozlaşmaya, çeteleşmeyekarşı mücadele etmemizdir” dedi.Aynı akşam tekrar başlanan oturmaeylemine ise TOMA denilen araçla,tazyikli su ve kimyasal gazlarlatekrar saldırıldı, yaralananlar oldu.21 Kasım’da saat 14.30 civarındatekrar başlanılan oturma eylemine polisyine saldırdı. Bu saldırıda, KemalAvcı sıkılan gazdan kaynaklı hastaneyekaldırıldı. Gençlik Federasyonuçalışanlarından Ebru Yeşilırmak iseyine gazdan kaynaklı fenalaştı. Yeşilırmak,“Astımım var” diye uyarıdabulunmasına rağmen polis gaz sıktı.Gençlik Federasyonu bu saldırınınardından bir açıklama yaparak, “Teslimiyetinkol gezdiği günümüzde‘Milyonları Örgütleyeceğiz’ diyebilmeninbüyük iddiası kudurtuyor böyleonları” ifadesinde bulundu.21 Kasım günü gece 24.00 saatlerinde11 Halk Cepheli, Emniyet Müdürlüğüönünde gözaltlıların serbestbırakılması için tekrar oturma eyleminebaşladı. Polis, tazyikli su ve kimyasalgazlarla 4. kez saldırarak insanlarıyaraladı. İşkenceci polislerHalk Cepheliler’in kararlılığına tahammüledemedikleri için yoldangeçen tüm halka tazyikli su ve kimyasalgazlarla saldırdı. Halk Cephesi4. kez yaşanan saldırıyla ilgili, “İstediğinizkadar gaz sıkın, cop kullanınyine de vazgeçiremeyeceksinizbizi” açıklamasında bulundu.Okmeydanı Halk Cephesi de 20Kasım’da yaptığı açıklamada,“AKP’nin tüm saldırıları boşunadır.Katil polislerini halkın üzerine salarak,helikopterle, panzer ve akreplerleyoksul mahalleleri işgal ederek, dernekve evleri basarak, işkencelerledevrimcileri gözaltına alarak milyonlarıörgütlememizin önüne geçemez.İşçi, köylü, memur milyonlarıörgütleyeceğiz” dedi.21 Kasım'da Trakya Halk Cephesive Yunanistan Halk Cephesi de biraçıklama yaparak saldırıları kınadı.Gözaltına alınlardan iki çocukserbest bırakıldı.22 Kasım günü savcılığa çıkarılandevrimcilerden 4’ü savcılıktan, birkişi de mahkeme tarafında serbest bırakıldı.Serhat Yurtsever, Barış Gürbey,Hasan Gürbey, Yener Danacı, MesutYavuz ve Yusuf Aydındağ ise yozlaşmaya,uyuşturucuya karşı mücadeleettikleri için tutuklandılar.Antalya20 Kasım günü Antalya’da sabahsaat 04.00’te dernek ve ev baskınlarıdüzenlendi. AKP’nin kiralık katilleriellerinde uzun namlularla evlerive dernekleri basarak 12 devrimciyiişkenceyle gözaltına aldı.Baskınlar sonucunda Mehmet AliUğurlu Malatya’dan, Sinan Mitil Gaziantep’ten,Ertuğrul Karaca İstanbul’dan,İsmail Hakverdi İzmir’den,Güney Güzelkara Kocaeli’den, Nazımİlgeç Nazilli’den, Hasan Dut, İzzetGünay, Yurdagül Gümüş, MuhammetDemir, Gülçin Bulut, Önder Akdemirde Antalya’dan gözaltına alındı. Dosyadagizlilik kararı bulunduğu için neavukatlarıyla ne de aileleri ile görüştürülmediler.Antalya Halk Cephesi, aynı günsaat 17.00’de Kışlahan Meydanı’ndaev ve dernek baskınlarını protesto etti.40 kişinin katıldığı eyleme DHF, PirSultan Abdal Derneği ve EMEP destekverdi.KocaeliKocaeli Gençlik Derneği üyeleri,20 Kasım günü İnsan Hakları Parkı’nda,Kocaeli, İzmir ve Antalya'dayapılan ev ve dernek baskınlarınıprotesto etmek için eylem yaptılar.Eylemin ardında Güney Güzelkara'nınkaldığı yurda gidilerek, yurtgörevlisinden ve arkadaşlarından bilgialındı. Güzelkara'nın işkenceylegözaltına alındığı ve buna karşılık sloganlarlabu hukuksuz baskını teşhir ettiğiöğrenildi.MalatyaMalatya’da 20 Kasım günü saat sabah5.00’te yapılan ev baskınındaAKP’nin işkenceci polisleri tarafındanMehmet Ali Uğurlu işkence ile gözaltınaalındı. Yapılan baskında 2 saatlikev araması sonucu bilgisayara işkencecipolisler tarafından el konulurken,arama süresince dışarıdakilerehaber verilmesin diye ailesine baskıuygulandı ve telefonları toplandı.Malatya Halk Cephesi, Uğurlu’nungözaltına alınmasıyla ilgiliyaptığı açıklamada, “Arkadaşımızsağlık problemleri olan birisidir, başınagelecek tüm olumsuzluklardanAKP ve katil polis sorumludur” dedi.16<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


İzmirSarıgaziBütün Halk Birleşeceğiz,Milyonları Örgütleyeceğiz!Kaynamayan BoşTencereleri̇mi̇zle AKPZulmünü Teşhi̇r EtmeyeDevam Edi̇yoruz!Bu Ses ÖrgütlenmeyeÇağridir, Evden Eve,Kulaktan KulağaYayılmaya Devam Edi̇yor!Halk Cepheliler, Milyonları Örgütleyeceğizşiarını her yerde haykırmayadevam ediyor. Yoksul mahalllerde,okularda, caddelerde, AKPzulmüne karşı halkı birleştirmek,mücadeleyi büyütmek için her gündaha fazla bir hırsla, kararlılıkla mücadelesürmeye devam ediyor. HalkCepheliler eylemleriyle, işçi, köylü,memur, gençlik, tüm halkı birleşip,örgütlenmeye çağırırken “Hesap SoralımBirlik Olup Vuralım!” diyenses daha bir yüksek çıkıyor.İstanbul-Okmeydanı17 Kasım’da Okmeydanı sokaklarındahalkın AKP’ye olan öfkesitencere tava sesleri ile yükseldi. DikilitaşParkı’ndan başlayan yürüyüşPiyalepaşa Caddesi’nin ortasında bitirildi.<strong>Yürüyüş</strong> sırasında arabalarındanve evlerinin camlarından balkonlarındanalkışlayanlar oldu.İstanbul-TAYADTAYAD’lı Aileler 17 Kasım günümasa açarak halkı bilgilendirdi. GalatasarayLisesi önünde açılan masada14.00 ile 16.00 saatleri arasında 1300bildiri dağıtıldı. Liseli bir genç, masaaçık kaldığı sürece ailelerle beraberbildiri dağıttı.İstanbul-1 Mayıs MahallesiEyleme hafta içinde yapılan afişlemelerve bildiri dağıtımıyla hazırlanıldı.Eylemden önce yakılan ateşlehalka yürüyüşe katılma çağrısı yapıldı.<strong>Yürüyüş</strong> mahalle içinde atılan sloganlarıardından ateş etrafında çekilenhalayla sonlandırıldı.İstanbul-Avcılar14 Kasım günü Avcılar MerkezMahallesi’ne, Marmara Caddesi’ne,Merkez Postane bölgesine, metrobüsyoluna 40 adet "Milyonları Örgütleyeceğiz"afişi asıldı.İstanbul-Çayan MahallesiÇayan Mahallesi’nde Halk Cephelilerher cumartesi olduğu gibi 17Kasım günü AKP zulmüne, yıkımlara,tecrite ve zamlara karşı tencere tavaeylemi yaptılar.Daha sonra Dilan Kafe önünde yapılanaçıklamada, yoksulluğa, yozlaşmayave yıkımlara karşı mücadele çağrısıyapıldı. Her hafta cumartesi günüyapılan eylemlere tenceresiyle, tavasıylatüm halk katılmaya çağırıldı.İstanbul-Gazi Mahallesi17 Kasım günü Gazi Mahallesi’ndeHalk Cepheliler AKP’nin zamlarınave zulmüne karşı eylemlerinedevam ettiler. Gazi Eski KarakolDurağı’nda toplanan 25 kişi ellerindetencere ve tavalarıyla yürüyüşe geçtiler.“AKP Zulmüne Karşı Tüm HalkBirleşeceğiz Milyonları Örgütleyeceğiz”pankartı taşındı. Sekizevlerbölgesinden yürüyen Halk Cepheliler,Gazi Özgürlükler Derneği önündeeylemlerini bitirdiler.İstanbul-GülsuyuGülsuyu Mahallesi’nde eylem öncesikapı çalışmalarında halka çağrılaryapıldı ve 200 adet bildiri dağıtıldı.17 Kasım Cumartesi akşamı GülsuyuMustafa Bakkal Durağı’nda tüm halkAKP zulmüne karşı direnmeye çağırılaraksloganlarla, alkışlarla ellerdetencere tavalarla Esenkent son durağınayüründü. Durak meydanındayakılan ateşler etrafında türküler söyleniphalaylar çekildi ve ardındaneylem sloganlarla sonlandırıldı.İstanbul-İkitelliİkitelli’de her cumartesi yapılantencere tava eylemi bu hafta da 1.Sokakta başladı. Tencere tava vurarakyürüyen Halk Cepheliler, “Zam Zulümİşkence İşte AKP”, “Halkız HaklıyızKazanacağız”, “AKP ZulmünüYeneceğiz” sloganlarıyla yürüdüler.AKP zulmünü yaptıkları konuşmalarlateşhir ederek AKP’den hesapsormak için yapılan yürüyüşe katılımçağrısı yaptılar. “Her hafta cumartesisokaklarda AKP’den hesap sormayadevam edeceğiz.” diyen Halk Cep-Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 17


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Yaşar Büyükanıt’ın Kapıcısı da DHKP-C’li Çıkmış!Kapıcınız, bakkalınız, marketçiniz, postacınız, tamirciniz,şoförünüz... herkes DHKP-C’li olabilir. Çünkü;DHKP-C Halktır!Katiller, İşkececiler, Halk DüşmanlarıTek Gözünüz Açık Uyumasını Öğrenin!“Korkaklar başaklı buğday sapınıyılan sanarmış” halk düşmanlarınındurumu da o misal.Geçen hafta başbakanlık önündeyapılan iki eylem üzerine AnkaraBaşsavcısı İbrahim Ethem Kuriş AnkaraEmniyet Müdürlüğü, Başbakanlıkve Adalet Bakanlığı'na bir yazı göndererek"Olaylara karışan kişilerinterör örgütleriyle ilişkisi ve irtibatlarınınkapsamlı olarak araştırılması,soruşturmada gerekli titizliğin gösterilmesi"talimatını vermişti. Eylemleriyapanların kim oldukları çokiyi biliniyordu. Hatta birini BaşbakanErdoğan belediye başkanlığından beritanıdığını söylemişti.Ama bu bilgiler onların korkularınıgidermeye yetmiyor. Her şeydeDHKP-C’yi görüyorlar. Çünkü halkınolduğu hiç bir yerde kendilerini güvendehissetmiyorlar.Çünkü suçları büyük. Halkınher kesimine düşmanlar. Halkımızaçektirmedikleri acı, yapmadıklarıdüşmanlık yok. Halkınkendilerinden sırf intikam almakiçin bile olsa hesap soracağınıbiliyorlar.Geçen hafta yine burjuva basındaEski Genelkurmay BaşkanıYaşar Büyükanıt Meclis Darbe veMuhtıraları Araştırma Komisyonu’naverdiği ifadede 4 kez suikaste maruzkaldığı haberleri vardı. Habere göreBüyükanıt şöyle diyor: "Lojmanınkapıcısı DHKP-C üyesi çıktı. Gördüğümen terbiyeli insandı. Beni çokseverdi. Malatya'dan iki kutu kayısıgelir birini ona verirdim. Bir bisikletivardı. Kapıcıyı ele geçirmişler. Örgüttensusturuculu silah bekliyormuş.En erken ben ayrılıyorum lojmandan.Çok açık bir hedefim. Merdivendeninerken beni vuracak, bisikletinebinip kaçacaktı." (HaberTürk, 18Kasım 2012)Gördüğü en terbiyeli insanmış.Sizin ahlaksızlıklarınızın yanındahalkımızın doğal halidir. Kapıcınınele geçirilmesi gibi birşey söz konusuolamaz. Kapıcıya sadece sizin gibihalk düşmanlarının gerçek yüzü gösterilmiştir.Halkımızdan her dürüst,onurlu insan sizin gibi katillerdenhesap sormak için can atar.DHKP-C kimseyi kandırmaz, elegeçirmez. Sadece gerçekleri anlatır.Sizlerin nasıl halkın düşmanı olduğunuzuanlatır. Faşizmin zulmü altındaezilen tüm halkımız gerçeklerigördüğünde DHKP-C’li olabalir.Herkesten şüphelenebilir, korkabilirsiniz.Şoförünüz, bakkalınız,markette çalışan tezgahtar, berberiniz,evinize gelen tamirci, postayı bırakanpostacı...Halk düşmanısınız. “İyi çocuklar”ınızlayüzlerce insanımızı katlettiniz,kaybettiniz, işkenceler yaptınız...Halkı gördüğünüz her yerde suçlarınızaklınıza geliyor. Suçlarınız aklınızagelince DHKP-C’yi hatırlıyorsunuz.Hiç de halka korkutmak için yaptığınız“terörist” demagojilerindekinebenzemiyorlar değil mi? En yakınınızagirecek kadar DHKP-C’li olduklarınıanlayamıyorsunuz.Anlayamaycaksınız. Halkın olduğuher yerde karşınıza çıkabilirler.Gözünüz açık olsun. Uyurken biletek gözünüz açık uyuyun. Neredençıkacakları belli olmaz!Kitaplarımızı Okuyalım Okutalım31. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı, 17 Kasım tarihindebaşladı. Boran Yayıncılık, Tavır Yayınları’ylabirlikte 2. Salon 605/C nolu stantta yer alıyor.Sabah erken saatlerde stantların düzenlenmesi ilebirlikte ziyarete açılan fuarda Boran Yayıncılık ve TavırYayınları standını ziyaret eden yüzlerce kişi yayınlarısatın aldı.Dev-Genç tarihini ve mücadelesini anlatan Gençlik1-2; bugüne kadar SOL ve birlik konusunda yayınlananyazıların derlendiği üç ciltten oluşan Birleşelim SavaşalımKazanalım; 19-22 Aralık hapishaneler katliamını, devrimcitutsakların bu saldırıya karşı direnişlerini ve sonrasınıbizzat yaşayanların anlatımından oluşan üç cilt halindekiTecriti Yenenler Anlatıyor adlı kitaplar en çok ilgi çekenkitaplar oldu.Hüsnü Yıldız’ın, kardeşinin kemiklerini alabilmekiçin girdiği Ölüm Orucu’nun günlüklerindenoluşan ve Tavır Yayınlarıtarafından yayınlanan “SanaGeldik Ali” isimli kitap ise TavırYayınları standının en çok satılankitabıydı. Hüsnü Yıldız, 18 Kasımgünü kitabını stantta imzaladı.20<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Özgürlüğe Bir Küçük Kapı Daha Açtık!Açtığımız Her Kapı TutsaklıktaÖzgürlüğümüzü PekiştiriyorÖzgür TutsaklardanMerhaba;Hapishaneden yazdıklarımızdagenellikle hak gaspları, saldırılar veyaşadığımız olumsuzluklara yer veriyoruz.Ancak biliyoruz “SavaşanKazanır.” İrili ufaklı yüzlerce kazanımımızoluyor. Her kazanımımızınsevincini şehitlerimizle birlikte yaşıyoruz.Bu kez sizinle işte böyle bir sevincimizipaylaşmak istedik:Haber saatleri dışında hep birliktetelevizyon karşısında olduğumuzpek görülmüş şey değildir. Ama bukez hep birlikte heyecanlı, sevinçli vede coşkulu, televizyonun karşısındayerimizi aldık. Hatta komüncümüzkesenin ağzını açıp, patlamış mısırlarımızıbile hazırlattı. Uzun uğraşlarımızsonucunda “Anadolu'nunKayıp Şarkıları” adlı belgeseli izleyecektik.Belgeselin adı bizim içinoldukça tanıdık, hatta tutuklu arkadaşlarımızdışarıda bir çok kez izlediklerinianlattılar. Yine de bu heyecanı,coşkuyu birlikte paylaşıyorduk.Sevincimiz ayrı bir belgeselekonu olabilecek kadar güzeldi.Neden bu kadar sevindik? Hapishanelerdetelevizyon yayınları idarelerinkeyfine(!) göre belirleniyor.Hangi kanalların izlenebileceğineonlar karar veriyorlar. Ayrıca merkeziyayın aracılığıyla istedikleri programları,filmleri yine kendilerinin istediklerizamanlarda gösteriyorlar.Bizim talebimiz olan filmleri-belgesellerigöstermemek için de adeta kırkdereden su getiriyorlar. Kendi yasalarındadahi bu hakkımızı engelleyecekbir madde yok. Ancak keyfi hakgaspları için adeta sınırsız yetkiler verilmiş.Bu koşullarda bizim istediğimizbir belgeseli izliyor olmamızancak uzun bir mücadele sürecinin sonundaolabilmiştir. Bizim görüşçülerimizingetirdiği DVD’leri artıkizleyebiliyoruz. “Anadolu'nun KayıpŞarkıları” ilk izleyebildiğimiz oldu.Sevincimizin asıl nedeni mücadeleylekazanmış olmamızdı.Standart olarak, televizyon ekranlarıbütün hapishanelerde 37 ekran.Onlar LCD ekran televizyonlarındanizlerken kendi alemlerini, bizimdünyamız bu küçük ekranda açıldı. İstanbul'unkeşmekeşi içinden ayrılıp,Anadolu’da soluk aldık. Belgeselböyle başladı. Pür dikkat adeta içinegirecekmişiz gibi ve çıt çıkaranı sertbakışlarımızla uyararak, bir notayı, birkelimeyi dahi kaçırmadık.Türk, Kürt, Laz, Gürcü, Çerkez...Anadolu’nun her şarkısından bir parçanınkoğuşumuzda olduğunu ilkkez farkettim. Bunu gözlemlemeninheyecanı da ayrı oldu. Mesela Çerkezarkadaşımız şarkılarını adeta parmakucunda dinliyor, sonra tulum sesiylelaz arkadaşlarımız adeta kendilerindengeçiyorlar... Ya Kürtler?“Ah” çekiyoruz. Sazının tellerinevurup hakikati dillendiren DersimliAlevi dedesinin çağrısını bir savaşçağrısı olarak aldık.Diyar diyar dolandık. Başaklarınsarısından, kızgın demirin kızılından,derelerin çağlayışından... Nasılşarkılar çekildiğini gördük, duyduk,yaşadık. Anadolu’yu sevmenin nasılbir yürek işi olduğunu, nasıl bir sanatolduğunu bu belgeseli izleyerek, dahaiyi anladık. Her dilden her yürektenbir ses ve hepsi bizim sesimiz. Birbaktık tulum sesiyle doruklardayız,sonra Ege’de “Ferman PadişahınDağlar Bizimdir” dedik yürek verdik,bir Arap amcayla tezgahı üzerinetürkü yaktık emeğin güzelliğinde,baktık ki pamuk tarlalarında öfkeli birtürküyüz.Emeğin sesini dinlerken koğuşumuzdaçıt çıkmıyordu. Değirmeninşarkısı dereye, örsle çekicin şarkısı başaklatırpanın şarkısına karışırken, özgürlüğümüzünbu sesin ritminde olduğunudaha bir iyice anladık.Biz izledikçe kapitalizmin kaybetmeye,yozlaştırmaya çalıştığı mayamızıbulduk. Yaşlı bir amcanıngülüşündeki masumluk, küçük çocuklarınneşeli şarkıları, gençlerinbıçkın hasreti...Biz bu şarkıları böyle dinlerken,özgürlüğün her koşulda bizim olduğunututsak edilemeyeceğini gördük.Çok daha savaşçı, öfke dolu şarkılarımızvar zulalanmış, silahlarımızgibi halkın belleğinde saklıdır onlar.Bulup çıkartacağız. Savaşımız halkınhayatının ta kendisidir. Bunu bilerekizledik.Karslı, Eskişehirli, Diyarbakırlı,Trabzonlu... Anadoluyuz biz, kayıpşarkıların savaşçılarıyız. Tutabilir mibizi taş duvarlar, demir kapılar?Belgeseli izledikden sonra dilimizedolanan şarkılara kulak verdim “Butarla pamuk tarla...” diye başlıyor.“Patronlar sopa ister” bölümünü enyüksek sesimizle söylüyorduk. Birbirimizeo şarkıları söyledik. Aynıanda izlemiş olmamıza rağmen birbirimizegördüklerimizi anlattırkenayrı bir sevinç yaşadık. Zaman geçirmekiçin izlemedik. Yaşamak veyaşamımızda yer bulsun diye izledik.Anadolu'nun kayıp şarkılarını bulupbugüne taşıdıkça sevincimiz büyüyor.Bu gördüklerimiz küçük birkısmı, asıl biz bulup o güne taşıyacağız.Öte yandan bir mücadelenin sonucundakazandık ve artık bizim getirdiğimizDVD’leri izleyebileceğiz.Özgürlüğe bir küçük kapı daha açtık.Açtığımız her kapı tutsaklıkta özgürlüğümüzüpekiştiriyor.Gülay EfendioğluSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 21


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Ders: Başarı veBaşarısızlıkMerhaba Sevgili Devrimci Okulokurları,Başarısızlık başarının anasıdır.Hiçbir iyi tarafı olmasaydı, başarısızlıkbaşarının anası olabilir miydi?Marksizmi bir iki pratik sorununaydınlatılmasında uygulayabiliyorsanız,bir ölçüde başarıya ulaştığınızsöylenebilir. Ne kadar çok konuyu aydınlatırsanız,bunu ne kadar derin vekapsamlı uygularsanız, o kadar başarılıolursunuz. Ne kadar çok sorunçözersek, o kadar başarılı oluruz.Bizim büyük bir iddiamız var.Biz dünyanın Türkiye’sinde devrimyapmak istiyoruz. Devrim yapmak vebu topraklarda yaşayan halklarımızınkurtuluşunu gerçekleştirmek istiyoruz,yani kazanacağımız büyük bir zaferinolduğundan bahsediyoruz. Bizbaşarmak istiyoruz.Evet başarmaktan yani devrimi kazanmaktan,devrime dair her şeyiyaratmaktan, geliştirmekten, büyütmektenbahsediyoruz. Emperyalizmegöbeğinden bağımlı bir ülkede yaşıyoruz.Faşizmle yönetilen, adaletin olmadığıbir ülkede yaşıyoruz. Bu düzenideğiştirmek istiyoruz.Peki BaşarmaktanNeyi Anlıyoruz?Başarı devrimin kazanımıdır. Başarmaktandevrim lehine elde ettiğimizkazanımları anlıyoruz. Bundandolayı başarmak hem üzerimize aldığımızişlerin, sorumlulukların en iyişekilde yapılmasıdır, hem de tamolarak bu değildir. Bunun nedeni debaşarı ve başarısızlık arasındaki diyalektikbağda yatar. Çünkü öyle zamanlarolur ki verdiğimiz onca emeğe,harcadığımız çabaya rağmen başaramayız.İşleri istediğimiz şekildesonuçlandıramayız. Ancak böylesibir durum dahi yeni başarıları bağrındataşır, çünkü özde olması gerekenvardır; olmasıgereken emektir,çabadır, mücadeledir.Ve kaybetmememizgereken de,bunlardır çünkübunların olmadığıyerde gerçek başarısızlıklarkaçınılmazdır.Böylesi başarısızlıklar dadüzendir. Düzenin başarısıdır. Devriminyenilgisidir.Evet başarı devrimin kazanımıdır.Başarmak istediklerimiz de devrimiçin olan her şeydir. Örnek vermemizgerekirse eğer, milyonları örgütlemekistiyoruz. Engin halk kitleleri içindeİstersekBaşarırız...İstiyoruzBaşaracağız!yeni yeni kurumlaşmalar yaratmak istiyoruz;daha fazla silah, olanak, şavaşçıçıkarmak istiyoruz. Yeni yenigerilla birliklerinin kurulmasını istiyoruz.İlgilendiğimiz yoldaşlarımızınbüyüyüp gelişmesini istiyoruz. Hiçbirinsanımızı düzene teslim etmek istemiyoruz.İç düşmanımıza; düzenalışkanlıklarına ve zaaflarımıza karşısavaşımızı kazanmak istiyoruz... Buörnekler çoğaltılabilir. Örneklerdede görüldüğü gibi başarmak istediklerimizbunlar. Peki tüm bunlarıngerçekleşmesi için ne yapacağız, yaninasıl başaracağız?İstemek BaşarmanınYarısıdırBaşarıdan emin olması için insanınhazırlıklı olması, tedbirler alması,kuralları olması gereklidir.Başarmak için isteyeceğiz: Devrim,idevrim için kazanacağımız zaferiisteyeceğiz. İstersek, inanırsak başarırız.İstemek başarmanın yarısıdır.Eğer istersek yolu yarılayacağız ve kalanyolu da yoğun emeğimiz, yüksekmoralimiz ve çabamızla tamamlayacağız.Ve bunlardan vazgeçmeyeceğiz.Dahası başarmak için hazırlanacağız;yaptığımız hazırlığın başarımızınön koşulu olduğunu bileceğiz.Hazırlığın da, inanmak, plan olduğunu;bunların da ötesinde devrimdenyana netlik olduğunu bileceğiz. Evethazırlık netliktir ve net bir devrimcinin,emek vermekten, ısrar etmektençekinmeyen bir devrimcinin başaramamasıiçin bir neden olmayacağınıbileceğiz. Eğer tüm bunlara rağmenbaşarılı olmazsak da bahsettiğimizgibi moralimizi bozmayacağız. Başarıve başarısızılık arasındaki diyalektikbağı hatırlayacağız. Ama şunu daunutmayacağız:Başarısızlıkların nedenlerini doğruortaya koymadan, bu nedenleri ortadankaldırmadan başaramayız.Bunun için, yani başarı ve başarısızlıkarasındaki bağda başarının ağırbasmasını sağlamak için ilk adımı atacağız.Neden başaramadık diye soracağız.Üzerine ciddi olarak düşüneceğiz.Kendimize ve çevremizekarşı dürüst olmaktan çekinmeyeceğizve bunların yanında karşılaşacağımızher ne olursa olsun karşılaştıklarımızınkendimize olan güvenimizizedelemesine izin vermeyeceğiz.Çünkü biz başarmak için nedenleribuluyoruz.Peki başarısızlıklarımız karşısındakendimize sorular sorduğumuzda aldığımızcevaplar ne olur? Kendiliğindenlik,iradi olamama, kendine güvensizlik,istememek, tembellik, rahatadüşkünlük, ısrar etmeme, planlı programlıolmama, denetim yokluğu vb. vb.örnekler çoğaltılabilir. Görürüz ki başarısızlıklarımızın;yaratamamanın,gelişememenin, adım atıp büyümemenin...nedenleri bunlardır.Evet başarılı olmamanın nedenlerinitekrarlarsak;1- Geçmiş deneylerden yeteri kadarders çıkartmamak2- Eski düşüncelerin peşindengitmek, kendini denetlememek.3- Kendine körü körüne bir güvenduymak.22<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


YÖK Kaldırılsın!Tutsak Dev-Genç’li̇ler SerbestBırakılsın!16 Kasım’da, yeni YÖK tasarısını tartışmak için, BoğaziçiÜniversitesi'nde, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’ninrektörlük binasında düzenlediği toplantıya YÖK Başkanı GökhanÇetinsaya da katıldı.Öğretim üyelerinin yeni YÖK tasarısını ve genel olarak YÖK'üeleştiren YÖK'ün 1980 cuntasının ürünü olduğunu belirten konuşmalarınınardından salonda bulunan Dev-Genç'liler de YÖKbaşkanını sloganlarıyla teşhir etti. "Tutsak Dev-Genç'liler SerbestBırakılsın!", "Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç'liler"sloganlarını atan Dev-Genç'li öğrenciler yaka paça, işkence yapılaraksalondan çıkarıldı.Dev-Genç'liler salondan zorla çıkarıldığında tekrar içeri girmekiçin yüklendiler, ancak üniversite güvenliğinin barikatı ilekarşılaştılar. Bunun üzerine Dev-Genç'liler, dışarıya çıkarak YÖKBaşkanını dışarıda protesto ettiler. Çetinsaya dışarıya çıktığındaDev-Genç’liler onu, “Öğrenciyiz Haklıyız Kazanacağız”,“YÖK'e Hayır” dövizleri ve sloganlarıyla karşıladılar. Dev-Genç’-lilere korumalar ve ÖGB’ler yine saldırdı.YÖK Başkanı büyük bir güvenlik alınarak okuldan çıkarılıncaDev-Genç'liler okul içinde bu durumu teşhir ettiler. Etrafta toplananöğretim görevlileriyle konuşarak, YÖK'ün ve uygulamalarınınonların da sorunları olduğunu ve YÖK'e karşı birlikte mücadeleedilmesinin gerekliliğini anlattılar. Dev-Genç'liler YÖK Başkanınınokula yüksek güvenlik alınarak sokulmasının öğrencilerekarşı bir saldırı olduğunu, YÖK başkanının üniversitelere sıradanbir nedenle gelmeyeceğini diğer öğrencilere de anlattılar.Ve son olarak "Tutsak Dev-Genç'lilere Özgürlük" mücade-lelerinianlatarak eylemi sonlandırdılar.Yozlaşmaya KarşıSporu Halklaştıralımİstanbul’da, Kuruçeşme Halk Komitesi’nindüzenlediği Yozlaşmaya Karşı Umut Gedik FutbolTurnuvası sona erdi. 18 Kasım günü Kıraç’tafinal maçı oynandı. Kuruçeşme Halk Komitesi ileAk Kıraç takımları maça “Yozlaşmaya KarşıGücümüz Birliğimizdir” pankartıyla çıktı ve seyircilerdenuzun bir süre alkış aldı. Maçın normalsüresi 1-1 bitti ve penaltılara geçildi penaltılardaKuruçeşme Halk Komitesi takımı Ak Kıraçtakımını 5-4 yenerek şampiyon oldu.Turnuva boyuncaen çok gol atan oyuncu Selahattin Arslanoldu ve gol kralı kupasını aldı. Kupalar verilmedenönce takımlara ve seyircilere dönük konuşmalaryapıldı. Turnuvayı kazananlar şöyle sıralandı:1. Kuruçeşme Halk Komitesi takımı, 2. AkKıraç takımı, 3. Kemerdere takımı, 4. SefaköytakımıCentilmen: Yeni Doğuş oldu. Gol kralı: SelahattinArslan.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Peki sonra ne yaparız? Nedenleridoğru ve dikkatlice ortaya koyduktansonra bu nedenlere karşı savaş açarız.Başarmak için salt başaracağım demekyetmese de, pratikte başarmak için, başaracağımdiyerek zaaflara savaş açarızve emek, çaba, ısrardan vazgeçmeyiz.Kararlıysak azmedersek her şeyinbaşarı ile üstesinden gelebiliriz.Doğru kararlar almak ve tedbirleralmak her zaman yetmez. Başarılı olmakiçin aldığımız kararları hayatauygulayabilmeliyiz. Kararlarımızıdenetlemeyi de ihmal etmemeli peşindengitmeliyiz.Her konuda olduğu gibi bu konudada şehitlerimiz örnektir bize, onlarınyaşamlarına ve mücadelelerinebakmak yeterlidir.İşte Hasan Selim Gönen. Bilmediklerininkarşısında durup beklememiş,atıl kalmamış, başarmainancı ve iddiasıyla atılmıştır.İşte İbrahim Çuhadar; fedayı başarmakiçin kendi ifadesiyle yaşamiçinde örgütlemiştir şehitliğini. Emekvermiş, sabretmiş, öfkesini büyütmüştür.Sonuçta da başarıyla örgütlenmeyi,umudu daha da büyütmeyibaşarmıştır. Bu nedenle başarmamakiçin hiçbir nedenimiz olamaz. Tarihimiz,şehitlerimiz bizim en büyük gücümüzdür.Geçen yıllarımızın tecrübeleri,her güçlüğün başarı ile üstesindengeldiğimizi göstermiştir. Bütüngüçlükler, “Dağlar boyun eğer ırmaklargeçit verir” sözünde olduğugibi devrimcilerin önünde dize gelmelidir.Binbir yola başvurarak, binbirtürlü olanaktan yararlanarak güçlüklerinüstesinden gelmeliyiz. Binbiryol, binbir yoldan bir fazlası. Bin olanaktanBİN FAZLASI demektir.Başarısızlıklardan doğru dersler çıkartacağız.Emek, çaba sarfedeceğiz.Buna rağmen sonuç alamamak, başarısızolmak moralimizi bozmamalıdır.Daha büyük bir coşkuyla başarısızlığımızınnedenlerini ortaya koyupbaşarmak için öne atılacağız.Başarmamak için nedenlerimizolamaz.Evet yolu yok, başaracağız! Küçüklübüyüklü zaferi kazanacak hedefimizedaha da yaklaşacağız. Moralimizibozmadan, güvenimizi kaybetmedenMahir’in deyişiyle; devriminengebeli, dolambaçlı ve sarp yollarındayeni başarılar için yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.Ve de en büyük başarımızolan devrimi bu uğurda biriktirdiklerimizlekoparıp alacağız.Sevgili Devrimci Okul öğrencileri;Sonuç alamadıklarımız derslerimiz,sonuç aldıklarımız başarımızdır. Eksikler,hatalar, başarısızlıklar kaçınılmazdır.Önemli olan üstlendiğimizişi SONUNA KADAR götürmektir.Haftaya yeni bir konuda buluşmaküzere hoşcakalın.<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 23


HalkınHukukBürosuFaşizmin Maskesi Eskiden “DemokrasiPaketileri”ydi,Şimdi “Yargı Reformu Paketi!”1, 2, 3 … Yetmedi 4… O da Yetmez 5, 6, 7…Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Çok değil birkaç ay önce 3. Yargıpaketi çıkartılmıştı. Televizyonlar,radyolar, gazeteler, “internet medyası”…kısaca her yerde 3. Yargı paketiningetireceği değişikliklerden, budeğişikliklerden kimlerin nasıl yararlanacağınailişkin haberlerden geçilmiyordu.Öncesinde 2. Yargı paketive onun öncesinde de 1. Yargı paketiyleilgili benzer şeyler yaşanmıştı.Dahası gündeme gelen her yargı paketiyleülkenin nasıl daha da demokratikleştiği,hukuk sistemindeki geçmiştenbugüne var olan kimi çarpıklıklarınnasıl düzeltildiği üzerine çeşitliteoriler geliştiriliyordu. Öyle ki,duyduğunuzda sanki farklı bir ülkedeyaşadığınızı veya hangi ülkede yaşadığınızadair nasıl bir yanılsamaiçinde olduğunuzu düşünüyordunuz.Aslında yapmak istedikleri tam da budur.Zihinleri bulandırıp, kafaları karıştırıpnasıl bir ülkede yaşadığınızı,ülkedeki faşizmin gerçek yüzünü,adaletsizlikleri, hukuksuzlukları görmemeniziisterler.Geçmişten beri bu hep böyledir vebu sistem kökünden değişmedikçe deböyle olmaya devam edecektir. Nezaman faşizm gemi azıya alsa, işkenceler,katliamlar, köy yakmalar,demokratik hakların yok edilmesi sözkonusu olsa birbiri ardı sıra demokrasipaketleri açılmıştır. Açılan her paketlede sözde zaten var olan demokrasibir adım daha ileriye gitmiştir!Oysa hayatın bize öğrettiği budeğildir. Çıkan her paket; bırakın demokrasiyiilerletmeyi, hakları ve özgürlüklerigenişletmeyi, her zamanyeni ve daha kapsamlı saldırı dalgasınınhabercisi olmuştur. Bugün debenzer bir durum söz konusudur. Hukuksuzlukta,adaletsizlikte hiçbir sınırtanımayan, halkın hak arama özgürlüğüdahil her türlü hak ve özgürlükleriniyok eden, kullanılamazhale getiren, halkın her kesiminin enküçük bir “çatlak sesini” dahi anındagaza boğan AKP iktidarı da kendisindenönceki iktidarlar gibi bozulanimajını düzeltmek için yeni manevralarabaşlamış, demagojilerini debu zemin üzerindeki hamasi nutuklarlasürdürmüştür.Geçmişte bozulan imajı düzeltmenin,tabir caizse, makyaj tazelemeninyolu demokrasi paketleriykenşimdilerde adına yargı reformupaketi denilen ama özündedemokrasi paketi aldatmacasındanhiçbir farkı olmayan bir yolu deniyorlar.Bunda da en büyük iş kuşkusuzmedyaya düşüyor. AKP’nin tekellerinçıkarları doğrultusunda ve“devletin bekası” için haklar ve özgürlükleraleyhine yaptığı değişiklikleriperdelemek ve gerçek yüzünügizlemek için yaptığı birkaç küçük,önemsiz değişikliği allayıp pullama,çok büyük ve ileri değişikliklergibi göstermektir medyanın görevi.Birkaç küçük istisna dışında burjuvamedyanın üzerine düşeni hakkıylayerine getirdiğini de söylemedengeçmeyelim. Örneğin 3. Yargı paketiolarak sunulan ve bazı kanunlarda değişiklikyapılmasını öngören yasa değişikliğigündeme geldiğinde burjuvabasın koro halinde neredeyse“devrim” naraları attılar.3. yargı paketiyle demokrasininönündeki en büyük engeller kaldırılacak,uzun ve keyfi tutuklamalarınönüne geçilecek, artık olağanüstü yetkilerledonatılmış mahkemeler olmayacaktıvs vs…Oysa yapılan değişikliğinhiç de öyle özgürlükler lehine,özgürlükleri esas alan değişikliklerolmadığı çok geçmeden açığaçıktı. Daha doğrusu bizim başındanberi ifade ettiğimiz gibi 3. yargı reformununda tıpkı önceki “demokrasipaketleri” ve benzerleri gibi aldatmacaolduğunu kısa sürede görmüşolduk.Yapılan değişiklikle bir yandan 7TİP’li öğrencinin katilleri serbestbırakılırken, adli suçlardan tutuklu yada hükümlü binlerce kişi tahliyeedilirken adına terör dedikleri siyasisebeplerle hapishanelerde tutulantutsakların bu değişikliklerden yararlanmamalarıiçin ellerinden gelenbütün gayreti gösterdiler.2004 yılında bir demokrasi paketiyleDevlet Güvenlik Mahkemeleri(DGM)’nin adını Özel YetkiliMahkeme olarak değiştirerek makyajlamışlardı.Bu kez de 3. yargı paketiyleDGM’lerin adını Bölge AğırCeza Mahkemeleri (BACEM) olarakdeğiştirip teşhir olan yüzlerini makyajladılar.Şimdi DGM misyonunu,aynı yetki ve görevlerle, BACEMsürdürüyor.Yine 3. yargı paketiyle, demokratikhaklarını kullandıkları içinönceleri yalnızca hapishanelere doldurulandevrimciler hatta demokratlarartık hapishaneler yerine kendi evlerinehapsedilmeye başlandılar. Örneğingeçtiğimiz günlerde bir devrimcinincenazesini sahiplendikleriiçin gözaltına alınan Grup Yorum üyelerihakkında 3. yargı paketinin getirdiğibu ‘ileri düzenleme’ ile ev hapsikararı verildi.Şimdi aynı şeyleri yeniden duyuyoruz.3. yargı paketi için söylenenşeyler bu kez neredeyse noktasınavirgülüne varana kadar aynışekilde 4. yargı paketi için söyleniyor.Bu paketin de özgürlükleri temelalan, özgürlükleri geliştirici değişikleriçerdiği, özellikle ifade özgürlüğününönündeki engelleri kaldıracağı ifadeediliyor. Yine yargı mekanizmasındakiaksaklıkları gidererek uzun yargılamalarıönleyici, böylece ‘adaletedaha hızlı erişimi sağlayan’, silahlarıneşitliği ilkesini güvenceyealan nitelikte değişiklikler içerdiğigibi pratik hiçbir değeri olmayan yorumlarve nitelendirmeler yapılıyor.Örneğin bir gazete haberinde 4. yargıpaketine ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:“Terör ve düşünce özgürlüğünüdüzenleyen yasalarda değişiklikleriçeren 4. Paket'in yasalaşma-24<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Sağlıklı veGüvenli BirYaşamHakkımızdırLösemi hastalarının kullandığı vealınmadığı zaman hayati risk sebebiolabilen Purinethol isimli ilaç Mayısayından beri eczanelerde bulunmuyordu.İlacın fiyatının düşük olduğunusöyleyen ilaç tekeli, ilacın fiyatınıyükseltebilmek için ilacıüretmedi. Bu nedenle de lösemi hastalarıilacı karaborsadan almak zorundakaldılar. 7.90 TL olan ilaç,karaborsacılardan 500 liraya alındı.Yurtdışından ilaç getirenler oldu.Sağlık Bakanlığı ise, hastaların sömürülmesikarşısında hiçbir şey yapmadı.Çünkü bu düzen akıl dışıdır. Temelolan hastanın sağlığı, ihtiyaçlarıdeğil; ilaç tekellerinin karıdır. Dahafazla kazanabilmek için halkın yaşamhakkını tehlikeye atmakta bir çekincegörmemektedirler.Sağlığımızı tekellerin eline bırakanAKP, ilaç fiyatlarında yapılan buzam yaptırma taktiklerine izin verereksuç ortaklığı yapmaktadır. Budanışıklı dövüş daha önce başka ilaçlardada uygulanmıştı. Şirketler ilacıüretmeyerek, ilaç fiyatına zam yaptırıyorlar.Sağlığımızı Kar AracıOlarak Gören AKP ve İlaçTekellerinden Hesap Soralım!Purinethol yerine başkabir alternatif de yok.Hasta yakınları, "Bu ilaçekmek su gibi bir şey" diyerekanlatıyorlar ilacınönemini. Lösemi hastalarınıölümle karşı karşıya bırakan builaç yokluğu "yönetmelik sorunu"olarak açıklanıyor. Kar mı, insan hayatımı? Devrimciler sağlık hakkınınparasız olması için mücadele ederler.Düzen ise tekellerin daha fazla kar etmesiiçin düzenleme yapıyor. Nihayetindeilaç, 12 TL'lik yeni fiyatıylapiyasaya çıktı. Zam yapıldı ve 500 TLödemeyi bile göze alan hasta yakınları12 TL'ye severek razı oldular.Aynı ilaç, Almanya'da, Yunanistan'dave Portekiz'de 65 Euro, Fransa'da2,5 Euro, İtalya'da ise 9 Euro...Sağlık Bakanlığı'nın fiyat belirlemeyönetmeliğine göre, ithal edilen ilaçlardafiyat, diğer ülkelerdeki en ucuzfiyat temel alınarak belirleniyor. Budurumda ilacın şirketi 7.90 idi. AmaPurinethol ilacını ithal eden Aspenisimli şirket buna itiraz etti. Yeterli karetmedikleri için Sağlık Bakanlığı'ndanzam yapılması talebinde bulundular.Bakanlığın verdiği zammı kabul etmeyincede, ilacın üretimini durdular.İlaç üretimini, hasta sağlığını yasalarlagüvenceye almayan AKP, tekellerintehditlerine sessiz kalmaktadır.Düzen akıl dışıdır... Fiyat artırabilmekiçin pirinçleri denize dökenler,fındıkları yakanlar, ilaçların daüretimini durduruyorlar. Lösemi hastalarına"Öl" diyorlar açıkça.Bugün Purinethol için oynanan buoyun, yarın başka bir ilaç için de oynanacaktır.Sağlığımızla oynayan,parasız sağlık hakkımızı gasp edenlerekarşı örgütlenmediğimiz sürece,daha nice insanlarımız ilaçsız kalacak,tedavi olamayacak.Eczacılara sesleniyoruz, AKP'ninilaç politikalarına suç ortaklığı yapmayın...Fiyat yüksekliğine karşı eczacılarda direniş içinde olmalıdır...Ülke ülke fiyat değişikliğinin sebebide sorgulanmalıdır. İlacın fiyatınınAlmanya’da başka Türkiye’debaşka olmasının sebebi nedir? Mademucuza üretilebiliyor, Almanya’da nedenbu kadar pahalı bu ilaç?Sağlığımız tekellerin elinde bir pazardır.Sattıkça kazanırlar… Kar neredeyseo alanda sağlık teknolojisinigeliştirirler, karsız olanlarda ise hiçbirgelişme sağlanmaz. Çünkü araştırmayapılması için yatırım yapılmaz.Sağlık hizmetleri halk için, parasızolmalıdır. Sağlığımızla oynayanlardanhesap soralım.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012sıyla düşünce ve ifade özgürlüğününönündeki engellerin kaldırılması, basınve ifade hürriyetinin geniş anlamdasağlanması hedefleniyor.”Bunun böyle olmadığını görmek içinçok zaman geçmesi gerekmeyecek.Son süreçte yaşadıklarımıza baktığımızdabunu bugünden söylemek yanlışolmayacaktır.4. yargı paketiyle yapılacağı söylenenen önemli değişikliğin “yardımve yataklık” ile “propaganda” suçlarındaşiddet eylemlerine katılma kriterigetirilmesine ilişkin düzenleme olduğuifade edilmektedir. Oysa busuçlara ilişkin en eski düzenlemelerdeve Yargıtay kararlarında zatenşiddet kriteri öngörülmekteykenAKP’nin 2005 yılında yaptığı yasaldüzenlemelerle bu suçlar artık ucuaçık ne olduğu belirsiz bir hale getirilmişti.Yani AKP’nin yaptığı değişikliklerbu bakımdan olsa olsa bir“eski hale getirme” olabilecekkenbunların çok önemli “ileri” adımlar olduğunuiddia etmek tam bir iki yüzlülüktür.Son olarak şunu söyleyebiliriz;AKP’nin bugün yaptığı, demokrasiyigeliştirici, özgürlükleri temel alan,çok büyük ileri adımlar olarak propgandaedilen yargı paketleri tıpkıgeçmişteki demokrasi paketleri gibialdatmacadan, göz boyamadan, makyajtazelemeden ibarettir. Ama nafile…Ne yaparsanız yapın gerçek yüzünüzü,hukuksuzluğunuzu, adaletsizliğinizi,adaletsizlikleri büyütmektenbaşka bir işlevi olmayan adaletsisteminizin çürümüşlüğünü gizleyemezsiniz.<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 2 5


Örtülü Ödenek Harcaması On Yılda 103 Milyondan 869 Milyona ÇıktıÖrtülü Ödenek Halkın ParasınınHalka Karşı Savaşta Kullanılmasıdır!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Örtülü ödenekle ilgili son yıllarınrakamlarına baktığımızda bu yılınilk dokuz ayındaki artış AKP iktidarınınnasıl bir kontrgerilla iktidarıolduğunu gösteriyor.Örtülü ödenek iktidarın halkaaçıklayamadığı gayri meşru giderleridir.Bir iktidar yaptığı harcamalarıneden halka açıklayamaz? Nedenhalktan gizler?Bu sorunun cevabı elbette bu harcamalarınkime karşı yapıldığıdır.Örtülü ödenek halka karşı harcandığıiçin gizleniyor halktan.AKP’nin halka saldırılarıyla örtülüödenekteki artış oranları doğru orantılıdır.İşte AKP’nin son 10 yıllık iktidarındaörtülü ödenek rakamları:2003 yılında 103 milyon lira,2006’da 207 milyon,2007’da 262 milyon,2008’da 280 milyon,2009’da 341 milyon,2010’da 383 milyon,2011’da 391 milyon lira harcamayapılmış.1012 yılının ilk dokuz aylık olanharcaması ise 869 milyon lira.Devlet bütçesinden bu kadar çokparanın ayrıldığı, rahatça harcandığıörtülü ödenek nedir? Kimin denetimindenasıl kullanılmaktadır?Yasalara göre örtülü ödeneğin tanımı:“5018 sayılı Kanunun 24’üncümaddesine göre, örtülü ödenek; kapalıistihbarat ve kapalı savunma hizmetleri,Devletin milli güvenliği veyüksek menfaatleri ile Devlet itibarınıngerekleri, siyasi, sosyal ve kültürelamaçlar ve olağanüstü hizmetlerleilgili Hükümet icapları için kullanılmaküzere Başbakanlık bütçesinekonulan ödenektir. Kanunlarla verilengörevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetleriniyürüten diğer kamu idarelerininbütçelerine de örtülü ödenekkonulabilir. Örtülü ödenek, bu amaçlardışında ve Başbakanın ve ailesininkişisel harcamaları ile siyasi partilerinidare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarındakullanılamaz. İlgili yılda buamaçla tahsis edilen ödenekler toplamı,genel bütçe başlangıç ödenekleritoplamının binde beşini geçemez.”Örtülü ödenekteki paranın nereyeharcandığını sadece parayı kullananve emanette tutan kişi bilir.Başbakanlık örtülü ödeneğindekiparanın harcama emrini başbakanverir, maliye bakanı ya da başbakanlıkmüsteşarı emri yerine getirir. Parayıaktaran maliye bakanı ödeneğin nerelereharcandığını bilir ama hesabıyasa gereği soramaz.Böylesine gizlidir örtülü ödenekharcamaları. Halktan çaldıkları paralarlaoluşturdukları fonların, ödeneklerinnerelere harcandığının bilinmesiniistemezler hiçbir zaman.Ama gerçekler hiçbir zaman gizlikalmaz. Bugüne kadar gelmiş geçmiştüm iktidarları, örtülü ödenek paralarınıhalka karşı savaşta kullanmışlardır.Kontrgerillanın örgütlenmesinde,silahlandırılmasında, halkakarşı komplolarda, işkencelerde, katliamlarda,katillerini aklamada, gizlemedekullanmışlardır.Örneğin; Turgut Özal, halterciNaim Süleymanoğlu'nun Bulgaristan'dankaçırılması için 1 milyon dolarınörtülü ödenekten verildiğiniaçıkladı. Daha sonra ise bunun 1milyon 800 bin dolar olduğunu söyledi.Özal, örtülü ödeneği gazetecileriçin de kullandı. Bir grup gazeteciyieğitim için İngiltere'ye yolladı. TansuÇiller ise dolandırıcı Selçuk Parsadan'akaptırdığı paradan tutalım da,devrimcilerin katledilmesi için AbdullahÇatlı, Alaattin Çakıcı gibimafya artığı kontraların beslenmesine,Kürdistan’da binlerce faili meçhulün,kaybetmelerin, katliamların yapılmasıiçin kontrgerillaya, Kürt halkına karşıHizbullah’ın silahlandırılmasına harcandı.Ergenekon sanıklarından ŞenerEruygur da görevde bulunduğu ikiyıl boyunca örtülü ödenek paralarınıkendi görev alanı dışına harcamıştır.Star gazetesinden Hüseyin Özay’ınhaberinde “Eruygur döneminde örtülüödenekten yapılan toplam 13milyon liranın 7.5 milyon liralıkkısmı beş kişinin hesaplarına aktarıldı.Geri kalan yaklaşık 5.5 milyonliralık bölüm ise makam otomobili,inşaat, bilgisayar ve matbaa işlerigibi hizmet alımlarında kullanıldı.İstihbarat için verilen örtülü ödenektenyapılan harcamalar arasında14 adet Ford Ranger marka jeep ile10 adet Fiat Albea marka araçlarınalımı da bulunuyor” denilmektedir.Örneklerden de görüldüğü üzereörtülü ödenek halka karşı kullanıldığıgibi kendi aralarında da iç edilmektedir.Star gazetesi gibi AKP yalakasıbasın özellikle örtülü ödeneğin buyanıyla ilgilenip örtülü ödeneği kullanmayetkisini elinde bulunduranlarınyolsuzluklarıyla ilgilenmektedir. Örtülüödeneğin halka karşı olan asılyanını gizlemektedirler.AKP iktidarında bu kadar büyükmiktardaki artışı ise ciddi anlamdasorgulanmamaktadır bile. AKP bukadar ödeneği nereye harcamıştır?Bunun cevabı Suriyeli işbirlikçilerinbarındırılmasından eğitimine, silahlandırılmasındanSuriye halkına karşıyaptığı katliamlara ve Kürdistan’danAnadolu’nun dört bir yanında halkımızakarşı yapılan saldırılardadır.Sonuç olarak; Örtülü ödenekhalkın paralarının halka karşı savaştakullanılmasıdır.26<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirTutsaklık, devrimci mücadeleningöze alınması gereken bedellerindenbiridir. Bu nedenle tutsak olsun ya daolmasın her Cepheli’nin tutsaklığa,hapishanelere bakışı, kavrayışı net olmalıdır.Tutsaklık her devrimcinin karşılaşabileceğibir bedeldir. Her Cephelibir gün kendisinin de tutsak düşebileceğiniunutmamalı. Bunu bilerek,düşünerek hareket etmelidir.Devrimci mücadele tercihi geçici,dönemsel bir evre değildir. Uzun soluklu,ömür boyu sürecek bir mücadele,bir yaşam biçimidir. 3-5 ayda,yılda devrimci olunmuyor. Devrimcileşmesüreci büyük emekler, bedellergerektiren bir mücadele sürecidir.Bir devrimcinin üzerinde hemkendisinin hem yoldaşının hem de örgütününemeği vardır. Devrimcininmücadele içindeki en önemli güçlerindenbirisi moral gücü ve halkla iletişimidir,sahiplenilmektir.Bir devrimci teslim olup mücadeleyibıraktığı, pişmalık duyduğu zamanbütün bu emekler, ödenen bedellerboşa gitmiş demektir. Bu düzeninkazanımı, devrimin kaybıdır.Düşman, büyük-küçük, önemliönemsizdemeden her araç ve yöntemikullanarak; işkenceyle,katletmeyle, hapishanelerletehdit ederek, korkutup satın alarak;bizi devrim mücadelesinde saf dışı bırakarakhalkın mücadelesini engellemeyeçalışır. Mücadele tarihimizde deönemli bir yer tutar hapishaneler. Direnişve mücadele biçimleriyle içeriyi-dışarıyıbirbirine bağlayan halkınhemen her kesimini etkileyen bir yerdirhapishaneler ve tutsaklar.Hapishanelere her saldırı, hapishanelerdekiher direniş, her gelişmehalkın devrimci mücadelesiyle doğrudanilgilidir. Çünkü hapishanelerdekidevrimci tutsaklar dışarıdaykenişçiydi, memurdu, öğrenciydi, esnaftı,doktordu, mühendisti, gazeteciydi,yazardı; komşumuzdu, arkadaşımızdı,köylümüzdü, akrabamızdı.Hepimizin hakları ve özgürlükleri içinmücadele ettiler, tutsak düştüler. Bununbedelini ödüyorlar.Sadece bunun için bile vefa borcumuzvardır onlara. Bunun için değerlidirtutsaklarımız. Sahiplenilmeyifazlasıyla hak ederler.Her Cepheli bulunduğu alandadevrimci tutsakları sahiplenmeli,kitlelerin de sahiplenmesi için çalışmalıdır.Cepheli tutsak yoldaşlarını unut-Cepheli TutsakYoldaşlarını Unutmazmaz, unutmak vefasızlıktır.Hapishane idareleri devrimci tutsaklarıhalktan, birbirlerinden tecritetmek için her yöntemi deniyor. Sudangerekçelerle disiplin cezalarıverip, aylarca yıllarca mektup, telefonlagörüşme haklarını gaspederek;iletişimlerini, paylaşım ve dayanışmasınıkoparmaya çalışıyor."Birbirlerine moral destek veriyor"denilerek mektupları sansürleniyor,imha ediliyor.Mektuplarımız moral veriyorsadaha çok yazmalıyız, ziyaretlerimizmoral destek oluyorsa daha sık ziyaretetmeliyiz. Arayıp sormamız, maddimanevi destek olmamız dirençleriniarttırıyorsa daha çok destek olmalıyız.Daha çok eylem yapacağız. Onlarseslerini kısmaya çalıştıkça, bizsesleri solukları olup daha yüksekhaykıracağız. Onlar tecriti koyulaştırdıkçabiz parçalayacağız.Sahiplenmenin onlarca biçimi bulunabilir.Bulacağız, sahipleneceğiz.Unutmadığımızı göstermenin onlarcabiçimi vardır. Unutmayacağız, unutmadığımızıgöstereceğiz."Devrimci tutsaklar onurumuzdur"diye haykırıyoruz. Onurumuzasahip çıkacağız.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Ayhan Efeoğlu Gibi Kaybedip Katlettiğiniz EvlatlarımızınTek Bir Kemik Parçası Dahi Kalmışsa İstiyoruz, Bulacağız!TAYAD’lı Aileler, gözaltında kaybedilerek katledilen AyhanEfeoğlu’nun mezarının bulunması için her Cuma olduğugibi 16 Kasım günü de eylemlerine devam ettiler. Saat19.00’da Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan TAYAD’lıAileler “Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede? Cevap AlıncayaKadar Susmayacağız” yazılı pankartı açtılar.Eylemde TAYAD’lı Aileler adına Nagehan Kurt tarafındanaçıklama yapıldı. Açıklamada, 12 Eylül’den bugüne‘demokrasi’ adına değişen hiçbir şey olmadığını ifade edenKurt, 12 Eylül’ün bugün de tecritle, sessiz ölüm politikasıylasürdürüldüğünü belirtti. Ardından, Ayhan Efeoğlu’nunkontrgerilla tarafından katledilerek, kaybedilmesininde 12 Eylül politikalarının ürünü olduğunu söyleyenKurt, bedeli ne olursa olsun, kaç yıl geçerse geçsin AyhanEfeoğlu’nun mezarını bulmak için mücadele edeceklerini,kayıpların hesabının sorulacağını ifade etti.Eylem “Kaybeden Devlettir Hesap Soracağız!” sloganıylabitirildi.<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 27


Emperyalizmin Gayri Meşru Çocuğuİsrail Kana Doymuyor!..Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012İsrail geçtiğimiz 15 Kasım günüFilistin’e yönelik yeni bir katliamsaldırısı yaptı ve devamında da saldırılarısürdü... Filistin halkından,aralarında çocukların da bulunduğu120’nin üstünde insan katledildi...İsrail daha kuruluş aşamasındanbaşlayarak bugüne kadar on binlerceFilistinliyi katletmiş, işkencelerdengeçirmiş, hapsetmiştir... Kundaktakiçocukları dahi acımasızca katledenİsrail, sokak ortasında kol, bacakkırma gibi işkence yöntemleriyle debilinen bir devlettir.İlk saldırısında HAMAS’ın askerikomutanlarından birinin de aralarındabulunduğu 13 Filistinliyi katledenİsrail, bundan sonra saldırıları durdurmakyerine daha da artıran birseyir izlemiştir.İsrail’in bu saldırganlığı karşısındaFilistin örgütleri, başta yönetimdebulunan HAMAS olmak üzere, İsrail’ecevap verme haklarını kullanmışlardır.Katliam KarşısındaEmperyalistlerin İsrailHamiliğiİsrail’in düzenlediği katliam saldırısısonrasında, Amerika başta olmak üzere,tüm emperyalist ülkelerin İsrail’e açıktandestek verdiği görülmüştür.Amerika, gerek sözcüleri ve gereksede Obama’nın yaptığı açıklamalarla“yavuz hırsız” rolüyle savunmuşturİsrail’i.ABD Dışişleri Bakanlığı SözcüsüMark Toner, "HAMAS ve diğer teröristorganizasyonların İsrail halkına karşıgiriştiği şiddetin hiçbir mazeret vegerekçesi yok. İsrail'in kendisini savunmahakkını destekliyoruz" şeklindebir açıklama yaparak, gerçektesaldırıyı gerçekleştiren İsrail’i değilde misilleme hakkını kullanan Filistin’isuçluyordu...Benzer açıklamalar diğer ABDyetkilileri ve AB yetkililerinden degelmiştir...ABD Başkanı Obama,"Dünyada, topraklarındakisivillerinüzerine sınırları dışındanfüze yağmasınamüsamaha gösterecekhiçbir ülke yoktur. İsrail'inkendini savunmahakkını destekliyoruzve desteklemeyedevam edeceğiz" diyor.AB Dışişleri BakanıCatherine Ashton, "İsrail ve Gazzearasında giderek artan şiddet beniendişelendirdiği gibi, yaşanan sivilkayıplardan acı duyuyorum... Yaşanankrizi başlatan HAMAS'ın düzenlediğisaldırılar hiçbir devlet için kesinliklekabul edilebilir değil" diyor ve ekliyor“İsrail’in halkını koruma hakkı bulunuyor.”Alman Başbakanı Merkel ise, sözcüsüaracılığıyla yaşanan şiddettenHAMAS’ın sorumlu olduğunu açıkladı.İngiltere Başbakanı David Cameronise İsrail Başbakanını arayarak sivilkayıplara engel olmasını istemiş... Avrupaduyarlılığı!.. Ama o da yaşananlardanHAMAS’ın sorumlu olduğunubelirtmiş...Kısacası tüm emperyalist güçlersözbirliği etmişçesine emperyalizmingayri meşru çocuğu olan İsrail’e kolkanat gerdiklerini ve onun yaptığı katliamlarında arkasında durduklarınıaçıkça ortaya koymuşlardır...Halkların direnişleri karşısında enküçük bir eylemi bile “terör” olarakdeğerlendirip ortalığı ayağa kaldıranemperyalistler, sözkonusu İsrail olunca,daha doğrusu kendi çıkarları oluncaaçık bir katliamı dahi desteklemektengeri durmamaktadırlar.İşbirlikçiler EsipGürleyen Ama AslaYağmayan RolünüSürdürüyor!Peki emperyalist efendilerin butavrına karşı bölge ülkeleri durumundaolan işbirlikçilerinin tavrı nedir?Aslında işbirlikçilerinin özündefarklı bir tavrı olduğunu söylemekmümkün değildir. Ancak özü farklıolmasa da biçimde çok çok farklıoldukların söylemek mümkündür...Özellikle de AKP lideri BaşbakanErdoğan bol bol esip gürledi... İsrail’edeyim yerindeyse ağzına geleni söyledi.İşte Erdoğan’ın sözlerinden bazıkesitler:“İsrail 3 ölüsünü 300, 3 bin; 50Filistinliyi ise 5 gösteriyor. 500-600yaralıyı hiç sayıyor, yerle yeksanedilen Gazze'yi görmezden geliyor...”“Bu İsrail’in karakteristik yapısıdır,cibiliyetinde vardır. Her zamanbunu böyle yapmıştır. Aynını bizeyapmadı mı uluslararası sulardaGazze'ye insani yardım taşıyan, 30’uaşkın ulustan insanın bulunduğu ogemiyi vurmadılar mı? 9 şehidimizolmadı mı? Oldu. ... Çünkü sizdeadalet diye bir şey yok, insaf diyebir şey yok. Siz zulmederek, ezerekyükselmeyi hep kendinize ideal edinmişsinizdir'.Bunu periyodik olarakyapıyorlar. 2008 seçimleri öncesindeyaptılar. O zaman Gazze'de 1500 şehit,5 bin yaralı vardı. Şimdi yineseçim yaklaştı, seçim öncesi yineaynı provayı yapıyorlar. Fakat buradanNetenyahu’ya sesleniyorum,şu anda 2008 yılında değiliz, 2012yılındayız. Bilesin ki 2012’nin şartları2008’in şartları gibi değildir. Hesabınıiyi yap.”Birçok yanıyla oldukça doğrusözler hepsi. İsrail gerçeğini hemen28<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


tüm yönleriyle de ortaya serer niteliktedir..Gerçekten de dünya halklarıtarafından çocuk katilliğiyle ün salmıştırİsrail..Bunları söyleyen aynı Erdoğanve iktidardaki partisi AKP’nin İsrailile ilişkileri gerçekte ne durumdadıracaba diye baktığımızda ise tam tersibir tabloyu görürüz... İsrail’in meşrulaşıpbölgede Filistin halkı nezdindedaha fazla kabül görür hale gelmesindeolsun, ekonomik ve askeri işbirliğive ticaret konularında olsunİsrail ile ilişkiler tarihin hiçbir dönemindeAKP döneminde olduğu kadargelişmemiştir. Ticaret hacmi katlanarakartarken İsrail pilotlarının -ki bunlar Filistin halkının başınabomba yağdıranlardır- eğitimininTürkiye’de yapılmasına onay verende yine AKP’dir. MİT ile MOSSADarasındaki işbirliğini sürekli geliştirende yine AKP’dir.Suriye sözkonusu olduğunda açıktanişgal etmekten, oradaki işirlikçilerisilah vb. her türlü araç ve teçhizatladestekleyen AKP’nin sözkonusu İsrailolunca sadece esip gürlemesininhiçbir anlamı yoktur. Ki söylemlerininiçine bakıldığında bile samimiyetsizlikleriortaya çıkmaktadır. Erdoğankonuşmasının içinde “orantısız güçkullanma” demektedir. Sanki orantılıolarak gücü kullansa meşru olacak.İsrail’in Filistin halkına karşı güçkullanmaya hiçbir şekilde hakkı yokturdiyemiyor. Saldırılar günlerdirdevam ettiği halde hiçbir yaptırımgirişiminde de bulunmuyor ama konuşuyor.Öyle ya dilin kemiği yoktur.Erdoğan da bu kemiksiz organınıkullanıyor.Fakat buna rağmen efendilerindenuyarı da alıyor... Obama yaptığı açıklamadabölgedeki işbirlikçilerine nasıluyarılar yaptığını ve talimatlarını dasöylüyor:“İsrail Başbakanı Netanyahu ileçeşitli defalar konuştum. Mısır CumhurbaşkanıMursi ve Gazze’de olanlarsırasında Mısır gezisinde olan TürkiyeBaşbakanı Recep Tayyip Erdoğanile de konuştum. Mursi ve Erdoğan'a‘daha fazla şiddet olursa iki devletliçözümü öngören barış sürecindenuzaklaşırız’ dedim” diyor Obama...Erdoğan esip gürlerken Obamaile olan konuşmasından hiç söz etmediğihalde, Obama’nın İsrail’i desteklemesive bu talimatını açıklamasınınardından durumu kurtarmakiçin isim vermeden sözde Obama’yıeleştirdi... Ama gerçekte kendi içindebulunduğu ikiyüzlü durumunu kurtarmayaçalışmıştır ki, boşuna çaba...Boşuna, çünkü kaç gündür sürentüm görüşmelere baktığımızda karşılıklıateşkes dışında bir şeyden sözedilmiyor ve Filistin halkının sankihiçbir şey olmamış ve aslında kendiside kabahatliymiş gibi geri çekilmesiistenmektedir.Bu konuda gerek bölgedeki Arapdevletleri ve gerekse de emperyalistefendiler esas rolü ise Mısır’a vermektedirler.Mısır emperyalistlerin “Arap Baharı”adı altında Ortadoğu’da gerçekleştirdiklerikarşı devrimci operasyonunsonucunda yeni bir yönetimekavuştu... Başında “MüslümanKardeşler” örgütünün bulunduğu buyeni yapı, bölgedeki direnen İslamcıörgütler tarafından da kabül görenve onlarla ilişki içinde bulunan biryapıdır. Böyle olunca emperyalistlerinkendi elleriyle oluşturdukları bu yapıeliyle bölgeyi yeniden şekillendirmeve HAMAS, Hizbullah gibi henüzemperyalizme biat etmemiş bulunanörgütleri de bu sayede tam olarakdenetleme çabaları devam etmektedir.Bu yanıyla son İsrail saldırılarınınİsrail seçimlerine hazırlık olarak görülmeninbelki bir doğruluk payı vardır.Ancak tek ve önemli nedeninibu olarak açıklayamayız. Bu saldırıaynı zamanda Filistin’in BM nezdindekabul edilmesi için yapılan son girişimlerede yeni bir şekil vermeyiamaçlamaktadır. Filistin halkına karşıtehdidi Obama çok net olarak ifadeediyor: “İki devletli çözümü öngörenbarış sürecinden uzaklaşırız.”Evet, tehdit bu... Yani ya bizetam biat edersiniz ya da Filistin’inBM nezdinde ve bir devlet olaraktanınmasına izin vermeyiz diyorlar...HAMAS gibi örgütler bu yönlübir uzlaşmaya kapalı olmamakla birlikte,daha fazla taviz koparma hesabındadırlar.Bu hesabı boşa çıkarıpemperyalizmin istediği çizgiye getirtilmelerioperasyonu da Mısır vebir nebze de Türkiye oligarşisi üzerindenyapılmaya çalışılmaktadır.Ancak, elbette bunlar emperyalistlerinve işbirlikçilerin hesaplarıdır...Ki tarih bu tür hesapların boşa çıktığınıdefalarca göstermiştir. Hiçbirhalk boyunduruk altında kalmayı kabuletmez, etmeyecektir. Filistin halkıki on yıllardır direnmekte, mücadeleetmektedir. Defalarca işbirlikçilerin,uzlaşmacıların ihanetine uğramış amaher defasında adeta küllerinden yenidenyaratılmışçasına ayağa kalkmasınıbilmiştir.Bugün de Filistin halkı kendisineyapılan katilamlara ve oynanan oyunlaraer veya geç karşı durmasını bilecekve kendi haklarını elde edecektir.Tarihi emperyalistler ve işbirlikçilerideğil, direnen halklar belirleyecektir.Sonuç olarak;1- İsrail’in son yaptığı katliamsaldırısı ne ilktir ne de son olacaktır.Ve bu saldırılar İsrail’in kendi başınayaptığı saldırılar da değildir.2- Emperyalistler gayri meşru çocuklarıolan İsrail’i kendi elleriylekurmuşlar ve her dönem açık ve tümdesteklerini de sunmuşlardır. Emperyalistlerdenİsrail’i durdurmasınıbeklemek ve umudu onlara bağlamakkendini aldatmaktır.3- Emperyalizmin işbirlikçisi olanAKP’nin döktüğü timsah gözyaşındanbaşka bir şey değildir. Erdoğan herne kadar esip gürlese de, gerçekteemperyalizmin en sadık işbirlikçisive İsrail’in en yakın dostudur.4- Mısır, yeni yönetimiyle emperyalistlerinbölgeyi yeniden şekillendirmearacından başka bir şey değildir.5- Emperyalistler ve işbirlikçilerine yaparsa yapsınlar tarihin nasıl şekilleneceğinibelirleyen direnen halklarolmuştur ve olacaktır. Direnenve emperyalizme ve İsrail’e teslimolmayan Filistin halkı kazanacaktır...Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 29


2012’nin İlk 9 Ayında Tekeller 17.8 Milyar TL Kar Etti!TEKELLER 17.8 MİLYAR KAR ETTİĞİ İÇİN14 MİLYON AÇ, 50 MİLYON YOKSULSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012TEKELLERİN İLKDOKUZ AYLIK KARLARI Türk Telekom:1 milyar 995 milyon TL Koç Holding:1 milyar 705 milyon TL Turkcell:1 milyar 604 milyon TL Sabancı Holding:1.2 milyar TL"Nasıl ki doğa, boşluktan nefretederse, sermaye de karsızlıktan yada az kardan nefret eder. Kar elverişlioldu mu, sermaye yürekli olur: %10 garantili karla her yerde kullanılabilir;% 20'de kızışır; % 50'dedelice bir cesarete gelir; % 100'debütün insani yasaları ayaklar altınaalır; % 300'de işlemeyeceği cinayetyoktur, darağacı pahasına da olsa."(Kapitalist Toplum-Zubritski, Mitropolski,Kerov)Yukardaki satırlar kapitalizminazgın sömürü gerçeğini anlatıyor.Kapitalizmin tek amacı DAHA ÇOKKAR’dır. Bunun için yapmayacaklarışey yoktur. Onlar daha çok kar ettikçebize düşen de daha çok- açlık- yoksulluk- iş cinayetleri- çocuk işçilerin sömürülmesi- kayıt dışı güvencesiz çalışma- işsizlik- ucuz işçilik olmaktadır- iş hastalıkları- hastane kapılarında ölmek- çocuklarını okutamamak- intiharlar-cinnetler demektir...İşte bunun sonucunda zenginleşiyorlar.Zenginliklerine zenginlikkatıyorlar. Gizlemiyorlarsaklamıyorlar zenginliklerini.Gizlenecek gibi de değil.Mızrak çuvala sığmıyor.Ancak demogoji ve yalanlarladurumu kurtarmayaçalışıyorlar. Kendi zenginliklerinibizim zenginliğimizgibi gösteriyorlar. “Biz kazanırsaksiz de kazanırsınız”,“daha fazla istihdam,iş olanağı yaratmış oluruz” diyorlar.Zenginliklerine sevinmemizi istiyorlar.Gerçek hiç de söyledikleri gibideğildir. Gerçek onların zenginliklerinibüyüttükleri bunun karşılığıolarak da bizim yoksulluğumuzun,açlığımızın, ölümlerimizin büyüdüğüdür.Geçtiğimiz günlerde burjuva basınişbirlikçi tekellerin 2012 yılının ilk9 ayına ait karlılık rakamlarını açıkladı.“Borsadaki şirketlerin 9 aylık netkarı yüzde 45 artarak 17.8 milyarTL’ye ulaştı. Şirketlerin 9 aylık cirolarıise %12.52 büyüyerek 266.6milyar TL’ye ulaştı. Borsadaki 15bankanın 9 aylık toplam karı ise%10.55 yükselerek 13.5 milyar TL’yetırmandı.” (Vatan gazetesi,16.11.2012)Tekeller 17.8 milyar TL kar ettikleriiçin, Türkiye'de her 4 çocuktanbiri açlık sınırında yaşamaya mahkumediliyor. OECD, Türkiye’deaçlık sınırında yaşayan çocuk sayısının%24.6 olduğunu açıkladı. Türkiyebu oranla üçüncü sırada yer alıyor.Tekeller 17.8 milyar TL kar ettikleriiçin, işçi ölümlerinde Avrupa’dabirinci, dünyada üçüncüyüz.Son 10 yılda 10 bin 723 işçi iş cinayetlerindeöldü. 2011 yılında ölenişçi sayısı 1563. Resmi rakamlaragöre günde 3 işçi hayatını kaybederken,kayıt dışı rakamlarda hesabakatıldığında bu rakamların en az ikikat olduğu belirtiliyor. Sadece 2012yılının son Eylül ayı içinde 83 işçi,son 8 ay içinde de toplam 583 işçi,iş cinayetleri sonucu öldü.Milyonlarca erkeği, kadınıylagenç, yaşlı, çocuklarımız saati 1 dolara,2 dolara çalıştırdığı için tekeller17.8 milyar TL kar ediyorlar.Tekeller 17.8 milyar TL kar ettikleriiçin, 50 milyonun üzerindeinsanımız yoksulluk, 14 milyonayakın insanımız açlık sınırının altındayaşıyor.2012 yılı içinde burjuva basınayansıyan bir haberde Adana’da 26yaşında, 2 çocuk annesi bir kadının(Emine Akçay), çocuklarını ısıtacakkömür, onların aç karnını doyuracakyemek bulamadığı için 14 Mart ’taintihar ettiğini yazdı. Tekeller 17.8milyar TL karı böyle elde ediyorlarişte.2012 yılı hesaplamalarına görekişi başına düşen milli gelirin 10 bin223 dolar olduğu söyleniyor.YALAN, milyonlarca yoksuluneline geçen asgari ücrettir. Asgariücret ise 701 TL. Daha da beteriasgari ücretin de altında hiçbir sosyalgüvencesi olamadan milyonlarca insanımızçalışmaktadır.2011 yılının sonlarında İstanbulSerbest Muhasebeciler Mali MüşavirlerOdası'nın (İSMMMO) yaptığıbir araştırmada “4 milyon 738 bin30<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


2012 Yılının İlk 9 Ayının BilançosuHALKIMIZI SÖMÜREN YERLİ ASALAKLARKarlılık oranlarını açıklayan tekeller içinde birincisırada Türk Telekom görünüyor. Türk Telekom’un 9aylık karı %48.8’lik artışla 1 milyar 995 milyon TL’yeyükselmiş. Türk Telekom’u 1 milyar 705 milyon TL’likkar ile Koç Holding, onu da 1 milyar 604 milyonTL’lik net karı Turkcell izlemiş. Sonra 1.2 milyar TLile Sabancı Holding ve sırasıyla Tüpraş, Yazıcılar, Enkaİnşaat, Akfen Holding ve Anadolu Efes de yine en fazlakar açıklayan tekeller olarak dikkat çekti.Borsadaki 15 bankanın 9 aylık toplam net karınınise %10.55 artarak 13 milyar 552 milyon TL’ye yükseldiğibelirtiliyor. Bankalar arasında en yüksek kâr rakamaGaranti Bankası ulaştı. Garanti Bankası’nın netkarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5.6 artarak2 milyar 606 milyon TL’ye çıkarken, İş Bankası, 2milyar 439 milyon TL net karı ile Garanti’yi takip etti.Alternatifbank (Abank) yüzde 345 ile net karını enhızlı yükselten banka olarak dikkat çekti. Şekerbankkarını yüzde 219, TEB ise yüzde 174 artırmayı başardı.İşbirlikçi tekelci burjuvazinin irilerinden Koç Holding’inde hem cirosunu hem de net karını artırdığıaçıklandı; 1.7 milyar TL kar.Yine bilinen işbirlikçi tekellerden Sabancı Holding’inde 1.2 milyar TL kar ettiği açıklandı.Tekelci burjuvazi krizmiş, ekonomik durgunlukmuşvb. hiçbir şey dinlemiyor. Onlar her koşulda kar ediyorlar,her koşulda karlarını önceki yıllara aylara göre katlıyorlar.Onlar karlarına kar katarken biz halklar olarak dahada yoksullaşıyoruz. Utanmadan hepimiz “aynı gemideyiz”diyorlar. Yalan söylüyorlar. Gemilerimiz de dünyalarımızda ahlaklarımız da kültürlerimiz de sonuç olarak ideolojilerimizde aynı DEĞİL AYRIDIR. Birbirine zıttır.asgari ücretlinin ödediği vergi ileen zengin 90 tekelin ödediği vergiaynı ve 6 milyon 750 bin emekçininödediği vergi 652.000 şirketin ödediğivergiden fazla" olduğu belirtiliyor.Tekeller milyarları böyle kazanıyorlar,karlılıklarını böyle büyütüyorlar. Onlarınnasıl zengin, bizim nasıl ve nedenyoksul olduğumuzu daha iyi anlaşılıyor.2011 yılı sonu verilerine göre;“Türkiye'de kişiler arasındaki gelirdağılımında, en alt gelir grubundaki15 milyon insan milli gelirin %5'inipaylaşırken, milli gelirin %45'i enüst gelir grubundaki 15 milyon insanagidiyor. Bu durumda kaba bir hesapile en alt gelir grubundaki 15 milyoninsanın kişi başına milli geliri 250dolar iken, en üst gelir gurubundaki15 milyonun ortalama kişi başınageliri 22 bin 500 dolar dolaylarındadır.Nüfusun en fakir %5'lik bölümüile en zengin %5'lik bölümünün geliruçurumu daha da büyüktür." (GüngörUras, Milliyet, 15 Aralık 2011)Bu uçurumun 2012 yılı sonlarınageldiğimiz bugünlerde daha da büyüdüğünüzenginlerin zenginliklerini,karlarını katlamalarından biliyoruz.Yine 2011 yılı ortalarında CHPAnkara Milletvekili Sinan Aygün,Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) ve Bankacılık Düzenlemeve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinedayanarak halkın borç durumunuortaya koydu. Buna göre 73milyon nüfuslu ülkemizde yaklaşık44 milyon kredi borçlusu var. Tekellerkarlarına kar katarken her yılkarlarını daha fazla katlarken bizedüşen ise daha fazla borçlanmak,borç batağında yüzmek olmaktadır.Tüm bunların tek sorumlusu karlarıiçin işlemeyecekleri cinayet olmayanemperyalist ve yerli işbirlikçitekeller ile onlar adına ülkeyi yönetenhalk düşmanı AKP iktidarıdır.AKP gibi emperyalizm uşağı iktidarlartam da bunun için vardır;sömürü önündeki engelleri düzlemek.Baskı ve sömürü politikalarını yasalaştırıppeş peşe uygulamaya sokuyorlar.“Milletin meclisi”nde yapıyorlarbunu. Ve emperyalist tekellerkarlarını daha da katlasın diye;- “Ulusal istihdam stratejisi” hazırlıyorlar,- Toplu İş İlişkileri Kanunu çıkarıyorlar,- Esnek Çalışma, İstihdam Büroları,Taşeronu Genişleten Düzenlemeleri,Kıdem Tazminatının OrtadanKaldırılması, Grev ve toplu sözleşmeyiortadan kaldıracak vb. düzenlemelerigündeme getiriyorlar,- Kentsel Dönüşüm adını verdikleriyıkım yasasıyla milyonlarca eviyıkmaya, yoksulluğumuza yoksullukkatmaya çalışıyorlar.- “Sağlıkta Dönüşüm”le, 4+4+4eğitim sistemiyle, emperyalist tekellerinhizmetinde her şeyi paralı halegetirip soygunu hayatımızın her alanınayayıyorlar.- Sesimizi çıkarmayalım, örgütlenmeyelim,boyun eğelim diye baskıve terörü arttırıp, güvenliğe milyarTL lik bütçeler ayırıyorlar.Sonuç olarak;1- Yoksulluğumuz, açlığımızınsorumlusu tekeller ve onlar adınaiktidarı sürdüren AKP gibi işbirlikçihükümetlerdir.2- Sabancılar’ın Koçlar’ın kar etmesidemek halkın aç kalması demektir!3- İktidar onların iktidarıdır, yasalaronlardan yanadır, meclis onlarınmeclisidir. Kendi iktidarımız içinmücadele etmezsek ezilmeye, sömürülmeye,zulüm görmeye devam edeceğiz.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 31


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Bizler, Düşmanda OlmayanBir Hazineye,Adalet Duygusuna Sahibiz!Adaletimizin Meşruluğu Halktır!Düşman, ahlaki ve siyasi olaraktam bir çürüme içindedir; bir ceset gibidir.Bizden de bir ceset olmamız isteniyor.Unutmamızı isterken, canlıceset olmamızı istiyorlar. Affetmemiziisterken canlı ceset olmamızı istiyorlar.Teslim olmayanlara, ihanet etmeyenlereölümü dayatırken; “yaşamayı”,direnmeye tercih edenlerin dezaten işini bitirip canlı ceset olarak birkenara atıyorlar.Bu; korkuyu, ihaneti meşrulaştırmayaçalışmaktır. Devrimcilerin halklabağlarını kopartmaktır. Bu, düşmanınyaptığıdır.Bir diğer yanda ise, “Koca kocasiyasetler”, hainlerin alınlarındanöptüler... Hala da bize diyorlar ki;“Hain olma konusunda sizin gibidüşünmüyoruz.”Büyük Direniş’te veya bir çatışmadaveya herhangi bir devrimcifaaliyette yoldaşlarını yarı yolda bırakmanınadı ihanettir. Denilir ki; “İnsanahas davranıştır. Bu da insangerçeği, onlar da bu kadar yaptıişte.”Yok, böyle değil. İnsana hasolan, yoldaşlarını satmak değildir.İnsana has olan, yoldaşlarını yarıyolda bırakmak değildir. İnsangerçeği direnmektir, insan gerçeğiyoldaşlarını, örgütünü satmamaktır.Ancak böyle insan olunur. Tersi,canlı ceset olmaktır. Nasıl düşündüklerikendilerinin olsun. Biz bilmeliyizki; insanın mayasında vefaolmalıdır, ihanet değil.İHANETİ MEŞRU GÖRMEYE-CEĞİZ VE KORKUYU EZECE-ĞİZ! KARŞIMIZA ÇIKTIĞI HERYERDE İHANETİVE KORKUYUYERE ÇALACA-ĞIZ! KARŞIMIZ-DAKİ DÜŞMANGERÇEĞİNİ SA-VAŞI KAZAN-MAK İÇİN İYİ TA-NIMAK GEREKİR.Düşman kanımızasusamıştır. “Kaniçicilikte kendi çapındarakip tanımayan,her türlü yalanve ahlaksızlığı erdem sayan” bir düşmanlasavaşıyoruz.Öyle bir düşmanla savaşıyoruz ki;katlimize ferman çıkararak insan avınaçıkıyor. Yargılamayı bile lüks görüyor.Arkadan vuruyor, çatışma çıktıdiyor. Hapishanelerinde silahsız, savunmasızinsanlarımızı öldürüyor,isyan diyor. Bedenleri dışında hiçbirsilahı olmayan 6 kadını diri diri yakıyor.Yasal dergi satanı vuruyor. Öldüremezsefelç bırakıyor. VE TÜMBUNLARDAN TEK BİR KİŞİ BİLEMAHKUM OLMUYOR.Yoksul mahallelerimizi helikopterlerle,robocoplarla, infaz timleri ilebasıyor, insanlarımızı gözaltına alıyor,elinde tek bir delil olmadan tutukluyor;aylarca, yıllarca tutsak ediyor.Savcı da, yargıç da, infaz da aynıelde birleşmiş, halka ve devrimcileremeydan okuyor, tehditler yağdırıyorlar.İşte bu “adalet” düşmanınadaletidir. İşte bu adalet düşmanın soruşturması,düşmanın gözaltısıdır.Bulduğu 15-16 yaşındaki çocuklarımızıkorkutup işbirlikçileştirip,yüzlerce insanımız hakkında yalan ifadelerimzalatmak komplocu düşmanınadaletidir. İşte bu; onur ve namusa kapılarınısıkıca kapatanların adaletidir.Faşizm; insanlık onuruyla bağdaşmayan,dünyanın en aşağılık, enşerefsiz işi işkenceciliği, katliamcılığı,yalancılığı, provokatörlüğü meslekedinmiştir. Bu nedenledir ki; kan,irin ve pislik, içtiği suya, yediği ekmeğebulaşmıştır, sıktığı eli kirletmektedir.Böyle bir düşmana karşı savaşmakdünyanın en şerefli işidir. Yediden yetmişeherkese işkence yapan, kadınlarımızıaşağılayan, silahsız insanlarımızıdahi katleden, her adımda halkınkarşısına terörle çıkan faşist düşmanacımasızdır, kinini kusmaktadır.DÜŞMANA DÜŞMANLIKDUYMAYANLAR, DEĞİL DEV-RİMCİ, VEFALI BİR DOST BİLEOLAMAZ!Burjuvazi; en sefil çıkarlarınıayakta tutmak için gözünü kırpmadanvahşete başvuran bir sınıf kinine sahiptir.Nasıl bir düşmanla savaştığınıbilmeyen bir Cepheli; faşizmle, emperyalizmlehiçbir koşulda uzlaşmamageleneğini ve teslim olmama tavrımızıkavrayamaz.Faşizmin bize duyduğunun binkatı bir kin ve öfkeyle bilenmeliyiz.Savaşmak için bu gereklidir. Silahı,adamı, fırsatı olmayanların kin ve öfkeleride yoktur.Biz sıradan intikamcı değiliz.Ama hesap sorma duygumuz düşmandançok daha fazla gelişmiş olmalıdır.Bizim intikam duygumuzadaletimizdir. Çünkü bizler, düşmandaolmayan bir özelliğe, adaletduygusuna sahibiz.Sonuç Olarak;1. Düşmanımızı iyi tanıyacağız.2. Çizgimizi iyi kavrayacağız.3. Misyonumuzu unutmayacağız.4. Sınıf bilincimizi geliştireceğiz.5. Yaşamımızı disipline edecek, sıradanlaşmayacağız.Sıradanlaşmakçürümeye, çürüme ihanete götürür.İhanete geçit vermeyeceğiz.6. Halklarımıza, yoldaşlarımızayapılan hiçbir şeyi unutmayacağız.Adaletimiz mayasını unutmamaktanalacaktır. Adaletimiz gücünüaffetmemekten alacaktır. Adaletimiz,duruluğunu halkın gücünden alacaktır.Adaletimizin gücü, mayası, meşruluğu,halktır. Adalet olmadan affetmekolmaz! Adalet hesap sorma ile,adalet intikam ile beslenecektir.32<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Devrimci İşçiHareketiEmperyalist tekellerin, talepleri doğrultusundaucuz, güvencesiz, esnek çalışma biçimlerinidayatan, emekçilerin hak ve özgürlüklerini tekerteker elinden alan AKP iktidarı saldırılarına devam ediyor.“Hükümet taşeron işçilerin yüzünü güldürecek düzenlemeiçin düğmeye bastı” başlıklarıyla burjuva medyadaduyurulan yasa taslağı ile ücret, izin, mesai, kıdemgibi konularda haklarını alamayan taşeron işçilerin koşullarınındüzeltileceği beklentisi yaratılmaya çalışılıyor.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in çağrısıile “Alt işveren uygulamasında karşılaşılan sorunlarve çözüm önerileri” başlığı ile yapılan çalışmalarda milyonlarcataşeron işçinin koşullarını düzeltmek gibi bir amaçyoktur. “Taşeron işçilere güvence geliyor” diye basındayer alan düzenlemenin asıl amacı taşeron işçiliğin önündekiyasal engelleri kaldırmak ve geçici-güvencesiz çalışmabiçimini yaygınlaştırmaktır.Taslağa göre patronlar bir işyerinde sadece asıl işi tamamlayanyan işleri değil, asıl işi de bir taşeron şirkete vererek,taşeron işçi çalıştırabilecek. Yasa taslağında yer alan,4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2. Maddesinde yer alan asıl işlerintaşerona verilebilmesi için aranan “işletmenin ve işingereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektirme” koşuludeğiştiriliyor.Bu Değişiklik İle İşletmelerdekiTüm İşlerin Taşeron FirmalaraDevredilmesinin Önündeki YasalEngeller Ortadan Kaldırıyor!Bu tasarının yasallaşması, kamuda bile sayısı bir milyonuaşmış bulunan taşeron işçilerin sayısının artmasını,taşeronluğun yaygınlaşmasını getirecektir. Bu değişikliklerinyasallaşması, uygulamaya geçmesinin ardından kiralıkişçilik, kıdem tazminatının fona devredilmesi, esnekve güvencesiz istihdamı yaygınlaştıracak yeni saldırılar gündemegelecektir.İş Kolları Yönetmeliği Taslağı ile sendikal örgütlülükparçalanıyor. İşçilerin en temel hakkı olan örgütlenme hakkıellerinden alınıyor. Toplu İş İlişkileri Kanunu çıktı, şimditaşeronluk sistemin önündeki tüm engeller ortadan kaldırılıyor.AKP durmaksızın saldırıyor, adım adım sermayeninistediği maddeleri hayata geçiriyor. Bölgesel asgariücret, kıdem tazminatları, kiralık işçi…. sırada bekliyor.Güçlü bir direniş örgütlenmeden saldırılar durmayacaktır.Bu saldırılar tüm işçileri, tüm halkı ilgilendiren saldırılardır.Bir kaç sendikanın günü kurtarmaya yönelik göstermelikprotesto eylemleriyle durdurulamaz. Ki, durdurulamayacağınıToplu İş İlişkileri Kanunu’nda gördük.Türk-İş, Hak İş gibi devlet sendikaları zaten işçi sınıfınınAKP’nin Toplu İş İlişkileri KanunuSaldırısından Sonra Şimdi Sıra TaşeronlukSisteminin Önündeki Engelleri Kaldırmakta!SALDIRILARA KARŞI BİRLEŞELİM,DİRENELİM, KAZANALIM!düşmanlarıdır. AKP’nin saldırılarına meşruluk kazandırmayaçalışan sendikalar haline gelmişlerdir. Toplu İş İlişkileriKanunu’nu açıkça desteklediler.Bu saldırılara karşı işçi memur, DİSK, KESK, devrimcidemokrattüm siyasi çevreler birleşerek güçlü bir direnişörgütlemelidir.Toplu İş İlişkileri Kanunu’nda olduğu gibi DİSK’in tekbaşına, sonuç almaktan uzak protestoyu aşmayan eylemleriylesaldırılar püskürtmek mümkün değildir. Ayrıcabu saldırılar sadece DİSK’in sorunu değildir.AKP, sıraya koyup parça parça saldırıyor. Saldırılarınbiri bitiyor diğeri gündeme geliyor. Şu anda kamu emekçilerininiş güvencelerini gasp eden düzenlemeler de gündemde.2.5 milyon memurun iş güvencesi gasp edilmekisteniyor. Odaların yetkileri sınırlanıp tüzel kimlikleri ellerindenalınmak isteniyor.4. yargı paketi diye gündeme getirilen yeni saldırılar,Kentsel yıkım saldırıları, Gençliğe yönelik saldırılar,Kentsel Dönüşüm adı altında yapılan yağma ve talanlar...Kısacası halkın her kesimine yönelik saldırılar sürüyor. Vehiçbir saldırı birbirinden bağımsız değil.Bu durumda emekten yana sendikaların, odaların halkındiğer kesimlerinden soyutlanarak sorumsuzca hareketetmeye hakkı yoktur. Halkın tüm kesimlerini, DKÖ’leri,devrimcileri, düzene muhalif olan tüm parti ve kuruluşlarıiçine alan güçlü bir mücadele birliği oluşturmak sorumluluğuylakarşı karşıyadır. Aksi durumda yapacaklarışeyler günü kurtarmanın ötesine geçmeyecektir.Bugüne kadar saldırılar karşısındaki yaptıkları pratikleriortadadır. Kitleden kopuk sadece yönetim kurullarınınkatıldığı eylemler karşısında AKP iktidarı adeta alayetmektedir.Halk çaresiz değil, işçiler, memurlar çaresiz değil. Sözdeörgütlü sendikalar işten atılan örgütsüz taşeron işçilerikadar bile direniş gösteremiyorlar.İktidarın, sermayenin temsilcileri ile görüşmelerle sonuçalmak mümkün değildir. Binleri, yüz binleri harekete geçirip,iktidarın, patronların kapısına dayandığımızda bu saldırılarıdurdurabiliriz. Bugün yeni hak kazanmak için değil mücadelemiz,zamanında bedeller ödeyerek kazanılan haklarımızıkorumak için mücadele edilmektedir. Hiç kimsenin, hiçbirkurumun bu hakların gasp edilmesine göz yummaya, sessizkalmaya, sorumsuzca hareket etmeye hakkı yoktur.Haklarımıza sahip çıkmak için direnmeliyiz. Saldırılartüm halkadır. Saldırıları püskürtmek için birleşmeliyiz.Direnlerle dayanışma içinde olmalıyız.BİRLEŞELİM DİRENELİM KAZANALIM!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 33


DY kalıntısı İMO yönetiminin KUYRUK ACISI dinmiyor“Cansel Malatyalı olayına ‘teşne olangrupları’ kendi küçük dünyalarıylabaş başa bırakacaklar”mış!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012İnşaat MühendisleriOdası 43. Dönem Danışma Kurulu2. Toplantısı 10 Kasım 2012 tarihindeİMO Teoman Öztürk Kongreve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.Cansel Malatyalı’nın direnişininzaferi, müteahhit İMO yönetimininiçine öylesine oturmuş ki, DanışmaKurulu’nun ana gündemi Cansel Malatyalıidi. İMO yönetimi DanışmaKurulu’nda kendini aklamaya çalıştı.Bunu yaparken de tüm düşmanlığıyladirenişe ve direnişi destekleyen devrimcileresaldırmaya devam etti.İMO Danışma Meclisi’nin SonuçBildirgesi’nde şöyle deniyor: “Odaçalışanı Cansel Malatyalı’nın, haklıgerekçelerle ve tüm yasal haklarıödenmek koşuluyla iş akdi feshedilmiştir.Kadrosunun gereği işleriniyerine getirmeyen bir çalışanın işakdinin feshedilmesinden daha doğalbir sonuç olamaz.”Tabii ki, müteahhitler için bir işçininişten atılmasından daha doğalne olabilir ki. Onlar her gün kaç işçialıp atıyorlar. Bir temizlik işçisi olanCansel Malatyalı işten atılmış neki...”“Bu olay göstermiştir ki, iş akdininsonsuz bir zamanı tarif ettiğialgısı, sorumsuzluğu, iş görmemeyiberaberinde getirmektedir. İMO`dabu yanlış algıya itiraz edilmiş, hemçalışanlar hem de yönetim kurullarıaçısından hak ve sorumluluklarınbir bütün oluşturduğunun görünürhale bürünmesi sağlanmıştır. Bu durum,süreç içerisinde yaşanan olumsuzluklarınyanında olumlu bir sonuçolarak değerlendirilmelidir.”Yani deniliyor ki; “Cansel Malatyalıüzerinden tüm çalışanlara birgözdağı verilmiştir. Herkes haddinibilmeli. Ayak takımı ayak takımıdır.Bunun sonuçları zamanla görülecektir.Cansel Malatyalı üzerindeetkili olmasa da diğer çalışanlarüzerinde etkili olacaktır. Nasıl olsaherkes Cansel Malatyalı gibi direnemez...”Ama yanılıyorsunuz. Siz hala budirenişten alınması gereken dersi alamamışsınız.Sizi böyle düşündürtenpatronların düşüncelerini yönlendirenburjuvazinin sınıfsal bakış açısıdır.Burjuvazinin sınıf kiniyle konuşuyorsunuz.Ve işçilere o kinle yaklaşıyorsunuz.Kuyruk acınız dinmemiş ve dinmez...Sizdeki kuyruk acısı olduğusürece çalıştırdığınız işçilerin dostuolamazsınız. Onun için kuyruk acısıylasaldırıyorsunuz. Cansel Malatyalıbize diz çöktürdü ama biz bununintikamını mutlaka almalıyız diyorsunuz.Aksi durumda bu direniş diğerişçilere de kötü örnek olarak yansıyacaktırdiyorsunuz. Bu havayı zamaniçinde tersine çevirmeliyiz diyorsunuz.Ey İMO çalışanları!..Ey işçiler!.. (“İMO çalışanları”sıfatıyla İMO’ya çöreklenmiş DYkalıntılarını bu çağrının dışında tutuyoruz.Çağrımız gerçek işçileredir.)Su uyur düşman uyumaz diyeboşuna söylememiş halkımız.En az onlar kadar sınıf kininizolmalı. İMO yönetiminin tehditlerikarşısında en az Cansel Malatyalıkadar kendinize güvenli ve direngenolmalısınız.İMO yönetimini iyi tanıyın. Sınıfdüşmanlarınıza karşı aynı kinle yaklaşmadığınızsürece müteahhit İMOyönetiminin hışmından kurtulamazsınız.Baksanıza söylediklerine. CanselMalatyalı’nın işten atılmasıyla“iş akdinin sonsuz bir zamanı tarifettiği algısına itiraz edilmiştir” diyor.Yani bundan sonra hiçbirinizin işakti “sonsuz değil.”İşte müteahhit kafası budur. Sizleride hergün onlarcasını işten attıklarıtaşeron işçisine benzetiyorlar. İş aktinizsonsuz değil istediğimiz zamanatarız diyorlar.Ey iflah olmaz gafiller: CanselMalatyalı’nın direnişinin zaferi sizinaklınızın alamayacağı kadar büyüktür.Hadi deneyin. Cansel Malatyalı’yıişten attığınız gibi bir işçiyi daha atmayıdeneyin. Taciz etmeyi deneyin,rahatsız edin. “Performansınız düşük”deyin, hadi daha fazla angarya yükleyin?Bunu yapamazsınız. Aynı CanselMalatyalı gibi direnen işçilerlekarşılaşacaksınız. İMO’da çalışangerçek işçiler Cansel Malatyalı direnişindenalacağı dersi almışlardır.CANSEL MALATYALI’NIN Dİ-RENİŞİ KURUM OLARAKTMMOB’a zarar vermemiştir. Direnişsizin gibi yönetimlere çöreklenmişreformizmi sarsmıştır. Kurumun arkasınasığınarak kendinizi meşrulaştıramazsınız.Bu süreç İMO’nun demokratikbir kurum olarak arınmasınahizmet edecektir. Sırtında taşıdığımüteahhitleri silkeleyip atmaya hizmetedecektir.Süreç İçerisindeYaşananları UnutmalarıMümkün Değilmiş!Elinizden geleni ardınıza koymayınDY kalıntıları. Sizin unutmadığınızşeyler bununla sınırlı değildir.Sizin kuyruk acınız çok eskidir. Ta12 Eylül öncesine uzanır. 70’lere,Kızıldere’ye uzanır. Sizin düşmanlığınızdirenişedir, direnenleredir.70’lerde hapishanede teslim oldunuz.74 affıyla dışarıya çıktığınızda Kızıldere’nindireniş ruhunu tasfiye etmeyibaşaramamanızdandır kuyrukacınız.Kuyruk acısı unutulmazmış. Düşmanlığınızondandır. Düşmanlığınızdevrimci hareketedir.Haşa! Siz dokunulmazsınız! Bü-34<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


yük dağları siz yarattınız. Siz tanrısınız!Direniş boyunca haketmediklerişekilde kendilerine “itham”lardabulunulmuş, fiziki saldırılara uğramışlar...Söylediklerinizin hepsi yalandır.Direniş boyunca asıl saldıran İMOyönetimi ve “İMO Çalışanları” sıfatıylaİMO’dan beslenen DY artıklarıolmuştur.Devlet gibi, saldırı hakkını hepkendilerine meşru görüyorlar. Hayıröyle olmayacak, emekçilere, devrimcileredüşmanlığınız sürdüğü süreceonların öfkesiyle de tanışacaksınız.İMO yönetiminin tehditleri sadeceİMO çalışanlarıyla kalmıyor: “Aslakabul edemeyeceğimiz bir başka nokta,emek ve demokrasi güçleri arasındagördüğümüz bazı kurumların,Odamıza yapılan bu saldırılara aletolmasıdır ki, bu, aynı zamandaİMO`nun yalnızlaştırılmasına dönükbir itirazdır. Bazı sendika yöneticive birimleri, TMMOB`ye bağlı bazıodaların şubeleri, bazı kurumlar neyazık ki İMO`ya karşı yapılan buhaksızlığa güç taşımıştır” diyerekdirenişe destek veren sendika yöneticilerini,oda şubelerini ve devrimcidemokratik, ilerici kurumları da tehditediyorlar.Tekrar okuyun İMO yönetimininsözlerini: Tayyip Erdoğan’ın tehditlerindenfarkı var mı? “Had” bildiriyorlar!Söyleyin DY kalıntıları: Ne yapacaksınız?Direnişi destekleyen şubeleritasfiye mi edeceksiniz?Tasfiyecilikten başka ne bilirsinizsiz? Sizin tarihiniz tasfiyeciliğin tarihidir.Elinizden geleni arkanıza koymayın.İMO sizin arpalığınız değil.İMO demokratik kurumlar içindeyer alıyorsa bu sizin gibi müteahhityöneticilir sayesinde olmadı; devrimcidemokrat ilerici mühendisler sayesindedir.Sizin demokratlığınız çalıştırdığınızişçileri daha fazla sömürmekiçindir. Köle gibi çalıştırmakiçindir. Siz kim, demokratlık kim?Gücünüz yetse sizin gibi düşünmeyenhiç kimseye siyaset yapma hakkıReformizme karşı her zamancepheden savaştık. Çünküreformizm burjuvaziye hizmeteder. İMO’nun müteahhityönetimine karşı mücadelemiz deaçıktandır. Bir şeylerin arkasınasığınarak yapmayız. Direnmekbaşlı başına reformizme karşı birmücadeledir. Devrimciler tümdirenişleri destekler.tanımazsınız. Tarihiniz bunun örnekleriyledoludur.Şu düşüncenize bakın. Düzeninbakış açısından hiçbir farkı var mı?Devrimciliğin, demokratlığın “D”sivar mı? Direnişi destekleyenlere;“Bilinmektedir ki, Cansel Malatyalıolayını kendilerine malzeme yapangruplar, konunun taşıdığı hassasiyeti,politik bir figür olarak kullanmış veİMO`yla tarihsel hesaplaşmalarınıbu yolla gerçekleştirmek istemiştir.Oda Yönetim Kurulumuzun, açlıkgrevi başlamadan önceki kararlı tutumu,açlık grevi başladıktan sonrakiinsani tutumunu destekler niteliktedir...”Devrimci dayanışma, sınıf dayanışmasıdiye bir kavram yok beyinlerinde?TMMOB yönetimi ekonomik güçlerinegüveniyor. DİSK ve KESK’iaçıkça tehdit ederek “Cansel Malatyalı’nındirenişini kınayan açıklamayapmazsanız ilişkilerimizi gözdengeçiririz” demişlerdir.Direnişi destekleyenlere “politikfigür” diyorlar. İMO’yla tarihsel hesaplaşmasıolan gruplar -yani devrimciler-tarafından kullanılmışlardırdiyor.Hiçbir şeyin arkasına sığınmıyoruz.Devrimciler her zaman söyleyecekleriniaçıkça söylerler. Reformizmekarşı ideolojik mücadelemizhiçbir zaman bir şeylerin arkasınasaklanarak olmamıştır. Reformizmekarşı her zaman cepheden savaştık.Çünkü reformizm burjuvaziye hizmeteder. İMO’nun müteahhit yönetiminekarşı mücadelemiz de açıktandır. Birşeylerin arkasına sığınarak yapmayız.Direnmek başlı başına reformizmekarşı bir mücadeledir. Devrimcilertüm direnişleri destekler.İMO Danışma Kurulu’nun sonuçbildirisine bakıyoruz, baştansona Cansel Malatyalı var. Direnişinzaferini nasıl etkisizleştireceklerinikonuşmuşlar.“Cansel Malatyalı sorunu, OdamızYönetim Kurulu’nun aldığıkarar neticesinde çözüme kavuşmuşturve bundan sonraki süreç,43. Dönem Çalışma Programı’nıngösterdiği hedef doğrultusunda örgütlenecektir.İMO’nun meslekipolitikhattında bırakalım zafiyeteyol açmasını, sekiz ay boyunca yaşananlar,ilişkilerimizin tahkimatınısağlamıştır.” Direniş düşmanlığı,devrimcilere olan düşmanlık DY kalıntılarınınaralarındaki ilişkinin tahkimatınısağlamış. Doğrudur siz sadecedevrim düşmanlığında birlikolursunuz.“İMO, Cansel Malatyalı olayınateşne olan* grupları kendi küçükdünyalarıyla baş başa bırakarak,emekten, barıştan, demokrasidenyana tavrına devam edecek, neoliberaluygulamaların mesleki alanımızdayarattığı tahribata ve meslekörgütlerimizin güçsüzleştirilmesine,siyasi iktidarın kurmak istediği vesayetilişkisine karşı mücadelesiniyükseltecektir.”Hadi OradanDY Kalıntıları!Bırakın lümpen ağızları... Adamgibi konuşun! Eleştirilerinizi açıkçayapın!Sizin ahlakınız burjuvazinin ahlakıdır.Sizin kültürünüz burjuvazininkültürüdür. “Biz örgüt değiliz, dergiçevresiyiz” diye kendini inkar eden,devrim saflarına ihanet edenlerdenbir direnişi anlaması beklenemez.Devrimciler, demokratlar, ilericiler“Cansel Malatyalı olayına teşne olmuş”lar.Devrimciler demokratlar, ilericilerher zaman sizin gibi müteahhitlerekarşı işçilerin yanındadır. “Teşne”olmazlar. Bir işçinin patronlara karşısüren direnişlerini tüm olanaklarıyladestekler. Teşnelik sizin kültürünüzeuygundur.İMO yönetiminin kuyruk acısıSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 35


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012bitmez. Elinizden geleni yapacağınızıda biliyoruz. Ancak ne yaparsanızyapın, zararınız sadece kendinizeolur. Direnişe gelip çarparsınız. Direnişinkarşısındaki yenilginizi butür söylemlerle geçiştiremezsiniz.Danışma Kurulu Cansel Malatyalıdirenişini mahkum etmiş, sıra ülkenin,mesleklerinin, mesleki alanlarınıniçinde bulunduğu sorunlara daha dayoğunlaşmak olacakmış. Özelliklemevzuatta yapılması beklenen değişikliklerekarşı mücadeleyi yükselteceklermiş.Hadi bakalım; yürüyün de boyunuzugörelim!Nasıl PüskürteceksinizAKP’nin Saldırılarını?Söyleyin!DİSK, KESK, TTB, TMMOB’tanoluşan “kutsal ittifak”la mı püskürteceksiniz?AKP, Toplu İş İlişkileri Kanunuile sendikaların örgütlenme, toplu sözleşmehaklarını gasp etti. KESK’inGrevli Toplu Sözleşmeli Sendika Hakkıgasp edildi. Şimdi iş güvencesiningaspı gündemde.Odaların özerk kamusal tüzel kişilikleriningaspı söz konusu...Saldırılar bağıra çağıra geliyor.AKP saldırı yasalarının birinin imzasıkurumadan diğerini gündeme getiriyor.Siz bu saldırıları püskürtmek için kuruiçi boş söylemlerin dışında ne yapıyorsunuz?Söylediğiniz sözlere kendinizde inanmıyorsunuz, kimi kandırıyorsunuz?Günü de kurtarmayan ikiprotesto eylemiyle saldırıları geçiştiriyorsunuz.Ne yapacaksınız açıklayın?SALDIRILARI PÜS<strong>KÜRT</strong>ENEKADAR DİRENECEĞİZ diyebiliyormusunuz?BU SALDIRILARI PÜS<strong>KÜRT</strong>E-NE KADAR HER TÜRLÜ BEDELİGÖZE ALIYORUZ diyebiliyor musunuz?Söyleyin kutsal ittifakın ortak imzalıbildirisi ve iki protesto eylemi dışındaneler yapacaksınız.AKP’nin saldırılarına karşı yapacağınızher eylemde devrimci mimar,mühendisler en önde yer alacaklardır.Bu saldırıları püskürtmek için cankaygısını bir tarafa bırakıp direnmekgerekiyor.Söyleyin, Cansel Malatyalı GibiDirenebilecek Misiniz?Meclisin önünde Cansel Malatyalıgibi 243 gün direnmeyin. 36 gün açlıkgrevi yapmayın. Sadece 24 saat oturmaeylemi yapabilecek misiniz? Çadırkurup sadece 24 saat direnebilecekmisiniz?Meclisin önüne sokmadılar mı?Nerede direnebiliyorsanız orada direnin.Sadece 24 saat direnin.Evet 24 saat. Sadece 24 saat, çıkınİMO önündeki caddeye oturun. CanselMalatyalı’nın çadırı kurduğu yere sizde kurun. Orada meslek alanınıza yöneliksaldırılara karşı 24 saat oturmaeylemi yapın.Siz kurum olarak saldırılara karşıdirenme kararı alın. Devrimci, demokrat,ilerici mimar, mühendisler direnişinen önünde yer alacaktır.Ama siz böyle bir karar alamazsınız.243 gün değil, sadece 24 saat direnişYAPAMAZSINIZ.Onu sadece emekçiler yapar, devrimcileryapar. Halk yapar. Siz sendikaların,odaların yönetimlerine çöreklenmişaristokrat takımı bunu yapamazsınız.Bir hak almak için 24 saatsokakta oturamazsınız. Öyle bir kararalınsa bile üyeleriniz sokakta otururkensiz İMO’nun beşinci katına çıkıp, yada Sakarya’ya gidip kafayı çekersiniz.24 saat bile oturup DİRENE-MEZSİNİZ!Onun için siz direniş kavramınıağzınıza alamazsınız. Alsanız bile ağzınızdaiğreti durur. Siz sadece direnenleredüşmanlık yaparsınız. Direnişlerisatarsınız.*Teşne: Susuz, susamış. Arzulu,istekli, hevesli.Teşne olmak: Çok istekli olmak,çok hevesli görünmek.İSMAİL ERCAN İŞBİRLİKÇİLİKYAPMAKTAN VAZGEÇ!Polisle işbirliği yaparak, devrimci olan oğlunu ihbareden İsmail Ercan, şimdi de “Terör Mağduru AilelerDerneği” kuruyor. Yaklaşık bir senedir televizyonlarda,gazetelerde "oğlunu örgüte kaptıran bir babanın dramı"nıoynayan İsmail Ercan bir polis ajanı. Polis ne derse onuyapan, ne isterse onu söyleyen bir ajan. Şimdi de polisinyönlendirmesiyle “Terör Mağduru Aileler Derneği” kurarak,devrimcileri hedef göstermeye devam ediyor.Gençlik Federasyonu, konuyla ilgili olarak 17 Kasımtarihli yazılı bir açıklama yaparak, “Bizlerse bu ülkeningençleriyiz. Yoksul halk çocuklarıyız. Parasız eğitim,bağımsız demokratik bir Türkiye istiyor ve bunlarıngerçekleşmesi için mücadele ediyoruz. Düşüncelerimizdoğrultusunda kurduğumuz yasal derneklerimizde çeşitlietkinlik ve eylemler yapıyoruz, Bizler devrimciyiz dünyanınen onurlu işini yapıyoruz. İsmail Ercanise bizim ve bizimle birlikte mücadele eden oğlununyani bu halkın onurlu evlatlarının karşısındaolmayı; devrimcilerin ve yoksul halk çocuklarınınkatili işkenceci polisin maşası, senaryolarınınoyuncusu olmayı seçmiştir. O kadar pervasızlaşmıştırki her ay haberlerde ‘Oğlum terör örgütünün elinde’,‘Oğlum canlı bomba olacak’ yalanlarıyla kendi oğlunudahi hedef göstermektedir. Bu adamın evladını düşünerekhareket ettiğini kim söyleyebilir?” dedi.Açıklama, şu sözlerle bitirildi: “Polisin emirleriylehareket eden, kendini oğlunu dahi hedef göstermektençekinmeyen ajan baba şimdi de katil polisin emriyle‘Terör Mağduru Aileler Derneği’ kuruyor. Bu dernekde ailelerin değil polisin paravan derneğidir. Her günişkenceyle, uyuşturucu ve fuhuş çetelerinde tecavüzhaberlerinde adı geçen ve bu yüzden hiçbir aileningörüşmediği polis, işbirlikçi İsmail Ercan maskesiylegörüntüyü kurtarıp ailelere ulaşmayı amaçlıyor.”36<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Grup Yorum HalktırGRUP YORUM EV HAPSİ İLE EHLİLEŞTİRİLEMEZ,YOLA GETİRİLEMEZ!Grup Yorum üyelerine, feda savaşçısıİbrahim Çuhadar’ın cenazesinialmak için Adli Tıp önünde yapılaneylemlere katıldıkları için uygulanmakistenen ev hapsine karşı başlatılan“Grup Yorum Hapsedilemez”eylemlerinin 2. si 18 Kasım günüyaklaşık 300 kişinin katılımıyla gerçekleşti.Geçen hafta olduğu gibi bu haftadaGrup Yorum dinleyicileri, aydın sanatçılarGrup Yorum’u yalnız bırakmadı.Sanatçı dostları; Hilmi Yarayıcı,Adile Yadırgı, Niyazi Koyuncu, İsmailHakkı Demircioğlu, Bilgesu Erenus,Mehmet Esatoğlu, Haluk Çetin, AvniSağlam ve CHP’li milletvekilleri eylemekatıldı. Grup Yorum, yaptığıaçıklamayla; Grup Yorum’un hapsedilemediğini,her evde bir hapishanekurma amaçlarına ulaşamadıklarınıve ev hapsi verilen elemanlarıylabirlikte İdil Kültür Merkezi’nde sanatlarınısürdürdüklerini ifade etti.Sırasıyla söz alan sanatçılardanAdile Yadırgı, Grup Yorum türküleriylebüyüdüğünü ifade ederek, GrupYorum elemanlarıyla birlikte SıyrılıpGelen’i söyledi. Niyazi Koyuncu iseGrup Yorum’la yaşıt olduğunu, GrupYorum türküleriyle büyüdüğünü vebu sesin asla susturulamayacağınıifade etti ve Avlaskani Cuneli şarkısınıseslendirdi. Ardından Grup Yorumelemanları Grup Yorum tarihi boyuncaBilgesu Erenus’un yanlarındaolduklarını ifade ederek sözü BilgesuErenus’a bıraktılar. Bilgesu Erenusölüm orucu şehitleri Şenay ve GülsümanAna’yı anarak başladığı konuşmasındadirenişin onurundan vetürkülerin susturulamayacağındanbahsetti. Şenay Hanoğlu’nun ölümorucundayken kendisinden istediğiKarahisar Kalesi türküsünü bugünde söyleyerek, Grup Yorum’un yanındaolduğunu vurguladı. Ardındansözü alan İsmail Hakkı Demircioğluise Ruhi Su’nun Nazım Hikmet içinyazdığı ağıdı söyledi.Grup Yorum’un avukatı Ebru Timtikyaptığı konuşmada bu uygulamalarınhiçbir hukuki dayanağı olmadığınıve sadece Grup Yorum’usanatını yapamaz hale getirmek istediklerini,buna izin vermeyecekleriniifade etti.Yorum’un söylediği türkülerle,geçen hafta olduğu gibi bu hafta daİdil Kültür Merkezi’nin önü konseralanına döndü. 26 Kasım’da ÇağlayanAdliyesi’nde Grup Yorum’un mahkemesininolduğu gün, bütün Yorumdinleyicilerine ve halka Grup Yorum’usahiplenme çağrısı yapıldı.Grup Yorum HalktırSusturulamaz!Grup üyelerine takılmak istenenkelepçeye karşı, Yorum’un hapsedilemeyeceğiAKP önünde de haykırıldı.İstanbul Şişli’deki AKP İlçeBinası önünde bir araya gelen GrupYorum üyeleri ve dinleyenleri, buradaeylem yaparak ev hapsini tanımadıklarını,baskıların kendilerini yıldıramayacağınıvurguladılar.15 Kasım günü yapılan eylemde,“Grup Yorum Hapsedilemez” pankartıaçıldı; “Türküler Susmaz HalaylarSürer” ve “Devrimcilerin CenazesiniSahiplenmek Suç Değil Onurdur”yazan dövizler taşındı.Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçekbasına bir açıklama yaparak,“Dört duvar, on dört duvar, kırk dörtduvar veya ev hapisleri Yorum’uhapsedemeyecek. Umutlu ezgilerinyürekten yüreğe akışını da engelleyemeyecek”dedi. Gökçek, Yorum’ayapılan saldırıların tüm halka ve sanatçılaragözdağı verme amacı taşıdığınıbelirtti.“Grup Yorum Halktır, Susturulamaz”,“Grup Yorum Hapsedilemez”,“Halktan Yana Sanat Engellenemez”,“Türküler Susmaz Halaylar Sürer”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız” sloganlarınınatıldığı eyleme 35 kişikatıldı.Bir Ülkenin TürküleriniYapanlar, YasalarınıYapanlardan DahaGüçlüdür!İzmir’de 16 Kasım günü AKP ilbinası önünde Halk Cephesi GrupYorum’a verilen ev hapsi ile ilgilieylem yaptı. Grup Yorum üyelerinevurulmak istenen kelepçenin, türkülerevurulmak istendiğinin söylendiğieylemde, Yorum’un halktan koparılamayacağıvurgulandı.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 37


PKK Tutsakları Açlık Grevlerini 68. Günde Tek BirSomut Kazanım Olmadan Öcalan’ın Çağrısıyla BitirdiKürt Milliyetçilerinin Hapishane PolitikalarındakiTutarsızlık ve SorumsuzluklarınaYeni Bir Halka Daha Eklendi!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Kürt Milliyetçi hareketin “AbdullahÖcalan üzerindeki tecridin kaldırılması,sağlık, güvenlik, özgürlükkoşullarının sağlanması ve Kürt halkınınanadilinin yasal güvence altınaalınması, anadilde savunma hakkınınönündeki engellerin kaldırılması” talepleriyle12 Eylül tarihinde başlattıkları“Süresiz Dönüşümsüz AçlıkGrevi” Öcalan’ın çağrısıyla hiçbirsomut kazanım elde edilemeden bitirildi.Üç temel talepten sadece anadildesavunma hakkı içi boşaltılmışbir şekilde 4. yargı paketinde yeraldı. Bunun dışında AKP faşizmininkuru, sözlü vaatleri ve karşılıklı iyiniyet(!) yaklaşımları var.Başbakan Tayyip Erdoğan, açlıkgrevlerinin bitmesinde AbdullahÖcalan’ın mesajının etkili olduğunukabul ediyor ancak Öcalan’a herhangibir konuda söz verilmediğini söylüyor.Kürt halkının baş düşmanı, imha,inkar ve asimilasyonun en iyi uygulayıcılarındanolan Başbakan Erdoğan’ın,sorunların çözümü için adımatılabileceğini söylemesi, Öcalan’la“MİT görüşebilir” demiş olması direnişinbitirilmesine yetti.Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalanile gönderdiği “Hiçbir tereddütte kalmadan,bir an önce açlık grevineson versinler. Artık bu eylem amacınaulaşmıştır. Ben buradan açlık grevlerininsonlandırılması gerektiğinibelirtiyorum. Açlık grevine girenlerdışarıdakilerin yapması gereken işive sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır.Dışarıdakiler, kendi görevve sorumluluklarını, zor şartlardaolan tutsaklara yüklemesinler. Açlıkgrevini eylem tarzı olarak genel itibariyledoğru bulmamakla birlikteaçlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerindeğil dışarının yapmasıgerekir” mesajıyla, 18 Kasım’da,67. gününde açlık grevine son verildi.Cezaevlerindeki PKK’li ve PAJK’lıtutsaklar adına Deniz Kaya: “Önderliğimizinyaptığı ‘Bu eylem yerinibulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbirtereddütte kalmadan, bir an önceaçlık grevine son versinler’ çağrısınıesas alıyor ve 18 Kasım 2012 tarihindenitibaren eylemimizi sonlandırıyoruz”diyerek açlık grevini bitirdikleriniaçıkladı. Açıklamada “Bueylem fedai bir eylem olarak tarihegeçecek”, “on binlerin direnişi milyonlarlabirleşti” diyerek yine yüksekperdeden keskin tanımlar yapıldı.Hiç şehit vermeyen bu eylem nasılfedai eylemi oluyor anlamadık. Yineon binlerin direnişi milyonlarla birleştiyseneden Kürt halkının özgürlüğünükazanmak yerine hak kırıntılarınarazı olunuyor? Neden elletutulur, gözle görülür tek bir talepbile elde edilmemişken direnişe sonveriliyor?PKK’li ve PAJK’lı tutsakların 15Şubat 2012 tarihinde benzer taleplerlebaşladıkları “süresiz ve dönüşümsüzaçlık grevi” de 52. gününde yineAbdullah Öcalan’ın “Duyarlılık nedeniyleaçlık grevleri anlaşılır, fakatuzun süreler veya süresiz grevler,hele hele fiziki tahribatlara yol açacakbir düzeye getirilmesi pek gereklideğildir. Makul bir biçimde sonuçlanmasınısağlamak doğru olandır”çağrısıyla bitirilmişti.Öcalan’ın açlık grevleri konusundakidüşünceleri ve ilerleyen günlerde“bırakın” çağrısı yapacağı bilinerekbaşlatılan bir açlık grevi elbette kitutarlı bir direniş olamazdı, elbetteki kazanımlarla sonuçlanamazdı. Sonuçlanmadıda. 1991’deki ZindanKonferansı’ndan bu güne her şeyiuzlaşmacıpolitikalaraendeksleyen Kürtmilliyetçilerinin hapishane politikalarındakitutarsızlık ve sorumsuzluklarınason açlık greviyle yenibir halka daha eklendi.Kürt halkının haklı ve meşrutalepleri oligarşiyi uzlaşma masasınaoturtmak için kullanıldı. Açlıkgrevi direnişinin, Ölüm Orucu direnişininyaptırım gücünü zayıflattılar.Bu direnişlerin yarattığıinandırıcılığı, kararlılığı, duyarlılığıkullandılar.Kararlılıktan veTutarlılıktan Uzak BirDirenişKCK Yürütme Konseyi BaşkanıMurat Karayılan Yeni Özgür Politikagazetesinde “Açlık grevi kolay bireylem biçimi değildir. Öncelikle kararlılıkve tutarlılık ile samimiyet veciddiyet ister. Buna şov ve şantajdemek insan gerçeğine ve değer yargılarınahakarettir ve insanlık ahlakındannasibini almamaktır” diyordu.Şimdi soruyoruz; 15 Şubat’ta ve ondan7 ay sonra 12 Eylül’de başlattı-38<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


ğınız açlık grevlerinde kararlılık nerede? Tutarlılık nerede? Kürt halkınınhaklı ve meşru taleplerini oligarşiyleve emperyalizmle uzlaşmanın aracıyapmanın neresi ahlakidir? AKP faşizminineline direnişe “şov” ve“şantaj” deme fırsatını siz verdiniz.Sizin faydacı, uzlaşmacı politikalarınızverdi bu fırsatı AKP’ye. Yazboz tahtasına çevirdiniz açlık grevidirenişlerini. Bunun siz de farkındasınız.Bu kadar kör olamazsınız.Murat Karayılan, açlık grevi bitirilmedeniki gün önce ANF’denDeniz Kendal ile yaptığı röportaj,açlık grevlerinin, oligarşiyle “yenibir barışçıl çözüm süreci” başlatmakiçin yapıldığının itirafıydı. Şöylediyor Karayılan; “Bugün Önder Apoüzerindeki tecrit kaldırılır ve müzakereleriyürütme koşulları yaratılırsa;anadilde savunma ve eğitim hakkıtanınırsa ne olur? Yeni bir çözümsüreci gündeme girer. Savaş durur,kan dökülmez. Zindanlardaki tutsaklarıneylemi ve direnişi bunu hedefliyor;demokratik çözüm ve barışıhedefliyor. Bu, belki de Kürt halkıadına gerçekleşen son barışçıl çözümarayışıdır. Bu açıdan bu eylem vedireniş çok önemli ve anlamlıdır. (...)Müzakere yapılabilir, görüşme yapılabilir,Önderliğimize gidilebilir,başvurulabilir, bu biçimde sona erdirilmesiniistiyoruz.”Karayılan röportajın ilerleyen bölümlerindeyukarıdaki talepleri dahada daraltıp “Tamam belki bir çırpıdahepsi gerçekleşmeyebilir. Önemliolan önünün açık tutulması ve makulölçülerde isteklerin kabul edilmesi”diyerek açlık grevlerinin sona erebileceğimanevra alanları yaratıp aynızamanda AKP’ye “biz bitirmeye hazırız,buna bir gerekçe bulalım”mesaj, gönderiyordu.Kürt Halkının AnadilHakkı, Savunma HakkıMİT Öcalan’laGörüşünce Çözüldü Mü?Medyada çıkan haberler sürecintam da planlandığı gibi geliştiğinigösteriyor. 18 Kasım tarihli Radikalgazetesinde Ömer Şahin, Öcalan’ınson iki ayda MİT’ten üst düzey yetkililerleüç görüşme yaptığı ve bugörüşmelerde MİT’in Öcalan’danaçlık grevlerinin bitirilmesini istediği,BDP’nin Adalet Bakanlığı’ndan yardımistediği ve Öcalan’ın kardeşininyeni alınan koster ile İmralı’ya gönderildiğiniyazdı. BDP ve tutsaklardan,Öcalan’ın avukatlarından biryalanlama gelmedi. İstenilen de buyduzaten. Devlet bizimle görüşsün…Nasıl Bir Direniş Bu?Daha açlık grevi bitmeden 16gün önce AKP iktidarıyla bir anlaşmayavarıldığı ortada.Selahattin Demirtaş’ın Adalet BakanıSadullah Ergin ile 2 Kasım’dayaptığı görüşmeyi Milliyet gazetesindenFikret Bila da yazmıştı. Bilagörüşmeyi şöyle anlatıyordu: “Ergin,çok hassas bir süreçten geçildiğinivurgulayarak, kendisini ziyarete gelenBDP’lilerle yaptığı görüşmede açlıkgrevi ile ilgili olarak süren daha dakötüleşmemesi ve bu tür etkiler yaratacaksöylem ve eylemlerden uzakdurulması konusunda bir anlayış birliğinevardıklarını ifade etti.”Sadullah Ergin yine bu görüşmeiçin şunları diyor: “Bu görüşmede,görüşmenin içeriği ile ilgili olarakbilgi vermemek, konuşmamak konusundabir ilke kararı da alındı.Bunun nedeni tartışmaların körüklenipbaşka mecralara çekilmesiniönlemektir. Bu ilke yaklaşımına, beniziyaret eden BDP’liler de katıldılar.Ancak genel bir çerçeve olarak şunusöyleyebilirim: Bu görüşmede sürecikötüleştirecek söylem ve eylemlerdenuzak durulması hususunda bir anlayışbirliğine varıldı. Bu hassas süreciolumsuz etkileyecek, daha kötüyegötürecek sıkıntıların aşılmasına katkısunmayacak beyanların ve bir takımeylemlerin bir yararı olmadığı anlaşılmışdurumdadır. Bu itibarla hassasiyetgösterilmesi gerektiği de vurgulandı.”Adalet Bakanlığı ile BDP arasındailke kararı ne demek oluyor? Görüşmelerhakkında bilgi vermemek nedemek? Danışıklı dövüş mü, nasılbir direniş bu? Ve açlık grevi boyuncaBaşbakan Erdoğan ile atışmalar neydi?Kayıkçı kavgası mı?Halk düşmanı AKP iktidarı biliyor,Adalet Bakanlığı biliyor, halk bilmiyor.AKP iktidarının bilip de halkın,devrimcilerin bilmemesi gereken nedir?Nedir halktan ve devrimcilerdengizlenen? Devrimcilerin politikaları,eylemleri, talepleri, tartışma ve görüşmeleriaçık ve nettir.Sözde görüşme sürecini kötüleştireceksöylem ve eylemlerden uzakdurulması konusunda anlayış birliğinevarılıyor. Oysa yine aynı süreçteErdoğan hem BDP’ye hem PKK’yezehir zemberek sözler ediyor, hakaretleryağdırıyor. Yetmiyor idamı yenidengündeme getirmekle tehdit ediyor.Açlık grevinden iki gün önceANF’ye verdiği röportajı yayınlananKarayılan’ın da konuyu bildiği ortada.“Açlık grevleri için siz hareket olarakne yaptınız?” sorusuna “Biz hareketolarak ortamı yumuşatmaya dönükgerekli açıklamaları yaptık (…) şahadetlerinönüne geçmek için çabalarındaha güçlü geliştirilmesi vetecrit sürecinin sona erdirilerek müzakerelerisürdürmenin koşullarınınyaratılması öngörülmelidir. Bu temeldeyapılacak olan girişimlerinsonuç alıcı olabileceğini düşünüyorum.Bu konuda bizim üzerimize düşenlerneyse biz de yapmaya hazırız.Ama öncelikle devletin adım atmasıve sürecin önünü açık tutması gerekmektedir.Buna kesinlikle ihtiyaçvardır” diyor.Peki bu gizli kapaklı yapılan anlaşmaların,karşılıklı ortamı yumşatmaçabalarının içinde “fedai bir eylem”dediğiniz açlık grevini yapmanın anlamınedir?MİT’in Öcalan ile açlık grevlerinibitirmek için yaptığı görüşmeler veÖcalan’ın kardeşinin İmralı’ya götürülmesi“devletin adımı” ve “sürecinönünü açmak” sayılıyor. Eğer yineAdalet Bakanı Sadullah Ergin’in belirttiğigibi bilinmeyen başka ilkekararları yoksa, saklanan bilgi yoksabu anlayışla direniş bitiriliyor. Yaniortada kazanım denilecek hiçbir şeyyok. Koskocaman bir hiç!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 39


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Kürt Milliyetçileri AçlıkGrevi Yapıp Ölüm OrucuPropagandası YaptılarKürt milliyetçileri resmi olarakSüresiz ve Dönüşümsüz Açlık Greviyaptıklarını açıkladılar ama her fırsattaÖlüm Orucu diye propaganda yaptılar.BDP’den HDK’ye Türkiye’denAvrupa’ya kadar her yerde bütünyetkili ağızlar bunu yaptı. Bir yandanÖlüm Orucu propagandası üzerindenduyarlılık örgütlenmeye çalışılırkendiğer yandan da devlet, Ölüm Orucuyapıldığı söylemiyle sıkıştırılmayaçalışıldı. Oh ne ala… açlık greviyapacaksın ölüm orucu diye propagandaedeceksin.Bunun neresi ahlaki? Neresi dürüstlük?Her eylemi işinize geldiği gibiyorumlayamazsınız. “Yalancınınmumu yatsıya kadar yanar” diye birhalk sözü vardır. İşte bu misal çıkarayıbınız ortaya.Karayılan bunu itiraf ediyor. “…Evet, ilk kez açıklıyorum; arkadaşlarımızınalmış olduğu ölüm orucukararına karşı biz devreye girdik,ölüm oruçları kararlarını kabul etmedik.(…) Arkadaşlarımızın ölümorucunu kabul etmeme görüşümüzüdikkate almaları saygıları gereğidir.Yoksa ilk günden itibaren ölüm orucueylemini başlatacaklardı. Ki ölümorucu eylemini sürdürmenin biçimide başkadır. Karar bizim kararımızdeğil kendi kararlarıdır.” (17 KasımYeni Özgür Politika)Evet Ölüm Orucu ile Açlık grevibirbirinden çok farklıdır. Bu sadeceKarayılan’ın dediği gibi biçimsel değildir,özünde farklıdır. Kürt milliyetçileri,başta Öcalan olmak üzere,her fırsatta açlık grevlerini ve hattaölüm oruçlarını doğru bulmadığınısöylerler. Ama her ne hikmetse PKK’litutsaklar, BDP yöneticileri eylemlerineabartılı isimler vermekten, SüresizDönüşümsüz Açlık Grevi, Ölüm Orucudemekten geri durmazlar.Öcalan, 1982 yılındaki KemalPirler’in, Hayri Durmuşlar’ın ÖlümOrucu Direnişi için şöyle diyordu:“PKK’nin Diyarbakır zindan direnişibir gelenek olarak son mücadelemizedamgasını vurmuştur. Rolünü oynamıştır.15 Ağustos eyleminin başlangıcındada belirleyici bir rol oynamıştır.Eğer 14 Temmuz Ölüm Orucueylemi başlamasaydı böyle bir hamlede gerçekleşmeyecekti.”(Yeni ÖzgürPolitika Yazı Dizisi- Mücadeleyedamga vuran hücre)Nerden nereye? Şimdi tutsaklaraaçlık grevini bitirin mesajları gönderirken,açlık grevini eylem tarzıolarak doğru bulmadığını, fiziki tahribatlarayol açan uzun süreli veyasüresiz grevlerini gereksiz gördüğünüsöylüyor.Her Şey Diyalog İçin, HerŞey Çözüm İçin, Barış İçinDP’li vekiller ile DTK DaimiMeclis üyelerinin açlık grevlerininbitirildiği toplantıya katılan BDP EşbaşkanıGültan Kışanak, 68 gününTürkiye siyasal tarihine önemli birsayfa açtığını, Kürt sorununun diyalogile çözülmesi için milyonların iradebeyanında bulunduğunu belirterek“Sayın Öcalan bir kez daha lider veönder olduğunu ortaya koydu. İnsanyaşamına önem verdiğini ortayakoymuştur. Önemli katkıyı kendisiortaya koymuştur. Bu çağrı tüm Türkiyehalkınadır. Bir ölümün olmasıhalinde bu süreci yönetmek imkansızolurdu. Kürt Halk Önderi AbdullahÖcalan bu önemli çağrıyı yaparaktarihsel çabasını oynamıştır” açıklamasınıyaptı.On binlerin milyonlarla buluşturduğunusöylediğiniz eylemi bıraktırmanınneresi “tarihsel çaba”? Buolsa olsa tarihsel yanılgılarınıza eklenenbir halka olabilir ancak. Öcalan’ıninsan hayatına verdiği önemigösterdiğinden söz ediyorsunuz. Bumesaj kime verilen mesajdır? Öcalaninsan hayatına önem veriyor da,dağda savaş emrini verenler insanhayatına önem vermiyorlar mı?Bunlar burjuvaziye güven vermeçabalarıdır. Bunu yaparken de burjuvazinin“insan hayatı” demagojilerinesarılıyorsunuz.Öcalan’ın yaptığı çağrıyı AKP’lilersürekli yapıyordu. AKP’liler insanhayatına daha mı çok önem veriyorlardı.Başbakan Erdoğan’ın, BaşbakanYardımcısı Bülent Arınç’ın, “bırakın”çağrılarının üzerine hangi somuttalebi kazandıktan sonra Öcalan’ın“bırakın” çağrısıyla açlık grevleribitirildi?Açlık Grevi’nin taleplerinin meşruluğubir yana zaten bunlar AKP’ninprogramında olan taleplerdi. AmaAKP talepleri silahlı mücadelenin tasfiyesiiçin bir araç olarak kullanıyordu.Açlık grevleriyle bu durum tersinemi çevrildi?Hayır! Mecliste gündeme getirilenanadilde savunma hakkını düzenleyenkanun tasarısına bile “tasarı, güvenceyealınan bazı hakları geriyegötürüyor” diyerek muhalefet şerhikoyan sizsiniz.Ki, 20 Kasım tarihli Özgür Politika’daaynı sayfada bir BDP’li tarafındanaçlık grevleri hakkında“amacımıza ulaştık” derken bir başkaBDP’li ise “Tasarı talepleri karşılamıyor”diyebiliyor.Anadilde eğitim zaten yakın zamandagündeme bile alınmayacak,Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılmasıtalebi ise; AKP iktidarı kendi yasalarınauymayarak keyfi bir şekildedevam ediyor. Öcalan’ın, avukatıylagörüşme gibi yasal bir hakkının keyfiolarak gasp edilmesi sürüyor.Nedir o zaman kazanım? Düzenle“uzlaşmanın kapılarınının aralanması”mı?Açlık Grevine her zaman olduğugibi abartılı bir şekilde olmadık misyonlaryüklenmişti.DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk,“Süresiz Dönüşümsüz Açlık Grevi”için “aslında bir uyarı eylemi” diyor.“AKP hükümetinin bu eylemi düşünmesinitavsiye ediyoruz. Bu sorunÖcalan’sız, Kandil’siz ve BDP’sizçözülemez” diyor. Yani direnişinölümü göze alan bir direniş olarakdeğil propaganda amaçlı yapıldığını,iktidara masaya oturun çağrısı içinyapıldığını itiraf ediyor Tuğluk.AKP’ye eyleme şantaj, blöf dediğiiçin öfkeleniyorlar ama bütün anla-40<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


tımlardan çıkan sonuç açlık grevlerininiktidarı yeniden görüşmelerezorlamak için olduğudur.“4. stratejik hamle” ya da “Alanhakimiyeti”nin de nihai hedefi oligarşiyiuzlaşma masasına oturtmaktı.BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş,Muş Kop’taki mitingte yaptığıkonuşmada Erdoğan’ın açlık grevlerive idama ilişkin söylemlerine karşı:“Erdoğan çözüm yerine idam ipinieline alıp dolaşıyor. Şunu asalım,keselim diyor. Buna karşın Kürthalkı ise alanlara çıkarak, müzakereve diyaloğun önünü açmak için mücadeleetti” açıklamasını yaparkenVarto’da yaptığı konuşmada barışiçin çok istekli olmalarına, çaba göstermelerinerağmen Erdoğan’ın uzlaşmaztutum izlediğini söylüyor.Halkın katillerinden başka ne bekliyordunuz.Kürt ulusal mücadelesiniboğmaya yeminli düşmanın doğalreflekslerini gösteriyor Erdoğan. Doğalolmayan sizsiniz. Siz geri adımattıkça üstünüze gelecekler.Kürt halkının kurtuluşunu yanlışyerde arayan sizsiniz. Bu yanlış politikalarınızdırsizi açmaza sokan.Açlık grevini, Kürt halkının meşrutaleplerini mücadelenin yükseltilmesi,faşizmin geriletilmesi için değil, oligarşiyleuzlaşmanın aracı olarak kullandınız.Devrim cephesinde umutsuzluğubüyütüyorsunuz. Moral bozuyorsunuz.Oligarşiyle uzlaşmakKürt halkına özgürlük getirmez.KCK Yürütme Konseyi üyesi DuranKalkan ‘Dördüncü Stratejik Dönem’toplantısında şu tespiti yapıyor:“2010'da alınan şehirlerde eylem kararıüzerine dağdaki gerillayı şehreindirdik. Şehirde gerillacılık yapıyoruz.Dağda orduyla savaşa göreeğitilmiş gerillayı şehre gönderereksavaşılmaz. Girişimlerimiz başarısızlıklasonuçlandı. Kayıplar verdik.Demekki böyle olmuyor. ... Ama artıkgeldiğimiz nokta artık siyasi çözümgerektirmektedir. Siyasi çözüm biruzlaşma durumudur.”Sorunun ortaya konuluşu yanlışolunca tespitler de yanlış oluyor. DuranKalkan’ın “başarısızlık” tespiti,“olmuyor” dediği stratejik, taktik birsorun değildir. Ki, çözüm olarak da“uzlaşma”yı öneriyor. Esasında Kalkan’ıntespitinde gerçek anlamda birbaşarısızlık tespiti de yok, uzlaşmayagerekçe aranıyor.Kürt milliyetçi hareketin “başarısızlık”dediği, “olmuyor” dediğisorunun kaynağı taktik ya da stratejikdeğil, ideolojiktir. Tıkanan, çözümsüzolan Kürt milliyetçi bakış açısıdır.Milliyetçilik askeri olarak ne kadargüçlü olursa olsun politik olarak güçsüzdür.Onun için her alanda tıkanmaktadır.Ve bu tıkanıklığın sonucuolarak emperyalist güçlerden çözümbeklenmektedir. Staratejik olarak mücadeleninhedefi oligarşiyi masayaoturtmak ve oligarşiyle uzlaşmak olmuştur.Yanlış olan, tıkanan milliyetçipolitikalardır.Kürt sorununun çözümü oligarşiyleuzlaşmak değildir. Çözüm devrimdir.Devrimin dışında Kürt sorunununçözümü yoktur. Düzen anadilide verse, özerklik de verse sonuçdeğişmeyecektir. Çünkü faşist niteliğideğişmeyen oligarşik devlet Kürt silahlımücadeleyi tasfiye ettikten sonrainkar, imha asimilasyon politikalarınadevam edecektir.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012AKP, Kürt Halkı ÜzerindekiBaskılarına Son Vermelidir!Türkiye hapishanelerindeki PKK ve PAJK tutsaklarının"Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, sağlık,güvenlik, özgürlük koşullarının sağlanması ve Kürt halkınınanadilinin yasal güvence altına alınması, anadilde savunmahakkının önündeki engellerin kaldırılması” talepleri ilebaşlattıkları süresiz açlık grevine destek olmak amacıylaTAYAD’lı Aileler eylem yaptı.16 Kasım günü AKP Şişli ilçe binasının önünde yapılaneylemde “Tutsakların talepleri, haklı ve meşrudur! Tecritekarşı mücadele etmek, Anadilde savunma ve eğitim istemekbir haktır. Bu hakkı kimse engelleyemez! AKP, direnmehakkına saldırmaktan vazgeçmelidir. Tutsakların haklı vemeşru taleplerini kabul etmelidir” denildi.Baskılar, Gözaltılar,Tutuklamalar DevrimcileriTeslim Alamaz!İzmir’de 13 Kasım günü sabaha karşı DemokratikHaklar Federasyonu ve evler AKP’nin katil polisitarafından basılarak 14 DHF’li gözaltına alınmış,aynı zamanda başka illerde de eş zamanlı ev baskınlarıolmuştu. Yapılan gözaltılar sonrası 13 Kasımgünü saat 18.00’de Eski Sümerbank önünde Alınteri,DHF, BDSP, KÖZ, Emek ve Özgürlük Cephesi,ESP, MBP, TKP 1920, Devrimci Hareket, İzmirDersim Kültür ve Dayanışma Derneği, SDP, İzmirHareket Tiyatrosu, Kaldıraç, İzmir Sokak SanatçılarıDerneği, Partizan, İHD, Eğitim-Sen’in katılımcıolduğu bir eylem düzenlendi.“Yaşasın Devrimci Dayanışma!”, “DevrimciTutsaklar Yalnız Değildir!”, “Devrimci İrade TeslimAlınamaz!”, “Gözaltılar, Tutuklamalar, BaskılarBizi Yıldıramaz!”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza!”sloganlarının atıldığı eylemde sabah saatlerindeDHF’ye yapılan baskın ve gözaltı terörü teşhiredildi. Halk Cephesi’nin de destek verdiği eyleme100 kişi katıldı.<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 41


Oligarşiyle Uzlaşma Kürt Halkına Özgürlük GetirmezKürt Halkının ÖzgürlüğüAnadolu İhtilalindedir!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012PKK tutsaklarının 12 Eylül2012’de başlattığı süresiz dönüşümsüzaçlık grevi Öcalan’ın “bitirin” çağrısıyla68. gününde sona erdi.Şimdi Kürt milliyetçi hareketten,reformist, oportünist bütün sola, küçükburjuva aydınlardan oligarşininçeşitli kesimlerine kadar herkes “yenibir dönem”den, “çözüm sürecininbaşlatılması”ndan bahsediyor?Ortada somut hiç bir şey yok;yine “mutluyuz umutluyuz” türüaçıklamalar yapılıyor. Kürt milliyetçilerininyaşadığı onca hayal kırıklığınarağmen Van Bağımsız MilletvekiliAysel Tuğluk, "Henüz yenibir sürece ilişkin taahhüt yok. Ancakumudumuz bu yönde" diyor.Peki çözüm nedir? Herkes bu konudakiçözümünün ne olduğunu ortayakoymalıdır.“AKAN KAN DURSUN” deniliyor.Çözüm isterken hepsinin dayanakyaptığı temel nokta bu: “Akankan dursun?”Peki neden akıyor bu kan? 32yıldır süren savaş ne içindi? 40 binölü var. 40 bin ölü ne içindi?“Akan kan dursun” demek Kürtsorununa çözüm istemek değildir.Akan kan dursun diyerek “çözüm”istemek ulusal, sosyal kurtuluş savaşlarınınmeşruluğuna inanmamaktır.Esasında Kürt milliyetçilerinden reformistine,oportünistlerden, küçükburjuvaaydınına kadar çok geniş birkesimi bu noktada birleştiren buinançsızlıktır.Kürt milliyetçi hareket başlangıçtasosyalizm mücadelesinden etkilenerek“Bağımsız Kürdistan” hedefiyle yolaçıkmıştı. Bu amaçla silahlı mücadeleyibaşlattı. 1990’ların başında sosyalistdevletlerin karşı devrimlerleyıkılmasından sonra sosyalizm ideolojisiniterk etti. Sırtını yaslamakiçin emperyalistlere döndü. BağımsızKürdistan hedefinden vazgeçip oligarşikdüzen içinde federasyon, özerklikgibi çözümleri tartışmaya başladı.Bunun için ‘90’ların başından berioligarşiyle uzlaşmak Kürt Milliyetçihareketin stratejik hedefi haline geldi.Kürt halkının kurtuluşu Türkiyehalklarıyla ortak mücadelede değilemperyalizmle, oligarşiyle uzlaşmaktaarandı.Son 20 yıldır Kürt milliyetçi hareketinpolitikalarını “barış” adı altındayapılan oligarşiyle uzlaşmaoluşturmaktadır. Bu amaçla sayısızateşkes ilan edildi.Gelinen noktada Kürt milliyetçihareketin Kürt sorununa getirdiğiçözüm oligarşik düzen içinde;Birincisi; Kürt kimliğinin anayasadagüvence altına alınması,İkincisi; Anadilde eğitim,Üçüncüsü; Bölgesel özerkliktir.Hemen belirtelim, bunların hepsikabul edilse bile oligarşik düzen içindeKürt sorunu çözülmeyecektir.Yani Kürt milliyetçi hareketin“çözüm”den kastettiği oligarşi ileuzlaşmaktır.Kürt milliyetçi hareketin “barış”adı altında yürüttüğü her türlü uzlaşmapolitikalarına destek veren reformizminise Kürt sorununa bir çözümüyoktur. “Barış, uzlaşma, akan kandursun” söylemleri esasında reformizmindüzen içi politikalarıdır. ReformistlerinKürt milliyetçi hareketeverdiği destek bu reformist politikalaraverdiği destektir. Amaçları; Kürtmilliyetçi hareketin silahlı mücadelesinintasfiye edilmesi ve mücadelenindüzen içine çekilmesidir.Oportünizmin ise Kürt milliyetcihareketin politikalarına yedeklenmenindışında kendine ait bağımsız birpolitakası yoktur. Oportünizm içinçözüm; -teorik olarak başka şeylersavunsalar da- Kürt milliyetçi hareketne diyorsa odur.Oligarşi için ise çözüm; silahlımücadelenin tasfiyesi ve silahlı mücadeleyiKürt halkı için umut olmaktançıkarmaktır. Oligarşinin güçsüzlüğüKürt sorununun “düzen içiçözümüne” bile izin vermemektedir.Onun için oligarşi, göstermelik demokratikhak kırıntılarını dahi silahlımücadelenin gerekçelerini ortadankaldırmak için bir araç olarak kullanmaktadır.Esas olarak 89 yıldırsüren inkar, imha ve asimilasyon politikalarısürmektedir.Sonuç olarak; Kürt sorunundüzen içinde çözümü yoktur. Oligarşikdüzen içinde Kürt sorunununçözüleceğini iddia etmek, Kürt halkınıoyalamaktır.Milliyetçilik Çözemez!Milliyetçilik, esas olarak burjuvazininideolojisidir; kapitalizmingelişme döneminin ürünüdür. Burjuvazininkendi pazarına sahip olmakiçin "ulusal devletler"i yaratma sürecindeşekillenen milliyetçilik ideolojisi,emperyalist aşamayla birlikteburjuvazi tarafından terkedilmiştir.Burjuvazi emperyalizmle birliktemilliyetçiliğin yerine kozmopolitizmiikame etmiştir. Elbette kitleleri kendidevletine bağlamanın, asker olarakkendi hizmetinde savaştırmanın biraracı olarak milliyetçiliği şovenizmtarzında kullanmaya da devam etmiştir.Kapitalizmin gelişimi aşamasındaburjuva ulusal devletlerin kurulmasınınhizmetindeki milliyetçilik,burjuvazinin onu terkettiği emperyalizmdöneminde, daha çok küçükburjuvazitarafından savunulmayabaşlanmış ve emperyalizme karşıulusal kurtuluş savaşlarının ifadesiolmuştur. Milliyetçilik bayrağınınburjuvaziden küçük-burjuvaziye geçtiğibu dönemde de milliyetçilik asılniteliğini kaybetmez; yine amaçlararasında ulusal sınırlara, ulusal pazara42<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


sahip olmak vardır. Milliyetçilik, çıkışındakitarihsel koşulların dagösterdiği gibi kapitalizme karşıdeğil, tersine onunla bütünleşenbir ideolojik yapı olmuştur. Küçük-burjuvamilliyetçiliği de bazı istisnaiyönelimler hariç, kapitalizmdenkopmamıştır.İşte bu nedenle, küçük-burjuvamilliyetçi hareketlerin önderliğindeemperyalizme karşı kurtuluş savaşlarısonucunda kurulan bağımsız devletler,kapitalizmden kopmadığı için birsüre sonra yeniden emperyalist sistemiçine dahil olmuştur. Bunun onlarcaörneği var. En somut örneği Türkiye’dir.Emperyalizme karşı bağımsızlıksavaşı veren Küçük-burjuvaTürk milliyetçiliğinin politik temsilcisiKemalizm, sosyalizmi değil, kapitalizmigeliştirmeye çalışarak tekelciburjuvaziyi bizzat kendi elleriyle yaratmışve işbirlikçi oligarşinin iktidarıylaülke emperyalizme teslimedilmiştir.Bağımsızlığın olmadığı bir ülkedehalklar özgür olamaz.Bir an için Kürt milliyetçiliğininbugün ileri sürdüğü tüm taleplerinkarşılandığını varsayalım; dil serbestliği,ana dilinde eğitim, Öcalan’aözgürlük, gerillaya af ve bölgeselözerklik... Kürt sorunu yine çözülmeyecektir.Kürt halkı yine kapitalizmin sömürüsüaltında ve yine emperyalizminsömürgesi olarak yaşamaya devamedecektir. Dolayısıyla, ileri sürülentalepler "demokratik talepler"dir amabu taleplerde Kürt sorununun çözümüyoktur.Emperyalizm ÇağındaUlusal Sorunun ÇözümüSınıf MücadelesindenBağımsız DeğildirÖncelikle şu bilinmelidir ki, tarihiaşama itibariyle emperyalizm çağında,ulusal sorunların çözümü, burjuvazininideolojik-politik gündemindeyoktur. Küçük-burjuvazinin ulusalsorunu sahiplenmesi ise, yine sonuçtadönüp dolaşıp sistemin içinde çözümsüzlüğemahkum olmaktadır. Günümüzdeulusal sorunların çözümü,sadece proletaryanın gündemidir veulusal sorunun çözümü doğrultusundakimücadeleyi, pratikte sadeceMarksist-Leninist hareketler sonucaulaştırabilir.Kürt milliyetçi hareket BağımsızKürdistan hedefiyle ortaya çıkışındanbugüne ideolojik, stratejik, taktiktüm politikalarını yanlış bularak terketmiş ve bugünkü oligarşiyle uzlaşmanoktasına gelmiştir.KCK Yürütme Konseyi üyesi DuranKalkan: Sorunun ortaya konuluşuyanlış olunca üretilen çözümler deyanlış olacaktır.Çözüm; AyrıÖrgütlenmede Değil,Birlikte ÖrgütlenmededirOrtak örgütlenme, ortak mücadelesorunu, Kürt milliyetçi hareketle,Türkiye solunun ittifakı sorunu değildir.Böyle bir ittifak zaten "milliyetçilik"temelindeki örgütlenmeleriiçerir. Oysa Marksist-Leninistler'inmahkum ettikleri, bizzat milliyetçiliktemelinde örgütlenme anlayışıdır.Ortak örgütlenme; çok uluslu devletiçindeki tüm milliyetlerden işçilerin,köylülerin milliyet ayrımı gözetmeksizintek bir örgütlenme içinde yeralmasıdır.Çünkü; Kürt ve Türk halkınınbirliği, iki ayrı toplumsal yapı arasındakiittifak değildir. Mevcut oligarşikdevlet sınırları içinde, üretimilişkileriyle, yönetim biçimiyle ikiayrı toplumsal yapı yoktur.Bu nedenle de Kürt ve Türk halkınınittifakı, aynı çokuluslu toplumsalyapı içindeki emekçi sınıfların birliğidir.Kürt ve Türk halklarınınbirliği, tek bir devrimin anti-emperyalist,anti-oligarşik devriminsınıflarmevzilenmesi içinde ifadesinibulur.İki ayrı ekonomik sistem, iki ayrısiyasi sistem yoksa, orada iki ayrıdevrimden söz etmek de mümkündeğildir. Kürt milliyetçiliği ayrı örgütlenme,ayrı devrim anlayışınıngerekçesini, sömürgecilik teorisiyleoluşturdu. Sömürgecilik teorisi, Türkiye'ninemperyalizmin yeni-sömürgesiolduğunu yok sayan, Kürt halkınıntopraklarını emperyalizmdensoyutlanmış olarak "Türkiye'nin sömürgesi"sayan bir teoriydi ve yanlıştı.Bugün Kürt milliyetçi hareket tarafındanbu teori de terkedilmiştir.Kürt ve Türk halkının önündeaynı ve tek bir devrimci aşamavardır: O da anti-emperyalist, antioligarşikdevrimdir. Bu devriminsınıflar mevzilenmesi sadece Türkişçi, köylü ve küçük-burjuvaziyideğil, Türk ve Kürt işçi, köylü veküçük-burjuvaziyi kapsar. Milliyetçiliktemelindeki örgütlenme veittifaklar, devrimde çıkarı olan sınıflarınbu şekilde mevzilenmesininönünde bir engel oluştururlar. Ezilenulusa, ulusal kimliğini kazandırmak,ulusal bilinci kazandırmak ne kadargerekliyse. Marksist-Leninistler aynışekilde ezilen ulusun işçilerine, köylülerinesınıf bilincini kazandırmayıda ihmal etmezler. Bu ise, milliyetlertemelindeki bir örgütlenmeyle değil,sınıf temelindeki bir örgütlenmeylesağlanabilir: "Pratik belli bir devletproletaryasının milliyetler bakımındanörgütlenmesinin, sınıf düşüncesininyıkılmasından başka bir yere götürmediğinikanıtlamıştır." (Stalin, UlusalSorun ve Sömürgeler Sorunu)Ortak örgütlenmenin maddi temeli,anti-emperyalist işçilerin, köylülerin,küçük-burjuvazinin çıkarlarını savunmasıdır.Aynı devlet çatısı altında,aynı egemen sınıf, anti-oligarşik devrimin,tüm milliyetlerden ittifakına,aynı devlete karşı bir devrim söz konusuysa,milliyetlere göre örgütlenme,devrimin temel güçlerini bölmektenbaşka bir sonuç yaratmaz.Çözüm Anti-EmperyalistAnti-Oligarşik DevrimdirMahir Çayan Kürt sorununun çözümükonusunda şöyle demiştir:“Biz, ulusların kendi kaderlerinitayin hakkı ışığı altında diyoruz ki;'her şart altında her zaman meseleyiMisak-ı Milli sınırları içinde ele almakgerekir veya Kürt emekçi halkınınçıkarlarıyla bağdaşan tek çözümyolu ayrılma hakkının kullanılmasıdır'diyen görüşler yanlıştır.Bu görüşlerin sahipleri her iki tarafınSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 43


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012burjuva veya küçük burjuva milliyetçiunsurlarıdır. Oysa devrimci proletaryameseleyi diyalektik bir tarzdaele alır. Yani ulusların kendi kaderinitayin etme hakkının öngörüldüğü,ayrılma, özerklik, federasyon vb. çözümyollarının hangi şartlar altındave ne zaman geçerli olabileceğiniaçıkça ortaya koyar."Bu teorik tespitler son derece tarihseldir.Birincisi; "ulusların kendi kaderinitayin hakkı" Leninist ilkesini tartışmasızkabul ettiği ve Türkiye devrimininbir parçası olarak gördüğü için,İkincisi; egemen sınıflara veyaküçük-burjuva çevrelere hoş görünmek,onların icazeti dışına çıkmamakadına Kürt sorununun "yumuşatılması","kültürel haklara" sıkıştırılmasıtarzında bir yaklaşımı mahkumettiği için.Üçüncüsü: sorunu her şart altında"Misak-ı Milliye" sıkıştıran Türkmilliyetçiliğini ve ayrılığı mutlaklaştıranKürt milliyetçiliğini ileri birgörüşlülükle reddettiği için tarihseldir.Marksist-Leninistler olarak biz,"Kürt sorununa çözüm" denilince,bundan Kürt halkının ulusal ve sınıfsalkurtuluşu'nu anlıyoruz."Çözüm" diyerek oligarşiyle, emperyalizmleuzlaşmak için masayaoturmaktan, hak kırıntılarından sözedenler,bir biçimde egemen sınıfpolitikalarının icazeti altına girmişlerdir.Kürt ulusal sorununun çözümünü,Kürt halkının kurtuluşu sorunuylabirlikte ele alan bir yaklaşım,zorunlu olarak devrim sonucuna varır.Bu devrim, anti-emperyalist, antioligarşikkarakterde bir devrimdir.Mevcut düzenin bu sosyo-ekonomikyapıya sahip olması ve aynı zamandaçok uluslu bir devlet olarakKürt halkına karşı baskı uygulamasıve Kürt topraklarını ilhak etmiş olmasısonucunda, Anti-emperyalist, antioligarşikdevrimin demokratik muhtevasıdört ana görevden oluşacaktır:Bir: Emperyalizmi kovmak vetüm bağımlılık ilişkilerini tasfiye etmek,İki: Faşizmin iktidarını yıkmak,Üç: Toprak sorununu çözmek,Dört: Ulusal sorunu çözmek.Kürt ulusal devrimi, Türkiye antiemperyalist,anti-oligarşik devriminbir parçasıdır.Ulusal baskıyı kim uyguluyor?Emperyalizm ve işbirlikçi hakim sınıflar.Bu durum, emperyalist boyunduruktankurtulmanın neden ulusalbaskıdan kurtulmanın ön koşuluolduğunu da açıklamaktadır.Emperyalizmle işbirliği içindekioligarşi, bir milliyetin damgasını taşımaklabirlikte, esas olarak kozmopolitbir egemen sınıf ittifakıdır. Kürttoplumunun toprak ağaları, tefeci,tüccar kesimi, burjuvalaşmış kesimleri,oligarşi içinde Türk egemen sınıflarlaittifak içindedirler. Dolayısıyla,ulusal baskının pratikteki tezahürü,köylüsü, işçisi, küçük burjuvalarıylaKürt halkına uygulananbir baskı biçimindedir. Çeşitli burjuva,orta-burjuva kesimlerin bütün birkatman olarak değil, lokal olarak demokratikbir tutum takınmaları vebunun karşısında baskı görmeleri,ulusal baskının tüm Kürtlere değil,esas olarak Kürt emekçi halkınayönelik olduğu gerçeğini değiştirmez.Bu anlamda ulusal sorunun çözümüde, sınıfsal planda esas olarak emekçisınıftan Kürtlerin sorunudur. Toprakağalarıyla, burjuvaziyle egemen sınıflararasındaki çelişkiler, Kürt toplumuiçinde de tüm keskinliğiyle yaşanmaktadır;milliyetçilik bu çelişkilerinüstünü örtmüş olsa da bu çelişkileryok olmamıştır ve çok çeşitlizeminlerde açığa çıkacaktır.Kürt Milliyetçi HareketKürt Toprak Ağalarınave İşbirlikçi KürtBurjuvazisine KarşıOlmamıştır!Bugün Kürt toprak ağaları ve"işadamları" düzenle tam bir ittifakiçindedir. Oligarşi gayri-millidir. Bugayri-millilik, oligarşi içinde Türkve Kürt tekelci burjuvaların, toprakağalarının, tefeci tüccarların ittifakhalinde olmasının da zeminidir. Bölgelerarasında çeşitli farklılıklar olsada, çarpık kapitalist gelişimin Kürttopraklarını da kapsayarak gerçekleştiğiaçıktır. Buradaki kapitalizmde kendi iç dinamiğiyle veya millibir karakterde değil, çok uluslu oligarşikdevletin çatısı altında, emperyalistüretim ilişkileri biçimindegelişmiştir.Bu nedenle, Kürt işçi ve köylülerinin,küçük-burjuva kesimlerininulusal ve sınıfsal talepleri de antiemperyalist,anti-oligarşik bir devrimlekarşılanabilir.Kürt milliyetçi önderliğinin söylediğigibi, "iktidarı yıkmak, devletihedeflemek gibi bir politikamız yoktur"demek, Kürt köylülerinin, işçilerinin,tüm yoksul Kürtlerin yenisömürgecilikle,oligarşinin sömürüsüylebir sorunu yok demektir. Sınıflararasındaki çelişkileri inkar etmektir.Emperyalizme bağımlılıktan kurtulmak,faşist devleti yıkmak, yalnızTürk değil, aynı zamanda Kürtişçilerinin, köylülerinin, küçükburjuvazisininde sorunudur.Yeni-sömürgecilik, yalnızca Türkleriilgilendirmiyor, yalnızca Türklerisömürmüyor. Yeni-sömürgeciliğin çeşitlisonuçları en çarpıcı ve sarsıcı biçimdeKürdistan’da yaşanmaktadır.Ulusal Sorunun Çözümü,Bizim Gibi ÜlkelerdeSınıflar MücadelesininBir Parçası Olarak GelişirSalt "ulusallık" temelindeki birmücadele, politik, sosyal ve askerinedenlerle, bu çözümü gerçekleştirmeşansına sahip değildir. Önce sınıfsalsorun çözülsün, ulusal sorun ondansonra çözülür yaklaşımı da, veya tersinden,önce ulusal sorun çözülmeli,ulusal sorun çözülmeden sınıfsal sorunlarçözülmez yaklaşımı da yanlıştır;ulusal ve sınıfsal sorunun çözümü,bir ve aynı sürecin parçalarıdır.Bu süreç, anti-emperyalist, anti-oligarşikdevrim sürecidir.Sonuç olarak, buraya kadar ortayakoyduklarımızı toparlarsak:1- Kürt sorununun çözümü, Kürthalkının kendi kaderini tayin hakkınıkullanabileceği koşulları yaratmaktır.44<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


2- Kürt halkı bu hakkını, ancakemperyalizmin kovulduğu, oligarşininiktidarının yıkıldığı, demokratik, özgürbir ülkede kullanabilir.3- Anti-emperyalist, anti-oligarşikdevrim, bu koşulların yaratılmasıdır.4- Bu hakkı bağımsız bir devletbiçiminde mi, federasyon veya özerklikbiçiminde mi kullanacağına Kürthalkı karar verecektir.5- Kürt ve Türk Marksist-Leninistler,emperyalizmin kovulduğu budemokratik ortamda, tercihlerini büyüktek bir devletten yana yapacaklar,bunun propagandasını sürdüreceklerdir.Son karar Kürt halkınındır.6- Marksist-Leninistler, ayrılmahakkının emperyalizm karşısındahalkları zayıf düşürmemesi temelindebüyük devletten yana olacaklardır.Eğer, ayrılığın emperyalizmi, gericiliğigüçlendirmesi olasılığı varsa,parça-bütün diyalektiği içinde, yinetek devletten yana olacak, bütününçıkarları için parçanın feda edilmesinisavunacaklardır.7- Ülkemiz koşulları, iki halkınortak bir devrimci örgütlenme içindeyeralmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizinmevcut sosyo-ekonomik yapısıve Ortadoğu'nun koşulları, neKürtler açısından, ne Türkler açısındanulusal ve sınıfsal sorunu tek başlarınaçözmelerine imkan vermemektedir.Bu koşullarda, tek bir milliyettemelindeki örgütlenmelerin,emperyalizmi ve oligarşiyi kovuphalkın iktidarını kurma hedefine ulaşmasımümkün değildir.8- Ulusal bir hareket konjonktürelkoşulların uygun olmasıyla, bir noktayakadar "başarıya" da ulaşabilir.Bu ülkemizdeki Kürt milliyetçi hareketiçin de söz konusu olabilirdi.Ancak, Kürt milliyetçiliği, Kürdistan'ınbir parçasının bağımsızlığınıkazansa bile, mevcut ideolojik, politikyapısıyla nihai kurtuluşu sağlayamayacağı,sosyalizmi gerçekleştiremeyeceğiiçin, yeniden emperyalizminağına düşecektir. Kemalizm busüreci yaşamıştır. Kaldı ki, Kürtmilliyetçi hareket bugün “çözümü”daha baştan emperyalizmden beklemektedir.Oligarşiyle uzlaşmayı“çözüm” diye sunmaktadır.9- Kürt halkı açısından ulusal bağımsızlık,çok uluslu Türkiye devletindeemperyalizm kovulmadan, oligarşininiktidarı yıkılmadan mümkündeğildir.10- Onun içindir ki, Çözüm Anadoluİhtilalindedir!...Suriye’deki KatliamlarıMücadelemizleEngelleyebiliriz!İstanbul: 17 Kasım günü Bakırköy ÖzgürlükMeydanı’na giden Halk Cepheliler “Direnen SuriyeHalkının Yanındayız” pankartlarını açarak, 2 saatiçerisinde 1500 bildiriyi Özgürlük Meydanı’ndangeçen halka ulaştırdılar. Halkla sohbet eden HalkCepheliler, Suriye gerçeğini, Suriye’de eğitim vesağlık hizmetlerinin ücretsiz olduğunu anlattılar.Suriye hükümetinin muhalifleri olarak görülen haydutlarınKatar’ın, Suudi Arabistan’ın paralı askerleriolduklarını, Suriye’deki çatışmaların emperyalizminoyunları olduğunu, zaten ABD yönetiminin birçokülkenin yönetimini değiştirmek istediğini öncedenilan ettiğini, tüm bu olanların Amerika’nın planıdahilinde gerçekleştiğini belirttiler. Ayrıca, AKPHükümetinin de, “muhalif” denen çapulculara hertürlü yardımı sağladığının altını çizdiler.Halk Cephelilerle sohbet eden halkımız, kendilerininde bu şekilde düşündüklerini söylediler; bildirilerialıp kolay gelsin dileklerinde bulundular.Adana: Halk Cepheliler, 14 Ekim günü ellerindekiSuriye ile ilgili bildirilerle Adana-Akkapı’daydılar.Halk Cephesi önlüklerini giyen devrimcilerev ev dolaşarak yaklaşık 340 bildiriyi halka ulaştırdılar.Suriye’deki durumun ne olacağını soran insanlarabu katliamları durduracak olanın halkın birlikte mücadelesiolduğunu söylediler.Tahammülsüzlükleri,Zeytinimize EmeğimizeSahip Çıkmamızadır!Zeytin Üreticileri Komisyonu’nun düzenleyip çalışmasınıyürüttüğü zeytin üreticileri yürüyüşüne soruşturma açıldı.Gemlik’te 28 Ekim günü dört yol kavşağından başlayıpİskele Meydanı’na yapılan yürüyüş için Gemlik polisininsavcılığa suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.Komisyon çalışanlarına ve yürüyüşe katılan üreticilerinevlerine giden Gemlik polisi, elinde bir isim listesi ve savcılıktanolduğunu söylediği bir belge ile ev ev dolaşıyor. <strong>Yürüyüş</strong>ekatılanlara, "2 gün içinde Emniyet'e gelip ifade vereceksiniz."deyip elindeki soruşturma kağıdını okuyup imzalatmayaçalışıyor.Zeytin üreticileri kağıdı imzalamayarak, Emniyet'e ifadevermeyerek savcılığa toplu bir şekilde gideceklerini söylediler.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 45


EMEKHeytekstil İşçileri Cumartesi günü yapılan“MANGO”yu işgal eylemiTüm işçiler “MANGO”nun kapısında durup buradanHeytekstil’in işgal eylemine destek verdiHaklarımızı Patronlara Bırakmayacağız,Yeni Zaferler Kazanacağız!Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Haftalardır işten atılan işçiler olarakortak pankartlar arkasında biraraya gelen işçiler, bu hafta da eylemlerinedevam ettiler. Eyleme herhafta olduğu gibi yine tüm işçilerİstanbul Taksim Tramvay Durağı’nda“İşimizi Emeğimizi Haklarımızıİstiyoruz Alacağız Haklıyız Kazanacağız”pankartını açarak “Zafer DirenenEmekçinin olacak”, “DireneDirene Kazanacağız” sloganlarıylabaşladılar. Kiğılı mağazası önündengeçerken burada 2 dakika “Kiğılı İşçisiYalnız Değildir” sloganı atıldı.<strong>Yürüyüş</strong>ün devamında Hey Tekstilişçileri, İstiklal Caddesi üzerinde bulunanMANGO giyimi işgal ettiler. İşgalsırasında yapılan konuşmalarda,MANGO’nun Hey Tekstil’le en fazlaanlaşma yapan firma olduğu belirtildi.MANGO’nun da işçilerin haklarınıyediğini söyleyen işçiler, “GaspEdilen Haklarımızı İstiyoruz” pankartınıaçtılar. Buradan alışveriş yapanbütün müşterilere de artık alışverişyapmamalarını söylediler.Eylemlerine devam eden işçilerGalatasaray Lisesi önüne geldiler.İşçiler adına hazırlanan açıklamayıHey Tekstil işçisi Zeki Gördeğirokudu. 9 aydır haklarını alabilmekiçin direndiklerini söyleyen Gördeğir“TOBB önünde 2 defadır polisbizim çadırlarımıza saldırıyor arkadaşlarımızıtartaklıyor” dedi.Darkmen önünde yapılan eylemlere,Dark ailesinin yaptığı saldırılarada değinen Gördeğir, “DARK ailesisaldırmış ve küfürlerle onlarıtehdit ederek yıldırmaya çalışmıştırama yılmayacağız, direneceğiz” dedi.Açıklamanın ardından emekliler korosuküçük bir konser verdi. Emeklilerlebirlikte işçiler hep birliktemarşlar söylediler. Av. Taylan Tanay’ınpazartesi tekrar Hey Tekstiliçin çadır açacaklarının çağrısınınardından eylem sonlandırıldı.Hey Tekstil İşçileri TOBBÖnünde Çadır Kurup AçlıkGrevine Başladı! AKP’ninPolisi Hırsızları Korumakiçin Saldırdı!Direnişlerinin 284. gününde HeyTekstil işçileri bir kez daha polissaldırısına uğradılar. Patronları AynurBektaş’ın TOBB Kadın GirişimcilerKurulu Başkanı olması nedeniyleHey Tekstil işçileri bir süredir direnişleriniTOBB’un Levent’te bulunanİstanbul merkezinin önüne taşıdılar.Bu amaçla 15 Kasım’da TOBBönünde açıklama yaptıktan sonraoturma eylemi yapan ve çadır kurmakisteyen işçiler polisin saldırısına uğradılar.İşçileri darp eden polis çadırael koyarak eyleme izin vermedi.Bunun üzerine 16 Kasım’da tekrarTOBB önüne gelen işçiler, basınaçıklaması yapıp oturma eyleminegeçtiler. İşçilerin açtıkları çadıra polis17 Kasım günü tekrar saldırdı.19 Kasım’da işçiler tekrar TOBBönüne gitmek isterken; TOBB’a çıkantüm yolların bine yakın polis vezırhlı araçlarla kapatıldığı görüldü.Polis, işçileri TOBB binasına yaklaştırmayacağınıbelirterek, işçilerindağılmasını istedi. İşçiler yasal haklarınıistediklerini belirterek Levent’tebulunan Kanyon AVM önünde“TOBB YÖNETİCİSİ AYNURBEKTAŞ’TAN HAKLARIMIZI İS-TİYORUZ ALACAĞIZ! HEY TEK-STİL İŞÇİLERİ” yazılı pankart açaraktoplandılar.“İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!”,“Direne Direne Kazanacağız”, “HakkımızıAynur Bektaş’a Yedirmeyiz”sloganlarıyla yürüyüşe geçen işçilerinönü 200 metre sonra TOBB kavşağındakesildi. İşçiler burada “İşçilereDeğil Hırsızlara Barikat”, “Direne DireneKazanacağız” sloganları attılar.Polis barikatının önünde hazırladıklarıbasın açıklamasını okuyan işçiler,polis barikatını protesto ederekoturma eylemine geçtiler. Buradayaklaşık 1 saat oturan işçiler tekrarpankartlarını açarak Kanyon AVM’yedoğru yolu trafiğe kapatarak yürümeyebaşladılar. İşçiler eylemlerinisonlandırmak üzereyken yüzlercepolis, gaz ve panzerlerden sıktıklarıtazyikli sularla işçilere saldırdı. İşçilersloganlarla saldırıyı protesto ettiler.Polis saldırısı sonucu işçilerin direnmesinihazmedemeyen polis tekrarsaldırıya geçti. İşçiler KanyonAVM’ye girmek istediler. Buradaişçilere saldıran polis 11 kişiyi, ZekiGördeğir, Vural Küçükoğlu, İrfanEtemci, Burak Keskin, Ercan Tilmaş,46<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Levent-KanyonLevent-KanyonLevent-KanyonHeytekstil işçilerine saldırıZeynep Gültekin, MeralÖzyürek, Aysu Baykal, AliBircan, Adil Kaya ve MahmutKoç’u gözaltına aldı.Saldırı sırasında yaralananAysu Baykal hastaneyekaldırılırken diğer işçiler İstanbulGüvenlik Şube Müdürlüğü’negötürüldüler. Saldırıda aynı zamandaolay yerinde bulunan Çağdaş HukukçularDerneği İstanbul Şube BaşkanıAv. Taylan Tanay ve şube yöneticisiavukatlar Şükriye Erden,Naciye Demir, Gülvin Aydın, FatmaElif Koru’da polis saldırısına uğradılar.Av. Gülvin Aydın ve FatmaElif Koru Türkiye İnsan HaklarıVakfı’nda kontrol altına alındılar.Saldırı ve gözaltıların ardındanDevrimci İşçi Hareketi yazılı biraçıklama yaparak, “AKP’nin katil polisleriişçilerin alınterini çalan patronlarıkoruyor. Haklarını isteyenişçilere ise panzerle su sıkarak, azgıncasaldırıp gözaltına alıyor… Baskılarınız,gözaltılarınız direnen işçileriyıldıramaz!” dedi.Çağdaş Hukukçular Derneğiİstanbul Şubesi de, 20 Kasım’da biraçıklama yaparak, “Yaşanan tüm busüreç bize gösteriyor ki; TOBB,Aynur Bektaş’ı korumaya ve buuğurda İstanbul Emniyet Müdürlüğüeli ile işçilere işkence yapmaya devamediyor. Kısacası sermaye kendisinikorumak için AKP’yi büyütmeye,AKP ise işçilere, emekçilere,devrimcilere, sosyalistlere işkence etmeyeve devlet terörünü bir çıta yukarıtaşımaya devam ediyor.ÇHD İstanbul Şubesi olarak HeyTekstil direniş sürecinin takipçisiolacağımızı ve işçilerin, ezilenlerin,devrimcilerin yanında yer alacağımızı;devlet terörüne ve faşizmekarşı mücadele edeceğimizi bir kezdaha yineliyoruz.” dedi.Bir gün önce işkencelerle, gazaboğularak gözaltına alınan işçiler, 20TOBB Kadın Girişimciler KuruluBaşkanı Aynur Bektaş Bizden ÇaldığınMaaş ve Kıdem Tazminatlarımızı SanaYedirtmeyeceğiz!Kasım günü yine TOBB’un önünegittiler. İşçilerin TOBB önüne gitmesiniengellemek için polisler yinehazır kıta bekliyorlardı. Gazlarıyla,kalkanlarıyla TOBB’nin bulunduğucaddeye barikatlarını kurmuşlardı.Levent’te bulunan Kanyon AlışverişMerkezi önünde eylemlerinebaşlayan işçiler, burada bir açıklamayaptılar. “Hey Tekstil İşçisi DirenişinSimgesi!”, “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!”sloganlarının atıldığı eylemdeişçiler adına hazırlanan açıklamayıZeynep Gültekin okudu.“TOBB yönetimi bizleri yalanlarıylayıldıramayacağını anlayıncatazyikli su ve biber gazlarını, gözaltıterörünü devreye soktu” diyen Gültekin,patronların gerçek yüzünün yalanve terör olduğunu vurguladı.AKP’nin talimatıyla polisin işçileresaldırmasına değinen Gültekin, AK-P’nin Aynur Bektaş’a üstün hizmetmadalyası vererek, patronlara ne kadarsadık olduğunu göstermeyeçalıştığını ifade etti.Eylemde bir konuşma yapanDİSK Genel-İş Avrupa Yakası BölgeBaşkanı Mehmet Karagöz, şuana kadar işçileri yalnız bıraktıklarınısöyleyerek konuşmasına başladı.İşçilerin önünden barikatların kaldırılmasını,devlet teröründen vazgeçilmesiniistediklerini söyleyen Karagöz,“İsrail’in yaptığı zulmü AKPişçilere uyguluyor” dedi.Konuşmaların ardından Hey Tekstilpatronlarını koruyan TOBB’ninde patronlarıyla aynı kefede olduğunusöyleyen işçiler, TOBB binasınadoğru yürüyüşe geçtiler. İşçilerinkarşısına, TOBB’nin bulunduğucaddenin başında polis barikatıçıktı. Yoldan geçen herkese açıkolan cadde işçilere kapatılmıştı.Çünkü o caddeninsonunda patronlar vardı. Barikatınaçılmaması üzerine,işçiler eylemlerine barikatınönüne oturarak devam ettiler.“İşçilere Değil Patronlara Barikat!”,“İşçilere Değil Hırsızlara Barikat!”sloganlarını atan işçiler, marşlarıylasloganlarıyla bir süre daha eylemlerinedevam etmelerinin ardından,her gün burada olacaklarınısöyleyerek Kanyon Alışveriş Merkeziönüne kadar yürüdüler. İşçiler buradaeylemlerini sonlandırdılar.Hey Tekstil işçileri 21 Kasımgünü yine TOBB binası önünde eylemdeydiler.Sloganlar atarak TOBBbinası önüne yürüyüşe geçildi. Polisleryine caddenin girişinde işçileringirmemesi için sokağı kapatmışlardı.Barikatın önünde işçiler adınabir açıklama yapıldı. Celal Sevim’inokuduğu açıklamada, yaşanan saldırılaranlatıldı. Sevim açıklamada çalınanhakları için, patronları AynurBektaş’ın yöneticisi olduğu TOBBönünde olduklarını söyledi.Açıklamanınn ardından 45 dakika,sloganlar, marşlar eşliğinde oturan işçileryeniden Kanyon Alışveriş Merkeziönüne yürüyüş yaptılar. <strong>Yürüyüş</strong>ünardından eylem sona erdi.Darkmen İşçileriDark ailesinin bulunduğu her yerdeeylemlerini yapmaya kararlı olanişçiler, 17 Kasım’da Laleli’de bulunanDarkmen mağazaları ve DARK-HILL oteli önündeydiler. “MehmetDark, Mustafa Dark, SibgetullahDark Çaldığınız Haklarımızı İstiyoruz”pankartıyla, “Direne DireneKazanacağız”, “Zafer DirenenEmekçinin Olacak” sloganlarıylaDARKHILL otel önüne gelen işçilerburada bir açıklama yaptılar. BaharBozan’ın okuduğu açıklamada,“DARKMEN ailesi bizlere hakkımızıvermedi haklarımızı çaldılarSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 47


TaksimOrtak EylemDarkmen -AvcılarEdirne -ŞekerteksSayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012biz de çalınan haklarımızı geri istiyoruz.Bunun için direniyoruz onlar resmitatillerden dönen bayan arkadaşlarımızaağza alınmayacak küfürleredip dövenlerdir” denildi. Bozan,açıklama metnini okurken DARK ailesieyleme saldırdı, küfürler edip, işçileretehditler savurdu. İşçiler tehditlere,onları umursamadan eylemlerinedevam ederek cevap verdiler.Otelin ardından Darkmen Mağazasıönünde devam eden eylemde detehditlere devam edildi. Mağazaönünde yaklaşık 20 dakika duran işçiler“Dark Ailesi Bizleri Yıldıramaz”diyerek eylemlerine burada son verdi.Darkmen işçileri eylemlerininardından, kendileri gibi hakları içinmücadele eden Hey Tekstil işçileriniziyarete gittiler.İzelman İşçileriİzmir Büyükşehir Belediyesi'ndetoplu ulaşımdan sorumlu ESHOT’unihalesini şimdiye kadar belediye şirketiİZELMAN alıyor ve çalıştırıyordu. Buradaçalışan 10 bin işçiden 3 bin 317 belediyeotobüs şoförü. DİSK’te örgütlüİzelman işçileri taşeronlaştırmaya karşıeylem gerçekleştirdi.14 Kasım günü yapılan eylemde10 bin işçi yürüdü. Eylemde konuşanDİSK Genel Başkanı Erol Ekici, "İzmirhalkının canını taşerona emanet etmeyiz.Taşerona teslim olmayacağız"dedi. Eyleme neden olan ise ES-HOT’un son ihalesinin Etkin EğitimOrganizasyon AŞ’de kalması.İhalenin henüz sonuçlanmamışolmasına karşın eylemleriyle taşeronlaşmayadikkat çekerek direnecekleriniduyuran emekçiler BasmaneMeydanı’nda toplanarak FevzipaşaBulvarı’ndan İzmir BüyükşehirBelediyesi önüne kadar “İşimizEkmeğimiz Geleceğimiz İçin Yürüyoruz,İzmir'de Taşeron İstemiyoruz,Taşerona Karşı Omuz Omuza” sloganıylayürüdü.Şeker Teks İşçileriKırklareli Şeker Teks işçileri, herhafta Pazar günü Kırklareli merkezdeöğretmen evi karşısında yaptıklarıeylemlerinin ikincisini 18 Kasımgünü gerçekleştirdi.Yapılan açıklamada, Şeker TeksTekstil fabrikası patronu MustafaŞeker’e seslenilerek, bir kez daha“Biz işçilerden çaldığın 3 aylık maaşları,mesaileri ve kıdem tazminatlarınıgeri vereceksin.” denildi. Eylem sırasında,geçtiğimiz hafta direnişizaferle sonuçlanan Rose Teks işçileri,Cansel Malatyalı ve halen direnişteolan BEDAŞ, Kiğılı, Elit Çikolata veHey Tekstil işçileri de bir kez daha selamlandı.Açıklamanın ardından sloganlareşliğinde oturma eylemigerçekleştirildi. Ve Grup Yorumşarkılarıyla halaylar çekilerek eylemsonlandırıldı.Genel-İş Trakya şubesi yöneticileri,DİSK Tekstil Trakya Şubesi veKırklareli Halk Komitesi de eylemedestek verdi. Eyleme toplam 20 kişikatıldı.19 Aralık’ta Diri Diri Yakanlar Hesap Verecek19-22 Aralık 2000’de HayataDönüş adıyla hapishanelerde yapılankatliamdan sağ kurtulan tutsaklaraadam öldürme, isyan, yaralama,mala zarar verme gibi iddialardandavalar açıldı. Ümraniyehapishanesindeki operasyondandolayı açılan dava zamanaşımıylakapatılmaya çalışılıyor.19 Kasım günü görülen duruşmadamahkemede, yargılanandeğil, yargılayan yine devrimci tutsaklar oldu. Duruşmayadevrimci tutsaklardan yazar-şair Ümit İlter ile tutuksuzyargılanan Necla Can ve Sadık Eroğlu da katıldı.Görülen duruşmada Ümit İlter yazılı olarak yaptığı savunmasında;“19 Aralık katliamının hesabının sorulmasıbu mahkeme salonlarıyla sınırlı değil”, diyerek sözüİbrahim Çuhadar’ın yaptığı feda eylemine getirdi; “İbrahimÇuhadar’ın resmine iyi bakın arkasındaki SeyhanDoğan’ın kömürleşmişbedeninin resmivar. İbrahim Çuhadar’ınsöylediklerine iyi kulak verin, daha nice İbrahimÇuhadarlar gelecek bekleyin”, diyerek 19 Aralık katliamınınhesabının sorulacağını ifade etti. Avukat Oya Aslanyaptığı savunmada Dev-Genç’lilerin yaklaşık bir haftadırtutuklu arkadaşları için yaptıkları çadır açma eyleminedeğinerek; “Ümraniye’de kullanılan kimyasal gazlarve bunların sorumluları araştırılsaydı, bugün Dev-Genç’lilerin üzerine kimyasal gazlar sıkılmazdı” dedi.Mahkeme çıkışında TAYAD’lı Aileler tarafından bireylem yapıldı. “19-22 Aralık Katilleri Hala Cezalandırılmadı”pankartının açıldığı eylemde “19-22 Aralık’taKatledenler Cezalandırılsın”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganları atıldı. TAYAD adına bir açıklama yapanMehmet Güvel, zamanaşımı ile gerçeklerin ortaya çıkmasınınengellenmeye çalışıldığını belirtti. Devrimcilerikatlederek halkı teslim almak istediklerini söyleyen Güvel,“İşte buradayız. Çünkü biz işçiyiz, köylüyüz, öğrenciyiz,memuruz… Halkız biz” dedi.48<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


AKP’nin Zulmüne KerbelaÖfkesiyle Karşı Çıkalım19 Kasım günü, Devrimci AleviKomitesi (DAK) ile Sultangazi PirSultan Abdal Kültür Derneği(PSAKD), Gazi Mahallesi Eski KarakolDurağı’nda toplanarak, Gülsuyu’dakidevrimcilere yönelik polisbaskınlarına, Erzincan’da Alevi halkayönelik faşist saldırılara ve Dersim’deEmniyet Müdürlüğü ile birlikteMuharrem iftarı vererek Alevibezirganlığı yapan düşkünlere karşıeylem yaptılar.“Erzincan’da Alevi HalkımızaSaldıran, Gülsuyu’da DevrimcileriGözaltına Alan AKP İktidarıdır!”pankartı taşındı ve “Aleviyiz HaklıyızKazanacağız!”, “Gözaltılar SerbestBırakılsın!”, “İnanç Özgürlüğü İstiyoruz!”sloganlarıyla Gazi Cemeviönüne kadar yürüyüş yapıldı.Gazi Cemevi önünde basın açıklamasıyapıldı. 150 kişinin katıldığıeylem sloganlarla sona erdi.***Aleviler’e Yönelik SaldırılarDevlet Eliyle ÖrgütleniyorTeslim Olmayalım, HesapSoralım!18 Kasım günü, Erzincan’da Alevihalkımızın Muharrem Orucu nedeniyleaçtığı çadıra, gerici-faşist birgüruh saldırdı. Saldırı sırasında gerici-faşistler,Erzincan Pir Sultan AbdalKültür Derneği’ne ait "Zorunlu DinDersi Kaldırılsın" pankartını ve flamalarıyaktılar.Devrimci Alevi Komitesi (DAK),saldırıyla ilgili olarak 19 Kasım tarihindeyazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada,“Dün Sürgü’de bugün Erzincan’daAlevi halkına yönelik saldırılarörgütlüdür. AKP’nin “Dindarnesil yetiştireceğim” dediği yobazlaştırmapolitikasıdır. Boyun eğmeyeceğiz.Günümüzün Yezidleri’nekarşı direneceğiz. Hz. Hüseyin gibi,Pirsultan gibi, önderlerimiz gibi buyolda yürümeye, inançlarımızdandönmemeye kararlıyız” denildi.Sayı: 340Beynimiz ÇöpKutusu Değildir,Kendi Seçtiklerimiziİzleyelim!Ankara18 Kasım günü Ankara Haklar Derneği'ndeyapılacak olan Yılmaz Güney'in“Duvar” filminin gösterimi çalışmalarında150 bildiri halka ulaştırıldı.Kapılar tek tek çalınarak sohbetleredildi. Film gösterimi çağrısı olan 30 afişŞirintepe ve Şahintepe mahallelerineasıldı.Tekirdağ15 Ekim günü Tekirdağ Halk Komitesitarafından haftalık film gösterimleribaşlatıldı. Kephalos kafede ErnestoChe Guevara’nın mücadele yıllarınıanlatan“CHE”adlı filmin gösterimiyapıldı.14 kişinin katıldığı film gösterimisonrasında izlenilen filmle ilgili sohbetedildi. Haftaya yine aynı saatte YılmazGüney’in “Arkadaş” adlı filminin gösterimininyapılacağı belirtildi.Ne Emperyalizm Ne de Siyonist İsrailFilistin Halkını Teslim AlamayacakHalk Cephesi Uluslararası İlişkilerKomitesi, İsrail’in Gazze’yibombalaması ve HAMAS’ın AskeriKanat komutanlarından biri ilehalktan insanları katletmesi üzerine16 Kasım günü “İsrail KatliamlarınaDevam Ediyor. Amerika ve AKPDestek Oluyor” başlıklı yazılı biraçıklama yaptı.İsrail’in bu katliamları emperyalizmadına ve emperyalistlerindesteği ile yaptığının belirtildiğiaçıklamada, “İsrail terörü Filistin halkınındirenişine çarpacaktır. Direnenhalklar kazanacaktır. Filistin halkınınşehitleri direniş çağrısı, zaferinmüjdesidir” denildi.Yunanistan Halk Cephesi de, 20Kasım’da yaptığı “Direnen HalklarKazanacak Emperyalistler ve İşbirlikçileriKaybedecek” başlıklı açıklamada,AKP’nin İsrail’e karşı hiçbiryaptırımın çağrısını bile yapmadığıgibi, İsrail ile askeri, ekonomik,siyasi ilişkilerini büyüterek sürdürdüğübelirtildi.Açıklamada, ayrıca “Emperyalistlertüm tarihleri boyunca halklarıkatlettiler. Ancak halkların adalet,eşitlik ve sosyalizm mücadelelerinibitiremediler. Halklar her daim haklarıiçin mücadele ettiler ve direndiler.Bu tarihte katliamcılar kadarAKP gibi katil işbirlikçiler de vardı.Ancak onların tarihteki yeri hep bataklıkoldu. Dünyada hiçbir dönemhalklar işbirlikçilerden övgüyle sözetmediler, söz etmeyecekler de” denildi.AKP’nin Filistin halkını savunamayacağını,halkları yalnızca devrimcilerinsavunacağını belirten YunanistanHalk Cephesi, açıklamasınışu sözlerle bitirdi: “Biz Filistin halkınınve tüm ezilen dünya halklarınınyanında olmaya devam edeceğiz.Biz kendi ülkemizde devrimi yaparakemperyalizmin bir kolunu koparacakve tüm dünya halklarına sosyalistbir ülke kazandıracağız.”<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR! 49


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Halk Cepheliler’e İstediğinizGibi Kimlik Soramazsınız!BursaBursa’da 15 Kasımgünü 3 Dev-Genç’liMesken ve ErtuğrulGazi Mahallesi’ndeafiş yapıştırırken polislergelip afiş içinizin sordu. “Demokratikhakkımız için izinalmaya gerek yok” cevabını veren Dev-Genç’lilere bu kez dekimlik soruldu. Kimlik göstermeyen Dev-Genç’lilere saldıranpolis, atılan “İşkence Yapmak Şerefsizliktir!” sloganı sonrasıOnur Duran’ı daha yeni atılmış sıcak asfalta yatırarak solkolunu ve yüzünü yakmaya başladı. Yüzünü koruyanOnur’un sol kolunun dirsekten aşağısı yandı. Ertan Çelik’esaldıran polisler yumruk ve tekme darbeleri ile sol kaşını yardılar.Onur Duran’ın üzerindeki polisi iten Başak Diyaroğlu’nada saldırarak küfür ettiler.Ellerini tersten kelepçeleyip, karakola kadar sürükleyerek,burada da işkenceye devam eden polislerden biri üst aramasısırasında Onur’un boğazını sıkarak “Seni Burada ÖldürürümKimse Duymaz!” diyerek küfürler savurdu.Dev-Genç’liler, savcının talimatıyla gözaltında ErtuğrulGazi Karakolu’ndan Yıldırım Güvenlik Şube Müdürlüğü’negötürüldüler. Burada da aileler ve Halk Cephelilergözaltındakileri sahiplenerek saat 23.00’e kadar beklediler.16 Kasım günü Ertan Çelik ve Onur Duran savcılığa oradanda mahkemeye çıkarıldılar. Mahkeme tarafından, hergün yakın bir karakola imza vermek şartıyla serbest bırakıldılar.Başak Diyaroğlu ise çocuk şubeye götürüldü. Diyaroğlu,savcıya ifade vermeden serbest bırakıldı. Ancak parmakizi alma bahanesi ile Bursa Emniyeti’ne götürüldü. Polis,Başak Diyaroğlu’na işkence yaparak, zorla parmak izive fotoğrafını aldı.Bursa Halk Cephesi ve Bursa Gençlik Derneği Girişimi,yaşanan bu saldırıyla ilgili 18 Kasım’da yazılı bir açıklamayaptılar.Adana15 Kasım tarihinde Adana’da, Yunus polisleri tarafından“genel arama” adında terör estirildi. Vakıflar Çarşısı’ndangeçerken iki Halk Cepheli’yi gören Yunus polisleri kimlikkontrolü yapmak istediler. Cepheliler, kimlik kontrolününsebebini sorarak tartışmaya başladılar. Yunusların sayısı 5iken iki dakikada 15’e çıktı. Kimlik sorgulamasıyla yetinmeyenpolisler üst araması yapmak istediler.Genel arama kararlarını görmeden arama yaptırmayacağınısöyleyen Tahsin Sağaltıcı’yı tartaklayarak yere yatırdılar.Sağaltıcı, “İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek” sloganınıatarak, işkenceci polisleri teşhir etti. Kimlik kontrolününardından Halk Cepheliler’i bırakmak zorundakaldılar.Umudun SesiniHalka UlaştırıyoruzAdana<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin oligarşinin medyasındaki yalanlarınpanzehiri olduğunun bilincinde olan Halk Cepheliler17 ve 18 Kasım tarihlerinde Akkapı ve Yamaçlımahallelerindeydiler.17 Kasım’da Akkapı’da yapılan dergi dağıtımında 44dergi halka ulaştırıldı.18 Kasım’da ise Halk Cepheliler Yamaçlı Mahallesi’ndederginin tanıtımını yaptılar. İki buçuk saat 40 dergidağıtıldı.İzmir16 Kasım günü, İzmir’in Gültepe Mahallesi’nde <strong>Yürüyüş</strong>dergisi’nin tanıtımı yapıldı. Çalışmada kapısı çalınanmahallelilerle sohbet edildi, dergi anlatıldı. Penyeipliği temizleyen, 100 parçada 3 lira kazandığını söyleyenbir grup mahalleli kadınla uzunca konuşuldu. İnsanemeğinin bu kadar ucuz olduğu, sistemin sadece dahafazla kar için kendi çıkarına olacak her yolu denediği anlatıldı.Çalışmanın sonunda 40 <strong>Yürüyüş</strong> dergisi halka ulaştırıldı.18 Kasım günü de Menemen semtine ve Asarlık Mahallesi’negiden <strong>Yürüyüş</strong> okurları burada da 70 <strong>Yürüyüş</strong>dergisini okurlarına ulaştırdı.İstanbul11 Kasım ve 16 Kasım günlerinde Altınşehir'in Güvercintepe,Filistin ve Tokat mahallelerinde <strong>Yürüyüş</strong> dergisidağıtımı yapıldı. Toplam 16 derginin halka ulaştırıldığıçalışmalarda, mahalle halkının sağlık ve eğitimsorunları ile ilgili sohbet edildi. Filistin Mahallesi'nde25 Kasım tarihinde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi doktorununkatılımıyla yapılacak olan ücretsiz sağlık taramasınamahalle halkı davet edildi. 17 Kasım günü, Altınşehir'inFilistin Mahallesi'nde <strong>Yürüyüş</strong> dergisi dağıtımıyapıldı. 19 dergi halka ulaştırıldı.Türkülerimizi Grup Yorum’laDayanışmak İçin SöyleyelimTrakya Kültür Merkezi‘nin, kurulduğu 2007 yılındanbugüne, özellikle kış aylarıyla gelenekselleşen faaliyetitürkü gecelerinin bu yıl da bahara kadar aylık olarakyapılacağı duyuruldu.18 Kasım günü türkü gecelerinin ilki gerçekleştirildi.Halk türkülerimiz 2 saat süreyle hep birlikte söylendi.Programın başlangıcında Trakya Kültür Merkezi adınaGrup Yorum üzerinde son dönemde daha da yoğunlaşanbaskıları konu alan “Türkülerimizi, Halaylarımızı Hapsedemezsiniz!Grup Yorum Susmaz, Susturulamaz!” başlıklıyazı okunarak, Grup Yorum’la omuz omuza olunacağıvurgulandı.50<strong>KÜRT</strong> <strong>HALKININ</strong> <strong>ÖZGÜRLÜĞÜ</strong>


Av ru pa’daÖrgütlenme, MücadeleEtme ve DayanışmayıBüyütme ZamanıBelçika'nın Liege şehrinde, Liege AleviKültür Merkezi tarafından 11 Kasım günü dayanışmagecesi düzenlendi. Geceye EmrahMahsuni, Taner Özdemir, Mahir Bakıray, HarunÖzdemir... gibi bir çok sanatçı katıldı. Gecede,örgütlenme, mücadele ve Aleviler’e yapılanbaskılardan bahsedildi. 500'e yakın kişininkatıldığı gecede, Belçika Anadolu Federasyonu’nunmesajı okundu.Ayrıca devrimci tutsak Şadi Özbolat'ın direnişinianlatan ve talebini yineleyen biraçıklama yapılarak, Şadi Özbolat'a selamlargönderildi.Politeknik DirenişiSelamlandıYunanistan'nın Atina şehrinde 15-16-17Kasım tarihlerinde Politeknik direnişinin 39.yılı dolayısıyla çeşitli eylemler yapıldı. 1. gün,yani 15 Kasım günü Politeknik Üniversitesi’niniçinde ve dışında stantlar açıldı. Gün boyuncadireniş sahiplenme çağrısı yapıldı vemesajlar okundu. Direnişi anlatan sinevizyonlar,resim sergileri ile çeşitli toplantılar yapıldı.Halk Cepheliler de ilk günden itibarenkendi stantlarını açarak alanda yerlerini aldılar.Alman EmperyalizmiDirenişin SesiniDuymaya Devam EdecekYunanistan Halk Cephesi 16 Kasım günüŞadi Özbolat'a Özgürlük eyleminin 4. haftasındaAlman Konsolosluğu önündeydiler.Atina’daki Alman Konsolosluğu ve Elçiliğininolduğu binanın önüne, Şadi Özbolat’a özgürlükisteyen ve tek tip elbiseyi protesto edenönlükleri, pankartları ve dövizleri ile Şadi Özbolat'ınneden tutsak olduğu ve hangi şartlardatutsak kaldığı anlatıldı. Konuyla ilgili olanaçıklamanın okunmasının ardından “ŞadiÖzbolat’a Özgürlük!”, “Tek Tip Elbise Giymeyeceğiz!”,“Tek Tip Elbiseye Hayır!” sloganlarıatılarak eylem bitirildi.Cengiz Oban’a Uygulanan Baskıyave İtirafçılık Dayatmasına Son!Anadolu Federasyonu eski yöneticilerinden devrimci tutsakCengiz Oban, 2008 yılında tutuklanmış, tecrit edilmiş,aylar süren duruşmalar sonucunda 6 yıl hapis cezası almıştı.Oban’ın, 05.11.2012 tarihinde 3/2 hakkı ile tahliyeedilmesi gerekirken, Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesitarafından infazı yakıldı. İnfaz yakma gerekçesiise; “Cengiz Oban'a hala sol içerikli yayınlar geliyorve bunları okuyor; hala düşüncesi değişmemiş” olması.İntikamcı Alman yargısı bununla da yetinmiyor. BerlinYüksek Eyalet Mahkemesinde devam eden Gülaferit Ünsal'ın mahkemesinetanık olarak çağrılan Cengiz Oban susma hakkını kullandığıiçin 5 ay boyun eğme cezası alıyor ve şu anda bu cezanın infazı içinBerlin Moabit hapishanesinde tutuluyor. Dünyaya insan hakları dersiveren Alman Emperyalizmi, konu devrimciler olunca, insan haklarını,adaleti, hukuku bir kenara atarak kendi yasalarını dahi çiğniyor ve itirafçılığıdayatıyor. Türkiye’de olduğu gibi Almanya’da da infaz yakmalarınamacı; düşünce değişikliği ve itirafçılıktır.Suriye Halkı Yalnız DeğildirHollanda’nın Den Haag şehrinde 17 Kasım günü Suriye halkıyladayanışma eylemi yapıldı. İşbirlikçilerin Türkiye Devleti tarafından,kamplarda eğitilip Suriye’ye gönderilmesi nedeniyle, Türkiye Büyükelçiliği’neyüründü ve burada Arapça, Türkçe ve Hollandaca protestoaçıklamaları okundu, sloganlar atıldı.Ardından yürüyüş kolu Amerikan Konsolosluğu önünden geçti.“Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi”, “Katil ABD İşbirlikçi AKP”, sloganlarıatıldı. Son olarak Hollanda İçişleri Bakanlığı’nın bulunduğu meydandatoplanıldı. Halk Cephesi “Direnen Suriye Halkının Yanındayız”pankartı ve kızıl bayraklarla yürüyüşe katıldı.YaşadığımızÜlkelerinHukukunuBilmeliyizAlmanya'nın Köln şehrinde, 9 Kasımgünü Halkın Hukuk ve YardımlaşmaMerkezi tarafından, Almanyahukuk sisteminde, özellikle yabancılarınkarşılaştıkları sorunlar ile ilgili,bilgilendirme amaçlı toplantı yapıldı.Toplantıya konuşmacı olarak AvrupaHukuku, İdare Hukuku, CezaHukuku ve Yabancılar Hukuku konularındauzman olan Av. EberhardHaberkern katıldı. Av. Haberkern,gözaltı uygulaması ve tutuklamalar, evve işyeri aramaları, oturum hakkınıngeri alınması ve sınırdışı hakkında bilgileraktardı.Emeğimizle VarızHakkımızıİstiyoruzAvusutrya’nın Insbruck kentinde,“Irkçılığa Karşı Eşit Haklar”başlıklı Grup Yorum konseridüzenlendi. 4 Kasım günüİnnsbruck Anadolu Kültür Merkezitarafından düzenlenen konsere1200 kişi katıldı. Konserde,yaşanan sorunların her geçengün arttığına değinildi. Krizlerdenen fazla ülkede yaşayan yabancılarınetkilendiği ifade edildi.Grup Yorum, 1,5 saat boyuncasahnede sevilen şarkılarıyla yeraldı. Daha sonra kısa bir ara verildive aradan sonra Anadolu Federasyonuadına bir konuşmayapıldı.Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012<strong>ANADOLU</strong> İHTİLALİNDEDİR!51


Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm MücadelesindeYitirdiklerimiz1 Aralık - 7 AralıkKemal ASKERİ Ahmet GÜDER Nihat KAYAMehmet AliÖZTÜRKGülseren BEYAZErkan AKÇALIŞenay SONARHüsniye AYDINMikail GÜVEN6 Aralık1994’te Dersim’inHozat İlçesi’nebağlıÇaytaşı Köyü’ndebir ev oligarşininaskerikuvvetleri tarafındankuşatılır.Aralık ayı çatışmalarlabaşlamıştırbölgede.DHKC İbrahimErdoğan Kır SilahlıPropagandaBirlikleri’nebağlı bir müfreze,bu çatışmalardayaralananbir yoldaşlarınıtedavi ettirmekiçin geldikleriköyde kuşatılmışlardı.Umudunbayrağını“Devrime tüm duygu ve düşüncelerinizle kilitlenmelisiniz."asarak bir direniş destanınıda Çaytaşı Köyü’nde yazacaklardıDHKC gerillaları. Kemal Askeri komutasındaki 9DHKC gerillası bu çatışmada şehit düştü.Kemal ASKERİ, 1956 Tarsus doğumludur. Arap milliyetinden,yoksul bir çiftçi ailenin çocuğuydu. 1975’te Dev-Genç saflarında devrimci mücadeleye katıldı. 12 Eylül’denhemen önce tutsak düştü ve 11 yıl tutsak kaldı. 1993’teDoğu, Güneydoğu Anadolu siyasi sorumluluğuna atandı.Parti Kuruluş Kongresi’ne katıldı. Kongrenin ardından Dersim’deKomutanlık Üyesi olarak görevlendirildi.Ahmet GÜDER, 1969 Elazığ doğumludur. Kürt milliyetindenişçi bir ailenin çocuğuydu. 1988’de Fırat ÜniversitesiTıp Fakültesi’nde öğrenciyken devrimcilerle tanıştı. Birlikteşehit düştüğü Nihat ve Mehmet Ali yoldaşları ile birlikte TÖ-DEF çalışmasını başlattı. Yeri geldi Yeni Çözüm ve Mücadeledergisinde gönüllü muhabirlik yaptı. ‘92 Ocak ayındagerillaya katıldı.Nihat KAYA, Dersim doğumluydu. Yoksul bir Kürt ailesininçocuğuydu. Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeöğrenciyken 1987’de devrimcilerle tanışarak mücadele içindeyer aldı. Bir süre demokratik alanda görev yaptıktan sonra,1992’de gerillaya katıldı.Mehmet Ali ÖZTÜRK, 1965 Dersim Mazgirt’e bağlı CanikKöyü doğumludur. Emekçi bir Kürt ailesinin çocuğuydu.Elazığ Atatürk Lisesi’nde öğrenciyken mücadeleye katıldı.Devrimci kişiliğinin gelişiminde, 1979 yılında şehit düşenakrabası ve Devrimci Sol savaşçısı Zeki Öztürk ile 1984 yılındaİstanbul'da Ölüm Orucu’nda şehit düşen Haydar Başbağ'ınçok önemli etkisi olduğunu söylerdi. 1993 yılı ortasındagerillaya katıldı. Halkın adaleti, öfkesi ve umudu olaraksarıldı silahına.Erkan AKÇALI, 1972 Elazığ doğumlu, Kürt milliyetindenişçi bir ailenin çocuğuydu. 1990’da EHADKAD içinde mücadeleyekatıldı. Gözaltılar ve kısa süreli tutukluluk yaşadı.“Artık savaşa katılmalıyım, mutlaka gitmeliyim” diyordu.1993 yılının Temmuz ayında dağları kucaklamaya giderken,türkülerle, marşlarla, coşkuyla uğurlandı. Yiğitler kervanınakatıldı, savaştı, halkın onuru oldu.Hüsniye AYDIN, 1968 Dersim doğumlu, Kürt milliyetindenişçi bir ailenin kızıydı. Sivas Sağlık Meslek Lisesi’ndeokudu. Devrimcilere küçüklüğünden beri sempatisi vardı.1989-90 yıllarında İstanbul'da çalıştığı dönemde Türk HemşirelerDerneği (THD) İstanbul Şubesi çalışmalarına katıldı.İstanbul’da sağlık emekçilerinin sendikal mücadelesinde yeraldı. Kardeşi Haydar Aydın, 23 Nisan'da Pertek'te şehitdüştükten sonra, 1993 Ağustos ayında gerillaya katıldı.Gülseren BEYAZ, 1972 Dersim doğumlu. Kürt milliyetindenmemur bir ailenin kızıydı. Sivas Sağlık Meslek Lisesi'nden1988 yılında hemşire olarak mezun oldu. Sağlıkemekçilerinin mücadelesinde yer alarak, Sağlık-Sen Elazığşube başkanlığı yaptı. Elazığve Malatya’da faaliyet yürüttü.1993’te gerillaya katıldı. Vandepreminde TAYAD'ın dayanışmaşehidi olan amcamızHasan Beyaz'ın kızıydı.Şenay SONAR, 1974 Dersimdoğumlu. Yoksul bir aileninkızıydı. Devrimcilerle DersimCumhuriyet Lisesi'nde öğrenciykentanıştı ve liseli gençliğinmücadelesi içinde yeraldı. Dağlara gitmeye kararverdiğinde; dilinde, gerilla yaşamınınzorlukları değil, savaşakoşmanın sevinci vardı.Gerillaya 1993 yılının Ağustosayında katıldı.Mikail GÜVEN, 1973 doğumlu.Kürt milliyetinden yoksulbir ailenin çocuğudur. Devrimcihareketle 1991 Temmuz'undatanıştı. Cesur, atakve kararlı kişiliğiyle kısa süredemücadelede öne çıktı.Devrimci Hareketle ‘91 Temmuz’undatanıştı. Mücadelegazetesi muhabirliği yaptı. ‘93Mart’ında artık bir gerillaydı.ŞiirKemal Askeri"Gelirlerse ilk vuran bizolmalıyız"Işığa varmak içinTaşı parçalayarak çıkanSabır motorları gibiyiz.Yan yana, dizi diziBetona veriyoruz akçatenimiziGöğü, göğün ateşiniözümseyerekseyrediyoruz.Ötemizde ekmeğin vetuzun tutsaklığıCıvıltılı ormanlarVe sarmaşıklarınucundaKayalara tırmanarakbüyüyenŞule çiçekleri varAh gülüm ahÖtemizde ne güzelNe güzel dövüşüyorlarKemal AskeriFeridun YücelBATU1969 Muş doğumludur. Aslen AntalyaFinikeli’dir. 1990’da, Uludağ Üniversitesi’nde,gençlik mücadelesi içindeyer aldı. 1994 Eylül’ünde tutuklandı.19-22 Aralık katliamında Ümraniye’dedirenen devrimcilerden biriydi. 2001’deKandıra F Tipi’nden tahliye oldu, ancak kısa süresonra tekrar tutuklandı ve Kırıklar F Tipi’ne konuldu.Aralık 2001’de örgütüyle ilişkisi kesilmiş olmasınarağmen, tecrite karşı ölüm orucuna başlayarak1 Aralık 2002’de şehit düştü.


Anıları MirasımızFeridun Yücel Batu'yu biryoldaşı anlatıyor:Tutsaklık Koşullarında Üretken,Düşman Karşısında Net!“Her 4 Ocak'ta Özgür Tutsaklar bir anma programı yaparlar.Anma programından sonra Ümit Günger, Ali Rıza Demir, İbrahimErler, Muharrem Karademir, Feridun ve katliamdan sağ kurtulandiğer Özgür Tutsaklar mutlaka şehitlikte bir araya gelirler.O günlere dair anılar yeniden paylaşılır, Mecitlerin şehitlerpanosundaki resimlerinin altında onlarla beraber söylenmiş türküleryeniden söylenir.” (Canım Feda, Boran Yayınevi, Ahmetİbili, syf: 31)Ümraniye Hapishanesi’nde bir masanın etrafında toplanan özgürtutsaklar arasındadır Feridun da. Bir anma programı hazırlanacaktır.4 Ocak’ta şehit düşen özgür tutsaklar için yapılacakanma programının hazırlıkları günler öncesinden başlamıştır.4 Ocak 1996’da, Ümraniye Hapishanesi’nde oligarşinin katilleritarafından yapılan katliam saldırısında, direnişimizin kahramanlarıolarak şehitler kervanımıza katılan Abdülmecit Seçkin,Rıza Boybaş, Orhan Özen ve Gültekin Beyhan yoldaşlarımızıanmak için yapılacak törende görev alanların hemen hepsi onlarlaomuz omuza çatışmış, direnmiş tutsaklardı.O direnişte, daha sonraki direnişlerde şehit düşecek olan yoldaşlarımızdanİlginç Özkeskin, Halil Önder, Ali Rıza Demir, CengizÇalıkoparan yoldaşlarımız da, ağır yaralananlar arasındaydılar.Feridun Yücel de, o katliam saldırısından sağ kurtulanlararasındadır. 4 Ocak katliamı ile ilgili herhangi bir sohbet konusuaçıldığında Feridun Yücel, mutlaka şehitlerimizi, onların kahramanlıklarınıanlatırdı (...)Feridun, bir de çayı çok severdi. 24 saat çay olmasını isterdi.Bütün nehirleri çay olarak gören, bunu da espirileri ile anlatanFeridun’un “eksilmez aksesuarı” elindeki çay bardağıdır. Elindeçay bardağı olmadan onu nadiren görürdünüz. Hatta işin teorisinide yapardı. “Çay olmadan ben bir şey yazamam” derdi.Tüm bu özellikleri yanında, direnişlerde “inatçı”dır. Ağzındançıkan sözler konusunda geri adım atmazdı. Hele düşman karşısındabu daha belirgindir.Nitekim, ölüm orucu tartışmalarının başladığı dönemde,ölüm orucu gönüllüsüdür. Ancak daha sonra açıklanan ekipleriçinde yoktur.Ölüm orucu ekipleri içinde yer almadığı için, “sitem” edenlerdenbiridir. Ölüm orucu direnişçisi olmayı hep çok istedi. Hattabunun “kavgası”nı da çok yaptı.Yine düşmanın saldırıları karşısında da her zaman tavrı netolmuştur.“Feridun Batu'yla beraber, askerlerin “muameleleri” yaptıklarıyere götürüldük. Karşımızdaki kontralardan biri “ayakkabılarınızıçıkarın, soyunun” deyince, Feridun “hiçbir şey çıkartmayacağız”cevabını verdi. Ve daha cümlesi bitmeden saldırmaya başladılar.Zaten bunu bekliyorduk. Epey bir süre sürdü bu işkence.Sonra kelepçeleyip ringlere doğru götürdüler...Merdivenlerde oluşturdukları koridorda gelip giden herkesetahta coplarla vuruyorlardı. Bekletme yerinde ise, üzerimizdedeğerli olan ne varsa çalıyorlardı. Tam talancı bunlar. Faşistgardiyanlar da saldırıp vurmaktan geri durmuyorlar. Ama, saldırmayıpçaresiz gözlerle, bu işkenceleri izleyenler de vardı. Bu ortamadoktor kılıklı birileri de tanık oluyor. Gözlerinin önünde yaşananlararağmen, utanmadan “neyin var?” diyebiliyor. İşte böylehayata döndürülüyoruz(!). Hayır, biz hayatın onurunu ya daonurlu hayatımızı savunmaya devam ediyoruz...” (age, syf:378)Feridun Yücel Batu’yu bir Dev-Genç’li olarak her zaman saygıile anıyoruz.Hasan Selim Gönen Mezarı BaşındaAnıldı11 Kasım günü Dev-Genç'liler, Halk Kurtuluş Savaşçısı’ykençatışarak şehit düşen Hasan Selim Gönen'i mezarıbaşında andılar. 6 kişinin katıldığı anma tüm devrimşehitleri ve Hasan Selim Gönen için bir dakikalık saygı duruşuylabaşladı. Dev-Genç'liler Hasan Selim’in mezarınıtemizledikten sonra karanfillerle donattılar. Daha sonra“Bize Ölüm Yok” marşı söylendi. Halkı için şehit düşenlerinhiçbir zaman unutulmayacağı ve onların bizlere mirasbıraktıkları bayrağın hiçbir zaman yere düşürülmeyeceğininsözü verilerek anma bitirildi.Mehmet Başbağ Ölümsüzdür!10-11 Kasım tarihlerinde başlayan “Mehmet BaşbağYozlaşmaya Karşı Futbol Turnuvası” 18-19 Kasım tarihlerindeyarı final ve final maçlarının oynanmasının ardındansona erdi. Finale kalan, The Deep takımı, Hozat Garajıtakımı ve Real Partizan takımı arasında ilk maç içinkura çekildi. Çekilen kura sonucu ilk karşılaşmayı HozatGarajı takımı ile The Deep takımı gerçekleştirdi. Karşılaşmanıngalibi 14-3’lük sonuçla Hozat Garajı takımı oldu.Turnuvanın 3. Takımı olan The Deep takımı oyuncularına3’üncülük ödülü olarak, üzerinde ‘Mehmet BaşbağYozlaşmaya Karşı Futbol Turnuvası/ 2012’ yazan madalyalardağıtıldı. Hozat Garajı takımı ile Real Partizan takımı,19 Kasım tarihinde final maçını oynadı. Turnuvanın1’inci takımı 8-7’lik bir sonuçla Hozat Garajı takımı oldu.Maç sonrası ödül töreni düzenlendi. Yunanistan’dakiHalk Cepheliler’in turnuvayı selamlama mesajı okundu.Turnuvanın ikinci takımı olan Real Partizan takımı oyuncularınamadalyaları takıldı. Ve son olarak turnuvanın galibiolan Hozat Garajı takımı, üzerinde ‘Mehmet BaşbağYozlaşmaya Karşı Futbol Turnuvası / 2012’ yazılı turnuvakupası ile ödüllendirildi. Ödül Töreni’nin ardından “MehmetBaşbağ Yozlaşmaya Karşı Futbol Turnuvası” sona erdi.“Emperyalist Saldırılara Karşı Suriye HalkınınYanındayız”Adana Halk Cephesi, “Emperyalist Saldırılara Karşı SuriyeHalkının Yanındayız” kampanyası çerçevesinde 27 KasımSalı günü Özezen Petrol karşısında eylem yapacak.Eylem duyurusunu yapan Adana Halk Cephesi, “Yapacağımızeyleme sizleri katılmaya çağırıyoruz. Eylemlerekatılalım, Suriye halkına ‘Yanınızdayız’ mesajını tüm kitleselliğimizleverelim” dedi.


Sayı: 340<strong>Yürüyüş</strong>25 Kasım2012Engin Hoş, KatliamcılığınınHesabını Vermeden Öldü!Hiçbir Katili Unutmayacağız,Affetmeyeceğiz!19-22 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishaneye birdenyapılan katliam operasyonunda 28 devrimci tutsak katledilmişti.Bu operasyonda, sadece Bayrampaşa Hapishanesi'nde12 devrimci katledilmiş, 6 kadın diri diri yakılmıştı.Hapishaneler katliamının ardından devrimci tutsaklarınkömürleşmiş bedenleri ailelerimize teslim edilmişti. "Neolduğu belirsiz" bombalar kullanılmıştı bu operasyonda.Bu katliam operasyonunun İstanbul bölümünü EnginHoş yönetmişti. “Hayata Dönüş” adı verilen bu katliamoperasyonu sırasında İstanbul İl Jandarma Bölge Komutanıgörevini yürüten Engin Hoş, katliamın birebir sorumlularındanbirisiydi.Dönemin İstanbul İl Jandarma Bölge Komutanı TuğgeneralEngin geçtiğimiz hafta tedavi gördüğü GATA AskeriHastanesi’nde öldü.Engin Hoş, “Hayata Dönüş” operasyonundaki açık sorumluluğunarağmen, katliamda öldürdüğü ve yaktığı tutuklularınailelerine ve halka hesap vermeden ölüp gitti.Engin Hoş, operasyon sonrasında sürekli halkın adaletindenkorkarak yaşadı.Hoş’un ölümünün ardından TAYAD’lı Aileler yazılı biraçıklama yaptılar. Açıklamada,“O, adalete hesap vermeden öldü. Onu ve diğer katilleriasla unutmayacağız. Onlardan hesap sorulana kadar mücadeleedeceğiz.Evlatlarımızı ve ailelerimizi adaletsiz bırakmayacağız.Halkımız ölen birisinin ardından sorulan ‘merhumu nasılbilirdiniz?’ sorusuna her zaman ‘iyi bilirdik’ diye cevapverir. Ama halkımızın bir de öfkesi vardır. Katillere olan öfkemizvar. Engin Hoş için sorulan bu soruya ‘katil olarakbilirdik ve adalete hesap vermeden öldü’ diyeceğiz” denildi.Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) de, “Hayata DönüşKatliamı’nın Komutanlarından Engin Hoş Hayatını Kaybetti”başlıklı yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Hoş’unHayata Dönüş operasyonunu hapishanenin hemen karşısınakurdurduğu çadırdan sevk ve idare ettiği belirtilerek, “EnginHoş hem Bayrampaşa hem de Ümraniye hapishanelerindekitüm ölümlerden doğrudan sorumludur. Bu hapishanelerdekiölümler Engin Hoş’un talimatlarıyla gerçekleşmiştir. Bayrampaşave Ümraniye hapishanelerindeki operasyonlarlailgili olarak süren yargılamalar kapsamında dosyalara gelen“Tufan, “Atmaca” ve “Bora” isimli katliam planlarının tamamındaEngin Hoş Bayrampaşa ve Ümraniye hapishanelerindekioperasyonların birinci komutanı olarak görülmektedir.”denildi.Tüm bu gerçeklere karşın, “Hayata Dönüş” operasyonlarıylaalakalı yargılamaların hiçbirinde Engin Hoş’unsanık olarak yargılanmadığını belirten ÇHD; açıklamasını“Halk adaletsiz kalamaz. Engin Hoş gibilerinin işlediklerisuçlar bir şekilde karşılığını bulur. ‘Hayata Dönüş’ operasyonuhakkında gerçek adalet eninde sonunda tecelli edecektir”diyerek bitirdi.Halk Cepheliler’iHalkımızın Desteği İleZulmün ZindanlarındanAlacağız!Hatay Halk Cephesi, 8 Mayıs 2012’de “EmperyalistSaldırganlığa Karşı Suriye Halkının Yanındayız” adlıGrup Yorum’un Antakya konseri öncesi ev ve dernekbaskınlarıyla tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılmasıiçin 17 Kasım günü, her Cumartesi gerçekleştirdikleribasın açıklaması ve oturma eylemlerineyenisini eklediler. Ulus Meydanı’nda yapılan oturmaeylemi coşkulu geçti.Yapılan açıklamada Halk Cepheliler, “Bizler AKPzulmüne rağmen arkadaşlarımızı, bedeli ne olursa olsunsahiplenecek, arkadaşlarımızın yanlarında olduğumuzumücadelemizle göstereceğiz” dediler. Gazze konusundaAKP’nin ikiyüzlü davrandığı belirtilerek, “AKP iktidarıİsrail’le ticari ve askeri anlaşmalarla emperyalizminİsrail’den sonra en büyük işbirlikçisidir” dediler.İşkenceci, TecavüzcüSedat Selim Ay, SuçlarınınHesabını Halkın AdaletineVerecektir!Temmuz 2012’de İstanbul Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele Şubesi'nin başına getirilen vehakkında birçok işkence ve tecavüz iddiaları bulunanSedat Selim Ay, kendisi ile ilgili haberler yapan toplam23 gazeteciyi savcılığa şikayet etti.Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, 22Kasım tarihli yazılı açıklamasında, işkence hükümlüsübir kolluk görevlisinin terfi ettirilerek ödüllendirilmesive bu duruma tepki koyan kurumların eylemlerinihaber yapan basın emekçilerinin adli soruşturma süreçleriile karşı karşıya kalmalarının mantık ve hukukilkeleriyle açıklanamayacağını belirtti.Gözaltında tecavüze uğrayan kişilerce teşhis edilmesinekarşın Ay’ı koruyan yargının, bunu haberyapan gazetecilere ceza vermek istediğini belirtenÇHD, “Gazeteciler hakkında savcılık soruşturması budenli kolay başlatılabilirken, asıl yargılanması ve adlisüreçlere mağruz kalması gereken kişi Sedat SelimAy’dır” açıklamasında bulundu.54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!