Yıl: 2012 / Mart - Nisan / Sayı:2 - Türkiye Ormancılar DerneÄi
Yıl: 2012 / Mart - Nisan / Sayı:2 - Türkiye Ormancılar DerneÄi
Yıl: 2012 / Mart - Nisan / Sayı:2 - Türkiye Ormancılar DerneÄi
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
EditördenDoç. Dr. Sezgin ÖZDENDeğerli TOD Üyeleri; bildiğiniz gibi Derneğimiz <strong>Nisan</strong>ayının başında bir Genel Kurul toplantısı gerçekleştirmiş vebu toplantı sonunda yeni bir Yönetim Kurulu oluşmuştur.Yeni Genel Başkanımız Sayın Fevzi KALELİ büyük birkadirşinaslık örneği göstererek; kendilerine rakip grubun adayıolmama rağmen önceki dönemde sürdürdüğüm Editörlükgörevime devam etmemi talep etmişlerdir. II. Başkan SayınHüsrev ÖZKARA ve Basın-Yayın ve İletişimden sorumluYönetim Kurulu üyesi Sayın Nihat ÖZ ile yaptığımızdeğerlendirmeler sonucunda ilkelerde anlaşmaya varılmışve güçlendirilmiş yeni bir Yayın Kurulu oluşturulmuştur.Dört yıldır birlikte çalıştığımız Dr. Murat ALAN ve YayınKurulu üyelerinden Dr. M. Ali BAŞARAN ve Sayın SerkanAYKUT’a dergimize verdikleri önemli destekler içinşükranlarımı sunuyorum. Yeni Yayın Kurulunda tekrar görevalan Prof. Dr. İsmet DAŞDEMİR, Doç. Dr. Oktay YILDIZve Yrd. Doç. Dr. Cihan ERDÖNMEZ’e de süregelendestekleri ve gelecekteki önemli katkıları için teşekkürlerimisunuyorum. Aramıza yeni katılan Yayın Kurulu üyelerimiz;Yrd. Doç. Dr. Nimet VELİOĞLU, Dr. Metin KARADAĞ,Dr. Ufuk COŞGUN, Sayın Hüseyin AYTAÇ, Sayın ErdalÖZÜDOĞRU, Sayın İlhan TAŞ, Sayın Hülya KILIÇ veSayın Yasemen BİLGİLİ’ye aramıza hoş geldiniz diyor,yeni görevlerinde başarılar diliyorum. Destekleri ve katkılarıOrman ve Av’ın daha ileriye gitmesinde önemli bir paya sahipolacaktır.Siz Saygıdeğer üyelerimizde bu dönemde de Dergimizeverdiğiniz desteği sürdürmenizi bekliyoruz. Bulunduğunuzbölgeden meslek ve meslektaşlarımıza ilişkin haber, yazı vemakale gibi katkılar göndermenizi arzuluyoruz.Bu sayıda Sayın Ahmet DEMİRTAŞ tarafından hazırlanan,Gazi Yerleşkesinde yaşananları daha iyi anlayabileceğimizönemli bir yazı var. Ayrıca Sayın Yücel ÇAĞLAR 2BYasası olarak bilinen “Orman Köylülerinin KalkınmalarınınDesteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları DışınaÇıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait TarımArazilerinin Satışı Hakkında Kanun”a ilişkin kaygılarını vegörüşlerini paylaşıyor bu sayıda bizlerle. Bunların yanında yineoldubittiye getirilerek gündeme getirilen “Korunan AlanlardaYapılacak Planlara Dair Yönetmelik” ile ilgili eleştireldeğerlendirmeyi Prof. Dr. Yalçın KUVAN kaleme aldı.Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>İçindekilerEditörden 1Başyazı 2Genel Kuruldan Haberler 3Karahasan Köyü Ağaç Dikme Etkinliği 6TOD Stratejik Plan Toplantısı 6AOÇ ile Gazi Yerleşkesi’nin KesişenYazgısı-Ahmet DEMİRTAŞ 7Bir Anayasaya Aykırılık Daha Yasalaştıve AKP de Muradına Erdi!Yücel ÇAĞLAR 15Korunan Alan Planlama Süreci ve“Korunan Alanlarda Yapılacak PlanlaraDair Yönetmelik” ile İlgili EleştirelBir DeğerlendirmeProf. Dr. Yalçın KUVAN 19Su Üretimi ve Kalitesi AçısındanOrman ve Meraların ÖnemiAlper BABALIK, Nilüfer YAZICI 26Orman Hukukunda Geven BitkisiAlettin KENDİR 29Doğa ve KültürYrd. Doç. Dr. Cihan Erdönmez 31Küre Dağları Milli Parkı Türkiye’nin İlkPAN Parkı Oldu!-Yıldıray LİSE 35Bize Özgü Bir Ağaç AndızHazin Cemal GÜLTEKİN 40Kızıl Sırtlı ÖrümcekuşuYrd. Doç. Dr. N. Kaan ÖZKAZANÇ 44Duyurular 48Yitirdiklerimiz 49Sürekli yazarlarımızdan Yrd. Doç.Dr. Cihan ERDÖNMEZ,H. Cemal GÜLTEKİN ve Yrd. Doç. Dr. N. KaanÖZKAZANÇ ilgi çekici yazılarıyla dergimizde yerlerinialdılar. Dergiye destek veren herkese şükranlarımı sunuyor,yeni dönemin Derneğimizi daha ileriye götürmesinidiliyorum.Fotoğraf: Hasan UYSAL1
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>4bulunan arazilerin 2/B değişikliği ile orman dışınaçıkarılacağını ve orman kaynakları yönetiminingiderek başka meslek gruplarının görev ve yetkialanına devredilmekte olduğunu belirtti.Konuk konuşmalarının ardından TOD YönetimKurulu Başkanı Mustafa YUMURTACItarafından 53. Dönem Çalışma Raporu,Denetleme Kurulu adına İsmail İKİLERtarafından; Denetim Kurulu Raporu, Genelsayman Kemal KAYA tarafından Bilançookunarak genel kurulun bilgisine sunuldu.Bilanço, çalışma ve denetim raporları hakkındasöz alan konuşmacılar özetle;Melih OLCAY, derneğin profesyonellerceyönetilmesi, kültürel faaliyetlerin yetersiz olduğu,web sitesinin daha kapsamlı olması gerektiğini,Fethi KARADUMAN, mesleki sorunlarkonusunda daha etkin olunması, iletişimaraçlarının daha etkin kullanılması gerektiğini,Mehmet GÖÇEBE, yer altı ve yerüstükaynaklarının özelleştirildiği, bu konunun üzerinegidilmesi gerektiği, web sayfasının magazindenarındırılarak daha etkin kullanılması gerektiğini,İyigün PULAT, 2/B konusu ve genç ormancılarınproblemlerine yardımcı olunması gerektiğini,Nafi ALTINÖZ, mesleki sorunların olduğu,yönetimin hata yaptığını yönetim kurulunun 7üyeli olması gerektiğini, Dernek binasının projeyeuygun olmayan bölümlerinin olduğunu,Süleyman METİN, 53.dönem yönetiminin yargıkararıyla yok hükmünde olduğu, ticari işletmeningenel kurula hesap vermesi gerektiğini,Hüseyin MERT, genel toplantılarının bir gün ilesınırlandırılmasının yanlış olduğu, bilançodakigider bölümünün daha ayrıntılı ve açık olmasıgerektiğini,Fevzi YILMAZ, akil adamlar kurulu oluşturularakmesleki konularda çözüm üretilmesi, STK’larcadüzenlenen aktivitelere katılımın daha yoğunolması gerektiğini,Ünal YILMAZ, Derneğin avukatı olduğunu,söz alan konuşmacıların yasal süreçle ilgilieleştirilerinin doğru olmadığını, bu konuda eksikbilgilenme olduğunu,Salih USTA, Yargıtay kararına değinerek derhalolağanüstü genel kurula gidilmesi gerektiğini,yönetimin ormancılık ve ormanlarımızla ilgiliçalışma yapmadığını,Aydın GERİŞ, Derneğin kiraya verdiğilokanta işletmecisinin yanında hiçbir yakınınınçalışmadığını, şahsıyla ilgili ithamların doğruolmadığını, belirtmişlerdir.Üyelerin konuşmalarından sonra söz alan yönetimkurulu başkanı Mustafa YUMURTACI veDenetleme Kurulu adına İsmail İKİLER yapılaneleştirileri cevaplamışlardır.Bu konuşmalardan sonra yapılan oylamadabilanço, yönetim ve denetim kurulları aklanmıştır.Daha sonra gündeme alınan önergeler vegündemdeki diğer konular görüşülmüştür.Derneğe üyelik başvurularının şubelerce GenelMerkeze gönderilmesi ve üyelik kararının genelmerkezce sonuçlandırılması yönündeki tüzüğün6-a/5 ve 6-a/6 maddelerinin değiştirilmesi oybirliğiyle,Marmara şubesine taşınmaz mal alınması ve bütçeayrılması oy birliğiyle,Antalya şubesinin kurulması oy birliğiyle,Antalya Serik İlçesi, Belek/İleribaşı mevkiindekitesisin daimi üst hakkı payının devri talebininreddedilmesi oy birliğiyle,<strong>2012</strong>-2013-2014 yılları tahmini bütçesi oybirliğiyle,
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Tüzüğün 16/7, 16/11, 16/12, 16/14, 20/9 ‘dasayılan Genel Kurul tarafından Yönetim Kurulunaverilmesi gereken yetkiler ve görevler oylanarakkabul edilmiştir.Tüzük gereğince çıkarılması gerekenyönetmeliklerin hazırlanarak yürürlüğe konulmasıyetkisinin yönetim kuruluna verilmesi oylanarakkabul edilmiştir.Ayrıca,Genç ve işsiz meslektaşlarımız için mesleki veteknik konularda kurs ve seminerler düzenlenmesi,OGM Gazi Yerleşkesinin elden çıkarılmasıkonusundaki yetkililer hakkında gerekli girişimlerinyapılması, Gazi Yerleşkesinin devri konusundaeski ve yeni genel müdürlerin kınanması,Ormancılık tarihi ve ormancılık politikaları okuluetkinliği düzenlenmesi,Rixos Otelden daha önce yararlananların ve gelecekdönemde yararlanacak olanların puan durumu ve10 gün önce web sayfasında ilan edilmesi,Orman köylülerinin kalkınmalarınındesteklenmesi ve hazine adına orman sınırlarıdışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ilehazine arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısıiçin katkı sağlayan siyasal partilerin kınanması,Hususları oy çokluğuyla kabul edildi.Dilek ve temennilerin alınmasından sonra yenidönem yönetim, denetim ve onur kurullarınınseçimine geçilmiştir. Divan başkanlığına verilendilekçelerde yer alan adaylar arasında yapılanoylama ve sayım sonunda yeni yönetim, denetlemeve onur kurulları aşağıdaki şekilde oluşmuştur.Yönetim Kurulu Asil Üyelikleri Aldığı OyFevzi KALELİ 479Ozan A.ÇEKİÇ 466Nihat ÖZ 430Hüseyin Çetin 426A. Hüsrev ÖZKARA 422Metin AVŞAROĞLU 419Kemal KAYA 399Sıtkı ERAYDIN 390Dursun KEPENEK 371Denetleme Kur. Asil ÜyelikleriAldığı OyYüksel ERDOĞAN 423M. Özgen DEMİREL 401Erol MUDANYALI 388Onur Kurulu Asil ÜyelikleriAldığı OyM. Yaşar İNAN 414M. Atilla BOSTANCI 395Ayhan ŞATIROĞLU 380Korkut TOKER 378Abdülkadir ÖZDEMİR 376Yönetim Kurulu Yedek Üyelikleri Aldığı OyH.Rahmi TEKİN 395Hülya KILIÇ 388M. Sedat AY 388Hakan KÖRBALTA 385Bülent TÜRELİ 370Ender GENÇ 359Sabri OYMAK 353Hasan Basri ÇAPANOĞLU 350Kemalettin GELDİ 347Denetleme Kur.Yedek Üyelikleri Aldığı OySalih YILMAZ 389H. Adnan YURTCAN 372Mustafa ÖZER 367Onur Kurulu Yedek Üyelikleri Aldığı OyYılmaz BİLENSOY 370Vural AKTAŞ 365Ömer KESKİN 361Yaşar YEŞİLTEPE 334Rasih KUBAOĞLU 3295
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Karahasan KöyüAğaç Dikme Etkinliği25 <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong> Çarşamba günü İklimdeğişikliğinin canlılar üzerindeki olumsuzetkisine dikkat çekmek ve ormanlarınbu yöndeki olumlu etkisinden hareketle,yeşile hasret Ankara’nın Bala ilçesine bağlıKarahasan köyünde gerçekleştirilen ağaçdikimi törenine Selvi KILIÇDAROĞLU,Çankaya Belediye Başkanı BülentTANIK, CHP milletvekili Birgül AymanGÜLER veTOD YönetimKkurulu BaşkanıFevzi KALELİ, A. Hüsrev ÖZKARA,Ozan ÇEKİÇ, Dursun KEPENEK ileüyelerimizden Rahmi TEKİN katılmışlardır.TOD Stratejik PlanToplantısıTürkiye Ormancılar Derneği’nin 54.Dönem içinde yapacağı çalışmaların,planlanması, gerçekleştirilmesi vesonuçlarının değerlendirilmesinde yolgösterecek bir stratejinin geliştirilmesineyönelik derneğimiz yönetim kuruluncayapılması düşünülen toplantıların birincisi5-6 Mayıs <strong>2012</strong> tarihlerinde TOD ToplantıSalonunda yapılmıştır.6Toplantıda, Dernek Tüzüğünde belirlenmişolan vizyon, misyon ve temel ilkelerdoğrultusunda önümüzdeki dönem sonunakadar gerçekleştirilmesi gereken başlıcaamaçların ve bu amaçlara ulaşmak içinsomut hedeflerin (stratejik hedefler) ve buamaçla izlenecek yolların (stratejik) nelerolabileceği tartışılmıştır. Toplantı sonundaelde edilen bilgiler Derneğimiz şubeleri vetemsilciliklerinin de görüşlerini almak üzeregönderilecektir.
AOÇ ile Gazi Yerleşkesi’ninKesişen YazgısıOrman Orman ve Av / ve Temmuz Av / <strong>Mart</strong> - Ağustos - <strong>Nisan</strong> 2011 <strong>2012</strong>Ahmet DEMİRTAŞOrman Mühendisi, KırsalÇevre ve Ormancılık SorunlarıAraştırma Derneği BaşkanıÖZETKuruluş çalışmaları 1950’li yıllarda başlamışolan Gazi Yerleşkesi, 2007 yılından bu yanagizli ve açık olarak yürütülen bir süreçleelden çıkarılmak istenmektedir. Tepkilerdençekindiklerinden olsa gerek, ilk yıllarda yetkililerkonuya ilişkin soruları açıkça yanıtlamadı.Öte yandan OGM yetkilileri birim amirlerinitoplayıp ”yıl sonunda binaları boşaltacağız, onagöre hazırlığınızı yapın” emrini vermişlerdir.2011 yılında konuya ilişkin söylenti resmendoğrulandı. Günümüzde ise bazı birimlertaşınma aşamasında bulunuyor. 460 dekarbüyüklüğündeki yerleşke, “Koruma Amaçlı Plan”yapılması gerekçesi ile elden çıkarılıyor. Buyetmezmiş gibi Yerleşkenin bitişiğinde bulunan70 dekar büyüklüğündeki AOÇ alanı da eldençıkarılıyor. İki alan için, önce “Koruma Amaçlıİmar Planı” yapılması gündeme getirilmiş,sonra I. Derece Doğal ve Tarihi Sit olankoruma statüleri III. Derece Doğal Sit olarakdeğiştirilmiştir. Gazi Yerleşkesi ve AOÇ alanıolan toplam 530 dekar büyüklüğündeki yerdeyapılaşmanın olanakları hazırlanmıştır.AOÇ’nin KuruluşuAtatürk Orman Çiftliği (AOÇ) 5 Mayıs 1925 tarihinde kurulmuştur. Bu tarihten 1930 yılına değin yeniaraziler satın alınarak çiftlik genişletilmiştir. Yeni satın alınan yerlerin her biri o dönemde başlı başına çiftlikolarak bilinen yerlerdir. Bunlar “ Orman, Balgat, Yağmur Baba, Macun, Güvercinlik, Ahimesut namlarıylaaltı çiftliğin birleşmesiyle meydana gelen 80.000 dönüm araziden ibarettir” ( Öztoprak, 2006) M. KemalAtatürk’ün satın alarak kurduğu bu çiftlik ilk yıllarda Gazi Çiftliği olarak anılmıştır. Başlangıçta örnektarım çalışmaları yapmak ve üretilen ürünleri Başkent Ankara’nın tüketimine sunmak amaçlanmıştır. Genişarazinin tümü tarıma elverişli değildi. Bataklık ve verimsiz olan alanlar ise özel çalışmaları ve iyileştirmeyigerektirmekteydi. Bu nitelikteki arazinin genişliği nedeniyle olsa gerek, o dönemdeki kimi uzmanlarbu arazilerin tarıma elverişli olmadığını söylemişlerdir. Savaştan yeni çıkmış yıkık, dökük, yoksunlukiçindeki Anadolu’da kurulmuş Cumhuriyet; yaraları sarmak, olanakları artırmak, toprağı iyileştirmek vb.7
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>8istemektedir. AOÇ bunun simgesel ve küçük birörneğidir. Çiftlik içinden akan Ankara Çayı’nınkıyısında söğüt ve iğde ağaçları vardır. Çiftlikte;meyve bahçesi oluşturmak, hayvancılık yapmak,ağaçlandırma yapmak, tarım ürünleri için çeşitlitesisler yapmak gibi hedefler belirlenmiştir.Çiftlik topraklarının iyileştirilerek tarım yapılmasıkonusunda uzmanların yoğun bir çalışmayürüttüğü bilinmektedir. Ziraat mühendisiadayı olarak nitelendirilebilecek olan ziraatfakültesi öğrencileri için çiftlikte staj yapmazorunluluğu getirilmiş olması da, bu bağlamdadeğerlendirilebilecek bir karardır. Öte yandan,çiftlikte ağaçlandırma yapılarak Ankara halkınınbu yeşillikler içinde gününü geçirmesini,dinlenmesini sağlamak amaçlanmıştır. Başkentolarak seçilen Ankara’da ilk yıllarda yoğun biryapılaşma yaşanmaktadır. Bu yapılaşma çalışmaları“ Harabedilmiş ve bakımsız kalmış çevredeyapılaşmanın yoğunluk kazanması sonucunda,rüzgarlı günlerde Ankara toz duman içindekalmaktadır. O zamanlar, Ankara’nın ağaçsızlığınıyadırgayanlar az değildir. Rüzgarlı günlerde tozlarınbulut halinde geldiğini herkes görüyor ve üzerindehissediyordu. (Afet İnan, 1953) çarpıcı bir biçimdeaktarılmıştır.TOD ve AOÇ1924 yılında kurulmuş olan Türkiye OrmancılarDerneği’nin (TOD) süreli yayını olan “Orman veAv Dergisi” 1928 yılından bu yana çıkarılmaktadır.Derginin birçok sayısında Ankara’nın ve AOÇ’ninağaçlandırılmasına ilişkin yazılar çıkmıştır.Bunlardan birisi olan ve 1929 tarihinde yayınlanan(Yıl: 2, Sayı: 19) Orman ve Av Dergisi’ndeA. Mithat imzalı “Ankara’da teşcir faaliyeti veormanlaştırma siyaseti” başlıklı yazı, o döneminçalışmalarını anlatması yanında günümüze de ışıktutmaktadır. Belirtilen dönemde kullanılan diliyeni kuşağın zor anlayacağını düşünerek, yazınınkısa özetini yapmakta yarar görüyorum:· Ankara’da ağaçlandırma çalışmaları 1924–25yıllarında başlamıştır· Kurumların ve çevrenin ağaçlandırılmasıiçin önceleri dışarıdan (Ankara dışından)fidan getirilmesi benimsenmiş, bu iş için özelfidan yetiştirilmemiştir. Başlangıçta İzmitfidanlığından fidan getirilmiştir.· Getirilen fidanlardan gıladiçya, akasya (yalancıakasya) ,akçaağaç ve mazıda başarı sağlanmıştır.Dikilmiş olan dişbudak, karaağaç, çınar, göknarve çam türlerinden tam başarı sağlanamamıştır.Başarısızlığın nedeni ise gölge olmaması diyeaçıklanmıştır· Ankara’nın toprak ve hava iklim koşulları uygunolmadığı için açığa dikilen fidanların başarışansının az olduğu belirtilmiştir.- Ortalama olarak yılda 50.000- 100.000 fidandikildiği,- Aynı tarihte Gazi ağaçlandırma alanında150.000 fidanın büyümeye başladığı,- Şaşırtma (repikaj) yapılmış fidanlarda %90başarı sağlandığı- Ankara dışından getirilen fidanlar iyi gelişmegöstermez iken Ankara fidanlığında üretilenfidanların daha iyi geliştiği,- 1 hektarlık bir yerde bile çok farklı toprakyapılarının olduğu,- AOÇ bütünlüğü içinde yer alan Ahimesut(Etimesgut), Balkat (Balgat) gibi çiftliktopraklarında ayrı ayrı toprak analizlerininyapıldığısaptamalarına yer verilmiştirAOÇ arazisi içinde (Bugünkü Gazi ÜniversitesiHastanesi’nin bulunduğu yer) başlangıçta 2hektar olarak kurulan, daha sonra 5 hektaraçıkarılan fidanlığın 1929 yılında 1 hektar dahagenişletilmesi kararlaştırılmıştır. Bu fidanlıktaüretilen fidanlar Ankara’nın ağaçlandırmasınıkarşıladığı gibi Kayseri, Afyon gibi illere degönderilmiştir.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>AOÇ Yağmalanmaya BaşlıyorBaşlangıçta “Gazi Çiftliği” olarak anılan buyer daha sonraları “Orman Çiftliği” olarakadlandırılmıştır. Orman Çiftliği olarakdeğiştirilmesinin nedeni şöyle açıklanmaktadır:“Atatürk bu çorak ağaçsız yerleri eski kayıtlardaki“Orman” ismini değiştirmeden bırakmıştır. Derekenarındaki söğütlerden ve birkaç iğde ağacındanbaşka yeşilliği olmayan bu yeri ismine uygun birorman haline getirmek lazımdı. Bu husustakigayretleri, bütün Ankaralılar ve ankara’yı ziyaretedenler, safha safha bilirler. Atatürk çiflik dediği buyerden sadece tarlalarından istifade etmeyi hedefedinmemiş, aynı zamanda Ankara’yı ağaçlandırmaişine buradan başlamıştır.” (Afet İnan, 1953). 1938yılından sonra ise Atatürk Orman Çiftliği adınıalmıştır.AOÇ’nin Ankara’nın dışında, Tarsus ve Yalovagibi yerlerde de arazileri bulunmaktadır. AOÇarazileri 1937 yılında hazineye devredilmiştir.1950 yılında çıkarılan 5659 Sayılı Kanun ileyönetilmeye başlanmıştır. AOÇ’nin toplamalanına ilişkin olarak 80.000, 102.000, 120.000dekar olduğu rakamları bulunmaktadır.Prof. Dr. Yüksel ÖZTAN’a göre;AOÇ başlangıçta 102.000 dekardır.1938-1948 yılları arasında 5.250 dekar1950-1960 yılları arasında 11.153 dekar1960- 1976 yılları arasında 1.145 dekar1981-1993 yılları arasında 50.561 dekarTOPLAM OLARAKbölgelerinde(Mersin, Yalova gibi) kurduğu 6 adetçiftliği de 1937 yılında hazineye bağışlamıştır.Bunların 6 tanesi 1949 yılında kapatılmıştı” (Sev,2002)Başka bir çalışmada ise “ Öte yandan 1939–1983arasında AOÇ’nin mülkiyetinde bulunurken çıkarılanyasa ve yargı kararlarıyla elden çıkarılan arazimiktarı Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kuruluraporuna göre 21.983.218m 2 yani yaklaşık 22.000dönümdür (Öztoprak, 2006).Devlet Denetleme Kurulu’nun çalışmalarına görede 1945–1999 yılları arasında 18.767 dekar alanAOÇ arazisi elden çıkarılmıştır.“Atatürk’ün 1937 yılında bağışladığı yedi çiftliktenaltısı 1949 yılında kapatılmıştır. Günümüzdevarlığını sürdürebilen Atatürk Orman Çiftliği’ninise; stratejik hedefleri belirlenmediği için kuruluşamacına olduğu kadar, kent açık alanı ilkelerinede aykırı olarak yönetildiği anlaşılmaktadır.” (Sev,2002)AOÇ 1937 yılında hazineye bağışlandıktan sonraeksiksiz bir plana sahip olamamış, belirlenenamaçlara uygun yönetilememiş ve çok yönlüsaldırılardan korunamamıştır. Bu durumunbir örneği de “ Atatürk’ün Çiftlik Müdürlüğüarşivinde korunmasını emrettiği tapu senetleri1996 yılında Kültür Bakanlığı’nın bir yetkilisincerastlantı sonucu İstanbul’da sahaflarda bulunmuşve Devlet arşivlerine kazandırılmıştır. (Sev,2002) Varlıkları iyi korunmayan çiftliğin satılanarazilerine ilişkin bilgilerde tartışmalıdır. “Çiftlikmüdürlüğü kayıtlarında yaklaşık 19 bin dönüm1938- 1993 yılları arasında 68.109 dekar arazielden çıkarılmıştır. 1“Orman Çiftliği’nin temeli Atatürk’ün 1925 yılındaAbdi Paşanın eşi Faika Hanımdan satın aldığı20.000 dönüm toprak üzerinde atılmıştır. Dahasonraki yıllarda satın alınan çiftliklerden (Orman,Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar,Etimesut, Çakırlar) oluşan araziyi tek bir çiftlikaltında toplamış ve daha önce belirtildiği üzereorman çiftliği adı verilmiştir. Ayrıca yurdun değişik1- Dünü Bugünü ve Geleceği İle Atatürk OrmanÇiftliği. Ziraat Mühendisleri Odası yayını 19939
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>“ağaç parkı” olarak adlandırılması yanlış olmaz. 60yıla varan bir sürede bilimin, emeğin ve özverininmeydana getirdiği, insanı hayran bırakan bir ortamoluşmuştur. Yerleşkede 2005 yılında tescil edilmişüç adet anıt ağaç bulunmaktadır. Yerleşke içindeyönetim binalarında işçi ve memur olarak çalışanbinlerce kişi bulunmaktadır.Gazi Yerleşkesi’nde Oyun BaşlıyorOrman Genel Müdürlüğü(OGM) GaziYerleşkesiGazi Yerleşkesi: Uzun yıllar Yükseliş Koleji olarakkullanılmış, günümüzde ise TOBB Ekonomive Teknoloji Üniversitesi olan yer ile Beştepearasında uzanan bulvarın kuzeyinde kalan veAOÇ sınırında sonlanan 460.000 m 2 (günümüzde460.000 m 2 dir) büyüklüğünde olan alandır. Alanındoğusunu Alpaslan Türkeş Bulvarı, batı sınırını iseSöğütözü Caddesi oluşturur. OGM burayı 1950’liyılların başında satın almıştır. Satın alındığıdönemin koşulları dikkate alındığında, kente uzak,yüksek bir yerdir ve ulaşımı zordur. Alanda ilkönce Ormancılık Araştırma Müdürlüğü binasıyapılır. Sonraki yıllarda ise öteki yönetim binalarıyapılır, sonuncusu ise 11. no’lu binadır. Ayrıcalojmanlar, spor salonu, cami, market, OrmancılıkMüzesi, banka şubesi bulunmaktadır. GaziYerleşkesi AOÇ alanı içinde kaldığından l. DereceDoğal ve Tarihi Sit olarak tescil edilmiştir.Kurulmaya başlandığı yıldan başlayarakyapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucundaalanda belirgin bir yeşil doku oluşmuştur.Bu dokunun kimi yerlerde belirli bir boy vekapalılığa ulaştığı ve ormanlaşma niteliğineyaklaştığı gözlenmektedir. Binaların dışındakalan alanın tümü 1950’den sonraki yıllardaağaçlandırıldığından, farklı yaşlarda ağaç veağaççık topluluğu görünümündedir. Ankara’nıntoprak ve iklim koşullarına uyum sağlayabilentürler yönünden varsıl çeşitlilik söz konusudur. İçAnadolu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’nünyaptığı çalışmada, alanda 135 tür odunsu bitkininbulunduğu saptanmıştır. Bu azımsanamayacakbir sayıdır. Bu niteliği ile “botanik bahçesi” veya2007 yılından sonra yerleşkenin verildiği/verileceği yönünde söylentiler dolaşmayabaşlamıştır. Söylentilerin doğru olup olmadığınıöğrenmek amacıyla yetkililere sorulduğunda,haberlerinin olmadığı yanıtı alınmıştır. Söylentiler;Başbakanlığa, özel üniversiteye, özel bir sağlıkkuruluşuna ve TOKİ’ye verileceği biçimindeolmuştur. Ama sonuç olarak bu söylentilerkurum çalışanlarını ve emekli meslektaşlarımızıtedirgin etmiştir. Ormancılık meslek örgütleribu söylentiler üzerine bildiriler yayınlamışlardır.Ardından, dönemin Çevre ve Orman BakanıVeysel EROĞLU’nu ziyaret edip, durumungerçek olup olmadığını sorduklarında; “Haberimyok, beni tehdit mi ediyorsunuz, versek bile sizisokağa atacak değiliz ya” yanıtını vermiştir.<strong>Mart</strong> 2011’de OGM, yerleşkeye ilişkin olarakKoruma Amaçlı İmar Planı yapmak üzereBelediyelere, TMMOB ve bazı odalara toplantıçağrısı yapmıştır. Toplantıda çağrının hukukauygun olmadığı ortaya konmuş ve itiraz edilmiştir.Kültür ve Turizm Bakanlığı itirazı yerindebularak yapılan toplantıyı yok saymış ve göreviYenimahalle Belediyesine vermiştir. Daha sonraise bu görevi Ankara Büyükşehir Belediyesinevermiştir. <strong>Nisan</strong> 2011’de Büyükşehir Belediyesindeyapılan toplantıda da çağrının yönetmeliğe uygunyapılmadığı, ilgili tarafların çağrılmadığı, bunedenle hukuka uygun olmadığı belirtilmiş veitiraz edilmiştir. Ayrıca katılımcılar tutanak tutmuşolmalarına karşın dikkate alınmamış, deyimyerindeyse bildiklerini okumuşlardır. KorumaAmaçlı İmar Planı yapmayı üstlenen şirketintemsilcisi ve plan sorumlusu Trabzon Kültür veTabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanıdır.Bu durumun etik dışı olduğu vurgulanmış amapişkinlikle karşılanmıştır. <strong>Nisan</strong> ortasında yapılanikinci toplantı sonrasında plan çıkmıştır. Planıniptal edilmesi istemiyle yargıya başvurulmuştur.11
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>12Orman Genel Müdürlüğü 4.8.2011 tarihli yazıile Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını KorumaBölge Kurulu’na başvuruda bulunmuş, alanın sitilanından sonra bitkilendirildiği bu nedenle deIII. Derece Doğal Sit olarak değiştirilmesiniistemiştir. Kurul 10.8.2011 tarihinde Gaziyerleşkesinin III. Derece Doğal Sit olarak tesciledilmesi kararını almıştır. 23.8.2011 tarihindeOrman Genel Müdürü ile görüşüp çalışanların vemeslektaşların tepkileri iletilmiş, sorumluluğunağır olduğunu belirtip istifa etmesi önerilmiştir.13.9.2011 Gazi Yerleşkesi’ni elden çıkaran eskive şimdiki Orman Genel Müdürlerinin, üyeliktenatılması için TMMOB Orman MühendisleriOdası’na yazılı başvuruda bulunulmuştur. GaziYerleşkesine Sahip Çıkalım Platformu olarakbir bildiri, basın açıklaması ve yürüyüş yapılarakBakanlığa siyah çelenk bırakılmıştır.<strong>Nisan</strong> ayında Koruma Amaçlı Planı onaylamış,Ağustos ayında ise Gazi Yerleşkesini I. DerecedenIII. Dereceye dönüştüren Kurul, 20.12.2011tarihinde yeniden toplantı çağrısında bulunmuştur.460 dekarlık Gazi Yerleşkesi yetmemiş, ek olarakyerleşkenin kuzeyindeki AOÇ’den de 70 dekaryerin alınmasına karar verilmiştir. Buna göre460+70 = 530 dekar alan için yeniden KorumaAmaçlı İmar Planı yapılmıştır.Haziran 2011’de yapılan plan geçersiz kılınmıştır.Bu uygulama ile harcanan onca emek ve para çöpeatılmıştır. Plan gerekçesi olarak hazırlanan raporise içler acısıdır. Hiç ilgisi olmayan konulara veyerlere ilişkin bilgilerin yer aldığı, “usul yerinegelsin yeter” anlayışıyla hazırlanmış bir rapordur.AOÇ’ye ilişkin olarak Üniversitelerde 50 den çokyüksek lisans, 30 doktora tezi ile 20 kadar bildirive kitaptan hiç söz edilmemiş, buna karşın kaynağıbelli olmayan bilgiler rapora geçirilmiştir. Öyleki hiç ilgisi yokken raporda Sakarya İli’ne ilişkinbilgilere bile yer verilmiştir. Bu ciddiyetsizliğene denir? 70 dekarı I. Derece Doğal ve TarihiSit olan AOÇ alanı ile 460 dekarı III. DereceDoğal Sit olan Gazi Yerleşkesi alanı olmaküzere toplam 530 dekar alan kapsayan KorumaAmaçlı İmar Planı ne kadar sağlıklı olabilir?Plan hazırlandıktan sonra 70 dekar AOÇ alanıAnkara-l Tabiat Varlıklarını Koruma BölgeKomisyonu tarafından alınan 2.2. <strong>2012</strong> gün ve15 Sayılı Karar ile “3. Derece Doğal Sit Alanı”statüsüne dönüştürülmüştür. Adı geçen alankonusunda Ankara Kültür Varlıklarını KorumaBölge Kurulu da “l. Derece Doğal Sit özellikleritaşımadığı ve tarihi açısından bir özellik ve niteliktaşımadığına ilişkin 3.2.<strong>2012</strong> gün ve 468 SayılıKararı almıştır. 1998 yılında “l. Derece Doğalve Tarihi Sit” kararı alan Kurul şimdi “tarihiaçısından bir özellik ve nitelik taşımadığına” kararverebilmiştir.Süreçten anlaşılacağı üzere; önü arkasıdüşünülmeden, varlıkların nitelikleri ve önemibilinmeden günübirlik kararlarla “ben yaptımoldu” “ anlayışı ile uzun yılların emeği, meslekibirikimi olan varlıklarımız parça parça eldençıkarılmaktadır. Ormancılık tarihi açısındansimgeleşmiş, yüz akı olarak tanınan bir yer yokedilerek başka yapıların gündeme getirilmesi; tarihbilmezliktir, savurganlıktır, emeğe saygısızlıktır.Başkent Ankara’nın simgesi olmuş, halkınnefes almasını sağlayan AOÇ parça parçaedilip küçültülmekte ve işlevsizleştirilmektedir.5659 Sayılı Kanuna göre 70 dekarlık AOÇalanının Başbakanlığa verilebilmesi için yasaçıkarılması gerekmektedir. Bu gerek bile yerinegetirilmemektedir. 1937 yılında Hazineyebağışlanan yerin amaç dışı kullanım sayılanyapılaşmaya açılması bağışlayanın anısınasaygısızlık değil midir?Neden AOÇ ve Gazi Yerleşkesi?Başbakanlık için yeni bir bina yapılmasıgerekebilir. Bu normal bir durumdur. Bugereksinmenin karşılanması Ankara için hiç de zordeğildir. Amaca uygun yerler vardır. Ama nedensebu işler konu edildiğinde başka bir kuruluşunyeri akla getirilir. Bir şey yapayım derken başka
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>14küçük bir alana sıkışarak tarihini ve belleğinisilmiş olacak, 60 yıllık emeği yok ederek herşeye yeniden başlayacaktır. 19.6.1997 tarihindeAOÇ’nin Güvercinlik Mevkisinden aldığı830.000m 2 büyüklüğündeki 2 alan fidanlık olarakkullanılmaktadır. Sıra bu fidanlığa da gelecek midiye insan korkuya kapılmaktadır. 1937 yılındaçıkarılan 3116 Sayılı Kanun kapsamında Türkiye’dekurulmuş olan ilk orman işletmesi olan KarabükOrman İşletme Müdürlüğü yerleşkesi de bu iktidardöneminde TOKİ’ye verilmiştir. Ayrıca çok sayıdabölge müdürlüğü yerleşkesi de elden çıkarılmıştır.OGM neredeyse kendi görevini unutupTOKİ’ye arsa sağlama işine soyunmuştur.AKP iktidarı döneminde çıkarılan yasalar veyürürlüğe konan yönetmelikler; ormanlarıormancılık dışı kullanıma açmayı kolaylaştırandüzenlemelerdir. Maden, Turizmi Teşvik,Yenilenebilir Enerji yasaları bunlardan bazılarıdır.SONUÇ OLARAKYerli ve yabancı sermaye her türden kamuvarlıklarına da özgürce ve kolaylıkla sahipolmak istemektedir. Bu istemi yerine getirmekamacıyla ormanlar, meralar, sulak alanlar, tarımalanları vb. kamu alanları çeşitli gerekçeler önesürülerek özel kişi ve kuruluşlara satılarak eldençıkarılmıştır/çıkarılmaktadır. Bu uygulama son10 yıldır katlanarak sürdürülmektedir. Sürecinesas olarak sermaye birikimini artırmaya yönelikolduğu apaçık ortadadır. Sermaye çevreleri deuygulamalardan son derece hoşnut olmaktadır.AOÇ arazilerinin üzerinde siteler, mahalleler,fabrikalar ve ticari yapılar yükselmiştir. Kamu2- SEV, Abdulkadir, Devlet Denetleme KuruluBaşkanlığına sunulan Rapor - 2002kuruluşları, belediyeler ve askeri birlikler debinlerce dekar AOÇ arazisi almıştır. Resmikuruluşların AOÇ’den almış olduğu yerler eldençıkarılmaya başlanmıştır. Bu yerler kuruluşlarınişine yaramıyorsa veya gereksinmesi kalmadıysaeski sahibi olan AOÇ’ye geri verilmesi gerekir.Başkalarına satılması yanlıştır.2006 yılında çıkarılan ve AOÇ içinde geçit, yol,vb. altyapı çalışmalarını yapma ve HayvanatBahçesi projesini gerçekleştirme yetkisi verenyasa da AOÇ’nin parçalanmasına ve eldençıkarılmasına yol açacak bir düzenlemedir.Bir kurumu ve yerleşkeyi yok ederek Başbakanlığaveya başka bir kamu kuruluşuna yeni yerleşimoluşturma girişimi yanlıştır ve akıldışıdır.Üst görevde bulunan bir yetkilinin isteğinisorgulamadan, incelemeden, yerine getirmek gibibir yaklaşım kabul edilemez.AOÇ’den aldığı Söğütözü Fidanlığı’nı TOBB’nesatan OGM, şimdi de Gazi Yerleşkesi’ni eldençıkarmak için uğraş vermektedir. Bu yetmezmişgibi Söğütözü Mesire Yeri’ni yapılaştırmaçalışmasına yönelmiştir. Ankara ve Ankaralınınsağlığı ve geleceği için, yaşamsal önemdeki bu yereve AOÇ’ye sahip çıkmamız zorunludur. Ormancımeslek örgütlerimiz, demokratik kitle örgütleri ilebirlikte bu gidişe dur demeliyiz. Başarabiliriz.Yararlanılan Kaynaklar6.4.<strong>2012</strong>1- Öztoprak, İ., Atatürk Orman Çiftliği’nin Tarihi,Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2006-Ankara2- İnan, A., Kemal Atatürk’ü Anarken, ikinci baskı,1956-Ankara3- Mithat, A. , Ankara’da teşcir faaliyeti veormanlaştırma siyaseti başlıklı yazı, Orman ve AvDergisi, yıl: sayı: 19, 1929-Ankara4- Sev, A., , Atatürk Orman Çiftliği, DevletDenetleme Kurulu Başkanlığına sunulan Rapor,2002- Ankara5- Öztan, Y., , Dünü Bugünü ve Geleceği İleAtatürk Orman Çiftliği. TMMOB ZiraatMühendisleri Odası yayını 1993
Bir Anayasaya Aykırılık DahaYasalaştı ve AKP de MuradınaErdi!Orman Orman ve Av / ve Temmuz Av / <strong>Mart</strong> - Ağustos - <strong>Nisan</strong> 2011 <strong>2012</strong>Yücel ÇAĞLARFotoğraf: Oğuz KURDOĞLUKamuoyunda “2B yasası” olarak anılan düzenleme sonunda 6292 Sayılı “Orman KöylülerininKalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan YerlerinDeğerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” adıyla çıkarıldı veCumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve 26 <strong>Nisan</strong>’da da Resmi Gazete’de yayımlandı. Böylece, Anayasayaaykırı bir hukuksal düzenleme daha gerçekleştirildi. Yasa, Anayasanın 170. maddesine ve AnayasaMahkemesi’nin kararlarına açıkça aykırıdır. Yasanın özellikle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin“A” bendi ile ilgili düzenlemeleriyle i) 21,2 milyon olduğu öne sürülen tüm “orman” sayılan arazilerin“orman olarak muhafaza edilmesinde yarar görülmediği” gerekçesiyle yerleşime açılabilmesi alabildiğinekolaylaştırılmış; ii) bu “kolaylıktan” yararlanabileceklerin sayısı Anayasada öngörülenin yaklaşık üç katınaçıkarılmıştır. Ek olarak; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın her türlü keyfi uygulaması daha da artırılmıştır.Şimdi artık “2B”den çok daha yıkıcı sonuçları olabilecek “2A” serüveni başlıyor.“Tapu Kadastro Genel Müdürü Davut Güney, 2B arazilerini eksik yazıp ardından da Ağaoğlu’nun isteğidoğrultusunda “Yanlışlık yoktur” yazısı veren Ümraniye Kadastro Mühendisliği için inceleme başlattı.”(Habertürk; 27 <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>)15
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>16AKP, 2003 yılından bu yana çabaladığı;“acemilikten” olsa gerek Anayasa değişikliğinebile kalkıştığı; ancak, o yıllar ülkemizde“ormanlardan”, başka bir söyleyişle ülkemizdenyana bir Cumhurbaşkanı olduğundan, ilgili kişive kuruluşlar, Ana Muhalefet Partisi ve AnayasaMahkemesi çok daha kararlı davranabildiğindenbaşarılı olamadığı girişimini sonunda başarıyaulaştırdı. “2B yasası” çıkarıldı; böylece “2Bsorunu” da “çözümlendi”; birileri için “hayırlaravesile olacaktır” kuşkusuz ! Olacaktır da, busonuç, konuyu orman ve kısmen de “ormanköylüsü” popülizmine, “2B arazilerinin” satılıpsatılmamasına indirgeyenler için uyarıcı oldumu, olabilecek mi, doğrusu bilemiyorum. Ama,bu aymazlık, bundan sonra başlatılacak ve çokdaha orman yıkıcı gelişmelere yol açabilecekolan “2A” yağması sürecinde de sergilenilirseeğer, işte o zaman siyasal iktidar, yalnızca“orman vasfını yitirmiştir” gerekçesiyle “orman”sayılmayan yerleri değil, 21,2 milyon hektar“orman” sayılan ve üzerinde orman ekosistemleribulunan yerleri de kendince uygun amaçlarla“değerlendirebilecektir.” 6292 Sayılı “OrmanKöylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi veHazine Adına Orman Sınırları Dışına ÇıkarılanYerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye AitTarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”,siyasal iktidara bu doğrultuda kullanabileceğiyaşamsal önemde olanaklar sunuyor. Şimdilikbu yasanın yalnızca Anayasaya aykırı olandüzenlemelerinin sergilenmesiyle yetinilmiştir.1) Anayasanın 170. Maddesine Aykırılık:Bilindiği gibi, Anayasanın 169 ve 170.maddelerinde “orman sınırları dışına çıkarılacakyerler” ile ilgili iki temel kurala yer verilmiştir:i) “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fenbakımından orman niteliğini tamamen kaybetmişyerler”ii) “bilim ve fen bakımından orman olarakmuhafazasında yarar görülmeyen yerler”“orman” sayılmayabilecektir. 6292 sayılı yasanın buanayasal kurallara aykırı yanları iki boyutludur:a) Anayasanın 170. maddesine göre bu yerlerden“31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fenbakımından orman niteliğini tamamen kaybetmişyerlerin” ancak ve de yalnızca “Ormanlar içindeveya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması,ormanların ve bütünlüğünün korunmasıbakımlarından…” değerlendirilmesi olanaklıdır. 6.maddesinin 1. fıkrasıyla; “bu yerlerin “31/12/2011tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindekimuhdesatın sahibi olarak gösterilen” kişilere satışınıdüzenleyen 6292 sayılı yasa ise 10. maddesinin 2ve 3. fıkrasıyla satışlardan elde edilecek gelirlerin;i) “yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kuruluncabelirlenecek miktarı, … yatırım amacıylakullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü”hesabına ödenecek;ii) “kalan tutarın yüzde doksanını geçmemek üzereBakanlar Kurulu kararıyla belirlenen oranakarşılık gelen bölümü” ise(1) “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afetriski altındaki alanların dönüştürülmesindekullanılmak üzere özel ödenek” ve/veya(2) Genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelirkaydedilecek tutarlar karşılığı,- “nakledilecek orman köylülerine aittaşınmazların kamulaştırılması”,- “2/A alanlarının ıslah, imar ve ihyası,iskânı”,- “orman köylülerinin kalkınmalarınındesteklenmesi”,- “2/A ve 2/B alanlarının en az iki katıverimsiz orman alanlarının ıslahı” ve- “yeni orman alanlarının tesisi için”kullanılmak üzere “gelir” olarak genel bütçeyeaktarılacaktır.Görüldüğü gibi, “orman köylülerininkalkınmalarının desteklenmesi” dışındakibu harcama konuları, Anayasanın 170.maddesindeki ““Ormanlar içinde veyabitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması,ormanların ve bütünlüğünün korunması” kuralıylabağdaştırılamaz.b) Anımsanacağı gibi, Anayasanın 169 ve 170.maddelerinde, dolayısıyla 6831 sayılı OrmanKanunu’nun 2. maddesinin “A” bendinde,ülkemizdeki tüm “orman” sayılan yerlerinormancılık dışı amaçlarla kullanılabilmesine,
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>“Orman niteliğini yitiren yer, orman toprağıolmakla devletindir. Bu nitelikte bir yer ancak ihyaedilerek Anayasa doğrultusunda köylüye verilebilir,kişilerin özel mülkiyetine geçirilemez. 170. madde,açıkça orman sayılan yerlerin belirtilen nedenlerleorman dışına çıkarılması durumunda ormaniçindeki köyler halkının kısmen ya da tamamenbu yerlere yerleştirilmesinden önce devlet eliyleihyayı öngörmüştür... Orman köylüsünü korumayıamaçlayan Anayasa’nın 170. maddesi, ormansınırı dışına çıkarılan yerlerin orman köylüsününyararlanmasına ayrılmasını öngördüğünden,orman köylüsü olup olmadığı ayrımı gözetilmeden,iskân suretiyle bu yerlerin tapusunu alan kişilere buyerlerin mülkiyetinin devri Anayasa’ya aykırıdır.”18gerekçesine yer verilmiştir.b) Anayasa Mahkemesi’nin 2001 yılında çıkarılan4706 sayılı yasayla ilgili olarak 23 Ocak 2002tarihinde aldığı Esas No. 2001/382, KararNo. 2002/21 sayılı kararını ise şu gerekçeleredayandırmıştır:“…ülke nüfusunun dörtte birine yakın bölümüolarak sağlıksız biçimde ve düşük sosyo-ekonomikyapı içinde yaşayan orman içi veya bitişiği köylerhalkına, bilim ve fen bakımından orman olarakişletilmesinde hiçbir yarar görülmeyen yerlerinDevlet eliyle ihya edilerek yararlanılmak üzeretahsis edileceği açıklanmıştır. Bu nedenle, ormansınırları dışına çıkarılan yerlerin yalnızca ormanköyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyladeğerlendirilmesi olanaklıdır. Böylece, ormanlarıntahribi önlenerek ulusal ekonomiye katkısı sağlanmaksuretiyle orman köylüsünün üretici haline getirilipkalkındırılması amaçlanmıştır. Anayasa’nın buemredici kuralı nedeniyle yasa koyucunun, bualanların kullanıcılarına veya başkalarına, hattaorman içi köyler halkına satılmasını veya bu amaçladevredilmesini sağlayacak bir düzenleme yapmasıolanaklı değildir.”.Siyasal iktidar, 6292 sayılı yasayla, AnayasaMahkemesi’nin bu kararlarını da, deyiş yerindeyse“arkadan dolaşmakta”, daha doğru bir söyleyişleyok saymaktadır. Oysa 6292 sayılı yasayla AnayasaMahkemesi’nin söz konusu iptal kararlarınakonu olan yasalarla aynı içerikte düzenlemeleryapılmıştır.“SONUÇ” OLARAK…Fotoğraf: Yıldıray LİSESiyasal iktidar en ilgili ve de bilgili görünenkamuoyunun bile sığ bir orman popülizmiyle“2B arazilerinin” satışına indirgediği duyarlılığıkendince bir fırsat olarak akılcı (!) biçimdedeğerlendirebilmiştir: 6292 Sayılı “OrmanKöylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi veHazine Adına Orman Sınırları Dışına ÇıkarılanYerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye AitTarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”layaptığı düzenlemeler, yalnızca “2B arazilerinin”Anayasanın 170. maddesinde sözü edilen amaçlarla“değerlendirmemekte”, aksine bu maddedeki kurallaraaykırı amaçlarla ve herkese satışını öngörmektedir.Öte yanda, 6292 sayılı yasayla siyasal iktidarayalnızca “2B arazilerinin” satılması değil, “orman”sayılan 21,2 milyon hektarı da dileğince değerlendirebilmeolanağı sağlamıştır. Ana Muhalefet Partisitarafından da büyük ölçüde desteklenen bu düzenlemeler,beklendiği gibi Cumhurbaşkanı tarafındanhemen onaylanıp Resmi Gazete’de yayımlanarakyürürlüğe girmiştir. Ancak, 6292 sayılı yasaylayapılan düzenlemelerin çoğu 1982 Anayasasının170. maddesine açıkça aykırıdır. Ne var ki, iptaliiçin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilme olanağıartık son derece kısıtlıdır; vurulması durumundaise Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği kararıkestirmek de güç değildir. Şaşırtıcı ve bir o denlide yadırgatıcı olan, en ilgili ve de bilgili olduklarısanılanların 6292 sayılı yasa karşısında bile sığorman popülizmiyle yetinmeleridir.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Fotoğraf: Yıldıray LİSEKorunan Alan Planlama Sürecive “Korunan Alanlarda YapılacakPlanlara Dair Yönetmelik” ile İlgiliEleştirel Bir DeğerlendirmeProf.Dr. Yalçın KUVANİ.Ü. Orman Fakültesi, OrmancılıkPolitikası ve Yönetimi Anabilim Dalı1. GirişHer bir korunan alanın, çeşitli yönetsel etkinliklerin önceden tanımlanması, amaçların belirlenmesi,gelecekte karşılaşılabilecek konu ya da sorunlara ışık tutulabilmesi için bir planlama çalışmasına gereksinimivardır. Korunan alanın kaynak nitelikleri, amaçları ve kullanım esaslarını ortaya koyan korunan alan planı“Genel Yönetim Planı” ya da “Yönetim Planı” olarak isimlendirilmektedir. Milli parklar ve diğer korunanalanlar için hazırlanacak bir yönetim planı, söz konusu alan için belirlenmiş ayrıntılı amaç ve hedefleri;alanın doğal ve kültürel kaynak değerlerinin özelliklerini (envanter çalışması); alanın içi ve yakın çevresindeyaşayan nüfusun sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklerini; yönetsel eylemleri; personel tahsisi, bütçeleme vefinans konularını, amaçlara ulaşılması için gerekli araç ya da teknikleri (zonlama, taşıma kapasitesi gibi); altyapıve tesislerin tasarımı; alan içindeki çeşitli insan kullanımlarıyla ilgili sınırlama ve kuralları; kaynaklarınkorunması ve bakımıyla ilgili önlem ve eylemleri içerir (KUVAN, <strong>2012</strong>).Planlama çalışmasıyla gelecekte ortaya çıkabilecek olası sorunlar ve bunlara yönelik çözümlerin ortayakonulması gerekir. Bu kapsamda planı yapılacak korunan alanla ilgili tüm kesimlerin (yöre halkı, ilgilikamu ve özel sektör temsilcileri, sivil toplum örgütleri, araştırmacılar ve üniversiteler, ziyaretçiler ve arazisahipleri v.b.) beklenti, görüş ve önerilerinin dikkate alınarak katılımcı bir yaklaşımın benimsenmesi önemtaşımaktadır.Bu çalışmada ilk önce bir korunan alan planı hazırlanırken hangi aşamaların izlenmesi gerektiği üzerindedurulmuş, daha sonra söz konusu planlama süreci ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken noktalardanhareketle 23 <strong>Mart</strong> <strong>2012</strong> tarihli “ Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik” ile ilgili eleştirelbir değerlendirme yapılmıştır.19
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>202. Korunan Alanlarda Planlama SüreciBilindiği gibi yönetim planlama, örgütleme,yürütme ve denetim gibi işlevlere ilişkinetkinliklerin birbiriyle ilişkili ve uyumlu bir şekildeyürütülmesine dayanan bir süreci içermektedir.Amaçlar, politikalar ve gelecekte atılması gerekenadımlar planlama aşamasında belirleneceği için,yönetim sürecinin başarılı bir şekilde işlemesi enbaşta planların bilimsel esaslara uygun bir şekildehazırlanmasıyla olanaklıdır.Korunan alanların, doğa koruma amacı ve buamaçla uyumlu sürdürülebilir insan kullanımlarınayönelik yönetim amaçlarının gerçekleşebilmeside bilimsel esaslara dayalı bir plana göre yönetseletkinliklerin yürütülmesine bağlıdır. Genel olarakmilli park ve diğer korunan alanlardaki planlamasüreci, birbirini izleyen 10 aşamayla açıklanabilir.Bu aşamalar, geleceği planlamak için bugünündeğerlendirilmesine dayanan tasarlanmış birsüreci gösterir. Burada önemli olan aşamalarınismi değil süreçtir ve yeni bilgilerin kullanılabilirhale gelmesi için daha önceki kararların gözdengeçirilmesi gereklidir. Bu aşamalar şunlardır(LUCAS, 1995; THOMAS ve MIDDLETON,2003):1- Bir Planlama Ekibinin KurulmasıPlanlar, genel olarak çeşitli uzmanlık alanlarınıntemsilcilerinden oluşan bir ekip tarafındanhazırlanır. Ekip çalışmasında, ilgili korunan alankaynaklarının özelliklerine göre ormancılık, yabanhayatı, jeoloji, açıkhava rekreasyonu, ekoturizm,tarım, peyzaj mimarlığı, tarih, ekonomi, arkeoloji,mimarlık, şehir ve bölge planlama, halkla ilişkiler,sosyoloji vb. uzmanlık alanlarındaki personeldengeniş ölçüde yararlanılmalıdır.2- Geçmişe İlişkin Temel Bilgileri Toplamak veAlan EnvanteriAlanla ilgili, biyofiziksel, kültürel ve sosyoekonomikverilerin toplanmasını içerir. Bu bilgiler,bilimsel yayınların, ilgili kamu ya da özel sektörkuruluşlarının yayın ya da belgelerinin incelenmesive bilgi sahibi insanlarla yapılan görüşme veanketlerle elde edilebilir.Daha sonra, önceki bilgileri güncelleştirmekve alanı yeni bakış açılarıyla gözden geçirmekiçin arazi çalışmasıyla yeni bilgiler toplanır.Genellikle, flora ve fauna başta olmak üzere doğalkaynaklar ve bunların özellikleri incelenir, alandaendemik, nesli tehlikede olan türler ve hassasekosistemler varsa ayrıntılı bir şekilde saptanır,bunun yanında arkeolojik alanlar ve kültürelözellikler, yerel ekonomi ve ulaşım ağları, alandakialtyapı, yakın çevredeki nüfus ve yöre halkınıngereksinimleri, geleneksel ve bugünkü kullanımkullanıcıözellikleri ortaya konur (THOMAS veMIDDLETON, 2003).3- Kaynaklarla İlgili Tehdit ve OlanaklarınSaptanması ve Danışma Sürecinin GeliştirilmesiÇevresel, ekonomik, politik, yönetsel ya dayasal açıdan doğal kaynaklara yönelik tehditlerve bunların ortadan kaldırılmasına yönelikolanakların dikkate alınması ve analizi bu noktadaönemlidir. Alan dışından gelen insan kaynaklıtehditler (avcılık, ağaç kesme ve yerleşme gibiyasa dışı kullanımlar, yöre halkı-milli park örgütüarasındaki çatışmalar vb.), yasal zorunluluklarve politik tercihlerden kaynaklanan sorunlarıntanımlanması gerekmektedir. Ulusal politika ya daplanların gözden geçirilmesi ve ilgili bölgesel yada kesin gelişme planlarının yapılması bu aşamadagereklidir. Bu ileriki aşamalarda gerçekleştirilecekplanların daha gerçekçi olmasını sağlar(THOMAS ve MIDDLETON, 2003).Bir korunan alan, bölgesel arazi kullanımbiçimlerinin bütüncül bir parçası olarakdüşünülmelidir. Planlama ekibi, alan dışındakigelişmeler ve etkilerini de gözden geçirmelidir.Korunan alan yönetimi, yerel yönetim ve yörehalkının katılımını gerektiren bir danışmasürecini işletmek ve bu sürece katkı yapacakilgi gruplarının sayısını arttırmak için gerekliçalışmaları yapmalıdır.4- Yönetim Vizyonu Geliştirme ve AmaçlarınBelirlenmesiYönetim planlama sürecinde milli parkın gelecektebeklenen ideal durumunu gösteren, uzun dönemlibakış açısını ortaya koyan ifadeler bu aşamadabelirlenmelidir. Benzer kaynak tipleri, bölge vekırsal alanlarla bir bütün olarak, alanın yönetimamaçlarının ayrıntılı olarak belirlenmesi debu aşamada gerçekleştirilir. Söz konu amaçlar
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Fotoğraf: Yıldıray LİSEyaşama ortamı ve türlerin yönetimi, araştırma-veritoplama ve izleme, altyapı-haberleşme, ziyaretçikullanımı ve tesisler, eğitim-bilgilendirme,sosyal çevre ve kültürel özellikler, kaynakyaratma ve idari işler gibi konular için ayrı ayrıortaya konur. Ziyaretçilerin gerçekleştireceklerirekreasyonel kullanımlara ilişkin taşıma kapasiteside bu aşamada belirlenir (THOMAS veMIDDLETON, 2003).5- Alanın Yönetim Zonlarına BölünmesiDeğişik amaç ve kullanımlar için, bir korunanalanın alanlara ayrılmasıdır. Zonlama, farklıyönetim amaçları ve kullanım özelliklerine göreparkın tamamının çeşitli zonlara (doğal, tarihi,gelişim ve özel kullanım zonu gibi) bölünmesi yada parkın bir bölümünde, özellikle rekreasyonelkullanımın söz konusu olduğu alanların kullanımtiplerine ayrılmasıyla ilgili olabilir.Bir ulusal park ya da doğa parkında doğal, tarihi,park gelişim ve özel kullanım zonu gibi anazonlar ve bunlara bağlı alt zonlar bulunabilir.Doğal zonlar (yabanıl zon, koruma zonu olarakda isimlendirilebilir) kendi içinde mutlak korumazonu ya da çekirdek zon, özel öneme sahip, tipikya da hassas ekosistemleri içeren zonlar gibi altzonlara ayrılabilir ve doğal kaynakları koruma vebilimsel araştırmalar amacıyla yönetilen alanlarıiçerirler (THOMAS ve MIDDLETON, 2003).Tarihi zonlar ise, tarihsel değerlerin korunması vebazı yapıların yönetsel amaçlarla (ziyaretçi merkezigibi) kullanılması ve halka tanıtılması amacıylayönetilen alanlardan oluşur. Park gelişim zonları;rekreasyonel kullanımlar ve park yönetimi içingerekli tesis ve alanlardan, özel kullanım zonlarıise; yerleşme, balıkçılık, tarım ve ticaret gibiamaçlarla kullanılan ve park yönetimi dışındakiörgütler tarafından kontrol edilen alanlardanoluşur (LASCURAIN, 1996; Mc CURDY,1985). Bazı milli parklarda özel kullanım zonupark gelişim zonu içine de dahil edilebilmektedir.Değişik ülkelerde zonlara verilen isimler defarklılıklar olabilmektedir.6- Yönetim Programlarının Hazırlanması ve İlgiliTercihlerin YapılmasıNeyin nerede yapılacağını gösteren zonlamaylabirlikte, bunların nasıl ve kim tarafından21
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>22yapılacağının da belirlenmesi gerekir. Buamaçla hazırlanacak yönetim programları 5’eayrılabilir: (1) biyolojik ve fiziksel kaynaklarınkorunmasıyla ilgili akışı gösteren “kaynakyönetimi ve koruma programı” (2) gelenekselkullanımlar, rekreasyon, turizm vb gibi kullanımlarve bunlarla ilgili gelişme ve tesisleri içeren “insankullanımı” programı (3) ekolojik süreçler veyöre halkının gereksinimlerinin anlaşılması içingerekli “araştırma ve denetim” programı (4) yerelkalkınmaya destek programı ve (5) yönetim içingerekli organizasyon, insan ve finans kaynaklarınınbelirlenmesiyle ilgili “yönetsel (idari)” program(THOMAS ve MIDDLETON, 2003).Daha önce belirlenen amaçlara ulaşılması içingerekli bütün programlar ve fiziksel tesislerle ilgilitercihler de bu aşamada yapılır.7- Finansal Uygulamaların BelirlenmesiGörevlendirilecek personel, araç-gereç olanakları,alanda planlanan tüm kullanımlar, bunlarla ilgilitesisler ve alınacak önlemlerle ilgili kararlarınverilmesinde maliyet / fayda analizlerininyapılması gereklidir.8-Taslak Planının Hazırlanıp DağıtılmasıPlanlama ekibi, eleştirilerden yararlanmak vegerekli düzeltmeleri yapmak üzere hazırladığıtaslak planı, hem sorumlu olduğu kuruma hem deplanlaması yapılan alanla ilgili kişi ve kuruluşlaradağıtır.9-Planın Değerlendirilmesi ve Son Şekli VerilerekDağıtımıPlanlama ekibi ve ilgili korunan alan yönetimörgütü tarafından bütün öneri, görüş ve eleştirilergözden geçirilir. Planlama ekibi ve korunanalan yönetimi, düzeltilmesi gereken noktalar veyapılması gereken işlerin önceliklerine karar verir.Plan onaylandıktan sonra ilgili devletkuruluşlarına, siyasi partilere, konuyla ilgilenengönüllü kuruluşlara, üniversite ve araştırmamerkezlerine ve yöre halkını temsil eden gruplaradağıtılır. Bu aşamada, planın açıklanması için ilgilikesimlerle toplantılar yapılır.10-Denetim ve Planın Gözden GeçirilmesiPlanın, güncel gelişmeler doğrultusundayenilenmeye ihtiyacı vardır ve belli bir zamandilimi için uygulanması gerekmektedir. Değişikuygulamalar olmakla birlikte planlar genellikle 5ya da 10 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Bununyanında, daha sık aralıklarla gözden geçirilmesive olası değişikliklere uyumlu hale getirilmesigereklidir. Uygulama dönemimin sonunagelindiğinde ise amaçlara ne ölçüde yaklaşıldığınınbelirlenmesine yönelik çalışmalar yapılmalı ve budoğrultuda plan yenilenmelidir.3. “Korunan Alanlarda Yapılacak PlanlaraDair Yönetmelik” ile İlgili DeğerlendirmeKorunan Alanlarda Yapılacak Planlara DairYönetmelik, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevreve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve GörevleriHakkında Kanun Hükmünde Kararname ile21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Kanununa dayanılarakhazırlanmıştır. Yönetmeliğin amacı şu şekildebelirtilmiştir: “milli parklar, tabiat parkları, tabiatanıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar, özelçevre koruma bölgeleri ve benzeri koruma statüsübulunan diğer alanlarda yapılacak planlar ile doğalsit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imarplanlarının hazırlanması, yapım esasları, gösterimi,onaylanması, uygulaması, denetimi ve bu planlarıhazırlayacak müelliflerin nitelikleri ile görev,yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslarıbelirlemek”.Yönetmeliğin 3. maddesinde uzun devreligelişme planı ve yönetim planı aşağıdaki gibitanımlanmıştır:Uzun Devreli Gelişme Planı: Milli park olarakbelirlenen yerlerin özellik ve nitelikleri gözönünde tutularak, koruma ve kullanma amaçlarınıgerçekleştirmek üzere, kuruluş, geliştirme veişletilmelerini kapsayan ve 3/5/1985 tarihli ve3194 sayılı İmar Kanunu kapsamı dışındakigelişme planlarını,Yönetim planı: Korunan veya korunmasıdüşünülen bir alanın coğrafi sınırlarını, fizikiyapısını, sosyo-ekonomik durumunu ve sahipolduğu biyolojik çeşitliliği tanımlayan, alanı
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>etkileyen tehditleri, baskıları ve diğer sorunlarıaçıklayan, korunan alan yönetiminin vizyon, amaçve hedefleri ile bu hedeflere ulaşmak için gereklifaaliyetleri belirleyen, bu planın hazırlanmasıve uygulanmasında paydaşların katılımcılığınınboyutları ve koşullarını tanımlayan, alanınkullanımına yönelik koruma bölgelerini belirleyen,korunan alanın daha etkili yönetimini sağlayanbelgeyi ifade eder.Yönetmelikle ilgili hükümler gereğince korunanalan planlarının hazırlanması ve onaylanmasıylailgili yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ileTabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğübaşta olmak üzere bu Bakanlığa bağlı diğerbirimlerde toplanmıştır. Ancak Yönetmeliğin 6.maddesinde bu duruma istisna oluşturacak birhükme yer verilmiştir. Söz konusu maddenin(b) bendinde, uzun devreli gelişme planlarınınOrman ve Su İşleri Bakanlığınca yapılacağı veyayaptırılacağı, Orman ve Su İşleri Bakanlığıncahazırlanan veya hazırlattırılan gelişme planlarındaÇevre ve Şehircilik Bakanlığının olumlu görüşüalınacağı, bu görüş dikkate alınarak Orman veSu İşleri Bakanlığınca yürürlüğe konulacağıbelirtilmiştir.Bu yönetmelikle ilgili en sorunlu noktalardan birikorunan alan yönetiminde bir yetki karmaşasınayol açmasıdır. Yönetmelikte adı geçen korunanalanların önemli bir bölümünün (milli park,tabiat parkı, tabiatı koruma alanı ve tabiatanıtlarından oluşan korunan orman alanları)yönetiminden Orman ve Su İşleri Bakanlığıhizmet birimlerinden “Doğa Koruma ve MilliParklar Genel Müdürlüğü” sorumlu olduğu haldeneden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ülkedekikorunan alanların tümünün planlamasını kapsayanbir yönetmelikle yetkileri üstünde toplamıştır?Yukarıdaki istisna maddesi bu soruya bir cevapoluşturmamaktadır. Çünkü 6. maddenin (a)bendinde “Milli parklar, tabiat parkları, sulakalanlar, benzeri koruma statüsü bulunan diğeralanlarda, kaynak değerlerinin etkin korunması,devamlılığının sağlanması, koruma-kullanmadengesi gözetilerek arazi kullanım kararlarınıngeliştirilmesi, korunan alan ile etkileşim halindebulunan yerleşim alanlarının olumsuz etkilerigözetilerek sosyo-ekonomik faaliyetlerinbelirlenmesi için öncelikle uzun devreli gelişmeplanı veya yönetim planları hazırlanır” ifadesiyer almaktadır. Yani Doğa Koruma ve MilliParklar Genel Müdürlüğü sorumluluğundakialanlar için sadece uzun devreli gelişmeplanları hazırlanmayacak “yönetim planları”da hazırlanabilecektir. Ancak 6. maddenin(b) bendine göre sadece uzun devreli gelişmeplanlarını yapma veya yaptırma yetkisi Ormanve Su İşleri Bakanlığına verilmiş, üstelik buplanların yürürlüğe konması için Çevre ve OrmanBakanlığının olumlu görüşünün alınması koşulugetirilmiştir.Diğer yandan uzun devreli gelişme planı tanımısadece milli parkları kapsamaktadır. Yani millipark dışındaki tabiat parkı, tabiatı koruma alanıve tabiat anıtlarıyla ilgili planların hazırlanmasıve onaylanmasıyla ilgili yetki Çevre ve ŞehircilikBakanlığında mı olacaktır? (Yönetmeliğinbu noktada kendi içinde de bir çelişkisi ya daanlam karmaşası bulunmaktadır. Tanımda uzundevreli gelişme planları sadece milli parklarlasınırlı tutulmuşken, 6. maddenin (b) bendindemilli parklar, tabiat parkları, sulak alanlar vebenzeri koruma statüsü bulunan diğer alanlardauzun devreli gelişme planı veya yönetim planıhazırlanacağı belirtilmektedir). Milli park veorman rejimindeki diğer korunan alanlar dahiltüm alanlarda yönetim planı hazırlama yetkiside sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığındaolduğundan böyle bir durum ilk başta yönetimintemel ilkeleri ile çelişmekte ve bir yetki karmaşasıortaya çıkarmaktadır. Aslında çelişkinin kaynağıbu yönetmeliğin dayanağını oluşturan 644sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilatve Görevleri Hakkında Kanun HükmündeKararname hükümleridir. 17 Ağustos 2011 tarihlive 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamededeğişiklik yapan 648 sayılı Kanun HükmündeKararname ile özetle “milli parklar, tabiat parkları,tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlarve benzeri koruma statüsü bulunan diğer alanlarıntescil ve ilanına ilişkin esasları ve bu alanlarınkullanma ve yapılaşmaya yönelik ilke kararlarınıbelirlemek, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazımve uygulama imar planlarını yapmak ve yaptırmak”görevi Tabiat Varlıklarını Koruma GenelMüdürlüğüne verilmiştir.4 Temmuz 2011 tarihli “Orman ve Su İşleriBakanlığının Teşkilat ve Görevleri HakkındaKanun Hükmünde Kararname” ise milli parklar,23
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>24tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı korumaalanları ve sulak alanların ayrılması, korunması,planlanması, düzenlenmesi, geliştirilmesi,tanıtılması, yönetilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesiile ilgili işleri yürütmekle ilgili görevleri DoğaKoruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünevermiştir. Açıkça görülmektedir ki benzer görevleriki genel müdürlüğe verilerek bir yetki çatışmasınayol açılmıştır. Daha da önemlisi, bu yönetmelikve dayanağı olan 644 sayılı Kanun HükmündeKararname hükümleri korunan doğal alanlarınyönetimiyle ilgili uzun yıllara dayalı bir bilgi vedeneyim birikimine sahip ormancılık örgütünüdevre dışı bırakmak anlamına gelmektedir.Bu noktada geçmişten bu yana ülkemizdekikorunan alanlar için hazırlanan planlara uzundevreli gelişme planı ismi verilmesinin yanlışlığınıda vurgulamak gerekir. Giriş bölümündebelirtildiği gibi milli park ve diğer korunanalanların amaçlarını ve bu amaca ulaşmakiçin yapılması gerekenleri, doğal ve kültürelkaynakların özellikleri ve kullanım esaslarınıkapsamlı biçimde içeren planlar aslında genelyönetim planı ya da yönetim planlarıdır. Genelyönetim planına dayalı olarak çeşitli imarve uygulama planları ya da gelişme planlarıhazırlanmaktadır.Yönetmeliğin şiddetle eleştirilmesi gerekenbir maddesi de 11. maddedir. Bu maddenin 1.fıkrasında “Milli parklar, tabiat parkları, tabiatanıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar,özel çevre koruma bölgeleri ve benzeri korumastatüsü bulunan diğer alanlarda hazırlanacak hertür ve ölçekte planların müellifi, şehir plancısı veyaşehir ve bölge plancısıdır” ifadesi yer almaktadır.Korunan alanlarda planlama sürecini ve ilgiliaşamaları özetleyen 2. bölümde belirtildiği gibikorunan alan planlamasının ilk aşaması birplanlama ekibinin oluşturulmasıdır. Bu planlamaekibinde de planlaması yapılacak alanın kaynakdeğerleriyle uyumlu şekilde doğal ve kültürelkaynak yönetimine dayalı çeşitli mesleklerintemsilcilerine gereksinim duyulmaktadır. Buaçıdan milli park, tabiat parkı, tabiatı korumaalanı ve tabiat alanlarının planlanmasında ilkakla gelmesi gereken meslek dalı “OrmanMühendisliği”dir. Daha önce de belirtildiği gibiilgili alanın niteliğine göre orman mühendisleriylebirlikte başta peyzaj mimarları olmak üzere, yabanhayatı uzmanları, ziraat mühendisleri, jeologlar,biyologlar, arkeologlar, sosyologlar, ekonomistler,mimarlar, şehir ve bölge plancıları bu ekip içindealabilir. Ancak madde neden orman rejimindekive diğer korunan alanlarda hazırlanacak her tür veölçekteki planların müellifi olarak şehir plancılarıveya şehir ve bölge plancılarını belirlemiştir?Ayrıca, 29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı “OrmanMühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliğive Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği HakkındaKanun” ve bu kanunla ilgili yönetmeliklerdekihükümlerle de milli park ve orman rejimindekidiğer korunan alanların planlanmasıyla ilgiliişler orman mühendisleri ve orman yüksekmühendislerinin çalışabileceği mesleki konulararasında sayılmıştır.Diğer yandan, başta doğal kaynak yönetiminedayalı uzmanlık alanı temsilcilerinden oluşmasıgereken orman rejimindeki korunan alanlarınplanlama ekibinde hangi meslek dallarınıntemsilcilerinin bulunması gerektiği neden ayrıntılıbir şekilde belirtilmemiştir? Doğal sit alanlarındayapılacak koruma amaçlı imar planlarınıhazırlayacak ekipte hangi meslek gruplarındanuzmanların bulunması gerektiği ayrıntılı birşekilde belirtilmişken, korunan orman alanları içinilgili meslek dalları neden sıralanmamıştır? Nedenmilli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı vetabiat anıtlarındaki orman ekosistemleri, bitkive hayvan türlerinin özellikleri, yetişme ortamıkoşulları, yaban hayatı, biyolojik çeşitlilik, ekolojikilişki ve süreçler konularında bir uzmanlığa sahipolmayan, genel olarak kent planlamasına dayalıbir uzmanlık alanının temsilcileri olan şehirplancıları veya şehir ve bölge plancıları korunanorman alanlarının planlanmasında en fazla yetkiyesahip olması gereken uzmanlar olarak kabuledilmiştir? Bu sorular bu yönetmeliğin sorunluyönlerini bir kez daha vurgulamakta, planlamaekibinin oluşturulmasında bilimsel esaslara uygunbir anlayışın benimsenmediğini göstermektedir.Bu noktada belirtmek gerekir ki bu yönetmelikçıkmadan önce de orman rejimindeki korunanalanların planlanması sürecinde ilgili uzmanlıkalanlarının temsilcilerinden gerektiği kadaryararlanılamamış, yine çoğunlukla şehir ve bölgeplancıları etkin olmuştur. Aslında geçmiştenbugüne devam eden bu anlayışın değişmesigerekmektedir.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>4. Sonuç644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve bunadayalı çıkarılan söz konusu yönetmelik yetkikarmaşası yaratacak şekilde, uzmanlık alanı veuygulama deneyimini dikkate almadan hangialan için olursa olsun (Doğa Koruma ve MilliParklar Genel Müdürlüğü sorumluluğundakialanları da kapsayacak şekilde) korunan alanlarınplanlamasıyla ilgili yetkileri Çevre ve ŞehircilikBakanlığında toplamıştır. Adı geçen Kararname veYönetmelik hükümlerinde açıkça görülmektedirki, ormancılık örgütünün orman rejimindekikorunan alanlardaki yetkileri zayıflatılmış, yasalaçıdan yönetimi ve planlanmasından sorumluolduğu alanlarda bile devre dışı bırakılmayaçalışılmış ve bir yetki karmaşası ortaya çıkmıştır.Bu nedenle orman rejimindeki korunan alanlarınplanlanmasıyla ilgili yetkiler ormancılık örgütündetoplanacak şekilde yeni bir yasal düzenlemeyapılmalıdır.Korunan alan yönetiminin başarılı ve etkin birşekilde yürütülmesi, aşamaları bu çalışmanın 2.bölümünde özetlenen bir sürecin izlenmesiyleortaya çıkacak bir “korunan alan yönetimplanının” hazırlanması ve uygulanmasına bağlıdır.Bu plan da ancak, planı yapılacak alanla ilgiliuzmanlık alanı temsilcilerinin planlama ekibindeyer almasıyla istenen ölçütlere uygun olarakhazırlanabilecektir. Bu açıdan korunan ormanalanlarının planlanmasıyla ilgili bir yönetmelik,planlama ekibinde başta orman mühendisi, peyzajmimarı, jeolog, ziraat mühendisi, su ürünlerimühendisi, biyolog, zoolog, ekolog gibi doğalkaynak tabanlı uzmanlık alanlarının temsilcileriile arkeolog, halkla ilişkiler uzmanı, sosyolog,ekonomist, mimar, şehir ve bölge plancıları gibidiğer uzmanların birlikte yer almasına ilişkinbir düzenleme içermelidir. Planlama ekibindekimeslek dalları korunan alanın kaynak niteliklerive sosyal çevrenin özelliklerine göre farklılıkgösterebilir. Plan müellifi olarak şehir plancısı veyaşehir ve bölge plancıları değil, orman mühendisleriveya peyzaj mimarları yetkili kılınmalıdır. Tercihenbu iki meslek grubunun doğa koruma, doğalkaynak yönetimi, korunan alan yönetimi gibikonulara ağırlık veren bir yüksek lisans ya dadoktora programından mezun uzmanları planmüellifi olarak seçilmelidir.Bütün bunların yanında, Doğa Koruma ve MilliParklar Genel Müdürlüğünce yürütülen korunanalanlardaki planlama çalışmalarında görüleneksiklikler de giderilmeli, bilimsel esaslara uygunbir şekilde ve katılımcı bir anlayışla bu çalışmanın2. bölümünde özetlenen planlama sürecine uygunçalışmalar yapılmalıdır. Özellikle korunan alaniçi ve yakın çevresinde yaşayanların özelliklerive korunan alanla ilişkileri sosyal araştırmayöntemleri kullanılarak belirlenmeli, planlamaekibi ilgili uzmanlık alanlarının temsilcileriniiçerecek şekilde daha geniş bir katılım sağlanarakoluşturulmalıdır.Fotoğraf: Yıldıray LİSEKaynaklarKUVAN, Y. <strong>2012</strong>. Doğa Koruma ve KorunanAlanlar, İstanbul Üniversitesi Yayın No:5066 (Basımaşamasında), İstanbul.LASCURAIN, H.C. 1996. Tourism, Ecotourismand Protected areas. ISBN 2-8317-0124-4, IUCN,Gland.LUCAS, P.H.C. 1995. Protected Landscapes.Aguide for Policy-makers and planners, Chapman&Hall Ltd. ISBN 0-412-Ç55307-7, London.McCURDY, D.R. 1985. Park Management.Southern Illinois University Press, 250p.THOMAS, L., MIDDLETON, J. 2003. Guidelinesfor Management Planning of Protected Areas,IUCN Gland, Switzerland and Cambridge, UK. ix+79 s.25
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Su Üretimi ve Kalitesi AçısındanOrman ve Meraların ÖnemiA. Alper BABALIK*Nilüfer YAZICI**SDÜ Orman Fakültesi OrmanMühendisliği Bölümü, Isparta1. GirişBitki ve hayvanların fizyolojik faaliyetlerinde en önemli kısıtlayıcı sudur. Toplumların sosyal ve ekonomikgelişimleri suya ihtiyacını da önemli ölçüde artırmaktadır. Bu yüzden, su kaynaklarının geliştirilmesi vetoplumun kullanımına sunulması önemli sorunlardan biri haline gelmiştir.Su kaynaklarının ilk çıkış noktaları olan havzalar genellikle orman ve mera alanlarından oluşmaktadır. Yukarıhavzalarda yapılan her türlü faaliyet aşağı havzalardaki su miktar ve kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir(Kavgacı, 2002).Türkiye’nin yağış rejimi mevsimlere ve bölgelere göre çok büyük farklılık göstermekle birlikte yıllık ortalamayağış 643 mm’dir. Bu da toplamda yılda yaklaşık 500 milyar m 3 suya karşılık gelmektedir. Bu miktarın274 milyar m 3 ’ünün toprak ve su yüzeylerinden ve bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geridöndüğü; 41 milyar m 3 ’ünün yüzeyden sızmalar suretiyle yeraltı suyu rezervlerini beslediği; 186 milyarm 3’ ünün ise çeşitli büyüklükteki akarsular aracılığı ile denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalmaksuretiyle akışa geçtiği kabul edilmektedir. Ayrıca, komşu ülkelerden doğan akarsular ile yılda 7 milyar m 3suyun ülkemiz su potansiyeline dahil olduğu göz önünde bulundurulduğunda, toplam yenilenebilir tatlısu potansiyelimiz 234 milyar m 3 olmaktadır. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1735m 3 civarındadır. Türkiye kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı açısından diğer bazı ülkeler ve dünyaortalaması ile karşılaştırıldığında, su sıkıntısı olan ülkeler arasında yer aldığı görülmektedir (Çakmak vd.,2011). Bunun başlıca nedenleri arasında, topoğrafyadaki düzensizlikler nedeniyle kaynakların kontroledilemeyişi, yağışların ve kaynakların bölgelere göre dengesiz dağılımı, su kaynaklarının bütüncül havzabazında yaklaşımlarla uzun vadeli planlamalar yerine bölgesel, bağımsız ve kısa vadeli projelerle kullanımaaçılması sayılabilir.Su toplama havzalarının çıkışında görülen suyun miktarı ve kalitesi pek çok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerdenen önemlileri havzanın iklimi, topoğrafyası, jeolojik yapısı, toprak yapısı, bitki örtüsü ve arazi kullanımdurumudur. Bu faktörlerden ilk dördü üzerinde insan etkisinin hemen hemen hiç bulunmadığı dikkatealınırsa geriye kalan bitki örtüsü ve arazi kullanım şekli insan tarafından direkt etkilenebilen etmenlerdir(Özhan, 2002).Bitki örtüsü ve arazi kullanım şekli dikkate alındığında, su üretimi ve kalitesi açısından orman ve meraalanlarının önemi büyüktür. Çünkü su havzalarının büyük bir bölümü orman ve mera ekosistemleri ilekaplıdır. Bunun yanısıra tarımsal alanlar suyu kullanan ve kirleten ekosistemler olarak dikkat çekmektedir(Geray, 2007a).Kaliteli su üretimi bakımından ormanların önemi herkes tarafından kabul edilebilecek bir gerçektir. Bitkiörtüsünden yoksun alanların miktar olarak daha fazla su ürettikleri düşünülse de, bu alanlarda yağışlarlabirlikte meydana gelecek erozyon sonucunda, sel ve taşkınlarla birlikte baraj havzaları hızlı bir şekildedolacak ve ömürleri kısalacaktır. Bundan dolayı yüksek kalitede değerli suyun ana kaynağı olarak ormanlarbüyük önem arz etmektedir.Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, ormanlık havzaların su verimleri ormansız havzaların su verimlerindenyaklaşık 2 kat daha fazladır. Orman örtüsünde her %10’luk artışa karşılık yıllık ortalama akışta 12-17 mm’likbir artış meydana gelmektedir (Görecelioğlu, 1992).26Meralar ise, meyilli, engebeli ve taban suyu derinde olan kıraç arazilerde seyrek ve kısa boylu bitkilerin
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>oluşturduğu yem alanlarıdır (Aydın ve Uzun,2002; Tosun ve Altın, 1986). Türkiye’nin yaklaşık% 28’ini kaplayan çayır ve meralar havzaların suüretimi ve kalitesini doğrudan etkilemektedirler(Gökkuş ve Koç, 2001). Ülkemizdeki meralargenel olarak oldukça meyilli ve engebeliarazilerde bulunmakta olup, bunların % 90’ı V.ve VII. sınıf araziler üzerinde bulunmaktadır(Büyükburç, 1999). Ayrıca meraların % 82’si yarıkurak bölgelerde yer almaktadır (Bakır, 1987;Gökbulak, 2002). Aynı zamanda meralar sığtopraklar üzerindeki bitki toplumlarını temsiletmektedir. Bu durumda su, meralarda en önemliyaşam kaynağı olarak daha da büyük önem arzetmektedir. Meralardaki su kaynakları sadece evcilhayvan sürüleri için değil aynı zamanda yabanhayatı içinde oldukça önemlidir.2. Orman ve Meraların Su Üretimi veKalitesi Üzerindeki RolüSu üretim havzalarında arazi kullanma şekilleriile bu kullanımların miktarı ve uygulama biçimihavza hidrolojisinde önemli etkilere sahiptir.Amaç en yüksek kalite ve miktarda su üretmekolduğu için yağış ve toprak özelliklerine göre enuygun arazi kullanım biçimini ve toprak örtüsünüoluşturmak gerekmektedir (Göl, 2008). Birhavzada arazi kullanım biçimleri olarak orman,tarım, mera ve yerleşim alanı gibi oluşumlarsu verimini farklı şekillerde etkilemektedir.Ülkemizde orman alanlarından gelen su 49 milyarm 3 /yıl, mera alanlarından gelen su ise 52 milyarm 3 /yıl olmak üzere toplam 101 milyar m 3 /yıl suüretilebildiği hesaplanmıştır (Kantarcı, 2007).Su üretim havzalarında havzanın hidrolojiközelliklerini olumsuz etkileyen her türlü işletme,yanlış arazi kullanımı olarak nitelendirilmektedir.Bilindiği gibi orman ve mera topraklarınıninfiltrasyon ve hidrolik iletkenlik oranı diğer arazikullanım türlerine göre daha yüksektir (Göl, 2008).Orman ve meralar, su kaynaklarının gelişmesi vekalitesini etkilemeleri yönüyle oldukça önemlibir role sahiptir. Ayrıca bu alanların suyunmiktarına etkisinin yanı sıra, suyun kalitesiniiyileştirme işlevi de bulunmaktadır. Ormanlıkalanlarda infiltrasyonun yüksek olması, akarsularıngenellikle taban suyu akışlarıyla beslendiğini vebunun sonucunda verimlerinin yüksek olduğunuve erozyon olgusunun söz konusu olmadığınıgöstermektedir (Özyuvacı vd., 2001). Yapılançalışmalarda su üretiminin ormanı oluşturanağaç türlerine göre değişiklik gösterdiği deortaya çıkmıştır. Meşe ve kayın gibi yapraklı ağaçtürlerinin hakim olduğu ormanlar, çam, ladin gibiiğne yapraklı türlerden oluşan ormanlara oranla suüretimi açısından daha uygun yapıdadır (Özhanve Gökbulak, 2001). Bitki örtüsünden yoksunalanlarda yağış doğrudan yüzeysel akışa geçerekakarsuya ulaştığı için bu tür alanlarda sedimentmiktarı önemli oranda artmakta ve suyun ekolojikşartları değişmektedir. Oysaki orman ve meralarsahip oldukları bitki örtüsü ile yağış suyunudepolayıp toprağa yavaş ileterek erozyonu önler vetoprağa kazandırdığı gözenekli yapı ile daha fazlasuyun toprağa girmesini sağlamaktadır. Bu şekildetoprak altına geçerek yeraltı sularına ulaşan yağışsuyu, dereler ve baraj göllerini her mevsim düzenliolarak beslemenin yanı sıra, şiddetli yağışlarda dasel olasılığını azaltmaktadır.3. Sonuç ve ÖnerilerSu tüketiminin çok, su üretiminin yeterliolmadığı yerlerde; su sıkıntısını önlemede devreyesokulması gereken en önemli karasal ekosistemlerorman ve mera ekosistemleridir. Eğer bir havzadaorman ve mera ekosistemleri ağırlıktaysa, suyunnicelik, nitelik ve rejim parametreleri, orman vemera ekosistemlerinden yoksun havzalara göredaha iyi durumda olmaktadır (Geray, 2007a).Suyun üretimi için dağlık arazideki ormanlarınkorunması, çalılaşmış ve bozuk orman alanlarınınağaçlandırılması, meraların ıslahı ve topraklarınkorunması gerekmektedir. Türkiye’nin dağlıkarazideki doğal ekosistemlerinin korunması vedengelerinin yeniden sağlanması, akarsularaulaşacak, barajlarda toplanacak, tarım alanlarınınsulanmasında ve hidroelektrik üretimindekullanılacak suyun dağlık arazide toprağasızdırılması, sellere dönüşmeden, toprakerozyonuna sebep olmadan devamlı bir akışdüzenine kavuşturulması gerekmektedir (Kantarcı,2007).Ayrıca sediment yoğunlukları, otlatma yapılanhavzalarda otlatma yapılmayanlara göreçoğunlukla daha yüksek olup, bu alanlardasuların bakteriyolojik kirlenmesi genellikle daha27
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>fazla olmaktadır. Dere kıyılarını ve buralardakivejetasyonu koruyan mera yönetimi uygulamaları,otlatmadan kaynaklanan sedimantasyonzararlarının en az düzeyde tutulmasına yardımcıolacaktır (Görcelioğlu, 1992).Türkiye, ortalama yükseltisi ve yükselti farklarıfazla olan bir ülke olduğundan havzalardakisu üretimi arttırılabilir ve gelecekteki su kıtlığıazaltılabilir. Ancak su üretimine ayrılacak ormanve mera alanlarının arttırılması ve önceliklerışığında hızla çok boyutlu önlem alınmasızorunludur (Geray, 2007b).Su üretim havzalarında karşılaşılan en önemliproblemlerden birisi olan kaliteli su üretimiiçin orman ve meraların mevcut durumlarınınbilinmesi ve su üretim fonksiyonu bakımındaniyileştirilmesi gerekmektedir. Bu alanlar sadeceodun ve yem üretimi amaçlı değil aynı zamanda suüretimi amaçlı olarak havza ölçeğinde planlanmalıve yönetilmelidir.28KaynaklarAydın, İ., Uzun, F., 2002. Çayır-Mera Amenajmanı veIslahı. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat FakültesiDers Kitabı No: 9, 313 s., SamsunBakır, Ö., 1987. Çayır-Mera Amenajmanı. AnkaraÜniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 992, DersKitabı No: 292, 362 s., AnkaraBüyükburç, U., 1999. Meralarımızın Toprak-SuMuhafazası ve Biyolojik Zenginlik Yönüyle Önemive Alınması Gerekli Tedbirler. Tarım ve KöyişleriBakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme GenelMüdürlüğü Çayır-Mera Yem Bitkileri ve HavzaGeliştirme Daire Başkanlığı, 283-296, AnkaraÇakmak, B., Aküzüm, T., Çiftçi, N., Zaimoğlu, Z.,Acar, B., Şahin, M., Gökalp, Z., 2011. Su KaynaklarınınGeliştirme ve Kullanımı. http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/df07fdae1ab273a_ek.pdf?tipi=14&sube=,Erişim Tarihi: 09.12.2011Geray, U., 2007a. Ormanlar ve Su Politikası. http://www.cekulvakfi.org.tr/icerik/haftaninYazisi.asp?ID=31,Erişim Tarihi: 20.09.2010Geray, U., 2007b. Temiz Tatlı Su Nereden Geliyor?http://www.foresteconomics.org/su.pdf, Erişim Tarihi:11.11.2011Gökbulak, F., 2002. A General View of RangeManagement Problems in Turkey. Multi-FunctionGrasslands. In: Proceedings of the 19th GeneralMeeting of the European Grassland Federation, FranceGökkuş, A., Koç, A., 2001. Mera ve Çayır Yönetimi.Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ders YayınlarıNo: 228, ErzurumGöl, C., 2008. Kentsel Su İhtiyacının KarşılanmasındaSürdürülebilir Havza Yönetimi, TMMOB 2. SuPolitikaları Kongresi, 175-185s., AnkaraGörcelioğlu, E., 1992. Havzalarda Orman ve OtlakAmenajmanın Su Verimine ve Kalitesine Etkileri. İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi Seri B, Cilt 42, Sayı 1-2, 30 s.,İstanbulKantarcı, M.D., 2007. Türkiye’de Ormanların veOrmancılığın Önemi. http://www.tuba.gov.tr/tr/haberler/tuba-dan-haberler/tuba-gorusleri/282-tuerkiyeyi-coel-olmaktan-aaclandrma-seferberliikurtaracaktr.html,Erişim Tarihi: 17.11.2011Kavgacı, A., 2002. Su Üretimi Açısından Yüksek DağOrmanlarının Önemi ve Bazı Silvikültürel Düşünceler.Türkiye Dağları I. Ulusal Sempozyumu BildirilerKitabı, 25-27 Haziran 2002, Ilgaz/KastamonuÖzhan, S., Gökbulak, F., 2001. Bitki Örtüsünün SuÜretim Havzalarının Su Verimi Üzerine Etkileri. 1.Türkiye Su Kongresi, 8-10 Ocak 2001, 105-112s,İstanbulÖzhan, S., 2002. Su Toplama Havzalarında Su Üretimive Bitki Örtüsü İlişkisi. Su Havzalarında Toprak ve SuKaynaklarının Korunması, Geliştirilmesi ve YönetimiSempozyumu, 18-20 Eylül 2002, HatayÖzyuvacı, N., Hızal, A., Gökbulak, F., 2001. SuÜretimine Tahsis Edilen Yağış Havzalarında Planlamave Kullanım İlkeleri. 1. Türkiye Su Kongresi, 8-10 Ocak2001, 7-15s, İstanbulTosun, F., Altın, M., 1986. Çayır-Mera-Yayla Kültürüve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri. Ondokuz MayısÜniversitesi Yayınları No: 9, Samsun
Orman HukukundaGeven BitkisiOrman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Alaettin KENDİROrman Yük. Müh. - 1964Karşılaştığım iki olay nedeni ile bu yazıyı hazırlama gereğini duydum:1-Geven bitkisi tahribatına jandarma güvenlik gücü müdahale ediyor, orman yönetimi geven bitkisiniorman örtüsü saymadığından mahkeme nezdinde olaya müdahil olmuyor.2- Geven bitkisi geniş alanda (50 hektar) yanıyor, orman yönetimi yanan alanın tapulu mülk olduğugerekçesi ile yangına müdahale etmiyor.Baklagiller familyasından “ketre” de denilen geven bitkisini çoğumuz tanırız. 100 cm’ye kadar boy yapan,dikenli yaprakları olan, ağaççıktan küçük, toprağın korunmasında ve orman yetişmesinde lüzumlu organikmaddeyi sağlayan, toprağı tutma ve örtme özelliği nedeniyle toprak muhafaza ve erozyon açısından önemliözelliği olan çok yıllık otsu bir bitkidir.29
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>30Zamk yapımında kullanıldığı gibi çeşitli sağlıksorunlarına da şifa kaynağıdır. Ayrıca hayvan yemiolarak kullanılmakta ve köklerinden de yakacakolarak yararlanılmaktadır.6831 sayılı Orman Kanunu’na göre ormansayılmayacak yerler:1/J maddesi: Funda veya makilerle örtülü ormanve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler;(Aksi yerler orman sayılır)Orman Kadastro Yönetmeliğinin (Vasıf TayinineEsas Olacak Tanımlar):Madde 23 - p) Orman ve Toprak MuhafazaKarakteri; Üzerindeki bitki formasyonu iletaşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlıakışları, toprak erozyonunu, toprağın strüktürve tektürünün bozulmasını önleyici, su veriminiartırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on iki denfazla olan yerlerdir.Bu yasa ve yönetmeliğin tanımladığı bitki tamda geven bitkisi ile örtüşmektedir. Gevenin çokyıllık oluşu, derin kök yapısı oluşu, sık dal veyaprak organı bulunması, çok meyilli arazide dahitutunabilmesi, fakir toprakta yetişiyor olması,kuraklığa dayanıklı olması gibi özellikleri iletaşkınları, toprak erozyonunu önleyici, su veriminiartırıcı etkisi bulunduğu bir gerçektir.Bu özelliklerini Yargıtay dikkate almış olacak ki;Y.3.C.D. ,22.06.1999,99/6208-7784 sayılı kararı:Dava konusu yerden ağaç kesilmediğinin tespitedilmiş olmasına karşılık raporunda sahadan gevenbitkisinin sökülerek meşe ağaçlarının aralarınınsürüldüğünün bildirilmesine göre sanığın ormanörtüsünü kaldırarak işgal ve faydalanma dabulunduğu eyleminin yasanın 93/2. Maddesikapsamında kaldığı gözetilmeden yazılı şekildehüküm kurulması, kararı ile geven bitkisini ormanörtüsü saymış, tahrip edilmesini de orman suçukabul etmiştir.6831 sayılı yasa:Madde: 55-Hususi ormanların idare vemuhafazaları, Devletin kontrol ve murakabesialtında olmak üzere bu kanun hükümlerine göresahiplerine aittir.Madde: 56 - Bu kanunun Devlet ormanlarıhakkındaki 14. ( kesme), 15. (izinsiz kesme), 17.(faydalanma), 19. (otlatma) hükümleri hususiormanlarda da tatbik olunur.Madde: 76 –b) Ormanlarda izin verilen veocak yeri olarak belirlenen yerler dışında ateşyakmak veya izin verilen yerlerde yakılan ateşisöndürmeden mahalli terk etmekc) Ormanlara sönmemiş sigara veya yangınadolaylı olarak yol açabilecek madde atmak,Madde: 110 - 76’ncı maddenin (b), (c)bentlerinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkındabir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezasınahükmolunur.Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarakorman yangınına sebebiyet verenler iki yıldan yediyıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.Görüldüğü üzere 76. maddenin b ve c fıkralarıormanlarda ateş yakılmasını yasaklamıştır. Devletormanı veya hususi orman ayırımı yapmamıştır.Yasaklama tüm ormanlar için geçerlidir. Bunedenle tapulu yerlerdeki orman örtüsünün(geven bitkisi) yakılması suç sayılmalıdır. Kaldıki yasalarımız genel olarak anız yakılmasını idarisuç saymış, ormana dört kilometre uzaklıktayakılmasını ise orman suçu kabul etmiştir.Bu değerlendirmeler ışığı altında:1-Tapulu yerde dahi olsa geven bitkisininyakılması orman yangını suçunuoluşturmaktadır.2- Geven bitkisi ile kaplı alanlar orman bitkiörtüsü ile kaplı sayılmalıdır. Bu nedenle ormansayılan yerlerdendir. Bu gibi yerleri cezamahkemesi, orman alanı saydığına göre hukukmahkemelerinin de bu olguyu kabul etmelerigerekir. Zira ceza mahkemesi kararı, hukukmahkemesini bağlar.Ormanları korumakla görevli Orman GenelMüdürlüğü çalışanlarının geven bitkisi ile kaplıalanlara da sahip çıkmaları gerekmektedir.
Doğa ve KültürYüzyıllar Sonra MontaigneOrman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Dr. Cihan ERDÖNMEZFotoğraf: Güngör GENÇEfsanevi rock müzik grubu Pink Floyd’un yine kendi gibi efsanevi nitelik taşıyan ve Alan Parkertarafından sinemaya da uyarlanan “The Wall” albümünün bir yerlerinde şu sözler geçer:Goodbye cruel worldI’m leaving you todayGoodbye goodbye goodbyeGoodbye all you peopleThere is nothing you can sayTo make me change my mindGoodbye(Elveda zalim dünya)(Terk ediyorum seni bugün)(Elveda elveda elveda)(Elveda tüm insanlar)(Bir şey yok söyleyebileceğiniz)(Fikrimi değiştirmem için)(Elveda)Pink Floyd’u ve müziğini bilenler hem zalim dünyanın nasıl bir şey olduğuna ve hem de onu terk etmearzusuna aşinadırlar. Sıcak ve soğuk tüm savaşlar, kirlenmiş siyasal güçler, demokratik kandırmacalar,giderek yok olan doğa ve daha neler neler… Hayalimizdeki dünyadan uzaklaştığımızı hissettikçe gerçekdünyadan uzaklaşma isteği daha ağır basmaya, bir kurtuluş gibi görünmeye başlar. Ancak bunu yapmamakiçin pek çok neden bulur sereriz ortalığa. En başta sevdiklerimiz gelir.Peki ya en çok sevdiğiniz kişi de sizinle bunu yapmaya hazırsa? Örneğin eşiniz. Hayat arkadaşınız ölümdede yanınızda olmayı tercih eder mi? Stefan Zweig’ın karısı Lotte bu tercihi tereddütsüz yapanlardan.Hitler Almanyası’nın yarattığı korku dünyasından kaçmak için okyanus ötesine bile gitmişlerdi oysa. Nevar ki dünyanın geleceğine ilişkin derin umutsuzluk, onların beraberce zalim dünyayı terk etme kararlarınıpekiştirdi ve 1942 yılında Rio’da kararlarını uyguladılar.31
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Zweig yaşama tutunmaya çalışmamış mıydıdersiniz? Mutlaka çalışmış olmalı. Birinci DünyaSavaşı’nda orduda gönüllü olarak görev almış(geri hizmet), zengin bir ailenin çocuğu olmanıntüm avantajlarından yararlanarak dünyayıdolaşmış ve hiçbir ekonomik sıkıntı yaşamdan,harika bir villada kendini yıllarca yalnızca işineverme şansı bulmuş bir kişinin yaşama arzusunucanlandırmaya çalışmadığını düşünmek pek deolanaklı değil. Bu arzunun en büyük kanıtlarındanbiri, bence, 1941 yılında Montaigne üzerineçalışmaya başlamış olması. Böyle düşünüyorum,çünkü Montaigne okuyan birinin dahaöncekinden şu ya da bu biçimde farklılaştığınainanırım. 20. ya da 21. yüzyılda “bak işte, tam daaklımdan geçtiği gibi” dediğiniz şeylerin sizden400 yıl önce düşünülmüş, harmanlanmış vedile getirilmiş olması karşısında hem bu büyükinsana olan hayranlığınız artar hem de ortak birinsanlık ülküsünün bütünüyle hayal olmadığınaolan inancınız. Bu düşüncemi daha açık ifadeedebilmek için iki ünlü şahsiyetin Montaignehakkındaki sözlerine sığınmak daha kolay olacaksanırım. Önce Nietzsche’den başlayalım; şöyledemiş Montaigne için: “Bir zamanlar böyle birinsanın yaşamış olması, bugün şu yeryüzündeyaşamanın hazzını gerçekten artırıyor.” ArdındanBéragner’e 1 kulak verelim: “Montaigne amma dadüşünce çalmış benden.”Montaigne bütün dünyada olduğu gibi ülkemizdede Denemeler’i ile tanınmıştır. Zaten başka birşey yazdığı da pek söylenemez. Denemeler’i ilkkez Türkçeye kazandıran Sabahattin Eyüboğlu ilkçevirisinin önsözünde şöyle demektedir: “Onunlaokuyucu arasına girecek olan herkes boş sözlersöyleme tehlikesine düşer.” Biraz da bu kaygıdanolacak, Montaigne hakkında başkalarının sözleriniaktarmak daha akılcı bir yol olarak görünüyor.Montaigne ile Zweig’ı buluşturan şey neydi?Bana göre Zweig’ın yaşama tutunma arzusu.Oysa Ahmet Cemal Zweig’ın Montaigneile ilgili çalışmasını değerlendirirken bakınne diyor: “Bu deneme ile karşımıza, yüzlerce1- Pierre-Jean de Béragner (1780-1857); Fransız şair.yıl önce, Rönesans’ın ve hümanizmin gerçekbir mirasçısı kimliğiyle insana dair her şeyisorgulamaya insandan yola çıkarak başlayan birdüşünür ile ondan yüzyıllarca sonra insanlığınbüyük çöküşünü yine insandan yola çıkaraksorgulamak peşindeki bir başka büyük düşünürünkarşılaşmaları çıkmaktadır.”Montaigne Rönesans hümanizminin yarattığıdünya ülküsünün yavaş yavaş yok olmaya başladığıbir çağda yaşamıştır. Din savaşlarının bütünAvrupa’yı bir uçtan diğer uca kırıp geçirmesineşahit olmuştur o. Katoliklerle Protestanlaracımasızca birbirlerini öldürürken bir yandan,barbarlık ve bağnazlık kol geziyordu Montaigne’inçağında. Gencecik bir çocukken o, Bordeaux’da tuzvergisine karşı çıkan halk ayaklanmasının vahşicebastırılmasına tanık olmuş, insanların sokaklardaparçalanmasına, kazıklara geçirilmesine, ölübedenlerin leş kargaları tarafından paylaşılmasınaşahit olmuştur. Yıkılıp yakılan köyler, baştansona kılıçtan geçirilen askeri birlikler ve bütünbunlar yaşanırken dış dünyada, kendi kendinesürekli “nasıl özgür kalabilirim?” diye soranbir düşünürdür sözünü ettiğimiz. İki büyükdünya savaşını yaşama talihsizliğine sahip olanZweig’a kulak verelim: “Montaigne’in özgür veyanıltılması imkansız düşüncelerinin en yardımcıolabileceği kuşak ise, örneğin bizimkisi gibi,kaderin bir dünya kargaşasının ortasına fırlatıpattığı bir kuşaktır. Ancak savaşların, zorbalığın,tiranca ideolojilerin bireyin hayatını ve yine buhayat içinde olmak üzere en değerli özü, bireyselözgürlüğü tehdit ettiği bir zaman dilimini kendisarsılmış ruhunda yaşamak zorunda kalmış olankişi, sürü kudurmuşluğunun egemenliğindekiböyle zamanlarda insanın iç dünyasının en derinnoktasında yatan “ego”suna sadık kalabilmesininne büyük bir cesaret, dürüstlük ve kararlılıkgerektirdiğini bilebilir. Yalnızca böyle birinsan, dünyada kitlesel bir yıkımın ortasındakendi manevi ve ahlaki bağımsızlığını lekesizkoruyabilmekten daha güç bir şey olmayacağınıbilir. İnsan, ancak kendisi akıldan, insanlıkonurundan yana kuşkuya düşüp çaresiz kalmışsaeğer, dünya çapında bir kaosun ortasında tek birkişinin örnek biçimde dimdik ayakta kalabilmesiniövgüyle karşılayabilir.”32
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Büyük dedesinin aldığı şatonun yaşamdanizole kıldığı kulesinde; Goethe’nin tabiri ile“iç kale”sinde, Montaigne kitaplarını yoldaşkılarak özgürlük arayışı yolculuğuna çıkar,ömrünün sonuna kadar bitiremeyeceği. Çünkü,bilmektedir ki, dünyayı daha özgür yapabilecekleryalnızca kendi özgürlüğüne sahip çıkabilenlerdir.Özgürlük yolculuğunun yoldaşının kitaplarolması, onun bilgiye olan açlığının göstergesidiraslında. İç kalesinde, kitaplarının bulunduğuçalışma odasının duvarlarına elli dört özdeyişyazdırmıştır Montaigne. Hepsi Latince. Yalnızcasonuncusu Fransızcadır: “Que sais-je?”, yani “nebiliyorum?”. Daha fazla bilmek için hep dahafazla kitap ister. Şöyle der Montaigne kitaplarıhakkında: “İstediğim zaman onlarla mutluluğutadabileceğimden, yalnızca varlıkları bile benihoşnut kılmaya yetiyor. Ne savaş ne de barışzamanlarında yanıma kitap almadan yolculuğaçıktığım olmuştur. Fakat çoğu kez günler, aylarboyunca kapaklarını açmadığım da olur. Kendikendime şu ya da bu kitabı nasılsa bir günokurum, derim, yarın ya da istediğin herhangibir zaman… Kanımca kitaplar, insanın hayatyolculuğunda yanına alabileceği en iyi besinlerdir.”Zweig Montaigne’i şöyle tanımlar: “Montaigneüşengeç bir okurdur, okumanın amatörüdür, amaondan daha iyi, daha akıllı bir okuru ne kendizamanı ne de ondan sonraki zamanlar görmüştür.”Montaigne için görkemli şatonun kulesi, yani içkalesi dokunulmazdır. O, zaman zaman dışarıçıkabilir. Ancak dışardan hiçbir şey içeri giremez.Çünkü o kule ya da o kale onun özgürlüğünün,dokunulmazlığının sembolü değil aynı zamandasomut yansımasıdır. 1882 yılında çıkan yangındabütün şato yanar. Bir tek yer hariç; Montaigne’inkalesi.Montaigne’in temel arayışlarından biri de doğal,saf insandır. El değmemiş, kültür insanı olmayaninsanı aramaktadır. Bir gün Rouen’de rastladığıBrezilyalılara 2 olağanüstü ilgi gösterir. Çünküonların modern denilen insan gibi özellikleri2- Devir aynı zamanda coğrafi keşifler, sömürgeler veAvrupa’ya taşınan köleler devridir.bulunmamaktadır. Fiyakalı giysileri, abartılıinançları ve iki yüzlü ahlakları… Montaigne oinsana geri dönüşün mümkün olmadığını bilir.Onu en çok yaralayan gerçeklerden biri de budur.Ama o insana yaklaşma isteği ve çabasını asla terketmez. Ondan 400 yıl sonra Türk edebiyatının enönde gelen isimlerinden birinin, Yaşar Kemal’inbenzer arzuyu dillendirmesi Montaigne’in insanlıküzerindeki etkilerinin küçük işaretlerinden biridir.Kemal romanlarından birinde şu düşünceyi ortayakoyar: “Çirkin olan insanlığın en üst kabuğudur.Adam olan hem kendi kabuğunu, hem insanlığınkabuğunu durmadan soymaya çalışır.”Montaigne’i anlatmaya çalışmak boşuna biruğraştır. Asıl olan onu anlamaya çalışmaktır. Buda sanıldığı kadar kolay değil ne yazık ki. Onundüşünceleri değildir yalnızca alışılmadık olan,yaşamı da tuhaflıklarla doludur. Zengin bir aileninçocuğu olup paraya hiç itibar etmemesi, Latinceyiana dili olan Fransızcadan daha iyi bilmesi vekullanması, çocuklarıyla olan ilişkisinin zayıflığıve kaç çocuğunun ölmüş olduğunu bilmediğiniitiraf etmesi, babasından yalnızca mal mülk değilBordeaux belediye başkanlığının da miras kalmışolması ve iki dönem belediye başkanlığı yapması,ikinci döneminde şehri esir alan veba salgınındanherkesten önce kaçması, yeri geldiğinde kralabile kafa tutması ve daha neler neler. Son bir şeydaha; onun statüsünde dünyaya gelen bebekleriçin şatoya bir sütanne getirilmesi gerekirken,babası Pierre’in onu, daha ana sütünden bilekesilmeden, Montaigne derebeyliği sınırlarındakibir orman köyünde, en alt tabakadan bir oduncuailenin yanına vermesi ve birkaç yıl Montaigne’ino koşullarda büyümüş olması. Benzer bir durumuBalzac da yaşamış, ailesi onu dört yaşına kadarbir jandarma ailesinin yanına vermiştir. Balzacbu nedenle annesini daima suçlamıştır. OysaMontaigne babasına, bu kararı yüzünden hepminnet duyguları beslemiştir. Ona göre, babasıkendisinin ayrıcalıklı sınıftan biri gibi hissetmesiniistemiyordu. Böylelikle onu bütün ön yargılardanuzaklaştırmış olacaktı. Kim bilir Montaigne’inkaderi, belki de, babasının bu kritik kararıyla,şimdi adını bile bilmediğimiz o orman köyündeçizilmişti!33
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Fotoğraf: Güngör GENÇDoğa ve KültürİKİ BE34Bu yazıyı yazdığım tarih 21 <strong>Nisan</strong>. İkigün sonra Atatürk’ün kurduğu meclisin 92.yılını kutlamış olacağız. Ulusal Egemenlikve Çocuk Bayramı olarak. Ulusal egemenlik!Çocuklarımızın güvencesi. Ulusun egemenliğive çocuklarımızın geleceğini koruması içinseçip meclise gönderdiğimiz vekiller; kendiniaslından daha üstün sanan, talimatla ellerinikaldırıp indiren, yüce meclisin çatısı altındaötekine saldıran, “büyüklerimiz bilir” tümcesinişiar edinen vekiller. Talimatla kaldırdılar elleriniyine ve çıkardılar hızlıca: İki be. Huyum olmadığıhalde bu sayfalarda bunlara değinmek, tutamadımkendimi. Protesto etmek için kalkan o elleri,sustum ben ve sözü üstad Yaşar Kemal’e bıraktım.60’larda yazdığı “Kuşlar da Gitti” romanındanbir parça. Olduğu gibi. İmla karakteristiğine biledokunmadan:“Şu İstanbul kurulmadan önce de, buraya,Florya düzlüğüne bu küçük kuşlar, neredengelip nereye gidiyorlarsa bu kurumuş dikenlerinüstüne renk renk yağarlardı, dikenlerintohumlarını yer güçlenir, kanatlarını açıp sertaralık yellerinin önüne düşüp dünyanın başkayerlerine, başka dikenlerine giderlerdi. Belkiyuvaları dikensiz, uçsuz bucaksız, kuş uçmazkervan geçmez bir ovadaydı. Bu uçsuz bucaksızovaya, uzun otların arasına kuşlar milyonlarcayuva yapıp yumurtalarını bu yuvalara bırakıp,üstlerine yatarlardı, sıcacık, ana olmanın sonsuzmutluluğunda… Ve erkekler kuluçkadaki dişilerineincecik, küçücük diken tohumları taşırlardı.Yumurtadan çıkan milyonlarca küçücük, birerböcek kadar küçücük yavrular kocaman ağızlarınışamatayla açıp yiyecek beklerlerdi. Ova ağzınakadar çiçek açardı. Belki yavrular diken tohumudeğil de incecik çiçek tohumlarını severlerdi.İstanbul yeni kurulduğunda burası, şu ormanınyeri, Yeşilköyün, Şenlikköyün, Bakırköyün yeri,Floryanın koyağı belki de böyle, sonsuz, uçsuzbucaksız dikenlikti, o uçsuz bucaksız ovadadoğmuş milyonlarca kuş bir ışık, renk yağmurugibi dikenliğe yağardı. Belki de bir dikenliyamaçta, belki de ormanda doğmuştu bu kuşlar…Belki de…Romanın, Bizansın, Osmanlıların çocukları türlütuzaklarla, ökselerle bu kuşları yakalarlardı. Veo günden bu yana kafeslerde, kilise, cami, havraönünde kuşlar, kocaman kafeslerde çırpınarakkurtarılmayı beklerlerdi. Bu insanlığın, kuşluğunbir geleneği olmuştu.Günler yıllar geçtikçe dikenlik küçüldü,Şenlikköy, Yeşilköy, Ambarlı, Cennet Mahallesi,Telsizler, Menekşe, Florya, Basınköy kuruldu.Floryanın o güzelim menekşe dolu koyağınaçirkinin çirkini beton apartmanlar yığdılar. İştekuşlara bu küçücük yer kaldı, denizle orman,Menekşeyle Basınköy arası… Ve kuşlar her yılgelip bu küçücük dikenliğe sığınıyorlar. Geçenyıl bu dikenliğin sahibi de burasını, parselledi,metrekaresini üç yüz, beş yüz liradan okuttu yenizenginlere… Altına hücum gibi arsaya hücumbaşladı İstanbulda… Bir karış arsa için İstanbulunbu aç gözlü canavarları birbirlerinin gözlerinioyacak, birbirlerinin ırzlarına geçecek, birbirleriniboğazlayacak, kıtır kıtır kesecekler. Bir avuçlukarsa toprağı için. Gelecek yıl işte burada, şubakır rengi dikenliğin yerinde için bulanmadanbakamayacağın çirkin beton apartmanlar, villalaryükselecek. Sokaklarında yalnız birbirlerinegösteriş yapmak, para para, yalnız para kazanmakiçin yaşayan, insanlıklarını unutmuş yaratıklarcaka satacaklar. Otomobiller yüz elli, iki yüzkilometreyle Londra asfaltında insan ezerekburaya girecek… Belki kuşlar çok derin, eskibir içgüdüyle buraya, o zaman kesilmiş olacakolan şu ulu çınarın üstüne, göğüne uğrayacaklar,bir an duraklayıp bir şeyler arayacak, bir şeylerianımsamaya çalışacak, beton yığını evlerin üstündeküme küme dolaşacak, konacak bir yer bulamayıpbir uzak keder gibi başlarını alıp çekip gidecekler.”
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Küre Dağları Milli Parkı Türkiye’ninİlk PAN Parkı Oldu!Yıldıray LİSEEşsiz doğası, hayvan ve bitki çeşitliliği,dünyaca ünlü kanyonları, mağaraları, şelaleleri,mimari ve kültürel özellikleriyle bilinen KüreDağları Milli Parkı, Avrupa’nın en seçkin korunanalanlarından oluşan PAN Parks ağının 13. üyesioldu.Küre Dağları Milli Parkı doğal yaşlı ormanları,yabanıl alanları, kanyonları, mağaraları, şelaleleri,peyzaj değerleri, yaban hayvanları ve bitkileri ileçevresindeki köylerin geleneksel mimari yapısıve kültürel özellikleriyle Türkiye’nin en önemlialanlarından biridir.35
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Türkiye’nin 9 orman sıcak noktasından biriolan ve 2000 yılından beri koruma altındaolan Küre Dağları Milli Parkı’nın en önemliözelliği Türkiye’deki nadir el değmemiş ormanekosistemlerinden birini barındırması. Bozayıiçin Türkiye’deki en önemli alanlardan biri olanMilli Park ve çevresi yaban kedisi, vaşak, karaca,ulugeyik ve susamuru gibi 48 farklı memelihayvana ev sahipliği yapıyor. 129 kuş türününyaşadığı bölgede bugüne kadar 930 bitki türütespit edildi. Bu bitkilerin 157’si endemiktirve 60’ının ise nesli tehlike altındadır. Bölgeninönemli ana değerlerinden biri de jeolojik yapısıdır:Dünyaca önemli kanyonları, şelaleleri ve 80’denfazla mağara. Tüm bu özellikleriyle Milli Park tümdünyadan doğa harikalarının yer aldığı “ÖlmedenÖnce Görmeniz Gereken 1001 Doğa Harikası”listesinde yer alıyor.36Türkiye’nin ilk PAN Parks adayı olan KüreDağları Milli Parkı için 2006 yılından beri devameden PAN Parks adaylık süreci 17–21 <strong>Nisan</strong>
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong><strong>2012</strong> tarihleri arasında uluslararası bağımsızdenetmenler tarafından yapılan çalışmalar ile sonaerdi!Denetmenler alanda bugüne kadar yapılançalışmalarla sertifika konusunda yol alındığınıbelirtti. Küre Dağları Milli Parkı’nın yabanıllığı,sürdürülebilir turizm potansiyeli ile yöre halkıve kamu kurumlarının koruma ve sürdürülebilirturizm uygulama süreçlerine etkin katılımlarındanoldukça etkilenerek olumlu görüş içerenraporlarını PAN Parks Vakfı Yönetim Kurulu’nasundular. PAN Parks Yönetim Kurulu 23 <strong>Nisan</strong><strong>2012</strong> tarihinde yaptığı toplantı ile Küre DağlarıMilli Parkı’nın PAN Parks ağına katılımınıonayladı. Bu karar ile Küre Dağları Milli ParkıTürkiye’deki ilk, Avrupa’da ise PAN Parkssertifikalı 13. korunan alan oldu.PAN Parks sertifikası sürecinde Küresel ÇevreFonu (GEF) destekli ‘Orman Koruma AlanlarıYönetiminin Güçlendirilmesi Projesi’ uygulamalarıbüyük rol oynadı. Orman ve Şu İşleri BakanlığıDoğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü,Orman Genel Müdürlüğü, Birleşmiş MilletlerKalkınma Programı (UNDP) Türkiye Ofisive WWF-Türkiye işbirliğinde yürütülen projekapsamında Milli Parkın Uzun Devreli GelişmePlanı, Ekosistem Tabanlı Fonksiyonel OrmanAmenajman Planı, Ziyaretçi Yönetim Planı,Sürdürülebilir Turizm Gelişme Stratejisi, GönüllüProgramı ve İletişim Stratejisi hazırlandı.37
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>38Bu plan ve stratejilerin ilk uygulamaları olarakKüre Dağları Milli Parkı Müdürlüğü kuruldu,ziyaretçi merkezleri, tanıtım birimleri, manzaraseyir noktaları, yürüyüş tur güzergâhlarıdüzenlendi.Yöre halkı için alternatif gelir kaynağı yaratacak“Örnek Uygulamalar Programı” kapsamındaprojeler desteklendi. Yerel turizm işletmelerive sivil toplum kuruluşlarının katılımıylaKüre Dağları Milli Parkı PAN Parks Grubuoluşturuldu.Tüm bu çalışmaların yapıldığı proje, Rio+20Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir KalkınmaKonferansı’nda, sürdürülebilir kalkınma ve yeşilekonomi uygulamalarıyla Türkiye’yi temsil edeceken iyi 25 uygulamadan biri seçilerek Orman ve Suİşleri Bakanlığı’na ödül kazandırdı.PAN Parks nedir?PAN Parks (Korunan Alanlar Ağı Parkları),Avrupa’ya özgü, bağımsız bir korunan alansertifikalandırma sistemi. Bir korunan alandasürdürülebilir turizmin geliştirilmesi yoluyladoğanın daha iyi korunmasını sağlamayıamaçlıyor. PAN Parks logosu Avrupa’damilli parklar için hem doğal değerler hem desürdürülebilir turizm açısından bir seçkinliğinişareti.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>PAN Parks sertifikası neler getirecek?PAN Parks ölçütleri· Küre Dağları Milli Parkı’nın sahip olduğudoğal ve kültürel değerlerin önemi daha iyialgılanacak ve küresel düzeyde korunmasınakatkı sağlanacak.· Korunan alan çevresinde yaşayan yöre halkınınsürdürülebilir turizm faaliyetleri ile alternatifgelir kaynağı oluşturmasına uluslararası düzeydekatkı sağlanacak.· Türkiye’nin doğa koruma alanında uluslararasıprestiji artacak.· Küre Dağları Milli Parkı doğa koruma, alan veziyaretçi yönetimi ile korunan alanlarda ve yakınçevresinde uluslararası düzeyde sürdürülebilirturizm gelişimi konularında Türkiye’de diğerkorunan alanlara örnek olacak.· Bölgede kültürel değerlerin ve gelenekselmimarinin korunması önem kazanacak.· Yöredeki işletmelerin belirli standartlarda ürüngeliştirilmesi ve hizmet vermesi sağlanacak.· Uluslararası tanıtımlar ve önemli turizmdestinasyonları içinde yer alması sonucundayöreye gelen yabancı turist sayısında zamaniçinde artış olacak.Bir korunan alanın PAN Parks sertifikasıalabilmesi için aşağıdaki 5 ölçüte sahip olmasıgerekiyor:Ölçüt 1 - Zengin doğal miras: Korunan alaniçinde en az 10,000 hektar yabanıl alanın varlığı.Ölçüt 2 - Doğa yönetimi: Korunan alanınyönetim planının olması.Ölçüt 3 - Ziyaretçi yönetimi: Korunan alanda birziyaretçi yönetim planının olması.Ölçüt 4 - Sürdürülebilir turizm gelişme stratejisi:PAN Parks bölgesi için sürdürülebilir turizmgelişme stratejisinin olması.Ölçüt 5 - Yöresel ortaklıklar: Bölgede belirliölçütler çerçevesinde çalışan yerel işletmelerve korunan alan yönetimi arasında yerel işortaklıklarının kurulması.Küre Dağları Milli Parkı internet sitesi:www.kdmp.gov.trPAN Parks Vakfı internet sitesi:www.panparks.orgFotoğraflar Yıldıray Lise tarafından çekilmiştir.39
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Bize Özgü Bir Ağaç Andız(Arceuthos drupacea Ant.Et.Cotschy)Hazin Cemal GÜLTEKİNAndız, Pulyapraklılar familyasına ait bir cinsli iki evcikli yani, erkek ve dişi çiçekler ayrı ayrı ağaçlardabulunan bir ağaç cinsidir. Bazı botanikçiler tarafından ardıçların bir türü olarak kabul edilseler de, kozalakyapısı, tohumlarının serbest olmaması ve tomurcuklarının pullarla örtülmüş olması ile ardıçlardan ayrılır.Andız Arceuthos cinsinin yaşayan tek türüdür. Esas yayılış alanı Güney Anadolu’dur ve bu bölgede 500m ile1750 metreler arasında doğal olarak yayılır. Yayılış alanında yer yer saf meşcereler oluşturmasına rağmen,genelde ardıç (Juniperus L.) türleri, katran (Cedrus libani A. Rich.), akçam (Pinus nigra Arnold.), kızılçam(Pinus brutia Henry.), Toros göknarı (Abies cilicica Carr.), meşe (Quercus L.) ve maki türleri ile karışıkormanlar oluşturur.Türkmen kültüründe andız ağacı önemlidir. Yöre halkı yüzyıllardır, kozalakların etli kısımlarından pekmezimal etmekte ve tohumları çam fıstığı yerine besin olarak tüketilmektedir. Yine, Türkmenler andızlardanelde ettikleri katranları tıbbi amaçlarla kullanmaktadır. Çeyiz sandığının beşiğin andızdan yapılması tekeyöresinde bir gelenektir.40Batılılar 1547 yılından bu yana andızların üstün dekoratif özelliğe sahip olduğunu görüp, ülkemiz andızormanlarını tarayarak kültür formlarını götürmüş, bahçelerini onlarla süslemişlerdir. Ülkemiz parkbahçelerinde neredeyse hiç andız ağacı olmadığı gibi, bugüne kadar gerçekleştirilmiş hiçbir plantasyonsahası veya gençleştirme alanı da yoktur. Ana yayılışı ülkemiz olan bu cinsin bir tek fidanına sahip olmakistediğimizde ithal etmek zorunda olmamız ve batılıların yüzlerce yıl önceden belirlediği ve götürdüğü
Orman ve Av /<strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>kültür formalarının ülkemizde nerelerde dahiyayıldığını bilmememiz aslında üzüntü duyulmasıgereken bir durumdur. Yakın zamana kadar andızfidanı üretim tekniği ortaya konmadığındanOrman Bakanlığınca da andız ormanları gözardı edilmiştir. Günümüzde andız ormanlarınınenvanteri dahi yoktur.Andız ormanları, hayvanlarla yayılan diğertürlerde olduğu gibi birbirinden çok farklıgenetik çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik, onlarınçok amaçlı kullanımlarını da sağlar. Bunlardanen önemlisi; farklı form ve görünümdekiandız ağaçlarının kültüre alınarak park vebahçelerimizi süslemesi, bu değişik formalardanoluşan kent ormanlarının, yeşil kuşak veyol ağaçlandırmalarının yapılmasıdır. Farklıgörünümlere sahip olmaları ve uzun yaşamalarınedeniyle andız ormanları anıtsal nitelikler detaşır. Bu nitelikleri nedeniyle, biyolojik turizmhareketlerinde önemli yere sahiptir. Aynı zamandaandız; uç toprak koşullarına dayanıklılığı ve yaygınkök sistemleriyle erozyon kontrolü çalışmalarında,çok değerli odunları dolayısıyla da odun kökenlisanayide, rüzgar, kar ve ses perdesi tesisindekullanılabilecek çok yönlü ağaç türüdür.kullanılmaktadır. Kontrolsüz avlanma baskısısonucu, ardıç tohumlarının yayılışını sağlayanyabanıl hayvan varlığı hızla düşmekte, hatta,ayılarda olduğu gibi tamamen yok olma tehlikesiile karşı karşıya bulunmaktır. 4) Çok yüksekfiyatlarla satılan andız katranının elde edilmesiamacıyla, ormanların tahribi söz konusudur.Günümüzde 1 kg andız katranının ederi 4000 dolardır ve bunun temini yasal yollardanmümkün değildir. Geçmişte sadece yöresel olaraktüketilen andız katranı, günümüzde alternatiftıp uygulamalarında yaygın olarak kullanılmasıAndız ağacı ormanlarının daralma sürecidevam etmektedir. Daralma sürecinin beşnedeni vardır: 1) Ülkemizde, andızın vejetatifve generatif fidan üretim tekniği, fidanlıktekniği, ağaçlandırma ve doğal gençleştirmetekniklerinin ortaya konamamasıdır. Bununsonunda, kullanım amaçlarına yönelik kitleselfidan üretimi gerçekleşememiş yeni plantasyonlaroluşturulamamıştır. 2) Andız ormanlarınınüzerinde yoğun otlatma baskısı vardır. Otlakalanlarının tarımsal amaçlı kullanımı, keçilerinana beslenme alanları olan meşe çalılıklarının veseyrek ağaçlık alanların ağaçlandırılması nedeniyle,keçi ve koyun otlatması andız ormanlarınayönelmiştir. 3) Andız ormanları, yaban hayatınaçok iyi barınma ve beslenme ortamı oluştururlar.Bu nedenle, yoğun avlak alanları olarak41
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Andız tohumlarını doğal ortamda daha çok,ayılar, keçiler, sincaplar, kargalar ve kemirgenleryayar. Andız tohumlarının yayıcı hayvanları,onların, kozalaklarının etli kısımlarını yiyerek,kozalak etinden kaynaklanan çimlenme engelinigidermektedir. Hatta keçiler kozalakları bütünolarak yutmakta, daha sonra geviş getirmeesnasında, etli kısımları tamamen temizleyerektohumları ağzından dış ortama bırakmaktadır.Sincap ve fareler gibi kemirgenler ise kozalaklarınetli kısımlarını yemelerinin yanında, embriyoyuda yemek amacı ile tohumları mekanik olarakkırmaktadırlar. Bu kırma esnasında genelde 3 olanbitki taslağından bir veya ikisini yerken diğerinibulamamakta ve çimlenme sürecini kısaltmaktadır.tahribatı daha da artırmaktadır. 5) Eskidensadece yöre insanınca tüketilen andız pekmezi,turizm hareketlerinin artışı ile birlikte ticarimateryal haline dönüşmüştür. Andız pekmeziimal edebilmek amacıyla köylüler kozalaklarıtoplayarak kaynatmaktadır. Kozalaklarla birliktetohumlarda ormanlar dışına çıkarılmaktadoğal ortamdaki tohum miktarı önemli orandaazalmaktadır. Bu durumdan, özellikle yerleşimolanlarına yakın andız ormanları olumsuz yöndeetkilenmekte, kendisini yenileyememektedir.Andızın kozalak eti, tohumlarının doğal çimlenmesürecini tek başına 1 veya 2 yıl geciktirmekte veçimlenmenin dördüncü, beşinci yıla sarkmasınaneden olmaktadır. Kozalak etinden tamamentemizlenmiş (hayvanlar tarafından) tohumlar; sugazalışverişini engelleyen, embriyonun gelişiminemekanik direnç gösteren tohum kabuğundankaynaklanan çimlenme engeli nedeniyle, geneldeüçüncü bazen de dördüncü yılda çimlenirler. Aynıyıl veya ikinci yıldaki çimlenme, kemirgenlertarafından mekanik zedelemeye tabi tutulantohumlarda gözükür. Üçüncü, dördüncü yıllardakiçimlenme döneminde, tohumların üzerini kapatansertleşmiş kozalak pulları iyice gevşer, embriyonunşişmesi ile birlikte kendiliğinden düşer ve bitkitaslağı serbest kalarak çimlenir.Andız tohumları iri ve kanatsız olduğundanancak ağacın dibine düşmekte ve tohumancak yerinden alınarak götürüldüğü taktirdeyayılışını gerçekleştirebilmektedir. Bu durumdatohumlar ağacın dibine düştükleri yıl çimlenecek42Andızda çiçeklenme yükseklik basamaklarınabağlı olarak <strong>Nisan</strong>-Mayıs aylarında gerçekleşir.Döllenmiş dişi çiçekler Mayıs ayından itibarenhızlı bir büyüme sürecine girerler ve kozalaklarbirinci yılda olgunlaşma boyutuna ulaşırlar.Tohumların olgunlaşması tozlaşma ve döllenmeyitakip eden ikinci yılda gerçekleşir ve 18 aylık birsüreci kapsar. Olgun kozalakları büyüklüklerinebakarak olgunlaşmamış kozalaklardan ayırt etmekmümkün değildir. Olgunlaşmamış kozalaklar yeşilrenkte iken, olgun kozalakların üzeri gümüşi mumtabakası ile kaplıdır ve kırmızı-kahverengindedir.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>olsalardı yayılışları için çok az zaman kalacak,bu dar zaman aralığında da çok az sayıdakitohum uzaklara taşınabilecekti. Oysa andıztohumları kozalak etinden temizlenmediğitaktirde 4-5 yıl çimlenmeden kalmakta veyayıcı hayvanlarının kendisini uygun ortamlarataşımasını beklemektedir. Yine andız, 2-3 yıldabir bol tohum tuttuğundan tohumlar aynı yılçimlenmeyerek uygun iklim koşullarının oluştuğuperiyotlarda toprakta çimlenmeye hazır tohumbulundurmaktadır. Böylece hem yayılışlarınıgaranti altına almakta hem de çimlenme içinuygun iklim koşullarını bekleyerek ortamdatutunmalarını sağlamaktadırlar.Andız tohumlarında, genelde üç bitki taslağıbulunur ve bu durum soyun devamlılığında onaönemli üstünlük sağlar.. Bunlardan birincisi,hayvanlar her seferinde üç adet bitki taslağınıbir seferde taşır, ikincisi, kemirgenler tohumlarıyerken genelde bir bitki taslağını bulamaz vetohum kendini garantiye alır, üçüncüsü isetohumlar ormandan uzak bir yere taşındığındaikili veya üçlü çimlenmelerle, erkek ve dişibireylerin aynı alanda hatta iç içe bulunmasısağlanır. Dağınık yayılışlarına karşın, andızlardatozlaşma sorununun görülmemesinin ananedenlerinden biriside budur.Tohumdan fidan üretim; tohumun çatlatılmasıya da bitki taslağının açığa çıkarılması yöntemiile yapılır. Kırma işlemi, iyice su alarak esneklikkazanmış tohumlarda uygulamakta yarar vardır.Kırma işlemi kozalak pullarının birleşmenoktasından yapılır. Kozalaklar genelde 3 bitkitaslağı taşır ve kozalak pullarının iç kesimlerininodunlaşması sonucu oluşan sert madde ilekorunurlar. Bu pullar sanki tohumların üzerinesonradan yapıştırılmış görünümdedir ve ayrılmanoktaları gözle rahatlıkla görülebilir. Kırmaesnasında bitki taslağının zarar görmemesisağlanır. Bu işlem embriyonun su ve gazalışverişini sağlarken embriyonun gelişimine karşıdirenci de azaltır. En uygun ekim zamanı güzdönemidir.Çelikle ve aşı ile üretme tekniği kültür formlarınagereksinim duyulduğunda kullanılan biryöntemdir. 2-10 yaş arası andız ağaçlarındanalınan güz (15 ağustos-eylül) ve kış çelikleri(Şubat) kullanılarak başarılı sonuç elde edilir.%0.8 IBA toz hormon kullanımında, güz çelikleri%52, kış çelikleri %39 oranı ile köklenmeyüzdesi gösterirler. Andızlarda yaşlı bireylerdenalınan çeliklerde köklenme oranı düşüktür ve%3-5 arasındadır. Andızların kültür formlarınınüretiminde tohumdan gelmiş 2-3 yaşlı altlıklarınüzerine yan aşılama tekniği de kullanılabilir.Yararlanılan Kaynaklar1. Davis, P, H., 1965, Flora of Turkey and EastAegen Island, Volume:1 Edinburg.2. Gültekin, H, C., 2007: Türkiye Ardıç (JuniperusL.) Türlerinin Ekolojisi ve Silvikültür Teknikleri,Orman Mühendisleri Odası Yayın No: 27, 136 s,Ankara.3. Gültekin, H, C., 2007: Andız (Arceuthosdrupacea (Labill) Ant. RT. Cotschy) ve FidanÜretim Teknikleri, Çevre ve Orman Bakanlığı,Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü GenelMüdürlüğü, Fidanlık ve Tohum İşleri DaireBaşkanlığı Yayını, ISBN 978-605-393-004-4, 28 s.Ankara.4. Gültekin, H., 2011, Orman Ağaçlarının Fidanlıktekniği, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ağaçlandırmave Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü, Fidanlık veTohum İşleri Daire Başkanlığı Yayını5. Gültekin, H, C., Gültekin, U, G., Divrik, A.,2004, Farkında Olmadığımız Estetik Andız Ağacı,TUBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı 441, s 72-73, Ankara6. Kayacık, H., 1980, Orman Park Ve Ağaçları ÖzelSistematiği, İÜ Orman Fakültesi Yayın No: 281,Cilt:1, İstanbul, 383s.43
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>Kızıl Sırtlı ÖrümcekkuşuLanius collurio L.Yrd. Doç. Dr. Nuri Kaan ÖZKAZANÇ44SİSTEMATİKTEKİ YERİTakım : Passeriformes(Serçe kuşları, Ötücü kuşlar)Familya : Laniidae(Örümcek kuşları)Tür : Lanius collurio L.(Kızıl sırtlı örümcekkuşu)İngAlmFrnStatüsü: Red-backed shrike: Neuntöter: Pie-grieche ecorcherKızıl sırtlı örümcekkuşu IUCN’in kırmızılistesinde düşük risk seviyesinde (LC)sınıflandırılmış ötücü bir kuş türüdür.Morfolojisi:Kızıl sırtlı örümcekkuşu her ne kadar ötücükuşlarda bir tür olsa da davranış ve beslenmeleriaçısından yırtıcı kuşlara benzemektedir. Büyüklü18 cm, kanat uzunluğu 9–10 cm, kanat açıklılarıise 24–27 cm. arasında değişmektedir. Ağırlıklarıise 27–38 gr arasında olan bir kuştur.Ergin dişi ve erkek görünüş olarak birbirlerindenfarklıdırlar. Oldukça göz alıcı ve fark edilebilirrenklerde olan ergin erkeklerde baş, tepe ve ensekısmı grimsi mavi renklerdedir. Alın kısmındagözleri de içine alacak şekilde uzamış tıpkı birmaske gibi siyah renkte uzunlamasına bir gözbandı bulunur. Gaga dibi ile göz arası ve kulaktüyleri siyah renktedir. Sırt kısmı, omuz tüylerive kanat üstü tüyleri türe ismini veren kızılımsıpas ya da kırmızımsı renklerdedir. Karın kısmıçoklukla beyaz renkte olsa da, kursak, göğüs vevücudun yan kısımları soluk pembe renklerdedir.Uçma teleklerinin dış kenarları pas kırmızısırenklerdedir. Kanat uçları ve kuyruk oransal
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>olarak uzundur. Kuyruk sokumu ile kuyruk üstütüyleri gri renklerdedir. Kuyruk tüylerinin enortada bulunanları siyah renktedir. Bu tüylerinhemen yanında bulunan kuyruk tüyleri isediplerden itibaren beyaz renktedir. Diğer kuyruktüyleri ise beyaz renkte olup üzerlerinde uçkısma yakın büyük birer siyah leke bulunur.Kuyruktaki bu özellikleri ile kuyrukkakan türleriniandırmaktadırlar. Oldukça kalın ve çengel şeklindekıvrık olan gaga ve ayaklar siyah renktedir.Erkekler çoklukla dişilerden daha büyüktür.Ergin dişiler erkekler kadar renklenmegöstermezler genel görünüşleri kahverengitonlardadır. Ergin dişinin tepe kısmı paskahverengindedir. Yanakta daha koyu kahverengirenkte bir leke bulunmaktadır. Ense kısmındahafif gri bir renklenme görülmektedir. Sırt kısmıerkektekinden farklı olarak kahverengi renktedir.Ayrıca erkekteki göz bandı dişide bulunmazsadece kahverengi bir iz şeklinde gözlenebilir.Gaga dibi ile göz arası beyaz renktedir. Kulaktüyleri kırmızımsı-kahverengi renktedir. Karınkısmı beyazımsı renklerde gerdan ve karının ortasıhariç koyu kahverengi çok ince yarımay şeklindeenine dalgalı çizgilidir. Kuyruk sokumu grikahverengi renktedir. Kuyruk tüyleri kahverengirenktedir.Gençlerim renk ve görünüşleri ergin dişilerebenzemektedir. Dişilerden farklı olarak tüm karınbölgesinde koyu renkte enine dalgalı çizgilerbulunmaktadır. Dişi ve erkeklerde vücudun üstkısımları ve kısmen de alt kısımlar bu desenlerdendolayı pullu bir görünüm sağlamaktadır.Yayılışı:Tüm dünyada göçücü bir kuş türüdür. KışıAfrika’nın tropik ve güney bölgelerinde geçir.Avrupa’nın Britanya’ya kadar olan hem heryerinde, Asya’da Batı Sibirya’ya kadar olan BatıAsya bölgelerinde üremektedirler. Kışlamak içinyapılan göç Avrupa üzerinden güney ve tropikAfrika’ya az miktarda da Kuzey Batı Hindistan’ayapılmaktadır. Bazı bireylerin kışlamak için Sudan,Mısır ve Etiyopya gibi daha kuzeydeki Afrikaülkelerini tercih ettiği görülmektedir. AyrıcaKuzey Afrika’da Namibya’nın batı sahilleri dışındaoldukça yaygın olarak bulunur. Türün en büyükkışlama popülasyonları Zambiya ve Malavi’dekayıt edilmiştir.İspanya, Portekiz ve İskandinavya’nın kuzeykısımları hariç bütün Avrupa’da, doğuda Türkistanüzerinden Tiyanşan, Altay, Moğolistan, kuzeydeKossogol ve Transbaykal’ın güneyine, güneydeTsaidam ve Ordosa’ya kadar bölgede yayılmış olan9 ırkı bulunmaktadır.Türkiye’nin her yerindeki uygun yaşam alanlarındayaz göçmeni olarak sıklıkla rastlanan bir türdür.Yaşam Alanları:Küçük bitkiler ve dikenlerin bulunduğu açıkyerlerde, orman kenarlarında bulunur, nadirenşehir içlerinde caddelerde, bahçelerde veparklarda da görülebilmektedir. Yüksek çayırlıkalanlar, fundalıklar ve çalılık alanlarda sık sıkgözlenebilmektedir. Dağlık alanların içindebulunan boş alanlarda, çalılıklarda ve fundalıklardada bulunurlar, ancak çoklukla alçak rakımlıbölgeleri tercih etmektedirler.45
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>46Bu türün bir özelliği de cinsiyetler arasındakiyaşam alanı tercihlerinin birbirinden farklıolmasıdır. Erkekler daha ziyade az ve nispetendaha küçük ağaçların olduğu kapalı habitatlarıtercih ederlerken, dişiler ise sık ormanlık alanlarıtercih etmektedir. Ancak yaşam alanlarındaçoklukla dağınık çalılık alanlar ile ağaçlarınbulunduğu çayırlık alanları severler.BesinleriGenel olarak böceklerle ile beslenmektedirler.Bunun dışında yakalayabildikleri bütünomurgalılar ile eklembacaklılarda besinleriarasında yer almaktadır. Yaşam alanlarındaböcek bulamadıkları ya da böcek avlamayamüsait olmadıkları zamanlarda birçok küçükötücü kuş türü ve bunların yavrularını rahatlıklaavlayabilirler. Çoklukla avladıkları avlarınıbulundukları ortamdaki çalıların ya da bitkilerindikenli dallarına saplayarak bu besinleri dahasonra tüketebilirler. Bu tip yerlere bu kuşunkilerleri denilmektedir.Sıklıkla eşekarıları, kınkanatlı böcekler, kelebekler,çekirgeler tercih ettiği avlar arasındadır. Bununyanında küçük kuşlar, kertenkeleler, kurbağalar vekısmen küçük memeli hayvanlar bu türün besinleriarasındaki yerini almaktadır. Omurgalılarıavlaması çoklukla böceklerin azalmaya başladısoğuk ve yağışlı dönemlere denk gelmektedir.Besin sıklığı çektiği dönemlerde çok nadirdeolsa meyve danelerini özellikle çilekleri yediklerigözlenmektedir.BiyolojisiYuvalarını genellikle sap, dal, kök ve yosun gibimaddelerden yaparlar ve bu yuvaların içlerinitüy, kıl gibi yumuşak materyaller ile kaplarlar.Yuvalarını küçük, sık dallı ağaçlıklarda, sıkçalılıkların içine gizli yerlere yaparlar. Bu yuvalarçoklukla derin bir fincan ya da kase şeklindeyapılmaktadır. Her iki eşeyde yuva yapımınakatılırlar ve 5–6 gün içinde yuvayı yaparlar.Çiftleşen dişiler 22x16 mm boyutlarında yeşilzemin üzerine kırmızımsı darı lekeleri olan 4–7adet yumurtayı Mayıs sonu ile Haziran sonuarasında yuvalarına bırakırlar. Bu süre kimi zamanTemmuz ayına kadar uzayabilir. Yuvaya bırakılayumurtalar 11–14 günlük bir kuluçka dönemindensonra çatlarlar. Yumurtadan yeni çıkan yavrular12–14 günlük bir palazlanma döneminden sonragenç bireyler olarak yuvadan uçarlar. Ancak buyavrular yaklaşık 1 ay kadar yuva yakınlarındave ebeveynlerinin gözetimi altında bulunurlar.Yavruların bakımında iki eşeyde aktif olarak görevalır. Doğada 7,5 yıl yaşadıkları saptanmıştır.Üreme mevsimi sonunda Ağustos ve Eylülayından itibaren kışlama bölgelerine doğru göçlerbaşlamaktadır. Kışlama göçlerinde ilk olarakerkekler üreme bölgelerinden ayrılırlar, daha sonradişiler ve gençler göçe başlarlar. Ancak bireylerinkışlama bölgelerine varışları eş zamanlı olarakEkim ayına rastlamaktadır. Kışlama mevsimininbitmesi ile <strong>Nisan</strong> ayının ilk yarısından itibarenkışlama bölgelerinden üreme bölgelerine doğrugöçler başlar. Üreme göçlerinde yaklaşık 10 günlükbir sürede kışlama alanları tamamen boşaltılır.Göçler geceleri ve tek tek yapılır.Günlük yaşantılılarında çoklukla bir çalı,dikenli bir dal, bahçe çitleri, parmaklık telleriya da elektrik ve telefon telleri üzerinde dikkatiçekmeyecek şekilde tünerler. Buralarda zamanzaman avlarına yaptıkları dalışlar ile ya da kısave tok bir sesle “gey” diyerek ötüşleri ile farkedilirler. Beslenme ya da avlanma sırasında etrafıiyi görebildiği bir noktada tüner ve avlarınıgördüğünde ani dalışlar yaparak avları ya topraküzerinde ya da hava uçarken yakalar. Yakaladıklarıomurgalıların kafalarının arka kısmını keskingagaları ile parçalayarak öldürürler. Omurgasızavlarının kanat ve bacakları ise ya avı yere vurarak
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>ya da gaga yardımı ile parçalanır. Bu türün en tipikdavranışlarında birisi yakaladıkları avları çalılar,dallar ya da dikenlere saplamasıdır. Bu şeklideadeta bir kiler gibi saplanarak depolanan besinlerözellikle kötü hava koşullarında besine ihtiyaçduyulduğunda kullanılmaktadır. Bu davranışıdolayısı ile kızıl sırtlı örümcekkuşuna bazı yerlerdekasap kuşu da denilmektedir.Farklı bölgelerde faklı isimlerle anılan kızıl sırtlıörümcekkuşunun bilinen bazı yerel adları şunlardır:Çekirge kuşuYırtıcı boğanKocakafaKahverengi kocakafaKızıl sırtlı ümmüksıkanBoz karakaşYazıda kullanılan tümfotoğraflar Dr. N.Kaan ÖZKAZANÇtarafından çekilmiştirIrklarıDünya dağılış yapan 9 farklı ırkından 2 tanesiTürkiye’de bulunmaktadır.Lanius collurio collurio L.Lanius collurio kobylini ButurlinKaynaklar:Benson, V. S. (1971) The Observer’s Book of Birds.Frederick Warne&Co.Ltd. London, England ISBN:0 7232 0043 2Ergene, S. (1945) Türkiye Kuşları. İstanbulÜniversitesi Fen Fakültesi Monografileri, Say:4,Kenan Matbaası, XX + 361s. + 104 Tablo İstanbul.Hayman H., Hume R. (2005) Kuş GözlemcisininCep Kitabı. Avrupa’nın Kuşları. Kuş AraştırmalarıDeneği Yayınları. ISBN: 975-00270-0-0 SemihOfset, Ankara (Çeviri:Beyser Semizoğlu)Harrison, C., Greensmith, A. (1993) Birds of theWorld. ISBN 1-56458-296-5Hokey PAR, Dean WRJ, Ryan PG (2005) Roberts-Birds of southern Africa, VIIth ed. The Trustees ofthe Jhon Volker Bird Book Fund, Cape TownKiziroğlu, İ. (1989) Türkiye Kuşları (Kımızı ListedeOlanlar ve Bulundukları Bölgeler) Orman GenelMüdürlüğü, Eğitim Daire Başkalığı, Yayın veTanıtım Şube Müdürlüğü 314 s. AnkaraPeterson, R., Mountfort. G., Hollom P.A.D. (1972)A Field Guide to the Birds of Britain and Europe.Printed in Great Britain Collins Clear-Type PresLondon and Glasgow. ISBN 0 00 212020 8Turan, N. (1990) Türkiye’nin Av ve YabanHayvanları. Kuşlar 2. Kitap. Orman GenelMüdürlüğü, Eğitim Daire Başkalığı, Yayın veTanıtım Şube Müdürlüğü 274 s. Ankara.TRAKUŞ: http://www.trakus.orgThe IUCN Red List : http://www.iucnredlist.org/ARKIVE: http://www.arkive.orghttp://www.birdguides.com/species/species.asp?sp=122063http://www.biodiversiyexplorer.org/bird/laniidae/lanius_collurio.htm47
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİÜYELERİNE07.03.<strong>2012</strong> tarihinde yapılan Derneğimiz 17.Olağan Genel Kurul toplantısı sonucunda,yönetime seçilen üyelerin isimleri aşağıdagösterilmiştir.YÖNETİM KURULU (ASİL)Mustafa TAPAN (Başkan)İhsan KAYA (Bşk. Vekili)Sabahattin GECEGÖRÜR (Muhasip üye)O. Yılmaz ÜLGENTÜRK (Sekreter üye)Mehmet DURAN (Üye)Hüsamettin ATA (Üye)İzzet OKYAY (Üye)DENETİM KURULU (Asil)H.Kemal HAMÎDİ (Başkan)Hakkı AYDEMİR (Üye)Sait KURTULUŞ (Üye)1- Gerekli yasal işlemler yürütülmektedir.2- Genel Kurulda alınan karar sonucu ölümyardım fonu feshedilmiştir. Fonda bulunan paraüyelerin iştirak yıllarına göre dağıtılacaktır. Bukonuda hazırlıklar sürdürülmektedir.Fon dağıtımı internet aracılığı ile üyelerin bankahesaplarına yatırılması düşünülmektedir. Bunedenle üyelerimizin banka hesaplarıyla ilgiliİBAN numaralarını bir dilekçe ile derneğimizebildirmeleri gerekmektedir.3- <strong>2012</strong> yılına ait dernek aidatları 5.00 TL olaraktoplanmaya başlanmıştır. Üyelerimize duyurulur.Saygılarımızla. 12.03.<strong>2012</strong>EMODER BaşkanıMustafa TAPANTürkiye Ormancılar Derneği 54. Dönem Bilimsel,Araştırma Geliştirme Kolu ve Basın, Yayın veİletişim Kolu üyeleri TOD Yönetim Kurulutarafından aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.BASIN, YAYIN, İLETİŞİM KOLU ÜYELİSTESİDoç.Dr. Sezgin ÖZDENEditör-Basın, Yayın ve İletişim Kolu BaşkanıProf.Dr. İsmet DAŞDEMİRDoç.Dr. Oktay YILDIZYrd.Doç.Dr. Cihan ERDÖNMEZYrd.Doç.Dr. Nimet VELİOĞLUDr. Metin KARADAĞDr. Ufuk COŞGUNHüseyin AYTAÇErdal ÖZÜDOĞRUİlhan TAŞHülya KILIÇYasemen BİLGİLİBİLİMSEL ARAŞTIRMA VEGELİŞTİRME KOLUProf.Dr. Tahsin AKALPProf.Dr. Hüseyin KOÇProf.Dr. Kenan OKProf.Dr. H.Alper ÇOLAKProf.Dr. Ünal AKKEMİKProf.Dr. Cantürk GÜMÜŞProf.Dr. Tuncay NEYİŞÇİProf.Dr. Sedat AYANOĞLU48DÜZELTME<strong>2012</strong> Ocak-Şubat sayımızda Dr. M. AliBAŞARAN’ın fotoğrafları kullanılmış ancakfotoğrafların sehven Hasan UYSAL’a ait olduğubelirtilmiştir. Düzeltir, Sn Başaran’dan özürdileriz.DUYURUEmekli Ormancılar Derneği’nden;2011 yılı dahil Ölüm Yardım Fonuna aidatlarınıkesintisiz yatıran üyelerin, Yapılacak Fon iadesiiçin, s.gecegorur@hotmail.com veya 0312 433 3436 numaralı telefon ile irtibat kurmaları duyurulur.
Orman ve Av / <strong>Mart</strong> - <strong>Nisan</strong> <strong>2012</strong>YİTİRDİKLERİMİZYEGANE MIHÇIOĞLUDerneğimiz eski Başkanlarından KazımMIHÇIOĞLU’nun eşi olan YeganeMIHÇIOĞLU, 19.04.<strong>2012</strong> günü vefat etmişve 20.04.<strong>2012</strong> günü Cebeci Asri Mezarlığındadefnedilmiştir.Hayırsever kişiliği ile tanınan Yegane Hanım,“Ormancı Personelinin Çocuklarını OkutmaVakfı”na birçok yardımda bulunmuştur.Seyranbağlarında bina alımında nakityardımında bulunduğu gibi, ölünceye kadaroturduğu evi de Vakfa bağışlamıştır.Derneğimiz ve Vakfımız bu hayırsever kişiyiunutmayacaktır. Yakınları ve sevenlerinebaşsağlığı dileriz.ALPARSLAN ALTUĞSUNGURLU – 1935ORMAN TEKNİKER OKULU – 195716.05.<strong>2012</strong> - ANKARASonsuzluğa uğurladığımız üyelerimize Tanrı’danrahmet yakınlarına ve meslek kamuoyumuzabaşsağlığı dileriz.49
TOD - Türkiye Ormancılar DerneğiTuna Caddesi No:5/8 Kızılay-ANKARATel: 0312.433 84 13 Faks: 433 26 64www.ormancilardernegi.orgDerneğimizin 2 ayda bir çıkan yayınıORMAN ve AV Dergisi’negönüllü abone olabilirsiniz.Üye ödentilerinin ve dergi gönderim ücretinin yatırılacağı;BANKA HESAP NUMARASI:AKBANK KÜÇÜKESAT ŞUBESİHESAP NO: 66319ŞUBE KODU: 101IBAN: TR36 0004 6001 0188 8000 066319veyaPOSTA ÇEKİ HESABI: 279 358<strong>2012</strong> üye ödentisi: 30 TL.Dergi gönderim ücreti (1 yıllık) : 30 TL.