LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir ...
LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir ...
LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul BüyükÅehir ...
- No tags were found...
PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
(ULUSLARARASI SEMPOZYUM BİLDİRİLERİ)<strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> <strong>CULTURE</strong>AND VOCATIONAL EDUCATIONAL TRAINING(DRAFTS OF INTERNATIONAL SYMPOSIUM)
HAYAT BOYUÖĞRENME KÜLTÜRÜ veMESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUINTERNATIONAL SYMPOSIUM OF <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> <strong>CULTURE</strong>AND VOCATIONAL EDUCATIONAL TRAININGİSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİSANAT ve MESLEK EĞİTİMİ KURSLARIİSMEK YAYINLARISEMPOZYUM DÜZENLEME KURULUHüseyin EREN / İBB Genel Sekreter YardımcısıFerrah ŞARMAN / İBB İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire BaşkanıMehmet DOĞAN / İBB Eğitim MüdürüGüven ÇALIŞKAN / İSMEK Genel KoordinatörüSEMPOZYUM BİLİM KURULUYayına Hazırlık: İSMEK Yayın EditörlüğüMizanpaj: Büşra YURTSEVENTashih: Uğur SEZENBaskı: İlbey MatbaaProf. Dr. Sedat MURAT, Prof. Dr. Halis Yunus ERSÖZ, Prof. Dr. Tekin AKGEYİK,Prof. Dr. Süleyman ÖZDEMİR, Prof. Dr. Saadettin ÖKTENSEMPOZYUM SEKRETERİMuhammet ALTINTAŞ / İSMEK Genel Koordinatör Yard.16-17 Haziran 2012Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi
Başkan’dan / From the MayorMeslek eğitimi, bir ülkenin iş gücündeki verimliliğibelirleyen en temel faktörlerden biridir. Avrupa ülkelerindemeslek eğitimi oranı neredeyse yüzde 70’lereulaşırken, bu oran ülkemizde yüzde 30 dolayındakalmaktadır. Bu rakamlara baktığımızda gelişmişülkelerin mesleki eğitime, bizden daha fazla önemverdiğini görmekteyiz.Tüm dünyanın ilerlemede başlıca etken olarak kabulettiği meslek eğitimi konusundaki ihtiyaca binaenbiz de Büyükşehir Belediyesi olarak elimizi taşınaltına koyalım istedik. Zira modern sosyal belediyecilikanlayışı, klasik yerel yönetim hizmetlerini eniyi şekilde yerine getirmenin yanı sıra belediyelereyeni sorumluluklar yüklemiştir. Belediyelerin sosyalyaşam içinde aktif rol oynamasını sağlayan ve aktifiş gücüne katkıda bulunan bu anlayış, dünyada dahızla yayılmaktadır.Bu anlayış, halkın sadece fiziki şartlarınıiyileştirmekle sınırlı kalmayıp onların sosyalleşmesine,kentlileşmesine ve eğitimine katkıda bulunmayıöngörmektedir. Büyükşehir Belediyesi olarak bu alandakisorumluluğumuzu 1996 yılından bu yanaİSMEK’le yerine getirmekteyiz. Yetişkin eğitimi konusundaihtiyaç duyulan her alanda hizmet vermeyiamaçlayan ve bugüne kadar 16 yılda 1 milyon 400bin kişiye sanat ve meslek eğitimi veren İSMEK,“hayat boyu öğrenme ve mesleki eğitim” konusundapayına düşen sorumluluğu yerine getirmektedir.Eğitimle ilgili her konuda akademik çevre ile sürekliiletişim halinde olan İSMEK, mesleki eğitimdegeleceğe dönük bir vizyon algısı yaratmak amacıyla“Hayat Boyu Öğrenme Kültürü ve Mesleki Eğitim”konulu bir sempozyum düzenlemiştir. İSMEK, yurtiçinden ve yurt dışından mesleki eğitim alanındauzman isimlerin bildiriler sunduğu bu uluslararasısempozyumla, toplumsal ve ekonomik zemindehayat boyu öğrenme kültürünün önemini, değerinive farklı boyutlarını, alanlarında uzman katılımcılarlaortaya koymayı hedeflemiştir.Değerli konukların hayat boyu öğrenme gerekliliğinintoplumsal ve ekonomik yansımaları ele alındığı sempozyum,İSMEK’in, gelişmekte olan ülkeler için birrol model olduğu gerçeğini bir kez daha ortayakoymuştur.Bu münasebetle sempozyuma katılan değerli bilimadamlarına teşekkürlerimi sunuyorum.Vocational training is one of the most crucial factors thatdetermine the productivity in the labor market of a country.While the attendance to vocational training reachesup to almost 70%, this rate is around 30% in Turkey.When we look at these figures, we see that developedcountries give more importance to vocational trainingthan us.Based on the need for vocational training, which is consideredworldwide as the initial factor in achieving progress,we, as the Metropolitan Municipality of İstanbul,wanted to bare our own neck as well, because the modernunderstanding of social municipal work has loadednew responsibilities on the shoulders of municipalities inaddition to the classical local management services. ThisNotion which makes sure that municipalities have an activerole in the social life, and contributes to the labormarket, is spreading worldwide as well.This understanding is not only about improving the physicalconditions of the place residents live, but also seks tosocialise, urbanise and educate the residents. As the metropolitanMunicipality of İstanbul, we have been fulfillingour responsibility on this field through ISMEK since 1996.ISMEK, which aims to serve in every field needed in adulteducation, and has delivered art and vocational trainingto about 1.400.000 trainees so far, has been fulfilling itsresponsibilities on lifelong learning and vocational trainingin the most effective way.Being in touch with academic environments about everythingrelated to education, ISMEK arranged a symposiumon lifelong learning and vocational training in order tocreate a future-oriented vision perception. With this symposiumwhere experts on vocational training nationwideand worldwide presented their knowledge and experienceto us, aimed to discuss the importance, value andvarious dimensions of lifelong learning via experts. Thissymposium which analyzes the economic and social reflectionsof the necessity of lifelong learning with theknowledge and data that our precious guests sharedshowed once more that ISMEK is a role model for developingcountries.I Express my gratitude to the precious opinion leaderswho took part in the symposium.
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUSEMPOZYUM PROGRAMIHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUSYMPOSIUM PROGRAM16 HAZİRAN 2012 - CUMARTESİAÇILIŞ KONUŞMALARIFerrah Şarman / İBB İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire BaşkanıDAVETLİ KONUŞMACIAB ve Gelişmiş Ülkelerde Hayat Boyu Öğrenme ve Mesleki EğitimAndreas Schleicher - OECD Eğitim Direktörü Yardımcısı ve OECD Genel Sekreteri Eğitim DanışmanıBİRİNCİ OTURUMHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ: YENİ VİZYONLAR ve ARAYIŞLARModeratör: Prof. Dr. İsmail Yüksek - Yıldız Teknik Üniversitesi RektörüHayat Boyu Öğrenmede Geleceğin VizyonuProf. Dr. Halis Yunus Ersöz - TC Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yrd.Hayat Boyu Öğrenme Kültürünün Önemi ve SistemleştirilmesiDoç. Dr. M. Kemal Biçerli - TC Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel MüdürüHayat Boyu Öğrenmede İSMEK ModeliMehmet Doğan - İBB Eğitim MüdürüDAVETLİ KONUŞMACIAmerika Birleşik Devletleri’nde Hayat Boyu Öğrenme ve Mesleki EğitimProf. Dr. Alan B. Knox - Wisconsin Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Liderliği BölümüİKİNCİ OTURUMHAYAT BOYU ÖĞRENMEDE MESLEKİ EĞİTİMİN YERİ ve ÖNEMİModeratör: Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar - İstanbul Üniversitesi Rektör YardımcısıGeleneksel Ahilik Kültüründen Modern Mesleki Eğitim Modeline: Geçmişten Geleceğe BakışProf. Dr. Sedat Murat - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi DekanıTürkiye Boyut İle Vasıf ve Beceri TartışmalarıProf. Dr. Tekin Akgeyik - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüAvrupa Mesleki Yeterlikler Sistemi ve TürkiyeProf. Dr. Mustafa Balcı - Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Eğitim ve Öğretim Sektörü YöneticisiÖrgün, Yaygın ve Serbest (Informal) Öğrenmenin Geçerliliği ve Türkiye Yeterlilikler ÇerçevesiProf. Dr. Oğuz Borat - İstanbul Ticaret Üniversitesi Mühendislik ve Tasarım FakültesiMesleki Eğitimin Etkinleştirilmesinde Sosyal Aktörlerin RolüMehmet Develioğlu - İTO Yönetim Kurulu Üyesi17 HAZİRAN 2012 - PAZARDAVETLİ KONUŞMACIMedeniyet Algımızda Hikmet, Bilgi ve Öğrenme Geleneği: Bireysel ve Toplumsal YansımalarıProf. Dr. Saadettin Ökten - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti ÜyesiÜÇÜNCÜ OTURUMMESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAM: TRENDLER, POLİTİKALAR ve DENEYİMLERModeratör: Prof. Dr. Mustafa Aykaç - Kırklareli Üniversitesi Rektörüİstihdam Edilebilirliğin Geliştirilmesinde Mesleki Eğitimin RolüProf. Dr. Süleyman Özdemir - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüMesleki Eğitimde Özel Sektörün Eylem PlanıNurettin Özdebir - Ankara Sanayi Odası BaşkanıMesleki Eğitimde Karşılaşılan Sorunlar ve Model ÖnerileriProf. Dr. İbrahim Kadı - Karabük Üniversitesi Rektör Yrd.İSMEK’in Mesleki Eğitimdeki Rolü ve İstihdam BoyutuProf. Dr. Yahya Fidan - Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi DekanıDÖRDÜNCÜ OTURUMMESLEKİ EĞİTİMİN YAYGINLAŞTIRILMASINDA YEREL ve KÜRESEL DENEYİMLERModeratör: Prof. Dr. Adem Esen - İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörüİslam Ülkelerinde Mesleki Eğitim ve İSMEK-SESRIC İşbirliğiHüseyin Hakan Eryetli - İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Eğitim ve İşbirliği DirektörüMesleki Eğitim ve İş Dünyası Arasında Uluslararası Köprüler İnşa Etmek: XARXA FP AğıRoser Bertran Coppini - Secretary General XARXA FPAvrupa’da Hayat Boyu Öğrenmede Yeni Fırsatlar ve Başarılı MetodlarGiovanni Crisona - Avrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Forumu (EFVET) İtalya TemsilcisiAvrupa Düzeyinde Hayat Boyu Öğrenme İçin Savunuculuk İlkesi ve EAEA (Yetişkin Eğitimi İçin Avrupa Birliği)Ivo EESMAA - Avrupa Yetişkin Eğitimi Birliği (EAEA) Yönetim Kurulu Üyesi16 JUNE 2012 - SATURDAYOPENING CEREMONYFerrah Şarman / Head of the Human Resources and Education Departments in the Metropolitan Municipality of İstanbulKEYNOTE SPEAKERLifelong Learning and Vocational Training in EU and Developed CountriesAndreas Schleicher - Special Advisor on Education Policy to the OECD’s Secretary-General and Head of the Indicators and Analysis DivisionFIRST SESSION<strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> <strong>CULTURE</strong>: NEW VISIONS AND SEARCHESModerator: Prof. Dr. İsmail Yüksek - Rector, Yildiz Technical UniversityThe Vision of the Future in Lifelong LearningProf. Dr. Halis Yunus Ersöz - Deputy Undersecretary, Ministry of EducationThe Importance of Lifelong Learning and Its SystematizationAssoc. Dr. M. Kemal Biçerli - Lifelong Learning Director, Ministry of EducationISMEK as a Model in Lifelong LearningMehmet Doğan - Education Director, Metropolitan Municipality of İstanbulINVITED SPEAKERLifelong Learning and Vocational Training in the United StatesProf. Dr. Alan B. Knox - Department of Educational Leadership, School of Education, University of WisconsinSECOND SESSIONTHE PLACE AND IMPORTANCE OF VOCATIONAL TRAINING IN <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong>Moderator: Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar - Vice Rector, İstanbul UniversityFrom Traditional Akhism to the Modern Vocational Training Model A Review of the Past and FutureProf. Dr. Sedat Murat - Dean, Faculty of Economics, İstanbul UniversityQualification and Skill Discussions: Implications for TurkeyProf. Dr. Tekin Akgeyik - Department of Labor Economics and Industrial Relations, Faculty of Economics, İstanbul UniversityThe Professional Competence System in Europe, and TurkeyProf. Dr. Mustafa Balcı - Head of the Education and Schooling Sector, Delegation of the European Union to TurkeyFrom Traditional Akhism to the Modern Vocational Training Model: A Review of the Past and FutureProf. Dr. Oğuz Borat - Validation of Formal, Non-Formal and Informal Learning, and Turkish Qualifications FrameworkThe Role of Social Actors in Activating Vocational TrainingMehmet Develioğlu - Member of the Board of Directors, İstanbul Chamber of Commerce17 JUNE 2012 - SUNDAYINVITED SPEAKERThe Tradition of Wisdom, Knowledge and Learning in Our Civilisation Perspection, and Its Reflection in Our Individualand Societal LifeProf. Dr. Saadettin Ökten - Member of Board of Trustees, Fatih Sultan Mehmet Vakif UniversityTHIRD SESSIONVOCATIONAL TRAINING AND EMPLOYMENT: TRENDS, POLICIES AND EXPERIENCESModerator: Prof. Dr. Mustafa Aykaç -Rector, Kırklareli UniversityThe Role of Vocational Training in Employment and Improvement of HiringProf. Dr. Süleyman Özdemir - Department of Labor Economics and Industrial Relations, Faculty of Economics, İstanbul UniversityThe Action Plan of the Private Sector Regarding Vocational TrainingNurettin Özdebir - Chairman, Ankara Chamber of IndustryProblems in Vocational Training and Model SuggestionsProf. Dr. İbrahim Kadı - Vice Rector, Karabük UniversityThe Role of ISMEK in Vocational Training and Its Employment AspectProf. Dr. Yahya Fidan - Dean, Faculty of Management, Karabük UniversityFOURTH SESSIONLOCAL AND GLOBAL EXPERIENCES REGARDING THE POPULARISATION OF VOCATIONAL TRAININGModerator: Prof. Dr. Adem Esen - Rector, İstanbul Sabahattin Zaim UniversityVocational Training in Islamic Countries, and ISMEK-SESRIC CooperationHüseyin Hakan Eryetli - Director of Training and Cooperation, SESRIC (The Statistical, Economic and Social Research and Training Centre forIslamic Countries)XARXA FP Network: Building Bridges Between Work And Vocational Education TrainingRoser Bertran Coppini - Secretary General XARXA FPNew Opportunities And Successful Methods In LL: Advantages And Best Cases Of Mobility For VeTGiovanni Crisona - Europan Forum for Vocational Education and Training (Efvet) İtalyPolicy Advocacy For Lifelong Learning At A European Level And EAEAIvo EESMAA - Board Member, European Association for the Education of Adults6 7
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜve MESLEKİ EĞİTİM(ULUSLARARASI SEMPOZYUM)INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong><strong>CULTURE</strong> AND VOCATIONAL EDUCATIONAL TRAININGSempozyumun Amacı / Aim of the SymposiumHAYAT BOYUÖĞRENME KÜLTÜRÜ veMESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUINTERNATIONAL SYMPOSIUM OF <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> <strong>CULTURE</strong>AND VOCATIONAL EDUCATIONAL TRAININGİstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK) tarafından 16-17 Haziran 2012 tarihlerinde İSMEK15. Genel Sergisi ile birlikte gerçekleştirilen Uluslararası Sempozyum’da, ana tema olarak “Hayat Boyu Öğrenme Kültürüve Mesleki Eğitim” konusu ele alınmıştır.Hayat boyu öğrenme kültürü, modern dünyada öğrenme sürecini formel eğitim döneminin ötesine taşıyarak, bireyin yaşamıboyunca bilgi, beceri ve vasıflarını geliştirmesine atıf yapan bir anlayışı temsil etmektedir. Nihai amaç, küresel bir vatandaşlıkbilinci ve kimliği yaratmak, bireylerin dinamik ekonomik ve toplumsal taleplere uyum sağlamasını desteklemektir.Bu açıdan hayat boyu öğrenme anlayışı, yetişkin eğitiminin sistemleştirilmesi, mesleki eğitimin yaygınlaştırılması, nitelikliinsan kaynağının geliştirilmesi, öğrenme kültürünün kökleştirilmesi ve öğrenen toplumların oluşturulmasında anahtar birrol oynamaktadır.Bu sempozyum programının amacı, katılımcıların hayat boyu öğrenme ve mesleki eğitim konularında geleceğe dönük birvizyon algısı yaratmalarına katkıda bulunmaktır. Sempozyum, toplumsal ve ekonomik zeminde hayat boyu öğrenme kültürününönemini, değerini ve farklı boyutlarını alanlarında uzmanlaşmış konuşmacılarla ortaya koymuştur. Bu çerçevede,özellikle kadim kültürümüzde hikmet ve öğrenmenin modern dünyadaki yansımaları, mesleki eğitimin istihdam açısındanstratejik değeri, yaşam boyu öğrenmenin yerel ve küresel deneyimleri ile İSMEK’in bu alandaki katkıları ele alınmıştır.“Hayat Boyu Öğrenme Kültürü ve Mesleki Eğitim Sempozyumu” kapsamında; ekteki program dahilinde hazırlanan akademikaraştırma ve sunumlar dört oturumda tartışılmıştır.The main theme of the international symposium that ISMEK, the art and vocational training center of İstanbul MetropolitanMunicipality, is holding along with the 15th general exhibition of ISMEK on June 16th and 17th, 2012, would be“Lifelong Learning Culture and Vocational Training”.Lifelong training culture represents a concept which refers to the fact that all individuals need to continually increasetheir knowledge, and improve their skills as well as their qualifications by carrying the learning process beyond thenarrow frames of formal education in a modern world. The ultimate goal is to create a global citizenship identity andawareness, as well as to help individuals adapt to the dynamic economic and societal demands. In this regard, lifelonglearning culture plays a key role in systematising adult education, popularising vocational training, developing qualifiedhuman resources, ingraining a learning culture within the society, and creating an ever-learning society.16-17 Haziran 2012Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür MerkeziThe aim of this symposium program is to help participants develop a vision in the fields of lifelong learning and vocationaltraining. ISMEK aims to express the importance, value and different aspects of lifelong learning on a societal andeconomic background by the help of the speakers who are specialised in various fields. In this context, we discussedthe reflections of the deep wisdom we have developed in our ancient culture to the modern world, the strategic valueof vocational training in the field of employment, experiences regarding lifelong learning in local and global basis, andISMEK’s contributions in this field.8 9
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUAçılış KonuşmasıFerrah ŞarmanİBB İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire BaşkanıSayın Müsteşarım, Sayın İstanbul İl Milli Eğitim Müdürüm, yurt içinden ve yurt dışından gelen kıymetlimisafirlerimiz, değerli katılımcılar,İSMEK’in düzenlediği “Hayat Boyu Öğrenme Kültürü ve Mesleki Eğitim” konulu uluslararası sempozyumahoş geldiniz.Ülkelerin küreselleşen dünyada çağdaş medeniyetler seviyesinde ilerlemesi ve artık “gelişmekteolan ülke” sıfatından kurtulup, “gelişmiş ülke” sıfatı kazanması için önemle üzerinde durulmasıgereken konuların başında “eğitim” gelmektedir.İçinde bulunduğumuz yüzyılın lokomotif sektörlerinden biri olan eğitim, herkes için beşikten mezarakadar devam etmesi gereken bir süreçtir. Bu süreç, “hayat boyu öğrenme” kavramıyla ifadeedilmektedir. Bilgi toplumunun getirdiği en önemli kavramlardan biri olan hayat boyu öğrenme;bir insanın yaşamı boyunca bilgisi, becerisi, görgüsü ve niteliğini geliştirmeye yönelik tüm öğrenimfaaliyetlerini kapsamaktadır. Öğrenme amaçlı olsun veya olmasın, kişinin evde aile içerisinde, iş yerinde,sosyal yaşamda gerçekleştirdiği tüm öğrenimi, hayat boyu öğrenme kavramının karşılığıdır.Günümüz toplumlarında çok önemli olmakla birlikte yalnızca formal eğitim yeterli olamamaktadır.Bilgilerin hızla eskimesi, gelişen teknoloji ve inovasyon karşısında bazı meslekler yok olmakta, yenimeslek alanları ortaya çıkmakta veya işlerin yapılış şekli değişmektedir. Bireyin bu değişime uyumsağlaması, sürekli öğrenme ile mümkün olmakta, yani hayat boyu öğrenmeyi zorunlu kılmaktadır.Hayat boyu öğrenme, adından da anlaşılacağı üzere hayatın tüm evrelerini kapsadığı için devlete,özel işletmelere, STK’lara (Sivil Toplum Kuruluşları) ve ailelere görev düşmektedir. Fakat hayat boyuöğrenmede aslında en büyük görev, bireyin bizzat kendisine düşmektedir.Tartışmasız bir gerçek vardır; o da bilgi toplumunda, eğitilmiş insanın, isteyerek veya istemeyerekherhangi bir sebeple eğitimden mahrum kalmış yahut eğitimini tamamlayamamış bir başka insandanbir adım önde olduğudur. Bu sebeple birey, yaşam mücadelesi içinde güçlü olabilmek adına,hayatının her döneminde öğrenmeye ve kendisini sürekli olarak geliştirmeye açık olmak zorundadır.Zira küresel rekabetin egemen olduğu bilgi toplumunda ekonomik gelişme, refah ve sosyal barış;toplumdaki tüm bireylerin becerilerine, motivasyonlarına ve yaşam boyu öğrenme konusunda aktifolmalarına bağlıdır. Eğitimle ve öğrenmeyle sağlanacak olan yaratıcılık ve esneklik olmaz isebireyler, işletmeler ve uluslar, ekonomik ve sosyal değişimlere uyum sağlamada zorlanacaklardır. Bunedenle yaşam boyu öğrenen bir toplum oluşturmak büyük önem taşır.İşte bu noktada İSMEK, Türkiye’de ilk olma özelliğini taşıyan bir yerel yönetim projesi olarak, İstanbulhalkına hayat boyu eğitim vermek konusunda üzerine düşen sorumluluğu, fazlasıyla yerinegetirmektedir. Sanat eğitimlerinin yanı sıra meslek eğitimi denince bugün akla gelen ilk isim olan İS-MEK, mesleki eğitimde kalite ve etkinliğin artırılması, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun teknikeleman yetiştirilmesi hedefine yönelik çalışmalar yürütmektedir. Bu hedefe yönelik olarak İSMEK,örgün eğitim kurumları vasıtasıyla, meslek edinemeyen ya da mesleğinde ilerlemek isteyenlerinkendilerini geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla, sanat eğitimi kurslarının yanında mesleki veteknik eğitim kursları da açmıştır.İstanbul’un en ücra köşesine kadar açılan İSMEK kurs merkezlerinde verilen eğitimler sayesinde,herhangi bir mesleği bulunmayan kursiyerler bir meslek edinebilmekte, bir mesleği olanlar ise kariyergelişimlerine katkı sağlamak için bu eğitimlerden faydalanmaktadır. İSMEK meslek eğitim kurslarındanmezun bireyler, çeşitli sektörlerdeki ara iş gücü ihtiyacına cevap verirken, kimi kursiyerlerde kendi iş yerlerini açarak ekonomiye katkı verebilmektedir.İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak İSMEK’te bu yıl yaklaşık 217 bin kursiyere eğitim verebilmeninve 1 milyon 400 bin kursiyer sayısına ulaşabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. İstanbul’un geleceğinineğitimle aydınlanacağına inanan İstanbul Büyükşehir Belediyemizin desteği ile eğitim hizmetinitoplumun her kesimine ulaştıran İSMEK, İstanbul halkının da ilgisi ve katılımı ile hayat boyu eğitimekatkı vermeye dün ve bugün olduğu gibi yarın da devam edecektir.Konuşmamı burada bitirirken, siz değerli katılımcı ve misafirlerimize ilginiz için teşekkür ediyor, bubilimsel etkinliğin, bireylerin hayat boyu öğrenim ve mesleki eğitimlerine ışık tutacak, katkı sağlayacakyeni ufuklar açmasını temenni ediyorum.10 11
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUDavetli Konuşmacı / Keynote SpeakerAB ve GELİŞMİŞ ÜLKELERDEHAYAT BOYU ÖĞRENMEve MESLEKİ EĞİTİM<strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> AND VOCATIONAL TRAININGIN EU AND DEVELOPED COUNTRIESAndreas SchleicherOECD Eğitim Direktörü Yardımcısı ve OECD Genel Sekreteri Eğitim DanışmanıSpecial Advisor on Education Policy to the OECD’s Secretary-General and Head of the Indicatorsand Analysis DivisionAndreas Schleicher, OECD Eğitim Birimi Yardımcı Yöneticisi ve OECD Genel Sekreteri Eğitim Politikaları Danışmanıolarak görev yapmaktadır. Ayrıca, OECD’nin bireylerin gelişimi ve ellerinde bulunan niteliklerden en üstdüzeyde yararlanma konusunda yapmakta olduğu çalışmalar ile bunların hem toplumsal, hem de ekonomiksonuçları konusunda OECD’ye stratejik gözlemler sunmaktadır.Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), OECD Yetişkin Beceri Anketi (PEAAC,) OECD UluslararasıÖğretim ve Öğrenim Anketi (TALIS) ve Eğitim Sistemlerinin Performansını Etkileyen Önemli Noktaların GeliştirilipAnaliz Edilmesi (INES) bu çalışmalar arasında yer almaktadır. Schleicher, OECD’de göreve başlamadanönce Uluslararası Eğitsel Başarı Derneği Analiz Yöneticisi olarak görev yapmaktaydı. Almanya’da fizik öğrenimigören Schleicher, Avustralya’da da matematik ve istatistik bölümlerinden mezun oldu. Pek çok ödül almışolan Schleicher, demokratik açıdan örnek teşkil eden uygulamalara imza atmış olduğundan, Federal AlmanyaCumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Theodor Heuss’un adı ile verilen ödüle de layık görüldü. Ayrıca, HeidelbergÜniversitesi’nde fahrî profesörlüğü bulunmaktadır.Andreas Schleicher is Deputy Director for Education and Special Advisor on Education Policy to OECD’s Secretary-General.He also provides strategic oversight over OECD’s work on the development and utilisation of skills and theirsocial and economic outcomes. This includes the Programme for International Student Assessment (PISA), theOECD Survey of Adult Skills (PIAAC), the OECD Teaching and Learning International Survey (TALIS) and thedevelopment and analysis of benchmarks on the performance of education systems (INES).Before joining the OECD, he was Director for Analysis at the InternationalAssociation for Educational Achievement (IEA). He studied Physics in Germany and received a degree in Mathematicsand Statistics in Australia. He is the recipient of numerous honours and awards, including the “TheodorHeuss” prize, awarded in the name of the first president of the Federal Republic of Germany for “exemplarydemocratic engagement”. He holds an honorary Professorship at the University of Heidelberg.ÖzetAltı çizilmelidir ki, doğru yetenek olmadan, toplumun marjını koruyan kişiler, teknolojik ilerleme, paylaşılmışbir büyüme anlamına gelmez ve ülkeler bugünün ekonomisiyle rekabet edemeyebilirler. Fakat işverenlerinihtiyaç duydukları becerilere sahip insanlar bulamadığını söylemeleri ve dışarıda birçok üniversite mezunuişsizin olması, becerinin otomatik olarak daha iyi ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurmadığını gösteriyor.Bu yüzden OECD, ülkelerin, ilgili becerilerinin geliştirilmesi ve daha iyi bir yaşam ve işin sürekliliği için yaşamboyu ve bütünüyle öğrenim için “strategy skills”i kurdu. Her şey doğru becerileri oluşturmak ile başlar. Talepeden işçinin gelişimini öngörmek, bu durum için çok gerekli bir başlangıç noktasıdır. OECD “skills strategy”,öğrenme sonuçlarının kalitesini artırmak için birtakım yol göstericiler oluşturur, belirgin nitelikli eğitim yerine,yaşam boyu öğrenmeyi hedef edinen, getiri odaklı bir eğitim gerçekleştirerek.AbstractIt must be underlined that the technological improvement does not mean shared growth without theright skills in people who keep the margeon of societies, and thus, such countries might not be able tocompete with today’s economy. However, the fact that employers tell that they can not find people withthe skills they need, while there are lots of unemployed people out there shows that skills do not automaticallytranslate into beter economic and social outcomes. For this reason, OECD has established “Skillsfor strategy” in order to further develop these skills and increase the life standards with lifelong learningand continuous education. Everything begins with acquiring the right skills. To foresee the development ofthe demanded workers is a crucial starting point for this. OECD Skills Strategy outlines some guidelines toincrease the quality of learning outcomes by focusing on a kind of education that last lifelong rather thana qualification oriented education.12 13
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGünaydın. Burada olmak benim için büyük bir mutluluk.Beni bu sempozyuma ve bu güzel şehre davet edenİSMEK’e huzurlarınızda teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca,bu konuşmayı Türkiye’de yapıyor olmanın da benim içinbüyük bir mutluluk olduğunu belirtmek isterim. Bununsebebi, OECD olarak yaptığımız eğitim performansını ölçendeğerlendirmelerde, Polonya ile birlikte Türkiye’ninde Avrupa ülkeleri arasında eğitim sistemi en hızlı gelişimkaydeden ülke olmasıdır. Somut olarak, okullaşma sistemindebüyük ilerlemeler görülmektedir. Ayrıca, düzenliolarak yapmakta olduğumuz PESA değerlendirmelerinde,bireylerin matematik becerilerinde gözle görülür bir artışkaydedilmiştir. Bununla beraber, hayat boyu öğrenmeninönemini ve rolünü tüm bireyler nezdinde artırmak ve herkesinhayat boyu eğitimden azami düzeyde faydalanmasınısağlamak, Türkiye dâhil tüm ülkeler için zorlu bir görevdir.Bu zorluk, yalnızca bireylerin hayatları boyunca bir şeyleröğrenmelerini sağlamakla sınırlı değildir. Bu görevi zorluhale getiren esas husus, hayat boyu öğrenme algısının bireylerdekökleşmesini sağlayabilmektir ki bu bir nevi kültürdeğişimi demektir. Yaptığımız her işin önemli bir yönünün,o işten bir şeyler öğrenmek olduğu ilkesinin, bir ülkedeyaşayan tüm bireylerce benimsenmiş olması gerekir.Öğrenme, bir mekânda gerçekleşen eylemlerle sınırlı değildir.Gittiğimiz her yerde, yaptığımız her işte öğrenmesüreçleri bulunmaktadır. Başka bir değişle, öğrenmeyiformel eğitim kurumları ile sınırlandırmak doğru değildir.Bu hayat boyu öğrenme algısının kökleşmesini sağlamak,tüm OECD ülkelerinin yüzleşmesi gereken, zorlu bir görevdir.Meseleye beceri boyutundan bakmak gerekirse, becerilerinbaşarıyı da beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz.Eğitim, beceriler ve istihdam arasında sıkı bir ilinti bulunmaktadır.Bu durum, Türkiye dâhil tüm dünya ülkeleri içingeçerlidir. Beceri olmazsa, ekonomik anlamda da ilerlemekaydetmek mümkün değildir.Aranızda, bizim okullarda okuyan öğrencilerin becerileriniölçmek için kullandığımız PESA anketimizi bilenler mutlakavardır. Artık bu anketi aynı zamanda yetişkinlerin de becerileriniölçebilecek şekilde düzenledik ve gerçekleştirdik.Bu ölçümler de becerilerimiz ile istihdam, gelir durumu gibitoplumdaki statümüzü belirleyen pek çok husus arasındasu götürmez bir doğru orantı bulunduğunu göstermiştir.Ve yine verilerimiz göstermiştir ki, hayat boyu öğrenme deönemli bir toplumsal girişim konumunda bulunmaktadır.Sağlık, sosyal katılım gibi hususlarla da becerilerimiz arasındasıkı bir bağ bulunmaktadır. Bir toplumdaki bireylerarasındaki güven de o toplumun refahı için gerekli unsurlardanbiridir ve becerilerimizle doğru orantılıdır.Bazılarımızın aklına, OECD’nin, yani ekonomiye dayalı birkuruluşun neden toplumdaki güven düzeyini ölçtüğü yönündesorular takılabilir. Fakat şunu göz ardı etmemeliyizGood morning. It is a great pleasure to be here, and Ithank ISMEK for inviting me to give a speech to the beautifulcity of İstanbul. It is also a great pleasure for meto speak in Turkey, because our indicators at the OECD,where we measure the performance on education showsTurkey together with Poland to be the most rapidly improvingeducation system in Europe. There is a lot ofprogress that we can see in the school system, and ourlatest PESA assessment showed important improvementsof the mathematics skills of people particularly. But makinglifelong learning a reality for all is a very significantchallenge for everyone including Turkey. And it’s not justabout making people learn throughout their life. It’s alsovery much a challenge of lifewide learning, insuring thatwe change the culture to make learning an aspect ofeverything we do. Learning is not a place.Learning is an activity that cuts through everything whateverwe do and wherever we go. It’s not just a questionof formal education institutions. This is a very significantchallenge for every country in the OECD. If you think aboutskills of people, we know that skills drive the successof individuals. There is a very strong link between educationand skills, as well as things such as employment,earnings. It’s true for Turkey as well. There is a very importantrelationship between skills and economic improvememt.Some of you may be familiar with our PESA survey wherewe test the skills of students in school. We have nowdone a PESA survey also for the adult population, lookingat the skills that adults have. What we see with thisis that there is a very strong relationship between theskills that we have and many attributes of life such asemployment, personal income and so on. Those thingsare very well-known and very well-established, though.ki, güven, demokrasinin temelidir. Diğerleriyle kurduğumuziş ilişkilerinin temelidir ve yalnızca bireysel özelliklerimizledeğil, hayat boyu geliştirdiğimiz becerilerle sıkı birilişkisi vardır.Verilerimiz, siyasi katılım ile becerilerimiz arasında dailişki bulunduğunu göstermektedir. Beceri düzeyi düşükolanlar, siyasetçilerin istediklerini yaptıklarına inanırlar. Becerileriyüksek düzeyde olanlar ise, her şeyin kendi kontrollerialtında olduğundan ve dilerlerse bir şeyleri değiştirebileceklerindenemindirler. Aslında bugün bu sunumlaanlatmak istediğim şey, yaptığımız ölçümlerin yalnızcaekonomik katılımcılığa ve ekonomik düzeyde elde edilensonuçlara dayanmadığı gerçeğidir. Az önce de belirtmişolduğum gibi, hayat boyu öğrenme, büyük ölçüde toplumsalbir girişimdir.Bununla birlikte, yine verilerimize dayanarak söyleyebilirizki, beceriler, mutlak surette daha iyi sonuçlar elde etmekanlamına gelmemektedir. Son yıllarda pek çok ülke bunuacı bir şekilde de olsa deneyimlemiştir. Bu noktada sizebirkaç veri göstermek isterim.Sağ tarafta, işsizlik oranlarını görmektesiniz. Sol taraftaise, aradıkları becerilere sahip çalışan bulamamaktanyakınan işverenlerin oranını görüyorsunuz. En alta baktığınızdaJaponya’yı göreceksiniz. Bana, dünyadaki en başarılıeğitim sisteminin hangisi olduğunu sorarsanız, sizebüyük ihtimalle Japonya’nın en başarılı eğitim sisteminesahip olduğunu söyleyebilirim. Japonya’da bireyler, okullardanyüksek düzeyli becerilerle donanmış olarak mezunolmaktadırlar. Pek çok kişi üniversiteye gitmektedir. Ne varki, işverenlerin % 80’i, aradıkları becerilere sahip çalışanbulamadıklarını belirtmektedirler. Bu durum Türkiye içinde geçerlidir. Eğitim düzeyi yüksek de olsa, bireylerin sahipoldukları beceriler ile ekonominin gereksinim duyduğubeceriler arasında maalesef bir ters orantı bulunmaktadır.Bu durumdan çıkarılacak en önemli ders ise, eğitiminmutlak surette olumlu ve verimli sonuç anlamına gelmeyebileceğidir.Bu soruna çözüm bulabilmek için, öncelikle, ekonomikve toplumsal anlamda olumlu sonuçlar elde edebilmehususunda ihtiyaç duyduğumuz becerilerin neler olduğunubelirlemektir. Bizim verilerimiz, bu becerilerin yalnızcaakademik becerilerle sınırlı olmadığını göstermektedir. İştetam bu noktada, meslekî beceriler devreye girmektedir.İnsanlara, dünya ile etkileşim kurmak için verebileceğinizbecerilerin en önemlileri arasında bulunmaktadır meslekîbeceriler. İkinci olarak, gereken becerileri doğru şekildenasıl harmanlayacağımız üzerinde kafa yormamız gerekir.Çünkü akademik becerilerle meslekî becerileri dengelişekilde harmanlamanın önemi büyüktür. Piyasanın, bireylerinyeteneklerini ne şekilde kullanacağı hususunda daOur data also show that lifelong learning is very mucha social enterprice. You can see a relationship betweenhealth and skills. You can see a relationship between socialparticipation and skills. You can see a relationshipbetween trust in societies and skills. Now you may askme “well, why does the OECD, an economic organisationmeasure the trust between people?” But you know, trustis the foundation of democracies. Trust is the foundationfor every business relationship, and we can see that it’snot an attribute that we have as individual people, butit is something that is related to the skills we developthroughout our lives. We can see a relationship betweenpolitical participation and skills. People with poor skillsbelieve that politicians do whatever they want. Peopleat the high end of the skill distribution, though, believethat they are in control of things, that they can changeand improve things. So one point I want to make surewith my presentation today is that this is not just abouteconomic participation and outcomes. Lifelong learningis very much a social enterprice.But we also see that skills do not automatically translateinto better outcomes. That’s one of the bitter lessonsthat many countries are learning in the very years. I’llshow you just one piece of data: On the right hand side,you can see the rate of unemployment. But on the leftside you can see the number of employers who say thatthey can not find people with the skills they need. Andif you look at the bottom line, you will see Japan. If youwould ask me “what is the most successful educationsystem in the world?”, Probably Japan. People leave schoolwith high qualifications in Japan. Many people g otouniversity. But as you can see, 80% of the employers tellus “We can not find the people with skills we need”. Andthat’s true also for Turkey. You can see a fair share ofemployers saying this. There is a lot of education and alot of improvement, but there is a mismatch betweenthe skills that education provides and the skills that areneeded by our economy. A very very important lesson:Education doesn’t automatically translate into outcomes.What we need to do first of all is to figure out what arethose skills that drive economic and social outcomes. Ourdata show that this is not just about academic skills. Thisis very much the story of vocational skills, giving peoplethe tool to interact with the world.We then need to think about how can we provide theright mix of skills, and the right mix between academicand vocational qualifications. How can we ensure thatour labor markets actually use the talents? I’m going totalk a lot about it today, because it’s a very importantaspect.14 15
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUbunun belirleyici rolü vardır. Son olarak, ödemeleri kimin,ne zaman, nasıl ve neyin karşılığında yapacağı konusundaönlemler alınmalıdır.İSMEK, bireylere ücretsiz eğitim olanağı sağlayan büyükbir kurumdur. Yine de bireyler, zamanlarını bu eğitimevakfetmek zorundadırlar. Çünkü, örgün eğitime tabi olduklarısüre içerisinde, gereksinim duydukları becerilerintümünü muhtemelen edinememişlerdir. Bu noktada işverenlerinde yapabilecekleri pek çok şey bulunmaktadır.İşverenler, çalışanlarının yeni şeyler öğrenebileceği, yenibeceriler edinebileceği bir ortam yaratabilirler. Aynı şekilde,idari organlar da bu husustaki girişimleri destekleyebilirler.Yine de en çok çaba harcaması gerekenler, bireylerinbizzat kendileridir. Görüldüğü gibi, bu noktada hepimizbirbirimizle etkileşim halinde bulunmaktayız.Bizler OECD olarak, hayat boyu öğrenmenin ve becerigelişiminin bir nevi çerçevesini çizmeye çalışmaktayız. Buçerçeve üç boyutludur. Öncelikle, yaşadığımız coğrafyanınve ekonomik piyasanın gereksinim ve talepleri ile ilişkilibecerilerin geliştirilmesini sağlamak gerekmektedir. Eğitimve okul süreçlerinden geçmiş bireyler, gerekli becerilerledonanmış olmalıdır. Fakat elbette bu yeterli değildir. Aynızamanda, bireylerin, edinmiş oldukları bu becerileri iş gücünetam anlamıyla yansıtabilmeleri sağlanmalıdır ki bu,Türkiye için bir fırsat alanı olmaya devam etmektedir. Sonolarak, bireylerin, becerilerini en etkin ve en verimli şekildekullanmaları sağlanmalı, edinilen becerilerin, ekonomininve toplumun talepleri ile eşleşebilmesi temin edilmelidir.And finally, how can we figure out who should pay, forwhat, when, and how. ISMEK is a great institution thatprovides free vocational education, but people stil haveto invest their time. When they study, they don’t earn allof these things need to be considered. Employers cando a lot more to create an environment where peoplewant to learn and can progress. Governments can doa lot more to provide the incentives for people to learn.And individuals need to shoulder more of the burden forlearning today. The story is, we are all together in this.What we have done at the OECD is to build a frameworkfor lifelong learning and skill development. This frameworkhas 3 dimensions. On the one hand, of course, weneed to develop relevant skills, making sure that peopleleave education and training greatly compact. But that’snot enough. We also need to make sure that we activatethe skills to insure that people actually supply their skillsto the labor market. It’s a big challenge for Turkey. Andlast but not least, we need to make sure that people canuse their skills really effectively, and there’s a good matchbetween the skills we have, and the demand of our economiesand societies. Let’s have a look at those 3 pillarsof the development of lifelong learning:Let’s start with the development of skills. The first thingthat we really need to think about is what are the skillswe are most in need, which is about understanding thedemand for skills, and anticipating the evolution of labordemand. What is going to be tomorrow’s skill demand?Not just today’s. And if you look at some data, actuallyunfortunately, here I don’t have data for Turkey, but overall,the world is changing very rapidly. There’s a growthin services, in manifacturing, in the area of human resources,science and technology. Particularly technologyincentive jobs are growing at a very rapid pace accrossŞimdi, hayat boyu öğrenmenin bu üç temel koşuluna birgöz atalım. İlk koşulumuz, beceri gelişimini sağlamaktı.Buna paralel olarak, önce, gereksinim duyulan becerilerinneler olduğunu tespit etmek gerekir. Hangi becerileretalep olduğunu anlamak, iş gücü taleplerinin evirileceğiaşamaları öngörebilmek gerekir. Yalnızca bugün değil,yarın da ne gibi becerilere ihtiyaç duyulacağı hesaplanabilmelidir.Bu noktada bazı verilere bakacak olursak, kimaalesef Türkiye ile ilgili verim yok burada, genel anlamda,dünyanın son sürat değişmekte olduğunu gözlemleyebiliriz.Hizmet, üretim, insan kaynakları ve teknoloji sektörlerindegözle görülür bir büyüme kaydedilmiştir. OECDülkeleri arasında bilhassa teknoloji yoğunluklu meslekler,son derece hızlı bir gelişim göstermektedir. Bu yüzden,ekonomi alanındaki talepleri değerlendirirken, yalnızca buverilerin gösterdiği geçmişteki gelişim grafiklerine bakmakyetmez. Gelecekteki gelişim süreçlerini de öngörebilmekgerekir. Eğitimde yüksek nicelik ve eşitlik sağlanmalıdır. Buise, yalnızca daha fazla birey için daha fazla eğitim mekânısağlamak anlamına gelmez. Dezavantajlı ard alanlardangelen insanlara da yatırım yapılmalıdır. Farklı ard alanlarasahip farklı insanların en üst düzey verimlilik ile eğitim olanaklarındanfaydalanmaları temin edilmelidir. Türkiye’ninde bu alanda kat edecek epey yolu olmakla birlikte, gözlegörülür bir gelişme de kaydedilmiştir.Başta da söylediğim gibi, Avrupa’da, eğitim sistemi en fazlagelişme kaydeden ülkeler arasında Türkiye ve Polonyabaşta gelmektedir. Fakat her zaman daha fazla gelişmekaydedebilir, daha iyi bir konuma gelebiliriz. Bu kapsamda,hayat boyu öğrenmekültürünü destekleyiciçalışmalaryapılmalıdır. Busayede, bireylerinhayatlarının başındatabi oldukları,yalnızca nitelik vesertifikalandırmaodaklı bir eğitimyönteminden uzaklaşmışve bireylerintüm hayatlarıncadevam eden, talepve gereksinimodaklı bir eğitimyöntemini benimsemişoluruz.Burada sizlere biriki örnek göstermekistiyorum.Bu örnekler, hayatboyu eğitimin önemi konusunda size fikir verebilir. Buradakizaman dilimleri, okulla ya da üniversiteyle ilgili değildir.Burada, yetişkin bireylerin hayat boyu öğrenmeye vakfettiğizaman dilimleri gösterilmektedir. Meselâ Finlandiya, Almanya,İsveç, Danimarka, Belçika gibi ülkelere baktığımızda,bu ülkelerde yaşayan bireylerin pek çok sürekli eğitimfaaliyetinde bulunduğunu görmekteyiz. Bu kişiler, hayatlarındabir yıldan daha fazla bir zaman dilimini, meslekî yada meslekleri ile ilgili eğitimlere vakfetmektedirler. Elbettebir de yelpazenin diğer ucu var ki, burada, örgün eğitimdethe countries of the OECD. We need to not only look atthe past which you see here, but anticipate the future,looking at the labor demand. We need to think aboutimproving quality and equity in education. This is not justabout providing more places for more people throughouttheir lives, but also insuring that we invest in thosepeople that come from disadvantaged backgrounds andthat we moderate the impact which also the backgroundhas on learning outcomes. I think there’s a lot of goodnews for Turkey in this area. As I mentioned at the beginning,Turkey and Poland are drivers of progress in educationin Europe. But of course, we can always improveand become beter.It is also to do with fostering this culture of lifelong learninginsuring that we move away from qualificationand certification oriented learning at the beginning ofpeople’s life towards ensuring that there is demand orientedlearning throughout the lives of people.I will just show you a couple of examples here. This tellsyou about the incidents and intensity of lifelong learning.It is not about schools or universities. It is about the volumeof time that people spend in training throughouttheir lives when they are adults. And you can see if youlook to Finland, Germany, Sweden, Denmark, or Belgium,there is a lot of continuing education taking place.People have lots of opportunities, and they spend a fairshare of their lives, actually more than a year, basicallyin vocational education or work related training as theymove on. But on the other end of the spectrum, you cansee that there are also countries where they may do well16 17
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUbaşarılı olan, fakat hayat boyu öğrenme faaliyet ve yoğunluğunundüşük olduğu ülkeler bulunmaktadır. Bu verilerebaktığımızda, ikinci kategorideki bu ülkelerde, hayat boyuöğrenme kültürünün henüz oturmamış olduğunu görürüz.Burada gördüğünüz iki resimden biri mesleklerimizleilgili eğitimi, diğeri de sanat ya da özel hayat gibi alanlarlailgili eğitimleri temsil etmektedir. Meselâ, İSMEK, bu ikincialanda da eğitimler vermektedir. Ülkeler bazındaki grafiğebakıldığında, bu iki alanın eğitimlerinde ülkeler arasındada farklılıklar görülür. Örneğin, İsveç ve Danimarka’da verilmekteolan sürekli eğitimlerin pek çoğu, bireylerin özelhayatları ile ilişkili eğitimlerdir. Almanya’da ise, çoğunluklaiş odaklı eğitimler verilmektedir. Bu konuda bir dengeoluşturabilmek de zorlu bir görevdir. Tekrar söylüyorum,eğitim, toplumsal bir girişimdir. Bu noktada karşılaşılansorun, işverenleri de bireylerin öğrenme süreçlerine dâhiledebilmektir.Burada da size birkaç veri göstermek istiyorum.Bu hususta,işverenlerin mutlaka eğitim mekânını sağladığındanbahsetmiyoruz. İşverenleri, bir program dâhilinde eğitimsüreçlerine dâhil etmek de bu kapsama girmektedir. Zateniş dünyası ile eğitim dünyası,ancak bu sayede en başarılı şekildebirbiriyle entegre edilebilir.Şimdi göstereceğim veriler, yetişkinbireylerin sahip olduğu becerileri ölçenanketin sonuçlarıdır. Burada işverenleredikkat edin. Dikey grafik,bireylerin becerilerini göstermekteki bu beceriler arasında sorun çözme,iletişim, okur-yazarlık, matematikbilgisi gibi temel becerilerbulunmaktadır. Yatay grafikte debireylerin yaşı bulunmaktadır. Başlangıçyaşı, İSMEK’in de eğitime kabulettiği en genç yaş olan 16, bitişyaşı ise 25’tir ki normal koşullardabu yaşta bir birey, bir meslek sahibiolmuş olmalıdır.Bu verilerde şunlar gözlenmektedir.Kırmızı çizgide gösterildiği gibi,bir okula ya da üniversiteye devamediyorsanız, elbette bir şeyler öğreniyorsunuz. Yani becerilerinizartıyor. Bu bizim için iyi bir haber. Yani okul veüniversite, becerilerimizin gelişimine katkı sağlamaktadır.Fakat yeşil çizgide olduğu gibi okula gitmiyor, iş ve eğitimikombine ediyorsanız, yani eğitim ve iş bir etkileşimhalindeyse, başlangıçta biraz düşük düzeyde, başka birdeyişle bir sıfır geride başlıyor da olsanız, 25 yaşınıza vardığınızda,kendinizi aynı düzeyde buluyorsunuz. İşte buveri, meslekî eğitimin gücünü kanıtlamaktadır. Eğitim vein school, but there is very little in terms of the intensityand incidents of lifelong learning. So, you can see actually,that the culture of lifelong learning is by far not yet wellestablishedin our countries. And you can see 2 pictureshere. One is for job related training, and the other is fortrainings that focus on arts or on people’s personal lives,which ISMEK also delivers education on. You can also seethe differences among countries. Sweden, Denmark, forexample, delivers a lot of training for people’s personallives. In Germany, there is a lot of training happening, butit is more related to people’s work. Getting the balanceof things right is a very important challenge. Education,again, is a social enterprice.One issue is very central to this, and this is about involvingemployers in the learning of the people. And I wantto show you some data on this. This is not just aboutemployers providing places for learning. But it is also verymuch about involving, engaging employers in the designof curriculum, making sure that the world of work andthe world of learning are well-integrated. I want to showyou one piece of data from our adults’ skills survey. Lookat employers here. This chart shows you on the verticalaxes, the basic skills of people, and on the horizontalaxes, you can see the age of people from 16 to 25. Theseare, as you may see, young people. I have chosen 16,this is also the age where ISMEK starts, and 25, which isthe age when people should have a job. If you are goingto a school or a university, as you may see on the redline, you do learn something, which means, your skillsimprove, which is a good news. School and university doiş kombinasyonu, beceri gelişimini üst düzeye çıkarmadabaşarılı bir araçtır. Şimdi, 16 yaşından sonra okula gitmefırsatı olmayan kişileri düşünün. Öyle ki, çalışmak zorundalar.Bu kişilerin çok daha düşük bir düzeyde başladıklarınıgörürsünüz. Çünkü burada bir olumsuz seçim etkisibulunmaktadır. Fakat yine görebileceğiniz gibi, iş yeri debireylere becerilerini geliştirebilmeleri için büyük fırsatlarsunmaktadır. Bazı ülkelerde grafik daha eğimli iken, bazıülkelerde ise düze yakındır. Yani işveren, bireye çok az değerkatabilmektedir. Yalnız, bu hususta sorun yaşayan tekbirey grubunun, ne eğitime, ne de iş gücüne dâhil olangrup olduğu görülmektedir. Bu bireyler, başladıklarındanda geri düzeylere düşerek devam etmektedirler.Bu veri, bize önemli bir ders daha öğretmektedir. Kullanmadığımızbecerileri kaybederiz. Fakat burada size göstermekistediğim şey, eğitim ve iş arasındaki etkileşiminönemidir. Çünkü bu etkileşim, bireylerin becerilerinde kaydadeğer artışlar sağlar. İşverenlerin de eğitim süreçlerinedâhil edilmesi, bu noktada büyük önem arz eder. Bu dabüyük girişimler halinde gerçekleştirilmelidir. Bunu küçükgirişimler halinde gerçekleştirmek çok daha zordur ki buzorlukla Türkiye de karşı karşıya bulunmaktadır. Büyük girişimlersöz konusu olduğunda, aynı zamanda daha fazlaeğitim mekânı, daha sağlam bir altyapı, tüm girişimleridestekleyecek daha güçlü bir yapı da söz konusu olmaktadır.Küçük girişimlerde bunları temin etmek daha zordur.İşte bu yüzdendir ki, İSMEK gibi kurumlar ya da devletkurumları, daha bir önem kazanmaktadır. Çünkü bu kurumlar,küçük girişimlerin de sağlayabileceği olanaklarıartırma hususunda bir temel oluştururlar. Çünkü bu verilerebaktığınızda, Türkiye’deki pek çok küçük girişimin,produce skills. But if you don’t go to school alone, andyou combine education and work, which you can see onthe green line, you start a bit lower, because that is notthe first choice of people. If they have a talent, they goto school of a university. So, they start a bit lower, but atthe age of 25, they end up at the same place. This showsyou something about the power of vocational education.The combination of education and work can be a verypowerful driver to improve skills. Now think about the peoplewho did not have a chance to go to a school and hadto work after age 16. You can see that they start a lotlower. That is a big negative selection affect, after all. Butyou can see that the workplace, in itself, also providesvery significant opportunities for people to develop theirskills. In some countries, the line is a lot steeper, and in othercountries, the line is flat, which means that employersdon’t add any value to the skills of the people. The onlypeople who are really in trouble are those who are notin education or work. And what you can see here is thatthey end up worse than how they started. This tells youanother important story: Skills that we don’t use, we lose.What I wanted to show here is that the interaction ofeducation and work canproduce rapid growthon people’s skills. That’swhy vocational educationis so important, andso is the engagementof the employers in it.It is easy to do in largeenterprises. It is muchharder to do in smallenterprises, and that’s aparticular challenge forTurkey. Large enterpriseshave good trainingfacilities, good infrastructures,good incentivestructures, ETC. It is thesmall enterprises thathave really a hard time,and which is where institutionslike ISMEK orother kinds of providers, government providers, for instance,are so important in creating a framework in whichsmall enterprises can actually provide the kind of skillsthat are needed. Because as you can see here, when yougo down to the small sizes of the enterprises, in Turkey,for instance, where are a lot of small enterprises, we cansee that providing good training gets harder and harder.The role of the government is becoming more and moreimportant here.18 19
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUBeceri sistemlerini daha şeffaf hale getirmek de başka birhusustur. Bu, bireylerin neler yapabileceğini tespit edebilmekdemektir. Meselâ İSMEK kurslarına devam etmiş bireyler,beklenen odur ki bazı beceriler edinmişlerdir. Bununasıl anlayabiliriz? İçinde bulunup bulunabileceğimiz enkötü konum, bireylerin becerilerinin olduğu, fakat kimseninbu becerilerin farkında olmadığı konumdur. Ben aslındabu konuda iyi bir örnek olarak karşınızda duruyorum.Aslen fizik mezunuyum. Yani fizik okudum ve bu daldadiplomam var. Ama beni bugün bir laboratuara koysanızo kadar iyi iş çıkartamayabilirim. Çünkü ben 25-30 yılönce fizik departmanından mezun oldum. Fakat bu sürezarfında pek çok şey öğrendim elbette. Peki bunu başkalarınasıl anlayacak? Bireylerin edinmiş olduğu becerilerinasıl başkaları tarafından fark edilir kılacağız? KanaatimceİSMEK’in karşı karşıya bulunduğu diğer bir zorluk dabudur. Yani hayat boyu öğrenme süreci, yalnızca bireylerieğitmekle yetinmemeli, bireylerin edinmiş olduğu becerilerigörünür kılmak için de çaba sarf etmelidir. Meselâişverenler fark edebilmelidir bu becerileri. Yani yalnızcavasıf bazlı bir eğitim değil, becerilerin tanıtılacağı ve aktifşekilde kullanılacağı bir eğitim benimsenmelidir. Bazen,meslekî eğitimden geçmiş bireyler, üniversite mezunlarındandaha fazla beceriye sahip olabilirler. Yaptığımızölçümlerde ilginç sonuçlar elde ederek görüyoruz bunu.Fakat kimse bunu fark edemeyebiliyor. Üstelik buna inanmakda istemiyor. Fakat bunun fark edilmesini sağlamak,denklemin önemli bir elemanı konumundadır.Bir başka husus olan iç mobiliteyi kolaylaştırma noktası,Türkiye’nin de ciddiyetle dikkate alması gereken bir noktadır.Çünkü ülkenizin bazı noktalarında beceri kıtlığı yaşanırken,bazı noktalarında ise eğitimden geçecek bireydenfazla okul bulunmaktadır. Bu nedenle, bireylerin, becerilerinien etkili olacağını düşündükleri yerlerde kullanabilmelerinefırsat tanınmalıdır. Ayrıca işverenlerin, çalışanlarınınbecerilerini en iyi şekilde kullanmaları kolaylaştırılmalıdır.Elbette bu, işverenlerle halledilmesi gereken bir gündemdir.Bu gündemin kapsamında, işverenlerin çalışanlarınıdaha iyi tanıması ve onların neler yapabileceği konusundadaha fazla bilgi sahibi olmaları bulunmaktadır. Bu ise yalnızcaCV’de yazılanları ya da diplomaları okumakla olacakşey değildir. Bireylerin kapasitelerinin neleri yapmaya yettiği,mutlaka anlaşılmalıdır. Bu önemli ve zor bir görevdirve özellikle mesleklere özel beceriler noktasında bununönemi artmaktadır. Akademik becerileri tespit etmek kolaydırama bu tür meslekî becerilere gelindiğinde iş zorlaşmaktadır.Diğer bir husus da, katma değeri yüksek mesleklerin yaratılmasınıkolaylaştırmaktır. Bazen, dünyayı olduğu gibi kabuletme eğilimi içinde olabiliriz. “Dünyada şu mesleklervar, bu meslekler var, bu dünyanın hali bu.” şeklinde bireğilimdir bu. Fakat gerçek bu değildir. Elimizdeki veriler,receive.Making skill systems more transparent is another point.Figuring out what people can actually do is crucial. Takepeople who have gone through ISMEK. They do acquireskills, but how do we know that? The worst situationin which we can be is to have people with great skills,and nobody knows about it. I’m a good example. I am aphysics graduate. But if you put me in a laboratory today,probably I’m not going to do a good job, because it was25 or 30 years ago that I studied physics. I have learntother things, though. But how do we know? How do wemake the skills of people visible? I think that is the nextbig challenge for ISMEK. Not only training people, but insuringthat we can see the skills they have acquired, andso can employers. We should not have only qualificationbased frameworks, but actually a skill based framework.Sometimes people from universities are less skilled thanpeople who have gone through vocational education. Wehave very very interesting test results, but nobody knowsthose skills that people who have gone through vocationaleducation have. Nobody believes this either, becausewe don’t have a transparent skill system, which is a veryvery important part of the equation.Facilitating internal mobility is another point, and anotherchallenge for Turkey, because there is a skill shortagein some parts of your country, and huge school surplusesin the other parts. Making sure that people havethe opportunities to use their skills where they are mosteffective is very important. We also should help employersto better use their employee skills. That is an agendathat employers need to solve. Providing incentives andknowing what the employees can do can not be achievedjust by reading their degree and certificates, but actuallyby figuring out what the capacities of the employeesare. This is particularly difficult for job specific skills ratherthan the academic skills, but is very important.Another point is helping to create more higher value addedjobs. Sometimes we accept that the world is given.We tend to think “There are these kinds of jobs, andthose kinds of job, and so is the world”. But that’s notthe reality. Our data show that you can actually do a lotto shape the demand for skills. Silicon Valley is probablythe world’s best known example. Basically, people gottogether and said “we are going to create a differenteconomy.” And created highly value added jobs. In Italy,Rivera de la Brenta is another area where people producedshoes. One day they decide that they won’t becomerich with shoes, and discuss about how they can producefashion. They didn’t change the people, but it was theworld of work that decided to make things different, orbecerilere olan talepleri şekillendirebilmek için aslında yapılabilecekpek çok şey bulunduğunu kanıtlamaktadır. Bununen güzel örneği de, birkaç kişinin bir araya gelip “bizfarklı bir ekonomi yaratacağız” anlayışıyla kurmuş olduğusilikon vadisidir. Bu girişim esnasında, yüksek düzeydebeceri gerektiren pek çok meslek yaratılmıştır. İtalya’nınbir bölgesinde, bir zamanlar ayakkabı üreten insanlar, birgün ayakkabıyla zengin olamayacaklarını anlarlar ve modatasarımına başlarlar meselâ. Aslında insanlar hep aynıydı.Çalışanlar değişmemişti. Değişen, becerilere olan taleplerebiçim vermek isteyen iş dünyasıydı yalnızca.Benim ülkem olan Almanya’da, maden sanayiindeki birkaçsendika bir gün bir araya geldi ve maden işinin kendilerineyeterli parayı kazandıramayacağına karar verdi. Çin’dekiişçiler çeliği daha ucuza ürettikleri için, bizim işçilerimizgünden güne daha az para kazanıyorlardı. Bir araya gelipneler yapabilirizi tartışırken, daha iyi ve daha ucuz işyapmanın yollarını bulmaya, işçileri yapılan işin değeriniyükseltecek bir meslekî eğitime tabi tutmaya karar verdiler.Bu çabaları başarıyla sonuçlandı ve neticede madensanayiini katma değeri yüksek bir meslek haline getirebildiler.Görüyorsunuz ki, bazen işverenler, bazen sendikalar,bazen devletler, ama genelde hepsi birlikte, becerilereolan talepleri şekillendirmede ve katma değerli meslekleryaratmada birlikte çalışmaktadırlar ve meslekî eğitim, tümbu girişimlerde kilit rol oynamaktadır. Çünkü bu tür girişimleriçalışmayan ya da okuyan genç insanlar için değil,çalışmakta olan insanlar için gerçekleştiriyorsunuz.Şimdi de girişimciliği destekleme noktasına bakalım. Eğitim,girişimin doğduğu aşamadır. Çünkü eğitimle insanlararisk almayı ve fırsatları değerlendirmeyi de öğretirsiniz.Girişimcilik açısından son derece önemlidir bu. Bunoktada, yalnızca güvenli ve istikrarlı mesleklerle yetinilmemelidir.Çünkü yeni meslekler yaratabilme kapasitemizmevcuttur. Fakat girişimciliğin desteklenmesi isteniyorsa,eğitim kurumları da girişimciliğe yatkın bir hale getirilmelidir.Meselâ Belçika’da meslekî eğitim veren ilginç okullararastladım. Bu okullara devam etmekte olan gençler, bir girişimcilikprojesinde birbirleri ile çalışmaktadırlar. Meslekîeğitimin en başarılı şekilde gerçekleştirildiği Singapur’dada öyle. Geçmişte bu okullar, üniversiteye gidemeyen bireyleriçin bir nevi son çare konumundaydı. Bugün ise, enprestijli eğitim kurumları arasında yer alıyorlar. Bu okullardanmezun olanların % 90’ı, okuldan ayrıldıktan 1 yılsonra seçmiş oldukları alanda mutlaka bir iş buluyorlar.Bugün herkesin gereksinim duyduğu girişimcilik ruhunuyaratarak taleplere biçim vermek mümkündür. Görüldüğügibi, hayat boyu öğrenmeyi ve meslekî eğitimi daha işeyarar hale getirmek için yapılabilecek pek çok şey bulunmaktadır.Tüm bu bahsettiklerimizin bir özetini yapmam gerekirse,to shape the demand for skills. In Germany, which is mycountry, the trade unions and got together and decidedthat they can no longer make money in the metal industry,and the workers earned less because the workersin China produced steal much cheaper. They discussedabout how they can work better and not cheaper. Theytried to find out how they can produce vocational educationthat allows the people to move up the value chainin the enterprises. They were very very successful. Theywere able to transform the metal industry in a high valueadded job prospect. So you can see that sometimes it isthe employers, sometimes it is the unions, sometimes it isthe government, and usually it should be all of them togethershaping the demand for skills, creating more highvalue added jobs, and vocational education is the key forthis. You can’t do that through formal education. Youcan’t do that for young people, because you need to dothis for people who are already working.Fostering entrepreneurship is another crucial point. Educationis where entrepreneurship is born. Creating theattitude among people that they take risks and theycreate new opportunities is very important. It is not jostsafe and stable jobs we should satisfy ourselves with. Wemust be able to have the capacity and the possibility tocreate new jobs. If you want to create entrepreneurship,though, educational institutions have to become moreentrepreneurial themselves as well. I have seen very interestingvocational schools in Belgium where young peoplein school work with other people, and they are part of anentrepreneurial work. So is the case for some schools inSingapore, which is one of the countries with one of themost prestigious vocational training system. In the past,those institutions were the last resort for people whocouldn’t go to university. Today, though, they are one ofthe most prestigious institutions. 90% of the graduatesget a job in the chosen field of study one year after theyleave the institution. We can actually change those kindsof fields by creating the entrepreneurship that everyoneneeds today. Again, there are a lot of things that we canto to make vocational education and training work.To summarize, lifelong and lifewide learning, which is anaspect of whatever we do throughout our lives is aboutdeveloping relevant skills, activating the skill supply, andputting skills to effective use. Just to wrap up, I want tohighlight a couple of challenges that we are all facedwith.The first thing is the toughest thing. It is about prioritizinginvestments. Should I put my investment in earlychildhood education or vocational education, or lifelonglearning? This is very very difficult tradeoff to be made.26 27
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUhayat boyu öğrenme kültürünü ve eğitimin hayat boyuncadevam ettiği algısını bireylerde yerleştirebilmek için,toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu becerilerigeliştirmek, bu becerilerin etkin şekilde kullanılmalarınısağlamak gerekir. Çünkü eğer bireylerin becerilerini etkinşekilde kullanabileceği fırsatlar yaratmazsak, hayat boyuöğrenme olanaklarından yararlanma gereksinimi duymazlarve becerilerin verimli şekilde kullanılmalarını sağlamak,önemli noktalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine toparlamakmaksatlı olarak, hepimizin yüzleşmek zorunda olduğubir iki zorluktan bahsedeceğim.İlk zorluk, aslında en büyük zorluk, yatırımları önceliklendirmenoktasındadır. Erken çocukluk eğitimine mi, yoksameslekî eğitime mi yatırım yapmalıyız, ya da hayat boyuöğrenmeye mi? Bu hususta karar vermek çok çok zordur.Elimizdeki verilerden yararlanarak size şunu söyleyebilirimki, OECD ülkelerinin karşılaştıkları en büyük zorluk, hayatboyu öğrenmeyi tüm bireyler için bir gerçeklik halinegetirmek için bireylerin hayatlarının sonraki aşamalarınailişkin yatırımlar yapmak noktasında belirmektedir. Çünküetrafımızı kuşatan dünya sürekli olarak değişmektedir. Bunedenle, kariyerinizin başında çok başarılı da olsanız, budurum, kariyerinizin sonuna geldiğinizde de başarılı olacağınızıgaranti etmez.Bir başka zorluk da, uzun ve kısa vadede göz önüne alınmasıgerekenleri kombine etmek noktasındadır. Yalnızcabugün elde bulunanları ve gereksinim duyulanları düşünürve ona göre hareket edersek, ülkemizin uzun vadedediğer ülkelerle rekabet etmesini engellemiş oluruz.Çünkü kısa vadeye göre iş yapmak, uzun vadede başarıyıgarantilemez. Gelecekte hangibecerilere ihtiyacımız olabileceğiniöngörebilmek, meslekleri dahiaşan ve her daim kabul görenbecerilerin neler olduğunu hesapetmek zorundayız. Bu ise devletingörevidir. Yalnızca günün kaygılarınasıkışıp kalınmamalı, bireylerihayatlarının her alanında eğitimfaaliyetlerinde bulunmaya teşvikedecek stratejiler benimsenmelidir.Söz konusu olan, işsizlik gibidönemsel zorlukları çözümlemekdeğildir. Daha uzun vadeli sorunlaradaha köklü çözümler bulmaktır.Yani eğitimin hayat boyudevam ettiği algısını yaratmak.What I can tell you from all the data that we have, thebiggest challenge for much of the OECD world is to investmore on people’s lives later on to insure that lifelonglearning is going to become a reality for all, because theworld around us changes. Even if you are very successfulat the beginning of your career, it no longer guaranteesthat you will be successful at the end of your career.Combining short and long term considerations is anotherchallenge. If you just look around the streets what skillsare needed today, we will not position our country’s competitivenessin the long term well. Serving the short termis no longer the guarantee for the long term. We have tothink about what is the skill supply and what are the kindof transversal skills that transcend specific jobs and occupations.Insuring that we are not trapped by the shortterm considerations, but that we have a strategy thatmoves the education of people outwards throughouttheir lives is the role of governments. This is not just aboutcyclical challenges such as unemployment. It very muchis an agenda that needs to look out for the long term.Taking a life cycle perspective on life long learning is anothertough challenge. This is where I need to show youthe most depressing chart from our adults’ skills survey.On the vertical axes are people’s skills, and here are theage of people from 15 to 65. The picture, as you maysee, is very disappointing. Why is it disappointing? Well,try to find where you are on the scale. Basically we cansee that we do a good job up to the age of 30. But as peoplegrow older, the skills decline. People tell me variousthings like the older generations were not so well edusanlarınbecerileri, yatay grafikte ise, 15 ila 65 yaş sınırıiçerisindeki insanların yaşları bulunmaktadır. Tablonunson derece hayal kırıklığına uğratıcı bir nitelikte olduğunugörüyorsunuz. Neden mi? Kendinizin bu ölçekte neredeolduğunuzu bulmaya çalışın. Görüyorsunuz. 30 yaşına kadarepey başarılı olmuşuz. Fakat bireyler yaşlandıklarında,becerilerinde de bir düşüş görülüyor. Bunun sebebi, dahayaşlı neslin daha az eğitimli olması değildir. Göçmenliklefalan bu işin ilgisi yoktur. Bunun gerçek nedeni, hayatlarınınsonraki aşamalarında, bireylerin becerilerini kullanmamalarıve dolayısıyla kaybetmeleridir. Hayat boyu öğrenmeninçok daha önemli konuma gelmesi işte bu nedenlegereklidir. Ancak iyi haber şudur. Bu tablo, her ülke içingeçerli değildir. Bu eğrinin daha düz olduğu ya da dahada yükseldiği, yani bireylerin yaşlandıkça becerilerinin artışgösterdiği ülkeler de bulunmaktadır. Fakat elbette, bueğrinin çok daha hızlı düşüş gösterdiği ülkeler de vardır.Hükümetler de bu konuda sorumluluk almalıdır. Hayatboyu öğrenme ve mesleki eğitim, yalnız eğitim bakanlığınınişi değildir. Aynı zamanda, Sosyal Politikalar Bakanlığı,Mâlîye Bakanlığı gibi bakanlıkların da işidir. Son olarak,hükümetin farklı düzeydeki perspektiflerini de eşit düzeyegetirmek gerekir. Yani merkezi ya da yerel hükümetlerikonu ile eşit şekilde ilgilenmeye teşvik etmek gerekir. Becerilerindoğru ya da yanlış eşleşmesi, ulusal bir fenomen değildir.Daha çok mahallî bir fenomendir. Bu nedenle, yerelya da ulusal yönetim organlarını, sendikaları, iş dünyasını,kısacası hayat boyu öğrenme kültürünü yerleştirmede yardımcıolabilecek tüm paydaşları bir araya getirebilmemizgereklidir.Şimdi sizlere, OECD olarak yaptığımız bazı çalışmaları veplanları göstermek istiyorum. Hayat boyu öğrenme, bizimgerekli becerileri geliştirmemize, bu becerilerin etkin şekildekullanılmasına ve beceriler ile taleplerin doğru şekildeeşleşmesine bağlıdır. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında,eğitim sistemi en hızlı şekilde gelişen ülkelerden biri, fakathayat boyu öğrenme kültürünü toplumda kökleştirmekonusunda hem Türkiye’nin, hem de dünyada pek çokülkenin hâlâ kat etmesi gereken uzun bir mesafe var. Teşekkürederim.cated, or immigration, which are not true. It is becausepeople later in their life are not utilizing their skills andactually losing them. This is why lifelong learning has tobecome so much more important. The good news is thatthis chart doesn’t look the same in every country. You cansee some countries where people, as they grow older,accumulate skills and become more skillful. But you canalso see some countries where the curve slopes down alot more steeply.Lifelong learning has to do with a hole of governmentapproach. Lifelong learning and vocational education isnot just the business of education ministries. It is also thebusiness of social welfare ministries, labor and financeministries. Making this a hole of government approach isvery very important to make lifelong learning, or lifewidelearning a reality for all.Finally, aligning the perspectives of different levels ofgovernance is another important point. The central andlocal governments should work together on this. Skillmatch and mismatch is not a national fenomenon. It isvery much a local fenomenon. So, aligning those levels ofgovernment and bringing in the people from the worldof work such as the unions, and all the other stakeholdersis very important.What I wanted to share with you were some broad considerationsfrom our work at the OECD. We can see thatlifelong learning depends on developing the right skills,on the capacity to activate them and on our capacity tomatch demand and supply. Once again, Turkey is oneof the most rapidly developing education system in theOECD, but we can also see from those data that the wayto make lifelong learning a reality for all is still long forTurkey and for most countries in the OECD. Thank youvery much.Şimdi size, yetişkin becerileriniölçerek elde ettiğimiz veriler arasındabulunan en üzücü tabloyugöstereceğim. Dikey grafikte in-28 29
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUBirinci Oturum / First SessionModeratör: Prof. Dr. İsmail YüksekYıldız Teknik Üniversitesi Rektörü - Rector, Yıldız Technical UniversityHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ:YENİ VİZYONLAR ve ARAYIŞLAR<strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> <strong>CULTURE</strong>: NEW VISIONS AND SEARCHESModeratör: Prof. Dr. İsmail YüksekYıldız Teknik Üniversitesi RektörüRector, Yildiz Technical UniversityProf. Dr. İsmail Yüksek, 1963 yılında Trabzon’un Çaykara ilçesinde doğmuştur. İlkokula Trabzon’da, ortaokulve liseye ise İstanbul’da devam etmiştir. Lisans eğitiminden 1984 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine MühendisliğiBölümü’nden mezun olan Yüksek, 1987 yılında aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsü’nde yükseklisans eğitimini ve 1995 yılında ise doktora eğitimini başarıyla tamamlamıştır. Akademisyenliğe Yıldız TeknikÜniversitesi’nde başlayan Yüksek, 1986 yılında araştırma görevlisi, 1995 yılında öğretim görevlisi, 1996 yılındayardımcı doçent, 1999 yılında doçent ve 2005 yılında profesör unvanlarını almıştır. Bu süreç içerisinde, BölümBaşkanlığı, Anabilim Dalı Başkanlığı, Fakülte Kurulu Üyeliği, Dekan Yardımcılığı, Bölüm Başkan Yardımcılığı, FakülteYönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulunan Yüksek, 2008 yılında Rektör olarak atanmıştır.İtalya hükümetinin verdiği burs ile 1994-1995 yılları arasında Milano Politeknik Üniversitesi’nde ”Taşıt Titreşimleri”konusunda araştırma projesinde çalışmış ve 1999-2000 yıllar arasında ise Japon Sanayi Bakanlığı bursu ileMechanical Engineering Laboratory’de doktora üstü çalışma yapmıştır. Yüksek, KOSGEB Danışmanlığı, İstanbulSanayi Odası Danışmanlığı, TÜBİTAK (MAKİTEG) Alan Komitesi Üyeliği ve Türk Mühendisler Birliği Başkan Yardımcılığıgörevlerinde de bulunmuştur. Son olarak, 2011 yılında Tübitak Bilim Kurulu Üyesi olarak görevlendirilmiştir.İyi derecede İngilizce bilen Yüksek, evli ve 3 çocuk babasıdır.HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ: YENİ VİZYONLAR ve ARAYIŞLARHayat Boyu Öğrenmede Geleceğin VizyonuProf. Dr. Halis Yunus Ersöz - TC Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yrd.Hayat Boyu Öğrenme Kültürünün Önemi ve SistemleştirilmesiDoç. Dr. M. Kemal Biçerli - TC Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel MüdürüHayat Boyu Öğrenmede İSMEK ModeliMehmet Doğan - İBB Eğitim MüdürüDAVETLİ KONUŞMACIAmerika Birleşik Devletleri’nde Hayat Boyu Öğrenme ve Mesleki EğitimProf. Dr. Alan B. Knox - Wisconsin Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Liderliği Bölümü30 31
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENMEDEGELECEĞİN VİZYONUTHE VISION OF THE FUTURE IN <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong>Prof. Dr. Halis Yunus ErsözTC Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yrd.Deputy Undersecretary, Ministry of Educationİstanbul Büyükşehir Belediyesi çevremizi, şehrimizi güllerle donattığı gibi çok önemli bir sempozyuma da ön ayakolmakta. İSMEK aracılığıyla uluslararası bir sempozyumda bizleri bir araya getirmekte. Bu güzel organizasyonu gerçekleştirdikleriiçin, Sayın Başkanımıza ve Belediye’nin değerli görevlilerine teşekkür ediyorum. Bilmek önemli, bilmek içinbilim önemli, bilim için öğrenmek önemli.Türkiye’nin önemli bir ihtiyacı olan ara eleman yetiştirme konusunda biz üniversiteler olarak, MEB olarak birçok şeyyapıyoruz. Ama İBB artık bizim işimize de el atmış durumda. 228 değişik mekanda, Sayın Başkan’ın söylediğine görebu yıl 170 binin üzerinde, toplamda 1 milyon 400 binin üzerinde insanımıza eğitim vermişler. Bu çok önemli bir başarı.Bugün burada çok önemli konuklarımız var. MEB Müsteşarımız, Genel Müdürümüz ve Belediye Kültür Daire Başkanımızvar. Kendilerinden bu konularla ilgili on beşer dakikalık bilgi alacağız. Daha sonra da sorularınıza cevap vereceğiz.1968 yılında Karabük’te doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Karabük’te tamamladı. 1992 yılında İstanbul Üniversitesiİktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden mezun oldu. 1993 yılında aynı üniversitedearaştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1994 yılında İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisive Endüstri İlişkileri Programı’nda yüksek lisans, 2000 yılında doktora eğitimini tamamladı. 1997 yılında, bir yılsüreyle Amerika Birleşik Devletleri, Cornell Üniversitesi’nde araştırmacı statüsünde çalışmalar yaptı. İstanbulÜniversitesi’nde 2002 yılında yardımcı doçent, 2005 yılında Sosyal Politika alanında doçent ve 2010 yılında profesöroldu. 2006-2009 döneminde İ.Ü. İktisat Fakültesi Fakülte Kurulu Üyeliği görevini yerine getirdi. Dört yıl süreyleSosyal Siyaset Konferansları Dergisi’nin editörlüğünü yürüttü. 2009 yılında İstanbul Üniversitesinde İdari veMali İşler Daire Başkanlığı görevinde bulundu. 2009 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müsteşaryardımcısı olarak göreve başladı. Bakanlıktaki görevi süresince Ulusal İstihdam Stratejisi hazırlık çalışmalarını koordineetti. “İstihdam ve Mesleki Eğitim İlişkisinin Güçlendirilmesi Eylem Planı”nın hazırlık çalışmalarına başkanlıkyaptı. “UMEM Beceri 10” projesini hazırladı ve bu projenin Bakanlık adına İcra Kurulu Başkanlığını yürüttü. 2011yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı olarak göreve başladı. “Okullar Hayat Olsun” projesinihazırladı. Yayınlanmış 8 kitabı ve 50’nin üzerinde araştırma ve makalesi bulunmaktadır.32 33
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUÖzetHayat boyu öğrenme yaklaşımı, sosyo-ekonomik ve kültürel değişimlerin yaşandığı günümüz bilgi toplumlarındaçok daha önemli hale gelmiştir. Bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeler bir yandan rekabetinulusal düzeyden işletmeler düzeyine inmesiyle ekonomilerin bilgi temelli ekonomiye dönüşmesine, diğeryandan toplumların sosyal ve kültürel form ve kodları üzerinde değişikliklere yol açmaktadır.Bilgiye dayalı yeni ekonomide bireylerin gelişime ve değişime uyumunu kolaylaştıracak bilgi, beceri ve yetkinlikleresahip olmaları hayat boyu öğrenmenin mesleki boyutunu, toplumsal yaşama uyum konusu ise hayatboyu öğrenmenin toplumsal yaşama uyumu sağlayan sosyal ve kültürel yönünü ifade etmektedir.Diğer bir ifadeyle hayat boyu öğrenme kişisel, vatandaşlığa ilişkin, sosyal ve/veya istihdama ilişkin bir perspektifiçerisinde bilgiler, beceriler ve yeterlilikleri geliştirme amacına yönelik olarak hayat boyunca gerçekleştirilentüm öğrenme faaliyetleri olup, sırf ekonomik bir bakış ya da sadece yetişkinler için öğrenimle sınırlıolarak ele alınamaz. Gerçekten, önümüzdeki dönemde sağlıklı bireylerden oluşan bir toplum için hayatboyu öğrenme faaliyetlerinin bu iki boyutunun gerektirdiği tüm unsurları belli ölçülerde ahenkleştirmesi vebünyesinde barındırması gerekeceği açıktır.Hayat Boyu Öğrenme Kültürü: Yeni Vizyonlar ve ArayışlarSayın konuklar, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Yurt dışından gelen misafirlerimize hoş geldiniz demek istiyorum.İstanbul Büyükşehir Belediyemize ve değerli İSMEK yöneticilerine böylesi önemli, Türkiye’de hayat boyu öğrenmeningelişimine katkı sağlayacak bir faaliyeti gerçekleştirdikleri için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Ben sunumumda,hayat boyu öğrenme kültüründe nasıl bir vizyon, nasıl bir gelecek ortaya çıkacak, geleceğin vizyonu üzerinde hangiunsurlar etkili olacak bunları tartışmaya açmak istiyorum. Bu konu aslında çok tartışılmakta, politikalar ve daha doğrusubir yol haritası belirlenmeye çalışılmakta. Kuşkusuz bunda ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre hayat boyu öğrenmeyebakışın ve hayat boyu öğrenme faaliyetine ihtiyacın farklı olması belirleyici olmakta. Bu çerçevede ben hayat boyuöğrenmede hem geleceğin vizyonundan, hem biz ne yapıyoruz bir parça sizlere bunlardan bahsedeceğim. Önce hayatboyu öğrenme kavramı, daha sonra AB düzeyinde hayat boyu öğrenmeyle ilgili neler planlanıyor ve daha sonra daTürkiye’de yöneliş nasıl olmalı, nasıl bir vizyon bizi bekliyor ve neler yapıyoruz, bunları paylaşacağım.Milli Eğitim Bakanlığı olarak temelde çocuklarımızı yetiştirmekle ilgili, çocuklarımızı geleceğe hazırlamakla ilgili bir amacımızvar. Çocuklarımızı bugünün koşullarında ülkemizin gelecekteki ihtiyaçlara uygun yetiştirmek. Ülkemizin ihtiyaçlarıneler olacak, ekonomimiz nasıl evirilecek, dünya nereye doğru gelişiyor bütün bu unsurları dikkate alarak. Buna görebiz çocuklarımızı henüz var olmayan meslekleri yapabilecek, ortaya çıkacak yeni teknolojileri kullanabilecek ve bugünöngöremediğimiz sorunları çözebilecek şekilde yetiştirmeyi arzu ediyoruz.Bu amacı hayat boyu öğrenme felsefesiyle ilişkilendirdiğimizde tüm vatandaşlarımız için benzer bir amacı taşımamızgerektiğini düşünüyoruz. Çok hızlı değişim içindeki dünyada vatandaşlarımızın bu değişimlere karşı esnek olmalarınısağlayacak tedbirleri almamız ve uyum kabiliyetlerini artırmamız gerekiyor. Yeni teknolojileri kolayca kullanabilecek birtoplum yapısına geçilmesi gerekiyor. Özellikle de meslek edinme ve istihdam edilebilirliğin gerektirdiği bilgilere, yeterlilikleresahip olma özelliklerini tüm vatandaşlarımıza kazandırmamız gerekiyor. Hem formal eğitimde hem de hayatboyu öğrenme çerçevesinde formal eğitimin dışına çıkmış, bu ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan insan-larımız için bu değişiklikleri yapmamız gerekiyor. Yani esnek, uyum kabiliyeti yüksek, yeni teknolojileri kullanabilecekve geleceğin gerektirdiği ve istihdam edilebilirliği sürdürülebilir kılacak bilgi, beceri ve yetkinliğe sahip olması gerekiyor.Eğitim gerçekten önemli. OECD’nin yapmış olduğu araştırmalar var. Bir ülke büyüyorsa, sürekli gelişme gösteriyorsa,istikrarlı büyüme perspektifine sahipse, sağlıklı ve sürdürülebilir gelişme gösteriyorsa aslında üç temel unsur var. Büyüme,verimlilik artışlarıyla ortaya çıkıyor. Toplumda verimlik artışını sağlayan üç şey var; birincisi okullaşma oranlarınınyükselmesi. Biz bunu yapıyoruz. Eğitim süresi 12 yıla çıkarıldı. Bu ülkemiz açısından kritik öneme sahip bir unsur. Ülkemizineğitim düzeyinin yükselmesini sağlayacak çok kıymetli bir unsur. Dünyanın birçok ülkesinde yükseköğretimdedahi % 100 okullaşma hedeflenirken bizim geri kalmamız beklenemezdi. Onun dışında ikinci önemli unsur, bireylerinyetkinlik düzeyindeki artış. Birincisi bir anlamda örgün eğitim, gelecek nesli yetiştirme; fakat ikincisi bireylerin yetkinlikdüzeylerindeki artış ise özellikle İSMEK’in yaptığı gibi, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğümüzün yaptığı gibi, örgüneğitimin dışına çıkmış olanlara daha sonradan bir takım vasıfları, bir takım nitelikleri kazandırma. Diğer bir ifadeylemevcut nüfusun verimlilik düzeyini artırma. Birçok ülkede işsizlikle mücadelede beceri seviyesini yükseltmek için yoğunmesleki eğitim programları düzenlenmekte. Ülkemizde de UMEM kursları ile yapılmak istenen bireylerin yetkinlik vebeceri düzeyinde bir artış meydana getirmek. Bunu sağladığımızda beceri uyumsuzluğunu, vasıf uyumsuzluğunu, işverentalebiyle, işverenin beklentileriyle çalışanların sahip olduğu niteliklerin uyuşmasını sağlayabiliyoruz. Daha nitelikliiş gücü demek verimlilik artışı, büyüme ve rekabetçi bir ekonomi demektir. Kuşkusuz, sadece işsizlere değil çalışanlarayönelik olarak da meslekte yenileme eğitimleri düzenlenmeli, işverenler çalışanlarının gelişimine destek olmalı ki büyükverimlilik artışları sağlayabilelim. Topyekun bir seferberlik ile eğitim seviyesini artırırsak ülkemizin büyümesine, 2023hedeflerimizi gerçekleştirmeye katkı sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’de ortalama eğitim süresi 6,1yıl. Gelişmiş ülkelerde bu 12 yılın üzerinde. Yani yetişkin bir bireyin eğitimde geçirdiği süre 6,1 yıl. Bu süreyi artırabildiğimizdeverimliliğimiz artırabilmemiz mümkün olabilecek. Verimliliği artırdığımızda rekabet gücümüz, büyümemiz,kalkınmamız, 2023 hedeflerine ulaşabilmemiz daha kolay hale gelecek.Üçüncü faktör ise teknolojik gelişmedir. Aslında gerek okullaşma, yani eğitim seviyesini artırma, gerekse bireylerinniteliklerini artırmanın sonucunda teknolojik gelişmenin ortaya çıkabileceği açıktır. Yani bilime, eğitime yatırım yapmadüzeyimiz arttığı ölçüde nitelikli iş gücü yetiştirdiğimiz ölçüde, fikir sunan, çözüm üreten, yapılan bir işlemi, süreci iyileştirençalışanlara sahip olduğumuz zaman, ancak teknolojik gelişmeyi sağlayabiliriz diye düşünüyoruz.Bunları yapmamızın nedeni ise dünyanın çok hızlı değişmekte oluşudur. Birçok dinamik değişiyor. Küreselleşme, rekabetinartışı, hem üretim hem yönetim sistemlerinde değişiklikler meydana getiriyor. Birçok meslek ortadan kalkıyor.Beceriler çok çabuk değişiyor, güncelliğini yitiriyor. Diğer bir husus ise mevcut ekonomik sistemin herkes için istihdamedilebilecek alanları üretememesi. Kesintili istihdam, part-time istihdam, esnek çalışma modellerinin yaygın olduğu biryapıya doğru geçiliyor. Herkese istihdam sağlayamayan ekonomik yapı ortaya çıkıyor aslında. Bugün AB ülkelerinde bileişsizliğin ortalaması yüzde 10’lar seviyesine çıkmış durumda. Dünyanın birçok gelişmekte olan bölgesinde bu oranlarçok daha yüksek. Ve işsizlik, refah devleti dönemi hariç yüzde 3’ler seviyesine hiç indirilememiş. 1960’lı-70’li yıllardabazı gelişmiş ülkelerde işsizlik yüzde 3’ler, 4’ler seviyesine indirilebilmiş olmakla birlikte bir daha bu seviyeye ulaşılamamış.Böylesi bir yapının varlığı herkesin mutlaka kendini yeni değişen duruma göre konumlandırmasını gerektiriyor. Yinebu değişiklikler beraberinde eğitim sistemlerinde de kapsamlı değişikliklere gidilmesini zorunlu hale getiriyor.Eğitim sistemleri dış iş gücü piyasalarına daha duyarlı hale geliyor. Küresel standartlar, gelişmeler ve eğilimlere dahaduyarlı ve dinamik bir eğitim sistemi kurmak gerekiyor. Bugün Almanya’da 4 milyon vatandaşımız yaşıyor. Avrupa’nınbirçok ülkesinde çalışanlarımız var. Dünyada iş gücü hareketliliği çok artmış durumda. Nitekim, Almanya’da eğitilengençlerimiz gelip Türkiye’de çalışıyor, Avrupa’nın diğer ülkelerinde istihdam ediliyor. Türkiye’de eğitilen gençler gidipABD’de çalışıyor. Bu yüzden de eğitim sistemi giderek dış iş gücü piyasalarına daha duyarlı hale geliyor.34 35
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUDiğer bir farklılık ise hayat boyu öğrenmeyi önemli düzeyde etkileyecek, belki de gelecekte hayat boyu öğrenme nasılolacak diye bakıldığında dayanak alacağımız bir unsur. Öyle ki, günümüzde bilginin kaynağı okuldan topluma doğru kayıyor.Yani giderek ailedeki, iş yerindeki öğrenmelerin etkin hale geldiği, üniversite eğitiminden sonra iş yerinde edinilenbecerilerin istihdam edilebilirliği belirlediği bir dünya var. Diğer bir ifadeyle informal öğrenme ve nanformal öğrenme,en az formal öğrenme kadar önemli hale geliyor.Diğer bir husus bütün dünyada bilgi ve beceri kazandırmanın maliyetinin yüksek olması. Bu yüzden de önceki öğrenmelerintanınma ve belgelendirilme süreçlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Eğitim sistemlerini etkileyen bir başka boyutkatılımcılık taleplerinin artması. Öğrenme ve eğitim hizmetlerine ilişkin toplumsal talebin artışı da bir başka boyut.Özellikle de eğitim hizmetlerinin sunumu açısından, İSMEK gibi kurumlar açısından önemli bir unsur bence. Artan talebinkarşılanması için eğitimde bilgi ve iletişim teknolojilerinden daha fazla yararlanıldığı bir yapıya geçilmesi kaçınılmazbir hale gelmekte.Kısaca ifade edecek olursak bütün bu gelişmeler eğitim sistemini etkiliyor ve eğitim sistemi giderek kalite, istihdam veçıktı odaklı bir rekabetin hakim olduğu bir yapıya doğru dönüşüyor. Yani daha önce diploma belirleyici iken giderekkazanılan yeterlilikler önemli hale geliyor.AB ülkeleri neler yapıyor diye bakıldığında, temel hedefin bilgi tabanlı bir ekonomiye ve bilgi tabanlı bir toplumageçebilme olduğu görülecektir. Bu, hedef Lizbon Stratejileri’nde de diğer stratejilerde de mevcut. Girişimciliği esasalıyor. Yenilikçi bir ekonomi kurmaya çalışıyor. Ar-Ge yatırımlarını artırıyor. Eğitim sistemi ile bilgi tabanlı bir ekonomiyeulaşmaya çalışıyor. Bu ülkelere bakıldığında hayat boyu öğrenmede uluslararası hareketliliğin sağlanması ve hayat boyuöğrenmenin yaygınlaştırılması öncelikli gündem maddeleri arasında yer almakta. Kuşkusuz eğitim sisteminin kalitesininve niteliğinin artırılması ve toplumsal uyum ve aktif vatandaşlığın desteklenmesi yine öncelikler arasında.Hayat boyu öğrenme örgün, yaygın ve informal bütün öğrenmeleri kapsayan bir öğrenme biçimi. AB, başlattığı programdahayat boyu öğrenmeyi çerçeve kavram olarak nitelendirmekte. Bütün eğitim programları, eğitim ile ilgili tümprogramlar hayat boyu öğrenmenin altında toplanmış durumda. Hayat boyu öğrenmede hedefleri %15. Bizim hayatboyu öğrenmeye katılım oranımız % 2,9.Türkiye’de hayat boyu öğrenme algısı biraz örgün eğitimden bağımsız bir biçimde gelişmiş gibi. Oysa, AB’de olduğugibi Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi’nde şu tarif yer almakta. Kişisel, toplumsal, sosyal ve istihdamla ilişkili biryaklaşımla bireyin beceri, bilgi ve yeterliliklerini geliştirmek amacıyla katılmış olduğu tüm öğrenme aktiviteleri hayatboyu öğrenme içinde değerlendirilmekte. Öğrenme iş yerinde olabilir, evde olabilir, şimdi bu salonda olduğu gibi çeşitlietkinliklerle gerçekleşebilir. Bu bağlamıyla bakıldığında ve Türkiye perspektifiyle ele alındığında hayat boyu öğrenme tekbaşına ne mesleki eğitim, ne istihdam edilebilirliği artırmak, ne de kişilerin ilgilerine yönelik tek sosyal-kültürel-sanatsaleğitimler düzenlemek de değil. Yani bu ikisinin karışımını oluşturmamız gerekiyor. O yüzden hayat boyu öğrenmemutlaka bu iki boyutu da kapsayan ve bunun dışında daha da önemlisi hem sosyal içermeyi, yani mesleki eğitimlerlebirlikte yoksulluktan kurtarmayı, hem aktif vatandaşlığı, toplumsal yaşamın tüm süreçlerinde iyi bir birey olmayı, ayrıcaistihdam edilebilirliği, yalnızca işe girebilmeyi değil işte kalabilmeyi de sağlayan bir eğitim. Bu boyutuyla da meslekteyenileme eğitimleri belki de bundan sonraki süreçte en çok karşılaşacağımız alanlar olacak.Bu noktada hayat boyu öğrenme ile ilgili toplumsal algımızda bir problemimiz olduğunu belirtmeliyim. Özellikle deüniversite mezuniyeti, diploma algısı, belli okullardan mezun olma ve o okulların statüsü hayat serüvenimizde belirleyiciolmakta. Örgün eğitimle statü kazanıyor ve bu statüye göre hayatımızı sürdürüyoruz. Değişiklik yapma, yeni bir meslekveya alanda uzmanlaşma nadiren yönenilen bir unsur. Bu algıdan dolayı da daha sonraki öğrenmelerin Türkiye’de kariyersüreçlerinde etkisi sınırlı kalabiliyor. Özellikle de sahip olunan diploma insanı takip ediyor bir anlamda. Türkiye’de buçok katı bir şekilde işliyor. Bizde meslek değiştirme ve yeni bir alanda uzmanlaşma eğilimi de düşük aslında. Orta yaşıaştıktan sonra hayat boyu öğrenme kültürümüz de gelişmediği için genç ve orta yaş sonrası eğitime katılma oranlarıazalıyor. Niye hayat boyu öğrenmeye katılım oranımız % 2,9, işte bundan dolayı. Aslında 15-24, 15-30 arasında dahayüksek bir katılım oranı var. Çıraklar o yaşta eğitime giriyor, açık öğretime daha erken yaşlarda insanlarımız ilgi duyuyor.Fakat orta yaş sonrası eğitime katılma oranları düşmekte. Bizim bunu artırmamız gerekiyor. 40’lı, 50’li ve daha ileriyaşlara doğru bu katılma oranlarını artırmamız gerekiyor. Hayatımızda değişiklik yapmanın her dönem mümkün olabileceğinifark etmemiz gerekiyor. Çünkü, sahip olunan bilgi ve beceriler artık bir ömür boyu yetmeyecek durumdadır.Çalışma hayatında ortalama bir Amerikan vatandaşı 4 kez meslek, 11 kez de iş değiştirmeye hazır halde yetişiyor.Biz stratejimizi hayat boyu öğrenme imkan ve fırsatlarını yaygınlaştırma üzerine kurguluyoruz. Öncelikle Bakanlık olarak“Okullar Hayat Olsun” projesi kapsamında bütün eğitim alanlarını, okulları toplumun hizmetine sunarak fırsatları çeşitlendiriyor,hizmetlere erişimi kolaylaştırıyoruz. Halk Eğitim Merkezleri’nin hizmet kapsamını, çevresindeki okulları dahilederek genişletiyoruz. Her okulumuz birer Hayat Boyu Öğrenme Merkezi haline geliyor. Bunun anlamı İstanbul’daki beşbine yakın okulun birer öğrenme merkezi haline gelmesidir.Diğer taraftan, hizmetlerin sunum saatlerini esnekleştiriyoruz. Talebe göre günün geç saatlerinde, hafta sonlarında hizmetsunma esnekliğini artırmaya çalışıyoruz. Ve özellikle de bilgi ve iletişim teknolojilerinden daha fazla yararlanılan birhizmet anlayışını ortaya koymak arzusundayız. Uzaktan öğrenme, e-öğrenme ve karma öğrenme (yüz yüze-uzaktan)araçlarını daha etkin kullanarak hayat boyu öğrenme faaliyetlerini yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Tüm Türkiye’de yapılanhayat boyu öğrenmelerin tek bir elden izleneceği bir veri tabanı da oluşturuluyor.Yine hayat boyu öğrenme açısından oldukça önemli husus, rehberlik hizmetlerinin artırılması. Eğitim alanında istihdamfırsatlarını da dikkate alan, istihdam edilebilirliği de dikkate alan bir rehberlik hizmetinin de verilmesi gerekiyor. Kurumlararasında işbirliği, Sosyal Politikalar Bakanlığı ve diğer Bakanlıklarla iş birliği önemli bir unsur olarak ortaya çıkıyor.Hayat boyu öğrenmenin cazip olabilmesi için de mutlaka önceki öğrenmeleri tanıyor olmamız lazım. Örgün eğitimleönceki öğrenmelerin ilişkilendirilmesi ile hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılımın artacağını düşünüyorum. Diğer birifadeyle, yaygın eğitimle elde edilen beceriler örgün eğitimde tanınır ve örgün eğitimde kredilendirilirse, örgün eğitimleilgili eksikliğini tamamlayacağına inanan, bir diplomaya ulaşabileceğine inanan kişiler de bu alana ilgi duyacaktır.Bu alandaki fırsat ve imkanların çeşitlendirilmesinin yanı sıra hayat boyu öğrenmenin yaygınlaştırılması için diğer kurumlarınkatılımının oldukça önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Hayat boyu öğrenmede mutlaka yerelyönetimlerin, özel sektörün, meslek kuruluşlarının, işçi ve işveren sendikalarının iş birliği yapması gerekiyor. Çünkü, bukurumların hepsi vatandaşlar, üye veya çalışanları için benzer faaliyetleri yürütüyorlar. Bütün öğrenme faaliyetlerininbelli bir strateji doğrultusunda koordine Hayat Boyu Koordinasyon Merkezleri’nin tesis edilmesine yönelik çalışmalardevam ediyor.Sonuç olarak bütün bu alanlara ilişkin katılımı artırmayı ve hayat boyu öğrenme kültürünü yaygınlaştırmayı hedeflediğimiziifade etmek istiyorum. Umarım bu hedeflerimizi kısa sürede gerçekleştiririz. Umarım katılım bu salonda olduğugibi her zaman böyle yüksek olur. İSMEK gibi başarılı kurumlarımız çıkar. Onlar Türkiye’nin eğitim seviyesinin yükselmesineve böylece toplam verimliliğimizin, üretim seviyemizin artışına, büyüme ve kalkınmamızın sağlıklı ve sürdürülebilirhale gelmesine hizmet eder diye düşünüyorum. Bu duygularla teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.36 37
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENMENİN ÖNEMİve SİSTEMLEŞTİRİLMESİTHE VISION OF THE FUTURE IN <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong>Doç. Dr. M. Kemal BiçerliTC Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel MüdürüLifelong Learning Director, Ministry of Education1962 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğretimini Eskişehir’de tamamladıktan sonra1980 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nü kazandı. 1984 yılındamezun oldu. 1985 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi olarak akademik hayatına başladı. 1986 yılındaAnadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İktisat Teorisi alanında yüksek lisansını tamamlayarak doktoraprogramına başladı. Doktora tez aşamasında iken 1988-1990 yılları arasında ABD Massachusetts-Boston’daNortheastern University’ de Çalışma Ekonomisi alanında ikinci yüksek lisansını tamamladı. Türkiye’ye döndüktensonra 1992 yılında “Sendikaların Ekonomik Analizi ve Iş gücü Gelirleri Üzerindeki Etkileri: Türkiye Uygulaması”adlı teziyle doktorasını tamamladı. 2006 yılında Sosyal Politika alanında doçent unvanını aldı. 2010-2011 yıllarıarasında Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürlüğü görevini yürüten Biçerli, İŞKUR’da “İş ve Meslek Danışmanlığı”projesini gerçekleştirdi. 2011 yılı Kasım ayından bu yana TC Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu ÖğrenmeGenel Müdürlüğü görevini yürüten Biçerli’nin çalışma ekonomisi alanında kitap, makale ve uluslararası tebliğleribulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.Özet1950’li yıllardan itibaren bilgi iletişim teknolojileri ve ulaşım imkânlarının artmasıyla ortaya çıkan küreselleşmesüreci ve küresel rekabetle yüzleşen ülkeler, çareyi eğitim alanlarının güçlendirilmesinde bulmuşlardır.Ülkeler eğitim sayesinde nitelikleri yüksek bireyler yetiştirerek bilgi temelli küresel rekabette ayakta kalmayıamaçlamaktadırlar.Eğitim sistemleri, hızla değişen çevreye, öncelikle örgün eğitim sistemlerini geliştirip sürelerini artırarak karşılıkvermişlerdir. Bilginin tekelinin okulun elinden alınmasıyla birlikte, örgün eğitim, yaygın eğitim ile de desteklenmeyebaşlamıştır. Belirli bir bilim dalına ait bilgi miktarının artış hızıyla birlikte, bireylerin sadece örgüneğitim sistemlerinde kazandıkları bilgi, beceri ve yeterlilikler kısa sürede yetersiz hale gelmeye başlamıştır.Bireyin kendini sürekli öğrenerek güncellemesi gerekliliği ortaya çıkmış ve hayat boyu öğrenme zorunlulukhalini almıştır.Hayat boyu öğrenme; bireyin bilgi, beceri ve yeterliliklerini geliştirmek için hayatı boyunca katıldığı bütün öğrenmefaaliyetlerini kapsamaktadır. Bireyi hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılamaya yönlendiren sebeplerebakıldığında, bireyin ilgisi ve iradesi yanı sıra o toplumda var olan kültür ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de2011 verilerine göre yetişkinlerde hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılma oranı % 2,9’dur. Bu oran ABülkelerinde ortalama olarak % 9’un üstündedir. Ülkemizde hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin yürütülmesindesayıları 1.300’ü aşan birimleriyle MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü en önemli aktör konu-mundadır. Ancak bunun dışında çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından da yetişkin eğitimi verilmektedir.Hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin nicelik ve nitelik olarak arttırılması bireylerin bu konuda farkındalık içindeolmaları kadar faaliyetlerin bir sistem dâhilinde ve koordineli bir şekilde verilmesine de bağlıdır. Ülkemizdeyetişkin eğitiminin çok sayıda birim tarafından verilmesi, onun sistemleştirilmesini ve öğrenme fırsatlarınısunan aktörler arasında koordinasyonun kurulmasını kaçınılmaz kılmaktadır.Bu maksatla hazırlanan 2009-2013 yıllarını kapsayan “Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi”nde, toplumsalfarkındalığın artırılarak hayat boyu öğrenme kültürünün oluşturulması temel öncelikler arasında yer almaktadır.Hayat Boyu Öğrenme Kavramı ve Kültürümüzdeki YeriHayat Boyu Öğrenme (HBÖ); kişisel, toplumsal, sosyal ve istihdam ile ilişkili bir yaklaşımla bireyin; bilgi, beceri, ilgi veyeterliliklerini geliştirmek amacıyla hayatı boyunca katıldığı her türlü öğrenme etkinliğidir (Hayat Boyu Öğrenme StratejiBelgesi, 2009). Bu öğrenme etkinlikleri kimi durumda okullarda edinilen bilgileri içerdiği gibi (formal), kimi durumdaise okullaşma çağının dışında hayatın ilerleyen dönemlerinde yaygın eğitim kurumlarında elde edilen bilgileri de (nonformal)içerebilmektedir. Hatta kişilerin düzenli bir öğrenme gayreti göstermeksizin elde ettikleri bilgiler de (informalöğrenme) hayat boyu öğrenmenin içinde yer alır.İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram olmasına rağmen Hayat Boyu Öğrenme kavramı, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibarenAB Komisyon Başkanı Jacques Delors’un meşhur raporuyla (Delors Raporu-Learning The Treasure Within-1996)ve buna paralel olarak 1996 yılının “Hayat Boyu Öğrenme Avrupa Yılı” olması ile ön plana çıkmıştır. O yıllardan itibarenhayat boyu öğrenme kavramı UNESCO ve AB’nin çeşitli toplantıları için ana tema olarak kullanılmış 1 ve sonucunda dabu konudaki farkındalık giderek artmıştır.1 Örneğin; Hamburg Deklerasyonu 1997 (CONFINTEA V), Dakar Eylem Çerçevesi (2000), 48. Uluslararası Eğitim Konferansı, UluslararasıSürdürülebilir Kalkınma İçin Eğitim Konferansı (2009), Uluslararası Yüksek Eğitim Konferansı (2009), 6. Uluslararası YetişkinEğitimi Konferansı (CONFINTEA VI-2009).38 39
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHayat Boyu Öğrenme kavramı, kültürel kodlarımız açısından bizim gayet iyi bildiğimiz ve içselleştirdiğimiz bir olgudur.Peygamber Efendimiz, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.” derken aslında kişinin, kendisini her gün geliştirmesiöğüdünü vermektedir. Keza Peygamberimizin, “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.”, “İlim öğrenmek erkek-kadınbütün Müslümanlara farzdır.” ve “Ya öğrenen ya öğreten, ya dinleyen ya da seven ol. Bunların dışında beşincisi olma;helak olursun.” öğütleri de okumanın ve öğrenmenin önemini vurgulamaktadır. Yunus Emre de, “Her dem yenidendoğarız; bizden kim usanası.” derken insanın kendisini sürekli yenileyen bir varlık olduğuna işaret etmektedir. Bunungibi, kadim medeniyetimizin en önemli köşe taşlarından olan Hz. Mevlana da, “Her gün bir yerden göçmek ne iyi /Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş /Her gün bir yere konmak ne güzel /Dünle beraber gitti cancağızım /Ne kadarlaf varsa düne ait /Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” sözleri ile insanın yeni güne, yeni şeyler söylemesi gerektiğini ifadeetmektedir. Yeni şeyler söylemek ise yeni şeyler öğrenmekle ve geliştirmekle mümkündür.Okuma Kültürü Açısından İçinde Bulunduğumuz DurumHer ne kadar tarihi açıdan okuma kültürüne yatkınlığımız olduğu bir gerçek olsa da zaman içinde bu konudaki hassasiyetimizinerozyona uğradığı inkâr edilemez bir gerçektir. Türkiye, ne yazıktır ki okuma kültürünü yansıtan istatistiklerdegelişmiş ülkelerin bir hayli gerisinde yer almaktadır. Örneğin; toplam nüfusu, sadece 7 milyon olan Azerbaycan’dabir kitap ortalama 100 bin adet basılırken, Türkiye’de bu rakam 2 bin–3 bin civarındadır. Ülkemizde yükseköğrenimgörenlerin oranı 1965 yılına göre 14 kat artmış olmasına karşılık, yükseköğrenim mezunlarının kitap okuma oranınınise 1965 yılının da altında kalması manidardır. Kitap, Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada yer almaktadır.İstatistiklere göre Türkiye’de dergi okuma oranı % 4, gazete okuma oranı % 22, radyo dinleme oranı % 24,televizyon izleme oranı ise % 95’tir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD Dolarıiken, Türkiye’de ise bu alım 10 ABD Doları’nın altındadır. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda, Malezya, Libyave Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında kitap okuma oranında Türkiye 86. sırada yer almaktadır.Ülkemiz insanı ile diğer ülkeler mukayese edildiğinde; Norveçli 300, ABD’li 210, İngiliz 87, Japon 97 kat daha fazlakitap okumaya zaman ayırmaktadır.Neden Hayat Boyu Öğrenme?Bireylerin, hayat boyu öğrenme faaliyeti içinde olmalarının en temel sebebi; hızla değişen toplumlarda, hayat boyuöğrenmenin, sosyal içerme ve iş gücü piyasasına dâhil olabilme açısından çok önemli olmasıdır. Günümüzün dünyası,geçtiğimiz asırlardaki dünyadan çok farklıdır. Günümüzde dünyada kelimenin tam anlamıyla bir “Bilgi Patlaması” yaşanmaktadır.Dünyanın sahip olduğu teknoloji, buhar makinesinin icat edildiği 1750 yılına kadar oldukça yavaş bir hızlagelişmiştir. Dünyanın teknoloji düzeyi, milattan 1750 yılına kadar ancak iki katına çıkabilmiştir. O yıldan sonra teknoloji,50 yılda ikiye katlanmaya başlanmış, içinde bulunduğumuz yıllarda ise teknolojinin iki katına yükselme hızı da 4 yılainmiştir. Fütüristler, 2020 yılında teknolojinin iki katına artma hızının, 73 güne ineceğini hesap etmektedirler. Yeni döneminözelliği sadece teknolojik icat ve buluşların sayısının artması değil, dünya genelinde yayılma hızının da kısalmasıdır.Örneğin; buhar makinesi 150 yılda, televizyon 50 yılda dünya genelinde yaygınlık kazanırken; fotokopi 15 yılda, mikroişlemciler ise 5 yılda yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.Teknoloji bu şekilde hızla gelişirken mesleklerin kompozisyonu ve piyasaların iş gücünde aradığı özellikler de aynışekilde süratli bir şekilde değişime uğramaktadır. Böyle bir ortamda kişilerin durağan bir biçimde okullardan mezunoldukları bilgi ve beceri düzeyi ile mesleklerini uzun süre icra etmeleri neredeyse imkânsız bir hale gelmiştir. “Hayat BoyuÖğrenme” bu açıdan hem bireyleri sürekli “istihdam edilebilir” kılmak hem de onların verimliliklerini artırarak ülkeninuluslararası arenada rekabet edebilirliğini sağlamak için hayati öneme sahip bir kavram haline gelmiştir.Kuşaklar Arası Değişim ve Hayat Boyu Öğrenme“Hayat Boyu Öğrenme” kavramının önemini vurgularken teknolojideki gelişmelerin, hayatın her aşamasında öğrenmesüreci içinde olunmasını, adeta zorunlu hale getirdiğini belirttik. Bu noktada sorulması gereken soru şudur: “Değişensadece teknoloji midir?” Bunun cevabı “Hayır.”dır. Geçtiğimiz asırdan bu güne sadece teknolojide değil, kuşaklarınözelliklerinde ve hayata bakış açılarında da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Yeni kuşaklara, yeni bir hayat boyuöğrenme sistemi inşa edilecekse; kuşaklarda meydana gelen değişmelerin neler olduğunun iyi analiz edilmesi gerekir.Bu açıdan kuşakları ve temel özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:Gelenekçiler (1900-1945)İnceleyeceğimiz kuşakların başında “Gelenekçiler” gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın başından 1945 yılına kadar olanyıllarda doğan kişiler, bu kuşak içinde kabul edilmektedirler. Şüphesiz bu yıllarda doğan herkesin kendilerine mahsusözellikleri, bakış açıları, tutum ve davranışları vardır. Ancak ortak özellikleri itibariyle bu kuşak, savaşlara şahit olmuş, bunedenle “yokluk” kavramını gayet iyi bilen insanlardan oluşmuştur. Sıkıntılı bir dönemde dünyaya gelmeleri sebebiylesınırlı kaynaklarla işlerini görme noktasında gelenekçi kuşak mahir kabul edilir. Bu kuşağın diğer özellikleri, genelliklesadık ve çalışkan olmaları ve mali açıdan tutucu davranmalarıdır. Ayrıca tasarruf duyguları da çok gelişmiştir.Baby Boomers (1946-1964)Bir önceki kuşağa göre nispeten daha rahat bir dünyaya gelen bu kuşak, dünya ekonomisindeki ve barışındaki iyileşmelerinbir sonucu olarak artan çocuk sayısının fertlerinden oluşmaktadır. O yıllarda artan refaha bağlı olarak nüfusunhızla artması “Bebek Patlaması” olarak isimlendirilen bu kuşağın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dünya ekonomisindeartan üretim, bu kuşaktakilerin uzun saatler çalışmaya yatkın, kariyerlerine önem veren kişiler olmasına nedenolmuştur. Bu yönü itibariyle bu kuşağa “Sandviç Kuşağı” da denilir. Hak ve özgürlükleri için mücadele eden bu kuşağınhayata bakış açıları genel felsefelerini yansıtmak için yeterlidir: Çalışmak için yaşamak…X Kuşağı (1965-1980)1965-1980 döneminde doğanlar “X Kuşağı” olarak isimlendirilmektedir. Ebeveyn ayrılıklarının sıkça yaşandığı bir döneminçocukları olan bu kuşağın teknoloji ile arası iyidir. Kurum bağlılığı duygusu önceki kuşaklara göre nispeten dahazayıf olan bu kuşak, rahatlıkla ve sık sık iş değiştirebilir. Gündelik yaşamlarında iş-özel hayat dengesine önem veren bukuşak, çalışmayı bir önceki kuşak gibi hayatın gayesi değil, hayatı idame ettirmek için bir zorunluluk olarak kabul edenkişilerden oluşmaktadır.Milenyum Y Kuşağı (1981-1999)Teknolojik gelişmelerin çok hızlı yaşandığı dönemin çocukları olan bu kuşak, cep telefonu ve bilgisayarlarla büyüyenkişilerden oluşmaktadır. Soru sormayı seven ve sabırsız olan bu kuşağın çocukları iş ve yaşam dengesine önem verirler.Bu kuşağın bir başka özelliği de belirli görev tanımları ile sınırlandırılmaktan hoşlanmamalarıdır.Z Kuşağı (2000-2021)İçinde bulunduğumuz yılları kapsayan dönemin çocukları “Milenyum Z Kuşağı” olarak adlandırılmaktadır. Bu kuşağaaynı zamanda “İnternet Kuşağı” da denilmektedir. Bilgisayar, MP3 çalar, I-Pod, cep telefonu gibi modern teknolojik gereklerbu kuşağın çocuklarının adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnternet teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak birbirleriile uzaktan ilişki kurabilen bu kuşak bu yönü itibariyle geleneksel eğitim yöntemlerine uygun değildir. Geleceği hedefleyenbir hayat boyu öğrenme sistemi oluştururken hedef kuşağın bu olduğu gözönüne alınarak sistem tasarımınında buna uygun biçimde yapılması gerekmektedir. Z Kuşağı yaratıcılık özelliği yüksek, edilgen değil etken bir toplulukolmaya aday olarak gözükmektedir. Bu kuşağın çocukları muhtemelen çok diplomalı, uzman ve buluşçu olacaklardır.Bu kuşağın yaşamında, otorite kavramının önemli olmayacağı tahmin edilmektedir. Tatminsiz, kararsız ve doğuştantüketici insanların oluşturduğu bu kuşağın hayata hangi çerçeveden bakacakları doğrusu şu an bilmediğimiz bir şeydir.Sistem Kavramına Bir BakışBuraya kadar hayat boyu öğrenme kavramının neyi ifade ettiği ve hayat boyu öğrenmeye neden ihtiyaç duyulduğuözetle izah edilmeye çalışıldı. Hayat boyu öğrenmenin sistemleştirilmesinin öneminin inceleneceği bu çalışmada bu noktada“sistem” kavramının neyi ifade ettiğini hatırlamamızda fayda vardır. Sistem kelimesi, Latince “birleşme”, ”oluşma”,”bir araya gelme” anlamını taşıyan “systema”dan; o da Yunanca yine aynı anlamlara gelen “sustema” kelimesindentüremiştir.Sistem; ortak bir amacı gerçekleştirmek veya başarmak amacıyla bir araya getirilen, ortak özellikleri olan, birbiriyleetkileşimli parçaların bütününe verilen isimdir. İşlerin daha hızlı, verimli ve hedef odaklı yapılmasının olmazsa olmazunsurlarından biri olan “sistem”in kendisinden beklenilenleri yerine getirebilecek “iyi” bir kurguya sahip olması için şuözelliklere sahip olması gerekmektedir:• Kendinden beklenen görevi en düşük maliyetle yerine getirmelidir.40 41
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU• Gereksiz iletişimden kaçınılmalıdır. Aksi halde bürokratik engel çoğalır, hata ihtimali yükselir ve kontrol işlemlerinedaha fazla gereksinim duyulur.• Örgütlerde her bölümün kendi sorumluluklarını rasyonel ve düzenli olarak yerine getirmesi ve amaçlardan sapmamasıgerekir.• Hiçbir fonksiyonun maliyeti sağladığı yarardan fazla olmamalıdır.• Birbirine bağlı ve yardımcı fonksiyonlar konum bakımından birbirine yakın olmalıdır.• Her bölüm, sorumluluğunu yerine getirebilmek için gerekli yetkiye sahip olmalıdır. Bir başka deyişle, yetki ve sorumlulukdengesi kurulmalıdır.• Bir sistem mümkün olduğu kadar esnek olmalıdır.• Yönetim basamakları olabildiğince kısa ve dar tutulmalıdır.• Yetki ve sorumluluklar, politika, ilke ve kurallar ilgili yöneticilere yazılı olarak verilmelidir.• İyi bir sistem; açık, anlaşılır, basit olmalı ve amaç bütünlüğü taşımalıdır.• Fiziksel çevre: İnsan-makine ilişkileri sistemin en önemli öğesini oluşturur. Sadece üretimin teknolojik sonuçlarınıdüşünmek yeterli değildir. Bireyin psikolojisi de önemlidir.Hayat Boyu Öğrenme Sistemi ve İyi Bir Hayat Boyu Öğrenme Sisteminin ÖzellikleriSistem kavramına ilişkin bu bilgilerden sonra “Hayat Boyu Öğrenme Sistemi”nin neyi ifade ettiğini ve hayat boyu öğrenmefaaliyetlerini destekleyecek bir eğitim sisteminin hangi özellikleri taşıması gerektiğini analiz etmek yararlı olacaktır.Hayat Boyu Öğrenme Sistemi; bireylerin bilgi ve beceri edinmelerini destekleyen ve onların öğrenmelerinin eğitimdençalışmaya/işe ve çalışmadan/işten yine eğitime tanınmasını sağlayan, kamu ile özel kurum ve kuruluşlar tarafındanplanlanmış ve koordine edilmiş faaliyetler setidir.Hayat boyu öğrenmeyi desteklemek için bir eğitim sisteminin sahip olması gereken özellikleri şöyle özetlemek mümkündür:• Öğrenenlere mümkün olduğunca yakın bir yerde organize olmalı ve hizmetleri yerel düzeydesunmalı:Çağımızın temel anlayışı zamanın ekonomik değeri oldukça yüksek bir şey olduğudur. Bu açıdan hayat boyu öğrenmefaaliyetlerinin etkin olabilmesi için sistem tasarlanırken mümkün mertebe hedef kitlelere yakın yerde organize olarakhizmetleri yerel düzeyde sunmak önemlidir. Yerel düzeyde bölgenin ihtiyaçları daha iyi bilineceği için ihtiyaçlara uyguneğitim fırsatlarının yaratılması hem bu faaliyetlere halkın katılımını sağlayacak hem de toplum açısından ihtiyacı giderenbir faaliyet gerçekleştirilmiş olunacaktır.• Öğrenmeye erişimi teşvik etmeli ve öğrenme türleri arasında esnekliğe izin vermeli:Hayat boyu öğrenme oranının yükseltilmesi bireylerin bu konuda bilgi sahibi kılınmalarını ve bu faaliyetlere katılmalarıyönünde teşvik edilmelerini gerekli kılmaktadır. Sistem kitlelerde merak uyandıran, katılımı teşvik eden eğitimleri sunacakyapıda olmalıdır. Ayrıca “esneklik”, katılımı arttırmak açısından “olmazsa olmaz” bir özellik olarak kabul edilmelidir.• Kişisel gelişim, aktif vatandaşlık, sosyal içerme ve istihdam edilebilirlik amaçlarını gerçekleştirmeli:Hayat boyu öğrenmenin esası; kişisel gelişim, sosyal içerme, aktif vatandaşlık ve istihdam edilebilirlik amaçları doğrultusundabireylere eğitim fırsatları sunulmasıdır. Bu sayılanlar AB’de ve dünya genelinde genel kabul gören amaçlardır.Gerçekten hayat boyu öğrenme sistemi sistem dışına çıkmış veya çıkma riski taşıyan bireyleri kuşatarak sistemin içineçekmenin önemli bir vasıtasıdır. Bu yönü itibariyle hayat boyu öğrenme sistemi sağlıklı bir toplumun adeta sigortası gibidir.HBÖ sistemi değişen teknolojilere karşı kişileri sürekli olarak “istihdam edilebilir” kılmalıdır. Bu durum, ekonomilerive bireyleri son derece olumsuz yönde etkileyen işsizlik sorunun çözümünde hayati bir öneme sahiptir. Bunun gibi hayatboyu öğrenme sistemi içinde bireylerin kişisel gelişimlerine katkı sağlamak ve onları aktif vatandaşlar haline getirmek,demokratik bir toplum olma noktasında çok değerli işlevlerdir.• Bütün öğrenenleri hesaba katmalı:İyi bir hayat boyu öğrenme sistemi, hizmetlere erişim güçlüğü çeken özürlüler, dezavantajlılar, uzun dönemli işsizlerve kadınlar gibi gruplara öncelik vermelidir. Bu özellik yukarıda belirtilen “sosyal içermeyi sağlama” amacının bir sonucudur.HBÖ sisteminin etkin olabilmesi için örgün, yaygın ve informal eğitimde “öğrenenler” faaliyetin merkezinekonulmalıdır.• Hayat boyu öğrenmenin önündeki engelleri kaldırmak için yeni yollar aramalı:Hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin önünde pek çok engel bulunabilmektedir. Bu engeller hayat boyu öğrenme faaliyetlerinekatılma oranlarının düşük olmasının da temel sebeplerini oluşturur. Bu engeller kimi zaman kurumsal tutumlardan,kimi zaman yasal eksikliklerden, kimi zaman ise bireylerdeki farkındalık eksikliklerinden kaynaklanabilmektedir.Eksenine hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılımı arttırmak hedefini yerleştiren iyi bir sistem, bunun önündeki engellerikaldırmak için alternatif yollar üretebilmelidir.• Öğrenmeye ve hayat boyu öğrenmeye karşı tutumların değişmesini sağlamalı:Hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin önündeki en büyük engel genellikle bireylerin bu konuya duyarsız olmalarıdır. Herşey farkındalık ile başlar. Herhangi bir alandaki sorun veya eksiklik çözülmesi gereken bir problem olarak algılanılmazsao alanda bir ilerleme sağlamak mümkün değildir. Kitlelere öğrenmenin hayat boyu süren bir süreç olduğu, bununöncelikle kendilerine sonra da ülkelerine önemli katkılar sağlayabileceği iyi anlatılabilirse bu konudaki ilgi eksikliği veön yargılarla baş edilebilir. Sistem bireylerin tutumlarını olumlu yönde etkileyebilecek enstrümanları geliştirebilmelidir.• Farklı hayat boyu öğrenme kurum ve örgütlerini koordine etmeli:Hayat boyu öğrenme faaliyetleri asla tek başına bir kurumu ilgilendiren ve o kurumun başarabileceği faaliyetler değildir.Bilakis, bu faaliyetler her türlü kişi ve kurumun desteği alınarak geniş kitlelere aktarılabilecek faaliyetlerdir. Ancak çoksayıda kişi ve kurumun aynı alanda faaliyet göstermeleri mutlak manada koordinasyonu gerekli kılmaktadır. Farklı birimlerinbenzeri amaçlar doğrultusunda koordine edilmesi hem daha az kaynak kullanımını hem de daha verimli sonuçlarelde edilmesini mümkün kılacaktır.• Mevcut koşulların değerini maksimize etmeli:Gelişime açık bir sistem, öncelikle mevcut koşulları olabilen en üst düzeyde kullanabilmelidir. Mevcut durumda dağınıklıkve eksik kapasite kullanımı söz konusu iken aynı alanda ilave kapasite yaratmak maliyetli ve etkin olmayan bir işolacaktır.• Farklı kurumlar ve sektörlerle ortaklık ve iş birliğine dayanmalı:Farklı kurumların koordinasyonu gibi onları iş birliği içersinde çalıştırabilmek de önemlidir. Birlikten kuvvet doğar. Küçükbirimlerin yetersiz bir şekilde sunmaya çalıştıkları hayat boyu öğrenme aktivitelerini bu birimleri bir araya getirmeksuretiyle daha kapsamlı ve etkin bir şekilde sunabilmek mümkündür. Sistem hayat boyu öğrenme aktörleri arasında işbirliğini teşvik edecek yapıda olmalıdır.• Mümkün ve uygun olduğu durumlarda programlar arasında hareketlilik ve geçişkenliğe imkântanımalı:İyi işleyen sistemlerin en belirgin vasfı “esnek” olmalarıdır. Hayat boyu öğrenme sisteminin bu açıdan farklı programlararasında hareketlilik ve geçişkenliğe imkân sağlayacak biçimde esnek bir biçimde tasarlanması önemlidir.• Herkes için alternatifler sunabilecek genişlikte programlar sunmalı:HBÖ sisteminin temel hedefi hayat boyu öğrenmeye katılımı arttırmak ise sunulacak eğitim fırsatlarının toplumun bütünkesimlerinin ilgi ve istidatlarına hitap edebilecek şekilde olması önemlidir. Sınırlı sayıda programla sınırlı sayıda kişiyeulaşılabilir. Bireyler için zengin bir menü sunan bir sistemde herkes kendisine hitap edebilecek bir veya birkaç faaliyetbulabilir.• Sistemin gelişimini sağlayabilmek için kalite ve kalitenin geliştirilmesi esaslarını benimsemeli:Hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin finansmanı ister katılımcı tarafından yapılsın, isterse devlet tarafından ücretsiz olaraksunulsun her halde eğitim fırsatlarının kaliteli bir şekilde tasarlanması ve sunulması elzemdir.42 43
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTürkiye’de Yeni Bir Hayat Boyu Öğrenme Sistemi OluşturulmasıTürkiye’de mevcut uygulamada hayat boyu öğrenme faaliyetlerini sunan çok sayıda aktör bulunmaktadır. Bu aktörlerinbaşında büyüklüğü ve fonksiyonları itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü gelmektedir.Genel Müdürlük ülke geneline yayılmış 969 Halk Eğitimi Merkezi, 331 Mesleki Eğitim Merkezi, 15 Olgunlaşma Enstitüsü,10 Pratik Kız Sanat Okulu ve 9 Turizm Eğitim Merkezi ile toplamda 1.334 birimi ile hayat boyu öğrenme faaliyetlerininiçindedir. Bunun dışında Milli Eğitim Bakanlığı’na ait diğer okullar, Erken Çocukluk Eğitim Merkezleri, ÜniversitelerinSürekli Eğitim Merkezleri, iş yerleri, toplum temelli kurumlar, Bakanlıklar, Belediyeler, işçi ve işveren konfederasyonları,sendikalar, üniversiteler, bazı kamu kurum ve kuruluşları (YÖK, İŞKUR, MYK, TÜRKAK, TÜİK, KOSGEB vb.), kar amacıgütmeyen kurumlar, vakıflar ve dini kuruluşlar da hayat boyu öğrenmem sistemimizin diğer aktörleri arasında sayılabilir.Görüldüğü gibi ülkemizde HBÖ faaliyetleri aslında çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından yapılmaktadır. Ancak bunarağmen yetişkinler arasında hayat boyu öğrenme faaliyetlerine katılma oranı AB ülkelerinde % 9,1 iken ülkemizde %2,9’dur. Bu basit karşılaştırmadan hareketle ülkemizdeki hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin yetersiz olduğu söylenebilir.Yetersizliğin altında yatan en önemli neden ise bu faaliyetlerin bir “sistem” mantığı içinde değil de dağınık bir şekildesunulmasıdır.Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü yürütmekte olduğu Hayat Boyu Öğrenmenin GeliştirilmesiProjesi ile bu alanda bir sistem altyapısı oluşturmayı ve koordinasyonu geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamdayakın gelecekte önemli uygulamalar hayata geçirilecektir.Bu uygulamaların başında sistemin iskeletinin çıkarılacağı “Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Kanununun Hazırlanması”gelmektedir. Bu amaçla çalışma grupları oluşturulmuş ve 37 toplantı tertip edilmiştir. 2012 yılının Kasım ayıitibariyle kanun taslağının hazır olması beklenmektedir.Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün proje çerçevesinde yaptığı bir başka hazırlık da Hayat Boyu ÖğrenmeKoordinasyon Birimleri ve Merkezi’nin oluşturulmasıdır. Daha evvel belirtildiği gibi HBÖ faaliyetlerine katılan aktörlerarasında iş birliği ve koordinasyonun yetersiz oluşu hem maliyet hem hizmet kalitesi açısından kayıplara sebebiyetvermektedir. Bu amaçla Kastamonu, Samsun, Trabzon, Erzurum, Kars, Van, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş,Malatya ve Kayseri illerinde HBÖ’nin aktörlerinin oluşturacağı “Hayat Boyu Öğrenme Koordinasyon Birimleri”oluşturulacak, Ankara’da Genel Müdürlük bünyesinde ise bu birimleri koordine edecek “Hayat Boyu Öğrenme KoordinasyonMerkezi” kurulacaktır. Uygulama ile illerde yapılacak hayat boyu öğrenme faaliyetlerine aktörler birlikte kararverecekler, ilin hayat boyu öğrenme stratejisi o ildeki ilgili tarafların görüşleri doğrultusunda birlikte hazırlanacaktır.HAYAT BOYU ÖĞRENMEve İSMEK MODELİISMEK AS A MODEL IN <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong>Mehmet DoğanİBB Eğitim MüdürüEducation Director, Metropolitan Municipality of IstanbulMehmet Doğan, 1953 yılında Malatya’nın Hekimhan ilçesinde doğdu. Malatya İmam Hatip Lisesi ve MalatyaAtatürk Lisesi’nin ardından, 1978 yılında Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü’nü tamamladı. Malatya İmam HatipLisesi’nde meslek dersleri öğretmenliği, Bayrampaşa Endüstri Meslek Lisesi’nde din kültür ve ahlak bilgisi öğretmenliği(1980-1997), 7 ayrı öğretim kurumunda da haftada birer gün, bir veya ikişer yıl öğretmenlik mesleğiniicra etti.İstanbul Lisesi’nde görevli iken eğitim amaçlı, Almanya gezisinde bulundu. İstanbul İl Kültür Müdür Yardımcısı(7 ay süreli), Büyükşehir Belediyesi Eğitim Müdür Yardımcısı (8 ay süreli) olarak görev yaptı. 2001 yılına kadarİstanbul Büyükşehir Belediyesi Araç Gereç Satın Alma Müdürlüğü görevini yürüten Doğan, 2001’den 2006’yakadar Eğitim Müdürlüğü görevini deruhte etti. Eylül 2006 tarihinden itibaren kısa bir süre İBB Yazı İşleri Müdürüolarak görev yaptı. Haziran 2007 tarihi itibariyle İBB Eğitim Müdürlüğü’ne atananan Doğan, halen bu görevinedevam etmektedir.Hayat boyu öğrenme faaliyetlerinin belki de en önemlisi “Önceki Öğrenmelerin Tanınması”dır. Çünkü edindiğimiz bilgive becerilerin aslında önemli bir kısmını sistematik bir öğrenme amacı olmaksızın informal bir şekilde edinmekteyiz.Bu şekilde edinilen becerilerin tanınarak sertifikalandırılmaması, ülkemiz adına önemli bir eksikliktir. Bu gerçekten hareketleproje çerçevesinde belirlenecek sekiz alanda, önceki öğrenmelerin ne şekilde değerlendirileceği tespit edilereksertifikalandırma uygulaması başlatılacaktır. Bu uygulamanın 2013 yılında tamamlanması beklenmektedir.Son olarak yeni kurulacak sistemin önemli bir unsuru olan “Web Portalı”ndan bahsetmemiz gerekir. Bu portal, vatandaşlarıülkedeki bütün eğitim ve istihdam fırsatlarını tek bir site üzerinden takip edebilecekleri, rehberlik hizmetialabilecekleri bir yapıda hazırlanmaktadır. Ülkemizde hayat boyu öğrenmeye katılımın düşük olmasının nedenlerindenbirisi de bireylerin öğrenme fırsatları konusunda yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Bu portal sayesinde bilgilendirmeeksikliği giderilecektir. Hatta son tahlilde portalın PLOTEUS ile ilişkilendirilmesi de sağlanılarak ülkemizdeki eğitim veistihdam fırsatları konusunda AB ülkelerinden de bilgilenmenin mümkün olabileceği bir yapıya geçilecektir.Bütün bu gelişmelerin Türkiye’de doğru ve yararlı bir hayat boyu öğrenme sisteminin kurulmasına katkı sağlamasınıümit etmekteyim. Türkiye 2023 yılında önüne koyduğu yüksek hedef ve ideallere erişmek istiyorsa bunu sağlamanıneğitim dışında bir yolu yoktur. Yetişkinlerde ortalama eğitim düzeyinin 6,1 yıl olduğu ülkemizde eğitim açığını çabuk birşekilde kapatmanın yegane yolu hayat boyu öğrenmedir.44 45
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUÖzetBilgi toplumunda toplumsal hizmetlere yönelik talep artışı, yaşam ve çalışma şartlarındaki hızlı değişim hayatboyu öğrenmeyi süreklilik arz eden bir ihtiyaç haline dönüştürmüştür. Bu alanda sadece kamunun kaynaklarıylaartan ihtiyacı karşılamak, sürekli yeni yatırımlar yapmak ve hizmet üretmek yeterli olmamaktadır.Ülkemizde sorumlu belediyecilik anlayışı gereği eğitimden sağlığa, spor aktivitelerinden zararlı alışkanlıklarlamücadeleye kadar birçok alanda hizmet veren yerel yönetimler hayat boyu öğrenme sürecinde de önemlikatkılar sağlamaktadır.Mesleki eğitim, özellikle ülkemiz için hayati bir zorunluluktur. Türkiye çok hızlı bir gelişme trendi içinde olmasınakarşın yeterli vasıflı iş gücüne sahip değildir. Ulusal gelişme, ekonomik kalkınma ve küresel dünyadarol model sahibi olmanın yolu mesleki eğitimden geçmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin meslekieğitimde üstlendiği işlev, eğitimle kalite ve etkinliğin artırılması, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun kalifiyeelemanın yetiştirilmesi, aile bütçesine ve ev ekonomisine katkıda bulunması hedefine yönelik olarakİstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK) bir meslek sahibi olmak isteyenlere,mesleğinde ilerlemek isteyenlere yardımcı olmak üzere mesleki, teknik, sosyal ve kültürel, sportif ve sanatsaliçerikli kurslar açmıştır.1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan döneminde “Sosyal BelediyecilikProjesi” kapsamında yaygın eğitim amaçlı halk eğitim faaliyeti olarak faaliyetlerine başlayan İSMEK,İstanbul gibi büyük bir metropolde üreten kesimin yanında pasif iş gücü potansiyelini üretime katması veemeğin kaynağa dönüştürülmesini sağlaması, söz konusu eğitim alanlarında sektöre önemli bir canlılık kazandırmasıbakımından önemli bir misyona sahiptir.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın döneminde 1 milyon 322 bin İstanbulluya sanatve meslek eğitimi kursu veren İSMEK, “halk üniversitesi” unvanını bizzat İstanbulluların takdirleriyle haketmiştir.Hayat Boyu Öğrenme ve İSMEK ModeliBilgi toplumunda toplumsal hizmetlere yönelik talep artışı, yaşam ve çalışma şartlarındaki hızlı değişim hayat boyu öğrenmeyisüreklilik arz eden bir ihtiyaç haline dönüştürmüştür. Bu alanda sadece kamunun kaynaklarıyla artan ihtiyacıkarşılamak, sürekli yeni yatırımlar yapmak ve hizmet üretmek yeterli olmamaktadır. Ülkemizde sorumlu belediyecilikanlayışı gereği eğitimden sağlığa, spor aktivitelerinden zararlı alışkanlıklarla mücadeleye kadar birçok alanda hizmetveren yerel yönetimler hayat boyu öğrenme sürecinde de önemli katkılar sağlamaktadır.Hayat boyu öğrenme süreci, günümüz dünyasının ihtiyaç ve beklentileri de göz önünde bulundurulduğunda birçok altbaşlıkta değerlendirilmektedir. Çok hızlı değişen dünya düzeninde bireyin kendini geliştirmesi, bu gelişimi de meslek/sektör bazında gerçekleştirebilmesi kaçınılmazdır.Dolayısıyla mesleki eğitim, özellikle ülkemiz için hayati bir zorunluluktur. Türkiye çok hızlı bir gelişme trendi içinde olmasınakarşın yeterli vasıflı iş gücüne sahip değildir. Ulusal gelişme, ekonomik kalkınma ve küresel dünyada rol modelsahibi olmanın yolu mesleki eğitimden geçmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mesleki eğitimde üstlendiği işlev,eğitimle kalite ve etkinliğin artırılması, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun kalifiye elemanın yetiştirilmesi, aile bütçesineve ev ekonomisine katkıda bulunması hedeflerine yönelik olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve MeslekEğitimi Kursları (İSMEK) bir meslek sahibi olmak isteyenlere, mesleğinde ilerlemek isteyenlere yardımcı olmak üzeremesleki, teknik, sosyal ve kültürel, sportif ve sanatsal içerikli kurslar açmıştır.1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan döneminde “Sosyal Belediyecilik Projesi”kapsamında yaygın eğitim amaçlı halk eğitim faaliyeti olarak hizmetlerine başlayan İSMEK, İstanbul gibi büyük birmetropolde üreten kesimin yanında pasif iş gücü potansiyelini üretime katması ve emeğin kaynağa dönüştürülmesinisağlaması, söz konusu eğitim alanlarında sektöre önemli bir canlılık kazandırması bakımından önemli bir misyonasahiptir. Ayrıca yeni sanatsal eğitimlerin yanı sıra unutulmaya yüz tutmuş soyut ve somut sanatlarımızın geleceğe taşınmasınoktasında verdiği mesleki eğitimlerle İstanbul’daki yetişkin eğitimi ihtiyacını önemli ölçüde karşılayan İSMEK;bilhassa herhangi bir mesleği bulunmayan pasif ve tüketici insan gücü konumunda olanları toplumun üretken kesiminedâhil ederek ekonomimize artı değer sağlamaktadır.Kuruluşundan bugüne dek önemli bir yol kateden ve eğitim modeli pek çok dünya ülkesi tarafından örnek alınanİSMEK, yetişkin eğitimi konusunda “marka” olmuş bir kurumdur. Mesleki ve sanatsal eğitimleriyle uluslararası ilgiuyandıran, yetişkin eğitiminde verdiği başarılı eğitimlerle dünyanın en büyük “halk üniversitesi” unvanını alan İSMEK,markasını güçlendirmek için her geçen gün hizmet ağını genişletmektedir.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın döneminde 1 milyon 322 bin İstanbulluya sanat ve meslekeğitimi kursu veren İSMEK, “halk üniversitesi” unvanını bizzat İstanbulluların takdirleriyle hak etmiştir.Eğitim, 21. yüzyılın lokomotif sektörüdür. Dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahip Türkiye’nin lider ülkeler konumunayükselmesi için eğitim problemini her yönüyle çözmüş olması gerekmektedir.Bu bilinçle, yetişkin eğitiminde ihtiyaç duyulan her alanda hizmet vermeyi amaçlayan İSMEK, verdiği sanatsal eğitimlerlegeleneksel değerlerimize sahip çıkarken, Avrupa ülkelerinin her türlü gelişim alanındaki payına ilişkin öneminin altını çizdiğimeslek eğitimi konusunda da üzerine düşeni yerine getirmektedir. İSMEK, her geçen gün katlanan deneyimleriyle,geniş bir yelpazede verdiği meslek eğitimleriyle, toplumun bilhassa pasif insan gücü konumunda olan kesimini üretenkesime dâhil ederek ekonomiye de artı değer sağlamaktadır.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK), mesleki ve teknik eğitim alanında yerel yönetimleriçin bir milat olmuştur.Kurs merkezleri ve eğitim verdiği branş sayıları her geçen gün artan İSMEK kurslarını örnek alan pek çok büyükşehir, ilve ilçe belediyesi, mesleki ve beceri eğitiminde önemli adımlar atmışlardır.Mesleki ve beceri odaklı başlayan bu kurslar artık programlarını istihdam odaklı revize etmeye başlamıştır. Belediyelertarafından açılan bu kursların mevzuat açısından bir takım sıkıntıları mevcuttur. Belediyelerin 5216 ve 5393 sayılı kanunlaradayanarak yürüttüğü meslek ve beceri kurslarının, hala yönetmelik ve yönergeleri bulunmamaktadır. Bu durumunkısa sürede çözüme kavuşturulması halka verilen hizmetlerin devamlı ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için önem arzetmektedir.Ücretsiz olarak İstanbul halkımıza hizmet veren İSMEK’lerin amacı;İSMEK, İstanbulluların;•Genel eğitim ihtiyacına cevap vermek,•Mesleki ve sanatsal bilgilerini geliştirmek,•Endüstrileşmenin ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirerek ülke sanayiinin gelişmesine katkıda bulunmak,•Bireyleri pasif tüketici olmaktan çıkarıp aktif üretici kılmak, aynı zamanda bireylere iyi bir üretici ve olumlu bir tüketiciolma bilincini sağlamak,•Kentsel, kültürel ve sosyal gelişmelerine katkıda bulunmak,•Kent kültürü ve metropolde yaşama konusunda donanımlı hale getirmek amacıyla kurulmuş, örgün eğitimi tamamlayıcıve ücretsiz bir yaygın eğitim organizasyonunun adıdır.Eğitim Alanları Çok ÇeşitliİSMEK’te çok geniş bir yelpazede eğitim hizmeti sunulmaktadır. “Bilişim Teknolojileri” alanında “Bilgisayar İşletmenliği-Operatör”, “Web Tasarımı”, “Görme Engelliler İçin Bilgisayar Kullanımı” gibi branşlarda eğitim verilmektedir. Bu kurslarakatılanlar, artık yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayar konusunda kendilerini geliştirip, bilgisayarı tüm46 47
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUboyutlarıyla kullanmayı öğrenmektedir.İSMEK, mesleki eğitimlere de büyük önem vermektedir. Kursiyerler, mesleki teknik eğitimler kapsamında;- “Büro Yönetimi ve Sekreterlik” alanında “Yönetici Asistanlığı”, “Hızlı Klavye Kullanımı” eğitimi,- “Muhasebe ve Finansman” alanında “Temel Muhasebe” eğitimi,- “Gazetecilik” alanında “Gazetecilik ve İletişim”, “Dijital Fotoğrafçılık” eğitimi,- “Halkla İlişkiler ve Organizasyon” alanında “Çağrı Merkezi Elemanı” ve “Vitrin Düzenleme Elemanı” eğitimi,- “Hukuk” alanında “Adli Kalem İşleri” eğitimi,- “Yiyecek- İçecek Hizmetleri” alanında “Yaş Pasta Yapımı”, “Aşçı Çırağı”, “Servis Elemanı” eğitimi,- “Kuyumculuk Teknolojisi” alanında ise “Gümüş Takı İşlemeciliği”, “Mıhlamacılık”, “Telkarici” ve “Hasır Örmeci” eğitimialabilmektedir.İSMEK’in mesleki eğitim verdiği ana dallardan bir diğeri de “Giyim-Tekstil Teknolojisi”. Bu dalda kursiyerlere “KadınGiysileri Dikimi”, “Bilgisayarlı Modelistlik”, “Bilgisayarlı Stilistlik” gibi branşlarda eğitim verilmektedir.- “Güzellik ve Saç Bakımı Hizmetleri” alanında kursiyerler “Saç Bakımı ve Yapımı”, “Sahne Makyajı”, “Cilt Bakım Hizmetleri”gibi branşlarda eğitim alabilmektedir.- “Konaklama ve Seyahat Hizmetleri” alanında “Santralist”, “Kat Hizmetleri Elemanı” ve “Rezervasyon Elemanı”,- “Matbaa” alanında “Ciltleme”, “Masa Üstü Yayıncılık”,- “Çocuk Gelişimi ve Eğitimi” alanında “3-6 Yaş Çocuk Etkinlikleri”, “Evde Çocuk Bakımı” ve “Çocuk Bakım Elemanı”,- “Bahçecilik” alanında “Bahçe Bakımı”,- “Hasta ve Yaşlı Bakımı” alanında ise “Hasta ve Yaşlı Refakatçisi”, “Hasta Kabul İşlemleri” gibi branşlarda bir mesleksahibi olmak isteyen İstanbullular eğitim alabilmektedir.Kültürel mirasımıza sahip çıkmayı, unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş sanatlarımızı canlandırarak gelecek nesillereaktarmayı amaç edinen İSMEK’te geleneksel pek çok sanat branşının da eğitim verilmektedir.- “El Sanatları Teknolojisi” alanında “Kumaş Boyama”, “Tel Kırma”, “Deri Çiçek Yapma” gibi branşlarında,- “Sanat ve Tasarım” alanında “Hüsn-i Hat”, “Desen Tasarımı”, “Resim Sanat Eğitimi” gibi branşlarında,- “Ahşap Teknolojileri” alanında “Model Gemi Yapımı” ve “Ahşap Şekillendirmeci” branşlarında,- “Seramik ve Cam” alanında ise “Boyacı-Çini İşlemeci” ve “Cam Süs Eşyası Yapımı” gibi branşlarda kurslar vermektedir.İSMEK kurslarındaki sanat branşları sayesinde yeteneklerini keşfeden İstanbullular için bu eğitimler, aynı zamandarehabilite işlevi görmekte, ayrıca tanışma, kaynaşma, dayanışma, yeni bir çevre edinme ve kentlilik bilinci gibi sosyalkazanımları sağlamaktadır.Küreselleşen dünyada dil eğitiminin önemi de gün geçtikçe artmaktadır. İSMEK, bu ihtiyacı göz önüne alarak dil eğitimlerinide temel dallar arasına dâhil etmiştir. İSMEK kurslarında “İngilizce”, “Arapça” ve “Osmanlı Türkçesi” branşlarındazengin bir müfredat içeriği ile eğitim verilmektedir.Fatih, Fındıkzade ve Kadıköy Hasanpaşa’daki Müzik İhtisas Merkezlerinin yanı sıra bazı kurs merkezlerinde de müziktutkunlarına ulaşan İSMEK, bu merkezlerde kursiyerlere “Bağlama”, “Gitar”, “Keman”, “Kanun”, “Ney”, “Ud” gibibranşlarda eğitim vermektedir.Dezavantajlı Kesime Yönelik EğitimlerİSMEK; İstanbul’da toplumun dezavantajlı kesimi olarak nitelendirilen engellilere, ruh ve sinir hastalıkları hastanelerindekihastalara, huzurevi ve darülacezelerdeki yaşlı ve bakıma muhtaçlara, cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklulara datoplumsal sorumluluk çerçevesinde eğitimler vermektedir.Salon Sporları Eğitimiİstanbullulara beden sağlığı konusunda da katkıda bulunmaya çalışan İSMEK, Spor Eğitim Merkezleriyle hizmet vermektedir.İSMEK’te 2011-2012 eğitim döneminde 22 adet spor eğitim merkezinde ücretsiz olarak, salon sporları eğitimleriverilmiştir. “Aerobik (Fitness-Plates)”, “Aerobik (Plates)” ve “Fitness (Bay)” branşlarında verilen spor eğitimleriyleİstanbullular zinde bir hayat sürmektedir.Kişisel Gelişim EğitimleriSosyal ve kültürel eğitimler açısından da İstanbulluların eğitim ihtiyacına cevap veren İSMEK, “Kişisel Gelişim” alanında“Diksiyon”, “Okuma-Yazma 1. Kademe”, “Braille Alfabesi” ve “KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik” gibi branşlarda biryandan okuma-yazma öğretmekte, bir yandan da istihdama yönelik atılımlar yapmaktadır.İstihdama Yönelik Eğitimlerİstanbul’un en ücra köşesine kadar açılan İSMEK kurs merkezlerinde verilen eğitimler sayesinde herhangi bir mesleğibulunmayan kursiyerler bir meslek edinebilmekte, bir mesleği olanlar ise kariyer gelişimlerine katkı sağlamak için eğitimlerdenfaydalanmaktadır. İSMEK mesleki eğitim kurslarından mezun olan bireyler, çeşitli sektörlerdeki vasıflı elemanihtiyacına cevap verirken, kursiyerler kendi iş yerlerini açarak da ekonomiye katkı verebilmektedir.İSMEK’in meslek eğitimlerinden söz ederken, eğitimlerin uluslararası meslek sınıflandırma sistemi uyumluluğundanda bahsetmek yerinde olur. Uluslararası Standart Meslek Sınıflandırma Sistemi (ISCO 88) sınıflamalarına göre İSMEK,70’in üzerinde branşta meslek eğitimi vermektedir. Bireylerin istihdam edilebilirliklerini artırmayı hedefleyen bu kurslarıbaşarıyla tamamlayan kursiyerlere Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) onaylı sertifika verilmektedir.Mesleki eğitimleri kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İŞKUR İl Müdürlüğüve sektörden ZESİAD (Zemin Sanayi İş Adamları Derneği) arasında imzalanan iş birliği protokolü çerçevesinde işsizvatandaşların istihdamına yönelik “Ahşap Parke Döşemeciliği” eğitimi gerçekleştirilmiştir. İşsiz vatandaşlara eğitim verilmesiniöngören “Meslek Eğitimleri Projesi”ne, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı hizmet veren bir eğitim kurumuolarak İSMEK de destek oldu. Toplamda 256 saat olan eğitimlerin teorik bölümü İSMEK Karagümrük Kurs Merkezi’ndeverilirken, uygulamalı eğitim ise sektörün bünyesinde bulunan atölyelerde yapılarak, meslek eğitimlerini başarıyla tamamlayankursiyerler, kurs bitiminde ZESİAD tarafından sektörde faaliyet gösteren firmalarda istihdam edilmektedir.Mesleki Uzmanlık MerkezleriİSMEK, yetişkin eğitimi alanında gerçekleştirdiği başarılı çalışmalara geçtiğimiz eğitim döneminde bir yenisini dahaekleyerek İstanbullulara, ileri düzeyde mesleki eğitim ve uygulama fırsatı sağlamıştır.Toplumun farklı kesimlerine çok geniş bir yelpazede eğitim hizmeti veren İSMEK, 2010–2011 eğitim döneminde BahçelievlerYenibosna Kurs Merkezi ve Şişli Mecidiyeköy Kurs Merkezi bünyesinde açtığı Mesleki Uzmanlık Merkezleri ile4 ayrı uzmanlık alanında ileri düzeyde mesleki eğitimler vermektedir. Eğitimleriyle nitelikli iş gücüne katkıda bulunmayıve özellikle kadın kursiyerlerine meslek edindirmeyi hedefleyen İSMEK; “Güzellik ve Saç Bakımı”, “Bilişim Teknolojileri”,“Yiyecek İçecek Hizmetleri”, “Giyim ve Üretim Teknolojisi” alanlarında ileri düzeyde mesleki eğitim ve uygulama fırsatısunmaktadır.Uygulamalı Girişimcilik EğitimleriİSMEK, aldığı eğitimi ekonomik bir değere dönüştürmek isteyen kursiyerler için girişimcilik eğitimi de vermektedir.İSMEK-KOSGEB iş birliği ile İSMEK kurslarında verilen “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi”ne katılan girişimci adayları, bueğitim sonrası KOSGEB’in kredi desteği ile yetkin oldukları bir alanda kendilerine iş kurabilmektedirler.İSMEK tarafından ücretsiz olarak verilen “Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi” toplam 60 saat sürmektedir. Eğitim ve atölyeçalışmaları; girişimcilik özelliklerinin sınanması, iş fikri egzersizlerinin yapılması ve iş planı hazırlanmasını kapsıyor. Bueğitim sonunda sertifikasını alan girişimci adayları, hibe ve kredi almak için KOSGEB’e başvuruyor. KOSGEB tarafındaniş projesi kabul edilen ve desteklenmeye uygun görülen kursiyerlere geri ödemesiz 30 bin TL hibe verilmektedir.İSMEK-KOSGEB iş birliği kapsamında verilen eğitimi tamamlayan ve KOSGEB tarafından desteklenmesi uygun görülengirişimciler, eğer isterlerse 70 bin TL geri ödemeli faizsiz kredi de kullanabiliyorlar. Geçen senelerde “Uygulamalı GirişimcilikEğitimi” branşından mezun olan birçok İSMEK’li, iş yerlerini açmaya başladı.48 49
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİSMEK’in Uluslararası İş birlikleriİSMEK’in eğitimleri uluslararası düzeyde ilgi uyandırmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ınDünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı (UCLG)’nin başkanı olmasını müteakip başta İslam ülkeleri olmaküzere pek çok ülkeden iş birliği teklifleri gelmektedir.Bugüne kadar Almanya, Hollanda, Suudi Arabistan, Tunus, Bosna Hersek, Suriye, Fas, Dağıstan, Kazakistan, Endonezya,Bahreyn, İskoçya, Finlandiya, Pakistan, Yemen, Güney Kore, İsveç, Uganda, Etiyopya, Kuveyt, Avusturya, Ürdün,Rusya, Senegal ve Çin’den gelen heyetler İSMEK’te çeşitli incelemelerde bulunmuştur.9-10 Haziran 2010 tarihlerinde İSMEK ve İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin(SESRIC) ortaklaşa düzenlediği “Meslek Eğitiminde İSMEK Modeli” konulu çalıştaya, İslam Konferansı Teşkilatı üyeülkeleri Suriye, İran, Yemen, Fas, Kuveyt, Endonezya, Libya, Pakistan ve Azerbaycan’dan delegeler katılmıştır. Çalıştaysonunda İSMEK, İslam Konferansı Teşkilatı’na üye ülkelere mesleki eğitimde model olarak tavsiye edilmiştir. Bu kapsamdaPakistan ve Azerbaycan’dan gelen eğitimcilerin eğitimi İstanbul’da gerçekleştirilmiş, Pakistan Lahor-TEVTA (TeknikEğitim ve Mesleki Eğitim Kurumu) tarafından talep edilen branşlarda “Eğitimcilerin Eğitimi” Lahor’da hayata geçirilmiştir.Endonezya ile iş birliğine yönelik mutabakat zabtı imzalanmıştır.İstanbul Büyükşehir Belediyesi, merkezi Barcelona’da bulunan XARXA FP, Avrupa Şehirleri Mesleki Eğitim NetworkAğı’na üye olmasıyla Avrupa Mesleki Eğitim sistemleri ve tecrübelerini İSMEK’le paylaşmaktadır. Şehrimizin geleceğinineğitimle aydınlanacağına inanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu alandaki çalışmalarını sürdürecektir.Mesleki Eğitim Teşvik EdilmeliMesleki eğitim konusunda gelişmiş ülkeler seviyesine gelebilmek öncelikli hedef olmalıdır. Bunun için; “İstihdam veMesleki Eğitim İlişkisinin Güçlendirilmesi Eylem Planı” kapsamında oluşturulması öngörülen yeni bir okul yönetim modeligeliştirilmelidir. Bu yönetim modeli; sivil toplum kuruluşları, belediyeler, kaymakamlık, özel idare, işveren, sektör,okul aile birliği, öğrenci temsilcileri, okul müdürü ve öğretmenlerden oluşturulmalıdır.Genç nüfusumuzu, AB istihdam politikalarına bütünleşmiş şekilde, endüstriyel ve teknik alandaki ileri teknolojilere dönükmesleki eğitimle birlikte yabancı dil öğrenimini de sağlayacak eğitim politikalarının uygulanması stratejik bir hedefolmalıdır.Üniversite-iş dünyası iş birliği çerçevesinde; rekabetçi ve bilgiye dayalı ekonominin gerektirdiği özellikleri içeren ve araştırmapotansiyelinin gelişmesine daha çok katkıda bulunan iş gücü eğitimi geliştirilmelidir. Teknik personelin niteliklerikonusunda standartlar getirilerek, çeşitli sertifikasyon programları düzenlenerek düzey farklılıkları ortadan kaldırılmalıdır.İstihdam odaklı sürdürülebilir bir büyüme çerçevesinde, rekabetçi bir ekonomi ve bilgi toplumunun gerektirdiği doğrultudanitelikli insan kaynaklarının yetiştirilmesi, istihdam imkânlarının geliştirilmesi, işsizliğin azaltılması ve iş gücüpiyasasının etkinleştirilmesi sağlanmalıdır.Ulusal istihdam stratejilerinin oluşturulması, istihdamın artırılmasında önem taşıyan girişimciliğin geliştirilmesi ve teşvikedilmesi bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır.Değişen ve gelişen ekonomi ile iş gücü piyasasının gerekleri doğrultusunda, kişilerin istihdam becerilerini artırmaya yönelikyaşam boyu öğrenim stratejisi geliştirilmelidir. Bu stratejide, kişilerin beceri ve yeteneklerinin geliştirilebilmesi için,örgün ve yaygın eğitim imkânlarının artırılmasını, söz konusu eğitim türleri arasında yatay ve dikey ilişkinin güçlendirilmesini,çıraklık ve halk eğitiminin bunlara yönelik olarak yapılandırılmasını, özel sektör ve STK’ların bu alanda faaliyetgöstermesini destekleyecek mekanizmaları kapsaması gerekmektedir.Emeğin ve çalışmanın kutsal kabul edildiği ve padişahların bile birkaç meslek dalında ustalaştığı bir toplumun yeni nesilbireyleri olan bizlerin, çalışmada ve üretmede insana hizmetin esas alındığı bir anlayışla birlik ve beraberlik içerisindeçok işler yapacağımıza inanmaktayım. Yeter ki işlerimizde gönülden bağlılık ve üstün inanç olsun. Hizmet, doğruluk veyardımlaşma işlerimizin temel felsefesi olsun.Davetli Konuşmacı / Keynote SpeakerAMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDEHAYAT BOYU ÖĞRENMEve MESLEKİ EĞİTİM<strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> AND VOCATIONALTRAINING IN THE UNITED STATESProf. Dr. Alan B. KnoxWisconsin Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Liderliği BölümüDepartment of Educational Leadership, School of Education, University of Wisconsin USAAlan B. Knox, Madison’daki Wisconsin Üniversitesi’nde, Eğitsel Liderlik ve Sürekli Eğitim Fahri Profesörü olarakgörev yapmaktadır. Yetişkin eğitiminde uygulanabilecek pratik stratejiler ile ekonomik anlamda gelişim kaydedebilmekiçin iş ve topluluk ortamlarında meydana gelen değişimler konuları üzerine yaptığı çalışmaları, yetişkineğitimi ve sürekli eğitim alanlarına önemli katkılar sağlamıştır. Yetişkinlerin kendilerine yardım etmelerini sağlamayayönelik çalışmalar yapmakta olan bir yönetici, yazar, danışman ve akademisyen olarak, yetişkin eğitimi vemeydana gelen değişimlere ilişkin kavramları, ulusal ve uluslararası bağlamlarda kullanma hususunda önemlideneyimleri bulunmaktadır. Çalışmaları, aktif öğrenme, performansı artırma, ekip çalışması, teknik yardım vetoplumsal gelişme gibi konuları kapsamaktadır. 1993 yılında yayımlanan, yetişkin eğitimini ve sürekli eğitimigüçlendirme üzerine yazdığı Josey Bass serisinden çıkan kitabı, uluslararası çapta karşılaştırmalı analizler üzerineodaklanmaktadır. 6. bölüm olan “Personel Gelişimi”, 9. bölüm olan “Sürekli Profesyonel Eğitimi”, 11. bölümolan “Kırsal Gelişim”, ve 13 bölüm olan “Topluluklarda Ortaya Çıkan Sorunları Çözme” üzerine yazılmış olanbölümler, özellikle bu alanda olumlu katkılar sağlamıştır.2002 yılında yine Josey Bass serisinden çıkan ve sürekli eğitimin değerlendirilmesi üzerine yazdığı kitabı ise, buhususta proje planlamaları, iyileştirmeler ve verimli etkinlikler gerçekleştirmede etkili şekilde uygulanabilecekyönergeler ve örnekler içermektedir. Prof. Knox, on yıllardır, pek çok ülkede, pek çok profesyonel derneğe, öğrenme,değişim ve değerlendirme konularında konuşmacı ve danışmanlık olarak hizmet vermiştir.Alan B. Knox is a professor emeritus of educational leadership and continuing education at the University ofWisconsin, Madison. He joined the university faculty in 1981. His contributions include practical strategies foradult learning and change in work and community roles for economic development. He has extensive experienceas an administrator, writer, consultant and scholar related to helping adults learn to help themselves, usingconcepts on adult learning and change, in various national and international contexts. Between 1954 and1981 he served in administrative and faculty roles at Syracuse University, University of Nebraska, ColumbiaUniversity and University of Illinois. His writings include topics such as active learning, improved performance,teamwork, technical assistance, and community development. International comparative analysis was thefocus of his 1993 Jossey-Bass book on Strengthening Adult and Continuing Education. Chapters 6 (staff deve50 51
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUlopment), 9 (continuing professional education), 11 (rural development), and 13 (community problem solving)are especially pertinent.He received the Houle Award for his 2002 Jossey-Bass book on Evaluation for Continuing Education, whichcontains many applicable guidelines and examples regarding project planning, improvement and impact. OtherJossey-Bass books include Adult Development and Learning (1977), Leadership Strategies for Meeting NewChallenges (1982), and Helping Adults Learn (1986). For decades he has served as consultant and speaker onlearning, change, and evaluation for many countries and professional associations.3. Yetişkin eğitiminin uygulanması konusunda akademik araştırmacı olarak görev yapanlar, daha fazla deneyim sahibiolmak ve dünyanın diğer köşelerinde bu alanda görev yapmakta olan meslektaşlarının da deneyimini artırmak amacıyla,karşılaştırmalı yetişkin eğitimini uluslararası toplum düzeyinde esas almalıdırlar.4. Koordinatör ve öğretim görevlerinde akademik pratisyen olarak görev yapanlar, yetişkin katılımcıların, derneklerin,kurumların ve katılımcıların mensup olduğu toplulukların selametini artırabilmek amacıyla, liderlik stratejilerini güçlendirecekyayınları araştırmalı ve bu yayınlara katkıda bulunmalıdırlar.AbstractI trust that these three examples of adult and vocational education in the United States encourage you to reflecton international similarities and differences, and implications for strengthening the important educational work ofISMEK right here in Istanbul , or wherever you work. I suggest the following four implications for further discussionduring the remainder of the Symposium (and beyond thanks to information technology).1. Emphasize mutually beneficial exchanges with the multiple stakeholders and organizational collaborators on whichmajor educational benefits usually depend.2. Within each educational session, include objectives, learning activities, and evaluation feedback in strategies toenable participants to connect theory and practice, which is at the heart of excellent lifelong learning.3. For those of you, who serve as scholars of adult education practice, consider the International Society for ComparativeAdult Education as a way to learn from and contribute to your counterparts around the world.4. For those of you who serve as scholarly practitioners in teaching and coordinator roles, seek out and contribute tosome of the recent publications that can enhance your shared educational leadership strategies which can enrich thewell-being of your adult participants, and the quality of life in your organizations, associations, and commÖzetAmerika Birleşik Devletleri’nde yetişkin eğitimi ve mesleki eğitim ile ilgili bu üç örneğin, sizleri İSMEK’in İstanbul’dakiönemli eğitsel görevini sağlam temellere oturtup güçlendirebilmeniz için yetişkin eğitimi ve meslekî eğitim alanlarındadiğer ülkelerle olan farkların ve benzerliklerin, bu farkların ve benzerliklerin etkilerinin üzerinde düşünmeye teşvik edeceğiniumuyorum. Sempozyumun kalanı boyunca ve iletişim teknolojilerinin gelişmiş olması sayesinde sempozyumunsonrasında da, üzerinde görüş alışverişi yapabileceğimiz şu 4 önermeyi dile getirmek istiyorum.1. Genellikle eğitime somut anlamda fayda sağlayan girişimcilerle ve kurumsal anlamda sizinle bu alanda iş birliği yapanlarlaortak bir noktada buluşmak için, onlarla yapılabilecek karşılıklı fayda sağlayan alışverişleri vurgulayın.2. Tüm eğitsel oturumlarda, katılımcıların teori ile pratiği birleştirmelerine olanak vermek amacıyla -ki bu, üst düzeybir hayat boyu öğrenme sürecinin kalbidir- o oturumla elde edilmesi amaçlanan hedeflere, öğrenme aktivitelerine veuyguladığınız stratejilere katılımcıların verdiği geri bildirimlere yer verin.İSMEK’in sempozyumuna katılmış olmaktan mutlulukduyuyorum. Sempozyumda yapmış olduğum sunumda,Amerika’da gerçekleştirilen çok sayıda yetişkin eğitim vemeslekî eğitim uygulamasının arasından, İSMEK’le en ilgiliolduğunu düşünerek seçtiğim 3 örneği tanıttım.AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE YETİŞKİNEĞİTİMİ VE MESLEKÎ EĞİTİM: 3 ÖRNEKAlan B. Knox, Wisconsin Üniversitesi,ABD University of Wisconsin, USASempozyumda bana ayrılan süre boyunca, Amerika BirleşikDevletleri’nde yetişkinlere sunulan çeşitli eğitim fırsatlarıile bunlara ilişkin 3 örneği anlatacağım. Karşılaştırmalıanalizler, sunumda yer vereceğimiz 3 örnek ve diğer ülkelerdeuygulanmakta olan benzer nitelikteki programlarınanlatılması, sempozyum katılımcıları için faydalı olacaktır.Dileyenler, benimle ben İstanbul’da iken ya da daha sonrasındae-mail aracılığıyla, verilecek örneklerle ya da başkaörneklerle ilgili olarak iletişim kurabilecekler.Mail adresim: knox@education.wisc.eduNeighborhood Learning Community (Mahallece Öğreni-I appreciate the invitation to participate in this Symposium,and look forward to learning from you during thesetwo days. I selected three examples for my commentsnow, which fit his Symposium theme, from the many diversetypes of lifelong learning for adults in the UnitedStates . As I briefly describe each sample, think aboutsimilarities and differences with familiar educational opportunitiesin Turkey . At the end of each example, I lookforward to your brief questions and comment.NEIGHBORHOOD <strong>LEARNING</strong> COMMUNITYAmerican adult education participants are diverse, andmany participants prefer to use oral as well as writtencommunication, and to interact in the educational activitywith other people. In a major Midwestern city withlarge numbers of recent immigrants from many countriesaround the world, a private adult education providerorganization recently published a book entitled Voicesof Hope. The book describes the recent evolution of acollaborative neighborhood learning community that includesimmigrant families with limited incomes, who live52 53
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU2. What might interaction with other people in a learyoruz)’daeğitim almakta olan Amerikalı yetişkinler, çokçeşitli profillerde olup, pek çok yetişkin, yazılı olduğu kadarsözlü eğitimi de tercih etmekte ve diğerleriyle eğitseletkinliklerde etkileşim kurmayı istemektedir. Son zamanlardadünyanın pek çok ülkesinden göç almakta olan ortabatı bölgesinde bulunan şehirlerimizden birinde, yetişkineğitimi veren özel bir kuruluş, Voices of Hope (UmudunSesleri) başlıklı bir kitap yayımladı. Bu kitap gelirleri sınırlıolan göçmen aileleri ile diğer insanların birlikte yaşadığıgeniş mahallelerde, mahalle yetişkin eğitiminin evirilmişolduğu son aşamayı tanımlamaktadır. Ayrıca, kitap, bu ortaköğrenim camiasına katılmış olan genç kadınların, erkeklerin,ebeveynlerin, büyükanne ve babaların sözlerinede yer vermektedir. Tipik olarak yaş, din, dil ve kültürelgelenekler bazında çeşitlilik gösteren, düşük gelir düzeyindekikişilerin yaşadığı bu mahallede, korku ve çatışmalarmeydana gelmektedir. Fakat kitabı yayımlayan bu özel kuruluş,göçmen nüfusu gitgide artan bu mahallede yaşayanailelerin hayatlarını rahatça idame ettirebilmelerine yardımetmek amacıyla, demokratik bir topluluk geliştirme yaklaşımıbenimseyerek, diğer eğitim kurumları ve topluluklarile ortak çalışmalarda bulunmuştur.Bir liderlik vizyonu niteliği taşıyan bu örnekte, ailelerin çeşitlilikgösteren gelenekleri üzerinde durmak kaçınılmasıgereken bir sorun değil, bir fırsat olarak algılanmıştır. Bukapsamda, o mahallede yaşayan aileler, eğitsel aktivitelerinplanlanmasında ve yürütülmesinde aktif rol almışlar,komşularının düzenlediği aktivitelere katılmışlar, kendi düzenledikleriaktivitelere de komşularını davet etmişlerdir.Sözünü etmiş olduğumuz özel kuruluşun önderliğinde,diğer yerel eğitim kurumlarından ve farklı topluluklardanöğrencilerin, gönüllü personelin ve yardımcıların bir arayagelmesi sağlanmıştır. Elde edilen bu kaynaklar sayesinde,toplantı mekânlarının altyapısı sağlanmış, mahalle içi toplutaşımanın herkesin ödeyebileceği şekilde gerçekleşmesitemin edilmiştir. Bu sayede, mahalle sakinleri, etkinlikplanlarını birlikte yapabilmek amacıyla bir mahalle meclisioluşturmuşlar, ayrıca ailelerin müzik, yemek gibi kendi geleneklerinidiğer komşuları ile paylaşabilecekleri aktivitelerdüzenleyebilmişlerdir. Büyükanne ve babalar, nesillerintrendleri ile bu zamana kadar elde ettikleri hayat deneyimlerinipaylaşmış, ebeveynler ev idaresi, istihdam, alışverişve çocuk bakımı gibi konulardaki deneyimlerini paylaşmış,torunlar ise okullarında karşılarına çıkan sorunları dile getirmekonusunda, mahallelerindeki eğitim kurumundanöğrendikleri bilgilerden faydalanarak, İngilizce kullanımıve teknoloji konularında faydalı bilgiler vermişlerdir.together in this large city neighborhood. The book alsoincludes the words of male and female young people, parents,and grandparents who participated in and helpedto create this learning community.Typically, fear and conflict occurs in changing low incomeneighborhoods that are diverse regarding age, religion,language, and cultural traditions. By contrast, while theimmigrant population of this neighborhood was continuingto increase, the private adult education organizationused a democratic community development approach tocollaborate with other educational institutions and communitygroups, for the purpose of helping neighborhoodfamilies to help themselves. The leadership vision wasthat diverse family traditions are a major resource andopportunity, rather than a problem to be avoided.Neighborhood family members helped to plan and conductlearning activities, as well as to participate and invitetheir neighbors. Leadership by the provider organizationbrought together students and staff volunteers, and otherassistance from various local educational institutionsand community organizations. These resources helpedcreate the infrastructure meeting spaces and inexpensivetransportation within the neighborhood. This enabledlocal residents and help create a Neighborhood Councilfor joint planning, and to initiate events at which familiescould share their traditions such as music and food.Grandparents told about generational trends and respectedwisdom. Parents discussed practical experiencerelated to housing, employment, shopping, and childcare.Grandchildren helped with English language usage,and technology while they used some of the lessons theylearned from the neighborhood learning community foraddressing problems in their schools.In addition to shared enjoyment and trust related to thearts, neighborhood learning community activities contributedto successive stages of many types of lifelonglearning regarding: literacy, family life, health, and employment,along with the process of democratic participation.Education and work was a major aspect, includingjob readiness, seeking employment, and connectionswith various vocational education opportunities in themetropolitan area. Fundamental to all of this has beenenhanced self-esteem, based on their recognition of culturalassets and the importance of continuing to learnthe future. Questions related to this learning communityexample include:1. Why organize a neighborhood learning community,and not just teach groups of adult learners in a formaleducational program?Adult education for occupational creativity is even morewidespread. Although occupational creativity is a smallaspect of workplace learning, it is provided by public andprivate enterprises, by labor unions and occupational associations,by higher education institutions, and by consultingfirms. Much of continuing vocational and professinularele alınmıştır. Bütün bunlardan önemlisi ise, eğitimekatılan kişilerin öz güvenleri ve öz saygıları artmış, kendikültürel varlıklarını tanımaları, geleceğe daha fazla güvenleyaklaşmalarını kolaylaştırmıştır.YARATICILIKHayat Boyu Öğrenme Uluslararası Magazini’nde çıkmışolan yaratıcılık ve öğrenme ile ilgili bir makalede, akademikaraştırmacıların son yarım yüzyılda görülen yaratıcılıkörnekleri ile ilgili bir incelemesi ile yetişkinler için sanat eğitimineilişkin hayat boyu edindiğim tecrübeleri ve bilimdeya da idarî düzenlerde yaratıcılığın diğer biçimlerini elealan yazıları bir sentezde topladım. Bu örnek, İSMEK’insanat ve meslekî eğitim misyonuyla da yakından ilişkili olacaktır.Makalede yer verilen, sanat, meslekî performansve hayat boyu öğrenme süreci üzerinde uygulanan yaratıcılıklailgili temel kavramlar, yaratıcılık, sanat ve yetişkineğitimine ilişkin kişisel, kurumsal ve toplumsal perspektifleriele almıştır.Geçtiğimiz yarım yüzyılda, Amerika’da, yaratıcılığa dikkat,gözle görülür şekilde artmıştır. Bundan 50 yıl önce, bilimve sanatla ilgilenen akademik araştırmacılar, olağanüstüdüzeyde yaratıcılık gerektiren başarılara odaklanıyorlardı.O zamandan günümüze kadar gelen süreçte ise, bu ilgininodağı genişlemiş, yaratıcı ve yenilikçi eylemler sonucuvücut bulan güzel resimlerin ya da icatların yanı sıra, artıkbu eserleri meydana getiren yaratıcı insanları, onların çalışmaşekillerini ve etkilendikleri çeşitli faktörleri de kapsarbir nitelik kazanmıştır. Ayrıca, tüm insanların, değişimin vesürekli öğrenmenin gitgide daha yaygın hale geldiği birtoplumda gerçekleşen öğrenme süreçleri de bu odağınmercek alanına girmiştir. Yaratıcı yetişkin eğitimi, eğitimalan kişilerin ve topluluklarının yaratıcılıklarını artırır nitelikteyetişkin eğitimi fırsatları sunacak olan yetişkin eğitimiaraştırmacılarına ve eğitimcilerine yaratıcılık hususundaayrıcalıklar sağlamayı kapsamalıdır.Günümüz şartlarında şunu rahatlıkla dile getirebiliriz ki,Amerikalı yetişkinlerin yaratıcılıklarını artırma amaçlı pekçok fırsat bulunmaktadır. (Gerçi ekonomik krizden dolayısanata yapılan finansal desteğin azalması nedeniyle, gençlerve yetişkinler için düzenlenen yaratıcılık içerikli aktivitelerinson yıllarda azalmış olduğu da bir gerçektir.)Amerikan Yetişkin Eğitim Sistemi, kamusal ya da özel pekçok kuruluşun, çeşitli seviyelerdeki yetişkinlere eğitsel vekültürel programlar sunduğu, merkeziyetçi olmayan birsistemdir. Öyle ki, bir dalda eğitime yeni başlayanlar içinhobi kursları ya da sanatçılar ve müzisyenler için verilen ileridüzeyde kurslar bulunmaktadır. Şehirlerde, müzelerce,üniversitelerce, orkestralarca ya da opera kurumlarıncayetişkinler için düzenlenen sanat kursları bulunmaktadır.Kırsal alanlarda yaşayan yetişkinlerin ya da daha küçüktoplulukların çoğu kez daha az fırsatı bulunmakla birlikte,topluluklara hizmet eden yüksekokullar, üniversite uzantılıkuruluşlar ve gönüllülük esasına dayanarak çalışan dernekler,eyalet ve bölge içerisinde ek fırsatlara erişimi yereldüzeyde sağlamakta, topluluk mensuplarının bu fırsatlarıSanatsal aktiviteler sayesinde eğitime katılan farklı topluluklaramensup kişiler hem hoş vakit geçirmişler, hem debirbirlerine olan güvenleri artmıştır. Aynı zamanda, mahallekapsamındaki Yetişkin Eğitim Merkezi’nin etkinlikleri,okuma-yazma, aile hayatı, sağlık ve istihdam gibi pek çokhayat boyu öğrenme alanında kişilerin aşama kaydetmelerinisağlamış, hayatın her alanına demokratik şekildekatılım sürecini geliştirmiştir. Eğitim ve iş, bu eğitimin ikiönemli boyutunu oluşturmuştur. Bu kapsamda, mesleğehazır olma durumu, iş arama ve büyük şehir bölgesindemevcut meslekî eğitim fırsatlarından faydalanma gibi koningcommunity contribute to vocational development inTurkey ?CREATIVITYIn a recent article on creativity and learning in the InternationalJournal of Lifelong Learning, I combined areview of scholarly writings on creativity during the pasthalf-century, with my lifelong engagement in art educationfor adults, with writings about other forms of creativitysuch as in science and administration. This exampleis relevant to the ISMEK mission related to both art andvocational education. Basic concepts of creativity appliedto the arts, occupational performance, and the lifelonglearning process in the article, explored personal, organizationaland societal perspectives on creativity, arts,and adult education. Attention to creativity in the UnitedStates increased during the past century. Fifty years ago,scholars and teachers interested in the arts and scienceswere focused on extraordinary creative achievements.Since then the scope of such interest has expandedfrom innovative and useful outcomes such as paintingsand inventions, to include characteristics of very creativepeople, their ways of working, and various influences.The scope has also broadened to increasingly include allpeople and their lifelong learning in a society in whichchange and learning have become widespread. Creativeadult education should include increased priority for creativityamong adult education scholars and practitionerswho can then provide adult education opportunities thatenhance creativity of learners and their communities.Fortunately, there are many opportunities for Americanadults to become more creative. (Unfortunately, somesuch opportunities for young people and adults havebeen reduced in recent years, as economic trends havecontributed to reduced financial support for the arts.)American adult education is very decentralized withmany public and private organizations providing educationaland cultural programs for adults at various levelsof expertise (such as hobby courses for beginners, tomaster classes for able artists and musicians). Cities havemany adult education programs on the arts by museums,universities, regional orchestras and opera companies.Adults in smaller communities and rural areas may havefewer options, but community colleges, university extension,and voluntary associations provide local access andconnections with additional opportunities in the stateand region.54 55
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUsunan kişi ve kuruluşlarla bağlantı kurmalarını kolaylaştırmaktadır.Mesleki yaratıcılık için yetişkin eğitimi almak, Amerikalıyetişkinler arasında gittikçe daha yaygın hale gelmiştir.Meslekî yaratıcılığın, iş yeri ile ilgili olarak öğrenilmesi gerekenhususların küçük bir boyutunu oluşturmasına rağmen,yine de kamusal ve özel kuruluşlar, sendikalar vemeslekî faaliyet gösteren dernekler, yüksek eğitim kurumlarıile danışmanlık firmaları, meslekî yaratıcılık eğitimlerisunmaktadır.Hali hazırda devam eden meslekî ve profesyonel eğitimlerinçoğunda, teknolojik gelişmelere paralel olarak, bilgisayargibi teknolojik araçlar kullanılmaya başlanmıştır.Meslekî eğitim sağlayan şirketlerde kalite iyileştirmesiniteşvik etmek için kullanılan slogan, şirkette çalışan herkesinişini en iyi şekilde yapması ve nasıl daha iyi yapabileceğikonusunda kendisini geliştirmesi beklenir şeklindedir.Şu anda gerçek olarak kabul ettiğimiz bir şey varsa oda şudur ki, mükemmel meslekî performans elde edenkişiler, işlerini nasıl yapmaları gerektiğini bildikleri kadar,neden yaptığını da bilen kişilerdir ve bu kişiler, kararlarınıalırken, yönergelerden ve kavramlardan yararlanırlar. Şuanki mesleğimiz boyunca edindiğimiz her yeni bilgi ve yaratıcılığımızıgeliştirmek adına attığımız her adım, bir sonrakimesleğimize hazırlık sürecinin bir parçasıdır. Yaratıcımesleki performansı olumsuz etkileyecek pek çok faktörbulunmasına rağmen, insan kaynakları geliştirme kadrolarındakipek çok hünerli eğitimci ile mesleki ve profesyoneleğitimin diğer safhalarında görev alan eğitimciler,yaratıcı meslekî gelişimi artırmak amacıyla, bilgisayar bazlısimülasyonlar, kişisel koçluk ve danışmanlık gibi pek çokyaratıcı düzenlemeyi devreye almaktadırlar.SAĞLIKLA İLGİLİ MESLEKLERAmerika Birleşik Devletleri’nde sağlanan eşitsiz sağlık hizmetleriile ilgili olarak dile getirilen pek çok görüş bulunması,sağlık hizmetleri hususunda verilen eğitsel asistanlığıilginç bir örnek haline getirmiştir. Son yıllarda, hastabakımının iyileşmesi ve meslekî performansın artmasındayetişkin eğitimin rolü konusunda yerel, ulusal ve uluslararasıdüzeyde pek çok projede görev aldım. Bu projelerdenher biri, hem hastaların, hem görevlilerin, hem de fakülteüyelerinin aktif öğrenim sürecine katılmaları gerektiğini,sağlık hizmetlerinin kalitesinin iyileştirilmesinin gerekliliğini,sağlık alanında çeşitli dallarda görev yapan teknisyenlerinbirbiriyle iş birliği yapmasının önemini; eğitsel planlamanın,uygulamanın ve sorumluluk bilincinin daha daiyileştirilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Öğrencilerinve görevlilerin sağlık hizmetlerine ilişkin meslekî eğitimleri,eğitim kurumları, kişilerin çalıştığı şirketler ve mensupoldukları dernekler tarafından sağlanmaktadır.Hemşirelik ya da tıp okullarında okuyan öğrenciler, deneyimlisağlık profesyonelleriyle etkileşim içerisinde stajyerlik,öğretmenlik ya da uzmanlık aşamalarından geçerler.Bu süreçte, hem öğrenciler deneyimli sağlık profesyonellerinden,hem de deneyimli sağlıkçılar öğrencilerden çokonal education is driven by and uses technological changesuch as computers. A slogan for quality improvement inenterprises is that everyone who works there is expectedto do their job and to learn how to do it better. We nowrecognize that people who achieve excellent occupationalperformance are knowledge workers who know whythey perform as well as how, and use concepts and guidelinesfor their decisions. Progress up a career ladderentails learning and creativity on the current job to preparefor the next. There are many kinds of resistance tothese trends toward creative occupational performance,but the most able adult educators and human resourcedevelopment leaders, and their counterparts in otherproviders of vocational and professional education, creativelyprovide arrangements (such as computer-based simulationsand individualized coaching and mentoring) toenhance creative occupational development. Questionsregarding this example on creativity include:1. Why has creativity and innovation become increasinglyimportant, in contrast to decades ago?2. In what ways can artistic and scientific innovation contributeto vocational development in Turkey ?HEALTH OCCUPATIONSWell publicized issues regarding uneven provision of healthcarein the United States makes health occupationseducational assistance an interesting example In recentyears, I’ve been associated with various state nationaland international inquiry projects to explore ways inwhich adult education can enhance the art and scienceof professional performance and patient care. Eachof these projects emphasizes active learning by patients,practitioners, and faculty members in improving the qualityof health care and prevention; cooperation amongpractitioners in various health occupations; and ongoingevaluation to enhance educational planning, improvement,and accountability.Health occupation education of students and practitionersis provided by educational institutions, enterpriseswhere they work, and associations to which they belong.Students in nursing and medical schools engage in preceptorships,internships and residencies as they interactwith experienced professionals, from which they bothlearn. There are gradually increasing arrangements forinterprofessional educational activities that contribute toteamwork and improve health care. Health coaches andcomputer based education are contributing to patienteducation to help people assume greater responsibilityfor improvements in lifestyle, prevention, and wellness.Scholars and practitioners are reviewing evidence of bestpractice to prepare guidelines for both clinical practiceşey öğrenirler. Kademeli olarak yaygınlaşan düzenlemelerdenbirisi de, ekip çalışmasına ve sağlık hizmetlerininiyileştirilmesine katkıda bulunan, profesyoneller arası düzeydeeğitsel aktivitelerdir. Sağlık koçları ve bilgisayar bazlıeğitimler de, insanların yaşam tarzlarını iyileştirmelerine,tedbir alma ve sağlıklı olma hususlarında daha fazla sorumlulukalmalarına yardımcı olarak hasta eğitimine katkıdabulunmaktadırlar. Akademisyenler ve pratisyenler,sağlık hizmetlerinde performans artışı sağlamak amacıyla,hem kliniklerdeki uygulamalar, hem de eğitsel süreçler içinyönergeler hazırlamaya yardımcı olacak “en iyi uygulamaları”araştırmaktadırlar.Performansı artırmak için eğitsel etkinliklere yalnızcasağlık alanında değil, diğer meslekî alanlarda da yoğunlaşılmaktadır.Farklı alanlara, mesleklere ve farklı uluslaramensup insanlarla ilgili karşılaştırmalı analizler yapmaktaolan akademisyenler, yetişkin eğitimini güçlendirmek içinihtiyaç duyulan liderlik stratejileri, insanların teker teker vetopluluk olarak refahı konusunda anlayışımızın gelişmesinekatkıda bulunmaktadırlar.Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde yetişkineğitimi ve mesleki eğitim ile ilgili bu üç örneğin, sizleriİSMEK’in İstanbul’daki önemli eğitsel görevini sağlam temellereoturtup güçlendirebilmeniz için yetişkin eğitimive meslekî eğitim alanlarında diğer ülkelerle olan farklarınve benzerliklerin, bu farkların ve benzerliklerin etkilerininüzerinde düşünmeye teşvik edeceğini umuyorum.Sempozyumun kalanı boyunca ve iletişim teknolojileriningelişmiş olması sayesinde sempozyumun sonrasında da,üzerinde görüş alışverişi yapabileceğimiz şu 4 önermeyidile getirmek istiyorum.1. Genellikle eğitime somut anlamda fayda sağlayan girişimcilerleve kurumsal anlamda sizinle bu alanda iş birliğiyapanlarla ortak bir noktada buluşmak için, onlarla yapılabilecekkarşılıklı fayda sağlayan alışverişleri vurgulayın.2. Tüm eğitsel oturumlarda, katılımcıların teori ile pratiğibirleştirmelerine olanak vermek amacıyla -ki bu, üst düzeybir hayat boyu öğrenme sürecinin kalbidir- o oturumlaelde edilmesi amaçlanan hedeflere, öğrenme aktivitelerineve uyguladığınız stratejilere katılımcıların verdiği geribildirimlere yer verin.3. Yetişkin eğitiminin uygulanması konusunda akademikaraştırmacı olarak görev yapanlar, daha fazla deneyim sahibiolmak ve dünyanın diğer köşelerinde bu alanda görevyapmakta olan meslektaşlarının da deneyimini artırmakamacıyla, karşılaştırmalı yetişkin eğitimini uluslararası toplumdüzeyinde esas almalıdırlar.4. Koordinatör ve öğretim görevlerinde akademik pratisyenolarak görev yapanlar, yetişkin katılımcıların, derneklerin,kurumların ve katılımcıların mensup olduğu topluluklarınselametini artırabilmek amacıyla, liderlik stratejilerinigüçlendirecek yayınları araştırmalı ve bu yayınlara katkıdabulunmalıdırlar.and educational procedures to enhance performance.Similar attention to educational activities for improvedperformance is also occurring in other occupational fields.Scholars interested in comparative analysis acrossvarious fields, occupations, and national settings arecontributing to our understanding of leadership strategiesfor strengthening adult education, people’s personalwell-being, and their communities. Questions relatedto this example on health occupations include:1. Why do people who provide educational opportunitiesrelated to various health occupations (physicians,dentists, nurses, and people who assist them) need tocooperate with many stakeholders?2. What implications might this health occupation examplefrom the United States have for adult vocational educationin Turkey ?In conclusion I trust that these three examples of adultand vocational education in the United States encourageyou to reflect on international similarities and differences,and implications for strengthening the important educationalwork of ISMEK right here in Istanbul , or whereveryou work. I suggest the following four implications forfurther discussion during the remainder of the Symposium(and beyond thanks to information technology).1. Emphasize mutually beneficial exchanges with the multiplestakeholders and organizational collaborators onwhich major educational benefits usually depend.2. Within each educational session, include objectives,learning activities, and evaluation feedback in strategiesto enable participants to connect theory and practice,which is at the heart of excellent lifelong learning.3. For those of you, who serve as scholars of adult educationpractice, consider the International Society forComparative Adult Education as a way to learn from andcontribute to your counterparts around the world.4. For those of you who serve as scholarly practitionersin teaching and coordinator roles, seek out and contributeto some of the recent publications that can enhanceyour shared educational leadership strategies which canenrich the well-being of your adult participants, and thequality of life in your organizations, associations, andcomm56 57
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİkinci Oturum / Second SessionModeratör: Prof. Dr. Ahmet Cevat Acarİstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı - Vice Rector, İstanbul UniversityHAYAT BOYU ÖĞRENMEDE MESLEKİEĞİTİMİN YERİ ve ÖNEMİTHE PLACE AND IMPORTANCE OF VOCATIONAL TRAINING IN <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong>Moderatör: Prof. Dr. Ahmet Cevat Acarİstanbul Üniversitesi Rektör YardımcısıVice Rector, Istanbul UniversityProf. Dr. Ahmet Cevat Acar, 1960’da Taşköprü-Kastamonu’da doğdu. AÜ İşletme Fakültesi’ni bitirdi (1980).Yüksek lisans eğitimini İÜ İşletme Fakültesi Personel Yönetimi ve Endüstri İlişkileri, doktorasını İÜ Sosyal BilimlerEnstitüsü İşletme ve Personel Yönetim-Organizasyon Bölümü’nde tamamladı. 1982’de araştırma görevlisi olarakçalışmaya başladığı İÜ İşletme Fakültesi’nde, İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı’nda 1994 yılında yardımcıdoçent, 1998’de doçent, 2007’de profesör oldu.İstanbul Üniversitesi ile diğer bazı üniversitelerde lisans ve lisans üstü düzeyde personel/insan kaynakları yönetimi,çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, beşeri ilişkiler/örgütsel davranış, insan kaynakları plânlaması veişgören seçimi, iş değerlemesi, ücret ve ödül yönetimi, eğitim yönetimi, insan kaynakları yönetiminde güncelkonular/eğilimler, performans ve kariyer yönetimi konularında dersler verdi.HAYAT BOYU ÖĞRENMEDE MESLEKİ EĞİTİMİN YERİ ve ÖNEMİGeleneksel Ahilik Kültüründen Modern Mesleki Eğitim Modeline:Geçmişten Geleceğe BakışProf. Dr. Sedat Murat - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi DekanıEkonomik ve Sosyal Gelişme Perspektifiyle Mesleki EğitimProf. Dr. Tekin Akgeyik - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriBölümüAvrupa Mesleki Yeterlikler Sistemi ve TürkiyeProf. Dr. Mustafa Balcı - Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Eğitim ve Öğretim SektörüYöneticisiÖrgün, Yaygın Ve Serbest (Informal) Öğrenmenin Geçerliliği ve Türkiye YeterliliklerÇerçevesiProf. Dr. Oğuz Borat - İstanbul Ticaret Üniversitesi Mühendislik ve Tasarım FakültesiMesleki Eğitimin Etkinleştirilmesinde Sosyal Aktörlerin RolüMehmet Develioğlu - İTO Yönetim Kurulu ÜyesiKamu kesimi ve özel sektör kuruluşlarında insan kaynakları yönetimi, yönetim ve organizasyon, iş analizi ve iş değerlemesi,norm kadro, işgören seçimi, organizasyon-reorganizasyon, ücret yönetimi, performans değerleme,eğitim, kariyer plânlama ve geliştirme, iletişim, motivasyon, liderlik, çatışma yönetimi, temel yönetim becerileri,işgören ve müşteri memnuniyeti, stratejik yönetim vb. konularda eğitim ve proje çalışmaları gerçekleştirdi.İÜ İşletme Fakültesi İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan Prof.Dr. Ahmet Cevat Acar, halenRektör Yardımcılığı yanında İşletme Fakültesi Fakülte Kurulu, İÜ Kariyer Geliştirme Merkezi Yönetim Kurulu,İstanbul Teknokent A.Ş. Denetim Kurulu, İstanbul Finans Merkezi Danışma Kurulu, ÇASGEM Danışma Kuruluve ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.58 59
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGELENEKSEL AHİLİK KÜLTÜRÜNDENMODERN MESLEKİ EĞİTİM MODELİNE:GEÇMİŞTEN GELECEĞE BAKIŞFROM TRADITIONAL AKHISM TO THE MODERN VOCATIONAL TRAINING MODEL:A REVIEW OF THE PAST AND FUTUREProf. Dr. Sedat Muratİstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi DekanıDean, Faculty of Economics, Istanbul UniversityHepinizi saygıyla selamlıyorum. Hayat boyu ya da nam-ı diğer yaşam boyu eğitim, öğrenme ve mesleki eğitim biliyorsunuzki son zamanların önemli konuları arasında. Bu konuyla alakalı 5 tane sunumumuz var. Bu sunumları 5 değerlikonuşmacımız yapacak. Bir kısmı hem akademiden hem iş hayatından geliyor. Bir tanesi iş hayatının tam içinden, uygulamaalanından geliyor.Yaklaşık olarak 2 saat süremiz var. Bu süreyi hesaba kattığımızda konuşmacılarımıza on beşer dakikalık konuşma süresiön görüyorum. Eğer değerli hocalarımız bu süre içerisinde toparlarsa, soru-cevap kısmına da kâfi miktarda zaman kalırdiye umut ediyorum.1959 yılında Samsun’da doğan Prof. Dr. Sedat Murat, evli ve iki çocuk babasıdır. Lise eğitimini İzmit’te tamamladıktansonra 1984’de Marmara Üniversitesi İİBF‘den mezun olmuştur. Yüksek lisans (1986) ve doktora (1991)eğitimini İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı’ndatamamlayan Murat, 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriBölümü’nde araştırma görevlisi olarak başladığı akademik kariyerine 1992 yılında yardımcı doçent, 1994 yılındadoçent ve 2002 tarihinde de profesör ünvanlarını alarak devam etmiştir. Bu bölümdeki görevine, “Sosyal Siyasetve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Başkanı” ve “Bölüm Başkanı” olarak devam eden Murat, aynı zamanda Ocak2010’dan beri İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin dekanlık görevini de yürütmektedir.Prof. Dr. Sedat Murat’ın ulusal ve uluslararası arenada birçok bilimsel makale, tebliğ ve raporları bulunmaklabirlikte; gerek doğrudan kendi çalışma alanları ile ilgili gerekse de disiplinler arası pek çok alanda yazılmış kitaplarıbulunmaktadır. Özellikle “Dünden Bugüne İstanbul’un Nüfus ve Demografik Yapısı” ve “Dünden Bugüneİstanbul’un İş Gücü ve İstihdam Yapısı” adlı eserleri, kendi alanlarında birer başucu kaynağı olma seviyesineerişmiştir.60 61
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU1. GİRİŞBir taraftan insanları çeşitli meslek ve sanat dallarına yönelterek toplumun ekonomik ve sosyal düzenini temin eden;diğer taraftan da bu meslek ve sanat mensuplarını ayrıntılı kural ve kaidelere dayanan hiyerarşik bir yapı içerisinde biraraya getirerek toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak insan gücünün yetişmesinde bir mektep rolü oynamış olan Ahiler,Anadolu’da sosyal hayatın düzenlenmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Bunun yanı sıra Ahilik, müntesibi olan esnafve sanatkârların manevi açıdan gelişmelerini de temin etmek üzere zaviyelerinde eğitim vermiştir. Ahilik, fakirle zengin,üreticiyle tüketici, emekle sermaye, milletle devlet, esnafla halk... kısaca toplumun tüm kesimleri ve kurumları arasındaiyi ilişkiler kurarak huzurlu ve istikrarlı bir toplum yapısı oluşmasında önemli fonksiyonlar icra etmiştir 1 .İlk önceleri debbağlık (dericilik/deri tabaklama) ve ona bağlı deri işçiliğiyle uğraşmaya başlayan, zamanla da neredeysebütün iş ve sanat kollarıyla ilgilenir hale gelen Ahiler, ticari hayatın düzenlenmesinde önemli fonksiyonlar icra etmiştir.Ahilik kurumunun, sağlam bir mesleki temele dayalı olması, esnaf ve sanatkârlar arasında yardımlaşma ve dayanışmatesis etmesi sebebiyle Ahiler öteki esnaf ve sanatkârlar üzerinde üstünlük kurmuşlardır. Bu duruma bağlı olarak daOsmanlılardaki bütün meslek sahipleri, esnaf ve sanatkârlar, Ahi Babalardan veya onların yetkili kıldığı kimselerdenaldıkları çalışma belgeleriyle faaliyet göstermişlerdir. Ahilik kurumu, gençleri aylak ve işsiz kalmaktan kurtarmak ve kötüalışkanlıklardan uzak tutmak hususunda da fonksiyon icra etmiştir.Ahi birliklerine intisap edebilmek için bir meslek, sanat ya da ticaretle uğraşıyor olmak şarttı. Mesai saatlerinde yamak,çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi içerisinde meslek ve sanatın inceliklerinin, sırlarının öğretildiği Ahilik kurumunda; akşamlarıda biraraya gelinerek ahlak eğitimi, haftanın muayyen günlerinde de silah talimleri ve ata binme öğretimi verilirdi.Özellikle büyük şehirlerde teşkilatlanan Ahi birliklerinin zaviyeleri, eğitim ve eğlence imkânlarına sahip bir sosyal tesisözelliği taşımaktaydı. Birlikler, mesleğe ait tüm işleri idare eder, müntesipleri arasındaki anlaşmazlıkları çözüme kavuşturur,esnaf ve sanatkârların devletle olan ilişkilerini düzenlerdi. Yine bu birlikler ürünlerin kalitesi, işçi ücretleri, malfiyatları, çalışma şartları gibi hususlarda da düzenlemeler yaparlardı. Ahi birlikleri esnafın sadece mesleki değil, bütünproblemlerinin çözümünde yardımcı olurdu 2 .Öncelikle bir esnaf kurumu olarak ortaya çıkmasına karşın, çalışan ve bir mesleği olan herkese kapılarını açan ve çokyönlü fonksiyonlara sahip olan Ahi birliklerinin özellikle Osmanlı Devleti’nin uzun yıllar ayakta kalabilmesinde önemlibir payının bulunduğu kuşkusuzdur. Bu fonksiyonlarını; dini, ahlaki, sosyal, siyasi, ekonomik, askeri, kültürel ve eğitimalanlarında görebilmekteyiz. Ancak bu Ahi birliklerinin güçlü bir kurum kültürü oluşturarak uzun süre yaşayabilmesinde1İsmet Uçma; Bir Sosyal Siyaset Kurumu Olarak Ahilik, İstanbul: İşaret Yayınları, 2011, s. 142.2Uçma, a.g.e., s. 143-144.ÖzetAhilik teşkilatında eğitim daima ön planda yer alan bir unsur olmuş, özellikle çırak ve kalfaların yanı sıraustaların yetiştirilmesi çerçevesinde gerçekleştirilen meslekî eğitim öne çıkmıştır. Meslekî eğitim sadece çırakve kalfalar, yani iş hayatında yükselmek isteyen kişiler için değil de, üretim sürecinde en vasıflı kesimioluşturan ustalar için de süreklilik arz edecek şekildeydi. Bu da üretim hayatında vasıf seviyesi veya yaptığıişe bakılmaksızın her çalışanın pratik olarak kendini sürekli geliştirdiği anlamına gelmektedir. Çırak ve kalfaeğitimi dükkânlarda tezgâh başında; ustanın eğitimi ise esnafın ileri gelenlerinin gözetiminde kadı, müderrisvb. kişilerin denetiminde yürütülmekteydi. Başlıca eğitim yerleri arasında esnafın kendi iş yerleri, mahalle veköylerdeki yaren odaları ile medrese gibi ilim ocakları gelmekteydi.Bu eğitim süreci kendi başına yürüyen bir süreç olmaktan çok, teşvike dayalı bir nitelik arz etmekteydi. Nitekimkendinde yetenek görülen çırak, kalfa ve ustalar, Ahi ileri gelenleri tarafından medreselerde eğitilmiş vegerektiğinde kendilerine orta sandığından maddi destek sağlanmıştı. Tüm bu özellikleriyle Ahilik, adeta ustayetiştiren bir okul niteliği taşımıştır. Ayrıca bu eğitimin usta olduktan sonra dahi devam ettirildiği de düşünülürse,Ahiliği hayat boyu meslekî açıdan gelişimi hedefleyen bir okul olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.eğitim ve özellikle de mesleki eğitim alanındaki fonksiyonlarının ayrı bir önemi bulunmaktadır.Büyük bir kısmı eğitim hedefli Ahi birliklerinin faaliyetleri arasında; yaren teşkilatı ve yaren sohbetleri, helva sohbetlerive arfeneler, sıra gezmeleri, oda sohbetleri, kış sohbetleri, gezekler, ziyafetler ve oyunlar, gece sohbetleri, sıra yareni,cehrilik yarenliği, seymenlik, delikanlılar birliği, gençler kurulu ve imece kuruluşları yer almaktadır.2. AHİLİKTE MESLEKÎ EĞİTİM ve ÇEŞİTLİ YÖNLERİAhilik teşkilatında eğitim daima ön planda yer alan bir unsur olmuş, özellikle çırak ve kalfaların yanı sıra ustalarınyetiştirilmesi çerçevesinde gerçekleştirilen meslekî eğitim öne çıkmıştır. Meslekî eğitim sadece çırak ve kalfalar, yani işhayatında yükselmek isteyen kişiler için değil de, üretim sürecinde en vasıflı kesimi oluşturan ustalar için de süreklilik arzedecek şekildeydi. Bu da üretim hayatında vasıf seviyesi veya yaptığı işe bakılmaksızın her çalışanın pratik olarak kendinisürekli geliştirdiği anlamına gelmektedir. Çırak ve kalfa eğitimi dükkânlarda tezgâh başında; ustanın eğitimi ise esnafınileri gelenlerinin gözetiminde kadı, müderris vb. kişilerin denetiminde yürütülmekteydi. Başlıca eğitim yerleri arasındaesnafın kendi iş yerleri, mahalle ve köylerdeki yaren odaları ile medrese gibi ilim ocakları gelmekteydi 3 .Bu eğitim süreci kendi başına yürüyen bir süreç olmaktan çok, teşvike dayalı bir nitelik arz etmekteydi. Nitekim kendindeyetenek görülen çırak, kalfa ve ustalar, Ahi ileri gelenleri tarafından medreselerde eğitilmiş ve gerektiğinde kendilerineorta sandığından maddi destek sağlanmıştı. Tüm bu özellikleriyle Ahilik, adeta usta yetiştiren bir okul niteliğitaşımıştır 4 . Ayrıca bu eğitimin usta olduktan sonra dahi devam ettirildiği de düşünülürse, Ahiliği hayat boyu meslekîaçıdan gelişimi hedefleyen bir okul olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.Çırak, kalfa ve ustalar dışında, esnaf şeyhi seçimlerinde aday olacak kişilerde aranan şartlar da meslekî eğitime verilenönemi göstermektedir. Nitekim şartlar 5 ;- O meslek kolunda usta olarak çalışmış olmak,- İyi hali bulunmak ve mahkûmiyeti olmamak,- En az 3 usta yetiştirmiş olmak şeklindeydi.Son şarttan da anlaşılabileceği üzere, Ahilik sisteminde yamak, çırak, kalfa ve usta şeklindeki hiyerarşik yapı sadeceastların üstlerine karşı sorumluluklar taşıdığı bir sistem değildi. En az bunun kadar önemli olan husus, üstlerin astlarınakarşı vazifeleriydi. Buna göre bir baba, abi ve küçük kardeş anlayışı ve bağlılığı içinde çalışacak olan usta, kalfa ve çırakhiyerarşisinde ustaların da kalfa ve çıraklara karşı bir takım vazifeleri vardı. Buna göre çırak mutlaka en iyi biçimde yetiştirilerekbelli bir müddet içinde meslek öğretilip kalfa yapılmalıydı. Aynı şekilde kalfayı da sanatını öğrenecek şekildeeğitmek ve usta olmasının yolunu açmak ustaların görevleri arasındaydı 6 .Usta, kalfa ve çırak arasında bir dayanışma ve bütünleşme sağlamayı öngören Ahi birlikleri, İslam dininin esaslarınagöre düzenledikleri eğitim sisteminde temel olarak ferde kendini tanıtma yolunu göstermek 7 , insanın doğuştan gelentemiz fıtratını korumak, iyi insan yetiştirmek ve fertteki gizli kabiliyetleri ortaya çıkararak bu kabiliyetleri sosyal veiktisadî hayatta en iyi şekilde yönlendirmek gibi hedefleri amaç edinmişti. Bu ana amaçlar etrafında şekillenen Ahieğitim sisteminin genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir 8 :3Adnan Gülerman ve Sevda Taştekil; Ahi Teşkilatının Türk Toplumunun Sosyal ve Ekonomik Yapısı Üzerindeki Etkileri, Ankara: KültürBakanlığı Yayınları, 1993, s. 6.4Gülerman ve Taştekil, a.g.e., s. 6.5Gülerman ve Taştekil, a.g.e., s. 12.6Burhan Ulutan; “Ahiliğin Ekonomik Önemi”, Türk Kültürü ve Ahilik, XXI. Ahilik Bayramı Sempozyumu Tebliğleri, İstanbul: AhilikAraştırma ve Kültür Vakfı Yayınları, 1986, s. 256.7Bu gerçeği Yunus Emre şöyle dile getirmektedir:“İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektir,Sen kendini bilmezsenYa nice okumaktır.”8Yusuf Ekinci; Ahîlik ve Meslek Eğitimi, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 35-37.62 63
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU- İnsan bir bütün olarak ele alınmış, ona yalnız meslekî bilgi değil, dinî, ahlakî ve sosyal bilgiler de birlikte verilmiştir.- İş başında yapılan eğitimin, iş dışında yapılan eğitimle bütünleşmesi sağlanmıştır.- Eğitim belirli bir noktada tamamlanan değil, ömür boyu süren bir faaliyet olarak ele alınmıştır.- Köylere kadar varan geniş bir teşkilat kurularak, meslekî ve ahlakî eğitim belli bölgelere mahsus bırakılmamış, ülkegeneline yayılmaya çalışılmıştır.- Herkesin ücretsiz olarak faydalanabileceği eğitimin yetkili ve ehil kişiler tarafından verilmesine çalışılmıştır.Böylece yamak, çırak, kalfa ve usta için iş hayatında üretim esnasında verilen meslekî eğitim; toplumun kanaat önderleritarafından iş dışında da sürdürülerek günümüz modern dünyasında kişisel gelişim olarak adlandırılan sürecin hayatınher aşamasında verilmesi mümkün olmaktaydı.3. AHİLİK TEŞKİLATINDA ÇALIŞANLAR ve MESLEKÎ TERFİAhilik teşkilatında bir meslekte küçükten büyüğe doğru fiili olarak çalışan ve üretim yapanlar yamak, çırak, kalfa veusta şeklinde sınıflandırılmaktaydı. Yamaklıktan başlayarak ustalığa giden kişisel meslekî gelişim süreci, aynı zamandaçalışma hayatında alınan eğitimle belli vasıflar kazanıldığı ve terfi edildiği anlamına gelmekteydi. Bir esnafa yamak alınmakiçin 10 yaşından küçük olunması, işe devamın baba veya veli tarafından sağlanması şartı aranırdı. 2 yıl bedava vedüzenli bir şekilde yamaklık yapanlar çıraklığa yükselebilirdi. Bu yükselme, sabah namazından sonra çırak olacak gencindükkân ustası, kalfaları, velisi, esnaf başkanının toplanmasıyla oluşan bir heyetin icra ettiği törenle gerçekleşirdi. Usta,çırağın işe bağlılığını ve becerisini anlatır, başkan çocuğun sırtını sıvazlayarak ona namaza ve dükkâna devamı, üstada,kalfalara, ana babaya saygı ve bağlılığı, yalan söylememeyi öğütler ve kendisine üstadı tarafından verilmek üzere uygunbir haftalık ücret keserdi 9 .Aslında sadece bu yamaklıktan çıraklığa yükseliş töreni bile Ahilikte verilen meslekî ve ahlakî eğitimin özelliklerini ve etkinliğiniçok iyi yansıtmaktadır. Çünkü hepimizin de bildiği üzere iktisadî hayat, çalışmak ve üretim yapmak gibi olgularbir insanın sosyal yaşamı, toplum içindeki yeri ve kişiliğinden ayrı düşünülemeyecek unsurlardır. Bu doğrultuda tüm buolguların sadece ekonomik açıdan düşünülmesi, yani günümüz egemen iktisadî anlayışının yaptığı gibi kişisel çıkarınıve faydasını maksimum yapmaya çalışan ve aksi takdirde rasyonel olmadığı ileri sürülen bireyler yetiştirmek, insanın birailenin, bir topluluk ya da toplumun parçası olduğu gibi önemli bir gerçeğin de göz ardı edilmesi anlamına gelecektir.Ancak yukarıdaki yamaklıktan çıraklığa terfi sürecinde de gördüğümüz üzere, bu gelişme sadece meslekteki unvanınya da ücret gibi ekonomik değerlerin değişmesi olarak nitelendirilmemiş ve dar tutulmamıştı. Terfi ederek çırak olançocuklara verilen öğütler, her şeyden önce ailesine, içinde yaşadığı topluma yararlı bir birey olması, dinî vecibelerinedikkat etmesi, yalan söylememesi vb. çok daha geniş hedeflerdi. Bu da Ahilik teşkilatındaki meslekî yükselmenin sadeceiyi bir çalışan yetiştirmekten ziyade, işinde olduğu kadar sosyal hayatında da iyi bir insan yetiştirmek olduğunu ortayakoymaktadır.Kalfa olan bir çırağın daha sonra ustalığa yükselmesini incelemeden önce şunu da belirtmemiz gerekir ki, Ahilikteşkilatı içindeki çıraklıkla karşılaştırıldığında bugünkü çıraklık eğitimimizin içi bir hayli boşaltılmış durumdadır. Çünkübugün çıraklık eğitimi neredeyse çocuklarını okula göndermeye ekonomik gücü yetmeyen ailelerin çocuklarına mahsusbir durum haline gelmiştir. Ancak geçmişte bir meslek ve sanata verilen değer yanında, Ahilik teşkilatı içinde yukarıdabahsettiğimiz ahlakî eğitim sürecinin de bir sonucu olarak, sadece fakir aileler değil, toplumun her kesiminden ailelerinçocukları bir meslek ve sanat sahibi olmak için Ahilik tezgâhından geçmekteydi 10 .Çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa geçiş törenlerinde de aynı amaçları görmekteyiz. Buna göre 3 yıl çıraklıkyapan bir kişi kalfalığa yükseltilirken, bu törene esnafın ustaları da çağrılır, kendi ustası ve başka 3 ustanın o çırağıniyi ahlakına şahitlik etmesi sonrası bir aşır ve ölmüşlerin ruhuna Fatihalar okunurdu. Daha sonra herkes ayağa kalkarve başkan peştamal (şed) kuşatır, kalfa olacak kişiye sanatı, mesleği ve ticareti hakkında nasihatler ederdi. Fatihalarla,yani geçmişine saygı ile başlayan bu tören, yeni kalfanın usta ve büyüklerinin elini öpmesiyle sonlanırdı. Bu kalfa 3 yılçalıştıktan sonra, bu süre içinde kendine verilen görevleri yerine getirmiş olması, özellikle çırak yetiştirme konusunda9Gülerman ve Taştekil, a.g.e., s. 17.10Bayram Nazır; Dersaadet’te Ticaret, İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayını, 2011, s. 33.özenli davranması, diğer kalfalarla iyi geçinmesi, mesleğine bağlı kalması, müşterilerine iyi davranması ve ayrı bir dükkanyönetebileceği kanısını uyandırması halinde ustalığa terfi ettirilirdi 11 .Yukarıda çıraklıktan kalfalığa geçiş sürecinin sadece ekonomik değil, bunun yanında kültürel, dinî ve sosyal boyutlarada sahip olduğunu terfi törenini ele alırken görmüştük. Ustalığa yükselen bir kalfanın bu terfi töreninde Ahi Baba tarafındankulağına söylenen aşağıdaki sözler, meslekî gelişimin bu boyutlarının sadece çıraklıkla kalmadığını ve çalışmahayatı boyunca süreklilik kazandığını göstermektedir. Ahi eğitim sisteminin işçi-işverenden ziyade insan yetiştirmeyeyönelik yapısını en iyi şekilde yansıtan bu sözler şu şekildeydi:“Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerden önce söze başlama.Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumdaiken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömertol.” 12Meslekî terfi ve yükselme sürecini oluşturan tüm bu gelişmelerin ana amacı, üretim hayatının sosyal hayatla bütünleştirilebilmesi,böylece toplumun mal ve hizmet ihtiyacı karşılanırken bunun bir kazanç hırsından ziyade ahlakî gelişimolgusuna dayandırılabilmesidir. Kaliteli bir üretimin ilk ve esas girdisinin gelişmiş bir beşerî sermaye olduğunu temel ilkeedinen Ahilik, bu yönüyle manevî terbiye ile iş ahlakının bütünleştiği esnaf kuruluşlarının da öncüsü ve örneklerindenbiri olmuştur. 13 Ahilerin yanlarına alıp yetiştirdikleri yamak, çırak ve kalfa gibi gençleri sadece bir meslek açısından değil,aynı zamanda ahlaklı ve yurtsever bireyler haline getirmeye çalışmaları, bunu da dönemleri için başarmış olmaları, 14bugün için de eğitim ve üretim hayatında Ahilik uygulamasından alınacak birçok ders olduğunu göstermektedir. Buderslerden en önemlisi ise, yamak, çırak, kalfa gibi üyelere iş yerinde verilen meslekî eğitim kadar, iş dışında yapılan toplantılardaahlak eğitimin de verilmesiyle beşerî sermayenin, yani insanın her alanda yetiştirilebilmesinin sağlanmasıdır. 15Her ne kadar son dönemler itibariyle biraz uzaklamış olsak da, kültür kodlarımıza işlemiş bu Ahilik olgusu nedeniyleTabakoğlu’nun aşağıdaki yorumunu paylaşmak yanlış olmayacaktır: “Türk-İslam kültür ve medeniyetini Batı’dan ayıranönemli özelliklerin Ahilikten kaynaklandığını söylemek pek yanlış olmayacaktır. Batı medeniyetini ve kapitalizmi yaratanzihnî faktör burjuva iken bizim özgün bir kültür ve medeniyet oluşturmamızın temelinde Ahi zihniyeti vardır ve bu zihniyetTürk toplumunun kapitalizme karşı direnebilmesinin de en önemli sebebidir. Burjuva zihniyetini Ahi zihniyetindenayıran en önemli faktörlerin başında sömürgeciliğe yatkınlık gelir. Bizde kapitalizme geçilmeyişin nedenleri arasında yeralan anti sömürgeci olgular ile Batı anlamında sosyal sınıflaşma olmayışı ve burjuvazide somutlaşan homo economicusunetkili olmayışıdır.” 16 Ahilik temelli bu anlayışa, sadece meslekî eğitimle bireylerimizin gelir getirici bir iş ve mesleksahibi olmaları açısından değil, kültürel ve sosyal yapımızın da korunabilmesi amacıyla dün olduğu kadar bugün veyarın da ihtiyacımız olduğu önemli ve göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir.4. SONUÇ ve AHİ MESLEKÎ EĞİTİM SİSTEMİNİN GÜNÜMÜZE BAKAN YÖNLERİ ve ÇEŞİTLİ TAVSİYELERGelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye son on yılda hızlı bir ekonomik büyüme yaşarken, gerek Avrupa’da gereksedünya ülkeleri arasında iktisadî açıdan hızla üst sıralara yükselmektedir. Bu büyüme özellikle önceki dönemlerde kullanılamayanve atıl bırakılan kapasitelerin, hem fiziksel hem de beşerî anlamda harekete geçirilmesi ve etkin yönlendirilmesiylemümkün olmuştur. Bu gelişim ve büyümenin sürdürülebilmesi, gittikçe artan uluslararası rekabet içinde ulusal sa-11Mübahat Kütükoğlu, “Osmanlı Esnafında Oto-Kontrol Müessesesi”, Ahilik ve Esnaf – Konferanslar ve Seminer Metinler ve Tartışmalar,İstanbul: İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği Yayınları, 1986, s. 57.; Gülerman ve Taştekil, a.g.e., s. 17-18.12Ekinci, a.g.e., s. 39.13Mehmet Şeker; İbn Batuta’ya Göre Anadolu’nun Sosyal-Kültürel ve iktisadî Hayatı ile Ahilik, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları,1993, s. 88-89.14Neşet Çağatay; “Ahiliğin Türk Ekonomisine Getirdikleri”, Ahilik ve Esnaf – Konferanslar ve Seminer Metinler ve Tartışmalar,İstanbul: İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği Yayınları, 1986, s. 90.15Beşir Hamitoğulları; “İktisadî Kalkınmamızda Ahiliğin Anlamı ve Önemi”, Ahilik ve Esnaf – Konferanslar ve Seminer Metinler veTartışmalar, İstanbul: İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği Yayınları, 1986, s. 140.16Ahmet Tabakoğlu; “Sosyal ve İktisadi Yönleriyle Ahilik”, Türk Kültürü ve Ahilik, XXI. Ahilik Bayramı Sempozyumu Tebliğleri,İstanbul: Ahilik Araştırma ve Kültür Vakfı Yayınları, 1986, s. 49.64 65
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUnayilerin ayakta kalabilmesi ve neredeyse yarısı 30 yaşın altında olan 72 milyonluk nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmasıylagelir getirici bir işte istihdam edilmelerinin sağlanabilmesi için bu nüfus kitlesinin etkin bir eğitim sürecinden geçirilmesizorunluluk arz etmektedir. Sanayi ve ekonomimiz için en önemli sorunlardan birinin ara elemanlar, yani meslekî ve teknikaçıdan belli bir bilgi birikimi edinmiş yarı vasıflı eleman eksikliği olduğu göz önüne alınırsa, ülkede meslekî eğitimeolan ihtiyacın boyutları da anlaşılmaktadır. Merkezî devlet tarafından çıraklık okulları dışında meslekî ve teknik okullarlameslek yüksekokulları çerçevesinde verilen bu eğitime son dönemde yerel yönetimlerin, özel kuruluşların ve sivil toplumkuruluşlarının eğilmesi de bu ihtiyacın farkındalığını göstermektedir. Aynı şekilde her ne kadar son dönemde düşmeeğilimi gösterse de halen yüksek olan işsizliğe karşı en önemli çözüm yollarından biri de işsizlerin belli bir meslekî eğitimsürecinden geçirilerek istihdam edilebilmeleridir. İşsizler içinde genç işsizlerin oranının daha da yüksek olduğunu gözönüne aldığımız takdirde, çalışma hayatının daha başında olan bu gençlerin bir meslekte istihdam edilebilecek şekildeeğitilebilmelerinin ihtiyaçtan ziyade ülke geleceği için bir zorunluluk olduğu açıkça görülmektedir.Bugüne kadar izlenen devlet politikaları sonucu meslekî ve teknik açıdan nitelikli insan gücü yetiştirme konusundaönemli problemler yaşadığımız acı bir gerçektir. Özellikle 28 Şubat ve sonrasında eğitim politikalarının meslekî ve teknikeğitimin iyice göz ardı edilecek şekilde yönlendirilmesi bu durumun önemli nedenlerinden biridir. Tüm dünyada meslekîve teknik eğitime verilen önemin arttığı bir süreçte Türkiye’de bir geriye gidiş yaşanması, 1996-2007 yılları arasındameslek lisesine kayıt olan öğrenci sayısının sürekli düşmekte olduğunu gösteren aşağıdaki tablodan d a görülmektedir.Mesleki (%)G)Genel (%)1996/1997 45,8 54,21997/1998 45,2 54,81998/1999 43,76 56,241999/2000 39,56 60,442000/2001 37,04 62,962001/2002 35,1 64,92002/2003 32,59 67,412003/2004 34,8 65,22004/2005 36,2 63,82005/2006 36,2 63,82006/2007 36,7 63,3Tablo: Genel ve Meslek Lisesi Öğrenci Sayılarının Toplam Ortaöğretim İçindeki OranlarıKaynak: İsmail Şahin ve Tayfun Fındık, “Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitim: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 12, S. 3, Aralık 2008, s. 75.Ülkede meslekî eğitimin etkin sürdürülemeyişinin altında yatan çeşitli sebepler vardır. Meslekî yönlendirmenin bireylerinyetenek ve kabiliyetleri dikkate alınmadan gerçekleştirilmesi ve üniversite sınavlarında meslek lisesi öğrencilerineuygulanan katsayı ayrımcılığı bu sorunların en başında gelmektedir. Meslekî eğitim programımızın iş gücü piyasasınınihtiyaçları ile nicel ve nitel açıdan uyumsuz olması, bu nedenle de mezun öğrencilerin istihdam edilmesinde yaşanansıkıntılar da bir diğer önemli olumsuzluktur. 17Gerek bu olumsuzlukların aşılması, gerekse ara eleman eksikliğinin giderilmesi amacıyla son dönemde meslekî eğitimeyönelik sürekli yeni program ve uygulamalar hayata geçirilirken, İSMEK örneğinde olduğu gibi halka belli bir meslekîbeceri kazandırmaya çalışan yerel yönetim kuruluşları ile sivil toplum organizasyonlarının da arttığı görülmektedir. Bugelişmeler meslekî eğitim açısından her ne kadar ümit verici olsa da, uygulamanın başında sağlam bir altyapı kurulabilmesive uzun ömürlü bir süreç başlatılabilmesi için tarihten, özellikle de yukarıda bahsedilen ahi meslekî eğitimindenalınacak dersler olduğu kanaatindeyiz. Bu doğrultuda çeşitli tavsiye ve öneriler sunmaya çalışacağız:1. İlk olarak, meslekî eğitim veren kurumlar, bireylere modern anlamda birer işçi adayı ya da çalışan olarak değil; aynenAhilikte olduğu gibi birer insan oldukları bilinciyle yaklaşmalıdırlar. Unutulmamalı ki, bugün bizim işçi adayı ya da yarıvasıflı, vasıflı şeklinde ekonomik ibarelerle tanımladığımız kişiler her şeyden önce bu toplumu oluşturan parçalardır. Bunedenle eğitim kurumlarımızın sorumluluğu, iktisadî açıdan olduğu kadar, sosyal, kültürel ve ahlakî açıdan da yetişmişinsanlar yetiştirilmesi olmalıdır. Her ne kadar meslekî eğitim veren kişi ya da kurumların Ahi Baba, usta vb. o dönemeait isimlerle tanımlanması şeklinde bir yorumda bulunmayacak olsak da, bu kurumların Ahi birlikleri ile Ahi Babaların,ustaların, esnaf şeyhlerinin taşıdığı toplumsal sorumluluğu taşımalarının da bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz.Yine unutulmamalı ki, eğitim sadece eğitilen kişi için değil, asıl eğitici için bir gönüllülük işi olarak görüldüğü sürecemeyvelerini verecek ve başarılı olacaktır.2. Hamilik: İkinci bir tavsiyemiz, meslekî eğitimin başarısı için iş gücü piyasası ile meslekî ve teknik eğitim veren kurumve kuruluşların birlikte hareket etmesi gerektiğidir. Bu doğrultuda meslekî eğitim hizmeti veren birimler, üyelerini, yanieğitime tabi tuttukları kişileri bizim hamilik olarak adlandıracağımız, iş gücü piyasasında işveren olarak bulunan esnafların,atölye sahiplerinin yanlarına belirli bir ücret karşılığında staj amaçlı yönlendirerek, teorik eğitimlerini pratik hayatlada destekleyebileceklerdir. İktisadi amacı yanında milli bir sorumluluk olarak görülecek böyle bir projede, esnaf-işverenlereyapılacak bilgilendirme toplantılarıyla ahilik teşkilatının çırak-kalfa-usta ilişkileri hakkında tanıtım yapılıp, bu kişilerinmeslekî eğitim sürecinden geçirilen kişilere direkt çalışma hayatında pratik eğitim vermeleri de sağlanabilecektir.Hami, yani koruyucu olarak nitelendirebileceğimiz bu esnaf-işverenlere yönelik maddi-manevi teşviklerde bulunulmasıhalinde, örneğin bu kişilerin bu sosyal sorumluluk faaliyetlerinin toplum ve kamuoyuna duyurulması şeklinde teşvikedilmesiyle bu sürece katılımlarının da artırılabileceğini düşünmekteyiz.3. Bir meslekte çalışacak kişiler için o mesleğin temellerinin öğrenildiği çıraklık sürecinin tekrar yapılandırılarak, toplumgözündeki olumsuz imajının kaldırılması ve nitelikli iş gücünün ilk adımlarının bu süreçte atıldığının bilincinde olacakşekilde gerek meslekî eğitim sunan kurumların, gerekse aileler ve öğrencilerin doğru yönlendirilmesi.4. Meslekî eğitim veren kurum ve kuruluşlar, gerek kendileri açacakları üretim birimleriyle, gerekse kamu ve özel sektörkuruluşlarıyla ilişkiye geçerek eğitime tabi tuttukları kişilerin istihdam edilmesine aracı olmalıdırlar. Tarihte de çok sayıdaörneği olduğu gibi, böyle bir faaliyet önemli başarıları da beraberinde getirebilecektir. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’ndaerkek nüfusun silâhaltına alınması ve çok sayıda şehit verilmesiyle dul kadın ve kimsesiz kız ve erkek çocukların sayısınınönemli miktarlara ulaştığı görülmüştü. Herhangi bir gelire sahip olmayan bu kadın ve kızların namuslu bir şekilde gelirelde edebilecekleri bir meslek sahibi olmalarını amaçlayarak 1916 yılında kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyet-iİslamiyesi, bahsettiğimiz bu başarı öykülerinden sadece birisidir. Bu cemiyet kurulduktan hemen sonra gazetelere ilanvererek çalışmak isteyen kadınların kendilerine başvurmasını istemişti. İlan tarihinden sonra yalnızca 4 ay içinde 15 bincivarında kadın cemiyete iş için başvurmuştu. Cemiyet 4 senelik süreçte 25 bine yakın kadını ya bizzat istihdam ederek,ya da kamu kurumları ve özel kuruluşlara yerleşmelerine aracı olarak iş sahibi yapmıştı. Ancak her şeyden önce bukadın ve kızları kendi açtığı darussınailerde, yani sanayi evlerinde terzilik ve diğer çeşitli mesleklere yönelik bir eğitimetabi tutmuş, böylece bir sanat sahibi olmalarını sağlamıştı. Aynı zamanda kimsesiz çocuklara barınma ve üyelerine ucuzyiyecek imkânı sunmuştu. Tüm bunlar yanında üyeleri arasında, yani Müslüman kadın ve erkekler arasında evliliği veçocuk sahibi olmayı para ödülleriyle teşvik ederek böylece ülkenin savaşlar nedeniyle azalan Müslüman nüfusunu artırabilmeyide bir sorumluluk olarak üstlenmiş ve gönüllü şekilde yerine getirmişti.Bu cemiyetin yukarıda bahsettiğimiz faaliyetleri ile Ahi birliklerinin meslekî eğitim faaliyetleri arasında aradaki uzun tarihfarkı dışında aslında hiçbir fark yoktur. 1200’lü yıllardan başlayarak Ahi birliklerinin ilk önce Selçuklu ve daha sonraOsmanlı için meslek hayatını olduğu kadar aile ve toplum hayatını da sağlam temellere oturtabilmek amacıyla yerinegetirmeye çalıştığı yukarıda değindiğimiz faaliyetleri, 20. yy.’ın hemen başında benzer şekilde Kadınları ÇalıştırmaCemiyet-i İslamiyesi tarafından da yerine getirilmişti. Görüldüğü gibi her iki sistemde de ana amaç sadece iş gücü yetiştirmekdeğil, aslında insan yetiştirmekti. Bu cemiyetten almamız gereken en temel ders, Ahi eğitim sisteminin sadecegeçmişe ait ve bir efsane, bir hikâye olarak anlatılıp dinlenecek bir şey olmadığı, aksine taşıdığı ve hedeflediği değerlerinevrensel olgular olarak her dönemde uygulamaya sokulabileceği ve de yüksek başarı sağlayabileceğinin açıkça görülmesidir.Meslekî ve teknik eğitimini yeniden şekillendirmeye ve yapılandırmaya çalışan Türkiye’nin de bu süreci yürütürkenAhi eğitim sisteminin temel ilke ve hedeflerini göz ardı etmemesi ve içselleştirmesi faydalı olacaktır.17İsmail şahin ve Tayfun Fındık; “Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitim: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Türkiye SosyalAraştırmalar Dergisi, Yıl: 12, S. 3, Aralık 2008, s. 75-77.66 67
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTÜRKİYE BOYUT ile VASIF ve BECERİTARTIŞMALARIVOCATIONAL TRAINING IN ECONOMIC AND SOCIAL DEVELOPMENTProf. Dr. Tekin Akgeyikİstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüDepartment of Labor Economics and Industrial Relations, Faculty of Economics, Istanbul UniversityProf. Dr. Tekin Akgeyik, 1992 yılında İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni tamamladı. Aynı üniversitede Endüstri İlişkileri BilimDalı’nda yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. 1995-96 akademik yılında İsrail hükümetinin bursu ile İsrail’deKudüs Hebrew Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve “Post-Fordist Üretim Tarzı ve İnsan KaynaklarıYönetimi” konulu bir projeyi tamamladı. 2004 ve 2005 yıllarında Brigham Young Universitesi, Utah/Amerika’damisafir araştırmacı statüsü ile çeşitli araştırma projelerini gerçekleştirdi.2002 yılında doçentliğe, 2008 yılında da profesörlüğe yükseltilen Tekin Akgeyik, halen İ.Ü. İktisat Fakültesi’ndeöğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.Tekin Akgeyik, İnsan Kaynakları Yönetimi, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Modern İş Yaşamı, StratejikYönetim ve Toplam Kalite Yönetimi konularında dersler vermektedir. Yayınlanmış 12 kitabı, 55’i aşkın ulusal veuluslararası makalesi vardır.ÖzetMesleki eğitim odaklı ekonomik ve sosyal tartışmalar son yıllarda birçok ülkede ön plana çıkan bir gündemyaratmaktadır. Özellikle okuldan işe geçiş sürecinde emek arzı ve talebi arasındaki farklılık diğer bir ifade ilevasıf ve beceri uyumsuzluğu bu gündemi şekillendiren temel parametre konumundadır.Vasıf ve beceri uyumsuzluğu, ekonomik gelişmenin talep ettiği vasıf gereksinimleri ile iş gücü yetkinlikleriarasındaki uyumsuzluğu, yetersizliği ve etkinsizliği tanımlayan ve üretken istihdamın gerçekleştirilmesiniolumsuz yönde etkileyen ciddi bir sorun alanıdır. Vasıf uyumsuzluğu gerekli nitelikte bilgi, beceri ve kabiliyetesahip olan bireyleri istihdam edemeyen ekonomiler açısından rekabet zafiyeti yarattığı gibi sosyal gelişmeyide olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu süreçte ilgili aktörlerden vasıf ve beceri formasyonundaki giderecekpolitika aksiyonlarını önceliklendirmeleri beklenmektedir.Öte yandan, araştırmalar, birçok ülkede mevcut iş gücü profilinin yeni ekonominin gerektirdiği vasıf formasyonuve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar, iş gücü piyasasına yeni giren iş gücünün,vasıf donanımı açısından ekonominin beklentilerini karşılamaktan uzsak olduğunu ve eğitim sisteminin buaçıdan yetersiz kaldığını göstermektedir.istihdam edilebilirlik vasıflarına dayalı bir istihdam stratejisini kurumsallaştırmaktadır. Özellikle bilgi odaklıüretim sektörleri, çalışanların sadece belirli koşullarda performans sergilemesini yeterli görmemekte ve yenibeklentilere uyumluluğunu talep etmektedir.Tüm bu beklentiler eğitim sistemlerinde köklü değişimleri gündeme getirmektedir. Ekonomilerin gereksinimduyduğu rekabetçi iş gücü profili yaratıcı, girişken ve problem çözme becerileri gelişmiş bireyleri gerektirmektedir.Bu süreçte iş gücü piyasası aktörlerinin eğitim sisteminden talebi küresel rekabete ayak uydurabilecektemel ve uygulamalı yetkinlikleri güçlü profesyonelleri yetiştirmesidir.Bu çalışmanın amacı, mesleki eğitim sistemini ekonomik ve sosyal gelişme perspektifi açısından analiz etmektir.Makale, özellikle vasıf ve beceri uyumsuzluğunun ekonomik ve sosyal gelişme sürecine yansımalarınıTürkiye boyutu ile değerlendirmeyi hedeflemektedir.Yeni iş gücü vasıf formasyonu, yeni vasıf alanlarını harekete geçirirken, donuk ve statik bir öğrenme anlayışıyerine, yaşam boyu öğrenme ve gelişme konseptini egemen kılmaktadır. Bu anlayış değişikliği, doğal olarak,68 69
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGiriş1990’lı ve 2000’li yıllar istihdam edilebilirlik vasıflarına dönük ilgilinin arttığı bir dönemi temsil etmektedir. Özelliklevasıf ve beceriye ilişkin sorunlar birçok ülkede son dönemde önemli bir gündem haline gelmektedir. Rekabetçi piyasakoşullarının bir gereği olarak işletmelerin daha nitelikli ve katma değeri yüksek çalışanlara dönük beklentilerinin artmasısorunun belirgin bir öncelik kazanmasını desteklemektedir.Sorunun odak noktası, iş gücü piyasasında talep edilen vasıf ve beceri formasyonuna uygun işlerin olmaması, bir diğerdeğişle mevcut iş yapısından daha yüksek vasıflı bir iş gücü arzı ile yeterli beceri düzeyine sahip olmayan bir çalışan profilininvarlığıdır. Bu olgu, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede iş gücünün artan bir bölümünün vasıf düzeylerineuygun işler bulamamaları nedeniyle yeni boyutlar kazanma eğilimindedir.Sorunun iş gücü piyasası ile sınırlı olmadığı açıktır. Bu durum, aslında eğitim sisteminin yetersizliğini de ortaya koymaktadır.Okuldan piyasaya geçiş sürecinde gençlerin, işletmelerin gereksinim duyduğu vasıf formasyonlarının üzerinde eğitimaldıkları, ayrıca sektörel ve iş gereksinimlerine uygun becerileri taşımadıkları anlaşılmaktadır. Bu durum, gelişmekteolan ülkelerde irrasyonel eğitime yatırımları ve kaynakların israfı anlamına gelmektedir.Vasıf uyumsuzluğuna ilişkin tartışmaların ülkemiz açısından da önemli bir problem olduğu görülmektedir. Sorun, gidererekartan yüksek öğrenim talebine karşılık mevcut ekonomik yapının hali hazırda küçük hatta mikro ölçekli işletmetemelinde yapılandırılmış olmasına bağlı olarak derinleşme eğilimi göstermektedir. Nitekim ülkemizde işsizlik, eğitimdüzeyine bağlı olarak artan bir trend göstermekte, eğitimli işsizlik önemli bir problem haline gelmektedir. Daha daönemlisi, kamunun daralan iş hacmi eğitimli grupların geleneksel istihdam alanlarını daraltmaktadır. Bu konuda ençarpıcı örnek atanamayan öğretmenlerin sayısının yüz binlerle ifade edilen rakamlara ulaşmasıdır.Bu çalışmanın amacı, vasıf ve beceri formasyonu uyumsuzluğuna ilişkin tartışmaları Türkiye boyutu ile değerlendirmektir.Makale, bu amaçla öncelikle konunun kavramsal zeminini ortaya koymayı, daha sonra sorunu OECD ve TÜİK verileriçerçevesinde analiz etmeyi hedeflemektedir. Çalışmanın son bölümünde vasıf ve beceri uyumsuzluğunu gidermedeizlenmesi gereken politika aksiyonları tartışılmaktadır.1. KAVRAMSAL SORUN: VASIF ve BECERİVasıf uyumsuzluğu aslında oldukça karmaşık bir soruna işaret etmektedir. Her şeyden önce sorunun terminolojik zeminigöründüğünden çok daha girift bir olgudur. Sorunu yaratan temel faktör ise, hem literatürde hem de uygulamadaterminolojik çerçevenin yeterince ayrışmaması ve aynı unsurların farklı kavramsal ifadelerle tanımlanmasıdır.Literatürde vasıf (qualification) ve beceri (skill) bu alanda en fazla karıştırılan iki temel kavramdır. Nitekim literatürdevasıf uyumsuzluğu, yaygın bir şekilde, bireyin (özellikle genç iş gücünün) sahip olduğu becerilerle işin gerektirdiği becerilerarasındaki uyumsuzluk olarak tanımlanmaktadır. Vasıf kavramı, beceri kavramına yakın bir terminolojiye atıf yapmışolsa da, kavramlar arasında bazı temel farklılıklar olduğu da açıktır. Vasıf formasyonu sadece formel veya sertifikalıeğitim yoluyla edinilen vasıfları yansıtmaktadır. Beceri ise, eğitim ancak özellikle deneyim yoluyla edinilen ve istihdamedilen işe ilişkin genel ve teknik yetkinliklere işaret etmektedir.Vasıf uyumsuzluğuna ilişkin ilk çalışmalar, Freeman tarafından 1976 yılında yapılmıştır. Araştırmacıya göre, aşırı vasıflıiş gücü eğitimden edineceği gelirleri törpüleyerek, yüksek bir eğitim düzeyi için daha düşük bir getiri sağlamaktadır.Freeman, aşırı vasıflılık durumunun geçici bir olgu olduğunu savunmaktadır. Buna karşılık, bu beklenti hiçbir zamangerçekleşmemiştir. Çünkü zaman içinde aşırı vasıflılık durumu ABD ekonomisi için varlığını sürdüren bir sorun olmayadevam etmiştir. Benzer bir sonuç, İngiltere için de geçerlidir. Bu ülkede iş gücünün % 29’u ile % 47’si arasında değişenbir bölümünün aşırı vasıflı konumda olduğu tahmin edilmektedir (Farooq at al 2009). 1997 yılında Dolton ve Vignolesyaptıkları bir araştırmada ise, İngiltere’de, üniversite mezunlarının % 30’unun ilk iş deneyimlerinde aşırı vasıflı konumdakaldıklarını ve ortalama altı yıl bu olgunun varlığını koruduğunu saptamışlardır. Sloane ise, bu soruna maruz kalanüniversite mezunlarının oranının % 40 olduğunu tahmin etmektedir (Dolton and Silles 2001). Benzer bir çalışmayıİsviçre’de gerçekleştiren Dorn ve Poza, bu ülkede iş gücünün % 13’ünün aşırı, % 2’sinin de yetersiz vasıf düzeyinesahip olduğunu ortaya koymuşlardır (Dorn and Poza 2005).Bu tartışmalara çeşitli teorilerin de katkıda bulunduğu görülmektedir. Örneğin “Beşeri Sermaye Teorisi”ne (HumanCapital Theory) göre, iş gücü piyasası tam etkindir ve her çalışan kendi marjinal üretim değerine göre ücret alır. Dolayısıyla,aşırı vasıflı çalışanların uyumlu vasıf formasyonuna sahip iş gücü ile aynı verimlilik seviyesinde bir performanssergilemeleri nedeniyle paralel bir ücretlendirme düzeyinde olmaları doğaldır. Buna karşılık, bu teori, becerilerin yetersizkullanılması, kurumsal katılıklar ve rekabetçi olmayan piyasa olgusunu yeterince dikkate almamaktadır (Farooq atal 2009).“İş Rekabet Kuramı” ( Job Competition Theory) ise, talep odaklı bir görüşü savunmaktadır. Buna göre, marjinal üretimve dolayısıyla kazanç, kişinin değil, işin niteliğiyle yakından ilişkilidir. Oysa, iş gücü piyasasında çalışan-iş eşleşmesi eğitiminde dâhil olduğu kişisel niteliklere göre gerçekleşmektedir. Bu eşleşme, hem mevcut iş gücünün hem de mevcut işlerinarzına bağlı olduğundan, sonuçta bazı çalışanlar işin gerektirdiği becerilerin üzerinde bir eğitim ve vasıf formasyonudüzeyinde kalabilmektedir. Dolayısıyla eğitimli iş gücü arz fazlası söz konusu olduğu sürece, bazı çalışanların vasıflarınınaltındaki işlere razı olması kaçınılmaz bir sonuçtur (Farooq at al 2009).2. TÜRKİYE’DE SORUNUN BOYUTLARI2.1. OECD Verileri2.1.1. Vasıf Uyumsuzluğu2005 yılı verileri baz alındığında OECD ülkeleri arasında çalışanların % 25.3’ünün aşırı vasıf düzeyinde, % 22.2’sininde, yetersiz vasıf seviyesinde olduğu görülmektedir. Daha detaylı bir analiz ülkeler arasındaki farklılıkları ortaya koymaktadır.Örneğin Avustralya, Meksika, Hollanda ve Türkiye (% 40) aşırı vasıf düzeyine sahip olan ülkeler arasında ilk sıralarda yeralmaktadırlar. Buna karşılık, İngiltere, bazı Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri spektrumun en sonunda bulunmaktadırlar.Ayrıca, Avusturya, Almanya, İsviçre gibi köklü bir mesleki eğitim geleneği olan ülkeler vasat seviyede kalmakla birlikteaşırı vasıf düzeyin sahip ülke konumdadırlar. Benzer bir vasıf eğitim kültürüne sahip olan Danimarka ise, bu kapsamdadeğildir. Nihayet, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’da iş gücünün en az 1/3’ünün aşırı vasıflı bir konumda olduğu, özelliklede üniversite öğrencileri arasında bu olgunun daha belirgin bir sorun taşıdığı anlaşılmaktadır.Macar çalışanları ise, işin gerektirdiği vasıflardan daha yetersiz vasıf düzeyine sahiptirler. Bu problem, Yeni Zelanda,Kanada ve İsrail için de kısmen geçerlidir. Öte yandan Türkiye, Slovakya ve Brezilya’da yaklaşık her on çalışandan biriyetersiz vasıf düzeyine sahiptir (OECD 2011).Sorunun her iki boyutunu da aynı anda yaşayan ülkeler de mevcuttur. Diğer bir ifade ile bazı ülkelerde hem aşırı hemde yetersiz vasıf seviyeleri eş anlı olarak görülmektedir. Bu durum, İtalya, İsviçre, bazı Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri,özellikle Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovenya ve Slovakya Cumhuriyeti gibi ülkelerde, vasat düzeyde ölçümlenmektedir.Buna karşılık, sorunu daha belirgin şekilde yaşayan ekonomiler Avustralya, Kore, Lüksemburg, Hollanda ve İspanya’dır.Bu ülkelerde iş gücünün bir kısmı hem yüksek düzeyde aşırı vasıflı iken, bir bölümü de vasıf yetersizliğini kronik birşekilde yaşamaktadır. Bu ülkelerden bazıları (örneğin Kore ve İspanya) vasıf uyumsuzluğu eğitimlerine katılımın sonyıllarda yüksek bir artış sergilediği ekonomilerdir (OECD 2011).70 71
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU2.1.2. Beceri UyumsuzluğuÇeşitli araştırmalar, vasıf uyumsuzluğunun beceri uyumsuzluğunu değil, beceri heterojenliğini yansıttığını ileri sürmektedir.Buna göre, aşırı vasıf düzeyine sahip bir çalışan işinin gerektirdiğinin oldukça ötesinde farklı beceri ve yetkinlikleresahip olabilmektedir.2.2. TÜİK VerileriTürkiye’de vasıf uyumsuzluğunu analiz etmede TÜİK’in eğitim düzeyleri ve yaş grupları çerçevesindeki işsizlik verileriönemli bir göstergedir. Bu kapsamda 20-24 yaş grubu ait işsizlik verileri ülkemizde vasıf formasyonu açısından sorununciddiyetini açık biçimde ortaya koymaktadır.İdeal olan, beceri uyumsuzluğunun çalışanın işinde gerektirdiği becerilerle örtüşme düzeyi açısından objektif kriterlerleölçülmesi gerekliliğidir. Buna karşılık, bu uyumsuzluk çoğunlukla çalışanın görüşleri doğrultusunda analiz edilmektedir.Bu nedenle sonuçların tarafgir olma olasılığı yüksektir.Çalışanların kişisel görüşlerine dayalı olarak yapılan analizlerde 24 OECD ülkesinde aşırı beceri düzeyine sahip iş gücüoranının % 33.5 olduğu görülmektedir. Dört ülkede (Fransa, İrlanda, İngiltere ve İsveç) deneklerin % 40’ı, becerilerindenyeterince yararlanılmadığı görüşündedirler. Bu oran, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Finlandiya’da % 25’in altına(TÜİK, 2012)Veriler, özellikle yüksek eğitim düzeyine bağlı olarak işsizlik oranlarının belirgin biçimde arttığını ortaya koymaktadır.Diğer bir ifade ile eğitimli iş gücü özellikle 20-24 yaş grubunda iş bulmakta diğer gruplara göre daha dezavantajlı konumdadır.Nitekim her 100 üniversite mezunu gençten neredeyse 37’si işsiz konumunda iken, bu oran örneğin ortaokulmezunlarında % 20’ye gerilemekte, okuma yazma bilmeyenler arasında ise % 27’ye düşmektedir.gerilemektedir.Öte yandan eğitim gereksinimi beceri açığı olarak değerlendirildiğinde, 24 OECD ülkesi arasında, bu oranın % 13.3düzeyinde kaldığını göstermektedir. Mesleki eğitim sistemi güçlü olduğu varsayılan Almanya, İsviçre ve Avusturya’daproblemin yüksek düzeyde seyretmesi şaşırtıcıdır. Estonya ve Polonya’da da bu konuda önemli bir sorun olduğu açıktır.Buna karşılık, İsveç, İngiltere, İspanya ve İrlanda’da çalışanların ancak % 10’u eğitim gereksinimi duymaktadır.Konunun bir diğer boyutunu temsil eden vasıf uyumsuzluğu ile beceri uyumsuzluğu arasındaki korelasyonun, sınırlı düzeydekaldığı görülmektedir. Nitekim aşırı vasıf düzeyine sahip çalışanların sadece % 36’sı aşırı beceriye sahip olduğunubildirirken, yetersiz vasıf düzeyine sahip iş gücünün yalnızca % 12’si yetersiz beceri düzeyi taşıdığını ifade etmektedir(OECD 2011).Bu sonuç, esasen ülkemizde aşırı vasıflılık halinin önemli bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Üniversite eğitimi hembireysel hem de toplumsal gelişimde önemli olmakla birlikte mevcut ekonomik yapının bu formasyon düzeyine uyguniş üretemediği durumlarda, ciddi bir kaynak israfı anlamına gelmekte ayrıca bireysel açıdan iş ve gelir dolayısıyla yaşamtatminsizliğini ifade etmektedir.Gerçekte Sosyal Güvenlik Kurumu verileri, ülkemizde işletmelerin en az % 85’inin 1-9 personel istihdamı yapan işyerleriolduğunu ortaya koymaktadır. Böyle bir ekonomik profilde yüksek eğitimli bir iş gücüne iş yaratmak mümkünolmayacaktır. Sonuçta eğitimli iş gücü, sahip olduğu vasıflarının çok altında işlere razı olmak zorunda kalacak, bu olguzamanla toplumsal bir problem alanı haline dönüşecektir.Sorunun kronik boyutlarını ortaya koyan bir diğer gösterge atanamayan öğretmen sayılarının her geçen gün artmasıdır.Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre atanamayan öğretmenlerin oranı 300 bine ulaşmaktadır. Bu rakam, mevcut ulusalişsizliğin % 13.4’üne, kentsel işsizliğin ise, % 16.5’ine karşılık gelmektedir. Öğretmen olarak atanmalarının neredeyse72 73
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUimkânsız olduğu bu kitle, vasıflarının altında işlerde çalışmaya razı olmak zorunda kalacaklardır.(TÜİK, 2012)Bu olgu esasen sadece üniversite mezunu iş gücünün işsizliği ile sınırlı değildir. Nitekim TÜİK verilerine göre istihdamedilen üniversite mezunlarının % 4.30’u sahip olduğu eğitim formasyonun altındaki işlerde çalışmayı gönüllü olmasada kabul etmek sorunda kalmaktadır. İlginç olan, bu oranın örneğin okuma yazma bilmeyenler arasında sadece %1,49 düzeyinde olmasıdır. Dolayısıyla ülkemizde eğitimli gençler işsizlik riski ile daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar.Vasıflarına uygun iş bulamamak ya da bu vasıfların altındaki işlere razı olmak çalışanlar arasında öncelikle iş tatminsizliğiniolumsuz yönde etkileyen bir husustur. Nitekim TÜİK verilerine göre, çalışanların ancak % 35’i mevcut iş koşullarındanmemnun iken, ücret açısından en az yarısı memnuniyetsizliğini vurgulamaktadır.3. UYUMSUZLUĞU GİDERİCİ POLİTİKALAR3.1. Yetersiz Vasıf Düzeyiİşletmelerin istihdam becerilerine ilişkin beklentileri ve iş gücünün yetkinlik gereksinimi yetersiz vasıf sorununun belirleyicideğişkenleridir (ASTD 2009). Sorunu resmi veya gayri resmi kurumsal destek aktiviteleri ile daraltmak mümkündür.OECD bu kapsamda işbaşı eğitim faaliyetlerinin hem çalışan hem de işveren açısından potansiyel yararlarına işaret etmektedir.Özellikle de çalışanlara temel iletişim, sayısal beceriler, enformasyon teknolojisi, problem çözme yetkinliği veekip çalışması gibi becerileri kazandırmaya dönük projeler ön plana çıkma eğilimindedir (Dickerson and Green 2002).Yetersiz vasıf formasyonu kapsamında iş gücü piyasası şeffaflığı geliştirilerek, çalışanların eğitim düzeylerine uygun boşişlere yönlendirmeleri desteklenebilir. Aynı zamanda bu tür iş gücünün vasıf düzeyine uygun işlere transferini sağlayıcıve yapısal uyumunu hızlandırıcı çalışmalar da gereklidir. Kanada’da yapılan bir araştırma, iş ortamındaki eğitimin vasıfboşluğunu gidererek, yetişkin nüfusun % 2’sinin gelirini en az % 4 düzeyinde arttırdığını ortaya koymuştur.Bu pozitif sonuçlara rağmen, birçok OECD ülkesinde, mesleki eğitim süreçleri genellikle küçük ölçekli, oldukça karmaşıkve yüksek maliyetlidir. Bu maliyeti çoğunlukla işveren yüklenmek zorundadır. Oysa işte eğitim mekanizmalarınınulusal bir ölçekte ve yetkinlik bazlı oluşturulması, güvenilir ölçüm araçları ile değerlendirilmesi gerekir. Bir diğer sorunise, çoğu OECD ülkesinin işbaşında öğrenmeyi resmi öğretim sürecinin ileri bir aşaması olarak tanımlamasıdır. Oysa butür eğitimlerin işçi ve işverenlerin güncel beklentileriyle örtüşmesi oldukça önemlidir (OECD 2011).3.2. Aşırı Vasıf Düzeyi3.2.1. Danışmanlığın RolüAraştırmalar, her beş çalışandan yaklaşık ikisinin sahip oldukları vasıf düzeyinin altındaki işlerde çalışmak zorunda kaldığınıgöstermektedir. Bazı ülkelerde iş gücü piyasası gereksinimleri ile ilişki kurmaya dönük çabalar yoğunlaşmış olsada, çoğu OECD ülkesinde öğrenci tercihleri hala öncelikli bir rol oynama eğilimindedir. Sorunu gidermede, danışmanlıkfaaliyetleri en önemli araç konumundadır. Özellikle kariyer tercihlerinde öğrencilerin iş gücü piyasasının talep ettiğialanlara yönlendirilmesinin vasıf uyumsuzluğunu gidermede etkili olacağı kabul edilmelidir.Buna karşılık, mesleki kariyer danışmanlığının birçok ülkede yeteri etkinlikte işlemediği açıktır. En temel gerekçe mevcutpersonelin bu alandaki vasıf yetersizliğidir. Birçok okulda genellikle rehberlik hizmetleri psikoloji kökenli kişilerce yapılmaktadır.Bu kişiler, öğrencinin mesleki tercihini yönlendirmede yetkin değildir. Benzer şekilde, mesleki kurslarda çoğudanışman da eğitim kökenlidir. Bu pozisyonu işgal eden kişiler, vasıf gereksinimlerini, gelecekteki mesleki trendleri veiş gücü piyasası eğilimlerini yeterince izleyememektedirler. Nihayet, iş gücü piyasası verileri yeterince sağlıklı olmadığıiçin sorunun boyutlarını, detaylarını ve dolayısıyla çözüm aksiyonlarını üretken bir çerçevede ortaya koymak mümkünolmamaktadır (OECD 2011).3.2.2. Heterojen Alanların TanımlanmasıAraştırmalar belli bir vasıf düzeyi için vasıf heterojenliğinin vasıf uyuşmazlığına katkıda bulunduğunu göstermektedir.Özellikle, aşırı vasıflı olduğu halde düşük beceriye sahip olanlarla sahip olduğu vasıf seviyesinin oldukça üzerinde biryetkinlik profili taşıyanlar bu kategoride yer almaktadırlar. Bu alanda yapılan çalışmalar bu farklılıkları ölçmeye veyatanımlamaya dönük çabaları yansıtmaktadır. Özellikle üniversite eğitimindeki farklılıkları analiz etmeye dönük çeşitliçalışmaların yapıldığı görülmektedir.Kalite Güvence Sistemi bu farklılıkları ölçmeye dönük girişimleri yansıtırken, bazı ülkelerde (Avusturya, Çek Cumhuriyeti,Finlandiya, İzlanda, Norveç gibi) Kalite Güvence Sistemleri eğitim kalitesini geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır.İngiltere’de ise, Kalite Güvence Sistemi, özellikle bir işin gerektirdiği yetkinlik becerilerini tanımlamada oldukça önemlibir role sahiptir. Bazı OECD ülkeleri eğitim kalitesini ve yetersiz çalışanları geliştirmek amacıyla çeşitli aksiyonları yürürlüğekoymaktadırlar (OECD 2011).3.2.3. Daha İyi Eşleşme OlanağıGenellikle genç iş gücü işsizlik dönemlerinde aşırı vasıflı bir statüde kalabilmektedir. Bu durum, iyi öğrencilerin eğitimdedaha uzun süre kalmasının bir sonucudur. Kriz dönemi sonrasında, normal dönemlere kıyasla aynı vasıf düzeyinde çokdaha fazla sayıda iş gücünün arzı söz konusu olmaktadır. İşbaşında eğitim faaliyetleri, bu kişilerin özellikle iş deneyimiprogramları ve iş araştırma eğitimleri ile daha uygun işlere transfer edilmesine olanak sağlayacak en etkili mekanizmalardanbiri konumundadır (OECD 2011).Eşleşmeyi etkinleştirecek bir diğer araç, hayat boyu öğrenme ilkesidir. Bu ilke, bireyin kariyer sürecinde kendi beceri vevasıflarını geliştirme ve biçimlendirme olanağına doğrudan sahip olmasına olanak sağlamaktadır. Bu kapsamda hayatboyu eğitimin hedefleri ve stratejileri çeşitli düzeylerde formüle edilmeli (ulusal, işletme, eğitim kurumları vs.), ayrıcaulusal, uluslararası (OECD gibi) ve bölgesel (AB gibi) düzeylerde hayat boyu öğrenme modelini destekleyecek politikaaksiyonları geliştirilmelidir.Bazı ülkelerde bu ilkeyi uygulamaya geçirmeye dönük girişimlere rastlanmaktadır. Örneğin, Finlandiya’da hükümetin1994-2004 dönemine ilişin gelişme planı genç iş gücünün mesleki eğitim yoluyla becerilerinin geliştirilmesini hedeflemektedir(ILO 2003). Paralel bir politika güden Yeni Zelanda’da, “temel beceriler” kavramı çerçevesinde sürdürülen birpolitika mevcuttur (Blom and Clayton 2003).Hayat boyu öğrenme bazı küresel ve bölgesel kuruşlular tarafından da desteklenmektedir. Örneğin, G8’ler 1999 yılında“Köln Hayat Boyu Öğrenme Sözleşmesi”ni (The Cologne Charter on Aims and Ambitions for Lifelong Learning)imzalamışlardır. Anlaşma, hükümetlerin her düzeydeki eğitim ve öğretim yatırımlarını geliştirme taahhütlerini içermektedir(ILO 2003). Benzeri bir girişim, AB tarafından Eğitim ve Öğrenim Beyaz Raporu (White Paper on Education andTraining) çerçevesinde geliştirilmiştir. Birlik “EU 2020 Stratejisi” kapsamında beceri odaklı eğitimi önceleyen bir politikabenimsemiştir. Birlik içinde özellikle genç işsizliği probleminin arka planında beceri yetersizliği sorunu olduğu, eğitimstandartlarının ve eğitime devam etme oranındaki gerilemenin bu sürece katkı yapan diğer değişkenler olduğu ifadeedilmektedir. Komisyonun bu alandaki stratejisi sadece eğitim fırsatlarını değil aynı zamanda becerileri yetersiz olan işgücü için eğitim olanakları da sunmayı hedeflemektedir (Psacharopoulos and Schlotter 2009).3.3. Beceri YetersizliğiVerimliliği, istihdamı ve büyüme potansiyelini desteklemek amacıyla beceri geliştirme süreci birçok kurumsal yapı veaktörü ilgilendiren bütünsel bir süreçtir. ILO’nun 142 sayılı İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Sözleşmesi (1975) bualanda hükümet, işveren ve çalışanların rol ve sorumluklarına vurgu yapmaktadır. Ulusal ekonomik ve sosyal koşullarauygun vasıf ve beceri geliştirme programlarının dizayn edilmesinde sosyal diyalogun önemine özellikle değinilmektedir(ILO 2008).74 75
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGENEL DEĞERLENDİRME ve SONUÇVasıf ve beceri uyumsuzluğuna ilişkin tartışmalar birçok ülkede işsizlikle ilgili gündemin en temel sorunlarından birikonumundadır. Giderek uzayan eğitim süreleri, rekabetçi küresel ortam, verimlilik baskıları ve teknolojik değişim gibifaktörler iş gücünün vasıf ve beceri profiliyle ekonomin beklentileri arasındaki farklılığı genişletme eğilimindedir. Buolgu, eğitimli iş gücü arasında daha yüksek işsizlik oranlarına yol açarken aynı zamanda birçok çalışanın vasıflarınınaltındaki işlere yönelmesine zemin hazırlamaktadır.Sorunu özellikle de uluslararası temelde analiz etmeyi güçleştiren hususlardan biri de kavramsal açıdan evrensel birterminoloji birliğinin olmamasıdır. Konu her ülkede farklı bir çevrede analiz edilmektedir. Ayrıca birçok ülkede bufarklılığı tespit edecek mesleki yeterliliklere ilişkin bir katalog mevcut değildir. Buna karşılık, OECD’nin yapmış olduğuaraştırmalar sorunun üye ülkelerde ciddiyetini ortaya koymaktadır. Bazı ülkelerde iş gücünün en az % 40’ı sahip olduğuvasıflarının altındaki işlerde çalışmaya razı olmak durumundadır. OECD ülkelerinde bu oran ortalama % 25’tir.Sorun ülkemizde de ciddi boyutlardır. OECD verilerine göre, Türkiye’de iş gücünün % 40’ı vasıflarının altındaki işlerdeçalışmakta diğer bir ifade ile taşıdıkları vasıflara uygun işlerle karşılaşmamaktadır. Ayrıca, üniversite mezunu gençlerinen az % 36.8’i ilk birkaç yıl sahip olduğu vasıflarına uygun iş bulamadığı için işsiz kalmaktadır. İş bulabilenlerin de en az% 4.3’ü eksik istihdam konumunda çalışmaktadır. Problem, lise mezunu gençler arasında da benzer biçimde kendinihissettirmektedir.Aşırı vasıflılık konumunda olan bu iş gücü, hem kendisi hem de ekonomi açısından ciddi bir kaynak israfı yaratmaktadır.Sorunu yaratan birçok faktör olmakla birlikte temel belirleyici değişken ekonominin nitelikli iş yaratma kapasitesininsınırlılığıdır. Bunun yanında iş gücü piyasasının katılığı, piyasanın yeterince şeffaf olmaması, aracılık hizmetlerinin başarısızlığıve danışmanlık faaliyetlerinin yeterince aktif olmaması diğer faktörlerdir.Sorunla mücadele etmede başat değişken piyasa odaklı bir eğitim sisteminin oluşturulmasıdır. Piyasa aktörlerinin talepleri,yükselen iş piyasaları, küresel rekabete uyumlu bir iş gücü profiline dönük eğitim kurgusu çözümdeki ana girdilerdir.Eğitim ve öğretim sistemi piyasanın gereksinim duyduğu teknik beceri ve istihdam edilebilirlik vasıfları kapsayacakşekilde düzenlenmelidir. Çıraklık sisteminin etkin şekilde işletilmesi sorunu çözmede önemli bir katkı yapacaktır. Nihaiamaç herkesi dilediği kadar özellikle de kamu kaynakları ile eğitmek değil istihdam edilebilirliğine uygun bir eğitimformasyonu kazandırmaktır.AVRUPA MESLEKİ YETERLİKLERSİSTEMİ ve TÜRKİYETHE PROFESSIONAL COMPETENCE SYSTEM IN EUROPE, AND TURKEYProf. Dr. Mustafa BalciAvrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Eğitim ve Öğretim Sektörü YöneticisiHead of the Education and Schooling Sector, Delegation of the European Union to Turkey1953 Üsküp doğumlu, evli ve 3 çocuklu olan Prof. Dr. Mustafa Balcı, 1975 yılında Yüksek Teknik ÖğretmenOkulu’ndan mezun oldu. Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesinde, İşletme Yönetimi konusunda masterını tamamladıktansonra, İngiltere’nin Bath Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nde 2. masterını aldı. 1986’da doktorünvanı alan Mustafa Balcı, 1987’de doçent ve 1995 yılında da profesör oldu.Gazi Üniversitesi’nde 29 yıl öğretim üyesi olarak görev yapan Balcı, 1986-1993 yılları arasında da, 7 yıl süre ile,Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki ve Teknik Eğitim Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanlık görevini yapmıştır.İngiltere, ABD ve Avrupa’nın değişik ülkelerinde de Mesleki ve Teknik Eğitim ile ilgili çeşitli araştıma ve çalışmalardabulunan Prof Dr. Mustafa Balcı, 2002 yılından bu yana, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nda Eğitimve Öğretim Sektör Yöneticisi olarak görev yapmaktadır. Mustafa Balcı, bu görevi esnasında, Avrupa Birliği’ninTürkiye’de eğitim ve öğretimin kalitesinin arttırılması ve eğitim hizmetlerinin daha iyi yürütülmesi için AvrupaBirliği tarafından Türkiye’ye sağlanan fonların koordinasyon görevini yürütmektedir.Dekanlık ve bölüm başkanlığı görevlerinde de bulunan Mustafa Balcı’nın, Otomotiv Mühendisliği ve MeslekiEğitim konularında çok sayıda yayını bulunmaktadır.KAYNAKLARASTD (American Society for Training & Development), Bridging the Skills Gap: New Factors Compound the Growing Skills Shortage,Virginia 2009.Blom, Kaaren and Clayton, Berwyn, We can’t teach them that! Reinstating the place of generic skills in VeT, The Sixth Australian VeTResearch Association Conference: The Changing Face of VeT, Australia 2003.Dickerson, Andy and Green, Francis, “The Growth and Valuatıon of Generıc Skılls”, Royal Economic Society Annual Conference2003, Warwick 2003.Dolton, Peter and Silles, Mary; Over-Education in the Graduate Labour Market: Some Evidence from Alumni Data, London School ofEconomics and Political Science, London 2001.Dorn, David and Poza, Alfonso Sousa, “Overqualification: Permanent Or Transitory?”, Presented at the International Conference onEducational Economics in Tartu, Estonia, August 2005.Farooq, Shujaat and Javid, Asif and Ahmed, Usman and Khan, Muhammad Jehangir, “Educational and Qualificational Mismatches:Non-Monetary Consequences in Pakistan”, European Journal of Social Sciences, V. 9 (2), 2009: 275-291.ILO, Learning and Training for Work in the Knowledge Society, Report IV, Geneva 2003.ILO, Skills for Improved Productivity, Employment Growth and Development, Report V, Geneva 2008.OECD, Employment Outlook: 2011, Paris 2011.Psacharopoulos George and Schlotter, Martin Skills for Employability, Economic Growth and Innovation:Monitoring the Relevance ofEducation and Training Systems, Analytical Report for the European Commission, Germany 2009.TUIK, Hanehalkı Iş gücü İstatistikleri 2012, www.tuik.gov.tr.76 77
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUöğretim kurumunda gerçekleştirilen eğitim faaliyetlerinin toplumun ve ilgili ekonomik sektörlerin isteklerine uygunhale getirilmesini, bireylerin öğrenme ortamlarına erişimlerinin kolaylaştırılmasını ve adil olmasını hedeflemektedir.Türkiye Yeterlilik Sistemi ayrıca, nerede ve ne şekilde kazanıldığına bakılmaksızın bilgi, beceri ve yetkinliklerin şeffafve güvenilir bir şekilde ölçülmesini ve tanınırlığının sağlanmasını ve hayat boyu öğrenme stratejilerinin tüm toplumauygulanmasını hedefleyen bir sistemdir.Türkiye Yeterlilik Sistemi içerisindeki önemli kavramlardan birisi de Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’dir. Türkiye YeterliliklerÇerçevesi kapsamında “kazanılan bilgi, beceri ve yetkinliklerin resmi belgeleri olan diploma, derece, sertifika vebelgelerin, yani kısaca yeterliliklerin sekiz seviyesi, bunlara ait tanımlamalar, genel-akademik-mesleki şeklinde ayrılanyeterlilik profilleri, krediler, bilgi-beceri-yetkinlik olarak öğrenme kazanımları, ölçme ve değerlendirme yöntemleri,kalite güvencesi, seviyeye giriş şartları, ilerleme ve kariyer olanakları” bulunmaktadır.Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Mesleki Yeterlilik Kurumu ve sosyalortakların katılımı ile Avrupa Yeterlikler Çerçevesi’ne uyumlu olacak şekilde hazırlanmaktadır. Bu sayede bireylerinAB üyesi ülkelerdeki kurum ve kuruluşlara, gerek eğitim ve gerekse de çalışma amaçlı olarak gitmeleri, kendi bilgi,beceri ve yetkinliklerini şeffaf bir şekilde açıklayan, kolayca anlaşılmasını sağlayan ve eşdeğerliğe sahip yeterliliklerinisunmaları, kabul edilmeleri mümkün olabilecektir.ÖzetTürkiye’de, genel, akademik ve mesleki yeterlilik sisteminin geliştirilerek yaygınlaştırılması Avrupa YeterliklerÇerçevesi ile uyumu sağlayacak ve kazanılan bilgi, beceri ve yetkinliklerin karşılıklı tanınmasına yardımcıolacaktır. Türkiye’de geliştirilen Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nin Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi ile uyumluolması, tanınma konusunda nihai kararı verme aracı olmamakla beraber, erişilebilir ve şeffaf yapı sayesindeyeterlilik belgelerinin anlaşılmasını ve bunlara olan güveni kolaylaştıracaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin mevcutve gelecekte artması beklenen iş gücünün serbest dolaşımı sadece AB ülkelerinde değil, tüm dünyadagerçekleşebilecektir.AVRUPA MESLEKİ YETERLİKLER SİSTEMİ ve TÜRKİYEAvrupa Yeterlikler Çerçevesi, birbirinden çok farklı eğitim, öğretim ve uygulama sistemlerine sahip üye ve aday ülkelerarasında, eğitim kurumları ile işveren kurumlarına yardım etmek amacı ile hazırlanan, bireylerin sahip olduklarıöğrenme kazanımlarının ve yeterliliklerin mukayese edilebilir ve anlaşılır olmasını sağlayan önemli bir araçtır.Bu bağlamda üye ve aday ülkeler, diğer ülkeler ile öğrenci ve iş gücü dolaşımını, yatay ve dikey geçişleri kolaylaştırmak,kendi eğitim sistemlerini ve iş gücü yeterliliklerini diğer ülkeler tarafından anlaşılır hale getirmek, keza kendimesleki yeterlilik ve eğitim sistemlerini bu çerçeve ile uyumlu olarak hazırlamak ve geliştirmek için teşvik edilmektedir.Avrupa Yeterlikler Çerçevesi’ne uyumlu hale getirilen Türkiye Yeterlilik Çerçevesi ve Türkiye Yeterlik Sistemi sayesindehem öğrencilerin ve hem de iş gücünün hareketliliği artacak, bireylerin sahip oldukları bilgi, beceri ve yetkinlikleriveya yeterlilikleri kendi ülkeleri dışında da tanınır hale gelecektir. Kurulan Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi, hayat boyuöğrenme kapsamında eğitim kurumundan iş ortamına, iş ortamından da eğitim kurumuna geçişi ve uyumu dakolaylaştıracaktır.Türkiye’de, genel, akademik ve mesleki yeterlilik sisteminin geliştirilerek yaygınlaştırılması Avrupa Yeterlikler Çerçevesiile uyumu sağlayacak ve kazanılan bilgi, beceri ve yetkinliklerin karşılıklı tanınmasına yardımcı olacaktır. Türkiye’degeliştirilen Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nin Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi ile uyumlu olması, tanınma konusundanihai kararı verme aracı olmamakla beraber, erişilebilir ve şeffaf yapı sayesinde yeterlilik belgelerinin anlaşılması vebunlara olan güveni kolaylaştıracaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin mevcut ve gelecekte artması beklenen iş gücününserbest dolaşımı sadece AB ülkelerinde değil, tüm dünyada gerçekleşebilecektir. Bu sistemden ülkenin fayda sağlayabilmesiiçin sistemin fonksiyonel hale gelmesi ve tüm paydaşların üzerine düşen görevleri yerine getirmesi çokönemlidir.Türkiye Yeterlik Sisteminin, uygulanabilir bir yapıda ve fonksiyonel olabilmesi için özendirici ve gönüllülük esasınıteşvik edici bir mekanizmanın oluşturulması gerekmektedir. Türkiye’de iş gücünün niteliğini arttıracak böyle birmekanizma, bireylerin istihdam edilebilirliğini arttırabilmek, iş dünyası beklentilerinin mesleki eğitime yansımasınıgerçekleştirmek, ilgili sektör temsilcilerinin yönetiminde bulunduğu “Mesleki Bilgi ve Beceri Ölçme ve BelgelendirmeMerkezleri”nin kurulması ile mümkündür. Dolayısıyla, bireylerin istihdam edileceği işletmelerin temsil edildiğiSTK’lar tarafından, “Meslek Standartlarını Geliştirme, Mesleki Bilgi, Beceri Ölçme ve Belgelendirme Merkezleri”ninbir an önce kurulması ve fonksiyonel olarak Türk iş dünyasına katılımı son derece önem arz etmektedir. Böyle biryapı içinde, işletmeler ile iş birliği içinde oluşturulacak “MESGEM”lerin, MYK’nın alt birimleri olarak görev yapmalarıve MYK’nın ise bir koordinasyon, denetim ve onay kurumu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.Türkiye Yeterlilik Sistemi, okul öncesinden yükseköğretime kadar ülkemizdeki her türlü örgün ve yaygın eğitim ve78 79
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHayat Boyu Öğrenme (HBÖ)Eğitim kurumlarından alınan yeterlilikler 2 bireylerin bilgi, beceri ve yetkinliklerini tam göstermemektedir; diğer bir ifadeile öğrenme çıktılarının nerede ve nasıl kazanıldığından ziyade artık bunlara gerçekten sahip olunup olunmadığına bakılmaktadır.İş dünyası ölçme ve değerlendirmeleri kendisi yapmaya başlamıştır. Bu yüzden bireyler kendilerini HBÖ kapsamındageleneksel örgün eğitim yanında yaygın ve serbest (informal) öğrenme yöntemleriyle, bilişim ve iletişim araçlarınıkullanarak uzaktan eğitim yardımıyla, hatta iş yeri tabanlı öğrenme desteği alarak geliştirmeye çalışmaktadırlar.HBÖ Kapsamında Avrupa Yeterlilik Çerçevesi (AYÇ)HBÖ kapsamında AYÇ, Avrupa’daki farklı ülkeler ve sistemler arasında yeterliliklerin (derece, diploma ve sertifikaların)daha anlaşılır ve açık olmasını ve ülkelerin yeterlilik sistemlerinin birbirleriyle bağlantısını sağlamak için hazırlanan ortakbir karşılaştırma veya çeviri aracıdır 3 . Türkiye, AYÇ seviyeleri ve öğrenme çıktılarının 4 (ÖÇ) seviye tanımlayıcıları kapsamında8 referans seviyeyi kullanmayı taahhüt etmiştir 5 .AYÇ ile ilgili tavsiye niteliğinde çıkan Avrupa Komisyonunun 2008/C111/01 sayılı kararında, her bir ülkenin Ulusal YeterlilikÇerçevesini (UYÇ) oluşturması suretiyle ulusal yeterliliklerin 2010 yılına kadar AYÇ seviyeleri ile ilişkilendirilmesi ve2012 yılı itibariyle de ülkelerin tüm yeterlilik belgeleri için AYÇ seviyelerine uygun bir referanslama yapılması istenmiştir.2. Hayat Boyu Öğrenme Kapsamında Ulusal Yeterlilik Sistemi (UYS)UYS, eğitim ve öğretimi iş piyasasına ve sivil topluma bağlayan, öğrenmenin ve diğer mekanizmaların tanınmasıyla ilgiliülkedeki faaliyetlerin her yönüne ait yapılanmadır. Görüldüğü gibi UYS’nin tanımlanmasında eğitim sektörünün toplumve iş dünyasına yönlenmesi öne çıkmaktadır. Bunun için aşağıdaki kurumsal düzenlemelerin ve süreçlerin geliştirilmesive uygulanması gerekmektedir.1) Ulusal Meslek Standartlarının (UMS) ve yeterliliklerin tanımlanması ve geliştirilmesi,2) Ulusal Yeterlilik Çerçevesinin (UYÇ) kurulması,3) Kalite Güvencesi (KG) sisteminin kurulması (iç ve dış değerlendirme),4) Ölçme, Değerlendirme ve Belgelendirme Merkezlerinin kurulması (Voc-Test Centre),5) Yeterliliklerin verilmesi (derece, diploma ve sertifikalar),6) Uluslararası kıyaslanabilirlik (benchmarking) ve denklik için gerekli altyapının oluşturulması,7) HBÖ’nin desteklenmesi; öğrenme ortamlarına ve referans seviyelerine yatay, dikey ve çapraz geçişlerin kolaylaştırılması,esnek yapı oluşturulması,8) İşverenin nitelikli insan gücüne erişiminin kolaylaştırılması,9) İstihdamın artırılması,10) Bireylere çalışma alanı ile ilgili güvence sağlanması,11) Verimliliğin ve rekabet gücünün artırılması,12) Adil, şeffaf ve güvenilir bir sistemin oluşturulması.2Yeterlilik (qualification): Bir değerlendirme ve geçerleme sürecinin resmi (formal) çıktısı anlamına gelir; diğer bir ifade ile yeterlilikderece, diploma veya sertifikadır. Yeterlilik; yetkili bir kurul tarafından bir kişinin, verilen standartlarda öğrenim çıktılarını başardığıbelirlendiğinde verilir.3European Commission, The European Qualifications Framework (EQF) for Lifelong Learning. Luxembourg, 23 April 2008.4Öğrenme çıktıları (learning outcomes): Bir öğrenme süreci tamamlandığında, bir öğrenenin ne bildiği, ne anladığı ve ne yapabildiğinidile getiren ifadelerdir. Öğrenme çıktıları; bilgi, beceri ve yetkinlik açısından tanımlanır.5Seviye Tanımlayıcıları (Level Descriptors): UYÇ’nın kapsadığı seviyelerde bulunması gereken bilgi, beceri ve yetkinliklerin tanımlarıdır.Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK)MYK, AB yeterlilik esaslarıyla uyumlu Ulusal Yeterlilik Sistemi’ni (UYS) kurmak ve işletmek amacıyla 21 Eylül 2006 tarihli5544 sayılı Kanun ile kurulmuştur 6 . Birçok kurum ve kuruluşu temsil eden paydaşlarla iş birliği içerisinde aşağıdakigörevlerin yerine getirilmesinden sorumludur. MYK, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli,ÇSGB’nin ilgili kuruluşudur. MYK’nın kanunla belirlenen başlıca görevleri şunlardır:1) Ulusal Meslek Standartlarını ve Ulusal Yeterlilikleri belirlemek2) Ölçme, değerlendirme ve belgelendirme sistemini kurmak ve işletmek,3) Eğitim ve öğretim kurumlarının akreditasyonunu sağlamak,4) Ulusal Yeterlilik Çerçevesini oluşturmak ve geliştirmek 7 ,5) Mesleki ve teknik eğitime ilişkin tüm yeterliliklerin kalite güvencesini sağlamak,6) Ulusal Koordinasyon Noktası olarak, UYÇ ’de yer alan yeterlilik seviyeleri ile AYÇ seviyelerinin referanslanması, raporunhazırlanması ve ilgili tüm paydaşların sürece katılımının sağlanması gibi görevleri bulunmaktadır.HBÖ Strateji Belgesi ve Eylem Planında MYK’ya HBÖ’yi desteklemek ve teşvik etmek görevleri verilmiştir 8 .Ulusal Yeterlilik Sistemi’nin (UYS) kurulması ve işletilmesi MYK’nın en önemlisi amaçlarından birisidir. Öncelikle meslekstandartlarının daha sonra mesleki yeterliliklerin hazırlanması şeklinde başlatılan çalışmalarda, ilgili sektörlere yetkilerverilmekte, kamu ve özel sektörü temsil eden sektör komiteleri aracılığı ile ulusal seviyede gözetim ve denetim sağlanmaktadır.Ortaya çıkan meslek standardı taslakları, MYK Yönetim Kurulu tarafından onaylanıp, ulusal meslek standardıolarak Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır. Mesleki yeterlilik taslakları MYK bünyesindeki Sınav ve Değerlendirme DairesiBaşkanlığı’nın teknik incelemesinden ve sektör komitesinin değerlendirmesinden geçirilmekte ve MYK YönetimKurulu onayıyla ulusal yeterlilik olarak kabul edilerek Ulusal Yeterlilik Çerçevesi’ne (UYÇ) dâhil edilmektedir. Ulusalyeterliliklere göre sınav, ölçme ve değerlendirme faaliyetleri yapmak isteyen kuruluşlar MYK’ya başvurmakta ve gereklişartları sağlayanlar yetkilendirilmektedir. Sınavlarda başarılı olanlar bireylere Mesleki Yeterlilik Belgesi verilmektedir.3. Yaygın, Serbest (İnformal) Öğrenmenin Tanınması ve GeçerliliğiSerbest (İnformal) Öğrenme, bireylerin eğitim sistemi, ücretli veya ücretsiz çalışma, örgütsel etkinlikler ve aile/toplumhayatı aracılığıyla edindikleri tüm becerilerin toplamı olarak kabul edilmektedir. Araştırmalar öğrenmelerin yüzde80-85’lik kısmının serbest (informal) yollarla gerçekleştiğini göstermektedir. Çağımızda tüm gelişmiş ülkeler serbest(informal) öğrenmenin geçerliliğinin sağlanmasının, bireyin örgün eğitim ve öğretim dışında gerçekleşen öğrenmetemelinde yeterlilik kazanması açısından büyük önem taşıdığı hususunda fikir birliğine varmışlardır. Bu bağlamda, bireylereserbest (informal) öğrenme yoluyla elde ettikleri bilgi, beceri ve yetkinliklerini belgelendirme hakkı sağlayacak,kapsamlı geçerlilik sistemlerinin kurulmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Örgün eğitim dışında edinilen bilgi, becerive yetkinliklerin tatmin edici biçimde değerlendirilmesi ve belgelendirilmesinin bireysel ve toplumsal gelişmelere önemliölçüde katkı sağlayacağına inanılmaktadır. Ayrıca, bu sayede, bireylerin hayat boyu öğrenmeye daha fazla yönelmeleride sağlanır.6MYK Kanunu, “Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu”, Kanun No. 5544, Kabul Tarihi: 21/9/2006. Resmî Gazete No: 26312, Ekim 7,2006.7“ÇSGB’ nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKHK”, Karar Sayısı:.KHK/665. Resmî Gazete No: 26312, 2 Kasım 2011.8Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi ve Eylem Planı. Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, 2009. Yüksek PlanlamaKurulu Karar No.2009/21, Tarih: 05.06.2010.82 83
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHayat Boyu Öğrenme kapsamında, serbest (informal) öğrenmenin resmi olarak değerlendirilmesi ve tanınmasını sağlayanulusal düzeyde kabul görecek bir sisteminin oluşturulması Türk eğitim sisteminin de önceliklerden biri halinegelmiştir. Gerek ulusal ihtiyaçların giderilmesi, gerekse Avrupa Birliği’ne üye ülkelerle uyum içinde olabilmek amacıyla,Türkiye, “Serbest (İnformal) Öğrenmenin Geçerliliğinin Sağlanmasına Yönelik Ortak Avrupa İlkelerini” kabul etmiştir.Ülkemizde “Lizbon Eğitim ve Öğretim Hedefleri”nin gerçekleştirilmesi çerçevesinde örgün ve yaygın eğitimin yanındaserbest (informal) öğrenmenin de tanınması amacıyla Avrupa Komisyonu Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü ileMEB-TTK Başkanlığı tarafından uygulamaya konulan “Hayat Boyu Öğrenme Kapsamında Türkiye’de Serbest (informal)Öğrenme Üzerine Ortak Bir Anlayış Geliştirme ve Farkındalık Oluşturma” projesi kapsamında farklı yer ve zamanlardaçeşitli faaliyetler gerçekleştirilmiş ve “Serbest (İnformal) Öğrenme” üzerinde ulusal seviyede bir farkındalık oluşturulmuştur9 . Bu çerçevede serbest (İnformal) öğrenmenin uygulamaya konulmasına yönelik çeşitli tedbirler hazırlanmış veHayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi’ne yerleştirilmiştir. Ayrıca başta MEB, YÖK, MYK olmak üzere birçok kurum bustratejiler çerçevesinde faaliyet planlarında yer almıştır.Önceki Öğrenmelerin TanınmasıÖnceki öğrenmelerin tanınması (ÖÖT) süreçleri, yaygın ve serbest (informal) öğrenme ile kazanılan bilgi, beceri ve yetkinliğintanımlanmasını ve görünürlük kazanmasını amaçlamaktadır. Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nde, ÖÖT süreçleribelirli bir yeterliliğe ait gerekliliklere istinaden gerçekleştirilen süreçler olarak anlaşılmaktadır. ÖÖT’nin amacı, öğrenicininaşağıda belirtilen kazanımları elde etmesini sağlamak olabilir:• Programlara erişim,• Sınavlara erişim,• Muafiyetler,• Ünitelerin, modüllerin verilmesi,• Kredilerin biriktirilmesi ve transferi,• Yeterliliklerin tanınması.ÖÖT süreçleri, öğrenmenin önceden tanımlanmış bir mekân ve zamanla sınırlandırılmadığı, aksine hem örgün (örneğinilk, orta veya lise eğitimi) hem de yaygın ve serbest (informal) öğrenme şeklinde kesintisiz devam eden bir süreç gibigörülen hayat boyu öğrenme yaklaşımını teşvik etmeyi amaçlayan her yeterlilik sisteminin asli tamamlayıcısıdır.berlik ve danışmanlık hizmetlerine ihtiyaç vardır. Bireylerin rehber ve danışmanlar tarafından tanınması, durumlarınınteşhis edilmesi ve değerlendirilmesi, daha sonra da summativ/seviye belirleyici veya formativ/biçimlendirici değerlendirmeile ele alınması söz konusudur. Bu tip geçerliliğin denetlenmesinde kısmen maliyet kaygıları ile summativ/seviyebelirleyici 10 değerlendirme ve kısmen ademi merkeziyetçi yönde bir tercih ile formativ/biçimlendirici değerlendirme 11kullanılabilmektedir. Bu arada bazı ülkeler kendi vatandaşları için örgün öğrenmeye verilen yasal hakları yaygın ve serbest(informal) öğrenme için de verebilmektedir. Türkiye’de de başta MEB, YÖK, MYK ve sosyal ortakların uzlaşmasıile hazırlanan Türkiye (Ulusal) Yeterlilik Çerçevesi çalışmaları tamamlandıktan sonra bu yaklaşımlar hızlı bir şekildegerçekleşebilecektir.4. Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ) ve TYÇ’ye Girecek Yeterliliklere Ait ÖlçütlerTürkiye Yeterlilikler Çerçevesi, sekiz seviyeden meydana gelen bir yapıda olacaktır. Önerilen modelde, her seviye, sözkonusu seviyedeki yeterliliklerin kazanılması için gerekli ortak öğrenme çıktılarına göre tanımlanacaktır. Her seviyeyi tanımlayanöğrenme kazanımları(çıktıları)na ilişkin oluşturulan ifadeler dizisi seviye tanımlayıcısı olarak anılacaktır. Seviyetanımlayıcılar çerçevenin çekirdeğini oluşturmaktadır. Seviye tanımlayıcılar çerçeve içerisindeki diğer tüm yapı ve araçlariçin temel teşkil etmektedir.Öğrenme çıktıları, bilgi, beceri ve yetkinlik açısından tanımlanmaktadır 12 . Dolayısıyla seviye tanımlayıcılar öğrenme çıktılarınınbelirtilen üç “bileşenine” göre düzenlenmektedir. Sekiz seviyenin her biri için, bu üç bileşende gerekli ifadeleriiçeren tanımlayıcılar yer almaktadır. TYÇ seviyeleri herhangi özel bir öğrenme alanı dikkate alınmadan tanımlanmaktadır.TYÇ’ye girecek yeterliliklere ait ölçütlerde aşağıdaki tanımlamaların yapılması istenmektedir:1) Yeterlilik Türü Adı, 2) Veren Kuruluş, 3) Profili (Eğilimi): 3.1) Genel, 3.2) Akademik veya 3.3) Mesleki, 4) Seviyesi: 4.1)Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi, 4.2) AYÇ, 4.3) Bologna, 4.4) ISCED (2011), 5) Yeterlilik Kategorisi: 5.1) Ana,5.2) Destekleyici, 5.3) Birim 5.4) Özel Amaçlı, 6) Kredi Aralığı ve Programın Normal Süresi, 7) Tanımı, 8) ÖğrenmeÇıktıları, 9) Anahtar Yetkinlikler, 10) Ölçme ve Değerlendirme Yöntemleri, 11) Kalite Güvencesi, 12) Giriş Şartları, 13)İlerleme Olanakları, 14) Kariyer Olanakları.Yukarıda belirtilen ölçütlerin tanımlanmasının yanında kalite güvencesi de sağlanan yeterlilikler TYÇ’ye dâhil edilebilecektir.Yeterlilikler Çerçevesi, özü itibariyle, ÖÖT süreçlerini desteklemektedir; zira söz konusu süreçler yeterliliklerin anlamınaaçıklık kazandırmaya yardımcı olmakta ve yeterliliklerin kazanılması için hangi öğrenme çıktılarının gerekli olduğunugörünür kılmaktadır. Buna istinaden, önerilen önceki öğrenmelerin tanınmasını destekleyici politikanın amacı, TürkiyeYeterlilikler Çerçevesi’nde yer alan bütün yeterliliklerin ÖÖT ile ilgili düzenlemelerinin olduğu bir ortam hazırlamak içinçaba göstermektir.Rehberlik ve Danışmanlık SistemiYaygın ve serbest öğrenme kademelerinde yetişmiş belirli bir yeterlilik seviyesine gelen bireylerin yeterlilik belgesinesahip olması için teşvik edilmesi, farkındalık oluşturulması, kendisini geliştirmesi için çeşitli imkanların hazırlanması,cesaretlendirilmesi ve sınava hazırlanması için mevcut durumunun tespit edilmesi gerekmektedir. Bütün bunlar için reh-9İbrahim Bükel. Serbest (İnformal) Öğrenmenin Tanınması Ve Geçerliliğinin Sağlanmasında Anahtar Paydaşların Rolleri KonferansıBilgi Dokümanı. TTKB – Kurul Üyesi. Hatay. 23 Haziran 201110Summativ/Seviye belirleyici değerlendirme: Belirli bir zamanda bir öğrencinin belirli bir bilgi, beceri ve yetkinliğe ait başarısınınölçülmesi (veya değerlendirilmesi) işlemidir.11Formativ/Biçimlendirici değerlendirme: Öğrenmeyi geliştirmek için bir öğretmen/değerlendirici ve öğrenen arasındaki iki yönlüyansıtma süreci.12Bilgi: Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi kapsamında “bilgi”; genel olarak, bir çalışma veya öğrenme alanı ile ilgili gerçeklerin, ilkelerin,teorilerin ve uygulamaların anlaşılmasını içeren kuramsal ve/veya uygulamalı bilgi olarak tanımlanmıştır.Beceri: Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi kapsamında “beceri”; genel olarak, bir çalışma veya öğrenme alanında edinilen mantıksal,sezgisel ve yaratıcı düşünme ile el becerisi, yöntem, materyal, araç ve gereçleri kullanabilmeyi gerektiren “bilgiyi kullanma”, “problemçözme”, “bilgi ve becerileri başkalarına aktarma” olarak tanımlanmıştır.Yetkinlik: Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi kapsamında “sorumluluk alma ve özerk çalışma”; genellikle diğer ulusal yeterlilikler çerçevelerinde“yetkinlik” başlığı altında belirtilen bilgi ve becerilerin bir çalışma ve/veya öğrenme ortamında sorumluluk alarak ve/veya özerkçalışma göstererek kullanılması, öğrenme gereksinimlerinin belirlenmesi ve karşılanması olarak tanımlanmıştır.84 85
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİMİN ETKİNLEŞTİRİLMESİNDESOSYAL AKTÖRLERİN ROLÜTHE ROLE OF SOCIAL ACTORS IN ACTIVATING VOCATIONAL TRAININGMehmet DevelioğluİTO Yönetim Kurulu ÜyesiMember of the Board of Directors, Istanbul Chamber of Commerce9 Mayıs 1959 tarihinde Kayseri Develi’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Sultanahmet TicaretLisesi’ni bitirdikten sonra girdiği Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni tamamlayarak iş hayatına atıldı.Askerlik dönemine kadar aile şirketinde mutfak eşyası imalatı alanında aktif olarak iş hayatının içinde bulundu.Askerliğini 1981-1982 yıllarında yedek subay olarak Siirt’te yaptıktan sonra girdiği matbaa, ambalaj sanayi veinşaat sektörlerinde iş hayatını sürdürüyor.İş dünyasında edindiği bilgi, birikim ve tecrübeleri çeşitli sivil toplum platformlarında paylaşmaya çalışmaktadır.Bu amaçla faaliyette bulunduğu aktif kurumlar ve görevler sırasıyla:İstanbul Ticaret Odası İTO Meslek Komitelerinde Üye (1999 - Aktif olarak devam ediyor),İstanbul Ticaret Odası İTO Meclis Başkan Yardımcılığı (2005 - 2009),İstanbul Ticaret Odası İTO Yönetim Kurulu Üyeliği (2009 - Aktif olarak devam ediyor),Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı (2006-2012),İstanbul Oluklu Mukavvacılar Derneği İSOMDER Yönetim Kurulu Üyeliği (2005-Aktif olarak devam ediyor).ÖzetBu çalışma, temelde mesleki eğitimin ülke ekonomisi açısından önemi ve sosyal aktörlerin taşıdığı sorumluluğuincelemektedir. Bu kapsamda İTO’nun mesleki eğitim konusunda dayandığı düşünsel zemin ve uygulamaalanı, makalenin konusunu oluşturmaktadır. Çalışma ile birlikte, İTO özelinde mesleki eğitime ilişkin duyarlıdavranış ve örgütlenme biçimlerinin, ülke ekonomisinin nitelikli iş gücü sorununa karşı uygulanabilecek etkiliçözümlerden biri olduğu gösterilmeye çalışılacak ve mesleki eğitim kurumlarının yönetilmesi alternatif birmodel önerisi ile geliştirilecektir.1- GİRİŞToplumsal refah ve medeniyetin gelişmesi bireylerin etkileşim alanı oluşturduğu sosyal yapılar aracılığı ile gerçekleşir.Zihniyetin, kültürün ve üretim biçimlerinin farklılığı karşılıklı etkileşim halinde farklı sosyal yapıların ortaya çıkmasınıtemin eder. Bu sosyal yapıların gücü aynı zamanda devletlerin sürekliliğini ve toplumların refah seviyelerini belirler.Toplumsal refahın temel kaynağı ise kuşkusuz üretimdir. Üretimin asli unsurları, fiziki ve beşeri sermayeden oluşur.Beşeri sermayeyi fiziksel ve zihinsel emek manasıyla ele alırsak, tanım bizi daha geniş kapsamlı bir emek kavramınagötürür.Küreselleşme ile değişen üretim biçimlerindeki farklılıklar ve teknolojik gelişmeler, emek tanımını kol gücüne dayalı fizikiemekle sınırlı olmaktan çıkarmış, bu tanıma zihinsel unsurları da dahil etmiştir. Öyle ki bugün yerel ve küresel ölçekteekonomik sistem içerisinde var olmaya çalışan bireyler becerilerinde (özellikle zihinsel becerilerinde) uzmanlaşmakmecburiyetinde kalmaktadırlar.Sosyal yapıların sürekliliği ise bireylerin ve kurumların uzmanlıklarının istikrarlı etkileşimi ile sağlanır. Bu süreklilik aynı zamandakurumların ekonomik ömürlerini ifade eder. Nihayet söz konusu gerçekler ışığında bireyler ekonomik ve sosyalyapı içerisinde kurumsallaşabildikleri ölçüde toplumsal yaşamın etkin bir aktörü olabilir. Öyleyse her kurum, toplumsalalanın hem bir etkileneni hem de onu etkileyen bir parçasıdır.Bu sebeple ekonomik yaşam içinde yer alan her iktisadi aktör, aynı zamanda sosyal bir yaşama sahiptir. Dolayısıyla açıktırki hiçbir aktör kurumsallaşma çabasını toplumsal değerlerden bağımsız bir biçimde sürdüremez. Kurumların sosyalsorumluluk açısından ne kadar önemli oldukları, işte burada kendisini göstermektedir. Birbirlerini etkileyen ve dönüştürenbu düzlemde kurumları toplumsal alana karşı duyarlı olmaya iten etken başarı ölçütleri ile ilişkilidir.Kurumların toplumsal yönü ise, diğer yandan bir sorumluluk ve ödevler silsilesini de beraberinde getirmektedir. Bu çer-86 87
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUçeveden bakıldığında, ekonomik ve sosyal yaşam içinde istikrarlı ve sürekli bir yapıya sahip olmak, toplumsal değerlerlesağlıklı bir iletişim halinde bulunmayı peşinen gerektirmektedir. Altını çizdiğimiz bu tespitler bizlere mesleki eğitim venitelikli eleman ihtiyacı konusunda alınacak önlemleri kurumsal sosyal sorumluluk çatısı altında değerlendirmek imkânıvermektedir. İnsani gelişme ve nitelikli insan kaynağı konusundaki hassasiyetlerin, toplum içerisindeki her sosyal aktörebelirli ödevler yüklediği açıktır. Toplumsal refahın artması ve ülke ekonomisinin sürdürülebilir büyüme hedefinin gerçekleşmesiiçin, mesleki eğitim alanında önemli çalışmalar yapılması bir zorunluluk halini almaktadır.Ülkemizde yaşanan iş bulamama sorunu, aynı zamanda nitelikli eleman bulma sorunuyla iç içe geçmiş durumdadır.Senelerden beri devam eden bu sorun aslında toplumsal ve ekonomik yönlü kronik bir sorundur. İşçinin verimli çalışmaşartlarının işverenin eğitimli iş gücü ile buluşturulması, ilgili kurumların topluma karşı duyarlı olma halinin de göstergesiolsa gerektir. Nitekim İstanbul Ticaret Odası’nın mesleki eğitim konusunda yaptığı çalışmalar, bu sorumluluğun açık biryansımasıdır.“Mesleki Eğitimin Etkinleştirilmesinde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü: İTO Örneği” başlıklı çalışmanın konusu, temeldemesleki eğitimin ülke ekonomisi açısından önemi ve sosyal aktörlerin taşıdığı sorumluluğu içermektedir. Bu çalışmadaİstanbul Ticaret Odası’nın sosyal ve ekonomik hayatın içerisinde beliren ihtiyaçları karşılamak amacıyla geliştirdiği çalışmalarekseninde iş dünyasının beklentileri ifade edilecektir.Öncelikle tarihsel arka plan içerisinde mesleki eğitimin dayandığı düşünsel ve kültürel zemin incelenerek günümüzeyansıması ele alınacak ve mevcut sistemin sorunları belirtildikten sonra İTO’nun çalışmaları anlatılacaktır. Sonuç kısmındaise yeni bir model önerisi geliştirilecektir.2- TARİHSEL PERSPEKTİFTürk toplumunda 18. yy’a kadar mesleki eğitim, geleneksel yöntemlere dayalı bir yapı içerisinde devam etmiştir. İş vemeslek edinme süreci, ahilik ve lonca teşkilatı gibi halk içerisinde geniş nüfuz sahibi olan sosyal kurumlar aracılığıylayürütülmüştür.Bu kurumlarda, genç yaşta aileleri tarafından meslek öğrenmek amacıyla bir ustanın yanına verilen çocuklar, çıraklık,kalfalık ve ustalığa terfi ettiriliyordu. Osmanlı esnaf teşkilatının görev ve yükümlülükleri, çalışanların bilgi ve yeterlilikleriusta-çırak ilişkisi içerisinde sözlü ve yazılı kurallar ile belirlenmiştir. Çeşitli kaynak ve çalışmalarda bu kurallar ‘fütüvvetname”olarak ifade edilmektedir. Fütüvvet terimi bir manasıyla, gençlik, yiğitlik ve cömertlik gibi erdemleri karşılarken,diğer yandan iktisadi teşekkülleri kapsaması ve meslek-sanat erbabını bir teşkilat haline getirmesi yönüyle ekonomik biranlam taşımıştır. Bu kapsamda sözü geçen kurumlar tarafından meslek öğreniminin gerçekleştirildiği iş yeri eğitimleriverilmiştir.Ahilik (Fütüvvet de denilebilinir.) teşkilatında, bir dereceden daha üst bir dereceye geçmek için ahlaki ehliyetin yanındameslekte beceri ve başarı çok önemli yer tutmuştur. Bu mekanizmanın kuralları ve denetimi ise oluşturulan esnaf teşkilatlarıyla,yani yine Ahilik müesseseleri ile sağlanmıştır.Standartlar ve yeterlilikler konusunda kıstaslar tayin eden bu iktisadi yapının işleyişini anlamak maksadıyla bir örnekvermek gerekirse, şu önemli uygulamayı hatırlayabiliriz: Teşkilat, meslek erbabına yönelik yaptırım uygulama gücünesahipti. Örneğin ahlaki kurallara ve kalite standartlarına uygun olmayan bir üretim veya ticaret yapan kimselerin iş yerininkapanması kararını verebilmekteydi. Hatta ‘Pabucu dama atılmak’ deyişi bu misal içerisinde manasını bulmaktadır.Kurala uygun hareket etmeyen ustanın iş yerinin önünde esnaf temsilcisinin başkanlığında toplanan meslek sahipleri,hatalı üretim yapan esnafın pabucunu dama atarak cezalandırmaktadır. Ceza alan meslek sahibinin iş yeri kapatılarakusta unvanı geri alınmaktaydı.Yerel ve sektörel düzeyde farklılaşan mesleki eğitim, Osmanlı esnaf hayatını bir arada tutan ve nitelikli eleman yetiştirenbir organizasyonu o dönemin ekonomik yapısı içerisinde geliştirmiştir.İlerleyen dönemler içerisinde, sanayi devriminin etkisiyle Osmanlı Devleti’nde 19. yy’ın ikinci yarısında modern anlamdamesleki teknik eğitim kuruluşlarına rastlanmaktadır. Mithat Paşa’nın Tuna Valiliği döneminde 1860 yılında Niş’te, dahasonra 1864 yılında Rusçuk ve Sofya’da açtığı ıslahhaneler ile mesleki teknik eğitim kurumlarının temelleri atılmıştır.1868 yılında İstanbul’da Mithat Paşa’nın açılmasına öncülük ettiği İstanbul Sanayi Mektebi ise diğer bir örnektir. İstanbulSanayi Mektebi: sanatlar, sanayi, demircilik, dökmecilik, makinecilik, mimarlık ve her türlü maden imalatı gibiderslerin yer aldığı ilk modern sanat okuludur. Cumhuriyet dönemine kadar bu okulları örnek alan pek çok meslekokulu Osmanlı Devleti’nin farklı yerlerinde kurulmuştur. Bu okullardan birisi ise İstanbul Ticaret Odası’nın kuruluşundanbir yıl sonra 1883 yılında İTO’nun himayesinde açılan Sultanahmet Meslek Lisesi’dir.Cumhuriyet dönemindeki gelişmelere kısaca bakacak olursak, mesleki teknik eğitim modernleşme sürecini devam ettirmiş,1931 yılında 1867 sayılı kanunla iller 9 bölgeye ayrılmış ve her bölgede malî yönetimi bölgeye dahil illerce finanseedilmek üzere birer sanat okulu faaliyete geçirilmiştir. Bu okulların kurulması ile birlikte Mesleki Teknik Eğitim kurumsalbir yapıya kavuşturularak, 1933 yılında 2287 sayılı kanunla, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.Söz konusu kanun 1941 yılında 4113 sayılı kanunla değiştirilerek Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuştur.Meslek okullarının ihtiyacı olan öğretmenleri yetiştirmek için lisans düzeyinde eğitim vermek üzere ilk olarak 1937yılında Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi açılmıştır. Kız Teknik ve Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulları 1983yılında Teknik Eğitim, Mesleki Eğitim, Endüstriyel Sanatlar ve Ticaret-Turizm Eğitimi fakülteleri olarak yapılandırılmıştır.Özetle Cumhuriyet döneminin başından günümüze mesleki eğitim sistemi merkezileştirilerek, devlet sistemi içerisindetemsil edilmeye başlanmıştır.3- MESLEKİ EĞİTİMİN MEVCUT DURUMU ve İŞ DÜNYASININ BEKLENTİLERİCumhuriyet döneminden günümüze kadar mesleki eğitimin devlet kurumları nezdinde kurumsallaşması önemli gelişmelergöstermiş, ancak, küresel eğilimler ve teknolojik değişimlerin belirlediği iktisadi ve ticari yapıya uyum sağlayanbir mesleki eğitim sistemi bugüne kadar geliştirilememiştir. Bu yapının sonucu olarak, ülkemizde yeterli nitelikli elemanyetiştirilememesi ve işsizlik sorununun kronikleşmesi tarihsel süreç içerisinde net bir şekilde gözlenmektedir.Dış ülkelere yönelik üretim yapmaya başlayan işletmelerin artması ile birlikte eleman ihtiyacındaki değişime ayak uyduramazhale gelen mesleki eğitim sistemi günümüzde çeşitli arayışlara yönelmektedir. Bu arayışlar aynı zamandasorunları da ifade etmektedir.Mesleki eğitim sisteminin başlıca sorunlarını şöyle sıralayabiliriz;İ – Meslek seçiminde ve yönlendirmede yaşanan olumsuzluklarÖğrencinin ilgi alanı ve yetenekleri ile mesleğin gerektirdiği özellikler arasındaki uyum, işteki başarısında etkili olanasli faktördür. Meslek seçimindeki başarı, bireyin ilgisi ve yeteneğiyle işin gerektirdiği nitelikleri anlaması ve tanımasıile mümkündür. Ülkemizde öğrenciye verilen rehberlik hizmeti, uygun ve isabetli meslek seçimi yapmasını sağlayacaknitelikten uzaktır.Meslek seçiminde etkili olan faktörler, bilinçli rehberlik ve tanıtımdan ziyade aile ve çevrenin zihniyetinde kabul görenön yargıların dayatılması ile gerçekleşmektedir. Aile, çevre ve iletişim kanallarının öğrencileri etkilediği bir düzlemdemantıklı ve tutarlı meslek seçimi yerine, öğrenci mantıksız ve potansiyelini hayal dünyasında ziyan eden alanlara yönelmektedir.İİ – Eğitim müfredatının iş dünyasının beklentilerini karşılayamamasıEğitim sistemindeki aşırı merkezi ve verimsiz yapı ile iş dünyasının dinamik ve esnek yapısı arasında koordinasyon oluşamamasıkaynak israfına sebep olmaktadır. Eğitim müfredatları, teknolojik gelişmelerden uzak, durağan bir içeriğe sahipolduğundan iş dünyasının talep ettiği vasıfta iş gücü yetiştirilememektedir. Programlar sürekli ve iş dünyası ile irtibatlıbir şekilde oluşturulamamakta, mezun olan öğrenciler istihdam edildiğinde iş yerlerinde mesleki eğitimden geçirilmekzorunda kalınmaktadır.Bölgesel farklılıklar gösteren mesleki ihtiyaçlar aynı zamanda teknolojik yeniliklerden dolayı da hızla değişmektedir. Merkeziyapının bu değişim karşısında güncel müfredat oluşturması imkânsız hale gelmektedir. Ders programları ile ilgilikararlar bölgelerde istihdam sahibi olan işverenlerden uzak, merkezi karar organlarında verilmektedir. Neticede okullarınsanayi sektörü ve iş hayatı ile işbirliği yapmaları zorlaşmakta, bu da istihdam problemini artırıcı bir unsur olmaktadır.88 89
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİİİ – Yetersiz altyapı ve teknolojik yetersizliklerMesleki eğitim kurumları teknolojinin her an değişen ve ilerleyen yapısını takip etmek zorundadır. Bu durum ise meslekieğitimi pahalı bir eğitim haline getirmektedir. Elektronik ve dijital bir değişimin gerçekleştiği teknoloji dünyasında, ithalikameci bir ekonomik sistemin organize ettiği mesleki eğitim sistemi ile küresel pazarlara iş yapan firmalara nitelikli işgücü yetiştirilemediği görülmektedir. Son dönemde AB fonları ve çeşitli projeler vasıtasıyla meslek liselerinin altyapılarımodernize edilmeye çalışılsa da sürekli ve yeterli bir dönüşüm sağlanamamaktadır.İV – Eğitim ve öğretim kaynaklarının yetersizliğiÖğretmeni bilgi kaynağı olarak gören mevcut sistem içerisinde öğrenci iş hayatının güncel iş yapma tekniğinden uzakedilgen bir kişilikle mezun olmaktadır. Bu duruma yol açan nedenler, öğretmenlerin sektör tecrübelerinden yoksunoluşu, işletmelerdeki usta konumundaki insanların eğitime dâhil edilmemesi ve yeni teknolojik öğrenme biçimlerininokullarda hayata geçirilmemesidir. Böyle bir eğitim sistemi öğrencinin girişimci özelliğini ortaya çıkaramamakta, öğrencidekendi kendine öğrenme becerisi oluşmamaktadır.V – Katsayı ProblemiÜlkemiz gerçeklerinden hareketle nitelikli, iyi eğitilmiş iş gücü bulunamamasına neden olan diğer bir faktör ise senelerceuygulanan katsayı problemidir. Katsayı uygulaması ile birlikte, mesleki ve teknik eğitimi tercih eden öğrencilerinnitelikleri düşmüş, eğitim kalitesi bozulmuş ve yetiştirilen nitelikli eleman sayısı azalmıştır. Son yapılan düzenlemeler ilekatsayı problemi çözülmüş ve çağın gerektirdiği donanımda iş gücü yetiştiren mesleki eğitim kurumlarının oluşturulmasıiçin ilk adım atılmıştır.Türkiye’nin genç nüfus potansiyelinin nitelikli iş gücüne çevrilmesi ve istihdamda verimli olarak kullanılması için, öncelikleülkemizin istenilen standartlarda bir mesleki eğitim sistemine kavuşturulması gerekmektedir. İş dünyası niteliklieleman ihtiyacını istenilen kalitede karşılayamazken, okullardan diplomalı işsizler mezun edilmekte ve işsizlik kayıtlarımilyonları bulmaktadır. Ülkemiz firmalarının ihtiyaç duyduğu nitelikte iş gücü yetiştiren bir mesleki eğitim sisteminingeliştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu kapsamda iş dünyasının merkezde ve müdahil olduğu yenilikçi çalışmalaraihtiyaç duyulmaktadır .4- İSTANBUL TİCARET ODASI’NIN KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK ANLAMINDAMESLEKİ EĞİTİM FAALİYETLERİKurumlar geçmişten günümüze toplumların iktisadi, sosyal ve siyasal tutumlarının az veya çok sergilendiği alanlardır.İnsanların zihniyetleri, kültürel birikimleri ve psikolojik özellikleri kurumlara tesir eder. Kimi zaman kurumlar ile insanlararasında bir kopma ya da ayrışma yaşansa da toplumun zihniyet derinliklerinde cereyan eden düşünceler ve yaşanankültür, kurumların derinliklerinde güncel hadiselerin perdelediği düzlemde tarihten günümüze akmaya devam eder.Yüzyıllar öncesinin usta-çırak ilişkisinde gözlemlenen kalite arayışı, günümüzün modern firmalarında da sürdürülebilir.Önemli olan toplumun, iş dünyasının beklentilerini karşılayabilecek, kültürel ve zihni ayrışmaya neden olmadan kurumlarınve bireylerin küresel gelişmelere uygun bir şekilde hayatiyetini devam ettirebilmesidir.İşte bu kapsamda İstanbul Ticaret Odası (İTO) 1882 yılından beri İstanbul’un ve Türkiye’nin iş hayatına yönelik çalışmalarınısürdürmektedir. İTO 130 yıllık tarihi ile üyelerinin taleplerini, sıkıntılarını ve yönelişlerini yansıtmaya devametmektedir. İTO kuruluşundan bugüne değişen ve genişleyen sorumluluklarının farkında olarak, çalışmalarını, ticari veiktisadi hayatın içerisinde sorumluluklarını yerine getirme kaygısı ile şekillendirmektedir.Günümüzde 350 bin üyeye sahip Ticaret Odası’nın sorumlulukları içerisindeki en önemli madde ise “Mesleki ve TeknikEğitim”dir. Ülke çapında işsizliğin ve nitelikli iş gücü probleminin çözümü, aynı zamanda da üyelerinin istikrarlı ve sürdürülebiliriş akışının devamı için, mesleki eğitim çalışma alanı içerisinde bir ana başlık olarak yer almaktadır.İstanbul Ticaret Odası’nın kurumsal sosyal sorumluluk anlamında örnek teşkil edecek mesleki eğitim faaliyetleri buradabelli başlıklar altında ifade edilecektir.İ – Rehberlik ve yönlendirmeDeğişimin hızı karşısında karar vermede yetersiz kalan öğrencilere yönelik yönlendirme ve rehberlik hizmetlerinin etkinhale getirilmesi önem arz etmektedir. Teknolojik gelişme sonucunda yeni becerilere ve bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır.Mesleki seçim konusunda yönlendirme çalışmaları kapsamında, 90 farklı meslek grubuna sahip olan İTO, meslek okullarıile sektörel düzeyde bağ kurarak sektörün talep ettiği nitelikleri ve yeterlilikleri eğitmenlere ve öğrencilere aktarmakiçin belirli aralıklarla toplantılar organize etmektedir. Bu toplantılar sayesinde piyasa ile okullar arasında bilgi alışverişisağlanmakta ve öğrencilerin meslek seçimleri yönlendirilmeye çalışılmaktadır.Ayrıca, periyodik olarak meslek grubu üyelerinin hangi alanlarda ders talepleri olduğu belirlenmekte ve İl Milli EğitimMüdürlüğü’ne, İŞKUR’a güncel bilgi sağlanmaktadır.Mesleğinde başarılı iş adamları ile öğrenciler bir araya getirilmekte ve öğrencilerin sektör hakkında, meslek hakkındabilgilenmeleri sağlanmaktadır.İİ - Meslek Standartları, Yeterlilikler ve Ölçme – Değerlendirme Merkezlerinin Oluşturulması“Meslek Standartları” iş piyasası ile eğitim kurumları arasında önemli bir bağ kurmakta, öyle ki bu standartlar eğitimmüfredatını oluşturmada en temel ölçütler olarak kabul edilmektedir. Meslek standartları, bir mesleğin başarı ile uygulanmasındagerekli bilgi, beceri, sorumluluk, tavır ve tutumları gösteren belgeler olarak ifade edilmektedir. Diğerbir ifadeyle meslek standartları, iş gücü piyasasının koşullarını belirterek, çalışanların görev ve sorumluluklarını anlatır.Standartların belirlenmesinin ardından oluşturulan yeterlilikler başlığı ise bireyin sahip olması gereken bilgi, beceri veyetkinliğini gösterir. Yeterlilikler, ölçme ve değerlendirmede temel alınan belgelerdir. Oluşturulan soru bankası aracılığıile meslekte faaliyet göstermek isteyen iş gücü değerlendirilmekte ve bireylerin ehliyetleri belgelenmektedir.Mesleki Yeterlilikler Kurumu tarafından yetkilendirilen İstanbul Ticaret Odası, “Bilişim Teknolojileri, İklimlendirme, Fotoğrafçılık,Telekomünikasyon ve Matbaacılık” sektörlerinde meslek standartları çalışmalarını sürdürmektedir. Matbaacılıksektöründe ise yeterlilikler hazırlanmış olup, Ölçme ve Değerlendirme Merkezi kurulum çalışmaları sürdürülmektedir.Bu çalışmalar ile İTO, iş dünyası ile mesleki eğitim kurumları arasında bir köprü işlevi görerek, iş gücü piyasasındanyeterli bilgi ve yönlendirmeyi eğitim kurumlarına sağlamaktadır.İİİ – Mesleki Eğitim KurslarıBeşeri sermayenin gelişimini sağlamak, istihdamın korunması, artırılması, geliştirilmesi ve işsizliğin azaltılmasına yardımcıolmak amacıyla, günümüzde farklı çalışmalar gerçekleştirilmektedir. İstanbul Ticaret Odası da bu tarz çalışmalaraörnek teşkil edecek uygulamaları hayata geçirmektedir.Mesleki ve teknik öğretim okul ve kurumlarından faydalanmak suretiyle, işsizlere ve çalışanlara meslek geliştirme,değiştirme, edindirme eğitimlerinin verilebilmesi; bu kişileri istihdam imkanı olan görevlere hazırlamak veya halençalışmakta oldukları sektörde yeni teknolojilere uyumlarını artırmak, ayrıca mesleklerinde gelişmelerini sağlamak amacıylaİstanbul Ticaret Odası, İstanbul İl Özel İdaresi, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul İŞ-KUR İl Müdürlüğüiş birliği ve ortaklığında ÖZİMEK (Özel İdare Mesleki Eğitim Kursları) kursları hayata geçirilmiştir. 2007 yılından berisürdürülmekte olan ÖZİMEK kurslarında, 86 ayrı okulda toplam 32 bin civarı kursiyere ulaşılmış olup bu kursiyerlerinyaklaşık 30 bini mezun olmuştur.Söz konusu kurslardan mezun olan kursiyerlere yönelik İTO çatısı altında İnsan Kaynakları Borsası adı altında web sayfasıdüzenlenmiş olup, talep eden kursiyerlerin öz geçmişleri yayınlanmaktadır.Bir diğer çalışma ise; iş gücü piyasasında arz talep uyuşmazlıklarından kaynaklanan işsizliğe çözüm getirmek amacıylaTürkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve TOBB Ekonomi veTeknoloji Üniversitesi (TOBB-ETÜ) arasında imzalanan protokol kapsamında başlatılan UMEM Beceri’10 projesidir. Buprojede ise İTO, UMEM İstanbul Yürütme Kurulu’nda çalışmalara katkı vermektedir.90 91
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİV- Meslek Lisesi Yapımı ve Altyapı YardımlarıYüksek maliyetli ve istihdam olanağı fazla sektörlere yönelik kurulmuş olan mesleki eğitim kurumlarının altyapı ve teknolojiihtiyaçlarının karşılanması amacıyla iş dünyası ile sıkı iş birliklerinin geliştirilmesi bir zorunluluk teşkil etmektedir.Ayrıca ihtiyaç duyulan ancak henüz devlet tarafından kurulmamış okulların yapımı konusunda da iş dünyası gerekli olanyatırımların yapılmasında destekleyici konumundadır.İstanbul Ticaret Odası mesleki eğitim kurumlarına önemli alanlarda altyapı ve teknoloji desteği sağlamaktadır. Ayrıcabugüne kadar İTO tarafından yapılan ve/veya yapım aşamasında olan okul sayısı 54 olup 4 meslek lisesi tamamlanmış8 meslek lisesinin yapımına da karar verilmiştir.V- İstanbul Ticaret Odası Mesleki Eğitim İhtisas Komitesiİş dünyasının mesleki eğitim ile ilgili ihtiyaçları ve beklentilerine yönelik çalışmalar yapılması, meslek standartlarının gözdengeçirilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan görüş talebiyle gönderilecek müfredat programlarının incelenmesi ve meslekieğitim konusunda İTO adına diğer çalışmaları gerçekleştirmesi amacıyla “Mesleki Eğitim Komitesi” oluşturulmuştur.Bu çalışmaların haricinde, mesleki eğitim konusunda yurt içi ve yurt dışı örneklerin görülüp analiz edilmesi ve önerilergeliştirilmesi amacıyla İTO çeşitli inceleme ve araştırma gezileri düzenlemektedir. Oluşturulan bilgi ve edinilen tecrübelerise bakanlıklara ve hükümete rapor olarak sunulmaktadır.5. SONUÇÜlke ekonomisinin gelişimi gözlemlendiğinde, makalenin başlarında özetlenen Cumhuriyet dönemi mesleki eğitim sistemiile ilgili çalışmalar bizlere merkeziyetçi uygulamaların hâkim olduğu bir dönemi göstermektedir. Devam edensüreçte, 1960’lı yıllarda oluşturulan ithal ikameci politikalar bugünün merkezde bulunan büyük firmalarını belirlemiştir.Bu firmalara ve devlet politikalarına endeksli oluşturulan mesleki eğitim sistemi dış dünyadan kopuk ve içe kapalı biryapı oluşturmuştur.24 Ocak 1980 kararları ile başlatılan ihracata yönelik büyüme politikaları ile çevrede bulunan daha çok KOBİ niteliğindekifirmaların kurulduğu ve geliştiği gözlenmektedir. 1990’lı yıllara geldiğimizde ise merkezde yer alan ekonomikaktörler ile çevredeki ekonomik aktörler arasında gerilimli bir ilişki gerçekleşmiştir. 2000’li yılların başından günümüzeise KOBİ’lerin ve merkezden uzakta bulunan büyük firmaların yükselen bir çizgide gelişim gösterdiği görülmektedir. Budeğişim ülkemiz ekonomisinin dinamizmini ve yurtdışı pazarlarda rekabetçiliğini artırmıştır.Belirtilen iktisadi ve ticari gelişmelere rağmen uluslararası pazarlarda rekabet etmek isteyen işletmelerin farklılaşan üretimyöntemleri ve iş yapma biçimlerine uyum sağlayacak bir mesleki eğitim sistemi bugüne kadar tesis edilememiştir.Bu gelişmeler doğrultusunda, yerel, bölgesel ve sektörel düzeyde farklı nitelikte iş gücü ihtiyacına cevap verebilen,uluslararası üretim ve mesleki yeterliliklere uyum sağlayan bir mesleki eğitim sisteminin oluşturulması gerektiği açıktır.İş dünyası, değişime ayak uyduran ve meslek ile eğitimi birbirine yaklaştıran yeni bir okul modeli geliştirilmesine ihtiyaçduymaktadır.İstanbul Ticaret Odası yapmış olduğu çeşitli çalışmalar sonucunda, mesleki eğitim kurumlarının yönetim modelinindeğiştirilmesi ve mesleki eğitimin iş dünyası tarafından yönlendirilen bir sisteme dönüştürülmesinin uygun olacağınıtespit etmiştir. Sektörel ve bölgesel olarak iş dünyası temsilcilerinin etkin olarak yer aldığı mesleki eğitim kurumlarınınyönetimlerinin oluşturulması ile iş dünyasının ihtiyaçları direkt olarak eğitim kurumlarına aktarılabilecek ve müfredat,değişen iş koşullarına hızlı bir şekilde intibak ettirilmiş olacaktır.Meslek liselerimizin daha iyi bir eğitim verebilmesi amacıyla yönetim ve uygulamaların yanı sıra yeterli bir altyapı veetkin bir donanım imkânı sağlanması için okul ile yerel paydaşlar arasında sıkı bir işbirliği ve katılımcı bir yönetim modelizorunluluğu bulunmaktadır.Bu yeni yönetim modelinde, okul yöneticilerinin yanı sıra okulların etkileşim alanında bulunan firmalar, bölgedeki önemliisimler, dernekler, ticaret/sanayi odaları, yerel yönetim kuruluşları (Valilik - İl Özel İdaresi Temsilcisi, Kaymakamlık- İlçe Milli Eğitim Temsilcisi), üniversitelerden öğretim görevlileri ve okul aile birlikleri temsilcilerinin oluşturduğu “OkulYönetim Kurulu” ihdas edilerek milli eğitim sistemine monte edilmelidir.Aynı zamanda özellikle İstanbul gibi büyükşehir statüsündeki illerde ise; farklı sektörlere (tekstil, makine, kimya, yapıvb.) yönelik çok sayıda branşı bulunan okulların gruplandırılarak ortak yönetim altında hizmet vermesi amacı ile OKULYÖNETİM KURULU temsilcilerinden oluşturulacak “Sektörel Okullar Yürütme Kurul”larının oluşturulması gerekli görülmektedir.Bu kurullar, okul idaresini destekleyici ve yönlendirici bir rol üstlenmeli ve okul idaresine “Bütçe, Personel, Müfredat veAraç-Gereç” konularında yönlendirmede bulunmalıdır.Böyle bir yönetim şekli ile;1- Piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikte eleman yetiştirilmesi sağlanmış olacak,2- Müfredat ile sektörlerin beklenti ve ihtiyaçları arasında ki uyumsuzluk azaltılacak,3- Stajyerlerin staj yapma olanakları ve imkânları artacak,4- Okulların fiziksel imkânları arttırılacak,5- İşletmelerde uygulanan iş yeri eğitimlerinin niteliği artacak,6- Staj programlarının yeterliliklerinin kontrol ve denetlenme imkânı artacak,7- Meslek kuruluşlarının mesleki eğitime katkısı artacak,8- Eğitimcilerin sektör ile olan ilişkileri güçlenmiş olacaktır.KAYNAKÇAAktaşlı, İ. ve Tüzün, I. (2012), Hayat Boyu Öğrenme Çerçevesinde Mesleki Beceri Kazanımı, KOÇ – ERG işbirliği Meslek Lisesi MemleketMeselesiAktaşlı, İ. ve Tüzün, I. (2012), Mesleki ve Teknik Eğitimde Kalite Strateji Belgesi, KOÇ – ERG işbirliği Meslek Lisesi Memleket MeselesiAkyüz, Y. (1982), Türk Eğitim Tarihi, Ankara.Akpınar, B. (2005), “Teknik Öğretmen Yetiştime sorunu ve Teknik Eğitim FakültelerininGeleceği”, G.Ü Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25, 1, 259-274.Doğan, H. (2008) Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması AnkaraEşme, İ. (2007), “Mesleki ve Teknik Eğitimin Bugünkü Durumu ve Sorunlar”,T.C. YÖK Uluslararası Mesleki ve Teknik Eğitim Konferansı,Ankara.Fer, S. (2000), “Modüler Programlama Yaklaşımı ve Bir Öneri”, Milli Eğitim,147, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/147/fer.htm. http://etogm.meb.gov.trGölpınarlı,A.B.;(2011) , İslam ve Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilatı, İTO yayınlarıİTO, (2011-2012) Mesleki Eğitim İhtisas Komitesi RaporlarıKatırcıoğlu, E., (2010), Rekabet Kurumu KonuşmalarıKayır, Ö. ve diğer, (2006), İş dünyasının mesleki eğitime bakışı : iş dünyamızın ihtiyaçları ve işgücü arzı karşısında mesleki eğitimimiz,İTO yayınlarıKayır, Ö. ve Kılıç, H., (2008), Mesleki Eğitim ve Teknik Eğitim Fakülteleri Araştırması, İTO yayınlarıKazu Y. ve Demirli, C. (2002), “Mesleki ve Teknik Orta Öğretim KurumlarındakiGelişmeler”, Milli Eğitim Dergisi, 155-156, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/155-156/kazu.htm.Kurul-Tural, N. (2002), “Eğitim Finansmanı”, Anı Yayıncılık, Ankara.MÜSİAD, (2009). Mesleki Teknik Eğitimin Sorunları Ve Çözüm Önerileri, http://www.lpghaber.com/Musiad-%22mesleki---Teknik-Egitimin-Sorunlari-Ve-Cozum-Onerileri--haberi-85771.html [02.01.2009]Semiz, Y. ve Kuş, R. (2004), “Osmanlı’da Mesleki Teknik Eğitim (İstanbulSanayi Mektebi 1869-1930)”, SÜ Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 15,272-295.Özcan, K., ( 2010), Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde Finansman, Harcamalar ve Maliyet, İTO yayınları92 93
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUDavetli Konuşmacı / Keynote SpeakerMEDENİYET ALGIMIZDA HİKMET,BİLGİ ve ÖĞRENME GELENEĞİ:BİREYSEL ve TOPLUMSAL YANSIMALARITHE TRADITION OF WISDOM, KNOWLEDGE AND <strong>LEARNING</strong> IN OUR CIVILISATION PER-SPECTION, AND ITS REFLECTION IN OUR INDIVIDUAL AND SOCIETAL LIFEProf. Dr. Saadettin ÖktenFatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyeti ÜyesiMember of Board of Trustees, Fatih Sultan Mehmet Vakif UniversityProf. Dr. Sadettin Ökten 1942 yılında İstanbul’da doğdu. 2004 yılında kırk yıldır çalışmalarını yürüttüğü MimarSinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden emekli oldu. Yapı mühendisliği alanındaki eğitim-öğretim vearaştırma faaliyetlerinin yanı sıra bilim tarihi ve felsefesi, kültür, medeniyet ve sanat alanlarında özel ilgi sahibidir.Prof. Dr. Sadettin Ökten bu konudaki çalışmalarını farklı üniversitelerde verdiği Bilim Tarihi, Yapı Teknolojisi Tarihi,Kent Kültürü ve Kent Estetiği dersleri ile değerlendirmiştir. Halen mesleki faaliyetinin yanı sıra kültür ve sanatalanındaki ilgilerini de sürdürmektedir.ÖzetGünümüze geçmişten intikal eden ve bugün yeni bir yorum ve açılım bekleyen medeniyet algımız İslammedeniyetinin Osmanlı yorumudur. Bu medeniyet yorumu içinde bilgi ve hikmet, ilim ve irfan olarak adlandırılmıştır.İlim ve irfanı bir nesilden diğerine aktarırken ve bu sayede medeniyet algısının devamı sağlanırkenbelli bir tarz ve usul takip edilmiştir. Bu usul bir nev’i görgüdür ki bunun belirleyici kuralı edeptir. Eski medeniyetimiziinşa edenler bu edebi İslam Peygamberi’nden ve onun varisleri olan ulemadan öğrenmişlerdir. Hattaçoğu kez bizzat ulema, medeniyeti inşa faaliyetini, genel ilkeleri vazederek başlatmış ve yönlendirmişlerdir.Eğitim ve öğretim eylemleri de bu çerçeve içinde mütalaa edilmiştir. Burada eğitim, öğretimden önce gelir.Diğer bir deyişle irfan, ilimden üstündür amma hepsinin üzerinde edep yani görgü veya tarz, üslup yer alır.Özgün medeniyet algımız, eğitim ve öğretim alan kimseye talip, verene de muallim diyor. Bu algıya göretalip, muallime bir emanettir, ona dikkat ve ihtimam ile muamele olunması lazım gelir. Talip aynı zamandaeşref-i mahlukattan olduğu için ihtirama da layıktır. Özgün medeniyet algımızın eğitim ve öğretime getirdiğitemel ilkeler kısaca bunlardır.MEDENİYET ALGIMIZDA HİKMET, BİLGİ ve ÖĞRENME GELENEĞİ:BİREYSEL ve TOPLUMSAL YANSIMALARIHepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Bana tebliğ edilen konu “Medeniyet Algımızda Hikmet, Bilgi ve ÖğrenmeGeleneği: Bireysel ve Toplumsal Yansımaları.”“Bize ait bir medeniyet algısı var mıdır?” sorusuyla başlıyoruz. Tabii bu arada “Biz kimiz?” ile devam edeceğiz. Görebildiğim,bilebildiğim kadarıyla İslam medeniyetinin büyük akışı içerisinde iki önemli hamle var. Bunlardan bir tanesi9. yy.’ın başında ortaya çıkan, Bağdat’ta simgeleşen büyük hamle. Eski dünyanın tümünü kuşatan bir hamle bu. Buhamle 1258 Moğol istilasına kadar bir şekilde gelişerek, duraklayarak, tekrar gelişerek devam ediyor. Bu hamlenin birucu Endülüs’te bir ucu Hindistan’da olmak üzere. Fakat Haçlı Seferleri ve Moğol istilası İslam medeniyet hamlesini ciddimanada inkıtaa uğratıyorlar. Ondan sonraki ikinci hamle birinci kadar şaşalı ve görkemli olmasa da Anadolu’da Osmanlıüzerinden ortaya çıkıyor. İkinci hamlenin simge şehri ise İstanbul. Üçüncü hamleyi İslam medeniyetinin müntesipleribekliyor. Bütün dünya da bekliyor. Çünkü bugün dünyada modernitenin ortaya koyduğu sonuçlar bellidir. Moderniteninortaya koyduğu sonuçlara göre dünyanın şefkate, merhamete ve hizmete ihtiyacı var. Bu üç sözcüğün yahut kavramınarkasında duran, bunlara hayat veren bir başka kavram var. Bir başka ruh hali var. Dünyanın bugün “aşk”a ihtiyacı var.94 95
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUBizim medeniyet hamlemizden yola çıkarak konuşmamı yapacağım. Çünkü gelenek dediğimiz zaman akla gelen odur.Biz bir geleneğin istesek de istemesek de varisi ve müntesibiyiz. Bu gelenek bize eğitim ve öğretimde ne söylüyor?Ama kısaca medeniyet kavramı üzerinde durmak istiyorum. Bu çok karmaşık bir kavram. Bunu biraz daha net halegetireceğim.İnsan toplulukları değerler ile yaşıyorlar. İnsan varlığı malumunuz olduğu üzere üç katmandan oluşuyor; içgüdü katmanı,akıl katmanı ve duygular katmanı. Ama bütün bunlar yaşamak için yetmiyor. İnsan varlığının toplumsal manadaveya bireysel manada yaşayabilmek için değerlere ihtiyacı var. Değerler dediğimiz bir sistem. Bu sisteme göre insanlardavranıyorlar, toplumlar davranıyorlar. İşte bu değerler sistemi medeniyetin özünü oluşturur. Çok kısa bir örnek vermekgerekirse “hak” bir değerdir. Hakka riayet bir uygulamadır. Haklıya hakkını teslim etmek yine bir uygulamadır. Ama hakbir manada soyut bir değerdir. Hak ihlal edildiği zaman içimizde bir noktada bir üzüntü, bir karmaşa, bir sıkıntı duyarız.Çünkü bir değer ihlal edilmiştir. Bizim için önemi olan zaman zaman, eğer bir dine mensupsak kutsal addettiğimiz;değilsek, seküler bir bakışla hayata bakıyorsak yine bizim için mühim olan bir değer ihlal edilmiştir. Dolayısıyla hak birdeğerdir ve bu değerin üzerinde insanlık bir bina kurmuştur. Bunun gibi bir değerler sistemidir. Erdem bir değerdir,başka değerler de söz konusudur muhakkak. Bu değerler sistemi medeniyetin özünü teşkil eder.Bu değerler sistemini toplum bilir, idrak eder, benimser ve sever. Böylece davranış biçimleri ortaya çıkar. İnsan toplumlarıdeğerler sistemine göre davranırlar. Bütün davranış biçimlerine biz “kültür” adını veriyoruz. Günlük hayatımız, ticarifaaliyetimiz, üretim faaliyeti, tüketim faaliyeti özellikle… Özellikle tüketim faaliyeti... Nasıl tüketiyoruz? Tüketmek içinmi tüketiyoruz yoksa ihtiyacımız olduğu kadarıyla mı tüketiyoruz? Bilimsel faaliyetlerimiz, tefekkürümüz, felsefemiz vebütün sanatlarımız uygulamaya girmektedir. Birer kültürdür ve kaynağını medeniyet değerlerinden almaktadırlar. O haldemedeniyet bir değerler sistemidir. Bilinir, idrak edilir, benimsenir, sevilir ve inanılır. Kültür, bu değerler sistemine göreoluşan bütün biçimlerimizdir. Burada eğitim ve öğretim; aynı bu açıdan baktığımız zaman bize, geleneğimize ait, yaniİslam medeniyetinin yorumuna ait olguda, o vakıada eğitim ve öğretimin amacı değerler sisteminin sonraki nesillereaktarılmasıdır. Bu kâfi değil, sonraki nesillerin bu değerler sistemine göre davranışlarının sağlanmasıdır.Esasında bu genel çerçeve bütün büyük medeniyetler için geçerlidir. Her medeniyet ailesi daha sonraki nesillere kendideğerler sistemini aktarır ve kendi değerler sistemine göre davranış biçimlerini öğretir ve onları da aktarır. DolayısıylaOsmanlı değerler sistemi ki İslam medeniyetinin öz değerler sistemidir; nesilden nesle aktartılması söz konusudur. Eğitiminamacı budur ancak yeterli değildir. Değerler sisteminin davranışa da yansıması lazımdır. Tabii ki zaman ve mekandeğişir. Zamanı ve mekanı değişmekten alıkoymak mümkün değildir. Dolayısıyla değerler sistemi sabit kalmakla beraberonun hayata yansıması olan davranışlar zaman içinde değişecektir. O halde eğitimin ve öğretimin bir üçüncü amacı davar. Değişen zaman ve mekan şartlarına göre yeni davranış biçimlerinin de üretilebilmesi gerekiyor.O halde geleneğin eğitim ve öğretimden amacını üç ana başlıkta özetliyoruz. Bir değerler sisteminin bir sonraki nesleöğretilmesi, benimsetilmesi, sevdirilmesi ve o nesilde bu sistemin bir inanç haline gelmesi. İkincisi, o nesilde inanç halinegelen bu değerler sisteminin biçime dönüştürülmesi, yani yaşanması, ona göre davranılması. Üçüncüsü, değişenzaman şartlarına göre aynı değerler sisteminden veya özden hareketle yeni biçimlerin üretilebilmesi.Burada çok örnek verilebilir ama bir tek örnekle ben kısaca geçeceğim. Mesela Osmanlı medeniyeti yorumunda İslam’ınilk dönemlerindeki gibi mescit büyük bir değerdir. Bina değildir değer olan, onun içindeki muhtevadır. Şüphesiz zarfve mazruf hadisesi var burada. O bina da aynı zamanda o muhtevanın etrafındaki koruyucu, onu kuşatan, onu dıştesirlerden muhafaza eden bir zarftır. İlk mescit Peygamber mescidi. Mescit fikri Peygamber’in hatırası, öğretisi, emri,Allah’tan getirdiği vahiy ile beraber düşünüldüğünde ilk mescidin içindeki nüve adeta bir atom çekirdeği gibidir. Bundansonra İslam uygarlığı dünyaya yayıldıkça farklı coğrafyalarda ve farklı zamanlarda farklı mescit tipleri üretmişlerdir.Mimarlık tarihine kısaca baktığımız zaman bunu bütün detaylarıyla görüyoruz. Osmanlı’nın ürettiği de, ortaya koyduğucami tipi de veya mescit tipi de yine farklı bir tiptir ama bunların özü aynıdır. Tek kelimeyle söylersek öz, tevhîdî özdenbaşka bir şey değildir. Ama son döneme geldiğimiz zaman, son yüzyıla geldiğimiz zaman yeni bir mescit tipinin üretilemediğinigörüyoruz. Demek ki son dönemde eğitim ve öğretimde öyle bir boşluk olmuş ki yeni zaman ve mekanşartlarına göre yeni bir mescit ortaya koymak gücünü bu toplum kendinde bulamamış. Buna benzer farklı örneklerizihnen çoğaltabilirsiniz.Medeniyet tasavvuru, medeniyet algısı veya değerler sistemi uygulanırsa yaşar. Yani kültüre dönüşürse yaşar. Aksi haldeteorik kalır. Zihinlerde ve gönüllerde kalır. Dolayısıyla biçimler medeniyet tasavvuru için çok önemlidir. Gelenek ancakuygulanmayla devam eder. Geleneğin bir boyutu topluma büyük kolaylık sağlamaktadır. Bir biçim öğreniyorsunuz ve obiçimi çok kolayca tatbik ediyorsunuz. Bu toplumsal manada büyük bir kolaylık sağlıyor. Bu biçimin arkasında o biçimebiçimini veren, diğer bir değişle hayat veren bir öz vardır. O öz, o biçimi üretmiştir. Biçim fiziksel dünyada cereyan edenbir hadise olduğuna göre, zaman ve mekan şartlarından etkilenmektedir. Zaman ve mekan şartlarından bağımsız olamaz.Dolayısıyla özle olan ilişkisini hiç unutmadan, daima diri tutarak yeni biçimler üretmeye de hazır olmak gerekiyor.Eğer yeni biçimler üretilemezse gelenek giderek öz haline geliyor, eskiyor ve toplum üzerinde bir yük haline geliyor.Bunu da hiç unutmamak gerekir diye düşünüyorum.Bir medeniyet algısının hayata baktığımız zaman, topluma baktığımız zaman, insanlara baktığımız zaman mutlaka vemutlaka sınırları vardır. Bir manada bir medeniyet tasavvuru veya bir değerler sistemi hayatın geneli içinden birtakımseçmeler yaparak ya da ona yeni unsurlar katarak veya ondan bazı unsurları çıkararak bir kompozisyon yapar. Dolayısıylaher medeniyet algısının bir takım sınırları söz konusudur. Sınırları olmayan medeniyet algısı bahis konusu değildir. Busınırlar bazen dinler tarafından, bazen felsefeler tarafından ortaya konur. Aksi halde anlamı olmayan, yapısal olmayanbir kaotik durum ortaya çıkar. Dolayısıyla eğitim ve öğretime bakarken de bu özelliği dikkate almamız gerekiyor. Kısacasöylememiz gerekirse her medeniyet algısının yeşil ve kırmızı çizgileri olur. Bir kısım olgular hayatta var olan, inkâr edilmesimümkün olmayan bir takım olgular, realiteler, gerçekler hayatın akışı içinde ortaya çıkan hadiseler ve değerler birmedeniyet algısı içinde yer alabilir ya da almayabilir. Her medeniyet algısının böyle bir takım kuralları, sınırları, kırmızıçizgileri, kabulleri, retleri, tercihleri, uzak durmaları olabilir.Bu açıdan baktığımızda acaba İslam uygarlığının temel amacı nedir? İslam uygarlığının temel amacı yine kendi kaynaklarındasöylediğine göre, Allah’ın kullarının Allah’ın rızasına talip olması, onu kazanmak istemesi ve Peygamber’in şefaatinetalip olmasıdır. Bunun için de İslami esas ve hedeflere uygun olarak bir hayat geçirmeleri istenir. Hatta birtakımmüellifler İslam şehrini tarif ederken, “İslami bir hayatın yaşanmasını mümkün kılan, bunu kolaylaştıran, buna imkanveren, buna yol açan bir düzenlemeyle kurulan şehirdir.” diyorlar. Tıpkı sanayi şehrinde olduğu gibi. Nasıl sanayi şehriüretimin, sanayinin, teknolojinin getirdiği imkanları sonuna kadar kullanan, bu noktada birçok insani değeri reddedipkırmızı çizginin dışında tutan bir şehirse, İslam şehri de aynı kendi ilkeleri doğrultusunda İslami hayatı mümkün kılanbir şehirdir. Aynı ilke eğitim için de geçerlidir. Burada şunu hemen ekleyelim, sanayi şehri ya yok ya pek azaldı. Şimdidünyada kapitalist şehir var. İstanbul da şu anda bir kapitalist şehir olmaya doğru süratle gitmektedir.Şimdi ne aktarılacak? Bu husus üzerinde duralım. Bir önceki neslin sahip olduğu birikim ve deneyim… Birikim dediğimizzaman bunun içinde bilgi ve beceri var. Deneyim dediğimiz zaman bunun içinde hikmet ve duygu var. Belki çağdaşeğitimde Türkiye’deki uygulama genellikle, belki dünyada da öyle onu tam bilmiyorum. Türkiye’de sadece bilgi ve beceriaktarılmaya çalışılıyor. Duygu ve hikmet aktarılmıyor. Dolayısıyla çağdaş eğitimin ciddi bir eksiği var ülkemizde. Yine buaçıdan baktığımız zaman diyoruz ki talim ve terbiye… Talim dediğimiz zaman bir şeyi öğretmek. O bilgi ve beceriyi öğretiyorsunuz.Terbiye dediğiniz zaman, eğitmek onun karşılığı. Hikmet ve duyguyla insan eğitilir. Bilgi ve beceri ondansonra ona öğretilir. Bu alanlarda gelenek şunu söylüyor; size ait olan, size aktarılan bilgi, beceri, hikmet ve duygusalboyutu bir başka kaynakla karşılaştırmalısınız. Hikmet diyor ki size ait olan veya öyle zannettiğiniz yahut size aktarılan,sizin sahip olduğunuza vehmettiğiniz bilgi, beceri, hikmet, duygu ve his dünyasının gerçek bir sahibi var. Siz kendi bilginiziAllah’ın ilmiyle kıyaslayacaksınız. Kendi becerinizi Allah’ın sun’uyla kıyaslayacaksınız. Kendi hikmetinizi, felsefenizi,tefekkürünüzü Allah’ın hikmetiyle kıyaslayacaksınız. Kendi duygusallığınızı Cenab-ı Allah’ın merhameti, hatta azabı,öfkesi, haşyeti, şefkatiyle kıyaslayacaksınız. Eğer bunu yapamazsanız onun elçisiyle, O’nun Peygamberinin hayata bakışı,ilmi, hikmeti, tevazuu, duygusuyla kıyaslayacaksınız. Böylece adeta fertte oluşan birikimin ve deneyimin üst sınırınısöylüyor. Hiçbir zaman ferdi tek başına özgür ve sınırsız kabul etmiyor gelenek. Bu da bizim geleneğimize ait mühim bir96 97
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUhusustur. Hiçbir zaman ferde sınırsız özgürlük tanımıyor. Çünkü ferdin bütün imkanları kısıtlıdır. Bilgisi, becerisi, düşünmekabiliyeti, duygu kabiliyeti sonsuz ile kıyaslandığı zaman -ki Allah’ın ilmi, sun’u, hikmeti ve merhameti öyledir- ferdebir sınır tanınıyor. Aynı zamanda bir de hedef gösteriliyor.Bu açıdan hayata baktığınız zaman Peygamberi, Allah’ın elçisini fert önünde kendi cinsinden, kendi nevinden amakendisinden çok ilerde bir numune, bir örnek olarak alıyorsunuz. Geleneğin bir de bu yönü var. Yaptığı kıyaslama hiçbirzaman teorik bir kıyaslama değil. Çünkü Cenab-ı Allah’ı idrak etmek mümkün değil. Ama hissetmek mümkün. AmaPeygamber’i hem hissetmek hem de idrak etmek tırnak içinde mümkün diyebiliriz. Bu açıdan baktığımızda bilgiyi, çevremizi,kendimizi ve insanı tanımak için öğreniyoruz. Beceri, bütün teknoloji buraya giriyor, en basit zanaatlardan en ileriteknolojiye kadar bilgiyi çevreye ve insana tasarruf etmek için öğreniyoruz. Çünkü biraz evvel sözünü ettiğimiz mukayeseyiyaptığımızda şunu görüyoruz. Sadece insan çevreyi değiştirebiliyor. Sadece insana bu kâinat muhassar kılınmış,onun emrine verilmiş. Hikmet, yaptığımız işler hakkında düşünmemizi sağlıyor. Varlığımızın sebebi ve hayatımızdakieylemlerimizin sebep ve neticeleri. Bir manada yaptığımız işleri muhasebeye çekiyoruz. Duygu hayatı anlamlandırıyor.Duygusuz insan yaşamıyor demektir.Bu çerçeve içinde, yani bir önceki nesildeki medeniyet değerlerinin bir sonraki nesle aktarılması, bu değerlerin davranışadönüşmesi, bu davranışların icabı halinde yeni ve özgün modellerle değiştirilmesi noktasında acaba halimiz tavrımıznasıl olacak, bunu biraz konuşacağız.Bizde eğitim, öğretimden önce geliyor. Yani siz insanları önce eğitiyorsunuz, yani insanları önce duygu ve düşüncedünyasında bir başka aleme göre şekillendiriyorsunuz. Kendi değerlerinizi, birikiminizi onlara aktarıyorsunuz. Ondansonra bir şeyler öğretiyorsunuz. Belki ikisi eş zamanlı olarak yapılıyor. Ama esas itibarıyla bilgi ve beceri bir mahfazanıniçinde, bir zarfın içinde insanlara sunuluyor. İnsanı eğitiyorsunuz. Eğitmediğiniz insanı bilgi ve beceriyle donatırsanız,medeniyetinizin devamından söz etmek olmaz. Sadece bilgi ve beceri insanlara nasıl davranılacağını, nerede durulacağını,nerede hareket edileceğini, nerede, nasıl bir iş yapılacağını söylemez. Bu işi ortaya koyan değerler sistemidir. Buda ancak bilgi ve becerinin dışında ona yön veren, onu sınırlandıran, ona anlam katan davranış biçimlerinde söz konusuolur. Dolayısıyla bizde terbiye talimden önce gelir. Eski geleneğimizden söz ediyorum. Terbiyenin talimden önce gelmesininbirinci şartı da eğiten insanın alimden önce arif olması gereğidir. Yani insan irfan sahibi olmak zorundadır. Bugünlügatimizden çıkan birçok kavram kullanıyorum burada. İrfan sahibi olmak, ilim sahibi olmaktan önce gelir. Bu birbilimsel sempozyum olduğu için olabildiğince ciddi konuşuyorum ama bir küçük anekdot eklemek gerekiyor burada.Eski insanlar şöyle söylerlerdi, “İlim cehli giderir eşeklik baki kalır.” Bu biraz net bir mesajdır. Ama biliyorsunuz bizimbütün eski mesajlarımız, Nasreddin Hoca fıkraları, Bektaşi anekdotları çok net mesajlardır. Ne olduğu gayet belli. Bazenzıddıyla anlatır, çoğu kez bir mizah havası içinde anlatır ama çok ciddi mesajlar verir. Bu fark çok önemli bir fark. Çünküirfan dediğimiz olgu, o realite, o özellik direkt gönle hitap eder. İlim ise akla hitap eder. Eğer siz bir nesli eğitmek istiyorsanızo insana önce gönül ile hitap etmek mecburiyetindesiniz. Onun gönül evini açmak, zenginleştirmek, kuşatmak vedonatmak mecburiyetindesiniz. Bu fark çok mühim bir fark. Şimdi biraz daha teferruata giriyoruz. Eğitim meselesine,öğretim meselesine yaklaşıyoruz. Burada bir ikili söz konusu; veren ve alan, öğretmen ve öğrenci, eğiten ve eğitilen,öğreten ve öğretilen.Bakınız eski medeniyet bunlara nasıl isimler vermiş. Muallim diyor; talim eden, ilim aktaran. Karşısındaki ilim alan değililme talip olana, talip diyor, talebe diyor. Öğrenci dediğimiz zaman ne anlıyoruz; adam gelmiş bir şeyler öğreniyor. Pekiistekli mi? Bu kelime bu konuda bir şey söylemiyor bize. Peki muallim öğretmek için istekli mi? O da bir şey söylemiyor.Öğrenme-öğretme, talim-terbiye her zaman mektepte olmuyor. Usta ve çırak diyoruz. Tekkeye geliyoruz, mürşid-müriddiyoruz. Medreseye geliyoruz müderris-molla diyoruz. Demek ki bunların hepsi bir medeniyetin kendi ait kurumlarınınortaya koyduğu isimler ve kavramlar.Burada önce öğretenin veya eğiticinin vasıflarından söz edelim. Eğitici nasıl bir insan olmalı. Bir eğitici, bir eğitmen,bir müderris, bir usta, bir mürşid veya bir muallimin kendi yaptığı iş hayattaki temel inanç ve felsefesi ve davranışlarıylamutlaka ve mutlaka tutarlı olmak zorundadır. İnancı, tavrı, tarzı mutabakat içinde olmak zorundadır. Bu çok önemli birkonudur. Eğer siz herhangi bir bilgiyi, beceriyi ve daha önemlisi bir değer sistemini, bir davranış biçimini bir sonraki insannesline aktarmak istiyorsanız mutlaka ve mutlaka inancınızla ortaya koyduğunuz davranışlar arasında bir mutabakatolmak zorundadır.“Efendim bu zat filan filan bilgileri biliyor, şöyle şöyle de davranıyor ama yaptığı işlerle inancı arasında bir tenakuz, birçelişki var.” Başlangıçta bu etki bir anda sıfıra iner. Eski uygarlığımız, eski İslam medeniyetinin Osmanlı yorumu buna çokbüyük önem vermiştir. Eğitici, eğitmen, müderris, mürşid, muallim veya usta mutlaka ve mutlaka bir ahlakın adamıdır.Bir usta çırağına zanaatından önce ahlak öğretirdi. Zanaatı öğretmek insan varlığı için çok zor bir şey değildir. Amabir ahlakı öğrenmek ciddi manada zordur ve ahlak doğrultusunda davranmak daha da zordur. Dolayısıyla eski eğitimkurumlarımız, birazdan onlardan bahsedeceğim, bir bütün içinde öncelikle ve evveliyyetle sadece insan yetiştirirlerdi.O insanın sahip olduğu ilim, fen, beceri, bilgi ve zanaat insan olma vasfından sonra gelirdi. Çünkü bir medeniyet değeriözel bir insan olma vasfıyla beraber ortaya konur, nesilden nesle aktarılır ve davranışa dönüşür. Mutlaka bir ahlakıyaşarlar ve yaşatırlardı. Bunun içinde tutarlı olmaktan başka bir çare yoktur. Bilgi ve beceri, bu ahlak adamı olmaktansonra geliyor. Şüphesiz eski insanlarda da bilgi ve beceri vardı. Ama onların birinci vasfı, öncelikli özelliği belli bir ahlakınadamı olmalarıydı. Bunu kısaca şöyle söyleyebiliriz, “Önce yaşayan sonra bilen.”Bu tutarlılık içerisinde insanda şu özelliği görmek mümkündür. Bu insan söylediği sözlere, yaptığı davranışlara hayatveren esasları biliyor, inanıyor ve bunları seviyor. Ondan sonra karşısındaki talibe, ustaya, çırağa, ustanın çırağa veyahutmuallimin talibe nasıl davrandığını görebilir. Bu eğitim üslubu Hz. Peygamber’in eğitim usulünden başka bir şey değildir.Ancak bu eğitim usulü İslam Peygamberiyle beraber bitmiş de değildir. Onun kutlu arkadaşları sahabeler tarafındanyaşatılmış, tatbik edilmiş, İslam Peygamberi’ne izafe hiç bir zaman unutulmamış, ondan sonra da büyük âlimler ve velilertarafından devam ettirilmiştir. Dolayısıyla İslam uygarlığının yaşadığı dönemler boyunca tedris usulü, terbiye usulüesaslarından hiç inhiraf etmeden zaman içinde katlanarak, zenginleşerek, farklı deneyimlerle, farklı boyutlara erişerekama özle ilişkisini hiçbir zaman yitirmeden günümüze kadar gelmiştir. Âlimlerin etki sahası camiler ve medreselerdir.Velilerin etki sahası çarşılar ve tekkelerdir.Burada yavaş yavaş eğitim sahaları ortaya çıkıyor. Eski uygarlıkta, İslam uygarlığının Osmanlı yorumunda eğitim sahalarıbir tek değildir. Bir tanesi evlerdir. Her ev bir eğitim sahasıdır. Burada özgün bir tabir olarak gördük, “Hayat BoyuÖğrenme”. Bendenizin ucundan kıyısından yetiştiğim ortamda hayat boyu öğrenme zaten hayatın içinde her an içinvardı. Ve öğrenme tabiri biraz evvel sözünü ettiğim müderrisler, muallimler, mürşidler dışında insan herkesten bir şeyleröğrenir. Her yaştaki herkesten insan ne yaşta olursa olsun bir şeyler öğrenir. Bizim eski geleneğimizde öğrenme zatenbeşikten mezara kadar devam ederdi.İkinci öğrenme mahalli yine eski geleneğimizden söz ediyorum, camilerdir. İnsan camide toplum içinde nasıl davranmasıgerektiğini öğrenir. Buna biz adap diyoruz. Giriş, çıkış, yürüyüş, tavır, oturuş, bakışlar, ses, jestler… Bütün bunlarcamide öğrenilen edepler idi. Şüphesiz devamı da var. Ben en basit, en birinci, en alt düzey edeplerden bahsediyorum.Bir başka edep, eski hayatımızda bir başka eğitim sahası, eski hayatımızda var olan bir başka kurum da tekkelerde öğreniliyordu.Bir başka edep eski hayatımızda var olan mahallelerde öğreniliyordu. Her mahallenin bir edebi vardı. Çünkümahallenin güngörmüşleri, yaşlıları, hayat tecrübesi olanları vardı. Bugün sitelerde insanlar ne öğreniyorlar çok merakediyorum. Ama eski mahalleleri kenarından köşesinden görmüş bir insan olarak eski mahallelerde her yaşta insanınher gün bir şeyler öğrendiğine bizzat şahit olmuşumdur. Çocuklar, çocuklar ve delikanlılardan, gençler büyüklerden,orta yaşlılar mahallenin ihtiyarlarından, mahallenin genç kızları, mahallenin gelinleri mahallenin koca karılarından çokşey öğrenirlerdi. Hayat hakkındaki bütün deneyim, duygusallık, bilgi ve beceri bu sistem içerisinde işlerdi. Dolayısıyla ev,cami, tekke, mahalle hatta bir tanesini daha ekleyeyim; sokak. Eski semtlerimizin sokaklarında insanlar birbirlerindençok şey öğrenirlerdi. Bir tanesini daha ekliyorum, sonuncusu; kahveler. Eski şair ne diyor: “Gönül ne kahve ister nekahvehane/ Gönül sohbet ister kahve bahane.”Eğitim faaliyetine geldiğimiz zaman eski eğitici, geleneğin eğiticisi, talibe bir emanet olarak bakar. Kimin emaneti?98 99
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUAllah’ın emaneti olarak bakar. Kendisinden sonra o talip kendi değerlerini hayata geçirecektir. Talibe böyle baktığızaman onu kendisinin istikbalde yaşayacak olan bir devamı olarak görür. Ve üzerine titrer. Aynı zamanda talibi güzelsıfatlarla bezer. O kimse gerek bir hanımefendi genç kızımız, gerek bir genç delikanlı olabilir, çocuk da olabilir, sabî deolabilir. Onun aynı zamanda güzel sıfatlarla büründüğünde eşref-i mahlukattan olacağını bilir, ona inanır ve ona olabildiğincegüzel sıfatları öğretmeye ve onun üzerinde bu sıfatları hal edindirmeye çalışır. Bunu yaparken hiçbir zamanciddiyetten inhiraf etmez. Çünkü insan mizacı kendi üzerine titrenildiğini hissettiği zaman, ihtimam gösterildiğini hissettiğizaman şımarmaya meyyaldir. Eski müderris, eski mürşid, eski muallim gayet ciddidir. Ama bu ciddiyetin hemenarkasında, o bir sert kabuk gibi görünmekle birlikte, titreyen, eski tabirle duygusal, rakik bir kalp vardır.Üçüncü Oturum / Third SessionModeratör: Prof. Dr. Mustafa AykaçKırklareli Üniversitesi Rektörü - Rector, Kırklareli UniversityBir üçüncü özellik, bu çok önemli, her insana, her talibe aldığı kadar verilir. Her insanın bir kapasitesi vardır. İlim mühimolduğu zaman bir not sınırı konur, şu günde olduğu gibi. Ahlak mühim olduğu zaman her insanın belli özelliği vardır.Önemli olan ahlaklı olmaktır. İlim ondan sonra geliyor. Dolayısıyla her talibe aldığı kadar verilir. Adeta her insan eskieğitim sisteminde özel bir problemdir. Bu tekkede de böyledir, çarşıda da böyledir, esnaf ve zanaatkâr arasında da böyledir,mektepte de böyledir, camide de böyledir. Her talibin ne kadar aldığı ise, deneyerek, onunla beraber yaşayarak,onunla beraber hayatı tecrübe ederek öğrenilir. Buradan bir başka şey daha çıkıyor. Eski zamanda, eski medeniyetimizinuygulamasında eğitenle eğitilen aynı muhitte olabildiğince beraber yaşamaktadırlar. Bugün bu özelliği tümüyle kaybetmişbulunuyoruz. Eğiten ve eğitilen çok kısıtlı zamanlarda ve çok kısıtlı mekânlarda birbirleriyle görüşüyorlar. Eğerberaber yaşarlarsa birbirlerini çok daha iyi anlayacaklardır. Tabii bu anlama faaliyetinde bütün ağırlık eğiticinin, muallimin,mürşidin, müderrisin üzerindedir. Bunların eski zamandaki hayatına baktığımız zaman muallimle talip, zamanınınbirçok parçasını, mekânın birçok kısmını ortak olarak paylaşmaktadırlar. Adeta beraber yaşamaktadırlar. Böylece birmanada talibin iç dünyasına girmek, onun ahlaki düzenlemesini kolayca yapmak ve kapasitesinin ne kadar alabildiğini,ne mertebede olduğunu anlamak çok kolaylaşmaktadır.Eski zamandaki medeniyet yorumumuzda eğer muallimle talebe, mürşidle mürid, müderrisle molla ortak zamanlardayaşıyorlarsa, ortak mekânları paylaşıyorlarsa bunlar bugün iyice unuttuğumuz bir mühim faaliyetin içerisindeler. Bunabiz sohbet diyoruz. Bu sohbet faaliyeti biliyorsunuz Peygamber mescidinden geliyor. İslam Peygamberi mescidinde, özelliklesabah namazlarından sonra ashabıyla sohbet ediyor. Bu sohbetlere katılanlara İslam uygarlığında “şeref-i sohbetleşereflenmiş olanlar” diyorlar. İşte o gelenek usta-çırak, müderris-molla, mürşid-mürid, muallim-talib arasında devametmektedir. Peki, talebenin veya talibin veya müridin görevleri var mı? Tabii ki var, onlar çok daha az. Kendisine sunulanprograma sabırla, itaatle ve iştiyakla devam etmek. Sabır, itaat ve iştiyak. Çünkü bu program zor bir program. Eskilerderlerdi ki; “Aşk olmazsa meşk olmaz.” Ondan sonra dikkat ve titizlikle çalışmak. İş ne olursa olsun küçümsememek.Eski zamanda önce dükkân süpürmeyle başlıyorlar işe, çöp dökmekle başlıyorlar. Ustanın o zamanki usulde hayvanınıtımar etmekle başlıyorlar. Ama size bir disiplin veriyor. Medresede de böyle başlanıyor. Sonra eğiticiye hürmet ve muhabbetleyaklaşmak… Ustanıza hem hürmet edeceksiniz hem de onu seveceksiniz. Üç şartı var: Birincisi sabır, itaat veiştiyakla programa itaat etmek. İkincisi dikkat ve titizlikle çalışmak. Üçüncüsü de muallime karşı hürmet ve muhabbettebulunmak.Muallimden söz ettik. Talibden söz ettik. Bir üçüncü faktör daha var. Bu ise çevre faktörü. Diğer insanlara çok büyük roldüşüyor. Bu iş eğiticiye, muallime, müderrise hürmet ve itibar etmek. Toplumda muallimin, müderrisin, ustanın, üstadınhürmet ve itibar sahibi olması lazım. Toplumun bir başka görevi daha var. Talebeye, müride, çırağa teşvik ve destekolmak. Eski geleneğimizde bütün bunlar vardı. Ve bunlarla beraber İslam medeniyetinin Osmanlı yorumunun ortayaçıktığını görüyoruz. Bu yorum modernitenin getirdiği yeni şartlar karşısında kendini muhafaza altına aldı. Bir manadahayatiyetini askıya aldı, yeni biçimler üretemedi. Bu her medeniyetinin başına gelen hadiselerdir. Ancak postmodernistçağda, modernitenin büyük zaafları, iki dünya savaşı ve soğuk savaşlar ortaya çıktıktan sonra, modernitenin bugüninsanlara sunduğu sadece sömürü. Büyük bir refah, büyük bir özgürlük olmakla beraber sadece insanların maddi boyutlarınasunduğu bu şartların ötesinde insanların sadece kendisinin dışındaki dünyaya, hatta kendi dünyasına şiddetve sömürüden başka bir şey sunmadığı anlaşılınca İslam uygarlığının belki bir üçüncü hamlesine şahit olmak ümit veniyazıyla hepinizi Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Sizi seviyorum, size dua ediyorum, siz de bana dua edin.MESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAM: TRENDLER, POLİTİKALARve DENEYİMLERİstihdam Edilebilirliğin Geliştirilmesinde Mesleki Eğitimin RolüProf. Dr. Süleyman Özdemir - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriİlişkileri BölümüMesleki Eğitimde Özel Sektörün Eylem PlanıNurettin Özdebir - Ankara Sanayi Odası BaşkanıMesleki Eğitimde Karşılaşılan Sorunlar ve Model ÖnerileriProf. Dr. İbrahim Kadı - Karabük Üniversitesi Rektör Yrd.İSMEK’in Mesleki Eğitimdeki Rolü ve İstihdam BoyutuProf. Dr. Yahya Fidan - Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi Dekanı100 101
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAM: TRENDLER,POLİTİKALAR ve DENEYİMLERVOCATIONAL TRAINING AND EMPLOYMENT: TRENDS, POLICIES AND EXPERIENCESModeratör: Prof. Dr. Mustafa AykaçKırklareli Üniversitesi RektörüRector, Kırklareli UniversityProf. Dr. Mustafa Aykaç, 1958 yılında Karabük’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Karabük’te; lise öğreniminiİstanbul’da; yükseköğrenimini 1976-1980 yılları arasında Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisatBölümü’nde tamamladı.1981 yılında Bursa Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyal Siyaset Kürsüsü’nde araştırma görevlisiolarak göreve başladı. Daha sonra Uludağ Üniversitesi adını alan aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’ndebaşladığı doktora çalışmasını, 1987 yılında doktor unvanını alarak bitirdi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi İktisadive İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde doktor öğretim görevlisi olarakgöreve başladı.1989 yılında yardımcı doçent, 1993 yılında doçent unvanını alan Aykaç, 2000 yılında da profesörlüğe yükseldi.Marmara Üniversitesi bünyesinde Bölüm Başkanlığı, Enstitü Müdür Yardımcılığı ve Araştırma Merkezi Müdürlüğügibi idari görevlerde bulundu.Yurt içinde ve yurt dışında birçok bilimsel toplantılara katıldı; projeler yürüttü ve bu projelerde görev aldı. Ulusalve uluslararası düzeyde birçok dergide makale ve bildirileri yayınlandı. Ayrıca kitap editörlüğü ve çeviriler yaparakraporlar hazırladı.1997 yılında İngiltere University of Manchester Department of Sociology’de, 2003 yılında Güney Afrika CumhuriyetiVİSTA University Department of Human Resource Management’ta bir yıl süre ile bilimsel araştırmalaryaptı.Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretimüyesi olarak görevini sürdürmekte iken 09.09.2008 tarihinde Kırklareli Üniversitesi Rektörü olarak atandı. Evli veüç çocuk babası olan Prof. Dr. Mustafa Aykaç iyi derecede İngilizce bilmektedir.Bu oturumda dört konuşmacı kendi alanlarındaki tebliğlerini bize sunacaklar. Kendilerine yirmişer dakikalık süre vereceğiz.Dört konuşmacının sunumları bittikten sonra da sizlere söz vereceğiz. Sorularınızı ve yorumlarınızı almayaçalışacağız.Bu toplantıda bulunmaktan dolayı gerçekten ayrı bir mutluluk duyduğumuzu ifade etmeden geçemeyeceğim. İSMEKhakkında daha fazla söze gerek yok. Faaliyetlerine başladığı andan itibaren ne kadar büyük mesafe katettiğini anlamaya,çok küçük bir göz atmak dahi yeterli olur. Çok büyük bir mesafe. Ülkemiz açısından, insanlarımız açısındangerçekten büyük bir başarıdır bu ve dünya üzerinde de bilebildiğimiz kadarıyla birçok ülkeye örneklik teşkil ediyor.Temenni edelim ki bu çalışmalar artarak devam etsin, çok daha büyük başarılara erişsin. Çok daha geniş insanlaraulaşsın. İnsanlarımız bu faaliyetlere katılarak hepimizin özlediği daha bilgili, daha eğitimli, daha kültürlü, daha anlayışlı,daha hoşgörülü, daha verimli insanlar haline gelsinler. Başından itibaren İSMEK’in kuruluşunda ve her noktasında enküçüğünden en büyüğüne kadar emeği geçenleri şahsım ve arkadaşlarım adına kutluyorum.102 103
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİSTİHDAM EDİLEBİLİRLİĞİNGELİŞTİRİLMESİNDEMESLEKİ EĞİTİMİN ROLÜTHE ROLE OF VOCATIONAL TRAINING IN EMPLOYMENT ANDIMPROVEMENT OF HIRINGProf. Dr. Süleyman Özdemirİstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüDepartment of Labor Economics and Industrial Relations, Faculty of Economics, Istanbul UniversityProf. Dr. Süleyman Özdemir (1971, Ankara): Lisans’ı (1992) İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisive Endüstri İlişkileri Bölümü’nde, yüksek lisans (1995) ve doktorayı (2004) İst. Üniv. S.B.E. Çal. Ekon. veEnd. İlişk. Anabilim Dalı’nda tamamladı. 1993 yılında Sakarya Üniv. İİBF, Çal. Ekon. ve End. İlişk. Bölümü’ndeakademik yaşama katıldı. 1996 yılında İst. Üniv. Çal. Ekon. ve End. İlişk. Bölümü’ne geçiş yaptı.2005 yılında Sosyal Politika Bilim Dalı’nda doçentliğe yükseltildi. 2010 yılında “Endüstri İlişkileri” Anabilim DalıProfesörü olarak atandı. 1997–1999 yılları arasında 2 yıl süreyle Cornell Üniversitesi, Endüstri ve Çalışma İlişkileriFakültesi’nde (School of Industrial and Labour Relations - NY, ABD), 2009-2010 tarihleri arasında da 1 yıl süreyleSyracuse Üniversitesi, Martin J. Whitman İşletme Fakültesi’nde (MJ Whitman School of Management - NY, ABD)“misafir araştırmacı/öğretim üyesi” olarak araştırmalar gerçekleştirdi.Özdemir; Sosyal Politika, Refah Devleti, Yaşlanan Nüfus, Sosyal Güvenlik, Endüstri İlişkileri, Küreselleşme veDeğişim, Çalışma Ekonomisi, İnsan Kaynakları Yönetimi, Sivil Toplum Kuruluşları, Esneklik, İş ve Çalışma Ahlakı,Girişimcilik ve KOBİ’ler, mesleki eğitim vb. alanlarda çalışmaktadır. 8 tanesi kitap olmak üzere 70’e yakın çalışmasıbulunan Özdemir, evli ve 3 çocuk babası olup, iyi derecede İngilizce bilmekte, 4 farklı STK’ya gönüllü katkıvermekte, “Resmi Arabulucu (ÇSGB” olarak görev yapmaktadır.ÖzetMesleki eğitimi ve istihdam edilebilirliği de içeren çatı bir kavram olarak “hayat boyu öğrenme”, esas itibariyleüç uluslararası kuruluş tarafından şekillendirilmiştir (UNESCO, OECD ve AB). Bu kuruluşlardan ilkikisinin konuya olan ilgisi çok daha eskiye dayalıyken (UNESCO ve OECD, konuyla 1960’lı yıllardan itibarenilgilenmektedir), AB çok daha yakın zamanlarda (1990’lı yıllardan itibaren) konu ile ilgilenmeye başlamıştır.Ancak, her üç kuruluşun hayat boyu öğrenim yaklaşımında üç farklı perspektif bulunmaktadır. UNESCO,hayat boyu öğrenme kavramına “insancıl” ve “ülküsel” olarak yaklaşırken, OECD “rekabet gücünü artıracak”ve “ekonomik büyümeyi sağlayacak” ekonomik bir araç gözüyle bakmaktadır. Avrupa Birliği ise konuya “sosyaluyum” ve “istihdam edilebilirlik” açısından yaklaşmaktadır. Her üç kuruluş da, hayat boyu öğrenmeninistihdamı artıracağı, sosyal uyumu sağlayacağı, kişisel potansiyeli geliştireceği ve sosyal içermeyi sağlayacağıkanaatine sahiptir.Özellikle AB düzeyinde konunun ele alınışı, üye ülkelerin ulusal istihdam politikalarını da şekillendirmektedir.Başlangıçta hayat boyu öğrenim kişisel bir konu iken, daha sonra politikaların ve stratejilerin merkezinde yeralmıştır. Bugün hayat boyu öğrenme denildiğinde, bu kavramla beşikten mezara kadar “örgün, yaygın ve enformel”bütün eğitim düzeyleri ve biçimleri ifade edilmektedir. Bu nedenle, 2007’den itibaren AB’de bütüneğitim ve mesleki eğitim programları hayat boyu öğrenme kavramı çatısı altında toplanmıştır.Mesleki eğitim, özellikle insan gücünün niteliğinin geliştirilmesinde, kişilerin istihdam edilebilirliğinin artırılmasındave böylece iş piyasalarının aradığı niteliklere ve özelliklere sahip iş gücünün elde edilmesinde çokönemli işlevleri olan bir araçtır.Bu bildiride, günümüz iş piyasalarında gittikçe artan işsizlik, vasıfsızlık ve mesleksizlik sorunları karşısındaönemi daha da artan “istihdam edilebilirlik” ve bunu sağlamanın bir aracı olarak “mesleki eğitim” konularıüzerinde kısaca durulmaktadır.Anahtar Kelimeler: Hayat Boyu Öğrenme, Mesleki Eğitim, İş Piyasası, İstihdam, İstihdam Edilebilirlik104 105
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGİRİŞMesleki eğitim, özellikle ülkelerin en önemli kaynağı durumunda olan insan gücünün niteliğinin geliştirilmesinde, kişilerinistihdam edilebilirliğinin artırılmasında ve böylece iş piyasalarının aradığı niteliklere ve özelliklere sahip iş gücününelde edilmesinde stratejik öneme sahip bir araçtır.Mesleki eğitim, işsizliğin çok yüksek düzeylerde seyrettiği günümüz dünyasında, ister gelişmiş, ister gelişmekte, isterseaz gelişmiş olsun bütün ülkelerde, işsizlikle mücadelede etmek amacıyla başvurulan ve oldukça da başarılı olan önemlibir aktif emek piyasası aracıdır.1990’lı yıllardan itibaren Maastricht Antlaşması ve AB İstihdam Stratejisi’yle birlikte Avrupa Birliği üyesi ülkelerde istihdam,işsizlik, yeni iş yaratma, istihdam edilebilirlik ve bunlarla bağlantılı olarak mesleki eğitim konularına daha fazlaönem verilmeye başlanmıştır.Ülkemizde de, çeşitli nedenlerden dolayı iş piyasalarında emek arzı ile emek talebi arasında sürekli bir dengesizlik bulunmaktadır.İş gücümüzün bir kısmı, ne yazık ki iş piyasasının talep ettiği niteliklere sahip değildir. İş piyasalarının gereksinimleridoğrultusunda mesleki eğitimin yeniden yapılandırılması ile bu dengesizliğin giderilmesi mümkün olabilir.Gelişmiş ülkelerde son zamanlarda “refah devleti” kavramı yerine “aktif devlet” kavramına daha fazla itibar edilmektedir.Bunun anlamı şudur: İşsizlere iş bulmada yardımcı olan ve iş bulamayanlara cömert işsizlik yardımları bağlayanrefah devleti anlayışı giderek evrilmeye başlamış, yerini çalışmak isteyen ve çalışabilecek durumda olan herkesin kendisineuygun bir iş bulabilmesine yardımcı olan aktif devlet anlayışı almıştır.Bu bildiride, günümüz iş piyasalarında gittikçe artan işsizlik, vasıfsızlık ve mesleksizlik sorunları karşısında önemi dahada artan “istihdam edilebilirlik” ve bunu sağlamanın bir aracı olarak “mesleki eğitim” konuları üzerinde kısaca durulmaktadır.Bu sunumda, öncelikle “iş piyasaları” ile ilgili bazı kavramlar, konular ve veriler üzerinde durulacak, sonra “mesleki eğitim”kavramına değinilecek, ardından da “mesleki eğitim-istihdam edilebilirlik” konusuna yer verilecektir.Tablo 1 Kaynak: ILO, Global Employment Trends 2011, Geneva: ILO Publ., s. 65.I. Dünyada ve Türkiye’de İş Gücü PiyasalarıGenel olarak ve Türkiye’de mesleki eğitim – istihdam edilebilirlik ile ilgili konuları incelemeye geçmeden önce, dünyadanve Türkiye’den iş gücü piyasaları ile ilgili bazı verilerin incelenmesi yararlı olacağından, aşağıda bazı tablolara yerverilmiştir. Çünkü, mesleki eğitimin önemli bir aktif iş gücü piyasası politikası olarak birçok ülkede yaygınlaşmasınıntemelinde, işsizlik gibi iş gücü piyasalarında ortaya çıkan olumsuz göstergelerin etkisi bulunmaktadır. Ancak, bu tablolarsadece hızlı bir bilgilendirme amacıyla verildiği için, “Türkiye’de İşgücünün Eğitim Düzeyine Göre Dağılımı (2011)”başlıklı tablo hariç üzerinde çok fazla durulmayacaktır.A. Dünya İş Gücü Piyasasına İlişkin Bazı VerilerBugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi, 1975-80’li yıllarda ortaya çıkan küreselleşme sonrası dönemde tam istihdamhedefinden oldukça uzaklaşmış, alınan çok sayıda önleme rağmen ülkelerin çoğunda iş piyasalarında arz ve talepdengesi sağlanamamıştır. Aşağıdaki tablolar, genel olarak dünyada, özel olarak da seçilmiş bazı ülkelerde iş piyasasınailişkin bazı verileri bizlere sunmaktadır.Günümüz dünyasında en ciddi sosyal ve ekonomik problemlerin başında işsizlik tehlikesi bulunmaktadır. Dünya ölçeğindeişsizliğin rakam olarak 200 milyon kişiyi geçtiği, oran olarak ise birçok ülkede % 10’ların dahi üzerine çıktığıgözlenmektedir.Tablo 2 Kaynak: ILO, Global Employment Trends 2011, Geneva: ILO Publ., s. 63.106 107
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTablo 3 Kaynak: Kemal Erdem, İşsizlikle Mücadelede Mesleki Eğitimin Önemi: Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi,(Yayınlanmamış YL Tezi), İstanbul: İÜ SBE, 2012, s. 16.Tablo 5 Kaynak: OECD, Economic Outlook, (Çevrimiçi): http://www.oecd.org/document/0,3746,en_2649_201185_46462759_1_1_1_1,00.htmlB. Türkiye İş Gücü Piyasasına İlişkin Bazı VerilerTürkiye uzun zamandır iş gücü piyasası göstergeleri bozuk olan ülkeler arasında yer almıştır. 2008 ekonomik krizi baştaolmak üzere, her ekonomik krizde göstergeler daha da bozulmuştur. Ancak, ülkemizin özellikle son 6-7 yıl içerisindegösterdiği ekonomik performansın bir sonucu olarak, 2011 yılından itibaren göstergelerde memnuniyet verici bir iyileşmebaşlamıştır. Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre, işsizlik oranı, özellikle 2012 yılı için % 8’li rakamlarainme temayülündedir.Tablo 4 :Kaynak: OECD, Economic Outlook, (Çevrimiçi): http://www.oecd.org/document/0,3746,en_2649_201185_46462759_1_1_1_1,00.html108 109
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTürkiye’deki işsizlik sorununun nedenleri arasında birçok faktör vardır (Örneğin, ekonomik istikrarın sağlanamamasıvb. ekonomik nedenler gibi). Ancak, iş gücünün eğitimim düzeyinin düşük olması, eğitim-istihdam arasında güçlü birilişkinin kurulamayışı ve iş gücü piyasasının talep ve gereksinimine duyarlı olmayan bir eğitim sisteminin ve insan gücüplanlamasının varlığı, işsizliğin en başta gelen yapısal nedenleri arasında yer almaktadır.Aşağıdaki tablo incelendiğinde, ülkemizde iş gücünün eğitim düzeyinin ne kadar düşük olduğu görülmektedir. 2011verilerine göre, işgücünün yaklaşık % 58’i lise altı eğitime sahip kişilerden oluşmaktadır. Buna okur-yazar olmayanlarıda eklediğimizde, bilgi çağında istihdam edilebilirlik niteliği oldukça zayıf olan % 63,18’lik büyük bir grup karşımızaçıkmaktadır. Bu oranın hızla düşürülerek, Türkiye’nin eğitimli iş gücü açığı kapanmalıdır.İçinde mesleki eğitimin de olduğu “hayat boyu öğrenme” kavramı gelişmiş ülkeler tarafından çok önemsenirken vemesleki eğitimin yaygınlaştırılmasıyla ilgili her türlü tedbir alınırken, ülkemiz iş gücü piyasalarında meslek veya teknikliselerden mezun olan iş gücünün oranı yalnızca % 9,66’da kalmıştır. Keza, Yüksek Öğretim mezunu iş gücünün oranıda, ancak % 16,75’lere kadar ulaşabilmiştir.Tablo 6 Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları Veri Tabanı, 2012.Tablo 9 Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları Veri Tabanı, 2012.Meslek veya Teknik Liselilerin toplam iş gücündeki payı her ne kadar yüksek olmasa da (% 9,66), bu grubun iş gücünekatılım payı % 65,5 ile Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir. Ne var ki, aynı grubun işsizlik oranı da bir hayliyüksektir (% 11). Bunun temel olarak iki sebebi bulunmaktadır. Birincisi, iş gücüne katılma oranın yüksek olması,bu grupta işsizlik oranlarının da yüksek olmasına yol açmaktadır. İkincisi ise, mesleki eğitimin yetersizliğiyle ilgilidir.Ülkemizde mesleki eğitim iş gücü piyasasının gereksinimleri doğrultusunda verilememekte, iş gücüne, iş piyasasınıngereksinim duyduğu nitelikte eğitim verilemediğinden, iş gücü taleplerini karşılamak mümkün olamamaktadır.Eğitim ile iş gücü piyasası arasındaki bağın en kısa zamanda güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu sorunu çözmeye yönelikpolitikaların uygulandığını ifade etmek, ne yazık ki hala mümkün değildir.Dolayısıyla, işsizliğin önemli bir sebebi de, eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki bağın etkin bir biçimde kurulamadığıekonomilerde gençlerin iş gücü piyasasının gereksinimlerini karşılayacak biçimde eğitim almamalarıdır.Tablo 8 Kaynak: TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları Veri Tabanı, 2012.Her ülkenin bu konuda yapacağı şey bellidir. Eğer bir ülkede emek arzı, emek talebinin yapısına uymuyorsa, bu uyum-110 111
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUsuzluk muhakkak eğitim yoluyla değiştirilmelidir.Çalışanların eğitim düzeyleri ne kadar yüksek olursa, hızla değişen çalışma ortamlarına da o derece hızlı uyum sağlamaktadırlar.Bu nedenle, küreselleşmenin ve sosyo-ekonomik değişimin/dönüşümün getirmiş olduğu ortama uyum sağlayacak, işpiyasası taleplerini karşılayacak, iş gücünü geliştirecek eğitim sistemleri oluşturulmalıdır.Eğitim sistemleri oluşturulurken, iş gücünün çalışma yaşamı boyunca kolay bir şekilde yeni beceriler elde edebilmesineimkan verecek şekilde yapılanmalı, aksi takdirde bütün ömrü boyunca tek bir teknik beceriye sahip olan bir kişinin bilgiçağında yetersiz hale geleceği unutulmamalıdır.II. MESLEKİ EĞİTİM VE İŞSİZLİKLE MÜCADELEDEKİ YERİA. İŞSİZLİKLE MÜCADELE POLİTİKALARIİşsizlikle mücadelede, birbirini tamamlayan iki farklı emek piyasası politikası mevcuttur.1. Pasif Emek Piyasası Politikaları: Amacı, işsizliği önlemeye yönelik çalışmaktan ziyade, işsizliğin olumsuz sonuçlarınıtelafi etmek, bu yolla işsiz kalanlara belirli bir ekonomik güvence sağlamaktır.•İşsizlik sigortası,•İşsizlik yardımları,•Erken emeklilik, vb. çeşitleri bulunmaktadır.Pasif istihdam politikaları, işsizliği azaltmak, yeni iş yaratmak vb. amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak yerine,iş gücü piyasasındaki bozukluklar nedeniyle bireylerin karşı karşıya kaldığı maddi olumsuzlukları önlemeye yöneliktedbirler almaktadır.2. Aktif Emek Piyasası Politikaları: Amacı, işsizliğin olumsuz sonuçlarını bertaraf etmekten ziyade, çalışanların iş gücüpiyasalarına girişini kolaylaştırmak amacıyla bizzat emek talebini arttırmak ve işsizliği önlemektir.Aktif emek piyasası politikaları; iş piyasasının işleyişindeki bozuklukları iyileştiren ve mesleki becerilerin gelişimini veemek piyasalarının etkinliğini artıran politikalardır. Dört temel hedefi bulunmaktadır. Bunlar;•Mesleki eğitim•Eşleştirme ve danışmanlık hizmetleri•Teşviklerle/sübvansiyonlarla istihdamı artırma•Gençlere ve özürlülere yönelik istihdam politikaları, vb.Aktif iş piyasası tedbirlerinin iki bölümden oluştuğu söylenebilir:Birinci bölümde yer alan tedbirler ekonomik karakterli olup, amacı çeşitli yatırımlarla, teşviklerle vb. iş gücü talebiniarttırıcı ve işsizliği önleyici ekonomik tedbirler almaktır.İkinci bölümde ise mesleki eğitim, iş ve meslek danışmanlığı vb. daha farklı tedbirler söz konusudur.İlk kez gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan iş gücü piyasası politikaları, zaman içerisinde değişkenlikler göstermiştir. İşsizliklemücadelede, pasif istihdam politikalarının geçmişi daha eskiye dayanıyorken ve daha yaygın biçimde gelişmişken, aktifistihdam politikaların ortaya çıkışı görece olarak daha yenidir.Ancak, şunu da unutmamak gerekir ki, pasif ve aktif emek piyasası politikaları birbirlerinin yerine geçen tamamenfarklı iki yöntem değildir; ülke uygulamalarına bakıldığında, birbirlerini ikame etmekten ziyade tamamladıkları görülmektedir.Ülkemizde, işsizlik sigortası gibi pasif istihdam politikaları yanında, epeydir aktif istihdam politikaları da uygulanmaktadır.En yaygın aktif istihdam politikaları mesleki eğitim ve işe aracılık politikalarıdır.Türkiye’de, mesleki eğitim kurslarını MEB, İŞKUR ve KOSGEB sağlamaktadır. Bazı yerel yönetimler de kendi bünyelerindemeslek kursları açarak, daha çok kimsenin mesleki eğitimle buluşmasını sağlamaktadır.B. İŞSİZLİKLE MÜCADELEDE MESLEKİ EĞİTİMİN ÖNEMİGelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsi, işsizlikle mücadelede mesleki eğitim, yeniden eğitim, yaşam boyu eğitimin tümimkanlarını kullanarak vatandaşlarının niteliklerini yükseltmekte, böylece iş gücü piyasası ile eğitim sistemi arasındakibağı kuvvetlendirmektedir.Mesleki eğitim, iş gücünün niteliğini artırmak amacıyla programlanan ve uygulanan özel bir eğitim olup, çok geniş kapsamlıdır.Bu kapsam içerisine meslek okulları, işletmelerin düzenlediği seminerler ve kurslar, İŞKUR gibi kamu istihdamkurumlarının organize ettiği işbaşı eğitim programları vb. girer.1. Hayat Boyu Öğrenim / Eğitim KavramıHayat boyu öğrenme (sürekli eğitim) kapsamında öğrenme üç farklı türün bileşiminde oluşmaktadır. Bunlar; örgün(formel) eğitim, yaygın (non-formel) eğitim ve enformel eğitimdir. Bu kavramlar şöyle tanımlanabilir.Örgün (formel) eğitim: Daha çok okul vb. yerlerde gerçekleştirilen ve elde edilen öğrenme çıktısı bir diploma ile belgelendirilen,amaçlı, planlı, programlı, sistemli olarak yapılan eğitimdir.Yaygın (non-formel) eğitim: Daha çok formel eğitim/örgün eğitim dışında kalanlara dönük, amaçlı, planlı, sistemli, veesnek bir eğitim biçimidir. Eğitim karşılığında elde edilen öğrenme çıktısını gösterir bir sertifika verilebilir.Örgün eğitimden ayrılan en önemli farkı kurallarının esnek olmasıdır. Yaygın eğitim kurumlarına devam edenler, yaş,eğitim düzeyi gibi özellikler açısından farklı niteliklere sahip olabilirler.Enformel öğrenme: Örgün ve yaygın eğitim gibi planlı organize eğitim ortamları dışında gerçekleşebilen öğrenme olup,amaçlı, planlı, programlı, sistemli değildir ve yaşamda bireyin bulunduğu her ortamda gerçekleştirilebilir.Enformel öğrenme anlayışı, dünyada son yıllarda giderek daha çok kabul görmeye başlamıştır.Mesleki eğitimi ve istihdam edilebilirliği de içeren çatı bir kavram olarak “hayat boyu öğrenme”, esas itibariyle üç uluslararasıkuruluş tarafından şekillendirilmiştir. Bu kuruluşlardan ikisinin (1960’lı yıllardan itibaren UNESCO ve OECD’nin)konu ile bağlantısı çok daha eskiye dayalıyken, bir diğeri (1990’lı yıllardan itibaren AB) çok daha yakın zamanlardakonu ile yakından ilgilenmeye başlamıştır.Ancak, her üç kuruluşun hayat boyu öğrenim yaklaşımında üç farklı perspektif bulunmaktadır:•UNESCO, hayat boyu öğrenme kavramına insancıl ve ülküsel olarak yaklaşırken,•OECD rekabet gücünü artıracak ve ekonomik büyümeyi sağlayacak ekonomik bir araç gözüyle bakmaktadır.•AB ise konuya “sosyal uyum” ve “istihdam edilebilirlik” açısından yaklaşmaktadır.112 113
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHer üç kuruluş da, hayat boyu öğrenmenin istihdamı artıracağı, sosyal uyumu sağlayacağı, kişisel potansiyeli geliştireceğive sosyal içermeyi sağlayacağı konusunda hemfikirdir.Özellikle AB düzeyinde konunun ele alınışı, üye ülkelerin ulusal istihdam politikalarını da şekillendirmektedir. Başlangıçtahayat boyu öğrenim kişisel bir konu iken, daha sonra politikaların ve stratejilerin merkezinde yer almıştır.Bugün hayat boyu öğrenme denildiğinde, bu kavramla beşikten mezara kadar (örgün, yaygın ve enformel) bütüneğitim düzeyleri ve biçimleri ifade edilmektedir. Bu nedenle, 2007’den itibaren AB’de bütün eğitim ve mesleki eğitimprogramları hayat boyu öğrenme kavramı çatısı altında toplanmıştır.2. Mesleki Eğitimin Tanımı ve KapsamıMesleki eğitim, çok kaba bir tanımla “İş gücünün niteliğinin geliştirilmesi için verilen özel eğitime” denilmektedir.Daha detaylı bir tanımla; “toplumsal ve bireysel hedeflere yönelik olarak, bireylere belirli bir mesleğin gerektirdiği bilgi,beceri ve uygulama yeteneğinin kazandırılması, böylece kişinin toplumun talepleri ve hedefleri doğrultusunda yetiştirilmesidir.”İki tür mesleki eğitim vardır:1) Mesleğin örgün okul sürecinde kişilere öğretilmesi2) Mesleğin okul sonrasında eğitim yoluyla kişilere öğretilmesiMesleki-teknik eğitimde ülkeden ülkeye değişen farklı modellerle karşılaşmak olasıdır:• ABD’de, serbest piyasa ekonomisinin bir gereği olarak “piyasa modeli” geçerlidir. Aynı model, Japonya’da da uygulanmaktadır.• Bir takım ülkelerde ise (İsveç, Belçika, Fransa, Almanya, Avusturya, İsviçre, İngiltere gibi) ”Okul modeli’’ daha yaygındır.•Bazı ülkelerde de meslek eğitimi, hükümet ve özel işletmeler iş birliğiyle gerçekleştirilmektedir. Bazı durumlarda,teorik meslek eğitim devlet okullarında verilirken, uygulamalı meslek eğitim de iş yerinde sağlanmaktadır. (Bu eğitime“çıraklık modeli” veya ’’ikili sistem’’ (dual system) denilmektedir.)Tablo 10 Kaynak: OECD, Education at a Glance 2011, OECD Indicators, s. 305. (Çevrimiçi): http://www.oecd.org/dataoecd/61/2/48631582.pdfC. TÜRKİYE’DE MESLEKİ EĞİTİM1. Mevcut durumTürkiye’de mesleki eğitim sistemi, mesleki-teknik okul ağırlıklı bir model olarak karşımıza çıkmaktadır.Türkiye’de mesleki eğitim esas itibariyle 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’na dayalı olup, üç farklı şekilde sağlanabilmektedir:Örgün mesleki eğitim: Okul ağırlıklı sistem olup, son yıl staj vardır. Okul sonunda meslek lisesi diploması alınır, isteyeniş yaşamına girer, isteyen üniversiteye de devam edebilir.Yaygın mesleki eğitim: Eğitim sonunda sertifika verilen meslek kurslarıdır. Amacı, iş gücü piyasalarında yeterli olmayanbireyleri istihdam edilebilir hale getirmektir. Her yaş grubundaki insanlara hitap etmektedir.Çıraklık eğitimi: 3308 sayılı Kanuna göre, çıraklık eğitimi üçüncü bir mesleki eğitim yöntemidir. Çıraklık eğitimine ikilieğitim de denilmektedir. Bu eğitim sonucunda kalfalık, ustalık ve usta öğreticilik belgeleri elde edilmektedir.9. Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında oluşturulan komisyonlardan biri olan Eğitim Komisyonu, hazırladığı raporunda,Türkiye’deki mesleki eğitim sisteminin eksikleri/kusurlu yönleri ifade edilmiştir. Buna göre, iş gücü piyasasının veişletmelerin gereksinimlerine yeterli olabilecek bir sistem kurulamamış, mesleki eğitim-istihdam ilişkisi zayıf kalmış,bireylerin istihdam edilebilirliği yükseltilememiş, iş gücü potansiyeli verimli kullanılamamıştır.2. UMEM Projesi (Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi)Bir yandan iş gücü piyasasının nitelikli iş gücü gereksinimini karşılamak, bir yandan da bireylerin istihdam edilebilirliğiniartırmak üzere ÇSGB, MEB, İŞKUR, TOBB ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi iş birliğiyle ’’UzmanlaştırılmışMeslek Edindirme Merkezleri Projesi’’ başlatılmış, iş sahibi olmayan işsizlerin daha nitelikli eğitim alabilmelerinin yoluaçılmıştır. Dünyadaki en büyük mesleki eğitim projelerinden biri olan UMEM projesi;•Proje; BECERİ’10•Beceri kazandırma ve iş edindirme seferberliği…•Her beceri bir altın bilezik...sloganlarıyla Haziran 2010 tarihinde faaliyete başlamıştır.Projenin başarısı için öncelikle 19 pilot ilde yerel iş gücü piyasası analizlerinin yapılması planlanmış, 81 ilde faaliyet gösterenteknik ve mesleki eğitim okulları arasından seçilen 111 okul projenin uygulama alanı olarak seçilmiştir.2011 yılında 250 bin kişi İŞKUR’un mesleki eğitimlerinden geçmiştir. Bu sayısının yaklaşık 28 bini UMEM ve UMEMİEP projesinde yer almıştır. Nisan 2012 itibariyle, çok sayıda işletme, istihdam etmek üzere 54 bin 29 stajyer talebindebulunmuştur.Aşağıda, UMEM projesi ile ilgili bazı tablolar yer almaktadır.114 115
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTablo 11 Kaynak: BECERİ’10 AnketiTablo 13 Kaynak: BECERİ’10 anketiTablo 12 Kaynak: BECERİ’10 AnketTablo 14 Kaynak: Serdar Sayan, “Un Yağ Şeker Var, Bir de Helva Makinesi Operatörü Bulabilsek,” İktisat ve Toplum Dergisi, s. 18,2012, s. 22.116 117
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUYARARLANILAN KAYNAKLAR:Biçerli, M. Kemal: İşsizlikle Mücadelede Aktif İstihdam Politikaları, 1. Baskı, Eskişehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları,2004.DPT, Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı: İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2007.Erdem, Kemal, İşsizlikle Mücadelede Mesleki Eğitimin Önemi: Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi,(Yayınlanmamış YL Tezi), İstanbul: İÜ SBE, 2012.ILO, Global Employment Trends 2011, Geneva: ILO Publ.İŞKUR, 2011 Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.iskur.gov.tr/kurumsalbilgi/raporlar.aspx#dltop, 25 Nisan 2012.İŞKUR, BECERİ’10 Anketi.Kenar, Necdet: “Mesleki ve Teknik Eğitimin Genel Değerlendirmesi,” (Çevrimiçi): http://www.messegitim.com.tr/ti/577/0.Korkmaz, Adem, Mahiroğulları, Adnan: İşsizlikle Mücadelede Emek Piyasası Politikaları : Türkiye ve AB Ülkeleri, Genişletilmiş2. Baskı, Bursa, Ekin Yayınları, 2007.OECD, Economic Outlook, (Çevrimiçi): http://www.oecd.org/document/0,3746,en_2649_201185_46462759_1_1_1_1,00.htmlOECD, Education at a Glance 2011, OECD Indicators, (Çevrimiçi): http://www.oecd.org/dataoecd/61/2/48631582.pdf.Özdemir, Süleyman, İbrahim, Sarıoğlu, H. Yunus, Ersöz: İşsizlik Sorunun Çözümünde KOBİ’lerin Desteklenmesi, İstanbul,İTO Yayın No: 2006-45, 2006.Sayan, Serdar, “Un Yağ Şeker Var, Bir de Helva Makinesi Operatörü Bulabilsek,” İktisat ve Toplum Dergisi, s. 18,2012, s. 22.TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçları Veri Tabanı, 2012.UMEM: Bilgilendirme Kitapçığı, Temmuz 2010, (Çevrimiçi): http://www.tepav.org.tr/upload/files/-haber/1280311947-1.Bilgilendirme_Kitapcigi.pdf.Tablo 15 Kaynak: İŞKUR, 2011 Faaliyet Raporu, (Çevrimiçi): http://www.iskur.gov.tr/kurumsalbilgi/raporlar.aspx#dltop, 25 Nisan2012, s. 63.118 119
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİMDE ÖZEL SEKTÖRÜNEYLEM PLANITHE ACTION PLAN OF THE PRIVATE SECTOR REGARDING VOCATIONAL TRAININGNurettin ÖzdebirAnkara Sanayi Odası BaşkanıChairman, Ankara Chamber of IndustryAnkara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir 1953 yılında Yozgat’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’datamamlayan Özdebir, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Bölümü’nden 1974 yılında mezun oldu.Özdebir; 1964 yılından beri Ankara Sanayi Odası üyesi olan ve babası Ekrem Özdebir tarafından kurulan NurişElektrik ve Kaynak Makineleri San.Tic. AŞ’de 1974 yılında çalışma yaşamına başladı. Özdebir, halen Şirketin YönetimKurulu Başkanlığı görevini yürütmektedir. 1992 yılında Elektrik Sanayi Meslek Komitesi’nden Meclis üyeliğigörevine seçilen Özdebir, 2005 yılında ASO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı oldu. Özdebir, 26 Temmuz 2007tarihinde Ankara Sanayi Odası’nın 9. Başkanı oldu.Nurettin Özdebir, Ankara Sanayi Odası’nın 29 Ocak 2009 tarihinde yapılan 14. dönem seçimlerinde YönetimKurulu Başkanlığı’na yeniden seçildi. Özdebir, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 3 Mayıs 2009 tarihindeyapılan genel kurul sonrasında TOBB Sanayi Konseyi Başkanlığı’na seçildi. Özdebir ayrıca, Organize SanayiBölgeleri Üst Kuruluşu’nun 18 Haziran 2011 tarihinde gerçekleşen genel kurulunda Yönetim Kurulu Başkanıoldu.Evli ve bir çocuk babası olan Nurettin Özdebir, İngilizce ve Almanca biliyor.ÖzetMesleki ve teknik eğitim, özellikle endüstriyel mesleki eğitim ülkemizin en temel sorunlarından biridir. Ülkemizdeişsizlik yüksek oranlarda seyrederken, sanayinin nitelikli iş gücüne olan talebi de bir türlü karşılanamamaktadır.Iş gücü piyasasında ilkokul mezunları ile üniversite mezunları arasında doldurulmayı bekleyençok geniş bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluğu dolduracak ara elemanların yetiştirilmesi mesleki eğitimsistemimizin mutlaka çözmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.Şu andaki mesleki eğitim sistemimizde öğretmen yetiştirecek bir kurumun olmayışı büyük bir eksikliktir. Meslekieğitim sistemimizin sorunlarının çözümüne; öğrencileriyle birlikte çalışarak onlara beceri kazandıracak,öğrencilerine kişilikleri ve davranışlarıyla örnek olacak öğretmenlerin yetiştirilmesiyle başlanmalıdır. Çünkümesleki eğitimde öğretmenin öğrenciyle kuracağı beşeri ilişkiler, mesleki bilgi vermenin çok üzerinde bir etkiyesahiptir. Ayrıca, öğretmenlerin, sanayinin içinde bulunduğu yoğun rekabet koşullarını bilmeleri, bununiçin de mutlaka üretim tecrübesine sahip olmaları gerekmektedir.MESLEKİ EĞİTİMDE ÖZEL SEKTÖRÜN EYLEM PLANISayın Başkan, değerli katılımcılar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle bu ülkede yapmış olduğumuz temel birhatayı belirttikten sonra sözlerime devam etmek istiyorum. Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük o ülkenin gençlerinianlamsız, istihdam edilemeyecek alanlarda öğretmeye uğraşmak. Eğitim demiyorum, çünkü Sadettin hocamoturumun başında yapmış olduğu sunumda eğitimin ne demek olduğunu son derece güzel anlattı. İkinci büyük birhatamız var; insan kaynağını planlamıyoruz. İki, gençlerimizi de beceri sahibi yapmıyoruz. Yani sadece bilgiyi, kitabibilgiyi onlara aktarıyoruz ama elinden iş gelir hale getiremiyoruz. Elektrik mühendisi mezun ediyoruz, evindeki elektrikarızası için sokaktaki elektrik ustasına muhtaç olmak durumunda. Bir cıvatanın ne kadar torkla sıkılması gerektiğini,ne kadar hangi malzemeden yapılması gerektiğini bir makine mühendisimiz hesaplayabiliyor ama arabasının 4 tanebijon somununu söküp lastiğini değiştiremiyor. Burada bir yanlışımız var, eğitimimizin temel yanlışlarından bir tanesi.İnsanlarımıza yazık ediyoruz.Bugün burada bir sanayici olarak nasıl mesleki eğitim istediğimizi ve buna ulaşmak için Ankara Sanayi Odası olarakneler yaptığımızı anlatacağım. Anlatacaklarım esas olarak teknik ve endüstriyel mesleki eğitimle ilgili olacak. Ancaksöylediklerimin bir bölümü genel olarak mesleki eğitim için de geçerlidir. Ülkemizde işsizlik oranı % 9-10 oranı arasındadalgalanmaktadır. Mart ayı işsizliğimiz % 9,9 olarak çıktı. Genç nüfustaki işsizlik oranımız % 20’lere ulaşmakta. Diğeryandan sanayimiz de nitelikli eleman sıkıntısı yaşamakta. Mesleki eğitimle sanayinin ihtiyaçlarına uygun bir planlama120 121
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUyapamadığımızdan eğitimli gençler arasında işsizlik de yüksek kalmaya devam etmektedir. İş gücü piyasasında ilköğretimmezunları ile üniversite mezunları arasında doldurulmayı bekleyen çok geniş bir boşluk bulunmaktadır. Herkesçebilinen bu durum iş gücü arzı ile iş gücü talebi arasında bir uyumsuzluk olduğunu göstermektedir. Bu uyumsuzluğugidermenin tek yolu, mesleki eğitimdir. Mesleki eğitim de ekonominin iş gücü talebine göre şekillendirilmelidir.Burada bir saptamamı belirtmek istiyorum. Biz sanayiciler her zaman şikayet ederiz. Deriz ki bu meslek liselerindengelen öğrenciler bizim istediğimiz vasıflara sahip değil. Ben şimdi burada itiraf ediyorum. Buradaki en büyük hata genebizlerin. Çünkü benim gezmiş, görmüş olduğum okullar, Ankara’daki okullar için söylüyorum, devlet binasını yapmış,maaşını ödeyerek oraya gerekli öğretmeni de tahsis etmiş. Hiç de fena olmayan bir de donanımı da oraya koymuş.Ama ortada bir eksik var. O eksik biziz. O okula ruh verecek, o eğitime şekil verecek biz yokuz orada. Biz eğer, yanireel sektör o okulun içersine girebilseydi, orada yönetimin de eşit ağırlıkta temsil edilebilseydi, görev alsaydı, bunlarıkanunen verilmesi de şart değil, biz bunu zorla da yapabilirdik. Çünkü o okulların çıktılarını istihdam eden bizleriz. Nasılbeğenmediğimiz balı almıyorsak, beğenmediğimiz öğrenciyi almak mecburiyetindeyiz. Ve onu iş başında ancak eğitipfaydalı hale getirmek durumundayız. Bu konuda epey dertleşeceğiz.İktisatçılar iş gücünün niteliğini çalışılan saat başına elde edilen ürünle ölçerler. Çalışılan saat başına elde edilen ürünüiş gücünün yanı sıra kullanılan teknoloji ve diğer girdiler de belirlemektedir. Ancak tüm diğer faktörler sabit tutulduğundaçalışılan saat başına elde edilen ürün artıyorsa, iş gücünün niteliği artıyor demektir. İş gücünün niteliğindeki artışiş gücü maliyetlerine düşüş olarak işverene yarar sağlarken, reel ücretlerdeki artışla da çalışana yarar sağlamaktadır.Diğer bir ifade ile iş gücünün niteliğini yükseltmek hem çalışan hem de işveren açısından bir kazan-kazan durumudur.İş gücünün niteliğine katkı sağlayan tüm faktörleri sıralamak zor olmakla birlikte çalışanların eğitim düzeyi, becerileri,sahip oldukları iş etiği ve iş kültürünün bu faktörler arasında en büyük önemi taşıyanlar olduğunu söyleyebiliriz. Bunedenle mesleki eğitim tüm bu faktörleri hedeflemeli, çalışanları bu yönlerde geliştirmelidir. Mesleki eğitimin amacınıbu biçimde tanımlayınca mesleki eğitimi verecek öğretmenlerin önemi de ortaya çıkmaktadır. Şu anda mesleki eğitimsistemimizde öğretmen yetiştirecek bir kurumun olmayışı büyük bir eksikliktir. Ancak ben şuna da inanıyorum ki öğretmensadece okulda yetişmez. Veya her okuldan mezun olan insan da öğretmen olmaz. Öğretmenlik çok ciddi bir özverimesleğidir. Yani onu yüreğinizde hissetmezseniz, o çocuğu kendi çocuğunuz gibi sevmezseniz, ona değer vermezsenizbu mesleği yapamazsınız.Ben Ankara Sanayi Odası Başkanıyım. Konuştuklarımı lütfen sanayi üretimiyle ilgili olarak kafanızın bir kenarında değerlendirin.Sanayi eğitimindeki öğrencilerimizin sayısı maalesef son derece az. Ama hizmet sektörlerindeki öğrencilerimizinsayısı daha yüksek. Özellikle sanayi eğitimi verecek öğretmenlerimizin mutlaka bir üretim tecrübelerinin olmasılazım. Eğer üretimin içerisinde bulunmamız, üretim yarışında rekabet içersinde yaşamamış insanların o alanda istihdamedilecek insanları yetiştirebilmelerini beklememeliyiz. Mesleki eğitim sistemimizin sorunlarının çözümüne öğrencileriylebirlikte çalışan, onlara beceri kazandıracak, öğrencilerine kişilikleri ve davranışlarıyla örnek olacak öğretmenlerininyetiştirilmesiyle başlanmalıdır. Çünkü mesleki eğitimde öğretmenin öğrenciyle kuracağı beşeri ilişkiler mesleki bilgivermenin çok üzerinde bir etkiye sahiptir. İş etiği, çalışma kültürü, öğretmenle öğrenci arasındaki bu yakın beşeriilişkiler sürecinde oluşur ve gelişir. Öğretmenlerin, sanayinin içinde bulunduğu yoğun rekabet şartlarını da iyi bilmelerigerekmektedir. Çünkü öğrenciler ileride bu rekabet şartlarında mücadele eden iş yerlerinde çalışacaklardır. Bu rekabetşartlarını iyi bilen öğretmenler, öğrencilerini bu şartlara daha iyi hazırlayacaklardır. Bu dönemde mesleki eğitimdeöğretmenlerinin üretim tecrübesine sahip olması gerekmektedir. Mesleki eğitim sistemi çalışma hayatındaki ve sanayiihtiyacındaki değişimlere hızlı bir biçimde cevap verebilmelidir.Günümüzde teknolojik gelişmenin hızı çok artmıştır. Teknolojik gelişmeler her gün yeni iş alanları açmakta, açılan bualanlarda yeni meslekler doğmaktadır. Bu süreç birçok mesleği geri plana itmekte, işlevsiz kılmaktadır. Sadece meslek lisesindeöğrenilenlerle hayat boyu idare etmek giderek zorlaşmaktadır. Bu nedenle öğrencilere öncelikle temel becerilerkazandırılmalıdır. Bunun için öğrencilere öncelikle bilgi aktarmak yerine bilgiyi ihtiyaç haline getiren bir eğitim anlayışıgetirmeliyiz. Biz öğrenciyken öğrenmiş olduğumuz şeylerin yanlış olduğunu gösteren bilimsel gelişmeler yaşıyoruz.Bu arada iş gücümüzün teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilmesi ve yeni bilgileri hazmedebilmesi için temel eğitimgerekliliği ortaya çıkmaktadır. Mesleki eğitimde öğrencilerin temel bilimler ve matematikte belirli bir yetkinlik düzeyineulaşması mutlaka sağlanmalıdır. Temel bilimler konusunda yetkinlikleri öğrencilerin kendilerine duydukları güveni pekiştireceküretim süreçlerinde karşılaşılan problemlerin çözümlerini kolaylaştıracaktır.Küreselleşmenin diğer bir sonucu da ülkeler arasındaki iş gücü hareketlerindeki artıştır. Bu artış beraberinde iletişimproblemleri getirmektedir. Bu nedenle hem teknolojik gelişmeleri izleyebilmek hem de üretim süreçlerinde yer alanyabancılarla iletişim kurabilmek için her öğrencinin bir yabancı dil bilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Mesleki eğitimdemüfredatın hazırlanmasında Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka özel sektörle iş birliği içinde olmalıdır. Özel sektörle sağlanacakiş birliği, bakanlığın yeni ihtiyaç alanlarını önceden görmesini hem öğretmen yetiştirmede hem de müfredatlarınyenilenmesinde daha hızlı hareket etmesini sağlayacaktır. Mesleki eğitimin içeriğini çalışma hayatının ihtiyaçlarıylauyumlaştırırken aynı zamanda mesleki eğitimin toplum bilincindeki yerini de yükseltmek ve sanayicilerimiz arasındakimesleki eğitime duyulan güveni de pekiştirmemiz gerekmektedir.Burada ne demek istediğimi biraz açmam gerekecek. Konuşmamın başında esas olarak endüstriyel mesleki eğitim konusundakonuşacağımı, mesleki eğitim derken zihnimde endüstriyel mesleklerin eğitimi olduğunu belirtmiştim. Bununnedeni endüstriyel mesleki eğitimdeki sorunların diğer mesleki eğitim dallarında yaşanan sorunlara göre daha ağırolmasıdır. Son yıllarda mesleki eğitime yönelen gençlerimizin sayısında önemli bir artış olmuştur. Örneğin Ankara’daortaöğretimdeki öğrencilerimizin % 48,5’i mesleki ve teknik okullara gitmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu oranın dahada yükseleceği umulmaktadır. Diğer yandan, mesleki ve teknik eğitim alan öğrencilerin alanlara göre dağılımı bizimsanayiciler olarak sürekli dile getirdiğimiz bir sorunu açıkça ortaya çıkartmaktadır. Ankara’daki mesleki ve teknik eğitimalan öğrencilerin % 29,3’ü sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlara yönelmişlerdir. Diğer bir ifadeyle Ankara’da ortaöğretimdekiöğrencilerin sadece % 14’ü sanayiyle ilgili alanlarda mesleki ve teknik eğitim almaktadır. Bu oran ülke genelindedaha da düşüktür. Ülkemizde istihdam edilenlerin yaklaşık % 25’inin sanayi sektöründe olduğu dikkate alınırsa sanayininneden ara eleman sıkıntısı çektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ülkemizde mesleki ve teknik eğitim alan öğrencilerinsayısını artırmak tek başına yeterli değildir. Mesleki ve teknik öğretimdeki öğrencilerin alanlara göre dağılımı da dikkatealınmalı, sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlardaki öğrencilerin oranı en az % 25’e çıkarılmalıdır.Burada endüstriyel mesleki eğitimin toplumdaki algısı önem kazanmaktadır. Mesleki eğitimin toplumdaki algısını değiştirmekve öğrencilerin mesleki eğitime yönelmelerini sağlamak için medya ile iş birliği yapılmalıdır. Biz Ankara SanayiOdası olarak TV dizilerinde rol model olarak sanayide çalışan karakterlerin de yer almasını istedik. Ancak bir sanayi kuruluşundafilm çekmenin yüksek maliyetleri nedeniyle film yapımcıları bu konuda ikna olmadılar. Ama ileride bunun dagerçekleşeceğini düşünüyoruz. Öncelikle toplumumuzda bir algı var. Eğer köyde oturuyorsak, çocuk haylazlık yaparsa,“Seni dağa gönderirim çoban olursun.” denir. Eğer şehirde oturuyorsak, “Seni bir yere çırak veririm, orada çalışırsın.”denir. Tabii bu belki bundan 15-20 sene öncesi için son derece geçerli olabilirdi. Çalışma şartları çok kötüydü. Sokaklarda,yani sanayi deyince, sanayi üretimi deyince aklımıza hemen yağlı paslı yerler, arabaların altında çamurun içerisindeyatıp araba tamir etmeye çalışan çocuklar gelmekte. Halbuki bugün işletmelerimiz bu durumda değil. Her şey pırıl pırıl.Oralarda üretim yapılıyor. Ciddi işletmeler de bu şekilde. Üretim araç-gereçleri de değişti. Rekabetçi bir üretim yapmakistiyorsanız, bilgisayar kontrollü tezgahları kullanmak durumundasınız. Düğmeye basıyorsunuz tezgah işliyor, duruyor,parçayı çıkarıp yenisini koyuyorsunuz. Artık iş yerlerimizde çoğu zaman beyaz eldivenle çalışılıyor. Hem temiz olsun hemeldeki yağ bulaşıp onu oksitlemesin diye. Sanayimiz gerçekten çok hızlı bir şekilde kabuk değiştiriyor. Ama bizim bualgıyı değiştirmemiz lazım. Mesleki eğitimin cazibesini artırmak ve öğrencileri mesleki ve teknik eğitime yönlendirmekiçin mesleklerin tanıtımı büyük önem taşımaktadır.Bu nedenle mesleklerin tanıtımına ortaöğretimde başlanılmalı, öğrencilerin kendi yetenek ve eğilimlerini tespit etmelerineyardımcı olunmalıdır. Bunun için okullarda mesleki danışmanlar ve rehberlik uzmanları olmalı ve aileler bu konudabilinçlendirilmelidir. Endüstriyel mesleki ve teknik eğitim mutlaka üretim ile iç içe olmalıdır. Bu nedenle biz AnkaraSanayi Odası olarak endüstriyel meslek okullarının mutlaka OSEP’lerde kurulması gerektiğini, ayrıca OSEP’lerde özelsektör tarafından kurulacak olan meslek okullarına devletin mali katkı sağlamasını önerdik. Her iki önerimizi de hükümetnezdinde kabul görmesini memnun edici bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. MEB de şu anda çalışma içerisinde.Sayın Bakanımızla defalarca konuştuk. Geçenlerde de hava alanında karşılaştık. “Hazırlıklı olun, herkese de söleyin.Hatta büyük işletmeler kendi ihtiyaçları için eleman yetiştirmek için okul yapabilirler. Öğrenci başına da ciddi bir katkıvereceğiz.” dediler. Bunu da söylememi istediler.Biz ASO olarak bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Şu anda bir eğitim kurumumuz var. Onun yanında biraz daha kalitelibir eğitim verebilmek için de özel bir meslek lisesi, anadolu teknik lisesi seviyesinde açmak için çalışmalarımıza başladık.Bugün, yarın da binamızın temelini atacağız. Ama bir yer bulduk, orada şu anda bu sene öğrenci alıp eğitime başlayacağız.Ben bundan sonrasını müsaade ederseniz metne bakmadan konuşmak istiyorum. Bugün sanayimizin önündeki enbüyü tehlike ve onu tıkayacak, 2023 hedeflerimize ulaşmamızda risk oluşturan hususlardan bir tanesi nitelikli elemansorunudur. Biz bunu 2005 yılından itibaren sanayicilerimizle kurmuş olduğuz bir eğitim komisyonumuz vasıtasıyla çalı-122 123
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUşıyoruz. Nasıl bir mesleki eğitim yapmamız lazım, nelere dikkat etmemiz lazım konusunda çalıştık. Yurt içinde ve yurtdışında çeşitli ülkeleri gezdik. İngiltere’yi, Almanya’yı, Danimarka’yı gezdik. Bize iyi dediler, İspanya’yı, Fransa’yı gezdikve oradaki uygulamaları gördük. Oradaki uygulamalar, özellikle Almanya’daki uygulamalar son derece güzel. Dual sistemdedikleri ikili sistemde yapılan eğitim. Ama bizim de bir takım kültürel farklılıklarımız ve eksikliklerimiz olduğu için,bir takım takviyelerle böyle bir eğitimi kendi organize sanayi bölgemizde başlattık. 2006 yılından bu yana devam ettiriyoruz.Mezun da veriyoruz. Şu an % 95 istihdam oranı. O diğer % 5’in içerisinde okulu bırakanlar var. Bir de sevindiricibir kısmı, üniversiteye devam edenler var. Bu eğitimden mezun olanlar kalfalık belgesiyle mezun oluyorlar. Birkaç tanedersi verdikten sonra -üç dört tane fark dersleri var- meslek lisesi diploması alıyorlar. Bu şartlara rağmen üniversiteyikazanan, başaran çocuklarımız var. Onlar da bizi ayrıca mutlu ediyor. Bu eğitimden biraz size bahsetmek istiyorum.Mesleki eğitim ağırlıklı olarak beceriye ve kabiliyetlere dayanan bir eğitim. Çocuklarımızın da başarılı olamayacaklarıbir alanda eğitilmesi onları ömür boyu mutsuz edecektir. Mutlu insan başarılı olan insandır. Başarının tadını alan insanmutludur. Bunun için yapmış olduğumuz bu uzun çalışmalarda, Sayın Müsteşarımın da çoğu zaman katıldığı çok uzuntoplantılardan sonra okulumuz için bir kurgu yaptık. Önce öğrenci alımından başlıyoruz. Önce öğrencilerimizi ön kayıttaalıyoruz. Onları her bir öğrenciye İŞKUR’la beraber geliştirdiğimiz bir beceri testinden geçiriyoruz. Yaklaşık 4 saatsürüyor bu test. Bu testten çıkan sonuçlarda bizim ihtiyacımız alanlar veya eğitimini vermiş olduğumuz alanlar varsao alanlara öğrencileri ikinci bir statüye aktararak, diğer bize uymayan alanlarla ilgili de velilerine, “Çocuğunuzu ticaretlisesine gönderin, turizme gönderin, akademik kariyer yapsın, bu çocuk mutlaka üniversitede okusun.” gibi çıkan testsonuçlarını onlara uyguluyoruz. Diğer öğrencilerle de rehber öğretmenler ve iş yerlerinden gelen insan kaynakları müdürleriyleyapmış olduğumuz mülakattan sonra çocuğun da kendi arzusu ve isteği varsa ondan sonra bir işletmeyleeşleştirerek o andan itibaren ikinci bir velisi olarak da o işletme oluyor. 3 yıl boyunca bu eğitimler devam ediyor. Birinciyıl öğrencilerimizin dual sistemde normalde haftada 2 gün okula, 3 gün işletmeye gitmeleri lazım. Biz birinci yıl hiçişletmeye göndermiyoruz. Mesleğin işlem basamakları dediğimiz atölye dersleri de dahil olmak üzere hepsi hoca nezaretindeokulda görülüyor. Bu beceri testini mutlaka her okulda yapmamız lazım.Bir örnek verip sözlerimi bitireceğim. Okulumuzun müdürünün bir kızı vardı. “Başkanım ben kızımı OSEP’e kaydettireceğim.”dedi. Sınava girdi. Daha doğrusu beceri testine girdi. Testten sonra okul müdürü dedi ki, “Başkanım maalesefbenim kızım buradaki eğitim alanlarına uygun çıkmadı.” “Ne çıktı hocam?” dedim. “Aşçılık çıktı.” dedi. “Ama benimkızım evde bir kere kahvaltı sofrası hazırlamamıştır. Yemek yaptığını hiç görmedim. Bu teste de inanıyorum. Çünkü butestle almış olduğumuz öğrencilerin başarı ve iştiyakını görüyorum. Ben kızımı götüreceğim, aşçılıkla ilgili bir mesleklisesine yazdıracağım.” dedi. O güne kadar okulu ite kaka bitiren öğrenci, girdiği meslek lisesini birincilikle bitirdi. Şuanda Çankırı Meslek Yüksek Okulu’nda aynı branşta okuyor. Ben takip ediyorum. Çok başarılı bir öğrenci. Bu aradabir burs kazandı, ABD’ye gitti. 4 ay orada kaldı. İş teklifleri almış, eskiden tek başına Kızılay’a gidemeyen çocuk şimdiinternetten iş bağlantıları yapmak suretiyle bu sene okulu bitirecek. ABD’deki işini hazırlıyor. Yani başarının tadı insanıen iyi motive eden bir şey. O zaman çocuklarımızın başarılı olabilmesi için mutlaka bu başarılarına göre onları hayatayönlendirmemiz lazım. Bunu bilmemiz lazım.Bir şey daha söyleyeceğim. Anneler son derece önemli. Biz bu çocukları kolej şartlarında okutmaya çalışıyoruz, hertürlü ihtiyaçlarını karşılıyorduk. Baktık ki -Sadettin hocam da söyledi- çevre son derece önemli. Okuldan çıktıktan sonraertesi gün geldiklerinde çocuklar farklı oluyor. Çünkü çevre, gittikleri muhitte yaşadıkları evde karşılaştıkları şeyler bizimvermek istediklerimize çok uymuyor. Anneleri, babaları alalım, hiç olmazsa ayda bir kere onlarla çay sohbeti yapalım.Değerli konuşmacıları getirelim, onlara nasihat etsinler; çocuk nasıl yetiştirilir, nasıl motive edilir gibi. Bir müddet sonrabaktık ki babalarda iş yok. Bütün ağırlık annelerde. Çocuğu yetiştiren gerçek anlamda anneler. Şimdi bir anneler kulübümüzvar. Öğrencilerimizin anneleri de o kulübün üyeleri. Birlikte bir araya geliyorlar, Halk Eğitim Merkezi’nde yapmışolduğumuz bir protokol çerçevesinde öğrencilerimizin anneleri de istedikleri alanlarda Halk Eğitim Merkezi’nde düzenleneneğitimlere katılıyorlar. Sosyal faaliyetlere katılıyorlar. “Biz Konya’yı, Mevlana hazretlerini ziyaret etmek istiyoruz.”diyorlar. Hazırlıyoruz otobüsleri. “Çanakkale’yi gezmek istiyoruz, müzeleri gezmek istiyoruz.” diyorlar, gönderiyoruz.“Aşçılık kursu almak istiyoruz.” dediler. Önce 5 yıldızlı otelleri gezdirdik. Sonra kurs düzenledik, ona da katıldılar. Bu,çocuklarımızın eğitimde onların mutlu olmasını istiyorsak annelere düşen görev. Burada da katılımcılarımızın pek çoğununkadın olmasından dolayı son derece mutluyum. Çünkü gelecek nesilleri onlar yetiştirecekler. Lütfen dikkat edin.Affınıza sığınarak konuşmamı bitiriyorum. Zamanımı aştım çünkü.MESLEKİ EĞİTİMDE KARŞILAŞILANSORUNLAR ve MODEL ÖNERİLERİPROBLEMS IN VOCATIONAL TRAINING AND MODEL SUGGESTIONSProf. Dr. İbrahim KadıKarabük Üniversitesi Rektör YardımcısıVice Rector, Karabük UniversityMarmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Metal Eğitim Bölümü’nde lisans, Metalurji Eğitimi Bölümü’ndeyüksek lisans, Makine Eğitimi Bölümü’nde doktora eğitimi aldı. 1993 yılında otomotiv eğitiminde doçent derecelerinialdı. 1999 yılında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Tasarım ve KonstrüksiyonEğitimi’nde profesörlük derecelerini aldı.2008 yılından beri Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürütmektedir. 2012 yılında Karabük ÜniversitesiTeknoloji Fakültesi Endüstriyel Tasarım Mühendisliği Bölümü profesör kadrosuna atanmıştır.1996 yılından beri farklı bölümlerde Bölüm Başkanlığı, Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, değişikzamanlarda Teknoloji Fakültesi ve Teknik Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Dekan Vekilliği, Dekanlık görevleriniyürütmüştür.Marmara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ve Karabük Üniversitesi’ndedeğişik kademelerde akademisyen olarak çalışmış, kısmi zamanlı olarak Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava HarpOkulu’nda ders vermiştir.Üniversitelerin Bölüm Kurulu, Fakülte Kurulu, Fakülte Yönetim Kurulu, Üniversite Yönetim Kurulu, ÜniversiteSenatosu’nda üyelik görevlerinde bulunmuştur. Üniversiteler Arası Kurul Üyeliği (ÜAK), Kredi Yurtlar KurumuGenel Kurul Üyeliği gibi üyelikler yanında, üniversite içerisinde kurulu bulunan BEK ve Akademik Değerlendirmeve Kalite Geliştirme Kurul (ADEK) Başkanlığını yapmaktadır. 3 sempozyum düzenleme kurulu başkanlığı, 4 Ar-Ge projesi yürütücülüğü, 6 projede araştırmacı olarak çalışmıştır.YÖK ve TÜBİTAK bursları İle CAD/CAM konusunda İngiltere’de araştırmacı olarak çalışmıştır.Uygulama alanında değişik firmalarda, işçilik, eğiticilik, danışman, koordinatörlük gibi görevler ifa etmiştir.MEB’in yürütmüş olduğu mesleki teknik eğitimle ilgili bir kısım projelerde yerli uzman, bazı çalıştaylarda moderatörolarak görev almıştır. Beş doktora öğrencisine, 16 yüksek lisans öğrencisine danışmanlık yapmış, beş tanesikitap olmak üzere 50’den fazla bilimsel yayını bulunmaktadır. Bu yayınlardan 6 tanesi Türk eğitim sistemiyleilgilidir.ÖzetTüm dünyada toplumların refah seviyesini yükselmek, verilen mesleki eğitimi iş piyasasının ihtiyaçlarına göredüzenlemek, iş piyasasının iş gücü talebini karşılamak, ferdin ilgi ve yeteneğini ortaya çıkarmak için genelve mesleki eğitim-öğretimde model arayışları ve mevcut modelleri geliştirmek için yoğun çalışmalar yürütülmektedir.Bu model arayışları Türkiye’ye mahsus değildir. İnsanoğlunun var olduğu günden beri bu süreç devam et-124 125
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİMDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR ve MODEL ÖNERİLERİYazılı ve görsel basın, ilgili alanda yapılan araştırmalar incelendiğinde mesleki teknik eğitimle ilgili sürekli olumsuz yanlartartışılmış/gündemde tutulmuş, olumlu gelişmeler arka planda kalmıştır. Geçmişte yaşamış bir şahıs varmış, sürekli olaraksabah kalktığında başına kötü şeyler geleceğini düşünüyor ve her gün de başına kötü şeyler geliyormuş. Bir âlimegidip durumu anlatmış. Âlim demiş ki, “Evladım, sabahleyin kalktığında iyi şeyler düşün ki başına iyi şeyler gelsin.” Bizimyazılı ve görsel basını incelediğinizde mesleki eğitimle ilgili sürekli olarak gündeme olumsuz şeyler getirilmiştir. Olumlubakış açısı ile bakıldığında mesleki eğitimde olumlu gelişmelerinde yaşandığı görülecektir.Mesleki eğitim ile ilgili sürekli eksik, negatif yönlerinin gündemde tutulması; toplumda-paydaşlarda, özellikle bu kurumlarınkaynağı olan öğrenci velilerinde ikinci sınıf eğitim kurumu algısının oluşmasına neden olmaktadır. Herhaldegeleceği olmayan, istihdamı olmayan, diğer eğitim kurumlarına göre dezavantajlı bir eğitim kurumuna devam etmekonusunda olumlu bir algı oluşmaz. Dolayısıyla öncelikle olumlu bakış açısı geliştirmek lazım. Bu alanda olumlu propagandalarıgündeme getirmek, desteklemek, teşvik etmek gerekir.mekte, geçmişte devam etmiş, bu gün devam etmekte ve insanoğlu yaşadığı sürece bu süreç gelecekte dedevam edecektir. Eğer bir yerde bir şey tartışılmıyorsa, herkes aynı şeyi düşünüyorsa orada bir gelişme yokdemektir. Bu tartışmaları yaparken suçlu aramak yerine problem ve çözüm önerileri sunulmalı, problemindeğil çözümün bir parçası olunmalıdır.Bilim, teknoloji ve üretim sistemlerinde yaşanan hızlı gelişmenin bir sonucu olarak, mesleki bilgi ve becerilerinhızla değişmesi, yeni mesleklerin ortaya çıkması, insanoğlunu hayatı boyunca birden fazla mesleği icraetmek zorunda bırakmıştır. Bundan 40-50 yıl öncesini düşündüğünüzde, bir usta ömrü boyunca çırak-kalfa-ustaolarak aynı mesleği icra ediyordu. Oysa artık insanoğlu bu hızlı değişimden dolayı yaşamı boyunca birdenfazla meslek icra etmek zorunda kalacaktır. İnsanoğlunun meslek değiştirmesinin ana gerekçesi; mesleğingeçerliliğini kaybetmesi veya kişinin yapmakta olduğu meslekten memnuniyetsizliğinin bir sonucudur.Eğitim-öğretim kurumlarında kazandırılan yeterliliklerin kısa sürede geçerliliğini kaybetmesi sonucu genel vemesleki eğitimle ilgili model arayışları hız kazanmıştır. 1997-2000 yılları arasında mesleki eğitim ile ilgili adetadoktora çalışması gibi bir araştırma gerçekleştirdim. Yapılan bu çalışma şura ön çalışması olarak kabul edildi.O zamanın Milli Eğitim Bakanlığı üst düzey yöneticileri “Ankara’da yapılacak şurada görüşürüz.” demesinerağmen çalıştığım kurumdan konuyla hiç ilgisi olmayan akademisyenleri şuaraya çağırmasına rağmen şurayabeni davet edilmedim. Muhtemelen kendilerinin istediği gibi hareket etmeyeceklerini düşünmüşlerdir. Yapmışolduğun kapsamlı çalışmaların sadece işlerine yarayan kısımlarını aldılar, diğer kısımlarını hiç dikkatealmadılar. Oysa bir projenin başarıya ulaşması için bütün olarak dikkate alınması, fikri/projeyi geliştirenindeuygulama sürecinde olması gerekir. Bu olaydan dolayı 2000 yılında kendime iki şey hakkında konuşmamakiçin kendi kendime söz vermiştim; birisi Karabük’ün hava kirliliği, diğeri ise Türkiye’de mesleki eğitim.Yapacağım bu sunumda MEB şura kararları, kalkınma planları, eğitim-öğretim araştırma raporları, eğitimpolitikalarını belirleyen ulusal-uluslararası diğer yazılı kaynaklar incelenerek analiz edilmiş, uygulayıcılar içinmodel-çözüm önerileri sunulmuştur. Yapmış olduğum bu araştırmada birinci tespitim; Milli Eğitim şura kararlarınaincelendiğinde; 1937 yılındaki problemler ne ise 2010 yılındaki problemler de aynıdır. Farklılık isegünün şartlarına göre farklı çözüm önerileri tartışılmış, zamana ve politikacılara özgü çözüm önerileri sunulmuşolmasıdır.Olumlu bir algı oluşturmak için kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları hazırlanmalı ve bu mücadeleye tüm toplumkesimlerinin desteği alınmalıdır. Olumlu düşünce ve propaganda yapmak için tüm iletişim araçları kullanılmalı, yeniteknolojilerden yararlanılmalı, paydaşlarla iyi bir iletişim ağı kurulmalı, ön yargılar yok edilmelidir. İyi uygulamalar gündemdetutulmalı ve ödüllendirilmedir.Şu anki sistemde ödüllendirme yoktur. Ne çalışanlar ödüllendiriliyor ne yöneticiler ne de başarı sağlamış kurumlar. Benim13 kardeşim var, 8 tanesi öğretmen. 4 tane de eniştem öğretmen. Hepsinin yakınması, “Çalışanla çalışmayan eşitücret alıyor, iş yapan cezalandırılıyor, çalışanlar takdir edilmiyor.” Hepsine aynı maaş veriliyor. % 10 maaş zammı verileceğine% 9 verilsin, % 1’i bir havuzda biriktirilip, başarılı çalışanlara ve yöneticilere, kurumlara objektif değerlendirmekriterlerine göre ödül olarak verilsin, rekabet sağlansın. Rekabetin olmadığı, çalışan ve çalışmayanın bir tutulduğu yerdebir müddet sonra çalışanlar da çalışmaz olur.Mesleki eğitim aslında devlet politikası olmalıdır. Yasalar, kalkınma planları, şura kararları, hükümet programları gibibirçok yazılı kaynak ve sorumlular mesleki eğitimle ilgili konuşmaya başladığında, “Üniversite önündeki yığılmaları önlemek,eğitim-istihdam-üretim dengesini sağlamak için mesleki eğitime önem ve öncelik verilecektir.” cümlesini kullanır.Aslında bu cümlenin kullanılmasına yasak getirmek gerekir. Çünkü 1939’dan günümüze tüm kaynakları incelediğinizdebu cümleyi görürsünüz. Sadece söylenen ve gerçekleştirilmeyen vaatler toplumda antipati oluşturur, alay konusu olur.Toplum çok konuşma değil icraat beklemektedir.Meslek standartlarının geliştirilip uygulamaya konulacağına dair hükümler 1960’lı yıllardan beri hep gündemde olmasınarağmen bu bir türlü gerçekleştirilememiştir. 2006 Mesleki Yeterlilikler Kurumu’nun kurulması ile birlikte ivmekazanmış olmasına rağmen yeterli düzeyde değildir. Mesleki Yeterlilikler Kurumu güçlendirilmeli, tüm mesleki eğitimkurumlarında meslek standartlarına göre müfredat hazırlanmalı ve uygulanmalı, işe yerleştirmelerde meslek standartlarıdikkate alınmalı.Geçmişte sık sık hükümetlerin-bakanların değişmesi sonucu olarak mesleki eğitimle ilgili önemli kararlar alınmış olmasınarağmen uygulanamamış veya sık sık politika değişikliğine gidilmiş, uygulamanın sonucu görülmeden rafa kaldırılmıştır.1939’dan günümüze kadar tüm çalışmalar incelendiğinde problemin doğru teşhis edildiği ve çözümü içindegünün şartlarına göre doğru çözüm önerileri üretildiği görülür. Ama bu sık sık hükümet ve bakan değişmesi sonucuolarak uygulamalar durdurulmuş yahut yeni model arayışlarına geçilmiş. Bir örnek vereyim. Bundan birkaç yıl önce,kredili sisteme geçildi. Şu anda da tartışılan konu modüler sisteme geçmek. Kredili sistem bir yıl uygulandı, hemen rafakaldırıldı. Şu anda modüler sisteme geçiliyor, oysa modüler sistemi uygulayabilmek için kredili sistemin olması lazım.Kredili sistem uygulanmıyorsa modüler sistem hayaldir, uygulanamaz. Bu da neden kaynaklanıyor, çünkü bakan değiş-126 127
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUmiştir yahut hükümet değişmiştir. Uygulamanın sonucu görülmeden günübirlik uygulamalar bu sonuçları doğurmuştur.Mesleki eğitim devlet politikası haline getirilmeli, bürokrat, bakan veya hükümet değişiminden etkilenmemelidir. Bunugerçekleştirebilmek için tüm tarafların katılımı ile kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları ve stratejiler belirlenmeli,hükümet programlarından bağımsız olarak uygulanmalıdır. Dolayısıyla hükümet programından bağımsız uygulamakisteniyorsa devlet politikası haline getirilmelidir.Bilim, teknoloji ve üretim sistemlerinde hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bunun sonucu olarak ekonomik sistemin ihtiyaçduyduğu orta kademe istihdam edilebilir kalifiye elemanlarda aranan vasıflarda önemli ölçüde değişim olmaktadır. Budeğişim önümüzdeki yıllarda daha da hızlanacaktır. Eğitim programları bu güne göre değil ferdin iş hayatına atılacağıgüne göre hayat boyu öğrenimi de içine alacak şekilde hazırlanmalı, uygulanmalı ve değerlendirilmelidir. Hayat boyuöğrenme süreçleri, ilköğretimden başlayarak lisans üstü eğitim kademelerini de içerecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.Böyle bir sistem yatay ve dikey geçişlerin uygulanmasında büyük kolaylık sağlar.4+4+4 sisteminde ikinci 4 yıldan başlayarak öğrencinin toplam gelimi ölçülmeli ve e-devlet sistemine kaydedilmelidir.Öğrencinin ilgi ve yeteneğini ortaya çıkaran modül ve testler geliştirilmeli, bu bilgiler e-devlet sisteminde öğrenci velisiile paylaşılmalıdır.Tüm dünyada ülkeler bireylerini daha iyi eğitmek için sürekli arayış içerisindedir. Kullanılan kriterler ve kavramlar aynıdır.Bilindiği gibi merkeziyetçilik terk edilmiş, “yerinden yönetim ve katılımcılık”, “yönetim ve denetimin birbirinden ayrılması”,denetime yardımcı olan veya onları kritik edebilen sivil toplum örgütlerinin “ölçme ve değerlendirme birimleri”oluşturmaları teşvik edilmekte, “liberal ekonominin kuralları” ve bilhassa “rekabetçilik” öne çıkarılmaktadır. Türkiye’dekisisteme baktığımızda kamuda rekabetçilik anlayışı yoktur. Yöneticiysen, ne kadar az icraat yaparsan o kadar az hatayaparsın, kimse de seni görevden alamaz. Çünkü rekabet, performans denetimi yok, çalışanı-üreteni ödüllendiren birsistem yok.Tüm devlet kurumları, iç kontrol/denetim yanında bağımsız dış kontrol/denetim kurumları tarafından periyodik olarakdeğerlendirilmelidir. Biz dış kontrolden bahsediyoruz, bizim hala iç kontrol mekanizmamız yok. Mevcut il ve ilçelerdebulunan komisyonlar daha işlevsel hale getirilmelidir. İl ve ilçelerde belirli kriterlere göre seçimle gelen “Eğitim ÖğretimKomisyonları” teşkil edilmeli, dış denetimde bu kurullardan da temsilciler bulunmalıdır.Okul yönetiminde seçimle gelen paydaşlar (okul aile birliği, ilgili vakıf/dernek), bölgede en çok vergi ödeyen işverenler,eğitim kurumlarına en fazla destek veren hayırseverler yer almalıdır. Geçiş sürecinde bu kurullar danışma kurulları şeklindeyapılandırılmalı, nihai hedef yönetime dâhil edilmek olmalıdır. Çünkü benim çocuğum eğitiliyor, şekillendiriliyor,ona yön veriliyor, üniversite sınavına giriyor fakat benim çocuğumun aldığı eğitimle ilgili benim hiçbir söz/müdahalehakkım yok. Çünkü yetiştirilen insan tek tip, standart insan tipi yetiştirmek, veliye sen bilmezsin biz biliriz demek, problemçıktığında ise problemi velinin kucağına itme anlayışıdır. Oysa farklılıklar zenginliktir. Herkesin aynı şeyi düşünmesive öğrenmesi gerekmez.Tüm eğitim kurumlarında performans denetimine geçilmeli, performans göstergeleri şeffaf ve ölçülebilir olmalıdır.Performans kriterleri her seviyedeki eğitim kurumlarının birbiri ile kıyaslanabilmeli, rekabeti sağlamalıdır. 1970’li yıllardaABD’de yapılan eğitimle ilgili bu çalışmalar müthiş rekabet getirmiştir. Bugünkü geri kalmış ve gelişmekte olanülkelerin ana problemi rekabetsizlik, ABD ve gelişmiş ülkelerin problemi ise aşırı rekabettendir. İş piyasasında rekabetinaşırı olduğu ülkelerdeki insanlar emekli olduktan sonra rekabetin daha az olduğu başka yerlere yerleşiyor. Bizim gibigelişmekte olan ülkelerde ise rekabet yok. Bir ülke veya kurum gelişmek istiyorsa; mutlaka hem özel sektörde hem dekamuda rekabeti sağlamalıdır. Rekabetin olmadığı yerde gelişmede olmaz.Rekabeti sağlamak için oluşturulacak performans kriterleri olarak kullanılabilecek bir çok kriter vardır. Bu kriterlerdenbazıları; kaynakların etkili ve verimli kullanımı, bir üst eğitim kurumuna veya iş piyasasına geçiş, mezunların merkeziyapılan sınavlarda veya mesleki yeterlilik sınavlarında gösterdiği başarı, belde-ilçe-il-bölge bazında yapılan yarışmalardagöstermiş olduğu başarı, paydaşlarla iletişim-iş birliği, paydaş memnuniyet anketleri, mezuniyet sonrası istihdam oranı,bir önceki döneme göre kurumun başarısı.E-devlet sistemi daha da geliştirilmeli, tüm bilgilere TC kimlik numarası ile ulaşılabilecek şekilde düzenlenmelidir. Ferdintüm gelişimi, sertifikaları, diplomaları, eğitim faaliyetleri, yeterlilik ve yetkinlikleri, iş-çalışma-vergi-faaliyetleri, sicilbilgileri, iş bilgileri e-devlet sisteminde kayıtlı tutulmalıdır. 1997’de yaptığım çalışmalarda TC kimlik numarası yoktu,vergi numarası yoktu, öğrenci gelişim dosyası yoktu. O zaman gündeme getirmiştim. Bugün hepsi var. Aslında bunlarıntamamen birleştirilerek, e-devlette daha geniş kapsamlı hale getirilmesi lazım. Şu an her kurum kendine bir şeyyapıyor, veri kaydetme protokolleri yok desen standartları belli değil, belirlenmiş olsa dahi bu standartlar kurumlara bildirilmemekteveya gerekli duyurular yapılarak standartlara uyum konusunda kurumlar zorlanmamaktadır. Veri kayıt vepaylaşımı standartlaştırılması konusunda yapılan çalışmaların hızlandırılması gerekir. Bu çalışmalar zamanında yapılmadığındagelecekte veri tabanlarının birleştirilmesi için harcanacak emek, zaman ve maliyeti çok daha fazla olacaktır. Veritabanına erişim için yetkilendirme esasına göre belli kurum ve şahısların hangi bilgilere ulaşabileceği tanımlanmalıdır.Ortaöğretimde fen, sosyal, müzik, resim, tiyatro, spor, folklor, mesleki alanlarda projeler; okul, belde, il, ilçe, bölge,ülke, ulusal ve uluslararası yarışmalara katılan, derece alan tüm öğrencilerin başarıları puanlanmalı, bir üst eğitim kurumunageçişte dikkate alınmalıdır. Özellikle yetenek sınavı ile öğrenci alan bölümlere geçişte bu başarı puanları dikkatealınmalıdır. Sınavsız bir üst eğitim kurumuna geçişleri sağlanmalıdır.Mesleki yeterlilikler sistemi çalışması başlamıştır. Bu mesleki yeterliliklerle ilgili test merkezleri acilen oluşturulmalıdır. İşeyerleştirilmeler buna göre yapılmalıdır. ÖSYM tarafından yapılan sınavlar, alan yeterliliklerini de ölçen sınav sisteminegeçmelidir. Sınav-test merkezleri ferdin mesleki yeterliliklerinin ölçümüne ağırlık vermeli, genel yeterliliklerin ölçümüÖSYM tarafından geliştirilerek uygulanmalıdır. Devlette işe yerleştirmede ÖSYM tarafından yapılan test türü sınavlarlaferdin genel yeterlilikleri çoktan seçmeli soru tipleri ile ölçülerek yapılmaktadır. Eğer mesleki yeterlilikler ölçülmeyip işeyerleştirilmeler buna göre yapılmadığı takdirde, bugün ortaöğretimden mezun olan veya okuyanların özel dersanelereakın ettiği gibi üniversiteyi bitirdikten sonra özel dershaneye gitme problemi artmaya devam edecektir.İş yeri eğitiminde; programların hazırlanması, planlanması, uygulanması, ölçülmesi, değerlendirilmesi, denetlenmesigibi her kademesinde paydaşların katkı ve katılımı sağlanmalıdır. Bu katılımın sağlanabilmesi için bu iş birliğinde taraflarınkazanımları için farkındalık oluşturulmalıdır.İşletmelerdeki iyi uygulamalar kamuoyuyla paylaşılmalı, yaygınlaştırılmalı ve ödüllendirilmelidir. Mesleki eğitimle ilgilikarar alma süreçlerinde paydaşların aktif katılımını sağlayacak araçlar geliştirilmelidir. Özel okullara verilecek teşvikve desteklerde öncelik mesleki eğitim alanında okul ve eğitim merkezleri açanlara en üst seviyede teşvik ve desteklerverilmelidir. Ayrıca bu okullar gerekiyorsa sanayi kuruluşlarıyla birlikte işletilmelidir. Sponsor atölyeler, sponsor kuruluşlarbulunmalıdır. İş yeri eğitimi veren işletmeler yapılan eğitimi maddi olarak desteklemelidir. Verilecek teşviklerle gönüllülüğedayalı iş birliği geliştirilmelidir.Günümüzde mesleki eğitimin en büyük problemi, ilgili sektörle öğretmenin ilişkisinin olmaması, sektörün iş gücü talebinibilmemesidir. Bunun için artık öğretmenler ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda minimum puanı aldıktan sonra iş piyasasıtecrübesine göre işe alınmalıdır. Mevcut mesleki eğitim öğretmenlerinin de belli periyotlarla mutlaka ilgili sektörle çalışmaşartı getirilmelidir. Gerekiyorsa meslek öğretmenlerinin iş piyasasında tatillerde çalışmasını özendirmek için teşvikunsurları geliştirilmeli, örneğin iş piyasasında çalıştığı günler için fazladan ödeme yapılmalıdır. Biz Karabük Üniversitesiolarak Demir Çelik ile sektöründe bu iş birliğini yapıyoruz. Kardemir’de proje yapan, çalışan öğretim elemanlarının dersanlatım metotlarının dahi değiştiğini gözlemliyoruz.Dinleme zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkürler.128 129
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİSMEK’İN MESLEKİ EĞİTİMDEKİ ROLÜve İSTİHDAM BOYUTUTHE ROLE OF ISMEK IN VOCATIONAL TRAINING AND ITS EMPLOYMENT ASPECTProf. Dr. Yahya FidanKarabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi DekanıDean, Faculty of Management, Karabük University1964 yılında Sivas’ta doğmuş, ilk ve ortaöğrenimini 1982 yılında Sivas Ticaret Lisesi’nden mezun olarak tamamlamıştır.Yükseköğrenimini, Marmara Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde lisans derecesini, Marmara Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı’nda yüksek lisans derecesini ve aynıalanda doktora derecesini de 1994 yılında tamamlamıştır. 1994 yılında Cumhuriyet Üniversitesi İİBF, İşletme Bölümü,Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı öğretim üyeliğine atanmıştır. Yönetim ve organizasyon bilim dalındakiçalışmaları üzerine 2003 yılında Yönetim ve Organizasyon Doçenti olmuştur. Halen Marmara Üniversitesi SBFöğretim üyesi olan Prof. Dr. Yahya Fidan, aynı zamanda Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi Dekanı olarak görevyapmaktadır. Evli ve 4 çocuk babası olup İngilizce bilmektedir. “İşletme Yönetimi, Yönetim ve Organizasyon,Stratejik Yönetim” konularında bireysel ve ortak yazarlı olduğu 5 kitabı ve bu alanlarda uluslararası ve ulusaldergilerde yayınlanmış eserleri bulunmaktadır.ÖzetMesleki eğitimin temel amacı, insanları kişisel hayat planları kapsamında bir mesleği başarılı olarak yerinegetirebilecekleri nitelikte yetiştirmektir. Her ülke ve ekonomi için birinci derecede önemli olan stratejik nitelikliinsan gücü ihtiyacının karşılanması, dışa açılma ve uluslararası rekabet gücünü artırma çabası içinde olanTürkiye ekonomisi için de doğal olarak önem taşımaktadır.Eğitim kurumlarımızdan mezun olanlar maalesef iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzaktır.Ekonomik etkinlik için, iş piyasasının sürekli olarak ihtiyaç ve beklentilerindeki değişmeler yakından takipedilmeli ve yarının dünyası için eğitmeye çalıştığımız gençliğimize, yaşayacakları dönemin, çağın vasıflarınıkazandıracak eğitim sistemine sahip olmalıyız. Bu kapsamda sadece eğitim kurumlarından mezun olacaklarıhedeflemekle yetinmemeli, mezun olmuş ancak yeterli niteliğe sahip olamamış kişiler için de uygun kurumlararacılığıyla eğitim, yetiştirme ve geliştirme çalışmaları hedeflenmelidir. Hemen her şeyin çok kısa zamandaeskidiği, yetersizleştiği küresel dünyamızın bilgi temelli ekonomilerinde, insan kaynakları ne kadar nitelikliolursa olsun, her meslek erbabı kısa zamanda yetersiz hale gelebilmektedir. Bu itibarla, eğitim ve geliştirme,nitelik artırma çalışmaları, dur durak bilmeden devam edecek şekilde, sürekli eğitim mantığıyla yürütülmelidir.Gerek ulusal gerekse uluslararası rekabette üstünlüğün sırrı, “nitelikli insan gücü”dür. Aktif nüfusunu yaşayacaklarıçağın ihtiyaçlarına göre eğiten, geliştiren ülke ve ekonomileri büyüyecek, gelişecek ve sürekliliğinisağlayabilecektir.I. GİRİŞMesleki eğitimin temel amacı, insanları kişisel hayat planları kapsamında bir mesleği başarılı olarak yerine getirebileceklerinitelikte yetiştirmektir. Her ülke ve ekonomi için birinci derecede önemli olan stratejik nitelikli insan gücü ihtiyacınınkarşılanması, dışa açılma ve uluslararası rekabet gücünü artırma çabası içinde olan Türkiye ekonomisi için de doğalolarak önem taşımaktadır.Eğitim kurumlarımızdan mezun olanlar maalesef iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Ekonomiketkinlik için, iş piyasasının sürekli olarak ihtiyaç ve beklentilerindeki değişmeler yakından takip edilmeli ve yarınındünyası için eğitmeye çalıştığımız gençliğimize, yaşayacakları dönemin, çağın vasıflarını kazandıracak eğitim sisteminesahip olmalıyız. Bu kapsamda sadece eğitim kurumlarından mezun olacakları hedeflemekle yetinmemeli, mezunolmuş ancak yeterli niteliğe sahip olamamış kişiler için de uygun kurumlar aracılığıyla eğitim, yetiştirme ve geliştirmeçalışmaları hedeflenmelidir. Hemen her şeyin çok kısa zamanda eskidiği, yetersizleştiği küresel dünyamızın bilgi temelliekonomilerinde, insan kaynakları ne kadar nitelikli olursa olsun, her meslek erbabı kısa zamanda yetersiz hale gelebilmektedir.Bu itibarla, eğitim ve geliştirme, nitelik artırma çalışmaları, dur durak bilmeden devam edecek şekilde, süreklieğitim mantığıyla yürütülmelidir.Gerek ulusal gerekse uluslararası rekabette üstünlüğün sırrı, “nitelikli insan gücü”dür. Aktif nüfusunu yaşayacaklarıçağın ihtiyaçlarına göre eğiten, geliştiren ülke ve ekonomileri büyüyecek, gelişecek ve sürekliliğini sağlayabilecektir.İstihdam; çalışabilecek durumdaki vatandaşların iş sahibi olmaları olup, üretim ise ülkedeki mal ve hizmet sektörüncesağlanan katma değer, ülkenin can damarıdır. Ekonominin gelişmesi, büyümesi üretilen mal ve hizmet miktarıyla doğruorantılı olarak, diğer faktörlerle birlikte nitelikli insan gücüne bağlıdır.Prof. Dr. Yahya Fidan’ın bildirisini Yard. Doç. Dr. Hanefi Parlar sunmuştur.Eğitim sistemindeki etkin olmayan uygulamalar sonucunda, aktif nüfus istihdam edilebilirlikten uzak olarak mezunolmaktadır. Gerek ilk-ortaöğretim gerekse yükseköğretim sisteminin iç sorunları, insan kaynaklarının istihdam edilebilir-130 131
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUbu yeni paradigmaya yönelik eğitimlere ağırlık verilmesi gerekmektedir.Milli Eğitim Bakanı Sayın Dinçer’in söz konusu çalıştaydaki şu ifadeleri oldukça önemlidir: “Türkiye’nin 2023 yılındadünyanın ilk on ekonomisinden biri olması için doğrusal bir büyümeyle yetinmeyip eğitimin her basamağında sıçramayapmak zorundadır. Dünya üzerindeki iki genel eğilimden biri eğitime başlama yaşının küçülmesi, diğeri de meslekieğitimin daha ileri yaşlara doğru ötelenmesidir. İkinci genel eğilime bakıldığında ise mesleklerden ziyade, öğrencilerekazandırılması gereken temel beceri ve kabiliyetlerin öne çıktığı görülmektedir. Çocukların farklılığını kabul eden, bireyseltercihlerini ön plana çıkartan, kabiliyetlerine uygun seçimlerin olduğu dersleri veren, ama yönlendirmede zorlamayapmayan bir eğitim yaklaşımı günümüz dünyasında egemen olmaya başlamıştır. O yüzden mümkün olduğu kadar ileriyaşlarda mesleki yönlendirme ama bu arada geçişleri sağlayabilecek bir esneklik önem kazanmaktadır. Bu eğilimin nedeni,bilgi, teknoloji ve meslekler konusunda yaşanan hızlı değişimdir. Bizler de bu değişimi iyi okumalıyız. Buna uygunolarak eğitim yaklaşımlarımızı ve modellerimizi yeniden gözden geçirip düzenleyebilmeliyiz.’’Teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği, insanı ikame etmeye odaklandığı küresel dünyamızda, her geçen günistihdam maliyetleri artmaktadır. Bir insanın istihdam edilmesi için yapılması gereken yatırım miktarı, sektörler arasındafarklılıklar arz etmesine rağmen sürekli artmaktadır. Günümüz dünyasında uluslararası alanda istihdam edilmesigereken bir kişi için yapılması gereken yatırım miktarı 150.000-270.000 $ arasında değişmektedir. Bir kişinin istihdamedilmesi için ödenmesi gereken yatırım miktarının bu kadar yüksek olması, istihdam edilebilir nüfusun niteliğinin ilkadımda, eğitim kurumlarında mümkün olduğu kadar iyiyi sağlayacak şekilde yapılandırılmasının önemi bu açıdan dabüyük önem taşımaktadır. Çünkü, eğitim kurumlarından mezun olmuş kişilerin, iş yerlerinin ihtiyaçlarına uygun halegetirilmesindeki açığın, makasın büyüklüğünü, eğitim maliyetlerini, dolayısıyla da bir kişi için gerekli olan istihdam yatırımınıartırmaktadır.Bu itibarla, küresel rekabette de çok önemli olan insan kaynağını en kestirme yoldan, minimum maliyet ve maksimumsonucu sağlayacak şekilde eğitebilmek için makro politikalara ve kurumlar arasındaki sinerjiye azami derecede ihtiyaçvardır. Bu konuda gelişmiş ülke örnekleri, özellikle mesleki eğitimde dünya çapında bir üne sahip olan Almanya meslekieğitim sistemi, diğer başarılı, etkin örneklerle birlikte yakından araştırılmalı ve etkin bir mesleki eğitim sistemi acilenoluşturulmalıdır. Böylece, uluslararası rekabette, nitelikli insan kaynağı için daha az milli kaynak harcanmış olacaktır.Şöyle ki; bir ülke yaklaşık olarak aynı kalitedeki ürün/hizmeti, küresel rakiplerinden daha maliyetli olarak üretiyorsa buülkenin rekabet gücü düşecektir. Temel amacımız, insan kaynağımızın en kısa zamanda, en az maliyetle, en yükseknitelikte yetiştirilmesi olmaktadır.III. BİR YAYGIN EĞİTİM KURUMU OLARAK İSMEKEğitim sistemindeki etkin olmayan uygulamalar sonucunda, aktif nüfus istihdam edilebilirlikten uzak olarak mezunolmaktadır. Gerek ilk-ortaöğretim gerekse yükseköğretim sisteminin iç sorunları, insan kaynaklarının istihdam edilebilirliğinimaalesef geciktirmektedir. İnsanlar eğitim kurumlarından mezun olmakta fakat istihdam edilebilirlik özelliklerinebüyük çoğunlukla sahip olamamaktadırlar. Bu durumda, sistemden kaynaklanan bu sorunun çözümü için ilaveçalışmalar, kurumlar zorunlu hale gelmektedir. Yetişkin insan gücünün istihdamı için ya ilgili işletmeler yada STK’larilave çalışmalar yapmak zorunda kalmaktadır. İşte bu kapsamda hizmet vermeyi misyon edinmiş olan bir kurum da İBBbünyesinde hizmet sunan İSMEK’tir.İBB’nin 1996 yılından beri etkin olarak yürüttüğü ve 2012 eğitim-öğretim yılı sonu itibariyle yaklaşık 1 milyon 300 binkişiye ulaşan İSMEK, diğer birçok amacı yanında İstanbulluların istihdam edilebilirliğini artırmaya çalışmaktadır. Söz konusubu faaliyetleriyle İSMEK, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki en büyük kurum olma skorunu da elinde tutmakta,yerli ve yabancı diğer birçok kurum ve kuruluş tarafından örnek alınmaktadır.ISCO-88’de standartları belirlenen meslekler arasında, İSMEK’te ücretsiz olarak eğitimi verilen 70 civarında meslek yeralmaktadır. İSMEK’in halen 218 branşta eğitim verdiği göz önüne alındığında, bu sayı azımsanmayacak ölçüdedir.Mesleki eğitimde kalite ve etkinliğin artırılması, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına uygun teknik eleman yetiştirilmesi hedefineyönelik olarak İSMEK, örgün eğitim kurumları vasıtasıyla meslek edinemeyen ve mesleğinde ilerlemek isteyenlerinkendilerini geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla, mesleki ve teknik eğitim kursları açmaktadır. Bu anlamda İSMEK,İstanbul gibi büyük bir metropolde, üreten kesimin yanında, pasif iş gücü potansiyelini de üretime dönüştürmek yolundaönemli bir misyona sahiptir. Bireylerin istihdam edilebilirliklerini artırmayı hedefleyen bu kursları başarıyla tamamlayankursiyerlere Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) onaylı sertifika verilmektedir.Yaygın yetişkin eğitim kurumları, dolaylı olarak mesleki eğitime katkıda bulunmaktadır. Bu konuda Halk Eğitim Merkezleribünyesinde yürütülen eğitim etkinlikleri en büyük paya sahiptir. Halk Eğitim Merkezleri mevcut kadro ve imkanlarıylabu yükün altından kalkabilecek durumda değildir. Söz konusu bu ağır yük, yerel yönetimlerle iş birliğiyle paylaşılmaktadır.Bu süreçte İstanbul’da kuşkusuz en büyük katkıyı İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapmaktadır. İBB’nin bukonudaki desteği 2012 eğitim-öğretim dönemi sonu itibariyle 1 milyon 300 bin kursiyere ulaşmıştır. Bu rakam, dünyadaeşi, benzeri görülmeyen bir sayıya tekabül etmektedir. Hiçbir ücret alınmadan yapılan, yüksek kalite standartlarındaverilen İBB İSMEK eğitim hizmetleri, alanında uzman akademisyenler tarafından sürekli olarak sınıf bazında ölçülmekteve oluşabilecek sapmalar yerinde ve anında düzeltilmekte, eğitim ihtiyaçları tespit edilmekte ve hizmet içi eğitimler yoluylaoluşabilecek açıklar derhal telafi edilmektedir. Bu itibarla, hem ücretsiz eğitim verilmekte, hem de eğitimin kalitesisürekli olarak geliştirilmekte, İstanbullulara standartların üzerinde yaygın ve mesleki eğitimler verilmektedir.Alanında örnek alınan önde kuruluş İSMEK’in temel kuruluş amacı mesleki veya teknik öğretim değildir. Öncelikli amacı,İstanbullulara sanat ve meslek eğitimi alanında kurslar vererek insanların içlerindeki yeteneğin keşfedilmesine fırsatsunmak, toplumun ilerleme-gelişme sürecine katkıda bulunarak, birlikte yaşama kültürüne katkıda bulunmaktır denilebilir.Temel amacının mesleki ve teknik eğitim olmamasına rağmen İSMEK, sunmuş olduğu geniş branş yelpazesiyleİstanbulluların bir sanat ve meslek elde edebilmelerinin en asgari koşullarını da onlara sunmaktadır.İSMEK’e devam eden kursiyerlerin yaş, eğitim ve beklentileri gibi farklılıkları bulunmaktadır. Bu nedenle, farklı yaşta,farklı eğitimler almış, farklı beklentilerle bir kursa gelen bir gruptan, iş dünyasının beklentisi olan ciddi temel eğitimalmış mesleki ve teknik eğitim ara elemanı sağlanması olası görünmemektedir. Bu anlamdaki bir beklenti İSMEK içinuygun değildir. 18 yaşında ve bir üniversite kazanamamış, kişisel gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kursa gelen birisiyle,55 yaşında, emekli olmuş, vaktini değerlendirmek amacıyla hobi çerçevesinde bu kursa devam eden, aynı sınıftaders gören, eğitim seviyesi ve dünyaya bakışı farklı olan bu türdeki iki gruptan aynı sonucu beklemek mantıklı değildir.Mesleki ve teknik eğitim kurumları, hemen aynı eğitim altyapısına sahip yaş homojenliği bulunan kişilere, bir sanat vemesleği usta boyutunda yapmak üzere yoğunlaştırılmış eğitimler olarak da ifade edilecek olursa, İSMEK yapısı itibariylebu sınıflamadan uzakta kalmaktadır.Bu itibarla İSMEK, bir hayat boyu eğitim merkezi, bir sürekli eğitim merkezi anlamında, öncelikli olarak toplumun yaygıneğitim alanındaki ihtiyaçlarına yönelmiş kurum olarak konumlandırılmalıdır. Konumlandırmanın mesleki ve teknikeğitim kurumu olarak yapılması durumunda, fayda-maliyet analizinde yanlış sonuçların ortaya çıkması muhtemel olmasınedeniyle, İSMEK’in yerinin doğru tespit edilmesi yapılacak değerlendirmeleri daha sağlıklı hale getirecektir.Yapısı itibariyle yaygın, yetişkin eğitim kurumu olarak İSMEK, kursiyerlerinin temel niteliklerine yatırım yapabilecekleriücretsiz seçenekler sunan, sunduğu seçenekleri, mümkün olan en üst düzey kalitede vermeye çalışan, kursiyerlerinbulundukları mekanlara kadar giden, gerek fiziki imkanları gerekse eğitmen kadrosuyla her geçen gün daha yüksekkaliteye yatırım yapan etkin bir sürekli eğitim merkezidir.IV. İSMEK’İN MESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAMA KATKILARIİBB bünyesinde hizmet sunan İSMEK’i doğrudan bir mesleki eğitim kurumu olarak konumlamaktan ziyade, meslekieğitime katkı yapan, dolaylı bir istihdam ve mesleki eğitim kurumu olarak konumlandırmak daha gerçekçi bir değerlendirmeolacaktır.İSMEK mesleki eğitim ve istihdama, üretime dolaylı olarak katkı sunmaktadır. Şöyle ki; İSMEK kurslarından birisinegelen genç beyinler, ileride yapabilecekleri meslekler için ilk aşama bilgileri, esnek bir zaman dilimi ve yer seçeneğiylealabilmektedir. Böylece, ücretsiz olarak, ileride daha üst seviyede eğitim görüp istihdam edilebilirlik niteliklerini artırmaktadır.Durum böyle olmakla birlikte bazı kurslarda (örneğin web masterlik gibi) doğrudan istihdama da geçiş sağlanabilmektedir.Yine bu kurslara devam eden ev hanımları, gerek kendi ev ihtiyaçlarını temin etme (elbise, süs eşyası,çeyiz eksikleri, çocuklarının çeyizleri) gerekse ihtiyaçlarının fazlası olan malzemeleri üreterek, çeşitli yollarla ihtiyaçduyan kişilere satabilmektedir. Bu kapsamda çeşitli kamu kurumlarının hediye üreticileri olarak da değerlendirildiklerigörülmektedir. Böylece bir üretim ve satış faaliyeti gerçekleşmiş, istihdama katkı yapılmış olmaktadır. Ayrıca, emekli134 135
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUolmuş, yaşı itibariyle ikinci bir işi yapabilecek durumdaki kişiler de İSMEK’ten aldıkları eğitimlerle, kendi iş yerlerinikurabilmektedirler. Bu anlamda İSMEK doğrudan bir mesleki eğitim merkezi yapısındadır denilebilir. Kuaförlük, berberlik,ev yemeği hizmetleri bu kurslar arasında sayılabilir. İSMEK bünyesinde verilen bazı kurslar, hizmetlerin bir başkakurumda yapılması mümkün olmayanları da bulunmaktadır. Bu kapsamda, geçtiğimiz öğretim dönemlerinde yapılanve restorasyonları sonunda yerlerine serilecek olan Sultan Türbeleri’nin örtülerinden bahsedilebilir. İSMEK kursiyerlerive öğreticilerinin uzun bir dönemde elden geçirdikleri ve titiz bir çalışma sonunda teslim edilen bu sanat eserlerininele alınıp gereğinin yapılabileceği bir başka kurum bulunmamaktadır. Dolayısıyla İSMEK bu anlamda ciddi bir istihdam,sanat alanı olarak topluma aynı zamanda sosyal bir katkı da yapmaktadır.İSMEK’in üretim, istihdama katkı anlamındaki bir hizmeti de, araç-gereç, malzeme piyasasına getirdiği canlılıktır. Hemenher yıl yaklaşık 200 bin kursiyerinin önemli bir kısmı, bu kurslarda kullanacağı malzemelere ihtiyaç duymaktadır.İngilizce ve diğer branşlara devam edenler kitap,sözlük vb. ders araçlarıyla, ev tekstili gibi özellikle bayanların ilgi alanınagiren birçok kursta ise bu tür malzemeleri üretenlere önemli bir pazar seçeneği sunulmaktadır. Bu yolla üretim,istihdama yapılan katkı ise hiç de azımsanmayacak kadar büyüktür. Kursiyerlerin kendi ev ihtiyaçları, çocukları için çeyizhazırlama ve doğrudan satış amaçlı olarak yapmış oldukları ürünlerin piyasaya üretim malzemesi olarak katılması daayrı bir iş, üretim ve istihdam oluşturulması olarak değerlendirilmelidir. Öyle ki piyasada bazı iş yerleri dükkanlarına“İSMEK Malzemeleri Satılır” levhaları koyar olmuşlardır. Bütün bunların yanında, evlerimizde bulunan ve eskimiş olanmalzemelerin de bu kurslara devam edenlerce yeniden ele alınması, mezatta satılan eski mobilyaların alınması ve gerekliyenilenmelerin yapılarak tekrar kullanıma sunulmasıyla da önemli bir israf alanı ortadan kalkmakta, nostaljik biryönü ortaya çıkarılan bu ürünler toplumda ayrı bir talep oluşturmaktadır.İSMEK bünyesinde doğrudan mesleki eğitime yönelik olan çalışmaları, daha ziyade İSMEK Mesleki UzmanlıkMerkezleri’nde kurgulanmıştır. Bu kapsamdaki çalışmalar aşağıdaki bir diğer başlıkta verilmeye çalışılacaktır. Buradabahsetmemiz gereken bir başlıkta, belirli saat İSMEK kurslarına devam edenlerin gerekli ders saati ve diğer koşullarıtamamladıklarında usta öğretici olma şansı elde edebilmeleridir. Bu amaçla kurslara devam eden oldukça önemli birkursiyer mevcudiyetinden de bahsedilebilir. Önemli bir hizmet alanı ve sosyal istihdama katkı olarak da engelliler, darülacezeve cezaevlerine yönelik olarak kurslar sayılabilir.Önemli bir sorun kaynağı ve konu olarak kursiyerlerin ürettiği ürünlerin pazarlanmasından bahsedilebilir. Kursiyerlerinbirçoğu satış amacı dışında üretim yapmaktadır. Ancak hatırı sayılır miktarda satış yapmak isteyenler de maalesefgerçek alıcılara ulaşamamaktadır. Bu itibarla, gerek internet gerekse doğrudan satış seçeneklerinin canlandırılması,sektöre üretim-istihdam anlamında katkı yapabilecektir.Son bir konu olarak İSMEK’in istihdam ve üretime sunduğu katkıyı doğrudan tespit etme şansı bulunmamaktadır.Verilmiş olan birçok yelpazedeki kursları bitiren kişiler, gerek kişisel gelişim, gerek bulundukları işlerde terfi, gereksedoğrudan istihdam alanlarına yerleşebilmektedir. Ancak, İSMEK’in kurs verdiği her bireyi bu anlamda takip edecek birsistemi bulunmamaktadır. Bu durum sadece İSMEK için söz konusu değildir. Gerek mesleki teknik eğitim kurumları,gerekse üniversiteler bu anlamda benzer bir durumdadır. Hemen tüm kurumlar, mezunlarının bu anlamda takibini veyerleşmesini izleyememektedir. İSMEK’in doğrudan istihdamına sebep olduğu, kendi yönlendirme ve takibiyle bir işeyerleştirdiği kişi sayısı 1.546 olarak tespit edilmiştir. Sayısı yaklaşık olarak 1 milyon 300 bine ulaşan kursiyerlerin ne kadarınınistihdama kavuştuğunu tespit etmek mümkün görünmemektedir.İSMEK vermiş olduğu kurslarla, insan kaynaklarının mesleki eğitim yeterliliklerini geliştirmekte ve istihdama katkılarınısağlamaktadır. Bu katkıları aşağıdaki başlıklarda irdelemek mümkündür:A. Kursiyerler Beklentileri ve Mesleki Eğitim, İstihdam İlişkisiİSMEK’e başvuran ve kursa başlayan İstanbulluların beklentileri oldukça farklılık arz etmektedir. İSMEK’e herhangi birbranşta kursa devam etmek amacıyla başvuran adayların doldurmuş oldukları formlar analiz edildiğinde kursiyerlerintemel amaçları aşağıdaki gibidir:- Tablo incelendiğinde; yeni bir meslek edinmek, mesleğimde ilerlemek, bir sanat ve meslek branşında öğrenim görmek,iş/atölye kurmak şeklinde mesleki ve teknik eğitime yönelik olarak kursa gelenlerin toplam oranı % 33 olarakgerçekleşmiştir. Bu bilgiler ışığında İSMEK’i tercih edenlerin çoğunluğunun amacının mesleki ve teknik eğitim olmadığınısöyleyebiliriz. Profesyonel araştırma şirketinin yaptığı çalışmaya göre de kursiyerler İSMEK’i bir “iş bulma” vesilesiolmaktan çok eğitim ve kişisel gelişim sağlayan bir kurum olarak algılamaktadırlar.B. Bir İstihdam Merkezi Olarak İSMEK1. İdari PersonelİSMEK, kursiyerlere sunduğu, dolaylı meslek kazandırma eğitimleri yanında bizzat kendisi de doğrudan bir istihdamalanıdır. Bir istihdam alanı olarak İSMEK’e 2008 yılından itibaren 56 farklı görev ve 176 branş için toplam 42 bin 561kişi iş başvurusunda bulunulmuştur (2008 yılından önceki kayıtlar dijital ortamda alınmadığından tasnif edilememiştir).Görüleceği gibi bu rakam küçümsenmeyecek kadar yüksektir. 2011-2012 öğretim dönemi itibariyle İSMEK bünyesindebizzat istihdam edilen idari personel sayısı 1.152 kişidir. İşletmelerin nicelikleriyle ilgili olarak yapılan sınıflamalardabu sayıdaki işletmeler “büyük işletme” kategorisine girmekte olup, bu anlamda İSMEK büyük bir hizmet işletmesidirdenilebilir.136 137
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU2. Eğitim PersoneliİSMEK, vermiş olduğu eğitim hizmetlerini tam zamanlı ve yarı zamanlı usta öğretici, öğretmen, öğretim üyelerincesürdürmektedir. Kurs merkezlerindeki öğrenci yoğunluğuna göre, öncelikli olarak tam zamanlı öğreticiler istihdam etmektedir.Ancak kursiyer yoğunluğu olmayan durumlar ve yarı zamanlı, özel bir ihtisas gerektiren alanlarda, alandakiöğretim üye ve görevlileri de yarı zamanlı, ders ücretli olarak istihdam edilmektedir. Eğitim personeli sayısı 2011-2012eğitim dönemi için 2 bin 167 kişiye ulaşmıştır. Genel olarak bakıldığında 2 bin 167 eğitimci, eğitim hizmetleri alanındaoldukça yüksek bir sayıdır. Sadece eğitimci sayısı dahi İSMEK’in yaptığı eğitim hizmetlerinin devasa boyutunu göstermeyekafidir denilebilir. İSMEK bünyesinde ortaya çıkarılan istihdam alanlarından birisi de eğitim ve idari personelineverdiği sürekli hizmet içi eğitimlerdir. İSMEK alanda uzman kuruluşlarla yaptığı iş birlikleri ile gerek üniversitelerde bulunanöğretim elemanlarından gerekse sektördeki eğitim kuruluşlarından ciddi anlamda eğitim hizmetleri almaktadır.Bu eğitimler yoluyla da sektöre önemli bir katkı, istihdam sağlandığından bahsedilebilir.3. Genel Hizmetler Personeli (Dış Alım)İSMEK eğitim ve öğretim hizmetlerini sunarken, idari ve eğitim amaçlı insan kaynakları yanında, genel hizmetler kapsamındakiçeşitli hizmetleri de dışarıdan alarak üretim ve istihdama katkıda bulunmaktadır. Bu kapsamda alınan hizmetleralanında da, taşeron firmalar üzerinden azımsanmayacak sayıda insan istihdam edilmektedir.C. İSMEK Eğitim Branşları ve Üretim-İstihdama Katkıları1. Hobi BranşlarıİSMEK bünyesindeki kurslarda yaklaşık 218 branşta eğitim verilmektedir. Bu branşların hemen tamamına hobi amacıylakatılanlar olabileceği gibi, kariyer geliştirme, mesleki eğitim amaçlarıyla gelenler bulunmaktadır. Kursiyerler arasında butür bir ayırımı kesin çizgilerle yapma şansı bulunmamaktadır. Branşlar içinde hobiye yönelik olarak en fazla tercih edilenbranşlardan bazıları şunlardır: Ahşap şekillendirme, bahçecilik, el sanatları kursları, grafik, fotoğraf, güzellik ve saçbakım hizmetleri, kişisel gelişim, kuyumculuğa yönelik kurslar, müzik ve gösteri sanatları, seramik, cam, radyo-TV’denbahsedilebilir.2. Spor–Sağlık BranşlarıİSMEK bünyesinde spor başlığı altında, aerobik, fitness, plates öncelikli olmak üzere hasta ve yaşlı hizmetleri de bulunmaktadır.Hasta ve yaşlı refakatçisi, engelli birey aile destek hizmetleri sayılabilir. Sağlık branşı kapsamında evcil hayvanbakıcılığı kursları da verilmektedir.3. Mesleki Eğitime Yönelik BranşlarİSMEK bünyesinde verilen branşların kuşkusuz en önemlilerinden birini mesleki ve teknik eğitime yönelik olanlar oluşturmaktadır.Eğitimli nüfusun istihdam edilebilirlik niteliklerinin yetersizliği bu branşların önemini artırmaktadır. Meslekive teknik eğitime yönelik olarak açılan branşlara kursiyerlerin yoğun bir talebinin olması, İSMEK yönetimini bu kurslaradaha fazla kaynak ayırmaya yönlendirmektedir. Toplamdaki 218 branşın hemen hemen tamamına yakını mesleki veteknik eğitime yöneliktir. Bu kurslara gelenler, aldıkları eğitim sonunda alanda iş bulabilmekte, halen çalışanlar iseterfi etmektedirler. En yoğun talebin olduğu kurslardan bazı başlıklar şöyledir: Bilişim teknolojileri ana başlığında; ofisprogramları, bilgisayar programlama teknikleri, sistem bakım-onarımcı, veri tabanı yöneticisi, web programlama, webtasarımcı, ağ temelleri vb. Çocuk gelişimi ve eğitimi başlığında 3-6 yaş çocuk etkinlikleri, evde çocuk bakımı ve çocukbakım elemanı kursları verilmektedir. El sanatları teknolojisi başlığı altında yaklaşık 37 başlıkta kurslar verilmektedir. Bukursların bitirilmesi durumunda alanda iş bulma şansı oldukça yüksek olup bazıları; ahşap boyama ve vernikleme elemanı,kumaş ve deri çiçek yapımı, nikah şekeri süslemeciliği, halı dokumadır. Giyim ve tekstil teknolojisi başlığı altındaverilen, kadın giysileri dikimi, deri dikişçiliği, bilgisayarlı modelistlik, stilistlik, trikotaj ilgi gören kurslardır. Güzellik vesaç bakım başlığında; saç bakımı, yapımı, cilt bakımı hizmetleri, makyaj yapma teknikleri, epilasyon ve masaj teknikleriilgi gören kurslar arasındadır. Halkla ilişkiler ve organizasyon başlığında; çağrı merkezi elemanlığı, vitrin düzenleme ilgigörmektedir. Hukuk başlığında; adli kalem işleri, kişisel gelişim başlığında; diksiyon, yazım atölyesi, girişimcilik ve KOS-GEB uygulamalı girişimcilik eğitimleri bulunmaktadır. Özellikle KOSGEB eğitimleri belirli süreli istihdam garantili verildiğiiçin ilgi görmektedir. Konaklama ve seyahat hizmetleri başlığında; rezervasyon elemanı, santralist ve kat hizmetlerielemanları eğitimleri verilmektedir. Bu alanda kendilerini geliştirmek isteyenler bu kurslardan istifade edebilmektedirler.Kuyumculuk teknolojisi başlığında; mıhlamacı, telkarici, hasır örmeci, gümüş takı işletmeciliği ve kakmacı eğitimleri verilmektedir.Bu kursları alan kişiler de sektördeki işletmelerde istihdam şansı elde edebilmektedir. Muhasebe finansmanbaşlığında; temel muhasebe, bilgisayarlı muhasebe kursları bulunmaktadır. Seramik ve cam başlığında; boyacı ve çiniişlemeciliği, cam süs eşyası yapımı ve seramik biçimlendiricisi eğitimleri verilmektedir. Yabancı diller başlığında; Arapça,İngilizce ve mesleki (konaklama) İngilizce eğitimleri verilmektedir. Bu eğitimleri alanlar seyahat ve konaklama işletmelerinceistihdam edilebilmektedir. Yiyecek-içecek hizmetleri başlığında; yaş pasta yapımı, pastacı çırağı, aşçı çırağı, gıdahijyeni ve satitasyon, servis komisi, aşçı yardımcısı, pasta yardımcısı, muhallebici, ev yemekleri hazırlama ve Sarıyerbörekçiliği kursları verilmektedir. Pazarlama ve perakende başlığında; sektör için kasiyer, satış görevlisi ve emlak danışmanlığıeğitimleri verilmektedir. Büro yönetimi ve sekreterlik başlığında ise yönetici asistanlığı eğitimleri verilmektedir.Bu kursları bitirenlerin alandaki işyerlerince tercih edildiği bilinmektedir.4. Kariyer Geliştirmeye Yönelik BranşlarBir eğitim kurumundan mezun olmuş ancak henüz bir iş sahibi olamamış kişiler, İSMEK branşlarının kendilerine uygunbirçoğundan istifade ederek kendilerini iş dünyasının ihtiyaçlarına biraz daha yaklaştırabilmektedirler. Mesleki ve teknikeğitim başlığında açıkladığımız hemen tüm branşlar, kariyer geliştirme, daha iyi bir konuma geçebilme şansı elde etmeyeyönelik olarak tercih edilmektedir. Bu anlamda özellikle kişisel gelişim başlığındaki eğitimler, yabancı diller ile bilişimteknolojileri yoğun olarak tercih edilmektedir.5. Kaybolmaya Yüz Tutmuş Geleneksel Sanatları Koruma-Geliştirmeye Yönelik BranşlarİSMEK bünyesinde bulunan birçok başlık, geleneksel sanatlarımızı koruma ve geliştirme amacını taşımaktadır. Bu konudakibazı başlıklarda adeta İSMEK’ten önce İSMEK’ten sonra denilebilecek tarzda gelişmeler kat edilmiştir. Atalarımızdanbize miras olarak gelen ancak gelecek kuşaklara iletilmede sorunların bulunduğu birçok branşta İSMEK, verdiğikurslarla özellikle ciddi bir hizmet ifa etmiş, etmeye de devam etmektedir. Yoğun olarak sanat ve tasarım başlığı altındaverilen ve tarihsel olarak stratejik önem taşıyan bu kurslardan bazıları; minyatür, kat’ı, tezhip, hüsn-i hat, ebru, kaligrafi,kalem işi, sedef işçiliği, sanatsal mozaikten bahsedilebilir.6. Diğer BranşlarAhşap teknolojileri, radyo-televizyon, ev yemekleri hazırlama, amatör resim ve müzik aletleri kullanımı, takı tasarımı veev tekstilleri işlemeciliği gibi, aynı zamanda hobi branşları kapsamına girecek alanlarda hizmet sunan çok sayıda kursbaşlığı bulunmaktadır. Özellikle sosyalleşmeye yönelik olarak verilen bazı hizmetler de bu başlık altında değerlendirilebilir.D. İSMEK Satış Merkezleri ve Gelir-Kazanç Sağlama FonksiyonuİSMEK kurslarının en önemli misyonlarından biri de, mezun verdiği kursiyerlerle kentsel üretime ve istihdama katkı sağlamaktır.İSMEK verdiği mesleki ve teknik eğitimlerle, şehir toplumundaki pasif iş gücünü ve göç yoluyla şehre gelen vebireyleri genellikle vasıfsız olan kırsal kesim insanını üretici konuma getirmektedir.İSMEK, üretim ve satış boyutu ile emeğin kaynağa dönüştürülmesine, dolayısıyla aile bütçesine ve ev ekonomisine katkısağlamaktadır. Kişinin eğitim alınan branşta, ilgili sektörde veya yan sektörde iş imkânı bulması ile İSMEK bireylerinistihdam edilebilirliğini yükseltmektedir. İSMEK kapsamında, gerek kursiyerlerin ürettikleri ürünleri pazarlama, gereksekendi atölyelerinde üretilen ürünleri pazarlama amacıyla çeşitli satış merkezleri açılmıştır. Yakın zamana kadar hizmet138 139
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUsunan Galata Satış Merkezi’nin faaliyetlerine son verilmiş olmakla birlikte bu konuya özel bir önem verilmektedir. Başlıcasatış merkezi olarak; Bağlarbaşı Satış Merkezi, Pendik Satış Merkezi ve özellikle yıl sonu sergisi kapsamında hizmetsunan Feshane Satış Merkezi bu anlamda en öne çıkanlardır.İSMEK modelinin üretim, satış ve istihdam boyutları şu alt başlıklar altında incelenebilir:İSMEK Sisteminin Üretim Boyutu;- Kendine Üretim: Takılar, süs eşyaları, kıyafetler.- Evine Üretim: Küçük ev mobilyaları, mefruşatlar, ahşap objeler.- Çevreye Üretim: Akraba, arkadaş, komşulara ve sevdiklere hediyelik eşyalar.- Dönüşüm: Kullanılan veya atılacak eski eşyaların değişik el sanatları marifetiyle yeniden kullanıma sokulması.- Değer Katma: Çok basit bazı obje, parçaların ufak işlemler sonucu değerli bir ürüne dönüştürülmesi.İSMEK Sisteminin Satış Boyutu:- Yakın Çevreye: Aile, komşu, arkadaş çevresine satışlar.- Sergi - Kermes: Sergi ve kermeslerde ziyaretçilere satışlar.- Satış Merkezi: Oluşturulan özel satış merkezlerinde satışlar.- Semt Pazarı: Semt pazarlarında tahsis edilen satış tahtalarından satışlar.- Sipariş: Mağaza ve üretim merkezlerinden özel siparişler.- Kamu Satışı: Belediye ve valilik gibi kurumların protokole vereceği hediyeler için özel üretim ve satış.İSMEK Sisteminin İstihdam Boyutu:- Atölye Kurmak: Kişisel gayretler veya ekip olarak hobi, el sanatları, hediyelik eşya, obje üretimi gibi üretim atölyeleri.- Sertifika ile İŞKUR Başvuruları: İSMEK modelinde sertifikalar MEB onaylı olduğu için, başta İŞKUR olmak üzere tümresmi iş başvurularında istihdam aracıdır.- Referans: İSMEK modelinde sertifikalar, resmi belge aramayan istihdam alanları için de referans belgesidir.- Terfi: Alınan eğitimler ile kişi mevcut işinde kariyer yapar, yeni pozisyonlar elde eder.İSMEK Sisteminin Kadın İstihdamına Katkı Boyutu:Kadınların istihdama ve üretime katkısı, kadınların kentin yetiştirme olanaklarından yararlanarak yeteneklerini geliştiripbeceri sahibi olmasını sağlamakla mümkündür. Çeşitli sebeplerden ötürü iş hayatından ve sosyal çevreden uzaklaşankadınların; değişen rolleri, aile bütçesine katkı ihtiyacı, çocuk sağlığı ve yetiştirilmesi, el sanatları ve hobi gibi ilerideortaya çıkan çeşitli gereksinimlerden dolayı yetişkin eğitimine yönelmeleri beklenmektedir.Ülkemizde ev kadını statüsündeki yetişkin kadınların çoğunlukla “anne-çocuk sağlığı, anne-çocuk eğitimi, boş vakitlerindeğerlendirilmesi” gibi yetişkin eğitimi programlarına katıldıkları görülmektedir. İSMEK kursiyerlerinin % 79’unu kadınlaroluşturmaktadır. İSMEK özelinde değerlendirdiğimizde, verilen eğitimlerin kadınların istihdam edilebilirliğinin artışındaetkili olması yanı sıra sunulan branşların büyük bir bölümünün ve bunları talep eden kadınların, daha çok hobi veel becerisi kazanma amaçları taşıdığı görülmektedir. İSMEK, ağırlıklı olarak kişisel gelişim ve kadın emeğini geliştirmeyeyönelik eğitimler vermektedir. Kadınlara verilen eğitimlerle kadınların potansiyel bir iş gücü olarak yetiştirilmesinin yanısıra, önce aile ekonomisine, daha sonra ülke ekonomisine yarar sağlanmasının hedeflendiği görülmektedir.E. İSMEK Mesleki Uzmanlık Merkezleri Ve Mesleki Eğitime KatkılarıMesleki eğitim, son yıllarda ülkemizde hayli önem kazanmıştır. Bu durum merkezi hükümetin konuyla ilgili olarak yaptığıyeni atılımlarla hayli mesafe kat etmiştir. Bu anlamda İBB İSMEK de yarı nitelikli insan kaynağı yetiştirmeyi amaçlayarak,yeni bir konseptte Mesleki Uzmanlık Merkezleri oluşturmaya başlamıştır.1. Bahçeliveler Yenibosna Mesleki Uzmanlık MerkeziMesleki Uzmanlık Merkezleri, İSMEK’in doğrudan istihdam ve üretime katkı sağlamak amacıyla oluşturmuş olduğukurs merkezlerinden biridir. 2011-2012 eğitim öğretim dönem itibariyle bu merkezde 9 branşta eğitim verilmektedir.Bu branşlar; bilgisayar destekli reklam ve tasarım, ofis programlamaları, bilgisayar programlama teknikleri, bilgisayarkullanımı, temel muhasebe, veri tabanı, web programlama, web tasarım ve nesne tabanlı programlama kurslarıdır. Sözkonusu bu kurslara 1.206 kursiyer devam etmektedir. Kapasite sorunu nedeniyle ön kayıt yaptıran ve sırasının gelmesinibekleyen kursiyer sayısı ise 3 bin 236’tır. Merkezde verilen bir başka başlık ise yiyecek ve içecek hizmetleridir. Bualanda 8 alanda eğitim verilmekte, 363 kursiyer eğitim görmekte ve 501 kursiyer ön kayıtlıdır. Güzellik ve saç bakımıhizmetleri alanında 10 farklı alanda kurs verilmekte, 310 kursiyer devam etmekte ve 497 kişi ön kayıtlı olarak beklemektedir.Bu merkezde açılması talep edilen branşlar da bulunmaktadır. Bunların başlıcaları auto cad, 3D max, ekrankartı alanlarıdır. Kaynak, fiziki mekan ve öğretici kadro eksikleri nedeniyle bu branşlar henüz hizmete sokulamamıştır.2. Gaziosmanpaşa Mesleki Uzmanlık MerkeziGaziosmanpaşa Mesleki Uzmanlık Merkezi’nde 15 faklı branşta eğitim verilmektedir. Bu branşlar, 3-6 yaş çocuk etkinlikleri,adli kalem işleri, satış görevlisi, emlak danışmanlığı, santralist, İngilizce A1, rezervasyon elemanı, temel muhasebe,web tasarım, yönetici asistanı, kasiyer, hasta ve yaşlı refakatçisi, hasta kabul işlemleri, girişimcilik ve ileri bilgisayarkullanımıdır. Bu eğitimlere hali hazırda 451 kursiyer devam etmektedir.3. Mecidiyeköy Mesleki Uzmanlık MerkeziŞişli Mecidiyeköy Uzmanlık Merkezi’nde 9 branşta eğitim verilmektedir. Bu merkezdeki kayıtlı kursiyer sayısı 686, önkayıtlı kursiyer sayısı ise 1185’tir.Mesleki Uzmanlık Merkezleri haricinde KOSGEB’le iş birliği halinde çeşitli kurslar düzenlenmiştir. Bunlar arasında AnadoluYakası’nda düzenlenen KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi’ne toplam 578 aday başvuruda bulunmuştur. Bueğitime istekli olan 326 girişimci adayının mülakatları bölge ofislerinde yapılmıştır. 3 farklı bölgede toplam 90 kişiyeuygulamalı girişimcilik eğitimi verilmiştir. İlave olarak Anadolu Yakası’nda 3, Avrupa Yakası’nda 1 bölgede olmak üzeretoplam 4 gruba daha eğitim verilmesi için KOSGEB nezdinde girişimler yapılmış, eğitimlerin tamamlanması için çalışılmaktadır.V. SORUNLAR ve ÖNERİLERA. Başlıca Sorunlar1. Mevzuattan Kaynaklanan SorunlarMesleki ve teknik eğitim konusunda merkezi hükümetin yetersiz kaldığı gerçeğinden hareket edilirse, diğer kurumlarınve bunlar içinde de yerel idarelerin önemi büyüktür. Yerel idarelerin bu konuda daha fazla seçenek üretmesi zarurigörünmektedir. Seçildikleri bölgeye eğitim ve geliştirme anlamında daha nitelikli hizmetler üretmesi beklenen yerelidarelerin uygulama sorunları çözümlenmelidir. Bu anlamda kurumların açılması, işletilmesi, öğretmen istihdamı, belgetanzimi vb. konularda yaşanan sorunlar, bu kurumların katılacağı arama toplantılarıyla tartışılmalı ve çözümler hızla uygulanmalıdır.Seçildikleri bölge halkına en güzel hizmeti sunma yükümlülüğünde olan yerel idarelere, daha fazla sayıdainsanı mesleki ve teknik eğitim içerikli kurslara yönlendirebilecekleri sinerjistik bir ortam hazırlanmalıdır. Sorun çıkarandeğil, düzelten, öneren, ön alan bir mevzuatla yerel idarelerin hizmet sunma kapasiteleri artırılarak, ihtiyaç içindekiinsan kaynağının niteliği geliştirilmelidir.140 141
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU2. Kaynak SorunlarıBilindiği gibi İSMEK, İBB’nin desteğiyle faaliyetlerini devam ettirmektedir. İBB’nin kaynakları ise sınırlıdır. Özellikle küreselkrizin yaşanmış olduğu dönemde, yerel idarelerin gelir kaynaklarında meydana gelen düşmeye paralel olarakİSMEK’e ayrılan payda da önemli oranda kesinti meydana gelmişti. Bu itibarla, idarenin bu hizmete bakışı, “olsa daolur, olmasa da olur” şeklinde olmamakla birlikte, kaynak yetersizliği durumlarında ilk müracaat edilecek ve kesintiyapılabilecek ilk adres olmaktan çıkmalı, çıkarılmalıdır. Çünkü, eğitim hizmeti, bize göre bir yerel idarenin yapabileceğien önemli hizmettir. İnsana yapılan yatırımdır. Bir idare, temsilcisi olduğu vatandaşlarının kendilerinin dahi göremediğiihtiyaçlarını tespit etmeli ve bu ihtiyaçlarını onlarla paylaşmalı, onları ikna etmeli, düzenleyeceği eğitim ve geliştirmeetkinlikleriyle onları çağa uygun niteliklerle donatmalıdır. Bu itibarla İBB’de İSMEK bünyesinde verilen hizmetleri, sunduğuhizmet yelpazesi içinde birinci derecede öncelikli hizmetler başlığı altında değerlendirmekten ve kaynak sorunlarınedeniyle bu halk üniversitesi hizmetinden geri adım atmamalıdır.Merkezi idarenin de mevzuatında gerekli düzenlemeleri yaparak, yerel idarelerin sunmuş olduğu bu kapsamdaki hizmetlerefarklı başlıklar altında destek vermeye yönelik “yenilikler” yapmalıdır. Benzeri hizmetler Halk Eğitim Merkezleri’ndeyapıldığında karşılanmaya devam edilen başlıklardan bazılarının, bu kapsamda gerekirse öğretmen-eğitici ücretlerininilgili bakanlığın bütçesinden karşılanması düşünülmelidir. MEB kapsamında başlatılan “Okullar Hayat Olsun” projesi bubaşlık altında zikretmemiz gereken önemli bir araçtır. Ancak başarı şansı, MEB bünyesinde görev yapan idarecilerininsafına, kişisel tercihlerine bırakılmamalı, mazeret üretmelerine meydan verilmeden okullar gerçekten hayat olmalı,İSMEK türü hizmet veren kurumların MEB bünyesindeki tüm okullarda, kiradan ve diğer sabit giderlerden arındırılmış,maliyetlerden kurtulması sağlanarak, kurumlar arası sinerjinin geliştirilmesine yönelik ciddi iş birlikleri yapılmalı, yönetişimegeçmiş bir hizmet alanı ortaya koyulmalıdır.3. Yöneticilerin Kavramsal Bakış SorunlarıİSMEK ve benzeri şekilde yerel idarelerin desteğiyle sunulan hizmetler, bu yerel idarelere ait olan kaynakların sunulmasıgereken hizmetlere taksimiyle oluşturulmaktadır. Yerel idarelerin pastasının ne kadarlık kısmının bu tür hizmetlereyansıtılacağı ise yerel otoritelerin tercihine bırakılmıştır. Daha yalın bir ifadeyle, bu tür hizmetlere verilecek destek,yerel otoritelerin vizyonlarıyla doğru orantılıdır. Yerel idareciler, gelecek vizyonu olarak açık görüşlü oldukları oranda,bu tür katma değeri çok yüksek olan hizmetleri öne almakta, her dönem ciddi desteklerle hizmetlerin önünü açmayaçalışmaktadırlar. Uzun soluklu, stratejik bakış açısından yoksun olan yerel otoriteler ise, maalesef bu tür hizmetleriboşa zamanların geçirildiği, özellikle de bayanların hoşça vakit geçirmek için gittikleri mekanlar olarak tanımlamakta,bu anlamda da gerekli ilgi ve desteği vermemektedirler. Gerçekte ise, bu kapsamda verilen hizmetler, topluma, yerelidarelerin gücünü aldıkları halka, birinci elden verdikleri, stratejik değeri hiçbir şekilde tartışma götürmeyen, müphemyanının olmadığı, net, doğrudan halk üniversitesi hizmetleridir. İSMEK vb. kurumların verdiği hizmetlerin ücretsiz olması,daha doğrusu bunun bedelini vatandaşın farklı yollardan ödemesi sayesinde, kursiyerlerin cebinden doğrudanbir gider çıkmamaktadır. Ülkemizdeki milli gelir seviyesi, ailelerin asgari geçim standartları, hane gelirleri, asgari ücretseviyesi göz önüne alındığında ve İstanbul’daki ailelerin genel ekonomik durumu göz önüne alındığında bu tür kurslaradevam eden kesim, kendilerine ücretsiz olan bu seçenek konulmadığı takdirde kesinlikle bu tür kurslara gidemeyecekgelir diliminde bulunmaktadır. Kursiyerlerin önemli bir bölümü bu gruba girmekte olduğundan, ücretsiz seçeneklersunulmadığında eğitimsiz, görgüsüz, birçok seçenekte de mesleksiz kalacaklardır diyebiliriz.Kursiyerlerin aile gelirleri göz önüne alındığında, ücret ödeyerek bu tür kurslara kaynak ayırması mümkün görünmeyenaileleri bu tür hizmetlerden mahrum bırakmak, bir yerel idare için kabul edilemeyecek bir durum olarak algılanmalıdır.Halka giden ve oy isteyen yerel otoritelerin, aldıkları oylar ve sosyal devlet ilkesi gereği sözlerine sadık olmaları ve temsilettikleri halkın ihtiyaçlarına odaklanmaları kaçınılmazdır. Halk ise, kendisine verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğinitakip etmeli, söz verdiği halde eğitim ve gelişimi için gerekli çalışmaları yapmakta cimri davranan idareleri sandıkönlerine konduğunda değerlendirmelidir.İş dünyasında sık müracaat edilen bir uygulama, kriz kokusunun alındığı dönemlerde ilk etapta reklam harcamalarıkısılmaktadır. Benzeri bir şekilde de yerel idareler gelirlerinin düştüğü dönemlerde İSMEK vb. kurslara ayırdıkları kaynaklarıkısmamalı, geliştirmeye yönelik farklı seçenekler üretmelidir. Bu anlamda yerel otoriteler, kendilerini bir kez dahaseçecek halkın karşısına yaptıkları hizmetleri reklam etmek için çıkmaktan ziyade onların eğitim ve gelişimleri için dahafazla seçenek, daha nitelikli seçenekler üretmeye odaklanmalıdır.B. ÖnerilerBir yenilenme, heyecan sağlama anlamında Milli Eğitim Bakanlığı’nın başlatmış olduğu kampanya kapsamında İSMEKyöneticilerinin önermiş oldukları gibi kendini tanımlamasını, yenilemesini de önerebiliriz. İSMEK’in Sanat ve MeslekEğitimi Kursları yerine “Hayat Boyu Eğitim Merkezi” olarak konumlandırması da mantıklı olabilecektir. Böylece, MilliEğitim Bakanlığı’nın yeni vizyonuna uygun olarak, İSMEK de kendisini daha anlamlı bir şekilde konumlandırmış olacaktırdiyebiliriz. Bu kapsamda bir konumlandırma önerisi olarak İSMEK “Sürekli Eğitim Merkezi” de düşünülebilir. Bilindiğigibi gerek üniversiteler gerekse ciddi araştırma ve eğitim kurumları, kurmuş oldukları sürekli eğitim merkezleriyle,muhataplarının değişen dünyanın yeni trendleri konusundaki eksikliklerini ve gelişmelerini telafi etmekte, insan kaynaklarınıeğitip geliştirmektedir.Yerel yönetim üst düzey yöneticilerinin iş yoğunluğu nedeniyle tam olarak bu tür hizmetleri yerinde gözlemleyemediklerigörülmektedir. Gözlemleyemedikleri için de büyük resmi görmekte zaman zaman kısır tartışmalar yaşandığı gözönüne alınırsa, yerel yöneticiler, özellikle de üst düzeyde bulunanlar, kursları sık sık ziyaret etmeli, kursları bitirenlerinkariyerlerindeki değişimleri takip etmeli, bu hizmetlerin halk nezdinde gördüğü itibarı gözlemlemelidir. Ayrıca bu türziyaretleriyle bakış açılarını hizmet sunulan mekanlara aktarma, halkın nabzını okuma ve diğer hizmetler hakkındaalacakları geri bildirimler, yürütmüş oldukları diğer görevlerin daha etkin yapılmasına da katkıda bulunacağı gözdenuzak tutulmamalıdır.İSMEK ve benzeri kurumlarda eğitici olarak görev yapanlar üzerinde sürekli eğitimler gerçekleştirilmelidir. Bu tür hizmetlerintemel amacı olan eğitim, eğitimin temel aracı ise eğitmendir. O halde eğitmenler sürekli olarak alanında uzmanolan eğiticiler tarafından oluşturulan hizmet içi eğitimlere alınmalıdır. Kursu açmak, fiziki imkanları temin etmek,kursiyer bulmak nihai amaç olarak telakki edilmemelidir. Nihai amaç, yapılan yatırımlar karşılığında nitelikli eğitimlerinverilmesidir. Bunun için de eğitmenlerin eğitimi de düşünülmelidir. Ayrıca kursiyerler üzerinde zaman zaman anketleruygulanmalı, eğitimin kalitesi de ölçülmeli ve düzeltici tedbirler alınmalıdır.Yerel idarelerin bu tür hizmetlere daha fazla kaynak ayırmasını sağlayacak mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Bu alandaistihdam edilecek eğiticilerin maliyetlerinin tamamı yada bir kısmı merkezi bütçeden karşılanabilir. Bir başka destekçalışması olarak eğitime destek kampanyalarında olduğu gibi iş adamlarının ve diğer hayırseverlerin bu kurumlar içindoğrudan destekleri sağlanmalıdır. Gerek bina gerekse diğer sabit maliyetlerin karşılanması kapsamında belirli kampanyalaryapılarak yerel idareler üzerindeki mali baskı hafifletip daha çok sayıda hizmet sunma imkanı oluşturulabilir.İş dünyası, ilgili meslek odalarıyla İSMEK arasındaki iletişimi artıracak çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bu kuruluşlarla,teorisi İSMEK bünyesinde, uygulamalı eğitimleri ise ilgili kuruluşlarda olacak şekilde ortak çalışmalar yapılmalıdır. Butürde yapılacak çalışmalarda, kursiyerlerle doğrudan iletişimde olan iş yerleri, kursiyerleri daha yakından tanıyacağı içinistihdam edilme oranları da artacaktır. Sadece İSMEK modüler programında yer alan kurslar değil, iş dünyası ve meslekörgütlerinin talep edeceği diğer alanlarda da kursların açılması gündeme alınmalı, bu yolla genç nüfusun istihdam edilebilirliğininartırılmasına katkı sağlanmalıdır. Bu alanda özellikle irtibatta olunması gereken başlıklardan bazıları; tekstil,halıcılık, turizm sektörü, yarı inşaat uzmanlığı alanları sayılabilir.İSMEK bünyesinde verilen kursların ikinci, üçüncü seviyelerinin verilmesi için ek yatırımlar yapılmalıdır. Özellikle bilgisayar,yabancı dil gibi alanlarda eğitim alan kursiyerler, daha ileri seviyelerde eğitimler talep etmektedir. Bu tür eğitimlerinverilmesi ve yabancı dil kurslarının merkezi yerlerde verilmemesine yönelik tedirginlikler giderilmeli, halk adına hizmet142 143
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUedildiği unutulmamalı ve özel sektörün rahatsızlıklarından kaynaklandığı tahmin edilen bazı endişelere yer verilmedencesaretli davranılmalı, kurs kalite ve sayıları artırılmalıdır. Kıran kırana rekabetin yaşandığı iş dünyasında her kurumkendini daha iyiye ulaşacak şekilde konumlandırmalı, başka kişi ve kurumlardan kendi ticari faaliyetlerine katkı istememelidir.Bu konuyla ilgili olarak yapılan araştırmalardan da olumlu sonuçlar elde edilmiştir. İSMEK’te kursa devamedenler, kendilerine sorulan, “İleri seviyede bir kursun açılması durumunda devam etmek ister misiniz?” sorusuna %93 oranında “Evet” cevabı vermişlerdir. Bu durum da göstermektedir ki, gücünü halktan alan ve halk tarafından ücretidolaylı olarak ödenen İBB İSMEK’in gerçek sahipleri, ileri seviyede kursların açılmasını istemektedirler. Bu durumda idareyedüşen görev de daha ileri kursları ve merkezi yerlerde talep edilen diğer kursları açma konusunda daha cesaretlidavranmalıdırlar. Bu gruptaki kursiyerle yöneltilen “Aldığınız kursun devamını ücretli olarak verilen yerlerde almak istermisiniz?” sorusuna % 63 oranında “Hayır” cevabı vermişlerdir. Bu itibarla kursiyerler kendileri bedelini ödeyerek birkursa devam edemeyecek durumdadır.Dördüncü Oturum / Fourth SessionModeratör: Prof. Dr. Adem Esenİstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi RektörüRector, İstanbul Sabahattin Zaim UniversityHizmet sektöründe en stratejik kaynak insandır. Geçmiş tecrübeler, İSMEK’ten sürekli diğer kurumlara, özellikle de MilliEğitim Bakanlığı’na ciddi anlamda kayma söz konusudur. Bu anlamda İSMEK bünyesinde eğitim veren usta öğretici vediğer eğitim kadrosunun, başka kurumlara geçişinin engellenmesi, maaşlarında yapılacak iyileştirmelere de bağlıdır.Yine idari personelin, yetişmiş insan gücünün piyasasına göre ele alınması ve sektördeki ücret seviyelerine yakın olarakdeğerlendirilmelidir.VI. SONUÇFaaliyetlerinin tamamını İstanbullulara, onların sanat ve meslek eğitimi konusundaki ihtiyaçlarına, kadim bir şehir kültürününgünümüze taşınmasına, insan kaynaklarının eğitim ve gelişimlerine adamış olan İSMEK, bu alandaki hizmetlerinigünümüzde olduğu gibi büyük bir başarıyla devam ettirmelidir.Zaman zaman İstanbullular üzerinde yapılacak araştırmalarla, beklentilerindeki değişimler, yenilenme konularında aktifolunmalı, halkın ihtiyaç ve taleplerindeki değişim ciddi bir şekilde takip edilmeli ve gerek sunulan branşlar, gerekse baştaeğitim personeli olmak üzere tüm çalışanlar, sürekli olarak güncel bilgilerle donatılmalıdır. Takım çalışması mantığıkapsamında ve “hiçbirimiz hepimiz kadar iyi olamayız” gerçeğinden hareketle büyük bir özveriyle yürütülmeye çalışılanhizmet kalitesi, her dönem bir önceki dönemden daha iyi olabilecek şekilde dizayn edilmelidir. Hizmet sunan ekiplerineğitim ve geliştirmeden uzaklaşması, muhataplarının istek, ihtiyaç ve beklentilerinden habersiz olması, yıpranma vehayat seyrinin aşağıya doğru yönelmesine neden olacağından, sürekli pedal çevirmeye devam anlamına gelen “eğitimve geliştirme” çalışmaları, özellikle de eğitim personeli üzerinde etkili eğitimler yapmaya ısrarla devam etmelidir.MEB mevzuatında gerekli düzenlemeler yapılarak, İSMEK türü hizmet sunan kurumların, sabit maliyetlerini okullardahizmet sunarak düşürmelerine yönelik uygulamalar titizlikle uygulanmalıdır. Yine bu kapsamda, kurslarda görevlendirileneğitmenlerin ücretlerinin, Halk Eğitim Merkezleri’nde olduğu gibi MEB bünyesinden karşılanmasına yönelikdeğişiklikler yapılmalıdır.İstanbullular olarak İSMEK’in verdiği bu eşsiz “Halk Üniversitesi” hizmeti için başta İBB Başkanı Sayın Kadir Topbaşolmak üzere emeği geçen tüm paydaşlara teşekkür etmemiz ve daha iyi bir İSMEK için üzerimize neler düştüğünüöğrenip bu uğurda çalışmamız gerektiğini belirtmek isterim.Kaynakça:Arif Tepe, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Yaygın Eğitim Uygulaması: İSMEK, İÜ, SBE, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriİlişkileri ABD, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2007İSMEK Bültenleriwww.ismek.orghttp://www.meb.gov.tr/haberler/haberayrinti.asp?ID=9320 Erişim tarihi 19.05.2012-16:45MESLEKİ EĞİTİMİN YAYGINLAŞTIRILMASINDA YERELve KÜRESEL DENEYİMLERİslam Ülkelerinde Mesleki Eğitim ve İSMEK-SESRIC İşbirliğiHüseyin Hakan Eryetli - İslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi(SESRIC) Eğitim ve İşbirliği DirektörüMesleki Eğitim ve İş Dünyası Arasında Uluslararası Köprüler İnşa Etmek:XARXA FP AğıRoser Bertran Coppini - XARXA FP Genel SekreteriAvrupa’da Hayat Boyu Öğrenmede Yeni Fırsatlar ve Başarılı MetodlarGiovanni Crisona - Avrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Forumu (EFVeT) İtalya TemsilcisiAvrupa Düzeyinde Hayat Boyu Öğrenme İçin Savunuculuk İlkesi ve EAEA(Yetişkin Eğitimi için Avrupa Birliği)Ivo EESMAA - Avrupa Yetişkin Eğitimi Birliği (EAEA) Yönetim Kurulu Üyesi144 145
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİMİNYAYGINLAŞTIRILMASINDAYEREL ve KÜRESEL DENEYİMLERLOCAL AND GLOBAL EXPERIENCES REGARDING THE POPULARISATION OFVOCATIONAL TRAININGModeratör: Prof. Dr. Adem Esenİstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi RektörüRector, Istanbul Sabahattin Zaim UniversityDeğerli katılımcılar, değerli dinleyiciler, hepiniz hoş geldiniz. Yaklaşık olarak 2 saat süremiz var. Ben son oturum için başarıdileklerimi dile getiriyor, Büyükşehir Belediye Başkanımıza, değerli Eğitim Müdürümüze, bu sempozyumda emeğigeçen herkese teşekkür ediyorum.Ben de eski bir yerel yönetici olduğum için, bu faaliyetlerin ne demek olduğunu anlıyorum. Tabii ki İstanbul BüyükşehirBelediyemiz bu işin Türkiye’deki en büyük uzmanıdır. Sayın Başbakanımızın başkan olduğu dönemden itibaren İstanbulBüyükşehir Belediyesi bu konulara çok büyük önem vermiştir. Önceden de belediyeler vardı. Ben de lisans, yükseklisans derken uzun süre İstanbul’da kalan birisi olarak önceki belediyeleri de biliyorum. Ama tabii Sayın Başbakanımızınve daha sonraki arkadaşlarının şehrimize kattığı güzellikler ayrıdır. Arkadaşlarımı dünyanın diğer ülkelerinden meslekieğitim konusundaki tecrübelerini, özellikle yerel tecrübelerini arkadaşlarımız ifade edecekler. Ben ondan önce birkaçgözlemimi aktarmak istiyorum sizlere.Erkekler ve kadınlar için meslek edindirmedir ki bir anlamıyla da kadınların sosyalleşmesini de bu işe dahil etmek gerekiyor.Çünkü belediyelerimiz meslek edindirme kurslarıyla birlikte, özellikle eskiden Halk Eğitim Merkezleri’ne bağlı olarakve çok kısır şekilde yapılan bu meslek edindirme faaliyetlerini daha geniş kitlelere, daha farklı şekillerde ulaştırmayıbaşardı. Dolayısı ile bu sosyalleşmede önemli bir faktördür. Özellikle psikolojik tedavileri veya birtakım sıkıntıları ya dasosyalleşmenin gerektiği noktaları ihmal etmemek gerekiyor. Ayrıca bu tür faaliyetlerin yaygın eğitimde ciddi bir örnekteşkil ettiğini görüyoruz. Yani şehrin belli merkezlerinde verilen bu kurslarımızın, eğitim çalışmalarımızın bütün bir şehrikapsadığını görüyoruz. Mesela İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin etrafında İSMEK kurslarını görüyoruz. Bir tekmerkezde değil her tarafa yayılmış. Bu da gerçekten eğitimin yaygınlaşmasını sağlıyor.Hepimiz birer tüketiciyiz ama ayrıca hepimizin birer üretici olmamıza önem vermemiz gerekiyor. Her birimiz ailemizdetüketiciyiz; çocuklarımız, eşlerimiz, kendimiz tüketiciyiz ama üretici hale geçmemiz gerekiyor. Peki, nasıl geçeceğiz? İştebu çalışmanın bir anlamı da budur.1961 yılında Konya’da doğdu. İlköğrenimini ve liseyi Konya’da tamamladı. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi SiyasalBilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü, 1987 yılında da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni veDiyanet İşleri Bakanlığı Haseki Eğitim Merkezi’ni bitirdi. Erzincan Hukuk Fakültesi Ekonomi Maliye Bölümü’ndeyardımcı doçent ve Ekonomi Maliye Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 1993 yılında doçent olduktan sonra SivasCumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne kurucu öğretim üyesi olarak geçti ve İktisat BölümBaşkanlığı’nı yürüttü.1999-2009 yılları arasında Konya Selçuklu Belediye Başkanlığı yaptı. Daha sonra Selçuk Üniversitesi’nde akademikgörev yaptı. 2010 yılından beri İlim Yayma Vakfı tarafından kurulan İstanbul Sabahattin Zaim ÜniversitesiRektörü olarak görev yapmaktadır. Evli ve dört çocuğu vardır.146 147
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUİSLAM ÜLKELERİNDE MESLEKİ EĞİTİMve İSMEK-SESRIC İŞBİRLİĞİVOCATIONAL TRAINING IN ISLAMIC COUNTRIES,AND ISMEK-SESRIC COOPERATIONHüseyin Hakan Eryetliİslam Ülkeleri İstatistik Ekonomik Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC)Eğitim ve İşbirliği DirektörüDirector of Training and Cooperation, SESRIC (The Statistical, Economic and Social Research andTraining Centre for Islamic Countries)Hüseyin Hakan Eryetli, merkezi Ankara’da bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) bağlı İslam Ülkeleri İstatistik,Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde (SESRIC) Eğitim ve Teknik İşbirliği Dairesi Direktörü’dür.Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği Bölümü’nde lisans, Maltepe Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü’nde yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır.Halen, 2009 yılında kurulmuş olan, İİT Üye Ülkeleri Mesleki Eğitim Programı (OIC-VeT) çerçevesinde yapılançalışmaları koordine etmektedir. OIC-VeT, SESRIC tarafından hazırlanan bir program olup, İİT üye ülkelerinin özelve kamu sektörlerinde mesleki eğitim ve öğretimin kalitesini arttırmayı, böylece bireylerin bilgi ve becerilerinigeliştirmelerine yardımcı olarak, üye ülkelerin rekabet güçlerini arttırmalarına ve ekonomilerinin büyümesinekatkıda bulunmayı amaçlamaktadır.Bununla birlikte; tarım, sağlık, iş güvenliği ve sağlığı, merkez bankaları, yoksulluğun azaltılması, bilgi ve iletişimteknolojileri (BİT) ve e-devlet gibi konularda faaliyet gösteren kapasite geliştirme programlarının çalışmalarını yönetmektedir.Bu çalışmalarının yanı sıra, İİT Üye Ülkeleri Ulusal İstatistik Kurumları’na BİT ve e-devlet konularındadanışmalık yapmakta, SESRIC’in gerçekleştirdiği e-devlet alanındaki çalışmaları koordine etmektedir.ÖzetDünya genelinde olduğu gibi, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye ülkelerinde de işsizlik, ekonomik ve sosyal etkileriaçısından önemli ve yıkıcı sorunlardan biridir. İİT üye ülkeleri dünya nüfusunun % 23’üne sahip olup,bu nüfusun % 53,5’ini genç nüfus oluşturmaktadır. İİT üye ülkeleri genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahipolmasına rağmen, üye ülkelerde 15-24 yaş işsizlik oranları % 40’lara kadar çıkabilmektedir. Genç nüfus işsizlikoranlarının bu denli yüksek olmasının başlıca sebeplerinden biri, mevcut eğitim sistemlerinin, ekonomikbüyümenin lokomotifi olarak nitelendirilen sanayi sektörünün ihtiyaçlarına uygun nitelikli iş gücünü yetiştirememesidir(skill mismatch).İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC), İslam İşbirliği TeşkilatıMesleki Eğitim İşbirliği Programı (İİT-MEİP) kapsamında, üye ülkelerin iş gücü piyasası sorunlarını çözmeyeyönelik çalışmalar yürütmektedir. İİT-MEİP, 2009 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve İSEDAK BaşkanıSayın Abdullah Gül tarafından İSEDAK Ekonomi Zirvesi’nde resmen ilan edilen bir program olup, İİT üyeülkelerinde tarım, sağlık, ekonomi, finans, iletişim, işsizlik ve yoksullukla mücadele gibi alanlarda gerek uzmandeğişimi ile ülkelerin mevcut kapasitelerini geliştirmeyi, gerekse bilgi ve tecrübe değişimi ile üye ülkelerarasında iş birliği platformları kurmayı hedeflemektedir.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK) bünyesinde verilen eğitimler ilebinlerce kişi, iş gücü piyasasına girmelerini kolaylaştıracak mesleki eğitim almakta ve hâlihazırda istihdamedilmiş olanlar ise mevcut yeteneklerini geliştirebilmektedirler. İSMEK modeli gibi başarılı modellerin İİTüye ülkelerine tanıtılmasını ve modellenmesini amaçlayan İİT-MEİP kapsamında, İİT-MEİP partnerlerimizdenİSMEK ile iş birliği içerisinde, üye ülkelerin belediyelerinin ve eğitim kurumlarının temsilcilerinin katılımı ile“Mesleki Eğitimin Güçlendirilmesinde Yerel Kursların Rolü: İSMEK Tecrübesi” başlıklı bir çalışma ziyareti gerçekleştirilmişve İSMEK modeli Azerbaycan, Endonezya, İran, Kuveyt, Libya, Fas, Pakistan, Suriye ve Yemen’etanıtılmıştır.İSMEK modelinin üye ülkelerde uygulanarak benzer eğitim merkezlerinin açılması ve bu merkezlerde eğitimverebilecek eğitimcilerin eğitilmesi amacı ile 2011 yılında İSMEK Usta Eğitimi Programı (İMTP) başlatılmıştır.Pakistan ve Azerbaycan gibi İİT üye ülkeleri İSMEK modelini ülkelerinde uygulama talebi gelmiş ve bu ülkelerdengelen katılımcılara çeşitli konularda ustalı eğitimi verilmiştir.İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi, nitelikli iş gücü yetiştirilmesindemesleki eğitime önem vermekte ve İSMEK modelinin üye ülkelerde yaygınlaştırılmasını amaçlamaktadır.Giriş2008 yılında yaşanan mali kriz sonrasında, küresel ölçekte olduğu gibi, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üye ülkelerinde de işgücü piyasası büyük zarar görmüş ve kendini toparlamakta güçlük çekmiştir. İş gücü piyasasında, istihdam ve toplamarz dengesinin kurulamamasının sebepleri arasında; 2008 krizi ve halen süregelen etkilerinin yanı sıra, iş piyasası tarafındantalep edilen becerilere sahip bir iş gücü arzının olmaması önemli bir yer teşkil etmektedir. Sürekli olarak yüksekseyreden işsizlik oranları birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.Özellikle eğitim-öğretim süresi boyunca, iş piyasası tarafından talep edilen ve hâlihazırda ihtiyaç duyulan nitelikte birgenç nüfus yetiştirilememesi, toplam nüfusa oranla genç nüfusu giderek artan İİT üye ülkeleri için, eğitim sistemlerininyapısal bir eksikliğine işaret etmekle beraber, uzun vadede ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurabilecek önemli bir148 149
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUsorundur. İşsizlik oranlarındaki artışın ekonomiye etkilerinin yanı sıra, işsizlikle birlikte gelir seviyesinin düşmesi ve gelirdağılımındaki eşitsizliklerin artması gibi etmenler sosyal huzursuzlukların çıkmasına neden olmaktadır.1- İİT Üye Ülkelerinde Eğitime Genel Bakış ve Eğitimde Kalite SorunuİİT üye ülkelerinde son 40 yılda ortalama eğitim-öğretim süresi artış göstermiştir. 1970 yılında eğitim-öğretim süresi6 yıldan fazla olan ülkelerin sayısı 4 iken bu sayı 2010 yılında 26’ya yükselmiştir. 2030 yılında İİT üye ülkelerinin tamamındaminimum eğitim öğretim süresinin 4 yıl olacağı ve 2050’de ise bu sürenin 6 yıla çıkacağı öngörülmekte, pek çokülkenin ise 2050 yılında ortalama 8 yıl eğitim-öğretim süresine sahip olması beklenmektedir.Öğrenci başına düşen eğitim harcamalarında dünya ortalaması (kişi başına GSYİH yüzdesi olarak) 1999 yılında % 20,5iken bu oran 2008 yılında % 21,2’e çıkmıştır. Bu rakam gelişmiş ülkeler için % 21,8’den % 23,5’e çıkarken, gelişmekteolan ülkeler için yalnızca % 18,1’den % 18,2’ye çıkmış ve bu hali ile gelişmiş olan ülkelerin bir hayli altında seyretmiştir.İİT ülkeleri açısından da durum gelişmekte olan ülkelerden daha iyi değildir. Öyle ki, 1999 yılında % 16,3 olan bu oran2008 yılında sadece % 16,5 olmuş ve böylelikle gelişmekte olan ülkelerin ortalaması altında kalmıştır.OECD tarafından yapılan, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testleri öğrencilerin sosyo-ekonomikdurumları ve okullardaki kaynakların kalitesi gibi öğrencilerin başarıları üzerinde etkisi olan çeşitli faktörleri değerlendirmeninyanı sıra, öğrencilerin fen, matematik gibi alanlardaki başarılarını da değerlendirerek, eğitim sistemlerini çokyönlü olarak ele almıştır. PISA testleri ile özellikle, öğrencilerin beceri ve bilgilerinin ölçülmesi amaçlanmış, zorunlu eğitimsüresi boyunca aldıkları eğitimin, sosyal hayataintibakları sırasında gerekli olacak becerilerikazandırıp kazandırmadığı araştırılmıştır.PISA 2009 yılı sonuçlarına göre, OECD ülkeleriiçin ortalama puan yaklaşık olarak 500 ve standartsapma 100’dür. Öğrencilerin üçte ikisi 400ile 600 puan arasında değişen aralıkta yer almaktadır.Her 3 eğitim dalında da, Türkiye ve BirleşikArap Emirlikleri haricindeki İİT ülkeleri, 400 puanınaltında kalmış veya 400 puanı çok az bir farklageçebilmişlerdir. Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleriözelinde Dubai, Rusya, Brezilya, Meksika veTayland gibi gelişmekte olan pek çok ülkeye göredaha iyi bir performans yakalamıştır. Türkiye, eğitimkalitesi açısından İİT ülkeleri içinde en başarılıülke olsa da, OECD ortalamalarının altındadır.Ne yazık ki araştırma içine alınan 65 ülkedenperformansı en düşük 10 ülkenin 7’si İİT üyesiülkelerdir. Türkiye, en başarılı performansa sahipolan ülke olarak 41. sırada yer almaktadır. Tümdünya genelinde olduğu gibi, İİT ülkelerinde deeğitim kalitesinin, üzerinde durulması gerekenbir konu olduğuna dair birçok çarpıcı çalışma bulunmaktadır.Örneğin, 15–19 yaş aralığında olanve 6 yıllık eğitimlerini tamamlayan Mali gençlerinin % 30’u basit cümleleri dahi okuyamamaktadır. Pakistan’da 3. sınıföğrencilerinin sadece yarısı temel çarpma sorularını cevaplayabilmektedir. (Dünya Bankası, 2011)2) İİT Ülkelerinde İş Gücü Piyasası ve İşsizlik SorunuDünya genelinde, 2007 yılında yaklaşık olarak 70,8 milyon olan 15-24 yaş arası genç işsiz sayısı, 2011 yılında 74,8 milyonaulaşmıştır. ( ILO, World of Work Report 2012) Günümüzde dünyada % 12,7 olan küresel genç nüfus işsizlik oranı,bu hali ile kriz öncesi değerlerden yüksektir. Ayrıca, dünya genelinde, gençler yetişkinlere oranla 3 kat daha fazla işsizliktehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde genç işsizlik oranları % 25,2’iaşmakta ve nerede ise yetişkin işsizlik oranlarının 4 katı şeklinde seyretmektedir. (ILO, Global Employment Trends 2012)- İİT Ülkelerinde 15-24 Yaş Arası Gençlerdeİşsizlik Oranları (Dünya Bankası,2012)Sürekli ve yüksek seyreden işsizlik oranları,özellikle genç nüfus işsizlik sorunu,ekonomik kalkınmanın anahtarı hükmündeolan beşeri sermayenin kaybınasebep olmaktadır. Ayrıca üretkenkapasitenin piyasanın dışında kalması,işsizlik ve kayıt dışı istihdamdan kaynaklanankayıp vergi gelirleri de işsizliğinekonomiye olumsuz etkileri arasındasayılabilmektedir.2008 yılında yaşanan küresel krizdensonra, iş gücü piyasası halen toparlanamamış,önümüzdeki yıllarda da iş gücüpiyasasına girecek olan 80 milyondanfazla kişiye iş imkânı sunabilecek kadarbir toparlanma yaşaması öngörülmemektedir.(ILO, World of Work Report,2012)Birleşmiş Milletler hesaplamalarınagöre, İİT üye ülkelerinin toplam nüfusuiçerisindeki genç nüfus sayısı sürekliartış gösterirken, genç nüfusun toplamnüfusa oranı 2025 yılına kadar artacak,2025 yılından sonra ise düşüşe geçecektir.2025 yılına kadar oran ve sayıcaartan genç nüfus için, iş gücü talebiniarttırarak, yeni iş imkânları oluşturul-150 151
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUmalı, 2025 yılından sonra ise genç nüfus oranının, başka bir deyişle aktif çalışan nüfusun azalması problemine karşı,aktif iş gücüne dahil olan gençlerin becerileri ve yetenekleri geliştirilerek, iş gücü piyasasının etkinliği arttırılmalıdır.Eğitim-öğretim süresi boyunca, eğitim sisteminin bir parçası olması beklenen mesleki eğitime, İİT ülkelerinde gerektiğikadar önem verilmemektedir. Ayrıca, çalışanların becerilerini geliştirmek ve rekabet gücünü arttıracak yenilikleri takipedebilmek için son derece önem arz eden, iş hayatı süresince eğitim de, İİT üye ülkelerinde göz ardı edilebilmektedir.Son yıllarda, İİT ülkelerinde, ekonomik büyüme yaşanmasına rağmen, gelir dağılımındaki eşitsizliklerde bir düzelmegörülmemesi ve yeterli iş imkânlarının sağlanmaması gibi sebeplerle, toplumsal huzursuzluklar baş göstermiş, özelliklegenç nüfus “daha iyi yönetim” isteklerini dile getirmişlerdir. Özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde “adalet”ve “eşitlik” istekleri ile başlayan hareketler, Arap Baharı ismi verilen ve birçok hükümetin yıkılmasına sebep olan büyüktoplumsal hareketlere dönüşmüştür. Bu büyük hareketlerin altında yatan en önemli sebeplerden birinin, fırsat eşitliğive iş imkânlarının arttırılması isteği olduğunun altı çizilmelidir.Dünya Ekonomik Forumu tarafından yapılan Yönetici Görüşleri Araştırması’nda, iş adamlarına, “Ülkenizdeki şirketler,çalışanlarının gelişim ve eğitimine ne ölçüde yatırım yapmaktadırlar?” sorusu yöneltilmiştir. 2009 ve 2010 yılında yapılanaraştırma sonuçlarının ortalaması hesaplanarak, çalışanların gelişimi ve eğitimine yapılan yatırıma göre ülkelere 1 ve7 arasında değerler verilmiştir. İİT üye ülkeleri ortalaması 3,6 ile dünya ortalamasının (4,0) ve gelişmiş ülkelerin (4,72)altında kalmıştır.Eğitime ve çalışanların gelişimine yaptığı yatırımlarla, Malezya 5,0‘lık bir değer alarak İİT üye ülkeleri içerisinde birinci,dünya genelinde ise 13. sırada yer almıştır. Bahreyn, Tunus, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ise gelişmiş ülkelere oranla,iş başında (mesleki) eğitime daha fazla yatırım yapmışlardır. Ancak araştırmaya katılan 39 İİT üye ülkesinin, sadece14 tanesi dünya ortalamasının üstünde değer alabilmiştir. İİT üye ülkelerinin, gerek örgün eğitim süresince, gereksesonrasında ve iş hayatında mesleki eğitimi arttıracak adımlar atarak, beşeri sermayenin gelişimine hız vermeleri gerekmektedir.3) Kalitesiz Eğitim ve Yüksek İşsizlik Oranlarının Sonucu: Yoksulluk ve Gelir Dağılımındaki EşitsizlikDünya Bankası’nın son hesaplamalarına göre yaklaşık olarak 351 milyon insan, (İİT ülkeleri toplam nüfusunun % 27’si),günlük 1.25 $ olan yoksulluk sınırının, 640 milyon insan (İİT ülkeleri toplam nüfusunun % 49‘u) ise günlük 2 $ olanyoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.1990 yılında İİT üye ülkeleri toplam nüfusunun yaklaşık olarak % 38’i yoksulluk sınırının altında yaşarken, bu oran2008’de % 27’ye düşmüş ancak bu düşüş dünya ortalaması göz önüne alındığında yetersiz kalmıştır. Yoksulluk sınırınınaltında yaşayan nüfusun bu denli yüksek olmasının yanında, İİT ülkelerinde gelir dağılımındaki eşitsizlikler de bir başkaproblemdir. İİT genelinde en yüksek gelir seviyesinde bulunan toplumun % 10’u GSYİH’nın % 29,7’sine sahip olurken,en düşük gelir seviyesinde bulunan kesim GSYİH’dan % 1,3 ve % 4,8 arasında değişen bir pay alabilmektedir.Son 10 yılda İİT üye ülkelerinde kişi başı GSYİH artış göstermiş olsa da, gelir dağılımında kayda değer bir değişiklikolmamıştır.İslam İşbirliği Teşkilatı Mesleki Eğitim Programı (İİT-MEP)Bugün iş gücü piyasası, yüksek oranda işsizlik, iş kaybı, kayıt dışı istihdam ve yetersiz meslekieğitim gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Bununla beraber, İİT ülkeleri, eğitim sistemlerinin niteliklibeşeri sermaye yetiştirememesi problemi ile de karşı karşıyadır. Dünya genelinde birçok ülkedeolduğu gibi İİT üye ülkelerinde de eğitimin kalitesi tartışılan ve tartışılması gereken bir problemolup, sadece temel öğretim almak; gençlere, işverenlerin ihtiyacı olan becerileri kazandıramamaktave bu sebeple eğitimin istihdam arttırıcı bir etkisi olmamaktadır. Okullaşma oranının veeğitim kalitesinin arttırılmasının yanı sıra, gençlere, iş gücü piyasasına katılmalarını sağlayacakbecerileri kazandıracak, uluslararası standartlarda bir eğitim verilmelidir. Mevcut eğitim sistemlerinin,özelde ekonomik büyümenin lokomotifi olarak nitelendirilen sanayi sektörünün, geneldeise tüm istihdam sektörünün ihtiyaçlarına uygun nitelikli iş gücünü yetiştirememesi, özelliklegenç nüfus arasında işsizlik oranlarını artırmaktadır. Bu sebeple, iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıdoğrultusunda, yeni beceri ve yeterliliklerin elde edilmesinde, ilave iş olanaklarının oluşturulmasındave ulusal ekonomik kalkınmada mesleki eğitim ve öğretim önemli bir rol oynamaktadır.Aynı zamanda, mesleki eğitim ve öğretim hâlihazırda istihdam edilmiş olan insanlara yeteneklerini geliştirebilme veyeni gelişmelere ayak uydurma imkânı sağlayarak, verimliliği ve dolayısıyla firmaların rekabet gücünü arttırmaktadır.Günümüzde birçok İİT ülkesinde mesleki eğitim ve öğretim, kamu kurumları tarafından yürütülen programlarla gerçekleştirilmektedir.Üye ülkelerin mesleki eğitim sistemlerinin birtakım farklılıklar göstermesi ise iş birliği açısından ortakfırsat ve imkânları beraberinde getirmektedir. Güçlü bir mesleki eğitim ve öğretime sahip olan üye ülkelerin, diğerülkeler tarafından örneklenmesi yolu ile güçlü iş birlikleri ve ortaklıklar kurulabilmektedir.İslam İşbirliği Teşkilatı Mesleki Eğitim Programı, İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve EğitimMerkezi (SESRIC) tarafından ülkelerin ekonomik kalkınmaları için gerekli olan nitelikli iş gücünün ve insan kaynaklarıgelişiminin sağlanması amacıyla tasarlanmış bir programdır. İİT-MEP, üye ülkelerdeki mevcut mesleki eğitim uygulamalarınıdesteklemek suretiyle mesleki eğitim ve öğretimin erişilebilirliğini ve kalitesini yükseltmeyi hedeflemektedir.152 153
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUAyrıca, mesleki eğitim ile ilgili kuruluşların iş birliği yapmasını ve ortaklıklar tesis etmesini, tecrübelerini karşılıklı olarakpaylaşmasını ve katılımcıların beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesini amaçlamaktadır.İslam İşbirliği Teşkilatı Mesleki Eğitim Programı (İİT-MEP): TarihçeTeknik iş birliğinin artırılması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi konusu, 1994’te Kazablanka’da (Fas) 7. İslamZirvesi’nin kabul ettiği İİT Üyesi Ülkeler Arası Ekonomik ve Ticari İşbirliğini Güçlendirmeye Yönelik İİT Strateji ve EylemPlanı’nda on iş birliği alanından biri olarak özellikle vurgulanmıştır. Aralık 2005’te Mekke’de toplanan Üçüncü Olağanüstüİslam Zirvesi Konferansı’nda da ortaklaşa kabul edilen 21. Yüzyılda Müslüman Toplumun Karşılaştığı ZorluklarıGidermeye Yönelik İİT On Yıllık Eylem Programı’nda üye ülkeler arası mevcut iş birliğini daha fazla geliştirmek için İslamdünyasının tabii, iktisadi ve beşeri kaynaklarından en uygun düzeyde yararlanması gerektiğine ortak vurgu yapılmıştır.Yukarıda gelişmeler doğrultusunda İİT Mesleki Eğitim Programı’nı geliştirme fikri ilk olarak 2007 yılında İslam İşbirliğiTeşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 23. oturumunda SESRIC tarafından ortaya atılmış vememnuniyetle karşılanmıştır. Programın uygulama çerçevesi 24. İSEDAK oturumunda kabul edilmiş ve benzer meslekieğitim programlarını da içine alarak üye ülkeler yararına ortak bir İİT platformu olması öngörülmüştür.24. İSEDAK oturumunun aldığı karar doğrultusunda, üye ülkeler, programınüst düzey organı olan İzleme ve Danışma Komitesi’ne üye olmakyoluyla kendi ulusal odak noktalarını tayin etmişlerdir. İzleme ve DanışmaKomitesi’ne, programın yürütme organı sıfatını taşıyan SESRIC’in yanısıra, İslam Kalkınma Bankası, İslam Ticaret ve Sanayi Odası, UluslararasıTeknoloji Üniversitesi ve İslam İşbirliği Teşkilatı Gençlik Forumu da üyedir.İzleme ve Danışma Komitesi ilk toplantısını 13 Mayıs 2009’da İzmir’dedüzenlemiş, böylelikle programın uygulama süreci başlamıştır.Programın resmi açılışı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve İSEDAKBaşkanı Sayın Abdullah Gül tarafından, 9 Kasım 2009’da İstanbul’da gerçekleştirilen25. İSEDAK Ekonomi Zirvesi’nde yapılmıştır. Açılış törenine,üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları da iştirak etmiştir. Böylelikle,İİT-MEP’in ve iki yıl sürecek olan pilot uygulaması hayata geçirilmiştir.İslam İşbirliği Teşkilatı Mesleki Eğitim ProgramıKapsamında İSMEK-SESRIC İş BirliğiİİT-MEP çerçevesinde, SES-RIC; uzman değişimi yöntemiile çeşitli konularda eğitimlerdüzenlemekte, bilgi, tecrübedeğişimi ve iyi örneklerin tanıtılmasıile üye ülkeler arasındaiş birliği platformlarıkurmayı hedeflemektedir.İİT-MEP kapsamında kurulan ve faaliyet gösteren başlıca programlar şu şekildedir:•Kapasite Geliştirme Programları:1. Ulusal İstatistik Kurumları İçin İstatistik Kapasite Geliştirme Programı(StatCaB):2007 yılında faaliyete geçirilen bir program olup, İİT üye ülkeleri Ulusal İstatistik Kurumlarıarasında iş birliği kurmayı ve çeşitli çalıştaylar, çalışma ziyaretleri ve uzman değişimigibi yöntemlerle üye ülkelerde istatistik toplama, verileri değerlendirme gibi konularda kapasitenin gelişimine katkıdabulunmayı hedeflemektedir. Tarım, çevre, nüfus, sağlık, iş gücü ve turizm istatistiklerini içeren konularda uluslararasıeğitimler düzenlenmektedir.2. İİT Tarım Kapasite Geliştirme Programı (Agri-CaB):2012 yılında faaliyete geçirilen bir program olup, İİT üye ülkelerinde tarım alanında faaliyetgösteren kurumlar arasında iş birliği kurmayı ve uzman değişimi gibi yöntemlerle eğitimlerdüzenleyerek üye ülkelerde tarım kapasitesinin gelişimine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.Arazi yönetimi, gıda güvenliği, zirai mücadele, hayvancılık, tohum geliştirme, balıkçılık ve suürünleri, depolama tesisleri, kırsal kalkınma gibi konularda çeşitli eğitimler düzenlenmektedir.3. Çevre Kapasite Geliştirme Programı (Environment-CaB):İİT Çevre Bakanları Toplantısı 2010 yılında Tunus’ta yapılmış, çevre ve sürdürülebilir kalkınmaile ilgili konularda İslam ülkeleri arasında iş birliği yapılmasını öngören bir bildiri yayınlanmıştır.Bu bağlamda, SESRIC, 2011 yılında başlattığı çevre kapasite geliştirme programıile iklim değişikliği, çevre bilinci, çevre kirliliği, doğal afetler, su kaynaklarının yönetimi, çevrekanunu ve yönetmelikler gibi konularda eğitimler düzenleyerek üye ülkelerin kapasitelerininarttırılmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.4. Merkez Bankaları Kapasite Geliştirme Programı (CB-CaB):2009 yılında başlatılan bir program olup, bu program kapsamında merkezbankalarının belirttiği ihtiyaç ve kapasiteler doğrultusunda risk yönetimi, İslamifinans, bankacılık ve para istatistikleri, reel sektör istatistiklerine dayalımali tablolar, finansal istikrar, enflasyon hedeflenmesi, rezerv yönetimi gibikonularda eğitimler düzenlenmektedir.5. Borsalar Kapasite Geliştirme Programı (SEP):2010 yılında başlatılan bir program olup, bu program kapsamında borsaların belirttiği ihtiyaçve kapasiteler doğrultusunda kurumsal yönetim, finansal uyum, yatırımcı ilişkileri, İslami finansauyum ve yasal belgeleme, İslami finansta hazine yönetimi ve likidite, finansal risk yönetimigibi konularda eğitimler düzenlenmektedir.6. İbn-i Sina Sağlık Kapasitesini Geliştirme Programı(IbnSina-HCaB):2010 yılında başlatılan bir program olup, üye ülkelerin belirttiği kapasitelerve ihtiyaçlar doğrultusunda, anne-çocuk sağlığı, e-sağlık, takip ve değerlendirme,hasta sağlığı ve sağlık hizmetleri kalitesi, sağlık kurumları yönetimigibi konularda eğitimler düzenlenmektedir.7. Bilgi ve İletişim Teknolojisi Kapasite Geliştirme Programı (ICT-CAB):Bilgi ve İletişim Teknolojisi konusunda iş birliği ve bilgi paylaşımı amacı ile kurulmuş olan bir programolup, bu kapsamda çeşitli eğitimler düzenlenmektedir.8. İş Sağlığı ve Güvenliği Kapasite Geliştirme Programı (OSHCaB):2010 yılında İİT İş Sağlığı ve Güvenliği Ağı ve Kapasite Geliştirme Programı kurulmuştur.Sağlık ve güvenlik yönetimi sistemleri, kimyasal faktörler, endüstriyel hijyen, risk değerlendirmeyöntemleri, iş sağlığı gözetimi, meslek hastalıkları gibi konularda eğitimler düzenlenmektedir.154 155
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMU•Diğer Programlar:1. Uluslararası Öğrenci Staj Programı (OIC-ISIP):9. Yoksullukla Mücadele Programı (OIC-PAP):2011 yılında “Yoksullukla Mücadelede Sosyal Yardım Politikalarının Kullanılması”başlıklı bir çalıştay düzenlenmiş ve bu konudaki bilgi ve tecrübe paylaşımıiçin bir platform kurulmuştur. Çalıştay akabinde yoksullukla mücadele programıbaşlatılmıştır. Uluslararası yoksullukla mücadele politikaları, sosyal yardımlaşmaprogramları, yoksullukla mücadelede yönetimsel gelişim ve politika analizi gibikonularda eğitimler düzenlenmektedir.İİT-MEP programlarından biri olup, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), SESRIC ve Bab-ı Âlem ÖğrenciDerneği iş birliği ile devam etmektedir.2. Genç İstihdamı İçin Beceri Geliştirme Projesi:11-13 Ocak 2012 tarihlerinde İslam Kalkınma Bankası, Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye CumhuriyetiÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile,Ankara’da İİT üye ülkelerinde genç işsizliğine çözüm politikalarının tartışıldığı ve Türkiye’nin “UMEM Projesi”nin tanıtıldığıbir çalışma ziyareti gerçekleştirilmiştir. SESRIC bir yol haritası hazırlayarak, benzer programları uygulamak isteyenülkeler arasında iş birliği platformları kurmayı amaçlamakta ve çalışmalarını sürdürmektedir.3. Tütünsüz İİT İnisiyatifi:İİT üye ülkelerinde gittikçe artan tütün kullanımını azaltmak ve denetlemek amacı ile başlatılmış bir inisiyatif olup, buprogram çerçevesinde, üye ülkelerde sürdürülebilir ulusal tütün kontrol stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanmasınıkolaylaştırmak için eğitim ve kapasite geliştirme programları yapılması planlanmaktadır.4. İİT E-Devlet Çalışma Grubu (OIC eGovWG):2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen 25. İSEDAK Toplantısı’nda alınan kararlar uyarınca, “E-Devlet Uluslararası Konferansı:Tecrübe Paylaşımı” başlıklı bir konferans düzenlenmiş ve E-Devlet Çalışma Grubu kurulmuştur. E-Devlet uygulamalarıhakkında bilgi paylaşımı ve kapasite geliştirilmesi konusunda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.5. Pamuk Eğitimi Programı (OIC-CTP):İİT Tarım Kapasite Geliştirme Programı kapsamında faaliyet gösteren bu program, İİT üye ülkeleri için önemli bir ekonomikürün olan pamuk konusunda, ülkelerin bildirdikleri kapasite ve ihtiyaçlar doğrultusunda eğitimler düzenlemektedir.6. İSMEK Usta Eğitimi Programı (İMTP):2011 yılında SESRIC ve İSMEK iş birliği ile başlatılan bir programdır.İSMEK-SESRIC İş Birliği ve İSMEK Usta Eğitimi Programı (İMTP)İİT-MEP programı çerçevesinde 2011 yılında başlatılan İSMEK-SESRIC iş birliği, ortak projeler geliştirmek suretiyleİSMEK’in uzun yıllara dayanan tecrübelerini ve birikimlerini üye ülkelerimize de yansıtmak, böylelikle benzer merkezlerindiğer ülkelerde de açılmasını sağlamak arzusundadır. Bu iş birliği çerçevesinde, İSMEK’in örnek bir yerel meslekieğitim modeli olarak İslam dünyasına tanıtılmasının ve bu sayede İSMEK modelinin İslam dünyasında yaygınlaşmasının,ülkelerimizde eğitimin yaşam boyu devam ettiği algısını güçlendireceğine ve bireyleri daha üretken kılacağına inanıyoruz.Zira, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları (İSMEK) bünyesinde verilen eğitimler ilebinlerce kişi, iş gücü piyasasına girmelerini kolaylaştıracak mesleki eğitim almakta, istihdam edilmiş olanlar mevcutyeteneklerini geliştirebilmekte ve bu sayede emeğini üretime dönüştürerek ekonomiye katılım sağlamaktadır.İSMEK, İİT ülkelerinin iş gücü piyasasında karşılaştıkları sorunlara çözüm getirebilecek olan kapsamlı ve başarısı teyitedilmiş bir yaygın eğitim programıdır. Programın İİT üyesi ülkere tanıtılması gayesi ile ilk adım 2010 yılında atılmış veİstanbul’da “Mesleki Eğitimin Yerel Kurslarla Güçlendirilmesi: İSMEK Deneyimi” başlıklı ortak bir çalışma ziyareti gerçekleştirilmiştir.İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye dokuz ülkenin belediyelerinin ve ilgili kamu kuruluşlarının temsilcilerininkatıldığı söz konusu çalışma ziyareti büyük bir başarıyla icra edilmiş, katılımcıların takdir ve beğenisini kazanmıştır.Çalışma ziyareti süresince oluşan karşılıklı sıcak etkileşim ve görüş birliğine dayanarak, ziyaret sonrasında katılımcı ülkeler(Azerbaycan, Endonezya, İran, Kuveyt, Libya, Fas, Pakistan, Suriye ve Yemen) gelecekteki muhtemel iş birliği veortaklıklar hususunda önemli önerilerde ve isteklerde bulunmuşlardır. Özellikle birçok temsilci İSMEK’in kendi ülkelerindekiusta eğitimcilere kısa ve uzun vadeli ücretsiz eğitimler vermesini talep etmişlerdir. Bu doğrultuda, SESRIC 2011yılında İSMEK Usta Eğitimi Programı (İMTP) başlatarak ülkelerden gelen taleplere cevap vermeyi hedeflemiştir.İSMEK modelinin üye ülkelerde uygulanarak benzer eğitim merkezlerinin açılması ve bu merkezlerde eğitim verebilecekeğiticilerin eğitilmesi amacı ile başlatılan program kapsamında çalışmalar devam etmektedir. Bu güne kadar, Pakistanve Azerbaycan gibi İİT üye ülkelerinden İSMEK modelini ülkelerinde uygulama talebi gelmiş ve bu ülkelerden geleneğitimcilere çeşitli konularda ustalık eğitimi verilmiştir. Ayrıca, İMTP kapsamında verilecek eğitimleri içeren bir anketİSMEK ile iş birliği içerinde hazırlanmış ve 57 İİT üye ülkesine dağıtılmıştır. Üye ülkelerin talepleri doğrultusunda çeşitlikonularda eğitimlere devam edilecektir. Bu ay içerisinde Fas Krallığı Mesleki Eğitim ve İstihdam Bakanlığı’ndan bir heyetİSMEK’i ziyaret edecek ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunacaklardır.İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi, nitelikli iş gücü yetiştirilmesinde örgüneğitim sistemlerinin yanı sıra sürekli gelişmeyi ve öğrenmeyi destekleyen mesleki eğitim ve yaygın eğitim modellerineönem vermektedir. Yetiştirdiği binlerce mezunu geniş bir kurs merkezi ağı ve herkese hitap edebilecek düzeyde zenginbir içeriğe sahip olması ile İSMEK, istihdamın artmasına ve nitelikli iş gücü yetişmesine katkı sağlamakta ve bu yönüile İİT-MEP programının ana amaçlarını, ilkelerini ve hedef kitlesini paylaşmaktadır. Bu sebeple, kanaatim odur ki SES-RIC-İSMEK arasında eğitim ve teknik iş birliği sahasında ortaklıklar ve iş birlikleri artarak devam edecektir. Dileğimiz, işbirliğimizin ve ortaklığımızın İİT üyesi ülkeler yararına gelişerek sürmesi, kalıcı hale gelmesi ve İSMEK’in İstanbul’da eldeettiği kitlesel başarılar ve kazanımların üyemiz olan ülkelerde de temin edilebilmesidir.Kaynakça:ILO, World of Work Report, 2012OIC-VeT Programme Brochure, SESRICWorld Bank, PovCal Net Database, (http://iresearch.worldbank.org/PovcalNet/index.htm?0)PISA 2009 Results: What Students Know and Can Do: Student Performance in Reading, Mathematics and Science(Volume I), (http://www.oecd.org)World Bank, Databank, World Development Indicators & Global Development Finance(http://databank.worldbank.org/ddp/home.do)United Nations, World Population Prospects: The 2010 Revision(http://esa.un.org/wpp/unpp/panel_population.htm)156 157
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİM ve İŞ DÜNYASIARASINDA ULUSLARARASI KÖPRÜLERİNŞA ETMEK: XARXA FP AĞIProfessor of Education System Management -University of Girona-, she has extensive experience in managementof education projects in the field of development cooperation. Her areas of expertise include management of local education policies, strategic planning of the education system and territorial planning andmanagement of Lifelong Learning. She has been consultant for the European Union in Latin America for theplanning and the evaluation of initial vocational trainingXARXA FP NETWORK: BUILDING BRIDGES BETWEEN WORK AND VOCATIONALEDUCATION TRAINING ROSER BERTRAN COPPINIRoser Bertran CoppiniXARXA FP Genel SekreteriSecretary General XARXA FPXARXA FP derneği, Avrupa’daki 24 şehirde meslekî eğitim konusunda eğitim görmekte olan gençlerin ve eğitimveren öğretmenlerin mobilitesini özendirmeyi amaçlayan bir dernektir.Coppini ayrıca, Barselona VeT kuruluşunun mobilite ve uluslararası ilişkiler direktörüdür.Tarih ve coğrafya alanlarında lisans yapmış olan Coppini, eğitim sistemi idaresi ve yönetimi üzerine yüksek lisansyapmıştır.Meslekî eğitim öğretmeni olan Coppini, şu an izin kullandığı için bu görevi aktif olarak yapmamaktadır. AyrıcaBelediye kadrosunda eğitim uzmanlığı yapan Coppini, Barselona Eyalet Meclisi Eğitim Departmanı’nda eğitimdeniş hayatına geçiş ve hayat boyu öğrenme programının direktörlüğünü yapmıştır.Coppini, eğitim politikaları yönetimi, meslekî eğitim konusunda verilmekte olan eğitimlerin bölgesel anlamdayönetimi ve eğitim hayatından iş hayatına geçiş konularında uzman düzeyinde deneyimi bulunmaktadır.Girona Üniversitesi Eğitim Sistemleri Yönetimi Profesörü olarak görev yapan Coppini’nin, gelişim için iş birliğialanında gerçekleştirilen eğitsel projelerin yönetimi hususundaki deneyimi, azımsanamayacak kadar fazladır.Diğer başlıca uzmanlık alanlarının arasında, yerel eğitim politikalarının yönetimi, eğitim sisteminin stratejik planlamasıve hayat boyu öğrenim süreçlerinin bölgesel anlamda planlanıp yönetilmesi bulunmaktadır.Ayrıca Coppini, Latin Amerika’da, Avrupa Birliği’ni temsilen, temel mesleki eğitimin planlanması ve değerlendirilmesihususlarında danışmanlık yapmaktadır.Association of 24 European cities for the promotion of mobility of students and teachers of Vocational EducationTraining. Director of Mobility and International Relations of Barcelona VeT FoundationShe is graduated in Geography and History and master’s degree in Management and Administration of theEducation System.Vocational Education Training teacher on leave and expert in Municipal educational policies, she was directorof the program Lifelong learning and the -Transition from School to Work- Education Department of the BarcelonaProvincial Council.She is an expert in management of educational policies and territorial management of programs of VocationalEducation Training and the transition from school to work.ÖzetEğitim, bütün vatandaşlar için, özellikle de zamanlarının büyük bölümünü topluma yetişkin bireyler olarakkatılmaya eğitim süreci yoluyla hazırlanarak geçirmekte olan gençler için gereklidir. Mobilite, insanlık evrimiiçin her zaman kilit önem taşımıştır. Hele ki küreselleşmenin son sürat devam etmekte olduğu şu günlerde,mobilitenin özendirilip yaygınlaştırılması, mesleki eğitim alanında öğrenim görmekte olan daha fazla gencinyabancı ülke ve şirketlerde iş ve hayat deneyimi yaşamasının sağlanması demektir.AbstractEducation is necessary for all citizens, especially for those who spend a major part of their time preparingto join the society as adult individuals through the education process. Mobility has always had a keyimportance for human evolution. Especially in these days where globalization happens with full speed,the promotion and encouragement of mobility means providing training and work experiences in foreigncountries for more students receiving vocational education and training.158 159
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUKÜRESEL TRENDLER•Hem Avrupa’nın, hem de dünyanın gündeminde yoğunşekilde tartışılan konulardan biri, küresel toplumların gelişimindeeğitimin ve profesyonel meslek eğitiminin -VETönemidir.Bunun yanı sıra,•Her daim değişken bir durumda bulunan küresel ekonomi:•Üretim süreçlerinde ve şirketlerin organizasyon biçimindemeydana gelen değişiklikler•Kriz ve işsizlik•Bilgi teknolojileri: Teknolojide ve iletişim yöntemlerindegerçekleşen değişiklikler•İşlerin uluslararası düzeydeki organizasyonu da tartışılankonular arasındadır.“Okul eğitimi ve işte eğitim, gelecek nesillerin istihdamındakilit öneme sahiptir”•Okul ve iş ortamlarında gerçekleşen eğitimlere ilişkinolarak belirlenen yeni hedefler, bir hayat boyu öğrenmekültürü yaratmada kilit rol oynamaktadır. Öğrenme odaklıbir toplumda, okul ve iş ortamında gerçekleşen meslekieğitimler, hem vasıflı ya da vasıfsız tüm işçilerin, hem de işgücü piyasasına henüz adım atmış olanların bilgi ve becerileriniartırmada hayatî derecede öneme sahiptir.•İstihdam, genç bireylerin topluma dâhil edilme süreçlerindeönemli bir rol oynar. Çünkü bu bireyler, özellikle işgücü piyasasına giriş yapmada ve sürerli bir meslek ile sosyalkorumaya erişmede sorunlar yaşamaktadırlar.EĞİTSEL DENEYİMLER•Eğitsel süreçlerde genç bireylerin kazanacağı deneyimler,onların, kendi kültürlerini dünyadaki tek kültür değil,pek çok kültürden biri olarak değerlendirmelerini sağlar.Genç bireyler bu sayede, kendi kültürleri ile diğer kültürlerarasındaki farkları ve benzerlikleri anlayabilmek için kültürlerarasıkarşılaştırmalar yapma, kendi kültürleri ile ilgilifarkındalık geliştirme ve diğerlerinin kültürlerini öğrenmefırsatı bulmaktadırlar.•Öğrenciyken mobil olan gençler, iş hayatında da mobilolabilmektedirler. İşverenler de mobilitenin yararlarının bilincindedir.ÇOK DİLLİLİK, AVRUPA KOŞULLARININREKABETÇİ ORTAMINA AYAK UYDURMAYIKOLAYLAŞTIRIR•Birleşik Krallık Ulusal Dil Merkezi’nin (CILT) Avrupa Ko-GLOBAL TRENDS•A major debate of the European agenda and the wholeworld too, is the importance of education and professionalvocational training, -VET-, in the development ofglobal societies.•.The unpredictable global economy:•Changes in how to produce and to organize companies•Crisis, unemployment•IT: Technological and communication change•The (international) organisation of work“Education and training are the keys to the employmentof next decades”•New targets in school and work environment educationare creating a culture of “lifelong learning”. In a learningsociety, vocational education and training has a pivotalrole to play in raising skills, knowledge and competenciesof high and low skilled workers, as well, as labour marketentrants•Employment is a key issue for the social inclusion ofyoung people, since they face particular difficulties in enteringthe labour market and accessing sustainable employmentand social protection.TRAINING EXPERIENCES•Training experience allows young people to view theirown culture as one of the possibilities, not the onlyone. They have the opportunity to make comparisons inorder to find the reason for similarities and differences,creating a greater awareness of their own culture andlearning from others.•People who are mobile as young learners are more likelyto be mobile as workers later in life. Employers recognizeand value theses benefits too.MULTILINGUALISM BOOSTS EUROPEANCOMPETITIVENESS•Each year, thousands of European companies lose businessand miss out on contracts as a result of their lackof language skills, according to a study carried out forthe European Commission during 2006 by CILT, the UKNational Centre for Languages, published today.The findings suggest that there is enormous potential forsmall businesses in Europe to increase their total exportsmisyonu için 2006’da gerçekleştirdiği bir araştırmayagöre, her yıl binlerce şirket, gereken dil becerilerine sahipolmadığı için pek çok iş kontağını kaybetmekte, pek çokfırsatı kaçırmaktadır.•Araştırmalar sonucu elde edilen bulgular, Avrupadâhilinde faaliyet gösteren küçük şirketlerin, dile ve yaptıklarıişlerle tutarlı dil stratejileri geliştirmeye yatırım yaptıklarında,ihracat fırsatlarını büyük ölçüde artırma şanslarınınyüksek olduğunu göstermektedir. Son zamanlardayapılan araştırmalar, dil becerilerini artıran şirketlerin, yaklaşıkyarım milyar kişi ile dünyanın en geniş piyasası konumundabulunan Avrupa Birliği’nin dahili piyasasını dahaverimli şekilde kullanabildiğini göstermiştir.OKULDA VE İŞTE MESLEKÎ EĞİTİMSÜREÇLERİNDE MOBİLİTENİN DEĞERİ•Yurt dışında okumak ve çalışmak, küreselleşmenin algılananolumsuz etkilerini gidermede, ulusal düzeyde verileneğitimlerin gideremediği eksiklikleri giderir. Ayrıca bu deneyim,bireysel düzeyde, gelecekte iş gücünü oluşturacakolan bireylerin, iş yerlerinde giderek artmakta olan kültürlerarasıtemasları daha etkili şekilde gerçekleştirebilmeleriiçin gereken dil becerilerini ve kültürlerarası becerileri kazanmalarınaolanak tanır.•Mobil öğreniciler, diğer kültürlerdeki girişimleri, pazarları,kullanılan iş metotlarını ve geçerli olan farklı iş süreçleriniöğrenirler. Ayrıca, uluslararası bir ortamda faaliyetgösterebilmeleri için gerekli olan, dil ve kültürlerarası farkındalıkgibi beceriler edinirler. Bu sayede, diğer kültürleremensup ortaklarla daha kolay ilişkiler kurabilir ve kurulmuşolan ilişkileri daha kolay güçlendirebilirler.ULUSLAR ÖTESİ/ULUSAL EĞİTİMİN DEĞERİ•Bireyin kendini daha iyi tanımasını sağlar.•Bireyin otokontrol mekanizmalarını güçlendirir.•Bireyin motivasyonunu artırır.•Bireyin empati yetisini geliştirir.•Bireyin toplumsal yetilerini güçlendirir.MOBİLİTENİN DİĞER FAYDALARI•Üniversitelere ve şirketlere mobilite programları ile gelenbireyler, hem öğretmen ve eğitmenlerin, hem de ev sahibişirketlerdeki danışmanların, dil becerilerini ve kültürlerarası becerilerini geliştirmelerine olanak tanır.•Meslekî eğitim kurumları, kendi öğretim ve öğrenim per-if they invest more in languages and develop coherentlanguage strategies. Recent research shows that companiesthat enhance their language skills can exploit betterthe business opportunities in the EU’s internal market,which, with nearly half a billion people, is the world’slargest.THE VALUE OF VET MOBILITY•Placements abroad are the response of national educationalsystems to the perceived negative effects of globalization.At the level of the individual, it enables thefuture workforce to acquire foreign language skills andintercultural skills so that they can deal with increasedforeign contacts at the workplace.•Mobile learners learn about foreign enterprises, markets,business methods and work processes; they learnskills (languages, intercultural awareness) that enablethem to operate in an international environment; theyfacilitate and consolidate relationships with foreign partners.THE VALUE OF TRANS-NATIONAL/NATIONALTRAINING•Acquaintance with oneself.•Self-control.•Motivation.•Empathy.•Social abilities.OTHER BENEFITS OF MOBILITY•For teachers and trainers, as well as mentors in hostcompanies, incoming mobility can improve linguistic andintercultural (teaching) skills.•VET institutions can compare and match their teachingand learning performance against performances andexpectations in other countries, providing useful benchmarksfor future developmentEUROPEAN VISIONXARXA FP unites different cities, VET centres, and Europeancountries and now promotes:COLABORATION between training centres and companies.PARTICIPATION in joint European programmes and initiatives.160 161
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUformanslarını diğer ülkelerin performansları ve beklentileriile karşılaştırabilir ve eşleştirebilirler. Bu sayede, geleceğeyönelik gelişim hedeflerini gerçekleştirebilmek için ölçütlerbelirleyebilirler.AVRUPA VİZYONUXARXA FP, farklı şehirleri, meslekî eğitim merkezlerini veAvrupa ülkelerini birleştirir ve eğitim merkezleri ile şirketlerarasındaki iş birliğini, birlikte hareket eden Avrupa kaynaklıprogramlara ve inisiyatiflere katılımı, düşünce tanklarınınşehirler arasında gerçekleştirdiği uygulamalar ile pilot eylemlerinsürerliğini ve eğitimden işe geçiş sürecine odaklıprojelerin geliştirilmesini özendirir.XARXA FP’NİN ÖYKÜSÜXARXA FP, 1999’da, Barselona Şehir Meclisi Eğitim Birimitarafından kuruldu. Genel Sekreterlik hâlen Barselona’dabulunmakta olup, Başkanlık şu an için Mislada’da bulunmaktadır.XARXA FP Derneği, 9 farklı Avrupa ülkesinde 24şehri bir araya getirmektedir. Derneğin bütçesi, 3 kaynakladesteklenmektedir. Bunlar, Şehir Meclisi bütçesi, üye şehirlerdengelen aidatlar ve diğer dernek ve kuruluşlardangelen fonlardır.XARXA FP, kendi türündeki Avrupa dernekleri arasında,süreçlerinde ISO 9001 standartlarına uyan tek dernektir:(2008).AMACI1- Orta dereceli ve yüksek meslek eğitimi alan öğrencilerineğitimden iş hayatına geçmelerini kolaylaştırmak amacıyla,ziyaret ettikleri şehirlerdeki şirketlerde iş deneyimlerive çalışma süreleri ayarlamak suretiyle mobilitelerini sağlamak.2- Meslekî eğitim veren öğretmenlerin diğer öğretmenlerlemetodoloji ve deneyim alışverişi yapabilmelerini sağlamakamacıyla mobilitelerini sağlamak.3- Birlikte hareket eden Avrupa kaynaklı programlara veinisiyatiflere katılımı, düşünce tanklarının şehirler arasındagerçekleştirdiği uygulamalar ile pilot eylemlerin sürerliğinive eğitimden işe geçiş sürecine odaklı projelerin geliştirilmesiniözendirmek amacıyla, fikirlerin mobilitesini sağlamak.1+2+3= üçlü bir iş birliği sarmalı. Mesleki eğitimmerkezleri, şehirler, üretken bir ağ ve yerel yönetimler.IMPLEMENTATION of think-tanks and pilot actionsamong the cities.CREATION of projects for the education to work transition.FACTSIt was created in 1999 by the Education Department ofBarcelona’s Town Council.The General Secretariat is permanently located in Barcelonawhereas the President role is not (currently is locatedin Mislata).XARXA FP Association gathers 24 cities from 9 differentEuropean countries.Association budget comes from 3 sources: Town Councilbudget, member cities’ fees and other funds, such as Europeanand other Institution’s trusts.XARXA FP is the only European Association of its kindthat guarantees that its processes adhere to ISO qualitystandards (ISO 9001:2008)PURPOSE1- MOBILITY OF STUDENTS receiving secondary and higherVocational Education and Training to ease the transitionfrom education to the workplace by arranging workexperience and periods spent in companies located inthese cities.2- MOBILITY OF VET TEACHERS to exchange educationalmethodology and experiences.3- MOBILITY OF IDEAS: IMPLEMENTATION of think-tanksand pilot actions among the cities, PARTICIPATION in jointEuropean programmes and initiatives and CREATION ofprojects for the education to work transition.1+2+3= A TRIPLE HELIX COLLABORATION FRAMEWORK:VET centers, city’s productive network and local administrations.4- Boost & Foster the EUROPEAN IDENTITY SENSE OFBELONGING.AIMED GOALS•Enrich and improve the QUALITY of Vocational Education.•Increase and improve COMPETITIVENESS.4- Avrupalı kimliğini ve Avrupa’ya aidiyeti destekleyip güçlendirmek.ULAŞILMASI AMAÇLANAN HEDEFLER•Meslekî eğitimi zenginleştirmek ve kalitesini yükseltmek.•Rekabetçiliği artırmak ve güçlendirmek.•Özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik krizdeAvrupa’nın ekonomik büyümesini desteklemek amacıylaiş insanları ile genç öğrenciler arasında birlikte çalışma kültürüyaratmak.•Her bir profesyonel alan için uluslararası perspektiftegenel bir eğitimsel ve dilbilimsel yetkinlikler ölçütü oluşturmak.MOBİLİTE•XARXA FP, öğrencilerin ve profesyonellerin, üye şehirlerdebulunan şirket ve kuruluşlarda eğitim ve iş deneyimiedinmeleri için mobiliteyi özendirir. Ayrıca,•Orta ve yüksek dereceli meslek eğitimi almakta olanöğrencilerin, farklı ülkelerde deneyimler yaşamalarını, busayede genel eğitimlerini zenginleştirmelerini sağlar.•Her bir profesyonel alan için gereken dil edinimlerini vedilbilimsel yetkinliklerini artırmayı amaçlar.•Farklı meslekî eğitim merkezlerinin ve meslek eğitimi vereneğitmenlerin birbirleri ile metodoloji ve deneyim alışverişindebulunmasına olanak tanır.XARXA FP ŞEHİRLERİNDEKİ İNSANPOTANSİYELİXARXA FP üyesi olan 23 ülkenin, 2009 itibariyle, 46 milyondanfazla toplam nüfusu bulunmaktadır. Bu şehirlerintoplu nüfusu içerisinde, 18 ila 22 yaş arası gençlerin nüfusununyaklaşık 1 milyon 60 bin olduğunu ve bu gençlerinyaklaşık % 39’unun profesyonel eğitim aldıklarını tahminetmekteyiz. Bu da, XARXA FP’nin, 400 binden fazla öğrencininprofesyonel eğitim ve işe geçiş süreç ölçülerinibelirleme yetisine sahip olduğu anlamına gelir.MOBİLİTE YÖNETİCİLERİ•Mobilite yöneticileri, üye şehirler tarafından atanırlar vesorumlulukları şunlardır:•XARXA FP tarafından gerçekleştirilen mobilite eylemlerinde,mensubu bulunduğu şehri temsil etmek.•Mensubu bulunduğu şehirde bulunan ve mobilite eylemlerinekatılmak isteyen meslekî eğitim merkezlerini bu•Create a WORK <strong>CULTURE</strong> between business peopleand young students to boost economic growth in theregion (especially during the economic downturn).•Promote an overall INTERNATIONAL education and alanguage and linguistic competencies learning for eachprofessional area.MOBILITY•XARXA FP promotes mobility so that students and professionalscan carry out work experience and training incompanies located in the different associated cities.•XARXA FP makes it possible for students receiving secondaryand higher Vocational Education Training totravel and carry out experience in companies located inother countries, thereby enriching their overall education.•XARXA FP promotes language learning and linguisticcompetencies for each professional area.•XARXA FP also makes it possible for centres and VETteachers to exchange educational methodology and experiences.HUMAN POTENTIAL OF THE XARXA FP CITIESThe group of 23 cities associated to the XARXA FP hasa total population of more than 46.000.000 of inhabitantsin 2009.Of the total population of these cities, we estimate thatthe young student people aged between 18 and 22 yearsold which represents approximately 1.060.000 younger.With the approximately 39% of these younger are undertakingprofessional training, this means that XARXA FPAssociation is potentially capable of promoting measuresof professional training and the transition to work ofmore than 400.000 students.MOBILITY MANAGER•The Mobility Managers are appointed by each citymember and their responsibilities are:•To be the representative of the city, of all mobilitiesmananged through XARXA FP.•To incorporate the VET centres of the city that wish toparticipate in the mobilities.•To find companies in the city for the practices accordingto the necesities of the students.•To facilitate accommodation.•To introduce students into the natioanal and city culture.162 163
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUeylemlere dâhil etmek.•Mensubu bulunduğu şehirde, öğrencilerin gereksinimlerinecevap verecek uygulamaları faaliyete geçirmek amacıylailgili şirketleri saptamak.•Mobilite programları ile şehre gelen öğrenci ve profesyonellerinkonaklamalarını ayarlamak.•Öğrencilere, geldikleri ülkenin kültürünü tanıtmak.•Gerektiğinde, şirketlerdeki uygulamaları ticaret odalarıile iş birliği içerisinde yönetmek.•Öğrencileri ziyaret süreleri boyunca izlemek.•Tatsız olayları gereken mercilere bildirmek ve çözümlemek.•Evrak işlerini yönetmek. (Sigortalar, iş birliği anlaşmaları,sertifikalar, değerlendirme ve Europass belgeleri gibi.)•Öğrencilerle ilgili verileri mobilite tablosuna eklemek.•Gerektiğinde ISO denetimlerine katılmak.KALİTE YÖNETİMİ (ISO 9001: 2000)1. XARXA FP’nin üyesi bulunan tüm şehirler, her 3 yıldabir denetlenir.2.Her şehrin evrakı aynıdır (İngilizce olarak düzenlen-miştir).3.Üç referans belgesi bulunmaktadır. Bunlar:1. Öğrenci, şirket ve öğrenciyi gönderen meslekîeğitim merkezi arasında düzenlenmiş olan anlaşma.2. Değerlendirme belgesi - Ev sahibi şehirdeki şirketinve eğitimcinin, eğitmene ilişkin değerlendirmeleriniiçeren belge.3. Sertifika - Öğrencinin CV’sinde bulunan uygulamalarıgösteren sertifikalar.SAĞLANAN FAYDALAR•Her yıl, yaklaşık 350 genç Avrupalı, diğer ülkelerde bulunanşirketlerde eğitim ve iş deneyimi yaşamaktadır.•Öğretmenler için gerçekleştirilen çeşitli değişim programları,eğitimsel ve profesyonel kaliteyi pekiştirmektedir.•To manage the practices in companies with the collaborationof the Chambers of Commerce when appropriate.•To monitor the stays of the students.•To notify and resolve incidences.•To manage the documentation (assurances, collaborationagreement, certificate, evaluation, Europass documentation).•To add student data in the Mobilty Chart.•To participate in the ISO audits when appropriate.QUALITY MANAGEMENT ISO 9001:20001. Every 3 years the cities of Xarxa FP are audited.2. The documentation of all cities is the same (in English).3. There are 3 reference documents:1. Agreement – between the student, the company andthe VET centre of the sending city.2. Evaluation – evaluation of the trainer done by thecompany and the tutor of the host city.3. Certificate – certificate of practices for the student CV.BENEFITS•Every year around 350 young Europeans carry out workexperience in companies located in other countries,•The promotion of various exchange projects for teachersin order to reinforce training and profesional requalification.•Use of the same clear procedures and documentation(Agreement, Evaluation, Certificate) in all the cities.•Participation in a variety of international projects toimprove training methodologies and insertion in theworkplace: Sòcrates, R3L, Leonardo, Erasmus…AVRUPA’DA HAYAT BOYU ÖĞRENMEDEYENİ FIRSATLAR veBAŞARILI METODLARNEW OPPORTUNITIES AND SUCCESSFUL METHODS IN LL: ADVANTAGES AND BESTCASES OF MOBILITY FOR VET GIOVANNI CRISONAGiovanni CrisonaAvrupa Mesleki Eğitim ve Öğretim Forumu (EFVeT) İtalya TemsilcisiEuropan Forum for Vocational Education and Training (Efvet) ItalyGiovanni Crisona, kariyerine 1986 yılında başladı. 5 yıl boyunca, İtalyan Polis Gücü’nün eyalet ticarî birliği temsilcisiolarak görev aldı. Florence Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği Teknik Yöneticiliği üzerine lisansını, Eğitimüzerine de yüksek lisansını tamamlayan Crisonà, 1995 yılında VeT’te eğitmen ve danışman olarak göreve başladı.Crisonà halen, Tuscany’de bulunan, İtalyanca adı Centro Studi “Cultura Sviluppo” olan Araştırma ve EğitimEnstitüsü Başkanlığını yapmaktadır ve İtalya’da meslekî eğitim konusunda Avrupa forumunu temsil etmektedir.“Hayat Boyu Öğrenme” uzmanı olan Crisonà, Avrupa Birliği Parlementosu Agora Forumu’nun bir üyesidir veVeT’te bir AB vizyonu oluşturma hususunda doğrudan katkılarda bulunmaktadır. Avusturya, Belçika, Bulgaristan,Kıbrıs, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İrlanda, Litvanya, Lüksemburg,Moğolistan, Hollanda, Nikaragua, Norveç, Portekiz, Romanya, İspanya, İsveç ve Birleşik Krallık’ta (İngiltere)toplam 100’den fazla kısa görev toplamış, 20’den fazla uluslararası projede lider veya ekip üyesi olarak görevalmıştır.Crisonà, özel ve kamusal, büyük ya da küçük kurumlar için iş sağlığı, iş güvenliği ve kalite yönetimi gibi pekçok alanda eğitimler, eğitmenler için eğitimler ve değerlendirmeler hazırlamak ve düzenlemek suretiyle, işsizler,dezavantajlılar, gençler ve yetişkinler üzerinde uygulanabilecek yeni öğrenim yöntemleri ve eğitim uygulamalarıgeliştirmiş, bu yöntemlerin tanıtılmasına önayak olmuştur. Ayrıca, 1996’dan itibaren, multimedya öğrenmemateryallerinin üretilmesi ve uygulamaya konulmasıyla, eğitimde bilgi ve iletişim teknolojileri kaynaklarının kullanılmasıyöntemine başvurarak, görerek öğrenme yöntemini e-öğrenme çözümleri ile harmanlamıştır.Aynı zamanda, VeT sektöründe ISO standartlarını ve kalite yönetim ilkelerini uygulama amaçlı olarak, İngilizceve İtalyanca pek çok öğrenim materyali geliştirmiştir. Crisona bu alanda, Tuscany VeT yetkilileri tarafından, sertifikalıhüner değerlendiricisi olarak akredite edilmiştir. Son yıllarda, Europe Mobility.eu (Mobil Avrupa) projesininde lideri olarak, Avrupa Birliği düzeyinde gerçekleşen VeT etkinlikleri ve araştırmaları için gereken mobiliteninsağlanmasında da doğrudan görev almaktadır.•Her şehir için aynı tür evrakların düzenlenmesi, belli standartlarınyakalanmasını sağlamaktadır.•Eğitim metodolojilerini ve iş yeri ortamına dahiliyeti sağlamakamacıyla, Socrates, R3L, Leonardo, Erasmus gibiçeşitli uluslararası projelere katılım gerçekleştirilir.Giovanni Crisonà started his career in 1986 and has been Provincial Trade Union representative in Italian StatePolice force for five years. With a degree of Technical Director in industrial engineering and a Master’s in educationat Florence University, he started as a trainer and consultant in VeT in 1995 and currently is the Presidentof Centro Studi “Cultura Sviluppo”, the research and training provider institute based in Tuscany and in chargeto represent the European Forum for Vocational Education and Training in Italy.As a LLL expert, he has been an EU Parliament Agora forum member, contributing directly to EU vision buildingprocess in VeT and has collected more than one hundred short missions in Austria, Belgium, Bulgaria, Cyprus,Denmark, Finland, France, Germany, Greece, Hungary, Ireland, Lithuania, Luxembourg, Mongolia, Netherlands,164 165
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUNicaragua, Norway, Portugal, Romania, Spain, Sweden and United Kingdom working in more than twentyinternational projects as a leader or a team member.He has developed and introduced new learning methods and education practices for unemployed, disadvantaged,youngsters and adults, designing and organizing trainings, trainings for trainers and assessments in manyfields like health and safety at work and Quality Management for public and private small and large organizationsand introducing, from 1996, ICT resources in education with the production and implementation ofmultimedia learning materials and blended e-learning solutions in support to the on site learning.In Italian and English language he has designed and produced several learning materials also to apply ISOstandards and Quality Management principles in VeT sector and in this field he is also a certified Skill Assessorrecognized by Tuscany Region VeT Authority. In the last years, also as a leader of the europemobility.eu project,he is as well involved in developing mobility for VeT researches and activities at EU level.AbstractThis presentation aims to analyze with figures the most up to date VET EU mobility level based on the managementof the activities and experiences of Giovani Crisona sending students and researchers abroadfor educational reasons or hosting them in his country, and on the research results of the Europe Mobility.eu Project, based on the idea that mobility plays a key role on the personal development of the individualsas well as the increase in their chances of employability, and taking into consideration the fact that mobilityin education has a key importance in contributing to the peace in the world. In addition, the Notionof mobility will be focused on within the framework of the education pragmatics and the methodologicalfactors.ÖzetBu sunum, öğrenmede mobilitenin, bireylerin istihdam edilme fırsatlarının artmasında olduğu kadar kişiselgelişimlerinin desteklenmesinde de önemli roller oynadığı fikrine dayanarak ve eğitimde mobilitenin, dünyabarışına kilit önemde katkılarda bulunmakta olduğu gerçeğini dikkate alarak, en güncel VET AB mobilitedüzeyini, rakamlarla, Giovnni Crisona’nın, misafir araştırmacı ve öğrencileri yurt dışına gönderme ya da kendiülkesinde ağırlama etkinliklerini yönetmedeki deneyimlerini ve EuropeMobility.eu (Mobil Avrupa) projesiaraştırma sonuçlarını baz alarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca bu sunumda, mobilite kavramı, eğitimpragmatiği ve yöntemsel etmenler bazında mercek altına alınacaktır.Ben İtalyalıyım. Burada, EFVET adına, aslen Brezilya’dabulunan, ama dünyanın pek çok yerinde üyesi olan birşemsiye organizasyonu temsil ediyorum. Aynı zamanda,İtalya’nın yerel bir kurumu olan CSCS’te de görev yapıyorum.Avrupa Komisyonu tarafından, bir genç girişimci ağıiçin düzenlenen ERASMUS programına hizmet eden aracıbir kuruma da resmen atanmış bulunuyorum. Bu sonsöylediğim kurum, Avrupa programları aracılığıyla oluşturulmuşbir ülkeler arası iş dünyası değişim kurumudur.İspanya ve İtalya, girişimciler arasında uluslararası değişimien çok teşvik eden iki ülke konumunda bulunmaktadır.Bir başka deyişle, girişimciler arasında, Avrupa düzeyindeen kalabalık ağı temsil etmekteyiz. Fikrimce, öğrenmedemobilite, İspanya’dan gelen iş arkadaşımın da tanımlamışolduğu gibi, bireylerin yetkinliklerini destekleyen temel birsütun niteliğindedir. Bireyler, istihdam fırsatlarını ve kişiselgelişimlerini hep bu temel koşul yoluyla artırabilirler.Yine fikrimce öğrenmede mobilite, hayat boyu öğrenmeyidestekleyen bir ortamda dünya barışına katkıda bulunmahususunda kilit öneme sahiptir. Gördüğünüz gibi, Tuscany’dekikuruluşumuzun logosunun son kısmında, LeonardoDa Vinci tarafından çizilen Vitruvio adlı adamla birbenzerlik bulunmaktadır. Benim yaşadığım şehrin, Leonardoda Vinci’nin doğduğu ve ismini aldığı küçük şehir Vinciile sınırı bulunmaktadır. İşte bu, bizim hayat boyu öğrenmeyialgılayış biçimimizi yansıtmaktadır.Sempozyumun tanıtım bildirisinde, sempozyumla ulaşılmakistenen nihai hedefin, küresel vatandaşlık profili yaratmakolduğu yazılı olup, sempozyumun amacı ise, bireylerin,dinamik ekonomik taleplere ayak uydurmalarınısağlamak olarak belirtilmiştir. Sempozyum sunumundadeklare edilmekte olan bir başka husus da, bu sempozyumunbir diğer hedefinin bir vizyon yaratmak olduğudur.Bu amaçlar son derece büyük olmakla birlikte, öğrenimortamında çalışan, eğitmen ya da yönetici tüm bireylerI’m from Italy. I represent an umbrella organization calledEFVET which is in Brazil, but has members all over theworld. I am also from a local organization in Italy, whichis called CSCS. I am officially appointed by the EuropeanCommission to an intermediary organization of theERASMUS for young entrepreneurs’ network. The lastone is the across boarder business exchange organizationcreated through European programs. Spain and Italyare the most active countries in provoking exchange betweenentrepreneurs. So, we represent the network withthe highest number of exchanges at the European levelwithin entrepreneurs. I consider that learning mobility, asintroduced by my colleague from Spain, is a fundamentalpillar for people to boost their competencies. They canimprove their personal development and employmentopportunity with this pillar. I consider mobility for learningas a key to pursuing peace in the world throughan environment that supports lifelong learning. As youcan see, in the last part of the logo of our Tuscany organization,there is a similarity with the man Vitruvio,drawn by Leonardo da Vinci. My city has boarders withthe small city called Vinci, where Leonardo was born andwas named after. This represents our concept of lifelonglearning.The ultimate goal declared in the symposium presentationis to create a global citizenship. Also, the purpose is tohelp individuals adapt to the dynamic economic and socialdemands. Another thing that the symposium presentationdeclares is that the aim of this symposium is to createa vision. It’s a very high, but a very nice purpose forsomeone who works in a learning environment as a manageror a teacher. And I’m sure that all the participantsthat are involved in a learning environment take this need166 167
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUiçin faydalı amaçlardır, ve eminim ki ben dahil, öğrenimortamında görev yapan tüm katılımcılar, bir vizyona sahipolma hedefini her şeyin önünde tutacaklardır.Fikrimce, küresel vatandaşlık kimliği edinenlerin, öncelikledünyada fakir bir kişinin bile kalmamasını arzu etmesigerekir. Çünkü tam bir vatandaş gibi davranmasını beklediğimizbirey, her gün kendisi için gerekli olan besini veihtiyaçları kolaylıkla temin edebilmelidir. Fakat elbette hepimizbiliyoruz ki, gerçek maalesef olması gerektiğindenfarklıdır. Bu fenomenin ne kadar ciddi boyutta olduğu konusundaufak bir fikre sahip olabilmek için, dünyanın, aklınızagelen en zengin köşesini düşünün. Meselâ Avrupa’yabakalım. Bu grafikte, yeşil çizgi, yoksulluk sınırını göstermektedir.Gördüğünüz gibi, Avrupa’da 84 milyon kişi, yoksulluksınırının altında bulunmaktadır. Bu rakam, AvrupaKomisyonu’nca bildirilmiştir. Dünyanın en zengin olaraktabir ettiğimiz köşesinde durum böyleyse, gerisini varın sizdüşünün artık. Vatandaşlık sorunu ve vatandaşların tambir vatandaş gibi davranmalarının sorunu, yoksulluk sorunuile doğrudan ilişkilidir. Elbette bu sorunu tek bir konferanslaçözmemiz mümkün değildir, ama bunu aklımızdanhiç çıkarmamalıyız. Sanırım siz, içinde bulunduğumuz kriziİtalya ve diğer Avrupa ülkeleri gibi şiddetli hissetmiyorsunuz,ama bu küresel mali kriz, bizim yukarıda bahsettiğimizgerçekleri aklımızda daha da açık şekilde tutmamızısağlamaktadır.Bu misyonu her zaman aklımızda tutmamız gerektiğinihatırlatarak, dikkatinizi, özellikle bu sorunla ilgili olduğunudüşündüğüm öğrenme metodu olan öğrenmede mobiliteyöntemine çekmek istiyorum. Bu sunum, öğrenmedemobilite yönteminin, hayat boyu öğrenme sistemleriüzerindeki etkileri ile ilgili olacak. Ama öncelikle, şunu daaklınızın bir diğer köşesinde tutmanızı isterim. Yoksulluksorunu, elbette yalnızca hayat boyu öğrenme ile de çözülemez.Dünyada karşı karşıya olduğumuz başka sorunlarda bulunmaktadır ve küresel boyutlu amacımız olan vatandaşlıkfarkındalığını yaratmak, yalnızca oturup öğrenmesistemleri üzerine konuşarak gerçekleştirilemez. Yinede işimizi yapmalıyız elbette.Bunları belirttikten sonra, artık mobilite ile ilgili bazı görüşve rakamlar ile öğrenmede mobiliteyi organize ederkenkullandığımız bazı metodolojileri sunma zamanıdır. Azönce de belirtmiş olduğum gibi, bu sunumda amacım,mobiliteye ve bir metod olarak öğrenmeye etkilerinedikkatinizi çekmekti. Tercumanlardan özür dilerim, çüntohave a vision at the first place, including myself.In my personal opinion, the global citizenship identitywould mean wishing to see no poor people in the world,because to act fully as a citizen, you shouldn’t have tolook for the minimum amount of food necessary everyday. But we also know that the reality is quite different.To have an extent of this fenomena we face, just thinkabout one of the richest areas in the world. Let’s thinkabout Europe, for instance. In this graphic, the green lineis the poverty line rate. As you can see, we have 84 millionEuropeans that are under the line of the poverty.This is stated by the European Commission. This was justto have an idea what may be the case in the rest of theworld. The problem of citizenship and the problem tohave citizens able to act as citizens is linked to this problemof poverty. We can not solve it for the time being, butshould keep it in mind. In this particular moment of thecrisis, it is my impression that you don’t perceive this crisisas we do in Italy and other countries in the European territory.In this big crisis, we are pushed to keep these factsin mind in a very very clear way.Having in mind this mission, I would like to attract yourattention to the relevance of this particular kind of learningmethod, namely learning mobility. I am going to talkabout what the effect of learning mobility can be in lifelonglearning systems. And I especially want you to reserveanother part of your mind to keep the idea that theproblem can not be resolved with the lifelong learning.We face other problems in the world, and the global aimto have a citizenship awareness can not be fulfilled justby talking about the learning systems. However, we shouldstill do our job.With these feelings, I would like to present some reflectionsand figures about mobility and the methodologiesthat we use to organize mobility for learning. I havealready mentioned that my purpose is to attract yourattention on mobility, and its relevance to learning as amethod. I apologise to the interpreters, because I gavethem another document. I hope that you are not readingthe other document. I will try to demonstrate mobilityin learning in VET with work placement. It is an effectivepractice to reach our purposes to promote a global citizenshipidentity. We could reflect on the obstacles, andfind out better how to apply and integrate this methodkü onlara başka bir belge verdim. Umarım diğer belgeyiokumuyorlardır. Bu rakamlar, VET’te gerçekleşen yurt dışıülkelere iş deneyimi yaşamak amacıyla giden öğrencilerinmobilitesini göstermektedir.Mobilite, küresel vatandaş kimliği yaratma amacımızı gerçekleştirmedebaşvurduğumuz etkili bir uygulama konumundabulunmaktadır çünkü. Bu uygulamanın etkin birşekilde devreye alınmasında karşılaşılabilecek engellerinkaldırılması üzerinde düşünmeli, bu uygulamayı hayatboyu öğrenme sistemlerine nasıl en iyi şekilde uyarlayabileceğimizikeşfetmeliyiz. Bir metodun ortaya çıkmasını istiyorsak,öncelikle gelecek nesillerin faydalanabileceği birprogram hazırlamalıyız. Küresel krizin üstesinden gelmekamacıyla bir program yaratabilmek için ve tam anlamıylaetkin bir vatandaş kimliği yaratma amacımıza ulaşabilmekiçin, dünyanın küresel durumu üzerinde enine boyuna düşünüpkafa yormamız gerekir.Bu husustaki sınırlamaları ve bu metodolojinin bize sunduğubüyük fırsatı daha iyi anlayabilmeniz için, bir düşünürünşu sözlerine atıfta bulunmak isterim: ”En etkilivatandaşlar, kültürler arası düzeyde faaliyet gösterebilenve kendilerine ait olmayan dünya görüşlerini dahi takdiredebilen, hatta kutlayabilen vatandaşlardır.” Ayrıca, SayınBiçerli’nin de belirtmiş olduğu, ”öğrenmek için öğrenmek,yapmak için öğrenmek, olmak için öğrenmek ve yaşamakiçin öğrenmek” unsurlarından oluşan 4 ana direküzerinde yıllardır konuşmakta olduğumuzu da belirtmekisterim. Konumuza geri dönecek olursak, tam anlamıylavatandaş gibi davranan bir vatandaş figürü yaratmak istiyorsam,bu vatandaşın ne öğrenmesi gerektiğini de düşünmemgerekir. Sonra da bu vatandaşın bu şeyleri nasılöğrenmesi gerektiği üzerinde kafa yormalıyım. Bu şekildebir vatandaş modeli elde etmiş olacağım. Yaratmış olduğumbu modelin, farklı ülkelere gidebilmesi, farklı kültüremensup olan diğerleriyle iş birliği içerisinde çalışabilmesive dünya barışına katkıda bulunabilmesi gerekir. Bir vatandaştabulunması gereken kilit yetkinlikler, Avrupa Birliğive Birleşmiş Milletler gibi dünyada uluslar ötesi düzeydegörev yapmakta olan kuruluşlarca çok defa açıklanmıştır.Ben size Avrupa Birliği’nde belirtilenleri örnek olarak göstereceğim.Her şeyden önce, birbirimizle iletişim kurabilmemiz gerekmektedir.Meselâ bu konferansta tercümanlar olmasa,sağlıklı şekilde iletişim kurabilmemiz mümkün olmazdı.Bir başka deyişle, farklı diller biliyor olmalıyız. Tam anlamıylabir vatandaş olabilmek için sahip olmamız gerekenilk temel yetkinlik budur. Diğer bir yetkinlik ise, matematoour lifelong learning systems. First and foremost, wehave to discuss and reflect on a curriculum for the nextgeneration if we want a method to emerge. To create aneffective curriculum to overcome the global crises and toreach the purpose to create a fully active citizen, we haveto contemplate on the global situation of the world.To help you better understand my opinion about the limitationand the great possibility this methodology canoffer us, I would like to quote the words of an opinionleader which goes “The most effective citizens are thosewho can comfortably work across cultures, and appreciate,even celebrate, world views other than their own.”Also, I would like to mention what Mr. Biçerli also did aboutthe 4 pillars “learning to learn, learning to do, learningto be, and learning to live”. We have been talking aboutit for a long time. Coming back to our topic, if I want tocreate a figure of a full citizen that actually act as one,I have to contemplate on what he has to learn. Then itwill be the time to discuss how he can learn. Then I willhave a model of these citizens. The model I will createshould be able to go to different countries, work acrossdifferent cultures, fighting for peace in the world., Thekey competencies that compose the citizens are statedby supranational organizations in the world such as theEuropean Union, which I will show you as an example.First of all, we need to communicate. Without these interpreters,for instance, it would be impossible for us tocommunicate in this conference. In other words, we haveto know another language. This is the first competencyto be a full citizen. Another competency is the mathematicalcompetency as well as basic competencies in scienceand technology. People need the mastery of basic mathematicalcompetencies to manage their balances, and toplan their expenses or savings, in other words, to be autonomousin terms of financial management and planning.That’s why maths is a fundamental competency. Rememberthat I am promoting a methodology, and am tryingto push people to move abroad. For this reason, all thecompetencies we are looking through in my presentationmust be linked to the possibility of going abroad.Within this perspective, another key competence statedby the European Union is the digital competence. This isanother fundamental ingredient in our curriculum. UsingSpreadsheet or MS Word is not enough anymore. There168 169
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUtiksel beceriler ile temel bilimsel ve teknolojik yetkinliklerdir.Matematiksel yetkinlikler sayesinde, yurt dışına gidenbir birey, bakiyesini yönetebilir, tasarruflarını, gelirlerini vegiderlerini planlayabilir. Bir başka deyişle, finansal yönetimve planlama konusunda bağımsız davranabilir. Matematiğintemel bir yetkinlik olmasının sebebi işte budur. Şuanda bir metodolojiyi tanıtmakta olduğumu ve bu metodolojikapsamında bireyleri yurt dışına gitmeye özendirmeyiamaçladığımı hatırlayım. Bu nedenle, bu sunumboyunca görmekte olduğunuz tüm yetkinlikler, yurt dışınagitme ile ilintili olarak düşünülmelidir.Bu kapsamda, Avrupa Birliği’nce belirtilen diğer bir kilityetkinlik, dijital yetkinliktir. Bu yetkinlik, bizim programımızında temel bileşenlerindendir. Artık yalnızca Spreadsheetya da Word kullanmak yeterli olmamaktadır. Günümüzde,yeni web uygulamalarına, sosyal ağlara vb. yoğun talepolmaktadır ve elbette sizler de bu gerçeğin farkındasınız.Tüm yeni vatandaşlar, bu teknolojiye aşina olmalıdırlar.Öğrenmek için öğrenmek de, her şeyin hızla değişmekteolduğu bu çağın olmazsa olmaz yetkinlikleri arasındadır.Hatta bence, bu dünyada hayatta kalabilmek ve değişendünyaya ayak uydurabilmek, ayrıca elde ettiklerimizi en iyişekilde değerlendirebilmek için gereken en önemli yetkinliklerarasındadır.Tüm bunların yanı sıra, toplumsal ve yurtdaşlığa dair yetkinliklerimizde bulunmaktadır. Fikrimce, bu alanda görevyapan profesyonel kişiler olarak hepiniz bunları çok iyi biliyorsunuz.Eğitmenler ve yöneticiler olarak hepimiz hergün bunlarla meşgulüz zaten. Kuşkusuz, toplumsal veyurtdaşlığa dair yetkinlikler, vatandaş olmanın ve dünyabarışına katkıda bulunmanın temel gerekleridir. Bu yetkinlikler,ayrıca, yalnızlaştırılmaktan kurtulmayı ve dünyadatüm haklara erişebilmeyi sağlarlar.Girişimcilik ruhuna sahip olmak, dünyada herkesin hayattakalabilmesini garantileyen bir nitelik olarak karşımıza çıkmaktadır.Şehirlerde artmakta olan yoksulluk, normal birvatandaşın, küçük ve girişimci şirketlerde günde en az 2ya da 3 iş yaparak hayatta kalabildiğini göstermektedir. Budurum, artık yoksulluğa karşı koyabilmek için bir gereklilikhalini almıştır ve en kötü senaryoya karşı daima proaktifolmak şarttır. Mikro girişimci olmak, farklı durumlara ayakuydurabilmek, güçlü olmak ve kötü bir durum karşısındaçabuk toparlanabilmek, fırsat yaratabilmek yahut fırsatlarıtespit edebilmek, fırsatlardan yararlanmak için risk almak,hep başarılması zor, ancak gerekli yetkinliklerdir.is a continuous demand for new web applications, socialnetworks, ETC, and this is the phenomenon with whichyou all are conscious about. All the new citizens shouldbe comfortable with this technology.Learning to learn is another absolutely necessary step inthis area and era where everything change very fast. Inmy opinion, it is one of the most important aspect tosurvive in this world and to be able to react and to proactto the changes and the imputs you receive.We also have social and civic competencies. In my opinion,as the professionals of this field, all of you knowthese things very well. They are the subjects we manageregularly every day as trainers or managers. Social andcivic competencies are obviously the first pillar to be citizensand to build the peace in the world. It is also thefirst pillar to be far from exclusion and to access full rightsin the world.Having a sense of initiative and entrepreneurship is amust in a situation like what we have now, where banksystems in Europe seem to be collapsing day by day, andwhere the economy is putting more and more distancebetween the rich and the poor every day. For this reason,self initiative and sense of entrepreneurship becomes amust to guarantee survival for everyone. The urban poorsituation has demonstrated that normal people have tomanage 3 jobs to survive. 2 or 3 jobs in small entrepreneurialcompanies. This is necessary, because it is a sortof guarantee against poverty and to be proactive in thisdifficult scenario is also a must. Having to become microentrepreneurs and adapt to different situations, as wellas being resilient, being able to identify opportunitiesand taking risks to get the opportunities are all very difficult,but necessary competencies.Another key competency is the cultural expression andawareness. I was in the exhibition room in the other sideof the building, feeling like a child in the house of toys.As a trainer and an expert on education, I consider itgreat to see things produced during the training activities.Many of the products there reflect the need to becitizens with full rights to express their culture.Now let’s look at some figures on mobility. We have toconsider that mobility is not a novelty. As you can seeBir diğer temel yetkinlik de kültürünü ifade edebilmektir.Binanın sergi bölümünde İSMEK kursiyerlerinin ürettiğigüzellikleri gördüğümde, oyuncaklarla dolu bir odaya bırakılmışbir çocuk gibi sevinmiştim. Hem bir eğitmen, hembir eğitim uzmanı olarak, eğitim aktivitelerinde üretileneserleri görmek beni etkilemişti. Orada bulunan eserlerinpek çoğu, vatandaşların kendi kültürlerini ifade etme haklarınıkullanma gereksinimlerinin bir yansımasıydı.Şimdi, mobilite ile ilgili bazı rakamlara bakalım. Mobiliteninaslında yeni bir kavram olmadığını da aklımızda bulunduralım.Burada, yurt dışına eğitim amaçlı olarak gitmişkişilerin oranı gösterilmektedir. Bu sayı, 1975 yılında 0,8milyon iken, 2009’da 3,7 milyona çıkmıştır. 2020 yılınagelindiğinde bu rakamın 8 milyona kadar çıkabileceği tahminedilmektedir ki bu aslında düşük bir tahmindir. Busayının büyük olasılıkla daha da yüksek olacağı tahmini,bu gördüğünüz rakamların kısa dönem değişim programlarıile yurt dışına giden öğrencileri kapsamıyor olmasınadayanmaktadır. VET kapsamında yaklaşık 9 milyon öğrenci,meslekî deneyim yaşamak amacıyla yurt dışında çeşitliülkelere gitmektedir, fakat bunlardan kaçının yurt dışındayerleşip çalışmaya başladığına dair bilgimiz bulunmamaktadır.Peki nasıl bir mobilite istiyoruz? Şimdi sizlere, kuzey ülkelerindenbirinden İtalya’ya, ünlü bir firmada grafik tasarımcısıolarak gelen bir öğrencinin konu alındığı bir videogöstereceğim. Görmüş olduğunuz gibi bu eğitim gezisi,Leonarda Da Vinci programı tarafından desteklenmiştir.Avrupa Komisyonu’nca 2014 itibariyle başlatılacak olandiğer programın adı, ERASMUS For All (Herkes için ERAS-MUS) olacaktır. Bu programın amacı, 2020’ye gelindiğinde,5 milyon kişiyi mobilize etmiş olmaktır.Küresel bir vatandaş kimliği ve bununla ilişkili yetiler yaratmaamacımıza geri dönecek olursak, bu yetenekleri, azönceki videoda da görmüş olduğunuz gibi, yurt dışındakiiş yerlerinde iş deneyimi yaşayarak edinebiliriz. Yani, yetkinlikbazlı ve deneyimle öğrenmeye dayanan, söylemesizor, yapması daha kolay bir mobilite şeklinden bahsediyoruz.Bireylerin somut bir iş yeri ortamında yetişen, tümhaklara erişimi olan vatandaşların yetiştiği bir kültürel anlayışıbenimsemeliyiz. Bu tür mobilite aktiviteleri ise, bu aktiviteninbir turist gezisi değil de bir eğitim gezisi olmasınısağlayacak bir VET sisteminin gözetimi altında gerçekleştirilmelidir.Çok teşekkür ederim.here, the numbers show the rate of people who movedabroad for educational purposes. This number was 0.8millions in 1975, 3.7 million in 2009, and the numberis estimated to grow up to 8 million students by 2020,which also might be an underestimation. The numbermight be higher, because these figures do not containshort term exchange programs. We have 9% of VET studentsthat move around to have a vocational training experience,but we do not know how many of them moveto have a placement abroad.What kind of a mobility do we want to promote? Now Iwill present a short video about a student who came toItaly from a northern country to have an experience in afamous firm as a graphic designer. As you have seen, itwas supported by the Leonardo da Vinci program. Thenext program that the European Commission is launchingis ERASMUS for all which is starting from 2014. The aimof the program is to mobilize 5 million people before2020.Coming back to my aim to promote a global citizenshipidentity and abilities, we can acquire those abilities throughmobility to workplaces abroad just as the examplewe have now seen. A kind of mobility as a competencebased and experiential learning activity abroad, which iscomplicated to say, but easy to do. We have to foresee acultural approach where people grow up as individualsand citizens with full rights spending their experiences ina concrete workplace environment. Mobility takes placeunder the supervision the decision of the VET systemthat can assist them so they do not have a touristic tripbut an experience trip for educational purposes. Thankyou very much.170 171
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUAVRUPA DÜZEYİNDE HAYAT BOYU ÖĞRENMEİÇİN SAVUNUCULUK İLKESİ ve EAEA(YETİŞKİN EĞİTİMİ İÇİN AVRUPA BİRLİĞİ)POLICY ADVOCACY FOR <strong>LIFELONG</strong> <strong>LEARNING</strong> ATA EUROPEAN LEVEL AND EAEAENAEA and the field of non-formal adult education in differnt comissions and work groups, in the EstonianAdult Education Council and the other govermental bodies, international organisations etc.Member of the Estonian Professional Council on education. Professional council is a co-operative body betweenconfederations of employers/employees of the respective field of economy, the objective of the professionalcouncil is registering the viewpoints and suggestions of different institutions, and achieving a consensus uponworking out, implementing and developing the systems for employee qualification and award of professionalqualifications.professional and vocational associations and the authorised representatives of the ministry. SinceJune 2011 member of the board of The European Association for the Education of Adults (EAEA)Ivo EesmaaAvrupa Yetişkin Eğitimi Birliği (EAEA) Yönetim Kurulu ÜyesiBoard Member, European Association for the Education of Adults29.5.1953 tarihinde, Estonya’nın Rapla şehrinde doğdu.1979 yılında, Tartu Üniversitesi’nden fizik öğretmeni olarak mezun oldu.2004 yılında, “Eğitim Yönetimi” alanındaki yüksek lisansını bitirdi.Kärdla Lisesi’nde okul müdürü olarak çalışmaktadır.1996’dan beri, Estonya’da yaygın yetişkin eğitimi üzerine faaliyet göstermekte olan dernekleri kapsayan bir sivilşemsiye kuruluş konumunda bulunan, Estonya Yaygın Yetişkin Eğitimi Derneği’nin başkanlığını yapmaktadır.Kurumdaki görevleri: Stratejik planlama, iletişim ağı kurma, kurum içi ölçüm ve değerlendirmelerin yürütülmesi,yaygın eğitimde kalite planlaması ile NQF ve EQF alanlarında gerekli kalifiye çalışanı elde etme.Danışmanlık, stratejik planlama, kurum içi değerlendirme ve Aenea’yı farklı komisyonlarda, çalışma gruplarında,Estonya Yetişkin Eğitimi Meclisi’nde ve benzeri diğer yönetimsel kurumlarda, uluslararası kuruluşlarda vb.temsil etme konularında tecrübesi bulunmaktadır.Hâlen, Estonya Profesyonel Eğitim Meclisi’nin üyesidir. Profesyonel Meclis, çalışanlar ve işverenlerin konfederasyonlararasında yardımcı bir kuruluş olarak hizmet vermektedir. Hedefi, farklı kurumların görüş ve önerilerinikaydederek, sorunların üzerinde çalışma, çalışan kalifikasyonları ile profesyonel iş kalifikasyonları gibi alanlardasistem geliştirip uygulama konularında uzlaşı sağlamaktır. Haziran 2011’denberi ise, Avrupa Yetişkin EğitimiDerneği olan EAEA’nın üyesidir.Born in 29.05.1953 at Rapla, Estonia.Graduated Tartu University 1979 as physics teacherMaster’s degree (MSc) in education management 2004Working as a headmaster of the Kärdla Gymnasium.Since 1996 Chairman of the Estonian Adult Non-formal Education Association (EANEA) – the non-governmental,national umbrella organisation in the non-formal adult education field associating education-orientated NGOsMain fields of action in the organisation: strategic planning, network building, internal assessment, quality managementin non-formal adult education, also in the field of NQF and EQF and educating people in these fields.Have an expierence in the field of councelling(strategic planning, internal assessment) and representing theÖzetEğitim, sürekli devam eden bir hazırlık sürecidir. Eğitime tabi bir birey, devamlı olarak, yaşamaya, çalışmaya,öğrenmeye ve hem toplumun bir parçası, hem de belirli bir kültürün temsilcisi olarak gelişim kaydetmeyehazırlanır. Genel anlamda şunu belirtmeliyiz ki, bireyler, değişmeyen tek şeyin değişim olduğu, bunun dasürekli öğrenmek anlamına geldiği gerçeğine her zaman hazır olmalıdırlar. Bir başka deyişle, özellikle ilerlemeninbir değer olarak kabul gördüğü toplumlarda, hayat boyu öğrenmenin mantıklı başka bir alternatifibulunmamaktadır.Özellikle son yüzyıllarda, hızlı gelişimin dünyanın dört bir yanında etkili olduğunu söylersek, çok da abartmışolmayız. Hem ekonomik anlamda gerçekleşen baş döndürücü hızdaki gelişim, hem de günden güne dahada hızlanan küreselleşme süreci, hepimizi, 20 yıl öncesinde gerekenden tamamen farklı bir hızlanma sürecinibenimseme durumunda bırakmıştır. Artık bir toplumu oluşturan tüm bireyler, toplumla baş etmek içingereken hazırlıkları hem aynı zamanda, hem de mümkün olan en kısa sürede tamamlamak zorundalar. Bugerçek, hayat boyu öğrenmenin önemini çok daha açık bir şekilde açığa çıkarmaktadır.172 173
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUEğitim, sürekli devam eden bir hazırlık sürecidir. Eğitimetâbi bir birey, devamlı olarak yaşamaya, çalışmaya, öğrenmeyeve hem toplumun bir parçası, hem de belirli bir kültürüntemsilcisi olarak gelişim kaydetmeye hazırlanır. Buhazırlanma safhasının sağlam temellere oturabilmesi için,mensubu olduğumuz kültürü anlamamız gerekir. Başkabir deyişle, bireyin toplumsal hayatta yer almaya hazırlanmasüreci, o bireyin kültürel geçmişi ile temellenir. Bukültürel ard alanı ise, bireyin kendi kültürünü oluşturandeğerleri, normları ve tabuları yorumlayış biçimi ile bu yorumlarınıyaşam biçimine ne şekilde yansıttığı belirler. İştebu nedenledir ki iyi ya da kötü eğitimden söz edilemez.Ancak, toplumsal hayata katılım açısından yeterli ya dayetersiz eğitimden söz edilebilir. Eğitimin, sürekli olarakbirbirini izleyen safhalardan meydana gelen bir hazırlık süreciolduğunu benimsediğimiz zaman, dinamik bir eğitimanlayışından söz ediyoruz demektir.Genel anlamda şunu belirtmeliyiz ki, bireyler, değişmeyentek şeyin değişim olduğu, bunun da sürekli öğrenmek anlamınageldiği gerçeğine her zaman hazır olmalıdırlar. Birbaşka deyişle, özellikle ilerlemenin bir değer olarak kabulgördüğü toplumlarda, hayat boyu öğrenimin mantıklı başkabir alternatifi bulunmamaktadır.Özellikle son yıllarda, hızlı gelişimin dünyanın dört bir yanındaetkili olduğunu söylersek, çok da abartmış olmayız.Hem ekonomik anlamda gerçekleşen baş döndürücüAbstractEducation is a constant state of preparedness to live, to work, to learn and develop as a member of societyand and as a representative of a particular culture. This preparedness is based on understanding thatculture. In other words, one’s preparedness to cope in society is firstly based on one’s cultural background,i.e. what kind of understanding one has of values, taboos, norms, what one’s way of living is, etc.Thus,education cannot be either bad or good; education can only be sufficient or insufficient for coping in society.If we claim that education is a sequence of constantly changing states of preparedness, then we aretalking about a dynamic approach to education.All in all, individualls must be ready for constant changes, which in turn, means constant learning. In otherwords, there is no reasonable alternative to lifelong learning, at least in a society where progress is a value.During the past years, it can be said that rapid development has affected all parts of the world. There hasbeen a rapid development of the economy as well as faster and faster globalisation, and all this has putpeople into a totally new situation that requires a completely different kind of preparedness than wasrequired twenty years ago. The whole population needs to strengthen their preparedness at the sametime,and in as short a period of time as possible, which best reveals the significance of lifelong learning.Education is a constant state of preparedness to live, towork, to learn anddevelop as a member of society and asa representative of a particular culture.This preparedness is based on understanding that culture.In other words, one”s preparedness to cope in societyis firstly based on one”s cultural background, i.e. whatkind of understanding one has of values, taboos, norms,what one”s way of living is, etc. Thus, education cannotbe either bad or good; education can only be sufficient orinsufficient for coping in society. If we claim that educationis a sequence of constantly changing states of preparedness,then we are talking about a dynamic approachto education.All in all, individuals must be ready for constant changes,which in turn, means constant learning. In other words,there is no reasonable alternative to lifelong learning, atleast in a society where progress is a value.During the past years, it can be said that rapid developmenthas affected all parts of the world. There has beena rapid development of the economy as well as fasterand faster globalisation, and all this has put people intoa totally new situation that requires a completely differentkind of preparedness than was required twenty yearsago. The whole population needs to strengthen theirpreparedness at the same time, and in as short a periodof time as possible, which best reveals the significance oflifelong learning:hızdaki gelişim, hem de gün günden daha da hızlananküreselleşme süreci, hepimizi, 20 yıl öncesinde gerekendentamamen farklı bir hazırlanma sürecini benimsemedurumunda bırakmıştır. Artık bir toplumu oluşturan tümbireyler, toplumla baş etmek için gereken hazırlıkları hemaynı zamanda, hem de mümkün olan en kısa sürede tamamlamakzorundalar. Bu gerçek, hayat boyu öğrenmeninönemini çok daha açık bir şekilde açığa çıkarmaktadır.Toplumun, sürekli öğrenmekte olan, farklı koşullara uyumsağlayabilirlik düzeyi yüksek ve sorumluluk bilinci güçlü bireyleregereksinimi bulunmaktadır. Sürekli öz gelişim, ülkevatandaşı olsun ya da olmasın, toplumu oluşturan tümbireyler için gereklidir.Kuşkusuz, tüm vatandaşları yeniden okula gönderme fikri,gerçekçi bir fikir olmaktan uzaktır. Bu nedenledir ki, yukarıdasözünü etmiş olduğumuz hazırlık süreci, ancak yaygınyetişkin eğitimi ile gerçekleştirilebilir. Zaten tüm toplumlarınyapmakta olduğu ve gelecekte de yapmaya devamedeceği şey tam da budur.Hayat boyu öğrenme sürecinin vatandaşlara katacağı öngörülendonanımlar, tam okur-yazarlık, hem vatandaş,hem de birey olmaya ilişkin değerler, gelenekler, yönetimve yasa anlayışı, merkezi ve yerel yönetimlerin malî politikalarıve sivil toplumla yönetimin ortak hareket etmesianlayışıdır.EAEA, bu ortaklığı geliştirme amaçlı, şemsiye bir Avrupaorganizasyonudur. Bu amaçla;•Yetişkin eğitimi ve hayat boyu öğrenme ilkesi doğrultusundahareket eder.•Yaygın eğitim sektörüne yoğunlaşır.•43 ülkeden 127 üyesi olan, 5 bin derneği temsil eden,yılda 40 ila 60 milyon kadar yetişkin bireye ulaşmakta olanbir dernektir.Yine EAEA;•Yetişkin eğitimi ve hayat boyu öğrenmeye ilişkin düzenlemelerdenüfuz sahibidir.•Bu hususta birbirleriyle iletişim kurmak isteyenlerin iletişimağlarının sağlam olmasını temin eder.•Konuyla ilgili yazılı materyallerle üyelerini destekler.•Avrupa düzeyinde, yetişkin öğrenimi ve eğitimi hususlarındasivil toplumu temsil eder.•Society needs constantly learning citizens who have ahigh degree of adaptability and a sense of responsibility;•Constant self-development is necessary for all people, irrespectiveof their formal status, i.e. citizen or non-citizen.Clearly, it is impossible to send all citizens back to school.Thus, the preparedness described above can be createdonly through non-formal adult training activity. Preciselythis is what people in different societies have been doing,and will continue to do in the future.The Roles of Non-formal EducationNon-formal education has several roles to play:•It helps people understand differences in relations withthemselves, neighbours, Europe and the whole world arisingfrom cultural identity or people’s diverse nature in acontinuously accelerating globalisation process;•It supports the formation of an individual’s coresponsibilityfor his own community and for the entiresociety;•Supports initiative and interest in one’s surroundings;•Supports people’s self-confidence and faith in themselvesas well as in the potential of their society.The cultural assumptions for lifelong learning are the fullliteracy, civic and individual attitudes and values, traditions,the governance culture and legislation, the centralgovernment and local government fiscal policy and lastbut not least - thecivil society and government partnership.EAEA is the European umbrella organization for developingthis partnership on European level and to assist thison the governmental level.EAEA•works with adult education and lifelong learning•concentrates on the non formal-sector•is an association with 127 members, from 43 countries,representing 5000 associations, reaching 40-60 millionadults annuallyEAEA•influences policy•maintains networks•offers dissemination packages•represents civil society for adult learning and educationat European level174 175
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUEAEA’nın İşleyişiEAEA, Brüksel’de, ilkelerin ve politikaların belirlendiği,gerekli koordinasyonların yapıldığı bir merkez ofisten veHelsinki’de, bilgilendirme, iletişim ve basın-yayın hizmetleriningerçekleştirildiği bir birimden oluşan bir şebekedir.Aynı zamanda, uluslararası boyutta hizmet veren farklı ağlaraiş birliği ortağı olarak katılan bir kuruluştur. Bu ağlarşunlardır:UCIS, Social Platform (toplumsal platform), CONCORD, veCivil Society Contact Group (Sivil Toplum İletişim Grubu).EAEA, projelere hem ortak, hem de koordinatör düzeyindekatılmaktadır. Projelerle ilgili daha geniş bilgiye ve eldeedilen sonuçlara;• www.eaea.org / projects.html sitesinden ulaşabilirsiniz.Daha fazla bilgi için, Genel Sekreter Gina Ebner’a,gina.ebner@eaea.org adresinden ulaşabilirsiniz.EAEA Merkez OfisRue d’Arlon 401000 BrusselsTel.0032 2 234 37 63Faks 0032 2 235 0539Web Sitesi: www.eaea.orgHow does EAEA work?EAEA – it is a network which consist ofBRUSSELS main office•Advocacy•Policy•CoordinationUnit HELSINKI•Information•Communication•PublicationEAEA is a active cooperation partner in different internationalnetworks•EUCIS•Social Platform•CONCORD•Civil Society Contact GroupCooperation in projectsMore information needed?Don’t hesitate to contact!Gina EbnerSecretary Generalgina.ebner@eaea.orgEAEA Main OfficeRue d’Arlon 401000 BrusselsTel. 0032 2 234 3763Fax 0032 2 235 0539Website: www.eaea.org176
http://ismek.ibb.gov.tr/sempozyum