You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ortasında ABD’nin dev finans kuruluşlarından<br />
Lehman Brothers’ın iflas etmesi ve<br />
beraberinde getirdiği yeni bir konjonktürün<br />
başlamasıdır.<br />
İkinci Aşama 2008<br />
Eylül’de Başladı<br />
Yılın ekonomi açısından ikinci evresi<br />
ise Eylül ayından sonraki dönemdir.<br />
Bu dönemden sonra artık dünyada tüm<br />
göstergeler ve algılayışlar değişmiştir.<br />
Yatırımcıların risk davranışları tamamen<br />
riskten kaçınan bir algılayışta toplanmış<br />
ve riskli bölgelerden önemli miktarda<br />
sermaye çıkışları görülmeye başlamıştır.<br />
Belirsizlik, azalan varlık değerleri ve<br />
azalan üretim ve istihdam döngüsünde<br />
tüketim azalınca yeni bir sarmal başlamıştır.<br />
Ülkeler ilk cevap olarak merkez<br />
bankaları aracılığıyla geleneksel para<br />
politikası uygulamasına başvurmuş,<br />
kredi ve üretim kanallarının tekrar işlerliğini<br />
sağlamak amacıyla yüksek ve bir<br />
eşi daha önce görülmemiş faiz indirim-<br />
28 | B E R E K E T<br />
lerine gitmişlerdir. Gelişmiş ekonomiler<br />
sıfır faiz bölgesine yerleşmiş yine diğer<br />
ülkelerde çok önemli faiz düşüşleri görülmüştür.<br />
Diğer bir çözüm politikası<br />
olarak da tüketimin canlanması ve istikrar<br />
sağlanması amacıyla hükümetler<br />
kamu harcamalarını ellerinden geldiğince<br />
artırma yoluna gitmişlerdir.<br />
<strong>Türk</strong>iye İkinci<br />
Aşamada Hissetti<br />
Ülkemiz ise ikinci evrede krizi asıl<br />
olarak hissetmeye başladı. İlk olarak sanayi<br />
üretimi düşmeye başladı ve daha<br />
sonra buradaki düşüş istihdam oranlarına<br />
da yansıdı. Risk algısındaki bozulma<br />
ülke içerisinden önemli döviz çıkışlarına<br />
neden olunca sene sonuna doğru dolar<br />
yaklaşık %40’a yakın değer kaybetti. Merkez<br />
bankası bu dönem içinde önce faiz<br />
oranlarını azaltmış ve daha sonra ise döviz<br />
piyasalarına elindeki kaynak oranında<br />
müdahalede bulunmuştur. Yine hükümet<br />
kamu harcamalarını artırarak geliri azalan<br />
halka, kamu kaynakları dâhilinde, yardım<br />
etmiştir. Krizin aşılması için yine iktidar<br />
ile ekonominin diğer öğeleri arasındaki<br />
bu kararlı ve aktif koordinasyon ve uygulamaların<br />
devamı kesin şarttır. Zira gerek<br />
merkez bankası rezervleri gerekse ülkemizin<br />
kredibilitesi bu krizi en az zararla<br />
aşmamızı sağlayacak yeterliliktedir.<br />
Bankamızın 2008 yılı faaliyetlerini<br />
değerlendirebilmek için de öncelikle<br />
<strong>Türk</strong> bankacılık ve katılım bankacılığı<br />
sektörlerinin 2008 yılı performansına<br />
göz atmak yararlı olacaktır.<br />
2008 Yılında<br />
<strong>Türk</strong> Bankaları<br />
<strong>Türk</strong> bankacılık sektörü, Kasım 2000<br />
ve Şubat 2001 krizlerinin ardından sektördeki<br />
yapısal sorunları kalıcı şekilde çözmek<br />
ve dünya ölçeğinde rekabet edebilir<br />
bir bankacılık sektörüne sahip olmak<br />
için gerekli tedbirleri alması sayesinde<br />
2007 yılı ortasından bu yana tüm dünyayı<br />
etkisi altına alan küresel mâli krizden<br />
daha az etkilenmiştir.<br />
Sektör, küresel krize<br />
rağmen 2008 yılında<br />
da büyümesine devam<br />
etmiştir. Sektörün toplam<br />
aktifleri yıl içinde<br />
% 26 artmıştır. 2007<br />
yılsonunda bankacılık<br />
sektörü sorunlu krediler<br />
oranı % 3,59<br />
seviyesinden 2008 yılsonunda<br />
% 3,74 seviyesine<br />
yükselmiştir.<br />
Sorunlu kredilerdeki<br />
artışın bu denli düşük<br />
seviyelerde gerçekleşmesi,<br />
<strong>Türk</strong> bankacılık<br />
sektörünün yapısal bir<br />
sorunun olmadığının<br />
en önemli göstergelerinden<br />
birisidir. Sektörün,<br />
sermaye yeterlilik<br />
oranının 2008<br />
yıl sonu itibariyle %<br />
17,97 seviyesinde