marketing europe & anatolia Sayı: 005
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
marketing
Tarih: Mart 2012 Sayı: 5
europe & anatolia
Metin Karaşahin
Digital
reklamcılıkta
öncüyüz...
Ezberbozacısı
Bana dijital
deme...
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde
medyanın rolü...
İçindekiler
marketing
europe & anatolia
Sayı: 05 Tarih: Mart 2012
İmtiyaz Sahibi
Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve
Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.
e-mail: eksantrik@eksantrik.com
P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşler Müdürü
Elvin Ekşioğlu
e-mail: elvin@eksantrik.com
P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
Haber ve Fotoğraflar
Agency Europe & Anatolia
Katkıda Bulunanlar
Ali Erdem Ekşioğlu
Oğuzhan Akay
Seval Duban
Seler Cebecioğlu
Danışman
Abdullah Ekşioğlu
İlan Rezervasyon
Melis Deniz
Yayın Türü
Süreli Yayın
Yönetim Yeri
Agency Europe & Anatolia
Feneryolu Mah. Kızıltoprak İstasyon Cd.
Gül Ap. B Blok No: 30 D:11
Kadıköy - İstanbul - Tr.
Tel: +90 216 414 49 98
e-mail: meadergi@gmail.com
marketing europe & anatolia
Agency Europe & Anatolia tarafından
Süreli yayınlanan bir e-dergidir.
Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film
Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri
San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya
da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın
çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki
görüşler ve hukuki
sorumluluk yazarlara aittir.
Kısa Kısa 02 - 11
Röportaj 12 -17
Ezberbozacısı 19
Medya Dünyası 21
Röportaj 24 - 27
Reklam Dünyası 29 - 33
Gezi 34 - 39
Reklam Arası Sinema 40
Kültür –Sanat 42 - 43
Nostalji 44
Bu derginin yayınlanma sürecinde
hiçbir ağaç zarar görmemiştir.
Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur.
marketing europe & anatolia / 1
Kısa Kısa
LinkedIn, Türkiye’de bir milyon kullanıcıya ulaştı...
Dünya genelinde 150 milyonun üzerindeki üyesi ile dünyanın
en büyük profesyonel ağı olan LinkedIn, Türkiye’de
bir milyonun üzerinde profesyonel üyeye sahip olduğunu
duyurdu.
LinkedIn EMEA Bölgesi Genel Müdürü Ariel Eckstein, bugünün
en hızlı büyüyen global ekonomilerinden biri olan
Türkiye’nin üyelik dönüm noktası ile ilgili açıklamalarda
bulundu.
Eckstein, “Türkiye, coğrafi ve ekonomik açıdan LinkedIn
için stratejik bir pazar teşkil ediyor. Artış gösteren yabancı
yatırım ile birlikte Türkiye’nin Avrupa ve Doğu arasındaki
köprü konumu, yeni iş fırsatları ile daha da fazla karşılaşacak
olan Türk profesyonelleri için ümit vaat ediyor.”
Tüm bunlara ek olarak, Aviva, Abdi İbrahim, Medyasoft ve
Doğuş Holding’in de aralarında bulunduğu Türk işverenler,
Türkiye’deki en iyi yetenekleri bulmak ve işe almak üzere
LinkedIn’in İnsan Kaynakları Çözümlerini kullanıyor. LinkedIn
üzerinden şirketler, geleneksel işe alım araçlarına
oranla en iyi adayları daha hızlı ve daha düşük maliyetlerle
bulabiliyor ve işe alabiliyor.
BASF, GEFCO ve Philips gibi şirketler de, şirketin Pazarlama
Çözümleri aracılığıyla müşterilere ve müşteri adaylarına
yönelik
reklam kampanyaları
yapmak
üzere LinkedIn
Türkiye’yi kullanıyor.
Yerel şirket
olan Publik,
LinkedIn ile özel
pazarlama çözümleri
alanında
işbirliği içerisine
girdi; bu bir anlamda
reklam ve sosyal medya pazarlama çalışmalarını
LinkedIn üzerinden gerçekleştirmek isteyen Türk şirketlerin
ilk defa yerel destek için danışabilecekleri bir yer olduğu
anlamına geliyor.
Türk LinkedIn üyeleri tarafından şu anda en fazla temsil
edilmekte olan üç sektör şöyle;
Bankacılık, IT ve Yazılım Hizmetleri, İnşaat
En yüksek LinkedIn üyeliğine sahip üç Türk şirketi:
Mynet, Turkcell, Meb
Allianz, Image’yi seçti...
Allianz yeni iletişim ajansı olarak
Image Halkla İlişkiler’i seçti.
Sigorta ve Bireysel Emeklilik
alanında sahip olduğu küresel
bilgi birikimi ve uzmanlıkla, Türk
halkının sigorta ihtiyaçlarına A’dan Z’ye çözümler sunan
Allianz, Şubat 2012’den itibaren iletişim çalışmalarını
Image Halkla İlişkiler ile sürdürme kararı aldı.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 70’in üzerinde ülkede
150 bini aşkın çalışanı ile 75 milyon müşterisine bankacılık,
sigortacılık ve varlık yönetimi hizmetleri veren Allianz,
Türkiye’de yeni iletişim ajansı olarak Image Halkla
İlişkiler’i seçti. Avrupa’nın lider sigorta şirketleri arasında
yer alan Allianz, 1 şubat 2012 itibarı ile Türkiye’nin en
köklü iletişim ajanslarından biri olan Image Halkla İlişkiler
ile çalışmaya başlayarak, firmanın 25 yıllık tecrübesinden
faydalanacak. Image Halkla İlişkiler Allianz’a
stratejik iletişim danışmanlığı kapsamında; medya ilişkileri,
etkinlik, kurumsal iletişim, kriz yönetimi, entegre
pazarlama iletişimi konularında hizmet verecek.
Red Bull genç kanatlar...
Red Bull’un sponsorluğundaki milli sporcular Kenan Sofuoğlu,
Burcu Çetinkaya, Çiçek Güney, Lena Aylin Erdil,
İlkan Karaman, Naz Aydemir ve Ahmet Arslan 2 yıl boyunca
tüm Türkiye’yi dolaşarak, ortaöğretim ve üniversite
öğrencilerine başarılı ve sağlıklı bir hayat için sporun
önemini anlatacaklar.
Sağlıklı ve spora meraklı bireylerin yetişmesine katkı konusunda
üstlendiği sorumluluk ve anlayış çerçevesinde
gençleri spora teşvik etmek, sporu sevdirmek ve daha
sağlıklı bir yaşam tarzına yönlendirmek için Türkiye çapında
tüm illerde gerçekleştirilecek olan başlatılan ‘Red
Bull Genç Kanatlar’ projesinin ilki Bolu’da başladı. Milli
Atlet Ahmet Arslan Bolu’da Canip Baysal Lisesi ve İzzet
Baysal Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelerek spor
hayatına ilişkin deneyimlerini paylaştı.
2 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Prada’dan yeni telefon...
LG ve Prada, aktör Edward Norton
ve model Daria Werbowy’i
yeni akıllı telefonları LG Prada
telefon 3.0’ın global reklam
kampanyası yüzleri olarak seçtiklerini
ilan etti. Bu yeni ürünün
reklam kampanyasında Primal
Fear, American History X, Kingdom
Of Heaven ve Fight Club
gibi filmlerle dünya çapında ün kazanmış aktör Edward
Norton yer alacak. Edward Norton’a eşlik eden diğer bir
isim ise, PRADA ve başka birçok önde gelen moda evlerinde
çalışan Daria Werbowy. LG Mobil İletişim Bölümü
Başkanı ve CEO’su Jong Seok Park, LG Prada telefon
3.0’ın reklam yüzü seçimi hakkında şu yorumu yapıyor:
“LG ailesi olarak, yeni akıllı telefonumuzu piyasaya sunarken,
böylesi yetenekli ve başarılı isimlerle yola çıkmaktan
dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. Her iki isim
de LG Prada telefon 3.0’ın özünü stil ve kültür ile birleştirerek
akıllı telefonların arkasında yatan tüm özelliklerini
başarıyla hayata aktarıyor.”
Teknoloji vadisi...
Türkiye’nin iletişim ve eğlence
şirketi TTNET; fikir
sahibi girişimcilerle yatırımcıları
TTNET çatısı
altında buluşturmak için;
“Fikrinizin Yanında TTNET Var” sloganıyla “TTNET Teknoloji
Vadisi” projesini hayata geçiriyor. TTNET Teknoloji
Vadisi projesi; sektörde yeni ürün ve servislerin sunulmasına
olanak sağlamanın yanı sıra her sektörden iş
fikirlerini değerlendirmeyi amaçlıyor.
TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz: “İyi bir fikir dünyayı
değiştirebilir” TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz,
TTNET Teknoloji Vadisi projesiyle ilgili şunları söylüyor:
“TTNET Teknoloji Vadisi ile girişimcilere projelerini
TTNET güvencesiyle hayata geçirme konusunda destek
olurken, yatırımcılara da yine TTNET güvencesiyle ve
tek kaynaktan iyi fikirlere ulaşma imkanı sağlamayı hedefliyoruz.”
dedi. İş fikrine sahip girişimciler ve yatırımcılar,
TTNET tarafından www.ttnetteknolojivadisi.com.tr
web adresinde buluşturulacak.
Altın Örümcek ağlarını Facebook’ta örecek...
Türkiye’nin ilk ve tek
bağımsız web ödülleri
organizasyonu
olan Altın Örümcek
Web Ödülleri
bir ilke daha imza
atıyor. Bu yıl 10.’su
gerçekleştirilen Altın
Örümcek Web
Ödülleri’nde halk
oylaması ilk kez
Facebook’ta gerçekleştirilecek.
Altın
Örümcek jürisinin yaptığı değerlendirmeler sonucunda
her kategoride finale kalan en iyi beş web sitesi Facebook
üzerinden halkoyuna sunulacak.
DorukNet Pazarlama Müdürü Aslı Cem Altın Örümcek
Web Ödülleri’nin 10 yıl içinde en prestijli ödüllerden biri
haline gelmesinde gelişmeleri yakından takip etmelerinin
önemli rolü olduğunu vurguladı. Cem şimdiye kadar
SMS kullanılarak gerçekleştirilen halk oylamasının artık
Facebook’ta http://www.facebook.com/altinorumcek adresi
üzerinden gerçekleştirileceğini söyledi. İnternet kullanıcılarının
organizasyona katılımını teşvik etmek, beğenilerini
duyurabilecekleri bir platform yaratmak ve heyecanı
geniş kitlelere yaymak amacıyla bu yöntemi tercih ettiklerini
belirten Cem bu sene halk oylamasına katılımın çok
daha yüksek olmasını beklediklerini belirtti.
Altın Örümcek Web Ödülleri’nde jüri değerlendirmeleri sonucunda
her kategoride kazananlara Altın Örümcek ödülü,
halk oylaması sonucunda ise kazananlara Halkın Favorileri
sertifikası veriliyor.
05 Mart tarihinde başlayacak olan halk oylaması uygulaması
30 Mart tarihine kadar devam edecek. Halk oylamasına
katılan her bir kullanıcı her kategoriden sadece bir
web sitesine oy verebilecek. 32 kategoride en çok beğeni
toplayan web sitelerinin sahipleri Halkın Favorileri klasmanında
sertifika ile ödüllendirilecekler. Halk oylamasına
katılanlar geçen senelerde olduğu gibi sürpriz hediyeler
kazanma şansına sahip olacaklar.
10. Altın Örümcek Web Ödülleri ile ilgili tüm detaylara
www.altinorumcek.com web sitesinden ulaşabilirsiniz.
marketing europe & anatolia / 3
Kısa Kısa
Belediyeler yarışıyor...
Marmara Belediyeler
Birliği tarafından geleneksel
hale getirilen ve
Türkiye’nin en ciddi yerel
yönetimler ödülü olarak
kabul edilen Örnek
Belediyecilik Projeleri
Yarışması’nın kayıtları başladı. Belediyelerin, başarılı
projeleriyle yarıştığı organizasyon; “Kurumsal Gelişim
Projeleri”, “Çevre ve Altyapı Projeleri”, “Sosyo-ekonomik
ve Kültürel Projeler”, “Yapı İşleri, Mimarî Projeler ve
Ulaşım Hizmetleri”, “AB ve Uluslararası İlişkiler” ve de
“Basın Yayın Tanıtım” çalışmaları olmak üzere altı ayrı
kategoride düzenleniyor. Proje yarışmasının bilim kurulu
(jüri üyeleri), akademik anlamda Türkiye’nin en iyi uygulamacı
ve teorisyenlerinden oluşurken, Bilim Kurulu Başkanlığını
Prof. Dr. Rafet Bozdoğan ve Prof. Dr. Mikdat
Kadıoğlu yapıyor. Yarışmaya, Marmara Bölgesi’ndeki
bütün büyükşehir, il, ilçe, belde belediyeleri ve belediyelere
bağlı kuruluşlar ile iştirakleri katılıyor.
Türk bankacılığı...
Dünyanın önde gelen yönetim
danışmanlığı firmalarından
The Boston Consulting Group
(BCG) tarafından yayınlanan
araştırma da, Türkiye’nin 2008
– 2009’da yaşanan global
ekonomik çalkantıyı çok iyi bir
şekilde atlatıp hızlı bir şekilde
büyümesinde bankacılık sektörünün sağlıklı olması ve
kuvvetli bir öz kaynak yapısına sahip olmasının büyük
bir payı olduğunu belirtildi. BCG Genel Müdürü Burak
Tansan, 2011 yılı başından itibaren faiz marjlarındaki
daralma ve diğer faktörlerin, sektörün maliyet verimliliği
üzerinde baskı oluşturmaya başladığını ve bunun sonucunda,
BCG’nin çalışmasında vurgulanan Operasyonel
Mükemmellik araştırmasının Türk Bankalarının da 2012
ve 2013’de en öncelikli konularının başında yer alacağını
belirtiyor. Tansan, Türkiye’de bu konunun artan
öneminin, son dönemde bankacılık sektöründe oluşan
temel göstergelerde ve gelişmelerde belirgin olarak gözlemlendiğini
söyledi.
2012 e-imza yılı...
1 Temmuz 2012 tarihinde
yürürlüğe girecek
olan Yeni Türk Ticaret
Kanunu’nu ile elektronik
imza ticaret hayatında
daha yaygın olarak kullanılacak.
Yasanın sağladığı
e-imza kolaylıklarından
yararlanabilmek
için Türkiye’nin ilk elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı
E-GÜVEN’in www.e-guven.com adresine girerek online
formu doldurarak e-imza almak yeterli. Türkiye’nin ilk
elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN, elektronik
imza hizmetinin yanı sıra adreste kimlik kontrolü,
kurulum ve eğitim hizmeti de sunuyor.
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle
beraber şirketlerde yönetim kurulu kararları için notere
gitmeye gerek kalmayacak, taranmış imza sirküleri
e-imzalanarak ilgili yerlere gönderilebilecek. Bunun yanı
sıra şirket kayıtları ve mahkemeye delil olarak verilebilen
her şey için e-imza kullanılabilecek.
Akbank ilk 96’da...
Uluslararası
marka değerlendirme
kuruluşu
BRAND
FINANCE’in
yaptığı araştırmaya
göre
Türkiye’nin en
değerli banka
markası Akbank oldu. Akbank, dünyanın en değerli banka
markaları arasında 96. sırada yer alırken en değerli
500 banka markası arasında 8 Türk bankasının bulunması
dikkat çekti. Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer
sonuç ise Türkiye’deki olumlu ekonomik gidişata rağmen
bankaların marka değerlerinde düşüş gözlenmesi oldu.
BRAND FINANCE tarafından 2006 yılından bu yana yayınlanan
“Dünyanın En Değerli Banka Markaları” araştırması
Akbank’ın Türkiye’nin en değerli banka markası
olduğunu ortaya koydu. 1,58 milyar dolarlık marka değerine
sahip olan Akbank ayrıca dünyanın en değerli
100 banka markası arasında 96. sırada yer alıyor.
4 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Global digital marka hikayesi yarışması...
Microsoft Advertising, Türkiye’nin de yer aldığı 30 ülkeden
pazarlamacı ve reklamcıları Microsoft’un dijital teknolojilerini
ve çözümlerini kullanarak, seçtikleri bir marka ya da
kâr amacı gütmeyen bir kuruluşu tanıtacakları dijital kampanya
yarışması başlattı. MSN, Mobile, Windows Live,
Hotmail, Xbox ve Messenger’ı kullanarak en yaratıcı ve
yenilikçi kampanya fikrini ortaya çıkaran iki kişi Cannes
Lions’ta VIP olarak ağırlanacak.
Dünya genelinde en çok beğenilen iki kampanyanın sahibi
ise 2012 Global Microsoft Advertising Storytelling
Ödülü (Microsoft Advertising Global Dijital Marka Hikayesi
Ödülü)’nün sahibi olurken, 17 - 23 Haziran 2012 tarihleri
arasında gerçekleştirilecek 2012 Cannes Lions Yaratıcılık
Festivali’ne Microsoft Advertising’in özel VIP konuğu
olarak gitme hakkını kazanacak. Yarışma için son başvuru
tarihi 31 Mart 2012.
Microsoft Advertising, yarışmaya başvuracakların ellerindeki
teknolojiler daha verimli ve etkili kullanabilmeleri
açısından “The Guild” web dizisinden tanınan Felicia
Day’in oynadığı kısa bir video oluşturdu. Yarışma hakkında
daha ayrıntılı bilgi almak isteyen adaylar Microsoft Advertising
Hikaye Ödülleri internet sitesi’ni ziyaret edebilir.
Yarışmaya başvuracak adayların, seçtikleri marka ya da
kâr amacı gütmeyen bir kuruluş için markayı rakiplerinden
ayrıştıran, markayı ileri taşıyan ve yaratıcı fikirler içeren
dijital medya kampanyası oluşturması gerekiyor. Yarışma
kapsamında dünyanın dört bir yanındaki reklamcı ve
pazarlamacılardan hazırlayacakları kampanyada MSN,
Mobile, Windows Live, Hotmail, Xbox ve Messenger’ın
yer aldığı Microsoft teknoloji ve çözümlerini kullanarak
bir markanın hikayesini en yaratıcı şekilde anlatmaları
bekleniyor.
TıklaKonuş’a ödül...
Turkcell, 2012 Global
Mobil Ödülleri’nde (2012
Global Mobile Awards)
TıklaKonuş servisi ile
ödül aldı. Turkcell’lilerin
Facebook’ta birbirlerinin
numarasını görmeye
ya da numara çevirmeye
gerek kalmadan tek
tıklamayla sesli arama
yapabilmelerini sağlayan
TıklaKonuş servisi,
Müşteriye Hizmet İçin En
İyi Ürün veya Çözüm dalında beş büyük rakibini geride
bırakarak birinci sıraya yerleşti.
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ödülü şöyle değerlendirdi:
“Global Mobil Ödülleri, dünyanın dört bir
yanında mobil iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren
tüm aktörler için her yıl heyecanla beklenen bir
karne. Turkcell olarak bu yıl TıklaKonuş ile GSMA’den
bir‘takdirname’ kazandık” dedi.
Liderlik okulu...
Özyeğin Üniversitesi
ve
Deloitte Eğitim
Vakfı işbirliği
ile kurulan
Deloitte
Liderlik Enstitüsü,
Türkiye
başta olmak
üzere Balkanlar,
Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’yı kapsayan geniş
bir coğrafyada liderlik eğitiminin referans noktası olmayı
hedefliyor
Türkiye’nin girişimci ve lider adaylarını yetiştirmeyi misyon
edinen Özyeğin Üniversitesi ile Deloitte Türkiye’nin
itibar kaynaklarından Deloitte Eğitim Vakfı işbirliği ile
Deloitte Liderlik Enstitüsü’nün temelleri atıldı.
Türkiye, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’yı
kapsayan bir bölgede yetkin liderlerin yetişmesine destek
olmak amacıyla kurulan Deloitte Liderlik Enstitüsü,
Eylül 2012’de eğitime başlayacak.
marketing europe & anatolia / 5
Kısa Kısa
Yalıtım yap, doğayı koru...
Küresel ısınmayla birlikte
büyük ölçüde artış gösteren
mevsim değişiklikleri,
çevre sorunları, enerji kaynaklarının
hızla tükenmesi
ve bunun sonucu olarak
enerji maliyetlerinin hızla
artması hayatımızı olumsuz
yönde etkiliyor. Bugün
ülkemizdeki 18 milyon konutun
yaklaşık yüzde 90’ı
yalıtımsız. Yalıtımsızlık sebebiyle israf edilen enerji ise
yılda ortalama 14.5 milyar TL’yi buluyor. Isı yalıtımının
başlı başına küresel ısınma ve çevre kirliliği ile mücadelede
çok önemli bir faktör olduğunu belirten Dow Bina
Çözümleri Satış Müdürü Gökhun Kurt, havaya savrulan
14.5 milyar TL ile 2 milyar 900 milyon fidan dikilerek çevreye
büyük bir katkı sağlanabileceğini açıkladı. Kurt, ısı
yalıtımı ile fosil yakıt tüketimi ve dolayısıyla atmosfere
salınan sera gazlarının yarı yarıya azaldığını söyledi.
Beklentiler iyimser...
Online araştırma şirketi
DORinsight, Çalışan
Memnuniyeti ve
Beklentileri araştırması
yaptı. Araştırmaya
67 ilden, 18 yaş üzeri, %50’si kadın ve %50’si erkek olmak
üzere farklı sektörlerden ve pozisyonlardan toplam
1000 çalışan katıldı. Çalışanların %69’luk bir kesimi şu
anki mesleklerini isteyerek seçtiklerini ifade ederken,
%79’u ise mevcut işlerini severek yaptıklarını belirtmişlerdir.
Buna karşılık şu an çalıştığı işini sevmeyenlerin
oranı %21’dir. Araştırmaya katılanların %65’lik bir kesimi
iş yerinde çalışmalarının karşılığını alamadıklarını belirtiriyorlar.
Yaşlar arttıkça emeğinin karşılığını almadıklarını
söyleyenlerin sayısı da artıyor. Çalışanların büyük
kısmını oluşturan 25-44 yaş arasındaki kesimde karşılık
alabildiklerini düşünenler %35 oranında, mesailerinin
karşılığını alamadıklarını düşünenler ise %65’dir.
Araştırmaya katılanlar 2012 yılında şirketlerinin finansal
olarak daha iyi bir yıl geçireceklerini düşünüyorlar. Beklentileri
iyimser olanların oranı %61.
Britney’li Twister dans...
Britney Spears , Hasbro’nun
yeni oyunu TWISTER DAN-
CE reklam yüzü oldu.Aynı
zamanda, Britney Spears’ın
“Till the World Ends” şarkısının
özel olarak düzenlenmiş
TWISTER remiksini de
içeriyor.
Britney Spears Hasbro’yla yaptığı bu işbirliğiyle ilgili
şöyle bir açıklama yaptı: “Küçüklüğümden beri dans
her zaman hayatımın önemli bir bölümünü oluşturdu ve
TWISTER DANCE’i gördüğüm anda bunun bir parçası
olmak istedim. Aynen benim oğullarım gibi bütün çocukların
Twister dairelerinin üzerinde dans etmeye bayılacağına
eminim. O kadar eğlenceli ki!”
Spears’ın hit parçasının özel olarak düzenlenmiş remiksinin
yanı sıra oyun kutusunda, televizyon reklamlarında
ve 2012 sonbaharında yayınlanacak dans figürlerini
gösteren videolarda da Spears’i görüyor olacak ve ayrıca
oyuncular kendi mp3 çalarlarını Dans Konsolu’na
bağlayabilecek.
Teşekkürler anne...
P&G’nin dünya çapındaki
Olimpiyat Oyunları
sponsorluğunun bir
parçası olan ve Michael
Phelps’in global
reklam yüzü olduğu
head&shoulders Olimpiyat
Oyunları kampanyası,
sporcuların kendilerine
duydukları güvenin önemini vurguluyor. H&S
sporcuların sponsoru olmanın yanı sıra, onların Olimpiyat
Oyunları hayalini gerçekleştirmelerini sağlayan kişileri,
yani annelerini de destekliyor. P&G, 2012 Londra
Olimpiyat Oyunları sponsorluğunun bir parçası olarak
başlattığı “Teşekkürler Anne” kampanyası ile dünya
çapında bir milyondan fazla annenin gündelik hayatını
iyileştirmeye çalışırken, gençlerin spor yapmalarını desteklemek
üzere bir fon oluşturmayı hedefliyor. P&G’nin,
Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile yaptığı işbirliği Sözleşmesi
Londra 2012’den başlamak üzere 2020 Olimpiyat
Oyunları sonuna kadar devam edecek.
8 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Gençler tanışamıyor...
BBDO, Virtua Araştırma ve sı ayrışmanın belirlediği toplumsal yapı kızların ağırlıklı
MediaCat dergisinin işbirliğiyle
sürdürülen araştırma kadın akrabaları ile erkeklerin ise ağırlıkla aynı yaş grubu
olarak anneleriyle, yani kendilerinden daha büyük yaştaki
süresince hayatın içerisinden
toplam 8 konu ele alına-
kadınlar ve erkeklerin daha ileri yaşlardaki etkileşimlerine
içindeki hemcinsleri ile vakit geçirmesine yol açıyor. Yani
cak ve araştırma sonuçları de yansıyan haremlik selamlık düzeni kişinin kimliğinin
kamuoyu ile paylaşılacak. yeni yeni serpildiği ergenlik dönemine kadar dayanıyor.
Araştırılan ilk konu Flört oldu Yaşanan bu fiziksel ayrımın en önemli sonucu ise kızların
ve gençlerin davranış biçimleri
gözlendi.
kullanarak başka şeyler anlatması ve maalesef bu süreçte
ve erkeklerin ayrı dil kalıpları geliştirmesi, aynı kelimeleri
2012 yılı boyunca BBDO, birbirlerini hiç anlamamaları sonucunu doğuruyor. Birbirlerini
hiç anlamayan kızlar ve erkekler doğal olarak konu
Virtua ve MediaCat’in günlük
hayatı göz önünde bulundurarak “Flört”, “Türk İmgesi”, flört olunca ortak bir sorun yaşıyorlar; “Tanışamama”.
“Güzellik” ve “Şişmanlık, Sağlık ve Gençlik”, “Çalışma ve Araştırmaya göre, erkeklerin kız arkadaşları ile vakit geçirmek
veya tanışmak için geliştirdiği en temel strateji
Para”, “Kalite ve Mükemmellik”, “Alışveriş ve Lüks”, “Yemek
ve Alkol” başlıklarından oluşan toplam 8 ana konu üzerinde
ayrıntılı bir araştırma yapılması kararlaştırıldı. Elde Tanışmaya zemin hazırlayan cinsiyetsiz alanlar ise kız ve
alışveriş merkezlerine gitmek ve buralarda yemek yemek.
edilen bulguların etkili bir iletişim ve pazarlama stratejisinin erkekler arasında ortak bir jargon oluşturuyor. Nitekim Facebook,
MSN, BBM gibi uygulamalar aracılığı ile kendini
nasıl olması gerektiği yönünde kaynak niteliğini taşıyacak
olması açısından büyük önem taşıyor. Konu hakkında bilgi karşısındaki kişiye tam olarak anlatamayan gençler bu
veren, Alice BBDO Stratejiden Sorumlu Ajans Başkan Yardımcısı
Haluk Sicimoğlu araştırmanın son derece önemli lar ve erkekler erken yaşlardan itibaren farklı ortamlarda
ortamlardaki araçları kullanarak iletişim kuruyor. Kadın-
olduğunu belirterek şunları söyledi : “Ajans olarak önemli sosyalleştiği için cinsiyet ayrımı Türk toplumunun en temel
bir çalışmaya imza attığımızı düşünüyoruz. Türkiye çok belirleyicilerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Araştırma gösteriyor
ki bir çok markanın düşündüğünün aksine aslında
genç ve dinamik bir toplum. Dolayısıyla davranış biçimleri
hızla farklılaşabiliyor. Bu araştırma sonuçlarıyla kendimizi gençlerin en büyük sorunu “açılamama” değil “tanışamama”
olduğu ortaya çıkıyor. Sonuçlara göre reklamveren-
daha yakından tanımış olacağız. Elde ettiğimiz verilerin
pazarlama ve raklam sektörü kadar tüm Türkiye için önem lerin markalarını gerçekten gençliğe yakınlaştırmaları için
taşıdığını düşünüyoruz.”
onların tanışmalarını yardımcı olacak cinsiyetsiz ortamlar
İlk Konu Başlığı Flört Oldu ; Gençlerin En Büyük Sorunu oluşturmaları büyük fırsatlar yaratıyor.
“Tanışamama” çıktı
Saha çalışması ve analizi Virtua Araştırma tarafından yapılan
araştırmanın mart ayındaki konusunda ise bu kez
Bu arada start alan projenin ilk konu başlığı olan “Flört”ün
araştırma sonuçları açıklandı. Kadın erkek ilişkilerinin aklımızı
meşgul ettiği ilk dönemi olan “flört” konusundaki araş-
Türk imajının daha iyi anlaşılmasını sağlarken, batıda iş
Avrupalıların ve Amerikalıların aklı okunacak. Sonuçlar
tırmalar ortaya kondu. Antropologların kapsamlı bir literatur
taramasının ardından 15-17 yaş aralığındaki gençler yardımcı olacak.
yapan ve globalleşme trendine giren Türk markalarına da
gözlemlenmeye başlandı. İki farklı cinsten antropolog kızlı
erkekli gruplarla ayrı ayrı sosyal ortamlarda bulundu ve
çeşitli fırsatları kullanarak gruplarla sohbet etme imkanı
yarattı.
Araştırma, cinsel ayrımın Türk toplumunun en temel belirleyenlerinden
birisi olduğu gerçeğini tekrar gözler önüne
serdi. Kadınların ve erkeklerin erken yaşlardan itibaren
farklı ortamlarda sosyalleşmesi gençlik yıllarında karşı
cinsle ilişki kurmasını iyice zorlaştırıyor. Cinsiyetler ara-
marketing europe & anatolia / 11
Medyada
Röportaj
cinsiyet eşitliği...
Şanlıurfa Milletvekili
Doç.Dr.Zeynep Karahan Uslu...
Ülkemizdeki sorunlara baktığımızda dünyadaki
sorunlardan çok da farklı olmadığını görüyoruz.
Öncelikle kadınların medyada yer alış biçimlerine
baktığımızda ayrımcı bir dilin medyada
hakim durumda olduğunu görüyoruz.
Röportaj Elvin Ekşioğlu
- Toplumsal cinsiyet eşitliğinde
medyanın rolü konulu alt komisyonun
kurulmasının başlıca neden ve
hedefleri nelerdir?
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde
Medyanın Rolü Alt Komisyonu, parlamentonun
toplumsal cinsiyet eşitliği,
fırsat eşitliği vizyonunu ortaya koyan
çalışmalarının ürünü. Bunun yanı sıra
daha aktif bir parlamenter anlayışa, sadece
yasama değil tüm toplumsal meselelerde
aktif tutum almayı hedefleyen,
yol haritaları ortaya koyan, bunların
takibini sağlayarak olayların parçası ve
müdahil olan bir anlayışa sahibiz. Bu
çerçevede konunun tüm paydaşları,
medyadan temsilciler, içerik üreten ve
yönetenler, sivil toplum kuruluşları ve
akademisyenler meslek temsilcileri ile
çeşitli görüşmeler gerçekleşti. Başka
görüşmeler de gerçekleştireceğiz.
Cinsiyet eşitliğini sağlayacak bir Türkiye
için medyanın önemi çok fazla.
Çünkü medya gündelik hayat üzerinde
bir hayli etkili. Eşitlik yolunda atılacak
adımları pekiştirmede önemli bir potansiyeli
var. Ama medyadaki söylem
eşitlikçi, olumlu anlamda dönüştürücü
olabildiği gibi kalıpyargıları besleyici de
olabiliyor. Bu nedenle eşitlik yolunda
atılacak adımlarda medyanın desteği
çok önemli.
Alt komisyonun hedefi ise çalışmalar
sonunda bir rapor oluşturmak Bu rapor
ile öneriler icrai konuma taşınacak.
Rapor ilgili tüm taraflara da gönderilecek.
Üstelik Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu kamu kurumları üzerinde
denetim yetkisi olan bir komisyondan.
Yani buradaki önerilerin denetim şansı
da olacak.
Tabii alt komisyon çalışmaları sırasında
yaptığımız görüşmeler ve toplantıların
birincil amacı görüş ve önerileri almak
olsa da aynı zamanda bu toplantılar
özellikle medya sektöründen yöneticilerde
farkındalık artırmaya ve zihniyet
dönüşümüne katkı sağlayacaktır.
- Komisyon çalışmalarınız
kapsamında şu ana kadar ülkemizde
medyada cinsiyet eşitliği alanında
saptadığınız sorunlar nelerdir?
- Aslında ülkemizdeki sorunlara
baktığımızda dünyadaki sorunlardan
çok da farklı olmadığını görüyoruz.
Öncelikle kadınların medyada yer alış
biçimlerine baktığımızda ayrımcı bir dilin
medyada hakim durumda olduğunu
görüyoruz. Çeşitli araştırmaların da
tasdik ettiği üzere kadınlar medyada
belirli kalıplar içerisinde ya da cinsel
obje olarak sunuluyor. Kadına yönelik
şiddet medyada meşrulaştırıcı ya
da pornografik bir dille verilebiliyor.
marketing europe & anatolia / 13
Medyadaki sorunların
bir diğer boyutu da medyada
çalışan kadınlarla ilgili.
TÜİK Yazılı Medya
İstatistikleri yönetim
kademesinde kadınların az
sayıda olduğunu görebiliyoruz.
Röportaj
Habertürk’ün çok konuşulan 7 Ekim tarihli
sürmanşeti. Bir kadın bedeninin nasıl
şiddetin pornografisi haline getirildiğini
görüyorsunuz. Haberlere baktığımızda
kadınların daha az habere konu
olduğunu, bu haberlerde de genellikle
magazinle ilişkilendirildiği, kadınların
uzman ya da haberin kaynağı olarak
az bir oranda yer aldığını görüyoruz.
Reklamlarda ise kadınlar sayıca dengeli
olsa da genellikle genç, erkeklerin
destekleyicisi, bireysel kimliğini bedeniyle
özdeş kılar nitelikte. Yeni iletişim
teknolojilerine baktığımızda da hem
kadınlar bu teknolojilerden erkekler
kadar faydalanamıyor hem de içerik
olarak geleneksel medyadaki ayrımcılık
burada da devam ediyor.
Medyadaki sorunların bir diğer boyutu da
medyada çalışan kadınlarla ilgili. TÜİK
Yazılı Medya İstatistikleri başta olmak
üzere çeşitli çalışmalara bakıldığında
hatta kendi gözlemimizle bile yönetim
kademesinde kadınların az sayıda
olduğunu görebiliyoruz. Tabii kadınların
varlığı dilin dönüşmesini sağlamayı garanti
etmiyor. Zira çok eleştirdiğimiz,
cinsiyetçi bulduğumuz dizilerin senaristleri
de kadın olabiliyor. Çünkü onlar da
erkeklerle aynı toplumsallaşma sürecinden
geçiyor. Ama uygulama örneklerine
baktığımızda yönetimde kadınların
varlığı genelde olumlu sonuçlar veriyor.
Örneğin Hürriyet’in ön ayak olduğu bir
aile içi şiddete son kampanyasını ele
alalım. Vuslat Doğan olmasa o kampanya
yapılır mıydı? Ya da bir kadının
varoluş çabasını anlatan Oscar adayı
olmuş North Country filmini bir erkek
çeker miydi? Bunları da aklımızın bir
kenarında tutmak gerekiyor.
Medyanın içeriği ve medyada çalışan
kadınların yanı sıra konun üçüncü bir
boyutu da medyayı takip eden kadınlar.
Burada da sıkıntılar var. Özellikle internet
gibi yeni iletişim teknolojilerinden
faydalanmada kadınlar çok daha gerilerde.
Tabii dizilere ayrı bir paragraf açmak
gerekiyor özellikle günümüzdeki etkisini
düşününce. En popüler dizileri
gözümüzün önüne getirelim. Kuzey
Güney’de kaba saba da olsalar, hatalar
da yapsalar çoğu özünde dürüst
olan erkeklerin arasında her biri birbirinden
fettan sürekli hesap kitap içinde
olan kadınlar. Neredeyse bunlar da
dayağı hak ediyora getiriyorlar. Ya da
Muhteşem Yüzyıl; Osmanlı Haremind-
14 / marketing europe & anatolia
Röportaj
eki kadınlar bir tane mi doğru dürüst
iş peşinde koşmaz. Erkekler ise hep
makul, Pargalı’nın ihaneti bile adeta
masum bir aşk hikâyesi. Âlemin Kıralı
ise ayrı bir hikaye, kadına şiddetin
normal bir şey gibi gösterilmesine zaten
alışığız ama bununla insanları güldürmeye
çalışmak nasıl bir zihniyettir
anlayamıyorum. Son olarak adeta her
şeye karşı, her kalıbı kıran Behzat Ç.’de
cinsiyetçilik kalıbı bir türlü kırılamıyor.
- Medyada cinsiyet eşitliğinin
sağlanması için sizin kişisel çözüm
öneriniz ve komisyonun şu ana kadar
genel eğilimi nedir?
- Medyanın içeriğinin dönüştürülmesi
ve medyada eşitlikçi bir dilin hakim
olması için yapılacak şeylerin başında
farkındalık artırma, vatandaşları bu
konuda bilinçlendirme ve medyanın
kendi içinden bu sorunla mücadele
için araçların bulunması geliyor. Elbette
yalnızca yasa ve kurallarla bu
dönüşümü sağlamak çok mümkün
değil. Örneğin yasal bir zorunluluk
olarak kurulan televizyonlardaki izleyici
temsilciliği sistemi ne yazık ki çok da
işlerlik kazanmış durumda değil. Ama
gazetelerde daha içerden gelen çaba
Yasa ve kurallarla bu
dönüşümü sağlamak çok mümkün
değil. Örneğin yasal bir
zorunluluk olarak kurulan televizyonlardaki
izleyici temsilciliği
sistemi ne yazık ki çok da
işlerlik kazanmış değil.
ile oluşturulmuş okur temsilciliği sisteminin
daha işlevsel olduğunu görüyoruz.
RTÜK Kanunu 8. Madde s (Toplumsal
cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara
yönelik baskıları teşvik eden ve kadını
istismar eden programlar içeremez.)
ve madde ş (Şiddeti özendirici veya
kanıksatıcı olamaz.) bentleri aslında
toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına
yönelik şiddet anlamında yeterli maddeler.
Ama uygulamaya baktığımızda,
televizyonlara baktığımızda kuralların
yeterli olamadığını görüyoruz.
Gerekli yasal düzenlemelere ek olarak
medya profesyonelleri ile eğitim
çalışmaları, kamu spotları hazırlanması,
medya izlemenin teşvik edilmesi ve
vatandaşları bu alanda bilinçlendirme,
daha uzun vadeli ama daha sağlam bir
etki için iletişim fakülteleri ile çalışmalar
yapma öne çıkan konular. Yine
kadınların medyada yer alışı ile ilgili
çalışmaların yaygınlaştırılması, çok fazla
yapılmayan alımlama çalışmalarının
teşvik edilmesi, iyi örneklere ödüller
verilmesi, özdenetim ve etik değerlerin
öne çıkarılması diğer önemli hususlar
olarak göze çarpıyor.
marketing europe & anatolia / 15
Röportaj
- Medyada cinsiyet eşitliğini sağlama
adına yapılacak çalışmaların medya
özgürlüğü açısından dengesi nasıl
sağlanabilir?
- Buradaki kritik nokta, eşitliği
sağlamaya yönelik çabaların mümkün
olduğunca yasaklayıcı olmaması;
bunun yerine önerilerin sivil toplum
kuruluşlarının ya da medyanın kendi
içinde sorunun çözümüne yönelik hamleler
yapmasının teşvik edilmesi. Özdenetim
bu bağlamda önemli bir olgu
olarak karşımıza çıkıyor. Medyanın
kendi içinde denetimini yapacağı etik
kodlar yine önemli. Örneğin televizyonlar
için imzalanan “Yayıncılık Etik
İlkeleri” var. RTÜK bunda ön ayak oldu.
Ama denetlenmesine elbette müdahil
değil. İlkelerin imzalandığı günlerde
Güzel ve Dahi programı başladı. Nasıl
cinsiyet ayrımcılığını olumlayan ve
güçlendiren bir program hatırlarsınız.
Bu ilkelerdeki ‘cinsiyet ayrımcılığına,
aşağılama ve önyargılara yer vermemek’
ve ‘Kadınların sorunlarına duyarlı
olmak ve kadınları nesneleştirmekten
kaçınmak’ maddeleriyle dalga geçer
Kadın grupları dahi devletin
bu konuda müdahil olması
hususunda basın özgürlüğüne
müdahale
ve sansür konularından
dolayından olarak çekimser
yaklaşabiliyor.
gibi. Bu açıdan güzel bir örnek. Biz işte
bu tip ilkelerin sadece belirlenmesi değil
bir adım ileri geçip hayata geçirilmesi
için neler yapılabilir konusu üzerinde
duruyoruz. Özellikle medyanın kendi
içinde bunları denetlemesinin cesaretlendirilmesini
sağlayacak tedbirlere
yoğunlaşıyoruz. Yine de şunu da eklemeliyim.
Her ne kadar yasaklayıcı
anlayışa savrulmamak gerekse de bazı
temel evrensel kriterler çerçevesinde
suçları meşrulaştıracak, onaylayacak,
teşvik edecek, kadınları baskılayacak
medya metinlerinin de cezalandırılması
gerekir. Son günlerde üzerine bir hayli
konuşulan nefret suçları bağlamı bu
açıdan önemli görünüyor.
- Konunun çözümü yönünde başka
ülkelerde yapılmış somut çalışmalar,
başarılı ve başarısız örnekler var
mıdır? Varsa ülkemize uyarlaması
uygun mudur?
Elbette bir çok ülkede bu sorunla mücadelede
çeşitli çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışmalara baktığımızda öncelikle
sivil oluşumların daha fazla yer aldığını
görüyoruz. Kadın grupları dahi devletin
bu konuda müdahil olması hususunda
basın özgürlüğüne müdahale ve sansür
konularından dolayından olarak çekimser
yaklaşabiliyor. Avrupa Birliği ülkelerine
baktığımızda neredeyse bütün
ülkelerde öz düzenlemeyi cesaretlendirecek
kanunlar çıkarıldığını, Yunanistan,
Portekiz ve İspanya’da medya profesyonellerine
çeşitli ödüller verildiğini,
Estonya, Letonya, Finlandiya, Hollanda
gibi ülkelerde medya profesyonellerine
yönelik farkındalık artırma projeleri
gerçekleştirildiğini, Fransa, Macaristan
ve İspanya’da medyadaki cinsiyetçiliği
izlemek ve raporlaştırmak amacıyla gözlem
merkezleri kurulduğunu görüyoruz.
16/ marketing europe & anatolia
Röportaj
Medya ile işbirliği yapılan projeler de
gerçekleştirilebiliyor. Tabii bu çalışmalar
sadece Avrupa’da yapılmıyor. Örneğin
Hindistan’da Enformasyon ve Yayıncılık
Bakanlığına bağlı olarak kurulan Medya
İzleme Merkezi, ilgili kanunlar çerçevesinde
medyayı sürekli izleyip haftalık
raporlar yayınlıyor. Tunus merkezli
Arap Kadınları Eğitim ve Araştırma
Merkezi, Arap kadınlarının olumlu imgelerini
geliştirmek için medyanın kapasitesini
artıracak eğitimler yoluyla katkı
sağlamaya çalışıyor.
Özetle yurtdışında da çok çalışma
yapılıyor ve bunlar da bizim arzu
ettiğimiz yöntemler gibi medya profesyonellerinde
duyarlılık artırma, öz
düzenlemeyi ve şikâyet mekanizmasını
geliştirme, medya izlemeyi teşvik etme,
kılavuz ilkeler ve etik kodlar ekseninde
devam ediyor. Zaten yasaklarla medya
konusunda başarılı olunamıyor. Ama
bu örneklerin alıp aynen ülkemizde
uygulanmasını beklemek de doğru olmaz.
Zira her ülkenin kendi toplumsal
bir arka planı ve alt yapısı var.
- Bu konuda tüm reklam mecralarını
kapsayacak bilinçlendirici bir reklam
kampanyası düşünüyor musunuz?
- Bu alt komisyonun amacı bir dönüşümü
sağlayacak çalışmalar yapmaktan ziyade
bu çalışmalara yol göstermek,
ışık tutmak. Sonrasında elbette takibi
de yapılacak ama bizim bir reklam
kampanyası yapmamız beklenmemeli.
Tabii rapor tamamlandığında böyle bir
önerinin raporda yer alıp almayacağını
şimdiden söylemek doğru olmaz Ama
muhtemelen Kadının Statüsü Genel
Medya mensuplarının
haklarını düzenleyecek
örgütlenmeler yok.
Türkiye’de medyanın fazla
reklam bağımlısı
olması da aslında
başka sorunları tetikliyor.
Medyada özdenetim
mekanizmasının
iyi işlemediğini
görüyoruz.
Müdürlüğü başta olmak üzere ilgili
kuruluşların bilinçlendirici reklam
kampanyaları yapması muhtemelen bir
şekilde raporda yer alacaktır.
- Bir iletişimci olarak baktığınızda
Toplumsal cinsiyet eşitliği dışında
sizce medyanın genel sorunları nelerdir?
Çözüm önerileriniz.
- Sektörün genel sorunlarına
baktığımızda öncelikle çalışma
şartlarının çok iyi olmadığını görüyoruz.
Medya mensuplarının haklarını düzenleyecek
örgütlenmeler yok. Üstelik sektör
çalışanlar açısından çok değişken ve
güvensiz. Türkiye’de medyanın fazla reklam
bağımlısı olması da aslında başka
sorunları tetikliyor. Medyada özdenetim
mekanizmasının iyi işlemediğini
görüyoruz. Yine etik değerlerin çok da
yerleşmediğini ve uygulanmadığı da
dikkati çeken bir başka husus. Yeni ve
önemli bir sorun da internetle ilgili. Bu
alanda yeterli düzenleme ne yazık ki
henüz yok. Bu da aslında normal olarak
görülebilir. Zira internet de çok yeni ve
değişken bir ortam. Üstelik internetle
ilgili herhangi bir düzenleme çok tepki
çekebiliyor. Yine de ivedilikle bu alanın
düzenlenmesi gerekiyor.
marketing europe & anatolia / 17
Köşe
ezberbozacısı
Oğuzhan Akay
Peter Pan’e mektuplar...3
Bana dijital deme!
Şimdi moda dijitali konuşmada. Varsa yoksa bu. Geç gelmiş
bir değişim. Konuşalım elbette. Bundan 15 yıl önce
London Awards’ta dijital kategorinin klasik kategori kadar
yer tuttuğunu unutmadan. Biz de nihayet Facebook, Twitter,
Linkedin, Google + vb. sayesinde internette iletişimin
banner’lardan ibaret olmadığını anlamaya başladık. Yine
de acele etmeyelim. Konvansiyonel reklamcılığı hemen
batırıp, dijitali olduğundan daha fazla yüceltmeyelim. Bu ülkede
hala elektriği, yolu olmayan yerler varken, TV’ler çok
ama yayın düzenleri aynıyken, bir yandan da Amerika’dan
sonra günde en çok TV izlenen ülke konumundayken TV
öldü, ölüyor demeyelim. TV hala en gözde mecra olmaya
devam ediyor, edecek de. Dijital ve mobil mecralar ise gelişiyor,
gelişecek de. Daha ne yenilikler arka arkaya gelip bizi
yetişmeye zorlayacak kimbilir? Ama TV hiç ölmeyecek. Filmin
ölmemesi, dönüşmesi gibi. (Bkz: 3D filmler.) Youtube
bile, şu anda klasik bir mecra olan TV’lerin mantığıyla ve
seçme videolar üzerine dönüyor. Dijital mecralara ayrılan
bütçeler henüz ahım şahım değil. Mümkün olduğu kadar,
ucuz bütçelerle iş üretiliyor. Çoğu da fikir yetmezliğinden
çöpe gidiyor. Milyonlarca videonun arasında yok oluyor.
Çünkü markalar genelde biz de olalım mantığıyla dalıyorlar
sosyal mecralara. İstanbul’a ilk kez gelen biri, ilk kez
bir mekana gitse ve oranın huyunu suyunu bilmeden, müdavimiymiş
taklidi yapsa ne olur? Tuhaf karşılanır elbette.
Belki de tepki gösterilir. İşte bunun gibi bir durum oluşuyor.
Oysa sosyal aleme akacaksan, kurallarını ve kuralsızlıklarını
öğreneceksin. Nasıl giyinmelisin, nasıl davranmalısın,
nasıl konuşmalısın, bunu gözleyeceksin önce? Bunu kimler
sağlayacak? Dijital ajanslar... Yeterliler mi peki onlar?
İki elin parmağını geçmez yeterli olanları. Zaten henüz
ihtiyaçları karşılayacak, yeterli donanıma sahip bir insan
kaynağı da yok. Dijital kampanyaların büyük kısmı fikirsiz,
bol esinlenmeli uygulamalar...Burada çalışanların reklamcı
ya da iletişimci olabilmeleri için bir fırın ekmek yemeleri
gerekiyor. Ha, onlar biz dijitalciyiz de diyebilirler. Dijitalci
olunmaz.
Ya iletişimcisindir ya da değil. Dikkat edilecek nokta ise
şudur: İletişim idea’dır. Yani fikirdir. Fikrin üzerine kurulur.
Ve bu fikir, insanların proaktif olabilmesi için duygularına
dokunmalıdır. Tüketiciye arkadaş gibi yaklaşılmalıdır.
‘Peki gidişat ne olacak dersen? Peter Pan’, dijital ya da
konvansiyonel ajans kavramı ortadan kalkacak er geç. İşler,
konvansiyonel-dijital ayırımının kalmadığı ajanslarda
üretilecek. Uygulamacılar ise (tıpkı yapım şirketleri gibi)
bağımsızlıklarını sürdürebilecekler.
Ekonomistlerin öngöremediği ve sürekli yanıldığı bir dünyada,
Türkiye’de, dijital her şey olacak konvansiyonel reklamcılık
ölecek diyenler, daha çok bekleyecekler... Yüz
tahminde ve kehanette bulunup birini tutturmak Nostradamus
olmayı sağlamıyor.
Ama reklamcının yanılgısının yüzde birle kalması, markaların
geleceğe kalmasını sağlıyor. Bu nedenle de az marka
çok tıraş var ortalıkta.
marketing europe & anatolia / 19
Medya Dünyası
Sansüre hayır...
Abdullah Ekşioğlu
Eksantrik Prodüksiyon’un yanı sıra
Agency Europe & Anatolia haber ajansının
da sahibi olmamız dolayısıyla
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
bünyesinde oluşturulan Toplumsal
Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın
Rolü Konulu Alt Komisyon, mevcut duruma
ilişkin tespitlerimi ve konuya ilişkin
somut önerilerimi kendilerine aktarmam
ricasıyla beni davet ettiler.
Kulağa hoş geliyor, yasama bir uygulamayı
başlatmadan önce, toplumdaki
paydaşlara kulak veriyor algısı oluşturuyor
ama daveti aldığım günden toplantıya
katılacağım güne kadar, iktidarların
medyayı terbiye ederek, toplumu
dönüştürme çabalarına nispeten mazur
görülecek bir konu çerçevesinde alet
mi ediliyorum endişesini de içimde barındırdım.
Toplantı Ihlamur Kasrındaydı, günü
saati geldiğinde katıldım, Komisyon
başkanı AKP Urfa Milletvekili Doç. Dr.
Zeynep Karahan Uslu, Komisyon üyeleri
AKP İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca,
AKP Antalya Milletvekili Gökçen
Özdoğan Enç, AKP Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydın ve CHP İzmir
Milletvekili Hülya Güven, Komisyon çalışanları
ve benim dışımda görüşlerine
başvurulan bir kişinin daha bulunduğu
salonda gayet samimi, medeni bir tartışma
gerçekleştirdik. Öncelikle komisyon
üyelerine muhalif tavrıma karşın
karşılıklı tahammül seviyesi yüksek tartışmamız
için teşekkür ediyorum. Tek
tek bakıldığında zaten bir iletişimci olan
başkan Zeynep Hanım, çok ince esprileriyle
havayı yumuşatan Kemalettin
Bey, yine zarif tarzlarıyla Hülya, Tülay
ve Gökçen Hanımlar’ın hiçbirinin sansürden
yana olduklarını sanmıyorum
ancak, TBMM bünyesinde oluşturulan
bu komisyon doğası gereği, iktidarların
medyaya gem vurma arzularından
başka hiçbir şeye hizmet edemez. Bu
nedenle komisyon üyesi milletvekilleri
için de talihsiz bir görev olarak tarihe
geçecektir.
Zaten benim bu endişem Zeynep
Hanım’ın açılış konuşmasıyla da onaylanmış
oldu.
Sansürden yana olmadıklarını ama
medyanın kadını cinsiyet eşitliğini bozan
bir dille ele alışının, kadını cinsel
bir obje olarak öne çıkarılışının önüne
nasıl geçilebileceğinin arayışını sürdürdüklerini
dile getirdi başkan.
Medya mensuplarının bu masum maskenin
sunumuna atlayacaklarını ve
Medyanın
olgunlaşmasının
tek yolu onu
özgür bırakmaktır.
“evet evet kadınlar, medyada cinsel
obje olarak kullanılıyor, kadına yönelik
şiddet dahi pornografik bir tarzda sunuluyor”
diyerek iktidarın daha muhafazakar
ve baskı altında bir medyayı
oluşturma hevesine ahlaki altyapı sağlayacaklarını
herkes çok iyi biliyordu.
Nitekim de öyle oldu. Toplantıda benimle
birlikte görüşlerine başvurulan ve ahlaki
kaygılarım dolayısıyla ismini vermek istemediğim
sözümona medya mensubu
İnternet için bir üst kurul kurularak açık
kadın fotoğrafları dahil internetin denetlenmesi
gerektiğini savundu örneğin.
Toplantılara benim olmadığım oturumlarda
katılan yine aklı evvel bazı medya
mensupları da rakibimize vuruyoruz
sanarak HaberTürk’ün manşetine taşıdığı
bıçaklanmış kadın fotoğrafından
dem vurmuşlar ne diyelim. Ben kendi
adıma bu oyuna gelmedim. Komisyona
özetle çalışmalarının baştan yanlış
olduğunu, medyayı terbiye ederek
toplumu şekillendirmenin, iktidarların
hayali olmasına karşın tehlikeli bir alan
olduğunu ve demokrasiden uzaklaşmanın
adımlarından biri olan bu çabalara
masum kılıflar giydirerek ahlaki altyapı
oluşturmanın yanlış olduğunu söyledim.
Medyanın toplumun bu konudaki
yanlışlarının toplumun her kesimi kadar
olduğunu, Bakanlar Kurulu’nda tek bir
kadın bakan bulunduğunu ve şaka gibi
onun da aileden sorumlu olduğunu söyledikten
sonra “Medyanın hatalarını düzeltmenin
tek yolunun medyayı özgür
bırakarak, kendi evrimine izin verilmesi
olduğunu, başka arayışların kökten
yanlış olacağını” söyledim. Ayrıca ekledim
“ne zaman ülkemizde siyasi partiler
kadın kollarının karşısına erkek kolları
kurup her görev için kadın ve erkek kollarından
eşit üye alırlar, ne zaman seçimlerde
oy pusulalarında milletvekili
aday listeleri bir kadın bir erkek olacak
şekilde düzenlenir ve eşit seçime imkan
tanınırsa, ne zaman parti yönetimleri,
bakanlar kurulu kadın erkek eşit olur,
ülkemizde kadın genel kurmay başkanları,
kuvvet komutanları olursa o zaman
medyada da kadın erkek eşitliği olacaktır.
TBMM’nin medyayı terbiye etmek
yerine önce kendi evinin önünü süpürmesi
gerekir.
marketing europe & anatolia / 21
Reklam Dünyası
Mixx Awards 2011 ...
2011 yılının en iyi kampanyası
Doritos Akademi
Mixx Europe’a
katılmaya hak kazandı.
Dijital pazarlama iletişimi endüstrisinin en
iyilerini, sektöre ve hizmet ettikleri markalara
kattıkları artı değeri tescilleyen Mixx
Awards 2011 ödülleri 22 Şubat gecesi Rahmi
Koç Müzesi’nde düzenlenen törenle sahiplerini
buldu.
2011 Yılının En İyi Kampanyası Ödülü
Doritos Akademi kampanyasıyla Frito
Lay – Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul
DDB’nin oldu.
IAB Amerika’nın lisansıyla bu yıl ikincisi
düzenlenen Mixx Awards (Marketing Intelligence
and Excellence), sektörün alışılagelmiş
yarışmalarının aksine dijital reklam
kampanyalarını, performanslarıyla birlikte
değerlendiren ve bu yönüyle de benzerlerinden
ayrışan bir yarışma.
Marka destinasyon siteleri, rich media
display reklamları, mobil aplikasyonlar,
Oyunlar, interaktif videolar, online reklam
filmleri, markalı içerik, viral, ev-dışı dijital,
tablet uygulamaları, lokasyon-temelli
reklam, sosyal medya applikasyonları, deneysel
ve yenilikçi, marka farkındalığı ve
konumlandırma, doğrudan pazarlama, ürün
lansmanı, çapraz mecra entegrasyonu, dijital
entegrasyon, mobil medya kampanyalar,
oyunlar sosyal Pazarlama, B2B, kar amacı
gütmeyen/kamu hizmetleri, arama motoru
olmak üzere 23 farklı kategoride altın, gümüş
ve bronz Mixx ile ödüllendirildi.
Ajansla reklamverenin birlikte katıldığı,
birlikte ödül aldığı Mixx Awards’da stratejiden
yaratıcı çalışma ve uygulamaya, medya
planlamasından entegrasyona, verimlilikten
yatırımın geri dönüşüne (ROI) kadar
tüm iletişim katmanları ele alındı. Geçtiğimiz
yıl olduğu gibi bu yıl da kazanan çalışmalar,
yarışmanın Avrupa ayağı olan Mixx
Europe’a katılmaya hak kazandı.
IAB Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen
ödül törenine 338 kişi katılırken gecenin
sunuculuğunu Serdar Kuzuloğlu üstlendi.
Törende IAB Türkiye adına konuşma yapan
IAB Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
Ahmet Pura; Türkiye’de gelişmekte olan
“dijital pazarlama iletişimi”nin önemine
dikkat çekti. IAB’nin dünya genelinde en
hızlı gelişen mecrayı temsil ettiğini vurgulayan
Pura, genç işi denen sektörün sağlıklı
büyümesi için tecrübe ve gençliği bütünleştirmek
istediğini belirtti. Pura, 2015 yılı
için reklam yatırımlarının büyüklüğünün 5
milyar dolar olmasını, dijital pazarlama iletişiminin
bunun içinde yaklaşık 750 milyon
dolarlık bir hacme ulaşmasını beklediklerini
dile getirdi.
IAB ABD Başkanı Randal Rothenberg de
törene video ile katılarak; Türkiye’nin ekonomik
açıdan dünyada 2011’in yıldızı olduğunu
ve dijitalin gelecekte en büyük mecra
olacağını söyledi.
Mixx ödül törenine IAB Europe Başkanı
Alain Heureux geçtiğimiz yıl olduğu
gibi bu yıl da katıldı. Digital Reklamcılığın
Türkiye’deki gelişimi ve Mixx ödülleri
ile ilgili görüşlerini belirten Heureux;
Türkiye’nin modern ve dinamik yapısına
dikkat çekerek, Mixx’in yenilikçiliği ilke
edinenlerin yarışması olduğunu belirtti ve
teknolojinin yaratıcılara sonsuz imkanlar
sunduğunun altını çizdi.
22 / marketing europe & anatolia
Reklam Dünyası
Mixx 2011 kazananlar listesi...
23 farklı kategoride altın, gümüş ve
bronz ödüllere sahip olan ajans ve reklamverenler
ise şöyle;
Mixx Awards Türkiye 2011 - Marka
Destinasyon Siteleri
Altın Mixx Efes Pilsen- C-Section
Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul
/ Medina Turgul DDB
Bronz MixxUnilever - Mobilera
Mixx Awards Türkiye 2011 - Rich Media
Display Reklamları
Altın Mixx İş Bankası - Medina Turgul
DDB / Carat
Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul
/ Medina Turgul DDB
Bronz Mixx Turkcell - Pure Agency
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Mobil Aplikasyonlar
Altın Mixx Domino’s Pizza - Magiclick
Gümüş Mixx Nokia - Carat
Mixx Awards Türkiye 2011 - Oyunlar
Altın Mixx Akbank A.Ş. - 41? 29!
Gümüş Mixx Yapı Kredi - Magiclick
Bronz Mixx Ülker - 41? 29!
Mixx Awards Türkiye 2011 - İnteraktif
Videolar, Online Reklam Filmleri
Altın Mixx Ford Otosan - OgilvyOne
Gümüş Mixx Frito Lay - Wanda Digital
Bronz Mixx Vodafone - C-Section
Bronz Mixx Allianz - Pure Agency
Mixx Awards Türkiye 2011 - Markalı
İçerik
Altın Mixx Ford Otosan - OgilvyOne
Gümüş Mixx Unilever - Project House
Bronz Mixx Ford Otosan - OgilvyOne
Mixx Awards Türkiye 2011 - Viral
Altın MixxFrito Lay - Wanda Digital
Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul
/ Medina Turgul DDB
Bronz Mixx Renault Mais - 41? 29!
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Ev Dışı Dijital
Altın Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul
/ Mobi Wan
Gümüş Mixx Nestle - Wanda Digital
Bronz Mixx Sütaş - Outeractive Media
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Tablet Uygulamaları
Altın Mixx Akbank - Mobilera
Gümüş Mixx İş Bankası - Medina Turgul
DDB / Manadigital
Bronz Mixx Vodafone - OMD
Mixx Awards Türkiye 2011 - Lokasyon
Temelli Reklam
Altın Mixx Greenpeace Akdeniz -
V for Viral
Gümüş Mixx Turkcell – Mindshare
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Sosyal Medya Aplikasyonları
Altın Mixx Unilever - Mobilera
Gümüş Mixx Avon Türkiye - Digital Youth
Bronz Mixx Frito Lay - Wanda Digital
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Deneysel ve Yenilikçi
Altın Mixx Nestle – Wanda Digital
Gümüş Mixx Philips TV – Carat
Bronz Mixx Efes Pilsen – C-Section
Bronz Mixx Sütaş – Outeractive Media
Mixx Awards Türkiye 2011 - Marka
Farkındalığı ve Konumlandırma
Altın Mixx İstanbul Bilgi Üniversitesi –
Project House
Gümüş Mixx Turkcell – Mindshare
Bronz Mixx Turkcell – Pure Agency
Mixx Awards Türkiye 2011 - Doğrudan
Pazarlama
Altın Mixx Sprite - C-Section / Ogilvy &
Mather
Gümüş Mixx Greenpeace Akdeniz – V
for Viral
Bronz Mixx Unilever – 41? 29!
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Ürün Lansmanı
Altın Mixx Kraft Foods – Project House
Gümüş Mixx Frito Lay – OMD
Bronz Mixx Mey İçki - 41? 29!
Mixx Awards Türkiye 2011 - Çapraz
Medya Entegrasyonu
Altın Mixx Frito Lay – Tribal DDB İstanbul
/ Medina Turgul DDB
Gümüş Mixx Turkcell - Mindshare
Bronz Mixx Turkcell – Manajans /
Thompson
Mixx Awards Türkiye 2011 - Dijital
Entegrasyon
Altın Mixx Coca Cola – C-Section
Gümüş Mixx Danone - Magiclick
Bronz Mixx Frito Lay – Wanda Digital
Mixx Awards Türkiye 2011 - Mobil
Medya Kampanyaları
Altın Mixx Frito Lay – Mobi Wan
Gümüş Mixx İstanbul Shopping Fest –
Boom Digital Nation
Mixx Awards Türkiye 2011 - Sosyal
Pazarlama
Altın Mixx Efes Pilsen – C-Section
Gümüş Mixx Ford Otosan – OgilvyOne
Bronz Mixx Nestle – Project House
Bronz Mixx Finansbank – Magiclick
Mixx Awards Türkiye 2011 - B2B
Altın Mixx Türkiye İş Bankası – Magiclick
Mixx Awards Türkiye 2011 - Kar Amacı
Gütmeyen / Kamu Hizmetleri
Altın Mixx Greenpeace Akdeniz – V for
Viral
Gümüş Mixx Amnesty International –
Grey Bronz Mixx
TOFD – 8bitiz
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Arama Motoru
Altın Mixx Tatil Sepeti – ROILAB
Gümüş Mixx Pizza Restaurantları A.Ş.
– Ping
Bronz Mixx Tchibo Türkiye – iProspect
Mixx Awards Türkiye 2011 -
Yılın Kampanyası
Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Medina
Turgul DDB
marketing europe & anatolia /23
Röportaj
Digital reklamcılık
Hiperaktif Ajans Başkanı Metin Karaşahin
Sene 1996, soğuk bir kış günüydü... diye başlayasım geldi
soruyu duyunca... “Türkiye’de digital reklam ajansı anlayışı”nı
konuşmanın gündem olmadığı günlerde bir deli cesaretiyle
“Biz Türkiye’nin tam donanımlı ilk digital reklam ajansı”
olacağız!” diye ortaya atlamıştık.
Röportaj Elvin Ekşioğlu
- Türkiye’deki digital reklam ajansı
anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sene 1996, soğuk bir kış günüydü...
diye başlayasım geldi soruyu duyunca...
“Türkiye’de digital reklam ajansı
anlayışı”nı konuşmanın gündem olmadığı
günlerde bir deli cesaretiyle “Biz
Türkiye’nin tam donanımlı ilk digital
reklam ajansı” olacağız!” diye ortaya
atlamıştık. En yakınımızdaki arkadaşlarımız
hatta iş ortaklarımızın bile deliye
bakar gibi baktığını hatırlarım bu tutturmamızdan
dolayı. Hiç unutmam, rahmetli
Attila Öğüd üstadımız Marketing
Türkiye workshopları arasına “İnternet
ve Reklamcılık” diye bir başlık eklemek
isteyince beni arayıp bu workshop’u
benden istediğinde, Türkiye’nin bunu
konuşmaya hazır olmadığını düşünerek
ben bile telaşlanmıştım. Nitekim,
üst düzey katılımcıların dahi interneti
posta kutusundan ibaret bir araç olarak
algıladıklarını görerek workshop
boyunca dünyada neler değişecek diye
anlatmak için kendimi paralamam da
telaşlanmakta haklı olduğumu göstermişti.
Sonraki yılların çoğunda da; digital evrenin
kendi dinamikleri olduğunu, her
markanın bir de digital evrende yansıması
olacağını, markalar nasıl ki iletişimini
stratejik donanımına, iletişim
uzmanlığına ve yaratıcılığına güvendiği
ellere emanet ediyorsa, bu evrendeki
varlıklarını da yine aynı şekilde bu
donanıma ve deneyime sahip iletişim
profesyonellerine devretmeleri gerektiğini
anlatmaya çalıştık, hatta kendimizi
paraladık.
Yine bu yıllar boyunca, bir sektör olabilmek
için sektörün sorumlu taraflarının
bir araya gelmesi ve sektörümüzün
standartlarının belirlenmesi gerektiğini
anlatmaya da çalıştık bir yandan. Bırakın
sektör standartlarının belirlenmesini,
sektörümüzün bir derneğinin olması
gerektiğini dahi anlatamadık sözde
meslektaşlarımıza.
Hatta, kendilerinin digital reklam ajansı
olmadığını iddia edip, “Digital Reklamcılar
Derneği” ya da “Digital Reklam
Ajansları Derneği” isim önerilerini kabul
etmeyerek dernek kurma çalışmalarını
egolarıyla baltalayan meslektaşlarımız
da çoğumuzun malumu.
Bugüne gelince... Evet çok şahane, çok
yaratıcı, çok ucuz, çok iyi referanslara
sahip bir sürü digital ajans var piyasada.
Ancak, hala piyasa olmaktan öteye
gitmemize yetecek kadar belirli standartlara
sahip değiliz maalesef.
Hal böyle olunca da, standartları olmayan
bir piyasada hangi anlayıştan söz
24 / marketing europe & anatolia
ta öncüyüz...
Röportaj
edebiliriz ki?
Çok iyi tasarım ve çok iyi action script
coder ile sıyrılan ajansları mı takdir
edeceğiz? Çok büyük sosyal medya
bütçelerini yöneten fakat iletişim uzmanlığından
yoksun sosyal medya
ajanslarını mı takdir edeceğiz? Çok büyük
account’ları olup da bir sürü mikro
site/kampanya sitesi üretmiş ajansları
mı takdir edeceğiz? Takdir sizin...
Bu karmaşada reklamveren nasıl bir
anlayışla tercihini kullanıyor derseniz...
Burada bir ortalama olduğundan söz
edemeyeceğim maalesef. Varsa da yorum
yapamayacağım...
- Digital reklamcılığı konvansiyonel
reklamcılıktan ayıran yönler, avantaj
ve dezavantajlar nelerdir?
- Digital reklamcılığı konvansiyonel reklamcılıktan
ayırmaya çalışanların ayrı
düştüğü çağda yaşıyoruz. Artık gerçek
anlamda 360 derece düşünemeyen
iletişimciler yaya kaldığı gibi, iletişim
boyutunu ihmal eden digitalciler de dijital
tasarım atölyesi olmaktan bir adım
öteye gidemiyorlar. Digitali iletişim planları,
stratejileri ve bütçelerine dahil etmemekte
direnen eskisi kadar reklamcı
kalmadı artık, her ne kadar bu durumdan
hoşlanmayan çoğunluk hala sessizce
varlıklarını sürdürüyor olsa da...
26 / marketing europe & anatolia
Artık gerçek anlamda
360 derece
düşünemeyen iletişimciler
yaya kaldığı gibi,
iletişim boyutunu
ihmal eden digitalciler de
dijital tasarım
atölyesi olmaktan bir adım öteye
gidemiyorlar.
Digital reklamcılık, hedef kitleyi doğru
tanımlarsanız, doğru ve ekonomik
hareketlerle, çok büyük bir etki farkıyla,
geleneksel iletişimin yapamadığını
yapmaya muktedir bir iletişim bilimidir.
Bir sihir, bir oyuncak, bir eğlence aracı
olmadığını aklı olan herkes artık kabul
ediyor.
- Hiperaktif’i diğer ajanslardan ayıran
özellikler nelerdir?
- Hiperaktif’i diğerlerinden ayıran özellik;
kurulduğu 1996 yılından beri kendini
digital reklamcı olarak tanımlamakta
ısrar etmesi ve her bir projesine iletişim
planlaması, marka değerleri ve uzun
erimli stratejileri doğrultusunda yaklaşmasıdır.
- Sizce Türk digital reklamcılığının
birinci sıradaki sorunu nedir?
- Stratejiden yoksun, plansız, hedefleriyle
tutarsız projelerle başı kolaylıkla
dönen ve heyecan arayan reklamverenler
ile amacı reklamverenin gözünü
boyamak olan reklamcıları sorun olarak
tanımlayabiliriz.
- Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar
ile haksız rekabet yapması konusunda
ne düşünüyorsunuz?
- Bu sorudan kastınız tasarım ve programlamadan
başka bir mahareti olmayan,
iletişim donanımı ve deneyiminden
yoksun genç developer’lar (çoğunlukla
da freelancer’lar) ile gerçek anlamda
digital reklamcılar arasındaki haksız rekabeti
kastediyorsanız, buna haksız rekabet
demek de hafif kalır. Kaldı ki, burada
kabahat rekabet edenlerde değil,
rekabetin standartlarını belirleyemeyen
sektörümüzdedir diyebilirim.
- Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım
arasındaki denge digital platformun
değişken (standart dışı) ortamında
nasıl kurulmalıdır?
- Yaratıcılık ile hedef arasındaki yolu
doğru taşlarla döşenmiş, sağlam mühendislikle
inşa edilmiş, başarılı bir mimariyle
tasarlanmış bir yol olarak tarif
etmek gerekiyor. Hedef kitle internet
üzerinde inanılmaz derecede izler bırakıyor.
Onu analiz ederek, kuracağınız
her iletişimin sonuçlarını izleyerek aksiyonlar
almak ve yenilenmek gibi fırsat
ve avantajlarınız var bu platformda.
Sonuçlarını öngörerek iletişim kurgulamalısınız
ancak, etkiyi hiç gecikmeden
ölçümlemeli ve gerekirse iletişim
çalışmalarınızı ve aksiyonlarınızı gözden
geçirerek yolunuzu her geçen gün
doğru’ya çevirmelisiniz.
- Digital reklamda yaratım öncesinde
nelerden beslenir?
- Herşeyden önce, digital evrende yaşayarak
beslenmek gerekiyor. Okumak,
araştırmak, sosyalleşmek, film izlemek,
müzik dinlemek vb. birçok gereksinimini
Röportaj
digital evrenden karşılamayan iletişimci
yetersiz besleniyor sayılır.
- Eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir?
- Kurulduğu 1996 yılından bu yana sektörümüze
çok değerli digital iletişimciler
kazandıran bir okul oldu Hiperaktif. Bu
alışkanlıkla biz, olduğunu düşünenleri
değil, Hiperaktif olmak isteyen genç
yetenekleri alıp bünyemizde geliştirdik.
Çok zorda kalırsak, sadece bir mail ile
ulaşabileceğimiz kişisel networklerimiz
içinden birileri mutlaka çıkıyor ekibimize
dahil edebileceğimiz.
- Viral videoların digital reklamcılığa
katkıları ya da zararları nelerdir?
- Viral videolar digital iletişim için şahane
yenilikçi ve şahane etkili sonuçlar
yaratan bir reklam yöntemi olarak öne
çıkıyor. Markayı marka ağzından değil,
izlenesi bir hikayenin içinde, hatta insanların
marka elçisi ve dağıtıcısı olarak
birbirleriyle severek paylaşmalarını
tetikleyen bir dinamizmde hedef kitlesiyle
buluşturuyor.
- Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman
ihtiyacını karşılayabiliyor mu?
Stratejiden yoksun,
plansız, hedefleriyle
tutarsız
projelerle başı kolaylıkla
dönen ve heyecan
arayan reklamverenler ile
amacı reklamverenin
gözünü boyamak olan
reklamcıları sorun
olarak tanımlayabiliriz.
- Bugüne kadar üniversitelerden yetişmiş!
hiçbir eleman alamadım ekibimize.
- Yerli firmalar digital reklam bütçelerini
hazırlamada ne kadar bilinçli?
- Yerli-Yabancı ayrımı çok yerinde bir
ayrım değil bu konuda. Bilinçli-Bilinçsiz
diyelim. Türkiye’deki yabancı markaların
uluslararası pazarda kazandıkları
deneyim onlara digital reklam konusunda
da daha çok deneyim kazandırdığı
için daha bilinçli olduklarını söyleyebiliriz
elbette.
- Müşterilerin ajanstan beklentileri
konusunda karşılaştığınız en ilginç
talepler neler?
- “Bu olumsuz yazan kişiyi silin ve bizi
aradığında görünmeyelim, sorunlu bir
müşteri o, bizi hiç bilmesin.”
“Facebook sayfamızı bir beş dakikalığına
kapatabilir misiniz?”
“Sunumunuz muhteşemdi ama 15 dijital
ajansı daha briefledik. Hepsini değerlendiricez…
marketing europe & anatolia / 27
Reklam Dünyası
Kapitalizmin değişen 5 kuralı...
Küresel ekonomi uzmanı Christopher
Meyer Management Centre Türkiye’nin
(MCT) düzenlediği 17. İnsan Kaynakları
Zirvesi’nde aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu 11 ülkenin dünya ekonomisindeki
yükselişini anlatırken kapitalizmin
değişen kurallarını da katılımcılarla
paylaştı.
İş dünyasının, bilimin ve toplumun geleceğine
yönelik çarpıcı fikirlere sahip
olan düşünce liderlerini temsil eden düşünce
kuruluşu Monitoring Talent’ın kurucusu
olan Christopher Meyer, zirvede
gerçekleştirilen özel oturumda iş dünyasının
önde gelen isimlerine dünyanın
ekonomik gidişatının haritasını çizdi.
Yarım yüzyıllık süre boyunca başta ABD
olmak üzere gelişmiş ekonomilerin Batı
tarzı kapitalizme hükmettiğini söyleyen
Meyer artık bu düzenin değiştiğini
ifade etti. Önemli istatistikler paylaşan
Meyer, 2000 yılında dünya ekonomisinin
%75’ini etkileyen gelişmiş ekonomilerin,
2050’ye gelindiğinde dünya
ekonomisinin yalnızca %32’sini etkileyebilecek
durumda olacaklarını ve tüm
bunlar olurken aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu 11 gelişen ülkenin dalga
dalga büyüyeceğini söyledi.
Kapitalizmin değişen kuralları
Kapitalizmin kendi kendini yok etmektense,
şartlara ve coğrafyalara uyum
sağlayacağının altını çizen Christopher
Meyer, kapitalizmin yeni halini özetledi:
Kural 1: Renkli görün
Dünyanın siyah beyaz olduğu günlerin
geride kaldığını belirten Christopher
Meyer, ekonomilerin performansının
Gayri Safi Milli Hasıla ile artık ölçülemeyeceğini
savundu. 1973 yılında Bhutan
Kralı’nın “Ülkede GSMH’i büyütmek
gibi bir derdimiz yok, amacımız genel
mutluluğu yükseltmek” sözünü hatırlatan
Christopher Meyer, Batı dünyasının
başlangıçta bu duruma gülüp geçtiğini,
ancak yaşanan krizler sonrasında
İngiltere ve Çin de dahil olmak üzere
dünyanın 41 ülkesinin genel mutluluk
endekslerini benimsemeye başladıklarına
dikkat çekti. Meyer, iş dünyasına
bu kuralı benimseyerek yalnızca finans
alanında değil tüm paydaşlar arasındaki
değerleri ölçmelerini ve yükseltmelerini
tavsiye etti.
Kural 2: Dışsal faktörleri içselleştirin
Yeni dünya ekonomisinde şirketlerin
çevreye ve topluma olan etkilerini sahiplenmeleri
gerektiğini belirtti. Apple’ın
kendisi ile doğrudan bağlantısı olmayan
ve Çin’de konuşlanmış üretim tesislerindeki
skandalı sahiplenmesinin bunun
en net örneği olduğunu hatırlatan Meyer,
şirketlere güçleri yettiği doğrultuda
çevre ve toplum üzerinde bıraktıkları
etki ile ilgilenmelerini, harekete geçmelerini
ve sahiplenmelerini önerdi.
Kural 3: Aldatıcı rekabet
ABD’nin en büyük iki GSM operatörü
arasındaki rekabetin boyutlarını, Verizon
ve AT&T şirketlerinin 2009 yılında
reklama harcadıkları toplam paranın 7
milyar dolar olduğunu söylerken dünyanın
gelişen pazarlarından Hindistan’ın
yerel operatörünün ise çok daha düşük
gelirli bir kitleye daha fazla inovasyon
sunarak reel düzeyde daha hızlı büyüdüğüne
dikkat çekti. Meyer eski kuralın
toplamı sıfır olan bir oyunda güç kazanmak
olduğunu söylerken yeni kuralın
anlamlı inovasyon üzerinden değer yaratmak
olduğunu kaydetti.
Kural 4: Görünmez el sıkışma
Dünyada oligopolik rekabet yerine bilgi
paylaşımı yolunu seçen Google ve
Wikipedia gibi şirketlerin yükselişine
dikkat çeken, internet ve cep telefonuyla
büyüyen nesilin gelecekte fikri mülkiyete
günümüzde olduğu kadar değer
vermeyeceğini ve söz konusu fikri mülkiyetin
gelire dönüştürülmesinde yeni
yollar aranacağını ifade etti. Meyer, kapitalizmin
yeni kurallarından birinin de
bu nedenle inovasyonu ve büyümeyi
işbirliğine dayalı üretimle hızlandırmak
olduğunu sözlerine ekledi.
Kural 5: Dördüncü sektör
Sosyal sorumlulukla iş sorumluluğunun
yeni dönemde bir arada götürülebileceğini
söyleyen Christopher Meyer
bir girişimin bir parçasının vakıf diğer
parçasının ise sürdürülebilir büyümeyi
amaçlayan bir şirket olabileceğini söylerken
dünyanın gelişen pazarlarından
bu tanıma uyan şirketleri örnek olarak
gösterdi. Tüm şirketlerin sosyal ve iş
hedeflerini karma değer haline getiren
bu şirketleri örnek alması gerektiğini
söyleyen Christopher Meyer kapitalizmin
koşullara uyum sağlama gücünü
bir kez daha hatırlattı.
marketing europe & anatolia / 29
Kampanyalar
Hayata çikolata...
Nestle bu kampanya ile birlikte hayatımızdaki tüm çikolatalı
anları sahiplenen marka olmak istiyor, keyifli anlara çikolatasıyla
daha da fazla keyif katmak istiyor.
Hamile annenin karnına çikolata koyarak kardeşiyle çikolata
paylaşan bir çocuk ve annenin karnını tekmeleyerek kardeşine
cevap veren minik bebeğe gülüşmeler, tavla oynarken
torununa zar yerine Nestle mini çikolata atarak torununu
güldüren dede, Türk kahvesi içerken hanımların fal keyfini
büyüten Nestle çikolatalara odaklanarak tüketiciye aktarmak
istiyoruz.
Ocak sonu itibariye bu filmin devam filmi Nestle’nin
Türkiye’de ilk defa girdiği Çikolatalı Bisküvilerinin duyuru filmi
olacak.
Reklam Kampanyasının Künyesi:
Reklamveren: Nestlé
Reklamveren Yetkilisi: Buse Aksu Özgen, Tuğba Ankay
Reklam Ajansı: LOWE İstanbul
Yaratıcı Bölüm Başkanı: Tuba Şamlı Atilla, Tayfun Kısacık
Yaratıcı Ekip: Kadirhan Başalak, Levent Karakaya
Ajans Prodüktörü: Hülya Efe Toptaş, Meltem Köse, Dilan
Davutoğlu
Müşteri İlişkileri: Feza Turunçoğlu, Özlem Kermen, Tamer
Ayanoğlu
Stratejik Planlama: Pelin Aydın
Yapım Şirketi: FilmClub
Prodüktör: Hakan Aytaç
Yönetmen: Erol Özlevi
Müzik: Jingle jungle
Mecra: TV, radyo
Ceyda’ya doğru yolu göster...
Axe, “Kızlara Doğu Yolu Göster” sloganını ünlü oyuncu Ceyda
Ateş’le gerçeğe dönüştürüyor. Son dönemde genç erkeklerin
gözdesi olan Ceyda Ateş, özel hayatında yapacağı her
şeyi Axe erkeklerine soracak. Bu dijital kampanyayla, ilk kez
ünlü bir isim bir marka kampanyası için internet ve sosyal
medya üzerinden hayatını paylaşacak ve erkeklere ne yapması
gerektiğini soracak.
Ceyda Ateş’in bir gününü nasıl geçirdiğine dair mesajları da
paylaşacağı dijital uygulama, ünlü oyuncunun kampanyanın
başladığını duyuran ve içeriğini aktaran bir video ile başlayacak.
Takip eden günler boyunca tüm Axe erkekleri, fikirleri,
talepleri ve tavsiyeleriyle ünlü oyuncunun özel hayatının
içinde yer alacak, günlük hayattaki adımlarını belirleyecekler.
Örneğin, Ceyda Ateş, eve hangi arkadaşını davet edeceğini,
sabah hangi kıyafeti giyeceğini, ev partisinde nasıl bir tarz
belirleyeceğini ve daha fazlasını Axe erkeklerine danışacak.
Türkiye’de ilk kez, bir ünlüye hayranlarına ve takipçilerine
hayatında söz hakkı verme olanağı tanıyan kampanya üç
hafta sürecek.
Dijital Uygulama Künyesi
Uygulama başlığı: Ceyda’ya doğru yolu göster
Reklamveren: Axe
Reklamveren yetkilisi: Dinçer Aydın , Pınar Ak, Barış Erdoğan
Dijital ajans: Rabarba
Yaratıcı yönetmen: Serdar Saban
Yaratıcı grup: Arın Kahyaoğlu, İbrahim Hızlıoğlu
Müşteri ilişkileri grubu: İdil Ertem
Yapım şirketi: 212
30 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Ata Demirer’le gülelim...
GSM operatörü Avea, reklam kampanyalarıyla Ata Demirer’le
devam ediyor. “Vampir Edward” ve “Teknik Direktör” rolleriyle
Avealı olmanın avantajlarını izleyicilere espirili bir dille
anlatan ünlü komedyen Ata Demirer, şimdi de 4 yeni tipleme
ile “Avea Çalışıyor” mesajını veriyor.
TBWA\İstanbul’un Kreatif Direktörü Emre Kaplan kampanyayı
anlattı: aslında hepimizin iş hayatımızda yaşadığımız bir
içgörü üzerine kurduk. Hepimiz kendi çalıştığımız şirketlerde
esas işi biz yapıyoruz, ‘biz olmasak sistem çöker’ diye düşünürüz.
Ata’nın canlandırdığı karakterlerin tümü tam olarak
bu görüşte. Teknoloji merkezinde bir güvenlik görevlisi, call
center’da bir çaycı, bayiide bir temizlik görevlisi, kapsama
yatırım çalışmasında da bir kepçe operatörü, Avea’nın başarılarının,
yatırımlarının, yüksek çalışma temposunun arkasındaki
baş kahraman olarak kendilerini ilan ediyor. Onları
dinleyince insan hak vermeden de edemiyor. Kampanyaya
eğlenerek çalıştık. Filmlerimizi eğlenerek çektik. Eminim tüm
Türkiye kampanyamızı çok eğlenerek izleyecek.
4 yeni film ile birbirinden farklı 4 karakteri canlandıran, canlandırdığı
karakterlerden biri de kadın olan Ata Demirer,
“Avea ile çalışmalarımız harika gidiyor, bir mizahçının en
çok istediği fırsatlardan biri didaktik olmayıp aynı zamanda
eğlenceli de olabilen reklamlar çekmektir. Bu açıdan Avea
reklamları benim için eğlence dolu. Çok mutluyum!” dedi.
R e k l a m
Kampanyasının Künyesi:
Reklamveren: Avea
Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL
Kreatif Direktör: Emre Kaplan
Yaratıcı Ekip: Ali Erkmen, Ali Şener, Doğu Göçük, Erkan Erdem,
Kerim Gürsel, Koray Doyran, Melik Atalay
Marka Grubu Ajans Başkan Yardımcısı: Burcu Özdemir
Kayımtu
Marka Direktörü: Dilek Uçarlı
Marka Yöneticisi: Ekin Kutevu
Marka Temsilcisi: Özlenen Halıçınarlı, Tarçın Köprülü
Stratejik Planlama Ajans Başkan Yardımcısı: Toygun Yılmazer
Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik
Stratejik Planlama: Nisan Danışman
Ajans Prodüktörü: Ceyda Kayaçetin Schulte
Ajans Prodüksiyon Asistanı: Kaan Mestut
Prodüksiyon Şirketi: Autonomy
Yönetmen: Uygar Kutlu
Post Prodüksiyon: Sinefekt
Müzik: Emre Irmak
Medya Ajansı: People Communications
marketing europe & anatolia / 31
Kampanyalar
Tifiti’ye Tofita yok...
Her gencin günlük hayatta kendini içinde bulabileceği absürt
ve eğlenceli durumları “Tifiti” durumlar olarak adlandıran
Tofita, gençlerin “Tifitilik” hikâyelerine günlük hayatlarında
sıkça yer vermeleri üzerine, reklam filmlerinde eğlence ve
mizahın dozajını da artırıyor.
Tofita Stones’un yeni reklam filminde bir arkadaş grubunun
lunaparka gelişleriyle birlikte en heyecan verici oyuncağı
seçmelerine tanık oluyoruz. Kendi aralarında “Mancınığa da
binelim, uçan halıya da, sonra da kamikaze!” diyerek lunapark
coşkusunu paylaşan arkadaşlar birbirlerine “adrenalin
patlaması” aşılamaya çalışırken aralarından biri “Atlıkarıncaya
binelim! Adrenalin patlaması!” diyerek Tifitilik yapıyor!
Ortam bozan yanıtıyla Tofita’yı hak etmediğine karar verilen
gencin Tifiti olduğu kendisine de açıkça söyleniyor ve elindeki
Tofita geri alınıyor.
Reklam filmi künyesi
Reklamın başlığı: Tifiti’ye Tofita yok!/Lunapark
Reklamveren: Kraft Foods
Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Tamer Karabay,
Büşra Aktaş
Reklam ajansı: Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi
Yaratıcı grup: Emrah Akay, Kerem Kanık, Selen Çatılı Alper,
Özgür Onur, Selen Sarı
Müşteri ilişkileri grubu: Feride Tüzün, Berk Yılmaz
Stratejik planlama: Yelda Aktuna, Zeynep Yağcı
Ajans prodüktörü: Neslihan Ateş
Yapım şirketi: Taxi
Yönetmen: Uygar Kutlu
Medya ajansı: Mindshare
Medya planlamacı: Mindshare
Kullanılan mecralar: TV
Olips derin bir nefes al...
Şeker markası Olips, yeni iletişim platformuyla tüketicilerin
günlük hayatlarında ya da özel anlarında karşılaştıkları küçük
zorluklara değiniyor. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek
için derin bir nefes alarak o anlara odaklanmamız gerektiğini
vurgulayan Olips’in yeni reklam filmine, pozitif ve
güven verici sesiyle Özkan Uğur eşlik ediyor.
Müzisyen ve oyuncu Özkan Uğur’un güven verici ses tonuyla
eşlik ettiği reklam filminde, alışılmış reklam filmleri tekniklerinin
aksine “tipografik animasyon” tekniği kullanılıyor.
İzleyici, Özkan Uğur’un seslendirdiği konuları ve kelimelerin
animasyonlarını ekrandan takip ederken, bahsi geçen konular,
tipografi ve grafiğin birbiriyle bütünleştiği görsellerle
izleyicinin aklına kazınıyor. Reklam filminde kullanılan güven
verici ses tonu, izleyenlerin Olips sayesinde alacakları
derin bir nefesle, hayatlarının akışı içinde önemli olan anlara
odaklanabilmelerini sağlıyor.
Reklam filmi künyesi
Reklamın başlığı: Olips Derin Bir Nefes Al
Reklamveren: Kraftfoods Türkiye
Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Tamer Karabay,
Büşra Aktaş
Reklam ajansı: Manajans/JWT
Yaratıcı grup: Tevfik Şemsi Naipoğlu, Erhan Başaran, Tunçhan
Kalkan
Stratejik planlama grubu: Hakan Demir, Pamir Gündüz
Müşteri ilişkileri grubu: Fulya Özarı, Güneş Cansever, Nihan
Özkan
32 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Bekleme yapma...
Türkiye’nin önde gelen
insan kaynakları sitesi
Yenibiris.com yayına başladığı
günden bu yana
farklı mecralarda yaptığı
reklam
kampanyalarına
bir yenisini ekleyerek iş
hayatında yükselmek ve
beklentilerine kavuşmak
isteyenleri harekete geçirmeyi
planlıyor. Bu doğrultuda
“Bekleme Yapma”
kampanyasını iş arayanların
hayallerindeki iş ile
aralarındaki tek engelin
kendileri olduğu önermesinden yola çıkarak gerçekleştirdi.
Reklam kampanyası iş hayatında bir türlü istediği yere gelememiş,
en verimli yıllarını umutla bekleyerek ya da sadece
şikayet veya oyalanma ile vakit kaybederek geçirenleri, harekete
geçmeden şartların değişmeyeceği gerçeği ile yüzleştiriyor.
Harekete geçme yolu olarak da Yenibiris.com’daki binlerce
şirketin yüzbine yakın iş imkanından, beklentilerini karşılayacak
yeni bir iş fırsatına sahip olmayı öneriyor. Bunun yanı
sıra mutsuz bir ortamda çalışmak veya iş bulamamaktan
yakınıp durmaktansa Yenibiris.com’da özgeçmiş hazırlayıp,
ilanlara başvuru yaparak yeni bir hayatı yakalamanın mümkün
olabileceğini de vurguluyor.
911İstanbul tarafından yürütülen ve 360 derece bir iletişim
kampanyası olarak planlanan “Bekleme Yapma!” için TV,
radyo, gazete, outdoor ve internet mecraları kullanılıyor. Ayrıca
sosyal medyada farklı uygulamalar ve reklamlarla da
kampanya destekleniyor.
Reklam filmi künyesi
Reklamveren: Yenibiris.com
Reklamveren Yetkilisi: Burçak Pak Yılmaz, Esra Özdamar,
Zeynep Özel
Reklam Ajansı: 911İstanbul
Yönetici Direktör: Piraye Özok
Yaratıcı Grup Lideri: Salih Güngör
Yaratıcı Ekip: Melin Edomwonyi, Hamit Dal, Volkan Ulaş
Müşteri İlişkileri: Ece Kırbaç
Üç Pamela bir arada...
Pamela Anderson, bu kez üç farklı Patos Sticks ürünü için
üç farklı karakteri aynı anda canlandırdı ve Patos ürünlerinin
tadına bakacaklara Türkçe “Afiyet olsun!” dedi. Patos
Sticks’in Kosta Rika sahillerinde çekilen ilk reklam filminin
ardından iki yeni reklam filmi daha televizyon kanallarında
gösterime girdi. Patos Sticks’in her ürünü için farklı bir
karakterde kamera karşısına geçen Pamela, Vivienne
Westwood imzalı kıyafetleri taşıdığı birinci filmde bu kez
vamp, kışkırtıcı ve sade olmak üzere üç farklı ve etkileyici
karakteri canlandırıyor.
Reklam filmi künyesi
Reklamın başlığı: Patos Sticks
Reklamveren: Kraft Foods
Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Toloy Tanrıdağlı,
Esra Erkman, Aslı Akman, Ece Gürbüz, Baran Kocabaş
Reklam ajansı: DRAFTFCB
Görüntü yönetmeni: Lukas Ettlin
Kreatif direktör: Elif Önay
Styling: Marco Marco
Yaratıcı ekip: Can Şeren, Senem Türkerden
Müzik: Flo Rida-Right Round
Müşteri ilişkileri: Ceren Çubukçu Akpulat, Tuba Çağan, Itır Yapım şirketi: Razor Factory
Süzer
Kullanılan mecra: Televizyon
Yönetmen: Eric Heimbold
marketing europe & anatolia / 33
Arjantin! T
Gezi
angonun ülkesi...
Uzuuuun zamandır gitmek görmek istediğim bir ülke vardı ki
sonunda muradıma erdim ve bayram tatilini fırsat bilip yollara
düştüm. Üç arkadaş Mert, Tolga ve ben gezi öncesinde gezilecek,
görülecek, yenilecek ve kalınacak yerler ile ilgili sıkı bir çalışma
yaparaktan binip uçağa Sao Paulo’ ya gittik.
Fotoğraflar ve yazı Seval Duban
Uzuuuun zamandır gitmek görmek istediğim
bir ülke vardı ki sonunda muradıma
erdim ve bayram tatilini fırsat bilip
yollara düştüm.
Arjantin! Tangonun ülkesi.
Üç arkadaş Mert, Tolga ve ben gezi
öncesinde gezilecek, görülecek, yenilecek
ve kalınacak yerler ile ilgili sıkı bir
çalışma yaparaktan binip uçağa Sao
Paulo’ ya gittik.
Gezimizi Brezilya ve Arjantin olarak
organize ettik. Fakat Brezilya kısmını
daha sonra yazacağım. Önce Arjantin .
İstanbul Sao Paulo arası 14 saat süren
uçak yolculuğunun ardından Sao Paulo
havaalanına vardık. Oradan da Arjantin
ve Brezilya sınırında yer alan Iguazu
Şelalelerine gidebilmek için Parana’ da
kalmaya karar verdik. Sao Paulo’ dan
Iguazu otobüs ile yaklaşık olarak 15
saat sürüyor. Biz o tarihte uçak bulamadığımız
için otobüs ile gitmek durumunda
kaldık. Ama otobüsler çok rahat
olduğu için hiç sıkıntı yaşamadık.
Arjantin’ de ilk gideceğimiz yer Iguazu
Şelaleleri. Şelaleyi gezmek için Brezilya
tarafında konaklayıp sabah erkenden
otobüs ile Arjantin’e geçmeye
karar verdik. Parana Brezilya tarafında
yer alıyor. Arjantin ve Brezilya, TC vatandaşlarından
vize istemiyor o yüzden
sınırlar arası geçiş yaparken hiç sorun
yok. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra
Iguazu Şelaleleri’ne gitmek için otele
yakın olan otobüs durağına gittik. Önce
yanlış durakta bir süre bekledikten sonra
yolun karşısına geçip doğru durağı
bulduk. Durakta bir süre bekledikten
sonra otobüse bindik ve sınıra geldik.
Otobüsten inip sınırdan geçtik fakat
bizim pasaportlara Brezilya’ dan çıkış
damgası vurmadılar. Sınır dediğimiz
yer otopark gibi bir yer, iki tane bina var.
İçeri giriyorsunuz, memurlara pasaportunuzu
veriyorsunuz. Çıkış damgası
vuruyorlar pasaportunuza sonra yine
aynı otobüse binip devam ediyorsunuz.
Çok enteresan, tek otobüs iki ayrı ülke
duraklarında durup yolcu indirip bindirebiliyor.
Vay bee diyerekten giriyoruz
Iguazu Şelaleleri’ne. Bizim memlekette
Rize sınırında yolcuları indirip Trabzon
otobüsüne bindirdiklerini duymuştum .
Iguazu Şelaleleri Arjantin ve Brezilya
sınırında bulunuyor. Biz Arjantin tarafını
tercih ettik gezmek için çünkü Şeytan
Gırtlağı denen büyük kısım Arjantin’de
yer alıyor. Şelaleler farklı iki nehir olan
Irai ve Atuba, Curitiba şehri yakınlarında
birleşiyor ve Parana nehrine dökülmeden
önce de bu iki ülkenin sınırından
geçiyor.
Iguazu Şelaleleri Yağmur ormanlarının
içerisinde bulunuyor. Hava 32 derece
ve inanılmaz nem var. Teniniz yapış yapış
oluyor nemden. Son derece rahatsız
edici fakat ormanların güzelliği bu
hissi unutturuyor size. Iguazu aslında
yağmur ormanlarının arasında bir milli
park. Hayranlık nidalarıyla birlikte başlıyoruz
dolanmaya. Giriş sakin olmasına
rağmen şelalere yaklaştıkça kalabalık
arttıyor. Arjantin’ de bahar ayları olmasına
rağmen son derece kalabalık.
Gerçi baharda 32 derece olan yer yazın
kim bilir kaç derece olur.
Parkta yürüdükçe şelalenin sesi duyulmaya
başladı ve önce minik şelaleleri
gördük. Ben tüm şelaleler bu kadar
sanmıştım. Kendi kendime amma da
abartmışlar dedim. Yine de çok hoşuma
gittiği için hiç sesimi çıkarmadım. Şelalerin
suya dökülürken çıkardığı serpinti
şeklinde su parçacıklarını tenimde hissettiğim
sürece mesut mutlu dolaşabilirim
buralarda dedim. Nehir falan çok
marketing europe & anatolia / 35
Gezi
güzel de suyun rengi neredeyse kırmızı.
Arjantin ve Brezilya’ da toprak bu
renk olduğu için nehir suları da bu renk
akıyor. Derken manzaranın en güzel olduğu
yere geldik .
Gerçekten mükemmel bir yer. Cennet
böyle bir yer olsa gerek. Botlar şelalenin
yakınına kadar gidip sizi sırılsıklam
edene kadar orada bekliyor. Ama bota
binerken ayakkakbılarınızı ve çantanızı
koymanız için size bir poşet veriyorlar.
Sonra da can yeleği giyip oturuyorsunuz
bota. Ben çok fazla ıslanmayız
diye düşünmüştüm ama indiğimizde ıslanmadık
yerim kalmamıştı . Sırılsıklam
tshirt ile dolanamayınca tshirtü çıkarıp
şalı dolamak zorunda kaldım üzerime,
şort için yapacak bir şey yoktu. Kurumasını
bekledim . Ama eğer siz de gitmek
isterseniz yanınıza mutlaka yedek
giysi veya yağmurluk alın. Yoksa kırmızı
nehir suyuyla sırıl sıklam olabilirsiniz.
Iguazu’ da nehir ve şelalenin yanı sıra
çok ilginç bitkiler ve hayvanlar da var.
Gün içersinde kızarıp kabaran ayak bileklerim
beni çok korkutmuştu. Sanırım
yerdeki otlar alerji yaptı. Neyse ki çok
rahatsız etmeden çabucak geçti kızarıklıklar.
Yolunuzun üzerine daha önce
hiç görmediğiniz havyanlar çıkabiliyor.
Ne olduklarını bilmediğiniz için de ürkütücü
olabiliyor bazen .
Parkın içinde ki bu kafede de ziyaretçiler
arp çalan beyefendiyi dinleyip şarkı
söylüyorlar. Yürümekten yorulanlar için
keyifli bir mola .
Parkın bir kısmını açık tren ile geçebiliyorsunuz.
Çok büyük bir alan olduğu
için gezmek çok yorucu oluyor. Biz de
şelalerin her bir yerini gezdikten sonra
trene binip çıkışa gidiyoruz. Oradan da
36 / marketing europe & anatolia
Ben çok fazla ıslanmayız diye
düşünmüştüm ama indiğimizde
ıslanmadık yerim kalmamıştı.
Brezilya’ ya gitmek için otobüse biniyoruz.
Otobüs yolculuğu sırasında biraz
olsun dinleniyoruz .
O akşamı Parana’ da batata dedikleri
tatlı patates, ne olduğunu bilmediğimiz
bir çeşit balık ve bira ile bitirdik .
Sıra da Buenos Aires var, ama direk
uçuş olmadığı için önce Uruguay Monte
Video sonra Buenos Aires yapıyoruz.
Bu ara uçuşlar o bölgenin yöresel hava
yolu şirketi Pluna Air yapılıyor. Pluna
Air bizim İz Air veya Onur Air ayarında
bir şirket. Tüm uçuşlar da rötarlı oluyor.
Iguazu – Monte Video arası uçuş rötar
yapınca biz Monte Video – Buenos Aires
uçağını kaçırdık. Buenos Aires’ de
iki tane havaalanı var. Birinin kodu EZE
diğeri AEP. Bizim otel EZE’ ye yakın
olduğu için ona bilet almıştık. Fakat rötar
yüzünden AEP’ e uçmak durumunda
kaldık. Havayolu şirketi bizi mağdur
etmemek için bizi otele kadar bir taksi
ile yolladı. Gerçekten çok hoş bir jest
oldu. Bahaneyle akşam vakti şehir turu
yapmış olduk.
Buenos Aires rahat rahat gezebilmek
için bir şehir haritası edindik .
Buenos Aires, Atlantik Okyanusu kıyısında,
Río Paraná ve Río Uruguay nehirlerinin
oluşturduğu huni biçimindeki
Río de la Plata adı verilen ağızda, Güney
Amerika kıtasının doğusunda bulunan
bir şehir.
Kaldığımız otel meşhur 9 Temmuz Caddesinin
bir arka paralelindeki Napoleon
Otel. Otel merkezde olduğundan şehri
gezmek çok kolay olacak. Bavulları
otele bırakıp aç karnımızı doyurmak için
dışarı çıktık. Yol yorgunluğunu atıp keyif
yapmak için ilk akşam yemeğini Deniz
kıyısında bulunan Puerto Madero’ da
yemeğe karar verdik. Puerto Madero,
liman bölgesi olup, Buenos Aires’ in en
zengin kesiminin yerleştiği yer. Burada
kıyı boyunca çok güzel restaurantlar ve
cafeler var. Biz de fix menü, her şey
dahil olan bir tanesini gözümüze kestirip
oturmaya karar verdik.
Arjantin’ in et ızgaraları ve şarapları
meşhur. Buraya kadar gelip de yemeden
olmaz . Restaurantta yemekler açık
büfe. Deniz ürünleri, peynir ve meze
çeşitleri, et çeşitleri derken mekanın
büyük bir kısmını yemeğe ayırmışlar.
Yorgunluk ve açlık sebebiyle oranın
fotoğrafını çekmek aklımıza gelmedi tabii.
Yemekler gerçekten çok lezzetliydi.
Zaten bu tatil dönüşü eve 3 kilo fazlalıkla
geldim.
Yemekten sonra çöken ağırlık ve şarabın
da vermiş olduğu rehavet ile otelimize
dönüp bebekler gibi mışıl mışıl
uyuduk. Sabah otelimizde ki hafif kahvaltıdan
sonra dışarı çıkıp 9 Temmuz
Caddesinde dolaştık .
9 Temmuz Caddesi, 110 m genişliği ve
16 şeridiyle dünyanın en geniş bulvarı.
Obelisk ise Buenos Aires’ in 400. Kuruluş
yıldönümü anısına dikilmiş. Bulvar
boyunca çok güzel kafeler, restaurantlar,
tiyatrolar, tango müziğinin yükseldiği
dükkanlar var.
Arjantin’ de bahar dönemi olduğu için
her yerde erguvanlara benzeyen ağaçlar
var. Yeşil ve lila renginin hakim olduğu
Buenos Aires insana kendini çok
mutlu hissettiriyor.
Gezi
Bugün şehir içinde dolaşıp vakit geçireceğiz.
9 Temmuz Caddesinde bahar
havasını soluyarak caddelerde gezip
çevreyi keşfedeceğiz.
Şehirde gezerken Tcuman Caddesini
dik kesen Reconquista caddesindeki
Bazilika çok dikkatimi çekiyor. Çocukları
çekiştirip zorla sokuyorum içeri.
Nuestra Senora de la Merced Basilica’
sı. Yapımı 1179 yılında tamamlanmış.
Yıllar içinde bir çok işgal görmüş ve
onarılmış. Şimdi ki haliyle muhteşem
görünüyor. İçeride Barok tarzı sunaklar,
heykeller, vitray camlar ve dini resimler
hakim. Şimdiye kadar gördüğüm en
güzel bazilika.
Bazilikadan çıktıktan sonra yine sokak
aralarında gezmeye devam ettik. Bu
arada Tolga, bizi sabah önünden geçtiğimiz
tiyatroya gitmek için uğraş veriyor.
Metnini çok duyduğumu London
City’ de kahve içip meşhur tatlılarını
denediğimiz süre içerisinde de bizi ikna
etmeyi başardı. London City Buenos Aires’
in meşhur kafelinden biri. Ama bizi
hiç tatmin etmedi. Hem çok pahalı hem
de tatlı ve kurabiyeleri bayar. Kadıköy’
de ki Baylan Pastanesini andırıyor fakat
onun yerini asla tutamaz.
Tatlı ve kahve bizi kesmediği için akşam
yemeğini Cafe Tortoni’ de yemeğe
karar veriyoruz. Cafe Tortoni, çok eski
ve meşhur bir restaurant. İçeride bir çok
ressam, müzisyen ve politikacının fotoğrafı
gibi. Hani Taksim’ de ki büfelerin
masasında ünlülerin fotoğrafları vardır
ya, işte onun gibi.
Restaurantın arka kısmında küçük bir
salon var. Orada canlı müzik var. Minik
bir orkestra ve tango parçalar söyleyen
sanatçı bir bey. İçerisi çok küçük ve doluydu.
Kapısı yok kırmızı bir kadife perde
ile restaurant kısmından ayrılıyor.
Ben kafayı perdenin arasından uzatıp
birazcık dinledim ama beni hiç kesmedi
müzik. Yemek kısmına gelirsek, gerçekten
çok vasattı. Arjantin’ de et hariç
doğru düzgün pek yemek yok. Bizim
mutfağı mumla arar oldum. Öncseinde
çok fazla et yediğimiz için bu akşam
çocuklar pizza ben de hamburger söylemiştim.
Pizzalar kocaman ve üzerlerinde
sadece bol kaşar var. Hamburgerin
içinde ise sadece köfte. Biz bol
malzemeli yemeklere alışık olduğumuz
için bunlar bizi hiç mutlu etmedi.
Veeee sıra geldi Tango gösterisine.
Önce otele gidip cicilerimizi giydik.
Gece kıyafetlerimizi giyip gösteriyi izlemek
için Tango Porteno’ ya gittik. Otel
resepsiyonunda ki bey bizim için rezervasyon
yaptırıp bizi servis ile almalarını
sağladı. Tango Porteno, Kadıköy’ de ki
Süreyya Opera tarzında çok şık bir yer.
İçeride şık giyimli baylar ve bayanlar
size yardımcı oluyorlar yerinize oturmanız
için. Mekanda yemek servisi de var.
Saat 19:00’ da başlayan yemek servisi
21:00’ de bitiyor ve gösteri başlıyor.
Böylece kaşık çatal sesi ortamı bozmuyor.
Yanlız fiyatlar çok yüksek. Sadece
gösteri için 85 USD ödüyorsunuz.
Onun yerine semtlerdeki tiyatrolarda
dans gösterisi izlemek daha mantıklı.
Ama buraya kadar gelmişken bunu izlemeden
olmaz diyerekten biz gösteriye
gittik.
Danslar canlı müzik eşliğinde yapılıyor.
Tango’ nun geçmiş tarihinden başlayıp
günümüze kadar gelen tüm stilleri sergiliyorlar.
Gösteri gerçekten çok güzeldi.
Kulağımızda hoş tango ezgileriyle
yürüyerek otele geri döndük.
Buenos Aires’ teki ikinci günümüzde
yine atıyoruz kendimizi sokaklara. Yürürken,
vitrininde çok güzel takılar gördüğüm
bir mağazanın içine girmekten
alamadım kendimi. Burası bizim Kapalıçarşı’
daki mağazalara benziyordu.
Mağazaların arkasında ise çok güzel
bir avlu var. Mert ve Tolga dinlenmek
için avludaki banklara serildiler. Ben de
avluya açılan kapılardan girerek etrafı
kolaçan ettim .
Avluya açılan çok güzel bir restauranttan
içeri girdim. İçeride eski yöresel giysilerle
servis yapan garsonlar ve yerel
yemek servisi var. Oldukça hoş bir yer
. Onun hemen yanında ise el yapımı
müzik aletleri yapan bir dükkan var. Tabii
oraya da girip kurcalamadan olmaz
diye daldım içeri. Çalışanlar son derece
güzel yüzlü, misafirperver ve yakışıklı.
Üstelik de çok sıcak kanlı .
marketing europe & anatolia / 37
Gezi
Ve yürüye yürüye geliyoruz Plaza del
Mayo meydanına. Buenos Aires’in ünlü
meydanı ve şehir merkezi olan Plaza
del Mayo, Arjantin tarihinde önemli bir
yere sahip. Cunta dönemi işkencelerinden
bu yana gösterilerin, protestoların
yegâne yeri olmuş, tarih boyunca.
Hala her Perşembe günü 1973–1976
yılında kaybolan/katledilen çocuklarının
izini süren anneler bu meydanda
toplanmaktalar.
Bu meydanda Pembe Saray (Casa Rosada)
bulunuyor. Hemen arkasında da
hükümet binası var. Son derece gösterişli
ve heybetli. Hükümet Binasının
önünde akşam ki konser için hazırlıklar
yapıldığından yanına çok fazla yaklaşamadık
.
Pembe Saray’ ın içinde yer alan pembe
heykel ve mobilyalarla dikkat çeken
yapı, geçmişte ülkenin başbakanlarına
da ev sahipliği yapmış bir bina. Balkonundan
Juan ve Evita Perón’un kalabalığı
selamladığı o meşhur saray. Devasa
bir düğün pastasına benzeyen bina,
rengini eski bir Arjantin inşaatçılık geleneğinden
almış. Bir rivayete göre Arjantinliler,
bina yapımında çimentonun
içine öküz kanı karıştırıyorlarmış.
Fakat çok kalabalık olduğu için binanın
içini gezmedik, sadece bahçesinde güneşlenip
yolumuza devam ettik.
Plaza del Mayo’ dan da San Thelmo’ ya
gidelim dedik ve sahile inip yürümeye
başladık. Epey bir yürüdükten sonra
elimizdeki harita vasıtasıyla bulduk San
Thelmo’ yu .
Merkezin batısında bulunan San Thelmo,
şehrin en eski bölgesi. Bunu binaları
görünce çok net anlayabiliyorsunuz
çünkü çok bakımsızlar. San Telmo,
38 / marketing europe & anatolia
San Thelmo çok ilginç bir yer.
Eski tarz binalar var ama
ortam çok sıcak.
Burada da bizim Tahtakale’ yi
andıran çarşılar var.
İçinde hem ikinci el hem de sıfır
eşyalar satılıyor.
hafta arası eğlenmek isteyenlerle, pazar
günleri antika, resim, el sanatları vb
alışveriş yapmak isteyenlerle dolu. Eğlenceli
bir mekân çünkü tüm sokaklar
çalgıcılar, Tango dansçıları ve ressamlarla
dolu. Tüm sokaklara müzik hakim.
Sıra sıra kafelerin bahçeleri tek bir
alanın etrafını sarıyor ve ortadaki boş
alanlarda da Tango gösterileri yapılıyor.
Kafenin oturup bir şeyler içerek dinleniyor
ve güzel bir Tango gösterisi izliyoruz.
Dansı izlerken bir ressam yanımıza
yaklaşıp resmimizi çizdirip çizdirmeyeceğimizi
sordu. Biz de nazikçe geri çevirdik.
Tipimiz farklı gelmiş olacak ki,
nereli olduğumuzu sordu. Türkiye’ den
geldiğimizi söyleyince, ressam Türkleri
çok sevdiğini söyledi. Orada sokak
dansçısı olan bir akadaşları varmış, adı
Ayşe, bir Türk . Fakat o gün Ayşe izinli
olduğu için tanışma şansımız olmadı.
San Thelmo’ da çok sık olarak meyve
suyu ve karamelli fıstık satan satıcılara
rastlayabiliyorsunuz. Tuzlu fıstığı şekerde
karamelize edip satıyorlar. Tadı
bize çok aşina. Arjantin Komünist partisi
de olana ünlü ressam Juan Carlos
Castagnino’ nun evi de San Thelmo’
da bulunuyor. San Thelmo çok ilginç
bir yer. Eski tarz binalar var ama ortam
çok sıcak. Burada da bizim Tahtakale’
yi andıran çarşılar var. İçinde hem ikinci
el hem de sıfır eşyalar satılıyor. İçerde
kasabı manavı antikacısı, ayakkabıcısı,
kısacası ne ararsanız var. Burada
yaşayan insanların gelir seviyesi hayli
düşük.
Bu eski yerleşim yerinde ara sıra çok
güzel binalar ve kiliseler karşımıza çıkıyor.
Zaten eski binalar arasında güzel
binalar hemen dikkati geçiyor. Burası
da çok şirin bir otel. Bir daha Arjantin’ e
gidersem burada kalacağım .
Galeria Del Viedo Hotel .
Arjantin’ de duvar resimleriyle çok sık
karşılaşıyorsunuz. Bazıları gerçekten
çok güzel. Üşenmeyip sanat icra etmişler
duvarlarda . San Thelmo’ yu da tavaf
ettikten sonra sıra geliyor La Boca’
ya. La Boca, şehrin en fakir bölgesi.
Buenos Aires’te bulunan 48 semtin en
ünlüsü ve şehrin bence en güzel semti.
La Boca, mimarisi ile ünlü, yani renkli
renkli evleriyle. Bu evler batık gemilerin
saçlarından inşa edilmiş ve tekne
boyası ile rengarenk boyanmışlar. Sokaklarda
yürürken bunları tasvir eden
heykellerle ve tablolarla karşılaşıyorsunuz.
Genoalılar zamanında yapılan ve
meşhur tango parçasının isim babası
olan Caminito Sokağı da burada. Rengarek
muhteşem görünümlü bir sokak.
Gezi
Burayı görünce İstanbul’ a dönüp tüm
Üsküdar’ ı boyayasım geldi .
Caminito Sokağı’ nın arkasında ise sıra
sıra restaurantlar dizili. Her mekanın
önünde küçük bir sahne var. Buralarda
yemek eşliğinde dans gösterileri
izleyip canlı müzik dinlemek mümkün.
Biz de yemek yemek için bir mekan seçip
oturduk. Yemeklerimizi sipariş edip
dans gösterilerini izledik. Bir kaç çift sırayla
dans edip sahneyi paylaşıyorlar.
Danslar gerçekten insanın içini kıpır
kıpır ediyor . Fakat uzun süre oturunca
tekrar aynı şarkılar ve danslar başlıyor.
Ben yemeğimi yedikten sonra dolaşmaya
karar veriyorum. Mert ve Tolga danslardan
ve dansçılardan o kadar hoşnut
ki bira içip oturmaya devam ediyorlar.
Ben de yalnız dolaşıp alışveriş yapamaya
karar veriyorum.
Sokağın içinde minicik dükkanlarla dolu
bir avlu görüp dalıyorum içeri. O kadar
çok dükkan var ki başımı döndürüyorlar.
Bir kaçına girip sevdiğim dostlarıma
küçük hediyeler alıyorum. En çok
da Astor Piazzola’ nın CD’ lerini bulduğuma
seviniyorum .
Epey bir dolaştıktan sonra beylerin yanına
dönüyorum. Dönünce de çok oyalandığım
için fırçayı yiyiyorum. Hesabı
ödeyip kalkıyoruz ve dolaşmaya devam
ediyoruz.
Dolaşırken bu arabayı görüp de fotoğrafını
çekmeden edemedim.
La Boca, Boca Juniors takımının semti
olduğu için semtin her yerinde futbolla
ilgili eşyalar görmek mümkün. Günün
büyük kısmını San Thelmo ve La Boca’
da geçirdikten sonra Recoleta’ ya Eva
Peron’un da mezarına gidiyoruz. Uzuuun
yürüyüşün ardından taksiye binmek
iyi geliyor. Fakat geciktiğimiz için mezarlık
kapanmış. Ben çok üzüldüm. Burayı
görmeyi gerçekten çok istiyordum.
Mimariye olan hayranlığım yüzünden
mezarlığa girememiş olmak gerçekten
bütün motivasyonumu bitirdi. İçeriye
girmesek de dışardan hoplaya zıplaya
bir kaç fotoğraf çekmeyi başardım.
Mezarlık büyüleyici ve gizemli görüntüsüyle
Arjantin tarihinden izler taşıyor.
Küçük evler şeklinde dizayn edilmiş bu
mezarların arasında Eva Peron’un da
mezarı bulunuyor. Mezarlık duvarlar
arasına kurulmuş bir şehir görüntüsünü
andırıyor. Mezar taşlarının arasında
Gotik dönemden Mısır Medeniyetleri’ne
uzanan çeşitli değişik stillerde tarihi
heykelleri görmek mümkün.
Mezarlığın önünde ki sokak sanatçıları
ise hayli ürkütücü .
Dışarıdaki çiçek açmış ağaçlar altındaki
kafelerde dondurma yemek bile
avutamadı beni. Recoleta bizim Bağdat
Caddesi kıvamında bir yer. Arjantin’ de
göremediğimiz lüks arabaları burada
görebildik. Güzel ve şık kafeteryalar,
büyük alış veriş merkezleri bu semtte
toplanmış.
Recoleta’ da akşamı ettikten sonra
gece klüplerini de görmek için Palermo
Soho’ ya gidiyoruz. Mert bir arkadaşının
tavsiyesiyle bir mekan önerdi fakat
tüm Palermo Soho’ yu dolaşmamıza
rağmen o mekanı bulamadık. Sonunda
yorulup bir bara oturduk. Çocuklar bira
içtiler. Ben de bir AK47 koktely içtim.
Çok çılgın bir gece beklerken son derece
sakin bir gece geçirdik. Ya biz yanlış
yerdeydin ya da bunlar gece hayatı
görmemiş.
Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette
nefis bir parktan geçerek otelimize döndük.
Ertesi gün Rio de Janeiro’ ya gideceğimiz
için mutlulukla uyudum .
marketing europe & anatolia / 39
Sinema
reklam arası sinema
Ali Erdem Ekşioğlu
The Artist...
Her gelen yenilik bir sektörde köklü değişimlere neden olur.
Gelenekçiler hep bu yeniliklere karşı çıkarlar ama bu savaş
her zaman yenilikçilerin zaferi ile sonuçlanır. En temel
çekişmelerden biri olan gelenekçiler ve yenilikçiler arasındaki
bu savaşı konu alan The Artist Akademi tarafından da
5 Oscar ödülüyle ile onurlandırdı. Konusu dışında filmin
siyah-beyaz ve sesiz olması da büyük ses getirdi. Tabi ki
filmi değerlendirirken bunu da göz önünde bulundurmak
gerekir. Sonuçta böyle bir filmi görselleri açısından son zaman
filmleri ile karşılaştıramayız.
Film size sanki sessiz sinemanın geri gelmesinin iyi bir
şey olduğunu düşündürecek kadar kaliteli, ama yeni filmlerden
sonra bazı sahneler sizi sıkabiliyor. Bu zorluklardan
iyi sıyrılmış ve müthiş bir oyuncu kadrosuna sahip. Konu
ve yardımcı konular gayet sade ve anlaşılır ki özellikle bu
dönemde çekilen bir sessiz film için bu çok önemli.
84. Oscar (Akademi) Ödülleri Sahipleri
En İyi Film: The Artist
En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius – The Artist
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin - The Artist
En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep - The Iron Lady
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer -
Beginners
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer - The
Help
En İyi Uyarlama Senaryo: A.Payne ve Nat Faxon & Jim
Rash - The Descendants
En İyi Orijinal Senaryo: Woody Allen - Midnight in Paris
En İyi Yabancı Film: A Separation (İran)
En İyi Görüntü Yönetimi: Robert Richardson - Hugo
En İyi Sanat Yönetmeni: Dante Ferreti, Francesca Lo
Schiavo - Hugo
En İyi Animasyon: Rango (Gore Verbinski)
En İyi Belgesel: Undefeated (TJ Martin, Dan Lindsay,
Rich Middlemas)
En İyi Animasyon (Kısa Metraj): The Fantastic Flying
Books of Mr. Morris Lessmore
En İyi Belgesel (Kısa Metraj): Saving Face (Daniel Junge,
Sharmeen Obaid-Chinoy)
En İyi Kısa Film: The Shore (Terry George, Oorlagh George)
En İyi Müzik: Ludovic Bource - The Artist
En İyi Şarkı: Bret McKenzie - Man or Muppet (The Muppets)
En İyi Görsel Efekt: Rob Legato, Joss Williams, Ben
Grossman, Alez Henning - Hugo
En İyi Kurgu: Kirk Baxter, Angus Wall - The Girl With The
Dragon Tattoo
En İyi Ses Miksajı: Tom Fleischman, John Midgley -
Hugo
En İyi Ses Kurgusu: Philip Stockton, Eugene Gearty -
Hugo
En İyi Makyaj: Mark Coulier, J. Roy Helland - The Iron
Lady
En İyi Kostüm: Mark Bridges - The Artist
40 / marketing europe & anatolia
Kültür - Sanat
Türkiye’nin ünlü sesleri birarada...
Çocukların sevgilisi Aslan Max ilk kez beyaz perdeye adım
atıyor. Seslendirme çalışmalarını Sezen Aksu, Engin Altan
Düzyatan, Yekta Kopan, Özge Özpirinçci ve çocuk yıldız
Alpay Şayhan gibi isimlerden oluşan dev bir kadroyla
gerçekleştiren ve Max’ın Aslan Krallığı’nı kurtarmak için
Gölgelerin Efendisi’yle giriştiği büyük macerayı konu alan
“Max Maceraları – Kralın Doğuşu” adlı animasyon sinema
filmi 9 Mart’ta gösterime giriyor.
Kahraman, korkusuz ve mücadeleci kimliğiyle çıktığı heyecan
dolu yolculukta, dostlarını da yanına alarak kararlı
bir şekilde ilerleyen Aslan Max, tüm çocukları ve içindeki
çocuğu ortaya çıkarmak isteyen herkesi sinema salonlarında
macerayla buluşturacak. Sezen Aksu’nun Kraliçe’yi
seslendirdiği filmde, Yekta Kopan Max’ı, Özge Özpirinçci
Max’ın en yakın arkadaşı Leena’yı, Alpay Şayhan ise Yavru
Fil’i seslendiriyor. Engin Altan Düzyatan’ın tok sesiyle
tüm görkemini beyaz perdeye yansıtan Gölgelerin Efendisi,
Max ve arkadaşlarının karşısına aşmaları gereken türlü
zorluklar çıkaracak.
Türkiye’nin en çok sevilen süper kahramanlarından Aslan
Max, “Max Maceraları – Kralın Doğuşu” filmiyle beyaz perdeyi
fethetmeye hazırlanıyor. 9 Mart’ta vizyona girecek,
Türkiye’nin en ünlü seslerinin bir araya geldiği film, Sezen
Aksu, Engin Altan Düzyatan, Yekta Kopan, Özge Özpirinçci
ve çocuk yıldız Alpay Şayhan’ın sesleriyle 7’den 70’e
herkesi sinema salonlarına davet ediyor.
Sabancı, AKM’ye sponsor oldu...
Sabancı Topluluğu Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi
kapsamında yapılacak restorasyon çalışmalarının sponsorluğunu
üstlendi.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve Sabancı Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın katılımıyla düzenlenen
törende sponsorluk protokolü imzalandı. Atatürk Kültür
Merkezi restorasyon çalışmalarının ihale sürecinin ardından
başlaması ve 2013 Cumhuriyet Bayramı’nda açılışın
yapılması planlanıyor. Atatürk Kültür Merkezi’nin içindeki
tiyatro, opera ve bale gösterilerinin yapıldığı Büyük Salon’a
Sabancı Salonu adı verilecek. Atatürk Kültür Merkezi’nin
adı değişmeyecek.
İmza töreninde konuşan Sabancı Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Güler Sabancı şunları söyledi: “Atatürk Kültür
Merkezi Cumhuriyet tarihimiz açısından çok önemli ve
değerli. Cumhuriyet değerlerini simgeleyen bir yapı. Sayın
Bakanımızdan böyle bir teklif gelince, bu kadar önemli
bir teklifle ilgilenmeden duramazdık. Başta Erol Sabancı
olmak üzere tüm Sabancı Topluluğu bunu destekledi. Hepimizin
geçmişinde, Cumhuriyet tarihinin sanat ve kültür
olaylarında ve ülkemizin göz bebeği Taksim’de çok önemli
yeri olan Atatürk Kültür Merkezi’nin, eskisine sadık kalınarak
ve yeni teknolojilerle donatılarak yeniden sanatseverlerle
buluşması konusunda katkı sağladığımız için mutluyuz.
Burada esas çalışmayı yapan, emeği geçen Kültür ve
Turizm Bakanlığı yetkililerine teşekkür ediyoruz. İstanbul’u
tekrar Atatürk Kültür Merkezi ile buluşturma yolundaki çabalara
katkıda bulunmaktan mutluluk duyuyoruz”.
42 / marketing europe & anatolia
Kültür - Sanat
Turkcell, İstanbul Modern’de...
Turkcell, Türkiye’nin
ilk çağdaş ve modern
sanat müzesi
“İstanbul
Modern”in iletişim
ve teknoloji sponsoru
oldu. Turkcell
ile İstanbul Modern
arasındaki işbirliğini
değerlendiren Turkcell
Genel Müdür
Yardımcısı Koray Öztürkler, teknoloji şirketi olmanın yanı
sıra, bir iletişim şirketi olduklarını ve en güzel iletişimin
sanat ile kurulabileceğini ifade etti. Öztürkler, “Şirket
olarak kurumsal sosyal sorumluluk alanında olduğu kadar,
sanata ve spora destekte de öncü rolümüzü sürdürüyoruz.
Kültürel mirasın paylaşılması, gelecek nesillere
aktarılmasında iletişimin büyük rol oynadığına inanıyoruz.
Kent-kültür-sanat ilişkisinde modern sanat müzeleri kilit
bir öneme sahip. Bu alanda ülkemiz için büyük bir değer
olan İstanbul Modern’in yanında durmak, bizim için hem
mutluluk vericidir hem de bir görevdir. Desteklediğimiz projelerde
tutarlı olmak, sürdürülebilir destekler sağlamak bizim
için çok önemli. İstanbul Modern’le işbirliğimizin uzun
yıllar sürmesini ve bu alanda yapılacak güzel işlere vesile
olmasını diliyorum” dedi.
İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı,
öncü bir marka olan Turkcell’in İstanbul Modern’in iletişim
ve teknoloji sponsoru olmasından dolayı büyük mutluluk
duyduklarını belirterek, “Türkiye’nin sanatsal yaratıcılığını
kitlelere ulaştırmayı ve kültürel kimliğini uluslararası sanat
ortamıyla paylaşmayı
amaçlayan bir müze
olarak, yeni ve
daha geniş kitlelere
ulaşma konusunda
Turkcell’in vereceği
destek bizim için itici
bir güç olacak” dedi.
İşte benim öyküm...
Bir kalem, bir kâğıt, bir kitap,
biraz da hayal gücü;
kendi öyküsünün kahramanı
ve yazarı olmak isteyen
öğrenciler için formülün
anahtarı bu kelimelerde
gizli. Türkiye çapında TNT
Ekspres tarafından kitap
bağışı yapılan ilköğretim
okullarındaki 7-14 yaş grubu
öğrencileri arasında yapılan ve gelenekselleşen “İşte
Benim Öyküm” yarışması başlıyor. Yarışmaya katılmak
isteyen öğrenciler, kitap toplama kampanyası ile okullarına
ulaşan kitaplardan birini okuyarak ilham aldıkları bir
unsurdan yola çıkıp kendi öykülerini yaratacaklar. Yarışmaya
katılan tüm öyküler, jüri tarafından değerlendirecek
ve yarışmada ilk üçe giren ve mansiyon ödülü alan
öğrenciler, TNT Ekspres Türkiye tarafından lise sonuncu
sınıfa kadar burs ile ödüllendirilecekler. Ayrıca birinci
olan öğrencinin okuluna bilgisayar hediye edilecek.
Haydi hayaller tuvale...
Tam 31 yıldır çocukların
resimle yaratıcılıklarını
sergileyebilmelerini
sağlayan
Pınar Resim Yarışması,
bu yıl “Haydi
Hayallerimizi Çizelim”
temasıyla başlıyor.
Pınar Resim
Yarışması’nda bu yıl da yüzbinlerce ilköğretim öğrencisi
hayallerini resimlerine yansıtacak.
Yarışmada dereceye giren 23 öğrenci, 11-15 Haziran’da
Ressam Prof. Hüsamettin Koçan yönetiminde düzenlenecek
Pınar Sanat Haftası’na katılabilecek. Ayrıca
23 öğrenciye dizüstü bilgisayar, katılımcı 10 okula 10
masaüstü bilgisayar ve 1 öğrenciye yıllık eğitim öğretim
bursu hediye edilecek. Her okul ve öğrencinin istediği
sayıda resim ile katılabileceği yarışmada son başvuru
tarihi 22 Nisan. Yarışmanın sonuçları 28 Mayıs’tan itibaren
www.pinar.com.tr internet sitesinde yayınlanacak.
marketing europe & anatolia / 43
Nostalji
44 / marketing europe & anatolia