08.01.2018 Views

Üç Çizgi Dergisi/3

Eylül 2017

Eylül 2017

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

BU SAYIDA<br />

ÜÇ ÇİZGİ DERGİSİ<br />

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği<br />

Sayı 3 / Eylül 2017<br />

Editörden<br />

Rza MAMMADOV > 01<br />

Marka Olarak Azerbaycan<br />

Galandar MAMMADLI > 03<br />

Yönetimden Yönetişime: Azerbaycan<br />

Açısından Değerlendirme<br />

Aynur MAMMADOVA > 06<br />

İnovasyon İstikrarlı Ekonomik Büyüme için<br />

Neden Önemlidir?<br />

Tahmasib ALIZADA > 11<br />

Eğitim Kurumunda Karşılaşılan<br />

Günlük Sorunlar ve Eğitimsel Liderlik<br />

Kavramında Çözüm Önerileri<br />

Vusala MAMMADOVA > 14<br />

Türkiye’de Genç İşsizliği ve İstihdamı<br />

Uğur AYDIN > 18<br />

Dostumun Ülkesi – II<br />

Dr. Orhan ULFANOV > 23<br />

Ebediyet Gülüyüm Ben<br />

Tamilla QULAMİ > 26<br />

Köy Öğretmeni<br />

Hüseyin KOCAMAN > 28<br />

Türkmeneli Candır<br />

Kenan ALLAHVERDİYEV > 30<br />

Dernek Faaliyetleri<br />

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği > 31<br />

Bağımsızlık Bayramı<br />

Sahibi<br />

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği (ESAZDER) adına<br />

Uzm. Ecz. Cavid AYDIN<br />

Editör<br />

Rza MAMMADOV<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

Sirac YAGUBOĞLU<br />

Danışma Kurulu<br />

Prof. Dr. Nedim ÜNAL<br />

Prof. Dr. Makbule SABZIYEVA<br />

Prof. Dr. Tamella ALİYEVA<br />

Doç. Dr. Ali ASKER<br />

Doç. Dr. Elşen BAĞIRZADE<br />

Doç. Dr. Mehmet TOPAL<br />

Yard. Doç. Dr. Ferzaneh DOULATABADİ<br />

Yard. Doç. Dr. Nazim MURADOV<br />

Dr. Caner ACUNER<br />

Av. Rövşan ZARBALIYEV<br />

Elvin HASANOV<br />

Emrullah TÖREN<br />

Erkan BURSALI<br />

Gülsüm YILDIRIM<br />

Hikmet ELP<br />

Saeid BİDOKHT<br />

Soner DEMİR<br />

Tahmasib ALIZADA<br />

Taner ATMACA<br />

Basın ve Halklar İlişkiler<br />

Aygün ÖZTÜRK<br />

Reklam ve Pazarlama<br />

Alper TAN<br />

Bahruz KARIMOV<br />

Javid AMIROV<br />

Kapak Tasarımı<br />

Sirac YAGUBOĞLU – STIL Reklam<br />

Grafik Tasarım<br />

Mehdi SHOGLI<br />

Baskı<br />

Etam A.Ş. Matbaa Tesisleri<br />

http://www.etam.com.tr/<br />

Yazışma adresi<br />

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği<br />

İstiklal Mah. Şair Fuzuli Cad. Yalaman Sok. No:9/4<br />

Odunpazarı / Eskişehir<br />

www.esazder.com<br />

uccizgi@outlook.com<br />

Yaygın süreli yayım. <strong>Üç</strong> ayda bir yayınlanır. Yayınlanan<br />

yazıların her türlü sorumluluğu yazarına aittir. Bütün<br />

hakları saklıdır. Tanıtım amaçlı alıntılar dışında izinsiz<br />

olarak hiçbir yolla iktibas edilemez ve çoğaltılamaz.<br />

ISSN 2587-2141


Editör'den<br />

Rza MAMMADOV<br />

Değerli Türklük, Çağdaşlık ve İslamiyet Yolcuları Dostlarımız!<br />

Dergimizin üçüncü sayısı ile karşınızdayız. Önceki iki sayımız da alakanıza mahzar olduğu için çok<br />

mutlu ve gururluyuz. Dergimizin uzun ömürlü olması için yaptığınız katkılardan dolayı teşekkürlerimizi bir<br />

borç biliriz. Varolun!<br />

İlk sayıda da belirttiğimiz gibi yayın tarihlerini Azerbaycan'ın önemli günlerine göre özel sayılar<br />

olacaktır. Bir ulusun varoluşu, onun güçlü olmasına; toprağı için savaşmasına, eğitimine önem vermesine,<br />

tarihine sahip çıkmasına bağlıdır. Bu nedenledir ki, üçüncü sayımız Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla<br />

bağımsızlığını tekrar kazanan Azerbaycan'ın 18 Ekim 1991 tarihli 'Bağımsızlık Günü'ne ithaf ediyoruz.<br />

Bu sayıda zahmet edip makale hazırlayan dostlarımıza, değerli zamanlarını ayırarak makaleleri<br />

okuyan ve değerlendiren Danışma Kurulu üyelerimize çok teşekkür ederiz. Diğer sayılarımızda olduğu gibi<br />

bu sayımızda da nokta atışı yapan yazılar vardır. İlk önce Bağımsızlığa giden yol hakkında bilgi verme gereği<br />

hissetmekteyim.<br />

Tarihe bir göz gezdirdiğimiz zaman anlaşılıyor ki, bağımsızlık kazanmaktan önemli olan bağımsızlığı<br />

koruyabilmektedir. Nitekim Azerbaycan, XX asırda iki defa bağımsızlık kazanmıştır. 1918 yılında kurulan<br />

Azerbaycan Cumhuriyeti sadece 23 ay yaşamış ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmiştir. Halkımızın<br />

kalbinde yaşayan bağımsızlık kıvılcımı 70 yıl sonra, 1991 yılında tekrar ateş gibi büyümüş ve Azerbaycan'ın<br />

üç renkli bayrağını kendi toprakları üzerinde kaldırması ile sonuçlanmıştır.<br />

Bu bağımsızlığa giden yolda, halkı uyandırmak, bağımsızlık umutlarını kaybetmemesi için nice<br />

canlar sürgün edilmiş, sessizce ve gizlice infaz edilmiştir. Ahmet Cavad, Almas Yıldırım, Mikayıl Müşfik,<br />

Hüseyin Cavid gibi nice aydınlar ya infaz edilmiş ya da sürgün hayatı yaşamışlar. Bağımsızlık kıvılcımını,<br />

Türklük tarihini yok etmek isteyen Bolşevik yönetim Azerbaycan'ın tarihi toprakları olan Borçalı'nı<br />

Gürcistan'a, Derbend'ı Rusya'ya, Zengezur'u Ermenistan'a birleştirildi. Bununla da yetinmediler,<br />

Ermenistan'dan bir milyon Azerbaycan Türkü zorla göç ettirildi. Dağlık Karabağ savaşı başlatıldı,<br />

bağımsızlık harekâtını bitirmek isteyenler 20 Ocak 1990 Bakü'de kanlı gece yaşattılar.<br />

Bunca zulme karşı Azerbaycan halkı ayakta durdu, dökülen kanla bağımsızlığını kazandı. İşte 18<br />

Ekim 1991 yılına giden yol, keşmekeşli, zorlu ve kanlı yoldu. Mithat Cemal Kuntay tarafından kaleme alınan<br />

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,<br />

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.<br />

mısraların ispatıdır Azerbaycan bağımsızlığı. Böylece tarih sahnesinde Azerbaycan tekrar kendini gösterdi.<br />

Kurucu Cumhurbaşkanımız Mehmet Emin Resulzade'nin dediği gibi 'Bir kere yükselen bayrak bir daha<br />

inmez'. Ve vatan sevdalı, duyarlı, nerde olursa olsun Azerbaycan için çalışan her bir birey sayesinde bir daha<br />

inmeyecektir.<br />

Azerbaycan'ın güçlü olması vatan evlatlarının güçlü olması ile mümkündür. Bu ise yalnızca başarılı,<br />

alanında uzmanlaştırabilecek eğitimle gerçekleşebilir. Azerbaycan'ın her bir ferdi nitelikli beşerî sermaye<br />

olma bilincine sahip olduğu sürece, ülkemiz Azerbaycan bir olma ve güçlü olma yolunda daha emin<br />

adımlarla ilerleyecektir. Uluslararası arenada söz sahibi olacaktır. Böylece bizler, üzerimize düşen görevi<br />

içselleştirmemiz ve bu yolda sabırla ilerlememiz gerekmektedir. Bu çalışmalardan biri de kalem gücüdür. İşte<br />

buna örnek de dergimizde yer alan enfes makalelerdir.<br />

1<br />

1


<strong>Üç</strong>üncü sayımızda yer alan makalelerden birincisi olan 'Marka Olarak Azerbaycan' Galandar Mammadli<br />

tarafından kaleme alınmıştır. Makale, güncel olmakla birlikte, uluslararası piyasada bir ülke ile özdeşlemenin marka<br />

yaratmakla olduğu tezini savunmaktadır. Aynı zamanda Azerbaycan'ın marka olması için yapılması gerekenler<br />

konusunda önemli bilgiler vermektedir. Gelişmekte olan Azerbaycan'ın genç ve dinamik bireyleri için önemli bir konu<br />

olması nedeniyle okunması önemli bir makale olacaktır.<br />

İkinci olarak, Aynur Mammadova tarafından kaleme alınan 'Yönetimden Yönetişime: Azerbaycan Açısından<br />

Değerlendirme' başlıklı bilimsel çalışma, tüm ülkelerin üzerinde durduğu bir konuyu ele almakta ve Azerbaycan'ın bu<br />

konuda yaptığı ve yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Sorumluluk paylaşımı olarak bilinen yönetişimin gelişim ve<br />

demokrasi için önemli kilit anahtarı olduğunu vurgulayan makale alakanızı çekecektir.<br />

<strong>Üç</strong>üncü makale, Tahmasib Alizada tarafından kaleme alınan 'İnovasyon İstikrarlı Ekonomik Büyüme için<br />

Neden Önemlidir?' başlıklı bilimsel çalışmadır. Başlığından anlaşıldığı gibi bir ülkenin maksimum refah düzeyine<br />

ulaşması için yenilikçi bir tepe yönetimden, en alt çalışana kadar ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bunun<br />

için Araştırma Geliştirme çalışmalarına, yenilik yatırımlarına yönelmenin önemliliğini gözle önüne sermektedir. İster<br />

kamu isterse de özel sektörle ilgili her bireyin önemle ele alacağı bir makale olacaktır.<br />

Bir sonraki makale ise eğitim konulu olmaktadır. Vusala Mammadova tarafından araştırma çalışması olan<br />

'Eğitim Kurumunda Karşılaşılan Günlük Sorunlar ve Eğitimsel Liderlik Kavramında Çözüm Önerileri', güncel eğitim<br />

sorunlarını ortaya koymakta ve okul müdürü tarafından getirilen çözüm önerilerine yer vermektedir. Bu çalışma,<br />

eğitim kurumlarında çalışan her kişi için dikkate alması gereken bir makaledir. Çünkü eğitim kurumlarının da<br />

karşılaşabileceği sorunları ve çözüm önerileri sunmaktadır. Ve bu eğitim kurumlarındaki sorunları ele almak için bir<br />

başlangıç makalesi olarak da değerlendirilebilecektir.<br />

Uğur Aydın tarafından kaleme alınan 'Türkiye'de Genç İşsizlik ve İstihdam' başlıklı bilimsel çalışma,<br />

günümüzün en önemli sorununu ele almaktadır. Yani eğitim hayatını tamamlayarak çalışma hayatına atılan gençlerin iş<br />

bulma sorunlarını, istihdam politikası ve strateji geliştirme konusunu Türkiye üzerinden ele almıştır. Tüm<br />

okurlarımızın üzerinde duracağı bir makale olacaktır.<br />

Orhan Ulfanov'un 'Dostumun Ülkesi-II' başlıklı yazısı daha önceki sayımızda yayınlanan yazarın diğer öykü<br />

tipli ancak gerçekliği anlatan yazısının devam niteliğindedir. Okurlarımızın bu yazıdan önce ikinci sayımızda yer alan<br />

'Dostumun Ülkesi-I' yazısını okumasını dilerim. Çünkü bu yazı onun devamıdır. Öykü tipli, gerçekliği kaleme aldığını<br />

belirttiğim bu yazı da diğer yazı gibi alakanızı çekecektir.<br />

Tamilla Gulami'nın 'Ebediyet Gülüyüm Ben' başlıklı yazısı, Mehmet Emin Şehriyar'ı özlemle anlatan bir<br />

çalışmadır. Güney Azerbaycan doğumlu dahi şairin Güney ve Kuzey Azerbaycan'ın ayrılık hasretiyle yazdığı<br />

'Haydarbabaya Selam' şiiriyle kalbimize taht kurmuştur. Yazar tarafından kaleme alınan bu yazı da şairin Azerbaycan<br />

için ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu vurgulamaktadır. Düşünür ve yazarlarımızı anlatan böyle güzel yazıların<br />

daha çok olmasını isteriz. Bu çalışmanın herkes tarafından beğenilecektir.<br />

Diğer yazı ise Hüseyin Kocaman tarafından kaleme alınan 'Köy Öğretmeni' başlıklı hikayedir. Öğretmen<br />

mesleğinin kutsallığını ele alan bu hikâyede, öğretmenlerin hayatlarını insanlık için adadığını ortaya koymaktadır.<br />

Tüm zorluklara bakmadan, Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi 'Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır'<br />

felsefesinden ayrılmadan sabırla ülkesi ve insanlık için adanmışlığın hikayesidir bu yazı. Hem manevi açıdan hem de<br />

gerçekliği ele almasından dolayı dikkatinizi çekecektir.<br />

Sonda ise, yaşadığımız olaylara şiirsel bakış açısı sunan Kenan Allahverdiyev, 'Türkmeneli Candır' başlıklı<br />

şiirini sunmaktayız. Tarihin her bir sayfasından Türk yurdu olan Türkmeneli'ne sahip çıkmamız gerektiğini şiirle ifade<br />

etmiştir. Türk kimliği olan herkesin ele alması gerektiği konu olan Türkmeneli için çalışmalara ilham kaynağı olacaktır.<br />

<strong>Üç</strong>üncü sayımızın hayırlı olmasını diler emeği geçen herkese teşekkür eder, dostlarımıza selamlarımı sunarak<br />

mesut ve bahtiyar bir hayat temenni ederim.<br />

2


3


4


diye belirleyeceğimiz ilk metotta sadece olarak firmanın farklılaştırıcı, diğer rakiplerinden ayırt<br />

edici, onu sıra dışı yapan bir özellik üzerinden mesajlar kurgulanmaktadır. Örneğin, Azerbaycan`da<br />

misafirperverlik belirgin şekilde öne çıkabiliyor. Diğer metottaysa, hiç kimsede olmayan, kimsenin<br />

aklına gelmeyen niş bir yön bulunarak, bu yönde farklılaştırıcı bir nitelik ortaya koyularak hamleler<br />

yapılıyor (Pechman & Ratneshwar, 1991).<br />

Bütün bunların yanı sıra dezavantaj gibi gözüken devalüasyon ve sonrasında oluşan kısmi<br />

kriz aslında dikkatli ve doğru hamleler yapıldığında büyük bir fırsata dönüştürüle bilir. Özellikle<br />

ülkeye döviz girişinin artışını sağlayarak, bütçeyi doldurmak mümkündür. Ülkenin lokasyon bazlı<br />

yerleşimini her şekilde göz önüne getirerek, dünya basınında çıkan haberleri yakından takip ederek,<br />

yapılan haberlere karşı anında cevap vermek, ya da genel nabız yoklamaları yapılması da mantıklı<br />

çalışmalardan olabilir.<br />

Elimizde olan hangi ürünlerimiz var? Hangi hizmetleri sata biliyoruz? Ürünleri müşteri<br />

ihtiyaçlarına göre nasıl tasarlarız? Bu kesimde, disiplinler arası çalışmaların yapılması oldukça<br />

mantıklıdır. Mühendislik fakültesi ve Pazarlama, IT gibi bölümlerin öğrencilerini takımlar halinde<br />

beraber çalışma programlarına sokarak, ortak bir fikir yaratmaları sağlana bilir. Aynı durum<br />

sektörde çalışanlar için de geçerlidir. Koordineli çalışma imkanları arttıkça başarı da kaçınılmaz<br />

olacaktır.<br />

“Made in Azerbaycan” için her kes elini tasın altına koyup, ortak vizyonda ve amaçta<br />

elinden geleni yapmalıdır. Gittiği ülkede bilmeyen insanlara ülkesini tanıtarak, örnek davranış<br />

sergileyerek bir bütün oluşturmalıdırlar. Ve bu alanda da elbette devlet kademeleri arasında da<br />

koordinasyon olması, örneğin, Turizm ve Medeniyet Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı, aynı şekilde<br />

sivil toplum örgütleri ve İktisadi Kalkınma Bakanlığı ortak projelerde aktif ve tek amaç üzerinde<br />

odaklanarak çalışmalar yapmalıdırlar.<br />

Azerbaycan’ın başarısı her bir vatandaşının azmi ve çabalarının sonucudur ve dolayısıyla da<br />

elde edilen sonuç her insanımızın gurur kaynağıdır.<br />

KAYNAKÇA<br />

Aaker, J. (1997). Dimensions of Brand Personality. Journal of Marketing Research, 347-356.<br />

Bilke, W. J., & Nes, E. (1982). COUNTRY-OF-ORIGINEFFECTS ON PRODUCT EVALUATION.<br />

Business Dictionary Online. (2017). Brand Awareness Definition:<br />

http://www.businessdictionary.com/definition/brand-awareness.html Erişim tarihi: 09.10. 2017<br />

Pechman, C., & Ratneshwar, S. (1991). The Use of Comparative Advertising for Brand Positioning:<br />

Association versus Differentiation. Journal of Consumer Research, 145-160.<br />

5


6


Kontrol edilebilir bir devlet yönetimi<br />

Meşruiyet<br />

Şeffaflık<br />

Katılım<br />

Devlet hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi<br />

Yönetişim kuramcılarının (Kooiman 1993b, Rhodes 1997, Rosenau ve Czemiel 1992, Jessop 1995,<br />

1998) ortaklaşa paylaştıkları yönetişim, kamu-özel, devlet-devlet dışı, ulusal-uluslararası kurum ve pratikler<br />

tarafından gerçekleştirilen bir işlev olarak tanımlanmakta; kavram bunların arasındaki yeni etkileşimsel<br />

ilişkilerin gelişimini kavramsallaştırmada kullanılmaktadır. Kuramcılar özellikle yönetme eyleminin<br />

günümüzde ulus devletle sınırlı olmadığını, eylemin ulusaldan yerele ve uluslararası düzleme uzanan geniş<br />

bir yelpazede gerçekleştiğine dikkat çekmektedir.<br />

Yönetim olgusunu devletle özdeşleştiren klasik yönetim kavramından farklı olarak yönetişim,<br />

devletin dışında tanımlanan piyasa ve toplum alanında faaliyet gösteren örgütleri de kapsayan bir kavram<br />

olarak tanımlanırken, sivil toplum örgütleri de yönetim sürecinin bir parçası haline getirilmektedir. Tek bir<br />

egemen otoritenin olmadığı, tek bir aktör tarafından yürütülen yönetimin de sınırlarına ulaştığı<br />

vurgulanmakta, bunun yerine, her bir siyasal alanına özgü çoğul aktörler; toplumsal-siyasal-yönetsel aktörler<br />

arasındaki karşılıklı bağımlılık, üzerinde uzlaşmaya varılan amaçlar, kamu, özel ve gönüllü sektörler<br />

arasındaki bulanıklaşmış sınırlar, eylem, müdahale ve kontrolün çoğullaşmış yeni biçimleri önerilmektedir<br />

(Rhodes, 1997). Temsili demokrasinin krizi ve katılımcı demokrasi geleneği üzerinden yürütülen tartışmalar<br />

ekseninde ise, yönetişim yönetime katılma kavramına bir seçenek olarak sunulmaktadır. Başka bir deyişle,<br />

kavramın çoğulculuk, hukuk devleti, insan haklarına saygı, kamusal sorumluluk ve rekabet gibi kavramlara<br />

vurgu yaptığı ileri sürülmekte, yönetişim ve demokrasi arasında doğrudan bir ilişki kurulmaktadır (Williams<br />

ve Young, 1994).<br />

YÖNETİŞİM MODELİNİN ÖNERMELERİ<br />

Yönetişim, devlet faaliyetinin verimlilik ve etkinliğine ilişkin daha kapsamlı sorunun bir parçası<br />

olarak ele alınmaktadır. Yönetişim hakkındaki teorik çalışmaların büyük bir kısmı, iktidarın kullanım<br />

biçimini veya egemenlik yapısını düşünmekten ziyade, genel olarak toplumu yönetmenin en etkin ve verimli<br />

yollarını aramaya hasredilmektedir. Bu gelişmeler bağlamında; küreselleşmenin ve belirsizliğin giderek<br />

hızlandığı bir dönemde toplumların nasıl daha iyi bir şekilde yönetilebileceğine ilişkin ilgi artmaktadır.<br />

Merrien (1998)’e göre, yönetişim kavramı, teorik üç temel ilke veya öncül üzerine oturmaktadır.<br />

Bunlar şöyle sıralanabilir:<br />

Bir yönetebilirlik krizinin varlığı,<br />

Bu krizin geleneksel devlet müdahalesi biçimlerinin tükenişini göstermesi,<br />

Mevcut çerçeveye daha iyi uyum sağlayabilen yeni bir yönetişim şekline hayat verecek bir siyasal<br />

eğilimin bütün gelişmiş ülkelerde ortaya çıkması.<br />

Stoker (1998) ise, yönetişime ilişkin olarak ortaya attığı beş temel önermeyi şu şekilde<br />

açıklamaktadır:<br />

Yönetişim, hükmet etmekten kaynaklanan, ancak aynı zamanda onun çok ötesinde yer alan bir dizi<br />

aktör ve kurumun varlığına işaret eder. Hükumetlerin yapısı, çok sayıdaki kurum ve örgütlerle<br />

parçalanmış haldedir. Bu anlayış doğrultusunda yönetişim perspektifi, özel ve gönüllü sektörlerin,<br />

kamu sektörü yanında stratejik kara alma süreçlerine ve hizmet sunma etkinliklerine giderek artan<br />

ölçülerde yer almalarının gerekliliğine ve önemine dikkat çeker.<br />

Yönetişim, sosyal ve ekonomik sorunları çözüme kavuşturmaya yönelik etkinliklerin sınırlarına ve bu<br />

alandaki sorumluluklara ilişkin bulanıklığı ortaya koyar. Bu bağlamda yönetişim perspektifi, sadece<br />

hükumet etme sistemlerinin güderek çoğalan karmaşıklığını kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda<br />

dikkatini sorumluluk yapısındaki değişim, devletin bir adım geri kalması, sorumlulukların giderek özel<br />

ve gönüllü sektörlere yüklenmesi ve doğrudan vatandaşlara aktarılması üzerinde yoğunlaştırır. Bu<br />

çerçevede hem haklara hem de sorumluluklara vurgu yapan bir vatandaşlık anlayışını öne çıkarır.<br />

7


8


9


10


11


12


13


14


15


16


17


18


19


20


Pasif istihdam politikaları işsizleri ekonomik olarak desteklemeyi amaçlar. İşsizleri ekonomik olabilecek<br />

şekilde destekleyerek işsizliğin neden olabileceği bireysel ve toplumsal zararı azaltmaktır. Bunlar; İşsizlik sigortası,<br />

ücret garanti fonu, kısa çalışma ödeneği, kıdem tazminatı, erken emeklilik, işsizlik yardımları (Sosyal yardımlar)<br />

şeklindedir (Biçerli, Özgüler, 2015, s.130).<br />

Aktif istihdam politikaları iş bulma zorluklarını giderme, yeni istihdam alanları açma ve emek piyasasını<br />

kolaylaştırma ilkeleri üzerine kuruludur. Bunlar; Ücret ve istihdam sübvansiyonları, yaşam boyu eğitim, kendi işini<br />

kuranlara yardım programı, mesleki eğitim programları, doğrudan kamu istihdamı, kamunun eşleştirme ve<br />

danışmanlık hizmetleri şeklindedir (Biçerli, 2009, s.499).<br />

İşsizliğin nedenleri ülkeden ülkeye, kültürden kültüre, bölgeden bölgeye farklılık gösterse de bazı kabul<br />

gören nedenler;<br />

Nüfus artışı ile istihdamın negatif yönlü ilişkisi,<br />

Teşvik kredilerinin bölgelere göre plansız bir şekilde yapılması,<br />

Asgari ücretin oldukça düşük olması,<br />

Uzun çalışma saatleri ve uzun emeklilik sürelerinin yaygınlığı,<br />

Yeni gelişmelerin toplum tarafından yeterli düzeyde takip edilememesi ve toplumun değişim ve<br />

gelişmelere adaptasyon konusunda yaşadığı zorluk,<br />

Ekonomik dalgalanmalar ve krizler,<br />

Tüketim toplumu anlayışı,<br />

Özelleştirme uygulamasının yaygınlığı ve taşeronlaşma,<br />

İş kazaları ve meslek hastalıklarının yaygınlığı,<br />

Bölgeler arasında baş gösteren kaçak işgücü göçü dalgaları,<br />

Bireylerin iş beğenmemesi ve kişinin kafasındaki rezervasyon ücreti,<br />

Çalışma ortamlarının güvensiz oluşu,<br />

Yerel ve küresel sermayenin tam ve etkin kullanılamaması (Yüksel, 2014, s.515).<br />

Sonuç olarak Türkiye’de gençler için işsizlik ve istihdam politikaları istenilen düzeyde değildir. Sadece<br />

Avrupa birliği uyum süreci çerçevesindeki işsizlik ve istihdam politikaları değil, Türkiye’nin kendisi için bölgesel<br />

bir istihdam politikası üretmesi ve büyüme odaklı sürdürülebilir işsizlik ve istihdam politikaları olmalıdır.<br />

İstihdamı sadece bir bölgeye uyarlamak ülkenin kalkınması için sadece kısa vadeli bir çözümdür. Türkiye gibi genç<br />

nüfusun yoğun olduğu bir ülkede ekonomik, sosyal güvenlik, mali gibi alanlarda reform niteliğinde adımlar atıp<br />

işsizlik ve istihdam politikaları geliştirilmelidir.<br />

KAYNAKÇA<br />

Adem, Korkmaz ve Adnan, Mahiroğulları. (2007). İşsizlikle Mücadelede Emek Piyasası Politikaları: Türkiye ve AB<br />

Örnekleri, Ekin Yayınevi, Ankara.<br />

Aydın, Türkal. (1993). İktisada Giriş, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakultesi Yayınları No:9 Diyarbakır.<br />

Hasan, Yüksel. (2014). Güncel Gelişmeler Işığında Sosyal Politika, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa.<br />

Hilal, Kuvvetli, Yavaş. (2010). Türkiye’de Genç İşsizliği ve İstihdam Politikalarının Genç İşsizliğe Etkileri,<br />

Marmara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.<br />

M., Kemal, Biçerli ve Verda, Canbey, Özgüler. (2015). İstihdam ve İşsizlik, Anadolu Üniversitesi Yayınları,<br />

Eskişehir.<br />

Mustafa, Kemal, Biçerli. (2009). Çalışma Ekonomisi, Beta Basın Yayın Dağıtım, İstanbul.<br />

Naci, Gündoğan ve Mustafa, Kemal, Biçerli. (2003). Çalışma Ekonomisi, Anadolu Üniversitesi Yayınları No:1461,<br />

Eskişehir.<br />

Ömer, Faruk, Çolak. (2007). Avrupa İstihdam Stratejisi ve Genç İşsizlik, Genç İşsizliği Sempozyumu, TİSK<br />

Akademi, Cilt.2, Özel Sayı.1, Ankara.<br />

Sedat, Murat. (2007). Dünden Bugüne İstanbul’un İşgücü ve İstihdam Yapısı, İstanbul Ticaret Odası Yayın<br />

No.2007-73, İstanbul.<br />

Sedat, Murat. (1991). Sosyo-Ekonomik Boyutlarıyla Genel Olarak ve Türkiye’de Gençlerin İşsizliği (Yayınlanmış<br />

Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi SBE, İstanbul.<br />

Seyfettin, Gürsel ve Veysel, Ulusoy. (2002). Türkiye’de İşgücü Piyasası ve İşsizlik, TÜSİAD Yayın No:2002/12-<br />

354, İstanbul.<br />

Zafer, Tunca. (2001). Makro İktisat, <strong>Üç</strong>üncü Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul.<br />

21


22 21


23


24


25


26


27


KÖY ÖĞRETMENİ<br />

Hüseyin KOCAMAN<br />

Millî Eğitim Bakanlığı<br />

huseyinkocaman55@gmail.com<br />

Hasan, orta halli bir ailenin tek çocuğuydu. Başarılı bir öğrenim hayatının ardından, kendini<br />

bildi bileli hayalini kurduğu mesleğe kavuşmuş, öğretmen olmuştu. Öğretmen olma hayali ise ilkokul<br />

öğretmeni Safiye Hanım’ın eseriydi. Safiye Hanım tam bir bilim kadını ve çok iyi bir öğretmendi.<br />

Anlattığı her yeni olayı bilimsel bir temele oturtur, daha önceki derslere öyle güzel bağlantılar kurardı<br />

ki, Hasan bazen dersi unutup, öğretmeninin kendinden emin enerjisini hayranlıkla izlerken bulurdu<br />

kendini.<br />

Nihayet, kendisi de kendini buralara taşıyan öğretmenleri gibi yeni Hasanlar yetiştirecek, gün<br />

gelip bu hayattan göçtüğünde geriye eser olarak, yetişmiş insanlar bırakacaktı. İlk görev yeri olan<br />

şirin bir dağ köyüne giderken, otobüste, dudağının kenarındaki tebessümle düşünüyordu bütün<br />

bunları. Otobüsün penceresinden akıp giden yolu seyrederken uykuya daldı. Belli ki rüya görüyordu<br />

çünkü dudağının kenarındaki tebessüm, yüzünün tamamını kaplayan gülümsemeye dönüşmüştü.<br />

Rüyasında sınıftaydı. Sınıf temizdi ve donanım olarak da gayet yeterliydi. Öğrenciler<br />

öğretmenlerinin ağzından çıkan kelimeleri dikkatle dinliyor, merak ettikleri yeri sormak ya da sorulan<br />

bir soruya cevap vermek için adeta yarışıyorlardı. Teneffüslerde, kendi aralarında, öğretmenlerinin<br />

daha önceden öğrettiği oyunları oynuyorlardı. Hasan, yanındaki yaşlı adamın “Geldik oğulum.”<br />

cümlesiyle gördüğü rüyadan uyandı.<br />

Elinde valizi, yaşlı adamın yanında, yayından fırlamaya hazır ok gibi sabırsız, çok sevdiği<br />

oyuncağı almaya giden çocuk kadar heyecanlıydı. Nihayet Hasan’ın mabet olarak gördüğü taş, sıvasız<br />

binanın önüne geldiklerinde yaşlı adam, camları kırık, eski binayı göstererek “işte burası okul<br />

hocam” dedi. Hasan’ın hayal kırıklığı yüzündeki hüzünden anlaşılıyordu. “Ama burada nasıl eğitim<br />

öğretim yapılır ki?” diye sordu. Yaşlı adam, karşısındaki gencecik adamın yüzündeki hüznü<br />

tebessümle seyrediyor, hayal kırıklığını da anlıyordu. “Beraberce yapacağız hocam” dedi. Hasan,<br />

boğazındaki düğümü zorla söküp, “Ama ben hiç anlamam ki bu işlerden” diyebildi. Yaşlı adam yine<br />

tebessümle, “Herkes bildiği kadarını yapar o zaman. Hem senden öncekiler de hiç anlamıyorlardı<br />

ama buradan ayrılırken bu okulu yeniden yapacak kadar anlar oldular. Hadi, at şu yüzündeki<br />

karamsarlığı da işe koyulalım. Yarın çocuklar eğitime aç bir şekilde gelip kapıya dayanacaklar.”<br />

Hasan, yaşlı adamdan hiç beklemediği bu cümlelerle kendine geldi ve adamın dediğini yaptı.<br />

Köylünün de yardımıyla, daha doğrusu Hasan’ın da köylüye yardımıyla okul, içine girilebilir<br />

bir hal almıştı. Geceyi yaşlı adamın evinde geçiren Hasan, okula doğru ilerlerken bir yandan da<br />

bundan sonra ev olarak kullanacağı 40 metrekarelik lojmanına bakıyordu. Lojmanın arkasında kalan<br />

okul bahçesine yaklaştıkça önce çocukların seslerini duymaya sonra da kendilerini görmeye başladı.<br />

Hasan’ın kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Heyecan tüm vücudunu sarıyordu. Durakladı “Ben<br />

ne yapacağım şimdi?” diye sordu ve cevabı yine kendi verdi: “Bütün ömrüm boyunca yapmayı hayal<br />

ettiğim şeyi…”<br />

Heyecan yerini kararlılığa bırakmış, Hasan’ın yüzüne, kendinden emin bir ifade yerleşmişti.<br />

Çocuklara gülümseyerek okul bahçesine girdi. Çocukların meraklı bakışları içinde okula doğru<br />

28


yürüdü. Çocuklar bu genç ve kararlı adamın yeni öğretmenleri olduğunu anlamışlardı aslında ama<br />

saygılarından ve bundan önceki öğretmenlerinin öğrettiklerinden yola çıkarak, ilk hareketi<br />

öğretmenden bekliyorlardı. Hasan okulun kapısını, elinin titremesini saklayarak açtı ve çocukların<br />

içeri girmeleri için yana çekildi.<br />

Bahçede çocuk kalmamış, tek sınıflı okulun o tek sınıfını çocuklar doldurmuştu. Hasan, sınıfın<br />

kapısını kapatmak için çocuklara arkasını döndüğünde derin bir nefes aldı ve tekrar sınıfa dönerek,<br />

sevecen bir ifadeyle, kendisini görünce ayağa kalkan çocuklara “Günaydın çocuklar!” dedi.<br />

“Günaydın öğretmeniiimm.” Hasan bu cümleyi duyunca içini kaplayan duygunun ne olduğunu<br />

anlamaya çalışıyor, bir yandan da anlamlı cümleler kurabilmek için kendini zorluyordu.<br />

Üniversitedeki hocasının sözleri kulağında çınladı “İlk ders, ilk cümleyle başlar. İlk cümleyi<br />

kurabilirseniz, hayatınız boyunca herkese ders anlatabilirsiniz…” Toparlandı, kararlı ama sevecen<br />

ifadesini takındı ve “Artık size ben ders anlatacağım. Adım Hasan ÖZTÜRK.” İşte Hasan’ın ilk<br />

cümleleri, ilk öğretmen cümleleri bunlardı. Çocukların parlayan gözlerinden kaçırdığı gözleriyle de<br />

heyecanını dışa vurmuştu. Bu, çocukların gözlerinden kaçmamıştı. Ne de olsa çocukların öğrencilik<br />

tecrübeleri, Hasan’ın öğretmenlik tecrübesinden fazlaydı.<br />

Hasan, dört sınıfı bir arada okutamayacağına, birinci sınıfları öğleden sonra müstakil okutması<br />

gerektiğine karar verdi. Günler geçiyor, Hasan öğretmenliğe, çocuklar da Hasan’a iyice alışıyordu.<br />

İlgisiz veliler, olumsuz şartlar onu yıldırmıyor, yapmak için yaratıldığına inandığı işe dört elle<br />

sarılmış, dünyaya gelme amacını gerçekleştiriyordu. Bütün sorunları inancı ve azmiyle aşıyordu, biri<br />

hariç. Suna isimli öğrenci her gün, son dersin bitmesine beş dakika kala bir bahane uydurup, erken<br />

çıkıyordu. Hasan, çocuğu ürkütmemek için buna izin veriyordu ama bunun bir sonu olması<br />

gerektiğini de biliyordu. Bir gün izin vermediği Suna’nın, küçük parmağıyla, burnunu kanattığını<br />

gördü ve çok sinirlenerek, çocuğu hırpalayarak dışarı çıkardı. Bu hareketine sonradan üzüldü ama<br />

“yaptığının yanlış olduğunu bir türlü söylemeliydim.” diye düşündü. Ertesi gün yine aynı vakitte Suna<br />

izin istedi ve Hasan da vermedi. Hasan, tahtaya ödevleri yazmak için arkasını döndüğünde önce koşan<br />

bir çocuğun ayak seslerini, sonra da hızla kapanan kapının sesini duydu. Hızla arkasına döndüğünde<br />

Suna’nın yerinde olmadığını gördü ve sinirle, çocuğu yakalamak için sınıftan çıktı. Koşarak<br />

uzaklaşan Suna’yı eve kadar takip etti ve gördüklerini ancak bir ağaca yaslanarak izleyebildi.<br />

Küçük kız, çıkardığı ayakkabıları kız kardeşine giydirdi. Alelacele başındaki tokayı<br />

kardeşinin başına taktı. Suna bunları yaparken, anneleri olduğu anlaşılan kötürüm bir kadın da nemli<br />

gözlerle onları seyrediyordu. Suna’nın kardeşi Hasan’ın yanından, gözleri yerde geçip gitti. Hasan<br />

pişmanlık ve utançla, kendisini gören Suna’nın yanına yürümeye başladı. Kız gözleri yerde “Dersten<br />

kaçtığım için özür dilerim öğretmenim” dedi. Hasan yaşlı gözlerle anneye verdiği selamın ardından<br />

Suna’ya sarılarak “Seni dinlemeden, anlamadan karar verdiğim için ben özür dilerim kızım”<br />

diyebildi. Aynı anda, kendisini çok etkileyen bu olay sonunda öğretmenliği bırakma kararını<br />

düşünüyordu ki, küçük kız sanki bunu anlamış gibi Hasan’ın elinden tuttu, ayağa kaldırdı ve “Gidelim<br />

öğretmenim, kardeşime okumayı öğreteceksin…” dedi. Hasan elinden tutup kendini okuluna götüren<br />

kızın çıplak ayaklarını görünce Suna’yı kucağına aldı. Yine hocasının kulağında çınlayan şu<br />

sözleriyle yürümeye devam etti.<br />

“Anadolu’da her kız anne doğar…”<br />

29


30


Azerbaycanlı Öğrencilerle i ar organizasyonu yapıldı.<br />

Kadın Kolları tara ndan Türkmen ailelere<br />

Ramazan yardımı yapıldı.<br />

Ermenistan birlikleri tara ndan Karabağ'ın<br />

işgal topraklarında katledilen 2 yaşlı<br />

Zehra için basın açıklaması yapıldı.<br />

Türkiye Cumhuriye Gence Başkonsolosu<br />

Orhan Işık Bey makamında ziyaret edildi.<br />

31


Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği kuruluşunun<br />

7. yılı kutlandı<br />

Kurban Bayramı bayramlaşması yapıldı.<br />

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği<br />

Yöne m Kurulu Toplan sı yapıldı.<br />

Azerbaycanlı Öğrencilerle<br />

tanışma toplan sı yapıldı.<br />

32

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!