Esgündem Eylül 2018 Sayısı
İstikbal Gazetesinin aylık iş, siyaset, spor ve yaşam dergisi Eylül sayısı
İstikbal Gazetesinin aylık iş, siyaset, spor ve yaşam dergisi Eylül sayısı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
E M
SGÜNDE
E S K İ Ş E H İ R
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EYLÜL 2018
GAZETESİ’NİN
AYLIK İŞ, SİYASET, SPOR
VE YAŞAM DERGİSİ
8
10
12
14
16
20
26
28
30
32
34
36
40
42
44
Kardeşlik Yeşil Sahada
İşçilerin Sırtı Ağrımasın Diye
Robot Yaptı
“Yaratık Gibiyim! Ne Olur Beni Bu
İlletten Kurtarın !”
Baba-Kız Gökyüzünü Fethediyor
4 Ülke, 4 Kadın ve 4 Farklı Hayat
Çocukların Yüzü LÖSEV ile Gülüyor
Odunpazarı Lületaşı’na Sahip Çıktı
“Modayı Doğa Belirliyor”
Eskişehir sempozyumla
sanata doydu
Tiyatro Dolu Bir Sezona Hazır Olun
Eski Kültürün Bugün Hala Yaşadığı
Mahalle : SÜTLÜCE
Eskişehir Nüfusunda Kadınlar
Çoğunlukta
Selka Kupa Alışkanlığı Edindi
Ölmek Var Vazgeçmek Yok
Omuzlarındaki Büyük
Yükün Farkındalar
GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EYLÜL 2018
UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA
Sahibi : Burak TÜRKMEN
4
Eskişehir, şu son 10-16
yıllık süreç içinde çok gelişti
ve çok değişti.
Buna bir diyeceğimiz yok
elbette.
Ancak…
İnsan zaman zaman o eski
“Eskişehir’i” de özlüyor arkadaş.
Ülke olarak şehir hafızalarını
koruyamama gibi bir sıkıntımız
var.
Anıların geçtiği, yaşanmışların
olduğu yerleri koruyup
kollayamıyoruz.
Tıpkı Eskişehir’de olduğu
gibi…
Daha açık söyleyelim isterseniz…
Örneğin bu şehir Avrupa’nın
herhangi bir ülkesinin
şehri olsaydı, üzerinden yıllar
hatta yüzyıllar geçmesine rağmen
“Vişnelik” diye adlandırılan
mahalle hala vişne
ağaçlarıyla dolu olurdu.
Örneğin, “Bademlik” yıllar
sonra bile badem ağaçlarıyla
kaplı olurdu.
“Elmalı” Mahallesi’nde
elma ağaçları, Çamlıca’da
çam ağaçları olurdu tıpkı eskiden
olduğu gibi…
Bu şehir Avrupa’nın herhangi
bir şehri olsaydı eğer…
EDiTöR
Murat Taşkın
İnsan eski “Eskişehir’i”
de özlüyor yahu…
Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN
Gazete, Haber ve Reklam :
Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR
Tel & Faks : 0.222. 220 19 06 - 220 19 08
e-mail : haber@istikbalgazetesi. com
Merkez ve Reklam Bürosu :
İstiklal Mah. Adalar Sk. No : 5 ESKİŞEHİR
Baskı : ÖNKA Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
B. Sanayi 1. Cad. 80/32 İskitler / ANKARA
Tel: 0.312 384 26 85
Anadolu Üniversitesi temellerinin
atıldığı o 7 katlı
bina, lojman yapılması için
hayatta yıkılmazdı iyi mi?
Gelinen süreçte bakın bakalım!
Karabayır Bağları’nda
“Bağ” bulabilir misiniz?
Gültepe’de “Gül” e rastlayabilir
misiniz?
Odunpazarı’nda “Odun’u”
çağrıştıran ne var?
Akarbaşı’ndan artık hiçbir
şey atıyor mu?
“Kendileri gitti isimleri
kaldı yadigar” misali göz göre
göre yok oldu tüm anılar ve
yaşanmışlıklar.
Haksızlık etmeyelim, aralarında
korunan, sahip çıkılabilen
ve anıları bugünlere
kadar taşıyanlar da vardı elbette…
Ama çoğu yok olup gitti.
Adalar sahil yolunda tek
sıra yüksek apartmanların yerini
aldığı, o yazlık sinemalar
ve çay bahçelerini nasıl aramaz
insan…
Adalet İlkokulu’nun yanında
ki Atatürk müzesini…
Çocukken gidilen İl halk
kütüphanesini…
Yediler Parkı içinde bulunan
o minicik şelaleleri ve
hortumundan su fışkırtan
küçük fil heykeli insan nasıl
unutur?
Sözün kısası…
Gelişme güzel, yenileşme
müthiş, değişim yerinde…
Ama-Fakat-lakin…
İnsan eski “Eskişehir’i”
de özlüyor yahu…
5
Eskişehir'deki belediyeler peyzaj
konusunda fazlasıyla güzel işlere imza
atıyorlar.
Rengârenk çiçekler, farklı tür bitkiler...
Gerçekten hepsi çok hoş, çok
güzel ve kentimize yakışıyor.
Hepsinin ellerine sağlık…
Pekiyi bu kadarı gerçekten yeterli
mi?
Yoksa yapılması gereken başka çalışmalar da olabilir mi?
Bu yazıda bu konuyu konuşalım.
H H H
Türkiye'deki belediyelerin bu peyzaj kültürü inanın ne Avrupa'da
ne Amerika gibi gelişmiş ülkelerde var.
Bu konuda Avrupa şehirlerindeki örnekleri incelemenizi
öneririm.
Mesela gelişmiş kentlerin dönel kavşaklarına bakın.
9 tane ağaçtan oluşmuş ve zemini de tamamen çim.
Bu kadar!
H H H
Bu türden pek çok fotoğraf göreceksiniz Avrupa şehirlerinden.
Neredeyse her yerde çim ve ağaç.
Peyzaj adına başka hiçbir şey yok.
Ağaçlar, şehrin genel yeşil altyapı planında en önemli bileşen.
Doğal çevrenin iyiliğinin sembolü…
Ağaç bir defa kentsel atmosferi güzelleştirir.
Ağaçlar yağmur sularının betona, asfalta çarptığı miktarı
azaltır.
Böylece sel oluşma riskini ve yağmur suyu yönetim maliyetlerini
fazlasıyla düşürür.
Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyanın bütün gelişmiş
ülkelerinin şehirleri şu an fidan dikme seferberliğinde.
Üstelik halihazırda zaten yemyeşil şehirlere sahip olmalarına
rağmen; hala, ısrarla fidan dikmeye devam ediyorlar.
Çünkü yapılan bütün araştırmalar, ağacın insana ve doğaya
katkısının son derece fazla olduğunu gösteriyor.
H H H
Sosyal medyada hayli ünlü olan, iki sokağın sıcaklık karşılaştırılmasının
yapıldığı bir fotoğraf var.
Herkes bilir.
Bir sokakta kaldırım boyunca karşılıklı ağaçların olduğu,
diğer sokakta ise ağacın çok az olduğunu görüyorsunuz.
Pekiyi sıcaklık farkları ne derseniz?
Ağacın bol olduğu sokakta, asfalt sıcaklığı 33 derece iken,
ağacın olmadığı sokakta asfalt sıcaklığı 66 dereceye kadar çıkıyor.
Peki ya kaldırımlar?
Ağacın olduğu sokakta kaldırımlar 32 derece iken, ağacın
olmadığı sokakta kaldırımlar 60 derece civarlarında.
H H H
Dallas'ta konuyla ilgili yeni bir projeye başladı.
Proje başlığını aynen kopyalıyorum;
"Şehrin Aşırı Isınmasına Karşı Savaşmaya Yardımcı Olacak
Basit Bir Çözüm:
Daha Fazla Ağaç!"
Pekiyi buna nasıl karar veriyorlar?
Şehrin bölge bölge sıcaklık değerlerini kontrol ediyorlar ve
ağaç bitki örtüsünün, ağaç gölgeliğinin düşük olduğu bölgelerde
sıcaklığın daha fazla olduğunu tespit ediyorlar.
Bu bölgelerdeki sıcaklığı düşürmek için bütün cadde ve
sokaklara fidan dikmeye başlıyorlar.
Bu çalışma ile ağaç dikmenin Dallas kentini soğutmak
için diğer stratejilerden üç kat daha etkili olduğunu kanıtlıyor-
6
ESKİŞEHİR,
AĞAÇ,
PEYZAJ!
lar.
H H H
Yine ABD’deki farklı bir çalışmada
ise;
Georgia Teknoloji Enstitüsü
ile "Texas Ağaçlandırma
Vakfı"nın yürüttükleri ortak
proje sonucunda ağaç örtüsünün
fazla olduğu noktalarda 10-15
derece civarında soğumaya yardımcı olduğunu tespit ettiler.
Ayrıca gölge sağlamanın ötesinde, ağaçların yapraklarından
su buharlaştıkça havayı serinlettiğini de açıkladılar.
Bu çalışmalarla şehirlerdeki ağaç sayısı ile ilgili elde ettikleri
diğer sonuçlar sadece yüzey sıcaklığını düşürmek ve havayı
serinletmek olmadığını da raporladılar.
Ozon kirliliğini, astım krizlerini ve diğer sağlık sorunlarını
azaltmaya yardımcı olması da tespit ettikleri de diğer olumlu
etkiler.
H H H
Konuyla ilgili Avrupa’da çalışma yapan farklı bir şehre gelelim...
Madrid!
Projeyi ve alınan kararları aynı şekilde yazıyorum:
“Madrid, yükselen sıcaklıklar ile mücadele için ağaç dikecek.
Boş alanlar, şehir meydanları, eski yollar, şehir sokakları...
Baktığınız her yer ağaçlarla doldurulacak.
-Mevcut parklar genişletilecek,
-Çatı ve duvarlar mümkün olduğunca yeşilliklerle kaplanacak,
-Yirmi iki boş alan kentsel parka dönüştürülecek,
-Döşenmiş zemin taşları sökülecek ve yağmur yağmasını
kaldırabilecek parklar haline gelecek.
-Kentin ortasından geçen 2003 yılında yıkılan otoyolu
ağaçlarla doldurmak için 4,3 milyon dolar harcanacak.
-Kentte araba yasaklanan caddeler, ağaçlarla dolu parklara
da dönüştürülecek.
Merak edenler arama motorlarına bu projeyi yazıp görsellerine
de bakabilir.
Bakanlar proje görsellerinde hiç çiçek göremez mesela?
Ve ya farklı bitkiler...
Yalnızca ve yalnızca ağaçlar var.
Karayolları kenarları, kavşaklar her yerde ağaç var.
Ayrıca alınan kararlardan bir tanesine özellikle dikkat çekmek
istiyorum.
“Döşenmiş zemin taşları sökülecek ve yağmur yağmasını
kaldırabilecek parklar haline gelecek.”
Yani marifet her yere beton, asfalt, taş döşemek değil.
Bakın Madrid'te döşenen taşları kaldırıp, ağaç dikecekler.
H H H
Uzun lafın kısası;
Gelişmiş şehirler, iklim ile mücadele etmek için, karbon
ayak izin miktarını düşürmek için,
Doğanın dengesi için,
İnsanların daha sağlıklı nefes alması için, caddelerin ve sokakların
güzelleşmesi için,
Şehirlerdeki sıcaklığı düşürmek için,
Yağan yağmurların sele dönüşerek kanalizasyon sisteminde
yok olması yerine yer altı sularına karışması için,
Peyzaj giderlerini minimuma indirmek için,
Yeşil olan sokaklar ve caddeleri daha da yeşertmek için sadece
ve sadece ağaç dikmeye odaklanmış durumdalar.
Ağaç dikim mevsimine girdiğimiz şu günlerde, bütün belediyelerimizden
tek bir ricam var.
“Sokaklarımızı, caddelerimizi el birliğiyle fidanlarla dolduralım.”
7
Büyükşehir Belediyesi’nin
kardeşlik ilişkisi kurduğu
Frankfurt’la olan dostluğu
futbol sahalarına indi
Sporun ve sporcunun
dostu Büyükşehir Belediyesi,
kardeş şehir olduğu
Frankfurt kentiyle olan ilişkisini
de yeşil sahalara yansıttı.
Özellikle alt yapılara ve amatör
spora verdiği katkılarla diğer
belediyelere örnek olan Büyükşehir
Belediyesi, sporun kardeşlik
mesajına da dikkat
çekmek amacıyla kardeş
Frankfurt’la bir turnuva düzenledi.
B
üyükşehir
Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen
ve Frankfurt Belediye
Başkanı Peter Feldmann’ın bir
araya geldiği futbol turnuvasında
farklı kültürlere sahip iki
kent, sporun birleştirici özelliğini
de gözler önüne serdi. Turnuvanın
açılışında konuşan
Başkan Büyükerşen ise, “Kurduğumuz
iyi ilişkileri bu turnuva
ile sporcularımızın da yakından
hissetmesini arzuladık. İnanıyorum
ki bu etkinlik ile dostluğumuz
daha da pekişecek ve
ileriye taşınacaktır” dedi.
Büyükerşen’in sözlerinin
ardından turnuvaya ilişkin
duygularını açıklayan
Frankfurt’un Belediye Başkanı
Peter Feldmann da Eskişehir’e
övgüler yağdırarak, “Eskişehir
biziler için büyük önem taşıyor.
Sayın Büyükerşen’e ve ekibine
bizlere göstermiş oldukları misafirperverlikten
dolayı biz kez
daha teşekkür ediyorum” ifadelerini
kullandı.
8
Eskişehir’in kardeş şehri Frankfurt ile kurulan
iyi ilişkiler Büyükşehir Belediyesi tarafından
düzenlenen Dostluk Kupası Futbol Turnuvası
ile sahaya yansıdı. Üniversite Evleri Futbol Sahası’nda
düzenlenen ve açılış seremonisi ile
başlayan turnuvanın ilk maçlarında iki ülke takımlarının
dostane görüntüleri damga vurdu.
Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen
ve 15-16 Eylül tarihlerinde Üniversite Evleri
Spor Sahası’nda gerçekleştirilecek Eskişehir
Frankfurt Dostluk Kupası’nda ilk gün heyecanı
yaşandı. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz
Büyükerşen ve Frankfurt Belediye Başkanı
Peter Feldmann’ın katıldığı açılış seremonisi ile
başlayan turnuvada güzel görüntüler ortaya
çıktı.
Açılışta konuşan Başkan Büyükerşen “Dünya’nın
dört bir yanında iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz
kardeş şehirlerimiz var. Ancak itiraf
etmeliyim ki bu kardeş şehirler içerisinde
Frankfurt’un ayrı bir yeri ve önemi var. 2013 yılında
imzaladığımız kardeş şehir protokolünden
bu yana ilişkilerimiz sürekli gelişerek devam
etti. Bizler için kardeş şehir demek atılan bir
imzadan çok farklı kültürlere sahip iki kent insanının
birbirini daha iyi daha yakından tanıması
ve anlamasını ifade ediyor. Kültür, sanat,
eğitim, ticaret ve yatırım gibi alanlarda ülkelerimiz,
şehirlerimiz ve doğal olarak insanlarımız
arasında köprü kurulmasını sağlıyor. Farklılıklarımızın
korkulacak şeyler olmadığını, aksine
zenginliklerimiz olduğunu bu vesileyle daha iyi
anlıyoruz” dedi. Kurulan köprüleri daha da sağlamlaştırmak
adına böyle bir turnuva organize
ettiklerini ifade eden Başkan Büyükerşen şöyle
devam etti: “Kurduğumuz iyi ilişkileri bu turnuva
ile sporcularımızın da yakından hissetmesini
arzuladık. İnanıyorum ki bu etkinlik ile
dostluğumuz daha da pekişecek ve ileriye taşınacaktır”
dedi.
Bir kez daha Eskişehir’de olmaktan büyük mutluluk
duyduklarını ifade eden Frankfurt Belediye
Başkanı Peter Feldman ise “Eskişehir ile
kurduğumuz iyi ilişkileri bugün burada daha ileriye
taşımaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Uluslar arası alanda siyasi sebeplerle kuramadığımız
ilişkileri bizler iki kent olarak kardeş şehir
anlaşmasıyla birçok alanda geliştirebiliyoruz.
Bu yüzden Eskişehir biziler için büyük önem taşıyor.
Bu vesileyle Sayın Büyükerşen’e ve ekibine
bizlere göstermiş oldukları
misafirperverlikten dolayı biz kez daha teşekkür
ediyor, turnuvada mücadele eden tüm takımlara
başarılar diliyorum. Kazanan dostluk
olsun!” dedi.
Konuşmaların ardından başlama vuruşunu Baş-
kan Büyükerşen ve Feldmann beraber gerçekleştirirken, turnuvanın
ilk maçında Tus Makkabi Frankfurt ile temsilcimiz
DSİ Bentspor karşı karşıya geldi.
Turnuva üçüncülük ve şampiyonluk maçı ile sona erdi. Final
maçı sonrasında Üniversite Evleri Spor Sahası’nda ödül töreni
düzenlendi.
DOSTLUK KUPASINDA DOSTLUK
KAZANDI
Kupa töreninde bir konuşma yapan
Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanı Büyükerşen, konuk Belediye
Başkanı Feldmann ve çalışma
arkadaşlarına karşılıklı
olduğundan şüphe etmediği
iyi niyet duyguları ve samimiyetleri
nedeniyle teşekkür
ederek, “Ortaya çıkan ve gelişerek,
bugün gençlerin ortaya
çıkardığı şeyin kazanılan bir
futbol maçı ya da kupadan ziyade
dostluk, kardeşlik, sevgi
ve barış olduğunu bir kere daha vurgulamak isterim. Frankfurt’tan
gelen konuklarımız biliniz ki, Eskişehir’in kapıları ve bizlerin kalpleri
sizler için her zaman açıktır. Bu turnuvanın örnek olmasını diliyorum”
dedi.
Frankfurt Belediye Başkanı turnuvaya katılan sporcuları kutladığını
ifade ederek, “ Sadece birinciler değil. Herkes
kazandı. Fairplay oldu, çok yoğun bir
duygu alışverişi yaşadık. Bu kez kardeş
şehrimizi farklı bir yönden tanıma fırsatı
bulduğumuz için çok mutlu
oldum.” şeklinde konuştu.
Turnuvada birinci olan Anadolu
Üniversitesi’ne kupasını veren Büyükerşen,
kurduğu üniversitenin
takımına şampiyonluk kupasını
vermenin kendisini onurlandırdığını
söyledi.
Anadolu Üniversitesi kazandığı
kupayı, diğer üç takımın kaptanlarıyla
birlikte havaya kaldırarak,
“Dostluk kazandı” dediler.
Eskişehir Hayvanat Bahçesi, açılmasından bu yana kısa bir
zaman geçmesine rağmen 1 Milyon ziyaretçi sayısını da aştı.
Tam 1 Milyon!
28 Nisan 2017’de açılan ve başta Eskişehirliler başta Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen olmak
olmak üzere yerli-yabancı turistlerin büyük ilgi
gösterdiği Eskişehir Hayvanat Bahçesi, 1 milyonuncu
ziyaretçisini ağırladı. Sakarya’dan Eskişe-
ediyorum” şek-
üzere yetkililere çok teşekkür
hir’e geziye gelen ve Hayvanat Bahçesi’nin 1 linde konuştu.
milyonuncu ziyaretçisi olan Kılıç Ailesi, Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce, Genel si’nin kısa süre
Hayvanat Bahçe-
Sekreter Yardımcısı Sıla Senem Bükülmez ve Hayvanat
Bahçesi yetkilileri tarafından küçük bir kutyonuncu
ziyaret-
içerisinde 1 millama
ile karşılandı.
çisini
243 farklı türde hayvana ev sahipliği yapan Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi, büyük mutluluk duydu-
ağırlamasından
açıldığı günden bugüne büyük bir ilgiyle misafirlerini
ağırlamaya devam ediyor. Genç kuşaklara haykreter
Ayşe Ünlüce ise
ğunu ifade eden Genel Sevan
sevgisi aşılamak ve nesli tükenme
“Hayvanat Bahçemiz açıldığı
günden bugüne
tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvanları korumak
amacıyla 28 Nisan 2017’de hizmete başlayan büyük ilgi görüyor.
Hayvanat Bahçesi,1 milyonuncu ziyaretçisini ağırlamanın
mutluluğunu yaşadı.
rilerimiz olmak üzere şehre gelen misafirlerimizin
Başta kıymetli hemşe-
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri buradan mutlu ayrıldıklarını görmek bizleri ayrıca
Ayşe Ünlüce, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter
Yardımcısı Sıla Senem Bükülmez ve Hayvanat “Hayvanat Bahçemizin düzenlediği atölyelerde ço-
memnun ediyor” dedi. Ünlüce şöyle devam etti:
Bahçesi yetkilileri,1 milyonuncu kişi olarak turnikelerden
geçen Yakup ve Nursel Kılıç çifti ile kızyonda
görebildikleri canlıları elleriyle besleme
cuklarımız hayvanları yakından tanıyor. Televizları
Ebrar’ı küçük bir sürprizle karşıladı. Kapıda keyfini yaşayan çocuklarımızda hayvan sevgisi
karşılanan 3 kişilik Kılıç Ailesi’ne çeşitli hediyeler daha da pekişiyor. O yüzden yalnızca turizme verdiği
katkı ile değil çocuklarımıza hayvan sevgisi
verilirken, Yakup Kılıç, “Sakarya’dan geldik, çok
güzel, çok büyük bir sürpriz oldu bizim için. Ben aşılamak açısından da Hayvanat Bahçemizin
önceden gelmiştim fakat eşim hiç Eskişehir Hayvanat
Bahçesi’ne gelmemişti. Onunla birlikte ilk Bahçesi’nin yeni doğan minik üyeleri ile popülâs-
büyük önemi var” dedi. Ünlüce ayrıca Hayvanat
defa geliyoruz. Bizim için çok büyük bir sürpriz yonunun her geçen gün arttığına dikkat çekti.
oldu. Eskişehir Hayvanat Bahçesi’nin 1 milyonuncu
ziyaretçisi olması da beni ayrıca mutlu etti.
İnsanların burayı gelip gezmesi, görmesi çok
güzel. Böyle güzel ortamlar oluşturdukları için
Şehrimiz, Büyükşehir
Belediyesi’nin projesiyle
yerli ve yabancı
binlerce kişiyi kente
çeken yeni bir hizmete
kısa bir süre önce kavuşmuştu.
Türkiye’nin en modern
Hayvanat Bahçesi’ni
Eskişehir’e
kazandıran Büyükşehir
Belediyesi, turizm kenti
Eskişehir’in bu özelliğini
pekiştiren projesi ile de
takdir toplamaya devam
ediyor.
Gösterilen özel ilgi
karşısında sosyal
hayatlarını kısa sürede
kuran ve artık Eskişehir’e
yeni üyeler
kazandırmaya başlayan
Hayvanat Bahçesi’ndeki
dostlarımız da halinden
son derece memnun.
Böylesine sıcak bir ortamı
görmek isteyen binlerce
kişi de Eskişehir’in yolunu
tutarak Hayvanat Bahçesi’ni
özellikle ziyaret ediyor.
28 Nisan 2017 yılında
hizmete girmesine
ve aradan sadece 1
buçuk yıla yakın zaman
geçmesine rağmen Hayvanat
Bahçesi’nin ziyaretçi
sayısı yüz binleri de
aştı. Ve Eskişehir Hayvanat
Bahçesi geçtiğimiz
günlerde tam 1 Milyonuncu
ziyaretçisini ağırladı.
Hayvanat
Bahçesi’nin 1 Milyonuncu
ziyaretçisi için özel bir
tören düzenlenirken, ünü
çoğalan Hayvanat Bahçesi’nin
ziyaretçi sayısının
ilerleyen günlerde daha
da artacağı ifade edildi.
9
10 Yaşındaki küçük
Mira’dan çok ama çok
büyük buluş
Yazılımını ve montajını yaptığı robot herhangi bir labirent yapı içinde kendi yolunu da bulabiliyor
10 yaşındaki Mira Küçük, yazılımını ve montajını
kendi yaptığı, herhangi bir labirent yapıda
yolunu bulabilen robot yaptı.
Yaptığı robotun fabrikalarda işçilerin ağır yükleri
kolayca taşımalarına yardım edeceğini
hayal eden Mira, yazılım konusunda kendisini
daha geliştirmeyi hedefliyor.
En zor labirentleri çözüp yolunu bulabilen
robotu, "işçilerin sırtı ağrımasın" diye yaptığını
ifade eden Mira Küçük, yeni hedefinin gelecekte
gökyüzündeki kirli havayı temizleyecek
bir sistem kurmak olduğunu açıkladı.
PROJE SPONSORU ARIYOR
Mira, babası dışında kendisine proje sponsoru
bulamadığını dile getirerek, "Sosyal medyada
bir sayfa açtım. Yaptığım robotu, projelerimi
anlattım ama yine de bütün malzemelerimi
babam satın aldı. Bu tarz robotların
hayalini hep kuruyordum.
Hiçbir eğitim almadım.
Başka oyuncaklarla
oynayamıyorum.
Yaptığım robotla
oynamak daha
eğlenceli" dedi.
"EZBER-
LEME,
ÖĞREN"
Ezberden çok öğrenmenin
daha çok hoşuna
10
gittiğini ifade eden Küçük, "Çalışmalarım
bana bunu öğretti. Geliştirdiğim robot sayesinde
fabrikalardaki çalışanlar daha az yorulacak.
Robotun kodlamalarını da kendim
yapıyorum. Yani nereye, ne hızla gitmesini ben
belirleyebiliyorum. Bu sayede insanların beli
ağrımayacak. Bir de fabrikalar çok duman çıkartıyor.
Gökyüzü kirleniyor. Babam yine
sponsor olursa bir drone alacağız. Dronun üzerine
yerleştireceğim hava süzgeci kirli havayı
temizleyecek. Bu benim hayalim ama gerçekleştireceğim.
Arkadaşlarıma söylediğimde inanmıyorlar
ama yapacağım" dedi.
"YEDİ YAŞINDA SATRANÇ
MERAKI BAŞLADI"
Mira'nın babası Mehmet Ali Küçük de kızının
küçük yaştan beri bu tarz projelere merakının
olduğunu belirterek, "Yedi yaşında satranç merakı
başladı. Beraber turnuvalara katıldık. Eskişehir'de
güzel dereceler aldı.
Sonrasında kodlamaya
geçiş yaptık.
Bu yaz tatilinde de bir robotun parçalarını
kendisi birleştirip kodlamasını kendisi yaparak
ortaya bu robotu çıkardı." diye konuştu.
"BABALAR HER ZAMAN
SPONSORDUR"
Mira'nın merakının kendisini de heyecanlandırdığını
anlatan baba Küçük, "Önceleri ucuz
parçalarla işi kurtarıyorduk. Sonra zamanla
maliyetler arttı. Bu sebeple yurt dışından parçaları
almaya başladık. Babalar her zaman
sponsordur. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Kızımın gelişimi benim için her şeyden
önemli. Mira bütün oyuncaklarını parçalayan,
sonra tekrar birleştirmeye çalışan bir çocuktu.
Bunu yapmayı da çok severdi. Ben ailelerin çocuklarını
kısıtlamamasını, hayal gücünün
önüne set çekmemesini tavsiye ederim. Şimdi
kızım havayı temizleyecek. Hayali bile güzel."
ifadelerini kullandı.
Kaliteyi Ucuza
Almanın Keyfini
RAPSODİ
İle Yaşayın...
ZARİF ŞIK
ve EKONOMİK
AZİZ
MOBİLYA
Yunusemre Cd. No: 82/B
Odunpazarı / ESKİŞEHİR
Tel : 0.222.233 31 18
11
B.A. 28 yaşında, 15 yıldır uyuşturucu bağımlısı. Madde uğruna ailesi dahil her şeyi feda etmiş.
Hayaan hiçbir beklentisi kalmamış. Gençliği gitmiş en başında. “Beynimi ele geçirdi” dediği
illeen kurtulmak istediğini söyledikten sonra tüm çaresizliği ile yetkililere sesleniyor.
“Yaratık gibiyim!
Ne olur beni
bu illetten
kurtarın!”
Niye mi yazıyorum bu öyküyü?
Başka gençlere de örnek teşkil
etsin diye…
Bir defadan bir şey olmaz diyerek
başlayıp hayatını esir
alan, onları adeta bir köle haline
dönüştüren bu hikâyeden
çok dersler çıkarasınız diye…
İradenin kaybedildiği an kontrolün
nasıl elden giiğinin,
hayatı nasıl mahveiğinin, bir
yaşamın lanet bir maddeye
nasıl kurban edilebileceği görülsün
diye…
Başta aileler olmak üzere çocuklarımız,
gençlerimiz, herkes
ders alsın diye…
Biliyorum.
Uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla
hassasiyetle mücadele
eden birçok kurumumuz
var…
Ellerinden geldiğince birçok
gencimizi hayata kazandırıyor,
ışık oluyorlar.
Birçok kişiden ya da kurumdan
bağımlılıktan kurtulan
ya da kurtulamayan gençlerimizin
hikâyesini de dinliyoruz.
Ancak durumu bizzat yaşayan,
olayın bizzat muhatabı,
ne çektiklerini kendisinden
başka kimsenin anlatamayacağı
kişiler var.
Onlardan birisi B. A.
28 yaşında…
15 senedir uyuşturucu,
madde bağımlısı…
B. A’nın feryadını, yaşadıklarını,
hayatını nasıl mahveiğini,
haykırışlarını, yardım
çığlıklarını ve aramızda geçen
o sohbeti yorum yapmadan
birebir aktarmayı borç bildim.
İşte B. A’ nın çığlıkları…
12
Tanıyalım mı seni?
28 yaşındayım. Babam yıllar önce vefat
ei, annem yaşıyor.
Uyuşturucu ile tanışman nasıl oldu?
Uyuşturucu maddeye esrarla başladım.
Daha doğrusu ilk önce alkol ortamında
başladım. Alkol esrar denilen maddeye bir
şekilde teşvik ei beni. Esrar maddesinden
sonra extacy denilen bir maddeye
geçiş yaptım. Ondan sonra bonzai denilen
illete geçtim. 2009 senesinde falan tanıştım.
Bonzai kadar sıkıntılı bir madde de
görmedim.”
Neler yaptırıyor bonzai sana? Hayatına
ne gibi sıkıntılar kaı
mesela?
Bonzai içince ölü gibi olursun.
Haa bir nevi ölürsün.
Kalbin öyle atar ki
şaşarsın. Sonra inanılmaz
bir sıcak basar… Yukarıdan
aşağı ateş basıyor,
gözlerimden şkıracak
gibi. Bir süre sonra bir
bakmışsın ki her şeye rağmen
bırakamıyorsun. Ölü
gibi olsa da yaşıyorsun.
İçmediğin zaman ne hissediyorsun?
İnanılmaz sinirli oluyorsun.
Öe nöbetleri başlıyor.
Ne gibi bir aile hayatın
vardı?
Benim çok düzgün bir ailem yapım var. Çok
düzgün bir aile bireylerine sahibim.
“MAHVOLDUM!”
Peki, uyuşturucu bağımlılığın bu noktalara
nasıl geldi?
Arkadaş ortamı çok etkiledi. Ailemden
kendim kaçtım. Ailemin söyledikleri bana
ters geldi. 1997 yılında Eskişehir Hava
Hastanesinde ileri zeka ve dikkat eksikliği
hiperaktiv bozukluğu teşhisi konuldu
bana… O zamanlar kullanmam gereken
ilaçları düzenli olarak kullanamadığım için,
ülkemizde o ilaçlar olmadığı için, yeterli
tedavi imkanı bulamadığım için farklı kulvarlarda
kendimi gösterme eğiliminde bulunduğum
için mahvoldum.
Kurtulmak istiyor musun bu illeen?
Kurtulmak istiyorum, kurtulamıyorum.
Girdap gibi düşün bunu… Girdaba girersin
de çıkmak istersin, çıkamazsın ya… Onun
gibi…
Şimdiye kadar nerelerde tedavi gördün?
Eskişehir Devlet Hastanesi “AMATEM”
servisinde tedavi gördüm. Zübeyde Hanım
Ruh Sinir ’de tedaviler gördüm. Yunus
Emre Devlet Hastanesinde tedaviler gördüm.
Bakırköy’de tedaviler gördüm. Bunların
hiçbirinde başarılı olamadım. Kendim,
tedavisiz 6 ay bırakabildim. Bu maddeden
kurtulabilen bir Allah’ın kulunu görmedim.
Bonzaiyi bırakabilen bir Allah’ın kulunu
görmedim. Benim bildiğim en uzun ara verebilen
kişi 4 sene ara verdi.
“BEYNİMİ ELE GEÇİRDİ”
Senin 6 ay sürdü?
Evet. Tedavisiz altı ay dayanabildim. Hiç
içmeyeceğim dedim, altı ay dayandım. Ne
zaman tedaviden çıktım, koşarak tekrar
gidip içtim.
Demin çok farklı bir ifade kullandın. “Bu
illeti bırakmak istiyorum ama beynim
izin vermiyor” dedin…
Beynimi ele geçirdi. Bütün bağımlıların
öyle. Sadece benim değil. Doktorlar da
söylüyor bunu… Beynimizde haz bölgesi
denilen bir bölge varmış. Bu çikolatadan
dahi aldığı hazzı unutmuyormuş. Biz bu
RÖPORTAJ
Özge Zaim Sarıoğlu
uyuşturucudan, bonzai denilen illeen aldığımız
hazzı o kadar önemsemişiz ki hiçbir
şeyde, hiçbir yerde bu hazzın yerine bir
şey geçmiyor. Ne yaparsak yapalım o
hazzı istiyoruz içimiz.
“AİLEMİ TERK ETTİM”
Peki, kalbindeki boşluk seni ona itiyor
olabilir mi?
İçimde sürekli bir boşluk var. Bonzai içtiğim
zaman kalbimdeki boşluk doluyor.
Ne gibi bir boşluk bu?
Sevgi eksikliği de değil bu. Sevgi eksikliği
olsa annemin sevgisi var. Ağabeylerimin
sevgisi var. Onları terk edip gitmezdim. 3
buçuk yıllık nişanlımı terk edip gitmezdim.
Onlar bu duruma nasıl bakıyor?
Onlar dediler ki sen bizi de bu illete teslim
ein. Kendin teslim oldun, bizi de teslim
ein dediler. Kimsenin yapabileceği bir
şey kalmadı artık. Ben bu madde uğruna
herkesi, her şeyi bıraktım geldim.
Ailenle görüşüyor musun?
Annemle telefonla görüşüyorum.
Peki, annenle vakit geçiriyor musun?
Hayır. Annemin yanından kaçtım da geldim.
“BU MADDE UĞRUNA HER ŞEYİMİ
FEDA ETMİŞ BİRİYİM”
Ailen nerede?
İstanbul’da yaşıyorlar. Sırf bu maddeden,
uyuşturucudan, işlediğim suçlardan dolayı
ailem benim İstanbul’a göç ei. Annem sülalesini,
ailesini bırakıp gii. Yedi sülalem
burada. Bir tek annem ve ağabeyim gii.
Bu madde uğruna her şeyimi feda etmiş
biriyim.
Ama bırakmak da istiyorsun değil mi?
İstiyorum. Çok istiyorum.
Yetkililere bir çağrın var mı?
Lütfen sesimi duysunlar, yardım etsinler
bana… Kurtulmak istiyorum.
“YARATIK GİBİYİM”
Nasıl bir çocukluğun hayatın vardı?
Mutlu muydun?
Mutluydum. Çok huzurlu bir aile hayatım
vardı benim. O aileden nasıl böyle biri çıktığına
şaşırıyorlar. Nasıl söyleyeyim?
Yaratık oldum ya…
Yaratık gibiyim artık.
Toplumun sana o gözle baktığını
mı düşünüyorsun?
Evet…
Hayaan bir beklentin var
mı?
“HAYATTAN BEKLENTİM
KALMADI, HER ŞEYİMİ
TÜKETTİM”
Kalmadı. Hiçbir beklentim
kalmadı. Tek beklentim bonzai
bulup içmek. Hayaa
hani bir insanın ülküsü olur
ya her şeyi bıraktım ben. Her
şeyimi bıraktım, uyuşturucu
içtim. Bundan sonra hayatımın
tek beklentisi o oldu. Yaşama
amacım o oldu sanki. Onu bulup
içiyorum. Başka her şeyimi tükeim ben…
İsteyerek de içmiyorum. İstemiyorum, ağlaya
ağlaya içiyorum ama yine gidiyorum.
Bırakman için sana yol gösteren birileri
yok mu çevrende? Yardımcı olmaya çalışan?
Çok fazla var. Defalarca tedavi görmeme
rağmen gelelim diyor ailem, yine yardımcı
olalım diyorlar. Sil baştan başlayalım diyorlar.
Ama artık benim kabullenecek
gücüm kalmadı. Mücadele edecek gücüm
yok. Sil baştan aynı şeyleri yaşaya yaşaya
yoruldum, bıktım artık. Ben kabullendim
artık. Bunu fark eim. İstemiyorum bu illetle
yaşamak, bırakmak istiyorum ama
kabullendim. Çünkü olmuyor. Her seferinde
en başa dönüyorum. Başa dönmek
istemiyorum anlıyor musunuz? Beni gerçekten
topluma kazandırın istiyorum. Tamamen
bırakayım istiyorum. En başa
dönmeye korkuyorum.
Kesin çözüm mü istiyorsun?
Desinler ki kesin tedavisi çıktı. Çözümü de
bu… Koşarak giderim. Gene koşarım ben
ya… Yeter ki bulun…
Gençlere söylemek istediğin bir şey var
mı?
Arkadaş ortamınızı iyi seçin. Ben yandım,
siz yanmayın. Hayatınızı karartmayın. Ailenizin
sözünden çıkmayın.
Çok teşekkürler…
Asıl ben size teşekkür ederim.
13
Ali İsmet
Öztürk
Ali İsmet Öztürk Türkiye’de ilk profesyonel
akrobasi pilotu. Kızı Semin Öztürk Şener
ise Türkiye’nin tek sivil akrobasi pilotu. Baba-Kız
pilotlar gösteri uçuşlarında adeta gökyüzünü fethedip,
insanlara muhteşem anlar yaşatıyorlar
Semin
Öztürk
Türkiye’de ilk profesyonel akrobasi
pilotu Ali İsmet Öztürk, "Mor Menekşe"
adlı uçağıyla, Türkiye'nin
tek sivil kadın akrobasi pilotu kızı Semin
Öztürk Şener ise kırmızı renkli "Pitts S2-
B" uçağıyla birlikte gösteri uçuşu yaptı.
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde kurulu
Sivrihisar Uluslararası Sportif Havacılık
Merkezi'nden havalandıkları uçaklarıyla
bir gösteri sunan baba-kız, gökyüzünde
buluşmanın mutluluğunu yaşadı.
“BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ”
Ali İsmet Öztürk, "Boynuz kulağı geçer"
sözünü anımsatarak, pilotlukta da aynı
sözün geçerli olduğunun altını çizdi.
Kızı Semin'in uzun süredir büyük bir gayretle
akrobasi pilotluğu için çalıştığını anlatan
Öztürk, şöyle konuştu:
"Semin'in beni geçeceğinden kimsenin
şüphesi yok. Kızımın ilerlemesini görmek
benim için mutluluk verici. Hem hocalık
hem de babalık yapmak kolay değil. Biz
zoru aşabildik. Bunu aşmamızda Semin'in
büyük yardımı oldu. O uçuşlarda bana babasıymışım
gibi değil, hocasıymışım gibi
yaklaştı. Eskiden aynı uçağın içinde birlikte
uçardık. Semin yalnız uçmaya başlayınca
ben kendi uçağıma transfer oldum.
Gökyüzünde yan yana olabilmek çok güzel
bir duygu. Birlikte uçtuğumuzda Semin
lider pozisyonda ben de onun kolunda iki
numara olarak hareket ediyorum. Kızımın
kolunda olmak çok büyük bir keyif veriyor.
Havada çok duygusal bir ortam oluyor.”
"SEMİN, GÖKYÜZÜNDE TÜRK
KADININI VE TÜRKİYE'Yİ
TEMSİL EDİYOR"
Öztürk, Semin'in solo gösterilerinde de
yerde sunuculuğu kendisinin yaptığını,
bundan da ayrıca mutluluk duyduğunu
söyledi.
Kızı Semin'in yurt içi ve yurt dışında aldığı
başarılardan önce bir Türk vatandaşı, daha
sonra da bir baba olarak gurur duyduğunu
dile getiren Öztürk, kızının yurt dışında
hem Türk kadınını hem de Türkiye'yi temsil
ettiğini vurguladı.
Öztürk, kızı ve kendisinin Sivrihisar Uluslararası
Sportif Havacılık Merkezi'nde bu
yıl 15-16 Eylül’de gerçekleştirilen hava gösterilerinde
yer aldıklarına değinerek, "Sivrihisar
Hava Gösterileri'ne 7 ülkeden
havacılar katıldı. Yaklaşık 50 hava aracı yer
aldı. Şanlı Türk Hava Kuvvetlerinin akrobasi
timi SOLOTÜRK de Sivrihisar'daki
havacılık gösterilerinde yer aldı." diye konuştu.
"BABA-KIZ GÖKYÜZÜNDE OLMAK
BAMBAŞKA BİR DUYGU"
Türkiye'nin tek sivil kadın akrobasi pilotu
Semin Öztürk Şener de babasıyla ebeveyn
ilişkisi dışında öğretmen-öğrenci ilişkisini
çok güzel kurduklarının altını çizdi.
Babasının aynı zamanda öğretmeni olduğunu
kaydeden Şener, "Birlikte uçmaya
alışığız. Babamla aynı anda gökyüzünde
olmak çok heyecan verici. Baba-kız gökyüzünde
olmak bambaşka bir duygu. Uçuş sırasında
sağıma bakıp, babamın
idaresindeki 'Mor Menekşe'yi gördüğümde
mutluluk duyuyorum." ifadelerini kullandı.
Şener, aile bireylerinin kendisini desteklemesinin
ve başarılarından gurur duymasının
kendisini mutlu ettiğini söyledi.
Romanya’da 14-15 Temmuz'da düzenlenen
Aeromania Havacılık Festivali'ne katıldığını
aktaran Şener, "Romanya'daki havacılık
gösterilerine katılan en küçük yaştaki ve
tek kadın akrobasi pilotu bendim. Orada
büyük tecrübeler edindim. Bu yıl da Sivrihisar
Hava Gösterilerinin üçüncüsü organize
edildi. Gösterilerde yer aldığım için
mutluyum. Havacılıkla iç içe, rengârenk
uçakların, helikopterlerin, paraşütlerin
gökleri süslediği güzel bir gün oldu."
14
15
İspanyol, İtalyan, Filistin ve Cezayirli 4 kadına “KADINA DAİR” sorular sorduk
4
Ülke,
Kadın ve
Farklı hayat
Aldığımız cevaplar
Avrupa
ülkelerinde
yaşayan kadınların
özgürlük
anlamında
daha şanslı,
Ortadoğulu
kadınların ise
daha şanssız
ve baskı altında
olduklarını
ortaya
koyuyor
16
RÖPORTAJ
Özge Zaim Sarıoğlu
Ve uzar gider bu saydıklarım…
Ve kadın her yerde aynı kadın olmasına
rağmen uğradığı muamele, gördüğü
değer farklıdır.
Doğusu, batısı, Avrupası, Orta doğusu…
Avrupa kadını özgür bir şekilde istediği
kıyafetle, istediği şekilde yalın
ayak dolanırken ülkesinde, Ortadoğu’da
ise bisiklete bile binemiyor kadınlarımız…
Onca işkence, şiddet görmesine rağmen
“Ben gidiyorum” diyemiyor.
Dese bile bir bakıyorlar ki kötü bir sıfatla
birleşiyor adları: “Kötü kadın!”
Neden mi söylüyorum bunları?
Kısa bir araştırma yapıyorum.
Kadın…
Ne güzeldir.
Yüzü tıpkı cenneti andırır.
Eşsiz, benzersiz…
Her birinin yüz hatlarındaki çizgiler
farklıdır.
Tıpkı etkileri gibi şekilleri de öyle…
Acı verenler daha derin de sanki…
Renkleri daha silik…
Kadın…
Gözleri buğulu bakar.
Bazen hüznü anlatır gibi sessiz
bazen sevinçten yerinden çıkacakmışçasına
parlak…
Bazen ıslaktır.
Kenarlarında duran damlaların susuşundan
belli…
Bir şeyleri anlatmak ister gibi…
Kadın…
Dudakları ne de güzel…
Ne de yakışır doğanın her bir
tonu…
Renkler onun için yaratılmış sanki…
Suskundur ama…
Bir şeyleri saklamak istercesine kapalı…
Usul usul kıpırdanışından anlaşılır.
Bir şey söylemek ister, yutkunur…
Adı ‘Sır’ olur.
Kadın…
Kulakları bir şeylerin şahidi…
Çok şey duyar da bilmek istemez
gibi…
Gizlemektense bilmemek en iyisidir
der.
Kim bilir haklıdır belki…
Yaşadığı tecrübelerden edinmiştir
belki…
Kadın…
Hüznü saçların da toplanır.
Her bir saç teli birçok derdi yüklenir
gibi…
İncecik bedenine...
Kadın…
Elleri yorgun…
Hizmet etmekten, çalışmaktan
nasır tutmuş parmaklar…
Şikayet etmez yine de…
Yaradılış işte…
Her şeye rağmen zarif, estetik…
Kadın…
Bedendir…
Birçok yükü sırtında omuzlanırken
tökezlemez bile…
Çünkü tökezlese düşer, düşse kaldıranı
olmaz bilir.
Kadın…
Bazen namusun adı olur bazen dayağın
nedeni…
Vururlar hoyratça, öldüresiye…
Nedenini sorsanız, yanıtları yoktur.
Anlam veremezken bunca kine bir
bakarsın aynı kadının bedeni bir
başka erkeğin çapkınlık nedeni olur.
“DÜNYA KADINLARI ESKİŞEHİR’DE”
Odunpazarı Kent Konseyi’nin düzenlediği
bir etkinlikle “Dünya Kadınları” Eskişehir’de
buluşuyor.
Gerçekten çok anlamlı bir organizasyon…
Böyle anlamlı etkinliğe imza atan Odunpazarı
Kent Konseyi Başkanı İsmail
Kumru ve Genel Sekreter Nilüfer Kurumehmetoğlu’na
ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Onların vasıtasıyla 4 dünya kadınına da
aynı soruları iletme şansı yakalıyorum.
Ve birbirinden bağımsız yanıtlar alıyorum.
Avrupa ve Ortadoğu kadını arasındaki
farkı kendi gözlerimle görüyorum, şahit
oluyorum.
Ve yaptığım bu kısa araştırma çok
büyük bir gerçeği gözler önüne seriyor.
4 ülke kadınıyla çevirmen eşliğinde yaptığım
sohbeti size aynen aktarıyorum.
Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız!
İspanya
Gloria Miguell Morell
Eskişehir’e daha önce geldiniz mi?
Yok gelmedim.
Nasıl buldunuz peki şehrimizi?
Gerçekten bir öğrenci şehri. Güzel bir şehir ama buranın
bütün Türkiye’yi yansıttığını düşünmüyorum. Çünkü burada
çok fazla genç var. Buradaki popülasyon Türkiye’yi yansıtmıyor
bence ama güzel bir şehir.
Gloria
Miguell
Morell
Evli misiniz?
Hayır.
Ülkenizde erkekler ev işlerine yardım
ediyor mu?
Gençler yardım ediyor. Tabi biz her şeyi
paylaşıyoruz ama yaşlı bir jenerasyonla
birlikteysen onlar daha
farklı. Basit işleri yapıyor erkekler.
Türkiye’deki gibi aslında…
Ama bizim
ülkemizde erkekler
alışveriş yapmak
olsun, evde ütü yapmak
gibi işleri yapıyorlar.
Ülkenizde kadınlar rahat boşanabiliyor
mu?
Şu an da insanlar rahatça evlenip
boşanabiliyor. İnsanlar nasıl yaşamak
istiyorsa öyle yapıyor. Rahatlar.
Baskı yok.
Kadınlar rahat giyinebiliyor mu?
Kesinlikle istediğimizi giyiyoruz. Erkekler
karışmıyor. Ne düşünüyorsak
onu yaşayabiliyoruz. Genç- yaşlı jenerasyon
farkı tabi ki var. Yaşlılar da kabullenmek
biraz daha farklı olabilir
ama bizim için normal açık giyinmek.
Özgür düşünebilirler, giyinebilirler.
Eskişehir’de yaşamak ister miydiniz?
Hayır. Latin Amerika ve Asya’da yaşayabilirim
ama bu bölgede yaşamak istemiyorum.
Avrupa’da bile yaşamayı çok
düşünmüyorum. Çünkü burada belli bir
düşünce kalıbı var. Ben bu kalıbın dışına
çıkmak istemiyorum. Farklı kültürlere
saygılı ülkelerde yaşamak istiyorum.
Cezayir
Hanane Yahiçaui
Eskişehir’e daha önce geldiniz mi?
Hayır.
Peki, nasıl buldunuz?
Ben gerçekten çok sevdim burayı. Çünkü modern bir şehir.
Gerçek anlamda bir modernlik değil ama yine de modern.
Burada çok fazla başka şehirlerden, başka yerlerden gelen
farklı insanlar var ama birbirlerine saygı duyuyorlar. Birbirlerini
rahatsız etmiyorlar. Bu yüzden sevdim.
Ülkenizde sosyal yaşam nasıl? Kadınlar özgür mü?
Kadınlar sosyal hayatta çok özgür değiller. Örneğin
dışarı da bisiklete binemiyoruz. Çünkü
toplumun bir baskısı var.
Hanane
Yahiçaui
Boşanmalar nasıl?
Rahat boşanma olmuyor. Boşandıkları
zaman kötü kadın oluyorlar. Toplumun yine
böyle bir baskısı var. Toplum içinde özgür
değiliz.
Ülkenizde ev işlerini kadınlar
mı yapıyor?
Kişiden kişiye değişiyor. Bunun
için belli bir toplumsal baskı
yok. Ancak bazı kadınlar eşleri
tarafından işi bırakacaksın gibi
bir baskıyla karşılaşabiliyorlar.
Bunun dışında da bazı kadınlar
kendi istekleriyle bırakıyor. Bazı kadınlar
da hem işe gidip hem çocuk
bakabiliyor.
Erkekler yardım ediyor mu?
Hayır. Birçok erkek sadece bunun
için bile evleniyor diyebiliriz.
Kadına şiddet çok mu?
Çok fazla değil. Bazen oluyor, bazı
olaylar duyuyoruz ama çok fazla değil.
Eskişehir’de yaşamak ister misiniz?
Gelecek de evet yaşamayı düşünebilirim.
Buraya geldiğimde yaşadığım kültürel
şoklardan biriydi. Kadınlar burada
sigara içebiliyor. Bizim orada kadınların
sigara içmesi toplumsal bir yasak. Toplumsal
olarak içtiğin zaman sıkıntı doğurabiliyor.
Bu sadece bir örnek. Tabi gelmek
isterdim buraya. Güzel bir izlenim edindim
bu ülkede.
17
İtalya Diana Anselmo
Eskişehir’e daha önce geldiniz m?
Gelmedim. İlk kez geliyorum.
Nasıl buldunuz?
Geldiğim zaman şoke uğradım. Bu gelişmiş bir ülke mi dedim.
Burası mı büyük dedim. İtalya’da etrafınıza baktığınız zaman
sanatsal, daha çok eski tarihi yapılar vardır. Bu tarz yerler genellikle
daha küçük yerlerde yapılır. O yüzden burası büyük
bir şehir mi diye düşündüm. Kültürel bir şok yaşadım.
Ülkenizde sosyal yaşam nasıl? Kadınlar özgür mü?
Evet. Özgürler, arabaya binebilirler, bisiklete binebilirler. Gece
tek başlarına dışarı çıkabilirler. Bizim tek başımıza büyük bir
sorunumuz yok. Bizim dikkat etmemiz gereken iki şey var.
Taciz ve tecavüz.
FilistinYara Agheish
Eskişehir’e geldiniz mi? Hayır.
Beğendiniz mi?
Gerçekten çok sevdim. Burada çok kültürel çeşitlilik var,
rahat bir şehir.
Sizin ülkenizde sosyal yaşam nasıl?
Filistin- Gazze bölgesinin dışında kalan yerlerde daha
rahat. Oradaki sosyal yaşam daha rahat.
Erkekler de eşit haklara sahibiz. Üçte iki
gibi ama yine de var. Gazze de ise erkeklerin
on katı kadar daha fazla çalışmanız
gerekiyor. Onlarla aynı
haklara erişebilmek için. Gazze de
durum daha farklı.
Diana
Anselmo
Avrupa ülkesinde de bu tarz kötü olaylara
rastlanıyor yani?
Bizim ülkemizde şu var. Erkeklere kötü şeyler
yapma, kötü sözler söyleme demek yerine kızlara
dikkat et, alkol aldığında kontrolünü
kaybetme gibi uyarılar da
bulunuyorlar. Kadını uyarma gibi
toplumsal bir durum var. Bu rahatsız
edici ama bunun dışında kadınlar
özgür. Taciz tecavüz de herkese
olacak diye bir şey yok ama kadınların
içinde öyle bir hissiyat var.
Erkekler ev işlerine yardım ediyor
mu?
Yaş farkı- jenerasyon farkı var. Eskiden
erkek çocukları kendi şehirlerinde
okula giderdi. Bu yüzden
evde anneleri ve kız kardeşleri
işleri yapardı. Geldiklerinde kimse
onlara şu işi yap demezdi. Şimdi
başka şehirlere gittikleri için, tek başına
yaşadıkları için işleri kendileri yapmak
zorunda. Evlendikleri ya da
beraber yaşadıkları zaman da ben bunu
yapmalıyım diye düşünenler oluyor
ama benim için bu yok diyenler de var.
Genelde kadınlar yapıyor diyebiliriz.
Boşanmalar nasıl?
Çok- çok.
Eskişehir’de yaşamak ister miydin?
Hayır.
Erkekler ev işi yapıyor mu?
Kesinlikle erkekler kadınların evde
oturmalarını daha çok istiyor.
Büyük bir çoğunluk bunu istiyor.
Eğer çalışıyorlarsa çocuk sahibi
olduklarında anaokulu, ilkokula
gidene kadar çocuklara bakmak
zorunda kalıyorlar. İşlerini
bırakmak zorunda kalıyorlar.
Ondan sonrasında part time
işler de çalışmalarını istiyor.
Diğer türlü kadınlar çok
destek görmüyor.
Kadına şiddet var mı?
Evlilik içi şiddet çok var.
Boşanmalar da ise
acaba bir sorun mu var
diye düşünüyorlar. Onun
için de evlerinde şiddet durumundan
dolayı boşanan
kadınlar var. Şiddet çok
fazla.
Eskişehir’de yaşamak
ister miydiniz?
Burada yaşamak isterim diyemem.
Çünkü ben her yerde
yaşamak istiyorum. Pek çok
ülkeyi gezmek, pek çok kültürle
karşılaşmak istiyorum.
Onları öğrenmek istiyorum. Burada
da yaşarım her yerde de…
Yara
Agheish
18
19
Halkla İlişkiler Sorumlusu Elif Karakurt ile Vakıf üzerine konuştuk
Çocukların yüzü
LÖSEV ile gülüyor
1998 Yılından bu yana her geçen gün
büyüyen ve toplumun güvenini kazanan
LÖSEV yüzlerce çocuğu sağlığına
kavuşturup, binlercesine ise aileleriyle
birlikte umut oluyor.
RÖPORTAJ
Özge Zaim Sarıoğlu
Lösemili çocukları, tedavi amacıyla SSK
Ankara Çocuk Hastanesi’ne yatırıyorlar.
Tedavinin ilk günleri henüz…
Hastane yönetiminden çocukların odaları
için küçük bir televizyon talep ediyorlar.
Aldıkları yanıt olumsuz oluyor...
Onlar ise pes etmiyor.
Küçük bir istek gibi durmasına rağmen
minik yavrularımız için çok önemli…
O hastanede çalışan doktorlar, hemşireler
ve personel aralarında para toplayarak
alıyorlar o küçük televizyonu…
İlk zamanlar bir çocuğun yol parasını ya
da okul ihtiyacını karşılamak bile onlar
için büyük sorunken günler geçtikte büyüyor,
güçleniyor, projeler geliştiriyorlar.
Hatta hedeflerini büyütüyorlar.
Çocuklarımızın her türlü ihtiyaçlarını karşılamak
için dürüstçe ve el ele çalışıyorlar.
Ve bir bakıyorlar ki…
Koskocaman vakıf olmuşlar.
İşte böyle kuruluyor Lösemili Çocuklar
Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV)…
1998 yılından bu yana da dimdik ayaktalar…
Ön bir bilgi sahibi olduktan sonra yola koyuluyorum.
Hava puslu, her an yağmur yağdı yağacak…
Hani derler ya yağmur
sıcağı var diye
aynen öyle…
Zile basıyorum,
merakla bekliyorum
kapının açılmasını…
Vakıftan içeriye
girdiğim
andan itibaren
tüylerim diken
diken…
Nedensiz…
20
Merdivenlerden
çıkarken şöyle
bir etrafıma bakıyorum.
Düşünceler
hızla beynimin
içerisinde dolaşıyor.
Birçok yavrumuz,
ailemiz, bireyimiz eminim ki birer
birer çıktığı o merdivenlerden üçer, beşer
atlayarak indi.
Bundan eminim…
Bir sorsanız nelere şahit olmuştur o basamaklar?
Elif Hanım, yüzünde içten gelen gülümsemesi
ve mütevaziliği ile karşılıyor.
Elini uzatıyor ve kendini tanıtıyor: “Elif
Ka-
rakurt. LÖSEV Eskişehir
Halkla İlişkiler sorumlusuyum.
Yaklaşık 2 yıldır
LÖSEV’de görev
alıyorum. Bir buçuk
yıl kadar Ankara
Vakıf merkezde
yine halkla ilişkiler
biriminde
görev
aldım. Son dönemde de Eskişehir’deyim.”
Salona buyur ederken bizi bende etrafa
göz gezdiriyorum.
Çok şirin bir yer…
Oyuncuklar, el yapımı bebekler, çantalar
bütün odayı süslüyor.
Vakfın her bir köşesi ince ince düşünülmüş.
Elif Hanım’a yeniden dönüyorum.
“LÖSEV’İN BİR OKULU, KÖYÜ VAR!”
LÖSEV’le tanışmasının nasıl olduğunu
merak ediyorum.
Gülümseyerek anlatıyor: “Tamamen tesadüf
oldu. İnternetten görerek başvurdum.
İşe başladım. Tabi içine girince çok farklı
şeylerle karşılaşıyorsunuz. Tahmin ettiğinizden
çok daha fazla şeyler başardığını
görüyorsunuz. Örneğin bir okulu var,
köyü var. Bunları işin içine girdikten
sonra öğrendim. Daha detaylı neler yapıyorlar
bunları öğrendim. Yetişkin hastalara
hizmet veriyorlar. İçine girdikçe
birçok şey gördüm aslında…”
“ESKİŞEHİR’DE 300’Ü GEÇKİN
HASTAMIZ VAR”
LÖSEV’e kayıtlı üye sayısını soruyorum
ardından…
Kısa bir düşünüyor: “Vakfımıza kayıtlı şu
an da 30 bin hasta var. Eskişehir’de de
300’ü geçkin hastamız var. Bunlar da yetişkin
ve çocuk olmak üzere toplam sayılar.”
Öyle samimi bir ortam ki kim bilir ne güzel
anılara şahit olmuştur burası diye düşünürken,
bir an da ağzımdan şu sözcükler
çıkıyor:
“Üyeleriniz için ne gibi etkinlikler
yapıyorsunuz?”
“TÜM İHTİYAÇLARINI Gİ-
DERMEYE ÇALIŞIYORUZ”
Yüzünde yine aynı tebessüm
beliriyor Elif Hanım’ın:
“Onlar için birçok
etkinlik yapıyoruz aslında…
Yakın dönem de
etütlerimiz var. Çocuklarımız
için yeni dönemde
etütler
gerçekleştiriyoruz.
Dersler de onlara
katkı sağlamaları
için. Tabak boyama
etkinliğine götürüyoruz,
at binmeye
götürüyoruz, Luna
parklara götürüyoruz. Ramazan
ayında iftarlarımız
oluyor. Kurban Bayramlarında,
Ramazan bayramlarında yine evlerine
ziyaretler düzenliyoruz. Hastane
ziyaretleri düzenliyoruz. Onların oyuncak,
kıyafet ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Ev ziyaretleri
düzenliyoruz. Evde tespit ediyoruz.
Hangi ihtiyaçları var onları yerine
getiriyoruz. Buna uygun ihtiyaçlarını götürmeye
çalışıyoruz.”
Alkışlamak geliyor içimden…
Ellerim hiç susmaksızın sürekli alkışlamak
istiyorum.
Devam ediyorum: “Peki, gönüllü mü çalışıyorsunuz?
Sistem nasıl işliyor?”
“YÜZDE 51 GÖNÜLLÜYÜZ”
Şöyle yanıt veriyor: “Tabi ki gönüllülük
esas bu işi yaparken ama biz personel
olarak çalışıyoruz. Ama her zaman diyoruz
ki yüzde 51 gönüllüyüz.”
Gülümsüyorum.
Yazımın başında da söyledim ya birçok
hayat hikâyesine, mucizeye şahit olmuştur
o basamaklar diye… Sorumu bu kez
Elif Hanım’a yöneltiyorum: “Şahit olduğunuz
ilginç bir yaşam hikâyesi var
mı?”
“HASTALIĞI ATLATAN İNSANLAR
LÖSEV’DE BİZİMLE ÇALIŞIYOR”
Geçmişe gidercesine düşünüyor: “Birçok
şeyle karşılaşıyoruz burada. Daha önce
hasta olmuş ardından hastalığı atlatmış,
kocaman insanlar olmuş, burada çalışan
insanlar var. Bunlar beni çok etkiliyor.
Vakıf merkezde bunlar bizim çalışma arkadaşlarımız
artık. Onların bir 15 yıl önceki
fotoğraflarını görüyoruz. Küçücük
çocuklar, 23 Nisan etkinliğine katılmışlar
ama hepsi artık bizim iş arkadaşımız
olmuş. Burada çocuklarımız için, kendi
kardeşleri için çalışıyorlar.”
“Peki, hastalarımızın aileler mi sizleri
buluyor siz mi onları?” diye kaldığım yerden
devam ediyorum.
Şöyle anlatıyor Elif Hanım: “İki türlü de
oluyor aslında. Yaptığımız hasta ziyaretlerinde
hasta kaydı alıyoruz. Onlara nasıl
yardımlar götürebileceğimizi anlatıyoruz
ve formlar bırakıyoruz. Böylece vakfımıza
kayıt olmuş oluyorlar. Muhtarlarımızla görüşüyoruz.
Muhtarlıklardan hasta yönlendirmeleri
istiyoruz. Çünkü muhtarlar o
mahalledeki, köydeki hastalara gerçekten
hakimler. Bize yönlendirmelerini istiyoruz.
Aile ve Sosyal Politikalar ile de yine
işbirliği içindeyiz. Onlardan hasta yönlendirmelerini
istiyoruz. Bizi arayarak başvuran
aileler de var. İnternetten duyan,
reklamlardan duyan, çevresinden duyup
arayan ailelerimiz de var. Hepsinin kaydını
almaya çalışıyoruz.”
‘Her şey o kadar kurumsal bir şekilde
işliyor ki vakfa güvenmemek elde değil’
diye aklımdan geçiyor.
Huzurlu ortama yine bir göz attıktan
sonra oluşan sessizliği bozuyorum: “Gerçekleştirdiğiniz
etkinliklerin çocuklar
üzerindeki etkileri neler?”
“LÖSEMİ TEDAVİSİ 3 YIL
SÜRÜYOR”
İç çekerek başlıyor konuşmasına
ancak umutla bitiriyor sözlerini
Elif Hanım: “Tedavi süreci
çok uzun. 3 yıl kadar sürüyor
lösemi tedavisi. Okuldan
ayrı kalmak
durumunda kalıyorlar,
arkadaşlarından ayrı
kalmak durumunda kalıyorlar.
Hatta babalarıyla
bile
görüşemiyorlar. Sadece
anneleriyle görüşmeleri
gerekiyor ki enfeksiyon
riski çok fazla. Bu süreçte
bir, iki yıl okuldan geri kalıyorlar.
Okula gittikleri
zaman maske takmak durumunda kalıyorlar,
dışlanıyorlar. Belli bir süre gitmediği
için çocuk zaten okuldan kopmuş oluyor.
Bu nedenle psikolojik açıdan zor bir süreç
geçiriyorlar. Biz psikologlarla, doktorlarla
burada yaptığımız etkinliklerle onlara
destek oluyoruz. Yine burada kendi kaderlerini
paylaştıkları arkadaşlarıyla birlikte
birçok etkinliğe gelerek kendilerini
daha iyi hissediyorlar.”
Diyorum ya o anlatıyor ama ben sürekli
alkışlamak istiyorum.
Eskişehir’de gönüllü kitlesinin durumunu
ve yapılan bağışların da yeterli
olup olmadığını sormadan edemiyorum.
Umutla şunları söylüyor: “Eskişehir’de
LÖSEV’e destek olan çok güzel bir gönüllü
kitlesi var. Biz bunu çoğaltmak istiyoruz
aslında… LÖSEV’in bu yıl 20’inci yılı.
20’inci yıl kapsamında 5 milyon gönüllüye
ulaşmayı hedefliyoruz. Şu an 3
21
uçuk milyonu geçtik. Eskişehir’de
de bize gönüllü olmak isteyen,
destek olmak isteyen
birçok kişi olduğuna inanıyorum.
Bize ulaşmalarını istiyorum.
Bu güzel aileye katılsınlar
diyorum. Eskişehir halkı aslında
çok duyarlı bir halk. Her anlamda
çok destek oluyorlar.
Belediyeleri ile kurumlarıyla,
birebir kişilerle çok fazla destek
oluyorlar ama çok fazla kayıtlı
ailemiz var. Hiçbir zaman
yeterli olmuyor. Daha çok kişiye
ulaşmak adına daha çok
bağış, daha çok gönüllü gerekiyor.”
Çok fazla zamanını almak istemiyorum
Elif Hanım’ın…
Kapı kapı gezerek, LÖSEV’in
adını kullanarak dergi satan o
kişilerin vakıflarıyla ilgisinin
olup olmadığını soruyorum.
“KAPI KAPI DOLAŞARAK
DERGİ SATANLARA İTİBAR
ETMEYİN!”
Net bir şekilde şöyle diyor Elif
Hanım: “Bu kişilerin bizimle hiçbir
bağlantısı yok. Kapı kapı dolaşarak
bir şeyler satanların,
ellerinde makbuzla dolaşanların
kesinlikle LÖSEV ile hiçbir
bağlantıları yok. LÖSEV kesinlikle
kapı kapı dolaşıp bir şeyler
satmıyor. Elden bağış toplamıyor.
Oyuncak, boyama kitabı
kesinlikle satmıyor. Tamamen
kurumsal bir şekilde bankalardan,
PTT şubelerinden veya internet
sitemizden
gerçekleşiyor bağışlarımız. Çok
fazla telefon alıyoruz gün içerisinde.
Dolandırıldık, LÖ-
SEV’den geldiler diyenler
oluyor. Kesinlikle LÖSEV’in
böyle bir uygulaması yok. Buna
da hep birlikte dur diyeceğiz.
Ne kadar bilinçli olursak o
kadar iyi olur bizim için.”
Bu keyifli sohbet için Elif Hanım’a
teşekkür ettikten sonra
yanından güvenle ayrılıyorum.
İçimden şükrediyorum.
İyi ki varsın LÖSEV…
Teşekkürler LÖSEV…
22
23
STRES ÇARKI
ÇOCUKLARDA
KALICI ETKİ
BIRAKABİLİYOR
Psikolog
Seda GÜN / Özel
Ümit Hastanesi
24
Stres çarkı çocuklarda dikkat dağınıklığına sebep
ve ilerde büyük sorunlara neden alabiliyor.
Çocuklar gelişim çağlarında
öğrenmek için tekrarlara
ilgi duyuyor. Bu
nedenle çocukların aynı filmi
üst üste izlemesi, aynı
oyunu tekrar tekrar oynaması,
kitabı, masalları tekrar
dinlemek istemesi
normal olarak karşılanıyor.
Tekrarlayan davranışlar
çocuklar için konfor ve güvenlik
anlamına geliyor.
Çocukların alışkanlıklara,
kurallara ve rutine ihtiyaçları
vardır ve böylelikle,
dünyalarını daha iyi organize
edip, daha fazlasını
keşfedebilmektedirler.
“ÇOCUKLARDA
BAĞIMLILIK
YAPABİLİR”
Sabit program türü ile
çocuklar bir güvenlik
hissi elde ederler ama
stres çarkı çocuklarda
bağımlılık yapabilir. Bu
verileri elimizde bulundurarak
stres çarkını düşündüğümüzde
çocukların bu dönen
oyuncağı takibi hali hazırda
bulunur gibi görünüyor.
Farklı renkler ve
dönen nesneleri bilinçaltında
takibe zorlayacağı
düşünülerek sağlıklı çocuklarda
dikkat dağınıklığına
sebep olacak gibi
görünüyor. Bu nedenle ailelerin
çocuklarına bunu
kullandırma noktasında dikkatli
olmaları gerekir ve çocuklarında
bağımlılık
yapabilir. Özellikle otizm
spektrum bozukluğu olan özel
çocuklarda tek tip fiziksel davranışlara
çok sık rastlayabiliriz.
Dönen çamaşır makinesini izleme,
dönen tekerlekler, yanıp
sönen ışıklar gibi tekrarlayan
davranışlara ilgi duyabilirler.
Oyunları durmadan dönen toplardan
oluşabilir ya da defalarca
aynı videoyu
izleyebilirler.
“TEDAVİ İLE
İYİLEŞTİRİLMEYE
ÇALIŞILMAMASI İLERİDE
DAHA BÜYÜK
SORUNLARA NEDEN”
Tekrarlayan davranışlara müdahale
edilmemesi yani tedavi
ile iyileştirilmeye çalışılmaması
ileride daha büyük sorunlara
neden olabilir. Ekolalinin
uzun süre devam etmesi
demek iletişim becerilerini geliştirememesi
ve sosyalleşememesi
demektir. Bu nedenle
tekrarlayan davranışlar sergileyen
otizmli çocukların bu
davranışlarının yok edilmesi
ve paralel olumlu davranışlarla
iyileştirilmesi gerekir. Stres
çarkı ,otizmli çocuklarda problemli
davranışın devam etmesine,
bu davranışı devam
ettirmek için bir araç niteliği
görüyor iken aynı zamanda
tekrar eden davranışları söndürmek
isteyen, davranışın yerine
yeni alternatif davranış
öğretmek isteyen öğretmenlerin
de işlerini zorlaştıracak bir
araç gibi görünüyor.
25
Odunpazarı Belediyesi tarafından ilk kez
düzenlenen ‘Lületaşı Festivali’ ses getirdi
Odunpazarı
Lületaşı’na
sahip çıktı
26
17 sanatçının katıldığı
Lületaşı Festival’i öncesinde
Odunpazarı Belediye
Başkanı Av.
Kazım Kurt, festival
katılımcıları, akademisyenler
ve
meslek odaları
yöneticileri lületaşı
madenlerinin
bulunduğu
Beyazaltın,
Kozlubel, Söğütçük,
Karatepe
ve
Türkmentokat köylerine giderek, incelemeler
yaptı. Lületaşı madenlerine inerek lületaşının
nasıl çıkarıldığı inceleyen katılımcılar, Alpu Ovası’na
yapılmak istenen kömürlü termik santral
ile bu madenlerin yok edilmek istendiğine dikkat
çekti.
LÜLETAŞI YAŞAMALI PANELİ
Lületaşı Festivali, ‘Lületaşı Yaşamalı’ paneli ile
başladı. Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde
(YKSM) gerçekleştirilen ‘Lületaşı Yaşamalı’
paneline Odunpazarı Belediye Başkanı Av.
Kazım Kurt, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği’ne bağlı Jeoloji Mühendisleri Odası Genel
Başkanı Hüseyin Alan, CHP Eskişehir İl Başkanı
Rabia Akman, Odunpazarı Kent Konseyi Başkanı
İsmail Kumru ve çok sayıda vatandaş katıldı.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir
Şube Başkanı Prof. Dr. Can Ayday, TMMOB
Maden Mühendisleri Odası Eskişehir İl Temsilcisi
Ümit Yıldırım, TMMOB Ziraat Mühendisleri
Odası Eskişehir Şube Başkanı Levent Özbunar
ile lületaşı maden işçileri Süleyman Özsak ve
Ümit Kara’nın konuşmacıları arasında yer aldığı
Lületaşı Paneli’nde lületaşı masaya yatırıldı.
Lületaşının her yönüyle tartışıldığı panelde konuşan
Odunpazarı Belediye Başkanı Av. Kazım
Kurt, lületaşının yaşayabilmesi için birinci şartın
termik santral yaptırmamak olduğunu vurguladı.
Lületaşının kullanım alanlarının genişletilmesi
gerektiğini de belirten Başkan Kurt,
Odunpazarı Belediyesi olarak lületaşı ile ilgili
yapılacak tüm bilimsel araştırmalara destek vereceklerini
taahhüt etti.
LÜLETAŞIMIZ YOK OLMASIN
Panelin ardından katılımcı ve panelistler,
YKSM’den festivalin yapıldığı Odunpazarı Meydanına
yürüdü. Burada gerçekleştirilen açılış törenine
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü,
Odunpazarı Belediye Başkanı Av. Kazım Kurt,
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı Jeoloji
Mühendisleri Odası Genel Başkanı Hüseyin
Alan, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir
Şube Başkanı Prof. Dr. Can Ayday, TMMOB
Maden Mühendisleri Odası Eskişehir İl Temsilcisi
Ümit Yıldırım, TMMOB Ziraat Mühendisleri
Odası Eskişehir Şube Başkanı Levent Özbunar
ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Festivalin açılış töreninde konuşan Odunpazarı
Belediye Başkanı Av. Kazım Kurt, lületaşının Eskişehir
için önemli olmasına rağmen unutulduğunu
ifade etti. Bu taşın bütün dünyada
Eskişehir taşı olarak tanınmasının Eskişehirlilerin
birinci görevi olduğunu kaydeden Başkan
Kazım Kurt, lületaşının topraktan çıkarıldığı
andan itibaren bir hikayesi ve macerası olan bir
taş olduğunu söyledi. Sonuçta
güzel bir tablo olarak ortaya
çıktığını dile getiren Başkan
Kazım Kurt,
“Bu tablo
karar-
tılmak
isteniyor.
Alınmış olan
bir kararla lületaşı
madenin
çıkarıldığı
ocakların üstüne
bir termik
santral yapılmak
isteniyor. Yanlış
bir karar olduğunu
bütün Es-
Gerçekleştirdiği
uluslar arası festivaller
ile dikkatleri
üzerine çeken
Odunpazarı Belediyesi,
‘Deniz Köpüğü’ sloganıyla
Lületaşı Festivali
düzenledi. İlki gerçekleştirilen
Lületaşı Festivali’nin
hedeflerinden
biri Alpu Ovasına yapılmak
istenen kömürlü
termik santral nedeniyle
yok olma tehlikesi ile
karşı karşıya kalan lületaşı
ile ilgili farkındalık
yaratmak. Ayrıca lületaşının
tanıtılması için de
gayret göstereceklerini
de belirten Başkan Kurt,
Odunpazarı Belediyesi
olarak lületaşı ile ilgili
yapılacak tüm bilimsel
araştırmalara
destek
vereceklerini
taahhüt
etti.
kişehir söylemişken, mahkemeler kararın
yanlış olduğu doğrultusunda yürütmeyi
durdurma kararları verirken bu termik
santrali yapma inadı yanlıştır. Vazgeçilmesi
gereken bir karardır, çünkü önce lületaşımızı
bitirecek sonra da çevreye
verdiği zararla Eskişehrimizi bitirecektir”
dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Kuzey
Kafkas Kültür Derneği Folklor Ekibi, Kırım
Tatar Derneği Folklor Ekibi ve Odunpazarı
Belediyesi Halk Dansları Ekibi halk oyunları
gösterisi yaptı. Halk dansları gösterilerinin
ardında Odunpazarı Belediyesi
Kültür Müdürlüğü müzik ekibi müzik dinletisi
verdi.
Açılış töreninin ardından Lületaşı Festivali,
sanatçıların workshopları ile devam
etti. 2 gün süren workshoplarda sanatçılar
lületaşına şekiller verdi. Lületaşı festivaline
Eskişehirliler de yoğun ilgi
gösterdi. Sanatçılardan yaptıkları çalışmalar
ve lületaşı ile ilgili bilgi alan vatandaşlar,
sanatçıların çalışmalarını ise ilgi ile
izledi. Çalışmaları yerinde incelemek için
festival alanını gezen Odunpazarı Belediye
Başkan Av. Kazım Kurt, sanatçılarla
bir araya geldi. Çalışmaları izleyen Başkan
Kurt, sanatçılarla gerçekleştirdikleri
çalışmalar hakkında sohbet etti.
Lületaşı Festivali kapsamında Ali Rıza Saltık,
Odunpazarı Meydanı’nda halk konseri
verdi. Başkan Kazım Kurt’un da katıldığı
konserde, Saltık birbirinden güzel eserleri
seslendirdi.
SERGİ İLE KAPANIŞ
Lületaşı Festivali Kurşunlu Külliyesi’nde
bulunan Lületaşı Galerisi’nde gerçekleştirilen
sergi ile sona erdi. Sergi açılışına
Odunpazarı Belediye Başkanı Av Kazım
Kurt, CHP Odunpazarı İlçe Başkanı Akın
Sallarel, Lületaşı El Sanatları Derneği Başkanı
Ramazan Bağlan, festivale katılan
sanatçılar ile çok sayıda Eskişehirli katıldı.
Sergi açılışında konuşan Odunpazarı Belediye
Başkanı Av. Kazım Kurt, seneye bu
festivali daha görkemli ve büyük hedeflerle
yapmak istediklerini belirtti. Başkan
Kurt, “İlk olması nedeniyle şunu gördük;
ilgi odağı olma şansı fazla. Eskişehirlilerin
buna katkı sunma şansı fazla. Daha çok
da lületaşına sahip çıkma adına bu festivalin
genişleyerek, büyüyerek Türkiye çapında
bir festival olmasını öncelikle
sağlamak. Eskiden burada uluslararası bir
festival düzenlenmiş, 4-5 kez tekrarlandıktan
sonra kalmış. Biz, öyle bir eksikliğe
düşmeyelim diye zaman içerisinde
bunu sindire sindire uluslararası bir hale
getirmeye çaba göstereceğiz. İkinci Lületaşı
Festivali’nde buluşmak üzere. Hepinize
saygılar sunuyorum” diye konuştu.
Sergi açılışında konuşmasını sürdüren
Odunpazarı Belediye Başkanı Av. Kazım
Kurt, 3 gün süren Lületaşı Festivali’nde
lületaşı ile ilgili söylenmesi gerekenlerin
büyük çoğunluğunun dile getirildiğini
kaydetti. Öncelikle lületaşı yok olmasın
dediklerinin altını çizen Başkan Kurt,
“İkinci olarak lületaşı ocaklarının üstüne
termik santral kurulmasın dedik. Üçüncü
olarak lületaşını yerin 100 metre altından
itibaren büyük bir emekle, çabayla çıkarmaya
çalışan ustalarımızın iş güvenliği,
can güvenliği, meslek güvenliği sağlansın
istedik. Onların diğer madencilerle aynı
kefeye koyulmasının doğru olmadığını
vurguladık. Elde edilen taşların pazarlandıktan
sonra lületaşı el sanatçılarının
mesleki ve ticari güvenliğini de vurgulamaya
çalıştık. Umarım; dikkat çekmişizdir,
Eskişehirliler ve Türkiye bu işin farkına
varmıştır, varmalıdır da” dedi. Lületaşı
dünya rezervinin yüzde 80’i Eskişehir’de
olduğunu vurgulayan Başkan Kazım Kurt,
lületaşının dünya da Eskişehir taşı olarak
bildiğine dikkat çekti. “ Lületaşının yok
olmasına gönlümüz razı olmaz” diyen
Başkan Kurt, bu nedenle de Lületaşı Festivali’ni
düzenlediklerini anlattı. Katılan
bütün sanatçı teşekkürlerini ileten Başkan
Kurt, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Onlar el emeklerini, göz nurlarını ortaya
koydular ve birer eser ortaya çıkardılar.
Şimdi o eserleri burada sergileyeceğiz.
Eskişehirlilerin beğenisine sunacağız.
Ancak bazı konularda da sitemlerimizi,
itirazlarımızı da bu vesile ile belirtmek istiyorum.
Şu arkamda gördüğünüz tabelada
2008 yazıyor.
Burası Lületaşı Müzesi
olarak açılmış. 2018’de
biz buraya müze diyemiyoruz,
nedense. Kültür
ve Turizm Bakanlığı aynı
düşüncede, burası aynı
mekan; içindeki malzemeler
aynı, ama Kültür
ve Turizm Bakanlığı
Odunpazarı Belediyesi’ne
buralara müze diyemezsiniz
diye bir yazı
gönderdi. Müze demiyoruz,
şimdi galeri diyoruz ya da başka ne
istiyorlarsa onu diyoruz. Bu tür yaklaşımlarla
ne turizm geliştirilir ne de kültür
varlıklarımız korunur. Odunpazarı Belediyesi
olarak, içinde bulunduğunuz Kurşunlu
Külliyesi’ne çok ciddi katkılar
sunuyoruz, emek harcıyoruz. Ne yazık ki
Vakıflar Bölge Müdürlüğü burayı her yıl
bizden geri almak için bir hukuk mücadelesi
başlatıyor. Bir kavga başlatıyor, anlayamadığımız
bir biçimde gündeme
getiriyor. Burası Odunpazarı Belediyesi’nden
alındığı takdirde ne işe yarar,
bunu da bir soru olarak herkesin hafızasına
kazımasını istiyorum. Buranın düzenlenmesi,
bakımı, onarımı tamamen
bize ait. Üstelik vakıflara, kira parası da
ödüyoruz. Buradaki alışverişin mantığını
çözemediğimi her vesile ile söyledim.
Şimdi bir kez daha söylüyorum. Lületaşı
Festivali sonucunda elde ettiğimiz eserleri
o nedenle burada sergilemekten korkuyoruz.
Yeşil Efendi Konağı’nda Yeşil
Efendinin bir lületaşı ustası ve tüccarı olduğunu
düşünerek, orada sergilemeye çalışacağız.
Umarım bütün Eskişehir ve
Türkiye bunu izler.” Seneye bu festivali
daha görkemli ve büyük hedeflerle yapmak
istediklerini belirten Başkan Kurt,
“İlk olması nedeniyle şunu gördük; ilgi
odağı olma şansı fazla. Eskişehirlilerin
buna katkı sunma şansı fazla. Daha çok
da lületaşına sahip çıkma adına bu festivalin
genişleyerek, büyüyerek Türkiye çapında
bir festival olmasını öncelikle
sağlamak. Eskiden burada uluslararası bir
festival düzenlenmiş, 4-5 kez tekrarlandıktan
sonra kalmış. Biz, öyle bir eksikliğe
düşmeyelim diye zaman içerisinde
bunu sindire sindire uluslararası bir hale
getirmeye çaba göstereceğiz. İkinci Lületaşı
Festivali’nde buluşmak üzere. Hepinize
saygılar sunuyorum” diye konuştu.
27
Modacı Başak Özdeş ile “Modaya” dair her şeyi konuştuk
“MODAYI DOĞA BELİRLİYOR”
Kendinizi tanıtır mısınız?
Başak Özdeş. Evliyim. 1987 Eskişehir doğumluyum.
Güzel Sanatlar Lisesi Resim bölümünden
mezun olduktan sonra 2007’de
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesini kazanarak
‘Tekstil ve Moda Tasarımı’ okumaya
başladım. Orada hem okudum hem
çalıştım. Yıldırım Mayruk’la başladım.
Orada atölyelere dahil oldum. Onlara teknik
çizimler hazırladım. Sonra setler de ve
reklamlar da kostüm tasarımcılığı ve asistanlık
yaptım. 2011 yılında Hakan Yıldırım’ın
asistanlığına seçildim. Orada bir
buçuk yıl kadar çalıştım. Derken biraz daha
piyasayı öğreneyim, biraz daha fabrika öğreneyim,
başka sektörlere gireyim diye
deri piyasasına girdim. Zeytinburnu’nda bir
deri fabrikasında baş tasarımcı olarak çalıştım.
Oradan çıkıp bir yandan başka markalara
çizim hazırlarken bir yandan da kendi
markamı oluşturmak istediğim için Vakko’da
moda yönetimi olarak altı aylık kurs
aldım. En azından moda işletme, işletme
nedir bunları öğrenmek istedim. Çünkü
okulda sadece sanat ve tasarım kısmında
eğitiliyoruz. Aslında mezun olmadan bir
yerlere girmek bizim için daha iyi. Bu yüzden
hemen çalışma hayatına başladım.
Orada kısa bir eğitim aldıktan sonra küçük
küçük hem koleksiyonlarımı çizdim hem
üretime dahil oldum. Bir yandan üretimi
farklı atölyelere verdim. Eskişehir’de de bu
işe yıllarını vermiş bir ustanın yanında dikime
dahil oldum. 2016 yılında Ticaret Odası’nın
KOSGEB eğitimlerine katıldım. Burayı
açtım ardından…
Kişiye özel tasarımlar mı yapıyorsunuz?
Burada kişiye özel tasarım yapıyoruz. Özel
isteyenlere ilk başta çizimle başlıyoruz.
Elindeki modelle gelen müşterilerimizi de
geri çevirmiyoruz. Onları da üretiyoruz. Temellerini
abiye- gelinlik olarak atmıştım
ama talep ne yöndeyse ben her şeyi yapmaya
hazırım. Onun dışında bayan giyim
çalışıyoruz.
“ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ
MODAYA İLGİM VAR!”
Tasarıma merakınız nerden başladı?
28
Çocukluğumdan
beri
vardı. 10 yaşımda
ilk
eteğimi diktim.
Sonra
Barbie bebekler
alınırdı,
o
kıyafetlerin hepsini atardım.
Çöpleri karıştırdım. Ben çöpü
çok seviyordum. Dondurma
atıkları, jelatinler , kağıt parçaları,
peçeteler, kumaşları bulurdum.
Terzilere gezerdim. Esnaf
Sarayında 16 yaşında ilk gelinliğimi
sattım. Çizim yaptım. Mutfaktan
öğrenen cinstenim. Ben
giyinmeyi çok seviyorum, ben
modacı olacağım diyenlerden
olmadım. Giyinmeyi hiç sevmem.
Moda olan bir şeyleri üstüme
geçireyim de ben trendi
yakalayayım asla demedim.
Bence moda öyle bir şey değil
zaten. Üstüne, formuna ne uygunsa
onu giymektir. Sezon da
bu var ben müşteriye bunu satayım
değildir.
O zaman moda trendleri
yakalamak değil öyle mi?
Ben ufaktan onu katarım. Mesela
derim ki sezonda gülkurusu
var. Size de gülkurusu
yakışır, deneyelim, ufaktan onu
yapalım derim. Tutup da olmayacak
bir şeyi yapmadım hiçbir zaman…
Ben daha çok mutfak kısmında aktifim.
Atölye kısmım daha iyidir. Çizim konusunda
iyiyim.
Çocukluk işte…
Küçükken özenle giydirdiği
bebekleri bir gün geleceği
oluyor.
Karşılıksız aşık çünkü onlara...
Bebekleri de bunu anlamışçasına
vefa borcunu ödüyor
sanki...
Emeklerinin karşılığını bir
bir alıyor.
Neden mi diyorum bunları?
Başak Özdeş…
Moda ve tasarım üzerine çalışıyor.
Çocukluk yıllarında barbielerin
üzerindeki kıyafetleri
atıyor.
Çöpleri karıştırıyor.
Bulduğu dondurma atıklarından,
jelatinlerden, kağıt
parçalarından, peçetelerden
yepyeni elbiseler yapıyor.
Diyorum ya modaya tutkusu
minik yüreğiyle başlıyor.
Çığ olup büyüyor ve bugünlere
kadar geliyor.
Esnaf Sarayı’nda 16 yaşında
kendi tasarımı ilk gelinliğini
satıyor.
Çizimler yapıyor.
Güzel de bir ifadesi var
Başak Hanım’ın kendisi için:
“Mutfaktan öğrenen cinstenim.
Ben giyinmeyi çok seviyorum,
ben modacı
olacağım diyenlerden olmadım.
“
Genç modacı Başak Hanım
ile modaya dair her şeyi konuştuk.
Güler yüzüyle bizleri karşılayan
Başak Hanım moda,
tasarım ve stil konusunda
gerçekten samimi açıklamalar
yaptı.
Biz dinlerken çok keyif
aldık, sizinle de paylaşmayı
borç bildik.
“YILDA BİR KEZ İTALYA’YA GİDİYORUM!”
Koleksiyonlarınızın oluşum sürecini anlatır
mısınız?
Türkiye hep geriden geliyor. Şimdiden baktığımız
zaman 2019- 2020’ler oluşmaya
başladı. Ama ben 2018 trendlerine bağlı kalıyorum.
Renklere, detaylara, kullanılan kumaşlara
bakıyorum. Tabii Türkiye’de tekstil
ülkesi olmamıza rağmen kumaş yok. Artık
nasıl oluştururum, nerden bulurum bilmiyorum.
Biraz daha Bursa- İstanbul’a yakınım
bu konuda. Oralardan temin etmeye
çalışıyorum. Yılda bir kere İtalya’ya kesinlikle
gidiyorum. Oradaki dükkanları geziyorum,
moda haftalarına katılıyorum.
Renkler, çizimler, kalıplar hazırlıyoruz ve
üretim yapılıyor.
Çizerken ilham aldığınız bir şey var mı?
Doğa. Doğayla iç içeyim. Hafta sonları çıka-
ım ya bir bisiklete binerim ya toprağa basarım
ya dağlara gideriz.
Tercih ettiğiniz kumaş türü var mı?
Tercih ettiğim kumaş yok. Tasarıma hangisi
uyacaksa onu koyarım. Polyester kumaş
kullanmamaya çalışıyorum. Ama illa ki kullanmak
zorundayız. Çünkü müşteri kırışmasın
diyor. Müşterinin talebine göre
değişiyor. İpek kumaş getiren müşterilerimle
çok keyifli çalışıyorum. İpeğin dikimi
zordur ama çıkan ürün çok güzeldir.
Giyimde aksesuar önemli midir?
Bazen aksesuar baş unsur oluyor. Yani giyimin
önüne geçiyor. Eğer giyiminiz tasarım
bir ürünse orada aksesuarın hiçbir önemi
yok ve kesinlikle aksesuar kullanılmamalı.
Sade bir ürün tercih edildiyse orada aksesuarı
patlatmak gerekiyor. Çanta, takı ve
ayakkabı konusunda aksesuar önemli. İddialı
olabilirler. Eskiden bu kadar önemli
değildi aksesuar… Büyük bir Pazar Türkiye’de…
“BACAK AÇIKSA GÖĞÜSLERİ KAPATIN!”
Gelecekte moda da asla olmaması gereken
şey sizce nedir?
Olmaması gereken şey kişiden kişiye değişir.
Mesela çok kilolu bir kadının deri pantolon
giyip fışkırması çok kötü bir görünü
oluşturuyor. Göbeği açık bir şey giymesi de
kötü. Dekolte belki daha dozunda olabilir.
Açıklık bence çok önemli. Bir ürün de her
şey olmamalı. Bacağı açtıysak göğüsleri kesinlikle
kapatmalıyız. Sırt açıksa ön kapalı
olmalı.
Tasarım konusunda örnek aldığınız bir isim
var mı?
Yıldan yıla değişiyor. Benim ilham aldığım
kişi her zaman Alexander Mcqueendi. Kendisi
vefat etti. Sonra marka değişti. O zamandan
beri yok ama beni o teşvik ederdi
her zaman… Çünkü adam doğadan ilham
alıyor, detayları en küçük ayrıntısına kadar
inceliyor.
“BÖCEKLERDEN, BİTKİLERDEN
İLHAM ALIYORUM!”
Doğadan nasıl ilham alıyorsunuz?
Bursa’da kumaş almaya giderken orada
Mezitler diye bir bölge var. Oradan geçerken
kafama değişik tasarımlar gelebiliyor.
Bende farklı oluyor. Bir böcek görüyorum.
Böceğin kanatlarını çok beğeniyorum.
Hayal ediyorum. Gördüğüm bir bitkiden,
renginden etkileniyorum. Onun fotoğraflarını
çekiyorum. Sonra dönüp baktığım
zaman kendimi onunla besliyorum.
O zaman modayı doğa belirliyor diyebilir
miyiz?
Evet. Temeli gerçekten bu. Yaşam belirliyor.
“ÖZGÜR GİYİN, ŞIK OL!”
Günlük hayatta iyi giyinmenin sırrı nedir?
Az parayla nasıl şık olunur?
Özgür hissetmek çok önemli. Kendinizi
nasıl rahat ve özgür hissediyorsanız öyle giyinin.
Beyaz bir tişörtle bile çok şık olunabilir.
Ya da komple siyah giyinip bence çok şık
olunabilir. İlla ki şıkır şıkır topuklu ayakkabılar,
dekolte bluzlar, kısa etekler falan değildir
şık olmak. Ful makyaj da kesinlikle
değildir. Saçını sıradan bir topuz yaptığında
bile çok şık olursun bazen… Doğallıktan yanayım.
Şıkır şıkır olmak bakımlı olmak
değil bence, temizlik daha önemli…
“BAKIMLI OLMAK SAĞLIKLI
BESLENMEKTİR”
Konu açılmışken bakımlı olmak
nedir o halde?
Bakımlı olmak sağlıklı beslenmektir. Direk
insanın yüzüne yansır. Tabi ki bir davete,
düğüne gideceksen makyaj yapacaksın
ama hafif şeyler bence her zaman daha
önemli. Bazen bir ruj sürersin, bitmiştir.
Seni o gösterir. Her şeyi bir arada kullanmak
bence yanlış. Ağır bir makyajın varsa
abartılı bir kıyafetin asla olmamalı. Abartılı
bir kıyafetin varsa saç, makyajın kesinlikle
soft olmalı. İnsanlar her şeyi bir arada kullandığı
için görüntü kirliliği yaratıyor.
“STİL PROGRAMLARINDAN
KÜÇÜK TÜYOLARI ALIN!”
Stil programlarını nasıl buluyorsunuz? Kadınlarımız
modayı oradan öğrenebilir mi?
Aslında giyim konusunda orada başarılı insanları
dinlemek önemli. Küçük tüyoları
almak güzel. Cengiz Abazoğlu başarılıydı
mesela. Adam dikimi, kadınları biliyor. Kaç
senelik modacı. Onu dinlemek güzel ama
bir mankenden alabileceğin çok fazla bir
şey olduğunu düşünmüyorum. Kadın zaten
güzel, giydiği her şey yakışıyor, şunu tercih
et demesi biraz komik oluyor.
Stil sahibi bir insanın özellikleri nelerdir?
Nasıl stil sahibi olunur?
Vücudunu, kişiliğini tanıyacaksın. Dinlediğin
müzik bile senin stilini oluşturuyor. Nelerden
zevk aldığını ön planda tutarak,
özgürlüğü de bir yana koymayacaksın. Stil
sahibi olmak kendin olmaktır. Nasıl rahat
ediyorsan onu giymektir. O kız onu giymiş
bende o
markayı
giymeliyim
demek
değildir.
“İŞTE 2018 KIŞ TRENDİ”
Moda kendine yakışanı giymektir deseniz
de her yılın trendini yakından biliyorsunuz.
Son olarak 2018 kış trendlerini öğrenebilir
miyiz?
Bu kış diğer kışa nazaran çok daha renkli
geçeceğe benziyor. Bu kışın moda trendleri
cıvıl cıvıl renkler ile dolu… Siyahlar ile sanırım
bu sezon vedalaşıyoruz. 2018 kış modasının
en nadide parçalarından biri kadife
kumaşlar olacak. Daha renkli ve canlı renklerin
tercih edildiği bu sezonda, yine liderlik
kırmızı da gözüküyor. Mor, haki, sarı ve
pembe renkleri de kırmızının peşinden geliyor.
Bu renkli kış trendleri, geniş kollu yün
kazakları da sarmış durumda ve geçmiş yıllara
olan hasretimizi göstermezsek olmaz
tabi… Nakış modası geri döndü. Bu kışın
farlı çoraplar ile birlikte oldukça renkli ve
hareketli geçeceği tahmin ediliyor. Kış aylarının
soğukları kırmızının sıcaklığı ile geçeceğe
benziyor. Kırmızı uzun çizmeler,
pardösüler ve kırmızı kadife parçalar vitrinlerde
yerlerini almaya başladılar. Bu kış
kırmızı parçaları çok fazla göreceğe benziyoruz.
Oversized üstler bu sezon bizler ile
birlikte olacak. Aslında bu tarz üstleri depresyon
hırkalarına benzetmemiz mümkün.
Üstümüze birkaç beden büyük gelen ancak
oldukça hoş ve marjinal bir hava sergileyen
bu parçalar hem rahat hem de şık bir görüntü
sağlayacak. 80'li yılların epey etkisinde
kalan bu trendle kollar adeta bir
aksesuar gibi dikkat çekiyor. Bu modaya
Fahriye Evcen modası demek pek de yanlış
olmaz aslında. Abartılı ve şişkin görünen
kol detayı 2018 moda yılının en dikkat
çeken trendleri arasında.
Keyifli bir sohbet oldu. Teşekkür ederiz
Başak Hanım…
Ben teşekkür ediyorum. Başarılar dilerim.
YARATTIĞI BAZI
BANU ABİYE MODELLER
29
Eskişehir sempozyumla
sanata doydu
Tepebaşı Belediyesi tarafından
düzenlenen ve birçok etkinliği
bünyesinde barındıran
Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak
Sempozyumu’nun 12.’si dolu
dolu etkinliklerle geride kaldı.
11-16 Eylül tarihleri arasında
Eti’nin kurucusu ve Onursal
Başkanı merhum Firuz Kanatlı’nın
anısına düzenlenen sempozyum,
her yıl olduğu gibi yine
birçok sanatsal etkinliğe ev sahipliği
yaptı. Her yıl artan bir ilgiyle
sempozyumuna sahip çıkan Eskişehirliler
ise, bu yıl da konserler, sergiler,
yarışmalar ve sanatçılara
büyük ilgi gösterdi.
Yerli ve yabancı sanatçıların
birbirinden değerli sanat
eserleri de tamamlanınca ortaya
sanat dolu bir sempozyum
daha çıktı. Sempozyumu anlatan
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet
Ataç ise, “Bu bizim düğünümüz,
bayramımız. Gerçekten Eylül ayı
yaklaştığında içimiz kıpır kıpır ediyor.
Sempozyum artık halkın oldu.
Halkımız Pişmiş Toprağı sahiplendi”
diye konuştu.
30
Toprağın hikayesini Eskişehir’de sanata
dönüştüren Pişmiş toprak Sempozyumu
12. Kez Eskişehirlilerle
buluştu.
SEMPOZYUMA MUHTEŞEM AÇILIŞ
Tepebaşı Belediyesi tarafından bu yıl 12.’si
düzenlenen Uluslararası Eskişehir Pişmiş
Toprak Sempozyumu’nun açılışı muhteşem
görüntülere sahne oldu.
Tepebaşı Belediyesi’nin düzenlediği 12.
Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nun
açılış töreni Eti Eski Fabrika
alanında yoğun katılım ile gerçekleşti.
Törene Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.
Ahmet Ataç’ın yanı sıra TBMM Başkan Vekili
ve CHP Ankara Milletvekili Levent Gök,
CHP Eskişehir Milletvekilleri Utku Çakırözer
ve Jale Nur Süllü, Filistin Salfeet Belediye
Başkanı Abdalkarim A.A. Zubaydi, Osmangazi
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal
Şenocak, Odunpazarı Belediye Başkanı
Kazım Kurt, CHP Eskişehir İl Başkanı Rabia
Akman, Eskişehir Ticaret Odası Başkanı
Metin Güler, Emniyet Müdürü Engin Dinç,
ETİ Şirketler Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan
Kanatlı ve Kanatlı Ailesi, Başak Çatı ve
Cephe Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı
Firuz Karık ile diğer sponsor firmaların
temsilcileri, sempozyum sanatçıları ve çok
sayıda sanatsever katıldı.
SEMPOZYUM BİZİM
DÜĞÜNÜMÜZ, BAYRAMIMIZ
Açılışta sahneye gelerek davetlilere hitap
eden Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet
Ataç, “Bu 12. Sempozyum ama Türkiye’de
bunu yapmak gerçekten mücadele ister.
Bize destek olan dostlarımız var, kurumlar
var ve onlar sayesinde bu yolda yürüyoruz.
Sevgili Firuz Karık’a, Kanatlı Ailesi’ne, Espark
AVM’ye, çalışma arkadaşlarıma, asistanlarımıza
teşekkür ediyorum. Bu bizim
düğünümüz, bayramımız. Gerçekten Eylül
ayı yaklaştığında içimiz kıpır kıpır ediyor,
çok güzel bir 15 gün geçireceğimiz için.
Zordur ama onun zorluğu bize büyük mutluluk
verir. 2000 yılında sanatsal bir etkinlik
yapalım diye düşündük. Malzeme ne
olsun diye tartışıyorduk, derken aklımıza
tuğla-kiremidin şamotu geldi. Şamot, Tepebaşı
için çok önemli çünkü 1927’de ilk kiremit
Tepebaşı’nda üretiliyor. Yani toprak,
Tepebaşı’nda bir kimlik ve bellektir. Burada
3 ayaklı bir sempozyum var. Sektör, sanat
ve bilim var.” sözlerini kullandı.
ESKİŞEHİR’E GELDİĞİMİZDE
NEFES ALIYORUZ
TBMM Başkan Vekili ve CHP Ankara Milletvekili
Levent Gök de törende bir konuşma
yaparak, “Eskişehir’e geldiğimiz zaman bir
nefes alıyoruz. Avrupa’ya nasıl gidiyorsak,
nasıl eserler görüyorsak, Eskişehir’e geldiğimizde
de onları görüyoruz. Böyle bir tablonun
içerisinde de Pişmiş Toprak
Sempozyumu’nu görmek sıradan değil. Biz
başka yerlerde görmeye alışık olmadığımız
bir sanat etkinliğine tanık oluyoruz. Eskişehir’de
bu sık sık yapılıyor. Pişmiş toprağın
kullanımı, tarihsel gelişimi ve sanata dönüşümü
sadece Eskişehirli yurttaşlarımızın
değil uluslararası şekilde değerlendirilmesi
her türlü övgünün üzerinde. Sayın Belediye
Başkanımız Ahmet Ataç’a bu yaptığı
olumlu çalışmalardan dolayı geçtiğimiz yıl
Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği tarafından sanata
katkı ödülü verildi. O ödülü kendisine vermekte bana nasip olmuştu.
Sayın Ahmet Ataç’a, belediye çalışanlarına, Eskişehirlilere,
sanata katkı yapanlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.
ETİ ESKİŞEHİR’E AİT
Bu yıl sempozyumun adandığı merhum Firuz Kanatlı’nın hayatını
anlatan filmin gösterimi ile başlayan açılış töreninde ilk konuşmayı
yapan ETİ Şirketler Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan Kanatlı
oldu. Duygusal bir konuşma yapan Kanatlı, dedesi Ahmet Kanatlı
ve babası Firuz Kanatlı’yı anlatarak ETİ markasının doğuş hikayesini
katılımcılar ile paylaştı.
Sempozyumun ana sponsorlarından
Başak Çatı ve Cephe Sistemleri
adına konuşan Başak Kiremit Genel
Müdürü Engin Çizer ise konuşmasında
“Değerli büyüğümüz Firuz
Kanatlı anısına düzenlenen organizasyonda,
her yıl olduğu gibi bu yıl
da ana sponsor olmaktan grup olarak
gurur duymaktayız. Ülkemizin,
şehrimizin toprağının değerini
uluslararası platformlarda tanıtmak,
şehrimize sanat eserleri kazandırmak
ve çeşitli etkinlikler ile
güzel anlar yaşatmaktan mutluluk
duyuyoruz. Sempozyumun gerçekleşmesine
katkı sağlayan herkese
teşekkür ederiz” dedi.
AÇILIŞTA İZEL RÜZGARI ESTİ
Sempozyumun açılış konserinde sahne alan sanatçı İzel ise, Eskişehirlilere
unutulmaz bir gece yaşattı.
Konser programında İzel, sevilen şarkılarını Eskişehirli müzikseverler
ile birlikte söyledi. Sahnede bir de konuşma yapan ünlü sanatçı,
“Gerçekten çok şanslısınız çünkü mükemmel bir belediye
başkanına sahipsiniz. Başkanım siz de çok şanslısınız. Ben Türkiye’nin
her yerine gidiyorum, belediye başkanlarını anons ediyorum.
İçtenlikle alkışlanan bir belediye başkanı çok nadir
görüyorum, sizi çok içten alkışladılar. Ben de kıskandım gerçekten.
Bugün Tepebaşı Belediyesi’nin
yaptığı işler hakkında
biraz bilgi aldım. 800 çocuktan
oluşan orkestra, alzheimer
hastaları için, özel çocuklarımız için
yapılan projeleri öğrendim. O kadar
etkilendim ki anlatamam. Hepinizin
önünde söz veriyorum, kışın ben
de ders vermeye geleceğim. Ne isterseniz
katkı vermeye hazırım. Ne
mutlu sizlere, böyle işlere gönül
vermişsiniz. Ahmet Başkanım sizi
ve ekibinizi bir kez daha tebrik
ediyorum” diye konuştu.
YEREL ÜRETİCİLER SEMPOZ-
YUMDA
Eskişehir’in kent belleğinde ve
endüstriyel geçmişinde büyük
önem taşıyan pişmiş toprak, bir kez daha bilimsel, sanatsal ve
sektörel alanda ele alındı.
Tepebaşı Belediyesi’nin bu yıl 12’ncisini düzenlediği Uluslararası
Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu’nda geleneksel yöntemlerle
üretim yapan üreticilerin, açtıkları stantlar ise büyük ilgi
gördü.
Öte yandan Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç da sempozyum
alanında bulunan stantları ziyaret ederek satış yapan
yerel üreticilere bol kazançlar diledi.
ÇOCUKLAR PİŞMİŞ TOPRAĞI ÇOK SEVDİ
Her yönü ile dolu dolu geçen 12. Uluslararası Eskişehir Pişmiş
Toprak Sempozyumu, çocuk atölyeleri ile pişmiş toprağın binlerce
yıllık geleneğini çocuklarla buluşturdu.
Eski Eti Fabrikası alanında yapılan sempozyum çalışmalarında çamurdan
çeşitli figürler yapan çocuklar, sempozyum alanını gezerek
burada pişmiş toprağın farklı yönlerini de keşfettiler. Uzman
eğitmenler eşliğinde ilk kez çamurla tanışmanın mutluluğunu yaşayan
çocuklar daha sonra sanatçı çalışmalarını ziyaret ettiler.
MÜZİK ZİYAFETLERİNDE MUHTEŞEM EĞLENCE
Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu kapsamında
düzenlenen konserler ise bu yıl unutulmayacak anlara sahne
oldu. Birbirinden ünlü ve değerli sanatçıların Eskişehirliler ile buluştuğu
konserler hayranlıkla izlendi.
Ücretsiz olarak düzenlenen ve vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği
konserlerde Niso Kaston Orkestrasından,
Mesut Girgin’e. Haşim Tayyar’dan
Mesut Yanardağ’a kadar
pek çok sanatçı sempozyum boyunca
alanı dolduran binlerce
Eskişehirliye müzik ziyafeti
çekti.
EFSANE GRUP MOĞOLLAR’LA
KAPANIŞ
Tepebaşı Belediyesi’nin Espark
AVM işbirliği ile düzenlediği etkinlikte
efsane müzik grubu Moğollar,
unutulmaz bir konsere
imza attı.
Tepebaşı Belediyesi’nin 12.’sini
düzenlediği Uluslararası Eskişehir
Pişmiş Toprak Sempozyumu’nun
final konserinde müzikseverler
unutulmaz bir gece yaşadı.
Espark AVM işbirliğinde düzenlenen konserde Türkiye’nin en
köklü müzik gruplarından Moğollar, hafızalara kazınan şarkılarını
Eskişehirliler için seslendirdi. Gari Gari, Çaya Kaç Şeker, Bir Şey
Yapmalı, Geri Sar, Devlerin Aşkı, Selvi Boylum Al Yazmalım, Tamirci
Çırağı, Namus Belası gibi şarkılar ile alanı dolduran vatandaşlar
zaman zaman coşarken zaman zaman da duygu yüklü
anlar yaşadı. Konserde grup ayrıca, ‘Ölüler Altın Takar Mı?’ isimli
şarkıyı seslendirmeden önce konuşan Taner Öngür, “Bu şarkıyı
İzmir Bergama’da siyanür ile altın aranması konusu gündeme geldiğinde
yazmıştık. Bugün de burada
seslendireceğiz ve
söylemek istiyoruz; Eskişehir’e
kömürlü termik santral yapılmasını
da istemiyoruz” sözleri, alanı
dolduran Eskişehirlilerden yoğun
alkış aldı.
Konser programının sonunda
sahneye çıkan Tepebaşı Belediye
Başkanı Dt. Ahmet Ataç, başta
Türk müziğinin duayeni Cahit
Berkay ile grubun solisti ve Cem
Karaca’nın da oğlu olan Emrah
Karaca’yı ve diğer grup üyelerini
tebrik etti.
Cahit Berkay da Eskişehirspor formasını
giydikten sonra Eskişehir’de
konser
vermekten dolayı çok mutlu olduklarını
belirterek Başkan Ataç’a teşekkür etti.
BİR SEMPOZYUM DAHA GEÇTİ
Unutulmaz anlara sahne olan, sanatın büyük bir keyifle yaşandığı,
Eskişehir halkının da büyük katkı verdiği bir sempozyum
daha bu ve pek çok muhteşem görüntülerle son erdi. Geriye unutulmayacak
hatıralar ve sanatçıların ürettiği birbirinden güzel
sanat eserleri kaldı. Sempozyuma Türkiye’nin yanı sıra Şili (Catalina
Vial), Ukrayna (Zuban Nataliya), Lübnan (Neville A. Salha),
Güney Kore (Kim Jaekyu) ve Karadağ (Luka Rodojevic) ülkelerinden
sanatçılar katıldı. Sempozyumda ülkemizi sanatçılar Soner
Pilge, Candan Güngör, Tuba Korkmaz, Emet Egemen ve Nida
Olçar temsil etti.
31
Eskişehir Şehir Tiyatroları yeni sezonda 6 muhteşem
oyunla sanatseverlerle buluşacak
Tiyatro dolu bir
sezona hazır olun
Eskişehir Şehir Tiyatroları, 2018-2019 sezonunu
yine muhteşem oyunlarla açıyor.
Kurulduğu ilk yıldan bu yana 18 sezonu
geride bırakan, bırakırken Türk tiyatrosuna
büyük değerler kazandıran Şehir Tiyatroları,
yeni sezonda da sanatseverlere
unutulmaz anlar yaşatacak.
Yeni sezonun hazırlıklarını uzun süreden
bu yana devam ettiren Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatroları ekibi de uzun soluklu
bu çalışmalarını artık sahneye koymaya
hazırlanıyor.
Yepyeni iki oyunla izleyicisinin karşısına
çıkacak olan ekip, son günlerde harıl harıl
çalışıyor. Provalarını yoğun tempoda
sürdüren Şehir Tiyatrosu sanatçıları,
yeni sezonda da yine
unutulmaz sahnelerle izleyicilerine
sanat şöleni yaşatmayı planlıyor.
Bugüne kadar yüz binlerce tiyatro
severi tiyatro salonlarına
çeken, bunun yanı sıra yurt dışı
ve Avrupa’da dahi hayran kitlesi
oluşturan Şehir Tiyatrolarının
yetenekli
oyuncuları
yeni sezonda da
tüm gişeleri kapatmaya hazır.
Oyunun oyunu
Hazırlıklar ve provalar tamam
Mevsimler
Eskişehirli tiyatroseverler ise
yeni sezonu büyük bir heyecanla
bekliyor.
Geride
kalan 18
sezonda tiyatrosuna
sahip çıkarak,
görülmemiş bir
ilgi ile şehrin sanatına
büyük değer veren
Eskişehirliler, sanata
verdikleri bu değerle
yeni sezonda da
yine ülkenin sanat çevrelerinde
en çok konuşulan
topluluğu olacak.
Sinir
32
Yeni tiyatro sezonunu iple çeken Eskişehirliler,
2018-2019 döneminde yeni oyunlarla
birlikte hafızalara kazınan pek çok
oyunu Eskişehir sahnelerinde görebilecek.
YENİ SEZON “MASKELİLER”
İLE BAŞLAYACAK
Şehir Tiyatroları yeni sezonda sahneye
iki yeni oyun getiriyor. Bunlardan ilki
“Maskeliler” isimli oyun.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları,
sezon açılışını Ilan Hatsor’un
“Maskeliler” adlı oyunu ile yapacak.
Nebil Tarhan’ın Türkçemize
kazandırdığı “Maskeliler” adlı
yeni oyunun yönetmeni,
Şehir Tiyatroları sanatçısı
Mert Kırlak. Dekor Tasarımını
Aylin Önen, ışık tasarımını
Ali Rıza Tekin’in gerçekleştirdiği
oyunun müzikleri de Yiğit
Dalgın’a ait.
Devrim Özder Akın, Sermet
Yeşil ve Emre Demirci’nin rol
aldığı oyun, Savaşın ve şiddetin,
insanları nasıl bir çıkmaza
sürüklediğini ve insani
bağlarının kopmasına neden
olduğunu oldukça etkili bir
dille anlatıyor. Provaları aralıksız
sürdürülen “Maskeliler”adlı
oyun, Ekim ayı
başında Eskişehirli tiyatro severler
ile buluşacak ve sezon
boyunca sahnelenmeye
devam edecek.
BERNARDA ALBA’NIN EVİ
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatrolarının
2018-2019 tiyatro sezonu
için hazırladığı diğer oyunlardan
birisi olan “Bernarda Alba’nın
Evi” adlı oyun.
Oyununun rejisini Ankara
Devlet Tiyatrosu sanatçısı,
oyuncu ve yönetmen İpek
Atagün Gezener üstleniyor.
Turan Oflazoğlu’nun Türkçemize
kazandırdığı oyunun
kostüm tasarımını Tülay
Kale, ışık tasarımını Mustafa
Kala ve hareket düzenini Aslı
Güneş Sümer gerçekleştirecek.
Oyunun müziklerini Ekin
Eti hazırladı.
“Bernarda Alba’nın Evi”, Dul
bir annenin, kızları üzerinde
kurduğu baskı ve kısıtlamayı
anlatırken, arka planda, kıyıcı
ve otoriter yönetim anlayışları
ve diktatörler
tarafından, insanların yaşam
haklarının nasıl göz ardı edildiğinin
altını çiziyor.
Eskişehir Şehir Tiyatroları,
bünyesinde bulunan Burcu
Tutkun, Özlem Akdoğan,
Özlem Baykara, Pınar Bekaroğlu,
Mahide Yumbul, Başak Boran
Oksal, Ecren Can Serim, Elçin Tezcan
ve Ayşen Aşkın’dan oluşan sanatçı kadrosu
ile sahneleyeceği “Bernarda Alba’nın
Evi” adlı oyun da Ekim ayı
başlarında Eskişehir izleyicisi ile buluşturacak.
Oyun sezon boyunca Şehir Tiyatroları’nda
sahnelenmeye devam edecek.
BÜYÜKERŞEN’DEN
YENİ SEZON MESAJI
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen de, yeni sezona dair
bir mesaj yayımlayarak Şehir Tiyatrolarının
başarısından söz etti. Başkan Büyükerşen,
tiyatrolarına sahip çıkan
Eskişehirlilere de övgüler yağdırdı.
Eskişehirli sanatseverleri özverili olarak
nitelendiren Başkan Büyükerşen, “Eskişehir,
kültür seviyesi ile uygar ülkelerin
kentlerinde görülebilen tiyatro, konser ve
opera kurumları ile salonlarına sahip bir
kültür kentidir. Hemşehrilerim de projelerimize
büyük bir ilgi ile sahip çıktı. Herkese
çok teşekkür ediyorum” dedi.
33
Bakmayın siz şimdilerde kimsede komşuluk
ilişkisi kalmadığına…
Eskiden komşuluk o kadar değerliydi
ki…
Komşunun hakkı da vardı hatırı da…
Sokak oyunları da öyle…
Çocukların yırtık ceplerinde yüzlerce
oyun gizleniyor gibiydi.
Üstelik bu oyunların oynanması için pahalı
oyuncaklara da gereksinim yoktu.
Her şey doğaldı, orijinaldi, yaratıcıydı.
Mahallenin çocukları bahçede, sokakta,
kapı önünde birlikte kardeşçe oynar hep birlikte
büyürlerdi. Birinin annesinin mutfağından
bir koku gelse diğer çocuklara da
gönderirdi.
Komşu da pişer bize de düşerdi.
Paylaşmak sanal değil birebirdi.
Belki de kalabalık şehirler bozdu insanları…
Hırsızlık olmazdı mahallede…
Çocuklar ansızın kaybolmazdı.
Gönüllerde kilit yoktu ki kapılarda olsun.
Çünkü güven vardı, dayanışma vardı,
yardımlaşma, paylaşma vardı.
Herkes kardeşti.
Kardeşin kardeşe ne zararı olabilirdi ki?
İşte Sütlüce Mahallesi ‘Nerde o eski
komşuluklar?’ sözünü hala yaşatan bir mahalle…
Eskişehir Kent Konseyi Mahalle Meclisi
Başkanı Ömer Lütfü Şanlı ile birlikte mahalleye
girdiğimiz andan itibaren hissediyorum o
eski mahalle kültürünü…
Evlerin duruşu, sokaktan geçen insanların
bakışları, kapı önü komşulukları hissettiriyor
insana geçmişi…
Hatta biraz uzaklara
götürüp burun direğini bile
sızlatıyor.
Sütlücespor Kulübü
Başkanı Soner Güncan Bey
ile tanışıyoruz.
Sakin tavırları, misafirperverliği
ile açarken kulübünün
kapılarını, 25 yaşına
kadar Sütlüce Mahallesi’nde
oturduğundan bahsediyor.
“MAHALLEMİZE
DUYDUĞUMUZ
AİDİAT
DUYGUSUNDAN
DOLAYI BU
ÇALIŞMALARIMIZ”
Geçmişe gidercesine
özlem dolu bir sesle 24 yılının
bu mahallenin sokaklarında
geçtiğini belirtiyor
Soner Bey, “17 yıl önce mahalleden
taşındık ama mahallede
olan, oluşan
arkadaşlıklarımız, dostluklarımız,
kardeşliklerimiz hep
devam etti. Bundan sonra
da devam etsin istiyoruz. 17
yıl geçmiş olmasına rağmen
sürekli gelip gidiyoruz. Bugün yapmış olduğumuz
çalışmada yine mahallemize duyduğumuz
aidat duygusuyla alakalı” diyor.
Son dönemde biraz dejenere olmaya
başladıysa da temel dostlukların, kapı komşu
ilişkilerinin mahallede halen devam ettiğini
vurguluyor Soner Bey ve şöyle devam ediyor:
“Bizde bunun kaybolmaya yüz tutmasından
endişelendiğimiz için sosyal bir takım
çalışmalar yapmak istiyoruz. Yapmış olduğumuz
çalışmaların içerisinde komşuluk ilişkileri
de var. İnsanların birbirleriyle sıkça bir
araya gelmesi, dostluk anlamındaki o alışverişlerini
çoğaltmak için ortak paydalarını
RÖPORTAJ
Özge Zaim Sarıoğlu
34
arttırmaya çalışıyoruz.”
“KOMŞULUK İLİŞKİLERİ GELİŞİYOR”
Kulüplerinin bir yıl önce kurulduğunu,
sporsal aktivitelerin yanı sıra kendi öz değerlerin
kaybedilmemesi adına insan ilişkilerine
önem verdiklerinden bahsediyor Soner Bey
kısık ses tonuyla: “Buraya katılan her sporcu
birbirleriyle tanışıyor, çocuklar birbirleriyle tanışıyor.
Yüz tane çocuk, belki yüzden daha
fazla çocuk sokakta gezerken birbirlerine ismiyle
hitap edebiliyor. Nerede oturduklarını,
anne babalarının ne iş yaptıklarını biliyorlar.
Veliler onu tanıyor. Bu güzel bir durum aslında…”
Mahallelerinde birçok mülteci vatandaşın
olduğundan bahsediyor: “Dolayısıyla bir
kozmopolit durum var mahallede ama biz istiyoruz
ki o yeni gelen insanlar da o dostluk
çerçevesinde o potada erisinler. Onlarla da o
adaptasyon sürecini, oryantasyon sürecini
birlikte aşalım. Hem mülteci hem de öğrenci
kardeşlerimizle birlikte.”
“ÇOCUKLAR KAYBOLMAYA
YÜZ TUTMUŞ OYUNLARI OYNUYOR”
Bir yandan Soner Bey’i dinlerken bir
yandan da eski sokak oyunlarımız beliriyor
kafamın içerisinde…
Heyecanlanıyorum ve sormadan edemiyorum:
“Mahallede çocuklar saklambaçlarla,
körebelerle mi büyüyor? Eski sokak
oyunlarımızı mı oynuyorlar?”
Gülümsüyor: “Bununla ilgili Ömer Beyle
birlikte yapmış olduğumuz bir proje var. Yine
mahalle sınırları içerisinde bir parkta gerçekleştirdik
bunu. Büyükşehir Belediyesi’nden
ve Eskişehir Kent Konseyi Mahalle Meclisi’nden
de sağ olsunlar bu konuda yardım
aldık. Oynanması kaybolmaya yüz tutmuş
oyunların ön plana çıkartıldığı, çocukların
hoşça vakit geçirebileceği, şarkılar söyleyip
oyunlar oynayabileceği bir ortam oluşturduk.
350 tane çocuk geldi. Aşağı yukarı Sütlüce
Spor Kulübü olarak 1000 kişiyi ağırladık.
Kardeşlerimiz önceki yılların sokak oyunlarını
oynadılar.”
“ÇOCUKLARIMIZ EVLERE
HAPSOLMASIN”
“Hangi oyunlar vardı mesela içerisinde?”
diye devam ediyorum.
Yine aynı tebessümle anlatıyor: “Saklambaç,
körebe, mendil kapmaca vs. oyunları
hepimizin ismini bildiği ama yeni yetişen
jenerasyonların çok da bilmediği oyunlar.
Bize çok aşina gelebilir. Çocuklarımız bunları
bilmiyor. Biz çocukları sokaktan kurtarırken
aynı zaman da evlere de hapsolsun istemiyoruz.
Yine sokakta kalmaya devam etsinler
ama güvenli şekilde kalmaya devam etsinler
istiyoruz. Tıpkı bizim çocukluğumuzda keyif
aldığımız oyunları oynayıp da mutlu olduğumuz
gibi onlar da mutlu olsun istiyoruz. Vakitlerini
tasarruflu, yerinde, doğru kullansın
istiyoruz. Sokaktan çekerken çocukları, kötü
alışkanlıklardan uzaklaştırırken eve de hapsolsunlar,
bir bilgisayar, internet ortamına
hapsolsunlar istemiyoruz.”
“KÖTÜ ALIŞKANLIKLARIN
DEĞİL HAYALLERİNİN PEŞİNDEN
KOŞSUNLAR”
Soner Bey’in konuşmaları dikkatimi çekiyor.
Çocukları sokaklardan çekiyoruz derken
ne demek istediğini merak ediyorum.
Kısa bir düşünüyor: “Yaptığımız çalışmalardan
biri de uyuşturucuyla mücadele ile
alakalı. Farkındalık oluşturuyoruz. Bununla ilgili
sporcularımızın tamamı hocaları ile beraber
“Uyuşturucuya Hayır” tişörtleri giydiler.
Antrenmana böyle çıktılar. Biz o gençlerin,
kardeşlerin kötü alışkanlıkların değil hayallerinin
peşinden koşmalarını istiyoruz. Bunlar
için de bir ortam gerekli. Sütlüce Spor Kulübü
de Sütlüce Mahallesi’nde bu ortamı
oluşturmaya talip olan STK’lardan bir tanesi.
Başarılı olduğumuza da inanıyoruz. Güzel
dönüşler var çünkü… Aileler çok mutlu…”
İstemsiz gülüyorum.
“EĞİTİM SEFERBERLİĞİ BAŞLATTIK”
Kulüplerinde başka hangi kursların gerçekleştiğini
merak ediyorum.
Şöyle açıklıyor: “Bu yapılan faaliyetlerin
haricinde tabi ki spor merkezli her şey ama
geçen yıl gönüllü öğretmenler vasıtasıyla
haftanın yedi günü, günde ikişer, üçer saat
Matematik, İngilizce, Türkçe, Fransızca,
Tarih, Coğrafya, Sosyal Bilgiler, Fen Bilimleri,
İşaret Dili, Beden Dili, Drama, Çizim Atölyesi
dersleri verdik. Bunların tamamı ücretsizdi.
Bu sene de devam edecek bu çalışma. Bu
çalışmalara 238 tane ortaöğretim talebesi
katıldı. Mahalle dışından gelenler de oldu.
Ücret talep etmedik. Aynı zaman da bir eğitim
seferberliği de başlatmış durumundayız.
İnsan merkezli çalışmalar yapıyoruz.”
“SÜTLÜCE SPOR LOGOLU
AYRAÇLAR YAPTIK”
Aklına bir an da gelircesine kaldığı yerden
devam ediyor Soner Bey, “Down
sendromlu, zihinsel engelli, bedensel
engelli kardeşlerimiz de geçen yıl yılsonuna
doğru yılbaşı promosyonu
yaptık. Kitap ayraçları tasarladık.
Metal plakalar üzerinde doğal taşlarla
süslenmiş, Sütlüce Spor logolu kitap
ayraçları yaptık. Kardeşlerimizi Kütahya’ya
gönderdik. Orada taşların
sırlamasını gördüler. Az önce bahsettiğim
Down Sendromlu, Zihinsel engelli
ve bedensel engelli
kardeşlerimiz bunların bir araya getirilmesini,
montaj işlerini yaptılar. Biz
bunları Eskişehir’de ücretsiz dağıttık.
Onlarla birlikte vakit geçirmek çok keyifliydi.”
“MAHALLECE ‘BIRAKMA
BENİ’ FİLMİNE GİTTİK”
O kadar güzel işlere imza atmışlar
ki hangi birini soracağımı, nereden
gireceğimi bilemiyorum.
Ama o bilir gibi bir an da harika bir projeden
daha bahsediyor: “Gençlerin ve çocukların
empati yapmalarını sağlıyoruz. Bunlardan
bir tanesi de 21 Eylül’de vizyona giren,
Çin’de ve Almanya’da ödül almış- Bosnalı bir
yönetmenin çektiği, oyuncuların tamamının
yetimlerden oluştuğu, yetimlerin konu alındığı
‘Bırakma Beni’ isimli bir film var. 110
tane bilet aldık. Mahallemizdeki çocukları ve
ailelerini o filme götürdük. Buradaki amacımız
da yetim çocukların, mülteci çocuklarının
dramlarını, hayat hikayelerinin anlatıldığı, gelirinin
tamamının da yetimlere dağıtılacağı bir
film projesi bu. Çocuklarımızın da bu noktada
empati yapmalarını sağlayacağız.”
“MÜLTECİ ÇOCUKLARIN
BOYNU BÜKÜK KALMASIN”
Kendilerini durmaksızın alkışlamak geliyor
içimden...
Son sözlerini alıyorum Soner Bey’in:
“Mülteci çocuklarımızın da boynu bükük kalsın
istemiyoruz. Netice bu bölgede yaşayan
yetimler de var mutlaka… Hatta bizim spor
kulübümüz içerisinde de var, onlara pozitif
ayrımcılık yapıyoruz belirli konularda. Bu
sosyal bir dokunuş gerektiriyordu. Biz de
oraya dokunmak istedik.”
Sütlüce Spor Kulübü’ne emek veren
herkese, Ömer Bey’e, Soner Bey’e sonsuz
teşekkür ediyorum.
İyi ki varlar ve iyi ki birçok hayata dokunarak
ışık saçmalarına vesile oluyorlar.
35
Eskişehir nüfusunda
kadınlar çoğunlukta
2017 Yılı verileri ile yapılan araştırmada Eskişehir’de yaşayan kadın
sayısı 421.542, erkek sayısı ise 429.098. Kadınlar Eskişehir nüfusunun
yüzde 50.14’ünü, erkekler ise yüzde 49.86’sını oluşturuyor.
Yakın bir geçmişte tipik bir Anadolu
kenti iken yaşadığı hızlı gelişim ile
turizm cazibesi olan bir büyük şehir
haline dönüşen Eskişehir, nüfus potansiyeli
ile de dikkat çekiyor.
Yaşadığı fiziki gelişimin yanı sıra beşeri
olarakta her geçen gün büyümeye
devam eden Eskişehir’de
nüfus oranı da ilginç istatistikler ortaya
koyuyor. Çocuk ve kadınlara
gösterilen hassasiyetin nüfus verilerine
de yansıdığı Eskişehir’de, kadın
nüfusunun erkek nüfusuna göre
daha fazla olması en dikkat çekici
ayrıntı olarak ortaya çıkıyor.
36
Eskişehir’in yıllara göre nüfus verileri dikkat
çekici pek çok ayrıntıyı da beraberinde getiriyor.
Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün (TÜİK) verilerine
göre nüfusu her yıl geçen istikrarlı
biçimde artan Eskişehir’de 2018 verilerine
göre 871 bin 808 kişi yaşıyor.
ERKEKLER KADINLARI HİÇ GEÇEMEDİ!
Son yıllardaki gelişimi ile Türkiye’nin en dikkat
çeken kenti olan Eskişehir, nüfus istatistikleri
ile de ayrı bir özelliğe bürünüyor. Özellikle
kadın ve erkek dağılımında kadınların öne çıktığı
Eskişehir’de 431 bin 542 kadın yaşamını
sürdürüyor. Kadınlara göre daha geriden gelen
erkek nüfusu ise 429 bin 078. Bu rakamlara
göre kadınlar yüzde 50,14 oranıyla, yüzde
49,86 orandaki erkeklere göre daha fazla yer
tutuyor. Nüfus verilerinin bu konudaki istatistikleri
ilginç bir durumu daha gösteriyor. 2007
yılından bu yana yapılan tüm nüfus araştırmalarında,
erkek nüfusu kadın nüfusunu hiç geçemedi.
Verilerin istikrarlı olarak devam
etmesi durumunda gelecek yıllarda da bu durumun
değişmeyeceği öngörülüyor.
EN KALABALIK İLÇE ODUNPAZARI
Merkez nüfusunun çokluğu ile bilinen Eskişehir’de
insanlar daha çok kent merkezinde yaşamayı
tercih ediyor. Sosyal ve kültürel
unsurlara daha çok ve kolay ulaşıldığı merkezde
yaşamayı tercih eden Eskişehirliler,
nüfus olarak Odunpazarı ilçesinde daha yoğun
bir yer kaplıyor. 2017 yılı rakamlarına göre
Odunpazarı ilçesi, şehrin tüm nüfusunun
yüzde 46,41’ini içinde barındırıyor. Aynı yılın
rakamlarına göre, Odunpazarı’nda 399 bin
451 kişi ikamet ediyor. Merkezin diğer ilçesi
Tepebaşı da yine nüfusun büyük bölümünü
çeken ilçelerden. Eskişehir nüfusunun toplamının
yüzde 41,04’ünü konuk eden Tepebaşı’nda
353 bin 179 kişi yaşıyor.
Kırsalda ise rakamlar adeta dibe iniyor. Eskişehir’in
en kalabalık ilçesi olan Sivrihisar’da
ancak 20 bin 449 kişi yaşamını sürdürüyor.
Küçük ilçeleri ile tanınan Eskişehir’de en az
nüfusa sahip olan ilçe ise bin 953 nüfusuyla
Han.
7 YIL SONRA 1 MİLYON
Eskişehir nüfus artışı konusunda da istikrarlı
bir yol izliyor. Yıllara göre yapılan nüfus araştırmalarında
şehrin nüfus artış hızının yüzde
1,5 ile 2,20 arasında bir dengede ilerlediği görülüyor.
Verilere göre, Eskişehir’deki nüfus artışı
her yıl ortalama 1,75 oranında artıyor. Bu
oran, şehrin nüfusuna her yıl ortalama 20 bin
kişinin katıldığını gösteriyor. Bu verilere göre
Eskişehir’in nüfusunun 7 yıl sonra 1 Milyon’u
geçeceği gerçeğini de ortaya çıkarıyor.
GÖÇ KONUSUNDA ŞANLI İL
Son yıllarda göçmenleri konuk eden Türkiye,
bu konuda verisel olarak büyük bir artış yaşıyor.
Bu artıştan en az etkilenen kentler arasında
da Eskişehir geliyor. TÜİK’in
araştırmasına göre Eskişehir, ülkenin en az
göç alan kentlerinin başında geliyor. Araştırmalara
göre, Eskişehir’den göçen insanlar, alınan
göç sayısına göre az kalsa da bu farkın
her yıl 7 binler seviyesinde olması, Eskişehir
adına önemli bir şans olarak değerlendiriliyor.
Eskişehir, her yıl ortalama olarak 33 bin’ler
dolayında göç alırken, 28 bin ortalaması ile de
göç veriyor.
Eskişehir ayrıca nüfus yoğunluğu bakımında
kilometrekare başına 62 kişinin yaşadığı bir
şehir olarak ortaya çıkıyor. Yüzölçümü 13.925
km2 olan Eskişehir’de 1 kilometrekare alan
içerisinde 62 insan yaşıyor.
37
BÖLGESEL
AMATÖR LİG
6. GRUP
2018-2019
SEZONU
FİKSTÜRÜ
1. HAFTA
YENİÇAĞA SPOR-KARAPINAR
ANADOLU ÜNİ- KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
KIRIKKALE B. ANADOLU- BAĞLUM S.
ANKARA DSİ SPOR -1926 POLATLI
ÇUBUKSPOR-AKŞEHİR SPOR
SANDIKLISPOR -KARAMAN
SARAYÖNÜ BELEDİYESPOR -BAY
2. HAFTA
KARAMAN -SARAYÖNÜ
AKŞEHİR SPOR- SANDIKLISPOR
1926 POLATLI -ÇUBUKSPOR
BAĞLUM S.- ANKARA DSİ SPOR
ÇAYAĞZI S.-KIRIKKALE B. ANADOLU
KARAPINAR - ANADOLU ÜNİ
YENİÇAĞA SPOR-BAY
3. HAFTA
SARAYÖNÜ-AKŞEHİR
ANADOLU ÜNİ-YENİÇAĞA
KIRIKKALE B. ANADOLU-KARAPINAR
ANKARA DSİ- KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
ÇUBUKSPOR-BAĞLUM S.
SANDIKLISPOR -1926 POLATLI
KARAMAN - BAY
4. HAFTA
AKŞEHİR SPOR - KARAMAN BEL
1926 POLATLI -SARAYÖNÜ
BAĞLUM S.-SANDIKLISPOR
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.- ÇUBUKSPOR
KARAPINAR -ANKARA DSİ SPOR
YENİÇAĞA-KIRIKKALE B. ANADOLU
ANADOLU ÜNİ- BAY
5. HAFTA
SARAYÖNÜ-BAĞLUM S.
KARAMAN- 1926 POLATLI
KIRIKKALE B. ANADOLU - ANADOLU ÜNİ
ANKARA DSİ SPOR-YENİÇAĞA SPOR
ÇUBUKSPOR - KARAPINAR
SANDIKLISPOR-KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
AKŞEHİR SPOR -BAY
6. HAFTA
1926 POLATLI -AKŞEHİR SPOR
BAĞLUM S.- KARAMAN
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.- SARAYÖNÜ
KARAPINAR-SANDIKLISPOR
YENİÇAĞA SPOR - ÇUBUKSPOR
ANADOLU ÜNİ-ANKARA DSİ SPOR
KIRIKKALE B. ANADOLU- BAY
7. HAFTA
SARAYÖNÜ - KARAPINAR
KARAMAN-KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
AKŞEHİR SPOR -BAĞLUM S.
ANKARA DSİ -KIRIKKALE B. ANADOLU-
ÇUBUKSPOR-ANADOLU ÜNİ
SANDIKLISPOR -YENİÇAĞA SPOR
1926 POLATLI -BAY
8. HAFTA
BAĞLUM S.-1926 POLATLI
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.- AKŞEHİR SPOR
KARAPINAR -KARAMAN BEL
YENİÇAĞA SPOR -SARAYÖNÜ BEL
ANADOLU ÜNİ-SANDIKLISPOR
KIRIKKALE B. ANADOLU-ÇUBUKSPOR
ANKARA DSİ SPOR- BAY
9. HAFTA
SARAYÖNÜ- ANADOLU ÜNİ
KARAMAN BEL- YENİÇAĞA SPOR
AKŞEHİR SPOR-KARAPINAR BEL
1926 POLATLI -KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
ÇUBUKSPOR - ANKARA DSİ SPOR
SANDIKLISPOR -KIRIKKALE B. ANADOLU-
BAĞLUM S.- BAY
10. HAFTA
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.- BAĞLUM S.
KARAPINAR BEL-1926 POLATLI B
YENİÇAĞA SPOR -AKŞEHİR SPOR
ANADOLU ÜNİ-KARAMAN BEL
KIRIKKALE B. ANADOLU- SARAYÖNÜ
ANKARA DSİ SPOR -SANDIKLISPOR
ÇUBUKSPOR - BAY
11. HAFTA
SARAYÖNÜ-ANKARA DSİ SPOR
KARAMAN BEL-KIRIKKALE B. ANADOLU
AKŞEHİR SPOR-ANADOLU ÜNİ
1926 POLATLI -YENİÇAĞA SPOR
BAĞLUM S.-KARAPINAR BEL
SANDIKLISPOR-ÇUBUKSPOR
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.- BAY
38
12. HAFTA
KARAPINAR BEL-KIRŞEHİR ÇAYAĞZI S.
YENİÇAĞA SPOR-BAĞLUM S.
ANADOLU ÜNİ-1926 POLATLI
KIRIKKALE B. ANADOLU-AKŞEHİR SPOR
ANKARA DSİ SPOR -KARAMAN BEL
ÇUBUKSPOR -SARAYÖNÜ BEL
SANDIKLISPOR-BAY
13. HAFTA
SARAYÖNÜ BEL- SANDIKLISPOR
KARAMAN BEL- ÇUBUKSPOR
AKŞEHİR SPOR -ANKARA DSİ SPOR
1926 POLATLI- KIRIKKALE B. ANADOLU
BAĞLUM S.- ANADOLU ÜNİ
KIRŞEHİR ÇAYAĞZI- YENİÇAĞA SPOR
KARAPINAR BEL-BAY
ESGÜNDEM
YENİ SEZONDA
ANADOLU’YA
BAŞARILAR DİLER
ESGÜNDEM YENİ SEZONDA SELKA’YA BAŞARILAR DİLER
39
Makedonya turnuva birinciliği
Sezona iki kupa ile giren Beton
Adamlarda hedef yenileri
Hentbolda bu sezon güçlü bir
kadro kuran ve yeni sezona
kupa hedefi ile başlayan
Beton Adamlar hazırlık döneminde
katıldığı iki önemli turnuvada da
birincilik kupasını kaldırdı.
Selka hentbolcuları Beykoz Belediyesi
Spor Kulübü tarafından düzenlenen 1.
Recep Şahin Köktürk Hentbol Turnuvasında
ardından da, Makedonya’nın Bitola
şehrinde düzenlenen Boro Churlevski Uluslararası
Hentbol Turnuvasında birinci oldu.
İSTANBUL TURNUVASINDAKİ SONUÇLAR:
Selkaspor: 33 - Milli Piyango Sk: 22
Selkaspor : 27 - Nilüfer Bld.: 25
Selkaspor : 27 - Batman Bld.: 24
Selkaspor: 38 - Beykoz Bld.: 30
MAKEDONYADA
TURNUVASINDA SONUÇLAR:
Selka : 38-RK Butel: 34
Selka : 31-Riihimaen Cocks: 23
Selka : 31-Olympiakos: 25
40
İstanbul turnuva birinciliği
Selkaspor hentbolcuları
yeni sezona iki kupa ile
başladı.
Bu sezon güçlü bir kadro
kuran Beton Adamlar yeni
sezona da iyi hazırlandı.
Kupa hedefi ile yola çıkan
Selkaspor sezon öncesi iki
kupa kaldırarak kupa alışkanlığını
da edinmiş oldu.
İLK KUPA İSTANBUL’DA
Selkaspor ile olarak Beykoz
Belediyesi Spor Kulübü tarafından
düzenlenen 1.
Recep Şahin Köktürk Hentbol
Turnuvasına katıldı.
Güçlü takımlar arasında
4’de 4 yaparak turnuvayı
birinci sırada tamamlayan
Beton Adamlar moral
buldu.
İKİNCİ KUPA
MAKEDONYA’DA
Beton Adamlar lig öncesi en
ciddi sınavını ise Makedonya’nın
Bitola şehrinde düzenlenen
Boro Churlevski
Uluslararası Hentbol Turnuvasında
verdi.
Hentbolda ekol haline gelmiş
Finlandiya, Fransa ve
Makedonya ülkelerinin
şampiyonlarının katılımıyla
gerçekleşen turnuvada
Beton Adamlar, başarılı bir
performans sergiledi.
Selka son 3 yıldır Finlandiya’da
namağlup şampiyon
olan ve Şampiyonlar Ligi
tecrübesine sahip Riihimaen
Cocks takımını 31-23
devirirken, Makedonya’nın
RK Butel ekibini ise 38-34
yenerek adanı finale yazdırdı.
Finalde ise Yunanistan
takımı Olympiakos ile
karşılayan Beton Adamlar
final maçından 31-25 galibiyetle
ayrıldı. Zorlu geçen
mücadelede ilk yarı Yunan
ekibinin 12-11 üstünlüğüyle
sonuçlanmıştı. Turnuva
sonunda birincilik
kupasını kaldıran Beton
Adamlar salonu dolduran
taraftarlardan da alkış aldı.
İstanbul’daki
turnuvada
birincilik kupası
Makedonya’daki
turnuvada
birincilik kupası
YÖNETİMDE KEYİFLİ
ÖZEL ÖDÜL ALDILAR
Selkaspor’da takım halindeki
kupaları alırken, oyuncularda
özel ödüllerin sahibi
oldu. Makedonya’nın Bitola
şehrinde düzenlenen
Boro Churlevski
Uluslararası Hentbol
Turnuvasında
finalde Yunanistan
takımı
Olympiakos takımını
31-25
yenen
Selkaspor’da final
maçında günün oyuncusu
Jıhed Jaballah
olurken turnuvanın
en iyi oyuncusu ise
sol oyun kurucu
Vladyslav Ostroushko
seçildi.
Selkaspor yönetimi
de yeni sezonda
takımdan
umutlu.
Beton Adamların
gerek İstanbul’daki
turnuvada
gerekse
Makedonya’nın
Bitola şehrinde
düzenlenen Boro
Churlevski Uluslararası
Hentbol
Turnuvasında yönetimi
de yakından
takip etti.
Makedonya’daki
maçları yakından
izleyen Selkaspor
Yönetim Kurulu
Başkanı Mert
Kaya, Başkan Yardımcısı
Yenal
Kaya ve Yönetim
Kurulu Üyeleri
Arif Geçkalan ile
Egemen Güler
güçlü rakipler karşısında
takımın
mücadelesi ve sonuçlarını
beğendi.
Yönetim lig, kupa
ve Avrupa’da da
takımdan başarı
bekliyor.
41
Eskişehirspor’un
parlayan yıldızı
Talha Erdoğan
Esgündem’e
konuştu
“Hedefim Eskişehirspor formasını giymekti. İlk
hedefime ulaştım. İkinci hedefim bu efsane taraftarın
önünde gol atmaktı. Şimdilik bu iki hayalimi
de gerçekleştirdim. Ancak hayallerimin
daha çok başındayım. Çok daha büyükleri için mücadele
edeceğim”
“Genç oyuncular olarak omuzlarımıza
yüklenen sorumlulukların farkındayız.
Kaybedecek bir şeyimizin olduğunu düşünmüyorum.
Elimize bir fırsat geçti ve biz
bunu en iyi şekilde kullanmak istiyoruz. Taraftarlarımız
bize güvensin”
Gündem dergisinin bu ayki konuğu Eskişehirspor’un
parlayan yıldızı Talha Erdoğan…
Geçtiğimiz yıl profesyonel olan genç oyuncu
bu sezon da transfer tahtasının açılmaması
ile birlikte A takımda forma şansını yakaladı.
İlk haftalardaki performansı ile göz dolduran
genç yeteneğin hedefinde Avrupa’da oynamak
var.
TALHA ERDOĞAN’I TANIYALIM…
“10 Mart 2000 tarihinde Eskişehir'de doğdum.
9 yaşında Eskişehirspor seçmelerine
katıldım ve beğenildim. Beni ilk keşfeden
Yasin Söğüt hocamdı. Dış sahada maçlarda
oynadım. Ahmet Karaçöl, Selahattin Örçün,
Orhan Kamacı, Halit Kök, Levent Bayram,
Sefer Hakan Olgun, Ceyhun Göray, ve Orhan
Türkmengil hocalarımla çalıştım. 2011 yılında
filiz lisansım çıktı ve 2017 yılına kadar
altyapıda görev alan bütün antrenörler ile
çalışma şansını yakaladım.
42
“FUTBOLA BAŞLAMANDA AİLENİN
KATKISI OLDU MU?”
“Bizim ailede futbol çok seviliyor. Benim babamda
zamanında Eskişehirspor başta
olmak üzere bir çok takımda forma giymiş.
Bana çok küçükken sürekli anlatırdı. Şüphesiz
ben de ondan etkilendim ve futbol oynamaya
başladım. Babamın katkısı yüzde yüz
oldu. Şimdi de hep yanımdalar. Ailemin
önünde futbol oynama gururunu yaşadım.
Onların yüzünü güldürmekten büyük keyif
alıyorum”
“A TAKIMLA ANTRENMANLARA NE
ZAMAN ÇIKMAYA BAŞLADIN?”
“Ben ilk olarak A Takımla antrenmana Alpay
Özalan hoca zamanında çıktım. Geçtiğimiz
sene de Sergen Yalçın hocamızın raporu ile
kulübün ile resmi sözleşme imzaladım ve
profesyonel futbolcu oldum”
“PROFESYONEL OLARAK İLK MAÇIN
BU SEZON MU?”
“ Eskişehirspor formasını resmi olarak
ilk kez bu sezon Giresunspor
deplasmanında giydim.
Daha önce bir kaç
kez 18 kişilik kadroda
yer almıştım ancak formayı
rakiplere karşı terletmek
kısmet olmamıştı.
Böyle bir durumda
nasip oldu.
Bende elimden
geldiğince takımıma
katkı sağlamaya çalışıyorum”
“YARIM SEZONDA OLSA
TİRE’DE KİRALIK
OYNADIN BU SÜREÇ
NASIL OLDU?”
“Evet geçtiğimiz
sezon devre arasında
maç tecrübemin
artması için Tire
1922 Spor'a kiralık
olarak gönderildim.
Ancak antrenmanda
kalecinin
sert
mü-
da-
halesi nedeniyle ayak bileğimden bir
sakatlık yaşadım. Sakatlığımı atlattım
ama takım içindeki mevcut
yapıdan dolayı forma giyemeden
geri döndüm”
“BU SEZON FORMA ŞANSI
BULDUN VE GOLÜNÜ DE
ATTIN, DUYGULARINI ALA-
BİLİRMİYİZ?”
“Genç arkadaşlar ile forma şansı
yakaladık. İlk Giresun maçı deplasmanda
ve ardından evimizdeki
Balıkesirspor maçında heyecandan
maça geç konsantre olabildim. Çok
farklı bir deneyimdi. Daha sonra kendime
geldim ve insanlara kendimi ve
yeteneklerimi oyun disiplinine sadık
kalarak göstermeye çalıştım. Ardından
Ankara’daki Gençlerbirliği maçına
iyi başladık ama şansız goller ile mağlup
olduk. Karabük karşısına
yine müthiş taraftar desteği
ile çıktık. Golümü de
attım. Zaten o
duyguları tarif
etmem imkansız.
Bütün
stadyumun
‘Erdoğan’
sesleri
günlerce kulağımda
çınladı. Hala da anlatırken heyecan yaşıyorum”
“TARAFTAR İÇİN DÜŞÜNCELERİN NELER?”
“Eskişehirspor taraftarlarının önünde, onlarında
desteğini alarak futbol oynamaya çalışmak için ne
yazık ki yeterli kelimeleri bulamam… Ne söylesem, ne
anlatmaya çalışsam az kalır. Türkiye standartlarının çok
üzerinde bir taraftarımız olduğunu düşünüyorum. Onların
önünde oynamak müthiş bir duygu... Bizim en büyük gücümüz
onlar. Rabbim de yardım etti ve bugünlere kadar gelebildim.
Kurduğum hayallere yaklaştığımı hissetsem de çok
çalışmam gerektiğini biliyorum. Herkes rahat olsun Talha Erdoğan
kesinlikle havaya girmez”
“TAKIMDA Kİ AĞABEYLERİNDEN
DESTEK GELİYOR MU?”
“Biz gençler takımdaki ağabeylerimizin kesinlikle hakkını
ödeyemeyiz. Mesela Kerim Avcı ile aynı mevkide görev
aldığımız için kendisi benimle çok ilgileniyordu. Gençlerbirliği
ve Karabükspor maçlarından önce bana neler
yapmam gerektiği hakkında tavsiyeler verdi. Bu anlattıkları
da ciddi anlamda bana katkı sağladı. Hakan
Aslantaş ağabeyim de sık sık benimle ilgileniyor.
Diğer ağabeylerim de bizimle çok güzel ilgileniyor
ve sürekli bize katkı da bulunmaya çalışıyorlar.
Onlar hep yanımızda ve gerçekten futbolculuklarının
yanında hepsi çok değerli insanlar”
“TALHA ERDOĞAN’IN HEDEFLERİ
ARASINDA NELER VAR ?”
“Benim öncelikle hedefim Eskişehirspor formasını
giymekti. İlk hedefime ulaştım. İkinci hedefim bu efsane
taraftarın önünde gol atmaktı. Şimdilik bu iki hayalimi
de gerçekleştirdim. Ancak hayallerimin daha çok başındayım. Çok
daha büyükleri için mücadele edeceğim. Bu taraftarın önünde, bu
kutsal forma içerisinde bir şampiyonluk kupası kaldırmak hayallerim
arasında ki en özel olanı olacak inşallah. Tabi ki bunun yanında
Eskişehirspor'dan sonra Avrupa Liglerinde oynamak istiyorum. İspanya
veya İngiltere Premier Lig'de oynamak gibi bir hayalim var”
“MİLLİ TAKIM HEDEFİN VAR MI?”
“Genç milli takım kamplarına çağırıldım ama ay yıldızlı formayı
resmi bir maçta giymek kısmet olmadı. Bu hayalimin de gerçekleşmesi
için Eskişehirspor'a daha çok şeyler vermem gerektiğini biliyorum.
Merdivenleri tek tek çıkmak istiyorum. Tabi ki her genç gibi
benimde gönlümde ay-yıldızlı formayı giymek kesinlikle var”
“MAÇ SONRASI KENDİNİ ELEŞTİRİ YAPIYORMUSUN ?”
“Her maç sonrası akşam evde babamla maçtaki hatalarım ve doğrularım
konusunda sık sık muhabbet ediyoruz. Eski bir futbolcu babanın
oğlu olmanın avantajlarını yaşıyorum diyebilirim. Tabi ki
kendimde maç kasetini izleyip kendimi seyrederek daha çok artı ve
eksilerimi çıkarıyorum”
“GENÇ OYUNCULAR OLARAK SIRTINISDA
BÜYÜK BİR YÜK VAR. BU KONUDA NELER SÖYLEYECİKSİN?”
“Biz Eskişehirspor'un altyapısından gelen genç oyuncular olarak,
omuzlarımıza yüklenen sorumlulukların farkındayız. Kaybedecek
bir şeyimizin oldugeçti
ve biz bunu
ğunu düşünmüyorum. Elimize bir fırsat
en iyi şekilde kullanmak istiyoruz.
Taraftarlarımızın bize güvendiğini ve
sürekli bizi destekleyeceklerini biliyoruz.
Bu da bize oldukça özgüven
veriyor Takım olarak bu sezon hedefimiz
ligde kalmak. Takım olarak
daha da iyi olabilirsek play off oynamayı
çok istiyoruz”
“FUAT ÇAPA HOCA HAKKINDA DA
BİR KAÇ KELİME ETSEN!”
“Gerçekten Fuat Çapa hocamızı çok seviyorum. Sadece ben
değil takımdaki tüm arkadaşlar aynı düşüncede. Öncelikle
çok iyi bir insan ve çok iyi bir antrenör. Onunla çalışmaktan
dolayı çok mutluyum. Kendisi ile çalışmak özellikle biz genç
oyuncular için büyük bir şans fırsat. Kişisel gelişimimiz
adına da büyük katkılar veriyor. Hocamızın hepimizin
üzerinde emeği var”
“ALT YAPIDAN GELEN BİR OYUNCUSUN,
BUNDAN SONRA YETENEKLER ÇIKAR MI?”
“Alt yapıda çok iyi oyuncular var. 2003 jenerasyonu
başlı başına çok yetenekli ve iyi oyunculardan
kurulu. Zaten Türkiye ikincisi oldular.
Mesela Metehan Altunbaş var. Çok yetenekli.
Kendisi Bedirhan Altunbaş'ın kardeşi. Buğra
Çağlıyan var. Kaleci Cengiz Alp Köseer var.
İsimlerini sayamadığım daha çok yetenekli
futbolcular var. Hepsi zamanı gelince oynayacaktır.
Yani bizden sonra da yetenekli
gençler yetişecek. Biz hasbelkader bir şans
yakaladık. Bundan sonra önemli olan bu
kardeşlerimize gerekli şansın verilmesidir...”
“ İDOLÜM KİM”
“Juventuslu Paulo Dybala idolümdür. Kendisini
inanılmaz beğeniyorum. Hatta maç önceleri bile
onun YouTube maçlarını izlerim”
“SON OLARAK MEJASIN NELER OLACAK?”
“Son mesajım kulübün gerçek sahibi taraftara...
Bize sonuna
kadar güvensinler ve
inansınlar.
Şimdiye kadar bizlere
hissettirdikleri bu
duyguyu sonuna
kadar yaşatsınlar.
Bizi desteklemeye
devam etsinler.
Biz de
onlar gibi bu
kentin ço-
cuklarıyız.
Ölmek
var vazgeçmek
yok
parolası ile
önce onlar,
sonra kendimiz
için
mücadelemize
devam edeceğiz. Ve
başarılı olabilmemiz için şüphesiz
ki en çok onlara ihtiyacımız
olacak. Birlikte çok güzel
işler başaracağımıza inanıyorum.
Ve biz biliyoruz
ki Eskişehirspor taraftarı
her zaman en
iyisine layık”
dedi.
43
Eskişehirspor tarihinin belki de en
zorlu sürecinde onların üzerine aldığı
sorumluluk herkesinkinden
fazla… Çünkü sürekli kendilerinden beklenti içinde
olan bir şehir var… Ve bu virajın şarampole uçmadan
geçilmesi gibi de bir şart da var…
Onlar da bunun bilinciyle ellerinden gelenin en iyisini
sahaya yansıtıyorlar. Bunu gören Eskişehirspor
taraftarı da sonuçlar ne olursa olsun
oyuncularının sonuna kadar arkasında durmayı her şeyden
daha değerli sayıyorlar…
44
53 Yıllık Tarihin
En Zor Dönemeci
Eskişehirspor 53 yıllık tarihinin en zor süreçlerinden birini
yaşarken, böylesine kritik bir dönemeçte genç futbolcular
deyim yerindeyse büyük bir sorumluluğun
altına girmek zorunda bırakıldı. Çok değil daha bundan
iki ay önce hepsi takımda kalıp kalamayacağını merak
ederken, şimdilerde şehri tatmin edecek başarıyı kovalıyorlar.
Futbolcu-Taraftar Bütünleşmesi…
Transfer yasağının kalkmaması
nedeniyle kulübün
böylesine bir
dönemde formasını sırtına
geçiren genç yürekler ellerinden
gelen mücadeleyi
ortaya koyuyor.
Sahada her şeylerini
veren bu oyuncu grubunun
mücadelesinin farkında
olan taraftarda
sonuçlar ne olursa olsun
takımının yanında olmayı
skorlardan
daha değerli görüyor.
Müthiş bir bütünleşme
ve kenetlenmenin
yaşandığı
taraftar-futbolcu
ilişkisinin devre arasına
kadar nasıl bir
getirisinin olacağı da merakla bekleniyor.
Fakat bir gerçek varsa da; bu
ekip sahip çıkılmayı nasıl
hak ediyorsa, onları böylesine
günlerde yalnız bırakmayan
ve itici güç
olan fedakar taraftar
da takdiri en az onlar
kadar hak ediyor.
Var olma mücadelesi
Devre arasına
kadar sorun
yaşanılan futbolcularla
anlaşma
zemini
arayarak
puan silme cezalarının
önüne geçmek
ve daha sonra
da transfer
yasağını kaldırarak
kadroyu
güçlendirmek isteyen yönetim de bu süreçte en az
taraftarlar ile futbolcular kadar çalışıyor. Eskişehirspor’un
yaşaması ve var olması adına verilen bu mücadelenin
sezon sonunda yansımasının ne
olacağını hep birlikte göreceğiz…
Uzun Yıllar Konuşulur
Gerçek olan bir başka şey de; şuan çok zor
bir ihtimal olarak görülse de, Eskişehirspor
devre arasında transfer yasağını kaldırır ve sezonun
ikinci yarısında başarıyı yakalayarak Play-
Off’lara adını yazdırır, oradan da Süper Lige yükselirse,
işte o zaman bu hikaye de kulübün efsane futbolcularının
başarıları kadar uzun ama uzun yıllar bu şehrin tarihinde
ki yerini alır…
45