Walt Whitman - Çimen Yaprakları
Whitman, Çimen Yaprakları
Whitman, Çimen Yaprakları
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren: Aytek Sever
WALT WHITMAN<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerikalı şair, yazar. Emily Dickinson’la beraber<br />
Amerikan şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak<br />
dünyaya geldi; genç yaşta çalışma hayatına atılarak çeşitli mesleklere girip çıktı;<br />
kendi kendini yetiştirdi. 1855 yılında kendi olanaklarıyla yayımladığı <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ile birdenbire Amerikan şiirinin en büyük sözcüsü oldu.<br />
Ölümüne dek tüm şiirlerini aynı kitabın şemsiyesi altında topladı. Dört yüze yakın<br />
şiirden oluşan yapıt, Amerikan edebiyat kanonunun zirvesinde yer alır. Yapıtın<br />
merkezini oluşturan “Benliğimin Şarkısı” (Song of Myself) birçoklarına göre<br />
Amerikan edebiyatının baş şiiridir. Romanları, öyküleri, denemeleri ve politik<br />
yazıları da olan <strong>Whitman</strong>’ın daha evvel Türkçe’ye, “Ben, Jack Engle” (Life and<br />
Adventures of Jack Engle) adlı bir romanı çevrilmiş, Memet Fuat tarafından<br />
hazırlanan bir şiir seçkisi yayımlanmıştı. <strong>Whitman</strong>’ın aynı adlı yapıtından gene bir<br />
seçki niteliği taşıyan <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, yapıtın ilk baskısının “Önsöz”ünün yanı sıra<br />
altmış beş seçme şiirden oluşuyor ve yakında Türkçe’de tam metin halinde ilk kez<br />
boy gösterecek olan Benliğimin Şarkısı ile beraber İşaret Ateşi’nin “<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
Seçme Şiirler” toplamını oluşturuyor.<br />
AYTEK SEVER<br />
Şair, çevirmen. 1981 yılında Bursa’da doğdu. Üniversite ve yüksek lisans öğrenimini<br />
Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de tamamladı. E-kitap halinde yayımlayacağı, çeşitli<br />
alt kitaplardan oluşan Hiperbor, Siòn, Moto Perpetuo, Anka adlı şiir toplamlarının yanı<br />
sıra, yayımlanmış veya e-kitap halinde yayımlanacak olan Emerson (Yaşamın<br />
İdaresi), Thoreau (Doğa ve Yürüyüş Üzerine Seçme Denemeler), <strong>Whitman</strong> (Ben, Jack<br />
Engle; <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>; Benliğimin Şarkısı), Kandinsky (Sesler), Tagore (Firari;<br />
Gitanjali; Meyve Hasadı), D.H. Lawrence (İnsanlar ve Öteki Yaratıklar) çevirileri vardır.
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren: Aytek Sever
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
Leaves of Grass’tan<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren ve Yayına Hazırlayan:<br />
Aytek Sever<br />
Kapak Resmi:<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
B. F. Kenny, 1881<br />
1. Baskı:<br />
© İşaret Ateşi, Kasım 2018<br />
E-kitap olarak www.isaretatesi.com sitesinde yayımlanmıştır. Her<br />
hakkı saklıdır. Eserin tamamı veya bölümleri hiçbir yolla<br />
basılamaz, kopyalanamaz, eser sahibinin izni olmadan başka bir<br />
mecra veya internet sitesi üzerinden yayımlanamaz. Alıntılar için<br />
lütfen kaynak gösteriniz.<br />
www.isaretatesi.com<br />
isaretatesi@gmail.com
İÇİNDEKİLER<br />
Sunuş ………………………………………………………………….. 12<br />
Önsöz (1855) ………………………………………………………….. 21<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />
Yazıtlar (Inscriptions)<br />
Denizdeki Kamaralı Gemilerde (In Cabin’d Ships at Sea) …………. 58<br />
Tarihçiye (To a Historian) …………………………………………….. 60<br />
Ey Kadim Gaye (To Thee Old Cause) ………………………………... 61<br />
Kitap Okurken (When I Read the Book) ……………………………... 63<br />
Öğrenimime Başlarken (Beginning My Studies) …………………… 64<br />
Yeniyi Başlatanlar (Beginners) ………………………………………. 65<br />
Ben Geniş Yürekli (Me Imperturbe) …………………………………. 66<br />
Şarkı Söyleyen Amerika’yı Duyuyorum (I Hear America Singing).. 67<br />
Âdem’in Çocukları (Children of Adam)<br />
Cennet Bahçesine Yükseliyor Dünya (To the Garden the World) …. 69<br />
Delilik ve Neşe Saati (One Hour to Madness and Joy) ……………… 70<br />
Çağlar Boyu Aralıklarla Geri Dönerek<br />
(Ages and Ages Returning at Intervals) ………………………... 72<br />
Nicedir Kandırılmıştık (We Two, How Long We Were Fool’d) …….. 73
Aşkla Kıvranan Erkeğim Ben (I am He that Aches with Love) …….. 75<br />
California Kıyılarında (Facing West from California’s Shores) …….. 76<br />
Sabah Erkenden Âdem Gibi (As Adam Early in the Morning) ……. 77<br />
Calamus<br />
Görünüşlerin Korkunç Şüphesi<br />
(Of the Terrible Doubt of Appearances) ………………………… 78<br />
Sen Misin Bana Cezbolan?<br />
(Are You the New Person Drawn Toward Me?) ……………….. 80<br />
Bunlar Köktür, Yapraktır (Roots and Leaves Themselves Alone) …... 81<br />
Çayırda Otların Arasından Geçerken<br />
(The Prairie-Grass Dividing) ………………………………….... 82<br />
Deniz Akıntısı (Sea-Drift)<br />
Fırkateyn Kuşuna (To the Man-of-War Bird) ……………………….. 83<br />
Güvertede Dümenin Başında (Aboard, at a Ship’s Helm) …………. 85<br />
Suyun Altındaki Dünya (To the World Below the Brine) …………... 86<br />
Sahilde Gece Bir Başıma (On the Beach at Night Alone) ………….... 88<br />
Geminin Ardından (After the Sea-Ship) …………………………….. 90<br />
Yolun Kenarında (By the Roadside)<br />
Tohumlar (Germs) ……………………………………………………. 91<br />
Bilgin Astronomu Dinlediğimde<br />
(When I Heard the Learn’d Astronomer) ……………………….. 92<br />
Başkana (To a President) …………………………………………….... 93<br />
Oynaşan Kartallar (The Dalliance of the Eagles) …………………….. 94<br />
Düşüncelerde Gezinirken (Roaming in Thought) …………………... 95
Çocuğun Şaşkınlığı (A Child’s Amaze) ……………………………... 96<br />
Koşucu (The Runner) ………………………………………………… 97<br />
Peçeli (Visor’d) ………………………………………………………... 98<br />
Mekân ve Zaman (Locations and Times) ……………………………. 99<br />
Trampet Sesleri (Drum-Taps)<br />
Gemiler Şehri (City of Ships) ……………………………………….... 100<br />
Güz Dereleri (Autumn Rivulets)<br />
Dile Geliş (Vocalism) ………………………………………………… 102<br />
Tekerden Çıkan Kıvılcımlar (Sparkles from the Wheel) …………… 105<br />
Kat Kat Kıvrımlardan Açılarak (Unfolded out of the Folds) ………. 107<br />
Kozmos (Kosmos) ……………………………………………………. 109<br />
İsteyen İstediğini Övsün (Others May Praise What They Like) …… 111<br />
Kıstaslar (Tests) …………………………………………………….... 112<br />
Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death)<br />
Cesaretin Var Mı Ey Ruhum (Darest Thou Now O Soul) …………. 113<br />
Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death) ………….. 115<br />
Etrafımı Saran Müzik (That Music Always Round Me) …………… 116<br />
Sessiz, Sabırlı Bir Örümcek (A Noiseless Patient Spider) ………….. 117<br />
Gün Ortasından Yıldızlı Geceye (From Noon to Starry Night)<br />
Kışın Bir Lokomotife (To a Locomotive in Winter) …………………. 118<br />
Hakikattir Her Şey (All is Truth) …………………………………… 120<br />
Düşünceler (Thoughts [of Public Opinion]) …………………………. 122<br />
Örgünü Ör Azimli Yaşamım (Weave In, My Hardy Life) …………. 124<br />
Berrak Bir Geceyarısı (A Clear Midnight) ………………………….. 125
Veda Şarkıları (Songs of Parting)<br />
Vakit Yaklaşırken (As the Time Draws Nigh) ………………………. 126<br />
Yetmiş Yaşın Kıyısında (Sands at Seventy)<br />
Günün Parlak Işığından Sonra (After the Dazzle of Day) …………. 127<br />
Ey Durmadan Kabaran Dalgalar<br />
(Fancies at Navesink: You Tides with Ceaseless Swell) ………... 128<br />
Süreklilik (Continuities) …………………………………………….... 129<br />
Yonnondio (Yonnondio) ……………………………………………... 130<br />
Yaşam (Life) …………………………………………………………... 132<br />
Çayırda Günbatımı (A Prairie Sunset) ……………………………... 133<br />
Elveda Düşlem (Good-Bye My Fancy)<br />
Pek Çok Zaman Sonra (Long, Long Hence) ………………………… 134<br />
Günbatımı Esintisine (To the Sun-set Breeze) ………………………. 135<br />
Kış Mevsiminin Sesleri (Sounds of the Winter) …………………….. 137<br />
Yetkin Şair Geldiğinde (When the Full-Grown Poet Came) ………... 138<br />
Acem Kıssası (A Persian Lesson) ……………………………………. 139<br />
Alelâde (The Commonplace) …………………………………………. 141<br />
“Eksiksiz Tanrısal Bir Kapsam Tastamam”<br />
(‘The Rounded Catalogue Divine Complete’) …………………... 142<br />
Görünen Büyüktür (Grand is the Seen) ……………………………... 143<br />
Görünmez Tomurcuklar (Unseen Buds) …………………………… 144
www.isaretatesi.com<br />
11
www.isaretatesi.com<br />
SUNUŞ<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerika Birleşik Devletleri’nin<br />
düşünce ve edebiyatta kendi sesini aradığı bir dönemde ortaya<br />
çıkarak yepyeni bir şiirin sözcüsü oldu. Emily Dickinson’la<br />
beraber Amerikan şiirinin kurucusu sayılır.<br />
Quaker inancına bağlı fakir bir ailenin dokuz çocuğundan<br />
biri olarak Long Island’da dünyaya gelen <strong>Whitman</strong>, zor bir<br />
çocukluk geçirdi, okulu erken yaşta bırakarak çalışmaya başladı<br />
ve hayatın içinden yetişti. Gençliğinden itibaren inşaat ustalığı,<br />
matbaacılık, öğretmenlik, gazetecilik, veznedarlık gibi çeşitli<br />
mesleklere girip çıktı; Amerikan İç Savaşı sırasında<br />
hastabakıcılık yaptı; her fırsatta bulabildiği her şeyi okumaktan<br />
geri kalmadıysa da, daima halkın arasında, çalışma hayatının<br />
içinde oldu, şiiri bu deneyimlerin etkisi altında şekillendi. En<br />
verimli yıllarını New York’ta, Washington D.C.’de ve New<br />
Jersey’de geçirdi.<br />
<strong>Whitman</strong> bir otodidakttır. Homeros’u, İncil’i, Dante’yi,<br />
Shakespeare’i iyi bilir, Hegel’i özümsemiştir, ancak düşünsel<br />
anlamda en çok, Amerikan Aşkıncılarından (New England<br />
Transcendentalists), özellikle de Emerson’dan etkilenmiştir; onun<br />
12
www.isaretatesi.com<br />
“Şair” (The Poet) adlı denemesini okuduktan sonra, şairin ne<br />
olduğuna ve Amerika’ya özgü şiirin nasıl olması gerektiğine<br />
dair kafasında bir ışık yanmış, deyim yerindeyse, dilinin<br />
düğümü çözülmüştür. 1855 yılında, pek de adı sanı<br />
duyulmamış biriyken kendi olanaklarıyla bastırdığı <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ilk başta ağır eleştirilerle ve<br />
müstehcenlik suçlamalarıyla karşılansa da zamanla Amerikan<br />
şiirinin baş köşesine yerleşmiştir. Yapıt, <strong>Whitman</strong>’ın bir nevi<br />
“divan”ı olmuş, şair yaklaşık kırk yıl boyunca yazdığı tüm<br />
şiirleri <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> altında toplayarak belli aralıklarla<br />
yayımlamıştır. Gitgide genişleyen ve çeşitli değişikliklerden<br />
geçen kitabın 1892 tarihli “ölüm döşeği” (deathbed) versiyonuna<br />
gelindiğinde, başlangıçta on iki olan şiir sayısı yaklaşık dört<br />
yüze ulaşmıştır. Yenilikçiliği, özgünlüğü ve günümüze dek<br />
yarattığı etki itibarıyla <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın Amerikan edebiyat<br />
tarihinin en önemli kitabı olduğu ileri sürülebilir.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın bir şair olarak gücü onun sanatlı söyleyişi<br />
veya klasik anlamda teknik becerisinden ileri gelmez. Aksine<br />
<strong>Whitman</strong>, basit ve akıcı konuşur; alışılmadık bir nefes ritmine<br />
göre bizzat yarattığı serbest ölçüyü (free verse) benimser; biçimle<br />
ilgili sorunları samimi ve berrak bir ifade uğruna daha en<br />
baştan bir kenara bırakmış gibidir; özgün bir dil ustalığıyla,<br />
yürekli bir retorikle seslenir. Tutkularına, dürtülerine ve<br />
sezgilerine her şeyden çok güvenen şair, ülkesine, insanlara ve<br />
doğaya yüzünü döner, yoğun bir duyumla capcanlı bir damar<br />
yakalar ve kendini tüm benliğiyle ateşleyerek varoluşu<br />
coşkuyla ifade eder. Hiçbir rengi ve öğeyi dışarıda<br />
bırakmamaya ant içmiş, hem ruhu hem bedeni, hem kadını<br />
13
www.isaretatesi.com<br />
hem erkeği, hem sıradanı hem kutsalı, hem insanı hem de insan<br />
olmayanı yücelten, “iyinin ve kötünün ötesinden” seslenen bir<br />
şiirdir bu.<br />
Kapsayıcı, kucaklayıcı ve bütünleştirici yaklaşımı<br />
<strong>Whitman</strong>’ı bir yandan “Amerika’nın şairi” yapar, diğer yandan<br />
“kâinat şairi.” <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nda, “Ben”, hem alelâde insan<br />
kadardır, yani herkes kadardır, hem de kabarıp kendinden<br />
taşar, kozmos kadardır. Tüm varlıkların birliğine inanan, hatta<br />
bunu iliklerine kadar hisseden şair, Amerika’yı bunun sembolü<br />
olarak görür ve demokrasiyi olabilecek en geniş bağlamda<br />
tahayyül eder. <strong>Whitman</strong>’ın demokrasi anlayışı, ideal bile<br />
olmanın ötesinde, tinseldir, kozmiktir. Şair her an tüm<br />
varlıklarla beraber nefes alıp vermeye çalışır; özelden genele,<br />
genelden özele mekik dokur; evreni ve benliği, sayısız öğenin<br />
hem çatışma hem uyum halinde bir arada bulunduğu dinamik<br />
bir bütün olarak duyar ve yansıtır. <strong>Whitman</strong> için tinsel, yani<br />
manevi olmayan hiçbir şey yoktur neredeyse; özellikle de,<br />
kapsayıcı olmak adına katalog anlatımı benimsediği şiirlerinde,<br />
şair, karşılaştığı her nesneyi ve fenomeni, doğanın ve toplumun<br />
tüm renklerini ve her kesimden insanı, sevgiyi, savaşı, şehveti,<br />
kahramanlığı, düşkünlüğü, ölümü ve doğumu aynı ortak<br />
ruhun yansımaları olarak görür.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın “Amerika”sı da böyledir, “demokrasi”si de.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, Amerikan tarzı bağımsız, özgün ve güçlü bir<br />
varoluşu kararlılıkla ortaya koyar, fakat bu Amerika, tüm<br />
insanlığın ruhunu taşır aslında, “halkların halkıdır.”<br />
Amerika’nın öyküsü, insanlığın ortak öyküsüdür, tüm insanlık<br />
14
www.isaretatesi.com<br />
tarihinin bir meyvesidir. Tıpkı bunun gibi, “demokrasi” de,<br />
doğanın ruhudur, evrensel bir prensiptir; eşitliği, özgürlüğü,<br />
çoksesliliği doğrudan doğruya kozmik kaynaklar<br />
buyurmaktadır. Tüm şiir yaşamı boyunca <strong>Whitman</strong> bu temel<br />
yaklaşımlarından ödün vermemiş, demokrasiyi benzersiz bir<br />
şekilde tinselleştirmiştir. Ve bunu sıradan insanın baş<br />
kahraman olduğu bir epiği yaratarak, en somut, nesnel,<br />
gündelik konular üzerinden yapmış, bu sırada da daima kişisel<br />
yaşam deneyimlerine, bedenin ve benliğin serüvenine dayanan<br />
bir programlılığa bağlı kalmıştır.<br />
* * *<br />
Tam metin halinde Türkçe’ye henüz çevrilmemiş olan<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> üzerine bugüne dek yayımlanmış en kapsamlı<br />
seçki, Memet Fuat’ın aynı adla hazırladığı, otuz sekiz şiir ve bir<br />
çevirmen önsözünden oluşan çalışmaydı. Benim hazırladığım<br />
seçki de Memet Fuat’ınkine benzer bir yaklaşımla <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong>’ndan bir panorama sunmayı amaçladı. Seçkiye,<br />
<strong>Whitman</strong>’ın 1855 tarihli ilk baskıya koyduğu harikulade<br />
“Önsöz”ünün yanı sıra, öteki seçkiden neredeyse tamamen<br />
farklı altmış beş şiiri dâhil ettim. “Elektrikli Bedenin Şarkısını<br />
Söylüyorum” (I Sing the Body Electric), “Açık Yolun Şarkısı”<br />
(Song of the Open Road), “Uğraşlar Üzerine Bir Şarkı” (A Song for<br />
Occupations), “Paumanok’tan Çıktım Yola” (Starting from<br />
Paumanok) gibi uzun ve çokbölümlü şiirlerden fragmanlar<br />
çevirmeyi tercih etmedim. Hazırladığım <strong>Whitman</strong> seçkisinin<br />
aslında en önemli kısmını, <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın köşe taşı ve<br />
Amerikan şiirinin baş şiiri olan Benliğimin Şarkısı (Song of<br />
15
www.isaretatesi.com<br />
Myself) oluşturuyor, fakat tamamını çevirdiğim bu elli iki<br />
bölümlük epiği, gene İşaret Ateşi üzerinden, ayrı bir e-kitap<br />
olarak yayımlayacağım.<br />
Hazırladığım seçkide, 1855 tarihli “Önsöz” hariç tüm<br />
çeviriler için <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın 1892 tarihli “ölüm döşeği”<br />
versiyonunu temel aldım. Müthiş bir sözcük zenginliğine<br />
karşın sade, anlaşılır bir İngilizce ile yazılmış olup basitmiş gibi<br />
görünen <strong>Whitman</strong> şiirlerini çevirmek tam da bu nedenlerden<br />
dolayı hayli zordur ve düz bir çeviri mantığıyla yaklaşıldığı<br />
takdirde ortaya şiirsel olmaktan uzak, kaba, yavan ürünler<br />
çıkacaktır. Oysa metinler kendi dillerinde hiç de öyle<br />
değildirler; ve serbest ölçüyle yazılmış da olsalar başka dillere<br />
iç ritim ve ahengi yansıtarak çevrilmeleri gerekmektedir. Şiirleri<br />
hedef dilde yeniden canlandırmak adına bazı üslûp oynamaları<br />
yapmak şarttı; ve <strong>Whitman</strong>’ın serbest dizesinin kilidini açmaya<br />
uğraşırken pek kısa sürede gördüm ki, aradığım anahtar, bu tür<br />
bir şiirin Türkçe’de nasıl yaratılabileceğini bundan yüz yıl önce<br />
en yetkin şekilde ortaya koymuş büyük şiir dehamız Nâzım<br />
Hikmet’in elinde duruyor. Bana kalırsa, Türkçe’de eli yüzü<br />
düzgün <strong>Whitman</strong> çevirilerinin, Nâzım’ın üslûbunu<br />
çağrıştırması kaçınılmazdır.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’ndan yaptığım seçkiye dâhil ettiğim<br />
altmış beş şiir, yapıtın alt kitaplarına göre aralarında şöyle<br />
ayrılıyor: Şairin bildirisi ve okura daveti niteliğindeki<br />
“Yazıtlar” (Inscriptions), 8 şiir; bedenin ve tenselliğin<br />
yüceltildiği “Âdem’in Çocukları” (Children of Adam), 7 şiir;<br />
dostça sevgiyi, yoldaşlığı ve hemcinsler arası birleşmeyi işleyen<br />
16
www.isaretatesi.com<br />
“Calamus” (Calamus), 4 şiir; deniz teması üzerinden<br />
sonsuzluğun araştırıldığı “Deniz Akıntısı” (Sea-Drift), 5 şiir;<br />
yaşama ve topluma dair çeşitli gözlemleri bir araya getiren<br />
“Yolun Kenarında” (By the Roadside), 9 şiir; Amerikan İç Savaşı<br />
döneminde yazılmış “Trampet Sesleri” (Drum-Taps), 1 şiir;<br />
yaşam bütünlüğü ve olgunlaşma üzerine, İç Savaş sonrası<br />
toparlanmayı da temsil eden “Güz Dereleri” (Autumn Rivulets),<br />
6 şiir; şairin ölümle uzlaşma çabasını yansıtan “Kutsal Ölümün<br />
Fısıltıları” (Whispers of Heavenly Death), 4 şiir; karşıtların uyumu<br />
ve yaşamın tazelenişine dair “Gün Ortasından Yıldızlı Geceye”<br />
(From Noon to Starry Night), 5 şiir; veda edercesine kaleme<br />
alınmış olup geleceğe göz kırpan “Veda Şarkıları” (Songs of<br />
Parting), 1 şiir; yaşlılık bilgeliğinden parçalar sunan “Yetmiş<br />
Yaşın Kıyısında” (Sands at Seventy), 6 şiir; şairin son<br />
döneminden, “kuğunun son şarkısı” niteliğindeki “Elveda<br />
Düşlem” (Good-Bye My Fancy), 9 şiir.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın şiiri, Amerikan İç Savaşı döneminin ve onun<br />
öncesi ve sonrasının tarihsel koşulları altında şekillenmiştir<br />
elbette, Amerika’nın Amerika olmasının sancılarını ve<br />
heyecanlarını yansıtır; fakat hazırladığım seçkinin gene de<br />
“Amerikalı <strong>Whitman</strong>”dan çok, “kozmik <strong>Whitman</strong>”a ağırlık<br />
verdiği söylenebilir. Bu ikincinin, özellikle “Benliğimin Şarkısı”<br />
(Song of Myself) merkezinde <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın tamamında<br />
daha baskın, daha temel, daha belirleyici olduğunu<br />
düşünüyorum. <strong>Whitman</strong> bir Amerikan mistiği olarak<br />
görülmelidir.<br />
17
www.isaretatesi.com<br />
Çevirilerim sırasında, yaptığım çok sayıda temel<br />
okumanın yanı sıra, hem <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> hem de Benliğimin<br />
Şarkısı için sayısız kaynağa başvurdum. Burada eksiksiz bir<br />
kaynakça sunmaya kalksam sayfalar tutar; kısaltılmış bir<br />
kaynakça sunmam da doğru olmayacaktır. Gene de benim için<br />
her aşamada müthiş birer başvuru kaynağı olan şu çalışmalara<br />
teşekkür borcumu özellikle ifade etmeliyim: Le Master, J.R. ve<br />
Donald D. Kummings (ed.), The Routledge Encyclopedia of <strong>Walt</strong><br />
<strong>Whitman</strong>, New York ve Londra: Routledge, 1998; Oliver,<br />
Charles M., Critical Companion to <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>: A Literary<br />
Reference to His Life and Work, New York: Facts On File, 2006;<br />
Miller, Edwin Haviland, <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>’s ‘Song of Myself’: A<br />
Mosaic of Interpretations, Iowa City: University of Iowa Press,<br />
1991; ve Iowa Üniversitesi’nin sunduğu tüm çevrimiçi<br />
kaynaklar, özellikle de Ed Folsom editörlüğündeki <strong>Walt</strong><br />
<strong>Whitman</strong> Quarterly Review.<br />
Okurlara hatırlatmak istediğim önemli bir nokta, gerek<br />
Memet Fuat’ın hazırladığı, gerekse benim hazırladığım <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong>’nın, Leaves of Grass’ı Türkçe’ye kısmen aktardığı.<br />
Elbette dört yüze yakın şiirden oluşan bir toplamdan yapılacak<br />
her türlü seçki, yapıtı ancak belli oranda ve belli açıdan<br />
yansıtabilecektir. <strong>Whitman</strong> meraklılarına önerim, sözü edilen<br />
her iki seçkiye de başvurmaları, hatta mümkünse şairi orijinal<br />
dilinden okumaya çabalamalarıdır.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın günün birinde Türkçe’de tam metin<br />
çevirisiyle boy göstereceğine tüm kalbimle inanıyorum.<br />
Umarım benim yaptığım çalışma da ileride başka çevirmenlere<br />
18
www.isaretatesi.com<br />
ve şairlere bir esin kaynağı sunar, hatta bunun yanı sıra<br />
Türkiye’nin demokrasi idealini arayan ilerici zihinlerde estetik<br />
ve manevi anlamda bir ışık yanmasına yardımcı olur.<br />
Aytek Sever<br />
19
www.isaretatesi.com<br />
20
www.isaretatesi.com<br />
ÖNSÖZ<br />
(1855)<br />
21
www.isaretatesi.com<br />
22
www.isaretatesi.com<br />
Amerika, geçmişi, onun kendi biçimleri altında, çeşitli<br />
politikalarla ürettiklerini, kast sınıfları fikrini veya eski dinleri<br />
yadsımaz; dersi soğukkanlılıkla kabul eder; sanıldığı kadar<br />
sabırsız değildir; ölü derinin, kendi gereksinimlerini karşılamış<br />
olan yaşam yeni biçimlere ait yeni bir yaşama geçtiğinde bile<br />
kanılara, tavırlara ve yazına tutunmaya devam edeceğini,<br />
cesedin, evin uyku uyunan ve yemek yenen odalarından ağır<br />
ağır çekildiğini, evin kapısında bir süre daha bekleyeceğini,<br />
onun kendi zamanı için en uygun olup şimdi eylemini yaklaşan<br />
güçlü kuvvetli, iri yarı mirasçıya aktardığını, bu defa da onun<br />
kendi zamanı için en uygun olacağını bilir.<br />
Belki de tüm zamanların tüm halkları arasında en tam<br />
şiirsel doğa, Amerikalılarındır. Özünde Birleşik Devletler’in<br />
kendisi de, en yüce şiirdir. Günümüze kadarki dünya tarihinde<br />
en büyük ve en coşkulu olanlar, onun engin büyüklüğü ve<br />
canlılığının yanında uysal ve mazbut kalır. Burada nihayet,<br />
insanın yapıp ettiklerinde gündüz ve gecenin kapsamlı<br />
etkinliğiyle örtüşen bir şeyler vardır. Burada yalnızca bir halk<br />
yoktur; kabına sığmayan, tüm halkların halkı vardır. Burada<br />
bağlarından kurtulmuş, parçaya ve detaya mecburen kayıtsız,<br />
büyük yığınlarla harikulade hareket eden eylem vardır. Burada<br />
daima kahramanları ima eden buyur edicilik vardır. Burada<br />
ruhun sevdiği kabalıklar, kafa tutmalar, serbestlikler, sertlikler,<br />
aldırmazlıklar vardır. Burada kalabalıkların ve toplulukların<br />
23
www.isaretatesi.com<br />
muazzam cüretkârlığındaki benzersiz ayrıntıyı hor gören başarı<br />
ve onun bakış açısının itici gücü, kasılmaksızın, akıcı bir<br />
genişlikle yayılır, verimli ve görkem dolu bolluğunu yağdırır.<br />
İnsan onun hakikaten yazın ve kışın zenginliklerine sahip<br />
olmak zorunda olduğunu ve topraktan ekin bittiği, bahçede<br />
elma yetiştiği, körfezde balık bulunduğu ve erkekle kadının<br />
bebeği olduğu sürece asla yoksullaşmayacağını görür.<br />
Öbür devletler kendilerini temsilcileriyle ortaya koyar,<br />
ancak Birleşik Devletler’in dehası en çok veya asıl onun<br />
idarecilerinde, meclisinde, büyükelçilerinde, yazarlarında,<br />
kolejlerinde, kiliselerinde, kabul salonlarında, ya da<br />
gazetelerinde, mucitlerinde değil, her zaman en çok, sıradan<br />
insanda yatar. Onların tavır, konuşma, giyim ve<br />
canayakınlıkları; fizyonomilerinin tazeliği ve saflığı;<br />
duruşlarının resimsi rahatlığı; özgürlüğe ölümsüz bağlılıkları;<br />
yakışıksız, yumuşak veya sefil olandan hoşlanmayışları; bir<br />
eyaletin vatandaşı olarak pratik anlamda diğer tüm eyaletlerin<br />
vatandaşlarınca tanınmaları; kabaran hınçlarının şiddeti; merak<br />
duyguları ve yeniliği kucaklamaları; özsaygıları ve harikulade<br />
sevecenlikleri; küçümsenmeye karşı hassaslıkları; taşıdıkları,<br />
üstlerin huzurunda bulunmanın ne demek olduğunu hiç<br />
tatmamış insan havası; konuşmalarının akıcılığı; erkeksi<br />
duyarlılığın ve ruhun özündeki zarafetin şaşmaz göstergesi<br />
olan müzik zevkleri; iyi huyları ve eli açıklıkları; siyasi<br />
tercihlerinin müthiş önemi; onların Başkan’a değil, Başkan’ın<br />
onlara şapkasını çıkartması – uyaksız bir şiirdir bunların hepsi.<br />
Hepsi, layık olduğu muazzam ve yüce gönüllü muameleyi<br />
beklemektedir.<br />
24
www.isaretatesi.com<br />
Doğanın ve ulusun büyüklüğü, vatandaşların ruhunda<br />
ona karşılık gelecek bir büyüklük ve yüce gönüllülük olmadığı<br />
sürece korkutucuydu. Doğa, dolup taşan eyaletler, sokaklar ve<br />
buharlı gemiler, gelişen iş dünyası, çiftlikler, sermaye ya da<br />
öğrenim ne insan ideali için yeterli gelir, ne de şairi tatmin eder.<br />
Geçmişi hatırlamak da öyle. Canlı bir halk her zaman derin bir<br />
iz bırakabilir, kolaylıkla en yüksek otoriteye erişebilir – yeter ki<br />
kendi ruhundan yapsın bunu. Bireylerin ve eyaletlerin,<br />
doğrudan eylemin ve yüceliğin, ve şairlerin seçtiği konuların en<br />
yararlı kullanımlarının toplamıdır bu. – Güya bir nesilden<br />
diğerine, dönüp dolaşıp Doğu’nun kayıtlarına koşmalıymışız!<br />
Güya gözümüzün önünde olanın güzelliği ve kutsallığı,<br />
söylencesel olanın gerisinde kalmalıymış! Güya insan bütün<br />
zamanlarda dünyaya damgasını vuramazmış! Güya Batı’daki<br />
kıtanın keşif yoluyla açılması ve o zamandan bu yana Kuzey ve<br />
Güney Amerika’da olmuş olanlar, Antik Çağ’ın ufak<br />
tiyatrosundan ve Orta Çağ’ın amaçsız uyurgezerliğinden daha<br />
önemsizmiş! Oysa Birleşik Devletler’in gururu şehirlerin<br />
zenginlik ve inceliğini, ticaret ve tarımın getirisini, coğrafyanın<br />
tüm boyutunu ve dışa dönük zafer gösterilerini bir kenara<br />
bırakır, erişilebilir ve sade olan, gelişmiş bir insan neslinin veya<br />
tek bir gelişmiş insanın zevkine varır.<br />
Amerika tüm soyların soyu olduğundan, Amerikan şairi<br />
eskiyi ve yeniyi kendinde barındırmalıdır. Böyle bir ozan,<br />
halkına uygun nispette olmalıdır. Öbür kıtalar ona birer katkı<br />
olarak gelir; o, onları kendi yararına ve onların yararına kabul<br />
eder. Ruhu memleketinin ruhuna yanıt verir; memleketinin<br />
coğrafyası, doğa hayatı, ırmakları ve gölleri onda vücut bulur.<br />
25
www.isaretatesi.com<br />
Yıllık taşkınları ve değişken çağlayanlarıyla Mississippi,<br />
şelaleleriyle Missouri, Columbia, Ohio ve Saint Lawrence,<br />
erkeksi güzelliğiyle Hudson – bunlar sularını sona erdikleri<br />
yere değil, onun içine boşaltırlar. Virginia ve Maryland<br />
içdenizlerinin, Massachusetts ve Maine kıyısındaki denizlerin,<br />
Manhattan Körfezi’nin, Champlain, Eerie, Ontario, Huron,<br />
Michigan, Superior göllerinin, Texas, Meksika, Florida ve Küba<br />
denizlerinin ve California ve Oregon açığındaki denizlerin<br />
üzerindeki masmavi enginlik, aşağıdaki masmavi enginlikle,<br />
onun, yani şairin hem suyun üstündeki hem de altındaki<br />
enginlikle örtüştüğü gibi örtüşmez. Atlantik kıyısı genişçe<br />
uzanıyor ve Pasifik kıyısı da genişçe uzanıyorsa, onlarla birlikte<br />
o da kuzeye veya güneye rahatça uzanır; onlar arasında<br />
doğudan batıya yayılır, onlar arasında olanı yansıtır. Onun<br />
üzerinde boy atar çam, sedir, katranağacı, meşe, akasya,<br />
kestane, servi, ceviz, ıhlamur, kavak, lale ağacı, kaktüs, yaban<br />
asması, demirhindi, hurma; ve sazlık ve bataklıklarda olduğu<br />
gibi karmakarışık çalılar; ve billur buzla, dallardan sarkıp<br />
rüzgârda çıtırdayan buz saçaklarıyla kaplı ormanlar; ve dağ<br />
yamaçları ve zirveler; ve savan, yayla, çayır gibi hoş ve özgür<br />
otlaklar; ve uçar, öter, haykırır yaban güvercini, ağaçkakan,<br />
sarıasma, su tavuğu, kara ördek, kızıl omuzlu şahin, balık<br />
kartalı, beyaz ibis, balaban, baykuş, su sülünü, balıkçıl, angıt,<br />
karatavuk, alaycıkuş, şahin, akbaba, gece balıkçılı, kartal – ve<br />
âdeta somut bir şekilde karşılık verir o bunlara. Ona geçer<br />
annenin ve babanın kalıtımsal yüz ifadesi. Ona nüfuz eder<br />
hakiki şeylerin, geçmiş ve şimdiki olayların özü; iklimin,<br />
tarımın, madenlerin muazzam çeşitliliği; kızılderili kabileleri;<br />
26
www.isaretatesi.com<br />
yeni limanlara giren veya kayalık sahillere yük boşaltan<br />
yıpranmış gemiler; kuzeyin ve güneyin ilk yerleşimleri; çevik<br />
endam ve adaleler; 76’nın mağrur başkaldırısı, 1 savaş, barış ve<br />
anayasanın şekillenişi; birliğin 2 daima abuk sabuk konuşanlarla<br />
kuşatılmış olsa da sakin ve yenilmez oluşu; göçmenlerin<br />
durmaksızın gelişi; rıhtımlarla süslü şehirler ve üstün donanma<br />
birlikleri; keşfedilmemiş iç bölgeler; kütük evler, kayranlar,<br />
vahşi hayvanlar, avcılar ve kapancılar; serbest ticaret; balıkçılık,<br />
balina avcılığı ve altın arayıcılık; yeni eyaletlerin sonu gelmez<br />
türeyişi; Kongre’nin her aralık ayında toplanması, üyelerin tüm<br />
iklimlerden ve en ücra bölgelerden tam vaktinde gelişi; genç<br />
makine ustaları, kadın ve erkek tüm özgür Amerikan işçileri;<br />
genel gayret, canayakınlık, girişim; erkek ve kadının kusursuz<br />
eşitliği; muazzam aşk tutkunluğu; akıcı nüfus hareketleri;<br />
fabrikalar, ticaret hayatı, emekten tasarruf ettiren makineler;<br />
Yankee tüccarlığı; 3 New York nişancıları 4 ve onların atış talimi<br />
seferleri; güneydeki plantasyon hayatı; kuzeydoğuya,<br />
kuzeybatıya ve güneybatıya özgü karakter; kölecilik, ona kol<br />
kanat geren titrek eller, ama kölecilik son bulmadıkça, onu<br />
savunan dil ve dudaklar susmadıkça, yatışmayacak olan katı<br />
direniş. Amerikan şairinin ifadesi bunlar için aşkın ve yeni<br />
olacaktır; doğrudan, betimleyici ve hamasi olmaktansa, dolaylı<br />
1<br />
Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilanı (1776).<br />
(ç.n.)<br />
2<br />
Bağımsızlığını ilan edip bir federasyon kuran eyaletler. (ç.n.)<br />
3<br />
Amerikalılar’ın ticarete olan kabiliyetleri. (ç.n.)<br />
4<br />
1830’larda kurulmuş, gönüllülerden oluşan bir keskin nişancılık topluluğu.<br />
Bunlar zamanla düzenli ordu birliklerine katılmıştır. (ç.n.)<br />
27
www.isaretatesi.com<br />
olacaktır. Onun meziyeti bunlardan geçerek daha fazlasına<br />
uzanır. Bırakın, öbür halkların devrine ve savaşlarına dair<br />
şarkılar söylensin, onların dönemleri ve büyük şahsiyetleri<br />
resmedilsin, şiir orada noktalansın. Cumhuriyet’in yüce ilâhisi<br />
böyle olamaz! Burada ana fikir yaratıcıdır, imgelerle doludur.<br />
Burada pek kıymetli taş yontuculardan biri gelir, muhakeme ve<br />
bilim yoluyla plan yapar, şu an hiçbir somut biçimin olmadığı<br />
yerde geleceğin somut ve hoş biçimlerini görür.<br />
Tüm uluslar içinde şairlere en çok, damarları şiirsel<br />
malzemeyle dolu Birleşik Devletler ihtiyaç duyar ve hiç<br />
şüphesiz onların en büyüğüne sahip olacak, onlardan en iyi<br />
şekilde faydalanacaktır. Eyaletlerimizin ortak uzlaştırıcısı,<br />
başkanlardan ziyade şairler olacaktır. Büyük şair tüm insanlık<br />
içinde en ılımlı insandır. Şeyler onunla değil, ondan uzakken<br />
grotesktir, ayrıksıdır veya aklıbaşındalıktan yoksundur.<br />
Yerinden şaşmış olan hiçbir şey iyi olamayacağı gibi, yerinde<br />
olan hiçbir şey de kötü olamaz. O, her nesne veya niteliğe<br />
uygun nispeti atfeder – daha azını veya çoğunu değil.<br />
Çeşitliliğin uzlaştırıcısıdır, anahtarıdır. Çağının ve<br />
memleketinin denkleştiricisidir; eksik olana tedarik sağlar,<br />
sınırlanması gerekeni sınırlar. Barış zamanı, barışın ruhu<br />
konuşur ondan; büyük, zengin, bereketlidir; insan dolu devasa<br />
şehirler kurar; tarımı, zanaatları, ticareti teşvik eder; insanın<br />
öğrenimini, ruhu, ölümsüzlüğü aydınlatır; ister federal,<br />
bölgesel, yerel idare olsun, ister evlilik, sağlık, serbest ticaret,<br />
uzun kara ve deniz yolculukları olsun, hiçbir şey fazla yakın<br />
veya fazla uzak değildir ona – gökteki yıldızlar bile. Savaş<br />
zamanı, o en ölümcül savaş gücüdür. Onu görevlendiren,<br />
28
www.isaretatesi.com<br />
süvariyi ve piyadeyi görevlendirir – mühendislerin bildiği en<br />
iyi topçu bataryalarını o temin eder. Devir uyuşuk ve hantalsa,<br />
o bilir onu harekete geçirmeyi; konuştuğu her sözcükle can<br />
yakmayı becerir. Geleneğin, itaatin, yasaların yavanlığında her<br />
şey atalete düşse de o asla düşmez. İtaat hükmedemez ona; o,<br />
itaate hükmeder. Erişilmez bir yükseklikte durur, ekseni<br />
parmağıyla çevirip yoğun bir ışık doğrultur, durduğu yerden<br />
en hızlı koşucuları bile kolayca yakalar, onları sarıverip şaşkına<br />
çevirir. İnançsızlığa, gösterişe, alaya doğru sürüklenen zamanı<br />
sağlam inancıyla alıkoyar; tabak tabak yemekler sunar,<br />
erkekleri ve kadınları besleyip büyütecek olan sıkı lifli eti<br />
bahşeder. Onun beyni, nihai beyindir. Tartışmacı değildir o –<br />
kesin hükümdür. Hâkimin hükmü gibi hüküm vermez; edilgin<br />
bir nesnenin etrafını aydınlatan güneş gibidir. En uzağı<br />
gördüğünden, en inançlı odur. Düşünceleri, şeylere övgünün<br />
ilâhisidir. Eğer ruh üzerine, sonsuzluk üzerine, Tanrı üzerine<br />
olan bir konuşma onun düzeyinde değilse, suskunluğunu<br />
korur. Serimi ve çözümü olan bir oyun olarak görmez<br />
sonsuzluğu – kadında ve erkektedir sonsuzluk; insanlar hayal<br />
meyal, benek benek görünmez onun gözüne. İnanç ruhun<br />
arındırıcısıdır; sıradan insanlara nüfuz eder ve onları korur;<br />
böylece inanmayı, umutlanmayı ve güvenmeyi asla<br />
bırakmazlar. Tahsilsiz bir kimsede, en soylu dışavurumcu<br />
dehanın gücünü küçük gösterip maskaraya döndüren tarifsiz<br />
bir ferahlık ve bilinçsizlik vardır; ve büyük bir sanatçı olmayan<br />
bir kimsenin nasıl da büyük sanatçılar kadar yüce ve yetkin<br />
olabileceğini, şair açıklıkla görür. O, yok etme ve yeniden<br />
biçimlendirme gücünü özgürce kullanır, ama saldırı gücünü<br />
29
www.isaretatesi.com<br />
değil. Geçmiş olan, geçmiştir. Eğer o, üstün modeller ortaya<br />
koymayıp her adımıyla kendisini ispatlamıyorsa, buna ihtiyaç<br />
duyulmadığındandır. En yüce şair, varlığıyla fetheder –<br />
müzakereyle, mücadeleyle, hazırlıklı girişimlerle değil. İşte<br />
geçip gidiyor, bakın onun ardından! Umutsuzluktan,<br />
insansevmezlikten, hinlikten, dışlayıcılıktan, bir doğumun veya<br />
ten renginin hakir görülüşünden, cehennem hezeyanından ya<br />
da düşkünlüğünden eser yok! Bundan böyle cahilliği, zayıflığı,<br />
günahı yüzünden aşağılanmayacak hiç kimse!<br />
En yüce şair, bayağılığı ve önemsizliği tanımaz. O,<br />
önceden küçük görülmüş bir şeye nefesini üflediğinde, o şey<br />
evrenin ihtişamı ve canlılığıyla genişleyiverir. Görendir o;<br />
bireydir; kendinde tamdır – aslında ötekiler de onun kadar<br />
iyidirler, yalnızca bunu o görür, onlar görmezler. Koronun bir<br />
üyesi değildir o – herhangi bir düzenleme de duraksatamaz<br />
onu; o, düzenlemelerin efendisidir. Görme yetisi ötekiler için<br />
neyi yapıyorsa, şair ötekiler için onu yapar. Görme yetisinin<br />
tuhaf gizemini bilen var mıdır? Öbür duyular kendilerini teyit<br />
eder; ancak görüş, kendi dışında her türlü delilden yoksundur<br />
ve manevi âlemin varlıklarını müjdeler. Gözün tek bir bakışı,<br />
insanın tüm soruşturmalarını, tüm araç gereçleri, dünyanın tüm<br />
kitaplarını ve tüm mantık yürütmeyi gülünç gösterir. Siz bir<br />
kez olsun gözünüzü aralayıp, yakına, uzağa, günbatımına<br />
kulak verdiğinizde ve böylece tüm şeyler elektrik hızıyla,<br />
yumuşacık, karmaşasızca, itiş kakışsızca, sıkışmaksızın ve<br />
layıkıyla içinize dolduğunda – artık hangi şey mucizevi, hangi<br />
şey uzak ihtimal, hangi şey imkânsız, temelsiz veya belirsiz<br />
olabilir ki?<br />
30
www.isaretatesi.com<br />
Kara ve deniz; hayvanlar, balıklar ve kuşlar; ulu gökler ve<br />
gökteki küreler; ormanlar, dağlar ve ırmaklar – ufak konular<br />
değildir bunlar; ancak halk, şairden dilsiz somut nesnelere<br />
tutunan güzellik ve asaletten fazlasını çağrıştırmasını beklerler<br />
– ondan gerçeklik ile kendi ruhları arasındaki yolu ima etmesini<br />
beklerler. Kadınlar ve erkekler güzelliği yeterince algılarlar<br />
aslında; şairden aşağı kalmazlar. Avcıların, ormancıların,<br />
erkenden kalkanların, bahçe, meyvelik ve tarla çiftçilerinin<br />
tutkulu kararlılığı; sağlıklı kadınların erkeksi suretten, örneğin<br />
denizcilerden, at binicilerden duyduğu zevk; günışığına ve açık<br />
havaya duyulan özlem – bunların tümü, dış mekân<br />
insanlarındaki şaşmaz güzellik algısına ve onlarda şiirselin yer<br />
etmiş olduğuna dair eski, bambaşka bir işarettir. Onların<br />
algısına destek olmak şairin elinden gelmez – belki dener, ama<br />
bunu yapamaz. Şiirsel meziyet ne kafiyeyle, düzenlilikle,<br />
şeylere soyut atıflarda bulunmakla, ne de melankolik<br />
yakınmalarla ve iyicil buyruklarla teşkil edilebilir, ama bunların<br />
ve daha pek çoğunun yaşamıdır ve ruhun iç yüzündedir.<br />
Kafiyenin yararı, daha hoş ve pırıltılı bir uyumun ve<br />
düzenliliğin tohumlarını bırakmasında, böylece kendini gözün<br />
göremediği bir zeminde kendi köklerine iletmesindedir.<br />
Kusursuz şiirlerin uyum ve düzenliliği, ölçü kaidelerinin<br />
serbestçe gelişimini yansıtır ve onlardan çalılıktaki leylaklar,<br />
güller misali hatasızca ve rahatça tomurcuk verip, kestane,<br />
portakal, kavun, armut gibi derli toplu suretlere bürünerek,<br />
duyumsanamayan rayihayı biçime doğru sızdırır. En güzel<br />
şiirlerin, müziğin, söylevin veya anlatının akıcılığı ve süsü<br />
bağımsız değil, bağımlıdır: Tüm güzellik güzel kandan, güzel<br />
31
www.isaretatesi.com<br />
beyinden gelir. Bir erkekte veya kadında yücelikler birliktelik<br />
halindeyse, bu yeterlidir – milyon yılın nüktedanlığı ve<br />
gösterişi kalıcı olmaz, ama hakikat tüm evrende hüküm sürer.<br />
Süs ve akıcılık uğruna kendini hırpalayan, yolunu şaşırır.<br />
Yapmanız gereken şudur: Dünyayı, güneşi, canlıları sevin;<br />
zengini hor görün; isteyen herkese sadaka verin; ahmağı ve<br />
çılgını savunun; gelirinizi ve emeğinizi başkalarına adayın;<br />
tiranlardan nefret duyun; Tanrı hakkında tartışmayın; halka<br />
karşı sabır ve hoşgörü gösterin; bilindik veya bilinmedik hiçbir<br />
şey için, hiçbir insan veya insan topluluğu için şapkanızı<br />
çıkarmayın; tahsilsiz ama güçlü insanlarla, gençlerle, aile<br />
analarıyla serbestçe yürüyün; açık havada, ömrünüzün her<br />
senesinin her mevsiminde, bu yaprakları okuyun; okulda,<br />
kilisede veya herhangi bir kitapta size söylenmiş olanı yeniden<br />
tartın; ruhunuzu tahkir eden her şeyden kurtulun – böylece<br />
bizzat bedeniniz yüce bir şiir olur; sadece sözlerde değil,<br />
dudaklarınızın ve yüzünüzün sessiz hatlarında, kirpiklerinizin<br />
arasında, her deviniminizde ve bedeninizin her ekleminde en<br />
zengin akıcılığı taşırsınız… Şair, zamanını lüzumsuz işlere<br />
harcayamaz. Toprağın her an sürülmüş ve gübrelenmiş<br />
vaziyette olduğunu bilir – başkaları bilmese de, o bilir.<br />
Dosdoğru yaratının başına geçer. Güveniyle, temas ettiği her<br />
şeyin güvenine hükmeder – tüm bağlılıkların efendisi olur.<br />
Bilinen evrenin bir tane hakiki âşığı vardır, o da en yüce<br />
şairdir. O, ebedî bir tutkuyla yanıp tutuşur; hangi olasılığın,<br />
talihe ya da talihsizliğe dair hangi rastlantının gerçekleştiğine<br />
karşı kayıtsızdır; böylece kendi enfes nasibini gün gün, saat saat<br />
sağlama alır. Başkalarını duraksatan veya yıldıran şey, onun<br />
32
www.isaretatesi.com<br />
temasa ve aşk coşkusuna doğru alev alev ilerleyişi için yakıttır.<br />
Öbür tatminlerin boyutları, onun boyutlarının karşısında sönüp<br />
gider. O, gökten ve en yükseklerden beklenen ne varsa onunla<br />
yakınlık içindedir – gündoğumu renklerinde, bir kış ormanı<br />
manzarasında, oyun oynayan çocuklar karşısında, kolunu bir<br />
erkeğin veya kadının boynuna sardığında. Onun sevgisi, tüm<br />
sevgilerin üzerinde bir serbestlik ve ferahlık taşır – kendi<br />
önünde pay bırakır. Kararsız, şüpheci bir âşık değildir o;<br />
kendinden emindir; hor görür zaman aralıklarını. Onun<br />
deneyimi, coşkunluğu, ürperişi boşuna değildir. Onu hiçbir şey<br />
sarsamaz – ıstırap ve karanlık sarsamaz, ölüm ve korku<br />
sarsamaz. Yakınma, kıskançlık ve haset, toprağa gömülüp<br />
çürümüş cesetlerdir onun için: Kendi gömmüştür onları. Onun,<br />
kendi sevgisinin ve tüm yetkinlik ve güzelliğin meyve<br />
vereceğinden emin olduğu kadar emin değildir deniz kendi<br />
kıyısından, ya da kıyı, denizden.<br />
Güzelliğin meyve verişi rastgele değildir; yaşam kadar<br />
kaçınılmazdır; yerçekimi gibi kesin ve doğrudandır. Daima,<br />
şeylerin insanla uyumunun merakıyla, görme yetisinden başka<br />
bir görme yetisi, kulaktan başka bir kulak, sesten başka bir ses<br />
türer. Bunlara yalnızca öteki her şeyin yerini tutması beklenen<br />
temsilcilerdeki yetkinlikler değil, bizzat öteki her şeydeki<br />
yetkinlikler, aynı şekilde yanıt verir. Bunlar yığındaki ve<br />
bolluktaki yetkinlik kanununu kavrar: Her şeyde ayrı ayrı<br />
nihayete varır ve devam eder o; bereketli ve adildir; onsuz tek<br />
bir ışık zerresi veya karanlık, tek bir karış toprak veya deniz<br />
yoktur – göğün tek bir doğrultusu, ticaretin, mesleğin hiçbir<br />
türü, hiçbir can alıcı olay yoktur. Güzelliğin münasip ifadesinde<br />
33
www.isaretatesi.com<br />
kesinlik ve denge olması, bir parçanın diğerinin üzerine<br />
yığılmamasının nedeni budur. En iyi şarkıcı, en esnek ve güçlü<br />
organlara sahip kimse olmadığı gibi, şiirlerin hazzı da, kulağa<br />
en hoş gelen ölçüde, benzetmede ve seste yatmaz.<br />
Çabalamaksızın ve nasıl yaptığını sergilemeksizin, en<br />
yüce şair, siz şiiri okuduğunuz veya dinlediğiniz sırada tüm<br />
olayların, tutkuların, manzaraların ve kişilerin ruhunu, az ya da<br />
çok, sizin kişisel karakterinize uygular. Bunu iyi yapmak,<br />
zamanı izleyip ona ayak uyduran kanunlarla başa baş<br />
gitmektir. Amaç her neyse muhakkak yerli yerinde olmalı,<br />
belirtisi de öyle olmalıdır; en silik gösterge bile en iyi<br />
göstergedir, sonra en belirgin göstergeye dönüşür. Geçmiş,<br />
şimdiki zaman ve gelecek kopuk değil, bağlantılıdır. En yüce<br />
şair, olacak olanın tutarlılığını, olandan ve olmuş olandan<br />
meydana getirir. Ölüleri tabutlarından çıkarır, ayakları üzerine<br />
doğrultur; geçmişe, “Ayağa kalk, önümde yürü, tanıyayım<br />
seni,” der. Ders çıkarır; kendini geleceğin şimdiki zaman<br />
olduğu yere yerleştirir. En yüce şair, karakterin, manzaraların<br />
ve tutkuların üzerine yalnızca ışık saçmaz; yükselir nihayet ve<br />
tamamlar hepsini; neye delil olup ötesinde ne olduğunu<br />
kimsenin söyleyemeyeceği zirveleri sergiler; en uç sınırda bir<br />
anlığına parlar. Son andaki yarı saklı tebessüm veya kaş<br />
çatıklığıyla en muhteşemdir o; veda ânının şimşek aydınlığında<br />
o ifadeyi bir an gören, yıllar boyu cesaret bulacak, huşu<br />
duyacaktır. En yüce şair ahlâkçılık yapmaz ya da ahlâk<br />
kurallarını uygulamaz – ruhu bilir. Ruh, kendininkilerden<br />
başka hiçbir dersi kabul etmemekte kararlılık gösteren o uçsuz<br />
bucaksız gurura sahiptir. Ama onun, gururu kadar da uçsuz<br />
34
www.isaretatesi.com<br />
bucaksız bir sevecenliği vardır; biri ötekini dengeler; ikisi bir<br />
arada uzanıp gittiği sürece hiçbiri fazla ileri boy uzatamaz.<br />
Sanatın en iç sırları bu ikilide yatar. En yüce şair, ikisinin<br />
arasına yatmıştır ve onlar şairin tarzı ve fikirleri için hayatidir.<br />
Sanatın inceliği, ifadenin görkemi ve edebiyat ışığının<br />
güneşi sadelikte yatar. Hiçbir şey sadelikten iyi olamaz –<br />
kesinlik fazlalığı veya yoksunluğunu hiçbir şey telafi edemez.<br />
Kabaran dürtüyü sürdürmek, düşünsel derinliklere sızmak ve<br />
tüm konulara sözel ifade bulmak ne sıradan ne de sıradışı<br />
güçlerdir. Ancak; edebiyatta hayvanların mükemmel<br />
doğruluğu ve tasasızlığıyla, ormandaki ağaçların ve yol<br />
kenarındaki otların yanlışlanamayan hissiyatıyla<br />
konuşabilmektir sanatın kusursuz zaferi. Bunu başarabilmiş<br />
birini gördüyseniz, tüm halkların ve dönemlerin sanat<br />
ustalarından birini gördünüz demektir. Artık, körfezin<br />
üzerinde boz martının uçuşunu, safkan atın atak hareketlerini,<br />
ayçiçeklerinin uzun saplar ucunda meyledişini, gökte ilerleyen<br />
güneşin görüntüsünü, ayın belirişini; onu, yani şairi tefekkür<br />
ettiğiniz kadar zevkle tefekkür edemezsiniz. En yüce şairin<br />
çarpıcı olmayan bir üslûbu vardır; o, hem düşüncelerin ve<br />
şeylerin abartıdan, eksiltmeden uzak bir mecrasıdır, hem de<br />
kendisinin serbest bir mecrasıdır. Sanatına ant içer o:<br />
“Müdahaleci olmayacağım,” der, “yazılarımda hiçbir hoşluğun,<br />
etkinin ve özgünlüğün benimle öteki şeyler arasında bir perde<br />
gibi asılı durmasına izin vermeyeceğim, arada hiçbir şey,<br />
rengârenk perdeler bile asılı olmayacak. Neyi söylersem, tam<br />
da öyle olduğu için söyleyeceğim. İsteyen övgüler düzsün,<br />
şaşırtsın, hayran bıraksın veya teselli versin; ben sağlık gibi,<br />
35
www.isaretatesi.com<br />
sıcaklık gibi, kar gibi amaçlar taşıyacağım, boş vereceğim<br />
denetime. Deneyimlediğim her neyi resmedersem, benim<br />
terkibimin zerresini taşımadan çıkacak o benden. Yanımda<br />
duracak, benimle beraber aynaya bakacaksınız.”<br />
Büyük şairlerin sağlıklı kanı ve lekesiz asaleti, onların<br />
pervasızlığından anlaşılır. Kahraman bir kimse, kendisine<br />
uymayan geleneğin, teamülün, otoritenin içinden elini kolunu<br />
sallayarak geçer. Yazar, bilgin, müzisyen, mucit ve sanatçı<br />
kardeşliğinin nitelikleri içinde hiçbiri, özgür yeni biçimlerden<br />
boy gösteren sessiz başkaldırı kadar hoş değildir. Şiirlere,<br />
felsefeye, politikaya, mekaniğe, bilime, davranışa, sanat<br />
ustalığına, bize en münasip yerli bir grand-operaya, gemiciliğe,<br />
her türlü zanaata olan ihtiyacımız söz konusu olduğunda, her<br />
zaman ve daima en yüce kişi, en özgün pratik örnekle katkıda<br />
bulunandır. En berrak ifade, kendisine layık alanı bulamayıp o<br />
alanı yaratandır. Büyük şairlerin tüm erkeklere ve kadınlara<br />
mesajı şudur: “Bize dengimiz olarak gelin; yalnızca öyle<br />
anlayabilirsiniz bizi. Biz sizden daha iyi değiliz; siz neyi<br />
barındırıyorsanız onu barındırıyor, siz neden keyif alıyorsanız<br />
ondan keyif alıyoruz. Tek bir Yüce olduğunu mu<br />
zannetmiştiniz? Bizler sonsuz sayıda Yüce olduğunu, onların<br />
birbiriyle bakışların karşılaştığı gibi karşılaştığını, ve insanların<br />
yalnızca kendilerindeki yüceliğe dair bilinçleri sayesinde iyi<br />
veya büyük olabileceğini onaylarız. Fırtınadaki ve<br />
parçalanıştaki haşmetin, ölümcül savaşların, gemi kazalarının,<br />
tabiat unsurlarındaki en çılgın hiddetin, denizin kudretinin,<br />
tabiattaki hareketin ve insanî arzulardaki, şerefteki, nefretteki<br />
ve aşktaki sancının ne olduğunu sanmıştınız? Hepsi, ruhun<br />
36
www.isaretatesi.com<br />
içindeki o şeydir ki, ‘Hiddetlen; savrul; hüküm sür her yerde;<br />
hükmet göğün ani patlamalarına, denizin çalkantısına, tabiata,<br />
tutkuya, ölüme, dehşete ve tüm acılara’ demektedir.”<br />
Amerikan ozanları; yüce gönüllülükleriyle, tutkularıyla ve<br />
rakiplerini yüreklendiriyor olmalarıyla dikkat çekecektir. Onlar<br />
dışlayıcılık ve gizlilik tanımayan, her şeyi başkalarına seve seve<br />
veren, gece gündüz kendi denklerine heves duyan birer<br />
kozmos 5 olacaktır. Zenginlik ve ayrıcalık gözetmeyerek bizzat<br />
zenginlik, ayrıcalık olacaklardır – en varlıklı kimsenin kim<br />
olduğunu algılayacaklardır. Tanık olduğu her türlü gösterişe,<br />
kendindeki daha büyük zenginlikten mislini çıkararak karşı<br />
duran kişidir en varlıklı olan. Amerikan ozanı insanları<br />
sınıflara, ilgileri katmanlara ayırmayıp, bir ya da iki öğeyi,<br />
örneğin aşkı, hakikati, ruhu, bedeni öne çıkarmayacak, Batı<br />
eyaletlerinden çok Doğu eyaletlerinin, Güney eyaletlerinden<br />
çok Kuzey eyaletlerinin tarafında olmayacaktır.<br />
Somut bilim ve onun pratik uygulamaları en yüce şair için<br />
bir kısıt değil, aksine, teşvik ve destektir. Köken de orada,<br />
çağrışım da oradadır; onu en başta kaldırıp kucaklamış olan en<br />
iyi kollar oradadır; tüm gidiş gelişlerinden sonra oraya döner o.<br />
Denizci, gezgin, anatomist, kimyacı, gökbilimci, jeolog,<br />
frenolog, ispiritizmacı, matematikçi, tarihçi ve sözlükbilimci –<br />
bunlar birer şair değildir, ancak şairler için kanun koyucudur;<br />
her yetkin şiirin çatısı altında onların inşası yatar. Dile gelip<br />
5<br />
<strong>Whitman</strong>, “kâinat” anlamındaki bu Yunanca sözcüğü (kosmos), karşıtları<br />
bir araya getiren, sayısız öğeyle dolu kapsamlı bir bütünü kasteder anlamda<br />
kullanmaktadır. (ç.n.)<br />
37
www.isaretatesi.com<br />
söylenen her ne ise, onun başlangıç tohumunu onlar<br />
yollamıştır; ruhların görünür kanıtları onlar sayesindedir ve<br />
onlardadır; kanlı canlı bir ozanlar nesli, her daim onların<br />
tohumundan soy vermelidir. Baba ve oğul arasında sevgi varsa,<br />
hoşnutluk varsa, oğulun yüceliği babanın yüceliğinin giderek<br />
yayılışıysa, o halde şair ve somut bilim insanı arasında sevgi<br />
olacaktır. Şiirlerin güzelliğinde bilimin taçlanışı ve nihayet<br />
alkışlanışı olacaktır.<br />
Niteliklerin ve şeylerin derinine uzanan soruşturmaya ve<br />
bilgi sağanağına olan inanç ne kutludur! İşte, çalkalanıp<br />
dönenerek kabarıyor şairin ruhu – gene de hep kendinin<br />
hâkimidir o! Dibine erişilmezdir derinler, sakindir orası o<br />
yüzden. Masumiyet ve çıplaklık sürüp gider – ne mütevazıdır<br />
onlar, ne de abartılı. Özel ve doğaüstü olana dair tüm teori ve<br />
onunla iç içe geçen veya ondan çıkarılan her şey, bir düş olup<br />
uzaklaşır. Her ne olmuşsa, oluyorsa, olacaksa veya olmalıysa,<br />
yaşam kanunları onu içerir ve bütün durumları karşılar; ne<br />
hızlandırmak ne yavaşlatmak mümkündür onları; her<br />
hareketin, her çimen yaprağının, erkek ve kadın ruhunun ve<br />
bedeninin, ve onlarla ilgili her şeyin tarifsiz mutlak mucizeler<br />
olduğu, her birinin hem ayrı ve yerli yerinde olup hem de<br />
birbirine dayandığı uçsuz bucaksız, apaçık düzende hadiselerin<br />
ve insanların mucizelerinden söz edilemez. Tıpkı böyle, bilinen<br />
evrende erkekten ve kadından daha tanrısal bir şey olduğunu<br />
kabul etmek de, ruhun hakikati ile tutarlı olamaz.<br />
Erkekler, kadınlar, yeryüzü ve üzerindeki her şey,<br />
doğrudan, oldukları gibi alınmalı; ve onların geçmişinin,<br />
38
www.isaretatesi.com<br />
şimdisinin ve geleceğinin incelenişi kesintisiz olmalı, kusursuz<br />
bir açıkyürelilikle yapılmalıdır. Felsefe bu temel üzerinde<br />
yüzünü daima şaire dönerek ve her şeyin mutluluğa olan ebedî<br />
yönelimini göz önünde bulundurarak, duyulara ve ruha apaçık<br />
olanla ters düşmeksizin yorumda bulunmalıdır. Çünkü her<br />
şeyin mutluluğa olan ebedî yönelimi, aklıbaşında bir felsefeyi<br />
gerekçelendirir. Bundan daha azını kavrayabilen; ışığın ve<br />
astronomik devinimin yasalarını, veya hırsızı, yalancıyı,<br />
açgözlüyü, ayyaşı hem yaşarken hem ölümden sonra takip<br />
edecek olan yasaları kapsayamayan; zamanın uçsuz bucaksız<br />
aralıklarına, kütlelerin yavaşça oluşumuna, yer katmanlarının<br />
sabırla yükselişine yetişemeyen, – nafiledir. Tanrı’yı belirli bir<br />
şiire veya felsefe sisteminin içine, o güya başka bir varlıkla ya<br />
da etkenle çekişiyormuş gibi koyan, – nafiledir. Büyük bir<br />
ustayı aklıbaşındalık ve bütünlük ayırt eder: Tek bir unsur<br />
bozuksa, her şey bozuktur. Büyük bir ustanın mucizelerle işi<br />
olmaz. O, yığının bir üyesi olmakta esenlik bulur – tekil bir<br />
çarpıcılık, ona göre kopukluktur. Ortak zemin, kusursuz suretle<br />
buluşur. Genel yasanın hükmü altında olmak, onunla uyumlu<br />
olmaktır. Usta kendisinin tarif edilemez şekilde yüce olduğunu<br />
ve her şeyin öyle olduğunu bilir; örneğin, hiçbir şey çocuk<br />
yapıp onu büyütmekten daha yüce değildir – olmak da<br />
algılamak ve söylemek kadar yücedir.<br />
Büyük ustaların mizacında siyasi özgürlük fikri, olmazsa<br />
olmazdır. Özgürlük, insanın var olduğu her yerde<br />
kahramanların bağlılığını kazanır, ancak başka hiç kimseden de<br />
şairden olduğu kadar bağlılık ve kabul görmez. Özgürlüğün<br />
sesi ve ifadesi şairlerdir. Tüm çağlardan onlar layık olur büyük<br />
39
www.isaretatesi.com<br />
fikre – o sır onlara verilir ve ona sahip çıkmaları beklenir.<br />
Onunla kıyaslanınca hiçbir şeyin önceliği yoktur – hiçbir şey<br />
onu çarpıtıp değerden düşüremez. Büyük şairlerin tutumu<br />
köleyi sevindirmek, despotu titretmektir. Şairin boynunu<br />
çevirişi, ayak sesleri, bilek hareketleri biri için tehlikeyle, diğeri<br />
için umutla doludur. Şairin yakınına biraz gelin, hiç<br />
konuşmayıp öğüt vermese dahi, en esaslı Amerikan dersini<br />
öğrenirsiniz ondan. İyi niyetle yola çıkıp bir veya birkaç<br />
başarısızlık, halkın aldırışsızlığı ve nankörlüğü, iktidarın keskin<br />
hiddet gösterileri ve askere, topa tüfeğe, ceza kanunlarına<br />
başvurması karşısında yenilgiyi kabullenenler özgürlüğün<br />
hakkını veremez. Özgürlük, başkasına değil, kendine bel<br />
bağlar; gel demez hiç kimseye; bir şey vaat etmez; ışığın ve<br />
sükûnetin ortasında oturur; olumludur, huzurludur, yılmak<br />
nedir bilmez. Sık sık ilerleyiş ve gerileyişlerle, gürültülü<br />
ikazlarla, şiddetle sürüp gider savaş – düşman baskın gelir;<br />
hapishane, kelepçe, boyunduruk, bukağı, darağacı, mermi ve<br />
mengene girer devreye; uykuya yatmıştır ülkü; güçlü gırtlaklar<br />
kendi kanlarıyla boğulmakta, gencecik insanlar birbirlerinin<br />
yanından geçerken yere bakmaktadır: Peki, o memleketten<br />
gitmiş midir özgürlük? Hayır, asla! Özgürlük gidecekse, ilk<br />
gidecek olan değildir – başka her şeyin gitmesini bekler, en<br />
sona kalır. Bir gün ancak bir memlekette eski şehitlerin hatırası<br />
tamamen silinip giderse; hatiplerin ağzından, toplanma<br />
salonlarında, vatanseverlerin büyük adlarıyla alay edilirse;<br />
çocuklar İsa adına vaftiz edilmez de, tiranlar ve hainler adına<br />
vaftiz edilirse; özgürlük yasalarına kerhen izin verilirken,<br />
muhbirlik ve kan parası yasaları halka hoş görünürse; dünya<br />
40
www.isaretatesi.com<br />
yolunu yürüyüp de, bizim gibi, eşit yoldaşlık bekleyen ve<br />
kimseye kul olmak istemeyen sayısız kardeşimizi görürsek ve<br />
gene de yüreğimiz yanar, bir şey diyemezsek; ama kölelerin<br />
halini görüp hoşnutluktan mest olursak; ruh akşamın serin<br />
karanlığında yalnızlığına çekilip yaşadıklarını gözden geçirir de<br />
çaresiz, masum birini azılıların ellerine ve zalim bir<br />
aşağılanmaya teslim etmiş olan söz ve edimden haz duyarsa;<br />
eyaletlerimizin her köşesindeki insanlar Amerikan karakterini<br />
kolaylıkla ortaya koyabilecekken bundan geri durursa;<br />
kendilerini devlet makamlarına, eyalet meclislerine, yargıya,<br />
kongreye, başkanlığa seçtirmek için sinsi entrikalar<br />
düzenleyenler, yaltakçılar, kerizler, dönekler ve sürü sürü<br />
siyaset pireleri her halükârda halktan sevgi ve tabiî hürmet<br />
görüyorsa; fakir, özgür bir tamirci veya şapkasını başından<br />
çıkarmadan, sabit gözlerle, samimi, cömert bir yürekle çalışan<br />
bir çiftçi olmaktansa, makamında yüksek bir maaşla oturup<br />
oraya bağlı olan bir sersem ve üçkâğıtçı olmak yeğleniyorsa; bir<br />
kentin, eyaletin veya federal hükümetin köleleştiriciliği, ya da<br />
küçük veya büyük çaplı bir zulüm amansızca sürüp gidiyor ve<br />
bu keyfiyet, olması gerektiği gibi, en katı şekilde<br />
cezalandırılmıyorsa; ve hatta yeryüzünün o parçasından tüm<br />
erkekler ve kadınlar, tüm yaşam silinip gitmişse – – ancak ve<br />
ancak o zaman oradan silinip gidebilir özgürlük kıpırtısı…<br />
Kozmos şairlerinin nitelikleri hakiki bedende, ruhta ve<br />
şeylerden duyulan hazda yoğunlaştığında, tüm kurmaca ve<br />
masalın ötesinde, özgün olmanın üstünlüğüne sahip olurlar.<br />
Onlar kendilerini yaydıkça, hakikatler ışığa boğulur; günışığı<br />
daha yakıcı bir ışıkla aydınlanır; ve doğan ve batan güneş<br />
41
www.isaretatesi.com<br />
arasındaki derinlik katbekat artar. Her somut nesne, durum,<br />
bileşim ve süreç kendi güzelliğini sergiler: çarpım tablosu,<br />
kendininkini; yaşlılık çağı, marangozun zanaatı, grand-opera<br />
kendininkini. Denizdeki iri gövdeli ve düzgün biçimli, buhar<br />
gücüyle veya pupa yelken giden New York yelkenlisi;<br />
Amerikan ulusal çemberleri ve idarenin büyük ahenkleri; açık<br />
seçik, alelâde niyet ve eylemler – hepsi kendi güzelliğiyle<br />
parlar. Kozmos şairleri bütün engeller, perdelenişler,<br />
kargaşalar, tuzaklar arasından hep ana ilkelere doğru ilerler.<br />
Yararlıdır onlar – fakirliği muhtaçlığından, zenginliği<br />
kibirinden ayrıştırırlar. Sen büyük mülk sahibi, derler,<br />
başkalarından daha fazlasını farkedemeyecek, algılayamayacaksın.<br />
Kütüphanenin sahibi, parasını ödeyip satın alarak onun<br />
üzerinde yasal hakka sahip olan değildir. Her kim okuyor ve<br />
tüm dil, konu, üslûp çeşitliliğinin hakkını veriyorsa ve onlara<br />
kolaylıkla nüfuz edip onlarda kendine yer buluyor, orada erkek<br />
ve kadının tensel birleşmesini zorlayıp bir şeyleri daha esnek,<br />
güçlü, zengin, büyük kılıyorsa – odur kütüphanenin sahibi.<br />
Bizim güçlü, sağlıklı, yetkin Amerikan eyaletlerimiz doğal<br />
modellerin ihlâl edilişinden memnuniyet duyamaz, buna izin<br />
veremez. Resimde, heykelde, madenî veya ahşap oyma<br />
işlerinde, kitap veya gazete çizimlerinde, komik veya trajik<br />
gravürlerde, örgü desenlerinde, ya da odaları, mobilyaları,<br />
kıyafetleri güzelleştirmek üzere, yahut kornişlere, anıtlara,<br />
gemi pruva veya pupalarına, bina içlerine veya dışlarına<br />
insanın görmesi için yapılan her tür şeyde samimi biçimleri<br />
çarpıtıp, ucube varlıklar, yerler, durumlar sergileyen ne varsa,<br />
birer illettir, tiksinçliktir. Özellikle insan sureti o denli yücedir<br />
42
www.isaretatesi.com<br />
ki asla gülünç duruma düşürülmemelidir. Bir yapıtın<br />
süslenişinde, hiçbir garabete izin verilmemelidir; yalnızca açık<br />
havanın mutlak hakikatlerine uygunluk gösteren, bastırılmaz<br />
bir şekilde yapıtın doğasından taşıp gelen ve yapıtın<br />
tamamlanışı adına gerekli olan süslere müsaade edilmelidir.<br />
Çoğu yapıt, süssüz haliyle en güzeldir. Abartının acısı insan<br />
fizyolojisinden bile çıkar: Pırıl pırıl, dinç çocuklar, doğal<br />
biçimlerin örneklerinin gündelik olarak paylaşıldığı<br />
toplumlarda dünyaya gelip çoğalabilir. Eyaletlerimizin büyük<br />
dehası ve halkı, masalsılığa alçaltılamaz. Olanın hikâyesi<br />
layıkıyla anlatıldığında, masallara gerek kalmayacaktır.<br />
Yüce şairler de, hileden yoksun oluşlarından, mutlak<br />
kişisel samimiyetlerinin kanıtlanmış olmasından anlaşılır. O<br />
zaman halk, beyinlerinden sıçrayan yepyeni, zahmetsiz bir<br />
sevinci, ilâhi bir sesi yankılandırır: “Ne hoştur samimiyet!” Biri<br />
mutlak samimiyet sahibiyse, o kişideki her türlü kusur<br />
affedilebilir. Bundan böyle aramızdan hiç kimse yalan<br />
söylemesin; çünkü biz gördük ki, iç ve dış dünyada açıklık<br />
kazanır ve bunun tek bir istisnası yoktur; dünyamız bir kütlede<br />
yoğunlaştığından bu yana, aldatmaca, dalavere ve yalan söz en<br />
küçük bir zerreyi veya en silik bir renk tonunu bile kendine<br />
çekememiştir; bir eyaletin veya bütün eyaletler birliğinin<br />
kapsamlı zenginlikleri ve düzeyleri içinde sinsi ve fitneci bir<br />
kimse muhakkak tespit edilir, ondan nefret duyulur; ruh bir<br />
kere bile kandırılmamıştır ve kandırılamaz; ruhun sevecen<br />
onayının eşlik etmediği bir zenginlik, leş gibi bir kokudan<br />
ibarettir; ve ne yerküre üzerinde bir kıtada, ne başka bir<br />
gezegende, uyduda, yıldızda, asteroitte, ne sonsuz uzayın<br />
43
www.isaretatesi.com<br />
herhangi bir yerinde, yoğunluğun ortasında, denizin akışkan<br />
yüzeyi altında, ne bebeğin doğumunu önceleyen koşullarda, ne<br />
hayatın dönemleri boyunca, ne ölüm dediğimiz şeyden sonraki<br />
koşullarda, ne dirimin muallakta kalıp tekrar harekete geçtiği<br />
aralıklarda, ne de herhangi bir yerdeki oluşum veya yeniden<br />
biçimlenme sürecinde – içgüdüsel olarak hakikati sevmeyen bir<br />
varlık gelmiştir dünyaya.<br />
Alabildiğine dikkat ve ihtiyat; sağlam bir organik esenlik;<br />
büyük bir umut; kadınlara ve çocuklara yakınlık ve tutkunluk;<br />
ve engin bir iştah, yıkıcılık ve nedensellikle beraber, doğanın<br />
birliğine dair kusursuz bir algı ve aynı ruhun insan<br />
meselelerine münasip bir şekilde uyarlanışı – bütün bunlar,<br />
dünyanın zihninin dalgalanışından, en yüce erkek veya kadın<br />
şairin parçası olmak üzere, o kişi annesinin rahminden<br />
doğarken buyur edilir. İhtiyat tek başına nadiren yeterli gelir.<br />
Kendini somut kazançlara adayıp kendisi ve ailesi için en<br />
iyisini yapan ve yaşamını borçsuz, kabahatsiz, kanunlara<br />
saygılı bir şekilde tamamlayan vatandaşın ihtiyatlı kimse<br />
olduğu düşünülür. En yüce şair bunlardaki ekonomiyi,<br />
yemekteki ve uykudaki ekonomiyi gördüğü gibi görür ve<br />
takdir eder; ancak onun ihtiyata dair, kapının kilidine bir nebze<br />
dikkat buyurmaktan daha yüksek düzeyli birtakım fikirleri<br />
vardır. Yaşam ihtiyatının temeli, sırf onu hoş tutmak,<br />
olgunlaştırmak ve onun hasadını toplamakta yatmaz. Kefen<br />
parası olarak bir kenara ayrılan küçük bir meblağın, sahip<br />
olunan bir parsel Amerikan toprağını çevirip üzerini kaplayan<br />
duvar tahtaları ve padavraların, ve bir yıllık giyeceği ve<br />
yiyeceği kolayca tedarik eden paranın sağlayacağı<br />
44
www.isaretatesi.com<br />
bağımsızlığın ötesinde, – insan gibi yüce bir varlıktan,<br />
kavurucu günler ve buz gibi gecelerle, kandırmacalarla, gizli<br />
saklı kurnazlıklarla, metrekare hesaplarıyla ve başkaları açlık<br />
çekerken utanmazca istif yapmalarla dolu, sürekli didinip<br />
yırtındığımız para kazanma yılları uğruna vazgeçmek ve bunu<br />
dünyanın, çiçeklerin, atmosferin ve denizin alaca renklerini ve<br />
rayihasını, gençlikte ve orta yaşta hayatımıza giren ve birlikte<br />
yaşadığımız kadın ve erkeklerden duyduğumuz hakiki zevki<br />
yitirmeyi göze alarak, hayatın sonbaharında yüceliş ve saflıktan<br />
yoksun bir şekilde baş gösterecek olan hastalıkları, umutsuz<br />
direnci, dinginlikten ve ihtişamdan yoksun bir ölümün feci<br />
dırdırını kabullenerek yapmak – işte tüm bu hazin ihtiyat,<br />
modern uygarlığın ve sağduyunun üzerindeki büyük bir<br />
kandırmacadır eninde sonunda; uygarlığın yadsınamaz<br />
biçimde tasarladığı yüzeyi ve dizgeyi lekeler, orada yayılan<br />
engin çehreyi gözyaşlarına bular – ve bunu çabucak, ruhun<br />
öpüşleri yetişemeden yapar.<br />
Gene de ihtiyat üzerine en doğru açıklamayı yapmak<br />
gerek. En saygıdeğer yaşamın alelâde zenginliği ve saygınlığına<br />
dair ihtiyat, ölümsüzlüğe uygun ihtiyatın düşüncesi karşısında<br />
küçük ve büyük her şeyin çözülüvermesiyle, gözün<br />
göremeyeceği kadar silik hale gelir. Bir yılın, yetmiş veya<br />
seksen yılın sığlığını dolduran bir bilgelik, çağların boşluklarına<br />
yayılan ve belirli zamanlarda takviyelerle, zengin armağanlarla,<br />
bakabildiğiniz her yandan size doğru sevinç içinde koşan<br />
düğün davetlilerinin tertemiz yüzleriyle tekrarlanan bir<br />
bilgeliğin yanında nedir ki? Yalnızca ruhtur kendinden olan;<br />
diğer her şey, ardından geleni dayanak alır. Bir insanın bütün<br />
45
www.isaretatesi.com<br />
düşündükleri ve yaptıkları, sonuçtur. Bir erkek veya kadın,<br />
kendisini bir günlüğüne, bir aylığına, dolaysız yaşam süresinin<br />
bir döneminde veya ölüm ânında etkileyecek olan bir eylemi,<br />
dolaylı yaşam süresi boyunca da aynı etkilere maruz<br />
kalmaksızın yapamaz. 6 Dolaylı olan, dolaysız olan kadar yüce<br />
ve gerçektir hep. Ruh, bedene verdiği kadarını bedenden alır.<br />
Sözler veya edimler; zührevi yaralar veya hastalıklar; sapkın<br />
mahremiyetler; oburun veya ayyaşın damarlarındaki çürüme;<br />
aşırmacılık, hinlik, ihanet veya cinayet; baştan çıkarıcı erkeğin<br />
sinsi zehri; kadının kendini budalaca teslim edişi; fahişelik;<br />
genç adamların ahlâksızlığı; utanç verici yollarla elde edilen<br />
kazançlar; nefis düşkünlüğü; subayın erlere, yargıcın<br />
mahkûmlara, babanın oğula, oğulun babaya, kocanın kadına,<br />
patronun çocuk işçiye karşı acımasızlığı; açgözlü bakışlar ve<br />
fesat niyetler; insanların birbirine karşı düzdüğü entrikalar –<br />
bunların hiç ama hiçbiri olaylar düzenine damga vuramaz;<br />
hepsi tam zamanında saptanıp iade edilir – ve bu da, sonraki<br />
işleyişlerle ve ondan sonraki işleyişlerle tekrar edilir.<br />
İyilikseverliğin ve kişisel gücün ardındaki itki de, gerekçeler<br />
yaratsa da yaratmasa da, en esaslı sebepten başkası olamaz asla.<br />
Ayrıntılı tanımlamalar, eklemeler, çıkarmalar, bölmeler<br />
gereksizdir: İster küçük olsun, ister büyük; ister tahsilli olsun,<br />
ister tahsilsiz; ister beyaz olsun, ister siyah; ister meşru olsun,<br />
ister gayrımeşru; ister sayrı olsun, ister esen, ilk nefes alıştan<br />
son nefes verişe bir erkeğin veya dişinin yaptığı coşkulu, iyicil<br />
ve temiz olan her şey, o kişiye evrenin sarsılmaz düzeninde ve<br />
6<br />
Bu pasajda, kısmen ruh göçü ve karma inanışlarının, kısmen Hegel’in<br />
etkileri görülüyor. (ç.n.)<br />
46
www.isaretatesi.com<br />
onun bütün kapsamı boyunca, aynı yararı kesinlikle, daima<br />
getirecektir. Vahşi ve cani bilgeyse, iyidir; en yüce şair ve bilgin<br />
bilgeyse, aynı şekilde iyidir; devlet başkanı veya başyargıç<br />
bilgeyse, iyidir; genç makine ustası veya çiftçi bilgeyse, iyidir;<br />
fahişe bilgeyse, gene aynı kapıya çıkar. Yarar, yolundan<br />
şaşmaz; geleceği varsa gelir – her şey böyledir. Savaşın ve<br />
barışın en iyi edimleri; akrabalara, yabancılara, fukaraya,<br />
ihtiyarlara, dertlilere, küçük çocuklara, dullara, hastalara ve<br />
tüm dışlanmış insanlara yapılan yardımlar; kaçakların<br />
kurtulmasına ve kölelerin kaçışına verilen destek; 7 gemi<br />
enkazında tek başına, metanetle durup filikalarda önceliği<br />
başkalarına veren özveri; yaşam varlığının eski yüce ülkü<br />
uğruna, ya da bir dost uğruna, yahut fikir uğruna feda edilişi;<br />
komşularınca alaya alınmış, gayretle çabalayanların sancıları;<br />
annelerin hoş, engin sevgisi ve kıymetli çilesi; dürüst<br />
kimselerin, kayda geçmiş ya da geçmemiş tüm mücadelelerde<br />
karşılaştığı güçlükler; bize yıllıklarından parçalar miras kalmış<br />
kadim halkların ihtişamı ve meziyeti; adlarını, topraklarını,<br />
tarihlerini bilmediğimiz daha güçlü kadim halkların<br />
meziyetleri; başarılı olsun ya da olmasın, gözüpekçe başlanmış<br />
her şey; insanın yüce kalbinin, tanrısal dudaklarının ve<br />
7<br />
1850 yılında yürürlüğe konan Kaçak Köle Kanunu, köleci Güney<br />
eyaletlerinden firar etmiş olan kölelerin Kuzey’e ve Kanada’ya doğru<br />
kaçışına engel olunması ve böyle kimselerin yakalanıp kanuna teslim<br />
edilmesini öngörüyordu. O dönem Kuzeyli entelektüeller, köleciliğe karşı<br />
oldukları gibi, bu kanunu da bir utanç sayıyorlar, çeşitli eylemlerle<br />
sistematik bir şekilde bu kanuna muhalefet ediyorlardı. Amerikan İç<br />
Savaşı’na doğru giden yolda Kuzey ve Güney arasındaki en önemli<br />
kırılmalardan biri bu hat üzerinde cereyan etmiştir. (ç.n.)<br />
47
www.isaretatesi.com<br />
biçimlendirici, yüce ellerinin tüm dönemlerde ima ettiği her<br />
şey; yeryüzünün herhangi bir parçası üzerinde bizim güzelce<br />
düşünüp yaptığımız veya gezgin ya da sabit yıldızlar üzerinde,<br />
tıpkı bizim gibi oralarda yaşayanların güzelce düşünüp yaptığı<br />
her şey; ve bundan böyle, nerede olursak olalım, kim olursak<br />
olalım güzelce düşünüp yapacağımız her şey – bunların hepsi<br />
kendi zamanlarında, şimdi ve bütün zamanlarda, yalnızca ve<br />
tamamen, kaynağını aldığı ve alacağı özlere uygunluk<br />
gösterecektir… Yoksa, siz onların her birinin yalnızca kendi<br />
ânını yaşadığını mı sanmıştınız?<br />
Dünya ve duyumsanabilir olan veya olmayan şeyler ve<br />
sonuçlar, öylesine, – kendisini upuzun önceleyen sonuçtan ve<br />
onun öncelinden, ve aynı şekilde, geriye doğru ilerleyerek, sözü<br />
edilebilir en uzak noktadan (ta ki o nokta başlangıca diğer tüm<br />
noktalar kadar yakın veya uzak olana dek) kaynağını<br />
almaksızın mevcut değildirler. Ruhu tatmin eden her şey,<br />
gerçektir. En yüce şairin ihtiyatı, ruhun özlem ve arzularına<br />
eninde sonunda yanıt verir; kendi yoluna uygun düştüğü<br />
sürece daha aşağı bir ihtiyatı hor görmez; hiçbir şeyi<br />
savsaklamaz; kendi haklı davasında veya bir başkasında<br />
gevşekliğe müsaade etmez; kendi için ne bir şabat günü ne de<br />
mahşer günü tanır; yaşayanı ölüden, erdemliyi erdemsizden<br />
ayırmaz; şimdiki andan memnuniyet duyar; her düşünceyi ve<br />
eylemi kendi bağlaşığıyla eşleştirir; bağışlanmayı veya<br />
kefaretten kurtulmayı beklemez; hayatını soğukkanlılıkla<br />
tehlikeye atıp ölmüş olan gencin kendisi için iyi bir şey<br />
yaptığını, buna karşılık tehlikeden sakınıp hayatta kalmış olan<br />
ve zenginlik ve rahat içinde yaşlanan adamın belki de kendi<br />
48
www.isaretatesi.com<br />
adına anılmaya değer hiçbir şey başarmadığını bilir; – ve<br />
yalnızca hakiki, kalıcı şeyleri yeğlemeyi, hem bedeni hem ruhu<br />
sevmeyi, dolaysız olanın ardından dolaylı olanın muhakkak<br />
geleceğini ve iyi ya da kötü edimlerin ileri sıçrayarak yolun<br />
devamında bekleyeceğini sezmeyi öğrenmiş olan ve her türlü<br />
darlıkta kalben ne ölümü çabuklaştırmayı ne de ondan<br />
kaçınmayı uman bir kimsenin, öğrenebileceği en yüce ihtiyatı<br />
öğrenmiş olduğuna inanır.<br />
En yüce şair olacak kimsenin doğrudan sınavı bugündür.<br />
Eğer ki o kimse kendini, uçsuz bucaksız okyanus medcezri gibi,<br />
mevcut çağın sularına boğmuyorsa; memleketini bedenen ve<br />
ruhen kendine çekip benzersiz bir aşkla onun boynuna<br />
sarılarak erilliğini 8 onun meziyetlerine ve kusurlarına<br />
daldırmıyorsa; kendisi bizzat çağın biçim değiştirmiş hali<br />
değilse; ve ona henüz sonsuzluğun –tüm dönemlere, yerlere,<br />
süreçlere, canlı ve cansız biçimlere benzerlik veren, zamanın<br />
bağını kurup onun anlaşılmazlığı, muğlaklığı ve sınırsızlığı<br />
içinden günün dalgalanan sureti halinde doğan, yaşamın esnek<br />
çıpalarına tutunarak mevcut noktayı olmuş olandan olacak<br />
olana doğru bir geçit kılan, kendini tek bir saatin dalgasının ve<br />
o dalganın altmış güzel evlâdından bir tanesinin temsil edilişine<br />
adayan şu sonsuzluğun– kapıları açılmadıysa – – bırakalım da<br />
8<br />
Metnin aslında <strong>Whitman</strong>, ilginç bir şekilde, “erkeklik uzvu” anlamına<br />
gelecek bir ifade kullanıyor (“semitic muscle” veya “seminal muscle”). Şaire<br />
göre cinsellik, özünde manevidir ve doğanın ana işlevidir; insanın tüm<br />
varoluşu da çeşitli güç ve etkenlerin sonu gelmez bir birleşimi olarak,<br />
“cinsel” bir varoluştur. <strong>Whitman</strong>, cinsellik konusunda özgürlükçüdür ve<br />
onun cinsel yönelimi bugün de sıkça tartışılmaktadır. (ç.n.)<br />
49
www.isaretatesi.com<br />
o kimse eriyip gitsin genel akış içinde, kendi gelişimini<br />
beklesin…<br />
Gene de şiirlerin, karakterin ve yapıtın nihai sınavı kalır<br />
geriye. Öngörülü şair kendisini yüzyıllarca ileri yansıtır; icracıyı<br />
ve icraatı zamanın değişimlerine göre değerlendirir: O,<br />
onlardan sağ çıkmayı başarmış mıdır? Hâlâ dimdik ayakta<br />
mıdır? Aynı üslûpla dehanın benzer noktalara doğru yönelimi,<br />
hâlâ tatmin edebilecek midir? Bilimin yeni keşifleri veya daha<br />
üstün düzeylere ulaşmış olan düşünce, muhakeme ve davranış,<br />
onu hâlâ hepsine tepeden bakabileceği şekilde sabit mi<br />
tutmaktadır? Onlarca, yüzlerce, binlerce yılın yürüyüşü, onun<br />
uğruna bir sağa bir sola, gönüllü sapmalar mı yapmıştır? O,<br />
ölüp gömüldükten çok sonra bile hâlâ sevilmekte midir? Genç<br />
kimseler onu düşünmekte midir? Yetişkin ve ihtiyar kimseler<br />
onu düşünmekte midir?<br />
Yüce bir şiir, aynı anda tüm çağlar içindir; tüm dereceler,<br />
ten renkleri, tüm yaşam alanları ve mezhepler içindir; erkek için<br />
olduğu kadar kadın için; kadın için olduğu kadar erkek içindir.<br />
Yüce bir şiir bir erkeğin veya kadının tamamlanışı için değil,<br />
başlangıcı içindir. Haklı bir otoritenin gölgesine oturup<br />
açıklamalarla yetinerek, sadece anlayıp onaylayarak, hoşnut ve<br />
tam olunabileceğini mi sanmıştınız? Böyle bir hedefe taşımaz<br />
en yüce şair – size yatışmayı, güvenli bir tembelliği ve<br />
semirmeyi getirmez. Onun dokunuşu, eylemde etki gösterir:<br />
Yanına aldıklarını sıkıca tutarak, varılmamış capcanlı diyarlara<br />
götürür; durup dinlenmek yoktur orada; o kimseler şairle<br />
beraber, evvelki noktaları ve ışıkları ölü boşluklara döndüren<br />
50
www.isaretatesi.com<br />
uzayı ve tarifsiz pırıltıyı görürler. O ve yoldaşı, yıldızların<br />
doğumuna ve serüvenine tanık olurlar; bir mânâ öğrenirler.<br />
Kargaşa ve kaostan tutarlı bir insan çıkacaktır şimdi: İhtiyar,<br />
genci cesaretlendirecek, ona örnek olacaktır; ve ikisi,<br />
korkusuzca yola koyulacaktır – ta ki yeni dünya kendine uygun<br />
bir yörünge bulana dek; ve daha aşağıdaki yıldızların<br />
yörüngelerine gururla bakarak ve sonu gelmez halkalarda<br />
süzülmeye başlayarak, bir daha asla yatışmayacak hale gelene<br />
dek.<br />
Artık rahiplerin olmayacağı günler geliyor. Onların devri<br />
kapanmakta. Bir süre daha, belki bir veya birkaç nesil daha<br />
kalıp, günbegün azalacaklar. Üstün bir soy alacak onların yerini<br />
– kozmos 9 toplulukları ve kitleler halinde peygamberler alacak.<br />
Yeni bir düzen çıkacak ortaya ve onun rahipleri onlar olacak –<br />
her insan kendisinin rahibi olacak. Onların gölgesinde<br />
kurulacak olan kiliseler, erkeğin ve kadının kilisesi olacak. Tüm<br />
kozmos ve yeni şair nesli, kendilerindeki tanrısallıkla, tüm<br />
insanların, olayların ve şeylerin sözcüsü olacak. Onlar<br />
esinlerini, geçmişin ve geleceğin belirtisi olan bugünkü gerçek<br />
nesnelerden alacaklar. Ölümsüzlüğü, Tanrı’yı, şeylerin<br />
mükemmelliğini, özgürlüğü, enfes güzelliği veya ruhun<br />
hakikatini savunmaya tenezzül bile etmeyecekler. Amerika’da<br />
doğacak, dünyanın tamamında karşılık bulacaklar.<br />
İngiliz dili, Amerikan ifadesinin dostudur; yeterince güçlü<br />
kuvvetlidir, esnektir, dolu doludur. O, tüm özgürlüğün<br />
9<br />
Önceki paragraflarda şairler için kullanılan ifadeyi, <strong>Whitman</strong> bu defa da<br />
“evrensel insan” gibi bir anlamda kullanıyor. (ç.n.)<br />
51
www.isaretatesi.com<br />
maksadı olan siyasi özgürlük fikrinden tüm değişen koşullar<br />
boyunca bir an olsun yoksun kalmamış bir soyun sağlam<br />
şeceresine, daha zarif, şen, incelikli ve hoş dillerin pek çok<br />
ifadesini çekmiştir. Direnişin güçlü dilidir o; sağduyunun<br />
lehçesidir. Gururlu ve tutkulu soyların, azim duyan herkesin<br />
söylemidir. Gelişimi, inancı, özsaygıyı, özgürlüğü, adaleti,<br />
eşitliği, canayakınlığı, bereketi, ihtiyatı, kararlılığı ve cesareti<br />
anlatan seçilmiş dildir. Neredeyse ifade edilemez olanı ifade<br />
edecek olan araçtır.<br />
Hiçbir büyük edebiyat, davranış tarzı, belâgat, sosyal<br />
münasebet, ev düzeni, kamu kurumu, işveren-işçi ilişkisi, idari<br />
veya askeri ayrıntı, yahut yasama tavrı, yargı, mahkemeler,<br />
polis, eğitim, mimari, şarkılar, eğlence veya giyim kuşam,<br />
Amerikan standartlarının titiz ve tutkulu içgüdüsünden<br />
kaçamaz. Halkın ağzında işareti belirse de belirmese de, bu, her<br />
özgür erkeğin ve kadının kalbinde, geçip giden veya kalıcı olan<br />
her şeyin ardından capcanlı bir sorgulayışla atacaktır: Falanca<br />
şey benim ülkemle türdeş midir? Onun düzeni, alçakça<br />
ayrımlardan arınmış mıdır? O, tüm eski örneklerin ötesinde<br />
büyük, bütünlüklü, gurur dolu, yüce gönüllü olan ve günden<br />
güne büyüyen kardeşler ve âşıklar topluluklarına uygun<br />
mudur? Bugün burada benim yararıma olmak üzere, tarlalarda<br />
taptaze büyümüş, denizlerden mi çıkmıştır? Bilirim ki bana<br />
Amerikan olarak yanıt veren her şey, benim malzememin<br />
parçası olan her bireye ve halka yanıt vermelidir. Gerçekten<br />
yanıt veriyor mudur, yoksa evrensel ihtiyaçlara atıftan yoksun<br />
mudur? Kaynağını, gelişmemiş, sınıflı bir toplumun<br />
ihtiyaçlarından, modern bilim ve biçimlerle üstü örtülmüş eski<br />
52
www.isaretatesi.com<br />
haz ihtiyaçlarından mı almıştır? Ya da özgürlüğü yüksek sesli,<br />
mutlak bir onayla tanımakta, yaşam ve ölüm karşısında köleliği<br />
hiçe mi saymaktadır? Kendi kusursuz ve bağımsız eşi olarak<br />
hoş biçimli, iri yapılı 10 bir erkek ve bir kadın mı<br />
yetiştirmektedir? Tavırları yetkinleştirmekte midir? Ulusun<br />
evlâtlarını mı besleyip büyütmektedir? Pek çok çocuğun anası<br />
olup, memelerinin tatlı sütüyle her şeye kendiliğinden çözüm<br />
mü getirmektedir? Onda, hep taze kalan o eski hoşgörü ve<br />
tarafsızlık var mıdır? Yeni doğana, serpilip büyüyene, başına<br />
buyruk olana ve kendi dışındaki her türlü hücumun gücünü<br />
hiçe sayana, ayrım yapmadan, sevgiyle mi bakmaktadır?<br />
Başka şiirlerden devşirilen şiirler elbet silinip gidecektir.<br />
Yüreksiz olan da silinip gidecektir. Hayati ve yüce olana dair<br />
beklenti, yalnızca hayati ve yüce olanın tavrıyla karşılanabilir.<br />
Yığınla gösteriş meraklısı, tepeden bakan, özentili, kibar<br />
beyefendi kaybolup gider, geriye iz kalmaz. Amerika, haber<br />
yollayan konuklara itidal içinde, iyi niyetle hazırlanıyor.<br />
Onların güvencesi ve buyur edilişi, akla dayalı değildir.<br />
Yetenek sahipleri, sanatçılar, hünerliler, yayıncılar, devlet<br />
adamları, âlimler – bunların hepsi takdir görmekte, kendi yerini<br />
bulup görevini yapmaktadır. Ulusun ruhu iş başındadır.<br />
Yapmacıklık tesir etmez ona – o, neyin ne olduğunu görür.<br />
Kimseyi reddetmediği gibi, her şeye müsaade eder. Kendine<br />
layık olana, kendisi gibi olana doğru, yarı yola kadar ilerler. Bir<br />
birey bir ulus kadar muhteşemdir, yeter ki ulusu muhteşem<br />
yapan nitelikler onda olsun. En yüce, en zengin ve en gururlu<br />
10<br />
Asıl metinde kullanılan ifadenin bire bir karşılığı: “iri uzuvlu”. (ç.n.)<br />
53
www.isaretatesi.com<br />
ulusun ruhu, şairlerini karşılamak için yarı yola kadar<br />
çıkacaktır. İşaretler gerçeğe dönüşecektir. Hatadan korkmak<br />
yersizdir; öylesi de, böylesi de doğru olacaktır. Şairin kanıtı,<br />
memleketinin onu, onun memleketini sevgiyle özümsediği gibi<br />
özümsüyor olmasıdır.<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
54
www.isaretatesi.com<br />
55
www.isaretatesi.com<br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
56
www.isaretatesi.com<br />
57
www.isaretatesi.com<br />
DENİZDEKİ KAMARALI GEMİLERDE<br />
Günün birinde,<br />
Uğuldayan rüzgârlarla ve amansız dev dalgaların müziğiyle<br />
her tarafta uzanırken sınırsız mavi,<br />
Belki denizdeki kamaralı gemilerde,<br />
Belki de ak yelkenlerini inançla ve neşeyle açıp<br />
Kâh gündüzün köpüğü ve ışıltısı ortasında<br />
kâh gecenin pek çok yıldızının altında sonsuzu yararak<br />
kopkoyu sularda bir başına yüzen bir teknede<br />
Okunacağım nihayet, karaya dair bir anmalık olarak,<br />
Genç ya da yaşlı denizcilerce, yürekten bir bağlılıkla.<br />
Burada karanın, yalnızca kımıltısız karanın değil,<br />
Bizlerin, deniz gezginlerinin düşünceleri var, diyecekler belki,<br />
Burada kemer örüyor üzerimizde gökyüzü,<br />
Duyuyoruz ayaklarımızın altında sallanan güverteyi,<br />
uzayıp giden titreşimi, sonsuz hareketin medcezrini,<br />
Görünmez gizemin tınılarını,<br />
tuzlu dünyanın muğlak ve engin imalarını,<br />
Akışkanlığın hecelerini, kokuyu,<br />
halat takımının belli belirsiz gıcırtısını,<br />
58
www.isaretatesi.com<br />
Hüzünlü ritmi, uçsuz bucaksız manzarayı, uzak ve loş ufukları,<br />
Ve bu şiir, okyanusun şiiri.<br />
Öyleyse durma, ey Kitabım, eriş alınyazına!<br />
Sen ki sırf karaya dair bir anmalık değilsin<br />
Ve bir tekne misali sonsuzu bir başına yararak,<br />
bilmediğim bir yere doğru daima inanç dolu gidersin,<br />
Aç yelkenlerini, eşlik et denizi aşan her gemiye!<br />
Sevgimle sarın ve yanaş onlara usulca,<br />
(sevgili denizciler, sizin için sarıyorum onu sayfa sayfa;)<br />
Haydi Kitabım, tam yol ileri! Amansız dalgalara karşı<br />
aç ak yelkenlerini,<br />
Ezgiler söyle, süzül git sınırsız maviliğin üzerinden<br />
bütün denizlere,<br />
Şarkımı götür denizcilere ve tüm gemilere!<br />
59
www.isaretatesi.com<br />
TARİHÇİYE<br />
Sen, geçip gitmiş olanları yüceltir,<br />
Görünüşleri, halkların yüzeyini,<br />
göz önüne serilen yaşamı araştırır,<br />
İnsanı bir siyaset, yığınlar, yöneticiler<br />
ve rahipler yaratığı olarak ele alırsın;<br />
Alleghenyler’in 11 yerlisi olan bense,<br />
insanı bizzat kendi olarak alır,<br />
Yaşamın nadiren göz önüne serilen nabzını<br />
(insanın özündeki müthiş kıvancı) savunur,<br />
Bir Benlik Şarkıcısı olup,<br />
henüz gerçekleşmemişlerin ana hatlarını göstererek,<br />
Geleceğin tarihini yansıtırım.<br />
11<br />
Appalaş Dağları’nın kuzey Pennsylvania’dan güney Virginia’ya kadar<br />
uzanan yaklaşık 800 kilometrelik kısmı; aynı zamanda jeolojik açıdan<br />
Birleşik Devletlerin en eski dağ sırası. (ç.n.)<br />
60
www.isaretatesi.com<br />
EY KADİM GAYE<br />
Senin için, ey kadim gaye!<br />
Sen ki benzersiz, coşku verici, yücesin,<br />
Sen ki çağlar boyu tüm halklarda ve ülkelerde ölümsüz,<br />
Acımasız, haşin, güzel düşüncesin,<br />
Uğruna yapılan tuhaf, hüzünlü, büyük savaştan sonra<br />
(Çünkü tarih boyunca tüm savaşlar<br />
senin uğruna olmuştur ve olacaktır aslında,)<br />
Sana söyleniyor bu şarkılar şimdi, senin ebedî ilerleyişine.<br />
(Bir şey uğruna bu savaş, ey Asker;<br />
Daha niceleri sessizce bekledi senin ardında,<br />
öne çıkacaklar şimdi kitabımda.)<br />
Ey gökteki en kutsal küre!<br />
Ey köpürüp kaynayan ilke!<br />
Ey saklanmış sapasağlam tohum! Ey çekirdek!<br />
Gayelerin hırs ve hiddet dolu oyunuyla<br />
(Bin yılda bir devasa sonuçlarla,)<br />
Senin fikrin etrafında döner bütün savaş, sanadır bu sesleniş!<br />
61
www.isaretatesi.com<br />
Uğrunadır mücadele,<br />
savaş birdir kitabımla<br />
ve varım yoğum birleşir aynı esasta;<br />
Nasıl ki dingilinde dönerse tekerlek,<br />
Farkında bile olmadan senin etrafında döner bu kitap da!<br />
62
www.isaretatesi.com<br />
KİTAP OKURKEN<br />
Ünlü bir biyografiyi okurken<br />
(Sordum kendi kendime)<br />
insanın yaşamı diye buna mı diyor yazar?<br />
Bir gün ben de ölüp yittiğimde<br />
yaşamımı böyle mi yazacaklar?<br />
(Yaşamıma dair kimse bir şey bilmezken,<br />
Ben kendim bile sık sık<br />
gerçek yaşamıma dair<br />
neredeyse hiçbir şey bilmediğimi düşünürken,<br />
Olsa olsa birkaç işaret, dağınık, silik ipuçları, birkaç dolaylı kanıt<br />
Arıyorum kendime, burada kabaca sunmak üzere.)<br />
63
www.isaretatesi.com<br />
ÖĞRENİMİME BAŞLARKEN<br />
Öğrenimime başlarken daha ilk aşama beni mest etti,<br />
Basit gerçeklik bilinci, biçimler, hareketteki güç,<br />
En minik bir böcek veya hayvan, duyular, görüş yetisi ve sevi,<br />
Bunlar beni hayran bıraktı, dedim ya, mest etti;<br />
Ne gidebildim ne de gitmeyi denedim oradan bir adım ileri,<br />
Durdum, oyalandım hep, esrik şarkılarımla anlattım onları.<br />
64
www.isaretatesi.com<br />
YENİYİ BAŞLATANLAR<br />
Dünyada nasıl da yer açılır onlara, (aralıklarla belirirler,)<br />
Onlar dünya için nasıl da kıymetli, nasıl da ürkütücüdürler!<br />
Nasıl zar zor alışırlar başkalarına olduğu kadar kendilerine de<br />
–– nasıl bir çelişkidir onların bulunduğu çağ!<br />
İnsanlar nasıl da tanımaz ama tepki verir onlara<br />
Ve nasıl da hep direngen bir şey vardır yazgılarında!<br />
Tüm zamanlar onları ululamak<br />
ve ödüllendirmek için hep yanlış nesneler seçer,<br />
Gene de aynı muazzam kazanç uğruna<br />
nasıl da ödenir aynı ağır bedel!<br />
65
www.isaretatesi.com<br />
BEN GENİŞ YÜREKLİ<br />
Ben geniş yürekli ––<br />
dimdik duruyorum Doğa’da huzurla,<br />
Her şeye hâkim, akıldışı şeylerin ortasında kendinden emin,<br />
Tüm şeyler gibi etkilere açık, edilgin, duyarlı, sessizim;<br />
Düşündüğümden çok daha önemsiz buluyorum şimdi<br />
Mesleğimi, fakirliğimi, adı çıkmışlığımı, zaaflarımı, kabahatlerimi;<br />
Kâh Meksika denizi civarında,<br />
Mannahatta’da, 12 Tennessee’de, kuzeyde, iç bölgelerde,<br />
Kâh şu ya da bu eyalette, sahilde, Kanada göllerinde<br />
nehir, orman ya da çiftlik hayatına ait herhangi biriyim;<br />
Yaşamım her nerede yaşanıyorsa, oradayım,<br />
belirsizlikler karşısında koruyorum öz dengemi,<br />
Ağaçlar ve hayvanlar misali karşılıyorum<br />
geceyi, fırtınayı, açlığı, aşağılanmayı, kazayı, engelleri.<br />
12<br />
<strong>Whitman</strong>, “Manhattan” yerine onun eski söylenişi olup Lenape<br />
Kızılderililerinin dilinde “çok tepeli ada” anlamına gelen “Mannahatta”yı<br />
kullanır. (ç.n.)<br />
66
www.isaretatesi.com<br />
ŞARKI SÖYLEYEN AMERİKA’YI DUYUYORUM<br />
Şarkı söyleyen Amerika’yı duyuyorum,<br />
nice şen şarkılar duyuyorum,<br />
Ustaların şarkıları bunlar,<br />
kendi şarkısını söylüyor hepsi,<br />
olması gerektiği gibi tasasız ve güçlü,<br />
Marangoz kendi şarkısını söylüyor<br />
ölçerken kalas ve direği,<br />
İşe başlar ya da paydos ederken<br />
söylüyor duvarcı kendi şarkısını,<br />
Kayığında kendi şarkısını söylüyor kayıkçı,<br />
tayfa istimbot güvertesinde söylüyor şarkısını,<br />
Tezgâhın başında şarkı söylüyor ayakkabıcı,<br />
ayakta dikilirken şarkı söylüyor şapkacı,<br />
Oduncunun şarkısı bu,<br />
çiftçi çocuğun şarkısı sabah tarlaya giderken,<br />
ya da öğle paydosunda, ya da güneş batarken,<br />
O enfes şarkısı annenin, ya da meşgul ev hanımının,<br />
dikiş diken, çamaşır yıkayan kızın,<br />
Başkasına değil kendine ait olanı söylüyor hepsi,<br />
67
www.isaretatesi.com<br />
Gündüz günün şarkısı söyleniyor,<br />
Geceyse dost canlısı, çakı gibi gençler toplanmış,<br />
hep bir ağızdan, ahenkli, gür şarkılar söylüyorlar.<br />
68
www.isaretatesi.com<br />
CENNET BAHÇESİNE YÜKSELİYOR DÜNYA<br />
Cennet bahçesine yükseliyor dünya yeniden,<br />
Yepyeni bir başlangıç ––<br />
kudretli çiftlerden, kızlardan, oğullardan,<br />
Aşk bu, tendeki yaşam, hem varlık hem anlam,<br />
Merakla izliyorum dirilişimi uykunun ardından,<br />
Döngünün çemberleri geri getirmiş beni uçlardan,<br />
Şehvet doluyum ve erişkin,<br />
her şey güzel bana, her şey harikulade,<br />
Ve harikulade sebeplerle geziyor titrek bir alev tüm uzuvlarımda,<br />
Şu andan memnun, geçmişten memnun,<br />
Ete kemiğe bürünmüşüm, dikiyorum gözlerimi,<br />
Kâh yanımda kâh arkamdan geliyor Havva,<br />
Ya da hemen önümde, gidiyorum onun peşi sıra.<br />
69
www.isaretatesi.com<br />
DELİLİK VE NEŞE SAATİ<br />
Delilik ve neşe saati! Çılgınlık! Bırakın artık beni!<br />
(Nedir fırtınalarda beni böyle özgür kılan?<br />
Şimşekler ve azgın rüzgârlar arasında<br />
neyi anlatır haykırışlarım?)<br />
Ah, esrarlı mest oluşu en derinden kana kana içmek!<br />
Vahşi buruk ıstıraplar! (Evlâtlarım, size mirasımdır onlar!<br />
Boşuna anlatmıyorum onları, ey gelin ve damat!)<br />
Ah, her kim olursan ol sana teslim olmak,<br />
dünyaya kafa tutarcasına birbirimize teslim olmak!<br />
Cennete geri dönmek! Pek dişi, pek ürkek!<br />
Ah, seni kendime çekmek,<br />
tenine kararlı bir erkeğin öpüşlerini kondurmak!<br />
Ah, bulmaca, kat kat düğüm, derin kapkaranlık havuz<br />
–– işte çözülmüş hepsi, pırıl pırıl aydınlık!<br />
Ah, boşluğun ve havanın olduğu her köşeye süzülmek!<br />
Mevcut bütün bağlardan, törelerden sıyrılmak<br />
–– ben benimkilerden, sen de seninkilerden!<br />
70
www.isaretatesi.com<br />
Doğanın sunduklarıyla<br />
eşsiz yepyeni bir tasasızlığa kavuşmak!<br />
Kahrolası bağı ağzımızdan söküp atmak!<br />
Bugün ve daima kendi başımıza yeterli olduğumuzu duymak!<br />
Ah, onay beklememek! Kendinden geçmek!<br />
Tüm zincirlerden, prangalardan kurtulmak!<br />
Sürüklenmek! Özgürce sevmek! Pervasızca akın etmek!<br />
Yıkıma göz kırpmak, sataşmak ona, alay etmek!<br />
Sıçramak, aşkın çağırdığı göklere yükselmek!<br />
Esrik ruhumla en uca erişmek! Gerekiyorsa yok olmak!<br />
Tek bir saatin,<br />
kısacık bir delilik ve neşe saatinin<br />
bolluğu ve özgürlüğüyle<br />
Koskoca bir yaşamı doyurmak!<br />
71
www.isaretatesi.com<br />
ÇAĞLAR BOYU ARALIKLARLA GERİ DÖNEREK<br />
Çağlar boyu aralıklarla geri dönerek,<br />
Yok olmayarak, ölümsüzce gezinerek,<br />
Şehvetli, birleşmeye hazır,<br />
kudretli vahşi kasıklarımla harikulade,<br />
Âdem’in şarkılarını söylüyorum işte,<br />
Batı’nın yeni bahçesinde<br />
çağırıyorum muazzam şehirleri,<br />
Mest olup başlatıyorum nesilleri,<br />
sunuyorum onları, sunuyorum kendimi,<br />
Tensellikle sırılsıklam oluyorum<br />
ve sırılsıklam ediyorum şarkılarımı,<br />
Saçıyorum kasıklarımdan soyumu.<br />
72
www.isaretatesi.com<br />
NİCEDİR KANDIRILMIŞTIK<br />
Nicedir kandırılmıştık biz ikimiz,<br />
Dönüştük şimdi, kaçıveriyoruz Doğa’nın kaçtığı gibi,<br />
Doğayız, nicedir yoktuk, geri döndük şimdi,<br />
Bitkiyiz, ağaç gövdesiyiz, yapraklar, kökler, kabuklarız,<br />
Toprak altında katman katmanız, kayalarız,<br />
Meşeyiz, açıklıklarda sıra sıra boy atmışız,<br />
Otluyoruz vahşi sürüler içinde ötekiler gibi kendiliğinden,<br />
İki balığız denizde beraber yüzen,<br />
Akasya salkımlarıyız,<br />
kokular salıyoruz yol kenarlarına gece gündüz,<br />
Hayvanların, bitkilerin, minerallerin bayağı artıklarıyız hatta,<br />
İki avcı şahiniz, yükseklere çıkıp aşağı bakıyoruz,<br />
İki güneşiz ışıl ışıl,<br />
tüm gök cisimleri ve yıldızlar gibi<br />
dengede tutuyoruz kendimizi, kuyrukluyıldızlar gibiyiz,<br />
İz sürüyoruz ormanda sivri dişli ve dört ayaklı,<br />
atılıyoruz avın üzerine,<br />
İki bulutuz göğü sabah akşam kateden,<br />
Birbirine karışan denizleriz,<br />
üst üste binip birbirini yıkayan<br />
şu şen dalgaların ikisiyiz,<br />
73
www.isaretatesi.com<br />
Atmosfer gibiyiz, berrak, hassas, geçirimsiz ve geçirgeniz,<br />
Karız biz, yağmuruz, soğuğuz, karanlığız,<br />
yerkürenin etkileriyiz, ürünleriyiz,<br />
Çemberlerde gezip durduk, yuvamıza geri geldik,<br />
Özgürlük olmayan, neşe olmayan ne varsa terkettik.<br />
74
www.isaretatesi.com<br />
AŞKLA KIVRANAN ERKEĞİM BEN<br />
Tutkulu aşkla kıvranan erkeğim ben.<br />
Çekime tâbi değil midir yeryüzü?<br />
Her şey sancı içinde kendine çekmez mi öteki şeyleri?<br />
Tanıdığım ve bildiğim her şey için böyledir benim bedenim.<br />
75
www.isaretatesi.com<br />
CALIFORNIA KIYILARINDA<br />
California kıyılarında yüzüm batıya dönük,<br />
Yorulmaksızın araştırıyor, bulunmamış olanı arıyorum,<br />
Bir çocuğum ben pek yaşlı,<br />
Batı denizimin kıyısında<br />
dalgalar üzerinden uzaklara,<br />
ana yurduma, göçler diyarına bakıyorum,<br />
çemberi neredeyse tamamlamışım;<br />
Zira Hindistan’dan batıya doğru yola çıkıp<br />
Keşmir vadilerinden geçmiş,<br />
Kâh Tanrı, kâh bilge, kâh kahraman olup<br />
Asya’da hem kuzeyden ilerlemiş,<br />
Hem de güneyden,<br />
çiçekli yarımadalara, baharat adalarına uğramıştım,<br />
Ve onca zaman gezip,<br />
dünyayı onca turladıktan sonra<br />
Şimdi mutlu ve sevinçli, yüzümü yeniden evime dönmüşüm.<br />
(Ama uğruna uzun zaman evvel yola düştüğüm şey nerede?<br />
Ve neden bulunamamış o hâlâ?)<br />
76
www.isaretatesi.com<br />
SABAH ERKENDEN ÂDEM GİBİ<br />
Sabah erkenden, Âdem gibi,<br />
Gölgelikten uyku tazeliğiyle çıktığım zaman,<br />
Bak bana geçip giderken, duy sesimi, yaklaş,<br />
Dokun bana, sür avucunu geçerken bedenime,<br />
Sakın çekinme benden, korkma tenimden.<br />
77
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNÜŞLERİN KORKUNÇ ŞÜPHESİ<br />
Görünüşlerin korkunç şüphesi,<br />
Aldanmış olup olmadığımızın nihai belirsizliği,<br />
Belki de güven ve umudun kurgudan,<br />
kabir sonrası varlığın masaldan ibaret oluşu,<br />
Duyumsadığım şeylerin,<br />
hayvanların, bitkilerin, insanların,<br />
tepelerin ve pırıltılı akarsuların,<br />
Gece ve gündüz göklerinin, renklerin, yoğunluk ve biçimlerin,<br />
bütün bunların belki de yalnızca birer görüntü olup<br />
(ki hiç şüphesiz öyleler,) asıl şeyin hiç bilinmeyişi,<br />
(Nasıl da fırlayıp duruyorlar kendilerinden<br />
beni âdeta şaşırtıp maskara etmek için!<br />
Onları benim ya da bir başkasının<br />
zerre kadar bilmediği hissine ne çok kapılırım,)<br />
Belki hepsinin bana şu anki bakış açımdan öyle görünüp<br />
(ki hiç şüphesiz sırf görünüyor öyle onlar,)<br />
bambaşka açılardan tamamen farklı görünecekleri<br />
(ki muhakkak öyleler,)<br />
ve hatta hiç görünmeyecekleri;<br />
İşte tüm bu şüphelerime ve daha fazlasına<br />
hayret verici biçimde yanıt buluyorum<br />
78
www.isaretatesi.com<br />
Sevdiklerim ve can dostlarım<br />
yanımda yürüyüp elimi tutarak<br />
benimle oturup kaldığında,<br />
Esrarlı hava, kavranılmazlık, sözleri ve aklı aşan anlam<br />
bizi sarıp teslim aldığında;<br />
Ve o zaman dile getirilemez bir sezgiyle dolup sessizleşiyorum,<br />
ihtiyacım kalmıyor hiçbir şeye,<br />
Görünüşlere ya da kabir sonrası varlığa dair<br />
soruları yanıtlayamasam da<br />
Aldırışsızca geziniyorum etrafta ya da oturuyorum,<br />
halimden hoşnutum,<br />
Dostum elimi tuttukça büsbütün tatmin oluyorum.<br />
79
www.isaretatesi.com<br />
SEN MİSİN BANA CEZBOLAN?<br />
Sen misin bana cezbolan?<br />
Öncelikle dinle, ben pek farklıyım senin sandığından.<br />
Hayalindeki şeyi mi bekliyorsun benden?<br />
Sevgilin mi yapacaksın beni çaba göstermeden?<br />
Katıksız haz mı bekliyorsun yakınlığımdan?<br />
Güvenilir ve sadık birine mi benziyorum yoksa?<br />
Bu dış yüzeyden,<br />
benim sade ve hoşgörülü tavrımdan<br />
ötesini görmez misin?<br />
Hakiki bir zemin üzerinden<br />
hakiki bir kahramana yaklaştığını mı zannedersin?<br />
Ey hayalci, ya hepsi efsun, hepsi yanılgıysa,<br />
hiç düşünmez misin?<br />
80
www.isaretatesi.com<br />
BUNLAR KÖKTÜR, YAPRAKTIR<br />
Köktür, yapraktır bunlar kendi başına;<br />
Vahşi ormanlardan ve göl kıyılarından kokulardır<br />
kadınlara, erkeklere taşınan,<br />
Kuzukulağıdır, karanfilleridir aşkın,<br />
sarmaşıklardan daha sıkı sarılan parmaklardır,<br />
Gür bir ezgidir güneş doğarken<br />
ağaçların yaprakları arasına gizlenmiş kuşlardan fışkıran;<br />
Capcanlı denizler üzerinde olan sizlere, ey denizciler,<br />
capcanlı sahillerden kopan esintisidir karanın ve aşkın!<br />
Ve kış biterken<br />
kırlarda gezinen gençlere taze bir sungudur<br />
kırağıyla mayhoş olmuş dutlarla,<br />
mart ayının sürgünleriyle,<br />
Aşk tomurcuklarıdır bunlar<br />
sen her neredeysen önüne konan, yüreğine salınan,<br />
Tomurcuklardır eskiden de olduğu gibi açılıp duran;<br />
Güneşin sıcağını taşı onlara, açılsınlar,<br />
biçimler, renkler, kokular saçsınlar;<br />
Su ol, besin ol onlara,<br />
çiçek, meyve, upuzun dallar, ağaçlar olsunlar.<br />
81
www.isaretatesi.com<br />
ÇAYIRDA OTLARIN ARASINDAN GEÇERKEN<br />
Çayırda otların arasından geçer, eşsiz kokuyu solurken<br />
Bunun manevi karşılığını talep ediyorum;<br />
İnsanlardan en canayakın, en verimli dostluğu,<br />
Sözcüklerle, yapmakla ve olmakla yükselecek yaprakları istiyorum,<br />
Açık havada yalın, pırıltılı, taptaze, besleyici olsunlar,<br />
Dimdik, özgür, egemen adımlarla kendi yollarını tutsunlar,<br />
geriden değil hep önden gitsinler,<br />
Yılmaz bir kararlılıkla, lekesiz, hoş, tutkulu bir bedenle<br />
Başkanların ve valilerin suratına<br />
“Siz de kimsiniz?” dercesine baksınlar<br />
Ve uslanmak nedir bilmeden, asla boyun eğmeden<br />
dünyevî arzularını ve sadeliklerini<br />
Amerika’nın bağrı gibi duyursunlar.<br />
82
www.isaretatesi.com<br />
FIRKATEYN KUŞUNA<br />
Fırtınadan yüksekte gece boyu uyuyan<br />
Ve heybetli kanatlarla yepyeni uyanan sen,<br />
(Vahşi bir fırtına mı koptu? Sen yukarısına çıktın onun<br />
Ve gökte dinlendin, o ki kölendir seni beşiğinde sallayan,)<br />
Şimdi mavi bir noktasın ileride, pek uzakta, gökte süzülen,<br />
Buradan, güneşe çıkarak, izliyorum seni güverteden<br />
(Dünyanın dalgalanan enginliğinde minik bir beneğim ben.)<br />
Vahşi çalkantılar gece boyu sahile enkazlar saçtıktan sonra,<br />
Şimdi denizde, pek uzakta,<br />
Öyle mutlu ve dingin beliren günle beraber,<br />
Pespembe, kıpır kıpır şafakla, parlayan güneşle,<br />
Dupduru yayılan gök maviyle,<br />
Sen de beliriyorsun yeniden.<br />
Sen ki gökle, yerle, denizle, kasırgayla başetmek<br />
ve boralarla yarışmak için doğmuşsun<br />
(kanatsın sen yekpare,)<br />
Sen ki asla yelkenlerini toplamayan bir gemisin göklerde,<br />
83
www.isaretatesi.com<br />
Ve günlerce, hatta haftalarca yorulmadan<br />
ve bir an bile duraksamadan<br />
göğün boşluğunda diyar diyar gezerek<br />
Akşam Senegal’e, sabah Amerika’ya bakar,<br />
Çakan şimşekler ve gürleyen bulutlar arasında eğlenirsin,<br />
–– Hele ki tüm o serüvenlerde benim ruhum olsaydı sende,<br />
Kim bilir ne büyük sevinçler, ne büyük hazlar tadardın sen!<br />
84
www.isaretatesi.com<br />
GÜVERTEDE DÜMENİN BAŞINDA<br />
Güvertede, dümenin başında<br />
Genç kaptan idare ediyor gemiyi dikkatle.<br />
Sisler arasında sahilde, bir çan çalıyor kederli,<br />
Bir uyarı çanı –– sallanıyor dalgaların beşiğinde.<br />
Ey uyarı çanı! Çal resiflerin kıyısında, ikazını yap güzelce,<br />
Sen çal ki gemi uzaklaşsın oradan, uğramasın kazaya.<br />
Ve ey genç kaptan! Tetikte ol, kulak ver bu ikaza,<br />
Kır dümeni, döndür pruvayı,<br />
boz yelkenleriyle hızla uzaklaşsın yüklü gemi,<br />
Değerli hazinesiyle neşe ve güven içinde yol alsın hoş ve heybetli.<br />
Hele ki gemiler gemisi, ölümsüz gemi, gemi içindeki gemi!<br />
Bedenin gemisi, ruhun gemisi!<br />
Durmasın o asla, yol alsın, daima ilerlesin.<br />
85
www.isaretatesi.com<br />
SUYUN ALTINDAKİ DÜNYA<br />
Suyun altındaki dünya,<br />
Deniz dibindeki ormanlar, dallar ve yapraklar,<br />
Deniz marulu, göz alabildiğine liken,<br />
tuhaf çiçekler ve tohumlar,<br />
gür yosunlar, açık alanlar, pembe otlar,<br />
Türlü renkler, uçuk gri, yeşil, eflatun, beyaz, altın sarısı,<br />
sudaki ışık oyunları,<br />
Ve orada, kayaların, mercanların,<br />
liflerin, sapların, çalıların arasında dilsiz yüzücüler<br />
ve besinleri onların,<br />
Boşlukta asılı kalmışçasına otlayan<br />
ya da dibe yakın, usulca sürünen ağırkanlı varlıklar,<br />
Yüzeyde su ve hava püskürten<br />
ya da yüzgeçleriyle eğlenen ispermeçet,<br />
Kurşunî gözlü köpekbalığı, deniz aygırı,<br />
kaplumbağa, tüylü ayıbalığı, vatoz,<br />
Tutkular orada,<br />
okyanusun derinlerinde kavimler, savaşlar, kovalamacalar,<br />
daha niceleri gibi onlar da yoğun bir havayı soluyorlar;<br />
86
www.isaretatesi.com<br />
Ve sonra, oradan, buradaki görünüşlere,<br />
yerküreyi gezen bizim gibi varlıkların soluduğu<br />
seyrek havaya doğru geçiş;<br />
Ve ardından, bizimkinden,<br />
başka varlıkların gezdiği öteki dünyalara doğru<br />
başka bir geçiş.<br />
87
www.isaretatesi.com<br />
SAHİLDE GECE BİR BAŞIMA<br />
Yaşlı ananın fısıltılı bir şarkıyla salladığı<br />
sahilde gece bir başıma<br />
Gökteki parlak yıldızları seyrediyorum,<br />
Bir düşünce doğuyor zihnime,<br />
evrenlerin ve geleceğin anahtarı.<br />
Engin bir ortaklıkta kenetleniyor her şey,<br />
Gökteki tüm küreler, kâh gelişkin kâh gelişmemiş, irili ufaklı,<br />
güneşler, aylar, gezegenler,<br />
Her türlü genişliğe yayılan tüm mesafeler ve zaman aralıkları,<br />
Tüm cansız biçimler, tüm ruhlar,<br />
Farklı dünyalarda farklı farklı olsalar da tüm canlı bedenler,<br />
Gazlar, sıvılar, bitkisel ve madensel oluşumlar,<br />
balıklar, vahşi yaratıklar,<br />
Tüm uluslar, renkler, vahşiler, medeniyetler, diller,<br />
Dünyada ya da başka bir dünyada<br />
var olmuş ve olabilecek tüm şeyler,<br />
Tüm yaşamlar ve ölümler, tüm geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek,<br />
Bütün hepsini kapsıyor ve her daim kapsayagelmiş<br />
bu engin ortaklık,<br />
88
www.isaretatesi.com<br />
Sonsuza kadar da öyle olacak,<br />
onları sıkıca saracak, bir arada tutacak.<br />
89
www.isaretatesi.com<br />
GEMİNİN ARDINDAN<br />
Denizdeki geminin, uğultulu rüzgârların,<br />
Direklere halatlarla sımsıkı gerilmiş<br />
beyazlı grili yelkenlerin ardından,<br />
Aşağıda, boyunlarını bir bir uzatarak koşturuyor<br />
muazzam sayıda dalga,<br />
Kesintisiz bir akışla yola düşüyorlar geminin peşi sıra,<br />
Köpük köpük, şırıl şırıl okyanus dalgaları<br />
kafa kafaya vermişler neşeyle,<br />
İnip çıkan, akışkan, eğri büğrü, mücadeleci dalgalar<br />
girdaplı akıntıya doğru güle oynaya kavisler çiziyorlar,<br />
Kocaman gemi süzülüp yön değiştirerek<br />
suyun yüzeyini karıştırdıkça<br />
Okyanusun enginliğinde irili ufaklı dalgalar<br />
akın akın gidiyor özlem dolu,<br />
Uzaklaşan geminin peşinden güneşin altında ışıl ışıl, şen şakrak,<br />
Benek benek bir sürü köpük ve yüzey parçacıkları<br />
alacalı bir geçiş yapıyor,<br />
Hızla ilerleyen görkemli gemiyi izliyorlar,<br />
akıp gidiyorlar onun ardı sıra.<br />
90
www.isaretatesi.com<br />
TOHUMLAR<br />
Biçimler, nitelikler, yaşamlar, insanlık, dil, düşünceler,<br />
Bilenen şeyler ve bilinmeyenler, yıldızlardakiler,<br />
Ve bizzat yıldızlar, bazısı şekilli, bazısı şekilsiz,<br />
Topraklarıyla, ağaçlarıyla, şehirleriyle, halklarıyla<br />
şu mucizevi ülkeler,<br />
Muhteşem güneşler, uydular ve yörüngeler, sayısız bileşim ve etki,<br />
Bunlar ve her yerde görünen diğer bütün şeyler,<br />
uzanıp elimle neredeyse sarabildiğim<br />
avuç kadarlık bir alanda bile<br />
ihmal edilmemiş halde bekler,<br />
Ve her şeyin başlangıcı olan şey vardır hepsinde,<br />
şu cevher, şu tohumu her şeyin.<br />
91
www.isaretatesi.com<br />
BİLGİN ASTRONOMU DİNLEDİĞİMDE<br />
Bilgin astronomu dinlediğimde,<br />
Kanıtlar ve rakamlar sütunlar halinde sıralandığında karşımda,<br />
Eklemek, bölmek, ölçmek adına çizelgeler, şemalar sunulduğunda,<br />
Ve sonu gelmeyen alkışlar arasında astronom konuşup durdukça,<br />
Çok geçmeden, nasıl da anlatılmaz bir bitkinlik<br />
ve tiksinti çökmüştü üzerime;<br />
Ama ne zaman ki yerimden kalkıp dışarı süzüldüm sessizce<br />
Ve nemli akşamın esrarlı havasında tek başıma gezindim,<br />
İşte o zaman başımı yukarı her kaldırdığımda<br />
Pür sessizlikle baktı yıldızlar bana.<br />
92
www.isaretatesi.com<br />
BAŞKANA<br />
Sen ne yapsan söylesen, Amerika için hava cıva!<br />
Tanımazsın sen Doğayı –– öğrenmedin Doğanın politikasını,<br />
muazzam bolluğu, doğruluğu, hakkı,<br />
Anlamadın, yalnızca bunlardır bu ülkenin layığı!<br />
Bunlardan eksik olan<br />
bu ülkeden er geç silinip yok olmalı!<br />
93
www.isaretatesi.com<br />
OYNAŞAN KARTALLAR<br />
Nehir yolu civarında gezinerken,<br />
(dinlencem sırasında, öğle öncesi yürüyüşümde,)<br />
Aniden yüksekte hışırtılı bir ses –– oynaşan kartallar,<br />
Yukarıda boşlukta birlikte, tutkun bir temas telaşlı,<br />
Kucaklaşan, kenetlenen pençeler,<br />
coşkuyla dönen bir çark capcanlı,<br />
Çırpınan dört kanat ve iki gaga,<br />
sımsıkı sarılmış sarmal bir kütle,<br />
Dolaşıp karışarak düğümlenen<br />
ve dosdoğru aşağı düşen ilmekler,<br />
Ve sonra nehrin üzerinde bir anlığına<br />
tek vücut olmuşçasına<br />
asılı kalışları onların,<br />
Havada kıpırtısız, dingin bir denge,<br />
ardından gevşeyiveren pençeler, birbirlerinden ayrılışları,<br />
Gergin kanatlarla ayrı yönlere usulca yay çizip<br />
yeniden yukarı doğru yükselişleri,<br />
Dişisi bir yana, erkeği öbür yana doğru uçup gidişleri.<br />
94
www.isaretatesi.com<br />
DÜŞÜNCELERDE GEZİNİRKEN<br />
(HEGEL OKUDUKTAN SONRA)<br />
Evrene dair düşüncelerde gezinirken,<br />
iyi olan pek az şeyin ölümsüzlüğe doğru<br />
kararlılıkla ilerlediğini gördüm,<br />
Uçsuz bucaksız kötülüklere baktım,<br />
hepsinin hızla eriyip gittiğini,<br />
ölüp yok olduğunu gördüm.<br />
95
www.isaretatesi.com<br />
ÇOCUĞUN ŞAŞKINLIĞI<br />
Küçük bir çocukken bile<br />
Her pazar günü vaizin ifadelerini duyduğumda<br />
hayrete düşer, susup kalırdım:<br />
Güye mücadele edermiş Tanrı,<br />
çekişirmiş başka bir varlık ya da etkenle.<br />
96
www.isaretatesi.com<br />
KOŞUCU<br />
Düz bir yolda koşuyor idmanlı koşucu,<br />
Hem ince yapılı hem kanlı canlı, bacakları kaslı,<br />
İnce giyinmiş, öne eğiliyor koşarken,<br />
Hafiften sıkmış yumruklarını, biraz yukarı kalkık kolları.<br />
97
www.isaretatesi.com<br />
PEÇELİ<br />
Kendisinin doğal, ebedî gizleyicisi o, takmış maskesini,<br />
Perdeliyor yüzünü, perdeliyor suretini,<br />
Her an, her saat, hatta uyurken bile<br />
Değişimlere, dönüşümlere uğruyor durmadan.<br />
98
www.isaretatesi.com<br />
MEKÂNLAR VE ZAMAN<br />
Mekânlar ve zaman –– nedir içimde her yerde daima<br />
bunlarla buluşup beni evimde kılan?<br />
Biçimler, renkler, yoğunluk, kokular –– nedir içimde<br />
bunlara hep karşılıklar bulan?<br />
99
www.isaretatesi.com<br />
GEMİLER ŞEHRİ<br />
Gemiler şehri!<br />
(Ey kara gemiler! Ey haşin gemiler!<br />
Ey sivri pruvalı güzelim buharlı gemiler, yelkenliler!)<br />
Dünya şehri! (Çünkü buradalar tüm soylar,<br />
Burayı besliyor dünyanın tüm memleketleri!) 13<br />
Deniz şehri! Telaşlı ışıl ışıl gelgitlerin şehri!<br />
Durmaksızın kabarıp çekilen şen gelgitlerin,<br />
girdaplı köpük köpük çalkantıların şehri!<br />
Rıhtımlar ve ambarlar şehri,<br />
mermer ve demir cepheli yüksek binaların şehri!<br />
Gururlu ve tutkulu şehir, ateşli, çılgın, sınır tanımaz şehir!<br />
Yüksel, ey şehir, sırf barış için değil,<br />
sahiden savaşçı ol kendin gibi!<br />
Korku nedir bilme –– kalıplara boyun eğme, ey şehir,<br />
ödün verme kendinden!<br />
Bak bana, gör beni,<br />
surete büründür, benim surete büründürdüğüm gibi seni!<br />
Sunduklarını reddetmedim asla,<br />
sen neyi benimsediysen benimsedim;<br />
13<br />
Şiir, Amerikan İç Savaşı sırasında New York’a yazılmıştır. (ç.n.)<br />
100
www.isaretatesi.com<br />
Sorgulamadım seni, ister iyi ol ister kötü –– asla kınamadım,<br />
her şeyini sevdim;<br />
Şarkılar söyledim, yücelttim sana ait olanı ––<br />
ama şimdi değil barış zamanı;<br />
Barışta daima söyledim barışın şarkısını,<br />
şimdi elimde bir savaş davulu,<br />
Sokak sokak çalıyorum, ey şehir, kıpkızıl savaş şarkısını!<br />
101
www.isaretatesi.com<br />
DİLE GELİŞ<br />
I.<br />
Dile geliş, ölçü, yoğunlaşma, kararlılık<br />
ve sözler söylemek için ilâhi bir güç ––<br />
Nice denemeden sonra mı oldu<br />
nefesin kuvvetli, dudakların yatkın?<br />
Yapın mı öyle, yoğun alıştırmalarla mı öyle oldun?<br />
Sözlerin kadar uçsuz ucaksız diyarlarda mı gezersin?<br />
Sözler söyleten o ilâhi güce layıkıyla mı kavuştun?<br />
Çünkü ancak yıllardan sonra,<br />
saflıktan, arkadaşlıktan, doğurganlıktan,<br />
sakınımdan ve çıplaklıktan geçtikten,<br />
Yolları arşınlayıp nehirleri, gölleri aştıktan,<br />
Hançerendeki düğümü çözerek<br />
çağları, mizaçları, soyları, bilgileri,<br />
özgürlüğü, suçları özümsedikten sonra,<br />
Tam bir inancın, aydınlanışların, yücelişlerin<br />
ve engellerin ortadan kalkmasının adından,<br />
Ancak ve ancak bunlardan ve daha nicelerinin ardından,<br />
Sözler söyleten o ilâhi güç<br />
nihayet erişebilir sana;<br />
102
www.isaretatesi.com<br />
Her şey o zaman hızla akın eder insana,<br />
biri bile geri durmaksızın hepsi yerini bulur,<br />
Ordular, gemiler, kalıntılar,<br />
kütüphaneler, resimler, makineler, şehirler,<br />
nefret, umutsuzluk, dostluk, ıstırap,<br />
hırsızlık, cinayet ve hırs,<br />
hepsi birleşir, aynı saflarda buluşur,<br />
Ve uygun adım yürüyerek,<br />
o insanın ağzından olması gerektiği gibi<br />
birer birer dökülür.<br />
II.<br />
Ah, nedir içimdeki bu şey, seslerle beni neden bunca titreten?<br />
Doğru sesle konuşursa benimle biri,<br />
muhakkak peşine düşerim o kişinin,<br />
Tıpkı sessiz ve akışkan adımlarla<br />
dünyanın her köşesinde<br />
ayı takip ettiği gibi suyun.<br />
En doğru sesi bekler her şey ––<br />
Nerede hünerli yetkin uzuvlar, o fevkalâde yürek?<br />
Zira onlardan doğan her söz<br />
daha derin ve hoş, yepyeni seslere bürünür,<br />
başka türlüsü olamaz.<br />
103
www.isaretatesi.com<br />
Kapalı zihinler, sımsıkı dudaklar görüyorum,<br />
tıkalı kulaklar, perişan şakaklar ––<br />
Kilidi şak diye açacak tını elbet gelecek,<br />
Sözcüklerin içinde daima hazır olup<br />
mışıl mışıl uyuyan şeyi<br />
açığa çıkaracak.<br />
104
www.isaretatesi.com<br />
TEKERDEN ÇIKAN KIVILCIMLAR<br />
Kentin gün boyu dinmeyen kalabalığı<br />
caddelerde akın akın ilerlerken,<br />
Kenarda bir şeyler seyreden çocuklarla beraber<br />
durup mola veriyorum.<br />
Kaldırımın köşesinde bir bileyici ustası<br />
büyük bir bıçağı işliyor tekerinin başında,<br />
Öne eğilerek taşa doğru dikkatlice tutuyor bıçağı,<br />
Dizlerinden güç alıp ayağını özenle basarak<br />
hızla çeviriyor tekeri,<br />
Hem hassas hem kararlı el hareketleriyle<br />
sürtüyor bıçağın ağzını,<br />
Ve tel tel fışkırarak ortalığa saçılıyor altın renginde<br />
Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />
Nasıl da tesir altına alıyor beni bütün manzara ––<br />
Partal giysili, deriden genişçe bir omuzluk takmış,<br />
mahzun, sivri çeneli ihtiyar,<br />
Hayalet misali boşlukta akıp süzülürken<br />
şimdi buraya tutulup kalmış ben,<br />
105
www.isaretatesi.com<br />
(Çevrenin uçsuz bucaksızlığında göz ardı edilen bir noktada)<br />
dikkat kesilmiş, sessizce seyreden çocuk grubu,<br />
caddenin dinmek bilmeyen uğultusu,<br />
Hızla dönen biley taşının ve dokundurulan bıçağın<br />
boğuk, çatallı, hırıl hırıl sesi<br />
Ve küçük altın sağanakları halinde etrafa saçılan, fışkıran, dağılan<br />
Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />
106
www.isaretatesi.com<br />
KAT KAT KIVRIMLARDAN AÇILARAK<br />
Kadının kat kat açılan kıvrımlarından<br />
kat kat açılır erkek ve yalnızca öyle açılabilir kendinden,<br />
Yalnızca dünyanın en üstün kadınından<br />
kat kat açılabilir dünyanın en üstün erkeği,<br />
Yalnızca en canayakın kadından<br />
kat kat açılabilir en canayakın erkek,<br />
Bir kadının kusursuz bedeninden<br />
kat kat açılarak kusursuz bir bedene bürünür erkek,<br />
Kadının benzersiz şiirinden<br />
kat kat açılır erkeğin şiiri,<br />
(benim şiirim de ancak öyle açılabilmiştir kendinden,)<br />
Sevdiğim güçlü ve mağrur kadından, yalnızca ondan<br />
kat kat açılarak belirir sevdiğim güçlü ve mağrur erkek,<br />
Sevdiğim güçlü kuvvetli kadının<br />
sımsıkı kucaklayışlarından, yalnızca ondan<br />
kat kat açılabilir erkeğin sımsıkı kucaklayışları,<br />
Kadının beyninin kıvrımlarından<br />
kat kat açılarak oluşur erkeğin beyninin kıvrımları,<br />
gereğince uysal,<br />
107
www.isaretatesi.com<br />
Kadının adaletinden kat kat açılır tüm adalet,<br />
Kadının şefkatinden kat kat açılır tüm şefkat;<br />
Erkek yüce bir varlıktır bu dünyada ve ebediyette,<br />
fakat kadından kat kat açılır bu yüceliğin her zerresi;<br />
Önce kadında şekillenmelidir erkek,<br />
sonra kendinde şekillenebilir ancak.<br />
108
www.isaretatesi.com<br />
KOZMOS<br />
Her kim ki çeşitliliği barındırır kendinde ve bizzat Doğadır,<br />
Ve yeryüzünün hem uçsuz bucaksızlığı, hem haşinliği ve şehveti,<br />
hem sonsuz kayrası, hem de hassas dengesidir;<br />
Her kim ki pencereden boş gözlerle bakmamış,<br />
habercilerle boşuna oturmamıştır;<br />
Her kim ki inançlıyı ve inançsızı kendinde barındırır<br />
ve en muhteşem kucaklayıcıdır,<br />
Ve gerçekçiliğin, maneviyatın, estetik veya düşünsel olanın<br />
üçlü bileşimini kendinde layıkıyla taşır;<br />
Her kim ki bedeni düşünür<br />
ve tüm uzuvları ve her parçayı beğenir,<br />
Ve dünyaya ve kendi bedenine dair kuramdan<br />
ustaca kıyaslamalar yoluyla diğer tüm kuramları kavrar<br />
Ve böylece bir şehri, bir şiiri<br />
ya da Eyaletlerimizin devasa siyasetini anlar;<br />
Ve her kim ki yalnızca dünyaya ve onun güneşine, ayına değil,<br />
başka dünyalara, güneşlere ve aylara da inanır,<br />
Ve yalnızca bir gün için değil<br />
ama tüm zamanlar için kendine bir ev kurar,<br />
İşte o kişi tüm halkların, çağların, dönemlerin, nesillerin,<br />
geçmişin ve geleceğin,<br />
109
www.isaretatesi.com<br />
Tıpkı bütün evren gibi<br />
o evde ayrılmaz bir şekilde bir arada yaşadığını görür.<br />
110
www.isaretatesi.com<br />
İSTEYEN İSTEDİĞİNİ ÖVSÜN<br />
İsteyen istediğini övsün;<br />
Ama taşkın Missouri’nin kıyısında, ben,<br />
ne sanatta ne de başka bir şeyde,<br />
Bu nehrin havasını ve geniş Batı çayırlarının kokusunu<br />
iyice içine çekip dışarı üfleyemeyen<br />
Hiçbir şeyi övmeyeceğim!<br />
111
www.isaretatesi.com<br />
KISTASLAR<br />
Onların ruhun özünde, çözümlemelerden uzak,<br />
güven içinde oturduğu yerde her şey onlara tâbidir,<br />
Gelenek ve otoriteler onların yargıcı değil,<br />
onlar gelenek ve otoritelerin yargıcıdır,<br />
Kendilerini onaylayan her neyse, ve kendilerine dokunan,<br />
onlar kendiliğinden onaylar onu,<br />
Ve işte bu yüzden<br />
yakındakileri ve uzaktakileri istisnasızca onaylayan şey<br />
daima içindedir onların.<br />
112
www.isaretatesi.com<br />
CESARETİN VAR MI EY RUHUM<br />
Cesaretin var mı, ey Ruhum,<br />
Adımlarımız için ne yolu ne de zemini olan<br />
O meçhul diyara benimle yürümeye?<br />
Ne bir harita ne de rehber var o diyarda,<br />
Ne çağıran bir ses ne de insancıl bir dokunuş,<br />
Ne al yanaklı bir yüz, ne dudaklar, ne de gözler.<br />
Orayı ne ben biliyorum, ey Ruhum, ne de sen,<br />
önümüz bilinmezlik,<br />
Düşlenmedik şeyler bekliyor bizi orada,<br />
o diyar ki hiç girilmedik.<br />
Nihayet tüm bağlar çözülecek,<br />
Ebedî bağlar, Zaman ve Mekân hariç<br />
Bizi sınırlara tutsak eden her şey, karanlık, yerçekimi, duyular,<br />
hepsi yok olup gidecek.<br />
İşte o zaman, ey Ruhum, taşacağız kendimizden,<br />
süzülüp gideceğiz akın akın,<br />
113
www.isaretatesi.com<br />
Zaman ve Mekâna her şeyimizle hazır, yetkin, dört başı mamur,<br />
Hepsinin hakkını vereceğiz, hepsinin,<br />
(ey neşe! ey her şeyin meyvesi!), ey Ruhum!<br />
114
www.isaretatesi.com<br />
KUTSAL ÖLÜMÜN FISILTILARI<br />
Duyuyorum kutsal ölümün fısıltılarını,<br />
Gecenin dudaklarından lakırtı, koroların ıslığı,<br />
Usulca tırmanan adımlar,<br />
pek sessiz, yumuşacık esen gizemli meltemler,<br />
Görünmeyen nehirlerin şırıltısı,<br />
durup dinmeyen bir akıntının gelgitleri,<br />
(Belki de gözyaşı şıpırtıları, insan gözyaşlarının engin suları.)<br />
Görüyorum gökte muazzam bulut yığınlarını,<br />
Kederle, yavaşça döne döne, sessizce kabarıp karıştıklarını,<br />
Epeyce soluk, uzak, mahzun bir yıldızın<br />
Bir belirip bir kaybolduğunu.<br />
(Bir dünyaya geliştir bu –– ölümsüz, ulu bir doğum;<br />
Kim bilir hangi ruhtur<br />
Gözün göremediği sınırlardan geçip giden.)<br />
115
www.isaretatesi.com<br />
ETRAFIMI SARAN MÜZİK<br />
Etrafımı saran, asla susmayan ve başlangıcı olmayan bu müziği<br />
bana öğretilmediğinden duyamamıştım onca zaman,<br />
Şimdi duyuyorum koroyu ve mest oluyorum,<br />
Bir tenor, güçlü kuvvetli, yükseltiyor gür sesini,<br />
şafağın şen tınılarıyla duyuyorum,<br />
Ardından yelken açıyor bir soprano<br />
dev dalgaların tepesinde sevinçle,<br />
Sonra dupduru bir bas<br />
sarsıyor kâinatın her yanını harikulade,<br />
Ve coşkulu bir tutti,<br />
flüt ve kemanların hoş, yaslı iniltileri,<br />
bütün hepsiyle doluyorum tepeden tırnağa,<br />
Sırf seslerin yüksekliği değil duyduğum,<br />
tarifsiz anlamlara kapılıp gidiyorum,<br />
Bir inip bir çıkan, çekişen,<br />
duyguda birbirine üstün gelmek için kıyasıya yarışan<br />
çeşit çeşit seslere kulak veriyorum;<br />
Bizzat icracılar bile bilmiyor kendilerini ––<br />
ama sanırım ben artık onları anlamaya başlıyorum.<br />
116
www.isaretatesi.com<br />
SESSİZ, SABIRLI BİR ÖRÜMCEK<br />
Küçük bir kaya çıkıntısında tek başına duran<br />
sessiz, sabırlı örümceği farkettim,<br />
Issız, uçsuz bucaksız çevreyi keşfetmek için<br />
onun nasıl da iplik ardına iplik gönderdiğini,<br />
Makaradan çözüp çözüp<br />
ipleri bıkmadan usanmadan<br />
sıra sıra yolladığını farkettim.<br />
Ey Ruhum, mekânın engin okyanuslarında<br />
her şeyden kopuk, bir başına duruyorsun sen de,<br />
Durmadan düşüncelere dalıp, serüvenlere açılıp, ipler fırlatıp,<br />
birbirine bağlayacağın âlemleri arıyorsun,<br />
Ve ihtiyacın olan köprünün kurulmasını, ey Ruhum,<br />
esnek çıpanın tutunmasını,<br />
Fırlattığın incecik ipliğin bir yerleri yakalamasını bekliyorsun.<br />
117
www.isaretatesi.com<br />
KIŞIN BİR LOKOMOTİFE<br />
Sanadır şarkım, sana,<br />
Kış günü sona ererken, şiddetli fırtınada,<br />
yoğun kar yağışında giden sana,<br />
O zırh takımına senin,<br />
düzenli, çifte kalp atışına, o sarsıntılı tempona,<br />
Silindirik kara gövdene,<br />
altın renkli pirincine, gümüşsü çeliğine,<br />
Kocaman kranklarına,<br />
iki tarafında dönüp mekik dokuyan<br />
pistonlarına ve kollarına,<br />
Kâh coşan kâh uzaklarda dinmeye duran<br />
ritmik, nefese nefese homurtuna,<br />
Önüne takılı, ileriye doğru fırlamış koskoca ışıldağına,<br />
Hoş bir eflatuna bulanıp havada parıl parıl dalgalanan<br />
upuzun buhardan bayrağına,<br />
Bacandan fışkırıp duran o yoğun, kasvetli bulutlara,<br />
Yaylar ve vanalarla örülü aksamına,<br />
tekerleklerinin titrek pırıltısına,<br />
Arkandan neşe içinde, uysalca takip eden,<br />
rüzgârlı ya da sakin havada<br />
118
www.isaretatesi.com<br />
kâh çabuk kâh aheste ilerleyen<br />
vagonlar katarına!<br />
Ey çağın sureti, ey hareket ve gücün simgesi, kıtanın nabzı,<br />
Bir kez olsun gel ve ilham ver bana,<br />
dizelerime karış seni seyrettiğim sırada,<br />
Fırtınayla, haşin rüzgârlarla, yağan karla,<br />
Kâh gündüz çın çın öten uyarı çanınla,<br />
kâh gece sessizce sallanan işaret lambanla…<br />
Vahşi çığlıklı güzel!<br />
Kanun tanımaz müziğinle,<br />
gece savrulan lambalarınla,<br />
Çılgın bir ıslık koparıp yankılanan<br />
ve deprem gibi gümbürdeyip<br />
ortalığı ayağa kaldıran kahkahanla<br />
doludizgin ilerle şarkımın bağrında,<br />
Sırf kendi kanununla sımsıkı tutun kendi yoluna,<br />
(Sulugöz arpın ya da geveze piyanonun<br />
şirinliklerinden eser yoktur sende,)<br />
Tiz çığlıkların yankılansın kayalıklarda, dağlarda,<br />
Aşsın gölleri, uzansın çayırlar boyunca,<br />
Erişsin özgür göklere taşkın ve kudretli, kıvançla.<br />
119
www.isaretatesi.com<br />
HAKİKATTİR HER ŞEY<br />
Gevşek bir inancın insanıydım ben, ah, onca zaman,<br />
Parçaları yadsıyan onca zaman, her şeyden kopuk duran,<br />
Artık farkındayım her şeye yayılmış yekpare hakikatin,<br />
Aslında olmadığını ve olamayacağını keşfediyorum<br />
yalanın ve onun biçimlerinin,<br />
Keşfediyorum yalanın da<br />
engellenmez bir şekilde kendinden çoğalıp geliştiğini,<br />
tıpkı geliştiği gibi hakikatin, yeryüzü yasalarının<br />
ve doğanın tüm ürünlerinin.<br />
(Tuhaftır bu, hemen farkedilmeyebilir, ama farkedilmelidir;<br />
İçimde duyuyorum<br />
en az öteki şeyler kadar sahtelikleri de temsil ettiğimi,<br />
Ve tüm evren de öyledir.)<br />
Yalanı gerçekten ayırt etmeyen hangi kusursuz döngü<br />
nerede yarım kalmıştır, sorarım!<br />
Yerde, suda, ateşte mi, yoksa insanın ruhunda, kanda, ette mi?<br />
Yalancılar arasında düşüncelere dalıp kabuğuma çekildim,<br />
aslında hiçbir yalan ve yalancı olmadığını anladım,<br />
120
www.isaretatesi.com<br />
Kusursuz döngüsü yarım kalmaz hiçbir şeyin,<br />
ve kusursuz bir döngü içindedir yalan denilenler bile,<br />
Ve her şey hem kendini<br />
hem de kendinden öncekileri yansıtır tamamen,<br />
Ve her şeyi içerir hakikat<br />
ve evrenin yekpare oluşu gibi yekparedir,<br />
Ve boşluksuz ve noksansızdır bütün hakikat<br />
ve istisnasız hakikattir her şey,<br />
Ve bundan böyle<br />
gördüğüm ve olduğum her şeyi yücelteceğim ben,<br />
Hiçbir şeyi yadsımayacağım,<br />
şarkı söyleyeceğim, kahkahalarla güleceğim.<br />
121
www.isaretatesi.com<br />
DÜŞÜNCELER<br />
Kamuoyuna dair düşünceler bunlar;<br />
Er geç hükmedecek<br />
(hem de nasıl amansız, nasıl da kesin, nihai olacak!)<br />
serinkanlı, sakin bir iradeye dair düşünceler;<br />
Beti benzi atmış, kendine gizlice<br />
Halk buna ne diyecek? diye soran<br />
Başkan’a dair düşünceler;<br />
Foyası meydana çıkınca ortada kalacak olan<br />
boş kafalı hâkime, kokuşmuş milletvekiline,<br />
valiye, belediye reisine,<br />
Mıy mıy konuşup feryat eden papaza,<br />
(ki yakındır, terk edilecek o da,)<br />
Yıldan yıla azalan saygınlığa,<br />
yetkililerin, kanunların, kürsülerin, okulların<br />
buyruklarına dair düşünceler!<br />
Ama bir de insanın daima daha yukarı,<br />
daha geniş, daha güçlü uzanan sezgilerine,<br />
Özsaygı’ya, Karakter’e dair düşünceler var!<br />
Gerçek Yeni Dünya’ya,<br />
kitleler halinde ışıl ışıl Demokrasilere,<br />
122
www.isaretatesi.com<br />
Siyasetin, orduların ve donanmaların onlara tâbi oluşuna,<br />
Güneşin, hatta en yüce içsel ışığın onlarla parlamasına,<br />
Her şeyin o Demokrasilerce sarılmasına<br />
ve her şeyin onlardan taşıp fışkırmasına dair düşünceler!<br />
123
www.isaretatesi.com<br />
ÖRGÜNÜ ÖR AZİMLİ YAŞAMIM<br />
Örgünü ör, azimli yaşamım, örgünü ör,<br />
Yaklaşan büyük seferler için<br />
güçlü kuvvetli, sapasağlam bir asker ör,<br />
Kıpkırmızı bir kan, halat gibi adaleler ör, duyular ve bir görüş ör,<br />
Yılmaz bir kararlılıkla gece gündüz, bir atkı, bir çözgü,<br />
durmaksızın ör, yorulmaksızın ör,<br />
(Neye yarıyor bilmiyoruz, ey Yaşam, nedir amaç bilmiyoruz,<br />
sonuç nedir, aslında hiçbir şey bilmiyoruz,<br />
Yalnızca iştir bildiğimiz, sürüp giden sonsuz gereklilik,<br />
ve ölümle sarılmış barış yürüyüşü de sürecek<br />
savaşla beraber,)<br />
Ör, tel tel ipleri büyük barış seferleri için ör,<br />
Nedendir veya nedir bilmesek de, daima ör, sonsuza dek ör.<br />
124
www.isaretatesi.com<br />
BERRAK BİR GECEYARISI<br />
İşte senin saatin, ey Ruhum,<br />
senin sözcüksüz olana özgürce kaçışın,<br />
Kitaplardan uzağa, sanattan uzağa ––<br />
gün silinip gitmiş, ders bitmişken;<br />
Beliriyorsun tüm varlığınla sessizce,<br />
öylece bakıp en sevdiğin şeyleri düşünüyorsun:<br />
Gece, uyku, ölüm, gökteki yıldızlar…<br />
125
www.isaretatesi.com<br />
VAKİT YAKLAŞIRKEN<br />
Vakit yaklaşırken kararıyor bulut,<br />
İçimi karartıyor ötesinde ne olduğunu bilemediğim dehşet.<br />
Yola koyulacak,<br />
Eyaletleri bir bir katedeceğim,<br />
ama bilmiyorum nereye daha ne kadar gideceğim,<br />
Belki de pek yakında, gündüz ya da gece,<br />
şarkı söylerken aniden susacağım.<br />
Ey kitabım, ey şarkılar! Her şey buraya kadar mıydı?<br />
Dönüp dolaşıp başa mı dönmeliyiz tekrar?<br />
Kâfidir gene de, ey Ruhum,<br />
Ete kemiğe büründük, göründük –– bu da kâfidir.<br />
126
www.isaretatesi.com<br />
GÜNÜN PARLAK IŞIĞINDAN SONRA<br />
Günün parlak ışığı çekildikten sonra,<br />
Salt karanlık, kapkaranlık gece gösteriyor yıldızları bana;<br />
Muhteşem orgun, koronun,<br />
kusursuz orkestranın gürültüsünden sonra,<br />
Gerçek senfoni sessizce çalınıyor ruhumda baştan başa.<br />
127
www.isaretatesi.com<br />
EY DURMADAN KABARAN DALGALAR<br />
Ey durmadan kabaran dalgalar! Ey bu eylemi yaptıran kudret!<br />
Sen ki kâinatın enginliği boyunca<br />
kâh merkezkaç kâh merkezcil, görünmeyen kuvvetsin,<br />
Sen ki güneş, ay, yeryüzü ve takımyıldızların ahengisin,<br />
Hangi uzak Sirius’tan, Capella’dan, nedir bize mesajın?<br />
Her şeyin merkezinde<br />
nabzı seninle atan hangi yürek<br />
kâinatın sonsuz toplamına hayat verir?<br />
Sendeki nasıl yüce bir ima ve mânâdır,<br />
nasıl bir işarettir her şeye dair?<br />
Kâinatı tüm parçalarıyla<br />
aynı gemide gidiyormuşçasına bir arada tutan<br />
nasıl bir ortaklıktır böyle uçsuz bucaksız,<br />
böyle akışkan?<br />
128
www.isaretatesi.com<br />
SÜREKLİLİK<br />
(YAKIN ZAMANDA ALMAN BİR TİNSELCİ 14<br />
İLE YAPTIĞIM BİR SOHBETTEN.)<br />
Asla kaybolmaz, kaybolamaz hiçbir şey,<br />
Hiçbir soy, hiçbir varlık, hiçbir biçim –– dünyanın hiçbir nesnesi.<br />
Yaşam da böyledir, güç de, görünen tüm şeyler de;<br />
Görünüşler bulandırmamalı zihni, değişen âlem afallatmamalı.<br />
Engindir zaman ve mekân –– engindir Doğa’nın alanları.<br />
Beden takatsiz, yaşlı ve soğuk –– korlar kalmış eski ateşlerden,<br />
Gözde sönükleşmiş ışık –– vakti gelince hepsi yeniden tutuşacak;<br />
Güneş şimdi batıyorsa da elbet yükselecek sabahlar, öğleler için;<br />
Ve donuk toprağa elbet dönecek baharın görünmez kanunu,<br />
<strong>Çimen</strong>ler, çiçekler, yaz meyveleri ve mahsûl getirecek.<br />
14<br />
Tinselcilik: Ruhun varlığını ve ruh göçünü kabul etmenin yanı sıra<br />
buradan türeyen ispiritizmacı uygulamalara inanmayı da içeren mistik<br />
akım. (ç.n.)<br />
129
www.isaretatesi.com<br />
YONNONDIO<br />
(SÖZCÜK, IROQUOIS 15 DİLİNDE “YERLİLER İÇİN<br />
MATEM” ANLAMINA GELİR VE İNSAN ADI OLARAK<br />
KULLANILIR.)<br />
Bir şarkı başlı başına, bir şiir ––<br />
bu sözcük başlı başına bir ağıttır,<br />
Yabanda, kayalarda, fırtınada ve kış gecesinde<br />
Heceleri hayalimde öyle sisli, tuhaf tablolar canlandırır;<br />
Yonnondio –– uzakta, kuzeyde ve batıda<br />
uçsuz bucaksız bir geçit görüyorum,<br />
karanlık düzlükler ve dağlar,<br />
Topluluklar halinde yüce kabile şefleri görüyorum,<br />
şifacılar, savaşçılar,<br />
Hayalet yığınları gibi uçuşup alacakaranlıkta kayboluyorlar,<br />
(Ormanların, özgür manzaraların, şelalelerin soyu!<br />
Onları geleceğe ne bir resim, ne bir şiir, ne bir bildiri aktarıyor:)<br />
Yonnondio! Yonnondio! –– Yitikler onlar, resmedilmemiş,<br />
Yerlerini bırakıp gidiyorlar –– şehirlerle, çiftliklerle,<br />
fabrikalarla silinip gidiyorlar;<br />
15<br />
New York eyaleti çevresindeki geniş bir alanda yaşayan bir grup yerli<br />
halk. Aralarında Cherokee’ler, Onondaga’lar, Cayuga’lar vardır; yüzyıllar<br />
boyunca soykırıma uğratılmışlardır. (ç.n.)<br />
130
www.isaretatesi.com<br />
Boğuk, yankılı bir ses, inleyen bir sözcük geziniyor bir an havada,<br />
Sonra boşluk, kayboluş, sükûnet –– ve her şey yok oluyor.<br />
131
www.isaretatesi.com<br />
YAŞAM<br />
Daima korkusuz, kararlı, mücadeleci ruhu insanın;<br />
(Evvelki ordular başarısız mı oldu? Yenilerini yollarız o zaman<br />
–– ve sonra yine yenilerini;)<br />
Tüm çağlarda daima boğuşulan gizemi dünyanın;<br />
Daima hevesli gözler, ateşli nidalar,<br />
hoşgeldin alkışı tutan eller, gürültülü tezahüratlar;<br />
Ve sonunda daima doyumsuz, meraklı ve kuşkulu ruh:<br />
Aynen mücadele eder o bugün de –– savaşır bugün de.<br />
132
www.isaretatesi.com<br />
ÇAYIRDA GÜNBATIMI<br />
Altın sarısıyla, koyu kızılla, eflatunla alacalı bulacalı,<br />
gümüş rengi, zümrüt yeşili ve bejle göz kamaştırıcı,<br />
Dünyanın muazzam bolluğu ve Doğa’nın çokbiçimli gücü<br />
hep birden sevk olmuş renklere;<br />
Parlaklıklarıyla, taşıdıkları genel havayla,<br />
hiç bilinmedik renkler bunlar,<br />
Sınır yok, bir son yok –– bir tek Batı göklerinde değil,<br />
göğün kemerleri boyunca Kuzey’de, Güney’de, her yandalar,<br />
Saf, ışıl ışıl renkler çarpışıyor sessiz gölgelerle sonuna kadar.<br />
133
www.isaretatesi.com<br />
PEK ÇOK ZAMAN SONRA<br />
Uzun, pek uzun bir yolun ve yüzlerce yılın sonunda,<br />
İnkârların, birikimlerin,<br />
aşk, sevinç ve düşünce coşkularının ardından,<br />
Umutlarla, dileklerle, hırslarla,<br />
derin düşüncelerle, zaferlerle ve sayısız okumalarla<br />
Çağlar boyunca üzeri kaplanıp, kabuklanıp, katmerlenerek<br />
–– Nihayet bu şarkılar meyve verebilir günün birinde.<br />
134
www.isaretatesi.com<br />
GÜNBATIMI ESİNTİSİNE<br />
Ah, bir şey fısıldıyorsun yeniden, görünmeden,<br />
Kavurucu günün bu geç saatinde, sen,<br />
giriyorsun kapımdan, penceremden,<br />
Arındırıyorsun, yatıştırıyorsun, serinletip tazeliyorsun,<br />
hayat veriyorsun usul usul,<br />
Yaşlıyım, yalnızım, sayrıyım, bitkinim, ter içinde eriyip gitmişim,<br />
Ama kucaklıyorsun beni, sımsıkı sarıyorsun ve yumuşacık,<br />
sohbetten, kitaptan, sanattan daha iyi bir yoldaşsın,<br />
(Ey Tabiat! Ey unsurları tabiatın! Sensin her şeyden öte<br />
yüreğime seslenebilen –– bu rüzgâr geliyor senden,)<br />
Öyle enfes ki soluduğum yabani nefesin –– öyle huzur veriyor<br />
elimde ve yüzümde gezinen parmakların,<br />
Büyülü bir ulaksın sen,<br />
taşıyorsun ruhuma ve bedenime tuhaf haberleri,<br />
(Göze alınamamış mesafeler –– içime tepeden tırnağa işleyen<br />
esrarlı merhemler,)<br />
Duyuyorum göğü, duyuyorum çayırları uçsuz bucaksız,<br />
Duyuyorum kuzeyin ulu göllerini, okyanusu, ormanı,<br />
Duyuyorum hatta uzayda hızla savrulan yerküreyi;<br />
Yitirilmiş en sevgili dudaklar üfledi seni –– sonsuz kaynaktan<br />
belki de Tanrı lütfetti,<br />
135
www.isaretatesi.com<br />
(Manevisin sen zira, ilâhi,<br />
duyularım seni öylesi derinden kavradı,)<br />
Dile gel, burada ve şimdi, bana vaiz misali söyle<br />
sözlerin asla söyleyemediğini,<br />
Tözü sen değil misin somut evrenin? Yasanın,<br />
tüm Gökbilimin nihai esası?<br />
Ruhun yok mu peki? Bilemez, tanımlayamaz mıyım seni?<br />
136
www.isaretatesi.com<br />
KIŞ MEVSİMİNİN SESLERİ<br />
Kış mevsiminin sesleri,<br />
Dağlarda güneş ışığı –– ileriden<br />
Şen demiryolu katarının ezgileri –– beride<br />
tarlada, ambarda, evde<br />
Havanın fısıltısı –– dilsiz ekinler hatta,<br />
yığınla elma, mısır,<br />
Mırıltıları çocukların, kadınların –– harman döven<br />
nice çiftçinin ritmik sesi<br />
Ve bütün ötekilerin arasında ihtiyar bir adamın<br />
konuşkan dudakları:<br />
Sanmayın ki geçti bizden,<br />
karbeyaz saçlarımızla sürdürüyoruz sevinçli şarkıyı!<br />
137
www.isaretatesi.com<br />
YETKİN ŞAİR GELDİĞİNDE<br />
Yetkin şair geldiğinde,<br />
Haykırdı Doğa, (tüm gösterişli günleriyle, geceleriyle<br />
o yuvarlak, donuk küre,) O benimdir, dedi;<br />
Ama mağrur, kıskanç, uzlaşmaz<br />
Ruhu da haykırdı insanın, O yalnız benimdir, dedi;<br />
O zaman yetkin şair, aralarında durup tuttu ikisini de elinden,<br />
Bir harmanlayıcı, birleştirici oldu bugün ve sonsuza kadar,<br />
Ve sımsıkı tutacak o elleri hep, bırakmayacak<br />
Ta ki onları birbiriyle uzlaştırana dek,<br />
Ve neşe içinde büsbütün birbirine harmanlayana dek.<br />
138
www.isaretatesi.com<br />
ACEM KISSASI<br />
Her şeyi kapsayan nihai dersi için ak sakallı sufi,<br />
Açık havada sabahın taptaze kokusunda,<br />
Acem’in bereketli bir gül bahçesinin yamacında,<br />
Dallarını genişçe yaymış yaşlı kestane ağacının altına gelip<br />
Genç hocalara, talebelere seslendi.<br />
“Ey müritlerim, nihayet her şeyi özetleyip<br />
sözü bağlamak için şöyle diyelim:<br />
Allah’tır her şey, Allah –– O’dur<br />
cümle hayatın ve cismin özünde,<br />
Pek çok şeydedir O ve geçer bir şeyden diğerine ––<br />
Her halükârda Allah her yerdedir, Allah her yerde.<br />
“Yolundan sapan sürüklenmiş midir uzaklara?<br />
Acayip acayip gizlenmiş midir her şeyin sebebi?<br />
Seslenir misin derinden, âlemin teskin olmaz denizinden?<br />
Bilir misin tatminsizliği, cümle hayatın heves ve iştiyakını;<br />
Hiç dinmeyeni, asla yok olmayanı, her tohumun gizli ihtiyacını?<br />
“Özünde aynı heves var<br />
(şuursuz, fena, düşkün de olsa) her zerrenin;<br />
139
www.isaretatesi.com<br />
Bir heves –– ilâhi kaynağına, kökenine dönmek için,<br />
o ne kadar uzak olursa olsun;<br />
Gizlenir her failde, her maddede –– istisnası yoktur bunun.”<br />
140
www.isaretatesi.com<br />
ALELÂDE<br />
Alelâdenin şarkısını söylüyorum;<br />
Bedavadır sağlık! Bedavadır şeref!<br />
Sakınıp sahtekârlıktan, açgözlülükten, şehvetten,<br />
Açık havanın, özgürlüğün, hoşgörünün şarkısını söylüyorum,<br />
(Asıl ders bunlardan alınır –– kitaplardan değil –– ne de okuldan,)<br />
Alelâde gündür bu, alelâde gece, alelâde yeryüzü, alelâde deniz,<br />
Çiftliğindir bu senin –– işin, zanaatın, mesleğin,<br />
Alttan alta, demokratik sağduyudur bu, hepsi için sağlam zemin.<br />
141
www.isaretatesi.com<br />
“EKSİKSİZ TANRISAL BİR KAPSAM TASTAMAM”<br />
(Günlerden Pazar. – Sabah kiliseye gittim. Bir ilâhiyat hocası, Sayın<br />
Dr. …, bizlere hoş bir vaaz verdi ve bu vaaz sırasında bir ara<br />
yukarıdaki ifadeleri kullandı; ancak sayın rahip kendi “eksiksiz<br />
kapsam”ına, lafzı ve ruhu olarak, yalnızca estetik şeyleri katmış,<br />
aşağıda saydıklarımı tamamen göz ardı etmişti.)<br />
Şeytani olan var, karanlık olan; ve ölmekte olan, ve sayrı;<br />
Sayısız alçaklık ve fesat var (on şeyden dokuzu);<br />
ve bayağılar var, ve vahşi;<br />
Zırdeliler var, azılı mahkûmlar,<br />
korkunçlar, tiksinçler, kötülükle yaşayanlar;<br />
Hınç var, kokuşmuşluk,<br />
iblisler, gözü dönmüş düzenbazlar, yalancılar, sefihler;<br />
(Peki tam olarak nedir, kötü ve iğrenç olanın<br />
dünyanın dairesel tertibinde üstlendiği vazife?)<br />
Sürüngenler var, çamurda ve balçıkta debelenenler,<br />
Zehirler, çorak topraklar, kepaze adamlar,<br />
ve onursuz, gudubet bir çürümüşlük.<br />
142
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNEN BÜYÜKTÜR<br />
Görünen büyüktür benim için, ışık büyüktür<br />
–– büyüktür gökyüzü ve yıldızlar,<br />
Büyüktür yeryüzü, büyüktür kalıcı mekân ve zaman,<br />
Büyüktür yasaları bütün bunların,<br />
çokbiçimlidir, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolu;<br />
Ama hepsinden çok daha büyüktür benim görünmeyen Ruhum,<br />
hepsini kavrar, esirger,<br />
Aydınlatır ışığı, göğü, yıldızları, araştırır dünyayı,<br />
denize yelken açar,<br />
(Ey görünmeyen Ruhum,<br />
sen olmasaydın ne olurdu bütün bunlar sahiden?<br />
Bütün bunlar sensiz alt tarafı nedir?)<br />
Çok daha engin, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolusun sen, ey Ruhum!<br />
Nasıl da çokbiçimlisin –– ve çok daha kalıcısın hepsinden!<br />
143
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNMEZ TOMURCUKLAR<br />
Görünmez tomurcuklar, sonsuz sayıda, gizli saklı,<br />
Karın ve buzun altında, karanlığın ortasında,<br />
her birimlik alan ve hacimde,<br />
Çekirdeksi, hassas, zarif nakışlı,<br />
mikroskobik, henüz doğmamış,<br />
Rahimdeki bebek misali örtülü, kat kat sarılı,<br />
yoğun, uyku halinde;<br />
Milyarlarcası bekliyor, trilyonlarcası,<br />
(Karada ve denizde –– uzayda –– gökteki yıldızlarda,)<br />
Zorluyorlar usul usul, ileriye doğru, ısrarla,<br />
oluşturuyorlar nicelerini,<br />
Ve pek çoğu, daha pek çoğu bekliyor, geride, birbiri ardına.<br />
144