Walt Whitman - Çimen Yaprakları
Whitman, Çimen Yaprakları
Whitman, Çimen Yaprakları
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren: Aytek Sever
WALT WHITMAN<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerikalı şair, yazar. Emily Dickinson’la beraber<br />
Amerikan şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak<br />
dünyaya geldi; genç yaşta çalışma hayatına atılarak çeşitli mesleklere girip çıktı;<br />
kendi kendini yetiştirdi. 1855 yılında kendi olanaklarıyla yayımladığı <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ile birdenbire Amerikan şiirinin en büyük sözcüsü oldu.<br />
Ölümüne dek tüm şiirlerini aynı kitabın şemsiyesi altında topladı. Dört yüze yakın<br />
şiirden oluşan yapıt, Amerikan edebiyat kanonunun zirvesinde yer alır. Yapıtın<br />
merkezini oluşturan “Benliğimin Şarkısı” (Song of Myself) birçoklarına göre<br />
Amerikan edebiyatının baş şiiridir. Romanları, öyküleri, denemeleri ve politik<br />
yazıları da olan <strong>Whitman</strong>’ın daha evvel Türkçe’ye, “Ben, Jack Engle” (Life and<br />
Adventures of Jack Engle) adlı bir romanı çevrilmiş, Memet Fuat tarafından<br />
hazırlanan bir şiir seçkisi yayımlanmıştı. <strong>Whitman</strong>’ın aynı adlı yapıtından gene bir<br />
seçki niteliği taşıyan <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, yapıtın ilk baskısının “Önsöz”ünün yanı sıra<br />
altmış beş seçme şiirden oluşuyor ve yakında Türkçe’de tam metin halinde ilk kez<br />
boy gösterecek olan Benliğimin Şarkısı ile beraber İşaret Ateşi’nin “<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
Seçme Şiirler” toplamını oluşturuyor.<br />
AYTEK SEVER<br />
Şair, çevirmen. 1981 yılında Bursa’da doğdu. Üniversite ve yüksek lisans öğrenimini<br />
Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de tamamladı. E-kitap halinde yayımlayacağı, çeşitli<br />
alt kitaplardan oluşan Hiperbor, Siòn, Moto Perpetuo, Anka adlı şiir toplamlarının yanı<br />
sıra, yayımlanmış veya e-kitap halinde yayımlanacak olan Emerson (Yaşamın<br />
İdaresi), Thoreau (Doğa ve Yürüyüş Üzerine Seçme Denemeler), <strong>Whitman</strong> (Ben, Jack<br />
Engle; <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>; Benliğimin Şarkısı), Kandinsky (Sesler), Tagore (Firari;<br />
Gitanjali; Meyve Hasadı), D.H. Lawrence (İnsanlar ve Öteki Yaratıklar) çevirileri vardır.
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren: Aytek Sever
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
Leaves of Grass’tan<br />
Seçme Şiirler<br />
Çeviren ve Yayına Hazırlayan:<br />
Aytek Sever<br />
Kapak Resmi:<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
B. F. Kenny, 1881<br />
1. Baskı:<br />
© İşaret Ateşi, Kasım 2018<br />
E-kitap olarak www.isaretatesi.com sitesinde yayımlanmıştır. Her<br />
hakkı saklıdır. Eserin tamamı veya bölümleri hiçbir yolla<br />
basılamaz, kopyalanamaz, eser sahibinin izni olmadan başka bir<br />
mecra veya internet sitesi üzerinden yayımlanamaz. Alıntılar için<br />
lütfen kaynak gösteriniz.<br />
www.isaretatesi.com<br />
isaretatesi@gmail.com
İÇİNDEKİLER<br />
Sunuş ………………………………………………………………….. 12<br />
Önsöz (1855) ………………………………………………………….. 21<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />
Yazıtlar (Inscriptions)<br />
Denizdeki Kamaralı Gemilerde (In Cabin’d Ships at Sea) …………. 58<br />
Tarihçiye (To a Historian) …………………………………………….. 60<br />
Ey Kadim Gaye (To Thee Old Cause) ………………………………... 61<br />
Kitap Okurken (When I Read the Book) ……………………………... 63<br />
Öğrenimime Başlarken (Beginning My Studies) …………………… 64<br />
Yeniyi Başlatanlar (Beginners) ………………………………………. 65<br />
Ben Geniş Yürekli (Me Imperturbe) …………………………………. 66<br />
Şarkı Söyleyen Amerika’yı Duyuyorum (I Hear America Singing).. 67<br />
Âdem’in Çocukları (Children of Adam)<br />
Cennet Bahçesine Yükseliyor Dünya (To the Garden the World) …. 69<br />
Delilik ve Neşe Saati (One Hour to Madness and Joy) ……………… 70<br />
Çağlar Boyu Aralıklarla Geri Dönerek<br />
(Ages and Ages Returning at Intervals) ………………………... 72<br />
Nicedir Kandırılmıştık (We Two, How Long We Were Fool’d) …….. 73
Aşkla Kıvranan Erkeğim Ben (I am He that Aches with Love) …….. 75<br />
California Kıyılarında (Facing West from California’s Shores) …….. 76<br />
Sabah Erkenden Âdem Gibi (As Adam Early in the Morning) ……. 77<br />
Calamus<br />
Görünüşlerin Korkunç Şüphesi<br />
(Of the Terrible Doubt of Appearances) ………………………… 78<br />
Sen Misin Bana Cezbolan?<br />
(Are You the New Person Drawn Toward Me?) ……………….. 80<br />
Bunlar Köktür, Yapraktır (Roots and Leaves Themselves Alone) …... 81<br />
Çayırda Otların Arasından Geçerken<br />
(The Prairie-Grass Dividing) ………………………………….... 82<br />
Deniz Akıntısı (Sea-Drift)<br />
Fırkateyn Kuşuna (To the Man-of-War Bird) ……………………….. 83<br />
Güvertede Dümenin Başında (Aboard, at a Ship’s Helm) …………. 85<br />
Suyun Altındaki Dünya (To the World Below the Brine) …………... 86<br />
Sahilde Gece Bir Başıma (On the Beach at Night Alone) ………….... 88<br />
Geminin Ardından (After the Sea-Ship) …………………………….. 90<br />
Yolun Kenarında (By the Roadside)<br />
Tohumlar (Germs) ……………………………………………………. 91<br />
Bilgin Astronomu Dinlediğimde<br />
(When I Heard the Learn’d Astronomer) ……………………….. 92<br />
Başkana (To a President) …………………………………………….... 93<br />
Oynaşan Kartallar (The Dalliance of the Eagles) …………………….. 94<br />
Düşüncelerde Gezinirken (Roaming in Thought) …………………... 95
Çocuğun Şaşkınlığı (A Child’s Amaze) ……………………………... 96<br />
Koşucu (The Runner) ………………………………………………… 97<br />
Peçeli (Visor’d) ………………………………………………………... 98<br />
Mekân ve Zaman (Locations and Times) ……………………………. 99<br />
Trampet Sesleri (Drum-Taps)<br />
Gemiler Şehri (City of Ships) ……………………………………….... 100<br />
Güz Dereleri (Autumn Rivulets)<br />
Dile Geliş (Vocalism) ………………………………………………… 102<br />
Tekerden Çıkan Kıvılcımlar (Sparkles from the Wheel) …………… 105<br />
Kat Kat Kıvrımlardan Açılarak (Unfolded out of the Folds) ………. 107<br />
Kozmos (Kosmos) ……………………………………………………. 109<br />
İsteyen İstediğini Övsün (Others May Praise What They Like) …… 111<br />
Kıstaslar (Tests) …………………………………………………….... 112<br />
Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death)<br />
Cesaretin Var Mı Ey Ruhum (Darest Thou Now O Soul) …………. 113<br />
Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death) ………….. 115<br />
Etrafımı Saran Müzik (That Music Always Round Me) …………… 116<br />
Sessiz, Sabırlı Bir Örümcek (A Noiseless Patient Spider) ………….. 117<br />
Gün Ortasından Yıldızlı Geceye (From Noon to Starry Night)<br />
Kışın Bir Lokomotife (To a Locomotive in Winter) …………………. 118<br />
Hakikattir Her Şey (All is Truth) …………………………………… 120<br />
Düşünceler (Thoughts [of Public Opinion]) …………………………. 122<br />
Örgünü Ör Azimli Yaşamım (Weave In, My Hardy Life) …………. 124<br />
Berrak Bir Geceyarısı (A Clear Midnight) ………………………….. 125
Veda Şarkıları (Songs of Parting)<br />
Vakit Yaklaşırken (As the Time Draws Nigh) ………………………. 126<br />
Yetmiş Yaşın Kıyısında (Sands at Seventy)<br />
Günün Parlak Işığından Sonra (After the Dazzle of Day) …………. 127<br />
Ey Durmadan Kabaran Dalgalar<br />
(Fancies at Navesink: You Tides with Ceaseless Swell) ………... 128<br />
Süreklilik (Continuities) …………………………………………….... 129<br />
Yonnondio (Yonnondio) ……………………………………………... 130<br />
Yaşam (Life) …………………………………………………………... 132<br />
Çayırda Günbatımı (A Prairie Sunset) ……………………………... 133<br />
Elveda Düşlem (Good-Bye My Fancy)<br />
Pek Çok Zaman Sonra (Long, Long Hence) ………………………… 134<br />
Günbatımı Esintisine (To the Sun-set Breeze) ………………………. 135<br />
Kış Mevsiminin Sesleri (Sounds of the Winter) …………………….. 137<br />
Yetkin Şair Geldiğinde (When the Full-Grown Poet Came) ………... 138<br />
Acem Kıssası (A Persian Lesson) ……………………………………. 139<br />
Alelâde (The Commonplace) …………………………………………. 141<br />
“Eksiksiz Tanrısal Bir Kapsam Tastamam”<br />
(‘The Rounded Catalogue Divine Complete’) …………………... 142<br />
Görünen Büyüktür (Grand is the Seen) ……………………………... 143<br />
Görünmez Tomurcuklar (Unseen Buds) …………………………… 144
www.isaretatesi.com<br />
11
www.isaretatesi.com<br />
SUNUŞ<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerika Birleşik Devletleri’nin<br />
düşünce ve edebiyatta kendi sesini aradığı bir dönemde ortaya<br />
çıkarak yepyeni bir şiirin sözcüsü oldu. Emily Dickinson’la<br />
beraber Amerikan şiirinin kurucusu sayılır.<br />
Quaker inancına bağlı fakir bir ailenin dokuz çocuğundan<br />
biri olarak Long Island’da dünyaya gelen <strong>Whitman</strong>, zor bir<br />
çocukluk geçirdi, okulu erken yaşta bırakarak çalışmaya başladı<br />
ve hayatın içinden yetişti. Gençliğinden itibaren inşaat ustalığı,<br />
matbaacılık, öğretmenlik, gazetecilik, veznedarlık gibi çeşitli<br />
mesleklere girip çıktı; Amerikan İç Savaşı sırasında<br />
hastabakıcılık yaptı; her fırsatta bulabildiği her şeyi okumaktan<br />
geri kalmadıysa da, daima halkın arasında, çalışma hayatının<br />
içinde oldu, şiiri bu deneyimlerin etkisi altında şekillendi. En<br />
verimli yıllarını New York’ta, Washington D.C.’de ve New<br />
Jersey’de geçirdi.<br />
<strong>Whitman</strong> bir otodidakttır. Homeros’u, İncil’i, Dante’yi,<br />
Shakespeare’i iyi bilir, Hegel’i özümsemiştir, ancak düşünsel<br />
anlamda en çok, Amerikan Aşkıncılarından (New England<br />
Transcendentalists), özellikle de Emerson’dan etkilenmiştir; onun<br />
12
www.isaretatesi.com<br />
“Şair” (The Poet) adlı denemesini okuduktan sonra, şairin ne<br />
olduğuna ve Amerika’ya özgü şiirin nasıl olması gerektiğine<br />
dair kafasında bir ışık yanmış, deyim yerindeyse, dilinin<br />
düğümü çözülmüştür. 1855 yılında, pek de adı sanı<br />
duyulmamış biriyken kendi olanaklarıyla bastırdığı <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ilk başta ağır eleştirilerle ve<br />
müstehcenlik suçlamalarıyla karşılansa da zamanla Amerikan<br />
şiirinin baş köşesine yerleşmiştir. Yapıt, <strong>Whitman</strong>’ın bir nevi<br />
“divan”ı olmuş, şair yaklaşık kırk yıl boyunca yazdığı tüm<br />
şiirleri <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> altında toplayarak belli aralıklarla<br />
yayımlamıştır. Gitgide genişleyen ve çeşitli değişikliklerden<br />
geçen kitabın 1892 tarihli “ölüm döşeği” (deathbed) versiyonuna<br />
gelindiğinde, başlangıçta on iki olan şiir sayısı yaklaşık dört<br />
yüze ulaşmıştır. Yenilikçiliği, özgünlüğü ve günümüze dek<br />
yarattığı etki itibarıyla <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın Amerikan edebiyat<br />
tarihinin en önemli kitabı olduğu ileri sürülebilir.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın bir şair olarak gücü onun sanatlı söyleyişi<br />
veya klasik anlamda teknik becerisinden ileri gelmez. Aksine<br />
<strong>Whitman</strong>, basit ve akıcı konuşur; alışılmadık bir nefes ritmine<br />
göre bizzat yarattığı serbest ölçüyü (free verse) benimser; biçimle<br />
ilgili sorunları samimi ve berrak bir ifade uğruna daha en<br />
baştan bir kenara bırakmış gibidir; özgün bir dil ustalığıyla,<br />
yürekli bir retorikle seslenir. Tutkularına, dürtülerine ve<br />
sezgilerine her şeyden çok güvenen şair, ülkesine, insanlara ve<br />
doğaya yüzünü döner, yoğun bir duyumla capcanlı bir damar<br />
yakalar ve kendini tüm benliğiyle ateşleyerek varoluşu<br />
coşkuyla ifade eder. Hiçbir rengi ve öğeyi dışarıda<br />
bırakmamaya ant içmiş, hem ruhu hem bedeni, hem kadını<br />
13
www.isaretatesi.com<br />
hem erkeği, hem sıradanı hem kutsalı, hem insanı hem de insan<br />
olmayanı yücelten, “iyinin ve kötünün ötesinden” seslenen bir<br />
şiirdir bu.<br />
Kapsayıcı, kucaklayıcı ve bütünleştirici yaklaşımı<br />
<strong>Whitman</strong>’ı bir yandan “Amerika’nın şairi” yapar, diğer yandan<br />
“kâinat şairi.” <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nda, “Ben”, hem alelâde insan<br />
kadardır, yani herkes kadardır, hem de kabarıp kendinden<br />
taşar, kozmos kadardır. Tüm varlıkların birliğine inanan, hatta<br />
bunu iliklerine kadar hisseden şair, Amerika’yı bunun sembolü<br />
olarak görür ve demokrasiyi olabilecek en geniş bağlamda<br />
tahayyül eder. <strong>Whitman</strong>’ın demokrasi anlayışı, ideal bile<br />
olmanın ötesinde, tinseldir, kozmiktir. Şair her an tüm<br />
varlıklarla beraber nefes alıp vermeye çalışır; özelden genele,<br />
genelden özele mekik dokur; evreni ve benliği, sayısız öğenin<br />
hem çatışma hem uyum halinde bir arada bulunduğu dinamik<br />
bir bütün olarak duyar ve yansıtır. <strong>Whitman</strong> için tinsel, yani<br />
manevi olmayan hiçbir şey yoktur neredeyse; özellikle de,<br />
kapsayıcı olmak adına katalog anlatımı benimsediği şiirlerinde,<br />
şair, karşılaştığı her nesneyi ve fenomeni, doğanın ve toplumun<br />
tüm renklerini ve her kesimden insanı, sevgiyi, savaşı, şehveti,<br />
kahramanlığı, düşkünlüğü, ölümü ve doğumu aynı ortak<br />
ruhun yansımaları olarak görür.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın “Amerika”sı da böyledir, “demokrasi”si de.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, Amerikan tarzı bağımsız, özgün ve güçlü bir<br />
varoluşu kararlılıkla ortaya koyar, fakat bu Amerika, tüm<br />
insanlığın ruhunu taşır aslında, “halkların halkıdır.”<br />
Amerika’nın öyküsü, insanlığın ortak öyküsüdür, tüm insanlık<br />
14
www.isaretatesi.com<br />
tarihinin bir meyvesidir. Tıpkı bunun gibi, “demokrasi” de,<br />
doğanın ruhudur, evrensel bir prensiptir; eşitliği, özgürlüğü,<br />
çoksesliliği doğrudan doğruya kozmik kaynaklar<br />
buyurmaktadır. Tüm şiir yaşamı boyunca <strong>Whitman</strong> bu temel<br />
yaklaşımlarından ödün vermemiş, demokrasiyi benzersiz bir<br />
şekilde tinselleştirmiştir. Ve bunu sıradan insanın baş<br />
kahraman olduğu bir epiği yaratarak, en somut, nesnel,<br />
gündelik konular üzerinden yapmış, bu sırada da daima kişisel<br />
yaşam deneyimlerine, bedenin ve benliğin serüvenine dayanan<br />
bir programlılığa bağlı kalmıştır.<br />
* * *<br />
Tam metin halinde Türkçe’ye henüz çevrilmemiş olan<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> üzerine bugüne dek yayımlanmış en kapsamlı<br />
seçki, Memet Fuat’ın aynı adla hazırladığı, otuz sekiz şiir ve bir<br />
çevirmen önsözünden oluşan çalışmaydı. Benim hazırladığım<br />
seçki de Memet Fuat’ınkine benzer bir yaklaşımla <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong>’ndan bir panorama sunmayı amaçladı. Seçkiye,<br />
<strong>Whitman</strong>’ın 1855 tarihli ilk baskıya koyduğu harikulade<br />
“Önsöz”ünün yanı sıra, öteki seçkiden neredeyse tamamen<br />
farklı altmış beş şiiri dâhil ettim. “Elektrikli Bedenin Şarkısını<br />
Söylüyorum” (I Sing the Body Electric), “Açık Yolun Şarkısı”<br />
(Song of the Open Road), “Uğraşlar Üzerine Bir Şarkı” (A Song for<br />
Occupations), “Paumanok’tan Çıktım Yola” (Starting from<br />
Paumanok) gibi uzun ve çokbölümlü şiirlerden fragmanlar<br />
çevirmeyi tercih etmedim. Hazırladığım <strong>Whitman</strong> seçkisinin<br />
aslında en önemli kısmını, <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın köşe taşı ve<br />
Amerikan şiirinin baş şiiri olan Benliğimin Şarkısı (Song of<br />
15
www.isaretatesi.com<br />
Myself) oluşturuyor, fakat tamamını çevirdiğim bu elli iki<br />
bölümlük epiği, gene İşaret Ateşi üzerinden, ayrı bir e-kitap<br />
olarak yayımlayacağım.<br />
Hazırladığım seçkide, 1855 tarihli “Önsöz” hariç tüm<br />
çeviriler için <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın 1892 tarihli “ölüm döşeği”<br />
versiyonunu temel aldım. Müthiş bir sözcük zenginliğine<br />
karşın sade, anlaşılır bir İngilizce ile yazılmış olup basitmiş gibi<br />
görünen <strong>Whitman</strong> şiirlerini çevirmek tam da bu nedenlerden<br />
dolayı hayli zordur ve düz bir çeviri mantığıyla yaklaşıldığı<br />
takdirde ortaya şiirsel olmaktan uzak, kaba, yavan ürünler<br />
çıkacaktır. Oysa metinler kendi dillerinde hiç de öyle<br />
değildirler; ve serbest ölçüyle yazılmış da olsalar başka dillere<br />
iç ritim ve ahengi yansıtarak çevrilmeleri gerekmektedir. Şiirleri<br />
hedef dilde yeniden canlandırmak adına bazı üslûp oynamaları<br />
yapmak şarttı; ve <strong>Whitman</strong>’ın serbest dizesinin kilidini açmaya<br />
uğraşırken pek kısa sürede gördüm ki, aradığım anahtar, bu tür<br />
bir şiirin Türkçe’de nasıl yaratılabileceğini bundan yüz yıl önce<br />
en yetkin şekilde ortaya koymuş büyük şiir dehamız Nâzım<br />
Hikmet’in elinde duruyor. Bana kalırsa, Türkçe’de eli yüzü<br />
düzgün <strong>Whitman</strong> çevirilerinin, Nâzım’ın üslûbunu<br />
çağrıştırması kaçınılmazdır.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’ndan yaptığım seçkiye dâhil ettiğim<br />
altmış beş şiir, yapıtın alt kitaplarına göre aralarında şöyle<br />
ayrılıyor: Şairin bildirisi ve okura daveti niteliğindeki<br />
“Yazıtlar” (Inscriptions), 8 şiir; bedenin ve tenselliğin<br />
yüceltildiği “Âdem’in Çocukları” (Children of Adam), 7 şiir;<br />
dostça sevgiyi, yoldaşlığı ve hemcinsler arası birleşmeyi işleyen<br />
16
www.isaretatesi.com<br />
“Calamus” (Calamus), 4 şiir; deniz teması üzerinden<br />
sonsuzluğun araştırıldığı “Deniz Akıntısı” (Sea-Drift), 5 şiir;<br />
yaşama ve topluma dair çeşitli gözlemleri bir araya getiren<br />
“Yolun Kenarında” (By the Roadside), 9 şiir; Amerikan İç Savaşı<br />
döneminde yazılmış “Trampet Sesleri” (Drum-Taps), 1 şiir;<br />
yaşam bütünlüğü ve olgunlaşma üzerine, İç Savaş sonrası<br />
toparlanmayı da temsil eden “Güz Dereleri” (Autumn Rivulets),<br />
6 şiir; şairin ölümle uzlaşma çabasını yansıtan “Kutsal Ölümün<br />
Fısıltıları” (Whispers of Heavenly Death), 4 şiir; karşıtların uyumu<br />
ve yaşamın tazelenişine dair “Gün Ortasından Yıldızlı Geceye”<br />
(From Noon to Starry Night), 5 şiir; veda edercesine kaleme<br />
alınmış olup geleceğe göz kırpan “Veda Şarkıları” (Songs of<br />
Parting), 1 şiir; yaşlılık bilgeliğinden parçalar sunan “Yetmiş<br />
Yaşın Kıyısında” (Sands at Seventy), 6 şiir; şairin son<br />
döneminden, “kuğunun son şarkısı” niteliğindeki “Elveda<br />
Düşlem” (Good-Bye My Fancy), 9 şiir.<br />
<strong>Whitman</strong>’ın şiiri, Amerikan İç Savaşı döneminin ve onun<br />
öncesi ve sonrasının tarihsel koşulları altında şekillenmiştir<br />
elbette, Amerika’nın Amerika olmasının sancılarını ve<br />
heyecanlarını yansıtır; fakat hazırladığım seçkinin gene de<br />
“Amerikalı <strong>Whitman</strong>”dan çok, “kozmik <strong>Whitman</strong>”a ağırlık<br />
verdiği söylenebilir. Bu ikincinin, özellikle “Benliğimin Şarkısı”<br />
(Song of Myself) merkezinde <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın tamamında<br />
daha baskın, daha temel, daha belirleyici olduğunu<br />
düşünüyorum. <strong>Whitman</strong> bir Amerikan mistiği olarak<br />
görülmelidir.<br />
17
www.isaretatesi.com<br />
Çevirilerim sırasında, yaptığım çok sayıda temel<br />
okumanın yanı sıra, hem <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> hem de Benliğimin<br />
Şarkısı için sayısız kaynağa başvurdum. Burada eksiksiz bir<br />
kaynakça sunmaya kalksam sayfalar tutar; kısaltılmış bir<br />
kaynakça sunmam da doğru olmayacaktır. Gene de benim için<br />
her aşamada müthiş birer başvuru kaynağı olan şu çalışmalara<br />
teşekkür borcumu özellikle ifade etmeliyim: Le Master, J.R. ve<br />
Donald D. Kummings (ed.), The Routledge Encyclopedia of <strong>Walt</strong><br />
<strong>Whitman</strong>, New York ve Londra: Routledge, 1998; Oliver,<br />
Charles M., Critical Companion to <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>: A Literary<br />
Reference to His Life and Work, New York: Facts On File, 2006;<br />
Miller, Edwin Haviland, <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>’s ‘Song of Myself’: A<br />
Mosaic of Interpretations, Iowa City: University of Iowa Press,<br />
1991; ve Iowa Üniversitesi’nin sunduğu tüm çevrimiçi<br />
kaynaklar, özellikle de Ed Folsom editörlüğündeki <strong>Walt</strong><br />
<strong>Whitman</strong> Quarterly Review.<br />
Okurlara hatırlatmak istediğim önemli bir nokta, gerek<br />
Memet Fuat’ın hazırladığı, gerekse benim hazırladığım <strong>Çimen</strong><br />
<strong>Yaprakları</strong>’nın, Leaves of Grass’ı Türkçe’ye kısmen aktardığı.<br />
Elbette dört yüze yakın şiirden oluşan bir toplamdan yapılacak<br />
her türlü seçki, yapıtı ancak belli oranda ve belli açıdan<br />
yansıtabilecektir. <strong>Whitman</strong> meraklılarına önerim, sözü edilen<br />
her iki seçkiye de başvurmaları, hatta mümkünse şairi orijinal<br />
dilinden okumaya çabalamalarıdır.<br />
<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın günün birinde Türkçe’de tam metin<br />
çevirisiyle boy göstereceğine tüm kalbimle inanıyorum.<br />
Umarım benim yaptığım çalışma da ileride başka çevirmenlere<br />
18
www.isaretatesi.com<br />
ve şairlere bir esin kaynağı sunar, hatta bunun yanı sıra<br />
Türkiye’nin demokrasi idealini arayan ilerici zihinlerde estetik<br />
ve manevi anlamda bir ışık yanmasına yardımcı olur.<br />
Aytek Sever<br />
19
www.isaretatesi.com<br />
20
www.isaretatesi.com<br />
ÖNSÖZ<br />
(1855)<br />
21
www.isaretatesi.com<br />
22
www.isaretatesi.com<br />
Amerika, geçmişi, onun kendi biçimleri altında, çeşitli<br />
politikalarla ürettiklerini, kast sınıfları fikrini veya eski dinleri<br />
yadsımaz; dersi soğukkanlılıkla kabul eder; sanıldığı kadar<br />
sabırsız değildir; ölü derinin, kendi gereksinimlerini karşılamış<br />
olan yaşam yeni biçimlere ait yeni bir yaşama geçtiğinde bile<br />
kanılara, tavırlara ve yazına tutunmaya devam edeceğini,<br />
cesedin, evin uyku uyunan ve yemek yenen odalarından ağır<br />
ağır çekildiğini, evin kapısında bir süre daha bekleyeceğini,<br />
onun kendi zamanı için en uygun olup şimdi eylemini yaklaşan<br />
güçlü kuvvetli, iri yarı mirasçıya aktardığını, bu defa da onun<br />
kendi zamanı için en uygun olacağını bilir.<br />
Belki de tüm zamanların tüm halkları arasında en tam<br />
şiirsel doğa, Amerikalılarındır. Özünde Birleşik Devletler’in<br />
kendisi de, en yüce şiirdir. Günümüze kadarki dünya tarihinde<br />
en büyük ve en coşkulu olanlar, onun engin büyüklüğü ve<br />
canlılığının yanında uysal ve mazbut kalır. Burada nihayet,<br />
insanın yapıp ettiklerinde gündüz ve gecenin kapsamlı<br />
etkinliğiyle örtüşen bir şeyler vardır. Burada yalnızca bir halk<br />
yoktur; kabına sığmayan, tüm halkların halkı vardır. Burada<br />
bağlarından kurtulmuş, parçaya ve detaya mecburen kayıtsız,<br />
büyük yığınlarla harikulade hareket eden eylem vardır. Burada<br />
daima kahramanları ima eden buyur edicilik vardır. Burada<br />
ruhun sevdiği kabalıklar, kafa tutmalar, serbestlikler, sertlikler,<br />
aldırmazlıklar vardır. Burada kalabalıkların ve toplulukların<br />
23
www.isaretatesi.com<br />
muazzam cüretkârlığındaki benzersiz ayrıntıyı hor gören başarı<br />
ve onun bakış açısının itici gücü, kasılmaksızın, akıcı bir<br />
genişlikle yayılır, verimli ve görkem dolu bolluğunu yağdırır.<br />
İnsan onun hakikaten yazın ve kışın zenginliklerine sahip<br />
olmak zorunda olduğunu ve topraktan ekin bittiği, bahçede<br />
elma yetiştiği, körfezde balık bulunduğu ve erkekle kadının<br />
bebeği olduğu sürece asla yoksullaşmayacağını görür.<br />
Öbür devletler kendilerini temsilcileriyle ortaya koyar,<br />
ancak Birleşik Devletler’in dehası en çok veya asıl onun<br />
idarecilerinde, meclisinde, büyükelçilerinde, yazarlarında,<br />
kolejlerinde, kiliselerinde, kabul salonlarında, ya da<br />
gazetelerinde, mucitlerinde değil, her zaman en çok, sıradan<br />
insanda yatar. Onların tavır, konuşma, giyim ve<br />
canayakınlıkları; fizyonomilerinin tazeliği ve saflığı;<br />
duruşlarının resimsi rahatlığı; özgürlüğe ölümsüz bağlılıkları;<br />
yakışıksız, yumuşak veya sefil olandan hoşlanmayışları; bir<br />
eyaletin vatandaşı olarak pratik anlamda diğer tüm eyaletlerin<br />
vatandaşlarınca tanınmaları; kabaran hınçlarının şiddeti; merak<br />
duyguları ve yeniliği kucaklamaları; özsaygıları ve harikulade<br />
sevecenlikleri; küçümsenmeye karşı hassaslıkları; taşıdıkları,<br />
üstlerin huzurunda bulunmanın ne demek olduğunu hiç<br />
tatmamış insan havası; konuşmalarının akıcılığı; erkeksi<br />
duyarlılığın ve ruhun özündeki zarafetin şaşmaz göstergesi<br />
olan müzik zevkleri; iyi huyları ve eli açıklıkları; siyasi<br />
tercihlerinin müthiş önemi; onların Başkan’a değil, Başkan’ın<br />
onlara şapkasını çıkartması – uyaksız bir şiirdir bunların hepsi.<br />
Hepsi, layık olduğu muazzam ve yüce gönüllü muameleyi<br />
beklemektedir.<br />
24
www.isaretatesi.com<br />
Doğanın ve ulusun büyüklüğü, vatandaşların ruhunda<br />
ona karşılık gelecek bir büyüklük ve yüce gönüllülük olmadığı<br />
sürece korkutucuydu. Doğa, dolup taşan eyaletler, sokaklar ve<br />
buharlı gemiler, gelişen iş dünyası, çiftlikler, sermaye ya da<br />
öğrenim ne insan ideali için yeterli gelir, ne de şairi tatmin eder.<br />
Geçmişi hatırlamak da öyle. Canlı bir halk her zaman derin bir<br />
iz bırakabilir, kolaylıkla en yüksek otoriteye erişebilir – yeter ki<br />
kendi ruhundan yapsın bunu. Bireylerin ve eyaletlerin,<br />
doğrudan eylemin ve yüceliğin, ve şairlerin seçtiği konuların en<br />
yararlı kullanımlarının toplamıdır bu. – Güya bir nesilden<br />
diğerine, dönüp dolaşıp Doğu’nun kayıtlarına koşmalıymışız!<br />
Güya gözümüzün önünde olanın güzelliği ve kutsallığı,<br />
söylencesel olanın gerisinde kalmalıymış! Güya insan bütün<br />
zamanlarda dünyaya damgasını vuramazmış! Güya Batı’daki<br />
kıtanın keşif yoluyla açılması ve o zamandan bu yana Kuzey ve<br />
Güney Amerika’da olmuş olanlar, Antik Çağ’ın ufak<br />
tiyatrosundan ve Orta Çağ’ın amaçsız uyurgezerliğinden daha<br />
önemsizmiş! Oysa Birleşik Devletler’in gururu şehirlerin<br />
zenginlik ve inceliğini, ticaret ve tarımın getirisini, coğrafyanın<br />
tüm boyutunu ve dışa dönük zafer gösterilerini bir kenara<br />
bırakır, erişilebilir ve sade olan, gelişmiş bir insan neslinin veya<br />
tek bir gelişmiş insanın zevkine varır.<br />
Amerika tüm soyların soyu olduğundan, Amerikan şairi<br />
eskiyi ve yeniyi kendinde barındırmalıdır. Böyle bir ozan,<br />
halkına uygun nispette olmalıdır. Öbür kıtalar ona birer katkı<br />
olarak gelir; o, onları kendi yararına ve onların yararına kabul<br />
eder. Ruhu memleketinin ruhuna yanıt verir; memleketinin<br />
coğrafyası, doğa hayatı, ırmakları ve gölleri onda vücut bulur.<br />
25
www.isaretatesi.com<br />
Yıllık taşkınları ve değişken çağlayanlarıyla Mississippi,<br />
şelaleleriyle Missouri, Columbia, Ohio ve Saint Lawrence,<br />
erkeksi güzelliğiyle Hudson – bunlar sularını sona erdikleri<br />
yere değil, onun içine boşaltırlar. Virginia ve Maryland<br />
içdenizlerinin, Massachusetts ve Maine kıyısındaki denizlerin,<br />
Manhattan Körfezi’nin, Champlain, Eerie, Ontario, Huron,<br />
Michigan, Superior göllerinin, Texas, Meksika, Florida ve Küba<br />
denizlerinin ve California ve Oregon açığındaki denizlerin<br />
üzerindeki masmavi enginlik, aşağıdaki masmavi enginlikle,<br />
onun, yani şairin hem suyun üstündeki hem de altındaki<br />
enginlikle örtüştüğü gibi örtüşmez. Atlantik kıyısı genişçe<br />
uzanıyor ve Pasifik kıyısı da genişçe uzanıyorsa, onlarla birlikte<br />
o da kuzeye veya güneye rahatça uzanır; onlar arasında<br />
doğudan batıya yayılır, onlar arasında olanı yansıtır. Onun<br />
üzerinde boy atar çam, sedir, katranağacı, meşe, akasya,<br />
kestane, servi, ceviz, ıhlamur, kavak, lale ağacı, kaktüs, yaban<br />
asması, demirhindi, hurma; ve sazlık ve bataklıklarda olduğu<br />
gibi karmakarışık çalılar; ve billur buzla, dallardan sarkıp<br />
rüzgârda çıtırdayan buz saçaklarıyla kaplı ormanlar; ve dağ<br />
yamaçları ve zirveler; ve savan, yayla, çayır gibi hoş ve özgür<br />
otlaklar; ve uçar, öter, haykırır yaban güvercini, ağaçkakan,<br />
sarıasma, su tavuğu, kara ördek, kızıl omuzlu şahin, balık<br />
kartalı, beyaz ibis, balaban, baykuş, su sülünü, balıkçıl, angıt,<br />
karatavuk, alaycıkuş, şahin, akbaba, gece balıkçılı, kartal – ve<br />
âdeta somut bir şekilde karşılık verir o bunlara. Ona geçer<br />
annenin ve babanın kalıtımsal yüz ifadesi. Ona nüfuz eder<br />
hakiki şeylerin, geçmiş ve şimdiki olayların özü; iklimin,<br />
tarımın, madenlerin muazzam çeşitliliği; kızılderili kabileleri;<br />
26
www.isaretatesi.com<br />
yeni limanlara giren veya kayalık sahillere yük boşaltan<br />
yıpranmış gemiler; kuzeyin ve güneyin ilk yerleşimleri; çevik<br />
endam ve adaleler; 76’nın mağrur başkaldırısı, 1 savaş, barış ve<br />
anayasanın şekillenişi; birliğin 2 daima abuk sabuk konuşanlarla<br />
kuşatılmış olsa da sakin ve yenilmez oluşu; göçmenlerin<br />
durmaksızın gelişi; rıhtımlarla süslü şehirler ve üstün donanma<br />
birlikleri; keşfedilmemiş iç bölgeler; kütük evler, kayranlar,<br />
vahşi hayvanlar, avcılar ve kapancılar; serbest ticaret; balıkçılık,<br />
balina avcılığı ve altın arayıcılık; yeni eyaletlerin sonu gelmez<br />
türeyişi; Kongre’nin her aralık ayında toplanması, üyelerin tüm<br />
iklimlerden ve en ücra bölgelerden tam vaktinde gelişi; genç<br />
makine ustaları, kadın ve erkek tüm özgür Amerikan işçileri;<br />
genel gayret, canayakınlık, girişim; erkek ve kadının kusursuz<br />
eşitliği; muazzam aşk tutkunluğu; akıcı nüfus hareketleri;<br />
fabrikalar, ticaret hayatı, emekten tasarruf ettiren makineler;<br />
Yankee tüccarlığı; 3 New York nişancıları 4 ve onların atış talimi<br />
seferleri; güneydeki plantasyon hayatı; kuzeydoğuya,<br />
kuzeybatıya ve güneybatıya özgü karakter; kölecilik, ona kol<br />
kanat geren titrek eller, ama kölecilik son bulmadıkça, onu<br />
savunan dil ve dudaklar susmadıkça, yatışmayacak olan katı<br />
direniş. Amerikan şairinin ifadesi bunlar için aşkın ve yeni<br />
olacaktır; doğrudan, betimleyici ve hamasi olmaktansa, dolaylı<br />
1<br />
Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilanı (1776).<br />
(ç.n.)<br />
2<br />
Bağımsızlığını ilan edip bir federasyon kuran eyaletler. (ç.n.)<br />
3<br />
Amerikalılar’ın ticarete olan kabiliyetleri. (ç.n.)<br />
4<br />
1830’larda kurulmuş, gönüllülerden oluşan bir keskin nişancılık topluluğu.<br />
Bunlar zamanla düzenli ordu birliklerine katılmıştır. (ç.n.)<br />
27
www.isaretatesi.com<br />
olacaktır. Onun meziyeti bunlardan geçerek daha fazlasına<br />
uzanır. Bırakın, öbür halkların devrine ve savaşlarına dair<br />
şarkılar söylensin, onların dönemleri ve büyük şahsiyetleri<br />
resmedilsin, şiir orada noktalansın. Cumhuriyet’in yüce ilâhisi<br />
böyle olamaz! Burada ana fikir yaratıcıdır, imgelerle doludur.<br />
Burada pek kıymetli taş yontuculardan biri gelir, muhakeme ve<br />
bilim yoluyla plan yapar, şu an hiçbir somut biçimin olmadığı<br />
yerde geleceğin somut ve hoş biçimlerini görür.<br />
Tüm uluslar içinde şairlere en çok, damarları şiirsel<br />
malzemeyle dolu Birleşik Devletler ihtiyaç duyar ve hiç<br />
şüphesiz onların en büyüğüne sahip olacak, onlardan en iyi<br />
şekilde faydalanacaktır. Eyaletlerimizin ortak uzlaştırıcısı,<br />
başkanlardan ziyade şairler olacaktır. Büyük şair tüm insanlık<br />
içinde en ılımlı insandır. Şeyler onunla değil, ondan uzakken<br />
grotesktir, ayrıksıdır veya aklıbaşındalıktan yoksundur.<br />
Yerinden şaşmış olan hiçbir şey iyi olamayacağı gibi, yerinde<br />
olan hiçbir şey de kötü olamaz. O, her nesne veya niteliğe<br />
uygun nispeti atfeder – daha azını veya çoğunu değil.<br />
Çeşitliliğin uzlaştırıcısıdır, anahtarıdır. Çağının ve<br />
memleketinin denkleştiricisidir; eksik olana tedarik sağlar,<br />
sınırlanması gerekeni sınırlar. Barış zamanı, barışın ruhu<br />
konuşur ondan; büyük, zengin, bereketlidir; insan dolu devasa<br />
şehirler kurar; tarımı, zanaatları, ticareti teşvik eder; insanın<br />
öğrenimini, ruhu, ölümsüzlüğü aydınlatır; ister federal,<br />
bölgesel, yerel idare olsun, ister evlilik, sağlık, serbest ticaret,<br />
uzun kara ve deniz yolculukları olsun, hiçbir şey fazla yakın<br />
veya fazla uzak değildir ona – gökteki yıldızlar bile. Savaş<br />
zamanı, o en ölümcül savaş gücüdür. Onu görevlendiren,<br />
28
www.isaretatesi.com<br />
süvariyi ve piyadeyi görevlendirir – mühendislerin bildiği en<br />
iyi topçu bataryalarını o temin eder. Devir uyuşuk ve hantalsa,<br />
o bilir onu harekete geçirmeyi; konuştuğu her sözcükle can<br />
yakmayı becerir. Geleneğin, itaatin, yasaların yavanlığında her<br />
şey atalete düşse de o asla düşmez. İtaat hükmedemez ona; o,<br />
itaate hükmeder. Erişilmez bir yükseklikte durur, ekseni<br />
parmağıyla çevirip yoğun bir ışık doğrultur, durduğu yerden<br />
en hızlı koşucuları bile kolayca yakalar, onları sarıverip şaşkına<br />
çevirir. İnançsızlığa, gösterişe, alaya doğru sürüklenen zamanı<br />
sağlam inancıyla alıkoyar; tabak tabak yemekler sunar,<br />
erkekleri ve kadınları besleyip büyütecek olan sıkı lifli eti<br />
bahşeder. Onun beyni, nihai beyindir. Tartışmacı değildir o –<br />
kesin hükümdür. Hâkimin hükmü gibi hüküm vermez; edilgin<br />
bir nesnenin etrafını aydınlatan güneş gibidir. En uzağı<br />
gördüğünden, en inançlı odur. Düşünceleri, şeylere övgünün<br />
ilâhisidir. Eğer ruh üzerine, sonsuzluk üzerine, Tanrı üzerine<br />
olan bir konuşma onun düzeyinde değilse, suskunluğunu<br />
korur. Serimi ve çözümü olan bir oyun olarak görmez<br />
sonsuzluğu – kadında ve erkektedir sonsuzluk; insanlar hayal<br />
meyal, benek benek görünmez onun gözüne. İnanç ruhun<br />
arındırıcısıdır; sıradan insanlara nüfuz eder ve onları korur;<br />
böylece inanmayı, umutlanmayı ve güvenmeyi asla<br />
bırakmazlar. Tahsilsiz bir kimsede, en soylu dışavurumcu<br />
dehanın gücünü küçük gösterip maskaraya döndüren tarifsiz<br />
bir ferahlık ve bilinçsizlik vardır; ve büyük bir sanatçı olmayan<br />
bir kimsenin nasıl da büyük sanatçılar kadar yüce ve yetkin<br />
olabileceğini, şair açıklıkla görür. O, yok etme ve yeniden<br />
biçimlendirme gücünü özgürce kullanır, ama saldırı gücünü<br />
29
www.isaretatesi.com<br />
değil. Geçmiş olan, geçmiştir. Eğer o, üstün modeller ortaya<br />
koymayıp her adımıyla kendisini ispatlamıyorsa, buna ihtiyaç<br />
duyulmadığındandır. En yüce şair, varlığıyla fetheder –<br />
müzakereyle, mücadeleyle, hazırlıklı girişimlerle değil. İşte<br />
geçip gidiyor, bakın onun ardından! Umutsuzluktan,<br />
insansevmezlikten, hinlikten, dışlayıcılıktan, bir doğumun veya<br />
ten renginin hakir görülüşünden, cehennem hezeyanından ya<br />
da düşkünlüğünden eser yok! Bundan böyle cahilliği, zayıflığı,<br />
günahı yüzünden aşağılanmayacak hiç kimse!<br />
En yüce şair, bayağılığı ve önemsizliği tanımaz. O,<br />
önceden küçük görülmüş bir şeye nefesini üflediğinde, o şey<br />
evrenin ihtişamı ve canlılığıyla genişleyiverir. Görendir o;<br />
bireydir; kendinde tamdır – aslında ötekiler de onun kadar<br />
iyidirler, yalnızca bunu o görür, onlar görmezler. Koronun bir<br />
üyesi değildir o – herhangi bir düzenleme de duraksatamaz<br />
onu; o, düzenlemelerin efendisidir. Görme yetisi ötekiler için<br />
neyi yapıyorsa, şair ötekiler için onu yapar. Görme yetisinin<br />
tuhaf gizemini bilen var mıdır? Öbür duyular kendilerini teyit<br />
eder; ancak görüş, kendi dışında her türlü delilden yoksundur<br />
ve manevi âlemin varlıklarını müjdeler. Gözün tek bir bakışı,<br />
insanın tüm soruşturmalarını, tüm araç gereçleri, dünyanın tüm<br />
kitaplarını ve tüm mantık yürütmeyi gülünç gösterir. Siz bir<br />
kez olsun gözünüzü aralayıp, yakına, uzağa, günbatımına<br />
kulak verdiğinizde ve böylece tüm şeyler elektrik hızıyla,<br />
yumuşacık, karmaşasızca, itiş kakışsızca, sıkışmaksızın ve<br />
layıkıyla içinize dolduğunda – artık hangi şey mucizevi, hangi<br />
şey uzak ihtimal, hangi şey imkânsız, temelsiz veya belirsiz<br />
olabilir ki?<br />
30
www.isaretatesi.com<br />
Kara ve deniz; hayvanlar, balıklar ve kuşlar; ulu gökler ve<br />
gökteki küreler; ormanlar, dağlar ve ırmaklar – ufak konular<br />
değildir bunlar; ancak halk, şairden dilsiz somut nesnelere<br />
tutunan güzellik ve asaletten fazlasını çağrıştırmasını beklerler<br />
– ondan gerçeklik ile kendi ruhları arasındaki yolu ima etmesini<br />
beklerler. Kadınlar ve erkekler güzelliği yeterince algılarlar<br />
aslında; şairden aşağı kalmazlar. Avcıların, ormancıların,<br />
erkenden kalkanların, bahçe, meyvelik ve tarla çiftçilerinin<br />
tutkulu kararlılığı; sağlıklı kadınların erkeksi suretten, örneğin<br />
denizcilerden, at binicilerden duyduğu zevk; günışığına ve açık<br />
havaya duyulan özlem – bunların tümü, dış mekân<br />
insanlarındaki şaşmaz güzellik algısına ve onlarda şiirselin yer<br />
etmiş olduğuna dair eski, bambaşka bir işarettir. Onların<br />
algısına destek olmak şairin elinden gelmez – belki dener, ama<br />
bunu yapamaz. Şiirsel meziyet ne kafiyeyle, düzenlilikle,<br />
şeylere soyut atıflarda bulunmakla, ne de melankolik<br />
yakınmalarla ve iyicil buyruklarla teşkil edilebilir, ama bunların<br />
ve daha pek çoğunun yaşamıdır ve ruhun iç yüzündedir.<br />
Kafiyenin yararı, daha hoş ve pırıltılı bir uyumun ve<br />
düzenliliğin tohumlarını bırakmasında, böylece kendini gözün<br />
göremediği bir zeminde kendi köklerine iletmesindedir.<br />
Kusursuz şiirlerin uyum ve düzenliliği, ölçü kaidelerinin<br />
serbestçe gelişimini yansıtır ve onlardan çalılıktaki leylaklar,<br />
güller misali hatasızca ve rahatça tomurcuk verip, kestane,<br />
portakal, kavun, armut gibi derli toplu suretlere bürünerek,<br />
duyumsanamayan rayihayı biçime doğru sızdırır. En güzel<br />
şiirlerin, müziğin, söylevin veya anlatının akıcılığı ve süsü<br />
bağımsız değil, bağımlıdır: Tüm güzellik güzel kandan, güzel<br />
31
www.isaretatesi.com<br />
beyinden gelir. Bir erkekte veya kadında yücelikler birliktelik<br />
halindeyse, bu yeterlidir – milyon yılın nüktedanlığı ve<br />
gösterişi kalıcı olmaz, ama hakikat tüm evrende hüküm sürer.<br />
Süs ve akıcılık uğruna kendini hırpalayan, yolunu şaşırır.<br />
Yapmanız gereken şudur: Dünyayı, güneşi, canlıları sevin;<br />
zengini hor görün; isteyen herkese sadaka verin; ahmağı ve<br />
çılgını savunun; gelirinizi ve emeğinizi başkalarına adayın;<br />
tiranlardan nefret duyun; Tanrı hakkında tartışmayın; halka<br />
karşı sabır ve hoşgörü gösterin; bilindik veya bilinmedik hiçbir<br />
şey için, hiçbir insan veya insan topluluğu için şapkanızı<br />
çıkarmayın; tahsilsiz ama güçlü insanlarla, gençlerle, aile<br />
analarıyla serbestçe yürüyün; açık havada, ömrünüzün her<br />
senesinin her mevsiminde, bu yaprakları okuyun; okulda,<br />
kilisede veya herhangi bir kitapta size söylenmiş olanı yeniden<br />
tartın; ruhunuzu tahkir eden her şeyden kurtulun – böylece<br />
bizzat bedeniniz yüce bir şiir olur; sadece sözlerde değil,<br />
dudaklarınızın ve yüzünüzün sessiz hatlarında, kirpiklerinizin<br />
arasında, her deviniminizde ve bedeninizin her ekleminde en<br />
zengin akıcılığı taşırsınız… Şair, zamanını lüzumsuz işlere<br />
harcayamaz. Toprağın her an sürülmüş ve gübrelenmiş<br />
vaziyette olduğunu bilir – başkaları bilmese de, o bilir.<br />
Dosdoğru yaratının başına geçer. Güveniyle, temas ettiği her<br />
şeyin güvenine hükmeder – tüm bağlılıkların efendisi olur.<br />
Bilinen evrenin bir tane hakiki âşığı vardır, o da en yüce<br />
şairdir. O, ebedî bir tutkuyla yanıp tutuşur; hangi olasılığın,<br />
talihe ya da talihsizliğe dair hangi rastlantının gerçekleştiğine<br />
karşı kayıtsızdır; böylece kendi enfes nasibini gün gün, saat saat<br />
sağlama alır. Başkalarını duraksatan veya yıldıran şey, onun<br />
32
www.isaretatesi.com<br />
temasa ve aşk coşkusuna doğru alev alev ilerleyişi için yakıttır.<br />
Öbür tatminlerin boyutları, onun boyutlarının karşısında sönüp<br />
gider. O, gökten ve en yükseklerden beklenen ne varsa onunla<br />
yakınlık içindedir – gündoğumu renklerinde, bir kış ormanı<br />
manzarasında, oyun oynayan çocuklar karşısında, kolunu bir<br />
erkeğin veya kadının boynuna sardığında. Onun sevgisi, tüm<br />
sevgilerin üzerinde bir serbestlik ve ferahlık taşır – kendi<br />
önünde pay bırakır. Kararsız, şüpheci bir âşık değildir o;<br />
kendinden emindir; hor görür zaman aralıklarını. Onun<br />
deneyimi, coşkunluğu, ürperişi boşuna değildir. Onu hiçbir şey<br />
sarsamaz – ıstırap ve karanlık sarsamaz, ölüm ve korku<br />
sarsamaz. Yakınma, kıskançlık ve haset, toprağa gömülüp<br />
çürümüş cesetlerdir onun için: Kendi gömmüştür onları. Onun,<br />
kendi sevgisinin ve tüm yetkinlik ve güzelliğin meyve<br />
vereceğinden emin olduğu kadar emin değildir deniz kendi<br />
kıyısından, ya da kıyı, denizden.<br />
Güzelliğin meyve verişi rastgele değildir; yaşam kadar<br />
kaçınılmazdır; yerçekimi gibi kesin ve doğrudandır. Daima,<br />
şeylerin insanla uyumunun merakıyla, görme yetisinden başka<br />
bir görme yetisi, kulaktan başka bir kulak, sesten başka bir ses<br />
türer. Bunlara yalnızca öteki her şeyin yerini tutması beklenen<br />
temsilcilerdeki yetkinlikler değil, bizzat öteki her şeydeki<br />
yetkinlikler, aynı şekilde yanıt verir. Bunlar yığındaki ve<br />
bolluktaki yetkinlik kanununu kavrar: Her şeyde ayrı ayrı<br />
nihayete varır ve devam eder o; bereketli ve adildir; onsuz tek<br />
bir ışık zerresi veya karanlık, tek bir karış toprak veya deniz<br />
yoktur – göğün tek bir doğrultusu, ticaretin, mesleğin hiçbir<br />
türü, hiçbir can alıcı olay yoktur. Güzelliğin münasip ifadesinde<br />
33
www.isaretatesi.com<br />
kesinlik ve denge olması, bir parçanın diğerinin üzerine<br />
yığılmamasının nedeni budur. En iyi şarkıcı, en esnek ve güçlü<br />
organlara sahip kimse olmadığı gibi, şiirlerin hazzı da, kulağa<br />
en hoş gelen ölçüde, benzetmede ve seste yatmaz.<br />
Çabalamaksızın ve nasıl yaptığını sergilemeksizin, en<br />
yüce şair, siz şiiri okuduğunuz veya dinlediğiniz sırada tüm<br />
olayların, tutkuların, manzaraların ve kişilerin ruhunu, az ya da<br />
çok, sizin kişisel karakterinize uygular. Bunu iyi yapmak,<br />
zamanı izleyip ona ayak uyduran kanunlarla başa baş<br />
gitmektir. Amaç her neyse muhakkak yerli yerinde olmalı,<br />
belirtisi de öyle olmalıdır; en silik gösterge bile en iyi<br />
göstergedir, sonra en belirgin göstergeye dönüşür. Geçmiş,<br />
şimdiki zaman ve gelecek kopuk değil, bağlantılıdır. En yüce<br />
şair, olacak olanın tutarlılığını, olandan ve olmuş olandan<br />
meydana getirir. Ölüleri tabutlarından çıkarır, ayakları üzerine<br />
doğrultur; geçmişe, “Ayağa kalk, önümde yürü, tanıyayım<br />
seni,” der. Ders çıkarır; kendini geleceğin şimdiki zaman<br />
olduğu yere yerleştirir. En yüce şair, karakterin, manzaraların<br />
ve tutkuların üzerine yalnızca ışık saçmaz; yükselir nihayet ve<br />
tamamlar hepsini; neye delil olup ötesinde ne olduğunu<br />
kimsenin söyleyemeyeceği zirveleri sergiler; en uç sınırda bir<br />
anlığına parlar. Son andaki yarı saklı tebessüm veya kaş<br />
çatıklığıyla en muhteşemdir o; veda ânının şimşek aydınlığında<br />
o ifadeyi bir an gören, yıllar boyu cesaret bulacak, huşu<br />
duyacaktır. En yüce şair ahlâkçılık yapmaz ya da ahlâk<br />
kurallarını uygulamaz – ruhu bilir. Ruh, kendininkilerden<br />
başka hiçbir dersi kabul etmemekte kararlılık gösteren o uçsuz<br />
bucaksız gurura sahiptir. Ama onun, gururu kadar da uçsuz<br />
34
www.isaretatesi.com<br />
bucaksız bir sevecenliği vardır; biri ötekini dengeler; ikisi bir<br />
arada uzanıp gittiği sürece hiçbiri fazla ileri boy uzatamaz.<br />
Sanatın en iç sırları bu ikilide yatar. En yüce şair, ikisinin<br />
arasına yatmıştır ve onlar şairin tarzı ve fikirleri için hayatidir.<br />
Sanatın inceliği, ifadenin görkemi ve edebiyat ışığının<br />
güneşi sadelikte yatar. Hiçbir şey sadelikten iyi olamaz –<br />
kesinlik fazlalığı veya yoksunluğunu hiçbir şey telafi edemez.<br />
Kabaran dürtüyü sürdürmek, düşünsel derinliklere sızmak ve<br />
tüm konulara sözel ifade bulmak ne sıradan ne de sıradışı<br />
güçlerdir. Ancak; edebiyatta hayvanların mükemmel<br />
doğruluğu ve tasasızlığıyla, ormandaki ağaçların ve yol<br />
kenarındaki otların yanlışlanamayan hissiyatıyla<br />
konuşabilmektir sanatın kusursuz zaferi. Bunu başarabilmiş<br />
birini gördüyseniz, tüm halkların ve dönemlerin sanat<br />
ustalarından birini gördünüz demektir. Artık, körfezin<br />
üzerinde boz martının uçuşunu, safkan atın atak hareketlerini,<br />
ayçiçeklerinin uzun saplar ucunda meyledişini, gökte ilerleyen<br />
güneşin görüntüsünü, ayın belirişini; onu, yani şairi tefekkür<br />
ettiğiniz kadar zevkle tefekkür edemezsiniz. En yüce şairin<br />
çarpıcı olmayan bir üslûbu vardır; o, hem düşüncelerin ve<br />
şeylerin abartıdan, eksiltmeden uzak bir mecrasıdır, hem de<br />
kendisinin serbest bir mecrasıdır. Sanatına ant içer o:<br />
“Müdahaleci olmayacağım,” der, “yazılarımda hiçbir hoşluğun,<br />
etkinin ve özgünlüğün benimle öteki şeyler arasında bir perde<br />
gibi asılı durmasına izin vermeyeceğim, arada hiçbir şey,<br />
rengârenk perdeler bile asılı olmayacak. Neyi söylersem, tam<br />
da öyle olduğu için söyleyeceğim. İsteyen övgüler düzsün,<br />
şaşırtsın, hayran bıraksın veya teselli versin; ben sağlık gibi,<br />
35
www.isaretatesi.com<br />
sıcaklık gibi, kar gibi amaçlar taşıyacağım, boş vereceğim<br />
denetime. Deneyimlediğim her neyi resmedersem, benim<br />
terkibimin zerresini taşımadan çıkacak o benden. Yanımda<br />
duracak, benimle beraber aynaya bakacaksınız.”<br />
Büyük şairlerin sağlıklı kanı ve lekesiz asaleti, onların<br />
pervasızlığından anlaşılır. Kahraman bir kimse, kendisine<br />
uymayan geleneğin, teamülün, otoritenin içinden elini kolunu<br />
sallayarak geçer. Yazar, bilgin, müzisyen, mucit ve sanatçı<br />
kardeşliğinin nitelikleri içinde hiçbiri, özgür yeni biçimlerden<br />
boy gösteren sessiz başkaldırı kadar hoş değildir. Şiirlere,<br />
felsefeye, politikaya, mekaniğe, bilime, davranışa, sanat<br />
ustalığına, bize en münasip yerli bir grand-operaya, gemiciliğe,<br />
her türlü zanaata olan ihtiyacımız söz konusu olduğunda, her<br />
zaman ve daima en yüce kişi, en özgün pratik örnekle katkıda<br />
bulunandır. En berrak ifade, kendisine layık alanı bulamayıp o<br />
alanı yaratandır. Büyük şairlerin tüm erkeklere ve kadınlara<br />
mesajı şudur: “Bize dengimiz olarak gelin; yalnızca öyle<br />
anlayabilirsiniz bizi. Biz sizden daha iyi değiliz; siz neyi<br />
barındırıyorsanız onu barındırıyor, siz neden keyif alıyorsanız<br />
ondan keyif alıyoruz. Tek bir Yüce olduğunu mu<br />
zannetmiştiniz? Bizler sonsuz sayıda Yüce olduğunu, onların<br />
birbiriyle bakışların karşılaştığı gibi karşılaştığını, ve insanların<br />
yalnızca kendilerindeki yüceliğe dair bilinçleri sayesinde iyi<br />
veya büyük olabileceğini onaylarız. Fırtınadaki ve<br />
parçalanıştaki haşmetin, ölümcül savaşların, gemi kazalarının,<br />
tabiat unsurlarındaki en çılgın hiddetin, denizin kudretinin,<br />
tabiattaki hareketin ve insanî arzulardaki, şerefteki, nefretteki<br />
ve aşktaki sancının ne olduğunu sanmıştınız? Hepsi, ruhun<br />
36
www.isaretatesi.com<br />
içindeki o şeydir ki, ‘Hiddetlen; savrul; hüküm sür her yerde;<br />
hükmet göğün ani patlamalarına, denizin çalkantısına, tabiata,<br />
tutkuya, ölüme, dehşete ve tüm acılara’ demektedir.”<br />
Amerikan ozanları; yüce gönüllülükleriyle, tutkularıyla ve<br />
rakiplerini yüreklendiriyor olmalarıyla dikkat çekecektir. Onlar<br />
dışlayıcılık ve gizlilik tanımayan, her şeyi başkalarına seve seve<br />
veren, gece gündüz kendi denklerine heves duyan birer<br />
kozmos 5 olacaktır. Zenginlik ve ayrıcalık gözetmeyerek bizzat<br />
zenginlik, ayrıcalık olacaklardır – en varlıklı kimsenin kim<br />
olduğunu algılayacaklardır. Tanık olduğu her türlü gösterişe,<br />
kendindeki daha büyük zenginlikten mislini çıkararak karşı<br />
duran kişidir en varlıklı olan. Amerikan ozanı insanları<br />
sınıflara, ilgileri katmanlara ayırmayıp, bir ya da iki öğeyi,<br />
örneğin aşkı, hakikati, ruhu, bedeni öne çıkarmayacak, Batı<br />
eyaletlerinden çok Doğu eyaletlerinin, Güney eyaletlerinden<br />
çok Kuzey eyaletlerinin tarafında olmayacaktır.<br />
Somut bilim ve onun pratik uygulamaları en yüce şair için<br />
bir kısıt değil, aksine, teşvik ve destektir. Köken de orada,<br />
çağrışım da oradadır; onu en başta kaldırıp kucaklamış olan en<br />
iyi kollar oradadır; tüm gidiş gelişlerinden sonra oraya döner o.<br />
Denizci, gezgin, anatomist, kimyacı, gökbilimci, jeolog,<br />
frenolog, ispiritizmacı, matematikçi, tarihçi ve sözlükbilimci –<br />
bunlar birer şair değildir, ancak şairler için kanun koyucudur;<br />
her yetkin şiirin çatısı altında onların inşası yatar. Dile gelip<br />
5<br />
<strong>Whitman</strong>, “kâinat” anlamındaki bu Yunanca sözcüğü (kosmos), karşıtları<br />
bir araya getiren, sayısız öğeyle dolu kapsamlı bir bütünü kasteder anlamda<br />
kullanmaktadır. (ç.n.)<br />
37
www.isaretatesi.com<br />
söylenen her ne ise, onun başlangıç tohumunu onlar<br />
yollamıştır; ruhların görünür kanıtları onlar sayesindedir ve<br />
onlardadır; kanlı canlı bir ozanlar nesli, her daim onların<br />
tohumundan soy vermelidir. Baba ve oğul arasında sevgi varsa,<br />
hoşnutluk varsa, oğulun yüceliği babanın yüceliğinin giderek<br />
yayılışıysa, o halde şair ve somut bilim insanı arasında sevgi<br />
olacaktır. Şiirlerin güzelliğinde bilimin taçlanışı ve nihayet<br />
alkışlanışı olacaktır.<br />
Niteliklerin ve şeylerin derinine uzanan soruşturmaya ve<br />
bilgi sağanağına olan inanç ne kutludur! İşte, çalkalanıp<br />
dönenerek kabarıyor şairin ruhu – gene de hep kendinin<br />
hâkimidir o! Dibine erişilmezdir derinler, sakindir orası o<br />
yüzden. Masumiyet ve çıplaklık sürüp gider – ne mütevazıdır<br />
onlar, ne de abartılı. Özel ve doğaüstü olana dair tüm teori ve<br />
onunla iç içe geçen veya ondan çıkarılan her şey, bir düş olup<br />
uzaklaşır. Her ne olmuşsa, oluyorsa, olacaksa veya olmalıysa,<br />
yaşam kanunları onu içerir ve bütün durumları karşılar; ne<br />
hızlandırmak ne yavaşlatmak mümkündür onları; her<br />
hareketin, her çimen yaprağının, erkek ve kadın ruhunun ve<br />
bedeninin, ve onlarla ilgili her şeyin tarifsiz mutlak mucizeler<br />
olduğu, her birinin hem ayrı ve yerli yerinde olup hem de<br />
birbirine dayandığı uçsuz bucaksız, apaçık düzende hadiselerin<br />
ve insanların mucizelerinden söz edilemez. Tıpkı böyle, bilinen<br />
evrende erkekten ve kadından daha tanrısal bir şey olduğunu<br />
kabul etmek de, ruhun hakikati ile tutarlı olamaz.<br />
Erkekler, kadınlar, yeryüzü ve üzerindeki her şey,<br />
doğrudan, oldukları gibi alınmalı; ve onların geçmişinin,<br />
38
www.isaretatesi.com<br />
şimdisinin ve geleceğinin incelenişi kesintisiz olmalı, kusursuz<br />
bir açıkyürelilikle yapılmalıdır. Felsefe bu temel üzerinde<br />
yüzünü daima şaire dönerek ve her şeyin mutluluğa olan ebedî<br />
yönelimini göz önünde bulundurarak, duyulara ve ruha apaçık<br />
olanla ters düşmeksizin yorumda bulunmalıdır. Çünkü her<br />
şeyin mutluluğa olan ebedî yönelimi, aklıbaşında bir felsefeyi<br />
gerekçelendirir. Bundan daha azını kavrayabilen; ışığın ve<br />
astronomik devinimin yasalarını, veya hırsızı, yalancıyı,<br />
açgözlüyü, ayyaşı hem yaşarken hem ölümden sonra takip<br />
edecek olan yasaları kapsayamayan; zamanın uçsuz bucaksız<br />
aralıklarına, kütlelerin yavaşça oluşumuna, yer katmanlarının<br />
sabırla yükselişine yetişemeyen, – nafiledir. Tanrı’yı belirli bir<br />
şiire veya felsefe sisteminin içine, o güya başka bir varlıkla ya<br />
da etkenle çekişiyormuş gibi koyan, – nafiledir. Büyük bir<br />
ustayı aklıbaşındalık ve bütünlük ayırt eder: Tek bir unsur<br />
bozuksa, her şey bozuktur. Büyük bir ustanın mucizelerle işi<br />
olmaz. O, yığının bir üyesi olmakta esenlik bulur – tekil bir<br />
çarpıcılık, ona göre kopukluktur. Ortak zemin, kusursuz suretle<br />
buluşur. Genel yasanın hükmü altında olmak, onunla uyumlu<br />
olmaktır. Usta kendisinin tarif edilemez şekilde yüce olduğunu<br />
ve her şeyin öyle olduğunu bilir; örneğin, hiçbir şey çocuk<br />
yapıp onu büyütmekten daha yüce değildir – olmak da<br />
algılamak ve söylemek kadar yücedir.<br />
Büyük ustaların mizacında siyasi özgürlük fikri, olmazsa<br />
olmazdır. Özgürlük, insanın var olduğu her yerde<br />
kahramanların bağlılığını kazanır, ancak başka hiç kimseden de<br />
şairden olduğu kadar bağlılık ve kabul görmez. Özgürlüğün<br />
sesi ve ifadesi şairlerdir. Tüm çağlardan onlar layık olur büyük<br />
39
www.isaretatesi.com<br />
fikre – o sır onlara verilir ve ona sahip çıkmaları beklenir.<br />
Onunla kıyaslanınca hiçbir şeyin önceliği yoktur – hiçbir şey<br />
onu çarpıtıp değerden düşüremez. Büyük şairlerin tutumu<br />
köleyi sevindirmek, despotu titretmektir. Şairin boynunu<br />
çevirişi, ayak sesleri, bilek hareketleri biri için tehlikeyle, diğeri<br />
için umutla doludur. Şairin yakınına biraz gelin, hiç<br />
konuşmayıp öğüt vermese dahi, en esaslı Amerikan dersini<br />
öğrenirsiniz ondan. İyi niyetle yola çıkıp bir veya birkaç<br />
başarısızlık, halkın aldırışsızlığı ve nankörlüğü, iktidarın keskin<br />
hiddet gösterileri ve askere, topa tüfeğe, ceza kanunlarına<br />
başvurması karşısında yenilgiyi kabullenenler özgürlüğün<br />
hakkını veremez. Özgürlük, başkasına değil, kendine bel<br />
bağlar; gel demez hiç kimseye; bir şey vaat etmez; ışığın ve<br />
sükûnetin ortasında oturur; olumludur, huzurludur, yılmak<br />
nedir bilmez. Sık sık ilerleyiş ve gerileyişlerle, gürültülü<br />
ikazlarla, şiddetle sürüp gider savaş – düşman baskın gelir;<br />
hapishane, kelepçe, boyunduruk, bukağı, darağacı, mermi ve<br />
mengene girer devreye; uykuya yatmıştır ülkü; güçlü gırtlaklar<br />
kendi kanlarıyla boğulmakta, gencecik insanlar birbirlerinin<br />
yanından geçerken yere bakmaktadır: Peki, o memleketten<br />
gitmiş midir özgürlük? Hayır, asla! Özgürlük gidecekse, ilk<br />
gidecek olan değildir – başka her şeyin gitmesini bekler, en<br />
sona kalır. Bir gün ancak bir memlekette eski şehitlerin hatırası<br />
tamamen silinip giderse; hatiplerin ağzından, toplanma<br />
salonlarında, vatanseverlerin büyük adlarıyla alay edilirse;<br />
çocuklar İsa adına vaftiz edilmez de, tiranlar ve hainler adına<br />
vaftiz edilirse; özgürlük yasalarına kerhen izin verilirken,<br />
muhbirlik ve kan parası yasaları halka hoş görünürse; dünya<br />
40
www.isaretatesi.com<br />
yolunu yürüyüp de, bizim gibi, eşit yoldaşlık bekleyen ve<br />
kimseye kul olmak istemeyen sayısız kardeşimizi görürsek ve<br />
gene de yüreğimiz yanar, bir şey diyemezsek; ama kölelerin<br />
halini görüp hoşnutluktan mest olursak; ruh akşamın serin<br />
karanlığında yalnızlığına çekilip yaşadıklarını gözden geçirir de<br />
çaresiz, masum birini azılıların ellerine ve zalim bir<br />
aşağılanmaya teslim etmiş olan söz ve edimden haz duyarsa;<br />
eyaletlerimizin her köşesindeki insanlar Amerikan karakterini<br />
kolaylıkla ortaya koyabilecekken bundan geri durursa;<br />
kendilerini devlet makamlarına, eyalet meclislerine, yargıya,<br />
kongreye, başkanlığa seçtirmek için sinsi entrikalar<br />
düzenleyenler, yaltakçılar, kerizler, dönekler ve sürü sürü<br />
siyaset pireleri her halükârda halktan sevgi ve tabiî hürmet<br />
görüyorsa; fakir, özgür bir tamirci veya şapkasını başından<br />
çıkarmadan, sabit gözlerle, samimi, cömert bir yürekle çalışan<br />
bir çiftçi olmaktansa, makamında yüksek bir maaşla oturup<br />
oraya bağlı olan bir sersem ve üçkâğıtçı olmak yeğleniyorsa; bir<br />
kentin, eyaletin veya federal hükümetin köleleştiriciliği, ya da<br />
küçük veya büyük çaplı bir zulüm amansızca sürüp gidiyor ve<br />
bu keyfiyet, olması gerektiği gibi, en katı şekilde<br />
cezalandırılmıyorsa; ve hatta yeryüzünün o parçasından tüm<br />
erkekler ve kadınlar, tüm yaşam silinip gitmişse – – ancak ve<br />
ancak o zaman oradan silinip gidebilir özgürlük kıpırtısı…<br />
Kozmos şairlerinin nitelikleri hakiki bedende, ruhta ve<br />
şeylerden duyulan hazda yoğunlaştığında, tüm kurmaca ve<br />
masalın ötesinde, özgün olmanın üstünlüğüne sahip olurlar.<br />
Onlar kendilerini yaydıkça, hakikatler ışığa boğulur; günışığı<br />
daha yakıcı bir ışıkla aydınlanır; ve doğan ve batan güneş<br />
41
www.isaretatesi.com<br />
arasındaki derinlik katbekat artar. Her somut nesne, durum,<br />
bileşim ve süreç kendi güzelliğini sergiler: çarpım tablosu,<br />
kendininkini; yaşlılık çağı, marangozun zanaatı, grand-opera<br />
kendininkini. Denizdeki iri gövdeli ve düzgün biçimli, buhar<br />
gücüyle veya pupa yelken giden New York yelkenlisi;<br />
Amerikan ulusal çemberleri ve idarenin büyük ahenkleri; açık<br />
seçik, alelâde niyet ve eylemler – hepsi kendi güzelliğiyle<br />
parlar. Kozmos şairleri bütün engeller, perdelenişler,<br />
kargaşalar, tuzaklar arasından hep ana ilkelere doğru ilerler.<br />
Yararlıdır onlar – fakirliği muhtaçlığından, zenginliği<br />
kibirinden ayrıştırırlar. Sen büyük mülk sahibi, derler,<br />
başkalarından daha fazlasını farkedemeyecek, algılayamayacaksın.<br />
Kütüphanenin sahibi, parasını ödeyip satın alarak onun<br />
üzerinde yasal hakka sahip olan değildir. Her kim okuyor ve<br />
tüm dil, konu, üslûp çeşitliliğinin hakkını veriyorsa ve onlara<br />
kolaylıkla nüfuz edip onlarda kendine yer buluyor, orada erkek<br />
ve kadının tensel birleşmesini zorlayıp bir şeyleri daha esnek,<br />
güçlü, zengin, büyük kılıyorsa – odur kütüphanenin sahibi.<br />
Bizim güçlü, sağlıklı, yetkin Amerikan eyaletlerimiz doğal<br />
modellerin ihlâl edilişinden memnuniyet duyamaz, buna izin<br />
veremez. Resimde, heykelde, madenî veya ahşap oyma<br />
işlerinde, kitap veya gazete çizimlerinde, komik veya trajik<br />
gravürlerde, örgü desenlerinde, ya da odaları, mobilyaları,<br />
kıyafetleri güzelleştirmek üzere, yahut kornişlere, anıtlara,<br />
gemi pruva veya pupalarına, bina içlerine veya dışlarına<br />
insanın görmesi için yapılan her tür şeyde samimi biçimleri<br />
çarpıtıp, ucube varlıklar, yerler, durumlar sergileyen ne varsa,<br />
birer illettir, tiksinçliktir. Özellikle insan sureti o denli yücedir<br />
42
www.isaretatesi.com<br />
ki asla gülünç duruma düşürülmemelidir. Bir yapıtın<br />
süslenişinde, hiçbir garabete izin verilmemelidir; yalnızca açık<br />
havanın mutlak hakikatlerine uygunluk gösteren, bastırılmaz<br />
bir şekilde yapıtın doğasından taşıp gelen ve yapıtın<br />
tamamlanışı adına gerekli olan süslere müsaade edilmelidir.<br />
Çoğu yapıt, süssüz haliyle en güzeldir. Abartının acısı insan<br />
fizyolojisinden bile çıkar: Pırıl pırıl, dinç çocuklar, doğal<br />
biçimlerin örneklerinin gündelik olarak paylaşıldığı<br />
toplumlarda dünyaya gelip çoğalabilir. Eyaletlerimizin büyük<br />
dehası ve halkı, masalsılığa alçaltılamaz. Olanın hikâyesi<br />
layıkıyla anlatıldığında, masallara gerek kalmayacaktır.<br />
Yüce şairler de, hileden yoksun oluşlarından, mutlak<br />
kişisel samimiyetlerinin kanıtlanmış olmasından anlaşılır. O<br />
zaman halk, beyinlerinden sıçrayan yepyeni, zahmetsiz bir<br />
sevinci, ilâhi bir sesi yankılandırır: “Ne hoştur samimiyet!” Biri<br />
mutlak samimiyet sahibiyse, o kişideki her türlü kusur<br />
affedilebilir. Bundan böyle aramızdan hiç kimse yalan<br />
söylemesin; çünkü biz gördük ki, iç ve dış dünyada açıklık<br />
kazanır ve bunun tek bir istisnası yoktur; dünyamız bir kütlede<br />
yoğunlaştığından bu yana, aldatmaca, dalavere ve yalan söz en<br />
küçük bir zerreyi veya en silik bir renk tonunu bile kendine<br />
çekememiştir; bir eyaletin veya bütün eyaletler birliğinin<br />
kapsamlı zenginlikleri ve düzeyleri içinde sinsi ve fitneci bir<br />
kimse muhakkak tespit edilir, ondan nefret duyulur; ruh bir<br />
kere bile kandırılmamıştır ve kandırılamaz; ruhun sevecen<br />
onayının eşlik etmediği bir zenginlik, leş gibi bir kokudan<br />
ibarettir; ve ne yerküre üzerinde bir kıtada, ne başka bir<br />
gezegende, uyduda, yıldızda, asteroitte, ne sonsuz uzayın<br />
43
www.isaretatesi.com<br />
herhangi bir yerinde, yoğunluğun ortasında, denizin akışkan<br />
yüzeyi altında, ne bebeğin doğumunu önceleyen koşullarda, ne<br />
hayatın dönemleri boyunca, ne ölüm dediğimiz şeyden sonraki<br />
koşullarda, ne dirimin muallakta kalıp tekrar harekete geçtiği<br />
aralıklarda, ne de herhangi bir yerdeki oluşum veya yeniden<br />
biçimlenme sürecinde – içgüdüsel olarak hakikati sevmeyen bir<br />
varlık gelmiştir dünyaya.<br />
Alabildiğine dikkat ve ihtiyat; sağlam bir organik esenlik;<br />
büyük bir umut; kadınlara ve çocuklara yakınlık ve tutkunluk;<br />
ve engin bir iştah, yıkıcılık ve nedensellikle beraber, doğanın<br />
birliğine dair kusursuz bir algı ve aynı ruhun insan<br />
meselelerine münasip bir şekilde uyarlanışı – bütün bunlar,<br />
dünyanın zihninin dalgalanışından, en yüce erkek veya kadın<br />
şairin parçası olmak üzere, o kişi annesinin rahminden<br />
doğarken buyur edilir. İhtiyat tek başına nadiren yeterli gelir.<br />
Kendini somut kazançlara adayıp kendisi ve ailesi için en<br />
iyisini yapan ve yaşamını borçsuz, kabahatsiz, kanunlara<br />
saygılı bir şekilde tamamlayan vatandaşın ihtiyatlı kimse<br />
olduğu düşünülür. En yüce şair bunlardaki ekonomiyi,<br />
yemekteki ve uykudaki ekonomiyi gördüğü gibi görür ve<br />
takdir eder; ancak onun ihtiyata dair, kapının kilidine bir nebze<br />
dikkat buyurmaktan daha yüksek düzeyli birtakım fikirleri<br />
vardır. Yaşam ihtiyatının temeli, sırf onu hoş tutmak,<br />
olgunlaştırmak ve onun hasadını toplamakta yatmaz. Kefen<br />
parası olarak bir kenara ayrılan küçük bir meblağın, sahip<br />
olunan bir parsel Amerikan toprağını çevirip üzerini kaplayan<br />
duvar tahtaları ve padavraların, ve bir yıllık giyeceği ve<br />
yiyeceği kolayca tedarik eden paranın sağlayacağı<br />
44
www.isaretatesi.com<br />
bağımsızlığın ötesinde, – insan gibi yüce bir varlıktan,<br />
kavurucu günler ve buz gibi gecelerle, kandırmacalarla, gizli<br />
saklı kurnazlıklarla, metrekare hesaplarıyla ve başkaları açlık<br />
çekerken utanmazca istif yapmalarla dolu, sürekli didinip<br />
yırtındığımız para kazanma yılları uğruna vazgeçmek ve bunu<br />
dünyanın, çiçeklerin, atmosferin ve denizin alaca renklerini ve<br />
rayihasını, gençlikte ve orta yaşta hayatımıza giren ve birlikte<br />
yaşadığımız kadın ve erkeklerden duyduğumuz hakiki zevki<br />
yitirmeyi göze alarak, hayatın sonbaharında yüceliş ve saflıktan<br />
yoksun bir şekilde baş gösterecek olan hastalıkları, umutsuz<br />
direnci, dinginlikten ve ihtişamdan yoksun bir ölümün feci<br />
dırdırını kabullenerek yapmak – işte tüm bu hazin ihtiyat,<br />
modern uygarlığın ve sağduyunun üzerindeki büyük bir<br />
kandırmacadır eninde sonunda; uygarlığın yadsınamaz<br />
biçimde tasarladığı yüzeyi ve dizgeyi lekeler, orada yayılan<br />
engin çehreyi gözyaşlarına bular – ve bunu çabucak, ruhun<br />
öpüşleri yetişemeden yapar.<br />
Gene de ihtiyat üzerine en doğru açıklamayı yapmak<br />
gerek. En saygıdeğer yaşamın alelâde zenginliği ve saygınlığına<br />
dair ihtiyat, ölümsüzlüğe uygun ihtiyatın düşüncesi karşısında<br />
küçük ve büyük her şeyin çözülüvermesiyle, gözün<br />
göremeyeceği kadar silik hale gelir. Bir yılın, yetmiş veya<br />
seksen yılın sığlığını dolduran bir bilgelik, çağların boşluklarına<br />
yayılan ve belirli zamanlarda takviyelerle, zengin armağanlarla,<br />
bakabildiğiniz her yandan size doğru sevinç içinde koşan<br />
düğün davetlilerinin tertemiz yüzleriyle tekrarlanan bir<br />
bilgeliğin yanında nedir ki? Yalnızca ruhtur kendinden olan;<br />
diğer her şey, ardından geleni dayanak alır. Bir insanın bütün<br />
45
www.isaretatesi.com<br />
düşündükleri ve yaptıkları, sonuçtur. Bir erkek veya kadın,<br />
kendisini bir günlüğüne, bir aylığına, dolaysız yaşam süresinin<br />
bir döneminde veya ölüm ânında etkileyecek olan bir eylemi,<br />
dolaylı yaşam süresi boyunca da aynı etkilere maruz<br />
kalmaksızın yapamaz. 6 Dolaylı olan, dolaysız olan kadar yüce<br />
ve gerçektir hep. Ruh, bedene verdiği kadarını bedenden alır.<br />
Sözler veya edimler; zührevi yaralar veya hastalıklar; sapkın<br />
mahremiyetler; oburun veya ayyaşın damarlarındaki çürüme;<br />
aşırmacılık, hinlik, ihanet veya cinayet; baştan çıkarıcı erkeğin<br />
sinsi zehri; kadının kendini budalaca teslim edişi; fahişelik;<br />
genç adamların ahlâksızlığı; utanç verici yollarla elde edilen<br />
kazançlar; nefis düşkünlüğü; subayın erlere, yargıcın<br />
mahkûmlara, babanın oğula, oğulun babaya, kocanın kadına,<br />
patronun çocuk işçiye karşı acımasızlığı; açgözlü bakışlar ve<br />
fesat niyetler; insanların birbirine karşı düzdüğü entrikalar –<br />
bunların hiç ama hiçbiri olaylar düzenine damga vuramaz;<br />
hepsi tam zamanında saptanıp iade edilir – ve bu da, sonraki<br />
işleyişlerle ve ondan sonraki işleyişlerle tekrar edilir.<br />
İyilikseverliğin ve kişisel gücün ardındaki itki de, gerekçeler<br />
yaratsa da yaratmasa da, en esaslı sebepten başkası olamaz asla.<br />
Ayrıntılı tanımlamalar, eklemeler, çıkarmalar, bölmeler<br />
gereksizdir: İster küçük olsun, ister büyük; ister tahsilli olsun,<br />
ister tahsilsiz; ister beyaz olsun, ister siyah; ister meşru olsun,<br />
ister gayrımeşru; ister sayrı olsun, ister esen, ilk nefes alıştan<br />
son nefes verişe bir erkeğin veya dişinin yaptığı coşkulu, iyicil<br />
ve temiz olan her şey, o kişiye evrenin sarsılmaz düzeninde ve<br />
6<br />
Bu pasajda, kısmen ruh göçü ve karma inanışlarının, kısmen Hegel’in<br />
etkileri görülüyor. (ç.n.)<br />
46
www.isaretatesi.com<br />
onun bütün kapsamı boyunca, aynı yararı kesinlikle, daima<br />
getirecektir. Vahşi ve cani bilgeyse, iyidir; en yüce şair ve bilgin<br />
bilgeyse, aynı şekilde iyidir; devlet başkanı veya başyargıç<br />
bilgeyse, iyidir; genç makine ustası veya çiftçi bilgeyse, iyidir;<br />
fahişe bilgeyse, gene aynı kapıya çıkar. Yarar, yolundan<br />
şaşmaz; geleceği varsa gelir – her şey böyledir. Savaşın ve<br />
barışın en iyi edimleri; akrabalara, yabancılara, fukaraya,<br />
ihtiyarlara, dertlilere, küçük çocuklara, dullara, hastalara ve<br />
tüm dışlanmış insanlara yapılan yardımlar; kaçakların<br />
kurtulmasına ve kölelerin kaçışına verilen destek; 7 gemi<br />
enkazında tek başına, metanetle durup filikalarda önceliği<br />
başkalarına veren özveri; yaşam varlığının eski yüce ülkü<br />
uğruna, ya da bir dost uğruna, yahut fikir uğruna feda edilişi;<br />
komşularınca alaya alınmış, gayretle çabalayanların sancıları;<br />
annelerin hoş, engin sevgisi ve kıymetli çilesi; dürüst<br />
kimselerin, kayda geçmiş ya da geçmemiş tüm mücadelelerde<br />
karşılaştığı güçlükler; bize yıllıklarından parçalar miras kalmış<br />
kadim halkların ihtişamı ve meziyeti; adlarını, topraklarını,<br />
tarihlerini bilmediğimiz daha güçlü kadim halkların<br />
meziyetleri; başarılı olsun ya da olmasın, gözüpekçe başlanmış<br />
her şey; insanın yüce kalbinin, tanrısal dudaklarının ve<br />
7<br />
1850 yılında yürürlüğe konan Kaçak Köle Kanunu, köleci Güney<br />
eyaletlerinden firar etmiş olan kölelerin Kuzey’e ve Kanada’ya doğru<br />
kaçışına engel olunması ve böyle kimselerin yakalanıp kanuna teslim<br />
edilmesini öngörüyordu. O dönem Kuzeyli entelektüeller, köleciliğe karşı<br />
oldukları gibi, bu kanunu da bir utanç sayıyorlar, çeşitli eylemlerle<br />
sistematik bir şekilde bu kanuna muhalefet ediyorlardı. Amerikan İç<br />
Savaşı’na doğru giden yolda Kuzey ve Güney arasındaki en önemli<br />
kırılmalardan biri bu hat üzerinde cereyan etmiştir. (ç.n.)<br />
47
www.isaretatesi.com<br />
biçimlendirici, yüce ellerinin tüm dönemlerde ima ettiği her<br />
şey; yeryüzünün herhangi bir parçası üzerinde bizim güzelce<br />
düşünüp yaptığımız veya gezgin ya da sabit yıldızlar üzerinde,<br />
tıpkı bizim gibi oralarda yaşayanların güzelce düşünüp yaptığı<br />
her şey; ve bundan böyle, nerede olursak olalım, kim olursak<br />
olalım güzelce düşünüp yapacağımız her şey – bunların hepsi<br />
kendi zamanlarında, şimdi ve bütün zamanlarda, yalnızca ve<br />
tamamen, kaynağını aldığı ve alacağı özlere uygunluk<br />
gösterecektir… Yoksa, siz onların her birinin yalnızca kendi<br />
ânını yaşadığını mı sanmıştınız?<br />
Dünya ve duyumsanabilir olan veya olmayan şeyler ve<br />
sonuçlar, öylesine, – kendisini upuzun önceleyen sonuçtan ve<br />
onun öncelinden, ve aynı şekilde, geriye doğru ilerleyerek, sözü<br />
edilebilir en uzak noktadan (ta ki o nokta başlangıca diğer tüm<br />
noktalar kadar yakın veya uzak olana dek) kaynağını<br />
almaksızın mevcut değildirler. Ruhu tatmin eden her şey,<br />
gerçektir. En yüce şairin ihtiyatı, ruhun özlem ve arzularına<br />
eninde sonunda yanıt verir; kendi yoluna uygun düştüğü<br />
sürece daha aşağı bir ihtiyatı hor görmez; hiçbir şeyi<br />
savsaklamaz; kendi haklı davasında veya bir başkasında<br />
gevşekliğe müsaade etmez; kendi için ne bir şabat günü ne de<br />
mahşer günü tanır; yaşayanı ölüden, erdemliyi erdemsizden<br />
ayırmaz; şimdiki andan memnuniyet duyar; her düşünceyi ve<br />
eylemi kendi bağlaşığıyla eşleştirir; bağışlanmayı veya<br />
kefaretten kurtulmayı beklemez; hayatını soğukkanlılıkla<br />
tehlikeye atıp ölmüş olan gencin kendisi için iyi bir şey<br />
yaptığını, buna karşılık tehlikeden sakınıp hayatta kalmış olan<br />
ve zenginlik ve rahat içinde yaşlanan adamın belki de kendi<br />
48
www.isaretatesi.com<br />
adına anılmaya değer hiçbir şey başarmadığını bilir; – ve<br />
yalnızca hakiki, kalıcı şeyleri yeğlemeyi, hem bedeni hem ruhu<br />
sevmeyi, dolaysız olanın ardından dolaylı olanın muhakkak<br />
geleceğini ve iyi ya da kötü edimlerin ileri sıçrayarak yolun<br />
devamında bekleyeceğini sezmeyi öğrenmiş olan ve her türlü<br />
darlıkta kalben ne ölümü çabuklaştırmayı ne de ondan<br />
kaçınmayı uman bir kimsenin, öğrenebileceği en yüce ihtiyatı<br />
öğrenmiş olduğuna inanır.<br />
En yüce şair olacak kimsenin doğrudan sınavı bugündür.<br />
Eğer ki o kimse kendini, uçsuz bucaksız okyanus medcezri gibi,<br />
mevcut çağın sularına boğmuyorsa; memleketini bedenen ve<br />
ruhen kendine çekip benzersiz bir aşkla onun boynuna<br />
sarılarak erilliğini 8 onun meziyetlerine ve kusurlarına<br />
daldırmıyorsa; kendisi bizzat çağın biçim değiştirmiş hali<br />
değilse; ve ona henüz sonsuzluğun –tüm dönemlere, yerlere,<br />
süreçlere, canlı ve cansız biçimlere benzerlik veren, zamanın<br />
bağını kurup onun anlaşılmazlığı, muğlaklığı ve sınırsızlığı<br />
içinden günün dalgalanan sureti halinde doğan, yaşamın esnek<br />
çıpalarına tutunarak mevcut noktayı olmuş olandan olacak<br />
olana doğru bir geçit kılan, kendini tek bir saatin dalgasının ve<br />
o dalganın altmış güzel evlâdından bir tanesinin temsil edilişine<br />
adayan şu sonsuzluğun– kapıları açılmadıysa – – bırakalım da<br />
8<br />
Metnin aslında <strong>Whitman</strong>, ilginç bir şekilde, “erkeklik uzvu” anlamına<br />
gelecek bir ifade kullanıyor (“semitic muscle” veya “seminal muscle”). Şaire<br />
göre cinsellik, özünde manevidir ve doğanın ana işlevidir; insanın tüm<br />
varoluşu da çeşitli güç ve etkenlerin sonu gelmez bir birleşimi olarak,<br />
“cinsel” bir varoluştur. <strong>Whitman</strong>, cinsellik konusunda özgürlükçüdür ve<br />
onun cinsel yönelimi bugün de sıkça tartışılmaktadır. (ç.n.)<br />
49
www.isaretatesi.com<br />
o kimse eriyip gitsin genel akış içinde, kendi gelişimini<br />
beklesin…<br />
Gene de şiirlerin, karakterin ve yapıtın nihai sınavı kalır<br />
geriye. Öngörülü şair kendisini yüzyıllarca ileri yansıtır; icracıyı<br />
ve icraatı zamanın değişimlerine göre değerlendirir: O,<br />
onlardan sağ çıkmayı başarmış mıdır? Hâlâ dimdik ayakta<br />
mıdır? Aynı üslûpla dehanın benzer noktalara doğru yönelimi,<br />
hâlâ tatmin edebilecek midir? Bilimin yeni keşifleri veya daha<br />
üstün düzeylere ulaşmış olan düşünce, muhakeme ve davranış,<br />
onu hâlâ hepsine tepeden bakabileceği şekilde sabit mi<br />
tutmaktadır? Onlarca, yüzlerce, binlerce yılın yürüyüşü, onun<br />
uğruna bir sağa bir sola, gönüllü sapmalar mı yapmıştır? O,<br />
ölüp gömüldükten çok sonra bile hâlâ sevilmekte midir? Genç<br />
kimseler onu düşünmekte midir? Yetişkin ve ihtiyar kimseler<br />
onu düşünmekte midir?<br />
Yüce bir şiir, aynı anda tüm çağlar içindir; tüm dereceler,<br />
ten renkleri, tüm yaşam alanları ve mezhepler içindir; erkek için<br />
olduğu kadar kadın için; kadın için olduğu kadar erkek içindir.<br />
Yüce bir şiir bir erkeğin veya kadının tamamlanışı için değil,<br />
başlangıcı içindir. Haklı bir otoritenin gölgesine oturup<br />
açıklamalarla yetinerek, sadece anlayıp onaylayarak, hoşnut ve<br />
tam olunabileceğini mi sanmıştınız? Böyle bir hedefe taşımaz<br />
en yüce şair – size yatışmayı, güvenli bir tembelliği ve<br />
semirmeyi getirmez. Onun dokunuşu, eylemde etki gösterir:<br />
Yanına aldıklarını sıkıca tutarak, varılmamış capcanlı diyarlara<br />
götürür; durup dinlenmek yoktur orada; o kimseler şairle<br />
beraber, evvelki noktaları ve ışıkları ölü boşluklara döndüren<br />
50
www.isaretatesi.com<br />
uzayı ve tarifsiz pırıltıyı görürler. O ve yoldaşı, yıldızların<br />
doğumuna ve serüvenine tanık olurlar; bir mânâ öğrenirler.<br />
Kargaşa ve kaostan tutarlı bir insan çıkacaktır şimdi: İhtiyar,<br />
genci cesaretlendirecek, ona örnek olacaktır; ve ikisi,<br />
korkusuzca yola koyulacaktır – ta ki yeni dünya kendine uygun<br />
bir yörünge bulana dek; ve daha aşağıdaki yıldızların<br />
yörüngelerine gururla bakarak ve sonu gelmez halkalarda<br />
süzülmeye başlayarak, bir daha asla yatışmayacak hale gelene<br />
dek.<br />
Artık rahiplerin olmayacağı günler geliyor. Onların devri<br />
kapanmakta. Bir süre daha, belki bir veya birkaç nesil daha<br />
kalıp, günbegün azalacaklar. Üstün bir soy alacak onların yerini<br />
– kozmos 9 toplulukları ve kitleler halinde peygamberler alacak.<br />
Yeni bir düzen çıkacak ortaya ve onun rahipleri onlar olacak –<br />
her insan kendisinin rahibi olacak. Onların gölgesinde<br />
kurulacak olan kiliseler, erkeğin ve kadının kilisesi olacak. Tüm<br />
kozmos ve yeni şair nesli, kendilerindeki tanrısallıkla, tüm<br />
insanların, olayların ve şeylerin sözcüsü olacak. Onlar<br />
esinlerini, geçmişin ve geleceğin belirtisi olan bugünkü gerçek<br />
nesnelerden alacaklar. Ölümsüzlüğü, Tanrı’yı, şeylerin<br />
mükemmelliğini, özgürlüğü, enfes güzelliği veya ruhun<br />
hakikatini savunmaya tenezzül bile etmeyecekler. Amerika’da<br />
doğacak, dünyanın tamamında karşılık bulacaklar.<br />
İngiliz dili, Amerikan ifadesinin dostudur; yeterince güçlü<br />
kuvvetlidir, esnektir, dolu doludur. O, tüm özgürlüğün<br />
9<br />
Önceki paragraflarda şairler için kullanılan ifadeyi, <strong>Whitman</strong> bu defa da<br />
“evrensel insan” gibi bir anlamda kullanıyor. (ç.n.)<br />
51
www.isaretatesi.com<br />
maksadı olan siyasi özgürlük fikrinden tüm değişen koşullar<br />
boyunca bir an olsun yoksun kalmamış bir soyun sağlam<br />
şeceresine, daha zarif, şen, incelikli ve hoş dillerin pek çok<br />
ifadesini çekmiştir. Direnişin güçlü dilidir o; sağduyunun<br />
lehçesidir. Gururlu ve tutkulu soyların, azim duyan herkesin<br />
söylemidir. Gelişimi, inancı, özsaygıyı, özgürlüğü, adaleti,<br />
eşitliği, canayakınlığı, bereketi, ihtiyatı, kararlılığı ve cesareti<br />
anlatan seçilmiş dildir. Neredeyse ifade edilemez olanı ifade<br />
edecek olan araçtır.<br />
Hiçbir büyük edebiyat, davranış tarzı, belâgat, sosyal<br />
münasebet, ev düzeni, kamu kurumu, işveren-işçi ilişkisi, idari<br />
veya askeri ayrıntı, yahut yasama tavrı, yargı, mahkemeler,<br />
polis, eğitim, mimari, şarkılar, eğlence veya giyim kuşam,<br />
Amerikan standartlarının titiz ve tutkulu içgüdüsünden<br />
kaçamaz. Halkın ağzında işareti belirse de belirmese de, bu, her<br />
özgür erkeğin ve kadının kalbinde, geçip giden veya kalıcı olan<br />
her şeyin ardından capcanlı bir sorgulayışla atacaktır: Falanca<br />
şey benim ülkemle türdeş midir? Onun düzeni, alçakça<br />
ayrımlardan arınmış mıdır? O, tüm eski örneklerin ötesinde<br />
büyük, bütünlüklü, gurur dolu, yüce gönüllü olan ve günden<br />
güne büyüyen kardeşler ve âşıklar topluluklarına uygun<br />
mudur? Bugün burada benim yararıma olmak üzere, tarlalarda<br />
taptaze büyümüş, denizlerden mi çıkmıştır? Bilirim ki bana<br />
Amerikan olarak yanıt veren her şey, benim malzememin<br />
parçası olan her bireye ve halka yanıt vermelidir. Gerçekten<br />
yanıt veriyor mudur, yoksa evrensel ihtiyaçlara atıftan yoksun<br />
mudur? Kaynağını, gelişmemiş, sınıflı bir toplumun<br />
ihtiyaçlarından, modern bilim ve biçimlerle üstü örtülmüş eski<br />
52
www.isaretatesi.com<br />
haz ihtiyaçlarından mı almıştır? Ya da özgürlüğü yüksek sesli,<br />
mutlak bir onayla tanımakta, yaşam ve ölüm karşısında köleliği<br />
hiçe mi saymaktadır? Kendi kusursuz ve bağımsız eşi olarak<br />
hoş biçimli, iri yapılı 10 bir erkek ve bir kadın mı<br />
yetiştirmektedir? Tavırları yetkinleştirmekte midir? Ulusun<br />
evlâtlarını mı besleyip büyütmektedir? Pek çok çocuğun anası<br />
olup, memelerinin tatlı sütüyle her şeye kendiliğinden çözüm<br />
mü getirmektedir? Onda, hep taze kalan o eski hoşgörü ve<br />
tarafsızlık var mıdır? Yeni doğana, serpilip büyüyene, başına<br />
buyruk olana ve kendi dışındaki her türlü hücumun gücünü<br />
hiçe sayana, ayrım yapmadan, sevgiyle mi bakmaktadır?<br />
Başka şiirlerden devşirilen şiirler elbet silinip gidecektir.<br />
Yüreksiz olan da silinip gidecektir. Hayati ve yüce olana dair<br />
beklenti, yalnızca hayati ve yüce olanın tavrıyla karşılanabilir.<br />
Yığınla gösteriş meraklısı, tepeden bakan, özentili, kibar<br />
beyefendi kaybolup gider, geriye iz kalmaz. Amerika, haber<br />
yollayan konuklara itidal içinde, iyi niyetle hazırlanıyor.<br />
Onların güvencesi ve buyur edilişi, akla dayalı değildir.<br />
Yetenek sahipleri, sanatçılar, hünerliler, yayıncılar, devlet<br />
adamları, âlimler – bunların hepsi takdir görmekte, kendi yerini<br />
bulup görevini yapmaktadır. Ulusun ruhu iş başındadır.<br />
Yapmacıklık tesir etmez ona – o, neyin ne olduğunu görür.<br />
Kimseyi reddetmediği gibi, her şeye müsaade eder. Kendine<br />
layık olana, kendisi gibi olana doğru, yarı yola kadar ilerler. Bir<br />
birey bir ulus kadar muhteşemdir, yeter ki ulusu muhteşem<br />
yapan nitelikler onda olsun. En yüce, en zengin ve en gururlu<br />
10<br />
Asıl metinde kullanılan ifadenin bire bir karşılığı: “iri uzuvlu”. (ç.n.)<br />
53
www.isaretatesi.com<br />
ulusun ruhu, şairlerini karşılamak için yarı yola kadar<br />
çıkacaktır. İşaretler gerçeğe dönüşecektir. Hatadan korkmak<br />
yersizdir; öylesi de, böylesi de doğru olacaktır. Şairin kanıtı,<br />
memleketinin onu, onun memleketini sevgiyle özümsediği gibi<br />
özümsüyor olmasıdır.<br />
<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />
54
www.isaretatesi.com<br />
55
www.isaretatesi.com<br />
ÇİMEN YAPRAKLARI<br />
Seçme Şiirler<br />
56
www.isaretatesi.com<br />
57
www.isaretatesi.com<br />
DENİZDEKİ KAMARALI GEMİLERDE<br />
Günün birinde,<br />
Uğuldayan rüzgârlarla ve amansız dev dalgaların müziğiyle<br />
her tarafta uzanırken sınırsız mavi,<br />
Belki denizdeki kamaralı gemilerde,<br />
Belki de ak yelkenlerini inançla ve neşeyle açıp<br />
Kâh gündüzün köpüğü ve ışıltısı ortasında<br />
kâh gecenin pek çok yıldızının altında sonsuzu yararak<br />
kopkoyu sularda bir başına yüzen bir teknede<br />
Okunacağım nihayet, karaya dair bir anmalık olarak,<br />
Genç ya da yaşlı denizcilerce, yürekten bir bağlılıkla.<br />
Burada karanın, yalnızca kımıltısız karanın değil,<br />
Bizlerin, deniz gezginlerinin düşünceleri var, diyecekler belki,<br />
Burada kemer örüyor üzerimizde gökyüzü,<br />
Duyuyoruz ayaklarımızın altında sallanan güverteyi,<br />
uzayıp giden titreşimi, sonsuz hareketin medcezrini,<br />
Görünmez gizemin tınılarını,<br />
tuzlu dünyanın muğlak ve engin imalarını,<br />
Akışkanlığın hecelerini, kokuyu,<br />
halat takımının belli belirsiz gıcırtısını,<br />
58
www.isaretatesi.com<br />
Hüzünlü ritmi, uçsuz bucaksız manzarayı, uzak ve loş ufukları,<br />
Ve bu şiir, okyanusun şiiri.<br />
Öyleyse durma, ey Kitabım, eriş alınyazına!<br />
Sen ki sırf karaya dair bir anmalık değilsin<br />
Ve bir tekne misali sonsuzu bir başına yararak,<br />
bilmediğim bir yere doğru daima inanç dolu gidersin,<br />
Aç yelkenlerini, eşlik et denizi aşan her gemiye!<br />
Sevgimle sarın ve yanaş onlara usulca,<br />
(sevgili denizciler, sizin için sarıyorum onu sayfa sayfa;)<br />
Haydi Kitabım, tam yol ileri! Amansız dalgalara karşı<br />
aç ak yelkenlerini,<br />
Ezgiler söyle, süzül git sınırsız maviliğin üzerinden<br />
bütün denizlere,<br />
Şarkımı götür denizcilere ve tüm gemilere!<br />
59
www.isaretatesi.com<br />
TARİHÇİYE<br />
Sen, geçip gitmiş olanları yüceltir,<br />
Görünüşleri, halkların yüzeyini,<br />
göz önüne serilen yaşamı araştırır,<br />
İnsanı bir siyaset, yığınlar, yöneticiler<br />
ve rahipler yaratığı olarak ele alırsın;<br />
Alleghenyler’in 11 yerlisi olan bense,<br />
insanı bizzat kendi olarak alır,<br />
Yaşamın nadiren göz önüne serilen nabzını<br />
(insanın özündeki müthiş kıvancı) savunur,<br />
Bir Benlik Şarkıcısı olup,<br />
henüz gerçekleşmemişlerin ana hatlarını göstererek,<br />
Geleceğin tarihini yansıtırım.<br />
11<br />
Appalaş Dağları’nın kuzey Pennsylvania’dan güney Virginia’ya kadar<br />
uzanan yaklaşık 800 kilometrelik kısmı; aynı zamanda jeolojik açıdan<br />
Birleşik Devletlerin en eski dağ sırası. (ç.n.)<br />
60
www.isaretatesi.com<br />
EY KADİM GAYE<br />
Senin için, ey kadim gaye!<br />
Sen ki benzersiz, coşku verici, yücesin,<br />
Sen ki çağlar boyu tüm halklarda ve ülkelerde ölümsüz,<br />
Acımasız, haşin, güzel düşüncesin,<br />
Uğruna yapılan tuhaf, hüzünlü, büyük savaştan sonra<br />
(Çünkü tarih boyunca tüm savaşlar<br />
senin uğruna olmuştur ve olacaktır aslında,)<br />
Sana söyleniyor bu şarkılar şimdi, senin ebedî ilerleyişine.<br />
(Bir şey uğruna bu savaş, ey Asker;<br />
Daha niceleri sessizce bekledi senin ardında,<br />
öne çıkacaklar şimdi kitabımda.)<br />
Ey gökteki en kutsal küre!<br />
Ey köpürüp kaynayan ilke!<br />
Ey saklanmış sapasağlam tohum! Ey çekirdek!<br />
Gayelerin hırs ve hiddet dolu oyunuyla<br />
(Bin yılda bir devasa sonuçlarla,)<br />
Senin fikrin etrafında döner bütün savaş, sanadır bu sesleniş!<br />
61
www.isaretatesi.com<br />
Uğrunadır mücadele,<br />
savaş birdir kitabımla<br />
ve varım yoğum birleşir aynı esasta;<br />
Nasıl ki dingilinde dönerse tekerlek,<br />
Farkında bile olmadan senin etrafında döner bu kitap da!<br />
62
www.isaretatesi.com<br />
KİTAP OKURKEN<br />
Ünlü bir biyografiyi okurken<br />
(Sordum kendi kendime)<br />
insanın yaşamı diye buna mı diyor yazar?<br />
Bir gün ben de ölüp yittiğimde<br />
yaşamımı böyle mi yazacaklar?<br />
(Yaşamıma dair kimse bir şey bilmezken,<br />
Ben kendim bile sık sık<br />
gerçek yaşamıma dair<br />
neredeyse hiçbir şey bilmediğimi düşünürken,<br />
Olsa olsa birkaç işaret, dağınık, silik ipuçları, birkaç dolaylı kanıt<br />
Arıyorum kendime, burada kabaca sunmak üzere.)<br />
63
www.isaretatesi.com<br />
ÖĞRENİMİME BAŞLARKEN<br />
Öğrenimime başlarken daha ilk aşama beni mest etti,<br />
Basit gerçeklik bilinci, biçimler, hareketteki güç,<br />
En minik bir böcek veya hayvan, duyular, görüş yetisi ve sevi,<br />
Bunlar beni hayran bıraktı, dedim ya, mest etti;<br />
Ne gidebildim ne de gitmeyi denedim oradan bir adım ileri,<br />
Durdum, oyalandım hep, esrik şarkılarımla anlattım onları.<br />
64
www.isaretatesi.com<br />
YENİYİ BAŞLATANLAR<br />
Dünyada nasıl da yer açılır onlara, (aralıklarla belirirler,)<br />
Onlar dünya için nasıl da kıymetli, nasıl da ürkütücüdürler!<br />
Nasıl zar zor alışırlar başkalarına olduğu kadar kendilerine de<br />
–– nasıl bir çelişkidir onların bulunduğu çağ!<br />
İnsanlar nasıl da tanımaz ama tepki verir onlara<br />
Ve nasıl da hep direngen bir şey vardır yazgılarında!<br />
Tüm zamanlar onları ululamak<br />
ve ödüllendirmek için hep yanlış nesneler seçer,<br />
Gene de aynı muazzam kazanç uğruna<br />
nasıl da ödenir aynı ağır bedel!<br />
65
www.isaretatesi.com<br />
BEN GENİŞ YÜREKLİ<br />
Ben geniş yürekli ––<br />
dimdik duruyorum Doğa’da huzurla,<br />
Her şeye hâkim, akıldışı şeylerin ortasında kendinden emin,<br />
Tüm şeyler gibi etkilere açık, edilgin, duyarlı, sessizim;<br />
Düşündüğümden çok daha önemsiz buluyorum şimdi<br />
Mesleğimi, fakirliğimi, adı çıkmışlığımı, zaaflarımı, kabahatlerimi;<br />
Kâh Meksika denizi civarında,<br />
Mannahatta’da, 12 Tennessee’de, kuzeyde, iç bölgelerde,<br />
Kâh şu ya da bu eyalette, sahilde, Kanada göllerinde<br />
nehir, orman ya da çiftlik hayatına ait herhangi biriyim;<br />
Yaşamım her nerede yaşanıyorsa, oradayım,<br />
belirsizlikler karşısında koruyorum öz dengemi,<br />
Ağaçlar ve hayvanlar misali karşılıyorum<br />
geceyi, fırtınayı, açlığı, aşağılanmayı, kazayı, engelleri.<br />
12<br />
<strong>Whitman</strong>, “Manhattan” yerine onun eski söylenişi olup Lenape<br />
Kızılderililerinin dilinde “çok tepeli ada” anlamına gelen “Mannahatta”yı<br />
kullanır. (ç.n.)<br />
66
www.isaretatesi.com<br />
ŞARKI SÖYLEYEN AMERİKA’YI DUYUYORUM<br />
Şarkı söyleyen Amerika’yı duyuyorum,<br />
nice şen şarkılar duyuyorum,<br />
Ustaların şarkıları bunlar,<br />
kendi şarkısını söylüyor hepsi,<br />
olması gerektiği gibi tasasız ve güçlü,<br />
Marangoz kendi şarkısını söylüyor<br />
ölçerken kalas ve direği,<br />
İşe başlar ya da paydos ederken<br />
söylüyor duvarcı kendi şarkısını,<br />
Kayığında kendi şarkısını söylüyor kayıkçı,<br />
tayfa istimbot güvertesinde söylüyor şarkısını,<br />
Tezgâhın başında şarkı söylüyor ayakkabıcı,<br />
ayakta dikilirken şarkı söylüyor şapkacı,<br />
Oduncunun şarkısı bu,<br />
çiftçi çocuğun şarkısı sabah tarlaya giderken,<br />
ya da öğle paydosunda, ya da güneş batarken,<br />
O enfes şarkısı annenin, ya da meşgul ev hanımının,<br />
dikiş diken, çamaşır yıkayan kızın,<br />
Başkasına değil kendine ait olanı söylüyor hepsi,<br />
67
www.isaretatesi.com<br />
Gündüz günün şarkısı söyleniyor,<br />
Geceyse dost canlısı, çakı gibi gençler toplanmış,<br />
hep bir ağızdan, ahenkli, gür şarkılar söylüyorlar.<br />
68
www.isaretatesi.com<br />
CENNET BAHÇESİNE YÜKSELİYOR DÜNYA<br />
Cennet bahçesine yükseliyor dünya yeniden,<br />
Yepyeni bir başlangıç ––<br />
kudretli çiftlerden, kızlardan, oğullardan,<br />
Aşk bu, tendeki yaşam, hem varlık hem anlam,<br />
Merakla izliyorum dirilişimi uykunun ardından,<br />
Döngünün çemberleri geri getirmiş beni uçlardan,<br />
Şehvet doluyum ve erişkin,<br />
her şey güzel bana, her şey harikulade,<br />
Ve harikulade sebeplerle geziyor titrek bir alev tüm uzuvlarımda,<br />
Şu andan memnun, geçmişten memnun,<br />
Ete kemiğe bürünmüşüm, dikiyorum gözlerimi,<br />
Kâh yanımda kâh arkamdan geliyor Havva,<br />
Ya da hemen önümde, gidiyorum onun peşi sıra.<br />
69
www.isaretatesi.com<br />
DELİLİK VE NEŞE SAATİ<br />
Delilik ve neşe saati! Çılgınlık! Bırakın artık beni!<br />
(Nedir fırtınalarda beni böyle özgür kılan?<br />
Şimşekler ve azgın rüzgârlar arasında<br />
neyi anlatır haykırışlarım?)<br />
Ah, esrarlı mest oluşu en derinden kana kana içmek!<br />
Vahşi buruk ıstıraplar! (Evlâtlarım, size mirasımdır onlar!<br />
Boşuna anlatmıyorum onları, ey gelin ve damat!)<br />
Ah, her kim olursan ol sana teslim olmak,<br />
dünyaya kafa tutarcasına birbirimize teslim olmak!<br />
Cennete geri dönmek! Pek dişi, pek ürkek!<br />
Ah, seni kendime çekmek,<br />
tenine kararlı bir erkeğin öpüşlerini kondurmak!<br />
Ah, bulmaca, kat kat düğüm, derin kapkaranlık havuz<br />
–– işte çözülmüş hepsi, pırıl pırıl aydınlık!<br />
Ah, boşluğun ve havanın olduğu her köşeye süzülmek!<br />
Mevcut bütün bağlardan, törelerden sıyrılmak<br />
–– ben benimkilerden, sen de seninkilerden!<br />
70
www.isaretatesi.com<br />
Doğanın sunduklarıyla<br />
eşsiz yepyeni bir tasasızlığa kavuşmak!<br />
Kahrolası bağı ağzımızdan söküp atmak!<br />
Bugün ve daima kendi başımıza yeterli olduğumuzu duymak!<br />
Ah, onay beklememek! Kendinden geçmek!<br />
Tüm zincirlerden, prangalardan kurtulmak!<br />
Sürüklenmek! Özgürce sevmek! Pervasızca akın etmek!<br />
Yıkıma göz kırpmak, sataşmak ona, alay etmek!<br />
Sıçramak, aşkın çağırdığı göklere yükselmek!<br />
Esrik ruhumla en uca erişmek! Gerekiyorsa yok olmak!<br />
Tek bir saatin,<br />
kısacık bir delilik ve neşe saatinin<br />
bolluğu ve özgürlüğüyle<br />
Koskoca bir yaşamı doyurmak!<br />
71
www.isaretatesi.com<br />
ÇAĞLAR BOYU ARALIKLARLA GERİ DÖNEREK<br />
Çağlar boyu aralıklarla geri dönerek,<br />
Yok olmayarak, ölümsüzce gezinerek,<br />
Şehvetli, birleşmeye hazır,<br />
kudretli vahşi kasıklarımla harikulade,<br />
Âdem’in şarkılarını söylüyorum işte,<br />
Batı’nın yeni bahçesinde<br />
çağırıyorum muazzam şehirleri,<br />
Mest olup başlatıyorum nesilleri,<br />
sunuyorum onları, sunuyorum kendimi,<br />
Tensellikle sırılsıklam oluyorum<br />
ve sırılsıklam ediyorum şarkılarımı,<br />
Saçıyorum kasıklarımdan soyumu.<br />
72
www.isaretatesi.com<br />
NİCEDİR KANDIRILMIŞTIK<br />
Nicedir kandırılmıştık biz ikimiz,<br />
Dönüştük şimdi, kaçıveriyoruz Doğa’nın kaçtığı gibi,<br />
Doğayız, nicedir yoktuk, geri döndük şimdi,<br />
Bitkiyiz, ağaç gövdesiyiz, yapraklar, kökler, kabuklarız,<br />
Toprak altında katman katmanız, kayalarız,<br />
Meşeyiz, açıklıklarda sıra sıra boy atmışız,<br />
Otluyoruz vahşi sürüler içinde ötekiler gibi kendiliğinden,<br />
İki balığız denizde beraber yüzen,<br />
Akasya salkımlarıyız,<br />
kokular salıyoruz yol kenarlarına gece gündüz,<br />
Hayvanların, bitkilerin, minerallerin bayağı artıklarıyız hatta,<br />
İki avcı şahiniz, yükseklere çıkıp aşağı bakıyoruz,<br />
İki güneşiz ışıl ışıl,<br />
tüm gök cisimleri ve yıldızlar gibi<br />
dengede tutuyoruz kendimizi, kuyrukluyıldızlar gibiyiz,<br />
İz sürüyoruz ormanda sivri dişli ve dört ayaklı,<br />
atılıyoruz avın üzerine,<br />
İki bulutuz göğü sabah akşam kateden,<br />
Birbirine karışan denizleriz,<br />
üst üste binip birbirini yıkayan<br />
şu şen dalgaların ikisiyiz,<br />
73
www.isaretatesi.com<br />
Atmosfer gibiyiz, berrak, hassas, geçirimsiz ve geçirgeniz,<br />
Karız biz, yağmuruz, soğuğuz, karanlığız,<br />
yerkürenin etkileriyiz, ürünleriyiz,<br />
Çemberlerde gezip durduk, yuvamıza geri geldik,<br />
Özgürlük olmayan, neşe olmayan ne varsa terkettik.<br />
74
www.isaretatesi.com<br />
AŞKLA KIVRANAN ERKEĞİM BEN<br />
Tutkulu aşkla kıvranan erkeğim ben.<br />
Çekime tâbi değil midir yeryüzü?<br />
Her şey sancı içinde kendine çekmez mi öteki şeyleri?<br />
Tanıdığım ve bildiğim her şey için böyledir benim bedenim.<br />
75
www.isaretatesi.com<br />
CALIFORNIA KIYILARINDA<br />
California kıyılarında yüzüm batıya dönük,<br />
Yorulmaksızın araştırıyor, bulunmamış olanı arıyorum,<br />
Bir çocuğum ben pek yaşlı,<br />
Batı denizimin kıyısında<br />
dalgalar üzerinden uzaklara,<br />
ana yurduma, göçler diyarına bakıyorum,<br />
çemberi neredeyse tamamlamışım;<br />
Zira Hindistan’dan batıya doğru yola çıkıp<br />
Keşmir vadilerinden geçmiş,<br />
Kâh Tanrı, kâh bilge, kâh kahraman olup<br />
Asya’da hem kuzeyden ilerlemiş,<br />
Hem de güneyden,<br />
çiçekli yarımadalara, baharat adalarına uğramıştım,<br />
Ve onca zaman gezip,<br />
dünyayı onca turladıktan sonra<br />
Şimdi mutlu ve sevinçli, yüzümü yeniden evime dönmüşüm.<br />
(Ama uğruna uzun zaman evvel yola düştüğüm şey nerede?<br />
Ve neden bulunamamış o hâlâ?)<br />
76
www.isaretatesi.com<br />
SABAH ERKENDEN ÂDEM GİBİ<br />
Sabah erkenden, Âdem gibi,<br />
Gölgelikten uyku tazeliğiyle çıktığım zaman,<br />
Bak bana geçip giderken, duy sesimi, yaklaş,<br />
Dokun bana, sür avucunu geçerken bedenime,<br />
Sakın çekinme benden, korkma tenimden.<br />
77
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNÜŞLERİN KORKUNÇ ŞÜPHESİ<br />
Görünüşlerin korkunç şüphesi,<br />
Aldanmış olup olmadığımızın nihai belirsizliği,<br />
Belki de güven ve umudun kurgudan,<br />
kabir sonrası varlığın masaldan ibaret oluşu,<br />
Duyumsadığım şeylerin,<br />
hayvanların, bitkilerin, insanların,<br />
tepelerin ve pırıltılı akarsuların,<br />
Gece ve gündüz göklerinin, renklerin, yoğunluk ve biçimlerin,<br />
bütün bunların belki de yalnızca birer görüntü olup<br />
(ki hiç şüphesiz öyleler,) asıl şeyin hiç bilinmeyişi,<br />
(Nasıl da fırlayıp duruyorlar kendilerinden<br />
beni âdeta şaşırtıp maskara etmek için!<br />
Onları benim ya da bir başkasının<br />
zerre kadar bilmediği hissine ne çok kapılırım,)<br />
Belki hepsinin bana şu anki bakış açımdan öyle görünüp<br />
(ki hiç şüphesiz sırf görünüyor öyle onlar,)<br />
bambaşka açılardan tamamen farklı görünecekleri<br />
(ki muhakkak öyleler,)<br />
ve hatta hiç görünmeyecekleri;<br />
İşte tüm bu şüphelerime ve daha fazlasına<br />
hayret verici biçimde yanıt buluyorum<br />
78
www.isaretatesi.com<br />
Sevdiklerim ve can dostlarım<br />
yanımda yürüyüp elimi tutarak<br />
benimle oturup kaldığında,<br />
Esrarlı hava, kavranılmazlık, sözleri ve aklı aşan anlam<br />
bizi sarıp teslim aldığında;<br />
Ve o zaman dile getirilemez bir sezgiyle dolup sessizleşiyorum,<br />
ihtiyacım kalmıyor hiçbir şeye,<br />
Görünüşlere ya da kabir sonrası varlığa dair<br />
soruları yanıtlayamasam da<br />
Aldırışsızca geziniyorum etrafta ya da oturuyorum,<br />
halimden hoşnutum,<br />
Dostum elimi tuttukça büsbütün tatmin oluyorum.<br />
79
www.isaretatesi.com<br />
SEN MİSİN BANA CEZBOLAN?<br />
Sen misin bana cezbolan?<br />
Öncelikle dinle, ben pek farklıyım senin sandığından.<br />
Hayalindeki şeyi mi bekliyorsun benden?<br />
Sevgilin mi yapacaksın beni çaba göstermeden?<br />
Katıksız haz mı bekliyorsun yakınlığımdan?<br />
Güvenilir ve sadık birine mi benziyorum yoksa?<br />
Bu dış yüzeyden,<br />
benim sade ve hoşgörülü tavrımdan<br />
ötesini görmez misin?<br />
Hakiki bir zemin üzerinden<br />
hakiki bir kahramana yaklaştığını mı zannedersin?<br />
Ey hayalci, ya hepsi efsun, hepsi yanılgıysa,<br />
hiç düşünmez misin?<br />
80
www.isaretatesi.com<br />
BUNLAR KÖKTÜR, YAPRAKTIR<br />
Köktür, yapraktır bunlar kendi başına;<br />
Vahşi ormanlardan ve göl kıyılarından kokulardır<br />
kadınlara, erkeklere taşınan,<br />
Kuzukulağıdır, karanfilleridir aşkın,<br />
sarmaşıklardan daha sıkı sarılan parmaklardır,<br />
Gür bir ezgidir güneş doğarken<br />
ağaçların yaprakları arasına gizlenmiş kuşlardan fışkıran;<br />
Capcanlı denizler üzerinde olan sizlere, ey denizciler,<br />
capcanlı sahillerden kopan esintisidir karanın ve aşkın!<br />
Ve kış biterken<br />
kırlarda gezinen gençlere taze bir sungudur<br />
kırağıyla mayhoş olmuş dutlarla,<br />
mart ayının sürgünleriyle,<br />
Aşk tomurcuklarıdır bunlar<br />
sen her neredeysen önüne konan, yüreğine salınan,<br />
Tomurcuklardır eskiden de olduğu gibi açılıp duran;<br />
Güneşin sıcağını taşı onlara, açılsınlar,<br />
biçimler, renkler, kokular saçsınlar;<br />
Su ol, besin ol onlara,<br />
çiçek, meyve, upuzun dallar, ağaçlar olsunlar.<br />
81
www.isaretatesi.com<br />
ÇAYIRDA OTLARIN ARASINDAN GEÇERKEN<br />
Çayırda otların arasından geçer, eşsiz kokuyu solurken<br />
Bunun manevi karşılığını talep ediyorum;<br />
İnsanlardan en canayakın, en verimli dostluğu,<br />
Sözcüklerle, yapmakla ve olmakla yükselecek yaprakları istiyorum,<br />
Açık havada yalın, pırıltılı, taptaze, besleyici olsunlar,<br />
Dimdik, özgür, egemen adımlarla kendi yollarını tutsunlar,<br />
geriden değil hep önden gitsinler,<br />
Yılmaz bir kararlılıkla, lekesiz, hoş, tutkulu bir bedenle<br />
Başkanların ve valilerin suratına<br />
“Siz de kimsiniz?” dercesine baksınlar<br />
Ve uslanmak nedir bilmeden, asla boyun eğmeden<br />
dünyevî arzularını ve sadeliklerini<br />
Amerika’nın bağrı gibi duyursunlar.<br />
82
www.isaretatesi.com<br />
FIRKATEYN KUŞUNA<br />
Fırtınadan yüksekte gece boyu uyuyan<br />
Ve heybetli kanatlarla yepyeni uyanan sen,<br />
(Vahşi bir fırtına mı koptu? Sen yukarısına çıktın onun<br />
Ve gökte dinlendin, o ki kölendir seni beşiğinde sallayan,)<br />
Şimdi mavi bir noktasın ileride, pek uzakta, gökte süzülen,<br />
Buradan, güneşe çıkarak, izliyorum seni güverteden<br />
(Dünyanın dalgalanan enginliğinde minik bir beneğim ben.)<br />
Vahşi çalkantılar gece boyu sahile enkazlar saçtıktan sonra,<br />
Şimdi denizde, pek uzakta,<br />
Öyle mutlu ve dingin beliren günle beraber,<br />
Pespembe, kıpır kıpır şafakla, parlayan güneşle,<br />
Dupduru yayılan gök maviyle,<br />
Sen de beliriyorsun yeniden.<br />
Sen ki gökle, yerle, denizle, kasırgayla başetmek<br />
ve boralarla yarışmak için doğmuşsun<br />
(kanatsın sen yekpare,)<br />
Sen ki asla yelkenlerini toplamayan bir gemisin göklerde,<br />
83
www.isaretatesi.com<br />
Ve günlerce, hatta haftalarca yorulmadan<br />
ve bir an bile duraksamadan<br />
göğün boşluğunda diyar diyar gezerek<br />
Akşam Senegal’e, sabah Amerika’ya bakar,<br />
Çakan şimşekler ve gürleyen bulutlar arasında eğlenirsin,<br />
–– Hele ki tüm o serüvenlerde benim ruhum olsaydı sende,<br />
Kim bilir ne büyük sevinçler, ne büyük hazlar tadardın sen!<br />
84
www.isaretatesi.com<br />
GÜVERTEDE DÜMENİN BAŞINDA<br />
Güvertede, dümenin başında<br />
Genç kaptan idare ediyor gemiyi dikkatle.<br />
Sisler arasında sahilde, bir çan çalıyor kederli,<br />
Bir uyarı çanı –– sallanıyor dalgaların beşiğinde.<br />
Ey uyarı çanı! Çal resiflerin kıyısında, ikazını yap güzelce,<br />
Sen çal ki gemi uzaklaşsın oradan, uğramasın kazaya.<br />
Ve ey genç kaptan! Tetikte ol, kulak ver bu ikaza,<br />
Kır dümeni, döndür pruvayı,<br />
boz yelkenleriyle hızla uzaklaşsın yüklü gemi,<br />
Değerli hazinesiyle neşe ve güven içinde yol alsın hoş ve heybetli.<br />
Hele ki gemiler gemisi, ölümsüz gemi, gemi içindeki gemi!<br />
Bedenin gemisi, ruhun gemisi!<br />
Durmasın o asla, yol alsın, daima ilerlesin.<br />
85
www.isaretatesi.com<br />
SUYUN ALTINDAKİ DÜNYA<br />
Suyun altındaki dünya,<br />
Deniz dibindeki ormanlar, dallar ve yapraklar,<br />
Deniz marulu, göz alabildiğine liken,<br />
tuhaf çiçekler ve tohumlar,<br />
gür yosunlar, açık alanlar, pembe otlar,<br />
Türlü renkler, uçuk gri, yeşil, eflatun, beyaz, altın sarısı,<br />
sudaki ışık oyunları,<br />
Ve orada, kayaların, mercanların,<br />
liflerin, sapların, çalıların arasında dilsiz yüzücüler<br />
ve besinleri onların,<br />
Boşlukta asılı kalmışçasına otlayan<br />
ya da dibe yakın, usulca sürünen ağırkanlı varlıklar,<br />
Yüzeyde su ve hava püskürten<br />
ya da yüzgeçleriyle eğlenen ispermeçet,<br />
Kurşunî gözlü köpekbalığı, deniz aygırı,<br />
kaplumbağa, tüylü ayıbalığı, vatoz,<br />
Tutkular orada,<br />
okyanusun derinlerinde kavimler, savaşlar, kovalamacalar,<br />
daha niceleri gibi onlar da yoğun bir havayı soluyorlar;<br />
86
www.isaretatesi.com<br />
Ve sonra, oradan, buradaki görünüşlere,<br />
yerküreyi gezen bizim gibi varlıkların soluduğu<br />
seyrek havaya doğru geçiş;<br />
Ve ardından, bizimkinden,<br />
başka varlıkların gezdiği öteki dünyalara doğru<br />
başka bir geçiş.<br />
87
www.isaretatesi.com<br />
SAHİLDE GECE BİR BAŞIMA<br />
Yaşlı ananın fısıltılı bir şarkıyla salladığı<br />
sahilde gece bir başıma<br />
Gökteki parlak yıldızları seyrediyorum,<br />
Bir düşünce doğuyor zihnime,<br />
evrenlerin ve geleceğin anahtarı.<br />
Engin bir ortaklıkta kenetleniyor her şey,<br />
Gökteki tüm küreler, kâh gelişkin kâh gelişmemiş, irili ufaklı,<br />
güneşler, aylar, gezegenler,<br />
Her türlü genişliğe yayılan tüm mesafeler ve zaman aralıkları,<br />
Tüm cansız biçimler, tüm ruhlar,<br />
Farklı dünyalarda farklı farklı olsalar da tüm canlı bedenler,<br />
Gazlar, sıvılar, bitkisel ve madensel oluşumlar,<br />
balıklar, vahşi yaratıklar,<br />
Tüm uluslar, renkler, vahşiler, medeniyetler, diller,<br />
Dünyada ya da başka bir dünyada<br />
var olmuş ve olabilecek tüm şeyler,<br />
Tüm yaşamlar ve ölümler, tüm geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek,<br />
Bütün hepsini kapsıyor ve her daim kapsayagelmiş<br />
bu engin ortaklık,<br />
88
www.isaretatesi.com<br />
Sonsuza kadar da öyle olacak,<br />
onları sıkıca saracak, bir arada tutacak.<br />
89
www.isaretatesi.com<br />
GEMİNİN ARDINDAN<br />
Denizdeki geminin, uğultulu rüzgârların,<br />
Direklere halatlarla sımsıkı gerilmiş<br />
beyazlı grili yelkenlerin ardından,<br />
Aşağıda, boyunlarını bir bir uzatarak koşturuyor<br />
muazzam sayıda dalga,<br />
Kesintisiz bir akışla yola düşüyorlar geminin peşi sıra,<br />
Köpük köpük, şırıl şırıl okyanus dalgaları<br />
kafa kafaya vermişler neşeyle,<br />
İnip çıkan, akışkan, eğri büğrü, mücadeleci dalgalar<br />
girdaplı akıntıya doğru güle oynaya kavisler çiziyorlar,<br />
Kocaman gemi süzülüp yön değiştirerek<br />
suyun yüzeyini karıştırdıkça<br />
Okyanusun enginliğinde irili ufaklı dalgalar<br />
akın akın gidiyor özlem dolu,<br />
Uzaklaşan geminin peşinden güneşin altında ışıl ışıl, şen şakrak,<br />
Benek benek bir sürü köpük ve yüzey parçacıkları<br />
alacalı bir geçiş yapıyor,<br />
Hızla ilerleyen görkemli gemiyi izliyorlar,<br />
akıp gidiyorlar onun ardı sıra.<br />
90
www.isaretatesi.com<br />
TOHUMLAR<br />
Biçimler, nitelikler, yaşamlar, insanlık, dil, düşünceler,<br />
Bilenen şeyler ve bilinmeyenler, yıldızlardakiler,<br />
Ve bizzat yıldızlar, bazısı şekilli, bazısı şekilsiz,<br />
Topraklarıyla, ağaçlarıyla, şehirleriyle, halklarıyla<br />
şu mucizevi ülkeler,<br />
Muhteşem güneşler, uydular ve yörüngeler, sayısız bileşim ve etki,<br />
Bunlar ve her yerde görünen diğer bütün şeyler,<br />
uzanıp elimle neredeyse sarabildiğim<br />
avuç kadarlık bir alanda bile<br />
ihmal edilmemiş halde bekler,<br />
Ve her şeyin başlangıcı olan şey vardır hepsinde,<br />
şu cevher, şu tohumu her şeyin.<br />
91
www.isaretatesi.com<br />
BİLGİN ASTRONOMU DİNLEDİĞİMDE<br />
Bilgin astronomu dinlediğimde,<br />
Kanıtlar ve rakamlar sütunlar halinde sıralandığında karşımda,<br />
Eklemek, bölmek, ölçmek adına çizelgeler, şemalar sunulduğunda,<br />
Ve sonu gelmeyen alkışlar arasında astronom konuşup durdukça,<br />
Çok geçmeden, nasıl da anlatılmaz bir bitkinlik<br />
ve tiksinti çökmüştü üzerime;<br />
Ama ne zaman ki yerimden kalkıp dışarı süzüldüm sessizce<br />
Ve nemli akşamın esrarlı havasında tek başıma gezindim,<br />
İşte o zaman başımı yukarı her kaldırdığımda<br />
Pür sessizlikle baktı yıldızlar bana.<br />
92
www.isaretatesi.com<br />
BAŞKANA<br />
Sen ne yapsan söylesen, Amerika için hava cıva!<br />
Tanımazsın sen Doğayı –– öğrenmedin Doğanın politikasını,<br />
muazzam bolluğu, doğruluğu, hakkı,<br />
Anlamadın, yalnızca bunlardır bu ülkenin layığı!<br />
Bunlardan eksik olan<br />
bu ülkeden er geç silinip yok olmalı!<br />
93
www.isaretatesi.com<br />
OYNAŞAN KARTALLAR<br />
Nehir yolu civarında gezinerken,<br />
(dinlencem sırasında, öğle öncesi yürüyüşümde,)<br />
Aniden yüksekte hışırtılı bir ses –– oynaşan kartallar,<br />
Yukarıda boşlukta birlikte, tutkun bir temas telaşlı,<br />
Kucaklaşan, kenetlenen pençeler,<br />
coşkuyla dönen bir çark capcanlı,<br />
Çırpınan dört kanat ve iki gaga,<br />
sımsıkı sarılmış sarmal bir kütle,<br />
Dolaşıp karışarak düğümlenen<br />
ve dosdoğru aşağı düşen ilmekler,<br />
Ve sonra nehrin üzerinde bir anlığına<br />
tek vücut olmuşçasına<br />
asılı kalışları onların,<br />
Havada kıpırtısız, dingin bir denge,<br />
ardından gevşeyiveren pençeler, birbirlerinden ayrılışları,<br />
Gergin kanatlarla ayrı yönlere usulca yay çizip<br />
yeniden yukarı doğru yükselişleri,<br />
Dişisi bir yana, erkeği öbür yana doğru uçup gidişleri.<br />
94
www.isaretatesi.com<br />
DÜŞÜNCELERDE GEZİNİRKEN<br />
(HEGEL OKUDUKTAN SONRA)<br />
Evrene dair düşüncelerde gezinirken,<br />
iyi olan pek az şeyin ölümsüzlüğe doğru<br />
kararlılıkla ilerlediğini gördüm,<br />
Uçsuz bucaksız kötülüklere baktım,<br />
hepsinin hızla eriyip gittiğini,<br />
ölüp yok olduğunu gördüm.<br />
95
www.isaretatesi.com<br />
ÇOCUĞUN ŞAŞKINLIĞI<br />
Küçük bir çocukken bile<br />
Her pazar günü vaizin ifadelerini duyduğumda<br />
hayrete düşer, susup kalırdım:<br />
Güye mücadele edermiş Tanrı,<br />
çekişirmiş başka bir varlık ya da etkenle.<br />
96
www.isaretatesi.com<br />
KOŞUCU<br />
Düz bir yolda koşuyor idmanlı koşucu,<br />
Hem ince yapılı hem kanlı canlı, bacakları kaslı,<br />
İnce giyinmiş, öne eğiliyor koşarken,<br />
Hafiften sıkmış yumruklarını, biraz yukarı kalkık kolları.<br />
97
www.isaretatesi.com<br />
PEÇELİ<br />
Kendisinin doğal, ebedî gizleyicisi o, takmış maskesini,<br />
Perdeliyor yüzünü, perdeliyor suretini,<br />
Her an, her saat, hatta uyurken bile<br />
Değişimlere, dönüşümlere uğruyor durmadan.<br />
98
www.isaretatesi.com<br />
MEKÂNLAR VE ZAMAN<br />
Mekânlar ve zaman –– nedir içimde her yerde daima<br />
bunlarla buluşup beni evimde kılan?<br />
Biçimler, renkler, yoğunluk, kokular –– nedir içimde<br />
bunlara hep karşılıklar bulan?<br />
99
www.isaretatesi.com<br />
GEMİLER ŞEHRİ<br />
Gemiler şehri!<br />
(Ey kara gemiler! Ey haşin gemiler!<br />
Ey sivri pruvalı güzelim buharlı gemiler, yelkenliler!)<br />
Dünya şehri! (Çünkü buradalar tüm soylar,<br />
Burayı besliyor dünyanın tüm memleketleri!) 13<br />
Deniz şehri! Telaşlı ışıl ışıl gelgitlerin şehri!<br />
Durmaksızın kabarıp çekilen şen gelgitlerin,<br />
girdaplı köpük köpük çalkantıların şehri!<br />
Rıhtımlar ve ambarlar şehri,<br />
mermer ve demir cepheli yüksek binaların şehri!<br />
Gururlu ve tutkulu şehir, ateşli, çılgın, sınır tanımaz şehir!<br />
Yüksel, ey şehir, sırf barış için değil,<br />
sahiden savaşçı ol kendin gibi!<br />
Korku nedir bilme –– kalıplara boyun eğme, ey şehir,<br />
ödün verme kendinden!<br />
Bak bana, gör beni,<br />
surete büründür, benim surete büründürdüğüm gibi seni!<br />
Sunduklarını reddetmedim asla,<br />
sen neyi benimsediysen benimsedim;<br />
13<br />
Şiir, Amerikan İç Savaşı sırasında New York’a yazılmıştır. (ç.n.)<br />
100
www.isaretatesi.com<br />
Sorgulamadım seni, ister iyi ol ister kötü –– asla kınamadım,<br />
her şeyini sevdim;<br />
Şarkılar söyledim, yücelttim sana ait olanı ––<br />
ama şimdi değil barış zamanı;<br />
Barışta daima söyledim barışın şarkısını,<br />
şimdi elimde bir savaş davulu,<br />
Sokak sokak çalıyorum, ey şehir, kıpkızıl savaş şarkısını!<br />
101
www.isaretatesi.com<br />
DİLE GELİŞ<br />
I.<br />
Dile geliş, ölçü, yoğunlaşma, kararlılık<br />
ve sözler söylemek için ilâhi bir güç ––<br />
Nice denemeden sonra mı oldu<br />
nefesin kuvvetli, dudakların yatkın?<br />
Yapın mı öyle, yoğun alıştırmalarla mı öyle oldun?<br />
Sözlerin kadar uçsuz ucaksız diyarlarda mı gezersin?<br />
Sözler söyleten o ilâhi güce layıkıyla mı kavuştun?<br />
Çünkü ancak yıllardan sonra,<br />
saflıktan, arkadaşlıktan, doğurganlıktan,<br />
sakınımdan ve çıplaklıktan geçtikten,<br />
Yolları arşınlayıp nehirleri, gölleri aştıktan,<br />
Hançerendeki düğümü çözerek<br />
çağları, mizaçları, soyları, bilgileri,<br />
özgürlüğü, suçları özümsedikten sonra,<br />
Tam bir inancın, aydınlanışların, yücelişlerin<br />
ve engellerin ortadan kalkmasının adından,<br />
Ancak ve ancak bunlardan ve daha nicelerinin ardından,<br />
Sözler söyleten o ilâhi güç<br />
nihayet erişebilir sana;<br />
102
www.isaretatesi.com<br />
Her şey o zaman hızla akın eder insana,<br />
biri bile geri durmaksızın hepsi yerini bulur,<br />
Ordular, gemiler, kalıntılar,<br />
kütüphaneler, resimler, makineler, şehirler,<br />
nefret, umutsuzluk, dostluk, ıstırap,<br />
hırsızlık, cinayet ve hırs,<br />
hepsi birleşir, aynı saflarda buluşur,<br />
Ve uygun adım yürüyerek,<br />
o insanın ağzından olması gerektiği gibi<br />
birer birer dökülür.<br />
II.<br />
Ah, nedir içimdeki bu şey, seslerle beni neden bunca titreten?<br />
Doğru sesle konuşursa benimle biri,<br />
muhakkak peşine düşerim o kişinin,<br />
Tıpkı sessiz ve akışkan adımlarla<br />
dünyanın her köşesinde<br />
ayı takip ettiği gibi suyun.<br />
En doğru sesi bekler her şey ––<br />
Nerede hünerli yetkin uzuvlar, o fevkalâde yürek?<br />
Zira onlardan doğan her söz<br />
daha derin ve hoş, yepyeni seslere bürünür,<br />
başka türlüsü olamaz.<br />
103
www.isaretatesi.com<br />
Kapalı zihinler, sımsıkı dudaklar görüyorum,<br />
tıkalı kulaklar, perişan şakaklar ––<br />
Kilidi şak diye açacak tını elbet gelecek,<br />
Sözcüklerin içinde daima hazır olup<br />
mışıl mışıl uyuyan şeyi<br />
açığa çıkaracak.<br />
104
www.isaretatesi.com<br />
TEKERDEN ÇIKAN KIVILCIMLAR<br />
Kentin gün boyu dinmeyen kalabalığı<br />
caddelerde akın akın ilerlerken,<br />
Kenarda bir şeyler seyreden çocuklarla beraber<br />
durup mola veriyorum.<br />
Kaldırımın köşesinde bir bileyici ustası<br />
büyük bir bıçağı işliyor tekerinin başında,<br />
Öne eğilerek taşa doğru dikkatlice tutuyor bıçağı,<br />
Dizlerinden güç alıp ayağını özenle basarak<br />
hızla çeviriyor tekeri,<br />
Hem hassas hem kararlı el hareketleriyle<br />
sürtüyor bıçağın ağzını,<br />
Ve tel tel fışkırarak ortalığa saçılıyor altın renginde<br />
Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />
Nasıl da tesir altına alıyor beni bütün manzara ––<br />
Partal giysili, deriden genişçe bir omuzluk takmış,<br />
mahzun, sivri çeneli ihtiyar,<br />
Hayalet misali boşlukta akıp süzülürken<br />
şimdi buraya tutulup kalmış ben,<br />
105
www.isaretatesi.com<br />
(Çevrenin uçsuz bucaksızlığında göz ardı edilen bir noktada)<br />
dikkat kesilmiş, sessizce seyreden çocuk grubu,<br />
caddenin dinmek bilmeyen uğultusu,<br />
Hızla dönen biley taşının ve dokundurulan bıçağın<br />
boğuk, çatallı, hırıl hırıl sesi<br />
Ve küçük altın sağanakları halinde etrafa saçılan, fışkıran, dağılan<br />
Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />
106
www.isaretatesi.com<br />
KAT KAT KIVRIMLARDAN AÇILARAK<br />
Kadının kat kat açılan kıvrımlarından<br />
kat kat açılır erkek ve yalnızca öyle açılabilir kendinden,<br />
Yalnızca dünyanın en üstün kadınından<br />
kat kat açılabilir dünyanın en üstün erkeği,<br />
Yalnızca en canayakın kadından<br />
kat kat açılabilir en canayakın erkek,<br />
Bir kadının kusursuz bedeninden<br />
kat kat açılarak kusursuz bir bedene bürünür erkek,<br />
Kadının benzersiz şiirinden<br />
kat kat açılır erkeğin şiiri,<br />
(benim şiirim de ancak öyle açılabilmiştir kendinden,)<br />
Sevdiğim güçlü ve mağrur kadından, yalnızca ondan<br />
kat kat açılarak belirir sevdiğim güçlü ve mağrur erkek,<br />
Sevdiğim güçlü kuvvetli kadının<br />
sımsıkı kucaklayışlarından, yalnızca ondan<br />
kat kat açılabilir erkeğin sımsıkı kucaklayışları,<br />
Kadının beyninin kıvrımlarından<br />
kat kat açılarak oluşur erkeğin beyninin kıvrımları,<br />
gereğince uysal,<br />
107
www.isaretatesi.com<br />
Kadının adaletinden kat kat açılır tüm adalet,<br />
Kadının şefkatinden kat kat açılır tüm şefkat;<br />
Erkek yüce bir varlıktır bu dünyada ve ebediyette,<br />
fakat kadından kat kat açılır bu yüceliğin her zerresi;<br />
Önce kadında şekillenmelidir erkek,<br />
sonra kendinde şekillenebilir ancak.<br />
108
www.isaretatesi.com<br />
KOZMOS<br />
Her kim ki çeşitliliği barındırır kendinde ve bizzat Doğadır,<br />
Ve yeryüzünün hem uçsuz bucaksızlığı, hem haşinliği ve şehveti,<br />
hem sonsuz kayrası, hem de hassas dengesidir;<br />
Her kim ki pencereden boş gözlerle bakmamış,<br />
habercilerle boşuna oturmamıştır;<br />
Her kim ki inançlıyı ve inançsızı kendinde barındırır<br />
ve en muhteşem kucaklayıcıdır,<br />
Ve gerçekçiliğin, maneviyatın, estetik veya düşünsel olanın<br />
üçlü bileşimini kendinde layıkıyla taşır;<br />
Her kim ki bedeni düşünür<br />
ve tüm uzuvları ve her parçayı beğenir,<br />
Ve dünyaya ve kendi bedenine dair kuramdan<br />
ustaca kıyaslamalar yoluyla diğer tüm kuramları kavrar<br />
Ve böylece bir şehri, bir şiiri<br />
ya da Eyaletlerimizin devasa siyasetini anlar;<br />
Ve her kim ki yalnızca dünyaya ve onun güneşine, ayına değil,<br />
başka dünyalara, güneşlere ve aylara da inanır,<br />
Ve yalnızca bir gün için değil<br />
ama tüm zamanlar için kendine bir ev kurar,<br />
İşte o kişi tüm halkların, çağların, dönemlerin, nesillerin,<br />
geçmişin ve geleceğin,<br />
109
www.isaretatesi.com<br />
Tıpkı bütün evren gibi<br />
o evde ayrılmaz bir şekilde bir arada yaşadığını görür.<br />
110
www.isaretatesi.com<br />
İSTEYEN İSTEDİĞİNİ ÖVSÜN<br />
İsteyen istediğini övsün;<br />
Ama taşkın Missouri’nin kıyısında, ben,<br />
ne sanatta ne de başka bir şeyde,<br />
Bu nehrin havasını ve geniş Batı çayırlarının kokusunu<br />
iyice içine çekip dışarı üfleyemeyen<br />
Hiçbir şeyi övmeyeceğim!<br />
111
www.isaretatesi.com<br />
KISTASLAR<br />
Onların ruhun özünde, çözümlemelerden uzak,<br />
güven içinde oturduğu yerde her şey onlara tâbidir,<br />
Gelenek ve otoriteler onların yargıcı değil,<br />
onlar gelenek ve otoritelerin yargıcıdır,<br />
Kendilerini onaylayan her neyse, ve kendilerine dokunan,<br />
onlar kendiliğinden onaylar onu,<br />
Ve işte bu yüzden<br />
yakındakileri ve uzaktakileri istisnasızca onaylayan şey<br />
daima içindedir onların.<br />
112
www.isaretatesi.com<br />
CESARETİN VAR MI EY RUHUM<br />
Cesaretin var mı, ey Ruhum,<br />
Adımlarımız için ne yolu ne de zemini olan<br />
O meçhul diyara benimle yürümeye?<br />
Ne bir harita ne de rehber var o diyarda,<br />
Ne çağıran bir ses ne de insancıl bir dokunuş,<br />
Ne al yanaklı bir yüz, ne dudaklar, ne de gözler.<br />
Orayı ne ben biliyorum, ey Ruhum, ne de sen,<br />
önümüz bilinmezlik,<br />
Düşlenmedik şeyler bekliyor bizi orada,<br />
o diyar ki hiç girilmedik.<br />
Nihayet tüm bağlar çözülecek,<br />
Ebedî bağlar, Zaman ve Mekân hariç<br />
Bizi sınırlara tutsak eden her şey, karanlık, yerçekimi, duyular,<br />
hepsi yok olup gidecek.<br />
İşte o zaman, ey Ruhum, taşacağız kendimizden,<br />
süzülüp gideceğiz akın akın,<br />
113
www.isaretatesi.com<br />
Zaman ve Mekâna her şeyimizle hazır, yetkin, dört başı mamur,<br />
Hepsinin hakkını vereceğiz, hepsinin,<br />
(ey neşe! ey her şeyin meyvesi!), ey Ruhum!<br />
114
www.isaretatesi.com<br />
KUTSAL ÖLÜMÜN FISILTILARI<br />
Duyuyorum kutsal ölümün fısıltılarını,<br />
Gecenin dudaklarından lakırtı, koroların ıslığı,<br />
Usulca tırmanan adımlar,<br />
pek sessiz, yumuşacık esen gizemli meltemler,<br />
Görünmeyen nehirlerin şırıltısı,<br />
durup dinmeyen bir akıntının gelgitleri,<br />
(Belki de gözyaşı şıpırtıları, insan gözyaşlarının engin suları.)<br />
Görüyorum gökte muazzam bulut yığınlarını,<br />
Kederle, yavaşça döne döne, sessizce kabarıp karıştıklarını,<br />
Epeyce soluk, uzak, mahzun bir yıldızın<br />
Bir belirip bir kaybolduğunu.<br />
(Bir dünyaya geliştir bu –– ölümsüz, ulu bir doğum;<br />
Kim bilir hangi ruhtur<br />
Gözün göremediği sınırlardan geçip giden.)<br />
115
www.isaretatesi.com<br />
ETRAFIMI SARAN MÜZİK<br />
Etrafımı saran, asla susmayan ve başlangıcı olmayan bu müziği<br />
bana öğretilmediğinden duyamamıştım onca zaman,<br />
Şimdi duyuyorum koroyu ve mest oluyorum,<br />
Bir tenor, güçlü kuvvetli, yükseltiyor gür sesini,<br />
şafağın şen tınılarıyla duyuyorum,<br />
Ardından yelken açıyor bir soprano<br />
dev dalgaların tepesinde sevinçle,<br />
Sonra dupduru bir bas<br />
sarsıyor kâinatın her yanını harikulade,<br />
Ve coşkulu bir tutti,<br />
flüt ve kemanların hoş, yaslı iniltileri,<br />
bütün hepsiyle doluyorum tepeden tırnağa,<br />
Sırf seslerin yüksekliği değil duyduğum,<br />
tarifsiz anlamlara kapılıp gidiyorum,<br />
Bir inip bir çıkan, çekişen,<br />
duyguda birbirine üstün gelmek için kıyasıya yarışan<br />
çeşit çeşit seslere kulak veriyorum;<br />
Bizzat icracılar bile bilmiyor kendilerini ––<br />
ama sanırım ben artık onları anlamaya başlıyorum.<br />
116
www.isaretatesi.com<br />
SESSİZ, SABIRLI BİR ÖRÜMCEK<br />
Küçük bir kaya çıkıntısında tek başına duran<br />
sessiz, sabırlı örümceği farkettim,<br />
Issız, uçsuz bucaksız çevreyi keşfetmek için<br />
onun nasıl da iplik ardına iplik gönderdiğini,<br />
Makaradan çözüp çözüp<br />
ipleri bıkmadan usanmadan<br />
sıra sıra yolladığını farkettim.<br />
Ey Ruhum, mekânın engin okyanuslarında<br />
her şeyden kopuk, bir başına duruyorsun sen de,<br />
Durmadan düşüncelere dalıp, serüvenlere açılıp, ipler fırlatıp,<br />
birbirine bağlayacağın âlemleri arıyorsun,<br />
Ve ihtiyacın olan köprünün kurulmasını, ey Ruhum,<br />
esnek çıpanın tutunmasını,<br />
Fırlattığın incecik ipliğin bir yerleri yakalamasını bekliyorsun.<br />
117
www.isaretatesi.com<br />
KIŞIN BİR LOKOMOTİFE<br />
Sanadır şarkım, sana,<br />
Kış günü sona ererken, şiddetli fırtınada,<br />
yoğun kar yağışında giden sana,<br />
O zırh takımına senin,<br />
düzenli, çifte kalp atışına, o sarsıntılı tempona,<br />
Silindirik kara gövdene,<br />
altın renkli pirincine, gümüşsü çeliğine,<br />
Kocaman kranklarına,<br />
iki tarafında dönüp mekik dokuyan<br />
pistonlarına ve kollarına,<br />
Kâh coşan kâh uzaklarda dinmeye duran<br />
ritmik, nefese nefese homurtuna,<br />
Önüne takılı, ileriye doğru fırlamış koskoca ışıldağına,<br />
Hoş bir eflatuna bulanıp havada parıl parıl dalgalanan<br />
upuzun buhardan bayrağına,<br />
Bacandan fışkırıp duran o yoğun, kasvetli bulutlara,<br />
Yaylar ve vanalarla örülü aksamına,<br />
tekerleklerinin titrek pırıltısına,<br />
Arkandan neşe içinde, uysalca takip eden,<br />
rüzgârlı ya da sakin havada<br />
118
www.isaretatesi.com<br />
kâh çabuk kâh aheste ilerleyen<br />
vagonlar katarına!<br />
Ey çağın sureti, ey hareket ve gücün simgesi, kıtanın nabzı,<br />
Bir kez olsun gel ve ilham ver bana,<br />
dizelerime karış seni seyrettiğim sırada,<br />
Fırtınayla, haşin rüzgârlarla, yağan karla,<br />
Kâh gündüz çın çın öten uyarı çanınla,<br />
kâh gece sessizce sallanan işaret lambanla…<br />
Vahşi çığlıklı güzel!<br />
Kanun tanımaz müziğinle,<br />
gece savrulan lambalarınla,<br />
Çılgın bir ıslık koparıp yankılanan<br />
ve deprem gibi gümbürdeyip<br />
ortalığı ayağa kaldıran kahkahanla<br />
doludizgin ilerle şarkımın bağrında,<br />
Sırf kendi kanununla sımsıkı tutun kendi yoluna,<br />
(Sulugöz arpın ya da geveze piyanonun<br />
şirinliklerinden eser yoktur sende,)<br />
Tiz çığlıkların yankılansın kayalıklarda, dağlarda,<br />
Aşsın gölleri, uzansın çayırlar boyunca,<br />
Erişsin özgür göklere taşkın ve kudretli, kıvançla.<br />
119
www.isaretatesi.com<br />
HAKİKATTİR HER ŞEY<br />
Gevşek bir inancın insanıydım ben, ah, onca zaman,<br />
Parçaları yadsıyan onca zaman, her şeyden kopuk duran,<br />
Artık farkındayım her şeye yayılmış yekpare hakikatin,<br />
Aslında olmadığını ve olamayacağını keşfediyorum<br />
yalanın ve onun biçimlerinin,<br />
Keşfediyorum yalanın da<br />
engellenmez bir şekilde kendinden çoğalıp geliştiğini,<br />
tıpkı geliştiği gibi hakikatin, yeryüzü yasalarının<br />
ve doğanın tüm ürünlerinin.<br />
(Tuhaftır bu, hemen farkedilmeyebilir, ama farkedilmelidir;<br />
İçimde duyuyorum<br />
en az öteki şeyler kadar sahtelikleri de temsil ettiğimi,<br />
Ve tüm evren de öyledir.)<br />
Yalanı gerçekten ayırt etmeyen hangi kusursuz döngü<br />
nerede yarım kalmıştır, sorarım!<br />
Yerde, suda, ateşte mi, yoksa insanın ruhunda, kanda, ette mi?<br />
Yalancılar arasında düşüncelere dalıp kabuğuma çekildim,<br />
aslında hiçbir yalan ve yalancı olmadığını anladım,<br />
120
www.isaretatesi.com<br />
Kusursuz döngüsü yarım kalmaz hiçbir şeyin,<br />
ve kusursuz bir döngü içindedir yalan denilenler bile,<br />
Ve her şey hem kendini<br />
hem de kendinden öncekileri yansıtır tamamen,<br />
Ve her şeyi içerir hakikat<br />
ve evrenin yekpare oluşu gibi yekparedir,<br />
Ve boşluksuz ve noksansızdır bütün hakikat<br />
ve istisnasız hakikattir her şey,<br />
Ve bundan böyle<br />
gördüğüm ve olduğum her şeyi yücelteceğim ben,<br />
Hiçbir şeyi yadsımayacağım,<br />
şarkı söyleyeceğim, kahkahalarla güleceğim.<br />
121
www.isaretatesi.com<br />
DÜŞÜNCELER<br />
Kamuoyuna dair düşünceler bunlar;<br />
Er geç hükmedecek<br />
(hem de nasıl amansız, nasıl da kesin, nihai olacak!)<br />
serinkanlı, sakin bir iradeye dair düşünceler;<br />
Beti benzi atmış, kendine gizlice<br />
Halk buna ne diyecek? diye soran<br />
Başkan’a dair düşünceler;<br />
Foyası meydana çıkınca ortada kalacak olan<br />
boş kafalı hâkime, kokuşmuş milletvekiline,<br />
valiye, belediye reisine,<br />
Mıy mıy konuşup feryat eden papaza,<br />
(ki yakındır, terk edilecek o da,)<br />
Yıldan yıla azalan saygınlığa,<br />
yetkililerin, kanunların, kürsülerin, okulların<br />
buyruklarına dair düşünceler!<br />
Ama bir de insanın daima daha yukarı,<br />
daha geniş, daha güçlü uzanan sezgilerine,<br />
Özsaygı’ya, Karakter’e dair düşünceler var!<br />
Gerçek Yeni Dünya’ya,<br />
kitleler halinde ışıl ışıl Demokrasilere,<br />
122
www.isaretatesi.com<br />
Siyasetin, orduların ve donanmaların onlara tâbi oluşuna,<br />
Güneşin, hatta en yüce içsel ışığın onlarla parlamasına,<br />
Her şeyin o Demokrasilerce sarılmasına<br />
ve her şeyin onlardan taşıp fışkırmasına dair düşünceler!<br />
123
www.isaretatesi.com<br />
ÖRGÜNÜ ÖR AZİMLİ YAŞAMIM<br />
Örgünü ör, azimli yaşamım, örgünü ör,<br />
Yaklaşan büyük seferler için<br />
güçlü kuvvetli, sapasağlam bir asker ör,<br />
Kıpkırmızı bir kan, halat gibi adaleler ör, duyular ve bir görüş ör,<br />
Yılmaz bir kararlılıkla gece gündüz, bir atkı, bir çözgü,<br />
durmaksızın ör, yorulmaksızın ör,<br />
(Neye yarıyor bilmiyoruz, ey Yaşam, nedir amaç bilmiyoruz,<br />
sonuç nedir, aslında hiçbir şey bilmiyoruz,<br />
Yalnızca iştir bildiğimiz, sürüp giden sonsuz gereklilik,<br />
ve ölümle sarılmış barış yürüyüşü de sürecek<br />
savaşla beraber,)<br />
Ör, tel tel ipleri büyük barış seferleri için ör,<br />
Nedendir veya nedir bilmesek de, daima ör, sonsuza dek ör.<br />
124
www.isaretatesi.com<br />
BERRAK BİR GECEYARISI<br />
İşte senin saatin, ey Ruhum,<br />
senin sözcüksüz olana özgürce kaçışın,<br />
Kitaplardan uzağa, sanattan uzağa ––<br />
gün silinip gitmiş, ders bitmişken;<br />
Beliriyorsun tüm varlığınla sessizce,<br />
öylece bakıp en sevdiğin şeyleri düşünüyorsun:<br />
Gece, uyku, ölüm, gökteki yıldızlar…<br />
125
www.isaretatesi.com<br />
VAKİT YAKLAŞIRKEN<br />
Vakit yaklaşırken kararıyor bulut,<br />
İçimi karartıyor ötesinde ne olduğunu bilemediğim dehşet.<br />
Yola koyulacak,<br />
Eyaletleri bir bir katedeceğim,<br />
ama bilmiyorum nereye daha ne kadar gideceğim,<br />
Belki de pek yakında, gündüz ya da gece,<br />
şarkı söylerken aniden susacağım.<br />
Ey kitabım, ey şarkılar! Her şey buraya kadar mıydı?<br />
Dönüp dolaşıp başa mı dönmeliyiz tekrar?<br />
Kâfidir gene de, ey Ruhum,<br />
Ete kemiğe büründük, göründük –– bu da kâfidir.<br />
126
www.isaretatesi.com<br />
GÜNÜN PARLAK IŞIĞINDAN SONRA<br />
Günün parlak ışığı çekildikten sonra,<br />
Salt karanlık, kapkaranlık gece gösteriyor yıldızları bana;<br />
Muhteşem orgun, koronun,<br />
kusursuz orkestranın gürültüsünden sonra,<br />
Gerçek senfoni sessizce çalınıyor ruhumda baştan başa.<br />
127
www.isaretatesi.com<br />
EY DURMADAN KABARAN DALGALAR<br />
Ey durmadan kabaran dalgalar! Ey bu eylemi yaptıran kudret!<br />
Sen ki kâinatın enginliği boyunca<br />
kâh merkezkaç kâh merkezcil, görünmeyen kuvvetsin,<br />
Sen ki güneş, ay, yeryüzü ve takımyıldızların ahengisin,<br />
Hangi uzak Sirius’tan, Capella’dan, nedir bize mesajın?<br />
Her şeyin merkezinde<br />
nabzı seninle atan hangi yürek<br />
kâinatın sonsuz toplamına hayat verir?<br />
Sendeki nasıl yüce bir ima ve mânâdır,<br />
nasıl bir işarettir her şeye dair?<br />
Kâinatı tüm parçalarıyla<br />
aynı gemide gidiyormuşçasına bir arada tutan<br />
nasıl bir ortaklıktır böyle uçsuz bucaksız,<br />
böyle akışkan?<br />
128
www.isaretatesi.com<br />
SÜREKLİLİK<br />
(YAKIN ZAMANDA ALMAN BİR TİNSELCİ 14<br />
İLE YAPTIĞIM BİR SOHBETTEN.)<br />
Asla kaybolmaz, kaybolamaz hiçbir şey,<br />
Hiçbir soy, hiçbir varlık, hiçbir biçim –– dünyanın hiçbir nesnesi.<br />
Yaşam da böyledir, güç de, görünen tüm şeyler de;<br />
Görünüşler bulandırmamalı zihni, değişen âlem afallatmamalı.<br />
Engindir zaman ve mekân –– engindir Doğa’nın alanları.<br />
Beden takatsiz, yaşlı ve soğuk –– korlar kalmış eski ateşlerden,<br />
Gözde sönükleşmiş ışık –– vakti gelince hepsi yeniden tutuşacak;<br />
Güneş şimdi batıyorsa da elbet yükselecek sabahlar, öğleler için;<br />
Ve donuk toprağa elbet dönecek baharın görünmez kanunu,<br />
<strong>Çimen</strong>ler, çiçekler, yaz meyveleri ve mahsûl getirecek.<br />
14<br />
Tinselcilik: Ruhun varlığını ve ruh göçünü kabul etmenin yanı sıra<br />
buradan türeyen ispiritizmacı uygulamalara inanmayı da içeren mistik<br />
akım. (ç.n.)<br />
129
www.isaretatesi.com<br />
YONNONDIO<br />
(SÖZCÜK, IROQUOIS 15 DİLİNDE “YERLİLER İÇİN<br />
MATEM” ANLAMINA GELİR VE İNSAN ADI OLARAK<br />
KULLANILIR.)<br />
Bir şarkı başlı başına, bir şiir ––<br />
bu sözcük başlı başına bir ağıttır,<br />
Yabanda, kayalarda, fırtınada ve kış gecesinde<br />
Heceleri hayalimde öyle sisli, tuhaf tablolar canlandırır;<br />
Yonnondio –– uzakta, kuzeyde ve batıda<br />
uçsuz bucaksız bir geçit görüyorum,<br />
karanlık düzlükler ve dağlar,<br />
Topluluklar halinde yüce kabile şefleri görüyorum,<br />
şifacılar, savaşçılar,<br />
Hayalet yığınları gibi uçuşup alacakaranlıkta kayboluyorlar,<br />
(Ormanların, özgür manzaraların, şelalelerin soyu!<br />
Onları geleceğe ne bir resim, ne bir şiir, ne bir bildiri aktarıyor:)<br />
Yonnondio! Yonnondio! –– Yitikler onlar, resmedilmemiş,<br />
Yerlerini bırakıp gidiyorlar –– şehirlerle, çiftliklerle,<br />
fabrikalarla silinip gidiyorlar;<br />
15<br />
New York eyaleti çevresindeki geniş bir alanda yaşayan bir grup yerli<br />
halk. Aralarında Cherokee’ler, Onondaga’lar, Cayuga’lar vardır; yüzyıllar<br />
boyunca soykırıma uğratılmışlardır. (ç.n.)<br />
130
www.isaretatesi.com<br />
Boğuk, yankılı bir ses, inleyen bir sözcük geziniyor bir an havada,<br />
Sonra boşluk, kayboluş, sükûnet –– ve her şey yok oluyor.<br />
131
www.isaretatesi.com<br />
YAŞAM<br />
Daima korkusuz, kararlı, mücadeleci ruhu insanın;<br />
(Evvelki ordular başarısız mı oldu? Yenilerini yollarız o zaman<br />
–– ve sonra yine yenilerini;)<br />
Tüm çağlarda daima boğuşulan gizemi dünyanın;<br />
Daima hevesli gözler, ateşli nidalar,<br />
hoşgeldin alkışı tutan eller, gürültülü tezahüratlar;<br />
Ve sonunda daima doyumsuz, meraklı ve kuşkulu ruh:<br />
Aynen mücadele eder o bugün de –– savaşır bugün de.<br />
132
www.isaretatesi.com<br />
ÇAYIRDA GÜNBATIMI<br />
Altın sarısıyla, koyu kızılla, eflatunla alacalı bulacalı,<br />
gümüş rengi, zümrüt yeşili ve bejle göz kamaştırıcı,<br />
Dünyanın muazzam bolluğu ve Doğa’nın çokbiçimli gücü<br />
hep birden sevk olmuş renklere;<br />
Parlaklıklarıyla, taşıdıkları genel havayla,<br />
hiç bilinmedik renkler bunlar,<br />
Sınır yok, bir son yok –– bir tek Batı göklerinde değil,<br />
göğün kemerleri boyunca Kuzey’de, Güney’de, her yandalar,<br />
Saf, ışıl ışıl renkler çarpışıyor sessiz gölgelerle sonuna kadar.<br />
133
www.isaretatesi.com<br />
PEK ÇOK ZAMAN SONRA<br />
Uzun, pek uzun bir yolun ve yüzlerce yılın sonunda,<br />
İnkârların, birikimlerin,<br />
aşk, sevinç ve düşünce coşkularının ardından,<br />
Umutlarla, dileklerle, hırslarla,<br />
derin düşüncelerle, zaferlerle ve sayısız okumalarla<br />
Çağlar boyunca üzeri kaplanıp, kabuklanıp, katmerlenerek<br />
–– Nihayet bu şarkılar meyve verebilir günün birinde.<br />
134
www.isaretatesi.com<br />
GÜNBATIMI ESİNTİSİNE<br />
Ah, bir şey fısıldıyorsun yeniden, görünmeden,<br />
Kavurucu günün bu geç saatinde, sen,<br />
giriyorsun kapımdan, penceremden,<br />
Arındırıyorsun, yatıştırıyorsun, serinletip tazeliyorsun,<br />
hayat veriyorsun usul usul,<br />
Yaşlıyım, yalnızım, sayrıyım, bitkinim, ter içinde eriyip gitmişim,<br />
Ama kucaklıyorsun beni, sımsıkı sarıyorsun ve yumuşacık,<br />
sohbetten, kitaptan, sanattan daha iyi bir yoldaşsın,<br />
(Ey Tabiat! Ey unsurları tabiatın! Sensin her şeyden öte<br />
yüreğime seslenebilen –– bu rüzgâr geliyor senden,)<br />
Öyle enfes ki soluduğum yabani nefesin –– öyle huzur veriyor<br />
elimde ve yüzümde gezinen parmakların,<br />
Büyülü bir ulaksın sen,<br />
taşıyorsun ruhuma ve bedenime tuhaf haberleri,<br />
(Göze alınamamış mesafeler –– içime tepeden tırnağa işleyen<br />
esrarlı merhemler,)<br />
Duyuyorum göğü, duyuyorum çayırları uçsuz bucaksız,<br />
Duyuyorum kuzeyin ulu göllerini, okyanusu, ormanı,<br />
Duyuyorum hatta uzayda hızla savrulan yerküreyi;<br />
Yitirilmiş en sevgili dudaklar üfledi seni –– sonsuz kaynaktan<br />
belki de Tanrı lütfetti,<br />
135
www.isaretatesi.com<br />
(Manevisin sen zira, ilâhi,<br />
duyularım seni öylesi derinden kavradı,)<br />
Dile gel, burada ve şimdi, bana vaiz misali söyle<br />
sözlerin asla söyleyemediğini,<br />
Tözü sen değil misin somut evrenin? Yasanın,<br />
tüm Gökbilimin nihai esası?<br />
Ruhun yok mu peki? Bilemez, tanımlayamaz mıyım seni?<br />
136
www.isaretatesi.com<br />
KIŞ MEVSİMİNİN SESLERİ<br />
Kış mevsiminin sesleri,<br />
Dağlarda güneş ışığı –– ileriden<br />
Şen demiryolu katarının ezgileri –– beride<br />
tarlada, ambarda, evde<br />
Havanın fısıltısı –– dilsiz ekinler hatta,<br />
yığınla elma, mısır,<br />
Mırıltıları çocukların, kadınların –– harman döven<br />
nice çiftçinin ritmik sesi<br />
Ve bütün ötekilerin arasında ihtiyar bir adamın<br />
konuşkan dudakları:<br />
Sanmayın ki geçti bizden,<br />
karbeyaz saçlarımızla sürdürüyoruz sevinçli şarkıyı!<br />
137
www.isaretatesi.com<br />
YETKİN ŞAİR GELDİĞİNDE<br />
Yetkin şair geldiğinde,<br />
Haykırdı Doğa, (tüm gösterişli günleriyle, geceleriyle<br />
o yuvarlak, donuk küre,) O benimdir, dedi;<br />
Ama mağrur, kıskanç, uzlaşmaz<br />
Ruhu da haykırdı insanın, O yalnız benimdir, dedi;<br />
O zaman yetkin şair, aralarında durup tuttu ikisini de elinden,<br />
Bir harmanlayıcı, birleştirici oldu bugün ve sonsuza kadar,<br />
Ve sımsıkı tutacak o elleri hep, bırakmayacak<br />
Ta ki onları birbiriyle uzlaştırana dek,<br />
Ve neşe içinde büsbütün birbirine harmanlayana dek.<br />
138
www.isaretatesi.com<br />
ACEM KISSASI<br />
Her şeyi kapsayan nihai dersi için ak sakallı sufi,<br />
Açık havada sabahın taptaze kokusunda,<br />
Acem’in bereketli bir gül bahçesinin yamacında,<br />
Dallarını genişçe yaymış yaşlı kestane ağacının altına gelip<br />
Genç hocalara, talebelere seslendi.<br />
“Ey müritlerim, nihayet her şeyi özetleyip<br />
sözü bağlamak için şöyle diyelim:<br />
Allah’tır her şey, Allah –– O’dur<br />
cümle hayatın ve cismin özünde,<br />
Pek çok şeydedir O ve geçer bir şeyden diğerine ––<br />
Her halükârda Allah her yerdedir, Allah her yerde.<br />
“Yolundan sapan sürüklenmiş midir uzaklara?<br />
Acayip acayip gizlenmiş midir her şeyin sebebi?<br />
Seslenir misin derinden, âlemin teskin olmaz denizinden?<br />
Bilir misin tatminsizliği, cümle hayatın heves ve iştiyakını;<br />
Hiç dinmeyeni, asla yok olmayanı, her tohumun gizli ihtiyacını?<br />
“Özünde aynı heves var<br />
(şuursuz, fena, düşkün de olsa) her zerrenin;<br />
139
www.isaretatesi.com<br />
Bir heves –– ilâhi kaynağına, kökenine dönmek için,<br />
o ne kadar uzak olursa olsun;<br />
Gizlenir her failde, her maddede –– istisnası yoktur bunun.”<br />
140
www.isaretatesi.com<br />
ALELÂDE<br />
Alelâdenin şarkısını söylüyorum;<br />
Bedavadır sağlık! Bedavadır şeref!<br />
Sakınıp sahtekârlıktan, açgözlülükten, şehvetten,<br />
Açık havanın, özgürlüğün, hoşgörünün şarkısını söylüyorum,<br />
(Asıl ders bunlardan alınır –– kitaplardan değil –– ne de okuldan,)<br />
Alelâde gündür bu, alelâde gece, alelâde yeryüzü, alelâde deniz,<br />
Çiftliğindir bu senin –– işin, zanaatın, mesleğin,<br />
Alttan alta, demokratik sağduyudur bu, hepsi için sağlam zemin.<br />
141
www.isaretatesi.com<br />
“EKSİKSİZ TANRISAL BİR KAPSAM TASTAMAM”<br />
(Günlerden Pazar. – Sabah kiliseye gittim. Bir ilâhiyat hocası, Sayın<br />
Dr. …, bizlere hoş bir vaaz verdi ve bu vaaz sırasında bir ara<br />
yukarıdaki ifadeleri kullandı; ancak sayın rahip kendi “eksiksiz<br />
kapsam”ına, lafzı ve ruhu olarak, yalnızca estetik şeyleri katmış,<br />
aşağıda saydıklarımı tamamen göz ardı etmişti.)<br />
Şeytani olan var, karanlık olan; ve ölmekte olan, ve sayrı;<br />
Sayısız alçaklık ve fesat var (on şeyden dokuzu);<br />
ve bayağılar var, ve vahşi;<br />
Zırdeliler var, azılı mahkûmlar,<br />
korkunçlar, tiksinçler, kötülükle yaşayanlar;<br />
Hınç var, kokuşmuşluk,<br />
iblisler, gözü dönmüş düzenbazlar, yalancılar, sefihler;<br />
(Peki tam olarak nedir, kötü ve iğrenç olanın<br />
dünyanın dairesel tertibinde üstlendiği vazife?)<br />
Sürüngenler var, çamurda ve balçıkta debelenenler,<br />
Zehirler, çorak topraklar, kepaze adamlar,<br />
ve onursuz, gudubet bir çürümüşlük.<br />
142
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNEN BÜYÜKTÜR<br />
Görünen büyüktür benim için, ışık büyüktür<br />
–– büyüktür gökyüzü ve yıldızlar,<br />
Büyüktür yeryüzü, büyüktür kalıcı mekân ve zaman,<br />
Büyüktür yasaları bütün bunların,<br />
çokbiçimlidir, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolu;<br />
Ama hepsinden çok daha büyüktür benim görünmeyen Ruhum,<br />
hepsini kavrar, esirger,<br />
Aydınlatır ışığı, göğü, yıldızları, araştırır dünyayı,<br />
denize yelken açar,<br />
(Ey görünmeyen Ruhum,<br />
sen olmasaydın ne olurdu bütün bunlar sahiden?<br />
Bütün bunlar sensiz alt tarafı nedir?)<br />
Çok daha engin, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolusun sen, ey Ruhum!<br />
Nasıl da çokbiçimlisin –– ve çok daha kalıcısın hepsinden!<br />
143
www.isaretatesi.com<br />
GÖRÜNMEZ TOMURCUKLAR<br />
Görünmez tomurcuklar, sonsuz sayıda, gizli saklı,<br />
Karın ve buzun altında, karanlığın ortasında,<br />
her birimlik alan ve hacimde,<br />
Çekirdeksi, hassas, zarif nakışlı,<br />
mikroskobik, henüz doğmamış,<br />
Rahimdeki bebek misali örtülü, kat kat sarılı,<br />
yoğun, uyku halinde;<br />
Milyarlarcası bekliyor, trilyonlarcası,<br />
(Karada ve denizde –– uzayda –– gökteki yıldızlarda,)<br />
Zorluyorlar usul usul, ileriye doğru, ısrarla,<br />
oluşturuyorlar nicelerini,<br />
Ve pek çoğu, daha pek çoğu bekliyor, geride, birbiri ardına.<br />
144