01.11.2018 Views

Walt Whitman - Çimen Yaprakları

Whitman, Çimen Yaprakları

Whitman, Çimen Yaprakları

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

ÇİMEN YAPRAKLARI<br />

Seçme Şiirler<br />

Çeviren: Aytek Sever


WALT WHITMAN<br />

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerikalı şair, yazar. Emily Dickinson’la beraber<br />

Amerikan şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak<br />

dünyaya geldi; genç yaşta çalışma hayatına atılarak çeşitli mesleklere girip çıktı;<br />

kendi kendini yetiştirdi. 1855 yılında kendi olanaklarıyla yayımladığı <strong>Çimen</strong><br />

<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ile birdenbire Amerikan şiirinin en büyük sözcüsü oldu.<br />

Ölümüne dek tüm şiirlerini aynı kitabın şemsiyesi altında topladı. Dört yüze yakın<br />

şiirden oluşan yapıt, Amerikan edebiyat kanonunun zirvesinde yer alır. Yapıtın<br />

merkezini oluşturan “Benliğimin Şarkısı” (Song of Myself) birçoklarına göre<br />

Amerikan edebiyatının baş şiiridir. Romanları, öyküleri, denemeleri ve politik<br />

yazıları da olan <strong>Whitman</strong>’ın daha evvel Türkçe’ye, “Ben, Jack Engle” (Life and<br />

Adventures of Jack Engle) adlı bir romanı çevrilmiş, Memet Fuat tarafından<br />

hazırlanan bir şiir seçkisi yayımlanmıştı. <strong>Whitman</strong>’ın aynı adlı yapıtından gene bir<br />

seçki niteliği taşıyan <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, yapıtın ilk baskısının “Önsöz”ünün yanı sıra<br />

altmış beş seçme şiirden oluşuyor ve yakında Türkçe’de tam metin halinde ilk kez<br />

boy gösterecek olan Benliğimin Şarkısı ile beraber İşaret Ateşi’nin “<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

Seçme Şiirler” toplamını oluşturuyor.<br />

AYTEK SEVER<br />

Şair, çevirmen. 1981 yılında Bursa’da doğdu. Üniversite ve yüksek lisans öğrenimini<br />

Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de tamamladı. E-kitap halinde yayımlayacağı, çeşitli<br />

alt kitaplardan oluşan Hiperbor, Siòn, Moto Perpetuo, Anka adlı şiir toplamlarının yanı<br />

sıra, yayımlanmış veya e-kitap halinde yayımlanacak olan Emerson (Yaşamın<br />

İdaresi), Thoreau (Doğa ve Yürüyüş Üzerine Seçme Denemeler), <strong>Whitman</strong> (Ben, Jack<br />

Engle; <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>; Benliğimin Şarkısı), Kandinsky (Sesler), Tagore (Firari;<br />

Gitanjali; Meyve Hasadı), D.H. Lawrence (İnsanlar ve Öteki Yaratıklar) çevirileri vardır.


<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

ÇİMEN YAPRAKLARI<br />

Seçme Şiirler<br />

Çeviren: Aytek Sever


<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

Leaves of Grass’tan<br />

Seçme Şiirler<br />

Çeviren ve Yayına Hazırlayan:<br />

Aytek Sever<br />

Kapak Resmi:<br />

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

B. F. Kenny, 1881<br />

1. Baskı:<br />

© İşaret Ateşi, Kasım 2018<br />

E-kitap olarak www.isaretatesi.com sitesinde yayımlanmıştır. Her<br />

hakkı saklıdır. Eserin tamamı veya bölümleri hiçbir yolla<br />

basılamaz, kopyalanamaz, eser sahibinin izni olmadan başka bir<br />

mecra veya internet sitesi üzerinden yayımlanamaz. Alıntılar için<br />

lütfen kaynak gösteriniz.<br />

www.isaretatesi.com<br />

isaretatesi@gmail.com


İÇİNDEKİLER<br />

Sunuş ………………………………………………………………….. 12<br />

Önsöz (1855) ………………………………………………………….. 21<br />

<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong><br />

Yazıtlar (Inscriptions)<br />

Denizdeki Kamaralı Gemilerde (In Cabin’d Ships at Sea) …………. 58<br />

Tarihçiye (To a Historian) …………………………………………….. 60<br />

Ey Kadim Gaye (To Thee Old Cause) ………………………………... 61<br />

Kitap Okurken (When I Read the Book) ……………………………... 63<br />

Öğrenimime Başlarken (Beginning My Studies) …………………… 64<br />

Yeniyi Başlatanlar (Beginners) ………………………………………. 65<br />

Ben Geniş Yürekli (Me Imperturbe) …………………………………. 66<br />

Şarkı Söyleyen Amerika’yı Duyuyorum (I Hear America Singing).. 67<br />

Âdem’in Çocukları (Children of Adam)<br />

Cennet Bahçesine Yükseliyor Dünya (To the Garden the World) …. 69<br />

Delilik ve Neşe Saati (One Hour to Madness and Joy) ……………… 70<br />

Çağlar Boyu Aralıklarla Geri Dönerek<br />

(Ages and Ages Returning at Intervals) ………………………... 72<br />

Nicedir Kandırılmıştık (We Two, How Long We Were Fool’d) …….. 73


Aşkla Kıvranan Erkeğim Ben (I am He that Aches with Love) …….. 75<br />

California Kıyılarında (Facing West from California’s Shores) …….. 76<br />

Sabah Erkenden Âdem Gibi (As Adam Early in the Morning) ……. 77<br />

Calamus<br />

Görünüşlerin Korkunç Şüphesi<br />

(Of the Terrible Doubt of Appearances) ………………………… 78<br />

Sen Misin Bana Cezbolan?<br />

(Are You the New Person Drawn Toward Me?) ……………….. 80<br />

Bunlar Köktür, Yapraktır (Roots and Leaves Themselves Alone) …... 81<br />

Çayırda Otların Arasından Geçerken<br />

(The Prairie-Grass Dividing) ………………………………….... 82<br />

Deniz Akıntısı (Sea-Drift)<br />

Fırkateyn Kuşuna (To the Man-of-War Bird) ……………………….. 83<br />

Güvertede Dümenin Başında (Aboard, at a Ship’s Helm) …………. 85<br />

Suyun Altındaki Dünya (To the World Below the Brine) …………... 86<br />

Sahilde Gece Bir Başıma (On the Beach at Night Alone) ………….... 88<br />

Geminin Ardından (After the Sea-Ship) …………………………….. 90<br />

Yolun Kenarında (By the Roadside)<br />

Tohumlar (Germs) ……………………………………………………. 91<br />

Bilgin Astronomu Dinlediğimde<br />

(When I Heard the Learn’d Astronomer) ……………………….. 92<br />

Başkana (To a President) …………………………………………….... 93<br />

Oynaşan Kartallar (The Dalliance of the Eagles) …………………….. 94<br />

Düşüncelerde Gezinirken (Roaming in Thought) …………………... 95


Çocuğun Şaşkınlığı (A Child’s Amaze) ……………………………... 96<br />

Koşucu (The Runner) ………………………………………………… 97<br />

Peçeli (Visor’d) ………………………………………………………... 98<br />

Mekân ve Zaman (Locations and Times) ……………………………. 99<br />

Trampet Sesleri (Drum-Taps)<br />

Gemiler Şehri (City of Ships) ……………………………………….... 100<br />

Güz Dereleri (Autumn Rivulets)<br />

Dile Geliş (Vocalism) ………………………………………………… 102<br />

Tekerden Çıkan Kıvılcımlar (Sparkles from the Wheel) …………… 105<br />

Kat Kat Kıvrımlardan Açılarak (Unfolded out of the Folds) ………. 107<br />

Kozmos (Kosmos) ……………………………………………………. 109<br />

İsteyen İstediğini Övsün (Others May Praise What They Like) …… 111<br />

Kıstaslar (Tests) …………………………………………………….... 112<br />

Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death)<br />

Cesaretin Var Mı Ey Ruhum (Darest Thou Now O Soul) …………. 113<br />

Kutsal Ölümün Fısıltıları (Whispers of Heavenly Death) ………….. 115<br />

Etrafımı Saran Müzik (That Music Always Round Me) …………… 116<br />

Sessiz, Sabırlı Bir Örümcek (A Noiseless Patient Spider) ………….. 117<br />

Gün Ortasından Yıldızlı Geceye (From Noon to Starry Night)<br />

Kışın Bir Lokomotife (To a Locomotive in Winter) …………………. 118<br />

Hakikattir Her Şey (All is Truth) …………………………………… 120<br />

Düşünceler (Thoughts [of Public Opinion]) …………………………. 122<br />

Örgünü Ör Azimli Yaşamım (Weave In, My Hardy Life) …………. 124<br />

Berrak Bir Geceyarısı (A Clear Midnight) ………………………….. 125


Veda Şarkıları (Songs of Parting)<br />

Vakit Yaklaşırken (As the Time Draws Nigh) ………………………. 126<br />

Yetmiş Yaşın Kıyısında (Sands at Seventy)<br />

Günün Parlak Işığından Sonra (After the Dazzle of Day) …………. 127<br />

Ey Durmadan Kabaran Dalgalar<br />

(Fancies at Navesink: You Tides with Ceaseless Swell) ………... 128<br />

Süreklilik (Continuities) …………………………………………….... 129<br />

Yonnondio (Yonnondio) ……………………………………………... 130<br />

Yaşam (Life) …………………………………………………………... 132<br />

Çayırda Günbatımı (A Prairie Sunset) ……………………………... 133<br />

Elveda Düşlem (Good-Bye My Fancy)<br />

Pek Çok Zaman Sonra (Long, Long Hence) ………………………… 134<br />

Günbatımı Esintisine (To the Sun-set Breeze) ………………………. 135<br />

Kış Mevsiminin Sesleri (Sounds of the Winter) …………………….. 137<br />

Yetkin Şair Geldiğinde (When the Full-Grown Poet Came) ………... 138<br />

Acem Kıssası (A Persian Lesson) ……………………………………. 139<br />

Alelâde (The Commonplace) …………………………………………. 141<br />

“Eksiksiz Tanrısal Bir Kapsam Tastamam”<br />

(‘The Rounded Catalogue Divine Complete’) …………………... 142<br />

Görünen Büyüktür (Grand is the Seen) ……………………………... 143<br />

Görünmez Tomurcuklar (Unseen Buds) …………………………… 144


www.isaretatesi.com<br />

11


www.isaretatesi.com<br />

SUNUŞ<br />

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong> (1819-1892). Amerika Birleşik Devletleri’nin<br />

düşünce ve edebiyatta kendi sesini aradığı bir dönemde ortaya<br />

çıkarak yepyeni bir şiirin sözcüsü oldu. Emily Dickinson’la<br />

beraber Amerikan şiirinin kurucusu sayılır.<br />

Quaker inancına bağlı fakir bir ailenin dokuz çocuğundan<br />

biri olarak Long Island’da dünyaya gelen <strong>Whitman</strong>, zor bir<br />

çocukluk geçirdi, okulu erken yaşta bırakarak çalışmaya başladı<br />

ve hayatın içinden yetişti. Gençliğinden itibaren inşaat ustalığı,<br />

matbaacılık, öğretmenlik, gazetecilik, veznedarlık gibi çeşitli<br />

mesleklere girip çıktı; Amerikan İç Savaşı sırasında<br />

hastabakıcılık yaptı; her fırsatta bulabildiği her şeyi okumaktan<br />

geri kalmadıysa da, daima halkın arasında, çalışma hayatının<br />

içinde oldu, şiiri bu deneyimlerin etkisi altında şekillendi. En<br />

verimli yıllarını New York’ta, Washington D.C.’de ve New<br />

Jersey’de geçirdi.<br />

<strong>Whitman</strong> bir otodidakttır. Homeros’u, İncil’i, Dante’yi,<br />

Shakespeare’i iyi bilir, Hegel’i özümsemiştir, ancak düşünsel<br />

anlamda en çok, Amerikan Aşkıncılarından (New England<br />

Transcendentalists), özellikle de Emerson’dan etkilenmiştir; onun<br />

12


www.isaretatesi.com<br />

“Şair” (The Poet) adlı denemesini okuduktan sonra, şairin ne<br />

olduğuna ve Amerika’ya özgü şiirin nasıl olması gerektiğine<br />

dair kafasında bir ışık yanmış, deyim yerindeyse, dilinin<br />

düğümü çözülmüştür. 1855 yılında, pek de adı sanı<br />

duyulmamış biriyken kendi olanaklarıyla bastırdığı <strong>Çimen</strong><br />

<strong>Yaprakları</strong> (Leaves of Grass) ilk başta ağır eleştirilerle ve<br />

müstehcenlik suçlamalarıyla karşılansa da zamanla Amerikan<br />

şiirinin baş köşesine yerleşmiştir. Yapıt, <strong>Whitman</strong>’ın bir nevi<br />

“divan”ı olmuş, şair yaklaşık kırk yıl boyunca yazdığı tüm<br />

şiirleri <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> altında toplayarak belli aralıklarla<br />

yayımlamıştır. Gitgide genişleyen ve çeşitli değişikliklerden<br />

geçen kitabın 1892 tarihli “ölüm döşeği” (deathbed) versiyonuna<br />

gelindiğinde, başlangıçta on iki olan şiir sayısı yaklaşık dört<br />

yüze ulaşmıştır. Yenilikçiliği, özgünlüğü ve günümüze dek<br />

yarattığı etki itibarıyla <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın Amerikan edebiyat<br />

tarihinin en önemli kitabı olduğu ileri sürülebilir.<br />

<strong>Whitman</strong>’ın bir şair olarak gücü onun sanatlı söyleyişi<br />

veya klasik anlamda teknik becerisinden ileri gelmez. Aksine<br />

<strong>Whitman</strong>, basit ve akıcı konuşur; alışılmadık bir nefes ritmine<br />

göre bizzat yarattığı serbest ölçüyü (free verse) benimser; biçimle<br />

ilgili sorunları samimi ve berrak bir ifade uğruna daha en<br />

baştan bir kenara bırakmış gibidir; özgün bir dil ustalığıyla,<br />

yürekli bir retorikle seslenir. Tutkularına, dürtülerine ve<br />

sezgilerine her şeyden çok güvenen şair, ülkesine, insanlara ve<br />

doğaya yüzünü döner, yoğun bir duyumla capcanlı bir damar<br />

yakalar ve kendini tüm benliğiyle ateşleyerek varoluşu<br />

coşkuyla ifade eder. Hiçbir rengi ve öğeyi dışarıda<br />

bırakmamaya ant içmiş, hem ruhu hem bedeni, hem kadını<br />

13


www.isaretatesi.com<br />

hem erkeği, hem sıradanı hem kutsalı, hem insanı hem de insan<br />

olmayanı yücelten, “iyinin ve kötünün ötesinden” seslenen bir<br />

şiirdir bu.<br />

Kapsayıcı, kucaklayıcı ve bütünleştirici yaklaşımı<br />

<strong>Whitman</strong>’ı bir yandan “Amerika’nın şairi” yapar, diğer yandan<br />

“kâinat şairi.” <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nda, “Ben”, hem alelâde insan<br />

kadardır, yani herkes kadardır, hem de kabarıp kendinden<br />

taşar, kozmos kadardır. Tüm varlıkların birliğine inanan, hatta<br />

bunu iliklerine kadar hisseden şair, Amerika’yı bunun sembolü<br />

olarak görür ve demokrasiyi olabilecek en geniş bağlamda<br />

tahayyül eder. <strong>Whitman</strong>’ın demokrasi anlayışı, ideal bile<br />

olmanın ötesinde, tinseldir, kozmiktir. Şair her an tüm<br />

varlıklarla beraber nefes alıp vermeye çalışır; özelden genele,<br />

genelden özele mekik dokur; evreni ve benliği, sayısız öğenin<br />

hem çatışma hem uyum halinde bir arada bulunduğu dinamik<br />

bir bütün olarak duyar ve yansıtır. <strong>Whitman</strong> için tinsel, yani<br />

manevi olmayan hiçbir şey yoktur neredeyse; özellikle de,<br />

kapsayıcı olmak adına katalog anlatımı benimsediği şiirlerinde,<br />

şair, karşılaştığı her nesneyi ve fenomeni, doğanın ve toplumun<br />

tüm renklerini ve her kesimden insanı, sevgiyi, savaşı, şehveti,<br />

kahramanlığı, düşkünlüğü, ölümü ve doğumu aynı ortak<br />

ruhun yansımaları olarak görür.<br />

<strong>Whitman</strong>’ın “Amerika”sı da böyledir, “demokrasi”si de.<br />

<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>, Amerikan tarzı bağımsız, özgün ve güçlü bir<br />

varoluşu kararlılıkla ortaya koyar, fakat bu Amerika, tüm<br />

insanlığın ruhunu taşır aslında, “halkların halkıdır.”<br />

Amerika’nın öyküsü, insanlığın ortak öyküsüdür, tüm insanlık<br />

14


www.isaretatesi.com<br />

tarihinin bir meyvesidir. Tıpkı bunun gibi, “demokrasi” de,<br />

doğanın ruhudur, evrensel bir prensiptir; eşitliği, özgürlüğü,<br />

çoksesliliği doğrudan doğruya kozmik kaynaklar<br />

buyurmaktadır. Tüm şiir yaşamı boyunca <strong>Whitman</strong> bu temel<br />

yaklaşımlarından ödün vermemiş, demokrasiyi benzersiz bir<br />

şekilde tinselleştirmiştir. Ve bunu sıradan insanın baş<br />

kahraman olduğu bir epiği yaratarak, en somut, nesnel,<br />

gündelik konular üzerinden yapmış, bu sırada da daima kişisel<br />

yaşam deneyimlerine, bedenin ve benliğin serüvenine dayanan<br />

bir programlılığa bağlı kalmıştır.<br />

* * *<br />

Tam metin halinde Türkçe’ye henüz çevrilmemiş olan<br />

<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> üzerine bugüne dek yayımlanmış en kapsamlı<br />

seçki, Memet Fuat’ın aynı adla hazırladığı, otuz sekiz şiir ve bir<br />

çevirmen önsözünden oluşan çalışmaydı. Benim hazırladığım<br />

seçki de Memet Fuat’ınkine benzer bir yaklaşımla <strong>Çimen</strong><br />

<strong>Yaprakları</strong>’ndan bir panorama sunmayı amaçladı. Seçkiye,<br />

<strong>Whitman</strong>’ın 1855 tarihli ilk baskıya koyduğu harikulade<br />

“Önsöz”ünün yanı sıra, öteki seçkiden neredeyse tamamen<br />

farklı altmış beş şiiri dâhil ettim. “Elektrikli Bedenin Şarkısını<br />

Söylüyorum” (I Sing the Body Electric), “Açık Yolun Şarkısı”<br />

(Song of the Open Road), “Uğraşlar Üzerine Bir Şarkı” (A Song for<br />

Occupations), “Paumanok’tan Çıktım Yola” (Starting from<br />

Paumanok) gibi uzun ve çokbölümlü şiirlerden fragmanlar<br />

çevirmeyi tercih etmedim. Hazırladığım <strong>Whitman</strong> seçkisinin<br />

aslında en önemli kısmını, <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın köşe taşı ve<br />

Amerikan şiirinin baş şiiri olan Benliğimin Şarkısı (Song of<br />

15


www.isaretatesi.com<br />

Myself) oluşturuyor, fakat tamamını çevirdiğim bu elli iki<br />

bölümlük epiği, gene İşaret Ateşi üzerinden, ayrı bir e-kitap<br />

olarak yayımlayacağım.<br />

Hazırladığım seçkide, 1855 tarihli “Önsöz” hariç tüm<br />

çeviriler için <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın 1892 tarihli “ölüm döşeği”<br />

versiyonunu temel aldım. Müthiş bir sözcük zenginliğine<br />

karşın sade, anlaşılır bir İngilizce ile yazılmış olup basitmiş gibi<br />

görünen <strong>Whitman</strong> şiirlerini çevirmek tam da bu nedenlerden<br />

dolayı hayli zordur ve düz bir çeviri mantığıyla yaklaşıldığı<br />

takdirde ortaya şiirsel olmaktan uzak, kaba, yavan ürünler<br />

çıkacaktır. Oysa metinler kendi dillerinde hiç de öyle<br />

değildirler; ve serbest ölçüyle yazılmış da olsalar başka dillere<br />

iç ritim ve ahengi yansıtarak çevrilmeleri gerekmektedir. Şiirleri<br />

hedef dilde yeniden canlandırmak adına bazı üslûp oynamaları<br />

yapmak şarttı; ve <strong>Whitman</strong>’ın serbest dizesinin kilidini açmaya<br />

uğraşırken pek kısa sürede gördüm ki, aradığım anahtar, bu tür<br />

bir şiirin Türkçe’de nasıl yaratılabileceğini bundan yüz yıl önce<br />

en yetkin şekilde ortaya koymuş büyük şiir dehamız Nâzım<br />

Hikmet’in elinde duruyor. Bana kalırsa, Türkçe’de eli yüzü<br />

düzgün <strong>Whitman</strong> çevirilerinin, Nâzım’ın üslûbunu<br />

çağrıştırması kaçınılmazdır.<br />

<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’ndan yaptığım seçkiye dâhil ettiğim<br />

altmış beş şiir, yapıtın alt kitaplarına göre aralarında şöyle<br />

ayrılıyor: Şairin bildirisi ve okura daveti niteliğindeki<br />

“Yazıtlar” (Inscriptions), 8 şiir; bedenin ve tenselliğin<br />

yüceltildiği “Âdem’in Çocukları” (Children of Adam), 7 şiir;<br />

dostça sevgiyi, yoldaşlığı ve hemcinsler arası birleşmeyi işleyen<br />

16


www.isaretatesi.com<br />

“Calamus” (Calamus), 4 şiir; deniz teması üzerinden<br />

sonsuzluğun araştırıldığı “Deniz Akıntısı” (Sea-Drift), 5 şiir;<br />

yaşama ve topluma dair çeşitli gözlemleri bir araya getiren<br />

“Yolun Kenarında” (By the Roadside), 9 şiir; Amerikan İç Savaşı<br />

döneminde yazılmış “Trampet Sesleri” (Drum-Taps), 1 şiir;<br />

yaşam bütünlüğü ve olgunlaşma üzerine, İç Savaş sonrası<br />

toparlanmayı da temsil eden “Güz Dereleri” (Autumn Rivulets),<br />

6 şiir; şairin ölümle uzlaşma çabasını yansıtan “Kutsal Ölümün<br />

Fısıltıları” (Whispers of Heavenly Death), 4 şiir; karşıtların uyumu<br />

ve yaşamın tazelenişine dair “Gün Ortasından Yıldızlı Geceye”<br />

(From Noon to Starry Night), 5 şiir; veda edercesine kaleme<br />

alınmış olup geleceğe göz kırpan “Veda Şarkıları” (Songs of<br />

Parting), 1 şiir; yaşlılık bilgeliğinden parçalar sunan “Yetmiş<br />

Yaşın Kıyısında” (Sands at Seventy), 6 şiir; şairin son<br />

döneminden, “kuğunun son şarkısı” niteliğindeki “Elveda<br />

Düşlem” (Good-Bye My Fancy), 9 şiir.<br />

<strong>Whitman</strong>’ın şiiri, Amerikan İç Savaşı döneminin ve onun<br />

öncesi ve sonrasının tarihsel koşulları altında şekillenmiştir<br />

elbette, Amerika’nın Amerika olmasının sancılarını ve<br />

heyecanlarını yansıtır; fakat hazırladığım seçkinin gene de<br />

“Amerikalı <strong>Whitman</strong>”dan çok, “kozmik <strong>Whitman</strong>”a ağırlık<br />

verdiği söylenebilir. Bu ikincinin, özellikle “Benliğimin Şarkısı”<br />

(Song of Myself) merkezinde <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın tamamında<br />

daha baskın, daha temel, daha belirleyici olduğunu<br />

düşünüyorum. <strong>Whitman</strong> bir Amerikan mistiği olarak<br />

görülmelidir.<br />

17


www.isaretatesi.com<br />

Çevirilerim sırasında, yaptığım çok sayıda temel<br />

okumanın yanı sıra, hem <strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong> hem de Benliğimin<br />

Şarkısı için sayısız kaynağa başvurdum. Burada eksiksiz bir<br />

kaynakça sunmaya kalksam sayfalar tutar; kısaltılmış bir<br />

kaynakça sunmam da doğru olmayacaktır. Gene de benim için<br />

her aşamada müthiş birer başvuru kaynağı olan şu çalışmalara<br />

teşekkür borcumu özellikle ifade etmeliyim: Le Master, J.R. ve<br />

Donald D. Kummings (ed.), The Routledge Encyclopedia of <strong>Walt</strong><br />

<strong>Whitman</strong>, New York ve Londra: Routledge, 1998; Oliver,<br />

Charles M., Critical Companion to <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>: A Literary<br />

Reference to His Life and Work, New York: Facts On File, 2006;<br />

Miller, Edwin Haviland, <strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong>’s ‘Song of Myself’: A<br />

Mosaic of Interpretations, Iowa City: University of Iowa Press,<br />

1991; ve Iowa Üniversitesi’nin sunduğu tüm çevrimiçi<br />

kaynaklar, özellikle de Ed Folsom editörlüğündeki <strong>Walt</strong><br />

<strong>Whitman</strong> Quarterly Review.<br />

Okurlara hatırlatmak istediğim önemli bir nokta, gerek<br />

Memet Fuat’ın hazırladığı, gerekse benim hazırladığım <strong>Çimen</strong><br />

<strong>Yaprakları</strong>’nın, Leaves of Grass’ı Türkçe’ye kısmen aktardığı.<br />

Elbette dört yüze yakın şiirden oluşan bir toplamdan yapılacak<br />

her türlü seçki, yapıtı ancak belli oranda ve belli açıdan<br />

yansıtabilecektir. <strong>Whitman</strong> meraklılarına önerim, sözü edilen<br />

her iki seçkiye de başvurmaları, hatta mümkünse şairi orijinal<br />

dilinden okumaya çabalamalarıdır.<br />

<strong>Çimen</strong> <strong>Yaprakları</strong>’nın günün birinde Türkçe’de tam metin<br />

çevirisiyle boy göstereceğine tüm kalbimle inanıyorum.<br />

Umarım benim yaptığım çalışma da ileride başka çevirmenlere<br />

18


www.isaretatesi.com<br />

ve şairlere bir esin kaynağı sunar, hatta bunun yanı sıra<br />

Türkiye’nin demokrasi idealini arayan ilerici zihinlerde estetik<br />

ve manevi anlamda bir ışık yanmasına yardımcı olur.<br />

Aytek Sever<br />

19


www.isaretatesi.com<br />

20


www.isaretatesi.com<br />

ÖNSÖZ<br />

(1855)<br />

21


www.isaretatesi.com<br />

22


www.isaretatesi.com<br />

Amerika, geçmişi, onun kendi biçimleri altında, çeşitli<br />

politikalarla ürettiklerini, kast sınıfları fikrini veya eski dinleri<br />

yadsımaz; dersi soğukkanlılıkla kabul eder; sanıldığı kadar<br />

sabırsız değildir; ölü derinin, kendi gereksinimlerini karşılamış<br />

olan yaşam yeni biçimlere ait yeni bir yaşama geçtiğinde bile<br />

kanılara, tavırlara ve yazına tutunmaya devam edeceğini,<br />

cesedin, evin uyku uyunan ve yemek yenen odalarından ağır<br />

ağır çekildiğini, evin kapısında bir süre daha bekleyeceğini,<br />

onun kendi zamanı için en uygun olup şimdi eylemini yaklaşan<br />

güçlü kuvvetli, iri yarı mirasçıya aktardığını, bu defa da onun<br />

kendi zamanı için en uygun olacağını bilir.<br />

Belki de tüm zamanların tüm halkları arasında en tam<br />

şiirsel doğa, Amerikalılarındır. Özünde Birleşik Devletler’in<br />

kendisi de, en yüce şiirdir. Günümüze kadarki dünya tarihinde<br />

en büyük ve en coşkulu olanlar, onun engin büyüklüğü ve<br />

canlılığının yanında uysal ve mazbut kalır. Burada nihayet,<br />

insanın yapıp ettiklerinde gündüz ve gecenin kapsamlı<br />

etkinliğiyle örtüşen bir şeyler vardır. Burada yalnızca bir halk<br />

yoktur; kabına sığmayan, tüm halkların halkı vardır. Burada<br />

bağlarından kurtulmuş, parçaya ve detaya mecburen kayıtsız,<br />

büyük yığınlarla harikulade hareket eden eylem vardır. Burada<br />

daima kahramanları ima eden buyur edicilik vardır. Burada<br />

ruhun sevdiği kabalıklar, kafa tutmalar, serbestlikler, sertlikler,<br />

aldırmazlıklar vardır. Burada kalabalıkların ve toplulukların<br />

23


www.isaretatesi.com<br />

muazzam cüretkârlığındaki benzersiz ayrıntıyı hor gören başarı<br />

ve onun bakış açısının itici gücü, kasılmaksızın, akıcı bir<br />

genişlikle yayılır, verimli ve görkem dolu bolluğunu yağdırır.<br />

İnsan onun hakikaten yazın ve kışın zenginliklerine sahip<br />

olmak zorunda olduğunu ve topraktan ekin bittiği, bahçede<br />

elma yetiştiği, körfezde balık bulunduğu ve erkekle kadının<br />

bebeği olduğu sürece asla yoksullaşmayacağını görür.<br />

Öbür devletler kendilerini temsilcileriyle ortaya koyar,<br />

ancak Birleşik Devletler’in dehası en çok veya asıl onun<br />

idarecilerinde, meclisinde, büyükelçilerinde, yazarlarında,<br />

kolejlerinde, kiliselerinde, kabul salonlarında, ya da<br />

gazetelerinde, mucitlerinde değil, her zaman en çok, sıradan<br />

insanda yatar. Onların tavır, konuşma, giyim ve<br />

canayakınlıkları; fizyonomilerinin tazeliği ve saflığı;<br />

duruşlarının resimsi rahatlığı; özgürlüğe ölümsüz bağlılıkları;<br />

yakışıksız, yumuşak veya sefil olandan hoşlanmayışları; bir<br />

eyaletin vatandaşı olarak pratik anlamda diğer tüm eyaletlerin<br />

vatandaşlarınca tanınmaları; kabaran hınçlarının şiddeti; merak<br />

duyguları ve yeniliği kucaklamaları; özsaygıları ve harikulade<br />

sevecenlikleri; küçümsenmeye karşı hassaslıkları; taşıdıkları,<br />

üstlerin huzurunda bulunmanın ne demek olduğunu hiç<br />

tatmamış insan havası; konuşmalarının akıcılığı; erkeksi<br />

duyarlılığın ve ruhun özündeki zarafetin şaşmaz göstergesi<br />

olan müzik zevkleri; iyi huyları ve eli açıklıkları; siyasi<br />

tercihlerinin müthiş önemi; onların Başkan’a değil, Başkan’ın<br />

onlara şapkasını çıkartması – uyaksız bir şiirdir bunların hepsi.<br />

Hepsi, layık olduğu muazzam ve yüce gönüllü muameleyi<br />

beklemektedir.<br />

24


www.isaretatesi.com<br />

Doğanın ve ulusun büyüklüğü, vatandaşların ruhunda<br />

ona karşılık gelecek bir büyüklük ve yüce gönüllülük olmadığı<br />

sürece korkutucuydu. Doğa, dolup taşan eyaletler, sokaklar ve<br />

buharlı gemiler, gelişen iş dünyası, çiftlikler, sermaye ya da<br />

öğrenim ne insan ideali için yeterli gelir, ne de şairi tatmin eder.<br />

Geçmişi hatırlamak da öyle. Canlı bir halk her zaman derin bir<br />

iz bırakabilir, kolaylıkla en yüksek otoriteye erişebilir – yeter ki<br />

kendi ruhundan yapsın bunu. Bireylerin ve eyaletlerin,<br />

doğrudan eylemin ve yüceliğin, ve şairlerin seçtiği konuların en<br />

yararlı kullanımlarının toplamıdır bu. – Güya bir nesilden<br />

diğerine, dönüp dolaşıp Doğu’nun kayıtlarına koşmalıymışız!<br />

Güya gözümüzün önünde olanın güzelliği ve kutsallığı,<br />

söylencesel olanın gerisinde kalmalıymış! Güya insan bütün<br />

zamanlarda dünyaya damgasını vuramazmış! Güya Batı’daki<br />

kıtanın keşif yoluyla açılması ve o zamandan bu yana Kuzey ve<br />

Güney Amerika’da olmuş olanlar, Antik Çağ’ın ufak<br />

tiyatrosundan ve Orta Çağ’ın amaçsız uyurgezerliğinden daha<br />

önemsizmiş! Oysa Birleşik Devletler’in gururu şehirlerin<br />

zenginlik ve inceliğini, ticaret ve tarımın getirisini, coğrafyanın<br />

tüm boyutunu ve dışa dönük zafer gösterilerini bir kenara<br />

bırakır, erişilebilir ve sade olan, gelişmiş bir insan neslinin veya<br />

tek bir gelişmiş insanın zevkine varır.<br />

Amerika tüm soyların soyu olduğundan, Amerikan şairi<br />

eskiyi ve yeniyi kendinde barındırmalıdır. Böyle bir ozan,<br />

halkına uygun nispette olmalıdır. Öbür kıtalar ona birer katkı<br />

olarak gelir; o, onları kendi yararına ve onların yararına kabul<br />

eder. Ruhu memleketinin ruhuna yanıt verir; memleketinin<br />

coğrafyası, doğa hayatı, ırmakları ve gölleri onda vücut bulur.<br />

25


www.isaretatesi.com<br />

Yıllık taşkınları ve değişken çağlayanlarıyla Mississippi,<br />

şelaleleriyle Missouri, Columbia, Ohio ve Saint Lawrence,<br />

erkeksi güzelliğiyle Hudson – bunlar sularını sona erdikleri<br />

yere değil, onun içine boşaltırlar. Virginia ve Maryland<br />

içdenizlerinin, Massachusetts ve Maine kıyısındaki denizlerin,<br />

Manhattan Körfezi’nin, Champlain, Eerie, Ontario, Huron,<br />

Michigan, Superior göllerinin, Texas, Meksika, Florida ve Küba<br />

denizlerinin ve California ve Oregon açığındaki denizlerin<br />

üzerindeki masmavi enginlik, aşağıdaki masmavi enginlikle,<br />

onun, yani şairin hem suyun üstündeki hem de altındaki<br />

enginlikle örtüştüğü gibi örtüşmez. Atlantik kıyısı genişçe<br />

uzanıyor ve Pasifik kıyısı da genişçe uzanıyorsa, onlarla birlikte<br />

o da kuzeye veya güneye rahatça uzanır; onlar arasında<br />

doğudan batıya yayılır, onlar arasında olanı yansıtır. Onun<br />

üzerinde boy atar çam, sedir, katranağacı, meşe, akasya,<br />

kestane, servi, ceviz, ıhlamur, kavak, lale ağacı, kaktüs, yaban<br />

asması, demirhindi, hurma; ve sazlık ve bataklıklarda olduğu<br />

gibi karmakarışık çalılar; ve billur buzla, dallardan sarkıp<br />

rüzgârda çıtırdayan buz saçaklarıyla kaplı ormanlar; ve dağ<br />

yamaçları ve zirveler; ve savan, yayla, çayır gibi hoş ve özgür<br />

otlaklar; ve uçar, öter, haykırır yaban güvercini, ağaçkakan,<br />

sarıasma, su tavuğu, kara ördek, kızıl omuzlu şahin, balık<br />

kartalı, beyaz ibis, balaban, baykuş, su sülünü, balıkçıl, angıt,<br />

karatavuk, alaycıkuş, şahin, akbaba, gece balıkçılı, kartal – ve<br />

âdeta somut bir şekilde karşılık verir o bunlara. Ona geçer<br />

annenin ve babanın kalıtımsal yüz ifadesi. Ona nüfuz eder<br />

hakiki şeylerin, geçmiş ve şimdiki olayların özü; iklimin,<br />

tarımın, madenlerin muazzam çeşitliliği; kızılderili kabileleri;<br />

26


www.isaretatesi.com<br />

yeni limanlara giren veya kayalık sahillere yük boşaltan<br />

yıpranmış gemiler; kuzeyin ve güneyin ilk yerleşimleri; çevik<br />

endam ve adaleler; 76’nın mağrur başkaldırısı, 1 savaş, barış ve<br />

anayasanın şekillenişi; birliğin 2 daima abuk sabuk konuşanlarla<br />

kuşatılmış olsa da sakin ve yenilmez oluşu; göçmenlerin<br />

durmaksızın gelişi; rıhtımlarla süslü şehirler ve üstün donanma<br />

birlikleri; keşfedilmemiş iç bölgeler; kütük evler, kayranlar,<br />

vahşi hayvanlar, avcılar ve kapancılar; serbest ticaret; balıkçılık,<br />

balina avcılığı ve altın arayıcılık; yeni eyaletlerin sonu gelmez<br />

türeyişi; Kongre’nin her aralık ayında toplanması, üyelerin tüm<br />

iklimlerden ve en ücra bölgelerden tam vaktinde gelişi; genç<br />

makine ustaları, kadın ve erkek tüm özgür Amerikan işçileri;<br />

genel gayret, canayakınlık, girişim; erkek ve kadının kusursuz<br />

eşitliği; muazzam aşk tutkunluğu; akıcı nüfus hareketleri;<br />

fabrikalar, ticaret hayatı, emekten tasarruf ettiren makineler;<br />

Yankee tüccarlığı; 3 New York nişancıları 4 ve onların atış talimi<br />

seferleri; güneydeki plantasyon hayatı; kuzeydoğuya,<br />

kuzeybatıya ve güneybatıya özgü karakter; kölecilik, ona kol<br />

kanat geren titrek eller, ama kölecilik son bulmadıkça, onu<br />

savunan dil ve dudaklar susmadıkça, yatışmayacak olan katı<br />

direniş. Amerikan şairinin ifadesi bunlar için aşkın ve yeni<br />

olacaktır; doğrudan, betimleyici ve hamasi olmaktansa, dolaylı<br />

1<br />

Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Bağımsızlık Bildirgesi’nin ilanı (1776).<br />

(ç.n.)<br />

2<br />

Bağımsızlığını ilan edip bir federasyon kuran eyaletler. (ç.n.)<br />

3<br />

Amerikalılar’ın ticarete olan kabiliyetleri. (ç.n.)<br />

4<br />

1830’larda kurulmuş, gönüllülerden oluşan bir keskin nişancılık topluluğu.<br />

Bunlar zamanla düzenli ordu birliklerine katılmıştır. (ç.n.)<br />

27


www.isaretatesi.com<br />

olacaktır. Onun meziyeti bunlardan geçerek daha fazlasına<br />

uzanır. Bırakın, öbür halkların devrine ve savaşlarına dair<br />

şarkılar söylensin, onların dönemleri ve büyük şahsiyetleri<br />

resmedilsin, şiir orada noktalansın. Cumhuriyet’in yüce ilâhisi<br />

böyle olamaz! Burada ana fikir yaratıcıdır, imgelerle doludur.<br />

Burada pek kıymetli taş yontuculardan biri gelir, muhakeme ve<br />

bilim yoluyla plan yapar, şu an hiçbir somut biçimin olmadığı<br />

yerde geleceğin somut ve hoş biçimlerini görür.<br />

Tüm uluslar içinde şairlere en çok, damarları şiirsel<br />

malzemeyle dolu Birleşik Devletler ihtiyaç duyar ve hiç<br />

şüphesiz onların en büyüğüne sahip olacak, onlardan en iyi<br />

şekilde faydalanacaktır. Eyaletlerimizin ortak uzlaştırıcısı,<br />

başkanlardan ziyade şairler olacaktır. Büyük şair tüm insanlık<br />

içinde en ılımlı insandır. Şeyler onunla değil, ondan uzakken<br />

grotesktir, ayrıksıdır veya aklıbaşındalıktan yoksundur.<br />

Yerinden şaşmış olan hiçbir şey iyi olamayacağı gibi, yerinde<br />

olan hiçbir şey de kötü olamaz. O, her nesne veya niteliğe<br />

uygun nispeti atfeder – daha azını veya çoğunu değil.<br />

Çeşitliliğin uzlaştırıcısıdır, anahtarıdır. Çağının ve<br />

memleketinin denkleştiricisidir; eksik olana tedarik sağlar,<br />

sınırlanması gerekeni sınırlar. Barış zamanı, barışın ruhu<br />

konuşur ondan; büyük, zengin, bereketlidir; insan dolu devasa<br />

şehirler kurar; tarımı, zanaatları, ticareti teşvik eder; insanın<br />

öğrenimini, ruhu, ölümsüzlüğü aydınlatır; ister federal,<br />

bölgesel, yerel idare olsun, ister evlilik, sağlık, serbest ticaret,<br />

uzun kara ve deniz yolculukları olsun, hiçbir şey fazla yakın<br />

veya fazla uzak değildir ona – gökteki yıldızlar bile. Savaş<br />

zamanı, o en ölümcül savaş gücüdür. Onu görevlendiren,<br />

28


www.isaretatesi.com<br />

süvariyi ve piyadeyi görevlendirir – mühendislerin bildiği en<br />

iyi topçu bataryalarını o temin eder. Devir uyuşuk ve hantalsa,<br />

o bilir onu harekete geçirmeyi; konuştuğu her sözcükle can<br />

yakmayı becerir. Geleneğin, itaatin, yasaların yavanlığında her<br />

şey atalete düşse de o asla düşmez. İtaat hükmedemez ona; o,<br />

itaate hükmeder. Erişilmez bir yükseklikte durur, ekseni<br />

parmağıyla çevirip yoğun bir ışık doğrultur, durduğu yerden<br />

en hızlı koşucuları bile kolayca yakalar, onları sarıverip şaşkına<br />

çevirir. İnançsızlığa, gösterişe, alaya doğru sürüklenen zamanı<br />

sağlam inancıyla alıkoyar; tabak tabak yemekler sunar,<br />

erkekleri ve kadınları besleyip büyütecek olan sıkı lifli eti<br />

bahşeder. Onun beyni, nihai beyindir. Tartışmacı değildir o –<br />

kesin hükümdür. Hâkimin hükmü gibi hüküm vermez; edilgin<br />

bir nesnenin etrafını aydınlatan güneş gibidir. En uzağı<br />

gördüğünden, en inançlı odur. Düşünceleri, şeylere övgünün<br />

ilâhisidir. Eğer ruh üzerine, sonsuzluk üzerine, Tanrı üzerine<br />

olan bir konuşma onun düzeyinde değilse, suskunluğunu<br />

korur. Serimi ve çözümü olan bir oyun olarak görmez<br />

sonsuzluğu – kadında ve erkektedir sonsuzluk; insanlar hayal<br />

meyal, benek benek görünmez onun gözüne. İnanç ruhun<br />

arındırıcısıdır; sıradan insanlara nüfuz eder ve onları korur;<br />

böylece inanmayı, umutlanmayı ve güvenmeyi asla<br />

bırakmazlar. Tahsilsiz bir kimsede, en soylu dışavurumcu<br />

dehanın gücünü küçük gösterip maskaraya döndüren tarifsiz<br />

bir ferahlık ve bilinçsizlik vardır; ve büyük bir sanatçı olmayan<br />

bir kimsenin nasıl da büyük sanatçılar kadar yüce ve yetkin<br />

olabileceğini, şair açıklıkla görür. O, yok etme ve yeniden<br />

biçimlendirme gücünü özgürce kullanır, ama saldırı gücünü<br />

29


www.isaretatesi.com<br />

değil. Geçmiş olan, geçmiştir. Eğer o, üstün modeller ortaya<br />

koymayıp her adımıyla kendisini ispatlamıyorsa, buna ihtiyaç<br />

duyulmadığındandır. En yüce şair, varlığıyla fetheder –<br />

müzakereyle, mücadeleyle, hazırlıklı girişimlerle değil. İşte<br />

geçip gidiyor, bakın onun ardından! Umutsuzluktan,<br />

insansevmezlikten, hinlikten, dışlayıcılıktan, bir doğumun veya<br />

ten renginin hakir görülüşünden, cehennem hezeyanından ya<br />

da düşkünlüğünden eser yok! Bundan böyle cahilliği, zayıflığı,<br />

günahı yüzünden aşağılanmayacak hiç kimse!<br />

En yüce şair, bayağılığı ve önemsizliği tanımaz. O,<br />

önceden küçük görülmüş bir şeye nefesini üflediğinde, o şey<br />

evrenin ihtişamı ve canlılığıyla genişleyiverir. Görendir o;<br />

bireydir; kendinde tamdır – aslında ötekiler de onun kadar<br />

iyidirler, yalnızca bunu o görür, onlar görmezler. Koronun bir<br />

üyesi değildir o – herhangi bir düzenleme de duraksatamaz<br />

onu; o, düzenlemelerin efendisidir. Görme yetisi ötekiler için<br />

neyi yapıyorsa, şair ötekiler için onu yapar. Görme yetisinin<br />

tuhaf gizemini bilen var mıdır? Öbür duyular kendilerini teyit<br />

eder; ancak görüş, kendi dışında her türlü delilden yoksundur<br />

ve manevi âlemin varlıklarını müjdeler. Gözün tek bir bakışı,<br />

insanın tüm soruşturmalarını, tüm araç gereçleri, dünyanın tüm<br />

kitaplarını ve tüm mantık yürütmeyi gülünç gösterir. Siz bir<br />

kez olsun gözünüzü aralayıp, yakına, uzağa, günbatımına<br />

kulak verdiğinizde ve böylece tüm şeyler elektrik hızıyla,<br />

yumuşacık, karmaşasızca, itiş kakışsızca, sıkışmaksızın ve<br />

layıkıyla içinize dolduğunda – artık hangi şey mucizevi, hangi<br />

şey uzak ihtimal, hangi şey imkânsız, temelsiz veya belirsiz<br />

olabilir ki?<br />

30


www.isaretatesi.com<br />

Kara ve deniz; hayvanlar, balıklar ve kuşlar; ulu gökler ve<br />

gökteki küreler; ormanlar, dağlar ve ırmaklar – ufak konular<br />

değildir bunlar; ancak halk, şairden dilsiz somut nesnelere<br />

tutunan güzellik ve asaletten fazlasını çağrıştırmasını beklerler<br />

– ondan gerçeklik ile kendi ruhları arasındaki yolu ima etmesini<br />

beklerler. Kadınlar ve erkekler güzelliği yeterince algılarlar<br />

aslında; şairden aşağı kalmazlar. Avcıların, ormancıların,<br />

erkenden kalkanların, bahçe, meyvelik ve tarla çiftçilerinin<br />

tutkulu kararlılığı; sağlıklı kadınların erkeksi suretten, örneğin<br />

denizcilerden, at binicilerden duyduğu zevk; günışığına ve açık<br />

havaya duyulan özlem – bunların tümü, dış mekân<br />

insanlarındaki şaşmaz güzellik algısına ve onlarda şiirselin yer<br />

etmiş olduğuna dair eski, bambaşka bir işarettir. Onların<br />

algısına destek olmak şairin elinden gelmez – belki dener, ama<br />

bunu yapamaz. Şiirsel meziyet ne kafiyeyle, düzenlilikle,<br />

şeylere soyut atıflarda bulunmakla, ne de melankolik<br />

yakınmalarla ve iyicil buyruklarla teşkil edilebilir, ama bunların<br />

ve daha pek çoğunun yaşamıdır ve ruhun iç yüzündedir.<br />

Kafiyenin yararı, daha hoş ve pırıltılı bir uyumun ve<br />

düzenliliğin tohumlarını bırakmasında, böylece kendini gözün<br />

göremediği bir zeminde kendi köklerine iletmesindedir.<br />

Kusursuz şiirlerin uyum ve düzenliliği, ölçü kaidelerinin<br />

serbestçe gelişimini yansıtır ve onlardan çalılıktaki leylaklar,<br />

güller misali hatasızca ve rahatça tomurcuk verip, kestane,<br />

portakal, kavun, armut gibi derli toplu suretlere bürünerek,<br />

duyumsanamayan rayihayı biçime doğru sızdırır. En güzel<br />

şiirlerin, müziğin, söylevin veya anlatının akıcılığı ve süsü<br />

bağımsız değil, bağımlıdır: Tüm güzellik güzel kandan, güzel<br />

31


www.isaretatesi.com<br />

beyinden gelir. Bir erkekte veya kadında yücelikler birliktelik<br />

halindeyse, bu yeterlidir – milyon yılın nüktedanlığı ve<br />

gösterişi kalıcı olmaz, ama hakikat tüm evrende hüküm sürer.<br />

Süs ve akıcılık uğruna kendini hırpalayan, yolunu şaşırır.<br />

Yapmanız gereken şudur: Dünyayı, güneşi, canlıları sevin;<br />

zengini hor görün; isteyen herkese sadaka verin; ahmağı ve<br />

çılgını savunun; gelirinizi ve emeğinizi başkalarına adayın;<br />

tiranlardan nefret duyun; Tanrı hakkında tartışmayın; halka<br />

karşı sabır ve hoşgörü gösterin; bilindik veya bilinmedik hiçbir<br />

şey için, hiçbir insan veya insan topluluğu için şapkanızı<br />

çıkarmayın; tahsilsiz ama güçlü insanlarla, gençlerle, aile<br />

analarıyla serbestçe yürüyün; açık havada, ömrünüzün her<br />

senesinin her mevsiminde, bu yaprakları okuyun; okulda,<br />

kilisede veya herhangi bir kitapta size söylenmiş olanı yeniden<br />

tartın; ruhunuzu tahkir eden her şeyden kurtulun – böylece<br />

bizzat bedeniniz yüce bir şiir olur; sadece sözlerde değil,<br />

dudaklarınızın ve yüzünüzün sessiz hatlarında, kirpiklerinizin<br />

arasında, her deviniminizde ve bedeninizin her ekleminde en<br />

zengin akıcılığı taşırsınız… Şair, zamanını lüzumsuz işlere<br />

harcayamaz. Toprağın her an sürülmüş ve gübrelenmiş<br />

vaziyette olduğunu bilir – başkaları bilmese de, o bilir.<br />

Dosdoğru yaratının başına geçer. Güveniyle, temas ettiği her<br />

şeyin güvenine hükmeder – tüm bağlılıkların efendisi olur.<br />

Bilinen evrenin bir tane hakiki âşığı vardır, o da en yüce<br />

şairdir. O, ebedî bir tutkuyla yanıp tutuşur; hangi olasılığın,<br />

talihe ya da talihsizliğe dair hangi rastlantının gerçekleştiğine<br />

karşı kayıtsızdır; böylece kendi enfes nasibini gün gün, saat saat<br />

sağlama alır. Başkalarını duraksatan veya yıldıran şey, onun<br />

32


www.isaretatesi.com<br />

temasa ve aşk coşkusuna doğru alev alev ilerleyişi için yakıttır.<br />

Öbür tatminlerin boyutları, onun boyutlarının karşısında sönüp<br />

gider. O, gökten ve en yükseklerden beklenen ne varsa onunla<br />

yakınlık içindedir – gündoğumu renklerinde, bir kış ormanı<br />

manzarasında, oyun oynayan çocuklar karşısında, kolunu bir<br />

erkeğin veya kadının boynuna sardığında. Onun sevgisi, tüm<br />

sevgilerin üzerinde bir serbestlik ve ferahlık taşır – kendi<br />

önünde pay bırakır. Kararsız, şüpheci bir âşık değildir o;<br />

kendinden emindir; hor görür zaman aralıklarını. Onun<br />

deneyimi, coşkunluğu, ürperişi boşuna değildir. Onu hiçbir şey<br />

sarsamaz – ıstırap ve karanlık sarsamaz, ölüm ve korku<br />

sarsamaz. Yakınma, kıskançlık ve haset, toprağa gömülüp<br />

çürümüş cesetlerdir onun için: Kendi gömmüştür onları. Onun,<br />

kendi sevgisinin ve tüm yetkinlik ve güzelliğin meyve<br />

vereceğinden emin olduğu kadar emin değildir deniz kendi<br />

kıyısından, ya da kıyı, denizden.<br />

Güzelliğin meyve verişi rastgele değildir; yaşam kadar<br />

kaçınılmazdır; yerçekimi gibi kesin ve doğrudandır. Daima,<br />

şeylerin insanla uyumunun merakıyla, görme yetisinden başka<br />

bir görme yetisi, kulaktan başka bir kulak, sesten başka bir ses<br />

türer. Bunlara yalnızca öteki her şeyin yerini tutması beklenen<br />

temsilcilerdeki yetkinlikler değil, bizzat öteki her şeydeki<br />

yetkinlikler, aynı şekilde yanıt verir. Bunlar yığındaki ve<br />

bolluktaki yetkinlik kanununu kavrar: Her şeyde ayrı ayrı<br />

nihayete varır ve devam eder o; bereketli ve adildir; onsuz tek<br />

bir ışık zerresi veya karanlık, tek bir karış toprak veya deniz<br />

yoktur – göğün tek bir doğrultusu, ticaretin, mesleğin hiçbir<br />

türü, hiçbir can alıcı olay yoktur. Güzelliğin münasip ifadesinde<br />

33


www.isaretatesi.com<br />

kesinlik ve denge olması, bir parçanın diğerinin üzerine<br />

yığılmamasının nedeni budur. En iyi şarkıcı, en esnek ve güçlü<br />

organlara sahip kimse olmadığı gibi, şiirlerin hazzı da, kulağa<br />

en hoş gelen ölçüde, benzetmede ve seste yatmaz.<br />

Çabalamaksızın ve nasıl yaptığını sergilemeksizin, en<br />

yüce şair, siz şiiri okuduğunuz veya dinlediğiniz sırada tüm<br />

olayların, tutkuların, manzaraların ve kişilerin ruhunu, az ya da<br />

çok, sizin kişisel karakterinize uygular. Bunu iyi yapmak,<br />

zamanı izleyip ona ayak uyduran kanunlarla başa baş<br />

gitmektir. Amaç her neyse muhakkak yerli yerinde olmalı,<br />

belirtisi de öyle olmalıdır; en silik gösterge bile en iyi<br />

göstergedir, sonra en belirgin göstergeye dönüşür. Geçmiş,<br />

şimdiki zaman ve gelecek kopuk değil, bağlantılıdır. En yüce<br />

şair, olacak olanın tutarlılığını, olandan ve olmuş olandan<br />

meydana getirir. Ölüleri tabutlarından çıkarır, ayakları üzerine<br />

doğrultur; geçmişe, “Ayağa kalk, önümde yürü, tanıyayım<br />

seni,” der. Ders çıkarır; kendini geleceğin şimdiki zaman<br />

olduğu yere yerleştirir. En yüce şair, karakterin, manzaraların<br />

ve tutkuların üzerine yalnızca ışık saçmaz; yükselir nihayet ve<br />

tamamlar hepsini; neye delil olup ötesinde ne olduğunu<br />

kimsenin söyleyemeyeceği zirveleri sergiler; en uç sınırda bir<br />

anlığına parlar. Son andaki yarı saklı tebessüm veya kaş<br />

çatıklığıyla en muhteşemdir o; veda ânının şimşek aydınlığında<br />

o ifadeyi bir an gören, yıllar boyu cesaret bulacak, huşu<br />

duyacaktır. En yüce şair ahlâkçılık yapmaz ya da ahlâk<br />

kurallarını uygulamaz – ruhu bilir. Ruh, kendininkilerden<br />

başka hiçbir dersi kabul etmemekte kararlılık gösteren o uçsuz<br />

bucaksız gurura sahiptir. Ama onun, gururu kadar da uçsuz<br />

34


www.isaretatesi.com<br />

bucaksız bir sevecenliği vardır; biri ötekini dengeler; ikisi bir<br />

arada uzanıp gittiği sürece hiçbiri fazla ileri boy uzatamaz.<br />

Sanatın en iç sırları bu ikilide yatar. En yüce şair, ikisinin<br />

arasına yatmıştır ve onlar şairin tarzı ve fikirleri için hayatidir.<br />

Sanatın inceliği, ifadenin görkemi ve edebiyat ışığının<br />

güneşi sadelikte yatar. Hiçbir şey sadelikten iyi olamaz –<br />

kesinlik fazlalığı veya yoksunluğunu hiçbir şey telafi edemez.<br />

Kabaran dürtüyü sürdürmek, düşünsel derinliklere sızmak ve<br />

tüm konulara sözel ifade bulmak ne sıradan ne de sıradışı<br />

güçlerdir. Ancak; edebiyatta hayvanların mükemmel<br />

doğruluğu ve tasasızlığıyla, ormandaki ağaçların ve yol<br />

kenarındaki otların yanlışlanamayan hissiyatıyla<br />

konuşabilmektir sanatın kusursuz zaferi. Bunu başarabilmiş<br />

birini gördüyseniz, tüm halkların ve dönemlerin sanat<br />

ustalarından birini gördünüz demektir. Artık, körfezin<br />

üzerinde boz martının uçuşunu, safkan atın atak hareketlerini,<br />

ayçiçeklerinin uzun saplar ucunda meyledişini, gökte ilerleyen<br />

güneşin görüntüsünü, ayın belirişini; onu, yani şairi tefekkür<br />

ettiğiniz kadar zevkle tefekkür edemezsiniz. En yüce şairin<br />

çarpıcı olmayan bir üslûbu vardır; o, hem düşüncelerin ve<br />

şeylerin abartıdan, eksiltmeden uzak bir mecrasıdır, hem de<br />

kendisinin serbest bir mecrasıdır. Sanatına ant içer o:<br />

“Müdahaleci olmayacağım,” der, “yazılarımda hiçbir hoşluğun,<br />

etkinin ve özgünlüğün benimle öteki şeyler arasında bir perde<br />

gibi asılı durmasına izin vermeyeceğim, arada hiçbir şey,<br />

rengârenk perdeler bile asılı olmayacak. Neyi söylersem, tam<br />

da öyle olduğu için söyleyeceğim. İsteyen övgüler düzsün,<br />

şaşırtsın, hayran bıraksın veya teselli versin; ben sağlık gibi,<br />

35


www.isaretatesi.com<br />

sıcaklık gibi, kar gibi amaçlar taşıyacağım, boş vereceğim<br />

denetime. Deneyimlediğim her neyi resmedersem, benim<br />

terkibimin zerresini taşımadan çıkacak o benden. Yanımda<br />

duracak, benimle beraber aynaya bakacaksınız.”<br />

Büyük şairlerin sağlıklı kanı ve lekesiz asaleti, onların<br />

pervasızlığından anlaşılır. Kahraman bir kimse, kendisine<br />

uymayan geleneğin, teamülün, otoritenin içinden elini kolunu<br />

sallayarak geçer. Yazar, bilgin, müzisyen, mucit ve sanatçı<br />

kardeşliğinin nitelikleri içinde hiçbiri, özgür yeni biçimlerden<br />

boy gösteren sessiz başkaldırı kadar hoş değildir. Şiirlere,<br />

felsefeye, politikaya, mekaniğe, bilime, davranışa, sanat<br />

ustalığına, bize en münasip yerli bir grand-operaya, gemiciliğe,<br />

her türlü zanaata olan ihtiyacımız söz konusu olduğunda, her<br />

zaman ve daima en yüce kişi, en özgün pratik örnekle katkıda<br />

bulunandır. En berrak ifade, kendisine layık alanı bulamayıp o<br />

alanı yaratandır. Büyük şairlerin tüm erkeklere ve kadınlara<br />

mesajı şudur: “Bize dengimiz olarak gelin; yalnızca öyle<br />

anlayabilirsiniz bizi. Biz sizden daha iyi değiliz; siz neyi<br />

barındırıyorsanız onu barındırıyor, siz neden keyif alıyorsanız<br />

ondan keyif alıyoruz. Tek bir Yüce olduğunu mu<br />

zannetmiştiniz? Bizler sonsuz sayıda Yüce olduğunu, onların<br />

birbiriyle bakışların karşılaştığı gibi karşılaştığını, ve insanların<br />

yalnızca kendilerindeki yüceliğe dair bilinçleri sayesinde iyi<br />

veya büyük olabileceğini onaylarız. Fırtınadaki ve<br />

parçalanıştaki haşmetin, ölümcül savaşların, gemi kazalarının,<br />

tabiat unsurlarındaki en çılgın hiddetin, denizin kudretinin,<br />

tabiattaki hareketin ve insanî arzulardaki, şerefteki, nefretteki<br />

ve aşktaki sancının ne olduğunu sanmıştınız? Hepsi, ruhun<br />

36


www.isaretatesi.com<br />

içindeki o şeydir ki, ‘Hiddetlen; savrul; hüküm sür her yerde;<br />

hükmet göğün ani patlamalarına, denizin çalkantısına, tabiata,<br />

tutkuya, ölüme, dehşete ve tüm acılara’ demektedir.”<br />

Amerikan ozanları; yüce gönüllülükleriyle, tutkularıyla ve<br />

rakiplerini yüreklendiriyor olmalarıyla dikkat çekecektir. Onlar<br />

dışlayıcılık ve gizlilik tanımayan, her şeyi başkalarına seve seve<br />

veren, gece gündüz kendi denklerine heves duyan birer<br />

kozmos 5 olacaktır. Zenginlik ve ayrıcalık gözetmeyerek bizzat<br />

zenginlik, ayrıcalık olacaklardır – en varlıklı kimsenin kim<br />

olduğunu algılayacaklardır. Tanık olduğu her türlü gösterişe,<br />

kendindeki daha büyük zenginlikten mislini çıkararak karşı<br />

duran kişidir en varlıklı olan. Amerikan ozanı insanları<br />

sınıflara, ilgileri katmanlara ayırmayıp, bir ya da iki öğeyi,<br />

örneğin aşkı, hakikati, ruhu, bedeni öne çıkarmayacak, Batı<br />

eyaletlerinden çok Doğu eyaletlerinin, Güney eyaletlerinden<br />

çok Kuzey eyaletlerinin tarafında olmayacaktır.<br />

Somut bilim ve onun pratik uygulamaları en yüce şair için<br />

bir kısıt değil, aksine, teşvik ve destektir. Köken de orada,<br />

çağrışım da oradadır; onu en başta kaldırıp kucaklamış olan en<br />

iyi kollar oradadır; tüm gidiş gelişlerinden sonra oraya döner o.<br />

Denizci, gezgin, anatomist, kimyacı, gökbilimci, jeolog,<br />

frenolog, ispiritizmacı, matematikçi, tarihçi ve sözlükbilimci –<br />

bunlar birer şair değildir, ancak şairler için kanun koyucudur;<br />

her yetkin şiirin çatısı altında onların inşası yatar. Dile gelip<br />

5<br />

<strong>Whitman</strong>, “kâinat” anlamındaki bu Yunanca sözcüğü (kosmos), karşıtları<br />

bir araya getiren, sayısız öğeyle dolu kapsamlı bir bütünü kasteder anlamda<br />

kullanmaktadır. (ç.n.)<br />

37


www.isaretatesi.com<br />

söylenen her ne ise, onun başlangıç tohumunu onlar<br />

yollamıştır; ruhların görünür kanıtları onlar sayesindedir ve<br />

onlardadır; kanlı canlı bir ozanlar nesli, her daim onların<br />

tohumundan soy vermelidir. Baba ve oğul arasında sevgi varsa,<br />

hoşnutluk varsa, oğulun yüceliği babanın yüceliğinin giderek<br />

yayılışıysa, o halde şair ve somut bilim insanı arasında sevgi<br />

olacaktır. Şiirlerin güzelliğinde bilimin taçlanışı ve nihayet<br />

alkışlanışı olacaktır.<br />

Niteliklerin ve şeylerin derinine uzanan soruşturmaya ve<br />

bilgi sağanağına olan inanç ne kutludur! İşte, çalkalanıp<br />

dönenerek kabarıyor şairin ruhu – gene de hep kendinin<br />

hâkimidir o! Dibine erişilmezdir derinler, sakindir orası o<br />

yüzden. Masumiyet ve çıplaklık sürüp gider – ne mütevazıdır<br />

onlar, ne de abartılı. Özel ve doğaüstü olana dair tüm teori ve<br />

onunla iç içe geçen veya ondan çıkarılan her şey, bir düş olup<br />

uzaklaşır. Her ne olmuşsa, oluyorsa, olacaksa veya olmalıysa,<br />

yaşam kanunları onu içerir ve bütün durumları karşılar; ne<br />

hızlandırmak ne yavaşlatmak mümkündür onları; her<br />

hareketin, her çimen yaprağının, erkek ve kadın ruhunun ve<br />

bedeninin, ve onlarla ilgili her şeyin tarifsiz mutlak mucizeler<br />

olduğu, her birinin hem ayrı ve yerli yerinde olup hem de<br />

birbirine dayandığı uçsuz bucaksız, apaçık düzende hadiselerin<br />

ve insanların mucizelerinden söz edilemez. Tıpkı böyle, bilinen<br />

evrende erkekten ve kadından daha tanrısal bir şey olduğunu<br />

kabul etmek de, ruhun hakikati ile tutarlı olamaz.<br />

Erkekler, kadınlar, yeryüzü ve üzerindeki her şey,<br />

doğrudan, oldukları gibi alınmalı; ve onların geçmişinin,<br />

38


www.isaretatesi.com<br />

şimdisinin ve geleceğinin incelenişi kesintisiz olmalı, kusursuz<br />

bir açıkyürelilikle yapılmalıdır. Felsefe bu temel üzerinde<br />

yüzünü daima şaire dönerek ve her şeyin mutluluğa olan ebedî<br />

yönelimini göz önünde bulundurarak, duyulara ve ruha apaçık<br />

olanla ters düşmeksizin yorumda bulunmalıdır. Çünkü her<br />

şeyin mutluluğa olan ebedî yönelimi, aklıbaşında bir felsefeyi<br />

gerekçelendirir. Bundan daha azını kavrayabilen; ışığın ve<br />

astronomik devinimin yasalarını, veya hırsızı, yalancıyı,<br />

açgözlüyü, ayyaşı hem yaşarken hem ölümden sonra takip<br />

edecek olan yasaları kapsayamayan; zamanın uçsuz bucaksız<br />

aralıklarına, kütlelerin yavaşça oluşumuna, yer katmanlarının<br />

sabırla yükselişine yetişemeyen, – nafiledir. Tanrı’yı belirli bir<br />

şiire veya felsefe sisteminin içine, o güya başka bir varlıkla ya<br />

da etkenle çekişiyormuş gibi koyan, – nafiledir. Büyük bir<br />

ustayı aklıbaşındalık ve bütünlük ayırt eder: Tek bir unsur<br />

bozuksa, her şey bozuktur. Büyük bir ustanın mucizelerle işi<br />

olmaz. O, yığının bir üyesi olmakta esenlik bulur – tekil bir<br />

çarpıcılık, ona göre kopukluktur. Ortak zemin, kusursuz suretle<br />

buluşur. Genel yasanın hükmü altında olmak, onunla uyumlu<br />

olmaktır. Usta kendisinin tarif edilemez şekilde yüce olduğunu<br />

ve her şeyin öyle olduğunu bilir; örneğin, hiçbir şey çocuk<br />

yapıp onu büyütmekten daha yüce değildir – olmak da<br />

algılamak ve söylemek kadar yücedir.<br />

Büyük ustaların mizacında siyasi özgürlük fikri, olmazsa<br />

olmazdır. Özgürlük, insanın var olduğu her yerde<br />

kahramanların bağlılığını kazanır, ancak başka hiç kimseden de<br />

şairden olduğu kadar bağlılık ve kabul görmez. Özgürlüğün<br />

sesi ve ifadesi şairlerdir. Tüm çağlardan onlar layık olur büyük<br />

39


www.isaretatesi.com<br />

fikre – o sır onlara verilir ve ona sahip çıkmaları beklenir.<br />

Onunla kıyaslanınca hiçbir şeyin önceliği yoktur – hiçbir şey<br />

onu çarpıtıp değerden düşüremez. Büyük şairlerin tutumu<br />

köleyi sevindirmek, despotu titretmektir. Şairin boynunu<br />

çevirişi, ayak sesleri, bilek hareketleri biri için tehlikeyle, diğeri<br />

için umutla doludur. Şairin yakınına biraz gelin, hiç<br />

konuşmayıp öğüt vermese dahi, en esaslı Amerikan dersini<br />

öğrenirsiniz ondan. İyi niyetle yola çıkıp bir veya birkaç<br />

başarısızlık, halkın aldırışsızlığı ve nankörlüğü, iktidarın keskin<br />

hiddet gösterileri ve askere, topa tüfeğe, ceza kanunlarına<br />

başvurması karşısında yenilgiyi kabullenenler özgürlüğün<br />

hakkını veremez. Özgürlük, başkasına değil, kendine bel<br />

bağlar; gel demez hiç kimseye; bir şey vaat etmez; ışığın ve<br />

sükûnetin ortasında oturur; olumludur, huzurludur, yılmak<br />

nedir bilmez. Sık sık ilerleyiş ve gerileyişlerle, gürültülü<br />

ikazlarla, şiddetle sürüp gider savaş – düşman baskın gelir;<br />

hapishane, kelepçe, boyunduruk, bukağı, darağacı, mermi ve<br />

mengene girer devreye; uykuya yatmıştır ülkü; güçlü gırtlaklar<br />

kendi kanlarıyla boğulmakta, gencecik insanlar birbirlerinin<br />

yanından geçerken yere bakmaktadır: Peki, o memleketten<br />

gitmiş midir özgürlük? Hayır, asla! Özgürlük gidecekse, ilk<br />

gidecek olan değildir – başka her şeyin gitmesini bekler, en<br />

sona kalır. Bir gün ancak bir memlekette eski şehitlerin hatırası<br />

tamamen silinip giderse; hatiplerin ağzından, toplanma<br />

salonlarında, vatanseverlerin büyük adlarıyla alay edilirse;<br />

çocuklar İsa adına vaftiz edilmez de, tiranlar ve hainler adına<br />

vaftiz edilirse; özgürlük yasalarına kerhen izin verilirken,<br />

muhbirlik ve kan parası yasaları halka hoş görünürse; dünya<br />

40


www.isaretatesi.com<br />

yolunu yürüyüp de, bizim gibi, eşit yoldaşlık bekleyen ve<br />

kimseye kul olmak istemeyen sayısız kardeşimizi görürsek ve<br />

gene de yüreğimiz yanar, bir şey diyemezsek; ama kölelerin<br />

halini görüp hoşnutluktan mest olursak; ruh akşamın serin<br />

karanlığında yalnızlığına çekilip yaşadıklarını gözden geçirir de<br />

çaresiz, masum birini azılıların ellerine ve zalim bir<br />

aşağılanmaya teslim etmiş olan söz ve edimden haz duyarsa;<br />

eyaletlerimizin her köşesindeki insanlar Amerikan karakterini<br />

kolaylıkla ortaya koyabilecekken bundan geri durursa;<br />

kendilerini devlet makamlarına, eyalet meclislerine, yargıya,<br />

kongreye, başkanlığa seçtirmek için sinsi entrikalar<br />

düzenleyenler, yaltakçılar, kerizler, dönekler ve sürü sürü<br />

siyaset pireleri her halükârda halktan sevgi ve tabiî hürmet<br />

görüyorsa; fakir, özgür bir tamirci veya şapkasını başından<br />

çıkarmadan, sabit gözlerle, samimi, cömert bir yürekle çalışan<br />

bir çiftçi olmaktansa, makamında yüksek bir maaşla oturup<br />

oraya bağlı olan bir sersem ve üçkâğıtçı olmak yeğleniyorsa; bir<br />

kentin, eyaletin veya federal hükümetin köleleştiriciliği, ya da<br />

küçük veya büyük çaplı bir zulüm amansızca sürüp gidiyor ve<br />

bu keyfiyet, olması gerektiği gibi, en katı şekilde<br />

cezalandırılmıyorsa; ve hatta yeryüzünün o parçasından tüm<br />

erkekler ve kadınlar, tüm yaşam silinip gitmişse – – ancak ve<br />

ancak o zaman oradan silinip gidebilir özgürlük kıpırtısı…<br />

Kozmos şairlerinin nitelikleri hakiki bedende, ruhta ve<br />

şeylerden duyulan hazda yoğunlaştığında, tüm kurmaca ve<br />

masalın ötesinde, özgün olmanın üstünlüğüne sahip olurlar.<br />

Onlar kendilerini yaydıkça, hakikatler ışığa boğulur; günışığı<br />

daha yakıcı bir ışıkla aydınlanır; ve doğan ve batan güneş<br />

41


www.isaretatesi.com<br />

arasındaki derinlik katbekat artar. Her somut nesne, durum,<br />

bileşim ve süreç kendi güzelliğini sergiler: çarpım tablosu,<br />

kendininkini; yaşlılık çağı, marangozun zanaatı, grand-opera<br />

kendininkini. Denizdeki iri gövdeli ve düzgün biçimli, buhar<br />

gücüyle veya pupa yelken giden New York yelkenlisi;<br />

Amerikan ulusal çemberleri ve idarenin büyük ahenkleri; açık<br />

seçik, alelâde niyet ve eylemler – hepsi kendi güzelliğiyle<br />

parlar. Kozmos şairleri bütün engeller, perdelenişler,<br />

kargaşalar, tuzaklar arasından hep ana ilkelere doğru ilerler.<br />

Yararlıdır onlar – fakirliği muhtaçlığından, zenginliği<br />

kibirinden ayrıştırırlar. Sen büyük mülk sahibi, derler,<br />

başkalarından daha fazlasını farkedemeyecek, algılayamayacaksın.<br />

Kütüphanenin sahibi, parasını ödeyip satın alarak onun<br />

üzerinde yasal hakka sahip olan değildir. Her kim okuyor ve<br />

tüm dil, konu, üslûp çeşitliliğinin hakkını veriyorsa ve onlara<br />

kolaylıkla nüfuz edip onlarda kendine yer buluyor, orada erkek<br />

ve kadının tensel birleşmesini zorlayıp bir şeyleri daha esnek,<br />

güçlü, zengin, büyük kılıyorsa – odur kütüphanenin sahibi.<br />

Bizim güçlü, sağlıklı, yetkin Amerikan eyaletlerimiz doğal<br />

modellerin ihlâl edilişinden memnuniyet duyamaz, buna izin<br />

veremez. Resimde, heykelde, madenî veya ahşap oyma<br />

işlerinde, kitap veya gazete çizimlerinde, komik veya trajik<br />

gravürlerde, örgü desenlerinde, ya da odaları, mobilyaları,<br />

kıyafetleri güzelleştirmek üzere, yahut kornişlere, anıtlara,<br />

gemi pruva veya pupalarına, bina içlerine veya dışlarına<br />

insanın görmesi için yapılan her tür şeyde samimi biçimleri<br />

çarpıtıp, ucube varlıklar, yerler, durumlar sergileyen ne varsa,<br />

birer illettir, tiksinçliktir. Özellikle insan sureti o denli yücedir<br />

42


www.isaretatesi.com<br />

ki asla gülünç duruma düşürülmemelidir. Bir yapıtın<br />

süslenişinde, hiçbir garabete izin verilmemelidir; yalnızca açık<br />

havanın mutlak hakikatlerine uygunluk gösteren, bastırılmaz<br />

bir şekilde yapıtın doğasından taşıp gelen ve yapıtın<br />

tamamlanışı adına gerekli olan süslere müsaade edilmelidir.<br />

Çoğu yapıt, süssüz haliyle en güzeldir. Abartının acısı insan<br />

fizyolojisinden bile çıkar: Pırıl pırıl, dinç çocuklar, doğal<br />

biçimlerin örneklerinin gündelik olarak paylaşıldığı<br />

toplumlarda dünyaya gelip çoğalabilir. Eyaletlerimizin büyük<br />

dehası ve halkı, masalsılığa alçaltılamaz. Olanın hikâyesi<br />

layıkıyla anlatıldığında, masallara gerek kalmayacaktır.<br />

Yüce şairler de, hileden yoksun oluşlarından, mutlak<br />

kişisel samimiyetlerinin kanıtlanmış olmasından anlaşılır. O<br />

zaman halk, beyinlerinden sıçrayan yepyeni, zahmetsiz bir<br />

sevinci, ilâhi bir sesi yankılandırır: “Ne hoştur samimiyet!” Biri<br />

mutlak samimiyet sahibiyse, o kişideki her türlü kusur<br />

affedilebilir. Bundan böyle aramızdan hiç kimse yalan<br />

söylemesin; çünkü biz gördük ki, iç ve dış dünyada açıklık<br />

kazanır ve bunun tek bir istisnası yoktur; dünyamız bir kütlede<br />

yoğunlaştığından bu yana, aldatmaca, dalavere ve yalan söz en<br />

küçük bir zerreyi veya en silik bir renk tonunu bile kendine<br />

çekememiştir; bir eyaletin veya bütün eyaletler birliğinin<br />

kapsamlı zenginlikleri ve düzeyleri içinde sinsi ve fitneci bir<br />

kimse muhakkak tespit edilir, ondan nefret duyulur; ruh bir<br />

kere bile kandırılmamıştır ve kandırılamaz; ruhun sevecen<br />

onayının eşlik etmediği bir zenginlik, leş gibi bir kokudan<br />

ibarettir; ve ne yerküre üzerinde bir kıtada, ne başka bir<br />

gezegende, uyduda, yıldızda, asteroitte, ne sonsuz uzayın<br />

43


www.isaretatesi.com<br />

herhangi bir yerinde, yoğunluğun ortasında, denizin akışkan<br />

yüzeyi altında, ne bebeğin doğumunu önceleyen koşullarda, ne<br />

hayatın dönemleri boyunca, ne ölüm dediğimiz şeyden sonraki<br />

koşullarda, ne dirimin muallakta kalıp tekrar harekete geçtiği<br />

aralıklarda, ne de herhangi bir yerdeki oluşum veya yeniden<br />

biçimlenme sürecinde – içgüdüsel olarak hakikati sevmeyen bir<br />

varlık gelmiştir dünyaya.<br />

Alabildiğine dikkat ve ihtiyat; sağlam bir organik esenlik;<br />

büyük bir umut; kadınlara ve çocuklara yakınlık ve tutkunluk;<br />

ve engin bir iştah, yıkıcılık ve nedensellikle beraber, doğanın<br />

birliğine dair kusursuz bir algı ve aynı ruhun insan<br />

meselelerine münasip bir şekilde uyarlanışı – bütün bunlar,<br />

dünyanın zihninin dalgalanışından, en yüce erkek veya kadın<br />

şairin parçası olmak üzere, o kişi annesinin rahminden<br />

doğarken buyur edilir. İhtiyat tek başına nadiren yeterli gelir.<br />

Kendini somut kazançlara adayıp kendisi ve ailesi için en<br />

iyisini yapan ve yaşamını borçsuz, kabahatsiz, kanunlara<br />

saygılı bir şekilde tamamlayan vatandaşın ihtiyatlı kimse<br />

olduğu düşünülür. En yüce şair bunlardaki ekonomiyi,<br />

yemekteki ve uykudaki ekonomiyi gördüğü gibi görür ve<br />

takdir eder; ancak onun ihtiyata dair, kapının kilidine bir nebze<br />

dikkat buyurmaktan daha yüksek düzeyli birtakım fikirleri<br />

vardır. Yaşam ihtiyatının temeli, sırf onu hoş tutmak,<br />

olgunlaştırmak ve onun hasadını toplamakta yatmaz. Kefen<br />

parası olarak bir kenara ayrılan küçük bir meblağın, sahip<br />

olunan bir parsel Amerikan toprağını çevirip üzerini kaplayan<br />

duvar tahtaları ve padavraların, ve bir yıllık giyeceği ve<br />

yiyeceği kolayca tedarik eden paranın sağlayacağı<br />

44


www.isaretatesi.com<br />

bağımsızlığın ötesinde, – insan gibi yüce bir varlıktan,<br />

kavurucu günler ve buz gibi gecelerle, kandırmacalarla, gizli<br />

saklı kurnazlıklarla, metrekare hesaplarıyla ve başkaları açlık<br />

çekerken utanmazca istif yapmalarla dolu, sürekli didinip<br />

yırtındığımız para kazanma yılları uğruna vazgeçmek ve bunu<br />

dünyanın, çiçeklerin, atmosferin ve denizin alaca renklerini ve<br />

rayihasını, gençlikte ve orta yaşta hayatımıza giren ve birlikte<br />

yaşadığımız kadın ve erkeklerden duyduğumuz hakiki zevki<br />

yitirmeyi göze alarak, hayatın sonbaharında yüceliş ve saflıktan<br />

yoksun bir şekilde baş gösterecek olan hastalıkları, umutsuz<br />

direnci, dinginlikten ve ihtişamdan yoksun bir ölümün feci<br />

dırdırını kabullenerek yapmak – işte tüm bu hazin ihtiyat,<br />

modern uygarlığın ve sağduyunun üzerindeki büyük bir<br />

kandırmacadır eninde sonunda; uygarlığın yadsınamaz<br />

biçimde tasarladığı yüzeyi ve dizgeyi lekeler, orada yayılan<br />

engin çehreyi gözyaşlarına bular – ve bunu çabucak, ruhun<br />

öpüşleri yetişemeden yapar.<br />

Gene de ihtiyat üzerine en doğru açıklamayı yapmak<br />

gerek. En saygıdeğer yaşamın alelâde zenginliği ve saygınlığına<br />

dair ihtiyat, ölümsüzlüğe uygun ihtiyatın düşüncesi karşısında<br />

küçük ve büyük her şeyin çözülüvermesiyle, gözün<br />

göremeyeceği kadar silik hale gelir. Bir yılın, yetmiş veya<br />

seksen yılın sığlığını dolduran bir bilgelik, çağların boşluklarına<br />

yayılan ve belirli zamanlarda takviyelerle, zengin armağanlarla,<br />

bakabildiğiniz her yandan size doğru sevinç içinde koşan<br />

düğün davetlilerinin tertemiz yüzleriyle tekrarlanan bir<br />

bilgeliğin yanında nedir ki? Yalnızca ruhtur kendinden olan;<br />

diğer her şey, ardından geleni dayanak alır. Bir insanın bütün<br />

45


www.isaretatesi.com<br />

düşündükleri ve yaptıkları, sonuçtur. Bir erkek veya kadın,<br />

kendisini bir günlüğüne, bir aylığına, dolaysız yaşam süresinin<br />

bir döneminde veya ölüm ânında etkileyecek olan bir eylemi,<br />

dolaylı yaşam süresi boyunca da aynı etkilere maruz<br />

kalmaksızın yapamaz. 6 Dolaylı olan, dolaysız olan kadar yüce<br />

ve gerçektir hep. Ruh, bedene verdiği kadarını bedenden alır.<br />

Sözler veya edimler; zührevi yaralar veya hastalıklar; sapkın<br />

mahremiyetler; oburun veya ayyaşın damarlarındaki çürüme;<br />

aşırmacılık, hinlik, ihanet veya cinayet; baştan çıkarıcı erkeğin<br />

sinsi zehri; kadının kendini budalaca teslim edişi; fahişelik;<br />

genç adamların ahlâksızlığı; utanç verici yollarla elde edilen<br />

kazançlar; nefis düşkünlüğü; subayın erlere, yargıcın<br />

mahkûmlara, babanın oğula, oğulun babaya, kocanın kadına,<br />

patronun çocuk işçiye karşı acımasızlığı; açgözlü bakışlar ve<br />

fesat niyetler; insanların birbirine karşı düzdüğü entrikalar –<br />

bunların hiç ama hiçbiri olaylar düzenine damga vuramaz;<br />

hepsi tam zamanında saptanıp iade edilir – ve bu da, sonraki<br />

işleyişlerle ve ondan sonraki işleyişlerle tekrar edilir.<br />

İyilikseverliğin ve kişisel gücün ardındaki itki de, gerekçeler<br />

yaratsa da yaratmasa da, en esaslı sebepten başkası olamaz asla.<br />

Ayrıntılı tanımlamalar, eklemeler, çıkarmalar, bölmeler<br />

gereksizdir: İster küçük olsun, ister büyük; ister tahsilli olsun,<br />

ister tahsilsiz; ister beyaz olsun, ister siyah; ister meşru olsun,<br />

ister gayrımeşru; ister sayrı olsun, ister esen, ilk nefes alıştan<br />

son nefes verişe bir erkeğin veya dişinin yaptığı coşkulu, iyicil<br />

ve temiz olan her şey, o kişiye evrenin sarsılmaz düzeninde ve<br />

6<br />

Bu pasajda, kısmen ruh göçü ve karma inanışlarının, kısmen Hegel’in<br />

etkileri görülüyor. (ç.n.)<br />

46


www.isaretatesi.com<br />

onun bütün kapsamı boyunca, aynı yararı kesinlikle, daima<br />

getirecektir. Vahşi ve cani bilgeyse, iyidir; en yüce şair ve bilgin<br />

bilgeyse, aynı şekilde iyidir; devlet başkanı veya başyargıç<br />

bilgeyse, iyidir; genç makine ustası veya çiftçi bilgeyse, iyidir;<br />

fahişe bilgeyse, gene aynı kapıya çıkar. Yarar, yolundan<br />

şaşmaz; geleceği varsa gelir – her şey böyledir. Savaşın ve<br />

barışın en iyi edimleri; akrabalara, yabancılara, fukaraya,<br />

ihtiyarlara, dertlilere, küçük çocuklara, dullara, hastalara ve<br />

tüm dışlanmış insanlara yapılan yardımlar; kaçakların<br />

kurtulmasına ve kölelerin kaçışına verilen destek; 7 gemi<br />

enkazında tek başına, metanetle durup filikalarda önceliği<br />

başkalarına veren özveri; yaşam varlığının eski yüce ülkü<br />

uğruna, ya da bir dost uğruna, yahut fikir uğruna feda edilişi;<br />

komşularınca alaya alınmış, gayretle çabalayanların sancıları;<br />

annelerin hoş, engin sevgisi ve kıymetli çilesi; dürüst<br />

kimselerin, kayda geçmiş ya da geçmemiş tüm mücadelelerde<br />

karşılaştığı güçlükler; bize yıllıklarından parçalar miras kalmış<br />

kadim halkların ihtişamı ve meziyeti; adlarını, topraklarını,<br />

tarihlerini bilmediğimiz daha güçlü kadim halkların<br />

meziyetleri; başarılı olsun ya da olmasın, gözüpekçe başlanmış<br />

her şey; insanın yüce kalbinin, tanrısal dudaklarının ve<br />

7<br />

1850 yılında yürürlüğe konan Kaçak Köle Kanunu, köleci Güney<br />

eyaletlerinden firar etmiş olan kölelerin Kuzey’e ve Kanada’ya doğru<br />

kaçışına engel olunması ve böyle kimselerin yakalanıp kanuna teslim<br />

edilmesini öngörüyordu. O dönem Kuzeyli entelektüeller, köleciliğe karşı<br />

oldukları gibi, bu kanunu da bir utanç sayıyorlar, çeşitli eylemlerle<br />

sistematik bir şekilde bu kanuna muhalefet ediyorlardı. Amerikan İç<br />

Savaşı’na doğru giden yolda Kuzey ve Güney arasındaki en önemli<br />

kırılmalardan biri bu hat üzerinde cereyan etmiştir. (ç.n.)<br />

47


www.isaretatesi.com<br />

biçimlendirici, yüce ellerinin tüm dönemlerde ima ettiği her<br />

şey; yeryüzünün herhangi bir parçası üzerinde bizim güzelce<br />

düşünüp yaptığımız veya gezgin ya da sabit yıldızlar üzerinde,<br />

tıpkı bizim gibi oralarda yaşayanların güzelce düşünüp yaptığı<br />

her şey; ve bundan böyle, nerede olursak olalım, kim olursak<br />

olalım güzelce düşünüp yapacağımız her şey – bunların hepsi<br />

kendi zamanlarında, şimdi ve bütün zamanlarda, yalnızca ve<br />

tamamen, kaynağını aldığı ve alacağı özlere uygunluk<br />

gösterecektir… Yoksa, siz onların her birinin yalnızca kendi<br />

ânını yaşadığını mı sanmıştınız?<br />

Dünya ve duyumsanabilir olan veya olmayan şeyler ve<br />

sonuçlar, öylesine, – kendisini upuzun önceleyen sonuçtan ve<br />

onun öncelinden, ve aynı şekilde, geriye doğru ilerleyerek, sözü<br />

edilebilir en uzak noktadan (ta ki o nokta başlangıca diğer tüm<br />

noktalar kadar yakın veya uzak olana dek) kaynağını<br />

almaksızın mevcut değildirler. Ruhu tatmin eden her şey,<br />

gerçektir. En yüce şairin ihtiyatı, ruhun özlem ve arzularına<br />

eninde sonunda yanıt verir; kendi yoluna uygun düştüğü<br />

sürece daha aşağı bir ihtiyatı hor görmez; hiçbir şeyi<br />

savsaklamaz; kendi haklı davasında veya bir başkasında<br />

gevşekliğe müsaade etmez; kendi için ne bir şabat günü ne de<br />

mahşer günü tanır; yaşayanı ölüden, erdemliyi erdemsizden<br />

ayırmaz; şimdiki andan memnuniyet duyar; her düşünceyi ve<br />

eylemi kendi bağlaşığıyla eşleştirir; bağışlanmayı veya<br />

kefaretten kurtulmayı beklemez; hayatını soğukkanlılıkla<br />

tehlikeye atıp ölmüş olan gencin kendisi için iyi bir şey<br />

yaptığını, buna karşılık tehlikeden sakınıp hayatta kalmış olan<br />

ve zenginlik ve rahat içinde yaşlanan adamın belki de kendi<br />

48


www.isaretatesi.com<br />

adına anılmaya değer hiçbir şey başarmadığını bilir; – ve<br />

yalnızca hakiki, kalıcı şeyleri yeğlemeyi, hem bedeni hem ruhu<br />

sevmeyi, dolaysız olanın ardından dolaylı olanın muhakkak<br />

geleceğini ve iyi ya da kötü edimlerin ileri sıçrayarak yolun<br />

devamında bekleyeceğini sezmeyi öğrenmiş olan ve her türlü<br />

darlıkta kalben ne ölümü çabuklaştırmayı ne de ondan<br />

kaçınmayı uman bir kimsenin, öğrenebileceği en yüce ihtiyatı<br />

öğrenmiş olduğuna inanır.<br />

En yüce şair olacak kimsenin doğrudan sınavı bugündür.<br />

Eğer ki o kimse kendini, uçsuz bucaksız okyanus medcezri gibi,<br />

mevcut çağın sularına boğmuyorsa; memleketini bedenen ve<br />

ruhen kendine çekip benzersiz bir aşkla onun boynuna<br />

sarılarak erilliğini 8 onun meziyetlerine ve kusurlarına<br />

daldırmıyorsa; kendisi bizzat çağın biçim değiştirmiş hali<br />

değilse; ve ona henüz sonsuzluğun –tüm dönemlere, yerlere,<br />

süreçlere, canlı ve cansız biçimlere benzerlik veren, zamanın<br />

bağını kurup onun anlaşılmazlığı, muğlaklığı ve sınırsızlığı<br />

içinden günün dalgalanan sureti halinde doğan, yaşamın esnek<br />

çıpalarına tutunarak mevcut noktayı olmuş olandan olacak<br />

olana doğru bir geçit kılan, kendini tek bir saatin dalgasının ve<br />

o dalganın altmış güzel evlâdından bir tanesinin temsil edilişine<br />

adayan şu sonsuzluğun– kapıları açılmadıysa – – bırakalım da<br />

8<br />

Metnin aslında <strong>Whitman</strong>, ilginç bir şekilde, “erkeklik uzvu” anlamına<br />

gelecek bir ifade kullanıyor (“semitic muscle” veya “seminal muscle”). Şaire<br />

göre cinsellik, özünde manevidir ve doğanın ana işlevidir; insanın tüm<br />

varoluşu da çeşitli güç ve etkenlerin sonu gelmez bir birleşimi olarak,<br />

“cinsel” bir varoluştur. <strong>Whitman</strong>, cinsellik konusunda özgürlükçüdür ve<br />

onun cinsel yönelimi bugün de sıkça tartışılmaktadır. (ç.n.)<br />

49


www.isaretatesi.com<br />

o kimse eriyip gitsin genel akış içinde, kendi gelişimini<br />

beklesin…<br />

Gene de şiirlerin, karakterin ve yapıtın nihai sınavı kalır<br />

geriye. Öngörülü şair kendisini yüzyıllarca ileri yansıtır; icracıyı<br />

ve icraatı zamanın değişimlerine göre değerlendirir: O,<br />

onlardan sağ çıkmayı başarmış mıdır? Hâlâ dimdik ayakta<br />

mıdır? Aynı üslûpla dehanın benzer noktalara doğru yönelimi,<br />

hâlâ tatmin edebilecek midir? Bilimin yeni keşifleri veya daha<br />

üstün düzeylere ulaşmış olan düşünce, muhakeme ve davranış,<br />

onu hâlâ hepsine tepeden bakabileceği şekilde sabit mi<br />

tutmaktadır? Onlarca, yüzlerce, binlerce yılın yürüyüşü, onun<br />

uğruna bir sağa bir sola, gönüllü sapmalar mı yapmıştır? O,<br />

ölüp gömüldükten çok sonra bile hâlâ sevilmekte midir? Genç<br />

kimseler onu düşünmekte midir? Yetişkin ve ihtiyar kimseler<br />

onu düşünmekte midir?<br />

Yüce bir şiir, aynı anda tüm çağlar içindir; tüm dereceler,<br />

ten renkleri, tüm yaşam alanları ve mezhepler içindir; erkek için<br />

olduğu kadar kadın için; kadın için olduğu kadar erkek içindir.<br />

Yüce bir şiir bir erkeğin veya kadının tamamlanışı için değil,<br />

başlangıcı içindir. Haklı bir otoritenin gölgesine oturup<br />

açıklamalarla yetinerek, sadece anlayıp onaylayarak, hoşnut ve<br />

tam olunabileceğini mi sanmıştınız? Böyle bir hedefe taşımaz<br />

en yüce şair – size yatışmayı, güvenli bir tembelliği ve<br />

semirmeyi getirmez. Onun dokunuşu, eylemde etki gösterir:<br />

Yanına aldıklarını sıkıca tutarak, varılmamış capcanlı diyarlara<br />

götürür; durup dinlenmek yoktur orada; o kimseler şairle<br />

beraber, evvelki noktaları ve ışıkları ölü boşluklara döndüren<br />

50


www.isaretatesi.com<br />

uzayı ve tarifsiz pırıltıyı görürler. O ve yoldaşı, yıldızların<br />

doğumuna ve serüvenine tanık olurlar; bir mânâ öğrenirler.<br />

Kargaşa ve kaostan tutarlı bir insan çıkacaktır şimdi: İhtiyar,<br />

genci cesaretlendirecek, ona örnek olacaktır; ve ikisi,<br />

korkusuzca yola koyulacaktır – ta ki yeni dünya kendine uygun<br />

bir yörünge bulana dek; ve daha aşağıdaki yıldızların<br />

yörüngelerine gururla bakarak ve sonu gelmez halkalarda<br />

süzülmeye başlayarak, bir daha asla yatışmayacak hale gelene<br />

dek.<br />

Artık rahiplerin olmayacağı günler geliyor. Onların devri<br />

kapanmakta. Bir süre daha, belki bir veya birkaç nesil daha<br />

kalıp, günbegün azalacaklar. Üstün bir soy alacak onların yerini<br />

– kozmos 9 toplulukları ve kitleler halinde peygamberler alacak.<br />

Yeni bir düzen çıkacak ortaya ve onun rahipleri onlar olacak –<br />

her insan kendisinin rahibi olacak. Onların gölgesinde<br />

kurulacak olan kiliseler, erkeğin ve kadının kilisesi olacak. Tüm<br />

kozmos ve yeni şair nesli, kendilerindeki tanrısallıkla, tüm<br />

insanların, olayların ve şeylerin sözcüsü olacak. Onlar<br />

esinlerini, geçmişin ve geleceğin belirtisi olan bugünkü gerçek<br />

nesnelerden alacaklar. Ölümsüzlüğü, Tanrı’yı, şeylerin<br />

mükemmelliğini, özgürlüğü, enfes güzelliği veya ruhun<br />

hakikatini savunmaya tenezzül bile etmeyecekler. Amerika’da<br />

doğacak, dünyanın tamamında karşılık bulacaklar.<br />

İngiliz dili, Amerikan ifadesinin dostudur; yeterince güçlü<br />

kuvvetlidir, esnektir, dolu doludur. O, tüm özgürlüğün<br />

9<br />

Önceki paragraflarda şairler için kullanılan ifadeyi, <strong>Whitman</strong> bu defa da<br />

“evrensel insan” gibi bir anlamda kullanıyor. (ç.n.)<br />

51


www.isaretatesi.com<br />

maksadı olan siyasi özgürlük fikrinden tüm değişen koşullar<br />

boyunca bir an olsun yoksun kalmamış bir soyun sağlam<br />

şeceresine, daha zarif, şen, incelikli ve hoş dillerin pek çok<br />

ifadesini çekmiştir. Direnişin güçlü dilidir o; sağduyunun<br />

lehçesidir. Gururlu ve tutkulu soyların, azim duyan herkesin<br />

söylemidir. Gelişimi, inancı, özsaygıyı, özgürlüğü, adaleti,<br />

eşitliği, canayakınlığı, bereketi, ihtiyatı, kararlılığı ve cesareti<br />

anlatan seçilmiş dildir. Neredeyse ifade edilemez olanı ifade<br />

edecek olan araçtır.<br />

Hiçbir büyük edebiyat, davranış tarzı, belâgat, sosyal<br />

münasebet, ev düzeni, kamu kurumu, işveren-işçi ilişkisi, idari<br />

veya askeri ayrıntı, yahut yasama tavrı, yargı, mahkemeler,<br />

polis, eğitim, mimari, şarkılar, eğlence veya giyim kuşam,<br />

Amerikan standartlarının titiz ve tutkulu içgüdüsünden<br />

kaçamaz. Halkın ağzında işareti belirse de belirmese de, bu, her<br />

özgür erkeğin ve kadının kalbinde, geçip giden veya kalıcı olan<br />

her şeyin ardından capcanlı bir sorgulayışla atacaktır: Falanca<br />

şey benim ülkemle türdeş midir? Onun düzeni, alçakça<br />

ayrımlardan arınmış mıdır? O, tüm eski örneklerin ötesinde<br />

büyük, bütünlüklü, gurur dolu, yüce gönüllü olan ve günden<br />

güne büyüyen kardeşler ve âşıklar topluluklarına uygun<br />

mudur? Bugün burada benim yararıma olmak üzere, tarlalarda<br />

taptaze büyümüş, denizlerden mi çıkmıştır? Bilirim ki bana<br />

Amerikan olarak yanıt veren her şey, benim malzememin<br />

parçası olan her bireye ve halka yanıt vermelidir. Gerçekten<br />

yanıt veriyor mudur, yoksa evrensel ihtiyaçlara atıftan yoksun<br />

mudur? Kaynağını, gelişmemiş, sınıflı bir toplumun<br />

ihtiyaçlarından, modern bilim ve biçimlerle üstü örtülmüş eski<br />

52


www.isaretatesi.com<br />

haz ihtiyaçlarından mı almıştır? Ya da özgürlüğü yüksek sesli,<br />

mutlak bir onayla tanımakta, yaşam ve ölüm karşısında köleliği<br />

hiçe mi saymaktadır? Kendi kusursuz ve bağımsız eşi olarak<br />

hoş biçimli, iri yapılı 10 bir erkek ve bir kadın mı<br />

yetiştirmektedir? Tavırları yetkinleştirmekte midir? Ulusun<br />

evlâtlarını mı besleyip büyütmektedir? Pek çok çocuğun anası<br />

olup, memelerinin tatlı sütüyle her şeye kendiliğinden çözüm<br />

mü getirmektedir? Onda, hep taze kalan o eski hoşgörü ve<br />

tarafsızlık var mıdır? Yeni doğana, serpilip büyüyene, başına<br />

buyruk olana ve kendi dışındaki her türlü hücumun gücünü<br />

hiçe sayana, ayrım yapmadan, sevgiyle mi bakmaktadır?<br />

Başka şiirlerden devşirilen şiirler elbet silinip gidecektir.<br />

Yüreksiz olan da silinip gidecektir. Hayati ve yüce olana dair<br />

beklenti, yalnızca hayati ve yüce olanın tavrıyla karşılanabilir.<br />

Yığınla gösteriş meraklısı, tepeden bakan, özentili, kibar<br />

beyefendi kaybolup gider, geriye iz kalmaz. Amerika, haber<br />

yollayan konuklara itidal içinde, iyi niyetle hazırlanıyor.<br />

Onların güvencesi ve buyur edilişi, akla dayalı değildir.<br />

Yetenek sahipleri, sanatçılar, hünerliler, yayıncılar, devlet<br />

adamları, âlimler – bunların hepsi takdir görmekte, kendi yerini<br />

bulup görevini yapmaktadır. Ulusun ruhu iş başındadır.<br />

Yapmacıklık tesir etmez ona – o, neyin ne olduğunu görür.<br />

Kimseyi reddetmediği gibi, her şeye müsaade eder. Kendine<br />

layık olana, kendisi gibi olana doğru, yarı yola kadar ilerler. Bir<br />

birey bir ulus kadar muhteşemdir, yeter ki ulusu muhteşem<br />

yapan nitelikler onda olsun. En yüce, en zengin ve en gururlu<br />

10<br />

Asıl metinde kullanılan ifadenin bire bir karşılığı: “iri uzuvlu”. (ç.n.)<br />

53


www.isaretatesi.com<br />

ulusun ruhu, şairlerini karşılamak için yarı yola kadar<br />

çıkacaktır. İşaretler gerçeğe dönüşecektir. Hatadan korkmak<br />

yersizdir; öylesi de, böylesi de doğru olacaktır. Şairin kanıtı,<br />

memleketinin onu, onun memleketini sevgiyle özümsediği gibi<br />

özümsüyor olmasıdır.<br />

<strong>Walt</strong> <strong>Whitman</strong><br />

54


www.isaretatesi.com<br />

55


www.isaretatesi.com<br />

ÇİMEN YAPRAKLARI<br />

Seçme Şiirler<br />

56


www.isaretatesi.com<br />

57


www.isaretatesi.com<br />

DENİZDEKİ KAMARALI GEMİLERDE<br />

Günün birinde,<br />

Uğuldayan rüzgârlarla ve amansız dev dalgaların müziğiyle<br />

her tarafta uzanırken sınırsız mavi,<br />

Belki denizdeki kamaralı gemilerde,<br />

Belki de ak yelkenlerini inançla ve neşeyle açıp<br />

Kâh gündüzün köpüğü ve ışıltısı ortasında<br />

kâh gecenin pek çok yıldızının altında sonsuzu yararak<br />

kopkoyu sularda bir başına yüzen bir teknede<br />

Okunacağım nihayet, karaya dair bir anmalık olarak,<br />

Genç ya da yaşlı denizcilerce, yürekten bir bağlılıkla.<br />

Burada karanın, yalnızca kımıltısız karanın değil,<br />

Bizlerin, deniz gezginlerinin düşünceleri var, diyecekler belki,<br />

Burada kemer örüyor üzerimizde gökyüzü,<br />

Duyuyoruz ayaklarımızın altında sallanan güverteyi,<br />

uzayıp giden titreşimi, sonsuz hareketin medcezrini,<br />

Görünmez gizemin tınılarını,<br />

tuzlu dünyanın muğlak ve engin imalarını,<br />

Akışkanlığın hecelerini, kokuyu,<br />

halat takımının belli belirsiz gıcırtısını,<br />

58


www.isaretatesi.com<br />

Hüzünlü ritmi, uçsuz bucaksız manzarayı, uzak ve loş ufukları,<br />

Ve bu şiir, okyanusun şiiri.<br />

Öyleyse durma, ey Kitabım, eriş alınyazına!<br />

Sen ki sırf karaya dair bir anmalık değilsin<br />

Ve bir tekne misali sonsuzu bir başına yararak,<br />

bilmediğim bir yere doğru daima inanç dolu gidersin,<br />

Aç yelkenlerini, eşlik et denizi aşan her gemiye!<br />

Sevgimle sarın ve yanaş onlara usulca,<br />

(sevgili denizciler, sizin için sarıyorum onu sayfa sayfa;)<br />

Haydi Kitabım, tam yol ileri! Amansız dalgalara karşı<br />

aç ak yelkenlerini,<br />

Ezgiler söyle, süzül git sınırsız maviliğin üzerinden<br />

bütün denizlere,<br />

Şarkımı götür denizcilere ve tüm gemilere!<br />

59


www.isaretatesi.com<br />

TARİHÇİYE<br />

Sen, geçip gitmiş olanları yüceltir,<br />

Görünüşleri, halkların yüzeyini,<br />

göz önüne serilen yaşamı araştırır,<br />

İnsanı bir siyaset, yığınlar, yöneticiler<br />

ve rahipler yaratığı olarak ele alırsın;<br />

Alleghenyler’in 11 yerlisi olan bense,<br />

insanı bizzat kendi olarak alır,<br />

Yaşamın nadiren göz önüne serilen nabzını<br />

(insanın özündeki müthiş kıvancı) savunur,<br />

Bir Benlik Şarkıcısı olup,<br />

henüz gerçekleşmemişlerin ana hatlarını göstererek,<br />

Geleceğin tarihini yansıtırım.<br />

11<br />

Appalaş Dağları’nın kuzey Pennsylvania’dan güney Virginia’ya kadar<br />

uzanan yaklaşık 800 kilometrelik kısmı; aynı zamanda jeolojik açıdan<br />

Birleşik Devletlerin en eski dağ sırası. (ç.n.)<br />

60


www.isaretatesi.com<br />

EY KADİM GAYE<br />

Senin için, ey kadim gaye!<br />

Sen ki benzersiz, coşku verici, yücesin,<br />

Sen ki çağlar boyu tüm halklarda ve ülkelerde ölümsüz,<br />

Acımasız, haşin, güzel düşüncesin,<br />

Uğruna yapılan tuhaf, hüzünlü, büyük savaştan sonra<br />

(Çünkü tarih boyunca tüm savaşlar<br />

senin uğruna olmuştur ve olacaktır aslında,)<br />

Sana söyleniyor bu şarkılar şimdi, senin ebedî ilerleyişine.<br />

(Bir şey uğruna bu savaş, ey Asker;<br />

Daha niceleri sessizce bekledi senin ardında,<br />

öne çıkacaklar şimdi kitabımda.)<br />

Ey gökteki en kutsal küre!<br />

Ey köpürüp kaynayan ilke!<br />

Ey saklanmış sapasağlam tohum! Ey çekirdek!<br />

Gayelerin hırs ve hiddet dolu oyunuyla<br />

(Bin yılda bir devasa sonuçlarla,)<br />

Senin fikrin etrafında döner bütün savaş, sanadır bu sesleniş!<br />

61


www.isaretatesi.com<br />

Uğrunadır mücadele,<br />

savaş birdir kitabımla<br />

ve varım yoğum birleşir aynı esasta;<br />

Nasıl ki dingilinde dönerse tekerlek,<br />

Farkında bile olmadan senin etrafında döner bu kitap da!<br />

62


www.isaretatesi.com<br />

KİTAP OKURKEN<br />

Ünlü bir biyografiyi okurken<br />

(Sordum kendi kendime)<br />

insanın yaşamı diye buna mı diyor yazar?<br />

Bir gün ben de ölüp yittiğimde<br />

yaşamımı böyle mi yazacaklar?<br />

(Yaşamıma dair kimse bir şey bilmezken,<br />

Ben kendim bile sık sık<br />

gerçek yaşamıma dair<br />

neredeyse hiçbir şey bilmediğimi düşünürken,<br />

Olsa olsa birkaç işaret, dağınık, silik ipuçları, birkaç dolaylı kanıt<br />

Arıyorum kendime, burada kabaca sunmak üzere.)<br />

63


www.isaretatesi.com<br />

ÖĞRENİMİME BAŞLARKEN<br />

Öğrenimime başlarken daha ilk aşama beni mest etti,<br />

Basit gerçeklik bilinci, biçimler, hareketteki güç,<br />

En minik bir böcek veya hayvan, duyular, görüş yetisi ve sevi,<br />

Bunlar beni hayran bıraktı, dedim ya, mest etti;<br />

Ne gidebildim ne de gitmeyi denedim oradan bir adım ileri,<br />

Durdum, oyalandım hep, esrik şarkılarımla anlattım onları.<br />

64


www.isaretatesi.com<br />

YENİYİ BAŞLATANLAR<br />

Dünyada nasıl da yer açılır onlara, (aralıklarla belirirler,)<br />

Onlar dünya için nasıl da kıymetli, nasıl da ürkütücüdürler!<br />

Nasıl zar zor alışırlar başkalarına olduğu kadar kendilerine de<br />

–– nasıl bir çelişkidir onların bulunduğu çağ!<br />

İnsanlar nasıl da tanımaz ama tepki verir onlara<br />

Ve nasıl da hep direngen bir şey vardır yazgılarında!<br />

Tüm zamanlar onları ululamak<br />

ve ödüllendirmek için hep yanlış nesneler seçer,<br />

Gene de aynı muazzam kazanç uğruna<br />

nasıl da ödenir aynı ağır bedel!<br />

65


www.isaretatesi.com<br />

BEN GENİŞ YÜREKLİ<br />

Ben geniş yürekli ––<br />

dimdik duruyorum Doğa’da huzurla,<br />

Her şeye hâkim, akıldışı şeylerin ortasında kendinden emin,<br />

Tüm şeyler gibi etkilere açık, edilgin, duyarlı, sessizim;<br />

Düşündüğümden çok daha önemsiz buluyorum şimdi<br />

Mesleğimi, fakirliğimi, adı çıkmışlığımı, zaaflarımı, kabahatlerimi;<br />

Kâh Meksika denizi civarında,<br />

Mannahatta’da, 12 Tennessee’de, kuzeyde, iç bölgelerde,<br />

Kâh şu ya da bu eyalette, sahilde, Kanada göllerinde<br />

nehir, orman ya da çiftlik hayatına ait herhangi biriyim;<br />

Yaşamım her nerede yaşanıyorsa, oradayım,<br />

belirsizlikler karşısında koruyorum öz dengemi,<br />

Ağaçlar ve hayvanlar misali karşılıyorum<br />

geceyi, fırtınayı, açlığı, aşağılanmayı, kazayı, engelleri.<br />

12<br />

<strong>Whitman</strong>, “Manhattan” yerine onun eski söylenişi olup Lenape<br />

Kızılderililerinin dilinde “çok tepeli ada” anlamına gelen “Mannahatta”yı<br />

kullanır. (ç.n.)<br />

66


www.isaretatesi.com<br />

ŞARKI SÖYLEYEN AMERİKA’YI DUYUYORUM<br />

Şarkı söyleyen Amerika’yı duyuyorum,<br />

nice şen şarkılar duyuyorum,<br />

Ustaların şarkıları bunlar,<br />

kendi şarkısını söylüyor hepsi,<br />

olması gerektiği gibi tasasız ve güçlü,<br />

Marangoz kendi şarkısını söylüyor<br />

ölçerken kalas ve direği,<br />

İşe başlar ya da paydos ederken<br />

söylüyor duvarcı kendi şarkısını,<br />

Kayığında kendi şarkısını söylüyor kayıkçı,<br />

tayfa istimbot güvertesinde söylüyor şarkısını,<br />

Tezgâhın başında şarkı söylüyor ayakkabıcı,<br />

ayakta dikilirken şarkı söylüyor şapkacı,<br />

Oduncunun şarkısı bu,<br />

çiftçi çocuğun şarkısı sabah tarlaya giderken,<br />

ya da öğle paydosunda, ya da güneş batarken,<br />

O enfes şarkısı annenin, ya da meşgul ev hanımının,<br />

dikiş diken, çamaşır yıkayan kızın,<br />

Başkasına değil kendine ait olanı söylüyor hepsi,<br />

67


www.isaretatesi.com<br />

Gündüz günün şarkısı söyleniyor,<br />

Geceyse dost canlısı, çakı gibi gençler toplanmış,<br />

hep bir ağızdan, ahenkli, gür şarkılar söylüyorlar.<br />

68


www.isaretatesi.com<br />

CENNET BAHÇESİNE YÜKSELİYOR DÜNYA<br />

Cennet bahçesine yükseliyor dünya yeniden,<br />

Yepyeni bir başlangıç ––<br />

kudretli çiftlerden, kızlardan, oğullardan,<br />

Aşk bu, tendeki yaşam, hem varlık hem anlam,<br />

Merakla izliyorum dirilişimi uykunun ardından,<br />

Döngünün çemberleri geri getirmiş beni uçlardan,<br />

Şehvet doluyum ve erişkin,<br />

her şey güzel bana, her şey harikulade,<br />

Ve harikulade sebeplerle geziyor titrek bir alev tüm uzuvlarımda,<br />

Şu andan memnun, geçmişten memnun,<br />

Ete kemiğe bürünmüşüm, dikiyorum gözlerimi,<br />

Kâh yanımda kâh arkamdan geliyor Havva,<br />

Ya da hemen önümde, gidiyorum onun peşi sıra.<br />

69


www.isaretatesi.com<br />

DELİLİK VE NEŞE SAATİ<br />

Delilik ve neşe saati! Çılgınlık! Bırakın artık beni!<br />

(Nedir fırtınalarda beni böyle özgür kılan?<br />

Şimşekler ve azgın rüzgârlar arasında<br />

neyi anlatır haykırışlarım?)<br />

Ah, esrarlı mest oluşu en derinden kana kana içmek!<br />

Vahşi buruk ıstıraplar! (Evlâtlarım, size mirasımdır onlar!<br />

Boşuna anlatmıyorum onları, ey gelin ve damat!)<br />

Ah, her kim olursan ol sana teslim olmak,<br />

dünyaya kafa tutarcasına birbirimize teslim olmak!<br />

Cennete geri dönmek! Pek dişi, pek ürkek!<br />

Ah, seni kendime çekmek,<br />

tenine kararlı bir erkeğin öpüşlerini kondurmak!<br />

Ah, bulmaca, kat kat düğüm, derin kapkaranlık havuz<br />

–– işte çözülmüş hepsi, pırıl pırıl aydınlık!<br />

Ah, boşluğun ve havanın olduğu her köşeye süzülmek!<br />

Mevcut bütün bağlardan, törelerden sıyrılmak<br />

–– ben benimkilerden, sen de seninkilerden!<br />

70


www.isaretatesi.com<br />

Doğanın sunduklarıyla<br />

eşsiz yepyeni bir tasasızlığa kavuşmak!<br />

Kahrolası bağı ağzımızdan söküp atmak!<br />

Bugün ve daima kendi başımıza yeterli olduğumuzu duymak!<br />

Ah, onay beklememek! Kendinden geçmek!<br />

Tüm zincirlerden, prangalardan kurtulmak!<br />

Sürüklenmek! Özgürce sevmek! Pervasızca akın etmek!<br />

Yıkıma göz kırpmak, sataşmak ona, alay etmek!<br />

Sıçramak, aşkın çağırdığı göklere yükselmek!<br />

Esrik ruhumla en uca erişmek! Gerekiyorsa yok olmak!<br />

Tek bir saatin,<br />

kısacık bir delilik ve neşe saatinin<br />

bolluğu ve özgürlüğüyle<br />

Koskoca bir yaşamı doyurmak!<br />

71


www.isaretatesi.com<br />

ÇAĞLAR BOYU ARALIKLARLA GERİ DÖNEREK<br />

Çağlar boyu aralıklarla geri dönerek,<br />

Yok olmayarak, ölümsüzce gezinerek,<br />

Şehvetli, birleşmeye hazır,<br />

kudretli vahşi kasıklarımla harikulade,<br />

Âdem’in şarkılarını söylüyorum işte,<br />

Batı’nın yeni bahçesinde<br />

çağırıyorum muazzam şehirleri,<br />

Mest olup başlatıyorum nesilleri,<br />

sunuyorum onları, sunuyorum kendimi,<br />

Tensellikle sırılsıklam oluyorum<br />

ve sırılsıklam ediyorum şarkılarımı,<br />

Saçıyorum kasıklarımdan soyumu.<br />

72


www.isaretatesi.com<br />

NİCEDİR KANDIRILMIŞTIK<br />

Nicedir kandırılmıştık biz ikimiz,<br />

Dönüştük şimdi, kaçıveriyoruz Doğa’nın kaçtığı gibi,<br />

Doğayız, nicedir yoktuk, geri döndük şimdi,<br />

Bitkiyiz, ağaç gövdesiyiz, yapraklar, kökler, kabuklarız,<br />

Toprak altında katman katmanız, kayalarız,<br />

Meşeyiz, açıklıklarda sıra sıra boy atmışız,<br />

Otluyoruz vahşi sürüler içinde ötekiler gibi kendiliğinden,<br />

İki balığız denizde beraber yüzen,<br />

Akasya salkımlarıyız,<br />

kokular salıyoruz yol kenarlarına gece gündüz,<br />

Hayvanların, bitkilerin, minerallerin bayağı artıklarıyız hatta,<br />

İki avcı şahiniz, yükseklere çıkıp aşağı bakıyoruz,<br />

İki güneşiz ışıl ışıl,<br />

tüm gök cisimleri ve yıldızlar gibi<br />

dengede tutuyoruz kendimizi, kuyrukluyıldızlar gibiyiz,<br />

İz sürüyoruz ormanda sivri dişli ve dört ayaklı,<br />

atılıyoruz avın üzerine,<br />

İki bulutuz göğü sabah akşam kateden,<br />

Birbirine karışan denizleriz,<br />

üst üste binip birbirini yıkayan<br />

şu şen dalgaların ikisiyiz,<br />

73


www.isaretatesi.com<br />

Atmosfer gibiyiz, berrak, hassas, geçirimsiz ve geçirgeniz,<br />

Karız biz, yağmuruz, soğuğuz, karanlığız,<br />

yerkürenin etkileriyiz, ürünleriyiz,<br />

Çemberlerde gezip durduk, yuvamıza geri geldik,<br />

Özgürlük olmayan, neşe olmayan ne varsa terkettik.<br />

74


www.isaretatesi.com<br />

AŞKLA KIVRANAN ERKEĞİM BEN<br />

Tutkulu aşkla kıvranan erkeğim ben.<br />

Çekime tâbi değil midir yeryüzü?<br />

Her şey sancı içinde kendine çekmez mi öteki şeyleri?<br />

Tanıdığım ve bildiğim her şey için böyledir benim bedenim.<br />

75


www.isaretatesi.com<br />

CALIFORNIA KIYILARINDA<br />

California kıyılarında yüzüm batıya dönük,<br />

Yorulmaksızın araştırıyor, bulunmamış olanı arıyorum,<br />

Bir çocuğum ben pek yaşlı,<br />

Batı denizimin kıyısında<br />

dalgalar üzerinden uzaklara,<br />

ana yurduma, göçler diyarına bakıyorum,<br />

çemberi neredeyse tamamlamışım;<br />

Zira Hindistan’dan batıya doğru yola çıkıp<br />

Keşmir vadilerinden geçmiş,<br />

Kâh Tanrı, kâh bilge, kâh kahraman olup<br />

Asya’da hem kuzeyden ilerlemiş,<br />

Hem de güneyden,<br />

çiçekli yarımadalara, baharat adalarına uğramıştım,<br />

Ve onca zaman gezip,<br />

dünyayı onca turladıktan sonra<br />

Şimdi mutlu ve sevinçli, yüzümü yeniden evime dönmüşüm.<br />

(Ama uğruna uzun zaman evvel yola düştüğüm şey nerede?<br />

Ve neden bulunamamış o hâlâ?)<br />

76


www.isaretatesi.com<br />

SABAH ERKENDEN ÂDEM GİBİ<br />

Sabah erkenden, Âdem gibi,<br />

Gölgelikten uyku tazeliğiyle çıktığım zaman,<br />

Bak bana geçip giderken, duy sesimi, yaklaş,<br />

Dokun bana, sür avucunu geçerken bedenime,<br />

Sakın çekinme benden, korkma tenimden.<br />

77


www.isaretatesi.com<br />

GÖRÜNÜŞLERİN KORKUNÇ ŞÜPHESİ<br />

Görünüşlerin korkunç şüphesi,<br />

Aldanmış olup olmadığımızın nihai belirsizliği,<br />

Belki de güven ve umudun kurgudan,<br />

kabir sonrası varlığın masaldan ibaret oluşu,<br />

Duyumsadığım şeylerin,<br />

hayvanların, bitkilerin, insanların,<br />

tepelerin ve pırıltılı akarsuların,<br />

Gece ve gündüz göklerinin, renklerin, yoğunluk ve biçimlerin,<br />

bütün bunların belki de yalnızca birer görüntü olup<br />

(ki hiç şüphesiz öyleler,) asıl şeyin hiç bilinmeyişi,<br />

(Nasıl da fırlayıp duruyorlar kendilerinden<br />

beni âdeta şaşırtıp maskara etmek için!<br />

Onları benim ya da bir başkasının<br />

zerre kadar bilmediği hissine ne çok kapılırım,)<br />

Belki hepsinin bana şu anki bakış açımdan öyle görünüp<br />

(ki hiç şüphesiz sırf görünüyor öyle onlar,)<br />

bambaşka açılardan tamamen farklı görünecekleri<br />

(ki muhakkak öyleler,)<br />

ve hatta hiç görünmeyecekleri;<br />

İşte tüm bu şüphelerime ve daha fazlasına<br />

hayret verici biçimde yanıt buluyorum<br />

78


www.isaretatesi.com<br />

Sevdiklerim ve can dostlarım<br />

yanımda yürüyüp elimi tutarak<br />

benimle oturup kaldığında,<br />

Esrarlı hava, kavranılmazlık, sözleri ve aklı aşan anlam<br />

bizi sarıp teslim aldığında;<br />

Ve o zaman dile getirilemez bir sezgiyle dolup sessizleşiyorum,<br />

ihtiyacım kalmıyor hiçbir şeye,<br />

Görünüşlere ya da kabir sonrası varlığa dair<br />

soruları yanıtlayamasam da<br />

Aldırışsızca geziniyorum etrafta ya da oturuyorum,<br />

halimden hoşnutum,<br />

Dostum elimi tuttukça büsbütün tatmin oluyorum.<br />

79


www.isaretatesi.com<br />

SEN MİSİN BANA CEZBOLAN?<br />

Sen misin bana cezbolan?<br />

Öncelikle dinle, ben pek farklıyım senin sandığından.<br />

Hayalindeki şeyi mi bekliyorsun benden?<br />

Sevgilin mi yapacaksın beni çaba göstermeden?<br />

Katıksız haz mı bekliyorsun yakınlığımdan?<br />

Güvenilir ve sadık birine mi benziyorum yoksa?<br />

Bu dış yüzeyden,<br />

benim sade ve hoşgörülü tavrımdan<br />

ötesini görmez misin?<br />

Hakiki bir zemin üzerinden<br />

hakiki bir kahramana yaklaştığını mı zannedersin?<br />

Ey hayalci, ya hepsi efsun, hepsi yanılgıysa,<br />

hiç düşünmez misin?<br />

80


www.isaretatesi.com<br />

BUNLAR KÖKTÜR, YAPRAKTIR<br />

Köktür, yapraktır bunlar kendi başına;<br />

Vahşi ormanlardan ve göl kıyılarından kokulardır<br />

kadınlara, erkeklere taşınan,<br />

Kuzukulağıdır, karanfilleridir aşkın,<br />

sarmaşıklardan daha sıkı sarılan parmaklardır,<br />

Gür bir ezgidir güneş doğarken<br />

ağaçların yaprakları arasına gizlenmiş kuşlardan fışkıran;<br />

Capcanlı denizler üzerinde olan sizlere, ey denizciler,<br />

capcanlı sahillerden kopan esintisidir karanın ve aşkın!<br />

Ve kış biterken<br />

kırlarda gezinen gençlere taze bir sungudur<br />

kırağıyla mayhoş olmuş dutlarla,<br />

mart ayının sürgünleriyle,<br />

Aşk tomurcuklarıdır bunlar<br />

sen her neredeysen önüne konan, yüreğine salınan,<br />

Tomurcuklardır eskiden de olduğu gibi açılıp duran;<br />

Güneşin sıcağını taşı onlara, açılsınlar,<br />

biçimler, renkler, kokular saçsınlar;<br />

Su ol, besin ol onlara,<br />

çiçek, meyve, upuzun dallar, ağaçlar olsunlar.<br />

81


www.isaretatesi.com<br />

ÇAYIRDA OTLARIN ARASINDAN GEÇERKEN<br />

Çayırda otların arasından geçer, eşsiz kokuyu solurken<br />

Bunun manevi karşılığını talep ediyorum;<br />

İnsanlardan en canayakın, en verimli dostluğu,<br />

Sözcüklerle, yapmakla ve olmakla yükselecek yaprakları istiyorum,<br />

Açık havada yalın, pırıltılı, taptaze, besleyici olsunlar,<br />

Dimdik, özgür, egemen adımlarla kendi yollarını tutsunlar,<br />

geriden değil hep önden gitsinler,<br />

Yılmaz bir kararlılıkla, lekesiz, hoş, tutkulu bir bedenle<br />

Başkanların ve valilerin suratına<br />

“Siz de kimsiniz?” dercesine baksınlar<br />

Ve uslanmak nedir bilmeden, asla boyun eğmeden<br />

dünyevî arzularını ve sadeliklerini<br />

Amerika’nın bağrı gibi duyursunlar.<br />

82


www.isaretatesi.com<br />

FIRKATEYN KUŞUNA<br />

Fırtınadan yüksekte gece boyu uyuyan<br />

Ve heybetli kanatlarla yepyeni uyanan sen,<br />

(Vahşi bir fırtına mı koptu? Sen yukarısına çıktın onun<br />

Ve gökte dinlendin, o ki kölendir seni beşiğinde sallayan,)<br />

Şimdi mavi bir noktasın ileride, pek uzakta, gökte süzülen,<br />

Buradan, güneşe çıkarak, izliyorum seni güverteden<br />

(Dünyanın dalgalanan enginliğinde minik bir beneğim ben.)<br />

Vahşi çalkantılar gece boyu sahile enkazlar saçtıktan sonra,<br />

Şimdi denizde, pek uzakta,<br />

Öyle mutlu ve dingin beliren günle beraber,<br />

Pespembe, kıpır kıpır şafakla, parlayan güneşle,<br />

Dupduru yayılan gök maviyle,<br />

Sen de beliriyorsun yeniden.<br />

Sen ki gökle, yerle, denizle, kasırgayla başetmek<br />

ve boralarla yarışmak için doğmuşsun<br />

(kanatsın sen yekpare,)<br />

Sen ki asla yelkenlerini toplamayan bir gemisin göklerde,<br />

83


www.isaretatesi.com<br />

Ve günlerce, hatta haftalarca yorulmadan<br />

ve bir an bile duraksamadan<br />

göğün boşluğunda diyar diyar gezerek<br />

Akşam Senegal’e, sabah Amerika’ya bakar,<br />

Çakan şimşekler ve gürleyen bulutlar arasında eğlenirsin,<br />

–– Hele ki tüm o serüvenlerde benim ruhum olsaydı sende,<br />

Kim bilir ne büyük sevinçler, ne büyük hazlar tadardın sen!<br />

84


www.isaretatesi.com<br />

GÜVERTEDE DÜMENİN BAŞINDA<br />

Güvertede, dümenin başında<br />

Genç kaptan idare ediyor gemiyi dikkatle.<br />

Sisler arasında sahilde, bir çan çalıyor kederli,<br />

Bir uyarı çanı –– sallanıyor dalgaların beşiğinde.<br />

Ey uyarı çanı! Çal resiflerin kıyısında, ikazını yap güzelce,<br />

Sen çal ki gemi uzaklaşsın oradan, uğramasın kazaya.<br />

Ve ey genç kaptan! Tetikte ol, kulak ver bu ikaza,<br />

Kır dümeni, döndür pruvayı,<br />

boz yelkenleriyle hızla uzaklaşsın yüklü gemi,<br />

Değerli hazinesiyle neşe ve güven içinde yol alsın hoş ve heybetli.<br />

Hele ki gemiler gemisi, ölümsüz gemi, gemi içindeki gemi!<br />

Bedenin gemisi, ruhun gemisi!<br />

Durmasın o asla, yol alsın, daima ilerlesin.<br />

85


www.isaretatesi.com<br />

SUYUN ALTINDAKİ DÜNYA<br />

Suyun altındaki dünya,<br />

Deniz dibindeki ormanlar, dallar ve yapraklar,<br />

Deniz marulu, göz alabildiğine liken,<br />

tuhaf çiçekler ve tohumlar,<br />

gür yosunlar, açık alanlar, pembe otlar,<br />

Türlü renkler, uçuk gri, yeşil, eflatun, beyaz, altın sarısı,<br />

sudaki ışık oyunları,<br />

Ve orada, kayaların, mercanların,<br />

liflerin, sapların, çalıların arasında dilsiz yüzücüler<br />

ve besinleri onların,<br />

Boşlukta asılı kalmışçasına otlayan<br />

ya da dibe yakın, usulca sürünen ağırkanlı varlıklar,<br />

Yüzeyde su ve hava püskürten<br />

ya da yüzgeçleriyle eğlenen ispermeçet,<br />

Kurşunî gözlü köpekbalığı, deniz aygırı,<br />

kaplumbağa, tüylü ayıbalığı, vatoz,<br />

Tutkular orada,<br />

okyanusun derinlerinde kavimler, savaşlar, kovalamacalar,<br />

daha niceleri gibi onlar da yoğun bir havayı soluyorlar;<br />

86


www.isaretatesi.com<br />

Ve sonra, oradan, buradaki görünüşlere,<br />

yerküreyi gezen bizim gibi varlıkların soluduğu<br />

seyrek havaya doğru geçiş;<br />

Ve ardından, bizimkinden,<br />

başka varlıkların gezdiği öteki dünyalara doğru<br />

başka bir geçiş.<br />

87


www.isaretatesi.com<br />

SAHİLDE GECE BİR BAŞIMA<br />

Yaşlı ananın fısıltılı bir şarkıyla salladığı<br />

sahilde gece bir başıma<br />

Gökteki parlak yıldızları seyrediyorum,<br />

Bir düşünce doğuyor zihnime,<br />

evrenlerin ve geleceğin anahtarı.<br />

Engin bir ortaklıkta kenetleniyor her şey,<br />

Gökteki tüm küreler, kâh gelişkin kâh gelişmemiş, irili ufaklı,<br />

güneşler, aylar, gezegenler,<br />

Her türlü genişliğe yayılan tüm mesafeler ve zaman aralıkları,<br />

Tüm cansız biçimler, tüm ruhlar,<br />

Farklı dünyalarda farklı farklı olsalar da tüm canlı bedenler,<br />

Gazlar, sıvılar, bitkisel ve madensel oluşumlar,<br />

balıklar, vahşi yaratıklar,<br />

Tüm uluslar, renkler, vahşiler, medeniyetler, diller,<br />

Dünyada ya da başka bir dünyada<br />

var olmuş ve olabilecek tüm şeyler,<br />

Tüm yaşamlar ve ölümler, tüm geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek,<br />

Bütün hepsini kapsıyor ve her daim kapsayagelmiş<br />

bu engin ortaklık,<br />

88


www.isaretatesi.com<br />

Sonsuza kadar da öyle olacak,<br />

onları sıkıca saracak, bir arada tutacak.<br />

89


www.isaretatesi.com<br />

GEMİNİN ARDINDAN<br />

Denizdeki geminin, uğultulu rüzgârların,<br />

Direklere halatlarla sımsıkı gerilmiş<br />

beyazlı grili yelkenlerin ardından,<br />

Aşağıda, boyunlarını bir bir uzatarak koşturuyor<br />

muazzam sayıda dalga,<br />

Kesintisiz bir akışla yola düşüyorlar geminin peşi sıra,<br />

Köpük köpük, şırıl şırıl okyanus dalgaları<br />

kafa kafaya vermişler neşeyle,<br />

İnip çıkan, akışkan, eğri büğrü, mücadeleci dalgalar<br />

girdaplı akıntıya doğru güle oynaya kavisler çiziyorlar,<br />

Kocaman gemi süzülüp yön değiştirerek<br />

suyun yüzeyini karıştırdıkça<br />

Okyanusun enginliğinde irili ufaklı dalgalar<br />

akın akın gidiyor özlem dolu,<br />

Uzaklaşan geminin peşinden güneşin altında ışıl ışıl, şen şakrak,<br />

Benek benek bir sürü köpük ve yüzey parçacıkları<br />

alacalı bir geçiş yapıyor,<br />

Hızla ilerleyen görkemli gemiyi izliyorlar,<br />

akıp gidiyorlar onun ardı sıra.<br />

90


www.isaretatesi.com<br />

TOHUMLAR<br />

Biçimler, nitelikler, yaşamlar, insanlık, dil, düşünceler,<br />

Bilenen şeyler ve bilinmeyenler, yıldızlardakiler,<br />

Ve bizzat yıldızlar, bazısı şekilli, bazısı şekilsiz,<br />

Topraklarıyla, ağaçlarıyla, şehirleriyle, halklarıyla<br />

şu mucizevi ülkeler,<br />

Muhteşem güneşler, uydular ve yörüngeler, sayısız bileşim ve etki,<br />

Bunlar ve her yerde görünen diğer bütün şeyler,<br />

uzanıp elimle neredeyse sarabildiğim<br />

avuç kadarlık bir alanda bile<br />

ihmal edilmemiş halde bekler,<br />

Ve her şeyin başlangıcı olan şey vardır hepsinde,<br />

şu cevher, şu tohumu her şeyin.<br />

91


www.isaretatesi.com<br />

BİLGİN ASTRONOMU DİNLEDİĞİMDE<br />

Bilgin astronomu dinlediğimde,<br />

Kanıtlar ve rakamlar sütunlar halinde sıralandığında karşımda,<br />

Eklemek, bölmek, ölçmek adına çizelgeler, şemalar sunulduğunda,<br />

Ve sonu gelmeyen alkışlar arasında astronom konuşup durdukça,<br />

Çok geçmeden, nasıl da anlatılmaz bir bitkinlik<br />

ve tiksinti çökmüştü üzerime;<br />

Ama ne zaman ki yerimden kalkıp dışarı süzüldüm sessizce<br />

Ve nemli akşamın esrarlı havasında tek başıma gezindim,<br />

İşte o zaman başımı yukarı her kaldırdığımda<br />

Pür sessizlikle baktı yıldızlar bana.<br />

92


www.isaretatesi.com<br />

BAŞKANA<br />

Sen ne yapsan söylesen, Amerika için hava cıva!<br />

Tanımazsın sen Doğayı –– öğrenmedin Doğanın politikasını,<br />

muazzam bolluğu, doğruluğu, hakkı,<br />

Anlamadın, yalnızca bunlardır bu ülkenin layığı!<br />

Bunlardan eksik olan<br />

bu ülkeden er geç silinip yok olmalı!<br />

93


www.isaretatesi.com<br />

OYNAŞAN KARTALLAR<br />

Nehir yolu civarında gezinerken,<br />

(dinlencem sırasında, öğle öncesi yürüyüşümde,)<br />

Aniden yüksekte hışırtılı bir ses –– oynaşan kartallar,<br />

Yukarıda boşlukta birlikte, tutkun bir temas telaşlı,<br />

Kucaklaşan, kenetlenen pençeler,<br />

coşkuyla dönen bir çark capcanlı,<br />

Çırpınan dört kanat ve iki gaga,<br />

sımsıkı sarılmış sarmal bir kütle,<br />

Dolaşıp karışarak düğümlenen<br />

ve dosdoğru aşağı düşen ilmekler,<br />

Ve sonra nehrin üzerinde bir anlığına<br />

tek vücut olmuşçasına<br />

asılı kalışları onların,<br />

Havada kıpırtısız, dingin bir denge,<br />

ardından gevşeyiveren pençeler, birbirlerinden ayrılışları,<br />

Gergin kanatlarla ayrı yönlere usulca yay çizip<br />

yeniden yukarı doğru yükselişleri,<br />

Dişisi bir yana, erkeği öbür yana doğru uçup gidişleri.<br />

94


www.isaretatesi.com<br />

DÜŞÜNCELERDE GEZİNİRKEN<br />

(HEGEL OKUDUKTAN SONRA)<br />

Evrene dair düşüncelerde gezinirken,<br />

iyi olan pek az şeyin ölümsüzlüğe doğru<br />

kararlılıkla ilerlediğini gördüm,<br />

Uçsuz bucaksız kötülüklere baktım,<br />

hepsinin hızla eriyip gittiğini,<br />

ölüp yok olduğunu gördüm.<br />

95


www.isaretatesi.com<br />

ÇOCUĞUN ŞAŞKINLIĞI<br />

Küçük bir çocukken bile<br />

Her pazar günü vaizin ifadelerini duyduğumda<br />

hayrete düşer, susup kalırdım:<br />

Güye mücadele edermiş Tanrı,<br />

çekişirmiş başka bir varlık ya da etkenle.<br />

96


www.isaretatesi.com<br />

KOŞUCU<br />

Düz bir yolda koşuyor idmanlı koşucu,<br />

Hem ince yapılı hem kanlı canlı, bacakları kaslı,<br />

İnce giyinmiş, öne eğiliyor koşarken,<br />

Hafiften sıkmış yumruklarını, biraz yukarı kalkık kolları.<br />

97


www.isaretatesi.com<br />

PEÇELİ<br />

Kendisinin doğal, ebedî gizleyicisi o, takmış maskesini,<br />

Perdeliyor yüzünü, perdeliyor suretini,<br />

Her an, her saat, hatta uyurken bile<br />

Değişimlere, dönüşümlere uğruyor durmadan.<br />

98


www.isaretatesi.com<br />

MEKÂNLAR VE ZAMAN<br />

Mekânlar ve zaman –– nedir içimde her yerde daima<br />

bunlarla buluşup beni evimde kılan?<br />

Biçimler, renkler, yoğunluk, kokular –– nedir içimde<br />

bunlara hep karşılıklar bulan?<br />

99


www.isaretatesi.com<br />

GEMİLER ŞEHRİ<br />

Gemiler şehri!<br />

(Ey kara gemiler! Ey haşin gemiler!<br />

Ey sivri pruvalı güzelim buharlı gemiler, yelkenliler!)<br />

Dünya şehri! (Çünkü buradalar tüm soylar,<br />

Burayı besliyor dünyanın tüm memleketleri!) 13<br />

Deniz şehri! Telaşlı ışıl ışıl gelgitlerin şehri!<br />

Durmaksızın kabarıp çekilen şen gelgitlerin,<br />

girdaplı köpük köpük çalkantıların şehri!<br />

Rıhtımlar ve ambarlar şehri,<br />

mermer ve demir cepheli yüksek binaların şehri!<br />

Gururlu ve tutkulu şehir, ateşli, çılgın, sınır tanımaz şehir!<br />

Yüksel, ey şehir, sırf barış için değil,<br />

sahiden savaşçı ol kendin gibi!<br />

Korku nedir bilme –– kalıplara boyun eğme, ey şehir,<br />

ödün verme kendinden!<br />

Bak bana, gör beni,<br />

surete büründür, benim surete büründürdüğüm gibi seni!<br />

Sunduklarını reddetmedim asla,<br />

sen neyi benimsediysen benimsedim;<br />

13<br />

Şiir, Amerikan İç Savaşı sırasında New York’a yazılmıştır. (ç.n.)<br />

100


www.isaretatesi.com<br />

Sorgulamadım seni, ister iyi ol ister kötü –– asla kınamadım,<br />

her şeyini sevdim;<br />

Şarkılar söyledim, yücelttim sana ait olanı ––<br />

ama şimdi değil barış zamanı;<br />

Barışta daima söyledim barışın şarkısını,<br />

şimdi elimde bir savaş davulu,<br />

Sokak sokak çalıyorum, ey şehir, kıpkızıl savaş şarkısını!<br />

101


www.isaretatesi.com<br />

DİLE GELİŞ<br />

I.<br />

Dile geliş, ölçü, yoğunlaşma, kararlılık<br />

ve sözler söylemek için ilâhi bir güç ––<br />

Nice denemeden sonra mı oldu<br />

nefesin kuvvetli, dudakların yatkın?<br />

Yapın mı öyle, yoğun alıştırmalarla mı öyle oldun?<br />

Sözlerin kadar uçsuz ucaksız diyarlarda mı gezersin?<br />

Sözler söyleten o ilâhi güce layıkıyla mı kavuştun?<br />

Çünkü ancak yıllardan sonra,<br />

saflıktan, arkadaşlıktan, doğurganlıktan,<br />

sakınımdan ve çıplaklıktan geçtikten,<br />

Yolları arşınlayıp nehirleri, gölleri aştıktan,<br />

Hançerendeki düğümü çözerek<br />

çağları, mizaçları, soyları, bilgileri,<br />

özgürlüğü, suçları özümsedikten sonra,<br />

Tam bir inancın, aydınlanışların, yücelişlerin<br />

ve engellerin ortadan kalkmasının adından,<br />

Ancak ve ancak bunlardan ve daha nicelerinin ardından,<br />

Sözler söyleten o ilâhi güç<br />

nihayet erişebilir sana;<br />

102


www.isaretatesi.com<br />

Her şey o zaman hızla akın eder insana,<br />

biri bile geri durmaksızın hepsi yerini bulur,<br />

Ordular, gemiler, kalıntılar,<br />

kütüphaneler, resimler, makineler, şehirler,<br />

nefret, umutsuzluk, dostluk, ıstırap,<br />

hırsızlık, cinayet ve hırs,<br />

hepsi birleşir, aynı saflarda buluşur,<br />

Ve uygun adım yürüyerek,<br />

o insanın ağzından olması gerektiği gibi<br />

birer birer dökülür.<br />

II.<br />

Ah, nedir içimdeki bu şey, seslerle beni neden bunca titreten?<br />

Doğru sesle konuşursa benimle biri,<br />

muhakkak peşine düşerim o kişinin,<br />

Tıpkı sessiz ve akışkan adımlarla<br />

dünyanın her köşesinde<br />

ayı takip ettiği gibi suyun.<br />

En doğru sesi bekler her şey ––<br />

Nerede hünerli yetkin uzuvlar, o fevkalâde yürek?<br />

Zira onlardan doğan her söz<br />

daha derin ve hoş, yepyeni seslere bürünür,<br />

başka türlüsü olamaz.<br />

103


www.isaretatesi.com<br />

Kapalı zihinler, sımsıkı dudaklar görüyorum,<br />

tıkalı kulaklar, perişan şakaklar ––<br />

Kilidi şak diye açacak tını elbet gelecek,<br />

Sözcüklerin içinde daima hazır olup<br />

mışıl mışıl uyuyan şeyi<br />

açığa çıkaracak.<br />

104


www.isaretatesi.com<br />

TEKERDEN ÇIKAN KIVILCIMLAR<br />

Kentin gün boyu dinmeyen kalabalığı<br />

caddelerde akın akın ilerlerken,<br />

Kenarda bir şeyler seyreden çocuklarla beraber<br />

durup mola veriyorum.<br />

Kaldırımın köşesinde bir bileyici ustası<br />

büyük bir bıçağı işliyor tekerinin başında,<br />

Öne eğilerek taşa doğru dikkatlice tutuyor bıçağı,<br />

Dizlerinden güç alıp ayağını özenle basarak<br />

hızla çeviriyor tekeri,<br />

Hem hassas hem kararlı el hareketleriyle<br />

sürtüyor bıçağın ağzını,<br />

Ve tel tel fışkırarak ortalığa saçılıyor altın renginde<br />

Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />

Nasıl da tesir altına alıyor beni bütün manzara ––<br />

Partal giysili, deriden genişçe bir omuzluk takmış,<br />

mahzun, sivri çeneli ihtiyar,<br />

Hayalet misali boşlukta akıp süzülürken<br />

şimdi buraya tutulup kalmış ben,<br />

105


www.isaretatesi.com<br />

(Çevrenin uçsuz bucaksızlığında göz ardı edilen bir noktada)<br />

dikkat kesilmiş, sessizce seyreden çocuk grubu,<br />

caddenin dinmek bilmeyen uğultusu,<br />

Hızla dönen biley taşının ve dokundurulan bıçağın<br />

boğuk, çatallı, hırıl hırıl sesi<br />

Ve küçük altın sağanakları halinde etrafa saçılan, fışkıran, dağılan<br />

Tekerden çıkan kıvılcımlar.<br />

106


www.isaretatesi.com<br />

KAT KAT KIVRIMLARDAN AÇILARAK<br />

Kadının kat kat açılan kıvrımlarından<br />

kat kat açılır erkek ve yalnızca öyle açılabilir kendinden,<br />

Yalnızca dünyanın en üstün kadınından<br />

kat kat açılabilir dünyanın en üstün erkeği,<br />

Yalnızca en canayakın kadından<br />

kat kat açılabilir en canayakın erkek,<br />

Bir kadının kusursuz bedeninden<br />

kat kat açılarak kusursuz bir bedene bürünür erkek,<br />

Kadının benzersiz şiirinden<br />

kat kat açılır erkeğin şiiri,<br />

(benim şiirim de ancak öyle açılabilmiştir kendinden,)<br />

Sevdiğim güçlü ve mağrur kadından, yalnızca ondan<br />

kat kat açılarak belirir sevdiğim güçlü ve mağrur erkek,<br />

Sevdiğim güçlü kuvvetli kadının<br />

sımsıkı kucaklayışlarından, yalnızca ondan<br />

kat kat açılabilir erkeğin sımsıkı kucaklayışları,<br />

Kadının beyninin kıvrımlarından<br />

kat kat açılarak oluşur erkeğin beyninin kıvrımları,<br />

gereğince uysal,<br />

107


www.isaretatesi.com<br />

Kadının adaletinden kat kat açılır tüm adalet,<br />

Kadının şefkatinden kat kat açılır tüm şefkat;<br />

Erkek yüce bir varlıktır bu dünyada ve ebediyette,<br />

fakat kadından kat kat açılır bu yüceliğin her zerresi;<br />

Önce kadında şekillenmelidir erkek,<br />

sonra kendinde şekillenebilir ancak.<br />

108


www.isaretatesi.com<br />

KOZMOS<br />

Her kim ki çeşitliliği barındırır kendinde ve bizzat Doğadır,<br />

Ve yeryüzünün hem uçsuz bucaksızlığı, hem haşinliği ve şehveti,<br />

hem sonsuz kayrası, hem de hassas dengesidir;<br />

Her kim ki pencereden boş gözlerle bakmamış,<br />

habercilerle boşuna oturmamıştır;<br />

Her kim ki inançlıyı ve inançsızı kendinde barındırır<br />

ve en muhteşem kucaklayıcıdır,<br />

Ve gerçekçiliğin, maneviyatın, estetik veya düşünsel olanın<br />

üçlü bileşimini kendinde layıkıyla taşır;<br />

Her kim ki bedeni düşünür<br />

ve tüm uzuvları ve her parçayı beğenir,<br />

Ve dünyaya ve kendi bedenine dair kuramdan<br />

ustaca kıyaslamalar yoluyla diğer tüm kuramları kavrar<br />

Ve böylece bir şehri, bir şiiri<br />

ya da Eyaletlerimizin devasa siyasetini anlar;<br />

Ve her kim ki yalnızca dünyaya ve onun güneşine, ayına değil,<br />

başka dünyalara, güneşlere ve aylara da inanır,<br />

Ve yalnızca bir gün için değil<br />

ama tüm zamanlar için kendine bir ev kurar,<br />

İşte o kişi tüm halkların, çağların, dönemlerin, nesillerin,<br />

geçmişin ve geleceğin,<br />

109


www.isaretatesi.com<br />

Tıpkı bütün evren gibi<br />

o evde ayrılmaz bir şekilde bir arada yaşadığını görür.<br />

110


www.isaretatesi.com<br />

İSTEYEN İSTEDİĞİNİ ÖVSÜN<br />

İsteyen istediğini övsün;<br />

Ama taşkın Missouri’nin kıyısında, ben,<br />

ne sanatta ne de başka bir şeyde,<br />

Bu nehrin havasını ve geniş Batı çayırlarının kokusunu<br />

iyice içine çekip dışarı üfleyemeyen<br />

Hiçbir şeyi övmeyeceğim!<br />

111


www.isaretatesi.com<br />

KISTASLAR<br />

Onların ruhun özünde, çözümlemelerden uzak,<br />

güven içinde oturduğu yerde her şey onlara tâbidir,<br />

Gelenek ve otoriteler onların yargıcı değil,<br />

onlar gelenek ve otoritelerin yargıcıdır,<br />

Kendilerini onaylayan her neyse, ve kendilerine dokunan,<br />

onlar kendiliğinden onaylar onu,<br />

Ve işte bu yüzden<br />

yakındakileri ve uzaktakileri istisnasızca onaylayan şey<br />

daima içindedir onların.<br />

112


www.isaretatesi.com<br />

CESARETİN VAR MI EY RUHUM<br />

Cesaretin var mı, ey Ruhum,<br />

Adımlarımız için ne yolu ne de zemini olan<br />

O meçhul diyara benimle yürümeye?<br />

Ne bir harita ne de rehber var o diyarda,<br />

Ne çağıran bir ses ne de insancıl bir dokunuş,<br />

Ne al yanaklı bir yüz, ne dudaklar, ne de gözler.<br />

Orayı ne ben biliyorum, ey Ruhum, ne de sen,<br />

önümüz bilinmezlik,<br />

Düşlenmedik şeyler bekliyor bizi orada,<br />

o diyar ki hiç girilmedik.<br />

Nihayet tüm bağlar çözülecek,<br />

Ebedî bağlar, Zaman ve Mekân hariç<br />

Bizi sınırlara tutsak eden her şey, karanlık, yerçekimi, duyular,<br />

hepsi yok olup gidecek.<br />

İşte o zaman, ey Ruhum, taşacağız kendimizden,<br />

süzülüp gideceğiz akın akın,<br />

113


www.isaretatesi.com<br />

Zaman ve Mekâna her şeyimizle hazır, yetkin, dört başı mamur,<br />

Hepsinin hakkını vereceğiz, hepsinin,<br />

(ey neşe! ey her şeyin meyvesi!), ey Ruhum!<br />

114


www.isaretatesi.com<br />

KUTSAL ÖLÜMÜN FISILTILARI<br />

Duyuyorum kutsal ölümün fısıltılarını,<br />

Gecenin dudaklarından lakırtı, koroların ıslığı,<br />

Usulca tırmanan adımlar,<br />

pek sessiz, yumuşacık esen gizemli meltemler,<br />

Görünmeyen nehirlerin şırıltısı,<br />

durup dinmeyen bir akıntının gelgitleri,<br />

(Belki de gözyaşı şıpırtıları, insan gözyaşlarının engin suları.)<br />

Görüyorum gökte muazzam bulut yığınlarını,<br />

Kederle, yavaşça döne döne, sessizce kabarıp karıştıklarını,<br />

Epeyce soluk, uzak, mahzun bir yıldızın<br />

Bir belirip bir kaybolduğunu.<br />

(Bir dünyaya geliştir bu –– ölümsüz, ulu bir doğum;<br />

Kim bilir hangi ruhtur<br />

Gözün göremediği sınırlardan geçip giden.)<br />

115


www.isaretatesi.com<br />

ETRAFIMI SARAN MÜZİK<br />

Etrafımı saran, asla susmayan ve başlangıcı olmayan bu müziği<br />

bana öğretilmediğinden duyamamıştım onca zaman,<br />

Şimdi duyuyorum koroyu ve mest oluyorum,<br />

Bir tenor, güçlü kuvvetli, yükseltiyor gür sesini,<br />

şafağın şen tınılarıyla duyuyorum,<br />

Ardından yelken açıyor bir soprano<br />

dev dalgaların tepesinde sevinçle,<br />

Sonra dupduru bir bas<br />

sarsıyor kâinatın her yanını harikulade,<br />

Ve coşkulu bir tutti,<br />

flüt ve kemanların hoş, yaslı iniltileri,<br />

bütün hepsiyle doluyorum tepeden tırnağa,<br />

Sırf seslerin yüksekliği değil duyduğum,<br />

tarifsiz anlamlara kapılıp gidiyorum,<br />

Bir inip bir çıkan, çekişen,<br />

duyguda birbirine üstün gelmek için kıyasıya yarışan<br />

çeşit çeşit seslere kulak veriyorum;<br />

Bizzat icracılar bile bilmiyor kendilerini ––<br />

ama sanırım ben artık onları anlamaya başlıyorum.<br />

116


www.isaretatesi.com<br />

SESSİZ, SABIRLI BİR ÖRÜMCEK<br />

Küçük bir kaya çıkıntısında tek başına duran<br />

sessiz, sabırlı örümceği farkettim,<br />

Issız, uçsuz bucaksız çevreyi keşfetmek için<br />

onun nasıl da iplik ardına iplik gönderdiğini,<br />

Makaradan çözüp çözüp<br />

ipleri bıkmadan usanmadan<br />

sıra sıra yolladığını farkettim.<br />

Ey Ruhum, mekânın engin okyanuslarında<br />

her şeyden kopuk, bir başına duruyorsun sen de,<br />

Durmadan düşüncelere dalıp, serüvenlere açılıp, ipler fırlatıp,<br />

birbirine bağlayacağın âlemleri arıyorsun,<br />

Ve ihtiyacın olan köprünün kurulmasını, ey Ruhum,<br />

esnek çıpanın tutunmasını,<br />

Fırlattığın incecik ipliğin bir yerleri yakalamasını bekliyorsun.<br />

117


www.isaretatesi.com<br />

KIŞIN BİR LOKOMOTİFE<br />

Sanadır şarkım, sana,<br />

Kış günü sona ererken, şiddetli fırtınada,<br />

yoğun kar yağışında giden sana,<br />

O zırh takımına senin,<br />

düzenli, çifte kalp atışına, o sarsıntılı tempona,<br />

Silindirik kara gövdene,<br />

altın renkli pirincine, gümüşsü çeliğine,<br />

Kocaman kranklarına,<br />

iki tarafında dönüp mekik dokuyan<br />

pistonlarına ve kollarına,<br />

Kâh coşan kâh uzaklarda dinmeye duran<br />

ritmik, nefese nefese homurtuna,<br />

Önüne takılı, ileriye doğru fırlamış koskoca ışıldağına,<br />

Hoş bir eflatuna bulanıp havada parıl parıl dalgalanan<br />

upuzun buhardan bayrağına,<br />

Bacandan fışkırıp duran o yoğun, kasvetli bulutlara,<br />

Yaylar ve vanalarla örülü aksamına,<br />

tekerleklerinin titrek pırıltısına,<br />

Arkandan neşe içinde, uysalca takip eden,<br />

rüzgârlı ya da sakin havada<br />

118


www.isaretatesi.com<br />

kâh çabuk kâh aheste ilerleyen<br />

vagonlar katarına!<br />

Ey çağın sureti, ey hareket ve gücün simgesi, kıtanın nabzı,<br />

Bir kez olsun gel ve ilham ver bana,<br />

dizelerime karış seni seyrettiğim sırada,<br />

Fırtınayla, haşin rüzgârlarla, yağan karla,<br />

Kâh gündüz çın çın öten uyarı çanınla,<br />

kâh gece sessizce sallanan işaret lambanla…<br />

Vahşi çığlıklı güzel!<br />

Kanun tanımaz müziğinle,<br />

gece savrulan lambalarınla,<br />

Çılgın bir ıslık koparıp yankılanan<br />

ve deprem gibi gümbürdeyip<br />

ortalığı ayağa kaldıran kahkahanla<br />

doludizgin ilerle şarkımın bağrında,<br />

Sırf kendi kanununla sımsıkı tutun kendi yoluna,<br />

(Sulugöz arpın ya da geveze piyanonun<br />

şirinliklerinden eser yoktur sende,)<br />

Tiz çığlıkların yankılansın kayalıklarda, dağlarda,<br />

Aşsın gölleri, uzansın çayırlar boyunca,<br />

Erişsin özgür göklere taşkın ve kudretli, kıvançla.<br />

119


www.isaretatesi.com<br />

HAKİKATTİR HER ŞEY<br />

Gevşek bir inancın insanıydım ben, ah, onca zaman,<br />

Parçaları yadsıyan onca zaman, her şeyden kopuk duran,<br />

Artık farkındayım her şeye yayılmış yekpare hakikatin,<br />

Aslında olmadığını ve olamayacağını keşfediyorum<br />

yalanın ve onun biçimlerinin,<br />

Keşfediyorum yalanın da<br />

engellenmez bir şekilde kendinden çoğalıp geliştiğini,<br />

tıpkı geliştiği gibi hakikatin, yeryüzü yasalarının<br />

ve doğanın tüm ürünlerinin.<br />

(Tuhaftır bu, hemen farkedilmeyebilir, ama farkedilmelidir;<br />

İçimde duyuyorum<br />

en az öteki şeyler kadar sahtelikleri de temsil ettiğimi,<br />

Ve tüm evren de öyledir.)<br />

Yalanı gerçekten ayırt etmeyen hangi kusursuz döngü<br />

nerede yarım kalmıştır, sorarım!<br />

Yerde, suda, ateşte mi, yoksa insanın ruhunda, kanda, ette mi?<br />

Yalancılar arasında düşüncelere dalıp kabuğuma çekildim,<br />

aslında hiçbir yalan ve yalancı olmadığını anladım,<br />

120


www.isaretatesi.com<br />

Kusursuz döngüsü yarım kalmaz hiçbir şeyin,<br />

ve kusursuz bir döngü içindedir yalan denilenler bile,<br />

Ve her şey hem kendini<br />

hem de kendinden öncekileri yansıtır tamamen,<br />

Ve her şeyi içerir hakikat<br />

ve evrenin yekpare oluşu gibi yekparedir,<br />

Ve boşluksuz ve noksansızdır bütün hakikat<br />

ve istisnasız hakikattir her şey,<br />

Ve bundan böyle<br />

gördüğüm ve olduğum her şeyi yücelteceğim ben,<br />

Hiçbir şeyi yadsımayacağım,<br />

şarkı söyleyeceğim, kahkahalarla güleceğim.<br />

121


www.isaretatesi.com<br />

DÜŞÜNCELER<br />

Kamuoyuna dair düşünceler bunlar;<br />

Er geç hükmedecek<br />

(hem de nasıl amansız, nasıl da kesin, nihai olacak!)<br />

serinkanlı, sakin bir iradeye dair düşünceler;<br />

Beti benzi atmış, kendine gizlice<br />

Halk buna ne diyecek? diye soran<br />

Başkan’a dair düşünceler;<br />

Foyası meydana çıkınca ortada kalacak olan<br />

boş kafalı hâkime, kokuşmuş milletvekiline,<br />

valiye, belediye reisine,<br />

Mıy mıy konuşup feryat eden papaza,<br />

(ki yakındır, terk edilecek o da,)<br />

Yıldan yıla azalan saygınlığa,<br />

yetkililerin, kanunların, kürsülerin, okulların<br />

buyruklarına dair düşünceler!<br />

Ama bir de insanın daima daha yukarı,<br />

daha geniş, daha güçlü uzanan sezgilerine,<br />

Özsaygı’ya, Karakter’e dair düşünceler var!<br />

Gerçek Yeni Dünya’ya,<br />

kitleler halinde ışıl ışıl Demokrasilere,<br />

122


www.isaretatesi.com<br />

Siyasetin, orduların ve donanmaların onlara tâbi oluşuna,<br />

Güneşin, hatta en yüce içsel ışığın onlarla parlamasına,<br />

Her şeyin o Demokrasilerce sarılmasına<br />

ve her şeyin onlardan taşıp fışkırmasına dair düşünceler!<br />

123


www.isaretatesi.com<br />

ÖRGÜNÜ ÖR AZİMLİ YAŞAMIM<br />

Örgünü ör, azimli yaşamım, örgünü ör,<br />

Yaklaşan büyük seferler için<br />

güçlü kuvvetli, sapasağlam bir asker ör,<br />

Kıpkırmızı bir kan, halat gibi adaleler ör, duyular ve bir görüş ör,<br />

Yılmaz bir kararlılıkla gece gündüz, bir atkı, bir çözgü,<br />

durmaksızın ör, yorulmaksızın ör,<br />

(Neye yarıyor bilmiyoruz, ey Yaşam, nedir amaç bilmiyoruz,<br />

sonuç nedir, aslında hiçbir şey bilmiyoruz,<br />

Yalnızca iştir bildiğimiz, sürüp giden sonsuz gereklilik,<br />

ve ölümle sarılmış barış yürüyüşü de sürecek<br />

savaşla beraber,)<br />

Ör, tel tel ipleri büyük barış seferleri için ör,<br />

Nedendir veya nedir bilmesek de, daima ör, sonsuza dek ör.<br />

124


www.isaretatesi.com<br />

BERRAK BİR GECEYARISI<br />

İşte senin saatin, ey Ruhum,<br />

senin sözcüksüz olana özgürce kaçışın,<br />

Kitaplardan uzağa, sanattan uzağa ––<br />

gün silinip gitmiş, ders bitmişken;<br />

Beliriyorsun tüm varlığınla sessizce,<br />

öylece bakıp en sevdiğin şeyleri düşünüyorsun:<br />

Gece, uyku, ölüm, gökteki yıldızlar…<br />

125


www.isaretatesi.com<br />

VAKİT YAKLAŞIRKEN<br />

Vakit yaklaşırken kararıyor bulut,<br />

İçimi karartıyor ötesinde ne olduğunu bilemediğim dehşet.<br />

Yola koyulacak,<br />

Eyaletleri bir bir katedeceğim,<br />

ama bilmiyorum nereye daha ne kadar gideceğim,<br />

Belki de pek yakında, gündüz ya da gece,<br />

şarkı söylerken aniden susacağım.<br />

Ey kitabım, ey şarkılar! Her şey buraya kadar mıydı?<br />

Dönüp dolaşıp başa mı dönmeliyiz tekrar?<br />

Kâfidir gene de, ey Ruhum,<br />

Ete kemiğe büründük, göründük –– bu da kâfidir.<br />

126


www.isaretatesi.com<br />

GÜNÜN PARLAK IŞIĞINDAN SONRA<br />

Günün parlak ışığı çekildikten sonra,<br />

Salt karanlık, kapkaranlık gece gösteriyor yıldızları bana;<br />

Muhteşem orgun, koronun,<br />

kusursuz orkestranın gürültüsünden sonra,<br />

Gerçek senfoni sessizce çalınıyor ruhumda baştan başa.<br />

127


www.isaretatesi.com<br />

EY DURMADAN KABARAN DALGALAR<br />

Ey durmadan kabaran dalgalar! Ey bu eylemi yaptıran kudret!<br />

Sen ki kâinatın enginliği boyunca<br />

kâh merkezkaç kâh merkezcil, görünmeyen kuvvetsin,<br />

Sen ki güneş, ay, yeryüzü ve takımyıldızların ahengisin,<br />

Hangi uzak Sirius’tan, Capella’dan, nedir bize mesajın?<br />

Her şeyin merkezinde<br />

nabzı seninle atan hangi yürek<br />

kâinatın sonsuz toplamına hayat verir?<br />

Sendeki nasıl yüce bir ima ve mânâdır,<br />

nasıl bir işarettir her şeye dair?<br />

Kâinatı tüm parçalarıyla<br />

aynı gemide gidiyormuşçasına bir arada tutan<br />

nasıl bir ortaklıktır böyle uçsuz bucaksız,<br />

böyle akışkan?<br />

128


www.isaretatesi.com<br />

SÜREKLİLİK<br />

(YAKIN ZAMANDA ALMAN BİR TİNSELCİ 14<br />

İLE YAPTIĞIM BİR SOHBETTEN.)<br />

Asla kaybolmaz, kaybolamaz hiçbir şey,<br />

Hiçbir soy, hiçbir varlık, hiçbir biçim –– dünyanın hiçbir nesnesi.<br />

Yaşam da böyledir, güç de, görünen tüm şeyler de;<br />

Görünüşler bulandırmamalı zihni, değişen âlem afallatmamalı.<br />

Engindir zaman ve mekân –– engindir Doğa’nın alanları.<br />

Beden takatsiz, yaşlı ve soğuk –– korlar kalmış eski ateşlerden,<br />

Gözde sönükleşmiş ışık –– vakti gelince hepsi yeniden tutuşacak;<br />

Güneş şimdi batıyorsa da elbet yükselecek sabahlar, öğleler için;<br />

Ve donuk toprağa elbet dönecek baharın görünmez kanunu,<br />

<strong>Çimen</strong>ler, çiçekler, yaz meyveleri ve mahsûl getirecek.<br />

14<br />

Tinselcilik: Ruhun varlığını ve ruh göçünü kabul etmenin yanı sıra<br />

buradan türeyen ispiritizmacı uygulamalara inanmayı da içeren mistik<br />

akım. (ç.n.)<br />

129


www.isaretatesi.com<br />

YONNONDIO<br />

(SÖZCÜK, IROQUOIS 15 DİLİNDE “YERLİLER İÇİN<br />

MATEM” ANLAMINA GELİR VE İNSAN ADI OLARAK<br />

KULLANILIR.)<br />

Bir şarkı başlı başına, bir şiir ––<br />

bu sözcük başlı başına bir ağıttır,<br />

Yabanda, kayalarda, fırtınada ve kış gecesinde<br />

Heceleri hayalimde öyle sisli, tuhaf tablolar canlandırır;<br />

Yonnondio –– uzakta, kuzeyde ve batıda<br />

uçsuz bucaksız bir geçit görüyorum,<br />

karanlık düzlükler ve dağlar,<br />

Topluluklar halinde yüce kabile şefleri görüyorum,<br />

şifacılar, savaşçılar,<br />

Hayalet yığınları gibi uçuşup alacakaranlıkta kayboluyorlar,<br />

(Ormanların, özgür manzaraların, şelalelerin soyu!<br />

Onları geleceğe ne bir resim, ne bir şiir, ne bir bildiri aktarıyor:)<br />

Yonnondio! Yonnondio! –– Yitikler onlar, resmedilmemiş,<br />

Yerlerini bırakıp gidiyorlar –– şehirlerle, çiftliklerle,<br />

fabrikalarla silinip gidiyorlar;<br />

15<br />

New York eyaleti çevresindeki geniş bir alanda yaşayan bir grup yerli<br />

halk. Aralarında Cherokee’ler, Onondaga’lar, Cayuga’lar vardır; yüzyıllar<br />

boyunca soykırıma uğratılmışlardır. (ç.n.)<br />

130


www.isaretatesi.com<br />

Boğuk, yankılı bir ses, inleyen bir sözcük geziniyor bir an havada,<br />

Sonra boşluk, kayboluş, sükûnet –– ve her şey yok oluyor.<br />

131


www.isaretatesi.com<br />

YAŞAM<br />

Daima korkusuz, kararlı, mücadeleci ruhu insanın;<br />

(Evvelki ordular başarısız mı oldu? Yenilerini yollarız o zaman<br />

–– ve sonra yine yenilerini;)<br />

Tüm çağlarda daima boğuşulan gizemi dünyanın;<br />

Daima hevesli gözler, ateşli nidalar,<br />

hoşgeldin alkışı tutan eller, gürültülü tezahüratlar;<br />

Ve sonunda daima doyumsuz, meraklı ve kuşkulu ruh:<br />

Aynen mücadele eder o bugün de –– savaşır bugün de.<br />

132


www.isaretatesi.com<br />

ÇAYIRDA GÜNBATIMI<br />

Altın sarısıyla, koyu kızılla, eflatunla alacalı bulacalı,<br />

gümüş rengi, zümrüt yeşili ve bejle göz kamaştırıcı,<br />

Dünyanın muazzam bolluğu ve Doğa’nın çokbiçimli gücü<br />

hep birden sevk olmuş renklere;<br />

Parlaklıklarıyla, taşıdıkları genel havayla,<br />

hiç bilinmedik renkler bunlar,<br />

Sınır yok, bir son yok –– bir tek Batı göklerinde değil,<br />

göğün kemerleri boyunca Kuzey’de, Güney’de, her yandalar,<br />

Saf, ışıl ışıl renkler çarpışıyor sessiz gölgelerle sonuna kadar.<br />

133


www.isaretatesi.com<br />

PEK ÇOK ZAMAN SONRA<br />

Uzun, pek uzun bir yolun ve yüzlerce yılın sonunda,<br />

İnkârların, birikimlerin,<br />

aşk, sevinç ve düşünce coşkularının ardından,<br />

Umutlarla, dileklerle, hırslarla,<br />

derin düşüncelerle, zaferlerle ve sayısız okumalarla<br />

Çağlar boyunca üzeri kaplanıp, kabuklanıp, katmerlenerek<br />

–– Nihayet bu şarkılar meyve verebilir günün birinde.<br />

134


www.isaretatesi.com<br />

GÜNBATIMI ESİNTİSİNE<br />

Ah, bir şey fısıldıyorsun yeniden, görünmeden,<br />

Kavurucu günün bu geç saatinde, sen,<br />

giriyorsun kapımdan, penceremden,<br />

Arındırıyorsun, yatıştırıyorsun, serinletip tazeliyorsun,<br />

hayat veriyorsun usul usul,<br />

Yaşlıyım, yalnızım, sayrıyım, bitkinim, ter içinde eriyip gitmişim,<br />

Ama kucaklıyorsun beni, sımsıkı sarıyorsun ve yumuşacık,<br />

sohbetten, kitaptan, sanattan daha iyi bir yoldaşsın,<br />

(Ey Tabiat! Ey unsurları tabiatın! Sensin her şeyden öte<br />

yüreğime seslenebilen –– bu rüzgâr geliyor senden,)<br />

Öyle enfes ki soluduğum yabani nefesin –– öyle huzur veriyor<br />

elimde ve yüzümde gezinen parmakların,<br />

Büyülü bir ulaksın sen,<br />

taşıyorsun ruhuma ve bedenime tuhaf haberleri,<br />

(Göze alınamamış mesafeler –– içime tepeden tırnağa işleyen<br />

esrarlı merhemler,)<br />

Duyuyorum göğü, duyuyorum çayırları uçsuz bucaksız,<br />

Duyuyorum kuzeyin ulu göllerini, okyanusu, ormanı,<br />

Duyuyorum hatta uzayda hızla savrulan yerküreyi;<br />

Yitirilmiş en sevgili dudaklar üfledi seni –– sonsuz kaynaktan<br />

belki de Tanrı lütfetti,<br />

135


www.isaretatesi.com<br />

(Manevisin sen zira, ilâhi,<br />

duyularım seni öylesi derinden kavradı,)<br />

Dile gel, burada ve şimdi, bana vaiz misali söyle<br />

sözlerin asla söyleyemediğini,<br />

Tözü sen değil misin somut evrenin? Yasanın,<br />

tüm Gökbilimin nihai esası?<br />

Ruhun yok mu peki? Bilemez, tanımlayamaz mıyım seni?<br />

136


www.isaretatesi.com<br />

KIŞ MEVSİMİNİN SESLERİ<br />

Kış mevsiminin sesleri,<br />

Dağlarda güneş ışığı –– ileriden<br />

Şen demiryolu katarının ezgileri –– beride<br />

tarlada, ambarda, evde<br />

Havanın fısıltısı –– dilsiz ekinler hatta,<br />

yığınla elma, mısır,<br />

Mırıltıları çocukların, kadınların –– harman döven<br />

nice çiftçinin ritmik sesi<br />

Ve bütün ötekilerin arasında ihtiyar bir adamın<br />

konuşkan dudakları:<br />

Sanmayın ki geçti bizden,<br />

karbeyaz saçlarımızla sürdürüyoruz sevinçli şarkıyı!<br />

137


www.isaretatesi.com<br />

YETKİN ŞAİR GELDİĞİNDE<br />

Yetkin şair geldiğinde,<br />

Haykırdı Doğa, (tüm gösterişli günleriyle, geceleriyle<br />

o yuvarlak, donuk küre,) O benimdir, dedi;<br />

Ama mağrur, kıskanç, uzlaşmaz<br />

Ruhu da haykırdı insanın, O yalnız benimdir, dedi;<br />

O zaman yetkin şair, aralarında durup tuttu ikisini de elinden,<br />

Bir harmanlayıcı, birleştirici oldu bugün ve sonsuza kadar,<br />

Ve sımsıkı tutacak o elleri hep, bırakmayacak<br />

Ta ki onları birbiriyle uzlaştırana dek,<br />

Ve neşe içinde büsbütün birbirine harmanlayana dek.<br />

138


www.isaretatesi.com<br />

ACEM KISSASI<br />

Her şeyi kapsayan nihai dersi için ak sakallı sufi,<br />

Açık havada sabahın taptaze kokusunda,<br />

Acem’in bereketli bir gül bahçesinin yamacında,<br />

Dallarını genişçe yaymış yaşlı kestane ağacının altına gelip<br />

Genç hocalara, talebelere seslendi.<br />

“Ey müritlerim, nihayet her şeyi özetleyip<br />

sözü bağlamak için şöyle diyelim:<br />

Allah’tır her şey, Allah –– O’dur<br />

cümle hayatın ve cismin özünde,<br />

Pek çok şeydedir O ve geçer bir şeyden diğerine ––<br />

Her halükârda Allah her yerdedir, Allah her yerde.<br />

“Yolundan sapan sürüklenmiş midir uzaklara?<br />

Acayip acayip gizlenmiş midir her şeyin sebebi?<br />

Seslenir misin derinden, âlemin teskin olmaz denizinden?<br />

Bilir misin tatminsizliği, cümle hayatın heves ve iştiyakını;<br />

Hiç dinmeyeni, asla yok olmayanı, her tohumun gizli ihtiyacını?<br />

“Özünde aynı heves var<br />

(şuursuz, fena, düşkün de olsa) her zerrenin;<br />

139


www.isaretatesi.com<br />

Bir heves –– ilâhi kaynağına, kökenine dönmek için,<br />

o ne kadar uzak olursa olsun;<br />

Gizlenir her failde, her maddede –– istisnası yoktur bunun.”<br />

140


www.isaretatesi.com<br />

ALELÂDE<br />

Alelâdenin şarkısını söylüyorum;<br />

Bedavadır sağlık! Bedavadır şeref!<br />

Sakınıp sahtekârlıktan, açgözlülükten, şehvetten,<br />

Açık havanın, özgürlüğün, hoşgörünün şarkısını söylüyorum,<br />

(Asıl ders bunlardan alınır –– kitaplardan değil –– ne de okuldan,)<br />

Alelâde gündür bu, alelâde gece, alelâde yeryüzü, alelâde deniz,<br />

Çiftliğindir bu senin –– işin, zanaatın, mesleğin,<br />

Alttan alta, demokratik sağduyudur bu, hepsi için sağlam zemin.<br />

141


www.isaretatesi.com<br />

“EKSİKSİZ TANRISAL BİR KAPSAM TASTAMAM”<br />

(Günlerden Pazar. – Sabah kiliseye gittim. Bir ilâhiyat hocası, Sayın<br />

Dr. …, bizlere hoş bir vaaz verdi ve bu vaaz sırasında bir ara<br />

yukarıdaki ifadeleri kullandı; ancak sayın rahip kendi “eksiksiz<br />

kapsam”ına, lafzı ve ruhu olarak, yalnızca estetik şeyleri katmış,<br />

aşağıda saydıklarımı tamamen göz ardı etmişti.)<br />

Şeytani olan var, karanlık olan; ve ölmekte olan, ve sayrı;<br />

Sayısız alçaklık ve fesat var (on şeyden dokuzu);<br />

ve bayağılar var, ve vahşi;<br />

Zırdeliler var, azılı mahkûmlar,<br />

korkunçlar, tiksinçler, kötülükle yaşayanlar;<br />

Hınç var, kokuşmuşluk,<br />

iblisler, gözü dönmüş düzenbazlar, yalancılar, sefihler;<br />

(Peki tam olarak nedir, kötü ve iğrenç olanın<br />

dünyanın dairesel tertibinde üstlendiği vazife?)<br />

Sürüngenler var, çamurda ve balçıkta debelenenler,<br />

Zehirler, çorak topraklar, kepaze adamlar,<br />

ve onursuz, gudubet bir çürümüşlük.<br />

142


www.isaretatesi.com<br />

GÖRÜNEN BÜYÜKTÜR<br />

Görünen büyüktür benim için, ışık büyüktür<br />

–– büyüktür gökyüzü ve yıldızlar,<br />

Büyüktür yeryüzü, büyüktür kalıcı mekân ve zaman,<br />

Büyüktür yasaları bütün bunların,<br />

çokbiçimlidir, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolu;<br />

Ama hepsinden çok daha büyüktür benim görünmeyen Ruhum,<br />

hepsini kavrar, esirger,<br />

Aydınlatır ışığı, göğü, yıldızları, araştırır dünyayı,<br />

denize yelken açar,<br />

(Ey görünmeyen Ruhum,<br />

sen olmasaydın ne olurdu bütün bunlar sahiden?<br />

Bütün bunlar sensiz alt tarafı nedir?)<br />

Çok daha engin, kafa karıştırıcı, dönüşüm dolusun sen, ey Ruhum!<br />

Nasıl da çokbiçimlisin –– ve çok daha kalıcısın hepsinden!<br />

143


www.isaretatesi.com<br />

GÖRÜNMEZ TOMURCUKLAR<br />

Görünmez tomurcuklar, sonsuz sayıda, gizli saklı,<br />

Karın ve buzun altında, karanlığın ortasında,<br />

her birimlik alan ve hacimde,<br />

Çekirdeksi, hassas, zarif nakışlı,<br />

mikroskobik, henüz doğmamış,<br />

Rahimdeki bebek misali örtülü, kat kat sarılı,<br />

yoğun, uyku halinde;<br />

Milyarlarcası bekliyor, trilyonlarcası,<br />

(Karada ve denizde –– uzayda –– gökteki yıldızlarda,)<br />

Zorluyorlar usul usul, ileriye doğru, ısrarla,<br />

oluşturuyorlar nicelerini,<br />

Ve pek çoğu, daha pek çoğu bekliyor, geride, birbiri ardına.<br />

144

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!