27.05.2019 Views

Milli Mücadele Gazetesi

FMV Ispartakule Işık Lisesi

FMV Ispartakule Işık Lisesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

MİLLİ MÜCADELE GAZETESİ, 16 Mayıs 1919 8<br />

İzmir katliamını<br />

yaşayanlar anlattı<br />

Vali hayatını kurtarmak<br />

için oğlunu sıkıştırıyordu:<br />

“Seyfi oğlum<br />

Zito bağır”<br />

ESİR DİYE GEMİLERE SÜRÜKLENEN SİVİL<br />

MEMURLARA, LİSE TALEBELERİNE RUM<br />

EVLERİNDEN KİREMİTLER TAŞLAR ATILDI.<br />

İZMİR<br />

İZMİR’İN Yunan ordusu tarafından<br />

işgal edilmeyeceğini, Paris Barış<br />

Konferansının hakkımızda “hayırlı”<br />

neticeler aldığını son dakikaya kadar<br />

ilan eden Vali İzzet Efendi de dün vilayet<br />

konağını basan Yunan birlikleri<br />

tarafından yakalanmış ve:<br />

“Ben valiyim. Bana dokunmayın.”<br />

demesine rağmen diğer memurlarla<br />

beraber esir kafilesi haline rıhtıma<br />

doğru sürüklenmiştir.<br />

Yakınındakilerin anlattıklarına göre<br />

vali, hayatını kurtarmak için, yanında<br />

bulunan oğlunu devamlı sıkıştırmış:<br />

“- Seyfi oğlum, zito bağır, zito bağır”<br />

diye ihtarlarda bulunmuştur.<br />

Fakat yarı yolda bir Yunan memuru<br />

arabası ile yetişerek valiyi alıp götürmüştür.<br />

ELLERİNE GEÇENİ SAVURDULAR<br />

Kafilede bulunanlar, yürüyüş sırasında,<br />

Yunan askeri tarafından öldürülen<br />

ve parklarda serili yatan cesetlerin<br />

soyulduğunu, henüz can çekişenlerin<br />

de süngülendiklerini görmüşlerdir.<br />

SUBAY ve memur kafilelerine, Efzun<br />

askerlerinin tecavüzlerinden başka,<br />

yollardaki Rum ahali ile evlerinin<br />

balkonlarında yer alan Rum kadınları<br />

“Yuha” nidalarıyla ellerine geçen<br />

kiremit ve taş parçalarını atmak ve<br />

bazıları da rövolverle ateş etmek<br />

suretiyle taarruz ve hakarette bulundular.<br />

İzmir Lisesi talebeleri de bu<br />

kafile içinde hakarete ve işkenceye<br />

uğradılar.<br />

DÜN sabah, gümrük müfettişi olan<br />

kayınpederinin yanına gümrük<br />

binasına sığınmış olanlardan Eşref<br />

Bey, gümrük binasındakiler Efzunlar<br />

tarafından esir alınıp götürülüşünü<br />

de şöyle anlattı:<br />

“Süngüler arasında ellerimiz yukarıda<br />

yürümeye başladık. Kordon’a çıkar<br />

çıkmaz evvela birçok Rum çocuğu<br />

üzerimize hücumla başımızdaki<br />

fesleri alıp yırttılar. Bizi Borsa Dairesin’e<br />

götürdüler. Borsa Dairesi’nde<br />

ve yanındaki Anadolu Bankası’nın<br />

geniş antreposuna ve Rumlara ait<br />

diğer depolara sokakta ve iş başında<br />

bulundukları Türkleri doldurmuş<br />

olduklarından bizi binanın önünde<br />

çember içinde bıraktılar. Yarım saat<br />

sonra yine ellerimiz yukarıda olarak<br />

pasaporta doğru götürmeye başladılar.<br />

O sırada şiddetli yağmur yağdığından<br />

yerli Rumlar kahve gazinolara<br />

dolmuşlardı. Fakat biz Kordon’dan<br />

geçirilirken kahvelerden fırladılar,<br />

ellerindeki sandalyeleri galiz küfür ve<br />

naralarla başımıza çarptılar. Bardaktan<br />

boşalırcasına yağan yağmur hayatımızı<br />

kurtardı. Yoksa linç edilirdik.<br />

Efzunlar zulmü teşyi ediyordu. Bu<br />

zulümlerini birinci Kordon’daki evlerde<br />

oturan ecnebilere ve konsoloslara<br />

göstermeden yapabilmek için kafileyi<br />

Sporting Kulüp önünden İkinci Kordon’a<br />

saptırdılar. İşte bundan sonra<br />

dipçiklemeler sertleşti, yağan şiddetli<br />

yağmurdan yürüyemeyip sendeleyenler<br />

süngüleniyordu. Bu arada gümrük<br />

veznedarı Nazım Efendi de kulağına<br />

isabet eden bir darbe ile sendeledi,<br />

süngü darbesi le de şehit edildi.<br />

Kafilemiz Birinci Kordon’un en tenha<br />

kısmına geldiğinde bu defa soygun<br />

başladı. Durdurdular ve üzerimizde<br />

ne varsa çekip aldılar.”<br />

Eşref Bey, Patris vapurunun ambarına<br />

sürüklenirken kendini kaybedip denize<br />

atlayanlar olduğunu, bunlardan<br />

Mustafa Enver Efendi’nin yakalanıp<br />

tekrar kafileye alındığını da anlatmıştır.<br />

“FESLERİMİZ ALIP YIRTTILAR”<br />

FECAATİ yaşayanlardan Gümrük<br />

İdaresi Başmüdürü Agâh Bey de<br />

gümrük binasından dışarıya çıkarılmaları<br />

ile başlayan olaylar hakkında<br />

şunları anlattı:<br />

“Sokağa çıkınca hemen feslerimizi<br />

alıp yırttılar. Ellerimizi havaya<br />

kaldırarak, “Zito Venizelos” diye<br />

bağırmamızı emrettiler. Bu surette<br />

bağıra bağıra rıhtım üzerine çıktık.<br />

Zahire borsası önüne geldiğimiz zaman<br />

yağmur durmuştu. Yürümüyor,<br />

koşuyorduk. Benim gibi şişman yahut<br />

takati bulunmayanlar mütemadiyen<br />

dipçik yiyordu.<br />

(Resim altı yazı) “Zito Venizelos” diye bağırmayı reddettiği için Efzunlar tarafından<br />

süngülenerek şehit edilen Albay Süleyman Fethi Bey<br />

“Zito” diye bağırmadı süngülendi.<br />

Albay Süleyman Fethi dün kışladan Yunan vapuruna sürüklenirken,<br />

Efzunların ve yerli Rumların Zito diye bağırması için yaptıkları baskıya<br />

karşı koymuş “Bir Türk askeri ancak milletinin büyüklerine ihtiram için<br />

ağzını açar, elini kaldırır.” demiş, bunun üzerine de süngülenmiştir. Resimde<br />

kahraman şehidimiz görülmektedir.<br />

Böylece kahvelerin önünden geçerken<br />

sivillerin çok kaba küfürlerine uğradık.<br />

İtalyan Mektebinin önünden saparak<br />

İkinci Kordon üzerinde şiddetli<br />

yağmurun altında bir sokakta, bizi<br />

götüren askerler birer birer nemiz var,<br />

nemiz yok hepsini aldılar. Hatta madeni<br />

tütün tabakalarına, benzin çakmaklarına<br />

varıncaya kadar. Üzerimizde<br />

bir şey bulmak için elbiselerimizi<br />

kâmilen yırttılar. Biraz sonra yine<br />

rıhtım üzerine çıktık. Ve aynı tarzda,<br />

yani eller yukarıda “Zito Venizelos”<br />

diye avazımız çıktığı kadar bağırarak<br />

koşa koşa dipçikler ve tokatlarla Aydın<br />

demiryolu kumpanyasının Punta<br />

iskelesine vardık. Veznedar Nazım<br />

Efendi süngülendi. Diğer arkadaşlarımızın<br />

çoğu yaralandı.<br />

Hakkımızda yapılan şenaatin en<br />

şiddetlisi burada oldu. Punta iskelesinde<br />

deniz askerleri çıkarak tokatlarla<br />

subaylarının huzurunda hepimizi<br />

dövdüler. Başımıza atılan taş, kömür,<br />

kiremitlerle yaralanmayan kimse<br />

kalmadı.”<br />

YUNAN İSTİLASINA<br />

KARŞI KONULACAK<br />

BİRÇOK VATANSEVER GENÇLERİMİZ ANADOLU İÇ-<br />

LERİNE ÇEKİLİYORLAR, 60.’NCI FIRKA KUMANDANI<br />

KAZIM BEY DE DÜN GECE MENEMEN’E GEÇTİ.<br />

BİRÇOK vatanseverlerin, Yunan<br />

işgaline karşı Anadolu içlerinde mücadeleye<br />

devam etmek azmi ile işgal<br />

bölgesi dışına çıkmaya muvaffak<br />

oldukları öğrenilmiştir.<br />

Yunan işgaline karşı gazetesi ile<br />

amansız bir mücadele yapmış olan<br />

ANADOLU Başyazarı Haydar Rüştü<br />

Beyi dün yerli silahlı Rumlar aramışlar,<br />

matbaasını ve evini basmışlar,<br />

fakat bulamamışlardır. Haydar Rüştü<br />

Bey’in, Mustafa Necati Bey’in, öğretmenlerimizden<br />

İsmail Habib Bey’in,<br />

Vasıf Bey’in Balıkesir’e kaçmaya<br />

muvaffak oldukları öğrenilmiştir.<br />

Bu arada miting gecesi şehrimizde<br />

bulunan 60.’ncı Fırka Kumandanı<br />

Kazım Bey de dün gece Menemen’e<br />

geçebilmiştir.<br />

İşgalden hemen önce şehrimizdeki<br />

subaylardan ve askerlerden mühim<br />

bir grubun da içerilere çekildikleri<br />

bilinmektedir.<br />

Nadir<br />

Paşa’ya<br />

Yunan<br />

teğmeni<br />

tokadı<br />

savurdu.<br />

PAŞA KIPIRDAMADI,<br />

KÜFÜR YEDİ, SUSTU.<br />

PATRİ VAPURUNUN<br />

HAYVAN PİSLİĞİ<br />

DOLU AMBARINA<br />

ATTILAR.<br />

DÜNKÜ günün en elemli sahnelerinden<br />

biri, şerefli Türk ordusunun<br />

bir kumandanı Nadir Paşa’nın<br />

davranışı oldu. Kışla kapısından<br />

elinde beyaz bayrağı ile ilk çıkan<br />

oydu. Kendisine yaklaşan Yunanlı<br />

bir teğmenden birkaç tokat yedi,<br />

kıpırdamadı. Küfür yedi, sustu.<br />

Nadir Paşa, maiyetinde kalmış<br />

subaylarla birlikte Kordon Boyuna<br />

doğru yürüyüşe geçirildi. Kafilenin<br />

etrafında Yunan süngülüleri vardı.<br />

Dipçik darbeleri altında “Zito” diye<br />

bağıranlar da görülüyordu. Kafilenin<br />

başında, boynunu bükmüş<br />

elinde beyaz bayrağı Nadir Paşa<br />

yürüyordu.<br />

BU kafile ile sürüklenip, Patris<br />

vapurunun ambarına atılan ve dün<br />

akşam geç vakit Nadir Paşa ile birlikte<br />

kışlaya geri gönderilenlerden<br />

Yarbay Arif şunları anlattı:<br />

“- Hepimizin başları açıldı. İki kollarımız<br />

havaya kaldırıldı. Allah’ımıza,<br />

Peygamber’imize, Kur’anımıza<br />

velhasıl bütün mukaddesetamıza en<br />

çirkin ve galiz kelimelerle sövüldü.<br />

Üzerimizde silah aramak bahanesiyle<br />

ne buldularsa aldılar. Anahtar<br />

zincirine varıncaya kadar soyulduk.<br />

Parktan “dörder” olarak hareketimizde<br />

kumandanımız da dahil<br />

olduğumuz halde eller yukarıda<br />

“Zito Venizelos” diye bağırtılmak<br />

suretiyle şiddetli bir yağmur altında<br />

yürüyüşe devam ettirildik. Bunları<br />

az gören Yunan askerli ve Rum<br />

ahalisi tarafından kurşun, süngü,<br />

dipçik, rövolver, kama ve bıçak gibi<br />

her çeşit alet ile öldürülmekte ve<br />

yaralanmaktaydı. Bu fecaat içinde<br />

gümrük önüne getirildik.”<br />

Görenlerin anlattıklarına göre,<br />

kafileye nasıl karıştığı anlaşılamayan<br />

şehit Kolağası Necati Bey’in 8<br />

yaşlarındaki oğlu, babasının kanlar<br />

içinde yere yuvarlandığını görünce<br />

“Ah babam” feryadı ile üzerine<br />

kapanmış o da insafsız bir darbe ile<br />

yaralanıp orada kalmıştır.<br />

<strong>Milli</strong> <strong>Mücadele</strong>mizin 100. yılı anısına FMV Ispartakule Işık Lisesi & Fen Lisesi öğrencilerinden oluşan “ARŞİVE IŞIK TUTANLAR” ekibi tarafından derlenmiştir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!