Aytek Sever - Passiòn
Aytek Sever, Şiirler
Aytek Sever, Şiirler
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Aytek</strong> <strong>Sever</strong><br />
PASSİÒN
AYTEK SEVER<br />
Şair, çevirmen. 1981 yılında Bursa’da doğdu. Üniversite ve yüksek<br />
lisans öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de tamamladı. Çeşitli<br />
alt kitaplardan oluşan Hiperbor, Siòn, Moto Perpetuo, Anka adlı şiir<br />
toplamlarının yanı sıra, R. W. Emerson (Yaşamın İdaresi), H. D. Thoreau<br />
(Doğa ve Yürüyüş Üzerine Seçme Denemeler), W. Whitman (Ben, Jack<br />
Engle; Çimen Yaprakları; Benliğimin Şarkısı), W. Kandinsky (Sesler), R.<br />
Tagore (Firari; Gitanjali; Meyve Hasadı), D. H. Lawrence (İnsanlar ve<br />
Öteki Yaratıklar), G. Stein (Nesneler) çevirileri vardır.
<strong>Aytek</strong> <strong>Sever</strong><br />
PASSİÒN
<strong>Passiòn</strong><br />
<strong>Aytek</strong> <strong>Sever</strong><br />
Kapak Resmi:<br />
‘Dünyevi Zevkler Bahçesi; Müzisyenler Cehennemi’, detay<br />
Hieronymus Bosch, c. 1503-1504<br />
1. Baskı:<br />
© İşaret Ateşi, Mayıs 2019<br />
E-kitap olarak www.isaretatesi.com sitesinde yayımlanmıştır.<br />
Her hakkı saklıdır. Eserin tamamı veya bölümleri hiçbir yolla<br />
basılamaz, kopyalanamaz, eser sahibinin izni olmadan başka bir<br />
mecra veya internet sitesi üzerinden yayımlanamaz. Alıntılar için<br />
lütfen kaynak gösteriniz.<br />
www.isaretatesi.com<br />
isaretatesi@gmail.com
İÇİNDEKİLER<br />
P a s s i ò n<br />
Dikilitaş ………………………………………………………………. 15<br />
Gündönümü …………………………………………………………. 17<br />
Terastan Manzara …………………………………………………… 18<br />
Sarnıç …………………………………………………………………. 19<br />
Karabatak ve Işık ……………………………………………………. 20<br />
Tavaf ………………………………………………………………….. 21<br />
Yonga …………………………………………………………………. 22<br />
Hissetmesi Gerek ……………………………………………………. 23<br />
Benzersiz Gerçekliği Bazen Şeylerin ………………………………. 28<br />
Meçhul Olay …………………………………………………………. 28<br />
Arietta - I ……………………………………………………………... 30<br />
Arietta - II …………………………………………………………….. 31<br />
Arietta - III ……………………………………………………………. 32<br />
Onlar ………………………………………………………………….. 33<br />
Yürüyüş ………………………………………………………………. 36<br />
Ultraviolet, Flourescent, Static ……………………………………... 38<br />
Pasaj ………………………………………………………………….... 40
Tılsımlı ………………………………………………………………… 41<br />
Büyük Düşünce ………………………………………………………. 43<br />
Hacim …………………………………………………………………. 45<br />
An Instant Before the End of the Symphony ……………………… 46<br />
Arietta - IV ……………………………………………………………. 47<br />
Doğruluş ……………………………………………………………… 48<br />
İlke …………………………………………………………………….. 50<br />
Sülük …………………………………………………………………... 51<br />
Arı Dansı ……………………………………………………………… 52<br />
Kedi Üçgeni …………………………………………………………... 53<br />
Demir …………………………………………………………………. 55<br />
Jazzy …………………………………………………………………... 57<br />
Kırılma ………………………………………………………………... 59<br />
Arietta - V …………………………………………………………….. 61<br />
Ay Kaynakları ………………………………………………………... 62<br />
Panorama ……………………………………………………………... 64<br />
Tiyatro ………………………………………………………………… 66<br />
Ayçiçeği ………………………………………………………………. 74<br />
Muştu …………………………………………………………………. 76<br />
Hap ……………………………………………………………………. 78<br />
Bağımsız ve Bir ………………………………………………………. 81<br />
Aile ……………………………………………………………………. 83<br />
Anonim Yazı …………………………………………………………. 85<br />
Tünel …………………………………………………………………... 86
Embarras de Choix …………………………………………………. 87<br />
Düzenek ……………………………………………………………... 88<br />
Çoğalma Cinleri ……………………………………………………. 89<br />
Reklam ………………………………………………………………. 90<br />
Dürtüler ve Öz ……………………………………………………... 92<br />
Arietta - VI ………………………………………………………….. 93<br />
Arietta - VII ………………………………………………………..... 94<br />
Zamanda Yüzmek ………………………………………………….. 96<br />
İşaret …………………………………………………………………. 97<br />
Sığa …………………………………………………………………... 99<br />
Korunmuşlar ………………………………………………………... 100<br />
Uzay …………………………………………………………………. 101<br />
Ekvator Güneşi ve Maleviç Karası ……………………………….. 103<br />
Senfonik Kesit - I …………………………………………………… 105<br />
Senfonik Kesit - II …………………………………………………... 106<br />
Senfonik Kesit - III ………………………………………………….. 107<br />
Vizyon ……………………………………………………………….. 109<br />
Yaklaşmak …………………………………………………...……… 110<br />
Değmek ……………………………………………………………… 111<br />
Çerçeve ………………………………………………………………. 112<br />
İspanyol Cehennemi ………………………………………………... 113<br />
Karar …………………………………………………………………. 115<br />
Yol ve Mantra ……………………………………………………….. 116<br />
Poème Électronique ……………………………………………….... 118
Hat ……………………………………………………………………. 119<br />
Büyük Aracı …………………………………………………………. 120<br />
İma …………………………………………………………………… 122<br />
Eylem ve Aydınlık …………………………………………………. 124<br />
Milim ………………………………………………………………… 125<br />
Doku …………………………………………………………………. 127<br />
Asya ………………………………………………………………….. 128<br />
Tutkun …………………………………………………...…………... 129<br />
Ses Seda ……………………………………………………………… 130
www.isaretatesi.com<br />
PASSİÒN<br />
SİÒN - I<br />
13
www.isaretatesi.com<br />
14
www.isaretatesi.com<br />
DİKİLİTAŞ<br />
Güneş ilerledikçe başka bir ışıkta görülüyor dikilitaşın<br />
beri tarafı.<br />
Biçimler ve bağlantılar; alttan üste uzanan semboller<br />
dizisi: ardışıklık, karşıtlık ve tamamlayıcılık; kopukluk ve akış.<br />
Her an ayrımlar yapılıyor, işlemler, değerlendirmeler – ve<br />
sonuçlar ortaya çıkıyor, bulgular, bulmaca. Parçalardaki ve<br />
bütündeki gizem. Şifre çözücülüğe, Egiptolojiye gerek yok;<br />
yeter düzeyde duyum ve şekil bilgisiyle, öznel içeriğin<br />
baskınlığına dayanarak canlı bir anlam haritası çıkarabilmek<br />
mümkün. (Yorum kaynakları güçlüyken, doğrudan<br />
uygulamayla dışarının gerçekliğini dönüştürmektir en iyi<br />
okuma yöntemi.)<br />
Tamamen aydınlanmış dikilitaşın beri tarafı. İşte, bana<br />
bakıyor göz! Yüzünü bana dönmüş baykuşlar. Kınkanatlı,<br />
kaostan çıkmışçasına durgun; havaya girdaplar yayıyor.<br />
Görüyorum aslan başını. Bir çıkıyorum bir iniyorum<br />
basamakları. Kamışlar var, sepetler, ters duran kâseler, küreler,<br />
tahıllar, öküzler. Güneyi, tarımı, mevsimleri, güneşi, suyu<br />
yakalıyorum, halkları, mücadeleleri, bereketi ve kıtlığı, ölümü<br />
15
www.isaretatesi.com<br />
ve doğumu. Esrik bir rüzgâr esiyor tapınaklardan – bir kez, iki<br />
kez, üç kez, beş kez, on kez esiyor. Kalıcılığın ve geçiciliğin,<br />
yokluğun ve varlığın rüzgârı. Paralel çizgiler, çemberler,<br />
kemerler ve zikzaklar kumullara, tarlalara, nehirlere karışıyor.<br />
Hizmetkârlar, rahipler, savaşçılar geçit töreni yapıyor. Sungu,<br />
hasat, kurban töreni, şehvet, taçlanış. Puslu vadilerin, uçsuz<br />
bucaksız çöllerin ve kadim kentlerin geniş çerçeveleri içinde<br />
sürüyor yaşam; çağların görkemiyle yayılıyor zaman.<br />
Ufka doğru süzülüyor gemim. Nefes nefese aşıyorum<br />
dikilitaşın tüm katmanlarını son kez: En tepede kör edici güneş<br />
ışığı – ve sipsivri ucuyla göğün bağrını gösterip göze mührünü<br />
bırakan kara piramit!<br />
16
www.isaretatesi.com<br />
GÜNDÖNÜMÜ<br />
Geceydi. Gofret yiyen çocuklar dolunayın altında ıssız<br />
buzu araştırıyordu. İçteydiler, enginde.<br />
Sabah olunca gürültülerle arı kovanıydı kent. Aylaklar<br />
uzak tepeye baktılar, Şaolin tapınağıydı gördükleri. Sırrı<br />
sakladılar.<br />
Kadının gülüşüne tutulmuştu barbut oyuncusu. Aklı<br />
orada, hep aynı yöne dönük oturdu, çerçeveyi rengârenk<br />
boyadı; gülüşten güç aldı. Oyuna dalıp gittiğinde gizemli<br />
şeyler oluyordu. Neden sonra, gülüşe geri dönüyordu.<br />
Aydınlık, tasasız geçti gün. Uzun dağ yürüyüşünün<br />
sonunda düzlüğe vardı kafile. Akşam oluyordu, lacivertti<br />
gökyüzü, kararmıştı toprak. Bir suskunluk çöktü herkese.<br />
Düzlüğe dağıldılar: Bulunduğu yerde herkes, kendini<br />
göremeyen cevher.<br />
17
www.isaretatesi.com<br />
TERASTAN MANZARA<br />
Koya uğruyor vapur ve iskeleden insanları altmışlı<br />
yılların çağrışımlarıyla topluyor. Birkaç dakika sürüyor bu;<br />
sonra vapur koydan ayrılıyor, geriye kimse kalmıyor. Boş,<br />
ıssız, varlığıyla şüphe uyandıran bir koy. – Ne ki, vapur<br />
gelirken koydan kimse şüphe duymamıştı. (O halde, yine<br />
şüphe duymayalım!)<br />
Ufukta, denize doğru alçalmış, geniş, kapkara bir bulut:<br />
Deniz onunla kuzeyli, İskandinav bir havaya bürünmüş. Fa<br />
depoları tınlıyor uzak tepelerde. Japon fenerleri donatmış<br />
yamaçları.<br />
Dev bir tanker iniyor, küçülerek, kendi perspektifinin<br />
ucuna doğru. Gözden kayboluyor ağır ağır. – Beride, tepeler<br />
arasındaki boşluktan karşı kıyıya uzanıyor Zeitgeist kokusu.<br />
Silinip gitmeye direnen incecik kızıl bir kuşak var suyun<br />
çarşafında: Gözleri cam küreleri andıran dilsizler geldi bunu<br />
görmeye.<br />
18
www.isaretatesi.com<br />
SARNIÇ<br />
19
www.isaretatesi.com<br />
KARABATAK VE IŞIK<br />
20
www.isaretatesi.com<br />
TAVAF<br />
-kangrenleşmiş döngü-<br />
21
www.isaretatesi.com<br />
YONGA<br />
-kütüphane şiiri-<br />
22
www.isaretatesi.com<br />
HİSSETMESİ GEREK<br />
- retour à la raison-<br />
A: Ne gerçektir?<br />
B: Taş.<br />
A: Peki… üzerinde yosun, lekeler, ya da oyuklar, çizikler<br />
de var mı? Mineral pırıltıları görülüyor mu? Ayrıntıda nasıl bir<br />
taş?<br />
B: Hımm… Bunları hiç düşünmemiştim. Keşke hemen<br />
cevap vermeseydim.<br />
A: Ne gerçektir?<br />
B: Çatapat!<br />
A: Tamam, patladı ve sustu. Eee? Şimdi sessizlik.<br />
B: Bir tane daha patlasa olmaz mı?<br />
A: Ne gerçektir?<br />
B: Kalem.<br />
23
www.isaretatesi.com<br />
A: Dokundun mu ki ona? Eline alman, bir şeyler yazıp<br />
çizmen gerekirdi.<br />
B: Bu söylendikten sonra alsam olmaz herhalde.<br />
A: Ne gerçektir?<br />
B: Dağlar, bulutlar, ormanlar…<br />
A: Ardından ne geliyor peki?<br />
B: Haklısın. Son. Dağların, bulutların, ormanların sonu.<br />
B: Salıncak desem o halde?<br />
A: Gitti, geldi; gitti, geldi. O kadar.<br />
B: Ya bumerang?<br />
A: Siz de hep gidip geri gelen şeyleri söylüyorsunuz ama!<br />
B: Zemberek?<br />
A: Olduğu yerde sarıyor. Bundan da bir şey çıkmaz.<br />
B: Kıvılcım, ateş?<br />
A: Büyülü sözcükler için bu ne acele? Adını söylediniz<br />
diye tutuşmuş mu oldu ateş?<br />
24
www.isaretatesi.com<br />
B: La sol fa mi?<br />
bile!<br />
A: Kendinizi kandırmayın lütfen, notaları duymuyoruz<br />
B: Haklısınız. İzin verin, biraz daha düşüneyim. Hımm…<br />
Ne gerçektir, ne gerçektir… Gül mü desem acaba… eee…<br />
davut yıldızı ya da… ııı… hac yürüyüşü…<br />
A: O kadar uzağa gitmeyin canım! Tinsellik öyle kolay<br />
değil, anlayın artık. Kaldı ki siz fazla tinselleşmişsiniz bence.<br />
Kendinizi düşünün… En basitinden, doğanıza dönmeniz gerek<br />
önce. Gerçekliği hatırlamanız gerek. Söyleyin bakalım…<br />
İçgüdünüz size neyi konuşur?<br />
B: …<br />
A: E anlayın işte canıım…<br />
B: …<br />
A: “Et” desem mesela?<br />
B: … Et mi? Ne eti yahu? … Aha! Anladım… Hah! Tabii<br />
ya! Başka ne olabilir… Et tabii! Nasıl da düşünemedim… Et<br />
gerçektir! Elbette! Et!<br />
A: Evvet! Aynen öyle! Etten daha gerçek ne olabilir?<br />
B: Tabii yahu… Ten, kalçalar, memeler… Bunların gerçek<br />
olmaması mümkün mü? Ama insan bunu bile unutabiliyor<br />
bazen… Ha ha ha!<br />
25
www.isaretatesi.com<br />
A: Haaah, işte böyle! Kendinize gelin bakalım.<br />
Ayaklarınız yere bassın. Aradığınız cevap, et… Bir an evvel<br />
dokunun ete ve neyin gerçek olduğunu hatırlamaya başlayın.<br />
26
www.isaretatesi.com<br />
BENZERSİZ GERÇEKLİĞİ BAZEN ŞEYLERİN<br />
Limandan genzi yakan bir koku geliyor. Denizde çöp<br />
yığını. Elini kaldırıyorsun, başparmağın yetiyor sabah<br />
güneşinin vurduğu şehri örtmeye. Boş otoparkta arabanın<br />
yanında eğreti bir duruşun var. Gündüz sönük olan bu<br />
lambalar gece yanar mı? Bu geniş alan niye var burada? Bilinç<br />
billur; radyonun mırıltısında bir anlığına yakaladığın “kımız”<br />
sözcüğüne yer açamazsın zihninde.<br />
Fakat akşam olunca limanda yanıvermiş lambalar,<br />
havada meltemle gelen hoş bir koku, denizde renkli pırıltılar,<br />
yağmur ıslağı otoparkta nereden geldiği belirsiz bir kısrak<br />
(demek ki onaymış bu alan) – ve kısrağın memesinden süt<br />
sağan mucizevi elin başparmağı şehri ve geceyi tamamlayan<br />
büyülü çıkıntı.<br />
27
www.isaretatesi.com<br />
MEÇHUL OLAY<br />
ya’lemuuuuuuu<br />
elektroşokladılar körfezi!<br />
flaş patladı dağlara!<br />
pelteleşti anakara,<br />
karamelleşti renkler.<br />
limana inip<br />
manzarayı taradı adam,<br />
çekti kılıcını aniden,<br />
karanlığın bağrında<br />
savurdu sağa sola.<br />
duydular onu.<br />
bir ilâhi başladı mırıl mırıl.<br />
uzunlamasına yüzer iskelede<br />
28
www.isaretatesi.com<br />
kırık esintiler vardı, koro uğultuları,<br />
dakikalarca sürdü kutsal.<br />
yokuşu tırmanan yalnızgezer<br />
burnunun ucunda<br />
ileriki burnun ucundaki<br />
feneri görünce<br />
tam isabet ––<br />
büyük delil!<br />
29
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - I<br />
havoc reigns<br />
on the dunes that aren’t there<br />
till a compass finally asserts itself<br />
over the vast ambiguous land<br />
a scheme is better there<br />
stripped of its curse<br />
when northern humane lights<br />
signal the due<br />
continuation of serendipity<br />
30
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - II<br />
it’s a weird amalgam<br />
of things ancient and contemporary<br />
when the vain moon<br />
by instant change<br />
drags all its environs<br />
into a transfigured<br />
night of blue<br />
31
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - III<br />
as long as an endless<br />
succession of rooms<br />
fill the nightly void<br />
in a myriad colorful niches<br />
the concrete canyon<br />
might never be too rigid<br />
for a simple movement of air<br />
32
www.isaretatesi.com<br />
ONLAR<br />
Onlar,<br />
uzaklara bakanlar,<br />
zamanı ve koşulları hiçe sayıp<br />
ufuktan gözlerini ayırmayanlar,<br />
kaskatı bir iradeyle pusta, sınırlarda<br />
emare arayanlar.<br />
Onlar,<br />
ışıkta kapkara beliren,<br />
karanlıkta flaş gibi parlayan,<br />
boşluğa heykel gibi doğan,<br />
bir belirip bir kaybolanlar.<br />
Onlar,<br />
güneye kulak kabartmış,<br />
ormanları kalbinden yakalamış,<br />
denizlerin ortasına ışınlanmış,<br />
33
www.isaretatesi.com<br />
dünyanın merkezinden<br />
ayrılmamış olanlar.<br />
Göğüslerinde boydan boya<br />
gümüş bir kuşak,<br />
katran dökülse kararmaz.<br />
Takılıp kalmışlar<br />
bir derenin boyunda,<br />
ayrılamazlar,<br />
işaret gelmemiştir henüz,<br />
durumu terk edemezler.<br />
Binalar arasında<br />
daracık bir avluda<br />
her saniyeyi sayarak<br />
kesintisizce bakarlar bulutlara,<br />
ta ki sona dayanır ibre.<br />
Parlar esrik gösterge,<br />
kurulur diziler,<br />
tamamlanır düzen,<br />
ışık yanar en uçta<br />
ve nihayet geceye<br />
34
www.isaretatesi.com<br />
halka halka yayılır<br />
onları sonsuza koyuveren hücre.<br />
35
www.isaretatesi.com<br />
YÜRÜYÜŞ<br />
Aydınlık bir yürüyüş vaadiyle uyandım öğle uykumdan.<br />
Perdelerden içeriye nasıl da güçlü sızıyor ışık…<br />
Dışarı çıkıyorum. Adımlarıma uygun patikalar var<br />
parkta, sahil yolunda. İlerledikçe açılıyorum, karşılıklar<br />
buluyorum havada, yüzeylerde. Bir toz bulutunun içine<br />
giriyorum, uykumun kozası içindeyim sanki yine, pembe<br />
düşümü hatırlıyorum. Rahatça yürüyorum sonra.<br />
Sıra sıra konaklar, bahçe kapıları, sarmaşıklı duvarlar,<br />
kâh sadeliğin kâh lüksün göstergeleri geliyor karşıma. Zengin<br />
mimari ayrıntılar, çarpıcı karşıtlıklar, desenler, karmakarışık<br />
dokular – evlerde, ağaçlarda, bahçelerde, yol kenarında.<br />
Serbest çağrışımlarla, belleğimden parçaları buluşturan<br />
izlenimler yakalıyorum. Onaylanıyorum; duyuş ve<br />
düşünüşümün genel tutarlılığını, yaşamımın gündelik<br />
anlamını buluyorum tekrar tekrar.<br />
Dirimin özsuyu yükseliyor içimde; tazelik yayıyorum.<br />
Her yandan yankısını alıyorum tazeliğin.<br />
36
www.isaretatesi.com<br />
Yalıları, kayıkhaneleri, ambarları, avluları, heykelleri,<br />
şadırvanları gördükçe, giderek pekişen bir süreklilik<br />
duygusuyla, alışkanlıklarımın, eğilimlerimin, davranış<br />
kalıplarımın ve deneyimlerimin arka planında işleyen yaşam<br />
projemin gerçekliğine inancım artıyor. Düşüncelerimin<br />
çocuksu zindeliği en sağlam kanıtım.<br />
Sonunda, güç haznemin sınırsızlığına dair<br />
inancımla beraber cesaretimin de kabardığı<br />
yerde, esaslı bir meydan okumaya açıyorum<br />
kendimi: Olanaklar yetersizken zihnimde silik<br />
bir biçimde belirip bana salt sıkıntı veren<br />
aykırı bir yüksek ilintiyi kendi tamlığı<br />
içinde kuracağım. – Fakat bunu yapabilmem<br />
için, koşullar böylesine elverişliyken bile o<br />
denli zor, karmaşık, dolaylı bir yol izlemem<br />
gerekiyor ki, nefesimi tutup kendimi son<br />
raddeye kadar zorladığım her defasında, ilinti<br />
önce yoğun, parlak ve sımsıcak oluyor, hemen<br />
ardından hayret verici derecede seyrek, sönük<br />
ve soğuk.<br />
37
www.isaretatesi.com<br />
ULTRAVIOLET, FLOURESCENT, STATIC<br />
K. İnce için<br />
Kafe-bar-restoran: Alengirli bir mekân düşünülmüş<br />
bizim için. Karma etkiler yunağı, canlı yumak, ba’s, küp.<br />
İnsanlar yerlerini almış; sentetik hayvansal desenlerle kaplı<br />
masaların hepsi dolu: dırdır, öfori. Tin hattı. Masalarda oturan<br />
ya da ayakta gezinen herkesin, kendi düşgücünü besleyen bir<br />
imgesi var mıdır – orada olduklarına göre; zaman bir an<br />
duracak olsa, uzayın derinliklerine fırlatılmayı bekleyen<br />
kapsüller içinde bulunduklarına göre?<br />
Ayrıntıları keskinleştiren neon lambalar sanki fularların<br />
kadınsı dalgalanışı bizi iyice sersemletsin diye ayarlanmış. Isı<br />
ve elektrik dalga dalga geziyor havada. Antrasit siyahı<br />
duvarların olağandışı yalınlığını fütüristik tonozun buz, bal ve<br />
portakal renkli spotları dengeliyor. Masa altlarından gümüş<br />
ışık sızıyor. İnsanlar eski zamanlarda neden gölgeye<br />
çekilmişlerse arastalarda, ya da neden bağdaş kurulursa<br />
taykonotlarca uzay kabinlerinde, bu salondaki tonozun altında<br />
ondan durulur.<br />
38
www.isaretatesi.com<br />
Mekân plastik kokuyor. Ortadaki masalarda<br />
pinekleyenlerin kafaları üzerinde, havada, perspektifi farklı<br />
yönlere doğru kıran manyetik odaklar var – içine cumburlop<br />
atlama isteği uyandıran seraplar.<br />
Acaba bizi bir sarnıcın içinden çıkarıp buraya koysalar,<br />
sarnıç gibi mi duyardık mekânı? Korunaklılığı nereden geliyor<br />
buranın? Ani ambiyans felci olasılığına karşı, yılışıklığın dozu<br />
arttırılmış. Bilinçakışsal darboğazlara önlem olarak, alıklıktaki<br />
sağduyuya güvenilmiş. Tavanda, yan yana, ultraviyole ışıkta<br />
görünür olan bir dolu Π, Ω, Ψ, Φ. Mutfağa ve tuvaletlere<br />
doğru uzanan koridorda birkaç pano: deli renkli leelee sobieski,<br />
mena suvari, gretcen mol resimleri ve ikonik bir çerçevede<br />
Schloss Schönbrunn’un uzaktan siyah beyaz görüldüğü vurucu<br />
an.<br />
Saçmalığın, müsrifliğin, uyumsuzluk ve aşırılığın tuhaf<br />
gücü! Elektronik müzik ve mırıltılar arasında, hareketlilikte,<br />
tüm salonu içine alan bir enerji plazması: Burada bulunulduğu<br />
sürece varolmaya devam edecek sinirsel ağ; kalıcı<br />
olacakmışçasına yoğunlaşan telepatik bulut.<br />
39
www.isaretatesi.com<br />
PASAJ<br />
Dürtünün katarına takılıp gittim pembe gölgeli Çivit<br />
Pasajı’na. Kapalı iç avluda, piyanonun tuşlarına belli bir akora<br />
uygunlukla basılırmış gibi sıralanıyordu balkonlar, pencereler.<br />
Yankılar geziniyordu boşlukta, homurtular. Tavan basıktı;<br />
zemindeki gömüye yeltenemezdim; lanet kol geziyordu<br />
etrafta.<br />
Ölü taife süzülüp geçti ortalık yerden. Afalladım. Serin<br />
sessizliğe kulak kabarttım, ten sıcaklığıyla yanıt verdi kumtaşı<br />
duvarlar. Anlamazca yüzümü döndüğüm köşede beliriveren<br />
hissiz tutukluğun haşin ünlem işareti, çok geçmeden, hayret ve<br />
hayranlığın neşe ve hinlik esinleyen parlak soru işaretine<br />
doğru evrildi.<br />
Çay koktu sanki içerisi, toz koktu. Akışkan kıpırtılar,<br />
melez yansılar, kıvılcımlar geziniyordu havada. Gelgitler<br />
içinde nefes nefeseydim.<br />
Sonunda susturdum durumları tanımlayıp koşullayan<br />
paraziti; çözülüp gitti kırılmalar ve kopukluk; sürekliliğin<br />
yalın dokusuna çıktım Çivit Pasajı’nda: Saatlerdir ilk kez<br />
tanıksız, kendimdim; nihayet akıyordu zaman.<br />
40
www.isaretatesi.com<br />
TILSIMLI<br />
A: Binaların üst katları ne tarafa bakar?<br />
B: Çapraza çapraza!<br />
A: …?<br />
B: Nereden mi biliyorum? Çünkü o yükseklikteki jöle,<br />
bal, bira kovuklarının ötelere projektör tuttuğunu, güneye<br />
dokunduğunu gördüm. Beride, tam karşıda, ay ışığının sere<br />
serpe uzandığı bir yol tırmanıyordu anıtını bekleyen bir kaide<br />
gibi duran tepeye. Islıksı keman sesleri geziniyordu yalnızca<br />
orman içeriyor olabilecek karanlıkta.<br />
A: Kamusal uyuşukluk baskın gelir ama buna! O zaman<br />
çapraza çapraza bakmadığını anlarsınız binaların.<br />
B: Kamusal uyuşukluk mu? Bakın: Buz var ve ayıldınız!<br />
A: Acaba buz yetecek mi, size ruhunuz bile duymadan<br />
bir doz ordinarol verildiğinde, böylece aşınıp tükeniverdiğinde<br />
imgeniz; sonrası malum, lavmatin, kolayca yıkanıp atılır sizden<br />
o çapraza çapraza bakan üst katların kıpırtıları, karıncalanmaları,<br />
sızıları…<br />
41
www.isaretatesi.com<br />
B: Hayır! Hayır! Ateş var, tılsım var, Mesih, simge,<br />
aşkınlık; karşıtlığın tersine çevrilebilirliğinin şaşmaz kanıtları<br />
var, uğurlu gidişat, mantra, melek…<br />
42
www.isaretatesi.com<br />
BÜYÜK DÜŞÜNCE<br />
-yaz manzarası-<br />
Çoban naraları<br />
yankılanıyor yamaçlarda,<br />
kararlı yelkenliler süzülüyor<br />
yaz öğlesinin pusunda ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
Işıltılı bir sol anahtarıyla<br />
açılıyor sesler,<br />
oluşların salıncağında<br />
gidip geliyor armoni ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
Gözlemevi mi tepedeki bina mabet mi,<br />
neden böyle bembeyaz göz kamaştırıcı,<br />
nedir kutlu yapı malzemesi ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
43
www.isaretatesi.com<br />
Göz kırpıyor yeşil, kahverengi, mavi,<br />
titreşiyor hava,<br />
uçlarda kaçış zirvelerde çekim,<br />
dirim yayılıyor halka halka ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
Geç kuzeydeki seyrek buluttan,<br />
tekrar bak yan gözle,<br />
en sapa noktada yakala esrik ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
Karşıla berrak güneşi,<br />
rüzgârla çember çiz,<br />
kulak kabart yalınlığa,<br />
dokun kapıları aralanan zamana ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
Duy alabildiğine genişliği,<br />
dayanak bul başlangıca, tetikle,<br />
yakala esası, ışıklandır, yükselt,<br />
dev manevrayı yap, savrul,<br />
ufku gör, menzile eriş ––<br />
solu büyük düşünceyi.<br />
44
www.isaretatesi.com<br />
HACİM<br />
Amansız bir vanitas alışkınlığı içindeyken bile, arasından<br />
geçtiği insanlara, binalara, ağaçlara ve hayvanlara göre<br />
benzersiz bir etkendir o.<br />
Karşıdan vuran akşam güneşinin ayağa kaldırdığı<br />
şehirde, Brahms rapsodisinin planı kuruluyordur. Ve o,<br />
başının üzerindeki göğe parşömeni çekmiştir – bina<br />
yığınlarının ortasında el kadar bir geçide girmeden önce.<br />
Kendi yararına kullanmasını bilmiştir, kulağına çalınan<br />
bir şarkının basit blues ritmini: Uzak yamaçlarda gecenin<br />
ışıkları belirirken, duyum evrenine o sayede varoluşsal bir<br />
hacim kazandırmıştır.<br />
45
www.isaretatesi.com<br />
AN INSTANT BEFORE THE END OF THE SYMPHONY<br />
Başlangıçta soğuktur her şey.<br />
Dokunulur, seçilmiş olur dokunulan; elde tutulur, ısınır,<br />
etkinleşir; temas korundukça sıcaklığını korur; ve yansıtır o<br />
sıcaklığı, etrafına da yayar.<br />
Öyleyken, biz de sıcağızdır. Bir koza sarar bizi, koşulların<br />
gerçekliğine dair. Etrafımızı havada uçuşup uydumuzmuş gibi<br />
gezen küreler, renkli baloncuklar, maytap kıvılcımları ve bir<br />
buğu sarar. Termal kamerayla bakacak olsalar bize, capcanlı<br />
bir enerji yumağı olarak yansırız. Bu arada duruşumuzdaki<br />
tavrı, uzuvlarımızın özel tinselliği açıklar.<br />
Sıcaktır her şey – soğumadan önce: Bilincin akışı<br />
menziline varıp oraya vantuz gibi yapışarak doğadışılaşmadan<br />
önce.<br />
46
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - IV<br />
the world was devoid<br />
of its pluralities<br />
and I was set<br />
as the urgent-only-one<br />
amidst an absurdly routine<br />
flow of recurrent happenings<br />
seemingly destined to last<br />
till the end of time<br />
— when all of a sudden<br />
there came this unique<br />
close-up view<br />
of painted wall surface<br />
with its so many<br />
spots and scratches and shades<br />
undoing it all<br />
resounding with one-off<br />
everyday echoes<br />
47
www.isaretatesi.com<br />
DOĞRULUŞ<br />
yerden doğruluyor<br />
gece karanlığında<br />
etraf çamur<br />
duman bulutları var<br />
makine sesleri<br />
püsküren gazlar<br />
bükülen metal<br />
yerden doğruluyor<br />
çamurda kızıllı yeşilli yansımalar<br />
eğri büğrü su yolları<br />
kabarıyor toprak<br />
havada kıvılcımlar<br />
sesini doğuruyor<br />
yankısını duyuyor uzakların<br />
uzanıyor çatıların ötesine<br />
48
www.isaretatesi.com<br />
derin bir homurtu<br />
çepeçevre dünya<br />
boşlukta kıpırtı<br />
yoğun düğümler<br />
nesnelerde dönüşüm başlangıcı<br />
hamle karaltıları<br />
bâtın çeper<br />
etten daha somut bir ete bürünüyor<br />
ürperiş ham<br />
ses vahşi<br />
istem çıplak<br />
mutlak uyanıklığa vardı varacak<br />
bilinç ilkel<br />
bedenin ilk hedefi<br />
nefeste tutuşan uzak ateş<br />
49
www.isaretatesi.com<br />
İLKE<br />
Bolluk demek değildir çoğulluk. Bir iç çelişkisi vardır<br />
çoğulluğun: Kendini içten içe kemirir çoğul olan, azalır.<br />
Bozulur giderek.<br />
Ne kadar çok merkez, perspektif, odak varsa, o kadar<br />
çatışır bunlar birbiriyle. Yaklaşımlar birbirini engeller, kilitler,<br />
geçersiz kılar: Uç veren her yaklaşım, diğerlerince köreltilir.<br />
Bilgi yığılarak artmaz; örtülerek görünmez hale gelir.<br />
Fikirler birbirinin yolunu kapatır. Tıkanma demektir çoğulluk:<br />
Bir şeyleri yerinden alıp oynatacak hal kalmamıştır. Sistem<br />
ölüyordur.<br />
Ama bir durum titreşimi vardır sokakların<br />
sonunda, caddelerin ucunda; ağaçların üzerinde<br />
akşama yayılan bir mırıltı; kuş tüylerinden<br />
sızan yaban renkler... Bir başlangıçtır;<br />
kalıcı olacak ilkel bir gücün kadim işareti:<br />
Apaçık duyulur ki, dönüştürücü ilke<br />
capcanlıdır!<br />
50
www.isaretatesi.com<br />
SÜLÜK<br />
“Bir dakika önce yoktu bunlar.”<br />
Sabah güneşinin vurduğu park, ıssız meydan, vızır vızır<br />
uçuşan serçeler, süzülüp giden kuzgun. Heybetli bir kayın<br />
ağacı, etrafında kuşüzümlü çalılar, çakıltaşlı patika.<br />
Homurtuyu andıran belli belirsiz bir arka plan tınısı; sanki<br />
yaylılardan doğan derin bir bas.<br />
Bir dakika önce yoktu bunlar, artık belki de sonsuza dek<br />
olacaklar.<br />
Ve yüzümü o yana dönüp, sonsuzmuşçasına<br />
yöneliyorum kaynağa.<br />
(Bilinç âdeta bir sülük: Canlılığı bulduğu<br />
an yapışıyor üzerine, emmeye başlıyor;<br />
varlığını sürdürebilmesi için taze kana<br />
muhtaç.)<br />
51
www.isaretatesi.com<br />
ARI DANSI<br />
-prelüd-<br />
Asfalt yoldan dışarı attım adımımı.<br />
Çimenlere bastım. Toprağın vücuttaki elektriği aldığı<br />
doğru. İçine doğru çekiliyorum yüzümü döndüğüm yönün.<br />
Acaba demin anayoldaydım da şimdi mi yanyola saptım,<br />
yoksa hep yanyoldaydım da şimdi mi anayola giriyorum?<br />
Sanırım ikincisi. Eve dönüş hissi kabarıyor içimde. İlerledikçe,<br />
bedenimde dirimin sağlıklı dengesi kuruluyor. Etrafa ayak<br />
uyduruyorum doğal titreşimlerle. Renkler, kokular, sesler<br />
nitelik değiştiriyor; her şey aynı öze evriliyor.<br />
Derin orman başlıyor beri yanda.<br />
Bir arı dansı çağırıyor beni oradaki nektara.<br />
52
www.isaretatesi.com<br />
KEDİ ÜÇGENİ<br />
“Kentimize hoşgeldiniz. Eşsiz bir çeşitlilik sunuyoruz size,<br />
sınırsız olanaklar vaat ediyoruz. Her şey zevkinize kalmış, kendinizi<br />
evinizde hissedin, tadını çıkarın.”<br />
Hoşbulduk. Kentiniz abartılı bir bollukla dolup taşıyor<br />
sahiden. Onca malzeme ve nesne çılgınca yığılmış; binalar,<br />
caddeler, meydanlar pafta pafta uzanıyor. Nedir bunca istifin<br />
nedeni; neyin uğruna bu sonu gelmez ilaveler; nasıl bir inanç<br />
ayakta tutuyor bu hummalı çabayı; daha ne kadar yayılıp<br />
yükselecek kentiniz; kovaladığınız imge nedir? Nasıl bir<br />
yaşam talep ediyor bu plethora? − Ardı arkası kesilmiyor<br />
ziyaretçilerinizin. Kimin ne aldığı, neler bulduğu belirsiz.<br />
Herhalde bunca insan bu modern çağ Roma’sına boşuna<br />
akmıyordur.<br />
Benim bildiğim şu ki, tüm o granit bordürler, metal<br />
banklar, reklam tabelaları, dimdik yükselen cam tarlaları ve<br />
onların yüzeyini süsleyen yansımalar; gürültülü kavşaklar,<br />
tüneller, istasyonlar, bulvarlar, parlak kemerler; renkli<br />
ambiyanslar, akustik hilelerle uğuldayan mekânlar, ulusal anıt<br />
53
www.isaretatesi.com<br />
ve heykellerle süslü meydanlar, işlek köprüler, kanallar, yol<br />
kenarı havuzları, tarhlar, LED ışıklı travertenler, görüntüsü<br />
değişip duran dev ekranlar, dişi fantazmagoriyle kaynayan<br />
billboardlar, hipnotize edici konser afişleri – tüm bunlar ve<br />
fazlası, esasen bir ziyaretçinin gelip hiçe sayması içindir!<br />
O ki kentinizin can damarından geçip dişe dokunur bir<br />
şey bulamamış, başıboş adımlarla gezerken çıktığı bir kenar<br />
mahallede, loş sokakta, kendini terkedilmiş bir konağın<br />
bahçesinden fırlayıp gelen üç kedinin ortasında<br />
buluvermiştir… Şaşkına dönmüş; miyavlayıp bacaklarına<br />
sürünen kedilerin onu içine aldığı üçgende hayretler içinde<br />
kalakalmıştır. Belki bir saat boyunca sevmiştir kedileri; nihayet<br />
onlardan ayrılıp usulca odasına doğru gittiğinde bile ânın<br />
büyüsünden kopamamış, olayın esrarına dört elle sarılmıştır.<br />
Siz kentinizi yığıp şişiredurun, bir köşede dili<br />
tutulmuştur meçhul bir adamın ve ne olmuşsa o sırada<br />
olmuştur: Yoğun bir açmaz, kutlu düğüm, çözümsüzlüğün<br />
derin heyecanı: Kedi üçgeni; sonra tekrar ve yeniden kedi üçgeni;<br />
yıldızlar, karanlık, ağaçlar, duman – ve yeniden ve yeniden<br />
kedi üçgeni…<br />
54
www.isaretatesi.com<br />
DEMİR<br />
Nedir demir?<br />
Katı blok, tok hacim.<br />
Nedir demir?<br />
Durgunluğun kapalı dili.<br />
Nedir demir?<br />
Direnç-varlık.<br />
Nedir demir?<br />
Maddenin mistisizmi.<br />
Nedir demir?<br />
Evren tınısı.<br />
Nedir demir?<br />
Kanıt-meta.<br />
55
www.isaretatesi.com<br />
Nedir demir?<br />
Yoklukta mutlak malzeme!<br />
56
www.isaretatesi.com<br />
JAZZY<br />
Ne derseniz deyin buna! Tersliği düşüncenin; yüksek<br />
bilince düşen kaynağı belirsiz gölge. (Müzik çalıyor bu arada.)<br />
Ne derseniz deyin buna! Tozu düşgücünün, tünel görüşün<br />
ucundaki yavan imge. Oluşturduğu güvenli kuytu, yavan<br />
imgenin! (Müzik çalıyor bu arada.) Ne derseniz deyin: rahatlağın<br />
beyaz tavanı; ya da anten kulelerinde gece yanıp sönen kırmızı<br />
lambaların elektronik hüznü. (Müzik çalıyor bu arada. Sıralanıyor<br />
kuartetten doğaçlama notalar. Serbestçe akıyor pasaj.) –<br />
Gökdelenlerde tamamlanamayan büyüklük hissi deyin.<br />
Unutuluşu o büyüklük hissinin, göz ardı edilişi deyin.<br />
Ne derseniz deyin!<br />
Akıyor müzik; tavşan adımları bunlar, bir sincap gezintisi<br />
bu notalar, mırıltılı saksofon, uykulu perküsyon, peltemsi bir<br />
düşünce, spontan şahinler, basit buluşlar, alçak bir tavan,<br />
metalik bir zemin, içeride bir evcilik oyunu genişliği var, bu<br />
salonda herkes aynı solukla yutkunur, herkeste bir dumur,<br />
kıvam herkeste, tedirgin herkes, herkes iyimser, herkes<br />
sezgisel, aylak, ikincil, obskürantist, düşkün, ateşperest, ipeksi.<br />
– Amerika burası!<br />
57
www.isaretatesi.com<br />
Demek ki tam bir Manhattan ahmaklığı takınarak, kentin<br />
ortasında yaz sonu havasının yavaş akımlarına uyabilmek de<br />
varmış… Ne derseniz deyin! Müziğin bu sürmenajına<br />
kapılarak, karmakarışık bir bilinç durumunun mikado<br />
çubukları gibi birbirine girmiş öğelerinin neler olduğuna dair<br />
tanımlayıcı bir yeti geliştirilebilirmiş…<br />
58
www.isaretatesi.com<br />
KIRILMA<br />
ekranda saniyelik hızla<br />
art arda sıralanan binlerce<br />
mekân, ürün, insan fotoğrafına<br />
bakmak zorunda kalıp<br />
yerinden kalkamamış adam<br />
sonunda ani bir iradeyle<br />
yerinden doğrulup<br />
başını pencereden uzatıyor<br />
bakışlarını vahşi bulutların<br />
göbeğine daldırıyor.<br />
kemire kemire<br />
içini oyup boşalttığı<br />
bir evi vardı o adamın<br />
oradaydı uzun zaman<br />
ne ki bir gün ayrılıp gitti<br />
geri döndüğünde<br />
59
www.isaretatesi.com<br />
“bu kadar az bir evde<br />
ben nasıl yaşamışım” dedi.<br />
şimdi yerinde duramasa<br />
koltukta ileri geri sallansa<br />
ya da bir oturup bir kalksa<br />
mekik dokusa odada<br />
nasıl duysun hareketi nasıl etkilensin<br />
koşulları kökten zorla değiştirebilir mi?<br />
gücünü topluyor<br />
büyük yüzleşmeye hazırlıyor kendini<br />
apartmanın terasına çıkıp<br />
akşamın serin esintileri arasında<br />
bölgenin alacakaranlık renkleriyle<br />
korularla ve şehrin ışıklarıyla<br />
doğrudan karşı karşıya kalacağı<br />
ânın can alıcı kırılmasına<br />
yaklaşıyor adım adım:<br />
ya kuyuya dönecek en fena<br />
ya da binecek uçan halıya<br />
60
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - V<br />
-a riddle of “laggers”-<br />
hi Gravity<br />
this is Reel<br />
I thought it would be better<br />
if I introduce myself to you first<br />
but it seems like<br />
I’ve already gone down<br />
and hit the ground.<br />
61
www.isaretatesi.com<br />
AY KAYNAKLARI<br />
Kemanların boşluğa saldığı bir duyarga araştırıyor<br />
gecenin bölgelerini, karanlığı, loş sokakları, kuytuları.<br />
Kasabada etraf sakin. Hava ılık. Boş bir arsadan sönen bir<br />
ateşin dumanı tütüyor kıvrım kıvrım. Gökyüzü pırıl pırıl;<br />
dolunay var. Eşyanın, toprağın, demirin, ahşabın, taşın ağırlığı<br />
duyuluyor her yanda.<br />
Sıra sıra evler var; arabalar, ağaçlar, sokak lambaları, çöp<br />
tenekeleri. Tek tük insanlar geziniyor sokakta. Kapkara bir<br />
labrador yatıyor bir evin bahçesinde; tekir kedi bakıyor<br />
duvarın üstünden. Uzak yolda bir kamyonet ilerliyor. Saat on<br />
ikiyi vurdu. Ağaç dalları kımıldıyor.<br />
Vakit geç, ama kasaba henüz uyanık. Ara sıra insan<br />
sesleri ve birtakım tangırtılar, yankılar duyuluyor. Sonra yine<br />
o yoğun sessizlik. Karaltılar geçiyor köşebaşlarından. Ahırda<br />
bir at sümkürdü. Ayağım çarpınca yuvarlanıp gitti bir taş.<br />
Yazlık evlerin baktığı altıgen meydana çıkıyorum. Bir<br />
köşede sofra kurmuşlar kapının önüne; sandalyelerde bir grup<br />
adam oturuyor sessizce. Donup kalmış gibiler. Karanlıkta<br />
yüzleri görünmüyor. Düşünüyor olmalılar: az önce<br />
62
www.isaretatesi.com<br />
konuşulmuş, ya da birazdan söyleyecekleri bir şeyleri. Ortak<br />
bir gerilimi yaşıyorlar sanki. Sanki her an biri bir hamle<br />
yapacak. Sezilebiliyor bu. Ama öylece duruyorlar. Oturduğu<br />
yerde her birinin duruşu, vücut dili birbirinden nasıl da farklı.<br />
Her birinin yüzünü döndüğü yönün bir anlamı olmalı. Her<br />
birinin yüzünü döndüğü tarafta kulak kabarttığı bir ses, bir<br />
uğultu, ya da bir mırıltı olmalı. Korunmaya çalışılan hassas bir<br />
denge var burada. Yakalanmış bir bilincin baloncuğu<br />
patlamasın diyedir belki de onların böyle kaskatı durmaları.<br />
Törensel anlamlar pekişiyor bunun süresi uzadıkça. Bu<br />
adamlar tarihsel bir ânı ortaya çıkaran ortak bir olayın<br />
parçaları olmalılar. Onlar, her durumun ve oluşun kendi<br />
yalınlığı içinde algılandığı berrak gecede, bu istemli<br />
bekleyişleriyle, bana kalırsa dolunayın kaynaklarını<br />
kullanıyorlar.<br />
63
www.isaretatesi.com<br />
PANORAMA<br />
Platonun ucuna uzanıyor bakışlarım – ama sur<br />
harabelerini aşıp ufuktaki bulutlara varamıyor. Gizli bir çeper<br />
var orada, beni tutan, geri iten. Eksik bir bakış bu, hatta yokbakış.<br />
Bulutlara varmalıyım.<br />
* * *<br />
Nehrin ötesindeki geniş ormanların ortasında yükselen<br />
kubbeli tapınağa, nice denemenin ardından, bir ara senfonik<br />
bir es erişiyor: Ama siniyor oraya, çöküyor, sönümleniyor.<br />
Sonuçta etkisi sıfır: Esin mutlak sıfır.<br />
* * *<br />
Tüm gün sabah gibi geçti, sanki hep aynı dem. Aynı<br />
serinlik, aynı ışık, aynı durgunluk. Genel bir dönüşümü<br />
tetikleyecek bir işaret aranıyor her yerde, her an, ama yok.<br />
Geçişsizlik. Zamanın oluşlar ve akış üzerinden yaşanışı değil,<br />
tiktaklarla sayılması: akmayan zaman. Kayalar tek tip, ağaçlar<br />
tek tip, yamaçlar, tümsekler tek tip. (İşte idea’nın laneti!)<br />
* * *<br />
64
www.isaretatesi.com<br />
Sabit, dingin bir rüzgârın girdapları geziniyor<br />
coğrafyada. Ağır, pek ağır ilerleyen, top gibi bir bulutun<br />
gölgesi düşüyor belli bir alana.<br />
Çevrede yüksek sayılabilecek birkaç doruk var.<br />
Bir ethos doruğu aranıyor!<br />
65
www.isaretatesi.com<br />
TİYATRO<br />
-tek perdelik şiir-<br />
– SAHNE I –<br />
(Bürokratik bir hava. Dönem 1960’ları andıran 1990'lar.)<br />
DEPOZİTO. BANKA. VEZNEDAR.<br />
OFİS. ÇEK. İMZALAR.<br />
MÜDÜR. KLASÖRLER. KEFİLLER.<br />
ONAY. BEKLEME. BELGELER.<br />
(Geniş bir açıdan görürüz.)<br />
VODVİL. KURGU. KAHKAHA.<br />
(Çiftimiz yeni evlidir. Yabancı bir ülkeye gelmişlerdir. Bir ev<br />
bulmuşlardır; taşınma telaşındadırlar.)<br />
66
www.isaretatesi.com<br />
KAMYONET. KARGO. KOLİLER.<br />
BAHŞİŞ. TAMİRCİLER. ALIŞVERİŞ.<br />
YÜK. KOMŞULAR. POLİÇE.<br />
DEPO. BADANA. HAMAL.<br />
ıvır zıvır<br />
eksik gedik<br />
tırı vırı<br />
(Hani eğleniyorduk?)<br />
iş bağlama<br />
el sıkışma<br />
dikkati elden bırakmama<br />
piyasa araştırma<br />
(Ara sıra çiftimizin keyfi yerine gelmektedir; o anların tadını<br />
çıkarmaya bakarlar. Adam ilginç biridir; gizli dünyasında içrek zihin<br />
oyunları oynamaktadır; zaman zaman dışarı yansıyan bazı işaretlere<br />
bakılırsa, çeşitli bilinç durumlarından yüksek bir erk yakalamaya<br />
çalışmaktadır. Ama bu tür oyunları uzun uzadıya oynamaya vakit<br />
yoktur, yapılması gereken işler sıkıştırmaktadır.)<br />
67
www.isaretatesi.com<br />
– SAHNE II –<br />
ANGARYA. PAZARLIK. SORUMLULUK.<br />
SSN. ID. ZIP.<br />
CONTRACT. NOTIFICATION. APPLICATION.<br />
CANCEL. DELAY. NON-REFUNDABLE.<br />
telefonlar<br />
telefonlar<br />
telesekreter mesajları<br />
broşürler<br />
telefonlar<br />
ofis ziyaretleri<br />
çeşit çeşit insan portreleri<br />
“welcome to our community;<br />
please fill in the form”<br />
68
www.isaretatesi.com<br />
(Yine bir taşınma telaşı başlamıştır. Çünkü çok geçmeden, ilk<br />
buldukları evden kirası yüksek olduğu için çıkmaya karar<br />
vermişlerdir. Yoğun araştırmalarla yeni bir ev bulurlar. Ama<br />
taşınmak kolay olmayacaktır. Halihazırdaki evlerinin kira kontratının<br />
iptali gibi bir dert karşılarında durmaktadır. Bunu nasıl<br />
halledeceklerini kara kara düşünürlerken, yeni buldukları evin<br />
apartman yöneticisi de uzun bir taşınmak-için-yapılması-gerekenişler<br />
listesini önlerine koyar. Yoğun bir çabayla, ileri geri, iki<br />
apartman arasında mekik dokurlar.)<br />
kayıtlar<br />
koşuşturma<br />
organizasyon<br />
öncelikler<br />
plan program<br />
ayarlamalar<br />
getir götür<br />
al ver<br />
git gel<br />
ara bul<br />
69
www.isaretatesi.com<br />
İMZA. GERİLİM. MÜHÜR.<br />
DEKONT. SAYGI. ZIMBA.<br />
İADE. DOSYA. CEZA.<br />
“this will be registered<br />
to your social security account<br />
as bad credit”<br />
(Sonuçta ilk evden çıkmak için anlaşmayı başarmış, ikinci ev<br />
için de sözleşme imzalamışlardır. Ancak bu, işin yarısıdır. Şimdi sıra,<br />
eşyaları yeni eve taşımaya gelmiştir. Sürecin en başına dönmüş<br />
gibidirler. Garip bir döngü içinde duyarlar kendilerini. Taşınma<br />
maceralarının kaç kere daha tekrarlanacağı belirsizdir. Bunun<br />
sonuncu olmasını umarlar.)<br />
– SAHNE III –<br />
(Yeni evlerine geçmişlerdir; ama halledilmesi gereken işlerin<br />
sonu bir türlü gelmez. Gece, yataklarında bitkin bir şekilde<br />
yatmaktadırlar. Garip bir şekilde, geç vakit boğuk bir sesle bir<br />
davulun vurduğu duyulur. Ses derinlerden gelmektedir.)<br />
70
www.isaretatesi.com<br />
DUM-DUM<br />
DUM-DUM<br />
DUM-DUM-DUM<br />
(Bir işaret davuludur belki de bu. – Ses kesilir.)<br />
kara uykular<br />
karabasanlar<br />
sabırsızlık<br />
yorgunluk<br />
sancı<br />
sayıklamalar<br />
zehir<br />
olayların erozyonu<br />
yüz ifadeleri<br />
katı çehreler<br />
frenoloji<br />
71
www.isaretatesi.com<br />
– SAHNE IV –<br />
(Aynı gece.)<br />
DUM-DUM<br />
DUM-DUM<br />
DUM-DUM-DUM<br />
(Sessizlik. Ve nihayet, muğlak rüyalarla dolu uykunun<br />
bulanıklığında, bir an için, o hep aranan görüntü beliriverir.)<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
LIGEIA...<br />
72
www.isaretatesi.com<br />
– PERDE –<br />
[Ülkede kalacaklardır.]<br />
73
www.isaretatesi.com<br />
AYÇİÇEĞİ<br />
Bizdeki yaygın adıyla, “ayçiçeği”. Garip bir şekilde adını<br />
her ne kadar ayla ansak da aslında hep güneşle ilişkili.<br />
Avrupalılar doğrudan doğruya güneşle anıyorlar onu; örneğin<br />
sunflower, Sonnenblume. Herhalde, kafasıyla ve yapraklarıyla,<br />
görünümünü güneşe benzettiklerinden. Tabii bir de gün<br />
ışığına olan düşkünlüğü var bitkinin. Malum, hep güneşe<br />
dönüyor yüzünü; güneşi izliyor. Hem Avrupa dillerinde hem<br />
de bizde yakıştırılan pek çok ad, onun bu özelliğini<br />
vurguluyor: tournesol, girasole, günebakan, gündöndü.<br />
Dilin sınırlarının dışına çıkalım, akla hemen Van Gogh<br />
geliyor, ayçiçeği tutkunu o çılgın. Ayçiçeğini capcanlı,<br />
pasparlak resmetmekte ondan daha etkili kim var?<br />
“Ayçiçekleri” serileri izlenimciliğin çarpıcı örnekleri olarak<br />
karşımızda duruyor. Çiçeğin biçim ve renklerine dikkat<br />
buyurmuş herkes, ressamın ona olan takıntısının haklı<br />
sebepleri olduğunu teslim edecektir.<br />
Bunların hepsi iyi, hoş, ama ben ayçiçeğinin bambaşka<br />
bir özelliğine taktım kafayı. Ne görünüşü ve renkleri, ne de<br />
güneşe düşkünlüğü. Ayçiçeğine, biraz, eski Yunan<br />
74
www.isaretatesi.com<br />
matematikçilerinin ve Fibonacci’nin gözüyle bakıyorum ben,<br />
bilimsel sayılabilecek bir gözle. Kafasında, tohumlarında<br />
barındırdığı matematiksellikle çekiyor beni kendine.<br />
Zihninizdeki imgeyi bir kenara bırakın, bir ayçiçeği bulup ona<br />
yakından bakın; göreceğiniz, geometrik biçimde sıralanan<br />
tohumlar, onların oluşturduğu düzenli eğriler olacaktır. Altın<br />
oran denilen büyü gizli o yapıda. Benim tohumlara bakarken<br />
hipnotize olmam herhalde ondan.<br />
Şöyle diyor bana ayçiçeği: “İşte kıvrımlar, işte sarmal. İç<br />
içe geçmiş, uzayıp giden halkalar, döne döne inen dipsiz kuyu,<br />
mistik yivler… Şiddetli akımların, manyetik alanların,<br />
atmosfer olaylarının, kaotik çalkantıların, merkezkaç ve<br />
merkezcil güçlerin eğrileri. Tıpkı girdap gibi, hortum gibi,<br />
siklon gibi; fakat burada tüm o enerji en somut haliyle. Gücün<br />
katılaşması bu, tortulaşmış kargaşa, çalkantının özü, –<br />
kasırganın tam ortası: Felaketin anlık görüntüsü, devinimin<br />
karanlık ruhu, matematiksel ilkenin dehşetengiz resmi!”<br />
75
www.isaretatesi.com<br />
MUŞTU<br />
Dünyanın ılık peltesi üzerinde sessizce yayılıyor oluş ve<br />
bozuluş. Kutlu çağ gelmiş.<br />
Gudubet yaratıklar doğaları gereği kış uykusuna yatmış.<br />
Ve kırılamayan ataleti ölüm orucuna doğru uzatanlar nasıl<br />
olduysa silkinip kıra çıkmış, uçurtmalarını yükseğe salmış.<br />
Basat Tepegöz’ü öldürmüş.<br />
Gamelanlar duyuluyor tepenin ardından; ışıl ışıl sesler<br />
yankılanıyor platolarda, taşra yollarında. Keçiler geçiyor<br />
derbentlerden. Sunaklar doğuyor pembe kayranlara. Duru<br />
aydınlıkta yeni baştan kuruluyor saraylar; üzerinden sıra sıra<br />
bulutlar geçen sırtta altın bir set ve heybetli bir tapınak<br />
yükseliyor. Kaktüsler, totemler sarıyor bozkırı; uçuk mavi<br />
boşluğa yerleşiyor kadim şehir.<br />
Rastlantılar ve hatalardan mürekkeptir bu çağ – ve yapım<br />
ve talih ve kazadan. Kırılmalar, çığırlar, temas. Gamelanlar<br />
susmuyor; Masai naraları yeri göğü inletiyor. Odunsu taptaze<br />
bir koku kaplamış havayı. Göz göze geliyor insan, tilki,<br />
atmaca, yılan.<br />
76
www.isaretatesi.com<br />
Salyangoz kabuğundaki sarmalın sonu gelmeyecek bu<br />
çağ. Ölçüsüz bir süre boyunca düşünülecek 1’in 0’dan farkı.<br />
Yaşanmış bir ânı yeniden daha parlak yaşama dürtüsü<br />
susmuyor, duyumun büyük yoğunluğu sıkıştırdıkça<br />
sıkıştırıyor: Bir dönemecin dönülüşü, bir bahçenin<br />
görülüşüdür bu, ya da gelip geçen bir yabancının ağzından<br />
duyulan falanca sözcük.<br />
Ormanın ötesinde, göğün direklerine dev bir otağ gibi<br />
geriliyor bu çağ.<br />
77
www.isaretatesi.com<br />
HAP<br />
-impromptu-<br />
kucağıma bıraktılar bir bomba<br />
belki yeterince sevip okşarsam<br />
uslanır da patlamaz<br />
değil mi ki pirem keşiş<br />
domuzum müslüman<br />
ahırı temizle İbrahim<br />
badanala duvarları<br />
yarından tezi yok yağız atlar gelecek<br />
ocakta hazır tut ki ateşi<br />
atbiniciler çini işleyecek<br />
evin içi zaten kıyak<br />
köşe koltuğunda sırıtıyor ninem<br />
başının üstündeki panoda<br />
parıl parıl bir raptiye ultra<br />
78
www.isaretatesi.com<br />
tıpkı fırlatılmış bir ok<br />
kulağımın dibinden geçer de<br />
yüzümü dev yaz güneşine<br />
zamansız döndürür gibi<br />
kamaşmanın hayvansal şaşkınlığıyla<br />
çünkü külüstür arabamla<br />
kırmızı ışıkta beklerken<br />
ikindi demlerinde denizaşırı<br />
mesafelere açılacağım bildiriliyor bana<br />
ve içinde toparlak bir aile babası olduğum<br />
sirk aynasından gözümü alamıyorum<br />
göğsümde yanardöner kravat<br />
göbeğimde azman kemer tokası<br />
iştahla gömülüyorum görüntüye<br />
ve uzun süredir ilk defa<br />
düşünüyorum ama<br />
farkında değilim düşündüğümün<br />
tıpkı uçuşan serçeler<br />
koşuşturan köpekler gibi<br />
günlük eve dönüşümün<br />
ağır trajedisini<br />
79
www.isaretatesi.com<br />
gidermek adına bel bağladığım<br />
koca bir minder alıyorum marketten<br />
mevsimlere ve kıtalara bedel<br />
bombam mışıl mışıl<br />
aferin İbrahim ahır resmen saray<br />
ninem olmuş iki tane<br />
iki iki yanıp sönüyor raptiye<br />
yüzümü dönüyorum kavuniçi güneşe<br />
atbiniciler geldi gelecek<br />
kuruluyorum minderime<br />
ama uzanıp raftan İlâhi Komedya’yı aldığım an<br />
mekiğe binip kaçıveriyor Dante!<br />
o da ne? hemen dinliyorum andante<br />
ama Vivaldi salt metronom hoparlörde!<br />
açılmalıyım acilen İbrahim ver hapı<br />
meşrudur çıkalım cendereden<br />
hop lüplettim işte geliyor görüntü dipsiz kuyudan<br />
okumak tabu da olsa gülen bir surat Dante<br />
affetti metronomu totemleşti helal olsun Vivaldi<br />
80
www.isaretatesi.com<br />
BAĞIMSIZ VE BİR<br />
Madenler ve çavlanlar. Kuyulardan ve gece parlayan<br />
doruklardan sonra. Toprak tümseklere yemyeşil düşen ışık.<br />
Kumulların kıyısında sızı.<br />
Bulut gölgesi, karşıt kutuplar, izdüşümü takımyıldızların.<br />
Meditatif buhar… Benzersiz bir taşın, olduğu yerde uçuş<br />
halinde bulunuşu ve kendinde derinleşmesi. Karanlığın<br />
ucunda bir tutam ot.<br />
Bakı ve göl. İrtifa ve akım. Kasabalar, köyler: bir gece<br />
yolculuğunda uzaktan görülen ve kıyısından geçilen halleriyle.<br />
Isı, çözülüş, çekim. Yuvalar ve menziller. Dönüşler ve<br />
açılışlar. Sayısız odak; kesişen ve kesişmeyen sayısız yörünge.<br />
Teğetler – ve onların dışında kalan, her şey büyüklüğündeki<br />
boşluk.<br />
İnsanlar. Evlerindeler. Düşünüş, tuzaklar, itki ve buluş.<br />
Çeşitli durumların içinde insanlar, hayvanlar. Dalga dalga,<br />
girdap girdap tasarılar: iletim, ilgi. – Yok ve erk. Her an.<br />
Yasyayvan bir kuşak havakürede.<br />
81
www.isaretatesi.com<br />
Geceleyin karşımıza dikilen ve capcanlı bir ardı olan o<br />
konak gibi, apaçıktır mesaj: Burçların sıvı lacivertinde olağan<br />
bir sıcaklık bulabiliyorsak eğer.<br />
Elmalar, çınıltılar, şakaklar.<br />
82
www.isaretatesi.com<br />
AİLE<br />
-roman-<br />
Bayan Çuha ve yazgısı.<br />
Evinde ahşap döşeme, boz mobilyalar, çarpık duvarlar,<br />
kısık oda köşeleri.<br />
Bahçede manolyalar, şebnem. Koridorda uğultu, arka<br />
odalarda yankısızlık. Salonda antika tüfek, vazolar, saksılar,<br />
sepetler. Kilimler ve kazalar. Yüksükler, tığlar, derin nefesler.<br />
Kızları Bayan Çuha’nın. Çarşıda, pazardalar. Önlerinde<br />
top top kumaşlar, örgü yünleri, satın alınmayı bekleyen bezler,<br />
nakışlar. Havalanışı tentelerin; kımıldanışı ellerin, kolların,<br />
bacakların: hararetli konuşmalar, sessiz gülüşmeler.<br />
Anne ve kızları. Herkesten çok birbirleriyle göz göze<br />
geliyorlar. Sezgi, ayarlamalar, çekidüzen. İmalar.<br />
Suskunun yaktığı gömüler. Aynalarda matematik.<br />
Parlayan ten.<br />
Saçaklar, kaçış, olmamışlık. Hadiseler, dolaplar,<br />
çekmeceler.<br />
83
www.isaretatesi.com<br />
Bazen gece yarısı ellerinde fenerle çıkıyorlar bahçeyi<br />
kontrole. Korkmuyorlar, bir garip ürperiyorlar, belki<br />
karanlıktan, belki zevkten, belki düşten.<br />
Kızların birinin koynunda ateş gibi bir kehribar kolye.<br />
Saçları sırma, broşu mineli. Adaçayı kokuyor tükürüğü.<br />
Evin kapısının üzerinde at nalı. Yüklükte uçsuz bucaksız<br />
naftalin uzayı.<br />
Ve taptaze bir hevesle her gün yeniden çıkıyorlar çarşıya.<br />
Öğle güneşinin altında kızların esmer olanının elinde bir<br />
şemsiye; deli bir rüzgâr esiyor, şemsiye şişip savruluyor, kız<br />
yükseliyor ayak uçlarında, havalandı havalanacak…<br />
84
www.isaretatesi.com<br />
ANONİM YAZI<br />
Kutupta ve dönencede birbirini görüyor eskimo ve tavus<br />
kuşu. Aynı doğrultudalar.<br />
Kaktüs körfezi görüyor. Kavurucu büyük güneş.<br />
Sarayın tonozları altında loş aydınlık. Yapılamayan işler,<br />
ikilemler. Karnabahar pişiriliyor. Pirinç ağırlıkları tartının<br />
yanına dikkatle diziyor uşak; tüyleri diken diken; çarşaf gibi<br />
yayılıyor zaman.<br />
Dağ vadilerinden duyulan kaynağı belirsiz hırıltı. Saz<br />
akort edenler var hanlarda.<br />
Düşünüyor bebek.<br />
Şarap sirkeleşiyor mahzende.<br />
Düş idi, uyanıldı.<br />
Fokurduyor toprağın altı. Buz gibi toprağın üstü.<br />
Yakut madende.<br />
Saat ikiyi vurdu.<br />
Ayna özgür.<br />
85
www.isaretatesi.com<br />
TÜNEL<br />
86
www.isaretatesi.com<br />
EMBARRAS DE CHOIX<br />
87
www.isaretatesi.com<br />
DÜZENEK<br />
Bu düzenek boşlukta kurulmuştur. Boşluğu tarar,<br />
boşluğu kurar, ayarlar.<br />
Bu düzenek ardı öne getirir, yukarıyı aşağıya.<br />
Bu düzenek sağı sola bağlar. Onaylar konumları. Okların<br />
ucunu değdirir. İlgi bağları kurar.<br />
Bu düzenek döndürür, oynatır, sarsar. Bu düzenek<br />
savurur, zikzak çizdirir.<br />
Durdurur bu düzenek. Tanıklığa bırakır.<br />
Bu düzenek ölçektir, sayı, kalıp. Oluş ve işleyişe ilke. –<br />
Boşlukta kapladığı hacme, kurduğu yapıya denktir.<br />
Kış ortası bir Big Bang tetikleyebilir bu düzenek.<br />
88
www.isaretatesi.com<br />
ÇOĞALMA CİNLERİ<br />
Yollarından alıkonulsunlar, tutulsunlar. Geri kalsınlar,<br />
geciksinler; süre uzadıkça uzasın. Taşsın deneyim; geçişler<br />
bulansın; hükmünü yitirsin ölçüler; altüst olsun çizelgeler.<br />
İşlevler karışsın. Mekân ve zaman çığırından çıksın.<br />
İstikametsiz, işaretsiz, merkezsiz, menzilsiz kalsınlar.<br />
Bozun süreci, alabildiğine aksatın: Yoksa nereden bilecek<br />
onlar, tek bir yaprağa ya da buluta sonsuz bir süre boyunca<br />
nasıl bakılabileceğini?<br />
89
www.isaretatesi.com<br />
REKLAM<br />
Yavanlığı kırıp, boşa geçen saatlerin çölünde bir vaha<br />
yaratmak için yaptığım sayısız hamlenin sonuncusu elime<br />
gazeteyi almak oldu.<br />
Yorgun gözlerle üstünkörü bakarak ağır ağır çeviriyorum<br />
sayfaları. Sırf oyalıyorum kendimi, bir sayfadan diğerine<br />
ilerliyorum. Ne iri puntolu başlıklar, ne de parlak fotoğraflar<br />
ilgimi çekiyor. Ama sonunda, orta sayfalardan birinin<br />
köşesindeki küçük bir reklama takılıyor gözlerim. Bir kol saati<br />
reklamı; soluk baskısına rağmen garip bir çarpıcılığı,<br />
işlenmişliği var. Sayfaya daha yakından bakarak reklamı<br />
incelemeye koyuluyorum.<br />
Sağ tarafta, toprak rengi uçuş tulumu giymiş sert bakışlı,<br />
sağlam duruşlu, kendinden emin, esmer bir pilot; batan güneş<br />
karşıdan vururken koltuğunun altında kaskını tutuyor. Bir<br />
aktör edası verilmiş adama, önemli bir öyküsü olduğuna,<br />
büyük girişimlerin adamı olduğuna inanmamız isteniyor<br />
sanki; ya önemli bir görevden geliyor, ya da birazdan yola<br />
çıkacak.<br />
Sol tarafta, üzerine zoom yapılmış halde, bir sürü ölçek<br />
ve rakamlarla, türlü göstergelerle, geniş kadranlı bir kol saati.<br />
90
www.isaretatesi.com<br />
Yakından baktığımız için devasa görünüyor; yan taraftaki<br />
pilota oranı neredeyse bire bir. Yani, kompozisyon gereği pilot<br />
büyüklüğünde bir saat.<br />
İkisinin arasında, yaz sonu havası taşıyan bir akşamüstü<br />
denizi; geçen bir katamaranın yardığı sakin, uçuk mavi sular;<br />
ve geride, iki tarafı köprü gibi bağlayan kum rengi bir kara<br />
hattı. Yani bir koya bakıyoruz, suya doğru uzanan ince bir<br />
buruna. Yukarıda, hafif puslu gökyüzü ve ilerleyen bir uçağın<br />
çarpazlamasına bıraktığı iz. (Pilot, tam da buna benzer bir<br />
uçuşu çağrıştırıyordu.)<br />
Artık buradaki kompozisyon nasıl bir doku ortaya<br />
çıkarmışsa; öğelerin birbirine göre konumu, oranı, uyum ve<br />
karşıtlıklar, sınırlar ve geçişler nasıl bir bütünü, nasıl ilginç<br />
ama inandırıcı bir kurgunun iç gerilimini ortaya çıkarmışsa<br />
(öyle zannediyorum ki, zihinde tetiklediği bir hata uyarısının<br />
üzerine organik yöntemlerle ısrarla gidiyor olmasından güç<br />
alıyor bu şifreli sanat) – – dikkatimi verip baktıkça, saatin,<br />
pilotun, denizin, karanın, göğün ve uçuşun değeri birbiriyle<br />
kaynaşıp, çığırından çıkacakmışçasına yükseliyor.<br />
Fakat tam da bu hızlı yükselişe kendimi kaptırıp,<br />
saatlerin çölünde yarattığım vahanın üzerinden süzülüyorken,<br />
gözüm bir anda reklamdaki gökyüzünün ortasında yazılı olan<br />
silik mesaja takılıyor – ve bocalayıp kalıyorum: “UÇUŞ<br />
TUTKUNUZU ZAMANA UYDURUN.”<br />
91
www.isaretatesi.com<br />
DÜRTÜLER VE ÖZ<br />
Müdahale ettik, kesintiye uğradı.<br />
Tamdı, böldük.<br />
İşliyordu, aksattık.<br />
Yayılıyordu, sıkıştırdık.<br />
Çoktu, dağıttık. Göremedik. Bozduk.<br />
O zaman ne çılgın direndi yoğun erk yumakları!<br />
92
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - VI<br />
thought you would<br />
never make it happen<br />
but there you are:<br />
feel: the hum<br />
in your ears<br />
could finally make it<br />
up to the row<br />
of godlike trees<br />
crowding the valley<br />
—and the omnipresent<br />
hush<br />
93
www.isaretatesi.com<br />
ARIETTA - VII<br />
there he is<br />
looking upwards<br />
taking a few steps forward<br />
quickly turning his head<br />
and looking once more<br />
to bell towers<br />
bright birds<br />
and patches of sky above and clouds<br />
and whatever is stirring<br />
for him up there:<br />
not even the harsh wind and the frost<br />
or omens of some early exhaustion<br />
neither the customs of everyday awareness<br />
and unawareness<br />
nor the ultimate sign plate<br />
on the wall reading<br />
“spirituality prohibited<br />
94
www.isaretatesi.com<br />
you may be arrested”<br />
could constrain him<br />
from arranging for himself<br />
the canopy above<br />
and indulging in<br />
the dense details<br />
of self-being<br />
95
www.isaretatesi.com<br />
ZAMANDA YÜZMEK<br />
Odanın duvarları, belirlenmiş konumu onların.<br />
İçerdikleri ve içinde durdukları sessizlik, onları işleyen sesler.<br />
Yüzeylerindeki pürüzlerde, düz renk boyadaki anlaşılmaz<br />
zaman. (Yer ve yön duygusu, öteler, beri.)<br />
Ve değeri elementlerin. Çinkonun ve bakırın, demirin ve<br />
alüminyumun durumu. Cisimler ve her türlüsü maddenin:<br />
mermer, kadife, tırtıklar, kireç gözenekleri. Ahşabı saran<br />
özgün duyum.<br />
Tene uygunluğu suyun, toprağın. Havanın uyması<br />
soluğa. Sıcaklıklar, derece derece. Hava akımları,<br />
dalgalanmalar, basınç, – kabuğu ve geçirgenliği cismin:<br />
canlının uzlaşması cansız dünyayla. (Kuluçka, kış uykusu,<br />
bilinç, kök.)<br />
Görüntüler ve döngüler: görünür ve gizli etkenler, basit<br />
ve karmaşık, saf ve melez. Kalıcılık, yeni olan – ve yokluk:<br />
olmayanlardan geriye kalan var-dünya.<br />
Burayı aydınlatan ışık – ve başka yerin karanlığı.<br />
Yürünen yol. Seçim. Deneyimin bu oluşu, bu sırayla; ortamın<br />
bu: öznenin bu.<br />
96
www.isaretatesi.com<br />
İŞARET<br />
Potomac kıyısında<br />
Dramatik bir atmosfer – uzakta, köprünün ayaklarının<br />
dibinde. Nehrin yüzeyi akıntılarla karışıyor: yansımalar,<br />
hareler, sayısız tonlarda parça parça renk bölgeleri. Karşı<br />
kıyının bitki yoğunluğu, gür ağaç dallarının ördüğü alaca<br />
desenler, kara kara gölgeler – hepsi boydan boya yamalı bir<br />
çarşaf. Esintiler, taze hava, suyun uzantısı, yoğunluğun kolları,<br />
kopkoyu ilgi odakları – denizaşırılığı ve Kızılderili yaz<br />
başlarını çağrıştıran.<br />
Ve tapınak kubbesine benzeyen boz tümseğin üzerindeki<br />
göğün öğle öncesi boşluğu: Orada gördüğümüz işaret! Soluk<br />
kocaman bir Etiyopya güneşi; ve köprünün ötesinde puslu<br />
uzaklar başlangıcı. Orada bir başka işaret! – Biz, tepelerden<br />
koylara dans ede ede, kayalardan atlaya zıplaya, döne döne,<br />
naralar ata ata, bir durup bir coşarak inenler (ve başkaları için<br />
görüntüye dönüşünce deli saçması olanlar); biz birdenbire<br />
düşlere dalanlar, biz düşünme ve duyma takılmalarından<br />
kendini alamayanlar, esaslı yapıcıları müziğin; biz derin<br />
97
www.isaretatesi.com<br />
nefeslerin, benzersiz bir odaklanmanın ve kopuşun,<br />
bilinmeyen bir iç yüzün insanları!<br />
Nehrin uzak dönemeci: Bir işaret daha! – Biz şifreciler!<br />
Bizim işaretimiz nasıl da kutlu, can alıcı, çağ açıcıdır…<br />
98
www.isaretatesi.com<br />
SIĞA<br />
Titriyor toprak, sarsılıyor. Bir uğultu yükseliyor<br />
derinden. Elektrikli doku kubbe gibi kabarıyor: dev şemsiye, –<br />
göğün başdöndüren kemerleri.<br />
Kanatlar silkinmiş, havalanıldı havalanılacak. Ket<br />
vurulmamış iktidar bu, − vahşi büyüklenmenin sınır<br />
tanımayışı. Kararlı gelişim, koyu kan, aşkın dirim, − her an<br />
genişleyen sığa, zevkin istemi besleyişi, aşama aşama karşılık<br />
bulan dürtüler. Yüksek eşikte iç açıcı, önü alınamayan<br />
tekrarlar.<br />
Zirvelere uzanıyor hiperbol, maksimuma erişiyor.<br />
Fakat yoğun duyum kusursuzluğa yaklaştıkça tehlike de<br />
artıyor, – şahdamarda sancılı bir ateş, deneyim yıkıma teğet<br />
geçiyor: Delil dokuz yüz doksan dokuz defa tekrarlanıp<br />
binincide takılsa, bini birden iptal olacak.<br />
99
www.isaretatesi.com<br />
KORUNMUŞLAR<br />
Kıyım başlamıştı. Talan, kargaşa, yıkım. Ayrışma,<br />
çarpışma, kan. Olaylar nasıl bu noktaya gelmişti, kimse<br />
hatırlamıyordu bile. İçinden çıkılamayan bir sarmal. Baskınlar,<br />
misillemeler. Parçalanma, yangın, patlama. Yerle bir oluyordu<br />
materyal dünya; çöküyordu altyapı; ayakların altından<br />
tamamen kayıp gidiyordu zemin; ama bundan da ötesi vardı:<br />
dağılması kurum ve yapıların; çözülüp yokoluşu değerlerin;<br />
sonu gelmeyen şiddet kasırgası içinde kaybolması hemen her<br />
türlü bilgi ve eylem zemininin.<br />
Yine de duvarların ardında, en iç sığınaklarda, gizli<br />
hücrelerde – korunmuşlar vardı. Mum alevinde toplu iğne<br />
uçlarını ısıtanlar, ipleri gerip dikişleri sıkılaştıranlar, altın<br />
tozlarına üfleyenler, yeşim kürelerin içine içine bakanlar, bakır<br />
çerçeveli aynada yağ sarısı kıvılcımı, balı yayanlar. − Ve onlar<br />
provalarına çok önceden başlamışlardı: Hiç ara vermemişlerdi,<br />
ucundan yakaladıkları en basit uğraşların bile üzerine giderek,<br />
karşıtlık ve kopuşları dengeleyecek belli bir sürekliliği kurma<br />
denemelerine.<br />
Olağanın başka hiçbir şeye benzemeyen kıvamını<br />
hazırlıyordu onlar.<br />
100
www.isaretatesi.com<br />
UZAY<br />
Uzay’a<br />
Nedir uzay?<br />
Her şeyden önce, boşluk değil doluluktur o: Yoğundur,<br />
çok yoğun; kurtlanırız içinde, karıncalanıp uyuşuruz, kıvıl<br />
kıvıl oluruz – stir-crazy.<br />
Uçsuz bucaksızdır uzayda zaman; akıp gider;<br />
dakikaların, saatlerin nasıl geçtiğini anlayamayız: Özgün<br />
yöntemle, buluş ve icatlarla eyler, oluş ve durumları, serbest<br />
bozuluşu tanırız. Bir mırıltıdır, titreşimdir uzay. Yakın olanlar<br />
alabildiğine durgun ve uzaktır da orada.<br />
Sesleri duyabilecek kulaklar ve o kulaklara göre seslerdir<br />
uzay. Nesnelere göre ışık; ışığa göre nesneler. Sayısız merkezin<br />
birbirine göre konumu, – buluşmazlığı onların. Aykırı<br />
devinimlerin görünür kıldığı nebulamsı renkler. Engin bir<br />
doku – ve her yöne yayılan enerji.<br />
Temel niteliğimizdir uzay. Deneyim havuzumuz. Türe<br />
özgü işleyiş, içyapı, eylem koşulları, dağarcık.<br />
101
www.isaretatesi.com<br />
Matematiktir uzay: Sayılar. – İçinde kaybolunabilecek<br />
büyüklükte bir enginliğin ortasında gene de tutacak bir yolu<br />
olmak.<br />
Uzaydayız. Bilmiyoruz onun neresinde olduğumuzu,<br />
gene de orada bir yerdeyiz. (Uzayı bulan, bir daha yitirmez.<br />
Uzay yitirilse de yitirilmez.)<br />
102
www.isaretatesi.com<br />
EKVATOR GÜNEŞİ VE MALEVİÇ KARASI<br />
içinde yoğun<br />
düşüncelere daldığı<br />
yekpare karanlıkta<br />
bir anda gördü şimşek aydınlığıyla<br />
–– çepeçevre kapan dişleri etrafında!<br />
çekti kendini karanlıktan<br />
konturların ışıltısıyla ––<br />
kristale baktı magmayla,<br />
köpüğe ve mermere baktı mecralarla,<br />
ağır uğultular taradı mağaraları,<br />
günün ötesinde bir gidişat aradı.<br />
sofrada bir avuç tuzda<br />
yakaladı Lut Gölü’nü,<br />
çölü yakaladı, pusu, ufku<br />
ve ahşabın tekdüzeliğinden<br />
günün derinleşen serabını.<br />
103
www.isaretatesi.com<br />
durdu soluklandı,<br />
gözünün önünden ağır ağır<br />
aygırlı, gergedanlı, tanrıçalı<br />
bulutlar aktı.<br />
mermere baktı, mermer sıcaktı,<br />
kristalin içine içine baktı,<br />
ışıltıyı, kökenleri, zamanı araştırdı ––<br />
boğukluğu, renkleri, buluşu, ıskalayışı.<br />
pencereyi açtı,<br />
Ekvator güneşine baktı:<br />
döndü, yatağa uzandı,<br />
yoğun düşüncelerle yekpare karanlığa<br />
Maleviç karası daldı.<br />
104
www.isaretatesi.com<br />
SENFONİK KESİT - I<br />
Vadinin kavisli uzantısı. Kütle ve doğrultular.<br />
Tinsel rüzgârlar karmaşası – ve gecenin ortasında,<br />
ormanın kayranında bir paravan.<br />
İvme ve onun freni olan karşıt: ısrar ve direncin odağında<br />
bir reaktörde açığa çıkan enerji. – Gülle ve ok.<br />
Karanlıkta fersah fersah yağ, tuz ve buz, – okyanusun<br />
ortasında yoğrulan sular. Okyanus çukuru: dibi yoklayarak,<br />
cevheri bularak.<br />
Lavlar! – Adı değil, kendisi tılsımın. Güneş, saatler ve sis:<br />
şafağı yırtıcı hayvanların!<br />
Es: Luristan’da bir tapınak.<br />
105
www.isaretatesi.com<br />
SENFONİK KESİT - II<br />
Magma aydınlığı sızıyor yer yarığından. Ardı ve öteler<br />
hep kara ormanlar, karanlığa saçılmış kandiller.<br />
Tepesindeki kırmızı lambanın bir böcek gibi yanıp<br />
söndüğü anten kulesinin olduğu yöne doğru ağır ağır<br />
yaklaşırken, yüksekler zamanından kalma bir dönence<br />
seziyoruz üzerimizde, altında yürünen bir saçak, kemerli bir<br />
tavan gibi.<br />
Tünelleri duyuyoruz. Bir demir damarına dokunuyor<br />
sağduyumuz. Gizli bir uğultu belirliyor gecemizi, gece<br />
kuşlarıyla beraber. Zamanın ötesinde işleyen bir beklenti var.<br />
Somunlar gerek, kemanlar gerek, kıpırtı, su sesi, ezan,<br />
dürtü: İçine düştüğümüz uğursuz kuyuda nelere uğramıştık<br />
bilmiyoruz ama, deri değiştirmişiz, yepyeni bir dirimle arasına<br />
karışmışız değiştiğimiz deriye göre olan bir dünyanın<br />
binalarının, kurallarının, eşyalarının, ilişkilerinin,<br />
müziklerinin, kadınlarının, ağaçlarının.<br />
106
www.isaretatesi.com<br />
SENFONİK KESİT - III<br />
Yıldızlar kanı! Petrol gibi yoğun.<br />
Uzay suyu ve yüzeyler – dikey, yatay, eğik. Açık havada,<br />
engebelerin ve ormanın üzerinde gecenin en canlı saati.<br />
Topoğrafyaya şurup gibi bir kılıf.<br />
Ve manyetikliği dönüşün! Yineleniş, merkez.<br />
Serin sessiz rüzgârlar, Van Gogh odalarında. Boşlukta,<br />
dikkatin ve düşünmenin çizgileri üzere, duyusal bilgi hatları.<br />
İletim, mekân tutulması – duyarlı ve aykırı anlar uzantısı.<br />
Eski zamanların Bağdat’ı: epik ve mistik, kat kat. Veriler,<br />
çarşaf çarşaf. İşlem ve birimler doğrulanırken, işin püf noktası<br />
– pürdikkat. Yakınlaşma.<br />
Ve soluğun tutulduğu noktada, ani buluş yağmurları.<br />
Platonik evreka!<br />
Masum geçiş, satenler boyu. Kızıl kovuğa doğru uykulu<br />
akış: bedenen, Gautamavari. Tensel arılık, erotik esenlik: genç<br />
107
www.isaretatesi.com<br />
duyumlar ve tutumlar canlanışında; sayfalarda ve uğultularda.<br />
Saksılardan düşen gölge; yaz ikindisine ve tozlara prizma olan<br />
cam.<br />
Derin çekirdek, bas sesler, kaçış. – Zamandışı sinek!<br />
108
www.isaretatesi.com<br />
VİZYON<br />
Kasırgayla altüst olan bir dünya, – o dünyada bir koful.<br />
Kavrulan göz, bakış humması, yok-nesneler, sancılı nefes. Cart<br />
renklerle rengârenk, arabesk desenlerle süslü hantal bir<br />
faytonun, ağır ağır, et kopararak geçişi soyut caddeden.<br />
Dirimin fantazmagorisi. Radyoaktif kargaşa. Kopup<br />
duran armoni; temel ölçülerdeki kronik aksama; uğursuz’un<br />
her u’sunu sert vurgularla üfleyen (uflayan) klarnet – ve<br />
çelloyla giyotin gibi inen ‘suz’! Tıpatıp aynı şekilde, tekrar<br />
tekrar. – Çizikler ve karalamalarla soysuzlaşan doku; uyuşma<br />
ve yangılarla kangrenleşen beden. Tekerrür eden şaşmaz<br />
hatanın eğreti kıldığı öz; felçli duyu hayvanı; yoz bilinçsizlik.<br />
Sayısız dehşetli aşama boyunca hayata bağlayan – ve<br />
nihayet gerçekleşen biricik vizyon: Hafifleyen yangın; tazelenen<br />
hava; aşılan eşik; dirimin turnusolunda değişim; pespembe hâlenin<br />
içinden ışıl ışıl beliren alev dostu…<br />
109
www.isaretatesi.com<br />
YAKLAŞMAK<br />
Eğri büğrü yollar var düzlüğün ilerisinde, tümsekler,<br />
yarıklar. Alçak sırt, yayvan çukurluk, dik yamaç, kayalar.<br />
Titreşim, doğrultu, akım.<br />
Yüzlerini o tarafa dönmüş yaklaşıyor – tınıyı bin metre<br />
uzaktan duyanlar!<br />
110
www.isaretatesi.com<br />
DEĞMEK<br />
Güneş dağa değiyor.<br />
Işık alına değiyor; ağaç göze değiyor; burun rüzgâra.<br />
Oradaki elektrik burada; buradaki şakak ve yanak orada.<br />
Dokunuyor her şey birbirine: Görüntü değiller, temas var<br />
aralarında – etki, kaynaklar, zincir, bütünlük.<br />
Bulut toprağa değiyor. Çiçek, ufka. Kuş, denizin içinde.<br />
Kurtlar dolunay. Dikenler ada. Çakıl ekvator.<br />
Yamaç göle değiyor. Maden damarı, kuzeybatıda. Zirve<br />
hendekte. Birbirine değiyor birbirine değmeyen sincap ve<br />
serçe. Köpekler değiyor birbirine; salyangozlar değiyor. Şu<br />
doğrultudaki tüm varlıklar değiyor birbirine. Köknarlar,<br />
insanlar, kutuplar. Bitişik olanlar ayrılıyor birbirinden: Başka<br />
başka hava akımları topluyor onları; değdiriyor başka başka<br />
şeylere. Durumlar, çekim, direnç, konum.<br />
Her şey değiyor birbirine; birbirinin içinde. Birbirinin<br />
hareketinde.<br />
Zaman ve Işık.<br />
Isı ve Madde.<br />
111
www.isaretatesi.com<br />
ÇERÇEVE<br />
112
www.isaretatesi.com<br />
İSPANYOL CEHENNEMİ<br />
-Bosch şiiri-<br />
İspanyol oğlu İspanyolsunuz! Gürbüz bir Boğa verdiler<br />
size, oynadınız onunla, şişler batırdınız, eziyet ettiniz,<br />
öldürdünüz, yediniz. Rezilsiniz!<br />
Yaşamalıydı Boğa, varolmalıydı sizin dışınızda, sizden<br />
ayrı. Öyle bulmalıydınız onu; ruhunu bulmalıydınız. O et<br />
yasaktı size: Zehirlendiniz, lanetlendiniz, artık<br />
kurtulamazsınız! Ümitsiz, çaresiz, kepazesiniz!<br />
Bir yol vardı sizden dünyaya uzanan; bir lütuftu o.<br />
Boğa’yı öldürüp yediniz, bakın bakalım yerinde duruyor mu<br />
yol? Asla kaybolmazdı, ha? Alın size!<br />
Yol yok, zemin yok, dayanak yok. – Ama asıl, Boğa yok!<br />
Neydi öz? Bittiniz!<br />
Yiyin ateşin kırbacını, yiyin alçaklar! Yutun akkor<br />
demirleri! Hem de ne şişler batacak gövdenize, boğaya<br />
batırdığınız şişlerden beter. Alın uğursuzlar!<br />
Söze kulak vermediniz, kuyularda yanacaksınız.<br />
Sürüneceksiniz, sürükleneceksiniz, yüzülecek deriniz,<br />
113
www.isaretatesi.com<br />
etinizden et kopacak, kırılacak kemikleriniz. Milyon kere<br />
yüzünüze vurulacak sefilliğiniz!<br />
Layığınız bu, sürünün, sefilin en sefili olun, yanıp<br />
kavrulun. Bir nebze merhamet umacaksınız, yalvarıp<br />
yakaracaksınız, ama dönüm noktası gelmeyecek, çile<br />
bitmeyecek. Zira aldanmayacak Tanrı, Boğa unutmayacak…<br />
Yaptıklarınızın bir karşılığı var, tam tamına ödenecek<br />
bedel! Gene çalınıyor davullar… Laneti kıramazsınız, tiksinç<br />
gudubetler! Azap daha yeni başlıyor… Gerisin geriye dönün<br />
kuyuya, ateşe, – ölüp ölüp dirilmeye, – cehenneminize!<br />
114
www.isaretatesi.com<br />
KARAR<br />
115
www.isaretatesi.com<br />
YOL VE MANTRA<br />
-impromptu-<br />
Caddeler üzerinde öteleri arıyorsun, iki yanı ağaçlı yolda<br />
parktan ileriye uzanan bir koridor arıyorsun; anlık bakıştaki<br />
gizemli girdabı arıyorsun, gezdiriyorsun gözlerini vadiler içre<br />
ve geçitler boyu; güne yeni uyanmışsın geç öğle saati, yeni bir<br />
heves uyanmış içinde, kendini denemek, gücünü zorlamak<br />
istiyorsun, uzak tepeleri, ormanı gözüne kestiriyorsun;<br />
doludizgin gidiyorsun, belki ormanlar, tepeler için, ya da kim<br />
bilir neresi için; bulutlu gökte derin bir heyecan; dürtülerin ve<br />
coşkunla baş başasın; havayı yoklayıp yüksekte sapa noktalara<br />
kayıyorsun; ileriki tepede bir ışık var tek başına, kim bilir<br />
zirvenin yakınında kaynağı ne; dünyanın can alıcı saati bu;<br />
ânın önemi artıyor; ama henüz bilmiyorsun bugün zamanın<br />
neresinde, geçmişe geleceğe göre neredesin; bilmiyorsun<br />
nereye kadar olabilir menzilin, ve nereden çıktın geliyorsun,<br />
taşıyabilir mi seni o, kökenin; isteyebilir misin surları,<br />
kanyonu, şeytan masasını, okyanus kıyısını; istemin sınırsız;<br />
muazzam duyumlar yakalıyorsun, varlığı tartıyorsun,<br />
ilerliyorsun; öyleyse sonuna dek zorla dünyaya açılan yolu,<br />
116
www.isaretatesi.com<br />
tökezlesen de koş çılgınca, aş eşiği, eriş, bakalım varabilecek<br />
misin en uzaklara, ötelere, uçlara.<br />
Şimdi uygulama zamanı; sus ve ilerle. – Yalnızca bir<br />
mantra yankılansın kulaklarında: “Karşıtının düşündüğü gibi<br />
düşünme; onun istediği gibi yenilirsin.”<br />
117
www.isaretatesi.com<br />
POÈME ÉLECTRONIQUE<br />
118
www.isaretatesi.com<br />
HAT<br />
1. Taşlar yerine oturdu:<br />
Nefes aldı.<br />
2. Koruluğu gezdi ezelî ses:<br />
Sonsuz bekleyişi açıklandı<br />
ağaçların ve yamacın.<br />
3. Unuttu.<br />
Dönüş aniydi, binaya vardı:<br />
Kapılar açıldı, göründü koridor.<br />
4. Duyulara korkunç:<br />
döşemenin<br />
cilalı<br />
yüzeyi.<br />
119
www.isaretatesi.com<br />
BÜYÜK ARACI<br />
on sekiz yaşında bir gence<br />
Meditatif çarşaflar geçer geceden; eşyalara, mekânlara,<br />
alacakaranlık coğrafyalara dalga dalga yayılır. Karışır denizler,<br />
ürperir ormanlar, uğuldar kanyonlar. Bir durum dilidir ki,<br />
maun kadar, cam ve kadife kadar somut ve yalındır.<br />
Yaşanır. Kanopide cızırtı, şahdamar. Elektriğin, kütlenin,<br />
amaçların ve insancıl akışların kentinde – yaşanır. Trafikle,<br />
olaylarla, örüntülerle. Renklerin özgün ışıklarında ve<br />
maddenin olağanlığında küçük küçük gezer esenlik dolu<br />
kıpırtı. – Sevgi vardır.<br />
Gençliğin arı dalgınlığıdır buruklukla, kıvılcımla, duyuş<br />
ve düşünüşün eşsiz ısısıyla. Ve masumiyetidir beklentinin –<br />
kendi sinyalleriyle barışıklığı gibi bir radarın!<br />
İçgüdüsüne denk bir dirime özlem duyanlar! Olayların<br />
sürükleyişine güvenip her işaretin peşine takılanlar! Alelâde<br />
sokak lambalarında, yansımalı pencere yüzeylerinde,<br />
köpeklerin gezindiği çamurlu yollarda bir menzil bulanlar!<br />
Kavşaklara, koylara, bozkırlara, mezralara ezgili yaklaşanlar!<br />
Tepelerin ardına ve vadilere süzülen havai fişek artıklarını,<br />
120
www.isaretatesi.com<br />
düştükleri yerde göktaşlarını, korları duyanlar; tepelerin<br />
karnında cevher yakalayanlar!<br />
Aşkın müthiş serüvenine, Büyük Aracı’yla karşılaşmaya<br />
hazırlananlar: Ta ki bir gün kuyuda baş aşağı asılı kalana dek,<br />
Büyük Aracı uğruna tüm incelikleri, becerileri, istemi, birikimi,<br />
geçmişi ve geleceği seferber etmekten geri durmayanlar!<br />
Yokolup giderken evrene kutsal buyruğu duyuranlar!<br />
121
www.isaretatesi.com<br />
İMA<br />
dirimin şahdamarından<br />
alevler akar:<br />
doyuma varır aykırı olan,<br />
aqua pauci der.<br />
sönüverir fantazma,<br />
yatışır ses,<br />
donar çekirdek:<br />
belirir rutin,<br />
bellek yitimidir,<br />
modus operandi kara yazgı.<br />
melun nazarıyla tiksinir forsa.<br />
[durağan zeminde rüzgârla çırpınan<br />
paçavralar ve çaputlarda<br />
derin bir dehşetin iması varsa,<br />
122
www.isaretatesi.com<br />
bilgisine sahip olunup<br />
varlığı doğrulanamayan hakikatin<br />
dolaysızca elde edilemediği sürece<br />
sonsuz defa yanlışlanacağındandır.]<br />
123
www.isaretatesi.com<br />
EYLEM VE AYDINLIK<br />
-Urlicht-<br />
Aralıklar gözleniyor. – Iskalanıyor ölçüler. Geri<br />
dönülüyor tekrar, kaldığı yerden sürüyor. İkincil yollara<br />
sapılıyor, ana akım duyuluyor; ikincil kalınıyor. – Geçiyor;<br />
geçiştirilemiyor. Saniyeler sayılıyor, ritim tutuluyor, ritim<br />
kaçıyor: Oluşlar havada kalıyor. – Bulunuyor, ayarlanıyor,<br />
harcanıyor; çoğalıyor, bölünüyor, açılıyor: Seyrelip<br />
kayboluyor. – Adı söylendiği an orada; basit bir ezgiyle<br />
çağırılıyor, yakalanıyor, yürütülüyor; gölgeleniyor, göz ardı<br />
ediliyor. Geçiyor zaman, duraklar geçiliyor, menziller aşılıyor,<br />
uğraksız uzun yollar aşılıyor. Öylece çıkılıyor basamaklar,<br />
açılıyor kapılar.<br />
Bir liquor amnii aydınlığı var, kalıyor geriye, hep.<br />
124
www.isaretatesi.com<br />
MİLİM<br />
Bedeller hep ağır ödenir.<br />
Oynamış iskelet, eğiliyor çatı. Ağır ağır kayıyor sütunlar.<br />
Zemin bir kademe çöktü, oturdu: Belki bir kademe daha<br />
çökecek; öncekine dönemez. Yer donuk, hava ışıksız. Etrafa<br />
boş gözlerle bakıyoruz: Olağanın dışına taşmış görüş. Uğultu<br />
şizofren.<br />
Dava şimdi konudışı. Renklerin erişilmiş değeri hep<br />
kayıp. Biçimler eziyet. Bir aslanlı yol vardı, görkemli bir giriş:<br />
Yitirilmez sanmıştık.<br />
Nesneler arızalı. Konumlar, yönler geçersiz. Her imge<br />
kendine komşu – ama kendisi değil. Ana ilke var ama aksak.<br />
İstem darboğazda: Her an karşıtlık, hep karşı-madde. Trafik<br />
kilit; olaylar arapsaçı: Kaza bile yasak. Zamanın ortasında<br />
tersine bükük bir dirsek, – bıçak kesermişçesine boydan boya<br />
yarılıyor kokular ve dokular, − görkem zorla rengârenk de,<br />
kuyularda hep çoğalıyor karadelik: Sistina Şapeli düşlemde<br />
nasıl da yamuk!<br />
125
www.isaretatesi.com<br />
Kendiliğinden kendisiyken derin nefeslerle taklalar atan<br />
delil şimdi nasıl da uğursuzca benziyor kendine, ama kendisi<br />
değil – – hem de nasıl zorla, zorbaca, boğarcasına dayatıyor<br />
kendini kendi üzerine!<br />
Son bu; feci son: Sonrasızlık.<br />
Oysa bir kereliğine, yalnızca biraz şaşmıştınız erdemden: Sizin<br />
siz olduğunuz ekseni yalnızca bir milim oynatmıştınız yerinden.<br />
126
www.isaretatesi.com<br />
DOKU<br />
Nedir doku?<br />
Aranıp da bulunamayan zaman. – Ya da aranmayan, var<br />
bulunan.<br />
Nedir doku?<br />
Saklanan sır. Erkin sözbirliği. Kökleri, dalıp gitmenin.<br />
İdeal yaşam alanıdır doku. Bizim biz olabildiğimiz biricik<br />
yer. Su tabakası, alev halı. Geceler örtüsü, gündüzler soluğu.<br />
Alaca ufuklara değen cılız duyarga.<br />
Tozlar, ışık, bekleyiş… Doku, çiçeklenen omnipresence.<br />
Kullanılabilir neşe, serbestçe harcanabilecek fazlalık.<br />
Rahatlıktır doku, zirvelerdir! Yönlerdir, saniyeler, dinçlik.<br />
Kordur, nefes, do sesi.<br />
Haritalardır doku, çoğalış. Korunuşudur yoğunluğun,<br />
sabit ısı: doğruyu gözetirkenki masumiyet, beceri, kavrayış.<br />
Esenliği bilincin!<br />
127
www.isaretatesi.com<br />
ASYA<br />
Duvarlar ipek. Dolaplar çekmeceler kumtaşı. Düşünce<br />
şurup. Duyum çarşafında cevher. Yoğun göz yuvarı dingin,<br />
yoğruluyor magma. Orkestra şu tarafa gitti. Beriden geldi<br />
vızıltı. Saniyeler mırıl mırıl. Gecenin bağrında kara rüzgâr,<br />
doludizgin atlar. Yürek soluk soluğa, salya iksir.<br />
Görüyorum saatli kuleyi, duyuyorum gongun<br />
vurulduğunu: Yanıyor uzaklarda Asya’nın ateşi.<br />
128
www.isaretatesi.com<br />
TUTKUN<br />
Altına tutkunluk. Pırıltı, kaçış, dolaydeneyimler. Keyif<br />
döngüsü, çınıltı. Ateşe ve suya tutkunluk! Şerbet, vitamin,<br />
hoplayışı yüreğin, cila, yansı, cilve. Evreka!… Evreka!…<br />
Evreka!… Evreka!…<br />
Kıtaları, ormanları, kentleri, insan kalabalıklarını okşuyor<br />
sessiz dalgalar. Tatlı bir iyimserlikle titreşiyor hava. Bellekte<br />
büyük devrimler. Korku cazip bir lüks – sokaklar boyu, odalar<br />
içre. Islıkların ötesinde, zamanın uğraklarında manevralar.<br />
Yapılan bir yanlışın en ağır şekilde cezalandırılışını<br />
tetiklerdi, eğer ki baksaydınız, iş olsun diye kuyuya bakışınız.<br />
(Eğriyi doğrultma yöntemleri eğriden bilinir, doğru’dan<br />
bilemezsiniz: Sakın denemeyin, eğrilirsiniz.) Ve gecenin<br />
ortasında nehirsiz kalınabileceğini şimdi aklınıza getirmeyin:<br />
Akış gürül gürül, kaynıyor karanlık, geceye delice<br />
tutkunsunuz!<br />
129
www.isaretatesi.com<br />
SES SEDA<br />
Eşyalar sağır dilsiz. Duvarlar kaba. Işık ölgün.<br />
Ağır bir havası var odanın. Pencereler kapalı, perdeler<br />
çekili, içerisi dışarıdan yalıtılmış. Dümdüz bir zaman.<br />
Yüzeyler mat. Mobilyalar dumur dekoru. Raflar,<br />
çerçeveler, saksılar uykusuzluğun sıfatı. Bellek eksik. Vazoda<br />
su kalıp. Aynılığın lanet dokusu sarmış etrafı. Canlılık bir<br />
seğirmeden ibaret. Boşluk boğuk.<br />
Herhangi bir karşılık, bir emare aranıyor: yansı, yankı,<br />
ses seda. – Çıt yok.<br />
Ama sonunda bal rengi bir yansıma görünüyor aynada, –<br />
soluğun gizli şekli beliriyor buğular ortasından: Dirimin<br />
gizemli fısıltısı duyuluyor…<br />
130
www.isaretatesi.com<br />
131