marketing europe & anatolia Sayı: 088
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Köşe<br />
Abdullah Ekşioğlu / eksioglu70@gmail.com<br />
(retorik<br />
)<br />
O sizi hiç sevmedi, sevmeyecek...<br />
Birkaç ay önceki yazılarımdan birinde Post Truth<br />
Politics'ten bahsetmiştim. Ak Parti cenahı bu yazımdan<br />
çok hoşlanmış olacak ki o gün bu gündür post truth<br />
lafını ağızlarından düşürmüyorlar. Ancak işin ironik kısmı<br />
bu kavramı kullanış amaçlarının da post truth politics<br />
bağlamında bir algı yönetimi yapmaya çalışmaları.<br />
Görünen o ki Ak Parti bu algı yönetimi işini çok sevmiş.<br />
Herşeyi ama herşeyi yanlış yapıp sonra sahibinin sesi,<br />
kerametleri kendilerinden menkul bir grup çakma kanaat<br />
önderini cephe ilerisine sürerek yapılanın ne kadar doğru<br />
olduğunu, eğer hatalar varsa da bunun muhalefetin<br />
hatası olduğunu defalarca tekrar ettirerek pozisyonunu<br />
korumaya çalışması artık en azından bende kabak tadı<br />
vermeye başladı. Ne yana baksam isimlerinin başında<br />
koca koca ünvanlar yazan, ancak kendi fikirlerine sahip<br />
olmayan ve arkasında konuşana megafon görevi gören<br />
büyük gölgelere sahip küçük insanlar görüyorum.<br />
Lafım tabii ki kendi fikirlerine sahip ve çeşitli saiklerle<br />
memleketin çıkarını Ak Parti iktidarında gördüğü için<br />
bunun savunuculuğunu yapan kişilere değil. Her ne<br />
kadar o kişilerin yanıldığını düşünsem de inandığı şeyi<br />
savunana saygım gereği bu kişileri ayrı tutuyorum.<br />
Zaten bu kişilerin sayısı da oldukça az. Büyük çoğunluk<br />
az önce büyük gölgelere sahip küçük insanlar dediğim<br />
megafonlardan oluşuyor. Artık zihnim yoruldu bu kişilerin<br />
gerçekle örtüşmeyen lakırtılarını büyük bir hararet ve<br />
şehvetle dillendirmelerini görmek, aynı sözleri değişik<br />
ağızlardan tekrar tekrar dinlemekten.<br />
Diyanetin 30 Ağustos'ta Mustafa Kemal Atatürk'ten<br />
bahsetme luzumu hissetmeyen Cuma hutbesi gibi, tek<br />
bir merkezden üretilip ellerine tutuşturulmuş söylemleri<br />
olmasa donakalacak, Frankfurt Ekolü'nü yalayıp yutmuş<br />
ama yanlış anlamış dönemsel "aydınlar" sürüsü, bu<br />
çabalarınn ekonomik karşılığını görüyor olmalılar ki<br />
mesailerinin tamamını böyle bir uğraşa ayırabiliyorlar.<br />
Bu süreç bende bu güne kadar sahip olmadığım ya da<br />
çok az kullandığım filtreleme sistemlerinin gelişmesine<br />
neden oldu. İnsan doğası güven üzerine kurulmuşken,<br />
aslında fabrika ayarlarımız gereği karşımızdakine<br />
inanmaya eğilimli olmamız gerekirken şimdi kendi<br />
söyleriklerime bile ikinci, üçüncü, dördüncü bağımsız<br />
kaynaktan doğrulamadan inanamaz hale gelmeme ramak<br />
kaldı ki bu benim için de hiç sağlıklı değil.<br />
Peki beni bu kadar güvensiz, yalan bir dünyaya<br />
hapsetmeye kimin ne hakkı var. Diyelim ki bu kişiler<br />
para karşılığı böyle bir ahlaksızlığı yapıyor olsunlar,<br />
o kişileri ekranlara ısrarla taşıyarak evimin salonuna<br />
sokmaya ve neredeyse başka hiç kimseye söz hakkı<br />
tanımamaya kimin ne hakkı var. Size benim adıma bu<br />
hakkı veren kim? Ben de biliyorum ki bu ahlaksızlığı<br />
mazur gösterecek iletişim kuramları sıralayabiliriz, peki<br />
bu kuramlar bizi oluşturduğunuz bu yalanlar girdabının<br />
çekiminden, bizi ahlaki olarak geri dönülmez bir dibe<br />
gidişten kurtarmaya yetecek mi?<br />
Post truth politics'i çok sevmiş olabilirsiniz ama şunu<br />
unutmayın o sizi hiç sevmedi, sevmeyecek.<br />
<strong>marketing</strong> <strong>europe</strong> & <strong>anatolia</strong> / 13