10.01.2020 Views

Hotel Restaurant & Hi-Tech January 2020

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.














Ortalamanın üzerinde bir yıl dileğiyle…

Konaklama sektörü kasım ayı performansı belli oldu. Türkiye Otelciler Birliği’nin

(TÜROB) açıkladığı verilere göre, Türkiye’nin Kasım 2019 otel dolulukları, 2018 yılının

aynı dönemine göre yüzde 2.4 artarak yüzde 64.9 olarak kaydedildi. Otel doluluklarında

artış trendi devam etti. Ancak hem doluluklarda hem fiyatlarda Avrupa ortalamasına

ulaşamadık. İstanbul fiyatta yüzde 25 geride kaldı. Antalya’da doluluklar geriledi. Haberin

detaylarını gündem sayfalarımızdan okuyabilirsiniz.

Bentour Reisen Türkiye Genel Koordinatörü. Kendi ağzından ‘okulunun yaramaz Willy’si’.

İş dünyasında haklı yükselişinin temelinde hedef odaklı, paylaşımcı, disiplinli ve saygın

iş yapma tarzı var. Sınır tanımayan özgür ruhuyla bir yaşam tarzı haline dönüştürdüğü

seyahat etme tutkusu ise bu başarıyı besleyen ömürlük bir tutku. O ki, programı şaşmayan

yoğun iş temposunda sırt çantasını takıp günlerce motor sürüyor, 1 gün önceden satın

aldığı biletiyle Avustralya’lara uçuyor. Çünkü yaşam motivasyonu seyahat ve özgürlük,

üstelik de ona babadan, abiden kalma kıymetli bir miras. Ekim 2019’dan bu yana Bentour

Reisen Türkiye Genel Koordinatörlüğü görevini başarıyla sürdüren deneyimli turizmci

Vildan Erdin ile övgüye değer kariyer hikayesini konuştum.

Aslen Kilisli. 7’den 70’e tüm erkeklerin her pazar mutfağa girdiği bir coğrafyadan geliyor.

Hafta içi yemek yapmasalar da, tam manasıyla lezzete hakim hemcinslerinin kök saldığı

topraklardan... Yemek pişirmenin de, bir sofra etrafında toplaşıp, adabıyla yemenin

de ritüele dönüştüğü bir kültürden. Yedi yaşında ilk Gavur Dağı Salatası’nı yapıyor.

Sonrasında ufak ufak mangala kuşbaşı et doğrayarak, marine ederek, şişleri pişirerek

devam ediyor, bu yolculuğu. Lezzet tarihinin izindeki kaşif ‘Yunus Emre Akkor’un merak

uyandıracak mutfak yolculuğunun devamı şefin gözünden sayfalarımızda…

Vakit buldukça restoran açılışlarına katılmaya çalışıyorum. İstanbul’da açılan çok keyifli

mekanlar var. Karaköy’de, kaliteli bir kahve ile kitap keyfi yapmak isteyenler için Books

and Coffee iyi bir alternatif. Mekanın özelliği sadece iyi kahve, iyi kitap değil. Dökülen

kahvelerden sabun yaparak ve okullara kitap bağışında bulunarak da sürdürülebilir bir

geleceğe destekte bulunuluyor. Yatırımcılarını bu duyarlı yaklaşımlarından dolayı tebrik

ediyorum.

Spor tarihine adını altın harflerle yazdıran ve büyük kitlelere önderlik eden aynı adlı

kulüpten ilham alan Celtic Irish Sports Club, Narmanlı Han’da açıldı. Lezzetli menüsü,

keyifli müsabakaları ve open stage performansları ile farklı bir eğlence deneyimi için

sevdiklerinizle bir akşamınızı ayırmanızı öneririm. Ben çok keyif almıştım.

Üsküdar’da enfes bir lezzet mekanı olan Muazzam Künefe’ye dair notlarımız ise, mekan

yorumcumuz Gönül Yıldırım’ın kaleminden sizlerle…

Ortalamanın üzerinde bir turizm sezonu temennisi ile…

Keyifli okumalar dilerim.

K

GENEL MÜDÜR

(Sorumlu)

EMİR ÖMER ÖCAL

emir.ocal@img.com.tr

TOLGA ÇAKMAKLI

tolga.cakmakli@img.com.tr

İMG WEB TEAM MAIL

web@img.com.tr

Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ

Prof. Dr. İSMAİL KARA

Doç. Dr. MURAT DOĞDUBAY

GÜRKAN BOZTEPE

Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı

TEZER ÖNER

Agon Danışmanlık / Gayrimenkul ve

İşletme Yatırım Danışmanı

TURGUT AY

Türkiye Aşçılar ve Şefler

Federasyonu Başkan Yrd.

Orhan GENCELİ

Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)

Yönetim Kurulu Üyesi

website

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

ABONE ve DAĞITIM

CTP - BASKI

İRTİBAT BÜROLARIMIZ

ADRES

NURTEN DEMİR

nurten.demir@img.com.tr

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza

No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL

Tel: +90 212 454 30 00 Fax: +90 212 454 34 94

www.ihlasmatbaacilik.com

BURSA +90.224 211 44 50-51

KONYA +90.332 238 10 71

İSTMAG

Magazin Gazetecilik Yayıncılık

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.

İHLAS MEDIA CENTER

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi

No: 11 Medya Blok Kat: 1

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey

Tel: 0212 454 22 22

Faks: 0212 454 22 93

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın

hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



içindekiler

52

54 58

antre

16 Sektörden kısa haberler

gündem

26 Arifoğlu: Müşteri bulmak

turizmcinin işi, her şeyi devletten

beklememek lazım

30 EMITT’ten ekonomiye 15 milyar TL’yi

aşan katkı

32 Otel doluluklarında artış sürdü

34 Öner: Cilala parlat... Değmesin yağlıboya

36TravelShop Turkey, Hindistan’ın 5 ayrı

şehrinde Türkiye’yi tanıtacak

38 Erciyes’in şehir ekonomisine katkısı

100 milyon dolar

40 Dedeman, Palandöken’de hedef büyüttü

42 Erken: Bakanlık denetimiyle otel

fiyatlarını yukarı çekebiliriz

www.hotelrestaurantmagazine.com

44 Turizmin ‘Uzakrota’sı sektörü bir

kez daha ‘yakın’laştırdı

46 İlhan: Sürdürülebilirlik büyüsü ve

turizmde kalıpları yıkmak

48 2019’da seyahatte büyük şehirler

yine lider

50 Mumcuoğlu: Turizm ehil-iyet-siz

olmaz!

yeni yatırımlar

52 DoubleTree by Hilton Adana açılıyor

54 Mövenpick Hotels & Resorts,

Malatya’da hizmete girdi

56 Tarihi Yarımada’ya İsviçre yatırımı

57 House Of Cruising Konsepti

Türkiye’de

iş’te kadın

58 Ruhunda kanatları, başarısında

özgürlüğü var:

Vildan Erdin

marka

62 Durmuşoğlu: Bütün dünya

hedef pazarımız, 2020’ye hazırız

64 Sadece sektörün değil, geleceğin

şeflerinin de destekçisi: Öztiryakiler

66 Bonfilet 2020’yi inovasyona adadı

68 RATIONAL Landsberg’deki 3. fabrikasını

büyütüyor

70 Vakıf Taşdelen Su, masadaki

İstanbulluların sayısını %25 artırdı

72 Korun, 2019’u değerlendirdi, 2020’ye dair

öngörülerini paylaştı

74 Felda Iffco’dan ‘Güç Birliği Güçlü

İş Birliği’ mesajı

76 Kalite ve güvenilirliğin simgesi

‘Made by MEIKO’ ibaresi…

şefin gözünden

78 Lezzet tarihinin izindeki kâşif:

Yunus Emre Akkor


101 78

104

gastro etkinlik

82 Hatay, 1 milyon turiste kültürünü

satarak ulaşacak

84 İzmir, UNESCO için ilk meşaleyi

Alaçatı’dan yaktı

85 2019’u ‘Boğaz’da uğurladılar

86 Gastronomi şehri olmanın yolu ‘ata

tohumundan’ geçer

gastro güncel

88 Tarımda dijital dönüşümün yol haritası

çıkarıldı

90 ‘Gelecek Turizmde’ 2020’de bu üç

projeyi destekleyecek

91 2. İstanbul Coğrafi İşaret Zirvesi

gerçekleşti

92 Tarlada hasadı artık robotlar

yapacak

gastro aktüel

94 Gastronomi sektöründen kısa

haberler

yeni mekan

98 Alaçatı’nın gözde mekanı Şeşbeş

artık Etiler’de

100 Terra Pizza’dan İstanbul’a 3 yeni

restoran yatırımı

101 Şehrin içinde kalabalıktan uzak

keyifli bir mola için: Atiler Restoran

102 Türk gastronomisine yeni bir

bakış açısı: Turk Fatih Tutak

103 Üsküdar’da enfes bir lezzet

mekanı: Muazzam Künefe

104 Kahve-kitap birlikteliğinin

ayrıcalıklı hali: Books and Coffee

105 Celtic Irish Sports Pub,

Narmanlı Han’da

fuar

106 HORECA’da 3,5 milyar dolarlık ticaret

hacmine ulaşılacak

108 Gelecek Ambiente’de şekilleniyor

hotel-tech

110 Mitsubishi Electric’ten Gelecek

Odaklı CNC Kontrol Üniteleri

ürünler

112 Yeni ürünler

www.hotelrestaurantmagazine.com


18

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Barceló İstanbul 1. yılını yerli iş

ortaklarıyla kutladı

Barceló Istanbul Hotel, 18 Aralık 2019’da açılışının birinci yıl dönümünü kutladı.

Türkiye’yi öncelikli destinasyon olarak kabul eden ve 20 yıldan fazla bir süredir

ülkede faaliyetlerini kesintisiz sürdüren Barceló Hotel Group, bu süre zarfında otel

zincirine güveninden bir şey yitirmeden iş birliğine devam eden ve Barceló Istanbul

otelinin ilk yılında çok kıymetli katkılarda bulunan 300’den fazla yerli acentenin

temsilcilerini düzenlediği etkinlikte ağırladı. Barceló Hotel Group Türkiye Bölge

Müdürü Hasan Ekmen, etkinlikte yaptığı konuşmada doluluk ve konuk memnuniyeti

açısından harika bir yıl geçirilmesine katkıda bulunan acentelere teşekkür etmekle

kalmadı, ilk yılda 140 farklı milletten misafirin otelde ağırlanması gibi gurur verici

bilgileri de konuklarla paylaştı. Ekmen, yıl dönümü etkinliği sırasında ayrıca bu

başarıyı mümkün kılan tüm otel personeline yoğun emekleri için teşekkür etti.

Etkinlik daha sonra Türk ve İspanyol mutfağından geleneksel tatların konuklara

ikram edildiği bir kokteyl ile devam etti.

Deniz Dikkaya, Divan Oteller

Grubu’nun Satış Direktörü oldu

Dünyanın en iyisi

Emirates kabin ekibi

Emirates kabin ekibi, 2019 World Travel Awards (WTA) Büyük Final Gala Töreni’nde

Dünyanın Lider Kabin Ekibi ödülünün sahibi oldu. WTA’nın her yıl dünyanın en kaliteli

seyahat ve turizm organizasyonlarını bulması için en üst nokta olan etkinlikte, altı

bölgesel törenin kazananları gıpta edilen dünya birincilikleri için yarışıyor. Emirates ayrıca

Dünyanın Lider Havayolu- Ekonomi Sınıfı kategorisinde de dünya birincisi oldu. Emirates’in

kabin ekibinin sunduğu birinci sınıf hizmetin yanı sıra, Emirates Ekonomi Sınıfının

yolcuları, cömert bagaj hakkı; gurme şeflerin hazırladığı ücretsiz içecek ve yemekler; aile

ve arkadaşlarıyla irtibatta kalmak için ücretsiz kablosuz internet ve Emirates’in 4500’den

fazla film, TV programı, müzik ve podcast kanalı içeren pek çok kez ödül kazanmış uçak içi

eğlence sistemi ice hizmetlerinden de faydalanıyorlar.

Dokuz Eylül Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünden 1998 yılında mezun olan Deniz

Dikkaya, Divan Oteller Grubu Satış Direktörlüğü görevine getirildi. Dikkaya, Divan Grubu’ndaki

tüm Otellerin satış faaliyetlerinin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanmasından sorumlu

olacak. 25 yıllık kariyer yaşamı boyunca, İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok otelde

çeşitli kademelerde yönetici olarak görev alan Dikkaya, son olarak uluslararası oteller zinciri

olan bir markanın Kalamış Marina tesisinde Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev

yapıyordu. Özbi-Özel Belgeli Oteller Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Deniz Dikkaya,

TÜRSAB Komite Başkanlığı ve OTSAD-Ortadoğu Turizm ve Otelciler Derneği’nin Genel

Sekreterlik görevlerinde bulundu. Dikkaya’nın ayrıca çeşitli turizm sivil toplum kuruluşlarında

sorumlulukları bulunuyor. Deniz Dikkaya, sektörün tanıtımına ve gelişimine katkıda bulunmak

amacıyla özel bir TV kanalında, “Maksat Turizm” adlı sektör programını da hazırlayıp sunuyor.

Evli ve bir çocuk babası olan Dikkaya, iyi seviyede İngilizce ve Fransızca konuşuyor.

İnci Pirinçcioğlu, TÜRSAB’ta anıldı

Türkiye’nin ilk rehberi, Türk ve dünya turizminin önemli ismi İnci Pirinçcioğlu,

vefatının 18. yılında, TÜRSAB Genel Merkezi’nde düzenlenen törenle anıldı. Törene

Pirinçcioğlu’nun çocukları TURSAV Genel Sekreteri Ceylan Pirinçcioğlu ile Yasemin

Pirinçcioğlu’nun yanı sıra TÜRSAB Onursal Başkanı Talha Çamaş, TÜRSAB Yönetim

Kurulu Başkanı Firuz B. Bağlıkaya, Yönetim Kurulu Üyeleri, İstanbul Rehberler

Odası Başkan Vekili Esmeray Akar, TURSAV Başkan Yardımcısı Yusuf Yazıcı ve

TURSAV Üyeleri ile sektör temsilcileri katıldı.



20

hotel restaurant

& hi-tech

antre

MICE’nin asları belirlendi

Etkinlik Sektörünün Oscarları için 29 Kasım 2019 tarihinde

Portaxe’da gerçekleştirilen Jüri&Finalist toplantısında 96 kişilik jüri

heyeti 18 farklı kategoride finale kalan 54 firmayı noter huzurunda

bire bir değerlendirerek MICE sektörünün asları belirlendi. Ödül

kapsamında firmalar 18 ayrı dalda ödüle başvuruda bulundular.

Aday firmalar ve projeleri ilk aşamada miceodulleri.com online

sistemi üzerinden, kurumsal firmalar ve sektör profesyonellerinden

oluşan 96 kişilik jüri heyeti tarafından oylandı. 6 Kasım’a kadar

devam eden başvurular neticesinde gerçekleşen ilk elemeler

sonrasında, her dalda belirlenen 3 aday-finalist,online oylamada

jüri tarafından en yüksek oyu alan proje sahipleri belirlendi

ve birbirinden değerli jüri heyetinin önünde, noter huzurunda

sunumlarını gerçekleştirdiler. Yapılan sunumlar ve oylamalar

sonrasında belirlenen kazananlar, 2 Nisan 2020’de İstanbul Kongre

Merkezi-ICC’de gerçekleşecek görkemli törende açıklanacak.

Turizm sektöründe fark oluşturan proje

Kapasite olarak Ege Bölgesi’nin en büyük turizm tesisi konumunda yer alan Hapimag

Sea Garden Resort Bodrum, istihdamını dört mevsime yaymak için çalışan değişim

programını sürdürüyor. Hapimag Sea Garden Resort Bodrum bünyesinde istihdam

edilen 40 kişilik ekip, çalışan değişim programı kapsamında aralık-mart döneminde

Polat Erzurum Resort Hotel’de görev yapacak. Böylece çalışanlar dört mevsim

boyunca istihdam edilerek farklı alanlarda bilgi ve deneyim sahibi olma imkânına sahip

olacak. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Hapimag Sea Garden Resort Bodrum

Genel Müdürü Kerem Demirkol, “Bu yıl Polat Erzurum Resort Hotel ile iş birliği

yapıyoruz. Türk turizmini en önemli gruplardan bir tanesi. Çalışan değişim programıyla

sektörün iki önemli markası olarak güçlerimizi birleştirdik. Uzun yıllardır bizimle

olan ekibin, farklı bir tesisi deneyimlemesi tesisimizdeki hizmet kalitemizin artması

bakımından avantaj sağlayacaktır. Aynı zamanda birçok genç turizmcinin yetişmesine

vesile oluyoruz.” dedi.

Pegasus Hava Yolları,

BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza attı

Pegasus Hava Yolları, dünyadaki en yaygın gönüllü sürdürülebilirlik inisiyatifi olan

Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (UN Global Compact) imza atarak,

Türkiye’de bu sözleşmeye imza atan ilk hava yolu şirketi oldu. Pegasus, bu imzayla

insan hakları, çalışma standartları, çevre duyarlılığı ve yolsuzlukla mücadele alanlarında

On İlke’ye uyacağını taahhüt etti. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, imzalayan kurumları

küresel ekonominin dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde büyümesini sağlamak için gerekli

çevresel ve sosyal konularda belli ilkelere uymaya, tüm dünya halkları için yatırımlar

yapmaya ve böylelikle BM’nin “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”na ulaşmasına destek

olmaya çağırıyor.

Soner metin

güray can

Sofitel İstanbul Taksim’e

üst düzey atamalar

Yatırımı ve inşaatı Tuna tarafından tamamlanan, işletmesi ise Accor Grubu

bünyesinde bulunan Sofitel İstanbul Taksim kapılarını açtı. Fransız yaşam tarzını

İstanbul’un en gözde lokasyonlarından Sıraselviler Caddesi’ne taşıyan otelin Genel

Müdürlüğü’ne sektörün deneyimli isimlerinden Soner Metin getirildi. Hacettepe

Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Metin, son olarak Sheraton Grand

İstanbul Ataşehir’in Genel Müdürlüğünü yapmıştı. Beş yıldızlı otelin Satış ve

Pazarlama Direktörlüğü görevine ise Güray Can getirildi. Eğitim hayatını İstanbul

Üniversitesi Turizm İşletmeciliği mezunu olan Can, 2013’te Shangri-La Bosphorus’ta

Satış Direktörü olarak görevini yürütmüştü.


“Yemeklerimde tereyağı

lezzetinden vazgeçmem ama

bütçemi de düşünmem

gerekiyor.”

Yeni Rama Margarin

Tereyağı Tadında.

Bütçenize uygun

tereyağı lezzeti.

www.ufs.com


22

hotel restaurant

& hi-tech

antre

100 bin Endonezyalı

Türkiye’yi ziyaret etti

Bu yıl 10’uncusu düzenlenen Boğaziçi Zirvesi’nin son gününde

“Turizm ve Sağlık Turizmi” panelinde turizmin önemine ve geleceğine

değinildi. Türkiye’nin turizm sektöründe çok etkili olduğunu vurgulayan

Endonezya Parlementosu Bali Senatörü Dr. Arya Wedakarna,

“Türkiye’ye her yıl 40 milyondan fazla turist geliyor. 100 bin Endonezyalı

Türkiye’yi ziyaret etti.” dedi. Öte yandan sağlık turizminin önemine

dikkat çeken Medicopin LLC Genel Müdür Yardımcısı İsenbike Gönen

Ordu, “Bir medikal turist diğer turistlerin 80 katı kadar harcama

yapıyor.” dedi.

Dedeman Turizm Grubu’nda

yeni atama

Dedeman Turizm Grubu tarafından, geçtiğimiz ekim ayında başlayan yeni yapılanma süreci

devam ediyor. Grubun sürdürülebilir büyüme ve değişim stratejisi kapsamında, Dedeman

Bostancı Hotel & Convention ve Park Dedeman Bostancı otellerinin Genel Müdürü olan Nadir

Kadakal, mevcut görevlerine ilave olarak Dedeman Turizm Grubu İş Geliştirmeden Sorumlu

İcra Kurulu Üyesi olarak atandı. 27 yılı aşan Dedeman kariyerine Dedeman Ankara otelinde

başlayan, Dedeman Konya ve Dedeman Ankara otellerinde genel müdürlük görevi üstlenen

Kadakal, Dedeman Grand Chisinau Moldova, Dedeman Büyük Anadolu, Dedeman Antalya ve

Dedeman Gaziantep gibi yurt içinde ve yurt dışında birçok Dedeman otelinde görev aldı.

Narin: “Turizmde çeşitlilik, alternatif

gayrimenkul türleri gerektiriyor”

Gayrimenkul sektörünün en önemli buluşmalarından biri olan ve 10-11 Aralık 2019 tarihlerinde

İstanbul’da gerçekleştirilen RE360 Konferası’nda konuşan TTYD Başkanı Oya Narin, turizm

sektörünün ülkenin sürdürülebilir kalkınma seferberliğinde taşıyıcı sürun olabilmesi için sektör

potansiyelinin stratejik bir vizyon çerçevesinde yeniden yorumlanması gerektiğini, bu amaçla TTYD

olarak 2 yıla yakın süredir üzerinde çalışılan “Turizmde Dönüşüm” raporunun 6 Ocak 2019 tarihinde

TÜSİAD ile müştereken bir toplantıda açıklanacağını vurguladı ve turizm hareketinin konut kullanımı

ve yatırımlarıyla ilişkisine dair TTYD analizlerini aktardı. “Ülkemizde extended stay tarzı konaklama

tesisleri yeterli ağırlıkta değil” diyen Narin, İspanya’da uzun dönemli konaklamalar için, “turistik

rezidans” adı altında otel markaları tarafından otel hizmeti verilip ev konforuna yakın özellikler sunan

sınıflandırmaya tabi 4465 tesiste 510.462 yatak arzı bulunduğunu, İspanya’nın tüm destinasyonlarına

yayılmış olan bu işletmeler, destinasyonu tanıyan ve ona alışan bireysel seyahat eden turistlere hizmet

vermekte ve bir adım sonrasında bu turistlerin konut edinmelerine de zemin sağladığını vurguladı.

Azerbaycan turizm pazarı

1 milyona koşuyor

Türkiye, ‘tek millet iki devlet’ ülküsünden hareketle dost ve kardeş ülke Azerbaycan’ın

turizmde en fazla tercih ettiği ülke oldu. İki ülke turizmde karşılıklı olarak büyük bir

potansiyel vaad ederken, Azerbaycan turizm pazarı en büyük turizm pazarlarımız

arasına girmeye başladı. Azerbaycan’dan Türkiye’ye yılda yaklaşık 800 bin kişi turistik

amaçlı gelirken, Azerilerin en fazla ziyaret ettiği ülkeler sıralamasında Türkiye ilk

sırada yer aldı. İki ülke arasındaki turizm hacminin kısa vade içinde 1.5 milyon turiste

ulaşabileceği öngörülüyor. Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan TÜROB Başkanı

Müberra Eresin, “Türkiye’ye yaklaşık 800 bin Azeri geliyor. Türkiye’den de yaklaşık 300

bin kişi gidiyor. Son workshop’umuzda farkettik ki, Azerbaycanlı kardeşlerimiz aslında

bizlere çok yakın olduğundan tanıtım konusunda biraz ihmal ettiğimiz bir pazar olmuş.

Şimdi ihmalleri telafi etme zamanı. Turizmde karşılıklı işbirliği ve tanıtım çalışmalarını

daha çok artırmalıyız. Böylece turist sayıları kısa sürede katlanabilir” dedi.



24

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Accor Otel Grubu Ukrayna’daki

konferansa davet edildi

Dünyanın öncü otel gruplarından Accor Otel Grubu, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de

gerçekleştirilen ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Aile İçi Şiddetle Mücadelede Kurumsal

Uygulamalar” üzerine sunumların gerçekleştiği konferansta, bu alandaki çalışmalarıyla

Türkiye’den davet edilen 2 şirketten biri oldu. Accor Otel Grubu’nun Yetenek ve Kültür

Müdürü Canan Töre Petekçi, Accor Otel Grubunun ülkemizde 6 yıldır süren çalışmalarını

ve uluslararası platformda yürütülen RiiSE programını aktardı. Sabancı Üniversitesi’nin

liderliğinde oluşturulan ‘İş Dünyası Aile içi Şiddete Karşı’ (BADV) Kurucu Yönetim Kurulu

Üyesi olan Canân Petekçi, 20’den fazla uluslararası şirket ile birlikte yürüttükleri çalışmalarla

ilgili bilgi paylaştı. Grup, şiddet mağdurlarına mesleki eğitim vererek, istihdam edilmelerini

sağlıyor. Kadınlara ekonomik anlamda destek verirken aynı zamanda güvenli bir alan

yaratıyor. He for She ve WEBS imzacıları arasında yer alan Accor Otel Grubu, global “RİİSE

Programı” ile “çeşitlilik ve cinsiyet eşitliği” konularında da farkındalık yaratmayı sürdürüyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile iş birlikleri kapsamında, iş başvurusunda bulunan

şiddet mağdurlarının meslek edinmesi ve istihdam edilmesini sağlamaya devam ediyor.

Global Ports Holding işletme

süresini uzattı

Dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisi ve Global Yatırım Holding iştiraki Global Ports

Holding, Asya kıtasındaki faaliyetlerini sürdürüyor. Global Ports Holding’in Asya’da işlettiği ilk

liman olan Singapur Kruvaziyer Limanı’nın işletme süresi uzatıldı. Global Ports Holding’in de

içinde bulunduğu ortak girişim SATS – Creuers Cruise Services PTE LTD, 2027’ye kadar limanı

işletmeye devam edecek. Geçen yıl 2017’ye göre yolcu sayısını ikiye katlayarak 1,7 milyonun

üstünde yolcu ağırlayan Marina Bay Cruise Centre Singapore, Asya’nın en büyük ikinci limanı

konumunda. Bölgenin önde gelen indi-bindi limanlarından olan Marina Bay Cruise Centre

Singapore’un, güçlü altyapısı ve coğrafi konumu ile kruvaziyer turizminin bölgede devam eden

hızlı büyümesinden yararlanacak.

Gloria Serenity Resort

TUI’nin En İyi 100 Listesinde

Dünyanın en önemli tur operatörlerinden TUI’nin her yıl, müşterilerinin

oylarıyla belirlediği “En İyi 100 Oteli-TUI Holly Ödülleri”nde bu yıl Türkiye

28 otel ile listeye ismini yazdırdı. “TUI Holly Ödülleri”nde Türkiye’nin

rivierası Belek’te bulunan Gloria Serenity Resort, “Dünyanın En İyi 100 oteli”

arasında yerini alarak sektördeki başarısını taçlandırdı. Avrupa’nın en büyük

seyahat grubu “TUI Holly Ödülleri”nde bu yıl İspanya’dan 30 otel yer lırken,

Yunanistan’dan 8, Portekiz ve Mısır’dan 4’er ve İtalya’dan ise 3 otel listede

kendine yer buldu.

Azerbaycan workshop’u

çok başarılı geçti

Levni Hotels Yönetim Kurulu Başkanı, İTO 16’ncı Oteller Komite Başkanı

ve Meclis Üyesi Aydın Karacabay, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki turizm

köprüsünün daha da sağlamlaştırılması gerektiğini ifade etti. Bakü’de

düzenlenen ve Azerbaycan turizm pazarının potansiyelini gözler önüne seren

workshop’a katılan Levni Hotels Yönetim Kurulu Başkanı, İTO 16. Oteller Komite

Başkanı ve Meclis Üyesi Aydın Karacabay, organizasyonun amacına ulaştığını ve

çok başarılı geçtiğini belirtti. Turist ve turizm gelirlerinin artırılması amacıyla

hedef pazarlarda TÜROB tarafından sürdürülen tematik workshop dizisinin bir

örneği olan organizasyonun, Türkiye ve Azerbaycan’dan yoğun katılıma sahne

olduğunu söyleyen Karacabay, “Bakü’de düzenlenen organizasyon, Türkiye ve

Azerbaycan’dan yoğun katılıma sahne oldu. Kardeş iki ülke arasındaki turizm

işbirliğinin daha da geliştirilmesine katkı sunacak bu tür organizasyonların

çoğaltılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’den 37 otelin yer aldığı workshop’a

Azerbaycanlı turizmcilerin ilgisi de büyüktü. Organizasyon amacına ulaştı ve çok

başarılı geçti” diye konuştu.



26

hotel restaurant

& hi-tech

antre

Akfen, 2 yıllık yatırım paketini

başarıyla tamamladı

Türkiye’nin önde gelen yatırım gruplarından Akfen Holding, 2017 yılı sonunda

açıkladığı iki yıllık yatırım paketini, hedefinin yüzde 28,5 üzerine çıkarak, başarıyla

tamamladı. Akfen Holding, iki yıllık dönemde 2019 yılı sonuna kadar toplam 6 milyar

791 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirirken, 5 bin 523 kişiye de ek istihdam sağladı.

Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, “2018 ile 2019 yılları arasında 5

milyar 283 milyon TL yatırım yapacağımızı açıklamıştık. Bugün geldiğimiz noktada

tamamını Türkiye’de hayata geçirdiğimiz yatırımlarımızla sözümüzde durduğumuzu

ve 6 milyar 791 milyon TL yatırım gerçekleştirdiğimizi gururla ifade ediyorum.

Şartlar ne olursa olsun, Türkiye’nin geleceğine duyduğumuz güvenle ülkemizde

yatırımlarımıza ara vermeden devam edeceğiz” diye konuştu.

Divan Grubu’nun Genel Müdürü

Murat Tomruk oldu

Otel, restoran ve pastane zinciriyle hizmet veren Divan Grubu’nun yeni Genel Müdürü Murat Tomruk oldu.

Galatasaray Lisesi mezunu Murat Tomruk, University of Massachusetts’de Bilgisayar Mühendisliği eğitimini

tamamladıktan sonra University of Pennsylvania’da aynı dalda yüksek lisans yaptı. 1988 yılında satış

temsilcisi olarak girdiği Koç Sistem’de Endüstri ve Ticari Sektör’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı

görevine kadar yükseldi. Bu süreçte 1994-1995 yıllarında Koç Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansını

tamamladı. Tomruk, 2002 yılı itibarıyla üstlendiği Koç Bilgi Grubu’nun Pazarlama Direktörlüğü görevini 2005

yılına kadar sürdürdü. 2005-2015 tarihlerinde Koç Holding Stratejik Planlama Koordinatörlüğü görevini

yürüten Tomruk, son dört yıldır Setur’da Turizm’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev alıyordu.

Sanal Mona Lisa EMITT İstanbul’da

Türkiye ekonomisinin taşıyıcı sektörleri için düzenlediği fuarlar ile her

yıl binlerce yabancı yatırımcıyı yerli iş ortakları ile bir araya getiren Hyve

Group, 30 Ocak – 2 Şubat 2020 tarihleri arasında 24. EMITT Turizm Fuarı’nı

gerçekleştiriyor. EMITT, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, T.C İstanbul

Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal

sponsorluğunda; KOSGEB’in desteğiyle; Türkiye Otelciler Federasyonu

(TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TTYD) iş ortaklığında,

TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Fuar’da, turizm sektörünün

pazarlama ve hizmet boyutlarında dijitalleşmesi sürecine ağırlık verilirken,

ziyaretçiler çok sayıda teknolojik gösteriye de şahit olacaklar. HTC Vive iş

birliğiyle her günün temasına özel VR içerikleriyle, turizm profesyonelleri Sanal

Gerçeklik teknolojisinin etkin kullanımını deneyimleyebilecek ve teknoloji

sohbetlerine katılabilecek.

TÜROB’un kendi adayı olarak açıkladığı

isimler TTGA Yönetim Kurulu’nda

Geçtiğimiz temmuz ayında TBMM’de kabul edilerek yasalaşan Türkiye Turizm

Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TTGA) yönetim kurulu üyelerinin belirlenmesine

yönelik seçimler sonuçlandı. 29 Aralık Pazar günü Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi

Sarayı’nda yapılan seçim sonrasında, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Yönetim

Kurulu’nun daha önce Marmara Bölgesi’nden aday gösterilmeleri kararı aldığı

isimler, TTGA asil ve yedek üyeleri olarak seçildi. Buna göre; TÜROB Başkan

Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Taner Yallagöz (Yaşmak Hotels Yönetim

Kurulu Başkanı) ile TÜROB Yönetim Kurulu Üyesi Temel Aygün (Titanic Hotels

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), TTGA Yönetim Kurulu’na seçilen isimler

arasında yer aldı. TÜROB Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı Hediye

Güral Gür (NG Hotels İcra Kurulu Başkanı) ile TÜROB Yönetim Kurulu Üyesi

Ayhan Hacıbektaşoğlu da (Barın Otel Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), TTGA

Yönetim Kurulu yedek üyeleri oldu. Ajans’ın yeni yönetim kurulu üyelerinin üç yıl

süreyle bu göreve devam etmeleri öngörülüyor.



28

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / röportaj

Recep Arifoğlu

“Müşteri bulmak

turizmcinin işi,

her şeyi devletten

beklememek

lazım”

Son yıllarda yaşanan daralmaların

ardından yükseliş trendine geçen

turizm, sektöre umut veriyor. 33 yıllık

tecrübesiyle sektörün duayen isimlerinden

Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü

Recep Arifoğlu da aynı fikri paylaşırken,

grup yatırımları için 2019’un başarılı

geçtiğini ve yılı bu yükseliş trendinde bir

başlangıç olarak gördüklerini ifade ediyor.

Türkiye’nin, uluslararası arenada halen

güçlü bir turizm markası imajı ortaya

koyamamış olmasını sektörün önünde duran

ciddi bir engel olarak yorumlayan Arifoğlu,

gidişattan yine de umutlu. 2020’nin gelir ve

doluluklar anlamında geçen yıla kıyasla çok

daha iyi olacağını öngördüğünü kaydeden

Recep Arifoğlu ile turizm sektörünün

son durumunu, Artaş Grubu Turizm

Yatırımları’nın yeni dönem stratejik odağını

ve gelecek planlarını Radisson Blu Hotel

Vadistanbul’da konuştuk.

Artaş Grubu Turizm Yatırımları

olarak, 2019’u nasıl geçirdiniz? Bu

yıla ilişkin hedefleriniz nelerdir?

İstanbul’un yeni iş ve yaşam merkezi olarak

Ayazağa’da hayata geçirilen Vadistanbul

Projesi, ülkemizin en büyük karma projeleri

arasındadır. Projede; AVM, Radisson Blu

Hotel Vadistanbul, Radisson Residences

Vadistanbul, ofisler ve konutlar yer alıyor.

Karma projenin içinde bulunan Radisson

Blu Hotel Vadistanbul’u Şubat 2019 tarihinde

faaliyete açtık. Ardından, Mayıs 2019’da

Radisson Residences Vadistanbul’un

kapıları açıldı. Hemen arkasından

Tem İstanbul’daki tesisimiz, Radisson

Residences Avrupa Tem İstanbul adını aldı

ve bu tesisimiz de Radisson markası ile

yoluna devam ediyor. Ayrıca, bünyemizde

bulunan Sultanahmet’teki Citadel Hotel

ve Beyazıt’taki President Hotel de, bu yılın

ilk yarısında Radisson markasını alarak

çalışmalarına devam edecektir.

Özetle, geçtiğimiz yıl 2 yeni tesisi açtık ve

toplamda 3 tesisimizin Radisson markası

ile yoluna devam etmesi konusundaki iş

birliği sürecini başarıyla tamamladık. Şu an,

önümüzdeki günlerde Radisson markası

adını alacak olan Tarihi Yarımada’da

bulunan Citadel ve President otellerimizde

renovasyon çalışmalarını sürdürüyoruz. Her

iki otelimiz için ilk etapta 6 milyon TL’lik bir

renovasyon yatırım planı ile yola çıktık. Aynı

zamanda, Kayseri’deki otelimiz Radisson

markasını taşımaktadır. Grubumuzdaki

tüm otellerimizde en üst düzeyde kaliteli

hizmet veriyoruz. Yeni yatırımlar konusunu

değerlendirdiğimizde ise, Artaş Grubu

olarak turizmdeki temel hedefimiz, şehir

otelciliğinde büyümektir. İstanbul’da,

şehir otelciliğinde yeni oteller ile büyümeyi

planlıyoruz. Yeni yatırımlar noktasında

gerekli ön çalışmaları yürütüyoruz.

İstanbul turizmi ve otelleri

cephesinde bir değerlendirme

yapabilir misiniz?

Son yıllarda yaşadığımız daralmaların

ardından, yükseliş trendine geçişin başlangıç

yılı olarak 2019’u söyleyebiliriz. Grubumuz

için 2019 başarılı bir yıl oldu. Örneğin,

Tarihi Yarımada’daki President otelimiz,

%80 doluluk yaptı ve geçmiş yıllardaki

doluluğuna ulaştı. Odabaşına gelirde ise,

gerek İstanbul olarak gerek tesislerimizde

henüz istediğimiz rakamları yakalayamadık.

2012 yılında kent genelinde odabaşına

ortalama gelir 100 Euro iken, şu an 82

Euro civarındadır ve yakın zamanda oda

gelirlerinin de artacağını öngörüyoruz.

Genel olarak, İstanbul turizmini

değerlendirdiğimizde, ağırlıklı olarak

Ortadoğu ve Körfez ülkelerinden gelen

turistleri ağırlıyoruz. Aynı zamanda, Amerika,

Avrupa gibi ülkelerde yaşayan Ortadoğulu

bireylerin de, İstanbul’a çok yoğun bir talebi

gerçekleşiyor. İstanbul turizminde, gelecek 5

yıl içerisinde, bu pazarların değişmeyeceğini

söyleyebiliriz. Bu arada son zamanlarda,

Rusya pazarı İstanbul’da atağa geçti.

Rusya ve Ukrayna’dan, İstanbul’a yoğun

bir talep gerçekleşiyor ve bu pazarlardan

turistleri tesislerimizde ağırlıyoruz. Son

dönemlerde ayrıca, Çin’e olan uçak sayısının

artmasıyla birlikte, Çinli turistlerde bir artış

gözlemliyoruz. Çinliler, başka ülkelerin


vatandaşı olmayı seviyorlar. İspanya ve

İngiltere gibi ülkelerde vatandaşlıkları

bulunuyor. Ülkemizden 250 bin doların

üzerinde gayrimenkul alımına vatandaşlık

verilmesi nedeniyle, son dönemlerde Çinliler

gayrimenkul yatırımları yaparak, vatandaşlık

alıyorlar. Çin’den gayrimenkul alımı

noktasında bir talep başlamıştır ve bu durum

turizmi de olumlu yönde etkiliyor.

2020 yılını değerlendirecek olursak, gerek

doluluklar ve gerekse gelir anlamında

geçtiğimiz yıla oranla, çok daha iyi bir yıl

olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca, Nisan 2020

yılında hayata geçmesi planlanan Galataport

Projesi, İstanbul turizmine büyük bir ivme

kazandıracaktır.

Grup olarak, Galataport

Projesi’nden nasıl bir geri dönüş

bekliyorsunuz? Proje, İstanbul’da

kruvaziyer turizmini yeniden ayağa

kaldırır mı, ne düşünüyorsunuz?

Galataport Kruvaziyer Limanı’na, ilk

geminin Nisan 2020 tarihinde demir atacağı

açıklanmıştı. Galataport’un açılması ve

cruise gemilerinin gelmesiyle birlikte,

İstanbul turizminde yeni bir sayfa açılacaktır.

Böylece İstanbul’da, Amerika ve Avrupa

ülkelerinden daha fazla turisti ağırlayacağız.

Nitekim, cruise gemisindeki bir yolcunun,

ortalama 10 bin Euro seyahat harcaması

yaptığı tespit edilmiştir. Gemiyle gelen

yaklaşık 4 bin yolcu İstanbul’a indiğinde,

yiyecek-içecek, konaklama, alışveriş gibi

birçok sektöre doping etkisi yapacaktır.

Cruise yolculuğuna katılanlar, İstanbul’da

gemiye biniyorlar veya şehirde gemiden

inmektedirler. Biniş veya inişlerinde

de, genelde 2 gün İstanbul programına

katılıyorlar, tur alıyorlar ve bunun kentimiz

turizmine ciddi bir artısı olacaktır. Bizim

bu süreçteki tek sıkıntımız, Galataport’un

hayata geçmesiyle Karaköy’de trafik sorunu

yaşanabilir. Nitekim 4 bin yolcu gemiden

dışarıya çıktığında, yaklaşık 100 otobüse

ihtiyaç olacaktır ve 100 otobüs de trafiğe

neden olabilir. Bölgede trafik sorununun

olmaması için, Kabataş’a kadar yerin

altından bir yol planlanıyordu ve önümüzdeki

dönemde o yatırım da gerçekleşecektir.

Bu arada, Zeytinburnu Sahili’nde de yeni

bir liman planlanıyor. Yaklaşık 3 kilometre

uzunluğunda planlanan bu limana, aynı

anda 4 geminin yanaşabilecek olması da,

cruise turizmi açısından kentimize ciddi

fırsatlar sağlayacaktır. Az önce de ifade

ettiğim üzere, cruise gemileriyle ağırlıkla

Amerikalı ve Avrupalı turistler geleceği için,

son dönemlerde kaybettiğimiz bu pazarların

yeniden kentimize kazandırılması açısından

da büyük bir artısı olacaktır. İstanbul’da, 2021

yılından itibaren, Amerika ve Avrupa’dan

daha fazla turisti ağırlamayı hedefliyoruz.

Dünya kongre turizmi sahnesinde,

İstanbul’u ve Türkiye’yi nerede

görüyorsunuz?

İstanbul ve Türkiye olarak, kongre turizmi

sıralamasında gerilerde kaldık ve 2012-

2014 yıllarında aldığımız kongreleri, son

yıllarda alamıyoruz. Bugün kongreler

ağırlıklı olarak Amerika, Almanya, İngiltere,

Fransa ve İspanya gibi Amerika ve Avrupa

ülkelerinde yapılıyor. Kongrelerin yapılacağı

şehirler, birkaç yıl öncesinden belirlendiği

için, dönüşler biraz zaman alıyor. Bilindiği

üzere, İstanbul başta olmak üzere ülkemizde

kongre turizmi için, toplantı salonlarımız,

otellerimiz, acentalarımız ve kongrenin

dışında şehirlerimizin sunduğu zengin

imkanlar bulunuyor. Kongre turizmi

noktasında kamu, özel sektör ve meslek

örgütümüz TÜROB’un yapmakta olduğu

çalışmalar ile önümüzdeki yıllarda buradan

alacağımız payın artacağını umuyoruz.

“Coğrafi konumumuzdan

dolayı, turizmde ‘marka imajı’

çizemiyoruz”

Malum bulunduğumuz coğrafyada,

her an olumsuz bir olay

gerçekleşebiliyor. Bu süreçte,

turizmde bir dünya markası olabilir

miyiz dersiniz?

Siz de belirttiğiniz gibi, bulunduğumuz

coğrafyada, her an olumsuz bir olay

gerçekleşebiliyor. Coğrafi konumumuzdan

dolayı, Türkiye olarak turizmde bir ‘marka

imajı’ çizemiyoruz. Güçlü bir turizm markası

olamıyoruz. Mesela, sokağa çıktığınızda

yüzünüze sıcak fön makinesinin üflediği

hissini veren Dubai’de, oda fiyatı 1.000

Euro’yu bulabiliyor. Bu da bize gösteriyor

ki, markalaşma hakikaten önemlidir. Eğer,

İstanbul’u ve ülkemizi turizmde güçlü bir

marka haline getirirsek, zaten dünyanın dört

bir yanından turistler gelecektir.

Bir diğer konu da, yıllarca deniz kum

güneş turizmini pazarlamamızdan kaynaklı

bir hatamız var. Artık, tarihi ve kültürel

zenginliğimizi, gastronomimizi ve diğer

turizm çeşitlerimizi daha etkin tanıtarak,

ülkemiz genelinde ve 12 ay boyunca daha

fazla turisti misafir edebileceğiz.

“Su imparatorluğu olan

İstanbul’un, hiçbir tarihi

çeşmesinden su akmıyor”

Bu doğrultuda Kültür ve Turizm

Bakanlığı’nın çalışmalarını nasıl

buluyorsunuz?

Kültür ve Turizm Bakanlığımız, yurt dışında

başarılı çalışmalar yapıyor. Ancak, ülkemizin

turizm hedefleri göz önüne alındığında,

yapılan bu tanıtım çalışmalarının daha da

fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Kültür

ve Turizm Bakanlığımızın, tüm tarihi eserleri

gün yüzüne çıkararak, dünyaya etkin bir

şekilde tanıtması önemlidir. Ülkemizdeki

birçok tarihi eserimiz yeniden hayata

kazandırılıyor ve bu eserlerin dünyaya daha

etkin tanıtılması gereklidir. Örneğin, 2019

yılı Göbeklitepe Yılı ilan edildi. Göbeklitepe’yi

Türkiye’de hemen hemen herkes öğrendi,

peki dünyaya yeterince tanıtabildik mi, bunu

da değerlendirmeliyiz. Bir başka örnek ise,

su imparatorluğu olarak bilinen İstanbul’un

hiçbir tarihi çeşmesinden su akmıyor.

Sultanahmet’te bazı tarihi çeşmelerden

yeniden su akması noktasında çalışma

yapılabilir. Tabii bu noktada takılacak çeşme

musluklarının, çalınmıyor olması noktasında

önlemlerin alınması da lazımdır.

Bakanlığın daha etkin tanıtım

yapmasının önemine değindiniz.

Peki, turizmciler cephesinde durum

nedir?

Bilindiği gibi ülkemiz tarihi ve kültürel

hazineleri, Türk misafirperverliği ve turizm

çeşitleriyle, dünyanın önemli turizm

destinasyonlarından birisidir. Medeniyetler

beşiği Anadolu’da yüzlerce tarihi hazinemiz,

dünyanın en güzel otelleri ve kalifiye insan

kaynağımız var. Turizmdeki hedeflerimiz

büyük. Bu hedeflere ulaşabilme noktasında

da daha çok çalışmalıyız.

Örneğin, turizmde halen müşteriyi devletin

bulması beklentisi var. Devlet, niye

müşteriyi bulsun ki? Müşteriyi bulmak,

turizmcinin işidir. Devletin yapması

gereken en iyi şekilde tarihi ve kültürel

hazinelerin tanıtımını yapmaktır. Turizm

sektörü temsilcileri olarak bizlerin de,

hedef pazarlarda gerekli tanıtımları ve


30

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / röportaj

oradaki iş ortaklarıyla iş birliği çalışmalarını

yapmamız gereklidir. Mesela, en fazla

hangi destinasyonlara uçak bulunuyor

ise, o destinasyonlardaki çalışmaları

artırabiliriz. Veya yoğun talebin olduğu

bir pazarda, charter uçuşun konulması

noktasındaki çalışmalara değer katabiliriz.

Yine son dönemlerde ekonomide yaşanan

durağanlık nedeniyle, Kayseri ticaretinde bir

durağanlık oldu. Bu noktada, Kayseri’deki

otelimiz, Rusya ve Ukrayna’da düzenlenen

workshoplara katıldı ve bu pazarlardan davet

ettiği turizmcileri tesisimizde ağırlayarak

kentimizin potansiyelini anlattı. Şu an bu

pazarlardan Kayseri’ye charter uçuşları

gerçekleşmektedir. Özetle, bir daralma

karşısında konu hakkında söyleniyor olmak

yerine, alternatif pazarlar planlayıp, daha çok

çalışmaya devam etmeliyiz.

Söz Kayseri’den açılmışken,

grubun orada da bir yatırımı

mevcut. Kayseri’yi, Erciyes’i ve

kent turizminin geleceğini nasıl

görüyorsunuz?

Anadolu’nun incisi kadim şehir

Kayseri’miz, 6 bin yıllık tarihiyle, kültürüyle,

gastronomisiyle, sanayisiyle, ticaretiyle,

Sultan Sazlığı Kuş Cenneti, Yılkı atları denilen

doğada vahşi olarak yaşayan at sürüleri,

Kapuzbaşı Şelalesi, Erciyes Kayak Merkezi,

yeni yeni keşfedilmeye başlanan ve dünya

tarihine ışık tutan zengin arkeolojisi ve

bu sene başlatılmış olan balon turları ile

çok zengin bir potansiyele sahip. Erciyes

Kayak Merkezi, Avrupa’dakiler gibi gerçek

kış sporları merkezi olup, dünyanın sayılı

kayak merkezleri arasındadır. Kayseri

Valiliği, Kayseri Büyükşehir Belediyesi,

ilçe belediyeleri, Kayseri THY, Erciyes A.Ş.

ve meslek birliğimiz TÜROB ile beraber

yürüttüğümüz tanıtma faaliyetlerinin

sonuçları kısa sürede karşılığını vermiştir.

Hem Erciyes Kayak Merkezi hem de

Kapadokya’da oluşan destinasyonlar, yabancı

tur operatörleri tarafından yoğun ilgi görmüş

olup kentimiz Rusya, Ukrayna, Polonya,

Ortadoğu ve Belaruslu tur operatörleri

tarafından seyahat kapsamına alınmıştır.

Özetle, bacalı sanayide lider olan Kayseri’miz,

bacasız sanayide de atağa geçerek, bugüne

kadar sanayide elde ettiği başarısını,

turizmde göstermeye devam etmektedir.

Nitekim, şehir merkezindeki otelimiz

Radisson Blu Hotel Kayseri olarak, yurt

dışındaki fuar ve workshop etkinliklerinin

hemen hemen hepsine katılarak destek

vermekteyiz. Kentimize, Rusya, Ukrayna,

Polonya ve Belarus’tan carter uçakları

inmeye devam ediyor. Avusturya’dan

Almanya’ya, Dubai’den Lübnan’a kadar

dünyanın dört bir yanından kayak severler,

Erciyes’i ve kentimizi keşfetmeye geliyorlar.

Artaş Grubu Turizm Yatırımları olarak,

Erciyes Kayak Merkezi’nde, 60 odalı bir

tesis yapmayı planlıyoruz. Otelin mimarisi

çok güzel tasarlandı. Yatırıma, 2020 yılında

başlayıp, 2021 yılında bitirmeyi hedefliyoruz.

Biraz da balon turizmini konuşalım

mı? Kayseri Gastronomi Turizmi

Çalıştayı günlerinde Kayseri

Büyükşehir Belediye Başkanı

Memduh Büyükkılıç ayağının

tozuyla salona girmiş, kentte balon

turizmini başlattıklarını söylemişti.

Siz ne düşünüyorsunuz, balon

turizmi kente artı bir değer katar

mı?

Balon turizmi, hem kolay hem zor bir turizm.

Bölgemizde bunu yapan başarılı firmalar

var. Balon turizminde fiyatlar da oldukça

yüksek. Ancak, havanın rüzgarlı olmaması

gerekiyor, çok erken yola çıkıp rüzgar

nedeniyle iptal edildiğinde misafirlerde

hüsran oluşturabiliyor. Balon turundaki enfes

görüntüler ise, insanı büyülüyor.

Kayseri’den bir gastronomi şehri

doğar mı sizce? Samimi görüşünüzü

almak isterim.

Kayseri’nin ev yemekleri harikadır; sarması,

mantısı, yağlaması, sucuğu, pastırması…

Kayserililer, evlerinde veya bağ evlerinde,

gerçekten çok güzel ve lezzetli yemekler

pişiriyor. Buradaki ailelerin çoğu yemeklerini

evlerinde yiyorlar ve dışarıda yemek yeme

alışkanlıkları da çok fazla bulunmuyor.

Kayseri yemekleri, sadece birkaç lokal

restoranda yapılıyor. Özetle, Kayseri’nin

bir gastronomi şehri olması için “tescilli

markalarının” olması gerekiyor. Kayseri’nin

tescilli bir markası yok ve asıl problem de

burada. Mantısı, pastırması, sucuğu veya

yöresel bir lezzeti için uluslararası tescili

olmalıdır.

Son olarak, turizmde sıkça

tartışılan konaklama vergisi

hakkında ne düşünüyorsunuz?

Konaklama vergisi, yerinde kullanıldığında

doğru bir karardır ve turizme katkısı

olacaktır. Yaşanabilecek tek sıkıntı, acenta

ile gelen bir misafir, konaklama vergisi

rakamından, otelin aldığı gecelik oda fiyatını

ve kendisinin acentaya ödediği gecelik oda

fiyatını çıkarıyor olacaktır. Bu durum, seyahat

acentasının kar marjını ortaya çıkaracağı

için, müşteriler önümüzdeki dönemde

acentalar ile sıkı pazarlık sürecine başlıyor

olabileceklerdir.



32

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

EMITT’ten Türkiye ekonomisine

5 yılda 15 milyar TL’yi aşan katkı

Dünyanın en çok turist çeken 10 şehri arasında yer alan İstanbul, 30 Ocak – 2 Şubat 2020

tarihleri arasında dünyanın en büyük 4 turizm fuarından biri olan EMITT Turizm Fuarı’na

24’üncü kez ev sahipliği yapacak.

Her yıl turizm sektöründen binlerce

yerli-yabancı yatırımcıyı bir araya

getiren EMITT Turizm Fuarı, 30 Ocak

– 2 Şubat 2020 tarihleri arasında TÜYAP

Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek.

Hyve Group tarafından düzenlenen

EMITT Turizm Fuarı; Mastercard Global

Destinasyon Endeksi 2019’a göre 2018’de

13,4 milyon turiste ev sahipliği yapan,

dünyanın en çok turist ağırlayan şehirleri

arasında 8’inci sırada yer alan İstanbul’da

24’üncü kez düzenleniyor. Fuar bu yıl; T.C.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, T.C İstanbul

Valiliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi

(İBB) ve Türk Hava Yolları (THY) kurumsal

sponsorluğunda, KOSGEB desteğiyle

gerçekleştirilecek. Türkiye Otelciler

Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm

Yatırımcıları Derneği (TTYD) de Fuar’ın iş

ortakları arasında yer alıyor.

23’üncü EMITT Turizm Fuarı’nda 94

ülkeden 5.620 katılımcı ve 57.470 ziyaretçiyi

ağırlayarak büyük bir başarıya imza atan

fuar için ülkemize en çok turist gönderen

ülkeler arasında yer alan Bulgaristan ile

Endonezya, Malta, Hindistan, Sırbistan,

Azerbaycan, Özbekistan, Japonya, Kore,

KKTC, Maldivler, Nepal, Çin, Filistin,

Gürcistan, Küba, Makedonya, Bosna-

Hersek, Brezilya ve Kosova dahil toplam 20

yabancı ülke temsilcileri de hazırlıklarına

başladı.

İmamoğlu: “EMITT, İstanbul’un

yeni vizyonunda çok önemli bir yer

tutmayı sürdürecek”

İstanbul’u yönetenlerin, turizm

endüstrisinin bütün aktörlerinin ve tüm

İstanbulluların sorumluluğunun İstanbul’un

turizm potansiyelini artırma olduğunu

hatırlatan İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Başkanı Ekrem İmamoğlu, tüm kesimlerin

uyum ve iş birliği ile İstanbul’un dünya

turizm endüstrisi açısından örnek uygulama

modeli haline getirilebileceğinin vurguladı.

“Hazırlanacak İstanbul Turizm Master

Planı’yla, tüm turizm endüstrisi aktörlerinin

bir arada ortak akılla karar almasını

sağlayacak İstanbul Turizm Atölyesi’yle,

İstanbul Yatırım ve Tanıtım Ajansı’yla ve

vatandaşlara yönelik eğitim seferberliğiyle

turizmin bütüncül ve koordineli yönetimi

konusunda örnek bir vizyonu kısa sürede

hayata geçireceğiz. Hiç kuşku yok ki, Doğu

Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat

Fuarı EMITT, İstanbul’un bu yeni vizyonunda

da çok önemli bir yer tutmaya devam

edecek,” sözlerini paylaşan İmamoğlu,

EMITT Turizm Fuarı’nın dünyanın sayılı

turizm fuarlarından biri olmanın yanı sıra

olağanüstü bir eğitim ve tecrübe paylaşım

platformu olduğunun altını çizdi.

Türkiye turizmine yılda 3 milyar TL

üzerinde katkı

Fuar’ın zemin hazırladığı iş birlikleri ve

satış anlaşmaları ile 2015 yılından bugüne

Türkiye turizm sektörüne yıllık ortalama 3

milyar TL’nin üzerinde bir iş hacmi katkısı

sunduğunu tespit ettiklerini söyleyen EMITT

Turizm Fuar Direktörü Hacer Aydın, son

5 yılda 15 milyar TL’ye ulaşan bu katkıyı

artırarak sürdüreceklerini vurguladı.

Aydın, her yıl turizm endüstrisinden on

binlerce profesyonelin buluşma noktası

olan EMITT’in, olağanüstü bir eğitim ve

tecrübe paylaşım platformu olduğunun

altını çizdi. Aydın şöyle devam etti:

“Türkiye’de her gelir grubundan tüketicinin

tatil alışkanlığı kazanmasına, şehirlerin,

yörelerin markalanmasına ve ülkemizin pek

çok kültür varlığının gelir getiren turistik

değerlere dönüştürülmesine 23 yıldır

önemli katkıda bulunan EMITT, Türkiye

turizm sektörünün dünyaya açılan en

önemli kapısıdır.”

EMITT Turizm Fuarı’nın 23 yıldır, Türkiye’de

pek çok yeni tatil ve turizm destinasyonu

oluşmasına ortam hazırladığını ifade eden

Aydın, Türkiye’de şehirlerin hatta köylerin

markalanmasının ve yerli-yabancı turistle

buluşmasında EMITT’in rolüne dikkat çekti.

Hosted Buyer (davetli tur operatörü)

programı için yoğun talep olduğunun altını

çizen Hacer Aydın, “Asya, Avrupa, Uzakdoğu

ve Latin Amerika ülkelerinden firmalar

EMITT Turizm Fuarı’na ilgi gösteriyor ve

programımıza başvuruda bulunuyor. En

çok başvuruyu Uzakdoğu’dan aldık,” dedi.

Randevu sisteminin, Fuar dönemindeki

görüşmeler için önemine de dikkat çeken

Aydın, 2017 yılından bu yana kullanılan iş

modeli ile verimliliğin arttığını belirtti.

Turizm 4.0 ve markalaşma en

önemli gündem

Her yıl olduğu gibi 24’üncüsünde de rekor

seviyede yabancı ziyaretçiyi ve turizm

profesyonelini ağırlamaya hazırlanan

EMITT – Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm

ve Seyahat Fuarı, tüm katılımcılar için

değer yaratan, birbirinden faydalı içerikler

ve iş birlikleri ile sektöre yön vermeyi

sürdürecek.

Turizm alanında müşteri odaklı dijitalleşme,

kişiselleşme, 2000 sonrası jenerasyonunun

beklenti ve taleplerinin nasıl karşılanacağı,

gibi konu başlıklarının 24’üncü EMITT

Turizm Fuarı’nın gündemini oluşturacağını

belirten Aydın, sözlerine şöyle devam

etti: “EMITT 2020’de Kültür ve Turizm

Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Turizm 4.0’

sloganını kapsamlı bir şekilde ele alacağız.

Türkiye’nin marka algısını değerlendirme,

ülke turizmine yol haritası oluşturma,

güncel ve akıllı çözümler üretme konularını

enine boyuna tartışacağız. Bu konuları

konuşurken turizm tüketicisinin ihtiyaçlarını

ön planda tutacağız. Dahası, turizm

tüketicileri ve turizm profesyonelleri,

EMITT ev sahipliğinde ve HTC iş birliğiyle

geliştirilen VR Deneyim Alanı’nda, sanal

gerçekliğin turizmde nasıl etkili bir şekilde

kullanılabileceğini ilk elden deneyimleme

şansına sahip olacaklar.” dedi.


guralporselen.com.tr


34

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Otel doluluklarında artış sürdü

Yine de Avrupa ortalamasını

yakalayamadık

Türkiye’nin otel doluluklarında artış trendi devam etti. Ancak hem doluluklarda hem

fiyatlarda Avrupa ortalamasına henüz ulaşamadık.

Konaklama sektörü kasım ayı

performansı belli oldu. Türkiye

Otelciler Birliği’nin (TÜROB)

açıkladığı verilere göre, Türkiye’nin

Kasım 2019 otel dolulukları, 2018 yılının

aynı dönemine yüzde 2.4 artarak yüzde

64.9 olarak kaydedildi. Dünya çapında

veri ve analiz şirketi STR’nin TÜROB için

hazırladığı Kasım 2019 Ülke Performans

Raporu’na göre, ortalama günlük satılan

oda bedeli (ADR), Kasım 2018’e göre

yüzde 6.3 artışla 66.5 Euro’ya, toplam

oda sayısı üzerinden odabaşı elde

edilen gelirler (RevPAR) ise yüzde 8.9

artışla 43.2 Euro’ya yükseldi. 11 ayda ise

Türkiye’nin ortalama dolulukları yüzde

2.5 artışla yüzde 68.2’ye, ortalama günlük

satılan oda bedeli yüzde 10.7 artışla 78.2

Euro’ya, oda başı elde edilen gelir yüzde

13.5 artışla 53.3 Euro’ya yükseldi. Ocak-

Kasım 2019’da Avrupa destinasyonları

doluluk ortalaması yüzde 73.2 olurken,

ortalama oda fiyatı ise 113.7 Euro olarak

tespit edildi.

İstanbul fiyatta yüzde 25 geride

İstanbul’un Kasım 2018’de yüzde 69.3

olan doluluk oranı, Kasım 2019’da yüzde

4.1 artarak, yüzde 72.1 olarak ölçüldü.

Ortalama günlük satılan oda bedeli

82.4 Euro ile Kasım 2018’e göre yüzde

5.2 arttı. Toplam oda sayısı üzerinden

odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen

yıla oranla yüzde 9.5 artış yaşandı ve

59.4 Euro olarak ölçüldü. İstanbul’da

Ocak-Kasım 2019 döneminde ise doluluk

oranı yüzde 4.4 artışla 74.8’e, ortalama

günlük satılan oda bedeli yüzde 9.8 artışla

90.2 Euro’ya, oda başı elde edilen gelir

yüzde 14.6 artışla 67.4 Euro’ya yükseldi.

11 ayda, İstanbul doluluk oranında

Avrupa ortalamasının üzerindeyken, oda

fiyatlarında Avrupa ortalamasının yüzde

25 gerisinde kaldı.

Antalya’da doluluklar geriledi

Antalya’da Kasım 2019 otel dolulukları bir

önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde

6.9 azalarak yüzde 54.6 oldu. Ortalama

günlük satılan oda bedeli 47.7 Euro

ile Kasım 2018’e göre yüzde 11.9 arttı.

Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı

elde edilen gelirler geçen yıla oranla

yüzde 4.2 artışla ile 26.0 Euro’ya yükseldi.

Antalya’da Ocak-Kasım 2019 döneminde

ise doluluklar yüzde 2.1 artışla yüzde

66.6’ya, ortalama günlük satılan oda

bedeli yüzde 12.4 artışla 91.0 Euro’ya, oda

başı elde edilen gelir yüzde 15 artışla 60.6

Euro’ya yükseldi.



36

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / makale

AGON Danışmanlık ve Mümessillik Hizmetleri CEO’su

Tezer Öner

Cilala parlat... Değmesin

yağlıboya!

Değerli okurlarımız, 2019 bitti. Bu

ne demek? Yılbaşı ve yeni bir yıla

ümitle, şevkle, istek ve azimle yelken

açıyoruz. Aynı zamanda yılın bu dönemi

Türkiye’de turizm sezonunun %70’inin

uykuya geçtiği dönem. Şimdi yenileme,

renovasyon ve tadilat zamanı...

Lakin bu yenileme ve yenilenme süreci

birçok farklı açıdan ele alınabilir.

Geçmiş yazılarımdan birinde kafaca

ve düşünce yapımızda olması gereken

yenilenme ve değişim için yorumlarda

bulunmuştum. Dolayısıyla o yazıyı

merak edenler dergimizin online ve

basılı arşivlerinde bulup okuyabilirler.

Bu sefer gerçekten salt işin boya

badana cila ve elektronik – mekanik

kısmına gireceğim. Çünkü o yazıdan beri

bir sene geçti “kafa” olarak ne kadar

yenilendiğimiz ortada... Daha da girmeye

gerek yok... Kafalarda yapısal reformlar

olmadıkça işin bu tarafı zor görünüyor.

Gelelim kelimenin ilk çağrıştırdığı

gerçek anlamına... Şu an itibariyla

otellerimizin, turistik tesis ve

işletmelerin genel olarak bir

yenilenmeye ihtiyacı var mı? Bence

kesinlikle var. Hatta bu çeşitli rakamlar

ve araştırmaların satır aralarından

da okunabiliyor. En azından bazı

geliştirmelerde bulunmak zorundayız.

Turizmciler, odaları Avrupa’dan ucuza

sattı. Yılın ilk 11 ayında yabancı turist

sayısı 42.9 milyonu aşarken, 78.2

Euro’luk oda fiyatları ve yüzde 68.2’ye

ulaşan doluluklar Avrupa ortalamasının

gerisinde kaldı. Sektörün oda başı

elde ettiği gelirler yüzde 13.5’lik artışla

53.3 Euro’ya yükseldi. Aynı rakamların

Avrupa’daki karşılığına bakıldığında

ise sektörün, odaları oldukça ucuza

kapattığı ortaya çıkıyor. Ocak-Kasım

2019’da Avrupa’daki destinasyonlarda

doluluk ortalaması yüzde 73.2 ile

Türkiye ortalamasını aşarken,

ortalama oda fiyatı ise 113.7 Euro’ya

ulaşarak, Türkiye’ye fark attı. (Sözcü

Gazetesi’nden alıntı)

Bu rakamlar bize gene aynı durumu

söylemekte... Bence en büyük

renovasyon şu “her şey dahil”

sistemden vazgeçmek. Bizim gelen

misafirden bu doluluk oranıyla çok

daha fazla kazanmış olmamız gerekirdi.

Neyse gene kafa yapısı ve pazarlama

stratejilerine girmeden boya badana

kısmına geri dönelim.

Üç yıllık durgunluk sonrası 2018’de

yaklaşık %22-25 doluluk oranı artışı ve

bunun akabinde 2019’daki son sene bir

öncekine göre gelen %13,5 - 15 artış

sayesinde artık sektör renovasyon için

bütçe ayırabilecek duruma geldi. Bu

bütçeye devletin de Turizm ve Kültür

Bakanlığı vasıtasıyla çok ciddi bir

katkısı var. Sektörde yenileme periyodu

genelde 5 yılda bir ara bakım, her

10 yılda bir de ana yenileme olarak

gerçekleşir. Özellikle Ege ve İstanbul’da

en eski otellerin bulunduğunu

varsayarsak durgun dönemi ve bütçenin

oluşması için geçen iki seneyi de

topladığımızda bazı otellere neredeyse

15 yıldır el sürülmediği görülmekte.

Bu nedenle oluşan misafir kaybı veya

memnuniyetsizlikler bize negatif

enerji olarak yansımaktadır. Sadece

Antalya’da 600 bin yatak kapasitesi

ve hiç el sürülmemiş 15 yıllık oteller

bulunmakta. Dolayısıyla buradaki

renovasyon pazarının bütçesi 4 milyar

dolar olarak tahmin edilmektedir.

Bunun yanı sıra orta düzey bir odanın

tam olarak renovasyon maliyeti en az

15 bin doları bulmaktadır. Bu durum

turizm sektörü dışındaki boya, yapı ve

malzeme, elektronik, otomasyon gibi

bir çok diğer sektör ve alt iş kollarını da

yakından ilgilendiriyor.

Görüldüğü gibi, oluşan rakamlar ve

etkilenen sektörlere baktığımızda

turizmin bizim için ne kadar önemli, bu

sektördeki yatırımlar ve imajımızın ne

derece değerli olduğunu anlamamak

mümkün değil. Lokomotif sektör olarak

turizmdeki tüm anlayış, pazarlama,

yapısal ve teknik renovasyonların acilen

ve hızla gerçekleştirilmesi şart. Belki

bununla birlikte düşünce ve stratejik

pazarlama tekniklerinin de renovasyonu

mümkün olur.

Türkiye jeopolitik ve kültürel konumu

ile eşsiz niteliklere sahip bir coğrafyada

hassas dengelerle ayakta kalmaya

çalışan bir ekonomik güç. Bu gücün

atardamarlarından biri de turizm.

Biz ne kadar beslersek, bu vücudu

damarlarımızda bize güç verecek

enerjiyi de o kadar çoğaltırız. Her

daim genç, dinamik, canlı, hevesli

ve heyecanlı kalmayı başarabilmeyi

dileyerek, mutlu yıllar ve kazançlı bir

2020 diliyorum.


Profesyonel bulaşık yıkama teknolojisi

M-iQ – Geleceğin bulaşık

yıkama teknolojisi

M-iQ – İnsan ve çevreyi gözeten bütünsel bulaşık yıkama teknolojisi

MEIKO, bulaşık yıkama teknolojileri geliştirmeye devam ediyor. Bu doğrultuda sadece en iyi teknolojiyi sunmakla

kalmıyor; bununla beraber insan, doğa ve kaynakları dikkate alarak resmin tamamını göz önünde tutuyoruz.

Daha temiz bir dünya için sürdürülebilir yıkama teknolojilerini savunuyoruz. Birbiriyle çelişen ihtiyaçları uyumlu

bir konseptte bir araya getiriyoruz: Bir yanda mutlak hijyen ve güvenlik, diğer yanda ise su ve enerji tüketiminde

tasarrufu hedefliyoruz. Maliyet bilinci ve ekonomik teknolojinin yanı sıra en modern akıllı teknolojilerin kullanımını

amaçlıyoruz. Sonuç: MEIKO konveyörlü ve tırnaklı bulaşık makinesi M-iQ; geleceğin bulaşık yıkama teknolojisi.

www.meiko.com.tr


38

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

TravelShop Turkey

Hindistan’ın 5 ayrı

şehrinde Türkiye’yi

tanıtacak

Dünya genelinde 100’e yakın

workshop etkinliği ve B2B fuarı

düzenleyen TravelShop Turkey, 28

Ocak-4 Şubat tarihleri arasında

Hindistan’ın 5 ayrı şehrinde Türkiye’yi

tanıtmaya hazırlanıyor.

İlk olarak Bangalore, Ahmedabad

ve Kolkata’da B2B etkinliği yapacak

olan TravelShop Turkey, devamında

Hindistan’ın en lüks fuarı olan BLTM

Delhi Fuarı’nda ve ardından Hindistan’ın

tek outgoing fuarı olan OTM Mumbai

Fuarı’nda Bakanlık konseptiyle Türkiye

standı açacak ve Mumbai’de Destination

Turkey Çalıştayı organize edecek.

Kalender’den tüm turizm

firmalarına açık davet

TravelShop Turkey Genel Müdürü

Murtaza Kalender, dünyada hızla büyüyen

Hindistan pazarından maksimum fayda

elde etmek amacıyla workshop ve

fuar etkinliklerin yöneldiklerini ifade

ederek, bu kapsamda özellikle MICE

ve düğün gruplarını Türkiye’ye çekmeyi

hedeflediklerini söyledi. Türkiye’nin

tanıtımını yapan tüm turizm firmalarının

etkinlerde yer alabileceğini belirten

Kalender, “Workshop çalıştayımıza

Türkiye’deki tüm firmaları davet ediyoruz,

bekliyoruz” dedi.

Bakanlık standından farklı

olmayacak

BLTM Delhi ve OTM Mumbai fuar

stantlarının Türkiye teması ve Bakanlık

konseptiyle oluşturulduğunun altını çizen

Kalender, “Standımız Türkiye logosu

ve görsellerini içerecek olup, Bakanlık

standından da farklı olmayacak, böylelikle

herkes eşdeğer konumda olacak” dedi.

Şu ana kadar 20’ye kadar başvuru

aldıklarını belirten Kalender, bu taleplerin

artması halinde stand boyutlarının da

genişletilebileceğini söyledi.

B2B ön randevulu ve talepli

Kalender, yapmış olduğu ön randevu

çalışmalarının, tamamen kendi üretimleri

olan benzersiz bir sistem olduğunu

belirtirken bu sistem sayesinde ön

randevu alınabilen, talepleri olan

Hindistan firmalarının sistem üzerinden

görüntülebileceği bir fonksiyona sahip

olduğunu bildirdi. Tüm turizm sivil

toplum kuruluşlarını da bu etkinlikte

yer almak üzere davet eden Murtaza

Kalender, tüm basın kuruluşlarını da

aralarında görmekten memnuniyet

duyacaklarını söyledi. Hindistan’daki

workshop ve fuar etkinliklerine katılmak

isteyen meslektaşların TravelShop

Turkey ofisinden Alper Yağcı ile irtibata

geçebilecekelrini belirtti.

TravelShop Turkey’in önümüzde

etkinliklere ilişkin bir açıklama da

yapan Murtaza Kalender, ACE of MICE

Exhibition By Turkish Airlines Hosted

Buyer programı mart ayında dini temalı

Holy Lands ve mayıs ayında Yacth Cruise

temalı workshoplarıyla da süreceğini

aktardı.

TravelShop Turkey’in

28 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında

düzenleyeceği etkinlik takvimi ise

şöyle;

28 Ocak 2020 Workshop Bangalore

29 Ocak 2020 Workshop Ahmedabad

30 Ocak 2020 Workshop Kolkata

31 Ocak – 1 Şubat 2020 BLTM Fuarı New

Delhi

3 Şubat -4 Şubat 2020 TFF/OTM Fuarı

Mumbai


Sapanca’daki

Doğal Tercihiniz

Elite World zincirinin tecrübesini ve ışıltısını yansıtan

Elite World Sapanca Convention & Wellness Resort; iş, tatil, wellness

amaçlı konaklamalarınız için doğanın kalbinde sizleri bekliyor.

• 500 ODA • KONGRE SALONU • 18 TOPLANTI SALONU

Otelin yapımı esnasında

hiçbir ağaç kesilmemiştir.

• 8.500 M 2 WELLNESS ve SPA ALANI • BİYOLOJİK GÖLET • AQUAPARK

• MACERA PARKI • KIDS CLUB • BAR ve RESTORANLAR • GAME ARENA

• BOWLING • TENİS KORTLARI • BASKETBOL SAHASI

0264 415 10 00


40

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Erciyes’in şehir ekonomisine

katkısı 100 milyon dolar

İstanbul’daki seyahat acentalarına,

Kayseri’nin geleneksel tanıtım etkinliği

düzenlendi. Erciyes Kayak Merkezi, kentin

6 bin yıllık tarihi ve kültürü, gastronomisi,

sağlık turizmi gibi zengin potansiyeli

anlatıldı. Erciyes Kayak Merkezi’nin kent

ekonomisine katkısını kaydeden Kayseri

Erciyes AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dr.

Murat Cahid Cıngı, şunları söyledi:

“Jeolojik araştırmalara göre yaklaşık 1

milyon yaşında olan Erciyes Dağı’na, bugüne

kadar 200 milyon doların üzerinde yatırım

yapıldı. Dünyanın sayılı kayak merkezleri

arasındayız. Farklı zorluk derecelerinde

100 kilometreyi geçen kayak pistlerimiz

ile dünyanın en iyi yönetilen dağlarından

birisiyiz. Erciyes Kayak Merkezi’nde, bu

sezon 2.5 milyona yakın kişiyi ağırlamayı

hedefliyoruz. Erciyes’in şehir ekonomisine

katkısı yaklaşık 100 milyon dolar” dedi.

Kayseri’den turizm temsilcileri,

İstanbul’da seyahat acentaları ile

buluştu

THY Kayseri Satış Müdürlüğü tarafından

İstanbul’da her yıl geleneksel olarak

gerçekleştirilen “Kayseri ve Erciyes Kayak

Merkezi Tanıtımı” toplantısı, 4 Aralık

Çarşamba günü, Artaş Grubu bünyesindeki

Radisson Blu Hotel Vadistanbul’un ev

sahipliğinde yapıldı. Kayseri Büyükşehir

Belediyesi Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç,

Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.

Kurtuluş Karamustafa, Kayseri Erciyes AŞ

Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Cahid

Cıngı, THY Kayseri Satış Müdürü Fatih İnan,

Melikgazi Belediye Başkanı Dr. H. Mustafa

Palancıoğlu, Kayseri İl Kültür Müdürü Dr.

Şükrü Dursun, Artaş İnşaat Yönetim Kurulu

Başkanı Süleyman Çetinsaya, Artaş Grubu

Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep

Arifoğlu’nun aralarında bulunduğu, kamu

ve yerel yönetimlerin yetkilileri ve turizm

sektörünün temsilcileri katıldı.

Bacalı sanayide lider olan Kayseri,

bacasız sanayide de atağa geçti

Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr.

Memduh Büyükkılıç, şunları söyledi:

“Kayseri’nin sahip olduğu tarihi, kültürel,

doğal güzelliklerini paylaşmak için bugün bir

aradayız. 6 bin yıllık tarihiyle medeniyetlerin

merkezi olan kentimiz, ticaretin merkezidir

ve İpek Yolu’nun üzerindedir. Bacalı

sanayide lider olan Kayseri’miz, bacasız

sanayide de atağa geçerek, bugüne kadar

sanayide elde ettiği başarısını, turizmde de

göstermeye devam ediyor. Erciyes Kayak

Merkezi, dünyanın sayılı kayak merkezleri

arasındadır. Ulusal ve uluslararası spor

etkinliklerine ev sahipliği yapan Erciyes’e,

Rusya, Ukrayna, Polonya ve Belarus’tan

carter uçakları iniyor. Avusturya’dan

Almanya’ya, Dubai’den Lübnan’a dünyanın

dört bir yanından kayak severler, Erciyes’i

keşfetmeye geliyorlar. Kayseri Cumhuriyet

Meydanı açık hava müzesi gibidir ve 6

medeniyetin eserlerini görebilirsiniz. Özetle,

tarihiyle, kültürüyle, gastronomisiyle,

Erciyes Kayak Merkezi, Kapuzbaşı Şelalesi,

Kuş Cenneti, Yılkı Atları, balon turları

ve tüm ilçelerimizdeki zenginliğimiz ile

kentimizi tanıtmaya ve gelen misafirlerimizi

Türk misafirperverliği ile ağırlamaya

devam edeceğiz. Kamu, yerel yönetimler

ve sektör temsilcileri ile yaptığımız iş

birliğiyle, kentimizi henüz keşfetmeyenlere

potansiyelimizi anlatmayı artırarak

sürdürüyoruz” dedi.

Çetinsaya: “Ülkemizin tanıtımı

ve turizmi için elimizden geleni

yapıyoruz”

Artaş İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı

Süleyman Çetinsaya, şunları anlattı: “42

yıldır inşaat işleriyle uğraşıyorum. Konutlar,

AVM’ler, oteller yapıyoruz. Türkiye’ye hizmet

etmek için grup olarak çalışmaya aralıksız

devam ediyoruz. 30 yıldır da turizme hizmet

ediyoruz ve 6 tane otelimiz var. Ülkemizin

tanıtımı ve turizmi için elimizden geleni

ekip arkadaşlarımız ile yapmaya gayret

ediyoruz. Kayseri’mizin tanıtımı bizim için

çok önemlidir. Bugün burada, Kayseri

Büyükşehir Belediye Başkanı, ilçe belediye

başkanları ve sektör temsilcileri ile beraber

olmak çok önemlidir. Kayseri, 6 bin yıllık

tarihi olan bir şehir. Yurtdışına gidince çok

az tarihi yerleri olan yerleri bile bizlere

tarih diye gösteriyorlar. Bizim henüz

yeterince tarihi ve kültürel zenginliğimizi

tanıtamadığımızı düşünüyorum. Bu noktada,

birlikte yaptığımız tanıtım faaliyetlerinin

sürdürülebilir olarak devam etmesini

değerlidir. Kentimizde Kayseri Valiliği,

Büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeleri,

Erciyes AŞ, THY Kayseri, Üniversitemiz ve

özel sektör dahil tüm kurum ve kuruluşlar

her türlü katkıyı yapıyorlar. Kayseri’nin en

büyük sansı, belediye başkanlarımızdır.

İki şey önemlidir, dürüst ve çalışkan

olunmalıdır. Kentimizin, dürüst ve çalışkan

belediye başkanları olmuştur. Aynı zamanda

Kayseri, çok hayır sahibidir, okul ve cami

gibi birçok tesisler, hayırseverler tarafından

yapılmıştır” dedi.

Arifoğlu: “Kayseri, zengin turizm

potansiyeline sahip”

Artaş Grubu Turizm Yatırımları

Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları

söyledi: “Anadolu’nun incisi kadim şehir

Kayseri’miz, 6 bin yıllık tarihiyle, kültürüyle,

gastronomisiyle, sanayisiyle, ticaretiyle,

Sultan Sazlığı Kuş Cenneti, Kapuzbaşı

Şelalesi, Erciyes Kayak Merkezi, yeni yeni

keşfedilmeye başlanan ve dünya tarihine

ışık tutan zengin arkeolojisi, bu sene

başlatılmış olan balon turları ile çok zengin

bir potansiyele sahiptir. Erciyes Kayak

Merkezi, Avrupa’dakiler gibi gerçek kış

sporları merkezi olup, dünyanın sayılı kayak

merkezleri arasındadır. Kayseri Valiliği,

Büyükşehir Belediyesi, Kayseri THY, Erciyes

AŞ ve Meslek Birliğimiz TÜROB’la beraber

yürüttüğümüz tanıtma faaliyetlerinin

sonuçları, kısa sürede karşılığını vermiştir.

Hem Erciyes Kayak Merkezi, hem de

Kapadokya’da oluşan destinasyonlar yabancı

tur operatörleri tarafından yoğun ilgi

görmüş olup, Kayseri’miz, Rusya, Ukrayna,

Polonya, Ortadoğu ve Belarus’lu tur

operatörleri tarafından seyahat kapsamına

alınmıştır. Kayseri’deki Radisson Blu

otelimiz marka değeri olarak, Radisson Blu

otellerinin arasında misafir memnuniyetinde

dünya ikincisi seçilmiştir ve bu başarı devam

etmektedir” dedi.


GROW WITH US

Radisson Blu Hotel, Kayseri

CREATING OWNER VALUE

THROUGH EVERYTHING WE DO

We walk the walk with franchised partnerships

The largest upper-upscale brand in Europe,

Radisson Blu leverages its network and offers

an urban solution for efficient real estate.

The Radisson brand brings a space

efficient, conversion friendly upscale brand

to urban locations.

Radisson Blu Hotel, Trabzon

Radisson RED is a nimble & bold lifestyle

brand with a lean operating model at vibrant

destinations. Let’s PLAY!

radissonhotelgroup.com/development

emeadevelopment@radissonhotels.com

+32 2 702 9200

Radisson Blu Hotel, Vadistanbul


42

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Dedeman, Palandöken’de hedef büyüttü

Dedeman Turizm Grubu,

dünyadaki en iyi 20 kayak

merkezi arasında gösterilen

Erzurum Palandöken’deki

iki oteliyle 27. kış sezonunun

açılışını yaptı.

Dedeman Turizm Grubu, Türkiye

Kayak Federasyonu tarafından,

Dedeman Yönetim Kurulu Başkanı

merhum Murat Dedeman ismi ile 17-

20 Aralık tarihlerinde düzenlenecek

Murat Dedeman FIS Cup müsabakası

öncesinde, Palandöken’de büyüme

hedeflerini paylaştı. Toplantıda konuşan

Dedeman Turizm Grubu Yönetim ve

İcra Kurulu Başkanı Banu Dedeman;

“Dedeman markası için Palandöken’in her

zaman çok özel bir yeri vardır. Her zaman

da öyle olacak. Geçtiğimiz Temmuz ayında

kaybettiğimiz liderimiz, babam Murat

Dedeman, Türkiye’nin içinde bulunduğu

zor koşullara rağmen, dönemin valisinin

de yönlendirmesi ile 1993 yılında

Palandöken Kayak Merkezi’ndeki ilk

otel yatırımını gerçekleştirmişti. Murat

Dedeman sadece 1994 yılında hizmete

giren otelimizin değil, aynı zamanda

Palandöken Kayak Merkezi’nin de

gelişmesini sağladı. Bu yatırım ile Türkiye

yeni bir destinasyon kazanırken, bölge

kayak merkezi haline gelerek uluslararası

pazarda da yer bulmaya başladı. Geçen

25 yılda Palandöken çok yol aldı. Şimdi

arzumuz, Palandöken’in dünyanın kayak

merkezi haline gelmesidir” dedi.

Dedeman: “Hedefimiz 10 yılda 50

otele ulaşmak”

Banu Dedeman, “Türkiye’nin ilk

uluslararası otel zinciri olan Dedeman

Turizm Grubu’nun bugün geldiği

nokta, hem aile olarak bizim hem de

ülkemiz turizm sektörü için gurur

kaynağıdır. Hedefimiz bundan böyle

verimlilik içinde büyüme ve yaygın

hizmet ağını genişletmek olacaktır. 1966

yılından bugüne kadar değerlerimiz,

geleneklerimiz ve tecrübemizle ülkemize

ve sektörümüze hizmet ettik. Kurumsal

yapımızı güçlendirmek ve zincirimize

yeni halkalar katarak büyümek için

grubun başlattığı sürdürülebilir büyüme

ve değişim stratejisine uygun olarak

oluşturduğumuz “İcra Kurulu” ile yeni

başarılara imza atmayı, şuan 17 olan

otel sayımızı 10 yılda 50’ye çıkarmayı

hedefliyoruz” dedi. Banu Dedeman

konuşmasında, Uluslararası Kayak

Federasyonu tarafından her sene

dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenen

Alp Disiplini FIS Cup müsabakasının,

bu sene ülkemizde, Palandöken’de

yapılacak olmasından ve müsabakanın

Murat Dedeman’ın adı ile gerçekleşecek

olmasından dolayı büyük onur

duyduklarını belirtti. Müsabakanın

Murat Dedeman FIS Cup ismi ile

düzenlenmesini sağlayan Türkiye Kayak

Federasyonu’na teşekkürlerini sunan

Banu Dedeman, “Uluslararası kayakçılar

ile kayak tutkunlarını bir araya getirecek

müsabakaya, yeni adıyla Murat Dedeman

Pisti ev sahipliği yapacak. Bir vefa örneği

göstererek piste Murat Dedeman isminin

verilmesini sağlayan başta Erzurum

Valiliği ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi

olmak üzere, Erzurum Ticaret ve Sanayi

Odası, Erzurum Ticaret Borsası gibi

çok değerli kurumlara, Türkiye’nin ve

Erzurum’un önde gelen sivil toplum

kuruluşlarına şükranlarımı iletiyorum”

dedi.

Yeşil: “Bölgede en çok tercih edilen

oteller arasında ilk sırada yer

alıyoruz”

Basın toplantısında söz alan Dedeman

Turizm Grubu Otellerden Sorumlu İcra

Kurulu Üyesi Gündüz Yeşil; “Dedeman

Turizm Grubu olarak; hali hazırda 2’si

yurtdışında 15’i Türkiye’de olmak üzere

toplamda 5.200 yatak kapasitesine

sahip 17 otelin işletmesini yapmaktayız.

Palandöken’de 1994 yılından bu yana

faaliyet göstermekteyiz. Yaptığımız

çok ciddi yatırımlar ile Palandöken’in

hem dünyada, hem de yurt içerisinde

tanıtımı için yıllardır aynı çaba ve inançla

çalışmaktayız.” şeklinde konuştu.

Kar kalitesi açısından en önemli

merkezlerinden birisi olan Palandöken’in

dünyanın kayak merkezi haline

getirilmesinin herkesin sorumluluğunda

olduğunun altını çizen Gündüz Yeşil, “Bu

sorumluluğu yaptığımız yatırımlarla en iyi

şekilde gösterdiğimizi belirtmek isterim.

Palandöken’e yapılacak yatırımlar arttıkça

önümüzdeki dönemde gelen turist

sayısında da artış olacağını öngörüyoruz.

Palandöken otellerinde yaptıkları

konsept değişikliklerine de değinen Yeşil,

“Dedeman Palandöken Ski Lodge özelinde

her bütçeye uygun satış kurgumuz ile

yaptığımız değişiklikler sonrasında, geçen

seneye oranla rezervasyonlarda 2 kat bir

artış gerçekleşti. Palandöken otelimiz

özelinde ise “Her şey Dahil” konseptine

geçiş yaparak bölgedeki diğer otellerden

farklı bir hizmet anlayışına geçtik.” dedi.

Kadakal: “Büyüme stratejimizde

odağımız Smart By Dedeman ve

Park Dedeman olacak”

Toplantıda Dedeman Turizm Grubu

İş Geliştirmeden Sorumlu İcra

Kurulu Üyesi Nadir Kadakal, “Biz

küresel bir iş yapıyoruz, farklılaşan

seyahat alışkanlıklarını, tüketici

beklentilerini, deneyimlerini, yıllar

içerisindeki değişimlerini göz önüne

alarak önceliklerimizi belirliyoruz. Bu

tespitlerimize paralel olarak büyüme

stratejimizde odağımız Smart By

Dedeman ve Park Dedeman otelleri

olacak. 2020’den başlayarak takip eden

yıllarda bu hedeflerimize ulaşmak

için yatırımlarımıza devam edeceğiz.

Değişen tüketici alışkanlıkları ve

beklentilerine uygun bir şekilde değişim

ve dönüşümümüz sürecek. Türkiye’nin

lider otel zincirlerinden biri olarak

sektörümüze bugüne kadar olduğu

gibi, 2020 ve daha sonraki yıllarda da

yüksek katma değer oluşturmaya devam

edeceğiz.” şeklinde konuştu.



44

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Semih Erken

"Bakanlık denetimiyle otel fiyatlarını

yukarı çekebiliriz"

Turizm sektörüne bellboy olarak girip, 26 yıllık deneyim sonrası, Asya kıtasında onlarca

otel projesini hayata geçiren, günümüzde kendi danışmanlık şirketini kuran Semih Erken;

Türkiye’de fiyatları yukarı çekecek püf noktalarını özetledi.

Milenyum yılının ardından 2. on yıl

da bitti ve nihayet 2020 yıllarına

geldik. Avrupa’nın kültürel açıdan

bilinen, belli başlı merkezlerinden

sonra, Akdeniz’in ve Türkiye’nin cazibesi

günden güne artıyor. Yıllarca hep bir

terör, ne olduğunu tam anlayamadığımız

ekonomik istikrarsızlık ve yavaş bir

kalkınma dönemiyle uğraşıp durduk.

Benzer sorunlar yakın coğrafyamızdaki

tüm komşularımızda da yaşanıyordu.

Bu da dünyanın ilgisini kazanmamızı

engelledi. Bununla birlikte başta

yatırımcılar olmak üzere, sözüm ona

rakiplerinden ‘iş kurtarabilmek’ adına,

bile bile bindiğimiz dalı kesiyorduk. Evet…

bile bile lades! Oysaki, kültürel varlıkların

zenginliği ve konum itibarıyla sayıları bir

elin parmaklarını geçmeyen ülkelerden

biriyiz…

Güzel Türkiye’mizin konaklama fiyatları

artacağına maalesef ucuzluyor.

Türkiye’miz bulunduğu coğrafyada

muhtemelen kongre turizmi, seyahat,

kültürel zenginlik açısından çok farklı

bir konumda bulunuyor. Buna karşın,

bencil fiyatlandırma politikalarımız

sebebiyle konaklama fiyatlarımız ne yazık

ki bulunduğumuz bölge ve hak ettiğimiz

seviyenin altındadır.

Fiyatlamalar dönemsel olarak

konuma göre belirlenebilir

Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın

devreye girerek, fiyatları kontrol altına

alıp, bölgesel fiyatlandırmalarla asli

işi denetlemeyi yapmasında yarar var.

Denetleme-takip işi için bakanlıkta

yeni bir daire kurulabilir, bu daireler

Türkiye’nin tüm turistik bölgelerine

yayılabilir. Lüks tesislerden başlayarak en

küçük konaklama birimleri pansiyonlara

kadar fiyatlamalar, bulunulan konuma

göre belirlenebilir. Örneğin, İstanbul

Beyoğlu Belediyesi sınırları içerisinde

bulunan X mahallesi, X ve Y caddeleri

arasındaki beş yıldızlı tesisler belirli

metrekarelere kadar odalarını, XX

ile YY fiyatları arası pazarlayabilir.

Fiyat aralıkları da dönemsel olarak

belirlenebilir. Belirlenen fiyat dilimlerine

uymayan otellere cezai işlemler/

yaptırımlar uygulanabilir.

Oteller her gece, bakanlığın verdiği

sisteme oda listesini yükleyip, bu

elektronik sistemle kendi denetimini de

yapabilmeli. Bakanlığın kuracağı denetim

ekipleri de tesisleri dolaşıp denetlemeli.

Fiyatlandırma işi sadece konaklama

fiyatları bazında kalmamalı. Kongre,

organizasyon ve toplantı salonlarının

fiyat aralıkları, sunacakları standart ve

zengin menülere göre belirlenebilir. Aynı

zamanda konaklama tesislerinin diğer

ürünleri de denetlenmelidir. Bakanlık,

fiyatların alt ve üst limitlerini, bölgelerin

denge ve hareketlenmeleri dikkate alarak

düzenleyebilir.

Kazanan illa ki Türkiye olacaktır!

Yavaş yavaş artan fiyatlara ilk etapta

uluslararası organizasyon şirketleri ve

tur operatörleri biraz tepki gösterecektir.

Servis kalitesinin giderek artıyor olması

ise dikkatlerini çekecektir. Bir fikir

vermesi açısında şöyle bir örnek vermek

istiyorum. Diyelim ki ağırlayacağınız

10.000 misafiriniz günde 100 TL

bırakırken, muhtemelen kısa vadede

ziyaretçi sayısı 8.000’e düşecektir.

Deneyimlerimden çıkarak harcama

rakamlarının günden güne artacağına

inanıyorum. Dolayısıyla ziyaretçi sayısı

düşse bile günlük harcamalar 130 TL’ye

yükselecektir. Bazı destinasyonlar

bunu fırsat olarak değerlendirecektir.

Biz de bu bilinçten hareket edip, hangi

pazara odaklanacağımızı öğreneceğiz.

Sonuç itibariyle fiyatların yavaş yavaş

yukarı çekilmesinden kazanan illa ki

Türkiye olacaktır. Fiyat bakımından

bölgelerindeki rakiplerinin seviyesine

gelecek olan otellerimiz, tesislerinin

temizliği ile servislerinin kalitesine

odaklanıp, ürün çeşitliğini artıracaklardır.

Otel yöneticilerimiz, en kaliteli ürün ve

malzemeyi belirleyip bunu yatırımcıya

aldıracaktır. Bölgede rekabetin fiyattan

hizmete kayması, otel yöneticilerimize

ciddi avantaj sağlayıp, olumlu geri

dönüşler almalarına yol açacaktır. Mevcut

kötü durumu ortak strateji ve cesur

adımları atarak tersine çevirebiliriz.

2020’nin parlak yarınların tohumlarının

birlikte atılacağı bir yıl olmasını diliyorum.

Semih Erken Kimdir?

Turizm ve Otelcilik sektörüne 26 sene

önce bellboy olarak başladı. Asya

kıtasında onlarca projeyi hayata geçirdi.

Uluslararası 4 ayrı markanın Asya

Pasifik ve Global Direktörlüğü’nü yaptı.

Erken, Çin bölgesindeki yatırımcılara

oluşturduğu markalarla “Çin’in Lüks Otel

Markaları” ödülüne kazandı. Semih Erken,

markaların yaratılması, kültür ve ruhunun

aşılanması, servis ilke ve konseptinin

belirlenmesi, mimari tasarım gibi tüm

DNA’sının yaratılmasında uzmanlaştı.

Günümüzde kurduğu danışmanlık

firmasıyla hizmet veren Erken, Şanghay’a

2 saatlik uzaklıkta olan Hangzhou’da

hizmete girmek için gün sayan lüks otel

projesi To Dream Retreat’ın yönetim

danışmanlığını üstlendi. Erken, Türk

girişimcileri cesur olup, doymak bilmeyen

Çin pazarına açılmaya teşvik ediyor. Bunu

yaparken Çin’deki yatırımcıları da gözde

destinasyon haline gelip cazibesi sürekli

artan Türkiye’ye davet ediyor.



46

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

Turizmin ‘Uzakrota’sı

sektörü bir kez daha ‘yakın’laştırdı…

Uzakrota Travel Summit, bu yıl da global turizm pazarından yöneticiler ve Türkiye’de

turizme yön veren profesyonelleri 13 Aralık Cuma günü Hilton Istanbul Bosphorus’da bir

araya getirdi.

Bidroom tarafından geçtiğimiz yıl

dünyanın en etkin 10 turizm zirvesi

arasında gösterilen Uzakrota’da,

bu yıl 150 üst düzey konuşmacı, 100’den

fazla stand katılımcısı ve 500’den fazla

marka ile 4500’ün üzerinde katılımcı yer

aldı. Turizm sektöründeki havayolları,

Tur operatörleri, seyahat acenteleri,

oteller, turizm teknoloji firmaları, Start Up

firmalar, Turizm tedarik firmaları, Yatırım

şirketleri ve sosyal medya influencerları

ile tüm turizm paydaşlarını bir araya

getiren eşsiz bir etkinlik yapıldı. Etkinliğin

akşamında da, ilk defa düzenlenen

Uzakrota Turizm Ödüllerinde plaketlerini

alan ödül kazanan firmalar, gecenin

ilerleyen saatlerine kadar parti eşliğinde

kutlamalarda bulundu.

SKYhub Ana Salonu, Emirates Pazarlama

Salonu, Neredekal.com Teknoloji

Salonu, Turkish Airlines Corporate Club

Travel Stage, International Residency &

Citizenship Stage ve Startup Stage olmak

üzere eş zamanlı olarak 5 farklı sahnede

etkinlik dopdolu içerikleri, çarpıcı konu

başlıkları ile dikkati çekti. Ayrıca etkinlikte

yer alan HotelRunner Lounge, IRC Lounge

ve Hotelspro B2B Area alanları ile de

turizm paydaşlarına buluşma ve sinerji

oluşturma imkanı verdi.

Dünden bugüne turizm konuşuldu

Etkinliğin açılış konuşmasını, Turizm

ve Sağlık eski bakanı Bülent Akarcalı

gerçekleştirdi. Bakanlık dönemlerinde

turizmi geliştirmek adına yapmış oldukları

çalışmaları ve geçmişten günümüze

turizmi değerlendiren Akarcalı’nın

ardından, sahneye Kültür Turizm

Bakanlığı Turizm Tanıtma Ajansı Genel

Müdür Yardımcısı Onur Gözet söz aldı.

Türkiye’nin mevcut turizm potansiyeli

ve tanıtma ajansı özelinde Türkiye’nin

destinasyonlarını tanıtım biçimleri,

kısa-uzun vadeli tanıtım stratejileri

hakkında detaylı bilgilendirmelerde

bulundu. Sonrasında, sahneyi Uzakrota

Travel Summit’in ana sponsoru olan

dünyanın 73 ülkesinde 554’ün üzerinde

ofisi ile Japonya’nın en büyük tur

operatörlerinden HIS Global’in markası

SKYhub adına, sahneye HIS Türkiye

ofisi Genel Müdürü Emre Özkur çıktı.

Özkur açılış konuşmasında, Turizm

sektörünün yıllar içindeki gelişimi,

teknolojinin sektöründeki insan emeğinin

yerini zamanla teknolojinin almaya

başlayacağını ifade ederek, Uzakrota

etkinliğinin güçlü B2B yapısı nedeniyle

turizm paydaşlarını bir araya getirme,

yüz yüze konuşma, yılda bir defa da olsa

birbirleri arasında sinerji oluşturabilme

adına son derece önemli olduğunu belirtti.

Böylelikle teknolojinin gücüne rağmen,

bir araya gelmenin pozitif sonuçlarını,

böyle kaliteli bir turizm zirvesinde

görebildiklerini ifade etti.


Her geçen sene daha etkin, daha başarılı

bir organizasyon olan Uzakrota Travel

Summit için katılımcı firmalar da övgü

dolu sözlerle memnuniyetlerini ifade

ettiler. Daha önceki etkinliklerinde olduğu

gibi, bu yıl da global turizm pazarından

yöneticiler ve Türkiye’de turizme yön

veren profesyoneller bu değerli etkinlikte

bir araya geldi.

Paneller ilgiyle takip edildi

Etkinliğin ana sponsoru olan SKYhub’ın

Outbound Grup Müdürü Orhan Durmuş

moderatörlüğünde gerçekleşen

panelde ise “Yeni nesil kullanıcıları

yakalayabilmek için, tur operatörlerinin

gelişen teknoloji ışında nasıl aksiyon

almaları gerektiği” konusunda

değerlendirmelerde bulunuldu.

Seyahat teknoloji salonu sponsoru olan

Türkiye’nin otel arama motoru Neredekal.

com’un Genel Müdürü Özkan Hacıoğlu

moderatörlüğünde gerçekleşen panelde

ise, turizm teknolojisi-pazarlaması

konusunda Türkiye ve dünyada söz

sahibi Hotelspro, Hotelbeds ve Dohop

firmalarının üst düzey yöneticilerinin

katıldığı oturumda, “Dijital ortaklıklar

ile yeni pazarlara açılabilmenin yolları”

hakkında paydaşlara bilgi aktarımlarında

bulunuldu. Etkinliğin ana destekçilerinden

International Residency & Citizenship

(IRC) CEO’su Tolga Habalı, yabancı

ülkelerde iş yapma, başka bir ülkenin

vatandaşlığına da geçerek çifte vatandaş

olma, çalışma-oturum izinleri ve yatırımla

vatandaşlık elde etme gibi konulara

dikkat çeken bir buluşma gerçekleştirdi.

Etkinliğin havayolu tarafından ana

destekçilerinden olan Emirates Airline

Bulgaristan, Romanya ve Türkiye bölge

müdürü Bahar Birinci “Havacılığın

geleceği ve Emirates’in gelecek

stratejileri” üzerine sektörü bilgilendirici

bir panel gerçekleştirdi. Türk Hava

Yolları Online Satış Çözümleri Başkan

Yardımcısı Cengiz Değirmenci de, yapay

zeka, nesnelerin interneti, sosyal medya

ve büyük veri gibi kavramların turizm

sektöründe şirketlere çok büyük fırsatlar

yarattığı konusuna dikkat çekti.

Kazananlara plaketleri takdim

edildi

Bu yıl etkinliğe katılan, internetin ilk

çıktığı günlerde hepimizin bildiği dünyanın

en popüler seyahat rehberlerinden

biri olan Lonely Planet’in CEO’su Luis

Cabrera, SKYhub ana salonunda,

“Dün, bugün ve yarın müşterilerin tatil

tercihleri” hakkında bilgi ve ön görülerini

sektör paydaşları ile paylaştı. Yine global

pazarda dünyanın en iyilerinden olan

Kanada Trafalgar Travel’ın Başkanı

Wolf Paunic ise Emirates Salonundaki

panelinde, “Yeni jenerasyonun davranış

biçimleri ışığında, geleceğin tur

operatörlerinin ne şekilde evirileceği”

hakkında öngörülerini paylaştı. Turizm

sektöründeki paydaşları global pazarda

A’dan Z’ye etkinlik düzenleme konusunda

danışmanlık hizmeti veren Meetings.

com’un CEO’su Bas Lemmens ise Hotel

Runner Kurucu Ortağı Ali Beklen’in

moderatörlüğünde gerçekleşen

panelde “Online mecraları daha verimli

kullanmanın yolları”nı sektörle paylaştı.

Etkinliğin sona ermesinin ardından

Emirates salonunda gerçekleşen

Uzakrota Travel Summit ödül töreninde

ise, kazananlara plaketleri takdim edildi.

Bir parti ortamına dönüşen salonda, canlı

müzik ve jazz eşliğinde gece sona erdi.


48

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / makale

ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş İş Geliştirme Müdürü

Onur Ilhan

Sürdürülebilirlik büyüsü ve

turizmde kalıpları yıkmak

Kaynakları tüketerek ya da toplumsal

yapıları bozarak büyümek, uzun

vadede şirketlere istenilen sonuçları

sağlamamaktadır. Zira böyle anlık

aksiyonların, saman alevi gibi parlayıp

sönmekten pek bir farkı yoktur. Bu ayki

yazımızda, bu düsturdan yola çıkarak,

turizm sektörü oyuncuları açısından

sürdürülebilir iş modelleri oluşturmanın

önemine değinmek isterim.

Sürdürülebilirlik, ekonomi, toplum

ve çevre arasında makul bir denge

sağlayabilmekle alakalıdır. Endüstri

Devrimi sonrasında böyle bir dengeden

bahsedebilmek ise ne yazık ki mümkün

değildir. Salt ekonomik büyüme odaklı

geçen son birkaç yüzyıldan sonra,

toplum ve çevrenin bazı onulamaz

yaralar aldıkları aşikârdır. Çevre

penceresinden bakıldığında, doğal

alanların zarar görmesi, yoğun kaynak

kullanımı ve akabinde ortaya çıkan

atık, kirlilik ve karbon emisyonu

sorunları muhakkak dikkate alınmalıdır.

Toplumsal boyutta ise, küresel

büyümeye ve karar mekanizmalarına

eşitlikçi katılım sağlanmasına, yapıların

insani form ve fonksiyon beklentilerini

karşılamasına ve toplum sağlığı ve

mutluluğuna olabildiğince hizmet

edilmesine odaklanılmalıdır.

Küresel ekonominin en önemli

bileşenlerinden biri olan turizm

sektörünün de bu dengesizlikte payı

olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Sektörümüz de artık çevreye

ve topluma yeterli alanı açmak

durumundadır. Ancak işbu durumu

sadece maddi bir yükümlülük olarak

görmek mecburiyetinde de değiliz.

Sürdürülebilirlik pekâlâ bir kazankazan

senaryosu olarak da ele alınabilir.

İnsanlar, sadece gelip geçen alelade

bir müşteri olarak değil de etkin, uzun

soluklu bir paydaş olarak görüldükleri,

fiziki ve ruhani açılardan rahatladıkları

ve doğa ile uyum içerisinde çalışan

turistik bölge ve tesisleri giderek daha

fazla tercih etmektedirler.

Bir yandan bu eğilimin yıldan yıla

kuvvetlendiğini gözlemlerken, diğer

yandan da eski BM Dünya Turizm

Organizasyonu Başkanı Taleb Rifai’nin

uluslararası seyahat eden turistlerin

sayısının 2030 itibariyle 1,8 milyar kişiye

çıkacağına ve bu muazzam artışın

aslında büyük bir sürdürülebilirlik fırsatı

oluşturabileceğine dair yaptığı öngörüyü

de dikkate almamız lazım. Basitçe ifade

etmek gerekirse, uluslararası turizm

talebi bir yandan ciddi bir hızla büyürken,

bir yandan da turistlerin beklentileri

artan bir oranda sürdürülebilirlik

perspektifine doğru kayıyor. Büyüyen ve

evrim geçiren turizm pastasından, daha

fazla yatak kapasitesine sahip ülkeler ve

gruplardan ziyade, daha çeşitli, doğa ve

insan ile barışık bir tesis havuzuna sahip

olanların faydalanacağı yeni bir düzene

geçiyoruz.

Bu yeni düzende, yenilenebilir enerjiye

yatırım yapmak, enerji ve kaynak

ihtiyacını otomasyon ve detaylı planlama

ile optimize etmek, yerinde üretim,

geri dönüşüm ve yeniden kullanım

inisiyatifleri geliştirmek, etkin bir atık

yönetimi oluşturmak, hava, su ve toprak

kirliliğine karşı uzun vadeli planlamalar

yapmak, mümkün mertebe yerel ve

sürdürülebilir kaynaklara yönelmek,

turizm tesislerini bulundukları çevrenin

“doğal” bir uzantısı olarak tasarlamak,

işletmek ve insana dokunan deneyimler

ortaya koymak büyük önem arz

edecektir.



50

hotel restaurant

& hi-tech

gündem

2019’da seyahatte büyük şehirler yine lider

Vizesiz ülkeler ise hızlı yükselişte

Birleştirilen resmi tatiller ve yaz dönemine denk gelen bayramlarla özellikle yerli turizm

açısından oldukça hareketli geçen 2019 yılını değerlendiren online bilet satış sitesi obilet.

com, yıl boyunca en çok tercih edilen destinasyonları açıkladı.

Otobüs ve uçak biletlerindeki

online satış oranlarında artış

yaşanan 2019’da her yıl olduğu

gibi İstanbul, Ankara ve İzmir, Türkiye

içinde en çok seyahat edilen şehirler

olmaya devam etti. Nüfus yoğunluğu,

üniversitelerin sayıca fazla olması

ve endüstri bağlantılı aktiviteler gibi

etkenlerle yıl boyunca bilet satışının

yüksek olduğu bu şehirler, önemli

aktarma noktaları olmalarından dolayı

da seyahatin aktif olduğu adreslerin

başında geliyor.

Seyahatin yeni gözdesi, Bayburt

Seyahatin çeşitlendiği yaz sezonunda

tatil yöreleriyle öne çıkan Antalya ve

Muğla, pazar ortalamasının altında

bir büyüme gösterirken, değişen tatil

alışkanlıklarına bağlı olarak farklı

şehirler de yükselişe geçti. Kültür,

gastronomi ve doğa turlarına olan

ilginin artmasıyla önceki yıla kıyasla

%70’e varan oranlarda daha fazla

otobüs bileti satılan şehirlerin başında

ise Denizli, Mardin, Uşak, Manisa ve

Bayburt yer aldı.

Vizesiz ülkelere ilgi artıyor

Seyahat severlerin yurt dışında tercih

ettiği rotaları da değerlendiren obilet.

com’a göre bu yıl en çok bilet satılan

destinasyonlar; Paris, Tayland,

Londra, Rusya, Bali, Roma, İtalya,

Köln, Endonezya, Kiev, Lviv, Moldova,

Bakü, Prag, Hollanda ve Berlin oldu.

2019 yılında gerçekleşen yurt dışı

seyahatlerde, popülerliğini koruyan

şehirlerin yanı sıra vizesiz seyahat

imkanıyla ziyaretçi sayısını artıran

destinasyonlara dikkat çeken obilet.

com CEO’su Yiğit Gürocak; “Bu

yıl Türkiye’den yurt dışına yapılan

seyahatleri incelediğimizde, özellikle

vizesiz ülkelere alınan biletlerde önceki

yıllara göre ciddi bir artış olduğunu

görüyoruz. Ukrayna başta olmak üzere

Moldova ve Bakü’ye giden ziyaretçi

sayısında yüzde 25’e varan bir yükseliş

var. Avrupa’da Prag, Asya’da Tayland

ise geçen yıla oranla bilet satışlarında

artış gözlemlediğimiz diğer ülkeler

arasında yer aldı” dedi.

Yurt içinde en ucuz 5 TL’ye seyahat

edildi

Bilet fiyatlarının sezona, destinasyonun

popülerliğine ve aradaki mesafeye

göre değişkenlik gösterdiğini söyleyen

Gürocak; “Bu yıl otobüsle seyahat eden

yolcularımız en düşük 5 TL ve en yüksek

300 TL’ye bilet buldular. Havayolunu

tercih edenler ise Türkiye içinde 64-450

TL arasında uçarken, yurt dışında Tokyo

bileti 7.340 TL ile en pahalı uçuşlardan

biri oldu.

Bilet aramalarının yüzde 83’ü

mobilden!

Online bilet aramalarında yaşanan

artışın yoğun olarak mobil cihazlarda

gerçekleştiğini belirten Gürocak,

özellikle 2019’un Temmuz, Ağustos ve

Eylül aylarını kapsayan 3. çeyreğine

bakıldığında mobilin payının yüzde

83’e yükselirken, bilgisayar ve

tabletin payının ise yüzde 17’ye

gerilediğini söyledi. obilet.com ve mobil

uygulamaları üzerinden 3. çeyrekte

20 milyon arama gerçekleştiğini

vurgulayan Gürocak; “Otobüs seyahati

kategorisi ile ilgili aramalar 3. çeyrekte

bir önceki yılın aynı dönemine göre

yüzde 15 artış gösterdi. Bu aramaların

yüzde 87’si mobil cihazlar, yüzde 13’ü

tablet ve desktop ile yapıldı. Mobil ile

yapılan aramalar, geçen sene aynı

döneme göre yüzde 19 artarken, tablet

ve desktop ile yapılan aramalar yüzde

6 azaldı” dedi. Havayolu seyahati

kategorisine bakıldığında yapılan

aramaların geçen yıla oranla yüzde 7

arttığını belirten Gürocak sözlerine şu

şekilde devam etti; “Temmuz, Ağustos

ve Eylül aylarında hava yolu seyahati

kategorisi ile ilgili aramaların yüzde

74’ü mobil cihazlar, yüzde 26’sı tablet

ve desktop ile yapıldı. Bu verilere göre

mobil ile yapılan aramalar, geçen sene

aynı döneme göre yüzde 15 arttı.”



52

hotel restaurant

& hi-tech

gündem / makale

Türkiye Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD) Üyesi

Salih Mumcuoglu -

Turizm ehil-iyet-siz olmaz!

Otelciliğe adım attığım yılları

hatırlıyorum, severek ve isteyerek

yaptığım bir meslekti.

Benimsediğim ve her anını iyi kötü

yaşadığım bu mesleği irtifa kaybetse de

benim için özeldir.

Turizm, ülke için çok önemli ekonomik

ağırlığı ve getirisi olan bir sektördü.

Birçok iş kollarına olan faydalarını

saymakla bitiremeyeceğimiz bu sektörün

aynı zamanda istihdam oluşturmadaki

liderliği tartışılmazdı. Tam da bu

noktada turizm otelciliğin ‘gayri safi milli

hasılaya’ katkısını anlatmaya herhalde

gerek yoktur.

Ülkemizin dört bir tarafı denizlerle

çevrili, geniş bir sahil bandına sahip,

masmavi deniz masmavi bir hava, ışıl

ışıl parlayan güneşi, içinde barındırdığı

inanılmaz tarihi dokuları, yeryüzündeki

cennet tabiri o yemyeşil doğasıyla

‘stratejik ve coğrafik etkisi’ ile bence

‘dünyanın turizm merkezi’ olması

gereken bir ülke diye adlandırırsak

abartmış olmayız. Bizler maalesef

rüyalar aleminden bir türlü gerçek

aleme geçemedik. İlahi güç tarafından

altın tepsi ile sunulan bu servetin farkına

dünya alem vardı, bizler varamadık.

Bir annenin kucağındaki bebeğin

gülümseyerek elini uzatıp kucağınıza

gelmek istemesini bile istemedik, geri

çevirdik, burası da gerçekten ilginçtir.

“Şüheda fışkıracak toprağı sıksan,

şüheda! Etmesin tek vatanımdan beni

dünyada cüda!”sözünün anlam ve

faziletini anlayamadık.

Yıllardır, nitelikli turist gelsin diye

haykırışlarımız, çalışma yapalım

dediğimiz çok olmuştur.

Mesele yüce devletimizin kazancıdır.

İşletmelerimizin daha iyi koşullarda

çalışmasıdır.

Meslekte ehil kişilerin bu işin içinde

bizzat yer almaları kazancımızı artırıcı

hususlardır.

Bir başka konu, turizmde kalifiye

personel sıkıntısı had safhada olduğu

su götürmez bir gerçektir. Sektöre

kimisi küstürüldü, kiminin maaşı az

verildi, kiminin başına işverenin yakını

veya akrabası getirildi, kimisi de borcun

harcın içerisinde yok olup gitti. Buna

daha fazla dayanamayan deneyimli

turizm sevdalıları çareyi yurt dışına

gitmekte buldu. Bunun akabinde oteller

hizmet vermenin gerisinde kalarak

hem personel olarak açık verdi hem de

kapanma veya el değiştirmeyle karşı

karşıya kaldı.

İşin sonunda ne iş kaldı ne kalite kaldı

ne de iş bilir personel…

Sözüm asla;

İşverenlerin karşısında durmak ve onları

yerden yere vurmak değildir.

Nice işverenler var ki çok şükür

bahaneden uzak, var güçleriyle çalışır,

katma değere değer katar, istihdam

oluştururlar. Profesyonel düşünüp işin

ehli insanlarla çalışırlar.

Başarı da bundan sonra gelir zaten.

Bir Hadis’te çok açık bahsedildiği gibi;

“İşi ehli olmayana tevdi edildiği vakit,

kıyamet uzakta değildir.” Manası çok

manidardır…



54

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

DoubleTree

by Hilton

Adana

açılıyor

DoubleTree by Hilton markası bünyesindeki en yeni

otelini Adana’da açmaya hazırlanan Hilton, ayrıcalıklı

ve kaliteli hizmet anlayışıyla şehrin konaklama

sektörüne bambaşka bir soluk getirmeyi hedefliyor.

Bulunduğu her ülkede hayatlara

dokunan, yaşam standartlarına

bambaşka bir boyut kazandıran

Hilton, Adana’daki en yeni oteli

DoubleTree by Hilton Adana’nın

kapıları bugün misafirlerine açıyor.

Hilton, pazar lideri 17 markasından

biri olan DoubleTree by Hilton ile

Adana’ya ilk kez giriş yapıyor.

DoubleTree by Hilton Adana otelinin

Genel Müdürü Cemal Hoşgül

‘”Hilton’un sunduğu DoubleTree’nin

misafirperverliğini Adana’nın

canlı iş, eğlence ve alışveriş

bölgesi olan Ziyapaşa bölgesine

getirdiğimiz için çok mutluyuz.

Misafirlerimizi, sembolümüz olan

çikolata parçacıklı sıcak DoubleTree

by Hilton kurabiyemiz ve Hilton

misafirperverliği ve özenli hizmeti ile

karşılayacağız.” dedi.

100 odasıyla misafirlerini

ağırlayacak

DoubleTree by Hilton Adana,

zarif dekorasyona sahip ikisi süit

olmak üzere toplam 100 odasıyla

misafirlerini ağırlayacak. Hilton

için özel olarak üretilen konforlu

yataklar, ergonomik çalışma

alanları ve ücretsiz Wi-Fi imkanı ile

misafirlerinin rahatı için her detayı

düşünen DoubleTree by Hilton

Adana; jakuzili köşe delüks ve süit

odalarıyla da lüks bir konaklama

deneyimi yaşatıyor.

Kapalı bir yetişkin havuzu ile çocuk

havuzunun bulunduğu modern sağlık

kulübü; Türk hamamı, buhar odası,

sauna ve masaj odalarını içeren

SPA tesisinin yanı sıra, düğünler, iş


toplantıları ve özel organizasyonlar

için mükemmel bir seçim olarak

ön plana çıkan son teknoloji ile

donatılmış toplam 648 metrekare

büyüklüğe sahip iki adet toplantı

odası DoubleTree by Hilton Adana’nın

öne çıkan özellikleri arasında yer

alıyor.

Big Chefs ayrıcalığını yaşatacak

Otelin kaliteli servis anlayışı ile

hizmet veren yeme-içme mekanları

da lezzet tutkunlarını bekliyor.

Dünya mutfağının yanı sıra Türk

mutfağından lezzetlere yer veren

Big Chefs gün boyunca misafirlerini

ağırlıyor. Birbirinden özel lezzetleri

deneyimleyebileceğiniz The Tree

Lobby&Lounge Bar ile Kırmızı

Dokunuş, Kavundaki Gölge, Uçan

Ruh ve Fesleğen Bebek gibi sıradışı

kokteylleri ile ön plana çıkan Lush

Up Lounge Bar&Cafe, DoubleTree

by Hilton Adana’nın favori mekanları

arasında yer alıyor.

Adana şehrinin tam kalbinde,

tarihi tren garına yakın mesafede

konumlanan DoubleTree by Hilton

Adana, iş ve eğlence merkezlerinin

yanı sıra şehrin tarihi ve turistik

noktalarına da kolay ulaşım imkanı

sunuyor. Adana Uluslararası

Havaalanı’na ise 8 dakika mesafede

bulunuyor.

Hilton’un 17 farklı otel

markası için ödüllü

misafir sadakat programı

olan Hilton Honors’ın bir

parçası olan DoubleTree

by Hilton Adana, doğrudan

rezervasyon yaptıran

üyelerin konaklama

rezervasyonu için

herhangi bir puan ve

para kombinasyonunu

seçmelerini sağlayan

esnek bir ödeme aracı,

özel üye indirimi,

standart ücretsiz Wi-Fi

ve Hilton Honors mobil

uygulamaları da dahil

olmak üzere çeşitli

fırsatlara erişim fırsatı

sunuyor. Otel ayrıca,

daha fazla avantajın ve

fiyat eşleşmesinin garanti

edildiği Hilton.com

adresi ile Hilton Honors

uygulaması ya da diğer

resmi Hilton kanalları

üzerinden rezervasyon

yapmayı mümkün kılıyor.

6 Ocak 2020-2 Nisan

2020 tarihleri arasında

Doubletree by Hilton

Adana’da konaklayacak

misafirler, minimum 1

maksimum 2 gecelik

konaklamalarında

konaklama başına 1000

puan; 3 gece ve üzeri

konaklamalarında ise

ilave 1000 puan tutarında

açılış bonusu kazanma

imkanına sahip olacaklar.


56

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

Mövenpick Hotels & Resorts,

Malatya’da hizmete girdi

Dünyanın öncü otel gruplarından Accor Otel Grubu, hem globalde hem Türkiye’de

güçlü markalarına yeni oteller eklemeyi sürdürüyor. Accor çatısı altındaki premium

segment otel markası Mövenpick’in yeni oteli, Accor Otel Grubu ve Malatya Girişim

Grubu arasında imzalanan sözleşmenin ardından Malatya’da hizmete girdi.

Fransa merkezli Avrupa’nın en önde

gelen otel zinciri Accor Otel Grubu,

Türkiye’deki markalarına yeni

oteller eklemeye devam ediyor. Accor

çatısı altındaki premium otel markası

olan Mövenpick Hotels & Resorts,

Malatya’nın merkezinde hizmete girdi.

Accor Otel Grubu Türkiye’de 54 olan

otel sayısını 2023 yılına kadar 99 otele

ulaştırmayı hedefliyor.

MalatyaPark AVM’nin yanı başında

Kendine has stili, özgün servisi ve

uluslararası kimliğiyle yeni Malatya

Mövenpick, Accor Otel Grubu ve Malatya

Girişim Grubu arasında imzalanan

sözleşmenin ardından hizmet vermeye

başladı. Uluslararası kimliğiyle premium

otel markası Mövenpick, şehrin

merkezinde ve şehrin en sevilen yaşam

merkezi MalatyaPark AVM’nin hemen

yanı başında yer alıyor.

Malatya Mövenpick içerisinde

barındırdığı SPA ve Wellness Center, 24

saat açık fitness salonu, 2 masaj odası,

buhar banyosu, saunası, Türk hamamı,

güneşlenme alanı, şehrin en modern

kapalı havuzu ile şehir siluetine hakim

202 modern ve konforlu odası, içerisinde

barındırdığı 1000 kişilik modern kongre

Merkezi, 2000 metrekarelik sağlık

kulübü ile konuklarını ağırlıyor.



58

hotel restaurant

& hi-tech

yeni yatırımlar

Tarihi Yarımada’ya 20 milyon

Euro’luk İsviçre yatırımı

Swiss International, toplam 20

milyon Euro’luk bir yatırımla

İstanbul’da 10 ayrı butik otel açmak

için harekete geçti. Projenin ilk ayağını

oluşturacak Sultanhamam’daki tarihi

2. Vakıf Han’ın 32 odalı bir butik otel

olarak faaliyete geçmesi için anlaşma

sağlandı. Önceki gün İstanbul’da Soho

House’da gerçekleştirilen imza törenine

Swiss International Ceo’su Henri W.R.

Kennedie, Kube Gayrimenkul CEO’su

Ruşen Baltacı ile Apex Consultancy &

Trading Group CEO’su Aran Hawker

katıldı. Yapılan anlaşma gereği tarihi

yarım adanın önemli merkezlerinden biri

olan Sultanhamam’da bulunan 2. Vakıf

Han, restore edilerek yaklaşık 2 milyon

Euro’luk bir yatırımla 32 odalı butik otele

dönüştürülecek. 2.Vakıf Han’ın tarihi

dokuya uygun olarak restore edileceğini

belirten Swiss International Ceo’su

Henri W.R. Kennedie, “Tarihi 2. Vakıf

Han ile Türkiye pazarına gireceğimiz için

çok mutluyuz. İlk hedefimiz, 32 eşsiz

odalı lüks bir butik otel ile İstanbul’da

olmak” dedi.

Swiss International, 10 ayrı butik otel ile İstanbul

turizminde olmak için harekete geçti. Swiss International

Ceo’su Henrı Kennedıe, “Toplamda 20 milyon Euro’luk bir

yatırımla İstanbul’da olacağız. İstanbul dünyanın en önemli

şehirlerinden biri. Çok heyecanlıyız” dedi.

“İstanbul çok özel bir şehir”

Swiss International olarak Türkiye’de

var olmak için çok heyecanlı olduklarını

belirten Henri W.R. Kennedie şöyle

devam etti: “2. Vakıf Han’ı en kısa

sürede restore ederek 2020 yılı içinde

hizmete açmayı planlıyoruz. Butik otel

konseptimiz olan Swiss Butique markası

ile faaliyet göstereceğiz. İstanbul

dünyanın en önemli şehirlerinden biri.

Türkiye pazarına İstanbul’dan giriş

yapacağız. Hedefimiz aynı bölgede

kısa sürede 10 ayrı butik otele sahip

olmak. Tarihi yarım adada toplamda 200

odaya sahip olmak gibi bir hedefimiz

var. Büyüleyici konumu ve tarihi ile

İstanbul çok özel bir şehir. Burada,

kültürlerin, mutfağın ve mükemmel

misafirperverliğin karışımını sunacağız.

Çalışmalarımıza Türkiye’deki

partnerlerimiz Kube Gayrimenkul ve

Apex Danışmanlık ve Ticaret Grubu ile

hızlı bir şekilde devam edeceğiz.”

“Tarihi Yarımada için önemli bir

yatırım”

Swiss International’ın yatırımının

tarihi yarımada için önemli bir girişim

olduğunu belirten Kube Gayrimenkul

CEO’su Ruşen Baltacı ise, “İstanbul’un

merkezi konumundaki Sultanhamam

yeni cazibe merkezi olma yolunda

ilerliyor. İş ortaklarımız bu bölgede

büyüme konusunda çok istekli. 2. Vakıf

Han ile başlayan iş birliğimiz kısa sürede

yeni anlaşmalarla devam edecek” dedi.

Swiss International Hakkında

Swiss International Hotels & Resorts,

40 yıl önce İsviçre misafirperverliğini

en iyi şekilde sunma hedefiyle turizm

sektöründe faaliyet göstermeye başladı.

Bugün Swiss International, Birleşik Arap

Emirlikleri Ras Al Khaimah’da ve ABD’de

bulunan uluslararası servis merkezi ile

global bir şirkettir. Bu pozisyon, şirketin

genişleme amacıyla hedeflenen ve hızlı

gelişen pazarlara kolay erişim sağlıyor.

Şirket, uluslararası “İsviçre Kalitesi”

kavramını taşıyan: Verimlilik, yenilik,

sürdürülebilirlik, etik, doğruluk, nezaket,

taahhüt ve beklenti idealleriyle hareket

etmektedir.

2.Vakıf Han

Eminönü Sultanhamam’da bulunan 2.

Vakıf Han, 1870 – 1927 yılları arasında

yaşayan Mimar Kemalettin Bey

tarafından inşa edildi. Mimarisiyle dikkat

çeken yapı Osmanlı’nın son dönemlerine

ait önemli eserler arasında yer aldı.

1914 yılında çok dar ve tarihi bir alanda

inşa edilmesi nedeniyle zamanında

“mucize bina” olarak da yorumlandı. 2.

Vakıf Han, tarihi yarımadanın geleneksel

mimarisine uyum sağlayarak Birinci

Ulusal Mimarlık Dönemi’nin önemli

yapıları arasında gösterilmektedir.


House Of CruIsIng Konsepti

Türkiye’de

Global pazarda 40’ıncı yılını

kutlayan, 73 ülkede 554’ün

üzerinde satış ofisi olan HIS

Travel’ın Japonya’da 20 yıldan bu

yana faaliyette olan Cruise Planet

markası, ofislerine adım atılır atılmaz,

misafirlerin kendilerini adeta bir

cruise gemisinde hissedebilecekleri

ve aynı zamanda da sıcacık bir ev

ortamı samimiyetinde olan Türkiye’nin

ilk “House of Cruising” konseptli

ofisini, Nişantaşı’nda açtı. Fotoğraf

sanatçısı Mustafa Seven’in Cruise

Planet seyahatinde çektiği Norveç

Fiyortları fotoğraflarından oluşan

sergiyle açılışı yapılan yeni ofis, Cruise

Planet ile iş birliğindeki acentelerin

ve gemi firmalarının yöneticileri,

cemiyet hayatından iş insanları,

basın mensupları ve sosyal medya

influencerlarının yoğun ilgisi ile

karşılandı.

Ovacık: “Denizde olmayı isteyen

herkes için bir ev tasarladık”

Dünyanın bazı ülkelerinde örnekleri

bulunan ancak Türkiye’de bir ilk

olarak faaliyete geçen House of

Cruising konsepti ile ilgili olarak

Cruise Planet Cruise Müdürü Onur

Ovacık, “Her yolculuk bir hikayedir

ve her hikaye bir hayalle başlar.

Bizim de bir hayalimiz vardı; denize

bakmayı değil, denizde olmayı

isteyen herkes için bir ev tasarlamak!

Cruise yolcularının beklediği ilgiyi,

aradıkları hikayeyi konuşarak

anlayabileceğimiz, o hikayeye uygun

deneyimleri onlarla birlikte bulup,

kendi hikayelerini yazacakları bir ev

inşa etmek. Üstelik sadece cruise

için değil, keşfetmek isteyen, yeni

deneyimlere açık herkesin uğrak

noktası olacak, deneyim günlerinde

buluşacağımız, tatil workshop’larında

eğlenerek öğreneceğimiz, daha önce

bizi tercih etmiş misafirlerimizle

anılarımızı paylaşacağımız bir ev.

Şimdi hayalini kurduğumuz o evi

gerçeğe dönüştürüyoruz. Cruise Planet

olarak misafirlerimizle ve keşfetmek

isteyen herkesle kendimizi bir aile gibi

görüyoruz. Gemi seyahatine ilgi duyan

tüm seyahat sevenleri bu aile ortamını

yakından görmeleri için yeni ofisimize

bekliyoruz” dedi.

En detaylı, en doğru bilgiyi

aktaran cruise showroom’u olmayı

hedefliyor

Cruise Planet markası, geçtiğimiz yıl

yepyeni logosu ile Türkiye’de de hizmete

geçmişti. “Türkiye’nin Cruise arama

motoru” mottosu ile yola çıkan Cruise

Planet’in çatısı altında; bugün 13 adet

5 yıldızlı gemi şirketi, 8 adet 6 yıldızlı

keşif gemisi ve tüm dünya nehirlerinde

hizmet veren birçok nehir gemisi

bulunuyor. Dünya denizlerindeki gemi

seyahatlerine dair hangi ürünler satılıyor

ise, Türkiye’de bu ürünlerin satışını

yapma hedefindeki Cruise Planet,

okyanusların buluşma noktası sloganı

ile misafirlerine en detaylı ve en doğru

bilgiyi aktaran, kolay ulaşılabilen bir

Cruise Showroom’u olmayı hedefliyor.


60

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

Ruhunda

kanatları,

başarısında

özgürlüğü var

Vildan

Erdin

Bentour Reisen Türkiye Genel

Koordinatörü. Kendi ağzından

‘okulunun yaramaz Willy’si’. İş

dünyasında haklı yükselişinin temelinde

hedef odaklı, paylaşımcı, disiplinli

ve saygın iş yapma tarzı var. Sınır

tanımayan özgür ruhuyla bir yaşam

tarzı haline dönüştürdüğü seyahat

etme tutkusu ise bu başarıyı besleyen

ömürlük bir tutku. O ki, programı

şaşmayan yoğun iş temposunda sırt

çantasını takıp Vietnam'ın kuzeyinde

günlerce motor sürüyor, 1 gün önceden

satın aldığı biletiyle Avustralyalara

uçuyor. Çünkü yaşam motivasyonu

seyahat ve özgürlük, üstelik de ona

babadan, abiden kalma kıymetli bir

miras.

Ekim 2019’dan bu yana Bentour Reisen

Türkiye Genel Koordinatörlüğü görevini

başarıyla sürdüren deneyimli turizmci

Vildan Erdin ile övgüye değer kariyer

hikayesini konuştuk.

Vildan Hanım, Bentour Reisen

Türkiye Genel Koordinatörlüğü'ne

uzanan yolculuğunuz ilk nasıl, hangi

ideallerle başladı?

Çocukluğumda pilot olmak ve dünyayı

gezmek istedim. Uçmak, bağımsızlık

ve özgürlük demekti çünkü. Dokuz

yaşındaydım, Almanya'daki okulumda

Afrika’da misyonerlik yapmış biri olan

Albert Schweitzer'in insanlara yardım

etme şeklini gördüm. 12 yaşında'da

‘Gandhi’ filmini seyrettim. Sonrasında

ben de 50 yaşıma geldiğimde onlar gibi

inandıklarım doğrultusunda mücadele

edeceğime ve insanlara yardımcı

olacağıma karar verdim. Bütün bunların

sonucunda yaşam amacım, seyahat

etmek, yeni kültürler ve gelenekler

tanımak, yaşam tarzları ve tarihlerini

öğrenerek insanlara yardımcı olmak

üzerine kurgulanıp, şekillendi.

Dokuz yaşında bir misyonerin

öğretisine kapılmak, 12’sinde

Gandhi’yi izlemek… Derin bir

çocukluk muydu sizinkisi? Nasıl bir

ailede büyüdünüz?

İlk ve ortaokulu Almanya’da okudum.

Babam çok disiplinliydi. Yedi yaşında

Almanya’ya giderken, babam da dört

arkadaşı ile ortak kurduğu ‘Birlik’

adındaki bilet satış firmasının işlerini

yürütüyordu. Kendisi uzun seneler

Almanya’da Türk Hava Yolları'nın

temsilciliğini yaptı. Pek çok şeyi ondan

öğrenmişimdir. Rahmetli abimle beni

dükkanında çalıştırır, temizlik yaptırırdı.

Bu işler esasında egomuzu törpülemek

için imiş, yaşadıkça daha iyi anladık.


Babam bir süre de Avrupa Reisen'in

temsilciliğini yaptı. 1985 yılında da

Türkiye’ye temelli döndük.

Özgür ruhunuz babanızdan miras

öyleyse?

Hem babadan hem abiden… Abim çok

seyahat ederdi, ona çok imrenirdim.

Bazen bizi de yanında götürürdü.

Seyahat etmek, bu yüzden hayatımın

bir parçası oldu hep. Özgürlük ve

insanlarla iletişim kendimi bildim bileli

yaşamımın bir parçası…

“Abimin yanında getir götür

işlerine baktım”

Ya eğitim? İlk ve ortaokulu

Almanya'da okumuşsunuz.

Sonrasında neler yaptınız?

Türkiye'ye babamla döndüğümde

Türkçem çok kötü olduğu için

üniversiteye devam etmek istemedim.

Hiçbir alt yapım yoktu çünkü. Aslında

babam eğitimime devam etmemi çok

arzu etmişti. Öyle olunca, abim beni

kod yazılım kursuna verdi, bir yıl gittim

ama ne yazık ki devamını getiremedim.

Abim hayatı boyunca hep vizyoner biri

oldu. Öte taraftan benim de, 17 yaşında

Almanya’dan dönmüş biri olarak

aklımda farklı düşünceler vardı.

Sonuç itibari ile yoluma turizmle devam

etme kararı aldım. İlk başta abimin

çalıştığı turizm şirketine yardımcı

eleman olarak girdim. Orada getir götür

işlerine baktım.

Ve işimi çok sevdim. Her gün yeni

bir şey öğrenmekteydim. Beni en

fazla zorlayan ise, Türkiye’deki

mantalite farkı oldu. Ne de olsa Alman

disiplininden geliyordum. Bir yerde

tam zamanında olmak, verilen sözleri

zamanında yerine getirmek, olaylara

çözüm odaklı bakmak gibi hususlarda

çok zorlandım. Ancak bir şekilde, Türk

hoşgörüsü, kıvrak zekası ve Alman

disiplinlerini harmanlayarak bugünlere

geldim.

Turizmde getir götür işlerinden

sonra ilk profesyonel iş deneyiminiz

ne oldu?

1985-1987 tarihleri arasında abimin

yönlendirmesi ile birlikte H.W. Feustel

şirketinde ilk profesyonel turizm

hayatına adım attım. Tüm yöneticilerin

ve şirket sahiplerinin çok değerli olduğu

ve benim için okul olarak gördüğüm

Metro Turizm’de İngiliz ve Alman tur

operatörleri ile iş hayatıma devam

ettim. O dönem Metro, Delta Reisen

“Ben sisteme inanan biriyim.

Kişiye odaklı çalışmayı

sevmem, şiddetle de

reddederim. Hedef odaklı

çalışmak önceliğimdir. Ekip

arkadaşlarımın hedefledikleri

yerlere gelmeleri için elimden

gelen çabayı gösteririm.

‘Mümkün değil’i asla kabul

etmem. Her daim bir

çözüm olduğuna inanırım

ve yorulsam da denerim.

Hiçbir zaman ‘Bu koltuk

benim, vazgeçmem. Ben

olmadan bu şirket yürümez’

demem. Şirketler her daim

var olurlar, sizin onlara

kattığınız değerler önemlidir.

Ben bir şirkette çalıştığım

zaman, o şirket kimliğinden

bağımsız ‘Vildan’ olarak da

bir saygınlığım olmalıdır.

Bilgiyi ve deneyimi her daim

paylaşmayı severim.”

Almanya’nın temsilciliğini yapıyordu.

Erdoğan Özoğul genel müdürüm,

Serpil Köklü müdirem idi. Ondan çok

şey öğrendim. Ben de devamlı merak

ettim, sorular sordum, sorguladım.

Sağ olsun müdirem sorularımı bir kez

olsun yanıtsız bırakmadı. Kendisi son

derece hanımefendi ve bilgiliydi. Günün

sonunda biz bir bayanlar ekibiydik, o

da bize sahip çıkıyordu. Serpil Köklü

müdiremi ömrüm boyunca kendime

örnek aldım.

“Okulun yaramaz

‘Willy’siydim”

Müdireniz sizin arkanızda

durabilmiş. Peki siz bir idareci

olarak nasıl bir yönetim anlayışına

sahipsiniz? Bize Vildan Erdin'i

iş yapma stiliyle daha yakından

tanıtabilir misiniz?

İş dünyasında her olayın arkasında

durabilecek bir gücünüzün olması

gerekiyor. Savunduğunuz doğru da

olsa, yanlış da, neticede sizin kararınız…

İşin ilginç tarafı, ben arkamda kimseyi

hissetmediğim için hayat ile hep kendim

baş etmeliyim fikriyle yola çıktım.

Bunun da sebebi, anne ve babamın

ayrı olmasından dolayı tam bir aile

ortamı yaşayamamam. Kendi ayaklarım

üzerinde durabilirsem var oluşumu da

gerçekleştirebilirim diye düşündüm.

Sonuç olarak, ben doğru olduğunu

bildiğim ya da varsaydığım her ne varsa

sonuna kadar savunan biri oldum hep.

Bunu da belli bir saygı çerçevesinde

yapmaya gayret gösteririm. Arkasından

ısrarcılığım başlar. Israrcıyımdır.

Sonuca ulaşmak için bütün yolları

denerim mutlaka. Fakat dürüstlük

yolundan çıkmadan yaparım bunu.

Birlikte hareket ederek çözüme

ulaşmayı tercih ederim. Bakış açılarını

öğrenmeye çalışırım. Elbette ki, 20’li

yaşlarda bu pek de mümkün değildi.

O zamanki aklımla, elimden geldiği

kadarıyla başarmaya çalışmışımdır. Bir

fikri, bir olayı savunurken gerekçelerini

sunmak da önemlidir benim için, pes

etmemek de!

Peki ipin ucunu ne zaman

bırakırsınız? Vildan Erdin hangi

koşullarda pes etmeyi göze alır?

Pes etmek değil esasında, oluruna

bırakmak! Bir sonuca varamayacağınızı

gördüğünüzde zamana bırakmak

gerektiğini de kavrarsınız. Geçmiş

deneyimlerimden de, sonuna kadar

ısrar etmenin doğru bir yaklaşım

olmadığını düşünüyorum. Elbette ki

gençken bunun ayrımını yapmak güç.

İnsan, yaş ilerledikçe bırakmayı da bir

şekilde öğreniyor.

Kariyer yolculuğunuza geri dönmek

isterim. En son Metro Turizm'de

kalmıştık. Sonrası nasıl devam etti?

Rezervasyon sorumlusu görevine

Alanya’ya geçişim ile birlikte otel

rehberliği, günlük tur organizasyonu

ve havalimanı operasyon deneyimlerini

de ekleyerek devam ettim. O zamanki

hedefim incoming acentasının

tüm departmanlarında çalışıp, üst

düzey yöneticiliğe ulaşabilmekti.

Meditour’dan gelen Alanya & Side

Bölge Müdürlüğü teklifi ile daha fazla

sorumluluk alıp, liderlik vasıflarımı

geliştirme imkanı elde ettim. Kızım

Lale’nin doğumundan yaklaşık 1,5

sene sonra gelen Setur/Winholidays

şirketinde tekrardan otel rehberliği

görevini üstlendim. Devamında Alanya


62

hotel restaurant

& hi-tech

iş’te kadın

& Side Bölge Müdürlüğü'ne terfi ettim.

Turizm acentalarının Antalya merkezli

oluşundan dolayı Halley & Fırat Turizm

acentalarında kontrat müdürlüğüne

müracaat ettim ve kabul edildim. Son

olarak HST Turizm acentasının çatısı

altında yaklaşık 16 sene çalıştıktan ve

en son üstlendiğim genel müdürlük

görevimden sonra turizm yaşantıma

ara vermek üzere istifa ettim. Bu süre

içerisinde Paximum yatak bankasının

Global Accounts Director görevini

üstlenip online seyahat ve yatak

bankaları ile bilgi ve deneyim edindim.

Ayrıca iki sezon eşim ve ortağımız ile

birlikte işlettiğimiz çağrı merkezimizde

bizzat kendim çağrı merkezi elemanı

olarak çalışıp, iç pazar misafirlerini

anlamak ve o pazarın dinamiklerini

öğrenme fırsatım oldu. Bu vesile ile

sosyal medya reklamları ve iletişim

üzerine bilgi ve deneyimler de elde

ettim.

Turizmi bu kadar severken neden

ara vermek istediniz?

Çok yoruldum. Ben 7-24 çalışan

tiplerdenim. İşimi çok seviyorum

çünkü. Nerede çalışırsam çalışayım,

şirketi bir yerlere taşımayı

hedeflemişimdir. Özel hayatımdan ve

kızımdan ödün verecek bir tempoyla

üstelik. Kızım Lale ve eşim Oktay en

büyük destekçilerim olmuşlardır. Zira

onlar ortak zamanlarımızdan çok ödün

vermek zorunda kaldılar.

Ama şu an kızımla çok güzel bir ilişkim

var. Anne-kız muazzam bir dayanışma

içindeyiz. Onunla 13 yaşından beri uzak

destinasyonlara seyahat ediyoruz.

İki senede bir yapıyoruz bunu. Çok

kısa vadeli kararlar alıyoruz. Rotayı o

çiziyor. Hayatım çok planlı olduğu için

seyahatlerimde hiç planlama yok. Misal,

24 saat evvelinden Avustralya'ya aldığım

bir uçak bileti bile var. Hatta kızım Lale

ile birlikte Frankfurt Havalimanın’da

giden uçuşlar panosuna bakıp o

an karar verdiğimiz Güney Afrika

seyahatimiz bile olmuştur.

Ekim 2019'dan bu yana Bentour

Reisen’in Türkiye Genel

Koordinatörü olarak görev

yapıyorsunuz. Bentour tarafından

teklif nasıl geldi, yollarınız nasıl

kesişti?

Bentour ile tanışmamızın çok

evveliyatı var aslında. Şöyle ki, farklı

bir firmada çalışırken 2002'de Bentour

ile bir çalışmamız oldu, sonrasında

yollarımız ayrıldı. Ardından Bentour’un

Türkiye’deki hizmetlerini veren acenta

faaliyetlerimizle yeniden buluştuk.

Hedefimizde Bentour’u İsviçre pazarı

olarak bir yerlere taşımak vardı. İsviçre

pazarı çok küçük olduğundan oradan

misafir taşımak çok zordu. Bu süreç

yaklaşık 2-3 senemizi aldı. Her geçen

gün sayılarımız arttı. Bentour Reisen,

bu aralıkta Almanya’ya açıldı. Güzel

iş birlikleriyle belli bir noktaya geldik.

Aralık 2012’de ayrıldım. Bentour,

Türkiye’de yeni bir yapılanmaya girmişti

ve pazar hedeflerini de büyütmek

istiyordu. Ardından gelen bir teklifle

Türkiye Genel Koordinatörü olarak

yeniden aralarına katıldım. Bentour

Reisen Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Kadir Uğur Bey ve CEO’su

Deniz Uğur Bey'e kadın yöneticileri

desteklediklerinden ve onlara

inançlarından ötürü teşekkür etmek

isterim.

Karşımda iş dünyasında her adımı

önceden planlı, hedef odaklı bir

deneyim olunca sormak isterim,

operasyondaki ilk adımınız ne oldu?

Hedefimiz, Türkiye'deki sayılarımızı


yerel acentamız ve otellerin

destekleriyle yükseltmek. Bentour

Reisen'in geçtiğimiz seneki toplam

sayısı 150 bin. Bu rakamı 2020'de 230

bine taşımak istiyoruz. Hedefimizde

özellikle zincir otellerde daha büyük

kapasiteler yakalamak var. Bugüne

kadar ağırlığımız Belek, Lara

bölgesindeydi. Yeni dönemde Side,

Alanya ve Kemer'de de rüştümüzü

ispatlamak istiyoruz. Yine aynı şekilde

bu yıl Ege Bölgesi'ndeki sayılarımızı

katlayarak büyütmek istiyoruz.

Kuşadası, Didim ve Bodrum öncelik

verdiğimiz destinasyonlar arasında

geliyor. Ayrıca diğer ülkelerde de

büyümeye devam ediyoruz.

"Türkiye’de emek gerektiren

işlerle uğraşılmak

istenmiyor”

İstanbul için bir hedef koydunuz

mu?

Elbette, İstanbul'daki sayılarımızı da

yükseltmek istiyoruz. Kenti daha da

zenginleştirerek ön plana çıkartmak

istiyoruz. Rakamlar şu an memnun

edici seviyelerde değil. Geçmiş yıllarda

yaşanan olumsuz gelişmelerden

dolayı İstanbul'da ciddi anlamda bir

gerileme var. Pazarlar çok değişkenlik

gösteriyor. Her ne kadar Ortadoğu,

otelciler için memnun edici bir pazar

da olsa, bir boşluğu da tamamlasa,

diğer taraftan Avrupa pazarındaki

gerilemeleri de beraberinde getiriyor.

Dolayısıyla Türkiye'nin bu aşamada

ciddi bir tanıtım çalışmasına ihtiyacı

olduğunu düşünmekteyim.

Dediğiniz gibi, Türk turizmi için

tanıtım önemli bir eksiklik. Sizin

Türkiye için öngördüğünüz bir

tanıtım modeli var mı?

Türkiye'nin her daim geleneksel

değerleriyle modernizmi bir arada

yaşatabilmesi gerekiyor. Ben bunun

değerini en çok da kızımla yaptığım üç

haftalık Japonya seyahatim esnasında

anladım. Bir Japon geleneği var ve

ülkede kimonolarla gezebiliyorsunuz.

İnsanlar birbirlerine inanılmaz saygılılar

ama aynı zamanda ülkede teknoloji de

büyük söz sahibi.

Türkiye de aynı şekilde modern bir ülke

imajı çizilirken, bayram gelenekleri

de bu işin içine dahil edebilir. Ancak

bunu çok da başarabilmiş değiliz.

Türkiye sadece sahil turizminden

ibaret değil. Bunun içinde inanılmaz

bir kültürel ve doğal zenginlikler

potansiyeli var. Ülkenin gastronomik

değerleri tartışılmaz. Dünyanın en

önemli surf merkezlerinden bir tanesi.

Ama bakıyorsunuz, kalıp standartların

içinde hareket ediyoruz. Çünkü bunun

haricindeki her şey emek istiyor.

Türkiye'de en büyük sıkıntılarıdan

bir tanesi, emek gerektiren işlerle

uğraşılmak istenmiyor. Sanırım işin

biraz daha kolay kısmına kaçıyoruz.

Kimi zaman bürokraside çok

boğuluyoruz. İşe emek vermiş, vakit

ayırmış, çok yönlü düşünen insanları

işe dahil etmiyoruz. Ortak fikir ve

birlik oluşturmakta zaman zaman

zorlanıyoruz. Herkes kendi istediği

yapılsın istiyor. Oysaki ortak akıl ve

hareketle resim çok yönlü çıkıyor.

Herkes de bundan faydalanabiliyor.

Ne yazık ki tek tip bakış açısıyla

zenginleşmiyor, daralıyorsunuz.

Bundan sonra hayatınızda neler

olsun istiyorsunuz?

Beraber çalıştığım ekip arkadaşlarımın

bir hedef koyarak, bir yerlere gelmeleri

benim için çok önemli. Ben olmasam

da şirketin o ekipçe en iyi şekilde

devam ettirilmesinden büyük mutluluk

duyarım. Onun dışında kişisel olarak

seyahat, aile yaşantımızın hep bir

parçası olacak. Bizim ileriye dönük

hedeflerimizde de zaten Asya’nın farklı

farklı ülkelerinde yaşamak var. Bu

bir veya iki yıl olabilir. Bu arada eşim

ve kızımla sırt çantasıyla gezmeyi,

yeni yerler keşfetmeyi çok seviyoruz.

En büyük hayalimizde, yaşantımızı

maksimumda karavanla devam

ettirmek var.

Son olarak Türkiye için hayaliniz

nedir?

Türkiye, inanılmaz güzel bir ülke. O

kadar çok güzelliği var ki, hakikaten

bu paha biçilemez bir güç. Buna

inanın, bütün yüreğinizi açtığınız,

birlik ve dayanışma içinde hareket

ettiğiniz zaman o kadar güzel şeyler

yapılabilir ki… Üstelik de bu, başka

ülkelerde olmayan bir güç. Türk’ün

inanılmaz kıvrak bir zekası var. Bunu

çok seviyorum. Çok hızlı bir şekilde

yön değiştirebiliyoruz. Düşüncelerimizi

olumlu yöne kanalize edebilirsek,

herkes için yaşatılabilecek harika bir

ülke var. Ben umudumu yitirmiyorum

çünkü daima umutlarıyla yaşayan biri

oldum. Umut olmadan, hayal etmeden

hiçbir şey olmuyor. Olumsuzlukları

kendinize örnek alarak değil, hep daha

iyiyi ve ileriyi hedef alarak, dünyaya çok

yönlü bakarak Türkiye’nin gelecekte

çok daha güzel yerlere taşınacağına

inanıyorum.


64

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Ali Osman Durmuşoğlu:

“Bütün dünya hedef pazarımız,

2020’ye hazırız”

SürPlast Plastik bünyesinde

bundan 4,5 yıl önce Tepe Kalıp,

Dursan Plastik ve Okyanus

Dizayn firmalarının ortaklığı ile

kurulan GastroPlast, başarılı bir 2019

sezonunun ardından 2020’ye yeni

yatırım planlarıyla girdi. Cirosunun

yüzde 50’sini ihracattan elde eden

markanın Horeca sektörüne dönük

ürünlerini ve gündemdeki projelerini

SürPlast Plastik Genel Müdürü Ali

Osman Durmuşoğlu ile konuştuk.

Gastroplast’ın kuruluşundan

söz ederek; üretim kapasitesi ve

ürün portföyü hakkında bilgi verir

misiniz?

Gastroplast, SürPlast Plastik firmasının

markası olup 4,5 yıl önce Tepe Kalıp,

Dursan Plastik ve Okyanus Dizayn

firmalarının ortaklığı ile kurulmuştur.

İmalat olarak Horeca sektörüne üretim

yapmaktadır. Ürün portföyünde GN

Gastronom Polikarbonat, PP Küvetler ve

Kapakları, Kare Küvetler ve Kapakları,

Servis Tepsileri, Polikarbonat Bardaklar,

Sosluklar, Sunumluklar, Polikarbonat

Tabaklar, Kaseler, Fişek Sosluklar,

Pompalı Dispensırlar vb. 300’ün

üzerinde ürün çeşidiyle endüstriyel

mutfak ekipmanları üretmektedir.

Turizm sektörüne yönelik ne tür

çalışmalar içindesiniz? İhracat

yapıyor musunuz? Ürünleriniz yurt

içi ve yurt dışı pazarlarda ağırlıklı

hangi bölge ve projelerde yer

alıyor?

Ürünlerimizin birçoğu turizm sektörüne

hitap etmektedir. Sektöre bağlı olarak

set üstü masa üstü tezgah arkası servis

ve servis sonrası olarak çalışmalarımıza

devam ediyoruz. Ciromuzun yüzde 50’si

ihracattır. Özellikle ihracatta Ortadoğu,

Avrupa, Kuzey Afrika, Amerika, Güney

Amerika, Rusya ve Türki Cumhuriyetler

ile çalışmaktayız. Satış ve pazarlamada


kaliteli üretim hızlı termin ilkesi ile

yolumuza devam ediyoruz.

Gastroplast markanız için

2019 nasıl geçti? Bu yıla hangi

yeni ürünlerinizle girmeye

hazırlanıyorsunuz?

Gastroplast için 2019 güzel bir yıl oldu.

Ciromuzu iç ve dış piyasada yüzde 50

arttırdık. İçinde bulunduğumuz yıla

ise, mevcutla beraber sektörün ihtiyaç

duyduğu ürünler ve Ar-Ge faaliyetlerimiz

ile devam edeceğiz.

Genel olarak markanızın tasarım

yaklaşımını nasıl anlatırsınız? Son

10 - 15 yılda otel ve restoranlarda

gelişen trendlere bağlı olarak otel

ve restoran tasarımları da bir hayli

gelişti. Siz markanızı bu değişimin

neresinde görüyorsunuz?

Gastroplast markası olarak yapığımız

ürünlerde en iyisini tasarlamaya

çalışıyoruz. Otel ve restoranlardaki

gelişmeleri yakından takip edip

çalışmalarımıza devam ediyoruz. olarak

sektördeki değişimlere bağlı olarak

ürünlerimizi geliştiriyoruz.

Modellerinizde teknolojiye

entegrasyon konusunda neler

yapıyorsunuz?

İmalatımızı bulunduğumuz zamana göre

tasarlayıp makinelerde son teknoloji ve

üretim bandında robotlaşma çalışmaları

başlamıştır.

Ali Osman Durmuşoğlu

SürPlast Plastik Genel Müdürü

Bağlı bulunduğunuz sektörün

gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’deki durum nedir?

Sektörümüz sürekli gelişmekte. Bu

sebeple de gidişatı iyi görüyoruz.

Türkiye, coğrafi konumu itibariyle

bölgede istenilen siparişleri kaliteli ve

hızlı sevkiyat ile karşılamaktadır.

Son olarak Gastroplast’ın genel

büyüme stratejisi üzerine neler

söyleyebilirsiniz?

Gastroplast, kalıp ve makine

yatırımlarına devam ederek sektöründe

büyümeye devam edecektir. Bütün

dünya hedef pazarımızdır. 2020 yılında

bu çalışmalara devam edeceğiz ve ürün

çeşidimizi arttıracağız.


66

hotel restaurant

& hi-tech

marka

Sadece sektörün değil, geleceğin şeflerinin de destekçisi;

Öztiryakiler

Endüstriyel mutfak sektörünün öncü firmalarından Öztiryakiler, Türk gastronomisinin geleceğine

yatırımı, ülkemiz gençlerine yönelik uyguladığı kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle

sürdürüyor. Eğitim odaklı, sürdürülebilir kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle donanımlı

bir genç neslin yetişmesine katkı sağlayan endüstriyel mutfak firması, bu doğrultuda Türkiye

gastronomisinin geleceği olarak gördüğü gastronomi ve aşçılık bölümü öğrencileriyle sıklıkla bir

araya geliyor.

Endüstriyel mutfak sektörünün öncü

firmalarından Öztiryakiler, Türkiye

gastronomisinin geleceği olarak

gördüğü gençlerin eğitimine, kişisel

gelişimine ve istihdamına katkı sağlamaya

devam ediyor. Bu kapsamda geçtiğimiz

günlerde, İstanbul Gelişim Üniversitesi

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü

öğrencilerini ağırlayan öncü marka,

Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkan Vekili

Tahsin Öztiryaki ev sahipliğinde öğrencileri

sektördeki son yenilikler ve kombi fırınlar

hakkında bilgilendirdi. Yaklaşık üç saat

süren buluşmada öğrenciler firmanın

showroom’undaki ürünler, işlevleri ve

kullanımları hakkında bilgi edinirken,

pişirmede son teknoloji olan yeni kombi

fırınları da detaylı inceleme şansı buldular.

Öztiryakiler'in yeni kombi fırınıyla pişirme

yapan gençler, bu sayede çok çeşitli

ürünleri farklı pişirme biçimlerinde kendi

bünyesinde çözebilen kombi fırınların

avantajlarını da deneyimleme fırsatı elde

etti.

Demirçakmak: "Öztiryakiler sadece

bize değil, tüm okullara kapısını

açarak eğitime katkı sağlıyor"

Öztiryakiler ile her yıl çeşitli eğitimler

gerçekleştirdiklerini ve öncü markanın

sadece İstanbul Gelişim Üniversitesi’ne

değil, tüm okullara kapılarını açarak

eğitime ciddi bir katkı sağladığını ifade

eden okulun eğitmen şeflerinden Öğretim

Görevlisi Levent Demirçakmak, İstanbul

Gelişim Üniversitesi öğrencileriyle bir

süredir eğitimlere devam ettiklerini

belirterek, "Gastronomi, Gastronomi ve

Mutfak Sanatları ve Aşçılık olmak üzere

üç bölümden öğrencileri getirdik. Bugün

beşinci grup geldi. Öğrencilerimiz iki

gündür mutfak ekipmanları ve kombi

fırınlarla ilgili eğitimler alıyor. Bu

çerçevede demolar yapıldı ve sonunda

da tadım gerçekleştirdik. Öğrencilerimiz,

son teknolojiye sahip bir kombi fırının

farklı pişirme tekniklerini bir arada nasıl

gerçekleştirdiğini gördüler. Diğer yandan,

uluslararası standartlarda gastronom

küvetlerin nasıl olması gerektiğinin

eğitimleri de firma yetkileri tarafından

anlatıldı. Öğrencilerimiz, firmanın

showroom’undaki ürünlerin neler olduğu,

hangisinin ne işe yaradığını öğrendi" dedi.

"250'ye yakın öğrenciye eğitim

verdik"

Her eğitimin yaklaşık 2,5 saat sürdüğünü ve

toplamda 250’ye yakın öğrencinin eğitimlere

katıldığını belirten Demirçakmak, şöyle

devam etti: "Bu eğitimler esnasında

öğrencilerimiz kombi fırında farklı teknikler

deneme olanağı buldular. Örnek olarak,

haşlanması gereken sebzeler, dönme

tekniğiyle pişecek tavuk, ön pişirme

yapılması gereken bulgur pilavı, derin yağda

pişecek patates kızartması, bu yöntemler

kullanılmadan kombi fırınlarda pişirildi ve

sonuç adeta bu yöntemlerle yapılmış kadar

başarılıydı. Hepsi olması gerektiği gibi güzel

pişti".

Danışman şeften uygulamalı

Öztiryakiler Kombi Fırın eğitimi

İstanbul Gelişim Üniversitesi öğrencilerine

yönelik gerçekleşen eğitimde firmanın

yeni ürünü Öztiryakiler Kombi Fırını

uygulamalı olarak tanıtan Danışman Şef

Hasan Fehmi Peker, ürüne ilişkin şu

bilgileri aktardı: “Öztiryakiler Kombi Fırın,

konveksiyonel fırının bir ileri teknolojisidir.

Kombi sistem, ürünlerin ısılarını kombine

ederek, kabin içerisine aktarabilen sistem

anlamına geliyor. Bunu da içerisindeki bir

buhar tankıyla başarıyor. Eğer istersek

bunu yüzde 100 buhar fonksiyonunda

kullanabiliyoruz, istersek de kuru ısıyla

beraber nemi kombine şekilde içeri vererek

kullanabiliyoruz. Ürün aynı zamanda birçok

akıllı teknolojiyi de içinde barındırıyor. Kendi

kendini yıkama özelliğine sahip olan fırın,

yüklenen reçetelerle kendi kendine pişirme

yapabiliyor. Fırında bizim denediğimiz ve

yüklediğimiz şu an 200’ün üzerinde tarif var.

Şefler de istedikleri tarifleri yükleyebiliyor,

harici bellek yardımıyla tarifleri istedikleri

yere taşıyabiliyor. Kuru ısı, kombi ısı ve

buhar modu olmak üzere üç ayrı modds

çalışma kabiliyetine sahip fırında; Buhar

Modu, her türlü sebze, et, balık, tavuk

gibi ürünlerin haşlanmasında, makarna

ve pilav yapımında kullanılıyor. Kombi ısı

verebildiği için ızgara çeşitlerinde de gayet

sulu bir pişirme yapabiliyor. Doğası gereği

her üründe bir miktar su var. Biz normal

fırınlarda pişirme yaptığımız zaman bu su

uçuyor ve ürün kuruyor. Fakat Öztiryakiler

Kombi Fırın’da içeriye kuru ve buharlı ısıyı

kombine edip verdiğimiz için fırın, ürünün

içindeki suyu değil, içeri verilen nemi

kullanıyor. Bu sayede ürünün içindeki su

hapsoluyor ve ortaya daha lezzetli ürünler


çıkıyor. Kombi fırınlar diğer fırınlara göre

çok daha hızlı pişirmeler yapabildiği için

enerji tasarrufu sağlıyor. Şu an üç boyda,

gazlı ve elektrikli olmak üzere üretim

yapılıyor. Fırının kendi kendini yıkamasında

kullanılacak tablet ve yağ çözücüler

gibi yine Öztiryakiler’in ürettiği temizlik

sistemleri de mevcut”.

Öztiryaki: "Gençlerin gelişimine

hizmet etmekten keyif duyuyoruz"

Geleceğin şeflerinin eğitimine ve

istihdamına hizmet etmekten duydukları

memnuniyeti dile getirerek sözlerine

başlayan Öztiryakiler Yönetim Kurulu

Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki ise, Türkiye

gastronomisinin gençlerle birlikte bir

yere geleceğine inandıklarını belirterek,

“Türkiye’de gastronomi alanında eğitim

veren üniversite ve özel okullar bir hayli

çoğaldı. Tabii bu noktada gençlerin kaliteli

eğitim almaları çok önemli. İstanbul

Gelişim Üniversitesi de uzun zamandır iş

birliği yaptığımız üniversitelerden bir tanesi.

Okul öğrencilerine burada staj yapma

imkanı sunduğumuz gibi, onları endüstriyel

mutfak sektörü hakkında bilgilendiriyor,

üretim çalışmalarımız ve kullanımları ile

ilgili bilgiler aktarıyoruz. Bu aşamada,

çalıştıkları mutfakların yoğun emekle

oluşturulduğunu görmeleri çok önemli.

Tabii sadece bu da değil, Bir tabağın

hazırlanmasında bizlerin dışında çiftçiler

ve farklı üreticiler gibi binlerce insanın

emeği var. Bana kalırsa gençler buradaki

gibi tarım alanında da eğitilmeliler.

Yüklendikleri görevin ciddi bir iş olduğunu,

pek çok insanın emeğinin sonucunda

ortaya çıktığını ve dolayısıyla işlerine

vermeleri gereken değeri, bu eğitimlerle

daha iyi anlayacaklarını düşünüyorum" diye

konuştu. Tahsin Öztiryaki sözlerini şöyle

sürdürdü: "Öztiryakiler olarak gastronomi

öğrencilerine göstereceğimiz önemli

ürünlerimiz var. Bu sektörde dünyada

teknoloji neredeyse biz de o teknolojinin

aynısını Türkiye’de üretiyor ve dünyaya

satıyoruz. Dolayısıyla öğrencilerimiz de bu

eğitimlerle dünyadaki son teknolojiye hakim

bir şekilde sektöre atılacaklar. Biz buna

hizmet etmekten keyif duyuyoruz” dedi.

"Bu bir firma tanıtımı değil,

memleket meselesidir"

İstanbul Gelişim Üniversitesi dışında

üretim tesisinde farklı özel okullardan ve

üniversitelerden de öğrencileri ağırlamaya

devam eden firmanın, söz konusu bu

buluşmaları daha düzenli hale getirmeyi

planladığını kaydeden Tahsin Öztiryaki,

bu buluşmaların bir firma tanıtımı değil,

aslında bir memleket meselesi olduğunun

altını çizerek, “Türkiye’nin dışına çıkacak

olan aşçılarımızın dünyayla entegre

olmaları, ürünleri iyi tanımaları lehlerine

Geleceğin şeflerine bir

yandan çeşitli etkinliklerde

ve yarışmalarda destek olan

endüstriyel mutfak sektörünün

öncü firması Öztiryakiler,

bir yandan da fabrikasının

kapılarını açarak eğitimlerine

katkı sağlıyor. Türkiye

gastronomisinin geleceği olan

gençler, firmanın üretim

tesislerinde sektördeki yenilikler,

cihazlar ve donanımlar

hakkında bilgi edinip demolarla

pratik yapma şansı buluyor.

olacaktır. Bu sadece bizimle olacak bir iş

de değil, diğer firmaların da bu eğitimleri

vermeleri lazım. Biz bütün her şeyimizi

öğrencilere ve kullanıcılara açıyoruz.

Onların vereceği fikirler de bizim için çok

önemli. Biz bugünlere müşterilerimizin

verdiği fikirlerle gelmiş bir firmayız. Her

fikre açığız, her fikir bir gelişmedir. Biz

sektöründe Türkiye’nin ilk Ar-Ge Merkezi

olan firmasıyız. Kurulduğu günden bu

yana merkezimiz pek çok patent aldı

ve almaya da devam ediyor. Biz işimizi

severek yapıyoruz ve bütün ailemizin hayatı

bu işin içinde. Bu buluşmalar da işimizin

sorumlukla ilgili bir parçası. Öğrenciler

son derece ilgililer. Ama zaten aşçı olmaya

karar vermek başlı başına özel bir ilgi

gerektirir. Biz onların bu yüksek ilgisine

karşı bu sektörün var olduğunu, doğru

olduğunu anlatmakla görevliyiz” şeklinde

konuştu.

"Türkiye’deki yemek yarışmalarının

yüzde 80-90’ına sponsoruz"

Tahsin Öztiryaki, konuşmasının devamında,

gastronomi öğrencilerinin öğrenimleri

esnasında kendilerini gösterebilecekleri

birtakım yarışmalara katıldıklarını belirterek,

"Biz Öztiryakiler olarak, şu an Türkiye’deki

yemek yarışmalarının yüzde 80-90’ına

sponsoruz. Türkiye’nin her köşesinden bize

okulların ve aşçı derneklerinin getirdiği

yarışmaların neredeyse hepsine, yaklaşık

30 adet hazır bekleyen mutfaklarımızla

destek olmaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz,

Sirha İstanbul Fuarı içerisinde gerçekleşen

Bocuse d’Or yarışmasının da sponsoruyduk.

Ayrıca kazanan arkadaşların Avrupa

finallerine gitmeleri için destek oluyoruz.

Biz bu desteklerimizi ve sponsorluklarımızı

sadece Türkiye’de yürütmüyoruz. Örneğin,

şu an Suudi Arabistan’daki birçok fuarın da

mutfak sponsoruyuz. Önümüzdeki günlerde

İngiltere’de yapılacak bir fuarın da malzeme

sponsoruyuz. Öte yandan, Hindistan’da

yapılan bütün yemek yarışmalarının ve de

şeflerin mutfak sponsoruyuz. Hindistan’daki

birçok yarışmaya destek veriyoruz. Son

olarak Katar’da yapılacak bir fuarın sponsoru

olduk. Yani biz uluslararası bir firmayız ve

bu misyonu dünyanın her yerine taşımak

zorundayız. Biz hem üretiyoruz hem dünyaya

satarak ihracata katkı sağlıyoruz hem de

Türkiye’de aşçılık mesleğinin gelişmesi için

öğrencilerle iş birliği yaparak kendimize ve

onlara destek olmaya çalışıyoruz. Dünyadaki

aşçılarla da yakın ilişkiler içindeyiz. Biz

sektöründe üzerine düşen tüm görevleri

yapmaya çalışan bir firmayız ve aileyiz.

Bütün firmalarımıza da şunu söylüyoruz;

'Standartlarımızı yüksek tutmalıyız, marka

olmalıyız. Bunları yaparsak sonuçta ülkemiz

de bir marka olacak.”

"Türkiye’nin bir mutfak üretim

merkezi olduğunu tüm dünyaya

anlatmalıyız"

Firma olarak bu eğitim ve sektöre destek

çalışmalarının dışında kendisinin bir diğer

şapkasıyla, İDDMİB – İstanbul Demir ve

Demirdışı İhracatçılar Birliği Başkanlığı

ile sektörün gelişimi için çaba sarf ettiğini

belirten Tahsin Öztiryaki, “Bu birliğin

içerinde endüstriyel mutfaklar ve ev tipi

mutfak eşyaları da var. Bu ürünleri dünyaya

tanıtabilmek için artık dünyanın her köşesinde

pek çok fuara katılıyoruz. Bu fuarlarda,

bundan sonraki dönemde Birlik Tanıtım

Grubu’ndan aldığımız bir fonla ürünlerimizi

canlı olarak anlatmaya çalışacağız. Hem

cihazlarımızı hem set üstü ekipmanlarımızı

Türk ve yabancı aşçılarla birlikte cookshow’lar

yaparak ürünlerimizi anlatmaya ve algımızı

biraz daha değiştirmeye çalışacağız. Tabii

bunun içerisine Türk gıdaları da girecek ve

bütün bir tanıtım olacak. Şimdi dünyanın

çeşitli ülkelerindeki ünlü aşçıları araştırıyoruz.

Türkiye’den de bizi oralarda temsil edebilecek

aşçıları götüreceğiz. Bu çalışmaları tüm

yönüyle devam ettireceğiz. Bildiğiniz gibi

Türkiye’nin bu konudaki ihracatı oldukça

yüksek. Türk mutfak eşyaları dünyanın her

yerinde ilgi görüyor. Türkiye’nin bir mutfak

üretim merkezi olduğunu çeşitli vesilelerle

tüm dünyaya anlatmamız gerekiyor.

Fuarlarımızla, etkinliklerimizle ihracatımızın

daha da artacağı inancındayız. Birlik olarak

bunun için her türlü desteğe hazırız. Bunun

için yapılması gereken şey de, yaptığımız

iş neyse onu iyi yapmak. Standartlarımızın

yüksek olması, müşterilerimize verdiğimiz

sözü tutmak, zamanında yüklemek ve makul

fiyatlarla da satmak. Bu sektörde olan tüm

firmalarımızın da bu kriterlerde olması

gerektiğini düşünüyorum. Bunlar olmadığı

zaman hem kendine hem sektöre zarar

verecektir. Hepimizin bu ciddiyet ve bu bilinçle

hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.”

şeklinde sözlerini tamamladı.


68

hotel restaurant

& hi-tech

marka röportaj

Bonfilet 2020’yi inovasyona adadı

Mutfak profesyonellerinin işi daha

da kolaylaşacak…

1987 yılından bu yana Türkiye’nin ilk

paketlenmiş et ve et ürünleri, AB

normlarındaki ilk et üretim tesisi gibi

önemli çalışmalarıyla sektördeki gücünü

koruyan Bonfilet, önümüzdeki günlerde

yine bir dönüm noktası olacak inovasyona

imza atmaya hazırlanıyor. Hem nihai

tüketicilerin hem de profesyonellerin

mutfakta işlerini kolaylaştıracak yeni

bir ürün grubunu raflara çıkarmaya

hazırlandıklarını belirten Bonfilet Genel

Müdür Yardımcısı & COO Kemal Bozkuş

ile şirketin sektöre sunduğu profesyonel

çözümleri konuştuk.

Kemal Bey, Bonfilet’in kuruluş

hikayesini anlatabilir misiniz?

Bonfilet’in hikayesi 115 yıl öncesine

dayanıyor. 1905 yılında Akkoyun ailesinin

hayvancılık ve kasaplık faaliyetlerine

başlaması ile şirketimizin temelleri

atıldı. 1970 yılında ticari faaliyetlerimiz

Eskişehir’den İstanbul’a taşındı. O

yıllarda Akkoyun Et Pazarı çatısı

altında sunduğumuz taze ve sağlıklı et

ürünlerimizin yanı sıra yüzde 100 müşteri

memnuniyeti odaklı anlayışımız, bugün

hala kurum kültürümüzün en değerli

parçalarını oluşturuyor. 1980’li yıllara

gelindiğinde alışılagelmiş kasaplık

faaliyetlerimiz geliştirilerek inovatif bir

sürece dönüştü ve artan pazar talepleri

ile 1987 yılında Bonfilet markası kuruldu.

O tarihten itibaren sektörümüzü ve

tüketicilerimizi pek çok ilkle tanıştırdık.

Türkiye’nin ilk paketlenmiş et ve et

ürünleri, AB normlarındaki ilk et üretim

tesisi gibi önemli çalışmalara imza attık.

Günümüzde Ar-Ge alanına yönelik ciddi

yatırımlar gerçekleştiriyor, “Taze ve

Dondurulmuş Et”, “Döner”, “Köfte” olmak

üzere üç ana kategoride zengin ürünler

sunuyoruz.

Hedef kitleniz kimlerden oluşuyor?

Bonfilet olarak hem profesyonellere

hem de ev kullanıcılarına hitap ediyoruz.

Profesyonel kesime yönelik gastronomi

ürünlerimizi, sektörün beklenti ve

ihtiyaçlarını göz önüne alarak üretiyoruz.

Ev dışı tüketime yönelik; büyük üretim

firmaları, catering’ler, oteller, restoranlar,

kamu kurum ve kuruluşları ile tüm

Türkiye’de seçkin bayiler ile çalışıyoruz.

Bu kanalda ürünlerimizi müşterilerimizin

taleplerine istinaden diledikleri şekilde

ambalajlayabiliyoruz. Karkas olarak ya da

parçalara ayrılmış halde alabildikleri taze

ya da dondurulmuş et ürünlerimizi isteğe

bağlı olarak vakum ambalaj ve dökme

seçenekleriyle sunuyoruz.

Ev kesimine yönelik ürünlerimizde

ise ambalajlı taze ve dondurulmuş et

ürünlerimizin yanı sıra köfte grubu,

döner grubu ve pişirilmeye hazır ürün

gruplarımızı, farklı ambalaj seçenekleri

ile müşterilerimizle buluşturuyoruz.

Ürün çeşitlerimize paralel olarak her

yıl genişleyen bir pazara ve dolayısıyla

farklı ses gruplarına hitap ediyoruz.

Yurt içinde sektöründe söz sahibi zincir

otel ve restoranlar ile ilgili pazarlara

satış yapan retail firmalar ve sayısız

işletme ile iş birliği halindeyiz. Aynı

şekilde perakendede ulusal bazda zincir

marketler aracılığıyla Türkiye’nin her

yerine hitap ediyoruz.

Sektöre sunduğunuz ürünler

neler? Ürün gamınız hakkında bilgi

verebilir misiniz?

Şu an Taze ve Dondurulmuş Et Grubu,

Döner Grubu ve Köfte Grubu olmak

üzere üç ana kategoride ürün grubuna

sahibiz. Tüm ürün kategorilerimizde

hem taze hem de dondurulmuş

şekilde sadece dana ve kuzu etinden

ürettiğimiz ürünler sunuyoruz. Döner


Grubu’muzda Pişmiş Döner ve Baton

Döner üretiyoruz. Farklı kilogramlarda

satışa sunduğumuz baton döneri;

Yaprak, Karışık ve Kıyma Baton Döner

olarak üç farklı çeşitte üretiyoruz. Köfte

Grubu’muzda geleneksel tatlarımızın

yanı sıra kendi reçetelerimiz ile

geliştirdiğimiz onlarca ürün seçeneğine

sahibiz. Bu kategorimizde Şef’in Grubu,

Bonfilet Grubu ve Bonbeque Grubu’nda

farklı lezzetlerimizi müşterilerimiz ile

buluşturuyoruz. Ürünlerimizde gıda

güvenirliliği ve türlerin devamlılığının

sağlanması için izlenebilirlik bilgilerine

kolayca erişim sunuyoruz Tüm üretim

süreçlerimizi alanında uzman vet eriner

hekimler ve gıda mühendisleri tarafından

sürekli olarak denetim altında tutuyoruz.

Üretimimizde uluslararası ticarete konu

olan ürünlerin menşeini belirten belgemiz

‘Menşe Şehadetnamesi’ne sahip ırkı,

kökeni belli hayvanları kullanıyoruz.

Hayvanların kesimlerini birinci sınıf

tesislerde İslami usullere uygun olarak

gerçekleştiriyoruz.

“Yine bir dönüm noktası olacak

inovasyona hazırlanıyoruz”

Üretici firma olmamızın sorumluluğu ile

hijyenik koşullarda elde ettiğimiz etleri

uzman kontrolünde şekillendirerek

müşterilerimizin beklenti ve ihtiyaçlarını

karşılayacak şekilde sunuyoruz. Üretim,

satış ve pazarlama süreçlerimizin

tamamında güvenilir gıda esasına dayalı

olarak hareket ediyor, Türk damak

tadına uygun olan ürünlerimizi insan

hayatına lezzet ve sağlık katması için

geliştiriyoruz. Bu kapsamda 2020 bizim

için oldukça önemli bir yıl, Türkiye’yi

ilk kez paketlenmiş et ve et ürünleri ile

tanıştıran Bonfilet, önümüzdeki günlerde

yine bir dönüm noktası olacak inovasyona

imza atmaya hazırlanıyor. Hem nihai

tüketicilerimizin hem de profesyonellerin

mutfakta işlerini kolaylaştıracak bir

anlamda mutfak konforunu arttıracak

ve zamandan büyük oranda tasarruf

etmelerini sağlayacak yeni bir ürün

grubumuz raflarda yerini alacak.

Ürünlerinizle sektöre nasıl

bir kolaylık sağlıyorsunuz?

Çözümleriniz neler oluyor? Bu

konuda nasıl farklılaşıyorsunuz?

Üretimde mümkün olduğunca el

değmeden otomasyon sistemlerimizin

aktif olduğu bir zincir ağımız var.

Ürünlerimizin hammadde evresinden

paketlenmesine, ambalajlanıp soğuk

zincirin korunduğu lojistik sevkiyatımıza

kadar tüm aşamalarında teknolojiden

yüksek oranda faydalanıyoruz.

İzlenebilirlik programımız kapsamında

Kemal Bozkuş

Bonfilet Genel Müdür Yardımcısı & COO

2020’de raflarda yerini alacak ürünlerimiz

için 5 milyon Euro’luk bir bütçe ayırdık.

Bu sistemin kurgulanması ve istikrarlı

bir şekilde uygulanması bir disiplin

ve kalite yönetimini gerektiriyor. Eti

için beslenecek hayvanın çiftliklerde

kaldığı süreçle başlayıp, mezbahada

kesimi, karkas parçalama üniteleri,

et ürününe dönüştürülecekse işleme

ve üretim prosesleri, paketleme,

sevkiyat, depolama, satış ve en sonunda

tüketicilerimizin sofrasına gelinceye

kadar uzayan bir zinciri kapsıyor.

Çok önemsediğimiz ve sürdürülebilir

yatırımlar ile desteklediğimiz bu

mevzu bizim için geleceğin iş

modelini tanımlıyor. Bonfilet olarak

müşterilerimizin hayatını kolaylaştıracak

ve olumlu yönde etki oluşturacak ürünler

üzerinde enerjimizi harcıyoruz. Onların

ihtiyaçlarına uygun olarak inovatif

çözümler üretiyoruz. Kullandığımız

teknoloji sistemleri global standartlarında

ve yüzde 100 tüketici dostu…

“Hiçbir mutfak profesyoneli artık

sabit gramajları tutturmak için vakit

harcamayacak”

Şu an geldiğimiz noktada et uzmanlığımız

ile kalite standartlarımız kapsamında

üretemeyeceğimiz hiç bir ürün yok

diyebiliriz. İstenilen gramajda, biçimde

ve boyutlarda küresel anlamda

var olan tüm ambalaj şekillerinde

ürün üretme kabiliyetine sahibiz.

Ürünlerimizin sektörel anlamda başarısı

müşterilerimize kulak vererek, onların

karşılaştığı sorunları çözümlemek adına

yürüttüğümüz programlar sayesinde

ortaya çıkıyor. Bu bağlamda sık sık bir

araya geldiğimiz şefleri ya da mutfak

dostlarını dinleyerek, Ar-Ge sürecinde

geliştirdiğimiz ve 2 milyon TL’lik yatırımla

start verdiğimiz yeni ürünlerimiz

özellikle mutfak profesyonellerinin

en çok karşılaştığı sorunlara çözüm

üretecek nitelikte demek yanlış olmaz.

Bu inovasyonla artık hiçbir mutfak

profesyonelimiz sabit gramajları

tutturmak için vakit harcamayacak,

biz Bonfilet olarak onlara diledikleri

gramajda el değmeden dilimlenmiş

şekilde yine istedikleri ambalajda hazır

olarak ulaştıracağız. Böylelikle hem

zamandan hem de maliyetten tasarruf

edebilecekler.


70

hotel restaurant

& hi-tech

marka

RATIONAL AG’de temel atma töreni (soldan sağa): Markus Paschmann (Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi), Peter Ackermann (Mimar),

Klaus Feuerecker (RATIONAL Dienstleistungsgesellschaft mbH Genel Müdürü), Mathias Neuner (Landsberg am Lech Belediye Başkanı), Dr. Peter Stadelmann

(Yönetim Kurulu Başkanı), Peter Wiedemann (Teknolojiden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi), Thomas Eichinger (Landsberg am Lech Bölge Komisyon Üyesi)

ve Dr. Axel Kaufmann (Ticari Bölümden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi).

RATIONAL Landsberg’deki

3. fabrikasını büyütüyor

Kasım sonunda RATIONAL tarafından, grup merkezinin bulunduğu Landsberg am

Lech’teki üçüncü fabrikanın daha da büyütülmesi için temel atıldı. Yeni bir dağıtım

merkezi sayesinde global lojistik büyütülecek ve daha fazla ofis alanı yapılacak.

Profesyonel mutfaklarda ısıyı gıda

ürünlerine iletme konusunda

dünya çapında pazar ve teknoloji

lideri olan RATIONAL’ın şu anda,

1.300 kadarı Almanya’da olmak üzere

yaklaşık 2.300 çalışanı var. RATIONAL

cihazları iki yerleşkede üretiliyor:

SelfCookingCenter ünitesi Landsberg

am Lech’de, VarioCookingCenter

ünitesinin geliştirildiği ve üretildiği yer

ise Fransa’da Wittenheim’dedi. Dağıtım

merkezinden, buharlı kombi fırınla

ilgili bütün ürünler (hem cihazlar hem

de aksesuar ve temizlik maddeleri)

120’nin üzerinde ülkeye gönderilerek

tüm dünyadaki bayilere ve şirketin

kendi dokuz deniz aşırı deposuna

hizmet verilecektir. Binada ayrıca

ofis alanları ve toplantı salonları da

olacaktır. RATIONAL AG Yönetim Kurulu

Başkanı Dr. Peter Stadelmann, “2017

ve 2018 yıllarında üretim tesislerinin

büyütülmesinden sonra, daha fazla

büyümeye destek verebilmek için şimdi

de lojistik ve idari bölüm kapasitelerinin

arttırılması gerekiyor,” diyor.

“20 milyon Euro yatırım yapılacak”

Yaklaşık 18 aylık inşaat süresinden

sonra yeni sevkiyat alanı ilk kamyonlar

ile doldurulacak. RATIONAL AG

Teknolojiden Sorumlu Yönetim Kurulu

Üyesi Peter Wiedemann, “Mevcut

sevkiyat alanlarının kuzeyinde yer alan

3 numaralı fabrikayı 15.000 metrekare

kadar büyütüyoruz. Bu çalışmalar için

bina ve tesislere yaklaşık 20 milyon Euro

yatırım yapılacak,” açıklamasını yapıyor.

Bu sayede şirketin uluslararası düzeyde

süreklilik kazanan büyümesine daha iyi

ortam koşulları sağlanmış olacak.



72

hotel restaurant

& hi-tech

marka

Vakıf Taşdelen Su

masadaki İstanbulluların sayısını

yüzde 25 artırdı

Türkiye’nin cam şişedeki ilk su markası Vakıf Taşdelen Su, restoran ve kafe kanalındaki

penetrasyonunu son 6 ayda yüzde 25 artırdı. Bu kanala cam premium şişesiyle giren

marka, yılsonuna kadar yüzde 30 penetrasyon artışına ulaşmayı hedefliyor.

Türkiye’nin cam şişedeki ilk

su markası Vakıf Taşdelen

Su, restoran ve kafe cam

premium şişesi ile restoran ve

kafelere güçlü bir giriş yaptı. Vakıf

Taşdelen Su’yun İstanbul beyefendi

ve hanımefendilerinden ilham alarak

tasarladığı cam premium şişenin

penetrasyonu son 6 ayda yüzde 25 arttı.

Yılsonuna kadar penetrasyon artışının

yüzde 30’a ulaşması hedefleniyor.

Alev: “Önceliğimizde, İstanbul

ruhunu tüm çeşitliliğiyle yansıtan

mekanlar var”

Kanaat Lokantası’ndan Sade

Nişantaşı’na, Oligark’tan

Divine’a farklı konseptlere sahip

olan ama İstanbul ruhunu tüm

çeşitliliğiyle yansıtan restoran,

kafe ve eğlence mekanlarına

öncelik verdiklerini vurgulayan

Vakıf Taşdelen Su Genel

Müdürü Burhan Alev şunları

ifade etti:

“Biz bir İstanbul markasıyız.

Kaynağımızı 2000 dönüme

yayılmış İstanbul’un en

büyük ve en bakir ormanlık

alanlarından biri olan

Taşdelen’den alıyoruz.

Bütün yatırımımızı

da İstanbul pazarına

yapıyoruz. Tek kaynaktan

gelen eşsiz lezzetimizi

hem İstanbullu’larla

hem de İstanbul’u

keşfetmeye gelenlerle

buluşturmak, bizim için

hem büyük bir keyif

hem önemli bir misyon.

Üsküdar’daki tarihi

Kanaat Lokantası’nda

da, Nişantaşı’nda

Anadolu mutfağına

Burhan Alev

yenilikçi bir yaklaşım getiren Sade’de

de varız. İstanbul’dan dünyaya

açılan Anadolu gastronomisinin

eşlikçisi olmaktan, İstanbul’un

markalaşmasına katkı sunmaktan

büyük gurur duyuyoruz.”

Topağacı’da 2 restorandan

1’inde Vakıf Taşdelen var

İstanbul’un köklü semtleri ve

eğlence mekanlarına öncelik

verdiklerini de belirten Alev,

“Topağacı’da 2 restorandan

1’inde Vakıf Taşdelen var

diyebiliriz. Sade, Ahali, Divine,

Kozmonot bunlar arasında.

Diğer yandan turistler için

de bir cazibe merkezi olan

Oligark gibi kaliteli eğlence

mekanlarında olmayı da

önemsiyoruz. Sultan Ahmet

Köftecisi, Kanaat Lokantası

gibi gelenekselleşmiş

lezzet durakları ise

vazgeçilmezlerimiz” diye

konuştu.

Premium şişe yazın Çeşme’ye

kaçtı, üretim yüzde 100 arttı

İstanbul’un yanı sıra özellikle yaz

mevsiminde Ege kıyılarındaki

penetrasyonu artırmaya önem

verdiklerini de sözlerine ekleyen Alev,

“Nasıl İstanbullu’lar yazı Alaçatı,

Çeşme, Bodrum’da geçiriyorsa

Vakıf Taşdelen cam premium şişe

de aynısını yapıyor. Özellikle İzmit,

Yalova ve İzmir’de kurduğumuz güçlü

dağıtım ortaklıklarıyla yaz aylarında

İstanbulluların olduğu yerde olmayı

önemsiyoruz. Bu sayede cam premium

şişe üretimimizi geçtiğimiz yaz yüzde

100’ün üzerinde artırdık” dedi.

3 yıl üst üste uluslararası lezzet

ödülü

Vakıf Taşdelen Su, dünyaca ünlü

şef ve sömeliyelerin yer aldığı, The

International Taste & Quality Institute

tarafından düzenlenen Üstün Lezzet

Yarışması’ndan 2019 yılında en yüksek

seviye olan 3 Altın Yıldızlı Üstün Lezzet

Ödülü aldı. Merkezi, Belçika’nın Brüksel

şehrinde olan Enstitütü, 2017 ve 2018

yıllarında da Vakıf Taşdelen Su’yu aynı

ödüle layık görmüştü. Vakıf Taşdelen

Su 3 Altın Yıldızlı Üstün Lezzet Ödülü’nü

3 yıl üst üste alan ilk ve tek Türk su

markası oldu.



74

hotel restaurant

& hi-tech

marka

Tunç Korun, 2019’u değerlendirdi

2020’ye dair öngörülerini paylaştı…

2019’da yeni yerli üretim ürünleri,

gerçekleştirdiği AR-GE çalışmaları,

yeni ortaklıklar ve lisanslı üretim

anlaşmalarıyla son derece aktif ve başarılı

geçiren Form Şirketler Grubu, 2020

hazırlıklarını sürdürüyor. 2019’u geride

bırakırken Korun 2020 yılına ilişkin sektör

öngörülerini ve Form’daki gelişmeleri

şöyle sıraladı…

İklimlendirme sektörünün 2019’da durgun

bir yıl geçirmesine rağmen Form Şirketler

Grubu, sektöre de büyük katkısı olacak

iş geliştirme çalışmalarına yılbaşından

itibaren hız kazandırdı.

“Türkiye’de VRF ve Merkezi Sistemler

pazarlarının 2019’da çift haneli daraldığını

düşünüyoruz. Split klima da ise bu

daralma %30’ları bulacak gibi duruyor.

Konfor klima sektörü anlamında, 2020

yılında da turizm başta olmak üzere bazı

sektörlerde artışlar beklenmekle birlikte,

pazarın sabit kalacağını ve önemli bir

büyüme oluşmayacağını öngörüyoruz.

Dolayısıyla iş sayısının sınırlı olmasından

kaynaklanan yoğun rekabetin, aynı şekilde

devam etmesini bekliyoruz. Aynı zamanda

2019 yılında finans konusunda hem alıcı

hem de satıcı firmalarda oluşan sıkışıklığın

yılın son günlerinde daha da yoğunlaştığını

görüyoruz. Bu da yeterli sermaye ya da

kredi imkanına sahip olmayan firmaların,

2020 yılında zora girme ihtimalini

arttırıyor. Bu nedenle 2020 yılı köklü ve

güçlü finansal yapıya sahip, öngörülü ve

vizyoner firmaların ayakta kalabileceği,

hem alıcıların ödeme kabiliyetlerinin, hem

de satıcıların iş yapabilme kabiliyetlerinin

değerlendirilmesi gereken bir yıl olacak.

2020’de alıcı tarafı da, satıcı tarafı da işin

finans kısmını çok sıkı kontrol etmek

durumunda olacak. 2019’un zorlu piyasa

şartlarında Form Grup bünyesindeki

firmalarımız olarak; Bireysel klimaların

da katılımı ile Form MHI firmamızda

(VRF ve Split) satış hacmimizi Dolar

bazında %30’lara yakın artırdık, Merkezi

Sistemler tarafında ise Lennox lisanslı

paket klima üretimi, yerli su kaynaklı

ısı pompalarımızın devreye girmesi ve

fan konusundaki yeni ürün gamımız

ile pazardaki pozisyonumuzu koruduk,

endüstriyel çatı ürünleri imalat ve

satışında ise ciromuzu Euro bazında %20

oranında arttırmayı başardık.

2020 yılında da piyasa şartlarına rağmen;

artan ihracat faaliyetlerimiz, üretmeyi

öngördüğümüz yeni yerli ürünlerimiz

ve ilave kadromuz ile ciromuzu Euro

2020’de sektördeki 55. yılını kutlayacak olan Türkiye

iklimlendirme pazarının öncü firmalarından Form

Şirketler Grubu, geride bıraktığımız 2019’u başarılı yabancı

iş ortaklıkları, yerli üretim ve AR-GE çalışmalarıyla

tamamladı. Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı

Tunç Korun, merak edilen tüm detayları ve 2020 yılı sektör

öngörülerini paylaştı.

bazında %10 arttırmayı öngörüyoruz. Her

zaman için önceliğimiz, hem bizim hem

de müşterilerimizin maliyetlerini doğru

yöneterek karşılıklı fayda sağlayabilmek

ve buna ek olarak müşterilerimizin ihtiyaç

ve taleplerine uyumlu ürünler üretebilmek

oldu. 55. yılımızı kutlayacağımız 2020’de

de mevcut yapımızı korurken AR-GE yerli

üretim ve ihracat pazarlarına odaklanmayı

hedefliyoruz.

Japon teknoloji devi Mitsubishi

Heavy Industries ile ortaklık

anlaşması

Form Şirketler Grubu iştiraklerinden

Form VRF Sistemleri A.Ş. 2011’den beri

sürdürdüğü başarılı iş birliği sonucu 30

Ocak 2019’da Japon teknoloji firması

Mitsubishi Heavy Industries ile ortak oldu.

Mitsubishi Heavy Industries, imzalanan

ortaklık anlaşması ile şirketin yüzde

33’üne ortak oldu ve bu ortaklıktan Form

MHI Klima Sistemleri firması doğdu.

Söz konusu ortaklıkla ilgili konuşan Form

Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı

Tunç Korun; “Klima sektörü gün geçtikçe

daha fazla insana ulaşarak büyüyor ve

ülkemiz Avrupa’nın en büyük VRF klima

pazarına sahip. Geçtiğimiz yıllarda bu

pazarda gerçekleştirdiğimiz Mitsubishi

Heavy Industries markalı VRF ürün

satışlarında birçok kez Avrupa birincisi

olduk. Bu alandaki başarımız bizlere MHI

markasının bireysel ürünleri de dahil

olmak üzere tüm klima ürün gamını da

getirdi. Mitsubishi Heavy Industries ile

ortaklığımız çerçevesinde 2019 sonuna

kadar 40 bayilik vermeyi planlıyorduk.

Şu anda bayi sayımız 42 ve sayı artmaya

devam ediyor” dedi.

Lennox ile lisanslı üretim

2019’un ikinci lansmanı ise Form

ile dünyanın en büyük paket klima

üreticilerinden Lennox arasında


gerçekleşti. Form Mart ayında, iş

ortaklığını 36 yıldır başarılı bir şekilde

yürüttüğü Amerikan paket klima markası

Lennox ile gerçekleştirdiği lisans

anlaşması ile Form, orijinal Lennox

markalı ürünleri İzmir Pancar OSB’de yer

alan fabrikasında üretmeye başladı.

Tunç Korun, Lennox ile imzalanan

ortaklık hakkında şunları söyledi: “90’lı

yıllarda Türkiye’de paket klima pazarının

oluşumunu sağlayan bu iş birliğine,

1992 yılında 100 bin dolarlık bir ciro ile

başlanmıştı. Bugün Form-Lennox olarak

Türkiye pazarında %50’ye yakın bir pazar

payına ve binlerce cihazlık referansa

sahibiz. 40 yıla yaklaşan bu başarılı

ortaklığın bir sonucu olarak Lennox

ile imzaladığımız bu lisans anlaşması,

100 yıllık bir tarihe sahip olan Lennox

tarafından uluslararası pazarlarda

paket klima için verilen ilk ve tek lisans

anlaşması olma özelliğini de taşıyor.

20.000 m2 açık alan üzerine 11.000 m2

kapalı alandan oluşan fabrikamızda 2

Milyon Euro’luk bir yatırım yaptık ve

sadece Lennox’a özel bir üretim hattını

devreye aldık. 2019 yılı başından beri 80

kW üstü kapasitelerde Lennox markalı

paket klima (rooftop) cihazlarının üretimini

yapıyoruz.”

Isı pompasında yerli üretim ve AR-

GE yatırımları

İklimlendirme sektöründe kurduğu güçlü

ortaklıklarla adından söz ettiren Form,

2019 Haziran ayında bir süredir AR-GE

faaliyetlerini yürüttüğü yerli su kaynaklı

ısı pompasının üretimine başladı. Tunç

Korun konuyla ilgili şu değerlendirmelerde

bulundu: “1993 yılından bu yana Amerikan

menşeili Climate Master markasının

Türkiye temsilciliğini yürüten Form,

su ve toprak kaynaklı ısı pompası

uygulamaları konusunda Türkiye’nin lider

firması konumunda. Türkiye’de bugüne

kadar yapılmış su kaynaklı ısı pompası

uygulamalarında Form olarak AVM’lerde

40,000 adedi aşkın çalışan cihazımızla

pazar lideriyiz. Bu pazardaki bilgi birikimi

ve tecrübemizi yeni ürünümüzün AR-

GE’sine yansıttık. Son teknoloji ile üretilen

ve sektörde büyük ilgi gören Form yerli

ısı pompası, kalitesi ve fiyat avantajının

Tunç Korun - Form Şirketler Grubu

Yürütme Kurulu Başkanı

yanı sıra ısı pompası alanındaki yenilikçi

özellikleriyle de diğer sistemler arasında

öne çıkıyor. Müşterilerimize isteklerine

göre ithal ya da yerli ürün ile alternatif

sunabiliyoruz.”

ISK SODEX’te büyük başarı

Türkiye’de iklimlendirme sektörünün

gelişimine doğrudan katkıda bulunan Form

Şirketler Grubu, 2-5 Ekim tarihlerinde

düzenlenen ISK – SODEX’teki başarısıyla

da adından söz ettirdi. Fuara 575 m2’lik

stant alanında yaklaşık 20 ürünüyle

katılan Form, inovatif ürün gamını

sektör profesyonelleriyle buluşturdu.

Form standında; yabancı iş ortaklarının

distribütörlüğünü gerçekleştirdiği

ürünlerin yanı sıra AR-GE’si ve üretimi

Form imzalı olan ürünlere de yer verdi.

22 yıldır sektörü şekillendiren ISK-SODEX

Istanbul fuarındaki başarıları hakkında

konuşan Tunç Korun; “55. yılımıza

girdiğimiz şu günlerde, sektörümüz

için büyük önem taşıyan bu fuara Form

Şirketler Grubu çatısı altındaki 3 farklı

iştirakimiz ve ürünlerimizle katıldık.

Bununla birlikte 2019 bizim için yeni

anlaşmalarla dolu bir yıl oldu. Bu

kapsamda, yılın son aylarında SODEX

gibi anlamlı bir platformda

Cvsair ile kurduğumuz

iş birliğinin duyurusunu

da gerçekleştirdik. Fuar

süresince gerek AR-GE ve

üretimini gerçekleştirdiğimiz

gerekse distribütörlüğünü

yaptığımız ürünler sektör

profesyonelleri tarafından

büyük ilgi gördü. Fuar sonunda yaklaşık

1.000 kişinin katılımıyla bir anket

gerçekleştirdik ve aldığımız dönüşlerden

fuarın Form açısından son derece

verimli geçtiğini bir kez daha gördük.

İklimlendirmenin önemli oyuncularından

biri olarak ISK-SODEX gibi bir fuarı olumlu

dönüşlerle tamamlamaktan büyük gurur

ve mutluluk duyuyoruz” dedi.

Form’a, yeni iş ortağı Cvsair

Form’un en yeni iş ortağı Cvsair’ın; kanal

fanları, çatı fanları, hücreli fanlar, egzoz

fanı, jet fan ve radyal fan gibi havalandırma

amaçlı ürünlerinin tüm Türkiye satışları

yalnızca Form Şirketler Grubu’nun

iştiraki Form Endüstri Ürünleri tarafından

gerçekleştirilecek.

Cvsair ile yaptıkları ortaklık hakkında

konuşan Tunç Korun: “55. yılımıza

girerken kurumsal firmalara havalandırma

çözümleri sunan Cvsair ile yaptığımız bu

anlaşma Form ve sektörümüz için büyük

önem taşıyor. 2020 yılında yeni ortaklıklara

devam ederek aynı zamanda imalat

tarafımızı da geliştireceğiz’’ dedi.

2020’ye girerken…

2020’ye girerken Form grup ve sektör

özelinde değerlendirmeler yapan Tunç

Korun: “Form MHI Klima Sistemleri

tarafında kanal yapılanmamıza büyük

önem veriyoruz. Hedefimiz 42 olan bayi

sayımızı 3 yılda 100’ün üzerine çıkartmak

ve üst segment split klima pazarında

lider olmak. Yine bu ortaklık anlaşması

çerçevesinde başta Gürcistan, Azerbaycan

ve Cezayir olmak üzere 7 ülkenin tüm

satışları da bize bağlanmış oldu. Bu

ülkelerde kurduğumuz distribütörlükler

vasıtasıyla 2020’de MHI ürünleri özelinde

ihracatımız hız kazanacak. Form Endüstri

Ürünleri tarafında 2020’den itibaren

Lennox’un 80 kW altı kapasitelerini de

üretmeye başlayacağız. Böylece 2020

içinde 20 kW’dan 200 kW’ a kadar tüm

paket klima tiplerini üretir hale geleceğiz.

Hedefimiz paket klimaların uygulama

alanlarını çoğaltmak ve piyasanın da

gelişimi ile pazar payımızı arttırmak. Buna

ek olarak yerli ısı pompalarımızın halen

üretmekte olduğumuz 11,15 ve 22 kW’lik

kapasitelerine ek olarak 2020’de 3,6 ve

8 kW’lik küçük kapasiteli modellerini de

satışa sunacağız. Form Endüstri Tesisleri

tarafında klima grubu ürünlerimizin AR-GE

ve üretimine ağırlık vereceğiz.” dedi.


76

hotel restaurant

& hi-tech

marka

Felda Iffco’dan

“Güç Birliği Güçlü İş Birliği” mesajı

Felda Iffco, bu yıl 6.sını düzenlediği bayi toplantısında, 2020’de yeni proje, yeni ürün

ve yatırımlarla sahadaki gücünü ve etkinliğini koruyarak, iş ortakları ile birlikte

sektöre yön vermeye devam edeceğinin mesajını verdi.

Felda Iffco Türkiye, gelenekselleşen

bayi toplantısına bu yıl da çok

özel bir programla hazırlandı.

Her toplantıda fark ortaya koyan bir

konseptle iş ortaklarına yeni seneyle

ilgili mesaj veren ekip, geçtiğimiz

yıllardaki sektör başarılarına, 2020’de

de çarpıcı ve iddialı hedeflerle devam

edeceklerinin sinyalini verdi. Bugün

Türkiye’de sektöre yön veren bir

yağ firması konumuna gelen firma

bu başarıyı sadece yönetimin değil

iş ortaklarının da sektördeki etkin

konumuyla elde ettiklerini belirtti.

“Güç Birliği Güçlü İşbirliği” sloganıyla

bu başarıyı İş ortaklarıyla birlik olarak

önümüzdeki yıllarda da katlayarak

arttıracaklarının sözünü verdiler.

2020 hedeflerine hazır olduklarını

ifade ettiler

2019 yılının değerlendirilmesinin ve

2020 planlarının konuşulduğu bayi

toplantısı, Felda Iffco Türkiye COO’su

Güven Geriş’in konuşması ile açıldı.

Güven Geriş’in, 2019 yılı için öngörülen

tüm hedeflerin gerçekleştirilmesinden

dolayı ekibine ve iş ortaklarına

teşekkürlerini ilettiği konuşmasının

ardından Felda Iffco Türkiye satış ve

pazarlama direktörü Eren Dönmez,

endüstriyel ve pastacılık satış müdürleri

detaylı satış değerlendirme, pazarlama

tarafından marka yaratma hikayesi

detaylı sunumlarla anlatılırken, Ege

Üniversitesi Gıda Mühendisliği Öğretim

Üyesi Fahri Yemişçioğlu ve Mümsad

Yönetim Kurulu Başkanı Metin Yurdagül

ve Mümsad Koordinatörü Ebru

Akdağ’ın sunumları ile tamamlandı.

Bu yıl programın moderatörlüğünü

ünlü isim Kadir Çöpdemir’in üstlendiği

bayi toplantısında, Felda Iffco, 2020

hedeflerini iş ortaklarıyla birlikte

gerçekleştirmek üzere hazır olduklarını

ifade ettiler.

Ödül töreni ile son buldu

Felda Iffco, tüm iş ortaklarıyla beraber

sektördeki sağlam yerini korumak

için mücadele vermeye devam

edeceklerini ve bu mücadeleyi nasıl

göğüsleyeceklerini “Güç Birliği Güçlü

İş Birliği” ana teması ile iş ortaklarına

aktardı. Bu tema, tüm ekibin katılımıyla

gerçekleştirilen bir sosyal sorumluluk

projesi ile de taçlandı. Felda Iffco

çalışanları ve iş ortakları birlikte 14 adet

tekerlekli sandalye yaparak Engelliler

Dayanışma Derneği’ne bağışladılar.

Akabinde oynanan futbol oyununa

da Felda Iffco iş ortaklarının ve satış

ekibinin stratejik, motive, planlı ve etkin

bir şekilde katılım sağladığı gözlemlendi.

Felda Iffco Türkiye’nin Merit Crystal

Cove Hotel Kıbrıs’ta gerçekleşen bayi

toplantısı, ödül töreni ve Cenk Eren’in

konuk sanatçı olarak katıldığı keyifli gala

yemeği ile son buldu.



78

hotel restaurant

& hi-tech

marka

Kalite ve güvenilirliğin simgesi

‘Made by MEIKO’ ibaresi…

MEIKO bünyesinde bir inovasyon seri üretime girmeden önce, mikrobiyolojik veya mekanik

açıdan tepeden tırnağa kontrol edilerek son bir kalite kontrolünden geçmek zorundadır.

Özellikle mekanik testin oldukça ağır koşulları vardır. Çünkü MEIKO’nun temel hedefi,

müşterideki koşulların olabildiğince gerçeğe yakın şekilde simüle edilmesidir.

2017’de lanse edilen M-iClean H

giyotin tip bulaşık makinesinin

otomatik kapak sisteminin de bu

kalite kontrol aşamasından geçmesi

gerekiyordu. Makinenin kapağı altı

ay boyunca her 10 saniyede bir açılıp

kapanacak şekilde test edilerek

bileşenlerin bu yük testini kaldırıp

kaldırmadığı, metal yorgunluğundan

kaynaklanan kırılmalar olup olmadığı

kontrol edildi. Böyle bir durumla

karşılaşıldığında, tedarikçilerle veya

MEIKO malzeme araştırma departmanı

ile görüşülerek, sorunun kaynağı en

hızlı şekilde analiz edilerek gerektiği

gibi iyileştirildi. Ardından tekrar teste

tabi tutuldu. Yaklaşık 1,2 milyon açma ve

aynı sayıda kapama sonrasında otomatik

kapak sistemi ilk günkü gibi çalışıyordu.

Böylece yük testi geçilmiş olarak kabul

edildi ve sonlandırıldı.

MEIKO, her zaman daha fazlasını

hedefler

Normatif olarak öngörülen sayı sadece

100.000 iken, neden bu sayıda tekrar

uygulandığını MEIKO Ürün Geliştirme

Müdürü Bruno Gaus şu şekilde

yanıtlıyor: “Öngörülen sayı bizim

için çok düşüktü ve müşterilerimizin

gerçek koşullarını yansıtmıyordu.

Zira pratikte günde en az 180 yıkama

yapılıyor. Buna göre 100.000 tekrar,

realitede sadece 1,5 yıla tekabül ediyor

ve bu MEIKO için yeterli bir sayı değil!”

Firmanın otomatik kapak sistemi için

yaptığı tekrar sayısı ise 18 yıllık bir

çalışma ömrünü yansıtıyor. MEIKO’nun

teknolojisine duyduğu güven, otomatik

kapak sisteminin tüm elektronik ve

mekanik bileşenleri için sunduğu 60

aylık garantide kendini gösteriyor. Ayrıca

bu özelliği ile M-iClean H, birçok değerli

ödüle layık görülmüş: Alman Aşçılar

Derneğinin 2017 ve 2018’de üst üste

verdiği iki ödül (KÜCHE-Award), serinin

XL versiyonuna 2017 ve 2018’de verilen

Catering Star ödülü, FCSI Derneği’nin

ve B2B etkinliklerin dünya çapında önde

gelen organizatörlerinden UBM SES’in

SCI Ekipman Ödülü.

MEIKO, her zaman daha fazlasını

hedefler. Bu, sadece yük testleri için

geçerli değildir. “Made by MEIKO”

ibaresi, kalite ve güvenilirliği simgeleyen

bir marka işaretidir. Ekoloji ile uyum

içinde en iyi teknolojiye ve en iyi

malzeme kalitesine bağlılığın simgesidir.

Müşterileri anlamaya ve düşünmeye,

ürünlerin etkinliğini ve verimliliğini

sürekli olarak gözden geçirmeye

dair verilen sözdür. MEIKO, sadece

bu şekilde talepleri ve beklentileri

karşılayabileceğinin hatta aşabileceğinin

bilincindedir. MEIKO’nun kalite sözü

dünya çapındaki tüm fabrikalarında

karşılanmaktadır. Ve ürün kalitesinin

yanı sıra süreç ve servis kalitesini de

kapsar.



80

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

Lezzet tarihinin

izindeki kâşif

Yunus Emre

Akkor

Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç / ali Saraçoğlu

Mekan: Hyatt Regency İstanbul Ataköy


Aslen Kilisli. 7’den 70’e tüm

erkeklerin her pazar mutfağa girdiği

bir coğrafyadan geliyor. Hafta içi

yemek yapmasalar da, tam manasıyla

lezzete hakim hemcinslerinin kök saldığı

topraklardan... Yemek pişirmenin de, bir

sofra etrafında toplaşıp, adabıyla yemenin

de ritüele dönüştüğü bir kültürden...

Yedi yaşında ilk Gâvur Dağı

Salatası’nı yapıyor

Henüz bir ilkokul talebesiyken, kendisi

de bir mutfak erbabı olan babasına

yaptığı küçük yardımlaşmalarla başlıyor,

Yunus Emre Akkor’un mutfak serüveni.

İlk, Gâvur Dağı Salatası yapıyor, 7

yaşlarındayken. Yanında bir babası

bir de ikiz kardeşi Ömür (Akkor) var,

anlattığına göre. Sonrasında ufak ufak

mangala kuşbaşı et doğrayarak, marine

ederek, şişleri pişirerek devam ediyor, bu

yolculuğu. Yemek yapmayı çok sevse de,

profesyonel hayata dönüştürmek gibi bir

gayesi yok o yıllarda.

Ne zaman ki, ailesiyle İstanbul’a taşınıyor;

ortaokul, lise derken yemeğe ilgisi daha

bir artıyor, Akkor’un. Evde tek başına, bir

yemeği baştan sona tecrübe ederken,

arkadaşlarından da bir tam not almayı

kendine prensip edinerek üstelik de!

Dedim ya, alt yapısı zaten kuvvetli! Aile,

Antep’in ünlü baklavacısı Hacı Sayit

Oğulları olunca eli mutfaktaki her işe pek

bir yatkın oluyor pek tabii. Okuldan arta

kalan zamanlarda baklava dükkanının

imalathanesinde geçen çocukluk süreci,

bugünlere bir yatırım oluyor adeta. O

yaşlarında bir baklava ustası yetkinliğine

erişse de bir türlü sevemiyor ama

baklava işini. Akkor, “Yemek yaparken

hep öndesiniz, baklavacılıkta ustaların ön

planda olma şansı yok. Hazırlanıyor ve

vitrine çıkıyor” sözleriyle de destekliyor

neden bir türlü sevemediğini.

İkizi Ömür Akkor ile Semsek’i açıyor

“Hayatımı baklavadan değil, yemekten

kazanacağım” kararını verirken, kendi

gibi bir mutfak sevdalısı olan ikizi Ömür

Akkor ile Bursa’da Semsek Restaurant’ı

açıyor. Yaşları daha 22, bilemediniz 23.

Antep mutfağı ağırlıklı restoranın yıldızı

Kilis’e ait vejeteryan pidesi oluyor. Kartal

peyniri ve yeşil soğanla yapılan zeytinyağlı

harikulade bir pide bahsettiği. Menüde

kebap da olmazsa olmazlardan tabii!

Konsept, Bursa eşrafınca çok ilgi görüyor.

Ne var ki iki kardeş 8-9 yıllık uzun

ortaklığın ardından bir fikir ayrılığıyla

yollarını ayırma kararı alıyor.

Belgesel çekmeyi daha kıymetli

buluyor

Bu ayrılıktan sonra yeni bir yer açmadığını

söyleyen Akkor, anlattığına göre o dönem

sadece geziyor, tiyatro, oyunculuk eğitimi

alıyor ve televizyon programları yapıyor.

Turkmax Gurme ve Kanal 360’ın ardından

şimdilerde TRT2’de ‘Sarayın Lezzetleri’

adlı belgesel programını hazırlayıp

sunduğunu söyleyen Akkor, 4-5 sezon

daha sürmesini beklediği programda

Osmanlı yemek kültürünün izlerini taşıyan

bölgeleri gezerek, o döneme ait lezzetleri

üç ayrı tabak eşliğinde izleyicilere

sunuyor. Ne bir mutfak ne bir dükkan

olmaksızın üstelik de! Akkor’un, bu lezzet

serüvenine ise yöreden seçilmiş birkaç

kişi konuk edilerek, ait oldukları bölgenin

tarihsel lezzet yolculuğuna tanıklık

etmelerine imkan sağlıyor. Söz arasında,

son dönemde sayıları hızla artan reyting

kaygılı yemek programlarının tersine

eğitici belgesel projelerinin içinde var

olmayı çok daha kıymetli bulduğunu da

söylemeden geçmek istemiyor.

Bakanlık akrediteli şef

Yunus Emre Akkor, mutfağa milli

duygularıyla bağlı bir şef. Kültür

ve Turizm Bakanlığı’nın akredite

aşçıbaşılarından bir tanesi olduğunu

dile getiren Akkor, Bakanlık davetiyle

yılda en az 4-5 ülkeye giderek, Anadolu

yemeklerini uluslararası sofralara

taşıyor. Salt bunu da yapmakla kalmayıp,

protokol aşçılarıyla iletişim geliştirerek

hem restoranlarında yemek yiyor hem de

önlüğünü kuşanıp pişiriyor. Son olarak

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro

Moros’a yemek pişirdiğini anlatan Akkor,

Anadolu mutfağından en çok kaymakla

demlendirilmiş tel şehriyeli bulgur pilavı,

ayvalı soğanlı et, cennet çamuru, sütlü

badem çorbası, taze fasulyeli mücver,

ciğer tava ve baklava yapmayı seviyor.


82

hotel restaurant

& hi-tech

şefin gözünden

“Yüksek konsantrasyon önemli”

Milli duygularla gelen devlet

görevlerinden para almayı asla içine

sindiremediğini söyleyen Akkor, çalışma

şekliyle de prensipli aynı zamanda.

Yeri, il sathını aşsa da yemek pişireceği

mutfağı herhangi bir sürprize mahal

vermeksizin kısa bir ziyaretle keşfe

çıkıyor. “O mutfakta bir kahve içiyorum,

bir konsantrasyon yaşıyorum, o zaman

sanki daha önce kendimi orada çalışmış

gibi düşünüyorum” diyen Akkor,

sözlerinde şeflerin dünyasında yüksek

konsantrasyonun önemine de dikkat

çekiyor.

Tabaklarının altında Adil Can

Usta’nın imzası var

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın akredite

aşçıbaşılarından biri olan Akkor’ un

yurt dışı davetlerinde görücüye çıkan

tabakların altında Türkiye’nin en yaşlı çini

ustası Adil Can’ın imzası var. “Ustaların

ustası” diye adlandırdığı hocasının her bir

eserinin Kültür Bakanlığı tarafınca sanat

eseri olarak kabul gördüğünü anlatan

Akkor, dünyanın her bir tarafına sadece

Osmanlı mutfağından seçme lezzetlerini

değil, bugün ciddi bir koleksiyon haline

dönüşen Adil Ustası’nın tabaklarını da

götürdüğünü dile getirerek, “Yurt dışı

davetlerinde Adil Usta’dan yüzyıllara

göre tabaklar isterim. Hocam da bazen

Osmanlı Beylikleri dönemine bazen de

Selçuklu mutfağına ait desenlerle el

işçiliği çini tabaklar hazırlar. Bunların

hepsi de Osmanlı tarihinde kullanılmış

simgesel desenler içerir. Adil hocam,

hazırladığı tabakların sırrında asla

kurşun kullanmaz. Bu yüzden de sıcak

yemeklerde zehirlenme olmaz. Elbette

hiçbir şekilde kurşun kullanmadığınız

bu 150-200 tabağı çini fırına attığınızda

yarısını fire verirsiniz. Yani aslında

işçiliğiniz daha da zorlaşır” diyor.

“Sırtımda en az 40-50 Anadolu

zanaatkarının eli var”

Gelelim, şefin kendisine, onu Yunus

Emre Akkor yapan özelliklerine. Elbette

bu camiada onu herkes tanıyor ama

ben bir de kendi ağzından anlatmasını

istiyorum. “Mutfakta öyle sert, baskıcı,

stres verici bir tarzım yoktur. Düzeysiz

konuşulmasına asla müsaade etmem.

Kendim de konuşmam zaten” diyen

Akkor, o eski zanaatkarların enseye tokat

hallerinden de dem vurarak, “Belki öyle

de olabilir ama bana doğru gelmiyor”

diyor.

Anlattığına göre Akkor, başarıyı tek başına

sahiplenmeyecek kadar hakkaniyetli

bir şef de. “Dünyanın birçok ülkesinde

birçok insana yemek pişiriyorum, pek

çok organizayon yapıyorum ve sürekli

seyahat halindeyim. Sağolsunlar, bazıları

Bakanlık şefliği ve belgesel programıyla birlikte otel ve

restoran mutfaklarına danışmanlık hizmeti de veren Akkor,

son olarak Bodrum’da 71 derece ve Uşak’ta Kuşhane adlı

restoranların danışmanlığını üstlenmiş. Bu tempoda yılda en

fazla üç danışmanlık alabildiğini söyleyen usta şef, bir araya

geldiğimiz Hyatt Regency Ataköy Hotel’de, şubat ayı içinde 10

gün sürecek Antep Yemekleri Festivali için de hazırlıklarını

sürdürdüğünü anlatıyor.

da beni başarılı bir şef olarak adlandırıyor

ama bu tek başına sağlanmış bir başarı

değil. Sırtımda; çini ustalarından

salçamı hazırlayan, bulgurumu kıran

emekçiye kadar en az 40-50 tane Anadolu

zanaatkarının eli var. Birlikte çalıştığım

iyi bir ekibim var. Kusursuz bir iş ancak

böyle çıkar” sözleriyle başarının iyi bir

ekip temelinde şekillendiğinin de önemle

altını çiziyor.

Mutfağa olan bağlılığını, yemek

pişirmenin ötesinde, lezzetin tarihsel ve

coğrafi zenginliğini keşfiyle taçlandıran

Akkor için okumak kadar yazmak da bir

tutku. Kayseri mutfağı üzerine kaleme

aldığı kitabı ile geçtiğimiz ay yemek


kitaplarının “Nobel”i olarak nitelendirilen

dünyaca ünlü yemek kitapları yarışması

‘Gourmand Cookbook Awards’tan ödül

aldığını söyleyen Akkor, bu kitabıyla mayıs

ayında uluslararası kitaplarla yarışacak.

Aynı ödülü 2012 yılında Osmanlı deniz

mutfağı ile de aldığını söyleyen Akkor,

“Kitap yazıyorum. Bunu yazabilmek için

tabii ki de çok okuyup, çok geziyorum”

diyor.

“Mutfağımızı anlatmakta çok geç

kaldık”

Mutfağını öz kültürüne adayan

araştırmacı şef ile biraz da Türk-Osmanlı

mutfağı ekseninde Türk gastronomisinin

gelişimini konuşmak istiyorum. Usta

şefe göre, Türk mutfağı, kendini dünyaya

anlatmakta fazlasıyla geç kalmış bir

hikaye. Türk gastronomisinin her ne

kadar birkaç yıllık popülaritesi olsa da

geçmişte büyük hataların yapıldığını

dile getiren Akkor, “İtalya’ya gittik,

Olimpiyatlar’a katılan gençlerimiz risotto

ile yarıştılar. Japonya’ya gittiler, suşi

ile yarıştılar. Yerel mutfağımıza birkaç

yıldır kıymet vermeye başladık. Ama ben

inanıyorum, bundan sonra her şey çok

daha iyi olacak. Benim gelecekle ilgili bir

karamsarlığım yok. Çünkü hiç kimsenin

mutfağı bizimki kadar doğal, bizimki

kadar zengin tarihe sahip, bizimki kadar

hikayesi olan bir mutfak değil” diyor.

“Yemeğin milliyeti değil, coğrafyası

olur”

Yemeğin milliyetinin değil, bir

coğrafyasının olduğunu savunan Akkor’un

söylediğine göre, dünyada 1990’larda

çılgınlık düzeyinde başlayan füzyon

mutfak akımı aslında 1000 yılık bir

geçmişe sahip Anadolu topraklarında ilk

temellerini atıyor.

“Çünkü bu topraklarda dört mevsim var,

bereketli tarım alanları var, tarihsel bir

zenginlik var. Bu bölge kimin elindeyse

tüm dünyanın mutfak kültüründe asıl söz

sahibi de odur. Söz sahibi, Anadolu’dur.

Anadolu ile birlikte bizizdir. Dolayısıyla

yemeği bir milliyetle değil, bir coğrafya ile

anlatmak çok daha önemli” diyen Akkor,

coğrafi ayrıcalıklarıyla İtalyan ve Fransız

mutfaklarını kendine yakın bulduğunu

söylüyor.

Bugün Norveç ve İsveç’in bir coğrafyasının

olmadığının, bu yüzden de bir yemek

kültüründen bahsedilemeyeceğini

anlatarak sözlerini sürdüren Akkor, “Hitit

kitabelerinde Anadolu’dan ‘Minör Asya’

diye bahsedilir. Fakat şunu unutmayın

diyor, ‘Biz ne kadar Anadolu’ya Küçük

Asya desek de Asya’nın hiçbir ülkesinde

Anadolu kadar tarihi derinlik ve coğrafi

çeşitlilik yoktur.’ Bu da göz ardı

edilmemesi gereken bir nokta” diyor.

Evli ve bir kız çocuğu

babası olan Yunus Emre

Akkor, altı aylık bebeği

‘Ayla’ ya yemek yedireceği

günleri iple çekiyor. Kızı 8.

aya geldiğinde onu kemik

suları, et suları, paça,

işkembe ve Beyran Çorbası

ile besleyeceğini söyleyen

Akkor’un anlattığına göre,

kızı olmak da bir ayrıcalık

evine misafir olarak gitmek

de! Bir şef evi olmasından

sebep, mutlak suretle yemek

için mutfağa girdiğini

söyleyen Akkor, misafirlerine

en çok Ayvalı Etli Tava,

Tandır, Sebze Püresi, Balık

ve envayi çeşitte pilav

yapmayı seviyor.

Osmanlı’nın 1000 yıllık lezzetlerini

yurt dışına taşıyacak

Mutfak kariyerini Anadolu ve Osmanlı

yemek kültürleri üzerinden temellendiren

Yunus Emre Akkor’un ileriye dönük

hayallerinde, derin tarihiyle yoğurulduğu

bu coğrafyanın lezzet hazinelerini dünya

gastronomi sahnesine çıkarmak var.

Çok değil, bundan iki yıl önce Osmanlı

mutfağı teması üzerine kurguladığı bir

restoran konseptini Intercontinental

Cenevre Hotel bünyesine taşıma yolunda

önemli bir adım attığını, ne var ki son

dakika bir gelişme ile projenin direkten

döndüğünü anlatan Akkor, “1-2 sene

içinde yurt dışında restoran açmak ile

ilgili yine bir hayalim var” diye ekliyor.

Frankfurt, Londra ve Washington olarak

belirlediği üç önemli şehirden birinde yine

bu hayalini yaşatmak üzere çalışmalarına

hız verdiğini söyleyen Akkor, “1000 Yıllık

Yemekler’ teması ile yakın zamanda

yurt dışında Osmanlı mutfağı açmayı

planlıyorum. Bu sayede hem Avrupa’ya,

Türk mutfağının salt şiş, kebap, dönerden

ibaret olmadığını gösterip, kendi

mutfağımızla ilgili önyargıyı kırmak hem

de mutfak kültürümüz ile dünya çapında

ödüller almak istiyorum. Çünkü onlar

bizim mutfak kültürümüzün bence sadece

yüzde 3’ü, 5’i. Bizim kazan yemeklerimiz,

pilavlarımız, çorbalarımız, şerbetlerimiz,

helvalarımız o kadar harikulade ki, tüm

bu lezzetlerimizi dünyada bu işi yapan

önemli insanlarla tanıştırmak istiyorum”

sözleriyle veda ediyor.


84

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

Fotoğraf: Ümit Başer Alkaç

Hatay, 1 milyon turiste kültürünü

satarak ulaşacak!

Hatay’ı bir gıda, tarım, gastronomi

ve tarih şehri olarak dünyaya

açmak hedefiyle yola çıkan

Hatay Büyükşehir Belediyesi, üç

yıldır sürdürmekte olduğu EXPO

2021 Projesi’nin detaylarını 11 Aralık

Perşembe günü, Hatay Dayanışma

Derneği Başkanı Fahir Abacı ev

sahipliğinde basın mensuplarıyla paylaştı.

Proje sunumunu, Hatay Büyükşehir

Belediye Başkan Danışmanı ve Proje

Koordinatörü Ömer Faruk Çelebi’nin

yaptığı toplantıya Gastronomi Turizmi

Derneği Başkanı Gürkan Boztepe,

TÜRSAB Gastronomi İhtisas Komitesi

Başkan Yardımcısı Didem Kaçmaz,

Haliç Üniversitesi Turizm İşletmeciliği

Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nur Undey

Kalpaklıoğlu’nun yanı sıra GTD üyeleri de

katıldı.

Çelebi: “Yılda 1 milyon turist

hedefliyoruz”

Bir Hatay hayaliyle yola çıktıklarını ifade

ederek sözlerine başlayan Ömer Faruk

Çelebi, EXPO 2021 proje fikrinin 21 Ocak

2017’de Almanya’da doğduğunu söyledi.

30 yıllık çalışma hayatında dünyanın dört

bir yanını gezdiğini, ancak Hatay’dan

daha güzel bir yere rastlayamadığını

anlatan Çelebi, 100 milyon dolar bütçeli

projeyle Hatay’ı gıda, tarım, gastronomi

ve tarih kenti olarak dünyaya açmak

istediklerini söyledi.

Bölgede sekiz yıldır süren savaş sebebi

ile kente gelen turist sayısının 365 bine

kadar düştüğünü belirten Çelebi, EXPO

2021 ile bu sayıyı 1 milyona çıkarmayı

hedeflediklerini açıkladı. Hatay turizminin

terörizm sebebi ile çok geride kaldığını

ifade eden Çelebi, “Terörizmden

korkmuşuz. 186 km sahil şeridimiz var.

Kıbrıs’taki Maraş bölgesinin toprak

değeri 100 milyar dolar. Açmadıkları

bölgeden çok daha kaliteli topraklara

sahibiz. Şehrimizi meraklandırarak

yabancı sermayeye açacağız. Herkes

savaşın bitmesini bekliyor. Küçücük

bir çiçekle milyarlarca doları kente

getirmek için üç yıldır çalışıyoruz. Hayata

geçtiğinde kentimiz ekonomik olarak

uçuşa geçecek” diye konuştu.

“Ürünü değil, kültürü satarak para

kazanacağız”

Bilginin üstünde bir şeyler satmanın

önemine dikkat çeken Çelebi, “O

zaman ne satalım? Tarihi İpekyolu

ve Baharat Yolu’nun Akdeniz’e açılan

kapısıyız. Yıllarca deniz yolunun

birinci limanı olmuşuz. Tekrardan

hızlı bir şekilde denize açılmamız

lazım. Enerji zengini bir bölgeyiz. Amik

Ovası, dünyanın ilk doğal gıda ormanı.

Bu potansiyelimizi en iyi şekilde

kullanmamız lazım” dedi. Şehrin bu

zenginliklerinin pazarlanmasında

ürüne değil, kültürel zenginliklere

odaklanacaklarına vurgu yapan Çelebi,

“Turizm öldü, ticaret bitmek üzere.

Dünyada artık herkes hikaye istiyor. Biz

insanlara bilgi çağından sonra sevgi,

aşk, meraklandırma ve sanat çağını

satacağız. Ürün modelimiz kültürle

pazarlama olacak. Ürünü değil, kültürü

satarak para kazanacağız” dedi.

“Hatay’ın tamamını 10 yılda çiftliğe

dönüştüreceğiz”

Hatay’ın 2017 yılında UNESCO Yaratıcı

Şehirler Ağı’na üye olduğunu hatırlatan

Ömer Faruk Çelebi, fuarın bir diğer

ana temasının gastronomi olduğunu

söyledi. Detaylı sunumunda gastronomi

faaliyetlerine ilişkin açıklamalarına

devam eden Çelebi, 300 dönüm şov alanı

üzerinde 21. yüzyılın çiftliğini kurmaya

hazırlandıklarını belirterek, “Amacımız,

10 yıl içinde Hatay’ın tamamını çiftliğe

dönüştürmek; gıda, tarım, gastronomi

ve tarih kenti olarak dünyaya açmak”

dedi. Amerika’da yeni gıda sektörünün

1.5 trilyon dolarlık bir açılıma sahip

olduğunu belirten Çelebi, “EXPO Fuarı

tarzı bir çalışma ile 10 yıl içinde Hatay’ın

bu sektörden kazanımı 4 milyar euro,

bunu profesyonel olarak yapabilirsek 40

milyar euro, kültürle beraber yapabilirsek

200 milyar euro kazanımımız olacak” diye

konuştu.

“Örnek Gastronomi Evi ve

Gastronomi Köyü’nü kuruyoruz”

Çelebi, proje kapsamında UNESCO

Gastronomi Evi’ni açarak bölgeye örnek

olduklarını ifade ederek, 20 yılda 2.500

eve ulaşmayı hedeflediklerini, Floransa

ve Roma’yı geçebileceklerini söyledi.

Bir diğer adımda Gastronomi Köyü

Projesi üzerinde de çalıştıklarını anlatan

Çelebi, “İçinde mutfak müzesi, mutfak

sanatları akademisi olan bir gastronomi

köyü yapıyoruz. 2500 metrekare açık

alan, restoran ve gıda satış alanlarının

yer alacağı bu projede oldukça iddialıyız.

Uluslararası sistemde kılıçları çekiyoruz.

Gastronomi Köyü, Kent Çiftliği projemizde

çok katlı dikey tarım ve seraları

kullanacağız” dedi.

Çelebi, ayrıca EXPO Akademisi

kurduklarını, Hatay genelinde mutfak

eğitimlerini başlattıklarını dile getirerek,

“EXPO 2021 Projemiz ile çiftçileri dizayn

edeceğiz. 5-6 yıl sonra Doğal Yaşam

Üniversitesi’ne çevirmek amacındayız.

Şu an 11 lisemizde 1.200 çocuk aşçı

yetiştiriyoruz” ifadelerinde bulundu.

“Mutfağımızı 36 UNESCO şehri

üzerinden pazarlayacağız”

‘Gastronomi’ dışında ‘Öğrenen Şehirler’

kategorisinde de UNESCO Yaratıcı

Şehirler Ağı’na girme başarısını gösteren

Hatay’ın EXPO 2021 kapsamında bir

ilki de imza attığının bilgisini paylaşan

Çelebi, şöyle konuştu: “UNESCO’da

bilindiği gibi 36 tane gastronomi şehri

var. Biz onlara dedik ki, bu projede her

birine bir mutfak verelim ve gastronomi

köyümüze davet edelim. 200 metrekare

ederinde bir bahçe sahibi olsunlar ve

restoranlarını kursunlar dedik. Ama bir

şartla! ‘Biz de senin şehrinde Hatay’ın

mutfağını kuracağız’ dedik. ‘Kardeş şehir

olup, uluslararası ticarete başlayacağız.’

Bu UNESCO’da bir ilk, çok heyecanlıyız”.



86

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

İzmir gastronomisi, UNESCO için

ilk meşaleyi Alaçatı’dan yaktı

Gaziantep ve Hatay’ın ardından son olarak Afyonkarahisar’ın gastronomi

kategorisinde dahil olduğu UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı, ülkemiz gastronomi

şehirleri için cazibesini koruyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2020’nin ‘Gastronomi

Yılı’ ilan edilmesiyle beraber harekete geçen potansiyel şehirlerden İzmir, Gastronomi

Turizmi Derneği (GTD) koordinasyonunda ilk sürdürülebilir buluşmasını Türkiye’nin

“Cennet Bahçesi” olarak kabul edilen, doğal tarım bölgesi Alaçatı’da gerçekleştirdi.

21-22 Aralık tarihlerinde Kültür ve

Turizm Bakanlığı, TÜRSAB, Çeşme

Belediye Başkanlığı’nın desteği,

Alaçatı Turizm Derneği (ATD) ve Alaçatı

Farkında Platformu’nun (AFP) katkıları

ile düzenlenen panele Çeşme Belediye

Başkanı Ekrem Oran, Turizm ve Sağlık

Eski Bakanı ve GTD Başkanlık Danışmanı

Bülent Akarcalı, İzmir İl Kültür ve Turizm

Müdürü Murat Karaçanta, Ege Sanayici ve

İşadamları Başkanı Fadıl Sivri, Gastronomi

Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe,

TÜRSAB Gastronomi İhtisas Başkanı

Ömer Kartın, TÜRSAB Yönetim Kurulu

Üyesi Tolga Gencer, Turizm Medya Grubu

Başkanı Volkan Ataman, GTD Dış İlişkiler

Komite Başkanı Hale Tokmakçıoğlu, GTD

Etkinlik Komite Başkanı Erdem İpekçi,

Çeşme Belediye Başkan Yardımcısı

Yıldırım Aktuğan, Tarım Gazetecileri ve

Yazarları Derneği Başkanı İsmail Uğural’ın

yanı sıra Çeşme’deki STK’ların başkan ve

yöneticileri ve akademisyenler katıldı.

Alaçatı’nın gastronomi potansiyeli

mercek altına alındı

Panelde, 550 otel yatırımı ve 1000’i aşkın

işletmesiyle Türkiye’nin en gözde turizm

destinasyonları arasındaki yerini koruyan

Alaçatı’nın Türkiye’nin “Cennet Bahçesi”

olarak kabul gören doğal bir tarım

bölgesi olduğu ifade edildi. Alaçatı’nın

120 çeşit şifalı yenilebilir endemik otları,

zeytinyağlıları, deniz ürünleri mübadele ya

da göç ile gelen Giritli, Arnavut, Selanikli,

Boşnak, Sefarad Yahudileri, Levanten,

Rum, Ermeni ve kentin yerli halkının

sahip olduğu yeme içme kültürüyle

harmanlanmış sağlıklı ve lezzetli bir

mutfağıyla ciddi bir potansiyele sahip

olduğu aktarıldı.

Başkan Soyer’den destek mesajı

İzmir’in mevcut potansiyelinin öne

çıkarılmasında Çeşme, Alaçatı ile birlikte

Urla, Tire, Ödemiş, Bergama ve Seferihisar

gibi ilçelerin de güç birliğinin hedefe

ulaşmada ciddi bir önem arz edeceğine

vurgu yapılan panelde; İzmir Büyükşehir

Belediye Başkanı Tunç Soyer ve KÖYKOOP

İzmir Bölge Birliği Başkanı Neptün Soyer

müştereken gönderdikleri mesaj ile kent

gastronomisine dair hedeflerinin olduğunu

belirterek, bu önemli buluşmaya katkı

sağlayan Çeşme Belediye Başkanı Ekrem

Oran’a, tüm kamu kurumu yöneticileri

ve sivil toplum örgütlerine teşekkürlerini

iletip başarılar dilediler.

Boztepe: “2020 Gastronomi Yılı’nda

Alaçatı Ot Festivali’ni öne çıkaracağız”

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD)

Başkanı Gürkan Boztepe, bu değerlere

sahip çıkmak, korumak ve tanıtmak için

bu paneli duzenlediklerini ifade ederek,

“Bu yıl 11.si gerçekleşecek olan Alaçatı Ot

Festivali’ni 2020 Gastronomi Yılı’nda öne

çıkarmak için Çeşme Belediye Başkanlığı

ve STK’lar ile el ele vererek üzerimize

düşen vazifeyi yerine getirmek için

çalışacağız” dedi.

Ataman: “Alaçatı sezonunun

uzaması için etkinlik alanı şart”

Panelde ele alınan ikinci önemli konu ise,

bir turizm çeşitlemesi olarak dünyada

artan bir ivmeyle önem kazanan MICE

Turizmi oldu. Turizm Medya Grup

Başkanı Volkan Ataman konuyla ilgili

yaptığı konuşmada, geçtiğimiz günlerde

panelist olarak katıldığı Travel Turkey

Fuarı’nda Alaçatı’ya bir etkinlik alanının

kazandırılmasının sezonun uzatılarak

canlandırması için şart olduğunu ifade

etti. Ataman, konunun, İzmir Büyükşehir

Belediyesi’nin de yatırım planlarına

alınarak projelendirileceğini, yerel

yönetimlerle iş birliği içinde en kısa

sürede bu merkezin bölgenin hizmetine

sunulması için çalışmalara başlanacağını

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç

Soyer ‘in de arzuladığının müjdesini verdi.


2019’u ‘Boğaz’da uğurladılar…

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD),

Den Den Yatçılık ev sahipliğinde

düzenlediği özel bir davetle 2019

yılına veda etti. GTD üyelerinin yanı

sıra gastronomi ve turizm sektörünün

önemli temsilcilerinin katılımıyla

düzenlenen davete ilgi yoğun oldu. Can

Kebap’ın catering sponsorluğunda,

özel olarak hazırlanan sürpriz tatlar

eşliğinde başlayan davet, Türk Sanat

Müziği Sanatçısı Arzu Akçay ve ekibinin

keyifli müzik ziyafeti ile devam etti.

Gecenin en ilgi çeken bölümü ise,

Gastronomi Turizmi Derneği’ne özel

olarak hazırlanan pasta merasimi oldu.

2019 yılını, Den Den Yatçılık’ın sahibi

Tamer Köseoğlu’nun zarif ev sahipliği

ve İstanbul Boğazı’nın muhteşem

ışıkları altında noktalayan GTD Ailesi,

bu özel davet ile verdiği mesajlarında

2020 yılında da ses getirecek projelerle

dernek faaliyetlerini sürdürmeye devam

edeceklerinin ilk sinyallerini verdiler.

Boztepe: “Tüm dostlarımız

yanımızda, daha nicelerini

diliyorum”

Davetin açılış konuşmasını yapan

Gastronomi Turizmi Derneği

Başkanı Gürkan Boztepe, “2019 yılını

uğurlamaya hazırlandığımız bu özel

davetimizde firma sahiplerini network

anlamında tanıştırıyoruz. Diyaloğu

arttırıyoruz. Burada farklı farklı

noktalardan değerli arkadaşlarımız

var. Bu akşam bizim için önemli.

Birincisi, Tamer (Köseoğlu) Bey, yeni

bir tekne daha yaptırıyor. Kendisine,

bizi ağırladığı için teşekkür ediyorum.

Yanımızda Bülent Akarcalı Bakanımız

var. Derneğimizin çok büyük destekçisi.

Türk Hava Yolları Nepal Müdürümüz

ve eşi aramızda. TÜRSAB Başkan

Yardımcımız Ali Bey burada. Firuz

Başkan gelemedi, sağ olsun ama

TÜRSAB tam destek vermeye devam

ediyor. Yanımızda TÜRSAB Gastronomi

İhtisas Komitesi Başkanı Ömer Kartın

var. Alaçatı Farkındalık Derneği Başkanı

ve eşi yanımızda. Yine Türkiye’deki en

önemli şeflerimizden bir tanesi, Aydın

Demir yanımızda. derneğimizin en genç

üyesi, Koraltan ağabeyimiz yanımızda.

Antakya Derneği Başkanımız Fahir

Bey yanımızda. İstanbul Büyükşehir

Belediyesi’ni temsilen yanımızda Adem

Bey var, Engelsiz Turizm Derneği’nin

Kurucusu ve Başkanı. Gastro

Akademi’den Mesut hocamız yanımızda.

Peru’dan Ticari Ataşemiz yanımızda.

I-MICE Derneği Başkanı Hüseyin Kurt

burada. Butik Oteller Derneği’nin

Kurucusu Adnan Mordeniz yanımızda.

Müzikle sizi baş başa bırakıyorum.

Birlikte nice güzel seneler diliyorum”

dedi.

Kartın: “TÜRSAB Başkanımız

olmasaydı, gastronomide bugünlere

gelemezdik”

TÜRSAB Gastronomi İhtisas Başkanı

Ömer Kartın ise, yaptığı kısa

konuşmasında, “Turizmde gastronomi

ile ilgili bir adım atılıyorsa, TÜRSAB

Başkanımız Firuz Bağlıkaya ve

Sayın Ali Bilir sayesindedir. Onlar

olmasaydı, bugünlere gelemezdik.

Onların sayesinde buradayız. Onların

sayesinde bugün gastronomi turizmi

konuşuluyor. Kendilerine özellikle

teşekkür ediyorum. Sayenizde bir şeyler

yapabildik. İnşallah hep birlikte çok

daha güzel işler başaracağız” dedi.


88

hotel restaurant

& hi-tech

gastro etkinlik

Gastronomi şehri olmanın yolu

‘ata tohumundan’ geçer

10’uncu Boğaziçi Zirvesi’nde düzenlenen Gastronomi Paneli’nde konuşan gazeteci ve

Yemek Kültürü Yazarı Ahmet Örs, Türkiye’de gastronomi şehri olmaya çalışan ya da olduğu

sanılan şehirler bulunduğunu ancak henüz hiç birinin bu seviyeye ulaşmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı

himayelerinde gerçekleşen

ve 90 ülkeden katılımcının

geldiği 10’uncu Boğaziçi

Zirvesi’nde düzenlenen

Gastronomi Paneli’nde Türkiye’nin

gastronomi ülkesi olabilmesi

konusu masaya yatırıldı. UIP Sanat

Koordinatörü Deniz Adanalı’nın

moderatörlüğünü yaptığı panele

konuşmacı olarak Yemek Kültürü

Yazarı ve Gazeteci Ahmet Örs,

Proje Yöneticisi ve Yemek

Kültürü Yazarı Filiz Hösükoğlu,

Akademisyen ve Yemek

Kültürü Yazarı Gönül Paksoy

ile Araştırmacı Şef Mehmet

Gürs katıldı. Deniz Adanalı öncelikle

gastronominin bir kültürel miras olarak

ele alınması gerektiğine dikkat çekti. Türk

mutfağının dünya mutfağı ile entegre

edilmesinin gerekliliğini vurgulayan

Adanalı, artık gastronomi turizmi gerçeğini

herkesin aklında tutması gerektiğini ifade

etti.

Örs: “Türkiye’de gastronomi şehri

yok”

Panelde konuşan Yemek Kültürü Yazarı,

Gazeteci Ahmet Örs ise, gastronomi

şehri olmaya çalışan ya da olduğu

sanılan şehirler bulunduğunu ancak

henüz hiçbirinin bu seviyeye ulaşmadığını

söyledi. Gastronomi şehri ya da ülkesi

olabilmenin ilk gerekliliğinin “yerli- ata”

tohumu kullanmak olduğunun altını

çizen Örs, “Bizim yüzlerce, binlerce

yıllık tohumlarımız vardı. Ama çok

uluslu kimya şirketleri bizi gafil avlayıp

bu tohumları şifreyelip kısır tohum

haline getirip, köylümüze bunu her

yıl satmaya başladılar. Biz de atalık

tohumların alış satışını yasakladık.

Tohum ıslah ofislerini lağvettik. Bunun

sonucunda yerli sebze meyveler yerini

toprağımıza ve damağımıza yabancı

ürünlere bırakıyor. Bir kuşak sonra yerli

tohumları hatırlayan kimse kalmayacak.

Öbür tohumlarla bizim yemeklerimiz

yapılamıyor, o tadı vermiyor. Yerel

mutfak dediğiniz zaman o havası, suyu,

toprağı, tohumu, hepsi bir arada olmalı.

Şimdi yemekler, laboratuvarda üretilmiş

tohumlarla yapılıyor. Çocuklarımız artık

bu tohumlardan gelen ürünlerle yapılan

yemekleri geçmişi bilmeden yiyorlar. Ve

artık yemeklerin bir özelliği kalmıyor. Bu

olaya yolda nasılsa bir biçimde gideriz

mantığıyla bakılıyor. Anadolu şehirlerinde

düzenlenen her gastronomi konferansında

‘Bizim yemeklerimiz harika’ deniyor. Peki

neden bu yemekler için bugüne kadar

kimse gelmedi? Bu iş başka türlü bir iş.

Gaziantep bile henüz gastronomi şehri

olamadı. Zaten Antep bu işi kucağında

buldu. ‘Sen artık gastronomi şehirisin’

denildi. 400 çeşit yemek var deniyor ama 5

yemekten fazlasını yemek mümkün değil.”

diye konuştu.

“Gastronomi şehri olma çalışmaları

belediyelere bırakıldı”

Örs, gastronomi şehri olma çalışmalarının

sadece belediyelere bırakıldığını,

bunun da belediye başkanının seçilmiş

biri olmasının ve bir sonraki dönem

seçilmemesi durumunda devamlılık

problemi ortaya çıkarabileceğini ifade

etti. Belediye başkanlarının bu konuda

yaptırım gücü olmadığına dikkat çeken

Örs, şöyle konuştu: “ 4-5 bakanlığın eli bu

konunun içinde. Hiçbir konuda süreklilik

sağlanamıyor. Ama diğer gastronomi

şehirlerinde her şey organize

edilmiş, örneğin İskandinav

ülkelerinde gastronomi konsepti

ülkelerarası bir konsensüse

ulaşıldıktan sonra başlatılmış.”

Hösükoğlu: “Antep’i

gastronomi kenti yapanlar

yemek yazarlarıdır”

Proje Yöneticisi ve Yemek

Kültürü Yazarı Filiz Hösükoğlu da

konuşmasında, gastronomi ülkesi

Peru ve İspanya’nın gastronomi

kenti San Sebastian örneğinden

hareket ederek bir sunum yaptı.

Peru’nun bu çalışmalara 2009

yılında başladığını hatırlatan

Hösükoğlu, çalışmalar sonunda ülkenin

gastronomi turizmi açısından bilinen bir

destinasyon haline geldiğini vurguladı.

Hösükoğlu, San Sebastian’da 16 Michelin

yıldızlı lokanta olmasının yanı sıra, en

iyi deniz ürünleri, kente has mezeler,

en iyi yerel ürünlerin satıldığı pazarlar

gibi etkenlerin şehrin gastronomi kenti

olmasında etkili olduğunun altını çizdi.

Hösükoğlu, Gaziantep’in gastronomi kenti

olması ile ilgili ise “Antep’i gastronomi

kenti yapanlar yemek yazarlarıdır.”

yorumunu yaptı. Antep’in gastronomi şehri

olmasının altında sadece yemeklerinin

olmadığını, 120 arkeolojik alanın varlığı,

Zeugma Mozaik Müzesi’nin burada olması,

şehrin ipek yolu üzerinde olması, kentte

yaşayanların yaratıcı gücünün olması gibi

etkenlerin de önemli olduğunu vurguladı.

Gürs: “Gençleri yerel mutfakla yan

yana getiremezsek bir adım bile

ilerleyemeyiz”

Araştırmacı şef Mehmet Gürs de

konuşmasında, binlerce yıllık geleneğin

geleceğe taşınmasının çok önemli bir

konu olduğunun altını çizdi. Bu noktada en

önemli konunun mevcut birikimi geleceğe

taşıyacak olan gençler olduğunu söyleyen

Gürs, “Gençleri yerel mutfakla yan yana

getiremezsek bir adım bile ilerleyemeyiz.

Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.” dedi.


®


90

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Tarımda dijital dönüşümün yol

haritası çıkarıldı

Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin

sorunları analiz etmek amacıyla

kurulan Barilla Gıda ve Beslenme

Vakfı (BCFN), hazırladığı yeni raporda

tarımın geleceğine odaklandı. Onlarca

yıldır kaynakların sınırsız olduğu inancıyla

hareket edilmesiyle birlikte ekilebilir

arazilerin azaldığı, milyonlarca insanın

gıdaya erişemeyip açlık çektiği ve

obezite başta olmak üzere farklı sağlık

sorunlarıyla karşılaşıldığı günümüzde,

yeni bir sürdürülebilir gelecek yol haritası

oluşturuldu. BCFN Vakfı ve Avrupa Politika

Araştırmaları Merkezi ile birlikte hazırlanan

“Tarımsal Gıdada Dijitalleşme” raporu için

uzmanlar; “Onlarca yıldır benimsediğimiz

tutumları geride bırakmalı, tarımsal gıda

sisteminden başlayarak sürdürülebilir

gelecek için zaman kaybetmeden harekete

geçmeliyiz” uyarısında bulundu.

“8 bitki kalori ihtiyacımızın yüzde

50’sinden fazlasını karşılıyor”

Gerekli önlemlerin alınmaması ve

benimsenen tutumda ısrar edilmesi

durumunda “Yaşanabilir bir dünya

ve sürdürülebilir bir geleceğe sahip

olamayacağız” diyen uzmanlar; “İnsanlığın

savurgan tutumu en başta iklim değişikliğini

tetikliyor. 6 bin bitki türünden sadece 8’i

günlük kalori ihtiyacımızın yüzde 50’sinden

fazlasını sağlıyor. Üretilen gıdaların ciddi

bir miktarı israf edildiği gibi, ekilebilir

alan ve tarım için temiz su ihtiyacı artıyor.

İnsanoğlunun ve gezegenin geleceği

için mevcut sistemin her aşamasını

dönüştürmemiz gerekiyor. Bu dönüşüme

de tarımdan başlamalıyız. Bu noktada dijital

inovasyonlar en büyük yardımcımız olacak”

açıklamasını yaptı.

Milano’da duyurulan rapor ile donanımın yanı

sıra internet teknolojileri, mobil uygulamalar,

büyük veri, nesnelerin interneti ve gençlerin

tarımsal okur yazarlığını artırmak için

hayata geçirilecek sanal gerçeklik (VR)

uygulamalarıyla tarımda devrim niteliğindeki

dönüşümün yol haritası paylaşıldı. Hayata

geçirilecek dijital dönüşümle birlikte tarımda

verimliliğin üst düzeye çıkarılacağını belirten

uzmanlar, yeni teknolojilerle, büyük verinin

de yardımıyla, israfı azaltmanın, insanlar

için daha sağlıklı gıdalar üretmenin,

gezegenin sürdürülebilirliğini sağlamanın

kolaylaşacağını; böylece 2030 gündemine

katkıda bulunulabileceğini belirtti.

Hazırlanan raporla ilgili Avrupa Politika

Araştırmaları Merkezi üyesi Andrea Renda

şöyle konuştu; “Dijital teknolojiler, tarımsal

gıda sektörü ve dolayısıyla gezegenin

kalkınması için büyük bir fırsat sunuyor. Ama

bu teknolojiler sadece fayda sağlamakla

kalmıyor, tedarik zincirine sistematik

bir yaklaşım ve güvenilir küresel liderlik

gerektiren önemli riskleri de beraberinde

getiriyor. Bu liderliği ancak Avrupa Birliği’nin

üstlenebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle

‘Tarımsal Gıdada Dijitalleşme’ raporumuzu

AB ve üye devletlere sunduk.”

Tarımda sanal gerçeklik

Tarımsal Gıdada Dijitalleşme raporu,

öncelikle ‘Tarımda Devrim Yaratma’, ‘Gıda

İsrafının Azaltılması ve Kayıpların Minimuma

İndirilmesi’, ‘Tüketicileri Sağlıklarını

Korumaları Konusunda Bilgilendirme’ olmak

üzere üç ana araştırma alanına odaklanıyor.

Bu temaların her biri için mevcut en iyi

uygulamaların analizi yapılıyor. Çiftçilere

ve diğer operatörlere güvenilir verilere ve

işlemlere (Örneğin, küçük toprak sahipleri

için tarımsal veriler, online öneriler ve pazar

bilgileri) erişim olanağı sunan blockchain

tabanlı veri paylaşım platformu HARA,

insanların son kullanma tarihine yakın

gıdaları doğrudan süpermarketlerden,

pizzacılardan ve pastanelerden indirimli

bir fiyata satın alabilmelerini sağlayan Too

Good to Go ve hatta bir eğitim platformu

yaratmak ve yiyeceklerin nerelerden geldiğini

açıklamak, tüketiciler arasında tarımsal

okuryazarlığı artırmak ve gençleri tarımla

ilgili mesleklere yönlendirmek amacıyla

sanal ve artırılmış gerçeklik kullanan

FarmVR bunlara örnek gösterilebiliyor.

Uzmanlardan yasa yapıcılara 10

tavsiye

Araştırmada dijital teknolojilerin

uygulanması aşamasında karşılaşılan

zorlukların da altı çiziliyor. Sunucuların

ihtiyacı olan yüksek enerji miktarı, elektronik

atıklar veya otomasyon sürecinin işten

çıkarmalara yol açma ihtimali, bu zorlukların

başında geliyor. Rapora göre önümüzdeki

dönemde çiftçilerin maliyet kalemleri arasına

teknoloji ekipmanları da eklenecek. Ve bir

bakıma büyük şirketlere ekonomik açıdan

bağımlı olmaları söz konusu olacak. Bu

zorlukların farkında olmak, herkesin bilinçli

kararlar vermesini sağlarken, ekonomik ve

sosyal değerin üretilmesini garanti etmek

için akıllı düzenlemelerin devreye alınmasını

da teşvik edecek. Raporu hazırlayan

uzmanlar, yasa yapıcılara yönelik 10 tavsiyeyi

ise şöyle sıraladı:

1. Herkes için yeterli internet bağlantısının

sağlanması;

2. Teknolojik kaynakların sektördeki tüm

oyuncular için yaygınlaştırılması;

3. Girişimciliğin teşvik edilmesi, becerilerin

geliştirilmesi ve teknoloji transferinin

kolaylaştırılması;

4. Sürdürülebilir bir yönetim için verilerin

üretilmesi ve paylaşılması;

5. Çiftçilerin, distribütörlerin ve veri yönetimi

uzmanlarının pazarlık güçlerinin yeniden

dengelenmesi;

6. Olumsuz dış etkenlere karşı değer zincirini

oluşturan tüm oyuncuların sorumluluk

alması;

7. Gıda tedarik zincirinin kısaltılmasının

teşvik edilmesi;

8. Üretim fazlalıklarının yeniden tahsis

edilmesini, gıda kaybının ve israfının

azaltılmasını mümkün kılacak politikaların

geliştirilmesi;

9. İşletme ve tüketici ilişkisinde yapay zekâ ve

veri yönetimi için etik ve siyasi bir çerçevenin

oluşturulması;

10. Çiftçilerin ve tüketicilerin becerilerinin

geliştirilmesi ve farkındalıklarının artırılması.



92

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

‘Gelecek Turizmde’ 2020’de bu üç

projeyi destekleyecek

Türkiye’nin dört bir yanında yerel değerleri turizme kazandıran ve yerel kalkınmaya katkı

sağlayan Gelecek Turizmde’nin 2020 yılında destekleyeceği üç yeni proje belli oldu. Kars,

Muğla ve Sinop’ta sürdürülebilir turizm fikirleri hayata geçirilecek.

2007 yılından bu yana T.C.

Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Birleşmiş Milletler Kalkınma

Programı (UNDP) ve Anadolu

Efes ortaklığında yürütülen

Gelecek Turizmde’nin 2020

yılında destekleyeceği üç proje

belli oldu. Türkiye’nin dört

bir yanında yerel değerleri

ortaya çıkaran, koruma

altına alınmasını sağlayan ve

Türkiye’nin turizmine kazandıran

Gelecek Turizmde’nin 13.

yılında, Kars Peynir Rotası

(Kars), Aromatik Bitkiler Evi

Köyceğiz (Muğla, Köyceğiz) ve

Ayancık’ta Ketenin Yolculuğu

(Sinop, Ayancık) projeleri hayata

geçirilecek.

Bugüne kadar 16 sürdürülebilir

turizm projesini hayata geçiren

Gelecek Turizmde, 2020 yılında

destekleyeceği projeleri seçmek üzere,

bölgelerin doğasını, kültürünü, tarihi

yerlerini ve ürün çeşitliliğini turizme

kazandırmayı hedefleyen başvuruları

değerlendirmeye aldı.

Kars Peynir Rotası (Kars)

Kafkas peynircilik kültürü, “Kars Peynir

Rotası” projesiyle yeniden hayat buluyor.

Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm

Başkanlığı tarafından, Boğatepe Çevre

ve Yaşam Derneği ile Türkiye Odalar

ve Borsalar Birliği Kars Ticaret ve

Sanayi Odası Genç Girişimciler Kurulu

ortaklığında hayata geçecek olan proje ile

Kars’ta peynir rotası etrafında şekillenen

bir turizm anlayışı geliştirilecek.

“Kars Peynir Rotası” ile bölgenin turizm

potansiyelinin değerlendirilmesi,

unutulmuş yerel ürünlerin ve üretim

tekniklerinin sürdürülebilirliğinin

sağlanması, bölgenin sosyal ve ekonomik

kalkınmasına katkı sağlanması

amaçlanıyor. Proje kapsamında,

bölgedeki üniversitelerin, STK’ların ve

yerel üreticilerin ortak çalışmalarıyla bir

gastronomi (peynir) rotası geliştirilecek.

“Kars Peynir Rotası” tamamlandığında,

Kars Peynir Rotası Yönetim Birliği

kurulacak. Ayrıca Kars’ın peynir envanteri

için tur programları hazırlanacak,

“Gelenekten Geleceğe Yerel Peynir

Festivali” düzenlenecek ve Kars Peynir

Rotası üzerine bir kitap yayınlanacak.

Aromatik Bitkiler Evi Köyceğiz

(Muğla, Köyceğiz)

Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde toplum

temelli turizmin geliştirilmesine yönelik

alternatif bir uygulama olarak geliştirilen

“Aromatik Bitkiler Evi Köyceğiz” projesi,

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm

Fakültesi tarafından, Köyceğiz Belediyesi

ve Köyceğiz Kaymakamlığı ortaklığıyla

yürütülecek. “Aromatik Bitkiler Evi

Köyceğiz” projesi, eşsiz doğası ve

tarihiyle Türkiye’nin 16. Yavaş Şehri

olan Köyceğiz’in turizm potansiyelini

değerlendirmeyi ve botanik zenginliğini

tanıtmayı hedefliyor. Özellikle tıbbi ve

aromatik bitki zenginliği koruyarak

tanıtacak olan proje ile yöre halkıyla

birlikte toplum temelli turizme katkıda

bulunulması amaçlanıyor. Özellikle kadın

istihdamını arttırmayı hedefleyen proje

ile Köyceğiz, dünyada bir trend haline

gelen aromaterapi turlarına Türkiye’de

özel bir örnek oluşturacak. Proje

kapsamında, Belediye tarafından

tahsis edilecek 1932 yılında inşa

edilmiş geleneksel bir konak,

“Aromatik Bitkiler Evi” olarak

hazırlanacak. Bu merkezde sığla

ağacı (Liquidambar orientalis)

gibi yöreye özgü bitki ve

ağaçlardan aromaterapi yağları

üretilecek. Bölge halkından

30 kadına aromatik bitkiler

üzerine eğitimler verilecek ve

Köyceğiz’de bir aromatik bitkiler

festivali düzenlenecek.

Ayancık’ta Ketenin

Yolculuğu (Sinop)

Sinop’un Ayancık ilçesinde

geleneksel bir ürün olan keten

ve keten ipi yapma sanatının,

“Ayancık’ta Ketenin Yolculuğu”

projesiyle yeniden canlanması ve turizme

kazandırılması hedefleniyor. Sinop Usta

Öğreticiler Derneği tarafından, Ayancık

Köylere Hizmet Götürme Birliği, Ayancık

Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğü ve

Ayancık İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü

ortaklığında hayata geçirilecek olan

proje kapsamında bir “keten rotası”

oluşturulması planlanıyor.

Proje kapsamında, keten ipi yapan son

ustaların gençlerle bir araya gelerek,

sanatlarını öğretmeleri ve genç ustalar

yetiştirmeleri planlanıyor. Böylece

ilçenin kültürel mirasının yaşatılmasına

ve gelecek nesillere aktarılmasına

katkıda bulunulacak. Yörenin geleneksel

sanatı olan keten dokumacılığı ve

keten ipi yapımını daha bilinir hale

getirmek üzere, atölyelerde üretilen

ürünlerin sergilenmesi ve satışı için el

sanatları merkezi oluşturulacak. Keten

tarımı yapılan köylere ziyaretçi ulaşımı

sağlanarak, ziyaretçiler Ayancık’ın doğal

güzellikleri ile buluşturulacak. Ayrıca

geleneksel olarak sürdürülen “Kültür,

Keten ve Ahşap Festivali”’nde ustaların

eserlerini halkla buluşturmalarına destek

olunacak.


2. İstanbul Coğrafi İşaret Zirvesi,

Metro Türkiye ev sahipliğinde yapıldı

Metro Türkiye ev sahipliğinde; Türk Patent ve Marka Kurumu, TOBB, İstanbul Ticaret Odası,

Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı desteğiyle gerçekleşen

2. İstanbul Coğrafi İşaret Zirvesi’nde, İstanbul’un coğrafi işaretli ürünleri ve bu konuda yapılan

çalışmalar kamu, siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimleri tarafından ele alındı.

Türk mutfağının daimiyetini sağlama

ve gelecek nesillere miras bırakma

misyonunu üstlenen Metro Türkiye

ev sahipliğinde; Türk Patent ve Marka

Kurumu, TOBB, İstanbul Ticaret Odası,

Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm

Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın

desteği ve katılımıyla 2. kez İstanbul

Coğrafi İşaret Zirvesi düzenlendi.

Metro Türkiye bünyesinde yer alan

Türkiye’nin ilk gastronomi keşif platformu

Gastronometro’da gerçekleşen zirvede

kamu, siyaset ve iş dünyasından önde

gelen tüm paydaşlar, İstanbul’un coğrafi

işaretli ürünlerini ve bu konuda yapılan

çalışmaları ele aldı.

Metro Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı

Boris Minialai’nin açılış konuşması ile

başlayan zirveye, İstanbul Vali Yardımcısı

Uğur Aladağ, Sanayi ve Teknoloji Bakan

Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, Türk

Patent ve Marka Kurumu Başkanı

Prof. Dr. Habip Asan, İtalya’nın Türkiye

Büyükelçisi Massimo Gaiani, TOBB

Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Ülken,

Türk Patent ve Marka Kurumu Coğrafi

İşaretler Daire Başkanı Hakan Kızıltepe,

İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu

Sayman Üyesi Ahmet Özer, İstanbul İl

Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz

Karaca, İstanbul Ticaret İl Müdürü İsmail

Menteşe, MEB Mesleki ve Teknik Eğitim

Genel Müdürlüğü Eğitim Politikaları Daire

Başkanı Dr. Recep Altın, Ticaret Bakanlığı

Kooperatifçilik Genel Müdür Yardımcısı

Ekrem Alper Bozkurt, Şef Somer Sivrioğlu

ve ilgili kurum, kuruluş temsilcileri katıldı.

Minialai: “Zenginliklerimizi

tanıtmak için herkesi ortak

çalışmalara davet ediyoruz”

Konuşmasında Türk mutfağının adeta

sınırsız bir potansiyele sahip olduğunu

söyleyen Metro Türkiye Yönetim Kurulu

Başkanı Boris Minialai, “Türkiye’de coğrafi

işaretli ürün sayısı 460’ın üzerinde ve bir o

kadar daha aday ürün var. Potansiyel ise

2.500’den fazla. Bu rakam neredeyse tüm

Avrupa’nın toplam ürün potansiyeliyle

aynı. AB, Coğrafi İşaretlerden yıllık 75

milyar dolarlık bir katma değer sağlıyor.

Dünyada ise yıllık 200 milyar doların

üzerinde bir katma değer oluşturuyor.

Türkiye’nin bu potansiyelini hak ettiği

noktaya getirmemiz ekonomimize

milyarlarca dolar katma değer anlamına

geliyor. Bu amaçla, İstanbul’un Ormanlı

pirincinden Çengelköy salatalığına,

Kalfaköy kömüründen çakıl domatesine

tüm coğrafi işaretli ürünlerini yarınlara

taşımak, değerlerini ortaya çıkarmak

için paydaşlarımızla çalışıyoruz. Tüm

ekosistemimizi, İstanbul’un bu kadar

değerli zenginliklerini, ülkemizde ve yurt

dışında daha güçlü bir şekilde duyurmak

için ortak çalışmalara davet ediyoruz.”

dedi.

“65 bin öğrenci derslerinde coğrafi

işaretleri okuyor”

2012 yılında Metro Türkiye olarak coğrafi

işaretli ürünler projesine başladıklarını

belirten Minialai konuşmasının devamında

şunları söyledi: “Bugün raflarımızda

bulunan 150’ye yakın coğrafi işaretli ürün

ve 10 Metro ülkesine yapılan yaklaşık

10 milyon euroluk ihracat rakamı bu

çalışmalarımızın bir sonucudur. Şu ana

kadar hayata geçirdiğimiz projelerle 120

restoranın menüsünde coğrafi işaretli

ürünlerin kullanılmasını sağladık. Coğrafi

işaretli ürünlerin korunması, gelecek

kuşaklara aktarılması için eğitim de

şüphesiz en önemli konulardan biri.

Bu nedenle 11. Kalkınma Planı’nda

sunduğumuz öneri neticesinde, coğrafi

işaretli ürünler bu yıl okullarımızda

müfredata girdi. Bunun için geçtiğimiz

aylarda Milli Eğitim Bakanlığımız ile bir

protokol imzalamıştık. Şu anda mesleki

ve teknik liselerin yiyecek - içecek hizmet

alanında okuyan yaklaşık 65 bin öğrenci

derslerinde coğrafi işaretleri okuyor,

öğreniyor. Bu konuda katkımız olduğu için

onur duyuyoruz. Çünkü coğrafi işaretli

ürünler sadece Metro Türkiye’yi değil

hepimizi daha güçlü yarınlara taşıyacak

engin bir potansiyeldir. Yerli turist hafta

sonları Gaziantep’e, Hatay’a birbirinden

güzel yemekler yemeye gidiyor. Neden

yabancı turist de bunu yapmasın? Veya

neden Ezine’ye yurt dışından turlar

düzenlenmesin? Gelin bu potansiyeli hep

birlikte ortaya çıkaralım, Türkiye’nin bu

gizli hazinesini tüm dünyaya tanıtalım.”


94

hotel restaurant

& hi-tech

gastro güncel

Tarlada hasadı artık robotlar yapacak

Boğaziçi Üniversitesi’nin Tekfen

Holding desteği ve Malatya

Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle

Malatya’da düzenlediği ‘Açık Ders’

seminerinde konuşan Prof. Dr. Gökhan

Özertan, Türkiye’nin bir tarım ülkesi

olmasına rağmen sektörün yeniliklere

kapalı bir sektör olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Gökhan Özertan, tarımda

teknolojiden faydalanarak birim araziden

aldığı verimi artıran Holanda ve İngiltere

gibi ülkelerden örnekler vererek hali

hazırda Suriye’de yaşanan savaşla

birlikte başta Ortadoğu ülkeleri olmak

üzere dışarıdan aldığı göçlerle 85 milyon

nüfusu beslemekte olan Türkiye’nin

önümüzdeki 10 sene içinde 100 milyon

insanı besleyebilmesi için tarım ve gıda

sektörlerindeki risklerle baş edebilmek

adına uzun vadeli bakış açısıyla, bu

alanlara daha fazla yatırım yapması

gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin tarımda söz sahibi olması ve

rekabet gücünü yeniden kazanabilmesi

için girdi maliyetleri, tarım arazilerinin

parçalılık arz eden yapısı, çiftçi ve

küçük işletmelerin sorunları gibi temel

sorunlarına çözüm odaklı yaklaşmas

gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özertan,

yaşadığımız çağda teknolojinin hemen

her sektörü dönüştürdüğünü; tarım

sektörünün bu teknolojik yeniliklerden

yararlanmak zorunda olduğunun altını

çizdi.

AB’nin en büyük tarım ekonomisiyiz

ancak verimimiz düşük

Türkiye’de tarım sektöründe üretimde

verimlilik, toprakların adil dağılımı, çiftçiyi

gözeten –destekleyen uygulamalar, kırdan

kente göçün ölenmesi gibi yaklaış son

yarım yüzyıla damgasını vuran bir dizi

çözülemeyen problem olduğunu ifade

eden Prof. Dr. Özertan ‘’Avrupa’nın en

büyük tarım ekonomisiyiz, dünyada ilk

10 içindeyiz ancak iş gücü verimliliğinde

30., arazi verimliliğinde ise 21. sıradayız.

55 üründe dünyada ilk 10 üretici ülke

arasındayız ancak verimimiz çok düşük.

Türkiye’de yaklaşık 12 bin tarımsal örgüt

ve birlik var ancak bunların sadece

yarısı aktif çalışıyor. Avrupa’da tarım

kooperatiflerinin pazar payı ise yüzde

40 seviyesinde’’ diye konuştu. Dünyanın

toplam gayri safi yurt içi hasılasının 76

trilyon USD olduğunu, Türkiye’de ise

bu rakamın 800 milyon USD’de kaldığı

bilgisini veren Prof. Dr. Özertan, Türkiye

tarımının dünya tarımında yüzde 1’lik bir

pay sahibi olduğunu kaydetti. Özertan,

“Teknolojiye ve katma değerli ürünlere

yönelmeliyiz. Yaklaşık 40 yıldır çözüm

Prof. Dr. Gökhan Özertan

bekleyen yapısal sorunlarımızı ancak

işbirliğiyle çözebiliriz. Çiftçinin sorununu

kamu, özel sektör, sivil toplum ve

akademi işbirliği çözebilir” dedi.

Küresel ısınma yüzünden Malatya

kayısısında verim %40 düşecek

İklim değişikliği ve küresel ısınmanın

tarım sektöründeki etkilerine de değinen

Özertan, ‘’Küresel ısınma bitkileri

ve hayvanları strese sokuyor, bu da

verimi düşürüyor. Küresel sıcaklıktaki

her 1 santigrat derece artış, küresel

ölçekte arazi verimliliğini düşürüyor.

Türkiye’nin buğday verimliliği de buna

bağlı olarak yaklaşık yüzde 20 düşecek.

İklim senaryolarına göre dünyanın en

büyük kayısı üreticisi ve ihracatçısı olan

Malatya kentimizde 2021-2050 yılları

arasında kayısı veriminin yüzde 40’lara

varan oranda azalacağı görülüyor ’’

dedi. Tarımın tüm dünyada bir değişim

yaşadığını ekleyen Gökhan Özertan

‘’Bugün tarım deyince doğa dostu,

düşük karbon ekonomisine geçmiş

sürdürülebilir bir tarım modelinden

bahsediyoruz. Bunun için sadece tarım

değil gıdadan enerjiye lojistikten atık

yönetimine tüm sektörler birbiriyile

bağlantılı ve eş güdümlü çalışmak

zorunda. Drone’larla tarım arazilerinin

izlendiği, akıllı traktörlerin tarla sürdüğü,

robotların kullanıldığı bir akıllı tarım

dünyasına doğru gidiyoruz’’diyerek;

günümüzde Microsoft, IBM gibi dev

bilişim şirketlerinin tarım sektörüne

girerek dijital çiftliklere yatırım yapmaya

başladığını kaydetti.

AB insansız tarıma yatırım yapıyor

Gerek dünyada gerekse Türkiye’de

tarımın en önemli sorunlarından birinin

çalışacak işçi bulamamak olduğunu

belirten Prof. Dr. Özertan, gelişmiş

ülkelerde bu sorunun insansız tarım

modeliyle aşılmakta olduğunu kaydederek

Avrupa Birliği’nin toplam 60 Milyon Euro

fon ayırarak 33 ayrı bölgede dijital çiftlik

kurulmasına destek verdiğini ekledi:

“ABD de tarım işçisi bulmakta zorlanıyor.

Bu nedenle artık hasat sezonunda

robot kullanımına geçildi. Kaliforniya’da

belli çiftliklerde çilek hasadı robotlar

tarafından yapılıyor. İngiltere’de insansız

tarım çiftliklerinde otonom cihazlar

kullanılıyor” bilgisini verdi. Akıllı tarım

uygulamaları sayesinde verimin yaklaşık

yüzde 20, hasılatın ise yüzde 5’ler

seviyesinde arttığını; yakıt tüketiminin

ise yüzde 10 azaldığını belirten Gökhan

Özertan, dijital çiftlik uygulamalarında

girdilerde ortalama yüzde 10-20

seviyelerinde azalma olduğununu

sözlerine ekledi.


www.aljameelfood.com

PANTONE 1795 CVC

PANTONE 362 CVC

PROCESS BLACK 100%

Celebrate

with us!

16 - 20 FEBRUARY 2020

DUBAI WORLD TRADE CENTRE

Join us as we celebrate the 25th edition

of Gulfood with industry veterans and step

into the future of the F&B world.

Now, we at Gulfood are

Rethinking

Food

50% OFF

ON YOUR

TICKET

*Valid Until

31 st December 2019

Register Now:

gulfood.com/RegisterNow

Organised By

Category Sponsor

(Meat & Poultry)

Category Sponsor

(Beverage)

Main Registration

Sponsor

Convention Gate

Registration Sponsor

Platinum

Sponsor

Gold

Sponsor

Silver Sponsor

Lanyards

Sponsor

Visitor Badge

Pouches Sponsor

Carrier Bags

Sponsors


96

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

‘Yılın İş Kadını’

Gamze Cizreli

İdeal Su ana sponsorluğunda düzenlenen 3. Türkiye Altın Marka Ödülleri, Hilton İstanbul

Bomonti Hotel & Conference Center’da düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Yılın İş

Kadını Big Chefs’in Kurucusu Gamze Cizreli ve Yılın İş Adamı Kırbıyık Holding Yönetim

Kurulu Başkanı Şahin Kırbıyık oldu. “Güçlü bir Türkiye için Türk markaları seçin”

mottosuyla yola çıktılarını belirten Türkiye Altın Marka Ödülleri Düzenleme Kurulu

Başkanı Nedim Delibaş, “Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Türkiye Altın Marka

Ödülleri kapsamında 250 markamızın temsilcisini bir araya getirmekten gurur duyuyoruz.

Bu yıl uluslararası bir boyut da kazandırdığımız ödül törenimiz kapsamında, Rusya,

Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’dan gelen yaklaşık

25 iş insanı İstanbul, Bursa ve Mersin de Türk firmalarıyla ticari görüşmeler yapacak.

1 milyar dolarlık ithalat, ihracat ve yatırım için opsiyonları değerlendirecek yabancı

firmaların yerli markalarımızla yapacakları iş birliklerinin ülkemizin gücünü artıracağına

inanıyoruz” diye konuştu.

Ocak ayı lezzeti

Mevsim lezzetlerini farklı tatlar arayanlar için özel tariflerle yeniden

yorumlayan Wish More Hotel İstanbul, ocak ayı menüsünde yine iddialı bir

lezzete yer veriyor. Beş yıldızlı otelin maharetli şeflerinin elinden çıkan

İzmir Tulum Peynirli Ratatouille ile Zencefil Soslu Levrek Balığı, balık

keyfini tam bir şölene dönüştürüyor. Zencefil Soslu Levrek Balığı’na; İzmir

tulum peyniri, kabak, patlıcan, renkli biberler, havuç, taze kişniş, biberiye

ve fesleğenle hazırlanan Fransız mutfağının sevilen lezzeti Ratatouille eşlik

ediyor.

Sofitel İstanbul Taksim’in mutfağı

Mehmet Oğurtan’a emanet

Lüks otel mutfaklarında 20 yılı aşkın süredir görev alan Mehmet Oğurtan, İstanbul’da yeni açılan

Sofitel İstanbul Taksim’in Executive Şefi oldu. Son olarak Raffles Istanbul’da çeşitli görevlerde

bulunan Oğurtan, burada Türkiye’nin ilk füzyon restoranı ve Pan Asya mutfağı ISOKYO’nun da

mutfağında çalıştı. Otel mutfağına hakim olan Oğurtan, daha önce Ritz Carlton İstanbul ve Barbaros

Bay Bodrum otellerinde de Sous Şef sorumluluğunu üstlenmişti. Oğurtan, 20 yılı aşkın süredir

otellerde misafirlere en özel gastronomik deneyimleri yaşatırken, Ulus29, Güverte Bodrum ve Getti

gibi sevilen restoranların mutfağına da lezzet kattı. Amerikalıları balzamik, sızma zeytinyağı gibi

ürünlerle tanıştıran Dean & Deluca’nın Istanbul şubesinde Chef de Cuisine pozisyonunda bulunan

Mehmet Oğurtan, hünerlerini artık Sofitel Istanbul Taksim mutfağında sergileyecek.

Kahve Dünyası, Dünya Türk Kahvesi

Günü’nü misafirleriyle birlikte kutladı

Kültürel lezzet mirasımız olan Türk kahvesine hak ettiği değeri kazandırmak

için çalışan Kahve Dünyası, her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Aralık “Dünya Türk

Kahvesi Günü”nü mağazalarına gelen misafirleriyle birlikte kutladı. 5 Aralık

Perşembe günü mağazalarını ziyaret eden misafirlerine dünyanın en değerli

çekirdeklerinden ustalıkla hazırlanan bol köpüklü Türk kahvelerini ücretsiz

olarak ikram etti. Geçen yıl yaptığı araştırmayla Türkiye’nin Türk kahvesi

haritasını çıkaran Kahve Dünyası, bu yıl ise Türk kahvesinin insanlar için

anlamına ve yarattığı hislere odaklandı. Bu yılki araştırmanın sonuçlarını 4

Aralık’ta Veliefendi Fabrika Mağazası’nda düzenlediği bir buluşmayla açıklayan

Kahve Dünyası, misafirlerine Türk kahvesinin tarihini, kültürümüzdeki yerini ve

ritüellerini ise araştırmacı-yazar Sunay Akın’ın anlattığı özel hikayeler eşliğinde

aktardı.


Dünyaca ünlü şefler Sakarya’nın en

güzel reçelini seçti

İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü,

Sarılar Dış Ticaret ve Sakarya Ticaret Borsası’nın katkılarıyla

düzenlenen “Üreten Kadın Yarışması”nın finali, 5 Aralık Dünya Kadın

Hakları Günü’nde, Ramada Sakarya Hendek Otel’de gerçekleştirildi.

Bölgede gizli kalmış, unutulmaya yüz tutmuş ürünleri ve tarifleri gün

yüzüne çıkarmak, bölgede yaşayan kadınları desteklemek amacıyla

düzenlenen yarışmada, 200 Sakaryalı kadının biber, domates,

balkabağı, dağ çileği ve nar malzemelerini kullanarak yaptığı reçeller

jüri tarafından değerlendirildi. Yarışmanın açılış konuşmasını yapan

Sakarya Ticaret Borsası Başkanı Adem Sarı, “Kadına yönelik şiddetle

mücadele için bir farkındalık oluşturmayı hedeflediğimiz yarışmamızda

Sakaryalı kadınlarımızın üreterek hayata katılmalarını desteklemekten

gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi.

Kayalar Mutfak, ‘Sektöre Değer Katan

Markalar’ kategorisinin 1.si oldu

Sürdürülebilir Gıda Platformu’na

yeni üyeler…

Favori Lezzetler 2019 ödülleri The Green Park Merter Otel’de düzenlenen görkemli

gece ile sahiplerini buldu. Gecede iş insanları, sanatçılar, belediye temsilcileri ve

basın sektöründen katılımcılar yer aldı. Türkiye’nin dört bir yanından oylamaya katılan

220 bin kişi, 3 ay boyunca sosyal medya hesapları üzerinden oylamaya katıldılar. 45

kategoriden 682 firmanın yarıştığı gecede Kayalar Mutfak “Sektöre Değer Katan Markalar”

kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü. Kayalar Mutfak adına birincilik ödülünü

Yönetim Kurulu Başkanı İslam Kaya aldı. Kaya yaptığı konuşmada sektör temsilcilerine

teşekkürlerini dile getirirken, Kayalar Mutfak olarak her zaman daha iyisini yapma yolunda

emin adımlarla ilerlediklerini belirtti.

Herkes için sağlıklı, güvenilir ve daha iyi gıda hedefi doğrultusunda gıda sistemlerinde

değişimi hızlandırmak amacıyla kurulan“ Sürdürülebilir Gıda Platformu” yeni üyeleri ile

büyümeye devam ediyor. Son olarak Sütaş, La Lorraine, Uludağ İçecek platformun yeni

üyeleri oldu. Sürdürülebilir Gıda Platformu, bugünün gıda ile ilgili sorunlarına sorumlu

üretim-tüketim mottosuyla bütünsel bir yaklaşımla ve sürdürülebilir gıda hedefi ile

öncülük etmeyi amaçlıyor. Sürdürülebilirlik Akademisi ve Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri

Sendikası (TÜGİS) öncülüğünde kurulan platforma üye olan markalar arasında; Aromsa,

Balparmak, Chep Türkiye, Danfoss, Eker, G&T Enerji, İntertek, Leroy, Kalite Sistem

Mérieux NutriSciences, Metro, Migros, Pınar, Reis, Sütaş, Uludağ İçecek, Ülker yer alıyor.

Son olarak platforma katılan Sütaş, La Lorraine, Uludağ İçecek ile birlikte üye sayısı 17 ye

ulaştı.

Özyeğin’e vakıf üniversiteleri

arasında Türkiye birinciliği

Sürdürülebilirlik ve çevre bilinci konusunda uluslararası bir platform olan ve dünyanın

en yeşil üniversitelerini belirleyen Green Metric’in 2019 değerlendirme sonuçları

açıklandı. Özyeğin Üniversitesi, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında birinci

sırada yer aldı. 2010 yılından bu tarafa her yıl dünyanın seçkin üniversitelerini enerji,

geri dönüşüm, altyapı, iklim değişikliği, su kaynakları, ulaşım ve eğitim gibi farklı

alanlarda değerlendiren UI GreenMetric World University Rankings, yükseköğretim

kurumlarını her değerlendirme alanı için puanlayarak uluslararası arenada sıralıyor.

Dünyanın tüm yükseköğretim kurumlarının katılımına açık olan Green Metric’in bu

yılki değerlendirmesinde dünyadan 780 üniversite yer aldı. Özyeğin Üniversitesi, bu

sene yapılan değerlendirmede dünya genelinde 780 üniversite arasında 173’üncü

sıraya yerleşerek, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında birinci, 43 Türk üniversitesi

arasında dördüncü oldu.


98

hotel restaurant

& hi-tech

gastro aktüel

Arzu Alibaz, IFFCO’nun Global

Food Service CEO’su oldu

Her geçen gün hacmi ve önemi artan ev dışı tüketim endüstrisinde hizmet odaklı servis

anlayışına hız kazandırmak isteyen ve bu alandaki yatırımlarını hızlandıran IFFCO Group,

gerçekleştirdiği yeni atamayla organizasyon yapısını da güçlendiriyor. IFFCO, Global Food

Servis Operasyonu’nu 26 yıllık ev dışı tüketim endüstrisi tecrübesi, marka, pazarlama ve

ticari stratejiler alanlarında güçlü başarı hikâyeleri ile bilinen Arzu Alibaz’a emanet etti.

Lisans eğitimini gıda mühendisliği üzerine alan, sonrasında gıda mühendisliği ve işletme

alanında yüksek lisans yapan Arzu Alibaz, son olarak 2017 yılında İsviçre Lozan’da bulunan

IMD Business School’da PED diploma programını tamamladı. İş hayatına Phillip Morris’te

başlayan, PepsiCo ile devam eden ve 2001 yılından itibaren Nestle’de yurt içi ve yurt dışı farklı

pozisyonlarda görev alan Alibaz, 24 Kasım itibarıyla IFFCO Group’un Global Food Service

CEO’su pozisyonuna atandı. Alibaz, 13 yaşında bir kız çocuğu annesi.

Edenred, tasarruf çözümlerini genişletiyor

Ticket Restaurant Yemek Kartı ile Türkiye’yi ilk kez yemek kartı hizmetiyle tanıştıran

Edenred Türkiye, 2019 yılında da çift haneli büyümesini sürdürdü. Türkiye’nin en yaygın

ve en çok kullanıcı sayısına sahip yemek kartı olan Ticket Restaurant’la başlayan

yolculuklarında artık kendilerini bir fintech şirketi olarak konumlamak istediklerini

söyleyen Edenred Türkiye Genel Müdürü Eric de Ladoucette, yemek kartlarının

dijitalleşmesine, NFC teknolojisine ve alternatif ödeme yöntemlerine yaptıkları yatırımları

2020 yılında artıracaklarını açıkladı. Türkiye’de yemek kartlarının yüzde 8 oranında olan

penetrasyonunu sektör olarak son beş yılda yüzde 13 seviyesine yükselttiklerini söyleyen

Eric de Ladoucette, “Yaşadığımız dijitalleşme sürecinin önümüzdeki dönemde hızlanacağını

ve en fazla 10 yıl içinde tüm kurumsal harcamaların dijital ortama taşınacağını

öngörüyoruz. Biz de hem globalde hem de Türkiye’de yatırımlarımızı bu doğrultuda

yapıyoruz. Çalışanların ve işletmelerin hayatını kolaylaştıracak temassız ödeme ve mobil

ödeme yöntemleri yaygınlaştıkça pazar daha fazla büyüyecek. Hedefimiz, AB ülkelerinde

yüzde 30’u bulan yemek kartı kullanımını Türkiye’de de arttırmak” dedi.

Lezita’da üst düzey atama

Lezita’nın yeni Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı Mesut Ergül oldu.

Markanın kuruluşundan bu yana Lezita’da farklı görevler de üstlenen Ergül,

son olarak Zincir Mağazalar Satış Direktörü olarak görev yapıyordu. Türkiye’nin

önde gelen piliç eti markalarından Lezita’nın Pazarlama ve Satış Genel Müdür

Yardımcısı Mesut Ergül oldu. Lezita’nın Zincir Mağazalar, Anadolu, Ege-Akdeniz,

Marmara, İhracat, Ev Dışı Tüketim Satış Müdürlükleri ile Pazarlama Kurumsal

İletişim Yöneticiliği Ergül’e bağlı olacak. Yeni göreviyle ilgili değerlendirmede

bulunan Mesut Ergül, Lezita’nın marka imajını güçlendirme ve büyüyen satış

hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir sorumluluk üstlendiğini belirterek

“Markamızdan aldığımız güç ve deneyimli ekibimizle hedeflerimize başarıyla

ulaşacağımıza inanıyorum” dedi.

Ünlü Fransız Gastronomi Kulübü

Sofitel Istanbul Taksim’de buluştu

1950 yılında Paris’te kurulan, iyi yiyeceğin korunması ve sofra zevklerinin

yaşatılması amacıyla çalışmalar yapan Chaînes de Rôtisseurs 1994 yılından

itibaren ülkemizde de faaliyet gösteriyor. Derneğin İstanbul üyeleri Sofitel

Istanbul Taksim’de buluştu. Sofitel İstanbul Taksim şefi Mehmet Oğurtan’ın

özel mönü hazırladığı gece, kokteyl ile başlayıp Sofitel İstanbul Taksim’in Opera

Balo Salonunda CDR’nin gelenekselleşen yemek sunumuyla devam etti. Mutfak

sanatlarını ve sofra kültürünü felsefe haline getirenlerin buluştuğu etkinliğe Tuna

Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Tuna ve Chaînes de

Rôtisseurs Başkanı Mohammed Hammam’da katıldı. Gerçekleşen etkinlik ile ilgili

Sofitel İstanbul Taksim Genel Müdürü Soner Metin Sofitel İstanbul Taksim’de bu

tarz gastronomik etkinliklerin sık sık gerçekleşeceğini ve Fransız Yaşam Sanatı’nın

en ince detaylarının Sofitel Istanbul Taksim’den şehre yayılacağını belirtti.



00

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Alaçatı’nın

gözde

mekanı

Şeşbeş

artık

Etiler’de

Alaçatı’dan sonra Nisbetiye Caddesi üzerinde açılan Şeşbeş Etiler, İstanbul’un hem yeme-içme

hem de eğlence hayatına yeni bir soluk getiriyor. Restoran, bar ve kulüp konseptini birleştiren

mekan, pazartesi günleri hariç haftanın altı günü 12.00-23.30 saatleri arasında restoran olarak,

23.00-05.00 saatleri arasında kulüp olarak hizmet veriyor.

Şeşbeş Etiler’in her ay güncellenen

menüsündeki hiç bir tabak sıradan

değil. Leyla Şeşbeş’in yönetimindeki

mutfakta levrek fileto havyar sosuyla, füme

somon manda mozarella topu üzerine

kaplanarak, pappardelle ördekli, linguini

jumbo karidesli hazırlanıyor. Et ve balık

çeşitleriyle de fark yaratan mekanda taş

fırından çıkan kokoreçli, tandır dana yanaklı

ve safranlı karidesli pizzalar dikkat çekiyor.

Selma Şeşbeş yönetiminde

Selma Şeşbeş’in yönetimindeki gece

kulübünde İstanbul gece hayatının en

tanınmış Dj’leri Fırat Tunçbaş ve Ozan Özer

70’ler, 80’ler ve 90’ların özenle seçilmiş

müziklerini çalıyor. Herkesin birbirine aşina

olduğu, şarkıların anıları canlandırdığı,

klasik İstanbul eğlence mekanlarını

anımsatıyor. Gece acıkanlara her saat

pizza, köfte, soyalı piliç ve çorba sunuluyor.


Sektörün deneyimli isimlerinden Selma Şeşbeş ve

kardeşi Leyla Şeşbeş Aygıt kardeşlerin ortaklığında açılan

mekan, samimi ve şık atmosferi, dünya yemeklerinin en

güzel örneklerinin sunulduğu yaratıcı mutfağı ve sınırsız

eğlencesiyle dikkat çekiyor.


02

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Terra Pizza’dan İstanbul’a bir ayda 3 yeni

restoran yatırımı

Terra Pizza büyüme hamlesine yeni restoran açılışlarıyla devam ediyor. Lezzeti, kalitesi

ve hizmet anlayışıyla Türkiye çapında pizza severlerin gönlünde taht kuran Terra Pizza,

bir ayda gerçekleştirdiği toplam 6 restoran yatırımıyla büyüme hamlesine devam ediyor.

Terra Pizza’nın yeni restoran yatırımları İstanbul, Adana, Antalya ve İzmir illerini kapsıyor.

Terra Pizza böylece Adana’da ilk şubesini açarken, İstanbul’da 7’inci, Antalya’da 7’inci ve

İzmir’de 34’üncü restoranını açmış oldu.

25. yılına girerken geniş kapsamlı

büyüme, gelişme ve kurumsallaşma

süreci başlatan Terra Pizza’nın

Türkiye genelindeki büyüme hamlesi hız

kesmeden sürüyor. Yeni restoranlarıyla

pizza severlere Gel Beraber Olsun diyen

Terra Pizza, böylece bir ayda toplam

6 restoran açmış oldu. Yeni restoran

açılışları İstanbul, Adana, Antalya ve İzmir

illerinde gerçekleşti. İstanbul’da toplam

3 yeni restoran açan Terra Pizza’nın

yeni restoranları; Ataşehir, Ümraniye

ve Küçükbakkalköy’de pizza severler ile

buluştu.

Kurtoğlu: “Terra Pizza’yı en çok

konuşulan markalardan biri haline

getirdik”

Terra Pizza CEO’su Emre Kurtoğlu Terra

Pizza’nın yeni yatırımlarıyla ilgili: “Çeyrek

asıra yaklaşan geçmişe sahip, hikayesi

olan ve bugüne kadar pek çok kişiye

dokunan bir marka olarak ilk günden

beri her zaman yenilikçi ve başarılı

olmayı amaçladık. Bu yolda ilerlemeye

de devam ediyoruz. Gel beraber

olsun sloganımız ile tüketicilerimizi

pizzalarımızı deneyimlemeye, paylaşmaya

davet ettik. Sponsorluk çalışmamız

ile Terra Pizza’yı en çok konuşulan

markalardan biri haline getirdik. Şimdi

de yatırımlarımız ile Türkiye’nin dört bir

yanındaki pizza severlerle buluşuyoruz.

Bu doğrultuda bir ayda toplamda 6 şube

açılışı gerçekleştirdik. Pizza severlerin

lezzetlerimize olan bağlılığı bizleri

daha da motive ediyor. Yeni dönemde

daha fazla şube ile pizza tutkunlarıyla

buluşacağız” dedi.

Kurulduğu 1995 yılından

itibaren pizza severlere

hizmet veren Terra Pizza,

benzersiz lezzeti, yeni

konsepti ve ismi ile pizza

severlerin keyifli anlar

yaşamalarına ortak olmak

istiyor ve yeni dönemde

tüketicilerine “Gel Beraber

Olsun” diyor. Lezzeti, kalitesi

ve hizmet anlayışıyla Türkiye

çapında pizza severlerin

gönlünde taht kuran Terra

Pizza, önümüzdeki dönemde

Türkiye’nin dört bir yanında

büyümeyi planlıyor.


Şehrin içinde kalabalıktan uzak keyifli bir mola için

Atiler Restoran

Etiler’de Uçaksavar Sitesi’nin içinde, görkemli çam ağaçlarının altında yemyeşil bir korulukta

saklı Atiler Restoran, ahşap bir dağ evi gibi görüntüsü ile şehrin kalabalığından uzak saklı bir

lezzet bahçesi sunuyor.

Tazeliğe ve doğallığa önem veren

Şef Atilla Yıldırım’ın yılların

deneyimiyle reçetesini oluşturduğu

farklı lezzetleri ile öne çıkan Atiler

Restoran’ın menüsünde, istiridye

mantarlı levrek, altı saat fırında pişen

kaburga ve Atiler’in Canı Ciğeri gibi

alternatifler bulunuyor. Taş fırından

pizza, hamburger ve çıtır mantı gibi

seçeneklerin de yer aldığı menüde

vejetaryenler için de ılık servis edilen

kök sebze salatası, sebzeli tagliatelle

ve mevsimine göre portakal soslu

köz kereviz gibi farklı lezzetler de

bulunuyor.

“Bitirebilene Aşk Olsun” kahvaltısı

Restoranın pişi, saç fırında pişen börek,

menemen, sucuk ve yumurta eşliğinde

servis edilen zengin “Bitirebilene

Aşk Olsun” kahvaltısı ise sanki

evdeymişçesine keyifli bir hafta sonuna

başlamak için tercih edilebilir.


04

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Türk gastronomisine yeni bir bakış açısı

Turk Fatih Tutak

TURK Fatih Tutak, özünde geçmişi duyduğu saygıyı barındırırken Türk gastronomisine

yeni bir bakış açısı getiren bir eve dönüş hikayesi; Bomonti’de açılan restoran Şef Fatih

Tutak’ın dünyanın en iyi restoranlarına uzanan kariyer yolculuğunun gücü ile Türkiye’nin

gastronomik tarihini yüceltirken Türk mutfağında yeni bir dil oluşturmayı amaçlıyor.

Fatih Tutak, lokal üreticiler ile

çalışarak yemek kültürüne dair

içten bir duruş sergiliyor. Yerel

ürünlerin derinliklerine yoğunlaşan

ve geleneksel pişirme tekniklerini

araştıran Tutak, geniş bir hayal

gücünün ürünü olan yemekler

tasarlıyor; farklı gastronomik

kültürlerin izlerini taşıyan Türk mutfak

kültürünü Avrupa’da ve Asya’da

olağanüstü mutfaklarda kazandığı

deneyim ile harmanlıyor. “Bir yemek

kalbe dokunmalı…” diye açıklıyor Tutak,

“…buna saygı duymalı ve herkesin

çocukluğundan beri yediklerinden

vazgeçmeliyiz. Bu demektir ki sıfırdan

başlamalıyız. Bir açıdan bileşenlerin

kendilerine odaklanmalı ve şu an sahip

olduğumuz yeni tekniklere bakmalıyız;

eskilerine referans vererek kendimize

özgü bir şey oluşturmalıyız”.

Gelenekselin hayal gücü ile bir

araya gelişi

TURK Fatih Tutak’ın yaratıcı lezzetleri

içeren menüsü; kültürümüzden,

coğrafyamızdan, hatıralarımızdan

ve geleneklerimizden yola çıkarak

hazırlanıyor. Her yemek, kendine

has bir karakter sergiliyor.

Topraklarımızdan gelen ürünler özenle

işleniyor ve her tabak bir sanat eserine

dönüştürülüyor. TURK Fatih Tutak’ta

menü sıklıkla değiştiriliyor; “mikro

sezonsallık” yaklaşımı ile uyumlu

olarak doğanın verdiklerine göre

şekilleniyor, o gün şefe ilham veren bir

şeyi yansıtarak sürprizler sunabiliyor.

Mutfakta, işini tutku ile yapan yerel

üreticilerden alınan, sadece mevsimine

uygun ürünler kullanılıyor. Araştırmak

ve en iyi ürünü bulmak, meraklı

olmak ve hiç durmadan yeni teknikler

geliştirmek TURK Fatih Tutak’taki

yaklaşımın temelini özetliyor.

TURK Fatih Tutak’ta

her detay arkasında bir

hikaye barındırıyor. Orhun

Yazıtları’ndan alınmış

semboller duvarları, eski

Selçuklu motifleri ise

zemini süslüyor. Kaan

Düzarat tarafından TURK

Fatih Tutak’a özel olarak

hazırlanan müzikler geceye

eşlik ederken kokteyller

yedi coğrafi bölgenin

yansımalarını hissettiriyor.

Sadelikten yola çıkan sanatsal

atmosfer

TURK Fatih Tutak; sadece sunduğu

özgün lezzetlerle değil, dekorasyonu ve

yarattığı atmosfer ile konuklarına eşi

benzeri bulunmaz bir deneyim yaşatıyor.

Zarif bir sıcaklık yaratma gayesi ile

tasarlanan restoran, el yapımı seramikler

ve ince zanaatkarlık ile renklendiriliyor.

Restoranda kullanılan tabakları 4 farklı

seramik sanatçısı ile birlikte tasarlayan

Fatih Tutak, bıçaklar için 100 yılı aşkın

süredir devam eden aile işletmesinin

üçüncü kuşağı olan yerel bir zanaatkar

ile çalışıyor. Sadeliğin ön plana çıktığı

tasarımsal yaklaşım, Türk kültürünün

merkezinde yer alan ustalığın yoğun bir

şekilde deneyimlenmesini sağlıyor. Geniş

açık mutfak ve fırının güçlü ateşi, yoğun

dış dünyadan gastronomik lezzetlerin

hüküm sürdüğü bir dünyaya kaçmayı vaat

ediyor.


Mekan Yorum

Gönül Yıldırım

Haliç Üniversitesi ile Ekonomi Gazeteciler

Derneği Başkanı Celal Toprak’ın birlikte

düzenlediği e-dönüşüm etkinliğinin ardından

bana göre yemekten en iyi anlayan adam

bazılarına göre ise yeni dönemin gurmesi

Talip Bayram’dan bir teklif geldi…

Talip Bey; Hadi sizi künefe yemeğe götüreyim

mi? diye sordu. Başkanımız Celal Toprak

(Celal abi) ile birlikte, Talip Bayram’ın teklifine

uyduk.

Yıllardır Üsküdar’da oturuyorum, son

dönemde burada önemli değişiklikler

olduğunu görüyordum. İstanbul Büyükşehir

Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, diğer

ilçelerde olduğu gibi Üsküdar’ı çok önemsiyor

ve Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ile birlikte

güzel işler yapılıyor.

Özetle, uzun zamanın ardından, yeni yeni bir

değişim içinde olan Üsküdar yeni ve özel bir

mekan kazanmış. Üstelik burası, binbir çeşit

enfes künefe yapan bir mekan…

Künefe peynirle yapılan dünyadaki ilk

tatlı çeşidi olduğunu ve bu şekilde tarihe

geçtiğini sanırım birçoğunuz bilmiyordur.

Künefe, ülkemizin en sevilen gastronomi

kentlerimizden Hatay’a ait olarak kabul

edilen, bir lezzet şaheseridir. Tuzsuz

beyaz Antakya peynirinin, taze kadayıf ile

birleşmesiyle oluşur. Şerbetinin ayarı,

usta ellerde pişirilmesi ve peynirinin özel

olması gibi hususlara dikkat edildiğinde ise

muhteşem bir tat alabileceğiniz şahane bir

Üsküdar’da enfes bir lezzet mekanı

“Muazzam Künefe”

tatlı olarak karşınıza çıkmaktadır. Bu enfes

tatlımız, ülkemizin genelinde bilinip sevilen,

yenilen bir tatlı çeşidi olarak karşımıza

çıksa da, artık sadece Türkiye’de değil,

yurt dışında da meşhur olmuş ve birçok

restoranın tatlı reyonları arasında da yerini

almaya başlamıştır. Son olarak ülkemizde

özel “künefe” adıyla mekânlar açılmaya

başladığına da şahit olmaya başladık. Bu

künefenin ne kadar rağbet gördüğünün de bir

kanıtıdır.

“Muazzam Special”i muhakkak tadın

Celal Toprak, Talip Bayram ve bana, Muazzam

Künefe Üsküdar Şubesi’nin İşletme Müdürü

Hakan Demirer ve Boğaziçi Aşçılar Derneği

Başkanı Mustafa Küçükoğlu eşlik ederek,

“künefenin tarihçesi ve yapılışı hakkında”

bilgiler verdiler. Sonrasında, ‘Muazzam

Künefe’nin Üsküdar Şubesi’nin lezzetlerini

tatmaya başladık ve lezzetler enfesti. Siz deyin

onlarca, ben diyeyim yüze yakın künefe ve

tatlı çeşidiyle, tabiri caizse lezzet fırtınasıyla

karşılaştık. Burada, künefenin şekerinin

dengelenmesi için süt ile servisi yapılıyor.

Sahan kaymağı, Hatay peyniri ve hakiki sade

yağının mükemmel buluşmasının ürünü olan

hasır künefeyi yediğinizde eşsiz bir lezzetle

karşılaşıyorsunuz. Katmeri, hasır künefesi,

çıtır hasırlısı, kaymaklısı, fıstıklısı, Osmanlı

tatlı çeşitleri ile Üsküdar sahilinde, Boğaz

manzarası eşliğinde yediğiniz lezzetler ikiye

katlanıyor. Lezzetler arasında, “Muazzam

Special”i muhakkak tadın.

Aralık 2019’dan beri hizmette

Muazzam Künefe, yaptıkları tüm işlerde

en kalitelisini, en iyisini, en güzelini ve en

lezzetlisini hedeflediklerini söylemekteler.

Bundan dolayı da markanın ismini ilham

verici olarak “Muazzam” diye seçtiklerini

ifade ediyorlar. Amaçları misafirlerine

her şeyi Muazzam bir şekilde sunup,

sağlıklı, keyifli ve bir o kadar tatlı vakitler

geçirmelerini sağlamak. Bu misyonla

“Muazzam Künefe” 2018 yılında ilk şubesini

Bakırköy İncirli Caddesi’nde açmış.

Kalitesiyle bir anda Bakırköy’ün en hareketli

işletmelerinden biri olmuş. Bakırköy’deki

Muazzam Künefeye gelen misafirler,

genellikle akşam yemeğinden sonra, tatlı

yemeğe gelmeyi tercih ediyorlarmış. Ancak

mekânın sıcaklığı, ürünlerin kalitesi ve

sunulan ikramlar nedeniyle müşteriler,

orayı koyu sohbetlerin, gece saat 02.00’lere

kadar sürdüğü bir mekâna dönüştürmüş.

Bakırköy’de amaçladıkları hedefe ulaşan

Muazzam Künefe’nin yönetimi, ekim ayında

Beylikdüzü’nde 2. şubeyi açtılar. Üsküdar

Meydanı’ndaki 3. şubenin açılışı ise 6 Aralık

2019 tarihinde gerçekleşti. Hedefte, 2020

yılında yurt içi ve yur tdışında zincire yeni

halkaların eklenmesi yer alıyor.


06

hotel restaurant

& hi-tech

yeni mekan

Kahve-kitap birlikteliğinin ayrıcalıklı hali

Books and Coffee

Kaliteli bir kahve ile kitap keyfi yapmak isteyenlere rahat mekanlar sunmayı hedefleyen

Books and Coffee, misafirlerini beş şubesi ile ağırlamaya devam ediyor. 2020 sonuna

kadar toplam 12 mağazaya ulaşmayı hedefleyen mekan, “iyi kahve” ve “iyi kitap”ın

yanı sıra, dökülen kahvelerden sabun yaparak ve okullara kitap bağışında bulunarak,

sürdürülebilir bir gelecek için de destek sunuyor.

Kitap kurtlarının en sevdikleri

eşlikçilerden biri de şüphesiz

iyi bir kahve… Bu keyfi rahat ve

huzurlu bir atmosferde yaşamanın

verdiği hazzı ise okumaya tutkun

olanlar bilir. Artık bu konsepti tüm

pozitif yönleriyle, üstelik işin içine

doğallığı da katarak yansıtan bir mekan

var: Books and Coffee. Sektörde

deneyim sahibi üç isim Tahir Bulca,

Barış Gültekin ve Edvar Aksakal’ın

bir araya gelerek hayat verdiği Books

and Coffee, tam bir tutku hali olan

kitap ve kahveyi keyifli bir ortamda bir

araya getiriyor. Her şubesinde aynı

kahvenin aynı özenle demlendiği Books

and Coffee’nin inceliği, dekorasyonda

kullanılan objelerde de fark ediliyor.

Ayrıca yine mekanda birçok kitap

kulübünün sohbetleri de düzenleniyor.

Dökülen kahveler geri

dönüştürülüyor

Books and Coffee ekibi, kahveye olan

tutkusunu sürekli araştırmalar yaparak

artırıyor. Avrupa’da da sıkça yapıldığı

gibi, mekanda artan kahvelerden

yapılan sabun ve koku gidericiler

başarılı sonuçlar veriyor. Böylece dünya

kaynakları en iyi şekilde kullanılırken,

hammaddesi doğallık içeren ürünler

konusunda da farkındalık oluşturuyor.

Books and Coffee, konseptiyle uyumlu

olarak kitapları da sosyal sorumluluk

projelerine dahil ediyor. Şubeler

açıldıktan kısa bir süre sonra okullara

kütüphane kurulabilmesi için başlatılan

kitap kampanyası çerçevesinde birçok

okula bağışta bulunuyor. Okullara

yapılan kitap bağışları aynı zamanda

süreklilik içeriyor.

Hedef; 2020 sonuna kadar 12 şube

Ortalama her şubeye bir milyon

civarında yatırım yapılan Books and

Coffee’de, merkez işleyişin sağlanması

ve işin ihtiyaç duyduğu diğer

giderlerle birlikte yüklü bir sermaye

ayrılmıştı. Şimdi ise Books and Coffee,

yatırımlarına büyüyerek devam etmeyi

planlıyor. Bununla beraber konsepte

paralel olacak şekilde hazırlanacak

bir yayın projesi de bulunuyor.

Books and Coffee ekibi, iyi kahveyi iyi

kitaplarla beraber keyifli mekanlarda

misafirleriyle buluşturmanın yanı

sıra, bu alanda kaliteli bir yayını da

oluşturmayı hedefliyor. Gelecek

projelerinde ise kitap kulüpleri ve

sahaflar ile gerçekleştirilecek projelerin

hazırlıkları sürüyor. Bunların daha

fazla kitaba erişimi kolaylaştıracak

ve insanların okumaktan daha da

keyif alabilecekleri bazı etkinlikleri de

kapsaması hedefleniyor.


Celtic Irish Sports Pub

Narmanlı Han’da…

Spor tarihine adını altın harflerle yazdıran ve büyük kitlelere önderlik eden

aynı adlı kulüpten ilham alan Celtic Irish Sports Club, Narmanlı Han’da açıldı.

Celtic Irish Sports Club lezzetli menüsü, keyifli müsabakaları ve open stage

performanslar ile farklı bir eğlence deneyimi sunacak.

Yer Istanbul’un kalbi, İstiklal Caddesi, Tünel,

Narmanlı Han. Mekan; dünyada dostlukların

pekiştiği, müdavimlerin her gece uğradığı, sıcak

ve arkadaşça ortamı ile bilinen İrlanda barlarından

esinlenen Celtic Irish Pub.Kurucuları; 25 yıldır

Beyoğlu’nda 20’den fazla bar, hostel, kafe ve restoran

açan, iş ve sosyal hayatlarını aşık oldukları Beyoğlu’nda

geçiren Tahir Bulca ve Emek Kırbıyık.

Çünkü her eğlence paylaşınca güzel…

Sports Bar; çünkü her eğlence paylaşınca güzel. Gol

olunca, son saniye üçlüğünde ya da SuperBall’da, Touch

Down’da yanındaki bir sürü insanla beraber coşmak

ve sarılmak gibisi yok! Adı Celtic, çünkü 1845’de büyük

kıtlıkta, İrlanda’dan İskoçya’ya göçen İrlanda’lıların

Glasgow’da özlemle kurdukları spor kulübü. Muhteşem

pub menüsü, lezzetli kokteylleri, 40’dan fazla bira

seçeneği, dart alanı, curling masası ve harika

çalışanlarıyla karşınızda biz: Celtic Irish Sport Bar…


108

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

HORECA’da 3,5 milyar dolarlık

ticaret hacmine ulaşılacak

Türkiye’nin en büyük konaklama, ağırlama, yiyecek ve içecek endüstrisi HORECA (Hotel, Restaurant,

Cafe) buluşması 15-18 Ocak tarihleri arasında ANFAŞ tarafından Antalya’da gerçekleştirilecek.

Toplam 600’ün üzerinde katılımcı firmanın, 3 bin 700’den fazla markasını sergileyeceği HORECA

buluşmasını, 50 binden fazla yerli ve yabancı profesyonelin ziyaret etmesi öngörülürken, fuar

sonunda 3,5 milyar dolarlık iş hacminin oluşması bekleniyor.

Antalya’daki büyük buluşma öncesi

İstanbul Point Otel’de bir araya

gelen sektör temsilcileri, 2019 yılını

değerlendirirken, büyük organizasyonun

rakamsal verilerini kamuoyu ile

paylaşarak, fuara tam desteklerini

bildirdiler. Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri

Derneği(ETÜDER) Başkanı Melih Şahinöz

başta olmak üzere; Endüstriyel Mutfak,

Çamaşırhane Servis ve İkram Ekipmanları

Sanayicileri ve İşadamları Derneği

(TUSİD) Yönetim Kurulu Başkanı Güçlü

Kaplangı, Turizm Otel Yöneticileri Derneği

(TUROYD) Başkanı Ali Can Aksu, Marmara

Bölge Satınalma Yöneticileri Platformu

(MARSAP) yönetim kurulu üyesi İsmail

Hakkı Kaya, Anfaş Genel Müdür Yardımcısı

Münevver Duran Karahasan ile ANFAŞ

Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı’nın

katılımıyla gerçekleşen toplantıda, B2B

görüşmeleri sayesinde her iki fuarda

toplam 3,5 milyar dolarlık ticaret hacmi

beklendiği vurgulandı.

İş potansiyelini ikiye katlama fırsatı

HORECA Fuarı hakkında bilgiler veren

ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali

Bıdı, “Fuarımıza katılacak toplam

600’ün üzerinde katılımcı firma, 3 bin

700’den fazla markasını sergileyecek.

Yurt içi katılımcılarımızın yanı sıra bu yıl

Amerika Birleşik Devletleri, Almanya,

Brezilya, Cezayir, Çin, Endonezya,

Hindistan, İran, İsrail, İtalya, Libya,

Litvanya, Nepal, Rusya, Tayland, Tunus,

Ukrayna olmak üzere toplam 17 ülkeden

katılımcıyı, ziyaretçilerimiz ile bir araya

getireceğiz. Yurt içindeki 81 şehirden

gelecek ziyaretçiler ile 49 ülkeden 50

binin üzerinde profesyonelin büyük

organizasyonu ziyaret etmesini bekliyoruz.

ANFAŞ ekibi olarak, Türkiye’nin markası

olan fuarlarımızı başarılı bir şekilde

açmaya hazırlanıyoruz. Yaklaşık 40 bin

metrekarelik kapalı alanımızın tamamında

açacağımız 31.Hotel Equipment ve

27.Food Product fuarları, yüzde 100

doluluk oranına ulaştı. Bu nedenle bugün

Türkiye’nin en büyük HORECA (Hotel,

Restoran, Cafe) buluşması özelliğini

taşıyor. Fuarlarımız sayesinde konaklama,

ağırlama, gıda ve içecek sektörünün tüm

paydaşları, tek çatı altında buluşarak

iş potansiyelini ikiye katlama fırsatı

yakalayacak” dedi.

Bu yıl turizm sektöründe yaşanan rekor

artışın fuarlara olan ilgiyi arttırdığını da

dile getiren Bıdı, ”Fuarlarımızda sektörde

kendini kanıtlamış, ihracatta önemli

başarılara imza atmış otel ekipmanları ve

gıda sektörünün önde gelen firmalarına ev

sahipliği yapıyoruz Ekibimiz, yurt dışından

yeni hedef pazarlara yönelik önemli

çalışmalar gerçekleştirdi. Yurt dışı alım

heyetlerimiz ve katılımcılarımız arasında

düzenlenecek B2B görüşmelerinde

toplam 3,5 milyar dolarlık bir ticaret

hacmi bekliyoruz. Bu yıl; Ticaret

Bakanlığı, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası,

Batı Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Batı

Akdeniz Kalkınma Ajansı, hedef ülkelerin

ticaret odaları, ticaret müşavirlikleri ve

ANFAŞ’ın yurt dışı acenteleri aracılığıyla

Almanya, Amerika, Arnavutluk,

Azerbaycan, Bahreyn, Belarus, Belçika,

Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek,

Bulgaristan, Cezayir, Çin, Danimarka, Fas,

Filistin, Fransa, Güney Kore, Gürcistan,

Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak,

İran, İtalya, İspanya, İngiltere, Kanada,

Katar, Kazakistan, Kosova, Libya, Lübnan,

Lüksemburg, Makedonya, Malezya, Mısır,

Nepal, Özbekistan, Pakistan, Polonya,

Portekiz, Rusya, Sırbistan, Tayland, Tunus,

Ukrayna, Umman, Ürdün ve Yunanistan

olmak üzere 49 ülkeden binin üzerinde

profesyonel ziyaretçi ve alım heyetlerini

katılımcılarımızla bir araya getiriyoruz”

ifadelerini kullandı.

Hedef 50 bin profesyonel ziyaretçi

Yurt dışı çalışmalarının yanı sıra, yurt içi

ziyaretçi çalışmaları hakkında da bilgi


veren Bıdı, şunları söyledi: “Eş zamanlı

organizasyon sayesinde iki fuarın ziyaretçi

kitlesini tek çatı altında buluşturuyoruz.

Katılımcılarımız; ANFAŞ’ın ziyaretçi

çalışmaları sonucu, yurt içinde 81

ilden otel yatırımcıları, otel yöneticileri,

satın alma müdürleri, spa merkezleri,

iç mimarlar, müteahhitler, kamu

yetkilileri, şef ve aşçılar, zincir market

yetkilileri, kafe ve restoran sahipleri, gıda

toptancıları, perakendeciler, öğretmen

evleri, polis evleri, askeriye, resmi kurum

ve sosyal tesis işletmeleriyle bir araya

gelecek. Bu yıl yurt içi ve yurt dışından

toplam 50 bin profesyonel ziyaretçiyi

fuarımızda ağırlamayı hedefliyoruz”

2020’de yenileme ve revize yılı

Ali Bıdı, ”Durgunluk yaşayan inşaat

sektörü, bu yıl rekor kıran turizm

sektöründe yer alan ve 4 milyar dolarlık

ticari hacme ulaşan otellerin, yenileme ve

değişim yapma isteklerine gözünü dikmiş

durumda. Son yıllarda turist profilinde ve

müşteri taleplerinde değişimler yaşanıyor.

Turizmin yükselen trendi gastronominin

yanı sıra, Türkiye’ye yapılan ziyaretlerin

yüzde 50’si tarih ve kültürel değerlerimizi

keşfetmek için de yapılıyor. Müşteriler,

artık daha yüksek, temalı, hikayesi

olan tesisleri tercih ediyor. Otel yapıları

yenileme pazarında beklenti yüksek.

Yapı sektöründe pazar gelişme şansı

en yüksek bölge ise Akdeniz. Turizmde

üst üste rekorların kırıldığı 2018-2019

sezonları sonrası büyük bir yenileme ve

revize yatırımlar bekleniyor. Son olarak

belirtmek istediğim konu, ANFAŞ olarak

yeni dönemde kısa sürede başarılı

fuarlara imza attık. Fuarımızı destekleyen

Antalya Valisi’ne, Büyükşehir Belediye

Başkanı’na, Antalya Ticaret Odası’na ve

bizi destekleyen tüm paydaş ve sektör

başkanlarına, bizi destekleyen tüm fuar

katılımcılarına teşekkür ediyoruz.” dedi.

Dernek başkanlarından tam

destek…

Lokal fuarların sektörün tüm bileşenlerinin

buluşma noktası olduğunu söyleyen Ev Dışı

Tüketim Tedarikçileri Derneği(ETÜDER)

Başkanı Melih Şahinöz, “Antalya çok değerli

ve coğrafya süper. Turist geldiğinde güvenli

gıda yiyor olması ve bunun sürdürülebilmesi

lazım. Biz de sektör olarak bunu sağlıyoruz.

Bu anlamda önemli bir iş yapıyoruz.

Bu anlamda da dernek olarak bu fuarı

destekliyoruz.” dedi.

Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane Servis

ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve

İşadamları Derneği (TUSİD) Yönetim

Kurulu Başkanı Güçlü Kaplangı ise,

“ANFAŞ ve bu fuar bizim için çok değerli

ve önemli. Çok eski partnerlerimizden.

Bugün sektör olarak dünyaya yüzde 95

Türk yerli üretim ürünler satıyoruz. Türk

üreticiler 150 ülkeye ihracat yapıyor. Bu

anlamda vazgeçilmez desteğimizi ve iş

birliğimizi sürdürüyoruz.” diye konuştu.

Turizm Otel Yöneticileri Derneği (TUROYD)

Başkanı Ali Can Aksu’da “Dernek

olarak 81 ilde 3280 üyeye sahibiz, 17

ülkede faaliyetlerimiz bulunuyor. Bu

fuar bizim için çok önemli. 54 sektörü

besliyor.” açıklamasını yaptı. Marmara

Bölge Satınalma Yöneticileri Platformu

(MARSAP) yönetim kurulu üyesi İsmail

Hakkı Kaya’da fuarda kaliteli firmaların

bir araya geldiğini ve yoğunluğun üst

düzeyde olduğunu vurgulayarak, fuar

desteklediklerini söylediler.

2023 hedefi; 40 milyar dolarlık

ihracat

Yurt içi ve yurt dışından sektör

profesyonellerine ev sahipliği yapacak dev

organizasyon; Uluslararası ziyaretçilerin

yanı sıra, otel yetkilileri, satın alma

yetkilileri, mimarlar, mühendisler,

müteahhitler, restoran, bar ve kafeterya

işletmecileri, alışveriş merkezleri,

hipermarketler, zincir marketler,

dernekler, Ticaret ve Sanayi

Odaları’nı bir araya getirecek. Büyük

buluşma, otel, restoran ve bar yöneticileri

ile yüz yüze görüşme imkanı sunmasının

yanı sıra, konaklama ve ağırlama

sektörüne hizmet veren kamu kurum ve

kuruluşlarının satın alma yetkililerine

ulaşma fırsatı tanıyor. HORECA buluşması

aynı zamanda Türkiye’nin tarımsal ürün

ihracatının artışı için de büyük önem

taşıyor. Türkiye, bugün 1700 farklı

tarımsal ürünü 199 ülkeye ihraç ederken,

bu alanda, Avrupa Birliği’nin birinci,

dünyanın ise yedinci büyük ekonomisi

konumunda bulunuyor. Sektör liderlerinin

2023 hedefi ise 90 milyon ülke nüfusu ile

60 milyon turisti besleyerek, 200 milyar

dolar üzerinde üretim ve 40 milyar dolar

ihracat gelirine ulaşmak.

Türkiye’nin tüm satın alma

profesyonelleri bir arada

31. ANFAŞ Hotel Equipment Uluslararası

Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları

İhtisas Fuarı ile 27. ANFAŞ Food

Product Uluslararası Gıda ve İçecek

İhtisas Fuarı’nda, Türkiye’nin sektördeki

satın alma platformları bir araya

gelecek. ANFAŞ tarafından yürütülen

çalışmalar sonucunda; 2020 yılında

yatırım ve renovasyon gerçekleştirecek

otel, restoran,cafe hastaneler ve

yurtlar için satın alma müdürü ve

yöneticileri, katılımcılarla buluşma fırsatı

yakalayacak. Aynı zamanda Türkiye’nin

81 ilinde misafirhaneleri bulunan kamu

kurumlarında görev yapan satın alma

yöneticileri ve ihale komisyon üyeleri de

fuar boyunca alımlar gerçekleştirecek

En yüksek katılımlı aşçı buluşması

27. ANFAŞ Food Product kapsamında,

Türkiye Aşçılar Federasyonu, Antalya

Gastronomi Eğitimcileri Birliği Derneği ve

ANFAŞ iş birliğiyle, turistik tesislerde yerli

malı kullanımını teşvik etmek amacıyla

başlatılan ‘Yaşasın Anadolu’ teması

Food Show’da adeta sanata dönüşecek.

Endüstriyel mutfak ekipmanlarından

gıda ürünlerine kadar tamamen yerli

malı ürünler kullanılarak yarışma, şov,

workshop ve gösteriler gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin en yüksek katılımlı

aşçılık buluşması olması hedeflenen

organizasyonda 4 binden fazla şef fuarda

yerini alacak.

Latte Art Yarışması Kahve Etkinliği

ANFAŞ 27. Food Product Fuarı

kapsamında “Otel Baristaları Derneği

Latte Art Yarışması” kahve etkinliği

düzenlenecek. Kahve sektörünün otel

kanadı profesyonellerini bir araya

getirecek “Latte Art Şampiyonası;

Türkiye’de ciddi bir gelir getirisine

sahip ve önemli bir kaynak olan

turizme destek sağlama amacı taşıyor.

Türkiye turizmindeki barista sayısının

ve niteliğinin artması ve iletişimin

güçlenmesi anlamında büyük önem

taşıyan etkinlik; ayrıca otel yöneticileri için

çalışan personelin eğitilmesi ve personele

destek sağlanması anlamında da bir

farkındalık yaratmayı hedefliyor.

8. Uluslararası Housekeeping

Olimpiyatları

ANFAŞ, 31. Hotel Equipment Uluslararası

Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları Fuarı

çerçevesinde ise Hotel Kat Hizmetleri

Eğitimi ve Dekorasyonu Derneği

tarafından 8.Uluslararası Housekeeping

Olimpiyatları düzenlenecek. Konaklama

sektörünün aynası Housekeeping

mesleğinde farkındalık yaratmak ve

mesleğin renkli yüzünü sergilemek

için organize edilen olimpiyatlar,

Housekeeping mesleği ve Türk turizmi

adına çok önemli bir gelişme olarak

nitelendiriliyor. Yarışma ayrıca, sağlıklı

yaşamın korunması ve geri dönüşüm

turizminin yegane teminatı housekeeping

mesleğinin turizmde sürdürülebilirlik

için her yönüyle geliştirilmesi, çıtasının

yükseltilmesi turizm camiası adına büyük

önem arz ediyor.

Elektrik maliyetini azaltmanın

yolları konuşulacak

Eş zamanlı gerçekleştirilecek her

iki fuarda da ENEREX Enerji temalı

özel oturumlar da düzenlenecek.

“Çatılarımızda Güneş Toplayalım”,

“Endüstriyel Yapılarda ve Otellerde

Enerji Verimliliği”, “Enerji Depolama

ve Elektrikli Şarj İstasyonları”, “Gıda

ve Yeşil Atığın Enerji Üretimi Yoluyla

Değerlendirilmesi” başlıkları altında

düzenlenecek oturumlarda elektrik

maliyetlerini azaltmak isteyen, enerjinin

verimli kullanımıyla ilgili soruları olan

tüm kurumsal ve bireysel katılımcılar yer

alacak.


110

hotel restaurant

& hi-tech

fuar

Gelecek Ambiente’de şekilleniyor

Dünyanın en büyük

uluslararası dekorasyon

ürünleri fuarı Ambiente, 7

Şubat’ta kapılarını açıyor.

Almanya’nın Frankfurt şehrinde

düzenlenen dünyanın en büyük

uluslararası dekorasyon ürünleri

fuarı Ambiente, 7-11 Şubat 2020 tarihleri

arasında gerçekleşecek. Bu yıl da

sektörün tüm oyuncuları için buluşma

noktası olmaya devam edecek olan

Ambiente’de 4.500’den fazla katılımcı;

‘Dining’, ‘Living’ ve ‘Giving’ alanlarında

uluslararası ürün çeşitliliklerini

sergileyecekler. Aynı zamanda, ‘Contract

Business’, “Sourcing and Ethical

Style” temaları da bu yıl fuarda yer

alacak. Ambiente’ye Salon 6.0’nın da

dahil edilmesiyle birlikte genişleyen

alanda; HoReCa sektörünün önde gelen

katılımcıları otel, restoran ve catering

alanlarında öne çıkan en son ürünlerini

sergileyecekler. Geleceğin yaşam stili

trendlerinin ve vizyoner tasarımlarının

sunulacağı sunumlar da bu yıl fuarda yer

alacak.

Endüstrinin önde gelen firmaları

ürünlerini yeni HoReCa salonunda

ziyaretçilere sunacak

Bu yıl açılacak olan HoReCa salonu,

sektörün önde gelen otel, restoran ve

catering tedarikçilerini ağırlayacak.

Salon 6.0, sadece HoReCa sektöründeki

katılımcılara odaklanan özel bir ‘Dining’

alanı olarak fuarda yer alacak. Bu özel

salonda; APS, BHS Tabletop, Picard &

Wielpütz, RAK, Revol, Steelite ve Zieher

gibi sektörün önde gelen firmaları geniş

bir ürün yelpazesi ile en yeni ürünlerini

sunacak. Yeni HoReCa salonunun

açılmasının yanı sıra, Ambiente’de 2020

yılında üçüncü bir akademi alanı yer

alacak. Salon 9.1 ve 11.1’deki Ambiente

Akademi platformlarına ek olarak, ilk

kez Salon 6.0’da bir ‘HoReCa Akademi’

platformu olacak. Fuarın beş gününün

tamamında, HoReCa Akademi alanında,

ulusal ve uluslararası profesyonel

ziyaretçiye çeşitli birçok konu da

sunumlar olacak.

2020 Trendleri, Trend Alanı’nda

sergilenecek

Ambiente Trendler, tüm endüstriye

ve endüstrideki yeni ürünlere genel

bir bakış imkanı sunan geniş bir ürün

yelpazesini kapsıyor. Önümüzdeki yılın

trendleri, temaları ve ürün çeşitliliği,

fuarda öne çıkan alanlardan biri olan

Trend Alanı’nda sergilenecek. Aynı

zamanda, tasarım, sanat, mimari,

moda ve yaşam tarzı alanlarında çığır

açan etkiler burada gerçekleşecek.



112

hotel restaurant

& hi-tech

hotel-tech

Mitsubishi Electric’ten Gelecek Odaklı

CNC Kontrol Üniteleri

Yeni nesil M80 ve M800 serisi CNC kontrol üniteleri özel ekranı ve klavye tasarımı ile sezgisel bir

kullanıcı deneyimi sunuyor.

Yüksek teknolojiye sahip CNC

ürünleri ile başta otomotiv ve metal

işleme sektörü olmak üzere dünya

genelinde birçok sektörde standartları

belirleyen Mitsubishi Electric, CNC

işleme merkezleri ve CNC torna

makineleri için üreticilere sunduğu

katma değeri her geçen gün artırıyor.

Markanın Türk makine sektörüne yönelik

çalışmaları hakkında bilgiler veren

Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika

Otomasyon Sistemleri Mekatronik

CNC Departmanı Kıdemli Müdürü

Hakan Aydın, CNC kullanıcılarına daha

ekonomik, daha hızlı ve daha hassas

üretim imkanı tanıyarak hedeflerine

ulaşmalarına destek olduklarını ifade

etti.

Sanayi 4.0 çağında makine sektörü

büyüyecek

Türkiye’nin gerek nüfus yoğunluğu

ve genç iş gücü gerekse iş kalitesi

anlamında Avrupa’daki birçok ülkenin

önünde yer aldığını söyleyen Hakan

Aydın; “Ülkemizin lokomotif iş

kollarından biri olan makine sektörü,

Sanayi 4.0 çağında güçlenerek büyümeye

devam edecek. Biz de Mitsubishi

Electric olarak yüksek teknolojili inovatif

ürünlerimiz, kaliteli servis ve yedek

parça hizmetimiz, mühendislik bilgimiz,

know-how’ımızla şekillendirdiğimiz

projelendirme çalışmalarımız ve

büyük özen gösterdiğimiz satış sonrası

hizmetlerimizle Türk sanayisinin

hızla artan rekabet şartlarına uyum

sağlamasına katkıda bulunmak için

çalışıyoruz” dedi.

Yeni nesil M80 ve M800 serisi CNC

kontrol üniteleri

Yüksek teknolojiye sahip yeni nesil M80

ve M800 serisi CNC kontrol ünitelerinin,

çok milli (multi-spindle) senkronizasyon

desteği dahil olmak üzere toplamda

32 eksen, sekiz iş mili ve sekiz parça

sistemine kadar olan sistemleri

destekleyebildiğini söyleyen Hakan Aydın

seriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı;

“Mitsubishi Electric’in yüksek hassasiyetli

yüzey kontrolü fonksiyonunu içeren seri,

otomatik işleme sırasında bile her bir

eksenin hızlanmasını ve yavaşlamasını

optimize edebiliyor. Aynı sürede daha

yüksek keskinlikte ölçüler elde edilmesine

veya hassasiyetten ödün verilmeden çevrim

sürelerinin azaltılmasına imkân sağlayan

seri, eşzamanlı beş eksenli makine

operasyonlarında dahi kullanılabiliyor.

M800 CNC kontrol üniteleri, yüksek hızlı ve

yüksek hassasiyetli makine operasyonları

ile çok eksenli ve çok parçalı sistem

kontrolü için tasarlanan üst düzey bir

kontrol ünitesi olarak öne çıkıyor. CNC

uygulamaları için özel olarak tasarlanan

CPU içeren M80 ise toplamda 11 eksene

kadar destek veriyor. Aynı zamanda çok

geniş bir pazarda yüksek verimlilik ve

kullanım kolaylığı açısından ideal çözüm

sunuyor. Markamızın CNC sektörü için özel

olarak tasarladığı CPU, daha hızlı ve daha

hassas yüzeyler için işleme hızında da artış

sağlıyor.”

Multi-touch özellikli kapasitif

dokunmatik ekran

M80 ve M800 serisinin ekran ve klavye

tasarımıyla da dikkat çektiğini ifade

eden Aydın; “Bu seri akıllı telefonlar

ve tabletler gibi teknolojilerle büyüyen

yeni nesil operatörlere hitap eden

gelecek odaklı CNC’lerin kullanımını

kolaylaştırıyor. Yeni seride yüksek

çözünürlüklü ekranlar; 8.4 inch, 10.4

inch, 15 inch ve 19 inch seçeneklerinden

oluşuyor. 10.4 inch ve daha büyük

ekranlarda standart özellik olarak

sunulan multi-touch özellikli kapasitif

dokunmatik ekran, hem deneyimli

hem de yeni operatörler için akıllı

telefonlara benzeyen kolay ve sezgisel

bir kullanıcı deneyimi sunuyor. Zorlu

tuş işlemlerine son veren bu fonksiyon

sayesinde programın istenilen bölümü

kolaylıkla görüntülenip izlenebilirken,

diğer ekranlardaki bir menü rahatlıkla

seçilebiliyor. Ayrıca yeni ekranlar uzun

ömürlü sağlam cam yapısıyla günlük

bakımın kolay bir şekilde yapılmasına

da imkân tanıyor. Ürün ailesinde dikey

ve yatay monte edilebilen klavyeler de

bulunuyor” diye konuştu.

Simple View özelliği kullanımı

pratikleştiriyor

Yeni nesil serinin, içerdiği USB’nin yanı sıra

artık SD kartıyla da büyük ölçekli karmaşık

makine programlarının saklanması ve

yedeklenmesine imkan tanıdığını ifade eden

Aydın, “Yeni Simple View özelliği sayesinde

normal görünüm ekranından sade

görünüm ekranına geçiş yaparak deneyimi

olmayan kullanıcıların adaptasyon hızını

artırmak ve operasyon esnasında oluşan

alarmların tüm ekranı kaplayacak şekilde

görüntülenebilmesi ile makinenin durumu

hakkında bilgi sahibi olmak mümkün hale

geliyor. Böylece makine operatörü uzakta

olduğu durumlarda da oluşan alarmı

görebiliyor ve kontrol alanını genişletiyor.

Kullanıcı yetki seviyesi belirleme özelliği

ile operatörlere üretimdeki rollerine göre

ayrı ayrı erişim izni tanımlanarak yetkisiz

müdahaleden kaynaklı hatalar minimize

edilebiliyor” dedi.

Fabrika ortamıyla kolay

entegrasyon sağlıyor

Çok sayıda açık ağ protokolüyle uyumlu

olan M80 ve M800 serisinin fabrika

ortamının tamamıyla kolay entegrasyon

sağlarken esneklik açısından da öne

çıktığını söyleyen Hakan Aydın, ayrıca

robotlar, sensörler ve diğer ekipmanlarla

CNC arasında bağlantı kurulmasını

kolaylaştırdığını ifade etti. Aydın; “3D

modelleri istenilen boyutta ve konumda

görüntülemeye olanak tanıyan seride,

operasyon öncesi parça çizimlerine

bakılabiliyor ve parçaların kesit

görüntüleri alınabiliyor. Standart olarak

sunulan G Kod yardımcısı çok daha kolay

programlama avantajı sunarken, üç

boyutlu grafik kontrolü hem tornalama

hem de frezelemeyi destekliyor. Bu

sayede karmaşık programlar bile üç

boyutlu simülasyon ile kolaylıkla kontrol

edilebiliyor’’ diyerek sözlerini tamamladı.



114

hotel restaurant

& hi-tech

ürünler

Doğru hava, Daikin VRV IV+

ile geleceğe hazır!

İklimlendirme sektörünün yenilikçi şirketi Daikin, ENER LOT21 uyarınca daha yüksek sezonsal

verimlilik değerleri (ηs,c & ηs,h) sağlamak amacıyla tasarlanmış yeni VRV IV+ dış üniteleri

pazara sundu. Yüksek verimli yeni bir Daikin scroll kompresöre sahip olan VRV IV+, enerji

tasarrufunun artırılması ve karbon emisyonlarının azaltılması konularına somut olarak katkı

sağlayacak. Daikin’in “Çevreci Yönetim” misyonunun ışığında sezonsal verimlilikte bir kez daha

sektöre öncülük eden cihaz, üstün Daikin teknolojisinin bir imzası olarak öne çıkıyor. VRV IV+

dış ünitelerinin kalbi yeni Daikin Scroll kompresör, soğutma ve ısıtma sezonu boyunca kısmi

yüklerde yüksek performans sağlamak için yeniden tasarlandı. Devrim niteliğinde değişken

soğutucu akışkan sıcaklığı teknolojisi (VRT) sayesinde VRV IV+ hem inverter kompresör devrini

hem de soğutma ve ısıtma modunda soğutucu akışkan sıcaklığını sürekli ayarlayarak daima en

yüksek verimlilikte çalışıyor.

Camın en yalın hali: ‘Nude’

Dünyanın üçüncü en büyük cam ev eşyası üreticisi Şişecam Topluluğu’nun global tasarım

markası Nude, dünya prömiyerini 2014 yılında Maison Objet Paris’te yaptı. Ardından

Milano ve Frankfurt’taki uluslararası fuarlarda boy gösterdi ve büyük beğeni topladı.

Tüm koleksiyonlarını “Simple is Beautiful” (Yalın Güzeldir) felsefesi ile tasarlayan Nude;

Ron Arad, Nigel Coates, Joe Doucet, Pentagon Design, Tomas Kral, Mikko Laakkonen,

Tamer Nakışçı, Erdem Akan ve Ali Bakova’nın da aralarında olduğu dünyanın saygın

tasarımcıları ile çalışıyor. Her koleksiyonunda cam teknolojisi ve işçiliğindeki hünerle

tasarım yetkinliğini birleştiren Nude markası, kullanıcıların tutku ve zevklerini en estetik

biçimde yansıtan, duyumlarını artıran yaratıcı koleksiyonlar içeriyor. German Design,

Red Dot, Wallpaper Design ve IF Design gibi dünyanın en prestijli tasarım yarışmalarında

ödülleri bulunan Nude, ödüllü koleksiyon sayısını 36’ya yükseltti.

Yalın, asil ve sofistike

Elektrik anahtarı ve priz sektörünün lider kuruluşu Panasonic Life Solutions Türkiye,

VİKO markası altında satışa sunduğu, yeni Linnera Life serisi ile yaşam alanlarına estetik

ve zarafet katan renklere bambaşka bir yorum getiriyor. Linnera Life serisinin sedef

beyazı, granit grisi ve gece siyahı seçenekleri hayata asil bir dokunuş gerçekleştiriyor.

Köşeli hatlar ve yalın tasarım ise elektrik anahtarı ve prizleri ile öne çıkan yeni serinin

sofistike görünümünü tamamlıyor. Ürün, yaşam alanlarını dünün çizgilerinden

arındırmak isteyenler için tasarlanan granit grisi modeli ile zamanın ruhunu yansıtmanın

ötesine geçiyor ve yıllara meydan okuyor. Tutkuları besleyen granit grisi tasarım, modern

yaşamlar ve dekorasyonlar için kusursuzluğu yeniden tanımlıyor.

TP-Link, loglama yazılımlarını destekliyor

Gün içinde çok sayıda farklı kişinin WiFi’a bağlandığı kamusal ağa sahip restoran, otel,

AVM, okul, kafe, ulaşım şirketleri gibi işletmeler için WiFi’ın güvenliği ve 5651 sayılı yasaya

uyumluluk çok önemli. Bu işletmeler hem ağı ve ağa bağlananları güvende tutmak hem

de yasa gereği ağa bağlananların hareketlerini kaydetmek (loglama) durumundalar.

Özellikle küçük ve orta ölçekli kuruluşlar için bu sorunu çözen hizmetler sunan şirketler

var. Geliştirdikleri yazılımlar ile ve aylık bir bedel karşılığı kamuya açık WiFi sunan bu tür

işletmelerin otomatik olarak loglama ve ağ güvenliği yapmalarını sağlıyorlar. TP-Link’in

bu tür işletmelere özel WiFi erişim noktaları (access point) olan EAP serisi, loglama

hizmeti veren birçok yazılım ile uyumlu. Bu da kuruluşlara çok önemli avantajlar sağlıyor.

Zaten son derece kolay kurulup kullanılan EAP erişim noktaları, başta Airmind, Crypttech,

WiFiburada, WiFispot gibi firmaların yazılımlarını destekliyor. Bu firmalardan loglama

hizmeti alan EAP kullanıcıları, herhangi bir arayazılım, düzenleme, vb gerekmeden hem

ağ güvenliğini hem de loglamayı yapabiliyorlar. Üstelik kullanıcıların ağa giriş yaptığı

sayfalarda her türlü reklam, tanıtım, bilgilendirme gibi işletmeye yarar sağlayacak

çalışmaları da kolayca yapabiliyorlar



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!