Dergi 108 sayı 2
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün yayın organı olan 108 2.sayısı ile sizlerle
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün yayın organı olan 108 2.sayısı ile sizlerle
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
AYLIK TARİH, KÜLTÜR, SANAT VE GENÇLİK DERGİSİ
tarihten
1
yaprak
Üzeyir Coskun .
Mekatronik Mühendisliği
Yıllardan 1827 Almanya'nın Magdeburg kentinde bir müzik öğretmeninin
oğlu dünyaya gelir. Babası müzik öğretmeni, annesi ev
hanımı olan çocuğun ismi Karl Detroit'tir. Karl, mutlu bir çocukluk
geçirmemektedir. Aile içi sorunlar çok fazladır. Henüz 5 yaşında
olan bir çocuk ve sürekli kavga eden ebeveynler… Onun şiddet
içinde büyümesini istemeyen akrabaları Karl'ı o evden uzaklaştırmayı
kafalarına koyar ve Karl'ı bir yetiştirme yurduna gönderir.
Anne ve babası olan bir çocuk, anne babası olmayan yüzlerce
çocuğun arasındadır. Bunalımı siz düşünün. Ailen seni sevmiyor mu,
ailen seni dilendiriyor muydu, sen de her gün dayak mı yiyordun?
Sorularının cevapları sadece hayırdı. Yalnızca ailesinin
o n u g ö r m e m e s i n i g e ç i n v a r l ı ğ ı n d a n b i l e b i h a b e r d i .
Karl günün sabahında Hamburg'a kadar varır. O dönemler Hamburg bir
liman kentidir. Dünya'nın her bir yanına gemiler kalkan bir liman kenti.
Sokaklarda yalnız başına dolaşan 8 yaşlarında bir genç o dönemler birçok
göçebeyi bir arada bulunduran, çok da zengin olmayan insanlarla dolu
olan bir kentte kimsenin ilgisini dahi çekmez. Karl gezinirken bir adamla tanışır
ve gemide çalışan bu adam sayesinde gemide bir iş bulur. Artık miço olarak
çalışacaktır. Birkaç yılını işi öğrenmekle geçiren Karl Detroit hayatını tamamıyla
değiştirecek bu işte 3 yılın ardından uzun yolculuklara çıkmaya hazırdır.
Gemi belirli bir sürenin ardından limanı da terk eder. Akdeniz'e limanı olan
bütün ülkeleri dolaşmak üzere Almanya'dan ayrılır. Küçük Karl nereden bilebilirdi
ki böyle bir hayat yaşayacağını. Gemi 3-4 ay Akdeniz limanlarında mekik
dokuduktan sonra Marmara Denizi'nden İstanbul'a giriş yapar ve Karl
güverteden İstanbul'u izlerken birdenbire suya atlayıverir, güvertedeki arkadaşları
arkasından bakakalır. Sürekli kaçan bir çocuk yetimhaneden, Almanya'dan,
gemiden… Karl Detroit Kızkulesi'ne kadar yüzmeyi başarır. (O dönemlerde
Kızkulesi cüzzam hane olarak kullanılmaktaydı. Cüzzamlı hastaların
tedavi gördüğü yer) Karl elini Kızkulesi'ne uzatır uzatmaz etrafı
y a r a b e r e i ç e r i s i n d e i n s a n l a r ı g ö r ü n c e k o r k u y a k a p ı l ı r .
Hemen bekçi tarafından oradan alınır ve karaya çıkartılır.
Dönemin Sadrazam'ı Ali Paşa büyük bir entelektüel, 6 yabancı dil bilen, şair…
Sadrazam Ali Paşa duyuyor ki, bir Alman gemisinden bir çocuk atlamış ve
Kızkulesi'ne yüzmüş. “Bu çocuğun bir derdi var, bunu hemen yanıma getirin”
der. Ülkenin sorunlarını bir kenara bırakır 12 yaşındaki bir çocuğun sorunuyla
ilgilenmek üzere onu yanına çağırttırır. Küçük Karl, Sadrazam Ali Paşa'nın
huzuruna çıkar, Ali Paşa sorar “Evlat derdin ne? Ne istiyorsun?” Karl anlatmaya
başlar her zamanki gibi kekeleyerek “işte ben yetimhanedeydim annem
babam kavga ediyorlarmış, orda da dayak vardı beni dövüyorlardı. Ben artık
gitmeyeceğim burada yaşamak istiyorum.” Ali Paşa şaşkınlıkla dinlerken tekrar
sorar “Peki anlıyorum ama gemin Akdeniz'in bütün limanlarına uğradı neden
o limanlarda bunu yapmadın da İstanbul'da atladın?” Küçük Karl Detroit büyük
bir heyecan içinde parmağıyla pencereden görünen Kızkulesi'ni göstererek
der ki “suyun içerisindeki şu beyaz kule var ya onu çok sevdim…”
Karl yurtta mutsuzdu. Yurt 2 katlı soluk bir yapıydı. İçi ağlayan, mutlu
görünmeye çalışan insanlarla doluydu ve Karl henüz 8 yaşındaydı.
Onu oraya bağlayan yalnızca kendi gibi hissettiği arkadaşlarıydı.
Mutsuz geçirdiği her geceyi bahçesinde sabah güneşiyle aydınlanan
meşe ağacının varlığıyla atlatırdı her zaman. Günlük rutini okula
gidip gelmek olan bir çocuğun ne kadar macera peşinde koşab
i l e c e ğ i n i k i m s e h a y a l d a h i e d e m e z d i .
Yine huzursuz geçen bir gecenin sabahına uyanmak istemedi bu sefer
Karl, kafasına koymuştu bu sefer gidecekti ve görmeyecekti sabah
meşe ağacını. Uyanmak istemedi o gecenin sabahına. Gıcırdayan
parkenin üstünde parmak ucunda hareket etti gecenin karanlığında.
Önce çarşafını söktü yataktan ardından üstüne örttüğü pikeyi.
Düğümledi birbirine, bir hayat düğümlercesine. Hiç tereddüt etmeden
kaçacaktı bu sefer, kararlı Karl. Sarkıttı kaldığı birinci katın penceresinden
düğümlenmiş çarşafı. İner inmez aşağı son kez baktı kahverengi tuğlalı
b i n a y a v e k o ş a r a k u z a k l a ş t ı o r a d a n .
Mehmet Al Paşa.
8