Dergi 108 sayı 3
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün yayın organı olan 108 3.sayısı ile sizlerle
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün yayın organı olan 108 3.sayısı ile sizlerle
- No tags were found...
PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
PRAGMATİZMİN GÜNCEL FORMU
ALİ BARAN BERKİ
İNŞAAT MÜH.
Günümüz Türkiye’sinin en temel sorunlarından bir
tanesi olan toplumsal çöküş, her türlü alanda kendini göstermekte.
Uzun zamandır bu temel sorun göz ardı edilmiş ve
nedenini halkın tembelliği ve eğitim seviyesinde ki düşüklük
olarak nitelendirilmiştir. Bu çöküşün nedeni eğitim seviyesi
olarak algılansa da farklı sebepleri vardır. Bunların arasında;
göçlerin belirlediği kültürel sorunlar ve bu sorunların oluşmasından
kazanç sağlayan 'kimselerin' amaçları doğrultusunda
desteklenen politik sorunlar, politik sorunların belirlediği piyasa
bunun sonucunda da alım gücü oranının belirlediği sosyoekonomik
sınıf ve çıkarcılık vardır. Bunlardan en çok göze batanı
çıkarcılıktır. Bu kavram her türlü millette olduğu gibi bizde de
kendini göstermiş ve yer edinmiştir. Öyle önemli durumlarda
baş göstermiş ve bulunduğu mecrayla öyle perçinlenmiştir ki
bencillik ortak birliklerin önüne geçmiştir. Çıkar uğrunda yapılanlar,
adaletsizlik pahasına göze alınanlar halkta yansımasını
bulmuştur. Bu durum halka öylesine sıçramıştır, gereklilikler
önemsizleşmiş, çıkarlar her şeyimiz olmuş ve sadece bencillik
kazana gelmiştir bu savaşı.
Savaş kendini güncel formuyla halk üzerinden gösterip,
her bireyi etkilemiştir, kendinden olmayana saygı göstermemeyi
en yüksek bilinç olarak nakşettirmiştir. Bu saygısızlık
en temel içgüdü olan hayatta kalma arzusunun devamı olarak
korkuyu ve saldırganlığı tetiklemiştir. Sonuçları bakımından
farklı düşünce kaynaklarının etkileri de vardır. En çok da pragmatizmin
ortaya koyduğu sonuç bu olur.
Pragmatist toplumlarda sonuçlar şu şekilde işler:
Bireyler süre gelen olayları görür ve her birey bunu kendi
lehine yorumlar. Sosyal etkileşimlerini sadece çıkar üzerine
yapar, sadece kendi çıkarına olan işlerde çalışır, toplumsal
faydayı düşünmez ve bu her birey üzerinde tekrarlanırsa
ardında dayanıksız bir toplum, her türlü bakımdan yozlaşmış
kişilikler bırakır. Ancak her bireyin pragmatist olması gerektiğini
savunan ve bunu halkın çıkarı için olduğunu söyleyenlere şu
örneği verebiliriz: Bir babanın oğlunu askere göndermesi
onun faydasına direkt olarak etki etmez
ama toplumsal fayda için buna razı olur.
Elbette oğlu var olan düzenin bir parçasıdır
ve o düzeni korumak için bir bedel
ödemeye gitmiştir ancak kaçmayı seçebilme
imkânı varken neden kendi
faydasına düşeni yapmamıştır da
ölüm riski yüksek olan bir alanda
görevini yerine getirmiştir?
Çünkü amaçlanan şey bireysel fayda değil toplumsal çıkardır.
Toplumun faydasına olmasına karşın bireyin faydasına değildir
ama yine de üstüne düşeni yapmış ve toplumsal faydayı
düşünmüştür.
Görüyoruz ki insanın temel içgüdüleri faydacılıkla
açıklanabilir fakat yaşanabilir bir toplum için feragat etmek ve
kabullenmek şarttır. Çünkü feragat etmek toplumsal çıkarı, o
da bireysel faydacılığın topluluk hali olan “milliyetçiliği” doğurur.
Milliyetçiliğin uygulanış bakımından değişik yöntemleri
olmasına karşın ciddiye alınış biçimi ve amacı şu şekilde olmalıdır:
Toprak bütünlüğünün sağlanması, eğitim birimlerinin
tahsisinin millileşmesi yani bilimi halka yayma ve yatırımı kendi
halkın için planlama, programlama doğrultusunda yapılan her
şey bu amaç doğrultusunda değerlendirilmelidir. Bu milliyetçilik
kavramı, yapısı gereği ulus devletinin oluşmasında görev
alır. Ulus devletinin, devletin her alanında kendini göstermesi
halka örnek olur, böylelikle de toplumun bireyleri tarafından
toplumsal refahın sağlanmasına yardımcı olur. Toplumsal refah
karşısında bireyler ahlaken yoksun kalmamak ve yeterlilik
düzeyinde olmak için çalışır ve bu yolda öğrenci ve öğretmen
olurlar.
Ancak bir devletin bu konuma gelmesini, motivasyon
bozucu şeylerin engellenmesiyle başarılabilir. Eğer eğitim
sistemi içinde belirtilen “milliyetçi ulusçuluk” olmazsa yani
öğretmenler, okul müdürü ve yönetimi sadece kendi çıkarını
düşünürse, eğitime muhtaç öğrencilerin bu kadar pragmatist
kavramlarla örülü bir binada ne toplumsal refahı düşünecek
bilinci oluşur ne de toplumsal refaha katkısı bulunur.
Bu pragmatizmin oluşturduğu ortamda idealist öğretmenlerin
eksikliği veya olanların bozulmuş düzen yüzünden yetkisizliği,
bilime, eğitime ve öğretime verilen değeri düşürür. Dolayısıyla
da gelişmekte olan bilgi düzeyi karşısında ülkeyi geriye düşürür
ve çaresiz bırakır. Bu durum ülkeyi felakete sürükler çünkü
çaresiz kalmış toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Sebebi,
yozlaşmaktan kaynaklı bilgisizliğin ve cehaletin tüm ülkeyi
sarmış olmasıdır. Bu bilgisizlik ve cehalet karşısında halk gerekeni
yapamaz, yapılmaması gerekeni yapar ve her türlü işleyişi
bozar.
O halde çaresiz kalmamalıyız, çaresizliği getiren
nedenleri bertaraf edip güçlü kalmalıyız en nihayetinde
toplumsal fayda için çalışmalı, üretmeli, gelişmeli ve ilerlemeliyiz.
14