Patlak Teker 2
Yayın hayatına yeni başlayan 'Patlak Teker' dergisi şimdi E-Dergi olarak sizlerle buluşuyor. İçinde tur bisikletçiliğine dair hikayeler bulunan ' Patlak Teker'i beğeneceğinizi umuyor ve yayın dünyasında kalıcı olmasını diliyoruz. İyi okumalar.
Yayın hayatına yeni başlayan 'Patlak Teker' dergisi şimdi E-Dergi olarak sizlerle buluşuyor. İçinde tur bisikletçiliğine dair hikayeler bulunan ' Patlak Teker'i beğeneceğinizi umuyor ve yayın dünyasında kalıcı olmasını diliyoruz. İyi okumalar.
PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!
SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.
PEMBE
Yılmaz
Bilican
BİSİKLET
“Pembe, gönlüm
sende!”
Pembe gönlüm sende! Çok emin olamıyorum
ama 1990 veya 91 yılında
Sirkeci’den almıştım Pembe'yi. Satın aldığım
ikinci bisikletti. O za manlar, İstanbul’da
Sirkeci semti yabancı ürünlerin satıldığı
bir merkezdi. Doğubank da denirdi kısaca
bu merkeze. Herkes buzdolabını, çamaşır,
bulaşık makinesini buradan alırdı. Yolum
düştükçe buraya uğrar, son teknoloji ürünlere
bakardım. Neden bil miyorum, İngiliz
malı Dawes marka bisikletler çok gelirdi o
sıra. Belki o zamanlar gözde bir markaydı,
bilmiyorum. Mavi bir Dawes olan ilk
bisikletimi de buradan almıştım. Onu, ilk
uzun turum sonrasında çaldırmış olmanın
acısıyla Doğubank’ı neredeyse her hafta
arşınlıyordum.
Pembe Dawes’i görür görmez vu r ul dum.
Sıradan bir pembe değildi, fuşyaydı. Morun
bütün tonlarına oldum olası bayılırdım zaten.
El yapımı geçme çelik kadro, ön maşa krom
moli, 21 vites, üst model bir Shimano takım
vardı üstünde.
Bir önceki bisikletime göre epeyce üst
bir modeldi ve pahalıydı. Hemen ala madım,
aklım orada kaldı ama ben bisikletsiz
döndüm. 3 gün sonra, parayı toparladım ve
inşallah duruyordur diye diye Sirkeci'ye yollandım.
Oradaydı ve pırıl pırıldı. Bana Nermi
Uygur’un sözleriyle “Hadi bin git!” diyordu
âdeta.
"Duvara dayalıyken, bir deyimle gülünç,
anlamsız, kımıltısız bir şey. Gel gör ki sen
biner binmez, elinin eli, ayağının ayağı,
canının canı oluverir. Bedeninle yüreğinle
ayrılmaz bir bütünsünüzdür artık onunla.
Kırk yıldan beri bisikletmişsin gibi gelir. BİN
GİT!" (Nermi Uygur, Yaşama Felsefesi)
Neredeyse 30 yıldır üstün deyim. İstanbul
trafiğinde de dolaştı, Antalya, Datça sahillerinde
de. İzmir'i saymıyor um bile. 4-5 yıl
öncesine kadar her şeyi aldığım gibiydi.
Bugüne kadar fren, vites, arka ve ön
aktarıcılarla gidon borusunu değiştirmek
zorunda kaldım sadece. Bir de ön maşası
kırılınca, renk değişikliği olmasın diyerek
kaynak yaptırdım, birkaç yıl sonra maşa
yeniden kırılınca onun yerine amortisörlü
yeni bir maşa taktırdım.
Pembe Dawes’i görür
görmez vuruldum.
Sıradan bir pembe
değildi, fuşyaydı. Morun
bütün tonlarına
oldum olası bayılırdım
zaten.
Pembe benim neredeyse tek ulaşım
aracım. Şehirler arası uzun bisiklet turlarım
için yeni bir bisiklet aldım. Pembe’yle İzmir
caddelerini arşınlamaya devam ediyoruz.
Yaşlansa da o hâlâ çok güzel. Durduğu
yeri, yolları, beni güzelleştirmeye devam
ediyor. Tamircim de dahil çoğu insan artık
Pembe'yle vedalaşmam gerektiğini söyler
dururlar. Benim de zaman zaman aklıma
gelmedi değil “Acaba onu daha çok yormadan,
yıpratmadan salonuma asayım mı?”
diye. Fakat hemen kovdum o düşünceyi
kafamdan.
Gidebildiğimiz kadar gitmeliydik beraber
ve gidiyoruz şimdilik…
6 7