01.11.2020 Views

Mesele Fanzin (Ekim Sayısı)

PDF'lerinizi Online dergiye dönüştürün ve gelirlerinizi artırın!

SEO uyumlu Online dergiler, güçlü geri bağlantılar ve multimedya içerikleri ile görünürlüğünüzü ve gelirlerinizi artırın.

Mesele

2020 Ekim Sayı:6 5TL

Damlayana yazık olacak


Mesele

Mutfaktan

Bu sayı bizim için bambaşka

anlamlar taşıyor. Bu sayıyı

hazırlarken ne kadar yalnız

olduğumuzu ve insanların

babalarından gördüklerini

pazarladıklarını görmek çok

acı vericiydi. Yasin abimizi

yazarken bize olduğunca şu

tepki geldi "Siyasi olay"

Şunu beklerdik ki şehidin

Türk'ü Kürt'ü olmaz , siyaseti

olmaz. Ama hayat bize bir

kez daha bu çağda

yaşamamamız gerektiğini en

acı şekilde gösterdi. Eğer bu

çağda yaşarsak Erbakanlar

gibi konuşup pasif

Müslümanlar olacağımızı

gösterdi. Bu manzara bizi

hayli üzse de elimizden

geldiğince yazdık, araştırdık

derledik.

"mesele'nin bu

sayısından dört yiğit

geçti"

"Güvendiğim şu

dağlara kar yağdı,

Ayrılık pusuda kaldı,

gün saydı..."


Genel Yayın Yönetmeni Ve İmtiyaz Sahibi: M. Sadık Köroğlu

Tasarım: M. Sadık Köroğlu

Yazı İşleri: Gürali Kamalak, İbrahim Safa Aktaş , Ahmet Hakan Erbay

Dağıtım Sorumlusu, Lojistik ve İletişim: Ömer Erkam Çakmak

İletişim : fanzinmesele@gmail.com

|instagram/meselefanzin|twitter/FanzinMesele

İçindekiler

Neydi Bu 6-8 Ekim?.................................4

Mektup.......................................................

12

Yusuf- Süleyman Er Röportaj..............

13

Yasin'e Mektup........................................ 26

Röportaj Üzerine .................................... 27

Börü'ye

..................................................... 29

Erol Erdoğan ile Terörün Etkileri

Üzerine .....................................................

30

Yasin Abiye............................................... 34

Aziz Şehidimiz Yasib Börü İçin

Naçizane Birkaç Satır...............................36


Neyd Bu 6-8 Ek m?

D E R L E Y E N : İ B R A H İ M S A F A A K T A Ş

Bu yazı bir derleme olup bu sayımızda medyaya yansıyan kısmını

anlayabileceğiniz ve olaylar ile ilgili hatıranızı tazelemek için umarım yardımcı

olur. O halde en baştan başlayalım. Türkiye'de "Kobani Olayları" ya da Mithat

Sancar'ın ifade ettiği gibi "6-8 Ekim Olayları" olarak bilinen protestolar ve

çatışmalarda 37 kişi yaşamını yitirmiş, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi de

yaralanmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na göre 35 il ve 96 ilçede çıkan

olaylarda 197 okul yakılmış, 269 kamu binası tahrip edilmiş, 1731 ev ve işyeri

yağmalanmış, 1230 araç da zarar görmüştü. 2011'de Suriye'de iç savaşın

başlaması ve ardından Irak-Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) başlattığı saldırılar

sonrasında ülkenin kuzeyinde Kürt nüfusun yoğun olduğu ve "Rojava" olarak

adlandırdığı bölgede Afrin, Kobani ve Cezire kantonları oluşturulmuş, PYD ile

silahlı kanadı olan ve Türkiye'nin terör örgütü YPG bölgede kontrolü ele almıştı.

Eylül-Ekim 2014'te IŞİD'in Kobani bölgesine saldırıları yoğunlaştırması üzerine

Türkiye'nin farklı şehirlerinde "Kobani'ye destek" eylemleri başladı. Eylemlerde

Suriye'nin kuzeyindeki diğer bölgeler ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi

üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden

Kobani'ye bir koridor açılması, Türkiye'nin IŞİD'e verdiği (iddia edilen) desteği

kesmesi ve Türkiye'nin Kobani'ye operasyon yapmaması talep edildi.

4


HDP yetkilileri krizin başından bu yana

Türk yetkilerle çeşitli görüşmelerde

bulundu. Bu dönem, 2015'e kadar

hükümet ile Kürtler arasında yürütülen

ve "çözüm süreci" olarak anılan

dönemdi. HDP ve Demokratik Bölgeler

Partisi'nin (DBP) çağrısıyla çeşitli

yerlerde eylemler düzenlendi. "IŞİD'in

Kobani içine girmesi ve Türkiye'den

beklenen adımların atılmaması

üzerine" HDP, 6 Ekim'de ülke çapında

sokak eylemi çağrısı yaptı. Eylemlerde

ölümlerin ve şiddet olaylarının

yaşanması ardından 9 Ekim'de HDP'li

bir heyet dönemin Başbakan

Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la görüştü,

ardından basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada yaşananlardan dolayı

hükümet eleştirildi ancak "Şiddet,

yakma, yıkma asla olmamalıdır"

denildi. KCK'den yapılan açıklamada

da eylemler desteklenirken Atatürk

büstü, Türk bayrağı ve okullara

saldırılması ile yağma olayları

eleştirildi. Eylemler ağırlıklı olarak

Kürtlerin yoğun yaşadığı illerde

meydana geldi. Ancak Batı illerinde de

Kürt vatandaşların yanı sıra bazı sol

gruplar, sendikalar, öğrenci grupları,

kadın örgütleri ve aydınların da

desteğiyle gösteriler yapıldı. Dönemin

başbakanı Ahmet Davutoğlu, IŞİD

saldırısı altındaki Kobani'deki

gelişmeler nedeniyle düzenlenen

gösterilere tepki göstererek

5

"Çözüm sürecini vandalizme kurban

etmeyiz" dedi. Ahmet Davutoğlu,

PKK ile Türkiye devletinin müzakere

sürecine atıfta bulunarak, "Hiçbir

vandalizme çözüm sürecini kurban

etmeyiz. Ama çözüm süreci adına da

şiddete müsamaha gösterecek bir

tavır içine girmeyiz" şeklinde

konuşmuştu ve bunu çokça

dillendirmişti. Davutoğlu, Meclisin

askeri operasyona yeşil ışık

yakmasının ardından, Kobani'nin

IŞİD'in eline geçmemesi için

Türkiye'nin elinden gelen her şeyi

yapacağını açıklamıştı. Eylemlerde

hem güvenlik güçleriyle göstericiler

hem de bazı yerlerde göstericilerle

onlara karşı çıkanlar arasında

çatışmalar yaşandı. Güvenlik güçleri

yer yer gerçek mermi de kullanarak

müdahale etti, göstericiler ise taş,

sopa, molotof kokteyli ve havai fişek

kullandı. Göstericilerle onlara karşı

olanlar arasında patlak veren

çatışmalarda ise her iki taraftan da

taş, sopa, kesici alet ve silah

kullanıldığı görüldü. Bu durum çok

sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep

oldu. Şimdi bu olay sonrası dille

yapılmış bilgilendirme kısmını atlayıp

süreci az da olsa hatırladıysak

üzerinden 6 yıl geçmiş o zamanın

haberlerine göz atmamız elbette ki

faydalı olacaktır.


1. Göstericiler kim ve ne istiyorlar?

Göstericiler ağırlıklı olarak Kürt

yurttaşlar. Kürtlerin yoğun yaşadığı iller

dışındaki eylemlere bazı sosyalist

partiler, sol örgütler, sendikalar, öğrenci

grupları, kadın örgütleri ve aydınların

da destek verdiği görülüyor.

Eylemlerde dillendirilen temel olduğunu

iddia ettikleri talepler şunlar: "Suriye'nin

kuzeyindeki diğer bölgeler ve Irak

Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden

gelecek askeri yardımın ulaşması için

Türkiye toprakları üzerinden Kobani'ye

doğru bir koridor açılsın. Türkiye IŞİD'e

verdiği (iddia edilen) desteği kessin.

Türk ordusu Kobani'ye kara harekâtı

yapmasın."

2. Kürt siyasetçilerin eylemlere

yaklaşımı ne?

HDP yetkilileri krizin başından bu yana

Türk yetkilerle çeşitli görüşmelerde

bulundu. HDP ve DBP'nin çağırısıyla

çeşitli yerlerde eylemler düzenlendi.

'IŞİD'in Kobani içine girmesi ve

Türkiye'den beklenen adımların

atılmaması üzerine' HDP, 7 Ekim'de

ülke çapında sokak eylemi çağrısı

yaptı. Eylemlerde ölümlerin ve şiddet

olaylarının yaşanması ardından 9

Ekim'de HDP'li bir heyet Başbakan

Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la görüştü,

ardından basın açıklaması yapıldı.

KCK'den yapılan açıklamada ise

eylemler desteklenirken Atatürk

büstü, Türk bayrağı ve okullara

saldırılması ile yağma olayları

eleştirildi.

3. Hükümet, göstericilerin

taleplerine ne yanıt veriyor?

Öncelikle Türkiye IŞİD'e destek

verdiği

iddialarını kesin bir dille reddediyor.

Kobani'ye silah yardımı ise her

şeyden

önce YPG'nin, Türkiye'nin yıllardır

savaştığı PKK ile bağlantılı olması

nedeniyle gündemde değil. Hatta

PYD de bazı resmi açıklamalarda

'terörist unsur' olarak tanımlanıyor.

PYD ve HDP'li yöneticiler yardım için

bir koridor açılması konusunda

Türkiye'nin önce olumlu sinyaller

verdiğini ancak daha sonra adım

atmadığını iddia ediyor. Dolayısıyla şu

an için Türk hükümeti göstericilerin

taleplerine olumlu yaklaşmıyor gibi

görünüyor. Türkiye bir tampon bölgeyi

savunuyor. Diğer yandan hükümetin

PYD'den Suriye yönetimine karşı

savaşması ve ÖSO'yu desteklemesi

ile kantonlara dayalı öz yönetim

sisteminden vazgeçilmesini istediği de

görülüyor.

6


4.Eylemler nasıl ölüm ve

yaralanmaların

yaşandığı

çatışmalara dönüştü?

Eylemlerde hem güvenlik güçleriyle

göstericiler hem de bazı yerlerde

göstericilerle onlara karşı çıkanlar

arasında çatışmalar yaşandı. Güvenlik

güçleri yer yer gerçek mermi de

kullanarak müdahale etti, göstericiler

ise taş, sopa, molotof kokteyli ve havai

fişek kullandı. Göstericilerle onlara

karşı olanlar arasında patlak veren

çatışmalarda ise her iki taraftan da taş,

sopa, kesici alet ve silah kullanıldığı

görüldü. Bu durum çok sayıda ölüm ve

yaralanmaya sebep oldu. Ölümlerin bir

bölümü eylemcilerle Hüda-Par yanlıları

arasındaki çatışmalardan kaynaklandı.

5. Eylemler çözüm sürecini nasıl

etkileyecek?

Kobani krizinin zaten hassas bir

zeminde yol aldığı düşünülen çözüm

sürecini olumsuz etkilediği ortada. Öyle

ki PKK liderinden Murat Karayılan 23

Eylül'de yaptığı açıklamalarda

Kobani'deki saldırılar nedeniyle

Türkiye'yi suçladıktan sonra "Bizim için

süreç bitmiştir" dedi. Abdullah Öcalan

kardeşi Mehmet Öcalan'la ilettiği bir

önceki mesajında ortada bir müzakere

süreci olmadığını belirtti ve "Çözüm için

15 Ekim'e kadar biz bekleriz" dedi.

Öcalan'ın 9 Ekim mesajında ise

müzakere ve diyaloğa çağrı vardı.

Hükümet tarafından yapılan

açıklamalarda ise eylemlerin çözüm

sürecini tehlikeye attığı belirtilerek

Kürt tarafı sert dille eleştirildi.

Hükümet yetkilileri sürece bağlı

olduklarını da söyledi. Çözüm

sürecinin nereye evrileceği sadece

Kobani'ye bağlı değil ama bugünkü

aşamada en önemli sıcak gündemin

Kobani olduğu görülüyor. Kobani

krizinde öncelikle hükümetin ve

sonrasında Kürt tarafının

politikalarının sürecin nasıl bir seyir

alacağını ve hatta bitip bitmeyeceğini

etkileyeceği düşünülüyor.”

7


GÜN GÜN NE YAŞANMIŞTI ?

6 Ekim

6 Ekim günü PKK elebaşı Murat

Karayılan, Fırat Haber Ajansı'na yaptığı

açıklamada Türkiye'nin Ankara'yı

ziyaret eden PYD lideri Salih Müslim'e

‘koridor açma sözü’ verdiğini ama bu

sözü tutmadığını söyledi. Bingöl'de

BDP öncülüğünde gece yarısında BDP

il binası önünde toplanan bir grup

slogan atarak AK Parti il binası önüne

kadar yürüdü ve burada oturma eylemi

yaptı. Oturma eylemi sonrasında tekrar

slogan atan grup BDP il binası önüne

geldi. Burada gruptan bazıları polise

taş attı. Polis ise herhangi bir

müdahalede bulunmadı. Saat 1'e kadar

süren eylem sonrası grup sessizce

dağıldı.

Erzurum

Erzurum’un Yakutiye ilçesinde toplanan

30 kişilik bir gösterici grubu, protestolar

sırasında evlere, yoldan geçen

otobüslere ve dükkanlara taş atarak

camlarını kırdı. Evleri hasar gören ve

saldırıya uğrayanlar taş, satır ve sopa

ve pompalı tüfekle göstericilere karşılık

verdi. Polis, taraflara biber gazıyla

müdahale etti. Pompalı tüfek ateş

açılması sırasında 3 kişi yaralandı.

İstanbul

Bağcılar'da bir grup YDG-H'lı, yoldan

geçen halk otobüsünü taşladı. Gruba,

bölgede önlem alan çevik kuvvet

ekipleri dağılmaları yönünde uyarıda

bulundu.

8

Bu sırada gruptan polisin bulunduğu

alana ateş açılması sonucu, bir çevik

kuvvet polisi ayağından

yaralandı.

Mardin

Mardin’in Dargeçit, Derik, Kızıltepe,

Nusaybin, Mazıdağı, Ömerli, Savur

ilçelerinde gündüz sivil halkın

katılımıyla gösteri yürüyüşleri

düzenlendi. Ancak akşama doğru

YDG-H taraftarlarının taşlı ve sopalı

saldırılarda bulunmasıyla protestolar,

çatışmaya dönüştü. YDG-H'li

protestocular, PTT’ye ait araçları

ateşe verdi. AK Parti ve HÜDA PAR

ilçe başkanlıklarıyla kaymakamlık

lojmanı protestocuların hedefi oldu.

Van

Van merkezinde öğle saatlerinde

toplanan grubun yürüyüşüne polis izin

vermedi. Polis, gözyaşartıcı bomba ve

basınçlı su kullanarak göstericileri

dağıtmaya çalışırken, göstericiler de

taş, molotof kokteyli atarak karşılık

verdi. Çatışmalar sırasına birkaç

otomobil ve minibüs yakıldı.

Başkaleilçesinde DBP İlçe

Başkanlığı'nda toplanan 500 kişilik

grup, AK Parti İlçe Başkanlığı'na

yürüdü. Gruptaki YDG-H'liler parti

binasını taşladı. Çarşı merkezinde

bulunan Atatürk Heykeli de ateşe

verildi.


Hakkâri-Van karayoluna da barikat

kurup trafiğe kapatan bir başka gruba,

polis basınçlı su ve göz yaşartıcı

bomba kullanarak müdahale etti.

Göstericiler de polise havai fişek ve

taşlarla karşılık verdi. Muradiye ile

Erciş lçesinde de göstericiler, polisi

taşlayıp birçok kamu binası, işyeri ve

polis araçlarına zarar verdi. Polis,

göstericileri dağıtmak için gözyaşartıcı

bomba ve basınçlı su kullandı.

Muradiye'de 5 polis yaralandı. Erciş'te

de sokağa çıkma yasağı ilân edildi.

7 Ekim

Bingöl

Bingöl'de Kobani olaylarını basın

açıklaması ve yürüyüş yaparak

protesto eden 3 bin kişilik DBP'li grup

ile HÜDA PAR'lı karşıt grup arasında

gerginlik çıktı. Gerginlik, vatandaşların

araya girmesi ile sonlandı. Olaylar,

yürüyüşe devam eden DBP'li gruba

polisin biber gazı ve tazyikli su ile

müdahale etmesi ile başladı. Polisin

daha sonra geri çekilmesi ile de

çatışma HÜDA PAR ve DBP'li grup

arasında başladı. Olaylarda çok sayıda

esnafın camı kırıldı ve birkaç kişi de

yaralandı.

Diyarbakır

Süregelen protestoların silâhlı

çatışmalara dönüşmesi üzere

Diyarbakır Valiliği sokağa çıkma yasağı

ilân etti ve okullar tatil edildi.

Kentin her mahallesine yayılan

çatışmalarda 5 HÜDA-Par'lı, 3 YDG-

H'li öldü. Kentin birçok noktasında

araçlar ateşe verilip yollara barikatlar

kuruldu. 3 banka ve ATM yağmalandı.

Gaziantep

Gaziantep'te bazı mahallelerde

protestocular tarafından çöp

konteynerleri devrildi, lastiklerle ateş

yakıldı. Barak ve Vatan

mahallelerinde toplanan ülkücü grup

ile karşıt görüşlü kişiler arasında

silâhlı çatışma çıktı. Birçok noktada

bıçak, tabanca ve tüfeklerin de

kullanıldığı olaylarda 4 kişi öldürüldü,

1'i polis 20 kişi yaralandı. Çatışmalar

boyunca bazı DBP İlçe Başkanlıkları

ateşe verildi, bazı iş yeri ve polis

araçları zarar gördü.

Iğdır

Iğdır'da Kobani'deki olayları protesto

etmek için basın açıklaması yapan

grup ile polis arasında arbede çıktı.

Arbede sırasında göstericilerin Azeri

kökenli vatandaşların iş yerlerinin

camlarına zarar vermesi üzerine

polise destek veren Azeri kökenli

vatandaşlar ile göstericiler arasında

taşlı sopalı kavga çıktı. Jandarmanın

bastırdığı olayda birçok iş yerinin

camı kırılırken her iki gruptan da 15

kişi yaralandı.

9


İstanbul

Esenyurt’ta Ülkücüler ile YDG-H'liler

arasında silâhlı çatışmalar yaşandı.

Gün boyu süren çatışmaların ardından

akşam saatlerinde ellerinde sopalar ve

kesici aletlerle bir araya gelen ve

ülkücü oldukları belirtilen bir grup HDP

Kıraç ilçe binasını ateşe vermek istedi.

İkindi saatlerinde ise Esenyurt'un Fatih

Mahallesi'nde bulunan bir market önce

yakıldı, daha sonra mahalleli tarafından

yağmalandı.

Sultangazi'de

protestocular yürüyüş düzenledi. Ancak

bu gruba tepki gösteren yaklaşık 3 bin

kişilik karşıt görüşlüler gruba saldırdı.

Bunun üzerine protestocu grup HDP

Sultangazi İlçe Başkanlığı'na sığındı.

Diğer grup ise parti binasını kuşattı.

İzmir

İzmir’in

merkez ilçesinde, IŞİD saldırılarını

protesto etmek için 17.00 sıralarında

Konak Meydanı’nda bir araya gelen

yaklaşık 500 kişilik grup oturma eylemi

yaptı ve sloganlar attı. Gruptan bazıları,

dağılma sırasında polisle çatıştı.

Eylemcilerden biri gözaltına alınmamak

için ensesine bıçak dayadı, bu kişiyi

etkisiz hale getirmek isteyen

polislerden birinin tabancasını ise bir

başkası alıp kaçtı. Çatışmalar, diğer

ilçelere de yayıldı. Karabağlar,

Bayraklı, Narlıdere ,Bornova ilçelerinde

polis müdahalede bulundu. Toplam 26

kişi gözaltına alındı.

10

Mardin

YDG-H'li protestocular Mardin’in

Dargeçit lçesindeki Adalet ve

Kalkınma Partisi ve HÜDA PAR ilçe

başkanlıkları ile kaymakamlık

lojmanını hedef aldı. Eylemlerin

sürdüğü Mardin’in Dargeçit, Derik,

Kızıltepe, Nusaybin, Mazıdağı,

Ömerli, Savur ilçeleri ile Van’ın Erciş

ve Siirt’in Kurtalan ilçelerinde ikinci bir

emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan

edildi.

Mersin

Merkez Akdeniz ilçesinde IŞİD

saldırılarını protesto amacıyla Forum

AVM önüne kadar yürüyüş düzenledi.

Burada basın açıklaması ve ardından

oturma eylemi yapan kalabalık, daha

sonra aynı güzergahtan başlangıç

noktasına geri dönerek eylemi

sonlandırdı. Ancak kalabalık

arasından bazı kişiler, dağılım

sırasında mahalle aralarında park

hâlindeki araç ve iş yerlerine zarar

verince polis müdahale etti. Çevik

kuvvet ekiplerinin müdahale ettiği

kalabalıktan 31 kişi gözaltına alındı.

Muş

Muş'ta bir grup YDG-H'li, yürüyüş

yapmalarına izin vermeyen polisi

taşladı. Polisler, gruba tazyikli su ve

biber gazı ile müdahale etti. Gece

yarısına doğru bir araya gelen

göstericiler, caddelere barikat kurdu

ve lastik yaktı, cadde üzerinde

bulunan bir mağazayı da ateşe verdi.


Olaylar sırasında kafasına gaz fişeği

isabet eden bir genç öldü.Muş'un Varto

İzmir

İzmir'in Karabağlar ilçesinde

ilçesinde de çatışmalar sebebiyle içerisinde alışveriş yapanların

sokağa çıkma yasağı ilân edildi. bulunduğu bir süpermarket atılan

Siirt

Kurtalan ilçesindeki Kobani eyleminde

molotof kokteyli ile ateşe verildi.

Batman

YDG-H ile HÜDA-PAR taraftarları Batman'da süren çatışmalarda 20

arasında çıkan silahlı çatışmada 2 kişi

ölürken 7 kişi ağır yaralandı.

Şanlıurfa

ATM yakıldı, 3 milyon lira çalındı.

Tren seferleri durduruldu.

Mersin

Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde Tarsus'ta aralarında kadın ve

göstericiler akşam saatlerinde lastik

yaktı ve çök konteynerleri ile yolları

kapattı. Polis göstericilere biber gazı ve

çocukların da bulunduğu 300 kişilik

protestocu sloganlar eşliğinde polisi

taş yağmuruna tutup, molotofkokteyli

tazyikli su ile müdahale ederken, ile saldırdı. 2 polis yaralandı. Ayrıca

göstericiler polise taşlar ve molotof

kokteyli ile karşılık verdi

Adana-Mersin arasında sefer yapan

yolcu trenlerinin taşlanması nedeniyle

8 Ekim

tren seferleri karşılıklı olarak

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 8 Ekim'de durduruldu.

“Bir siyasi partinin son derece 9 Ekim Bingöl

antidemokratik ve halkın canına malına Bingöl'de IŞİD karşıtı gösteriler

kastederek çağrı yapması demokrasiye

aykırıdır.” şeklinde açıklama yaparak

sırasında zarar gören işyerlerinde

incelemede bulunan Bingöl Emniyet

HDP'yi eleştirdi. Ayrıca “Kobani'deki Müdürü ağır yaralandı, iki polis

Kürtlere yapılan zulmü protesto etmek memuru ise silâhlı kişilerce vurularak

için Türkiye'deki Kürtlere zulüm öldürüldü. Zanlılardan 4'ü daha sonra

yapmak hangi mantığa sığar?” diyerek JÖH ile girdikleri çatışmada öldürüldü.

protestoların silâhlı çalışmalara ve Şırnak

vandalizme dönüşmesini eleştirdi. Cizre'de Abdullah Öcalan’ın

İstanbul

Suriye’den çıkarılışının 16. yıl

Esenyurt'ta süren silâhlı çatışmalarda

akşam saatlerinde bir genç, kalabalık

bir grup tarafından gösterilere katıldığı

dönümü olan 9 Ekim'i ve IŞİD'in

Kobani’ye yönelik saldırılarını protesto

eden Hükûmet Konağı'na doğru grup

gerekçesiyle üzerindeki kıyafetler yürümek istedi.

çıkartılıp feci şekilde dövüldü, defalarca

bıçaklanarak ağır şekilde yaralandı.

11


Mektup

S E V G İ G Ü L B A Y

Bu insanlar hep böyle miydi? Bilmiyorum... Rablerine karşı nankör, kin dolu,

riyakar... Özellikle bi dünyayı yaşanabilir hale getiren iyi insanlara karşı. Kötü

zihniyetli ve cahiller miydi? Bunu yeni kavrıyorum ve gerçekten kendimden

utanıyorum. Senin ve arkadşlarının ölümüyle... Daha ölmeden çevresine,

ailesine maerhametli olmayı anlatan birini öldürmek ve daha çocuk yaşta iylik

yaparken onu canice katletmek ancak "cahil canavarların" işi olabilir.

Acımasızca hemde... Her gün etrafıma bir bakıyorum, sonsuzluğa giden hep

iyi insanlar. Belki yüce Rabbimiz bize bir mesaj veriyor. Ama bu mesajı da

alıp okuyan "yine" iyi insanlar. Yani sen ve senin arkadaşların.... Bir söz

vardır,"iylik yap iylik bul" diye. Ben artık bu sözün doğruluğuna inanmıyorum.

Sen ve senin arkadaşların gittikten sonra iyi niyete inanmıyorum... Iyliğe dair

hiçbir şeye Belki sen ve senin arkadaşlrın burada olsaydı her şey farklı

olabilirdi. Ama artık sen yoksun senin arkadaşların yok. Iyi insanlar elle

sayılacak kadar az. Şimdi sana ve senin arkadaşlarına tek sözümüz

"Inna lillahi ve inna ileyhi raciun"

12


13

Yusuf - Süleyman Er

Röportaj

F A N Z İ N E K İ B İ

6-8 Ekim Kobani olaylarında 4 arkadaşınızı kaybettiniz. Olayda adı geçen

abilerimiz kimlerdi ? Onları biraz tanımak istiyoruz.

Öncelikle sizden Allah razı olsun böyle bir çalışmanın içinde olduğunuzdan

dolayı. Şehitlerden bahsedecek olursak, Yasin Börü zaten malumunuzdur birçok

yerde onun adı geçiyor. İsminin geçmesinin sebebi yaşının küçük olması ve

İslami değerlere küçük yaşta sahip çıkmasıdır. Yasin ailesine yardımcı olan aile

efratı tarafından sevilen sayılan daha çocuk olmasına rağmen birçok konuda fikri

alınan ve fikirlerine değer verilen bir gençti. Okuduğu okullarda arkadaşlarının

onu örnek alması onu sevmesi bunların örneklerindendir.

Şehit Hüseyin 19 yaşındaydı ve çok hisli bir çocuktu. Biz bir gün sıkça gittiğimiz

dernekte Şehit Hasan ve şehit Riyad ile oturuyorduk. Olaydan bir hafta 10 gün

önce geldi ve şehit Hasan’a 1 kâğıt verdi ve dedi ki “Ağabey benim borçlarım var

eğer bana bir şey olursa bu kâğıt sende kalsın”


Hasan abi ile Hüseyin’in arasında ayrı

bir muhabbet vardı. Sonra ikisi

yanımızdan uzaklaştılar özel bir şeyler

konuştular sonra yanımıza geldiler.

Hasan abi Hüseyin ile dernekte vs. çok

ilgilenirdi. Yani anlayacağınız bu yaşta

gençlerin sokaklarda değil de İslami

faaliyetler yürüten bir dernekte olması

Hasan abiyi çok mutlu ediyordu.

Hasan abi ile Riyad abi bambaşka

insanlardı. Onlar eski cahillik

dönemlerini 11 yıl önce bırakıp da

İslami faaliyetlere katılmaya

başlamışlardı. Hasan abi çok farklı bir

insandı. Biz Hasan abinin yaptığı çok

iyilikleri duyduk ve şahit de olduk.

Kendi ailesinden kısıp götürüm ne

kadar mağdur insan varsa hepsine

yardım etmeye çalışıyordu. Evli iki

çocuk babasıydı ve evi kiraydı.

Hasan abi ve Riyad abi çocukluk

arkadaşı. Hem Hasan abi hem de

Riyad abi cemaat, ocu bucu fark

etmeksizin herkese sadece Müslüman

olduğu için yardım eden insanlardı. Bir

günden bir güne şu cemaat kötüdür bu

cemaat iyidir diye bir şey duymadık.

Onlar İslam’a dört kolla sarılmışlardı.

İkisi iş ortaklığı da yapmıştı hiç kavga

ettiklerini bırakın onu tartıştıklarını bile

görmedik. Özellikle çocuklarla

ilgilenirlerdi çocukların İslamiyet’e

ısındırmak için sürekli hediyeler

alırlardı. Hiçbir zaman biri bize gelsin

demediler.

14

Hatta bir gün bir bayan kardeşimiz

derneğe gelmişti, Evini ısıtacak bir

şeyi yokmuş şehit Hasan evindeki

elektrikli sobasını ona verdi. Kendisi

de odun sobası kullandı.

-İnşallah makamları ali olur.-

Olaylar nasıl gerçekleşti?

Biz kurban dağıtırken olay başımıza

geldi. Bizim her yıl yaptığımız

faaliyetlerden biri de kurban

dağıtmaktı. Müslüman gayrimüslim

fark etmeksizin dağıtıyorduk ve

karşılığını Allah’tan bekliyorduk, bize

ailelerimiz ne öğrettiyse Allah

resulünün sünnetinde ne varsa öyle

davranıyorduk. O günde kurban

dağıtımındaydık ve 14 aileye kurban

dağıtacaktık. 11 aileye kurban etlerini

dağıttık. Biz Diyarbakır’da olayların

olduğunu biliyorduk ama hiç böylesini

duymadık, görmedik. İnşallah bir daha

böyle bir olay yaşanmaz. 11. Aileye

verdikten sonra bir grup önümüzü

kesti ve bize “ kimsiniz, ne

yapıyorsunuz, burada ne işiniz var”

gibi bir sürü soru sordular. Hasan ve

Riyad abi ön tarafa geçti ve ellerindeki

kurban etlerini göstererek ne

yaptığımızı ve kimlerden olduğumuzu

söylediler. Daha sonra grubun arka

tarafındakilerden birisi “ Bunlar

IŞID’cıdır, aradığınız IŞID’ciler

bunlardır, bunları da diğerleri gibi

öldürün” dedi.


Biz tabi neye uğradığımızı şaşırdık. biz çocuklarla şakalaşmaya oyun

Defalarca söyledik IŞID’dan nefret oynamaya başladık.Daha sonra bu

ettiğimizi onları Müslüman olarak bile

görmediğimizi söyledik. Daha sonra biz

grup dış kapıyı kırdı ve çatıya çıktı.

Tabii çatıda bizi bulamayınca bu sefer

kaçmaya başladık. Tabi arkamızdan üst kattan başlayarak grubun

silahları ateşlemeye başladılar ellerinde

avuçlarında ne varsa bize fırlatmaya

başladılar. Tabii biz kaçmaya devam

ederken sağdan soldan ayrı gruplarda

sorumluları arama yapmaya başladı.

Sorumluları diyorum o kişiler dağdan

inmiş PKK’lı milislerdir. Bütün grubu

onlar yönlendiriyordu onlar kontrol

bizi kovalayan grupla birleştiler. ediyordu. Bu insanlar kapılarını

Gördüğümüz kadarıyla 2000 kişi kadar

insan vardı. Biz bir binanın içerisine

açmayan insanların da kapılarını zorla

kırıyordu. Zorla insanların evlerini

girdik, kaçmanın fayda etmeyeceğini arıyorlar olmayacak hakaretler

düşündük çünkü biz kaçtıkça bizi

kovalayan kişi sayısında bir o kadar

artıyordu. Biz de o binayı kalkan olarak

gördük ve binanın içerisine girdik.

Binanın içerisine girdik biraz dinlenelim

ediyorlardı vs. bizi evine davet eden

bayan su getirdi oturma odasına

buyur etti. Biz içeri girdikten 1 2 dk.

Sonra evin camlarını ve perdelerini

kapatmak için bayandan izin alarak

dedik daha sonra onlar gider bizde evin odalarına dağıldık. Karşı

çıkıp gideriz diye düşündük. Tabii biz

binaya girdik 30 sn. sonra bir bayan

binalardan birileri bizi görmesin diye

Bende mutfağa gittim. Ben mutfağa

sesi geldi dışarıdan "Aradığınız girer girmez karşı apartmandan –

IŞID'cılar şu binaya girdi" diye ve bizim

bulunduğumuz binayı gösterdi. Biz de

aralarında 3 metre ya var ya yok- birsi

çıkıverdi.Bende beni görmesin diye

dedik ki çatıya çıkalım orada kenara çekildim ve mutfağın kapısını

saklanalım. Biz yukarı çıkarken 3. Katta ve perdesini kapatamadım.

bir bayan dışarı çıkmıştı ne bu gürültü

diye. Tabii bizim ellerimizdeki kurban

etlerini görünce ne yapıyorsunuz diye

sordu. Biz hemen cevaplandırdık kadın

Pencereleri perdeleri kontrol ettikten

sonra geçtik oturma odasına oturduk

o esnada ev sahibinin kocası geldi.

Tabii bizi odada görür görmez şok

durumu anladı bize acıdı ve bizi içeri oldu. Kimsiniz necisiniz demeye

aldı çatıya çıkıp saklanmaktansa bu

dairede saklanmak daha iyidir dedik.

Binanın içerisine girdik kendisin 2 tane

kalmadan tabii bizi tanıdı ve bizi

dışarıdakilere teslim etmek için dış

kapıya yöneldi.

ufak çocuğu vardı

15


Ben ve Hüseyin abi kapının önüne

geçtik ki bu adam eve gelirken nefes

nefese kalmıştı ve üzerine aşırı şekilde

lastik kokusu sinmişti yani belliydi

dışarıdan eylemden gelmişti ve bizi

kovalayan kişilerin arasında oda

vardı.İsmi Hasan'dı, o kapıya

yönelirken tabii biz önüne geçtik ve ona

yapma etme bizim IŞID ile bir

bağlantımız yoktur diye anlatmaya

çalıştık. Hasan biraz geri çekildi daha

sonra şehit Hasan ve şehit Riyad

onunla konuştu ve ona nasihat etmeye

çalıştı. Tabi Hasan bir iki kez daha

kapıya yöneldi ama kapıyı açamadı biz

engel olduk. Tabii biz o esnada polisi

aradık her birimiz ayrı ayrı aradık. Her

birimize verilen cevap şuydu "Şu anda

can güvenliğimiz ondan dolayı

gelemeyiz." Emniyetin görevi

kendinden önce halkı düşünmek değil

midir? Eğer değilse emniyet niçin

vardır? Sonuncuda polislerin

gelmeyeceğini

anlayınca

arkadaşlarımızı ailemizi aramaya

başladık. Tabii onlarda kendi

mahallelerinde çok yoğun bir ateş

altındaydılar. Kimi aradıksa arkadan

çok yoğun silah sesleri geliyordu zaten.

Durumun farkına varınca

arkadaşlarımızdan da ümidimizi kestik

çünkü gelemiyorlardı. Gelmek isteseler

bile gelemezlerdi çünkü onların da

hayatları tehlikedeydi. Baktık olacak

gibi değil kendi aramızda bir istişare

yaptık.

16

En sonunda dedik ki biz meramımızı

ev sahibine söyleyelim. Onun

dışarıdaki insanlardan tanıdığı

vardır.Onlar bize müsaade etsin bizde

onun evinden çekip gidelim. Gittik

yanına durum böyle böyle

dışarıdakilerden birini tanıyorsan ara.

Tabii hemen telefonunu çıkardı ve

hemen birini aradı. Hiç unutmuyorum

kapının hemen önündeki birinin

telefonu çaldı ve açtı. Dedi işte

aradığın grup benim evimde siz gidin

onlarda gidecek. Dışarıdaki adam

Hasan'ın yüzüne kapattı telefonu ve

diğerlerine seslendi aradıklarımız

buradadır diye. Kapıyı kırmaya

çalıştılar. Kıramadılar kapı sağlam bir

kapıydı. Dışarıdan bir ses duyduk

dinamit getirin kapıyı patlatalım. Tabii

biz biliyoruz PKK’nın yapmadığı bir

şey değildir bu, muhtemelen onlar için

çocuk oyuncağı gibi birşeydir.

Yaparlar mı yaparlar dedik ve kapıdan

uzaklaştık. Giriş kapısı ile mutfağın

kapısı karşılıklıydı ve kapıdan

uzaklaştığımız için mutfağın

kapısından da uzaklaşmış olduk.İşte

o sırada yukarı katın kapısını kırarak

–çünkü ev sahibi izin vermiyor- benim

kapatmam nasip olmayan o kapıdan

dağdan inmiş PKK’lı bir milis yukarı

kattan çarşafları bağlayarak içeri girdi.

Şunu da söyleyeyim bahsettiğimiz bu

adamı herkes tanır o bölgenin en iyi

hırsızlarından biri olarak.


Biz yan yanayız ve ev sahibiyle

konuşuyoruz kendi aramızda helallik

alıyoruz çünkü görünüş o andan sonra

Bu onun eğitimli bir PKK’lı olduğunu

gösteriyordu çünkü kimse belinde 2.

Bir silahı 2. Bir ihtimale karşı taşımaz.

binadan canlı çıkmayacağımızı O arada benim Riyad abiye seslenme

gösteriyor. Arkamızdan bir ses geldi

hepimiz arkamızı döndük, kimsiniz siz

diye ve cevap vermeye fırsat olmadan

bize ateş etti. Ateş eder etmez Hasan

abi kalçasından yaralandı diğer 3 şehit

şansım oldu, Hasan abinin durumunu

sormak için, tam ben sorarken bana

bir el ateş etti orta parmağımdan

kurşun yedim. O sırada ev sahibi

Hasan o hırsıza evin anahtarını attı

onu sürükleyerek banyoya götürdü. diğerleri içeri girsin diye. Ben

Bende o anda dona kalmışım şok lavaboya doğru giderken bir el daha

geçirmişim çünkü böyle bir şey ateş etti oda sağ bacağıma isabet etti.

beklemiyordum. Bende olduğum yerin

hemen arkasındaki lavaboya girdim.

Ateş eden kişi bize ateş ettikten sonra

geri çekildi. Biz olaydan sonra bunu

Kapı açıldı grup içeri girdi hemen 4

şehidin yanına girdiler, 4 5 el silah

sesinden sonra silah sesleri yavaş

yavaş azaldı.Ben lavaboda kalmıştım

araştırdık, aşağıdakilerden bazıları o sırada kimse lavaboya yönelmedi

bizim elimizde son model silahların çünkü kimse benim orada olduğumu

olduğunu söylemiş. Biz o günkü olayda bilmiyordu bana ateş eden kişi

değil elimizde son model silahlar haricinde. Daha sonra bir ses duydum

elimizde kurban etlerinden başka hiç lavaboda biri daha var onu da öldürün

bir şey yoktu. Bende lavabonun diye. Daha sonra lavabonun kapısını

girişinde yerdeki fayanslardan onu kırdılar, içeride bana defalarca kez

izliyordum. Kenarda bir çekyat sopası vurdular daha sonra beni daha fazla

vardı.Ona doğru savurdum bana insan dövebilsin diye salona

yaklaşmasın diye. Daha sonra çıkardılar. Getirin bizde dövelim

fayanstaki yansımasından fark ettim ki diyorlardı. Salondan bir fırsatını bulup

bana doğru geliyor kenardaki lavaboya kaçtım beni yine salona

sabunluğu ona doğru fırlattım. O sırada

elindeki silahı yere düşürdü. Bende

düşündüm ki yerden silahını almaya

çıkardılar ve epey bir vurdular. Beni

dışarı çıkardılar dövüyorlarken birisi

bana yetişemediği için benim o hırsızı

yeltendiği sırada onu etkisiz hale uzak tutmak için kullandığım çekyat

getiririm. Tabii yine fayanslardan takip sopasının ucuna bir bıçak bağlamış

ediyorum belenden yeni bir silah ve bana defalarca sapladı o bıçağı.

çıkardı.

17


Daha sonra birisi çekilin dedi "çekilin." Daha sonra satır yere düştü o can

Ben o sesi hemen tanıdım, ev sahibi havli ile keseri merdivenin

Hasan'ın aradığı adamdı. Elinde bir

keser vardı ve keser kanlıydı üzerinde

et parçaları vardı.O yaralı halimle

onunla konuşmaya çalıştım. Ona IŞID

ulaşamayacağı tarafına doğru ittim.

Bu sırada şişman bir adam geldi kirli

sakallı bir adam Diyarbakır’da ben

daha önce böyle bir tip görmedim.

ile bir bağlantımız olmadığını Bana saldıran grup durdu bana satırla

anlatmaya çalıştım. Sonra beni vurmaya çalışan kişiyle aynı soruları

dinlemeden keserle bana vurdu. O

sırada bayılmışım beni de camdan

sordu kimsiniz necisiniz, ona birkaç

isim verdim o mahallede oturan kendi

aşağı atacaklar. 4 kişi kucaklamış beni içlerindeki PKK yandaşlarının

çocuk odasının balkonuna doğru isimlerini verdim. Çünkü onlarla her

götürüyor. O sırada karaciğerime bir yerde karşılaşıyorduk kahvede

bıçak darbesi almışım onun acısıyla beraber çay içiyorduk alışveriş

ben ayıldım. Çırpınmaya başladım beni

atamasınlar diye beni yere düşürdüler

yapıyorduk vs. Dedim ki beni onlara

sorun ben IŞID’cı değilim dedim. Bu

lavaboya kaçtım. Orada beni bayağı bir isimleri verdiğimi duyunca biraz

darp ettiler o sıralarda ben bir fırsatını

bulup binanın merdivenlerine doğru

afalladı. Gitti birkaç görüşme yaptı

geldi, yukarıda bana keserle vuran

kaçmaya başladım o sırada fark ettim adam ile u adam arasında bir

ki binanın çevresindeki o 2 bin kişilik münakaşa çıktı. Öldürelim mi

grup yavaş yavaş dağılmış. Aşağıya öldürmeyelim mi diye tartışmaya

kadar koştum, tabii elinden kaçtığım başladılar. En son dediler ki biz bu

adamlar beni kovalıyordu. Ben aşağı adamı öldürelim. Beni binadan

koşarken binanın içinde çok ağır bir çıkardılar beni binadan

koku vardı. Kapıya ulaştığım an grubun

evin önünde toplandığını fark ettim

sonra merdivenlerin altına saklandım

tabii yine buldular. Daha sonra biri geldi

elinde satır vardı satırı tam kafama

vuracakken kafama geldi, ikinci bir

hamleyi yaptı öyle bir denk geldi ki eğer

bana isabete etse Allah orada canımı

çıkardıklarında 4 şehidi de gördüm

binanın içinden gelen o ağır koku da

üstlerine attıkları Molotofların yarattığı

yanık et kokusuydu. Daha sonra beni

binanın 30 40 metre önüne kadar

taşıdılar ve dediler ki hadi git. Ben çok

şaşırdım bunlar beni öldürme kararı

aldı neden öldürmüyorlar. Ben 5 6

alırdı.Ayağımın altını satıra doğru adım attım fark ettim ki bunlar beni

tuttum satır ayağıma geldi ve etimi kovalayabilmek için taşımışlar.

parçaladı kemiklerimi görebiliyordum.

18


Hiç unutmam bir tane şeref yoksunu

üzerimde neredeyse 50 tane sopa

kırdı. Allah’ın işi bu adamın simasını

teşhis ederken bir türlü

hatırlayamadım. Ben yürümeye devam

ediyordum sokağın başında 2 adam

oturuyordu ikisinin elinde de keleş var.

Bana doğru nişan aldılar ama bir türlü

vuramadılar çünkü ayaklarımın

üzerinde zor duruyordum yalpalayarak

yürüyordum. Ben bunu fark ettim zaten

yaralıydım ne kadar hızlanabildiysem

hızlanmaya başladım. Ben zar zor bir

sokağa girdim 1 2 sokak daha geçince

yolun ortasına yığıldım.. Tabii beni bir

genç gördü hemen dedesine haber

verdi beni içeri aldılar. Ambulansı

aramaya çalıştık ambulans

gelemiyordu. Nerede ambulans

görseler içindekilerle beraber

yakıyorlardı bu caniler. Bunu bana

daha sonra bu olaylardan canlı kurtulan

bir ambulans şoförü anlattı. Başka biri

daha geldi yanımıza ben kendi şahsi

arabamı getireyim dedi. Gitti ama bir

türlü gelemedi. Daha sonra bir adam

daha geldi ve dedi ki seni almaya

gelecek birisi var mı? Babamın

numarasını verdim meşgul çalıyordu,

amcamın numarasını verdim o da

meşgul çalıyordu. Adam ban yine

sordu başka birinin numarası var mı?

Vardı ama ben konuşamıyordum

takatim kalmamıştı. Bir meyve suyunu

bittiğinde hırıltılı bir ses gelir ya ben o

sesi kalbimde hissettim.

19

Bu olaylar olurken amcam geri dönüş

yaptı. Adam durumu anlattı amcam

beni istedi telefona Amca ben

yaralıyım dememle amcam yola çıktı.

Bulunduğumuz yerle amcamın

bulunduğu yer normal trafikte 15

dakika. Amcam o gün 3 dakika içinde

yanıma geldi. Sonra amcam ile

beraber özel bir hastaneye gittik.

Gittiğimiz hastanede tekbir doktor

yok. Benimle beraber bir ağır yaralıyı

daha ambulansa bindirip Dicle devlet

hastanesine gönderdiler.Biz gidene

kadar tekerlerimizin dördü de

patlamış bir şekilde 4 jant üzerinde

hastaneye giriş yaptığımızı söylediler

daha sonra. Tabii ben hiçbir şeyin

farkında değilim kendimden geçmişim

o sırada. Ben 3 gün orada kaldım.

Hastane PKK’nın baskısı altındaydı

ve oradan çıkmak zorunda kaldım.

Şehir dışında özel bir hastaneye gittik.


Size bunu yapan insanlar

kendilerine Müslüman diyorlar mı?

Tabii azmettirenler değildi bunu

yapanlar Diyarbakır halkıdır. Elbette

dağdan indirdikleri milisler de vardı

aralarında ama çoğunluğu halktan

oluşuyordu. PKK’nın dağda kullandığı

silahları şehre indirdiklerini de gördük.

Tabii dışarıdan da insan ithal ettiler

bunları yapanların arasında Yahudisi

vardı Ermenisi vardı Hristiyanı vardı.

Olaydan sonra mahkemede bu

söylediklerimi doğruladı. Gizli tanıkların

verdikleri ifadelerde bunlar geçiyor.

Bu olaylardan önce bizim

insanlarımız dediğin bu insanların

size karşı tavırları böyle miydi?

Dedin ya PKK‘lıların ismini verdim

sonuçta aynı masada çay

içiyordunuz.

Bizim onlarla konuşmamızın en büyük

sebebi onlara yanlışlarını göstermekti.

Biz onlara bulundukları durumun

yanlışlığını onlara anlatmaya

çalışıyorduk bulunduğumuz derneğin

faaliyetleri içeresinde. Biz bunu bu

olaylardan önce yapıyorduk. Anladık ki

olacak gibi değil kesin karar aldık onlar

ile konuşulmayacak bile. Öyle de oldu.

Olaydan sonra ne şekilde olursa olsun

onlarla görüşülmedi. Biz bu olaydan

sonra fark ettik ki bunların kurucuları

bellidir.

20

Bizim saygı duyduğumuz hiçbir İslami

hassasiyete saygıları yoktur. Zaten

çoğunluğu da Ermenilerden ve

Hristiyanlardan oluşuyor. Ben tanrıyla

savaştım yarı tanrı oldum diyen bir

zihniyet ile bağlarımızı koparmaya

karar verdik. Ayrıca yapmış oldukları

bu katliam hiçbir şekilde

unutulmayacak bir şey. Bana bu

olaydan sonra 8 kez suikast

girişiminde bulunuldu, 3 sefer silahlı

saldırıya uğradım sözlü saldırılar

kaçırılma girişimleri vs. Biz hala

konuşmaya devam ediyoruz.

Onlardan korkmadığımız bu şekilde

dillendiriyoruz. Ben bunu kendi

kendime çok tefekkür ettim. Allah bazı

olaylarda şahitler bırakıyor örneğin

Kerbela olayını biz Zeynep

validemizden öğreniyoruz. Ben

inanıyorum ki Allah beni bu görev için

seçti. Bende verdiği bu görevi en iyi

şekilde yapmaya çalışıyorum. Dilim

döndüğünce de her zaman

konuşacağım.


Bu olaylar olduktan sonra senin

yanına koruma verildi mi? Devletin

desteğini gördün mü?

Az önce de dile getirdim ben 8 defa

suikast uğradım. Eğer devlet bir

koruma verseydi muhtemelen bunlar

olmazdı. Karşı taraftan böyle bir talep

asla gelmedi. Biz defalarca talep ettik.

Ama bizi sürekli atlatmaya çalıştılar.

Bu olaydan sonra STK’lar dernekler

sana destek verdi mi? "Yahu bunun

kürdü türkü yok terör terördür."

diyen bir STK bir dernek var mıydı?

Yaşanmış olan bu olay , bir cemaate

yapılmış bir olay değil. Bu olay tüm

Müslümanların canına kast edilmesidir.

Biz gündem olması için elimizden gelen

her şeyi yaptık. Biz bu olayla alakalı

defalarca mahkemeye gittik. Gelen

cemaatler vardı ama isim vermek

istemiyorum cemaat ayrımı yapmayı

çok doğru bulmuyorum. Biz Müslüman

bir ülkede yaşıyoruz ama çok az bir

kısımdan gördük çok bir kısımdan

görmedik diyelim.

21

Bu olay, gelişen olaylardan birkaç

yıl sonra gündem oldu,

Şehitlerimizi hatırlayan var mı,

onlar için bireyler yapmaya çalışan

insanlar var mı?

Kısmen evet. Yeteri kadar asla değil.

Bazı insanların getirim elde etmek için

bir şehidin kanını kullandığı

durumlarda çok oluyor. Twitter da bir

tag açılıyor biz orada 5000 kişi varız.

Biz 82 milyon insanın olduğu bir

ülkede tepkiye gelince herkes geri

duruyor. Biz Müslümanlar olarak bir

türlü bu konuda ittifak edemiyoruz. Biz

unutturmamaya çalışıyoruz ama

bilinçsiz insanlar bilinçli olanlardan

çok daha fazladır.

Bu olaylardan sonra Diyarbakır

halkı hala PKK ya destek veriyorlar

mı?

PKK kurulduğu günden bu güne

kadar bu bölgede 330 binin üzerinde

insan ölmüş. Baktığımız zaman PKK

kan emmekten başka hiçbir şey

yapmamış. Halkı silahla korkutmuşlar.

Biz şehrin göbeğinde yaşıyoruz şu

anda PKK 6 8 Ekim olayları gibi bir

olayı bir daha gerçekleştiremez.

Çünkü halk PKK'nın ne kadar zalim

olduğunu gördü. Birçok mazlum halkı

mayınlarla öldürdüler. Köy otobüslerin

kurşunladılar.


Öldürdükleri insanlar bizim halkımızdı.

İnsanlar bunları gördü ve artık bireyler

biliyorlar. PKK'nın namaz ile nasıl

dalga geçtiğini Kur'an-ı Kerimleri nasıl

yaktığını biliyor. Birçok camii tahrip

edildi yakıldı bunu yapanlar PKK 'nin

dağdan indirdiği milislerdi. Bunu yaprak

şunu göstermeye çalışıyorlar “ ben

senin kutsalını yıktım çiğnedim daha

fazlasını da yapabilirim” . Halk bundan

dolayı korkuyordu. İnşallah o günler

gelir bu olayları göz ardı eden halkın

gözünde de bunlar gerçek yüzü ortaya

çıkar. PKK örneğin seçim

zamanlarında gidiyor bir köyü basıyor 2

kişiyi öldürüyor 2 kişiyi darp ediyor

sonra bunların videolarını sosyal

medya hesaplarından paylaşıyor.

Korku hiçbir zaman çözüm oldu halk

bunu yavaş yavaş anladı ve bunlara

karşı yavaş yavaş karşı duruyor. Onun

haricinde bedenimize işkence etmek

dışında hiçbir şey yapamazlar.

22

-Süleyman Amca'ya-

Tehdit unsuru oluştu mu, siz

yastığa başınızı rahatça

koyabildiniz mi?

Şöyle bir durum var, bu soruya cevap

verirken şunu tasdik ederek söylemek

lazım ki İslam düşmanlığı yapan ve

gayri İslami yapılardan korkmamak

lazım. Elbette ki tedbir alacağız,

elimizden geleni yapacağız ama bu

alacağımız tedbir bizim korkmamız

veya bir an olsun geri çekilmemize

sebep olmayacak. Elbette ki biz şehit

yakınları olarak çok sıkıntılar çektik.

Yusuf daha yoğun bakımda iken dahi

Yusuf’un evi basılmak istendi.

Mahalleden bize haber veren

dostlarımız, kardeşlerimiz bize

“Yusuf’un evini arıyorlar. ‘Yarım

bıraktığımız işi bitirmeye geldik.’

diyorlar.” diyerek haber verdiler.

Dağdan bizzat Diyarbakır’ın Lice

ilçesine PKK’nın sekiz milisinin yarım

bırakılan işi tamamlamak için

geldiklerini haber verdiler. Bu

olaylardan sonra bizler tedbir

amacıyla evlerimizin yerini değiştirdik,

işe giderken ve eve dönerken daha

tedbirli davrandık. Örnek vermek

gerekirse Şehit Hasan’ın babası

Mehmet Gökgöz olaydan sonra

saçma ateş yarası almıştır.


Yusuf’a sordunuz gerekli desteği

aldınız mı diye. Hayır, biz gerekli

desteği almadık. Yusuf vücudunda 30

civarı yara ve mermi olmasına rağmen

hastane kayıtlarına girdi çıktı yapıldı,

yoğun bakım kaydı yapılmadı. Bu

nedenle Yusuf gazilik unvanını

alamıyor. Dünya’nın şahit olduğu,

PKK’nın 52 kişiyi hunharca katlettiği bu

olaydan sağ kurtulan, tek canlı tanığına

hala gazilik unvanı verilmedi ve elde

edebileceği hiçbir şey yapılmadı.

Sadece o olayda değil 2016’da

milletimize karşı yapılan hain FETÖ

darbesinde dahi sokakta olan

insanlardık. Bu olaylarda dahi PKK

çeteleri, PKK’ya destek veren sözde

siyasiler darbeye destek verirken biz

darbenin karşısında durduk, vatan ve

millet için sokaklardaydık. Bu olaylarda

dahi bir kardeşimize gazilik unvanı

verilmedi.

-İnşaAllah iade-i itibar konusunda

Allah yardımcınız olur-

Ben bunları derken, affınıza sığınırım

gençler, amacımız dünyalık bir mevki

makam değil bu anlaşılmasın. Ama en

azından sorduğunuz soruya istinaden

söylüyorum. Bu anlamda verilen bir

destek yok. Beklenilen veya kamu

oyunda istenilen bir şey yok maalesef.

-Ben şöyle söyleyeyim amca, bir

insan bu vatanı bölmeye

çalışanlara karşı duran insanlarına,

bu uğurda yaralanan insanlarına

bütün maddi destekler de

sağlanmalı. Yusuf abinin olayda

yaşadıklarını, sonrasında geçirdiği

8 suikast girişimini kimse telafi

edemez. Bundan ötürü ölen 4 tane

arkadaşının yerimi kimse telafi

edemez. Bundan dolayı hem maddi

olarak hem de manevi olarak Yusuf

abimize destek olunması

gerektiğini düşünüyorum. Eğer

Yusuf abimize destek verilmiyorsa

bu da bizim ayıbımızdır. Doğruya

doğru eğriye eğri. İnşallah iade-i

itibar konusunda Allah bizim

gözlerimizi açar size yardımcı olur.

En son soru olarak: bu hukuki

süreç işlerken devletin desteğini

hukuki süreç işlerken aldınız mı?

Mahkemeye giderken arabanızın

mazotunun koyulmasından

mahkemede

teröristlerin

avukatlarının karşısında bir destek

görmenize kadar her şey dâhildir

buna.-

Dava sürecine baktığımızda

Diyarbakır merkezli 37 ilde olan bir

olayın mahkemesinin Ankara’da

olması başlı başına bir bir hukuk

garabetidir.

23


Bu hukuk garabetinin içinde bizim

şaşırmadığımız fakat sonradan ülke

gündemine şaşılacak bir olay gibi

gösterilen bir durum var, atanan savcı

ve hâkimlerin FETÖ’cü olması. Böyle

önemli, stratejik, büyük bir dava ve bu

davaya atanan hâkim ve savcıların

sonradan görevden alınması…

Sorunun diğer boyutuna gelirsek,

Diyarbakır’dan şehit ve gazi yakınları,

Diyarbakır’daki İslami STK’ların desteği

olmasaydı belki de gidemeyecektik.

Yeri geldi ayarlayabildiler uçakla gittik,

yeri geldi ayarlayamadılar imece usulü,

bir kardeşimiz transit verdi, bir

kardeşimiz mazotunu koydu, bir

kardeşimiz şoförlüğünü yaptı öyle gittik.

İki yılımız böyle geçti. Bizim asıl

beklediğimiz şey devletimizin

büyüklüğünü görmekti. Biz

devletimizden olması gereken şefkat ve

merhameti görmedik. Hatta tam tersine

karayolu kullanırken-hatta karayolu

kullanmak istemememizin en büyük

nedeni - Kayseri Ankara hattında aşırı

bir şekilde araç durdurma yaşanıyordu.

Sanki bizim mahkemeye yetişmemizi

istemiyorlarmış gibi bizi orada

oyalıyorlardı. Bu şehirlerin emniyet

müdürleri FETÖ’den açığa alındı. Şunu

da her zaman söylüyoruz bu göz ardı

edilmesin bu iş sadece PKK’nın yapmış

olduğu bir şey değildir. Bu, PKK ve

FETÖ’nün ortaklaşa yaptığı bir şeydi.

Diyarbakır merkezde istenen hiçbir

kamera kaydı emniyet tarafından

verilmemiştir. Sebebi neydi? Tabiri

caizse iç ayaklanma yaşanan bir

şehirde, emniyetin gönderdiği yazıya

aynen şu şekilde geçiyor "o gün bütün

kameralarımız bakımdaydı." Yani

bunu üç beş yaşındaki bir çocuğa

anlatsanız o bile güler. Düşünün, dört

bir yandan askere polise saldırı

yapılıyor. İlin ve ilçelerin giriş çıkış

noktaları olsun ara yollar olsun hepsi

tutulmuş, ateşler yakılmış olduğu

halde, bilenler bilir, Diyarbakır otogarı

Şanlıurfa yolu dediğimiz yolda halen o

gün yakılmış olan asfalt duruyor. Bu

yol İran sınırına giden uluslararası

yoldur. Böyle yolların bile kapatıldığı

olayda emniyet diyor ki kameralar

bakımdaydı. Farklı bir şey daha

söyleyeyim. 7 Ocak 2016 Perşembe

günkü mahkemede oradaki bu

katliamı yapan PKK çetelerinden birisi

Şehit Hasan’ın babası Mehmet

Gökgöz’e mahkeme salonunda

hâkimin savcının gözü önünde diyor

ki “ iyi yaptık. Bir daha olsa bir daha

yaparız.” Bunu diyecek kadar da

hovarda, bir yerlere sırtını dayayan bir

çeteden bahsediyordunuz. Bakın

PKK’yı anlatırken ben hep şunu

söylüyorum: PKK yalnız iken

demokrattır.

24


Ama PKK kalabalık olduğu zaman leş

kargasıdır. Bunu gençlerimiz

unutmasın. Asla ve kat’a bunlar

korkulacak veya geri çekinilecek

insanlar değil. Bizler burada nasıl

bunun mücadelesini 40 yıldır

veriyorsak ülkemin 81 ilinin bin küsür

ilçesinde bu mücadele verilebilir. Bir de

gençlerimize naçizane bir tavsiye

vermek istiyorum: dünyanın neresinde

olursa olsun bir Müslüman kardeşimizin

ayağına diken batsa onu kendi

ayağımıza batmış bileceğiz. Onun sucu

buçuk, o cemaatten bu cemaatten

olmasının hiçbir önemi yok…

Sizin bu dertlerinizi maddi ve manevi

olarak gündeme getiren tane medya

kuruluşu olmadı mı?

Hiçbiri. Sadece şunu söylüyorum bir

kanal Yusuf'u arıyor ve diyor ki uçak

biletini ayarladık sabah gel akşam git.

Ekranlarda da zaten bunların hiçbirini

yansıtmıyorlar.

25


Yas n'e Mektup

E D İ B E K I R A T L I

Azîz şehidim,

Sana, senin şehadet yaşından, 16 yaşımdan sesleniyorum. Allah rızası

için yardım yapmaya çıkmıştın evinden. Belki de annen o kutlu bayram

gününde akşam yemeğine en sevdiğin yemeği yapmıştı, yiyemedin.

Arkadaşların seninle beraber geçirecekleri güzel anıları hayal ettiler,

sen o hayalleri yaşarlarken uzaktan izledin. Hocaların seninle ilgili

meslek yakıştırmaları yaptılar belki, ama sen hiç meslek edinecek yaşa

gelmedin. Baban... Belki de baban benim oğlum yüksek makamlara

gelecek diyordu çevresine. Sen, makâmlar makâmına sahip oldun. Sen

azîz şehidimiz, on altısında bir goncaydın, dalını kırdılar, açmadan

soldun...

26


Röportaj Üzer ne

M U S T A F A S A D I K

İnsanın aklı almıyor ya da daha doğru tabirle almak istemiyor. İnsanın

beşer oluşunu kan ile imzalı Diyarbakır sokaklarında izliyoruz. Bu

yaptıklarının sonucu olarak ortaya çıkmış bir yorumdur çünkü hiçbir insan

– eğer insansa- on altılık suçsuz delikanlıları öldürmez, öldüremez. Eğer

bu saydıklarımızı yapıyorsa ortaya iki sonuç çıkar ya insan değildir ya

da– veya çok günahkârdır- Müslüman. Benim diyen bir babayiğit çıkıp ta

bunlar da böyle Müslüman diyemez. Müslüman’dan katil olmaz çünkü.

Okuduğunuz röportajda anlatılanlar çok vahim olaylardır. Vatanını leş

kargalarına teslim etmeyen vücudunda otuzdan fazla kurşun izi bulunan

8 kez suikast girişiminde bulunulan bir kişiye nasıl gazilik unvanı

verilmez. Yahut mahkemenin hâkimleri terör örgütü üyesi çıkınca neden

iade-i itibar yapılmaz. Diyarbakır'da olan bir olayın mahkemesi neden

Ankara'da kurulur.

27


Bu millet askerine ve polisine çok

bağlıdır. Bu güvenin sarsılması demek

güvenlik güçlerimizin sarsılması

demektir. İnsanları bu duygu

diasporasının içine sürüklemek ve

hiçbir şey yapmamak da çok garip bir

durumdur. Sonuçlarını bile bile.. Bunun

en bariz örneği 15 Temmuzdur. Bu

milleti sokaklara döken o imani güç bu

iki kaideye dayanıyordu ve doğuda

yaşayan kardeşlerimizde bu iki güven

duygusunu da zedeledik hem de kendi

elimizle. Belki farkında olmadan onları

kopartılmaya mahkûm ettik. Bizim

yarattığımız güvensizlik ortamı

beraberinde PKK gibi çapulcu

örgütlerin güçlenmesini mümkün

kıldı.Bugün yapılması gereken şey o

insanlara devletin şefkatli yüzünü

göstermektir. Özellikle Yusuf abimize.

Gaziliği tescillenmiş bir adama , hem

de mahkemesinde nelerin döndüğü

belli olmayan bir adama. Mahkemede

polisin “Bakımdaydı” gerekçesi ile

MOBESE kayıtlarını vermediğinden

dolayı onlarca teröristi teşhis

edememiş ve bunun acısını her gün

hisseden bir adama iade-i itibar

verilmelidir. Bütün bunların üzerine

şunu söylemek çok enezemdir. Bizim

devletimiz çok hem de aklımızın

alamayacağı kadar çok büyük.Bu

belalar her devlet efradının

kaldırabileceği şeyler değildir.

28

Devletimiz bu olaylardan ne kadar

zarar gördü ne kadar güçlendi

meselemiz bu değil fakat bir gerçek

var hala ayakta. Her şeyi eğriye eğri

doğruya doğru söylemek gerekir. İşin

eğri kısmı Yusuf abimize verilmeyen

hem maddi hem de manevi destek

olmakla birlikte, Hiçbir medya

kuruluşunun bunları konuşmaması

yazmamasıdır. İşin kötü tarafı

Türkiye’de televizyonculuk kültürü çok

geniş bir yelpazeye sahiptir. Eğer

hiçbir medya eğriye eğri diyemiyorsa

o medyadan şüphe etmek insanların

en doğal tepkisidir. Medyanın bu

özelliği kimliksizlik alametidir.

Kimliksiz medyadan daha fazla hiçbir

şey zarar vermedi veremez bu ülkeye.

Her şeyi olduğu gibi değil görünmesi

istenildiği gibi aktaran bir medya , işte

Türkiye medyası. Sağ sol ayrımı

yapmadan onun medyası, bunun

cemaati demeden söylüyorum bunu,

sağına ve soluna bakmadan bir

gazeteci yazmalı bunu. Tabii ne

haddimize medya patronlarımız

kızmasın biz de gazetecilik oynamaya

devam edelim ve toplumu yozlaştıran

“Reality Show” larımıza ya da En ufak

bilgisi olmayan insanlarımıza

televizyonlarımızda tartışma imkanları

sunlarım. Şimdi sadece ve sadece

sessizce uyuyalım, etliye sütlüye

karışmadan birilerinin medyası

olarak…


Börü'ye

İ R E M Ç İ Ç E N

Ey Şehid,

Öyle bir mertebeye eriştin ki, Rabbimin seçkin kullarından başka kimseye

nasib olmaz. Rahman seni huzuruna çağırdığında belki de yarına

yetiştireceğin ödevi, arkadaşlarınla geçireceğin güzel günleri, hatta

kalbine dokunacak en büyük mutluluğu düşünüyordun. Peygamber'e

(s.a.v.) komşu olmak düşüncelere sığar mı? Ölümlerin en şereflisi ile

karşıladı seni melekler. Fani dünyadan göçtüğünden bu yana reklam

panolarında değil ümmetin ve bu milletin kalbindesin. Zira adın

işitildiğinde zihinlerde Musablar, Yasirler yankılanıyor. Toprağı kanla

sulanan milletin evladı, vatanın cennet olsun. Bizden Riyad'a Hasan'a ve

Hüseyin'e selam söyle. Bizim yerimize de öp resulün ellerinden. Hatırana

sahip çıkan gençlerin var de. Bazı yüzlerin siyah ve bazı yüzlerin beyaz

olduğu o günde beyazlar içinde selamlaşmak ümidiyle...

29


Erol Erdoğan le Terörün

Etk ler Üzer ne

1-Terör sorunu bir kürt sorunu mu?

F A N Z İ N E K İ B İ

PKK terörü hem Kürt hem Türk hem devlet sorunudur. Kürtler ve Türkler el

ele vererek terörün üstesinden gelebilir. Devlet zaten konuda gayret sarf

ediyor.

2- Yaşanan terör olayları halka tam olarak yansıdı mı?

Terörden hem Türkiye'nin tamamı hem Doğu ve Güneydoğu'da yaşayanlar

fazlasıyla olumsuz etkileniyor. Terör insanların yaşam alanlarını daraltıyor,

imkânlarını kısıtlıyor, geleceklerini etkiliyor.

30


3- Halk terörden tedirgin oluyor mu?

Terörde herkes az ya da çok

etkileniyor, doğrudan muhatap olanlar

daha fazla etkileniyor. Bu etki bazen

özgürlüklerin kısıtlanması, bazen

bölgeden göçün artması, bazen sosyal

ve kültürel imkanları ulaşamamak,

bazen eğitime erişimin kısıtlanması gibi

ortaya çıkıyor. Terör insanların en çok

güvenliklerini azaltır ve güven

duygusunu zedeler, bu başlı başına

büyük bir zarardır.

4- 6 8 Ekim olayları öncesi siyasetin

terör tutumu neydi?

Öncesinde HDP'nin izlediği yöntem ve

söylemler sokak olaylarının artmasına,

silahların kullanılmasına ve insanların

ölümüne sebep oldu.

sağladı, dolayısı ile PKK bölgedeki

yerel desteklerini kaybetmeye

başladı.

6- Bu olaylar insanları hem Türkiye

genelinde hem de doğu illeri

özelinde ne kadar etkiledi?

6 8 Ekim olaylarından sonra doğunun

insanı teröre karşı ne kadar

bilinçlendi? Önceki sorunun

cevabında da dediğim gibi, önce 6-8

Ekim olayları, sonra Diyarbakır'da

ailelerin dağa kaçırılan çocukları ile

ilgili başlattıkları eylem, terör

karşısında PKK'ya yönelik farklı bir

bilinç sürecinin işaretiydi. Ayrıca

"Çözüm Süreci"nde ortaya çıkan ve

dağlarda piknik yapmaya kadar varan

toplumsal rahatlık ve huzur ortamı da

terörsüz hayatın güzelliğini hatırlattı.

5- 6 8 Ekim olayları öncesi doğu

illerindeki halkın durumu neydi?

7- Bu olaylar sırasında, öncesinde

ve sonrasında Pkk siyasi destek

aldı mı?

Yıllardır bölgede terörle mücadelede

istenilen başarının ortaya Terör örgütlerinin ortaya çıkmasında,

konulamamasından dolayı, halkın bir gelişiminde ve toplumda karşılık

kısmı terör karşısında pasif hale bulmasında devlet yönetimlerinin

gelmiş, bir kesim zoraki terörün eksikleri ve uyguladıkları politikalar,

yanında yer almak zorunda kalmıştı. 6-

8 Ekim süreci, o illerde yaşayan

uluslararası süreçler, ekonomik ve

siyasi durumlar, terör örgütünün sahip

insanların da terör örgütünü bir defa olduğu imkanlar, tarihten gelen

daha sorgulamalarına vesile oldu. Bu birtakım sorunlar ve ideolojik

sorgulama, örgüte karşı güçlü yerel ve gerekçeler gibi çok sayıda neden

sivil tepkilerin artmasını

31

vardır.


Her biri üzerinde durmak, terörün

varlığını destek olan her sebebi

ortadan kaldırmak gerekir. Sadece

PKK için değil, FETÖ ve DAEŞ gibi

yapılar için de aynı analizleri yapmak

ve tedbirleri almak gerekir.

8- Teröre destek katılım oranları

yükseldi mi?

Teröre destek denilince, bunların

çeşitleri var. Uluslararası destek var,

daha çok bölgedeki Türkiye karşıtı

devletlerin ve uzakta da olsa

emperyalist güçler ile devletlerin

desteği. Bu hiçbir zaman azalmadı.

Türkiye askerî, ekonomik ve siyasi

anlamda güçlendikçe, Türkiye karşıtı

teröre verilen uluslararası destek

azalacaktır. Bu yönde daha çok mesafe

almalıyız, güçlü bir devlet ve güçlü bir

millet terörü daha kolay bertaraf

edebilir. PKK'ya içeriden insan kaynağı

desteği ise sanıyorum gittikçe azalıyor.

Bunda 6-8 Ekim olayları, yine tüm

bölgeyi mağdur eden hendek kazma

süreçleri, Diyarbakırlı annelerin teröre

karşı büyük çabaları, Çözüm Sürecinin

bölge halkına hatırlattığı huzur

ortamının da payı var.

9- Devletin terör politikası olay

öncesi ve sonrası olmak üzere ne

kadar değişti?

Devlet 6-8 Ekim sürecinden itibaren,

yukarıda bahsettiğim diğer

gerekçelerin de etkisi ve oluşturduğu

iklim ile bölgede yaşayan insanların

desteğini alarak teröre karşı daha sert

ve daha güvenlik merkezli politikalar

takip etti. Bunda hayli başarılı oldu. 15

Temmuz 2016 darbe girişiminden

sonra, bölgede terörü destek veren

veya terör ile yeterince mücadele

etmeyen FETÖ iltisaklı veya mensubu

askeri personel de devre dışı kalınca

devletin birimleri terörle mücadelede

daha sonuç alıcı politikalar ve

uygulamalar ortaya koyabildi. Ancak

son dönemde seçilen belediye

başkanlarının görevden alınma

süreçlerinin yeterince doğru

yönetilebildiğini zannetmiyorum.

Mezkur meseleyi insanların daha

fazla desteğini alacak, demokrasiye

ve devlete güvenlerini artıracak

biçimde yönetmek gerekir.

10- Biz yaşanılan acıları unuttuk

mu? Unuttuksa neden?

32

Sanmıyorum, hiçbir acı kolay

unutulmaz. Fakat coğrafya olarak

sürekli yeni acılarla karşılaştığımız

için her bir acıyı aynı tazelikte

aklımızda tutmamız veya ifade

etmemiz zorlaşıyor.


11- Medya terörü halka nasıl lanse

etti?

Tek bir medya olmadığı için, her medya

kendi durduğu yere göre terörü anlattı.

Medyaya düşen ilk görev olanı temiz ve

yorumsuz şekilde aktarmaktadır.

Maalesef çoğu medya mensubu bunu

başarmakta sınıfta kalıyor.

12- Türkiye'nin dış siyasetinde terör

bir koz mu?

Terör günümüzde emperyalistlerin ve

bazen de uluslararası silah

tüccarlarının dış politika ve ekonomi

politik aracıdır. Bunun farkında

olmalıyız. Terör ile mücadele

politikalarını oluştururken bu faktörü

göz önünde bulundurarak mücadele

tabii ki iyi bir mücadele için diplomasi,

siyaset, ekonomi ve iletişim alanlarında

çok güçlenmeliyiz.

13- İnsanlar ne kadar bilinçlendi?

İnsanlar çok bilgilendi, yeterince

bilinçlenmedi. Sadece insanların yani

halkın bilinçli olması yetmez, devleti

yönetenlerin ve özellikle güvenlik

politikalarını uygulayanların bilinçli,

vatansever, insansever olması, çok

yönlü düşünebilmesi, mümkün

olduğunca birleştirici olması gerekir.

33


Yas n Ab 'ye

Ö M E R E R K A M Ç A K M A K

Merhaba, bu mektubu sana yazıyorum çünkü insanların seni unutmasını

gözüm görse bile gönlüm katlanmıyor be abi. Bu yüzden gözün arkada

kalmasın diye sana bu mektubu yazıyorum. Tekrardan merhaba. Şunu

bilmeni isterim ki sen gittikten sonra çok şey oldu sağ olasın Yusuf abi senin

için ve o davada bulunan herkes için elinden gelen her şeyi yaptı ve sana

ve arkadaşlarına yapılan o alçakça saldırıdaki herkesin gereken cezayı

alması için var olan bütün çabasını sarf etti Allah ondan da senden de razı

olsun. Bu alçakların gerçek yüzünü sizler sayesinde gördük.

Ve abi şunu bilmeni isterim ki olabildiğince arkanda anınızı yaşatmaya

çalışıyoruz. İnsanlara anlatmaya ve sizin başınıza gelen bu olayın bir daha

tekrarlanmaması için elimizden gelen eforu sarf ettiğimizi bilmeni isterim

abi. Bunlar senin için ve şehit olan öteki arkadaşların için yaptığımız şeyler

ve elimizden geldiğince senin anını ve orada şehit olan veya gazi olan

bütün abilerimizin anısını yaşatmaya devam etmek için elimizden gelenin

en iyisini yapmaya devam edeceğiz Allah’ın izni ile.

34


Hatta sana şimdi yaptığımız röportajdan bahsedeyim. Bir gün sadık be

İbrahim heyecanla beni aradılar dediler ki "kardeşim bu sayımız 6-8 Ekim

ve Yasin Börü ile ilgili olacak" ilk başta anlamamıştım sonra onlar

anlattıkça dedim evet bu önemli bir olay ve bunu yapmalıyız her neyse sora

iste bu olaylar için o olaydan tek kurtulan Yusuf er abimiz ile konuşmak ve

röportaj yapmak için izin aldık ve röportajımızı gerçekleştirdik. Allaha şükür

bu sırada önümüze hiçbir engel çıkmadı. Ve sağlıklı bir şekilde yaptık

Yusuf abimiz ve Süleyman amcamızla röportajımızı.

Röportajda hemen hemen bütün duyguları aynı anda yaşadık hem

sinirlendik hem üzüldük hem de sevindik size yapılan bu haince saldırıyı bir

çıkar amacıyla kullanan insanları gördük ama aynı zamanda bunun

unutulmaması için elinden geleni yapan insanlarda tanıdık ve bu röportajı

ve bu sayıyı Allah’ın izni ile tamamlayacağız inşallah. Son sözlerimi

söylerken unu belirtmek isterim ki abi seni unutmadık Allah’ın izni ile de

unutturmayacağız. Ve böyle olayların bir daha yaşanmaması için elimizden

geleni bu dergiyi çıkartıp böyle olayların daha fazla yaşanmaması için

uğraşıyoruz inşallah ta bir daha yaşanmaz ve başka yiğitler bu hain

girişimler yapılmaz ve sana yazdığım mektubu şu sözlerle bitiriyorum.

Mahşerde yüzünüze bakabilecek bir şekilde yüzleşmeyi diliyorum.

35


AZİZ

ŞEHİDİMİZ YASİN BÖRÜ İÇİN

NAÇİZANE BİRKAÇ SATIR

M U H A M M E T B A R A N A S L A N

Ey şehit! Öyle bir memleket düşün ki, ağaçlarının damarlarında bile bu

vatan için canını feda etmiş “Mehmetçik”lerin kanları deveran ediyor olsun.

Öyle bir memleket düşün ki Fas’tan Java’ya dek tüm İslam âlemi onun

ismiyle titresin! Öyle bir memleket düşün ki analar evlatlarını vatan aşkıyla

emzirsin ve evlatlar analarını vatan sevdasıyla emsin. İşte sen böyle bir

memleketin aydınlık yarınlar görmesi için toprağın koynuna girdin. Ey şehit

biliriz ki sen Peygamberlerden sonra en ulvi derecedesin. Şimdi cennetten

bir köşedir kabrin. Gülüyordur yüzün nur yüzlü dostlarınla sohbet ederken.

Parlıyordur göz bebeklerin. Mutlusundur… Zira sen Şehitsin! Öyleyse söyle

ardında bıraktıklarına, kimse üzülmesin…

Ey şehit! Sizler en güzel kuşların bile kıskanacağı ak kanatlarınızla

göçseniz de bu diyarlardan isminiz dahi yetecek zalimleri korkutmaya. Zira

size bir heybet verdi Yaratan.

36


O öyle bir heybet ki Pamir dağlarından

Himalaya zirvelerine kadar hiçbir dağ

böyle bir heybete malik ve layık

olamamıştır. O öyle bir heybet ki

geçmiş ümmetlerin cengâverleri, siz

Hz. Hamza Efendimizin sancağı altına

ilerlerken mahşer yerine adımlarınızın

heybetiyle sarsılacaktır. O öyle heybet

ki rahmet bulsun diye bu topraklar

toprağa girenlerin destanını yazacaktır!

Ey şehit bugün biz akarken

alınlarımızdan terler, kazanmak için ant

içtik. Ya sizin yanınıza göçeriz yahut da

bu harpte galip geliriz. Bulsun diye

kuşlar ötecek mevsimler, yetimler

Akdeniz'in kıyılarına vurmasın diye ve

de Filistin’de, Kıbrıs’ta, Şarki

Türkistan’da, Moro’da, Keşmir’de

sönmesin diye atalardan yadigâr bu

meşale, devredilecek sancak misali

elden ele.

Gün gelecek güneşler batsa dahi

aydınlık kalacak bu yerler. Ağaçların

yapraklarını döküşü ve dererlin

başlarını kurak topraklarına çarpa

çarpa yol buluşu bile “VATAN”

kokacak! Güne bakacak tüm çiçekler.

Hilaller eksik olmayacak gecelerde.

Okuyacak evlatlarımız. Ceht edecek

kadınlarımız. Alnımız ak, başımız dik

bir şekilde çıkacağız insanlığın

bayraktarlığını yaparak zirveye. Elbet

bir gün Ey Şehit. Elbet bir gün biz

kazanacağız! Sen yerinde rahat uyu

ve Rıza-i İlahiyi kazanacak yarenleri

bekle. Biz geliyoruz…

Ey şehit, sizler asrımızın Cafer-i

Tayyarları olurken biz yeni Mehmet

Akifler yetiştirecek ve yeni şiirler

kazıyacağız ağaçların köklerine kadar.

Bu topraklarda yaşayan kurtlar ve

kuşlar dahi ezberleyecek mübarek

isimlerinizi. Gönderlere çekilecek al

bayrak. Kızıl Elma için söylenecek

türküler ve Nizam-ı Âlem için tütecek

gönüller. Dilde, işte, fikirde birlik gayesi

ile yeni ve güçlü bir Türkiye için

işleyecek bilekler.

37


"B r karanlık geceyd

geld ..."

38


"Mehmed'im, sevinin, başlar

yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır

tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed

bizimdir!"

38


Ateş

kend s yle

oynayanı

affetmez!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!