The Rotaract 2020-21 Dönemi 1. Sayı

THE
ROTARACT
Dijital baskı makinesine sahip olmak firmaya neler kazandırır?
Daha kısa metrajlarda daha butik üretim yapabilir, müşteriye daha hızlı cevap verebilir. Örneğin yeni
bir koleksiyon oluşturuyorsunuz, sıfırdan bir koleksiyon hazırlanır, hiçbir hatta girmeden bilgisayar
üzerinden aktarılır ve müşteri kumaş üzerinde bütün desen ve tasarımları birkaç saat içinde görebilir.
Düşük metrajlarda ve kişiye özel ürün oluşturabilirsiniz yani bir üründen yalnızca 1 adet de basabilirsiniz.
Ayrıca baskı makinesi kullanıyorsanız daha az yere ihtiyaç vardır yani büyük tesislere gerek yoktur,
daha az çalışanınız vardır böylece daha ekonomik üretimler yapılabilir.
3D teknolojisiyle desen tasarımı ve renk ayrımını nasıl yapıyorsunuz?
3D filmlerin çok popüler olduğu zamanlar Zorlu, filmlerin lisanslı ürünlerin lisansını almıştı. Toy Story,
Avatar, Cars gibi. Sinema endüstrisinde 3D popüler olduğu için 3D ürün talebi de oluşmuştu..
Biz de Ar-Ge yaratmak istedik. 3D gözlükle nevresime bakıldığında 3 boyutlu görüntü sağlıyorduk.
Bu gözlüklerin bir tarafı kırmızı bir tarafı mavidir ve bu renklerin kaydırılarak basılmasıyla 3 boyutlu görüntü
oluşur. Aslında bu zor bir işlemdir çünkü iplik birbiriyle geçerek iki boyutlu bir görüntü oluşturur ve
homojen de değildir kağıt gibi. Noktacıklı püskürtme sistemiyle boyalar aktarılıyor ve renk ayrımı yapılıyor.
Renk ayrımı için de bir desende kaç farklı renk görüyorsanız o kadar çok kalıp çıkarmanız lazım.
İşte dijital baskı makinesi bu kalıp çıkarma işlemini yok edip printer’dan basıyor.
3D görüntüyü kalıplara ayrı ayrı aktarıp onların milimetrik çakışmasını sağlayarak renk ayrımları üzerinde
bunu başardık. Bunu Cars deseni için yapmıştk ve çeşitli fuarlarda sergilendi, Amerika’dan ödül de aldık.
Markanızı yurt dışına açmaya nasıl karar verdiniz?
Zorlu’dan kendi işimi kurmak için ayrıldım. Yurt dışında eğitimlere ve seminerlere katıldım, orada daha
2010’lu yıllara gelmeden sosyal medyanın moda üzerinde büyük bir etkisinin olacağından bahsediliyordu.
Ben de çalıştığım firmayı sosyal medyaya yönlendirmek istedim ancak kurumsal bir firma olduğu için
pek sıcak bakılmadı ve yapmak istediklerim için orada bir kanal bulamayacağımı düşündüm o yüzden
kurumsal hayatı noktalayıp kendi kararlarımla yol alabileceğim bir iş yaratmak istedim. Ev tekstili firmalarına
koleksiyon yapımında ve dijital baskıdaki renk yönetimi konusunda danışmanlık vermeye başladım, bilgim
dahilinde olan üretimlerin de danışmanlığını yaptım. Bu danışmanlık dönemlerimin ardından kendi markamı
oluşturma yönüne gittim. Hamurum da ihracatla yoğrulmuştu; koleksiyon, ürün oluşturma konularında daha
çok yabancılarla olan diyaloglara hakimdim. Ülkemize katkımız olsun istedim çünkü devletin imkanlarıyla
yetiştik, çalıştık ve ihracata yönelmek ana hedefim oldu. Önce ev tekstiliyle başladık. AyanTex markamızı
oluşturduk ve otel tekstili ürünlerine odaklandık. Aldığımız siparişlere göre fason üretim yaptık.
Nevresim, havlu, çarşaf gibi bir otelin gereksinimlerini karşıladık, çok da hızlı ilerledik. Bu da bize çok
keyif verdi ve bunu daha da geliştirmek istedik, biraz da kozmetiğe yönelmek istedik. Bunun için Güney
Fransa Turu yaptık eşimle, kozmetik özellikle de koku konusunda pazarlama stratejilerini yerinde
görmek istedik. Çeşitli parfüm kurslarına katıldık, fabrikalara gittik, eğitimler aldık ve data topladık. Bu
bilgilerimizle bir parfüm markası yaratmaya karar verdik. Adını da Fransızcadan esinlenerek Rochel koyduk
ve Bulgaristan’da 4 tane olmak üzere Arnavutluk’ta da mağaza açtık ve pazarımızı genişlettik. Her seferinde de
yeni bir ürün ekledik. Henüz Türkiye’de satış yapmadık ama planlarımız içinde var.
Aynı zamanda farklı markalar için de dizayn yapıp ürün geliştirip bunu Türkiye’de fason ürettirip
onların adına da gönderiyoruz. Şu anda ürün kategorimizde parfüm, oda kokusu, şampuan, saç kremleri,
saç serumları var ve yurt dışında ilerlemeye devam da ediyoruz.
Zeynep Cesur
Sarıyer Rotaract
29