07.05.2021 Views

Enerji Panorama Mayıs 2021

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik fiyatlarını da tetikleyecek Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların güncellenmesi gerekiyor Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset ve enerji denklemi Stratejik çatışmaların ortasında enerji politikası “Kömürden elektrik üretiminin 2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor” Temiz enerji teknolojilerinin kritik mineral talebi hızla artıyor Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi? Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm: Güneşi karartmak İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları depreme karşı bilinçlendirecek “Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural değişikliğini sevmez” Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana en yüksek payına 2021’de ulaşacak Avrupa yakasında elektrik tüketiminin lideri Esenyurt Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri “lityum-sülfür bataryaları” araştıracak Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall ev bataryasıyla birlikte satılacak GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı Apple’ın güneş enerjisi tesisinde Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor! Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı “ekonomi kötü” diyor

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik fiyatlarını da tetikleyecek
Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların güncellenmesi gerekiyor
Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak
Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset ve enerji denklemi
Stratejik çatışmaların ortasında enerji politikası
“Kömürden elektrik üretiminin 2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor”
Temiz enerji teknolojilerinin kritik mineral talebi hızla artıyor
Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı
ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi?
Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm: Güneşi karartmak
İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları depreme karşı bilinçlendirecek
“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural değişikliğini sevmez”
Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana en yüksek payına 2021’de ulaşacak
Avrupa yakasında elektrik tüketiminin lideri Esenyurt
Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri “lityum-sülfür bataryaları” araştıracak
Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall ev bataryasıyla birlikte satılacak
GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı
Apple’ın güneş enerjisi tesisinde Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak
CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor!
Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak
Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı “ekonomi kötü” diyor

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yaşında

E N E R Jİ PANORAMA

Dergiyi PDF okumak için...

Türkiye Enerji Vakfı • Yıl: 8 • Sayı: 94 • MAYIS 2021

“Doğal gaza yapılan yüzde

12 zam, elektrik fiyatlarını da

tetikleyecek”

Değişen YEKDEM mekanizması

nedeniyle fiyatların

güncellenmesi gerekiyor

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN ORTASINDA

Türkiye’nin siyaset

ve enerji denklemi

Küresel ısınma için tartışmalı bir

çözüm: Güneşi karartmak


İçindekiler

26 28

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik

fiyatlarını da tetikleyecek

BOTAŞ’ın doğal gaza yaptığı zam, elektrik fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya

başladı. HES’lerin kuraklık nedeniyle toplam elektrik üretimindeki payının

düşmesiyle ortaya çıkan açık doğal gaz santralleri tarafından karşılanıyor.

Kısaca doğal gaz zammı domino etkisi yaratacağa benziyor, uzmanlar “Temmuz

ayındaki tarife güncelleme döneminde yüzde 15-20 oranında bir zam olabilir”

öngörüsünde bulunuyor…

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle

fiyatların güncellenmesi gerekiyor

YEKDEM ile ilgili düzenlemenin her ne kadar yatırımcıların

beklentisinin altında kalmasına karşın rüzgar sektörünün

büyümesinde itici bir güç olduğunu belirten TÜREB Başkanı Ebru

Arıcı, ancak son dönemde artan döviz kurları nedeniyle fiyatlarda

güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyor.

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN

ORTASINDA TÜRKIYE’NIN

SIYASET VE ENERJI DENKLEMI

32


42

Stratejik çatışmaların

ortasında enerji politikası

Savaş veya savaşçı filmlerinin açılışında büyük ve gerçekçi bir savaş sahnesişle

seyirci, filmin kalanına ve kahramanın maceralarına hazırlanır. Kahramanın

kaba taslak karakterine bu sahnelerde hakim oluruz; duruşu, fikirleri,

mücadeleciliği, pes etmemesi, korkuları ve diğer birçok önemli mesaj bu açılış

sahnelerinde seyirciye izlettirilir. ABD başkanlarının göreve gelmesi de biraz

buna benzer, hem rakipleri eli yükseltir hem de ABD...

74

CEO’lar 2022’ye kadar

normale dönüş beklemiyor!

KPMG, Ocak-Mart 2021 tarihleri arasında yaptığı ankette, iş süreçlerinin

ne zaman ve nasıl normale döneceği konusunda beklentileri araştırdı.

Araştırma sonuçlarına göre CEO’lar kısa vadede normalleşme beklemiyor.

CEO’lar ofise dönmek için nüfusun yüzde 50’den fazlasının aşılandığını

görmek istiyor…

Pano.....................................................................8

Kariyer................................................................16

Yatırım................................................................20

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam,

elektrik fiyatlarını da tetikleyecek......................26

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle fiyatların

güncellenmesi gerekiyor....................................28

Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik”

kredisi alacak......................................................31

Akdeniz ve Karadeniz’deki uluslararası

gerginliğin ortasında Türkiye’nin siyaset

ve enerji denklemi..............................................32

Stratejik çatışmaların ortasında

enerji politikası...................................................42

“Kömürden elektrik üretiminin

2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekiyor”...... 46

Temiz enerji teknolojilerinin kritik

mineral talebi hızla artıyor................................ 48

Kovid-19 salgını temiz enerji talebini artırdı......50

ABD İklim Zirvesi: Birlik sinyali mi

yoksa ayrılıkların maskelenmesi mi? .................52

Küresel ısınma için tartışmalı bir çözüm:

Güneşi karartmak ..............................................55

İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları

depreme karşı bilinçlendirecek .........................58

“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken kural

değişikliğini sevmez”.........................................62

Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu

yana en yüksek payına 2021’de ulaşacak.......... 64

Avrupa yakasında elektrik tüketiminin

lideri Esenyurt................................................... 68

Boğaziçi Üniversitesi, geleceğin pilleri

“lityum-sülfür bataryaları” araştıracak...............70

Tesla’nın güneş enerjisi ürünleri Powerwall

ev bataryasıyla birlikte satılacak........................71

GTC ve HSB, yerli yüzer güneş santrali tasarladı.72

Apple’ın güneş enerjisi tesisinde

Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak....................73

CEO’lar 2022’ye kadar normale

dönüş beklemiyor!.............................................74

Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak...............77

Üst düzey yöneticilerin yüzde 40.6’sı

“ekonomi kötü” diyor..........................................78

İstatistik..............................................................82

Sosyal Medya.................................................... 86


Türkiye, Akdeniz ve Karadeniz’deki

varlığını ‘fırsata’ çeviriyor

editör

Ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibarıyla

her zaman dünya siyasetinin, bir ticari partner oldu. Gıda ihracatı, turizm

Rusya, her zaman Türkiye için çok önemli

gerilimlerin, çekişmelerin merkezinde

yer aldı. Özellikle Soğuk Savaş enerji ticareti yaptığımız, ortak projeler

geliri gibi kalemlerin dışında en çok

yıllarının getirdiği iki kutuplu dünya, Türkiye’yi

çok daha kilit bir ülke konumuna için tam bir “sakal-bıyık” durumu var.

geliştirdiğimiz bir ülke. Kısaca Türkiye

getirdi. Son yıllarda Akdeniz ve Karadeniz’de

keşfedilen yeni enerji yatakları ise

Dergimizin kapak haberini işte bu

çetrefilli duruma ayırdık. Türkiye’nin

yeniden dünyanın gözü bu bölgeye Ülkenin çevirdi. ilk nükleer güçlü tesisi ve zayıf için olduğu ilk adım yanları, atıldıbu çıkar

Doğu Akdeniz’deki doğal gaz Dünyada rezervlerinin ilk nükleer çatışmasından santral 1955 kazanan yılında taraf olmak için

Akdeniz’e kıyı ülkeler arasında önce tartışıldığı ABD, daha atması sonra gereken da Sovyetler adımları masaya yatırdık.

bir dönemde Türkiye, Avrupa Birliği’nde Birliği’nin kuruldu. Dış politika Türkiye konusunda de 1960’lı uzman isimler,

desteğini arkasına alan Yunanistan akademisyenlerle konuyu etraflıca

yılların başında nükleer enerjiyi konuşmaya

tarafından saf dışı bırakılmaya zorlandı. inceledik.

Akdeniz’e kıyısı olan başladı. özellikle Bugüne de kadar onlarca proje

Kuzey Afrika ülkeleriyle hazırlandı, dış politikada görüşmeler Dergimizin yapıldı... bu sayısı Ancak için 60 iki röportaj

gerçekleştirdik. İlki TÜREB’in yeni

yaşadığımız sorunlar da eklenince yıla yakın “askeri bir süredir devam eden nükleer

başkanı olan Ebru Arıcı ile… Ebru Hanım,

güç gösterisine” kadar uzanan santral gelişmeler konusunda sektörümüzün ilk gerçek ilk adım kadın 3 Nisan STK başkanı

yaşandı. Ancak Türkiye, bu

2018

dönemde

tarihinde

akılcı

atıldı unvanını ve Rus taşıyor. devlet Kendisiyle şirketi Türkiye’nin

bir politika izleyerek önce Libya, ardından

Rosatom’un yapacağı rüzgar Akkuyu potansiyelini Nükleer ve bu potansiyeli

da Mısır’la olan ilişkilerini düzeltmeye

Santrali’nde temel ortaya atılıp çıkarmak ilk harç için döküldü. gereken adımları

başladı. Dış politika uzmanları, bu adımları

oldukça ‘akılcı’ buluyor ve sorunları her bir

ülkeyle ayrı ayrı temasa geçerek çözmenin

en mantıklı yol olduğunu belirtiyor.

Akdeniz’deki düğümün çözülmeye

başladığı günlerde, bu kez yepyeni bir

gelişme yaşandı. ABD ve Rusya arasında

Ukrayna nedeniyle başlayan siyasi gerilim,

Türkiye’yi de bu çemberin içine aldı.

Bir yanda NATO üyeliğinin Türkiye’ye

yüklediği askeri sorumluluklar, diğer

yanda ABD ile gerilen ilişkilerin düzelme

aşamasında olması ve diğer yanda Rusya!

konuştuk. İkinci röportajımız ise İGDAŞ

Genel Müdürü Özmen’le. İGDAŞ’ın

deprem riski taşıyan İstanbul için hayata

geçirdiği projeleri dinledik.

Tabii her zaman olduğu gibi Ankara

kulisleri, uluslararası gelişmeler, dünyanın

dört bir yanından yatırım haberleri,

Kovid-19 salgınının hasarlarını azaltmak

amacıyla yöneticiler için hazırlanan özel

raporlar, şirketlerden ve sektörlerden

haberlerle yine dolu bir dergi hazırladık.

Keyifli okumalar, iyi bayramlar dileriz.

İmtiyaz Sahibi

TÜRKİYE ENERJİ VAKFI

İKTİSADİ İŞLETMESİ

TENVA İktisadi İşletmesi

Yetkilisi Aycan Kızıldağ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Esengül Erkan

esenerkan@tenva.org

Haber Merkezi

Deniz Suphi • Mahir Arslan

Neşet Hikmet • Z. Işık Adler

Katkıda Bulunanlar

Dr. Fatih Cemil Özbuğday

Dr. Fehmi Tanrısever

Dr. Kürşad Derinkuyu

Serhan Ünal

Abone / Reklam

info@tenva.org

Kurumsal Ab. Bir. Fiyat: 15 TL

Yayın İdare Merkezi

Alternatif Plaza, Kızılırmak

Mah. 1446. Cad. No:12/37

Kat: 10 Çukurambar / Ankara

T: +90 312 220 00 59

Kuruluş Yılı: 2013

Tasarım

Kasım Halis

Yayın Türü

YAYGIN SÜRELİ YAYIN TÜM

TÜRKİYE’DE

Yayın Tarihi

7 Mayıs 2021

ISSN

2757-5799

Enerji Panorama Dergisi, Türkiye Enerji

Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından

yayımlanmaktadır. Dergide yer alan yazı,

fotoğraf, illüstrasyon, grafik, harita gibi

malzemeler kaynak göstermek koşulu ile

kullanılabilir. Türkiye Enerji Vakfı İktisadi

İşletmesi, Türkiye Enerji Vakfı'nın iktisadi

işletmesidir


“İşimin Enerjisi” ile sen de işinin enerjisini ve

verimliliğini artır, işine güç kat.

Güneş enerjisi sistemleri, enerji verimliliği uygulamaları, elektrikli araç şarj

istasyonu yönetimi ve yeşil enerji sertifikasyonuna kadar birçok çevre dostu ve

sürdürülebilir enerji çözümüyle hizmetinizdeyiz.

Detaylı bilgi için: enerjisa.com.tr


PANO

Aycan Kızıldağ



SHELL HELIX TÜRKIYE

RALLI ŞAMPIYONASI’NI

DESTEKLEMEYE DEVAM EDIYOR

Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED)

tarafından düzenlenen “Shell Helix 2021 Türkiye

Ralli Şampiyonası”, 24-25 Nisan tarihlerinde FIA

Avrupa Ralli Kupası’na dahil Eskişehir Rallisi ile

başlayacak.

Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı; “Geçtiğimiz

yıl Covid-19 salgını sebebiyle maalesef ara

verilen şampiyonaya, bu yıl da Shell Helix markamızla

katkıda bulunmaktan dolayı çok mutluyuz.

Türkiye Ralli Şampiyonası’nda, değişken

sıcaklıklarda, toprak ve asfalt yollarda zorlu şartlarda

birbiriyle yarışan araçların maruz kaldığı

şartlar nedeniyle, güç veya performans kaybı

olmaksızın motoru koruyup yağlayacak güvenilir

ürünlerin kullanılması ekiplerin başarısında

hayati bir rol oynuyor. Binek araçlarda yüksek

motor performansı sağlamaya yardımcı olacak

şekilde geliştirilen Shell Helix ile 2021 Türkiye

Ralli Şampiyonası’na katılacak pilotlara, her

etapta araçlarından en fazlasını almalarına yardımcı

olacağız” dedi.

TOSFED Başkanı Eren Üçlertoprağı ise dünya çapında

otomobil sporlarına katkı veren bir markayla

iş birliği yapmaktan dolayı mutlu olduklarını

belirtirken, “Shell Helix’in dünya otomobil

sporları organizasyonlarında çalıştığı marka ve

ekiplere, motor performanslarını yükseltmekte

verdiği katkıyı biliyoruz. Shell Helix’in, 2021

Türkiye Ralli Şampiyonası’na da hem ismi ile

hem de performansıyla değer katacağına inanıyoruz”

açıklamasını yaptı.

SANKO ENERJI “YEŞIL ENERJI

SERTIFIKALARI” VERMEYE BAŞLADI

Sanko Enerji Grubu, kendi santrallerinde ürettiği

yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik alan

müşterilerine, tüketilen elektriğin yenilenebilir

enerji kaynaklarından üretildiğini gösteren yenilenebilir

enerji sertifikası I-REC’in yanı sıra üretim ve

ticari faaliyetler sonucunda oluşan sera gazı emisyonunu

azalttığını kanıtlayan karbon azaltım sertifikaları

VCS ve Gold Standard’ı sunuyor.

Sanayi sektöründe üretim yapan firmalar ve ticari

işletme sahipleri, Sanko Enerji Grubunun sunduğu,

uluslararası standartlara uygun olarak geliştirilen

bu “yeşil enerji sertifikaları” ile çevre için

yaptıkları katkıları belgeleyebiliyor. Karbon ayak

izini dengelemek isteyen işletmeler, uluslararası

ölçekte kabul görmüş akredite organizasyonlar tarafından

verilen sertifikalarda gösterilen bilgiler

sayesinde, sürdürülebilirlik hedeflerine ne kadar

yaklaştıklarını ölçebiliyorlar.

Decathlon Türkiye, “Doğa Olmadan Spor Olmaz!”

dedi ve Türkiye çapında tüm Decathlon mağazalarında

tükettiği elektriğin tamamı için, Sanko

Enerji’den yenilenebilir enerji sertifikası aldı.

Decathlon, Türkiye’deki tüm mağazaları için

Sanko Enerji Grubu’ndan aldığı yenilenebilir

enerji sertifikası I-REC ile birlikte, tükettiği elektriği

yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayarak

sürdürülebilirlik konusundaki hedeflerine

bir adım daha yaklaştı.

Sanko Enerji ile Decathlon Türkiye arasındaki

yeşil enerji sertifika ticareti, dijital kimliklerin

yönetilmesini ve taraflar arasında işlemlerin

kesintisiz olarak gerçekleşmesini sağlayan “Foton

Yenilenebilir Enerji Ticareti Platformu”nun,

Energy Web Blokzincir (blockchain) altyapısı

kullanılarak yapıldı.

8 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


PANO 

VAKIFBANK, ÜST ÜSTE

IKI YIL ‘KARBON NEGATIF’

KURULUŞ OLDU

VakıfBank, daha yaşanabilir bir gelecek için

iklim değişikliğiyle mücadeleye katkıda çalışmaları

kapsamında 2019 yılında tüm sera gazı

emisyonlarından fazlasını dengeleyerek önemli

bir adım atmıştı. Banka, 2020 yılında da aynı

yüksek performansı sergiledi ve iki yıl üst üste

‘karbon negatif’ kuruluş oldu.

Uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına

uygun bir dönüşüm gerçekleştirdiklerini belirten

VakıfBank Genel Müdür Yardımcısı Alaattin

Şimşek, şöyle konuştu: VakıfBank olarak bankacılık

faaliyetlerimizi sürdürülebilir bir anlayış

içerisinde yürütüyoruz. 2014 yılından bu yana

Karbon Saydamlık Projesi Raporu (CDP) yayınlıyor

ve BIST Sürdürülebilirlik endeksinde, 2014

yılında kurulduğu ilk günden beri yer alıyoruz.

Kapsamlı ve hassas enerji ve emisyon yönetimimiz

sayesinde sürdürülebilirlik performansımızı

her yıl biraz daha artırıyoruz. 2019 yılında 53

bin 413 tCO2e olarak gerçekleşen toplam emisyon

miktarımızı 2020 yılında yaklaşık yüzde 25

azaltarak 40 bin 429 tCO2e seviyesine indirdik.

Yenilenebilir enerjinin desteklenmesi amacıyla

ISO 14064 sertifikası ile doğrulanan bu miktarın

karşılığı olarak, temiz enerji kaynaklarından

üretilen 45 bin Doğrulanmış Karbon Birimi alarak

Karbon Negatif kuruluş olma konumumuzu

koruduk. 2021 yılında hedeflerimizi daha da

yükselterek ilerliyoruz. Bu yıl yenilenebilir kaynaklardan

üretilmiş elektrik payını yüzde 50’nin

üzerine taşımayı hedefliyoruz.

ENERJISA CIHAZA BAĞLI 2

BIN 473 HASTAYA

NEFES OLDU

Başkent EDAŞ, Ayedaş ve Toroslar EDAŞ tarafından,

cihaza bağlı hastaların enerjisiz kalmaması

için Türkiye’de ilk kez devreye alınan” Hasta

Var” sisteminden yararlanan kullanıcı sayısı 2

bin 473’e ulaştı. Çeşitli nedenlerle yaşamsal faaliyetlerini

elektrikli cihazlarla sürdüren hastaların

bulunduğu bölgedeki planlı kesintilerde,

anında merkezi uyaran Hasta Var sistemiyle, ilgili

bölgenin enerjisiz kalması engelleniyor.

Hasta ve şirketin, Merkezi Uzaktan Kontrol ve

Veri İzleme (SCADA) sistemi üzerinden entegre

edildiği Hasta Var sisteminde, kayıtlı vatandaşların

bulunduğu bölgede arıza kaynaklı bir

kesinti olması durumunda ise, bölgeye acilen

mobil jeneratörler sevk edilerek hastaların hayata

tutunması için gayret gösteriliyor. Enerjisa

Dağıtım şirketlerinden Başkent EDAŞ bölgesinde

1142, Toroslar EDAŞ’ta 863, AYEDAŞ’ın bölgesinde

ise 468 kayıtlı vatandaş bu sistem kapsamında

enerji alıyor. Böylece 2020 sonu itibarıyla

1632 olan cihaza bağlı yaşayan ve sistemden yararlanan

sayısı 2021 Mart sonu itibariyle toplam

2 bin 473’e ulaşmış durumda.

Sistemden yararlanmak için önce Sağlık Bakanlığı’na

elektriğe bağlı cihaz kullanan hasta olduğunu

belirten belge almak için başvuru yapılıyor.

Bakanlıktan alınan onaylı formlar, nüfus

bilgileri, ikametgâh adresi ve ikametgâha ait

tesisat numarası bölgedeki Enerjisa Dağıtım Şirketi

Müşteri Hizmetleri Müdürlüğü’ne verilerek

kişilerin kaydı gerçekleştiriliyor.

10 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


PANO

ENERYA, 2020 YILINDA

MÜŞTERI MEMNUNIYETINI

YÜZDE 90’A ÇIKARDI

Doğal gaz işlemlerini dijital kanallara taşıyarak,

abonelerine hızlı ve kesintisiz hizmet vermeye

odaklanan Enerya, özellikle salgın döneminde

hem müşterilerinin hem de çalışanlarının sağlığını

korumak için pek çok önlem aldı. Faaliyet

gösterdiği 10 ilde yaptığı müşteri memnuniyeti

anketiyle abonelerinin geribildirimlerini de değerlendiren

şirket, sunduğu kesintisiz hizmet ve

önlemlerle müşterilerinden de tam not aldı.

Salgın döneminde şubeye gelmeyi tercih etmeyen

aboneler, doğal gaz işlemlerini çağrı merkezi

ve www.enerya.com.tr web sitesi üzerinden birçok

doğal gaz işlemini hızlıca yapabiliyor. Müşteri

hizmetleri ofislerinden hizmet almaya devam

eden aboneleri için de şubelerinde koronavirüs

önlemlerini artıran Enerya, aldığı tedbirlerle

abonelerinin güvenini artırarak memnuniyet

oranını yüzde 90’a yükseltti. Hayata geçirdiği

uygulamalarla dijital ve uzaktan kanalların

kullanım oranını yüzde 32’ye yükselten Enerya

müşteri memnuniyetini üst sıralara taşıdı.

Bu zorlu dönemde müşterilerin ve çalışanların

sağlığı için bütün önlemlerin titizlikle alındığını

açıklayan Enerya Genel Müdürü Kasım Kahraman,

“Ülkemizi ve dünyayı etkisi altına alan

koronavirüs salgınından pek çok sektör etkilendi.

Yaptığımız anket ve müşterilerimizin talebi

doğrultusunda pek çok işlemimizi dijitalleştirdik.

Abonelerimizin tüm hizmetlerini evlerinden

gerçekleştirebilmeleri için yeni uygulamalar hayata

geçirdik. Müşterilerimizin kendini güvende

hissetmesi için yine onlardan aldığımız geribildirimleri

değerlendirerek şubelerimizde gerekli

önlemleri aldık. Bu yaklaşımımız ve hayata geçirdiğimiz

uygulamalarla müşteri memnuniyetimizi

de artırmayı başardık” dedi.

TÜPRAŞ’TAN 23 NISAN’DA

ÇOCUKLARA ÖZEL SANAT

ETKINLIĞI

Tüpraş, topluma duyarlılık bilinciyle gerçekleştirdiği

kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da

anlamlı projelere imza atmayı sürdürüyor. Tüpraş,

Arter iş birliğiyle gerçekleşen çevrim içi deneyimde

23 Nisan coşkusunu sanatla birleştirdi. Salgın

sebebiyle çevrim içi olarak kurgulanan etkinlik

Tüpraş ve Arter’in youtube kanalından tüm çocuklar

başta olmak üzere herkesin erişimine açıldı.

Tüpraş ve Vehbi Koç Vakfı kuruluşu olarak 2010

yılından beri faaliyet gösteren Arter, bu kapsamda

sanatın tüm disiplinlerini içeren, çocuklara özel

eğitici ve öğretici dilde hazırlanmış, 20 dakikalık

bir video programı geliştirdi. Arter Öğrenme Programı

ekibi, videoda sanata ilgi duyan ve üretmenin

heyecanını paylaşan tüm çocuklar için Arter binasının

ana fonksiyon alanlarını ve güncel sergileri

anlatıyor.

Arter Öğrenme Programı Ekibi’nden uzman müze

eğitimcisi Dilan Salkaya’nın anlatımıyla “Dinleyen

Gözler”, “Gökcisimleri Üzerine” ve “Yağmur

Ormanı V (varyasyon 3)” sergilerini sanal ortamda

gezerek eserlerin hikaŷesini dinleyen çocuklar;

14 katlı Arter binasında sergi alanlarının yanı sıra

performans salonları, etkinlik alanları, kuẗüphane

ve kitabevini de keşfe çıktılar. Renkli videoda

ayrıca çocukların evde gerçekleştirebilecekleri eğlenceli

aktivite önerileri de yer aldı. Resim, heykel,

film, fotoğraf gibi çeşitli mecralarda üretilmiş çağdaş

sanat eserlerinden geniş bir seçkinin yer aldığı

Arter Koleksiyonu’nda yaklaşık 400 sanatçının

1300’den fazla yapıtı bulunuyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 11


PANO

VODAFONE TÜRKIYE YÜZDE 100

YENILENEBILIR ENERJI HEDEFINE ULAŞTI

Küresel karbon emisyonunu 2040’a kadar “net

sıfır”a düşürmeyi taahhüt eden Vodafone, Türkiye’de

de çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarına

hız verdi. Vodafone Türkiye, 22 Nisan Dünya Günü’nde

yaptığı açıklamada, 2021/21 mali yılı itibarıyla

tüm şebeke ve ofislerinde tüketilen elektriği

yenilenebilir enerji kaynaklarından satın alarak

yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine planlanan

tarihten üç yıl daha erken ulaştığını duyurdu. Vodafone,

Türkiye genelinde 12 veri merkezi, 16 ofis

binası ve 25 binden fazla baz istasyonunda tüketilen

yıllık toplam 515 gigawatt saat elektriğin yüzde

100’ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından

satın alarak şebekesinin tamamında yenilenebilir

enerji kullanan ilk ve tek operatör oldu.

Vodafone’un Türkiye’de şebekesini ve ofislerini

yeşil enerjiye geçirmesini değerlendiren Vodafone

Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan

Süel, şunları söyledi: Vodafone olarak, iklim değişikliği

konusunda acil önlem alınması ve özellikle

şirketlerin operasyonel performansından kaynaklı

çevresel etkilerin en az düzeye indirilmesi gerektiğine

inanıyoruz. Sera gazı emisyonlarımızı azaltma,

yenilenebilir elektrik kaynaklarına geçme ve

enerji verimliliğimizi artırma taahhütlerimizle

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan

iklim hedefine odaklanan SKA 13’ü ve

temiz enerjiye odaklanan SKA 7’yi destekliyoruz.

2019’da Adana’da, 2020 sonunda da İstanbul

Esenyurt’taki teknoloji merkezlerinde toplam 5

milyon TL’yi aşkın yatırımla güneş enerjisi sistemleri

kuran Vodafone, yatırımlarına İzmir, Tuzla

ve Diyarbakır’daki teknoloji merkezleriyle devam

edecek. Şirket, toplamda 5 ana teknoloji merkezinde

hayata geçireceği yenilenebilir enerji yatırımlarıyla

2 MW kurulu güce ulaşmayı, yıllık yaklaşık

3 GW saat yeşil enerji üretmeyi ve yıllık 1.451 ton

karbon salımının önüne geçmeyi hedefliyor.

FACEBOOK, TÜM MERKEZLERINDE

YENILENEBILIR ENERJI KULLANMAYA BAŞLADI

Sosyal medya devi Facebook, küresel operasyonlarının

artık yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle desteklendiğini

ve sıfır emisyona ulaştığını duyurdu.

2018’de belirlediği yenilenebilir enerji hedeflerine

üç yıl içinde ulaşarak dünyanın en büyük yenilenebilir

enerji alıcılarından biri haline gelen

Facebook, 63 yenilenebilir projeyle ofis ve veri

merkezlerinin elektrik ihtiyaçlarını karşılıyor. Şirket,

18 eyalet ve beş ülkede 6 GW’tan fazla rüzgar

ve güneş enerjisi sözleşmesi yaparak hedeflerine

ulaşmayı başardı.

Facebook’un Kurucusu Mark Zuckerberg rüzgar

ve güneş enerjisi üretimi için 63 projeye 8 milyar

dolar yatırım yaptıklarını ve 10 binlerce insana

istihdam sağladıklarını ifade etti. Facebook EMEA

Sürdürülebilirlik Yöneticisi Eoghan Griffin, “İklim

konusundaki ilerlememizi büyük ölçüde ve hızlı

bir şekilde artırdık, şimdi ofislerimizi ve veri merkezlerimizi

çalıştırmak için yeterli yenilenebilir

enerji tedarik etmek için enerji sağlayıcılarıyla

birlikte çalışıyoruz” dedi.

Griffin, “Bir veri merkezi inşa edeceğimizi varsayalım,

çalıştırmak için kabaca ne kadar enerji

gerektiğini biliyoruz, bu nedenle bu sürecin çok

erken safhalarında bir enerji tedarikçisiyle ortak

çalışarak onlara pazar hakkında bir fikir vereceğiz.

Böylece bunu önceden taahhüt edebiliyoruz ve

ister güneş panelleri ister rüzgar türbinleri olsun,

altyapıyı finanse edebiliyorlar” bilgisini verdi.

12 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


PANO

6-14 YAŞ ARASI ÇOCUKLAR

TEMIZ ENERJIYI RESIMLERIYLE ANLATTI

Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından

23 Nisan Ulusal Egemenlik

ve Çocuk Bayramı kapsamında

düzenlenen ulusal resim yarışmasında

dereceye giren çalışmalar

belirlendi. Bu yılki yarışmanın

teması “Temiz Gelecek

için Temiz Enerji” idi. Yarışma

kapsamında katılımcıların, artan

enerji talebinin karşılanması

açısından nükleer santral

yapımı öneminin altını çizmeleri,

sera gazı üretmeyen ve

böylece gelecek nesiller için

çevrenin korunmasını sağlayacak

bir güç kaynağı olan nükleer

enerjinin önemini vurgulamaları

istenmişti. Yarışma 6 ila 14 yaş arasındaki

çocuklar arasında, 6-10 yaş ve 11-14 yaş olmak

üzere iki farklı yaş kategorisinde düzenlendi. Çevrimiçi

formatta düzenlenen yarışmaya başvurular,

resmin taranmış hali veya fotoğrafının e-posta ile

gönderilmesi yoluyla yapıldı.

“AKILLI METROPOLLERE AKILLI ULAŞIM SISTEMLERI”

Düzenlendiği ilk günden bu yana akıllı şehirler,

akıllı şebekeler, enerji ve teknoloji alanında gündemi

belirleyerek önemli bir referans noktası haline

gelen Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler

Kongre ve Fuarı ICSG, 21. yüzyılın ilk çeyreğini

doldurmak üzere olduğumuz şu günlerde son

gelişmeleri yakından takip ederek sektörün nabzını

tutmaya devam ediyor. Bu yıl sekizincisi gerçekleştirilecek

olan ISCG 2021, her yıl olduğu gibi bu yıl da

güçlü kongre içeriğiyle dikkat çekiyor. ICSG 2021’in

bu yılki ana başlıkları “Dijital Dönüşüm”, “Akıllı

Şebekeler ve Kapsamlı Şehirler”, “Kentsel Çevre ve

Akıllı Enerji”, “Akıllı Ulaşım ve Akıllı Ulaşım Sistemleri”

ve günümüzün en değerli kaynağı “Su”.

14 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA

Toplamda 150’yi aşan başvuru

sayısıyla yarışmanın tarihinde

bir rekora imza atılmış oldu.

Başvurular, aralarında İstanbul,

Ankara, İzmir, Antalya,

Bursa ve diğer birçok ilin bulunduğu

Türkiye’nin dört bir

yanından yapıldı. Değerlendirmeler

sonucunda her yaş

kategorisinde beşer kazanan

belirlendi. 6-10 yaş kategorisinde

dereceye girenler sırası

ile Ulyana Sezemina, Zeynep

Sena Ayhan, Mariia Beliaeva,

Cennet Karakaya ve Naz Oralp;

11-14 yaş kategorisinde ise Elif

Beren Çalgıcı, Sura Yaşa, Ayselnur

Akar, Aleksandra Malysheva ve Arina Daibova

oldu. Dereceye giren çocuklara ödül olarak, Akkuyu

Nükleer A.Ş.’den el sanatları setleri ve hatıra

hediyelerin yanı sıra bir aylık çevrimiçi resim kursu

da verilecek. Ayrıca yarışmanın tüm katılımcıları

da elektronik ortamda hazırlanan “yarışmaya

katılım belgesinin” sahibi olacak.

Enerji Panorama’nın da basın sporu olduğu ICSG

2021’de bu konu başlıklarıyla birlikte geleceğin

şehirleri, şehirlerde dijital dönüşüm ve akıllı enerji

çözümleri, otonom ve bağlantılı araçlar, telekomünikasyon

teknolojilerinde gelinen en son nokta

olan 5G teknolojileri, akıllı şebekeler ve akıllı

şehirlerde güvenlik ve gizlilik konuları da dikkat

çekiyor. ICSG 2021’in geniş içeriğiyle ilgili daha

detaylı bilgiye ise www.icsgistanbul.com adresi

üzerinden ulaşılarak sektörel pek çok gelişmeye

dair bilgilendirmelere erişilebiliyor.

Orta Asya, Rusya ve Ortadoğu’yu Avrupa ve Atlantik

pazarlarına bağlayan İstanbul’da, akıllı şehirler,

teknoloji, su, çevre ve enerji sektörlerinin yerli

ve yabancı karar vericilerini bir araya getiren ve

bu yıl İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde 4-5

Haziran 2021 tarihlerinde düzenlenecek olan, “8.

Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler

Kongre ve Fuarı ICSG”, akıllı şehirler konusunda

Avrasya’da küresel ölçekte düzenlenen tek organizasyon

ve sektörün uluslararası ölçekteki tek ve en

önemli faaliyet alanı konumunda.


PANO

ZES ILE ELEKTRIKLI OTOMOBILLERDE TEMIZ ENERJI DEVRI

Zorlu Enerji, geleceğin enerji şirketi

olma vizyonuyla sürdürülebilirlik

alanındaki faaliyetlerine

devam ediyor. Türkiye’de 1000

lokasyona ulaşan ZES markası

ile çevre dostu elektrikli otomobillerin

devinimini hızlandırmak

için faaliyetlerini sürdüren

Zorlu Enerji, santrallerinin

bulunduğu Pakistan ve İsrail’de

ürün satışı ile başlayan çalışmalarını

network kurulumuyla bir

sonraki aşamaya taşımaya hazırlanıyor.

ZES şarj istasyonu ağında sağladığı

elektriği yenilenebilir enerji

kaynaklarına dayandırdığını

‘Uluslararası Yenilenebilir Enerji

Sertifikası’ (I-REC) ile belgelendiren

şirket, yavru vatan Kıbrıs

ve Doğu Avrupa’yı da ZES ile

kapsama hedefiyle çalışmalarını

sürdürüyor.

Zorlu Enerji olarak sürdürülebilir

bir ekosistem yaratmak için

yenilenebilir enerji kaynaklarını

merkezlerine aldıklarını ve yeni

yatırımlarını bu çerçevede geliştirdiklerini

belirten Zorlu Enerji

Ticaret Genel Müdürü İnanç Salman,

“Çevre dostu, enerji tasarruflu,

düşük emisyonlu ve aynı

zamanda sessiz olmaları nedeniyle

tüm dünyada kullanım

oranı artan ve sürdürülebilir bir

geleceğin en önemli sac ayaklarından

biri olan elektrikli otomobillerin

ülkemizde de yaygınlaşması

için çalışmaya devam

ediyoruz. Elektrik üretimimizin

yüzde 100’ü yenilenebilir enerji

kaynaklara dayanması sebebiyle,

81 ile yaydığımız ve bugün

sayısı bini aşan ZES şarj istasyonu

ağımızda elektrikli otomobil

kullanıcılarına temiz enerji ile

araçlarını şarj etme imkanı sağlıyoruz.

Bu kapsamda aldığımız

bu sertifika, tüm çalışmalarımızı

sürdürülebilirlik hedeflerimiz

doğrultusunda gerçekleştirdiğimizi

ve birbirini destekleyen,

yenilenebilir enerjiyi merkeze

alan bir sistem yarattığımızı ortaya

koyuyor” dedi.

İSTANBUL ENERJI, TÜRKIYE KALITE DERNEĞI’NE ÜYE OLDU

Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek

Türkiye’nin rekabet gücünü ve refah düzeyini

artırmak adına öncü çalışmalara imza atan Türkiye

Kalite Derneği’nin yürüttüğü Ulusal Kalite Hareketi

(UKH), belediyeler ve kuruluşları tarafından yoğun

ilgi görmeye devam ediyor. Akaryakıt, aydınlatma

geri kazanımla enerji alanında faaliyet gösteren,

İstanbul başta olmak üzere tüm ülke genelinde ve

yakın coğrafyalarda yer alan şehirlerin ihtiyaçlarına

yönelik yenilikçi, çevre dostu çözüm önerileri geliştiren

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki

olan İstanbul Enerji A.Ş., KalDer üyeliği ile mükemmellik

anlayışını taçlandırmayı hedefliyor.

İstanbul Enerji A.Ş. Genel Müdürü Yüksel Yalçın ve

ekibi ile birlikte KalDer Genel Sekreteri Sabri Bülbül’ün

katılımıyla gerçekleştirilen törende “Ulusal

Kalite Hareketi İyi Niyet Bildirgesi” imzalandı.

Törende konuşan İstanbul Enerji A.Ş. Genel Müdürü

Yüksel Yalçın, “KalDer üyeliğimiz ve UKH’ye

katılımımız marka kalite anlayışımızı mükemmel

noktaya taşıdığımızın bir göstergesi olacak. Bu katılımımızla

EFQM Mükemmellik Modeli’ni kendi

kuruluşumuzda benimseme ve yaşama geçirme

konusunda kararlı olduğumuzu belirtmiş oluyoruz.

EFQM Modeli’nin takipçisi olacağız, bu model

çerçevesinde sürdürülebilir kalite ve değer yaratma

yolculuğunun neresinde olduğumuzu görecek,

varsa eksiklerimizi tamamlayacağız” dedi.

KalDer Genel Sekreteri Sabri Bülbül ise İstanbul

Enerji A.Ş.’nin UKH’ye katılarak EFQM Mükemmellik

Modeli’ni uygulama sürecine başlamasının

yerel yönetimler adına önemli bir gelişme olduğunun

altını çizdi. Bülbül, “Kuruluşların kalite seviyelerini

yukarıya çıkararak, ülkemizin evrensel

ölçütlerde iyi kuruluşlara sahip olmasına katkı

sağlamaya çalışıyoruz. EFQM Modeli kurumlar için

çok faydalı bir kılavuz” diye konuştu.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 15


KARİYER

Tabii Kaynaklar Daire Başkanlığı’na

Leman Çetiner atandı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda açık bulunan Tabii Kaynaklar Daire Başkanlığı görevine,

2021/185 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile halen bu görevi vekaleten yürütmekte

olan Leman Çetiner atandı.

1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümünü

bitiren Leman Çetiner, yer bilimleri alanında birçok çalışmada yer aldı. Çetiner,

1995-2001 yılları arasında Milli Eğitim Müdürlüğü İnşaat-Emlak Dairesi’nde mühendis

olarak çalıştıktan sonra 2001 yılında MTA Genel Müdürlüğü Fizibilite Etütleri

Dairesi’nde çalışmaya başladı

2001-2005 yıllarında Endüstriyel Hammaddeler, 2005-2015 yılları arasında

Metalik Madenler bölümlerinde mühendis olarak çalışan Çetiner, Metal Madenleri

Fizibilite Etütleri Birim Yöneticisi ve 2017-2020 yılları arasında Fizibilite Etütleri

Koordinatörlüğü görevini yürüttü. Leman Çetiner, 27 Şubat 2020 tarihinden bugüne

kadar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Tabii Kaynaklar Dairesi Başkanlığını

vekaleten yürütmekteydi.

Bostancı, Nükleer Enerji

Genel Müdürü oldu

Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler Genel Müdürlüğü görevine Afşin Burak Bostancı getirildi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda açık bulunan Nükleer Enerji ve Uluslararası Projeler

Genel Müdürlüğü görevine, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 ve 3’üncü maddeleri

uyarınca Afşin Burak Bostancı atandı.

Afşin Burak Bostancı, 1987 yılında Ankara’da doğdu. Ortaöğretimini TED Ankara

Koleji’nde tamamlayan Bostancı, 2008 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik

ve Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2010 yılında Enerji Piyasası

Düzenleme Kurumu’nda Enerji Uzman Yardımcısı olarak göreve başlayan Bostancı,

2013 yılında Enerji Uzmanı oldu. 5 Şubat 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan

Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Nükleer Düzenleme Kurumu Kurul Üyesi

olarak atanan Bostancı, 13 Şubat 2019 tarihinde göreve başlamıştı.

OMV’nin yeni yönetim kurulu üyesi Koten oldu

Viyana merkezli enerji şirketi OMV, rafineri bölümünden

sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak Martijn

A. van Koten’i atadı. OMV Aktiengesellschaft Denetim

Kurulu, Martijn van Koten’i OMV Aktiengesellschaft’ın

Arıtma bölümünden sorumlu yeni İcra Kurulu üyesi olarak

atadı. 51 yaşındaki Koten, Borealis AG’de Baz Kimyasallar

ve Operasyonlardan sorumlu İcra Kurulu Üyesi

olarak görev yapıyordu. Koten, yeni görevini 1 Temmuz

2021 tarihinden itibaren üç yıllık bir süre için üstlenecek.

Ayrıca görev süresi karşılıklı rızaya bağlı olarak iki

yıl daha uzatılabilecek.

16 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA

OMV Denetim Kurulu Başkanı Mark Garrett, rafineri

işinde ve kimyasal operasyonlarında kapsamlı uluslararası

deneyime sahip bir yönetici olarak Martijn van Koten’i

bu yeni yönetim kurulu koltuğuna getirdikleri için

mutlu olduğunu kaydetti.

OMV, Avrupa’da üç rafineri işletiyor ve ADNOC Rafineri

ve ADNOC Global Trading’de yüzde 15 hisseye sahip.

Ayrıca OMV, 10 Avrupa ülkesinde yaklaşık 2 bin 100

dolum istasyonunun yanı sıra Avusturya ve Almanya’da

gaz depolama tesislerine sahip.


SKD Türkiye’nin yeni başkanı

Ebru Dildar Edin oldu

Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Türkiye’nin 9. Olağan Genel Kurul Toplantısı 7 Nisan

Çarşamba günü üye çoğunluğunun katılımıyla gerçekleştirildi. Genel kurulda gerçekleşen seçimin

ardından yönetim kurulu yeni dönemin ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda yapılan

oylama sonucunda Ebru Dildar Edin bir kere daha yönetim kurulu başkanı olarak seçildi. R.

Ediz Günsel başkan yardımcısı, Aynur Duygu Yılmaz ise sayman olarak yeni dönemde de görev

aldılar. Yeni dönemde seçilen ve yüzde 39’u kadın üyelerden oluşan yönetim kurulu üç yıl

boyunca görevde olacak.

Göreve ikinci kere seçilmesinin ardından, SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru

Dildar Edin şu konuşmayı yaptı: 2020 yılı hepimiz için ezberlerimizi değiştiren, ön görülemez

bir süreç oldu. Salgınla beraber insanlık hali hazırda var olan krizler ile keskin bir

şekilde yüzleşmek ve mücadele etmek durumunda kaldı. İş dünyası için Sürdürülebilir

Kalkınma Amaçları’nı iş yapış biçimlerine entegre etmek ve Paris Anlaşması’nın koşullarını

yerine getirmek kaçınılmaz hale geldi. Pandeminin etkilerinden bir tanesi de birçok

hükümet, kamu ve özel sektör temsilcisinin işbirliği kurarak ekonomik kalkınma planlarını

‘yeşil iyileşme’ üzerine kurgulamaya başlaması oldu.

KARİYER

Aygaz ikinci kez Türkiye’nin

‘En İyi İş Yerleri’ arasında

Aygaz, dünyanın önde gelen insan kaynakları ve yatırım

danışmanlığı şirketi Kiencentric 2020 yılı araştırmasında

“Türkiye’nin En İyi İşyerleri” arasına girerek

‘Best Employer Ödülü’nü almaya hak kazandı. Aygaz,

2019 yılında da göstererek ‘Türkiye’nin En İyi İşyerleri’

arasında yer almıştı. Çalışan değerlendirmeleriyle işyeri

mükemmelliğinin ölçümlendiği araştırma, bu yıl 40 farklı

sektörde 350 şirket arasından belirlenen 200 şirket üzerinden

gerçekleştirildi.

Şirket içinde yenilikçi bakış açısını yaygınlaştırarak

kurum içi girişimcilik ve yetenek yönetimine verdiği

Sedef Karagöz, Sanko Enerji

Grubu’na katıldı

önemle çalışanlarını en değerli kaynağı olarak gören Aygaz,

‘Çalışan Bağlılığı’ ile elde etmiş olduğu ‘Bağlı Kılan

Liderler’, ‘Çeviklik’, ‘Yetenek Odağı’ endeks skorlarından

en az ikisinde pazarın üst çeyreğinde yer alarak, “Türkiye’nin

En İyi İşyeri”, Kincentric Best Employer Ödülü’ne

layık görüldü. Aygaz, aynı başarıyı 2019 yılında da göstererek,

“Türkiye’nin En İyi İşyerleri” arasında yer almıştı.

En İyi İşyerleri Programı (Best Employers), dünya genelinde

20 yıldır 78 farklı pazarda uygulanıyor. Türkiye’de

ise 2006 yılından bu yana uygulanan program, en geniş

katılımlı işyeri araştırması konumunda bulunuyor.

Sedef Karagöz, Sanko Enerji Grubuna Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı. Profesyonel

kariyerine 1988 yılında Barmek Holding bünyesinde başlayan Sedef Karagöz, yurt içi ve yurt dışı

güç iletim ve dağıtım projelerinde 15 yıl yöneticilik yaptı.

Karagöz, 2003 yılında katıldığı Siemens’te, enerji alanında faaliyet gösteren çeşitli

iş birimlerde yöneticilik yaptıktan sonra, 2013 -2015 yılları arasında Siemens A.Ş. İcra

Kurulu Üyesi ve Enerjiden sorumlu Ülke Lideri olarak görev yaptı. Karagöz, 2015 yılında

Siemens’ten ayrılarak, Türkiye ve Hollanda merkezli, mühendislik çözümleri geliştiren

şirketler kurdu.

ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans derecesi ile mezun

olan ve ODTÜ İşletme Fakültesi’nde MBA programını tamamlayan Sedef Karagöz,

evli ve bir çocuk annesidir.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 17


KARİYER

Türkiye Madenciler Derneği’nde başkanlık

seçimi tamamlandı

Türkiye Madenciler Derneği’nin (TMD) 57. Olağan Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkanlığı’na

Ali Emiroğlu yeniden seçildi. Derneğin yeni yönetimi oluşturan diğer isimler şöyle: Mehmet Yılmaz

(ikinci başkan), Dr. Ercan Balcı (genel sekreter), Zeki Beşirli (sayman), Barış Baykal Ünver, Barış

Erdem, Ramazan Yön, Mehmet Zeki Sayılır ve Mehmet Yunus Şahin bulunuyor.

TMD’nin kurulduğu 1948 yılından bu yana madencilik sektörünün gelişiminde öncü bir rol üstlendiğine

dikkat çeken Ali Emiroğlu, genel kuruldaki konuşmasına şöyle devam etti: Bizler, bu ülkenin

sahip olduğu yeraltı zenginliklerini yeryüzüne çıkaran, sanayiye hammadde sağlayan, ülke ekonomisinde

önemli bir payı olan çok zor ama son derece onurlu bir mesleğin neferleriyiz. Sektörümüz,

salgın sürecinde oldukça hızlı toparlandı. Ancak yeterince büyüyemiyor, gelişemiyor. Ülkemizin en

büyük dış ticaret açıklarının enerji hammaddeleri, maden ve metallerin ithalatından oluştuğu bir

gerçek. Bunu azaltmanın yolu da maden varlıklarımızın aranması, bulunması ve işletilmesinden

geçiyor. Madencilik sektörüne gereken önemin verilmesi gerekiyor.

Ali Kındap yeniden JED Başkanı seçildi

Jeotermal Enerji Derneği’nin (JED), 7 Nisan 2021 tarihinde

İstanbul Raffles Otel’de ilk Olağan Genel Kurulu’nu

gerçekleştirdi ve başkanlığa yeniden Ali Kındap seçildi.

Genel kurulda yaptığı konuşmada, jeotermal enerjinin

yenilenebilir kaynaklar arasındaki rolünün ve sektörün

gelişim potansiyelinin altını çizen Ali Kındap, “Jeotermal

enerjinin entegre kullanımının geliştirilmesi ve yaygınlaşması

ile birlikte önemli bir ekonomik kazanım sağlanacak.

Öyle ki bu sayede milyonlarca konut ısıtılabilir, yüz

binlerce dekar modern serada tarımsal üretim artırılabilir

ve istihdama hatırı sayılır oranda katkı sağlanabilir. Jeotermal

enerji teşvik edilirse yenilenebilir enerji kaynakları

arasında hak ettiği konuma ulaşacak ve yatırımcısından

ülke ekonomisine kadar herkese fayda sağlayacaktır”

dedi.

Genel kurul toplantısında JED’in Yönetim Kurulu, Denetim

Kurulu ve Etik Kurulu üyeleri belirlendi. Toplantıya

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Sn. Abdullah

Tancan da online olarak katılım sağladı.

Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği

faaliyetlerine başladı

Türkiye’de denizüstü rüzgâr santrallerinin yatırımlarının

yapılması, geliştirilmesi, denizcilik ve enerji sektörünün bir

araya getirilmesi, işbirliklerinin koordine edilmesi amacıyla

5 Mart2021 tarihinde Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği

(DÜRED) kuruldu. Merkezi Ankara’da olan derneğin yakın zamanda

İstanbul ve İzmir şubeleri de hizmete girecek. Yönetim

kurulu başkanlığını Murat Durak’ın üstlendiği DÜRED’den

yapılan açıklamada “Hedeflerimiz denizüstü rüzgâr enerjisiyle

ilgili sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ve geliştirilmesini

sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara

destek vermek, kamu kurumları ve üniversiteleri de

aktif olarak dernek faaliyetlerinde kullanarak farkındalık yaratılmasıdır.

Ayrıca ülkemizin denizüstü rüzgar enerji kaynakları

alanında mevcut potansiyelini ortaya koymak, denizüstü

rüzgar enerji kullanımının oluşmasını sağlamak, mevzuatın

oluşturulmasında katkıda bulunmak, ihale süreci ve şartname

hazırlama sürecine katkı sunmak” bilgisi verildi.

DÜRED’in ilk yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Dr. Murat

Durak (Yönetim Kurulu Başkanı), Veli Bilgihan Yaşacan

(Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), Ahmet Paksu (Yönetim

Kurulu Başkan Yardımcısı), Emin Yaşacan (Yönetim Kurulu

Üyesi) ve Ersin Şekerci (Yönetim Kurulu Üyesi.)

18 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM

Aycan Kızıldağ

TCDD, YENILENEBILIR ENERJISI YATIRIMCI OLUYOR

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)

kullandığı elektrik enerjisinin yüzde 75’ini yenilenebilir

kaynaklardan karşılamak amacıyla 170

MW’lik güneş, 90 MW’lik rüzgar santrali kuracak.

Dünya Gazetesi’nden Canan Sakarya’nın haberine

göre Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)

SAĞANAK ENERJI, KANDIRA’YA

RES KURACAK

enerji ihtiyacını fosil yerine yenilenebilir kaynaklardan

karşılamaya yöneldi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih

Sayan, TCDD’nin HAVELSAN iş birliğiyle enerjide yüzde

20’ye yakın tasarruf sağlayacak ve AB üyesi ülkelerle

uyumlu bir enerji yönetim sistemi kurguladığını söyledi.

TCDD’nin 2025 yılında kullandığı elektrik enerjisinin

yüzde 75’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde

etmeyi hedeflediklerini kaydeden Sayan, TCDD’nin bu

hedef doğrultusunda kendi elektriğini üretmek amacıyla

170 MW’lik güneş, 90 MW’lik rüzgar santrali kurmayı

planladığını da söyledi.

Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen

Yeşil Liman Projesi’yle çevreye daha duyarlı liman

tesislerinin hedeflendiğini de belirten Sayan, bugüne

kadar 20 limana sertifika verildiğini açıkladı.

Sağanak Enerji, 125 milyon lira yatırımla Kocaeli’nin

Kandıra ilçesinde 49 MW kapasiteli Kandıra

Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) kurup işletecek.

Sağanak Enerji Yatırım Üretim ve Tic. A.Ş. tarafından

Kocaeli İli, Kandıra İlçesi sınırları içerisinde rüzgardan

elektrik enerjisi üretmek amacıyla 49 MW kurulu gücünde

Kandıra Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) kurulup

işletilmesi planlanıyor. Santral için yaklaşık 125 milyon

lira yatırım yapılacak.

Proje kapsamında 4,9 MW gücünde toplam 10

adet rüzgar türbini kurulacak. Rüzgar türbinleri ile

üretilen elektrik her bir ünite için tesis edilen transformatörler

aracılığıyla orta gerilime dönüştürülecek.

Proje sahasında planlanan 10 adet türbin yer altı ve

yerüstü kabloları ile kontrol binası inşa edilecek olan

şalt merkezine bağlanacak. Ömrü 49 yıl olarak öngörülen

santralde üretilen elektrik enerji nakil hattı ile

enterkonnekte sisteme bağlanacak.

BU YIL GÜNEŞ KURULUMLARI YÜZDE 27 ARTACAK

Bu yıl küresel güneş enerjisi kurulumlarının yüzde

27 artarak 181 bin MW’a ulaşması bekleniyor.

Veri sağlayıcısı IHS Markit raporuna göre bu yıl

güneş enerjisi panel fiyatlarının geçen yıla göre daha

pahalı olmasına rağmen yeni kurulumlar yüzde 27 oranında

artacak. Geçen yıl 142 bin MW olarak gerçekleşen

güneş enerjisi kurulumlarının bu yıl 181 bin MW’a

ulaşması bekleniyor. Raporda yılın ikinci yarısında talebin

güçlü bir şekilde artacağı tahmin ediliyor.

Rapora göre Çin, ABD ve Hindistan kurulumda başı

çekecek. IHS Markit Temiz Enerji CEO’su Edurne Zoco

yaptığı açıklamada, “2021’de, güçlü büyüme çoğunlukla

üç büyük piyasa olan Çin, ABD ve Hindistan’dan

geliyor” dedi. Rapora göre Çin’de 60 bin MW, ABD’de

27 bin MW kurulum bekleniyor. 2020’de biriken projeler

göz önüne alındığında, 2021’de Hindistan’ın 12

bin MW’ye kadar kurulum yapılabileceği öngörülüyor.

20 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM

AMAZON, YENILENEBILIR

PROJE SAYISINI 215’E

ÇIKARACAK

Amazon şu anda dünya çapında 71 adet kamu

hizmeti ölçekli rüzgar ve güneş projesi ve dünya

çapındaki tesis ve mağazalarda 135 güneş çatı katı

dahil olmak üzere toplam 206 yenilenebilir enerji projesine

sahip. Şirket, bugüne kadar küresel olarak 8,5

gigawatt elektrik üretim kapasitesiyle, 2030’daki asıl

hedefin beş yıl ötesinde, 2025 yılına kadar yüzde 100

yenilenebilir enerji yolunda ilerliyor.

19 Nisan’da duyurulan yeni enerji projeleri, Amazon’un

2,5 gigawatt’ın üzerinde (yılda 2 milyondan

fazla Avrupa evine güç sağlamaya yetecek kadar)

yenilenebilir enerji kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük

kurumsal yenilenebilir enerji alıcısı olduğu anlamına

geliyor. En son kamu hizmeti ölçeğinde yenilenebilir

enerji projeleri ABD, Kanada, İspanya, İsveç ve Birleşik

Krallık’ta bulunuyor. Amazon CEO’su Jeff Bezos,

“Amazon, 2040 yılına kadar net sıfır karbon olma

taahhüdümüz olan The Climate Pledge’i karşılama

çabasının bir parçası olarak yenilenebilir enerji yatırımlarını

büyütmeye devam ediyor” dedi. Bozes, “Dokuz

yeni rüzgar ve güneş projesiyle, dünya çapında

206 yenilenebilir rüzgar ve güneş projesini duyurduk

ve şu anda Avrupa’da ve küresel olarak yenilenebilir

enerjinin en büyük kurumsal alıcısıyız. İşletmemizin

birçok bölümü halihazırda yenilenebilir enerji üzerinde

çalışıyor ve 2025 yılına kadar asıl hedefimizden

beş yıl önce tüm Amazon‘u yenilenebilir enerji ile güçlendirmeyi

umuyoruz” şeklinde konuştu.

DAIMLER VE VOLVO, YENI

YAKIT HÜCRESI GELIŞTIRECEK

Daimler Truck AG ve Volvo Group, Cellcentric adı

altında yeni yakıt hücresi ortak girişimi için

iş birliğine gitme kararı aldı. Daimler ve Volvo grubu,

Cellcentric projesi ile uzun mesafeli karayolu yük taşımacılığı

yapılan elektrikli kamyonlarda, yakıt olarak

hidrojenin kullanılmasını sağlamayı hedefliyor. Cellcentric

ile dünyanın önde gelen yakıt hücresi sistemleri

üreticilerinden biri olma hedefiyle hareket eden bu

ikili, üretime 2025’de başlamayı planlıyor. Bu amaçla

Avrupa’nın en büyük seri üretim yakıt hücresi sistemlerinden

biri kurulacak.

Daimler Truck AG İcra Kurulu Başkanı ve Daimler

AG İcra Kurulu Üyesi Martin Daum, hidrojen bazlı yakıt

hücresi tahrikli elektrikli kamyonların, geleceğin sıfır

CO2 emisyonlu taşımacılığı için kilit bir teknoloji olacağını

belirtti. Volvo Group CEO’su Martin Lundstedt

ise Paris Antlaşması’na bağlı olarak dünya genelindeki

siyasi otoriteleri, hükümetleri ve karar mekanizmalarını

hidrojen bazlı yakıt hücresi teknolojisini

başarıya ulaştırmak için birlikte hareket etmeye çağırdıklarını

söyledi.

Daimler Truck AG ve Volvo Group’un da içerisinde

yer aldığı Avrupa’nın büyük kamyon üreticileri, 2025

yılına kadar ağır ticari araçlar için yaklaşık 300 yüksek

performanslı hidrojen dolum istasyonu ve en geç

2030 yılına kadar Avrupa’da yaklaşık 1.000 hidrojen

dolum istasyonu inşa edilmesini talep ediyor. Cellcentric

ortak girişimi, karayolu yük taşımacılığının

karbon-nötr olması açısından çok büyük öneme sahip

olan uzun mesafeli elektrikli kamyonlarda hidrojeni

çevreci enerji kaynağı olarak kullanmayı hedefliyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 21


YATIRIM

GÖLBAŞI’NIN CAMILERINE

GÜNEŞ ENERJILI SU ISITMA

SISTEMI

Gölbaşı Belediyesi, insanları temiz enerji ile

tanıştırmak, bilinçlendirmek; camilerde ve

kültür merkezlerinde 24 saat sıcak suyun akmasını

sağlamak amacıyla güneş enerji sistemini getirdi.

Gölbaşı’nda özellikle kış aylarında soğuk suyla abdest

alan vatandaşların daha rahat ve üşümeden

abdest alabilmeleri için Gölbaşı Belediyesi, kültür

merkezlerine ve cami şadırvanlarına güneş enerjili

su ısıtma sistemi yapmaya başladı. Gölbaşı Belediye

Başkanı Ramazan Şimşek “54 mahallemizde

50 adet cami şadırvanına ve 5 kültür merkezimize

güneş enerjili su ısıtma sistemi kurduk. Bu çalışmalarımızın

Gölbaşı’nda yaygınlaşması için çalışmalarımıza

devam edeceğiz” dedi.

Güneş enerjili su sistemi sayesinde vatandaşların

ibadetlerini rahat yaptıklarını dile getiren Şimşek

“Camilerimize ibadetini yapmak için gelen herkes,

özellikle kış aylarında erinmeden, üşenmeden, elini

soğuk suya vurmadan sıcacık suyla abdestlerini

alabiliyor. Bir yandan da vatandaşlarımızda çevre

dostu bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Bu anlamda

attığımız adımlara devam edeceğiz. Sosyal hayatın

önemli bir parçası olan camileri yeşil enerjiyle tanıştırmayı,

insanları bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz”

ifadelerini kullandı.

YEKA GES-3 IHALESINDE

ORTALAMA FIYAT 22.81

KURUŞ OLDU

Mini güneş enerji santrali lisans ihalelerinin

ilk dört günlük bölümünde kilovatsaat başına

verilen fiyat tekliflerinin ortalaması 22.81 kuruş

oldu. Yenilenebilir kaynak alanları güneş enerji santrali

(YEKA GES-3) ihaleleri başladı. Ancak sokağa

çıkma yasakları nedeniyle 29 Nisan sonrası kısımlar

ötelendi. YEKA GES-3 ihalelerinin ilk dört gününde

istekliler toplam 19 bölgedeki 275 MW’lik bağlantı

hakkı için yarıştı. Kilovatsaat başına en düşük fiyatı

verenlerin bağlantı hakkı kazandığı yarışmalarda

bugüne kadar oluşan fiyatların ortalaması 22.81 kuruş

oldu. En düşük fiyat 18.5 kuruşla Antalya 3 bölgesi

için Margün Enerji tarafından verildi.

İlk dört gündeki en yüksek fiyat ise 28.90 kuruş

ile FYS Elektrik’in kazandığı Ağrı 1 bölgesinde oluştu.

İkinci yüksek fiyat da yine FYS Elektrik’in kazandığı

Ağrı 2 bölgesindeki 28 kuruş olarak kayıtlara geçti.

İhalelerde en çok bağlantı hakkı kazanan istekli Margün

Enerji oldu. Şirket, 15 MW’ı Batman 2, 40 MW’ı

Ankara 1 ve 2, 10’ar MW’ı Aksaray 2 ve Antalya 3 olmak

üzere toplam 75 MW’lik bağlantı hakkı elde etti.

YEKA GES-3 bağlantı hakkı ihalelerinde ilk

dört günlük sonuçlara göre pastadan en büyük dilimlerden

birini de Boydak Enerji aldı. Boydak Enerji

iştiraki Gün Güneş Enerjisi şirketi, her biri 20 MW’lik

Antalya 1 ve Antalya 2 bölgelerindeki bağlantı haklarını

elde etti.

22 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM

ÇIN’IN ILK OFFSHORE GAZ DEPOLAMA

TESİSİNİN YAPIMINA BAŞLANDI

Çin, ilk denizüstü (offshore)

gaz depolama tesisini

Bohei Körfezi yakınlarında inşaa

etmeye başladı. Çin Ulusal Kalkınma

ve Reform Komisyonu›nun

yaptığı açıklamaya göre, Çin’in ilk

denizüstü (offshore) gaz depolama

tesisinin inşasına 15 Nisan

2021 tarihi itibarıyla Bohai Körfezi

yakınlarındaki Tangshan kentinde

başlandı. Açıklamaya göre, Çin’in

Bohai Körfezi’nde bulunan ve 2005

yılında keşfedilen Jidong Petrol

Sahası’nda Çin’in ilk açık deniz gaz

deposunu ve aynı zamanda Çin’in

ilk petrol ve gaz deposu inşa edilecek.

China National Petroleum

Corporation tarafından işletilen

sahada 4 gaz depolama grubunda

18 gaz deposu inşa edilecek. Gaz

hacminin 2025’te 2,5 milyar metreküp,

2030’da 7 milyar metreküp,

2035’te 10 milyar metreküpe

ulaşması planlanıyor.

Jidong Petrol Sahası’nın büyük

ölçekli gaz depolama grubu, gaz

depolama tesisleri için yaklaşık

40 milyar yuan (6,2 milyar dolar)

yatırım yapmayı planlıyor. Çalışmalar

tamamlandıktan ve tesisler

devreye alındıktan sonra Jidong

Petrol Sahası, Kuzey Çin’de bir gaz

depolama merkezi haline gelecek.

ALMANYA YENILENEBILIR KAPASITESINE 1876 MW EKLEDI

Almanya, yılın ilk çeyreğinde

toplam 1876 MW güneş

ve rüzgar enerjisi kapasite ilavesi

gerçekleştirdi. Almanya Federal Ağ

Ajansı Bundesnetzagentur (BNetzA)

verilerine göre, Almanya’da

2021 yılı ilk üç ayında 550 MW

karasal (onshore) rüzgar enerjisi

kapasitesi eklenirken, yeni güneş

kurulumu toplam 1,326 MW oldu.

Almanya’da bu dönemde denizüstü

(offshore) rüzgar enerjisi

kurulumu ise yapılmadı. Böylece

Almanya’nın ilk çeyrekte rüzgar ve

güneş enerjisi kurulumu toplamda

1876 MW oldu.

Almanya’nın Mart ayında da

karasal rüzgar kapasitesinin 188

MW, güneş kapasitesinin 549 MW

arttığı bildirildi. Almanya’nın karasal

rüzgar enerjisi kurulu kapasitesi

toplam 55 bin 200 MW, güneş

enerjisi kurulu kapasitesi 55 bin

300 MW ve denizüstü rüzgar enerjisi

kurulu kapasitesi de 7 bin 800

MW’a ulaştı.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 23


YATIRIM

DELEK, TAMAR GAZ

SAHASINDAKI HISSELERINI

BAE’YE SATIYOR

İsrailli Delek Drilling, Doğu Akdeniz’deki Tamar

Doğal Gaz Sahası’ndaki yüzde 22 payını Birleşik

Arap Emirlikleri merkezli Mubadala Petroleum

şirketine satmak için anlaştı. Delek Drilling, Doğu

Akdeniz’de İsrail karasularında bulunan Tamar

Doğal Gaz Sahası’ndaki payını 1,1 milyar dolar

karşılığında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Mubadala

Petroleum şirketine satmak için bağlayıcı olmayan

bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Amerikan petrol devi Chevron tarafından işletilen

Tamar sahasında yüzde 22 payı olan Delek

Drilling, anlaşmanın mayıs ayı sonuna kadar tamamlanması

için çalışacaklarını açıkladı. İsrail›in

yürüttüğü keşif çalışmaları sonucu 2009 yılında

keşfedilen sahada doğal gaz çıkartılmaya 2013

yılında başlandı. Tamar sahasında, 238 milyar

metreküp doğal gaz rezervi olduğu öngörülüyor.

Sahada Chevron’un yüzde 25, Isramco’nun yüzde

28.7, Tamar Petroleum’un yüzde 16.7, Dor Gas’ın

yüzde 4 ve Everest’in yüzde 3.5 hissesi bulunuyor.

IKEA, RUSYA’DA 8 GÜNEŞ

SANTRALINE ORTAK OLACAK

Dünya çapında birçok IKEA mağazasının sahibi

olan Hollanda merkezli Ingka Group, Rusya’da

yenilenebilir enerji alanındaki ilk yatırımını yapmaya

hazırlanıyor. Ingka Group, Rusya’nın güneybatısında

sekiz güneş santralinin yüzde 49 hissesini Solar Systems

LLC’den satın alma konusunda anlaşmaya vardığını

açıkladı.

Dünyanın en büyük mobilya perakendecisinin yatırım

kolu Ingka Investments, sekiz güneş santralinin

toplam değerinin 272.16 milyon dolar (21 milyar

rubleden fazla) olduğunu kaydetti. IKEA, hammadde

üretiminden müşterilerin mobilyalarını elden çıkarmasına

kadar tüm IKEA değer zincirinde sera gazı

emisyonunu azaltarak 2030 yılına kadar iklim açısından

pozitif olmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmaya

yardımcı olmak için Ingka Group, özellikle Rusya ve

Çin’de yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak

istiyor.

Ingka Group, 2009 yılından bu yana yenilenebilir

enerjiye 2,5 milyar euro (2,97 milyar dolar) yatırım yaptı

ve son zamanlarda kendi operasyonlarında tükettiği

enerji kadar yenilenebilir enerji üretme hedefini aştı.

LISANSSIZ KAPASITESI 7 BIN MW SINIRINA DAYANDI

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EP-

DK)’nun verilerine göre şubat ayında lisanssız

elektrik kurulu gücü 6 bin 967,61 MW oldu. MW oldu.

Ele alınan dönemde lisanssız santrallerden elektrik

üretimi ise 816 bin 411,83 MWh olarak gerçekleşti.

Kaynaklara göre kurulu gücün dağılımına bakıldığında

en fazla elektrik üreten ilk üç enerji kaynağı sırasıyla;

güneş enerjisi, doğal gaz ve biyokütle enerjisi oldu.

Lisanssız elektrik kurulu güce en fazla sahip olan

ilk üç il ise Konya, Ankara ve Şanlıurfa olarak sıralandı.

En fazla ödeme yapılan enerji kaynağı ise dağılımda

yüzde 96,72 oranına sahip olan güneş enerjisi oldu.

Güneş enerjisinden elektrik üreten lisansız santrallere

şubat ayında toplam 739 milyon 973 bin 330 TL ödeme

yapıldı. Güneş enerjisinden sonra ödeme yapılan

enerji kaynakları şöyle oldu: Yüzde 2,46 payla biyokütle,

yüzde 0,75’le rüzgar ve yüzde 0,08 hidrolik enerji.

2021 yılı Şubat ayı sonu itibariyle lisanssız elektrik

kurulu gücünün enerji kaynaklarına göre dağılımı ise

şöyle oldu:

Kaynak Türü Kurulu Güç (MW) Oran (%)

Güneş 6.399,55 91,85

Doğal gaz 404,07 5,80

Biyokütle 84,51 1,21

Rüzgâr 70,83 1,02

Hidrolik 8,65 0,12

Genel Toplam 6.967,61 100,00

24 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


YATIRIM


ANKARA KULİSİ

Deniz Suphi

Doğal gaza yapılan yüzde 12 zam, elektrik

fiyatlarını da tetikleyecek

BOTAŞ’ın doğal gaza yaptığı zam, elektrik fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya başladı. HES’lerin kuraklık

nedeniyle toplam elektrik üretimindeki payının düşmesiyle ortaya çıkan açık doğal gaz santralleri

tarafından karşılanıyor. Kısaca doğal gaz zammı domino etkisi yaratacağa benziyor, uzmanlar “Temmuz

ayındaki tarife güncelleme döneminde yüzde 15-20 oranında bir zam olabilir” öngörüsünde bulunuyor…

BOTAŞ; ocak, mart ve nisan aylarının ardından

mayıs ayında da doğal gaza zam yaptı. Gaz fiyatı,

konut ve sanayide yüzde 1, elektrik üretim amaçlı

santrallarda yüzde 12 artırıldı. Zam sonrasında konutlarda

gaz satış fiyatı, her bin metreküp için bin

315 lira 500 kuruş, sanayi bin 471 lira 414 kuruş

oldu. Elektrik üretim amaçlı santraller de yüzde 12

artışla bin 631 lira 667 kuruştan gaz kullanmaya

başladı. Peki, bu zammın elektrik fiyatlarına etkisi

ne olacak? Bilindiği gibi Türkiye’nin “en ucuz” elektrik

üretim kaynağı su. Ancak son yıllarda yaşanan

kuraklık bu yıl da devam ettiği için barajlara, bu

yıl beklenen miktarda su gelmedi. Bu yılın ilk dört

ayında (ana havza) barajlara gelen su miktarı, uzun

yıllar ortalamasının hemen hemen yarısı düzeyine

geriledi. Bu nedenle toplam elektrik üretiminde, bu

yıl ve 2022’de suyun payının azalması bekleniyor.

Suyun üretimdeki payı azaldığında ortaya çıkan

açığı doğal gaz çevrim santralleri dolduruyor, bu da

gazın payını artırıyor. Henüz tarifelere bir zam söz

26 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


konusu değil ancak maliyet arttığı için piyasada,

elektrik fiyatları da yükselmeye başladı. Enerji sektörü

uzmanları, Türkiye’de elektrik tarifelerinin üçer

aylık dönemlerde maliyet bazlı olarak gözden geçirildiğini

belirterek, “Bu çerçevede bir hesaplama

yapılacak. 1 Temmuz’da, yeni bir tarife gündeme

gelebilir. Elektrikte artış beklenebilir” dedi. Sektör,

elektrikte yılın sonuna dek yüzde 15-20 aralığında

bir artışa gereksinim olduğu görüşünü dile getirdi.

“Tam kapanmanın” enerjiye etkisi olacak mı?

Türkiye, koronavirüsle mücadele için bir kez daha

kapandı. 29 Nisan 2021 Perşembe saat 19.00’da

başlayan “tam kapanma” adı verilen uygulama, 17

Mayıs 2021 Pazartesi 05.00’e kadar sürecek. Kapanmanın

enerji tüketimine etkisi ne? Bu soruyu yanıtlamak

için geçen yıla gitmemiz gerekiyor.

Türkiye, 2020 yılının Mart ayında yeni koronavirüsle

ve salgınla mücadele için ilk adımı attı. Bazı

kısıtlamalar getirildi, milyonlarca vatandaş evine

kapandı. Uzaktan çalışma başladı, Okullar, uzaktan

eğitim verdi. Sıkı önlemler, nisan ve mayıs aylarında

da devam etti.

Türkiye, 2020 yılı Nisan ayında 20 milyar 342

milyon kilovatsaat elektrik tüketti. 2021 yılı Nisan

ayında (1-29 Nisan arasında herhangi bir kısıtlama

söz konu değildi) yüzde 25.9’luk artışla 25 milyar

615 milyon kilovatsaata çıktı. Normal dönemde,

kapanmaya göre elektrik tüketimi dörtte birden

fazla artış gösterdi.

Bu yıl 17 Mayıs’a dek sürecek “tam kapanma”

döneminde elektrik ve gaz tüketiminin ne olacağına

dair veriler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Konutlarda, kapanma öncesine göre elektrik tüketimi

arttı. Ticarethanelerde beklendiği gibi belirgin

biçimde düşüş yaşandı. Sanayide, gerek elektrik

gerekse de doğal gaz tüketimi geçen yıla göre artış

kaydetti.

Yaz mevsimindeki tüketim turizme bağlı

Yaz mevsiminde elektrik tüketimini etkileyecek

en önemli öğe, turizm yörelerindeki hareketlilik olacak.

Otellerin açılması durumunda tüketimin hızlı

bir artış göstermesi ve geçen yılın çok çok üstüne

çıkması bekleniyor. Özellikle klimaların çalışmaya

başlamasıyla elektrikte ciddi bir tüketim artışı hesaplanıyor.

Bu tüketimin karşılanmasında doğal gaz santralları

önemli bir yere sahip olacak. Zira, özellikle

devletin sahip olduğu ve işlettiği dev hidroelektrik

santralların barajlarına, bu yıl beklenen miktarda su

gelmedi. Bu yılın ocak-nisan döneminde ana havza

olarak adlandırılan barajlara gelen su miktarı, uzun

yıllar ortalamasının yarısı düzeyinde kaldı.

Buna bağlı olarak toplam elektrik üretiminde, bu

yıl ve izleyen yılda suyun payının azalması bekleniyor.

Doğal gaz santrallarının payı artacak. İşaretler

de geliyor. Örneğin, 2020 yılı sonunda gaz santrallerinin

toplam elektrik üretimi içindeki payı yüzde

22-23 düzeyinde seyrediyordu. Bu oran, Nisan ayı

sonunda yüzde 28’e dek yükseldi. Suyun payı yüzde

25-26 düzeyinde bulunuyordu. Bu pay, yüzde 20-21

aralığına kadar çekildi. İzleyen aylarda suyun payının

daha da düşebileceği belirtiliyor.

GAZ ZAMMI VE ETKİLERİ

Doğal gazın, toplam elektrik üretimi içindeki payı

artarken, birim fiyatı da yükselmeye devam ediyor.

BOTAŞ; ocak, mart ve nisan aylarının ardından mayıs

ayında da doğal gaza zam yaptı. Gaz fiyatı, konut

ve sanayide yüzde 1, elektrik üretim amaçlı santrallarda

yüzde 12 artırıldı. BOTAŞ, önceki aylarda her

bir müşteri grubuna yüzde 1 oranında zam yapmıştı.

Bu zam sonrasında piyasada, (piyasa takas fiyatları)

elektrik fiyatları da yükselmeye başladı. Santrallere

satılan gazın fiyatının artması ve maliyetlerin yükselmesi,

bir aşama sonrasında elektrik fiyatlarına da

şöyle ya da böyle yansıyacak. Enerji sektörü uzmanları,

elektrikte yılın sonuna dek yüzde 15-20 aralığında

bir artışa gereksinim olduğunu kaydederek,

“Teknik çalışmalar yapılacaktır. Buna göre bir karar

alınacaktır” diye konuştu.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 27


RÖPORTAJ

Z. Işık Adler

Değişen YEKDEM mekanizması nedeniyle

fiyatların güncellenmesi gerekiyor

YEKDEM ile ilgili düzenlemenin her ne kadar yatırımcıların beklentisinin altında kalmasına karşın rüzgar

sektörünün büyümesinde itici bir güç olduğunu belirten TÜREB Başkanı Ebru Arıcı, ancak son dönemde

artan döviz kurları nedeniyle fiyatlarda güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyor. Arıcı, Mini YEKA

ihaleleri, lisanssız yatırımların önünün açılması ve offshore yatırımlarıyla ilgili haritanın belirlenmesinin

ardından Türkiye’de rüzgarın çok daha önemli bir seviyeye geleceğini belirtiyor…

Geçtiğimiz ay Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği

(TÜREB) Başkanı seçilen Ebru Arıcı, aynı zamanda

sektörün ilk kadın başkanı oldu. Ebru Arıcı ile hem

birliğin yeni dönem hedeflerini hem de rüzgar sektörünün

gelişimi için neler yapılması gerektiğini

konuştuk. Arıcı çeşitli yasal düzenlemeler ve bazı

teşviklerle Türkiye’nin rüzgar potansiyelini katma

değere dönüştürüleceğine inanıyor…

TENVA ve Enerji Panorama Dergisi olarak yeni

görevinizi tebrik ederiz. Sektörün ilk kadın

başkanı olmanızın diğer alanlara da örnek

olmasını dileriz. Öncelikle sizi yakından tanımak

isteriz. Kariyer yolculuğunuz ve enerji sektörüyle

yolunuzun nasıl kesiştiğini anlatabilir misiniz?

Merhaba Türkiye Enerji Vakfı ve Enerji Panorama

Dergisine tebrikleri ve nazik davetleri için öncelikle

çok teşekkür ederim. Kendimi kısaca tanıtmam

28 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


gerekirse; 1974 Samsun doğumluyum, Dokuz Eylül

Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge

Planlama bölümü mezunuyum.1998 yılında şehir

plancısı olarak çalışmaya başladığım şirket, bir süre

sonra enerji sektöründe de yatırımlar yapmaya başladı.

Benim enerji sektörüyle tanışmam da o döneme

denk geliyor. 2005 yılından beri çok yoğun olarak

yenilenebilir enerji ve en başta rüzgar sektöründe

çalışıyorum. Toplamda 6 bin MW üzerinde yaklaşık

120 projede aktif rol aldım. İlerleyen yıllarda enerji

alanında girişimci oldum ve kendi şirketimi kurdum.

Yenilenebilir enerji sektöründe inşaat öncesi dönemdeki

hizmetlerin tamamını en kapsamlı veren

bir şirketiz.

Yenilenebilir enerji ve gelişen teknoloji sayesinde

kadınların ‘erkek egemen’ enerji sektöründeki yeri

artıyor. Daha fazla kadının enerjide yer alması için

neler yapılması gerekiyor, önerileriniz nelerdir?

Aslında sektörde bu anlamda olumlu bir değişim

de gözlenmekte diyebilirim. Ancak her şekilde yönetim

ekiplerinde daha çok kadın görmeliyiz. Öncelikle

kadınlar için sektörün cazibesini artırmak hem sektör

oyuncularının hem de kamunun hedefinde olmalıdır.

Mentorluk ve gelişim programları, eğitim destekleriyle

de özellikle gençlerin ilgisi sağlanabilir.

Türkiye yenilenebilir enerjide önemli bir yol

aldı ancak son yıllarda yatırımların azaldığını

görüyoruz. Bu perspektiften bakarak Türkiye’nin

rüzgar yolculuğunu kısaca özetleyebilir misiniz?

Bu yıl nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?

Malumunuz yaşanan salgın sürecine karşın Türkiye

rüzgar enerjisi sektörü, 2020 yılını 1.224 MW

ilave kurulu güçle kapatmayı bildi ve ülkemizin rüzgar

enerjisi kurulu gücü 2020 yılı sonu itibarıyla 9

bin 305 MW’a ulaştı. Mart sonu itibarıyla 9 bin 833

MW ile 10 GW sınırına dayandı. Bu sınırın 2021 yılı

bitiminde fazlasıyla aşılmış olacağına yürekten inanıyoruz.

2010 yılında toplam kurulu gücü 1370 MW iken

2020 sonunda 10 GW sınırına dayanan; yüzde 65

yerlileşme oranına sahip; dünya devi markalara

uluslararası standartlarda ürün ve hizmet tedarik

edebilen, güçlü Türk şirketlerinin 75 fabrikada üretim

yaptığı ve ihracat ağırlıklı çalıştığı; doğrudan 18

bin, dolaylı olarak 25 bin kişinin istihdam edildiği;

Türk mühendisliğinin ön plana çıktığı ve inanılmaz

kıymetli bir bilgi birikiminin her geçen gün daha da

arttığı bir sektörden söz ediyoruz.

Şu anda 2 bin MW YEKA projeleri ve 2 bin 500

MW’ı inşaa halinde olan yaklaşık 4 bin MW üretim lisanslı

ve ön lisanslı projeyle yaklaşık 6 bin MW proje

stoğumuz bulunuyor. Bunların bir kısmının hayata

geçmesiyle yılsonunda 11 GW’lık bir güce ulaşacağımızı

tahmin ediyoruz.

“HER NE KADAR SEKTÖRÜN

BEKLENTILERININ ALTINDA KALSA DA…”

Kamuoyunda YEKDEM ile ilgili tartışmalar henüz

bitmiş değil. Kamunun bu alanda yaptığı son

düzenleme rüzgar sektöründe var olan ve yeni

girecek olan yatırımcıları nasıl etkileyecek?

Salgın birçok sektörü sekteye uğrattı, ancak YEK-

DEM mekanizmasının yenilenmesi rüzgar yatırımlarının

devam etmesi için çok önemli bir etken oldu.

Bildiğiniz gibi, 1 Temmuz 2021’den sonra işletmeye

girecek YEK belgeli yenilenebilir enerji kaynaklarına

dayalı elektrik üretim tesisleri için uygulanacak YEK-

DEM ve yerli katkıya ilişkin fiyatlar, süreler ve fiyat

güncellemesi formülasyonu, 29 Ocak 2021 tarih ve

3453 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile belirlendi.

Kamudan beklenen en önemli teşvik aslında süresi

dolmakta olan YEKDEM mekanizmasının devam ettirilmesiydi.

Her ne kadar sektörün beklentilerinin al-

OFFSHORE RES İÇİN

YOL HARİTASI ÇİZECEKLER

Türkiye’nin offshore rüzgar potansiyeli hakkında

bilgi verebilir misiniz? Daha önce bir ihale

açılmıştı ancak katılım olmadı. Bu alanı geliştirmek

için neler yapılmalı?

Evet, 2018 yılında 1.200 MW için bir duyuru yapılmıştı

ancak sonuçlanmadı. Ancak o tarihten bu zamana

hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı hem

de özel sektör, bu konuda son derece ciddi çalışmalar

yürütüyor. Öncelikli hedef de teknik hazırlıkların,

finansman koşullarının, tedarik zinciri ve istihdam

koşullarının belirlenmesi. Bu anlamda TÜREB

olarak Türkiye Offshore RES Yol Haritası ve rüzgar

elektrik santrallerinin kurulumlarına yönelik teknik,

ekonomik ve çevresel etki çalışmalarına destek

vermek için çalışmalarımızı yürütüyoruz.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 29


tında kalmış, Türk Lirası bir destek belirlenmiş olsa

da bu durumuyla da yatırım yapmak isteyenler için

önemli bir teşvik olduğunu düşünüyoruz. Günün sonunda

devletin belirlediği bir alım garantisi finanse

edilmenin en önemli koşulu. Malumunuz 1 Haziran

tarihi ile YEK-G belgeleri gündemimize giriyor, bu da

yatırımcılar için ilave bir gelir yaratacak.

Artan kur maliyetleri nedeniyle bilançosunda

sorun yaşayan yatırımcılar var mı?

Halihazırda inşaat ve işletme aşamasında olan

projelerin büyük kısmı döviz bazlı teşvikten faydalandıkları

ve finansmanları bu koşullara göre sağlandığı

için nispeten diğer sektörlere göre nispeten

daha az etkilendi diyebiliriz. Ancak değişen YEKDEM

mekanizması için fiyatların güncellenmesi son derece

önem kazanıyor.

YEKA RES projeleri ile göreceğiz. Kısa vadede tavan

fiyatı, başvuru süreleri ve koşulların içeren, uzun

vadede ise depolama ve yerlilik konularının, aynı

zamanda proje geliştirme önerilerinin de yer aldığı

çalışmamız tamamlanmak üzere. Düzenli olduğu

sürece açıklanan her kapasite sektörümüzün her

parçası için son derece kıymetlidir.

MINI YEKA IHALESI YENI

YATIRIMCILAR KAZANDIRACAK

Son dönemde hibrit santraller konusu oldukça

popüler. Türkiye’nin bu alandaki potansiyeli

nedir, gelişim için hangi konulara öncelik

verilmelidir?

Genellikle ülkelerin yenilenebilir enerji potansiyellerine

baktığımızda bir ya da iki kaynak üzerine

yatırım altyapısı olduğunu görüyoruz. Ancak Türkiye

bu anlamda çok farklı yenilenebilir enerji kaynaklarına

sahip. Hibrit enerji santralleri ve uygulamalarına

yönelik çalışma gruplarımızla hem en kolay

hayata geçirilebilecek rüzgar-güneş potansiyelini

inceliyor hem de hidrojen gibi alternatifler için uluslararası

gelişmeleri takip ederek ülkemizdeki altyapıya

katkı koymaya çalışıyoruz.

YEKA ve mini YEKA ihalelerinde bir gerileme söz

konusu. En son bakanlık bu yıl 2 bin MW’lık ihale

düzenleyeceğini açıkladı. Bu miktar sizce yeterli

ve ihalelere yerli ve yabancı yatırımcı ilgisi nasıl

olacaktır?

Aslında şu anda halihazırda verilmiş olan 2 bin

MW YEKA projesi var, 2 faz halinde düzenlenecek.

Aynı zamanda TÜREK@home kapsamında 24 Mart

2021 tarihinde düzenlenen panelimizin moderatörü

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah

Tancan tarafından 2 bin MW Mini YEKA RES başvurularının

da yakın zamanda alınacağı bilgisi açıklandı.

Yeni yatırımcı profilimizi artık planlanan Mini

LİSANSSIZ SANTRALLER İÇİN

YATIRIMCI REHBERİ HAZIRLANIYOR

Rüzgar sektöründe lisanssız santral yatırımlarının düşük

kaldığını belirten Ebru Arıcı, bunun nedeni olarak kapasite

kısıtlamasını görüyor. İlk düzenlemede 500 kWh, daha

sonra ise 1 MW sınırı getirildiği anımsatan Arıcı, “Oysa

rüzgarda türbin kapasiteleri daha yüksek, dolayısıyla üretim

kısıtı bir sorun oldu. Ancak 5 MW’lık düzenlemenin

ardından hem kamu hem de özel sektörde lisanssız yatırımlarının

artacağını düşünüyoruz” diyor.

Ancak Arıcı, yatırımların önündeki bir başka engel daha

olduğunu söylüyor; o da arazi sorunu. Lisanssız santrallerin

kamu arazisine kurulamadığını belirten Arıcı,

“Oysa rüzgar daha çok kamu arazilerinde, yerleşim ve

sanayi bölgelerinin uzağında. Güneş gibi istediğin yere

kurmak mümkün değil. Biz kamudan bu konuyla ilgili

ek düzenlemeler yapmasını bekliyoruz. Ayrıca TÜREB

olarak şu anda lisanslı yatırımları kapsayan ve yatırımları

A’dan Z’ye kadar inceleyen bir rehber hazırlıyoruz.

Aynı çalışmayı lisanssız santraller için de yapacağız ve

bu alanın gelişmesi için önerilerimizi sunacağız. Biliyorsunuz

lisanssız santrallere en çok ilgi gösteren kesim,

elektrik tüketimi yüksek olanlar yani sanayii. Bu konuda

bizim de önerilerimiz olacak” diyor.

30 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


FİNANSMAN

Akkuyu 500 milyon dolar “Sürdürülebilirlik” kredisi alacak

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’a bağlı Akkuyu Nükleer A.Ş. ile Otkritie Bankası,

500 milyon dolarla sınırlı 7 yıllık yenilenmeyen kredi üzerine anlaşmaya vardı. Kredi, şirketin

sürdürülebilir kalkınma alanındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini şart koşan özel koşullarda

Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesini finanse etmek için kullanılacak…

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom tarafından

yapılan Mersin’deki Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin

yapımı için yeni bir finansman anlaşması imzalandı.

Rosatom’un iştiraki olan Akkuyu A.Ş. ile Otkritie

Bankası, 500 milyon dolarla sınırlı 7 yıllık yenilenmeyen

kredi üzerine anlaşmaya vardı. Akkuyu Nükleer A.Ş.,

Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına uygun olarak ilgili yıllık

faaliyet raporunun sunulması ile ekolojik ve çevresel

izlemenin gerçekleştirilmesi yükümlülüğünü üstleniyor.

Anlaşmalara uyum, borçlu için daha düşük kredi oranının

belirlenmesi anlamına geliyor.

Konuya ilişkin bilgi veren Rosatom Genel Müdür Birinci

Yardımcısı ve Uluslararası İş Geliştirme Direktörü

Kirill Komarov, “Özel koşullarda kredi çekmek yalnızca

avantajlı faiz oranına güvenmeyi mümkün kılmıyor, aynı

zamanda hem ‘amiral gemi’ niteliğindeki projemiz Akkuyu’nun

hem de Rosatom’un hedefleri uygulamak için

‘sürdürülebilir’ çözümler ve yollar seçme konusundaki

ortak arzusunu bir kez daha doğruluyor” dedi. Komarov,

“Her sürdürülebilir kredi, finansal piyasanın, sadece güvenilir

bir borçlu olarak değil aynı zamanda sürdürülebilir,

düşük karbonlu bir senaryoda ekonominin büyümesi

için gerekli koşulları yaratan bir endüstri olarak nükleer

enerji endüstrisine duyduğu güvenin kanıtıdır” yorumunu

da yaptı.

Rosatom Ekonomi ve Finans Genel Müdür Yardımcısı

İlya Rebrov ise “Akkuyu NGS projesinin finansmanının

sağlanmasıyla ilgili anlaşma, Rosatom ile Otkritie

Bankası arasında 2019 yazında başlayan iş birliğinde

önemli bir kilometre taşıdır. Bankanın, bugün dünyanın

en büyük nükleer enerji projesi olan Türkiye’deki düşük

karbonlu enerji projemizi, BM Sürdürülebilir Kalkınma

hedeflerinin yanı sıra Paris Anlaşması iklim hedeflerini

destekleme taahhüdümüzü yansıtan koşullarda destekleme

kararını memnuniyetle karşılıyoruz. Otkritie

ile stratejik ortaklığımızın gelecekte Rosatom’un diğer

projelerine yayılacağına ve bunların zamanında uygulanmasına

katkıda bulunacağına inanıyoruz” açıklaması

yaptı.

“Ekolojik yükümlülüklere uyacaklarının

taahhüdü”

Otkritie Bankası Kıdemli Başkan Vekili, Kurumsal

ve Yatırım Bankacılığı Direktörü Yekaterina Çirkova da

şu değerlendirmelerde bulundu: Otkritie Bankası, etrafındaki

dünyayı değiştiren, yol gösteren, her zaman

sadece iş yapmaktan daha fazlasını yapan bir bankadır

ve önde gelen şirketlerle doğrudan işbirliğinin uygulanmasına

odaklanmaktadır. Bu şirket de elbette, stratejik

ortağımız olan Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’dur.

Rosatom’un Rusya Federasyonu dışındaki

en büyük projesinin ana finansörlerinden biri olmaktan

mutluluk duyuyoruz. Akkuyu Nükleer ile yapılan anlaşma,

banka için müşterinin mevcut küresel uygulamalara

uygun olan ekolojik yükümlülüklerine tam olarak

uyma arzusunu teşvik eden bir mekanizma sağladığı

için özellikle önemli.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 31


KAPAK

Deniz Suphi / Z. Işık Adler

AKDENIZ VE KARADENIZ’DEKI

ULUSLARARASI GERGINLIĞIN

ORTASINDA TÜRKIYE’NIN

SIYASET VE ENERJI DENKLEMI

Türkiye uzun zamandır yalnız kaldığı Doğu Akdeniz havzasında kendi lehine

önemli adımlar atarken karşısında birden bire ABD ve Rusya ekseninde

şekillenen Ukrayna gerginliğini buldu. Türkiye, Rusya ile olan yakın siyasi ve

özellikle enerji tabanlı ekonomik ilişkilerini devam ettirmek bir yandan da

NATO üyesi olmasının getirdiği sorumluluklarla karşı karşıya…

32 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de bölge

ülkeleriyle olan ilişkilerinin yanı sıra enerji hub’ı

ve üreticisi olma kozuna da sahip olan Türkiye,

adeta bir mekik diplomasisi yürütüyor. Bu süreçte

hangi adımlar Türkiye’nin elini güçlendirir,

uluslararası enerji arenasındaki gücünü artırır ve

dış politikadaki ağırlığına değer katar?

Ukrayna’nın doğusundaki Donbass merkezli,

Karadeniz’e de sıçrayan gerilim, tarihi

kanlı ayak izleriyle dolu insanlığa, İtalyan ozan

ve siyasetçi Dante’nin hayal bile edemeyeceği

yeni bir cehennem azabı yaşatacak potansiyeli

de bağrında taşıyor. Bir yanında ABD ve

Batı’nın desteğini alan Kiev’in, diğer yanında

ise Moskova’nın bulunduğu kriz, her gün yeni

bir açıklama ya da girişimle evriliyor ve içten

içe yanan ateşin yakıcı etkisi önce Türkiye ve

Karadeniz’i içine alan bölgede, ardından diğer

ülkelerde farklı derecelerde de olsa hissediliyor.

Türkiye’nin inşa etmeyi planladığı Kanal

İstanbul projesi kapsamında “gözden geçirilebileceği”

ifade edilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi

de Karadeniz’e yönelik hassasiyetleri

artırıyor. Karadeniz’de suları ısıtan bu gerilim,

çekirdeğinde ekonomi ve enerjinin bulunduğu

büyük hesapları ve paylaşım savaşını, jeostratejik

noktalara yerleşme planlarını, askeri

güç gösterileriyle tahkim ediyor. Bu sürecin

ABD’ye, Karadeniz’de askeri olarak konuşlanabileceği

kanalları açabileceği, Kuzey

Akım-2’den başlayarak bazı enerji projelerine

müdahale edebileceği fırsatlar sunduğu

yorumları yapılıyor. Türkiye, gerçekliği tartışmalı,

diplomatik bir deyişle “stratejik ortağı”

ABD ile gaz-petrol, turizm, nükleer, tarım

ürünleri ve askeri ilişkileri olan Rusya arasında

yönünü tayin etmeye çalışıyor. Türkiye

ve Rusya ilişkilerinin yara almasının (elbette

derecesine bağlı olarak), yürüyen ya da başlayacak

projeleri ve ticari süreçleri zora sokacağı,

uçak düşürme deneyiminden hareketle

rahatlıkla öne sürülebilir.

Ukrayna ve Rusya arasında Donbas bölgesi

üzerindeki hakimiyet mücadelesi Karadeniz’deki

gerilimi artırmaya devam ediyor.

ABD Başkanı Joe Biden, bölgedeki kriz için

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü.

Telefon görüşmesinde Biden, Putin’e

Ukrayna konusundaki kaygılarını ileterek

“gerginliği azaltma” çağrısı yaptı. Ancak, bu

yeterli olmadı.

Gerilimi artırıcı, tehdit dozu yüksek, tarihsel

referansları da olan ima yüklü son

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 33


mesaj, Moskova’dan geldi. Rusya Devlet Başkanı

Vladimir Putin, 18 Nisan’da meclise hitaben yaptığı

yıllık konuşmasında, Ukrayna ve Belarus’a değinerek,

“Rusya’nın her ülke ile iyi ilişkiler istediğini ama

provokasyona başvurup köprüleri yakma niyetinde

olanlara yanıtlarının hızlı ve sert olacağını” söyledi.

“Rusya’yı suçlamak bazı ülkeler için spor

haline geldi”

Rusya’nın çıkarlarını, uluslararası hukuk çerçevesinde

korumaya devam edeceğini belirten Putin,

“Herhangi bir sebepten ya da hiçbir sebep yokken

Rusya’yı suçlamak, bir dizi ülke için bir tür spor haline

geldi. Her ülke ile iyi ilişkiler olsun istiyoruz. Yeterince

sabırlıyız, fakat provokasyonlara cevabımız

sert olacak. Hiçbir ülkenin Rusya ile ilişkilerinde

kırmızı çizgileri geçmeyeceğini umuyorum” diye konuştu.

Batı’nın, Ukrayna ya da Belarus’u umursamadığını,

amacının Rusya’yı çevrelemek olduğunu savunan

Putin, sözlerini şöyle sürdürdü: Biz ölçülü davranmaya

çalıştıkça onlar çevreleme girişimlerine

devam ediyor. Rusya’ya karşı provokasyon gerçekleştirecekler

daha önce hiç olmadıkları kadar pişman

olacaklardır.

Putin, Batı medyası ve liderlerin, Belarus Devlet

Başkanı Aleksandr Lukaşenko’ya yönelik suikast ve

darbe planına ilişkin gelişmelere sessiz kaldığını

kaydederek, “Lukaşenko hakkında farklı bakış açısına

sahip olabilirsiniz. Ancak suikast faaliyeti çok

fazla” dedi. Nükleer silahlar dahil askeri teçhizatın

yenilendiğini belirten Putin, nükleer güçleri bulunan

ülkelerin ayrı bir sorumluluğu olduğunu söyledi. Putin,

BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesinin

toplanması çağrısında bulundu.

Montrö’yü ABD ve Rusya da konuşmaya

başladı

Dünya devleri ABD ve Rusya’nın daha küçük ülkeleri

öne sürerek yaşadığı gerilim, Türkiye’yi de çok

yakından ilgilendiriyor, hem de birçok açıdan. Özellikle

iç siyasette Montrö Boğazlar Anlaşması ve Kanal

İstanbul projesinin tartışıldığı bu günlerde konu

da hem iç hem de dış siyasette daha önemli hale

geliyor.

Türkiye’nin inşa etmeyi planladığı Kanal İstanbul

projesi kapsamında “gözden geçirilebileceği” ifade

edilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi de Karadeniz’e

yönelik hassasiyetleri bir anda artırdı. Rusya ve Ukrayna

arasındaki ihtilafın gündeme geldiği günlerde,

ABD’nin iki savaş gemisini çıkartma girişimiyle

Karadeniz’de sular daha da ısındı. Gerçi ilerleyen

34 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


günlerde ABD, bu girişiminden vazgeçti ama bu tür

manevraların gelecekte de yapılma olasılığı yüksek.

Rusya da Montrö ile ilgili olarak hızla pozisyon aldı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova,

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin alternatifi bulunmadığını

belirterek, “İlgili tüm devletlerin buna sorumluluk

bilinciyle yaklaşacağını umuyoruz. Elbette

bu konuda Türkiye, özel bir role sahip” dedi.

Karadeniz’de yakın ve uzak nedenler

Hiç kuşku yok ki bu hamlelerin askeri, ekonomik

ve enerji odaklı yönleri bulunuyor. ABD’nin,

Karadeniz’de başta deniz kuvvetleri olmak üzere

bütün varlığı ile “kontrol” ya da “sınırlama” olmaksızın

bulunma amacı taşıdığı biliniyor. Zaten ABD

de bunu gizlemiyor. ABD’nin Ankara Büyükelçili’ğin

resmi Twitter hesabından 24 Temmuz 2020’de yapılan

paylaşımda, Karadeniz’in tüm milletlere açılması

istendi. Mesajda, “Çok sayıda ortak & dost ülke,

Karadeniz’deki #ExerciseSeaBreeze adlı tatbikatta

birlikte yer aldı. Tüm bu milletlerin, Karadeniz’in

dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması

umuduyla 20’ncisi gerçekleştirilen tatbikatta bir

araya geldiğini görmek son derece etkileyici” denildi.

ABD’nin, bölgeye yönelik hamleleri, Rusya’nın,

küresel piyasaların yükselen ekonomik gücü Çin’le

olan iş birliğini ve temasını zayıflatma ve Rusya’yı

olabildiğince Çin ekseninden uzaklaştırma siyasetinin

bir parçası olarak da okunabilir. Bu olasılık, gerilimde

“uzak” neden olarak değerlendirilebilir.

Yakın neden… ABD’nin, Almanya ve Türkiye gibi

NATO ülkelerini yanına çekme stratejisi izlediğini

de düşünenler var. Buna göre ABD, Kuzey Akım-2

projesini baltalamak için fırsat yaratıyor. Toplam

maliyeti 10 milyar Euro civarında olması beklenen

ve yüzde 94’ü tamamlanan Kuzey Akım 2 Projesi

sayesinde yılda 55 milyar metreküplük Rus gazının

Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya sevk edilmesi

planlanıyor.

ABD; Ukrayna, Polonya ile Baltık ülkelerinin inşasına

karşı çıktığı projenin ortakları arasında proje

sahibi Gazprom’un yanı sıra Shell, OMV, Engie, Uni-

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 35


per ve Wintershall gibi şirketler bulunuyor. Bu konudaki

gelişmeleri daha dikkatle izlemek büyük önem

taşıyor.

Türkiye açısından durum ne?

Türkiye, “stratejik ortağı” ABD ile gaz-petrol, turizm,

nükleer, tarım ürünleri ve askeri ilişkileri olan

Rusya arasında yönünü tayin etmeye çalışıyor. Zira,

Türkiye’nin Rusya ile derin ekonomik, siyasi, ticari

ve askeri ilişkileri bulunuyor. Türkiye ve Rusya ilişkilerinin

yara almasının, yürüyen ya da başlayacak

projeleri ve ticari süreçleri zora sokacağı, uçak düşürme

deneyiminden hareketle rahatlıkla öne sürülebilir.

Örneğin Akkuyu Nükleer Santrali… Ruslar,

Akkuyu’da her biri 1200 megavat olan, 4 üniteden

oluşan nükleer santral inşa ediyor. Santralin yatırım

maliyeti, 20-25 milyar dolar aralığında hesaplanıyor.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin üretilen elektriğe

alım garantisi verdiği santralde, ilk üç ünitede inşaat

devam ediyor. Dördüncü ünitenin inşaat lisansının

bu yıl verilmesi ve en geç yeni yılda temelinin atılması

hedefleniyor. Uzmanlara göre, uçak düşürme

olayı sonrasında santralda inşaat durma noktasına

gelmişti. İki ülke arasında çıkacak yeni bir kriz, bu

projeyi doğrudan etkileyebilir.

Türkiye-Rusya arasındaki en önemli ekonomik

değerlerden biri de doğal gaz… Türkiye, yılda 50 milyar

metreküp doğal gaz tüketiyor. Tükettiği miktarın

halen önemli bir bölümünü (yarından fazlasını) Rusya’dan

ithal ediyor. Bu yıl sonuna dek BOTAŞ ve özel

şirketlere ait yaklaşık 16 milyar metreküp doğal gaz

ithalat kontratı sona erecek. Bunun 4 milyar metreküpünü

TürkAkım üzerinden ithalat yapan özel sektör,

kalanını da BOTAŞ (4 milyar metreküp TürkAkım,

6.6 milyar metreküp Azerbaycan, 1.2 milyar metreküp

Nijerya) kontrol ediyor.

Rusya’nın en büyük kozu: Doğal gaz pazarlığı

ve turizm geliri

Kısaca Türkiye ve Rusya, sözleşme yenilemek

üzere masaya oturacak. BOTAŞ’ın yanı sıra özel sektör

ithalatçıları da Rusya ve Gazprom’la hem miktar

hem de fiyat konusunda müzakerede bulunacak. Bu

süreçte, ikili ilişkilerin kıvamı kuşkusuz önemli olacak.

Zira Türkiye, Rusya’dan gaz fiyatını 2020 yılının

başında indirmesini istedi. Rusya, şu ana dek bu talebi

olumlu karşılamadı.

Turizmi de unutmamak gerekiyor. Rusya, bölgedeki

gelişmeler sonrasında Türk turizmini etkileyecek

bir adım attı. Rusya, nisan ayının başında,

Türkiye ile arasındaki uçuşları 15 Nisan’dan itibaren

1 Haziran’a kadar kısıtlama kararı aldı. Uçuşların

karşılıklı olarak haftada iki uçuşla sınırlandırıldığı

bildirildi. Türkiye’deki koronavirüs vakalarına bağlanan

bu kararın, siyasi yönü göze batacak kadar öne

çıkması dikkat çekici bulunuyor.

36 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


DOĞU AKDENIZ’DE KARTLAR YENIDEN KARILIYOR

Bir süre öncesine kadar Doğu Akdeniz’de yalnız

bir şekilde mücadele eden Türkiye, artık daha rahat.

Çünkü yakın süreçte Libya, Mısır ve Türkiye arasında

Doğu Akdeniz denkleminde yeni bir dönemin

başladığına dair güçlü gelişmeler var. Türkiye nisan

ayında Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid

Dibeybe ve beraberinde 14 bakanını ağırladı.

Ankara nezdinde son derece tarihi görülen ziyaretle

Türkiye-Libya ilişkilerinde özellikle Kasım 2019’da

imzalanan Deniz Yetki alanlarının sınırlandırılmasına

ilişkin mutabakat ve geçtiğimiz yıl ülkede sağlanan

ateşkesin devamlılığını göstermesi açısından

önemliydi. Türkiye’nin Libya ile ilişkilerini düzeltmesinin

ardından İtalya, Fransa, Rusya, Yunanistan,

ABD de Libya ile ‘mekik diplomasisine’ başladı. Onların

da hedefi ‘deniz yetki’ anlaşması imzalamak.

Diğer yandan gerek Doğu Akdeniz gerekse Libya

ile ilişkilere de konusunda Türkiye için bir diğer

önemli gelişme Mısır ile diplomatik ilişkilerin yeniden

başlaması oldu. Dışişleri Bakan yardımcısı başkanlığındaki

Türk heyeti Kahire ziyareti gerçekleşti.

Türkiye’nin eli rahatlıyor

Tüm bu gelişmeler özellikle Libya, Mısır ve Türkiye

arasında Doğu Akdeniz denkleminde yeni bir

dönemin aralandığına dair güçlü işaretler taşıyor.

Yakın zamanda Türkiye, Mısır’la yetki anlaşması

için masaya oturabilir ancak bunun için atılması

gereken adımlar var. 4 Mayıs’ta Sabah Gazetesi’ne

bir röportaj veren SETA Enerji Araştırmaları Direktörü

Prof. Dr. Kemal İnat, Türkiye ile Mısır arasındaki

normalleşme adımlarının Doğu Akdeniz’deki enerji

rekabeti açısından Türkiye’ye olumlu yansıyacağını

söyledi. İnat, “Zira bölgede Mısır’ın da içinde olduğu

bir Türkiye’nin haklarını hedef alan bir oluşum söz

konusuydu. Kahire’nin Ankara ile normalleşme sonrası

bölgedeki Türkiye karşıtı faaliyetlerin bir parçası

olmaktan kaçınması ihtimali Ankara’nın elini rahatlatacak

bir gelişme olur. Bu noktada özellikle de Mısır’ın

Yunanistan ve GKRY ile imzaladığı deniz yetki

alanları sınırlandırma anlaşmasını terk edip, kendisi

için daha avantajlı olacak şekilde Türkiye ile böyle

bir anlaşma imzalaması ülkemiz için optimal fayda

sağlar” dedi.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 37


“COĞRAFYAYI NİMET YA DA

KÜLFET HALİNE GETİRMEK

YÖNETİCİLERİN ELİNDE”

Ertuğrul Kumcuoğlu

Emekli Büyükelçi

Tarih boyunca insanlığın aşina

olduğu dört önemli medeniyetin

üçü yani Mısır, Mezopotamya, Yunan

medeniyetleri Doğu Akdeniz

havzasında kurulmuştu. Bu medeniyetlerin

oluşabilmesi tesadüf

değildir çünkü gelir ve servet

birikimi söz konusuydu. Bunun

üzerine bölgede bulunan hidrokarbon

yatakları yeniden Doğu

Akdeniz’i dünyanın önemli yerlerinden

biri haline getirdi.

Bu yataklardan elde edilen doğal

gazı –ki doğal gazın nakliyesi

petrolden çok daha zordur- potansiyel

pazarlara iletmek gerekiyor.

Bölgeyi incelediğimizde ise

445 milyonluk nüfusuyla Avrupa

Birliği ve Türkiye’yi görüyoruz. Bu

gazı potansiyel pazarlara ulaştıracak

en kısa ve en az maliyetli

yol ise denizden geçecek bir boru

hattının Türkiye’ye bağlanıp Avrupa’ya

ulaştırılması olduğu görülüyor.

Kısaca Türkiye hem tüketim

hem de iletim açısından kritik bir

ülke. Siyasette bir yaklaşım vardır:

“Coğrafya milletlerin kaderidir”

denir. Eğer o coğrafya doğru

insanlar tarafından, doğru bir şekilde

yönetilirse nimete dönüşür,

yanlış insanlar tarafından yanlış

bir şekilde yönetilirse külfete

dönüşür. Dolayısıyla Türkiye’nin

stratejik pozisyonunu nimete dönüştürmesi

gerekiyor. Bunun için

de yapmamız gereken ilk şey, bu

kritik coğrafyada istikrarı sağlamak.

Aslında bugüne kadar Doğu

Akdeniz havzasının diğer bileşenleri

olan Mısır, İsrail, Suriye Ürdün

hatta Lübnan’la barışık olsaydık

bu rezervlerin Türkiye üzerinden

taşınması çok kolay olurdu, Girit-

Yunanistan hattı hiç konuşulmazdı

bile.

Türkiye, Libya ile olan ilişkilerinde

önemli bir yol aldı. Mısır’la

da benzer adımlar atılıyor. Bölgede

yapılması gereken şey, önce

akıl durultma olmalı. Bir başka

deyişle acele etmek yerine daha

sağlıklı yürümek lazım. İlişkilerimizi

sağlıklı bir zemine oturtmanın

çabuk olmayacağını ve zaman

alacağını bilerek hareket etmeliyiz.

Libya olayında yaptığımız

gibi sorunları teker teker çözeceğiz.

Tabii bunun en zor safhası

Kıbrıs-Yunanistan sorunu, onu en

sona bırakmamız gerekiyor.

“Batılı ülkeler de dış politika

silahına sarıldı”

Karadeniz’de yaşananları da

doğru bir şekilde analiz etmek

için teşhisi doğru koymak gerekiyor.

Akdeniz’de işler karışırken

birden bire Ukrayna krizi nereden

çıktı? Bu soruya uluslararası

çapta birçok kurum ve kişi de yanıt

veremiyor. Tarihte çok defa yaşanmıştır

özellikle küçük ülkelerin

dış politikayı iç politikaya alet

etme alışkanlıkları vardır. Ama bu

alışkanlığın maalesef daha rasyonel

hareket eden bazı batılı ülkelere

de sirayet ettiğini görüyoruz.

Bunun ilginç örneklerinden biri

Fransa, içerdeki sorunlarını çözemeyen

ülke birden savaş gemisini

Kıbrıs açıklarına gönderdi.

Tüm bunlara Kovid-19 salgını

da neden oldu. İç sorunlarını çözemeyen

ülkeler, ister istemez

dış politikada başarı arayışlarına

dönerler. Avrupa ülkeleri ve ABD

salgınla mücadele etmekte zorlanıyor

ve yöneticiler de “insanları

nasıl meşgul edeceğiz diyerek

uluslararası gerginlik yaratıyor

olabilir, bu bir yaklaşım. Salgının

şiddeti yavaşlayınca bu sorunlar

da azalır. Savaş davulları en azından

insanların kulaklarını sağır

eder, burada bir sıcak çatışma

ya da gerginlik beklemiyorum ve

temenni etmiyorum. Türkiye, bu

süreçte dış finansman sorununu

çözüp ekonomisini daha istikrarlı

bir hale getirirse en doğru adımı

atmış olur. Mümkün olduğu kadar

Cumhuriyetin ilk 80 yılında yapıldığı

gibi belayı üzerimize sıçratmamak

için çaba sarf etmeliyiz.

38 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


TÜRKİYE YEŞİL ENERJİYE

OLAN YATIRIMLARINI

ARTIRMALI

Prof.Dr.Emre İşeri

Yaşar Üniversitesi Uluslararası

İlişkiler Bölümü

ABD ile Rusya gerginliğinin,

bölgeye ve dünyaya ekonomik ve

diplomatik yönden etkileri neler

olur? ABD’nin, bölgeye bakışını

hem siyasi hem de enerji

kaynakları noktasında nasıl

değerlendiriyorsunuz? Tabii bu

bağlamda Rusya’nın bölgeye

yönelik planları ve hedefleri

hakkındaki görüşleriniz nedir?

Eski bir Sovyet Cumhuriyeti

olan Ukrayna, batıda Avrupa/

ABD, doğuda Rusya ile uzun süredir

devam eden bağları arasında

bölünmüş bağımsız bir yol

oluşturmak için mücadele ediyor.

Yaklaşık 30 yıllık bağımsızlığında

Ukrayna, egemen bir devlet olarak

kendi yolunu belirmeye çalışırken,

aynı zamanda AB ve NATO

gibi Batı kurumlarıyla uyum sağlamaya

çalışıyor. Fakat bu süreçte

Ukrayna dış ilişkilerini dengelemeyi

başaramadığı gibi iç bölünmeyi

(en temelde batısındaki Atlantikçi

Ukrayna milliyetçileriyle,

doğusundaki Rus yanlısı ayrılıkçılar)

gideremedi. Hiç şüphesiz

bunda Batı’nın ikircikli (2008’deki

NATO’ya üyelik vaadi en belirgin

olanı) tutumuyla Rusya’nın revizyonist

girişimleri (2014’te Kırım’ın

ilhakı başta olmak üzere)

ve “Yeni Rusya” olarak tanımladığı

Donetsk ve Lugansk (Donbas)

bölgelerindeki ayrılıkçılara desteği

de etkili oluyor. Batı’nın olası

“provokasyonu” durumunda, ülkesinde

popülaritesi giderek düşmekte

olan Putin, Eylül 2021’deki

Duma seçimleri öncesi yeni bir

Ukrayna “krizini” iç politikada fırsata

çevirmeyi düşünebilir.

TÜRKIYE-RUSYA

ARASINDAKI EN ÖNEMLI

KONU SİHA’LAR

Türkiye ile Rusya’nın Ukrayna

ve Montrö nedeniyle ilişkileri

çıkmaz bir noktaya evrilebilir

mi? Doğal gaz ticareti, boru hattı

ve Akkuyu bu süreçten nasıl

etkilenir?

Türkiye ile Rusya, bölgedeki

tüm siyasi ayrılıklarına rağmen

büyük enerji yatırımları söz konusu

olduğunda (Akkuyu, Türk

Akımı) işbirliklerini ayrı bir kompartmanda

tutmayı başarıyor gözüküyorlar.

Muhtemelen bunun

temel sebebi ise iki tarafın da

enerjide karşılıklı olarak birbirlerine

bağımlı olduğunun bilincinde

olmalarından ileri geliyor. Türkiye,

Rusya için önemli bir pazar

ve geçiş ülkesiyken, Rusya ise

Türkiye için başlıca doğal gaz tedarikçisidir.

Hiç şüphesiz Akkuyu

nükleer santrali ve S-400’le beraber

bu işbirlikleri üst seviyeye

erişmiş. İlgili sürece koşut olarak

Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri giderek

sorunlu hale gelmekte, Türkiye-Rusya

arasındaki karşılıklı

işbirliği giderek Türkiye aleyhine

daha da asimetrik bir hal almaya

başladı.

Soğuk Savaş yıllarında Montrö

Boğazlar sözleşmesi Karadeniz’in

Sovyetler ile Türkiye arasında

barış gölü olmasının teminatı

oldu. Aynı Gürcistan krizinde

olduğu gibi Türkiye’nin Montrö’yü

devreye sokması, ilerleyen günlerde

de Karadeniz’de barışın teminatı

olacaktır. Bu noktada asıl

sorun olacak husus, Türkiye’nin

Rusya ile SİHA satışı yaptığı Ukrayna

arasında kuracağı dengeye

ilişkindir.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin

Mısır’la ilişkilerini

düzeltmesiyle başta Yunanistan

olmak üzere çeşitli ülkelerden

tepiler var. Doğu Akdeniz’de

enerji temelli nasıl bir siyasi

gelecek öngörüyorsunuz?

Kıbrıs açıklarındaki doğal rezervleri

ve bunların AB pazarına

olası ihracat yolu olan EastMed

boru üzerinde jeopolitik gerilimin

temelinde Yunanistan/Kıbrıs

Rum yöntemi ile Türkiye/KKTC

arasındaki Doğu Akdeniz’e ilişkin

egemenlik hakları yatıyor. Zaten

Türkiye de Libya’yla yapmış olduğu

mutabakatla gerekli cevabı

verdi. Şimdi ise bunu Mısır’la an-

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 39


laşarak perçinlemek niyetinde.

EastMed projesi ölü doğmuş

bir projedir. Ne iktisadi ne de siyasi

şartlar oluşmuştur. Kovid-19

salgınıyla beraber zaten fiyatlar

düştü ve piyasada gaz bolluğu

oluştu. Kıbrıs açıklarındaki olası

rezerv miktarı ancak İsrail ve

Mısır gazıyla birleştiğinde manalı

olabilir. Yeşil Mutabakat uyarınca

2050’de karbon-nötr hedefi

koyan AB’nin bölge gazına ne

oranda talep yaratacağı belirsizdir.

Daha sırada Rus gazının yanı

sıra Amerikan LNG’si olduğu unutulmamalıdır.

Tüm bu yaşananlar ışığında

Türkiye karlı çıkmak için nasıl

adımlar atmalı?

Yakın bölgesindeki gerilimlerin

ötesinde Türkiye’nin enerji politikalarını

ülkede yeşil ekonomik

dönüşümü hızlandıracak şekilde

kurgulaması ve bir an önce Paris

İklim Anlaşması’nı imzalaması

gerekiyor. Sürdürülebilir enerji

teknolojilerini stratejik sektör

olarak belirleyip, Ar&Ge payını

arttırmalıdır. Karbon yoğun sektörlerden

kademeli olarak çıkmalı,

kömür teşviklerine son vermelidir.

Nitekim en büyük ihracat

pazarı olan AB, Yeşil mutabakatla

yeşil ekonomik dönüşümüne hız

vermiş, ilerleyen günlerde sınırında

karbon vergisi getirecektir.

PROJELERİN GERÇEKLEŞMESİ

TÜRKİYE’NİN STRATEJİK

KARARLARINA BAĞLI

Doç. Dr. Ozan Örmeci

İstanbul Kent Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

Doğu Akdeniz özelinde bakıldığında,

2010’lu yıllarda üç ülkenin

deniz yetki alanları içerisinde doğalgaz

kaynaklarının keşfedildiği görülüyor.

Elbette doğalgaz piyasası açısından

bu keşifler, peşi sıra başka

keşiflerin de yapılması halinde

önemli bir gelişme. Zira Avrupa Birliği

ve Türkiye gibi enerji ihtiyacı olan

ülkeler/bloklar için, tek bir kaynağa

bağımlı olmak yerine çeşitlendirme

politikaları sağlayacak.

Söz konusu rezervlerin Türkiye’deki

mevcut boru hatlarına ulaştırılarak,

Türkiye üzerinden (TANAP

ve Güney Gaz Koridoru vasıtasıyla)

Avrupa’ya transfer edilmesi en akılcı

proje olarak görünüyor. Türkiye de

mevcut enerji altyapısı ve hükümetin

enerji transit bölgesi olması hedefi

nedeniyle, bu şekilde bir projeye

sıcak yaklaşabilir. Ancak bu noktada

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ve

taraflar arasındaki uzlaşmazlıkların

2020 yılı içerisinde Yunanistan, Türkiye,

Fransa ve Kıbrıs gibi ülkeleri

kapsayan NAVTEX, savaş gemileri

vs. de içeren karmaşık bir hale bürünmesi,

bu alternatifin dahi kolay

olmayabileceğini gösteriyor. Bu noktada

en makul seçenek, enerji projelerini

Kıbrıs sorununun çözümü için

bir tür kaldıraç olarak kullanarak

tarafları çözüm yolunda cesaretlendirmek;

bu olmuyorsa da karşılıklı

güven ve işbirliğini geliştirmek için

enerji projelerini Kıbrıs sorunundan

bağımsız olarak gerçekleştirmek

formülleri denenebilir. Nitekim Güney

Kıbrıs, KKTC ve Türkiye gibi ülkelerin

birlikte bir enerji projesine

dahil olmaları durumunda, sorunlarını

konuşmaları ve çözmeleri daha

kolay olabilecektir. Ancak şu da belirtilmelidir

ki, Türk güvenlik bürokrasisinin

Kıbrıs’ta çözüm olacağına

yönelik herhangi bir planlamasının

olduğuna dair ciddi bir gelişme yoktur.

Hatta tam tersine, Türkiye, Kıbrıs’ta

Geçitkale’de bir drone üssü

kurmakta ve bir deniz üssü kurulması

için de girişimler yapmaktadır.

Bunların uluslararası hukuktaki

durumu tartışmalı olsa da, Türkiye’nin

bölgedeki askeri gücü nedeniyle

gerçekleştirilebilmesi sürpriz

olmaz. Bu nedenle, bu projelerin

gerçekleşmesi biraz da Türkiye’nin

stratejik kararlarına bağlı olacaktır.

Ekonomik olarak olumsuz bir konjonktüre

giren Türkiye, 100. yıldönümüne

yaklaşırken uluslararası

sorunlarını çözmek yoluna girerse,

3. alternatif gerçekleşebilir. Yoksa,

Türkiye’nin Batı ile ilişkileri sorunlu

olarak devam edecektir.

40 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Yerel, Ulusal ve Küresel

Yeşil Düzen için...

IRENEC 2021

11. ULUSLARARASI

%100 YEN‹LENEB‹L‹R

ENERJ‹ KONFERANSI

20-22 MAYIS 2021

Yenilenebilir Enerji topluluğu, yeşil ve

sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla hızla

büyüyor ve gelişiyor. EUROSOLAR Türkiye’nin

rolü, bu hareketi desteklemek, en iyi

uygulamaları paylaşmak için ve bölgesel,

ulusal, küresel düzeylerde etkinleştirici

politikaları teşvik etmek için bir platform

sağlamaktır.

11. Uluslararası %100 Yenilenebilir Enerji

Konferansı, yarın hayatımızı etkileyebilecek

yeni teknolojileri ve yenilikleri teşvik etmek

için küresel yenilenebilir enerji trendleri

etrafında konferans konularını yeniden

düzenledi. Yenilenebilir Enerji Entegrasyonu,

Avrupa Yeşil Düzeni, Enerji Dönüşümü

2050 ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri ve

Uygulamaları bu yılın ana konuları olacak.

Bilgi birikiminizi derinleştirmek ve tecrübelerinizi

paylaşmak için IRENEC 2021 Online’a katılın!

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 41

www.irenec.org • www.eurosolar.org.tr • www.poweringcommunities.org


VİZYON

Barış Sanlı

Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi

Stratejik çatışmaların

ortasında enerji politikası

Savaş veya savaşçı filmlerinin açılışında büyük ve gerçekçi bir savaş sahnesişle seyirci, filmin

kalanına ve kahramanın maceralarına hazırlanır. Kahramanın kaba taslak karakterine bu sahnelerde

hakim oluruz; duruşu, fikirleri, mücadeleciliği, pes etmemesi, korkuları ve diğer birçok

önemli mesaj bu açılış sahnelerinde seyirciye izlettirilir. ABD başkanlarının göreve gelmesi de

biraz buna benzer, hem rakipleri eli yükseltir hem de ABD... Filmin geri kalanını ise bu açılış belirlemez,

iklim değişikliği de belirlemeyecektir.

42 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Her yeni ABD başkanı göreve başladığında, uluslararası

güçler de onu tartar. O da uluslararası güçlere

bir mesaj verme ihtiyacı duyar. Çin’le Tayvan ve

Güney Çin denizi gerilimi, Rusya ile Ukrayna gerilimi

aslında bu açılış seremonilerinin diğer örnekleridir.

Ben daha çok, ABD başkanlarının dönemlerini değil,

dönemlerin ABD başkanlarını şekillendirdiğini düşünenlerdenim.

Ama daha o aşamaya geçmedik.

Stratejik olarak, mücadelenin daha da derinleşeceği

bir döneme gireceğiz. Bunun yansımalarından

biri de iklim diplomasisi ve yeşil teknolojiler olacak.

Fakat iklim politikalarının durumu biraz daha farklı.

Açılışta mesela, AB’den yeni yeşil mutabakatı

gördük ki, daha adım atmadan-kağıt üstünde sözlerle,

dünyaya pazarlamaya çalışılması projenin

AB’nin dönüşümünden çok liderliği ile ilgili olduğunu

gösteriyordu. Belgenin en uzun kısmı da “Küresel

Liderlik” kısmı zaten. Bu, anladığımız anlamda

strateji belgelerinin doğasına aykırı. Bir stratejinin

en önemli noktası, hiçbir zaman sizin dışınızdakilere

liderlik etme hevesi değil, mekaniği-sağlamasıdır.

Aynı şekilde ABD’nin kendi ulusal katkı beyanına

bakarsanız 2021’de emisyonların daha yüksek olacağı

görülüyor. Daha kongreden geçmeyen bir paketle

-ve geçtiğinde neye benzeyeceği merak uyandıran

bir paketle- dünyanın önemli ülkelerinden

hedefler toplanmış ve “geri döndük mesajı” verildi.

Fakat ABD paketinde, benzer şekilde aynı kelime dizinleriyle

sürekli benzer nakaratlarla bir iklim değişikliği

stratejisi görülüyor. İyi ödeyen sendikalı işler,

stratejinin en önemli noktası. Beyaz Saray’ın Ekonomik

Danışmanlar Konseyi raporu da zaten iklim

değişikliğine istihdamla başlıyor.

Bu dil, şunu gösteriyor ki derin soluklu ve yaratıcı

dili olan bir iklim politikası, henüz oluşmadı.

Önümüzdeki iki yılda bu politikalara doğru yeni kavram

ve üretken bir dil görmemiz gerekir. Tüm bunların

ortasında, iyimser senaryonu en başa koyalım.

Dünya hızla yeşil teknolojilere geçiş yapar, hava-su

daha temiz, tüm dünya yeşil enerji ile eşitlikçi, adil

bir şekilde kalkınır.

Bu tip durumlarda nefret edilen durumlardan biri

ise realitenin yer çekimi gibi her şeyi bir yere çekmesidir.

Yani aslında liderlerin kararlarından daha

etkili olan yer çekimi, stratejik olarak bu ülkeleri

hangi realitelerden dolayı ne yapmaya zorlayacaktır?

Ağaçta sallanan elma değildir asıl olay, o elmayı

eninde sonunda yere düşürecek yerçekimi-yani reelpolitik

analizi gerekir.

Etkisi ortaya çıkmaya devam edecek şoklar

Kovid-19, demografik ve toplumsal olarak dünyanın

gördüğü en büyük şoklardan biri oldu. Zengin

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 43


daha zengin, fakir daha fakir olurken, nüfus artış oranları hızla düştü.

Bunun yanında daha çok hamileleri hedef alan yeni virüs varyantlarının

da orta dönemde nüfus dinamiklerini etkileyeceği gözden kaçırılmamalıdır.

Çünkü korku, korkulan şeyden daha kalıcı bir etkendir.

Ekonomik anlamda küresel fakirleşme, orta sınıfın azalması ve

yoksul sınıfın artması, ayrıca küresel olarak artan gıda fiyatları, kuraklık,

petrol üreticisi ülkelerin düşen petrol gelirleri, vergi toplayamayan

devletler, uzayıp giden kötü haberler listesinin ana gündem

maddeleridir.

Yapay zeka ve teknolojide ise Çin’in sosyal kredi sistemi var ise Batı’nın

da söz geçiremediği hatta demokratik süreçlerini yabancı güçler

lehine etkileyen Google’ı, Facebook’u ve Whatsapp’ı var. Vize alırken

de sosyal hesaplar önemli kriterlerden biri oldu. Z kuşağı yatırımcıları,

kripto paralarla zengin olmak isteyen Z kuşağını çarptıkça çarptı. Kısaca

Z kuşağının Z kuşağına yaptığını alfabenin diğer harfleri birbirine

yapmadı.

Peki buradan nereye gidilir? Krizlerin özelliği biraz gonca gibi yavaş

yavaş açılmalarıdır. ABD’de Trump’ın gelişinin kökenleri 2008 krizine

dayanır. Bugün İtalya’da seçilmiş bir başbakan yok. Komedyenler

partiler kurdu, siyasi hayatları etkilediler.

Krizlerde gördüğümüz en önemli etkilerden biri, sadece devletlerin

değil toplumların da dengesi bozulur. ABD’de petrol krizlerinde yapılan

anketlerde, OPEC ambargosuna rağmen, insanlar devletin sonra

da büyük petrol şirketlerini en büyük mesul görmüşlerdir. Krizlerde

“toplulukların bilgeliği” -ki varsa- yerini “toplulukların çılgınlığına”

bırakır. Doğru kararlar ve politikalar alınamaz. Sorunlar çözülemez,

yanlış yollara kitleler koşa koşa gider ve hırpalanır.

İklim sorunu normalleştirilirse?

Bugün içinde yaşadığımız için o kadar derin hissetmediğimiz Kovid-19

krizi gelecek 10 yılda bir çok artçı sarsıntısıyla bizlere varlığını

hissettirecek. Tek bir politikanın çözebileceğinden daha büyük ve devam

eden bir sorun olarak uzun yıllar müdahaleler gerekecek.

Çevre politikalarında sıklıkla ismini duyduğumuz “Yeni mutabakat”

meselesi de Roosevelt’in ABD’yi şekillendirme planı olarak tekrar

edilse de, başarısı tartışmalıdır. ABD ekonomik büyüme yakalamakta

zorlanmıştır. Buna rağmen o dönemde vergileri düşüren ve harcamaları

kısan İngiltere, daha büyük bir büyüme yakalamıştır. ABD ekonomisini

canlandıran 2. Dünya Savaşı olmuştur.

Bu sürecin önümüzdeki yıllarda bir başarısızlıkla hatta zikzaklarla

devam etmesi şaşırtıcı olmaz. İklim değişikliği bir mühendislik problemidir.

Daha fazla düzenleme yazarak, kural koyarak çözülebilecek bir

şey değil. Fakat iklim değişikliği, iklim aciliyetine dönüşürken, kamusal

politikalardaki temel bir kriter atlanmaktadır. Bir iki yıla iklim aciliyeti

insanlar nazarında normalleşince yerine ne diyeceksiniz? Aciliyet dili

keskin ama etkisi kısa fakat sonra tekrar harekete geçirmesi zor bir

iletişim yöntemidir. Kovid’de gördüğümüz gibi her gün insanları korkutan

doktorlar, bir süre sonra sadece düşman sayısını arttırmaktadır.

44 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ENERJİ POLİTİKASINDA KLASİK VE YENİ ÖNERİLER

Peki bu ortamda enerji politikası nasıl yapılabilir?

Geçtiğimiz krizlerden öğrendiğimiz bir şey

var, kamusal iletişimde korkutmak yerine yapılmış

eylemleri, başarılarını ve sonraki adımları anlatmak

desteği daha çok arttırıyor. Sanılanın aksine

insanlara devrimsel, aciliyetler yerine adım

adım gidilecek eylem-plan döngüleri olduğunu

göstermek daha faydalı olacaktır.

Bu sebeple kriz dönemlerinde klasik olarak

gözlemlediğimiz bir kaç politika unsurunu tekrar

etmekte fayda vardır. Bunlar kısaca:

İstatistik ve veri derinliğinin arttırılması:

Krizleri içinde yönetemezsiniz ama fırtınanın yönünü

ve geminin anlık sağlığını takip etmek birçok

kararı daha isabetli yapar. Rapor yayınlanması da

iletişim dili açısından önemli. Bu “kalabalıkların

çılgınlığını” önleyecek ve zaten zor dönemlerdeki

kıt kaynakların doğru kullanılması yani maratonu

başarı ile tamamlayacak nefes yönetimini sağlar.

Enerji verimliliği: Enerji verimliliği eğer doğru

uygulanırsa gelir adaletsizliğini düzeltici bir etki

de yapar. Enerji dönüşümü adil değil, yoksul kesim

daha uzun yıllar sübvanse edilen elektrikli

arabaları, devletin desteklediği güneş panellerini

alamayacak. Ama verimlilik enerji yoksulluğuna

çare olabilir.

Yerli kaynak payının arttırılması: Yerli kaynağını,

madenini üretemeyen ülkeler hiçbir zaman

güçlü ülkeler olamazlar. Bunun çok basit bir sebebi

var, yer altından bir enerji kaynağı veya maden

çıkarmak yerden yabancı para birimi kazmak

gibidir. Otomatik olarak katma değer üretimidir ve

bu alçak daldaki meyve mutlaka toplanmalıdır.

Önceliklendirme: Bir kriz anında her şeyi kurtaramazsınız,

herkesi destekleyemezsiniz. Kötü

adam olmak kaçınılmazdır. Bu sebeple, toplumsal

zincirde en büyük darbeyi yemiş ve fakat en az

destekle en çok pozitif değişimin yapılacağı kesimlerden

başlayarak, fiyatı değil enerji yoksulluğunu

kontrol etmek çok daha önemlidir.

Klasik olmayan öneriler ise:

Rekabetçi özel sektör Ar-Ge’sini güçlendirmek:

Her yeni inovasyon sorununda “devlet

yapsın” mantığını Çin’in de terk ettiğini söylemek

abartı olmaz. Devletin neoliberal bir ideolojiyle

değil ama toplumsal zekayı hareketlendirmek

adına kendi dışındaki aktörleri Ar-Ge alanında

rekabetçi bir şekilde desteklemesi ve ana aktör

yapması bu dönem için çok önemlidir.

İklim politikalarında akılcı olmak: İklim aciliyetleri

ile yaşanabilecek en büyük sorun, trilyonlarca

dolar paranın yanlış sermaye yatırımlarıyla

sonuçlanmasıdır. AB’nin yenilenebilir teşvikleri

ve tüketicilerin ödediği yüksek bedeller bunun

örneklerinden. Büyüyen ülkelerde daha fazla

hızlandırılmış yenilenebilir yatırımı ile verimsiz

yatırımları sistem dışına kademeli olarak itmek,

ekonomik ve sosyal sonuçlar açısından daha pozitiftir.

“Hadi, hemen, acilen” yerine rasyonel, hesaplı,

kademeli ilerleme uzun dönemi kazandırır.

İnsan kaynağı yönetimi: Bugün üniversitelerin

hangisinden mezun öğrenciler, bu büyük

dönüşümde iş bulabilecek donanıma sahiptir?

Veya bu dönüşümü planlayacak kadrolar, planladıkları

geleceğe kendileri hazır mı? Bunun tek

yolu, eğitimden geçiyor. Eğer bir eğitim patikası

çizilmez, geçmiş dersler doğru öğrenilmez ve öğretilmezse,

tökezleyerek gidilebilecek pek de bir

yer yok. Devletin ana görevi kitlelere babalık değil

öğretmenlik yapmaktır, imkan sağlamaktır.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 45


DÜNYA GÜNDEMİ

Esen Erkan

“Kömürden elektrik üretiminin

2030’a kadar yüzde 80

azalması gerekiyor”

İklim ve enerji çalışmaları hazırlayan bağımsız düşünce kuruluşu Ember tarafından yayınlanan “Küresel

Elektrik Görünümü 2021” raporu, 2020’de kömür üretiminde rekor bir düşüş yaşandığını ancak elektrik

sektörü emisyonlarının Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015 yılına göre daha yüksek olduğunu gösteriyor...

Londra merkezli Ember’ın Küresel Elektrik Görünümü

2021 raporuna göre, geçtiğimiz yıl küresel

elektrik üretiminde rüzgar ve güneş enerjisinin payı

yüzde 15 (+314 TWh) artarken kömürden elektrik

üretiminde ise yüzde 4 düşüş (-346 TWh) yaşandı.

2020’de rüzgar ve güneş enerjisinde yaşanan bu

büyümenin Birleşik Krallık’ın yıllık toplam elektrik

üretiminden daha fazlasına denk gelen dirençli bir

büyüme gösterdiği kaydedildi.

Yenilenebilir enerjide lider konumda yer almasına

rağmen Çin’in salgın sırasında kömür üretimindeki

bu düşüş eğilimine karşı koyduğu ve 2020’de

hem elektrik talebinde hem de kömür gücünde

büyük bir artış gösteren tek G20 ülkesi olarak öne

çıktığı görülüyor. Türkiye’deki elektrik üretiminin

yüzde 12’si rüzgar ve güneş enerjisinden sağlanırken

yüzde 9,4 olan dünya ortalamasının üzerinde bir

gelişim kaydettiği belirtiliyor.

“Kömür üretiminde en çok artış gösteren G20

ülkesi Çin”

Rapora göre, 2020’de küresel elektrik talebindeki

artışın durmasına yol açan salgınla küresel elektrik

talebi geçen yıl yüzde 0,1 azaldı. 2008-2009 finansal

krizinden sonra küresel elektrik talebinde ilk kez

2020 yılında düşüş yaşanmış oldu. Küresel kömür

kapasitesindeki rekor düşüşe rağmen elektrik sektörü

emisyonlarının ise salgın yılında Paris Anlaşması’nın

imzalandığı 2015 yılına göre hala yaklaşık

yüzde 2 daha yüksek olduğu belirtildi.

Araştırma, Kovid-19 salgınının başladığı 2020 yı-

46 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


lında kömür üretiminde en büyük artış gösteren G20

ülkesinin Çin olduğunu ortaya koydu. Bu durum, Çin’i

yüzde 53’lük bir oranla kömürle çalışan elektriğin

yarısından fazlasından sorumlu ülke haline getirdi.

Rüzgar ve güneş enerjisindeki yüzde

16’lık büyümeye (+98 TWh) rağmen

elektrik talebi yüzde 4 (+297 TWh) artış

gösteren Çin’in kömür üretimi ise

yüzde 1.7 (+77 TWh) arttı.

Ember’in kıdemli analisti Dr. Muyi

Yang, “Bazı ilerlemelere rağmen Çin,

hala kömür üretimindeki büyümesini

sınırlamakta zorlanıyor. Elektrik için

hızla artan talep, kömür enerjisini

ve emisyonları artırıyor. Daha sürdürülebilir

talep artışı, Çin’in büyük kömür filosunu,

özellikle de en az verimli alt kritik kömür birimlerini

aşamalı olarak kaldırmasını sağlayacak ve ülkenin

iklim hedeflerine ulaşması için daha fazla fırsat

sağlayacak” ifadelerini kullandı. Çin’in ardından gelen

kömür üreten en büyük dört ülkenin tümünde ise

2020’de kömür enerjisinde düşüş yaşadı: Hindistan

(yüzde -5), Amerika Birleşik Devletleri

(yüzde 20), Japonya (yüzde 1) ve Güney

Kore (yüzde 13).

Salgın sürecinde kömürden elektrik

üretimindeki rekor düşüşün yetersiz

olduğunu belirten Ember’ın

kıdemli elektrik analisti Dave Jones

ise “Dünyanın hiçbir yerinde yeterince

hızlı ilerleme kaydedilmiyor. Küresel

ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırılması

için kömürden elektrik üretiminin

2030’a kadar yüzde 80 azalması gerekli ve

dünya liderleri, önümüzdeki zorluğun hala farkına

varamadı” değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Muyi Yang




TÜRKİYE G20 ÜLKELERİ ARASINDA İKİNCİ SIRADA

Ember raporundaki Türkiye bölümü, elektrik talebinde iki yıllık durgunluk ve artan rüzgar ve güneş enerjisi

üretimi ile kömürden elektrik üretiminde art arda iki yıl düşüş yaşandığını gösteriyor. Ancak bu 7 TWh’lik

düşüş yalnızca elektrik talebindeki artış son iki yılda geçici olarak durduğu için gerçekleşti. Talep 2020’de sadece

yüzde 0,6 arttı ve fosil gaz ile elektrik üretimindeki artış da kömür üretiminin gerilemesine katkı sundu.

Rüzgar ve güneş, 2020’de Türkiye’deki elektrik üretiminin yüzde 12’sini oluşturdu. Dünyanın rüzgar ve güneş

üretimindeki payı son beş yılda ikiye katlanırken Türkiye, yüzde 9,4 olan küresel ortalamanın üzerinde

bir gelişim kaydetti.

Türkiye, 2015 yılından bu yana kömürün elektrik karmasındaki payının arttığı üç G20 ülkesinden biri oldu.

Dünya genelinde kömürden elektrik üretimi 2015’te yüzde 38’den 2020’de yüzde 34’e düştü. Türkiye’de

elektrik üretiminde kömürün payı ise aynı dönem yüzde 29’dan yüzde 34’e yükseldi. Türkiye’nin kömür

üretimi 2015’ten 2020’ye yüzde 39 artarak G20 ülkeleri arasında en büyük ikinci artış oldu.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 47


YAKIN PLAN

Esen Erkan

Temiz enerji teknolojilerinin

kritik mineral talebi hızla artıyor

Uluslararası Enerji Ajansı, “Temiz Enerji Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin Rolü” başlıklı raporunu yayınladı.

Elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, güneş enerjisi gibi temel temiz enerji teknolojileri için gerekli olan kritik minerallerin,

dünyanın iklim hedeflerini karşılamak için önümüzdeki yıllarda planlı bir şekilde çıkartılması gerekiyor. Rapora göre,

bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir toprak elementleri küresel enerji dönüşümüne giden yolda büyük önem taşıyor…

“Temiz Enerji Dönüşümlerinde Kritik Minerallerin

Rolü” adlı Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) raporu,

küresel enerjinin güvenli ve hızlı bir şekilde dönüştürülmesinde

bakır, lityum, nikel, kobalt ve nadir

toprak elementleri gibi minerallerin merkezi önemi

üzerine kapsamlı bir küresel çalışma sundu. Enerji

güvenliği için kritik minerallerin çıkartılmasında bir

darboğaz yaşanmaması ve temiz enerjiye geçişte

kullanılması için politika yapıcılara altı temel eylem

alanı öneriliyor. Bugünün tedarik ve yatırım planlarının

iklim değişikliği konusunda yetersiz eylemler

içerdiğine ve hızlandırılmış enerji dönüşümünü desteklemeye

hazır olmadığına dikkat çeken çalışma,

piyasa sıkışıklığı ve fiyat dalgalanması olasılığını artırabilecek

güvenlik açıklarını şöyle sıralıyor:

• Coğrafi üretim yoğunluğu yüksek,

• Proje geliştirme tedarik sürelerindeki uzunluk,

• Azalan kaynak kalitesi,

• Çevresel ve sosyal performansın artan incelemesi,

• İklim riskine daha yüksek maruz kalma.

Riskleri azaltmak için politika yapıcılara 6

öneri

IEA Başkanı Fatih Birol raporla ilgili değerlendirmesinde,

“Bugünkü veriler, dünyanın güçlendirilmiş

iklim hedefleriyle bu hedefleri gerçekleştirmek için

gerekli olan kritik minerallerin mevcudiyeti arasında

giderek büyüyen bir uyumsuzluğu gösteriyor.

Bu zorluklar aşılmaz değil ancak hükümetler iklim

taahhütlerini nasıl eyleme dönüştürmeyi planladıklarına

dair net sinyaller vermeli. Şimdi hareket ederek

ve birlikte hareket ederek, fiyat dalgalanmaları

48 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ve tedarik kesintileri

risklerini önemli ölçüde

azaltabiliriz” yorumunu

yaptı.

Tüm bunların aşılmayacak

zorluklar

olmadığını ancak hükümetlerin

iklim taahhütlerini

nasıl aksiyona

dönüştürecekleri konusunda

açık sinyaller

vermesi gerektiğini belirten

Birol, açıklamalarını

şöyle sürdürdü: Şu anda ve birlikte hareket ederek

hükümetler, fiyat oynaklığı ve tedarik sıkıntılarına yönelik

riskleri önemli ölçüde azaltabilir. Bu kırılganlıklar

dikkate alınmazsa, temiz enerji geleceğine doğru olan

küresel gelişimi yavaşlatabilir ve daha maliyetli hale

getirerek iklim değişikliğini önlemeye yönelik küresel

çabaları da sekteye uğratabilir. 21. yüzyılda enerji güvenliği

bu parametrelerden oluşuyor.

Stabil bir tedarik zinciri oluşturmak ve temiz enerji

dönüşümünün hızlanmasına destek sağlamak için politika

yapıcılara sunulan 6 temel öneri şöyle:

1. Çeşitlendirilmiş yeni arz kaynaklarına yeterli yatırımın

sağlanması.

2. Değer zinciri boyunca tüm noktalarda teknolojik

yeniliklerin teşvik edilmesi.

3. Geri dönüşümü artırılması.

4. Tedarik zinciri dayanıklılığının ve pazar şeffaflığının

artırılması.

5. Daha yüksek çevresel, sosyal ve yönetişim standartlarının

yaygınlaştırılması.

6. Üreticiler ve tüketiciler arasındaki uluslararası

işbirliğinin güçlendirilmesi.

“2040’A KADAR KRİTİK MİNERAL

İHTİYACI 6 KAT ARTACAK”

IEA’nın Dünya Enerji Görünümü serisinin bir parçası

olan özel rapor, temiz enerji teknolojileriyle çalışan

bir enerji sisteminin gereksinimlerinin fosil yakıtlarla

çalışanlardan önemli ölçüde farklı olduğunun altını

çiziyor: Tipik bir elektrikli araba, geleneksel bir arabanın

mineral girdisinin altı katı minerale ihtiyaç duyarken

kara tipi rüzgar santrali, benzer büyüklükteki

gazla çalışan bir elektrik santralinden dokuz kat daha

fazla mineral kaynağı gerektiriyor.

Rapor, enerji sektörünün kritik minerallere olan ihtiyacının

hükümetlerin emisyonları azaltmak için ne

kadar hızlı hareket ettiğine bağlı olarak 2040 yılına

kadar altı kat artabileceğini gösteriyor. Talep görünümleri

ve arz kırılganlıkları madene göre büyük ölçüde

değişiklik gösteren kritik minerallerin ticari önemi

hızla artıyor. Bugünün kömür üretiminden elde

edilen gelir, kritik minerallerden elde edilen gelirden

10 kat daha fazla. Ancak iklim kaynaklı senaryolarda,

bu pozisyonlar 2040’tan çok önce tersine dönecek.

Aynı zamanda teknolojilerin maliyetleri düştükçe,

temel bileşenlerin değerinin giderek daha önemli bir

bölümünü mineral girdileri oluşturacak. Bu durum,

genel maliyetleri potansiyel minerallerin fiyat dalgalanmalarına

karşı daha da savunmasız hale getirecek.

Karmaşık ve bazen şeffaf olmayan tedarik zincirleri,

büyük üretici ülkelerdeki fiziksel kesintiler, ticaret

kısıtlamaları veya diğer gelişmelerden kaynaklanabilecek

riskleri de artırıyor. Dünyanın farklı bölgelerinde

üretilen petrolün aksine lityum, kobalt ve bazı

nadir toprak elementlerinin yaklaşık yüzde 75’i Çin,

Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Şili başta olmak

üzere sınırlı sayıda ülkeden tedarik ediliyor.

İklime dayalı senaryolarda, elektrikli araçlar ve yenilenebilir

enerjiden üretilen elektriğin depolaması

için pillerde kullanılan mineral talebi, 2040’a kadar

en az 30 kat büyüyecek. İklim hedeflerini karşılamak

için düşük karbonlu enerji üretiminin artması,

aynı zamanda mineral talebinin de üç katına çıkması

anlamına geliyor. Kritik mineral kullanımında rüzgar

enerjisi başı çekerken, güneş enerjisi ve elektrik

ağlarının genişletilmesi de büyük miktarda bakır ve

alüminyum gibi kaynakların kullanımını gerektiriyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 49


RAPOR

Kovid-19 salgını temiz

enerji talebini artırdı

KPMG tarafından hazırlanan son rapora göre, yıllar içinde olması beklenen dijital ekonomiye geçiş, salgın

nedeniyle haftalar içinde gerçekleşti. Yeni dünyada, oyunun kurallarını tabana yayılan müşteriler ve

şirketler yazarken artan enerji taleplerinin yenilenebilir enerji kaynakları da dahil olmak üzere farklı

şekillerde karşılanması ve özel ihtiyaçlara uyarlanması bekleniyor…

Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi

KPMG’nin hazırladığı Petrol ve Doğal Gaz Sektörel

Bakış Raporu’nda salgınla birlikte enerji sektöründe

yaşanan değişimlerin analizi yapılırken petrol

ve doğal gaz liderlerine de değişime uyum sağlamaları

için rehber niteliğinde tavsiyelerde bulunuluyor.

Raporda, geleneksel iş modelleri ve varsayımlarının

artık geçerliliğini kaybettiğine vurgu yapılarak,

petrol ve doğal gaz şirketlerinin değişen talepleri

karşılayabilmek için dijital kanalları keşfetmeleri ve

mevcut ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmeleri öneriliyor.

Raporda, “Mevcut zorluklara direnen şirketler

için başarı, endüstriyi etkileyen temel değişiklikleri

benimsemekten geçiliyor” deniliyor.

Raporu yorumlayan KPMG Türkiye Petrol ve

Doğal Gaz Sektör Lideri Hakan Demirelli, “Salgının

neden olduğu yavaşlayan ekonomik faaliyetler sayesinde

insanlar, dünyanın dört bir yanında temiz

hava soluma imkanına kavuştu. Bu da temiz enerji

taleplerini, petrol ve doğal gaz şirketleri üzerindeki

karbondan arındırma baskısını artırdı. Müşteriler

artık ihtiyaçları olan enerjinin yenilenebilir enerji

kaynakları da dahil olmak üzere farklı kaynaklardan

gelmesini ve özel ihtiyaçlarına uyarlanmasını talep

ediyor. Bu noktada endüstrinin daha geniş bir müşteri

tabanına daha kapsamlı bir enerji karışımı sunmaya

hazır olması gerekiyor. Bu senaryoda ezber

bozan, teknoloji değil vatandaşlardan şirketlere ve

hatta hükümetlere kadar uzanan kapsamlı müşteri

tabanı” şeklinde konuştu.

Demirelli, “Tüm dünyada tüketici davranışları,

ürün ve hizmet talebi, enerji kullanımı, tedarik zin-

50 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


cirleri, teknoloji ihtiyaçları ve daha birçok alanda

dramatik değişimler yaşandı. Normalde birkaç yıl

içerisinde meydana gelebilecek bir dönüşüm haftalar

içinde gerçekleşerek dijital ekonomi birdenbire

geleneksel ekonomiyi geride bıraktı” dedi.

Karbonsuzlaşma yetmeyecek

Dijital ekonominin kurallarını tabana yayılan

müşteri ve şirketlerin belirlediğine dikkat çeken

Demirelli, salgın öncesi başlayan temiz enerjiye

olan talep gibi trendlerin bu süreçte hızlandığını

belirtti. Demirelli, “Küresel nüfus artışı, gelişmekte

olan ülkelerin elektriklendirilmesi ve bu ülkelerin

vatandaşlarının modern olanaklara duyduğu arzu

ve satın alma gücünün artışı… Tüm bu gelişmeler

petrokimya, elektrik üretimi ve yakıt talebini

destekliyor. Ancak petrol ve doğal gaz şirketleri

sadece kurumsal ayak izlerini karbondan arındırmakla

yetinemeyecek. Paydaşlar, şirketlerden

yüzeysel faaliyetlerden ziyade somut planlara

sahip olmalarını ve operasyonlarında doğrudan

değişiklikler yapmalarını bekliyor. Çevresel yükümlülükleri

karşılayacak seçenekler arasında

yeşil enerji sağlayıcılarıyla ortaklıklar veya bu

tarz şirketlere yatırım yapılması, tamamen yeni

işlere ve sektörlere dönüş veya yeni teknoloji ve

süreçler yoluyla fosil yakıtların karbondan arındırılması

yer alıyor” ifadelerini kullandı.

FOSİL YAKIT DEVLERİ, RİSK

SERMAYESİ FONLARI KURUYOR

Bazı petrol ve doğal gaz şirketlerinin potansiyel

talep düşüşünü dengeleme çabalarının bir parçası

olarak yenilenebilir enerjiye geçiş yaptığını da vurgulayan

Hakan Demirelli, “Amerika ve Avrupa’nın

en büyük sekiz petrol ve doğal gaz şirketinden 5’i

yenilenebilir enerji stratejisi ve ekiplerine sahip,

6’sı ise gelişmekte olan yenilenebilir teknolojilere

ve start-up’lara yatırım amacıyla risk sermayesi fonları

kurdu. Şirketlerin artan yeşil enerji talebi, temiz

enerji opsiyonuna sahip petrol ve doğal gaz şirketleri

için büyüyen bir potansiyel müşteri havuzu anlamına

geliyor. Elektrikli araçların yaygınlaşması ile

birlikte şarj konusunda elektrik şirketleri ile birlikte

petrol ve doğal gaz şirketlerinin de yavaş yavaş oyunun

bir parçası haline gelmeye başladığı görülüyor”

dedi.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 51


Selin Kumbaracı

Bilkent Enerji Politikaları Araştırma

Merkezi tarafından hazırlanmıştır.

ABD İklim Zirvesi:

Birlik sinyali mi yoksa

ayrılıkların maskelenmesi mi?

ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki liderliğinin memnuniyetle karşılanmasına

ve özellikle bir araya getirici gücünün öneminin altının çizilmesine rağmen, birçok bölünme hala

varlığını sürdürüyor. Başlıca fay hatlarından bazıları ABD ile Çin arasında olsa da ABD’nin iklim

hedefleri konusunda bu sefer ne kadar ciddi olduğuna dair mevcut başka belirsizlikler var. Ancak AB

ile ABD arasındaki farklılığın sebebi, uygulanan yöntemlerde ve bunların ABD’nin ifade ettiği iddialı

hedeflere ulaşmada ne kadar etkili olduğuna bağlı…

52 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ABD Başkanı Joe Biden’ın iki günlük sanal

İklim Zirvesi 22-23 Nisan tarihlerinde gerçekleşerek

40 dünya liderini bir araya getirdi. Bu ‘liderler

zirvesi’, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda

ABD’nin nasıl kendisini liderlik rolüne

koymaya çalıştığına çok dikkat çekerken, aynı

zamanda diğer ülkelerin de daha yüksek iklim

hedefleri belirlemelerini sağlamanın zorluklarını

vurguladı.

Bu zorlukların arkasındaki önemli bir faktör,

ABD’nin bizzat vermiş olduğu iklim taahhütlerinin

ulaşılabilirliği hakkındaki belirsizlik. Biden

yönetimi, yakın zamanda önerilen (ve Kongre’de

önemli zorluklarla karşı karşıya olan) tartışmalı

alt yapı tasarısının 2030’a kadar emisyonları

yüzde 50-52 azaltması için (ABD hedefi) kesinlikle

gerekli olmadığını savunsa da çoğu kişi bu

tutumdan şüphe duyuyor.

Bu nedenle, tasarının Kongre’den geçme şansının

oldukça düşük oluşu göz önüne alındığında

birçok uzman, ABD’nin iklim hedefine ulaşıp ulaşamayacağını

sorguluyor. Trump yönetimi sırasındaki

görüldüğü gibi, ABD’nin iklim konusunda

eyleme geçmedeki çalkantılı geçmişinin üstüne

eklenen bu Kongre’deki belirsizlik, Biden’ın diğer

ülkeleri hedeflerini artırmaya ikna etme çabaları

için elverişli bir atmosfer oluşturmuyor.

Başkan Biden, başka ülkelerin de yanısıra

Kanada, Japonya ve Güney Kore’den alınan yeni

taahhütler gibi bazı başarılar elde ederken Çin,

Rusya, Brezilya ve Hindistan gibi önemli karbon

emisyonu yayan ülkelerden bu yönde yeni bir

açıklama gelmedi.

ABD ve diğer ülkeler arasında ‘derin’

ayrılıklar var

Biden yönetiminden bir yetkili, Çin’in yaklaşımını

şu şekilde anlattı: Xi Jinping’den aldığınız

şey, “Çin’i hala gelişmekte olan bir ülke olarak tanımlayan

bir 1992 Antlaşması hakkında size her

şeyi anlatayım.” Bu yaklaşım da Xi tarafından iklim

konusunda tavizlerden daha fazla kaçınmak

için kullanılan bir argüman olarak görülebilir.

Nitekim, Çin tarafından verilen tek ‘taviz’ oldukça

mütevazıydı ve ülke 2025-2030 arasında kömür

tüketimini ‘kademeli olarak azaltma’ taahhüdünde

bulundu. Xi, ilk kez kömür tüketimini düşürme

sözü vermiş olsa da, bu zaman çizelgesi

BAŞLICA FAY HATLARI ABD VE ÇİN

ARASINDA OLSA DA…

ABD ve Çin arasındaki fay hattı Aslında, iki taraf arasındaki

ciddi bir çekişme noktası, özellikle AB’nin

sınırda karbon düzenleme mekanizması ile ilgili olduğu

için, karbon fiyatlandırması konusu. AB, Emisyon

Ticareti Sistemi’ni (ETS) kullanırken, ABD’de

eşdeğer bir karbon fiyatlandırma sistemi yok. Bu,

ABD gibi AB’ye eşdeğer bir karbon fiyatlandırma

mekanizması olmayan ülkelerden yapılan ithalatlara

uygulanacak bir tür vergi olan AB’nin karbon

düzenleme mekanizması açısından özellikle hassas

bir durum yaratıyor.

Genel olarak, ABD’nin iklim değişikliğiyle mücadele

konusundaki liderliğinin memnuniyetle karşılanmasına

ve özellikle bir araya getirici gücünün öneminin

altının çizilmesine rağmen, birçok bölünme

hala varlığını sürdürüyor. Başlıca fay hatlarından

bazıları ABD ile Çin arasında olsa da ABD’nin iklim

hedefleri konusunda bu sefer ne kadar ciddi olduğuna

dair mevcut başka belirsizlikler var. Ancak

AB ile ABD arasındaki farklılığın sebebi, uygulanan

yöntemlerde ve bunların ABD’nin ifade ettiği iddialı

hedeflere ulaşmada ne kadar etkili olduğuna bağlı.

Eski bir Obama yönetim yetkilisi olan Kelly Sims

Gallagher’ın sözleriyle, “Önemli bir fark, birçok

Avrupa ülkesinin iklim mevzuatını kabul etmesi ve

bu, onlara uluslararası taahhütleriyle tutarlı politikalar

tasarlama ve uygulama konusunda çok daha

fazla yetki verir. Avrupa’daki bu tutuma kıyasla ABD,

bu kapsamlı mevzuattan yoksundur ve bunun yerine

sınırlı yetkilerle yama tarzı bir yaklaşım izledi.”

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 53


altında 2026 yılına kadar bu tüketimin artmasına

izin vereceği de unutulmamalıdır.

Sanal zirveye damgasını vuran ayrılıklar sadece

bu daha belirgin olanlar değildi. Amerika Birleşik

Devletleri ve Avrupa’da iklim değişikliğiyle mücadelede

kullanılan çeşitli yöntemlerdeki farklılıklar,

belki daha az belirgin olsa da, çok daha ‘derin’ olarak

nitelendirilebilir.

ABD, bu yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona

ulaşmak için çok daha teknoloji ve yenilik

odaklı bir yol benimserken, AB çok daha sistematik

bir yaklaşım benimsedi. Fransız Çevre Bakanı’nın

ortaya koyduğu şu yaklaşım farklılığı net bir şekilde

özetliyor: Bizim de yaptığımız gibi hidrojeni ve karbon

yakalamayı geliştirmek harika. Ama Fransa ve

Avrupa’da fazladan bir etkenimiz olduğunu düşünüyorum.

Daha da ileri gidiyoruz çünkü yaşam tarzımıza

da bakıyoruz.

Karbon fiyatlandırma sistemi, ticari ilişkileri

etkileyebilir

Yeşil teknolojik ilerlemenin yanı sıra özel sektör

tarafından yapılan inovasyon ve yatırıma olan bu bağımlılık,

ABD iklim elçisi John Kerry gibi yönetimdeki

pek çok kişinin söyleminde oldukça belirgin. Kerry,

bu tür yeşil teknoloji gelişmelerini aya gitmeye benzeterek

“Biz aya gitmiş olan ülkeyiz. Başkan Kennedy

bu hedefi açıkladığında oraya nasıl gideceğimizi

bilmiyorduk ama başardık” dedi.

AB’nin yeşil teknolojiye yatırımı olmaması gibi

bir durum söz konusu olmasa da ABD, AB’nin bu

alandaki potansiyelini fazlasıyla aşıyor, özellikle

AB’nin bu konudaki harcamalarının 27 üye devlet tarafından

ulusal olarak belirleneceği göz önüne alındığında...

Bununla birlikte AB, ABD’nin büyük ölçüde

sahip olmadığı düzenleyici güce sahip. ABD pazar

odaklı yöntemlere bağlı kalmaya devam ederken,

otomobil emisyonlarından bina tadilatlarına kadar

pek çok farklı yaşam alanına dokunan Avrupa Yeşil

Anlaşması, bir sanayi politikası ve yeni bir büyüme

stratejisi olarak adlandırılıyor.

Yaklaşımdaki farklılık belki de göz ardı edilebilecek

bir şey olsa da AB’nin sahip olduğu ve ABD’nin

federal düzeyde uygulamayı reddettiği gelişmiş karbon

fiyatlandırma sistemi, çok daha karmaşık bir

konu, özellikle de bu iki güç arasındaki gelecekteki

ticari ilişkiler nasıl etkileyeceği açısından önem taşıyor.

54 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Fatih D. Oral

Bilkent Enerji Politikaları Araştırma

Merkezi tarafından hazırlanmıştır.

Küresel ısınma için

tartışmalı bir çözüm:

Güneşi karartmak

Aralarında Bill Gates gibi ünlü isimlerin desteklediği SCoPEx projesinin ilk denemesi gelecek yıla ertelendi.

Projenin mantığı oldukça basit: Yanardağ patlamalarından yola çıkan bilim insanları, küresel ısınmayı

azaltmak için stratosfer tabakasına yüksek miktarlarda küçük yansıtıcı parçacıklar püskürterek dünyanın

sıcaklığını azaltmak için güneş ışığını uzaya geri yansıtmayı öneriyor. Ancak bazı uzmanlar, bu yöntemin

kuraklığa yol açabileceğini ve yeni siyasi sorunlar doğuracağını düşünüyor…

Son 30 yılda, küresel ortalama sıcaklık 0,5 °C

arttı. Atmosferdeki karbon birikiminin, küresel ısınmanın

en büyük etkeni olduğu görülüyor. Yine son

30 yılda atmosferdeki CO2 miktarı yüzde 15 arttı. Bu

nedenle, hükümetler ve uluslararası kuruluşlar,

emisyonları azaltmak için politika ve düzenlemelere

odaklandı. Ancak emisyonlar artmaya devam

ediyor. Bugüne kadar emisyonları azaltmanın farklı

yöntemleri vardı. Peki bu yöntemler CO2 emisyonlarını

azaltmazsa uygulanacak olan B planı ne olabilir?

Güneş ışığını kısma teknolojisi, önceki soruya en

iyi cevap olabilir. Harvard Üniversitesi’nden bir grup

bilim insanı, 2017 yılında Stratosferik Kontrollü Pertürbasyon

Deneyi (SCoPEx) adlı güneş jeomühendisliği

araştırmasını başlattı. SCoPEx projesi, Stratosferik

Aerosol Enjeksiyonunun (SAI) geliştirilmesine

yönelik deneyler yapmayı hedefliyor. SAI, emisyonları

azaltmak yerine sera gazlarının ısınma etkilerini

maskelemeyi amaçlıyor. SAI, stratosfer tabakasına

yüksek miktarlarda küçük yansıtıcı parçacıklar püskürterek

dünyanın sıcaklığını azaltmak için güneş

ışığını uzaya geri yansıtmayı öneriyor. SCoPEx projesinin

başlıca araştırmacıları olan Frank Keutsch ve

David Keith, deneyin ilk bölümünü İsveç’te yapacaklarını

ve testin Haziran 2021’de yapılmasını planlandıklarını

açıklamışlardı fakat nisan ayının ilk haftasında

proje ekibi bu testin 2022 yılına kadar daha

ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 55


İlk test için 3 milyon dolar ayrıldı

SCoPEx projesi ekibi, son duyurudan önce dünyaya

ulaşan güneş ışığı üzerindeki etkilerini incelemek

için yüksek irtifaya ulaşan balondan stratosfere

tebeşir tozu olarak da bilinen 2 kilogramlık bir kalsiyum

karbonat bulutu salmayı planlıyordu. Sülfat

aerosolleri daha fazla ısıyı emerek güneş jeomühendisliği

için en iyi seçenek olsa da SCoPEx projesi

ozon üzerinde daha az etkisi olduğu için küçük

kalsiyum karbonat yığınlarını püskürtecekti. Scopex

yöneticileri, kalsiyum karbonatın stratosfere salınmasını

volkanik patlamaların ürettiği küllere benzetiyor.

1985’te Endonezya’daki Tambora Dağı patlaması

“yazsız yıl” ile sona erdi. 1991’de Filipinler’deki

Pinatubo Dağı’nın patlaması nedeniyle salınan 20

milyon ton kükürtdioksit, küresel ortalama sıcaklığı

0,5 ° C düşürdü.

Güneşi karartma teknolojisinin mali yükü oldukça

yüksek, sadece SCoPEx’in ertelenen ilk testi

için 3 milyon dolar tahsis edildi. Microsoft’un milyarder

kurucusu Bill Gates, SCoPEx’in güneş ışığını

kısmayı planlayan teknoloji araştırmalarını finanse

ediyor. Harvard Üniversitesi Solar Jeomühendislik

Araştırma Programı (SGRP), SCoPEx projesini

kısmen finanse ediyor ve Bill Gates, SGRP’nin bir

bağışçısı. SCoPEx projesi ayrıca, araştırma hibeleri

için bir fon olan ve Bill Gates’in ortaklığında kurulan

Yenilikçi İklim ve Enerji Araştırmaları Fonu (FICER)

tarafından da destekleniyor. Geçen ay, Ulusal Bilim,

Mühendislik ve Tıp Akademileri (NASEM), ABD hükümetini

güneş ışığını kısma teknolojisi araştırmalarına

yatırım yapmaya çağıran yeni bir rapor yayımladı.

NASEM’in son raporuna göre, SAI deneyleri de

dahil olmak üzere güneş jeomühendisliği çalışmaları,

ABD hükümeti tarafından beş yıl içinde 100 ve

200 milyon dolarlık destek görmeli.

56 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Deneyler küresel mülteci krizine yol

açabilir

Bununla birlikte, birçok bilim insanı,

güneş ışığı kısma teknolojisinin kaçınılmaz

olumsuz sonuçlara yol açabileceğini

savunuyor; Dr. Bill Hare bu bilim adamlarından

biri. Dr. Bill Hare, güneş ışığını

kısma teknolojisinin tehlikeli bir teknoloji

olabileceğini savunuyor ve bunun

birçok yönden iklim sistemine tehlikeli bir

müdahale olabileceğini savunuyor. Hükümetlerarası

İklim Değişikliği Paneli’nin

(IPCC) yakın tarihli bir raporu, güneş ışığı

kısma projesinin küresel sıcaklıkları 1,5

°C azaltabileceğini öne sürdü. Ancak bu

sıcaklık düşüşü örneği birçok ciddi riski

beraberinde getiriyor. 1815 yılında gerçekleşen

Tambora Dağı volkanik patlaması

örneğinde de görüldüğü gibi, donma

sıcaklıkları mahsullerin kıtlığa yakın koşullarda

başarısız olmasına neden oldu.

Bazı bilim adamları, Afrika’nın Sahel

bölgesindeki potansiyel kuraklık

nedenleri olarak Alaska ve Meksika’daki

volkanik patlamalardan kaynaklanan

salınımlardan bahsetmişti. Bu nedenle,

bu proje aynı zamanda küresel iklimin

önemli ölçüde bozulmasına ve istenmeyen

sonuçlara neden olabilir. Yüksek nüfuslu

alanlar olumsuz etkilenebilir ve bu

durum başka bir küresel mülteci krizine

neden olabilir. SCoPEx projesinin mimarlarından

olan Dr. David Keith de bu endişelerin

gerçekliğinin farkında ve güneş

ışığını kısma teknolojisinin neden olduğu

ikincil dezavantajlar için bir risk havuzu

oluşturmayı önerdi.

Diğer bir endişe, emisyonsuz politikalara

karşı çıkarak bu yöntemi kullanmakla

ilgili, çünkü güneşi karartma

teknolojisi temel olarak yeşil gaz veya

karbon emisyonlarını kesmek yerine

atmosferdeki karbonu azaltmaya odaklandı.

Dr. David Keith’e göre, güneş jeomühendisliği

emisyonları azaltmanın bir

ikamesi değil, emisyonları azaltmanın bir

tamamlayıcısıdır.

İKLİMDEN SİYASETE FARKLI

SORUNLAR OLUŞABİLİR

Güneş jeomühendisliği siyasi perspektiften bakınca

da oldukça karmaşık çünkü bu projeyi kimin yürüteceğine

karar vermek kolay olmayacak. The Economist’in

Çevre Editörü Catherine Brahic’e göre, tüm

hükümetlerin, son derece zor olabilen küresel etki

elde etmek için gemide olması gerekiyor. Bir eyalet

tek başına güneş ışığı kısma teknolojisini kullanmaya

karar verdiğinde, bu karar belirli bölgeleri veya

tüm dünyayı etkileyebilir. O halde bu durum yoğun

bir uluslararası gerilime yol açabilir.

Teorik olarak, güneş ışığı kısma teknolojisi tüm gezegeni

soğutabilir ve küresel ısınmayı önemli ölçüde

durdurabilir. Yöntem potansiyel olarak oldukça basit

çünkü stratosfere bir dizi parçacığın enjekte edilmesi

yapılması gereken tek şey ve bunu gerçekleştirmenin

birkaç yolu var. Fakat bununla birlikte, birçok analist

ve uzman, bu yöntemin iklimden siyasete kadar farklı

türden sorunlara yol açabileceğinden endişe duyuyor.

SCoPEx’in yapacağı deneyin sonuçlarını görmek için

en az bir yıl beklemek gerekiyor. Bu süreç içerisinde

iklim hareketi konusunda oldukça hırslı ve kararlı

olan Biden yönetimi, hali hazırda bu teknolojinin

desteklenmesi için yeni bir öneri almışken ABD hükümetinin

tutumlarını ve atacağı adımları izlemekte

fayda var.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 57


SOSYAL SORUMLULUK

Aycan Kızıldağ

İGDAŞ, Akut ile tüm çalışanlarını ve İstanbulluları

depreme karşı bilinçlendirecek

İGDAŞ, olası bir İstanbul depreminde başta çalışanları olmak üzere tüm şehrin; deprem öncesi, deprem

anı ve deprem sonrasında yapması gerekenleri anlatan “Deprem Farkındalık Projesi” başlattı. İGDAŞ Genel

Müdürü Özmen, bu projenin amacının tüm İstanbulluların farkındalığını arttırarak deprem konusunda

bilinç kazandırmak olduğunu söylüyor. Özmen, İGDAŞ’ın deprem sırasında tüm şehrin doğal gazını

otomatik olarak kesecek ve hızla hasar raporu hazırlayacak sistemi de hayata geçirdiklerini açıkladı…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen

deprem çalışmaları, iştiraklerinin katılımıyla

devam ediyor. Türkiye’nin en büyük doğal gaz dağıtım

şirketi olan İGDAŞ da hem teknolojik olarak alt

yapısını depreme göre hazırlıyor hem de farkındalık

ve eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda

son olarak Akut Vakfı ile “Deprem Farkındalık Projesi”

hayata geçirildi. Başta İGDAŞ çalışanları ve

ailelerini kapsayan bu eğitim çalışması, hazırlanan

video içerikleriyle tüm İstanbulluların hizmetine

sunulacak. İGDAŞ’ın Deprem Farkındalık Projesi ile

ilgili detaylarını İGDAŞ Genel Müdürü Dr. Mithat Bülent

Özmen ile konuştuk.

58 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Deprem Farkındalık Projesi’nin

çıkış noktası nedir?

Deprem konusundaki geçmiş

deneyimlerimiz bize gösteriyor

ki deprem öncesi ve

sonrası için alınacak önlemler,

kayıpların önüne geçilmesi açısından

büyük önem arz ediyor.

Hiç kuşku yok ki deprem İstanbul’un

kaçınılmaz bir gerçeği.

Bazen deprem hiç yaşanmayacakmış

gibi davranıyoruz. Yaşanan

afetler birkaç yıl içerisinde

unutularak alınması gereken

önlemler gecikebiliyor.

Bu nedenle önce deprem

gerçeğinin farkında olmak gerekiyor.

Bu farkındalık önlem

almayı da beraberinde getiriyor.

Deprem farkındalığının oluşturulması

ve deprem konusunda toplumun eğitilmesi

için bizim gibi kurumlara çok önemli görevler düşüyor.

Bu bilinçle biz de AKUT Vakfı ile işbirliği yaparak

Deprem Farkındalık Projesi’ni başlattık.

Bu projede AKUT Vakfı ile yürüme nedeniniz

nedir?

AKUT Vakfı, her türlü doğal afet konusunda deneyimli

ve arama-kurtarma

çalışmaları alanında büyük başarılara

imza atmış bir kurum.

İşinin uzmanı çalışanları sayesinde

birçok olayda binlerce insanın

hayatını kurtararak onlara

yeni bir yaşam kazandıran bir

oluşum. Bu nedenle biz de çalışanlarımızı

ve ailelerini deprem

konusunda bilgilendirirken

AKUT Vakfı’nın tecrübelerinden

yararlanmak istedik.

İSTANBUL HALKI DA

YARARLANACAK

Deprem Farkındalık

Projesi’ni detaylandırabilir

misiniz?

İGDAŞ gibi insana hizmet eden kurumların deprem

gibi doğal afetleri yönetme, bu durumlara karşı

önlem alma ve insanları bilinçlendirme konusunda

büyük sorumlulukları olduğunu düşünüyorum. Biz

de bu sorumluluk çerçevesinde AKUT Vakfı ile iş

birliği yaparak Deprem Farkındalık Projesi’ni hayata

geçirdik. Proje kapsamında İGDAŞ çalışanlarına

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 59


ve onların ailelerine deprem konusunda farkındalık

eğitimleri veriyoruz. Eğitimler tamamlandıktan

sonra yine deprem anı ve sonrası için kritik bir yere

sahip olan ‘acil durum çantaları’ dağıtıyoruz. Sunduğumuz

bu eğitimler; deprem öncesi, deprem anı

ve deprem sonrasında yapılması gerekenler, ilk müdahale

bilgisi ve acil durum çantasında bulunması

gereken malzemeler ve bu malzemelerin kullanımı

gibi içeriklerden oluşuyor. Amacımız çalışanlarımızın

farkındalığını arttırarak deprem konusunda bilinç

kazandırmak. Unutmayalım ki deprem bilinci

hayat kurtarır.

Deprem Farkındalık Projesi sadece İGDAŞ

çalışanlarını mı kapsıyor?

Biz 7 milyon abonesi olan ancak 16 milyon İstanbulluya

hizmet eden bir şirketiz. Bu projemiz de tıpkı

diğerleri gibi tüm İstanbul’a dokunan bir proje. Deprem

Farkındalık Projesi, insanların dikkatini çekecek

şekilde kurguladığımız bilinçlendirici video içeriklerinden

oluşuyor. Bu içerikleri, birçok ulusal mecrada

yayınlayarak tüm İstanbul’a ulaşmayı hedefliyoruz.

İGDAŞ deprem konusunda başka projeler

yürütüyor mu?

İGDAŞ olarak uzun yıllardır depreme karşı projeler

geliştiriyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli

Rasathanesi ve TÜBİTAK iş birliği ile Deprem Risk

Azaltım Sistemi’ni hayata geçirdik. Deprem sonrası

gaz akışını otomatik olarak kesebilecek kabiliyette

olan bu akıllı sistemle erken uyarı sistemini entegre

ederek hassas ölçüme dayalı teknolojik geliştirme

ve güncellemeleri hayata geçirdik.

“DEPREM KIYIYA

ULAŞMADAN İSTANBUL’UN

DOĞAL GAZINI

KESEBİLECEĞİZ”

Deprem Erken Uyarı Sistemi, Kandilli Rasathanesi’nin

Marmara kıyılarında bulunan deprem

sensörleri ve İGDAŞ’ın ana kumanda merkezi

arasında 7/24 veri akışı sağlıyor. Meydana gelen

deprem, veri transferi yoluyla afetin kıyıya

ulaşmasından 5-10 saniye önce Marmara

kıyılarındaki alıcılar üzerinden İGDAŞ’ın ana

kumanda merkezine aktarılıyor. Yer hareketlerini

algılayan 850 kayıt cihazı sayesinde

deprem alarmının hemen ardından tüm istasyonlardan

yapılan doğal gaz dağıtımı anlık olarak

kesilebiliyor. Biz bu sistem sayesinde tüm

İstanbul’un gaz akışını depremin kıyıya ulaşmasından

5-10 saniye önce kesebilme kabiliyetine

sahibiz. Böylelikle deprem esnasında

doğal gaz hatlarında meydana gelebilecek hasarlarından

kaynaklı ikincil felaketlerin önüne

geçmiş oluyoruz.

Yine bu sistem, “deprem oldu, gazı kestik ama

en çok hasar nerede? Öncelikli nereye müdahale

edeceğiz?” gibi sorulara cevap üretiyor.

Ayrıca gerçek zamanlı deprem riski haritaları

oluşturma ve bu haritaları acil müdahale ekipleri

ile paylaşma gibi afet yönetimine dair kritik

bir görevi de yerine getiriyor. Sistem sayesinde

depremden sonraki 15 dakika içerisinde

otomatik olarak üretilen hasar öngörü raporu

ilgili tüm personelimize ulaşıyor. 7/24 esasına

göre çalışan İGDAŞ’ın acil müdahale ekiplerine

online olarak ulaşan bu raporlar, deprem sonrası

doğal gaz altyapısı ve bina üst stokunda

oluşabilecek muhtemel hasarları gösteriyor.

Böylece ilgili personelimiz, bölgesel ve noktasal

olarak nereye müdahale edeceğini öngörebiliyor

ve buna göre harekete geçebiliyor.

60 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Enerjimizi ülkemizin gençlerine

olan inancımızdan alıyoruz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının, 19 Mayıs 1919’da

çaktıkları ilk kıvılcımın enerjisinden aldığımız ilhamla çalışmaya devam ediyoruz.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik

ve Spor Bayramı Kutlu Olsun!


SEKTÖRDEN

Z. Işık Adler

“Yabancı yatırımcı, maç oynanırken

kural değişikliğini sevmez”

GÜYAD Başkanı Cem Özkök, GES YEKA ihalelerinde fiyatların oldukça aşağı düşeceğini ve 30 kuruşların altı

olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Yatırımların devam etmesi için stabil bir ekonomik ortamın önemine

dikkat çeken Özkök, “Ancak Türkiye’de bazen kurallar, yatırım kararı alındıktan sonra değişiyor. Oysa

özellikle yabancı yatırımcılar maç oynanırken kural değişikliği yapılan yerleri tercih etmez” diyor…

Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği GÜYAD

Başkanı Cem Özkök, genel kurullarının ardından gazetecilerle

çevrimiçi bir toplantıyla bir araya geldi.

Türkiye’de GES YEKA ihalelerinin sonucu alındığında

rakamların epey aşağı düşeceğini belirten Cem Özkök,

“İlk YEKA ihalesinin 6,99 dolar/centlik fiyatından

aşağıda olacak. YEKA ihalesinde rakam vermem

doğru olmaz ama 30 kuruşların altı olacağını tahmin

ediyoruz. Yani 3 centin de aşağısında olacak” ifadesini

kullandı. Özkök, 1000 MW rüzgar ihalesinin de

gündemde olduğunu söyleyerek, 6-7 ay sonra teklif

toplanacağı tahmininde bulundu.

Bir şemsiye dernek olmak istediklerini ve bu

kapsamda isim ve logo değişikliğine gittiklerini hatırlatan

Özkök, yeni yönetimin olarak ilk icraatlarının

Enerji Bakanlığı ziyareti olduğunu söyledi. Bakanlığa,

yatırımcılardan gelen talepler doğrultusunda yapılacak

YEKA yarışlarına ilişkin öneriler sunduklarını

belirten Özkök, “Şartnamede bir eskelasyon oranı

var. Biz eskelasyon başlangıç tarihini teklif verdiğimiz

tarih olarak alalım, açık eksiltme yapacağımız

fiyat eskilasyonlu fiyat olsun dedik. Ve dilekçemizi de

sunduk” dedi. Öneri ile fizibıl fiyat önerileriyle projelerin

atıl kalmamasını sağlamayı amaçladıklarını

62 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


kaydeden Özkök, “Türkiye’de maç başladıktan sonra

kural değişiyor. Böyle şeyler olmasa, ekonomik dalgalanmalar

olmasa yatırımcı önünü görebilecek”

dedi.

“Yabancı yatırımcı stabil ortam ister”

Enerji sektöründe yatırımcılar için sürdürülebilir

bir piyasa ortamının şart olduğuna değinen Özkök,

“Türkiye’de maç oynanırken çok fazla kural değişiyor.

Yatırımcı, bazı konularda daha uzun vadeli planlar

yapmak istiyor. Bu enerji

gibi uzun soluklu projeler için

olmazsa olmaz. Bu konuda

belirsizliğin ortadan kalkması

hem maliyet kısmında hem de

karar verme kısmında yatırımcının

elini rahatlatacaktır” diye

konuştu.

“Bu YEKA ihalesinden

sonra ikinci bir ihale daha yapılabilmesi

için daha stabil bir

ortamda olmamız gerekir. Şu

anda dalgalı bir ekonomik ortamdayız,

suların durulması

lazım. Bu süreçte bizim de gemiyi

limana çekip suların durulmasını beklememiz

lazım. Kredi faiz oranları çok yüksek olduğundan

yatırımcı önünü göremiyor ve yabancı yatırımcı da

bu nedenle çekingen kalıyor” diyen Özkök, şu uyarılarda

bulundu: Maç başladıktan sonra kural değiştirilmesi

fizibilitenizdeki gider kalemlerinizden birinin

ciddi şekilde artmasına neden oluyor. Ne yabancı ne

de Türk yatırımcı bu değişiklilerden hoşlanıyor. Yeni

YEKA için daha stabil bir ortamın beklenmesi gerekiyor.

“Depolama yatırımı için alım garantisi

verilmeli”

Depolama taslağıyla ilgili görüşlerini ilgili kurumlara

bildirdiklerini belirten Özkök, mevcut yönetmelik

taslağı geçerse Türkiye’de kimsenin depolamaya

yatırım yapmayacağına dikkat çekti. Özkök,

“Yönetmelik taslağı ‘depoladığın elektriği YEKDEM

kapsamında satamazsın’ diyor.

Bu durum fizibilite ve finansman

bulma açısından

sorun yaratacak ve yatırımcıyı

engelleyecektir. Depolamaya

alım garantisi vermezseniz yatırımcı

depolama yapamayacaktır”

ifadesini kullandı.

Türkiye’nin güneşte 7 bin,

rüzgar enerjisinde 9 bin megavat

kurulu güce sahip olduğunu

belirten Özkök, “Türkiye

yenilenebilir enerjide henüz

emekleme aşamasında. Temiz

enerjiye daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Bu

alanda hızla gelişen teknolojiler maliyetleri de aşağı

çekiyor. Rüzgarda 25 bin megavat, güneşte 50 bin

megavat seviyelerine geldiğimizde enerjide gerçek

ucuzluğu göreceğiz. Ama gidilecek çok yol var. Burada

asıl önemli olan depolama. Depolama teknolojileri

ile hızlı bir ilerleme göreceğiz” ifadelerini kullandı.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 63


ETKİNLİK

Z. Işık Adler

Yenilenebilir enerji, sanayi devriminden bu yana

en yüksek payına 2021’de ulaşacak

IICEC tarafından düzenlenen, “Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerjinin Bugünü ve Yarını”

başlıklı webinarda Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde önemli bir büyüme kaydettiği,

önümüzdeki 5 yılda dünyada yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların 2 kat artmasının

beklendiği dile getirildi. Yenilenebilir enerjinin bu yılsonunda yüzde 7’lik beklentinin çok üzerinde

büyüyerek yüzde 18’e dayanacağı belirtildi…

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji

ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen,

“Dünyada ve Türkiye’de Yenilenebilir Enerjinin Bugünü

ve Yarını” başlıklı webinar çevrimiçi yapıldı.

Webinar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez,

Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti

Başkanı Güler Sabancı ve Uluslararası Enerji Ajansı

(IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol’un katılımlarıyla gerçekleşti.

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri

Fakültesi (MDBF) Dekan Yardımcısı Selmiye

Alkan Gürsel moderatörlüğünde düzenlenen webinarın

açış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi

Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı,

“Salgın sürecinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde,

yine online olarak bir araya geliyoruz. Bilimin ışığında,

bu günleri de en kısa zamanda atlatacağımıza

inanıyorum. Bilimsel yaklaşımlar ve teknoloji, enerji

64 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


sektörünün hem bugününe hem de geleceğine hazırlanmak

için elimizdeki en önemli araçlar. Belirsizliklerin

olduğu bu dönemde, ekonomik, çevresel

ve sosyal alanlarda sürdürülebilirliği güçlendirmeye

yönelik stratejiler, planlamalar, yatırımlar, teknolojiler,

işbirlikleri ve görüş alışverişleri büyük önem

taşıyor” dedi.

Türkiye’nin enerji sektöründe pek çok alanda

büyük adımlar attığını söyleyen Sabancı, sözlerini

şöyle sürdürdü: Enerji arz güvenliği ve çeşitlendirmesi,

enerjide ithalat yoğunluğunun azaltılması,

piyasaların daha rekabetçi konuma gelmesine yönelik

çalışmalar, enerji arz-talep zincirinde verimliliğin

artırılması, enerji teknolojilerinin geliştirilmesi

ve yaygınlaşması gibi birbirlerini tamamlayan pek

çok konuda, önemli gelişmelerin devam edeceğini

görüyoruz. Türkiye yenilenebilir enerjiden elektrik

üretiminde önemli bir büyüme kaydetti. Yenilenebilir

enerjiye dayalı kurulu güç bakımından Avrupa’da

lider ülkeler arasındaki konumumuzun pekiştiğini

görüyoruz. Teknolojiyi de odağına alan yenilenebilir

enerjide büyüme perspektifinin, ülkemizin enerji arz

güvenliği, çevresel performansı, katma-değeri yüksek

sanayileşme fırsatları başta olmak üzere, pek

çok alanda, çok boyutlu faydaları olacak.”

“Emisyonların hızla artması endişe verici”

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih

Birol konuşmasında 2020 yılında salgının birçok

olumsuz etkisi olduğunu hatırlatarak 2021 yılına

ilişkin önemli değerlendirmeler paylaştı:

Salgının en büyük etkisi insan sağlığına olan

olumsuz etkisi elbette. Ama aynı zamanda dünya

ekonomisinde çok büyük düşüş gördük. Hemen her

ülke bu ekonomik buhrandan payını aldı. 2021 yılında

ise ekonomik beklentiler pozitife döndü. İnsanların

salgına karşı, iklim değişikliğine, temiz ve sürdürülebilir

enerjiye doğru yönelimin artacağı beklentisi

oluştu. Biz bu beklentilere ihtiyatla yaklaştık. Çünkü

insan davranışları kadar enerji politikaları, enerji

teknolojileri, ekonomik maliyetleri gibi faktörlerin

önemli olduğunu düşündük. 2021 yılında ilk üç aydaki

gerçekleşmeleri biliyoruz ve bu yıl dünyadaki

emisyon artışlarının çok hızlanacağını, tarihteki en

büyük ikinci emisyon artışı olacağını düşünüyoruz.

Avrupa, Japonya, ABD, Çin, birçok ülke emisyonları

2050’de sıfıra getireceğini taahhüt ettiğini, beklenti

emisyonlarda düşüş olması yönünde ama rakamlara

bakınca taahhütlerle gerçekleşmeler arasında

giderek büyüyen bir uçurum olduğunu görüyoruz.

Emisyonların hızla artması iklim değişikliği açısın-

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 65


dan endişe verici.”

“Karamsar diyebileceğimiz bu tabloda güzel bir

haber var, yenilenebilir enerji bütün dünyada hızla

büyümeye devam ediyor” diyen Birol, “2021’de yenilenebilir

enerjinin payının dünyada yüzde 30’a çıkacağını

düşünüyoruz. Bu, sanayi devriminden bu yana

en büyük oran. Bunun iki nedeni var, biri hükümetlerin

verdiği teşvikler. İkincisi maliyetlerin düşmesi.

Yenilenebilir enerjideki büyümenin artarak hızlanmasını

bekliyoruz” dedi. Türkiye’nin enerji sektöründeki

en büyük başarılarından birinin yenilenebilir

enerjide dev adımlar atmış olması olduğunu belirten

Birol, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin

çok fazla olduğuna işaret etti.

Yenilenebilir enerji Türkiye’de gençlik

çağında

Webinar’ın onur konuğu olan Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanı Fatih Dönmez, küresel ekonominin

Kovid-19 salgınının gölgesinde ciddi bir darboğazdan

geçtiğini belirterek “Böylesine bir hercümercin

içinde büyüyerek çıkan nadir sektörlerden biri yenilenebilir

enerji oldu. Yenilenebilir enerji sektörü

Kovid-19 krizini alt etti desek çok da yanlış bir değerlendirme

yapmış olmayız. Sektör, krizin yarattığı

olumsuzluklara karşı bir nevi antikor geliştirdi” dedi.

Türkiye’nin toplam kurulu gücünün 97 bin MW

seviyesini geçtiğini ve bu yıl 100 bin MW’ın aşılacağını

öngördüğünü belirten Bakan Dönmez, sözlerini

şöyle sürdürdü: Son 20 yılda kurulu güçte yaşanan

üç katlık artışta özel sektör yatırımlarının payı büyük.

Bugün kamunun elektrik üretimindeki payı yıllık

ortalama yüzde 15-20 civarında. Özellikle 2011

sonrası özel sektör tarafından yapılan yıllık kurulu

güç yatırımları, kamunun yıllık kurulu güç yatırımlarını

geride bıraktı. Bugün kurulu gücümüzün, yüzde

52,3’lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarından

oluşuyor. 2011 yılında yüzde 25,4 olan yenilenebilir

kaynakların elektrik üretimimizdeki payı, 2019 yılında

yüzde 43,9; 2020 yılında ise yüzde 42,4 oldu.

2021 yılının ilk 3 ayında devreye aldığımız kurulu gücün

yüzde 98’ini yenilenebilir kaynaklar oluşturdu.

2020 yılında yenilenebilir kurulu gücünde dünyada

12’inci, Avrupa’da beşinci sıraya yükseldik. 2002-

2020 döneminde yenilenebilir enerji kurulu gücünü

en çok artıran dünyada dokuz, Avrupa’da dördüncü

ülke olduk.”

Enerji teknolojilerinde Türkiye’yi önemli bir

Ar-Ge ve inovasyon üssüne dönüştürmek ve bu alanı

katma değeri yüksek bir ihracat kalemi haline getirmek

hedeflerini de vurgulayan Bakan Dönmez, “Türkiye’nin

yenilenebilir enerji hikâyesi, bugün gençlik

dönemini yaşıyor diyebiliriz. Her geçen gün daha dinamik,

daha hareketli, daha fazla paydaşın yer aldığı

bir sektör haline geliyor. Elektrik üretiminde yenilenebilir

enerji ve enerji verimliliğinin ağırlıkta olduğu

küresel bir düzende, bizler de pozisyonumuzu buna

uygun şekilde almak durumundayız” dedi.

66 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Yerel, Ulusal ve Küresel

Yeşil Düzen için...

IRENEC 2021

11. ULUSLARARASI

%100 YEN‹LENEB‹L‹R

ENERJ‹ KONFERANSI

20-22 MAYIS 2021

Yenilenebilir Enerji topluluğu, yeşil ve

sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla hızla

büyüyor ve gelişiyor. EUROSOLAR Türkiye’nin

rolü, bu hareketi desteklemek, en iyi

uygulamaları paylaşmak için ve bölgesel,

ulusal, küresel düzeylerde etkinleştirici

politikaları teşvik etmek için bir platform

sağlamaktır.

11. Uluslararası %100 Yenilenebilir Enerji

Konferansı, yarın hayatımızı etkileyebilecek

yeni teknolojileri ve yenilikleri teşvik etmek

için küresel yenilenebilir enerji trendleri

etrafında konferans konularını yeniden

düzenledi. Yenilenebilir Enerji Entegrasyonu,

Avrupa Yeşil Düzeni, Enerji Dönüşümü

2050 ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri ve

Uygulamaları bu yılın ana konuları olacak.

Bilgi birikiminizi derinleştirmek ve tecrübelerinizi

paylaşmak için IRENEC 2021 Online’a katılın!

www.irenec.org • www.eurosolar.org.tr • www.poweringcommunities.org


ŞİRKETLERDEN…

Avrupa yakasında elektrik

tüketiminin lideri Esenyurt

BEDAŞ, salgının gölgesinde geçen 2020 yılına dair verilerini paylaştı. BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit, İstanbul Avrupa

yakasında elektrik tüketiminin bir önceki yıla göre yüzde 3,7 gerilediğini açıkladı. Meskenlerde kullanımın yüzde

7.2 arttığını belirten Yiğit, “Bölgemizde 484 bini aşkın abonesiyle ilk sırada yer alan Esenyurt, tüketimde de yine

birinciydi. 2020 yılında Esenyurt’ta toplam elektrik tüketimi 2 milyar 503 kWh seviyesinde gerçekleşirken Avrupa

yakasındaki elektrik tüketiminin yüzde 10’u bu bölgeden geldi” dedi…

Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (BEDAŞ) her yıl

düzenli olarak açıkladığı “Yılın Enleri Raporu”, 2020

yılında Kovid-19 salgınının elektrik tüketimindeki etkisini

gözler önüne serdi. Mart 2020 itibarıyla Türkiye’de

de görülen Kovid-19 salgının yayılmasını engellemek

için alınan önlemler mesken, ticarethane

ve sanayi abonelerinin elektrik tüketimlerine farklı

yansıdı. Uzaktan çalışma ve uzaktan eğitimin yanı

sıra sokağa çıkma kısıtlamalarının da etkisiyle 2020

yılında mesken abonelerinin elektrik tüketimi yüzde

7,2 artarken diğer abone gruplarında düşüşler yaşandı.

BEDAŞ’ın verilerine göre 2019 yılında toplam

26.9 milyar kilovatsaat (kWh) olan İstanbul Avrupa

yakasındaki elektrik tüketimi, yüzde 3,7’lik bir gerilemeyle

25.9 milyar kWh’a indi. 2019 yılında Türkiye’de

toplam 303.3 milyar kWh olan elektrik tüketimi

ise 2020’de yine salgının etkisiyle 304.8 milyar

kWh’ta kaldı. Yıl içinde toplam tüketimin yüzde 8,5’i

Türkiye’nin en kalabalık bölgesi İstanbul’un Avrupa

yakasından geldi.

“Yılın En”leri-2020 Raporu’nu açıklamak için gazetecilerle

online toplantıda bir araya gelen BEDAŞ

Genel Müdürü Murat Yiğit, “Dünya, daha önce benze-

68 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ine tanık olmadığımız bir dönemden geçiyor. Hepimizin

hayatını bir şekilde etkileyen salgın sürecinde

abonelerimizin sağlığını korumak için hızlı aksiyon

aldık. Abone grupları bazında tüketimde yaşanan

değişime göre iş planlarımızı yeniledik. Bu süreçte

pek çok kişi evden çalışırken çocuklarımız da uzaktan

eğitim aldı. Biz de tüketicilerimizin enerjisiz kalmaması

için bakım ve yatırım kaynaklı kesintilerin

yüzde 80’ini gece 00.00-06.00 saatlerine kaydırdık.

Şirket olarak nihai hedefimiz müşterilerimize kesintisiz

ve kaliteli elektrik dağıtım hizmeti sunmak.

Bu yönde attığımız adımlarla geçen yıla göre kişi

başı ortalama kesinti süresinde yüzde 39, kişi başı

ortalama kesinti sayısında ise yüzde 9,6 iyileşme

yakaladık. İşin doğası gereği sıfır arıza ve kesintinin

olamayacağı malum. Ancak amacımız arıza sayı ve

sürelerini olabilecek en düşük seviyelere çekmek”

diye konuştu.

Mayıs ayında tüketim yüzde 21,9 düştü

BEDAŞ Genel Müdürü Yiğit’in detaylarını paylaştığı

“Yılın Enleri Raporu”na göre 2013 yılında özelleştirme

süreci tamamlanan BEDAŞ’ın o tarihte toplam

abone sayısı 3 milyon 715 bin iken 2020 yılı sonunda

bu rakam 5 milyon 236 bine ulaştı. Aradan geçen dönemde

1.5 milyon yeni abone sisteme dahil olarak

elektrik hizmeti almaya başladı. Salgının etkisinde

geçen 2020 yılında BEDAŞ’ın abone sayısı artmaya

devam etti ve toplam 71 bin 257 yeni abone geldi.

Bu arada 2020 yılında Avrupa yakasında en yüksek

tüketim, salgının henüz Türkiye’de görülmediği

tcak ayında yaşandı. Hava koşullarının da etkisiyle

Ocak 2020’de Avrupa yakasında 2 milyar 560 milyon

kWh elektrik tüketildi. Yılın en çok elektrik tüketildiği

günü ise 8 Ocak Çarşamba’ydı. Mart ayından itibaren

Türkiye’yi de etkisi altına alan salgınla birlikte

mtüketim rakamları da hızla düşmeye başladı. Yılın

en düşük elektrik tüketimi mayıs ayında gerçekleşti.

Mayıs 2019’da 2 milyar 128 milyon kWh tüketen Avrupa

yakasında bu rakam Mayıs 2020’de 21,9’luk bir

düşüşle 1 milyar 662 milyon kilovatsaat seviyesine

geriledi. Yılın en düşük tüketimi de Ramazan Bayramı’nın

ikinci gününe denk gelen 25 Mayıs günü oldu.

Esenyurt’un abonesi de tüketimi de yüksek

Raporda ilçe bazında elektrik tüketim rakamlarına

da yer verilirken Avrupa yakasında 484 bini

aşkın abonesiyle ilk sırada yer alan Esenyurt, tüketimde

de yine birinciydi. 2020 yılında Esenyurt’ta

toplam elektrik tüketimi 2 milyar 503 kWh seviyesinde

gerçekleşirken Avrupa yakasındaki elektrik

tüketiminin yüzde 10’u bu bölgeden geldi. Esenyurt’u

1 milyar 345 milyon kWh ile Bağcılar, 1 milyar 302

milyon kWh ile de Küçükçekmece izledi. Yıl içinde en

düşük tüketim Çatalca, Esenler ve Güngören’de yaşandı.

Geçmiş yıllarda ön sıralarda yer alan Beyoğlu,

yıl boyunca pek çok işletmenin kapalı olmasının da

etkisiyle en düşük tüketimin yaşandığı ilçeler arasında

dördüncü oldu.

4. Uygulama döneminde 5 milyar TL’ye

yaklaşan yatırım

Raporda şirketin yaptığı yatırımlar da paylaşıldı.

Buna göre, 2013-2020 yılları arasında İstanbul Avrupa

yakasına yaptığı yatırımların toplamı 3.3 milyar

TL’yi aşan BEDAŞ; bu kapsamda 16 bin 431 kilometre

hat tesisi, 134 bin 578 adet alçak gerilim ve

orta gerilim enerji nakil hattı ve aydınlatma direği,

173 bin 873 adet aydınlatma armatürü, 876 yeni

trafo merkezi ve 1.037 adet de trafo merkezine yatırım

yaptı. Şirket bölgeye 2021 yılı içerisinde 1.2

milyar TL, dördüncü uygulama dönemini kapsayan

2021-2025 yıllarında ise toplam 5 milyar TL’ye yakın

yatırım yapmayı planlıyor.

ARIZA SÜRE VE

SAYISINDA İYİLEŞME

Avrupa yakasındaki elektrik alt yapısını güçlendiren

BEDAŞ’ın yaptığı yatırımlar, arıza ve kesintilerde

de büyük düşüş getirdi. Geçen yıl Avrupa yakasındaki

kişi başı ortalama kesinti süresi 1.300 iken

bu rakam yüzde 39 iyileşmeyle 2020’de 793 olarak

gerçekleşti. Ayrıca geçen yıl 12,93 olan kişi başı ortalama

kesinti sayısı ise 2020’de yüzde 9,6 düşüş

göstererek 11,69 oldu.

Alınan bu sonuçlar müşteri memnuniyetine de

yansıdı. Salgın dönemi boyunca çalışmalarına ara

vermeden devam eden BEDAŞ’ın müşterilerinin sorunlarına

hızla çözüm üretme gayreti, 2020’de çağrı

merkezi rakamlarında kendini gösterdi. 2019’da

çağrı sayısı 3 milyon 259 bin iken bu rakam yüzde

16’lık bir iyileşmeyle 2020’de 2 milyon 735’e geriledi.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 69


İNOVASYON

Esen Erkan

Boğaziçi Üniversitesi,

geleceğin pilleri “lityum-sülfür

bataryaları” araştıracak

TÜBİTAK Rusya Temel Araştırmalar Kurumu (RFBR) ile İkili İşbirliği Programı kapsamında desteklenmeye

hak kazanan Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Damla Eroğlu

Pala’nın projesi, geleceğin pilleri olarak görülen lityum-sülfür bataryaların daha uzun ömürlü olabilmesi

için batarya performansıyla elektrolit tasarımı arasındaki ilişkiyi araştıracak. Rusya’dan Ufa Kimya

Enstitüsü (Ufa Institute of Chemistry) ile iş birliği içinde yürütülecek projenin üç yıl sürmesi planlanıyor…

Cep telefonlarından bilgisayarlara ve elektrikli

araçlara kadar kullanılan mevcut en gelişmiş batarya

tipinin lityum-iyon bataryalar olduğunu belirten

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, henüz gelişmekte

olan lityum-sülfür bataryaların ise beş kat daha

fazla enerji depolayabileceğini vurguluyor. Pala, “Lityum-sülfür

bataryalar henüz ticari olarak erişilebilir

değil, ancak çok gelecek vaadediyor; çünkü bir lityum-iyon

bataryadan beş kat daha fazla teorik özgül

enerji gösteriyor ve daha düşük maliyetli olma

potansiyeline sahip” diyor.

Konuyla ilgili yapılan açıklamaya göre, lityum-sülfür

bataryaların aktif madde olarak sülfürü

kullanması da üretim maliyetini düşürüyor. Lityum-iyon

bataryalarda aktif madde olarak kobalt bazlı pahalı

malzemeler kullanılıyor ve bunlar sadece belirli

70 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ülkelerin kontrolü altında. Oysa lityum-sülfür

bataryalarda kullanılan sülfür hem doğada çok

bulunuyor hem de ucuz ve toksik etkileri yok.

Doç. Dr. Pala, lityum-sülfür bataryaların

daha yüksek enerji depolama kapasitesine sahip

olduğu için özellikle elektrikli arabalarda ve

güneş ve rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin

depolanmasında kullanılabileceğini de ekliyor.

Elektrolitte çözünebilir moleküller

batarya ömrünü kısaltıyor

Bütün avantajlarına rağmen lityum-sülfür

bataryaların günümüzde kullanılamamasının

sebebi ise çok uzun ömürlü olmayışları. Lityum-sülfür

bataryalarda katotta çok sayıda ara

reaksiyon oluşuyor ve bu reaksiyonlar sonucunda

da elektrolitte çözünebilen lityum polisülfid

denen moleküller ortaya çıkıyor. Bu moleküller

anotla katot arasında polisülfid mekik

mekanizması denilen bir taşınma mekanizmasına

giriyor, bu da bataryanın kapasitesini çok

hızlı kaybetmesine ve döngü ömürlerinin çok

kısa olmasına neden oluyor.

Bu sorunun bataryaların elektrolit tasarımlarını

değiştirerek çözülebileceğini belirten

Doç. Dr. Pala, projede neler yapacaklarını

ise şöyle açıklıyor: Bahsettiğimiz reaksiyon ve

polisülfid mekik mekanizmaları hem elektrolit

miktarı hem de elektrolitte kullanılan solvent

ve tuz tipinden çok etkileniyor. Bizim yapmak

istediğimiz aslında elektrolitin içindeki solvent

ve tuzun özelliklerinin ve elektrolit miktarının

bu mekanizmaları nasıl etkilediğini karakterize

edebilmek. Bunun için birçok farklı türde elektrolit

deneyerek bataryanın performansının nasıl

etkilendiğine bakacağız.

Lityum-sülfür bataryaların

ticarileşebilmesi için yol gösterici olacak

Araştırma yöntemlerinin hem modelleme

hem de deneysel çalışmalar içerdiğini belirten

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, “Deneysel olarak

elektrolitin özelliklerinin, kompozisyonunun ve

miktarının bataryanın içindeki reaksiyon mekanizmaları

ve batarya performansını nasıl etkilediğini

karakterize edeceğiz ve bu deneylerden

elde ettiğimiz sonuçları geliştireceğimiz kuantum

kimyası ve elektrokimyasal modellerle birlikte

değerlendireceğiz,” ifadelerini kullandı.

Tesla’nın güneş

enerjisi ürünleri

Powerwall ev

bataryasıyla

birlikte satılacak

Bloomberg’ten yapılan haberde, Tesla’nın güneş

enerjisi ürünlerini tek parça halinde satacağı ve paket

içinden bir parçanın ayrıca satılamayacağı açıklandı.

Geçtiğimiz ay Electrek, Tesla’nın güneş panelleri ve çatı

tipi güneş enerjisi ürünleri olmayan Powerwall siparişlerini

almayı bıraktığını bildirmişti.

Powerwall Amerika’da son derece popüler bir ürün

haline gelirken markanın üretim adedini ve hızını artırmak

istese bile talebe yetişmekte zorluk yaşadığı

biliniyor. Şirket, yalnızca birkaç ayda pil paketinin fiyatını

iki kez artırırken ürünü diğer Tesla ürünlerine bağlayarak

satın alma yollarını sınırlamak gibi bir çözüm

bulmuş oldu.

Geçtiğimiz aya kadar Powerwall olmadan güneş

panelleri ve çatı tipi ürünleri sipariş edebilirken artık

Tesla’nın ev enerji ürünleri yalnızca enerji üretimi (güneş

çatı ve panelleri) ve enerji depolama (Powerwall)

ile birlikte bir paket olarak satılacak. Evsel elektrik üretiminde

güneş enerjisinin olmazsa olması bataryalar

ve Powerwall maliyeti düşünüldüğünde Tesla’nın güneş

enerjisi siparişlerinin iyi bir parçası olacağı görülüyor.

Tesla güneş enerjisi ürünleri ile ilgili siparişlerine

diğer güneş enerjisi tesisatçılarıyla da ortaklık kuruyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 71


GTC ve HSB, yerli

yüzer güneş

santrali tasarladı

GTC Güneş Sanayi ve HSB Marine 4 yıldır birlikte

yaptıkları Ar-Ge çalışmaları sonucunda tasarımı,

mühendisliği, üretimi yerli yüzer güneş enerji santrali

adasını Pendik Marina’da kurdu. GTC’den yapılan

açıklamaya göre; ada 375 m2 su alanı kaplıyor, toplamda

41 KWp gücünde güneş paneli barındırıyor. Adanın

yapım teknolojisi ve tasarımı dünyada uygulanan yüzer

Ges teknolojilerinden çok farklı ve yeni buluş içeriyor...

GTC Güneş Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Çiğdem

Besen tasarımla ilgili şu açıklamalarda bulundu: Çin ve

Japonya’daki yüzer GES’lerin yüzdürücü aksamı yüksek

yoğunluklu plastikten yapılıyor, delinmediği sürece batmıyor

ancak çok ince gövdeli. O nedenle sudaki yabancı

cisimler tarafından delinme riski var. Ayrıca çok hafif, tek

panel taşıyan ufak hafif yüzdürücü parçaların birbirlerine

çoklu sağlanmasıyla oluşuyor, bu nedenle çok oynak ve

dalgaya, rüzgara dayanımı sınırda.

Yerli sistemde yüzdürücülerin fiber ve gerektiğinde

beton olduğunu belirten Besen, “Fiber plastikten

daha kalın, delinmeye karşı daha dayanıklı. Ayrıca

yerli sistemde bu birbirinden bağımsız uzun fiber

yüzdürücüler panelleri taşıyan bir üst çelik karkas

tarafından birbirlerine bağlanıyorlar ve en fazla her

3 metrede birleşim yerleri esnek, tek ve stabil bir

ada oluşturuyorlar. Sistemin rüzgara ve dalgalara

karşı dayanıklılığı yüksek, alabora olma riski çok

daha az” açıklamasında bulundu.

Yüzer platformun üzerinde kullanılan çelik mekanik

altyapı sayesinde güneş panellerini bu platformun

üzerine aynen karada uygulandığı şekilde

yüksek verim sağlayacak 25 derece eğimde yerleştirebildiklerini

ifade eden Besen, Çin ve Japonya’da

uygulanan sistemde güneş panellerinin 5-15 derece

arasındaki açılarda konabildiğini ve çok hafif yüzdürücülerin

düşük rüzgar yükü kat sayısı nedeniyle

çoğu zaman en fazla 12 dereceye garanti verdiğini

belirtti. Besen’e göre, 12 derece eğimde bir güneş

paneli bizim boylamlarımızda 25 derece eğimde konulan

aynı güneş paneline göre yıl bazında laklayık

%2.5 daha az elektrik üretebiliyor.

Çift yüzlü paneller ve elektrik verimi

Çin ve Japonya’da uygulanan sistemlerde kullanılan

güneş panellerinin tek yüzlü ve arkaları plastik

kaplı standart panellerden oluştuğunu belirten Besen:

“Haliyle bir tek önden topladıkları ışıkla elektrik

üretiyorlar. 375m2 ye sığabilen tek yüzlü panellerle

12 derece eğimdeki plastik yüzdürücülü sistem 41

kw gücüyle İstanbul koşullarında en iyi panelle en

fazla yılda 54 MWs elektrik üretir” dedi.

Tasarlanan bu sistemde kullanılan tüm güneş

panelleri çift camlı panellerden oluşuyor. İklime

karşı dayanıklılıkları yüksek, 6 bin saat nem ve yaşlanma

testlerinden, tuz testinden de seviye 6 olarak

geçmiş bu panellerin çerçevesiz olması korozyon

problemini de ortadan kaldırıyor. En az 25 yıl su üzerinde

çalışabilecek paneller olarak ön plana çıkıyor.

72 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Apple’ın güneş enerjisi tesisinde

Tesla’nın ürettiği piller kullanılacak

Teknoloji devi Apple’ın ABD’nin California eyaletinde

büyük bir güneş enerjisi depolamam tesisi inşa

ettiği ve depolama için pillerin Elon Musk’ın CEO’su

olduğu Tesla’dan satın alınacağı açıkladı. Ülkedeki

en büyük enerji depolama projelerinden biri olarak

görülen “California Flats” adlı tesisin bir gün içinde 7

bin eve güç sağlamaya yetecek kadar enerji dağıtabileceği

ifade edildi.

Apple, Mart 2021’de “California Flats” adlı yeni

güneş enerjisi depolama projesine başladığını duyurmuştu.

Bununla birlikte şirketin, aynı eyalette 130

megawatt’lık bir güneş enerjisi çiftliği daha bulunuyor.

iPhone üreticisinden yapılan açıklamada, inşa

edilecek olan yeni tesisin geliştirmenin daha fazla

enerjiyi depolamasına ve gerektiğinde dağıtmasına

izin vereceğini söyledi. Buna göre, tesis bir gün için

7 bin eve güç sağlamaya yetecek kadar elektriği dağıtabilecek

ve saatte 240 megawatt enerji depolayabilecek.

Basına sızan belgelerde ise Apple’ın geçen yıl

Monterey County Denetçiler Kurulu’na sunduğu

planlama belgelerinde, bu enerjiyi “megapack” adı

verilen 85 Tesla lityum iyon pil kullanarak depolayacağı

yer aldı. Tesla ve Apple, ABD basınında yer

alan haberler ilişkin yorum yapmadı ancak Monterey

County’nin planlama şefi, Apple’ın, Tesla’nın

pillerini kullanacağını doğruladı. Daha çok elektrikli

arabaları ile tanınan Tesla, 2019 yılında megapack

adlı bataryasını basına sürdü. Batarya, büyük ölçekli

enerji depolama projeleri için uygun bir ürün olarak

lanse edildi.

Öte yandan, bazı uzmanlar tarafından Apple’ın

“megapack” seçimi ilginç bulundu. İki şirket şu anda

birebirde rakip olmasa da ilerleyen süreçte bu değişebilir.

Çünkü Apple kısa bir zaman sonra kendi

elektrikli otomobilini piyasaya sürmeyi amaçlıyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 73


ANALİZ

CEO’lar 2022’ye kadar normale dönüş beklemiyor!

KPMG, Ocak-Mart 2021 tarihleri arasında yaptığı ankette, iş süreçlerinin ne zaman ve nasıl normale

döneceği konusunda beklentileri araştırdı. Araştırma sonuçlarına göre CEO’lar kısa vadede normalleşme

beklemiyor. CEO’lar ofise dönmek için nüfusun yüzde 50’den fazlasının aşılandığını görmek istiyor…

Kovid-19 salgınının başlamasıyla birlikte ‘ne

zaman normale dönüleceği, işlerin ne zaman düzeleceği

ve yeni çalışma sistemleri” gibi konularda

raporlar ve araştırmaların periyodu da sıklaştı.

Bazı araştırmalarda üst düzey yöneticiler, bu yıl için

olumlu görüş bildirirken bazılarında da daha temkinli

bir yaklaşım ortaya çıkıyor. Son olarak KPMG

tarafından yapılan rapor, geçen ay yayımladığımız

“CEO’lar bu yıl büyüme bekliyor” sonucuyla çelişiyor.

Elbette yapılan araştırmanın metodolojisi de sonuçları

etkiliyor ancak ortak kanı, bu yılın da salgının

gölgesinde geçeceği yönünde.

KPMG’nin 2020 başındaki CEO Araştırması ve

2020 yazındaki Covid-19 Özel CEO Araştırması’ndan

sonra bu yılın ilk üç ayında yeniden iş liderlerinin

nabzını tuttu. 11 ülkeden 500 CEO ile gerçekleştirilen

2021 CEO Outlook Pulse anketinde, dünyanın

en güçlü şirketlerini yöneten iş liderlerinin ‘normale

74 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


dönüşü’ nasıl gördüğü ve nasıl

planladığı araştırıldı.

Araştırma, yeni gerçekliğe

hazırlanan CEO’ların en

önemli parametresinin ‘aşıya

erişim potansiyeli’ olduğunu

gösteriyor. CEO’lar normale

dönüş için 2020 yazına göre

daha net ve orta vadeli bir

stratejiye sahip. Ancak küresel

iş liderlerinin yüzde 45’i bu

yıl normale dönüş beklemiyor.

CEO’lara göre ekonominin ve

iş düzeninin normalleşmesi

2022’den önce mümkün görünmüyor.

2022’deki bu normalleşmenin

de eskisinden

hayli farklı olacağı görüşü

ağırlık kazanıyor.

Araştırma sonuçlarını değerlendiren

KPMG Türkiye

Başkanı Murat Alsan, “Pandeminin

başındaki ani belirsizlik

ve şiddetli değişim üzerinden

bir yıl geçti. CEO’lar yönettikleri

işletmeleri istikrara kavuşturacak

temelleri attılar.

Araştırmaya göre, çok az iş

lideri normale hızlı bir dönüş

olacağı görüşünde. Büyük çoğunluğu

normal iş düzenine

geçmenin biraz daha vakit

alacağını düşünüyor. Bu nedenle

en yakın tarih 2022 çıkıyor.

Ofislere dönüş konusunda

eğilimin değiştiğini görüyoruz.

CEO’lar ofislere dönüşle

ilgili önemli bir karar almadan

önce iş gücünün virüse karşı

korunduğundan emin olmak

istiyor. Aşılamanın başlaması,

işletmelerini yeni gerçekliğe

hazırlayan liderlere iyimserlik

sağlıyor. Ancak CEO’lar yine

de operasyonlarını, tedarik

zincirlerini ve çalışanlarını etkileyebilecek

ve aşı kıtlığı yaşayabilecek

kilit pazarlar için

senaryolar çalışıyor” dedi.

CEO'LAR NORMALE DÖNMEK İÇİN ÇALIŞIYOR AMA...

2021 CEO Outlook Pulse Araştırması’ndan öne

çıkan bazı başlıklar şöyle:

Küresel ekonominin en büyük şirketlerinin

yöneticileri, normale dönüş ve normalin yeni kuralları

planlarına çalışıyor ancak iş gücünün Covid-19

aşısına erişememesi stratejilerin yeniden

ele alınmasını zorunlu kılıyor. CEO’ların yüzde 31’i

2021’de normale dönmeyi bekliyor, yüzde 45’i normalleşmenin

2022’de başlayacağını düşünüyor,

yüzde 24’ü ise işlerin sonsuza kadar değiştiğini

söylüyor.

İşe dönüşte ilk kriter aşı

Her 10 iş liderinden dokuzu, yani araştırmaya

katılanların yüzde 90’ı, büyük çoğunluğun sağlığını

korumak için aşı olan çalışanlarından aşılandıklarına

dair bildirimde bulunmalarının isteneceğini

belirtiyor.

Liderlerin yüzde 21’i müşterilerine ve ziyaretçilerine

tesislerine ya da ofislerine girişte aşı olup

olmadıklarını sormayı planlıyor.

CEO’ların yüzde 26’sı pandemi sona erene ka-

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 75


dar uluslararası seyahatlere çıkmayacağını söylüyor.

Yöneticilerin yüzde 61’i personelin ofise dönmesini

istemeden önce başarılı aşılama sonuçlarını

beklemek niyetinde. Şirket liderlerinin yüzde

76’sı önemli pazarlardaki hükümetlerin işletmeleri

normale dönmeye teşvik etmesini bekleyecek.

CEO’ların yüzde 34’ü ise aşı güvenliği hakkında

yanlış bilgilerden ve çalışanların bundan etkilenerek

aşı yaptırmama olasılığından endişe duyuyor.

Ofislerin küçülmesi askıda mı?

Küresel CEO’lar, ülkeler salgından çıktıkça işlerin

yüz yüze başlaması ihtiyacını yeniden değerlendiriyor.

CEO’ların şirketlerinin fiziksel ayak izini

küçültme iştahında altı ay öncesine göre keskin bir

düşüş var. Salgın kontrol altına alındığında ofislere

dönüş eğilimi artıyor.

CEO’ların yalnızca yüzde 17’si pandeminin sonucu

olarak ofis alanlarını küçültmek istediğini

söylüyor. Ağustos 2020’de bu oran yüzde 69’du. Bu

rakam ya ofislerin bu sürede küçüldüğünü ya da

stratejilerin değiştiğini gösteriyor.

Bununla birlikte aşıya erişim konusunda tereddütler

var. CEO’ların yüzde 55’i çalışanlarının

Covid-19 aşısına erişiminden endişeli. Bu da çalışanların

iş yerine ne zaman döneceği konusundaki

planlamaları etkiliyor.

Uzaktan çalışmada hibrit model

Küresel yöneticiler iş gücünün tamamen uzaktan

çalışması konusunda ölçülü bir yaklaşım gösteriyor.

CEO’ların yüzde 30’u Covid-19 sonrası çoğu

personelin haftada 2-3 gün uzaktan çalıştığı hibrit

bir model düşünüyor. Yüzde 21’i ağırlıklı olarak

uzaktan çalışan yetenekleri işe almak istiyor. Bu

oran geçen yılki araştırmada yüzde 73 çıkmıştı.

Siber güvenlik yeniden bir numara

Kilitlemeler sırasında norm haline gelen uzaktan

çalışma nedeniyle veri güvenliği riskleri yeniden

yükselişte. Ağustos 2020’de tehditler arasında

beşinci sırada bulunan siber güvenlik, 2021’in başında

ilk sıraya çıktı. CEO’lar gelecek üç yıl boyunca

büyümelerini ve operasyonlarını etkileyecek en

önemli risk noktası olarak siber güvenliği görüyor.

Bu yıl CEO’ların yüzde 52’si veri güvenliği önlemlerine

öncelik vererek, yüzde 50’si müşteri

odaklı teknolojilere odaklanarak ve yüzde 49’u video

konferans ve mesajlaşma yetenekleri gibi dijital

iletişime bağlı kalarak dijital teknolojilere daha

fazla harcama yapmayı planlıyor.

Ayrıca, dijital yeteneklerini artırmak için çeşitli

yollar arayacaklar, çünkü yüzde 61’i önümüzdeki

üç yılda birleşme ve satın alma iştahlarının, esas

olarak müşteri deneyimlerini veya değer önerilerini

dönüştürmek için dijital teknoloji edinme arzusundan

kaynaklanacağını belirtiyor.

76 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kentler sürdürülebilirlik için yarışacak

WWF-Türkiye, 2021 Uluslararası Tek Dünya

Kentleri Yarışması’nın Türkiye ayağını

başlatıyor. Tek Dünya Kentleri 10. yılında

şehirleri iklim ve sürdürülebilirlik için hedef

ve eylemlerini ortaya koymaya davet ediyor…

2021 Uluslararası Tek Dünya Kentleri Yarışması

Türkiye ayağı başlıyor. Şehirler iklim ve sürdürülebilirlik

için hedef ve eylemlerini ortaya koymaya

çağrılıyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye),

Uluslararası Tek Dünya Kentleri Yarışması’nın

(TDKY) 2021-2022 döneminin Türkiye ayağını başlatıyor.

İki yılda bir düzenlenen Tek Dünya Kentleri

Yarışması’nın öncelikli hedefi, kentlerde iklim dostu

dönüşümü teşvik etmek ve çevresel sürdürülebilirlik

hedefleri doğrultusunda yol alan kentleri öne

çıkararak toplumsal farkındalık oluşturmak. Yarışmaya

katılan kentlerin kamuoyuna açık olarak raporladıkları

veriler uluslararası bir jüri tarafından

gözden geçirilerek Paris Anlaşması’nın gezegenimizin

atmosferinde sanayileşme sonrasında yaşanan

ısı artışının 1.5 dereceyi geçmemesi hedefiyle

uyumlu olup olmadığı değerlendirilecek. Ulusal ve

küresel çapta öne çıkan şehirler, yarışmanın kazananları

olarak ilan edilecek.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli dünyanın

küresel iklim krizi açısından tarihi bir dönüm

noktasında bulunduğunu belirterek “Bugün dünya

nüfusunun yüzde 55’inin yaşadığı kentler küresel

CO2 emisyonlarının da yüzde 70’inden fazlasından

sorumlu. Bu açıdan baktığımızda açıkça görülüyor ki

sürdürülebilir bir geleceğin anahtarları kentlerin ve

yerel yönetimlerin elinde. Yerel yönetimlerin, kentlerin

sahip olduğu dinamizmi harekete geçirerek,

kent sakinleri için doğa dostu ve sürdürülebilir bir

gelecek yarışının ön saflarında yer alması gerekiyor.

Amacımız yerel yönetimlerin, kent sakinlerinin refahını

yükseltirken tek ve biricik gezegenimizin ekolojik

sınırlarını gözetecekleri ‘Tek Dünya Kentleri’nin

kurulmasına katkı sağlamak” dedi.

Yıl sonuna kadar 1000 şehrin başvurusu

bekleniyor

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi

Sekretaryası da Kasım 2021’de İskoçya’nın

Glasgow kentinde düzenlenecek 26. BM İklim Konferansı

(COP26) çerçevesinde, kapsayıcı ve dirençli iklim

eylemini uygulamaya koymaya kararlı bir şehirler

koalisyonu oluşturmayı amaçlıyor. 2021 sonuna

kadar 1000 şehrin sürece dahil edilmesi hedefleniyor.

Tek Dünya Kentleri, BM’nin “Sıfıra Doğru Şehir

Yarışı Girişimi”nin de ortağı.

Geçen yıl Türkiye’den beş şehir katıldı

Tek Dünya Kentleri Yarışması’nın önceki dönem

küresel ölçekte kazananları, Meksiko, Meksika

(2020); Uppsala, İsveç (2018); Paris, Fransa (2016);

Seul, Güney Kore (2015); Cape Town, Güney Afrika

(2014) ve Vancouver, Kanada (2013) oldu. Tek

Dünya Kentleri Yarışması’nın 2019-2020 dönemine

Türkiye’den 5 kent dahil olurken, Denizli ve İzmir

yarışmada finale kaldı. Teknik raporlamada Türkiye

birincisi olan Denizli, aynı zamanda küresel ölçekteki

“Kentimi Seviyorum” iletişim kampanyasında da

dünyadaki 54 kent arasında sosyal medya üzerinden

yapılan halk oylamasında en yüksek desteği elde

eden ikinci kent oldu.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 77


YÖNETİM & İK

Üst düzey yöneticilerin yüzde

40.6’sı “ekonomi kötü” diyor

Kovid-19 salgını son bir yıllık süreçte, çalışma hayatını ve dünya ekonomisini büyük ölçüde etkiledi ve

dönüştürmeye başladı. İnsan kaynakları firması Wyser, yaşanan tablonun yansımasını ölçümlemek

üzere, Türkiye’deki firmalar da dahil Avrupa, Asya ve Amerika’daki 500’den fazla yöneticiyle yaptığı özel

araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Salgında hangi sektörlerin nasıl etkilendiği, yöneticilerin gelecek

beklentileri, salgının şirketlere etkisi, firma ve markaların ayakta kalma stratejileri, yakın gelecekteki

yetenek yönetimi gibi çok sayıda parametrenin değerlendirildiği araştırmadan elde edilen veriler, gelecek

yıllardaki yol haritasına da ışık tutacak nitelikte...

İnsan kaynakları firması Wyser tarafından dünya

çapında 500’den fazla yöneticinin katılımıyla yapılan

araştırmaya göre, dünya genelindeki ekonomik

toparlanma ancak 2021 sonunda tamamlanacak.

Gelecek 6 aylık süreçte işe alım ihtiyaçlarının yüzde

58.9 olacağı saptanan araştırmada işe alınacak kişilerin

yüzde 65.3’ünün ise uzman pozisyonunda çalışanlardan

oluşacağı anlaşıldı. Araştırmadan elde

edilen verilere göre, şirketlerin yakın gelecekte ihtiyaç

duyduğu yeni profesyonellerin uzmanlıklarının;

yüzde 45.5’i danışmanlık, yüzde 34’ü satış ve yüzde

33.3’ü araştırma alanında olacağı tespit edildi. Şirket

yöneticileri, salgın döneminde ihtiyaç duyulan ilk

5 yeni öğrenme yetkinliğini ise “uyum, liderlik, takım

yönetimi, dijital beceriler ve duygusal zeka” olarak

sıraladı.

78 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


Ankete katılanların yüzde 40.6’sı, ekonominin

durumunu hem salgın öncesinden hem de 2020

ilkbaharının ortalamasından daha kötü olarak

değerlendirirken, sadece yüzde 11.8’i mevcut durumun

2020 ilkbaharından daha iyi olduğunu ve

Kovid-19 salgınının ortaya çıkmasından bu yana

stabil bir şekilde düzeldiğini dile getirdi. Katılımcıların

yüzde 23.2’si ekonomik durumun 2020 ilkbaharından

daha iyi olduğunu ancak Kovid-19 salgınından

önceki dönemden daha kötü olduğunu,

yüzde 24.4’lük kesim durumun 2020 ilkbaharından

bu yana stabil ancak salgından önceki döneme göre

daha kötü olduğunu düşünüyor.

Salgın en çok moda sektörünü vurdu

Araştırma kapsamında yöneticilerin düşüncelerinin

hem yaşadıkları ülkelere göre hem de faaliyet

gösterdikleri sektörlere göre değiştiği anlaşılırken,

bununla birlikte birçok araştırma da salgının bazı

sektörleri diğerlerinden daha fazla vurduğu, bazı

sektörlere de fırsatlar sunduğunu ortaya koydu. Ankete

katılan yöneticiler, Asya ve Amerika’nın, diğer

bölgelere kıyasla bu krizden daha başarılı bir şekilde

çıkacağını da belirtirken moda sektöründeki

yöneticilerin yüzde 64.3’ü salgın döneminde işlerinin

kötüye gittiğini söyledi. Finansal hizmetler, sigorta

ve bankacılığın 2020 ilkbaharı ve salgın öncesi

ortalamalardan daha kötü olduğunu dile getirenler

yüzde 50 olurken, dört kişiden sadece biri toparlanmanın

2022’den önce başlamayacağına inandığını

vurguladı. 2021’in ilk çeyreğinde toparlanma olacağını

düşünen yöneticilerin oranı yüzde 1.7, 2021

ilkbaharında iyileşme olacağını düşünenler yüzde

13.1, 2021 yaz dönemi diyenler yüzde 26.1, 2021

sonu için düzelme olacağını öngörenler ise yüzde

31.8 olurken, toparlanmanın 2022’de olacağını dile

getirenler yüzde 27.3 olarak tespit edildi.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 79


En iyimserler Amerika’daki yöneticiler

Salgının neden olduğu ekonomik krize karşı en

iyimser olanlar ise Amerika’daki yöneticiler oldu.

ABD’li yöneticilerin yüzde 86’dan fazlası 2022’de

Kovid-19 ile uğraşmak durumunda kalınmayacağını

düşünürken, bu oran Asya’daki yöneticilerde yüzde

74.5, Batı Avrupa’da yüzde 73 olarak ortaya çıktı.

Araştırma sonuçları iyimserlik hissiyatının da sektörler

arasında farklılık gösterdiğini gözler önüne

serdi. Krizden daha az zarar gören sektörler, geleceğe

de en iyimser bakan iş kolları olurken, 2021

başlarında krizin biteceğini öngören yöneticilerin en

yüksek bilgi teknolojileri (yüzde 45.7) ve online perakende

(yüzde 38.5) olarak sıralandı.

Her 5 yöneticiden 1’i karamsar

Araştırma kapsamında yöneticilerin birçoğu

salgın öncesi döneme yeniden dönülebileceğine

inandığı anlaşılırken, yüzde 14’lük dilimdeki bir grup

ise salgının şirketlerini etkilemediğini belirtirken

sadece yüzde 10’luk kısım Kovid-19 sayesinde işlerinin

arttığını söyledi. İşlerinin artığını söyleyenler

yüzde 10.6, nötr kaldığını belirtenler yüzde 13.8,

önceki krizlere kıyasla daha düşük olduğunu belirtenler

yüzde 23.2, toparlanmaya müsait yüzde 45.8,

ciddi ve toparlanması imkansız diyenler ise sadece

6.7 olarak sıralandı.

Öte yandan Batı Avrupa’da, krizin etkisinden kurtulamayacaklarına

inanan şirketlerin oranı yüzde

8.2 olurken, bu oran Amerika ve Asya’da yüzde 1’in

altında kaldı. Salgında en çok zarar gören sektör

moda olurken, bu sektördeki yöneticilerin yüzde

20’si, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını belirtti.

Buna karşın BT sektörü yöneticilerinin yüzde 17.1’i

sağlından olumlu etkilendiklerini söylemesi araştırma

sonuçlarında dikkat çekti. Kovid-19 salgını nedeniyle

ortaya çıkan krizden en çok kazanan sektör,

katılımcıların yüzde 20’sine göre online perakende

oldu.

Şirket büyüklüğü olarak bakıldığında, 50’den az

çalışanı olan her 10 şirketten birinin ve de 50’den

fazla çalışanı olan 20 şirketten birinin, salgın kaynaklı

kayıpları asla telafi edemeyeceği yönünde bir

düşünceye sahip oldukları ortaya çıktı. 500 ve 1000

arasında çalışana sahip şirketlerde kalıcı kayıp oranı

olduğunu söyleyenler ise yüzde 22.2 olarak dikkat

çekti.

Eğitim öne çıktı

Yöneticilerin kısıtlamalar esnasında büyük bir

değişimin gerçekleştiğini fark ederek kendilerini

eğitme fırsatı buldukları da araştırma sonuçlarından

yansırken, katılımcılarımızın yüzde 62.3’ü bu

fırsatlardan faydalandığını, yüzde 46.2’si özellikle

de iletişim becerilerine, yüzde 45.8’i dijital ve BT

becerilerine yüzde 39.5’i liderliğe yüzde 33.6’sı ekip

yönetimine odaklandığını ifade etti. Bahar kısıtlamaları

esnasında kendini eğiten yöneticilerin oranı

yüzde 70 olurken, bu yöneticilerin de yüzde 50’sinden

fazlasının her hafta bunu üç günden fazla süreyle

yaptığı anlaşıldı.

80 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


BAHAR AYLARINDAN EN ÇOK UMUDU OLAN ENERJİ SEKTÖRÜ

Araştırma sonuçlarına göre şirketlerin yüzde

30’undan fazlası salgın döneminde hiçbir yatırım

yapmadı.

Yatırım yapmaya karar veren şirketlerin yüzde

29.3’ü yeni teknolojileri son varış noktası olarak

gördü.

Çalışan eğitimini tercih eden şirketlerin oranı yüzde

22.7’de kaldı.

Ankete katılan yöneticilerin yüzde 46.8’i çalıştıkları

kuruma yatırım almadığını söyledi.

En çok yatırım alanların yüzde 15’lik oranla iş geliştirme,

yüzde 13.5’lik oranla da bilgi teknolojileri

oldu.

İş geliştirmeye yatırım yapanların yüzde 25.3’ü,

25’ten az çalışanı olduğunu, yüzde 16.1’i 26 ile 50

çalışanı olduğu dile getirdi.

Yöneticilerin yüzde 35.7’si, şirketlerinin küçülmeye

gittiğini belirtti. Küçülme en çok perakende

(yüzde 60), moda ve lüks eşya (yüzde 50) ve imalat

(yüzde 44.6) sektörlerinde ortaya çıktı. Büyük

şirketler, küçük şirketlere kıyasla daha fazla küçülmeye

gitti.

100’den fazla çalışanı olan kuruluşların ortalama

yüzde 41.4’ü küçülmeye giderken, küçük kuruluşlarda

bu oran yüzde 31.9 seviyesinde ölçüldü.

Ankete katılanların yüzde 55.9’una göre ortaya

çıkan tablodan en çok uzmanların etkilendiği, bu

grubu yüzde 24.7’lik oranla orta düzey yöneticilerin,

yüzde 23.4 ile eksperlerin, yüzde 10’luk dilimde

müdür ve ortakların, yüzde 6.7’lik kısımda ise

üst düzey yöneticilerin takip ettiği anlaşıldı.

Katılımcıların yüzde 58.9’u, şirketlerinin önümüzdeki

6 ay içerisinde yeni profesyonelleri işe almayı

planladığını belirtirken, İK yöneticileri arasında

işe alma niyeti yüzde 60.5 olarak öne çıktı. İşe

alma planlaması BT (yüzde 55.3), üretim (yüzde

65.2) ve de KOBİ’ler (yüzde 62.7) olarak sıralandı.

Salgın döneminde ihtiyaç duyulan beceriler şöyle

sıralandı: Uyumluluk yüzde 51.2, liderlik yüzde

41.4, ekip yönetimi yüzde 38.9, dijital beceriler

yüzde 35.5, duygusal zeka yüzde 31.3, risk yönetimi

yüzde 31, karar verme yüzde 30, zaman yönetimi

yüzde 17.5, diğer yüzde 2.2

Yöneticilerin yüzde 59.6’sı şirketlerine ve mevcut

işlerine devam edeceklerine güvendiğini söylediler.

Salgın öncesi dönemden daha az olsa da katılımcıların

yüzde 12.6’sı, 2020 ilkbaharına kıyasla daha

umutluyken, kalan yüzde 22.2’si 2020 ilkbaharına

ve salgın öncesi döneme kıyasla daha az umutlu

çıktı.

En iyimser sektörler ise sırasıyla yüzde 78.6 ve yüzde

73.3’ünün Kovid-19 salgınından öncesi kadar

güvendiği enerji ve finansal hizmetlerle bankacılık

sektörleri, ardından da imalat, bilişim ve ilaç sektörleri

olarak sıralandı.

2020 ilkbaharından daha umutlu yöneticilerin

yüzdesi enerji sektöründe yüzde 78.6, finansal hizmetler

ve bankacılık yüzde 73.3, üretim yüzde 67.4,

BT’de yüzde 51.4, İlaç sektöründe yüzde 64 oldu.

Yöneticilerin yüzde 37,9’u kısa vadede işlerini değiştirmeyi

planlarken, yeni iş aramayanların yüzde

57,5’i mevcut koşullarından memnun olduğunu

söylüyor. Kalan yüzde 42,5’i de yeni iş adımı için

doğru zaman olmadığını düşünüyor.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 81


İSTATİSTİK

APLUS ENERJİ

Katkılarıyla

APLUS ENERJİ NİSAN 2021 ANALİZİ

2021 yılı Nisan ayında gerçekleşen toplam 25.830 GWh elektrik üretiminin %75,1’i serbest

üretim şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Serbest üretim şirketlerinin üretimdeki payı,

bir önceki aya göre 2,42 puan, geçen yılın aynı dönemine göre ise 3,15 puan azalmıştır.

Serbest üretim şirketlerini %17,9 oranla EÜAŞ santralleri ve %4’le lisanssız santraller

izlemektedir. Toplam üretimin %2,8’i İşletme Hakkı Devredilen Santraller, %0,2’si ise Yap-

İşlet-Devret santralleri tarafından üretilmiştir 1 .

APLUS ENERJİ NİSAN 2021 ANALİZİ

TEİAŞ tarafından yayımlanan üretim verilerine göre, 2021 Nisan ayında termik santrallerin

gerçekleşen toplam üretimdeki payı %52,18 olarak kaydedilmiştir. Yenilenebilir enerji

kaynaklarından elde edilen elektrik üretiminin payı ise %47,82 olarak gerçekleşmiştir 4 .

Gerçekleşen elektrik üretimi kaynak bakımından incelendiğinde ise 2021 Nisan ayında toplam

üretimin %21,6 sının doğal gaz ve LNG santralleri tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir.

Barajlı hidroelektrik santraller, ilgili ayda toplam üretimin %19,5’ini karşılarken, akarsu tipi

hidroelektrik santraller ise %11,6 oranıyla üretime katkıda bulunmuştur. İthal kömür

santralleri nisan ayında toplam üretimin %13,1’ini karşılarken, yerli kömür santralleri ise

%15,4 oranında katkı sağlamıştır. Yenilenebilir enerji santrallerinden rüzgar enerjisi

santralleri toplam üretime %9, jeotermal ve güneş enerjisi santralleri 2 ise %7,7 oranında

katkıda bulunmuştur. Diğer termik santrallerin 3 üretimdeki payı ise %2,1 olarak

gerçekleşmiştir.

1

Veriler Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin yayımladığı Kamusal Raporlardan alınmıştır.

2

Jeotermal ve Güneş enerjisi santralleri “Diğer Yenilenebilir” olarak sınıflandırılmıştır.

3

Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız termik ve biyokütle santralleri diğer termik santraller olarak

sınıflandırılmaktadır.

2021 yılı Nisan 2020 ayında yılı Nisan gerçekleşen

toplam 25.830 GWh elektrik tedir. Toplam üretimin %2,8’i İş-

gaz ve LNG santralleri tarafından

ayında 181,16 %4’le TL/MWh lisanssız olarak santraller gerçekleşen izlemek-

ortalama piyasa lam takas üretimin fiyatı (PTF), %21,6 sının doğal

2021 yılı Nisan ayında, bir önceki yıla göre %72,3 oranında artarak 312,15 TL/MWh olarak

kaydedilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen ortalama PTF, bir önceki aya göre (311,41 TL/MWh)

üretiminin %75,1’i %0,2 serbest oranında üretim artış göstermiştir. letme Hakkı Devredilen Santraller, gerçekleştirildiği görülmektedir.

şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir.

Serbest Nisan üretim 2021’de şirketle-

en yüksek günlük ralleri ortalama tarafından piyasa üretilmiştir takas fiyatı 1 . 29 Nisan gili Perşembe ayda toplam günü üretimin %19,5’ini

%0,2’si ise Yap-İşlet-Devret sant-

Barajlı hidroelektrik santraller, il-

426,38 TL/MWh olarak gerçekleşirken; en düşük günlük ortalama PTF ise 4 Nisan Pazar günü

rinin üretimdeki payı, bir önceki Gerçekleşen elektrik üretimi karşılarken, akarsu tipi hidroelektrik

santraller ise %11,6 ora-

229,95 TL/MWh olarak kaydedilmiştir. Piyasa takas fiyatları saatlik bazda incelendiğinde ise

aya göre 2,42 puan, geçen yılın kaynak bakımından incelendiğinde

günü saat ise 2021 09:00'da Nisan 15,40 ayında TL/MWh top- olarak gerçekleştiği nıyla üretime katkıda bulunmuş-

en yüksek PTF değerinin 27 Nisan Salı günü saat 19:00’da 567,00 TL/MWh, en düşük PTF

aynı dönemine değerinin göre ise ise 3,15 4 Nisan puan Pazar

azalmıştır. görülmektedir.

tur. İthal kömür santralleri nisan

1 Veriler Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin

Serbest üretim şirketlerini

ayında toplam üretimin %13,1’ini

yayımladığı Kamusal Raporlardan alınmıştır.

%17,9 oranla EÜAŞ santralleri ve

karşılarken, yerli kömür sant-

82 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


%0,2 oranında artış göstermiştir.

Nisan 2021’de en yüksek günlük ortalama piyasa takas fiyatı 29 Nisan Perşembe günü

426,38 TL/MWh olarak gerçekleşirken; en düşük günlük ortalama PTF ise 4 Nisan Pazar günü

229,95 TL/MWh olarak kaydedilmiştir. Piyasa takas fiyatları saatlik bazda incelendiğinde ise

en yüksek PTF değerinin 27 Nisan Salı günü saat 19:00’da 567,00 TL/MWh, en düşük PTF

değerinin ise 4 Nisan Pazar günü saat 09:00'da 15,40 TL/MWh olarak gerçekleştiği

görülmektedir.

2021 yılı Nisan ayında pik saatlerde 5 311,12 TL/MWh olarak gerçekleşen ortalama PTF, bir

önceki ayın pik saatler ortalaması olan 322,32 TL/MWh’lik değere göre %3,5 oranında

azalmıştır 6 .

2020 yılı Nisan ayında pik dışı (off-peak) saatlerin PTF değeri ortalama 189,36,27 TL/MWh

iken, bu değer 2021 yılı Nisan ayında %65,4 oranında bir artış kaydetmiş ve 313,18 TL/MWh

olarak gerçekleşmiştir.

4

2021 Nisan verileri Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin yayımladığı 30 Nisan 2021 tarihli Kamusal Rapordan

alınmıştır.

ralleri 2020 ise yılı %15,4 Nisan oranında ayı içerisinde katkı toplam san ayında 19.131 termik GWh olan santrallerin elektrik talebi, (311,41 2021 TL/MWh) yılı Nisan %0,2 ayında oranında

sağlamıştır.

bir önceki

Yenilenebilir

yıla göre %33,91

enerji

oranında

gerçekleşen

artış göstererek,

toplam üretimdeki

25.617 GWh

artış

değerine

göstermiştir.

artmıştır 7 . 2020

santrallerinden rüzgar enerjisi payı %52,18 olarak kaydedilmiştir.

Yenilenebilir enerji kaynaklalük

ortalama piyasa takas fiyatı

Nisan 2021’de en yüksek gün-

yılı Nisan ayında 26.570 MWh olarak ölçülen saatlik ortalama talep, 2021 yılı Nisan ayında

santralleri toplam üretime %9,

35.580 MWh olarak gerçekleşmiştir.

jeotermal ve güneş enerjisi santralleri

rından elde edilen elektrik üretiminin

29 Nisan Perşembe günü 426,38

2 ise %7,7 oranında katkıda

bulunmuştur. Diğer termik santrallerin

üretimdeki payı ise %2,1

payı ise %47,82 olarak

gerçekleşmiştir 4 .

2020 yılı Nisan ayında 181,16

TL/MWh olarak gerçekleşirken;

en düşük günlük ortalama PTF

ise 4 Nisan Pazar günü 229,95

olarak gerçekleşmiştir.

TL/MWh olarak gerçekleşen ortalama

TL/MWh olarak kaydedilmiştir.

TEİAŞ tarafından yayımlanan

üretim verilerine göre, 2021 Ni- piyasa takas fiyatı (PTF),

2021 yılı Nisan ayında, bir önceki

yıla göre %72,3 oranında artarak

Piyasa takas fiyatları saatlik

bazda incelendiğinde ise en yüksek

PTF değerinin 27 Nisan Salı

2 Jeotermal ve Güneş enerjisi santralleri

“Diğer Yenilenebilir” olarak sınıf-

312,15 TL/MWh olarak kaydedilmiştir.

Bu dönemde gerçekleşen MWh, en düşük PTF değerinin ise

günü saat 19:00’da 567,00 TL/

landırılmıştır.

ortalama PTF, bir önceki aya göre 4 Nisan Pazar günü saat 09:00’da

3 Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız

termik ve biyokütle santralleri 4 2021 Nisan verileri Yük Tevzi Bilgi

15,40 TL/MWh olarak gerçekleştiği

görülmektedir.

diğer termik santraller olarak sınıflandırılmaktadır.

tarihli Kamusal Rapordan

Sistemi’nin yayımladığı 30 Nisan 2021

2021 yılı Nisan ayında pik saalınmıştır.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 83


2020 yılı Nisan ayı içerisinde toplam 19.131 GWh olan elektrik talebi, 2021 yılı Nisan ayında

bir önceki yıla göre %33,91 oranında artış göstererek, 25.617 GWh değerine artmıştır 7 . 2020

yılı Nisan ayında 26.570 MWh olarak ölçülen saatlik ortalama talep, 2021 yılı Nisan ayında

35.580 MWh olarak gerçekleşmiştir.

2021 yılı Mart ayı sonunda 96,632 MW olan toplam kurulu güç değeri 452,2 MW’lık artışla

2021 yılı Nisan ayı sonunda 97.084 MW olarak kaydedilmiştir.

Toplam kurulu gücün %67,6’lık (65.626 MW) kısmını serbest üretim şirketleri oluştururken,

EÜAŞ santrallerinin toplam kurulu güçteki payı %22,1 (21.425 MW) seviyesindedir 8 . Yap işlet

devret santralleri %0,1’lik (129 MW), işletme hakkı devredilen santraller %2,9’luk (2.831

MW) bir orana sahiptir. Lisanssız santrallerin toplam kurulu güç içindeki payı da %7,3 (8.078

MW) olarak kaydedilmiştir.

5

Pik saatler 08:00-20:00 arasındaki saatleri, pik dışı saatler ise 20:00-08:00 arasındaki saatleri ifade

eder.

6

Gün Öncesi Piyasası ortalama elektrik fiyatları hesaplamalarında kaynak olarak Enerji Piyasaları İşletme

A.Ş. Piyasa Gelişim Raporları PTF ortalamaları kullanılmaktadır.

7

2020 ve 2021 yılları için saatlik veriler YTBS Genel Günlük İşletme Neticesi Raporları’ndan alınmıştır.

atlerde 5 2021 311,12 yılı TL/MWh Nisan ayı sonunda olarak oluşan bu değer toplam 2021 kurulu yılı gücün Nisan %26,5’lik ayında kısmı rak gerçekleşmiştir.

(25.697 MW) doğal

gerçekleşen gaz ve ortalama LNG yakıt PTF, tipi santralleriyle bir %65,4 karşılanırken, oranında bir %23,9’luk artış kaydetmiş

ve 313,18 Bu yakıt TL/MWh tiplerini %11,7’lik olarak (11.336 96,632 MW) MW oranla olan yerli toplam kurulu

kısmı (23.213 2021 MW) yılı barajlı Mart hidrolik ayı sonunda

önceki ayın santraller pik saatler tarafından ortalaması karşılanmaktadır.

olan 322,32 kömür TL/MWh’lik 9 santralleri ve değere %9,3’lük gerçekleşmiştir.

oranla (8.987 MW) ithal kömür santralleri güç izlemektedir. değeri 452,2 Akarsu MW’lık artışla

tipi hidrolik santraller %8,4’lük bir orana (8.112 MW) sahipken, rüzgâr santralleri toplam

göre %3,5 oranında azalmıştır 6 . 2020 yılı Nisan ayı içerisinde 2021 yılı Nisan ayı sonunda

kurulu gücün %9,6’lık bir kısmını (9.294 MW) oluşturmaktadır 10 . Toplam kurulu gücün

2020 yılı Nisan ayında pik dışı

toplam 19.131 GWh olan elektrik 97.084 MW olarak kaydedilmiştir.

%7,2’lik kısmı (6.999 MW) güneş talebi, enerjisi 2021 santralleri, yılı Nisan %1,7’lik ayında bir kısmı (1.624 MW) jeotermal

(off-peak)

enerji

saatlerin

santrallerinden

PTF değeri

Toplam kurulu gücün %67,6’lık

oluşurken,

önceki

%1,9’luk

yıla göre

kısmı

%33,91

(1.822

oranında

MW) ise diğer termik santraller 11

ortalama tarafından 189,36,27 oluşturulmaktadır.

TL/MWh iken,

(65.626 MW) kısmını serbest üretim

şirketleri oluştururken, EÜAŞ

artış göstererek, 25.617 GWh değerine

artmıştır 7 . 2020 yılı Nisan santrallerinin toplam kurulu

5 Pik saatler 08:00-20:00 arasındaki

saatleri, pik dışı saatler ise 20:00-

ayında 26.570 MWh olarak ölçülen

saatlik ortalama talep, 2021 seviyesindedir 8 . Yap işlet devret

güçteki payı %22,1 (21.425 MW)

08:00 arasındaki saatleri ifade eder.

yılı Nisan ayında 35.580 MWh ola-

6 Gün Öncesi Piyasası ortalama

elektrik fiyatları hesaplamalarında

kaynak olarak Enerji Piyasaları İşletme

A.Ş. Piyasa Gelişim Raporları PTF ortalamaları

kullanılmaktadır.

7 2020 ve 2021 yılları için saatlik veriler

YTBS Genel Günlük İşletme Neticesi

Raporları’ndan alınmıştır.

8 Kaynak olarak TEİAŞ tarafından

yayımlanan 30 Nisan 2021 tarihli Genel

Günlük İşletme Neticesi raporu kullanılmaktadır.

8

Kaynak olarak TEİAŞ tarafından yayımlanan 30 Nisan 2021 tarihli Genel Günlük İşletme Neticesi raporu

84 • Mayıs kullanılmaktadır.

2021 • ENERJİ PANORAMA

9

Taş kömürü, linyit ve asfaltit santralleri yerli kömür santrali olarak sınıflandırılmaktadır.

10

Akarsu tipi hidrolik santrallere lisanssız hidrolik santraller de dahildir.

11


2020 yılı Nisan ayında 2,954 milyar m 3 olarak kaydedilen toplam doğal gaz tüketimi, 2021 yılı

Nisan ayında %60,4 oranında bir artışla 4,080 milyar m 3 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik

santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarı 2020 yılı Nisan ayında 0,091 milyar m 3 iken bu

miktar, 2021 yılının aynı döneminde %634,8 oranında artarak 0,672 milyar m 3 olarak

kaydedilmiştir 12 . Elektrik santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarının toplam doğal gaz

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan ayında %4,8 iken, bu oran 2021 Nisan ayında %16,5 olarak

2020 gerçekleşmiştir yılı Nisan 13 ayında . 2,954 milyar m 3 olarak kaydedilen toplam doğal gaz tüketimi, 2021 yılı

Nisan ayında %60,4 oranında bir artışla 4,080 milyar m 3 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik

santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarı 2020 yılı Nisan ayında 0,091 milyar m 3 iken bu

miktar, 2021 yılının aynı döneminde %634,8 oranında artarak 0,672 milyar m 3 olarak

kaydedilmiştir 12 . Elektrik santrallerinde tüketilen doğal gaz miktarının toplam doğal gaz

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan ayında %4,8 iken, bu oran 2021 Nisan ayında %16,5 olarak

gerçekleşmiştir 13 .

10 Akarsu tipi hidrolik santrallere likurulu

gücün %7,2’lik kısmı

(6.999 MW) güneş enerjisi santralleri,

%1,7’lik kısmı (1.624 MW)

jeotermal enerji santrallerinden

oluşurken, %1,9’luk kısmı (1.822

MW) ise diğer termik santraller 11

tarafından oluşturulmaktadır.

2020 yılı Nisan ayında 2,954

milyar m 3 olarak kaydedilen toplam

doğal gaz tüketimi, 2021 yılı

Nisan ayında %60,4 oranında bir

artışla 4,080 milyar m 3 olarak

gerçekleşmiştir. Elektrik santrallerinde

tüketilen doğal gaz miktarı

2020 yılı Nisan ayında 0,091

milyar m 3 iken bu miktar, 2021

yılının aynı döneminde %634,8

oranında artarak 0,672 milyar

m 3 olarak kaydedilmiştir 12 . Elektrik

santrallerinde tüketilen doğal

gaz miktarının toplam doğal gaz

tüketimine oranı 2020 yılı Nisan

ayında %4,8 iken, bu oran 2021

Nisan ayında %16,5 olarak gerçekleşmiştir

13 .

santralleri %0,1’lik (129 MW), işletme

hakkı devredilen santraller

%2,9’luk (2.831 MW) bir orana

sahiptir. Lisanssız santrallerin

toplam kurulu güç içindeki payı

da %7,3 (8.078 MW) olarak kaydedilmiştir.

2021 yılı Nisan ayı sonunda

oluşan toplam kurulu gücün

%26,5’lik kısmı (25.697 MW) doğal

gaz ve LNG yakıt tipi santralleriyle

karşılanırken, %23,9’luk

kısmı (23.213 MW) barajlı hidrolik

santraller tarafından karşılanmaktadır.

Bu yakıt tiplerini

%11,7’lik (11.336 MW) oranla yerli

kömür 9 santralleri ve %9,3’lük

oranla (8.987 MW) ithal kömür

santralleri izlemektedir. Akarsu

tipi hidrolik santraller %8,4’lük

bir orana (8.112 MW) sahipken,

rüzgâr santralleri toplam kurulu

gücün %9,6’lık bir kısmını (9.294

MW) oluşturmaktadır 10 . Toplam

12

2021 yılı Nisan ayı Elektrik üretimi için tüketilen toplam doğalgaz miktarı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan dolayı hesaplanan

oranlarda farklılık bulunabilir.

13

2021 yılı Nisan için en son 25 Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple artış oranları hesaplanırken 2020

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.

12

2021 yılı Nisan ayı Elektrik üretimi için tüketilen toplam doğalgaz miktarı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan dolayı hesaplanan

oranlarda farklılık bulunabilir.

13

9 Taş kömürü, linyit ve asfaltit santralleri

yerli kömür santrali olarak sınıf-

2021 yılı Nisan için en son 25 Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple artış oranları hesaplanırken 2020

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.

landırılmaktadır.

sanssız hidrolik santraller de dahildir.

11 Fuel-oil, nafta, motorin, LPG, lisanssız

termik, kojenerasyon ve biyokütle

santralleri diğer termik santraller

olarak sınıflandırılmaktadır.

12 2021 yılı Nisan ayı Elektrik üretimi

için tüketilen toplam doğalgaz

miktarı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar

Bakanlığı Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

raporlarından alınmaktadır. Yuvarlamalardan

dolayı hesaplanan oranlarda

farklılık bulunabilir.

13 2021 yılı Nisan için en son 25

Nisan verisi yayınlanmıştır. Bu sebeple

artış oranları hesaplanırken 2020

Nisan ayının da 25 günlük verisi kullanılmıştır.

ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 85


SOSYAL MEDYA

Geçtiğimiz ayın sosyal medyada yer

alan başlıklarından seçmeler sizlerle...

86 • Mayıs 2021 • ENERJİ PANORAMA


ENERJİ PANORAMA • Mayıs 2021 • 87

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!