27.09.2021 Views

İstikbal Dergi Eylül 2021 Sayısı

Eskişehir İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Eylül Sayısı yayında..

Eskişehir İstikbal Gazetesi aylık yayını İstikbal Dergi Eylül Sayısı yayında..

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ

DERGİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: EYLÜL 2021

Alman Başkan

“Büyükerşen mucize

bir kent yarattı”

Tepebaşı Belediyesi’nin

iklim kriziyle mücadelesi

Kurt “Çocukların

mutlu olması için

çalışıyoruz”

“Vatandaş

mahkeme

kapılarında

sürüm sürüm

sürünüyor”

EskişEhir

raylı sistEmlEr

kümElEnmEsi’ndE

Yeni dönemde

yeni hedefler çiziliyor

Eski ve yeni sorular




EskİşEhİrLİ

ANTİkAYA

kArşI sON

DErECE İLGİLİ

t11’de

Bir gazino

çalışanının

gözünden :

“HAYAT”

t20’de

BİR ÇILGIN RESSAMIN

PEŞİNDE

Gezi

ZEKİ

PEKGENÇ

4

t24’de

ARLES

BU GENÇLiK

ATEŞi

ŞEHRi

YAKACAK

t34’de

t28’de

EDiTöR

Murat Taşkın

aşı da olmam, hiç bir

şeyden eksik de kalmam!

Israrla aşı olmak istemeyenler var.

Bunların bir kısmı, ortada salgın falan olduğuna da inanmıyor. Salgının

uydurulmuş, küresel bir oyun olduğunu söylüyor.

Bir kısmı, aşı adı altında çip takıldığını ve izleneceğini düşünüyor.

Başka bir kısmı da söz konusu aşıların ruhsatsız, acele ile geliştirilmiş

ve yan etkileri olabileceğini ifade ediyor.

Sonuç olarak:

Aşı olmak istemeyenlerin sayısı bir hayli fazla...

HHH

Kişisel tercih olduğu için aşı olmak istemeyenleri eleştirecek değiliz.

Ancak, bu kişisel tercihler, toplumun sağlığını tehlikeye düşürme tehlikesi

gibi bir durum da yaratmıyor değil.

Zira...

Aşı olanlar, olmayanlar için bir tehlike yaratmazken, aşı olmayanlar,

aşı olanların sağlığını tehlikeye sokabiliyor.

HHH

O yüzden, çoğu ülke aşı olmayanlara çeşitli kısıtlamalar getirmeye

başladı.

Aşı olmayanların seyahat etmeden tutun da, kalabalık yer ve mekanlara

girişinin engellenmesine varan tedbirleri uygulamaya başladı.

Yani...

-"Aşı olmadıysan kusura bakma. Giremezsin, gidemezsin, çalışamazsın"

diyor.

Görünen o ki, aşı olmayanlara yönelik bu kısıtlamalar önümüzdeki

günlerde daha da artacak.

Muhtemelen bizim ülkemizde de aşı olmayanlara yönelik benzeri kısıtlamalar

getirilecek.

HHH

Her ne kadar adil değilmiş gibi görünse de, her ne kadar aşı olmayanların

özgürlükleri kısıtlanacak olsa da, aşı olan biri olarak ben bu kısıtlamaları

destekliyorum.

Nasıl ki:

HES kodu olmadan AVM'ye, Kamu kurumlarına, sinema ve benzeri

toplumsal alanlara giremiyorsanız, uçağa, otobüse, trene binemiyorsanız,

aşı olunmadan da bunları yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.

"Hem aşı olmam, hem de hiçbir şeyden eksik kalmam" olmuyor işte!

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EYLÜL 2021

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA

Sahibi : Burak TÜRKMEN

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN

Gazete, Haber ve Reklam :

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR

Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com

Baskı :

ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ

Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80

İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA

Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86

e-posta : onkamatbaa@gmail.com


ESKİŞEHİR’DEN KISA...KISA...ESKİŞEHİR’DEN KISA...KISA...ESKİŞEHİR’DEN KISA...KISA...

Araba bakımı bu kadınlardan sorulacak…

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi sunduğu

ücretsiz danışmanlık hizmetlerinin yanı sıra

açtığı kurslarla da

kadınlara yönelik günlük

yaşam becerilerini

güçlendirme

çalışmalarına devam

ediyor. Son olarak Eşitlik

Birimi tarafından düzenlenen

İnönü ilçesinde

‘Kadınlara Araba Bakım

Kursu’ ile sürücü veya

sürücü adayları araba

bakımı konusunda bilgilendiriliyor.

Büyükşehir Belediyesi,

verdiği ücretsiz

eğitimlerle farklı alanlarda

kadınların günlük

yaşam becerilerini geliştirmelerine destek

oluyor. Eşitlik Birimi tarafından geçtiğimiz

yıllarda da verilen ve büyük ilgi gören

Kadınlara Araba Bakım Kursu bu yıl İnönü’de

başladı.

Toplumsal cinsiyette

eşitlik sağlamak

amacıyla farklı

branşlarda da

gerçekleştirilen araç

bakım kursu üç hafta

sürecek ve kadınlara,

motor bakımı, lastik

değiştirme, far bakımı

gibi konularda eğitimler

verilecek. Ayrıca

İnönü’deki kadınlardan

gelen talep

doğrultusunda traktör

ile ilgili eğitimler de programa

eklendi.

ESKİŞEHİR’İN GENÇLİK POLİTİKASININ TEMELLERİ ATILIYOR

Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi, Gençlik Platformu

Buluşması’nda gençlerin

kent yönetiminde aktif

söz sahibi olması için

oluşturacağı Eskişehir Gençlik

Politikasının temellerini

attı.

Eskişehir Büyükşehir

Belediyesi ve National Democratic

Institute (NDI)

işbirliğince düzenlenen

Paydaş Haritalama ve

Paydaş Katılımı Süreçleri

Toplantıları, STK temsilcileri,

öğrenci kulüpleri ve gençlerin

katılımı ile pandemi

sürecinin yoğunlaştığı ve

kısıtlamaların olduğu kış

döneminde online olarak

gerçekleştirilmişti.

Toplantıların ardından

ESOGÜ en iyi üniversiteler arasında

Derecelendirme

sitesi (ESOGÜ) öğretim,

kuruluşlarından Times Higher araştırma, atıf, endüstri geliri,

Education (THE) 2022 ‘Dünya uluslararası görünürlük

Üniversiteleri Sıralamasını’ alanlarında topladığı puanlarla

açıkladı.

54 Türk üniversitesi arasında

Eskişehir Osmangazi Üniver-

20’nci sıraya yerleşti. 93 ülkeden

bin 600’den fazla üniversitenin

bulunduğu listenin

araştırma kategorisinde de

1017’nci sırada yer aldı. ESOGÜ

2021 verilerine göre de

dünyanın en iyi genç üniversiteleri

sıralamasında yer

almış, Birleşmiş Milletler ’in

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

(Sustainable Development

Goals - SDG) ile uyumlu stratejileri

ve uygulamaları

değerlendirmesinde en yüksek

puanla sıralamaya girmişti.

ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal

Şenocak, yaptığı açıklamada

üniversitenin sıralamada

yükseliş göstermesinden

duyduğu memnuniyeti dile getirerek

önümüzdeki süreçte bu

yükseliş grafiğinin daha güçlü

bir biçimde sürdürüleceğini

ifade etti.

Paydaş Haritalama ve

Paydaş Katılımı Süreçleri

kapsamında Eskişehir’e

özgü “Gelecek Sensin Şehir

Sensin” sloganı ile Gençlik

Platformu Buluşması, Haller

Gençlik Merkezi Seminer

Salonu’nda yapıldı.

18-35 yaş arası genç bireylerin

katılımı ile oluşacak

Eskişehir Gençlik

Politikasının temellerinin

atıldığı Gençlik Platformu

Buluşması’nın kış ve bahar

mevsimlerinde de devam

edeceğini belirten

Büyükşehir Belediyesi yetkilileri,

çalışma kapsamında

gençlerin kentin geleceğine

yönelik kararlar alma, politika

geliştirme ve çözüm

üretme süreçlerine aktif

katılımını amaçladıklarını belirttiler.

5


Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Ege ve akdeniz’de meydana gelen yangınlar ile karadeniz’de

yaşanan selde gösterdikleri fedakarca çalışmalarla Eskişehir’in gururu oldu

“Eskişehir ve Türkiye

size minnettardır”

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi personeli, Akdeniz ve Ege bölgelerinde yangınlarla mücadelede,

Karadeniz bölgesinde ise meydana gelen sel felaketinde yaraların sarılmasında destek

vermek için görev almıştı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen

görevden dönen personele, özverili çalışmaları için teşekkür ederek, takdir belgesi verdi.

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı

Yılmaz Büyükerşen yangın ve sel felaketlerinde

haftalarca bölgelerdeki

çalışmalarda görev alan belediye personeline,

Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’nda

gerçekleştirilen törende teşekkür ederek,

takdir belgesi verdi. Görev yapan personele

maddi ödül de

verildiğini belirten

Başkan Büyükerşen

yaptığı konuşmada,

“Kentimiz için her daim

özveri çalışan sizler,

Akdeniz ve Ege Bölgesinde

çıkan ve

yüreğimizi yakan

yangınlar ile Karadeniz’de

yaşanan sel felaketinde

fedakarca

çalıştınız. Siz benim

ateş ve sel

savaşçılarımsınız, sizlerle

gurur duyuyorum.

Sağ salim

şehrimize

döndüğünüz için çok

mutluyum.

Ben tüm Eskişehirliler

adına bugün burada sizlere birlik, beraberlik

ve dayanışma ruhu ile yaptığınız çalışmalar

için teşekkür ediyorum Eskişehir size minnettar,

Türkiye size minnettar” dedi.

Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı’nda

düzenlenen törene Eskişehir Büyükşehir

Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yanı

sıra Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili

Jale Nur Süllü, Büyükşehir

Belediyesi Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce,

ESKİ Genel Müdürü Oğuzhan Özen ve

belediye bürokratları katıldı.

Eskişehir için fedakarca çalışmalarını

sürdüren Eskişehir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye,

Park ve Bahçeler

Dairesi, Yol Yapım Bakım

ve Onarım Dairesi, Çevre

Koruma ve Kontrol Dairesi,

ESKİ Genel Müdürlüğü’nde

çalışan ekipler, yangın ve

sel afetlerinde de özveri ile

çalışarak bölgelerde müdahalede

bulundu. Kastamonu’da

selden etkilenen

yerlerde ekipler, bağlantı

köy yollarında bakım ve

onarım çalışması, hafriyat

yükleme ve ilçe merkezlerinde

selin bıraktığı

hasarın ortadan

kaldırılması için hafriyat

çekim çalışmalarını yaptı.

Bölgedeki ekipler, 12 Eylül

Pazar günü Eskişehir’e

döndü.

6


kardeş Frankfurt

Eskişehir’i bir meydana

ismini vererek

onurlandırdı

Alman Başkan

“Büyükerşen mucize

bir kent yarattı”

Avrupa’da finans, kültür ve vakıflar başkenti olarak bilinen ve Avrupa

Merkez Bankası’na ev sahipliği yapan Frankfurt, Eskişehir’i, bir meydana

ismini vererek onurlandırdı.1 Eylül Dünya Barış Günü’nde düzenlenen ve

‘Eskişehirplatz / Eskişehir Meydanı’ açılış töreninde konuşan Frankfurt

Mainz Belediye Başkanı Peter Feldman, Eskişehir’e iki kez gittiğini ve bu

kentin Türkiye’nin ortasında modern, dinamik, cazibesi yüksek, Avrupa

başkentleriyle yarışabilecek düzeyde ve yaşanabilir bir kent olduğunu

söyledi. Feldman, bu mucize kentin yaratıcı ve çok sevilen kahramanının,

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen olduğunu vurguladı.

Eskişehir’i onurlandıran törende

Büyükerşen’den sık sık ‘Abi’ diye söz

eden Peter Feldmann, 23 Nisan 2013

günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk

Bayramı’nda imza ile başlayan bu dostane

ilişkilerin, pandemi sonrasında daha aktif

gelişeceğine olan inancını ifade etti ve sivil

toplum örgütlerine önemli görevler

düştüğünü sözlerine ekledi.

Frankfurt Belediye Meclisi Başkanı Türkiye

kökenli yerel politikacı Hilime Arslaner ise

konuşmasında, Büyükerşen sayesinde

Eskişehir’in sadece kendi vatandaşlarına

değil, Türkiye’nin dört bir yanına eğitim

yoluyla yarım asırdır hizmet verdiğini

hatırlattı.

Yılmaz Büyükerşen’in sadece bir belediye

başkanı olmadığına vurgu yapan Arslaner “O

aynı zamanda bir eğitim bilimcisi, bir sanatçı,

bir gazeteci bir yazar ve düşünürdür.

Türkiye’nin çok sevilen bir şahsiyetidir” dedi.

T.C Frankfurt Başkonsolosu Erdem Tuncer, iki

şehir arasında ilişkilerin 8 yıl içinde bu denli

gelişmesinin, 1 Eylül’de böylesi güzel bir meydana

Eskişehir isminin verilmesiyle, adeta

taçlandığına işaret etti. Başkonsolos ayrıca

eşinin de Eskişehirli olduğuna vurgu yaparak,

dostane ilişkilerin çok yönlü gelişmesi

için, birlikte düşünmeye hazır

olduklarını kaydetti.

Törene, mesaisindeki yoğunluk nedeniyle

katılamayan Belediye Başkanı Prof.

Dr. Büyükerşen’i, Eskişehir’in fahri temsilcisi

Gazeteci Mehmet Canbolat temsil etti.

Büyükerşen’in, Mehmet Canbolat tarafından

Almanca okunan mesajında: “Kardeşlik

ilişkimizin bugün bu meydanla ulaştığı

konum, sevindiricidir. Dileğimiz, en kısa

sürede, salgın nedeniyle kesintiye uğrayan

yüz yüze ilişkilerimizin de en kısa sürede

yeniden devam ettirmektir. Hedefimiz,

gençler arasında değiş tokuş yaparak,

geleceğin işbirliğinin temelini bugünden atabilmektir.

Kültür alanında daha yoğun

işbirliğine yönelmeliyiz. Hepsinden önemlisi,

iki şehir arasında ticari işbirliği projelerini

yaşama geçirmek, birlikte üretip, doğan artı

değeri birlikte paylaşabilmek isteriz.

Meydanımızın, sadece iki kent arasında değil,

farklı kültürler arasında da dostane ilişkilerin

gelişmesine bir katkı sunmasını arzu ediyorum.

En kısa zamanda, Frankfurt’a bir heyetle

gelip, meydanımızı görmek, orada birlikte

projeler üretmek niyetindeyiz. Emeği geçen

herkese, gerek şahsım gerek Eskişehir halkı

adına teşekkürlerimi sunuyorum.“ dedi.

Törende, Frankfurt Mainz Belediye Başkanı

Peter Feldmann, Büyükerşen’e iletilmek

üzere, günün anısına meydana asılan

tabeladan birini, Eskişehir Fahri Elçisi

Gazeteci Mehmet Canbolat’a takdim etti.

Mehmet Canbolat ise, Büyükerşen’in

Eskişehir adına Almanya’ya gönderdiği özel

işleme nazar boncuğunu sunarken,

“Dostluğumuz kem gözlerden korunsun ve

ilişkilerin yolunu aydınlık kılsın” mesajını dile

getirdi.

Törendeki konuşmaların ardından meydanın

iki yanına asılan ‘Eskişehirplatz’ adlı tabela ile,

meydan resmi bir kimlik kazanmış oldu.

Taraflar 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bu

dostluğun bir meydan ile perçinlenmesine

yönelik güzel dileklerini ifade ettiler.

Törende Avrupalı Eskişehirliler Derneği Yönetim

Kurulu da hazır bulundu. Katılımcılarından

iki Eskişehirli kadın, törende çok duygulandıklarını

vurguladılar. Törendeki bir sürpriz

isim ise, Frankfurtlu Jan Anton Schierkolk isimli

bir genç oldu. Açılışa Eskişehirspor forması ile

gelen Frankfurtlu Alman genci, 4 yıl

Eskişehir’de yaşadığını ifade etti.

7


Eski ve

yeni

sorular

YAZI

Bir dönem önce alkışladığımız kentleşmeyi

sorgulama zamanı çoktan geldi. Küresel

yönelimlere uygun olarak her ülkede

nüfus kısıtsız biçimde kentlere doğru akıyor.

Türkiye nüfusunun da her geçen gün sürekli

artan bölümü kentlerde yaşamayı seçiyor. Pandemi

döneminde düşük yoğunlaşma yaşasak

da, günün koşuşturması içinde –ne yazık ki– yaşadığımız

kentte neler olup bittiğine yeterince

dikkat etmiyoruz. Adeta bir kentte yaşamıyor,

orada zaman tüketiyoruz. Yaşadığımız kent

çevresi ona verdiğimiz değerden fazlasına ihtiyaç

duyuyor.

Eskişehir

Eskişehir tarihinden söz eden basılı kaynakların

en belirgin özelliği, ilin tarihini adeta Frigler

ile başlatmalarıdır. Bazen Frig dönemi öylesine

abartılır ki, neredeyse bu bölgede bir kültürel sürekliliğin

olduğu bile gözden kaçırılır.

Yazılı kaynaklarda örneğin

Eskişehir’in tarih öncesi (prehistorya)

dönemi, genelde 1-2 cümle

ya da paragrafla geçiştirilir. Gerçekten

ilin prehistorya dönemi,

zaten sayıları hayli az olan Eskişehir’le

ilgili yazılı kaynakların

önemli bir eksikliğidir. Yerel tarih,

bu tür sorun ve nedenlerle kopuk

kopuk ele alındığından, uygarlıklar

arasındaki kültürel geçiş ve

çağlar boyu oluşan sentez de yeterince

anlaşılamaz.

Prehistorya dönemlerini iyi

bilemesek de; Eskişehir’in antik

çağlardan beri var olduğu konusunda

yeterli ve ikna edici bilgiler

var. Sakarya Nehri ile Porsuk

Çayı yanında termal su kaynaklarının

bulunması nedeniyle bu

bölgedeki insan yerleşimlerinin

8

Gürcan BANGER

çok daha eski tarihlere uzanıyor olması şaşırtıcı

değildir. Buna rağmen Eskişehir’i ‘eski’ bir şehir

olarak kabul etmek gerçeğin tam ifadesi olmaz.

Eskişehir, belli dönemlerde kendini yenilemiş,

farklı çağlarda değişik görünümlere sahip

olmuş bir yerleşimdir.

Eskişehir’i Tanımlayan Kırılmalar

Eskişehir, tarih boyunca değişik dönüm

noktaları yaşamıştır. Bunlardan önemli bir tanesi,

Osmanlı Devleti’nin kurulmasıdır. Bir imparatorluğun

ilk tohumlarının atıldığı bu

yerleşim, daha sonraki dönemlerde Bursa,

Edirne, Konya veya Kütahya gibi ilgi görmemiş,

Osmanlı’nın unuttuğu küçük bir kaza olarak

19’uncu yüzyıla erişmiştir. 1800’lü yıllar ise Eskişehir

açısından gerçek bir sıçrama noktasıdır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından

Eskişehir, ciddi anlamda dış göç almaya

başlamıştır. Aldığı göçlerin önemli kaynakları

olarak Balkanları ve Kafkasları saymak gerekir.

Bu göçlerin etkileri, Eskişehir’in geleneksel yerleşimi

olan Odunpazarı’nda mekânsal rötuşlar

olarak görüldüğü gibi, (tarım tekniklerinde olduğu

üzere) yerel ekonominin değişiminde de

gözlenir. Eskişehir’e gelerek yerleşen göçmenler,

şehirde sadece kültürel bir değişim yaratmamışlar;

geldikleri yörelere ait üretim

teknolojilerini de yerel ekonomiye taşımışlardır.

Diğer yandan 1894’te işletmeye alınan İstanbul-Bağdat

Demiryolu, Eskişehir’in kaderini

değiştiren olaylardan biri olarak görülür. Bu

hattın Eskişehir’den geçmesi, bu unutulmuş

yerleşimin alınyazısını ciddi anlamda değiştirmeye

başlar. Dolayısıyla 19’uncu yüzyılın sonları,

Eskişehir’in gelişiminde önemli bir dönüm

noktasıdır.

Kurtuluş Savaşı süresince Eskişehir, ciddi


acılara ve yıkıma maruz kalır. Kentin pek çok

bölümü, işgalci Yunan kuvvetleri ile işbirlikçileri

tarafından yakılır, yıkılır. Fakat Eskişehir, Cumhuriyet’in

ilk döneminde ciddi kamu yatırımları

alarak önemli atılımlar yapar. Eskişehir Bankası,

Şeker Fabrikası, demiryolu ile uçak bakım-tamir

atölyelerinin kuruluşları 20’inci yüzyılın ilk yarısına

damga vurur. Bu dönem, Eskişehirlinin

kendini artık işgören (ücretli çalışan) olarak algılamaya

başladığı bir zaman dilimidir. Bu dönemle

birlikte devlete kapıkulu olmak, girişimci

(kendi işinin sahibi) olmanın önünde gelir. Bir

yandan ücretli çalıştırmayı özendiren bu gelişme,

daha sonraki yıllarda kamu işinde eğitilmiş

ustaların, Eskişehir sanayisinin temellerini

atmaları ile başka bir boyuta taşınır.

Eskişehir’in geleneksel sanayisi, taş-toprak

ve gıda üzerine kurulmuştur. Yakın yıllara

kadar bu yöre, un değirmen ve fabrikalarının

göze çarpan sıklığı ve tuğla-kiremit atölye ve

fabrikalarının çokluğu ile dikkati çekerdi. Eskişehir’in

bir kent olarak yaşamındaki kırılmalarla

sınai ve ticari yaşamdaki değişimlerin

birbirine eşlik etmesi dikkat çekicidir.

Bir diğer nitelik unsuru olarak Eskişehir’in

ekonomik gelişmesinde öz sermaye kaynaklarının

kullanılmış olmasına dikkat çekmek gerekir.

Girişimcilikteki zafiyet ve yatırıma yönelik

kredi kullanımındaki düşüklüğe rağmen, öz sermaye

kullanımındaki yükseklik, Eskişehir ekonomisinin

krizlerden korunmasında önemli bir

etken olmuştur.

Eskişehir’in Tarihsel Büyümesi

Eskişehir’in mekânsal gelişimi, bir kâğıda

düşmüş yağ damlasını andırır. Kent, yağ damlasının

kâğıdın üzerinde yavaşça aynı odak etrafında

büyümesi gibi gelişir. 20’nci yüzyılın

ikinci yarısında plansız, programsız veya en

azından vizyonsuz büyüme hızlansa da, görünen

manzaranın odağı budur.

Eskişehir’de son olarak yaşanan kırılma

noktası, 2000’lerin başıdır. Bu süreçte Eskişehir,

pek çok Anadolu yerleşimine göre yeni bir yerleşim

olsa da; geleneksel bir kentten Batı tipi

bir tüketim kentine doğru evrimleşmeye başlar.

Ama ne yazık ki; gerekli vizyona sahip olmadan

büyümenin sıkıntılarını da yaşamaya devam

eden bir kenttir artık.

Bugün kentin merkezinde yaşanan aşırı

yoğunlaşma, bu yerleşimi kent rantı nedeniyle

çözümü imkânsız bir noktaya doğru sürüklemektedir.

Eskişehir’in kent merkezinin daha

fazla yoğunlaştırılmasıyla gidebileceği yeni bir

açılım kalmamış gibi görünmektedir. Kent merkezindeki

rantı artıracak her yaklaşım, Eskişehir’i

biraz daha yaşanması zor bir habitat haline

getirmektedir. Gözlediğim odur ki; kentin (yağ

damlasının) dış çevresinde

yapılacak kentsel

dönüşüm projeleri de

yoğunlaşmayı azaltıcı

önlemler olarak gözükmemektedir.

Bundan sonra ne

yapılacağı, cevabı kolay

bir soru değildir. Ama

yeni Eskişehir’in gelecek

tasarımına etki edecek

yeni sorunlarının ve vizyonunun

bilimsel bazda

konuşulup tartışılması

gerekmektedir. Bu konuda

girişimlere acil ihtiyaç

olduğu

kanaatindeyim.

Zihnimizi yenilikçi

çözümler yönünde zorlamalıyız.

Bir örnek vermek

isterim. Örneğin

Mahmudiye-Çifteler yöresinde yeni bir üniversite

kampüsü, at yarışlarının yapıldığı hipodrom

ve ek tesisleri ile altyapı yoğunluklu futbol endüstrisi

kompleksi ile şekillenmeye başlamış

yepyeni bir kent neden düşünmüyoruz? Böylece

Eskişehir taşrasının gelişimi için de ciddi

bir adım atmış oluruz. Unutmayalım ki; Eskişehir’i

kurtarmak isteyen bir vizyon, yakında yok

olmaya aday görünen Eskişehir kırsalını da birlikte

düşünmelidir.

Çok Kültürlü Kent

Eskişehir halkının en çok şikâyet ettiği konular

arasında, diğer kentlere oranla düşük bir

hemşehrilik ilişki ve anlayışının olması gelir.

Fazla gelişmemiş hemşehrilik ilişkilerinin başlıca

nedeni, Eskişehir’in Marmara – Ege – İç Anadolu

– Karadeniz bölgeleri dikkate alındığında bir kavşak

özelliğine sahip olması yanında; değişik dönemlerde

farklı yörelerden göç almasıdır. Alınan

göçler, Eskişehir’de çok kültürlü bir kent toplumu

oluşturmuştur. Bu durumun, çağdaş kentliliğin bir

gereği olduğunu düşündüğümüzde, Eskişehir’deki

(sermaye birikimi, yatırım ve girişim sorunlarına

rağmen) hızlı değişimi anlamak daha

kolay olur.

Eskişehir’i iyi tanıyan kesimlerin iyi bildiği

bir noktadan daha söz etmek isterim. O da; Eskişehir’in

il nüfusunun yaklaşık yüzde 80’inin akışlı

biçimde kent merkezinde yaşıyor olmasıdır. Bu

açıdan Eskişehir, komşusu olan illere göre farklı

bir özellik göstermektedir. İl temelinde kent nüfusunun

baskın olması, Eskişehir’in kentlilik özelliklerinin

neden gelişkin olduğunu açıklayıcı bir

diğer unsurdur. Diğer yandan kentlilik özelliklerinin

ve kalitesinin ‘sosyal ilerleme yönü’ sorgulanmaya

değer bir sorudur.

Eskişehir’de kentliliği açıklarken, bir noktayı

gözden kaçırmamak gerekir. Başta kent

merkezi olmak üzere Eskişehir’de okullaşma ve

okur-yazarlık oranı son derece yüksektir. Cumhuriyet’in

erken yıllarında eğitim alanında yatırımlar

yapılması ve akademik yapıların erken

dönemde kurulması, Eskişehir’e farklı bir kimlik

kazandırmıştır. Bu süreçte Eskişehirli ailelerin

çocuklarının kolaylıkla yüksek öğrenim görmeleri

mümkün olmuştur.

Bugün Eskişehir’de Türkiye’nin en büyük

üniversitelerinden üç tanesi (Anadolu Üniversitesi,

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir

Teknik Üniversitesi) bulunmaktadır. Bir

milyonu aşan yaygın öğretim öğrencilerini bir

yana koyarsak; yılın 10 ayı boyunca 50-60 bin

dolayında genç insan Eskişehir’de yaşayarak

ekonomiye ve sosyal yaşama katkılarda bulunmaktadır.

Eskişehir’i farklılaştıran önemli unsurlardan

biri de budur. Diğer yandan çok sayıda

değişik seviye ve içerikteki okula rağmen Eskişehir’in

eğittiği insan kaynağından yeterli ölçüde

yararlanıp yararlanmadığı bir soru olarak

karşımızda durmaktadır.

Eskişehir’in çok kültürlülüğünün, Kurtuluş

Savaşı sonlarına kadar bu yörelerde yaşamış

olan azınlıklarla da yakından ilgisi vardır.

Henüz yeterince araştırılmamış olan (ve elde

yeterli kaynak bulunmayan) bu konuyu, birkaç

satırla geçiştirmek yerine bir başka yazıya ertelemek

daha hayırlı olur.

Yenilenen Eskişehir

Eskişehir, 2000’li yıllarla

birlikte önemli bir değişim

ve dönüşüm dönemine

girdi. Pek çok insan Eskişehir’de

bu değişimi hissediyor.

Ama bunun, şehrin

kalabalıklaşmasından veya

kent merkezinde görsel iyileştirmelerden

oluştuğunu

düşünenlerin sayısı pek az

değil. Bu görsel değişim, bu

şehirdeki gerçek değişimi

ifade etmiyor. Örneğin uzun

süre kendi yavaş gelişimi

içinde ilerleyen yerel ekonomide

de değişiklikler gözlenmeye

başladı.

Yukarıda da ifade ettiğim

gibi; Eskişehir; Marmara,

Ege, İç Anadolu ve

9


Karadeniz bölgeleri dikkate alındığında bir kavşak

noktasıdır. Eskişehir’in 1894’te İstanbul-

Bağdat demiryolunun işletmeye alınmasından

sonra kamudan ciddi bir ulaştırma ve lojistik

desteği aldığını söyleyemeyiz. Bu bağlamda demiryollarının

ve artık Türasaş Bölge Müdürlüğü

olan Tülomsaş’ın uzun süre ‘mazhar olduğu’ ilgisizliği

ve kayıtsızlığı hatırlatmak gerekir. Bu

atalet ile fikri ve ameli hareketsizlik durumu,

Eskişehir’in kavşak olma avantajını değerlendirememesine

neden oldu. Eğer Eskişehir-Gemlik

demiryolu, ulusal ve uluslararası hava bağlantısı

ve Eskişehir-İstanbul karayolu, daha önceki

yıllarda gerçekleşebilseydi, şu an Eskişehir’i çok

farklı bir noktada görebilirdik. Bir örnek vermek

gerekirse; Devrim otomobilinin başına gelenler,

adeta Eskişehir’in kaderi gibidir.

Öyle anlaşılıyor ki; 30-50 yıl öncesinin sorunları,

önümüzdeki 1-10 yıl içerisinde çözülecek.

Ama bunların düne ait sorunlar olduğunu

unutmamak lazım. Hâlâ geçmişte çözüme kavuşturulmamış

sorunlarla ilgileniyoruz.

Şehrin geleceğini tasavvur edebilme yetisine

sahip kişi ve kuruluşlar, Eskişehir’de bir girişim,

yatırım ve sermaye birikimi sorunu

olduğunu söylüyorlar. Ama ne yazık ki; işbirliği

içinde ortak çalışma önerileri, daima akametle

sonuçlandı. Bugüne kadar büyük düşünüp

büyük sermaye birikimleri ile yapılması düşünülen

yatırımlar sonuçsuz kaldı. Öyle anlaşılıyor

ki; Eskişehir’deki sermaye birikimi, yatırım

ve girişimcilik sorunu bir başka şekilde çözülmeye

aday görünüyor.

Eskişehir, gecikmiş ulaşım projelerinin tamamlanması

ile birlikte öncesine oranla daha

yüksek çekim özelliğine sahip bir yerleşim haline

dönüşüyor. Özellikle sınai yatırım açısından İstanbul

ve Kocaeli bölgesi doldu. Buna Bursa yöresini

de ekleyebiliriz. Doluluğun yanında

Marmara Bölgesi’nde yeni yatırım

yapmanın birim maliyetinde

de olağanüstü artışlar

var. Diğer yandan bu bölgenin

yüksek oranda deprem riski

taşıması, yatırımcı sanayilerin

kendisine yeni alanlar aramalarına

neden oluyor. Bu açıdan

bir bölge merkezi olarak

Eskişehir, yerli ve yabancı yatırımcıya

mükemmel seçenekler

sunuyor; ama olması

gereken ilgiye, kent ekonomisini

uçuşa geçirecek kalkışa

mazhar olmuyor.

Eskişehir, iki üniversitesi

ve yüksek okullaşma

oranı ile yetişmiş insan gücü

yanında, yüksek sosyal

10

yaşam ve insani gelişmişlik endeksleri ile de bir

çekim merkezidir. Tüm bu gelişmeler dikkate

alındığında; Eskişehir’in yeni bir tartışılabilir şafağın

eşiğinde olduğunu söylemek mümkündür.

Diğer yandan; Türkiye’nin ekonomik yönden

hızlı gelişmiş illerini incelediğimizde; bazı

çok ciddi sorunların ekonomik ve sosyal büyümeye

eşlik ettiğini fark edersiniz. Bugün Eskişehir’de

yaşanan ve ilk elde göze çarpan

sorunların başında trafik gelmektedir. İşin ilginci,

trafik sorununun çözümü yönünde ciddi

bir girişim de görülmemektedir. Aslında bu durumu

olağan karşılamak gerekir; çünkü trafik

sorunu, trafiğin dışındaki kapsamlı nedenlerden

kaynaklanmaktadır.

Diğer yandan; kent merkezindeki sıkışma

ve rant oluşumu, çok hızlı gelişmektedir. Kentin

merkezini daha fazla yoğunlaştırıp sıkıştıracak

yaklaşımlar, Eskişehir’in de kötü örneklerden

birine dönüşmesi sonucunu oluşturacaktır. Keza

elektrik, su, doğalgaz ve diğer yerel servisler

konusunda da hemen kapı ardında bekleyen ve

biteviye birim maliyetleri artan pek çok aday

sorun bulunmaktadır. Kent merkezinde hızla

yükselen rantın, kentin geleceği açısından bir

bataklık yaratma potansiyeline sahip olduğunu

ifade etmeliyim.

Eskişehir, tek merkezli bir kent olmaktan

hızla kurtulmalıdır. Eskişehir’i çepeçevre saran

(saracak) yeni konut topluluklarının, kentin

merkezindeki yoğunlaşmayı ve sıkışmayı artırmaktan

başka bir işe yaramayacağını da bu vesile

ile belirtmek isterim. Çözüm, çok

fonksiyonlu alt-kentlerden geçmektedir.

Geleceğe Doğru

Tarihin bir anında birkaç hane ile başlayan

bir insan topluluğu, zamanla büyüyerek büyük

bir insan yerleşimine dönüşür. Yıllar ilerledikçe

anayollar üzerindeki küçük köy ve kasabaların

nasıl büyüdüklerini gözlemişsinizdir.

Yerleşimler her zaman kendi dinamikleri

ile gelişmez. Kimi zaman bilinçli ve planlı faaliyetler;

köylerin, ilçelerin veya kentlerin oluşumuna

neden olur. Dünyada planlı ve programlı

olarak yaratılmış çok sayıda kent örneği bulunmaktadır.

Bir kenti, plan dışı tutarak kendi başına büyümeye

bırakırsanız; karşımızda iki ihtimal var

demektir. Ya kent, zaman içinde küçülür ve yok

olur ya da aşırı ve şekilsiz bir büyümeye uğrayarak

bir sorunlar yumağı haline dönüşür. Bir

kentin, bir sorun üreteci haline gelmesinin yollarından

biri, o kentin yöneticilerinin yerleşimle

ilgili geleceği görmekteki zorlukları ve zafiyetidir.

Ülkemizde görme ve tanıma imkânı bulduğum

pek çok kentin, gerçek anlamda yönetim

sorunları yaşamış olduğunu biliyorum. Geçmiş

yönetim dönemlerinde alınmayan önlemlerden

ve kentsel vizyon eksikliğinden dolayı bazı yerleşimlerimiz

tıkanma noktasına gelmiş durumda.

Böyle bir kentsel sorun yığılması,

ilerleyen zamanda problemlerin çözülmesini

çok pahalı veya imkânsız hale getiriyor.

Kendi adıma; aşırı büyümüş bir kentte yaşamaktan

yana değilim. Bunu anlatırken, kentin

insan ölçeğini aşmaması gerektiği biçiminde

ifade ediyorum. Bu bağlamda; dünya üzerinde

dengeli ve sağlıklı gelişmiş pek çok kentin (aşırı

ve dengesiz biçimde büyümenin aksine) belli

büyüklük sınırları arasında kalmış olduğunu hatırlatmak

isterim.

Bir yurttaş veya bir kuruluş olarak yaşadığımız

kentle ilgili bir konuda kesin tercihimiz

olmalı. Kentin gelişim süreci hakkında fikrimiz

ve öngörülerimiz olmalı ve bunu gerekli biçimde

yansıtmalıyız. Çünkü bu kent, onu yönetenlerden

daha fazla, burada yaşayanlara aittir.

Türkiye’de başta İstanbul olmak üzere çok

veya hızlı gelişmiş kentlere baktığımda; hiç de iç

açıcı manzaralar görmüyorum. Konut kalitesinden

içme suyuna, trafikten enerji şebekelerine

kadar pek çok sorun yoğun biçimde yaşanıyor.

Bazı sorunlar var ki; onlar da yakın bir gelecekte

kapıya dayanmaya hazırlanıyorlar. Örneğin bazı

kentlerin kimi semtlerinde oluşacak köhneleşme

bölgelerinin yaratabileceği sorunlar hakkında yeterli

öngörümüz henüz yok.

Kentlerimizin tek merkezli olarak aşırı büyümesinin

önüne geçmek zorundayız. Kenti

oluşturan fonksiyonların da dağıtılacağı yeni

alt-kent yaklaşımları konusunda öngörüler, yaklaşımlar

ve programlar geliştirmeliyiz. Böyle

daha planlı yaklaşımların, toplam mal olma maliyetlerinde

de ciddi düşüşlere neden olacağını

kanıtlamak çok zor değil.

Genelde kent merkezinin aşırı yoğunlaştırılması

ile çılgın biçimde artan kent rantı, önümüzdeki

dönemde kentsel yaşamın bataklığı

olmaya adaydır. Aşırı artan kent rantı ile baş

etmek; ne kişilerin, ne yerel yönetimlerin, ne de

merkezi devletin baş edemeyeceği

noktalara gelebilir. Örneğin

İstanbul’un gidişatı, bu

konuda ders niteliğinde bir örnektir.

Yaşadığımız kentin bireyleri

ve kuruluşları olarak, şehrimizin

ne kadar

büyüyeceğine, büyüme biçiminin

nasıl denetleneceğine, büyümenin

nasıl planlanacağına

ve bu sürecin hangi aktörlerin

katılımı ile gerçekleşeceğine

karar vermemiz gerekiyor. Bu

kararı da birkaç yöneticinin ya

da üç beş uzmanın kişisel tercihlerine

bırakamayız, asla bırakmamalıyız.


>> Anadolu

Üniversitesi

Turizm

Fakültesi

Gastronomi

ve Mutfak

Sanatları Bölümü

Arş.

Gör. Dr. Sema

Ekincek’in

yürütücülüğünü

üstelendiği,

danışmanlığını

ise Anadolu

Üniversitesi

Öğretim

Üyesi Prof.

Dr. Semra

Günay

Aktaş’ın yaptığı

“Geleceğin

Şefleri

Gastronomi

Keşfinde”

projesi Anadolu

Üniversitesi’nin

desteğiyle

gerçekleştirildi.

Bilim, turizm, coğrafya ve sosyal

alanlardaki 12 farklı etkinliğin yer

aldığı projenin Anadolu Üniversitesi

Öğrenci Merkezi’nde düzenlenen

kapanış etkinliğine Anadolu Üniversitesi

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül

Demirci, Eskişehir İl Milli Eğitim

Müdürlüğü Şube Müdürü Burhanettin

Elçi ve çok sayıda davetli katıldı.

Prof. Dr. Demirci: “Öğrencilerimizi

ağırlamaktan mutluluk duyduk”

“Geleceğin Şefleri Gastronomi

Keşfinde” projesinin kapanış

töreninde konuşan Anadolu Üniversitesi

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Betül

Demirci geleceğin şef adayı olan

meslek lisesi öğrencilerinin gastronomi

ile ilişkili disiplinleri

tanımları ve bu süreçte bilimsel bir

bakış açısı kazanmaları amaçlandığını

belirtti. Prof. Dr. Demirci sözlerini şu

şekilde sürdürdü: “Nitelikli yemek

yeme ve bilme sanatı olan gastronomi,

şeflerin doğayı ve yerel

ürünleri tanımaları, ekolojik

duyarlılığa sahip olmaları, yerel

kültürleri ve yerel mutfakları

bilmeleri gibi birçok farklı disiplinleri

bilmesini gerektirmektedir. Meslek

lisesi öğrencilerimiz bilim, turizm,

coğrafya alanlarında etkinliklerde yer

aldı. Eminim ki öğrencilerimiz keyifle

zaman geçirdiler. Öğrencilerimizi

Anadolu Üniversitesi olarak

ağırlamaktan mutluluk duyduk.”

Eskişehir İl Milli Eğitim

Müdürlüğü Şube Müdürü Elçi:

“Başarılı bir eğitim hayatı diliyorum”

Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü

Şube Müdürü Burhanettin Elçi ise

törende görüşlerini şöyle aktardı:

“Yiyecek içecek hizmetleri

kapsamında eğitim veren beş okulumuzla

beraber bu projenin bir

paydaşı olduk. Gönüllük esasına

dayalı bir şekilde öğrencilerimiz de

projede yer alarak farklı deneyim

yaşadılar. Projenin kapanış

etkinliğinde öğrencilerimizle bir

arada olmaktan gurur duyduk, kendilerine

başarılı bir eğitim hayatı diliyorum.

Arş. Gör. Dr. Ekincek: “Üniversitemiz

ve paydaşlarımıza

destekleri için teşekkür ediyorum”

“Geleceğin Şefleri Gastronomi

Keşfinde” projesinin yürütücüsü

Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi

öğretim elemanı Arş. Gör. Dr. Sema

Ekincek öğrencilerin gastronomi ile

ilişkili disiplinleri; doğa, bilim, kültür,

sanat ve yemek arasında ki

bağlantıları tanımalarının

amaçlandığının altını çizdi. Arş. Gör.

Dr. Ekincek: “Öğrencilerimiz beşer

günlük program kapsamında iki grup

halinde toplamda 12 etkinlik ile projeyi

tamamladılar..” şeklinde konuştu.

Eskişehir’deki Mesleki ve Teknik

Anadolu Liselerinin Yiyecek İçecek

Hizmetleri alanında

okuyan öğrencilerinin

doğaya karşı olumlu

tutum ve farkındalık

geliştirmeleri, iletişim,

iş birliği, yaratıcılık ve

girişimcilik becerilerini

güçlendirmeleri,

mutfak ve sürdürülebilirlik

konularına

yönelik farkındalıklarını

arttırmaları

amaçlayan “Geleceğin

Şefleri Gastronomi

Keşfinde” projesi

TÜBİTAK 4004 Doğa

Eğitimi ve Bilim

Okulları kapsamında

kabul edilen bir proje

olarak gerçekleştirildi…

11


Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz ile avukatlık mesleği sorunlarını ve yargı sistemini konuştuk

“Vatandaş mahkeme kapılarında

sürüm sürüm sürünüyor”

Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz “İstikbal Dergi’nin”

Eylül sayısına konuk oldu. Ekim ayında yapılacak olan kongreden

tutun da, yeni adli dönemde avukatların beklentilerini

konu aldığımız sohbette Elagöz’e, “Ülkede adalete

güveniyor musunuz?” sorusunu da yönelttik. Sorularımıza

samimi yanıt veren Baro Başkanı Mustafa Elagöz, “Adalete

ben şu an da güvenmiyorum. Türk adaletine güvenmiyorum

çünkü artık mahkemelerde nasıl bir karar alacağımızı

biz kestiremez hale geldik. Bağımsızlığını yitirmiş,

tarafsızlığını yitirmiş, yürütmenin hegemonyası altında faaliyet göstermek zorunda kalan

bir yargı sisteminde adalet arıyoruz. Böyle bir sistemden adalet çıkmaz” dedi.

Sizi tanıyarak başlayalım mı söze?

1999 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk-

Fakültesi’nden mezun oldum. 2000 yılında

da avukatlık stajını bitirerek Eskişehir Barosuna

kayıtlı avukat olarak avukatlık

mesleğine başladım. O günden bugüne de

Eskişehir barosunda fiilen avukatlık

mesleğini icra ediyorum. 2011 yılı itibariyle

Eskişehir Barosu yönetim kuruluna girdim.

Kesintisiz olarak 2018 yılı Baro başkanlığı

görevine kadar da yönetim kuruluğu

görevinde bulundum.2018 yılı Baro

başkanlığı seçimlerinde de aday oldum.

Orada baro başkanlığı görevi

meslektaşlarımız tarafından bize tebliğ

edildi. Şu an da 2. Dönem Baro Başkanı

olarak görevime devam ediyorum. Yani

baro başkanlığımın ikinci dönemini

yaşıyorum. Önümüzdeki Ekim ayında da

tekrar baroların seçimleri var.

12

“ADAY DEĞİLİM DEMİYORUM”

Aday mısınız yeniden başkanlığa?

Aday olup olmama konusu daha erken.

Bakacağız. Aday değilim demiyorum.

Zamanı geldiğinde zaten açıklamamızı

yapacağız.

“TÜRK YARGISI KAN KAYBEDİYOR”

Yeni adli yıl başladı. Avukatların yeni

dönemden beklentileri nelerdir?

Aslında sadece avukatlık mesleğinde değil,

Türkiye’deki bütün meslek örgütlerinde bu

sıkıntı baş göstermeye başladı. Avukatlar

açısından bakarsak çok fazla Hukuk Fakültesi

açılmaya başladı. Barolar olarak bunu

her platformda dile getiriyoruz. Diyoruz bu

kadar Hukuk Fakültesine ihtiyaç yok. Bu

kadar insanı mezun etmeyin diyoruz. Mesele

sadece Hukuk Fakültelerinin sayısı da değil,

fakültelerde verilen eğitimin niteliksiz hale

gelmesi de buradaki problemlerden bir

tanesi. Haliyle on binlerce mezun veriliyor

yılda. Ülkemizin bu kadar hukukçuya

ihtiyacı var mı diye sorarsanız kesinlikle bu

kadar hukukçuya ihtiyacımız yok. Olması

gereken nitelikli, donanımlı, bilgili, iyi

yetişmiş hukukçulardır. Ülkenin buna

ihtiyacı vardır. Bunun sonucu olarak da

adalet olarak düzen kaybı oluyor. Bunun en

temel sebeplerinden birisi de liyakatli

hukukçuların yetişmemiş olması. Bunun

diğer sebeplerini sorarsanız yürütmenin

yargı üzerindeki baskısı. Hala bağımsız ve

tarafsız olması gereken Türk yargısı şu an

itibariyle bağımsızlığını ve tarafsızlığını

yitirmiş durumda. Bunu özellikle belirtmek

isterim. Türk yargısı çok ciddi bir biçimde

kan kaybediyor. Bundan avukatlar en çok

etkilenen meslek grubu diyebilirim. Çünkü

vatandaş davasını avukata getiriyor. Haklı

olarak bir an önce sonuçlanmasını bekliyor.

Ve istediği şekilde sonuçlanmasını bekliyor.

Bu süreçte avukat ne yapıyor? Avukat elinden

geldiği kadar özveri göstererek davayı

bir an önce sonuçlandırma çabası içerisinde

hareket ediyor ancak siz ne kadar başarılı

avukat olsanız dahi veya almış olduğunuz

davaya ne kadar ihtimam göstermiş olsanız

dahi karar merci avukatlar değil yargıçtır.

Ülkede adalet var mı?

Biz adalete olan inancımızı kurmaya

çalışıyoruz. Bakın, çünkü avukatlık mesleği

savunma mesleği olduğu için bir mücadele

mesleği aynı zamanda. Olumsuzluklara karşı

bir meslek icra ediyor avukatlar. Haliyle şu

an da yargı camiasındaki tabloya bakarsanız

da çok olumsuz bir tablo ile karşı karşıyayız.

Az önce anlattığım sebeplerden kaynaklı

olarak. Ama bu olumsuzluğa karşı biz

umudumuzu koruyoruz. Bakın onu özellikle

belirtmek istiyorum. Umudumuzu

koruduğumuz için bu mücadeleyi etkin bir

biçimde vermeye devam ediyoruz. Eğer


bizde adalete olan inancımızı kaybedersek

zaten konuşulacak hiçbir şey kalmayacak,

emin olun.

“BİRİLERİNİN HAKKINI YİYEREK

GELENLERİN ADALET DAĞITMASINI

BEKLEYEMEZSİNİZ”

Peki, şöyle sorayım. Adalete güveniyor

musunuz?

Şahsi olarak söyleyeyim. Adalete ben şu

anda güvenmiyorum. Türk adaletine güvenmiyorum

çünkü artık mahkemelerde nasıl bir

karar alacağımızı biz kestiremez hale geldik.

Türk yargı sisteminde şöyle bir sıkıntı da var.

Adalete neden

güvenmiyoruz? Az

önce bahsettiğim sebepler.

Bağımsızlığını

yitirmiş,

tarafsızlığını

yitirmiş, yürütmenin

hegemonyası altında

faaliyet göstermek

zorunda kalan bir

yargı sisteminde

adalet arıyoruz.

Böyle bir sistemden

adalet çıkmaz.

Hakim, savcı

alımları var biliyorsunuz.

Neye göre

alınıyor? Liyakat

diyoruz, nitelik diyoruz,

donanım diyoruz.

Bu faktörlerin

hepsi bir kenara

itilmiş vaziyette son

yıllarda. Tamamen

parti teşkilatının referansıyla hakim, savcı

alımlarının yapıldığını biliyoruz. Haliyle bu

yazılı sınavlardan çok ciddi puanlar alan

hukukçular maalesef referansı olmadığı için

atamaları yapılamıyor. Daha düşük puanla

hakim- savcı alımlarının yapıldığını biliyoruz.

Buradan da adalet çıkmıyor. Çünkü oraya gelenler

birilerinin hakkını yiyerek geldiği için

adalet dağıtmasını bekleyemezsiniz bu

kişilerin. Ben tek cümle ile böyle özetleyeyim

işi. Atanan hakimler yeterli tecrübeye sahip

değil. Eskişehir 1. Bölge normalde, buraya

belli bir kıdemi dolduran hakimlerin,

savcıların atanması gerekiyor ancak daha

yeni okuldan mezun olmuş stajyerler de buraya

hakim, savcı olarak atanmaya başladı.

Normalde bu hakim ve savcılarımızın diğer

bölgelerde iyi bir mesleki eğitime tabi

tutulması, tecrübe kazanarak buraya mesleki

kıdeminden sonra gelmesi gerekiyor ki doğru

karar versinler. İşte yeterli donanıma, tecrübeye

sahip olmadan atama yapıldığı için de

maalesef çok ciddi şekilde yargısal hatalı

kararlar çıkıyor. Ve karar da alamıyoruz. Onu

da söyleyeyim size. Davalar bitmiyor. Karar

vermekte zorlanılıyor mahkemeler

tarafından. Onun için de geciken bir adalet

kendini ortaya çıkarıyor. Burada da başta

avukatlar mağdur.

RÖpoRtAj

Özge Zaim

“BİZ KARAR MERCİİ DEĞİLİZ”

Neden?

Çünkü diyorum ya en büyük sıkıntıyı avukatlar

çekiyor. Çünkü vatandaş avukata vekalet

verdiği için oradaki olumsuz kararın neticesi

de avukata gidiyor. Kimse demiyor ki hakimsavcı

yanlış iş yaptı diye vatandaş

sorgulamıyor. Avukat işini yapamadı diye

sorgulanıyor. Ama bu bizden kaynaklanmıyor,

emin olun. Biz karar merci değiliz. Biz sadece

savunma makamındayız. Görevimizin

kapsamı bu. Karar merci olan hakimdir. O da

yanlış çıkan kararlar. Yanlış çıkan kararlar

orada da bitmiyor. İstinaf dediğimiz bir sonraki

ara süreç var. Eskişehir Ankara’ya bağlı

istinafta. O da bir garabet. Giden dosyalar

gelmiyor. Burada yıllarca yargılama

yapıyorsunuz yerel mahkemede. Buradan

aldığınız mevki veya müddet kararı her iki

taraftan bir şekilde üst mahkemeye bir

şekilde götürme kararı duyuyor. Oraya giden

de gelmiyor iki üç sene. Ondan sonra da bu

dosyaların yargıtay aşaması var. Ortalama bir

davanın Türkiye’de şu anda normal şartlarda

bitiş süresini de dahil edersek 7-8 sene.7-8

senede aldığınız bir kararın size bir kıymeti

olur mu? Vatandaş olarak siz adalete nasıl

güveneceksiniz bu şartlarda? Vatandaş ne

ister? Hızlı bir şekilde neticeyi bekler ama

hızlı bir şekilde netice almamız mümkün

değil. Öyle bir sistem var ki şu anda hukukta

çok karmaşık hale geldi Türkiye’de. Vatandaş

mahkeme kapılarında sürüm sürüm

sürünüyor. Adalet bu şekilde de karmaşık

hale getirildi. Bunlara gerek var mıydı?

Kesinlikle gerek yoktu. Olması gereken yalın

bir mekanizma,

herkesin

anlayabileceği

şekilde bir

yargılama sistemi

ve iyi

yetişmiş

hukukçularla bu

sistem ancak

düzeltilebilir. Şu

yapıyla emin

olun Türk yargı

sisteminin iyiye

gitmesi mümkün

değil. Her gün

içindeyiz,

sahadayız. Bunu

kendilerine de

söylüyoruz.

Yargılama

makamında olanlara

da söylüyoruz.

Herkes

halinden memnun

değil. Ne

hakimi memnun, ne avukatı memnun, ne

savcısı memnun. Türk yargı sisteminin geldiği

aşama kısaca bu.

Eskişehir’de baronuza bağlı

üye sayısı nedir?

Baro’da şu anda 1450’yi geçtik. Ben başkan

seçildiğimde 2018 yılında 1066’ydı. Şu anda

1450’nin üzerindeyiz ki daha ruhsat

bekleyen, ruhsatı şu an imzada olan,

Ankara’da olan genç meslektaşımız var. Sayı

1500’ü geçecek. İyi bir gidişat mı? Kesinlikle

iyi bir gidişat değil. Bundan 3-5 yıl öncesine

kadar Eskişehir’de bin kişiye bir avukat

düşüyordu, şu anda 632 kişiye bir avukat

düşüyor. Avukat enflasyonu da değil,

avukat devalüasyonu yaşanıyor ülkede. Bu

sadece Eskişehir için değil, bütün Türkiye

için söylüyorum.

13


ESKİŞEHİR ÖĞRENCİLERİ İLE

ÇOK DAHA GÜZEL!

Eskişehir’i tarif ederken ilk akla

gelen unvanı;

“Öğrenci şehri” oluyor.

Eskişehir ile öğrenciler o kadar

bağdaşmış ki;

Tek bir öğrencinin eksikliği bile

şehirde epeyce hissediliyor.

H H H

Pandemi maalesef ki, pek çok

sektörü derinden etkiledi.

Ancak bu etki bazen öylesine etki

yarattı ki;

Sadece ticari alanları değil, şehirleri

bile epeyce üzdü.

İşte o kentlerin başında geliyor

Eskişehir.

H H H

Öğrencisiz geçen bir buçuk yıldan

fazla sürede gördük ki;

“Öğrenciler, Eskişehir için sahiden

de bizim algımızdakinden de çok

daha değerliymiş”

aydogansedat@hotmail.com

Yokluklarında, şehir piyasaları

tam anlamıyla durma noktasına geldi.

Kentin en cazibeli bölgeleri dediğimiz

alanlarda ticaret adeta bitti.

Neredeyse yer bulunamayan mekanların

bir bir kapandığına tanıklık

ettik.

H H H

Şehirde yaşanan bu tablo, kentin

önüne önemli de bir ödev koydu;

“Şehrin ticari yapısının daha da

çeşitlendirilmesi gerekliliği”

Sadece öğrenciye dayalı bir şehir

ekonomisinin, en küçük bir aksamada

neler yaşattığı gün yüzüne çıktı

çünkü.

Bu nedenle, bundan sonraki süreçlerde,

şehirde katma değer yaratacak

daha çok çalışma yapılması artık

zaruri hale geldi.

Yani daha çok sanayi yatırımı,

daha çok turizm, daha çok tarım gibi.

H H H

Dileğimiz, kent yöneticileri bu

konular üzerine daha çok çalışma

yapmasından yana.

Ancak hepsinden önce şu günlerde

galiba yeniden öğrencilere kavuşmanın

mutluluğunu yaşamamız

gerekiyor.

Elbette salt olarak gelen misafirlerimize

ticari açıdan bakmıyoruz.

Kentimizin eğitim kalitesine, kültürüne,

sanatına kattıkları büyük değerler

ile hepsi bu şehrin birer tacı

konumundalar.

Kentimizin yaşadığı gelişimin en

önemli kilometre taşı konumundalar.

Bu vesileyle, yeni eğitim dönemi

ile birlikte yeniden kentimize gelen

binlerce öğrencimize “hoş geldin” diyoruz.

Pandeminin de bir daha her iki

tarafı bir daha ayıramayacak kadar etkisiz

hale geldiği, sağlıklı günler umuyoruz…

Şüphesiz ki, Eskişehir öğrencileri

ile sahiden de çok daha güzel, çok

daha özel…

Emine Girgin

İNTİKAM ALMAK

İSTİYORSANIZ…

eminagirgin@hotmail.com

Ah biz kadınlar! Sevgilimizden

canımız yanarak ayrıldıysak

daima aklımıza intikam almak

geliyor. Ama tabi bu ona fiziki zarar

vermek değil elbette ki. Amacınız eski

sevgilinize hak ettiği dersi vermek ise

bunu zarafetinizi bozmadan

başarabilirsiniz.

Bunu başarmanın ilk kuralı iyi görünmektir!

Çok acı çekiyor ve günlerce

14

ağlıyorsunuz değil mi? Ağlayarak bir

yere varamayacağınızı da biliyorsunuzdur.

Acilen kalkın ve toparlanın.

İntikamın ilk kuralı mükemmel

görünmektir. Kendinize o, aylardır

hayalini kurduğunuz seksi

ayakkabıları alın, saçlarınızı yaptırın

ve en önemlisi sağlam bir özgüven

eşliğinde eski sevgilinize kendinizi

gösterin.. En tatlı intikam sevgilinizin

neleri kaybettiğini görmesidir.

Kural 2: Sosyal medyadan uzak

durun!

Günümüzde çiftler ayrılır ayrılmaz

sosyal medyayı hesaplaşma aracı gibi

görüyor ve birbirlerine oradan

saldırıyor. Hatta birbirlerine zarar

verecek özel paylaşımları bile

paylaşabiliyorlar. Öfkeniz ne denkli

büyük olursa olsun, hatalar yapıp

kendinize zarar vermeyin.

Sürekli üzgün ve acı çeken


Huzurun sesi ney…

Neden derseniz?

Bana sessizlik içerisindeki

huzuru anlatıyor.

Derdim huzurla

belki…

Ondandır çabam…

Huzurun hayattaki en önemli değer olduğunu

anladığım günden beri her zerresine aramaya

başladım.

Buldum mu?

Hayır…

Arıyorum.

Her şey yoldayken güzel, keşfedilmemişken…

Huzur da öyle…

Zaten içindeyken anlanır mı değeri?

Fark edilir mi?

Ney sesinin huzurla olan yakınlığı var.

Tınıları hüzünlü…

Sanki çok şey görmüş de geçirmiş bir usta…

Sanki yükü olan bir yolcu…

Sanki kederli bir derviş…

Bazen Yunus, bazen Mevlana,

bazen Şems…

GÖNLÜN ATEŞİ…

Bazen karşılıksız aşkın gücünü

anlatan bir aşık…

Özge Zaim Bazen sevda kokan bir yoldaş…

ozgezaim1@gmail.com

Bazen ayrılık, bazen özlem, bazen dün,

bazen bugün…

Ama nankör değil…

Bu ses dost, sevgili, yaren…

Yoldaş…

Ne demiş Mevlana:

“Dinle... Bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları

nasıl anlatıyor? Beni kamışlıktan kestiklerinden

beri; feryadımdan erkek, kadın herkes

ağlayıp, inledi... “

Yine aynı usta demiş ki:

“Ney'in sesi gönlü yakan bir aşk ateşi, kimde

yoksa bu ateş onun yoktur neşesi.”

Gönlüme düştüğünden beri bu ateş…

Yakar içimi…

Yakan ney sesi midir, aşkın sesi mi?

O bilinmez.

paylaşımlardan uzak durun. Bu onun

hüzünlenmesine değil aksi takdirde

bu durumdan keyif almasına bile

sebep olabilir. Benim tavsiyem eğer

yapabilirseniz sosyal medyadan uzak

durmanız. Bir süre paylaşım

yapmayın. Sizden haber alamaması

sizi merak etmesine sebep olabilir.

Kural 3:Umursamayın!

Ayrıldıktan sonra sizi kışkırtmak için

mutlaka bir şeyler yapacaktır. Sizin

hamle yapmanızı beklediği için

sosyal medyasında sizi sinirlendirecek

şeyler paylaşabilir, ya da gittiğiniz

mekânda tesadüfler yaratarak

umursadığınızı görmeye çalışabilir.

Bu tarz durumlarda aşırı

davranışlardan kaçınmalısınız.

Konuşmak zorunda

kalırsanız konuşmayı

kısa tutun. Bence eski

sevgiliden intikam

almanın en güzel yolu

onu umursamamaktır!

Kural:4 Flört edin!

Ondan ayrıldınız diye

karalar bağlayacak

değilsiniz. Siz artık

onunla bir ilişki

olmayacağının

farkındasınız. O

zaman artık

hayatınıza gerçekten

flört edecek birini alabilirsiniz.

Hem sizin

hayatınıza birini

alabileceğinizi görmek

onu sinirlendirebilir.

15


EskişEhir

raylı sistEmlEr

kümElEnmEsi’ndE

Yeni dönemde

Raylı Sistemler Kümelenmesi (RSC) “Yönetim Kurulu ve İstişare Toplantısı”na

Eskişehir sanayiinin geleceğinde çok daha önemli bir yere sahip olacağını,

Raylı Sistemler Kümelenmesi (RSC) “Yönetim Kurulu ve İstişare Toplantısı” Özel EOSB

Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde gerçekleştirildi. Toplantıya Sanayi ve Teknoloji İl

Müdürü Muhammet Taha Güven, Eskişehir OSB Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli,

Raylı Sistemler Kümesi Başkanı Ramazan Yanar, Eskişehir OSB Başkan Vekili Metin

Saraç ile küme üyesi kurumların temsilcileri katıldı.

OSB Başkanı Küpeli;

Sektörün çok büyük

bir geleceği var

Toplantıda konuşan Eskişehir OSB Başkanı

Nadir Küpeli, raylı sistemler sektörünün

Eskişehir sanayiinin geleceğinde çok

daha önemli bir yere sahip olacağını ifade ederek,

“Türkiye’deki en kritik sektörlerden biri

raylı sistemler. Dünyadaki 6 ülkeden birisi

olarak hızlı trenlerin yaygınlaşmaya başlaması

raylı sistemlere olan ihtiyacı ve tedarik

talebini artırdı. Bu sektöre çok daha fazla

yatırım yapmak lazım. Organize Sanayi Bölgesi

olarak raylı sistemler konusuna

çok önem veriyoruz ve bu konuda

önemli çalışmalar yapıyoruz. Bölgemize

yeni yatırımcıların gelmesi, yeni

yatırımcılara destek vermek adına ciddi

çalışmalara başladık. Sektörün

Eskişehir ve ülkemiz açısından çok

büyük bir geleceği var. Bu günlerde

artık bu yatırımları daha stratejik

düşünüp, sonuçlandırmak lazım” dedi.

16


yeni hedefler çiziliyor

katılan Eskişehir OSB Başkanı Nadir Küpeli, raylı sistemler sektörünün

bu konuda önemli bir yatırımı Eskişehir’e kazandırdıklarını ifade etti.

EOSB Başkan Vekili Metin

Saraç“ Nitelikli gençler

yetiştireceğiz”

Toplantıda küme üyelerine okul

hakkında bilgiler veren EOSB

Başkan Vekili Metin Saraç “Özel

EOSB Meslek Lisesi olarak gerek

sanayicilerimizden gerekse halkımızdan

çok yoğun bir talep görüyoruz. Bu yıl

veliler çocuklarını okulumuza yazdırmak

için adeta yarış içine girdiler. Okulumuza

390 öğrenci aldık ama bize bunun çok

üzerinde 500 kişiyi aşkın bir talep geldi.

Bu hafta itibariyle okulumuzda eğitim

ve öğretim faaliyetlerine başladık.

İnşallah birkaç yıl içinde okulumuzda 5

bölümde toplam 1560 öğrenci sayısına

ulaşacağız. Burası siz değerli sanayicilerimizin

okulu, buradan yetişen her

genç sizlerin fabrikalarında çalışacak,

bizim amacımız bu okulda el üzerinde

tutulacak, çok nitelikli ve donanımlı

gençler yetiştirerek, başta raylı sistemler

sektörümüz olmak üzere diğer tüm

sektörlerde inovatif sanayi dönüşümünü

sağlayacak başarılı insanlar yetiştirmek”

şeklinde konuştu.

Raylı Sistemler Kümelenmesi

Başkanı Ramazan Yanar “URAYSİM’in

tarihini kayıt altına alacağız”

Raylı Sistemler Kümelenmesi Başkanı Ramazan Yanar,

yönetim olarak yeni dönemde önemli işlere imza

atacaklarını belirterek, konuşmasında ilk olarak

URAYSİM konusuna değindi. Küme olarak URAYSİM

projesini çok önemsediklerini ifade eden Yanar,

“URAYSİM konusunda 10 yıldır birtakım gelişmeler

yaşandı, farklı söylemler gelişti. Bazı çevrelerde

URAYSİM konusunda eksik bilgiler, yanlış bilgiler

ve hatalı bilgiler konuşulduğuna şahit

olduk. Küme olarak, halen hazırlıklarını

sürdürdüğümüz bir kitapçık ile URAYSİM’in

hikayesini tarihçesini kayıt altına alacağız”

dedi.

Küme çatısı altında 3 çalışma grubu

kuracağız

Yanar, küme çatısı altında mühendislik

yönlerini güçlendirmek, birlikte çalışma

kültürü oluşturmak ve ihracat noktasını

geliştirmek adına 3 çalışma grubu

kuracaklarını aktardı. Yanar, “Kuracağımız

bu çalışma gruplarıyla özellikle küme üyeleri

içinde ihracat yapmayan üye kalmayıncaya kadar çok

yoğun bir gayret göstereceğiz. Çalışma gruplarımız

üyelerimizin gelişmesine önemli katkı sağlayacak

işlere imza atacaklar” dedi.

Meslek lisesine destek verme sözü

Başkan Yanar, Özel EOSB Mesleki ve Teknik

Anadolu Lisesi’nde eğitim gören öğrencilerin

her zaman yanlarında olacaklarının sözünü

vererek, “Öğrencilerin niteliğini, el becerilerini

ve vizyonlarını artırmak;

işletmelerimizden alacağını destekler için

size söz veriyoruz. EOSB Yönetim kurduğu

bu meslek lisesiyle takdire şayan ve

bütün ülkemize örnek gösterilecek bir

okul ortaya çıkarmışlar. Bizlerde sanayiciler

olarak, öğrencilere elimizden gelen

her türlü desteği vererek, daha nitelikli

hale gelmelerini sağlayacağız. Bu okul

Eskişehir sanayi geleceğine bırakılmış en

önemli ve hayati eserlerden biridir” dedi.

17


KARAKAŞ EMLAK SAHİBİ KASIM KARAKAŞ İLE ESKİŞEHİR’DE EMLAK SEKTÖRÜNÜ KONUŞTUK

“YENİ DÖNEMDEN

UMUTLUYUZ ”

Karakaş Emlak Sahibi Kasım Karakaş, Eylül

sayısında İstikbal Dergi’nin konuğu oldu.

Şirintepe Mahallesi Örme Sokak’ta bulunan ofisinde

bir araya geldiğimiz Kasım Karakaş ile Eskişehir’de

emlak sektörünü konuştuk.Pandemi emlakçı esnafının

yaşadığına sıkıntılardan tutun da üniversitelerin

açılmasının sektörü ne kadar etkileyeceğine yönelik

sorularımıza yanıt veren Kasım Bey, “Piyasada ciddi anlamda

alımda düşüş yaşanıyor” dedi.

Emlak sektörüne nasıl girdiğini anlatarak

sözlerine başlayan Kasım

Karakaş,

“Ben normalde marketçiydim. 2004

yılından itibaren

emlak sektörüne

girdim. Sektöre

başlangıç hikayem de

ilginçtir.

Akrabalarımın çoğu

Avrupa’dadır. Onlar

çok arardı. Bize arsa

bulmamı isterlerdi. Ev

lazım olunca akla ben

gelirdim. Bende onlara

ev bulurdum.

Sonrasında kendimi

sektörde buldum.

2012 yılından

itibaren de

müteahhitliğe

başladık Tepebaşında bölgesinde.

Şirintepe, Çamlıca, Sütlüce, Batıkent ve

civarındaki köylerde alım satım

yapıyoruz” dedi.

“VERGİ REKORTMENİ OLDUK”

2016 yılında ilk yüz kişi arasında 98.

sıradaki vergi rekortmeni olduklarını da

ifade eden Karakaş, “Böyle bir

uygulamamız da var Eskişehir’de…

Halen aktif olarak da devam ediyoruz”

diye belirtti.

Emlak sektörünün pandemi sürecinde

yaşadığı sıkıntılardan da bahseden

Karakaş, “Pandemide emlakçı

arkadaşlarımız çok sıkıntı yaşadı. Devlet

tarafından doğrudan verilen desteklerin

hiçbirinden faydalanmadı. Faydalansa

da yüzde 2 ya da 3 faydalanmıştır.

Genelde faydalanmadılar” diye konuştu.

Üniversitelerin yeniden açıldığını ve

bunun neticesinde konut kiralarına

18

yapılan zamlara gelen tepkileri de

değerlendiren Karakaş,

“Fahiş fiyatların olması kiralarda

emlakçılar yapıyor gibi bir algı yarattı.

Emlakçı iyi bir aracıdır. Alıcı- satıcı

anlaşamayınca emlakçı o mal sahibiyle

veya alıcı ile

aracılık yapar.

İki tarafı da

memnun

ediyor. Bizim

görevimiz

budur. Zamlarla

bizim ilgimiz

yoktur” dedi.

“KONUTLARA

YÜZDE 40

ZAM GELDİ”

Faiz fiyatlarının

düşmesinin sektöre

hareket

getirdiğini kaydeden

Karakaş,

“Mal sahipleri

yine yüzde 30-

40’lık zam yaptı. Bu da tabi sektörü de

etkiledi. Ciddi derece de bir düşüş var

piyasada. Alımda yüzde 70 bir azalma

var” şeklinde konuştu.

Konutlara yüzde 40’a gelen zamlar

olduğunu aktaran Karakaş,

“1+1 dediğimiz eve 400- 500 lira

verirken şu an boş hali 750 liraya

kadar çıktı. Bazı yerlerde 1200’i

buluyor. 2+1, 3+1 evler ise

Batıkent’te 2500, 3 bin liraya kadar

çıktı. O bölgeler için yüzde yüz zam

geldi diyebiliriz” ifadelerini

kullandı.Bütün meslektaşların

üniversitelerin açılmasından

umutlu olduğunu belirten Karakaş,

“Hareketlilik geldi. Öğrenci kenti

olduğu için bu da hem mal sahiplerini

hem de emlakçı

arkadaşlarımızı olumlu yönde etkileyecek.

Zam olmasa çok daha iyi

olurdu elbette ama umudumuz var” diye

kaydetti.


3+1 2+1 1+1

SATILIK DAİRELER

4 VİLLA 4 DUBLEx 4 ARSA 4 TARLA

HER TÜRLE EMLAK ALIM - SATIMINDA

HİZMETİNİZDEYİZ

ŞİRİNTEPE MAHALLESİ ÖRME SK NO: 98/B TEPEBAŞI ESKİŞEHİR

TEL : 0. 542. 449 26 26


Bir gazino

çalışanının

gözünden :

“HAYAT”

Esra Kurt : Annesi 2’nci evliliğini yapınca evden

ayrılmak zorunda kalıp kendisini gazinoda bulan

binlerce kadından biri. Evlilik ile kurtulduğu gazinoya,

evliliğinin bitmesiyle yeniden dönen film gibi

bir hayat. İçinde acıdan isyana, umuan, hayallere

kadar her şeyin olduğu bir hayat onunkisi...

20

Sahne adı Hülya…

Kimlik adı Esra Kurt…

Trabzonlu…

27 yaşında…

Gece mekanlarında, gazinolarda

“oryantallik” yaparak

geçimini sağlıyor.

Zor bir hayat…

Acının da isyanın da her zerresini

tadanlardan yalnızca biri aslında…

Hikayesini anlatırken sık sık üvey

babaya “baba” dememek için evlendim,

evden ayrıldım, tek tabanca ayakta

durmaya çalışıyorum diye tekrarlıyor.

Eskişehir’e gelişinden bahsediyor.

Oryantal olarak geldim, gece

mekanlarında uzun yıllar dansözlük

yaptım diyor.

İkinci evliliğini yapıyor ardından…

O da istediği gibi gitmiyor.

Memleketinde çay ocağında

çalışmaya başlıyor, derdi geçim…

Ancak olmuyor.

Geçinemiyor.

Tekrar dönüyor Eskişehir’e…

Oryantalliğin yanında konsomatrislik

de yapmaya başlıyor.

Anlatırken sesinin tonunda hüzün

yok, acı da…

Alışmış gibi…

Hissiz…

Dibi gören “hissiz”

kalmaz mı neticede?

Ama umutlu…

Hayalleri var, rüyaları da, öğütleri de…

Bıkmış da olsa yorgun da olsa söyleyecek

çok sözü var bu kadının!

Anlatacağı çok hikaye…

Bence yazılacak bir masalı da olmalı…

Her kadın hak eder en güzel masalları…

En özel gülüşleri…

Seni tanıyalım ilk olarak?

Esra Kurt. Ortaokul mezunuyum. Trabzonluyum.

Eskişehir’e nasıl düştü yolun?

Çalışmak amaçlı geldim. Evlendim, ayrıldım. Biraz

borçlandım. Borçlarımı ödemek için mecbur oryantallik

yapmaya karar verdim. Seneler önce uzun

yıllar oryantallik yaptım. 3 sene önce bırakmıştım bu

işi ama tekrar girmek mecburiyetinde kaldım.

Trabzon’da mı evlendin peki?

Evet, Trabzon’da evlendim. Çocuğum yok, şiddet

görmedim. Anlaşamadık. Çocuğu olmuyordu,

aramızda farklı sorunlar vardı. O yüzden mecbur

ayrılmak zorunda kaldım. Sonrasında annem 2.

evliliğini yapınca sıkıntılar yaşadım.

“ANNE- BABA SEVGİSİ YOKTU”

Ne gibi sıkıntılardı bunlar?

Baba sevgisi yok. Anne sevgisi doğru düzgün yoktu.

Mecbur. Yardım etmediler bana. Hep ben çalışmak

zorunda kaldım, baktım anneme. Bir yere kadar daha

çalışamadım. Gece alemine girmek zorunda kaldım.

Oryantallik yapmaya karar verdim o dönemler. Aşağı

yukarı 7-8 yıldan beri yaptım.

“İKİNCİ EVLİLİĞİMİ GECE HAYATINDAN YAPTIM”

Eskişehir’e geldiğin zaman bu işle mi tanıştın?

Başka işe yönelmedin mi?


Evet, oryantallik yaptım. Başka iş bakmadım.

Direk oryantal oldum. Çünkü borçlarım,

ödemelerim çok olduğu için mecburiyeen

oryantalliğe başvurdum. Düğünlere, derneklere,

özel günlere giim. Gazinolarda çıktım. Herkesin

hayat hikayesi çok değişik. Herkes bir süreçten

geçiyor. Ondan sonra 2. Evliliğimi yaptım. Bu

evliliği de gece aleminde tanıdığım biriyle yaptım,

o hayaan çıkardı beni. Dört buçuk yıl falan bir

beraberliğimiz oldu. Ondan sonra 8 aylık gibi bir

nikahlı günümüz geçti. Anlaşamadık. Onunla da

evliliğimiz para yüzünden bii.

Eskişehir’de mi evlendin?

Bozüyük- Bilecik’e evlenmiştim. Anlaşamadık,

para yüzünden evlilik bii. Kavga yoktu, sevgi vardı

ama para yüzünden maalesef o evliliğim de bii.

Para yüzünden evliliğim bii dedin sürekli? Onu

biraz açar mısın? Nasıl para yüzünden bii?

Borcum vardı, eşim borcumu ödemek için aldı beni,

borcumu ödemedi. Mecbur ayrılmak zorunda

kaldım.

“ÇAY OCAĞINDA ÇALIŞMAYA BAŞLADIM”

Ayrıldıktan sonra ne yaptın?

Ayrıldım, Trabzon’a geçtim. Trabzon’da bir buçukiki

sene kadar bir çay ocağında çalıştım. Borcum

çok olduğu için oranın parası da az geldi. Tekrar

gece alemine girip girmemeyi çok düşündüm. Pandemi

çıktı, korona oldum. Korona hastalığı gözlerimde

sıkıntı bıraktı. Kimi doktor koronadan diyor

kimisi irsi diyor. Sağ gözüm yüzde 3 görüyor. 6

Ekim’de doktor ameliyat olacaksın dedi. Kontak

lens takılacak ya da kornea nakli yapılacak.

Bunların da masra oldu. Tekrar oryantallik yapmaya

başladım.

Pandemide çoğu mekan kapalıydı. Gece hayatı

bitmişti. Nasıl geçindin peki?

Çoğunlukla yardım aldım. Allah razı olsun eşler,

dostlar yardım ei. Açıldı, sonra yine kapanma

süreci oldu. 17 gün evdeydik zaten. Açıldıktan

sonra yine çay ocağında çalıştım. Sigara paramı,

harçlığımı falan çıkardım.

“GEÇİNEBİLMEK İÇİN BU HAYAT GERİ DÖNDÜM”

Gece hayatını bırakacağım dedin ama yine

de kendini aynı hayaa mı buldun?

Evet. Para için, geçinebilmek için. Çünkü

baba sahip çıkmaz, anne sahip çıkmaz.

Annem zaten ikinci evliliğini yaptı. Üvey

baba ile sıkıntılar yaşadık. Üvey babaya

baba demeyeyim diye ilk evliliğimi

yapmıştım zaten. Şimdi ne ağabey var, ne

baba var, ne de sahip çıkan var. Mecbur tek

tabanca ayaklarımızın üzerinde durmaya

çalışıyoruz.

Gece hayatından bahseder misin peki?

Gazinoda mı çalışıyorsun?

Evet, gazinoda çalışıyorum. Konsomatrislik

yapmıyordum ama onu da yapmaya

başladım. Hem sahnede yapıyorum, çi

sahne, hem bir ilçede hem de bir mekanda

çıkıyorum. Alkollü insanın kahrını çekmek

zordur. İpsizi de var çok iyileriyle de

karşılaşıyoruz.

Konsomatris nasıl oldun?

Müşteriyle oturup içiyorsun. İstersen

gerçek içiyorsun istersen numaradan içiyorsun.

Gece hayatında evlilik teklifi aldın mı?

Birkaç kez aldım. İkinci evliliğim zaten o

sayede oldu.

Anlatır mısın?

Bir müzikol de tanıştım. Tek oryantaldim.

Nasıl evlenme teklifi ei?

Birbirimizi tanıdık. 4 buçuk yıl

hemen hemen beraber geçti.

Ne iş yapıyordu?

Kuafördü.

“ANNESİNİN YÜZÜĞÜNÜ

PARMAĞIMA TAKTILAR”

Eee?

İşte bir gün doğum günü vardı.

Doğum gününü kutladık. Benimle

evlenir misin dedi. Evlenirim dedim.

Onu aldım, kaçtım Trabzon’a… Annesi,

babası kabul etmez diye

kaçtık. Annesi- babası bunu aramaya

başladı. Gelin, düğününüzü de

yaparız, kızı da isteriz sorun yok

dediler. En sonunda kabul eiler.

Çünkü alemden kadın çıkarmak her

babanın harcı değildir. Cesaret

ister, delikanlılık ister. Sonra geldik,

imam nikahını kıydık. İki üç ay sonra

da resmi nikahı kıydık. Durumları

yoktu, düğün yapmadılar. Yüzük almaya

durumları yoktu, annesinin

yüzüğünü parmağıma taktılar. Çok

şeyler yaşadım ben. Bakma nasıl

ayakta durduğuma.

Şiddet gördün mü?

Hayır, şiddet görmedim. Sadece

dediğim gibi para için bii. 30- 40 bin borcum

vardı. Ödemedi, ödemedi, eve kağıtlar geldi.

Babasıyla tartıştık. Kaynanamla tartıştık. Borcumu

ödemeyeceksiniz, beni çalıştırın ben

ödeyeyim dedim. Bir fabrikaya işe koyun, ben

ödeyeyim dedim.

Çalıştırmadılar mı?

Çalıştırmadılar, hiçbir işte çalıştırmadılar. Velhasıl

kerim kaçtım, ayrıldım. Benim borcumu ödemeyeceksiniz,

o zaman ben gidiyorum dedim. Hiç haber

RÖpoRtAj

Özge Zaim

de vermedim. Onlar pazara çıktı, ben doğru Trabzon’a

giim. Böyle yani.

“KAHIR ÇEKMEK ZORDUR”

Gece hayatının en büyük zorluğu ne?

Milletle oturup içmektir. Kahır çekmektir. Erkeklerin

sarhoşluğunu çekmektir.

Yeri geldiğinde dert ortağı da oluyorsun yani…

Evet, evinde mutlu değildir gelir. Evine harcamaz

gelir burada dansöze para takar. Çok çeşit insan

gördüm bu hayaa…

Eskişehir’de konsomatris olarak çalışan kaç

kadın vardır?

Abartısız tanıdığım 60- 65 kadın vardır. Solist çoktur.

Oryantal nadirdir. Eskişehir’de oryantallik

olarak bir tek kendimi bilirim. Sahne adım Hülyadır.

Gerçek adım Esra Kurt.

Hiç yeter artık bıktım dediğin oldu mu?

Oldu, çok oldu, eskiden ama şimdi mecburiyeen

hedefimiz var. Ona ulaşmaya çalışıyorum.

Hedefin nedir?

Ameliyat parasını toplamak. Bırakmak istiyor

muyum? Evet. Kendime bir hayat kurmak istiyorum.

Çay ocağı açmak istiyorum, arabamı almak istiyorum,

ev almak istiyorum. Kendime güzel bir

hayat vaat etmek istiyorum. Kendi ayaklarımın üzerinde

durmak istiyorum.

Unutamadığın bir anın oldu mu?

Ben bu alemden çıkartılıp altınını takanları,

düğünlerini yapan çok kişi tanıyorum. Ben burada eskiden

çalıştığım zaman konsomatris bir kadını bu hayaan

çıkarık, gelinlik giydirdik, kuaföre götürdük,

ben giim düğününe oryantallik yaptım. Kız da çok

mutlu şu an, 4 tane çocuğu var. Zengin de…

İnşallah seni de böyle güzel ve mutlu bir hayat

bekler. Yolun uzun daha…

Çok teşekkür ediyorum.

21


Odunpazarı Belediyesi’den

2 yeni kreş ve 2 yeni oyuncak

kütüphanesi daha

Kurt “Çocukların

Odunpazarı Belediyesi, Ihlamurkent

ve Kurtuluş Mahallelerinden

sonra, yeni kreşini

Osmangazi Mahallesi’ne açtı,

Vadişehir Mahallesi’nde de

kreş hazırlıkları başladı.

Odunpazarı Belediyesi kreşlerin

haricinde Yıldıztepe

Mahallesi ve Üniversiteevleri’ne

2 de oyuncak kütüphanesi

açtı.

Osmangazi Gündüz

Bakımevi ve Kreşi

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım

Kurt, “Mutlu Çocuklar” için çalışmalarına

devam ediyor. Kreş, oyuncak

kütüphaneleri, yaz okulları, atölyeler ve

kütüphaneler… Odunpazarı Belediyesi’nin

çocuklar için yaptığı çalışmaların başlıcaları.

“Çocuklar bugünümüz, çocuklar yarınımız”

hedefiyle çalışmalarına devam

eden Odunpazarı Belediyesi Kadın ve

Aile Hizmetleri Müdürlüğü; Başkan

Kurt’un talimatı ile yeni kreş ve oyuncak

kütüphaneleri açmayı sürdürüyor.

OSMANGAZİ KREŞİNDE EĞİTİM

ÖĞRETİM BAŞLADI

Odunpazarı Belediyesi, Ihlamurkent ve

Kurtuluş Mahallelerinden sonra, yeni kreşini

Osmangazi Mahallesi’ne açtı. Osmangazi

Mahallesi Çimenli Sokak No: 18

adresinde bulunan Odunpazarı Belediyesi

Osmangazi Oyunpazarı Gündüz Bakımevi

ve Kreşi’nde eğitim ve öğretim

başladı. 4 sınıfın bulunduğu Osmangazi

Gündüz Bakımevi ve Kreşi’nin öğrenci

kapasitesi ise 80 çocuk.

VADİŞEHİR’DE KREŞ HAZIRLIKLARI

DEVAM EDİYOR

Odunpazarı Belediyesi, Vadişehir Mahallesi’nde

de kreş hazırlıklarına başladı.

Yoncagüller Sokakta bulunan Vadişehir

Oyunpazarı Gündüz Bakımevi ve Kreşi’nin

çalışmaları kısa sürede tamamlanarak,

eğitim ve öğretime başlanacak. 2

katlı olan Vadişehir kreşinde 7 sınıf olacak

ve kreşin öğrenci kapasitesi yaklaşık

140 çocuk olacak.

2 YENİ OYUNCAK

KÜTÜPHANESİ AÇILDI

Odunpazarı Belediyesi kreşlerle birlikte

oyuncak evi ve çocuk merkezleri çalışmalarına

da devam ediyor. Emek Oyuncak

Evi ve Kütüphanesi, Zeytindalı Çocuk

Merkezi, Emek Nar Tanem Oyunevi, Orhangazi

Oyun Atölyesi’nden sonra Yıldıztepe

Mahallesi’nde bulunan Erdal İnönü

Halk Merkezi’nin içine Erdal İnönü Oyun-

Vadişehir Gündüz

Bakımevi ve Kreşi

Kadir Akkaş oyuncak

kütüphanesi

22


mutlu olması için çalışıyoruz”

cak Kütüphanesini açtı. Odunpazarı Belediyesi

çalışmaları tamamlanan ve hizmete

yeni açılan Kadir Akkaş Halk

Merkezi’nin içine de oyuncak kütüphanesi

açtı. Kadir Akkaş Oyuncak

Kütüphanesi ile Odunpazarı Belediyesi’nin

oyuncak kütüphanesi

ve çocuk merkezi sayısı

6’ya ulaştı. Odunpazarı Belediyesi,

oyuncak evi ve çocuk

merkezleri ile hem kadınların

özgürleşmesi ve kendi ayakları

üstünde durmasına hem de çocukların

eğitimlerine destek oluyor.

3-6 yaş arası olan tüm

çocuklu aileler, istedikleri oyuncak

kütüphanesi ve oyun evlerine çocuklarını

bırakabiliyor.

BİLİMSEL, KALİTELİ, EŞİT VE

ULAŞILABİLİR EĞİTİM HER

ÇOCUĞUN HAKKI!

Bilimsel, kaliteli, eşit ve ulaşılabilir eğitimin

her çocuğun hakkı olduğunu savunan

Odunpazarı Belediyesi’ne bağlı kreşlerde,

her sınıfta okul öncesi eğitimi almış öğretmen

bulunuyor. Çocukların bedensel

ve ruhsal sağlıklarını korumak ve geliştirmek,

temel beceri ve alışkanlıklar kazandırmak

amacıyla verilen hareket ve oyun

temelli eğitimler sayesinde çocuklar,

rahat ve mutlu bir ortamda yeteneklerini

geliştirme fırsatı yakalıyorlar. Kreşlerde

gerçekleştirilen etkinlikler ise, plan ve

müfredat dahilinde çocukların yaş grupları

da dikkate alınarak sürdürülüyor. 3-6

yaş grubu öğrencilerin araştırma, inceleme,

problem çözme, yaratıcılık, iletişim

ve motor kas gelişimlerini

destekleyici; doğaya ve insana saygılı,

empatik düşünce sistematiğine

sahip bireyler olarak yetişmeleri

için çaba harcanıyor. Çocuklar, Odunpazarı

Belediyesi’nin kreşlerinde ilk

arkadaşlıklarını kuruyor, paylaşmayı

öğreniyor. Aldıkları eğitim sayesinde

de okul hayatına emin

adımlarla hazırlanıyorlar.

23


Eskişehir Antikaıcılar, Koleksiyonerler ve Sahaflar Dernek Başkanı Güner Değirmenci:

EskİşEhİrLİ ANTİkAYA

kArşI sON DErECE İLGİLİ

Eskişehir denildiği zaman akla çok şey

gelir.

Lületaşı örneğin…

Ya da met helvası…

Kimisi Porsuk çayı ile tarif eder.

Kimisi öğrenci kenti olarak anar.

Ama kimse antika şehri demez…

Belki antika anlamında yeterli konumda

değil ancak kentte antikacıların, koleksiyonerlerin

sayısı da azımsanmayacak

kadar çok aslında…

Dernek bile kuruldu.

Eskişehir Antikacılar, Koleksiyonerler ve

Sahaflar Derneği…

İstiklal Mahallesi- Demirciler Sokak’ta…

Dernekte eskinin kokusu, nostaljinin izleri…

Burun direklerini sızlatan hatıralar…

Uluönder’de kuruluna antika pazarında

sohbet etme imkanı yakaladığımız

Dernek Başkanı Güner Değirmenci ile

eskileri yad ettik.

Kısa bir gezme imkanı da yakaladığımız

pazar da kimi zaman çocukluğumuza

gittik, kimi zaman gençliğimize…

Gülümseten anıları elimize aldığımız objelerden

hatırladık.

Eskişehir’de farklı bir dernek kuruldu.

nasıl ortaya çıktı bu dernek?

Biz ilk etapta Eskişehir genelinde

50- 60 tezgâhla bu işi başlattık.

Yeni bir derneğiz. İki buçuk sene

oluyor yaklaşık kurulalı. Eskişehir’de

30 senedir hep bir dernek

kurulmaya çalışılmış fakat bir türlü

hayata geçirilememiş. İnsanlar bir

araya gelinememiş.

Peki, nasıl sağlandı bu birlik?

Turizm şirketleriyle, Eskişehir’e turist

getiren şirketlerle bir ön görüşme

yapmıştık. Yerli ve yabancı

turistleri de pazarın içerisine dahil

edeceklerdi. Tabi olmayınca biz Tepebaşı

Belediyesi’ne yöneldik. Sağ

olsun Ahmet Ataç Bey kucak açtı.

Esnafın yanında oldu. Ona istinaden

pandemi araya girdi. Zaten

tam kış başlangıcıydı. Ahmet Başkan

kapalı bir alan ister misiniz

dedi. Sağ olsun burayı verdi. Ve şu

an burada dördüncü pazarımız.

antika pazarı burada her gün açılıyor

mu?

Her ayın ikinci haftası Pazar günü

24


açıyoruz burayı.

kaç tezgah var?

Burada 110 tezgah var. 110 tezgah ve

85 esnafla açtık. Bu 85 esnafın yüzde

40’ı şehir dışı.

nasıl iletişime geçiyorsunuz esnafla?

Örneğin bizler de kendim de olmak

üzere Ankara, İstanbul, Bursa’ya giderek

tezgâh açıyoruz. Burada tanıdığımız insanlar.

Yeni broşürleri yaptırdık. Şehir

dışına çok güzel pazarlara gittik, ziyaret

ettik. Broşürleri bıraktık. Geçmişte karşılıklı

ticaret yaptığımız eşimize, dostumuzu

aradık.

yeni bir derneksiniz. yaşadığınız sıkıntılar

var mı?

Şu eksiğimiz var. Maalesef ki Eskişehir’de

Ahmet Ataç’ın haricinde bazı şeylere

duyarsız kaldı. Böyle bir derneğimiz

var. Çok güzel bir yerde, çok farklı ürünler

var. Tanıtımı yapılmadı, reklam yapılmadı.

Yeterli manada derneğimizin

duyurusunu yapamadık.

Var mı projeler?

Yeni bir projemiz var. Genç nesildeki belirli

arkadaşlarımıza iş kapısı sağlamaya

çalışıyoruz. Görüşmelerimiz devam ediyor.

Bir proje şu an Anadolu Üniversitesi,

noterlik, Milli Eğitim ve derneğimiz

iş birliği ile bu işe gönül vermiş, gönül

verecek kardeşlerimizi bilirkişi olarak

yetiştirmek, bir iş kolu, iş sahası yapmak

istiyoruz. Ekmek sahası açılsın.

Çünkü bu işin bilir kişisi yok ama bizim

aramızda öyle üstatlar var ki fark edilmiyor.

İnanın Eskişehir bu konuda çok

değerli. Hayrettin Amcamız var elinde

4-5 bin tane fotoğraf makinesi koleksiyonu

var.

Eskişehir halkının antika pazarına ilgisi

nasıl?

Vatandaşlar yavaş yavaş ilgi gösteriyor.

Vatandaş yeni yeni kabulleniyor. Yeni

yeni bu işe gönül vermiş arkadaşlarımız,

dostlarımız geliyor. Geçmişten bizi bilen,

tanıyan insanlar devamlı geliyor. Hala

eski bitpazarı zihniyetiyle gelenler var.

O tek sıkıntımız. Yani 1-2 liraya mal

arayan kişiler var.1500 liraya aldığınız

bir malı nasıl 100 liraya verebilirsiniz

ki? O bitpazarı zihniyeti de yavaş yavaş

kalkacaktır.

Gerçek antikayı nasıl

anlarız?

Antikacılık da her

şeyi biliyorum diye bir durum söz konusu

değildir. Her gün yeni bir şey öğrenirsiniz,

her gün yeni bir şey

araştırırsınız. Uzmanlaşmadır bazı olaylar.

Ben kendi adıma konuşayım. Ben

para, çakmak konusunda uzmanım. Bazı

segmente girmem. Neden? Sahtesi çok

olan konulara girmem. Bizim ana segmentimiz

saat, antika, dürbün, kılıç,

para, çakmak. O konuda uzmanlaştım diyebilirim.

Çok teşekkürler Güner Bey…

Ben teşekkür ederim. Başarılar dilerim.

25


Tepebaşı Belediyesi’nin

Tepebaşı Belediyesi’nin de

imzaladığı “İklim İçin Biz

Varız” deklarasyonu kapsamında

24 yerel yönetimi

mercek altına alan “İklim

İçin Kentler: İzleme & Değerlendirme

Raporu” yayınlandı.

Aralık 2019’da Tepebaşı Belediyesi’nin

de arasında bulunduğu 24

belediye, Boğaziçi Üniversitesi, UN

SDSN Türkiye, 350 Türkiye ve Yerel İzleme

Araştırma ve Uygulamalar Derneği

ortak girişimi ile gerçekleştirilen organizasyonda

“İklim İçin Biz Varız” deklarasyonuna

imza atarak, iklim krizine karşı

somut adımlar atmayı taahhüt etmişti. Bu

kapsamda 350.org Türkiye tarafından bir

izleme ve değerlendirme raporu hazırlanarak,

yayınlandı. Raporda; 6 büyükşehir

belediyesi, 4 il belediyesi ve 14 ilçe belediyesinin

gerçekleştirdikleri iklim eylemleri

ele alındı. İzleme ve değerlendirme

raporunda yerel yönetimlerin gerçekleştirdikleri

azaltım ve uyum eylemlerinde

öne çıkanların derlenmesinin yanı sıra

belediyelerin yaşadığı zorluklar ve engeller

değerlendirildi. Doğa temelli çözümler,

dönüştürücü uyum gibi dünyadaki

farklı kentlerin alternatif arayışları ile

kentsel adil iyileşme vizyonu da raporda

yer aldı.

26

TEPEBAŞI BELEDİYESİ İKLİM KRİ-

ZİYLE MÜCADELEYE DEVAM EDİYOR

Raporda, pandemiye bağlı olarak gelişen

tüm olumsuzluklara karşın, Tepebaşı’nın

da arasında bulunduğu Türkiye’deki kentlerin

bir kısmında iklim kriziyle mücadele

için çeşitli adımların atıldığına dikkat çekildi.

İklim eylem planı hazırlıkları, tekil

iklim eylemler, örgütlenme, eğitim faaliyetler

ve paydaşlarla ilişkiler başlıklarında

çalışmalar gerçekleştirildiği ve

gerçekleştirilmeye devam edildiği kaydedildi.

Öte yandan yayınlanan raporda, Tepebaşı

Belediyesi’nin örnek uygulamaları da yerini

aldı.

İKLİM EYLEM PLANLARI

2010 yılı baz alınarak salımlarda 2020

yılına kadar yüzde 20 azaltım hedef

koyan Tepebaşı, Sürdürülebilir Enerji

Eylem Planını 2014 yılında uygulamaya

koymuştu. 2030 yılını hedefleyen iklim

eylem planı hazırlık süreçlerine de

devam ediliyor.

İKLİM EYLEMLERİ:

AZALTIM EYLEMLERİ

2020 yılında Atık Getirme Merkezi’ni faaliyete

geçirerek genel anlamıyla iklim

adalet kapsamında değerlendirilebilecek

bir uygulamaya imza atılmıştı. Belediye,

hem olumsuz şartlar altında, kayıt dışı

olarak çalışan sokak toplayıcılarına statü

ve güvence sağlamak hem de toplanan

atıkları ise kayıt altına almak amacıyla

Tepebaşı Geri Dönüştürülebilir Atık Toplayıcıları

Sosyal İşletme Kooperatifi’ni

(GESİKOOP) kurarak, faaliyete geçirilmesini

sağladı. Diğer yandan 2014-2020

yıllarını kapsayan Horizon 2020 Programı’nda

yer alan REMOURBAN isimli projesiyle;

kamusal hizmetlerde kullanılmak

üzere 4 adet elektrikli otobüs, belediye iç

hizmetlerinde kullanılmak üzere 22 adet

hibrit araç ve kentlilerin hizmetine sunmak

üzere 30 elektrikli bisikleti filosuna


iklim kriziyle mücadelesi

katmıştı. Şuan için ise Paylaşımlı Bisiklet

Sistem (ESPEDAL) ve Paylaşımlı Scooter

Sistem (ESCOOTER) projelerinin çalışmalarına

devam ediliyor.

EĞİTİM FAALİYETLERİ

Belediye Başkanları Sözleşmesi’ni imzalayarak

2030 yılı için Sürdürülebilir

Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP) hazırlamayı

taahhüt eden Tepebaşı Belediyesi,

hazırlıklar çerçevesinde, BEBKA

2020 yılı Mayıs-Haziran dönem Teknik

Destek Programı kapsamında insan kaynağını

ve kurum kapasitesini geliştirmek

için eğitim danışmanlık desteği de aldı.

ULUS-ÖTESİ KENT DAYANIŞMA

AĞLARINA ÜYELİK

Öte yandan ICLEI, Avrupa Başkanlar Sözleşmesi,

Belediye Başkanları Küresel

İklim ve Enerji Sözleşmesi gibi Ulus-ötesi

kent dayanışma ağlarına üyeliği bulunan

Tepebaşı, 2020-2024 Stratejik Planında

İklim Krizine dar hedef ve faaliyetlere oldukça

geniş yer veriyor. “Enerjinin etkin

kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynaklarının

kullanımını yaygınlaştıracak uygulamalar

yapmak” hedefine ulaşmak için

tasarladığı faaliyetlerini ise sürdürüyor.

27


BİR ÇILGIN RESSAMIN

PEŞİNDE

Gezi

ZEKİ

PEKGENÇ

ARLES

arles arenası

Vincent Willem Van Gogh’un en

tanınmış resimlerinden birisine

konu ettiği kafede akşam

yemeğimizi “Provans Usulü” alıyoruz.

Ünlü ressamın ölümsüz eseri «Cafe Terrace

At Night» tablosu ile ünlendirdiği

lokanta şimdilerde “Cafe Van Gogh”.

Fransa mutfağına farklı bir yaklaşım

sunan Provans aşçılarının hazırladığı

nefis yemeğimizi yerken çok ünlü bir

tablonun içinde bulunmak hissi değişik

duyguları da beraberinde getiriyor. Kafe

aynen Van Gogh’un onu resimlediği 1888

yılındaki görünümü ile korunuyor.

Sanatçı burayı çok sevdiğini sıkça

belirtmiş. “Bu bir gece tablosu ama hiç

siyah kullanmadım. Sadece maviler, leylak

rengi ve yeşilin tonları. Burayı o kadar

çok seviyorum ki…” demiş.

Roma İmparatorluğu’nun yıldız kentlerinden

olan Arles’te o dönemlere ait

birçok yapı, inanılmaz büyüklükte bir

arena ve bir antik tiyatro var. Bu şehri ziyarete

gelen turistlerin buraya gelmekteki

birincil amaçları ise son

günlerini burada yaşamış ve

en ünlü eserlerini yine burada

meydana getirmiş olan

ünlü ressamın yaşadığı ve

tuvallerine yansıttığı yerleri

görmek.

Oteldeki odamıza Van

Gogh’un, ofisimizde benim

odamı da süsleyen «Cafe

Terrace At Night» tablosunu asmışlar.

Odamıza yerleştikten sonra, ünlü

ressamın son günlerini yaşadığı kenti

dolaşmak üzere dışarı çıktık. Avrupa’da

hemen her otelde o şehrin turistik ve

kültürel yerlerine/etkinliklere dair

broşürleri bulabilirsiniz. Kaldığımız otelin

resepsiyonundaki Van Gogh’un Arles’te

yaşadığı, resim yaptığı yerleri gösteren bir

broşür bize rehberlik etti. Ünlü kafe otele

yürüyüş mesafesinde. Oraya doğru

giderken ortaçağdan kalma tarihi bir

binayı “Belediye Binası” olarak kullanmakta

olduklarını gördük. Binanın

bulunduğu küçük meydanın

(Cumhuriyet Meydanı) çevresi yüzyıllar

öncesinden kalan yapılarla çevrili. Tam

ortasında da bir Roma dikilitaşı var.

Arles’i tam anlamıyla bir ortaçağ kenti

olarak aynen muhafaza etmişler. Avrupa

medeniyetinin bir antik kentine örnek

olarak yaşatıldığını gözlemledik. Şehrin

28


kendine özgü daracık sokaklarında ilerledik

ve karşımıza yine küçük bir meydan

çıktı. (Forum Meydanı) Sağ

tarafımızda tanıdık bir mekân duruyor.

Evet; sarı boyasıyla, dekoratif demirleriyle,

ferforje lambasıyla, tipik yuvarlak

masalarıyla karşımızda duruyor ünlü

cafe. Van Gogh’un oturup kahvesini içtiği,

karşıdan resmini yapıp ölümsüzleştirdiği

kafe. Yerinde seyretmenin tadına vardık.

Kuşkusuz bol bol fotoğrafladık. Akşam

yemeği için masamızı ayırtıp şehri gezmeye

devam ettik.

GLADYATÖR SAVAŞLARINDAN BOĞA

GÜREŞLERİNE

Ara sokaklardan ilerlerken, evlerin

arasından birden dev Arles Arenası’nı

gördük. Sokağı tamamlayıp bir alana

çıktık ve manzara inanılmaz etkileyici.

Tam 2 bin yıl önce gladyatör savaşlarına

ev sahipliği yapan, 20 bin seyirci kapasiteli

devasa bir yapı. Çevresi evlerle sarılı

olduğundan tamamı görülemiyor. Evlerin

hiçbirini yıkmamışlar. Bu heybetli

eserin bütününün dışarıdan fotoğrafını

da çekmek pek mümkün değil.

Günümüzde müze/açık hava tiyatrosu

olarak kullanılmakta. İspanya’da

yapıldığını bildiğimiz boğa güreşleri

Fransa’nın bu bölgesinde de yapılıyor.

Arles Arena’sında ve bir gün önce

uğradığımız komşu şehir Nimes’in

arenasında da yakında yapılacak boğa

güreşlerinin ilanlarını gördük. Arena’nın

en üst katından Rhone nehri ve Van

Gogh’un hayran olduğu, pek çok resmini

yaptığı Arles Vadisi’nin manzarası ise

görülmeye değer.

ŞAHESER RESİMLER

HASTANELERDE YARATILMIŞ

Ziyaret ettiğimiz diğer bir yer Eski Arles

Hastanesi. Burası artık hastane olarak

hizmet vermiyor ama bir kültür

merkezine dönüştürülen 400 yıllık yapı

ve bahçesi 1888 yılında ünlü ressamın tuvaline

yansıttığı şekilde korunuyor. Şimdi

"Espace Van Gogh" olarak adlandırılan

Eski Arles Hastanesi’nin bahçesi, Van

Espace Van Gogh

Gogh'un birçoğu şaheser olan eserlerinin

merkezi. İçinde ve yan sokağında kafeler

ve Van Gogh üzerine yazılmış, harika

baskılı kitaplar ile ünlü eserlerinin

tıpkıbasım kopyalarını satan dükkânlar

var. Bu şehirde, iki yılda yaklaşık 300

tablo yapan ressamın resimleri ile

ölümsüzleştirdiği hastane binası, onun

orada yaşadıkları nedeniyle hüzün

veriyor. Resim yapmaya Hollanda’da

başlayıp Paris’te devam eden sanatçı,

güney Fransa’daki Arles kentinde, ütopik

bir sanat kolonisi kurmak hayaliyle

yaşamış. Arkadaşı Paul Gauguin’i Arles’e

davet etmiş, birlikte resim gezilerine

çıkmışlar. Bu arada aralarındaki resim

teknikleri üzerine çıkan şiddetli

tartışmalarda, iki ressamın dengesiz duygusal

yapıları sonucu çıkan bir kavgadan

sonra Van Gogh sol kulağını kesmiş, Gauguin

de Arles’i terk etmiş. Bu hastanede

uzun süre tedavi gören ve «Hastane

Avlusu» gibi birçok şahaser tablosunu

yaratan Van Gogh’un sağlığı iyice bozulunca

kendi rızası ile St. Paul-de Mausole

Akıl Hastanesi’ne kaldırılmış. Bir yıl

kaldığı bu hastanede de doktor gözetiminde

resim yapmaya devam etmiş. En

ünlü resimlerinden biri olan “Yıldızlı

Gece”yi akıl hastanesinin penceresinden

bakarak yapmış. Daha sonra, Paris

yakınlarındaki Auvers-sur Oise

kasabasına giderek burada son 70

gününü yaşayan ve 70 yağlıboya resim

üreten Van Gogh, 27 Temmuz 1890 günü

resim malzemelerini alıp tarlalara

yürümüş, ardından tabancayla kendini

göğsünden vurmuş. İki gün sonra da 37

yaşında hayata veda etmiş.

ON YILDA 3 BİN ESER YARATAN

BİR ÇILGIN RESSAM

Sanatçının Arles’de yaşadığı ve kulağını

kestiği ev (Sarı Ev) artık yok. İkinci Dünya

Savaşı sırasında yıkılan ve fakat

tablolaştırdığı için o günkü halini

görebildiğimiz bu evin dış ve iç

duvarlarını sarıya boyayan sanatçının

sarı renge düşkünlüğü bilinir. Sanatsal

yeteneği, ancak ölümünden sonra fark

edildi. Bir zamanlar görmezden gelinen

Van Gogh, resim sanatının geçirdiği

değişim süreci içinde hayatı ve

yapıtlarıyla büyük değer kazandı. Yirmi

altı yaşında resme başlamış, otuz yedisinde

ise hayatını kaybetmişti. On yıllık

sanat hayatında birçok sanatçının bir

asırlık ömre bile sığdıramayacağı kadar

eser bıraktı. Bazı resim ve eskizleri,

Dünya’nın en tanınmış ve en pahalı eserleri

arasında yer alıyor. Ömrünün son 10

yılında 860 yağlıboya, 900 suluboya ve

1.100 kara kalem çalışması yapmış. Van

Gogh yoksuldu, sıkıntılıydı ama resim

yapmayı çok seviyordu. Kardeşi

Theo’nun maddi desteği ile hayatta kalabiliyordu.

Yaşamı boyunca yarattığı iki

bin tablodan sadece bir tanesini

satabilmişti. Öldükten on yıllar sonra Van

Gogh ismi sanat tarihinde; “Tabloları En

Yüksek Fiyata Satılan Sanatçı” olarak

geçti. Örneğin; “Ayçiçekleri” tablolarından

biri 22 milyon Sterline, “Zambaklar” 49

milyon Dolara, “Buğday Tarlası” 57 milyon

dolara satıldı.

29


ONUN Kİ

SEVGİ DEĞİL

YAŞAM BİÇİMİ

DOLU DOLU

TAM 45 SENE

>>dile kolay… tam 45 yıl…Bizim

ne yaşımız var o kadar, ne de

anlatabilecek birikimimiz. neredeyse

yarım asırlık bir ömrü spora

adayan adam… Voleybol aşığı

güzel insan kazım tokat… Gelin

O’nun başarı hikayesine sizlerde

ortak olun… Voleybola adanmış

bir hayatı kesit kesit de olsa bu

yazıyla hafızalarda canlandırın…

Ve kendinize şu soruyu sorun:

“Ben kazım tokat olsaydım kendimle

gurur duymaz mıydım?”

>>1970’de devrim Ortaokulu’nda

(şimdiki atatürk Ortaokulu) voleybola

başlayan kazım tokat, Eskişehir’in

yetiştirdiği en başarılı voleybol adamlarından

biri olmayı başardı. Önemli işlere

imza attı. sporcularına da başarılı

olmayı öğretti. tam 45 yılını bu spora

adayan tokat, başarılarla dolu öyküsünü

istikbal dergiye anlattı…

30

kazım tokat voleybola

45 yılını verdi.

O BİR

VOLEYBOL

AŞIĞI…

O bir baba, bir abi, bir arkadaş,

bir öğretmen ve en

önemlisi de O, yıllarını voleybol

sporuna adamış çok

değerli bir antrenör…

Ülkemiz voleyboluna kazandırdığı

sporcuları sorsanız

sayısını eminiz ki O da bilemez.

Milli takıma kazandırdığı

sporcuları mı sayalım, yoksa

yurt içi ve yurt dışında birçok

kupa kaldırmış sporcularını

mı anlatalım?

Bunları yazmaya kalkarsak,

kendisinin neler yaptığını

anlatamamaktan çekiniriz

açıkçası…

Bugün neredeyse yarım

asırlık voleybol tutkunu bir

insandan bahsediyoruz

çünkü…


tokat’ın sporculuk döneminden

antrenörlüğe kadar her sezonu

ayrı başarılarla dolu.

ATATÜRK ORTA OKULU’NDA

BAŞLAYAN HİKAYE

Eskişehir’in deneyimli voleybol antrenörü

Kazım Tokat mesleğinde 45’inci yıla ulaşmanın

gururunu yaşıyor.

24 Ekim 1957 doğumlu olan ve deyim yerindeyse

ömrünü voleybola adayan Tokat,

Neslihan Demir ve Meryem Boz başta

olmak üzere çok sayıda sporcuyu Türk voleyboluna

kazandırdı

Voleybolla 1970 yılında tanışan Tokat, o

yıllarda orta bire giderken Devrim Ortaokulu’nda

(Atatürk Ortaokulu) Beden Eğitimi

Öğretmeni Necil Yazangil nezaretinde bu

spora ilk adımını attı. Ardından 1974’te

Işıkspor’a geçen Tokat, Yücel Erol’un çalıştırdığı

ekipte uzun yıllar oynadı. 1976 yılında

Işıkspor’da antrenörlük kariyerine

başlayan Kazım hoca, burada toplamda 14

yıl kaldı.

1979 yılında Işıkspor’da ilk kez genç bayan

takımını kuran deneyimli antrenör daha ilk

senesinde mutlu sona ulaştı. Başarılı çalıştırıcı

aynı yıl Cumhuriyet Lisesi erkek voleybol

takımını da şampiyonluğa taşırken,

başarılı bir antrenör hikayesinin ön sözünü

yazıyordu aslında…

kazım tokat gurur dolu

yıllar geçirdi.

şampiyonluklara

ambargo koydu…

şampiyon yaparken başarılı milli

sporcular da yetiştirdi.

DSİ BENTSPOR’DA 30. YIL…

Askerlik yaptığı 1979-81 döneminde Ankara

Jandarma Gücü’nde oynayan deneyimli

antrenör,

askerde de voleyboldan

uzak kalmamıştı.

1981

yılında DSİ

Bentspor’a

geçen Kazım

hoca, 1990 yılına

kadar DSİ

Bentspor

Erkek Voleybol

Takımı’nı

çalıştırdı.

90’dan sonra

bayan takımına

geçen

Kazım Tokat,

2000-2006

yılları arasında

yıldız ve

genç milli takımı

çalıştırmanın

gurunu

yaşadı. Tokat ayrıca

1987-2000

yılları arasında voleybol

hakemliği

de yaptı.

dsi Bentspor kulübünde ki 30.yılı…

Voleybol Federasyonu Başkanı

akif üstündağ milli antrenör kazım

tokat gibi hayatını voleybola

adayan antrenörlerin kıymetinin

bilinmesi gerektiğini ifade etti.

31


meryem Boz’da bu

salondan çıktı.

neslihan demir bu

salondan çıktı.

neslihan demi dsi

Bentspor’u unutmuyor.

demir kazım tokat’ın kendisinde

emeğinin büyük

olduğunu her daim söylemiştir.

MERYEM BOZ

VE NESLİHAN DEMİR…

1999 yılında DSİ Bentspor ile 1. Lig’de

mücadele etmenin gururunu yaşayan

Tokat, Melahat Ünügür Ortaokulu’nu

20 sene, Atatürk Ortaokulu’nu 20

sene, Gelişim Koleji’ni de 5 yılı aşkın

süre çalıştırdı. Okul sporlarında çok sayıda

birincilik, ikincilik ve üçüncülük

elde eden Tokat, sporcularına daima

centilmenliği ve insanlığı öğretmeye

çalıştı. Deneyimli voleybol adamı Neslihan

Demir ve Meryem Boz başta olmak

üzere 28 milli voleybolcuyu Türk sporuna

kazandırdı.

BALKAN ŞAMPİYONLUĞU APOLETİ…

milli takımlarda da büyük

başarılar geldi.

meryem Boz’da tokat’ın

yetiştirdiği talebelerinden…

2000 yılında Yıldız kız voleybol Milli takımın başına

geçen Kazım Hoca Almanya’da Avrupa elemelerinde

ikincilik elde

ederken, aynı yıl Melahat

Ünügür erkek takımıyla Türkiye

şampiyonluğuna ulaştı.

2002’de Genç bayan voleybol

takımında da görev

yapan başarılı çalıştırıcı

2003ve 2006 yılarında Balkan

Şampiyonluğu apoletini

taktı. 2007’de Yıldız Milli takımın

Almanya kampında görev yapan Tokat,

2008’de Türkiye Voleybol Federasyonu tarafından

İl karmaları koordinatörlüğüne

getirildi. Tokat 2010 ve

2015 yıllarında da DSİ Bentspor’u

3.lige taşıdı. Kazım Tokat’ın

en büyük destekçisi eşi

Sevgi Tokat. Başarılı antrenörün

oğlu Anıl (1988) voleybol kariyerine

devam ediyor. Kızı Ayça’nın

(1996) Liseler arası Voleybol

Türkiye 3’üncülüğü var.

32

Balkan şampiyonluğu sevincini yaşadı.


ÖNCE İYİ İNSAN

Kazım Tokat’ı nasıl tanımlarsanız diye sorsalar öncelikle size verilecek

ilk cevap, centilmen, zarif ve spor ahlakını her şeyin üzerinde

tutan bir antrenör profili olacaktır. O sporcularından öncelikle ve öncelikle

iyi insan olmalarını isterken; “Başarılı sporcu her dönemde

çıkar, ama iyi insan olmak her şeyden daha değerlidir” der. 10.000’in

üzerinde sporcuya eğitim verdiği düşünülürse, Kazım Tokat’ın sağladığı

katkıyı bizim bu yazdıklarımız dahi anlatamaz…

tokat bu

başarı

hikayesinde

en büyük

payın eşi

sevgi

tokat’a ait

olduğunu

söyledi.

ayça

tokat

MİLLİ

TAKIMLARA

28 OYUNCU

Son olarak Kazım Tokat şunları

söyledi: “Başarılı bir antrenörün arkasında

onu destekleyen eşi olmalıdır.

Benim bu başarılarım da eşim

Sevgi Tokat‘ın büyük katkısı

vardır.1988 doğumlu oğlum Anıl

Tokat milli voleybolcudur. Şuan

profesyonel olarak voleybola

devam ediyor. 1996 doğumlu kızım

Ayça Tokat milli voleybolcudur.

Şuan profesyonel olarak voleybola

devam ediyor. Şuana kadar milli takımlara

erkek ve bayanlarda yirmi

sekiz oyuncu verdim. Bunlardan

bazıları Erkan Togan, Neslihan

Demir, Meryem Boz’dur.

Türkiye’ de belki de benim kadar

aralıksız aynı kulüpte antrenörlük

yapan bir antrenör yoktur.

1981’den 2021 e kadar aynı kulüpte

antrenörlük yapmaktayım”

dedi.

anıl ve

ayça

tokat’ta

babasının

yolunda…

dsi Bentspor voleybol alt yapısında yeni yetenekler

çıkartmak adına uğraş veriyor.

33


Son 3 sezondur transfer yasağı olduğu için sezona sıkıntılar ile başlayan

Eskişehirspor transfer yapamadığı gibi elindeki oyuncuları da tutamadı.

tUtamadık

yinE

kayBEttik

BU GENÇLiK ATEŞi

ŞEHRi YAKACAK

Üst üste iki yıl küme düşen ve 2021-2022 sezonunda

2.Ligde mücadele eden Eskişehirspor’da

kadroda tamamen değişti. 3

sezondur transfer yasağı olduğu

için kadrosunu güçlendiremeyen

Kırmızı Şimşekler

elindeki

oyuncuları da tutamadı.

İki sezon önce devre

arası başlayan takımdaki

yaprak dökümü

yeni sezonda

da tüm hızıyla

devam etti. Sözleşme

biten oyuncular

tek tek takımdan

ayrılırken, sözleşmesi

devam eden

futbolcularda tek taraflı

fesih yaparak

Uğurcan rizespor’dan başka takımların yolunu

Pazarspor’a kiralandı. tuttu.

Emre Güral’da ilk

ayrılanlar oldu.

Geçtiğimiz

yılki kadrodan

Uğurcan

Semizoğlu,

Mehmet

Özcan, Bedirhan

Altunbaş,

Mevlüt

Çelik, Talha Erdoğan, İbrahim

Halil Öner, Furgan Polat, Emir

Yıldız, Furkan Balaban, Ebrar

Aydın, Alperen Kocabaş takımdan

ayrılırken, Melih Ağa ise anlaşma

yapmadı.

Çok genç bir ekip ile sezona başlayan

Es-Es’te takımın ağabeyleri

Sezgin Coşkun ve Onur Bayramoğlu

yeni sezonda da devam ediyor.

Tolga Yakut, Berkay Tanır, Buğra

Çağlıyan’da en deneyimli isimler arasında

yer aldı.

ZOrUnlU

Olarak

daha da

GEnÇlEştik

Erdal akdari

denizli’ye gitti.

2019-2020 sezonun devre

arasında futbolcular tek

tek takımdan ayrılmıştı.

34


ONLARLA

BAŞLADI

Emir yıldız adıyamanspor’u

tercih

etti.

Es-Es’te yaprak dökümü Mustafa

Akgören ve yönetimi döneminde

2019-2020 sezonun devre

arasında başladı. İlk olarak Marko

Milinkoviç, Jesse Sekidika, İbrahim

Sissoko, Ferhat Kiraz, Berkay Tolga

Dabanlı, Emre Güral, Kamal Issah

ve Hakan Aslantaş

Eskişehirspor’dan ayrılmıştı. Sezon

başı ise kiralık olarak takımda yer

alan Cemali Sertel ve Mete Kaan

Demir Başakşehir’e giderken,

Mehmet Feyzi Yıldırım ise boşa

çıkarak takımdan ayrıldı. Genç

oyuncu Metehan Altunbaş ise

Avusturya'ya transfer olarak

takımdan ayrıldı.

mehmet Özcan

Bandırma’da.

Furgan Polat

ankaraspor’da.

SEZON İÇİNDE

DE GİDENLER

OLDU

Geçtiğimiz sezon ise daha ilk yarı bitmeden Teknik heyet ile ters

düşen tecrübeli orta saha oyuncusu Kıvanç Karakaş takımdan ayrıldı.

Adından Bilal Ceylan 3 milyon 300 bin TL kulübe para kazandırarak

Beşiktaş’ın yolunu tuttu. Genç yetenek Yiğit Utku Gök’te takımdan

ayrıldı. Ekrem Kılıçarslan süper lige gitti. Yine sezon bitmeden yabancı

statüsünde yer alan Alimi ve Hamed kadrodan ayrılan isimler oldu.

Bedirhan altunbaş

manisa Fk’da.

35


LİG

BİTMEDEN

KOPMALAR

OLDU

Geçtiğimiz sezon ligden düşmesi kesinleşen

Eskişehirspor’da önce Mehmet Özcan sözleşmesini

fesih ederek takımdan ayrılan isim oldu. Sözleşmesi

sona eren oyuncular yönetimin teklifine rağmen gitmek

için her yolu denedi ve tek tek takımdan ayrıldı.

Furkan Balaban

tarsus’da.

alperen karşıyaka’yı

seçti.

İŞTE SON

GİDENLER

İlk olarak Uğurcan Semizoğlu süper lig takımı Rizespor’a transfer

olurken Es-Es bu transferden 1 Milyon 750 bin lira gelir elde

etti. Es-Es’te lig bitmeden takımdan ayrılan Mehmet Özcan

Bandırmaspor’a giderken, Bedirhan Altunbaş Manisa FK, Mevlüt

Çelik Kocaelispor, Talha Erdoğan Boluspor, Erdal Akdari Denizlispor,

İbrahim Halil

Öner Sarıyer, Furgan Polat

Ankaraspor, Emir

Yıldız Adıyamanspor, Ebrar

Aydın, Nevşehirspor,

Furkan Balaban Tarsus,

Alperen Kocabaş

Karşıyaka’ya imza attı.

Kaleci Melih Ağa ile

de anlaşma sağlanamadı.

talha Boluspor’da

36

Ebrar aydın

nevşehir’de

melih ağa ile anlaşma

yapılmadı.


AĞABEY OLARAK

KALDILAR

Eskişehirspor kadroda tamamen değişti. 3 sezondur transfer

yasağı olduğu için kadrosunu güçlendiremeyen Kırmızı Şimşekler

elindeki oyuncuları da tutamadı. 2020-2021 sezonunda Şimşekler

çok genç bir ekip ile yola devam ediyor. Takımda en tecrübeli isimler

kaptanlar Sezgin Coşkun ve Onur Bayramoğlu olurken,

geçtiğimiz sezon forma giyen Tolga Yakut, Berkay Tanır, en deneyimli

isimler arasında yer aldı.

BU EKİP İLE

YOLA DEVAM

2.ligde mücadele eden Eskişehirspor kadrosu şu isimlerden oluştu;

Cengiz Alp Köseer, Efehan Kaptan, Arif Ersagun Özbek, Cemal

Yener Eren, Sezgin Coşkun, Arda Okumuş, Kaan Gaman, Bartu Göçmen,

Eray Ertorun, Cihangir Çağlıyan, Muhammet Yahya Akbulut,

Utku Kızılkaya, Buğra Cesur, Barış Birlik, Hasan Ulaş Uygur, Tolga

Yakut, Doğukan Ünal, Metehan Toprak, Eren Altıntaş, Ömer Faruk

Söyler, Onur Bayramoğlu, Berkay tanır, Buğra Çağlıyan, Onurhan

Uyanık, Onur Arı, Göktuğ Kaan Ünüvar, Melih Nezir, Hasan İlkay

Özcan ve Hakkı Tığlı...

sezgin ve Onur

ağabey olarak

kaldı.

MERAK KONUSU

Teknik Direktör Cem Karaca ile sezona Bursa Karacabey

deplasmanında 3 puanla başlansa da Federasyondan gelen -3 puan

cezası moralleri bozdu. Kırmızı Şimşeklerin evinde Şanlıurfa

karşısında 9 kişi kalmasına rağmen gösterdiği mücadele ve alınan 1

puan taraftarı sevindirmeye yetti. Kırklareli deplasmanında iki kez

yenik duruma düşmesine rağmen beraberliği yakalayan ve son

dakikalarda kalesinde gördüğü golle 3-2 mağlup olan Eskişehirspor

basit hatalardan gelen gollerle ilk yenilgisini aldı. Şimdi bu genç

kadronun sezonun sonuna kadar nasıl bir performans göstereceğini

merakla bekliyor. En değerli beklenti ise bu oyuncu grubunun bireysel

olarak gelişimi sürdürmesinin yanında takım halinde tek yürek

mücadele ederek güzel işlere imza atması olacak.

tolga ve Berkay

takımın tecrübelilerinden

oldu.

kırmızı şimşekler bu sezon 2.ligde çok

genç bir ekip ile yola devam ediyor.

37


Kafeinin faydası da var,

zararı da...

Kafein nedir ?

Kafein, çay ve kahve ile alınabilen eski bir

bitkisel alkaloiddir. Çay ve kahvenin yanı

sıra 60 adet bitkinin de kafein içerdiği bilinmektedir.

Kafein günümüzde kolalı içeceklerin

ve merkezi sinir sistemine uyarıcı

etkide bulunan ilaçların yapımında

kullanılmaktadır.

Kafeinin etkileri nelerdir ?

Kafein, merkezi sinir sistemini uyarıcı bir

etkiye sahiptir. Bu durumun faydalı etkileri

olduğu gibi günlük alınması gerekenden

(≤300 mg) fazla kafein tüketimi sonucunda

zararlı etkileri oluşabilmektedir.

Kafeinin Faydaları

l Fiziksel ve zihinsel yorgunluğu giderebilir

ve bunun sonucunda bireylerin çalışma kapasitesi

ve yeteneği gelişebilmektedir. Enerji

artırımına yardımcı olmaktadır.

l Dikkat dağınıklığının önüne geçer odaklanmaya

ve konstransyonu arttırmaya

yardımcı olmaktadır.

l Bazı durumlarda bağ ağrılarını ve migren

ağrılarını rahatlatabilir.

l Bazı çalışmalar

sonucunda Alzheimer

hastalığını önlemede

yardımcı olduğu

bulunmuştur.

l Spor ve ağır

antrenman sonucunda

oluşan yorgunluğu

önleyebilir, Bundan

dolayı çoğu sporcu

daha iyi bir performans

sergilemek

amacıyla kafein içeren

içecek tüketmektedir.

Tepki hızını Spor

38

esnasında tepki hızını arttırarak, daha hızlı

algılamayı ve düşünmeyi sağlayıcı pozitif

yönlü etkileri vardır. Ağırlık antrenmanı

yapan sporcular için kas ağrılarını azaltabilir

ve spor eğitiminin devamlılığını

sağlayabilir. Metabolizma hızını arttırarak

daha hızlı yağ yakımına yardımcı olabilmektedir.

l Merkezi sinir sistemine olan uyarıcı etkisiyle

kalp atış hızı ve kan basınını

arttırabilmektedir . Kan basıncının

artmasıyla böbreklerde daha fazla kanın

süzülmesini sağlar ve böylece vücuttaki

suyun dışarı atılmasını sağlar. Kafeinin bu

etkisine diüretik etki denilmektedir.

l Deri ve zührevi hastalıklarını iyileştirici

bir etkisi de bulunmaktadır.

Kafeinin Zararları

Aşırı yükleme yapılması sonucunda kafenin

zararlı etkileri de bulunmaktadır.

l Diüretik etkisinden dolayı idrarla

kalsiyum mineralinin kaybı artar ve durum

osteoporoz gelişmesi riskini arttırır.

l Uykunun azalmasına veya uykuya dalma

süresinin uzamasına sebep olabilmektedir.

Bu durum sonucunda bireylerde sinirlilik

hali görülebilmektedir.

l İştahın azalmasına neden olur.

l Kan basıncının fazla yükselmesiyle

oluşan el titremesi ve vücudun aşırı ısınması

görülebilir.

l Mide salgılarını arttırıcı etkisinden dolayı

mide bulantısı görülebilir.

Kafein tüketim miktarı?

Kafein alınması gereken miktar bireyden

bireye değişiklik göstermektedir. Ortalama

olarak ise günlük alınması gereken miktar

300 mg ve altıdır. Burada dikkat edilmesi

gereken noktalardan bir tanesi de çocukların

ve gebelerin kafein alımdüzeyleridir.

Günümüzde çocukların sıklıkla tükettiği kola

ve benzeri içeceklerin alımı

sınırlandırılmalıdır.Gebelik döneminde günlük

alınması gereken kafein miktarı ise 200

mg ve altıdır. Gebe olan kadınların kahve ve

çay gibi içecekleri tüketimine özen göstermesi

gerekmektedir.

HANGİ BESİN NE KADAR

KAFEİN İÇERİR?

Kafein içeren içecekler

Kahve (150 ml)

Türk kahvesi

Filtre kahve

Instant kahve

Kafeinsiz kahve

Espresso kahve(50-60 ml)

Americano Kahve

Siyah Çay (100 ml)

Yeşil Çay (100 ml)

Kakao (150 ml)

Çikolatalı süt (230 ml)

Çikolata (30 g)

Kola (330 ml)

110-150 mg

64-124 mg

40-108 mg

2-5 mg

130-200 mg

60 mg

40-80 mg

20 mg

4 mg

5 mg

20 mg

38.4-45.6 mg



Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!