Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ilk günkü aşkla, ilk günkü heyecanla…
KOCA ÇINARLAR YEŞEREN FİDANLAR PROJESİ
Projenin Çıkış Noktası : Okulumuz Kavak ilçe merkezinde yer almaktadır. Yaptığımız
projelerin bir amaca hizmet etmesi ve uygulanabilir olup, sonuçlarını elde etmek bizim için
büyük önem arz etmektedir.
Bir gün ilçe merkezinde tesadüfen yaşlı bir
amcayla karşılaştım, uzun uzun sohbet ettik. İsminin Niyazi
olduğunu ve 96 yaşında olduğunu öğrendim. Sohbetin
sonlarına doğru emekli öğretmen olduğunu anlattı. Anlattıkça
onu dinliyor, dinledikçe de şaşırmaya devam ediyordum.
Niyazi öğretmen, öğretmen okulunda okuduğu yılları, çok
büyük, altın değerinde anılarından bahsetti, aynı zamanda
benim müzik öğretmenim kimdi biliyor musun? diye sordu
bana, bende merakla kimdi? Diye sorunca Aşık Veysel
cevabını verdi. Şaşkınlığım iyice artmıştı. Ve başladı tekrar
anlatmaya. Biz o zamanlar mandolinle İstiklal Marşını
çalamazsak müzik dersinden geçemezdik dedi. Yaşlılıktan,
yalnızlıktan, unutulmaktan bahsetti durdu. Oradan
ayrıldığımda akşam, uzun uzun düşündüm… Evet çevremde
birçok emekli demek istemiyorum, EMEKTAR öğretmenler
vardı. Ve maalesef biz onları yalnızca 24 Kasım Öğretmenler gününde , sadece bir gün
anıyor, çoğu yerde emekli öğretmenleri , öğretmenler gününde yemeğe davet ediyorduk.
Ondan sonrada ne arıyor nede soruyorduk.
Oysa ki onlardan öğreneceğimiz, ders alacağımız birçok hikaye vardı.
Okulumuzdaki öğretmenler onların bilgi, birikim ve yaşantılarından, deneyimlerinden
birçok çıkarımda bulunabilirlerdi. Öğrencilerimizde onların anlattıklarından çok şey
kazanabilirlerdi. Şu an ellerinde olanların kıymetini daha çok kavrayabilirlerdi. Emektar
öğretmenlerin anlattıkları anılardan, bir defter dahi bulamadıkları günlerden
bahsettiklerinde, öğrencilerimiz, ne kadar bolluk içinde olduklarını, ellerinde her imkanın
mevcut olduğunu, okumamak , çalışmamak için hiçbir engellerinin olmadığını daha iyi
kavrayabilirlerdi. Vaktinde çok saygıdeğer olarak görülen, ama bir asrı devirmeye
yaklaştıkça , çevresinde neredeyse kimseleri kalmayan, eşlerini kaybetmiş, öğrencilerinin
bile belki de arayıp sormadığı bu emektar öğretmenlerimizi sık sık anmak, onların yanında
olduğumuzun göstermek, evlerine köylerine gidip ziyaret etmek, ihtiyaçları varsa bu
ihtiyaçlarını gidermek, onları mutlu etmek ve bu mutluluklarına şahit olmak… Bu
düşüncelerimiz çok güzel. Hele bir de bu emektar öğretmenlerimizi, okulumuza davet
etsek, derslere girmelerini sağlasak, İlk günkü heyecanla tebeşiri ellerine alıp, ders
anlatsalar… İşte o zaman tadından yenmez….
Evet işte projemizin tohumları o zaman atıldı toprağa…
Koca Çınarlarla, yeşeren fidanları bir araya getirmek…
Projemizde;
1. Koca Çınarları, tekrar sınıflara döndüreceğiz, o eski günlerini tekrar yaşamalarını
sağlayacağız.
2. Artık eşlerini kaybeden ve çoğu yalnız yaşayan, çınarlarımıza biz buradayız
diyeceğiz ve onların sık sık ziyaretlerine gidip, sık sık okulumuza getireceğiz.
3. Bütün öğretmenlerimizle onları bir araya getireceğiz ve onların anlattıklarından
kendimize ders çıkaracağız.
4. Bütün öğrencilerimizle onları bir araya getirip, öğrencilerimizin okula ve derslere
olan ilgisini arttıracağız.
5. Onlara değerli olduklarını hissettirip, bu yaşta en çok ihtiyaçları olan şeyi
vereceğiz. Onlara moral olacağız.
Bu amaçlar doğrultusunda, projemizi hazırladık. Hedeflerimizi belirledik;
‣ Bütün öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz, bir program dahilinde planlamalarımızı
yapacağız. Bu planlama dahilinde koca çınarlar, belirlenen derslerde, belirlenen
sınıflara istedikleri konularda derse girecekler ve ders anlatacaklar.
‣ Koca çınarlara yalnız olmadıklarını göstermek için her sınıfımız farklı çalışmalar
yapacak, Koca çınarlar ziyarete gidilecek, okulumuza davet edilecek, mektuplar
yazılacak, el sanatları çalışmalarımızda hediyeler sunulacak, okudukları okullara
götürülecek, bütün bu faaliyetlerin resimleri ve video görüntüleri alınarak onlara
hediye edilecek. Ulaşılabildiği kadarıyla koca çınarların eski öğrencilerine ulaşılıp,
görüşmeleri sağlanacak.
‣ Çoğu yalnız yaşayan ve konuşmaya , anlatmaya ihtiyacı olan koca çınarlarımızı
dinleyeceğiz. Onların anlattıklarından kendimize ders çıkaracağız. Onların,
yaşadıkları zorlukların ve anılarının bizler için çok çok değerli olduğunu onlara
göstereceğiz.
‣ Şu an birçok anne babanın şikayeti şu: Çocuğumun herşeyi var, kalemleri, kitapları,
okuma setleri, internet ders çalışma programları, son sistem okulları, özel hocaları
vb… Ama ders çalışmıyor, ders çalışmayı sevmiyor…
Koca çınarların bizlere ve öğrencilerimize anlattıkları o zor günler, yokluk
zamanları ve bu şartlarda okuyup çok iyi yerlere gelmiş insanlar… İşte bu
hikayeler çocuklarımızı derslere olan motivasyonunu olumlu yönde etkileyecek.
‣ Ömürlerinin son dönemecinde olan koca çınarlarımızın, belki de hiç beklemedikleri
bir anda karşılarına çıkarak, onları;
Mutlu hissettireceğiz,
Değerli hissettireceğiz,
Saygı duyacağız,
Sizden çok öğreneceğimiz var diyeceğiz,
Morallerini yüksek tutacağız.
Onların ruhunu okşayacağız…
Onların deyimiyle, onları tazeleyeceğiz…
Bu doğrultuda çalışmalarımıza başladık.
İlçe merkezinde ve köylerinde yaşayan emektar öğretmenlerimizi tespit ettik. Bir
planlama doğrultusunda, ilçe merkezinde olanları ve köylerde yaşayan bütün emektar
öğretmenlerimizi ziyarete gittik. Onların anılarını dinledik uzun uzun sohbetler ettik yemek
yedik. Onlara projemizden bahsettiğimizde, gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı. Ve hepsi
de büyük bir zevkle kabul edeceklerini söyledi.
Emektar öğretmenlerimizden gizli bir şekilde onların gençlik yıllarına ait fotoğraflarını
bulduk. Hepsini okulumuza davet ederek bir program yaptık. Hepsi çok özenli bir şekilde
giyinmiş, kravatlarını takmış, tıraşlarını olmuş bir şekilde okulumuza geldiler. Okulumuza
gelişlerine, haftalar öncesinden hazırlanmışlardı. Unutkanlıkları olduğu için ceplerinde
notlarıyla gelmişlerdi okulumuza. Onların gençlik yıllarına ait fotoğraflardan
hazırladığımız sunuyu izlettiğimizde gözyaşları sel oldu.
Burada hepsine söz hakkı verdik, onları pür dikkat izledik. Kimi zaman gülerek, kimi
zaman ağlayarak dinledik anılarını. Sanki hep bu günü bekliyorlarmış gibi anlatmaya
doyamadılar. 84 yaşındaki Kaya Mehmet Sönmez hocam, öğretmen olsun da taştan
olsun demesi, Dilaver öğretmenin siz yeter ki isteyin, isterseniz uzaya gideriz demesi ve
hiç unutulmayacak anılar…
Niyazi Öğretmen 96 yaşında 1945 yılında Ladik Köy Enstitüsünden mezun olmuş,
öğretmenliğe başlayalı 75 yıl geçmiş… Çok iyi öğrenciler yetiştirmiş. Doktorlar,
mühendisler, iş adamları, öğretmenler ve niceleri… Anlatıyor Niyazi öğretmen gururla,
doktor olan iki öğrencim benim ameliyatımı gerçekleştirdi. Birçok öğrencim artık emekli
oldu. Beraber çalıştığım emsallerimden çoğu artık hayatta değil…
Yine bir gün Niyazi öğretmeni evinde ziyaret ettiğimizde, yalnız yaşadığı evinde karşılıyor
bizi. İçeri buyur ediyor.
Elinde 700 sayfalık bir kitap, Kurtuluş Savaşını anlatıyor,
450 sayfasını okumuş, büyük bir heyecanla okuduğu yerleri
anlatıyor bize... Hayat arkadaşımı kaybedeli 10 yıl oldu
diyor. Konu gene öğretmenliğe geliyor. Öğretmen disiplinli
olmalıdır diyor. Tertipli, düzenli ve örnek alınacak insan
olmalıdır diyor. Ve bunu hayatının her anında göstermelidir
diye ekliyor… Sohbet devam ediyor. “ Ben 96 yaşındayım,
çok zor şartlarda, bir o kadar da zevk duyarak bu mesleği
icra ettim. Emekli oldum, ama öğretmenlik benim için bir
yaşam tarzı oldu. Hayatımın her noktasında, giyinişim,
konuşmam, hal ve hareketlerimle ben öğretmenim dedim.
Şimdi bile evimin bütün işlerini yapar, kıyafetlerimi kendim
ütüler, eşyalarımı dolaplarımı düzenlerim.” Diyor. Bizi
elimizden tutarak yatak odasına götürüyor, Elbise
dolaplarını gösteriyor. Muazzam düzenli bir dolap, jilet gibi
ütülü gömlekler, pantolonlar, ceketler… Her yer tertip ve
düzen içerisinde. İşte öğretmenlik budur diyor…
Yaşar ÇAKIN öğretmeni
derslere girmesi için
okulumuza davet ettiğimizde,
büyük bir heyecanla, 30 yıl
sonra sınıfa tekrar döndüğünü
anlatıyor. Çok değerli bilgiler
veriyor bize. Öğretmenliği
zamanında 7 saat yürüyerek
okula gittiğinden bahsediyor
bize. Ara ara da utangaç
mahcup tavırlarla, oldukça
kibar ve beyefendi bir üslupla
“lütfen kusuruma bakmayın unutkanlığım var” diyordu.
Olur mu Yaşar hocam, sen ve anlattıkların bizim için çok
değerli. Yaşar hocam 1984 yılında yılın en iyi öğretmeni
seçilmiş. Zamanın cumhurbaşkanından, başbakanından
ödüller almış. Anlattıklarını çıt çıkarmadan dinliyoruz.
Başlıyor gözleri dolarak başka bir anısını anlatmaya.
Abim diyor bir yutkunuyor. Abim diyor gözleri doluyor.
Abim bize babalık yaptı. Benim öğretmen okuluna
gidişimin en büyük payı abimdir diyor. Ladik köy enstitüsünü kazandığını, ama kayıt
yaptırmaya bir türlü gidemediğini, son gün abisiyle yola çıktığını söylüyor ve başlıyor
anlatmaya…. Kavaktan çıktık yola Ladik’e öğretmen okuluna gideceğiz. O zamanlar
araba yok. Yoldan geçen Ankara ya giden bir kamyona bindik, Toptepe sapağında indik
kamyondan. Orada bir kahvehane var. Abimle girdik kahveye. Abimi orada tanıyanlar
çıktı. Nereye gidiyorsunuz dedi, anlattık durumu. Bize iki tane çay ısmarladı abimin
arkadaşı. Çaylar geldi, masada sessizce oturuyorum. Abim çay kaşığını elime alıyor,
bende alıyorum, abim şekere uzanıyor, bende uzanıyorum, abim karıştırıyor, bende
karıştırıyorum, abim bir yudum alıyor bende bir yudum alıyorum…. Neden biliyor
musunuz? Yokluk. İlk defa çay içiyorum çünkü… derken gözleri doluyor. Ve o anı sanki
tekrar yaşıyormuşçasına devam ediyor anlatmaya. Çaylarımızı içtikten sonra yola
koyulduk Dikenli yollardan yürüyerek devam ediyoruz. Ayaklarımda çorap yok, dikenler
iyice delmiş ayaklarımı , her tarafından kanlar çıkıyor. Sonunda vardık okula. Okulda bizi
karşılayan öğretmen bize iyice bir kızıyor. Nerede kaldınız bugün son gün diye ve elimize
birkaç evrak, muayene formları vererek bunları doldurun diyor. Akşama kadar bunları
hallediyoruz. Akşama yakın okula geri geliyoruz. Abim cebinden 1.5 lira çıkarıp bana
veriyor ve Yaşar hadi Allaha emanet ol diyor ve okuldan çıkıyor. Daha sonra beni
yatakhaneye götürdüler. Hemen kapının yanına yakın olan yatağa girdim. Düşünmeye
başladım. Biz okula gelmeden önce biliyordum ki abimin cebinde sadece 1.5 lirası vardı.
Ve onun hepsini bana verdi, okuldan çıktı. Hava iyice kararmıştı, acaba ne yapar, ne yer,
nerede kalır iyice aklım kaldı ve başladım ağlamaya…
Yaşar Öğretmenin, Niyazi öğretmenin, Ali öğretmenin bu anlattıklarını bize hangi kitap
anlatabilir ki? Hangi ders bu anlatılanlardan daha değerlidir ki? Hangi ayakkabı
öğretmen okuluna giden Yaşar ın ayağındaki lastikler kadar asildir ki?
Emektar öğretmenlerimizin evlerine tekrar giderek, onları ziyaret ediyor. Uzun sohbetler
yapmaya devam ediyorduk. Belli aralıklarla okulumuza davet ediyor. Öğrencilerimizle
buluşturuyorduk. Her buluşmadan sonra öğrencilerimizde büyük değişimler olduğunu
gözlemliyorduk. O eski günleri ve anıları dinlediklerinde derslerine daha sıkı çalışmak için
söz veriyorlar ve çalışıyorlardı. Bize sordukları tek soru Koca Çınarlar tekrar ne zaman
gelecek oluyordu.
Öğretmenlerimiz de koca çınarların anıları ve anlattıklarından büyük tecrübe kazanıyor,
heybelerini dolduruyor, değişik teknikler taktikler öğreniyorlardı.
Başlıyordu anlatmaya bir koca çınar; “O gün öğretmen okulunda
bahçeden sınıfa doğru gidiyorduk. Sınıfta bir kalabalık dikkatimizi çekti.
Arkadaşımla kalabalığın olduğu yere doğru yöneldik. Herkes saz çalan
birini izliyordu. Sıraların üzerine çıkarak aralardan bizde görmeye çalıştık.
Elinde sazı olan, kafasında kasketi olan, gözlerinde sanki bir özrü var gibi
görünen bir adam gördük. Saz çalması bittikten sonra, sazını sapından
tutarak havaya kaldırdı. Asil bir şekilde “Oğullarım, evlatlarım, siz sakın
benim gibilere acımayın, bakar körlere acıyın; dağılın yurdun dört bir
tarafına her yanınıza ışıklar saçın. Allah sizinle beraber olacaktır”. Dedi.
Sonra öğrendik ki bu kişi Aşık Veyseldi…”
Ders Matematik, Niyazi hocam girdi sınıfa. Yaşı
96. İlk öğretmenliğe başladığında yaşı 20. Aradan
geçmiş 76 yıl. Sanki film geri sarmıştı. Dersimiz
ne? diye sordu:
-Matematik Öğretmenim.
-Hangi konudasınız?
-Toplama işlemi öğretmenim.
-Tahtaya yazdığım soruyu herkes defterine yazsın.
Bakalım kimler yapabilecek?
Dedi ve bizi daha hiç görmedi. Öğrenciyle iç içe girmişti. Çölde uzun süre susuz kalmış ve
bir dere kenarına gelince kana kana su içen biri gibiydi. Çocukların da keşke hep bizim
öğretmenimiz olsanız demeleri de onu ayrı bir gururlandırmıştı.
Ders Resim. Seyit Ahmet Öğretmen 82
yaşında, gençliğinde çok iyi bir ressam ve
resim öğretmeni. Çok iyi öğrenciler yetiştirmiş.
Tebeşiri eline alıyor: “Çocuklar dikkatle
izleyin. Resimde en önemli iki unsur çizgi ve
noktadır.” Diyor. Tahtaya 2 kalem darbesiyle
bir insan silueti çiziyor ve başlıyor
anlatmaya…
Ders müzik, Kaya Bekir öğretmen, ilk önce
nasıl müzik öğretmeni olduğunu, ilkokulda
mandolin alacak parası olmadığı için, öğretmeninin hediye ettiği mandolin ile bu yolculuğa
başladığını anlatıyor. Alıyor eline sazı ve çalıyor, söylüyor öğrencilerle beraber.
Koca çınarlar okulumuza geliyor,
derslere giriyor, fidanlarımız
yeşeriyordu… Onlar mutlu oluyor,
öğrencilerimiz derslere daha sıkı
sarılıyor mutlu oluyor. Bizler de
heybemizi doldurup, mutlu
oluyorduk. Öğrencilerimizin zaman
zaman yazdıkları mektupları,
yaptıkları resimleri ve kendilerince
hazırladıkları minik hediyeleri
vermek için, onlarla sohbet etmek, onları yalnız bırakmamak için koca çınarlarımızı
evlerinde ziyaretler ettik.
Onların öğretmenlikteki en temel ilkesi iyi insan olmak ve iyi insan yetiştirmekti. Bunu her
an vurgulamakta ve dile getirmektelerdi. Çocuklarımızda onların öğütlerini ve onlara
verdikleri sözleri yerine getirmek için, iyiliğe, yardımlaşmaya ve dostluğa daha çok önem
vermeye başladılar.
Projemizin devamında, Koca çınarlarımızla aynı yaşta olan, yıkılmış dökülmüş bir köy
okulumuzu tekrar onarıp tadilatını yapmaya, boyayıp ilk günündeki gibi onu
canlandırmaya karar verdik. Bu okulu onardıktan sonra, koca çınarlarımızı ve
öğrencilerimizi buraya getirip ders işlettirmeyi planladık, Bu sayede hem öğrencilerimize
eski günleri ve imkânları, zorluğu göstermiş olacağız, hem de koca çınarlarımıza, gençlik
yıllarını hatırlatıp, o mutlu günlerini tekrar yaşatacağız. Öğrencilerimizle,
öğretmenlerimizle köye giderek el birliği ile okulu hazırladık, Şanlı Bayrağımızı göndere
çekerek, neredeyse bir asırdır ayakta durmaya çalışan, binlerce anıların yaşandığı bu
eğitim yuvasını eğitim-öğretime hazır hale getirdik.
Koca Çınarlarımızı ve öğrencilerimizi de yanımıza
alarak, o günkü dersi bu okulda yapmak için yola
koyulduk. 1 saat yol giderek bu köy okuluna
ulaştık. Bu köy okuluna, projemizin ismi olan, yeni
tabelasını taktık. Birleştirilmiş sınıf şeklinde her
kademeden olan öğrencileri sınıflara yerleştirdik.
Şaşkın gözlerle etrafı anlamaya çalışıyorlardı.
Duvarda bırakın akıllı tahtayı, beyaz tahtayı, kara
tahtayı… Duvarda kara bir duvar vardı. Evet,
kara duvar. O zamanlar tahta olarak bu kullanılmakta olduğunu koca çınarımız anlattı
çocuklara. Soba çıtır çıtır yanıyor, bacanın dumanı tüttükçe tütüyordu. Çocukların birçoğu
ilk defa soba görürken, dersin ortasında ayağı kalkıp sobaya odun atmaları onlara çok
değişik geliyordu.
Koca Çınarımız,
Sanki günlerdir öğrencilerinin yolunu gözleyen, öğretmen okulundan yeni mezunmuşçasına
heyecanla çocuklarına “ günaydın çocuklar “ diyor. Sınıfını güzel bir şekilde sıraya
koyuyor. Bayrağı göndere çekerek, yüksek bir sesle İstiklal Marşımızı okutuyor ve
öğrencilerini sobası yanan sıcacık sınıfına alıyor.
Tuvaletler okulun dışındaydı. Sordular hemen, öğretmenim kışın soğukta nasıl gidiyorlar
tuvalete? Öğretmenim okulu kim temizliyor? Öğretmenim evlerinden servisle mi
geliyorlar? Öğretmenim odunu kim getiriyor? Öğretmenim 4 sınıf aynı anda, aynı sınıfta,
nasıl ders anlıyorlar? Öğretmenim bilgisayar, internet olmadan ne yapıyorlar?
Öğretmenim fotokopi makinası var mı? Sorular git gide artıyor, şaşkınlıklar daha fazla
artıyordu. Sobadaki odunların çıtırdamaları eşliğinde bütün soruların cevabını verdik…
Gördüklerine duyduklarına inanamadılar, hep bir ağızdan “ vay beee “ dediler.
Bizde dedik ki:
-“ Anladınız mı şimdi sahip olduklarınızın değerini?”
Hepsi anladı. Çok çalışmaya, daha çok çalışmaya söz verdiler.
Öğretmenleri birleri, ikileri, üçleri, dörtleri ayrı ayrı oturtarak derse başladı. Tahtayı
dörde böldü. Diğer 3 sınıfı ödevlendirerek, başladı ikilere ders anlatma…
Bir ahhh çekti içinden. Belli ki eski günler canlandı gözünde. Anlattı, anlattı, anlattı.
Ders saati dolunca öğretmen, hadi çocuklar bahçeye dedi ve çocukları tenefüse çıkardı.
Tabletten, bilgisayardan, internetten, cep telefonundan uzak güzel bir oyun oynadı
çocuklar. Öğretmenleri gösterdi onlara yağ satarım, kutu kutu pense, ebelemece,
yakalamaca, saklambaç… Toz, toprak, çamur… Lüks alışveriş merkezlerindeki paralı
oyuncaklara binen çocuklardan daha şendiler…
Gene dersler devam etmişti. Öğle vakti oldu. Yanlarında getirdikleri azıkları sıraların
üzerine açtılar. Hep beraber bölüştüler, paylaştılar ve yediler. Öğle arası köydeki
kedileri, köpekleri, inekleri, kuzuları, tavukları sevdiler. Eşeğe bindiler… Hiç eve dönme
düşünceleri yok gibiydi. Öğretmenleri son ders için içeriye aldı bütün öğrencileri. Son kez
anlattı onlara:
“Papatyalarım, minik kuşlarım, minik kelebeklerim… İşte yıllar önce bende böyle okullarda
öğretmendim. Bugün yaşlandım ve 85 yaşına geldim. Zaman çok hızlı geçiyor. Bazen bazı
şeyler için çok geç oluyor. Siz her zaman iyi insan olun. Yardım sever olun. Vatana,
millete, bayrağa sahip çıkın. Çok çalışın. Bizi ancak çalışmak kurtarır. Benden sonra
öğretmenleriniz benim yerimi aldı. Sizde
öğretmenlerinizin yerini alacaksınız. Bu
vatanın öğretmenleri, doktorları,
mühendisleri, avukatları sizler
olacaksınız. Bakın bu köy okuluna. İşte
bu ve bunun gibi imkânların çok kısıtlı
olduğu birçok okuldan binlerce doktor,
binlerce profesör, binlerce öğretmen
yetişti. Şimdiki zamanda bilgiye ulaşmak
çok kolay. Kitaplarınız , malzemeleriniz
her şeyiniz var. Ben size çook
güveniyorum ve sizi çook seviyorum.”
Çocuklar büyük bir coşkuyla alkışladılar öğretmenlerini. Ve söz verdiler öğretmenlerine…
Otobüsümüze bindik. Çocuklar dönmeyi hiç istemese de ilçeye geri döndük.
Sonraki günlerde, Koca Çınarlarımızı evlerinde ziyaret etmeye, okulumuzda ağırlamaya
devam ettik…
Bir gün Ladik de öğretmen okulunda okuyan koca çınarlarımıza bir sürpriz yapmak
istedik. Onları 75 yıl önce okudukları okullarına götürmek istedik. Bütün planlamaları
yaptık, o okulun müdürüyle ve öğretmenleriyle görüşmeler yaptık, onların gençlik yıllarına
hep beraber dönecektik. Onlarla beraber okudukları okula gittik. O günler gözlerinde
canlandı. O anları tekrar yaşadılar…
İnanılmaz bir duydu, inanılmaz bir an.. İnsan gördüklerine duyduklarına inanamıyor. 1942
yılında köylerden sökerek getirip, okulun bahçesine diktikleri ağaçları gösteriyorlar
gözyaşlarıyla, o yıllarda diktikleri fidanlar şimdi birer koca çınar olmuşlar…
Her köşede bir anı anlatıyorlar. O okulun şimdiki öğrencileri, öğretmenleri hayretler
içerisinde dinliyor bizleri. Merakla sorular soruyorlar, koca çınarlarımız anlatmaya
dünden hevesli. Derslikleri, yatakhaneleri, okulu geziyoruz. Okulun duvarında yıllara göre
müdürlük yapanların siyah beyaz resimleri var. Hangisi sizin müdürünüz diye sorunca,
duvardaki resimlerdeki 1. ,2., 3. Müdürün isimlerini hiç bakmadan söylüyorlar. Artık
yaşlarının verdiği yorgunluktan dolayı zor yürüyorlar, isterseniz oraya gitmeyelim
oturalım deyince hayırrr diye çıkışıyorlar bize, el ele, kol kola, bütün okulu dolaşıyoruz…
Kendi deyimleriyle, bizi bugün tazelettiniz diyorlar. Binlerce dualar ediyorlar. İnşallah
sizlerde iyi insanlarla karşılaşırsınız diyorlar.
Projenin bu yıl ki kapanışını yapmak için, okulumuzda bir program organize ettik. Sene
başında büyük hayallerle bugünü planlamıştık zaten. Hatta sırf bu gün için okulumuza
konferans salonu bile yaptırmıştık. Kapanış programımıza bütün koca çınarlar davetliydi.
Önce yeşeren fidanlar, sene başında planladıkları bugün için 1 yıl boyunca çalıştıkları
gitar ve müzik gösterilerini sundular. Sonra okulumuzun bütün öğretmenleri koca
çınarlara ithafen “Sen olmasan canım, ah bu hayat çekilmez” şarkısını seslendirdiler.
Sonra koca çınarlarımız çıktı sahneye. Türküler söylediler, şiirler okudular, anılarını
anlattılar, ağladılar, ağlattılar, coştular, coşturdular…
Programın sonunda bütün koca çınarlarımıza plaketleri sunularak, program ve projenin
bu yıl ki ayağı sona erdi. Seneye tekrar buluşmak dileği ile…
Öğretmenlik gönül işidir…
Projemizin etkililiği ve uygulanabilirliği konusunda, proje paydaşlarda büyük bir etki
yaratmıştır. Projenin başlangıcında belirlenen hedeflere ulaşılmış, Bu hedeflerde yer alan
koca çınarlar, öğrenciler, öğretmenler ve veliler olumlu yönde etkilenmişlerdir.
Uygulanabilirlik konusunda, bu projeyi her okulda uygulanabilir ve uygulanması da
gerekmektedir. Hepimizin çevresinde bu mesleğe yıllarını vermiş birçok koca çınar
bulunmaktadır. Belirli bir plan dahilinde bu koca çınarları tespit edip, okullarımızda
ağırlamak ve projemizde belirtilen faaliyetleri uygulamak, ülke çapında birçok kazanımı
kazanmamızı sağlayacaktır. Ve proje uygulayan okullarda hiçbir maddi külfet
oluşturmayacaktır.
Yaratıcılık ve özgünlük; Proje tamamen gerçek ve yaşanılan bir konudan ortaya çıkmıştır.
Yapılan araştırmalar neticesinde, ülke çapında daha önce böyle bir çalışma veya buna
benzer bir çalışmaya hiç rastlanmamıştır. Proje, çıkış noktasıyla, fikirleriyle, hedefleriyle
ve sonuçlarıyla tamamen yaratıcı ve özgün bir çalışmadır.
Projenin Sürdürülebilirliği ; Projemiz, hiç maddi zorluğu olmadan, derslerimizi aksatmadan,
etkili bir şekilde 2 yıldır devam etmektedir. Her geçen gün daha yeni eklentiler yaparak
proje zenginleşmektedir. Önümüzdeki yıllarda devam edecek olan projenin yeni
ayaklarında, birçok orijinal ve farklı çalışmalar yapılmaya devam edecektir.
Paydaşlarla İşbirliği; Projemizde en başından bu yana bütün paydaşları etkin olarak rol
almışlardır. Projemizin başrolleri olan koca çınarlar sürekli faaliyet içerisinde olup,
projeye katkı sağlamışlardır. Aynı zamanda öğrenciler ve velilerimizde projenin her
aşamasında aktif olarak görev almışlardır. Velilerimizde projemizde her zaman bizlere
yardımcı olarak, yapılan programlarda düzenleme ve ikram konularında her zaman
yanımızda olmuşlardır. Bu proje ile bütün paydaşların farkındalıkları artmıştır.
Projemizin bu yıl ki ayağında, 18 Koca Çınar, 350 yeşeren fidanlar, 21okulumuz
öğretmenleri, 300 veli etkileşim içerisinde olmuştur.
Amaç, Hedef, Faaliyetler Ve Sonuç olarak, Projemiz tesadüfen karşılaşılan koca yürekli
bir koca çınarın hoş sohbetiyle tohumları ekilmiş, Çok güzel ürünler elde edilebileceği
öngörülmüş, amaçlar ve hedefler belirlenerek filizlenmeye başlamıştır. Bütün faaliyetler
tüm paydaşlarla etkili bir şekilde gerçekleşmiş, filizlenen projemiz büyüyüp, olgunlaşmıştır.
Projemizin Hasat zamanı gelince;
Amaçlarda belirlediğimiz bütün faaliyetlerin gerçekleştiği görülmüştür.
Öğrencilerden, öğretmenlerimizden, Koca Çınarlar dan ve yakınlarından aldığımız
dönütler projemizin başarıya ulaştığını bizlere göstermiştir.
“Koca Çınarlar Yeşeren Fidanlar” Projesinde, Koca çınarların anılarının, öğrenci ve
öğretmenlerimizin edinimlerinin yer alacağı kitabımızın basılması için çalışmalar başlamıştır.
Koca çınarlarımızı evlerinde, köylerinde, ya şadıkları yerde ziyaretlerimiz.
İlk günkü heyecanla okulumuzda belirli zamanlarda ders anlattılar.
Çocuklarımız onları, onlar çocuklarımızı çok sevdi.
Onları 75 yıl önce okudukları, öğretmen okuluna götürdük.
Onlar ki buranın ilk öğrencileri…
Hayaller ilk günkü gibi gözlerinde canlandı.
Buradaki ağaçların hepsini köylerden söküp, buraya kendilerinin diktiklerini anlatıyorlar.
Koca Çınarlar İlkokulu’nu açmak için eski bir köy okulunu tamirata başladık.
Heryerini onardık, temziledik, malzemeler getirdik.
Okulumuzu hazırladık ve şehir merkezindeki okuldan her sınıf düzeyindeki öğrenciyi, Birleştirilmiş
sınıflı köy okulumuza getirdik.
Koca çınarımız, sabah çocukları karşıladı ve dersine başladı.