İstikbal Dergi Ekim 2021 Sayısı
İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi 2021 sayısı yayımlandı İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi 2021 sayısı yayımlandı
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İDERGİPARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: EKİM 2021Kurt “Seçimvaatlerimizi birbir hayatageçiriyoruz”Büyükşehirprojelerinezirvede tamnotBaşkan Ataç:“Bu mutluluğapaha biçilemez”Eskişehir içingeleceğin kentiöngörüleriEskişehirTürkiye’ninen yaşanabilir2. şehri seçildiSüslendilerpüslendilerpedalçevirdiler“Eskişehirspor’unnefesalmasına izinversinler”Vietnam’danEskişehir’euzanan aşkınöyküsü
- Page 4 and 5: tVietnam’danEskişehir’euzanan
- Page 6 and 7: Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
- Page 8 and 9: 26 YAŞINDAKİ KİEU ANH NGUYEN THI
- Page 10 and 11: Eskişehir İçinGeleceğinGürcan
- Page 12 and 13: madığı düşük yoğunluklu yerl
- Page 14 and 15: SANATIN ŞEHRİ,ESKİŞEHİR!Eskiş
- Page 16 and 17: Eskişehir Berberler Kuaförler Gü
- Page 18 and 19: Yaz yağlarınıeritmek içinbeş e
- Page 20 and 21: 30 Ülke, 150 şehirde gerçekleşe
- Page 22 and 23: Odunpazarı BelediyeBaşkanı Kazı
- Page 24 and 25: Eskişehir Küçük Millet Meclisi
- Page 26 and 27: Alzheimer hastalığıyla mücadele
- Page 28 and 29: FiL ADASIGeziZEKİPEKGENÇHiNDiSTAN
- Page 30 and 31: A Milli kadın hentbol takımımız
- Page 32 and 33: Kadınlar Voleybol 1.Liginde yer al
- Page 34 and 35: “ESKİŞEHİRÖzgürMarankozSPOR
- Page 36 and 37: Toko“22 MİLYON500 BİN BORÇAZAL
- Page 38 and 39: Cilt yaşlanmasınıönlemek için
L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ
DERGİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı: EKİM 2021
Kurt “Seçim
vaatlerimizi bir
bir hayata
geçiriyoruz”
Büyükşehir
projelerine
zirvede tam
not
Başkan Ataç:
“Bu mutluluğa
paha biçilemez”
Eskişehir için
geleceğin kenti
öngörüleri
Eskişehir
Türkiye’nin
en yaşanabilir
2. şehri seçildi
Süslendiler
püslendiler
pedal
çevirdiler
“Eskişehirspor’un
nefes
almasına izin
versinler”
Vietnam’dan
Eskişehir’e
uzanan aşkın
öyküsü
t
Vietnam’dan
Eskişehir’e
uzanan aşkın
öyküsü
t8’de
“Meslektaşlarımızın
kişisel gelişimlerine
katkı sunacak
her türlü
faaliyete önem
verdik” 16’da
t20’de
Süslendiler
Püslendiler
Pedal Çevirdiler
HERKES
HER
ALANIN
HAMALI
OLMALI t24’de
“Bir zamanlar 6’ncı
şehirdik” ile başlayan…
EDiTöR
Murat Taşkın
“Eskişehir bir zamanlar Türkiye’nin
en gelişmiş 6’ncı şehri iken bu
gün plakası olan 26’ncı sıranın da
gerisine düştü.”
Bu tespit, bu şehirde, belki de en
sık tekrarlanan ve en fazla duyduğunuz
tespitlerden biridir…
Dahası…
Yapılan tespit doğru bir tespittir.
Zira…
Gerçekten bir zamanlar Türkiye’nin
en gelişmiş 6’ncı şehri konumunda
olan Eskişehir, süreç içinde
bazı önemli gelişmeleri ıskaladığı için
diğer illerin yaşadığı gelişmişliği yakalayamamış,
bunun sonucunda da gerilere
düşmüştür.
H H H
Bu tespitin doğruluğunu test
etmek için önce Eskişehir’in 6’ncı sıradayken
ne durumda olduğu ile plaka
sayısının da gerisine düştüğünde ne
hangi konumda olduğuna bakmak
lazım…
Şimdi…
Eskişehir; Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren, devlete ait sanayi yatırımlarının
yoğun olduğu bir kent…
Şeker Fabrikası, Sümerbank
Basma Fabrikası, ELMS gibi devletin
Eskişehir’e önemli yatırımları var…
Şehirde yaşayanların büyük bir
bölümü bu fabrikalarda çalışıyor ve bu
yüzden şehirde istihdam sorunu yaşanmıyor.
Bu fabrikaların, üretim dışında
sahip olduğu imkânlar ve sosyal tesisler
nedeniyle, şehirde spordan sanata
kadar hemen her alanda canlı bir sosyal
yaşam oluşuyor.
Üretimle birlikte paralel gelişen
sosyal yaşam Eskişehir’i bir anda, bölgesinin
en önemli şehri haline getiriyor
ki, bu da kamu kurumlarının bölge müdürlüklerini
bu şehirde konuşlandırmasına
neden oluyor.
Eskişehir böylece, yani üretim ve
beraberinde gelişen sosyal yaşam sayesinde,
Türkiye’nin en gelişmiş 6’ncı
şehri oluyor.
H H H
Süreç içinde sanayi yatırımlarının
devletten çıkıp, özel sektöre geçme süreci,
Eskişehir için de büyük bir kırılma
noktasını oluşturuyor.
Zira…
Eskişehir işte bu süreci fena ıskalıyor…
Türkiye’deki birçok il ile çevremizde
bulunan iller, özel sektör sanayi
yatırım sürecini değerlendirirken, Eskişehir,
çoğu özel sektör yatırım fırsatlarını
kaçırıp, sahip olduğu devletin
sanayi yatırımları ile yetinmeyi sürdürüyor.
Hal böyle olunca, özel sektörün
sanayi yatırımları ile üretimini arttıran
şehirler, bu süreci ıskalayan Eskişehir’i
sollayıp geçiyor…
H H H
Sonuç olarak;
Eskişehir’in bir zamanlar Türkiye’nin
6’ncı şehri iken bu gün plaka
sayısının bile altına düşmesinin tek nedeni;
üretimdir…
Yani…
Özel teşebbüse ait büyük sanayi
yatırımlarının, önüne çıkan fırsatlara
rağmen şehre getirilememesidir.
Bunun sorumluluğu da, nereden
baksanız bakın gelmiş geçmiş 60-70
yıllık iktidarların Eskişehir’de görev
yapan seçilmiş ve atanmış yöneticilerinindir.
“ESKİŞEHİR’İN
BİR SPOR KENTİ
OLMASI
GEREKİYOR”
t30’da
4
GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ
PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : EKİM 2021
UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA
Sahibi : Burak TÜRKMEN
Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN
Gazete, Haber ve Reklam :
Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR
Tel & Faks : 0.222. 220 19 01 - 220 19 06
e-mail : haber@istikbalgazetesi. com
Baskı :
ÖNKA OFSET BASIM ve MATBAACILIK HİZMETLERİ
Zübeyde Hanım Mah. Sebze Bahçeleri Cad. No: 80
İSKİTLER 06070 ALTINDAĞ/ANKARA
Tel: 0.850 346 26 86 / 0.312. 384 26 85 - 384 26 86
e-posta : onkamatbaa@gmail.com
Ünlü sanatçı Aleyna
Tilki’nin çok
konuşulacak
olan klibi Eskişehir
Sivrihisar Havacılık
Merkezi’nde,
2. Dünya
Savaşı'ndan
kalma
uçakların
arasında
14 saatte
çekildi…
Sivrihisar’da
çekilen klip
ses getirdi…
Aleyna Tilki, büyük bir üne sahip sic'le yurt dışı çalışmaları için
Dillon Francis’in house / pop anlaşmasının ardından yeni şarkısı
ağırlıklı çıkan 8 şarkılık “Happy “Real Love” yayınlandı.
Machine” albümünün de yer alan Dünya çapında üç büyük müzik şirketin
tek Türk şarkıcısı oldu. 'Real Love’ın biri olan Warner Music'le bir albüm ve 4
Amerika'da ve Aleyna Tilki‘nin single yapmak üzere anlaşan Aleyna
isteği üzerine Eskişehir Sivrihisar Tilki , Amerikalı dünyaca ünlü dj/producer
Dillon Francis’in yeni çıkan
Havacılık Merkezi’nde, 2. Dünya
Savaşı'ndan kalma uçakların “Happy Machine” albümünde söylediği
arasında 14 saatte çekilen, nefes ‘Real Love’ şarkısının yayınlanmasıyla
kesici görüntüler ve dans koreografileri
ile dolu video klibini Dilon Francis’in geçtiğimiz haftalarda
gündemin ilk sıralarına oturdu.
Amerikalı yönetmen Jake Wagner Beyond Wonderland festivali sahnesinde
seyirci ile paylaştığı ve o gece-
çekti.
Her söylediği ve yaptığı olay olan den beri dünyanın her yerinden birçok
ancak üretmekten vazgeçmeyen müzikseverin merakla beklediği 'Real
Aleyna Tilki, dünyanın en önemli Love' adlı şarkı Aleyna Tilki ‘nin adını
müzik şirketlerinden Warner Mu-
yurt dışında duyurduğu şarkısı oldu...
5
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarımsal kalkınmayı teşvik edici projelerini “Tarımsal Kalkınma Zirvesi”nde anlattı
Büyükşehir projelerine
Cumhuriyet Halk Partili
zirvede tam not!
belediyelerin tarıma
verdiği desteklerin
değerlendirilmesi ve kamuoyuna
tanıtılması amacıyla İstanbul Avrasya Gösteri Merkezi’nde “Tarımsal Kalkınma
Zirvesi”ne Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Kırsal Kalkınma Projeleri damgasını vurdu.
Tarım projelerini katılımcılara anlatan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi fuarda tam not aldı.
Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerin tarıma verdiği
desteklerin değerlendirilmesi
ve kamuoyuna tanıtılması
amacıyla İstanbul Avrasya Gösteri
Merkezi’nde “Tarımsal Kalkınma
Zirvesi” düzenlendi.
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
30 Eylül – 2 Ekim tarihleri arasında
düzenlenen “Tarımsal Kalkınma
Zirvesi” fuarına Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi de katıldı.
160 belediyenin ve 300 tarım kooperatifinin
katıldığı fuarda Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi tarımsal
kalkınmayı teşvik edici örnek projelerini
tanıttı. Fide ve fidan
desteğinden canlı hayvan
desteğine, ekipman desteğinden
atıl durumdaki arazilerin tarıma
kazandırılması kadar bir çok projeyi
üretici ile paylaşan Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi,
"Eskişehir’de Üretim Var" sloganı ile
yaptığı çalışmalarını paylaştı. İpek
böcekçiliği marul, domates fidesi,
dut fidanı, manda ve küçükbaş
hayvancılık, 2 milyon metrekarelik
boş arazilerin tarıIeli Kadın Girişimi
Üretim ve İşletme Kooperatifi,
Mihalıççık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,
Yıldıztepe Tüketici Kooperatifi,
destek ve projelerini
katılımcılara anlatan Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi fuarda tam
not aldı.
Tarımsal Kalkınma Zirvesi fuarında
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
standını gezen ve bilgi alan
Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ipek
şal hediye edildi. Eskişehir’de
Büyükşehir Belediyesi’nin hayata
geçirdiği tarımsal kalkınma projelerini
takdirle izlediğini ifade eden
Kılıçdaroğlu, Başkan Büyükerşen
ve ekibini kutlayarak tarıma ve
hayvancılığa verdiği desteklerden
dolayı teşekkür etti.
Tarımsal Kalkınma Zirvesi'nin ikinci
gününde "Eskişehir'de Üretim
Var, Türkiye'nin Eskişehir'i Var"
başlığıyla sunum yapan Eskişehir
Büyükşehir Belediyesi Tarımsal
Hizmetler Dairesi Başkanı Sibel
Benek, katılımcı belediyelerin temsilcileri
ile Eskişehir'de
gerçekleştirilen çalışmaları paylaştı.
6
Türkiye’nin her biri kendi alanlarında yaşayan efsaneleri konu alıyor
Efsaneler belgeselinde
biraraya geldiler
Ödüllü belgeselci Tuluhan Tekelioğlu’nun “Efsaneler”
isimli belgeselinin Feriye Sarayı’nda gerçekleşen galası
büyük ilgi gördü. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz
Büyükerşen’in de yer aldığı belgeselde Türkiye’nin her
biri kendi alanında yaşayan efsanelerini ve onların derin
hayat tecrübelerinden süzülen bilgeliği konu alınıyor.
Tuluhan Tekelioğlu tarafından AXA
Sigorta’nın katkıları ile çekilen “Efsaneler”
belgeselinin Feriye
Sarayı’nda gerçekleşen galası Yılmaz
Büyükerşen, Ayşe Kulin, Cüneyt Arkın,
Nevra Serezli, Ömer Özkan ve Süleyman
Saim Tekcan’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Ödüllü belgeselci Tuluhan Tekelioğlu’nun
AXA Sigorta’nın katkıları ile hayata
geçirdiği son eseri ‘Efsaneler’ belgeselinin
ilk gösterimi 16 Eylül Perşembe akşamı
Feriye Sarayı’nda düzenlenen gala ile
gerçekleştirildi. Galaya belgesele konu
olan Türkiye’nin efsane isimleri Yılmaz
Büyükerşen, Ayşe Kulin, Cüneyt Arkın,
Nevra Serezli, Ömer Özkan ve Süleyman
Saim Tekcan, ünlü simalar ve AXA Sigorta
CEO’su Yavuz Ölken katılım sağladı.
Türkiye’nin her biri kendi alanında
yaşayan efsanelerini ve onların derin
hayat tecrübelerinden süzülen bilgeliği
konu alan belgesel, her kuşağın
hafızasında apayrı bir yere sahip olan,
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı
Yılmaz Büyükerşen, Yazar Ayşe Kulin,
Sinema Sanatçısı Cüneyt Arkın, Piyano
Virtüözleri Güher-Süher Pekinel, Tiyatro
Sanatçısı Nevra Serezli, Plastik Cerrahi
Profesörü Ömer Özkan, Milli Takımın
önceki teknik direktörü Şenol Güneş,
Ressam ve Sanat Eğitmeni Süleyman
Saim Tekcan’ın hayatlarını kapsıyor.
7
26 YAŞINDAKİ KİEU ANH NGUYEN THI İLE HAKAN KARAOĞLU ARASINDA,
PANDEMİDE BAŞLAYAN AŞK ESKİŞEHİR’DE MUTLU SONA ULAŞTI
Vietnam’dan Eskişehir’e
uzanan aşkın öyküsü
“Aşk” öyküleri her zaman ilgimi çekiyor.
“Aşk” masalları her zaman ilgimi çekiyor.
Aşıklar ilgimi çekiyor.
Seven ama sevilmeyen aşıklar ilgimi çekiyor.
İmkansız aşklar ilgimi çekiyor.
Umutsuz aşklar ilgimi çekiyor.
“Aşk” sözcüğünü ucu açık bir kelime olarak
görsem de günümüzde o kelimeye hak eiği
değer verilmiyor.
Belki de ilgimi çekmesi bundan…
Bu yüzden kaybedilmeye yüz tutan duyguları
hatırlatmayı, her şeye rağmen yaşanmaya
değer olduğunu, hatırlatmayı borç biliyorum.
Görevimiz de yok olan her şeyi gün yüzüne
Aşk mesafe
dinlemedi
Eskişehir’e
Vietnam’dan
gelin geldi
8
çıkarmak, sahip
çıkmak değil mi?
Aşk için mücadele
ediyorum aslında…
Bu duygunun
yeryüzünde hala
mevcut olduğunu ispatlamaya
çalışıyorum.
Her ne yaşanırsa
yaşansın en ufak
sarsıntı da yok
saymanın, onu
suçlamanın “aşka”
nankörlük olduğunu
düşünüyorum.
Aşka inancını yitiren
bir insan topluluğunu
gördükçe pankart
açmak istiyorum.
Bağırmak istiyorum,
haykırmak istiyorum.
“Aşkı yaşaya yaşaya
kazanacağız.”
Bu duygular
içerisinde gidip
gelirken karşıma
tam da istediğim gibi
bir hikaye çıkıyor.
Vietnam’dan
Eskişehir’e uzanan
bir aşk yolculuğu…
Duyduğum gibi
kalbimi ince bir
kıpırtı kaplıyor.
26 yaşındaki Kieu
Anh Nguyen thı ile Veteriner Hakan Karaoğlu
arasında pandemi öncesi çok güzel bir aşk
başlıyor.
Hikayesini yazmak da bize nasip oluyor.
Pandemi de taçlanıyor bu aşk…
Öyle yazıldığı gibi kolay olmuyor elbet.
71 Evler’de evlerinde ağırlıyor bu güzel çi
beni…
Eve girdiğim an da içime yayılan huzur hissinin
nedenini çok sorgulamıyorum.
Tropikal çiçeklerle süsledikleri evin her zerresini
izlemek istiyorum.
Ben salonda beklerken Kieu Anh ile Hakan Bey
ellerinde bardaklarla geliyor.
Vietnam’a özgü olduğunu söyledikleri sıcak ve
soğuk iki çay ikram ediyorlar.
Bir yandan çayımı yudumlarken bir yandan
Kieu Anh ile sohbet ediyorum.
Sohbet ediyorum derken Hakan Bey
aracılığıyla elbet…
Türkçe bilmiyor henüz, öğrenme aşamasında
haa çok zor bir dil olduğu konusunda
sitemkâr.
Hakan Bey İngilizce konuşarak bize tercüman
oluyor.
Kieu Anh hep gülümsüyor, yüzünde tatlı bir
ifade, sürekli bir sarılma isteği uyandırıyor
bende…
O kadar rahatım ortamda…
Enfes çayımı bir yandan yudumlarken konuya
da giriyorum.
Aşkla ilgili sorular sormak beni utandırır, özel
hayat sonuçta, ne kadar da olsa çekiniyor
insan…
Ama ben onlar da o sıcaklığı yakalıyorum.
İlk olarak Kieu Anh tanımak istiyorum.
Hakan Bey anlatıyor:
“Onlar önce soy ismini söylüyor. Vietnam
da mevcut yaşlarından her zaman
bir yaş fazlasını söylüyorlar. Sebebi de
anne karnında geçirdikleri süreyi de
yaşa dahil ediyorlar. Onların
kültüründe ve inanışların da öyle bir
şey var. 26 yaşında normalde. Oradaki
inanışa göre 27.”
“VİETNAM SEYAHETİNDE TANIŞTIK”
Nasıl tanıştıklarını merak ediyorum.
Kieu Anh gülerek anlatmaya başlıyor:
“İki yıl önce Hakan’ın Vietnam seyahatinde
tanıştık. Arkadaşlarımla
akşam yemeğindeydim. Ho Chi Minh ‘
nin bir bölgesi var. Tüm fabrikaların
olduğu bir şirket gibi düşünün. Ben
orada çalışıyordum ve o gün o bölgede
çalışan arkadaşlarımızla birlikte
akşam yemeğine gitmiştik. Orada
tanıştım.”
“Eee sonra” diyerek detayları soruyorum
az çekingen…
O ise mutlu mutlu konuşuyor:
“Tanıştıktan sonra kahve içelim,
buluşalım dediğinde birkaç gün
görüşemedik. Çünkü yoğun
çalışıyordum. Haa sonu sadece boş
kalıyordum. Çok yoğun bir çalışma temposu
var orada. Tanıştıktan 3-5 gün sonra haa sonu
birlikte vakit geçirdik. İki haa kalmıştı. Ertesi
sene tekrar geldi. Tekrar buluştuk. O zaman
izin aldım. Daha uzun süre birlikte vakit geçirebildik.”
“Çalışma şartları ülkemize göre daha ağır
demek ki” diyorum…
Hakan Bey açıklıyor:
“Normalde haa sonu iki gün çalışma izni
oluyor ama biz onu hep mesai yaparak geçiriyorduk.
Yıllık izinleri yok. Kurban Bayramına
benzetebileceğimiz TET bayramı dedikleri dini
bayramları var.O bölgenin tamamına ait. Yani
Çin, Kore, Japonya hepsinin bayramı. 10 gün
içerisinde bütün halk tatil yapıyor ve seyahat
ediyor. Onun haricinde de bağımsızlık günü
falan olur ya bizim 29 Ekim gibi, Cumhuriyet
bayramı gibi, o günlerde tatil yapıyorlar. Onun
haricinde izin alma, izin verme gibi bir kavram
olmadığını ifade etmişti. Hem kendisi hem de
oradaki insanlar.”
“İLK GÖRÜŞTE AŞK”
Sonra ben gene aşka getiriyorum konuyu…
“İlk görüşte aşk yani” diyorum.
Kahkaha atıyorlar ve tek cümle ile özetliyorlar:
“İlk görüşte aşk diyebiliriz.”
Pandemide doğan bu tatlı hissin nasıl
geliştiğini merak ediyorum.
Heyecanla anlatıyorlar:
“Pandemide şöyle bir sıkıntı oldu. Bu bizim
anlaığımız süreç iki yıl önce oldu. İlk
tanışmamız ve orada birkaç defa buluşmamız.
Ertesi yıl ben tekrar giiğimde ve aradan bir
yıl geçtiğinde birlikte daha çok vakit geçirebilmek
adına ben o TET bayramı dedikleri şeyi
seçtim zamanlama olarak. Ocak ve Şubat ayı
bizim dini bayramlarımız gibi değişiyor birkaç
gün. Ocak sonu- Şubat başına denk gelen uzun
bir tatil olduğu için, o da çalışmayacağı için,
birlikte vakit geçirebilmek için o tarihi seçtik.
Ben Vietnam’a giiğimde şimdi yeni yeni
başlamıştı Covid’le ilgili haberler ve dediğim
RÖpoRtaj
Özge Zaim
gibi o bölgenin tamamı seyahat eiği için hava
alanları aşırı kalabalıktı ve hepsi maske
takıyordu. Ben de gülüyordum, bunlar neden
maske takıyor diye. Çünkü o zaman Türkiye’de
ve Avrupa’da hiç vaka yoktu. Sadece Çin’de kuş
gribi, domuz gribi bir hastalık çıkmış şeklinde
duyuyorduk. Ve benim dönüş tarihim 15 Şubat
orada. Uçuş görevlilerine sorduğum da bütün
hava yolları kapatıyor tek tek uçuşları,
dolayısıyla diğer hava yolcularının yolcuları da
bizle dönüyor dediler. Ve ondan iki haa sonra
da komple kapaı. Ve o gün bugündür kapalı.
İniş çıkış da yasak. Kieu Anh Nguyen Thı özel
izinle çıktı. Evleneceğim diyerek, evraklarını
sunarak, davet mektuplarını sunarak haa birlikte
çektirdiğimiz fotoları sunarak hani ispatlayarak
gerçek olduğunu, özel izinle çıktı.
Onun haricinde öğrenciyseniz
çıkabiliyorsunuz ülkeden. Ya da iş
adamı iseniz çıkabiliyorsunuz. Pandemiden
önce tanıştık, pandemi de
evlendik.”
Gülümsüyor.
Her güzel şey mücadele istiyor
demek ki…
Sonra Eskişehir’i nasıl bulduğunu
“soruyorum” Kieu Anh’a...
“ESKİŞEHİR İTALYA’YA BENZİYOR”
İtalya’ya benzeiğini ifade ediyor:
“Önceden burayla ilgili bir fikrim
yoktu, buranın güzel olup olmadığıyla
ilgili ama geldiğim zaman güzel buldum.
İçinden nehir geçmesi İtalya
gibi geldi. Ankara’dan daha güzel
geldi.”
“Mutfağı nasıl peki, alışabildin mi”
dediğimde tebessüm ederek,
“Mutfağı bizden tamamen farklı.
Sadece barbekü aynı. Mangal
dediğimiz olay yani. Ekmek ve
buğdayın yeri çok az bizde Pirinç
ağırlıklı besleniyoruz. Pilavın bin bir
çeşidini yapıyoruz. Hiçbirisi bizimki
gibi değil. Ekmek yerine haşlayarak
yağ ve tuz olmadan, ya da içerisine çeşitli
ürünler katarak örneğin karides katarak,
soğan, sarımsak katarak tüketiyoruz.”
Konu açılmışken biraz da sitem ediyor
Vietnamlı gelin:
“Eskişehir’de pazarı sevmiyorum. Sebze
pazarını sevmiyorum. Satıcılar bağırıyor ve
sinirliler. Biz de istediğini seçersin. Seçtirmiyorlar.
O çok garip geldi bana. Seçtiğimiz aman
sinirleniyorlar.”
Kahkaha atıyoruz.
Kısa bir sohbet oluyor ama tatmin ediyor.
Kısa yanıtlarla birbirimizi tanıyoruz.
İşte o zaman anlıyoruz.
Sevginin sözcüklere ihtiyacı yok.
O sıcaklığı, o misafirliği hisseik ya…
Teşekkür ediyoruz bu güzel ve mutlu çie…
9
Eskişehir İçin
Geleceğin
Gürcan BaNGER
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 77’si
kentlerde, yüzde 93’ü il ve ilçe merkezlerinde
yaşıyor. Tüm dünyada olduğu gibi
kır-kent ayrışması, Türkiye’de de kentler lehine
gelişmeye devam ediyor. Bu noktada akla
şöyle birkaç soru geliyor. Kır ile kenti ayırt
eden nedir? Bir yerleşim diğerine oranla daha
fazla kent sayılabilir mi? Geçmişte kent olmanın
bir kriteri var mıydı? Günümüzde kenti tanımlayan
kriterler var mı? Bunlar geleceğe
doğru nasıl değişecek?
Şehir ya da Kent
Şehir, insan yerleşimi olarak kasaba, köy
gibi birimlerden daha fazla nüfusu barındıran
ve daha karmaşık bir yapıdır. Türkçede şehir
ve kent aynı anlamda kullanılır. Kent sözcüğü
aynı zamanda idari ve tüzel bir oluşumu ifade
etmek üzere kullanılır.
Kentler genel olarak sağlık hizmetleri,
elektrik-enerji-su gibi altyapı arzı, arazi kullanımı,
konutlaşma ve ulaşım açılarından karmaşık
sistemler içerirler. Sosyal ve ekonomik
gelişmelerin kentteki yoğunlaşması, kişiler ve
kuruluşlar arası ilişkileri çok taraflı olarak kolaylaştırır.
Diğer yandan kentsel büyüme ile
10
YaZI
Kenti Öngörüleri
birlikte yoğunlaşmanın ortaya çıkardığı bazı
sorunlar ve darboğazlar da oluşur. Günümüzde
bilimsel, teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmelerin
yansıları doğrudan kentlerde izlenebiliyor.
Kırın kente dönüşümü ile kırda
yaşayanların kente çok temalı göçü kent yerleşimleri
için yeni konu ve sorunları da beraberinde
getiriyor.
Sürdürülebilir Gelişme
Tüm dünyadaki yerleşim gelişmelerini izlediğimizde
Küresel Çağın makro tercihinin
kentlerden yana olduğunu görüyoruz. Günümüzde
gelinen kentleşme oranı ulusal, bölgesel
ve yerel düzeylerde gelişmenin büyük
oranda kentler tarafından kentlerde belirleneceğini
ima ediyor. Günümüzün kentleri, ekonomilerin
hareket ettirici makineleri olarak
önemli roller üstleniyor. Bu tespit, çağdaş kentin
kendisi dışında çevresi açısından da bağlantılılık,
yaratıcılık, inovasyon ve üretim
mekânı fonksiyonunu yerine getirdiğini gösteriyor.
Gelecekte de bu yönelimin devam edeceği
anlaşılıyor.
Günümüzde yaşanan sürdürülebilir
yaşam çevresi sorunlarının pek çoğu kentler
tarafından yaratıldı. Diğer yandan enerji ve
kaynak kıtlığı gibi sorunların gelecekte aşılması
da gene kentler tarafından gerçekleştirilecek.
Kentte birikmiş kolektif bilgi, yetenek
ve deneyim sayesinde gelişimin bu yönde olmasını
umut ediyoruz. Çağdaş kentler hakkında
bu iyimser umudu taşırken bu kentlerin
aynı zamanda işsizlik, yoksulluk ve ayrımcılık
gibi sorunların da kaynağı ve mekânı olduğunu
hatırlamak gerekiyor.
Geçmişin kentlerine daha çok fiziksel altyapı
sorunları meydan okurken yaşadığımız
çağda insana ve topluma özgü yeni ekonomik,
sosyal ve psikolojik sıkıntılar öne çıkabiliyor.
Artık kentin idari sınırları kentsel değişim ve
gelişimin ekonomik, sosyal, kültürel, fiziksel
ve çevresel gerçeğini ifade etmek için yeterli
değil. Hem kentin yönetimi hem de kentin
daha büyük ölçekli (hiyerarşik olarak üst) platformlarda
yetkili temsili açısından farklı yönetişim
modelleri gerektiriyor. Küreselleşmenin
işaret ettiği ufka baktığımızda bunu daha
kolay kavrayabiliyoruz.
Gelecek ve Vizyon
Kenti ve geleceğini yeniden tanımlamamız
gerekiyor. Amaçlar, hedefler ve değerler
açısından geleceğin kenti nedir, nasıl olacaktır?
Daha önemlisi, bu çerçevenin paylaşılır olması
vazgeçilmez bir niteliktir.
Geleceğin kenti yüksek düzeyli sosyal dayanışma,
dengeli konutlaşma, herkes için sağlık
ve eğitim hizmeti sağlayan; kültürel
iletişime açıklığı ve çok kültürlülük özelliği ile
demokratik platform niteliğine sahip yeşil
yaşam çevresine değer veren; ekonomik açından
hareket ettirme gücü ile donanmış bir
çekim mekânıdır. Bu ifade tüm karmaşıklığına
rağmen kentsel yerleşimin kozmetik bezemelerden
ibaret olmaması gereğini yeterince
ifade ediyor.
Gelecek Tasarımı
Eğer gelecekte nitelikli bir kentsel yaşam
istiyorsak bunu sağlayacak gelecek tasarımını
da oluşturmalıyız. Zihinsel olarak zamanda
ileri gideceğiz; bu yeni ana ait bir kentsel tasarım
yapacağız ve bugüne dönerek tasarladığımız
geleceği oluşturmanın stratejilerini
üreteceğiz. Böyle bir durumda geleceğin kentine
ilişkin anahtar ilkeler neler olabilir? İlkelerin
belirlenmesi konusunda elimizde iki
önemli araç var. Bunlardan birincisi dünyanın
nitelikli kentlerinin gösterdiği gelişmedir. İkinci
araç ise kentsel yaşamı oluşturan veya onunla
eklemlenebilecek bilimsel, teknolojik, ekonomik
ve sosyal gelişme ile yaşam çevresinin bozulması
yönelimlerine ilişkin öngörülerden
meydana gelir.
Geleceğin kenti, dengeli ekonomik gelişme
ve faaliyetlerin adil bölüşümü üzerine
kurgulanmalı. Bu kurguyu bilinen yaklaşımlar
açısından yorumlarsak; kent, çok merkezli bir
yapıya sahip olmalı. Yeni kurgu, her merkeze
ait nitelikli bölgeler oluştururken kentsel hizmetlere
ulaşılmasını kolaylaştırmalı. Aşırı yayılmaya
izin vermeyen tümleşik bir yerleşim
yapılanmasına sahip olmalı. Kentsel alanın
içinde ve etrafında (doğal) yaşam çevresi özellikleri
ile kalitesinin korunmasına özen göstermeli.
Kentsel Tehditler
Bir gelecek tasarımı yapmanın ayrılmaz
parçalarından biri geleceğe ilerlerken karşılaşılabilecek
tehdit ve risklerdir. Kentlere ilişkin
düzenli bir gelecek öngörüsü yapmanın önündeki
engellerden biri bu yerleşimlerin düzensiz
demografik (nüfus) değişimleridir. Mevcut
durumu izlediğimizde genç nüfusun arttığı
veya ortalama yaşın hızla yükselmekte olduğu
örnekler görüyoruz. Gene nüfus hacmi ve yoğunluğu
olarak büyüyen veya küçülen kent örnekleri
var. Nüfus piramitlerindeki farklılaşan
–ama denetlenemeyen– değişimler kentlerin
önüne farklı olumsuzluk ihtimalleri koyuyor.
Kentlerin ilerleyişindeki en ciddi tehdit
unsurlarından birini ekonomi ve iş konuları
oluşturuyor. Özellikle sermaye birikimi ve iş
altyapısı sağlayamamış kentlerde ekonomik
gelişme ihtimali zayıflarken bunlar hızla güç
ve enerji kaybetmeye devam ediyorlar. Endüstriyel
olarak az sayıda geleneksel sektörde yapılanmış
kentler, kriz ve durgunluklar ile sınaî
göçlerden (eski sanayilerin Asya ve Afrika’ya
doğru göçünden) büyük oranda etkileniyorlar.
Bazı kentlerde ise iş kültürünün ve nitelikli girişimciliğin
gelişmemiş olması, ilgili kentin varlığını
ve sürdürülebilirliğini ciddi biçimde
tehdit ediyor.
Kentlerin gelişimi açısından en önemli sorunlardan
biri işsizlik ve bölgesel-yerel ölçekte
yeni iş yaratılamamasıdır. Giderek büyüyen bu
sorun ekonomik büyüme, sosyal ilerleme ve
istihdam arasındaki bağın kopmasına neden
oluyor. Başta gençler olmak üzere hızla düşük
ücretli, marjinal işlere kayıyor ya da hizmetler
sektörünün gizli işsizlik ile şişmesine neden
oluyorlar. Her durumda kentsel nüfusun beceri
ve yetenekleri heba oluyor.
Günümüz kentlerinde gözlenen sorunlardan
bir diğeri gelir farklılıkları ve yoksulluk
olarak gözleniyor. Bu nedenle kentin büyümesi
sürecinin yarattığı ihtimaller arasında
yoksulluğu derinleşmesi ve gelir farklılaşmasının
artmasının oluşu şaşırtıcı değildir. Bu iki
ana soruna kötü konutlaşma, kalitesiz –ve
hızla kalitesizleşen– eğitim, işsizlik, sağlık, ulaşım,
bilişim-iletişim vb. gibi hizmetlere ulaşım
zorlukları eşlik edebiliyor.
Belki de en büyük sorun kaynağı burada
listelenen sıkıntıların –hem kent yöneticileri
hem de vatandaşlar tarafından– ‘kader’ olarak
algılanmaya başlamasıdır. Eğer işsizlik, gelir
eşitsizliği, erişim zorluğu, eşitsizlik ve adaletsizlik
‘kader’ niteliğinde kabul edilmeye başlarsa
yöneticiler oy alma karşılığında kentsel
‘rant sağlayıcıları’, vatandaşlar da bedelin oyla
ödendiği ‘rant arayıcıları’ haline dönüşüyorlar.
Kentsel Ayrışma
Neredeyse tüm kentlerde nüfus yapılarındaki
düzensiz gelişmeler, bazı kentlerin aşırı
büyürken kimilerinin küçülmesi, geleneksel
sınaî özelliklere sahip kentlerin uyumsuzluk
nedeniyle ekonomik güç kaybetmesi, işsizlik
ve istihdam sorunlarının yükselmesi ile kesimler
arası gelir adaletsizliğinin artışının kentlerin
geleceğini şekillendiren tehditler arasında
sayılabileceğinden söz ettim.
Tüm dünyada, kentlerde ekonomik ve
sosyal olarak kutuplaşmanın ve ayrışmanın
yükselişi gözleniyor. Devletin toplumu koruma
ve geliştirmekten uzaklaşan politika tercihleri
ile küresel krizin kentli yurttaşların geçim düzeylerine
yansımaları sosyal ve mekânsal ayrışmayı
belirginleştiriyor. En zengin ve
gelişmiş kentlerde bile bu durumu gözlemek
mümkün. Düşük gelirli yurttaşların kentsel
hizmetlere erişimi zorlaşırken sosyal kutuplaşmanın
etkisiyle ayrışmanın da arttığı gözleniyor.
Bir kentte oluşabilecek tehditlerin en
önemlilerinden biri, yaşam kalitesi olarak ortalamanın
çok uzağında kalan sosyal kesimlerin
oluşmasıdır. Bu durum, içine kapalı alt
kültür topluluklarının oluşmasına nende olur.
İçe kapalılık ise gerginlik ve düşmanlık eğilimlerinin
artmasına yol açar. Bu nedenle sosyal
yaşam kalitesinin kent bütünlüğü içinde olabildiğince
adil dağılmasına özen göstermek gerekir.
Kentler arası gelişim farkları ile kent içi
yaşam kalitesi farkları gözlendiğinde bu türden
bir tehdidin varlık nedenleri anlaşılabilir.
Kentsel Yayılım
Çok yüksek yapıların kent merkezlerinde
aşırı yoğunlaşmaya, trafikle ilgili sorunlara,
çevre kirliliğine ve doğal yaşamdan uzaklaşıp
mekanikleşmiş bir koşuşturmaya –ve daha
pek çok problemlere– neden olduğunu biliyoruz.
Diğer yandan kentsel aşırı yayılıma
neden olan düşük yoğunluklu yerleşim biçiminin
de kent açısından bir tehdit oluşturduğunun
bilinmesi gerekiyor.
Kentsel yayılma ve merkezden kopuk
düşük yoğunluklu yerleşimlerin sayısı arttıkça
sürdürülebilir kentsel gelişim için de tehditler
oluşmaya başlıyor. Bu tür bir durumda kentsel
hizmet ve kolaylıkların sağlanmasının maliyeti
artıyor, sağlanması zorlaşıyor, doğal kaynak
tüketimi ve israfı yükseliyor, ulaşım ve iletişim
olanakları yetersizleşiyor, güvenlik sorunlarında
artışlar oluşuyor. Kentle düşük yoğunluklu,
uzak yerleşimler arasındaki ulaşımı
sağlama çabası ise trafik yoğunluğu ve güvenliği
ile egzoz atımından kaynaklanan çevre kirliliği
sorunlarını artırıyor.
Kentsel yayılımın aşırı boyutlara ulaşması,
kentsel atık sızıntılarının –ne tür önlemler
alınırsa alınsın– toprağın derinliklerine
sızdığı anlamına gelir. Bu durum giderek kıt
kaynak haline gelen tarım topraklarının –muhtemelen
geri dönülmez biçimde– yok edilmesi
anlamına geliyor. Tüm atık toplama ve geri dönüşüm
çalışmalarına rağmen yerleşim noktalarında
oluşan çöpler toprağı, yüzey üstü ve altı
suları kirletmeye devam ediyor. Çöp toplama
ve atık denetimi hizmetlerinin daha sıkı yapıl-
11
madığı düşük yoğunluklu yerleşimlerde kirlilik
sorunu daha kolay yaygınlaşabiliyor.
Kent yerleşimlerin yarattığı tehditlerden
bir başkası, tarım topraklarının yapılaşmaya
açılarak flora ve fauna olarak biyolojik çeşitliliğin
yok olma tehlikesi ile karşılaşmasıdır.
Kentsel yaşam sadece evde kedi-köpek beslemek
veya balkon saksısında çiçek yetiştirmekten
ibaret değildir. Kentin, doğal yaşam
çevresini yok etmeyecek bir gelişim çizgisi izlemesi
beklenir. Bu kurala uyulmadığı takdirde
kent, doğayı yok etmenin bedelini sel baskınları,
tatlı su yetersizliği ve mekanikleşen
yaşam ile ödeyecektir.
Her kenti yurttaş, kurum ve kuruluşun
kendine “Yaşadığım kentin geleceğini ve sürdürülebilirliğini
tehdit eden unsurlar nelerdir?”
sorusunu sorması ve raporlaması gereken zamandayız.
Geciken, geri dönülmez bir yola
savrulmuş olacak.
Kapsayıcı, Katılımcı Ekonomi
Kendi yetenek ve yetkinlikleri tanıyan ve
bunlardaki gelişimi izleyip düzenleyebilen
kentler için gelecek fırsatları var. Ama bunların
iş görmesi için küresel ölçekte rekabet edebilir
nitelikte de olması gerekiyor. Küresel rekabet
gücünü kendi sürdürülebilir bölgesel-yerel
ekonomileri ile eklemleyebilen kentler başarılı
olacaklar. Küresel rekabet gücü, kentin kendisinin
küresel olması gerektiği anlamına gelmiyor.
Önemli olan, sosyal
katılım ve inovasyonu destekleyerek
kentin anahtar
yetkinliklerini ve yerel ekonomisini
küresel pazarlara
bağlayabilmek…
Geleceğin kenti olmak
isteyen bir yerleşim için ilk
şart dirençli, esnek ve kapsayıcı
bir ekonomi oluşturmaktır.
Bu tür bir ekonomi iş
imkânları yaratmalı, istihdam
dışı kalmış kesimleri
kazanmanın araçlarını ve
imkânlarını geliştirmelidir.
Aktif işgücüne dâhil olmayanların
da toplum dışına
düşmelerini önleyecek ve
makul bir hayat yaşamalarını
sağlayacak tedbirler almalıdır.
Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri
kişilerin doğdukları topraklardan farklı
yerlerde yaşamalarına ve çalışmalarına neden
oluyor. Pek çok başka faktörler birlikte söz konusu
çok boyutlu göç ayrımcılık ve kültürel çeşitlilik
olgularının daha belirgin biçimde ortaya
çıkmasına neden oluyor. Her kent, kendi kültürünün
bir parçası olarak ayrımcılıkla mücadele
etmenin mekanizmalarını geliştirmek zorundadır.
Geleceğin kentlerinin yaşlılara saygılı,
aile kurumuna önem veren, hoşgörü özelliğini
geliştirmiş yerleşimler olması istenir. Diğer
yandan ekonomik, sosyal ve kültürel çeşitlilik
kentler açısından inovasyon kaynağı potansiyeli
de oluşturur.
Yaşadığımız çağda farklı nedenlerle kentler
aşırı hızlı biçimde büyümeye başladılar.
Kentteki nüfus artışında ve yoğunlaşmadaki
etkili olan faktör yalnız başına doğum oranı
değil. Özellikle albeni merkezi haline gelmiş
kentler büyük miktarlarda göç alıyor. Göçün
büyüklüğü bir yandan o yerleşimdeki yaşam
kalitesini ve kentlilik ortalamasını düşürürken
diğer yandan da kaynak yetersizliğine ve yeni
yatırım ihtiyaçlarına neden oluyor. Dış faktörler
farklı türden tehditler oluşturursa da geleceğin
kentleri, yurttaşlarına mekânsal
12
dışlanmayı ve kaynak yoksulluğunu engelleyen
şartlar sunmalıdır. Bu özellikleriyle kent,
imkânlar ve kolaylıklar açısından rekabetçi bir
merkez olurken aynı zamanda çevre dostu
yerleşim olmayı da sürdürebilmelidir.
Yeşil Ekonomi
Eğer bir isimlendirme yapmak gerekirse
yaşadığımız dönem, yeşil ekonomi çağıdır.
Yeşil ekonomi ise basit anlamda çevre kirliliği
ile mücadele etmekten ibaret değildir. Bu tür
bir ekonomide –yaşam çevresi, enerji, tatlı su,
toprak, flora, fauna vb. gibi– tüm sistem ve süreçlerin
bütünsel biçimde düzenlenmesi ve yönetilmesi
gerekir.
Sürdürülebilir biçimde büyüyen küçük ve
orta ölçekli kent yerleşimleri gelecekte kendi
yurttaşları açısından yaşanabilir imkânlar sunmaya
devam edecekler. Buradaki başarı ayıraçlarından
biri kentin sunduğu imkân ve
kolaylıkların, kenti çevreleyip saran daha
küçük yerleşimlere yansımasıdır. Çevredeki
küçük yerleşimlerin ve orada ikamet eden nüfusun
varlığı ve devamlılığı önemlidir. Dengeli
bölgesel gelişme açısından bu yerleşimlerin
boşalmaması ve kente hızla akmaması tercih
edilir. Kenti saran küçük yerleşimlerin varlığını
ve gelişiminin devamlılığı –otoriter veya katılımcı,
türü ne olursa olsun– kentsel planlamanın
ayrılmaz bir parçasıdır.
Sürdürülebilir kent, yurttaşlara albenili
açık kamusal alanlar sunabilmeli; sürdürülebilir,
kapsayıcı ve sağlıklı ulaşım-erişim imkânları
sağlamalıdır. Günümüz kentlerinde yoğun
trafiğin –taşıt türünden bağımsız olarak– en
önemli kentsel sorunlardan biri olduğu düşünülürse
multi-modal (çok ve bağlantılı taşıt
türlerinden oluşan) ulaşımın önemi ortaya
çıkar. Hiç kuşkusuz; bu tür bir kolaylık için
kentsel mekân düzenlemesinin multi-modal
şartlara uygun yapılması gerekir. Örneğin sadece
otomobil ve benzerleri için hazırlanmış
bir trafik düzeninde bisiklet kullanımını teşvik
etmek sadece daha fazla kargaşa yaratır.
Bütüncül ve Bütünleşik
Tüm dünyada bilimsel, teknolojik ve ekonomik
gelişmeler meydana gelirken kent yönetimlerinde
fazla değişim ve dönüşüm
gözlenmiyor. Yönetim tarzı hâlâ pek çok kent
yerleşiminde geleneksel usullerle gerçekleşiyor.
Hâlbuki çağın getirdiği yenilik fırsatlarından
yararlanmak kadar kentsel sorunların
meydan okuyuşuna cevap verebilmek için
yeni yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç var. Bu
yaklaşımın, kentsel aktörlerin tümünü içerecek
biçimde, katılımcı özüyle yönetişim olması gerekiyor.
Geleceğin kentleri sürdürülebilir kentsel
gelişimi sağlamak üzere bütüncül bir model ile
sağlanmak zorunda. Dolayısıyla çağın kentsel
tehditlerine karşı alınacak önlemlerin bütüncül
ve tüm unsurları içerecek biçimde bütünleşik
olması gerekiyor. Bu gerekliliği, önce mekân
öncelikleri ve insan (halk) önceliklerinin uygun
biçimde eşlenmesi şeklinde okuyabiliriz.
Mekân düzenlemeleri insan ihtiyaçlarına, kentli
insanlar için olan çözümler de mekânsal
şartlara uygun olmalı. Mekân için üretilen çözümler
yeni sosyal ve insani sorunlara, insanlar
için geliştirilen çözümler de yeni mekânsal
sorunlara yol açmamalı.
Geleceğin kentsel çözümlere insanlara
rağmen olmamalı. Bu nedenle kent yönetiminden
ve kamusal yatırımlardan sorumlu resmi
yapılar ile kentli yurttaşların toplulukların
oluşturduğu enformel topluluklar arasında etkileşim
ortamları oluşturulmalı. Büyüyen kentsel
sorunlar ve tehditler bunu göğüslemek
üzere kamu – sivil toplum katılımlı yönetişim
yapıları ile ele alınmalı. Bu amaçla (fonksiyonunu
uygulandığı biçimiyle çoktan yitirmiş
kent konseyleri, kent ve mahalle meclisleri yerine)
katılımcı demokrasi ve katılımcı bütçe
modellerinde geliştirilmiş mekanizmalar var.
Yenileri de geliştirilebilir.
Kentte Çatışma
Kent gibi çok aktörlü sistemlerin en
önemli özelliklerinden biri farklı amaç ve hedefleri
olan kesimleri içermesidir. Bu nedenle
söz konusu aktörlerin ihtiyaç,
istek ve beklentilerinin
farklı olması olağan bir durumdur.
Buna kent kaynaklarının
kısıtlı olması da
eklenince bir çatışma halinin
ortaya çıkması şaşırtıcı
olmaz. Kent büyüdükçe kentli
yurttaşların talep ve beklentileri
geliştikçe
çatışmanın içeriği ve düzeyinde
de yükselmeler olabilir.
Kentteki potansiyel çıkar
çatışmalarının düzeni bozacak
noktalara ulaşmaması
için kentsel vizyonun paylaşılmasını,
rekabet eden
amaçların uzlaşmasını ve
farklı gelişme modellerinin
bağdaştırılmasını sağlayacak yönetişim sistemlerinin
geliştirilmesi gerekir.
Çatışmayı çözmenin araçları arasında katılım
ve işbirliği ilk sıralarda yer alır. Uyumlu
mekânsal gelişimin sağlanması ve kentsel kaynakların
verimli kullanımı ancak kentsel aktörlerin
işbirliği içinde rol almaları ile sağlanabilir.
Bir kentin sahip olabileceği en değerli
varlıklardan biri sosyal sermayedir. Sosyal sermaye;
toplumun sahip olduğu normlar, kurallar,
ağlar, iletişim ve karşılıklı güven olarak
tanımlanır. Bu varlığın durumu kent aktörlerinin
birbirlerine karşı güvenini ve birlikte iş yapabilme
becerisini gösterir. Sosyal sermaye
geliştirilmesi için stratejiler üretilmesi ve planlar
yapılıp uygulanması gereken bir konudur.
Yeterli sosyal sermaye birikimine sahip olmayan
kentlerde katılım ve işbirliği girişimleri
başarısız kalır.
Geleceğin kentleri ekonomik, sosyal ve
kültürel olarak çok sektörlü olmak zorundadır.
Bunu ekonomik olarak okursak belli ama birden
fazla sayıda sektörde uzmanlaşmak şeklinde
yorumlayabiliriz. Sosyal ve kültürel
olarak okuduğumuzda ise kentsel yaşam hakkında
çok sayıda, çeşitli ve farklı bakışın üretilmesi
olarak söyleyebiliriz. Kent, tek bir
aktör tarafından belirlenen ajanda ile yaşayamaz.
Eskişehir Türkiye’nin
en yaşanabilir
2. şehri seçildi
CNBC-E Busıness ve
Forbes dergilerinin,
"Türkiye'nin en
yaşanılabilir" kentleri
araştırmalarında
Eskişehir 2. sırada
yer aldı.
CNBC-e Business Dergisi,
"Türkiye'nin en yaşanabilir
kentleri" araştırmasının
üçüncüsünü açıkladı.
Araştırma, eğitim, sağlık,
kent hayatı, güvenlik,
sanat ve ekonomi olmak
üzere 6 kategoride yapıldı.
Araştırma sonucunda,
Türkiye'nin en yaşanabilir
kenti, Ankara olarak belirlenirken,
ikinci sırada
Eskişehir yer aldı.
Derginin, "Türkiye'nin En
yaşanabilir Kentleri"
üçüncü araştırması
sıralaması şöyle:
1.Ankara, 2. Eskişehir, 3.
Isparta, 4. Trabzon, 5. İstanbul,
6. Artvin, 7. Bolu, 8.
Antalya, 9. İzmir, 10. Rize,
11. Kırıkkale
ÇALIŞMAK VE YAŞAMAK
İÇİN EN İYİ ŞEHİRLER:
ANKARA, İSTANBUL VE
İZMİR
"Beşeri Sermaye ve
Yaşanabilirlik, Marka Becerisi
ve Yenilikçilik,
Ticaret Becerisi ve Üretim
Potansiyeli, Erişilebilirlik"
ana kategorilerinde
gerçekleştirilen
araştırmanın 2016 yılı
sonuçları şöyle:
Türkiye'nin yaşamak ve
çalışmak için en iyi
şehirleri:
1-İstanbul Genel Endeks
Puanı: 68,9 Genel Endeks
Puanı 68,9 olan Türkiye'nin
en büyük kenti İstanbul,
son 2 yıldır listelerde diğer
kentlerin en az 10 puan
üzerindeydi. Ancak
Yaşanabilirlik Endeksi'nde,
geçen seneki 32 sıralık
düşüşü devam ediyor ve
endeksi ilk sırada olmasına
rağmen bu yıl 10 sıra daha
geriledi. 2- Ankara Genel
Endeks Puanı: 66.13
Ankara, 1 yıllık aranın
ardından, tekrar
"Türkiye'nin En Yaşanabilir
Kenti" listesinde zirvede...
Genel Endeks Puanı 66,13
ile İstanbul’un arkasında 2.
sırada yer alan Ankara,
genel hesaplamada, İstanbul
ile aradaki 13 puanlık
farkı da kapattı.
3-İzmir Genel Endeks
Puanı: 62,39
"Yaşanılabilirlik Endeksi'nde
geçen yıl 15 sıra
gerileyen kent, bu yıl
göstergelerde iyileşme
sağlayarak, 10 sıra birden
yükseldi. İşsizlik ve enflasyon,
kentin hala en
büyük sorunu olarak
görünüyor.
Listede, son sıralarda ise
Hakkari 30,94, Şırnak
30,45 ve Muş 29,71'lik
genel endeks puanıyla yer
aldı. Muş, genel endeks
puanı 30'un altında kalan
tek kent oldu.
13
SANATIN ŞEHRİ,
ESKİŞEHİR!
Eskişehir, bir “kültür ve sanat
kenti” haline geldi.
Son yıllarda bu sektöre yapılan
yatırımların ne kadar değerli olduğunu
zaten hepimiz biliyorduk.
Ancak pandemi dönemi araya girince,
bu kıymetin sandığımızdan da
çok olduğunu kavradık.
Gerçekten de içerisinde sosyal etkinlikleri
olmayan bir şehir tatsız tuzsuz
bir hal alıveriyor.
H H H
Pandemi öncesinde neler olurdu ki?
Hatırlayın herbirini…
Pişmiş Toprak Sempozyumu mesela!
Bir kesimin karşı çıktığı bu etkinlik
şehre ne kadar da renk katıyormuş.
Üniversite kulüplerinin sosyal çalışmalarını
anımsayın.
Kentin her köşesine bir dinamizm
ekliyorlarmış.
Merkezine ağaçları, camları alan
festivaller, tarihi bölgeye nasılda hareket
getiriyormuş.
Geceler, film gösterimleri ile şenleniyor;
Eğlence merkezlerinde stresler
aydogansedat@hotmail.com
bertaraf ediliyormuş.
H H H
Elbette tiyatro ve senfoni!
Şehir Tiyatroları ve senfonisi öylesine
benimsendi ki;
Artık çocukların bile orkestra
kurduğu bir kent çıktı ortaya.
Şehir hep birlikte sanatla yaşıyordu…
Metrelerce bilet kuyrukları görüyorduk.
Oyunları kapalı gişe olan ülkenin
ender kentlerinden birisiydik.
Kültür ve sanata dair bir turizm
hareketi bile başlatmayı başardı Eskişehir.
Bazı prodüksiyonlar için çok uzun
yollardan kente gelenleri görür olduk.
Velhasılı…
Şehir ve insan ilişkini birbirine
bağlayan yegâne sebebin kültür ve
sanat olduğunu hepimiz yaşayarak
gördük.
H H H
Çok şükür ki;
Aradan geçen 2 seneye yakın zamanın
ardından o eski günlere yavaş
yavaş dönüş yapıyoruz.
Tiyatrolar perdelerini açmaya, orkestralar
sahneye çıkmaya başladı.
Aylar sonra yeniden kente
dönen öğrenciler, şehrin cadde ve
sokaklarını adımlar hale geldi.
Önümüzdeki kışın ardından hasret
kaldığımız o muhteşem festivaller,
sempozyumlar da artık hayatımıza
girmeye başlayacak.
Kısacası;
Eskişehir’in artık bir unvanı haline
gelen o güzel yaşama tümüyle
birlikte hep birlikte karışacağız.
Eskişehir’in tadını kaldığımız yerden
yeniden yaşamaya başlayacağız.
Biliyoruz ki;
Eskişehir’in bu muhteşem yanını
herkes özledi.
İçinde yaşayan bizler…
Çocuklarımız, gençlerimiz, kadınlarımız,
herkes…
Ve hatta Eskişehir’de yaşamayıpta,
kültür ve sanat dostu olan on
binler…
Ve şimdi kaldığımız yerden yeniden
başlıyoruz.
Eskişehir, kültürle, sanatla, rengarenk
değerleriyle gelişmeye, büyümeye
devam edecek
Emine Girgin
İLİŞKİDE AŞK VE
GURUR DENGESİ
eminagirgin@hotmail.com
Ah ya! Aşkta ve savaşta her şey
mubah mıdır sahiden? Yıllarca
tartışılan bir konuya değinelim
mi bu ay sizlerle?
Ne mi? Aşk ve gurur tabi ki.
Kimisi der ki gururum her şeyden
önce gelir, ne aşkı, kimi de aşk olsun
gurur olmasa da olur mantığındadır.
Neden ikisi birden olmuyor ki ya? Her
koşulda gidin aşkı tutun, birlikte
14
olduğunuz kişinin tüm kötü
davranışlarına rağmen aşkınıza sahip
çıkın demiyorum tabi ama gurursuzda
olmayın. Bunun dengesini iyi
tutturun.
Ne aşksız oluyor ne de gurursuz bu
ilişki. Bir tarafı fazla kaçırınca ilişki
yine yaşanmıyor. Bu yazımda size bir
seçim yapın, ya aşkı ya da gururunuzu
seçin demeyeceğim. Aşkınıza
da gururunuza da sahip çıkın diyorum.
Yani gurursuz asla olmaz, gurursuz
yaşanmaz pek tabii ki. Ama her konu
için geçerli olmamalı diye
düşünüyorum. Bazı konular vardır
bende ölsem asla dönmem. Gururum
tutar beni, engeller adımlar atmama.
Olması gereken de bu, çoğu durumda.
Aşkta da gurur olmalı biraz ama işte
Çocukluğum…
İnsan çocukluğunu gençliğine
taşır mı?
Gençliğini yetişkinliğine?
Ne zaman sesini duysam
bende aynı iz…
Yaşanmışlıklar değişti, seneler
araya girdi hatta göz kenarları
yorgunluktan pes etti de…
O hiç gitmedi.
Aynı etki, aynı sevgi…
Belki bir şarkısı gibi…
“Giderken bıraktığım
Asmalar üzüm olmuş
Yerlerde bütün kollar
Bütün bağlar bozulmuş.
Ben mi geç kaldım yoksa
Mevsimler mi soğumuş?
Görmeyeli buralara
Olanlar olmuş.”
İlhan İrem…
Her bir şarkısı seni hep tanıyan
ama yanından olmayan biri
gibi…
Şarkılarıyla seni koruyor
gibi…
Sesiyle seni iyileştiriyor gibi…
Romantik olmak bir insana bu
İLHAN İREM…
Özge Zaim
ozgezaim1@gmail.com
kadar nasıl yakışır ki?
Başka biri gözlerini kapadığında
hayallere daldırabilir mi ki?
Belki de benim gibi…
Nerede olduğu, nerede durduğu
ya da kim olduğu önemli
mi?
Belki farklı zamanda aynı
yolda yürürken görmedik birbirimizi?
Bir plakta çalarken sesi zaman
bize kıyak geçti…
Yoksa en kırık anında neden
onunla teselli bulasın ki:
“Yerlere düşen damlalar yine
yağmur oluyor mu?
Bir sevgi ölüp de gitse yine
canlanıyor mu?
Sorular türlü çeşitli yanıtları
yine öyle…
Dalından düşen yürekler, yerlerine
konuyor mu?
Birbirinin aynı günler, birbirine
benziyor mu?
Sorular türlü çeşitli yanıtları
yine öyle
Ola ki günün birinde, gemiler
döner geriye
Yolcular aynı yolcular ve biz
aynı sahilde
Ola ki günün birinde, gemiler
döner geriye
Kimin için yolculuklar ve
kalan kim geride?”
Bugün de böyle…
Dilimde İlhan İrem…
Kalbimde naif bir his…
Mırıldanıyorum kendime…
“Bir şeyler oluyor bana günden
güne.
Bir şeyler yıkılıyor içimde.
İstemeden dönüyorum geçmişe.
Acılar geliyor peş peşe.
Bir düşünce sarıyor gizlice.
Ben kimim, nerden geldim
diye.
Her şey sanki bir bilmece.
Büyüyor günden güne”
biraz.
Çok da abartmamak lazım. Mesela
bazı ilişkilere bakıyorum sırf seviyorlar
diye her şeye suspus kalıp
ilişkilerine devam ediyorlar. Karşı
taraf ne yaparsa yapsın affedici
davranıp ilişkilerini yaşamayı seçiyorlar.
Biz ilişkiyi neden yaşıyoruz? Karşı
tarafın, yaşanılan ilişkinin bizi mutlu
etmesinden dolayı yaşıyoruz. Eğer bu
aşkı ya da gururu ilişkide sürekli abartarak
yaşarsak bu kez denge şaşıyor
ve yaşadığımız ilişki bizi mutsuz etmeye
başlıyor.
Bir aşk yaşıyorsak sürekli gururunuzu
ön plana atmayın. Ben sürekli her
olayda gurur yapan bir insanın
aşkından şüphe ederim.
Valla kimse alınmasın darılmasın
ama nice aşklar bitti gurur yüzünden.
Evet gurursuz yaşanmıyor ama aşksız
da hayat geçmiyor arkadaşlar.
Sevmek sevilmek kadar güzel bir şey
var mı sizce?
Hadi sizde ilişkinizdeki aşk ve gurur
dengesini ayarlayın ve
mutluluğunuzun keyfini yaşayın.
Unutmayın ki her şeyin fazlası zarar..
15
Eskişehir Berberler Kuaförler Güzellik ve Dövmecilik Salonu işletmecileri
Esnaf ve Sanatkarlar Oda Başkanı Fethi Özkara
“Meslektaşlarımızın
kişisel gelişimlerine
katkı sunacak her türlü
faaliyete önem verdik”
Eskişehir Berberler Kuaförler Güzellik ve Dövmecilik Salonu İşletmecileri Esnaf ve
Sanatkârlar Odası Başkanı Fethi Özkara, İstikbal Dergi’nin Ekim ayı sayısına konuk
oldu. Pandemi sürecinde esnafın durumunu değerlendiren Oda Başkanı Fethi
Özkara, gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında bilgi verdi. Meslektaşlarının
eğitimlerine önem vermelerini, kişisel gelişimlerine katkı da bulunacak faaliyetlere
her daim katılım sağlamalarını istediklerini ifade eden Özkara, “Covid-19 salgını
dolayısıyla iş yerlerimiz mücbir sebepten faaliyetlerimiz geçici süreyle
durdurulduğunda üyelerimizi 2 aylık muhasebe ücretlerinden muaf tuttuk. Aynı zamanda
yönetim kurulumuzun kararı ile de oda kayıt belge ücretleri alınmadı” dedi.
16
Uzun yıllar Kuaförler ve Berberler Odası
başkanlığı yapıyorsunuz. Başarılı işlere de
imza attınız. Gerçekleştirdiğiniz sosyal ve
kültürel faaliyetler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Meslektaşlarımızın eğitimlerine önem vermelerini,
kişisel gelişimlerine katkıda bulunacak faaliyetlere
her daim katılım sağlamalarını istiyoruz. Bizim de bu
yönde çok önemli çalışmalarımız oldu. Girişimlerimiz
neticesinde Levent Kozmetik, Ataç Kozmetik ve
Framesi Firması’nın iş birliği ile erkek berberlerine
ve bayan kuaförlerine 16-17-18 Şubat tarihlerinde
perma ve renklendirme konularında eğitimler verildi.
Mesleğimize yönelik, uzman eğitmenler eşliğinde
çeşitli dallarda üyelerimize ücretsiz eğitimler veriyoruz.
İstanbul’da, Bursa’da, her yıl düzenlenen kuaför,
güzellik ve bakım fuarlarına katıldık. Erkek berberleri
ve bayan kuaförlerine trikoloji eğitimi ve zengin
eğitim içerikleri eğitimi verebilmek amacıyla İstanbul’da
faaliyet gösteren Eğitmen Murat Sivaslıoğlu ve
Hair Akademi Esnaf Odaları Birliği üyelerimize
ücretsiz eğitim verdi. Katılan üyelerimize katılım
sertifikası verildi. Mesleğimizin gelişmesi açısından
Esnaf Odaları Birliği konferans salonunda üyelerimize
ücretsiz anatomik saç kesimi, düzleştirme, salon
yönetimi, müşteri hizmetleri, sosyal medya eğitimleri
Kadir Alkan tarafından verildi. Anemon Hotel’de
Tepebaşı Belediyesi ile ortaklaşa düzenlediğimiz
istişare ve dayanışma moral gecesinde meslek
hayatında 30 yıl ve üzeri doldurmuş üyelerimize
plaketle onurlandırdık, meslektaşlarımıza Anıtkabir
ve Uludağ, Cumalı Kızık gezileri düzenleyerek
kültürel etkinliklerde bulunduk. Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu - Esnaf ve Sanatkârlar
Yeterlilik Merkezi İktisadi İşletmesi (TESK ESYEM), ile
protokol kapsamında Mesleki Yeterlilik Belgesi ile
daha önce ustalık belgesini alamayan yeterli şartları
sağlayamamış berber, kuaför ve güzellik
uzmanları için belgelerini almanın yolunu
açtık.
Kuaför ve berber esnafı pandemiden en çok
etkilenen esnafların başında oldu. Bu
dönemde esnafınıza yönelik ne gibi
çalışmalarınız oldu?
Covid-19 salgını dolayısıyla iş yerlerimiz
mücbir sebepten faaliyetlerimiz geçici süreyle
durdurulduğunda üyelerimizi 2 aylık
muhasebe ücretlerinden muaf tuttuk. Aynı zamanda
yönetim kurulumuzun kararı ile de
oda kayıt belge ücretleri alınmadı. Üyelerimizin
yanlarında sigortalı çalışan 50’ye yakın
personelimizi devletimizin sağlamış olduğu
kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücretsiz
desteğinden yararlandırttık. Üyelerimizin
geçici süreyle Covid-19 nedeniyle iş yerleri
mücbir sebepten kapatıldığından ve günlük
kazanç elde eden meslektaşlarımızın ciro
kaybı yaşadığından Türkiye geneli oda
başkanlarımız ve federasyon Başkanımız ile
birlikte yaptığımız çalışmalar sonucunda devletimiz
tarafından üyelerimize 4 ay 1,000
lira ve kira desteği ve aynı zamanda bir defaya
mahsus 3 bin lira hibe desteği verdirdik.
Yine pandemi döneminde, girişimlerimiz neticesinde
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi,
Tepebaşı Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi
Kent Konseyi AK Parti il yönetimi durumu iyi
olan üyelerimiz, iş adamlarından, oda
başkanlarımızdan, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları
Birliği’nden yardım talebinde bulunarak erzak ve
A101 kart dağıtımı yaptık. Pandemi döneminde
yaklaşık 1600 üyemize yardımda bulunduk. Pandemi
döneminde üyelerimiz iş yerlerini açmadan önce
gerekli olan hijyenin sağlanabilmesi için belediyeler
ile yapmış olduğumuz görüşmelerimiz neticesinde
ücretsiz maske, kolonya, ortam dezenfektanı ve 14
kural afişi dağıtımı yapıldı.
Yıllarca kuaförlükte yaptınız. Hala da mesleğiniz de
başarılısınız. İyi kuaför nasıl olunur?
Ülkemizde berber ve kuaförler iki şekilde öğrenim
görmektedir. Bunlardan birincisi, meslek eğitim
merkezleri, ikincisi ise meslek liseleridir. Meslek
liselerinde eğitim gören öğrenciler, 4 yıllık eğitim
sonucunda işyeri açma belgesi alabilmektedir. Tamamen
el becerisine dayanan berberlik ve kuaförlük
mesleklerinde bu staj süresince öğrencilerimiz yeterli
düzeyde pratik yapma olanağı bulamamaktadır.
Yeterli pratik yapılmadığı halde okulu bitiren
öğrencilere işyeri açma belgesi verilmektedir. Berber
ve kuaför yetiştiren, meslek eğitim merkezlerine
düzenli olarak devam eden bir kişi ise en az 4 yılda
usta olabilmektedir. Haftada bir gün okula giden
öğrenciler, diğer günler kuaför ve berber
salonlarında çalışarak pratik yapma şansı bulabilmektedirler.
Girdikleri sınavlar ile kalfalık ve
ustalık belgelerini alabilmektedirler. Ustalık belgesini
alan öğrenciler işyeri açmaya hak kazanmaktadırlar.
Diğer yandan çok az pratik yapma şansı bulan ve
sadece son sınıfta staj gören öğrenciler okul bitiminde,
işyeri açma belgesi alabilmektedir. Meslek
liselerinde okuyan öğrenciler mesleki beceri
anlamında yetersiz kalmaktayken, Mesleki Eğitim
Merkezleri’ne giden öğrenciler kendilerini mesleki
beceri olarak daha çok geliştirebilmektedirler. Farklı
standartlarda öğrencilerin yetişmesi, mesleğimizin
bir eğitim standardı olmasının önüne geçmekte olup,
meslek kalitesini düşürmektedir.
Bu sorunun giderilmesi için ne yapılmalı peki?
Bu durumun düzelmesi adına staj sürelerinin
yoğunlaştırılması ve iş yeri açma belgesinin odalarca
yapılacak bir yeterlilik sınavından sonra alınmasını
istiyoruz. Meslekte yetersiz kalan berber ve
kuaförün iş yeri açması: meslektaşımız ve müşteriler
adına olumsuzluk yaratmaktadır. Mesleğimizin doktorlar
kadar hassasiyet gerektirdiğini
düşünmekteyiz. Mesleğimiz, insan unsuruyla yakın
temas içinde ve insan sağlığıyla da birebir ilişkilidir.
Bu nedenle büyük önem arz etmektedir. Bu sebeptendir
ki meslek liselerinde pratik eğitimin daha
verimli ve faydalı hale getirilmesini ve öğrencilerin
yeterli düzeyde pratik yapabilmelerine olanak
sağlanmasını talep etmekteyiz. 4+4+4 eğitim sisteminin
meslek gruplarına vermiş olduğu yıpranmalardan
en büyük etkiyi personel bulunamayışı ile
meslektaşlarımız çekmektedirler. Bununla ilgili Milli
Eğitim Bakanlığımızın ilgili çalışmalarının olduğunu
bilmekteyiz. Ancak hızlı bir şekilde eski eğitim sistemimize
dönülmesini istemekteyiz.
Kuaförler çalıştıracak eleman bulmakta zorlanıyor
mu?
Berberlik kuaförlük meslek dallarında büyük oranda
personel sıkıntısı yaşıyoruz. Acilen personel
sıkıntımız giderilmese ileride daha büyük
sorunlar yaşanacak. Bilindiği üzere berberlik
ve kuaförlük meslekleri fıtratı gereği el
yatkınlığı gerektiriyor. Bu el yatkınlığının
oluşabilmesi için mesleğe erken yaşta
başlanılmalı ama zorunlu eğitimin 12 yıla
çıkmasıyla birlikte çırak yetişmiyor ne yazık
ki! Ayrıca meslek liselerinde ve çıraklık
eğitimde yetişen berber ve kuaförler de sektörün
personel ihtiyacını karşılayamamakta.
Çıraklık eğitim merkezinde örgenim gören
berber ve kuaförler meslek liselerinden
mezun berber ve kuaförlerden daha nitelikli
yetişmektedir. Personel sıkıntımızın giderilmesi
için çıraklık eğitim merkezine giden
öğrencilerin son 12 yıllık zorunlu eğitimin
son 4 yıldan muaf tutulması berberlik ve
kuaförlük mesleğinde personel sıkıntısını ve
nitelikli personel yetiştirme sorununu
çözeceğini düşünüyoruz. Ayrıca 3 -4 ay gibi
kısa bir sürede meslek edindirme başlığı adı
altında verilen kurslar iş yeri açmak için yeterli
değil sadece mesleğe başlangıç için bir adım
oluşturmakta. Kalifiye olmayan meslektaşlarımız
standartlarını ve hizmet kalitesini ciddi oranda
zedeleyebilir. Bu işe yıllarını vermiş meslektaşlarımızla
kısa bir eğitim alıp hizmet veren arkadaşlarımızın
aynı kefeye konması büyük bir yanılgıdır.
Meslekte yaşanan personel sıkıntısının bir diğer nedeni
de planlı çalışma saatlerinin olmaması! Bu
sıkıntıların yaşanmaması için esnafımız için çalışma
saatlerinin belli bir düzene girmesini talep ediyoruz.
Bir kuaför 40 liraya fön çekerken diğeri 20 liraya
yapıyor bunu, bu diğer işlemler için de geçerli…
Bu kadar fiyat farkı normal mi?
Berber ve kuaför salonlarında uygulanana tarife dışı
fiyatlar haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır. Bu
durumun bir nedeni de berber ve kuaförlerin fiyat
belirleyememe sorunu: 5362 esnaf ve sanatkârlar
kanunun 62’nci maddesinde söz konusu olan
maddede fiyat tarifeleri azami hadleri gösterir
tanımlamasından kaynaklanıyor. Fiyat tarifelerinin
azami ve asgari fiyatları göstermesi piyasada oluşan
aşırı fiyat farkını önleyecektir. Verilen tarifelere
uyulmaması mesleğimize hizmet kalitesine ve
meslektaşlarımıza büyük zararlar vermektedir.
Ucuza çalışan berber ve kuaförlerimiz zanaatkâr
kimliğimizi zedelemektedir. İşyerlerinin dış
cephelerine asılan tabelalar tarife dışı ücret
levhaları yasal değildir. Meslektaşlarımız yasalara
uymalıdır. Fiyat tarifelerindeki ciddi farklar ve
tabelalara yazılan fiyat reklamları müşterilerimiz
tarafından meslektaşlarımıza karşı güvensizlik
oluşturmaktadır. Bu durumdan hem meslektaşımız
hem de vatandaş zarar görmektedir. Resmi olan tarifelerimizin
sabit uygulanması adına çalışmaların
uygulamaya geçirilmesi isteğimizdir. Mesleğimizin
kanayan yarası haline gelen fiyattaki haksız rekabet
sorunu 5362 sayılı esnaf ve sanatkarlar kanununun
62. maddesinde yer alan fiyat tarifeleri azami
hadleri gösterir tanımlamasının bir an önce düzenlenmesi
ve işyerlerine tarife dışı fiyatlandırma
yapan işyeri sahipleri için gerekli tüm yasal
işlemlerin birlik veya oda yönetim kurulu bünyesine
verilmesi talebimizdir. Tarife dışı işyerlerine asılan
fiyat tarifelerini kaldırma yetkisi birliğimizin disiplin
kurulu bölümlerine verilmesi ve caydırıcı oranlarda
ceza verilerek bu konuda sonuca ulaşmak istiyoruz.
2018 İtibariyle siz değerli üyelerimizin isteği
doğrultusunda her yıl ücret tarifelerini yüzde 15-20
arası artış yaparak en uygun fiyatlarla
çalışmaktayız.
Güzellik salonu işletmelerinin sorunları nelerdir?
Ülkedeki meslektaşlarımızın bildiği üzere yine
güzellik uzmanlarının foto epilasyon (IPL) hakları
elinden alındı. Ülke genelinde 20000’e yakın güzellik
uzmanı ve güzellik salonu işletmecisi mağdur duruma
sokuldu. Güzellik uzmanları tarafından yapılan
foto epilasyon ve iğneli epilasyon hakları yürütmeyi
durdurma kararıyla ellerinden alındı. Çok sayıda
meslektaşımız bu konuda mağdur oldu. Güzellik
uzmanı meslektaşlarımızın ekmeği elinden alınmaya
çalışılmakta. Konuyla ilgili ivedilikle çalışma
yapılmalı ve güzellik uzmanlarının hakları geri verilmeli.
Epilasyon işlemini hiçbir hekimin
yapmadığını biliyoruz. Uzman bir hekimin 12 yıl
okuyup, bir poliklinikte ağda, epilasyon ve cilt
bakımı yapması beklenemez. El ayak bakımları, epilasyon,
cilt bakımı, kalıcı makyaj uygulamaları
güzellik salonlarında yapılan işlemlerdir. Güzellik
salonları ile ilgili sıkıntılarımız Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın değerli takdirleriyle sorun
olmaktan çıktı ve binlerce meslektaşımız hakkına
kavuştu. Amacımız diğer bütün dallardaki
meslektaşlarımızın da haklarına kavuşmasıdır. Son
sözleriniz… Odalarımız devletten herhangi bir maddi
destek almadan üyelerimizden tahsil edilen
muhasebe, kayıt ve hizmet karşılığı gelir ile varlığını
sürdürmekte, personel, yönetim kurulu ücretleri ve
idari büroya ait tüm giderlerini bu gelirler ile
karşılamaktadır. Belli ölçülerde devlet destekli personel
istihdam ettirebilmek bunun içinde devlet
destekli maddi yardımların yapılmasını istiyoruz. 17
Ekim ve 02 Kasım 2021 tarihlerinde erkek berberi,
kadın kuaförü ve güzellik uzmanlarını eğitmenler
eşliğinde Odamız bünyesinde ücretsiz eğitimlere
bekliyoruz…
Kuaförler zengin diye bir algı var toplumda…
Neden dersiniz?
Kuaförler çok para kazanıyor diye bir yanılgı var. Bu
yanılgı; malzeme ve hizmet bedellerinin birbirine
karıştırılmasından kaynaklanıyor. Alınan ücretin
tamamen gelir olarak düşünülmemesi ve bu iki bedelin
birbiriyle karıştırılmaması gerekiyor. Kuaförlerin
vergi yükü de çok ağır, Bağ-Kur SSK ve kira gibi
mecburi ödemelerini bile yapmakta zorlanıyorlar,
bu konuda küçük esnafın desteklenmesi ve hizmetteki
yüzde 18 olan KDV oranının yüzde 8’e
düşürülmesi gerekiyor bu durumun gerçekleşmesi
durumunda kuaförlerin ödeme gücü düzene girecektir
ve sektör canlanacaktır. Ayrıca esnaf, sicillerindeki
kırmızı çizgiler nedeniyle bankalardan
kredi alamamaktadır. Esnafı desteklemek ve
gelişimlerine yardımcı olmak amacıyla özel ve kamu
bankaları bu konuda sağduyulu olması gerekiyor.
Düğün sezonu neredeyse bitti, bu sürede kuaförler
bekledikleri kadar çok iş yapabildiler mi?
Berberlerimiz ve kuaförlerimiz yaz ayları olmasına
rağmen bekledikleri işleri bulamıyorlar. Kuaförlerimiz
kazançlarının büyük bir bölümünü de yaz
aylarında yaptıkları gelin başlarından
kazanmaktadırlar. Bazı meslektaşlarımız düğün
salonlarıyla anlaşarak düğün salonlarının
müşterilerini anlaşmalı kuaförlere yönlendiriyorlar.
Çok düşük fiyatlarla yapılan bu
anlaşmalar, mesleğimizin hizmet değerini
düşürmekle birlikte diğer esnafımızın da
işlerine engel olmaktadır. Konuyla ilgili
meslektaşlarımızdan çok fazla şikâyet
almaktayız. Kuaför esnafımız “Sadece 3-5 kişi
mi ekmek yiyecek biz ekmek
yiyemeyecekmişiz” diye haklı olarak
şikâyetlerde bulunmaktadır. Bu düğün
salonlarının bu konuya dikkat ederek esnaflık
vecibelerini unutmamaları gerektiğine
inanıyorum. Bu işten ekmek yiyen insan 5-10
kişi değil 500 kişidir. Düğün salonlarıyla
anlaşan kuaförler 500 tane kuaförü mağdur
ediyor. Bu işi yapanlar kişiler sadece belli başlı
kişilere rant sağlamaktadır. Bu şekilde çalışan
kuaförler ve düğün salonları, geneli
düşünerek hareket etmeli ve konuyla ilgili
meslektaşlarımızı korumak adına yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Bir sokakta bazen birkaç metre mesafeyle
birden fazla berber, kuaför bulunuyor, bununla ilgili
bir düzenleme yok mu?
Şehrimizde işyerlerinin birbirilerine çok yakın
olması mesleğimiz meslektaşımız ve müşterilerimiz
açısında birçok açıdan sıkıntı oluşturmaktadır. Belli
bölgelerde yoğunlaşmış ve birbirine yakın iş yerlerinde
aşırı rekabet ortamı oluşturmaktadır. Bu rekabet
ortamı da maalesef hizmet rekabeti olarak
değil, fiyat rekabeti olarak kendini göstermektedir.
Yapılan bu aşırı fiyat rekabeti hizmet kalitesini
düşürürken berberlik, kuaförlük mesleğinin
değersizleştirmekte ve kazancı ciddi oranda
azaltmaktadır. Ve aşırı fiyat farklılıklarından dolayı
müşterilerin kafası karışmakta ve karşılıklı güven
ortamı oluşamamaktadır. Ayrıca bazı bölgelerde
ihtiyaçtan fazla olan işyerleri varken, bazı bölgelerde
yok denecek kadar azdır, dolayısıyla her yere
eşit hizmet gitmemekte ve hizmet kalitesi
düşmektedir. Konuyla ilgili var olan sorunların
çözülmesi ve ileride oluşabilecek sorunların çözümü
adına meslek kalitemizi artırmak, için harita üzerinden
Eskişehir’deki berber ve kuaförlerin belirlenerek,
mesafe çalışmalarının yapılmasını istiyoruz.
İşyerleri, nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurularak
ihtiyaca göre birbirlerine eşit mesafelerde
olması ve ihtiyaç olan bölgelerin belirlenip o bölgelere
işyerlerinin yönlendirmesini talep ediyoruz.
Bu anlamda büyükşehir haritaları üzerinden mahalle
ve cadde konumlarına göre işyeri ruhsatları
verilmedir. İşyeri açılmadan önce kişiler bağlı
bulunduğu oda ve belediyelerle birlikte hareket etmelidir.
Belediyelerimizle iş birliği yaparak ülkemizde
bir ilki gerçekleştirmek ve şehrimizin de pilot
bölge olmasını istiyoruz. Bu proje gerçekleştiği
takdirde hızla büyüyen gelişen şehrimizde ileride
oluşabilecek sorunları da önlemiş hem müşterimiz
hem de esnafımızın adına olumlu bir gelişme
olacaktır. Belli bir sürede olsa bu uygulama sonucunu
görerek esnafın daha rahatladığı görülecektir.
Mesafelerin en az 150-250 metre olması
talebimizdir.
Çok teşekkür ederiz Fethi Bey…
Bey teşekkür ederim, başarılar dilerim.
17
Yaz yağlarını
eritmek için
beş egzersiz
- Sabit Bisiklet
Egzersiz planının bir parçası olarak sabit
bisiklet, kalori yakmanın mükemmel, çok
zorlamasa da etkili bir yoludur. Başlangıç
kilosuna bağlı olarak, yarım saatte yaklaşık
200-300 kalori yakılabiliyor. Farklı hızları,
zorluk seviyelerini deneyebilir ve hatta HIIT
bisiklet antrenmanları yapılabilir.
- Deadlift
Tüm alt vücudu çalıştırabilmek için deadlift
18
iyi bir harekettir. Karın bölgesini, sırtı ve
bacakları hedef alarak kalori yakmaya ve
kas kazanmaya yardımcı olur. Avuç içleri
birbirine bakacak şekilde dumbbel’lar veya
halteri alınır. Ayaklar omuz genişliğinde
açılır, daha sonra dizleri biraz kırarak sırt
düz olacak şekilde yere doğru eğilinir.
Eğilirken ağırlık vücuda yakın tutulur. Son
olarak başlanılan pozisyona yavaşça geri
dönülür. Bu sırada kalça kasları sıkılır.
- Dumbell Overhead Lunge
Zorluk seviyesini iki katına çıkarmak için
dumbell overhead lunge yapılabilir. Bu
hareket sırtın ve kalça kaslarının yanı sıra
gövdedeki tüm kasları da çalıştırıyor. Yani
hem güçlendiyor hem de metabolizmayı
hızlandırıyor. Avuç içleri birbirine bakacak
şekilde orta ağırlıkta dumbbel'lar alınır.
Daha sonra lunge için bir adım atılarak, arka
diz yerle arasında az bir mesafe olacak
şekilde yaklaştırılır. Bir saniye kadar durduktan
sonra tekrar dikleşip, ters
ayakla aynı hareket tekrarlanır.
- Mountain Climbers
Mountain climbers hareketi kalp
atış hızını artırır, kalori yakmayı
sağlar ve bacaklardan karın bölgesine,
sırta ve omuzlara kadar güç
kazandırır. Dizler mümkün
olduğunca hızlı bir şekilde göğüs
hizasına kadar çekilir ve o sırada
eller yere dik bir şekilde baskı
uygulanır. Hareket kardiyo sayılsa
da aynı zamanda vücudu da
güçlendirir.
- Farklı egzersizleri
birleştir
Bir antrenmandan maksimum
fayda görmek için farklı egzersizler
yapılabilir. Örneğin; burpees
ile lunge'ı birlikte yapmak hem
kalori yakmayı sağlar hem de
güçlenmek için uygulanabilecek bir
egzersizdir.
Evinin bodrumunda mantar
yetiştiriciliğine başlayan ÖZLEm
İstiridye
ÇINar şu anda 800 metrekarelik
6 odalı işyerinde tonlarca istiridye
mantarı yetiştiriyor
mantarlarını
pamukta
ürEtİyor
Eskişehir’de bir şirkette işçi olarak çalışırken çıkan haberlerden etkilenerek evinin bodrumunda
mantar yetiştiriciliğine başlayan Özlem Çınar, şu anda 800 metrekarelik 6 odalı işyerinde tonlarca
istiridye mantarı yetiştiriyor. Eskişehir’de pamukta mantar üreten tek kadın olan Çınar, istiridye
mantarında kuzu etine göre 3 kat daha fazla protein bulunduğunu söyledi.
Eskişehir Aşağısöğütönü Mahallesi’ndeki
üretim tesisinde pamuk içerisinde istiridye
üretimi yapan evli 2 çocuk annesi Özlem
Çınar, istiridye mantarını tanıtmak için çok
uğraş verdiğini söyledi.
GAZETEDE HABER GÖRDÜ, MANTAR
YETİŞTİRİCİLİĞİNE BAŞLADI
6 yıl önce bir şirkette işçi olarak çalışan
Özlem Çınar, işyerinden istifa ettikten sonra
bir süre ev hanımlığı yaptı.
Bu sırada bir gazetede ‘mantar
yetiştiriciliği’ ile ilgili gördüğü haber
sonrası mantar üretmeye karar verdi.
Başlangıçta evinin bodrumunda kültür
mantarı yetiştiren Özlem Çınar, 4 yıl önce
Aşağısöğütönü Mahallesi’ndeki 800 metrekarelik
6 odalı çiftlikte istiridye mantarı
yetiştirmeye başladı.
Tonlarca kültür mantarı yetiştiren Çınar,
yetiştirdiği ürünleriyle siparişlere
yetişemiyor.
PAMUKLARA SARIP YETİŞTİRİYOR
30 metrekarelik evinin bodrumundan 800
metrekarelik tesiste istiridye mantarı
yetiştirmeye başlayan Çınar, gerekli
eğitimleri alarak, diğer mantar türlerine
göre kompostoyu pamukla sağlanan
mantarın insanlar için daha faydalı ve üretim
de bol olduğu öğrendi.
Aşağısöğütönü mahallesindeki bir çiftliği
mantar üretim tesisi haline getiren Çınar, aynı
zamanda Eskişehir’de pamukta istiridye
mantarı yetiştiren tek kişi oldu.
Çınar, “Eskişehir’de kompost dediğimiz pamuk
içerisinde mantar yetiştiren tek kişi benim. Bu
şekilde başka üretim yok. ‘Pamuklara sarıp
büyüttüğümüz’ dediğimiz olay bu. Pamukların
içine sarıp yerleştirdiğimiz istiridye
mantarlarını yine pamukların içinde büyütüyoruz”
dedi.
ETE GÖRE PROTEİN DEĞERİ 3 KATI
İstiridye mantarını ekiminden sonra yaklaşık
1 ay içerisinde hasat ettiklerini ifade eden
Çınar, “Tesisimizde 6 oda da üretim yapıyoruz.
Her bir oda 10 ton yani 1000 poşet hammadde
alıyor. Yaklaşık 30 gün sonra hasat
yapmaya başlıyorum. Her odadan yaklaşık
yüzde 25 hasat yapıyorum. Yani 10 tonluk
her bir odadan 2,5 ton istiridye mantarı
hasadı yapılıyor. Duruma göre her ekimden, 2
veya 3 kez de hasat aldığımız oluyor. İstiridye
mantarı; kanser, tümör, kansızlık, kalp
rahatsızlıkları, bağışıklık sistemi ve tansiyon
gibi hastalıklara iyi geliyor. Güneşteki D vitamini
bir tek bu istiridye mantarında var. Ete
göre 3 kat daha fazla protein içermektedir.
Kültür mantarı yetiştiriciliğinde kimyasal
madde kullanılırken istiridye mantarı
yetiştirirken hiçbir kimyasal madde
kullanılmıyor. Tamamen doğal üretimdir.
Lezzeti de aynı kuzu eti gibidir” şeklinde
konuşu.
ETE GÖRE FİYATI ÇOK DAHA UCUZ
Çınar, ürettiği istiridye mantarlarını market
ve pazarlara, lokantalara toptan vermekle
birlikte Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin
haftanın 3 günü açmış olduğu üretici
pazarında kendisinin de sattığını söyledi.
Çınar, “Ete göre faydası 3 katı olan istiridye
mantarını 4-5 sene önce vatandaşlara anlatabilmek
için çok zorlandım. Şimdi
Eskişehirliler bu mantarın kıymetini çok iyi
biliyorlar. Kuzu eti bugün kasaplarda 100
lira gibi rakamlarda satılırken, aynı şekilde
tavuk eti 40 lira gibi fiyatlarda satılırken,
istiridye mantarını üretici pazarında kilosunu
18 liradan satıyorum. Hem faydası
daha fazla hem de daha ekonomik. İstiridye
mantarını normal etten ayırt etmeniz
imkansız diyebilirim” dedi.
HAMMADDE YURTDIŞINDAN GELİYOR
Üreticilere gereken desteğin
verilmediğinden de yakınan Çınar, şöyle
konuştu:
“İstiridye mantarını yılın 12 ayında da
yetiştirebiliyoruz. Ancak ben Temmuz ve
Ağustos aylarında sebze ve meyvenin bol
olması nedeniyle üretimi düşürerek tek odada
üretim yapıyorum. Bu sürede de tesisi bakıma
almış oluyoruz. Üretimde kullandığım pamuğu
Denizli ve Uşak illerinden sağlayabiliyorum.
Ancak istiridye mantarı tohumunu
yurtdışından alıyorum. Üreticilere gereken
destek sağlanmalı. Üretim yaptığımız odalar
yeterli gelmiyor. Ancak maliyet yüksek olduğu
için oda sayısını da arttıramıyorum. Üretmek
isteyenlerin önü açılmalı, gereken destek
sağlanmalı diye düşünüyorum.”
19
30 Ülke, 150 şehirde gerçekleşen etkinliğin Eskişehir bölümü renkli görüntülere sahne oldu. Organizatör
Füsun Ertunç, Eskişehir caddelerini renklendiren etkinliğin amacını İSTİKBAL DERGİ’ye anlaı.
Süslü kadınlar
Süslendiler
bisiklet turuna
katılan
Eskişehirli
Püslendiler
kadınlar
Pedal Çevirdiler
2013 yılında İzmir'de başlayan ve 9 yıl içerisinde büyüyen ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’
etkinliği Eskişehir'de de gerçekleşti. Renkli görüntülerin yaşandığı, 30 ülke, 150 şehirde
gerçekleşen ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’ etkinliği nedeniyle kadınlar hem kendilerini hem
de bisikletlerini süsleyerek etkinliğe katıldılar. Süslenip, püslenip pedal çeviren kadınların
etkinliği renkli görüntülere sahne oldu. İstikbal Dergisi’ne etkinliği değerlendiren ‘Süslü
Kadınlar Bisiklet Turu’ organizatörü Füsun Ertunç, yaya ve bisikletliler için güvenli
ulaşım altyapısı ve hizmetleri almak istediklerini söyledi.
Türkiye'de başlayan ve daha sonra dünyada diğer
şehirlerde bisiklete binen kadınların düzenlediği
‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’ etkinliğinde, kadınlar
hem kendilerini hem de bisikletlerini süsleyerek
pedal çevirdiler.
RENKLİ GÖRÜNTÜLERE SAHNE OLDU
Eskişehir'de, bisikletin yaşamın bir parçası
olması ve kadınların görünür
olması amacıyla dünya
genelinde düzenlenen 'Süslü
Kadınlar Bisiklet Turu'
etkinliğinde kadınlar kendilerini
ve bisikletlerini süsleyerek
pedal çevirdi.
‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’
bu yıl yaklaşık 150 şehir, 30
ülkede eş zamanlı olarak yine
bağımsız gönüllü kadınlar
tarandan yapıldı.
19 Eylül Pazar günü Eskişehir
Odunpazarı Meydanı'nda
başlayan tur Kanlıkavak
Parkı'nda son buldu. Etkinliğe
200'e yakın kadın hem kendilerini
hem de bisikletlerini
süsleyerek katıldı.
'Süslü Kadınlar Bisiklet Turu' etkinliğine katılanlar renkli
görüntülerin yaşanmasına sahne olurken,
vatandaşlarında yoğun ilgisini çekti.
ÇOCUKLARIMIZA DAHA TEMİZ VE YAŞANABİLİR BİR
DÜNYA BIRAKMAK İSTİYORUZ
Etkinliğe bazı kadınlar çocuklarını da süsleyerek
20
katılırken çok az sayıda da erkek bisiklet
kullanıcısı katıldı.
Yaklaşık 3 kilometre pedal çeviren kadınlar,
vatandaşlardan da yoğun ilgi gördü. Etkinlik sonunda
İSTİKBAL okurlarına etkinlik ve bisiklet
kullanımı ile ilgili açıklamalarda bulunan Süslü
Kadınlar Bisiklet Turu Organizatörü Füsun Ertunç,
etkinliğin 'Dünya Otomobilsiz Kentler
Günü' kapsamında bisikletin hayatın bir parçası
olmasına dikkat çekmek amacıyla
düzenlendiğini söyledi. Ertunç, bisiklet
kullanıcısı kadınların dilek ve isteklerini şu
şekilde sıraladı:
l Kadın ve erkeklerin bu toplumda aynı haklara,
yükümlülüklere sahip olduğunu ve her alanda
kendilerini özgürce ifade etme hakları olduğunu
hatırlatmak istiyoruz.
l Biz binlerce kadın; pedallarımızın itici gücünü
tüm toplumda da göstermek istiyoruz.
Çocuklarımıza daha temiz ve yaşanabilir dünya
bırakmak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.
l Kadınların toplumda daha görünür olması ve
sorumluluk almasını diliyoruz.
BİSİKLETE DAHA ÇOK BİNEREK DÜNYAYA
KATKIDA BULUNABİLİRİZ
l Geçmişte ‘iklim değişikliği’ diyorduk, şimdi ise
‘iklim krizi’ diyoruz. Bunun etkilerini çok acı bir
şekilde yaşadık, yaşıyoruz. Ciğerlerimiz yanıyor,
canımız yanıyor. Her bireyin bu konuda
yapabileceği bir şeyler var. Biz bisiklete daha
çok binerek dünyaya olumlu katkıda bulunabiliriz.
Bir kişinin karbondioksit salınımı, otomobil
ile gidilecek yol bisikletle gidildiğinde 15 kat
azalıyor.
l Biz iklim krizine karşı yönetimlerin de derhal
harekete geçmelerini istiyoruz.
SALGIN DÖNEMİNDE TOPLU TAŞIMAYA BİN-
MEK İSTEMEDİK
l Salgın sürecinde evlere kapandık ve bunaldık.
Dışarıya çıktığımızda nefes alacak yeşil bir alan
aradık. Motorlu taşıtlar yollarda olmadığında
gürültü kirliliğinin azaldığını, havanın nasıl temiz
olduğunu gördük. Bunların insanın temel
ihtiyaçları olduğunu anladık. Toplu taşıma
araçlarına binmek istemedik. Hem spor
yapabileceğimiz hem de açık havada
olabileceğimiz bir ulaşım aracı vardı. BİSİKLET…
l Şehirlerin insan odalı olarak yeniden
tasarlanmasını istiyoruz.
l Kamu alanlarının, özellikle kadınların,
çocukların ve yaşlıların rahatlıkla ortak olarak
kullanılmasını istiyoruz.
OTOMOBİLSİZ PAZAR
GÜNÜ İSTİYORUZ
l Yaya ve bisikletliler için güvenli ulaşım
altyapısı ve hizmetleri almak istiyoruz.
l Her an bir trafik kazasına kurban gitmekten
korkuyoruz. Motorlu taşıtların neden olduğu
kazalarda bisikletli ölümlerin durmasını, bunun
için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz.
l Özellikle büyük şehirlerimizde Pazar günleri,
şehir merkezinde bazı caddelerin motorlu araç
trafiğine kapatılarak ‘Otomobilsiz Pazar’ ilan
edilmesini istiyoruz.
21
Odunpazarı Belediye
Başkanı Kazım Kurt
“Seçim vaatlerimizi bir
bir hayata geçiriyoruz
Geçtiğimiz aylarda yaşanan
orman yangınları ve
seller; yenilenebilir
enerjinin önemini bir
kez daha gözler önüne
serdi. İklim krizinin etkilerinin
günden güne derinleştiğinin
altını çizen
Odunpazarı Belediye
Başkanı Kazım Kurt,
örnek bir çalışmaya
imza attı. Vizyon Projelerinden
birini daha hayata
geçiren Başkan
Kurt, temiz enerji kaynaklarından
güneş enerjisinin
bölgede kullanımı
için örnek bir adım atarak
Güneş Enerjisi Santrali
(GES) kurdu. Güneş
enerji santrali ile temiz
enerji üreten Odunpazarı
Belediyesi hem
kendi enerji ihtiyacını
karşılayacak hem de
gelir elde edecek. GES’in
vizyon projeler arasında
olduğuna dikkat çeken
Başkan Kazım Kurt,
“Seçim vaatlerimizi bir
bir hayata geçiriyoruz”
dedi.
22
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt’un vizyon projeleri arasında yer
alan ve çalışmalarını yakından takip
ettiği Güneş Enerji Santrali, Türkmentokat
Mahallesi’ne kuruldu. Odunpazarı Belediyesi,
Güneş Enerji Santrali ile yılda yaklaşık
1.800.000 KWH enerji üretecek.
Belediye, ürettiği güneş enerjisi ile hem
kendi enerji ihtiyacını karşılayacak hem de
gelir elde edecek.
“İKLİM KRİZİ
TEHLİKESİNE
KARŞI HIZLA HAREKETE
GEÇMEMİZ GEREKİYOR”
Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin büyük felaketler
ile karşı karşıya kaldığına dikkat
çeken Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt, “İklim krizi evimize kapıyı çalarak
değil, adeta kırarak, seller, yangınlar, şiddetli
dolular, kuraklıkla girdi. Türkiye,
doğal afetler ile gündelik hayatta karşı
karşıya kaldı. İklim krizi tehlikesine karşı
hızla harekete geçmemiz gerekiyor. Harekete
geçilip, gerekli önlemler alınmazsa
tüm bu felaketlerin
sıklığının
ve yoğunluğunun
artması kaçınılmaz
olacak”
dedi. Yenilenebilir
enerji kaynaklarının
kullanımının
hem sürdürülebilirlik
hem
çevre için
önemli olduğuna
dikkat çeken
Başkan Kurt,
aynı zamanda
ekonomik anlamda
da kazanç
sağlayacaklarını
vurguladı.
“VİZYON PROJELERİMİZDEN BİRİNİ
DAHA HAYATA GEÇİRDİK”
Bu nedenle Türkmentokat Mahallesine
Güneş Enerji Santrali kurduklarını söyleyen
Başkan Kurt, “GES, bizim hemşehrilerimize
verdiğimiz sözler arasındaydı. Vizyon
projelerimizden birini daha hayata geçirdik.
Biz, seçim vaatlerimizi bir bir gerçekleştiriyoruz.
Yenilikçi ve sürdürülebilir
projeler üzerine çalışmaya devam edeceğiz”
diye konuştu.
GÜNEŞ ENERJİSİ YENİLENEBİLİR VE
TEMİZ ENERJİ KAYNAĞI!
Konu ile ilgili olarak konuşan yetkililer,
güneş enerjisinin yenilenebilir bir enerji
kaynağı olduğuna dikkat çekti. Güneş
enerjisinin dünyanın her yerinde, her gün
kullanılabildiğini söyleyen yetkililer, güneş
enerjisinin yenilenebilir ve temiz enerji olması
sebebi ile çevreye zararlı duman, gaz,
karbon monoksit, kükürt ve radyasyon
gibi etkileri olmadığının altını çizdi.
Kazım Kurt “Verdiğimiz kreş sözlerini yerine getiriyoruz”
Odunpazarı bölgesi iki
yeni kreşe daha kavuştu
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım
Kurt, vatandaşlara verdiği kreş sözünü
yerine getirmeye devam ediyor. İbrahim
Eldem ve Çetin Bingöl ile protokol
imzalayan Başkan Kazım Kurt, Odunpazarı’na
iki kreş daha kazandıracak.
Kreş ve çocuk merkezleri ile ilgili konuşan
Başkan Kurt, “Her mahalleye 1 kreş
sözümüzün arkasındayız. Odunpazarı’ndaki
kreş ve çocuk merkezi sayısını
imzaladığımız bu iki protokol ile 12’ye
çıkaracağız. Kreş çalışmalarımız devam
edecek” dedi.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt,
vizyon projeleri arasında yer alan “kreş”
sözünü yerine getirmeye devam ediyor.
Bir taraftan Vadişehir Mahallesi’ndeki kreş çalışmalarına
devam eden Başkan Kurt, İbrahim
Eldem ve Çetin Bingöl ile hibe protokolü imzalayarak
2 yeni kreş için çalışmalara başladı.
İmzalanan bu protokollerle ve çalışmalarında
sona yaklaşılan Vadişehir Kreşi ile birlikte kreş
ve çocuk merkezi sayısı 12’ye çıkacak.
Başkan Kurt’un makamında gerçekleşen imza
törenine Başkan Kazım Kurt, İbrahim Eldem ile
Çetin Bingöl katıldı. İbrahim Eldem ile imzalanan
protokole göre; Emek Mahallesi Ertaş Caddesi
üzerinde bulunan mülkiyeti Odunpazarı
Belediyesi’ne ait olan binanın bir kısmı Eldem
Dayanıklı Tük. Mal. İnş. Tur. İşlet. San. Tic. Ano.
Şti. tarafından kreş olarak yeniden düzenlenecek.
Hibe edilen mobilya, eşya gibi araç ve gereçler
bağış amacı doğrultusunda söz konusu
kreşte kullanılacak ve bu binaya Odunpazarı
Belediyesi Hacı Zeynep Eldem
Kreşi adı verilecek. Çetin Bingöl ile
imzalanan protokole göre ise Gökmeydan
Mahallesi’nde bulunan ve
mülkiyeti Odunpazarı Belediyesi’ne
ait çalışmaları devam eden ek
hizmet binasının bir bölümü Çetin
Döküm Mak. San. Tic. Ltd, Şti tarafından
kreş olarak düzenlenecek.
Hibe edilen mobilya, eşya gibi araç
ve gereçler bağış amacı doğrultusunda
söz konusu kreşte kullanılacak.
Söz konusu kreşe Odunpazarı
Belediyesi Hilal Bingöl Kreşi adı
verilecek.
“HER MAHALLEDE 1 KREŞ
YAPMA SÖZÜMÜZÜ
GERÇEKLEŞTİRİYORUZ”
Protokol töreninde konuşan Odunpazarı
Belediye Başkanı Kazım Kurt, Çetin Bingöl
ve İbrahim Eldem’e Odunpazarı Belediyesi
ve Odunpazarı’nda yaşayan çocuklar adına teşekkür
etti. Kreş sözünün arkasında olduklarını
vurgulayan Başkan Kurt, “Bildiğiniz gibi
100 kreş iddiası ile yola çıktık. Her mahallede
1 kreş yapma sözümüzü gerçekleştiriyoruz. Bu
iki kreşinde yılbaşına kadar bitirilmesi ile kreş
sayımızı artıracağız. Ben hem Çetin Bingöl’e
hem de İbrahim Eldem’e teşekkür ediyorum.
Yeni kreşler için örnek olmalarını diliyorum”
dedi.
“EĞİTİMİMİZE VERDİĞİNİZ BU DEĞERLİ
KATKI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM”
Başkan Kurt’a eğitime verdiği destek için teşekkür
eden Çetin Bingöl, “Umarım, kreşlerin
devamını arkadaşlarımız getirecektir. Eğitimimize
verdiğiniz bu değerli katkı için teşekkür
ediyorum. Gerçekleştirdiğiniz bu çalışma toplum
sağlığı açısından çok önemli bir görev. Burada
yetişecek çocuklar Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı bir eğitim alacak. Ben çok
mutluyum. Özellikle rahmetli kızımın adının
verilmesi benim için çok önemliydi. Çok büyük
gurur duydum” diye konuştu.
İBRAHİM ELDEM’DEN HAYIRSEVER
İŞ İNSANLARINA ÇAĞRI
“Bu kadar hayırlı bir işe vesile olduğu için
Odunpazarı Belediyesi
şahsında Kazım Kurt Başkanıma
teşekkür ederim”
diyen İbrahim Eldem, hayırsever
iş insanlarına
çağrı yaptı. Gerçekleştirdikleri
bu protokolün hayırsever
iş insanlarına
örnek olmasını dileyen
Eldem, “Umarım kreşlerin
devamı gelecektir. Kreş
çalışma hayatında çok
önemli. Biz de Hacı Zeynep
Eldem adını verdiğimiz
bu kreşi en kısa
sürede tamamlayıp belediyemize
teslim edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum”
dedi.
23
Eskişehir Küçük Millet Meclisi Hamalı ve Restorant Yöneticisi Sevim Şahin :
HERKES HER ALANIN
HAMALI OLMALI
Sevim Şahin…
Eskişehir’de herkesin
Sevim ablası olarak
biliniyor.
Tok sesi, sıcakkanlı
tavırları, güler yüzü…
Yakın kılıyor istemsiz…
Geçtiğimiz günlerde bir
eylemde karşılaşıyoruz.
Küçük Millet meclisinden
konu açılırken, kendisini
sürekli “Hamal” olarak
adlandıran Sevim
ablanın bu hikayesini
merak ediyorum.
Elbet bir nedeni olmalı
diyorum bu benzetmenin…
Sevim abla bir yandan
Küçük Millet Meclisinde
hamallık görevini
yürütürken bu aralar Arifiye
Mahallesi Vehbi
Cem Aşkun Sokak’ta bulunan
“Butika Cafe-
Restoran’da” yöneticilik
yapıyor.
Hem kahvesini içmek
hem de biraz laflamak
için uğruyorum.
Ben biraz yorgun olsam
da o bütün güzelliği ve
enerjisiyle karşılıyor
beni…
Cafenin teras bölümüne
geçiyoruz.
Hava Ekim olmasına
rağmen serin değil…
Hatta kalın giyindiğimize
pişman oluyoruz.
Güneş bildiğin yakıyor.
Laf lafı açarken soruyorum:
Neden kendine hamal
diyorsun?
Net yanıt veriyor:
“Ben kendimi hamal
olarak tanıtıyorum.
Karşımda estağfurullah
diyorlar. Aslında hoş
değil, estağfurullah diyecek
bir şey yok.
Emeğiyle çalışan bir
insanı hamal diye
adlandırıyoruz, ee bende
emeğimle çalışıyorum,
herkes her alanın hamalı
yani. Kimisi çok ağır yük
taşıyor, biz de
başkalarının yükünü
taşıyoruz.”
Bir yandan sıcak
kahvelerimizi yudumlarken
cafede yöneticilik
fikrinin nasıl oluştuğunu
merak ediyorum.
Şakayla karışık şöyle
diyor:
“Ben şu an da burada
profesyonel çalışanım.
Kendi iş yerim değil.
Yine hamallığıma devam
ediyorum. Burada hem
yönetici hem de müdür
olarak çalışıyorum ama
hamalım yani. O vasıfları
istemiyorum
hayatımda…”
İşte emeğin hamallığını
yapıyor Sevim abla…
Bana da yazması
düşüyor.
Küçük Millet Meclisi’ni
yıllarca yönettin.
Ve kendine
“başkan” değil de
“hamal” dedin. Bir
hikayesi var mı?
Biz toplumsal sorunların
her alanında
gönüllüyüz. Bu gönüllülüğün
bir emeği
var, herkes gibi. Gerçek
gönüllü olursanız
emeği var.
İletişimi kurarsanız,
derneğinizde bütün
her şey ekonomiye
dayalı olduğu için
temizliğinden her
şeyine siz yaparsınız,
yanınızda da çalışanınız
olmaz.
Hamalısınızdır aynı
zamanda... Küçük Millet Meclisi’nin
kuruluş amacında kararı
alındı. Bir merkezi var Küçük
Millet Meclisi’nin, merkezde çalışan
kişilerin adına mutfak personeli
dedik, esas bu projenin
sahibi olan Şanar Yurdatapandı,
ona da aşçıbaşı ismini koyduk.
Diğer illerin benim gibi gönüllülerine
de hamal dedik. Biz bundan
hiç rahatsız olmadık. Ben
kendimi hamal olarak tanıtıyorum.
Karşımda estağfurullah diyorlar.
Aslında hoş değil,
estağfurullah diyecek bir şey
yok. Hamal emeğiyle çalışan bir
insan. Ben de emeğimle çalışıyorum,
herkes her alanın hamalı
RÖpoRtaj
Özge Zaim
yani.Kimisi çok ağır yük taşıyor
biz de başkalarının yükünü taşıyoruz.
Onun için hiç gocunmadım.
Başkan olsan ne olacak ki?
Yaşam içerisinde insan olmak
önemli değil mi?
Küçük Millet Meclisi ülke genelinde
bir platform. Öyle mi?
Evet. İlk etapta bir projeyle oldu.
Yaklaşık 47 ilde yürüttük. Her
ayın ilk Cumartesi günü yapıldı.
Gerçekten çok kaliteli ve mükemmel
toplantılar başardık.
Bunun sonuçlarını aldık. O
zaman dört parti gündemdeydi
mecliste. Dördüne de ulaştırdım.
Her birinin ortak paydasını aldık
24
ve ulaştırdım. Ciddi takip edildik. Hatta
Cumhurbaşkanı’nın sizin sözlerinizden
çaldım dediği günler de vardı. Onlardan
Mahir Ünal, bizim Küçük Millet Meclisinden
sorumluydu, illere haber veriyordu.Muharrem
İnce CHP’den
sorumluydu.O da yine illeriyle irtibat
kuruyordu. Ve çok
başarılı gitti. Şu an
bütçesi olmadığı için
iller kendi başına
yapmaya devam
ediyor. Artık hem
proje hem de bütçe
bitti. Yapamadığımız
ve zaten gönüllülüğe
dayalı bir çalışma olduğu
için isteyen il
yürütsün, biz artık
ekonomik olarak da
bir şey yapamıyoruz
dediler.14 yıldır var.
Eskişehir çok benimsedi.
Mesela ben hiç
durayım, yapmayayım
kelimesini kullanamıyorum.
Çünkü
ne zaman toplantımız
diye soruyorlar.
Bu o kadar anlamlı
ki. Tam da istediğimiz
buydu aslında.
İller özgürleşsin ki
meclislerini yürütsün
diye. Şimdi o
meclisin bileşenleri
ne zaman toplantımız
diye soruyor ya
da gündem önerisi
sunuyor. En güzeli
Türkiye’de de gündemimiz
var. Haziran
ya da Temmuz
ayı toplantımızda bir
karar alarak tatile
girdik. İl başkanlarını
toplama kararımız
vardı. Biz
Türkiye’de de gündem
belirliyoruz aslında.
İşte şimdi il başkanları falan bir
araya geliyor. Olması gereken buydu.
Gelsinler, ülkemizin hayrına olacak her
şey için gelsinler bir araya. İki gündemimiz
var yerel ve genel gündem olmak
üzere… Bu da bizim için değerli.
Yerel gündemi nasıl belirliyorsunuz?
Gelen şikayetler üzerine yapıyoruz. Bu
ay mesela trafik mutlaka ele alınsın dediler.
Konuşacağız önümüzdeki günlerde,
hem yetkilileriyle hem de
çözümsel olarak konuşacağız.
Toplantıları katkısı ve geri dönüşler
oluyor mu peki?
Oluyor. Bunlar hep rapor, tüm konuşmaları
yayınlıyoruz zaten. Sansürsüz yayınlıyoruz.
Ve insanların ne kadar da
güzel ve doğru konuştuklarını görüyorsunuz,
orada yayınlayınca. Biz de sansür
falan yok. Herkes her şeyi konuşabilir
küfür ve hakaret olmadan. Bir ayrıntı
daha var. Çok iyi konuştuğu için alkışlamıyoruz
insanları. Farklılıklara karşı konuşmuyor,
kendi fikrini söylüyor. İşte
sen kırmızıyı savundun, savunamazsın
gibi tartışmaların bizim meclisimiz de
olmamasını sağladık. Sen kırmızı dersin,
öbürü mavi der, ben sarı derim
falan. Bu benim fikrim. Bu anlamda yaklaşımlar
gösteriyoruz. Mesela Küçük Millet
Meclisi bir okul demişlerdi. Doğru,
bir okul, herkes bir şekilde bu alanda bir
şey öğreniyor. Çok öğretici şeyleri var.
Derslerine çalışarak geliyorlar. Gündemi
daha önceden bilmek için.
Küçük Millet Meclisi hamallığı bir yandan
başarıyla devam ederken bir yandan
özel sektöre girdiniz. Bir cafenin işletmeciliğini
yapıyorsunuz aynı
zamanda? Nasıl geldi teklif?
Ben şu an da burada profesyonel çalışanım.
Kendi iş yerim değil. Yine hamallığıma
devam ediyorum. Burada hem
yönetici hem de
müdür olarak çalışıyorum
ama hamalım
yani. O vasıfları istemiyorum
hayatımda.
Çok yakın bir arkadaşımın
kızı ve damadı
mimar. Bu iki
binayı kendileri restore
etti. Daha sonra
da kıyamadılar.
Böyle bir çalışma
başlattılar. Benim
zaten sevdiğim de
bir alan. Benim
zaten daha önce de
bu konsepte bir iş
yerim vardı. Bu işi
de severek yapıyorum.
Beni de bir yandan
oyalıyor. Dersen
ki Sevim abla yetiyor
musun? Şuna yetemiyorum,
biraz yoruluyorum.
İşle ilgili
değil bir yandan sivil
alanda da çalışmak
zorundayım. Biraz o
yoruyor. Birde henüz
bir açıklama yapmadım
ama bir derneğin
de başkanı
seçildim.
Hangi dernek?
Sivil sosyal Yaşam
Derneği. 2 ay oldu.
Daha basın açıklaması
yapmadık. Şu
sürecin geçmesini
bekledik, herkes tatilde
falan. Çok güzel
olacak, herkesi kapsayan
bir dernek. Geçmişteki çalışmalarımı
da bilen arkadaşlar bu derneğin
amacını anlayacak. Çünkü ötekisiz bütün
insanların birlikte olması gerektiğini savunuyorum.
Aynı şeyler o dernekte de
olacak.
Bir yandan cafe hamallığı bir yandan
Küçük Millet Meclisi bir yandan dernek
başkanlığı… Hepsi aynı an da gidecek
yani…
Evet… Hepsine de severek koşturacağız.
Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet
için…
Ben teşekkür ederim.
25
Alzheimer hastalığıyla mücadele eden vatandaşları ve ailelerini yalnız bırakmıyor.
Başkan Ataç: “Bu mutl
Tepebaşı Belediyesi,
Yaşam Köyü’nde hizmet
veren Alzheimer Konukevi
ile Alzheimer hastalığıyla
mücadele eden
vatandaşları ve ailelerini
yalnız bırakmıyor. Başkan
Ataç da “Burada bizim için
en güzel şey hasta yakınlarının
memnuniyetlerini
ifade etmeleri. Bunun
mutluluğu ve huzuru,
paha biçilemez bir duygu”
dedi.
Tepebaşı Belediyesi’nin Alzheimer
hastası vatandaşların ve ailelerinin
yaşamını kolaylaştırmak, sosyal hayata
katılımını desteklemek amacıyla
hayata geçirdiği Alzheimer Konukevi,
Aşağısöğütönü Mahallesi'nde bulunan
Yaşam Köyü’nde hizmet vermeye devam
ediyor.
Alzheimer Konukevi 80, Alzheimer Derneği’nde
de 40 olmak üzere toplam 120
hasta kapasitesi ile hizmet sunuyor.
Merkeze başvuran hastaların kabulü danışman
psikiyatrist hekim tarafından
gerçekleştiriliyor ve tedavi programları
belirleniyor. Ardından düzenli olarak
kurum doktoru tarafından kontrolleri
yapılan hastaların sağlık durumları yakından
takip ediliyor. 24 saat boyunca
sağlık personeli, hasta bakım elemanı ve
temizlik personeli mevcut olan merkezde,
hastaların gerekli durumlarda
hastaneye nakilleri de Tepebaşı Belediyesi’nin
hasta nakil ambulansı ile sağlanıyor.
Merkezde yatılı olarak kalan
hastaların, görevli hasta bakım personelleri
tarafından her gün düzenli olarak
öz bakım ihtiyaçları karşılanırken;
26
luğa paha biçilemez”
uzman psikolog ve hasta bakım
elemanları tarafından hastalarla
birlikte zihinsel ve bedensel
faaliyetleri güçlendirecek,
sağlık durumlarına uygun etkinlikler
ve yürüyüşler yapılıyor
ve daha etkili ve keyifli
zaman geçirmeleri sağlanıyor.
Ayrıca Alzheimer hastalarından
ihtiyacı olanların Fizyoterapi
ve Rehabilitasyon Merkezi’nde
fizyoterapist eşliğinde tedavileri
de gerçekleştiriliyor.
“BÜYÜK GURUR
DUYUYORUZ”
Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.
Ahmet Ataç da Alzheimer hastalarına
ve yakınlarına destek
olmaktan büyük gurur duyduklarını
ifade ederek, “Amacımız,
Alzheimer hastalarına ve yakınlarına
destek olabilmek.
Çünkü Alzheimer hastalarımızın
bakımı gerçekten kolay değildir.
Burada kalan hastalarımız
işinde uzman personel gözetiminde
yaşamlarına devam ediyor.
Hastalarımız burada
yaptıkları çeşitli aktivitelerle
sosyalleşiyor. Sosyalleştiklerinde
ise hastalıklarının daha
kötüye gitmesinin engellendiğine
şahit oluyoruz. Ayrıca
hasta olmayan insanlar kadar
hasta olan insanlar için de sosyalleşme
çok önemli. Böyle bir
yer Türkiye’de ilk ve tek noktalardan
bir tanesidir. Yaşam Köyü’ndeki
Tepebaşı Belediyesi
Alzheimer Konukevi’nde 80 ve
Alzheimer Derneği’nde de 40
olmak üzere toplam 120 hastamızı
ağırlıyoruz. Buraya sahip
olduğumuz için büyük gurur
duyuyoruz. Burada bizim için
en güzel şey ise hasta yakınlarının
memnuniyetlerini ifade
etmeleri. Bunun mutluluğu ve
huzuru, paha biçilemez bir
duygu” diye konuştu.
Öte yandan Tepebaşı Belediyesi
Sağlık İşleri Müdürlüğü yetkilileri,
Tepebaşı Belediyesi Alzheimer
ve Yaşlılar Konukevi’ne
destek olmak isteyen vatandaşların,
Vakıfbank Eskişehir Şubesi
Sağlık İşleri Müdürlüğü
Alzheimer Merkezi Bağış hesabına;
TR28 0001 5001 5800
7300 8781 65 IBAN numarası
ile nakdi bağışta bulunabileceklerini
belirtti. Yetkililer nakdi
bağış yapmak isteyen vatandaşların
0 (222) 211 40 00 numaralı
telefondan 1402 dahili
numarayı tuşlayarak bilgi alabileceklerini
bildirdi.
27
FiL ADASI
Gezi
ZEKİ
PEKGENÇ
HiNDiSTAN
Taj Mahal Oteli ve Hindistan Kapısı
Hindistan’a iki kez gittik, birçok
yerini gezdik gördük. Gördüklerimizden
ve yaşadıklarımızdan son
derecede etkilendik. Adeta bir kıta gibi
büyük ve çok değişik bu ülke farklı
coğrafi yapıları, farklı
insanları ve asırlık kültürleri
bünyesinde bulunduruyor.
Türkiye’nin 3,5 katı toprağa
sahip olan Hindistan 1,5 milyara
yaklaşan nüfusu ile
(Türkiye’nin tam 17 katı) Çin
ile birlikte Dünya gezegeninde
nüfusu milyar
sınırının üstündeki iki ülkeden
birisi. 28 eyalette yüzün
üzerinde etnik gruba sahip,
Dünyanın en büyük (en
kalabalık) demokrasisi. Hinduizm,
Budizm, Jainizm ve
Sihizm’in doğum yeri
olmasıyla birlikte, İslam,
Yahudilik, Hristiyanlık ve
Zerdüştçülük birinci
yüzyıldan itibaren ülkenin
kültürünü şekillendirmiş.
Onlarca din ve inanış
şeklinin insanlar üzerindeki
28
etkisini görmemek mümkün değil.
Hindistan’ın en büyük şehri, yaklaşık 20
milyon nüfuslu Mumbai, Dünya’nın en
kalabalık 3. yerleşim yeri. Eski adı Bombay
olan bu şehir Maharaştra Eyaleti’nin
başkenti. Ülkenin reklamlarında
kullandıkları spot gibi; “inanılmaz” bir
şehir. Şehrin Hint Okyanusu’na bakan
derin doğal körfezinin içerisinde çok ilginç
bir ada var; Elephanta Island, yani
Fil Adası. Bu ada, 1.200 yıllık geçmişe
sahip mağaraları ve mağaralar içindeki
dev heykelleri ile ünlü. Sanırım, Mumbai’nin
en turistik ve en çok ziyaret edilen
yeri. Bu adaya Apollo Bunder
meydanında bulunan Hindistan Kapısı
isimli dev anıtın iskelesinden kalkan motorlarla
gidiliyor. Bu meydan Mumbaililerin
popüler buluşma ve gezi yeri.
Meydanın bir tarafında görkemli Taj
Mahal Oteli bulunuyor. Bu ünlü otelin
sahibi Zerdüşt sanayici J.K. Tata. Söylentiye
göre Tata, İngiliz sömürge döneminde
bu meydana yakın bir otele
sadece beyazların kabul edilmesine
kızdığı için Taj Mahal Oteli’ni inşa
ettirmiş.
Aracımızdan indik ve meydana doğru
yürüdük. Meydanda inanılmaz bir
kalabalık ve olağan üstü güvenlik tedbirleri
var. İskelede dizi dizi duran motorlardan
sırası gelene bindik. Yaklaşık bir saat
süren yolculuktan sonra UNESCO Dünya
Mirası Listesi’nde yer alan adaya geldik.
Hintçe ismi Gharapuri olan ada gel-git ile
değişen 10-16 kilometre kare
büyüklüğünde ve üzerinde 3 adet köy
var. Toplam nüfusu 1.200 kişi olan bu
adada yabancıların gecelemesi
yasakmış. 16. yüzyılın başlarında buraları
istila eden Portekizli denizciler ilk
gördükleri dev fil heykeline atfen adaya
“Fil Adası” ismi vermişler.
Med-cezir nedeniyle motorların yanaştığı
iskeleden adaya ulaşım için 600 metre
uzunluğunda bir iskele yapılmış. Bu
iskeleden adaya antika bir mini trenle
gidiliyor. Suların alçalması neticesinde
karaya oturmuş balıkçı teknelerini görüyoruz.
Trenden inince etrafımızı maymunlar
ve inekler sardı. Çok dikkatli
olmak gerekiyor. Çünkü elinizde ya da
çantanızda yiyecek olduğunu anlarlarsa
bu maymunlar hemen bunları kapıyor.
Mağaraların bulunduğu yere dik bir
yokuşa yapılmış 150 metre
uzunluğundaki merdivenlerden çıkılıyor.
Çok sıcak hava ve yüksek nem bu
yokuşta insanı epey zorluyor. Merdivenin
iki tarafında kurulan tezgâhlarda
Hindistan’a özgü ilginç ve güzel turistik
eşyalar satılıyor. Özellikle taş ve gümüş
işçiliği örnekleri harika.
Adanın tepelerinde, 5 kilometre karelik
bir alanda 7 adet mağara varmış. Bunlardan
en büyük ve içindeki heykeller nedeniyle
en ünlü iki tanesini gezdik.
Mağaralardan birinde Budist diğerinde
Hindu tanrılarına ve onlara dair efsanelerde
anlatılan yaratıklara ait taş
heykeller ve figürler var. Heykellerin M.S.
450 ile 750 yılları arasında yapıldıkları
sanılmakta. Büyüklükleri, küçük bir
adanın tepesinde oyulan mağara içlerine
yapılmış oldukları ve üzerlerindeki
inanılmaz çok ince taş işçiliği dolayısıyla
çok şaşırtıcı bu heykellerin neredeyse
tamamı tahrip edilmiş. Özellikle Portekizli
askerlerin burada atış talimleri yaparak
heykelleri kırdığı biliniyor. Fazla
büyük olmayan bir adadaki kayalara
oyularak yapılan bu mağara
tapınaklarını, içlerindeki duvarlara
oyulmuş inanılmaz sayıdaki heykelleri
yapan ve günümüzden 1.600 sene önce
yaşayan buradaki insanlar olağan üstü
akıllı, bilgili, marifetli, sanatkâr ve
mühendislermiş. Ya da Erich Von
Daniken haklı! Adanın tarihi belki de çok
daha eskilere dayanıyor.
Üç başlı Lord Şiva heykeli
İlk girdiğimiz ana tapınak uzun bir salon
şeklinde. Mağaranın duvarlarında ve
tavanında kayaya oyulmuş sütun sıraları
ve kirişler var. Mağaranın iç duvarlarını
örten bir dizi heykel panelindeki
heykellerden sadece üç başlı Lord Şiva
heykeli hasarsız kurtulmuş. Çünkü o devirde
onun önünde bir panel varmış.
Mağaranın içinde merkezi bir konumdaki
duvara oyulmuş Lord Şiva heykeli 6
metre yüksekliğinde ve çok etkileyici. Bu
üç yüzü ile Şiva’nın «yaratıcı – koruyucu –
yıkıcı» 3 karakteri simgelenmiş. Şiva’nın
gözleri sonsuz tefekkür sebebiyle kapalı.
Bu figürü Hindistan’ın birçok yerinde
çokça gördük. Ancak, sanırım en etkileyicisi
bu mağaradaki. Diğer mağarada da
yine dev heykeller ve gizemli bazı figürler
var. Mağaralar o denli kalabalık, bu
yüzden rahat fotoğraf çekebilmek pek
mümkün değil.
Adanın iskelesinden tekrar bir motora
bindik. Sabahki sis kalktığından etrafı
seyrederek şehre, Hindistan Kapısı’na
döndük. 26 metre yüksekliğindeki bazalt
taşından yapılmış bu anıt, İngiltere Kralı
V. George’un, 1911 yılında sömürgesi olan
Hindistan’ı ziyareti anısına 1924 yılında
inşa edilmiş. İlginç olan şu ki Hindistan’ın
bağımsızlığını kazandığı 1948 yılında son
İngiliz askerleri buradan yolcu edilmiş.
29
A Milli kadın hentbol takımımız, 2022
Kadınlar Avrupa Hentbol Şampiyonası Elemeleri
maçı için Eskişehir’de kamp yaptı.
İlimize gelen ve Eskişehir’e yabancı olmayan A Milli kadın hentbol takımımızın
Baş Antrenörü Birol Ünsal İstikbal Dergi’ye açıklamalarda bulundu.
“ESKİŞEHİR’İN BİR SPOR
KENTİ OLMASI GEREKİYOR”
Hentbolda milli takımın
adeta evi olan Eskişehir,
Erkeklerin yanı sıra Bayan
milli takımı da ağırladı. A
Milli kadın hentbol takımımız,
2022 Kadınlar Avrupa
Hentbol
Şampiyonası Elemeleri 6.
grup 2. maçında İsveç'e
Eskişehir’de 31-23 mağlup
oldu.
Eskişehir’de olmaktan
oldukça memnun olduklarını
belirten Millî
Takım Baş Antrenörü
Birol Ünsal, Koordinatörü
Adnan Öztürk ve
sporcular Nur Ceren
Akgün ve Aslı İskit
maçtaki destek için de
taraftara teşekkür
etti.
Uzun yıllar Eskişehir’de
görev yapan
Antrenör Ünsal “Eskişehir
hentbolda ekol
illerden birisi. Türk
hentbolunda önemli
bir yeri olan hentbol
kültürü olan bir il. Eskişehir
halkının hentbola
olan ilgisini
biliyoruz” dedi.
A Milli kadın hentbol
takımımızın Baş
Antrenörü Birol
“O GÜNLERİNİ ÖZLÜYORUZ”
İlimize gelen A Milli kadın hentbol takımımızın
Baş Antrenörü Birol Ünsal İstikbal Dergi’ye özel
açıklamalarda bulundu. Ünsal: “Eskişehir’de olmaktan
dolayı çok mutluyum. 1989 yılında Eskişehir'e
öğretmen olarak atanmıştım. O yıllarda
Eti Bisküvileri Bayan Hentbol takımını çalıştırmıştım.
Eti Bisküvileri o yıllarda çok etkili bir takımdı,
Avrupa Kupalarında yarı finaller
görmüştü. Daha sonra Anadolu Üniversitesi de
dahil oldu. Eskişehir’in o günlerini özlüyoruz.
Atatürk spor salonunda günde üç dört tane
maç oynanırdı. İnsanlar ücret ödeyerek maçları
izlerlerdi. Biletler tükendiği için insanların maçları
izleyemediğini bilirim. Hentbol sporu sayesinde
çok insan evine ekmek götürüyordu.
Haberleşme anlamında medyanın ve sosyal
medyanın zirve yaptığı bu günlerde Eskişehir
kentinin hentbola uzak durması bizi üzüyor”
dedi.
30
“AVRUPA KENTİ OLMALI”
Birol hoca ayrıca “Eskişehir hentbolda ekol illerden birisi.
Türk hentbolunda önemli bir yeri olan hentbol kültürü olan
bir il. Kent halkının hentbola olan ilgisini biliyoruz Eskişehir’in
bir spor kenti olması gerekiyor. Futbol dışındaki spor
branşlarının da ilgi görmesi lazım. Biz en son Sırbistan’da
bir şehire gittik. Spor ile yatıp kalkan bir şehir. Eskişehir’de
bu şekilde olmalı. Eskişehir son yıllarda adından sıkça bahsettiren
bir şehir. Eskişehir hentbol branşında da bir Avrupa
kenti olmalı. Hentbol denilince akıllara Eskişehir
gelmeli” dedi.
“KENTTE ÖNEMLİ HENTBOL İNSANLARI VAR”
Takımların çoğalmasının iyi olduğunu da belirten Birol
Ünsal “ Anadolu Üniversitesi, Ormanspor, Mihalıççıkspor,
Eskişehir Hentbol SK, gibi kulüpler Eskişehir’i bu branşta
temsil ediyor. İnşallah uzun soluklu kulüpler olurlar. Kısa
sürdüğü zaman olmuyor. Taşıma su ile değirmen dönmez
derler. Tesis ve altyapı konusuna daha fazla önem verilmesi
gerekiyor. Bunlar olmadığında maalesef hayal kırıklığı
oluyor. Eskişehirli önemli hentbol insanları var”.
“DAHA ÇOK OLMALI”
Birol hoca liglerde çok sayıda Eskişehir’de yetişen sporcunun
olduğunu da belirterek “Eskişehir’de yetişip Türk
hentbolüne hizmet eden oyuncular var. Eda Nur Kılıç, Beyzanur
Türkyılmaz, Ayşenur Sormaz gibi. Bu oyuncular bir
de genç oyuncular. Hem Süper Lig’de hem de alt liglerde
çok takımda Eskişehirli oyuncular var. Devamının
gelmesi gerekiyor. Sadece bir jenerasyon ile kalmamalı.
Eskişehir’in uzun soluklu bir hentbol kulübü
olmadığı için maalesef
devamı gelemiyor. İnşallah
Mihalıççıkspor, Ormanspor
gibi kulüpler Türk hentboluna
oyuncu yetiştiren
kulüpler
olurlar ve
daha fazla Eskişehirli
hentbolcuyu
sahalarda
görebiliriz” dedi.
Milliler güçlü
rakibine
boyun eğdi.
“ESKİŞEHİR ÇOK
FARKLI”
Ayrıca Milli takımlar
koordinatörü Adnan
Öztürk ve sporcular
Nur Ceren Akgün
ve Aslı İskit “Eskişehir’de
olmaktan
dolayı çok mutlu
olduklarını belirtip
hentbolda Eskişehir’in
yerinin her
zaman farklı olduğunu
da söylediler.
Eskişehir’den yetişen Eda’da
milli takım forması giydi.
Birol hocanın yanı sıra koordinatör Adnan Öztürk ve
sporcular Nur Ceren Akgün ve Aslı İskit’de Eskişehir’de
olmaktan mutlu olduklarını söyledi.
31
Kadınlar Voleybol 1.Liginde yer alan Sivrihisarspor’da
başkan Yüzügüllü taktıma yeni sezonda da güveniyor.
Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü voleybolun dışında diğer
spor branşlarda da ilçenin adına duyurmak istediklerini belirterek
“SPORA VE SPORCUYA
DESTEK OLMAK BİZİM
GÖREVİMİZ”
>>
Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü ile ilçedeki
sporu konuştuk. Kadınlar Voleybol 1.Liginde
yer alan Sivrihisarspor’a her türlü desteği
veren maçları da kaçırmayan Yüzügüllü “Spora ve
sporcuya her zaman destek olmak bizim görevimiz.
Geçen sezon Sivrihisarspor voleybol takımımızla birlikte
iyi bir ivme yakaladık. Bu sezon da güçlü rakiplerimiz
var, ancak biz burada bir aileyiz” dedi..
Başkan Yüzügüllü
fırsat buldukça
maçları kaçırmıyor.
32
>>
İlçedeki sporun gelişmesi adına çalışmalar yaptığını
belirten başkan Yüzügüllü “Sivrihisar’da sporun
gelişmesi adına çalışmalarımız devam ediyor.
Şuan tesislerimiz yenileniyor. Bitmek üzere. Futbol
sahamız yenilendi. Spor Salonumuz yenilendi. Ayrıca
olimpik yüzme havuzumuzda yapılacak. Şuan spor
tesislerimiz için 2 buçuk milyonluk bir yatırım sağladık”
dedi.
“SPORUN İÇİNDEYİZ”
“Sivrihisar Belediyesi olarak bizim önceliğimiz
sporun güzellikleri ile birlikte gençlerimize
çocuklarımıza daha güzel
ortamlar sunabilmek onları kötü alışkanlıklardan
uzak tutabilmek için bu işin içindeyiz.
Geçen yıl kurduğumuz voleybol
takımı ile çok güzel işler başardığımıza
inanıyorum. Başarılı bir sezon geçirerek
Sivrihisar’da ve Eskişehir’in sporunda çok
farklı bir noktaya gelerek taraftarlarımıza
güzel heyecanlar yaşattık.”
“BİRLİKTE DAHA GÜZEL
İŞLERE İMZA ATACAĞIZ”
“Bu sezonda Kadınlar 1.Liginde mücadele
ediyoruz. Biz Sivrihisar’ı hem belediyecilik
anlamında hem de sporla birlikte en üst
seviyelere taşımak için çaba harcıyoruz.
Bunu da başardığımıza inanıyorum. İlçe
halkının bizlere olan inancı ve desteğini
de esirgememek gerek. Özveriyle çalışan
arkadaşlarımızla birlikte daha güzel işlere
imza atacağız. Voleybolda başarılı süreçlerden
geçerek adımızı tüm Türkiye’ye
duyurduk. Kadınlar 1.Liginde de bu sezon
şampiyonluk hedefi ile yola çıkarak kadromuzu
oluşturduk. Başarılılar gelir geçer
ancak önemli olan insanlar üzerinde
güzel izler bırakabilmek. Çok karakterli ve
düzgün bir kadroya sahibiz. Aile ortamını
Sivrihisar Belediye Başkanı
Hamid Yüzügüllü arkadaşımız
Erkan Midilli’ye ilçedeki spor ile
ilgili açıklamalarda bulundu.
oluşturduğumuz takımımızla bu sezon
şampiyonluk hedefliyoruz.”
“BURADA BİZ BİR AİLEYİZ”
“Spora ve sporcuya her zaman destek
olmak bizim görevimiz. Geçen sezon Sivrihisarspor
voleybol takımımızla birlikte iyi
bir ivme yakaladık. Bu sezon da 1.Ligde
yer alacağız. Güçlü rakiplerimiz var, ancak
biz burada bir aileyiz. Sporcularımız, teknik
ekip ve bizler aile ortamını kurduk.
Sezon içerisinde sakatlıksız, kazasız, belasız
bir lig geçirerek sezon sonunda şampiyonluk
kupasını Sivrihisar’a getirmek istiyoruz.
Takımımıza yeni sezonda başarılar
dilerim”
“HEDEF SULTANLAR LİGİ”
“Başarılı bir teknik kadro ve yönetimimiz
var. Onlarda canla başla Sivrihisarspor’un
adını daha güzel yerlere taşımak için çalışıyorlar.
Kendilerine teşekkür ediyorum.
Sivrihisarspor voleybol takımı olarak bu
sezon hedefimiz Kadınlar 1.Liginde şampiyonluk
yaşayarak Sultanlar ligine yükselmek.
Oyuncu grubumuz sahada
mücadeleleriyle takdiri hak ediyorlar.
Bizde her zaman sporun ve sporcunun
yanında olarak desteğimizi sürdürmeye
devam edeceğiz.”
“BİR ÇOK BRANŞTA FAALİYET
GÖSTERİYORUZ”
“Sivrihisar olarak sadece voleybol branşı
değil bir çok branşta faaliyet gösteriyoruz.
Her branşta yer alan sporcularımız
bizim için çok değerli. Bizlerin ilk amacı
çocuklarımıza gençlerimize sahip çıkmak.
Atletizm branşında güzel işler yapıyoruz.
Futbolda da iyi bir oluşum sağlayarak
desteğimizi sürdüreceğiz.”
Teknik kadro ve Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü .
Kulüp başkanı Ahmet Alper Akdemir ve yönetimi
başkan Yüzügülle’ye destekleri için teşekkür etti.
“2 BUÇUK MİLYONLUK BİR
YATIRIM SAĞLADIK”
“Sivrihisar’da sporun gelişmesi adına çalışmalarımız
devam ediyor. Şuan tesislerimiz
yenileniyor. Bitmek üzere. Futbol
sahamız yenilendi. Spor Salonumuz yenilendi.
Ayrıca olimpik yüzme havuzumuzda
yapılacak. Şuan spor tesislerimiz için 2
buçuk milyonluk bir yatırım sağladık.”
“ÖNCELİĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZA
SPOR YAPTIRABİLMEK”
Önceliğimiz şuan için spor tesislerimizi bitirmek.
Daha sonrasında ise okul kulüp iş
birliği ile bizde desteklerimizle birlikte
Sivrihisar’ı sporda da zirveye taşımak için
elimizden geleni yapacağız. Şampiyonluklar
yaşamak başarılı olmak tabiî ki de
mutluluk verici oluyor. Ama bizim önceliğimiz
çocuklarımıza daha güzel ortamlarda
sporu yaptırabilmek. Biz bunu
sağlarsak, her dalda aile ortamımızı oluşturursak
başarı zaten kendiliğinden gelir.
33
“ESKİŞEHİR
Özgür
Marankoz
SPOR’UN NEFES
ALMASINA İZİN
VERSİNLER”
Dosyaları bir bir kapatarak borçları azalttıklarını
belirten Eskişehirspor’da Mali Asbaşkan
Özgür Marankoz “ İki buçuk aylık süre
içinde yaklaşık 22 milyon 500 bin liralık borç
azalttık. Tek amacımız kulübü yaşatmak.
Alacaklılarımızdan özellikle de futbol
ailesi alacaklılarımızdan ricamız
Eskişehirspor’un nefes
almasına izin versinler. Şu
ana kadar kapattığımız
dosyalarla ilgili futbolcular,
bize çok
ciddi indirim- ler yaptılar.
Hepsi feda- karlıklarda bulundular.
rımız çer-
Biz de imkanla-
çevesinde
elimizden geleni
yaptık” dedi.
Ben Khalifa
BORÇ
AZALDIKÇA
AZALIYOR
BÜYÜK
MÜCADELE
Milinkoviç
34
Eskişehirspor yönetimi FİFA dosyalarını tek tek
kapatarak kulübün borcunu da azaltıyor.
27 Temmuz’da yapılan genel kurulda göreve
gelen ve çok zor dönemde başkanlık koltuğuna
oturan Mehmet Şimşek ve arkadaşları göreve
gelir gelmez bir taraftan yeni sezon için takımı
oluşturmaya çalışırken, bir taraftan da FİFA
dosyalarını kapatmak için büyük mücadele verdi.
Boffin
ÖNCE TOKO
SORUNU
Yönetim ilk olarak Toko şokunu yaşanmıştı. Demokratik Kongolu
futbolcudan kulübe gelen yazıda -3 puanın silinmesinin kesinleştiği
açıklandı. Şimşek ve arkadaşları kesinleşen-3 puan cezasına itirazda bulundu.
Toko’nun kendisi ve avukatı ile görüşülüp yazı alınırken, FİFA ve TFF’ye iletildi.
Ardından da -3 puan silme cezasının kaldırılıp Toko sorunu çözüldü.
Funes Moris
TEK TEK ÇÖZÜLDÜ
Yönetim daha sonda Bienvenu’nu dosyasında da gerekeni yaptı. Yıllardır en büyük
sorun olan Ruud Boffin dosyası da kökten çözüldü. 530 Bin EURO alacağı olan
Ruud Boffin’in borcu 150 bin EURO karşılığında kapatıldı. Yönetim daha sonra
Marko Milinkoviç’in borcunu da kapatarak büyük başarı elde etti.
MORİ’DEN SONRA SİSSOKO
Yönetim da 315 bin Euro alacağı için FIFA'ya başvuran 30 yaşındaki Meksikalı
forvet Rogelio Funes Mori ile anlaşmaya vararak dosyayı kapattı. Son olarak da
Sissoko dosyasını kapatan yönetim takımın altyapısına transfer yasağı getiren
Cristian Tanase dosyasının kapatılması için de çalışmalarına yoğun bir şekilde
devam ediyor.
Bienvenu
Mirkan
35
Toko
“22 MİLYON
500 BİN BORÇ
AZALTTIK”
Eskişehirspor Mali Asbaşkanı Özgür
Marankoz, son dönemde kapanan
dosyalardan dolayı kulübün elde
ettiği karı açıkladı. Marankoz
“Göreve geldiğimiz 27 Temmuz’-
dan bugüne kadar 2,5 aylık süre
içinde yaklaşık 22 milyon 500
bin liralık borç azalttık.
Bunun 18 milyon 350 bin
lirası direkt futbol ailesine
yapıldı. Kalan kısmı
ise kapanan dosyaları
görerek bize güvenen
eski yöneticilerimizin sildirdiği
alacaklarıdır. Kendilerine tekrar
sonsuz teşekkür ediyoruz” dedi.
“BİR AYRIM YOK”
Mali Asbaşkan Özgür Marankoz “Borç kapatırken
elinde ceza yaptırımı olan-olmayan, yerli-yabancı
gibi bir ayrım stratejimiz yok. Biz bu borçları
ancak bize ciddi indirimler yapılması durumunda
ödeyebiliriz. Şu ana kadar kapattığımız
dosyalarla ilgili futbolcular, bize çok ciddi indirimler
yaptılar, fedakarlıklarda bulundular.
Biz de imkanlarımız çerçevesinde elimizden
geleni yaptık” dedi.
“NEFES ALMASINA
İZİN
VERSİNLER”
Murat Erdeğer / Serhat Umar
Sissoko
Yönetim olarak kulüp kapanma
aşamasındayken geldiklerini belirten Mali
Asbaşkan Marankoz “Tek amacımız kulübü
yaşatmak. Alacaklılarımızdan özellikle de futbol
ailesi alacaklılarımızdan ricamız
Eskişehirspor’un nefes almasına izin
versinler. Transfer yasaklarıyla, puan
silme cezalarıyla, alt yapıdaki transfer
yasaklarıyla biz nasıl nefes alalım, nasıl
ayağa kalkalım, nasıl onlarla helalleşelim. 9-
10 yaşındaki çocuklarımıza lisans
çıkaramıyoruz. Başka kulüpler
götürüyor evlatlarımızı” dedi.
Pinto
36
“BİZE ZAMAN
TANISINLAR”
Marankoz “Bizim ve şehrin gardını düşürmelerinin
onlara hiç bir faydası yok; aksine borç ödeme ihtimalimizi
azaltıyorlar. Bizim niyetimiz
helalleşmek. Geçmişi konuşmuyoruz. Borcumuzu
biliyoruz. Onların mağduriyetlerinin de
farkındayız. Şu ana kadar hepsine Empatiyle
yaklaşarak iletişim kuruyoruz. Lütfen onlar
da bize zaman tanısınlar” dedi.
Fatih Baturaygil
Hulusi Buyan
İŞTE KAPANAN
DOSYALAR
Ruud Boffin
Marko Milinkovic
Henri Bienvenu
Funes Mori
Nzuki Toko
Sissoko
TAKSİTLİ
ÖDENEN
Pinto
Osman Taş büyük bir
fedakarlık göstererek
alacaklarını sildi.
TFF’DEN ÖDEME
YAPILANLAR
Ben Khalifa
Serhat Umar
Murat Erdeğer
Mirkan Aydın
Deniz Topçu
ALACAĞINI SİLEN
ESKİ YÖNETİCİLER
Osman Taş
Fatih Baturaygil
Hulusi Buyan
İsminin açıklanmasını
istemeyen eski bir yönetici.
37
Cilt yaşlanmasını
önlemek için bu
8 öneriyi uygulayın
Ciltte yaşlılık belirtilerinin tespit
edilmesi durumunda, bu belirtileri
çeşitli yöntemlerle kontrol altına
almak mümkündür. Belirtilerin
giderilmesi yaşlanmış cilt bakımı
yapmayı gerektirdiği gibi; henüz
ortaya çıkmamış belirtileri önlemek
için de çeşitli yollara
başvurulabilir. Bununla birlikte, her
bir belirti için alınacak tedbirler ve
uygulanacak yöntemler değişiklik
arz eder. Buna göre cilt
yaşlanmasını önlemek için öneriler
ve kırışıklık gibi belirtileri giderme
yöntemleri, şu şekilde
özetlenebilir;
1Hekime Başvurun Yaşlılık
lekeleri için öncelikli olarak
uzman bir hekime başvurmak
önemlidir. Güneş lekeleri çeşitli
sağlık sorunlarının habercisi
olabildiği gibi, yaşlanma dışında
bazı problemler nedeniyle de ortaya
çıkabilir. Bu nedenle, altta yatan başka
bir sağlık probleminin olmadığından
emin olmak gerekir. Yaşlanma ile alakalı
lekeler için, en az 30 koruma faktörüne
sahip güneş kremlerinin kullanılması ve
güneş ışınlarına doğrudan maruz kalmamaya
yönelik tedbirlerin alınması tavsiye
edilir. Mevcut lekeler içinse, aloe vera, C
vitamini ve alfa-hidroksi asit içerikli
kremler kullanılabilir.
2Eldivenle Çalışın Ellerdeki
sıskalaşma için ellerin nemlendirilmesi
büyük önem arz eder.
Eller nemlendirildikten sonra sıvıyı bölgeye
hapseden ürünlerin kullanılması
etkiyi artıracaktır. Ayrıca ellerin de gün
ışığından korunması için en az 30 faktörlü
güneş kremleri kullanılabilir. Günlük
aktivitelerde eller çeşitli
kimyasallara maruz kalıyorsa;
maruziyete mümkün olduğunca son verilmelidir.
Buna yönelik, eldivenle
çalışma tercih edilebilir.
3Güneş Kremi Kullanın Göğüs bölgesindeki
lekelenmeleri de güneş
ışınlarıyla ilişkili olduğundan en az
30 faktörlü güneş kreminin kullanılması
faydalı olacaktır. Bölgenin belirli
38
aralıklarla nemlendirilmesi ve C vitamini
veya retinoid içerikli merhemlerle
desteklenmesi yararlıdır. Renk
değişikliği ve koyulaşma için hekim
tarafından reçete edilebilen hafif steroid
içerikli ilaçlar da bulunmaktadır.
4Bol Sıvı Tüketin Kuru ve kaşıntılı
cilt için, öncelikle bir dermatolog
değerlendirmesine başvurmak
gerekir. Zira ciltte kuruluk ve kaşıntıya
neden olabilen çeşitli sağlık sorunları da
problemin kaynağını oluşturabilir.
Bunların ekarte edilmesinin ardından,
cildin nemlendirilmesi ve bol sıvı alımı
temel yapılması gerekendir. Kısa süreli,
sık duş alınması da uygulanabilecek
diğer yöntemdir.
5Botoks Veya Dermal Dolgu
Yaptırın Kırışıklıklar ve sarkmalar
için, cildin güneşten en az 30 faktörlü
bir güneş kremi ile korunması
önemlidir. Özellikle güneşe daha çok
maruz kalan alın ve kol gibi bölgelerin
güneşe maruziyetten korunması gerekir.
Sigaranın ve alkolün bırakılması
faydalıdır. Bol sıvı alımı, cildin nemlendirilmesi
ve özellikle yeşil çay özü, A
vitamini, C vitamini, retinoid ve antioksidan
içerikli kremlerin uygulanması
yararlı olacaktır. Belirli bölgelerdeki
kırışıklık ve sarkmaların giderilmesi için
botoks veya dermal dolgu uygulamaları
etkilidir.
6A,C,E Vitaminlerinden Zengin
Beslenin Saç kaybı için, hususen
incelen ve kırılgan özellikteki
saçlarda, bu probleme yönelik üretilen
şampuan ve saç kremlerinin kullanılması
faydalıdır. Beslenme alışkanlığına saç
liflerinin güçlenmesine yardım edecek
gıdaların eklenmesi önemlidir. Bu anlamda,
yumurta, ıspanak, somon gibi
yağlı balıklar, yeşil çay, avokado, nar,
fındık gibi A, C ve E vitamininden zengin
gıdaların alınması yararlıdır.
7Kaş Çatıp Yüzünüzü Büzmeyin
Uyumak için veya gün içinde, karın
üstü yerine sırt üstü uzanmak ve
özellikle yüzdeki kırışıklıkların önlenmesi
için kaş çatma, dudak büzme gibi
yüz kaslarını kasan ifadelerden mümkün
olduğunca uzak durmak faydalıdır.
8Düzenli Egzersiz Yapın Yüzdeki
kasılmaların ve vücuttaki genel
stres yanıtının engellemesine
yönelik, düzenli egzersiz yapılabilir;
derin nefes alma egzersizleri, yoga veya
meditasyon gibi stres azaltıcı
faaliyetlerle uğraşılabilir.
HASTA, YAŞLI VE
ENGELLİLER İÇİN
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ